TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
98inci Birleşim
4 Temmuz 2019 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Gaziantep ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Anayasa
değişikliğinin yürürlüğe girişinin 1inci
yılının yasama faaliyetleri açısından
değerlendirilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Erzincan Milletvekili Burhan Çakırın, 5 Temmuz Başbağlar
katliamının 26ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlunun yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, Milliyetçi Hareket Partisinin Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin arkasında kararlı şekilde
duracağına ve layıkıyla işletilmesi için elinden gelen
çabayı sarf edeceğine ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden daha iyi olduğuna
ilişkin açıklaması
5.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğuna,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine milletin karar verdiğine
ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve milletin partili
Cumhurbaşkanı istemediğine ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, var olan denge denetleme
mekanizmalarını, kuvvetler ayrılığını,
hukukun üstünlüğünü yok eden Cumhurbaşkanlığı hükümet
sisteminin tartışılmasının zorunlu olduğuna
ilişkin açıklaması
8.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
9.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
değiştirilmesi ve tartışılması için çok fazla
sebep olduğuna ilişkin açıklaması
10.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, Siirt ili Eruh ilçesi
kırsalında PKKya karşı yapılan operasyonda şehit
olan hemşehrisi Jandarma Uzman Çavuş Yasin Barana Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve toplumun Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini kabul etmeyen kesiminin taleplerinin, ihtiyaçlarının
tartışılmasının demokratik olduğuna ilişkin
açıklaması
12.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve millî iradenin
tecelligâhı olan Mecliste milletin iradesine saygı gösterilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 5 Temmuz Başbağlar
katliamının 26ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, Erzincan Milletvekili
Burhan Çakırın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve adalet, eşitlik
istenilmesinin erdem olduğuna ilişkin açıklaması
15.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Hazine ve Maliye
Bakanı Berat Albayrakın Acı bir reçete varsa bunu hep beraber
üstleneceğiz. ifadesi ile vefakâr milletin mi yoksa sarayın mı
Bakanı olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, vatandaş ekonomik
krizle boğuşurken AK PARTİli belediyelerin öğrencilerin
harçlığına göz diker duruma geldiğine ilişkin
açıklaması
17.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa Şehir Hastanesinin resmî
açılışının yapılıp
yapılmadığını, devletin ilgili firmaya kira ödeyip
ödemediğini, aynı personelle mi devam edileceğini yoksa İŞKUR
üzerinden başka personel alımının mı
yapılacağını Bursa kamuoyunun öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Akademik Becerilerin
İzlenmesi ve Değerlendirilmesi araştırması
sonuçlarına göre eğitimdeki durum vahimken sorumluların
eğitim gündeminin şu anda kadın üniversitesi açsak mı,
açmasak mı olduğuna ilişkin açıklaması
19.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, üretimden vazgeçen ülkenin
tüketime dönmesiyle ekonomik krizin kaçınılmaz olduğuna
ilişkin açıklaması
20.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, açıklanan ihracat
rakamlarının artmaya devam ettiğine, başta Osmaniyeli
üretici ve ihracatçılar olmak üzere tüm üretici ve ihracatçıları
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
21.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, ekonominin
güçlendirilmemesi, eğitimde kalitenin artırılmaması, nitelikli
istihdamın yaratılmaması hâlinde sorunların devam
edeceğine ilişkin açıklaması
22.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından yaz aylarında orman
yangınlarının artması nedeniyle hizmetlerine ihtiyaç
duyulan mevsimlik orman işçilerinin iş akitlerinin
sonlandırılmasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, kabul edilen Tapu
Kanunuyla vatandaşların tapularını en uygun şartlarda
almasının sağlanmasıyla millete verilen bir sözün daha
yerine getirildiğine ilişkin açıklaması
24.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, plansız programsız, envantere
dayanmayan tarım politikalarının çiftçinin emeğinin
boşa gitmesine, maddi kayıpların yaşanmasına neden
olduğuna ve bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı
yetkililerini önlem almaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
25.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 5 Temmuz
Başbağlar katliamının 26ncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
26.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, Adana ili Ceyhan ilçesi
Kızıldere Mahallesinde yaşanan orman yangının neden
olduğu zararın karşılanabilmesi için yetkilileri göreve
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
27.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, kamuda geçici mevsimlik işçi
olarak çalışanların çalışma süresinin
uzatılabilmesi için gerekli onayın Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrak tarafından verilmesini talep ettiğine, Mersin ilinde sahte
içkiden hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve bu
konuda ciddi önlemler alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 5 Temmuz
Başbağlar katliamının 26ncı yıl dönümüne ve
Bursa ilinde 1999 Körfez depremi nedeniyle yıkılan okulların
yerine yenilerinin yapılması için Millî Eğitim Bakanına
seslendiğine ilişkin açıklaması
29.-
Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, güçlü ailenin güçlü toplumu, güçlü
toplumun da güçlü Türkiyeyi doğurduğuna, aileyi tahrip etmek için
bütün insani ve ahlaki değerleri hiçe sayarak cinsiyet eşitliği,
özgürlük gibi süslü kavramlarla servis edilen onursuzluğu şiddetle
kınadıklarına ilişkin açıklaması
30.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Siirt ili Eruh ilçesi
kırsalında PKKya karşı yapılan operasyonda şehit
olan Jandarma Uzman Çavuş Yasin Barana Allahtan rahmet dilediğine,
4 Temmuz Karamürselin düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci, 5
Temmuz Başbağlar katliamının 26ncı yıl dönümüne
ve terör örgütü elebaşısı Cemil Bayıkın The
Washington Postta makalesinin yayımlanmasını şiddetle
kınadıklarına ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Aladağ yurt
yangını davasıyla ilgili duruşmada kamu görevlisi
sanıklar hakkında ölüme sebebiyet vermek suçundan beraat verilmesi ve
cezasızlık politikası uygulanmasının dikkat çekici
olduğuna, açıklanan İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Meclisi haziran ayı iş cinayetleri
raporuna ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Çorum Milletvekili Erol
Kavuncuya yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerinin Anayasa hükümlerini bozmaya teşvik ve tahrik etmesi nedeniyle
Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
33.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt ili
Eruh ilçesi kırsalında PKKya karşı yapılan
operasyonda şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Yasin Barana ve 5 Temmuz
Başbağlar katliamının 26ncı yıl dönümü
vesilesiyle tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın önderliğinde hem
teröristlerin hem de onların arkasında duran emperyalist güçlerin
başına çuval geçirildiğine ilişkin açıklaması
34.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, orman yangınlarının yaz
aylarında artması nedeniyle geçici orman işçilerinin
sözleşme süresinin uzatılması ve bu işçilerin en kısa
sürede kadroya alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
35.-
Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Mahmat Tanalın, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesindeki ilçelerde ve köylerde LGS tercihlerini yapmakta zorlanan
öğrencilerin mağduriyetinin giderilebilmesi için Millî Eğitim
Bakanlığını göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
37.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ve yargının kararlarının taraflı
mı tarafsız mı olduğunun araştırılması
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
38.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Siirt ili Eruh ilçesi
kırsalında PKKya karşı yapılan operasyonda şehit
olan Jandarma Uzman Çavuş Yasin Barana Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
39.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi sahiplerinin muradının
sporda şiddeti minimize etmek olduğuna ve CHP Grubunun teklifle
ilgili çekinceleri dikkate alınmadığı takdirde İç
Tüzükün kendilerine tanıdığı hakları
kullanacaklarına ilişkin açıklaması
40.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Çorum Milletvekili Erol
Kavuncunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın YÖK
Başkanı Yekta Saraça kadın üniversitesi talimatına
ilişkin açıklaması
41.-
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün, 28 Haziran-4 Temmuz Emekliler
Haftasına ilişkin açıklaması
42.-
Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın, İYİ PARTİ, AK
PARTİ, CHP ve MHPnin mutabakatla eczacılık fakültesinin
Bafrada kurulmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
43.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eskişehir,
Kütahya, Uşak, Manisa, İzmir, Aydın, Afyon, Denizli, Sakarya
illerine hayat veren, birçok ovayı sulayan akarsuların kaynak
bulduğu ve endemik bitki türlerinin vatanı olan Murat
Dağını kapsayan altın arama ruhsatının iptal
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
44.-
Mardin Milletvekili Tuma Çelikin, Mardin ilinde İŞKUR
tarafından AKPli belediyelere personel tahsisi yapılırken
HDPli belediyelere tahsis yapılmamasının gerekçesinin
açıklanmasına ve bu haksız tutumun düzeltilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
45.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, yaşanan
olumsuz iklim koşullarından kaynaklı doğal afetler
nedeniyle zor durumda kalan çiftçilerin Ziraat Bankası ile tarım
kredi kooperatiflerine olan borçlarının ötelenmesi konusunda
Tarım ve Orman Bakanlığının çalışma
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
46.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Ankara
Ticaret Odası Congresiumda düzenlenen 8inci Uluslararası
Öğrenciler Mezuniyet Törenine ilişkin açıklaması
47.-
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, Iğdır
kayısısını üreten çiftçilerin emeğinin
karşılığını alabilmesi için Tarım ve Orman
Bakanlığının çalışmasının olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
48.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu ilinin yer
altı zenginliğine sahip Küre ilçesinin maden payının Hazine
ve Maliye Bakanlığı tarafından ödenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
49.-
Mardin Milletvekili Tuma Çelikin, AKPli Midyat Belediyesinin yeni bir logoya
ihtiyaç duymasının nedeninin Midyat ilçesinden göç ettirilen
Ezidilerin ve Süryanilerin tamamen yok edilmesi mi olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
50.-
Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, Orduspor gibi borç batağına
saplanan amatör kulüplerin borçlarından kurtarılabilmesi için gerekli
çalışmanın yapılmasını Gençlik ve Spor
Bakanından rica ettiğine ilişkin açıklaması
51.-
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın görüşülmekte olan 92 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bakın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
53.-
Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazakın, Rize Milletvekili
Osman Aşkın Bakın 92 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerinin Eskişehirspor taraftarını
zan altında bıraktığına ilişkin
açıklaması
54.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kırkpınar Yağlı
Güreşlerinde altın kemerin devamlı sahibi olan güreşçilere
Devlet Sporcusu unvanı verilmesine ilişkin düzenlemenin Türk sporuna
hayırlı olmasını dilediğine ve 4 Temmuz Koca Yusufun
ölümünün 121inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
milletvekilleri ile grup başkan vekillerinin Türkiyeyi daha iyi noktalara
taşımak için bir iradeye öncülük ettiğine ve meseleleri
kısa cümlelerle de ifade edebileceklerine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
konuşma süreleri konusunda gösterilen hoşgörüye
karşılık milletvekillerinin zamanı iyi planlayamaması
hâlinde İç Tüzük hükümlerinin uygulanacağına ilişkin
konuşması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, 2/7/2019 tarihinde Balıkesir
Milletvekili İsmail Ok ve arkadaşları tarafından, çok sesli
ve özgür basının demokratik sistemin korunması ve
güçlendirilmesi için son derece önemli bir unsuru teşkil ettiği
düşünülürse ve yerel basının da ulusal basınla paralel bir
seyir takip ettiği göz önünde tutulursa, günümüzde oldukça zor günler
geçirmekte olan yerel basın yayın kuruluşlarının
sorunlarının belirlenmesi ve uygun çözümlerin bulunarak önlemlerin
alınması maksadıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 30/5/2019 tarihinde Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve 19 milletvekilinin, Hizbullah davası
sanıklarına verilen tahliye kararlarının
araştırılarak, benzer şartlara sahip olan tutukluluk
hâlinde bulunan sanıklara aynı kararın verilmemesinin
sebeplerinin tespiti amacıyla verilmiş olan (10/1334) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, 3/7/2019 tarihinde Bursa Milletvekili Erkan Aydın ve
arkadaşları tarafından, üniversite mezunu öğrencilerin
Kredi Yurtlar Kurumuna olan kredi borçlarıyla ilgili
sorunlarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 48 Milletvekilinin Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı:92)
4 Temmuz 2019 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya),
Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Gaziantepin
sorunları hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrula aittir.
Buyurun Sayın Toğrul.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun,
Gaziantep ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gaziantepin sorunları üzerine gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel
Kurulun sevgili emekçilerini ve Gaziantepli hemşehrilerim başta olmak
üzere, ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarih, kültür ve
sanayi şehri olan Gaziantep; fıstığı, baklavası,
gastronomisi ve küçük sanayide her türlü alet edevatı yapabilen, el
becerisiyle bilinen ustalarıyla tanınırken maalesef bugün
eğitimden sağlığa, ekonomik yaşamdan sosyal yaşama,
uyuşturucudan çarpık kentleşmeye, hemen hemen her alanda büyük
sorunlarla boğuşmaktadır. Bu konuda çözüm üretmek yerine âdeta
kaderiyle yüz yüze bırakılmış bir kent durumundadır.
Bakın, TÜİK verilerine göre Gaziantep,
Türkiyede bebek ölümlerinin en fazla yaşandığı ildir.
Tabii ki bunun sebebi sağlık sektöründe yaşanan olumsuz
gidişattır. Çocuk ölüm oranlarından doğum oranlarına,
hastanelerdeki ameliyat sayılarından çalışan doktor
sayısı ve personel eksikliğine kadar birçok alanda sorun
mevcuttur. Çocuk uzmanı, yenidoğan yoğun bakım uzmanı
ve perinatoloji uzmanları yetersizdir. Sağlık
Bakanlığının bu konuları bir an önce gündemine
alıp eksiklikleri gidermesi gerekmektedir.
Öte yandan, şehir hastanelerine yönelik tüm
eleştirilerimiz saklı kalmak üzere, Gaziantep Şehir Hastanesinin
2015 yılında temeli atıldı, 2018 yılında
bitirileceği söylendi ama görünen o ki önümüzdeki yıl da bitirilmesi
mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, yüklenici firmalardan
Samsung işi bıraktı. Çalışan emekçiler mağdur.
Maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle bayramda hastane
inşaatının çatısına çıkarak intihar
girişiminde bulundular. Geçen hafta bu girişimlerini bir kez daha
sürdürdüler. Yetkililer bu sorunları gidermek yerine maalesef
çalışan 300 işçinin işine son verdi. Taşeron firmaların
birçoğu ödenek almadığı için sıkıntı
yaşıyor. Yine Abdülkadir Yüksel Devlet Hastanesinin, Gaziantepte
dere yatağına yapıldığı ve bu nedenle zemininde
kayma olduğu bilinen bir gerçek. Eksik kapasiteyle
çalışıyor, şu anda en az 50 doktora ihtiyaç var ama daha da
önemlisi yapısal sorunları nedeniyle ileride bu hastanede ciddi bir
felaketle yüz yüze geleceğimiz söz konusu.
Gaziantepte eğitim tam bir fecaat değerli
arkadaşlar. Okul sayısı yetersiz. Kentimiz ilk, orta ve lise
düzeyinde okullaşma oranı derslik, öğretmen ve
yardımcı hizmetler personeli, okulların fiziki
donanımı açısından Türkiye ortalamasının
altındadır. LGS, üniversite sınavları dâhil tüm
yapılan sınavlarda Gaziantep maalesef son sıralardadır.
Sorunların çözümü noktasında ortaklaşmak isteyen eğitim
sendikaları, EĞİTİM-SEN örneğin, iki yılı
aşkındır Millî Eğitim Müdürlüğünden randevu talep
ediyor ama görüşemiyor.
Gaziantepte uyuşturucu almış
başını gidiyor değerli arkadaşlar. Gençlerimiz
uyuşturucu bataklığına saplanmış durumda.
Özellikle Şahinbey ilçemizde Vatan, Beybahçe, Fırat, Beydili,
Yukarıbayır, yine Şehitkamil ilçemizde Karşıyaka,
Hacıbaba, Cinderesi ve Eyüp mahallelerinde uyuşturucu
kullanımı yaygınlaşmış, uyuşturucu
kullanım yaşı 11e kadar düşmüş, her 5 gençten 3ü
maalesef bu illete bulaşmış durumdadır.
Değerli arkadaşlar, kent merkezi böyleyken
dış ilçelerimiz de bundan farklı değil. Özellikle
İslahiye ve Nizipte de benzer bir tabloyla karşı
karşıyayız. Maalesef şehirde gençlerin kendilerini ifade
edebilecekleri sosyal, sportif alanlar ve kamusal alanlar mevcut değil.
Ekonomik zorluklar bunlarla birleşince gençlerimiz maalesef -engelleyici
hiçbir önlem de alınmamakta- bu illete bulaşmaktadır.
Gaziantep en hızlı emlak fiyat
artış oranının gerçekleştiği illerden biridir.
Yüksek getiri sağlayan arsa yatırımları sebebiyle birçok
park, yeşil alan, mera, tarım alanı imara açılarak geri
dönülmez şekilde kaybedilmiştir. Geldiğimiz noktada, Gaziantep,
Türkiye'nin en pahalı kentleri arasında yer almaktadır.
Özellikle Suriyeli mültecilerin gelmesi ve ucuz iş gücü gibi görülmesi
nedeniyle işsizlik Türkiye ortalamasının üzerindedir.
Gaziantepte 2 bin TLden aşağı kiralık ev bulmak neredeyse
imkânsızdır. Gaziantep Belediyesinin yeşil alanları imara
açtığı, hukuksuz bir şekilde her yerde imar
değişikliğine gittiği bilinmektedir. Meclis
kararlarının yüzde 80i imar tadilatlarından oluşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Kişi
başına düşen yeşil alan 4,5 metrekaredir,
gelişmiş ülkelerde bu oran 20 metrekaredir.
Gaziantepte son on yılda 200 bin dekar
tarım alanı yok edildi. Tarım alanları günden güne
betonlaştırılmakta, on yıl içerisinde Antep fıstığı
ve zeytin ağaçlarının yerini maalesef devasa binalar aldı.
Kamu harcamalarında israf son sürat devam
ediyor. Gaziantep Valilik binasının bu ay sonu
boşaltılacağı söyleniyor. Valilik binasındaki kamu
kurumlarına Ay sonuna kadar kendinize yer bulun. denilmiş ama bu
arada, iki yıl içerisinde 10 milyon lirayı aşkın tadilat
gideri yapılmıştır orada.
Değerli arkadaşlar, kentte kültürel
sorunlar artmakta, özellikle saat 19.00dan sonra neredeyse kent
ıssız bir kente dönüşmekte, sosyal yaşam tamamen bitirilmiş
durumda.
Kent, cihadist grupların örgütlenme alanı
hâline gelmiş durumda. Halkın yaşamını tehdit eden en
ciddi güvenlik sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Başkanım,
Antepin sorunları için bir dakika daha rica etsem
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) AKP, halka hizmeti
seçmenin tercihine göre yapmakta, kendisine oy vermiyorsa hizmet de yoktur
demektedir. Örneğin, seçimden önce Arabanın yolları için
işlem başlatıyor, seçimi kaybedince yollar o hâlde duruyor, toz
içinde, yanındaki tarım alanları, pamuk alanı tozdan
bembeyaz görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, yine, Ardıl
Barajının seçimden önce yönetimi belediyeye verilmiş,
başvuru yapılmış ama seçim kaybedilince verilmemiş.
Sayın Başkan, son olarak, adı ölüm
yoluna çıkmış Nurdağı-Gaziantep yoluyla ilgili tüm
muhalefet partileri önergeler verdi, Bu yol yapılsın. dedi ama
maalesef bugüne kadar bu yol yapılmadı. Daha kaç kişinin ölmesi
bekleniyor? AKPliler yolun programda olduğunu söylüyor ama bir türlü
yapılmıyor.
Tabii, Gaziantepin tüm sorunlarını
beş dakika içerisinde ifade etmem mümkün değil ama bu sorunların
çözümü noktasında ortak bir irade de söz konusu değil. Gaziantep
Valisi AKPli milletvekilleriyle toplantı yapıyor sağlık
konusunda ama hiçbir muhalefet partisi milletvekilini dâhil etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Ben Gaziantepte 126
bin oy aldım. Sayın Gaziantep Valisini arıyorum, kentimize
geldiği için Hayırlı olsun. diyeceğim ama
telefonlarıma çıkmıyor. Diğer milletvekillerini arıyor
ama HDPyi görmezden geliyor. Hiç kimsenin HDPyi görmezden gelme hakkı
yoktur diyorum. Gaziantepin baklavası tatlıdır ama tüm bu sorunlardan
dolayı Gazianteplinin ağız tadı kaçmıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Gündem dışı ikinci söz,
Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girişinin 1inci
yılını değerlendirmek üzere söz isteyen İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğluna aittir.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, Anayasa değişikliğinin yürürlüğe
girişinin 1inci yılının yasama faaliyetleri
açısından değerlendirilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişikliğinin yürürlüğe girişinin 1inci
yılını özellikle yasama faaliyetleri açısından
değerlendirmek istiyorum.
Bu yasama döneminde yasama faaliyeti bu Meclis
tarafından ve bir de paralel faaliyet olarak saray tarafından
yürütüldü. Bu çerçevede biz burada 38 yasa çıkardık; 13ü torba, 11i
uluslararası sözleşmeler, 14ü de kanun olmak üzere.
Cumhurbaşkanı 41 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkardı.
Toplam sayı olarak, yasaların toplam maddesi 669,
Cumhurbaşkanının kararname madde sayısı 1.915 yani 3
misli daha fazla yasama çalışması yapılmış oldu
sarayda. İkisi arasındaki başlıca fark şudur anayasal
açıdan: Buradaki yasaların kaynağını daha çok,
bakanlıklarda, bürokraside ve sarayda hazırlanan kanun teklifleri
oluşturdu ancak hemen belirteyim ki: Mecliste 200 yasama uzmanı
bulunmaktadır, vekil üyelerin dörtte 1i de hukukçudur,
dolayısıyla aslında yasama teklifleri burada hazırlanabilir
Anayasaya aykırılığın önlenmesi için; birincisi bu.
İkincisi: Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerine gelince, üç özellikle tanımlanabilir bunlar. Birincisi:
Gerekçesizdir. Hukuk devletinde hiçbir resmî işlem gerekçesiz
yapılamaz; yasama olsun, yargı olsun, idari işlemler olsun hepsi
gerekçelidir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının hiçbir
işleminde, düzenleyici anlamda 1.915 maddede gerekçe bulunmamaktadır.
Bu hem Anayasaya hem de hukukun genel ilkelerine aykırıdır.
İkinci özellik ise: Anayasal yetki çerçevesi dışında kullanılmaktadır,
Düzenlenemez, çıkarılamaz. denilen alanlarda sürekli
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılmaktadır. Bunun tipik örneği Anayasa madde 128dir;
Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hususlar yasayla düzenlenir. deniyor
-açık yasa kaydı- fakat genellikle
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri tarafından düzenleniyor.
Son özellik ise: Torba kararnameler çıkarılmaya başlandı
artık. 41 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; bu da tabii ki Anayasaya
aykırıdır.
Şimdi, peki, acaba bu Anayasaya
aykırılıklar nasıl giderilebilir? Burada tabii ki
Cumhurbaşkanının anayasal statüsüyle çelişen konumuna
bakmak gerekir. Anayasaya baktığımız zaman Anayasa
maddeleri Cumhurbaşkanını tarafsızlık statüsüne
yerleştirmiş bulunuyor. Anayasa madde 103, madde 104, madde 148,
madde 6, madde 7, madde 9, madde 11, madde 2. Bütün bunları birlikte
okuduğumuz zaman Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı
tarafsız bir konumdadır, statüdedir. Gelin görün ki
Cumhurbaşkanı parti başkanı seçilmiştir.
İşte, esas çelişki parti genel başkanlığı
ile Anayasanın amir hükümleri arasındaki çelişkidir. Bu nedenle
gerek bu Anayasaya aykırı paralel yasama durumunu giderebilmek
gerekse Anayasanın diğer amir hükümlerine asgari saygı
adına Cumhurbaşkanının parti genel
başkanlığından çekilmesi gerekiyor. Bu, Anayasanın
amir hükümlerinin bir doğal sonucu olsa gerek. Fakat tabii ki sadece
Cumhurbaşkanının parti genel başkanlığından
çekilmesi yeterli değildir, esasen olağanüstü ortam ve koşullarda
hazırlanmış olan Anayasa, yürürlüğe konulmuş olan Anayasa
değişikliğinin de ele alınması gerekir. Biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisi Adalet ve Anayasa Komisyonu üyeleri olarak getirilmek
istenen, yapılmak istenen adalet reformuna ilişkin olumlu
görüşlerimizi basın toplantısıyla kamuoyuna duyurduk,
paylaştık. Ortak komisyon kuralım, uzlaşarak bu
çalışmayı yapalım biçimindeki somut önerilerimizi sunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Benzer çalışmayı Anayasa için
yürütebiliriz çünkü bilindiği gibi Osmanlıdan cumhuriyete uzanan
anayasal ve siyasal birikimler, başta hükûmetin
kaldırılması olduğu üzere, olağanüstü dönemde
yapılan Anayasa değişikliğiyle gerçekleştirildi. Oysa
şimdi olağan dönemdeyiz ve bu mirasımıza doğru devam
etmek için gerekli çalışmaları yapabiliriz, bu birikim bizde
var. Olağanüstü hâl Anayasasını olağan hâl
Anayasasına dönüştürmek durumundayız. Bu konuda zaman zaman
Tartıştırmayız. biçiminde sözler söyleniyor, oysa bunun
meşru zeminini Sayın Devlet Bahçeli sağlamaktadır.
Sayın Bahçeli 5 Eylül 2018 günlü konuşmasında şöyle diyor:
Eğer büyükşehir belediyelerini alamazsak
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tartışmalı
hâle gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, toparlıyorum izninizle.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
İşte tam da Sayın Bahçelinin söylediği gibi bizim şu
anda yaptığımız o meşru tartışma zeminini
canlandırmaktır. Ama o söz söylenmemiş olsaydı bile,
Hayır biz tartıştırmayız. demek esasen Biz
olağanüstü hâl, sıkıyönetim ortamı, hatta savaş
hâlinden daha sıkı bir rejimi uygulamak istiyoruz. demektir. Bu
nedenle, biz tartışalım. Tartışmaktan korkmayın.
Evet, olağanüstü hâlde Anayasa değişikliği yapmak belki bir
korkunun ürünüydü ama olağan hâldeysek tartışmaktan
korkmayalım. Mirasımıza, ulusal kazanımlarımıza
yaraşır, anayasal denge ve denetim düzeneğini öngören bir
Anayasa değişikliği için ortak adım atalım, ortak
komisyonlar, gruplar oluşturalım ve cumhuriyetin 100üncü
yılına, insan haklarına dayanan, demokratik bir anayasayla
ilerleyelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Hatip,
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin
tartışılması meselesini Genel
Başkanımızın Tartışılır, yerel
seçimler eğer büyükşehirlerde bir Cumhur İttifakının
kaybıyla sonuçlanırsa Cumhurbaşkanlığı yönetim
sistemi tartışılır. dediği için şu an
tartışıldığını ifade etmiştir, bunu
kabul etmek mümkün değil. Genel Başkanımız sadece o
konuşmasında değil, diğer konuşmalarında da bunun
bir süreç olduğunu ve bu işin çok ince bir işçilikle önce 31
Martta, bu, işte Millet İttifakı denilen birliktelik ve
devamında onunla birlikte olanlarla birlikte Türkiyede Cumhur
İttifakının ve nihayetinde 31 Martta elde edilecek neticeyle
bunun bir yerel seçim olmayacağını, bu neticeler üzerinden bir
sistem tartışmasının Türkiyede
açılacağını, bunun hazırlıklarının
yapıldığını tespit etmiş, bu konuda bir öngörüde
bulunmuştur.
Bu sistem tartışması bizim
desteklediğimiz veya bu manada kabul ettiğimiz bir mesele
değildir. Aksine, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin, hükûmet etme
sisteminin milletimizin 16 Nisan referandumuyla ekseriyetle kabul ettiği,
Meclisimizden geçen ve milletimizin teyidine sunulmuş olan ve 24 Haziranda
da aynı şekilde milletimizin desteğine mazhar olan bir yönetim
sistemi olduğunu ve bunun bütün kurum ve kuruluşlarıyla
yerleşebilmesi için Türkiyenin önünde 2023e kadar çok önemli bir süre
olduğunu ve bu zamanı Türkiyenin çok iyi değerlendirmesi
gerektiğini ifade etmiştir.
Bu noktada, niyet, sizlerin niyetini ve bu noktadaki
plan ve programı ifşa etmek, açığa çıkarmak
noktasında bir beyandır ve nihayetinde Sayın Genel
Başkanımız bu noktada haklı çıkmıştır.
Dün her ne kadar Grup Başkan Vekili Engin Altay
Bey Biz bunu tartışmıyoruz, tartışmaya açmadık.
demiş olsa da orada ince bir ifade kullandılar kendileri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Hoca açtı ya,
Hoca açtı.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yok yok, ben
şimdi oraya geleceğim.
Seçim öncesinde Sayın Muharrem İnceden
tutun da birçok CHP milletvekilinin, yöneticisinin beyanlarına
bakıldığında arkasından bunun bir sistem
tartışmasına dönüştürüleceği ve bu yapıya destek
olanların Türkiyede ifade ettikleri hususları değerlendirdiğimizde
bu hazırlıkları görmemek mümkün değil. Yani, işte, parlamenter
sistemin Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminden
intikamının olacağını dahi söyleyenler oldu
Türkiyede. Bu noktada, sistem tartışmasının
hazırlık çalışmalarının olduğunu teyit ve
tespit etmek çok önemlidir, önemli bir öngörüdür ve bu noktada Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçelinin öngörüsü
şu an itibarıyla gerçek olmuştur, sabit olmuştur, bu
noktada haklılığımız da ortaya
çıkmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen, Milliyetçi
Hareket Partisi de Cumhur İttifakı da Adalet ve Kalkınma Partisi
de -dün de sayın grup başkan vekillerinin de net ifadeleriyle- sonuna
kadar Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin
arkasındayız. Bu noktada, kurum ve kuruluşlarıyla, bütün
kurallarıyla bu sistemin oturması ve yerleşik hâle gelmesi ve
Türkiyeye üçüncü faz olarak değerlendirdiğimiz bu sistemin
hayırlar getirmesi için elimizden gelen bütün çabayı sarf
edeceğimizi burada dile getiriyorum.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
mevkidaşım ismimden de bahsederek dün yaptığım
konuşmanın satır arasında, konuşma içeriğimden
farklı mesajlar verdiğimi söylemek suretiyle sataşmış
olmakla birlikte, ben yerimden 60a göre söz istiyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İnce bir
mesaj dedim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, önce şunu söylemek istiyorum: Sayın mevkidaşım
bir Cumhuriyet Halk Partilinin, Genel Başkanından üyesine kadar,
özellikle yenilenen İstanbul seçiminden sonra erken seçim istediğini
ispatlarsa burayı terk eder giderim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Erken seçim
demiyorum sistem tartışması diyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi oraya
geleceğim.
Şimdi erken seçim sözünü Türkiyede yenilenen
İstanbul seçiminden sonra ilk zikreden Sayın Bahçelidir, yok diye
zikretti.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sistem
tartışması Sayın Başkan, erken seçim yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
geliyorum, bir dakika durun Sayın Vekilim, üç dakika konuştunuz, ben
daha yirmi saniye konuştum.
Erken seçimi ilk zikreden Sayın Bahçelidir
Erken seçim yok. diye zikretmiştir. Bunu ben kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
Gelelim sistem tartışmasına.
Sayın Başkan, bu sistem tartışması yenilenen
İstanbul seçiminden sonra başlamadı ki, 16 Nisan 2017
Referandumu öncesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine bu Anayasa
değişikliği geldiği andan itibaren yani 2017, 2018, 2019,
neredeyse üç yıldır bu sistem tartışılıyor ve
tartışılmaya muhtaç. Öyle ki bu sistemin
tartışılmaya muhtaç olduğunu Meclisteki birinci partinin
sayın yetkilileri de zaman zaman zikrettiler. Yani yenilenen İstanbul
seçimlerinden dolayı sistem tartışması yok,
tartışılan bir sistem tartışması yok. Üç
yıldır tartışılan bir sistem var ve bu sistemin bence
bir yıl içinde köhneleştiğini, iş göremez,
kullanılabilir olmadığını ve Türkiye'de beklenileni
veremediğini ekonomik göstergelerde de yargıda da eğitimde de
görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani durduk
yerde, seçim kaybettikten sonra seçimleri konuşmadık. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak 31 Martta da 23 Haziranda da çıkıp şurada
Seçimi kazandık, gördünüz mü? diye geçmişte kimi AK
PARTİlilerin yaptığı gibi biz
şımarıklık da yapmadık. Ama sistemi tartışmak
için de Sayın Bahçeliden izin alacak hâlimiz yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın Bahçelinin tasarrufu,
takdiri kendinedir, bizim tasarrufumuz takdirimiz kendimizedir. Yani şunu
demek istiyorum sevgili meslektaşım: Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili
yenilenen İstanbul seçimleri öncesinde Bu seçimi kazanırsak sistemi
tartışmaya açarız." diye bir hazırlık içinde
olmadı. Bunu ispatlarsanız çıkar özür dilemesini bilirim.
Genel Kurulun ve yüce milletin takdir ve bilgisine
sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kısa bir
cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
3.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Milliyetçi Hareket Partisinin
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin arkasında
kararlı şekilde duracağına ve layıkıyla
işletilmesi için elinden gelen çabayı sarf edeceğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Altay
cevaben bir erken seçim talebi noktasında bir taleplerinin
olmadığını dile getirmiştir. Bizim ifade
ettiğimiz, benim konuşmamda bir sefer erken seçim ifadesi geçmedi
farkındaysanız. Sistem tartışması dediğimiz
hadise, bir takvime yayılan ve bu tartışmaların da
zemininin 31 Mart seçimleri sonrasında özellikle oluşturulmaya
çalışıldığı herkesin malumu olan, bunların
dozunun ciddi ölçüde artırıldığı ve Türkiyede, bundan
sonra yapılacak olan işin Cumhurbaşkanlığı
yönetim sisteminden vazgeçmek ve geri dönmek olduğu noktasındaki
yüzlerce, binlerce beyanı burada ifade etmeye gerek var mı? Bunu her
hafta, efendim ucube sistem, şu sistem, bu sistem ifadeleriyle
şimdi daha sık dile getirmeye başladınız. Bunlar takip
altında, tutanaklarla sabit.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok, yine
diyeceğiz. Ucube demeye devam edeceğiz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu konuda bir
şey yok ama bizim de Cumhurbaşkanlığı yönetim
sistemini, Meclisimizden geçen ve milletimizin -referandumda, 24 Haziran
seçimlerinde de kabul ettiği- Cumhur İttifakına, bu sistemin
mimarlarına Alın, bu sistemle Türkiyeyi yönetin. diye yetki
verdiği bir sistemi sonuna kadar savunmak için ve o sistemin bütün kurum
ve kuruluşlarıyla, kurallarıyla uygulanır hâle getirilmesi
için çabamız devam edecektir, mücadelemiz devam edecektir.
Bugün Türkiyede her türlü ekonomik manipülasyonun
yapıldığı, dünya çapında Türkiyenin üzerinde her
türlü baskının devam ettiği bir süreçte, Meclis tablosunda
hiçbir partinin çoğunluğu elde edememiş olduğu bir durumda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
şu an
Türkiyeye hükûmet konusunda ve yönetim konusunda, yürütme organı
konusunda operasyon çekilememesinin nedenleri, acaba Türkiyede yürütmenin
sandıktan çıkıp beş yıllığına net bir
yetki alması mıdır, bunu da tartışmak lazım.
Bakın, şu an Türkiyede bu manada en ufak bir tartışma yok.
Konulan ekonomik programların da sabırla uygulanması -sizler de
dâhil olmak üzere- 2023e kadar Türkiyenin seçimsiz bir yönetimle, seçimsiz
bir dönemle selamete kavuşması noktasında temennilerinizi dile
getiriyorsunuz. Bu, siyaseten yürütmenin tartışmasız bir
şekilde hâkimiyetinden ve sandıktan çıkmış
olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yönetim sisteminin getirmiş
olduğu daha birçok avantajı süreç içerisinde hep birlikte
göreceğiz. Dün Sayın Erkan Akçay bu sistemin Mecliste temsilde
adalete sağlamış olduğu faydaları dile getirdi. Benim
de ifade ettiğim husus, bir nebze de olsa yönetimde istikrar
noktasındaki bir vurgudur. Bunları süreç içerisinde dile getirmeye
devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum
efendim.
Milliyetçi Hareket Partisi bu sistemin
arkasında kararlı bir şekilde duracaktır, Cumhur
İttifakı bu sistemin layıkıyla işletilmesi için
elinden gelen çabayı sarf edecektir diyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
4.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve güçlendirilmiş
parlamenter sistemin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden
daha iyi olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Aslında sayın mevkidaşım
konuştu, ben de değerlendirmemi yaptım, uzatmak istemiyorum ama
kendisine ben sataşmamış olmama rağmen benim
yaptığım değerlendirmelerden yola çıkarak
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizde de
sataşma yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, evet.
Şimdi, şunu ben söylemedim: Erken seçim
söylemedik diyorum. Evet ama 2023 vurgusu nedir? deniyor. 2023ü işaret
etmek yani 2023e kadar hedeflerimize yürüyeceğiz. demek 2023ten önce
seçim yok demektir. Erken seçimi zikreden sizsiniz sayın
mevkidaşım, bizim böyle bir derdimiz yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sistem
tartışması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakın,
bakın, şöyle: İçinde 2023 geçen her cümle erken seçimi
işaret eder, lehte ya da aleyhte.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Referandum talep
ettiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geleceğim
oraya.
Şunu kabul etmiyorum: Yürütme organına
yani şu anda Recep Tayyip Erdoğanın başkanlık
ettiği yürütme organına operasyon çekilmesi ne demek? Bunu kabul
edemeyiz, Parlamento olarak kabul edemeyiz, hep birlikte arkasında
dururuz. Öyle şey olmaz. Biz bu sistemi, biz Recep Tayyip
Erdoğanı
O yürütme organına operasyon çekilmesini kelime
olarak kullanmanızı bile doğru bulmam.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Uluslararası
odaklar tarafından
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, hep
birlikte karşı çıkarız diyorum. Ama biz onu er geç, ister
2023 olur ister erken olur, oradan indireceğiz, sandık marifetiyle; o
ayrı bir şey. (CHP sıralarından alkışlar)
Asıl söylemek istediğim şu: Geri
dönmek ifadesi bize ait değil, onun için söz aldım. Cumhuriyet Halk
Partisinin hiçbir sayın milletvekili Eski sisteme dönelim. demez.
Şöyle diyoruz biz
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Parlamenter
sistem
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır. Yok canım, parlamenter sisteme geri dönmek değil ki.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem şimdiki sistemin yenisidir,
iyisidir, daha iyisidir. Hep söylerim, en
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunun adı
sistem tartışması değil mi efendim?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geri dönüş
değil efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sistem
tartışması değil midir bunun adı?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Tartışalım. Ne zararı var?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Diyorum ki bu,
şu an gündeme alınmış durumda.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne zararı
var ya sistemi tartışmanın? Niye tartışmayalım
canım, niye tartışmayalım?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Millet de onu istiyor, millet istiyor, millet memnun değil,
değişsin istiyor.
BAŞKAN Sayın Başkanım...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
bitiriyorum.
Şunu söylemeye çalışıyorum: Geri
dönüş demiyoruz biz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem bundan iyidir
diyoruz, demeye devam edeceğiz.
Diğer konulara sonra, gün içinde cevap veririz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
5.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, egemenliğin kayıtsız şartsız
milletin olduğuna, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
milletin karar verdiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Değerli milletvekilleri, tabii, Sayın Kaboğlunun
konuşmasından sonra bir sistem tartışması
yapıldı. Biz de bu konudaki kanaatlerimizi yüce Meclisin huzurunda
deklare etmek isteriz.
Bakınız Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. hepimizin temel düsturu, bu Meclis
çatısı altında hepimizin düsturu.
Değerli arkadaşlar, bakın, 1946,
1950, 1983, 1991, 1999, 2001, 16 Nisan 2017, 24 Haziran 2018, 31 Mart, hepsi
milletin iradesi.
ATİLA SERTEL (İzmir) 23 Haziran?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 23 Haziran da milletin iradesi.
ATİLA SERTEL (İzmir) Kabul etmediniz.
TUMA ÇELİK (Mardin) - Kabul etmediniz
bazılarını.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Değerli Başkanım, bakın,
biraz evvel 2 grup başkan vekilimiz huzurda konuştu. Bizim
grubumuzdan hiçbir grup başkan vekilinize bir cümle sarf edildi mi? Sarf
edildi mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz de etmedik
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aa, ya bu kadar hakikate bile Etmedik. derseniz olmaz.
İşte mesele bu, tam da mesele bu. Bunu millet seyrediyor şu
anda, bakın, şu anda millet seyrediyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aa, ya ben
konuşurken oradan bana küfür ediyorlardı, onları
yaşadık biz canım; ayıp ediyorsun yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok, rica ederim. Ne zaman?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani sanki siz sütten
çıkmış ak kaşıksınız! Öyle şey olur mu!
BAŞKAN Sayın Başkanım,
anlatın düşüncelerinizi, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, şimdiki enstantaneyi
anlatıyorum, bakın, şu andaki enstantaneyi anlatıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam,
arkadaşlarımı uyardım ben de. Arkadaşlar, müdahale
etmeyin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, şu andaki enstantaneyi anlatıyorum ve
diyorum ki: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet
herkesi hizaya sokar, hepimizi. Bu benim için de geçerli, burada bulunan 600
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Arkadaşlar, genel kuralları hatırlatmamdan
hakikaten birkaç gündür rahatsızlık duyanlar var nedense. Genel
kuralları söylüyorum Bu, sizin için geçerli, bizim için geçerli
değil. mantığıyla dinliyorsunuz, böyle dinlemesin kimse
lütfen. Ben önce kendi nefsime söylüyorum bunu, ondan sonra hiçbir
istisnası olmaksızın burada bulunan 600 milletvekilinin her
birisinin nefsine söylüyorum, herkese söylüyorum. Benim söylediğim sözler
herkes için geçerli sözler. Önce kendi nefsim bundan payını alacak
ama hiç kimsenin de istisnası yok. Herkes alışmış bu
vesayet zihniyetine Kimse bana dokunmasın, ben her şeyi söyleyeyim
yalan yanlış, doğru, fark etmez, herkes de bunu kabullensin.
Öyle bir şey yok, öyle bir şey yok arkadaşlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu söz kime
Sayın Akbaşoğlu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla herkese.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek herkese?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu söz, başta ben ve herkese.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yalan
yanlış diyorsunuz, kimi kastediyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Herkese konuşuyorum ve diyorum ki: Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
16 Nisan 2017de millet kararını
vermiştir ve millet demiştir ki: Parlamenter hükûmet sistemini ben
bugüne kadar kullandım, o sistem içerisinde irademi beyan ettim; bundan
sonra, anayasal değişiklikle, doğrudan yasama organını
ve doğrudan yürütme organını ben kendim seçmek suretiyle,
partili Cumhurbaşkanlığı sistemi çerçevesinde, ben irademin
tecelli etmesini istiyorum.
16 Nisan 2017
Millî iradenin tezahürü budur ve
herkes bu millî iradeye saygı göstermek durumundadır. Biz hiçbir
tartışmadan çekinmeyiz ve asla geri durmaz, korkmayız. Bu konuda
herkes fikirlerini ortaya koyabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Barikayıhakikat müsademeyiefkârdan doğar.
Bununla beraber, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini
hiçbirimiz kararlaştırmadık, millet
kararlaştırdı. Millî iradeye saygı duymak başta bu
Meclisin vazifesi.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Grup Başkan Vekili.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bizi buraya getiren irade millet iradesi. Yasama
organını, bizleri seçti ve yürütme sıfatını da yüzde
53 oyla AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
bizzat kendisine verdi ve dedi ki: Yürütme organını siz temsil ediyorsunuz,
siz beş yıllığına iktidarsınız, bu
iktidarınız döneminde, 2023te, yaptığınız
icraatlara göre yürütmenin de yasamanın da şekillenmesine yine ben
karar vereceğim. Ama bazı yaklaşımlar bu millî iradenin
tecellisini sindiremiyor maalesef.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu meseleyi bu şekilde anlamamız lazım
gelir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili AK
PARTİ içerisinde en ufak bir tereddüt ve farklı bir yaklaşım
söz konusu değildir. Buradan bir daha ortak çağrıyı
yapıyorum: Geçmiş geçmişte kalmıştır, yeni
şeyler söylemek lazım. diyor ya Mevlâna
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Cancağızımı da var onun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mevlâna Hazretlerinin sözünün manasını
söyledim, lafzen bire bir değil ama manasını ifade ettim.
Sonuç itibarıyla, hepimiz Türkiye'nin, Türk
milletinin ve devletinin, vatanının bölünmez bütünlüğü
çerçevesinde hep beraber, sistemin daha doğru, daha faydalı, daha
isabetli bir şekilde çalışması hususunda
zamanımızı harcarsak doğru ve anlamlı bir iş
yapmış oluruz. [İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo Başkan(!)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Hemen söz vereceğim de izninizle
bir şey söyleyeceğim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, milletvekilleri ile grup başkan vekillerinin
Türkiyeyi daha iyi noktalara taşımak için bir iradeye öncülük
ettiğine ve meseleleri kısa cümlelerle de ifade edebileceklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
sayın grup başkan vekilleri; esasında, buradaki
milletvekillerimiz, grup başkan vekillerimiz toplumun içerisinde
yetişmiş ve Türkiyeyi daha iyi noktalara taşımak için bir
iradeye öncülük yapmaktadırlar. Çok az cümleyle de meselemizi
anlatabiliriz düşüncesindeyim, bir iki cümleyle anlatabiliriz.
Bir ikincisi: Sayın Başkanım, söz
isteyen arkadaşlarımız, gündem dışı söz
isteyenler veya grup başkan vekillerimizin görevlendirdiği
milletvekilleri biraz emek sarf ederlerse kendilerine tanınan süreyi
doldurmakta bile zorluk çekerler. Ya, beş dakikalık bir
konuşmayı evde de bir gözden geçirin beş dakikada bitiyor mu
bitmiyor mu diye. Şimdi, hocam geldi konuştu, hocama verilen beş
dakika kadar ek süre tanıdım, hocanın lafını kesmek
istemedim.
Ama Hocam, bir bak ya! Beş dakikada anlatacak
şekilde gelirseniz sevinirim Sayın Hocam.
Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
milletin partili Cumhurbaşkanı istemediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biz Levent Beyle karşılıklı bir
değerlendirmede bulunduk. Bu değerlendirmenin üstüne Sayın
Akbaşoğlu çıktı, iki önemli şey söyledi ya bana ya
Levent Beye çünkü bizim değerlendirmelerimiz üzerine söz aldı.
Dolayısıyla ben, Sayın Akbaşoğlunun Millet iradesini
içinize sindirin. cümlesini hangimize söylediğini kendisinden duymak
istiyorum, bir. Bize söylediyse cevap hakkı kullanacağım,
sataşmadır bu.
Bir de Yalan yanlış şeyler
konuşuyorsunuz. dedi, ya Levent Beye söyledi ya bana söyledi. Yani bunu
da söylesin. Şimdi, bu Meclisi izleyenler şöyle algıladı:
Levent Bey ile Engin Bey yalan yanlış laf etti, millet iradesini
içine sindiremedi. gibi algıladı efendim.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Aynen
öyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söylediklerimiz
bağlamından koparılarak Genel Kurula ve millete nakledildi
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, sen anladın onu aslında ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Dolayısıyla bu arada, şunu da 60a göre söz almışken söyleyeyim:
Millet karar verdi, evet. Millet kararı verir, yarın da
değiştirir. Daha önce de millet başka bir anayasaya karar verdi
efendim, 82 Anayasasına da millet sandığa gidip karar verdi.
Şimdi, yüreğiniz yetiyorsa
Ben bir
sandık, seçim diye söylemiyorum ama ben hep şunu savundum:
Başkanlık sistemi de olabilir, yeter ki etkin, katı kuvvetler
ayrılığını tesis edelim. Partili
Cumhurbaşkanını bu millet is-te-mi-yor. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer istiyorsa, öyle iddia ediyorsanız, gelin,
sırf bunun için bir referandum yapalım, millet bunu istiyorsa biz de
milletin karşısında esas duruşa geçer Başüstüne.
deriz. Olay bundan ibaret.
Yalan yanlış lafı kim etti, bunu
söylemesi lazım. Millet iradesini kim, Levent Bey mi, ben mi, hangimiz
sindiremedik, bunu açıklaması lazım Sayın
Akbaşoğlunun. (CHP sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kimse sahip
çıkmadı ya dün gelen kanuna.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Başkan, buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, var olan denge denetleme mekanizmalarını, kuvvetler
ayrılığını, hukukun üstünlüğünü yok eden
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin
tartışılmasının zorunlu olduğuna ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ufak bir katkıda bulunmak istiyorum bu tartışmaya.
Şimdi, bakın, biraz evvel sayın
meslektaşım da söyledi, 1982 Anayasası yüzde 92 oyla o zaman
kabul edildi, biliyorsunuz. Hangi koşullarda olduğumuzu buradaki
bazı arkadaşlarımız, Sayın Meclis Başkan Vekili
de gayet iyi bilir. O koşullarda yüzde 92yle kabul edildi ve son derece
ceberut bir anlayışla hazırlanmış, hiçbir demokratik
özelliği içermeyen bir anayasaydı bu. Biz yıllarca buna
karşı mücadele ettik, hâlâ 1982 Anayasasıyla bu ülke yönetiliyor.
Eklektik, yamalı bohçaya dönmüş bir hâle geldi, oradan bir madde
çıktı, oraya bir madde eklendi; biliyorsunuz, bunları çok
detaylı anlatmayayım şimdi, vaktimiz az. Fakat bu 1982
Anayasası yüzde 92yle kabul edildi diye, buna muhalif olanlar -ki Adalet
ve Kalkınma Partisi sıralarında da vardır buna muhalif
olanlar- sustular mı yani? Susmadılar. Şimdi efendim, yüzde 52
küsurla yeni Anayasa değişiklikleri kabul edilmiş. Ee,
susmayacağız yani beğenmediğimiz şeyler varsa elbette
ki eleştireceğiz; bu tartışmadan telaşlanacak bir
şey yok, Türkiye her zaman böyle tartışmaları yapar.
Üstelik bir yıl geçmiş daha, toplumların tarihlerine
bakarsanız bir yıl nedir yani bir damla bile değildir
toplumların tarihine baktığımızda. Dolayısıyla
bu tartışılır, değerlendirilir: Siz revizyon
dediniz, bugün Sayın Bostancı revizyon değil,
değişim dedi. Mühim değil, hangi kelimelerle konuşacaksak
ama bu sistem tartışılmak zorunda çünkü var olan denge denetleme
mekanizmalarını yok etti, kuvvetler ayrılığını
yok etti. Dolayısıyla şu anda son derece sorunlu bir dönem
yaşanıyor, yaşadıkça da bunu görüyoruz, hukukun
üstünlüğünü de yok etti. Bunları tekrardan tesis etmenin yolu
bunları tartışarak, konuşarak müzakere etmektir esas
itibarıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla yani bundan dolayı telaşlanmaya gerek yok,
sanki memleket yerinden oynayacakmış gibi düşünmeye gerek yok.
Yüzde 52 küsurla kabul edilmiş bir Anayasa değişikliği yine
yüzde 52lik başka bir çoğunlukla reddedilebilir ve zaten toplumda da
böyle bir şey gelişmektedir. Dolayısıyla toplumun
ihtiyacına, siyasetin de ihtiyacına uygun bir
tartışmayı gayet rahat bir şekilde bu Mecliste de
komisyonlarda da yapmanın önünde hiçbir engel olmamalıdır,
telaşa mahal yoktur demek istiyorum. Bir kez de bunları söylemiş
olmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun.
8.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
Sayın Başkan, hem Cumhuriyet Halk Partisi sayın grup başkan
vekilinin hem HDP grup başkan vekilinin ifadelerinde 1982 Anayasası
referandumuna ilişkin olarak beyanlar üzerinden bu Anayasa referandumu ve
bu Anayasa çalışmasına atıfta bulunularak bir benzetme, bir
bağ kurulması eğer
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır, kastımız o değil, benim kastım o değil.
Niyet okuma Levent Bey.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu, bağ
kurulması gibi bir şey. Yani en azından şu örneği
verdiniz: Halkın iradesi böyle tecelli etti diye bu doğru
anlamına gelmez bağlamında da söylemiş olabilirsiniz; bunu
söylediniz zaten.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Değişebilir. dedik Doğru değil. demedik.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır Yüzde
90la kabul edilmiş olması doğru olduğu anlamına
gelmez. dediniz ama şunun da
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - İkisi de
olağanüstü koşullarda yapıldı, benzerliği bu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yani ben
yanlış anlamadım herhâlde, öyle değerlendiriyorum.
Şimdi, 1980 ihtilalini yapmış olan,
Jimmy Carterın bizim çocuklar dediği yapıların
arkasından, devamı niteliğinde olan bir Anayasa
çalışmasının Türkiyede, o baskı düzeni altında,
belli bir çoğunlukla kabul edilmiş olması bambaşka bir
şeydir ve 15 Temmuzda o aynı bizim çocuklar diye bir iradenin yine
aynı şekilde kendi çocuklarını bir darbe girişimine
tevessül ettirdiği bir ortamda millet iradesinin yanında olan ve
orada muvaffak olan bir yapının bir daha Türkiyenin başına
bu tarz bela ve musibetler gelmesin diye anayasal düzenle alakalı olarak
birtakım tedbirler alması ve yönetim sistemiyle alakalı bir
çalışma ortaya koymuş olması ve bunun milletimiz
tarafından da anlayışla karşılanması ve
desteklenmiş olmasını birbiriyle hiçbir şekilde
bağdaştırmamız mümkün değildir. Oradaki çoğunluk
ile burada verilen destek birbirinin aynısı değildir. Bunu
özellikle tutanaklara geçmesi açısından ifade ettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ben de
aynısı demedim yani öyle bir şey yok.
BAŞKAN Lütfü Bey söz istemişti.
9.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
değiştirilmesi ve tartışılması için çok fazla
sebep olduğuna ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
sistemde bulunan bütün partiler bu konuyla ilgili fikirlerini beyan ettiler.
Sistem dışında kalmamak adına ben de bir cümle
edeceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoksa sistem
dışı kalırsın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet.
Yani bu sistemin değiştirilmesi,
tartışılması için gereken o kadar çok sebep var ki
sayın konuşmacılar bunlara başlasalar sabahı buluruz
ama ben Sayın Akbaşoğlunun bir sözünden yola çıkarak ifade
ediyorum. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. ifadesi
ruhunu kaybedip bu sistem sayesinde Egemenlik kayıtsız
şartsız sarayındır. şekline dönüşmüştür. Bu
bile bu sistemin tartışılması için yeterli bir sebeptir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Bir mahallelisi şehit bir
milletvekilimizin, oraya intikal edecek, 60a göre söz istiyor.
