TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
100üncü
Birleşim
16 Haziran 2020
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Karadeniz Bölgesindeki fındık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, pandemi sonrası ekonomik kayıplara ve işsizlik
sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın,
16 Haziran 1950 tarihinde Türkçe ezan okunmasına son verilerek yeniden
Arapça ezana dönülmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayaın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Bingöl ili Karlıova ilçesinde meydana gelen depremde hayatını
kaybeden güvenlik korucusuna Allahtan rahmet dilediğine ve depremin
zararlarını en aza indirebilmek için tedbirler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
çiftçilerin eylül, ekim aylarında vadesi gelecek Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi geri ödemelerinin altı ay
süreyle ertelenmesi konusunda Tarım ve Orman Bakanı ile Maliye
Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
İstanbul ilinin bir gün bile hizmetsizliğe, kendi hâline
bırakılmışlığa dayanamayacağına,
seçimde hayal vaat edenlere var olan yolları, köprüleri, parkları ve
işleyen düzeni korumalarını tavsiye ettiklerine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun,
Zini Gediği anma mekânına yapılan saldırıyı
kınadığına ve yetkilileri sorumlularını
açıklamaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Bingöl ili Karlıova ilçesinde yaşanan
depremde hayatını kaybeden güvenlik korucusuna Allahtan rahmet
dilediğine, Irakın kuzeyine düzenlenen Pençe-Kartal Operasyonunu
başarıyla gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetlerini tebrik
ettiğine ve terörle mücadeleye kararlılıkla devam edileceğine
ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
pandemi sürecinde tüm dünyaya örnek olacak başarılı bir mücadele
verildiğine, normalleşme süreciyle beraber vaka sayısındaki
artışın kurallara uyarak ve toplumsal dayanışma
gösterilerek aşılabileceğine ilişkin açıklaması
10.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, bir defaya
mahsus ehliyet affı getirilerek ehliyetlerine el konulan
vatandaşların mağduriyetlerinin giderilebileceğine
ilişkin açıklaması
11.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
ülkenin 2003 yılından bu yana hayata geçirilen projelerle güç
kazandığına ilişkin açıklaması
12.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın, TİGEM Ceylanpınar Sulama Projesinin ülke
ekonomisine katkı sağlayarak istihdamı
artıracağına ilişkin açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 2023
yılına kadar 81 ilin millet bahçeleriyle
buluşturulacağına ilişkin açıklaması
14.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep ili Nurdağı ilçesinin otogar ve uzman doktor
ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğine, Bingöl
ilinde yaşanan depremde hayatını kaybeden güvenlik korucusuna
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
15.- Erzincan Milletvekili Burhan
Çakırın, terörü kaynağında yok etmek, vatanın
sınır müdafaasını sağlamak amacıyla
gerçekleştirilen Pençe-Kartal Operasyonunun başarıyla
tamamlandığına ilişkin açıklaması
16.- Konya Milletvekili Abdulkadir
Karadumanın, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
giderilerek çalışma koşullarının iyileştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
terörle mücadele kapsamında gerçekleştirilen Pençe-Kartal
Operasyonuyla 81 hedefin imha edilerek teröristlerin etkisiz hâle
getirildiğine ve Milliyetçi Hareket Partisinin teröre karşı
düzenlenecek her türlü operasyonun yanında olduğuna ilişkin
açıklaması
18.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Özyavuzun, Suriyeli mülteciler için kurulan kampların kapanmasıyla
kamplarda görevli işçilerin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun,
yeni normalleşme süreciyle birlikte Bilim Kurulunun tavsiyelerinin
dikkatle uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, Amasya
Tamiminin 101inci yıl dönümü ve 12-22 Haziran Amasya Uluslararası
Atatürk Kültür ve Sanat Festivali kutlamalarında pandemi nedeniyle toplu
etkinliklerin yapılamadığına, AK PARTİ
iktidarları döneminde Amasya iline her alanda yatırım
yapıldığına ilişkin açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, Van ili Erciş ilçesi Ulupamir köyündeki HES çalışmalarının
durdurulmaması hâlinde bölgedeki Kırgız Türklerinin
mağduriyet yaşayacağına ilişkin açıklaması
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında
yapılan düzenlemelerin eğitim hayatını da
etkilediğine, yükseköğrenim öğrencilerinin mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
30 Ağustosta yerli ve millî elektrikli trenin milletle
buluşacağına,13 Haziran Cemil Meriçin ahirete irtihalinin
33üncü, Dündar Taşerin 48inci yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Irakın kuzeyinde gerçekleştirilen Pençe-Kartal Operasyonundaki
başarılarından dolayı Türk Hava Kuvvetlerini tebrik
ettiğine, Bingöl ilinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden
güvenlik korucusuna Allahtan rahmet dilediğine, bir deprem ülkesi
olunduğu gerçeği unutulmadan her zaman hazırlıklı
olunması gerektiğine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin sakıncalı bir sistem olduğuna, eylemlerini sürdüren
15 Temmuz gazilerinin AK PARTİ Genel Merkezi önünde polis müdahalesiyle
karşılaştığına, Hükûmetin Kocaeli ili
Kandıra ilçesinde aşırı yağışlar nedeniyle
zarara uğrayan üreticilere yardım elini uzatması için
çağrıda bulunduğuna, Bartınlıların yeterli
ödeneğin ayrılarak yeni devlet hastanesinin tamamlanmasını
talep ettiğine, Bartın-Karabük yoluyla ilgili bir
çalışmanın yapılıp
yapılmadığını Ulaştırma ve Altyapı
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Bingöl ili Karlıova ilçesinde meydana gelen depremde hayatını
kaybeden güvenlik korucusu Cengiz Pulluya Allahtan rahmet dilediğine,
devletin Bingöl halkının depremin yıkıcı etkilerinden
korunabilmesi için bütün imkânlarıyla seferber olduğuna, Irakın
kuzeyinde gerçekleştirilen Pençe-Kartal Operasyonuyla PKK terör örgütüne
darbe vurulduğuna ve bu başarılı operasyon için orduyu,
Millî İstihbarat Teşkilatını ve güvenlik güçlerini tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Bingöl ili Karlıova ilçesinde meydana gelen depremde ölen yurttaşa
Allahtan rahmet dilediğine, depremin yarattığı
tahribatın bir an önce onarılmasını ve yeni depremlerin yaşanmamasını
dilediğine, 15 Haziran 1915 tarihinde hayatını kaybeden Süryanileri
saygıyla andığına ve tarihle yüzleşmek
gerektiğine, demokrasi yürüyüşlerinin pandemi bahane gösterilerek
engellenmek istendiğine, meydanların siyaset yapan herkes için hak
olduğuna ve siyasi mücadelelerinin karşısına siyasetle
çıkılması gerektiğine, medya kuruluşlarının
yayın politikasına ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Malatya ilinde meydana gelen tren kazasına ilişkin
açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 15 Temmuz
şehit ailelerine ve gazilerine verilmek üzere toplanan 309 milyon
liranın nerede olduğunu ve neden sahiplerine verilmediğini
öğrenmek istediklerine, 15 Temmuz gazilerinin ve şehit
yakınlarının AKP Genel Merkezinin önünde hak arama
noktasına getirilmesinin ve maruz bırakıldıkları
muamelenin en büyük ayıp olduğuna, cumhuriyetin ilk Millî Eğitim
Bakanlarından Mustafa Necatinin evine Nuri Pakdilin isminin
verilmesindeki amacı öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
ülkenin güvenliği, milletin huzuru için başlatılan Pençe-Kartal
Operasyonunun başarıyla tamamlandığına, Bingöl ilinde
meydana gelen depremde hayatını kaybeden güvenlik korucusuna
Allahtan rahmet dilediğine ve devletin ilk andan itibaren bölgede
olduğuna, gazilerin siyasi polemiklere konu edilmemesi gerektiğine,
15 Temmuz şehit aileleri ve gazileri için yapılan
yardımların şeffaf şekilde toplanılarak vakfın
hesabına yatırıldığına, pandemi sürecinde
gazilere bu paradan 3 defa ödeme gerçekleştirildiğine ve birçok
imkânın sağlandığına, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin ülkenin geleceğine büyük ivme katmasına
rağmen bir sistem krizi varmış gibi
davranılmasını doğru bulmadıklarına ilişkin
açıklaması
30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın ve Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Ankara Milletvekili Murat Emirin İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, Kırklareli ili ve çevresinde 15-16 Haziranda
yaşanan yoğun yağış ve fırtına nedeniyle
zarar gören çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesini Tarım ve Orman
Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması
37.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
Antalya ili üreticilerinin ani hava değişiminden kaynaklanan
mağduriyetlerinin karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Zini
Gediği anma mekânına yapılan saldırının
sorumlularından hukuk önünde hesap sorulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mardin
Milletvekili Tuma Çelikin görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Mardin Milletvekili Tuma Çelikin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Türkiyenin 16 Haziran Uluslararası Ev
İşçileri Günü vesilesiyle 189 sayılı ILO Sözleşmesini
imzalaması gerektiğine ilişkin açıklaması
44.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın görüşülmekte olan 215
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaşın
kayıtlardan çıkarılması ifadesine ve Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun görüşülmekte olan 215
sıra sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
50.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
52.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
53.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın,
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
54.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlunun
görüşülmekte olan 217 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlunun,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
56.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
57.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
58.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 16/6/2020
tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, başta 15 Temmuz gazileri olmak üzere ülkenin bölünmez
bütünlüğü uğruna canlarını ortaya koyan tüm gazilere 15
Temmuz Demokrasi ve Milli Beraberlik Gününe kadar bir destek ödemesi
yapılması, yapılan aylık ödemelerin incelenerek eksikliklerin
giderilmesi ve gazilerin tüm yaşamsal ihtiyaçlarının
karşılanması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 16 Haziran 2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, FETÖ yapısına dâhil olan hâkim ve
savcıların vermiş olduğu kararlarla yol açtıkları
zararların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 16 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 15/6/2020 tarihinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından,
Doğu Karadeniz Bölgesinde yapılan çay üretimindeki sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 217 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 217 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, gazilerin milletin haysiyet ve şeref abideleri
olduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin milleti bölmek
noktasındaki iradeyi yerle bir ettiğine ve millete ihanet eden
herkesin hesap verdiği dönemin başladığına
ilişkin konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer
Karacanın, (2/2347) esas numaralı 6/6/2002 tarih ve 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/80)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215)
2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve
Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 63 milletvekilinin Bazı
Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2945)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 217)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın,
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Mustafa Elitaşın yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında şahsına ve Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar
Özsoyun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, KHK ile ihraç olan bir
kişinin idare mahkemesinde açmış olduğu davanın
akıbetine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün
cevabı (7/29204)
2.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Türkiyenin 2019-2020 yılları
arasındaki patates üretimi, tüketimi ve ithalatına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/29293)
3.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, 1-2 Mayıs 2020 tarihlerinde Adana ve
Mersin illerinde gerçekleşen yağış ve dolu sebebiyle zarar
gören tarım arazilerine ve TARSİM eksperlerinin düzenlediği
hasar raporuna ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/29295)
4.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin ili Hatila vadisi Çitimsara
mevkisinde yapılan ağaç kesimlerine ilişkin sorusu ve Tarım
ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29296)
5.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Tarım Kredi Kooperatiflerine yapılan
bir atamaya ve Tarım Kredi marketleri ile ilgili çeşitli verilere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/29396)
6.- Şanlıurfa
Milletvekili Ömer Öcalanın, koronavirüs salgını kapsamında
çay tarımının kontrollü olarak devam etmesine yönelik
yapılan çalışmalara ve yaşanan mağduriyetlerin
giderilmesi talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29398)
7.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ÇAYKURun Türkiye Varlık
Fonuna devredilmeden önceki ve sonraki üç yıllık kâr ve zarar
miktarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/29424)
8.- Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun, patates ve soğan
üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29472)
9.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun, Covid-19 salgını süresince
mevsimlik tarım işçilerini korumak için alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/29473)
10.- İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, patates ve soğan ihracat ve
ithalatına ve tarımsal üretimi desteklemek için yapılacak
çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29474)
11.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin İmamoğlu ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29475)
12.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Karaisalı ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29476)
13.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Karataş ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29477)
14.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Kozan ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29478)
15.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Pozantı ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29479)
16.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Saimbeyli ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29480)
17.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Yüreğir ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29481)
18.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Yumurtalık ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29482)
19.- Adana Milletvekili
Ayhan Barutun, Adana ilinin Tufanbeyli ilçesinde 2006 yılından beri
yapılan TARSİM poliçelerinin sayısına ve uygulamasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/29483)
20.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Seyhan ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29484)
21.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Sarıçam ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29485)
22.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Aladağ ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29486)
23.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Ceyhan ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29487)
24.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Çukurova ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29488)
25.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adana ilinin Feke ilçesinde 2006
yılından beri yapılan TARSİM poliçelerinin
sayısına ve uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29489)
26.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, ülke genelinde 2006 yılından beri
yapılan TARSİM poliçelerinin sayısına ve uygulamasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/29490)
27.- Manisa
Milletvekili Bekir Başevirgenin, atık su arıtma tesislerinin
dezenfeksiyon işlemlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/29491)
28.- Adana
Milletvekili İsmail Koncukun, bir televizyon programında ölüm
listesi söylemlerinde bulunan bir kişi ve program yapımcısı
hakkında yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/29515)
29.- Ankara
Milletvekili Servet Ünsalın, Covid-19 testi pozitif çıkan
sağlık çalışanları için meslek
hastalığı bildiriminde bulunulup bulunulmadığına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın
cevabı (7/30015)
16 Haziran 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Karadeniz
Bölgesinde yaşayan fındık üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Ümit Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Karadeniz Bölgesindeki fındık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Karadeniz Bölgesinde yetişen ve ülke ekonomisine
katkısı açısından son derece önemli bir ürün olan
fındık ve fındık üreticisinin yaşadığı
sorunlar hakkında söz almış bulunmaktayım. Sizi, Genel
Kurulu ve televizyonları başında bizleri seyreden büyük Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Bingölde meydana
gelen depremde vefat eden bir vatandaşımıza Allahtan rahmet,
yaralanan vatandaşlarımıza ve tüm Bingöl halkına
geçmiş olsun diliyorum.
Bu arada, Pençe-Kartal Operasyonuna katılan
Türk Silahlı Kuvvetleri personeline de başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 24 Haziran 2018
tarihinde yapılan seçimlerin akabinde göreve gelen Cumhur
İttifakı hükûmeti ve Tarım Bakanlığı
fındıkla alakalı çalışmaları
başlatmıştır. Ancak 2018 yılı Ekim ayı
sonunda TMOnun piyasaya girmesi ve taban fiyatını geç
açıklaması 2018 yılının fındık üreticisi
açısından zor geçmesine neden olmuştur. Bunun yanı
sıra, ülkemiz yabancı tüccarların belirlediği düşük
fiyat dolayısıyla önemli bir ihracat girdisinin gelirinden yeterince
faydalanamamıştır. Piyasaya geç giren TMO, 2018 sezonunda 7 bin
ton fındık alabilmiştir. 2018 yılında fındık
üreticisinin yaşadığı zorlukları gözleyen ve bire bir
yaşayan bölgenin milletvekilleri 2019 yılında aynı
problemlerin yaşanmaması için devreye girmiş ve Tarım
Bakanlığımızla yapılan görüşmeler neticesinde,
2019 yılı Temmuz ayı ortalarında
Cumhurbaşkanımız tarafından taban fiyat 16,5 lira
açıklanarak fındık üreticisinin yüzü bir nebze olsun gülmüştür.
Taban fiyatın 16,5 lira yani yaklaşık 3 dolar seviyesinde ve
mahsulün hasadından hemen önce açıklanması doğru bir
uygulama olmuş ve TMO devreye sokularak üreticiden 2019 sezonunda 78 bin
ton fındık alınmıştır. TMOnun doğru zamanda
devreye girmesi üreticinin birtakım yurt dışı
firmalarının inisiyatifinde kalmasının önüne geçmiştir.
Bu doğru uygulama neticesinde, geçen yıl fındık
ihracatı 2 milyar dolar seviyesinde ülke ekonomisine katkıda
bulunmuştur. Ülkemizin bu kazancının yanı sıra, her ne
kadar TMO kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olsa da zarar etmek bir
tarafa hazineye katkı sağlamıştır. TMOnun Mart 2020
tarihi itibarıyla piyasaya kademeli fındık sürmesi, hem piyasa
dengesini sağlamış hem üreticinin bazı firmalara
ezdirilmesinin önüne geçmiştir. 2019 yılında uygulanan
fındık politikası doğru bir politikadır. Bu
politikayı ortaya koyan ve Karadenizli fındık üreticisini
ezdirmeyen başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere,
Sayın Tarım Bakanına, fındık konusunda büyük emek sarf
eden bölge milletvekillerine, TMO Genel Müdürüne ve TMO
çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
Ayrıca, yıllardır fındık
üreticisinin üzerinde âdeta Demoklesin kılıcı gibi
kullanılan yüksek rekolte açıklamaları da geçen yıl
Tarım Bakanlığımızın yaptığı
açıklamayla engellenmiştir. Her yıl yüksek rekolte
açıklanmasının engellenmesiyle üretici tehdidinin önüne
geçilmiş, rekolte açıklama yetkisi sadece Tarım
Bakanlığı yetkililerine verilmiştir. Ancak 2020
yılının Ocak ayında başlayan coronavirüs pandemisi,
bütün dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de olumsuz yönde
etkilemiştir. Dünyada pandeminin sebep olduğu tarım ürünleri
fiyatındaki artış ve üretim üzerinde menfi yönde
oluşturduğu baskı, tüm tarım kesiminde olduğu gibi
fındık tarımında da olumsuz etki yaratmıştır.
Özellikle tarım ürünü elde etmede önemli bir maliyet getiren tarım
işçi ücretlerindeki ve girdi maliyetlerindeki artışın ürün
fiyatlarının yukarı çekilmesine neden olmasına rağmen,
çiftçiler bu artıştan hak ettikleri payı
alamamışlardır. Hele hele girdi maliyetlerinde yüzde 50nin
üzerinde bir paya sahip olan fındık gibi bir tarım ürünü için bu
yükseliş gözden kaçırılmaması gereken önemli bir faktördür.
Değerli milletvekilleri, bazı insanlar
fındığı zaruri bir tarım ürünü olarak görmüyor
olabilirler ancak unutulmasın ki fındık, çikolata sanayisinde
kullanılan vazgeçilmez ürünlerin başında gelmektedir. Dünyada
bir çok yerde denenmesine rağmen, Karadenizde üretilen
fındığın kalitesine
ulaşılamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Yılmaz.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Bu hâliyle ülkemizde
yetişen fındık, geçen yıl ülke ekonomisine 302 bin ton iç
fındık ihracıyla 2 milyar doların üzerinde gelir
sağlamıştır. Belki de nadir ihraç ettiğimiz ve döviz
girdisi sağladığımız tarım ürünlerinin
başında gelen fındıkta, rekolte olarak bu sene, geçen
seneye göre ne yazık ki yüzde 20lik bir kayıp olacağı
Tarım Bakanlığımız tarafından tespit edilerek
açıklanmıştır.
Değerli milletvekilleri, fındık
üzerinde söylenecek çok söz olmasına rağmen, sözümü daha fazla
uzatmadan Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Tarım
Bakanımıza 2020 sezonu için seslenmek istiyorum. Bu yıl, geçen
yıl olduğu gibi Tarım Bakanlığımızdan
-tespitleri de göz önünde bulundurularak- fiyatın 3,5 dolar ve temmuz
ayının ortalarında açıklanmasını bekliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
pandemi sonrası ekonomik kayıplar ve işsizlik hakkında söz
isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksala aittir.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
pandemi sonrası ekonomik kayıplara ve işsizlik sorununa
ilişkin gündem dışı konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülke olarak ağır bir
sınavdan geçiyoruz, coronavirüsle âdeta savaşıyoruz. Corona hem
sağlığımızı hem de cebimizi etkiyor. Pandemi ilan
edildiğinden bu yana, vatandaş bir taraftan hastalıktan
korunmaya çalışırken bir taraftan da tenceresine aş koymaya
çalışıyor.
Esnafa destek kredisi veriyoruz. diye, milletten,
günde 5 sefer mesaj atıp 10 lira dilendiğiniz paraları yine
partililerinize ve yandaşlarınıza
dağıttınız. Salgın döneminde berberinden
kahvehanesine, lokantasından düğün salonuna, internet kafesinden
kuaförüne, tornacısından tamircisine 252.690 işletme
kapanırken ve buralarda çalışan yaklaşık 2,5 milyon
yurttaşımız evine ekmek götüremez hâle gelmişken, siz
yandaş sanatçılarınıza seyircisiz konserler için 30 milyon
lira ödediniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yalanlandı kaç defa
ya!
BURCU KÖKSAL (Devamla) 18 milyon
yurttaşımız bir anda işsiz ve gelirsiz kalırken, siz,
Hazine garantileriyle garanti ettiğiniz garanti ödemeleri yandaş
müteahhitlerinize aktardınız.
15 Martta getirdiğiniz düzenlemeyle işten
çıkarmaları yasakladınız yasaklamasına ama ücretsiz
izne çıkarılan işçiler için hiçbir şey yapmadınız,
ücretsiz izne çıkarılan 878 bin işçiyi ve ailelerini aylık
ortalama 502 lirayla geçinmeye zorladınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yalan!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Damat Bakan
çıkıyor diyor ki: Destek paketlerimizin çarpan etkisi 600 milyar lirayı
aştı. Üşenmedim, oturdum hesapladım. Bu 600 milyarı
82 milyona böldüğümüzde kişi başına ortalama 7 bin lira
düşüyor. O zaman, kişi başına 7 bin lira verilmişse,
Afyonkarahisardaki Hasan Zengin ağabeyimin 7 bin lirası hangi
hırsızın cebinde? Eğer herkese 7 bin lira verilmişse,
Sandıklıdaki Yusuf kardeşimin 7 bin lirası hangi
yandaş müteahhidin cebinde? Eğer herkese 7 bin lira verildiyse,
Emirdağdaki Gülay teyzemin 7 bin lirasını konserde hangi yandaş
sanatçıya ödediniz? Eğer kişi başına 7 bin lira
verildiyse, Dinardaki emekli Mehmet Hocamın 7 bin lirasını
Vakıfbank Yönetim Kuruluna atadığınız hangi üyenin
cebine aktardınız? Eğer kişi başına 7 bin lira
ödediyseniz, Sultandağındaki kiraz işçisi Fatma ablamın 7
bin lirasını saraya dolgun maaşla atadığınız
hangi danışmanın yemek ücreti olarak ödediniz?
HACI ÖZKAN (Mersin) Yalan!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Halktan koptunuz;
işçinin, emeklinin, esnafın, emeklilikte yaşa
takılanın, çiftçinin, memurun, öğrencinin ve iş
insanının gönlünde yoksunuz. Çiftçi Ölüyorum. diyor Destek
verdim. diyorsunuz. Verdiğiniz destek, kredi borcunu üç ay erteleyip ana
paraya faizi bindirmek. Bugün toplam borcu 160 milyarı bulan çiftçinin
esas ödemeleri yaz sonu, sonbaharda olacak. Coronadan sonra kimi bölgelerdeki
ani sıcaklık değişimlerinin, kimi bölgelerde de don ve
dolunun vurduğu çiftçi bu borcu nasıl ödeyecek? Elinizi
vicdanınıza koyun. Çiftçinin bugüne kadar hak etmiş olduğu
destekleme olan 170 milyar liralık desteğini ödeyin. Bu kanunu 2006
yılında siz çıkardınız, Çiftçiye verilecek destekleme
gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden aşağı olamaz.
dediniz. Bu kanuna göre 2006dan bu yana çiftçinin hak ettiği
desteklemelerin yarısını bile ödemediniz. Salgında Evde kalın.
dediğiniz milletin elektrik ve haberleşme faturaları yüzde 50
oranında artış göstermiş, millet faturalarda indirim veya
fatura dondurma beklerken, millete Faturanızı ödemezseniz
keseceğiz. diye mesajlar gidiyor. Sizin umurunuzda mı? Değil. Eğer
bu mesajlar yandaş müteahhitlere gitmiş olsaydı muhakkak çözüm
bulurdunuz.
Atamızın emanet ettiği Benim bütün
ümidim gençliktedir. dediği gençlerimizi, üniversitede KYK
borçlarını ödeyemez hâle getirdiniz. Ülkemizdeki işsizlerin
yüzde 57,7sini genç işsizler oluşturuyor. Ben yaptım oldu.
mantığıyla YKS sınavına girecek milyonlarca
gencimizin, hem sağlığıyla hem kaderiyle oynuyorsunuz. Daha
hafta sonu, Kocaelide Milli Savunma Üniversitesi sınavında
fenalaşan bir öğrenciye corona teşhisi konuldu ve sınav
salonunda sınava giren öğrenciler, öğretmen karantinaya
alındı. Ne için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hepsi yalan,
reddediyoruz.
Ancak bağırırsın.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bunlar ne için?
Almanın, İngilizin, Fransızın tatil yapabilmesi için,
ülkemizin çocukları Alinin, Velinin, Hasanın, Ayşenin,
Fatmanın sağlığını hiçe sayıyorsunuz. Size
tavsiyem, şu sözü asla unutmayın: Zulüm ile abat olanın
akıbeti berbat olur. AKPnin akıbeti de sandığa gömülmek
olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Buna rağmen yine de
kazanamıyorsunuz. Yirmi yıl oldu.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Arapça ezan okuma yasağının kaldırılması
hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayaya aittir.
Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın,
16 Haziran 1950 tarihinde Türkçe ezan okunmasına son verilerek yeniden
Arapça ezana dönülmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri ve aziz milletim;
öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bingöldeki depremde şehit olan
kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara da tez zamanda
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yetmiş yıl
önce, bugün, 16 Haziran 1950de ezan, bin üç yüz yıldır bu
topraklarda aslına uygun şekilde okunurken Türkçeye döndürülmüş
ve daha sonra da çıkan kanunla tekrar eski hâline dönmüştü.
İşte, bugün o nedenle bir konuşma almış bulunuyorum.
Mescid-i Nebevî yapıldıktan sonra,
sahabe-i kiram namazları kılacak camiye geliyor ancak ezan vesaire
olmadığı için vakit sorunu yaşamaya başlıyorlar.
Bir kısım sahabe çan çalınmasını, bir kısım
sahabe boru öttürülmesini, ateş yakılmasını vesaire
söylediklerinde, Peygamber Efendimiz hepsini reddediyor ve Hazreti Bilâle:
Namaza, namaza diye oku, bu şekilde söyle. diyor. Daha sonra,
sahabelerden yaklaşık 40 kişinin gördüğü rüya üzerine de
bir sabah namazında Abdullah Bin Zeydin gelip anlatması üzerine Git
bunu Bilâle öğret. diyor ve Hazreti Bilâle ezanı öğretiyor.
Hazreti Bilâl yüksek bir yerden Allahuekber, Allahuekber nidasıyla
ezanı okuyor ve vahiyle birlikte de ezan bu şekilde yerleşiyor
ve bin üç yüz yıldır bütün dünyada Müslümanlar namaza ezanla
çağrılıyorlar.
1932 yılının başında, Ocak
ve Şubat ayında Ayasofya ve Fatih Camilerinde Diyanet
İşleri Başkanlığının belirlediği bir
şekilde Türkçe ezan okunma çalışması başlıyor.
Daha sonra, bugünkü adı Vakıflar Genel Müdürlüğü olan Evkaf Umum
Müdürlüğünün -zira camiler oraya bağlandığı için- 14
Kasım 1932deki bir tamimle birlikte ezan bütün Türkiyede Türkçe okunmaya
başlıyor. 1933ün başından itibaren Diyanet
İşleri Başkanlığının, ezanın Türkçe
okunması konusunda hassasiyetle davranılması, aksi hâlde
şiddetle tecziye edileceğine dair çok sayıda bilgiler var. Daha
sonra, 1933 yılında -dört ay sonra- Başvekil İsmet
İnönünün bütün il valiliklerine yazdığı bir yazıyla,
bir kısım yerlerde Türkçe, bir kısım yerlerde Arapça
okunuyor; bunun derhâl sona erdirilmesi, artık tatbikat yeter ve bir an
önce herkes aynı şekilde okusun, aksi hâlde sıkı bir
şekilde tecziye edilsin bilgisi var ve Türk Ceza Kanununun 526ncı
maddesine göre de ezanı Arapça okuyanlar tecziye ediliyor. 1941
yılına gelindiğinde, Yargıtay, verilen cezaların
yanlış olduğunu ve buna göre ceza verilemeyeceğini
söyleyince 1941 yılında 4045 sayılı bir Kanun
çıkarılıyor. Bu kanunla da Türk Ceza Kanununun 526ncı
maddesi değiştirilerek üç aya kadar hapis cezası ve 10 liradan
200 liraya kadar para cezası verilmesi hüküm altına alınıyor
ve ondan sonra ezanı her okuyan bu para cezası ve hapis cezasına
muhatap oluyor.
Tabii, bu süreçlerde çok ilginç olaylar da
yaşanıyor. Mesela, Konya Vali Yardımcısı Tevfik
Uğurlu Konya Müftülüğüne şöyle bir yazı yazıyor:
Konyanın Köprübaşı mahallesi Yanık Cami mescidinin fahri
imamı olduğunu beyan eden Mehmet İyibildiren 27/6/1945 tarihinde
akşam ezanını Arapça okuması nedeniyle derdest edilip
derhâl adalete tevdi edildi. Bundan sonra kimsenin aksi bir şekilde bir
davranışta bulunmaması.
Bu ve benzeri yasaklar ve baskılar üzerine,
Cumhuriyet Halk Partisinin kongrelerinde bu konular dile getiriliyor. 1947
yılındaki 7nci Olağan Kongrede Sinop Milletvekili Vehbi
Dayıbaşın, Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlunun ve
diğer kişilerin Artık buna bir çözüm bulunmalı, bu
Müslüman toplumun dini ya öğretilmeli ya da bir çözüm bulunmalı
iddialarıyla CHP de kendi içinde düşünmeye başlıyor. 14
Mayıs 1950de büyük bir halk ihtilaliyle Demokrat Parti iktidara geliyor
ve 2 Haziranda güvenoyu alıyor. Rahmetli Menderes Başbakan olduktan
sonra bu Meclise sevk ettiği ilk kanun, Arapça ezanı yasaklayan Türk
Ceza Kanununun 526ncı maddesinin değiştirilmesidir ve bu kanun
16 Haziran 1950de kabul ediliyor, o gün camilerde Arapça ezan okunmaya
başlıyor. Halk, o kadar çok hüngür hüngür ağlıyor ve tekrar
tekrar okutulmasını istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Vekilim.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Birçok camide 7 defa
ezan okunuyor ve bu topraklarda, bin yıldır koç yiğitlerin Ezanlar
susmasın, bayrak inmesin. diye şehit olduğu bir şekilde
tekrar eski hâline dönüyor ve Allahuekber, Allahuekber. diye kıyamete
kadar devam ediyor. Bu millet ezan için 1 başbakan, 2 bakan şehit
verdi, gerektiği zaman yine verecektir. Allahın izniyle,
inanıyoruz ki ezanlar hiç susmayacak, bayrak hiç inmeyecektir diyorum,
şehit Başbakan ve Bakanlar için de buradan, bütün herkesten birer
Fatiha diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayaın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şu anda, milleti on sekiz yıldan beri
yönetmeye çalışan iktidarın bu milleti yönetemediği,
hazineyi tamamen boşalttığı, milletin yoksulluk içerisinde
inim inim inlediği bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir dönemde
gündemi değiştirmek için çeşitli yollara başvuran iktidar
temsilcileri burada ezandan bahsediyorlar, şehitten bahsediyorlar.
Eğer birazcık vicdanları varsa ve birazcık ahlakla hareket
ediyorlarsa, 15 Temmuzda şehit düşen insanlarımız için toplanan
yardımları o şehit ailelerine iade ederler.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Nasıl
konuşuyorsun sen ya!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir üslup
yok ya!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Tamam da niye
bağırıyorsunuz?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Eğer şehit
hakkına inanıyorlarsa, ezana inanıyorlarsa, kul hakkına inanıyorlarsa,
İslama mensubuz. diyorlarsa önce şehidin hakkını
versinler, sonra kürsüye çıksınlar. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; daha gündeme gelmedik, Meclisi yeni
açıyoruz, bu kadar gergin olmaya gerek yok. Aslında bu kadar büyük
gerginlik aynı zamanda bir suçluluk psikolojisinin de alameti çünkü
konuşmacımızın kürsüde bahsettiği konuyla ilgili
tarihî belgelere baktığımızda, en büyük bedelin bize
kızan, bağıran arkadaşlar eski vekillerinden kaynaklı
olduğunu biliyorlar.
Diğer konuya gelmek istiyorum Sayın
Başkan. Tüm gaziler bizim başımızın tacı, 15
Temmuzda beraber gazi olduk, beraber şehit olduk.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Paralar
nerede, paralar?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Birileri kaçarken,
birileri tiyatro derken, o insanlar meydanda en büyük
kahramanlığı yaptı. O gazilerin bütün müdafaalarına,
bütün çalışmalarına, tüm emeklerine saygı gösterilmesi
gerekirken Yok efendim, bunlar kafa kesti. Yok efendim, niye
dışarı çıktın? tarzı ithamları, işte,
bu bağıranlar söyledi Sayın Başkan. O yüzden diyorum ki
gazilerimizin istihdam hakkı, maaşları, sosyal hakları
hepimizin takibinde, gözetiminde. Aile Bakanlığımız başta
olmak üzere, tüm kurumlarımız çalışıyorlar.