Buyurun Sayın Milletvekili.
10.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, Siirt ili Eruh ilçesi kırsalında PKKya karşı
yapılan operasyonda şehit olan hemşehrisi Jandarma Uzman
Çavuş Yasin Barana Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Siirtin Eruh kırsalında il jandarma
komutanlığınca düzenlenen operasyon kapsamında
teröristlerle çıkan çatışmada 1 askerimiz şehit olmuş,
1 askerimiz yaralanmıştır. Şehit askerimiz Jandarma Uzman
Çavuş Yasin Baran bugün seçim bölgem Kırıkkalede ebediyete
uğurlanacaktır. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Şehidimize Cenab-ı Allahtan rahmet niyaz ediyor; acılı
ailesine ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize
başsağlığı, sabır ve metanet diliyorum. Kahraman
Yasinimizin ve diğer şehitlerimizin kanları yerde kalmayacaktır.
Bu alçakların kökü kazınacak ve ülke içinde ve
sınırında tek bir hain kalmayana kadar operasyonlar ve
mücadelemiz kararlılıkla sürecektir. Milletimizin feraseti ve vatan
aşkı her türlü zorluğu yenecektir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
11.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve toplumun
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kabul etmeyen kesiminin
taleplerinin, ihtiyaçlarının tartışılmasının
demokratik olduğuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Tartışmayı uzatmak istemiyorum,
sadece bir noktaya dikkat çekeceğim. Yüzde 52 küsur -rakamların
küsuratlarına takılmadan söylüyorum bunu- bir kabul gördüyse, yüzde
47 küsur da -ki resmî rakamlar bunlar- reddetti yani toplumun yarıya
yakını da bunu kabul etmedi. Bizler de muhalefet partileri olarak
bunu kabul etmemiş olanların taleplerini, beklentilerini,
ihtiyaçlarını tartışmak ve konuşmak durumundayız;
bunda bir tuhaflık yok, çok demokratik bir durumdur. Buna işaret
etmek istiyorum. Ben 1982 Anayasasına atıfta bulunurken Yüzde 92ye
rağmen bu Anayasanın yanlış olduğunu hep birlikte
savunduk. diye ifade etmiştim, yoksa koşulları
karşılaştırmak için değil;
karşılaştırmaya kalkışsak, bu referandum da OHAL
altında yapıldı, bunları konuşurduk ama şimdi
yeri değil, daha sonra bunlar tartışılabilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
12.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve millî
iradenin tecelligâhı olan Mecliste milletin iradesine saygı
gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, hakikaten, biraz evvel söylenen Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. sözünü Egemenlik
kayıtsız şartsız sarayındır. şekline
dönüştürmek çok talihsiz bir yaklaşım olmuştur.
Aslında birinci konuşmamda ifade ettiğim şeylerin de bir
bakıma farklı düşüncelerin tezahürü bakımından teyidi
söz konusu olmuştur. Bu vesileyle ben mevkidaşım Sayın
Engin Altay Beyin sorularına da cevap vermiş oluyorum kestirmeden,
kısaca. Dolayısıyla hepimizin, millî iradenin tecelligâhı
olan bu Mecliste milletin iradesine saygı göstermemiz ve ortaya
koyduğu sistemi hep beraber kabul etmemiz, daha iyi
çalışması için de millet lehine, devlet lehine birlikte yol
almamız gerekir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, şöyle bir önerim var.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meclisin
zamanı, milletvekillerimizin zamanı kıymetli, bu Meclisin
dakikasının maliyeti yüz binleri tutuyor. Ben, bu polemiklerden
sebep, grup başkan vekillerine tanınan üç dakikalık konuşma
hakkımdan sarfınazar ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Erzincan Milletvekili Burhan Çakırın,
5 Temmuz Başbağlar katliamının 26ncı yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Erzincan Başbağlar katliamı hakkında söz isteyen Erzincan
Milletvekili Burhan Çakıra aittir.
Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen aziz
milletimiz, değerli hemşehrilerim; ben de sizleri saygıyla,
sevgiyle, muhabbetle yürekten selamlıyorum.
Bu arada Siirtin Eruh ilçesinde şehit olan
Yasin Baran kardeşimize ve vatan topraklarını kendi
canından aziz bilen bütün şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Bugün, Yavuz Sultan Selim Han zamanında uç
beyliği olarak konuşlandırılmış
Erzincanımızın Kemaliye ilçesine bağlı
Başbağlar köyünde yaşanan hüzünlü bir olayın yıl dönümünü
yaşıyoruz.
Bundan yirmi altı yıl önce -yani yarın-
5 Temmuz 1993te Erzincanımızın Kemaliye ilçesine
bağlı Başbağlar köyünde akşam namazı
esnasında camiden çıkarılarak kurşuna dizilen ve evleri
ateşe verilerek öldürülen 33 masum hemşehrimizin her biri kendi
canımızdan kopan bir parçadır. Başbağlar, kalbimizde
açılmış ve hiç kapanmayacak derin bir yaradır. Bu
kalleş saldırıda şehit olan 33 kardeşimizi rahmet ve
minnetle yâd ediyorum.
2 Temmuz 1993te Sivastaki Madımak Otelinde
yanan canlar bizim canımızdı. 5 Temmuz 1993te Erzincanın
Kemaliye ilçesinin Başbağlar köyünde akan kan yine bizim
kanımızdı. O gün bu katliamı yapan eller aynı ellerdi,
aynı amaca hizmet ediyorlardı. Camide namaz kılan insanları
dışarı çıkartarak kurşuna dizen, evleri ve camileri
yakıp yıkan, çocukları öldüren katliamcı terör örgütünü bir
kez daha lanetliyorum ve o dönemin siyasilerini de bu konuda destek
olanları da buradan kınıyorum.
Bakın, işte, burada. Buna acı
dayanır mı? Çocukları katletmişler? Dönemin adalet
bakanları da bundan sorumludur. Dolayısıyla dün, Temel Karamollaoğlu
Sivas Madımak olayları için yeniden
araştırılmasını gündeme getiriyor. Elbette
araştırılsın ama Başbağlar ile
Madımakın birbiriyle bağlı olduğunu aziz milletimiz
biliyor. Burada Alevi-Sünni çatışması çıkaranlara da aziz
milletimiz ders vermiştir. Onun için burada bu masumların
katledilmesine göz yuman kim varsa Allahın lanetiyle lanetliyorum, onlar
için yaşasın cehennem diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İşte burada görüyorsunuz, bu insanlar
vatanına, milletine, dinine, bayrağına, devletine
bağlı olan insanlar. Bunların kanı yerde
kalmayacaktır. Onun için bugün nara atanlar, adalet, hak, hukuk
isteyenler
Sivas Başbağlarda ve yurdun çeşitli yerlerinde
yaşayan genç kardeşlerimizin şehit edilmesine göz yumanları
tekrar bu Gazi Meclisimizden lanetliyorum. Dolayısıyla
Başbağlar, dillerin tutulduğu, gözlerin
yaşardığı, kelimelerin boğazımıza
düğümlendiği yerdir. Başbağlar, milletimizin ortak
acısının yaşandığı yerdir. Yirmi altı yıl
değil, yüz yıl geçse de bu acıyı ve acıyı
yaşatanları asla unutmayacağız ve sonuna kadar da
mücadelemiz devam edecektir.
Bu katliamı gerçekleştirenlerin
amacının topluma nefret tohumlarını ekmek olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bu oyunlara gelmeden neslimize nefreti değil sevgiyi,
kardeşliği ve hoşgörüyü aşılamaya devam etmeliyiz.
Provokatif zihniyetler geçmişte olduğu gibi günümüzde de
amaçlarına ulaşamamışlardır. Bunun en yakın
örneğini yıl dönümü yaklaşmakta olan 15 Temmuz 2016da gördük.
Hepimizin şahit olduğu olaylar zinciri, milletimizi parçalama
hareketidir. Milletimiz tankların üstüne çıkarak, göğsünü
kurşuna siper ederek ilk kez silahlı darbe girişimini sivil
irade eliyle bertaraf etmiştir. 15 Temmuz, milletimizin yeniden
diriliş destanının yazıldığı bir gün olarak
tüm dünyada yerini almıştır.
Bizim milletimiz feraset sahibidir. Bizim milletimiz
bu ülke üzerinde oynanan oyunların farkındadır. Bu milletin en
büyük gücü, birliği ve beraberliğidir. İşte bu yüzden
Başbağlar daima hainliğe, kalleşliğe, şer
odaklarına karşı milletimizin dik duruşunun sembolü olarak
tarihteki yerini almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bundan sonra söyleyeceğim
Sayın Milletvekilim, çalışıp gelin yani. Beş dakikada
BURHAN ÇAKIR (Devamla) Diğerleri yedi dakika
konuştuğu için
Ben yedi dakika konuşmayacağım.
BAŞKAN Herkese söylüyorum, herkese; herkese
söylüyorum.
BURHAN ÇAKIR (Devamla) Başbağlar köyünde
30 kişinin şehit edilmesi ve 3 kişinin kaybolması
olayıyla ilgili 21 sanığın ifadesi alınmış,
bu sanıklardan 2si cezalandırılmıştır, 31
şüpheli hakkındaki soruşturma ise cumhuriyet
başsavcılığımız tarafından devam etmektedir.
Vahşice şehit edilen kardeşlerimizin sorumlularını
bulup ortaya çıkarana kadar bu olayın takipçisi olacağız,
şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız.
Bu toprağa verdiğimiz her şehidin bu
milletin her ferdi üzerinde hakkı var, toprağa verdiğimiz her
şehidin bu milletin üstünde hakkı var. Onların bu
haklarını ifa etmenin yolu, onların uğruna can verdikleri
değerlere sıkı sıkıya bağlı kalmaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımız
önderliğinde, hainlere ve zalimlere karşı dik duruşumuzu
sürdürecek, tüm şehitlerimizin aziz hatıralarını sonsuza
kadar yaşatacağız diyorum. Vatanımızı ve
milletimizi bölmeye çalışan her türlü terör odaklarına
karşı da içeride ve dışarıdaki mücadelemizi
kararlı bir şekilde devam ettireceğiz.
Aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, 5 Temmuz Başbağlar katliamının
26ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Başbağlar katliamının yıl dönümündeyiz.
Erzincanın Kemaliye ilçesinde bulunan Başbağlar köyünde 5
Temmuz 1993te 33 köylünün yaşamını yitirdiği bir katliam gerçekleştirilmiştir.
Köye 25 kilometre ötede bulunan jandarmanın olay yerine on dört saat sonra
geldiği, yine olay yerinde bulunan 558 kovanın neden balistik
inceleme sürecine tabi tutulmadığı hâlâ gizemini korumaktadır.
1994 yılında Erzincan DGMde başlayan Başbağlar
katliamı duruşmaları, katliam mağduru ailelerin sürgün diye
nitelediği İzmir DGMye taşınmış, 1998
yılında da dava takipsizlikle kapanmıştır. 2013
yılında mevcut iktidar döneminde zaman aşımına
uğramıştır. Yine 2013 yılında katliam
mağduru ailelerin Meclis araştırma komisyonu kurulması
talebi reddedilmiştir. Olaylarda tetikçi olduğu iddia edilen 20
kişi yargılanmış fakat olayın gerçek organizatörleri
ve faillerine dair en ufak bir inceleme başlatılmamıştır.
Davanın hâkimlerinden Şakir Kadıoğlu yıllar sonra
şöyle bir ifadede bulunmuştur: Katliamdan dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan, buyurun.
14.- İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğanın, Erzincan Milletvekili Burhan Çakırın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ve adalet, eşitlik istenilmesinin erdem
olduğuna ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Başkanım, söz alma sebebim, bir önceki konuşmacı
Başbağlar katliamından bahsederken Adalet, hak, hukuk
narası atanlar. diye bir ifade kullandı. Adalet, hak ve hukuk
narasını biz atıyoruz, şerefle atıyoruz. Adalet
istemenin, eşitlik istemenin bir erdem olduğuna inanıyoruz.
Adaletin devletin temeli olduğuna inanıyoruz.
Yaptığımız işten onur duyuyoruz. Adalet için 450
kilometre yürümüş bir genel başkanı olan parti olarak tarihe
geçmekten de onur duyuyoruz. Bu çatı altında adalet isteğini
eleştirmenin de bir talihsizlik olduğuna inanıyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim, bu sözlerin ardından sayın grup başkan
vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Gündoğdu
15.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrakın
Acı bir reçete varsa bunu hep beraber üstleneceğiz. ifadesi ile
vefakâr milletin mi yoksa sarayın mı Bakanı olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Hazine ve Maliye Bakanı, aylar önce
Acı bir reçete varsa bunu hep beraber üstleneceğiz.
demiştiniz. Çalışanın, emeklinin acı reçetesini
yazdınız ve fahiş zamlar başladı; elektriğe yüzde
15, çaya, şekere yüzde 15, benzine 18, motorine 23 kuruş. Zamlar
sürerken enflasyonu çeşitli ayak oyunlarıyla düşük tutup
çalışanın ve emeklinin maaş zamlarını da maalesef
kuşa çevirdiniz. Peki, sizin acı reçeteniz nedir? Çalışana,
emekliye yüzde 5, sarayda oturana yüzde 26, saraydaki çalışma
arkadaşlarınıza yüzde 40 zam yapmak mı? Sizin acı
reçeteniz, saraylarda yaşamaya, özel uçaklarla, sayısız son
model lüks araçlarla ihtişam sürmek mi?
Sayın Bakan, size soruyorum, siz bu vefakâr
milletin mi yoksa sarayın bakanı mısınız?
BAŞKAN Sayın Akın
16.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, vatandaş ekonomik krizle boğuşurken AK
PARTİli belediyelerin öğrencilerin harçlığına göz
diker duruma geldiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Vatandaş ekonomik krizle boğuşurken
iktidar partisinin belediyeleri öğrencilerin harçlığına
bile göz diker duruma geldi. Seçim zamanında dolaşıp
Balıkesirde toplu taşımada indirim yapacağız.
Öğrencilerin ulaşım fiyatlarını indireceğiz.
diyenler şimdi her türlü şekilde kıvırmak için elli tane
yol gözlüyor. Mesela bu arada vermek istedikleri indirime, yapmak istedikleri
zamma da şöyle diyorlar: Efendim, biz zammı yapıyoruz veya
indirimi de yaparız ama bunun çilesini esnaf çeksin. Şoför
esnafı perişan durumda. Olması gereken şudur: Belediye
Başkanı verdiği sözün arkasında duracak ve indirimi
öğrencilere yapacak ama parayı da kendisi ödeyecek. Zaten kazanmayan
esnafın üstüne bunu yüklemesi çok büyük yanlış.
Ayrıca, yaklaşık iki buçuk üç ay önce
bir kanun teklifi vermiştim öğrencilerden para alınmaması
için. Şimdi, bu teklifi de tekrar gündeme almayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
17.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa
Şehir Hastanesinin resmî açılışının
yapılıp yapılmadığını, devletin ilgili
firmaya kira ödeyip ödemediğini, aynı personelle mi devam
edileceğini yoksa İŞKUR üzerinden başka personel
alımının mı yapılacağını Bursa
kamuoyunun öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bursa Şehir Hastanesinin açılış
tarihiyle ilgili Sağlık Bakanlığı hâlâ bir
açıklama yapmadı. Hastanenin inşaatını ve
işletmesini yapan firma İŞKUR üzerinden 800den fazla personel
alımı yaptı. Personel maaşlarının büyük bölümü
İŞKUR tarafından ödenmektedir. İşçilerin bir
kısmı işten çıkarılmış, bir kısmı
da ücretsiz izne gönderilmiştir. Ücretsiz izin sonrasında aynı
personelle işe devam edilecek midir yoksa İŞKUR üzerinden
başka personel alımı mı yapılacaktır? Hastanenin
resmî açılışı iddia edildiği gibi
yapılmış mıdır? Hangi hastaneler kapatılarak
taşınma yapılacaktır? Devlet ilgili firmaya kira
ödemiş midir? Bursa Şehir Hastanesiyle ilgili Bursa kamuoyu
açıklama beklemektedir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Özdemir
18.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi
araştırması sonuçlarına göre eğitimdeki durum vahimken
sorumluların eğitim gündeminin şu anda kadın üniversitesi
açsak mı, açmasak mı olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, eğitim
sistemimizin durumunu ve sıralamasını göstermek üzere
uluslararası değerlendirmeleri, PISA sonuçlarını gündeme
getirdiğimizde iktidar partisi sözcüleri bu ölçüm araçlarının
Türkiye için güvenilir olmadığı savunmasını
yapıyorlardı. İşte, şimdi, Millî Eğitim
Bakanlığınca dün açıklanan tamamen yerli ve millî Akademik
Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi araştırması
sonuçlarından bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
8inci sınıf öğrencilerimizin yüzde 86sı orta ve alt
düzeyde matematik bilgisine sahip, yüzde 16sı 4 işlem
sorularını çözemiyor, yüzde 66sı neden-sonuç ilişkisi
kuramıyor. 4üncü sınıf öğrencilerimizin ise matematikte
yüzde 40ı, Türkçede yüzde 29u, fen bilimlerinde yüzde 38i temel ve
temel altı seviyededir. Değerli milletvekilleri, eğitimdeki
durum bu kadar vahimken bu tablonun sorumlusu olanların tek eğitim
gündemi Şu anda kadın üniversitesi açsak mı? sizin de takip
ettiğiniz gibi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan
19.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, üretimden vazgeçen ülkenin tüketime dönmesiyle ekonomik krizin
kaçınılmaz olduğuna ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarında devlet
yatırımlarına büyük önem verildi. Fabrikalar kuruldu,
bunların başında şeker, çay, elektrik, demir,
kâğıt ve taş kömürü fabrikaları geliyor. AK PARTİ
iktidarı ise iktidar olduğu günden beri hızlı bir
şekilde satma ya da özelleştirme politikalarıyla ülkeyi ekonomik
bataklığa sürükledi. On yedi yılda 62 milyar dolarlık
özelleştirme yapıldı, yüzlerce fabrika satıldı.
Üretimden vazgeçen ülke tüketime dönünce ekonomik kriz kaçınılmaz
oldu. AK PARTİ iktidara gelmeden önce 116 milyar dolar borcu olan
Türkiye'nin bugün borcu 453 milyar dolar oldu. Sonuç: 8,5 milyon işsiz,
değer kaybeden paramız, tarihî bütçe açıkları, azalan
rezervler, yüzde 18e çıkan enflasyon
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
20.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, açıklanan ihracat rakamlarının artmaya
devam ettiğine, başta Osmaniyeli üretici ve ihracatçılar olmak
üzere tüm üretici ve ihracatçıları tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Açıklanan ihracat rakamlarımız
artmaya devam ediyor. Haziran ayı dış ticaret rakamlarına
göre ihracat 11 milyar 597 milyon dolar, ithalat 15 milyar 86 milyon dolar
oldu. Haziran döneminde dış ticaret açığı yüzde 42,50
düşüşle 3 milyar 177 milyon dolar olarak gerçekleşti.
İhracatın ithalatı karşılama oranı da geçen
yılın aynı döneminde yüzde 70,1ken, bu yılın
aynı ayında yüzde 77,77ye çıkmıştır. Yılın
ilk altı ayında dış ticaret
açığımızdaki daralma 27 milyar 974 milyon dolar seviyesinde
gerçekleşmiştir. Böylece, ülke ekonomimiz, geçen yılın
aynı dönemine göre dış finansman ihtiyacı 27 milyar 974
milyon dolar azalmıştır.
Başta Osmaniyeli üretici ve
ihracatçılarımız olmak üzere tüm üretici ve
ihracatçılarımızı tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, ekonominin güçlendirilmemesi, eğitimde kalitenin
artırılmaması, nitelikli istihdamın yaratılmaması
hâlinde sorunların devam edeceğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Temmuz ayında yapılan zam oranları,
memur ve memur emeklileri için yüzde 6, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri için
yüzde 5 olarak açıklandı. Bu dönemde, düşük zam vermek için
enflasyon rakamları maalesef ayarlanır hâle geldi. Veri alınacak
dönemlerde belirli ürünlerin fiyatları talimatla düşürülerek
enflasyon rakamlarının tespit edildiği
anlaşılmaktadır. Birçok il için verilen istatistiklerde,
yapılan bunca zamlara rağmen enflasyon bir önceki aya göre eksi
çıkmıştır. Hayret etmemek mümkün değil. Ismarlama
olunca enflasyon rakamları böyle düşürülüyor. Çaya, elektriğe,
şekere yüzde 15, benzine 26 kuruş zam gelirken TÜİKin açıkladığı
rakamlar vicdanları sızlatmıyor mu? Bu rakamlara göre
yapılan zamlar, zaten ay sonunu zor getiren çalışanları ne
kadar tatmin eder? Üretimi artırmadan, ekonomiyi güçlendirmeden,
eğitimde kaliteyi artırmadan, nitelikli istihdam yaratmadan bu
sorunların devam edeceğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
22.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın,
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yaz aylarında
orman yangınlarının artması nedeniyle hizmetlerine ihtiyaç
duyulan mevsimlik orman işçilerinin iş akitlerinin
sonlandırılmasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Orman
yangınları yaz aylarıyla birlikte yeniden gündemde.
Geçtiğimiz yıl, mevsimlik işçilerin çalışma süreleri
dokuz ay yirmi dokuz güne çıkartılmıştı. Yılda
beş ay yirmi dokuz gün çalışan işçiler, iş
güvencesinden yoksun, yılın altı ayı işsiz ayakta
kalmaya çalışmaktadır. Geçici işçi pozisyonunda
çalışan orman işçilerinin iş akitleri, Hazine Bakanlığı
tarafından bütçe olmadığı gerekçesiyle
sonlandırılmakta ve binlerce mevsimlik orman işçisi aileleriyle
birlikte mağdur edilmektedir. İhtiyaç olmasına rağmen böyle
bir kararın alınmış olması kabul edilemez. Öyle
anlaşılıyor ki 31 Mart seçimleri geride kaldı, AKP Karnını
doyuruyorsunuz, her türlü ihtiyacını karşılıyorsunuz
yine de oy vermiyor. sözünden hareketle orman işçisini yüzüstü
bırakmayı seçmiştir.
Yüksek İstişare Kurulu üyelerine
aylık 18 bin lira maaş veren sarayın işçilere gelince
Kaynak yok. demesi manidardır.
BAŞKAN Sayın Kaynarca
23.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın,
kabul edilen Tapu Kanunuyla vatandaşların tapularını en
uygun şartlarda almasının sağlanmasıyla millete
verilen bir sözün daha yerine getirildiğine ilişkin
açıklaması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gazi Meclisimizde dün Tapu Kanunu Teklifini kabul
ederek yasalaştırdık. 30 maddelik bu kanunda seçim bölgem olan
İstanbulumuzun güzide ilçeleri Silivri ve Çatalcamızın tapusuz
köylerini ilgilendiren yasal düzenlemeler de yer aldı.
Bu düzenlemeye göre vatandaşımız,
çiftçimiz tapularını 2/B uygulamalarındaki gibi en uygun
şartlarda alabilecekler. Yine, 2/B satışlarıyla ilgili yeni
fırsatlar da sunuyoruz. Böylece milletimize verdiğimiz bir sözü daha
yerine getirmiş olduk.
Bu anlamda her zaman milletimizin taleplerini
önceleyen Sayın Cumhurbaşkanımıza, seçim sürecinde Çatalca,
Silivri ziyaretlerinde ilk Meclis toplantısında bu kanunu
çıkaracağımız sözünü veren ve gereğini yapan Çevre
Bakanımıza, problemlerin çözümüyle ilgili sürecimizi milletimizle
doğru bilgilerle paylaşan teşkilat mensuplarımıza da
teşekkür ediyor, kanunun hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
24.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, plansız
programsız, envantere dayanmayan tarım politikalarının
çiftçinin emeğinin boşa gitmesine, maddi kayıpların
yaşanmasına neden olduğuna ve bu konuda Tarım ve Orman
Bakanlığı yetkililerini önlem almaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hiçbir plan uygulanmadan yürütülen tarım
politikası, çiftçilerin emeklerinin boşa gitmesine ve ciddi maddi
kayıplarının olmasına neden oluyor.
Adanada aşırı sıcaklar ve
şiddetli rüzgârlar karpuz üreticisini zarara sokmuştur. Bunun
üzerine, diğer kentlerde de karpuzun piyasaya sürülmesiyle birlikte arz
fazlası olmuştur. Adanada tarla fiyatı 10 kuruşa kadar
düşen karpuz, İstanbulda marketlerde tam 35 kat fazlasına yani
3,5 liraya satılıyor.
Plansız, programsız, envantere dayanmayan
tarım ve ekonomi politikası sonucu çiftçinin ürünü tarlada
kalırken tüketici de sebze ve meyveye yüksek fiyata ulaşabiliyor. Bu
plansızlık son bulmadıkça dalında çürüyen sebze ve
meyveleri fazla fiyata yemeye devam edeceğiz. Bunların olmaması
için artık tarımda planlamaya, istatistiğe, envantere önem veren
politikaları yaşama geçirmek zorundayız.
Tarım Bakanlığı yetkililerini
çiftçinin bu mağduriyetine önlem almaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
25.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 5 Temmuz Başbağlar katliamının
26ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Erzincanın Kemaliye ilçesine bağlı
Başbağlar köyünde yirmi altı yıl önce PKKlı
teröristlerce kurşuna dizilerek ve yakılarak öldürülen 33 sivil
vatandaşımızı rahmetle anıyor, katliamı
gerçekleştiren bölücü terör örgütünü lanetliyorum. Yakın tarihimizin
en karanlık günlerini yaşadığımız 1993 yılı
Temmuz ayı birlik ve beraberliğimizin şer odakları
tarafından hedef alındığı iki elim olaya sahne
olmuştur. 2 Temmuzda yaşanan Madımak faciasının
ardından üç gün geçmişken bu kez de Başbağlar köyünde
evler, araçlar, köy okulu, köy camisi ve halkevi ateşe verilmiş, 5i
kadın olmak üzere toplam 33 vatandaşımız bölücü terör
örgütü PKK tarafından hunharca şehit edilmiştir. Her iki
acı olayda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızı tekrar rahmetle anıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut
26.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, Adana
ili Ceyhan ilçesi Kızıldere Mahallesinde yaşanan orman
yangının neden olduğu zararın karşılanabilmesi
için yetkilileri göreve çağırdıklarına ilişkin
açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde
Adananın Ceyhan ilçesi Kızıldere Mahallesinde yaşanan
orman yangını hepimizin canını yaktı. Adana
Büyükşehir Belediyemize ve Orman İşletme Müdürlüğüne
bağlı ekiplerin üstün gayretleri, karadan ve havadan helikopterle
yapılan müdahaleler sonucu yangın on saatte söndürülebildi. Ancak
yangının ardından geriye bin dönümlük alanda çam, harnup ve
zeytin ağaçlarının külü kaldı. Yanan sadece Ceyhanın
akciğeri değildi, Kızıldereli hemşehrilerimizin yirmi
yıllık emeğiydi. Hemşehrilerimizin yirmi yıl önce
kendi elleriyle, emekleriyle diktikleri ağaçlar yangında bir bir yok
oldu. Hemşehrilerim ormanlık alanın tekrar eski hâline gelmesi
için devletten yardım eli bekliyor. Biz de buradaki yetkilileri bin
dönümlük alanın yeniden ağaçlandırılması için göreve
çağırıyoruz ve tekrar Ceyhana geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
27.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
kamuda geçici mevsimlik işçi olarak çalışanların
çalışma süresinin uzatılabilmesi için gerekli onayın Hazine
ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından verilmesini talep
ettiğine, Mersin ilinde sahte içkiden hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve bu konuda ciddi önlemler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kamuda geçici mevsimlik işçi olarak beş ay
yirmi dokuz gün çalışan işçilerimiz geçtiğimiz
yıllarda Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatıyla dokuz ay yirmi dokuz gün çalıştırılmışlardır.
Türkiye geneli yaklaşık 23 bin kişi geçici mevsimlik işçi
olarak çalışmaktadır. Seçim bölgem olan Mersin Erdemli Alata
Araştırma Enstitüsünde, orman bölge müdürlüklerinde, Devlet
Demiryollarında, tarım müdürlüklerinde ve değişik
kurumlarda çalışan yüzlerce işçi vardır. Bu işçilerimiz
senenin 6 ayı alacakları maaşla geçimlerini temin edememektedir.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bunların yine dokuz ay
yirmi dokuz gün çalıştırılması için gerekli
onayın Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak
tarafından verilmesini talep ediyorum.
Yine, seçim bölgem olan Mersinde sahte içkiden
hayatını kaybeden 7 vatandaşımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Bununla ilgili gerekli denetimlerin daha sık
yapılmasını, daha ciddi yaptırımlar uygulanmasını
talep ediyorum. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalıdır
diyorum. Geçtiğimiz yıllarda yine seçim bölgem olan Mersinde sahte
içkiden çok sayıda vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Bununla ilgili daha ciddi önlemler
alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altaca Kayışoğlu
28.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, 5 Temmuz Başbağlar
katliamının 26ncı yıl dönümüne ve Bursa ilinde 1999 Körfez
depremi nedeniyle yıkılan okulların yerine yenilerinin yapılması
için Millî Eğitim Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
26ncı yıl dönümü olan Başbağlar
katliamını gerçekleştirenleri ve arkasındaki bütün
karanlık güçleri bir kez daha kınıyorum. Hayatını
kaybeden vatandaşlarımızı saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1999 Körfez depreminde etkilenen şehirler arasında
Bursa da vardı ve birçok yapı depremden etkilendi. Etkilenen
yapılar arasında Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı 13 tane okul vardı. Bu okullar deprem riski gerekçesiyle yıkıldı
ve üzerinden tam yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen
yapılmadı. Buradan Millî Eğitim Bakanlığına
sesleniyorum: Bu yıkılan 13 okulu bir an önce yapıp
Bursalıların hizmetine sunun diyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kavuncu
29.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, güçlü
ailenin güçlü toplumu, güçlü toplumun da güçlü Türkiyeyi
doğurduğuna, aileyi tahrip etmek için bütün insani ve ahlaki
değerleri hiçe sayarak cinsiyet eşitliği, özgürlük gibi süslü
kavramlarla servis edilen onursuzluğu şiddetle kınadıklarına
ilişkin açıklaması
EROL KAVUNCU (Çorum) Teşekkür ederim
Başkanım.
Toplumları ayakta tutan en önemli unsur güçlü
aile yapılarıdır. Nesli korumak aileyi korumakla mümkündür.
Güçlü aile güçlü toplumu, güçlü toplum da güçlü Türkiye'yi doğurur. Tarih
boyunca kadını ana olmaktan, erkeği baba olmaktan
uzaklaştırmak fıtrata, yaradılışa
aykırı bir sapkınlık olarak kabul edilmiş, bütün
inançlar tarafından hem reddedilmiş hem de lanetlenmiştir. Her
türlü hastalıklı davranışlardan neslimizi korumak ise en başta
biz milletvekillerinin asli ve öncelikli görevimizdir. Aileyi tahrip etmek için
bütün insani ve ahlaki değerleri hiçe sayarak cinsiyet
eşitliği özgürlük onur gibi süslü kavramlarla servis edilen,
bazı kişi ve kurumlarca da desteklenen, teşvik edilen bu
onursuzluğu şiddetle kınıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, gruplardan söz talebi
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, cinsiyet eşitliğini sağlamak ne zaman onursuzluk
oldu? Sayın hatibin bu lafı hakikaten çok ağır bir laf.
Cinsiyet eşitliğini savunmak onursuzlukmuş!
BAŞKAN Bir dakika Sayın Tanal, ben size
sonra söz vereyim.
Buyurun Lütfü Bey.
30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Siirt ili Eruh ilçesi kırsalında PKKya karşı yapılan
operasyonda şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Yasin Barana Allahtan
rahmet dilediğine, 4 Temmuz Karamürselin düşman işgalinden
kurtuluşunun 98inci, 5 Temmuz Başbağlar katliamının
26ncı yıl dönümüne ve terör örgütü elebaşısı Cemil
Bayıkın The Washington Postta makalesinin
yayımlanmasını şiddetle kınadıklarına
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Siirtin Eruh ilçesinde çıkan
çatışmada PKKlı teröristlerce şehit edilen Jandarma Uzman
Çavuş Yasin Boran kardeşimize rahmet diliyorum, ailesine ve yüce Türk
milletine başsağlığı diliyorum.
Bugün Kocaelimizin en güzel ilçelerinden birisi
Karamürselin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü.
Karamürselin 98inci kurtuluş yıl dönümünü kutluyorum. Başta
ilçemize adını da veren Osmanlı tarihinin ilk amirali Karamürsel
Alpi ve Karamürsel topraklarını kanlarıyla vatan yapan tüm
şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad
olsun.
Yarın acı bir olayın yıl dönümü.
5 Temmuz 1993 tarihinde, Erzincanın Kemaliye ilçesinde 33 sivil
vatandaşımız teröristlerce katledildi. Yirmi altı yıl
önce karanlık ve hain ellerce gerçekleştirilerek tarihin en büyük
sivil katliamlarından biri olarak tarihe geçen Başbağlar
katliamında şehit olan vatandaşlarımızı rahmetle
anıyorum. Acımız ilk günkü kadar taze, nefretimiz ilk günkü
kadar diri. Unutmadık ve unutturmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dün terör örgütü
elebaşısı katil Cemil Bayıkın Washington Postta
kendi yazdığı bir makalesi yayınlandı. On binlerce
şehidimizin kanına giren bu azılı hainin tüm dünyada takip
edilen, tirajı yüksek bir gazetede reklamının
yapılmasını şiddetle kınıyoruz. Bu durum
basın özgürlüğü değil, düpedüz terör propagandasıdır,
kabul edilemez. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın
İbrahim Kalının Amerikanın, terör örgütleri listesinde
olan bir teröriste sayfalarını açması, açıkça terör
propagandasıdır. ifadelerini ise kusura bakmayın ama biraz
komik buluyoruz. Sayın Kalın, Washington Post dönüp size Bir
diğer terörist Osman Öcalanı devletin resmî televizyonuna çıkarıp
konuşturdunuz. derse ne diyecek, ne cevap vereceksiniz? Bu ne perhiz bu
ne lahana turşusu? Bizim için, kırmızı bültenle aranan bir
teröristi devletin televizyonuna çıkaran ile Bayıkın makalesini
Amerika gazetesinde yayınlayan çarpık zihniyetin birbirinden hiçbir
farkı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Washington Post
yöneticileri de dönüp size Biz de Cemil Bayıkın Amerikanın
terör örgütleri listesinde olduğunu bilmiyorduk. derse
cevabınız ne olacak, bunu da merak ediyoruz.
4 Temmuz 2003 günü Türkiye ve Türk Silahlı
Kuvvetleri için acı bir gün oldu. Kuzey Irakın Süleymaniye kentinde
11 Türk askeri başlarına çuval geçirilip altmış saat
süreyle göz altına alındılar. Operasyon için Amerikanın
millî günü 4 Temmuz özellikle seçildi. Amerika, çuval olayıyla 1 Mart
tezkeresinin Mecliste geçmemesinin acısını çıkarmak istedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri küçük duruma düşürüldü. Dönemin
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Amerikaya nota verilsin.
taleplerine Müzik notası mı vereceğiz? şeklinde
yanıt vermekle yetinmişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök ise Ben Amerikalıların çuval olayının bizi bu
kadar rencide edeceğini bildiklerini de zannetmiyorum.
açıklaması yapmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Olaydan sonra Özel
Kuvvetler Komutanı ile Genelkurmay Harekât Başkanı emekliye sevk
edildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve AK PARTİ
Hükûmetinden ise hesap veren olmadı.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk halkı
açısından çuval olayının acısı on altı
yıldır devam ediyor. Özellikle dış basında hâlâ bu
olay için Türkler bu olayı bir kuşak geçmeden unutmaz. yorumu
yapılıyor. Çuval olayının bir benzeri geçen günlerde G20
Zirvesinde Tokyoda yaşandı. Amerika Başkanı Trump,
Cumhurbaşkanı Erdoğanın yüzüne karşı,
kameraların önünde Bir telefonla Erdoğana her istediğimi
yaptırıyorum. Rahip Brunsonı serbest bıraktıran da
benim, Fıratın doğusuna operasyonu durduran da benim. dedi ve
ülkemiz çuval olayında olduğu gibi yine küçük düşürüldü.
Anlaşılıyor ki on altı yıldır o çuval
başımızdan hiç çıkarılmamış.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının
yaptığı yerli PISA olarak da bilinen ABİDE eğitim araştırmasının
sonuçları yayınlandı. Açıklanan verilerde 8inci
sınıf öğrencilerinin yüzde 16sının 4 işlem dahi
yapamadığı ortaya çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum efendim.
Eğitimimiz millîliğini unutalı çok
olmuştu fakat bu sonuçlarla öğrendik ki eğitimimizin tamamı
yok olmuş. Hükûmet on yedi yılda 7 Millî Eğitim Bakanı
değiştirmiş, her değişen bakan istişareden uzak
kendi sistemini getirmiştir. Hâl böyle olunca eğitim sistemi yapboza
dönmüş, öğrenciler dört işlem dahi yapamayacak seviyeye
gelmiştir.
Arkadaşlar, siz de kabul edeceksiniz ki
Hükûmetin en zayıf ve en başarısız olduğu
konuların başında eğitim geliyor ve maalesef düzelecek gibi
de durmuyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Levent Bey
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sonra efendim
BAŞKAN Tamam.
Buyurun Sayın Başkan.
31.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Aladağ yurt yangını davasıyla ilgili
duruşmada kamu görevlisi sanıklar hakkında ölüme sebebiyet
vermek suçundan beraat verilmesi ve cezasızlık politikası
uygulanmasının dikkat çekici olduğuna, açıklanan
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisi haziran ayı iş cinayetleri raporuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İki konuya kısaca değinmek istiyorum.
Bugün Aladağ yurt yangınının duruşması
vardı. Aladağ yurt yangınını hatırlarsak, 29
Kasım 2016 tarihinde Adananın Aladağ ilçesinde ortaöğretim
çağındaki kız çocuklarının kaldığı ve
Süleymancılar cemaatine ait olduğu bilinen özel bir yurttaki
yangın sonucunda 11i öğrenci, 12 kişi yaşamını
yitirmişti. Duruşma sürüyor, bugün 10uncu duruşma görüldü ve
davada tutuklu kalınmadan bu duruşmalar sürdürüldü. Bugün
yapılan duruşma sonucunda karar alındı ve yurt müdürü ve
dernek başkanına cezalar verildi. Bu cezaların üzerinde çok
fazla durmak istemiyorum ama esas üzerinde durmak istediğimiz konu
şu: Kamu görevlileri hakkında ölüme sebebiyet vermek konusunda beraat
verildi yani tam bir cezasızlık politikası uygulandı. Yani
kamu görevlilerinin Aladağ ilçesindeki yurt yangınında hiçbir
sorumluluğu tespit edilmemiş oldu böylece. Bu tabii ki gerçeği
yansıtan bir durum değil çünkü ortaokul öğrencilerinin bu yurda
yerleştirilmesinin önünü açan, buna izin veren kamu yetkilileri
vardır. Neden bu önemli derseniz, bugünkü dönemde Türkiyede hâlâ
vakıf ve cemaatlere ait çok sayıda yurt bulunduğunu biliyoruz,
bunların bir kısmının yasal olmadığını,
bir kısmının da gerekli denetimler yapılmadan
işletildiğini biliyoruz. Dolayısıyla gerekli denetimlerin
yapılmaması bu tür felaketlerin yaşanmasına yol
açmaktadır. Kamu görevlilerinin bu tür davalarda beraat ettirilmeleri, bir
tür cezasızlık politikasının uygulanması son derece dikkat
çekicidir. Bunu o nedenle vurgulamak istedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İkincisi,
bugün İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisi haziran ayı iş cinayetleri raporunu açıkladı. Bu rapora
göre, haziran ayında iş cinayetlerinde yaşamını
yitiren işçilerin sayısı en az 124 kişi olarak belirlendi.
2019 yılının ilk altı ayındaki iş cinayetlerinde
yaşamını yitiren işçi sayısına
baktığımızda en az 840 gibi bir rakam olduğunu
görüyoruz. Yani neredeyse ayda ortalama 150 insanımız iş
cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Haziran ayındaki 124
kişinin içinde 6 da çocuk işçi bulunuyor. Bu, Türkiyede iş
cinayetleri meselesi -hep bunu konuşuyoruz, söylüyoruz- artık sanki
normalleşti gibi yani neredeyse seri ve toplu cinayetlere
dönüşmüş durumda. İş yerlerinde gerekli denetim
yapılmıyor ve iş cinayetlerinde de birçok cezasızlık
sonucuyla da karşı karşıya kalındığını
biliyoruz. Biz, tüm duyarlı kesimleri hem sendikal alanda hem sivil toplum
kuruluşlarında hem de tabii ki siyasi partilerde bu iş
cinayetleri karşısında gereken önlemlerin alınması
için duyarlı davranmaya bir kez daha davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bir söz
verdim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Tanal...
32.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Çorum Milletvekili Erol Kavuncuya yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerinin Anayasa hükümlerini bozmaya
teşvik ve tahrik etmesi nedeniyle Meclisten geçici çıkarma
cezası verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Başkanım, biraz önce AK
PARTİ milletvekili arkadaşımız şöyle bir cümle sarf
etti: Cinsiyet eşitliğini istemek onursuzluktur.
Anayasamızın 10uncu maddesi kanun önünde eşitliği düzenler,
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir. der. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
161inci maddesinin (4)üncü fıkrasının son cümlesi: Anayasa
hükümlerini bozmaya teşvik veya tahrik etmek Meclisten geçici çıkarma
cezasını gerektirmektedir.
Sayın vekil arkadaşımızın
burada sarf ettiği bu cümleler, Anayasa hükümlerini bozmaya, teşvik
etmeye ve tahrik etmeye ve aynı zamanda, eşitliği, cinsiyet
eşitliğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim,
bitiriyorum tek cümleyle.
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anayasanın
eşitlik hükmü emredici olan bir hükümdür ve vekil
arkadaşımızın bu açıklamaları Anayasayı
bozmaya teşvik ve aynı zamanda bozacak olan kişilerin iradesini
güçlendirmeye ve cesaretlendirmeye bir açıklamadır. Bu anlamda,
Meclisten geçici çıkarma cezasının uygulanmasını talep
ediyorum.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilim
EROL KAVUNCU (Çorum) Söz istiyorum.
33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt ili Eruh ilçesi kırsalında PKKya
karşı yapılan operasyonda şehit olan Jandarma Uzman
Çavuş Yasin Barana ve 5 Temmuz Başbağlar katliamının
26ncı yıl dönümü vesilesiyle tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde hem teröristlerin hem de onların arkasında duran
emperyalist güçlerin başına çuval geçirildiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Siirtte teröristlerle çıkan çatışma
neticesinde şehit olan Kırıkkaleli Uzman Çavuş Yasin
Barana ve yarın yıl dönümü olan Başbağlar katliamında
şehit düşen bütün kardeşlerimize ve onların
şahsında tüm şehitlerimize Allahtan rahmet ve mağfiret,
ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.
Tabii, biraz evvel, çuval meselesiyle ilgili bir
hatırlatmada ve değerlendirmede bulunuldu. Geldiğimiz
noktayı lütfen unutmayalım, geldiğimiz nokta şudur: Biz,
Başkomutanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğanın önderliğinde Mehmetçiklerimizle hem
teröristlerin hem de onların arkasında duran bütün emperyalist
güçlerin başına çuvalı geçirdik elhamdülillah ve ay
yıldızlı al bayrağımızı Cerablusta, Azezde,
Afrinde dalgalandırıyoruz. Bunun unutulmamasını istirham
ediyorum.
Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, konuşma süreleri konusunda gösterilen hoşgörüye
karşılık milletvekillerinin zamanı iyi planlayamaması
hâlinde İç Tüzük hükümlerinin uygulanacağına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bugün
sayın grup başkan vekillerimiz de buradayken
Birkaç sefer daha ifade
ettim. Bizim burada gösterdiğimiz hoşgörüye eğer
konuşmacılar dikkat etmezse grup başkan vekillerimizle arkaya
geçer ve Tüzükü uygulamaya başlarız. Dolayısıyla beş
dakika söz isteyen beş dakikada sözünü bitirsin, bir dakikada söz
isteyenler de zamanında gelsin, listeye girsin.
Bir milletvekili söz istediğinde söz vermeyince
burada sıkıntıya düşüyorum; söz de istemesin ayrıca.
Şimdi, Sayın Beko geldi buraya kadar.
Buyurun Sayın Beko.
EROL KAVUNCU (Çorum) Sayın
Başkanım, beni
BAŞKAN Söz vereceğim size.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, orman
yangınlarının yaz aylarında artması nedeniyle geçici
orman işçilerinin sözleşme süresinin uzatılması ve bu
işçilerin en kısa sürede kadroya alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5620 sayılı Kanuna göre
çalışan ve orman yangınlarına müdahale eden geçici orman
işçilerinin sözleşmeleri on aydan altı aya indirilmiştir ve
mayıs ayında alınan bu karar -siyasi bir kurnazlık- haziran
sonunda duyurulmuştur. Sözleşme sürelerinin kısaltılmasıyla
birlikte orman yangınlarının en yoğun
yaşandığı bu dönemde Türkiye genelinde 4 binden fazla orman
işçisinin işine son verilecektir. Hazine ve Maliye Bakanı
imzasıyla 9 Mayıs 2019 tarihinde Tarım ve Orman
Bakanlığına geçici işçilerin süre uzatımının
dört ay yerine iki ay olacağı yönünde bir yazı gönderildiği
kamuoyuna yansımıştır. İşçiler
kandırılmıştır, yaz sonuna kadar
çalışmayı beklerken birdenbire işsiz
kalmışlardır. Orman yangınlarının yaz
aylarında artış gösterdiği de bilinmektedir.
Alınan bu karar yeniden gözden geçirilmeli ve
işçilerin sözleşmelerinin eskiden olduğu gibi hiç değilse
yaz boyunca devam etmesi ve en kısa sürede kadroya alınmaları
sağlanmalıdır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
35.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
EROL KAVUNCU (Çorum) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Az önce bendenizi ifadelerim dolayısıyla
Anayasaya aykırı hareket ettiğimden dolayı
dışarı çıkarma cezasını teklif etti veya tehdit
etti arkadaşımız.
Okuduğumu tekrar ediyorum: Cinsiyet
eşitliği, özgürlük, onur gibi süslü kavramlarla servis edilen ve bazı
kişi ve kurumlarca da desteklenen bu onursuzluğu şiddetle
kınıyorum.
Kim yapıyor bunu? Bu onursuzluğu yapanlar
-adını telaffuz etmek istemiyorum o grubun- onlar yapıyor.
Örneğin bunlar ne diyor biliyor musunuz? Onur yürüyüşüymüş,
adı onur yürüyüşü. Onur yürüyüşü demekle bunların
yaptığı onur yürüyüşü mü olmuş oluyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam, peki, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun, okuyun.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 2/7/2019
tarihinde Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve arkadaşları
tarafından, çok sesli ve özgür basının demokratik sistemin
korunması ve güçlendirilmesi için son derece önemli bir unsuru teşkil
ettiği düşünülürse ve yerel basının da ulusal basınla
paralel bir seyir takip ettiği göz önünde tutulursa, günümüzde oldukça zor
günler geçirmekte olan yerel basın yayın
kuruluşlarının sorunlarının belirlenmesi ve uygun
çözümlerin bulunarak önlemlerin alınması maksadıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4/7/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/7/2019 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve
arkadaşları tarafından çok sesli ve özgür bir basının
demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesi son derece önemli bir
unsuru teşkil ettiği düşünülürse ve yerel basının da
ulusal basınla paralel bir seyir takip ettiği göz önünde tutulursa,
günümüzde oldukça zor günler geçirmekte olan yerel basın yayın
kuruluşlarının sorunlarının belirlenmesi ve uygun
çözümlerin bulunarak önlemlerin alınması maksadıyla 2/7/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 4/7/2019 Perşembe günü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Balıkesir Milletvekili
Sayın İsmail Ok.
Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL OK (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yerel basının sorunlarının
araştırılması için İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Temelde il ve ilçeler olmak üzere bölgesel
konuları ele alan yerel basın bilgilendirme görevini öncelikli olarak
yerine getiren kitle iletişim araçlarıdır. Yerel basın,
aynı zamanda demokratik süreçlerin ilk basamağı olan yerel
yönetimlerin denetlenmesinde öncü sorumluluğa sahiptir.
Dolayısıyla yerel basın, demokratik toplumlarda vazgeçilmez
konumda bulunmaktadır. Türkiyede yerel basın, öncelikli olarak
halkın merkezî yönetimle olan bağının güçlendirilmesi
amacıyla oluşturulmuştur.
Yerel basın ya da diğer adıyla
Anadolu basını günümüzde demokratik sürecin etkin bir parçası
olamadığı gibi ekonomik açıdan ayakta kalmanın mücadelesini
vermektedir. Yerel gazetecilik geleneğinin etkili olduğu birkaç il
dışında resmî ilan desteği almadan yayınlarına
devam edebilecek gazete sayısı oldukça azdır. Yerel basın,
kâğıt fiyatlarının artmasıyla can çekişirken bir
de Adalet Bakanlığının hazırlamış
olduğu ve yakın zamanda Mecliste görüşeceğimiz yargı
reformu paketiyle derinden yaralanmıştır. Adalet
Bakanlığının hazırladığı Yargı
Reformu Strateji Belgesine göre, resmî ilan statüsünde olan icra
ilanlarının yaygın yerel gazetelerde yayınlanma zorunluluğunun
kalkacak olması yerel basının idam fermanıdır.
Basın İlan Kurumu tarafından gazetelere
paylaştırılan ilanlar yazılı basını ayakta
tutan önemli gelir kaynaklarındandır. Yerel basın millî
güvenlik, ulaştırma, haberleşme, eğitim gibi bir kamu görevi
alanıdır. Tüm dünyada kitle iletişim sektörü kamu
tarafından desteklenen, kamu yararı hizmeti için özgürlük imkânı
açılan özel bir alandır. Uluslararası ideolojiler, bölücü
akımlar, çıkar ve baskı gruplarının etkilerinden
bağımsız, özgür bir yayıncılık için Türkiye özgür
bir çözüm üreterek resmî ilan ve reklamlar sistemini başarıyla
sürdüregelmiştir. Geldiğimiz noktada ihale ilanlarındaki
daralmanın üzerine icra ilanlarını ortadan kaldıracak bir
yaklaşım sektörün yaşamasını tehdit etmekten daha öte
demokrasimizin sağlıklı işlerliğine doğrudan
tehdit oluşturmaktadır.
Bunun yanında Anadoluda
yayınlarını sürdüren yerel gazetelerin bir bölümü de teknolojik
yetersizliklerle mücadele etmektedir. Bu teknolojik eksiklikler gazetenin
çıkmasına, yayınlanmasına ve
dağıtılmasına kadar kendisini hissettirmektedir.
En önemli sorunlarından bir tanesi de
vasıflı eleman sorunudur. Profesyonel kadro eksikliği içerik ve
baskı kalitesi olarak kendini hissettirmektedir. Gazeteleri basan
teknisyenlerin büyük bölümü alaylıdır. Düzenli bir eğitime ya da
kursa katılamadıkları için babadan gördüklerini
uygulamaktadırlar. Vasıflı eleman ve profesyonel kadro
eksikliği tüm sektörlerde olduğu gibi yerel basında da önemli
bir sorun teşkil etmektedir.
Yerel basın ekonomik sorunlar, yetişmiş
eleman sorunu, teknik altyapı, istihdam ve etik gibi sorunlarla
karşı karşıya bulunmaktadır. Çok sesli ve özgür
basının demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesinde son
derece önemi bir unsuru teşkil ettiği düşünülürse ve yerel
basının da ulusal basınla paralel bir seyir takip ettiği
göz önünde tutulursa günümüzde oldukça zor günler geçirmekte olan yerel
basın-yayın kuruluşlarının sorunlarının
belirlenmesi ve bunlara bir an önce uygun çözümler getirilmesi gerekmektedir.
Özellikle yerel basından imdat
çığlıklarının yükseldiği, yayın
kuruluşlarının bir bir kapandığı, çoğunun da
kapanma aşamasına geldiği, işsizliğin zirve
yaptığı, maaş, tazminat gibi en temel özlük hakların
tamamen dibe vurduğu benzer sorunları iliklerine kadar hisseden yerel
medya kuruluşları çareyi yayın hayatlarını bitirmekte
ve yayın kuruluşlarının kapanmasında aramaktadır.
Yerel basın talihsiz bir yıl olarak
andığı 2018 yılını geride bıraktı.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen 2019 yılında yerel
basının da bu araştırma önergesinin kabul edilmesiyle
sorunlarının ele alınacağı ve onlara bir
ışık olacağı ümidiyle partimiz İYİ
PARTİ adına bu önergeyi sunmuş bulunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL OK (Devamla)
Bağlıyorum.
BAŞKAN Buyurun , toparlayın Sayın
Ok.
İSMAİL OK (Devamla) Sayın
Başkanım, çok gayret gösterdim beş dakikaya
sığdırmak adına. Anlayışınız için
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) - Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve
hazırlamış olduğumuz bu önergeye bütün grupların,
bütün milletvekili arkadaşlarımızın desteğini
bekliyorum ve özellikle, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin de
belirttiği gibi, Amerikadaki etkili, sözde etkili bir yayın
kuruluşunda eli kanlı terör örgütü bir hainin
yazısının yayımlanmasını nefretle ve
şiddetle kınıyorum. Ama 3-5 oy uğruna, seçimler öncesinde,
aynı şekilde, eli kanlı terör örgütü mensubunun da TRTye çıkarılmasını
bir kez daha buradan yüksek sesle, şiddetle ve nefretle kınıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepniye söz
veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
demokrasi halkların kendi kendini yönetmesi sistemi; yani, söz, yetki,
kararın halkta olması. Ve demokrasi kurumunun en temel
ayaklarından bir tanesi de kuşkusuz basın yani halktan yana özgür
basın, bağımsız basın. Demokrasi dediğimiz kurum,
parti binalarında, saray odalarında ve kozmik odalarda inşa
edilen bir mesele değil; doğrudan, düpedüz, halkın, yaşam
alanlarında eşit ve özgürce tartışabildiği, bugünlere
ve geleceğe yanıt üretebildiği, çözüm gücü açığa
çıkartabildiği bir kurumsal. Dolayısıyla, demokrasi
dediğimiz kurumun temel kurucu ayağı yerel demokrasidir. Yerel
demokrasi de doğal olarak, dolayısıyla, yerel basınla yan
yana olmak durumundadır yani yerel basın, yerel demokrasinin kuruluşu
sürecinde, temel, vazgeçilmez bir kurum. Şimdi 135 gazetecinin cezaevinde
olduğu koşullardayız ve basının üzerine devlet gücünün
bir karabasan gibi çöktüğü bir süreçteyiz. İki tane basın var.