Dünkü münferit olan, hepimizi üzen hadise ilgili
bakanlıklarımızca bugün görüşülmüş, yoluna
konulmuş, az sonra zaten o gazilerimiz gerekli açıklamaları
yapacaklar. Bir gazimize maaş vermek başka bir şey, istihdam
hakkı vermek başka bir şey. Biz, istihdam hakkı vermenin
daha kıymetli olduğunu düşünüyoruz. O yüzden, gazilerimizin tüm
taleplerini değerlendirirken eşitliğe, diğer
çalışmalara, yasal mevzuata dikkat ederek yapıyoruz. Bunu böyle
siyasi bir polemik konusu yapmak büyük yanlış. Gaziler, bu ülkenin
gazileri.
AHMET KAYA (Trabzon) Siz ezanı polemik konusu
yapıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ama bir daha söylüyorum:
O gazilerin 15 Temmuzun sabahında nasıl itham edildiklerini,
yapmadıkları eylemlerden dolayı nasıl
suçlandıklarını, biz, Mecliste, o gazilerin yasal olarak sorumluluğu
olmasın diye talepte bulunduğumuzda nasıl karşı
çıkıldığını da hepimiz hatırlıyoruz.
Tüm gaziler bizim gazimiz Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğanın
sözüdür. 3 lider bir araya geldiğinde Köprüde hukuka karşı
aykırı hareket edenleri elbette ki yasalar
cezalandıracaktır. demiştir. Yanında 2 lider daha
vardır. O söz bize ait değil, Recep Tayyip Erdoğana aittir, bu
bir.
İkincisi:
Münferit dediğiniz olayları... Siz, Kendi hakkımızı
istiyoruz. diyen gazileri dövdürtecek bir duruma kadar ülkeyi yönetemez bir hâle
gelmişsiniz ama biz hatırlıyoruz ki siz işçileri de
emekçileri de esnafı da maden kazasında ölen insanların
yakınlarını da ayaklar altına alıp döven bir
iktidarın temsilcilerisiniz. Sizi tarih asla unutmayacak! (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Sayın Başkanın kürsüye çıkmamasından yola çıkarak
ben de zaman ekonomisi için çıkmayacağım ama şunu söylemek
istiyorum: Az önceki konuşmacı CHPnin Afyon vekiliydi, bütün konuşması
baştan aşağı itham, hakaret ve yalandı,
ağzımızı açmadık.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Her zamanki
gibi!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama ondan sonra bizim AK
PARTİnin Afyon vekili çıktı, çok küçük bir eleştiri
yaptığında nasıl bir reaksiyon olduğunu gördük.
İşte, bu, kendinden başkasına yaşam hakkı
tanımayan, demokrasiyi sadece kendisi için fikir hürriyeti sayan
insanların en iyi fotoğrafı Sayın Başkan. Biz Afyonu
dinledik, onlar dinlemese de olur Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
sadece kayıtlara geçsin. Cumhuriyet Halk Partisini kimse diniyle
sınayamaz. Cumhuriyet Halk Partisi Allahına, vatanına,
milletine bağlı, bu ülkenin kurucu siyasi partisidir. Onlar kendi yüzlerine
baksınlar. (CHP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Parmağını indir!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
böyle bir ithamda bulunmam zaten ancak şu yanlış: Partilerin
-haşa- Allahı olmaz, partilerin tüzel kişiliği olur, tüzükleri
olur, çalışmaları olur ama bu millet daha geçen hafta Sultan
Ahmet Camisini -müezziniyle beraber, imamıyla beraber- müze
yapalım. diyenleri de gördü, Ayasofyayı açalım. diyenleri de
gördü. Partilerin dinî inancı değil, tüzel kişilikleri ve hukuk
içerisinde çalışmaları olur Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
bu millet Ayasofyayı açalım. diyenlerin de reddettiğini bu
Genel Kurulda gördü, ikiyüzlülüğü de gördü. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo! Bravo!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AYHAN EREL (Aksaray) Ya, çok erken
başladı Sayın Başkanım. Hacivat Karagöz gibi ya! Bu ne
ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
inanın
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Dik duralım biraz!
Dik duralım! Sen çok dik duramıyorsun! Yanlış
işlerdesin, dik duramıyorsun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bence de dik
duralım. Dik durmak iri durmakla olmuyor, kemikle oluyor. İri
durmakla olmuyor dik durmak, yürekle ve cesaretle oluyor.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Ya, bu millet sizi çok iyi
tanıyor, geç bunları.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sonra asansör geliyor,
bir yere çakılıyor. Asansör bir yere çakılıyor, dikkat et.
BAŞKAN Ya, her kelimeye cevap vermek
mecburiyetinde miyiz arkadaşlar?
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Engin Beyin affına sığınarak şunu söyleyeceğim:
Mesele şahıslar değil fakat Engin Bey gibi tecrübeli bir Grup
Başkan Vekilimizin geçen hafta grup önerisinden yola çıkarak
Ayasofyaya Hayır. derler. demesini esefle karşılıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Niye?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Geçen hafta verilen
önerge Ayasofya açılsın, açılmasın önergesi değildi,
geçen hafta verilen önerge bir araştırma önergesiydi. Bu konunun
araştırma önergesi gündemiyle olmayacağını herkes çok
iyi bilir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Niye? Neden?
Kaldırın ellerinizi de araştırma önergesiyle olsun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu çok ufak bir
yaklaşım, yakıştıramadığımızı
ifade ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Buyurun Sayın Şeker.
4.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Bingöl ili Karlıova ilçesinde meydana gelen depremde hayatını
kaybeden güvenlik korucusuna Allahtan rahmet dilediğine ve depremin
zararlarını en aza indirebilmek için tedbirler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, pazar
akşamı Bingöl Karlıovada yaşanan 5,7 büyüklüğündeki
depremin artçıları devam ediyor. 1 güvenlik görevlisi şehit
olurken 1den çok vatandaşımız yaralandı. Ölen
vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Hükûmetimiz derhâl bölgeye giderek,
yapılması gereken çalışmaları koordine ederek
vatandaşın derdine derman oldu. Bu deprem, korkulu rüyamız olan
İstanbul depremini tekrar gündeme getirdi. Covid-19 nedeniyle ülkemizde
4.825 kişi hayatını kaybederken, sadece 1999 Marmara depreminde
17 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetti. Covid-19
için özgürlüklerimizi de kısıtlayan tedbirlere gösterdiğimiz
hassasiyeti, yaşayacağımız depremlerde can
kaybının olmaması için alınması gereken tedbirleri
kendi canımız ve canlarımız için uygulamalıyız.
Deprem, ülkemizin kaderidir; depremin bizlere vereceği zararı en aza
indirmek için tedbirler almak hepimizin görevidir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
çiftçilerin eylül, ekim aylarında vadesi gelecek Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi geri ödemelerinin altı ay
süreyle ertelenmesi konusunda Tarım ve Orman Bakanı ile Maliye
Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çağrım Tarım
Bakanına ve Maliye Bakanınadır: Mayıs ve haziran ayına
ait Ziraat Bankası ve Tarım Krediye olan çiftçi borçları
altı ay ertelenmiştir. Yalnız, çiftçilerin bir kısmı
mayıs, haziran ayına; bir kısmı temmuz, ağustos,
eylül, ekim ayına kadar, mahsul sonuna kadar tarımsal kredi
kullanmışlardır. Buradan çağrımız: Eylül, ekim
ayına kadar olan, mahsul sonuna kadar olan bütün çiftçi
borçlarının, hem Ziraat Bankası hem Tarım Krediye olan
çiftçi borçlarının altı ay süreyle ertelenmesini talep ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
İstanbul ilinin bir gün bile hizmetsizliğe, kendi hâline
bırakılmışlığa dayanamayacağına,
seçimde hayal vaat edenlere var olan yolları, köprüleri, parkları ve
işleyen düzeni korumalarını tavsiye ettiklerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Cumhurbaşkanımız -belediye
başkanlığı döneminde başlayan, yıllarca emek
harcanmış- Haliçi gezilir, yürünebilir, hatta yüzülebilir hâle
getirmişti- İşte, o emek ve mücadeleyle kötü koku ve
görüntülerden kurtulan Haliçin, maalesef, son birkaç günkü görüntüleri
doğrusu içimizi acıtıyor. İstanbul bırakın bir
yılı, bir gün bile hizmetsizliğe ve kendi hâline
bırakılmışlığa dayanamaz; her yerinden benzer
görüntülerle karşılaşmamız korkarım uzun
sürmeyecektir.
Seçimde hayal vadedenlere tavsiyemiz şudur: Var
olan yolları, yapılan köprüleri, alt ve üst geçitleri, parkları
ve işleyen düzenleri korusunlar yeter. Sizden yeni bir proje, yeni bir
eser, yeni bir değer katmanızı zaten beklemiyoruz.
Anladık, güzel olan her şeye Haliç dâhil
değilmiş; tüm İstanbul dâhil mi, onu hep beraber yakında
göreceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
7.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Zini Gediği anma mekânına yapılan
saldırıyı kınadığına ve yetkilileri
sorumlularını açıklamaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Zini Gediği anma mekânına bir saldırı oldu. 8
Ağustos 1938de herhangi bir suç istinadına, sorgulama ve
yargılamaya muhatap olmadıkları hâlde köylerinden,
tarlalarından, evlerinden alınan 100 dolayında suçsuz
günahsız insan saatlerce yürütülerek Erzincan, Ovacık-Dersim
sınırında 2.700 rakımlı Zini Gediğinde topluca
kurşuna dizildiler.
Erzincanın Kılıçkaya, Galolar,
Mağaçur, Brastik, Balıbey, Kismikör köylerinden olan bu
masumların ortak özellikleri Alevi olmalarıydı. Bu
katliamın olduğu dönemlerde Zini Gediğinin de dâhil olduğu
bu alan yasak bölge ilan edildi. Böylece katledilen masumların cesetleri
kurda kuşa, yılanlara yem edildi. Kendilerine bir mezar yeri, bir
kefen dahi fazla görüldü.
Katledilenlerin çocukları, 8 Temmuz 2014
tarihinde, oradaki taşları toplayarak bir anma mekânı
yaptılar. Şimdi, bu mekâna bir saldırı oldu ve burası
yıkıldı. Bu saldırıyı kimin
yaptığı bilinmiyormuş. Bu saldırıyı kınıyor
ve sorumlularını açıklamaya davet ediyorum, yetkilileri bu
konuda göreve çağırıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Bingöl ili Karlıova ilçesinde yaşanan
depremde hayatını kaybeden güvenlik korucusuna Allahtan rahmet
dilediğine, Irakın kuzeyine düzenlenen Pençe-Kartal Operasyonunu
başarıyla gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetlerini tebrik
ettiğine ve terörle mücadeleye kararlılıkla devam
edileceğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pazar günü Bingöl Karlıovada meydana gelen,
Erzurum, Erzincan, Muş ve Diyarbakırda da hissedilen depremden
etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Cenab-ı
Hak aziz milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın.
Öte yandan coronavirüsle mücadele
başarılı bir şekilde sürdürülürken, terörle mücadele de
duraksamadan devam ettirilmektedir. Bu amaçla Irakın kuzeyinde bulunan
terör yuvalarına Pençe-Kartal Operasyonu adıyla kapsamlı bir
hava harekâtı yapılmış ve tespit edilen 81 hedef imha
edilmiştir. Harekâtı başarıyla gerçekleştiren kahraman
Silahlı Kuvvetlerimizin tüm unsurlarını tebrik ediyorum, Allah
yâr ve yardımcıları olsun. Ülkemizin ve milletimizin bekası
için yürütülen terörle mücadele en son terörist etkisiz hâle getirilinceye
kadar kararlılıkla devam ettirilecek diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
pandemi sürecinde tüm dünyaya örnek olacak başarılı bir mücadele
verildiğine, normalleşme süreciyle beraber vaka sayısındaki
artışın kurallara uyarak ve toplumsal dayanışma
gösterilerek aşılabileceğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Pandemi sürecinde tüm dünyaya örnek olacak
başarılı bir mücadele verdik. Normalleşme süreciyle beraber
son zamanlarda vaka sayısındaki artışın bu hızla
devam etmesi, maalesef istenmeyen sonuçlara yol açabilecektir. Buradan tüm
vatandaşlarımıza çağrıda bulunuyoruz: Kişisel
temizlik kurallarına uyalım. Bu dönemde hastalığın
yayılmasına neden olacak toplu bir araya gelişlerimizi
erteleyelim. Evinizden çıkmak zorunda kaldığınız her
an maskemizi takmayı, ellerimizi sıkça sabunla yıkamayı
ihmal etmeyelim. Toplu taşıma araçlarında, alışveriş
merkezleri gibi yerlerde fiziksel mesafe kurallarına titizlikle uyalım.
Bu zorlu günleri ancak hep beraber kurallara uyarak, toplumsal
dayanışma göstererek aşabileceğimize inanıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
10.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, bir defaya
mahsus ehliyet affı getirilerek ehliyetlerine el konulan
vatandaşların mağduriyetlerinin giderilebileceğine
ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
1 milyondan fazla kişi ehliyet affı
beklemektedir. Af bekleyenlerin büyük bir çoğunluğunu mesleği
şoförlük olan vatandaşlarımız oluşturmaktadır ve
bu vatandaşlarımızın tek geçim kaynakları
ehliyetleridir. Meslekleri şoförlük olduğu için iş
bulamamaktadırlar. Ehliyetini kaptıran insanların
çoğunluğu, ekmek paralarını doğrudan veya dolaylı
olarak ehliyetleri sayesinde kazanmaktadırlar. Bu
vatandaşlarımız Hatalarımızın
farkındayız, bedelini ağır ödedik, işimizi kaybettik,
mağduruz. şeklinde feryat etmektedirler. İnsan hayatına
kastetmedikten sonra, yapmış oldukları hatalar sebebiyle
ehliyetlerinin ellerinden alınması onları çaresiz
bırakmaktadır. Ehliyetlerine el konulanlara bir kereye mahsus af
getirilmesi mağduriyetlerine son verecektir. Yetkililerimizin mağdur
olan vatandaşlarımızın serzenişlerine duyarsız
kalmayacağını ümit ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Koçer
11.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
ülkenin 2003 yılından bu yana hayata geçirilen projelerle güç
kazandığına ilişkin açıklaması
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizde 2003 yılından bu yana 585 yeni
baraj, 1.382 sulama tesisi, 247 içme suyu tesisi için toplam 245 milyar TL
yatırım gerçekleşti. Türk mühendislerinin eseri olan Yusufeli
Barajı, tek başına 650 bin kişinin enerji ihtiyacını
karşılarken ülke ekonomisine yılda 1,5 milyar TL katkı
sağlayacak.
Hayata geçirilen birbirinden
değerli akılcı projelerle ülkemiz can buluyor, güç
kazanıyor. Bu anlayışla, Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde orman
varlığımızı 22,7 milyar hektara,
ağaçlandırma alanımızı 9 milyon hektara
ulaştırdık. Vatandaşlarımız 247 tabiat
parkında, 136 şehir ormanında ve yapımı tamamlanan 22
millet bahçesinde doğayla kucaklaşıyor.
Daha temiz ve yeşil bir
çevre için durmadan, dinlenmeden çalışan herkesin emeğine
sağlık diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Açanal
12.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın, TİGEM Ceylanpınar Sulama Projesinin ülke
ekonomisine katkı sağlayarak istihdamı
artıracağına ilişkin açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ceylanpınar TİGEM işletmemizdeki 60
bin dekar nadas uygulamasını kaldırarak, 70 milyon
yatırım yaparak geleneksel sulama altyapısı tamamen
modernize edilen bu işletmemizde artık iki senede 1 ürün yerine,
yılda 2 ürün alacağız. 2009da işletmede 110 bin dekar
sulanıyorken bugün bu alan 673 bin dekara
çıkarılmıştır. Bu proje sayesinde ülke ekonomisine 4
kat fazla katkı yapılacak, istihdam artacak.
Ben, Ceylanpınar ve Şanlıurfalı
hemşehrilerim adına teşekkür ediyor, ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın Ödünç
13.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 2023
yılına kadar 81 ilin millet bahçeleriyle
buluşturulacağına ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2023 yılına kadar 81 ilimizi,
şehir mobilyaları olan millet bahçelerimizle
buluşturacağız. Ülke olarak geldiğimiz noktada, artık
şehirlerimizin çok daha büyük, çok daha donanımlı, dinlenme,
nefeslenme, vakit geçirme alanlarına ihtiyacı olduğunu gördük.
Millet bahçeleri bu anlayışla ortaya çıkmış prestijli
projelerdir, Bursamız da millet bahçesinden nasibini aldı. Osmangazi
ilçemizde eski stadyum yerinde açılan Millet Bahçemizde koşu ve
yürüyüş yolları, gezinti yolları, havuz meydanı, oyun ve
spor alanları, koku bahçesi, süs havuzu ve Bursaspor Şampiyonluk
Anı Duvarı yer almaktadır. Açılan Millet Kıraathanesi
ile Millet Bahçesi, Bursamızda hemşehrilerimize nefes
aldırıp şehrin stresinden uzaklaşmalarına
yardımcı olacaktır. AK PARTİ olarak aziz milletimizin,
Bursalı hemşehrilerimizin yaşam koşullarının en
iyi seviyeye ulaşması için on sekiz yıldır
çalışıyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
14.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep ili Nurdağı ilçesinin otogar ve uzman doktor
ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğine, Bingöl
ilinde yaşanan depremde hayatını kaybeden güvenlik korucusuna
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantepin Nurdağı
ilçesinin sorunları devam ediyor. İlçeye gelen giden yolcuları
taşıyan otobüsler otogar olmadığından ilçeye
giriş yapmamakta, yolcu indirme bindirme işlemleri trafiğin
oldukça yoğun olduğu otoyol köprüsü üzerinde yapılmaya ve
vatandaşların can güvenliği tehdit altında olmaya devam
etmektedir. Belediyenin otogar inşaatını bir an önce
başlatması Nurdağı halkını rahatlatacaktır.
Ayrıca, ilçe devlet hastanesi 2si dâhiliye
uzmanı, 2si aile hekimi ve 1 de çocuk hastalıkları uzmanı
olmak üzere 5 uzman doktorla hizmet verdiğinden ve diğer alanlarda
uzman doktor bulunmadığından Gaziantepe ve Kahramanmaraşa
gitmek durumunda kalan bölge halkı pandemi sürecinde de büyük
sıkıntı yaşıyor.
Sağlık Bakanlığının
konuyla ilgili destek vererek Nurdağı halkının
sağlık sorunlarını çözmesini bekliyor, Bingöl depreminde
vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor ve
diğer vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
15.- Erzincan Milletvekili Burhan
Çakırın, terörü kaynağında yok etmek, vatanın
sınır müdafaasını sağlamak amacıyla
gerçekleştirilen Pençe-Kartal Operasyonunun başarıyla
tamamlandığına ilişkin açıklaması
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Teşekkür ederim
Başkanım.
Terörü kaynağında yok etmek,
vatanımızın sınır müdafaasını sağlamak
amacıyla kahraman ordumuzun gerçekleştirdiği Pençe-Kartal
Operasyonu başarıyla tamamlanmıştır. Millî Savunma
Bakanımız Sayın Hulusi Akar komutasında düzenlenen operasyonla
kuzey Iraktaki terör mevzileri yerle bir edildi. Dünyada eşine az rastlanan,
eş zamanlı 81 noktaya düzenlenen operasyonla terörü
kaynağında kurutma stratejimizi kararlılıkla uygulamaya
devam ediyoruz. Birlik ve beraberliğimize kasteden bu hainler, kahraman
ordumuzun pençeleri arasında yok olmaya mahkûmdur. Atılan her bomba
Ahmet Aytekinden, Eren Bülbülden, Aybüke Öğretmenden, Bedirhan bebekten
selamla indi hainlerin tepesine. Bizim için önemli olan, aziz milletimizin ne
söylediğidir. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında
vatanımızın bütünlüğüne kasteden hainlere karşı mücadelemiz
kararlılıkla devam edecektir. Hiçbir güç aziz milletimizin
birliğini, cennet vatanımızın bütünlüğünü
bozamayacaktır. Allah, Mehmetçikimizin yâr ve yardımcısı
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karaduman...
16.- Konya Milletvekili Abdulkadir
Karadumanın, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
giderilerek çalışma koşullarının iyileştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Yaşamını idame ettirebilmek için yaz
döneminde farklı illeri dolaşarak tarlalarda çalışan
mevsimlik işçilerimiz, salgın sürecinde ciddi riskler altında
çalışmaktadır. İşçilerimiz, çoğunlukla herhangi
bir sağlık taramasından geçirilmemekte, işçilerimize maske
ve eldiven verilmemekte, çalışırken ve yemek yerken bir arada,
toplu olarak bulunmaktadırlar. İşçilerimiz, 10-12 kişilik
çadırlarda konaklarken su ve temizlik malzemeleri gibi temel ürünlere
ulaşmakta da oldukça zorluk çekmektedirler. Mevsimlik tarım işçilerimiz
arasında kadın, erkek ve yaşlıların yanı
sıra çocuk işçilerin de olduğu bilinmektedir.
İşçilerin yaşadığı sorunlar ve olumsuz
çalışma koşulları mutlaka giderilmelidir. İlgili
Bakanlık bu konudaki çalışmalarını
yoğunlaştırmalı, işçi çalıştıran
işverenlere yönelik denetimleri sıklaştırmalıdır.
Emek kutsaldır. İnsanlarımızın, ekmeğini
kazanırken kendilerini güvende hissedecekleri bir ortamın acilen
tesis edilmesi gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arkaz...
17.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
terörle mücadele kapsamında gerçekleştirilen Pençe-Kartal
Operasyonuyla 81 hedefin imha edilerek teröristlerin etkisiz hâle
getirildiğine ve Milliyetçi Hareket Partisinin teröre karşı
düzenlenecek her türlü operasyonun yanında olduğuna ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Devlet ve millet olarak teröre karşı çetin
bir mücadele vermekteyiz. Son olarak Pençe-Kartal Operasyonu
gerçekleştirilmiş, terör örgütüne ait 81 in imha edilmiştir.
Ayrıca, kırmızı listede aranan bazı teröristler de
etkisiz hâle getirilmiştir. Teröristlerin inleri başlarına
yıkılırken aziz şehitlerin ruhu şad olmuştur.
Terörle mücadeledeki kararlılık, Türkiyeye terörle bir yol
çizilemeyeceğini göstermiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak teröre
karşı düzenlenecek her türlü operasyonun yanındayız.
Biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti terörün başını ezecek
güçtedir. Kahraman Türk askerini kutluyorum. Unutmayalım ki şehitler
ölmez, vatan bölünmez.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özyavuz...
18.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Özyavuzun, Suriyeli mülteciler için kurulan kampların kapanmasıyla
kamplarda görevli işçilerin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Suriyeli mülteciler için -Şanlıurfa
başta olmak üzere- kurulan kamplara geçici olarak alınan güvenlik ve
temizlik işçileri, 2018 yılında asgari ücretli olarak
taşeron kadroya geçtiler. Sosyal durumları incelenmeden alınan
bu işçiler, kampların kapanmasıyla birlikte ülkemizin muhtelif
il göç idarelerinde geçici olarak görevlendirilmektedir. Hepsinin kendi
illerinde evi ve kurulu düzeni olan bu kardeşlerimizin aile bütünlüğü
kaybolmakta ve mağduriyet yaşanmaktadır. Göreve gönderildikleri
il göç idarelerinin tamamının ihtiyacı 1.500 elemandır. Bu
elemanlar alındığı takdirde Genel Müdürlüğün yeni
eleman almasına gerek kalmayacak ve bu kardeşlerimizin de
görevlendirme mağduriyeti sona erecektir.
Genel Kurula teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ersoy
19.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun,
yeni normalleşme süreciyle birlikte Bilim Kurulunun tavsiyelerinin
dikkatle uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Covid-19 pandemisiyle mücadele kapsamında,
açık ya da kapalı alan fark etmeksizin maske kullanımı,
sosyal mesafe ve kişisel hijyenle birlikte çok önemli bir konumdadır.
Fakat Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen kullanılmış
maskelerin ve plastik eldivenlerin parklara, denizlere, yerlere
gelişigüzel şekilde atılmış hâldeki
manzaralarıyla son zamanlarda sıklıkla
karşılaşmaktayız. Asla görmek istemeyeceğimiz, hem
toplumu hem de çevreyi tehlikeye atan bu davranışın önüne
geçilmesi her bir bireyin toplum sağlığı ve çevreye
karşı sorumluluğudur. Yeni normalleşme süreciyle birlikte
Bilim Kurulunun tavsiyelerinin uygulanmasına dikkat edilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çilez
20.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, Amasya
Tamiminin 101inci yıl dönümü ve 12-22 Haziran Amasya Uluslararası
Atatürk Kültür ve Sanat Festivali kutlamalarında pandemi nedeniyle toplu
etkinliklerin yapılamadığına, AK PARTİ
iktidarları döneminde Amasya iline her alanda yatırım yapıldığına
ilişkin açıklaması
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin doğum belgesi Amasya
Genelgesinin cihana haykırılışının 101inci
yılını bugünlerde idrak ediyoruz. 12-22 Haziran Uluslararası
Atatürk Kültür ve Sanat Festivali bu yıl pandemiden dolayı düşük
yoğunlukta kutlanmaktadır.
Osmanlıyı imparatorluğa
taşıyan, Türkiye Cumhuriyetini kuran şehzadeler, âlimler,
evliyalar şehri Amasyamız milletimizin ihtiyacı olduğu her
zaman diliminde gereğini yapmıştır. AK PARTİ
iktidarlarımız döneminde Amasyamız her alanda büyük
yatırımlar almıştır. Bugün Gençlik ve Spor
Bakanlığımızla ilimizin genelinde yapılacak 54 milyon
TL bedelli spor tesislerinin protokolü imzalandı. İlimize bu
yatırımların kazandırılmasını sağlayan
Gençlik ve Spor Bakanımız Mehmet Muharrem Kasapoğlu ve
Bakanlık yetkililerine Amasyalı hemşehrilerim adına
teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın dediği gibi yatırımlara ara vermeden devam
ediyoruz, aziz milletimize hayırlı uğurlu olsun.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
21.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, Van ili Erciş ilçesi Ulupamir köyündeki HES
çalışmalarının durdurulmaması hâlinde bölgedeki
Kırgız Türklerinin mağduriyet yaşayacağına
ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Vanın Erciş ilçesine bağlı
Ulupamir köyü, 1982 yılında Türkiye'ye göç eden Kırgız
Türklerinin yaşadığı bir köydür. Her sene birçok etkinlikle
Kırgız kültürünü Türkiyenin en doğu kesiminde yaşatmakta
olan bu köy, kendine has yemekleri, müzikleri, oyunlarıyla görülmeye
değer bir yerdir. Ulupamir köyü, sınırları içinde akan ve
nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan birçok
endemik bitki ve hayvan türü barındıran Zilan Çayı üzerine
kurulacak HESle yok olma tehdidi altındadır. Ulupamir köyünde
tarım ve hayvancılık yapılamaz bir hâle gelecek ve bölge
güvenliğinde de önemli rol oynayan Kırgız Türkleri göçe
zorlanmış olacaktır. Hükûmetin bu yanlıştan derhâl
dönmesini, bir kez de ben ikaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında
yapılan düzenlemelerin eğitim hayatını da
etkilediğine, yükseköğrenim öğrencilerinin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, Covid-19 salgını sırasında yapılan
düzenlemeler eğitim hayatını da etkilemiştir.
Yükseköğrenim gençliği etkilenmiş, süreli ve dönemsel
çalışmalarını yapamamışlardır; yüksek
lisans, doktora çalışmalarını
tamamlayamamışlardır. Gençlere, olağan dışı
nedenlerle yaşanan bu durumdan dolayı mağdur olmamaları
için bir dönem ek süre verilebilir ya da teröre bulaşmış
öğrenciler dışında kalan, eğitimi yarım kalan
öğrencilere af getirilerek eğitime dönmeleri ve eğitimlerini
tamamlamaları sağlanmalıdır.
Yükseköğrenim gençleri bu olağan
dışı dönemde kredi borçlarını da ödeyememektedir.
Gençlere bu konuda yardım etmek gerekir; kredi borçlarını
ödeyemeyen gençlerin borçlarını bu dönemde faiz işletmeyerek
yeniden yapılandırmak ve ödeme kolaylığı sağlamak
gerekir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Aydemir
23.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
30 Ağustosta yerli ve millî elektrikli trenin milletle
buluşacağına,13 Haziran Cemil Meriçin ahirete irtihalinin
33üncü, Dündar Taşerin 48inci yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Efendim, eser üretme felsefemizin formülünü
veriyorum: Söylenme, yap. Biz öyle yaptık. Kimileri millî
kavramını duyduğunda kırmızı görmüş
boğaya dönse de biz inatla, ısrarla millî kıvam üzere kıyam
ettik. İşte buna son örnek: Millî elektrikli tren. On sekiz
yıllık iktidar serencamımız, her alanda olduğu gibi
demir yolu sahasında da destanlar yazdırdı. Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde, millî yürüyüşte doruk adımlar attık. Biz aynı
zamanda değerli vakitlere özel önem atfedenleriz; 30 Ağustos
bunlardan biri. O gün, Millî elektrikli tren milletle buluşacak
inşallah. Zaferlere doymuyoruz şükür, zira uzun yıllar
acılara katlandık. Millî mütefekkir Cemil Meriç diyor ya: Zafer,
acıya katlananlarındır. Bu vesileyle onu ve büyük vatanperver
Dündar Taşeri irtihal yıl dönümlerinde rahmetle, minnetle yâd
ediyorum.
BAŞKAN Şimdi söz talep eden grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Türkkan, buyurun.
24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Irakın kuzeyinde gerçekleştirilen Pençe-Kartal Operasyonundaki
başarılarından dolayı Türk Hava Kuvvetlerini tebrik
ettiğine, Bingöl ilinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden
güvenlik korucusuna Allahtan rahmet dilediğine, bir deprem ülkesi
olunduğu gerçeği unutulmadan her zaman hazırlıklı
olunması gerektiğine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin sakıncalı bir sistem olduğuna, eylemlerini sürdüren
15 Temmuz gazilerinin AK PARTİ Genel Merkezi önünde polis müdahalesiyle
karşılaştığına, Hükûmetin Kocaeli ili
Kandıra ilçesinde aşırı yağışlar nedeniyle
zarara uğrayan üreticilere yardım elini uzatması için
çağrıda bulunduğuna, Bartınlıların yeterli
ödeneğin ayrılarak yeni devlet hastanesinin tamamlanmasını
talep ettiğine, Bartın-Karabük yoluyla ilgili bir
çalışmanın yapılıp
yapılmadığını Ulaştırma ve Altyapı
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Pençe-Kartal Harekâtı kapsamında
Irakın kuzeyindeki terör hedeflerini başarıyla vuran başta
kahraman pilotlarımız olmak üzere bütün Türk Hava Kuvvetlerimizi
yürekten tebrik ediyorum. Cenab-ı Allah ordumuzu her daim muzaffer
eylesin.
Bingölde art arda meydana gelen 5,7 ve 5,6
büyüklüğündeki depremlerden etkilenen tüm vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, hayatını kaybeden 1
korucumuza da Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum. Depremin ardından
incelemelerde bulunmak üzere ve vatandaşlarımızın
yanında olmak için Mersin Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik, Genel
Başkan Yardımcılarımız Sayın Berna Sukas ve
Sayın Yavuz Temizer de şu anda Bingöldeler.
Sık sık yaşanan depremler de
gösteriyor ki Türkiyenin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini
unutmadan depreme karşı her zaman hazırlıklı ve
tedbirli olmamız gerekiyor. İstanbulda beklenen, uzmanların
sık sık dile getirdiği büyük bir deprem için de Hükûmet ne gibi
adımlar attı, aldığı önlemler yeterli mi; bunları
da merak ediyoruz. Daha önce söylemiştik, yine de söylemekte fayda
görüyoruz: Hükûmet, özellikle fay hatlarının hareketli olduğu
bölgelerde çok geç olmadan depreme karşı alınacak tedbirleri
tespit edip bir an önce faaliyete geçmelidir.
Geçtiğimiz hafta yeni valiler kararnamesi
çıktı, 41 valinin görev yeri değişti, bir kısmı
da eskiden merkezdeydi, şimdi herhâlde müfettiş kadrosunda görev
aldılar. Şimdi, burada daha önce görev yapan milletvekili
arkadaşlarımız var. Valiler kararnamesi şöyle
çıkardı: İçişleri Bakanı Başbakana teklifte
bulunurdu, Başbakan uygun görürdü, Cumhurbaşkanı onaylardı,
üçlü kararname dediğimiz kararnameyle valilerin görev yeri
değiştirilirdi. Geçen hafta ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Cumhurbaşkanı dedi ki: Aldım seni, verdim buraya; seni de
alıyorum, buraya veriyorum. Bakın arkadaşlar, bu, pratikte çok
kolay ve güzel gözüküyor gibi olsa da o kadar çok yanlışlar içeriyor
ki, o kadar çok yanlışlar içeriyor ki
Bir devlet, bir insanın
iki dudağı arasından çıkan sözlere bırakılmaz,
doğru değil. Şu anda hoşunuza giden bu sistem, yarın
öbür gün Sayın Erdoğanın bulunmadığı bir makam
tarafından da uygulanır. Çok tehlikeli bir sistem bu, çok
sakıncalı bir sistem bu.
Emniyet müdürleri kararnamesi
Dün gece
yarısı Sayın Cumhurbaşkanı yine çıktı;
İstanbul Emniyet Müdürü, Genel Müdür Yardımcısı oldu.
Bunlar eskiden bir süzgeçten geçirilirdi. İddia ediyorum: Burada illerinde
valisi değiştirilen milletvekilleri var, hangisinin haberi var?