Birisi, iktidarın borazanı olmuş ve neredeyse sarayın, tek
adamın konuşmalarının çözümlemesine dönüşmüş bir
basın; bir diğer basın da halkın haklarını
savunan, eşitlikten, adaletten ve doğrudan yana tutum ortaya koyan
özgür basın ve bu özgür basın bunu yaparken her türlü bedeli
-tutuklanma, cezaevi, işkence, cinayet- ödemekle karşı
karşıya. Dolayısıyla, bu iki basın gerçeğinin
ortasında biz yerel basını tartışıyoruz. Evet, bu
yerel basın bütün bu baskıların yanında ne hâle
getirilmiş? Reklam giderlerine bağımlı, yerel iktidar
organlarının siyasi hegemonyası altında hayatını
idame ettirmeye çalışıyor.
Evet, Türkiyede son üç yıla kadar 3 bin küsur
yerel gazete vardı; bunlar, son yıl içerisinde 1.200 civarına
düşmüş durumda. Ve bu yerel basın, ilanlarla geçiniyor çünkü
halkın haklarını savunma iradesi ortaya koyamayan, bunu
koyduğunda her türlü devlet şiddetiyle karşı
karşıya kalan basın bir taraftan zorunluluk olarak bir taraftan
da siyasi tercihler olarak kendisini mali, ekonomik bir kuruma
dönüştürmüş durumda, bu hâle gelmiş durumda.
Dolayısıyla, bir de buna şunlar ekleniyor değerli
arkadaşlar: Son reklam düzenlemesiyle tek gelir kaynakları ortadan
kaldırılmış durumda. Zaten hâlihazırda döviz kurunun
artışıyla beraber girdi fiyatları artmış, kâğıt
maliyeti artmış, yüzde 15 komisyon artırılmış
durumda ve ödemeler de buna bağlı olarak geç yapılıyor.
Şimdi, bu koşullarda yerel basın zaten iktidarın, yerel
sermayenin aparatı hâline getirilmişken bir kez daha yok edilmekle
karşı karşıya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Dersimize çalışalım,
süreyi tam zamanında dolduralım.
Buyurun.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Burada bizim çözüm
önerimiz şudur: Evet, iktidar basından elini çekmelidir; iktidar,
basının işini özgürce yapmasını
sağlamalıdır, bu konudaki engeller ortadan kaldırılmalıdır
ve yerel basın desteklenmelidir. İktidar halkın haber alma
özgürlüğü önündeki, doğruyu öğrenme özgürlüğü önündeki
engellere son vermelidir: Özgür basın susturulamaz!
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertele söz veriyorum.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; biz burada bu
konuşmayı yaparken İzmirde İzmir Gazeteciler Cemiyeti az
önce bir toplantıyı sonlandırdı. İzmirde bütün yerel
gazeteler, istisnasız cemiyet önderliğinde toplandı ve Yerel
Basına Ses Ver hashtagi altında yerel basının
sorunlarını Türkiye'nin gündemine taşımanın gayreti
içine girdi. Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti
Başkanı olarak, Türkiye'deki bütün sorunları bu kürsüden
geçmişte cemiyet başkanıyken, federasyon başkanıyken
zamanın Cumhurbaşkanına, Başbakanına defalarca
iletmiş bir insan olarak burada İYİ PARTİnin verdiği
önergenin çok önemli olduğunun altını çiziyorum.
Yerel basın büyük bir borç batağı
içerisindedir. Türkiye'de patronlar, gazete patronları gazetesini
çıkaramaz noktaya geldiği gibi, gazeteciler de işsizlik
tehdidinin altındadır. Son dönemde, sadece son bir haftada
Balıkesirde Yeni Haber gazetesi, Kocaelide Mavi Kocaeli, Ereğlide
Er Haber ve Alanyada Alanya Haber gazeteleri maalesef
kapanmıştır. Gazeteler borç batağı içerisinde birer
ikişer kapanırken yine Sayın İsmail Okun gündeme
getirdiği bir durum, icra mahkemelerinden çıkan ilanların, yerel
gazetelerde yayınlanmaması gibi bir kuralın AK PARTİ
iktidarı tarafından getirilecek olması tamamen basını
bitirir.
Şunu bilmenizi isterim ki yerel basın
Türkiye'de demokrasinin nefes aldığı bir nokta olduğu kadar
yereldeki politika yapan insanların, belediye
başkanlarının, yerelde milletvekillerinin de sesidir. Bu son
İcra ve İflas Kanunundaki bu yerel değişim, ilanların
değişimi gerçekten medyayı iyice bitirir.
Sevgili arkadaşlar, bu hâldeyken neyle
uğraşıyor AK PARTİ iktidarı, daha doğrusu saray?
10 Ocak 1961de, elli sekiz yıl önce verilen sarı basın
kartının rengi değiştiriliyor, turkuaz yapılıyor.
Mecliste halıları değiştirdiniz, bunu anladık; güzelim
kırmızı halılar gitti, yerine turkuaz halılar geldi.
Gerçekten vurdum duymaz bir anlayışla, gerçekten israf
anlayışıyla Türkiye'de parayı nereye savurduğunuz
belli değil.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Değişim,
değişim
ATİLA SERTEL (Devamla) Ama sarı
basın kartındaki değişim Türkiye'nin sadece sorunu olmaktan
öte, dünyada da tanınan kartın değişimi çok önemlidir.
Örneğin biz dün değil öncesi gün Tokat Ballıcadaki bir
mağarayı ziyarete gittiğimizde bizlerin yeni kartı
gelmediği için sarı basın kartlarını gösterdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (Devamla) Bitiyor
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ATİLA SERTEL (Devamla) - Halk TVnin muhabiri
kendisine verilen turkuaz kartı gösterdi, oradaki arkadaş: Bu kart
geçersiz. dedi. Dünyanın her yerinde, hangi müzeye giderseniz gidin, elli
sekiz yıldır tanınan sarı basın kartı ne
yazık ki gitti, turkuaz kart geldi. Bunun sonucunu hep birlikte
göreceğiz.
Bir şeyi daha söylemek istiyorum. 1 Temmuza
kadar borçlu olan yayın organlarının Basın İlan Kurumu
tarafından borçlarını göz önüne almadan, resmî ilanlardan hak edilen
paylar basın kuruluşlarına, gazetelere veriliyordu. Şimdi,
o da kalktı ve yerel basın borç batağı içinde
çırpınırken kaynağından bütün borçlar resmî ilanlar
üzerinden kesiliyor ve gazeteler birer ikişer kapanma durumuna geliyor.
Basın İlan Kurumunun tesisi Bayramoğlu, gazetecilerin tek
tesisiydi, kapatıldı, bir yandaş kuruluşa verildi ve
gazeteciler artık hiçbir hakkın sahibi değil.
Yüce Meclisin, bu konuda aldığı
kararın, İYİ PARTİ önergesi doğrultusunda olması
dileğiyle saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Sayın Yelda Erol Gökcana söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Gökcan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel
basının sorunlarının araştırılması
konusunda İYİ PARTİ grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
On yedi yıllık iktidarımız
döneminde demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü
konularında gerçekleştirilen kayda değer atılımlarla
medyada da ciddi bir büyüme ve çeşitlilik ortaya
çıkmıştır. Tüm özgürlükler Hükûmetimizin teminatı
altında olduğu gibi, AK PARTİ iktidarlarımız
döneminde, basın özgürlüğü konusunda da önemli adımlar
attık. Yerel medyanın güçlendirilmesi noktasında teknolojik
altyapı, internet haberciliği, haber dili, mizanpaj, dijital
reklamcılık gibi alanlarda çok sayıda eğitim ve teşvik
sağlanmıştır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini
samimiyetle yazmalıdır. sözü AK PARTİ olarak bizim için de yol
göstericidir ve bu felsefeyle hareket etmekteyiz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde, iktidarlarımız döneminde
yaptığımız düzenlemelerle, yerel basına can suyu
olduk, destek olduk, destek olmaya da devam edeceğiz.
2017 yılında resmî ilan ve reklama
yapılan ödemeler yüzde 4,5 artarak 444 milyon 445 bin lira olmuştur.
Özellikle yerel gazeteler için hayati öneme sahip kamu desteği 2002de 53
milyon TL iken, 2018 yılı sonu itibariyle 493 milyon TLyi
bulmuştur.
Basın mesleğinde fikren veya bedenen en az
on yıl çalışmış olup da hâlen çalışamaz ve
yardıma muhtaç durumda olanlara muhtaçlık yardımı, bu
basın mensuplarından hayatını kaybedenlerin muhtaç
durumdaki ailelerine ise ölüm yardımı yapmaktayız.
Yerel basının güçlendirilmesi
amacıyla daha önce sadece yaygın nitelikte yayın yapan
yayın kuruluşlarının sahiplerine tanınan ikinci
iş yapma serbestisi, günlük ve haftalık yayın yapan
kuruluşların sahiplerine de tanındı.
İlk kez basın kartı almak için
başvuruda bulunan gazetecilerin bekleme sürelerini de indirdik.
Eski yönetmelikte, iletişim fakültelerinden
mezun olanlar için on sekiz ay, diğer fakülte ve yüksekokul mezunları
için yirmi dört ay, lise ve dengi okullar için otuz ay olan bekleme sürelerini
ise ortalama altı ay kısalttık. Sürekli basın kartı
alma sürelerini de yeni yönetmelikle birlikte bir yıl geriye çektik.
Bu bilgiler ışığında,
İYİ PARTİ Grubunun Meclis araştırması
açılması önerisinin uygun olmadığını belirtiyor,
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Milletvekili. Zamanında konuşmanızı tamamladınız,
çok teşekkür ediyorum.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Rica ederim.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Tanal
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Mahmat
Tanalın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki ilçelerde ve köylerde
LGS tercihlerini yapmakta zorlanan öğrencilerin mağduriyetinin
giderilebilmesi için Millî Eğitim Bakanlığını göreve
davet ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Liselere Giriş
Sınavı tercihleri 1 Temmuzda başladı. Ancak Doğu ve
Güneydoğu Anadoludaki ilçelerde ve köylerde okulların tatil
olması nedeniyle öğrenciler bu tercihlerini LGS kılavuzundan tek
başlarına yapamamaktadırlar. Öğrencilere rehberlik yapacak
öğretmenlerin köyde ve ilçede olmaması nedeniyle öğrencilerimiz
mağdur durumdadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki
köylerde ve ilçelerde okulların tatil olması nedeniyle tercihini
yapmakta zorlanan öğrencilerin bu mağduriyetinin giderilmesi
açısından Millî Eğitim Bakanlığını derhâl
göreve davet ediyorum, tedbir almasını istirham ediyorum.
Öğrencilerin bu mağduriyetinin giderilmesi lazım, aksi taktirde
gerçekten onarılmaz bir zarar oluşacaktır, mağduriyet
oluşacaktır.
Hepinize teşekkür ederim,
saygılarımı sunarım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 30/5/2019 tarihinde Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 19 milletvekilinin,
Hizbullah davası sanıklarına verilen tahliye kararlarının
araştırılarak, benzer şartlara sahip olan tutukluluk
hâlinde bulunan sanıklara aynı kararın verilmemesinin
sebeplerinin tespiti amacıyla verilmiş olan (10/1334) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/7/2019 Perşembe günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Mayıs 2019 tarihinde Siirt Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından verilen 2588 sıra numaralı Hizbullah davası
sanıklarının tahliye edilmesinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak,
görüşmelerinin 4/7/2019 Perşembe günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaşa söz veriyorum.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, önergemiz yargıda herkese eşit
yaklaşım aslında. Hizbullah sanıklarının tahliye
edilmesi fakat diğer örgütlerin ya da muhaliflerin, hükümlülerin tahliye
edilmemesi yargıdaki çifte standart.
Değerli milletvekilleri, şöyle
özetleyeyim: 31 Aralık 2010 tarihinde kamuoyunda 19 Hizbullah
sanığının tahliye edildiği herhâlde
hafızalarımızda, bir kısmımızın
hafızasında vardır. O zaman Hizbullah ana davasında 31
Aralık 2010da yürürlüğe girecek olan tutukluluk süresini on
yılla sınırlayan yasa vardı ve Yargıtayın
önündeyken bu yasa henüz yürürlüğe girmemişti. Yargıtay,
Hizbullahçıların kaçmasına olanak sağlamak için dokuz ay o
dosyayı görüşmedi, Hizbullahçılar tahliye edildi ve on beş
gün sonra kararı onayladı ve şimdi o sanıklar, o suçlular
INTERPOLun ve İçişleri Bakanlığının arama
listesinde. O tarihte siyasi bir kararla tahliye edilen Hizbullahçılar
bugün benzer bir yöntemle aynı şekilde tahliye ediliyorlar. Nedir
şu anda tablo? Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararları var. Diyor ki eğer yargılama heyetinde
askerî hâkim varsa bu yeniden yargılama sebebidir, sanıklar yeniden
yargılanabilir. Tamam, bu karar herkese uygulanmalı, sonuçta herkesi
bağlıyor. Bu Hizbullah davalarında bir de dostane çözüm var
aynı sebeple, askerî hâkim var diye dostane çözümle
anlaşmışlar. Bunu gerekçe gösteren bütün Hizbullah
sanıkları tahliye edildi, hepsi; dostane çözümde taraf olanlar,
olmayanlar, etkilenenler, etkilenmeyenler mahkemelere gittiler ve hepsi tahliye
edildi. Şimdi 150 civarında -100e yakın yani kesin rakamı
bilmiyorum ama- bir tahliye var. Hizbullahçılar serbest ama diğer
muhalif örgütler aynı taleplerle mahkemeye gidiyorlar fakat kabul
edilmiyor. Şimdi emsal karar hukukta herkes içindir. Hizbullahçı,
acı, bci, cci fark etmez, eğer yargılamanın yenilemesi
varsa herkese eşit derecede uygulanması lazım. Hizbullahı
nasıl tanıyoruz? Şiddet yöntemleriyle, domuzbağı
uygulamalarıyla, katliamla. 2000li yıllarda, 1990lı
yıllarda faili meçhullerle, satır cinayetleriyle, mezar evlerle
hatırlıyoruz ve şu anda bunların hepsi tahliye ediliyor.
Bir kararla; bir ittifakla, bir iş birliğiyle mi, bilmiyoruz. Ama
burada soruyoruz gerçekten, başta iktidar partisine olmak üzere: Bu,
yargıya verilen bir talimatın neticesi midir, Hizbullahla bir
anlaşma mı var? Hizbullahla yapılan anlaşmada ne vaat
edildi ya da ne alındı, bunun sonucunda nasıl bir ilişki
var ki başvuran herkes tahliye ediliyor, ertesi gün İrana
kaçıyor, başka bir ülkeye kaçıyor ve on beş gün sonra da
haklarında İçişleri Bakanlığınca arama kararları
çıkarılıyor, INTERPOLe giriyor. Bunu şeyden de
hatırlıyoruz, kafasına 1 milyon 500 bin ödül konulan,
Ayşenur İnci idi galiba, serbest bırakıldı,
IŞİD sanığı. IŞİD ve Hizbullah söz konusu
olunca ne gariptir ki yargı böyle hemen serbest bırakmaktan yana ama
diğerlerinde aynı taleplerde bulunmuyor.
Burada elimde örnek mahkeme kararları var. Bir
kısmı Hizbullah sanıklarının tahliye kararları,
bir kısmı da başka sanıkların başvurduğu
mahkemelerin vermiş olduğu kararlar. Ferda İldan, yirmi yedi
yıldır hapiste. Kendisi hakkında Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, bizzat dosyasında, adil yargılama ihlali ve daha birçok
maddeden ihlal vermiş. Ferda İldanın avukatları
başvuru yapıyor, gerekçesiz reddediliyor ama Ferda İldanın
mahkeme kararına dayanarak, AİHM kararına dayanarak Hizbullah
sanıkları tahliye ediliyor. Diyorlar ki AİHM kararı bizi
bağlar. Burada açıkça bir ayrımcılık var, açık
bir çifte standart var. Yargının açıkça, tarafsız
değil, taraflı olma hâli var. Hizbullahtan yana, IŞİDden
yana taraflı olma hâli var. İşte, bu nedenlerdir ki gerçekten bu
konuda, biz, Türkiyede yargının durumunun içler acısı
olduğunu biliyoruz. Yargının bu konuda kendisini aklaması
gerekiyor. Behemehâl şu anda 1.500 dolayında hükümlü farklı
hapishanelerde bulunuyor ve hepsi yirmi ila yirmi dokuz yıl arasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Gerçekten bitirecektim ama yetişmedi
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
anlayışınıza ama bitirelim
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sağ olun. Bitiriyorum.
1.500 dolayında mahpus var hükümlü yani
yattıkları süre benim hesapladığım kadarıyla-
yirmi üç ila yirmi dokuz yıl arasında değişiyor ve tümünün
bugün tahliye olması gerekiyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve
Anayasa Mahkemesi kararı gereğince.
Tahliye olmak için Hizbullahçı ya da
IŞİDci olmak gerekmiyor. Bu konuda mahkemeler ve yasalar herkese
aynı mesafededir, aynı uzaklıktadır, aynı
yakınlıktadır. Hukuk soyuttur. Kararlar soyut uygulanır,
kimliğe göre uygulanmaz. Bu nedenle, gerçekten, iktidar bu konuda her
fırsatta Yargı bağımsızdır ve
tarafsızdır. diyor ya, yargı bağımsız ve
tarafsız olmadığını kararlarla tarihe not ediyor. Bir
an önce bu taraflılıktan tarafsızlığa geçin.
Hizbullahla ya da IŞİDle yapılan anlaşma varsa, bunu
öğrenmek istiyoruz. Tahliye edilmezlerse bu anlaşmanın devam
ettiği sonucunu çıkaracağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
uyarımıza arkadaşlarımız dikkat ettiği için
hepsine teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emreye söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şöyle, çok büyük
bir iddiada bulunmuyoruz, 2002den önce Türkiyede yargı tamamen
bağımsızdı, hatalı işlem yapmazdı, herhangi
ideolojik angajmana girmezdi gibi bir iddiamız yok ama orta yerde duran
bir gerçek var. Yargının bu denli
araçsallaştırıldığı, bu denli siyaseti terbiye
etmeye çalıştığı ve iktidarın bir sopası
hâline geldiği başka bir dönemi hiç yaşamadık değerli
arkadaşlar. Bakın, Türkiyede öyle davalar görüyoruz ki kesinlikle
hakkında ceza takibatı dahi yapılmaması gereken insanlar
yıllarca hapishanelerde çürüyor âdeta. Öte yandan da insanların
vicdanını kanatan
Hizbullah bunun örneğidir, IŞİD
benzeri bir örgüttür; domuz bağı yapmıştır,
işkence yapmıştır, insanları diri diri mezarlara gömmüştür
ama çeşitli usuli gerekçelerle tahliye edildiklerini duyuyoruz.
Aslında ortada şöyle bir şey var değerli arkadaşlar:
Bakın, yargıda bir reform yapılmak isteniyorsa, bu konuda da bir
samimiyet arzulanıyorsa bu mesele popülizmin bir aracı hâline
gelmesin. Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en az bir yıl
çalışacak, siyasi partilerden eşit temsilde milletvekilinin
bulunacağı bir komisyon kurulsun ve bu komisyon
aracılığıyla Türkiyedeki yargının
işleyişine ilişkin sıkıntılar giderilsin.
Değerli arkadaşlar, ben bu Meclis
çatısı altında bulunan tüm milletvekillerinden rica ediyorum,
kamuoyuna yansıyan önemli bazı davalar olmak üzere yargısal
işlemlerin bizatihi iddianameleri, dosyaları okunsun. Bakın
değerli arkadaşlar, ben mümkün olduğunca bu iddianameleri,
dosyaları alıyorum, tek tek içerisindeki evraklar ne, iddialar ne,
bunların hepsini inceliyorum. Ben, sizin adaletinize,
vicdanınıza seslenerek bazı örnekler vermek istiyorum.
Bakın, dün davası görüldü; Çorludaki tren kazasında, sorumlu
olan insanların doğru dürüst soruşturulması bir tarafa,
orada evlatları hayatını kaybeden insanların
coplandığı görüntüleri görüyoruz. Ensar Vakfı gibi büyük
bir skandalın yaşandığı bir davada, bir
soruşturmada, ceza hukukunu bilen herkes bilir ki tek celsede
duruşmanın bitmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Aman
daha fazla deşilmesin, arkası araştırılmasın,
tartışılmasın. denip bir an evvel karar verildiğini
görüyoruz. Bakıyorsunuz, Somadaki madencilerin başına gelen
olaydaki yargılama benzer. Hepinizin bildiği, günlerce televizyonda
tartışılan Pastor Brunson davası vardı değerli
arkadaşlar. Bu mesele konuşulurken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL EMRE (Devamla) Hızlıca
tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ZEYNEL EMRE (Devamla) O meselede dava
dosyasını incelediğimizde görüyoruz ki Türkiye'nin işgal edilmesi
durumunda bulunulacak, muhafaza edilecek stratejik bölgelere kadar çok
derinlemesine iddialarda, çeşitli istihbarat faaliyetleri, ülkeyi bölme
gibi çok yüksek iddialarda bulunup, ülkenin Cumhurbaşkanının
Ben burada olduğum sürece bu şahsı kimse alamaz. dediği
bir şahısla ilgili, görüyoruz ki Trump herkesin huzurunda, tüm
dünyanın huzurunda AKP Genel Başkanına teşekkür ediyor
Pastor Brunsonu tahliye ettiği için.
Değerli arkadaşlar, böyle bir ortamdan
sağlıklı yargı çıkmaz. Dolayısıyla biz bu
öneriyi destekliyoruz ancak kapsamının çok daha geniş bir
şekilde ortaya konulup samimi bir şekilde yargının
meselelerinin ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Gülere söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Güler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkanım, çok saygıdeğer
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubunun, Hizbullah
davası sanıklarının tahliyesiyle ilgili Meclis
araştırması açılmasına dair verdiği grup önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle de yüce
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, hukuk,
kimliğe göre karar vermez. Hâkimler; maddi veriler, mevcut dosya
kapsamı neyse özellikle vicdani kanaatine göre o konudaki
kararını oluşturur. Anayasamızın 138inci maddesine göre,
hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve
hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hükümlerini verirler. Yasama ve
yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez. Tabii, eğer maddi verilere bakarsak birçok mahkeme
kararını burada eleştirebiliriz, gündeme getirebiliriz.
Bakın en son, somut olarak, yakın zamanda,
geçen hafta itibarıyla bir karar verildi. Diyarbakır ilinde
yaşayan sanık Ayşe Çelikin bir TV programında
yaptığı sözlü paylaşımlar nedeniyle
yargılandığı Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından, terör örgütü propagandası yapmak suçundan 1 yıl 3 ay
hapis cezasına mahkûm edildiği, bu kararın istinaf mahkemesinde
itirazla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 2. Ceza Dairesi
tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi
neticesinde bu kararın kesinleştiği; akabinde, başvurucu
Ayşe Çelikin Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel
başvuru neticesinde 9 Mayıs 2019 tarihinde başvurucunun ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi nedeniyle
sanığın tahliye edildiği ve dosyanın gönderildiği
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden
yargılanması neticesinde, 26 Haziran 2019 tarihinde beraatına
karar verildiği
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hizbullaha gelin Vekilim.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Bakın, siz bir
taraftan bizi bir çerçeve içerisine sokup, Sadece buraya bakın, sadece bu
kapsam içerisinde değerlendirme yapın, sadece bu kapsam içerisinde
mahkemeleri yargılayın, onlar hakkında hüküm verin.
diyorsanız bu doğru bir şey değil. Biz, hakkaniyete uygun,
eşit bir şekilde; mahkemelerimizde tarafsız ve
bağımsız olarak adil yargılanma tarafındayız ve
kimsenin de bu manada adı Hizbullah, adı PKK, adı DHKP-C,
adı başka bir örgüt diye herhangi bir ayrıma tabi
tutulmaksızın; dosya kapsamı neyse, hakkaniyet neyi
gerektiriyorsa; bağlı olduğumuz, tarafı olduğumuz
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesinin 6ncı maddesi,
adil yargılanma hakkı neyi gerektiriyorsa o taraftayız.
Eğer siz özelde Hizbullah davasıyla ilgili
bir şey diyorsanız, Anayasa Mahkemesinin verdiği karar var.
Bakın, Anayasa Mahkemesi, mevcut müdafi yardımından yararlanma
hakkıyla bağlantılı olarak hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Başkanım, bir
dakika daha verirseniz, hemen tamamlayacağım.
BAŞKAN Dosyaları okuyorsunuz Sayın
Milletvekili, buyurun.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Sadece bir atıfla
beraber Bu haktan yararlanmasın. mı diyorsunuz? Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararları var, bu haklardan yararlanmasın
mı? Siz Bu insanları ön yargıyla yargılayın. mı
diyorsunuz?
Ben bu grup önerisi üzerine aleyhte oy
kullanacağımızı ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Milletvekilim, zamana dikkat ettiğiniz için.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve yargının
kararlarının taraflı mı tarafsız mı olduğunun
araştırılması çağrısında bulunduğuna
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu konuşmanın üçte 2si
Ayşe Çelikti, onu söyleyeyim yani ben asıl sorduğum sorulara
yanıt alamadım.
Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararları uygulanmasın demiyoruz, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararları ve AYM kararları herkese eşit
uygulansın diyoruz. Mahkemeler sanıkların kimliklerine,
örgütlerine, aidiyetlerine göre karar vermesin diyoruz. Herkese adil bir
yaklaşım istiyoruz.
Siz bizim söylediklerimizi öyle anlamış
olamazsınız çünkü iktidar partisinin bu konuda verdirmiş
olduğu tahliye kararlarına kıtalar arası teşekkür
geliyor. Yani Trump, Brunson tahliyesine teşekkür edince
yargının ne kadar bağımsız olduğunu
öğrenmiş oluyoruz.
Burada eğer dedikleriniz gerçekten hakiki
yaklaşımınız olsaydı bugün Figen Yüksekdağ,
İdris Baluken, Selahattin Demirtaş hapiste olmazdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bugün,
Cumhurbaşkanına hakaretten binlerce dava dosyası
açılmış olmazdı. Barış akademisyenleri için
Sizin oluk oluk kanlarınızı akıtıp banyo
yapacağım. diyen Sedat Peker beraat etmezdi. Eğer yargı
gerçekten adil ve herkese eşit yaklaşıyor olsaydı kararlar
arasında bir denklik, ayrımsız bir yaklaşım olurdu.
Tam da sorunumuz bu.
Ben bütün milletvekili arkadaşlarıma
gerçekten şu çağrıyı yapıyorum: Gelin, beraberce
yargının kararlarının taraflı mı tarafsız
mı olduğunu araştıralım ve bu konuda Meclis inisiyatif
alsın. Talebimiz budur zaten.
Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 30/5/2019 tarihinde Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 19 milletvekilinin,
Hizbullah davası sanıklarına verilen tahliye
kararlarının araştırılarak, benzer şartlara sahip
olan tutukluluk hâlinde bulunan sanıklara aynı kararın
verilmemesinin sebeplerinin tespiti amacıyla verilmiş olan (10/1334)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 3/7/2019 tarihinde Bursa
Milletvekili Erkan Aydın ve arkadaşları tarafından,
üniversite mezunu öğrencilerin Kredi Yurtlar Kurumuna olan kredi
borçlarıyla ilgili sorunlarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/7/2019 Perşembe günü
(Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili Erkan Aydın ve
arkadaşları tarafından üniversite mezunu öğrencilerin Kredi
Yurtlar Kurumuna olan kredi borçlarıyla ilgili sorunlarının
araştırılması amacıyla 3/7/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (1063 sıra no.lu) diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 4/7/2019 Perşembe günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın Altay, söz
istemişsiniz, görmedim ben.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Siirt ili Eruh ilçesi kırsalında PKKya karşı yapılan
operasyonda şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Yasin Barana Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, çok teşekkür ederim.
Yani her vesileyle söylüyorum, Meclis taziye yeri
olmamalı, bu terör sonlandırılmalı diye. Siirtten yine
acı bir haber geldi bugün. Eruh ilçesinde bir çatışmada Uzman
Çavuş Yasin kardeşimizi kaybettik. Kendisine Allahımdan rahmet
diliyorum, kederli ailesine ve milletimize başsağlığı
ve sabır diliyorum efendim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 3/7/2019 tarihinde Bursa
Milletvekili Erkan Aydın ve arkadaşları tarafından,
üniversite mezunu öğrencilerin Kredi Yurtlar Kurumuna olan kredi
borçlarıyla ilgili sorunlarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın
Erkan Aydına söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Üniversite mezunu gençlerimizin Kredi ve Yurtlar
Kurumuna olan borçlarının yapılandırılması
üzerine verdiğimiz araştırma önergesi için söz almış
bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Her yıl mezun olan gençlerimiz ki
sayıları yüz binleri bulan -390 bine yaklaşan- ve on
yıldır geriye yönelik ödeyemedikleri -sayılara
baktığımızda- borçlarının toplam büyüklüğü 2
milyar 95 milyon lira olan ve sayısı da yüz binleri bulan bu
gençlerimize; bu iş bulamamış, üniversiteden mezun olmuş;
ailelerinin, kendilerinin o kadar özveriyle çalışarak çabalayarak
bitirdikleri okuldan sonra iş bulamadan bir de kapılarına
tebligatla 18 bin liralık borcun 25 binlere çıkartılması,
25 bin liralık borcun 35 bin liralara kadar
çıkartılmasıyla, zaten bunalımda olan, zaten iş
bulamamış olan öğrencilerimize bir darbe de Kredi ve Yurtlar
Kurumundan vuruluyor.
Bakın, Anayasanın 49uncu maddesi ne
diyor, amir hükmü diyor ki: Çalışanları ve işsizleri korumak,
çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye
elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma
barışını sağlamak için gerekli tedbirleri devlet
alır. Bu tedbirleri almadığınız için gençlerimizin
yüzde 26sı -ilk altı aylık veri- işsiz, iş bulamadan
kapıya gelen tebligatla bunalımda ve bunun üzerine
çaldıkları her kapı yüzlerine kapanıyor. Biz de Cumhuriyet
Halk Partisi olarak diyoruz ki: Futbol kulüplerine
yaptığınız, yüzde 60ı silinen, on yıl vadeye
yayılan, iki yıl ödemesiz
Bu koşullardan, gelin, üniversite
mezunu gençlerimizi de yararlandırın. Bu konuda Kocaeli
Milletvekilimiz Tahsin Tarhanın verdiği kanun teklifi var; gelin,
bunu değerlendirmeye alın. Gene, Türk Telekomun 5 milyar liralık
bir borcunu bir kalemde silip attığınızı 82 milyon
biliyor. Yandaş iş adamının 425 milyon TLlik vergi borcunu
bir kalemde sildiğinizi 82 milyon halkımız biliyor. Gelin, bu
kolaylıklardan gençlerimizi de yararlandırın. Biz demiyoruz ki
aldıkları kredilerin üstüne yatsınlar, bunları ödemesinler
ama devletin Anayasa gereği de görevi olan
Önce işini bulsun,
çalışma hayatına gelsin, ondan sonra bunun, on yıla kadar
bir vadede, faiz almadan geri ödemelerini sağlayalım.
Bugün 41 milyon insan Türkiyede borç
batağı içerisinde, icra kapıya dayanmış; kredi borcu,
kredi kartı borcu, ev kredisi, otomobil kredisi gibi birçok ödemeyle
sıkıntı içerisinde. Bu gençlerimizi daha yolun başındayken
hayata küstürmek yerine
Devlet kapısına gittiğinde kadro yok,
özel sektöre gittiğinde Tecrüben yok. Ne yapacak bu genç? Birçoğu
bizi arıyor, intiharın eşiğine gelmiş. Bu gençlerimiz
hepimizin geleceği. Biz, geleceğimize umut vermek yerine kapıya
PTTyle tebligat yolluyoruz Hadi bakalım, şu paraları ver.
Kardeşim, adam daha iş bulamadı, nasıl versin? Bu konulara
eğilmemiz gerekiyor. Şu anda bizleri televizyon başında
izliyorlar, büyük bir umutla izliyorlar.
Ben, geçen hafta kendim konuyu gündeme getirdim, o
günden beri de sağ olsunlar, sosyal medyadan, telefonlarla bize
ulaşıyorlar, diyorlar ki: Yaşı 70i bulmuş,
milletvekili emekli maaşı alan, sırf başka yerlere gitmesin
diye Yüksek İstişare Kurulu adı altında bir kurum yaratıp
13 bin lira maaş bağlayıp ama beğenmediklerinde 18 bin lira
para verdikleriniz yerine gelin, şu bizim borçları
yapılandırın, biz ödeyeceğiz, öyle üzerine de
yatmayacağız. Bunu da Genel Kurulun takdirlerine
Aslında, biz bütün partilerin uzlaşmayla
çözümü için araştırma komisyonu kurulmasını ve bir çözüme
bağlanmasını teklif ediyoruz, birazdan da oylanacak. Bu gençler
de televizyonları başında bizleri izliyorlar. Kimler bunun
yapılandırılmasına kabul oyu verecek, kimler de Biz bunu
istemiyoruz. diyecek, hep birlikte göreceğiz. Takdir de tabii ki
sayıları 10 milyona yaklaşan bu gençlerimizin; bizim görevimiz
onların hakkını savunmak diyorum, süreye de riayet ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Milletvekili.
Erkan Bey, özellikle çok teşekkür ederim,
sağ olasınız.
İYİ PARTİ Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yarın Başbağlar
katliamının yıldönümü. Bu katliamda hayatını kaybeden,
şehit edilen bütün vatandaşlarımıza Yüce Allahtan rahmet
diliyorum. Dün de 3 Temmuz itibarıyla da Madımak
katliamının yıldönümüydü. Bu iki olay, aslında,
yaşandığı gün milletimizin yüreğini yakan
olaylardır ama bugün millet olarak ders almamız gereken
olaylardır. Dolayısıyla bu iki olayı birbirinin
aslında bugün tamamlayıcısı olarak görüp bundan sonra bu
olaylardan ders alarak bundan sonraki süreçte milletimizin birliğine
beraberliğine vesile olması gereken olaylar olarak siyasetçilerin
değerlendirmesi doğru bir yaklaşım olacaktır. Tekrar
rahmetle anıyorum.
Bugün az önce internet sitesinde okudum, Şehit
Aileleri Dernek Başkanı Pakize Akbabaya -İstanbulda-
Cumhurbaşkanına hakaretten bir dava açılmış.
Bakın, TRTye çıkartılan Osman Öcalanla
ilgili İbrahim Erene hâlâ tahammül ediyorsunuz ama bir şehit
anasının eleştirilerine tahammül etmeden, sabır göstermeden
dava açıyorsunuz. Bu, son derece yanlıştır. Sayın
Cumhurbaşkanının ben bu konuyu yeniden değerlendirmesini
arzu ediyorum, sizlerin de değerlendirmesini arzu ediyorum. Elbette
şehit analarının, şehit babalarının,
kardeşlerinin Hükûmete yönelik eleştirileri olacak, buna tahammül
göstereceksiniz. Hükûmet olmak milletin eleştirilerine, size yönelik
eleştirilerine tahammül etmeyi de gerektiren bir durumdur. Hele bir
şehit anasının eleştirilerine elbette tahammül
göstereceğiz.
Ben Grubumuz adına, Cumhuriyet Halk Partisinin
kredi ödemesi konusunda gençlerimizle alakalı olarak verdiği bu
teklifi, Meclis araştırmasını son derece isabetli bir
teklif olarak görüyorum ve İYİ PARTİ Grubu olarak
desteklediğimizi ifade ediyoruz.
Bakın, işsizliğin bu kadar
arttığı bir dönemde -almadan vermek Allaha mahsustur- yüzde
26ları aşan genç işsizliğin olduğu ülkemizde tutup da
kredisini ödeyemedi diye bu gençlerimizin evlerine ödeme talimatları,
emirleri göndermek, haciz işlemleri yaptırmak filan devletin işi
olmasa gerek. Bu sebeple, tutarı yaklaşık 2 milyar 95 milyon
TLyi bulan ve 342 bin gencimizi ilgilendiren bu kredi ödemeleri konusunda
yeniden yapılandırmaların ve uygulanan faizlerin iptal edilmesi
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha istirham ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Çok şeyi
affettiniz, bu Meclis çok şeyi affetti, Hükûmet çok şeyi affetti. Bu
2 milyar TLyi belki affetmek mümkün değildir ama faizlerin tamamen
silinmesi, yeniden yapılandırılması ve
çocuklarımızın işe başlayacağı tarihle
ilgili olarak bu yapılandırmaların hayata geçirilmesinin
sağlanması lazım. Ne yapalım şimdi? Bir sürü genç
kapımıza geliyor, sizlere de geliyordur, bu konuda AK PARTİ
milletvekillerine de diğer gruplara da uğruyorlar. Bu, kanayan bir
yaradır. Buna göz yumduğunuz sürece, kulak
tıkadığınız sürece bu problemin çözülebilmesi mümkün
değildir. Dolayısıyla CHPnin verdiği teklif aslında
siyasetüstü bir tekliftir. Bütün parti gruplarının burada elini
vicdanına koyarak bir oylama yapması netice almamızı
sağlayacaktır. Bir yol bulunması lazım diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turana söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve ekran başında bizi takip
eden değerli halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, gerçekten çok önemli bir mesele. Kredi borcu
olan gençlerimizin borcu bini aşmış durumda. Bu borçların
faizleri silinmek suretiyle yeniden yapılandırılması
olmazsa olmaz bir zorunluluk hâle gelmiş, nokta. Bunu bir kenara
koyalım. Fakat işin bir tabii kuramsal tarafı var, o kuramsal
taraf da şu: Bütün kapitalist devletlerin anayasalarında -Türkiye'nin
olduğu gibi- çalışma hakkından bahsederler fakat hiçbir
zaman çalışma hakkı anayasada yazılmış
olanın karşılığı biçimde uygulanmaz. Çünkü
kapitalizm kendi varlığını sürdürmek için mutlaka ve
mutlaka eksik istihdama ihtiyaç duyar. Yedek işçi ordularının
olması, emek gücünün ücretinin düşürülmesi başta olmak üzere,
işçi sınıfının ve çalışanların
örgütlülüğünün engellenmesi için her zaman bir kenarda duran
işsizlere ihtiyaç vardır. İşin kuramsal tarafı bu,
Keynesçi ekonomi politiğin kısmen bunu aşmış
olduğu varsayılabilir, o da belli bir tarihsel dönemde geldi geçti.
Şimdi neoliberalizmle birlikte büyük bir işsizler ordusu, Türkiye
gibi devletlerde, deyim yerindeyse arzıendam ediyor.
Türkiye açısından önemli olan ve işin
politik tarafı da şu: 2001 ila bu zamana kadar, uluslararası
alanda dolaşan, aşağı yukarı 600 milyar dolar
civarında para memlekete girdi. Bu yoğun dış borçlanmaya
dayalı ve inşaat eksenli sermaye birikim modeli kısa süre sonra
iflas etti. Şu anda işsizlikten bahsediliyorsa, örneğin
inşaat sektörünün durmasından bahsediliyorsa işte tam da AKPnin
üretmiş olduğu bu yanlış sermaye birikim rejiminin
doğal sonuçlarıyla karşı karşıya
olduğumuzdan dolayı bundan bahsediyoruz. İnşaat sektörünün
iflas etmesiyle beraber, özellikle inşaatlarda çalışan ve emin
olun -çalıştığım için biliyorum- büyük bir
kısmı da üniversite mezunu gençler olan devasa bir işsizler
ordusu, AKPnin ekonomi politikaları vasıtasıyla
yaratılmış oldu.
Tabii, işin bir de şöyle bir tarafı
var: Üniversiteler, bizim ülkemizde ne yazık ki işsizliği
geciktirme fakülteleri olarak çalışıyor. Her ilde bir tane
üniversite açıldı ve üniversite mezunlarının
sayısı o kadar artmış durumda ki bunlara iş
bulunamayacağı zaten ortadaydı, zaten belliydi.
Dolayısıyla, evet, CHPnin önerisi
doğru bir öneridir ama bunun geri planında bir görev kusuru
değil, tam tersine AKPnin sürdürmüş olduğu ekonomi
politikalarının hatası vardır; bunu da tarihe not
düşmek isterim.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Nasıl Başkanım?
BAŞKAN Çok teşekkür ederim süreye dikkat
ettiğiniz için.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşara söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL TAŞAR (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grubunun vermiş olduğu 3 Temmuz 2019 tarihli Meclis
araştırma önergesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kredi ve Yurtlar Kurumu, üniversitede öğrenim gören
öğrencilere, yurt içinde ve yurt dışında yükseköğrenim
gören öğrencilere kredi ve burs vermektedir; yurtlar yaptırmak ve
uygun barınma ücretleri ile ücretsiz barınma imkânları,
yapılan beslenme yardımları ve buralarda yapılan
eğitimler, kişisel gelişim kursları ve seminerlerle sosyal
hayatın aktif bir üyesi olan gençlerin yetişmelerine zemin
hazırlamaktadır.
Şimdi, neler yaptık? 2012 tarihi
itibarıyla Türkiyede 75 il ve 57 ilçede, toplam 190 yurtta, sadece
182.258 yatak kapasitesinden 1 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla 81 il ve 239
ilçeyle birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti başta olmak
üzere 777 yurt ve 689 bin yatak kapasitesine ulaştık. Burada, sürekli
bir iyileşme var, öğrencilerimizin lehine sürekli bir
çalışma var.
Bakın, 2002de barınma ücreti olarak
sadece akşam yemekleri için 50 kuruş verilirken bugün bu para sabah kahvaltıları,
akşam yemekleri ve barınma ücretleriyle 15 liradan 375 liraya
öğrencilerimiz için çıkarılmıştır. 2002de
öğrencilere verilen kredi sadece 45 lira iken bugün lisans
öğrencilerimize 500 lira, yüksek lisansa bin lira ve doktora
öğrencilerimize de 1.500 lira para ödüyoruz yani 500, bin ve 1.500;
kartlarla artık para ödeniyor. Peki, bunlar ne zaman tekrar geri
alınıyor? Bunlar, öyle hemen mezun olur olmaz alınmıyor.
Öğrencimiz okul okuyorsa, velev ki okulu bıraksa bile
bıraktığı tarih itibarıyla iki yıl sonra
tahsiline başlanıyor. Ancak okulu bitirdikten sonra, yine hemen
tahsil edilmiyor, iki yıl sonra, bu, tahsil edilmeye başlanıyor.
Velev ki okulu bitirdikten sonra, öğrencilerimiz, gençlerimiz Bu
parayı ödeyemiyorum. diye müracaat ettiği zaman, bu tekrar
erteleniyor yani sıkıştırılma yok, bu
çocuklarımıza sürekli bir zaman veriliyor.
Şimdi, tabii, zaman çok kısa olunca bunu
anlatmak, belki bunun teferruatına girmek zor oluyor ama
2002
yılından bugüne kadar öğrencilerimizin burs ve kredilerindeki
artış yüzde 1.011 olmuştur yani çocuklarımıza,
gençlerimize sürekli bir iyileştirme için gayret sarf edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL TAŞAR (Devamla) Son cümleleri
söyleyeyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Kredi ve Yurtlar Kurumu
Genel Müdürlüğünden kredi alan öğrencilerimizin KYK
borçlarının geri ödemesi biraz önce söylediğim gibi-
öğrenimin normal süresinin bitmesinden iki sene sonra başlıyor
ve bu, istendiği zaman da uzatılabiliyor. Bu açıdan da
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis
araştırmasına gerek olmadığı görülmüştür.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkanım,
öncelikle, iktidar partisinin temsilcisi sayın hatip kendi dönemlerinde
yapılanları anlattı, teşekkür ederiz, yapılanlara bir
itirazımız yok ancak kendisinin de ifade ettiği gibi, bu paralar
iki yıl sonra geri isteniyor ve faizle isteniyor. Bizim
araştırma önergemizde; bu çocuklar iş bulamıyor,
birçoğu işsiz, dolayısıyla bu faizin
kaldırılması, iki yıl değil, daha uzun bir vadeye
yayılması, iş bulduktan sonra da bu paraların ödenmesi...
Yoksa biz zaten yapılmıyor demiyoruz. Kayıtlara geçmesi
açısından
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.32
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bak ve 48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 92 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylarınıza sunulacaktır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs Beye aittir.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli
üzerinde, İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, dün Samsun
İlkadım Belediyesi Meclisince alınan bir kararı sizlerle
paylaşmak istiyorum: Trabzonda hain bir saldırı sonucu
şehit düşen Eren Bülbül kardeşimizin ismi Samsun
İlkadım Belediyesince Baruthane Mahallesinde yapımı
tamamlanan bir parka verilmiştir. Türk milletinin geçmişine ve
şehidine sahipliğinin bir göstergesi olan bu anlamlı
kararlarından dolayı İlkadım Belediye Başkanı
Sayın Necattin Demirtaş ve Meclis üyesi
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu vesileyle
şehidimizi tekrar rahmet ve minnetle anıyor, ailesine sabır
dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle ilgili kanun
teklifiyle getirilmek istenilen değişiklikleri özetleyerek
konuşmama başlamak istiyorum. Bu teklif şu hususları
içermektedir: Müsabaka öncesinde, esnasında veya sonrasında taraftarların
sürekli veya geçici olarak gruplar hâlinde toplandıkları yerler,
müsabakanın yapılacağı yere gidiş ve geliş
güzergâhları, takım veya taraftarların toplu olarak seyahat
ettikleri araçlar ya da takımların kamp yaptığı yerler
spor alanına dâhil edilmek suretiyle kanunun uygulama alanı
genişletiliyor. Müsabaka için seyircilerin kabulüne
başlanmasından müsabaka sonrası tamamen tahliyesine kadar sürede
yetkisiz olarak müsabaka alanına, soyunma odalarına, odaların
koridorlarına, sporcu çıkış tünellerine girenlere yirmi
günden az olmamak üzere uygulanan adli para cezası üç aydan bir yıla
kadar hapis cezasına çıkartılıyor. Müsabakanın seyrini
veya güvenliğini bozanlar hakkında üç aydan bir yıla kadar
uygulanan hapis cezası ise bir yıldan üç yıla kadar
artırılıyor. Spor alanlarında kasten yaralama veya mala
zarar verme suçlarının işlenmesi hâlinde şikâyet
şartı aranmaksızın Türk Ceza Kanununa göre verilen ceza
teklifte yarı oranında artırılıyor. Spor
alanları ibaresi genişletilerek müsabaka, antrenman ve seyir
alanları olarak değiştiriliyor. Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanuna Suçun
ağırlaştırıcı unsuru ve hak yoksunluğu
başlıklı madde ekleniyor. Kimliklerini gizlemek amacıyla
yüzlerini bez veya sair unsurlarla tamamen, kısmen kapatarak kanunda
belirtilen suçları işleyenler hakkında verilecek cezalar
artırılıyor. Kanunda tanımlanan veya atıf
yapılan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı bir yıl veya daha
fazla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, kişi ayrıca, Türk Ceza
Kanununun ilgili hükümlerine göre spor kulüpleri, federasyonlar ve bünyesinde
spor faaliyetleri yürütülen tüzel kişiliklerin yönetim ve denetim
organlarında görev alamaz. deniliyor. Mahkûmiyet cezasına ilave
olarak cezanın kendisi kadar bir süre daha hak yoksunluğu devam
edecek ancak toplamda uygulanacak hak yoksunluğu beş yıldan
fazla olamayacak. Kişinin müsabakaları ve antrenmanları izlemek
amacıyla müsabaka, antrenman seyir alanına girişinin
yasaklanması, seyirden yasaklanması geliyor. Elektronik bilet
uygulamasına geçilmemiş spor alanlarına biletsiz giriş veya
kapasiteden fazla seyirci alınmasında verilen idari para
cezasına dair hükümde de ibare değişikliği
yapılıyor. Spor alanları ibaresi seyir alanları olarak
değiştiriliyor. Sporda şiddeti teşvik edecek şekilde
basın ve yayın yoluyla açıklamada bulunan kişilerin idari
tedbir olarak üç ay yerine yeni düzenlemeyle bir yıl süreyle spor
müsabakalarını seyredememesiyle ilgili düzenlemeler kanun teklifinde
var.
Gördüğünüz gibi, oldukça çok, farklı
maddelerde yasakların artırılması şeklinde gelen bir
kanun teklifiyle de karşı karşıyayız.
Saygıdeğer milletvekilleri, 6222
sayılı Yasa 2011 yılı nisan ayında yürürlüğe
girmişti. 6222 sayılı Kanuna benzer kanunların
dünyanın birçok ülkesinde, birbirine yakın dönemlerde yürürlüğe
girdiğine de dikkatlerinizi çekmek isterim. Burada temel inisiyatif FIFA
ve INTERPOLden gelmiştir. FIFA ve INTERPOL, sporun, bilhassa futbolun
korunması gerektiğini belirtmişlerdi. İnternet üzerinden
oynanan bahis, şike faaliyetleri ve şiddet eylemleriyle artık
daha geniş bir şekilde mücadele edilmesi ihtiyacı tüm dünya
ülkelerinde vardı. Bu mücadelede spor federasyonlarının
talimatları yetersiz kaldığından, kanunların
yürürlüğe konması ve polisiye tedbirlerin alınması FIFA ve
INTERPOL tarafından şart konulmuştu.
Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle, sekiz sene önce yürürlüğe giren kanunda,
şiddeti önleme gerekçesiyle, ciddi ve önemli değişiklikler
yapılmasının istendiğini görmekteyiz. Öncelikle şunu
ifade etmek isterim: Bizler sporu sağlıklı bir neslin
yetişeceği alan olarak görmek zorundayız. Görüyoruz ki bugünkü
anlayış tamamen farklıdır. Siyasi iktidar, tribünleri, yani
toplumsal algıyı kontrol altına almak niyetindedir. Ne
yazık ki, bugün Türkiyeyi idare edenler sporu siyasi iktidarın mevzi
kuvvetlendirme mecrası olarak görmektedirler. Bu çok büyük bir
yanlıştır; bu, sporla gelişmeyi bekleyen gençlerimize
yapılmış bir haksızlıktır. Şunu söylemek
zorundayım saygıdeğer milletvekilleri: Kamuoyu
algısını kontrol etmek isteyen siyasi iktidar, spor kulüplerini
ve tribünleri de kontrol etmek istiyor ve bu kontrolü de iki şekilde
sağlıyor. İlki doğrudan hâkimiyet yoludur. Nedir bu
doğrudan hâkimiyet yolu? Bugün olduğu gibi, Futbol Federasyonunu,
Başkanını, yöneticilerini, kurullarını atarsanız,
hatta o kurulların yedek listelerindekilerin sıralarına bile
müdahil olursanız kulüpler üzerinde doğrudan hâkimiyet
kurarsınız. Hatta bu da bazen size yetmeyebilir; Anadoludaki yüz
binlerce taraftarı olan şehir takımları alt liglerde
mücadele ederken, yakınlarınızı kamu kaynaklarıyla
Süper Ligde kulüp sahibi yaparak kulüp üzerinde de doğrudan hâkimiyet
kurarsınız; her şeyiyle sizin olan kulüp ve
atadığınız Federasyonunuz da sizin sözünüzden çıkmaz.
Bir avuç insan keyif yapar, sefa sürer, cefasını ise ülke ve futbol
çeker.
Değerli arkadaşlar, siyasi iktidar
kulüpler üzerinde bir de dolaylı yollarla hâkimiyet kurar. Bu nasıl
olur? Bu da şöyle olur: Borçlandırılarak gerçekleşir,
kulüpler borçlandırılır çünkü borç alan, emir alır; borç
alan, biat eder; borç alan, dik duramaz, doğru konuşamaz;
paranın geldiği yere, yöne yakın durur. Maalesef ülkemizde Türk
futbolunda bugün de bunu çok sıkça görüyoruz ve yaşıyoruz.
Birçok konuda olduğu gibi sporda da ve özellikle de futbolda gerçeklerle
yüzleşmeliyiz artık.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bugün kulüplerimizin birçoğu iflasın eşiğindedir. Süper
Ligte şampiyon olmuş 5 kulübümüz vardır; bunlardan Bursaspor bu
sene maddi sıkıntılar içinde küme düşmüştür, diğer
4 büyük kulübümüz ise ticari açıdan müflis durumdadır. Bu kulüpler
sınırsız şekilde borçlandırılmış, kamu
bankaları üzerinden gelecekleri ipotek altına
alınmıştır. 5 kulüp dışındaki diğer
kulüplerimizdeki durum farklı mıdır? Hayır. Aynı
sıkıntılarla onlar da boğuşmaktadırlar. Oysaki
kulüpleri borçlandıran yönetici ve menajerler ne yazık ki
Ankaranın gölgesinde huzurlu bir hayat sürmektedirler. Yönetici ve
menajerler zenginleşmiş, kulüpler ise fakirleşmiş ve iflas
etmiştir.
Başka bir trajik duruma da dikkatlerinizi
çekmek isterim. Ne yazık ki kulüplerimiz amatör ya da profesyonel
branşlarda sporcu yetiştirememektedirler. İki komşu Anadolu
şehri maç yaparken Venezueladan Kongoya kadar onlarca ülkeden gelen
futbolcular sahada mücadele etmektedir.
Değerli arkadaşlar, sporda şiddeti
önlemek için yapılacak en iyi şey, insanların spor
yapmasını sağlamaktır. Ülkedeki spor politikaları
maalesef sporun önünü tıkamaktadır. Gençlerin sağlıklı
şekilde boş vakitlerini geçireceği spor alanları giderek
azalmaktadır. Gençlerin spor yapacağı alanlar binalarla,
alışveriş merkezleriyle doldurulmuştur. Spor alanı
olacak yerlere, yeşil alanlara, ormanların içerisine binaları
dikmek marifet değildir. Sonrasında özür beyanları,
pişmanlık ifadeleri hiçbir anlam ifade etmemektedir. Özellikle
büyükşehirlerde, yüksek gelirliler kendilerini büyük ve pahalı spor
salonlarına kapatmakta, orta ve alt gelir düzeyindeki
vatandaşlarımız için spor, hayalini kuramayacakları bir
lüks olmaktan öteye geçememektedir. Halkımızın temiz, ücretsiz
ve sürdürülebilir spor yapma imkânı maalesef kalmamıştır.
Ayrıca, şike ve teşvik, ırkçılık konusunda da
ülke futbolunun karnesinin ne derece zayıf olduğunu hepimiz
biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülke sporunun
manzarası bu şekildedir. Bugün değerlendirdiğimiz teklif
işte bu fotoğrafın gölgesindedir. Ülkemizin ve kulüplerimizin kaynakları
heba edilmiştir, edilmektedir. Aynı hatalar devam etmektedir.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemek mümkün değildir.