Hiçbirisinin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bırakın bölge
milletvekillerini, o valiler kararnamesinden İçişleri
Bakanının haberi olduğundan dahi şüphem var. Bu sistemin ne
kadar ucube bir sistem olduğuna örnek teşkil etmesi
açısından özellikle anlattım.
Haklarında toplanan bağışların
kendilerine ulaşmadığı ve verilen sözlerin
tutulmadığı gerekçesiyle bir haftadır eylemlerini sürdüren
15 Temmuz gazileri, son olarak çareyi AK PARTİ Genel Merkezi önünde
toplanmakta buldular. Ancak, gaziler, burada ne yazık ki polis
müdahalesiyle karşılaştı. Hatta gaziler para deyince
kendilerine sopa verdiniz; onlar para dediler, siz sopayı verdiniz.
Orantısız güç kullandıklarını hep söyleriz ama bunu 15
Temmuz gazilerine de uygulanacağı hiç aklımıza
gelmemişti hakikaten. Oysa talepleri çok samimi, diyorlar ki: Dört
yıl geçti, bizim için para topladınız. Arkadaş, bu
parayı bize verin yahu!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sizler de Ya, biz, bu
paraları yedik; size veremiyoruz. demek yerine adamlara sopa verdiniz dün
gece; çok hazin bir tabloydu, çok üzücü bir tabloydu. Bakın, siyaset
yaptığınız sürece, o dün geceki tablo sizi adım
adım takip edecek. Gazilere polisle sopa attıran iktidar olarak
tarihe geçtiniz.
Seçim bölgem Kocaelinin Kandıra ilçesinde dün
yağışlar yüzünden üreticilerimizin tarlaları çok ciddi
zarar gördü. Birçok mahallemizde aşırı yağış
nedeniyle özellikle karpuz, kavun, fasulye, mısır, arpa, buğday,
bamya, biber ve ayçiçeği tarlalarını kapsayan 2 bin dekar alan
sular altında kaldı dün akşam.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Başta
fındık üreticilerimiz olmak üzere Kandıralı üreticimiz geçen
sene yaşanan sellerin ardından Cumhurbaşkanlığı
Afet Fonundan destek alamadılar yani Kandıra sahipsiz kaldı.
Dün yaşanan selin ardından da tarlası zarar gören çiftçinin
artık gücü kalmadı; ekinini nasıl ekecek, geçimini nasıl
sağlayacak, kara kara düşünüyor. Bu konuda Hükûmetin
Kandıralı çiftçimize, üreticimize bir an önce yardım elini
uzatması için buradan çağrıda bulunmak istiyorum. Bir çiftçi
beni aradı Bu Hükûmetin parası var, ben olmadığına
inanmıyorum. dedi. Ben de dedim ki: Bakın, ben milletvekiliyim,
takip ediyorum, Hükûmetin parası yok. Nasıl olmaz? 3 tane ayrı
uçakla Trabzona gidiyorsa parası vardır, varsa da bize
versinler." dedi, böyle de bir serzenişte bulundu Kandıradaki
köylü. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Son olarak Bartın ilimizin
sıkıntılarından kısaca bahsetmek istiyorum.
Bartında iki yıl önce ihalesi yapılmış, sadece zemin
hafriyatı yapılıp kapanmış olan devlet hastanesi
şantiyesi ödenek yetersizliğinden bekliyor. Plan yeniden revize
edilmiş. Bu konuda yeterli ödeneğin ayrılmasını talep
ediyor Bartınlılar sizden.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitti Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bartında mevcut
devlet hastanesi yeterli olmadığı için bu konunun acilen çözüme
kavuşması gerekiyor.
Bartında demir çelik nakliyecileri, özellikle
kış aylarında kara yolu yük
taşımacılığında kullandıkları güzergâh
olan Ahmetusta yokuşunda kazalar yaşıyorlar. Bu nedenle Bartın-Karabük
yolunun bir an önce yapılması önem taşıyor. Bu yolun
ihalesi ne zaman yapılacak? Bu konuda Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığının bir çalışması var mı? Bunu
Bartınlılar merak edip bizlere ilettiler, ben de burada Hükûmetin
duyması için dile getiriyorum.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Bingöl ili Karlıova ilçesinde meydana gelen depremde hayatını
kaybeden güvenlik korucusu Cengiz Pulluya Allahtan rahmet dilediğine,
devletin Bingöl halkının depremin yıkıcı etkilerinden
korunabilmesi için bütün imkânlarıyla seferber olduğuna, Irakın
kuzeyinde gerçekleştirilen Pençe-Kartal Operasyonuyla PKK terör örgütüne
darbe vurulduğuna ve bu başarılı operasyon için orduyu,
Millî İstihbarat Teşkilatını ve güvenlik güçlerini tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bingöl Karlıovada meydana gelen 5,7 ve 5,6
büyüklüğündeki depremler dolayısıyla hayatını kaybeden
güvenlik korucumuz Cengiz Pulluya Allahtan rahmet, yaralanan 18
vatandaşımıza da acil şifalar diliyoruz.
Depremle ilgili olarak devletimiz bütün
imkânlarıyla seferber olmuştur, Bingöl halkının,
Karlıova halkının depremin yıkıcı etkilerinden
korunabilmesi için gereken tedbirleri almaya çalışmaktadır. Bu
vesileyle, deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlarımıza
geçmiş olsun diyor, orada mücadele eden bütün görevlilerimize
başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, devletimiz terörle
amansız bir mücadele vermektedir. Kapan Operasyonlarıyla yurt içinde,
Pençe Operasyonlarıyla sınır ötesinde teröre büyük bir darbe
vurulmuş, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Millî İstihbarat
Teşkilatının ortak nokta operasyonlarıyla da örgütün sözde
üst düzey yöneticisi durumundaki isimler sırasıyla etkisiz hâle
getirilmiştir.
Son olarak, ordumuza ait hava unsurlarımız
tarafından Pençe-Kartal isimli operasyon gerçekleştirilmiştir.
Diplomatik, askerî, istihbari olmak üzere son derece başarılı
bir operasyon olan Pençe-Kartal Operasyonuyla PKK terör örgütünün lojistik alt
yapısı ve hareket kabiliyetine büyük darbe vurulmuştur. Titiz
istihbari çalışmalar neticesinde belirlenmiş olan 81 hedef
başarıyla vurulmuştur. Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri,
Libyada, Doğu Akdenizde, Egede, Suriyede büyük bir güç mücadelesi içerisinde
olduğu sırada kabiliyetini ve kapasitesini Irakın kuzeyinde
yapmış olduğu Pençe-Kartal Operasyonuyla bir defa daha net bir
şekilde ortaya koymuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Libyada ve
Suriyede devam eden siyasi ve diplomatik süreçlere yönelik etkilerinin de
olmasını beklediğimiz bu başarılı operasyon
nedeniyle ordumuzu, İstihbarat Teşkilatımızı ve
güvenlik güçlerimizi tebrik ediyor, Allah yâr ve yardımcıları olsun
diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş...
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bingöl ili Karlıova ilçesinde meydana gelen
depremde ölen yurttaşa Allahtan rahmet dilediğine, depremin
yarattığı tahribatın bir an önce onarılmasını
ve yeni depremlerin yaşanmamasını dilediğine, 15 Haziran
1915 tarihinde hayatını kaybeden Süryanileri saygıyla
andığına ve tarihle yüzleşmek gerektiğine, demokrasi
yürüyüşlerinin pandemi bahane gösterilerek engellenmek istendiğine,
meydanların siyaset yapan herkes için hak olduğuna ve siyasi
mücadelelerinin karşısına siyasetle çıkılması
gerektiğine, medya kuruluşlarının yayın
politikasına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, ben de Bingöl Karlıova merkezli meydana
gelen depremde ölen yurttaşımıza Allahtan rahmet, ailesine
başsağlığı diliyorum. Yaralı
yurttaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Umarım,
depremin yarattığı tahribat bir an önce onarılır ve
yeni depremler olmaz dileğinde bulunuyorum.
Sayın Başkan, 15 Haziran 1915 bilinen bir
tarihtir, Süryanilere yönelik büyük katliamların en yoğun
yaşandığı gün olarak tarihte kabul edilir. 1915 öncesinde
500 binin üzerinde Süryaninin olduğu ülkemizde en önemli
ibadethanelerinin olduğu Tur Abdin, Mardin ve çevresinde şu anda 2
bin civarında Süryaninin olduğunu da not etmek gerekir.
15 Haziran 1915te Süryaniler, dünyanın dört
bir yanında, dağılmış durumda anma programları
yaparlar. Ben de bu vesileyle, 1915 yılında hayatını
kaybeden Süryanileri saygıyla anmak istiyorum ve tarihle yüzleşmek
lazım; çağrımızı, yüzleşme
çağrımızı yineliyoruz. Tarihi inkâr etmek değil,
tarihle yüzleşmek gerekiyor.
Sayın Başkan, diğer yandan,
biliyorsunuz, demokrasi yürüyüşümüz devam ediyor. 1 Haziranda Eş
Genel Başkanlarımız İstanbulda tutum belgemizi
açıkladıktan sonra demokrasi yürüyüşü programımız
adım adım devam ediyor ve kamuoyunda iki haftadır HDP olmadan bu
yürüyüşümüz tartışılıyor, kriminalize ediliyor ve
hedef gösteriliyor. Bir kere, şunu öncelikle ifade etmek isteriz ki
Parlamento kapılarını kırsanız da, kapatsanız da,
ekranları, medyayı sustursanız da, yargıyı baskı
altına alsanız da engelleyemeyeceğiniz bir şey var; o da
coşkun akan halkın iradesi ve inancı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İşte, o inancın göstergesidir bizim demokrasi yürüyüşümüz.
Hakkâriden Edirneye tüm halkımızla kol kola, omuz omuza, yürek
yüreğe bir aradayız. Kolluk güçleri, valiler her yerde, illerde
yürüyüşümüzü engellemek için büyük bir çaba sarf ediyor. Bu sefer
bahaneleri pandemi. Pandemi döneminde kayyum atanıyor, vekillikler
düşürülüyor; AVMler açılıyor; halk yok sayılıyor,
binlerce kolluk halkın üstüne salınıyor, sosyal mesafe yok;
tehlike yok, normalleşme var ama demokrasi yürüyüşü tehlikeli; buna
kargalar bile güler. Demokrasi yürüyüşümüzü sosyal mesafe kurallarına
uyarak ve riski göze almadan yapma irademiz tamdır. Ama burada tehlike
olarak gören bir kesim var, o da bekasından korkan iktidar. Onlar halka
hesap vermekten korktukları için halkın yürüyüşünden korkuyor.
Unutmayın, kendi gölgesinden korkandan fayda gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
topluma umut, özgürlük, barış, kardeşlik ve adalet ancak halklar
bir aradayken ve kenetlenmişse gelir.
11 ilin giriş-çıkışı
yasaklandı. Pandemiyle mücadelede tedbir almayan iktidar, demokrasi
yürüyüşünü engellemek için garip yasaklar koydu, herhâlde en son
Zonguldak, Bartın ya da başka illeri de yasaklayacaklar. Herkes bunu
görüyor. Demokrasi yürüyüşümüz, Yassıadaya demokrasi anıtı
dikerken ülkenin tamamını Yassıadaya çevirmek isteyen
iktidarın darbe politikasını açığa çıkardı.
HDP, bir kez daha Kral çıplaktır! dedi. En barışçıl
yürüyüşe müdahale, AKPnin darbeci politikasının bir
yansımasıdır, bunu da bütün dünya gördü. Siyasi mücadelemizin
karşısına siyasetle çıkılamıyor,
karşımıza polis ordusunu yığıyorlar. Bu, siyaset
midir? Varsa cesaretiniz, karşımıza polisle, yargıyla
değil; siyasetle çıkın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Son
olarak bu konuda şunu ifade edeyim: Biz Polisle, yargıyla
değil, siyasetle çıkın. çağrımızı
yineliyoruz. Meydanlar sadece AKPye hak değil, bu ülkede siyaset yapan
herkes için haktır. 15 Temmuzda halkı sokağa çıkaran, darbeye
karşı tepki koymaya çağıran AKP iktidarı, bugün
halkı çağırmamıza karşı farklı bir dil
kuruyor.
Sayın Başkan, diğer bir mesele
yayın politikasıyla ilgili. Dün akşam HABERTÜRKte
yayınlanan bir program Türkiyenin gündemine oturdu. Didem Arslan
Yılmaz Biz özel bir yayın kuruluşuyuz, HDPyi çıkarmamak
bizim tercihimizdir. şeklinde bir açıklama yaptı. İzin
verirseniz bunu kesintisiz bir iki dakikayla toparlayacağım.
Bir kere beyan yanlış, bizim hedefimiz
Didem Arslan Yılmaz ya da başka bir sunucu, başka bir
çalışan asla değil ama Anayasayı ve yayın ilkelerini
hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Anayasa
133 ve 6112 sayılı RTÜK Yasasının hiçbir yerinde,
yayın ilkelerinde kamu ve özel yayın ayrımı yoktur. Ama
burada sorun tabii ki bizim için sunucu değil onun arkasındaki medya
kuruluşlarıdır ve holdinglerle olan ilişkileridir. Size 3
holdingin bilgilerini çok kısa vereceğim.
CNN Türk Demirören Holding -bütün halkımız
bunu öğrensin- Doğan medya grubunu 2018 yılında kamu
bankası olan Ziraat Bankası kredisiyle satın aldı ve
Demirören grubunun satışında kullanılan Ziraat Bankası
kredisinin miktarının 675 milyon dolar olduğunu, iki yıl
geri ödemesiz ve on yıl vadeyle sağlandığını
biliyoruz. Yani iktidar yandaşına kamu kaynaklarını
kullandırarak medya grubu satın aldı. AKP dönemine kadar 8
şirketle iş yapan Demirören Holding 2004-2010 yılları
arasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bugün
hoşgörünüzü istiyorum. BAŞKAN Bu holdinglerin mazisini,
geçmişini filan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Çok
ayrıntılı maziye girmeyeceğim.
BAŞKAN- Buyurun toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - 8
şirketle iş yapan Demirören Holdingi söyledim. Gayrimenkul, mermer,
liman, inşaat, petrol ve medya sektöründe 8 yatırım yaptı
ve bu uzuyor tabii ki. OYAK, Total Oil Türkiyeyi, M Oili Demirören Holdingten
satın aldı ve tabii ki bu konuda inanılmaz derecede bir
zenginleşme hâli var.
HABERTÜRK Ciner grubunun Türkiye medya sektöründe
oyuncu olduğu dönemi hatırlatmak isterim. İlk önce 2005te
ülkenin 2nci büyük medya yapılanması konumundaki Sabahın
ATVsini TMSFden aldı. 2007de TMSF tarafından iptal edilince Ciner
grubunun başında bulunan Turgay Ciner, bu kez hemen 1990lı
yılların sivrilen gazetecisi Ufuk Güldemirin kurduğu HABERTÜRK
televizyonunu, internet sitesini ve radyosunu satın aldı.
Şimdi, bunlar uzun, bunları geçiyorum.
Doğuş grubunun yine bu konulardaki özellikle 2000li yıllarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Beştaş, bir
basın toplantısı yapıp bu meseleyi dillendirseniz daha iyi
yani.
Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Özetle
şunu söylüyorum Başkan: Karşımızdaki holdinglerin
yayın politikası, Anayasaya ve RTÜK Yasasına tamamen
aykırıdır. Bizi yok saymaları, çıkar
ilişkileriyle ilgilidir. İktidar kendilerine destek veriyor;
kendileri de büyük paralar kazanıyorlar ve halkı sömürüyorlar. Yeni
bir sermaye grubu olarak piyasadalar, bu yüzden HDPye karşı
iktidarın taleplerini, siyasetini aynen devam ettiriyorlar ama gün
gelecek, devran dönecek. Bu medya holdingleri ve sahipleri kesinlikle
yaptıklarının hesabını -iktidar gibi- yargı
önünde tabii ki verecekler ama sadece bu değil, bir de ömür boyu büyük bir
utançla yaşamak zorunda kalacaklar diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, buraya
gelmiştiniz.
Buyurun, Sayın Tanal.
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Malatya ilinde meydana gelen tren kazasına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli Başkanım, Malatyada 2 tren
çarpıştı. Bize gelen bilgilere göre Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarının bilgi notunda gizlenen kazanın sebebine
ilişkin detaylarını açıklamak istiyorum.
Aldığımız bilgilere göre Malatyadan çıkacak olan tren
arızalandı. Hareket memuru, arıza uzun sürer diye Battalgazide
bekleyen treni sıraya alıyor. Arızasını erken gideren
tren, evraklar da hazır olduğu için habersizce yola
çıkıyor. Battalgazi yönünden hareket memurunun izin verdiği tren
geliyor, her 2 tren birbirinden habersiz kafa kafaya
çarpışıyorlar. Normalde karşı taraftaki treni alan
hareket memurunun, diğer hareket memuruna haber vermesi lazımdı.
Haber vermesiyle Yola çıkma. denilerek kaza engellenirdi. Yine insan
kaynaklı hata. En güvenilir ulaşım aracı olan Devlet
Demiryolları AK PARTİ döneminde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun efendim.
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 15 Temmuz
şehit ailelerine ve gazilerine verilmek üzere toplanan 309 milyon
liranın nerede olduğunu ve neden sahiplerine verilmediğini
öğrenmek istediklerine, 15 Temmuz gazilerinin ve şehit
yakınlarının AKP Genel Merkezinin önünde hak arama
noktasına getirilmesinin ve maruz bırakıldıkları
muamelenin en büyük ayıp olduğuna, cumhuriyetin ilk Millî Eğitim
Bakanlarından Mustafa Necatinin evine Nuri Pakdilin isminin
verilmesindeki amacı öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AKPnin hiçbir hak talebine tahammülü yok. Hak
talebi AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın bir
sözüyle tankın önüne çıkan insanlardan bile gelse AKP o
insanların boğazına yapışıyor. Ne diyor 15 Temmuz
gazileri? Bizim için toplanan paraları bize verin. diyor. 15 Temmuz
darbe girişimine direnen 251 insanımız şehit düştü, 2
binden fazla insanımız yaralandı, gazi oldu. Dönemin
Başbakanı bir yardım kampanyası başlattı, tüm
Türkiyeden destek yağdı, şehit aileleri ve gazilere verilmek
üzere 309 milyon lira para toplandı. Bu para nerede? Üç yıl geçti,
neden sahiplerine vermiyoruz? Biz sorduk, cevap yok; savcılara gittik,
cevap yok; bizzat gaziler sordu, yine cevap yok. Bu kadar olur mu? Şehit
ailelerinin, gazilerin parası bu. Biraz vicdan gerekiyor. Önce
Bakanlıkta. dediniz, sonra Vakıf dediniz; aylar geçti, hâlâ para
ortada yok.
Gaziler dün bunun için AKP Genel Merkezinin önüne
gittiler. Kendilerine ait olanı talep etmek için oradaydılar.
Deniliyor ki: Münferit bir olay. İçişleri Bakanlığı
sizde, iktidar sizde. Döve döve sıra gazileri mi dövmeye geldi? Genel Başkanınızın
çağrısıyla demokrasi için tankın önüne
çıkmış bu insanlar; dün polis şiddetine maruz
bırakıldı. Hiç mi vicdanınız sızlamadı?
Kendilerine ait olanı istiyorlar. Bu insanları, gazileri, şehit
yakınlarını böyle bir hak arama noktasına getirmeniz zaten
en büyük ayıp.
İkinci ayıbınız da maruz bıraktığınız
muameledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Aylardır Genel
Başkanımız söylüyor, biz söylüyoruz, bugün tekrar yineliyorum:
Artık yeter! İnsanları ne noktalara getirdiniz. Verin gazilerin
ve şehit ailelerin parasını. Değerlerimize,
geçmişimize, bu millet için canını ortaya koymuş
insanlarımıza ettiğiniz ayıp yeter.
Kurtuluş Savaşı
kahramanımız, cumhuriyetin ilk Millî Eğitim Bakanlarından
Mustafa Necatinin evinden adını sökmek, buraya Nuri Pakdilin ismini
vermek de ne demek? Bu ev, bizzat Mustafa Necatinin
yaşadığı evdir, başkentin merkezinde bir kültür
merkezidir. Bu evin tabelasını söküp Nuri Pakdilin müzesi hâline
getirmenin niyeti, amacı nedir?
Gazilerimizin, bu millet için canını
ortaya koymuş kahramanlarımızın, Mustafa Necatinin
üzerinden elinizi çekin. Hak ettikleri huzuru ve itibarı onlara verin.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
ülkenin güvenliği, milletin huzuru için başlatılan Pençe-Kartal
Operasyonunun başarıyla tamamlandığına, Bingöl ilinde
meydana gelen depremde hayatını kaybeden güvenlik korucusuna
Allahtan rahmet dilediğine ve devletin ilk andan itibaren bölgede
olduğuna, gazilerin siyasi polemiklere konu edilmemesi gerektiğine,
15 Temmuz şehit aileleri ve gazileri için yapılan
yardımların şeffaf şekilde toplanılarak vakfın
hesabına yatırıldığına, pandemi sürecinde
gazilere bu paradan 3 defa ödeme gerçekleştirildiğine ve birçok
imkânın sağlandığına,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkenin geleceğine
büyük ivme katmasına rağmen bir sistem krizi varmış gibi
davranılmasını doğru bulmadıklarına ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum,
başarılı bir hafta olmasını temenni ediyorum.
İki gün önce ülkemizin güvenliği,
milletimizin huzuru için başlatılan Pençe-Kartal
Harekâtını başarıyla tamamlayan kahraman Mehmetçiklerimiz
yurda döndüler. Terör yuvaları yerle bir edildi. Ülkemizin, milletimizin
güvenliğine kasteden; karakollarımızı, üs bölgelerimizi
taciz eden; saldırı planlayan terör yuvaları imha edildi. Bir
anlamda ikinci Kandil rüyası görenler bir büyük şokla bu rüyalarının
yerle bir olduğunu gördüler. Aziz şehitlerimizin ne ahı yerde
kaldı ne kanı yerde kaldı. Allah, kahraman askerlerimizin
ayağına taş değdirmesin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; pazar günü ve pazartesi günü Bingölde meydana gelen
depremlerle sarsıldık. Ne yazık ki 1 korucumuz şehit oldu,
18 vatandaşımız yaralandı; Allahtan rahmet diliyorum,
şifalar diliyorum. Devletimiz ilk andan itibaren bölgede oldular.
Cumhurbaşkanı Yardımcımız başta olmak üzere
ilgili bakanlarımız, Çevre Bakanımız, İçişleri
Bakanımız bölgede oldular. Allah milletimizi bu tarz afetlerden
korusun diye dua ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her 2 Grup Başkan Vekilinin de ifade ettiği ve cevap
vermek zorunda kaldığım bir hususu ifade etmek isterim: Gazilere
sopa atıldığı iddiası çok üzücü bir iddia. Gaziler
hepimizin baş tacı, ucuz siyasi polemiklere konu olmaması
lazım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dövmeyin o zaman.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gaziler baş
tacımız, Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Nasıl baş
tacı, anlamadım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şehit ve gazilerimiz
nasıl ki kanlarıyla bu ülkenin bekasına hizmet etmişlerse
bizler de gazilerimiz ve şehit yakınlarımız için bu
hizmetle mükellefiz çünkü -bizatihi Cumhurbaşkanımızın
ifadesiyle- şehit ve gazilerimiz ve onların yakınları bizim
öz kardeşlerimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir anlamda, ilk gazi de
o akşam halkını, milletini sokağa davet eden, demokrasinin
yanında yer almaya davet eden Cumhurbaşkanımızdı.
Sayın Başkan, bakınız, daha önce
15 Temmuz gazisi diye -gazilerimizden özür dileyerek söylüyorum- tiye
alanlar, Bunlar tiyatro. diyenler, dolaylı olarak bu tiyatronun
oyuncularının da gaziler olduğunu düşünenler, bir anlamda
şimdi Boşa sokağa çıktınız. diyenler, Kafa
kestiler. diyenler, gazilere her türlü ithamda bulunanlar, bugün nahoş
bir görüntüden yola çıkarak olmadık ithamlarda bulunuyorlar.
Sayın Başkan, bakınız, toplanan
paraların her kuruşu şeffaf, açık bir şekilde
toplanmış, Vakıf hesabına
yatırılmıştır. Sorsalardı öğrenirlerdi;
pandemi sürecinde Bakanlığımız tüm gazilerimize o paradan
-rakamlara girmeyeceğim- 3 defa yani nisanda, mayısta ve haziranda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biner lira, biner lira.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
pandemi sürecinde, nisanda, mayısta ve haziran başında
gazilerimize 3 defa ödeme gerçekleştirildi. Ayrıca, tüm gazilerimize
-sayıları 2 binden fazla olan tüm gazilerimize- istihdam hakkı,
faizsiz konut hakkı, ücretsiz seyahat hakkı, eğitim ve
öğretim yardımı, özel öğretim kurumlarından
yararlanma, tazminat ve ek tazminat, elektrik ve su ücret indirimi, ek ödeme,
emlak vergisi muafiyeti, tapu harcı muafiyeti, sosyal tesislerden
yararlanma, sağlık hizmetlerinden ve birçok sosyal haklardan
yararlanma gibi çok sayıda imkân sağlandı.
MURAT EMİR (Ankara) Onlar gazi değil,
yanlış söylüyorsun; yanlış bilgilendirmişler seni.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dün gece, 15 Temmuz
gazilerimizden, simgesel anlamı da olan Terörle Mücadele Daire
Başkanı Turgut Aslan Komutanımızın
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığına
getirildiğini onurla, şerefle görmüş olduk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla, bizim gazilere nasıl
baktığımızı gazilerimiz başta olmak üzere tüm
milletimiz bilir. Ancak şeref aylığı talebi veya benzer
farklı taleplerden kaynaklı ufak bir tartışmanın tüm
gazilerimize mal edilmesini doğru bulmuyoruz.
Vakıf kuruldu. Vakfın yönetimi yine
aynı şekilde şeffaf, demokratik bir yapıyla beraber takip ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Gazilerimizin
hepsinin hâli toz duman, hepsi şikâyetçi.
BAŞKAN- Toparlayalım Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dün İçişleri
Bakanımız, tüm o gazilerimizle sabaha kadar tek tek görüştüler;
varsa yasal, haklı talepleri, bunları değerlendirirler. Aile
Bakanımız zaten başından beri sürecin sahibi olarak
gazilerimizle, şehit yakınlarımızla, tüm dertleriyle ilgileniyorlar
ve dolayısıyla -bir daha söylemek istiyorum ki- tüm sorunları
bizim sorunlarımız. Gazilerimiz bizim başımızın
tacı Sayın Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onun
dışında
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Pardon, bitti zannettim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Heyecanlanmayın, bir
tablo ortaya koydum, ifade ettim
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çok heyecanlandım,
çok heyecanlandım!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çok heyecanlandım,
acayip heyecanlandım!
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Para
nerede?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O Para nerede? diyen
hangi arkadaş?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya bırak
arkadaşı, boş ver sen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok bileyim, bileyim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben söyleyeceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 15 Temmuz
akşamı evinde kahve içip 16sında gazilere de tiyatro
diyenler, bugün en arkadan artistlik yapıyorlar. Şehitler bizim
şehidimiz, gaziler de Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Artistlik
olmadı
Artistlik olmadı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bırakın bu
artistlikleri! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bırakın bunları.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Artistlik
olmadı.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Şehidin
parasını niye vermiyorsunuz? Niye vermiyorsunuz, niye?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O gazilerle beraber biz
sabaha kadar meydanlardaydık. Bizim liderimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Verin şehidin
parasını.
BAŞKAN- Buyurun, toparlayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O gazilerle beraber,
bizim Genel Başkanımız, bizim vekillerimiz, demokrasinin
yanında yer alan tüm vekillerimiz, sabaha kadar meydanlardaydı. O
süreç bittikten sonra gazilere ithamda bulundular, Köprüde kafa kesti
dediler, tiyatro dediler, bugün buradan ufak ve ucuz bir polemik peşindeler.
Bu yanlış Sayın Başkan. Gazilerin tüm derdi bizim derdimiz,
eksik varsa çözeceğiz.
Sayın Başkan, bir konu daha var izin
verirseniz. Bakınız, her imkânda yeni sistemi eleştirmek,
Cumhurbaşkanlığı sisteminin bu ülkenin geleceğine
büyük bir ivme katmasına rağmen, pandemi sürecinde ne kadar
hızlı karar aldığımızı, dünyaya örnek bir
yönetim sergilediğimizi herkesin görmesine rağmen, her ufak meselede
bir sistem krizi varmış gibi yaklaşılmasını
doğru bulmuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önce kıymetli bir
Grup Başkan Vekili, yok efendim önceden Valiler Kararnamesi 3lü imzayla
olurmuş da bugün Cumhurbaşkanı atıyormuş tarzı
çok gereksiz polemik açtı.
Bakın Sayın Başkan, önceden yani eski
sistemde, başbakanlığın olduğu sistemde valileri,
elimdeki şu örnekte olduğu gibi, Bakanlar Kurulu kararıyla
hükûmet atardı. Haberiniz olmayabilir ama bu millet hükûmet etme sistemini
değiştirdi, Cumhur İttifakıyla beraber
çalışmamıza Evet. dedi ve aynı şekilde, şu an,
Valiler Kararnamesini Hükûmet atadı Sayın Başkan. O yüzden, bu
gereksiz polemiklerin topluma, Meclise hiçbir faydası
olmadığı kanaatindeyim. Şu anki Başkanlık sistemi
tıkır tıkır işliyor. Eksikleri varsa kanunlarda, yönetmeliklerde
bunları revize ederiz ama sistem tartışmaları açmanın
hiçbir partiye, bu ülkeye hiç faydası yok Sayın Başkanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Türkkan
30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben Sayın Grup Başkan Vekilinin en son
eleştirisinden başlamak istiyorum.
Evet, tekrar ediyorum, bu sistem ucube bir sistem.
Bu sistemde tek adamın ağzından çıkan bir lafla bir adam
bakan da olabiliyor, vali de olabiliyor, belediyede hizmetli de olabiliyor,
böyle bir sistem.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) 24 milyon oy
aldık!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu sistemin en çok
zararını yarın öbür gün sizler göreceksiniz; bakın, bu
sözlerimi bir yere not edin. Ya, böyle bir sistem mi olur? diyeceksiniz,
Böyle, bir adama, tek bir adama bırakılır mı bu sistem?
diyeceksiniz. Hiç kimse baki değil, Sayın Erdoğan da bu makam da
sonuna kadar baki değil, bizler faniyiz. Devlet ilelebet, ebet müddet daim
olacak. Onun başına geçecek herhangi birisinin bir sözüyle bu ülkenin
başına neler gelebileceğini bir düşünün isterseniz. O
yüzden bu sistemin bir an önce değişmesini ısrarla istiyoruz.
Bunda da devam edeceğiz.
Gaziler konusuna geleceğim. Bu kadar çok
sevdiğinden bahsediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Allah sizin sevginizden
insanları esirgesin! Siz sevdiğinizi dövüyorsunuz, odunla
dövüyorsunuz ya. Sopa attınız onlara. Bırakın öyle, yok
Biz kredi verdik. kredi vermeyin. Ev alacaksa adamlar için
topladığınız paraları adamlara verin, gitsin evini
alsın. Niye kredi veriyorsunuz? Adam diyor ki: Benim için topladığın
paraları bana ver kardeşim. Niye orada ne olduğu belli olmayan
bir vakfa aktarıyorsun. O vakfın yarın o parayı
Kızılay üzerinden Amerikaya göndermeyeceğini ben nereden
bileyim Bana verin o parayı." diyor. O paraları gazilere verene
kadar, bu bozayı sırtınızda pişirmeye devam
edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, lafı hiç
evirip çevirmeye gerek yok.
BAŞKAN Evet, yani, gündeme de geçelim
isterseniz.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Binali
Yıldırımın kendi önerisiyle ve
Cumhurbaşkanının emriyle Gazilere ve şehit
yakınlarına para topluyoruz. dediler, parayı topladılar.
Rakam 309 milyon lira, bugünkü değeriyle 600 milyon lira. Aradan üç
yıl geçti. Beşiktaşta şehit düşen polislerimizle
ilgili yardım parası topluyoruz, aileleri için. dediler. Rakam 52
milyon, bugünkü değeriyle 94 milyon lira. O gün bugündür pandemide
sıkıntı yaşayan ve -sürekli olarak- tankın önüne
geçen, şehit düşen bu ailelere kendisi Rakam veremiyorum. dedi ya
ben söyleyeyim: Biner lira para gönderdiler.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır hayır
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biner lira
Biner lira
para gönderdiler. Hayırsa kendisi açıklasın rakamları.
Şimdi, biz diyoruz ki: Niye, siz her şeye
el koyuyorsunuz, işçilerle ilgili toplanan paraya el koyuyorsunuz,
kıdem tazminatına göz diktiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şehidin
parasına mı kaldınız? Gazinin parasına mı
kaldınız? Hadi kaldınız da o telefondan Sokağa
çıkın. dedikten sonra, tankın üstüne mi çıktın?
Uçağına bindin, korumalarınla beraber yok oldun gittin. Bu
Meclise 15 Temmuz gecesi ilk gelenler Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet
milletvekilleridir. Kemal Kılıçdaroğlu oradan
çıkmış, Meclise gelmiştir. Sen aylarca ortalarda gözükmedin
ama tankın önünde ölenlerin parasını yemeyi göze aldın, Grup
Başkan Vekilin hâlâ onu savunuyor. Yeter artık! Verin onların
parasını. (CHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Parayı ver,
parayı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Parayı verin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Bülent Turandan sonra
gündeme geçeceğiz arkadaşlar.