Mevcut spor anlayışı, spora artık zarar vermektedir. Bu
anlayış kendi kendisini yok eden bir bünyeye dönüşmüştür.
Şuna da dikkatinizi çekmek istiyorum: Bir yasa metnini düzenlemek için
yasanın ilgili olduğu farklı gruplarla temas etmek
gerekmektedir. Zira, her bir grup bir sacayağıdır. Oysa bu
teklif baştan sakattır çünkü sadece siyasi iktidarın kendi
hassasiyetlerini alt alta yazarak oluşturduğu bir metin olarak
önümüzde durmaktadır. Taraftarların, sivil toplum örgütlerinin ve
uluslararası düzenlemelerin de göz ardı edildiği ortadadır.
Değerli milletvekilleri, biraz da Passoligle
ilgili bir iki cümle söylemek istiyorum. Taraftarlar Passoligle birlikte
yandaş banka müşterisi hâline getirilmiştir. Artık para
ödeyip biletini alıp maça gitme devri kapanmıştır,
neredeyse DNA testi istenir hâle gelmiştir. Kişisel özgürlük alanı
bu teklifle yok edilmiştir. Sosyal medya üzerindeki baskı da
arttırılmaktadır. Cezada orantılılık ilkesi hiçe
sayılmış, görmezlikten gelinmiştir. Cezaların
orantısız olarak artırılması, maddelerin
sınırlarının net olmaması... Taraftarın
söyleyeceği marşların, yapacağı tezahüratların,
bir yorumla suç sayılabileceği ihtimalini, taraftar
gruplarını ağır cezalar ve yaptırımlarla tek tip
taraftar hâline getirme niyetini görüyor ve doğru bulmuyorum. Siyasi
iktidar, tribüne seyirci gelmesini istemiyorsa bunu doğrudan yasaklaması
daha uygun olur. Ya da sadece Bizim istediğimiz şekilde tezahürat
yapabilirsiniz ha! kuralı getirilebilir. İlgili bakanlıkça
görevlendirilecek memurlara tezahüratlar önceden onaylatılır ve stat
hoparlöründe de yayın yaptırılır, olur biter. Bu hâliyle
teklif Mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim. zihniyetinin bir
yansımasıdır. Tasarı mağdur olan sporu ve futbolu
mağduriyetten kurtaramamakta fakat yeni mağdurlar
yaratacağının işaretlerini vermektedir. Teklif
hazırlanırken spor, insan, hak ve hukuk unutulmuştur.
Değerli milletvekilleri, getirilen teklifle
ilgili eleştirilerimi bazen tatlı, bazen tatlı sert, bazen de
keskin bir dille ifadeye etmeye çalıştım. Sorumlu muhalefet
anlayışıyla bazı tespit ve önerilerimi de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Sporun içinden gelen, daha önce de profesyonel kulüp
başkanlığı yapan ve futbolun beşiği bir ilin
milletvekili kardeşiniz, arkadaşınız olarak cezaları
artırmanın sporda şiddetin önlenmesinde tek başına çok
da caydırıcı olmadığına olan inancımı
burada tekrarlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde spor
eğitimi ve spor kültürüyle ilgili çalışmalar maalesef istenilen
düzeyde değildir. Sportif ve fiziksel aktivitelere
katılımın artırılması, performans sporunun
altyapısının oluşturulmasında ve sporda şiddeti
azaltan spor kültürünün geliştirilmesinde temel etkendir; bunu
unutmayalım. Unutmayalım ki sporda şiddetin kültürel anlamdaki
kaynağı, spora aktif katılanların düşük oranlarda
olmasındandır. Sistemli ve yapılandırılmış
spor eğitimi almayan kitleler, sokağın değerleriyle
şekillenen seyirci kültürüyle saldırganlığa ve şiddete
uygun hâle gelmektedir. Spora seyirci olarak büyük kitlelerin pasif
katılımına karşı sadece nüfusun binde 75nin aktif
katılımı gelişmiş ülkelerle tezat teşkil
etmektedir. Ülke nüfusunun spora aktif katılımı için ilgili
bakanlıklar ve kurumlar tarafından akademik destekler de
alınarak yeni programlar oluşturulmalı, kolaylıklar
sağlanmalıdır. Türkiyede düzenli ve sistemli spor yapan
insanların sayısının artırılması hedef
olarak yeterince önemsenmemiştir. Sportif ve fiziksel aktivitelere
katılım oranlarını yüzde 30lara ve yukarısına
çıkarmak için tüm devlet kurumları ve sivil toplum örgütlerinin
seferber olması gerekmektedir. Türkiye, uzun vadeli sporcu geliştirme
programı uygulayarak, nüfusunun en az yüzde 30unun düzenli fiziksel
aktivitelere katılımını sağlayarak daha bilinçli
sporcu ve seyirci kitlesi oluşturabilir.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki
toplumdaki şiddet spordaki şiddeti körüklüyor. Cezalar, bu
şiddetin daha da artarak devam etmesine vesile oluyor. Önce
barışçıl ortamları her alanda meydana getirmenin
yollarını araştırmalıyız. Sporda şiddete
karışan, bulaşan, şiddet uygulayan insanlara sadece ceza
vermek, onları bu eylem ve söylemlerinden vazgeçirememektedir. Bu
insanlara baktığımızda, yaş grubunun genelde 16-30
yaş grubu arasında olduğunu, parçalanmış aile
çocukları olduğunu ve netice itibarıyla ailede sindirilmiş,
şiddet görmüş insanlardan meydana geldiğini ve bu
sindirilmiş duyguların bir şekliyle statlarda ortaya
çıktığını görmekteyiz. Uyuşturucu kullanan
gençleri topluma kazandırmak adına nasıl tedavi edebiliyorsak,
bu da bir hastalıksa, o zaman sporda şiddete bulaşan bu
gençlerimizi, insanlarımızı bir şekilde tedavi etmenin önce
yollarını aramalı, daha sonra tekrarında cezalandırma
cihetine gitmeliyiz. Önce, sporda şiddete yönelmesini doğrudan ortaya
koyan unsurları ortadan kaldırmalıyız.
Statlarımızda istenmeyen tavır ve davranışlarda
bulunan, seyircileri yönlendiren kişilerle veya taraftar
gruplarının başkanlarıyla veya amigo diye tabir
ettiğimiz insanlarla devlet veya spor kulübünün yöneticileri bir
şekilde temasa geçmeli, bunlar eğitilmeli ve güzel söylemler
söyleyerek sporu teşvik etmeleri yönünde ıslah edilmelidir. Statlarda
olumlu davranışlarda bulunan seyirci ve seyirci toplulukları
ödüllendirilmeli, teşvik edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, sporda şiddetin
önlenmesinde basın ve medya kuruluşlarının, televizyon
yorumcularının ve spor yazarlarının tavır, söylem ve
duruşları çok önemlidir. Gazetelerin haber ve yorum
başlıklarında seçilen anahtar kelimeler özenle seçilmelidir. Ne
yazık ki bu konuda çok olumlu şeyler söyleyemeyeceğim.
Özellikle, bazı spor gazetelerine baktığımızda maç
öncesi haber ve maç sonrası yorum ve değerlendirmelerde savaş,
kavga, saldırı, kapışma, silah, intikam, parçalamak, imha,
kurşun, ölüm ifadelerinin birçok haber ve yorum
başlıklarında mecazi anlamda da olsa
kullanıldığını görmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Başlıkların kısa olması gereği ve etkili ifade
arayışı nedeniyle olumsuz anlamlar içeren kelimeler anlam
kaymasına neden olmaktadır. Spor haberlerinde, özellikle de manşetler
ve haber başlıklarında provokatif dil rakip taraftarlar arasında
gerginliği körüklemekte ve kalıp yargıları güçlendiren bir
araca dönüşmektedir.
Özellikle bir hususu daha ifade edip sözlerimi
tamamlayacağım. 2. ve 3. Ligde mücadele eden kulüplerimiz çok zor
şartlar altında kulüplerini yaşatıyorlar. Yöneticilerimizin
bir sıkıntısı var. Onların, bu yasa sonrasında
Passolig uygulamasının 2. ve 3. Liglerde uygulanabilme ihtimalini de
göz önüne alarak söyledikleri şöyle bir ifadeleri var: Eğer bu
Passolig uygulaması 2. ve 3. Liglerde de uygulanırsa
maçlarımıza gelecek taraftar bulamayız, seyirci bulamayız.
Ben de onların bu ifadesini, sıkıntılarını
sizlere arz ettim.
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Milletvekili.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Sancaklı.
Buyurun Sayın Sancaklı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve bizleri
televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün konumuz spor, sporda şiddet. Spor
konuşulduğu zaman, partileri bir kenara bırakıp siyasetüstü
bir olgu olduğunu hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Spor, benim söylemimle
değil, herkesin söylemiyle siyasetüstü bir şeydir. Tabii, Türkiye'de
spor çok önemli, özellikle futbol o kadar önemli ki bugün 82 milyonluk bir
ülkede herhâlde 60-70 milyon insan futbolla ilgileniyor, en kötü ihtimalle
takım tutuyor. O zaman demek ki bu kadar geniş kitleleri ilgilendiren
bir olguysa bu spor, bunu siyasetüstü tutup problemler varsa bunların
üstüne gitmemiz lazım; parti ayrımı yapmadan, herhangi bir
siyasi görüş belirtmeden bunları çözmemiz gerekiyor.
Şimdi, tabii, Türk sporunun ciddi
sorunları var. Özellikle bu son yirmi-yirmi beş yıldır olan
problemlerden dolayı sıkıntılar yaşıyoruz. Fakat
sıkıntıları yaşarken şöyle yapıyoruz: Bir
problem var, örtün üstünü süpürgeyle, orada dursun, sanki problem çözülmüş
gibi. Hayır, problem öyle çözülmüyor. Bunlar birike birike altından
kalkamayacağımız hâle geliyor. Bizim ne yapmamız gerekiyor?
Problemi önce doğru tespit etmemiz gerekiyor, ondan sonra gerçekçi
hamleler yapmamız gerekiyor ve sorunu ortadan kaldırmamız
gerekiyor ki yolumuz açılsın. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti büyük bir
devlettir, yalnız sporda değil, bütün sorunlarını
çözebilecek kabiliyete, yeteneğe ve ruha sahiptir. O yüzden, bizim ne
yapmamız gerekiyor? Önce problemi tespit edeceğiz, gereğini
yapacağız, yolu açacağız ama bunları yapmak için de en
önemli bir şey var ki Peygamber Efendimizin söylediği gibi, işi
ehline vermemiz gerekiyor. Tabii, işi ehline verelim derken neden
bahsediyorum ben? Bugün, hepinizin bildiği gibi, olimpiyatlar dört senede
bir yapılıyor. Olimpiyatlarda o ülkenin sporunun durumu ortaya
çıkıyor. Yani neden? Dört senede bir yapılıyor
olimpiyatlar, aşağı yukarı her branşta
katılıyorsunuz ve sonunda aldığınız neticelere
göre dünyada bir sıralamanız oluyor. Bu sıralamaya
baktığınızda da ülkenizin sporunu görüyorsunuz. Şimdi,
maalesef, ülkemiz özellikle son 3 olimpiyatta tarihimizin en kötü neticelerini
aldı. Bunu şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı olarak
algılamayalım, bunun bir tane nedeni var, ana nedeni: İşi
ehline vermedik. İşi ehline vermedik ama bu olimpiyatlarda niye biz
bu kadar kötü netice aldık? Sahamız olmaz, tesisimiz olmaz,
imkânımız olmaz E, yapacak bir şey yok. dersin. Bu
olimpiyatlarda aldığımız kötü neticeler Türkiye
Cumhuriyetinin tarihinde en büyük tesis hamlesinin
yapıldığı dönemde yani statlarımız var,
salonlarımız var, yüzme havuzlarımız var, atletizm pistlerimiz
var, her şeyimiz var, tesislerimiz var, var oğlu var. Peki, tesis
var, ekonomi var
Türk ekonomisi çok iyi durumda yıllardır yani
dünyanın ilk 20sinde. Peki, dünyayla iletişim var, teknoloji var ama
başarı yok. Bunun da en büyük nedeni ehil ellerde olmaması, Türk
sporundan bahsediyorum.
Tabii, bunu söylerken lütfen şöyle de bir
yanlış anlaşılma olmasın: Yani Türk sporunda bir Spor
Bakanı vardır, her şeyi Spor Bakanının üstüne
yıkalım; öyle bir şey yok. Genel konuşuyorum, hepimizden
bahsediyorum, buna Meclis de dâhil.
Tabii, üç sene önce ben bunu ortadan kaldırmak
için partimizin adına bir kanun teklifi verdim, maalesef Mecliste gündeme
bile gelmedi. Teklif şu: Hadi işi ehline verelim. İtirazı
olan var mı? Yok, herkes işi ehline vermek istiyor. Tahmin ediyorum,
65 civarında federasyon var Türkiyede. Dedim ki kanun teklifinde, gelin,
şöyle yapalım: O federasyon başkanlığına kendi
branşında millî olmayan kimse aday olamasın orada. Başkan
orada millî olmuş kişi olacak artı -herhâlde 14 yönetici var,
bir de yedekleri var- kota koyalım, yüzde 25i de millî olsun. Yani
futboldan örnek verirsek diyelim ki 14 yönetici varsa bunun 4ü eski millî
futbolcu olsun, bunlar millî takımların sportif tarafını
yönetsin. Geri kalan 10 arkadaşımız da en iyi finansçı olsun,
en iyi inşaatçı olsun, en iyi hukukçu olsun yani en iyiler gene
olsun. Ben bunları söyleyince diyorlar ki: Her sporcu yöneticilik
yapabilir mi? Yapabilir arkadaşlar, kendi branşında yapabilir.
Ama Futbol Federasyonunda millî futbolcuyu tesislerden sorumlu,
inşaatlardan sorumlu yaparsan doğal olarak yapamaz; anlatmak
istediğim bu.
Tabii, bunu verdim, maalesef Meclise bile gelmedi.
Önümüzdeki yıl olimpiyatlar var. Olimpiyat senesinde federasyon seçimleri
var. Bir daha buradan yineliyorum: Gelin, buradan bir kanun
çıkaralım. Kendi branşında başkan olmak isteyenler o
branşta millî olmuş olsun. Yani Atletizm Federasyonu
Başkanı atlet olsun, Basketbol Federasyonu Başkanı basketçi
olsun, Futbol Federasyonu Başkanı futbolcu olsun. Bunu tekrar gündeme
getireceğiz.
Biraz futbola geçelim güncel olduğu için.
Şimdi, Türkiyede özellikle yirmi yıldır yirmi beş
yıldır Türk futbolu aslında böyle bir çıkış
yaptı gibi 2002ye kadar, 2003e, 2004e kadar, sonra aşağı
doğru gitmeye başladı. Türk futbolunun bir problemi var, en
büyük problemini söylüyorum size: Bu, Türk ekonomisini yöneten büyük patronlar
futbolun içine girip yöneticilik ve başkanlık yaparak, özellikle
kendi güç savaşlarını kulüpler üzerinden yapmaya
başladılar. Tabii, böyle yapınca ilk başta, böyle, sanki
bir paralar geldi, bir yıldız oyuncular geldi gibi Türkiyeye, sanki
bu adamlar para vermiş gibi oldu, bir hoş göründü ama şu anda
gelinen nokta o kadar kötü durumda ki arkadaşlar, biraz sonra
anlatacağım. Biraz evvel Erkan kardeşim de konuya değindi,
Bankalar Birliği müdahale etmek zorunda kaldı.
Ne durumdayız biz şimdi? Sadece, işte
4 büyük kulüp dediğimiz Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve
Trabzonsporun 10 milyar lira borcu var, 10 milyar TL. Bugünkü faizler herhâlde
20-25 civarında, yıllık faizi 2,5 milyar TL. Peki, kulüpler bunu
ödeyebiliyor mu? Tabii ki ödeyemiyor. Neden ödeyemiyor? Bir kere, ne
yaptılar? Fazla borçlandılar; gereğinden, gelirlerinden fazla
para harcadılar; baktılar iş olmuyor, önümüzdeki yıllardaki
gelirlerini, gelecek olan gelirlerini artı kendi
taşınmazlarını ipotek vererek para çektiler ki bu faizleri
ödeyebilsinler. E, ne oldu? O da bitti. Şimdi gelinen nokta
Ben iki üç
yıldır buradan anlatıyorum. Yakında bir zaman gelecek,
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor bir alt lige
düşecek bu mali fair playden dolayı. dedim. Çünkü beş altı
yıl önce İsviçrede Avrupa futbolunu yöneten kuruluş Türkiyeye
kayyum olarak atandı, geldi -takip ediyorsunuz herhâlde- kulüplere diyor
ki: Fenerbahçe, sen 30 harcayacaksın bu sene; sen 28, sen 25. Eğer
onu geçersen puanını silerim, Avrupadan menederim, en sonunda seni
küme düşürürüm. Maalesef, şu anda küme düşme noktasına
gelinmiş.
Düşünebiliyor musunuz, Türkiyenin en zengin
adamı Ali Koç Fenerbahçe Kulübü Başkanı oldu, istediği gibi
müdahale edemiyor. Borçlar o kadar birikmiş ki para koymak istiyor belki
de cebinden, FIFA diyor ki: Olmaz kardeşim, para da koyamazsın, önce
bu borçları öde. Yoksa Ali Koç da transfer yapmak istiyor, dünyanın
en iyi yıldızlarını almak istiyor, Fenerbahçeyi
düştüğü bu durumdan kurtarmak istiyor ama öyle bir kilitlenmişiz
ki Türkiye'nin en zengin adamı bir kulübe müdahale edemiyor. Geçen sene,
evvelki sene Galatasaraya Riva Tesislerini verdi, Florya Tesislerini de
Yanılmıyorsam Emlak Konutla beraber bir proje yapıyor, anca
faizlerini ödeyebildi, anaparayı ödeyemedi.
Peki, şimdi, bu kötü gidişat böyleyken
birilerinin müdahale etmesi lazım. Kim müdahale edecek? Devlet müdahale
edecek. Yani burada takım tutuyoruz hepimiz, yarın öbür gün kendi
takımınızın, büyüklerden birinin alt ligde
oynamasını ister misiniz? İstemezsiniz. Hadi müdahale edelim.
Ama müdahale edeceksin de
Yani deveye sormuşlar ya Boynun neden
eğri? diye, demiş ki: Benim nerem düz ki? Ama bir yerden başlayıp
tekrar biz Türk futbolunu, Türk sporunu bir hizaya sokabiliriz.
Şimdi, yeni bir Futbol Federasyonu geldi. Ben
daha önce burada birkaç defa eski Federasyonu eleştirmiştim.
Eleştiri sebebim kişisel değildi, onların hiçbiri beni
ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren şey, eski millî bir futbolcu olarak,
millî bir sporcu olarak eğer millet beni buraya gönderdiyse ben sporla
ilgili bildiklerimi, tavsiyelerimi, eleştirilerimi yapmak için geldim.
Şimdi yeni bir Futbol Federasyonu geldi, kendilerine başarılar
diliyorum. Görüyorum, hareketliler, bir şeyler yapmaya
çalışıyorlar. İnşallah, yapılması
gerekenleri yaparlar. Biz bunun takipçisi olacağız, eski millî
sporcular olarak Meclisten bunun takipçisi olacağız.
Tabii, ne oldu? İlk önce bu para işini
çözmek lazım. Bankalar Birliği Başkanı Sayın Hüseyin
Aydın ve Yardımcısı Ali Kırbaş Beyle
görüştüm dün bizzat kendim; birkaç kulüp başkanını
aradım Ortalıkta gezinen bazı şeyler var, bunun
gerçeğini bana anlatır mısınız? diye. Hem
kendilerinden dinledim hem kulüp başkanlarından teyit ettim. Deniyor
ki: Devlet bu 10 milyar ya da kaç paraysa bu borcu Ziraat Bankasına
alacak, kulüplerin borçlarını sıfırlayacak, sonra Allah
kerim. Yok arkadaşlar, öyle değil, işin gerçeğiyle ilgili
size çok kısa bir bilgi vereyim.
İşin gerçeği şu: Kulüplerin
şu anda 15 civarında banka ve finans kuruluşuna borcu var. Kimin
hangi finans kuruluşuna borcu varsa onlarla tekrar bir
yapılandırma yapılıyor, aynı, normal bir şirket
gibi düşünün ve buna hangi kulüp isterse giriyor. Kulüplere bir mecburiyet
yok çünkü bütün kulüplerin borcu yok, Türkiye'de 3-4 tane kulüp var, borcu yok.
O finans kuruluşlarına yapılandırma yapılıyor,
buradaki avantaj -ki olması gereken- iki yıl anapara ödemesiz, daha
sonra ödenecek o paralar. Ve burada ne devlet garantisi var ne Ziraat
Bankasının bir garantisi var ne de borcun silinmesi var. Düşünün
ki tamamen bir şirketin yapılanması gibi. Onun için, böyle bir
bilgi kirliliği var, bunu da düzeltmek istiyorum. İlk zamanlar biz de
öyle algıladık, onun için ben hem kulüp başkanlarıyla hem
Bankalar Birliği Başkanı ve yardımcısıyla
görüştüm, böyle bir şey yok.
Ha, buna böyle başladık, yapıyoruz da
sonra ne olacak? İşte Futbol Federasyonu bir talimatname
yayımlandı. Bize bu FIFAnın, UEFAnın uygulamış
olduğu yaptırımlara göre artık bu ödemeler kontrol edilecek,
bağımsız şirketler tarafından denetlenecek; hem
Federasyondan bir ekip yaratılacak hem Bankalar Birliğinden 2
kişi gelecek ve sene içinde kulüplerin kaç para harcaması
gerektiğini, neye, ne kadar ödeme yapması gerektiğini kontrol
edecek. Bu, bizim yıllardır söylediğimiz sistemdi, Türkiye
Futbol Federasyonunun kanunuyla çıktı. Bu kanun çıktı da
eğer bu doğru uygulanmazsa hiçbir anlamı yok. Eğer Bankalar
Birliği ile Futbol Federasyonu, konuşulduğu gibi yüzde yüz bunu
becerebilirlerse önümüzdeki birkaç sene için kulüplerin daha fazla
borçlanmasına ve daha büyük batağa girmesine engel oluruz.
Peki, ne yapacağız bu biraz evvel
bahsettiğimiz yöneticileri? Kim getirdi kulüpleri bu hâle? Bunların
holdingleri almış başını gidiyor, maşallah hepsi
büyüyor. Zaten holding patronu olmak için parayı yönetmeyi bilmek
lazım. Peki, bunlar holdingdeki parayı yönetirken kulüpteki
parayı niye yönetemiyorlar da kulüpler bu hâle geldi? Bu adamlara,
yöneticilere bir sorumluluk yüklemeyecek miyiz? Onun için de -ben biliyorum,
her gelen bakanımız bu konuda çalışma yaptı, önceki 2
bakanımız da burada- Kulüpler Birliği yasasının
gelmesi lazım. Kulüpler Birliği yasası sekiz yıldır
bekletiliyor ve çıkmıyor. Sadece bir tane maddeyi söyleyeceğim
size Kulüpler Birliği yasasından, hepiniz ne demek istediğimi
anlayacaksınız. Maddenin bir tanesinde şöyle yazıyor:
Kulüp başkanları ve yöneticiler, kendi bulundukları dönemdeki
borçtan şahsi sorumludur. Bir tane maddeyi söylüyorum sadece, bunun gibi
çok var da. Bu madde bile gelse bakalım o kulüp başkanları ve o
kulüp yöneticileri 20şer milyon euroyu, 10ar milyon euroyu, 5er milyon
euroyu dağıtabilecekler mi? Tabii ki dağıtmayacaklar. Onun
için, buradan herkese sesleniyorum: Bizim bir an önce bu Kulüpler Birliği
yasasını güncelleyerek çıkarmamız gerekiyor. Yoksa, bu
yöneticiler Bankalar Birliği yardım etti, devlet bir şekilde
yol açtı diyerek birkaç sene sonra kulüpleri gene aynı duruma
getirmek için ellerinden geleni yaparlar.
Tabii, böyle olunca mutsuz oluyoruz.
Mutsuzluğumuz ne? Futbol prestij kaybetti, kalitesi düştü. En son,
geçen sene Avrupa Uluslar Ligi diye bir lig açıldı, çok kale almasak
da biz o ligden de küme düştük. Önümüzdeki sene kuralar torbalardan
çekilecek ya, hangi gruba düştüğümüzü anlamanız
açısından, gelinen nokta açısından bizim olduğumuz
torbadaki birkaç ülkeyi sayayım size: Türkiye, Estonya, Ermenistan,
Karadağ, Kuzey İrlanda, Lüksemburg, Litvanya, Cebelitarık, Faroe
Adaları, San Marino, Malta, Andora, Kosova. Arkadaşlar, bu
durumdayız. Örtmeyeceğiz üstünü, sorun neyse göreceğiz, tespit
edeceğiz ve üzerine gidip parti ayrımı gözetmeksizin bu
işleri çözmek zorundayız.
Bunun dışında, Avrupa
kupalarında başarısızız. Millî
Takımımız, Allahtan üst üste 3 maçı kazandı da
53üncü sıradaydık dünya sıralamasında. Avrupada
baktığınız zaman, mali olarak, maddi olarak, büyüklük
olarak 6ncı sıradayız ama dünya sıralamasında
45lerde, 50lerde geziyoruz. En son neredeyiz bilmiyorum, 3 maç üst üste
kazandık, şükür, iyi oldu.
Yayın ihalesini alan kuruluş beIN Sports
dedi ki: Kardeşim, ben ödeyemiyorum bu paraları. Yılda 500
milyon dolar para ödüyor adamlar. Hakikaten, büyükleri saymayalım ama
Anadolu kulüplerinin yüzde 90 geliri buradan geliyor fakat kalite o kadar
düştü ki, lig o kadar düştü ki, o kadar zayıfladı ki
artık adamlar bu paraya dekoder satamıyor, reklam alamıyor.
Şimdi, büyük bir kriz var. Niye böyle bir şey yapıyorsunuz?
diye adamlara tek başına bu suçu yükleyemeyiz. Şimdi
görüşüyorlar Kulüpler Birliğiyle beraber, inşallah buna bir
çözüm bulacaklar ama beIN Sportsa da şunu söylemek lazım:
Kardeşim, bir kontrat imzaladın, sonuna kadar arkasında
duracaksın yani senin satışların artsaydı sen daha
fazla para mı verecektin; hayır, kontrattakini ödeyecektin. Ama bir
gerçek var, yayıncı kuruluş bile, dünyada 25 tane büyük ülkede
yayın yapan kuruluş Türkiye'den çekilirim ha, haberiniz olsun.
diyor. Doları şuna endeksleyin, şu kura endeksleyin. diye
Yani gelinen kalite, düşülen standart
Peki, bunları kim yaptı?
Biraz evvel bahsettiğimiz yine o yönetici arkadaşlarımız.
Tabii, bu yeni gelen Futbol Federasyonunun takipçisi
olacağız. İnşallah başarılı olacaklar.
Eğer başarılı olurlarsa, gerekeni yaparlarsa biz Meclis
olarak da
Ben şahsen Milliyetçi Hareket Partisi adına, eski bir
futbolcu olarak kendilerini desteklediğimi söyleyeceğim. Ama
eğer yapmazlarsa yine aynı şekilde bu işi düzeltene kadar
üzerilerine gideceğiz.
Tabii, konu çok ama vakit de fazla yok.
Şimdi, bu Sporda Şiddet Yasasına
gelelim. Şimdi, bu Sporda Şiddet Yasasına biz de katkı
sağladık herkes gibi. Sokakta geziyorum, taraftarlar diyor ki:
Ağabey, hep bizim üzerimize mi yıkıyorsunuz her şeyi?
Şimdi, dışarıdan öyle bir algı var. Aslında
burada hukuki bir dille yazılmış çok şey, ben de
okuduğum zaman bazı şeyleri anlamadım, bir iki de
toplantı yaptık arkadaşlarla. Sanki hep böyle taraftarın
üzerine gidiliyormuş gibi
Tabii ki gelip futbolda şiddet yaratanlar,
tabii ki gelip orada holiganlık yapanlar, döner bıçaklarıyla
maça gelenler, otobüse binenler ceza alacak hem de en ağır
cezayı alsın. Çünkü spor dediğin şey, futbol
dediğin şey bir temaşa zevkidir.
Avrupada maç seyrediyoruz, en kötü ihtimalle
televizyondan görüyoruz; adam ailesini alıyor, tiyatroya gider gibi maç
seyrediyor, spor seyrediyor, keyif alıyor. Bizde iş
düşmanlığa dönmüş yani. Bugün yani maça giderken maalesef ülkenin
de bulunduğu durumdan dolayı, millet artık o kadar
klikleşmiş ki, o kadar ayrışmış ki Fenerbahçeli
Galatasaraylıdan, Galatasaraylı Beşiktaşlıdan, o
Trabzonludan, o ondan nefret eder hâle gelmiş. Aslında spordan bahsediyoruz.
Mutlaka bu yasalar gelmeli. Ama 4 defa değişti 2011den beri, bu da
5inci, galiba 1 tanesini Anayasa Mahkemesi iptal etti, geri kalanı üstüne
ekleyerek gittik.
Şimdi, geçen gün de eski sayın
bakanımızla beraber bu konuyla ilgili konuşurken
Şimdi, bu
şiddeti yaratan sadece taraftar mı? Bu şiddeti en başta
körükleyen futbol yöneticileri, kulüp yöneticileri ve o televizyonlarda
arsızca, pervasızca, terbiyesizce yayın yapan isimleri ne
onların, yorumcu diyorlar da ben yorumcu da demeyeyim- o televizyona
çıkan insanlar, köşe yazarları.
Şimdi, futbolda yönetici çıkıyor,
konuşuyor. Ya, bir kulüp başkanı, bir yönetici tahrik edici bir
konuşma yaptığı zaman aşağıdaki amigo tabii
ki döner bıçağını alıp gelecek. Peki, ne oluyor?
Okuyoruz Kulüp başkanı kırk gün men cezası aldı. Men
cezası şu demek: Türkiyede hiçbir stada giremez, hiçbir kapalı
spor salonuna gidemez, hiçbir spor müsabakasına gidemez. Men cezası
öyle alınıyor. Bizim yönetici ceza alıyor, sadece şeref
tribününe gitmiyor, o hafta maçı locadan seyrediyor. Şimdi, yazıyoruz
kanunları, çok güzel de -vardı bu kanun zaten- ama uygulayabiliyor
muyuz?
Şimdi, televizyon yorumcuları var,
bakın, söylüyorum, inanın bazıları millî, manevi
değerleri yok etme üzerine özel eğitilmiş. Bakın, dikkat
edin, bazı programlar var, o programlarda konuşan bazı
kişiler var; futbolun dışında her şeyi konuşuyor,
her türlü saygısızlık var, terbiyesizlik var ve bir
bakıyorsunuz ki rating uğruna bir sürü rezillik. Takip ettiniz, bir
buçuk, iki sene önce kanalın bir tanesinde, birisi, bir gruba ait çok
iğrenç laflar etti, sonra baskı sonucu istifa ettirildi; şimdi
gelen haberlere göre gene aynı kanal aynı şekilde
çıkaracakmış onu. Ben de buradan söylüyorum: Sakın öyle bir
şey denemeyin. Bu spor yorumcularına çok ciddi uyarı lazım,
çok ciddi tedbir lazım. Sadece spor programını yapana
değil, adama ceza veriyorsun -RTÜK ceza veriyor, görüyorum ben- 5 bin
lira, 10 bin lira, 50 bin lira; adam devam ediyor, rating alıyor.
Hayır, patronlara, televizyonlara, gazetelere, köşe yazarlarına
Eğer bunu yaparsan anca o zaman şiddeti önlersin, yoksa taraftarın
istediğin kadar göz retinasını al, istediğin kadar
bağla; zaten o fanatiklik yapanların sayısı, süresi belli
ama özellikle kulüp yöneticileri, televizyonlarda yorum yapan ve gazete
köşelerinde yazı yazan yazarlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Başkanım, bir
buçuk dakika kadar daha vaktim var mı?
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Toparlıyorum
efendim, sağ olun.
Şimdi, spor ne demek? Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk demiş ki: Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Ben
sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.
Tarihten çok kısa bir anı anlatayım
size, bu bir gerçek: Atatürkün vizyonuna bakın, 1932 senesinde duyuyor ki
olimpiyatlar yapılıyor. Gidin, şu olimpiyatları yapan
adamı bulun, bana getirin. diyor. Adam da Fransız bir adam, şu
anda ismi aklımda değil. Gidiyorlar, adama diyorlar ki: Seni
ülkemize davet ediyoruz, sporla ilgili bir şeyler yapacağız.
Adam diyor ki: Kusura bakmayın, ben gelemem. O zamanki şartlarda
belki de haritada Türkiye'nin yerini bile bilmiyor. Atatürk, bir daha
ısrar ediyor. O zamanki olmayan paradan, devlet bütçesinden buna ciddi bir
para veriliyor ve bu adam geliyor. Atatürk, kendisine diyor ki: Beyefendi, bu
olimpiyatları yapıyorsun ya, bizim ülkemiz savaştan
çıktı, gençlerimiz bitik vaziyette, bize öyle bir program yap ki
bizim önümüz açılsın. Adam, altı ay kalıyor Türkiyede.
İlk önce, bugünkü Hollandanın yüz ölçümü kadar yeri, arazi
tapularını -o zaman Gençlik ve Spor Bakanlığı yok,
müdürlüğü var- Gençlik ve Spor Müdürlüğüne veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın lütfen.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Sonradan Millî
Eğitimle beraber öyle bir program yapıyor ki adam, bugün kullandığımız
gençlik ve spor yasasını yazıyor 1932de ve programı
yapıyor, ondan sonra da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenleri
topluyor Ey öğretmenler, sizden gürbüz, sağlam vücutlu, sağlam
kafalı yeni bir nesil istiyorum. Ey öğretmenler, yeni nesil sizin
eseriniz olacaktır. diyor. 1932, Atatürkün vizyonu
Onun için spor çok önemlidir. Biz Türkiyede
insanları sporla, futbolla mutlu edebiliriz. Onun için sizden rica
ediyorum, lütfen spor konuşurken partiyi, siyasi görüşü, bunları
arka plana bırakalım ve sporu siyaset üstü tutalım.
Başkanım, söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
Beni dinlediğiniz için de teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben de süreye dikkat ettiğiniz
için teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluça söz veriyorum.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, Türkiyede gerçekten sporumuzda çok ciddi
sorunlar var. Bunları oturup enine boyuna tartışmak gerekiyor.
Amatör sporun sorunları var, profesyonel sporun sorunları var, spor
endüstrisinin yarattığı sorunlar var, mali sorunlar var,
kulüplerin durumu, aldıkları uluslararası cezalar var.
Bunların hepsini tartışmak gerekiyor. Üstelik de spor deyince,
tabii, sadece futbolu da düşünmemek gerekiyor, bütün spor
alanlarını ele almak gerekiyor. Biz, şimdi, bütün bunları
tartışıp buradaki sorunlara çözümler üretmek yerine, belki de en
az konuşulması gereken konuyu konuşmaya başladık;
sporda şiddet meselesini. Yani sanki şu anda bütün spor
sahalarında büyük bir şiddet yaşanıyor, önü alınamayan
bir durum var ve bu önü alınamayan duruma acil önlemler getirmek gerekiyor,
o nedenle oturduk, bunları tartışıyoruz. Böyle bir durumla
karşı karşıya değiliz, sizler de biliyorsunuz. Elbette
ki -biraz sonra değineceğim- statlarda, çeşitli müsabakalarda
çeşitli sorunlar yaşanıyor ama bu, şu anda bu kadar
tartışılması gereken vahim bir durumu önümüze koymuş
değil.
Bu teklifin ruhu itibarıyla birkaç şeye
değinmek istiyorum. Teklifin genel gerekçesinde de içindeki maddelerde de
anlatıldığı gibi, spor alanlarındaki şiddet ve
düzensizlik, sadece bir taraftar sorunu olarak görülüyor. Yani sanki
taraftarlar tamamıyla kötü insanlardan oluşmuş, bunlar
şiddet eğilimli ve her şeyden kopartarak, bütün toplumsal,
siyasal, kültürel her türlü konudan kopartarak bir taraftar sorunu var,
şiddet gösteriyor bu taraftarlar sürekli. Dolayısıyla bunu düzenleyecek,
bu suça eğilimli kişileri yola getirecek bir ruha sahip teklif esas
itibarıyla, gerekçesinde de bunu görüyorsunuz, maddelerinde de. Yani
vardır, elbette ki taraftarlar arasında suç teşkil eden
davranışta bulunanlar. Bunlar tek tük kişilerdir, bazen küçük
gruplar hâline gelebiliyorlar ama bundan dolayı tüm taraftarlara âdeta
potansiyel suçlu muamelesi yapmak, gerçekten büyük bir adaletsizliktir. Ölçüsüz
kurallar ve yaptırımlar konularak, suçlar ve cezalar
bireyselleştirilmeden, sporun tüm bileşenlerinin
katılımı ve katkısı olmaksızın, spor
alanlarındaki şiddet ve düzensizliği sadece bazı yasal
düzenlemelerle önlemek mümkün değildir. Biraz sonra bunun gerekçelerini de
açıklayacağım. Bu teklifin gerekçesinde yer alan sporun
şiddet olaylarıyla gündeme geldiğine, bu olayların nicelik
ve nitelik olarak çeşitliliklerle gerçekleştiğine dair
iddianın da, dediğim gibi, hiçbir geçerliliği ve gerçekliği
bulunmamaktadır.
Şimdi, ülke sporunun güncel, ekonomik ve
yönetimsel sorunlarını bir kenara bırakıyoruz, ülkemizin
yasal düzenleme bekleyen öncelikli pek çok alanı bulunmaktayken hiçbir
surette gündemde olmayan biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama sistemi
düzenlemesi getiriyoruz taraftarlara. Yani var olan yasada -ki bu yasa
uygulansa aslında belki de buna hiç ihtiyaç kalmayacak, birçok maddesi
ihtiyaca cevap veren bir yasa- yer alan suçların kapsamını
genişleterek cezaları ölçüsüz biçimde
ağırlaştırıyoruz, spor alanlarının
dışında da bu kanuna uygulama alanı verilmesi, gerçekten
anlaşılmaz bir hâl olarak karşımıza çıkıyor.
Şimdi, bakın, mevcut teklif, şiddet
öğesi üzerine kurgulanmış ve şiddetin önlenmesi amaçlı
tasarlanan güvenlikçi önlemler içeriyor ama öyle maddeleri var ki içinde,
düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarını
daraltıyor. Orantılılık ve ölçülülük ilkeleri yönünden
Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırılık teşkil eden maddeler taşıyor. Teklifte
yer alan spor alanları seyir alanları güzergâh tezahürat
taraftarlar ve taraftar olmayan gibi kavramlar, sınırları o
kadar belirsiz hâle getirilmiş vaziyette ki bunların, bu yasa
metninde bu şekilde kullanılması, ulusal ve ulusal üstü birçok
yasa metnine ve Türkiye'nin imzalamış olduğu demokratik
sözleşmelere de aykırı görünüyor.
Şimdi, bir madde var, 3üncü maddede Seyircilerin
müsabaka ve seyir alanlarına girişinde biyometrik yöntemlerle kimlik
doğrulama sisteminin kurulmasına ilişkin federasyonun
görüşü alınarak Bakanlıkça karar verilir. deniyor. Şimdi,
bu, Anayasanın 3üncü ve 20'nci maddelerine aykırı, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesine aykırı.
Bu teklif, spor müsabakalarına giriş esnasında kimlik
doğrulama amacıyla kişisel biyometrik verilerin depolama ve
kullanılma imkânını, keyfîliğe ve kötüye kullanmaya
bütünüyle açık hâle getiriyor. Yani biyometrik kimlik doğrulama
yöntemlerinin kullanılabilmesine ilişkin olarak Bakanlığa
tanınmak istenen yetki, Anayasanın 20'nci maddesinin üçüncü
fıkrasına da aykırılık taşıyor.
Şimdi, bu kimlik doğrulamada
kullanılacak biyometrik verilerin kimin tarafından saklanacağı
belli değil. Bu kullanılacak elektronik kartlar, biliyorsunuz, özel
bir kuruluş tarafından sağlanıyor. Kişilerin
biyometrik verilerinin elektronik kart sağlayan özel ticari kuruluşa
ve/veya spor tesisinin kullanım hakkına sahip kurum ve kuruluşlara
teslim edilmesi muhtemel bir durum. Bu hâliyle de tamamen keyfîliğe
açık olan, kişisel verilerin özel kuruluşlar tarafından
kötü niyetli kullanımına karşı, hiçbir güvence öngörmeyen
bir öneriyle karşı karşıyayız.
Şimdi, biraz konunun felsefesi üzerine birkaç
şey söylemek istiyorum: Biz konuşurken de tabii, spor
dediğimizde daha çok futbolu konuşuyoruz, bu teklifin temel konusu da
futbol zaten. Yani büyük oranda futbolda şiddet kültürünü
konuşuyoruz. Futbol dışındaki spor müsabakalarında çok
fazla bir şiddet eşiği görmüyoruz. Teniste görüyor musunuz bu
şeyi? Voleybolda, basketbolda, atletizmde herhangi bir şey
yaşanmıyor. Ama bu teklifin ruhuna sirayet etmiş olan -biraz
evvel de söyledim- futbol taraftarını suçlayan bir anlayışa
sahip olması ve bunu yanlış olarak değerlendiriyoruz.
Şimdi, taraftarları potansiyel suçlu gören
anlayış, bu iktidarın genel siyasi tarzına çok uygun, evet.
Yani iktidar, elinde tek araç olarak çekici görüyor, her gördüğüne de çivi
muamelesi yapıyor ve çekiçle çakmaya çalışıyor. Cezaları
artırarak bu alandaki devasa sorunları çözmemiz mümkün değil.
Bakın, araştırmacılar,
Türkiyede sporda şiddet meselesini araştırıyorlar,
üniversitelerde de çeşitli kurumlarda da. Bunun birkaç temel sebebini
sıralıyorlar: Bunlardan bir tanesi adaletsizlik ve bir tanesi de
otorite boşluğu. Adaletsizlik dediğimizde -spordaki
adaletsizlikten bahsediyorum, diğer konularda değil- 3 büyüklerin ve
medyanın da etkisiyle futbolun hemen tüm kesiminde
ağırlıklarını hissettirmeleri, haklı olarak
sporun, futbolun diğer kesimlerinde bir adaletsizlik olarak
algılanıyor ve buna yönelik tepkiler doğuyor.
İkincisi, kimi zaman olaylar çıkıyor
müsabakalarda, evet. Federasyon, Emniyet mensupları, yöneticiler,
medyanın her birimi, kimse kendine düşen sorumluluğu yerine
getirmediği gibi, hiç kimse de bir sorumluluk üstlenmiyor yani bir otorite
boşluğu da var yaşanan sorunlarda. Şimdi,
dolayısıyla bu konuların hepsinin
tartışılması gerekiyor yani adaletsizlik duygusunun
pekişmesi, esas itibarıyla sporda şiddeti artıran bir olay.
Kulüp yöneticilerine bakıyoruz, şiddeti
tahrik eden, kışkırtıcı demeçleri olmuyor mu? Oluyor.
Kimi zaman maçlar öncesinde, kimi zaman maçlar sonrasında
kışkırtıcı demeçler, düşünülmeden söylenmiş
sözler ağızlardan dökülüyor. Peki, kulüp yöneticilerinin taraftar
gruplarını kullandıklarını bilmiyor muyuz? Biliyoruz.
Yani kendi çıkarları doğrultusunda, kimi zaman maddi
desteklerle, kimi zaman başka türlü desteklerle
Bu
bağlantıyı görmezden gelebilir miyiz, kulüp yöneticilerinin
yaşanan sorunlardaki rolünü?
Peki, medyanın bu işlerdeki rolünü
görmezden gelebilir miyiz? Gelemeyiz. Yani çıkan yorumculara
baktığımızda, yazılan yazılara
baktığımızda, televizyonlarda yapılan konuşmalara
baktığımızda medyadaki yorumcuların önemli bir
kısmı, inanılmaz kışkırtıcı bir dile
sahipler, ortalığı birbirine katıyorlar.
Yani şöyle düşünmeyin: Tribünlerde,
tribün dışında ve alana girmeden olan yerlerde daha çok
sayıda polis bulundurursak taraftarlar güvenlik duygusuyla rahat ederler.
Değil, tam tersine, taraftarlar, bunu bir psikolojik şiddet olarak
değerlendirmeye başlıyorlar ve rahatsızlık duyuyorlar.
Neden futbol izlemeye gidiyor, mesela, insanlar? Bunun sosyal nedenleri var,
psikolojik nedenleri var, kültürel faktörler var, keyif alma da var, stres atma
da var. Stres atma konusunu gündeme aldığımız zaman,
şiddet, mutlaka, elbette ki önemli bir kulvar hâline geliyor. Spor
dediğimiz şey rekabet demek, bir yarışma var. Rekabet
olunca işin içinde, bir şampiyon da oluyor, birinci gelen de oluyor.
Şampiyonluk dediğimiz, birinci gelen, kazanan oluyor. Fakat Latincede
şampiyonluk, campusten geliyor. campus saha, meydan yani meydandan
galip çıkan anlamına geliyor şampiyon.
Şimdi, bu konuda çok yazan ve çok değerli
fikirler üreten bir kardeşimiz vardır, Tanıl Bora -belki ismini
duymuşsunuzdur- o, çok ciddi de araştırmalar
yapmıştır spor ve spor sosyolojisi konusunda, diyor ki: Erken
Orta Çağda Avrupanın bazı yerlerinde şampiyonun
başka bir anlamı daha var. Devrin hukuk düzeninde kimi ihtilaflar,
taraflar arasında yapılan dövüşle çözüme bağlanıyordu.
Dövüşecek durumda olmayanlar, mesela, kadınlar, çocuklar
yaşlılar, kendilerini temsil etmek üzere bir dövüşçü
tutabiliyorlardı, ona da şampiyon deniliyordu. Şimdi, tabii,
bu şampiyonlar bunu profesyonel olarak yapıyorlar ama biz bu
işin biraz daha başka bir yanına bakalım, daha romantik
olarak bazı şeyleri değerlendirelim. Yani bu anlamıyla
bizim bu şampiyonlar, Orta Çağdaki şampiyonlar kuvvetsizi,
çaresizi, garibanı hak meydanında temsil eden anlamına geliyor.
Evet, bu yıl mesela Galatasaray şampiyon
oldu, kutlarız elbette fakat bir anlayışı vurgulamak için
şampiyon gördüğümüz başka takımları da kutlamak
istiyoruz; mesela, Amedspor. Tüm baskılara karşı barış
ve kardeşlik talebinden tek bir geri adım atmayan, her türlü şiddete
karşı yaşamı savunan Amedspor, bizim açımızdan
şampiyonlardan biridir. Bir başka şampiyon var: Altınordu.
Şaşıracaksınız, Altınordu, altyapı
çalışmalarıyla ülke futboluna çok güçlü katkılar sunan bir
takım; o anlamda, şampiyondur bizim gözümüzde. Mesela, kendi
imkânlarıyla mücadele eden Adana Demirspor; hak meydanında çaresizi,
kuvvetsizi, garibanı temsil eden bir takımdır, şampiyondur
o açıdan baktığımızda.
Ben şimdi Amedspor dedim, Amedsporun sportif
başarılarını ve yakın tarihini anlatmak istemiyorum,
vaktimiz de yetişmez ama bu yeşil-kırmızılı
takım açısından baktığımızda,
karşı karşıya kaldığı utanç verici bir
ayrımcılık ve linç saldırıları var. Bunları
biliyorsunuz, kimi zaman televizyonlarda, kimi zaman gazetelerde görüyorsunuz.
Irkçı sloganların kol gezdiği bir ortam oluyor. Mesela, Amedspor
Çocuklar öldürülmesin, maça gelsin sloganlı bir pankartla maça
çıktı, ceza aldı. Bir maçta yöneticileri, şeref tribününde
linç saldırısına uğradı, şeref tribününde.
Deplasmanlarda sistemli hakaretlere uğramaları adli vakalardan
sayılıyor. Yani futbolcuları stada taşıyan otobüs
taşlanıyor, yöneticiler, protokol tribününde tartaklanıyor;
futbolcu ve teknik ekip, soyunma odası koridorlarında saldırıya
uğruyor, örnekleri artırmak mümkün. Bu Mecliste olanlar da
bunları biliyorlar, biz sık sık bunu da gündeme getiriyoruz.
Ceza ne bu yapılanlar karşısında? Ceza, Amedspora,
taraftarlarına deplasman yasağı getiriyor. Kim? Futbol
Federasyonu; saldırıları önlemediği gibi, deplasmanda da
dezavantaj yaratıyor takım açısından.
Amedspor, evet, baktığımızda,
ağırlıklı olarak Kürt kimliği daha belirgin bir
takım; kadrosunda Diyarbakırlı var, Mardinli var, Batmanlı
var, Siirtli var ama Amedspor aynı zamanda bir Türkiye takımı,
kadrosunda Antepli var, Konyalı var, İskenderunlu var, Ankaralı
var, Trabzonlu var, Düzceli var, Bursalı var, Türkiye takımı.
Amedspor her şeye rağmen, sebat ediyor, sebatkârlığı
temsil ediyor ve hayata devam etme azmini yaşatıyor, bir yaşam
kuvveti veriyor aslında, saldırılarla karşı
karşıya kalan Batmanspor da öyle, Cizrespor da öyle, o da
saldırılarla karşı karşıya kalıyor.
Sporda şiddetten bahsediyoruz bu teklifte. Bu
oyun icat edildiğinden bu yana -futboldan bahsediyorum- üzerine hep askerî
mecazlarla konuşulmuş bir oyun. Futbolda ırkçı ve
şiddet dili hep revaçta olmuş, medya da bunu büyük bir keyifle
kışkırtmış zaten. Türkiyeden söz etmiyorum,
uluslararası alanda da böyle, dünyada böyle. Irkçı motiflerin ve
şiddet dilinin rahatça kullanıldığı bir alandan söz
ediyoruz. Zaten, o yüzden de biliyorsunuz, bu ırkçılığa
karşı uluslararası alanda ırkçılığa
hayır sloganıyla takımlar sahaya çıkıyorlar yani
uluslararası federasyonun aldığı bir karar doğrultusunda.
Peki, sporda şiddeti konuşurken kadın
şiddetinden niye hiç söz etmiyoruz? Hiç kadın şiddeti gördünüz
mü sporda? Görmediniz. Bir ara federasyon bir ceza bulmuştu -hâlâ geçerli
mi o, bilmiyorum ama- bazı uygunsuz tezahüratların
yapıldığı takımlara ceza veriyordu, sadece
kadınların izlediği maçları oynayabiliyorlardı. Yani
buna ceza demeleri de tabii, kadınlar açısından ayrıca
değerlendirilmesi gereken bir konu ama... Şimdi, kadın futbol
müsabakaları yapılıyor, hatta şu aralar, bugünlerde
kadın futbol dünya şampiyonası var millî takımlar düzeyinde
-finali oynanacak yakında, ya bugün ya yarın- şiddet görüyor
musunuz? Yok. Türkiyede kadın futbol kulüpleri var, oynuyorlar.
Şiddet görüyor musunuz? Yok. Son on beş yirmi yılda
kadınlar, futbol ortamına daha fazla dâhil oldular. Tribünlerin daha
konforlu ve güvenli hâle getirilmesi bunda bir rol oynadı gerçekten, maç
seyrinin bir hafta sonu eğlencesi seçeneği hâline gelmesi, gerçekten
önemli bir rol oynadı. Bu, hem dünyada böyle hem Türkiyede böyle.
Kadınların ortama dâhil olması, usul usul da olsa terbiyevi bir
etki yaratıyor erkekler üzerinde. (HDP sıralarından
alkışlar) Erkeklerin kendilerinden ibaret bir dünyada
yaşadıkları zannını biraz törpülüyor. Oyuna ve etrafa
daha değişik dikkatle, belki biraz da mizahla bakmalarına
katkıda bulunuyor.
Şimdi, futbol dünyasının nasıl
bir erkek dünyası olduğunu ben hani burada uzun uzun
anlatmayayım, gerek yok, herkes biliyor. Oyunun kendisinden çok, oyun
etrafında kurulan dünyadan söz ediyorum elbette ki yani futbol maçı
izleyen erkeklerin hâlini burada herkes hem kadınlar hem erkekler biliyorlardır.
Ben de maç izliyorum, kimseyi kötülemek için söylemiyorum, çok da ciddi bir
taraftarım aslında. Ama bizim hâlimiz maçlar sırasında
saldırgan bir meydan okuma, futbol üzerine önce tatlı tatlı,
sonra asabiyetle devam eden bir atışmaya dönüşen konuşma,
bir gürültücülük, çalımlar, kabarmalar, iri iddialar, bir tür horozluk
talimi diyebiliriz.
Şimdi, tribünlere
baktığımızda erkek egemenlik, oyunun kendisinden çok orada
soluk alıp veriyor işte. Tribün şarkılarının,
sloganlarının, tezahüratlarının cinsiyetçi içeriği herkesin
malumu. Taraftarlar hasım saydıkları herkesi, rakip takım
olsun, onların taraftarları olsun, yöneticileri olsun, hakemler
olsun, spor bürokrasisi yetkilileri olsun, bazen hatta kendi
kızdıkları yönetici ve oyuncuları da dâhil olmak üzere ya
aşağılarlar ya küfrederler. Yani biraz bu futbol ortamı
erkeklere geniş bir kendini koyverme, bir azma sahası açıyor
aslında.
Şimdi, bunları niye söylüyorum? Yani
erkekleri kötülemek için söylemiyorum. Bu olayın sosyal, kültürel
yanları var. Şimdi sporda şiddeti tartışırken
bunları düşünmeden sadece bazı taraftarlar, birtakım
uygunsuz işler yapıyorlar ve şiddet yaratıyorlar diye
bakarsanız meseleye, eksik değerlendirmiş olursunuz. Yani
bazı yasa maddeleriyle bu konuyu halledemezsiniz, onu söylemeye
çalışıyorum. O yüzden bunu biraz daha ciddi değerlendirmek
lazım.
Bakın, taraftar hakları dernekleri var,
taraftar grupları var. Bu yasayı tartışırken
bunların hiçbir tanesine sordunuz mu, hani Sorunlarınız neler,
var olan yasa yetmiyorsa ne yapalım? ya da Hangi adımları atabiliriz?
diye, tartıştınız mı? Zannetmiyorum yani böyle bir
şey duymadık, tartıştınızsa bu söylediğimi
geri alırım.