Buyurun Sayın Turan.
32.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın ve Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, görmeyene gözünü açarsınız gösterirsiniz,
duymayana sesinizi artırırsınız duyurursunuz ama görmek
istemeyene, duymak istemeyene yapacak bir şey yok. Anlattım, bir daha
anlatmayacağım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gerçekleri söylemeyeni
hiç kimse duymaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sakin, Sayın
Başkan...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gerçekler...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
maskeyi takarsanız... Öznur Hanımın
sağlığını düşünmek zorundayız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, gazilerimize, şehit yakınlarımıza
yaptığımız çalışmaların az önce
başlıklarını anlattım, tekrar sizin vaktinizi
almayacağım.
Vakıf için toplanan paraların da tüm
hesabının şeffaf olduğunu, açık olduğunu ifade
ettim. Pandemi döneminde bir kısmının
dağıtıldığını ifade ettim ama bunun
dışında istihdam hakkı gibi birçok hakkın da
kendilerine verildiğini ifade ettim.
Ayrıca, yok efendim, İlk şu parti
geldi, son bu parti geldi. tarzı tartışmayı da Meclisin
mehabetine uygun bulmuyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
maske takar mısınız, maske.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tüm millet o akşam
kimin nerede olduğunu, kimin nereye geldiğini açık ve
şeffaf olarak gördü, kararını verdi Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
maske...
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 16/6/2020
tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, başta 15 Temmuz gazileri olmak üzere ülkenin bölünmez
bütünlüğü uğruna canlarını ortaya koyan tüm gazilere 15
Temmuz Demokrasi ve Milli Beraberlik Gününe kadar bir destek ödemesi
yapılması, yapılan aylık ödemelerin incelenerek
eksikliklerin giderilmesi ve gazilerin tüm yaşamsal
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 16 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/6/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/6/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Lütfü Türkkan tarafından, 15 Temmuz hain darbe girişiminin
ardından gazilik haklarından faydalanamadıklarını,
toplanan bağışların kendilerine
ulaşmadığını dile getiren ve bir süredir seslerini
duyurmak için çeşitli eylemlerde bulunan 15 Temmuz gazilerimiz ile polis
arasında dün akşam saatlerinde yaşanan gerginlik kameralara
yansımış, gazilerimize uygulanan orantısız güç
kullanımı ve şiddet görüntüleri kamuoyunu derinden
üzmüştür. Vatandaşlarımızın ekonomik zorluklarla
başa çıkmaya çalıştığı bugünlerde ve 15
Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümü olan Demokrasi ve Millî
Beraberlik Gününe bir ay kalmışken gazilerimize yapılacak bir
destek ödemesi son derece anlamlı olacaktır. Başta 15 Temmuz
gazilerimiz olmak üzere, ülkemizin bölünmez bütünlüğü uğruna
canlarını ortaya koyan tüm gazilerimize 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Beraberlik Gününe kadar bir destek ödemesi yapılması, yapılan
aylık ödemelerin de incelenerek eksikliklerin giderilmesi ve gazilerimizin
tüm yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması
amacıyla 16/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 16/6/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun, 15 Temmuz
gazilerinin hakları ve ödenekleri hakkındaki grup önerisinin gerekçesini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görülüyor ki bu konuda benim söyleyeceklerimi bütün
Grup Başkan Vekillerimiz kendi penceresinden söyledi ama siyasetin
üslubunda bir söz var: Et tekraru ahsen, velev kane yüz seksen. Anlamayana,
dinlemeyene, vadettiği sözünü yerine getirmeyene ecdadımız çok
güzel söylemiş: Tekrar et, tekrar etmek güzeldir; velev ki 180 defa dahi
olsa. Ben de onu tekrar edeceğim.
Saygıdeğer milletvekilleri, dün gece AK
PARTİ Genel Merkezi önünde yaşanan olay vicdanlarımızı
yaralamış, milletimizi derinden üzmüştür.
15 Temmuz gecesi FETÖcü hainlere karşı
göğüslerini siper etmiş, hayâsızca akını durdurmak
için canlarını hiçe saymış ve Kim var? denildiğinde
düşünmeden Ben varım. diyebilmiş ve en önemlisi devletimizin
onurunu sokaklardan toplamış olan gazilerimizin eylemine dahi
tahammül edemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Tahammül etmek bir yana gazi kardeşlerimiz orantısız güce maruz
kalmış, darbedilmiş, dövülmüş ve yaralanmışlardır;
ne kadar acı bir durum. 15 Temmuz gecesi vatan uğruna
canlarını hiçe sayan, Sayın
Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak
sokaklara inen gaziler haklı ve masum bir talepte bulundukları için
darbedilmişlerdir, dövülmüşlerdir, itilmişlerdir,
kakılmışlardır.
Değerli iktidar milletvekillerine seslenmek
istiyorum: Ellerinizi vicdanınıza koyun, iktidar olmanın
sorumluluğunu yerine getirin. Gazilerimiz orada bir saat eylem
yapsalardı ne kaybederdiniz? Genel Merkezinize kurşun mu
sıktılar, taş mı attılar? Polis müdahalesi yaptınız,
onları itelediniz kakaladınız. Bu kadar mı demokrasiden
uzaksınız, bu kadar mı gazilerimize karşı
tahammülsüzsünüz? Siz, FETÖye bile Ne istediler de vermedik. diyebilirken 15
Temmuz gazilerinin isteklerine kulaklarınızı
tıkadınız, sağır oldunuz; abesle iştigaldir bu
yaptıklarınız. Aşırıya kaçıyorsunuz, Cenab-ı
Allah, Kuran-ı Kerimde Sakın aşırıya gitmeyin çünkü
Allah aşırıları sevmez. buyuruyor. Ben de tekrar ediyorum,
tekrar etmekte fayda var, belki kulaklarınız da duyar. Cenab-ı
Allah, Kuran-ı Kerimde Sakın aşırıya gitmeyin çünkü
Allah aşırıları sevmez. buyuruyor. 15 Temmuzda gazi olan
vatandaşlarımızın şerefini düşünüyorsanız,
Allahın bu emirlerine uyun; aşırıya gitmeyin,
hoşgörülü olun.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz her krize
girdiğinde bir IBAN numarası verir olduk. Anayasamız ülkemizi
sosyal devlet olarak nitelerken, maalesef, AK PARTİ iktidarında
Türkiye, IBAN devleti hâline gelmiştir. Coronavirüs çıkıyor,
IBAN paylaşıyorsunuz; toplanan paralarla ne yapılıyor, tam
olarak bilmiyoruz. Beşiktaşta yaşanan -Sayın Grup
Başkan Vekilinin dile getirdiği- hain terör saldırısı
sonrası toplanan 52 milyon Türk lirası meblağındaki
yardımlar ne oldu, tam olarak bilemiyoruz. 15 Temmuz gazileri ve
şehitleri için toplanan paralar ne oldu, hele onu hiç bilmiyoruz. Toplanan
310 milyon Türk lirasına ise cüzi miktar deyip meseleyi soğutmaya
bırakıyorsunuz. Görünen o ki ülkemizin ekonomisi o kadar kötüdür ki
gaziler için toplanan ve geçmişte cüzi miktar olarak nitelendirilen
paraya dahi göz koyulur olmuştur. Bunların hesabını
demokratik bir eylemle soran, ödeneklerini almak ve gazilik haklarından
tam olarak yararlanmak isteyen gazilerimize ise sopa atıyorsunuz, polis
müdahalesiyle cevap veriyorsunuz. Bunu asla vicdanımız kabul edemez.
Saygıdeğer milletvekilleri, tam bu çirkin
olayın üstüne -Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği gibi-
15 Temmuz gazisi ve Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire
Başkanı Turgut Aslanın Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı olarak atandığını
öğrendik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Oral.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Turgut
Aslan Müdür gerçek bir 15 Temmuz kahramanı, gerçek bir vatanseverdir,
atandığı görevi sonuna kadar hak etmiş bir vatan
evladıdır. Yalnız, bu atamanın bugün olması bana biraz
manidar gelmiştir. Malum, Amerika Birleşik Devletlerinde siyahi bir
vatandaş olan George Floydun polis tarafından öldürülmesinin
akabinde Başkan Trump tarafından ilk kez bir siyahi, Orgeneral Charles
Brown Hava Kuvvetleri Komutanlığına aday gösterilmiş ve
hemen akabinde de Senato tarafından atanmıştı; bu atama,
bir günah çıkarma olarak nitelendirilmişti. Umarım, Sayın
Cumhurbaşkanı, dün 15 Temmuz gazilerine yönelik yaşanan çirkin
hadiseyi kapatmak için Turgut Müdürü atamamıştır. Eğer böyle
bir durum varsa bu, hem milletimize hem de Turgut Aslan Müdürüm gibi
şerefli bir gaziye karşı yapılan bir yanlış
olarak anılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Toparlıyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, bu düşünceler
kapsamında, 15 Temmuz gazi ve şehitleri için toplanan paralara ne
olduğunun, gazilerin neden böyle bir eylem yaparak hak
aradığının tespit edilerek milletimize hesap verilmesi için
bir araştırma komisyonu kurulmasını teklif ediyor, teklife
olumlu oy vereceğimizi söylüyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, gazilerimize dün akşam
Ankaranın ortasında yapılan muameleyi asla kabul
etmeyeceğimizi ve şiddetle kınadığımızı
belirtmek isterim. Gazilere uzanan eller kırılır
arkadaşlar, vicdanlar ayağa kalkar ve bunu yapanı millet
affetmez; bunu böyle bilin ve böyle yanlışları bir daha
tekrarlamayın.
Değerli arkadaşlar, Bülent Turan
konuşuyor, konuşuyor
Saatlerce konuşabilir, saatlerce demagoji
yapabilir ama şu basit sorunun cevabını veremiyor: Bu
paraları vermek için neyi bekliyorsunuz? Hâlâ neyi bekliyorsunuz?
Bakın, paranın bugünkü değeri -çarpın, bölün; o gün
ortalama dolar kuru 3 liraydı, bugün 7 lira- 600-700 milyon lira
olmuş, neredeyse 1 milyar. Bunu vereceğiniz 2 bin küsur hak sahibi
var; böler verirsiniz. Neyi bekliyorsunuz, elinizi ne tutuyor? Çünkü
veremiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, ilk başta
paranın üstüne yattınız. Bu paralar nerede? dedik,
söylemediniz. Yıllarca sorduk, söylemediniz. Ne yapacaksınız?
dedik, Vakıf kuracağız. dediniz. E, kurun. dedik, vakfı
kurmanız bir buçuk yılınızı aldı. Peki, yetti mi?
Yetmedi. Asliye hukuk mahkemesinde tescil ettirmeniz bir buçuk yılınızı
daha aldı, gitti üç yıl.
Peki, bitti mi gazilerin çilesi? Yine bitmedi. Ne
yaptınız? Bu sefer, sahte bir adreste bu vakfı gösterdiniz,
sahte bir adreste; devlet ciddiyetine yakışmayacak bir şekilde.
Niye? Çünkü sizin paraları vermekte gözünüz yok, çünkü o sırada Tek
Hazine Hesabına yani hazineye almış, çatır çatır
gazinin parasını kullanıyordunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın,
ayıptır!
MURAT EMİR (Devamla) Biz bunun peşinde
koştuğumuz için, sorduğumuz için en sonunda Ya, biz Tek Hazine
Hesabına aldık, şu anda orada. dediniz ama bunu demeniz üç
buçuk yılınızı aldı, üç buçuk yıl. Peki,
geldiğimiz noktada ne var? Paralar şu anda hazinede mi yoksa
vakfın hesabında mı, bilmiyoruz ama vakıf nerede, ne yapar,
biliyoruz: Vakıf hiçbir şey yapmıyor arkadaşlar, bunu
bilin.
Şimdi bir soru soracağım: Bakın,
on binlerce, yüz binlerce vatandaşımız büyük bir
yardımlaşma duygusu içerisinde bu vakfa, yardımlaşmaya
dönük olarak para yatırdılar. Onlara sorsaydınız,
Paraları vereceksiniz, biz üç yıl sonra bir vakıf
kuracağız, vakfın yönetim kurulunu altı ay sonra
atayacağız, paraları üç buçuk-dört yıl boyunca hazinede
tutacağız ve belli bir prosedüre göre de bu hak sahiplerine
dağıtacağız. deseydiniz bu kişilerden hangisi 1 lira
yatırırdı? Dolayısıyla, arkadaşlar, bakın,
güneş balçıkla sıvanmaz. Özellikle gaziler -yakın temas hâlindeyiz-
diyorlar ki: Bu siyasi bir konu değil. Evet, bu siyasi bir konu
değil. Bizim için paralar toplandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) Sayın
Başkanım, bitireceğim izin verirseniz.
BAŞKAN Devam edin.
MURAT EMİR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, gaziler Biz demokrasi için, Meclis için, ülkemizin
geleceği için canımızı ortaya koyduk. diyorlar ve
kendileri için toplanan parayı talep ediyorlar. Öyle Siz şuradaydınız,
bunları söylediniz; darbeye böyle yaptınız, biz böyle
yaptık
Bu tartışmaların uzağındalar. Siz de
konuyu siyasallaştırmayın, gazileri bölmeyin; vatanı
kutuplaştırdığınız gibi, halkı bölmeye
çalıştığınız gibi, gazileri de bölmeyin.
Basit bir soru, basit bir cevap: Dört yıla
yaklaştı, bu paraları vermek için daha neyi bekliyorsunuz?
Prosedürden bahsediyor Bülent Turan, hiçbir prosedüre ihtiyaç yok, asla ihtiyaç
yok, direkt o paralar hak sahiplerine bölünüp verilebilir.
Bir de şunu belirtmek isterim: Gazilerle ilgili
verdiği bilgilerin çoğu yanlıştır. Yalandır
demiyorum, kendisini yanlış bilgilendiriyorlar. O çok sevdiğiniz
gazilere -ki sevdiğinize de inanıyorum- biraz kulak vermenizi
dilerdim Sayın Bülent Turan, diyorlar ki: 2.700 küsur gaziden sadece
279una maaş bağlandı. Bakın, bu bizim için çok önemli bir
konudur, dikkatle dinleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreyi uzattım size.
Toparlayın.
MURAT EMİR (Devamla) Toparlıyorum.
Cümlemi bitireceğim, çok önemli bir konu.
BAŞKAN Zapta geçiyor.
MURAT EMİR (Devamla) Sadece 279una
maaş bağlandı ama bu da malullük maaşı, gazilik
maaşı değil. Bülent Turanın söylediği gazilikle
ilgili hakların çoğu bu gazilerden hâlâ esirgenmektedir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
bir ses verseniz de hiç olmazsa biz duysak ne olur yani?
MURAT EMİR (Devamla) Dolayısıyla
bunların bir an evvel gazi sayılması ve maaş
bağlanması lazım. 5 milyon kişiye bin lira verdiniz
Covid-19 döneminde, onların içinde 200 küsur gaziye de verdiniz, bunu da
burada gazilere vermiş gibi söylüyorsunuz, bu açıdan da
kınıyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Para nerede?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Ankara Milletvekili Murat Emirin İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Meclis gündemine geçsin diye aslında konuyu ayrıntılı izah
ettiğimizi düşünüyordum ancak Murat Bey konuşmasında üç
dakikada 6 defa Bülent Turan deyince, AK PARTİ deyince cevap vermek
zorunda hissettim. Bakınız, şeffaf şekilde vakıf
hesabında olduğunu söylediğimizi tekrar teyit etmek istiyorum.
Onun dışında, tüm haklardan
Yani ulaşımdan
eğitime, sağlıktan diğer konulara kadar, ayrıca,
maaştan istihdama kadar her konuda bu şehitlerimizin, gazilerimizin
dertleriyle dertlendiğimizi ifade etmek istiyorum. Fakat eğer
konuşmacı arkadaşlar bizi bu konuda itham edeceklerse önce
geçmiş yıllarda gazilerimiz için yaptıkları, bizi de
yaralayan, gazilerimizi de yaralayan şu ifadeleri revize etmek durumunda.
Açmayacaktım ama ısrarla olayı siyasi polemik konusu
yaptığınız için açmak istiyorum. Bakınız, CHP
Vekili, geçen dönem, biz gazilerimizin ülkeyi kollamak için
yaptığı eylemlerden ceza davası anlamında muaf
olması düzenlemesini getirdiğimizde açıklama yapıyor. Bu kanuna
karşı çıkabilirsiniz, biz gazilerimiz için kanun çıkardık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz gazilerimiz için
kanun çıkardık, buna karşı çıkabilirsiniz ancak bu
karşı çıkmayı şu ifadelerle asla
yapmamalıydınız
Önce kendi yanlışlarınızla
yüzleşmeniz gerekir. Gazilerin eylemlerinin ceza davasına konu
olmaması kararı için diyor ki CHP Vekili: Benim bir sürü -çok özür
diliyorum- itim var, bunları salarım sokağa ve onlara af bile
getirebilirim demektir; buna karşıyız. Bu üsluptan gazileri
kollayan bir üsluba gelen CHPyi ben alkışlıyorum Sayın
Başkan (!) (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şimdi, Grup Başkan
Vekilleri kendi aralarında konuşurlar. Az önce buraya geldi Bu
konuyu açmayacağım. dedi. Ben de kendisine az önce, bir dakika önce
dedim ki: Bu söylediği sözün sebebi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın 3 liderle yaptığı konuşma içerisinde
Gazilerin arasına karışıp da hukuka ve yasalara
aykırı davranan insanlar varsa o insanları
cezalandırırım. mantığıyla ilgilidir dedim;
açık ve net. 2 Grup Başkan Vekili burada konuştuk. Şimdi,
bunun hiçbir alakası yokken bunu uzatmanın hiçbir gereği yok.
Açık ve yalın, bir kez daha söylüyoruz: Şehitler için para
topladınız, vermiyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Para nerede?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Vakıf kurdunuz,
vakıf yönetim kuruluna -ATV, Show TV bilmem ne- nereden hangi insanlar varsa
rant sağlamak için atadınız, o adamlar da bu paraları
vermiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şehit ve gaziler,
kendileri için toplanan paraları istiyorlar. Niye buna cevap
vermiyorsunuz? Neden bu adamları dövüyorsunuz? İçişleri
Bakanlığı olarak bu adamlara neden cop vurduruyorsunuz? Bunlar
gazi değil mi? Bunlar şehit yakınları değil mi? Siz
bunu onlara neden reva görüyorsunuz, bunu açıklayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, gazilerin milletin haysiyet ve şeref abideleri
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Gazilerimiz milletimizin haysiyet
abideleridir, şeref abideleridir. Biz de gazilerimizden yanayız.
Allah gazilerimize yardımcı olsun.
Bu tartışmayı bitiriyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Paraları da verin.
diye söyleyin bari. Hazır başlamışken Paralarını
da verin. diye bitirin Sayın Başkanım.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Nasıl bir
üslup bu ya!
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 16/6/2020
tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, başta 15 Temmuz gazileri olmak üzere ülkenin bölünmez
bütünlüğü uğruna canlarını ortaya koyan tüm gazilere 15
Temmuz Demokrasi ve Milli Beraberlik Gününe kadar bir destek ödemesi
yapılması, yapılan aylık ödemelerin incelenerek
eksikliklerin giderilmesi ve gazilerin tüm yaşamsal ihtiyaçlarının
karşılanması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu
temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum ve öncelikle, söz
konusu önergeden de bahisle, bu aziz millete Anadolu kapılarını
açan, 3 kıtada 7 iklimde hâkimiyet kurduran, Çanakkalede ve İstiklal
Savaşında tüm yokluk ve imkânsızlıklara rağmen
vatanına, bayrağına ve istiklaline sahip
çıkmasını sağlayan o aziz ruha, şehitlerimize ve
gazilerimize grubumuz adına şükranlarımızı arz ediyorum.
Kıymetli milletvekilleri, ülkemiz gerek
tarihsel geri planı gerek stratejik konumu ve gerekse son on yedi
yılda ortaya koyduğu duruşla hem içerideki hem
dışarıdaki hain ve bozguncuların sürekli hedefi hâline gelmiş
bir ülkedir. Bundan dört yıl önce de, bir 15 Temmuz gecesi tarihin en
alçak ihanetlerinden birisini hep beraber yaşadık. O günün gecesinde
FETÖ mensubu hainler tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi
milletimizin inancı ve iradesiyle hamdolsun bertaraf edildi. Milletimiz o
gece iradesine, demokrasisine, istiklal ve istikbaline canı pahasına
sahip çıktı. Dün Çanakkalede, Sakaryada, Dumlupınarda ve daha
onlarca benzerinde olduğu gibi, bu vatan için toprağa düşenlerin
aziz hatıraları ve millî mücadele ruhu o gece bir kere daha dirildi.
Tankın, topun, uçağın, helikopterin, tüfeğin
karşısına imanıyla, inancıyla ve yüreğiyle
dikilen milletimiz, tıpkı Kurtuluş Savaşında
olduğu gibi, tüm fertleriyle tek yürek olarak sokaklara döküldü ve bir kez
daha, yeri geldiğinde gazi ve şehit olmayı göze aldığını
gösterdi ve oldu. Bizler, aziz şehitlerimiz ve gazilerimiz sayesinde tarih
sahnesinde millet olarak varlığımızı sürdürüyor ve bu
vatan toprakları üzerinde onlardan aldığımız güç ve
ilhamla büyük ve güçlü Türkiyeyi hep beraber imar ediyoruz.
Var olduğu günden bu yana vatanını ve
değerlerini canından aziz bilmiş, varlığına
yönelen tehditlere karşı her türlü güçlüğe göğüs gererek
omuz omuza mücadele etmeyi ilke edinmiş bir milletin mensupları
olarak, şehit aileleri ve gazilerimiz için her zaman daha iyisini
yapabilmenin gayreti içerisindeyiz ve on yedi yıldır ortaya
koyduğumuz çaba bunun çok net bir göstergesidir.
Sayın Vekilimiz az önce tekrarın öneminden
bahsetti. Aslında milletimiz ve gazilerimiz, şehit
yakınlarımız bu son süreçte neler
yapıldığını çok iyi biliyor ama belki sizler için
bazı şeyleri tekrar etmenin faydası olabilir diyerek bazı
notlar aldım ama hepsine değinmeyeceğim. Nakdi Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda yapılan
düzenlemelerden terör olaylarında hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımızın
yakınlarına bağlanan maaşlara kadar, istihdam
hakkından tutalım da eğitim öğretim için yapılan
ödemelere ve ek ödemelere kadar, yurtlardan ücretsiz faydalanma hakkından
tutalım da ağır malul olanlara asgari ücretin net
tutarının 2 katından daha fazla bir ödemeyi sağlamaya
kadar, faizsiz konut kredisinden tutun da ücretsiz seyahat hakkına, kamu
görevlisi olanlara kademe ilerlemesine kadar onlarca düzenlemeyi hayata
geçirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ORHAN YEGİN (Devamla) Bütün bunları
yapmış bir Hükûmete, pandemi sürecinde 6 milyara yakın bir
parayı kapı kapı gezerek dağıtmış bir
Hükûmete 300-400 milyonun nemasını almak için onu tutuyorsunuz.
demek, bunu demek gerçekten insaf ölçüleri açısından
baktığımızda pek insafa sığmayan bir şey
olur Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O zaman parayı
vereceksin. O zaman verin.
ORHAN YEGİN (Devamla) Eyvallah.
İçişleri Bakanımız dün gece ve
bugün, Aile Bakanımız yine hakeza bugün, dün eylem yapan gazilerimizle
görüştüler, onların taleplerini, sorunlarını dinlediler ve
bu sorun ve taleplerle ilgili mevzuat, hukuk çerçevesinde, gerekirse
Meclisimizde de istişare edilerek Yapılması gerekenler nedir?
çerçevesinde toplantılarını yaptılar. Allahın izniyle
bu devlet, şehidine, şehit yakınlarına, gazisine -grup
ayrımı yapmaksızın hepimiz- hep beraber milletimiz,
devletimiz sahip çıkar, çıkacaktır. Eksikler varsa yahut da yeni
talepler varsa bunlar mutlaka değerlendirilecek ve imkânlar çerçevesinde
Başkanım, yapılacaktır. Rahat olalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Orhancığım,
adamları dövmeyin, paralarını verin.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 16 Haziran 2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, FETÖ yapısına dâhil olan hâkim ve
savcıların vermiş olduğu kararlarla yol açtıkları
zararların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 16 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
16/6/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/6/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Haziran 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(7700 grup numaralı) FETÖ yapısına dâhil olan hâkim ve
savcıların vermiş olduğu kararlarla yol açtıkları
zararların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin
16/6/2020 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, tam da darbe
tartışmalarının bir şekilde devam ettirildiği
ancak darbe yöntemlerinin HDP nezdinde devamlılaştığı
bugünlerde, darbe dönemleri hukukuna dair geçmişe bir gezinti yapmayı
uygun gördük. Neden? Çünkü bizim, bu darbe dönemlerine dair bir yüzleşme
sorunumuz var ve aksi hâlde, yaşanan hukuksuzluklar tüm ülkeyle birlikte
hepimizi mahvedecek.
Hatırlarsınız -hiç unutmadık- 15
Temmuz 2016 darbe girişimi yaşandı ve tarihte görülmedik bir
şekilde, binlerce hâkim, savcı ihraç edildi, gözaltına
alındı, kimisi de firari sanık oldu ve bu hâkim,
savcıların dâhil olduğu davaların kurmaca olduğu bu
süreçte ortaya çıkmıştı.
2009 yılında başlatılan, KCK
adı altında yürütülen yargılamaların da tamamen düzmece
davalar olduğu bizzat Cumhurbaşkanının
yayınladığı kitapçıkta kumpas davaları olarak
yerini almıştı ve bunu, bütün herkesle birlikte FETÖ
davalarını tüm kamuoyu da öğrendi. Öğrendi öğrenmesine
ama her nedense Balyoz, Ergenekon davaları, Şike davası ve daha
birçok davanın kurmaca ve kumpas davaları olduğu
anlaşıldı ve daha sonraki mahkeme heyetlerince beraat
kararları verildi. Bunların hepsi vaka. Davalar tek tek düştü,
tek bir dava hariç; KCK davaları. KCK davaları düşmedi. Onlarca
KCK davası, binlerce yargılanan insanın davaları
düşmedi ve ceza aldı. Bu davalardan ceza alan 2 kişinin de geçen
hafta vekillikleri düşürüldü; Leyla Güven ve Musa Farisoğulları.
Bunu da Meclise daha önce söylemiştik. Neden? Çünkü hedefte Kürtler
vardı. Olumlu bir gelişmede Kürtler hariç diye aslında her
seferinde bir not düşüldüğünü, bu davalarda da kumpas
davalarında da öğrenmiş olduk.
Şimdi, KCK davalarını düzenleyen
hâkim ve savcılar, mahkeme heyetleri, iddianameleri kabul eden,
yargılamaya devam eden hâkim ve savcıların tümü, ama tümü ihraç
edildi. Bunu önemle belirtmek istiyorum. Bunu nereden biliyorum? Ben o
davanın avukatlığını yaptım beş yıl,
şimdi size hangi hâkim, savcıların ihraç edildiğini tek tek
sayacağım. Şimdi, bunlar ortada. Hani iktidar mensupları
hep şunu diyorlar ya; FETÖcü diye hakaretler savuruyorlar, darbe
girişimine karşı mücadelelerini övüyorlar ama FETÖcü hâkim,
savcı dedikleri yargı üyelerinin hazırladıkları
yemeği afiyetle yiyorlar. Davayı bir yemek olarak düşünün, son
aşamaya kadar getirilmiş davalarda, mutfakta yemek
pişirilmiş ve iktidar bu yemeği yiyor. Bu cezaları ben
kabul ediyorum. diyor; tüm hukuk kurallarını, tüm anayasal ilkeleri
ve tüm siyasi söylemlerini bir tarafa bırakarak hem de kabul ediyor.
Şimdi, o arada bir dönem var, 17-25 Aralık
ile 15 Temmuz arasında, bilirsiniz, bir bağ vardır. Hani o
Bakanların yargılanması engellendi ya;
hatırlarsınız, gerilimin en yoğun yaşandığı
dönemde Hükûmet Özel yetkili mahkemeleri kaldırdım. diye bir yasa
çıkardı, görüntü oydu ama Bakanları ve kendi üyelerini -hani o
dolarların hesaplandığı bavulları- aklamak için o
delillerin imha edileceğine dair bir yasa maddesi koydu ve kendisi için
yasa çıkardı, Bakanları akladı, beraat kararı verildi
ama KCK davalarında bunun tam aksini yaptı.
Şimdi size Vekillerimiz Leyla Güven ve Musa
Farisoğullarının yargılandığı KCK ana
davasındaki hâkim, savcı isimlerini tek tek söylüyorum: Hâkim Ömer
Sevgiliocak, 6. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak 18 celse boyunca
mahkeme üyeliği yaptı ve Musa Farisoğullarının
tutuklanmasına karar veren hâkim; şu anda tutuklu. Yargıç Bekir
Soytürk, 6. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Menderes Yılmazın
başka yere tayin edilmesinden sonra Mahkeme Başkanı oldu, 78
celsede Mahkeme Başkanlığı yaptı ve hatta şu sözü
kamuoyuna yansıdı: Ben bu geminin kaptanıysam bu geminin
yürümesi gerekiyor; batarsa batsın, gittiği yere kadar! sözleriyle
gündeme gelmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çok
önemli
BAŞKAN Son bir dakika, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şimdi, bu, yedi yıl altı ay hapis cezasına
çarptırıldı. Şimdi, Ahmet Karaca, Cumhuriyet
Başsavcı Vekiliydi, ne kadar ceza aldı? On sekiz yıl dokuz
ay ceza aldı. Bu davanın yapımında yer aldı. Ergün
Tokgöz, Yakup Yar, Adem Özcan, Levent Kaya, İbrahim Baytekin, Mehmet
Şahin ve iddianamenin altında imzası bulunan İsmail Aksoy,
Zeynal Abidin Ulu -mütalaayı da onlar verdi- 15 Temmuzdan sonra irtibat ve
iltisak sebebiyle ihraç edildiler ve şimdi, bu davada milletvekillerimiz
ve diğer bütün ceza verilenler hakkında karar verildi. Bu karara AKP
sahip çıkıyor. FETÖcüler yargılamayı yapmış,
tutuklamış, ceza vermiş ama Ben hukuk tanımıyorum.
diyor çünkü yargılanan Kürtler çünkü HDPliler çünkü muhalefet. Sakın
bize FETÖyle mücadele ediyoruz. demeyin. Gelin, bu davalarda baştan
sona iadeimuhakemeyi kabul edin, vekillerimizin vekilliklerini iade edin ve
ceza alanların beraat etmesine dönük yasal düzenlemeyi yapın. Hiç
kimse size inanmıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Prensip olarak ilave süre vermiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
vermiyorsanız ben böyle devam edeyim; son cümlelerim.
Ben ilk gün de burada söyledim: Leyla Güven ve Musa
Farisoğullarıyla birlikte sanık olarak yargılanan herkes
-binlerce- kumpas davasından ceza almıştır ve AKPnin
talimatlarıyla, yargıda, bu davalarda iadeimuhakeme talebi kabul
edilmiyor. Benim buradaki konuşmamdan sonra yandaş medya dedi ki
televizyonlarda: HDPli Beştaşın iddiası
yalanlandı. HDPli Beştaş burada! Ben, bunlar kumpas
davasıdır dedim, hâkimlerin isimlerini saydım ve en son
mahkemede ceza veren hâkimleri siz atadınız ama o hâkimlere talimat
verdiniz Ceza verin. diye. Gelin, sizin yalanlarınızı beraber
tartışalım. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunları
reddediyoruz. Arkadaş cevap verecek şimdi, milletvekilimiz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra,
yargı mensubu olan hâkim ve savcılardan yaklaşık 4 bin
kişi -3.926 kişi- FETÖyle bir şekilde bağlantısı
olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edildi. O zamanki yargı mensubu
sayısının neredeyse üçte 1i yani yargıya üçte 1
oranında FETÖ sirayet etmiş. Nasıl gelmiş? Nereden gelmiş?
Kim atamış bunları? Elbette o dönemki iktidar mensupları,
iktidar sahipleri bunların atamalarını yaptı. Peki, FETÖ
yargıda darbeye kadar mevcut iktidarını korurken
Şimdi,
üçte 1 diyoruz ama nerede olduğu, hangi sıfatta olduğu çok
önemli; mesela FETÖ mensubu bir hâkim, savcının bir özel yetkili
mahkemede görev alması çok başka ya da herhangi bir sulh hukuk
mahkemesinde görev alması çok başka. Bu FETÖcü olarak ihraç edilen
hâkim, savcıların neredeyse tamamı özel yetkiliydi, operasyonlar
yapıyorlardı. Ne yapıyorlardı mesela? Ergenekon ve Balyoz
kumpasını kurmuşlardı. Ne olmuştu o zaman? Ergenekon
ve Balyoza karşı biz Silivride cezaevinin dışında,
mahkemede direnirken ne olmuştu? Erdoğan çıkıp Ben bu
dosyanın savcısıyım. demişti. Ben de o dosyanın
avukatıydım orada. Sonra ne oldu? Sorular çalındı o dönem,
FETÖ döneminde. Sorular çalınırken öğrenciler burada yürüdü,
dediler ki: Geleceğimiz karartıldı. Erdoğan
çıktı dedi ki: ÖSYM Başkanının -o zamanki-
açıklamaları beni tatmin etti. Daha sonra ne oldu? Bülent
Arınça bir operasyon yapılacak, suikast yapılacak. denildi ve
kozmik odaya girildi. Erdoğan ne demişti bu sefer ona? Bizden
saklayacak -bizden saklayacak- neyiniz var? demişti.
Şimdi, geldiğimiz bu noktada bir gecede o
kadar hâkim, savcı FETÖcü ilan edildi, yargılandı, karar
verildi, terörist ilan edildi, hüküm kuruldu, beraat ettirdi. Hiç oralı
değilim ama bu adamların o kürsülere çıkartılması, o
kürsülerde... Hâkim, millet adına vicdanıyla karar verendir. FETÖcü
hâkim, savcıları o kürsülere kimler çıkardı ve kimler
millet adına karar verme yetkisi verdi, gelin bunları
araştıralım. Madem terörist diyorsunuz onlara, onlar terörist
ise o zamanki teröristlere o kürsülerden verdikleri o kararlar bugün geçerli
mi, bugün hukuki mi? Ergenekondan, Balyozdan operasyonlar yiyenler geri
gelmeyecek, Yarbay Ali Tatar geri gelmeyecek ama onların hakları
teslim edilmeli. Bugün bir soruşturma, bir araştırma
yapılmalı, bu hâkim ve savcıların verdiği kararlar,
arkasındakiler mutlaka açığa çıkarılmalıdır;
adalet bunu gerektirir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Emrah Karayel.
Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL EMRAH
KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İlk olarak 14 Haziran Pazar günü Bingöl
ilimizin Karlıova ilçesinde meydana gelen depremde hayatını
kaybeden vatandaşımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine göre,
yargı tarafından kesinleşmiş kararın Genel Kurulda
okunması sonucunda 3 milletvekilinin milletvekillikleri sona
ermiştir. Anayasanın 84üncü maddesi Milletvekilliğinin kesin
hüküm giyme veya kısıtlanma hâlinde düşmesi, bu husustaki kesin
mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.
şeklindedir. İlgili milletvekilleri hakkındaki hüküm
Yargıtayda kesinleşmiş olduğu için milletvekillikleri sona
ermiştir.
Öneriye konu 2 milletvekilinden birisinin
dosyası Türkiye Büyük Millet Meclisine Ocak 2019da, diğeri Haziran
2019da gelmiştir. Yargı paketindeki ilgili düzenlemeler sebebiyle
istinafta kesinleşen cezaları için Yargıtaya itiraz hakkı
imkânı veren bir düzenleme olmuş, Yargıtay süreci
tamamlanmış ve hüküm kesinleşmiştir.
Milletvekilliğinin düşmesine neden olan
yargı kararlarının dayandığı maddi delil ve
belgelerin yok sayılması talebi hukukun evrensel kurallarına
aykırıdır. Kesinleşmiş yargı
kararlarının göz ardı edilerek veya yok sayılarak mevcut
durumun devam ettirilmesi tarzında talepler ve olmayan usuller
varmış gibi davranılması hukuk açısından kabul
edilemez.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) FETÖcüydü
onlar!
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) Biz,
hukukun üstünlüğünü her zaman önemsiyor ve hayata geçiriyoruz. Reform
paketleriyle yargı ve adalet alanında gelişme sağlıyor
ve birçok imkânı getiriyoruz. Bu kapsamda, en son yargı paketiyle
hâkim, savcı ve avukatlık için meslekte yeterlilik sınavı
getirilmiş, on beş yıl avukatlık yapanlara yeşil
pasaport verilmesi düzenlenmiş, FETÖ soruşturması geçirerek
suçlu bulunmayan kişilere pasaport verilmesi düzenlenmiş, idare
mahkemeleri arasında çıkan uyuşmazlıkların çözümünde
yetkili olan Danıştayın bu davaları üç ay içerisinde
sonuçlandırması düzenlenmiş, hukuk yargılamalarında
uygulanan ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşmaların
yapılması idari yargıda görülecek davalarda da kullanılacak
şekilde düzenlenmiş, ceza ödemelerinde taksitlendirme imkânı
sağlanmış, özellikle çocukların ve mağdurların
ifadesi alınırken kendilerini psikolojik olarak rahat hissetmeleri
için belirli düzenlemeler yapılmış, cezası hafif olan
suçlular için basit yargılama usulü getirilerek bunlarla ilgili
düzenlemeler yapılmış, bölge adliye mahkemelerinde temyiz
edilecek kararların kapsamı genişletilmiş, çocuklar
açısından beş yılı geçmeyen suçlar için kamu
davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesinin
önü açılmıştır.
Ülkemizde adaletin tesisi ve adalete erişimin
kolaylaştırılması için çalıştığımızı
bir kez daha ifade ediyor, grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
sataşma kabul ederseniz sataşmadan söz isteyeceğim çünkü
Olmayan usuller varmış gibi söylenmesi kabul edilemez. dedi. Ben
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşmadan söz istiyorum Başkanım.
BAŞKAN Anlayamadım ben.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşmadan söz istiyorum kürsüde.
BAŞKAN Oradan konuşabilirsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne sataştı efendim?
Sataşmadı ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşma kabul etmezseniz buradan yapacağım.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatip, doğrusu dostlar alışverişte
görsün yani garip bir
Tenzih ederek, kişisel hakaret etmiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp bir
şey ama Sayın Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sataşma yok ki! Hem ne
demek Dostlar alışverişte görsün. demek ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hatip
son iki dakikasında pasaport, bölge adliye mahkemeleri vesaire dedi, ilk
bir dakikası benim konuşmamla ilgiliydi ve şunu söyledi: Mahkeme
kararı
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri)
Hanımefendi, milletvekilinin ne konuşacağına milletvekili
karar verir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben ne
diyorum, niye bağırıyorsunuz arkadaşlar? Bir dakika, bir
dakika
Önergeyle ilgisiz bir konuşma yaptı.
İlk bir dakikası
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) Benden
bahsediyorsunuz, benden.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Bir dinleyin ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
dinleyin isterseniz.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) Sizin
daha önce yaptığınız konuşmalar gibi bir
konuşmaydı o zaman.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, mahkeme kararının bir kumpas davası
sonucu olduğunu maddi delilleriyle anlattım; tek tek hâkim,
savcı isimleri verdim; benzer davalarda hepsi hakkında beraat
kararı söylendiğini belirttim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanununu ve Anayasa'nın yenilemeyle ilgili
yeni düzenlemesini bir daha okumanızı önemle
hatırlatırım. Bu bir iadeyimuhakeme sebebidir. Bu
yargıçların suçlu olduğu sabit, bunların
yaptıkları yargılamaların sonucu kabul edilemez ve bu
sonuçtan siz vekillik düşürdünüz. Erdoğanın, daha önceki
dönemlerde Biz vekilleri, siyaseti, yargı elinde oyuncak etmeyiz.
lafını hatırlatırım. Siz sadece oyuncak etmekle
yetinmeyip yargıyı bir silah, bir sopa olarak kullanıyorsunuz.
Konuşmanızın son bölümü ne kadar iyi
yasalar çıkardığınıza dair.
Yasalarınızın ne kadar kötü çıktığını,
yapboz tahtasına dönüştüğünü, kendi lehinize, 17-25 Aralıktaki
bakanları aklamak için özel kanun
çıkardığınızı kürsüden söyledim. Daha fazla ne
anlatayım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bu bir
kumpas davasıdır. Kumpas davasından Türkiyede vekillik
düşürülmüştür. Bu da AKPnin siyasi tarihine -çokça kara lekesi var-
yeni bir kara leke olarak geçmiştir.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 16 Haziran 2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, FETÖ yapısına dâhil olan hâkim ve
savcıların vermiş olduğu kararlarla yol açtıkları
zararların araştırılması amacıyla olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Karar
yeter sayısı
RECEP ÖZEL (Isparta) Geçti, geçti
BAŞKAN Oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Karar
yeter sayısı yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Var efendim
Sayalım,
sayalım
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayalım Başkan.
BAŞKAN Kâtip Üyeler yeterli olduğunu
ifade ediyorlar.
Dolayısıyla öneri kabul edilmemiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
izin verirseniz zapta geçsin diye söylemek istiyorum.
Bir parti ne konuşacağını, hangi
vekil ne konuşacağını kendisi belirler. Bir başka
partinin Grup Başkan Vekilinin çıkıp da Dostlar
alışverişte görsün tarzı konuşma yaptı.
demesinin çok ayıp olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yakışmadı Sayın Başkan. Bu şık bir ifade
değil.
Biz de kavga etmeyi biliriz, biz de ağır
konuşmayı biliriz ama Meclisin mehabeti için sakin konuşunca
neden
BAŞKAN Kavgadan uzak
Kavgadan uzak
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, biz bir önerge verdik ve çok çok çok hayati bir önerge.
Çünkü biz, binlerce insanın ceza aldığı davaların
kumpas davaları olduğunu söylüyoruz. Ama hatip üç dakikanın üç
dakikasını bu kumpas davalarına ayırmadan Pasaport
verdik. diyerek bölge idare mahkemelerini anlatarak
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya bu bizim işimiz,
onun işi değil ki Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
icra
takiplerini anlatarak garip bir konuşma yaptı dedim. Yani önergeyle
ilgisi yok dedim. Keşke bize cevap verseniz dedim. Ben bunu anlattım
ve aynı noktadayım.
BAŞKAN Evet, peki.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 15/6/2020 tarihinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından,
Doğu Karadeniz Bölgesinde yapılan çay üretimindeki sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
16/6/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/6/2020 Salı
günü(bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç Sakarya Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve
arkadaşları tarafından Doğu Karadeniz Bölgesinde
yapılan çay üretimindeki sorunların araştırılması
amacıyla, 15/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1836 sıra no.lu), diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 16/6/2020 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu.(CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çaycılığın sorunlarını konuşmak üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çay, Doğu Karadeniz Bölgesinde 830 bin dekar
alanda, 220 bin ailenin yaptığı bir tarım, ülke ekonomisine
2 milyar dolarlık katkısı var, aile fertleriyle beraber 1
milyona yakın çay üreticisinin doğrudan geçim kaynağı, 83
milyon insanın da her gün içtiği bir besin maddesi.
Değerli arkadaşlarım, ben defalarca
çayla ilgili burada araştırma önergeleri verdim,
tartıştırdım, iktidar partileri sürekli olarak reddettiler.
Değerli arkadaşlarım, çayla ilgili
çok ciddi problemler var, beş dakikada bunları anlatmam mümkün
değil ama başlıklar hâlinde geçeceğim. En temel problemden
söz ediyorum: En temel problem, çay fiyatları. Çay, geçen sene 3 lira 3
kuruştu, bu sene 3 lira 40 kuruş oldu. Geçen sene olduğu gibi bu
sene de üretici, çayının yarısını 270-275 kuruş
dolayında satmak zorunda kaldı. Niye böyle oldu? Çünkü ÇAYKUR
kapasitesini kullanmıyor, kontenjan ve kota diye uydurulan kavramlarla
üreticiyi fırsatçı özel sektörün kucağına itiyor
değerli arkadaşlarım. Bakın, bununla insanlar geçiniyor, bu
çayla insanlar geçiniyor. Bölgede aile başına 5 dekar civarında
çay var, senede 10-15 bin lira geliri var, aylara böldüğünüz zaman bin
lira bile etmiyor değerli arkadaşlarım. Bu insanlar geçiniyor,
geçiniyor, ekmek yiyor, ekmek; bin liraya, bunu anlatmaya
çalışıyorum.
Bakın, önemli problemlerden bir tanesi,
Türkiyedeki çaycılık geriletirilirken dışarıdan çay
gelmesi değerli arkadaşlar. Daha geçen gün, İkizderede bir
tır kazası oldu, Susurluk kazası gibi; orada çay vardı,
kaçaktı, değildi, ithaldi falan. Değerli arkadaşlarım,
bu ülkeye kaçak çay geliyor ve tedbir alınmıyor, 70 bin ton civarında
kaçak çay kullanılıyor bu ülkede. Yetmiyormuş gibi doğal
yollarla yani ithalat yoluyla 30-40 bin ton çay geliyor. Bu çayların büyük
bir kısmı yerli, kalitesiz, neredeyse çöple
karıştırılmış, ucuz ve kenar, köşe
mahallelerde kilogramı 15 liraya satılan çaylar değerli
arkadaşlarım. Bakın, bütün bunlar olurken ÇAYKURun ne
yaptığını kimse bilmiyor. ÇAYKUR, Varlık Fonuna
devredildikten sonra 1,5 milyar TL zarar etti değerli
arkadaşlarım, böyle değildi.
Elbette ÇAYKURsuz çay olmaz çünkü ÇAYKUR, bölgede aynı
zamanda sosyal devlet görevini görüyor. Ama ÇAYKUR hiçbir dönem bu kadar büyük
zarar etmemişti değerli arkadaşlarım. Bu şekilde zarar
eden ÇAYKUR, bir süre sonra ikiye bölünüp -milletin endişesini
aktarıyorum size- üretim ayrı bir alana, pazarlama ayrı bir
alana alınacak ve pazarlama satılacak endişesi var, ÇAYKUR
ortadan kalkacak endişesi var. Eğer ÇAYKUR ortadan kalkarsa
değerli arkadaşlarım, bölgede çay olmaz ve bölgede hayat da
olmaz. Bakın, ÇAYKUR yöneticileri çok büyük yanlışlar
yapıyorlar. ÇAYKUR, bir kamu kuruluşu olmasına rağmen, çay
pazarlamasını Çaytaş diye bir şirkete devretti. Kim burada
görevli, ne yapılıyor belli değil; çok büyük
sıkıntılar var.
Özel sektör sadece fiyat konusunda
fırsatçılık yapmıyor, ÇAYKURun yıllardan beri
oluşturmuş olduğu markaları taklit ediyor değerli
arkadaşlarım ve devlet yani siz, biz, kamu milyarlarca lira zarar
ettiriliyor; onlar da haksız kazanç sağlıyorlar, bu konuyla
ilgili de hiçbir şey yapılmıyor; sonra, yıllardan beri
denildiği gibi, deniliyor ki: Türkiyede çay pahalı üretiliyor,
dolayısıyla çayı bırakalım biz,
dışarıdan alalım. Bunlar kabul edilemez değerli
arkadaşlarım.
ÇAYKUR yöneticilerini buradan uyarıyorum: Çay
fabrikalarının kapasitelerini tam kullanın, milleti perişan
etmeyin. Bakın, yıllar önce sözleşme yaptınız bu
milletle. İnsanlar fındık tarlalarını, mısır
tarlalarını ortadan kaldırarak çay ektiler; siz de sözleşme
yaptınız Şu kadar dönüm arazide ektiğiniz çayın
tamamını sizden alacağım. diye, şimdi
almıyorsunuz. Bakın, biz özel sektöre falan karşı
değiliz, serbest piyasa falan, onları eleştirmiyoruz; buradaki
sahteciliği eleştiriyoruz değerli arkadaşlarım.
ÇAYKURun günde 10 bin ton çay kullanma kapasitesi var, maalesef bu kapasiteyi
kullanmıyor, 7 bin ton kullanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Öyle
olduğunda da 340 kuruşa olan çayı 270 kuruşa satmak zorunda
kalıyor insanlar. Yağmurun içinde çay topluyor. O çay belli bir
olgunluğa geldikten sonra o gün ya da ondan sonraki gün toplanmak
zorundadır, toplandıktan sonra da hemen o gün satılmak
zorundadır değerli arkadaşlarım. İnsanlar büyük bir
çile çekiyor. Şu anda Doğu Karadeniz Bölgesinde insanlar bizi bekliyor,
bizi dinliyor; Meclisten bir derman, bir çare arıyorlar.
Bakın, değerli arkadaşlarım, çay
taban fiyatı olması gerekiyor. Bunun için bizim grubumuzun
vermiş olduğu kanun teklifleri var, siz de verin. ÇAYKURun ilan
etmiş olduğu, Bakanlığın ilan etmiş olduğu
çay fiyatı taban fiyatı olsun, bu fiyatın altında hiç kimse
çay alamasın. Bakın, yılda 10 bin liradan söz ettim değerli
arkadaşlarım, ayda bin lira bile etmiyor, 200 bin aile bununla
geçiniyor. Hele bir de yarıcı aileler var, yarıcı aileler arkadaşlar.
Bu sene, 1 ton çay 1.500 liraya toplandı değerli
arkadaşlarım. Dolayısıyla insanların elinde 1 kilo
çayda 150 kuruş bile kalmıyor. Bu önergemizi destekleyin,
çaycılığın ve çaycının sorunlarını
araştıralım, bir çare bulalım.
Teşekkür ederim, saygılar. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ
adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Artvin, Rize, Trabzon, Giresun gibi Doğu
Karadenizdeki vilayetlerimizde 200 bin aileyi -yaklaşık 1 milyon
insanı- ilgilendiren bir üründen ve onun üreticilerinin sorunlarından
konuşacağız.
Çay mevsimi, her yıl mayıs
ayının sonu, haziran ayının başında
açılır. Maalesef, bu yıl bu sezon, Covid-19 sürecine yani
pandemiyle mücadele ettiğimiz döneme rastladı. Öncesinde birtakım
sorunlar yaşandı, nihayetinde bir çay taban fiyatı
açıklandı: 3 lira 27 kuruş, artı 13 kuruş
desteklemeyle 3 lira 40 kuruşluk bir taban fiyatla karşı
karşıya kaldık.
Şimdi, baktığımız zaman, bu
13 kuruşluk desteklemeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu 13 kuruşluk
destekleme, 2019da da 13 kuruş, 2018de de 13 kuruş, 2017de de 13
kuruş, 2016da da 13 kuruş. Oysaki bu yıl
baktığımızda, pandemiden dolayı üreticimiz büyük bir
sıkıntı içerisinde. Bunun ismi de destekleme fiyatı. Ya, en
azından bu pandemi sürecinde üreticimizin,
vatandaşımızın çektiği sıkıntıyı
dikkate alarak bu 13 kuruşluk desteklemede ısrar etmekten vazgeçip
daha büyük bir destekleme miktarı uygulayabilirdiniz. Şimdi ben
soruyorum AK PARTİli arkadaşlara: Ya, bu 13 kuruş sizin
uğurlu rakamınız mıdır? Öyle bir fiyat verdiniz ki
sanki pandemi süreci Doğu Karadenize uğramamış, Covid-19
bizim çay üreticisini pas geçmiş gibi bir fiyat verdiniz. Verilmiş
olan bu fiyat, el ele baş başa fiyatıdır; üretici şu
anda maliyetini kurtarma derdindedir.
O nedenle, özellikle ÇAYKUR konusunda da bir iki söz
etmek istiyorum. ÇAYKUR, bu pandemi sürecini iyi idare edememiştir;
üreticilerin çay toplama bölgesine ulaşımında alınacak olan
tedbirlerde geç kalmıştır. ÇAYKUR, elini taşın
altına sokmamıştır. Üreticinin yanında olması
gereken ÇAYKUR nerededir, bilen yok. Siyasetçiler de maalesef, AK PARTİli
siyasetçiler de ÇAYKURun avukatlığına soyunmuş, çay
üreticisinin sesine kulak vermemiştir. Bugün bölgeye gelip
baktığınızda, taban fiyatın altında, 2 lira 60
kuruştan, 2 lira 70 kuruştan üreticinin çay teslim etmek zorunda
kaldığını göreceksiniz. Niçin? Çünkü ÇAYKUR, kontenjan
uygulamasına başlamıştır. Lütfen, siyaset ÇAYKURdan
elini çeksin, rica ediyoruz. 2002de iktidara geldiniz, o günden bugüne kadar
ÇAYKURu idare edenler, hep AK PARTİli siyasetçiler olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Artık ÇAYKURu, AK
PARTİnin depo makamı olarak kullanmaktan vazgeçin. ÇAYKURu
liyakatli, işini bilen insanlara teslim edin. ÇAYKUR, üreticinin
yanında olsun; ÇAYKUR, üreticinin derdine derman olsun.
Buradan, AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarıma, bölgedeki bütün milletvekili arkadaşlarıma
sesleniyorum: Çay üreticisinin derdine son vermek için, çaydaki taban
fiyatın altında çay alımının önüne geçilmesi için,
üreticinin mağduriyetini gidermek için, çaydaki kaosa son vermek için
gelin, bir çay kanunu çıkartalım. Biz, muhalefet olarak İki
kere iki dört. desek itiraz ediyorsunuz; siz hazırlayın,
paydaşlara danışalım, ziraat odalarına
danışalım, tarımla ilgili birliklere
danışalım hep beraber bir çay kanunu hazırlayalım, çay
üreticimizin derdine son verelim diyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Doğu Karadeniz Bölgesinde
yapılan çay üretimindeki sorunların araştırılması
konusunda verilen önerge üzerine grubumuz adına söz aldım.
Geçen hafta çayda Susurluk vakası
yaşandı -yani oradaki tabir ve ifade buydu- bir tır devrildi ve
kasasındaki İrandan getirilen tonlarca çay ortalığa
serildi. Böylelikle, Rizede, Rizelilerin beyanlarına göre o bölgede çok
konuşulan ve Rizeye sürekli dışarıdan çay getirilip orada
satıldığı iddiası aslında bu tır
kazasıyla birlikte ispatlanmış oldu. Rizede meydana gelen
tır kazasında İran çayının ortaya
saçılmasıyla çıkan tablo şu: Çay üreticisinin düşük
fiyat, kota ve kontenjan altında ezildiği bir dönemde İrandan
çay getirilip satıldığının ispatlanmasıydı
bu. Bu durum karşısında -tabii, kamuoyunda çokça
tartışılıyor konu ama diğer taraftan çayın ve çay
üreticisinin sorunları sadece bundan ibaret değil- şimdi, bu
bölgede faaliyet yürüten 7 tane kurum, çay üreticileri temsilcileri, Çay
Üreticileri Dayanışma Platformu gibi, Çay Üreticileri
Dayanışma Derneği gibi, DİSK bölge temsilciliği,
TEKGIDA-İŞ temsilciliği ve TÜM KÖY Sendikası gibi kurumlar
yani Doğu Karadeniz Bölgesinde faaliyet yürüten kurumlar bir imza
kampanyası başlattılar ve bu imza kampanyasıyla çay
üreticileri şöyle diyor:
Bizler, Doğu Karadeniz Bölgesinin dik yamaç
ve engebeli arazilerinde yağmur, çamur, güneş demeden yaş çay
üretiyor, işliyor, üretimin her aşamasında yer alıyoruz.
Yıllarca bizim istek ve taleplerimiz dikkate alınmadan, işçilik,
maliyet dikkate alınmadan belirlenen düşük fiyat ile kota, kontenjan
gibi baskıcı alım politikaları altında
sıkıntılar yaşamaktayız.
Tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de bütün
yaşamsal yönleriyle olumsuz olarak etkileyen Covid-19 salgını
sonucu bütün üreticilerden daha çok çay üreticisinin sıkıntı
yaşadığı bir döneme girmiş bulunuyoruz.
Doğu Karadenizde yaş çay üretimi
yapılan 4 ildeki üreticiler, 15 Nisanda İl Hıfzıssıhha
Kurullarının kararları sonrası kısmen de olsa
rahatlamıştı. İl dışındaki üreticiler, 30
Nisana kadar izinli olarak illere seyahat edebilecekti ancak daha sonra bu
karar, bakanlıkların uyarısıyla, Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun
Valilerinin 22 Nisanda aldığı son kararla yok
sayıldığı ve seyahatlerin yasaklandığı,
alınan izinlerin de iptal edildiği bildirildi.
Bu iller dışındaki çay üreticilerinin
iş gücüne katılımı düşünülürse bu durum, tüm üreticiyi
zor durumda bırakacak ve çayın tarlada kalmasına neden
olacaktır ki bu kimseye yarar sağlamaz.
Çay, tarladan zamanında hasat edilmesi
gerekirken hasat edilmezse ikinci sürgün hasadı olmayacak hassas bir
tarım ürünüdür. Tarlanın zamanında hasada
hazırlanmayışı, kalite ve rekolteyi de olumsuz
etkileyecektir.
Bu gelişmelerle, yaş çay üreticileri ve
bölgedeki yaş çay tarımı ve sektöründe yaşanan ortak
sorunların tarafı olarak, bu yöndeki talep ve önerilerimizi
kamuoyuyla paylaşmak, çözüme birlikte ulaştırmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Aslında,
üreticiler bir bütün olarak şu talepleri sıralıyorlar: 1) Bu
yılın özelliğinden kaynaklı olarak ÇAYKURun
uyguladığı kota ve kontenjan kaldırılmalıdır.
2) ÇAYKUR, bu yıla mahsus yaşanan
sıkıntılar nedeniyle budama yapamayan üreticinin de
çayını almalıdır.
3) ÇAYKUR ve özel sektör, yaş çayı
belirlenen resmî fiyattan alma garantisi vermelidir.
4) Yaş çayın alım fiyatı
desteklemeyle birlikte en az 4 lira 50 kuruş olmalı ve bir an önce
açıklanmalıdır.
5) Salgın nedeniyle, çay alımevleri
sürekli açık tutulmalı ve her müstahsilin günlük
topladığı çay mübayaa edilmelidir.
6) Bunu yapmak için, kurumlar yeni ve yeteri kadar
işçi istihdam etmelidir.
Biz, dedik ki Bu kürsüyü, halkımızın
kürsüsü hâline getireceğiz. Bu kurumların taleplerini de bu amaçla
buradan sizlere ve tüm Türkiye kamuoyuna duyurmuş oluyoruz. Bu taleplerin
kabul edilmesi, üreticileri de rahatlatacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Rize Milletvekili Sayın Osman Aşkın Bak.
Buyurun Sayın Bak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun Doğu Karadeniz Bölgesinde yapılan çay üretimindeki
sorunların araştırılması için vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin aleyhinde AK PARTİ Grubu
adına söz aldım.
Tabii, çay, bölgemiz için, Doğu Karadeniz
Bölgesi için, başta Rize, Artvin, Trabzon ve Giresunda her şeyin
odak noktası. Tabii, ÇAYKUR buranın da amiral gemisi. ÇAYKUR,
bölgemizde üretimin dengelenmesi için büyük görev üstleniyor. AK PARTİ
iktidarı döneminde ÇAYKURa yapılanlar ortada, vatandaşımızın
memnuniyeti ortada, biz de bölgemizin sorunlarını takip ederek
bakanlıklarımızla, Hükûmetimizle çözüyoruz. Öncelikle ifade
edeyim: Daha önce, çay, biliyorsunuz, 75-80 arası denize dökülüyordu; o
zamanlar kim iktidardı, belli. Şimdi, neler yapıldı?
Yatırımlar yapıldı; önceden, ÇAYKURun kapasitesi 2002
yılında 6.600 ton iken bugün 9.200 ton, özel sektörün kapasitesi de
10 bin ton.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Para
nerede?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Tabii, bu arada
neler yapıldı? Önceden, çayın parasını vatandaş
bir yıl sonra ancak alabiliyordu. Şimdi ne yapıyor?
Çayını veriyor, bir ay içerisinde hesabına yatıyor para.
220 bin üretici var, aileleriyle beraber yaklaşık 1 milyon kişi,
820 bin hektar alanda yapılıyor bu. Dolayısıyla
vatandaşımızın taleplerini takip ediyoruz, ÇAYKURumuz yatırımlara
devam ediyor.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Batırdınız ÇAYKURu!
ERKAN AYDIN (Bursa) ÇAYKUR battı, ÇAYKUR!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Bakın, ne
yaptı? Çay paketleme fabrikası yapıldı İyiderede,
bugünkü değeri 650 milyon TL. Sonra, Fındıklıya çay
fabrikası yapıldı, geçen sene tamamlandı, bu sene hizmete
girdi.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Osman Bey,
batırdınız ÇAYKURu, ÇAYKURu batırdınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) -
Fındıklının Sümer köyünde. Dolayısıyla ne oldu?
Kapasite artırmaya devam ediyoruz.
Bakın, arkadaşlar, ÇAYKUR, bölgede hem
özel sektörle hem de vatandaşla uyumlu bir şekilde yönetiyor. Tabii,
bizim bölgenin çocuğu, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan Rizeli, vatandaşlarımızın ona nasıl
destek verdiğini hepimiz biliyoruz. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ne
alakası var?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Onlara biraz sonra
geleceğim, siz laf atmaya devam edin. Dolayısıyla bakın,
biraz evvel ifade edilen gibi, AK PARTİ döneminde kaçak çayla mücadele
devam etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çayın korunması için çalışmalar devam ediyor, organik için
çalışmalar devam ediyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AYDEMİR (Bursa) İrandan çay
getir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Hep laf
atıyor ya, laf atmak nasıl oluyormuş, bak, gördün mü Osman Bey!
Hep laf atıyorsun bize, bak, nasıl oluyormuş!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Seçim
sonuçlarına bakalım, ne hazindir ki: 2002 3-0 AK PARTİ; 2007 2
AK PARTİ, 1 bağımsız; 2011 3-0; 2015 3-0; 2018 3-0. E sonuç
ortada, vatandaş memnun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Geç o
işi, geç! Yok öyle bir şey Osman Bey. Mahvettiniz, bitirdiniz çay
üreticisini!
BAŞKAN Bir dakika Osman Bey
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Biz, özel
sektörle toplantılar yapıyoruz. Özel sektörle toplantılar
yaparak vatandaşın sorunlarını paylaşıyoruz,
çözüm getiriyoruz ama şunu da ifade edeyim: Hem özel sektör hem ÇAYKURun
kapasitesi toplam, aşağı yukarı 19.200 ton civarında.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Ağlıyor, ağlıyor, kan ağlıyor! Rize kan
ağlıyor!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Çok çay
toplandığı zaman da yığılma olabiliyor ama biz ne
yapıyoruz? Gene fazla alıyoruz. Şunu ifade ettiler: ÇAYKUR
kapasitesinin altında çay alıyor. Bakın, sadece 25 Mayısta
alınan çay miktarı 12 bin ton; kapasitesinin üzerinde, ertesi gün 11
bin ton, 11.500 ton.
ERKAN AYDIN (Bursa) İran çayları dâhil
mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Dolayısıyla biz vatandaşımızın hizmetindeyiz. AK
PARTİ olarak bölgemizin gelişmesi için çalışıyoruz,
hizmetlere devam ediyoruz. Sadece Rizeye AK PARTİ döneminde 22 milyar
TLlik yatırım yapıldı, havalimanı
yapılıyor, yatırımlar devam ediyor
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yok, yok öyle
bir şey, öyle bir yatırım yok! Hayal görüyorsun, hayal!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
bölge insanı
AK PARTİye destek veriyor, Recep Tayyip Erdoğana destek veriyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Size milletvekili
düşmüyor Rizeden, kusura bakmayın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Artvin ne oldu? Hiç
Artvinden bahsetmiyorsun.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 217 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 217 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/6/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 217
sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 2'nci
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
16 Haziran 2020 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci
bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
17 Haziran 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde 217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci
bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına
kadar,
18 Haziran 2020 Perşembe günkü
birleşiminde 217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin 18 Haziran 2020 Perşembe günkü birleşiminde
tamamlanamaması hâlinde 19 Haziran 2020 Cuma günkü birleşiminde 217
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi,
217 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin 18 Haziran 2020 Perşembe günkü birleşiminde
tamamlanması hâlinde ise daha önce toplanması
kararlaştırılan 19 Haziran 2020 Cuma günü toplanmaması,
217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
217 Sıra
Sayılı Bazı Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2945) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 11inci maddeler |
11 |
2. Bölüm |
12 ila 27nci maddeler |
16 |
Toplam Madde
Sayısı |
27 |
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer
Karacanın, (2/2347) esas numaralı 6/6/2002 tarih ve 4760
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/80)
7/1/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/2347) esas numaralı 6/6/2002 Tarih ve 4760
Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin, ilgili Komisyonda kırk
beş gün içinde görüşülmediğinden, İç Tüzükün 37nci
maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurulun gündemine
alınmasını arz ve talep ederim.
Saygılarımla.
Gülizar
Biçer Karaca
Denizli
BAŞKAN Önerge üzerinde, teklif sahibi Denizli
Milletvekili Gülizar Biçer Karaca konuşacaktır.
Buyurun Sayın Biçer Karaca. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Bingöl
Karlıovada meydana gelen depremde yaşamını yitiren
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar, başta Bingöl olmak üzere depremden etkilenen tüm
yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün söz
aldığım, doğrudan Meclis Genel Kurulunun gündemine
alınmasını talep ettiğim kanun teklifi, tarım
üretiminde, tarımsal ürünlerde ve hayvancılıkta ÖTV indirimine
ya da ÖTVnin kaldırılmasına ilişkin bir teklif. Peki, bu
teklifi neden verdim? Bu teklifi verdiğimde coronavirüs henüz dünyayı
kasıp kavurmuyordu. Bu teklifi Meclis Genel Kuruluna sunduğumuzda
çiftçilerimiz henüz iklim krizinden kaynaklı don, aşırı
sıcak ya da dolu felaketinden perişan olmamışlardı.
Peki, neden vermiştik bu kanun teklifini? Son on yılda çiftçimizin
kullandığı mazota yüzde 216 zam yapılmıştı,
gübrede yüzde 292 fiyat artışı vardı ve 2019 yılı
sonuna kadar 682.365 çiftçimiz üretimden vazgeçmişti; 41 milyon hektar
civarında olan üretim alanları on sekiz yılda yarıya düşmüş,
23 milyon hektar civarına gerilemişti. Peki, çiftçi ne
yapmalıydı? Çiftçi üretmeli, çiftçi ekmeli ki ülkemiz coronavirüs
döneminde güvenli gıdaya erişimde
yaşadığımız sıkıntıları
yaşamasın. Peki, çiftçimiz nasıl üretecek? Çiftçimize, bu
Parlamentodan geçen bir kanunla Gayrisafi millî hasılanın yüzde
1ini destek olarak vereceğiz. dedik. Bu Mecliste bulunan birçok
milletvekili bu Parlamentoda bu kanun teklifine evet oyu verdi. Peki, bunu
verdik mi çiftçiye? Hayır. Çiftçimize 2019 yılı sonuna kadar ödenmesi
gereken 175 milyar lira alacağı henüz ödenmedi. Peki, niye ödenmedi?