Şimdi, dolayısıyla tribün
şiddetinden söz ederken ve buna yönelik önlemleri düşünürken meseleye
sadece polisiye olarak bakarsanız, meseleye sadece güvenlik önlemi diye
bakarsanız atılacak adımların bir
karşılığı olmayacaktır ve taraftarlar mağdur
hâle gelecektir; bunu size söyleyeyim. Spor alanlarını,
statların etrafını falan bıraktık, her tarafı
kontrol altına alan bir ifade var, özellikle 1inci maddeye
baktığımızda. Yani işin sosyal yanına
bakalım, işin ekonomik yanına bakalım.
Bakın, şimdi, siz belki şöyle
düşünüyorsunuz: Son zamanlarda tribünlerde biraz daha politize oldu
taraftar, bunun çeşitli nedenleri var. Taraftarın politize
olması sorun değil, taraftarın ırkçı ve linçci bir
yönde politize olması sorundur. Biz bu kötülüğe karşı
birlikte mücadele edelim yoksa taraftar, politize olabilir zaman zaman, kendi
görüşlerini açıklayabilir şu ya da bu şekilde. Ama
bakın, ekonomik eşitsizlik derinleşiyor, insanların
hayatı ve insan ilişkileri her alanda bozuluyor, çürüme
yaşanıyor, bozulma yaşanıyor. Ekonomik, sosyal ve siyasal
sorunlar karşısında insanlar öfkeleniyor. Bu öfkeyi biraz da belki
stres atma diye ifade ettiğim şey gibi, bu öfkeyi giderebilmek için
maça giden ya da çeşitli müsabakalara giden taraftarlar var. Bunları
zapturapt altına almak için bu anlayışla suçlu ilan etmek, son
derece yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Toparlıyorum.
Özelikle taraftarlar, futbol açısından
baktığımızda -diğer sporlar için de geçerlidir bu-
onlar potansiyel suçlu veya güruh değildir, reşit
yurttaşlardır. Futbol ortamı bütün bileşenleriyle birlikte
vardır. Yani kendi bütün bileşenlerinin özel kimliklerinin
gözetilmesi gerekir, değer aradalık gerekir yani bu, spor ve futbol
ortamını daha demokratik kılar, daha canlı kılar. Yani
taraftarlar spor ortamının saygın bileşenleridir, bunu
unutmayalım. Sadece müşteri değildirler, sadece seyirci
değildirler, sadece manipülatif amaçlarla oraya buraya yönlendirilecek
insanlar değildirler, bunu göz ardı etmemek gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Bu nedenle bizim
önerimiz, bu teklifteki gerçekten çok ciddi sorun yaratacak bazı
maddelerin mutlaka değiştirilmesi yönünde ve konunun sosyal, ekonomik
ve kültürel yanlarını göz ardı eden adımlar atarak
taraftarlarla ilgili sorunlar yaratmaktan uzak duralım ve
taraftarları kötü görmek yerine, var olan sorunların hangi sosyal
ve ekonomik durumlardan kaynaklandığını, hangi kültürel
nedenlerle ortaya çıktığını görerek bunların
giderilmesi yönünde önlemler alalım.
Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Erdoğan Toprak.
Buyurun Sayın Toprak. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bu Parlamentoda bazı kanunlar vardır ki
partiler üstü olarak algılanır ve tüm siyasi partiler o kanunlara
destek verirler, bunların başında da spor gelir. Ben bu
Parlamentoda birçok spor yasasının çıkmasına şahit
oldum. Karşısında durduğumuz kanunların -2010, 2011,
2012 civarında- yanlış olduklarını söylediklerimizi tekrar,
ne yazık ki, buraya getirdik, adına şike dediler, başka
şey dediler ama o kanunlara öncülük edenler bugün hapishanelerdeler.
Eğer bizi dinleselerdi o dönemin yöneticileri, o kanunların ne kadar
yanlış olduğunu, bir tezgâh olduğunu, Ergenekona ne kadar
çok benzediğini çok iyi anlarlardı.
Bir başka nokta: Ben sporu 4 ayakta
değerlendiririm değerli arkadaşlar. Sporun
sağlıklı yaşam boyutu önemlidir. İkincisi, tribün ve
seyir bölümü vardır. Üçüncüsü, saha ve müsabaka boyutu vardır.
Dördüncüsünde de sporun ekonomisi vardır.
Baktığımızda, 4 alanı ele
aldığımızda, en masumu seyir kısmıdır.
Sporun ekonomisi konusunda maşallah ha bire
transfer ediyoruz, ediyoruz ama doğru dürüst biz transfer edemiyoruz.
Dünyada Güney Kıbrıs Rum Kesiminden sonra en çok yabancı
sporcuyu barındıran ülke bizim ülkemiz. Avrupada, yaşları
dolmuş ve Artık gideyim Türkiyede de biraz para kazanayım.
diyen herkesi kulüp yöneticileri alıyor, bir yılda da şampiyon
olabilir miyim amacıyla onları buralara dolduruyor ama öyle miydi
değerli arkadaşlar? AK PARTİ 2002nin sonunda iktidara
geldiğinde, Türkiye, sıralamada 8inciydi, dünyada, 8inciydi. Türk
Millî Futbol Takımı dünyada sıralamada 3üncüydü, dünya 3üncüsü
bir Millî Takım vardı. Onun bir değerli sporcusu burada,
kendisine teşekkür ediyorum. Ve o dünya 3üncüsü olan Türk Millî
Takımı dünyaya ihracat yaptı, sporcu ihracatı yaptı.
İşte, Alpay kardeşimiz İngiltereye gitti, Barcelonaya ilk
defa bir Türk gönderdik, Rüştü Reçberi gönderdik. Yani sporu doğru
kurgularsanız sporda başarı kaçınılmaz.
Peki, diğer alanlara
baktığınızda, sağlıklı yaşam boyutuna
baktığınızda spor, hak ettiği yerde mi? Hayır.
Çocukken parklara gideriz, yaşlanınca dede olarak
torunlarımızı alır gene parklara götürürüz. Park
kalmadı, yeşil alan kalmadı. Neden? Çünkü şehir rantı,
o yeşilliği yuttu arkadaşlar; biz de o yeşil alanları,
spor alanlarını koruyamadık. Umut ediyorum ki bundan sonra
Sayın Bakan öyle bir kanun getirir ve o kanun diğer
bakanlıklarla, Çevre Bakanlığıyla eş güdümlü olur;
bizim o yeşil alanları korumamız için il müdürlüklerimizden
öneri alırlar, il müdürlüklerimiz imar konusunda öneri verir.
Şimdi, bu 4 ayaklı konuya
baktığımızda, en masum olan taraf, seyir kısmı.
Seyir kısmında -elinizi vicdanınıza koyun- Türkiyede kaç
tane olay oldu? Münferiden bir iki. Statlarda olay var mı? Ben görmüyorum.
Gerçekten Türk halkına, izleyiciye çok teşekkür ediyorum; bizim,
siyasiler olarak birbirimize yaptığımızın yüzde 1ini
yapmıyorlar. Zaten Türk halkının sağduyusu gerçekten
bizden, Türk siyasetçilerinden çok daha ileri, bunu söylemiş olayım.
Ama eğer siz statlara giden seyircilerin kendilerini ifade etme
marşlarından, bundan rahatsız oluyorsanız ya bunlar
barışçı şeyler. Maça giderken hep beraber toplanırlar,
İzmirin dağlarında çiçekler açar. derler; bu, rahatsız
etmemeli. İzmirin dağları nedir? İzmir, Türkiyenin
bağımsızlık mührünün vurulduğu, Türkiyenin
emperyalizmden korunarak, düşmanın kovularak denize döküldüğü
yerdir. Mustafa Kemalin askerleriyiz. dememizden rahatsız
olmamalıyız. O zaman Nene Hatunlar, Karayılanlar, Sütçü
İmamlar, Mustafa Kemalle beraber bağımsızlık
mücadelesi verdiler ve biz de bundan gurur duyuyoruz. En son slogan da: Her
şey çok güzel olacak. Bundan da rahatsız olmamamız lazım.
Yani, ne olacaktı? Her şey kötü olacak. mı denseydi? Hatta
Sayın Cumhurbaşkanı Daha güzel olacak. dedi. Her şeyin
güzel olmasından çok memnunuz ve bu nokta, bizi hiçbir zaman rahatsız
etmiyor.
Bu kanun nereden çıktı? derseniz
arkadaşlar, bu kanun, spor alanı tanımının müsabaka
seyir alanı olarak değiştirilmesinden sonra çıktı. Bu
öncelik miydi? Bu, öncelik değildi. Hazırlayan 2 değerli
bakanım karşımda oturuyor. Bakın, dopingle ilgili
yaptığınız başarıya çok teşekkür ediyorum.
Başarı varsa söyleriz. Dopingde aldığınız o
mesafeden dolayı her 2 bakanı da -karşımda- kutluyorum ama
bu öncelik değil, Türk sporunun çok daha büyük öncelikleri var
arkadaşlar. Türk sporunun kulüpleri uluslararası alanda
başarı kaydetmiyor. Siz dünya 3üncüsü bir takım
aldınız, dünyada elemelerini geçemeyen bir Millî Takım var,
50nci sıraya düşmüş bir Türk Millî Takımı var. Peki,
nasıl bunu ayağa kaldıracağız? E,
kaldıramıyoruz. Sebebi ne? Sebebi, Türkiyeyi yabancı cenneti
yaptınız. Arkadaşlar, Türkiyenin büyük kulüplerinde 14
yabancı olursa nasıl Türk sporcusu başarılı olur,
takıma giremiyorsa? Bu sene şampiyon olan takım 11 yabancıyla
sahaya çıkıyor. Efendim, futbol özerk, karışamayız.
Ee, borçlar 10 trilyona gelince sizin kapınıza dayanıyorlar.
Olur mu öyle şey. Ben 40 milyon gencimin kaderini bir kanuna mı
teslim edeceğim? Anayasa değişecekse getirin buraya,
değiştirelim ama Futbol Federasyonuna ihale ederek bunun içinden
çıkamayız arkadaşlar. Türk futbolu elemeleri geçemiyor. Türkiye
şu anda elemeleri geçti zor topal ilk süreçte, onu da Saffet Bey söyledi;
o da yurt dışındaki gurbetçi vatandaşlarımızdan.
Şimdi, gurbetçi vatandaşlarımız olmasaydı biz belki
onu da geçemezdik.
Değerli arkadaşlarım, 2002de 65
milyon 600 bin nüfusumuz var, 848 bin lisanslı sporcumuz var.
Doğrudur, bunu başarıyla söylüyorsunuz, katılıyorum:
2019da 82 milyon nüfus var, lisanslı sporcu sayısı 6 milyon
775. Şimdi, bu oranla başarının da yukarıya
çıkması gerekmez mi? E, başarı çıkmıyor. 2004te
yani Demokratik Sol Partinin bıraktığı dönemde 11 tane
madalya var, 2008de 6 taneye düşüyor, 2012de 2 taneye düşüyor,
2016da da 8e düşmüş, daha doping var mı yok mu belli
değil.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Ama
yani
ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) Sevgili
Bakanım, burada.
Bu yasayla ilgili söyleyeceğimiz çok şey
var. Biyometrik veriler, ya, Türkiye daha buna hazır değil.
Türkiyenin biyometri konusunda atması gereken adımlar var, ileride
ihtiyaç olabilir ama bugün, bu, ihtiyaç değil. Bugün daha
ihtiyacımız olan maddelere gelirseniz biz size destek veririz çünkü
sporu her zaman biz partilerüstü görmüşüzdür.
Kanun teklifinin içerisinde 3-4 tane çapanoğlu
var; bir tanesi Passoligdir, bir tanesi biyometrik verilerin
kopyalanmasıdır, bir de deplasmanlarda seyir alanlarıdır.
Şimdi, seyir alanları eskiden, eski kanunda spor alanı
tanımı olduğu için statla sınırlıydı ama siz
seyir alanını genişlettiniz, o, stadın üstüne
çıktı. Bir takım İstanbuldan Ankaraya kadar gelirse, o
seyir alanının tüm yaptırımları o otobüsün içinde
geçerli, taraftar otobüsünün içinde geçerli. Yani eğer vatandaş orada
durup bir yerde yemek yese, bir duble de alkol alsa hemen ceza geliyor. Umut
ediyorum düzeltmişsinizdir. Seyir alanı çok genişledi
arkadaşlar, seyir alanını daraltmamız lazım.
İnşallah daraltırsınız çünkü daha önceki kanundaki o
spor alanlarındaki tüm maddeler buraya taşınmış
durumda. Bunu hepimiz görüyoruz yani yoksa gelin, burada beraber bakalım.
Kulüplerin
başarısızlıklarının bir başka boyutu da
arkadaşlar, federasyonlar. Federasyonlar başarısız. Niye
başarısız federasyonlar? Eskiden başarılıydı
da niye şimdi başarısız? Çünkü değerli dostlar, her
yerde olduğu gibi siyaseti spora bulaştırdınız.
Artık doğru dürüst seçimler olmuyor. Eskiden Başbakanlık
koridorları vardı bu işi tayin eden, şimdi sarayın
koridorları var. En son Futbol Federasyonu yönetimi değişti,
hangi listeler yarıştı? Hangi listelerde projeler kamuoyuyla
paylaşıldı? Paylaşılmadı. Peki, ne oldu?
Atamalı bir federasyon oldu. Türkiye'nin en büyük Federasyonunda, en çok
profesyonel üyesi olan, lisansı olan Federasyonda atama böyle olursa
başarı gelir mi? Voleybolda da aynı. Siz teslim
aldığınızda Filenin Sultanları vardı,
başarılıydı, müthiş, gurur duyuyorduk Filenin
Sultanlarıyla. Nerede Filenin Sultanları?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çinde şu anda,
finallerde.
ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) 12 Dev Adam
vardı.
Sevgili Bakanım, ben dersimi
çalıştım, bakın, bu siyahlar başarısız
olduğunuz yıllar, ben bunun fotokopisini size verebilirim. Sporda
geriye gidiş var. Yabancı sayısını mutlaka ve mutlaka
kısıtlamanız lazım. Yaptı, yanına kâr
kaldı. olmamalı. Türk evlatlarımızı sahalardan çekip
onların yerine büyük paralarla bu insanları transfer eder koyarsak
Türk gençlerimiz yer bulamaz. Galatasaray şampiyon oldu, 11 kişiyle
sahaya çıktı; 11in içinde Türk yoktu. Onun için
başarıyı böyle beklememek lazım.
Kulüpler borç batağına girmiş
durumda, yumurta kapıya geldi; şu andaki borç 10 milyar 434 milyon.
Değerli arkadaşlarım, peki, bu kulüp başkanlarına hiç
mi bir yaptırım olmayacak? Eskiden kulüp başkanı olanlar
ceplerinden biraz finansman desteği yaparlardı ama şimdikiler öyle
mi? Gelip kulüp üstünden kendisini tanıtıyor, işlerini büyütüyor
ve ondan sonra borcu kulübün sırtına bırakıp,
yıkıp gidiyor. Bu, yanlış. Getirin buraya bir kanun, biz de
size destek verelim. Yöneticilik yapacaksa adam gibi yapacak, o borcun hiç
olmazsa -Saffet Beyin teklifinin daha da altında- yüzde 5ine müteselsil
kefil olsun. Kulüp başkanları geliyor, hava atmasını
biliyor Ben kulüp başkanıyım. diye, istediğini
açıyor, işini büyütüyor, tanıtıyor, maşallah forsundan
geçilmiyor ama kulübü borç batağına bırakıp gidiyor.
Eğer biz bunu getirirsek, kulüplerle ilgili bu kanunu, onlar kendilerine
çekidüzen verirler. Bunun başarılı olmuş örnekleri var. Nur
içinde yatsın, Allah rahmet eylesin, İlhan Cavcavı bilirsiniz.
Gençlerbirliği gibi bir takımı vardı, kasasında
parası vardı, dünyanın en başarılı
sporcularını gider, toplar, getirirdi ve onlarla da sonuç
alırdı, Süper Ligde de sürekli kalırdı.
Şimdi, tabii, bunlarla da bitmiyor yani sporun
derdi bu kadar değil ki derdi bir hayli fazla. Gençlik sorunu var.
Gençlikle ilgili, baktığımda, değerli
arkadaşlarım, sentetik uyuşturucu kullanma yaşı 14e
düşmüş, yüzde 18 artış var. Şu anda, tahminlere göre
milyonun üstünde genç bu uyuşturucuyu kullanıyor çünkü 5 lira. Yani
biz gençlerimizi spora adapte edemediğimiz zaman gençler buralara gidiyor.
Biz gençlerimizi spor alanlarından çektiğimizde ya uyuşturucuya
ya alkole ya terörün kucağına düşüyor çünkü bizim müthiş
bir genç nüfusumuz var. Rakamlara baktığımda da
yaklaşık 40 milyona yakın bir genç nüfus bizim elimizde.
Baktığımızda, toplam 41 milyon 139 bin gencimiz şu
anda spor yapma çağında veya içinde ama biz bunların -sizin
rakamlarınıza göre- sadece 6 milyonunu lisanslı
yapmışız. Onların da ne kadarı
başarılı, tartışılır, çoğunun da
yaş haddi geçmiş.
Önerilerimiz var, 14 maddelik bir öneri var. Sürem
de doldu. Bu önerileri istiyorsanız, ben Sayın Genel Müdürü de gördüm
burada az önce, ona da verebilirim, kanun teklifini hazırlayan siz
değerli bakanlarıma da verebilirim. Sizi muhatap alıyorum,
sebebi şu: Değerli bakanlarım, siz ikiniz bu kanunu
hazırlayan, görevden yeni gelmiş kişilersiniz. Bu kanun
Türkiye'nin önceliği değil, bu kanunun sıralamada önde
olmaması lazım. Bir an evvel Türk sporunu ayağa
kaldırabilmek için büyük bir spor şûrası yapılmalı,
herkesin görüşü alınmalı, herkesin o görüşü ile
Parlamentoda bulunan 600 milletvekilinin katkısıyla buraya Türk
sporunu ayağa kaldıracak bir formülle çıkmalıyız.
Yoksa atletizmdeki devşirmelerimizle yoksa basketteki o büyük
kulüplerimizin 5 yabancıyla sahaya çıkmasıyla, şampiyon
olmuş kulübümüzün 11 yabancıyla sahaya çıkmasıyla biz
başarı elde edemeyiz. Bizim, Türk insanının spora, futbola
karşı yatkınlığı var, birçok branşa
karşı. Bizim gurbetçi çocuklarımız şu anda Millî
Takımımızın omurgasını sağlıyor. Demek
ki başarabiliriz. Dünya 3üncüsü olmuşsa bu
arkadaşlarımız, gene olabiliriz ama sporu siyasetten
uzaklaştıralım, federasyonlara siyaset gölgesi
düşürmeyelim, federasyonların seçimlerini objektif yapalım.
Amatör branşlara biraz daha katkı vermemiz lazım. Şu anda 6
bin tane amatör kulüp 10 delegeyle temsil ediliyor, 18 tane kulüp 120 delegeyle
temsil ediliyor. Yani o kadar kulübe baktığınızda, temsil
sayısında da müthiş bir uçurum var.
Bu kanunun ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum. Tabii ki şiddete karşıyız,
tabii ki şiddetle ilgili statlardaki huzursuzluğun olmamasından
yanayız. Sizi bu kanun teklifinin bazı maddelerinde de
destekleyeceğiz, diğerlerini de gelince göreceğiz, önergelerimiz
olacak. Umut ediyorum, bu kanun ülkemize hayırlı uğurlu olur.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakanım, çok
teşekkür ederiz, zamanında bitirdiniz.
ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) Engin Bey On
beş dakikada bitir. dedi de onun için.
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, Türkiye
açısından spor denince seyir zevki, gençlerimizin ilgisi,
Türkiyede toplumun kendini bir anlamda deşarj ettiği alanlar olarak
değerlendirilebilir. Türkiye, esasında, bu açıdan çok
şanslı çünkü ciddi bir genç nüfusu var, spora ilgi çok yüksek düzeyde
ancak gerek nüfus açısından gerek coğrafi açıdan
elverişli ortamın bulunmasına rağmen, hedeflenen
başarıdan çok uzakta. Dünyaya baktığımız zaman,
futbolun bacasız fabrika olarak değerlendirildiğini, aynı
zamanda ülkeler için gelir açısından ciddi bir önemi olduğunu,
ekonomik bir gelir kattığını, profesyonel futbol
takımlarının futbolcu ihraç eder hâle gelmesiyle birlikte ülke
ekonomisine de ciddi katkı yaptığını görüyoruz.
Türkiye buradan gerekli payı şu ana kadar almıyor. Burada
yapılması gereken düzenlemeler, esas itibarıyla, birincisi,
futbol kulüplerimizin kendi bütçelerinin çok çok ötesinde borçlanmaları,
yönetimdeki her türlü usulsüzlüğün çeşitli şekillerde göz
ardı edilmesi gibi birçok başlıkta sayılabilir ama
bunlardan daha uzak, bunlarla ilgisi olmayan, esas itibarıyla, mevcut
durumda zaten 6222 sayılı Sporda Şiddetin Önlenmesi Yasasında
ağır şartlar barındıran, seyirciyi her türlü kontrol
altına alan düzenlemeye ilave düzenlemeler yapılmakta olduğunu
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün,
bizim ülkemizde 3 milyon 840 bin lisanslı sporcu var yani bu bizim
nüfusumuzun yüzde 4,5una tekabül ediyor. Bu, Amerika Birleşik
Devletlerinde 216 milyon 600 bin -kaynağını da söyleyebilirim
sayın bakanlar- genel nüfusa oranı yüzde 69, Almanyada yüzde 33,
Fransada yüzde 27, Hollandada yüzde 31 gibi sıralanabiliyor yani
lisanslı sporcu sayısının emsal ülkelere göre
baktığımızda onların çok daha altında
olduğunu görüyoruz. Ne kadar lisanslı sporcu olursa o, aynı
zamanda o ülkedeki şiddet ortamının azaltılması,
çeşitli madde bağımlılığı oranının
azaltılması gibi dolaylı sonuçları da beraberinde
getirmekte.
Değerli arkadaşlar, tabii, insan
yapısının olduğu her alanda muhakkak ki çeşitli
şiddet olayları da baş göstermektedir yani bunu bütünüyle
minimize etmek, sıfırlamak çok zor ama hedef, azaltabilmek
olmalı.
Baktığımız zaman, holiganizm ve
taraftarların şiddet eylemlerinin nedenini araştıran çeşitli
araştırmalar bize gösteriyor ki burada önemli olan iki temel
başlık var: İşsizlik oranının yüksekliği ve
yine, o ülkede yaşanan eşitsizlik oranının yüksekliği,
aynı zamanda holiganizm ve şiddet olaylarının
arttığı bir parametreyi ortaya koyuyor. Eğer biz sporda
şiddetin azaltılması gibi bir hedefi amaçlıyorsak buna
uygun yasaları, çalışmaları yapmamız lazım.
Şu anki getirilen düzenlemeyle, bizim genel olarak yasa yapma tekniği
açısından da son yıllarda sıklıkla
başvurduğumuz -bizim eleştirdiğimiz- dönemsel tepkilere
göre, planlama yapılmadan yasa
çıkartıldığının bir örneğini daha görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'de
AK PARTİ iktidarında bu konuda 2004 yılında bir yasal
düzenleme oldu, daha sonra 2005 ve 2008 yıllarında o
çıkartılan yasal düzenlemenin bazı maddelerinde hemen
değişiklik oldu. 2011 yılına gelindiğinde de
bakıyorsunuz, Dünya Basketbol Şampiyonasında Ankara ve
İstanbulda, daha sonra da Türk Telekom Arenada Sayın
Erdoğanın protesto edilmesinden hemen sonra, bakın, birkaç gün
sonra Meclise yasa geliyor -6222 sayılı Yasa- ve taraftarların
ciddi şekilde zapturapt altına alınmasına yol açacak bir
yasa hazırlanıyor.
Şimdi, bakıyoruz, o yasadan bugüne
gelinceye kadar bunun çeşitli olumsuz sonuçlarını
yaşadık. Peki, bugüne geldiğimizde, bu yasanın maddelerinin
tekrar revize edilerek daha ağır şartlara getirilmesinin
amacı nedir? Bu arada ne oldu? dersek, bu arada açıkça şöyle
bir şey oldu: İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığını Sayın Ekrem İmamoğlu 31
Martta kazandı, bu sonuca saygı gösterilmedi, bu sonuç
tanınmadı ve Sayın İmamoğlunun gittiği statlarda
da çeşitli tezahüratlar gördük: Mazbatayı ver. Mazbatayı ver.
İmamoğluna mazbatayı ver. Yani bu biraz ironi, biraz espri
dolayısıyla taraftarın verdiği bir tepki. Zamanlama
açısından bakıyoruz, hemen peşine böyle bir yasa geliyor ve
burada neler var? Biyometrik açıdan, gelen taraftarların göz ya da
parmak iziyle stada girmesi gibi düzenleme var. Spor alanı
kavramının genişletilip seyir alanları şekline
getirilmesi ve onun daha da genişletilip çeşitli güzergâhların
da tıpkı futbol sahasında olan olaylarmış gibi,
taraftarların bulunduğu alandaki olaylarmış gibi ele
alınacağı bir düzenleme var. Ne var başka? Sosyal medya
paylaşımlarında şikâyete tabi olmadan işlem
yapılmasına ilişkin düzenleme var.
Değerli arkadaşlar, burada endişeyle
yapılan, korkuyla yapılan bu düzenlemeler çok kısa süre sonra
tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, amaca matuf
olmadığı ortaya çıkıyor. Şimdi, bakın,
Türkiyede -eğer takviminde giderse- uzunca bir süre seçim yok. Bu süreyi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ciddi anlamda memleket faydasına geçirebilir.
Şayet samimi olarak Türkiyedeki çeşitli şiddet
olaylarının azaltılması isteniyorsa, kutuplaşmanın
kırılması isteniyorsa bir hoşgörü ikliminin ortaya
konması lazım. Bunun için de en başta, yargı reformu
yapılırken kapsayıcı, herkesin düşüncesini alan,
Türkiyedeki yargının sopa gibi kullanılmasının önüne
geçen şekilde bir reform yoluna gidilmesi
Mecliste bugünkü yapılan
tartışmalarda da dile getirildiği gibi, değerli
arkadaşlar, siyasetçiler fikrini söyler, fikirleri savunur; mevcut bir
yasa değişmez diye bir şey yoktur, yasa ya da anayasa, gider
halkın karşısına, onay görürse değişebilir ancak
zaman içinde o yasanın, o anayasanın o ülke için faydalı
olmadığı görülürse, daha önce itiraz edenlerin haklı
kaygılarının gerçekleştiği anlaşılırsa
onlardan sarfınazar edilebilir ve gerçekten bu ülkenin
ihtiyacını karşılayacak -gerek anayasal anlamda gerek
kanuni anlamda- değişiklikler yapılabilir. Dolayısıyla
biz geçici çözümlerin değil, kalıcı çözümlerin bu memleket için
daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu yasa teklifinin
bu hâliyle doğru olmadığı, iyi sonuçlar vermeyeceği
kanaatindeyiz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Bakan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
6222 sayılı Yasanın, Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasanın bazı
maddelerinde değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifi
üzerinde, kanun teklifini veren 48 milletvekilinden birisi olarak
görüşlerimi arz edeceğim.
Öncelikle, sporda şiddet hikâyesi futbolun
beşiği olan İngilterede başlıyor. 29 Mayıs 1985,
Juventus-Liverpool maçı, Heysel faciası; 39 kişi ölüyor, 600
kişi yaralanıyor. 15 Nisan 1989, Hillsborough faciası,
Liverpool-Notthingham Forest maçı; 96 taraftar ezilerek ölüyor.
Ardından diğer Avrupa ülkelerindeki olaylar
Bizde, 28/4/2004
tarihinde 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun çıkarılıyor Meclisimiz
tarafından, bu ilk kanun. Ardından, 2011 yılında sporda
şiddetle alakalı bir araştırma komisyonu kuruluyor.
Oranın raporuna göre de 31/3/2011 tarihinde 6222 sayılı Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa çıkıyor.
Yasanın uygulanmasında bazı sorunlar
olduğu ortaya çıkıyor. Bu yasanın getirilmesiyle
alakalı Niye şimdi bu zamanı seçtiniz? diye ifadeler var.
Bakın, 2017 yılı Mayıs ayı, Türkiye Kupası
finali, Eskişehir, Konyaspor-Başakşehirspor maçı; taraftarlar
sahaya iniyor, güvenlik kuvvetleri oraya müdahale etmekte zorlanıyorlar.
Ardından, bir hafta sonra Antalyada Eskişehirspor-Göztepe maçı;
o müsabakaya giden taraftar kafilesinden bazı örnekler, o gecenin final
maçından: Evet, taraftar otobüsünde giderken, görüyorsunuz, pompalı
tüfek, satır, maytap vesaire vesaire
Bakıyorsunuz, silah... Taraftar
kitlesinin, -gene Göztepe-Eskişehir- üzerinde... Bakın, resimleri
burada.
Şimdi, yasada spor alanı
tanımının değiştirilmesiyle ilgili ifadeler
kullanılıyor. Taraftar kitlesi deplasmana giderken ilin il spor güvenlik
kurulu tarafından hangi kafilenin gideceği, bunların
plakaları belirleniyor. Bakın, diyorlar ki: Yolda giderken herhangi
birisi de çevrilir. Hayır. Taraftar kafilesi belli. Hangi müsabaka, hangi
otobüsler, nereden kalkacak, bunlar biliniyor İstanbuldaki Emniyet
tarafından. Geçeceği güzergâh üzerindeki yerlere bilgi veriliyor
fakat bu taraftarlar İstanbulda aranırken hiçbir şey yok. Yolda
arkadaşlarını arıyorlar, gerekli malzemeleri temin edecek
kişileri, arada hatta o ilde. Geliyor kafile, X şehrine geldi, kafileyi
arıyorlar, bir şey yok veya bunları buluyorlar, gördüğümüz
şeyleri. Yol üzerinde, işte taraftar kitlesinde
, Bizim hiç hoş
görmediğimiz yasaklı maddelerden tutun pek çok şeyi kullanarak
geliyor.
Şimdi, bu kitle müsabakaya giderken çevreye
nasıl bir zarar verebilir, ne yapabilir? Aşırı alkol
almış, hap kullanmış, uyuşturucu kullanmış
vesaire. E, bunları tespit etmek gerekiyor, Türk Ceza Kanununa göre
işlem yapılıyor ama 6222 sayılı Yasaya göre
işlem yapılmıyor. Yani bu taraftar, beş saat tutulsa sonra
müsabakaya gitme hakkına sahip, müsabakaya girme hakkı var, seyirden
men yasağı yok. Dolayısıyla bu anlamda o tanımlamalar
yapılıyor.
Hepimiz görüyoruz, bir X maçından Y maçına
doğru taraftar gidiyor. İstanbulda görüyoruz, İETT otobüslerine,
25 tane İETT otobüsüne taraftarlar biniyor bir yerden bir yere giderken.
İETT otobüslerinin camlarını, çerçevelerini görüyorsunuz. Yol
üzerindeki taraftarın, müsabakaya gitmeyen vatandaşların da
karşılaştıkları durumları görüyoruz, esnafın
karşılaştığı durumları görüyoruz. Dolayısıyla,
bunları, bu taraftar grubumuzu, onları, bu işin
başındaki kişileri tespit etmemiz lazım çünkü herkesi
korumamız lazım. Bizim için müsabakaya giden, oraya giden 1 seyirci
bile çok önemli.
Şimdi, diyorlar ki: E-bilet E-bilet
çıktığı zaman, Passoligle beraber seyirci sayısı
10.500, ilk etapta 6.500e düşüyor, sonra, en son, 2018-2019 sezonunun
rakamı 13.953, Süper Lig ortalaması bu. Neden? Çünkü ben, artık,
ailemle beraber gidiyorum, yanımdaki kişinin kim olduğunu
biliyorum, orada oturan kim, biliyorum; ne yaptığını
biliyorsunuz, çocuklar geliyor, tribünlerin ne kadar renkli olduğunu
görüyorsunuz. Dolayısıyla bu amaçla o spor alanının
tanımı düzenleniyor. Türkiye Futbol Federasyonunun, Gençlik ve Spor
Bakanlığının, kulüplerimizin -aynı fikirdeyim- bu
taraftar gruplarıyla temas kurarak onları eğitmeleri lazım,
onlarla görüşmeleri lazım -ben Bakanken bu konuda
çalışmalar yaptım- taraftar gruplarına bunları
anlatmaları lazım. Çünkü artık, bir taraftar grubu giderken
bunları yaparsa müsabakaya giremez, çevresine zarar verir. Yolda dinlenme
tesisinde duran bir vatandaşın üzerinde X şehrinin
forması var diye o taraftar grubu tarafından darbedilmesine Türk Ceza
Kanununa göre ceza var ama 6222ye göre ceza yok yani müsabakaya girmeye devam
ediyor.
Sonra, biyometrikle ilgili sorunlar
Biyometrik
tanımlamasının gelmesindeki amacımız şu: Ben ceza
alıyorum, benim Passoligim donduruluyor, maça gidemiyorum; çok basit,
internete giriyorsunuz, başka birinin kimlik bilgileriyle beraber kendi
resminizi koyuyorsunuz, yeni bir Passolig üretiyorsunuz. Bu müsabakaya
aynı kişi giriyor, devam ediyor ve o kitleye, o kulüp
başkanına, o yöneticiye, o taraftara hakaretlerini etmeye devam
ediyor, küfürlerini etmeye devam ediyor. Biz bunları duymak istemiyoruz, biz
futbolun güzel yanlarını konuşmak istiyoruz.
Kişilere endeksli. Bakın, ben Bakan
olduktan bir ay sonra Samsundaki Süper Kupa Finalinde,
Konyaspor-Beşiktaş müsabakasında yaşanan olaylar; sahaya
atılan kelebek bıçağından tutun pek çok şey, sahaya inen
taraftarlar. Biz bu tabloları görmek istemiyoruz. O yüzden, eğitim,
doğru, Futbol Federasyonuyla beraber taraftarlarımızı
kontrol edelim ama bu işi meslek hâline getirmiş kitleler de var.
Onlar daha önceleri kulüp başkanlarını tehdit ediyorlardı,
bilet istiyorlardı, Bize bilet vermek zorundasınız.
diyorlardı; taraftarı, sporcuyu tehdit ediyorlardı, sporcudan
avanta alıyorlardı. Bunlar yaşanan gerçekler. Bunları niye
söylemiyoruz? Kitle bu. İngiltere bunları yaşadı.
Bakın, diyoruz ki biz böyle olaylarla karşı karşıya
gelmeyelim. Diyor ki: Devlet buna baskı yapıyor. Hayır,
bakın, herkes huzurlu bir şekilde müsabakayı izlesin;
tezahüratın ne olduğu, şiddet tanımının, tehdit
tanımının ne olduğu belli zaten. Onları
değerlendirmek
Sosyal medya
Sosyal medyada atılan -Adalet
Komisyonunda da söyledim- tweette Kan istiyoruz, vahşet istiyoruz
nokta noktanın nokta diyor. Ne diyeyim şimdi? Bu ne? Bunu atan adama,
çağıran adama, kitleleri karıştıran adama ne
diyeceğiz; ne diyeceğiz bunlara? Ama doğru vatandaşı,
müsabakaya gitmek isteyen vatandaşı, huzurlu bir şekilde
müsabaka izlemek isteyen vatandaşı korumayacak mıyız?
Dopingde de bir esas vardır: Temiz atleti, temiz sporcuyu
koruyacaksın, 1 kişi dahi olsa, korumak zorundasın. Onun için bu
kitleleri
Tabii ki buna temas edelim, bunların hepsi bizim
vatandaşımız, bizim çocuklarımız ama bu işi
meslek hâline getirmiş, bu iş üzerinden rant elde eden kişileri,
provoke eden tarafları da ayırmamız lazım, ayırmak
zorundayız.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
2011de
Sporda Şiddet Yasası çıkıyor; evet, o zaman Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu yok, 2016da çıkıyor. Biz, buradaki
teklifte bu maddeyi de dercettik, burada var, verilerin nasıl
korunacağı var, maddesi belli. Dolayısıyla bizim
bunları sağlamamız lazım.
Peki, futbolun marka değeri
Özür dilerim, ben
bir (X) holdingin patronuyum, reklam verdim. Peki, bıçaklanmış,
yakılmış veya yerde sürüklenmiş bir taraftarı, bir
kişiyi görmek ister miyim; böyle bir tablonun içerisinde, formada veya
tribünde ben logomu görmek ister miyim? Ben niye para vereyim, niye
markamın böyle bir topluluk içerisinde yer almasını
sağlayayım? E, futbolun değerini artıracaksak, marka
değerini artıracaksak böyle önlemleri almamız gerekiyor. Herkesi
korumamız lazım, futbolun marka değerini artırmamız
lazım. Bu, çok önemli. Bunlar bize Kulüpler Birliğinden gelen
talepler. Bir de diyorlar ki
Biz tarafların hepsiyle bir araya geldik.
Kulüpler Birliğiyle 5 defa bir araya geldim. Futbol Federasyonuyla 3 defa
bir araya geldik. Bu sürecin bir kısmında Sayın Bakanım da
yer aldı; benden önce, daha önce de kendisi çalışma yaptı.
Bakın, bütün bunlar taraflarla görüşüldü, Basketbol Federasyonuyla
görüşüldü, Adalet Komisyonundaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Başkanım,
rica ediyorum
BAŞKAN Süreye dikkat ediyorsunuz Sayın
Bakan.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Erdoğan Bakanımın üç dakika
alacağı var; o yüzden, Bakanımın o süresini ilave
istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayhay, feda
olsun.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Peki, bu
şirketin sahibi niye reklamını koysun oraya? Marka değeri
çok önemli, bizim bunun değerini artırmamız lazım. Peki, ne
yapacağız? İşte, diyorlar ki Falancayla ilgili sloganlar
atıldı. Ya, arkadaş, ben şunu söyleyeyim: Daha önce yasa
çıkarılırken, biz bu çalışmaları yaparken, bu
yasa çıktığında ilgili şahıslar neredeydi?
Beylikdüzü Belediyi Başkanıydı ya, daha önce de iş adamıydı,
meclis üyesiydi; kusura bakmayın. Bununla alakası yok; bu, kitleleri
hareket ettiren bir şey. Dolayısıyla, bizim burada yapmamız
gereken, bu marka değerini korumak.
Şimdi, bazı eleştiriler oldu, onlarla
ilgili de şunu söyleyeyim: Futbolun marka değerini
artıracağız. Ya, bakın, şu anda beIN Sportsun
yayın geliri ne kadar? 500 milyon dolar artı KDV olarak verildi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Her
şeyiniz para ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Türkiye ligi
Avrupada 6ncı değerli lig. Kaynak var, kulüplere stadyumlar, yeni
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın, maddeler üzerinde de
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Şirketin ismini de verir misiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Teşekkür
ediyorum ama müsaade edersiniz teklif sahibi olarak bir şeyler ifade
edeceğim.
Bu yasa teklifinin zamanlaması açısından
bir şeyler söylendi. Bakın, ben kendim için söylüyorum: Toplantı
yaptığımız tarihler belli, müsabakalar belli, kimlerle bir
araya geldiğimiz belli. Şimdi, yeni yapı için
çalışıyor. deniyor. Doğru değil; bunları bu
ülkenin futbolunun, basketbolunun gelişmesi için yapıyoruz, sporunun
gelişmesi için yapıyoruz.
Başarılı olmadı. dediler; 2010
yılında dünya 2ncisi Türk Basketbol Takımı. Türkiye
Güreş Federasyonu Başkanı olarak görev yaptım, Grekoromen
Takımı 2009 yılı Dünya Şampiyonu, 2010 dünya 2ncisi,
2011 dünya 2ncisi; bunların hepsinde Başkan bendim ve gençleri
saymıyorum, alınan madalyaları saymıyorum. 2008de futbol
Avrupa 3üncüsü
Federasyon başkanlarıyla ilgili Saffet
arkadaşım eleştiri yaptı. Basketbol Federasyonu
Başkanı Hidayet Türkoğlu, millî basketbolcu; güreşte Hamza
Yerlikaya görev yaptı; tekvando, Metin Şahin, 1988
Olimpiyatlarına katılmış, millî sporcu; atletizm, Fatih
Çintimar, millî sporcu; karate, Esat Delihasan, millî sporcu; hentbol, Bilal
Eyuboğlu, millî sporcu; judo, Sezer Huysuz, millî sporcu.
Dolayısıyla, bu da var ama eksiklikler de var, katılıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Daha iyisini
yapmamız lazım. Spor yasası konusunda da Erdoğan
Bakanımla görüştük, zaten şey yapıyoruz, bunu da
getireceğiz. Bu yasa gerçekten Türk sporunun şiddetten
arındırılması için çok önemli. Bir tek temiz seyirciyi de
korumamız gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre kısa bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi sahiplerinin muradının
sporda şiddeti minimize etmek olduğuna ve CHP Grubunun teklifle
ilgili çekinceleri dikkate alınmadığı takdirde İç
Tüzükün kendilerine tanıdığı hakları
kullanacaklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu söz talebim yapıcı bir muhalefet
anlayışının gereğidir. Kanun teklifi üzerinde
konuşan milletvekillerimiz Sayın Erdoğan Toprak ve Sayın
Zeynel Emre genel olarak teklife bakışımızı, Türk
sporunun içinde bulunduğu hâlle ilgili değerlendirmemizi Genel
Kurulla paylaştılar.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün ve evvelsi gün Mecliste kadastro kanun teklifini
görüştük. Bir hesap yaptım; evvelsi gün 5 saat, dün de 11 saat,
toplam 16 saat Meclis mesai yaparak 30 maddelik bir teklifi görüşmüş
ki bu 16 saatin de 8 saati kanun görüşmeleridir. Şuraya gelmek
istiyorum: Sayın Erdoğan Toprak ve Sayın Zeynel Emrenin ve
diğer partilerin hatiplerinin uyarıları çerçevesinde bu kanun
teklifinin gelen şekliyle değil de uyarılar dikkate
alınarak önergelerle yeniden tadili hâlinde, bizim yapıcı
muhalefet yaklaşımımız -eminim diğer partilerin de-
sürecektir. Bunu peşinen, bir önden hatırlatmak istiyorum. Zaten bir
arkadaşımız da söyledi, adı bile vukuat; spor ve
şiddet yan yana: Sporda Şiddet ve Düzensizlik
Olmaması
gereken bir şey. Ben eminim, teklif sahiplerinin de muradı sporda
şiddeti minimize etmek. Öyleyse biz samimiyiz, siz de samimiyseniz bu
kanun teklifi Meclisten pek kısa bir süre içinde de geçebilir diye
düşünüyorum. Aksi hâlde, çekincelerimiz dikkate alınmazsa İç
Tüzükün bize verdiği obstrüksiyonları ve hakları
kullanacağımızı da Genel Kurula beyan etmek istiyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Pekgözegü
40.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın YÖK Başkanı Yekta Saraça
kadın üniversitesi talimatına ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önceki oturumda, LGBT+ onur yürüyüşüne yönelik
olarak cinsiyetçi ve nefret söylemi, ifadeleri kullanıldı, böyle bir
dil kullanıldı. Bu dili kınıyorum.
Sayın Başkan, Japonyadan dönen
Erdoğan, YÖKe kadın üniversitesi talimatı vermiş, orada
gördüğü örnekten yola çıkarak -tırnak içinde- sadece
kızlardan oluşan üniversite istemiş. Eğitimde
ayrıştırma, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok
saymaktır. Ayrıca, bir erkek olarak kadınların ne
istediğini bilmesi de mümkün değildir. Biz kadınlar sadece
kadınlardan oluşan üniversite değil kadınların erkek
şiddetiyle ölmediği, kadınların
aşağılanmadığı, saygı gördüğü,
emeğinin değer gördüğü bir hayat istiyoruz; erkek adalet
değil gerçek adalet istiyoruz. Kadınların emeğinden,
bedeninden, kimliğinden elinizi çekin diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Süllü
41.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün,
28 Haziran-4 Temmuz Emekliler Haftasına ilişkin açıklaması
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Bir milletin
emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en
önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle
çalışmış olanlara karşı minnet hissi olmayan bir
milletin geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur. diyen ebedî
Önderimiz Atatürkün askerlikten emekli olarak ilk emekli
aylığını 4 Temmuz tarihinde alması vesilesiyle 28
Haziran-4 Temmuz arası Emekliler Haftası olarak kutlanmaktadır.
Ancak günümüzde emeklilerimiz haftalarını
kutlayacağımız yaşam koşullarından uzaklar.
Emeklilerimizin 8 milyonu açlık sınırı, 4 milyonu yoksulluk
sınırı altında aylık almaktadır. Dün
açıklanan yüzde 5, yüzde 6 zam emeklilerimizin hak ettiği yaşam
koşullarını sağlamaktan uzaktır.
Emeklilerimizin enflasyona ezdirilmemesi için
zamlarda TÜFE yerine seyyanen hesaplama, sağlıkta katkı
payından muaf tutulma, ek ödeme oranlarının
artırılması ve 2000 yılı sonrası emeklilerin
intibaklarının yapılması gibi haklı talepleri acilen
hayata geçirilmelidir.
BAŞKAN Sayın Yaşar
42.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın,
İYİ PARTİ, AK PARTİ, CHP ve MHPnin mutabakatla
eczacılık fakültesinin Bafrada kurulmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde kırk
dört yıldır eczacılık fakültesi açılamıyordu.
Bafra sivil toplum kuruluşlarının baskısı sonucu
Sayın Cumhurbaşkanımız 25 Haziran 2019da eczacılık
fakültesinin açılmasına onay vermiştir. Bafralı
hayırsever iş adamları, başta Saffet Arslan olmak üzere
diyorlar ki: Baframız kazansın mantığıyla
çıktığımız bu yolda hakkaniyetli bir şekilde tüm
Bafra halkıyla birlikte bu konuya destek verip eczacılık
fakültesinin Bafraya kazandırılmasını sağladık.
Lütfen, eczacılık fakültesini Bafrada açalım. Son
aldığımız duyumlara göre fakültenin Samsuna
kaydırılmasına yönelik eğilimler belirmiştir. Biz
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Sayın Sait Bilgiç Hocamıza
diyoruz ki: Bafralıların hakkını Bafralılara verelim.
Bu konuda tam bir mutabakat var; İYİ PARTİ, AK PARTİ,
Cumhuriyet Halk Partisi ve MHP heyetleri eczacılık fakültesinin
Bafrada kurulmasını istiyorlar.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
43.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, Eskişehir, Kütahya, Uşak, Manisa, İzmir,
Aydın, Afyon, Denizli, Sakarya illerine hayat veren, birçok ovayı
sulayan akarsuların kaynak bulduğu ve endemik bitki türlerinin vatanı
olan Murat Dağını kapsayan altın arama ruhsatının
iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Murat Dağı Eskişehir, Kütahya,
Uşak, Manisa, İzmir, Aydın, Afyon, Denizli, Sakarya illerine
hayat veren bir yaşam kaynağıdır. Başta Gediz, Büyük
Menderes, Sakarya, Salihli, Menemen Ovaları olmak üzere birçok verimli
ovamızı sulayan 7 adet akarsu Murat Dağından
kaynağını almaktadır. Bu illerimizde ve
ovalarımızda yaşayan 10 milyon insanımız Murat
Dağının sunduğu nimetlerden doğrudan veya
dolaylı olarak faydalanmaktadırlar. Bu insanlar
hayvancılığını ve tarımını Murat
Dağının onlara sunduğu imkânlarla yaparlar. Ayrıca
Murat Dağı, endemik bitki türlerinin vatanı, tehlike
altında ve tehlikeye yakın pek çok kuşun da yuvasıdır.
Murat Dağının 5.340 dönümlük yeşil alanında
yapılacak altın araması bölgenin eşsiz ekosistemini
bozacak, canlıları zehirleyecektir. Murat Dağı altın
arama ruhsatı derhâl iptal edilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelik
44.- Mardin Milletvekili Tuma Çelikin, Mardin
ilinde İŞKUR tarafından AKPli belediyelere personel tahsisi
yapılırken HDPli belediyelere tahsis yapılmamasının
gerekçesinin açıklanmasına ve bu haksız tutumun düzeltilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
TUMA ÇELİK (Mardin) Teşekkürler
Başkan.
Bilindiği gibi, daha önce kabul edilen konular
çerçevesinde İŞKUR değişik kuruluşlara personel tahsis
ediyor. Maaşları İŞKUR tarafından ödenen bu personel,
tahsis edildikleri kurumlarda hem çalışıyor hem de eğitim
görüyorlar. Bu hafta Mardindeki İŞKUR yetkilileri hangi kamu
kurumuna kaç personel tahsis edeceklerini açıkladılar. Ne gariptir ki
İŞKUR, Mardinde bütün AKP belediyelerine tahsis yaparken kayyumlar
tarafından borç batağına sürüklenen Nusaybin Belediyesi
başta olmak üzere birçok HDP belediyesine tahsis yapmadı.
İŞKURun bu partizan yaklaşımını protesto ediyor,
gerekçesinin açıklanmasını ve bu haksız tutumun
düzeltilmesini talep ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Eksik
Yok.
Sayın Bakırlıoğlu
45.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlunun, yaşanan olumsuz iklim
koşullarından kaynaklı doğal afetler nedeniyle zor durumda
kalan çiftçilerin Ziraat Bankası ile tarım kredi kooperatiflerine
olan borçlarının ötelenmesi konusunda Tarım ve Orman
Bakanlığının çalışma yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Zeytin üreticisinin sorunlarını Meclis
kürsüsünden fırsat buldukça dile getirdim. Üretici için geçtiğimiz
hasat sezonu sıkıntılarla doluydu. Maliyetlerin yüksekliği,
Suriyeden ve Afrinden gelen zeytinyağı, istikrarsız piyasa ve
bu piyasada oluşan düşük fiyat üreticimizin belini bükmüştür.
Çiftçimiz gerçekten zor durumdadır. Önümüzdeki sezon yaraların
sarılması için bir fırsat olarak görülüp umutla bekleniyordu
ancak olumsuz iklim koşulları, rekoltenin yüzde 70 oranında
düşük olmasına sebep olmuş ve üreticimizin tüm
umutlarını kırmıştır. Ürün kaybıyla
karşı karşıya kalan çiftçimizin borçlarını
ödemesi imkânsızdır. Olumsuz iklim koşullarından
kaynaklı doğal afet nedeniyle zor durumda kalan çiftçimizin Ziraat
Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının
ötelenmesi mecburiyet hâline gelmiştir. Bu hususta Tarım
Bakanlığının gereken adımları atması
üreticinin talebidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
46.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Ankara Ticaret Odası Congresiumda düzenlenen
8inci Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet Törenine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan Türkiyedeki uluslararası öğrencilere ATO
Congresiumda düzenlenen 8inci Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet
Töreninde hitap etti ve Biz, sizleri ülkenize döndüğünüz zaman
Türkiyenin ülkemizdeki misyon şefleri olarak görüyoruz. dedi. Bu
projenin temellerini atan 8inci Cumhurbaşkanı Turgut Özalı
rahmetle anıp yürütülen bu hayırlı işin programında
emeği geçenlere teşekkür etti.
Bu proje kapsamında, bugüne kadar ülkemizde
eğitim öğretim gören yaklaşık 150 bin öğrenci mezun
olmuştur. Ülkemizde hâlen kendi imkânlarıyla veya burslu olarak
eğitim gören 182 ayrı ülkeden 150 bin uluslararası
öğrenciye ev sahipliği yapmaktayız. Hedefimiz, 2023te
uluslararası öğrenci sayımızı 200 bine
çıkarmaktır. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitemizde de
2.300 uluslararası öğrenci eğitim öğretimine devam
etmektedir, 3.114 öğrenci de mezun olmuştur.
İlimin, bilimin, bilginin öğretilip
yaygınlaştırılmasını; nereden gelirse, kimden
bulunursa alınmasını emreden bir medeniyetin
çocuklarıyız.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 10uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erele aittir.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce
Türk milleti; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında Siirtin Eruh ilçesi
kırsalında şehit düşen Kırıkkaleli Uzman
Çavuş Yasin Barana Allahtan rahmet, ailesine ve yüce Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, şu anda sporda
şiddeti ve düzensizliği nasıl önlerizi konuşuyoruz.
Dünyanın hiçbir yerinde sporseverlere bu kadar ağır
cezaların verileceğini öngören bir kanun bulunmamaktadır.
Keşke burada, yüce Meclisin çatısı altında iktidar ve
muhalefet milletvekilleri olarak sporun tüm paydaşlarıyla bir araya
gelseydik ve Türk sporunu uluslararası arenada nasıl daha üst
noktalara getiririz, onu tartışsaydık. Geleceğimizin teminatı
olan çocuklarımıza sporu nasıl sevdiririz? Futbol kulüpleri
altyapılarında yetenekli yerli sporcuları nasıl
yetiştiririz? Spor müsabakalarına gelen taraftarlara nasıl güzel
bir anı yaşatabiliriz? Çocuklarımızın,
kadınlarımızın spor müsabakalarına gelmelerini
sağlamak için ne yapabiliriz? Spor kültürünü tabana nasıl
yayabiliriz? Bunları konuşsaydık.
Ülkemizde futbol dışında spora ilgi
çok düşükken bu görüştüğümüz kanun teklifinde bulunan
ağır cezalardan dolayı ilginin daha da düşeceği
endişesini taşıyoruz. Spor; barış, kardeşlik ve
sevginin bir arada yaşandığı ve toplumun her kesimini bir
araya getiren sosyal bir bağ olarak ifade edilebilir. Ama günümüze
baktığımızda, sporda aradığımız
barışı, kardeşliği, sevgiyi toplumun hiçbir kesiminde
göremiyoruz.
Netice itibarıyla, sadece sporda mı
şiddet var? Toplumun her kesiminde; ailede, çarşıda, pazarda,
dolmuşta, iş yerinde, okulda, her yerde şiddet var. Bireylerin
sinir uçları gevşemiş; ne zaman, nerede, nasıl
davranacaklarını, nasıl tepki vereceklerini hiç kimse
bilememektedir. Önce her alanda bu şiddet kaynaklarının ve çözüm
yollarının araştırılması gerekmektedir.
Toplumdaki şiddet, şiddeti meydana getiriyor; cezalar da bu
şiddetin daha da artarak devam etmesine vesile olabiliyor. Önce
barışçı ortamı her alanda meydana getirmenin yolları
aranmalıdır, araştırılmalıdır.