Çünkü yandaşlara, ranta aktarılacak kaynaklar vardı; çiftçimiz,
bu aktarımın en sonunda, henüz düşünülemedi.
Değerli milletvekilleri, biz ne istiyoruz?
Mazotta, gübrede, elektrikte ve çiftçinin kullandığı girdilerin
tamamında ÖTV kaldırılsın. Çünkü, ÖTV neydi? Lüks tüketim
mallarından alınan, insan sağlığına zararlı
olan ya da çevreye zararlı olan ürünlerden alınan bir vergi türüydü.
Lüks tüketim malları arasında şu sayılıyor: Mücevher.
Pırlantada ÖTV yok ise çiftçinin kullandığı gübrede neden
ÖTV var? Yatta kullanılan mazotta ÖTV yoksa çiftçinin
kullandığı traktöre koyduğu mazotta neden ÖTV var?
İşte bu bağlamda, biz de çiftçi üretsin, ülkemizde ekilmeyen
topraklar ekilsin; ülkemizin üreticileri, çiftçileri, bu köylü yine yeniden bu
milletin efendisi olsun istedik. Peki, kaynak diye karşımıza
çıkabilirsiniz. Kaynak mı yok? Bizim ülkemizin gerçekten
kaynakları oldukça güçlü. Önemli olan kaynağı nereye, kime
aktaracağınız, yani adaletli bir dağıtım
yapılacak mı bunu görmek lazım, bunu düzenleyebilmek lazım.
Değerli milletvekilleri, haziran
ayındayız; 2020nin ilk 5 ayında bir avuç faiz lobisine,
tefeciye 65 milyar lira para ödeyebiliyorsak çiftçimizin mazotundan,
gübresinden, ilacından ÖTV kaldırılabilir.
Değerli milletvekilleri, yandaşlara 80
milyar lirayı geçen bir garanti ödemesi bu bütçeden ödenebiliyorsa o zaman
çiftçimizin de mazotundan, gübresinden ÖTV kaldırılabilir.
Kaynak mı nerede? Size bir başka kaynak
daha göstereyim: On sekiz yıl önce kurduğunuz arpalık aile
şirketine son iki günde 2 ortak daha ekleyip gün geçtikçe
ortaklarını büyüttüğünüz arpalık aile şirketinden 3
tane, 5 tane maaş alanların 3 maaşından 2sini, 4
maaşından 3ünü keserseniz işte, arpalık AŞden, aile
şirketinden ödenecek, kesilecek, tasarruf edilecek paralarla çiftçimize
hem alacağı olan 175 milyar lira destek ödenir, kanuni hakları
ödenir hem de çiftçimizin kullandığı mazottan, elektrikten,
gübreden, tohumdan ve çiftçimizin ana ham madde olarak
kullandığı bütün değerlerden ÖTVyi
kaldırırsanız çiftçimiz üretir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) Çiftçimiz
üretirse ne olur? Çiftçimiz kazanır, çiftçimiz kazanırsa özellikle
coronavirüs döneminde güvenli gıdaya erişimde
yaşadığımız sıkıntıları hiçbirimiz
yaşamayız. Dünyayı kasıp kavuran coronavirüs nedeniyle
sınırlar kapatıldığında, kendi ektiklerimiz,
diktiklerimizle biz bu milletimizi besleriz ve hem de güvenli besleriz.
Sayın Tarım Bakanı dedi ki:
Çiftçimiz merak etmesin, Nisan 2020de tarlalarında ürün kalmayacak;
eğer satılmazsa ürünleri biz alacağız, hayvanlar elinde
kalmayacak. Geçtiğimiz günlerde Ispartadaydım. Isparta
Eğirdirde bir çiftçimiz dedi ki: Ben bu devlete kırk
yıldır vergi ödüyorum ama saray iktidarı bana kırk gün
bakamadı.
Değerli milletvekilleri, işte, bu kanun
teklifine bugün evet derseniz ne mi olacak? Belki kırk gün
bakamadığınız vatandaşın sandıkta
soracağı hesabı engelleyemeyeceksiniz, 3 maske
dağıtamamanın ayıbını örtemeyeceksiniz ama
çiftçimizden bir Allah razı olsun lafını
duyacaksınız diyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Malatya Milletvekili
Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875)
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
11 Haziran 2020 tarihli 98inci Birleşimde
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 215
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümünde yer alan 11inci
madde üzerindeki ilk önerge olan, İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu
ve arkadaşlarının önergesinin oylanması işleminde
kalınmıştı.
Şimdi önergeyi hatırlatmak için tekrar
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Semra
Güzel Necdet
İpekyüz
Ankara Diyarbakır Batman
Ali
Kenanoğlu Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul
İstanbul
Bitlis
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
11inci madde üzerinde diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11inci maddesinde yer
alan 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun 104 üncü maddesi kıyasen uygulanır. ibaresinin 657
sayılı Devlet Memurları Kanunundaki hükümler uygulanır.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Kocaeli Balıkesir Manisa
Ali
Fazıl Kasap Müzeyyen
Şevkin Haydar
Akar Kütahya Adana Kocaeli Tacettin
Bayır İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap.
Buyurun Sayın Kasap.(CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; pandemi süresince cansiparane
çalışan tüm sağlık çalışanlarına; aile
hekimleri, yoğun bakım personeli, tıp fakültesi asistan
hekimleri, radyoloji çalışanları, teknikerler, laboratuvar
çalışanları, temizlik ve güvenlik personeli dâhil tüm
sağlık çalışanlarına öncelikle
şükranlarımızı sunmak istiyorum.
Bu arada eczacıları da unutmamak
gerekiyor, 112 sağlık çalışanlarını unutmamak
gerekiyor, paramedikleri unutmamak gerekiyor ama biz onları unuttuk; bu
arkadaşlardan, sağlık personelinden doksan gündür evine
gidemeyen, çoluk çocuğunu göremeyen, günaşırı nöbet tutan,
on altı saat hastanede kalan, misafirhanelerde aç biilaç konaklamaya
çalışan arkadaşlarımız var, sağlık personeli
var ama biz onları unuttuk. Onlara Sayın Sağlık
Bakanımız müjde verdi, dedi ki Tavan ve ek ödemelerinizi en üst
düzeyden yapacağız. Şöyle söyleyeyim: Saymış
olduğum bu meslek gruplarında, yoğun bakım
çalışanlarında, doktor dışı
çalışanlarda verilen en fazla ücret bin lira, en kıdemlisine verilen
bin lira. Bunlar evlerine gidemedikleri ve sefil bir vaziyette bu
misafirhanelerde kaldıkları için, günde 3 öğün yemeklerini
dışarıda yemek zorunda kaldıkları zaman, emin olun,
bin lira dahi yetmiyor. Bu arkadaşlar unutuldular, mağdur edildiler;
ulufe dağıtılır gibi sadece 500-600 lira bir para verildi.
Ha, onu söyleyeyim, bu arkadaşların hiçbirinin beklentisi para
değil. Parayla bu işi yapmadılar, gönül işiydi;
sağlık çalışanları bunu bir gönül bağı
olarak yaptılar. Misafirhanelerde yemek yediler ve ücretleri
karşılanmadı. Vefakâr ve fedakâr sağlık personeli asla
ve asla parayı ön plana getirmedi. Aile hekimlerini ve tüm
sağlık çalışanlarını lütfen mağdur
etmeyelim. Onların istedikleri tek şey, gerçek özlük haklarına
kavuşmak. Aç kaldılar, evlerinden uzak kaldılar, hastalandılar,
ölen yüzlerce sağlık personelimiz oldu. Onları unuttuk, onlara
bir şey yapmadık, sadece 500 lira ile bin lira arası bir para
verdik, onu da kendilerine harcadılar. Açıkça söyleyeyim, ceplerinden
harcadılar.
Atanamayan sağlık personeli bekliyor.
Atama bekleyen sağlık personellerine yol açalım. Bunların
tek istediği şey, almış oldukları ek ödeneklerin
emekliliklerine yansıtılması, 3600 göstergenin yerine
getirilmesi. Bizden asla para istemiyorlar, pazar günü de kendilerini ziyaret
ettim, hiçbir sağlık personeli parayı gündeme getirmedi ama
yarın güvencesi istiyorlar.
Kütahyayla ilgili de bir sıkıntı
var, onu anlatmadan geçemeyeceğim. Üç gün önce Domaniç yolunda 6
kişilik bir aile yok oldu. Hisarcık, Emet, Tavşanlı ve
Balıkesir hattı sürekli olarak bor madeninin taşındığı
bir güzergâh ve yaklaşık yirmi otuz yıldır bu yol ha bire
göçüyor, ha bire yapılmadı, yapılmadı, yapılmadı;
neredeyse benim yaşıma ulaşacak. Bu yol 6 kişinin daha
canını aldı. Hepsine Allahtan rahmet diliyorum.
Yıllardır söyleye söyleye dilimizde tüy bitti ama bu yol
yapılmadı.
Kütahyanın bu konuda bir başka
mağduriyeti daha var. Kullandığımız Borel antiseptik
solüsyon ve Boron deterjan, borun her türlü eziyetini, cefasını
çeken, dünya bor rezervinin yüzde 70ine sahip olan bir yerde, Kütahyada
üretilmiyor maalesef.
Köyden mahalleye dönüşen yerlerde
hayvancılığı engelliyoruz. Köylerde, köyün ana
yerleşim bölgesine 20-30 metre, 40 metre olan yerlerde
insanlarımıza elektrik verilmiyor. Bütün gücünüz buna yetiyor, her
yer arpalık yapıldı; TEDAŞ da dâhil hiçbir yer gerekeni
yapmıyor.
Paraları buralara
dağıttığınız yerde, keşke sağlık
çalışanlarının özlük haklarını iyileştirmek
için bir şeyler yapsaydınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu paralarla neler olurdu? Sağlık
çalışanları -tekrar söylüyorum, arkadaşlar da özellikle
istirham ettiler- ön cephede çalışan bu arkadaşlar her türlü
tehdit altında.
Biz, aile hekimlerine hiçbir şey
Şöyle
söyleyeyim: Özlük haklarında yapılan hiçbir şey yok aile
hekimlerinin. Hâlâ kamuya ait binalardan kiralarını almaya devam
ediyoruz. Çalışan sağlık personeli, kendi paralarını
kendileri veriyorlar; elektriklerini, sularını, internet, telefon da
dâhil bütün giderlerini kendileri karşılıyorlar. Ama ön planda,
ilk planda çalışan, hastayı gören bunlar.
Güvenlik görevlileri var, temizlik personeli var;
unuttuğum, o arada, sekreterler var, tıbbi sekreterler; hepsini
buradan tekrar milletim adına kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Vecdi Gündoğdu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, Kırklareli ili ve çevresinde 15-16 Haziranda
yaşanan yoğun yağış ve fırtına nedeniyle
zarar gören çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesini Tarım ve Orman
Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, çağrım
Sayın Tarım Bakanına: 15-16 Haziran tarihlerinde Kırklareli
ve çevresinde etkili olan yoğun yağış ve fırtına
sonucu bölgemizde, özellikle köylerde evlerin çatıları uçtu; on
binlerce dönüm ekili, hasada hazır tarım arazimiz, maalesef -karpuz,
buğday, ayçiçeği, sebze, kabak- sular altında kaldı.
Salgın ve ekonomik zorluklarla mücadele ederek
cansiparane bir şekilde üretmeye çalışan üreticilerimiz
yaşadıkları afetle bir darbe daha almışlardır.
Özellikle fırtınanın, yoğun yağışların
ve selin en çok etkilediği merkeze bağlı
Kızılcıkdere, Deveçatağı, Gündoğan, Üsküpdere,
Bayramdere, Kavakdere, Karıncak ve Babaeskimizde Erikleryurdu
köylerimizde, Üsküp beldemizde zarar gören çiftçilerimizin acil destek ve
yardıma ihtiyacı bulunmaktadır.
Kırklarelimizde afetten zarar gören
üreticilerimizin süratle tespit edilerek en kısa sürede de
zararlarının karşılanmasını talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özer, buyurun.
37.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
Antalya ili üreticilerinin ani hava değişiminden kaynaklanan mağduriyetlerinin
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Antalyalı üreticimiz
büyük bir belirsizlik ve korku yaşıyor. Geçtiğimiz haftalardaki
ani hava değişimleri başta narenciye ve zeytin olmak üzere
tarımsal üretimi olumsuz etkiledi, üretici bir yıllık
mahsulünden oldu.
Bize ilettikleri talepler şunlar:
Zararlarının bir an önce karşılanmasını,
aşırı sıcakların bu yıldan itibaren TARSİM
kapsamına alınmasını istiyorlar.
Ürün ve kazanç kaybı olduğundan, yeniden
güç kazanmak ve bahçeleri ekime hazırlamak için kredi
borçlarının en az iki yıl süreyle, faizsiz ertelenmesini
istiyorlar.
Sanayiciden bile daha fazla elektrik faturası
ödemekten bıktık. Barajlardan yeterince sulama suyu
bırakılmıyor. Elektrik tüketim oranları çok arttı.
diyorlar. Borcu borçla çevirmekten yorulduk, güven verici önlemler
alınsın. diyorlar.
Buradan Ekilmedik bir karış tarım
arazisi bile bırakmayacağız. diyenlere duyurulur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özen
38.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Zini
Gediği anma mekânına yapılan saldırının
sorumlularından hukuk önünde hesap sorulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Teşekkürler
Başkan.
Dersim katliamı sürecinde, 8 Ağustos
1938de, herhangi bir sorgulama ve yargılama olmadan, köylerinden,
tarlalarından, evlerinden toplanan 100 civarında Alevi can Zini
Gediğinde topluca kurşuna dizildi. 8 Temmuz 2014te, Zini
Gediğinde kemikler toplanılıp sadece bir anma mekânı
yapıldı. Fakat geçtiğimiz günlerde Zini Gediğindeki anma
mekânı bilinmeyen kişilerce yıkılıp yerle bir edilerek
içindeki kemikler yeniden ortalığa dağıtıldı. Bu
saldırı son günlerde cemevlerine, Alevilere, Ermenilere ve Kürtlerin
mezarlarına yapılan saldırılardan bağımsız
düşünülemez. Burada saldırganların dayandığı
ırkçı ve şoven Vandalizm gelecek kuşakların
barış arayışına da ciddi bir tehdittir. Bu nedenle,
Zini Gediği anma mekânımıza yapılan vahşetin
sorumluları derhâl bulunup hukuk önünde hesap sorulmalı.
Teşekkürler.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN 12nci madde üzerinde 3 önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Buyurun okuyun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 12nci maddesiyle
düzenlenen Geçici 6ncı maddenin metninden aşağıdaki
cümlenin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Araştırmacı kadrosuna atananlar
kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilir.
Tahsin
Tarhan
Ahmet Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli
Balıkesir
Manisa
Burhanettin
Bulut Haydar
Akar Tacettin
Bayır
Adana
Kocaeli
İzmir
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Burhanettin Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; rekabetin korunması
hakkında bir kanun teklifi, her ne kadar pandemi dönemi bile olsa Avrupa
Birliği mevzuatına ilişkin tartışmaların yeniden
gündeme gelmesi açısından kıymetli, önemli ancak bu Kurulda dahi
atamalar bir kişi tarafından yapılıyor. Yine
endişemiz, liyakati esas almadan atamaların yapılması.
Çünkü bugüne kadar hep söylenenler ile yapılanlar birbirinden farklı
oldu. Örneğin, Avrupa Birliğiyle ilgili 2003 yılında
dönemin Başbakanı şunu ifade etmiş: Demokrasi, hukukun
üstünlüğü, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü, ekonomik refah için AB
üyeliği bir amaç olarak değil, Türk halkının hak
ettiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmaktır
bizim açımızdan. demiş yani, amaç değil, araç olarak
görüyoruz demiş. Peki, geçen on yedi yıl içerisinde Türkiyede
nasıl bir panorama var ona bakalım.
Demokrasiye bakalım öncelikle: O on yedi
yıl boyunca demokrasi dünya sıralamasında sürekli
aşağıya inmiş, hatta bir tabir vardır kendine demokrat
diye, maalesef bu iktidar kendine bile demokrat olamamış, kendi
Başbakanını görevden almış, kendi belediye
başkanlarını ağlaya ağlaya görevden
almıştır. Yine aynı iktidar, bu on yedi yıl boyunca
kendine ait bir kartel oluşturmuştur, medya karteli. Tek seslilik
yaratmak adına bir havuz medyası oluşturmuştur ve kamu
kaynaklarıyla bu havuz medyasını oluşturmuştur.
Oluşturduğu medya yüzde 90a hitap ettiği hâlde, yüzde 10luk
bir kısma tahammül edememiştir. Yazı yazanı da
yazmayanı da haber yapmayanı dahi gözaltına almaktan hiçbir
şekilde çekinmemiştir. Yargıyı tümüyle kendi etkisi
altına almış ve dikensiz bir gül bahçesi oluşturmak
istemiştir. Örneğin Adanada genç bir kardeşimiz, sadece itişme
kakışmadan dolayı on yedi gün hapis cezasına
çarptırılmıştır, on yedi gün hapis cezası
almıştır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yazıklar
olsun!
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Yine devlet
gelenekleri diye bir kavram var, maalesef Türkiyede bu, on yedi yılda
parti devletine evrildi. Şehrin mülki amiri AKP il başkanı oldu.
Yine Adanadan örnek vereyim, en son, Devlet Bakanı, ilin valisi ve ilin
oda başkanlarıyla bir toplantı yapılıyor; o
toplantıda AKP il başkanı var. Bu da yetmiyor, AKPnin gençlik
kolları başkanı, valinin, bakanın, oda
başkanlarının olduğu yerde telekonferans yapıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Devleti çekemiyor,
devleti!
BURHANETTİN BULUT (Devamla) - İktidar
maalesef kendi bakanına da artık sahip çıkmaz hâlde, onun da
yerine yeni kurullar oluşturmuş durumda. Mecliste de aynı
şeyi yapıyor, kurul ve ofislerle Meclisin etkisini muvazaalı bir
hâle getirmiş durumda. Bakanları eski bakanlar değil, eski
yetkide değil çünkü sarayda oluşturulan ofisler, kurullar
bunların yerini tutuyor durumda.
Peki, bu on yedi yıl içerisinde ekonomi ne hâle
geldi? Ekonomide 16 milyon yoksul oluşturuldu, yardıma muhtaç 16
milyon insan. Pandemi döneminde dahi bu 16 milyon insana yardım
yapılmadı. Ne zaman yapılıyor bu insanlara yardım?
Seçim zamanında. Seçim zamanında yapılan yardımdan daha
azı pandemi döneminde yapıldı. Pandemi döneminde kaç kişiye
yardım yapıldı? 5,5 milyon insana. Bu arada telefon
mesajlarıyla 10 TL para toplandı Biz Bize Yeteriz
kampanyasıyla ancak aynı iktidar, Yeditepe Konserleriyle kendi
sanatçılarına da böyle bir pandemi döneminde para aktarmaktan da
çekinmedi. İsterdik ki iktidar çıkıp şunu söylesin: Bu
arkadaşlarımız bu konserleri yaparken 1 lira para
almamıştır. desin ama bunu da maalesef diyemediler.
Peki, bu dönemde kurumlar ne hâlde? Bakın, size
Vakıfbankın Yönetim Kurulunu göstereyim; Yönetim Kuruluna bakın,
hepsi AKPyle bağlantılı, ya eski milletvekili ya
danışman. En son kim atandı? Hamza Yerlikaya,
Cumhurbaşkanı danışmanı olarak. Atanabilir ancak
söylediğimiz şey şu: Bunu liyakat esasıyla yapın, bunu
sadece kendi yandaşlarınız 3 maaş, 4 maaş alsın
diye yapmayın. Niye? Türkiyenin bir birliğe ihtiyacı var;
Türkiyede, ekonomik olarak düştüğü durum itibarıyla korkunç bir
yoksulluk var. Nüfusun dörtte 1i temel ihtiyaçlarını
karşılayamaz durumda ama siz ne yapıyorsunuz? Salgında
mücadele eden sağlık çalışanlarının hakkı
ödenmez. diyorsunuz ama hakkını da gerçekten ödemiyorsunuz. Yine,
siz, canı pahasına çalışan hekimler arasında,
çalışanlar arasında ayrımcılık yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Siz, Hamza
Yerlikayayı Vakıfbank Yönetim Kuruluna daha fazla maaş
alsın diye atarken Gaziantepte 5 çocuk babası bir marangoz kredisini
alamadığı için kendini astı. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz, RTÜK Başkanını bir maaş daha
alsın diye yine bir bankaya atarken bir kadın İstanbulda sokak
sokak Artık yemek alınır. diye feryat edebiliyor; siz, Ahi
Evran esnafını, Türkiyenin en güçlü yapısını, esnaf
topluluğunu bu pandemi döneminde yardım paketlerine muhtaç ettiniz;
yine, siz, sokak ekonomisinde çalışanları göz ardı ettiniz,
boyacıyı göz ardı ettiniz. Ama şunu hiç göz ardı
etmediniz: Eski Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynakı
Ziraat Bankası yönetimine atadınız. Tüm bunları yaparken
elbette sizlerin bu işte sorumluluğu var. Siz eğer bu
iktidarı bu konuda sorgulayamazsanız, biz sizin
vicdanlarınızı sorgular hâle geliriz. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada, bu yapılan
atamaların, sadece daha fazla maaş almak adına yapılan
atamaların hangi vicdana sığdığını tekrar
Meclisimize sunuyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde geçen
kalmaksızın ibaresinin duyulmaksızın olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Semra
Güzel Erol
Katırcıoğlu
Ankara Diyarbakır İstanbul
Necdet
İpekyüz Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu
Batman Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu 12nci maddeyle ilgili birkaç
şey söyleyeceğim, ondan sonra da bir başka konuya geçmek
istiyorum. Esasında 2013 yılında yanlış
hatırlamıyorsam Anayasa Mahkemesi, Rekabet Kurumunun personel
alımıyla ilgili olarak, kadro statüleriyle ilgili olarak sahip olduğu
yetkiyi iptal etti; Anayasaya aykırı buldu ve iptal etti.
Dolayısıyla da, Sayın Kurul bu maddeyle sanıyorum bu
düzenlemeyi yapmak istiyor, yani kadrolarında bir kayma yapacak, uzman,
uzman yardımcılığı vesaire böyle bir değişim
gerçekleştirmek istiyor. Şimdi, bunun bir başka sebebi en
azından benim gördüğüm kadarıyla: Ben, personelin hizmet
sürelerine baktım, aşağı yukarı yirmi yıl ve
fazlası hizmet süreleri olan personel toplamda yüzde 40 civarında.
Yani esasında, Rekabet Kurumunun personelinde bir yaşlanma var
dolayısıyla da bir kan değişimi gibi düşünülebilecek
olan bir değişimi öneriyorlar ve dolayısıyla da makul gibi
gözüken bir yanı var. Fakat öte yandan bir başka bilgi vereyim size:
Biraz eski olabilir ama Sayın Komisyon burada, ben yanlış bir
bilgi vermişsem düzeltir. Şimdi, bizim Rekabet Kurumumuzda 372
kişi çalışıyor benim tespitime göre. Fakat diğer
ülkelerin rekabet kurumlarına baktım; mesela, İngilterede 237
kişi çalışıyor, Tayvanda 217 kişi
çalışıyor, Güney Afrikada 98 kişi
çalışıyor, Polonyada 284 kişi çalışıyor,
Çek Cumhuriyetinde 119, Avustralyada 295 kişi çalışıyor.
Gördüğünüz gibi, bu ülkelerin içinde en fazla personeli olan kurum bizim
Rekabet Kurumumuz. Dolayısıyla da kadro tahsisi, statüler vesaire
konuşulurken esasında, geçen konuşmalarımızda
söylediğim gibi- zaten özerkliğini yitirmiş veya tersten
söylersek, bir Hükûmet kurumu hâline gelmiş olan bu Kurumun kadro tahsis
edilen bir kurum olma ihtimalini de güçlendiriyor diye düşünüyorum.
Şimdi, efendim, ben geçenlerde konuşmamda,
2012den sonra Türk ekonomisinde aşırı bir tekelleşme olduğundan
söz ettim ve üstelik de bu iddiayı kendi
çalışmalarımızın dışında yani kendi
çalışmalarımızın size güven vermeyeceğini
varsayarak Merkez Bankasının yayınlarından
yayınlanmış uluslararası özellikte olan bir
yayınına referansla anlatmaya çalıştım. Türk imalat
sanayisinde özellikle 2011den sonra -yani bu, bir anlamda, özerkliğini
yitirdiği tarih olarak görülebilir- bence etkili bir rekabeti koruma
fonksiyonunu yerine getirememiştir ve sonuçta, tekelleşmeler çok
yüksek derecede gerçekleşmiştir demiştim. Bir arkadaş
kalktı -yanılmıyorsam Komisyondan arkadaş, Düzce
Milletvekiliniz yanılmıyorsam- bu konuda bir cevap verecek diye
beklerken birdenbire PKK, FETÖ, CHP, MHP, bir sürü şey saymaya
başladı dolayısıyla bir gerginlik oldu ve konu da öyle
kapandı gitti. Şimdi, arkadaşlar, ben de şöyle bir teklifte
bulunuyorum: Bizim söylediğimiz yanlış ise veya size göre
yalansa o zaman doğruyu siz söyleyin; doğruyu siz biliyorsanız
siz söyleyin, biz de duyalım. Hayır, tekelleşme yok.
Şundan şundan dolayı yok. deyin diye bekleriz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Çok az zaman kaldı tabii yine. Geçenlerde,
mayıs başında Rekabet Kurumunun resen aldığı bir
kararla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Rekabet Kurumu şöyle
bir karar veriyor, diyor ki: Bu Covid-19 salgını sırasında
bazı firmalar ve bazı zincirler aşırı fiyatlar
koydular ve tüketiciyi bir anlamda sömürmüş oldular. Ve 33 tane üründe
aşırı fiyatlama olduğundan dolayı -bir anlamda- ön
araştırma başlattılar veya soruşturma bilemiyorum tam
hangi seviyede.
Şimdi, değerli vekiller, bu konular bir
tarafıyla çok hassas konulardır çünkü Allah aşkına siz
neyin acil olduğunu nereden bileceksiniz? Bir firma fiyatını
yükseltmişse bu pekâlâ arzdan kaynaklanan yani maliyetlerden gelen bir
nedenle artırmış olabilir ki meşrudur, talepten kaynaklanan
bir nedenle artırmış olabilir, bu da meşrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Dolayısıyla da sizin neyin gayrimeşru
olduğunu bilebilmeniz için şu anda benim görebildiğim
kadarıyla bugüne kadar böyle bir çalışma yapmış
değilsiniz; bu bir. İkincisi, bütün dünyada rekabet otoriteleri
esasında fiyat kontrolü işlevini üstlenmek istemezler ama burada
görebildiğim kadarıyla bizim kurumumuz bir anlamda sanki -geçen
dönemi hatırlayın, geçen seneyi, patates, soğan
fiyatlarıyla ilgili yapılanları düşünürsek- enflasyonla
mücadelede Rekabet Kurumu bir şey üstleniyor gibi gözüküyor. Bu doğru
bir yaklaşım değildir, yanlıştır ve
dolayısıyla da aslında yapılması ihtimali olan
-önümüzdeki dönemlerle ilgili- yatırımların engellenmesi
anlamını taşıyan bir soruşturma da olabilir bu
soruşturmalar. Dolayısıyla da dikkatli olmakta yarar
olduğunu düşünüyorum. Daha çok anlatacaklarımız vardı
ama süre bitti.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş Zeki
Hakan Sıdalı
İzmir Kayseri Mersin
Feridun
Bahşi Fahrettin
Yokuş Antalya
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabet Kurumuyla ilgili kanun
teklifinin 12nci maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifin, bu maddesiyle, kamu görevlilerinin
statüleri değişiyor. Burada, özellikle Komisyonda yapılan
görüşmelerde, her ne kadar Kurum Başkanımız Hiç kimse
mağdur olmuyor, memurların hiçbirinin mağduriyeti olmuyor.
şeklinde ifadelerde bulunsa da maalesef, özellikle
araştırmacı kadrosuna atanan, atanacak olan
memurlarımız mağdur oluyorlar. Bu mağduriyetin giderilmesi
için Komisyonda yapılan çabalara maalesef cevap verilmemiş. Aslında,
araştırmacı yapılmak yerine, mevcut diğer bazı
unvanlardaki memurlar gibi araştırmacı yerine şahsa
bağlı kadrolar ibaresi kullanılsaydı burada hiçbir kamu
görevlisinin mağduriyeti söz konusu olmazdı. Keşke bunu da
düzeltseydiniz de bu yasa hiç olmazsa memurlar açısından,
çalışanlar açısından hakkaniyet ve adalet ölçüsünde
düzenlenmiş olsaydı.
Buradan hareketle, şunları ifade etmek
isterim: Son günlerde bazı bankalara atamalar yapıldı, hepimizin
malumu. Şimdi, çok kıymetli bir güreşçimiz; dünya
şampiyonu, olimpiyat şampiyonu, gururumuz. Bir dönem
milletvekilliği de yapmış ve şu anda Gençlik ve Spor Bakan
Yardımcımız, Cumhurbaşkanımızın
danışmanı. Ve zaten kırk yaşını
aştığı için, mevcut yasa gereği, yani 2008de
çıkarılan 5774 sayılı Yasaya istinaden sporcu şeref
aylığı alıyor. Yani Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi
olmasına ihtiyacı yok. 4 tane maaş, 4 tane ücret. Ya, Allahtan
korkun ya! Hadi siz bunu atıyorsunuz, hadi hiç vicdanınız
sızlamıyor. Kardeşim, Sayın Cumhurbaşkanımız
zaten Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı bu arkadaşa neyi
danışacak sporla ilgili? Danışmanlık fazladan
Bankacı değil. Yani Vakıflar Bankasında ne yapacak bu
arkadaş, neyin altına imza atacak? Yani Bir maaş daha
bağlayalım. diye bu yapılır mı ya? Şimdi
bunları eleştirdiğimiz zaman öfkeleniyorsunuz, bu yanlışlarda
da ısrar ediyorsunuz, anladık. Ne kadar eskimişiniz varsa, yani
il başkanınız, ilçe başkanınız, eski vekiliniz,
eski bakanınız, maşallah hepsini kamuda ulufe şeklinde
kadrolara dolduruyorsunuz. Bari azıcık liyakat yahu! Azıcık
Allahtan korkun. Niye biliyor musunuz? Nisa suresini size bir kere daha
okuyayım. Belki bir vicdana, insafa gelirsiniz, Allah size diyor:
Emanetleri, devlet yönetiminde, millet idaresinde mutlaka ehil ve emin
kimselere vermeniz ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adalet ve
hakkaniyetle hükmetmenizi emretmektedir. Bununla Allah size ne güzel öğüt
veriyor. Doğrusu Allah işitendir, görendir. Yine, Yüce Peygamber
diyor ki: İşi ehline veriniz. Ehline verilmezse ne olur Ya
Resulullah? deyince, sorulunca, Kıyameti bekle. diyor. Allah
aşkına ya! Siz bu milleti kıyamete mi götüreceksiniz? 83 milyona
zaten küçük kıyameti adaletsizlikte, hukuksuzlukta
yaşatıyorsunuz, bir de bu ulufe dağıtmakta niye bu kadar
ısrarcısınız? 75 yaşında bir bakanı hiç
alakası olmayan bir bankanın yönetim kurulu başkanı
yapıyorsunuz ama aynı banka 65 yaşındaki adama kredi
vermiyor, Allah Allah! Yahu niye bunları yapıyorsunuz ya! Niye
bunları yapıyorsunuz!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sokağa
çıkamıyorlar.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Onun için
diyoruz ki: El vicdan, el insaf! Şu millete azıcık bir dönün;
haktan, hukuktan azıcık nasiplenin. Şurada söylediklerimizin
onda 1ini, yüzde 1ini bari dinleyin de bir kere adaletinizi görelim ama
nerede?
Şimdi, bakın, Mahmut Kaçar çevre
mühendisi. Ne işi var bankada? Ebubekir Şahin RTÜK Başkanı.
Ne işi var bankada? Ama biz böyle istiyoruz. Ehliyet, liyakat, Hak
getire; yandaş olsun yeter!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Söyleyecek
sözüm yok, ek süre de istemiyorum efendim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Güzel finaldi.
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki sayın hatiplerin eleştirmek de en
tabii hakları. Pek çok şey söylediler. Her birine tek tek cevap
vermeyi tercih etmiyorum ama şu: Sizin eskimişleriniz
sözünü
fevkalade rahatsız edici buluyorum. Başlangıçta sayın hatip
kendi konuşmasında, aslında, zaten bir hak
arayışından bahsediyor yani önergenin konusu olan şey
Burada daha evvel görev yapanlar var, görev yapanların hakkını,
hukukunu korumak üzerine bir konuşma. Şimdi, bir tutarlılık
içerisinde olması gerektiğine inanıyorum yani insanlara bunu
söylemeye hakkımız olmadığı kanaatindeyim. Bir gün biz
de eski milletvekili olacağız; eski bakan, eski vekil, eski
başkan, bunlar tabii şeylerdir. Bu ifadeler birbirimizi
değersizleştirmek için kullanılamaz. Bunlar bir
tanımlamadır nihayetinde. O yüzden bu ifadeyi kullanırken
amacı aşarak, muhataplarınızı
değersizleştirerek eleştiri yapmanızı reddediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ve nihayetinde de
şu: Üst üste koyuyorsunuz, şu kadar, şu kadar, şu
kadar... Ya, bir kişi Cumhurbaşkanı
başdanışmanı olarak bakan yardımcısı olamaz
zaten, mümkün değil yani bakan yardımcılığı
olduktan sonra o tek bir görevdir. Bu sebeple, bunları ifade ederken de
hani en son bize hatırlatıyorsunuz: El insaf, el insaf! Ben de
eleştirilerinizle ilgili olarak bu hatırlatmayı size yapmak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkkan
40.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sayın konuşmacımız şu anda
Türkiyede her yerde çokça, fazla konuşulan ve tartışılan,
hatta tepki gösterilen bir konuya değindi.