Türkiyeye baktığımızda,
emekliliğini hak ettiği hâlde emekli olamayan
insanlarımızın haksızlığa
uğradığına dair duygu ve düşüncelerini, beklentilerini
ortadan kaldırabildik mi? Açlık sınırının 2.067
TL, yoksulluk sınırının 6.733 TL olduğu günümüzde
2.155 TL asgari ücretle vatandaşın dünyasında kopan
fırtınaları empati yaparak okuyabildik mi? 3600 ek gösterge sözü
verdiğimiz hâlde bir türlü gerçekleşmediği için devlete ve
siyasilere olan güveni erozyona uğrayan kamu
çalışanlarının umutlarına ışık
tutabildik mi? Atanamayan 400 bine yakın öğretmen adaylarına,
100 bine yakın sağlık personeline, yüz binlerce üniversite
mezunu gencimize bir yol haritası çizebildik mi? Her gece, işini
kaybetme korkusuyla yatağa uzanan ama gözüne uyku giremeyen
çalışanlarımızın iş güvencesini
sağlayabildik mi? Azıcık sesini yükseltince FETÖcü
PKKlı çamuru atılıp işinden, aşından, hürriyetinden
olacağı endişesiyle korku çemberi içerisinde yaşayan
insanlarımızın korku duvarlarının
yıkılmasını sağlayabildik mi? Bu kadar
sıkıntının, çilenin, çelişkinin, beklentinin,
umutsuzluğun kol gezdiği güzel yurdumuzda şiddeti nasıl
ortadan kaldırabiliriz? Önce bunları çözmek lazım.
Toplumun hasretle, umutla beklediği huzuru,
adaleti, güveni, korkusuz yaşama duygusunu, hak ve hukuk düzenini tesis
etmek zorundayız. Devleti yönetenler, Sayın
Cumhurbaşkanımızdan kaymakama kadar tüm idareciler
vatandaşlara baba şefkati, ana sevgisiyle davranmalı, tüm
vatandaşlarımızı ayrım yapmadan bağrına
basmalıdırlar. Siyasi parti liderleri ve mensupları
birbirlerinin yüzüne bakamayacakları sözlerden sarfınazar
etmelidirler, birbirlerine karşı sevgi dilini kullanarak milletimize
örnek olmalıdırlar. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlâna,
Somuncu Baba, Hacı Bayram Veli gibi sevgi dilini kullananlar hâlâ
gönüllerimizde yaşarlarken öfke ve nefret dilini kullananlar kendi nefret
denizlerinde kaybolup gitmişlerdir. Halkıyla iç içe yaşayan,
onlara tepeden bakmayan, kaş çatmayan, parmak sallamayan, yüz asmayan, hak
ve adaletten ayrılmayan liderler gönüllerde Mustafa Kemal Atatürk gibi
taht kurarken, insanlığa zulüm eden, eziyet eden, hak ve
hakkaniyetten ayrılanlarsa tarihin tozlu sayfalarında kaybolup
gitmişlerdir.
Sporda şiddete karışan, bulaşan,
şiddet uygulayan insanlara sadece ceza vermek, onları bu eylem ve
söylemlerinden vazgeçirmemektedir. Bu insanlara
baktığımızda, bu insanlarımızın genelde
16-30 yaş grubunda yer aldıklarını, genelde parçalanmış
aile çocuklarını olduklarını ve netice itibarıyla, ailede,
toplumda şiddet görmüş insanlardan meydana geldiğini ve bu
sindirilmiş duyguların bir şekliyle statlarda ortaya
çıktığını görmekteyiz.
Uyuşturucu kullanan gençleri topluma
kazandırmak için devletin vermiş olduğu mücadeleyi hepimiz
bilmekteyiz. Uyuşturucu kullanan gençleri hemen bir anda cezalandırma
cihetine gitmeyen devlet, sporda şiddete bulaşmış
insanların bu davranışlarını da bir hastalık
olarak değerlendirmeli, önce bu davranışları tedavi yoluyla
ortadan kaldırmanın yollarını aramalı, daha sonra
cezalandırma yoluna gitmelidir diye düşünmekteyiz.
Sporda şiddete yönelmeyi doğuran unsurlar
ortadan kaldırılmalıdır, bunları başta arz ettim.
Toplum katmanlarının beklentilerini en kısa zamanda yerine
getirmek zorundayız. Suriyeden gelenler için 40 milyar dolar harcama
kudreti olan bu devlet, bunları yapacak güç, kuvvet ve imkâna sahiptir.
Sayın milletvekilleri, statlarımızda
istenmeyen tavır ve davranışta bulunan seyircileri yönlendiren
kişiler yani taraftar gruplarının liderleriyle veya amigo diye
tabir ettiğimiz bu insanlarla devletimiz, spor kulübü yöneticileri, ilin
mülki amirleri bizce diyaloga geçmeli, onlarla gönül köprüleri kurmalı ve
bunların seyircilerimize örnek olmaları yönünde kendilerini
teşvik etmelidir diye düşünmekteyiz.
Yine, statlarda olumlu davranışlarda
bulunan seyirci ve seyirci toplulukları ödüllendirilmeli, teşvik
edilmelidir. TRT Sporda zaman zaman taraftarların yapmış
olduğu olumlu tezahüratlar hakkında görsel görüntüler veriliyor; bu,
diğer illere de örnek oluyor. Bunlar artırılmalı ve ödülle
teşvik edilmelidir.
Yine, bazı iller arasında kan
davasına bürünen bir spor husumeti yaşanmaktadır. Yıllarca
süren bu husumeti ortadan kaldırmak için il valileri, belediye
başkanları, kanaat önderleri, spor kulüpleri başkanları bir
araya gelmeli ve bu kan davasına bürünen spor husumetine son vermelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mustafa Kemal Atatürk Türk gençliği
sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği
güvence altında. demiştir. Gençliğimiz bu anlayışla
spora teşvik edilmelidir. Spor yapmak gençlerin sorumluluk
duygularını artırır, saldırganlığı
engeller, öfkenin kontrol edilmesini sağlar. Spor yapan gençler hiçbir
zaman spor sahalarında kötü tezahürat yapmamışlardır,
şiddete bulaşmamışlardır. Az önce bir sayın
bakanımızın dediği gibi, 40 milyona yakın gencimizden
sadece 6 milyonu spor yapabilmektedir. O zaman, bu 40 milyonun en azından
30 milyonunu spora yönlendirebilirsek bu kötü tezahüratın ve sporda
şiddetin kaynağını kuruturuz diyorum.
Başkanın zaman konusundaki hassasiyetini
dikkate alarak sözlerim bitmediği hâlde sözlerime son veriyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Milletvekili, zamanı tam kullandığınız için çok
teşekkür ederim.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Yücel Bulut.
Buyurun Sayın Bulut.
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifini görüşmek üzere yüce Meclis toplanmış bulunuyor.
Bildiğim kadarıyla, üzerinde
değişiklik önerilerini görüştüğümüz yasa 2011
yılında çıktı ve yürürlüğe girdi. Şimdi, aradan
sekiz yıl geçmeksizin biz bu yasanın yetersiz ve eksik olduğunu
kabul ederek bunun üzerinde birtakım düzenlemeleri hayata geçirmeye
çalışıyoruz.
Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugünkü
düzenlemeyi zaruri, gerekli ve kaçınılmaz olarak görüyor ama
aynı zamanda da yeterli olarak görmüyoruz. Neden yeterli olarak
görmüyoruz? 2011 yılında çıkarılmış bir yasa
sekiz yıl sonra kapsamlı bir değişikliğe tabi
tutuluyor, bunun da nedeni şiddet kavramına tek bir açıdan
bakıyor oluşumuz. Dolayısıyla bu bakış
açısını değiştirmediğimiz sürece, mevcut yasada
birkaç yıl içerisinde yeni değişiklikleri de hayata geçirmemiz
kaçınılmaz bir hâl alıyor.
Neden şiddete bir bütün olarak bakmıyoruz?
Şiddet bir bütündür, şiddet bir salgındır,
rahatsızlıktır ve şiddet bir toplumsal
hastalıktır, bünyeye girmiş bir hastalıktır.
Şimdi, hayatın her veçhesinde, her yönünde şiddetin izlerini
görebiliyoruz. Biz bugün burada lokal olarak sadece sporda şiddete
ilişkin bir çözüm önerisi üzerinde çalışıyoruz. Oysaki -her
sabah uyandığımızda- şiddet artık hayatımızın
bir parçası, ayrılmaz bir kavramı hâline geldi; sporda
şiddet kadına yönelik şiddet çocuğa yönelik
şiddet işçiye yönelik şiddet derken hoşgörünün,
sabrın, tahammülün merkezi olarak kabul ettiğimiz Anadoluda,
maalesef, her gün tırmanan ve inkâr edemediğimiz bir şiddet
kültürü hayatımızın bir parçası hâline geldi.
Dolayısıyla bizler, şiddeti lokal olarak sadece sporda yahut da
sadece kadına yönelik, çocuğa yönelik bir şiddet olarak görüp
buna çözüm bulmak yerine, şiddeti bir bütün, bir hastalık olarak
kabul edip bunun çözüm yollarını, bunu doğuran sosyolojik
gerçekleri ve bu işin membasını bulup kurutmayı bu Meclisin
asli bir görevi olarak kabul etmek zorundayız. Evet, şiddet günden
güne hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Neden
oldu? Çünkü artık millî eğitim politikaları yahut da ebeveynin
vermiş olduğu eğitim ve terbiyenin yanında
kuşakları, nesilleri etkileyen, onları yoğuran,
onların kişiliğine doğrudan tesir eden başka faktörler
ve egemen dinamikler hayatımızın bir parçası hâline geldi.
Nedir bunlar? Birçok hatip burada ifade etti, sosyal medya bunlardan bir
tanesi. Dolayısıyla yirmi-yirmi beş sene önce olduğu gibi,
artık bir genç, bir çocuk sadece annesinin, babasının
söylediklerini doğru kabul ederek kişiliğini bunun üzerinden
şekillendirmiyor; Facebook gibi, işte, Twitter gibi birçok sosyal
platform, bilgiye erişimi kolaylaştırdığı gibi,
ortada bir süzgeç, bir denetim de olmadığı için aynı
zamanda kirli bilgiye erişimi de kolaylaştırıyor.
Dolayısıyla kuşaklarımız, maalesef, bu kirli bilgi
eşliğinde, bu kirli bilgi doğrultusunda şekillenmeye ve
şiddeti karakterlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görmeye
başladılar. Dolayısıyla artık bu yüce Meclisin, sadece
ama sadece şiddeti önlemek babında değil, genel olarak yeni
nesillerin ahlak ve fazilet çerçevesinde yetişmesini temin etmek
adına, muhakkak ama muhakkak, bu sosyal medya platformlarını
kirli bilgiden arındırmak ve eğitim müfredatında bir
düzenleme yapmak için çalışması lazım.
Şiddetin hayatımıza girmiş
olmasının nedeni sadece sosyal medya mı? Elbette ki değil.
Kaldı ki biz bir kısıtlama da değil, sadece denetim ve
düzenlemenin muhakkak ve kaçınılmaz olduğunu söylüyoruz ama
sosyal medya dışında medya kuruluşlarının da Türk
toplumunda oluşan şiddet kültüründe yadsınamaz bir payı
olduğunu hepimiz kabul etmek zorundayız. Bakınız,
artık eğitici ve öğretici programların ve
yapımların yerini şiddete bulaşmış, şiddet
yoluyla haksız kazanç elde etmiş eli kanlı katillerin kahraman
birer figür olarak gösterildiği diziler ve yapımlar aldı. 11-12 yaşındaki
çocuklar bu dizilerin, bu yapımların ve bu filmlerin etkisi
altında ergenlik çağını geçiriyorlar ve
dolayısıyla şiddet bu toplumda yavaş yavaş
vakayıadiyeden bir kavram hâline geliyor. Dolayısıyla bu
sosyolojik sorunu ele almadan, bu membayı kurutmadan, kurutmak için gayret
göstermeden, meseleleri tek tek, lokal olarak ele alıp bunlar için
çözümler üretmek sadece ama sadece geçici, üç yıllık, beş
yıllık ara çözümler bulmaktan başka hiçbir anlam taşımıyor.
Şimdi, tabii, burada, zaruri gördüğümüz, desteklediğimiz
ama aynı zamanda da bir geçici çözüm olduğunu dile getirdiğimiz
bu yasada hep spor taraftarlarını, müsabakaların
taraftarlarını konuşuyoruz ama spor dünyasının bunun
dışında sorunları olduğunu da görmek zorundayız.
Nedir? Taraftara yönelik düzenlemeler yanında spor kulüplerinin
yöneticilerine ilişkin kapsamlı ve köklü düzenlemelerin de artık
zamanının geldiğini bu Meclis kabul etmek zorunda.
Şimdi, bu spor kulüplerinin tamamı,
biliyorsunuz, yasal statü olarak dernek statüsündeler. Şimdi, siyasi
partiler de birer dernek aynı zamanda ancak 1982 yılından beri
yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu nedeniyle siyasi partiler alelade birer
dernek olmaktan çıkmış, bütün statüleri özel olarak
belirlenmiş ve Anayasa Mahkemesinin tabiriyle de alelade bir dernek
olmanın ötesinde özel statülü birer yapılar hâline gelmişlerdir.
Şimdi, siyasi partilere üye girişi, yönetici olmak, siyasi partilere
genel başkan olmak, genel sekreter olmak, yönetiminde görev almak
nasıl ki sıradan bir dernekten farklılaştırılmış
ve sıkı şekil şartlarına tabi tutulmuşsa milyon
dolarların konuşulduğu, çok yüksek bütçeli bu spor
müesseselerinin de alelade bir dernek statüsünde olmaktan acilen
çıkarılması, yönetici elitinin hangi şartlarla yönetici
olacağının altının çizilmesi, vurgulanması,
sıkı şekil şartlarına bağlanması lazım.
Aksi takdirde, özellikle Anadoluda -belki büyük spor kulüpleri için bu
söylediğim çok geçerli olmayabilir ama- binlerce insanın gönül
vermiş olduğu spor kulüpleri, bunun şartları, denetimi,
ayakları yere basar bir şekilde düzenlenmediğinden ehliyet
sahibi olmayan insanların eline geçiyor ve milyonların gönül
verdiği spor kulüpleri de maalesef yine bu eller tarafından istismar
edilerek bir kenara bırakılıyor. Anadoluda çokça örneği
var, bu örneklerden bir tanesi de benim memleketimin elli yıllık spor
kulübü Tokatspor. Tokatsporun içinde bulunduğu hâl ve şartlar
Türkiyede birçok spor kulübünün içinde bulunduğu hâl ve şartlarla
aynı ve şu anda elli yıllık bir spor kulübü ehliyet sahibi
olmayan ne idiği belirsiz bir kişi tarafından ele geçirildi ve
13-15 milyon TLlik bir borç batağında, o şekilde kaderine terk
edildi. Bu spor kulübünü kurtarmak için bütün memleket, bütün gönül verenler,
siyasiler, valisiyle hep beraber seferber oldular. Sırf bu durum dahi ya
da buna benzer yaşanan durumlar dahi aynı zamanda spor kulüplerinin
mutlaka sıkı denetim altına alınacakları özel bir
rejime tabi tutulmaları gerektiğine işaret ediyor.
Dolasıyla, biz bu Mecliste, bu meseleleri
aceleci bir üslupla tek tek, lokal lokal ele almak yerine tüm yönleriyle masaya
yatıracağımız, tüm yönleriyle çözüm
arayacağımız, kökten ve kesin çözüm arayacağımız
formüllere doğru da bir geçiş yapmak zorundayız ve bu konuda da
hemfikir olmak zorundayız.
Dolayısıyla, bir kez daha ifade etmek isterim
ki huzurdaki değişiklik, bugün içinde bulunduğumuz hâl ve
şartlarda kaçınılmaz ve zorunlu bir değişikliktir
ancak daha gelişmişini, daha yeterlisini de bu Meclisin yapmasının
muhakkak ama muhakkak boynunun borcu olduğunu ifade etmek isterim.
Sabırla dinlediğiniz için çok
teşekkür ediyorum.
Heyetinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olasınız.
Bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum,
söz alan arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Ağrı Milletvekili Abdullah Koç.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bugün bu kürsüde
şiddeti konuşuyoruz, hem de sporda şiddeti. Şiddet, güç ve
baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar
görmesine neden olan bireysel veya toplu olaylar olarak
tanımlanabildiği gibi, gözdağı verme, alay etme,
sataşma, tehdit etme gibi psikolojik boyutları da olan başka bir
alandır.
Değerli arkadaşlar, şiddetin
nedenlerine gelecek olursak, şiddet içeren programlar, eğitim
sistemindeki sıkıntılar, adalet sisteminde beklenen adalet
anlayışına ulaşmama, gelir dağılımındaki
düzensizlik ve özellikle medya aracılığıyla pompalanan
şiddet anlayışı gibi nedenler, maalesef toplumda
şiddet olgusunu yaratan hususlardır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, sporda
şiddetin önlenmesine ilişkin kanun teklifini görüşürken sadece
bu alanda şiddet varmış gibi bir yaklaşım göstermek de
doğru değildir. Değerli arkadaşlar, gelin, biz bugün
toplumun tamamına hâkim olan şiddeti konuşalım. Ne
yapalım? Mesela, üç gün önce Diyadin Belediye
Başkanlığına, belediye eş
başkanlarımıza yapılan şiddeti ve
saldırıyı konuşalım. Mesela, neyi konuşalım?
Çorluda, tren kazasında, tam bir yıl önce canlarını
kaybeden ailelerin hak ve adalet talebinde bulundukları nedeniyle kolluk
kuvvetleri tarafından coplandığını
konuşalım, o şiddeti konuşalım.
Değerli arkadaşlar, gelin, özellikle
şiddetin en yoğun şekilde uygulandığı, 2911
sayılı Yasa çerçevesinde halkın, toplumun, demokrat kesimin ve
demokrasi talebinde bulunan insanların gösteri ve yürüyüş
hakkını kullandıkları için coplandıkları
ortamı konuşalım. Değerli arkadaşlar, gelin, sokakta
toplumsal muhalefetin yanında yer alan, özellikle milletvekillerimize ve
siyasetçilerimize yönelen, şiddet uygulayan kolluk kuvvetlerinin
tavırlarını konuşalım. Gelin, toplumun tamamına
empoze edilen ve büyük bir çoğunluğu toplumsal muhalefeti
bastırmak için, tek adam rejimini hâkim kılmak için, demokratik
talepleri bastırmak için sokakta, karakollarda, mahkemelerde kolluk
kuvvetlerinin uyguladıkları şiddetin boyutlarını ve
geldiği tehlikeyi konuşalım.
Değerli arkadaşlar, esasında, son
yıllarda, Anayasa ve uluslararası hukuka uygun düşmeyen
düzenlemelerle, kolluk kuvvetlerine bu gücü kullanmak için çok ciddi,
aşırı yetki verilmiş durumdadır. Şiddet ne
yazık ki toplumun her alanına yayılmış
durumdadır; mahallede komşunun komşuya, okulda öğretmenin
öğrenciye, öğrencinin öğrenciye, karakollarda hüküm süren kötü
muamele ve sistematik işkenceyle kolluk kuvvetlerinin mazlumlara ve halka
uygulamış olduğu ciddi bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Farklı aidiyetlere sahip olan halkların her
türlü demokratik hak taleplerine ilişkin barışçıl eylem ve
aktiviteleri sırasında göstericilere uygulanan şiddet ve muamele
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Spor alanlarında seyircinin seyirciye veya
sporcuların birbirlerine uyguladıkları her türlü maddi ve manevi
şiddetin boyutları esasında ele almamız gereken diğer
hususlardan bir tanesidir. Bugün Türkiyede ırkçılık had
safhadadır değerli arkadaşlar. İki gün önce
yaşadığımız, Diyadin Belediye Başkanına
yönelik olan tutum da bunun tipik bir örneğidir ne yazık ki.
Değerli arkadaşlar, Genel Kurul önüne
gelen Sporda Şiddetin Önlenmesine İlişkin Yasa Teklifinde üzerinde
durulan şiddet türleri yukarıda değindiğimiz genel
şiddetin yalnızca yüzeysel birkaç tane hususunu içermektedir. Şu
noktaları evleviyetle vurgulamak isteriz ki şiddetle mücadeleyi
sadece adli veya polisiye tedbirlerle almak mümkün değildir. Değerli
arkadaşlar, bunun yanında işsizlik boyutu vardır, yoksulluk
boyutu vardır. Bu sisteme, bu rantçı sisteme öfke duyan ciddi bir
kesim söz konusudur. Karakolda kötü muamele gören gencin, baskı ve
işkenceyle karşı karşıya kalan gencin topluma ve
ortama duymuş olduğu öfkenin başka bir göstergesidir. Bu
hususlar göz ardı edilerek değerli arkadaşlar, özellikle sporda
şiddetin önlenmesine ilişkin bu kanunu görüşmek de doğru değildir,
bize göre yeri ve zamanı da değildir.
Şimdi, ceza hukuku açısından
baktığınızda değerli arkadaşlar, bu konuyla
ilgili ilk 2004 yılında 5149 sayılı Yasayla sporda
şiddetin önlenmesine ilişkin bir kanun ihdas edilmiştir. Bu kanun
yetmedi, 6222 sayılı Kanunla, aradan birkaç sene geçmeden -yine bu
kanun eksik görülmüş- 2011 yılında yeniden bir
değişikliğe gidilmiştir. Bu da yetmedi değerli
arkadaşlar, yine şu anda Genel Kurulun huzurunda olan bu kanunla
yeniden sporda şiddetin önlenmesine ilişkin kanun teklifiyle
karşı karşıyayız. Demek oluyor ki kanun yapma, kanun
ihdas etme hususunda çok ciddi bir şekilde eksiklikler mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, şimdi bu kanunla
getirilmek istenen yasaklar Türk Ceza Yasasında mevcut olan
yasaklardır. Şimdi, bir Kabahatler Yasası var, Türk Ceza
Yasasında yer alan maddeler var. Burada getirmiş olduğunuz özel
yasayla halkın sahip olduğu hak ve hürriyetleri biraz daha
kısıtlamış oluyorsunuz. Fikrî içtima diye bir kural
vardır Türk Ceza Yasasında. Siz bu tür ırkçılık olan
eylemleri, şiddet uygulama şekilleriyle ilgili eylemleri
rahatlıkla Türk Ceza Yasası ve mevcut olan 6222 sayılı
Yasayla da önleyebilirsiniz. Sorun uygulamadadır değerli
arkadaşlar. Türkiye neredeyse bir kanun devleti hâline geldi. Dün yine bu
kürsüde dile getirdim, neredeyse nefes alış verişlerimizi dahi
kanuna bağlayacaksınız. Bu kadar kanunu ihdas etmek kimin
yararınadır değerli arkadaşlar? Bu halkın
yararına olmadığı kesindir, nettir. Peki, kime yarar
getirecek? Yine rantçı anlayışın, yine halkın
dışında olan ve trilyonlarca bütçeyi oluşturan futbol
kulüplerinin, futboldaki o mevcut para babalarının işine
yarayacaktır bu kanun. Halk için getirilen bir kanun asla değildir,
bunu unutmamak lazım. O hâlde ne yapmak gerekiyor? O hâlde, değerli
arkadaşlar, kanunu uygulamak gerekiyorsa veya kanun ihdasına gidilmesi
gerekiyorsa oturup halkla birlikte bunu düşünmek ve halkın
yararına olan hükümleri yerine getirmek gerekiyor. Şimdi, benim bir
yıllık bir milletvekili geçmişim var, hangi kanunu dile
getiriyorsanız, hangi kanun ihdasına gidiyorsanız mevcut olan bir
hak ve hürriyetin kısıtlanmasından başka hiçbir şey bu
Mecliste kürsüye gelmiyor. Uzun bir süredir hak ve hürriyetlerin
geliştirilmesi için hiçbir tane kanun maddesi bu kürsüde
tartışılmadı. Özellikle buna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu nedenle de bu kanun teklifinin derhâl geriye çekilmesi gerektiğini,
daha çok hak ve hürriyetlerin yer aldığı, toplumun bir arada
yaşayabileceği, demokratik yasaların bu kürsüde
tartışılması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Süleyman Bülbül konuşacak.
Buyurun Sayın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Hatip.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 6222 sayılı
Yasada yer alan düzenlemeler, yasanın içerisinde bulunan suçların
kapsamını genişleten düzenlemeler. Burada cezalar ölçüsüz bir
şekilde ağırlaştırılıyor ve spor
alanları kavramı adı altında bu alan genişletilip
müsabaka alanı dışında, toplantı ve yürüyüş
hakkı ve ifade özgürlüğünü ortaya koyan yurttaşın anayasal
hak ve özgürlükleri zedeleniyor.
Bu çerçevede, hukuksal açıdan bu
itirazlarımızı Komisyonda yaptık. Komisyonda yaparken, AK
PARTİli Komisyon üyesi bazı arkadaşlarımız Ya o
zaman maçlara girmesinler. Biyometrik kimlik alınacaksa bu kimliklerin
Verilerin Kullanılması Kanununa aykırı bir şekilde
kullanılma şüphesi varsa maçlara girmesinler. dedi. Bu mantık
tabii ki yanlış yani trafikte bazı kuralları
eleştirdik diye biz trafiğe çıkmayacak mıyız? O
nedenle, bizim birinci önceliğimiz anayasal hak ve özgürlükleri öne
çıkarmak, anayasal hak ve özgürlüklere aykırı düzenlemelere bir
milletvekili olarak karşı koymak.
Arkadaşlar, bu kanunda ifadeler genel ve
muğlak. Bu kanunda özgürlükler Anayasaya aykırı bir
şekilde sınırlandırılıyor ve özgürlük ve güvenlik
arasındaki tercihteyse güvenlik tercihi öne çıkıyor. Bu kanunda
idari vesayet yetkisi özellikle özerk federasyonlar üzerinde geniş bir
şekilde kullanılıyor.
Bakınız arkadaşlar, ülkemizde
kanunların çıkma ihtiyacının toplumun ihtiyacıyla yan
yana olması gerekiyor. Toplumsal bir ihtiyaç varsa, kanunlar büyük millet
Meclislerinde hazırlanır ve kanunlar yasalaştırılır.
Bu çerçevede, bu ihtiyacı toplumda görmek gerekiyor. 6222 sayılı
Kanun, bildiğiniz gibi 2011 yılında mart ayında
çıkarıldı. O tarihte çıkarırken bu ihtiyaca
karşılık mı çıkarıldı yoksa Galatasaray Stadında
Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik tezahüratlar nedeniyle mi
çıkarıldı, bunun takdirini size bırakıyorum.
Şimdi ne için çıkarılıyor?
Tabii, biz sporda şiddete karşıyız, şiddetin her
türlüsüne karşıyız ama biraz sonra Sayın
Cumhurbaşkanımızın 12 Mayısta statlara giden yollarda,
Beşiktaş Çarşıda, Fenerbahçede, Beyoğlunda kulüp
taraftarlarının kendisine yapmış olduğu tezahüratlara
karşılık vermiş olduğu beyanatı
okuyacağım. Bakınız, hangi ihtiyaca göre
çıkarıldığını açıkça ortaya koyuyor:
İstanbuldaki iftar programında konuşan Erdoğan,
sözlerinin devamında statlarda yapılan tezahüratlara değindi:
İşte, görüyorsunuz, bunlar o kadar şirazeden çıktı ki
şimdi statların tribünlerine pankartlar asıyorlar. FETÖnün
uşağı durumunda olan kişilerin sloganlarını
tribünlere pankart olarak asıyorlar. Bunlara asla geçit vermeyeceğiz.
Bunlar yanlış yolda ama biz bunu düzelteceğiz. Bitmedi,
bakıyorsunuz, aynı şekilde kapalı spor salonu
Bu
statları biz yaptık, biz! Kapalı spor salonunda beyefendinin 23
Nisandaki sloganvari ifadelerini orada insanlara söylettiriyorlar.
Bunların hepsi kayda giriyor. Gereğini biz de yapacağız.
Bunlara eyvallah demeyeceğiz: dedi 12 Mayısta bu şekilde
beyanatı var.
İhtiyaç nereden kaynaklanıyor?
İhtiyaç, 6222 sayılı Kanunun şu andaki
yapısından kaynaklanmıyor. İhtiyaç, burada Sayın
Cumhurbaşkanına yönelik taraftar gruplarının
yapmış olduğu tepkilerden kaynaklanıyor.
Arkadaşlar, tek kişinin ihtiyacı
nedeniyle kanunlar çıkarılmaz, kanunlar revize edilmez, kanunlar
düzenlenmez. Bu nedenle, kanunun getirilmesinde en büyük amaçlardan birisi bu.
Taraftar grupları potansiyel suçlu olarak
görülüyor arkadaşlar. Taraftar gruplarını potansiyel suçlu
olarak görmek doğru değil. Spor alanı kavramını
genişletip Beşiktaş Çarşıda, geçici toplanma yerinden
İnönü Stadına kadar yürüyüş alanını spor alanına
dâhil etmek, müsabaka alanları dışında spor alanları
yaratmak ifade özgürlüğünü, toplantı ve gösteri hakkını
ihlal eden, Anayasaya aykırı düzenlemeler. Bunları kabul
edemeyiz. Kişisel verilerin korunması hakkındaki
Anayasanın 20nci maddesine aykırı düzenlemeyi kabul edemeyiz
ve Biyometrik kimliğini vermeyeceklerse girmesinler, gitmesinler maça.
denilmesini özgürlükler açısından kabul edemeyiz. Bu çerçevede, bu
kanun düzenlemesi Anayasanın birçok maddesini ihlal ediyor.
Anayasanın 34üncü maddesini, gösteri ve yürüyüş düzenleme hakkını;
Anayasanın 20nci ve 13üncü maddesini, kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili maddesini; Anayasanın 59uncu maddesini,
Anayasanın 38inci maddesini; Anayasanın 26ncı maddesini,
sporu geliştirme yükümlülüğü olan devlete verilmiş görevi, bu
maddeleri özgürlükleri ihlal ediyor. Bu nedenle karşıyız biz; bu
yasal düzenlemenin toplumsal ihtiyaca yönelik çıkmaması nedeniyle
karşıyız. Bu çerçevede, bu itirazlarımı sunuyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
Sayın milletvekillerimizin
anlayışına teşekkür ediyorum, süreyi doldurmadan
düşüncelerini ifade ettikleri için.
Şimdi şahsı adına Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş konuşacaktır.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, önümüzdeki yasa
teklifi futbolda şiddetin önlenmesi olarak kamuoyuna yansıdı ve
gerçekten bu mantıkla devam ediyor ama futbolda şiddetin
önlenebilmesi için önce ayrımcılığın önlenmesi
gerekiyor. Sporun birleştirici yönünü hep birlikte tesis etmeliyiz.
Şimdi, her şeyden önce, spor sadece futbol
olmadığı gibi, sadece bir erkek uğraşı da
değildir, bunu özellikle ifade etmek istiyorum. Hayatın birçok
alanında olduğu gibi, spor alanında da cinsiyetçi
yaklaşımların ağır bastığını biz
kadınlar çok iyi biliyoruz. Bu cinsiyetçi yaklaşımları
sıralasam herhâlde burada hiçbir süre yetmez ama ben de sadece birkaç kere
maça gittim -Adana Demirspor, Amedspor benzeri maçlara- emin olun, oradaki
tezahüratları bir kadın olarak dinlemek mümkün değil. Bir kere
kadınların oraya mutlaka gitmesi gerekiyor, gitmesin anlamında
demiyorum. İçerik itibarıyla kadınların spora ilgisi bu
cinsiyetçi yaklaşımları kıracaktır ve o tezahüratlara
da belirli bir kültür ve düzey getirecektir. Bu nedenle Spor
kadınların işi değildir. demiyoruz, tam tersine,
hayatın her alanında olduğu gibi spor da kadınların
uğraşıdır; hem spor olarak bunu yaparlar hem de izleyici
olarak hem tribünlerde hem sahada kadınların var olması
kadın erkek eşitliğine yaklaşımımızın
bir sonucudur. Cinsiyetçilik ne demek? Cinsiyetçilik cinsiyete dayalı
ön yargıların bütünü diyebiliriz. Gerçekten bir insanın
kabiliyetlerini cinsiyetini baz alarak değerlendirmek anlamına
geliyor. Hani şöyle bir yargı var ya: Erkekler yemek yapamaz,
kadınlar daha iyi yemek yapar. İşte bu tam da cinsiyetçi bir ön
yargıdır. Erkekler de iyi yemek yapabilir, kadınlar da kötü
yemek yapabilir. Yani hani bu arada kadın ve erkek diye bir
ayrıştırma mümkün değildir. Bu spor alanı için de
böyledir yani spor sadece futbol olmadığı için, futbol
takımları da var, kadın futbol takımları da var, bu
konuda hepimize düşen görev bunu özendirmek, futbolun ve sporun diğer
alanlarının birleştirici ve gerçekten
barıştırıcı özelliklerinin yaşamımıza
sirayet etmesi için çabamızı göstermektir.
Şimdi, gerçekten bu konuda spora
yaklaşımımızda ayrımcılık olmamalı
dedik. Mesela Başakşehirspor gibi, Osmanlıspor gibi kamu
kaynaklarıyla iktidarın kendi takımını yaratma ve
diğer taraftarları dışlama gibi bir tutum kesinlikle
toplumsal barış ortamını sağlamaz ve diğer futbol
takımlarına, kuruluşlara da bir ayrımcılık
getirir. Mesela Amedspora yönelik ayrımcılık burada çokça ifade
edildi ve buna yönelik, hayatın diğer alanlarında olduğu
gibi, Amedspora yapılanlar görünmez kılınıyor,
cezalandırılmıyor ama kendilerine yüksek cezalar veriliyor.
Örneğin Aşk Bodrumda yaşanır pankartı disiplin
cezasıyla karşılaşmazken Amedspor oyuncularından Deniz
Naki ve diğerleri Çocuklar ölmesin, maça gelebilsin, gelsin. dedikleri
için ağır para cezalarıyla karşılaştılar.
Aslında genel siyasi yaklaşımın, erkin tutumu spor
alanında da maalesef devam ediyor.
Bu yasa teklifinde son olarak şunu da
söyleyeyim: Gerçekten kişisel bilgilerin depolanması, daha doğru
bir ifadeyle, bir fişleme anlamına geliyor. Bunu kabul etmemiz mümkün
değil. Şimdi, maça giden insanların, yurttaşların
biyometrik verilerinin toplanması bu verilerin başka yerlerde
kullanılması sonucunu doğurabilir. Bu, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunuyla da kesinlikle bağdaşmayan bir durumdur.
Aynı zamanda Anayasa ve uluslararası sözleşmelere de
aykırıdır. Şimdi, Bakanlığa tanınmak istenen
bu yetki, Anayasanın 20nci maddesinin üçüncü fıkrasına
tartışma dışı bir aykırılık
oluşturmaktadır. Bu nedenle bunun teklif metninden
çıkarılması gerekiyor. Ayrıca kişisel verilerin
gizliliği esastır. Buna istisna olarak biyometrik verileri depolama
yönteminin öngörülmesi aynı şekilde kabul edilemezdir biraz önce
ifade ettiğim gibi.
Genel olarak da bu yasada söylediğimiz
eleştirilerin karşılanması, hem taraftarların hem
toplumun gerçekten lehine düzenlemeler getirilmesi açısından çok
büyük bir önem arz etmektedir.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olasınız.
Sayın Eksik
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Iğdır Milletvekili Habip Eksikin,
Iğdır kayısısını üreten çiftçilerin emeğinin
karşılığını alabilmesi için Tarım ve Orman
Bakanlığının çalışmasının olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biliyorsunuz, mikroklima
özelliğine sahip olması ve verimli toprakları sayesinde
Iğdır Ovasında -herkesin bildiği gibi- kayısı
yetiştirilmektedir. Büyüklüğü ve lezzetiyle Iğdıra özgü
olan Iğdır kayısısını üreten çiftçilerin emekleri
karşılanmamaktadır. Olgunlaştıktan sonra üç dört gün
içerisinde tüketilmesi gereken ve binbir cefayla yetiştirilen
Iğdır kayısısı, soğuk hava depolarının
ihtiyacı karşılayamamasından kaynaklı ve yeterli
düzeyde pazar alanı oluşturulmadığı için maalesef 1-2
TLye satılmaktadır. Alıcı çiftçiden bu
kayısıyı alırken 1-2 TLye alıyor ama maalesef
Iğdır kayısısı manav tezgâhlarında 10-12 TL
olmaktadır. Bu fiyat farkının giderilmesi için, çiftçinin
emeğinin karşılığını alması için
Bakanlığın bir çalışması olacak mıdır?
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (Devam)
BAŞKAN - Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1'inci madde üzerinde
aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri birlikte işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Zeynel
Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Fikret
Şahin Erdoğan
Toprak
Balıkesir İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tuma
Çelik Rıdvan
Turan Meral
Danış Beştaş
Mardin Mersin Siirt
Ayşe
Acar Başaran Necdet
İpekyüz
Batman Batman
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, toplumumuz bir şiddet sarmalı
içinde, bundan spor da kendine düşen payı alıyor.
Sağlıkta şiddet var, aile içi şiddet, hayvana şiddet,
kadına şiddet
Umuyorum ki getireceğimiz bu yasalarla bu
şiddetin önüne geçmiş oluruz. Şimdiden ülkemiz ve milletimiz
için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Efendim, ben, yasayla ilgili konuşmamı
yapmadan önce, geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirilmiş olan
İstanbul seçimlerinin Türkiye gündemine olan yansımalarına ait
bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.
İstanbul seçimleri, özünde bir yerel seçim
olmasına rağmen, yürütülen seçim kampanyası ve bu kampanyadaki
söylemler, seçimin tekrar edilme kararı alınması ve
Cumhurbaşkanının aktif olarak bu seçimin içine dâhil olması
artık İstanbul seçimlerini yerel seçimlerin ötesine
taşımış, âdeta getirilen
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin bir yıllık
değerlendirmesinin seçimi hâline gelmiştir. İstanbul seçimleri
sonrasında AK PARTİ oylarında görülen büyük kayıplar,
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini tekrar
tartışmaya açmıştır.
Milletimiz, sandıktaki tercihiyle, uygulamada
olan Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine bir yıl sonra
onay vermemiştir. Bir kişiye her şeye karar verme yetkisinin
verilmesi ve devletin âdeta bir parti devleti hâline dönüşmüş
olması milletimizin vicdanında karşılık
görmemiştir. Tarafsız olması gereken
Cumhurbaşkanının bir belediye başkan adayını
seçtirmek için seçim meydanlarına inmiş olması, hatta
Cumhurbaşkanının yine seçim meydanlarında seçmenlere çay
dağıtması milletimiz tarafından
yadırganmıştır çünkü halkımız
Cumhurbaşkanının tarafsız olmasına
alışkın ve böyle olması gerektiğine inanmaktadır.
Zaten, Anayasamızda da
Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiği
belirtilmektedir. Bakınız, elimdeki, şu an yürürlükte olan
Anayasamız; 103üncü maddesini sizlere de okumak istiyorum,
Cumhurbaşkanının yeminiyle ilgili olan madde. Türkiye
Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime
aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için
-bakın tarafsızlıkla diyor- bütün gücümle
çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum
ve şerefim üzerine andiçerim. Bakın, bu kürsüde,
Cumhurbaşkanı bu şekilde tarafsız olacağına dair
ant içmişti.
Yine, Anayasanın 104üncü maddesinde
Cumhurbaşkanı Devletin başıdır.
Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye
Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. der ve yine
117nci maddesi Başkomutanlıkla ilgilidir. Başkomutanlık
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî varlığından
ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur. der.
Bakınız, Anayasa'nın pek çok
maddesinde bu kadar açık bir şekilde Cumhurbaşkanının
tarafsız olması gerektiği belirtilmiş olmasına
rağmen bir Cumhurbaşkanının sadece bir partinin Genel
Başkanı olması kabul edilebilir midir, bunu sizlerin
vicdanına sormak istiyorum.
Bu Mecliste, bakın, bizler, hepimiz Türkiye'de
milletimizi temsil ediyoruz, farklı bölgelerden milletvekili olarak
seçildik, geldik. Sadece tek bir AK PARTİ yok Mecliste; AK PARTİ var,
Cumhuriyet Halk Partisi var, HDP var, MHP var, İYİ PARTİ var
yani hepimiz Türkiye'yi temsil ediyoruz. Cumhurbaşkanının da
-eğer milleti ve devletimizi temsil ediyorsa- sadece bir partinin Genel
Başkanı olması kabul edilebilir değildir.
Bu -tarafsızlık- sadece siyaset
açısından birtakım handikapları beraberinde
getirmemiş, bunun yanında ekonomiyle ilgili
sıkıntıları da beraberinde getirmiştir.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminden itibaren enflasyon
artmış, işsizlik artmış, bütçe açığı
artmış; sanayi üretimi azalmış, tarımsal üretim
azalmış, millî gelir düşmüştür. Cumhuriyetin en
ağır ekonomik krizini hep birlikte yaşıyoruz. Özetle,
geldiğimiz nokta itibarıyla, Türkiye'nin, daha fazla zaman
kaybetmeden ve zarar görmeden bu sistemden vazgeçmesi ve parlamenter sisteme
geri dönmesi zorunlu hâl almıştır. Ülkeye güvenin geri
gelmesinin ilk şartı budur. Milletimizin talebi de tarafsız
Cumhurbaşkanlığından yanadır, hatta iktidar
mensuplarının dahi bu yönetim sisteminde revizyon yapılması
gerektiğine dair basında açıklamaları yer
almıştır. Gerekirse bu konuda, halkımız, evet, 2017de
referandumla Cumhurbaşkanlığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN (Devamla)
Başkanım, toparlıyorum.
Halkımız her ne kadar 16 Nisan 2017
tarihinde Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine vize
vermiş olsa da geçmiş bir yıllık deneyim sonrasında
artık Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin bizlere
uygun olmadığını ve bundan geri dönülmesine dair
kararını sizlere bildirmiştir. Bu kadar Anayasa maddesinde
değişiklik yapamayacağımıza göre -doğru
olanın- Cumhurbaşkanının partisinden ayrılarak
tarafsız konumda olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Rıdvan
Turan.
Buyurun efendim. (HDP sıralarından
alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve ekran başındaki değerli
halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sporda şiddet konulu kanun teklifinin 1inci
maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. İki temel belirleme hatasının olduğunu
düşünüyorum. Bunlardan bir tanesi, genelde sporun, özelde de futbolun
politika dışı bir kategori olduğuna dair saptama. Bunlara
itiraz etmemin sebebi şu: Eğer bunları yerli yerine oturtamazsak
bu konuda gerçekten spordaki şiddeti önleyecek tedbirleri almamız
mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, futbolun ya da daha
geniş manada sporun öznesi insandır. İnsanın olduğu
her yerde doğal olarak siyaset vardır. Hatta futbol, siyasetin özel
bir kategorisidir, özel bir alanıdır; bakın, daha iddialı
bir şey söylüyorum, özel bir alanıdır. Faşist Franco,
hatırlanacaktır İspanyayı 100 binlik beşiklerde
uyutuyorum. demişti stadyumlar için. Yine fado fiesta ve futbol
diye meşhur 3Fsi aslında faşist Franconun futbolu nasıl
bir siyaset içerisinde mütalaa ettiğinin göstergesiydi. Bunun
karşıt örnekleri de var tabii ki, yalnızca onun için
konuşmak mümkün değil.
Şimdi, örneğin hangisi siyaset
dışı bir kategori? Mesela Livorno mu siyaset
dışı, Mussolininin takımı Lazio mu, Barcelona mı
siyaset dışı, Marseille mi siyaset dışı?
Örnekleri daha artırmak çok mümkün, bizim ülkemiz için de konuşmak
mümkün. Değerli arkadaşlar, bunların hepsi kurulması
itibarıyla aslında politik kökeni olan -örneğin Juventus gibi-
olgular. Dolayısıyla futbol, çoğunlukla iktidarlar
tarafından siyaseti yeniden dizayn etmenin bir aracı olarak kullanılmış.
Aynı zamanda bir kimlik oluşturma aracıdır spor ve özelde
de futbol. Hem sınıfsal kimliğin hem millî kimliğin
oluşmasında ve oluştuktan sonra da bu kimlikleri tersten
belirlemek noktasında son derece fonksiyonel olgulardır bunlar.
Yine, şiddetin hastalık olduğuna dair
bir belirleme var. Yani örneğin, Hitler hasta olduğundan, ruh
hastası olduğundan dolayı mı milyonlarca insanın
hayatına kastetti? Bunları eğer hastalık olarak mütalaa
edeceksek, bunun geri tarafındaki yani görüngeye takılıp
arkadaki gerçekliği göremeyeceksek bunların arkasındaki gerçekliği
ortaya çıkartmamız mümkün olmayacak. Örneğin, Hitleri Hitler
yapan uluslararası tekeller, emperyalizmin savaş güdüsü ve
ihtiyacı değerlendirilmeden Hitlerin şiddetini
değerlendirmek mümkün değil. Eğer futbolda şiddeti
konuşacaksak endüstriyel futbolu konuşmak zorundayız. Toplumda
diziler vasıtasıyla pohpohlanan erkek egemenliğinin ve bununla
hemhâl olmuş ırkçılığın ne boyutlara
geldiğini görmeliyiz. Bunları görmeden, endüstriyel futbolun toplumda
yaratmış olduğu tahribatı görmeden futbolda şiddet
üzerine konuşmak kanımca çok fazla mümkün değil değerli
arkadaşlar.
Şimdi, bunları atladığı
için teklifte deniliyor ki
İki temel belirlemesi var. Spor alanı
belirlenmiş; müsabakaya giderken, müsabakadan çıktıktan sonra
taraftarların beraber oturduğu kalktığı, muhabbet
ettiği bütün alanları, araçla gidiş gelişi spor alanı
olarak mütalaa eden bir değerlendirme var. Ya, buradaki problem nasıl
çözülecek? İnzibati yöntemlerle çözülecek. Yani onların
başına polis dikeceksin, böylece futboldaki şiddeti engelleyeceksin.
Özel seyir alanı diye geliştirilen kavram keza, yine öyle.
Değerli arkadaşlar Futbol siyaset
dışıdır. önermesine çok somut bir itiraz işte tam da
bu yasadır. Tribünlerin giderek politize olma hâli söz konusu
olduğundan dolayı, bu risk iktidar tarafından görülmüş
olduğundan dolayı özelde tribün gruplarının bu türlü
inzibati yöntemlerle bastırılması ve tehdit edilmesiyle
muhalefetin bastırılacağına ya da muhalif ifadelerin
ortadan kaldırılacağına ilişkin bir sübliminal mesaj
var bunun içerisinde.
Stadyumlar yalnızca barometredir. Toplum
politize olduğu için stadyumlar politize olur, toplum politize olduğu
için geniş halk kitleleri politize olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
RIDVAN TURAN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Kaybedilen şeyi kaybettiğiniz yerde
aramalısınız. Taraftar gruplarına bu tür yasalarla
baskı üretmek bu politizasyonu azaltmaz, hele hele futbolda şiddeti
hiç azaltmaz; olsa olsa ülkemizin demokrasi kalitesini bir adım daha
aşağıya düşürür, ülkemizdeki hak ve özgürlükleri bir
adım daha aşağıya düşürür.
Madem böyle değerli arkadaşlar, sevgili
AKPliler, elinizi korkak alıştırmayın, her eve bir inzibat
koyun, o evde izlenen futbol maçında kim tezahürat yapıyor, kim ne
yapmıyor, bunların hepsini takip etmiş olursunuz, böylece
toplumda şiddeti de kökten ortadan kaldırmış oluruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/1974) esas numaralı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesinde yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ümit
Dikbayır Arslan
Kabukcuoğlu Bedri
Yaşar
Sakarya Eskişehir Samsun
Metin
Ergun Aylin
Cesur
Muğla Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Isparta Milletvekili Aylin Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Spor: ister sporcu, antrenör ve kulüp yöneticileri
isterse taraftar ve spor yorumcuları olsun, içerisinde toplumun her
kesimini bir araya getiren, centilmenlik ve kardeşliğin esas
olduğu bir bağ. Ancak ülkemizde futbolda ilk akla gelenler, sahada
kavga, saha dışında kulüp yöneticileri ve yorumcular
arasında atışma ve taraftarlar arasında da
çatışma.
Sporda şiddet ülkemize özgü değil, büyük
facialar başka ülkelerde de yaşandı. 1964 yılında
Arjantin-Peru futbol maçında son dakikada iptal edilen golün neticesinde
çıkan arbedede 328 kişi öldü ve 500 kişi de yaralandı.
85 yılında İngiliz Liverpool ile
İtalyan Juventus futbol takımları arasında Belçikada
oynanan Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde de 39 kişi can verdi.
Tarihe Heysel Faciası olarak geçti. Bunun üzerine Başbakan Margaret
Thatcherın önderliğinde önce İngiliz takımları
uluslararası müsabakalardan menedildi, sonra yeni düzenlemelerle
holiganizmle ciddi bir mücadele başladı. İngiliz
başbakanlarından birisi
(x) diyor. Bazen çok
katı önlemler almak gerekiyor.
Ülkemizde bu derecede büyük bir facia çok şükür
yaşanmadı. İşin, şiddetin temelinde ne yatıyor?
Aslında bunları belirlemek ve buradan, en temelden başlamak
lazım.
Bir başka sorun, maddi zorluklar nedeniyle
birçok ilimizde şehri temsil eden kulüpler profesyonel liglerde yer
alamamakta, Bölgesel Amatör Ligde var olma mücadelesi vermekte. Kütahya,
Burdur, Isparta gibi yüz binlerce vatandaşımızın
yaşadığı ve çok sayıda taraftarı olan kulüpler
hak ettikleri koşullardan uzak bir şekilde faaliyetlerini devam
ettirmeye çalışıyor. Bunlara Bölgesel Amatör Lig yani BAL
ligi deniyor. Profesyonel liglerde bulunmayan şehirler için gerçekten çok
önemli ve hafta sonları bölgede heyecanla takip ediliyor. Ben de çok
keyifle zaman zaman maçlarına katılıyorum ve destek vermeye
çalışıyorum.
Isparta Davrazsporumuz bu yıl sadece 36 bin
lira destek aldı maalesef. Bunlara deplasman katkı payı,
konaklama filan, hepsi dâhil ve çok düşük. Bunun en az 2 kat
artırılması gerekiyor. Davrazspor örneğinde olduğu
gibi, diğer profesyonel liglerde takımı olmayan ama şehri
temsil eden kulüpler için ekstra destek verilmesi gerekiyor, toplam en az 100
bin lira olmalı bu destek.
Şimdi, Spor Toto profesyonel ligleri
destekliyor ama BAL ligine bu desteği vermiyor. Bu kaynağın
sağlanması lazım. Spor Toto Genel Müdürlüğünden gelen Spor
Bakanımız Sayın Mehmet Kasapoğlunun bu konuya el
atacağını düşünüyorum ve kendisinden istirham ediyorum.
BAL liginden 3. Lige yükselme statüsü de
yanlış çünkü yükselmek için ligi şampiyon olarak tamamlamak da
yetmiyor. 11 tane şampiyon takım var, bunlar kendi aralarında
bir müsabakaya daha tabi tutuluyorlar ve 9 tanesi yükseliyor. Bundan
dolayı Burdur Bucak Belediye Oğuzhanspor ve Konya Akşehirspor
şampiyon oldukları hâlde 3. Lige yükselemediler. Onların
mağduriyetlerinin giderilmesi lazım. Sayın
Bakanımızın bu konuya da el atacağını ve bu
geçişi düzenleyeceğini umut ediyorum.
Gelelim Ispartaspora; 1967de kuruldu, renklerini
şehrin simgesi olan gül ve yaprağından alan pembe yeşilli
forma uzun süre profesyonel liglerde mücadele vermesini sağladı ve
birçok sebeple, başka takımlar gibi profesyonel liglere veda etti
Ispartasporumuz. Davrazspor, yeni ismiyle Isparta 32 Spor, 3 şampiyonluk
mücadelesi vermesine rağmen, henüz hedefine ulaşamadı.
Süleyman Demirel Üniversitesi ve Uygulamalı
Bilimler Üniversitesinin 100 bin öğrencisi var, diğer
öğrencilerle beraber Ispartada 150 bin genç var ama bunların spor
yapacakları alanlar yetersiz. Semt sahaları, spor alanları
ivedilikle yapılmalı. Belediyeler bunları yapıyor,
projeleri de var önümüzde ama bu yeterli değil. Karşı
değiliz ancak altyapı tesislerinin bir an önce yapılması
lazım ve Bakanlığın bu işe el atması lazım.
Şimdi, bazı illerimizin profesyonel
liglerde takımı yok. Bir yasa teklifiyle bu illerin
takımlarından birinin bir sefere mahsus 3. Lige alınması
sağlanmalı. Bununla ilgili Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan
Erelin bir kanun teklifi var. Bu teklifin Meclis gündemine alınması
ve buna hep beraber sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ispartada şehrin tek takımı olan
Isparta 32 Spor, maalesef BAL liginde ilçe ve kasaba takımlarıyla zor
şartlarda mücadele ediyor. Üstelik bu ligde bütçeniz olsa bile bu defa da
transfer yasağı var, istediğiniz kişiyi transfer
edemiyorsunuz. Bunların da düzenlenmesi lazım. Oysaki Isparta,
Atatürk Stadıyla, gece maçlarının oynanabileceği
standartlara sahip altyapısı olan da bir şehir. Üstelik Davraz
Kamp Merkezimiz var, futbol kulüplerinin kamp yapabilmeleri için çok ideal
şartlara sahip. Eğirdir, Şarkikaraağaç gibi oksijeni bol spor
kamp merkezlerimizin yanı sıra Süleyman Demirel Üniversitesindeki
Sporcu Sağlık Merkezinde sakatlanmalara anında müdahale edecek
donanım var.
Sayın Spor Bakanımızın dikkatine
sunuyorum: Gerekli reformları yapınız, hem kentlerin
gelişimine hem ülke sporunun gelişimine öncülük ediniz, isminizi Spor
Bakanı dışında sporun ağabeyi olarak tarihe
yazınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Gerçi ilk Gençlik ve
Spor Bakanımız Sayın İsmet Sezgindir, Sayın
Demirelin hükûmeti zamanında ilk Gençlik ve Spor Bakanlığı
başladı. Ağabeyi değilse bile sporun büyüğü olarak
eminim, milletin gönlünde yeriniz olacaktır Sayın Bakanım.
Çok güzel örnekler var tüm yetersizliklere
rağmen, onu da söyleyerek sözlerime son vereceğim. Atabeyimizde bir
Samsunlu kadın öğretmen çıktı ve orada yatılı
bölge okulundaki kız öğrencileri yetiştirdi, onlardan birkaç
tanesi madalyalar aldı; biri Kadriye, ülkemizi uluslararası alanda
temsil ediyor, büyük madalyalar kazanıyor, en son gümüş madalya
aldı; gururluyuz. Demek ki olabiliyor, demek ki kentlerimize ve bu
çocuklarımıza sahip çıkmak lazım. Gelin, hep beraber bu
düzenlemeleri yapalım diyorum, Sayın Bakanımıza buradan
tekrar sesleniyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesindeki şeklinde ibaresinin olarak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Zeynel
Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Fikret
Şahin Erdoğan
Toprak Rafet Zeybek
Balıkesir İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifinin,
bütün olarak ele alındığında, ana teması; bir,
yasaklar genişletiliyor; iki, cezalar artırılıyor.