Orada alınmanız gereken o kadar çok
şey vardı ki, gerçekten, siz bula bula sadece eskimiş
lafını bulmuşsunuz. Eskimiş olmak ne bir hakaret ne de
başka bir şey; eskimiş olmak bir sıfat. Bizler de
eskiyeceğiz, şu anda eskimiş olanlar gibi. Eskimiş
olmanın çekinilecek herhangi bir tarafı yok. Ama orada
adaletsizlikten, liyakatsizlikten o kadar bahsetti ki keşke onlarla ilgili
sizden bir iki kelam duyabilseydik fakat bir tek orada eskimiş olmaya
takılmanız da hayret vericiydi.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 milletvekilinin
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 4 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/2875) esas numaralı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve
13üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Özgür
Karabat Haydar
Akar Tacettin
Bayır
İstanbul Kocaeli İzmir
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Özgür Karabat.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği
gibi TÜİK her ay işsizlik rakamlarını açıklıyor,
bu ay da açıkladı. Gördük ki Türkiyede işsizlik rakamları
düşmüş TÜİKe göre. Gördük ki her şey yolunda. Şimdi,
rakamlara baktığımızda, TÜİKin rakamlarına göre
şubat ayından mart ayına kadar işsizlik, nereden
bakarsanız bakın 600 bin civarında azalmış. Oysa
çalışan sayısına bakıyoruz. Çalışan sayısı
27 milyon 355 binden 26 milyon 753 bine inmiş.
Değerli arkadaşlar, çalışan
sayısının azaldığı bir ortamda işsizlik
nasıl azalır? Hani deyim var ya, kedi buysa ciğer nerede,
ciğer buysa kedi nerede? Veysel diyor ya değerli arkadaşlar:
Şaşar Veysel işbu hâle / Gâhi ağlaya gâhi güle. Gerçekten
ağlanacak hâlimize gülüyoruz. Vatandaş diyor ki: Açız. Biz
diyoruz ki: Hayır, aç değilsin. Vatandaş diyor ki:
İşsizim. Hayır, işsiz değilsin. Muhalefet diyor
ki: Vatandaş harap, bitap, fakruzaruret içerisinde. Siz diyorsunuz ki:
Her şey iyi. Böyle diyerek bu sorunu çözemeyiz değerli kardeşlerim.
Sorunu çözmenin en temel yolu bu sorunu kabul etmektir.
Peki, bu rakamlar niye böyle çıkıyor?
Orada daha kötü bir tablo var, o da şu: Biz bu rakamları hesaplarken
çalışma talebinde bulunanlar üzerinden giderek hesaplıyoruz ama
oysa en büyük sıkıntı şu değerli arkadaşlar:
İnsanlar bu ülkede çalışma umudunu kaybetmiş. Baba,
oğulun yanında; oğul, babanın yanında; kadın
iş, çalışma talebinden daha çok vazgeçmiş ve Türkiye'de
iş bulma umudunu kaybeden 1 milyonu aşkın kişi var.
Söyleyince inanmıyorsunuz ama tablo bu değerli arkadaşlar.
Şu anda Türkiyede 1 milyon 174 bin insan iş bulma umudunu
kaybetmiş. İnsanların umudunu yok etmişiz.
Dolayısıyla hepimize düşen görevler var. Bu rakam, değerli
kardeşlerim -göstererek anlatıyorum- ne kadar biliyor musunuz? Tekirdağ
kadar. Tekirdağ kadar insan iş bulma umudunu kaybetmiş ve son
bir yılda -onu da göstereyim- Giresun kadar insan -Giresunu biliyorsunuz
değil mi? Gösterince daha iyi anlaşılıyor- iş bulma
umudunu kaybetmiş değerli kardeşlerim. Türkiyede 31 milyon
insan çalışabilecek yaşta iken yani 15 yaşın üzerinde
iken çalışmıyor şu anda. Peki, biz hep söylemiyor muyuz
genç nüfus bizim avantajımız diye? Peki, bu 31 milyon insan ne kadar
biliyor musunuz, ne kadar değerli arkadaşlar? Onu da ben sizlere
göstereyim -hani, çok kavga ediyoruz ya- Hollanda kadar. 2 Hollanda kadar
insanımız çalışabileceği hâlde
çalışmıyor değerli arkadaşlar. İşte, bu,
Türkiyenin zenginliğini, avantajını dezavantaja çevirmektir.
Türkiyenin genç bir nüfusu var, övünüyoruz ama
Türkiyede 3 gençten 1i bugün işsiz. Başka bir gerçeğimiz daha
var değerli arkadaşlar, o gençler, coronavirüsten sonra daha fazla
işsiz olacaklar -daha çok işsiz olacaklar- ve kadınlar,
kadınlarımız; her zaman yere göğe
sığdıramadıklarımız, hak ettiği değeri
bulduramadıklarımız; işte, onlar da 455 bin kişiyle
iş bulma umudunu kaybedenler arasında. Dolayısıyla
şunu söylemek isterim ki işsizlik rakamları gerçekten bir
vahamet tablosudur ama daha büyük kriz, iş bulma umudunu kaybedenlerdir.
Hükûmetimiz, ne yazık ki insanların
umudunu kaybettirmiştir. İnsanlara iş bulma konusunda yerel
seçimlerde vaat verenlerin bugün büyük bir beceriksizliği ortaya
çıkmıştır. İnsanlara bugün vaadiniz ancak
geleceksizliktir. Toplumu, bu ülkeyi bir geleceksizlik tablosuyla, bir
belirsizlik tablosuyla karşı karşıya
bıraktığınızı söylemek isterim değerli
kardeşlerim. Genç nüfus bizim hazinemiz, büyük bir hazineyi çürütme
konusunda mahir olduğunuzu söylemek isterim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan
istihdam paketleri açıklıyor ve bir buçuk aya 1 istihdam paketi
düşüyor biliyor musunuz? Bir buçuk aya 1 istihdam paketi
Hiçbir
inandırıcılığı kalmamış paketlerin,
insanlara umut olmaktan çıkmış. Eğer Sayın
Başkanım da bir dakika izin verirse, ben size bir kıssadan hisse
anlatarak Sayın Bakanın açıkladığı paketlerin
ciddiyetini vurgulamak isterim.
Bakın, kral, dondurucu bir kış
gününde muhafızın yanına gider: Gecenin ayazında,
soğuğunda üşümedin mi? diye sorar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Gecenin
soğuğunda üşümedin mi? diye soran krala
Alışığım kralım. der. Olsun, sana sıcak
elbise getirmelerini emrediyorum. der kral ve gider. Ancak kral o kadar
yoğundur ki, bizim hükümetimiz gibi, bir ülke yönetiyor, sonra oradaki
erini unutur. Ertesi gün duvarın kenarında muhafızın
cenazesi görülür. Muhafız bir not bırakmıştır, not
şöyledir: Beni soğuk öldürmedi de senin sıcak elbise vaadin
öldürdü. İşte sizin insanlara iş vaadiniz bu kadar ciddidir değerli
arkadaşlar. Ne yazık ki şunu söylemeliyim ki insanlara, bugün
için söylemeliyim ki insanlara umut olamıyorsunuz.
Az önce değerli konuşmacı bahsetti,
bir eski millî güreşçiyi bir bankanın yönetim kuruluna
atıyorsunuz, deyim yerindeyse milleti kündeye mi getiriyorsunuz, tuşa
mı getiriyorsunuz ona da siz karar verin değerli arkadaşlar.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde geçen
yararlandırılır ibaresinin faydalandırılır
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Semra
Güzel Erol
Katırcıoğlu Necdet
İpekyüz
Diyarbakır İstanbul Batman
Ali
Kenanoğlu Tuma
Çelik Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul Mardin Ankara
Mahmut
Celadet Gaydalı Tulay
Hatımoğulları Oruç
Bitlis Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mardin Milletvekili Tuma Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.(HDP sıralarından
alkışlar)
TUMA ÇELİK (Mardin) Sayın Divan,
değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, bu ülkede darbeci
uygulamalarınızı ortaya koymak için dün bir demokrasi
yürüyüşü başlattık. Sizin izlediğiniz televizyon
kanalları pek göstermedi ama bütün dünya aslında darbeci
yönetiminizin yüzünü bir kez daha gösterdi. Kenan Evrenin
yaptığı ilk şey Parlamentoyu kapatmak ve seçilmişlerin
idaresini elinden almaktı. Sizler de tam olarak bunu yapıyorsunuz,
belediyelerimize kayyum atıyorsunuz. Sayın Leyla Güvenin, Musa
Farisoğullarının, Enis Berberoğlunun
milletvekilliğini düşürerek seçilmişlerin iradesini ellerinden
alıyorsunuz. Bu irade gasbına karşı anayasal bir hak olan
yürüyüş yapma hakkını engellemek için elinizden gelen her
şeyi yapıyor, bütün kentlerin giriş çıkışlarını
kapatıyorsunuz aynen 12 Eylülde yapıldığı gibi ama
şunu unutmayın: Ne kadar hukuksuz da davransanız, birçok yerde
önümüze engeller de koysanız biz yürüyüşümüzü yapmaya devam
edeceğiz, yürüyüşümüzü engelleyemeyeceksiniz. Bizler
yaptığınız bu antidemokratik, baskıcı, darbeci
rejime Dur. demek için hep birlikte yürüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki Hristiyan
toplumları cumhuriyet tarihi boyunca hak gasplarıyla karşı
karşıya kaldılar. Yine her dönemde, bu halklar, bu hak
gasplarıyla, nefret söylemiyle birlikte karşılaştı.
Biz Süryaniler de yüz yıllardır devam eden bu hak gasplarına, bu
nefret söylemine muhatap oluyoruz. Düşünün, bu ülke yüz yıldır
Süryanilerin hiçbir problemine el atmamıştır, hiçbir sorununa
çözüm getirmeye çaba sarf etmemiştir. Bu ülkenin en eski halklarından
biri olan Süryanilerin adı dile getirilmemiştir ve bu
yaklaşım yüzünden de insanlarımız birçok noktada sorun
yaşıyorlar.
Değerli arkadaşlar, altı ay önce
Şırnakın Beytüşşebap ilçesinde Mehri dediğimiz
Kovankaya köyünde bir aile kayboldu ve aradan altı ay geçmesine
rağmen bu aileden hiçbir bilgi alınamadı.
Kayboluşlarından üç ay sonra ailenin annesinin bedeni cansız bir
şekilde oğlu tarafından bir dere kenarında bulundu, babadan
ise hâlâ bir ses yok, hâlâ bir bilgi yok. Kaçırıldılar mı,
öldürüldüler mi, kaybettirildiler mi hiç kimse bilmiyor. Devlet, hiçbir
şekilde bu konuda bilgi aktarmıyor. Kim kaçırdı, kim
kaybettirdi, kim öldürdü hiçbir bilgi yok; arama tarama
çalışmaları hiçbir şekilde yapılmıyor.
İşte, dün başlattığımız yürüyüşün bir
sebebi de bu ailenin bulunmasıdır yani Türkiyede yaşanan bütün
sorunlara bir çözüm bulma umudunun büyütülmesidir.
Değerli milletvekilleri; bizler
yaşadığımız tarihi iyi biliyoruz. Şu anda
yürütülen politikaların aslında otuz kırk yıl önce
yürütülen politikalardan pek farklı olmadığını da
biliyoruz. Nasıl ki bu bahsettiğimiz ailenin kaybedilmiş
olması gibi; yok olduğunun, bulunamadığının
bilinmesi gibi bundan yirmi altı yıl önce Şırnakın
diğer bir ilçesi olan İdilde seçilmiş Belediye
Başkanı Şükrü Tutuş katledildi; faili meçhul bir cinayete
kurban gitti. İşte, bu başlattığımız
yürüyüşler, bu faili meçhullerin sonlandırılması, faillerin
bulunması içindir de.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Ben dün
Edirnede başlayan yürüyüşe katıldım çünkü biliyorum ki bu
ülkede eşit yurttaşlığa, adalete, demokrasiye en çok muhtaç
olanlardan biri de bizim gibi bugüne kadar hiçbir şekilde dikkate
alınmayan, yok sayılan, inkâr edilen, faili meçhullere kurban edilen
ve kaybettirilen insanlardır. Bu demokratik yürüyüşümüzü diğer
aydınlarla, demokratlarla, ilericilerle birlikte, hep birlikte devam
ettireceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
söz rica etmiştim
BAŞKAN Oylamayı başlattım.
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutmadan önce Özlem
Hanıma söz veriyorum.
Buyurun Özlem Hanım.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mardin
Milletvekili Tuma Çelikin görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
Doğrusu, kamuoyunun tekrar bilgisine sunmak
istiyorum: Son dönemde Süryani vatandaşlarımız için Türkiyede
fevkalade iki önemli gelişme oldu. Bunlardan bir tanesi çok yakın
dönemde, biliyorsunuz, pandemi sürecinde Profesör Murat Dilmener
hayatını kaybetti. Kendisi bir Süryani
vatandaşımızdı, tekrar rahmetle yâd ediyorum.
Devamında da pandemi sürecinde 2 tane hastane yapıldı çok
süratle. Bunlardan bir tanesi Atatürk Havalimanının, eski
havalimanının alanında yapılan hastanedir ve bu hastaneye
kendisinin adı verildi. Bu törende ailesinin, özellikle oğlunun
yaptığı konuşmalar fevkalade etkili konuşmalardı,
bunu bir hatırlatmak istiyorum.
Bir diğer önemli nokta da cumhuriyet tarihinde
ilk defa sıfırdan bir Süryani kilisesinin temeli atıldı
Yeşilköyde. 3 Ağustos 2019da İstanbul Süryani Kadim Vakfı
Mor Efrem Süryani Kadim Ortodoks Kilisesinin temeli atıldı. Ben
bunları da kamuoyunun tekrar bilgisine sunmak istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, açıklama için vekilimiz söz alacak.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sataşmada
bulunmadım Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok,
açıklama dedim zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
42.- Mardin Milletvekili Tuma Çelikin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TUMA ÇELİK (Mardin) Birincisi: Bu
kaybettirilen, kaybolan ya da ne olduğu bilinmeyen ailenin isimlerini ben
söylemekte yetersiz kaldım, unuttum o isimleri söylemeyi: Hurmuz Diril,
Şimoni Diril. Beytüşşebap ilçesinin Kovankaya köyünde altı
aydır bu aileden bir haber alınamıyor, yetkililer hiçbir
şekilde bu konuya ilişkin bir bilgi vermiyor. Daha da kötüsü,
cansız bedenine ulaşılan annenin üç aydır otopsi raporu
verilmiyor, bunları bir aktarayım.
İkincisi: Bahsedilen kilise cumhuriyet
tarihinde kurulan ilk kilise değil. 1950lerde Midyatta gasbedilen bir
manastırın taşlarından başka bir kilise
yapıldı, kaçak bir şekilde, bunu da tarihimizin bilinmesi
açısından söylüyorum.
Evet, Murat Dilmener isminin hastaneye verilmesi
doğrudur ama burada da benim dile getirmeyeceğim siyasi yaklaşımlar
vardır.
Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş Zeki
Hakan Sıdalı
İzmir Kayseri Mersin
Feridun Bahşi Aylin
Cesur
Antalya Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Isparta Milletvekili Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın 17 Haziran, Türkiye Cumhuriyetinin
9uncu Cumhurbaşkanı, namıdiğer Türkiyenin babası,
büyük siyaset ve devlet adamı Süleyman Demirelin ebediyete intikalinin
5inci yıl dönümü.
Süleyman Demirel demokrasi ve kalkınmanın
kahramanıdır ve siyaset yaptığı her dönemde de
tartışmasız lider ve duayendir. Bir ömre değil, bin ömre
sığacak kadar çok hizmetle ve eserle dolu ömrünü neye
adadığının bilinmesi tarihe karşı büyük bir
sorumluluktur.
1 Kasım 1924te İslamköyde doğdu,
cumhuriyetin ilanından bir yıl sonra; 13 milyondan oluşan ve
bütün sanayi ihtiyaçlarını ithal eden, tarıma dayalı bir
toplum ve kişi başına düşen geliri yıllık 50
dolar olan bir Türkiye bu. Demirelin hikâyesi sadece İslamköyden
Çankayaya giden uzun ince bir yolun hikâyesi değildir, bu hikâye
aynı zamanda cumhuriyetin kalkınma, medenileşme mücadelesinin ve
Türk milletinin benlik arayışının hikâyesidir.
Sayın Cumhurbaşkanımız bir gün
İslamköydeki babaevini gezdirirken bir kerpiç odada dedi ki: Ben bu
odada kardeşlerimle yaşadım. Elektrik yoktu, gaz lambasıyla
okur, yazardık. Köy okulunu bitirdim, ortaokula gitmek için her sabah
kilometrelerce yürür, kasabaya giderdik. Eğer bana Cumhuriyet nedir?
diye sorarsanız O, benim işte. İslamköyden
çıkmış bir köylü çocuğunu Cumhurbaşkanı yapan
cumhuriyettir; her fırsatta bunun altını çizmiştir ve büyük
Atatürke bağlılığını ifade etmiştir.
Kendisini siyasete iten Türk köylüsünün ve
halkının o dönemdeki yoksulluğu ve çaresizliğiydi.
Memleketin büyük bölümünde içecek su yoktu, yakacak ışık yoktu.
Meslek seçimi de milyonları çatlamış toprak ile mavi gökyüzü
arasına sıkışmış kaderinden kurtarma
kavgasına katkıda bulunma amacıyla oldu ve bugün dünyaya nam
salan eserlere imza attı. Göreve başladığı
yıllarda Türkiyenin 35 bin köyünün sadece 13ünde elektrik vardı;
bir yerden bir yere gidilemeyen, aslında gidilmesine ihtiyaç da olmayan
bir Türkiye. Demirelin rüyası büyük Türkiyeydi. Köyden gelen ve
ızdırabını iyi bilen biri olarak 1965 seçimlerinde Vatan
için el ele. diye çıktı halkın karşısına
Kavgada, dövüşte fayda yoktur; gelin, Türkiye'yi iyi günlere götürelim;
aş bulalım, ekmek bırakalım, Türkiye'yi imar ve inşa
edelim, Türkiye'yi kalkındıralım, çağdaş ülkeler
seviyesine getirelim. Ne mi yapalım? Avrupa ile Asyayı birbirine
bağlayalım, boğaz köprüsünü yapalım. Ne mi yapalım?
Dicle ile Fıratın üzerine Kebanlar yapalım ve Türkiye'ye
elektrik bulalım, elektrikle fabrikalar kuralım, fabrikalarda
çocuklarımıza iş bulalım, okul yapalım,
okumamış insan kalmasın ülkede ve geleceğe yürüyelim. diye
çıktı. Büyük Türkiye hamlesinin gayreti yurt topraklarında
verilecekti; bilgi konacak, demir konacak, çimento konacak ve en önemlisi
Şu güzel topraklara sevda konacak. dediği topraklara hepsini koydu
ve ne yapmaya kalkışsa bir karşı çıkan oldu. Para yok,
bulacaksınız, buldu; proje yok, bulacaksınız, buldu;
mühendis yok, bulacaksınız, buldu. Barajlar geldi art arda; Seyhan
Barajı, Bir ömrüm daha olsa bir daha veririm. dediği büyük eseri
GAP dünyanın incisi dediği Atatürk Barajı, Birecik Barajı
ve Karkamış Barajı; dağları değil,
çağları deldiği Urfa Tüneli.
Ve sanayileşme
Kendisinin deyişiyle
İğneden ipliğe satın alan bir Türkiye'den kendine yetecek
inşa gücü ve sanayi tesisi olan, eğitim kurumu olan bir Türkiye.
2000 yılına gelindiğinde Türkiye 80 milyona varan nüfusuyla tüm
sanayi ürünlerini ithal eden bir ülkeden bir sanayi toplumuna
dönüşmüştür ve her alanda dev atılımlar
gerçekleştirmiş bir dünya devletidir.
Cumhuriyetin en büyük işinin eğitim
olduğuna inandı. Okulsuz köy, ortaokulsuz kasaba ve ilçe
kalmasın; ilk hedef buydu. Cumhuriyetin en güzel eseri
saydığı üniversiteyi her yere götürelim, asıl hedefi de
buydu ve 104 üniversitenin kurulmasına, gelişmesine öncülük etti.
Ülkenin hür olması lazımdı; hür
devlet hür toplumla mümkündü, insanların hür olması ise eğitimle
mümkündü. Eğitim hizmetlerini her şeyin başında tuttu. Hür
üniversite, demokrasinin en önemli kurumlarındandı.
Demirele göre adaletin işlemesi
lazımdı, kurumların işlemesi lazımdı ve
Anayasa'nın işlemesi lazımdı. Pozitif hukuka dayanan ve
Batının kanunlarını esas alan bir devlet
Cebinde
taşıdığı Anayasasını yine hep yanında
taşıdığı Kuran-ı Kerim gibi muhafaza etti,
hukukun üstünlüğüne inandı ve her daim bunu dile getirdi.
Devlet kavramını ve onun zedelenmemesini
çok önemsedi. Ona göre devlet, halkın devletidir. Üstün irade ve her türlü
yönetim yetkisinin kaynağı millet iradesidir. Derdi ki: Hükûmetler
şapka gibidir, devlet baş gibidir. Eğer şapka eskirse
değiştirir, atarsınız ama başı eskitmeyin,
başı bulamazsınız. Devleti zedelemeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Kıbrısa,
Türk dünyasına, Balkanlara, Amerikaya, Orta Doğuya ve Rusyaya
kadar uzanan iyi ve artan ilişkiler ve bir ömür inandığı
davalardan birisi Avrupa Birliği üyeliği.
Ülkenin her köşesini ve her kişisini
kucaklayan bir Cumhurbaşkanlığı ve son nefesine kadar
kalkınmış, demokrat, büyük Türkiyeyi hedefledi.
Başarılarla ve mücadeleyle dolu öyküsünde
bugün çok önemsediğim ve umudunu yitiren pırıl pırıl
gençlerle paylaşmak istediğim, çizdiği yol şudur: Pek çok
ülke gibi Türkiye'nin sorunları vardır. Hiçbir zaman
sorunlarımızı küçümsemiyoruz. Yorgunluğa,
bıkkınlığa, karamsarlığa gerek yoktur.
Şevkimiz, kararlılığımız, kendimize güvenimiz
bize yetecektir. Türkiye neye sahip olduğunun değerini bilmeli ve
sorunlar ne kadar büyük ve ciddi de olsa devletten, rejimden, kendisinden
güvensizliğe düşmeden sorunları demokratik zeminlerde çözmenin
yollarını aramalıdır.
Türkiye, demokrasi ve insan hakları idealine ve
prensiplerine içtenlikle bağlıdır. Bu, kimseyi memnun etmek için
değildir, kendi vatandaşlarını memnun etmek içindir. Bu
ülkenin doğulusu batılısı, kuzeylisi güneylisi, herkes
kardeştir ve bu kardeşlik bozulmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla)
Bağlayacağım Sayın Başkan. Elli yılı
sığdıramadım beş dakikaya.
Türkiye dünyayla kucaklaşabilecek şekilde
ekonomisini geliştirmeli ve teknolojinin gerisinde kalmamalıdır.
Türkiye kalkınmasını sürdürebilmeli, demokrasi ve kalkınma
bayrağını hiçbir zaman elinden bırakmamalıdır.
Bu duygularla, ismini tarihe altın harflerle
yazdıran Türkiye Cumhuriyetinin 9uncu Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirelin aziz hatırası önünde ihtiramla eğiliyor, kendisini
rahmetle ve minnetle anıyorum ve özlüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13üncü maddesiyle düzenlenen 4054
sayılı Kanuna eklenen geçici madde 7de yer alan başkaca
ibaresinin farklı olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ümit
Yılmaz Ramazan
Kaşlı
Ayşe Sibel Ersoy Düzce Aksaray
Adana Ali Muhittin
Taşdoğan Tamer
Osmanağaoğlu
Gaziantep İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gaziantep
dünyada adı bir ürün ile anılan nadir kentlerden biridir. İsmini
eşsiz şehrimiz Gaziantepimizden alan Antep
fıstığı binlerce yıldır bu topraklarda
yetişen, ülkemizin dünyada daha iyi tanınmasını
sağlayan, hem marka değeri hem de katma değeri yüksek bir
üründür.
Antep fıstığı tarımı
Gaziantepte yaşayanlar başta olmak üzere, yaklaşık 200 bin
kişiye ekmek kapısı olmaktadır. Antep
fıstığının önemli bir ihracat kalemi ve kültürel
mirasımızın eşsiz bir parçası olduğu
düşünüldüğünde, bu ürünün hâlâ tarımsal ürün destekleme
programının dışında kalması açıklanması
güç bir sorundur. Bu nedenle, Antep fıstığı üreticileri
bugüne kadar uygulanan tarım politikaları sebebiyle zor günler
yaşamaktadır.
Tarım sektöründe de çalışma
hayatında olduğu gibi emeğe saygı olmalıdır,
karşılıklı anlayış ve iş birliği
olmalıdır. Özellikle, Covid-19 küresel salgın günlerinden
geçtiğimiz bu kritik dönemde, Antep fıstığı
üreticisinin ekonomik olarak belirsizlik yaşamasını önlemek,
çiftçilerimizin yanında çalıştırdığı
tarım işçisine imkânları ölçüsünde bir ücret vermesini
sağlamak ülkemize katma değer oluşturup, alın terini
toprağa akıtan çiftçilerimiz için devletimizin alacağı
tedbirlerle ve desteklerle mümkün olacaktır.
Değerli milletvekilleri, emek yoğunluklu
üretim yapılan tarım sektöründe işçiliğin pahalı
olması sebebiyle Antep fıstığı üretiminde devletin mazot
ve gübre desteğinin ürün girdi maliyetlerine göre çok düşük
olması, ürün rekoltesinin bilinememesinden dolayı spekülatif
söylemlerin artması, ürüne destek verilmediğinden ürünlerin
kayıt altına alınamaması ve fiyat
istikrarsızlığının artması, çiftçi kooperatifi ve
üretici birliklerinin zayıf olması, çiftçilerin aracılar
karşısında pazarlık gücünün azalması, üretimin
profesyonel planlanamayan tarım alanlarında yapılması,
modern tarım aletlerinin üretimde kullanılamaması sonucu
istenilen verime ulaşılamaması üretim sürecindeki problemlerden
sadece birkaç tanesidir.
Bu anlamda, Antep
fıstığının sürdürülebilirliği, Antep
fıstığı tarımının özendirilmesi, ürün
rekoltesinin artırılması Tarım ve Orman
Bakanlığımızın çiftçilerimize vereceği
desteklerle sağlanabilecektir.
Sayın milletvekilleri, Antep
fıstığı, üretim sonrasında ürünün muhafazası ve
depo edilmesi açısından da önemli ve nazik bir süreç gerektirir.
Sonrasında işleme safhasına geçileceğinden dolayı
Antep fıstığının ekonomik değeri bu aşamadan
sonra daha belirgin hâle gelmektedir. Antep fıstığının
üretim zincirinde depolama maliyetlerinin yüksek oluşu ve pazarlamada
yaşanan çeşitli sorunlar Antep fıstığı
üreticilerinin ve sektörde çalışan işletmelerin
karşılaştığı önemli sorunlardandır.
Bu nedenle, ticaret borsamızın
öncülüğünde yürütülen Gaziantep ilinde lisanslı depoculuk
faaliyetlerini önemsiyoruz. Antep fıstığı üreticileri
açısından, hasat dönemlerinde Antep fıstığında
arz yığılması nedeniyle oluşan fiyat
düşüşlerinin önlenmesinin, tarım ürünlerinin ticaretinin
kayıt altına alınmasının istikrarlı ve daha
yüksek bir gelir seviyesinin elde edilmesini sağlayabileceğine
inanmaktayız.
Antep fıstığına destekleme
talebimizi bir kez daha yinelemek istiyorum. Ürün bazlı destekleme hayati
önem taşımaktadır. Bölge üretiminin yüzde 95inin Gaziantep
ilinde işlenmesi, halkın ana gelir kaynağının
olması, çiftçi gelirinin artacak olması nedeniyle Antep
fıstığının kayıt altına alınması
millî ekonomiye ciddi bir katkı sağlayacaktır.
İhracatımız açısından da yeni pazarların
oluşmasının sağlanması, stratejik önemi haiz, bölgesel
önem arz eden bir ürün olması sebebiyle, Antep fıstığı
tıpkı fındık gibi ürün bazlı destekleme kapsamına
alınmalıdır. Ayrıca, bir yıldır sürekli talepte
bulunduğumuz, Antep fıstığı üreticileri dekar
başına en az 170 TL alan bazlı gelir desteğini veya kilo
başına 2 TL ürün desteğini hak etmektedir. Antep
fıstığı tarımının sürdürülebilirliği
açısından bu konu önemlidir.
Temmuz ayında başlayacak hasadın
hayırlı ve bereketli olmasını dilerim, Gaziantepin
adaşı Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin çerçeve 14üncü maddesinde yer alan ibaresi
kelimelerinin ifadesi kelimeleriyle yer değiştirmesini arz ve
teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Haydar
Akar
Kocaeli Balıkesir Kocaeli
Müzeyyen
Şevkin Kamil
Okyay Sındır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Adana İzmir Manisa
Tacettin
Bayır Mehmet
Ali Çelebi
İzmir İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır.
Buyurun Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bu, Rekabetin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
ikinci bölümünde, 14üncü madde üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kulağa çok
hoş bir kelime olarak gelen küreselleşme yani diğer adıyla
yeni liberal politikaların tüm dünyada uygulanıyor olması,
özellikle ve özellikle tarım sektöründeki üreticinin belini büken,
üreticiyi ulus aşırı şirketlere ve küresel sermayeye teslim
eden ve siyasal yaşamda, ekonomik yaşamda, kültürel yaşamda,
sosyal yaşamda rekabeti ve rekabete dayalı yeni bir dünya düzenini
beraberinde getirdi. Tabii, bugüne kadarki uygulamalarla, özellikle sosyal
anlamda küreselleşme değil, ekonomik anlamda Dünya Ticaret Örgütünün,
IMFnin ve Dünya Bankasının üç sacayağı olarak
dayattığı politikalarla bütün dünyada vahşi rekabet kendini
gösterdi. Tabii, biz de bunu kendi ülkemizde uzun zamandır
yaşıyoruz. Bu yeni liberal politikaların en büyük mağduru
da ne yazık ki çiftçilerimiz, üreticilerimiz, esnafımız,
ücretliler ve temel hak ve özgürlükleri kısıtlanan, doğası
ve çevresi bu sermayenin egemenliği altında yok edilmeye
çalışılan insanlar. Böyle bir süreçle karşı
karşıyayız. Bu sürecin tarımsal üretime ve tarım
sektörüne getirdiği en önemli başlıklar şöyle: Pazara
giriş serbestliğinin gelmesi, gümrük vergilerinde indirim
dayatması, ihracatı teşvik desteklerinde indirim dayatması,
üretimi teşvik uygulamalarında ve üreticiye yapılan
desteklemelerde sınırlamalar, kısıtlamalar getirilmesi.
Dolayısıyla -az önce de söylediğim gibi- çiftçimiz, üreticimiz
küresel piyasalara teslim edilmiş. Bakın, bu konuda, 2014
yılında 2014/20 sayılı Başbakanlık Genelgesiyle
kurulmuş Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve
Değerlendirme Komitesi var. Bu Komite, bugüne kadar ne gıda ne
tarımsal ürün piyasalarını
İlk kurulduğunda
Tarım Bakanlığının uhdesindeyken sonra Merkez
Bankasının uhdesine teslim edilmiş ve sektörü yani gıda ve
tarım ürünleri piyasalarını salt finansal, ekonomik ve maddi mekanik
bir denetime tabi tutan bu komitenin, bırakın amaçlarında yer
alan, örneğin gıda ürünleri piyasalarına ait tedarik zincirinde
karşılaşılan aksak rekabetin nihai tüketici
fiyatlarını yukarı çekmemesi falan için denetimler yapmak gibi,
tedarik zincirindeki pazarlamaya ilişkin fonksiyonların
birçoğunun aracılar tarafından yerine getirilmesine
bağlı olarak, üretici birliklerinin tedarik zincirindeki
payının sınırlanmasının önüne geçmek için bir
eylem planı hazırlamak gibi, hiçbiriyle henüz daha biz
tanış olmadık 2014ten beri.
Şimdi, Rekabetin Korunması Hakkında
Kanunun 5inci maddesinde yapılan değişiklik üzerine sizin
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakın, örneğin İzmir
Kemalpaşanın kiraz üreticisi. Çiftçi ürününü üretiyor, bütün bir
yıl çalışıyor, bakımını yapıyor,
budamasını yapıyor, ilacını atıyor, gübresini
veriyor, bir afetle karşılaşmamak için dua ediyor çünkü
karşılaşırsa karşılığını alamayacağını
düşünerek. Sonuçta, o kadar emek verip, o kadar yüksek girdi maliyetleri
altında da kalsa ürününden eder fiyat almak istiyor;
karşısında bir alıcı karteli, belirlenen piyasa,
fiyatları belirleyen bir kartel ve buna karşı çaresizlik
içerisinde ürününü ederinin çok altında satmak zorunda kalıyor.