Yasaklarda da en önemli iki unsurdan birincisi spor alanları
tanımının ölçüsüz bir şekilde genişletilmesi,
ikincisiyse biyometrik uygulamalarının getirilmesi.
Değerli milletvekilleri, sporun çok ciddi
sorunları var. Sayın Bakanımız Bir buçuk yıldır
bunun hazırlığını yapıyoruz. dedi ama
aslında o bir buçuk yıl içerisinde sporun yapısal, yönetsel,
ekonomik durumlarının ele alınması lazımdı. Yine
hepimiz biliyoruz ki artık federasyonlar ve kulüpler maalesef
iktidarların ve belediyelerin emri altına girmiştir.
Bunları ortadan kaldırmadan, spora gerçekten, özlediğimiz gibi
dostluk, kardeşlik, sevgi, barış unsurunu katmadan sporda
gelişmemiz mümkün değil. Öncelikle aslında bu sorunların
ele alınması gerekiyordu ama sadece cezaların
arttırılması ve yasakların arttırılması
Maalesef, Türkiyede son yıllarda hep bir sınırlama, hep bir
ceza arttırımı
Oysa hukukçu arkadaşlar şunu çok iyi
bilir: Cezaları arttırarak, yasakları çoğaltarak asla
suçları önleyemeyiz. Evet, elbette sporda şiddetin,
düzensizliğin bir yaptırımı olacak ama biliyorsunuz, bu
yasal düzenleme ilk olarak 2004 yılında
yapılmıştı, o zaman cezai bir yaptırım yoktu.
2011 yılında cezai yaptırım getirildi ama sekiz yıl
sonra şiddeti önleyemedik, arttıracağız cezaları, yasaklar
getireceğiz. Değerli arkadaşlar, eğer böyle gidersek, sekiz
yıl sonra bu cezaları tekrar artırmak, yasakları tekrar
çoğaltmak zorunda kalırız. Bunlar çözüm değildir.
Şimdi, Sayın Bakan yine Bu yasa
teklifinin hazırlanması aşamasında her kesimle görüştük.
dedi. Ama sporun asli unsuru taraftardır. Ben, açıkçası, bu yasa
teklifi sunulunca, özellikle seçim bölgem olan Antalyada faaliyet gösteren 07
Taraftar Derneği yetkilileriyle görüştüm, hiç haberlerinin
olmadığını söylediler. Yine, Taraftar Hakları
Derneği yetkilileriyle görüştüm Hiç haberimiz olmadı, apar
topar getirildi. Biz hiç bilmiyorduk. dediler.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz
eğer bütün taraftarları potansiyel suçlu görürsek bu spora
katkıda bulunamayız. Suçlular cezalandırılır,
yaptırımı da var zaten. Ama bütün taraftarlarımıza
sanki bir suçlu gibi yasaklarla, cezalarla, baskılarla sporu
geliştiremeyiz. Bu, tamamen sporu bir baskı altına alma yoludur.
Bu yol doğru değildir.
Özellikle bu biyometrik uygulamasından
kesinlikle vazgeçilmelidir. Yine, spor alanlarının bu kadar
genişletilmesinden vazgeçilmelidir, yoksa bundan sonra
yapacağımız bir yasa teklifinde bütün Türkiyeyi spor alanı
ilan etmek zorunda kalırız.
Ben de bu yasanın hem sporcularımıza
hem de milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Milletvekili.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinde yer alan "aynı
fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş, ibaresinin ve
maddeyle 6222 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü
fıkrasına eklenen (d) bendinin madde metninden
çıkarılmasını ve maddede yer alan "aynı bende
"devredebilir ibaresinden sonra gelmek üzere "ve teknik hizmet
satın alabilir ibaresi eklenmiş ve bentte yer alan , devir ve
temlik edilemez ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır. ibaresinin "aynı bende
"ilişkin alacaklar ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
kulüplerle bankalar arasında yapılan yeniden yapılandırma
işlemleri kapsamındaki tüm banka alacakları ibaresi ve
"devredebilir ibaresinden sonra gelmek üzere "ve teknik hizmet
satın alabilir ibaresi eklenmiştir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Engin
Altay Erkan Akçay
Çankırı İstanbul Manisa
Hakkı
Saruhan Oluç Saffet
Sancaklı Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul Kocaeli İstanbul
Erdoğan
Toprak Osman
Aşkın Bak Lütfü
Türkkan İstanbul Rize Kocaeli
Akif
Çağatay Kılıç
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Takdiri Sayın Genel Kurula bırakıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle kamu kurum ve kuruluşlarına ait
alacaklar ile kulüplerle bankalar arasında yapılan yeniden
yapılandırma işlemleri kapsamındaki tüm banka
alacakları hariç olmak üzere; merkezî pazarlama ve bilet
satışından elde edilecek kulüplere ait federasyon ya da yetki
verdiği üçüncü kişiler nezdindeki gelirlerin devir ve temlik
edilemeyeceğine ilişkin düzenleme yapılarak kulüplerin daha
fazla borçlanmalarının önüne geçilmek istenilmiştir. Ayrıca
seyircilerin müsabaka ve seyir alanlarına girişinde biyometrik
yöntemlerle kimlik doğrulama sisteminin kurulmasına ilişkin
eklenen hüküm madde metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır. Aynı mahiyetteki ilk iki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Tuma
Çelik Meral
Danış Beştaş Hüseyin
Kaçmaz
Mardin Siirt Şırnak
Necdet
İpekyüz Rıdvan
Turan Ayşe Acar
Başaran
Batman Mersin Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ümit
Dikbayır Aylin
Cesur Bedri
Yaşar
Sakarya Isparta Samsun
Arslan
Kabukcuoğlu İsmail
Koncuk
Eskişehir Adana
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sporda şiddet ve
düzensizliğin önlenmesine ilişkin bu kanun teklifine grubumuzca bence
zaten yeterince muhalefet edildi ve ilgili aktarımlar yapıldı.
Söz konusu kanun teklifi, evet, gerekli. Sporda
şiddetin önlenmesi ve düzensizliğin önlenmesi, evet, elzem bir durum.
Ancak daha elzem, daha yakıcı sorunlarımız varken
açıkçası şu an böyle bir kanun teklifinin Genel Kurula
getirilmesini, halkın taleplerini karşılamadığı
gerekçesiyle ben biraz olumsuz olarak görüyorum. Şöyle ki: Uzun zamandır
beklenen, toplumda artık bir beklenti hâline gelen bir af ya da infaz
yasasında değişiklik talebi var. Her gün belki birçok vekilimizi
cezaevlerinden aramalarıyla ya da tutuklu, hükümlü ailelerinin
aramalarıyla sürekli bu af durumu gündeme geliyor. Dolayısıyla,
halka verilen bu umudun karşılanması, Meclis tatile girmeden en
azından yapılacak düzenlemeyle birçok insanın bu
mağduriyetinin ve talebinin giderilmiş olması gerektiğini
düşünmekteyiz.
Tabii, sadece bu sorun değil,
açıkçası Kürt meselesinin çözümsüzlüğü sebebiyle sporda da
birçok durumla karşı karşıya kalıyoruz ki vekil
arkadaşlarımız, grup başkan vekilimiz dile getirdi, birçok
olayı da anlattı, Amedsporun, Dersimsporun, Cizresporun
karşılaştığı ırkçı
saldırıları dile getirdi.
Bunlarla birlikte, açıkçası biraz bu
kanundan vareste, birkaç gün içerisinde seçim bölgem olan Şırnakta
Kürt meselesinin çözümsüzlüğü sebebiyle yaşanan o görüntüyü size
aktarmak istiyorum. Aynı gün içerisinde bir veya birden fazla yerde askerî
operasyonlar sebebiyle orman yangınları meydana geliyor, aynı
gün içerisinde onlarca eve polis baskınları düzenleniyor,
işkence ve şiddet iddiaları her gün kamuoyunda gündeme geliyor.
Bununla birlikte, Kürt meselesinin çözümü konusunda, demokratik çözümü
konusunda açıkçası bir gayret sarf edilmediği için ve yine
şiddet temelli ya da güvenlikçi bir anlayışla çözmeye gayret
sarf edilmesi nedeniyle maalesef ki 2015 ve sonrasında birçok
şehrimizde sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve bir
savaş hâli yaşandı. Bu savaş hâli sonrası yaşanan
çatışmalar sonrası -ben de o dönemde avukatlık
yapıyordum, seçilmeden hemen önce de avukatlık yapıyordum-
maalesef ki şu an bölgede hukuk adına hiçbir şey kalmadı.
Daha önce, istinaf mahkemesinin Haklarında herhangi bir somut, kesin,
şüpheden uzak delil yok. dediği, 8 teşhis
tanığının beyanının olduğu dosyalarda bile Bunlar
sadece soyut iddiadır. diyordu, beraat kararı veriyordu ancak
şu an tek bir kişinin bile soyut iddialarıyla
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
alabiliyorsunuz bölgede. Kürt olmanın bedeli de bu ülkede maalesef ki
budur. Yarın öbür gün bu kararı verenler bu halkın önünde,
yargının önünde bunun da hesabını verecekler. Bu durum
tabii ki spontane bir şekilde gelişmedi. Bu kararlar verildi, evet,
bunlar hukuki kararlardı. Ceza hukukunda somut deliller olması ve
kesin, her türlü şüpheden uzak deliller olması gerekiyorken maalesef
ki -Yargıtay 16. Ceza Dairesininkinde belli ki üst mercilerden bir talimat
alındı- sadece hakkınızda bir teşhis
tanığının soyut beyanları olması halinde bile ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası alabiliyorsunuz. Şu an bölgede tüm dosyalar buna
evrilmiş durumda. Artık bölgede avukatlar avukatlık yapmak
istemiyor. Adaletin, yargının olmadığı yerde
avukatlık da yapılmak istenmiyor.
Tüm bu sebeplerle, Kürt meselesi gibi
yakıcı bir mesele varken spordaki şiddet ve düzensizliğe
zaman ayrılmasını ben doğru bulmuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili İsmail
Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, kanunla ilgili şerhlere baktım,
bütün siyasi partilerin spor gibi bir konuda dahi şerhleri var. Buradan
şunu çıkarıyoruz ki bu Meclis spor gibi bir konuda bile
mutabakat sağlayamıyor. Bu anlayışı aşmamız
lazım geldiğini düşünüyorum. Hâlbuki spor konusu hepimizi
ilgilendiren, herkesi ilgilendiren ve sağlıklı çözümler
bulunması gereken bir konudur, bunun için de kafa kafaya vermek lazım
gelir herhâlde ama iktidar partisinin kanun yapma şekli ben bilirimci
anlayışa dayandığı için her konuda, her kanunda böyle
tartışmaları maalesef ittifak oluşturamadan yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri, ben enflasyon
konusundan bahsedeceğim. Enflasyon konusunda çok ciddi bir
tartışma var. Bakın, Tekirdağ, Edirne, Kırklarelinde
eksi 0,07 enflasyon oranı; Balıkesir, Çanakkalede eksi 0,23; Adana,
Mersinde eksi 0,44; Gaziantep, Kiliste eksi 1,14. Enteresan bir sonuç yani
Gaziantep, Adıyaman, Kiliste TÜİK bölge müdürünü kutlamak
lazım, bu sonuca nasıl ulaşmış diye. Şu anda
enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığı
herkes tarafından tartışılıyor. Bakın, temmuz
ayı itibarıyla emeklilerimize, memurlara, işçilere enflasyon
farkı vereceğiz. Ben yıllardır gördüm ama bu dönemde daha
enteresan durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Temmuzda
enflasyon farkı söz konusu olduğunda enflasyonda bir hareketlenme
başlıyor.
Şimdi, Yeniçağ gazetesinden Ahmet Takan
bir yazı yazmış, TÜİKte yaşanan baskıyı
anlatıyor. Diyor ki: Üst düzey bir yetkili şunları söyledi
bize: Bölge müdürlerini çağırdılar, önlerine hedef koydular, o
hedefi tutturan bölge müdürleri belli -bu Adıyaman, Antepte iyi
tutturmuş bölge müdürü, belli, yerleri sağlamlaştı- hedefi
tutturamayan bölge müdürleri değiştirilebilir. Bakan
Danışmanı Ertuğrul Altın -Ahmet Takana göre
söylüyorum- TÜİK Başkanı dışında bölge
başkanlarını çağırıyor, şunu söylüyor:
Herkes ayağını denk alsın, medyayla konuşanların
hepsine istediğimizi yaparız. Türkiyenin ekonomik
yapısının, geleceğe yönelik olarak zarar etmemesi
lazım. Devlet için, vatan için, reisimiz için fiyatlar Sayın
Bakanın dediği gibi kontrol edilecek ve çıkacak. diyor ve
tehditler savuruyor. diyor Ahmet Takan.
Değerli milletvekilleri, bunlar doğru mu,
bilmiyorum. TÜİK Başkanının bu enflasyon
rakamlarını, akıl almaz rakamları açıklaması
lazım. Şu anda
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) İsmail
Başkan, yalandır yalan. Ahmet Takan yazdıysa yalan
yazmıştır.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bilmiyorum,
araştırılır. Şimdi, yalansa
Bakan Danışmanı
Ertuğrul Altın diye isim de veriyor, kaynak göstererek Ahmet Takan
ifade ediyor, yazıyı yazıyor.
Şimdi, işçiler için toplu sözleşmeye
oturuldu, TÜRK-İŞ taleplerini ortaya koydu. Ağustos ayında
da memur ve memur emeklileri için sendikalar toplu sözleşme masasına
oturacak ve bu enflasyon rakamları üzerinden pazarlık yapılacak
değerli milletvekilleri.
24 Hazirandan bu yana
yaşadığımız ekonomik sıkıntıları
bir düşünün. Bu ülkede dolar 7,5lara kadar yükseldi, 7,5lara kadar ve o
7,5 TLye kadar çıktığı dönemlerde artan mal ve hizmet
fiyatları çok fazla düşmedi ama memurun, işçinin, emeklinin,
asgari ücretlinin maaşlarında bu ekonomik gerçeklere uygun bir
maaş artışı yaşanmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Eğer
TÜİK Sayın Bakanın talimatıyla Reisimiz mutlu olsun. diye
bu enflasyon rakamlarıyla oynuyorsa -emir ve talimatla- Hükûmet
işçiye, memura, emekliye, asgari ücretliye, BAĞ-KURluya alenen
ihanet ediyor demektir. Lütfen, enflasyon rakamlarıyla oynanmasın.
Eğer bunlar doğruysa TÜİK
Başkanı bir dakika bile o makamda tutulmamalıdır. Eğer
bunlar doğruysa bu Hükûmetin neyine güveneceğiz biz ya? Sendikalar,
bu toplu sözleşmede bu sahte, doğru olmayan enflasyon rakamları
üzerinden nasıl pazarlık yapacaklar, nasıl toplu sözleşme
imzalayacaklar? Onun için Hükûmetin bu konuda üzerine düşeni yapması
lazım. TÜİKin üzerine yapışan bu lekeden bir an önce
kurtarılması gerekir diyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi
açısından, sayın konuşmacı da zaten şarta
bağlı olarak gerçekse, gerçekse diye birçok, sağda soldaki
gerçek dışı konuşmaları toplayıp Gerçekse
şöyle olur, böyle olur. diye tahayyüli, tamamen hayalî bir konuşma
üzerine bir şeyler söyledi. Bunların gerçek dışı
olduğunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen üçüncü fıkranın üçüncü
cümlesindeki güvenliğin sağlanması amacıyla ibaresinin
güvenlik amacıyla şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Zeynel
Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Fikret
Şahin Erdoğan
Toprak Utku
Çakırözer
Balıkesir İstanbul
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada, Genel Kurulda sporda şiddet
yasasını görüşüyoruz. Resmî gerekçe şiddeti önlemek ama
işin aslı yurttaşı, sporseverleri fişlemekten
başka bir şey değil çünkü tribünler Her şey çok güzel
olacak., Mazbatayı ver. dedi, arkasından ceza gibi bu yasa Meclise
getirildi. Amaç on binlerce sporseveri müsabakalardan, spordan uzak tutmak.
Amaç Çarşıyı, Genç Fenerlileri, Ultraaslanı,
Eskişehirin Neferini, Altesini, Adananın Şimşeklerini,
Ankaragücünün Gecekondusunu cezalandırmak, Güvenlikçi önlem
getiriyoruz. diyerek aslında özgürlük alanlarını
kısıtlamak.
Genel Kurulda bu yasa var, komisyonlarda ne var?
Turizm alanlarının teşvik yasası var. Değerli
arkadaşlar, ne yurttaşı fişlemek ne yandaşa turizm teşviki
dağıtmak Türkiye'nin gündemidir. Vatandaşın gündemi,
Türkiye'nin gündemi adalettir. Bakın, bizler burada taraftarları
cezalandırmayı, tribünleri yine yeniden cezalandırmayı
konuşurken haksız, hukuksuz bir şekilde hapislerde yatan
yüzlerce aydınımızın, on binlerce kader mahkûmunun gözü
haftalardır ha geldi ha gelecek denen yargı reformunda. Hâl böyleyken
bu yasanın çıkarılmasının acelesi var mıydı
değerli arkadaşlarım? İnsanlar cezaevinde nöbetleşe
yatmak zorundayken biz binlerce yurttaşı daha cezaevi
kapısına gönderecek kanunlar çıkarmamalıyız.
Değerli arkadaşlar, keşke
statları terbiye etme ve vatandaşı fişleme
arayışları yerine spor kulüplerimizi ekonomik olarak
güçlendirecek adımları, sporu siyasetin etkisinden tamamen
çıkaracak adımları konuşabilseydik bugün bu yüce Meclisin
çatısı altında. Bakın, o kadar başarılı
Anadolu kulüplerimiz var ki futbolun sadece üç büyüklerin arasında
oynanmadığını, bütçesi küçük ama yüreği büyük Anadolu
kulüplerinin de bu alanda iddialı olduğunu Türkiye'ye gösteren kulüplerimiz:
İşte Bursaspor, işte Göztepe, Ankaragücü, Akhisarspor,
Elâzığspor, Sakaryaspor, Eskişehirspor, Anadoluda futbol
aşkını, spor aşkını ateşleyen takımlar.
Bu takımların desteğe ihtiyacı var. Futbol demek sadece
Passolig çıkarmak değil, sadece vatandaşı fişlemek
demek değil.
Bakın, Passolig kartlarının
fiyatı yedi yılda yüzde 300 artmış. Kulüplerin vergi ve
prim ödemeleri yüzde 300 artmış ama kulüplerin yegâne geliri Spor
Toto gelirleri artmıyor. Burada bunları konuşalım.
Örneğin kırmızı-siyah renkleriyle Anadolu
Yıldızı olarak yıllarca statlarda fırtına gibi
esen, vefakâr taraftarının ünü ülke
sınırlarımızı aşan, futbolun sadece
İstanbuldan ibaret olmadığını herkese gösteren
Eskişehirsporumuz zor bir dönemden geçiyor. Transfer
yasağının aşılamaması, kulüp lisansının
alınamaması, puan silme cezası, yaşanan maddi kriz ve
milyonlarca lira borçla Eskişehirspor zor koşullar altında ama
buna rağmen yılmıyor, pes etmiyor; gerekirse altyapı
topçularıyla sahaya çıkıyor, takır takır
yüreğiyle oynuyor.
Şimdi, borçları var dedik. Federasyondan,
Spor Totodan gelen para temlike gidiyor. Bu sezon 12 milyon lira gelecek,
tamamı temlike gidecek. Kulübün elinde 1 kuruş para yok. Ya ne
yapılabilir? Bakın, borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızdan
bile maaşının belli bölümü kesiliyor. Hayatını
sürdürebilmesi için kalan bölümünü kullanmasına imkân veriliyor.
Kulüplerin yaşayabilmesi için gelirlerinin hiç olmazsa üçte 1i ya da
dörtte 1ine dokunulmamasını sağlayacak bir düzenleme burada
yapılmalıdır.
Ayrıca yayın gelirleri meselesi var.
Eskişehirsporumuzun bir sezonda oynayıp alabileceği parayı
Süper Lig takımları bir maçta alıyor. Oysa Anadolunun dört bir
yanında futbol ateşi çok canlı. Bakın, bir örnek vereyim:
Geçtiğimiz sezon Galatasaray-Beşiktaş maçını 27 bin seyirci
izlerken aynı hafta Eskişehirspor-Denizlispor maçını 26 bin
kişi izlemiş. Anadoludaki heyecana bakın ama gelirlere gelince
arada uçurum var. Oysa biz de saha kirası veriyoruz, biz de deplasman
masrafı yapıyoruz, kamp masrafı yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, tabii, burada
az önce kanunun gerekçesini açıklayan bir milletvekili
arkadaşımız örnek olarak ilginç bir şekilde her ikisi de
Eskişehirde geçen olaydan bahsetti. Biri, Eskişehirde oynanan bir
maç, bir diğeri de Eskişehirsporun taraf olduğu bir maç. Ben
burada şunu ifade etmek isterim bir yanlış algı ortaya
çıkmaması için: Hem Eskişehirimiz hem de dediğim gibi
Türkiyenin göz bebeği Eskişehirspor taraftarımız asla ve
asla, kata şiddetle yan yana getirilebilecek bir şehir, bir taraftar
değildir.
Bugün hep futbol konuşuluyor ama Türkiyede on
binlerce, yüz binlerce gencimiz birçok spor alanında kendilerini
yetiştiriyor. Onlara destek olmalıyız değerli
arkadaşlarım. Bakın, hepimizin gururu bir kızımız
var: Paralimpik yüzücümüz Sümeyye Boyacı. Havuzda asla engel
tanımıyor. Türkiyede kazandı, Avrupada kazandı, dünya
şampiyonasında kazandı, olimpiyatlarda kazandı, yüzmede
gururumuz. Spor aşkını, her engeli
aştığını tüm dünyaya gösterdi ama bakın
Sümeyyenin yüzeceği bir havuz yok Eskişehirde. Sayın Bak da
Spor Bakanlığı döneminden biliyor. Yenikent Kapalı Yüzme
Havuzunun yapımı yılan hikâyesine döndü, yıllardır
bitmiyor. Belediyelerin havuzları olmasa antrenman yapacak yeri yok
Sümeyyenin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sadece Sümeyye
değil, yüzlerce minik, yüzlerce genç bu havuzu bekliyor Eskişehirde.
Bizim bunları konuşmamız lazım.
Bir başka örnek, Eskişehirli kick boksçu
Ömer Ömürlü. Babası kâğıt toplayarak yetiştiriyor Ömeri.
Ömerin tek hayali var, şampiyon olmak ama bunun tek koşulu var:
Türkiye şampiyonasının Eskişehirde yapılması
çünkü ekonomik sıkıntıları nedeniyle başka illere
gidemiyor; hayalini kurduğu altın madalya için tek yol, maçların
Eskişehirde yapılması. Anadolunun dört bir yanında böyle
yetenekli yüzlerce, binlerce gencimiz var. Biz bugün taraftarı
fişlemeyi, cezalandırmayı konuşmak yerine yok olan spor
takımlarımızı nasıl yaşatacağımızı,
bazen bedenlerinin, bazen hayatın engellerine rağmen yüreklerindeki
spor aşkını canlı tutarak bizlere şampiyonluk gururu
yaşatan yavrularımızı nasıl destekleyeceğimizi
konuşmalıyız aslında. Kulüplerimizi, amatör ve
lisanslı sporcularımızı desteklemezsek Türkiyede sporu bir
milim dahi ileri götüremeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN En güzel konuşma tanınan
sürede biten konuşmadır. Tekrar ediyorum: Hazırlık
olmayınca konuşma zamanında bitmiyor. Dolayısıyla
milletimize, Meclisimize yakışanı, hazırlıklı
gelip konuşmayı zamanında bitirmektir.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 92 sıra sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tuma
Çelik Rıdvan
Turan Meral
Danış Beştaş
Mardin Mersin Siirt
Ayşe
Acar Başaran Necdet
İpekyüz
Batman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanun Teklifi üzerine konuşmalar yapıyoruz ama
sabahtandır gözlemlediğimiz kadarıyla spor deyince
aklımıza ilk futbol, futbol deyince de maalesef sürekli olarak
erkekler geliyor. Aslında, spor derken spor, sadece futbol değildir;
spor, sadece erkekleri ilgilendiren bir mesele de değildir ama tabii
Türkiyede siyaset, toplumsal gerçeklik her zaman erkek tarafında
olduğu için yine ortaya çıkan tabloda, erkek egemen bir Mecliste
sadece erkekleri ilgilendiren bir kanun konuşuyormuşuz gibi bir
izlenim maalesef bende doğdu.
Değerli arkadaşlar, bir örnek vereyim
size, daha sonra kanun teklifiyle ilgili şerhlerimizi de ifade
edeceğiz. Batmanda bir kadın futbol takımımız var ve
maalesef erkekler kadar desteklenmedikleri için 3. Ligden 2. Lige
çıkmış olmalarına rağmen büyük zorluklar
yaşamaktadırlar. Eğer Meclisimiz Türkiyede en azından
sporda bir ilerleme olması gerektiğini düşünüyorsa bence bu
toplumsal cinsiyet bakış açısıyla da bakmalı ve
kadın sporcuların önünü açmak için de bazı düzenlemeler
yapmalıdır. Tabii ki, bu kadın futbol takımımız
hem kadınlardan oluştuğu için belli zorluklar yaşamakta hem
de Kürt oldukları için bazı zorluklar yaşamaktadır.
Şimdi, eğer sporda şiddeti
konuşuyorsak, aslında toplumsal olarak ortaya çıkan
kutuplaşmanın, militarizmin, nefret söylemlerinin en yukarıdan
başlayıp sahalara, meydanlara nasıl
ulaştığını vereceğim örnekte de görebilirsiniz.
Kadın futbol takımımız
Kayseride bir maça çıkıyor ve gerçekten çok başarılı
birtakım. Aralarında Kürtçe paslaşma yaptıkları için
Kayseride saldırıya uğruyorlar. Şimdi, biz hangi kanunla
bu saldırının önüne geçebiliriz? Hiçbir kanunla değerli
arkadaşlar çünkü aslında, dilimiz, söylemimiz, siyasetimiz eril
olduğu için, dilimiz, üslubumuz, siyasetimiz nefret üzerine kurulduğu
için toplumsal yansıması da maalesef bir kadın futbol
takımının Kürtçe konuştuğu için Kayseride
saldırıya uğraması.
Futbolda, biz de biliyoruz, sahalarda, maçlarda
yapılan cinsiyetçi, nefret söylemi barındıran birçok söylem var
ama bunun için bir kanun yapmaya gerek yok. Aslında, Türk Ceza Kanununda
bununla ilgili düzenlemeler var ama tabii ki Türkiyede yargı, maalesef
beklenen bir pakette hâlâ beklenti hâlinde olduğumuz için, yargıda
adil bir bakış açısı olmadığı için, şu
anda mevcut yargılama sistemi tamamen iktidarın söylemi ve eylemini
destekler biçimde olduğu için bunlar yargılanmaz hatta
Diyarbakırsporda Amedsporda olduğu gibi aslında
saldırıya uğrayan takım bir şekilde
cezalandırılırken saldırı gerçekleştiren
takımlar da bu şekilde mükafatlandırılıyorlar.
İşte, onun için asıl mesele bu tür kanunlar getirmek değil.
Bu kanunun tamamında
Bizler de inceledik, muhalefet şerhimizi de
ifade ettik, Adalet Komisyonunda da arkadaşımız dile getirdi, bu
tamamen bir fişleme ve iktidarın bütün siyasetinin sadece spor
alanındaki bir yansımasıdır. İktidar uzun bir süredir
ülkeyi güvenlikçi politikalarla yürütmeye çabalamakta, halkı
fişleyerek bir siyaset yürütmekte, bu kanunun en temelinde de güvenlikçi
bir siyaset, toplumu fişleyen, aslında orada bir güvenli ortam
yaratmak yerine kendine göre bir atmosfer ya da kendine göre bir tablo ortaya
çıkartma girişimi olduğunu görüyoruz. O açıdan, biz bu
kanunun zaten bütününe muhalefet ettiğimizi ifade ediyorduk. Ama
değerli arkadaşlar, şimdi, biz bunu
konuşacağımıza neyi konuşmamız gerekiyordu?
Beklenen bir yargı reformunu konuşmamız gerekiyordu.
Yargıda ortaya çıkan sorunları tartışmamız
gerekiyordu.
Bir örnek vermeden geçemeyeceğim, bu,
aslında yargının geldiği durumun en trajik hâllerinden
biridir. Batmanda gençler iki ay önce, kırmızı
ışıkta -bakın, buna dikkat edin, kırmızı
ışıkta, açlık grevleri devam ederken- durmuş ve iki
slogan atmışlar. Sadece söyledikleri: Leyla Güven onurumuzdur.
Yaşasın zindan direnişi. İki aydır bu gençler
tutuklu, iki aydır. Ve suçlandıkları maddeler de örgüt
adına suç işlemek, ulaşım araçlarının
kaçırılması ya da alıkonulması. Kırmızı
ışıkta durmuşlar, kırmızı
ışıkta duran araçların önünde iki tane az önce
söylediğim slogan atıldığı için bu gençler iki
aydır tutuklu, örgüt adına suç işlemekten
yargılanıyorlar. Ve biz bunu konuşacağımıza, başka
fişleme yöntemlerini, başka güvenlikçi politikaları nasıl
bu ülkede var ederiz diye daha fazla kanun getiriyoruz. Değerli
arkadaşlar, asıl ihtiyacımız olan bu değil,
ihtiyaçlarımızı konuşalım diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesiyle eklenmesi öngörülen (5)inci fıkrada yer alan Bu
toplantının yapılacağı müsabakalar ile toplantıya
katılacaklar ve gerekli diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.
cümlesinin Bu toplantıya ilişkin hususlar yönetmelikle belirlenir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Zeynel
Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Fikret
Şahin Erdoğan
Toprak Türabi Kayan
Balıkesir İstanbul
Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 92 sıra
sayılı Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Spor
karşılaşmalarının toplumsal olarak
yapıldığı zaman toplumun enerjisini boşaltma
anlamında psikolojik ve sosyolojik faydası da vardır. Spor
karşılaşmalarının arbedeye ve kavgaya dönüşmemesi
için alınması gerekli tedbirler olmalıdır. Spor
karşılaşmalarında taraftarların ve tezahüratların
aşırısı nasıl faydadan çok zarar vermeye
dönüşüyorsa, şiddete dönüşmesinin önlenmesine dair
düzenlemelerin de aşırıya kaçması aynı şekilde
toplumlara zarar vermeye başlar; en basitinden, spora ilgiyi azaltır,
insanlarımız spor karşılaşmalarını izlemeye
gitmemeye başlar, bu da hem ülkemizi spora karşı soğuk
tutar hem
kaliteli oyuncuların ortaya çıkmasını engeller hem de
ülkemizi dünyaya tanıtmanın en ucuz ve en etkili yöntemi olan
uluslararası karşılaşmalardan mahrum kalmış
oluruz.
Ülkemizde spor karşılaşmalarında
ciddi bir olay olmamıştır. İzleyici ve oyuncuların
aşırı bir taşkınlıkları da yoktur. Dünya
örneklerine bakarsak onların fersah fersah gerisinde kalıyoruz
taşkınlıklar konusunda. Bu konuda holigan yetiştiren bir
toplum da değiliz. Sırbistan, Almanya, Yunanistan, Polonya ve hatta Güney
Amerika ülkeleri gibi de değiliz. Bunların hepsinde holiganlar
mafyalaşmışlardır. Besbelli ki amaç, futbol
statlarında çıkan veya dışarıda olan arbedelerden,
kavgalardan kaynaklanan bir şey değildir. Tamamen, seçimler öncesinde
futbol sahalarında izleyicilerin tezahüratlarından doğan
rahatsızlık bu yasal düzenlemenin kaynağını
oluşturmaktadır. Durup dururken seyirciyle uğraşmak,
tezahürat yapanları engellemek veya istediğiniz gibi tezahürat
yapmaları konusunda şekillendirmek toplumu koyun sürüsü yapar. Koyun
sürüsünden de hiçbir şey çıkmaz.
Yapılmak istenen kanun
değişikliğinde ayrıca göze çarpan bir diğer şey
de maddelerdeki kelime değişiklikleridir. Spor ibaresi yerine
müsabaka ve seyir kelimeleri
Neden müsabaka neden seyir? Neden spor
karşılaşması ya da karşılaşma ve izleme
değil? Türkçe kelimelerden utanıyor muyuz? Spor
karşılaşması karşılaşma izleme
izlenme kelimeleri utanç kelimeleri mi ki ya da utanç mı ifade ediyor bu
kelimeler? Siz Türklüğünüzden mi utanıyorsunuz, yoksa kendinizden mi?
Kendi diline yabancılaşma neden? Kendi dilinde kelime varken
yabancı kelime kullanmak, en hafif deyimiyle, kompleks ifadesidir. Bu
gidiş bizi Araplaştırmaya doğru götürüyor. Türkçe
karşılığı varken Arapça kelimeler kullanmak, Arap harflerine
özenti, dünya toplumlarını Araplaştırmada en büyük
etkendir. Kuzey Afrika ülkeleri Arap değildi, kimisi Berberi kimisi
başka kavimlerdendi, Mısır da keza öyle, Suriye, Irak, Sur
kavminden ama Araplaştılar, aynı şekilde İran da.
Farslı, bakıyorsunuz, bütün her şeyi Arap. Bu konuda Kazakistan
Devlet Başkanının söylediği çok önemli bir şey
vardır Kazak üniversite öğrencilerine: Bizler Kazakız,
İslamız ve İslamın da Sünni mezhebindeniz ama Arap
değiliz, biz Türküz, o yüzden Araplaşma bize yakışmaz ve
Türklüğü öldüremeyiz. Bu şekilde, konuşmalarının
sonunda, aynen benim söylediğim gibi, Afrikanın kuzeyindeki ülkeler,
Arabistanın kuzeyindeki ülkeler ve İran da önceden kavimlerin Arap
olmadıklarını ama sonra bunların hepsinin
Araplaştıklarını üzerine basa basa söylemektedir.
Değerli arkadaşlar, bu teklifin bir tek
sebebi var -önceden arkadaşlarım da söyledi- sadece stadyumlarda
atılan tezahüratlardır, ondan dolayı da bu teklif
getirilmiştir. İnsanları susturmak yerine, insanları
konuşturmayı, insanları cesaretlendirmeyi ve insanlara
coşmayı öğretirsek hiç endişeniz olmasın, Türkiye daha
güzel olacak diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1974) esas numaralı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ümit
Dikbayır Aylin
Cesur Bedri
Yaşar
Sakarya Isparta Samsun
Ahmet
Kamil Erozan Arslan
Kabukcuoğlu
Bursa Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.
Anayasamızın 59uncu maddesi, devleti,
Türk vatandaşlarının beden ve ruh
sağlığını geliştirecek tedbirleri almakla ve
sporun kitlelere yayılmasını teşvik etmekle görevlendirmiştir.
Spor sağlık açısından faydalı, hem ruhsal hem de
bedensel yönden kişinin gelişimini destekleyen, kişiyi disipline
eden, sosyalleşmesini sağlayan aktiviteler bütünüdür.
Yaşlandığımız için
egzersiz yapmayı bırakmıyoruz, egzersiz yapmayı
bıraktığımız için yaşlanıyoruz. diyen spor
otoritelerinin bu konudaki sözlerini unutmamalıyız. Yine, bir spor
otoritesinin Eğer vücudunuz varsa siz bir atletsiniz. sözü her insan
için sporun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar. Toplumun
sağlığı için spor olmazsa olmazdır.
Uluslararası platformda sporun bir ülkeye
kazandırdığı bilinirlik ve tanınmışlık
hiçbir şekilde sağlanamaz. Buna bizim ülkemizde de hem sporcu olarak
hem de takımlar olarak değişik örneklerimiz vardır. Örneğin
dünya 3üncüsü olmuş olan bir Millî Futbol Takımımız, yine
kadınlar EuroLeague
Şampiyonu olan kadın basketbol takımımız, örneğin
Aslı Çakır Alptekin, örneğin Halil Mutlu, örneğin Naim
Süleymanoğlu, örneğin paralimpik yüzücü Sümeyye Boyacının Avrupa
şampiyonu olması bunun değişik örnekleridir.
Her ne kadar spor deyince akla futbol, basketbol
gibi endüstrileşmiş spor dünyası gelse de bir ülke
yöneticilerinin ilk akıllarına gelmesi gereken, kitle sporunun
dikkate alınması ve toplumda
yaygınlaştırılmasıdır.
Kabaca, herkes haftada beş gün süreyle otuz ya
da altmış dakika arasında yürüyüş yapmalıdır,
buna teşvik edilmelidir.
Ülkemizde futbol takımları borç
bataklığındadır; bütçeleri, yönetimleri iyi olmaktan
uzaktır. Devlet bankası aracılığıyla futbol
kulüplerinin desteklenmesi, bütçeleri bu hâle gelinceye kadar olaya seyirci
kalınıp sonra yardıma geçilmesi anormal bir durumdur.
Ortalama bir Anadolu kenti için futbol
takımının büyük önemi vardır. Gençleri ve çocukları
uyuşturucu gibi kötü ortamlardan uzak tutmak, onları spora özendirmek
önem arz etmektedir. Yine, spor takımı taraftarlığı,
aynı amaç etrafında toplanmışlık, birliktelik ve
dayanışma duygularını artırmaktadır. Futbol
takımlarımızın ayakta kalmasını sağlayacak,
giderlerini karşılayacak, bulunduğu şehirde çay bahçesi,
benzin istasyonu gibi düzenli meşru iratlar sağlanmalıdır.
Futbol kulüplerinin dernek statüsünden çıkarılıp uygun ve
sağlıklı idari yapı neyse o yapıya
kavuşturulmaları elzemdir.
Bir zamanlar sadece şehrin imkânlarıyla
Türkiye şampiyonluğuna oynayan Eskişehirspor,
imkânsızlıklarıyla zor durumdadır; maddi
imkânsızlıkları vardır, puanı silinmiştir, ligden
düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu güzide
Anadolu takımını maddi sıkıntılardan kurtarmak
için Spor Bakanlığı her türlü yardımı temin etmelidir.
Eskişehirspor, Türk futbol tarihinde medarıiftihardır.
Eskişehirsporun bulunduğu maddi sıkıntılardan
kurtarılması Türk futbol dünyasına moral verecektir.
Batı ülkeleri, insanların spora
katılımlarını sağlayıcı tedbirler alıp
onların sağlıklı olmasını
sağlamaktadır, ülkemiz için aynı şeyleri söylemek zordur.
Bir çalışmada, spor yapan nüfusun genel nüfusa oranı Amerika
Birleşik Devletlerinde yüzde 69, Avustralyada yüzde 64, Almanyada yüzde
34, Fransada yüzde 27, İngilterede yüzde 13 iken bizde sadece yüzde
3tür.
Tüm bunlar bir kenara bırakılarak hükûmet
insanları zapturapt altına alacak tedbirlerle
uğraşmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bitiyor
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Kitlenin spora
çekilmesi dururken spor alanı kavramı genişletilmekte, tüm
şehri kapsayacak duruma getirilmeye çalışılmakta, kamusal
alanlara müdahale edilmekte, 2 kişi bir araya getirilmemeye
çalışılmaktadır. Bu hâliyle yasanın Türk sosyal
hayatına ve spor dünyasına katkı yapma ihtimali çok
zayıftır.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 6ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Engin
Altay Erkan Akçay
Çankırı
İstanbul
Manisa
Hakkı
Saruhan Oluç Lütfü
Türkkan Saffet
Sancaklı
İstanbul
Kocaeli
Kocaeli
Erdoğan
Toprak Mehmet
Doğan Kubat Fehmi Alpay
Özalan
İstanbul
İstanbul
İzmir
Salih
Cora Akif
Çağatay Kılıç Osman
Aşkın Bak
Trabzon
İstanbul
Rize
MADDE 6- 6222 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin başlığı Yasak maddeler şeklinde, birinci
fıkrası aşağı şekilde, üçüncü
fıkrasında yer alan alanın çevresinde ve müsabakanın yapılacağı
yer gidiş ve geliş güzergâhından, ibaresi alanında
şeklinde ve beşinci fıkrasında yer alan alanı
çevresinde ibaresi alanında şeklinde
değiştirilmiştir.
(1) Müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman
alanları ile takım veya taraftarların toplu olarak seyahat
ettikleri araçlara;
a) Ruhsatlı dahi olsa ateşli silahlar ile
esasen bulundurulması yasak olan diğer silahların,
b) Esasen bulundurulması yasak olmamakla
beraber kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler ile patlayıcı,
parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddelerin,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı
maddelerin,
sokulması yasaktır. Müsabaka, seyir ve
antrenman alanlarında alkollü içecek sokulması,
kullanılması ve satılmasına ilişkin usul ve esaslar
ilgili federasyonlar tarafından belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Müsabaka, seyir ve antrenman alanlarında
alkollü içecek sokulmasına, kullanılmasına ve
satılmasına ilişkin usul ve esasların ilgili federasyonlar
tarafından belirlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, süreci
hızlandırmak adına gündeme bağlı olarak devam ediyoruz
ama bir saattir üç milletvekilinin söz talepleri var, çok önemliyse söz vereyim
ya, bir anlamı varsa.
Israrcı mısınız yani söz
talebinizde?
TUMA ÇELİK (Mardin) Evet.
BAŞKAN O zaman, Sayın Baltacı,
buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonu ilinin yer altı zenginliğine sahip
Küre ilçesinin maden payının Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından ödenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kastamonunun en önemli maden ilçesi olan Küremizin
sahip olduğu yer altı zenginliği 2004 yılında yok
pahasına Cengiz Holdinge hediye edilmişti. Şimdi de Eti
Bakır AŞnin özel idare ile köylere hizmet götürme birliğine
2018 yılı için maden payı olarak aktarması gereken
yaklaşık 7 milyon lira maalesef Hazine Bakanlığınca
gasbedilmiştir. Şubat ayında Meclise getirilen ve tüm
itirazlarımıza rağmen Maden Kanununa eklenen geçici 43üncü
maddeyle bu kaynağın adresini bakanlık olarak
değiştiren iktidar, bakanlığın 30 Hazirana kadar bu
paraları özel idareye ve birliğe ulaştırması
gerektiğini bildiği hâlde sessizliğini korumaktadır.
Köylere yönelik planlanan yol, su ve altyapı işlerine ait bu ihaleler
bu gaspçı anlayış nedeniyle bir bir iptal edilmektedir. Hazine
Bakanlığı bir an önce maden paylarını ödemelidir. Küre
ilçemizin maden payından elinizi çekin.
BAŞKAN Sayın Çelik
49.- Mardin Milletvekili Tuma Çelikin, AKPli
Midyat Belediyesinin yeni bir logoya ihtiyaç duymasının nedeninin
Midyat ilçesinden göç ettirilen Ezidilerin ve Süryanilerin tamamen yok edilmesi
mi olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TUMA ÇELİK (Mardin) Teşekkür ederim.
Midyat etnik, dinî ve kültürel anlamda Türkiye'nin,
belki de dünyanın en zengin yeridir. Burada Süryaniler, Kürtler,
Mıhallemiler, Türkler, Ezidiler, Hristiyanlar, Müslümanlar bir arada
yaşarlar. İşte böyle özgün bir ilçe olan Midyatta AKPli
Belediye, Belediyeye yeni bir logo yapmak istiyor ve yeni logoda Ezidilerin
kutsal kabul ettiği Melek Tavus figürünü kaldırmak istiyor.
Ayrıca, Hristiyanlığı sembolize eden kilise
çanının da fark edilmesini engellemeye çalışıyor.
Merak ediyor ve soruyorum: Midyat Belediyesi buna
neden gerek duyuyor? Yoksa bugüne kadar değişik baskılarla
Midyattan ve Türkiyeden göç ettirilen Ezidilerin ve Süryanilerin tamamen yok
edilmesini mi istiyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
50.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, Orduspor
gibi borç batağına saplanan amatör kulüplerin borçlarından
kurtarılabilmesi için gerekli çalışmanın
yapılmasını Gençlik ve Spor Bakanından rica ettiğine
ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Orduspor, mor beyaz renkleriyle 1967
yılında kurulmuş, Türkiye'nin müstesna kulüplerinden biri olarak
gerek birinci ligde gerekse Türk spor tarihinde iyi günler
yaşamış bir takım iken maalesef, bugün, borçları da
göz önüne alınarak ikinci amatör kümeye düşmüştür. Türkiyede,
Orduspor gibi büyük borç bataklığına kapılmış,
kötü yönetimler yüzünden bu hâle düşürülmüş olan birçok futbol
takımı var. Ben, Sayın Bakandan bu konuda çalışma
bekliyorum, bu borç bataklığından amatör kulüplerimizin kurtarılmasını
hassaten rica ediyorum.
Size de çok teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (Devam)
BAŞKAN 7nci madde üzerinde üç önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasın arz ve teklif ederiz.
Tuma
Çelik Garo
Paylan Rıdvan
Turan
Mardin Diyarbakır Mersin
Meral
Danış Beştaş Necdet
İpekyüz Ayşe
Acar Başaran
Siirt Batman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Eski Bakanımız Osman Aşkın Bak
ve arkadaşları yasa teklifi getirmişler değerli
arkadaşlar, sporda şiddeti önleyeceğiz gerekçesiyle.
Değerli arkadaşlar, sporda şiddet var
mı son yıllarda?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var, var.
GARO PAYLAN (Devamla) Çocukluğumuzda ciddi
anlamda vardı, ilk gençliğimizde, döner bıçaklarıyla
gelirlerdi. Yaşı müsait olanlar hatırlarlar. Şimdi son
yıllarda sporda şiddeti çok fazla konuşuyoruz muyuz? Hayır,
bence konuşmuyoruz. Zaten büyük oranda zapturapta aldınız
stadyumları, Osman Aşkın Bak.
Temel olan şey, arkadaşlar, ama
şiddet bir yerlerde var. Şiddet nerede var? Irkçılıkla
ilgili var. Bakın, peki, bununla ilgili, ırkçılıkla ilgili,
spordaki nefret söylemleriyle ilgili bu yasada herhangi bir cümle gördünüz mü?
Var mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var.
GARO PAYLAN (Devamla) Yok, maddelerde yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var.
GARO PAYLAN (Devamla) Bunu önleyici herhangi bir
tedbir var mı? Yok arkadaşlar, bu yasanın ruhunda böyle bir
şey yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var.
GARO PAYLAN (Devamla) Gelin söyleyin Osman
Aşkın Bak, neresinde var. Ben okudum, göremedim.
Değerli arkadaşlar, nefret söylemlerini,
spordaki ırkçılığı çözersek geriye bir şey
kalmaz. Bakın, bir örnek vereyim. Geçenlerde, biliyorsunuz, dünya
şampiyonu Fransa Türkiyeye geldi ve ne mutlu ki kazandık maçı
ama o büyük zaferimize gölge düşüren bir şey vardı. Hani
siyasetteki gerilimler sahaya da yansıyor ya -Avrupayla, Batıyla
ilişkiler gergin- Fransanın ulusal marşı okunurken bütün
tribünler o ulusal marşı ıslıkladılar arkadaşlar.
Bakın, biz, yurt dışına takımlarımız
gittiğinde bir kötü muameleye maruz kaldığında
-İzlandada olduğu gibi- nasıl hep beraber tepki veriyoruz. Ama
beterini burada uyguluyoruz. Bir ulusun ulusal marşını
ıslıklamak bize ayıptır arkadaşlar ama bu, siyasetteki
gerilimin sahalara yansımasıdır.
Bakın, ben bir Diyarbakır Milletvekili
olarak söylüyorum. Amedspora yapılanlardan dolayı utanıyorum
arkadaşlar. Bakın, Amedspor, Türkiyenin sonuç olarak bir
takımı ve 1. Lige çıkmaya çalışıyor
yıllardır. Düşünün, Doğunun, Güneydoğunun tek bir
takımı 1.Ligde mücadele edemiyor. Ama o 1.Lige çıkmasın
diye elinizden geleni yapıyorsunuz arkadaşlar, her türlü
ayırımcılığa maruz kalıyor Amedspor.
Bakın, Amedspora karşı neler
yapılıyor arkadaşlar? Amedspor bir deplasmana gittiğinde ne
oluyor biliyor musunuz? O şehrin otelleri Amedspora yer vermiyorlar
arkadaşlar, düşünün yani deplasmana gidiyor, o şehrin otelleri
dahi yer vermiyorlar. Bu konuda vali, İçişleri bakanları
Ayrımcı muameleye maruz kalıyor. Ama Diyarbakıra hangi
takım gelirse gelsin o şehrin gelip merkezinde istediği otelde
kalabiliyor, çiçeklerle karşılanıyor, alkışlarla
karşılanıyor. Değerli arkadaşlar, bu bir
ayrımcılıktır.
Bakın, Amedsporun geçen yıl
Sakaryasporla bir maçı vardı. Güya bir sporcu elinde jilet var diye -ki
yalandır, bu konuyu Sakaryaspor futbolcuları dahi yalanladı-
yıllarca sahalardan uzaklaştırıldı. Bu ayrımcılıktır
arkadaşlar. Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ayrımcı cezalarla
Amedsporu karşı karşıya bırakıyor.
Amedsporun otobüsü taşlanıyor
arkadaşlar, nereye giderse gitsin. Ve geçen yıl yine olan bir olayda
yöneticileri, arkadaşlar, şeref tribününde darbeleniyorlar,
tartaklanıyorlar. Ya bunlara neden bir şey yok? Bu yasada bunu
engelleyecek herhangi bir cümle gördünüz mü Osman Aşkın Bak? Var
mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var.
GARO PAYLAN (Devamla) Gelin, söyleyin o zaman.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Madde 14.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Amedspor, ki onuruyla şerefiyle mücadele
etmeye çalışan Amedspor çıktı sahalara dedi ki -bir pankart
taşıdı ya, bütün takımlar pankart çıkarıyorlar-
yalnızca şunu söyledi: Çocuklar ölmesin, maça gelsin. Bakın,
bütün takımlar pankart çıkarıyorlar. Bu kadar
barışçı bir pankarta Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ceza
verdi arkadaşlar. Çocuklar ölmesin, maça gelsin. dedi diye ceza verilir
mi ya?
SALİH CORA (Trabzon) Özerk bir kuruluş.
GARO PAYLAN (Devamla) Böyle bir
ayrımcılıkla karşı karşıya
bırakılabilir mi?
Değerli arkadaşlar, Deniz Nakiyi
hatırlıyor musunuz, Deniz Nakiyi? Deniz Nakiyi hatırlıyor
musunuz?
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) İyi
hatırlıyoruz.
GARO PAYLAN (Devamla) Kendisi ömür boyu Türkiyede
futbol oynamaktan men edildi ve yetmedi, Almanyada futbol oynarken
silahlı saldırıya uğradı çünkü nefret söylemlerine
maruz kaldı Deniz Naki bu ülkede, ayrımcılığa maruz
kaldı. Deniz Nakiye karşı uygulanan nefret söylemlerini,
ayrımcılığı durduracak herhangi bir madde gördünüz mü
burada?
Değerli arkadaşlar, bakın,
siyasetteki gerilim sahalara da yansıyor. Bakın, siyasetteki gerilim
sahalara da yansıyor. Yapmamız gereken şey, yalnızca sporda
değil, topyekûn nefret söylemlerini, nefret suçlarını durduracak
bir yasa yapmamız. Ben yalnızca Osman Aşkın Bakı
suçlamıyorum bu yasada niye yok diye. Yapmamız gereken müstakil bir
nefret söylemleri, nefret suçları yasası yapmaktır
arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, 69a göre söz istiyorum. İsmimi zikrederek burada
BAŞKAN Bitireyim şunu, söz vereyim size.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 7nci maddesiyle değiştirilen 6222
sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin altıncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Engin Altay Erkan
Akçay
Çankırı İstanbul Manisa
Hakkı Saruhan Oluç Saffet Sancaklı Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Kocaeli İstanbul
Erdoğan Toprak Osman Aşkın Bak Lütfü Türkkan İstanbul Rize Kocaeli
Alpay Özalan Akif
Çağatay Kılıç Salih
Cora
İzmir İstanbul Trabzon
"(6) Müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman
alanları ile takım veya taraftarların toplu olarak seyahat
ettikleri araçlara müsabaka öncesinde veya sırasında uyuşturucu
veya uyarıcı madde ya da 12 nci maddenin birinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı olarak müsabaka, seyir ve antrenman
alanlarına alkollü içecek sokan kişi, fiili daha ağır bir
cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı
takdirde, otuz gün adli para cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Takdiri Genel Kurula bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çerçeve 6ncı maddede yapılan
değişikliğe uyum sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın Bakan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, İç Tüzük 69a göre, ismimi zikrederek
BAŞKAN Buyurun, yerinizden söz vereyim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bakın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın görüşülmekte
olan 92 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli konuşmacı bu yasada din, dil,
ırkla ilgili herhangi bir madde olmadığını ifade etti.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Nefret söylemi
dedim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aynen okuyorum,
2011de çıkan yasanın 14üncü maddesinin (2)nci fıkrası:
Spor alanlarında veya çevresinde toplum kesimlerini din, dil, ırk,
etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret oluşturan
söz ve davranışlarda bulunan kişi, fiili daha ağır
cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı
takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
İkincisini okuyorum, bu yasanın da 8inci
maddesine gene atıf yapıldı, hakaret içeren tezahürat sözüne
tehdit de ilave edildi.
Teşekkür ederim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkanım,
bir açıklama yapabilir miyim?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tespit yaptım.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (Devam)
BAŞKAN Diğer önerge çekilmiştir.
7nci maddeyi az önce kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Size bir sataşma mı var?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bir açıklama
yapmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Söyleyin, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, mademki bu yasada böyle bir madde var -ki nefret
söylemlerini de içermiyor- neden bu yasadaki madde Amedspora
uygulanmıyor, Amedspora yapılan bütün saldırılara
uygulanmıyor? Sakaryada saatlerce Amedspor taraftarlarına,
futbolcularına küfredildi, nefret söylemleriyle küfredildi. Amedspor hangi
deplasmana gitse küfürlerle, nefret söylemleriyle karşı
karşıya bırakılıyor. Neden bu yasa uygulanmıyor o
zaman Sayın Osman Aşkın Bak?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan, Futbol Federasyonu bu konuyla ilgili gerekli uygulamaları
yapmaktadır efendim. Futbol Federasyonu özerk bir yapıya sahiptir.
Disiplin Kurulu gerekli işlemleri yapmaktadır.
Tutanaklara geçsin diye söyledim.
Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (Devam)
BAŞKAN 8inci madde üzerinde iki önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Zeynel
Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Emine
Gülizar Emecan Erdoğan
Toprak
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 92 sıra
sayılı Teklifin 8inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hiçbirimizin sporda şiddeti onaylamamız
tabii ki mümkün değil. Bugün bu kanun teklifiyle ilgili çok şeyler
söylendi ancak Anayasanın birçok maddesine
aykırılıklarının olmasını, özgürlüklere
aykırı unsurlar içeriyor olmasını kesinlikle görmezden
gelemeyiz. Kitlesel spor karşılaşmalarında toplumsal,
politik, ekonomik tepkiler her zaman olağan olmuştur fakat 31 Mart
seçimlerinden sonra, özellikle tribünlerden yükselen Mazbatayı ver,
mazbatayı ver! İmamoğluna mazbatayı ver! söylemlerinden
sonra bu teklifin gelmiş olması da manidardır, bunun
altını bir kez daha çizmek istiyorum. Çok rahatsızlık
verdiği ve etkili olduğu da ortadadır.
Mevcut 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanunun 14üncü maddesinde değişiklik
yapılıyor bu 8inci maddede. Şimdi, burada hakaret içeren
tezahürat cümlesine tehdit kelimesi ekleniyor. Yani açıkçası,
gerçekten anlaşılmaz şeyler var bu maddede. Hangi söylemlerin hakaret
ve tehdit suçuna yol açacağı kesinlikle net değil. Bunların
çok net olması gerekiyor aslında. Sonra bu maddeye 4üncü bir
fıkra eklenmiş, söz ve davranışların yanı
sıra her türlü yazılı, görsel, işitsel, elektronik kitle
iletişim araçlarıyla bu suçun işlenmesi hâlinde bu madde
hükümleri uygulanacak bir yıldan üç yıla kadar. Yani bu nasıl
olacak? Bir plazma ekran kuruldu, karşısındaki kişiler bir
söylemde bulunuyor, onlar orada tespit mi edilecek? Nasıl olacak gerçekten
anlaşılır gibi değil.
Başka bir tuhaf suç daha var burada,
taraftarın grup hâlinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef
veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın
duyan veya gören kişiler tarafından tehdit olarak algılanması
durumunda diyor. Yani ben balkondan baktım, aşağıda bir grup
taraftar geçiyor, taraftar orada olumsuz şeyler söyledi, ben bunu üzerime
tehdit alıp ihbarda mı bulunacağım?
Anlaşılır gibi değil. Yani ODTÜlü öğrencilerin
tutuklanması, gözaltına alınması, ondan sonra bu
maddelerin, kanun tekliflerinin gelmesi, karikatürler yüzünden suç
duyurularında bulunulması, tutuklamaların olması
Ya,
gerçekten ben şunu ifade etmek istiyorum: IV. Muratı, Allah rahmet
eylesin, aratacak hâle geldik şu dönemde. Bu kadar özgürlüklerin kısıtlanması
Aradaki tek fark o zaman idamların olması, şimdi olmaması
herhâlde.
Sporda şiddeti önlemek için, değerli
arkadaşlar, eğer bunu istiyorsanız, taraftarların ve
gençlerin bu kadar baskı altına alınmasını
sağlamak yerine onların iş imkânlarını, sosyal
yaşam imkânlarını ve gelecek imkânlarını artırsak
daha iyi olmaz mı acaba? Ülkemizde resmî olarak 5 milyona yaklaşan,
gayriresmî de 8 milyon sınırını aşan işsiz
sayımız varken maalesef bu krizden etkilenenler yerine AKP
kadrolarında sürekli yüksek maaşlarla yeni görevlere kişiler
getirilmekte. Yüksek İstişare Kurulu üyelerinin maaşlarına
yüzde 40 oranında zam yapılmakta, Türk Hava Yolları Yönetim
Kurulu üyeleri, Türkiye Bilimler Akademisi üyeleri huzur hakkı adı
altında çok ciddi paralar alırken maalesef TÜİK enflasyon
oranlarını açıklıyor. Emekliye, memura yüzde 5-6 zamla
Zaten zamlarla maaşlarına aldıkları zam eriyor. Şu an
ülkemizde 1 milyona yakın üniversiteli işsiz var değerli
arkadaşlar.
Örneğin ülkemizde bir kentsel dönüşüm
problemi var, 20 milyona yakın yapının dönüştürülmesi
gerekiyor. Daha dün İmar Kanununda, 6306 sayılı Kentsel
Dönüşüm Kanununda yeni değişiklikler yaptık, kabul edildi.
Fakat bu kanunların uygulanmasında ne kadar samimiyiz,
açıkçası ben bunu da sorgulamak istiyorum. Çünkü 2017-2018
öğretim yılında mezun olan 10.280 inşaat mühendisinden
sadece 47si resmî olarak atanmış, 8.784 mimardan 16sına kadro
açılmış. Bu sayılar böyle gidiyor. 10.258 makine
mühendisinden sadece 63üne resmî olarak kadro açılmış.
Ayrıca KPSS sınavına giren mühendisler arasında da
kurumlara alınırken ayrımcılıklar yapılıyor.
Örneğin, 55 puanla Muş Özel İdaresine atanan ve altı ay
önce İznik Belediyesine başvuran ve 88 puan aldığı
hâlde mülakata çağrılmayan arkadaşlarımızın
yerine düşük puan alanların atandıklarını duyuyoruz.
Yani üniversite açmak sadece bina açmak değildir. Üniversitelerde istihdam
planlaması mutlaka yapılmalıdır, bölümlere bu planlama
dâhilinde öğrenciler alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Mühendislik fakültelerinden mezun olan on binlerce
arkadaşımız işsizlikten inim inim inlerken, Sayın
Cumhurbaşkanımız G20 zirvesinden kadın üniversitesiyle
dönüyor ve YÖK Başkanına talimat veriyor bir kadın üniversitesi
açılması için. Acaba Sayın Cumhurbaşkanı, YÖK
Başkanına istihdam planlamasıyla ilgili de bir talimat verecek
midir? Acaba Cumhurbaşkanımız bu işsizliğin,
üniversiteli işsizlerin işsizlik sorununu çözmek için de
çalışmalarda bulunacak mıdır? Açıkçası bunu da
çok merak ediyorum. Yakında, önümüzdeki hafta yeni merkezî atamalar
açılacak. Merak ediyoruz ve bekliyoruz, daha fazla mühendisin
atanmasını bekliyoruz.
Sözlerime son verirken, yarın
Başbağlar Katliamının yıl dönümü; hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum ve bu,
sporda şiddet yasasının hem sporculara hem taraftarlara
hayırlı olmasını diliyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1974 esas numaralı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinde yer alan değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir ibaresinin
değiştirilmiştir şeklinde değiştirilmesini ve
maddeyle 6222 sayılı Kanunun 14üncü maddesine eklenen dördüncü
fıkranın teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Ümit
Dikbayır Aylin
Cesur Bedri
Yaşar
Sakarya Isparta Samsun
Yasin
Öztürk Şenol
Sunat Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli Ankara Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Şenol Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teklifin 8inci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde İYİ PARTİ
Grubu olarak söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, Türkiyede fanatizm ve şiddetin
önlenebilmesi için alınan önlemlerin en önemlisi 2011 yılında
yürürlüğe giren 6222 sayılı Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanundur. 6222 sayılı Kanun,
esasında bahse konu şiddet olaylarını engelleyebilecek tüm
düzenlemeleri de içinde barındırmaktadır fakat hâlen şiddet
engellenememiştir. Yasal olarak her şey tamam olmasına
rağmen uygulamadaki eksik ve yanlışlar şiddet
olaylarının engellenebilmesini sağlayamamaktadır.
Teklifin 8inci maddesinde belirli bir kişinin
hedef ve muhatap alınıp alınmadığına
bakılmaksızın kişi ve grupların tehditten
yargılanabilmesinin yolu açılmaktadır. Türk Ceza Kanununun
106ncı maddesinde tehdidin ne olduğu belirtilmiştir. Tehdit,
şahsı hedef alan bir eylemdir. Belirli bir kişinin hedef veya
muhatap alınmadığı bir söylem ya da eylem nasıl tehdit
olabilir?
Maddeye eklenen fıkrayla maddenin birinci ve
ikinci fıkralarında tanımlanan suçların her türlü
yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim
araçlarıyla işlenmesi hâlinde de faillerin bu maddede düzenlenen
suçtan dolayı şikâyet şartı aranmaksızın
cezalandırılmaları öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, bizler şiddet
kavramına tabii ki topyekûn karşıyız. Bir kişi, grup
ya da zümreye karşı küfre, hakarete, kötü söze de
karşıyız. İlk önce bu ülkeyi yönetenler ve
yancıları dillerine dikkat edecekler, millete hakaret etmeyecekler,
aşağılamayacaklar, baskı kurmayacaklar, kötü örnek
olmayacaklar fakat futbolla hiç alakası olmayan bazı
protestoların, tezahüratların kanun kapsamına
alınmasına ve on binlerce taraftarın haksız yere
cezalandırılmasına da asla müsaade etmeyiz.
Bu değişikliğin yapılması
bizlerin aklına ister istemez farklı şeyler getiriyor sayın
milletvekilleri. Hatırlayınız, Cumhurbaşkanı
Erdoğan 12 Mayısta yaptığı açıklamada, futbol
stadyumu ve spor salonlarında Millet İttifakı adayı
İmamoğlu lehinde yapılan tezahüratları kastederek
Bunların hepsi kayda giriyor, gereğini biz de yapacağız.
demişti. Bu düzenlemenin amacı Millet İttifakını
destekleyen taraftar gruplarına ceza kesmek midir, yoksa taraftar
gruplarını sindirmek ve seslerini kesmek midir? Eğer
amacınız buysa çok samimi olarak söylüyorum ki yanlış
yapıyorsunuz çünkü siz o taraftar gruplarını emin olun hiç ama
hiç tanımıyorsunuz. Farklı şehirlerden, farklı
görüşlerden, farklı hayatlardan gelen on binlerce insan kol kola
girmiş, aynı sloganı atıyor ise size düşen o sesleri
susturmak değil, o sesleri dinlemektir. Bizim taraftarımız da
insanımız da gencimiz de yaşlımız da
haksızlığa boyun eğmez, adaletsizliğe sessiz kalmaz.
İnsanları baskı altına alırsanız, özgürlüklerini
kısıtlarsanız, hor görürseniz, ötekileştirirseniz,
kamplaştırırsanız bunun karşısında muhakkak
ki bir tepki alırsınız. Türkiye'nin en büyük taraftar
grupları size bir mesaj verdi Mazbatayı ver." dedi,
dinlemediniz ama sonunu da gördünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sen de çok
yancısın ama.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Devam edebilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Ey muktedirler, muktedir
olduklarını zannedenler, taraftarların sesini dinleyin.
Mezuniyet törenlerinde pankart kaldıran gençlerin sesini dinleyin,
esnafın sesini dinleyin, çiftçinin sesini dinleyin; memurun, işçinin
sesini dinleyin, emeklilikte yaşa takılanların sesini dinleyin.
Milleti dinlemez de milletin sesini kesmeye çalışırsanız
büyük Türk milleti sizin biletinizi elbette kesecektir. Siyasi tarihimiz bunun
birçok örnekleriyle doludur diyor, yüreğiyle seven ve
takımlarını destekleyen tüm taraftarlara sevgilerimizi gönderiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Sazak, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah
Sazakın, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın 92 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerinin Eskişehirspor
taraftarını zan altında bıraktığına
ilişkin açıklaması
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Teşekkürler Başkanım.
Spor bakanımız Sayın Osman
Aşkın Bakın kürsü konuşmasında sporda şiddetle
ilgili örnek verirken ismi anılan Eskişehir-Göztepe karşılaşmasında
ve akabinde de taraftar otobüslerinde yapılan aramalarda kesici,
sakıncalı aletlerin toplandığını belirterek,
resimlerini göstererek genellemesi adı geçtiğinden dolayı
Eskişehirspor taraftarını zan altında
bırakmıştır. Bu gibi münferit olayların
Anadolunun
güzide takımı Eskişehirspor ve efsane taraftarına
yapılan bir haksızlıktır.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkanım,
bir saniye
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kanun sizin ya,
engellemek istiyorsanız
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir dakika
ağabey
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önergeden önce
karar yeter sayısı istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir dakika
ağabey, ne alakası var? Engin Ağabey
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, yeter ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ama Eskişehirle
ilgili laf söyledi.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyorum efendim oylama varsa.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
92 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
9uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 92 sıra sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 9uncu maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tuma
Çelik Rıdvan
Turan Murat Çepni
Mardin Mersin İzmir
Ayşe
Acar Başaran Necdet
İpekyüz
Batman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Murat Çepni. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Belki de Genel Kurulun son zamanlarında en
ironik oturumlardan birini yapıyoruz. Herhâlde bizi izleyen taraftarlar
şöyle söylüyorlardır: Sporda Şiddeti Önleme Yasasından ziyade
Hükûmetin şiddetinden kurtulma kanununu tartışmak gerekir.
Çünkü memleket uzunca bir süredir tek başına, şiddet siyasetiyle
yönetiliyor. Bu şiddet siyaseti öyle bir şiddet ki her türlü
zorbalığı içinde barındırıyor ve Hükûmet ile
iktidar şiddetten başka hiçbir şey üretemez hâle gelmiş
durumda. Hükûmet adına yasayı savunan hatip, maçlara gidilirken
palalarla, taşlarla, sopalarla gidildiğini ve bu görüntülerin reklam
veren şirketleri olumsuz etkilediğini söyledi. Aslında biz
yıllardır şunu söylüyoruz: Bu iktidar bir avuç sermayenin
iktidarıdır. Bakın, böylesi bir yasayı bile reklam veren
şirketlerin hassasiyetlerini düşünerek savunmaya
çalışıyorlar. Oysa, milyonlarca taraftar potansiyel suçlu gibi
görülmeye çalışılıyor bu teklifte. Milyonlarca taraftar potansiyel
şiddet barındıran unsur olarak tariflenirken milyonlarca
taraftarın kendisinin bu pozisyona sokulmasından
rahatsızlığını asla dikkate almayan bir iktidarla
karşı karşıyayız. Gerçekten, aslında ibretlik bir
durum olduğunu söyleyebiliriz.
Spor uzun zamandır büyük kumarların
oynandığı bir bilgisayar oyununa dönüşmüş durumda.
Öylesine paralar dönüyor ki millî hasılalar düzeyinde paralar dönüyor.
Aynı zamanda, yolsuzluklar, mafyavari örgütlenmeler, organize işlerin
döndüğü bir organizasyona dönüşmüş durumda. Taraftar burada
müşteri pozisyonunda. Taraftara şu söyleniyor: Siz müşteriniz,
paranızı vereceksiniz ama slogan atacaksanız
Padişahım çok yaşa! sloganı atabilirsiniz. Burada çok
ciddi bir tutarsızlık var, ikiyüzlülük var. Biz, çok net olarak biliyoruz,
Amedspora yapılanları biliyoruz, Ankara Gar katliamından sonra
tribünlerde atılan sloganları biliyoruz. Aynı zamanda,
sokaklarda örgütlenmiş taraftar topluluklarının linççi güruhlar
hâlinde saldırtıldığını da biliyoruz. Demek ki
neymiş? Hükûmet lehine Padişahım çok yaşa! diye slogan
atabilirsiniz, Hükûmet adına, saray adına saldırabilirsiniz;
burada sorun yok ama çıkıp özgürlük derseniz eşitlik
derseniz, Hükûmeti eleştirirseniz terörist olursunuz, bunu yaparsanız
güvenlik politikalarıyla engellenirsiniz.
Peki, bu böyle oluyor diye milyonlarca sporsever
sporu sevmekten vaz mı geçiyor? Elbette hayır. Örneğin, spor
kulüplerinin başkanları Hükûmetin aparatına
dönüşmüşken taraftalar, örneğin, siyah-beyaz aşkından
vazgeçiyor mu? Elbette vazgeçmiyoruz. Örneğin, Çarşıyı sevmekten
vazgeçiyor muyuz? Vazgeçmiyoruz. Siyahı beyazı da
Çarşıyı da sevmeye devam edeceğiz.
Şimdi, son dönemlerde Hükûmeti korkutan
şeyin ne olduğunu aslında burada itiraf etmiş oldular.
Taraftar toplulukları, örgütlenmiş taraftar toplulukları Hükûmet
lehine suç işlerken sıkıntı yok. Peki, nerede sorun var?
Örneğin seçimlere dönük bir tezahürat olduğunda potansiyel tehdit
hâline geliyorlar. Örneğin Gezide, onur ve özgürlük isyanı Gezide
taraftar toplulukları sokağa çıktıklarında
yargılanıyorlar. Ha, demek ki neymiş? Onur ve özgürlük isterken
teröristsiniz, Padişahım çok yaşa! derseniz makul
taraftarsınız.
Altyapı çökmüş, milyon dolarlarla
futbolcular alınıyor. Peki, bu bize neyi hatırlatıyor? Hani
deniyor ya Spor siyasetüstüdür. Hayır, spor politikanın tam
merkezindedir, tam olarak merkezindedir. Bunu nereden çıkartıyoruz?
Bakın, bu, Hükûmetin ekonomi politikasına
çok benziyor. Ne yapıyor Hükûmetin ekonomi politikası?
İnşaat sektörü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Başkanım,
toparlayıp bitiriyorum.
Tüketim ekonomisi, üretim yok. Futbolda ne var? Tam
olarak aynısı. Amatör spor bitmiş durumda, takımlar
bitmiş durumda. Ne yapıyor spor kulüpleri? Borçlanıyorlar, o
borçlar da halkın bankalarından ödetilmeye çalışılıyor.
Yani sporu tartışırken ekonomi politikasını
tartışmadan geçemeyiz. Şiddeti tartışırken,
iktidarın şiddetinden bahsetmeden geçemeyiz. Dolayısıyla
iktidar şiddetine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
Spora, renklere olan aşkımızı da ilan etmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi işleme alacağım, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Görüşülmekte olan (2/1974) esas numaralı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinde
yer alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden
düzenlenmiştir ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ümit
Dikbayır Aylin
Cesur Bedri
Yaşar
Sakarya Isparta Samsun
Yasin
Öztürk Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli Ankara Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Ayhan Bey.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesi hakkında konuşacağım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Hükûmeti, iktidarının
başından beri düzenleme yaptığı neredeyse bütün
alanlarda olduğu gibi kanun teklifinin maddelerinde de muğlak
ifadelerden kaçınmamıştır. Bu, ileride büyük problemlere
yol açabilecek bir hatadır. İktidar, yaptığı bu değişiklikle
hem sporseverlerin özel hayatlarını ihlal etmekte hem kişisel
verilerin güvenliğine aykırı hareket etmekte hem de
sporseverlerin yerleşme ve seyahat özgürlüklerine müdahale etmektedir;
vatandaşların anayasal güvence altındaki haklarını
kanunla geri almaya çalışmaktadır. Bu teklifin Meclise sunulma
zamanı da manidardır, bu zamanlama Bu kadar acele edilmesine ne etki
etmiştir? İmamoğluna mazbatayı ver. sloganları bu
teklifte ne kadar etkili olmuştur? Bu teklifte amaçlanan bu tür muhalif
sloganları engellemek midir? sorularını akla getirmektedir.
İktidar, kendine muhalif olanların, kendi gibi düşünmeyenlerin
toplanabileceği alanları kontrol altına alarak Türk milletinin
muhalefet kesimi üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır;
Meclis dışında muhalefete asla müsaade etmemektedir.
Basının, televizyonların kontrol altına
alındığı, sivil toplum kuruluşlarının
susturulduğu, sosyal medyanın sürekli takip edildiği,
üniversitelerin sessiz kaldığı, yargının
bağımsızlığını yitirdiği bir ortam
yaratılmıştır. İktidarın amacı, spor
müsabakalarının daha nezih bir ortamda yapılması
değil, sessiz sedasız, muhalefet etmeden yapılması
isteğidir. Taraftarı kontrol etmek için sporda şiddeti önlemek
kamuflajıyla yola çıkılmıştır. Teklifin 10uncu
maddesinde de bu amaca yönelik olarak cezalar
ağırlaştırılmaktadır. Bakın, Sayın
Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra ilk üç yılında
Cumhurbaşkanına hakaretten açılan dava sayısı da daha
önceki döneme oranla 13 kat artmıştır. Ahmet Necdet Sezerin
görev döneminde açılan davalarda sanık sayısı 163tü,
Abdullah Gül döneminde 848di ve nihayet Recep Tayyip Erdoğanın ilk
üç yılında rekor bir artışla 12.173 oldu. Darbeyle yönetime
gelen Kenan Evren döneminde dahi bu suçtan yargılanan sanık
sayısı 340tır. Merak ettiğimiz bir şey var,
Sayın Erdoğana hakaret eden sayısı mı daha çok, yoksa
Sayın Erdoğan daha mı alıngan? Bu iş o kadar ileri
gitti ki bugün aldığımız habere göre 1993 yılında
Vanın Başkale ilçesinde çatışmada hayatını
kaybeden şehidimiz Astsubay Namık Ayhan Akbabanın annesi Pakize
Akbabaya 5 Aralık 2017 tarihinde yaptığı konuşmadan
dolayı Cumhurbaşkanına hakaretten dava açılmış.
Teröristbaşının terörist kardeşini devletin
televizyonlarına çıkaranlar hakkında hiçbir işlem
yapılmazken, tartışmalar hâlâ devam ederken şehidimizin
anasına karşı bu tavır toplumun vicdanını
rahatsız edecektir.
Bu kanun teklifinin Türk sporuna bir şey
kazandırmayacağı aşikârdır. Hatta, bu teklif kabul
edilirse kanundan dolayı Türk sporunun kaybetme ihtimali daha yüksektir.
Teklif, iktidar baskısını hisseden futbolseverlerin stada
girişini zorlaştıracaktır. Bu teklif, spor
müsabakalarının seyirci sayısını düşürecektir.
Seyirciden istediği kadar maddi gelir elde edemeyecek olan kulüplerin
maddi sıkıntıları artacaktır.
Spor, sanat ve bilim önemli konulardır. Bunlar,
devletlerin yumuşak güçlerindendir. Bugün birçok ülke, şehir
başka halklar nezdinde futbol kulüpleriyle tanınmaktadır. Spor
müsabakaları, turist çekmek için de önemli bir kaynaktır. Spor müsabakaları,
devletin döviz getirisinden tutun da tanınırlığına
kadar birçok alanda diğer alanlar kadar önemlidir.
Hükûmet, amacı sporun kazanması ise
taraftarları baskı altına almaya, gizliliği ihlal etmeye
çalışmamalıdır. Güvenlik tabii ki önemlidir fakat
paranoyakça her kalabalıktan bir tehdit çıkarmaya çalışmak
iktidara, devleti yönetenlere yakışan bir hareket değildir.
Devlet, sporun kazanmasını istiyorsa kendine yakın ya da
değil, bütün kulüplere ve sporculara eşit
yaklaşmalıdır; bütün spor dallarını desteklemeli,
dünya standartlarını yakalamaları için destek vermelidir;
ülkemizi temsil edecek olan gençlerin önünü açmalıdır. Ancak bu
şekilde sporla ilgili çıkartılan yasaların samimi bir
şekilde sporun iyiliği için olduğuna bizleri ve Türk milletini
inandırabilirsiniz.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim. Sağ
olasınız, zamana tam uydunuz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 11 ila 20nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Yasin Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, geçtiğimiz
günlerde kaybettiğimiz Denizlisporumuzun eski Başkanı ve
Türkiye Futbol Federasyonunun eski yöneticilerinden Ali İpek
ağabeyimize Cenab-ı Allahtan rahmet, spor camiasına ve kederli
ailesine başsağlığı diliyorum.
Başta futbol olmak üzere, Türk sporunun şu
an tüm branşlarda himmete muhtaç bir hâlde olduğunu Meclis
kürsüsünden üzülerek ifade ediyorum ve bu gerçeği hep birlikte görmemize
rağmen Türk sporunu spor cahilleriyle idare etmekte ısrar edenlerde
hiçbir rahatsızlık görülmemesi bizi ayrıca rahatsız ediyor.
Dünya bilgiyi ve görgüyü artırmak ve sporu bir
yaşam biçimi hâline getirmek için spor yapanı da izleyeni de
teşvik ederken biz Passolig diye sportif müsabakalara girişi
zorlaştıran engelleri daha da geliştiriyoruz.
Bizzat başımdan geçen bir olayı
sizlerle paylaşmak istiyorum. Meclisteki milletvekillerimiz de kendi
bölgelerinin futbol takımlarını desteklemek maksadıyla
zaman zaman maçlara gidiyorlar. Ben protokolde oturmaktan ziyade, deplasman
maçları dâhil olmak üzere, maçları seyircinin içinde, tribünden
seyretmeyi tercih ediyorum ve bu sebeple geçen sezon 3 defa, milletvekili
olmama rağmen ceza aldım. Sebebine gelince, çok saçma,
bulunduğum tribünde kendini bilmez 3-5 kişinin kötü tezahüratı
nedeniyle o tribünde bulunan herkese ceza verilmesi uygulaması. Ucube bir
uygulama. Bu durumu Gençlik ve Spor Bakanlığına
ilettiğimizde verilen cevap ayrı bir ucube. Cevap aynen şöyle:
Hakareti içeren tezahüratta bulunulması 6222 sayılı Kanunun
14üncü maddesine göre suçtur. Bu suçu işleyenlerin tespiti ve gerekli
işlemlerin yapılması amacıyla kanunla kulüplere
stadyumlarda güvenlik kamerası kurulması zorunluluğu
getirilmiştir. Ee be kardeşim, o zaman uygulasana bu kanunu.
Kulüpler güvenlik kamerası kurmadılarsa bunun sorumlusu yine Türkiye
Futbol Federasyonu değil mi? Türkiye Futbol Federasyonu
vasıtasıyla, kulüplerin, bu maddi kriz ortamında, suçlu suçsuz
herkese ceza vermek gibi bir kolaylığa gidileceğine, kamera
kurulumunu Bakanlık olarak üstlenirseniz emin olun Türk futboluna bu kanun
teklifi kadar büyük bir hizmet yapmış olursunuz. Bu, akıllara
durgunluk veren bir uygulamadır ve bu çağ dışı uygulama
derhâl kaldırılmalıdır.
Diğer bir husus ise, özellikle belediye futbol
kulüplerine yapılan astronomik transferlerde diğer kulüpler
arasındaki orantısız rekabet kabul edilebilir gibi
değildir. Belediyeler, belediye kulüpleri yerine millî
takımların can damarı olan amatör kulüplere ve sporcu
yetiştirecek toplumsal altyapı projelerine bütçe ayırmaya gayret
sarf etmelidir. Böylelikle büyük futbol takımlarımızın dahi
mali disiplini oluşturmayı zorlukla sürdürdüğü bu ortamda
diğer kulüplerle haksız rekabete mâni olmak önerilerimiz
arasındadır.
Belediyelere, bu popülist, siyasi çıkar kokan
davranış yüzünden milyonlarca döviz harcamak yerine, onlara önerimiz,
Türk gençlerinin istikbal projesi olan 6-14 yaş grubunda
yaklaşık 12 milyon Türk çocuğunun yetenek tespiti ve
yıldız sporcu yetiştirme projeleri gibi, yeni ve toplumsal
projelere katkı sağlamalarıdır. Bu yolla milyonlarca Türk
genci hem meslek hem de sağlık sahibi olurlar ama ne yazık ki
sporu, özellikle de futbolu siyasete alet ediyorsunuz. Spora katkı vermek
istiyorsanız bu politikalardan acilen vazgeçin.
Mevzu teşvik ve destek vermeye gelmişken
Süper Lige yeni çıkmış kulüplere tesisleriyle ilgili
modernizasyon desteği vermeniz hem kulüpleri daha da motive edecektir hem
de yeni çıktığı Süper Ligde başarı sağlamak
adına kulüplerin sıklıkla karşılaştığı
ilk yıl mali disiplini uygulamasında da rahatlık
sağlayacaktır.
Bu vesileyle Denizlispora Süper Ligde
başarılar diler, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 92 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, spor, özellikle de
futbol günümüzde uluslararası bir güç niteliğine
kavuşmuştur. Bu bakımdan, sporu tehdit eden en büyük
gelişme de sporda şiddetin giderek yaygın bir hâl
almasıdır. Günümüzde sporda şiddeti ortaya çıkaran
sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel, siyasal ve toplumsal birçok etken
bulunmaktadır. Bu temel etkenlerin altında ise spor seyircisi,
hakemler, futbolcular, kulüp yöneticileri, antrenörler, federasyon yetkilileri
ve kitle iletişim araçları yer almaktadır. Görüleceği
üzere, gerek şiddet gerekse sporda şiddet, toplumun tümünün mücadele
etmesini gerektiren sosyal bir sorun alanı olarak önümüzde durmaktadır.
Son yıllarda toplumun huzurunu tehdit eden ve artık sıradan bir
olay gibi görünen spor sahalarındaki şiddet, sportif
müsabakaların seyir zevkini terör ve trajediye dönüştürmektedir.
Sporda şiddete yönelik yapılan
araştırmalar göstermektedir ki günlük yaşantılardaki
tepkiler müsabaka izlerken büyük ölçüde değişkenlik göstermektedir.
Yaş grupları küçüldükçe olaylara katılma ihtimali,
olasılığı yükselmektedir. Yine, müsabaka esnasında
küfretme hadiseleri eğitim seviyesi düştükçe artmaktadır.
Araştırma, gelir durumunun da bu olaylara katılmada etkili
olduğunu göstermektedir.
Diğer taraftan, medyanın toplumu etkileyen
gücü çerçevesinde yapılan yayınlar gözden geçirilerek sporda
şiddeti teşvik eden medya dilinin mutlak suretle değişmesi
adına gerekli yasal düzenlemeler yapılabilmelidir.
Yine, bu kapsamda en büyük sorumluluk da
gazetelerin, dergilerin spor sayfaları ve TV kanallarındaki spor
programlarıdır. Reyting uğruna spor programlarında hâlen
ramazan ayındaki televaiz programı formatına benzer
yaklaşımlar görülmektedir. Oysa konunun hassasiyeti
bakımından magazinsel yaklaşımdan uzak durulmalı,
çatışma dili terk edilmelidir.
Yapılan araştırmalara göz
atıldığında spor sayfalarında ve spor
programlarında kullanılan sözcüklerin, başlıkların
yenilgiye uğrayan takım taraftarını küçük düşürücü
nitelikte olduğu görülmüştür. Söz konusu bu durum yenilgiye
uğrayan takım taraftarını hırslandırmakta,
izleyiciyi tetikleyerek Vandalizm psikolojisini artırmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bizim
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Komisyonda dile getirdiğimiz bir öneri
vardır, bu öneri şudur: HSK 7 coğrafi bölgemizde spor ihtisas
mahkemeleri kurmalı, yine gerekli eğitimi almış spor
savcılarını da bir an evvel gündeme getirerek bu eksikliği gidermelidir.
Sayın Bakanım, bu konudaki hassasiyetinizi biliyoruz, özellikle
istirham ediyoruz.
Konuşmamda değinmek istediğim önemli
diğer bir konu ise şehit yakınları ve gaziler ile yine,
gazi yakınlarına spor müsabakalarında izleyici localarında
yeterince yer ayrılmaması; oysa ülke güvenliğimiz için
canını dahi ortaya koyanların bu haktan mahrum kalmamaları
gerekmektedir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimiz
mezkûr kanun teklifinin ülkemize ve spor camiasına hayırlar
getirmesini temenni ediyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk dünyada beden
eğitimini zorunlu hâle getiren ilk devlet adamıdır ve Türk
sporcusunda yalnız beden gücü ve yetenek değil, aynı zamanda iyi
ahlak olmasını temenni etmiştir.
Konuşmamın sonuna
yaklaştığım bu an içinde bir şeyi hatırlatmadan
geçmek istemiyorum. Yasalarımız, devletimiz varsa ve bu, milletin
devleti ise anlamlı olacaktır; tıpkı şimdi olduğu
gibi. Lakin içerisinde bulunduğumuz temmuz ayı bizlere 15 Temmuz kara
gecesini ve aşağılık ihaneti hatırlatmaktadır. Bu
sebeple devletin şerik kabul etmeyeceğini, tüm yasaların millet
ile devletin hukuku için olduğunu, devlet içinde fiilî durum yaratıp
paralel yapıların oluşmasının bizlere neler
yaşattığını hiçbir zaman unutmamalıyız.
Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimize yüce
Allahtan rahmet diliyor, destan yazan gazilerimize ve devletine, milletine,
vatanına sahip çıkan aziz milletimize şükranlarımı
sunuyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederiz Halil Bey.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkanım, sayın Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bu yasa teklifi buraya gelmeden önce bir Komisyonda
görüşüldü biliyorsunuz, o Komisyonun üyelerinden birisiyim ben. Ortak
aklı Komisyona gelmeden önce ve Komisyonda çalıştırmak
yerine Meclis Genel Kuruluna kadar umarım bundan sonra
sıkıştırmazsınız Sayın Bakanım. Çünkü
burada, Meclis Genel Kurulunda kısmen yapılan
değişikliklerin altında muhalefet milletvekillerinin yani
bizlerin yapmış olduğu itirazlar söz konusu. Ne yaptık?
Sonuçta, bu kanun çıkmadan önce ortak akıl bizleri bir yere sevk
etti. Ne dedik? Dedik ki: Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili ancak
kanunla düzenleme yaparsanız bunları hayata geçirirsiniz, bunlar
anayasal anlamda sıkıntılardır. Başka
sıkıntıları da saydık. Şükürler olsun ki en
azından burada onlar kısmen geri döndü. Demek ki Meclisin ortak
aklına en çok da böyle, istişare yapılmadan getirilen
kanunların ihtiyacı var. Bir defa, hakkımızı teslim
edin orada Sayın Bakanım.
Bu kanun teklifi, başladığı
andan itibaren, Anayasanın 10uncu maddesine, 11inci maddesine, 12nci
maddesine, 13üncü maddesine, 20nci maddesine, 23üncü maddesine ve 38inci
maddesine aykırı olarak getirildi. Üzerinde bazı
değişiklikler yapıldıktan sonra bu
aykırılıkların bir kısmı ortadan kalktı ama
kalkmayanlar da var. Mesela ne var? Anayasanın 38inci maddesinde
cezaların şahsiliği ilkesi düzenlenmiş, bu kanun teklifinde
hâlâ cezaların şahsiliği ilkesine aykırı şeyler
söz konusu. Anayasanın 10uncu maddesinde kanun önünde eşitlik
ilkesi düzenlenmiş; bu kanunda, kanun önünde eşitlik ilkesine
aykırı şeyler hâlâ söz konusu. Neler söz konusu? Taraftar olarak
suç işleyen tarife ile taraftar olmayarak suç işleyen tarife
arasında fark konulmuş bu kanunda.
Şimdi, bütün bunları yapabilirsiniz, kanun
geçer, öyle olur, böyle olur ama şiddet ancak eğitsel olarak,
sosyolojik olarak, ekonomik olarak bu ülkede değişiklikler söz konusu
olur ise hayatımızın dışına çıkar. Şiddet,
sadece cezayla hâlledilecek bir mesele değildir, hatta bunca
yıllık hukukçuluğumdan bildiğim kadarıyla hiçbir ceza,
şiddeti önlememiştir. Şiddete ilişkin bir dünya kanun var,
kadını koruyan kanunlar var, toplumu koruyan kanunlar var ama
şiddet bitmiyor. Niye bitmiyor, biliyor musunuz? Toplumda ciddi anlamda
bir gerginlik var, sosyolojik sorunlarımız var, ekonomik anlamda
adaletsiz bir toplumun içerisinde yaşıyoruz. İnsanlar gerildikçe
deşarj olacak alanlar arıyorlar. O deşarj olacak alanlara bile
girişlerini - AK PARTİli bir vekil arkadaşımın
söylediği gibi- cezaevinden içeri girmekten daha zor hâle getirirsek yani
statlara girecek olan taraftarı, bir cezaevine giren insanın
cezaevine girip görüş yapacağı durumdan daha zor bir hâle
getirirsek bu toplumu çok sıkıştırmış oluruz.
Ayrıca, her kanun ihtiyaçtan doğar. Bu
kanunun hangi ihtiyaçtan doğduğuna baktığımızda,
Sayın Cumhurbaşkanının mayıs ayında
yaptığı konuşmadan doğduğunu görüyoruz. Beis
değil ama görmek lazım. İnsanlar toplu hâlde
barışçıl anlamda tepkilerini ortaya koymaya başladıkça
kanun yapılıyor. Niye yapıyoruz ya, niye yapıyoruz? Yani
Galatasarayda Vodafoneda tepki gösterdiler, kanun yapalım. Ekrem
İmamoğlu seçildi, insanlar tezahürat yaptılar statlarda -bir
haksızlığa karşı tezahürat yaptılar üstelik, bir
hukuksuzluğa karşı tezahürat yaptılar- kanun yapalım.
Bu kanunu yaparken taraftar derneklerinin görüşünü almadınız,
taraftarların da görüşünü almadınız. Orada ne deniliyor,
biliyor musunuz? Biz bir tepki ortaya koyduk, insanca bir tepki ortaya koyduk,
kanun bu nedenle bu şekilde çıkıyor. deniliyor. Bunu siz telafi
edersiniz, anlatırsınız bu kanunu, telafi edersiniz. Ama
işin gerçeği şu: Sayın Cumhurbaşkanı mayıs
ayı içerisinde bir konuşma yapıyor, statlarda, Ekrem
İmamoğluna yapılan haksızlığı, çok zekice,
ironik bir dille Mazbatayı ver sloganıyla, çok naifçe,
barışçıl bir şekilde dile getiren insanları bir
şiddet diliyle eleştiriyor, terörist muamelesi yapıyor onlara.
Diyor ki: Onları 23ünde hizaya getireceğiz. Yani seçim sonuçlarıyla
hizaya getireceğiz. Seçim sonuçları güzel oldu, çok da güzel oldu,
çok da güzel oldu; herkes hizaya geldi. Bakın, burada hep beraber hizaya
geldik. Ama seçim sonuçlarıyla hizaya getirilemeyince insanlar demek ki
kanunla hizaya getirilmesi gerekiyor. Kanunla hizaya getirilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Bir dakika
kullanacağım Sayın Başkan.
Arkadaşlar, bu tarz kanunlar refleks
kanunlardır. Bunlar uzun ömürlü olmaz. Uzun ömürlü olacak, iktidarların,
toplumun sorunlarını çözecek şekilde adaletli olarak
davranabilme yeteneğidir, sosyolojik sorunları çözebilme
yeteneğidir. Size bir örnek vereceğim. Gar katliamı
yapıldı. Arkadaşlar burada söylediler. Konyada millî maç
sırasında, Gar katliamını bir şekilde, orada
barışçıl dille eleştirmeye kalkanlara bir ırkçı
şiddet uygulandı. Onlara, daha önce var olan bu tehdit kanununu
uyguladınız mı? Elinizde var olan kanunları
uygulamayıp hâlâ yeni kanunlar yapmaya kalkıyorsunuz. O yüzden -bu
işler çok uzun ömürlü olur mu bilmiyorum ama- bu kanun buradan geçecekse
toplumumuza hayırlı olsun diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi şahsı adına
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; duygu ve
davranışlarda aşırılık, kaba kuvvet ve kaba güç
olarak değerlendirilen ve bireyin benimsemediği düşünce veya
duruma karşı geliştirdiği şiddetin, fiziksel, sözel,
cinsel, duygusal, ekonomik, teknolojik, kadın ve çocuğa yönelik gibi
birçok çeşidi vardır. Şiddet, tüm insanları, sosyal
grupları, meslekleri ve her yaş grubundan bireyi ilgilendiren dünün,
bugünün, görünen o ki geleceğin sorunları arasındadır ve
artık dünyada bir halk sağlığı problemi olarak
görülmektedir.
Bizler ise bu tehdidin değişik
boyutlarını her gün televizyonlarda ve sosyal medyada görüyor, günlük
hayatımızda tanık oluyoruz. İki gün önce Mardinde
yaşanan ve usulsüz rapor isteğinin reddedilmesi üzerine devlet
hastanesinde görevli Doktor Ayşe ve Doktor Davut Sakız çiftine yol
ortasında yapılan nefret dolu saldırı sağlık
çalışanlarına şiddetin şimdilik en son örneği
oldu.
Şifa veren ellere yapılan bu
saldırıyı bir hekim olarak lanetliyorum. Bu durum sürdürülebilir
olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin bir an önce Türk Ceza
Kanununda yapılacak bir düzenlemeyle gündeme gelmesi zorunlu hâle
gelmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda verdiğimiz
kanun teklifinin arkasındayız. Ayrıca, Sağlık
Bakanlığı bünyesinde sağlıkta şiddeti önleme
daire başkanlığının kurulması teklifimizi de
yineliyor, dikkatlerinize sunuyoruz. Bir an önce Sağlık
Bakanlığımızın, üzerinde
çalıştığını bildiğimiz sağlıkta
şiddetle mücadele eylem planını hazırlayıp, bitirip,
uygulamaya koymasını beklemekteyiz.
Sayın milletvekilleri, evet, maalesef ülkemizde
ciddi bir şiddet sarmalı vardır. Sporda, sağlıkta,
eğitimde, aile içinde ve birçok alanda maalesef karşımıza
çıkmaktadır. Bu anlamda, sporda şiddet ve düzensizliğin
önlenmesi için yapılan bu düzenlemenin olumlu olduğunu
düşünüyoruz.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın Milletvekili, bir dakika
Sayın milletvekilleri, konuşan
milletvekilleri, konuşan milletvekilleri
Sayın grup başkan
vekilim, bak, arkada bir grup konuşuyor. Hatibi ben duyamıyorum
sayın milletvekilleri. Konuşmak isteyenler kulise
çıksınlar. Hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Milletvekili.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Sporda şiddet incelendiği vakit karşımıza
daha çok sporla özdeşleyen kulüp taraftarları ve taraftar
grupları içerisinde bulunan aktivist ve aksiyoner taraftar
diyebileceğimiz bir kitle dikkatimizi çeker. Sporda şiddet
vakalarının birçoğunun kaynağı olan bu kitle,
holiganlığa evrilen halkadır. Çünkü bu kitle, sporun ruhundan koparak
bağlı olduğu kulübe veya gruba kendini feda ettiği
düşüncesiyle yıkıcı ve şiddet içeren
davranışlarda bulunur. Tuttuğu takımın yenmesinin veya
yenilmesinin, sevinmesinin veya üzülmesinin şiddet içeren bu eylemleri
değiştirmediği gözlemlenmiştir. Bu seyirci kitlesinin
şiddetinin nedenleri arasında sosyoekonomik, politik, coğrafi
nedenler ile medya, sporun tarzı, sporun müsabaka alanına göre
alkolün, engellemelerin ve kitle psikolojisinin olduğu da
araştırmalar sonucunda belirlenmiştir. Psikolojik bakımdan
bu kitledeki kişilerin kimlik, benlik, kişilik bakımından
bunalımda olan gayesiz ve kendini sadece takımıyla
açıklayabilen gençler olduğu da bilinmektedir. Ayrıca, kitle
iletişim araçlarının bu meseledeki etkilerini görmezden
gelemeyiz. Şiddetin öğrenilebilen bir davranış
olduğunu düşündüğümüz vakit, şiddet öğrenme sürecinde
kitle iletişim araçlarının önemini belirtmek gerekir çünkü bu
vasıtalar aracılığıyla artık büyük bir ticari
pazar olan profesyonel futbol, özellikle reyting kapışmalarına
konu yapılmakta, her ne kadar şiddeti ekran önünde kınasalar da
asıl itibarıyla kulüpleri, hakemleri, federasyonları ve
yöneticileri taraftar kitlesiyle karşı karşıya getirerek
atmosferi sürekli gergin hâlde tutmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, kısa bir aradan sonra
tekrar kendi ligine dönen gazi şehrin de, sporda şiddete maruz
kalmadan gazi şehirli hemşehrilerimizin de gelecek sezonda futbol
sahasında yerlerini, tribünlerde yerlerini alması diliyor, gazi
şehrimiz gibi gazi olan Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Milletvekilim.
Tam zamanında bitirdiniz Sayın
Milletvekilim.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı İstanbul Milletvekili Akif Çağatay
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda değişiklik
yapılmasına dair çalışma üzerinde söz almış
bulunuyorum. İlerleyen saatte hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada bir şeyi bir kere daha görmüş
olduk. Bu kanundaki değişiklikler üzerine söz alan tüm hatiplerimiz
spordaki yaşanan olguları ve sporun önemini ortak bir değer
olarak dile getirdiler. Bu önemlidir ve değerlidir. Tabii ki burada
bazı sözler dile getirildi, bunlarla alakalı olarak da tabii ki bizim
verebileceğimiz örnekler ve cevaplar var. Ancak, bu akşam Meclisin,
gruplarımızın bu kanun üzerinde anlaştığı
noktadaki düşünceyi de göz önünde bulundurarak bir iki konuya
değinerek huzurlarınızdan ayrılacağım.
Tabii ki özellikle sosyal medya olgusu, çok
değerli milletvekilleri, hepimizin dikkatle takip etmesi gereken ve önem
vermemiz gereken konu. Çünkü maalesef, günümüzde ve çağımızda
sosyal medya üzerinden yapılan olumsuz ve olumlu yaklaşımların
hepsine dikkat etmemiz gerekiyor. Özellikle Avrupa içerisinde de Avrupa
Konseyinde de artık ciddi manada raporlar hazırlanan ve dile
getirilen konular üzerinde Bakanlığımız döneminde de
karşı karşıya kaldığımız çok olumsuz
şeyler oldu maalesef. Örneğin, görüyorum ki burada, sosyal medya
üzerinden -isim vermeden- yapılan çağrılara gelen tepkilerin ve
buradaki toplumsal ve kitlesel anlamdaki yapılan hareketlerin hepimizin
birlikte ve beraber karşısında olduğumuz bir durum var.
Bunu en iyi şekilde değerlendirmemiz lazım.
Tabii ki spor sadece futboldan ibaret değildir
ve şunu da bilmemiz gerekiyor ki: Bu anlamda yapacağımız
çalışmaların hepsi hepimiz için önemlidir çünkü hepimizin
şehirlerinde, illerinde değer verdiği, yakından takip
ettiği spor kulüpleri, sporcu kardeşlerimiz ve farklı anlamda
başarılar elde etmiş olan kardeşlerimiz var.
Sporcu sayısı Türkiyede 9 milyonu
aşmış durumda ve bu gerçekten önemli bir rakamdır. Fakat
şu konuya değinmek isterim: Siyasi anlamdaki
çalışmaların veya siyasetin sporla iç içe olup olmaması
konusundaki, zannedersem, dünyada yakın zamanda yaşanan en güzel
örneklerden bir tanesi -güzelden kastım şu, bunu en açık
şekilde ortaya koyan örneklerden bir tanesi- bizim de gurur
duyduğumuz, bu ülkenin değeri olan ve Almanyada yetişmiş,
Alman Millî Takımında top koşturan Mesut Özile karşı
Alman Futbol Federasyonunun takınmış olduğu
tavırdı. Alman Futbol Federasyonu Başkanının siyasi
anlamdaki yakınlığının kimlerle olduğunu da en
iyi şekilde bildiğimiz için, burada bazı
yakınlıkların ve ilişkilerin de normal olduğunu
görmemiz lazım ancak hiçbir zaman bunun, sporun gelişmesinin ve
sporun desteklenmesinin önünde bir engel olmadığını da dile
getirmemiz gerekiyor.
Sosyal anlamda baktığımız bu
olaylarda, tabii ki sporcu kardeşlerimizin, hangi branşta olurlarsa
olsunlar, toplumun önünde birer değer oldukları ve bununla
alakalı olarak da yaşam tarzlarının ve
hayatlarının örnek teşkil ettiğini hepimiz biliyoruz.
Eğitim konusu dile getirildi çok milletvekili
kardeşimiz tarafımızdan, değerli arkadaşımız
tarafından. Bu çok önemlidir, evet ama şunu da unutmamamız
lazım: Bakın, burada örnekleri verilen, uluslararası alanda ve
Türkiye'de farklı illerde, zamanlarda yaşanmış, hiçbirimizin
tasvip etmediği olaylar oldu. Uluslararası anlamda yaşanan bazı
olaylarda siyasetin ne kadar sert bir tepki verdiğinin ve ülkenin
takımlarının uluslararası müsabakalara katılımdan
men edildiğinin -yine o ülke tarafından- örnekleri burada açıkça
dile getirildi.
Şiddetin karşısında hep beraber
durmamız gerektiği noktasında hiçbir şüphe yoktur ve
işte bu kanunda yapılan
Ki bu yeni bir kanun değildir, var olan
kanunun geliştirilmesiyle alakalı bir çalışmadır.
Burada Osman Aşkın Bak Bakanımıza teşekkür ediyorum ve
mevcut Bakanımıza teşekkür ediyorum, beraberce, inşallah iktidarıyla
muhalefetiyle bu yasanın çok daha kapsamlı hâle gelmesini
sağlamış durumdayız. Şiddetin
karşısında hepimizin amasız ve fakatsız durmamız
lazım, bu hepimizin ortak noktasıdır.
Şunu da tekrar hatırlatmak istiyorum:
Ülkemizin çok çeşitli yerlerinde, çok çeşitli bölgelerinde, gerçekten
hepimizin emek sarf ettiği ve bu milletin kaynaklarıyla inşa
edilmiş, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bizzat
yakından takip ettiği çok güzel spor tesislerimiz, çok güzel
imkânlarımız var. Bunları tüm gençlerimizin, tüm sporcularımızın
en iyi şekilde kullanması noktasında gayret sarf etmeliyiz. Bunu
inşallah hep beraber yapacağız ve bu yüce Meclis bu noktada
ülkemizin ve milletimizin gelişmesine böylece de çok farklı
katkılar vermiş olacaktır diye ümit ediyorum.
Yasamızın hayırlı
olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakanım, çok
teşekkürler, tam zamanında bitirdiniz.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeler varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 13üncü maddesinde yer alan seyir ve özel seyir
ibaresinin "ve seyir şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Engin
Altay Erkan Akçay
Çankırı İstanbul Manisa
Hakkı
Saruhan Oluç Mehmet
Doğan Kubat Lütfü
Türkkan
İstanbul İstanbul Kocaeli
Erdoğan
Toprak Saffet
Sancaklı Fehmi Alpay
Özalan
İstanbul Kocaeli İzmir
Osman
Aşkın Bak Akif
Çağatay Kılıç
Rize İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılıyoruz Sayın
Başkanım, çoğunluğumuz vardır.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle alkol ya da uyuşturucu veya
uyarıcı madde etkisinde olduğu açıkça anlaşılan
kişinin müsabaka, antrenman ve seyir alanlarına alınmaması
öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona sunacağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım. Şimdi önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Kanun Teklifine 14üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Erkan
Akçay Lütfü Türkkan
Çankırı Manisa Kocaeli
Osman
Aşkın Bak Fehmi
Alpay Özalan Saffet
Sancaklı
Rize İzmir Kocaeli
Salih
Cora
Trabzon
"MADDE 15 - 6222 sayılı Kanunun 20
nci maddesinin başlığına "gözlemciler ibaresinden
sonra gelmek üzere saha komiserleri ibaresi ve birinci fıkrasına
"gözlemci" ibaresinden sonra gelmek üzere saha komiseri ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılıyoruz Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz isteyen yok.
Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir
madde eklenmiştir.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine
mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden
devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları
teselsül ettirilecektir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge daha vardır. Malumları olduğu üzere,
görüşülmekte olan teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan,
ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Yeni madde ihdasına dair Divana
ulaşan önerge, komisyon metninde bulunmayan bir kanuna ek madde eklemeyi
öngörmektedir. Dolayısıyla, İç Tüzükün hükmü nedeniyle bu
önergeyi işleme almamamız gerekmektedir. Ancak, grupların
uzlaşısı ve konunun ata sporumuzu ilgilendiren önemli bir
hususta düzenleme yapması nedeniyle emsal teşkil etmemek üzere
önergeyi işleme alacağım.
Önergeyi okutup komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 92 sıra sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammed
Emin Akbaşoğlu Engin
Altay Erkan Akçay
Çankırı İstanbul Manisa
Hakkı
Saruhan Oluç Lütfü
Türkkan Akif Çağatay
Kılıç
İstanbul Kocaeli İstanbul
Mehmet
Muş Osman
Aşkın Bak Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul Rize İstanbul
Aydın
Özer Fehmi Alpay
Özalan Erdoğan Toprak
Antalya İzmir İstanbul
MADDE 19- 24/6/2008 tarihli ve 5774
sayılı Başarılı Sporculara Aylık
Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında
Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1- (1) Tarihi Kırkpınar
Yağlı Güreşlerinde üst üste üç defa altın kemer kazanarak
altın kemerin devamlı sahibi olanlara 7 nci madde uyarınca
Devlet Sporcusu unvanı verilir. Bunlar hakkında Devlet
Sporcularına ilişkin olarak bu Kanunda yer alan hükümler
uygulanır.
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılıyoruz Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir
madde eklenmiştir.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerinde önerge işlemlerine
mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden
devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları
teselsül ettirilecektir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde altın kemerin
devamlı sahibi olan güreşçilere Devlet Sporcusu unvanı
verilmesine ilişkin düzenlemenin Türk sporuna hayırlı
olmasını dilediğine ve 4 Temmuz Koca Yusufun ölümünün 121inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu maddeyle, üç yıl üst üste şampiyon olup
altın kemer sahibi olan güreşçilerimize devlet sporcusu unvanı
verilmesine ilişkin düzenleme Türk sporumuza, yağlı
güreşimize hayırlı uğurlu olsun.
Söz almamın bir nedeni de Değerli
Başkanım, bugün, işte bu ata sporumuzun en büyüklerinden biri
olan, dünyanın büyük güreşçilerinden Koca Yusufun da ölüm yıl
dönümü. Bugün bu maddenin kabul edilmiş olması aynı zamanda bu
büyük sporcumuz, rahmetli Koca Yusufun da hatırasını anma
bakımından da büyük tevafuk olmuştur.
Koca Yusuf, Osmanlının son dönemlerinde
yaşamış, hem ülkemizde hem Avrupada ve hem de Amerikada
yenilmez pehlivan olarak adını dünyaya duyurmuştur. Bu dünyaya
nam salmış güreşçilerimizi de bu vesileyle hayırla ve
şükranla yâd ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:92) (Devam)
BAŞKAN 19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Allah hayırlı etsin.
Bir şey söylemek ister misiniz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne gerek var
Başkanım, millet her şeyi biliyor, görüyor.
BAŞKAN Alkış, alkış, hadi
herkes birden. Hadi hayırlı olsun. (Alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, bu hafta hakikaten güzel
bir çalışma yaptık ve 2 tane kanun teklifini
yasalaştırdık. Emeği geçen bütün
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz, sağ olun.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun Sayın Grup Başkan Vekili.
Alınan karar gereğince kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 9 Temmuz 2019 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.09