Kanunun ilgili 5inci maddesi de bu konuda tüketicinin bundan yarar
sağlaması diyor örneğin. Yani, alıcı, bunu üreticiden
düşük fiyattan alacak, üreticinin burada canı yanacak, zarar edecek,
ondan sonra Daha düşük fiyattan tüketiciye satacağım,
fiyatı düşürüyorum. diyerek Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun gereğince bundan sıyrılacak. Ve
sıyrılmış değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Bakın, ben,
Rekabet Kurulunun aldığı kararların içerisinden üretimle,
çiftçiyle ilgili maddelerin detayını çıkardım.
Örneğin, kirazda kartel konusunda 3 kez gidilmiş, şikâyette
bulunulmuş veya resen yapılmış, 2sinde reddedilmiş,
Yok. denilmiş; sofralık şaraplık üzüm alımında
kartel reddedilmiş; çiğ süt fiyatlarında kartel 4 kez
reddedilmiş; piliç etinde kartel 1 kez ret, 1 kez kabul edilmiş;
nişasta üreticilerinin mısır alımında 2 kez
reddedilmiş; et ithalatına dayalı rekabet
kısıtlaması, ret; vişnede kartel, Kurulun görüşünden
Yani
çok ilginç bu sadece bir bölgeyi ilgilendiriyor, bütün Türkiye genelinde
olmadığı için rekabete yönelik reddedilmiş. Anasonda,
fındık yağında
Mesela, fındık alımında
5 kez kartel şikâyeti var, 5i de reddedilmiş.
Değerli arkadaşlar, biz Rekabetin
Korunması Kanunu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Son cümlem,
bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Grup Başkan Vekiline de söz
vermedim.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla)
kanun
çerçevesinde, maalesef, rekabeti koruyoruz derken üreticiyi
alıcılara, aracılara ve piyasaya teslim ediyoruz ve
tarımsal üretimin ki, bugün en çok konuştuğumuz, özellikle
pandemi sürecinde üzerinde çok konuştuğumuz gıdada arz sorununu
daha da içinden çıkılmaz bir hâle getiriyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde geçen yer alan
ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Semra
Güzel Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul Diyarbakır Ankara
Erol
Katırcıoğlu Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İstanbul Bitlis
Kemal
Peköz Necdet
İpekyüz
Adana Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Batman Milletvekili Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın
Başkan, değerli vekiller; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Yedi yıl geçti 16 Haziran 2013 üzerinden ve hep
Çocuklar ölmesin. dediğimiz hâlde, yedi yıl önce bir gaz kapsülünün
başına isabet etmesi sonucu aylarca yoğun bakımda
kalıp yaşamını yitiren Berkin Elvanın ölüm yıl
dönümü bugün. Uğur Kaymazlar, Ceylan Önkollar
Tekrar buradan Çocuklar
ölmesin. diyelim, çocukları anımsayalım ve adaletin mutlaka ve
mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Her cezasızlık, her görmemezlik
Türkiyeyi daha fazla kâbusa, daha fazla karanlığa sürüklemekte ve
geldiğimiz aşamada bu karanlık sürece hep birlikte Dur!
dememiz lazım. Hak için, hukuk için, adalet için, kadınlar için,
gençler için, iş için, aş için, Kürt meselesinin çözümü için,
savaşsız bir dünya için, her şeyin konuşularak
barış içinde çözülmesi için hep birlikte çaba harcamamız
lazım. Hep birlikte. dediğimizde, işte, HDP bunun için
yürüyor. Niçin bunu dile getiriyoruz biz? Çünkü bu karanlık sürece
hepimizin Dur! demesi lazım.
Peki, ne oluyor? Bakın, rekabet yasasıyla
ilgili konuşuyoruz, rekabet yasası çıktığında,
bize tanıtıldığında şu denmişti: Avrupa
Birliğine uyum için, Avrupa Birliği müktesebatı için bunun
getirilmesi lazım. Ya, peki, demezler mi HDP Edirneye gittiğinde
provokasyon diyenlere: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
rağmen Selahattin Demirtaşın Edirnede
bırakılmasına niçin provokasyon demiyorsunuz? Figen
Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Kandırada yatan
ve İdris Baluken, Sincanda, ondan sonra Silivride yatan birçok kişi
kendi memleketlerinden çok uzaklardayken ailelerin gidiş gelişi
-Selçuk Mızraklı Diyarbakır Belediye Başkanı,
Kayseride- bu gidiş gelişlere provokasyon demiyorsunuz da ne diyorsunuz?
HDP oraya gittiğinde, kendi Cumhurbaşkanının olduğu
yerde, cezaevinde ve eski Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydanın
olduğu yerde bir açıklama yaptığında, bu provokasyon
mu oluyor? Gece gündüz HDPyle ilgili konuşulsun, HDPye hakaret edilsin,
HDPyle ilgili ileri geri konuşulsun, onlara her şey azat, HDP
(x)
dediğinde yasak, HDP eşitlik dediğinde yasak. HDP, bu dönemde
hiçbir provokasyona izin vermemek için bütün çabasıyla yürümeye devam
ediyor. Bu yürüyüş yollarda değil, az önce adını
saydığım cezaevlerindeki arkadaşlarla yürümelerine devam
ediyor, tarlada köylüsüyle yürüyor, mahallede çalışanla yürüyor,
pazarda satıcısıyla yürüyor, göç edeniyle yürüyor, mevsimlik
işçisiyle yürüyor, kadınıyla yürüyor, genciyle yürüyor,
işçisiyle yürüyor, fabrikada yürüyor, her yerde yürüyor çünkü nefes
alması gerekir, Türkiyenin geleceğiyle ilgili hep birlikte daha iyi
bir hesap kurmak için yürüyor. Bunları görmeyip bir de çeşitli
bahanelerle bunu kamufle etmeye, provoke etmeye, maskelemeye hiç kimsenin
hakkı yok.
Bakın, Edirnede valilik açıklama
yapıyor: Bu yürüyüş provokasyona neden olacak, gerginliklere neden
olacak, olaylara neden olacak, kışkırtmaya neden olacak. Birçok
madde sıraladıktan sonra, corona virüsü nedeniyle, Covid-19
nedeniyle, pandeminin, salgın hastalığın artmasına
neden olacak. Ya demezler mi, siz hesabınıza gelince bu salgın
hastalığı bile fırsata dönüştürüyorsunuz, kayyum
atamak için fırsata dönüştürüyorsunuz, vekilliği düşürmek
için fırsata dönüştürüyorsunuz, her şey için fırsata
dönüştürüyorsunuz. HDPnin yürüyüş güzergâhı boyunca bütün
valiler salgının artacağını söylüyor. Ya, neymiş
ya! Türkiyedeki Bilim Kurulu duruyor, İl Umumi Hıfzıssıhha
Kurulları konuşuyor.
Ben başka bir şey söyleyeyim: HDP
halktır. dediğimizde, Cizrede hastalık arttı, Cizre eski
Belediye Başkanı Sabri Vesek yaşamını yitirdi,
Cizrede halk kendi isteğiyle on gün boyuncu kepenkleri indirdi, esnaf
kapattı. Kaymakam ses çıkartmıyor, vali ses
çıkartmıyor, esnaf kendi kendine hastalığın önlemini
alıyor. HDP budur, HDP bu yüzden yürüyor. Bu valiler bu yolu, bu
yürüyüşü tıkamak için, maskelemek için, önlemek için covidi öne
sürmesinler.
Bir diğeri, arkadaşlar, şimdi
geldiğimiz aşamada her şeyi yapın, her şeyi söyleyin
fakat insanlar zaten sokakta. Bakın, Bursa Kirazlıyaylada,
Artvinde, Kaz Dağlarında, Hasankeyfte baraj suyu geliyor,
Batmanın Segirka Köyü, Zorava Köyü, Diyarbakırın Salat Köyü,
Köprüköy Köyü, İncolin Köyü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bir
yığın hasat ekilmiş, sular altında kaldı.
İnsanlar ağlıyor, bağırıyor,
çağırıyor, herkes sokaklarda bu sorunu dile getiriyor.
Bakın, siz her şeye bir bahane
buluyorsunuz. Dün parti önünde, gaziler bile yürüyüşe geldiğinde
onlara saldırıyorsunuz, onlara saldıranları da
cezalandırmayarak teşvik ediyorsunuz. Bunun için, Dur! demek için
hep beraber yürümemiz lazım; barış için, daha iyi bir yaşam
için, hep beraber el ele durmamız lazım.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş Zeki
Hakan Sıdalı
İzmir Kayseri Mersin
Feridun
Bahşi İsmail
Koncuk Behiç
Çelik
Antalya Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İYİ PARTİ Grubu adına 215
sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesiyle ilgili
görüşlerimizi ifade edeceğim.
14üncü madde bir uyum maddesi, bir problem madde
değil.
Değerli milletvekilleri, az önce Konya
Milletvekilimiz Fahrettin Yokuş da buradan ifade etti, rahmetlik Necip
Fazıl Kısaküreki çok severim -Allah mekânını cennet
eylesin- siz de seversiniz, şiirlerini çok okursunuz. Tabii, böyle,
yöneticiler konuşurken masanın bu tarafında başka
konuşur ama bu tarafına geçince başka konuşur. Şimdi,
Necip Fazılın o meşhur şiirini hepiniz hatırlarsınız,
diyor ki üstat:
Allahın on pulunu bekleyedursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir
pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa,
Yaşasın kefenimin kefili karaborsa!
Şimdi, problem burada zaten. Yoksa Hamza
Yerlikayaya Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliği verilsin, bizi temsil
etmiş, millî gururumuz olmuş bir güreşçi. Orada bir problem yok,
zaten bu Mecliste kimsenin orada problemi yok ama 9 kişiye 1 pul, 1
kişiye 9 pul verilirse burada problem vardır. Yani memlekette
milyonlarca işsiz gencimizin olduğu, adil gelir
dağılımının sağlanamadığı
düşünüldüğünde, bu pandemi sürecinde 10 bin TL destek kredisi bile
verilmeyen binlerce vatandaşımızı göz önüne
aldığımızda, siz bir kişiye 4 maaş verme
hakkına sahip değilsiniz; ister Cumhurbaşkanı olun ister
bakan olun. Kanunlar bu hakkı size verebilir ama vicdan bu hakkı size
vermez. Bu, yanlış. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için, bu anlayışı kınadığımı,
milletimiz adına, umutsuz bırakılan, çaresiz
bırakılan, geçim aczi içerisinde bırakılan milletimiz
adına bu yanlış anlayışı
kınadığımı ifade ediyorum partimiz adına. Demek
ki masanın bu tarafına geçince üstat Necip Fazılın
şiirlerini okumak öyle kolay değil, yürek ister. Çıkın
okuyun bakayım şimdi bunu, çıkın okuyun, görelim.
Değerli milletvekilleri, kısa
çalışma ödeneği kaldırıldı yani üç aylık
süre uygulandı, kaldırıldı. Peki, bu üç aylık sürede
bu sistem çok doğru işledi mi? Dün, İzmirden öğretmenevinde
çalışan bir işçi beni aradı -ben de yeni duydum bunu,
muhtemelen siz de bilmiyorsunuzdur- dedi ki: Efendim, kurum olarak, kısa
çalışma ödeneğiyle ilgili işveren tarafından
İŞKURa başvuru yapıldı, İŞKUR ödeme
planı da yaptı hatta bazı öğretmenevlerinde, Uşakta
ödeme de yapılmış fakat ödeme planına rağmen üç
aydır ödeme yapılmıyor. Uşakta ödeme yapılan
öğretmenevinde çalışan o personel
Kadrosuz işçi bunlar,
sayıları 3.500. Muhtemelen polisevlerinde de aynı problem var
ama polisevlerinde ses çıkarmak biraz zor olduğu için, benim de
kulağıma gelmedi ama bu konuşuluyor, polisevlerinde
çalışan personel için de aynı problem var. Çalışma
Bakanlığını aradım Çalışıyoruz. dedi
ama neye çalışıldığını anlayamadım.
Şimdi bu insanlara maaş ödenmedi, denildi ki Kısa
çalışma ödeneği alacaksınız. Maaş ödenmedi,
kısa çalışma ödeneği de verilmedi, ücretsiz izne
ayrılanlara ödenen 39 TL de bunlara verilmedi. Yani üç ayı geçkin
süredir bu insanların evine 1 kuruş girmiyor. Bazen televizyonlarda
görüyorum Şunu yaptık, bunu yaptık. Ya, Allahtan korkun, yaptığınız
nedir ya? 3.500 insan. Bırakınız 3.500ü, bir kişi
olması dahi hepimizin yürek telini sızlatmalı, titretmeli ama
maalesef, böyle bir umursamazlık var. Bu problemin de Çalışma
Bakanlığı tarafından bir an önce çözülmesi, gerek öğretmenevlerinde
gerek diğer misafirhanelerde çalışan bu geçici işçilerin
-ki on beş, yirmi senedir çalışan geçici işçiler var-
kısa çalışma ödeneğinin mutlaka ödenmesi gerekir diyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Türkiyenin 16 Haziran Uluslararası Ev
İşçileri Günü vesilesiyle 189 sayılı ILO Sözleşmesini
imzalaması gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bir meseleyi ifade etmek için söz aldım. Bugün
Dünya Ev İşçileri Günü. 2011 yılında ILOnun 100üncü
yılında ilan edildi. Bu yıl ilanın 9uncu yılı ve
ILO, 189 sayılı Sözleşmesinin ilanından sonra tüm ülkeleri
bu sözleşmeye davet etmişti. Türkiye hâlâ bu sözleşmeyi
imzalamadı. Biz imzalaması gerektiğini düşünüyoruz.
Evet, hepimizin hayatında ev işçileri var.
Merdiven silen, gündelikçi, aylıkçı, yatılı, evlere
temizliğe giden, çocuk, hasta, yaşlı bakan ev işçileri;
çoğunlukla kadın ve son dönemlerde özellikle göçmenlerden
oluşuyor. Ev işçileri ne istiyor? Saygı istiyor, insana
yakışır iş ve güvenceli bir yaşam istiyor. Ben, ev
işçileri adına, bu taleplerinin karşılanması
gerektiği adına bu sözleşmenin imzalanması gerektiği
çağrısını yapmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 15- Bu Kanun yayımı tarihinden on
gün sonra yürürlüğe girer.
İmam
Hüseyin Filiz İbrahim
Halil Oral İsmail
Koncuk
Gaziantep Ankara Adana
Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu
Aksaray İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
teklifin 15inci maddesi üzerine söz aldım. Selamlarımı
sunuyorum.
Yayınlandığı tarihte
yürürlüğe gireceğini belirten bu madde için söylenecek bir şey
yoktur. Teklifin geneli üzerine söylenecek her şey de söylendi. Ben, söz
almışken gündem dışı söz alma imkânı
bulamadığım bir konu için, Karabağdaki skandal seçimler
hakkında konuşmak istiyorum.
Bilindiği gibi sözde seçimlerde
seçildiğini zanneden sözde Cumhurbaşkanının 21 Mayısta
yemin ederek göreve başladığı duyuruldu.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
Dağlık Karabağdaki sorunun anlaşılabilmesi için, bölgenin
sosyokültürel ve demografik yapısı hakkında kısa bir
değerlendirme yapmak istiyorum. Tarihî süreç içerisinde bölgeye ilk
yerleşenlerin Saka Türkleri olduğu bilinmektedir. Çok defa el
değiştiren ama her defasında Türk devletlerinin
sınırları içinde kalan Dağlık Karabağ 1501de
Safevi, 1514te Osmanlı, 1736da İran hâkimiyetine girmiştir.
1805te Karabağ Hanlığı üzerinde hâkimiyet kuran Rusya,
zaman içinde bölgenin demografik yapısını bozacak şekilde
bir iskân politikası uygulamıştır.
1905te Baküde patlak veren ilk Azeri-Ermeni
kıvılcımının Dağlık Karabağa sirayet
etmesiyle yayılan çatışmalar sonucunda yaklaşık 10 bin
Türk hayatını kaybetmiştir. 1917 yılında
gerçekleşen Bolşevik İhtilalinin ardından Bolşevizm
bayrağı altında toplanan Ermeniler, Rusların
desteğiyle 1918 yılı içerisinde Azerbaycan Türklerine
karşı kitlesel katliam uygulamaya başlamışlardı.
Bunun üzerine, 28 Mayıs 1918de Mehmet Emin Resulzade
Başkanlığında toplanan Azerbaycan Millî Şûrası,
içerisinde Karabağın da bulunduğu Azerbaycan Cumhuriyetinin
kurulduğunu ilan etmiştir. Bu cumhuriyet, 28 Nisan 1920de
Kızıl Ordunun müdahalesiyle Azerbaycan Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetine dönüştürülmüştür. Bu dönemde Dağlık
Karabağ, sosyalist cumhuriyet içerisinde Dağlık Karabağ
Özerk Bölgesi olarak yer almıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin
dağılma sürecine girmesiyle birlikte Ermenistan ve Azerbaycan,
diğer ülkeler gibi 1991de bağımsızlık ilan ederken,
Karabağ sorununun en trajik hadisesi olarak görülen Hocalı
katliamı tam da bu siyasi atmosfer içerisinde, 25-26 Şubat 1992de
Rus destekli Ermeniler tarafından gerçekleştirilmiştir. 613
sivilin öldürüldüğü, 1.275 kişinin rehin
alındığı, 487 kişinin ağır yaralandığı
bu katliamda 150 kişiden ise bir daha haber
alınamamıştır. 1991-1993 yılları arasında
birçok vilayetin işgal edilmesiyle 1 milyondan fazla
soydaşımız ana yurtlarını terk etmek zorunda
kalmıştır. Dünya kamuoyunun da tepkisini çeken bu
gelişmeler üzerine sorun uluslararası boyut kazanmış,
AGİT ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından
alınan kararlarla Dağlık Karabağ bölgesi Azerbaycan
toprağı ilan edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, geçmişten
günümüze sözde Ermeni soykırımı yalanlarıyla Ermeni
diasporasının yürüttüğü Türk
düşmanlığının yanı sıra Azerbaycan topraklarını
işgal eden Ermenistan, yapay bir Karabağ devletiyle yeni
kışkırtmalara neden olacak girişimlerde bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını, AGİT
ilkelerini ve uluslararası hukuku açıkça ihlal eden sözde yönetimin
kendisini devlet olarak ilan etmesinin yanı sıra, sözde
Cumhurbaşkanı seçimi yaparak 21 Mayıs 2020 tarihinde yemin
töreni gerçekleştirmesine tüm dünyanın sessiz kalması, AKP
Hükûmetinin dış politikada tutarlı ve dik bir duruşunun
olmadığının göstergesidir. Gerek Bakünün gerekse
Ankaranın bu oldubittiye en sert tepkiyi göstermelerini beklerdik, ne
yazık ki bu tepki hâlâ yok. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki
sorunları daha da tırmandıracak olan bu girişim,
uluslararası kuruluşların almış olduğu
kararları hiçe saymaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Bu nedenle,
başta Rusya, ABD ve Fransa olmak üzere Ermeni politikalarına destek
verenleri şiddetle kınıyor, bu uyduruk seçim sonrasında
görevli olduğunu zanneden sözde yönetime buradan hatırlatmak
istiyorum ki Karabağ, Türk yurdudur ve ilelebet Türk yurdu olarak
kalacaktır. Bilinmelidir ki Ermeniler bölgede rahat yaşamak
istiyorlarsa Ermenistan, işgal etmiş olduğu Azerbaycan
topraklarını kayıtsız şartsız terk etmek
zorundadır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 15inci maddesinde yer
alan yayımı tarihinde ifadesinin yayımlandığı
tarihte ifadesiyle yer değiştirmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Balıkesir Manisa
Haydar
Akar Tacettin
Bayır Müzeyyen
Şevkin
Kocaeli İzmir Adana
Servet
Ünsal Suzan
Şahin Mehmet
Ali Çelebi
Ankara Hatay İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Hatay Milletvekili Suzan Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli üyeler; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, dünyanın en fazla narenciye ihraç eden
3üncü ülkesidir ancak ne yazık ki üreticisinden ihracatçısına
kadar herkes, doğru ve etkin politikalar yürütülmemesi nedeniyle
çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.
Türkiyede tarımın ithalata
bağımlı hâle getirilmesinden ve dövize bağlı sürekli
zamlanan ilaç, gübre, mazot fiyatlarıyla kırılan üretici,
özellikle narenciyede bir taban fiyatı olmamasıyla hayallerini,
beklentilerini, borçlarını belirsiz bir geleceğe ertelemektedir
çünkü birçok üründe uygulanan taban fiyat narenciyede yoktur. Zaten borç ekip
haciz biçen üreticiler borçlarını ödeyemiyor, kısacası
önünü göremiyor.
Sayın üyeler, Hatay Türkiyenin turunçgiller
üretiminin yüzde 21ini Erzin, Dörtyol, Samandağ, Payas, Arsuz ve Defne
ilçeleriyle sağlamaktadır. Son iki yıldır yağan
şiddetli dolu nedeniyle Erzinde 40 bin dönümlük, Dörtyolda 10 bin
dönümlük alandaki narenciye zarar gördü. Narenciyenin yüzde 100 hasar
gördüğü alan ise 20 bin dönüm.
Son haftalarda ise Afrikadan gelen çöl
sıcaklarıyla hava sıcaklığının mayıs
ayı ortalamasının çok üzerine çıkması sonrası,
aralarında Hatayın da bulunduğu 46 ilimizde narenciye
başta olmak üzere birçok ürün zarar görmüştür. Zarar gören narenciye
üreticisi yüzde 60 ile 90 arasında rekolte kaybı
yaşamıştır. Tek geçim kaynağı narenciye olan
Erzinde genç ağaçların neredeyse tamamı, Dörtyolda ise
ağaçların yarısı çöl sıcaklarıyla çok büyük
hasara uğramıştır. İlk belirlemeye göre erkenci
narenciye gruplarından ortalama yüzde 80, geççilerde yüzde 50 hasar
meydana gelmiştir. Borç batağında olan ve başka hiçbir
geçim kaynağı olmayan Erzin çiftçisi, en az bir yıl üretim
yapamayacak durumdadır. Turizm yok, sanayi yok; tek geçim
kaynağı narenciye olan Erzinli ne yiyip ne içecek?
Girdi maliyetlerinin her geçen gün
arttığı bir dönemde doğal afetler yerli tarımı
iflasa sürüklemektedir. Kışın sel ve don, yazın da
aşırı sıcak etkisiyle telef olan ürünler çiftçiyi perişan
etti. Bu insanlar nasıl geçinecek, borçlarını nasıl
ödeyecekler? Bu soruna Hükûmet eliyle acil çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Ayrıca tarım sigortası sıcak havadan kaynaklı
zararı afet olarak kabul etmediğinden çiftçi mağdur durumda
kalmıştır.
AKP Hükûmeti üreticiye faizle kredi dayatarak
borcunu artırmak yerine pandemi döneminde zor şartlarda
tarlasını, bahçesini eken çiftçiye acil olarak gübre, su ve ilaç
desteği sağlamalıdır. Bütün ülkeler coronavirüs nedeniyle
tarımsal üretimde aksama olmaması için çiftçilerine destek olacak
paketler açıklarken ne yazık ki Türkiye çiftçisi salgın
öncesinde olduğu gibi sonrasında da mağdur edilmiştir.
Doğal afetler ve salgın döneminde
yardım alamayan çiftçilerimiz, ürün ve gelir kaybını telafi
edebilecek tarım sigortasından da yararlanamıyor. Çiftçi
Kayıt Sistemine kayıtlı olup olmadığına
bakılması, primlerin yüksekliği, çiftçilerimizin ürünlerini
sigortalatmasının önünde en önemli engelleri
oluşturmaktadır.
TARSİM 2019 yılı verilerine göre,
ekim alanlarının sadece yüzde 13ü sigortalı görünmektedir,
yüzde 87lik alana sahip çiftçi sigorta yaptıramamış. Kanunda
çiftçilerin kooperatif üyesi olma zorunluluğu, en az yüzde 40 ve üzeri
zarar görenleri kapsaması, hazine arazileri ve miras arazileri birçok
çiftçiyi kapsam dışında bırakarak eşitsiz bir durum
yaratmaktadır. Bu nedenle, çiftçilerin doğal afetlerden dolayı
yaşadığı zararların tamamının
karşılanması ve tarımsal sigortanın
kapsamının genişletilmesi gerekmektedir. Bu yılı da
kapsayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Değerli üyeler, ülkemizde, yıllar boyu,
yerli yersiz kalemlere hoyratça harcama yapılırken üretimin
belkemiği olan tarıma Anayasamızın emrettiği devlet
desteği dahi verilmiyor. Tarıma destek olmak amacıyla 2006 yılında
çıkarılan kanunla, devlet gayrisafi millî hasılanın en az
yüzde 1ini tarıma vermek zorundadır. Ancak AKP hükûmetleri,
maalesef, 2007den bu yana çiftçiye hiçbir zaman yüzde 1 destek vermedi.
AKPnin bugüne kadar ödemediği ve devleti çiftçiye
borçlandırdığı tutarı ise 170 milyar lira. Bu borç
ödense çiftçinin piyasalara olan 130 milyar lira borcu kapanacak, geri
kalanı çiftçinin cebine kalacak, tarımı geliştirmeye
harcayacak. Ama nerede! Kim bilir, çiftçinin hakkı olan paralar hangi
yandaşa peşkeş çekildi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kendi yerli çiftçisine üvey evlat muamelesi yapan
AKP Hükûmetine tekrar soruyorum: Hükûmet çiftçiye olan borcunu ne zaman
ödeyecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Sayın üyeler,
narenciye üreticilerinin zararlarının tamamı afet
kapsamında karşılanmalı, üretimin önü
açılmalıdır. Çiftçinin talepleri açık ve nettir.
Tarımsal ürünlerin, canlı cansız üretim araçları ve
tesisleri dâhil tüm tarımsal varlığın toplam parasal
değerinin belirlendiği miktar yüzde 40tan en az yüzde 10a
düşürülmelidir. Tarım sigortalarının kapsamına
aşırı sıcak, etkili su kaybına bağlı meyve
dökümü durumu eklenmeli, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olma
şartı kaldırılmalıdır. Sigorta şartları
her çiftçinin ulaşabileceği hâle getirilmelidir. Çiftçinin
borçları faizsiz en az iki yıl ertelenmeli, çiftçi ilk yıl
zararı kapatmak için kendine, ikinci yıl geliriyle kredi
borçlarını ödemek üzere çalışmalı, yerli üretimin önü
açılmalıdır. İhracat pazarlarının korunması
için gerekli tedbirler derhâl alınmalı, çiftçinin ithal ürünlerle
rekabet edebileceği şartlar sağlanmalıdır.
AKP Hükûmetini sözde değil, özde millî
politikalar üretmeye, yerli tarım ve çiftçiye sahip çıkmaya davet
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Selamlıyorum.
Ulu Önder Atatürkün Köylü milletin efendisidir.
sözün hatırlatıyor, yüzünüzü yerli üretime dönün diyoruz.
Teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde geçen yayımı
tarihinde ibaresinin yayımlandığı tarihten itibaren
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Semra
Güzel Erol
Katırcıoğlu
Ankara
Diyarbakır
İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı
Kemal Peköz Ali
Kenanoğlu
Bitlis
Adana
İstanbul
Necdet
İpekyüz Hüda
Kaya
Batman
İstanbul
BAŞKAN Önergeye katılıyor musunuz
Sayın Komisyon?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, HDP
olarak Türkiyenin, ülkemizin doğusundan batısına, başkent
Ankaraya doğru bir adalet yürüyüşü, bir özgürlük yürüyüşü, bir
hakikat, bir kardeşlik yürüyüşü gerçekleştirmeye
çalışıyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız,
eş başkanlarımızın şahsında vekillerimizle,
yöneticilerimizle, halkımızla beraber girişimlerimiz,
etkinliklerimiz günlerdir devam ediyor.
Biraz önceki oturumda İYİ PARTİnin
Değerli Grup Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan 15 Temmuz
gazileriyle ilgili 15 Temmuz gazileri para dedi, siz, sopa verdiniz. diye
böyle ironik bir ifade kullanmıştı. İşte tam da bu
aslında Türkiyede şu anda yaşanan, arkadaşlar. Biz,
iş diyoruz, aş diyoruz ama karşılığında cop
görüyoruz. Biz, eşitlik diyoruz, huzur diyoruz ama gaz yiyoruz. Biz,
barış diyoruz, güven diyoruz, özgürlük diyoruz ama eş başkanlarımızdan
tutun vekillerimiz, arkadaşlarımız, kadınlarımız,
gençlerimiz kendilerini zindanda buluyorlar. Biz, demokratik bir Türkiye;
özgürlükçü, barış içinde, hepimizin birbirimize güven duyduğu,
geleceğimizin güven içinde, huzur içinde olduğu bir ülke, bir toplum
diyoruz ama karşılığında HDP kapatılsın.
kampanyalarıyla karşılaşıyoruz. Biz, insanlık
diyoruz, vicdan diyoruz, ahlak, adalet diyoruz, hakikat diyoruz ama Biz,
Mecliste HDP istemiyoruz, terörist istemiyoruz. diye bizi illegalize etme
ithamlarıyla karşılaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, iktidar vekilleri, muhalefet
vekilleri; sağ sol hiç fark etmeden bütün halkımıza ve sizlere
tekrar söylüyorum, soruyorum, vicdanlarınıza dönün, hepimiz kendimize
bir ayna tutalım: HDP terörize edilmeye çalışılırken,
HDP kapatılsın. diye kampanyalar düzenlenmeye
çalışılırken, HDP üzerinden milyonlarca insan illegalize
edilmeye çalışılırken bütün umudunu, emeğini,
fedakârlığını, gecesini gündüzünü demokratik mücadele için,
parlamenter sistem için, Sandıklarda kendi iradesi çıksın.
diye ekmeğini, aşını feda ederek, uykusunu, çoluğunu
çocuğunu feda ederek emek vermiş milyonlarca emekçimiz,
halkımız var bizim. Bu insanlar isteseler dağa çıkamazlar
mıydı arkadaşlar? Bizim grubumuza soralım, ben kendime
soruyorum arkadaşlar. Demokratik mücadeleyi, parlamenter sistemi,
insanlarımızın iradesini, bu mücadeleyi tercih ederek, bizler,
her birimiz buraya geldik. İsteseydik dağa gitmeye engel mi var bize?
Gidip savaşamaz mıydık? Dağı tercih edemez miydik
sevgili arkadaşlar?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Hüda
Hanım, hürsünüz, gidebilirsiniz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Tercih sizin Hüda
Hanım.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Dağdakiler
savaşmıyor, terörist o dağdakiler, terörist!
HÜDA KAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın, kızgınlıkla, öfkeyle cevap vermeyelim, anlamaya
çalışalım değerli arkadaşlar. İktidarın
yaptığı bütün nefret politikalarına rağmen, bütün
ötekileştirmesine rağmen, bütün bölücü tahriklerine rağmen bu
ülke bölünmüyorsa HDP sayesinde bölünmüyor. (AK Parti sıralarından
Ooo sesleri, gürültüler)
Bu ülkede barış varsa HDPyle var, bu
ülkede hâlâ gelecekten, adaletten, hakikatten bir umut varsa
İnanın,
bunu var ya bir partili olarak söylemiyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bunları aynaya
bakıp söyleyebiliyor musunuz?
HÜDA KAYA (Devamla) - HDP sayesinde hâlâ
barışa milyonların umudu var, HDP sayesinde hâlâ insanların
eşitlik ve özgürlüğe umudu var arkadaşlar.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Aynaya bakıp
söyleyebiliyor musunuz?
HÜDA KAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
cevap veriyorsunuz ama on sekiz yıllık iktidarla ülkeyi zindana
döndürdünüz, ülkeyi cehenneme döndürdünüz, ülkeyi uçuruma döndürdünüz.
İnsanlar karısını ve çocuklarını vurup intihar
edecek duruma geldiler.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Küçücük
kızlara yapılanlara, tek kelime söylemediniz PKKya Hüda Hanım!
HÜDA KAYA (Devamla) - Neye karşı
çıkıyorsunuz arkadaşlar? Arkadaşlar, bakın, çok yapay
ifadelerle tahrik ediyorsunuz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Ayıp!
Ayıp! Ayıp!
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Tecavüze
uğrayan kızlardan neden bahsetmiyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Kaya.
HÜDA KAYA (Devamla) Hemen toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, sevgili vekillerim,
bakın, tekrar söylüyorum: Öfkeyle, kızgınlıkla şuna
kötü deyin, buna terörist deyin. Ya hayat bitmiş hayat, ülke uçurumun dibine
gitmiş, ülkede demokrasi katledilmiş, ülkede gelecek
katledilmiş, adalet katledilmiş, insanlık, ahlak, vicdan, inanç
kalmamış. İnsanlar AKPnin politikaları yüzünden dinden
çıkmışlar, insanlar gelecekten umudunu kesmişler ve siz
daha diyorsunuz ki: Şuna şunu söyle, buna bunu söyle.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Allah Allah!
HÜDA KAYA (Devamla) Yahu, yaşam meselesi,
yaşam. Türkiye komada arkadaşlar, Türkiye komada.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKKya tek bir
laf söylemiyorsunuz, cesaretiniz yok, korkuyorsunuz. PKKya tek bir laf
söylemiyorsunuz, Barış. diyorsunuz.
HÜDA KAYA (Devamla) Türkiye'nin demokratik
geleceğini kurtarmamız için hep beraber adalete sahip
çıkmamız lazım, barışa sahip çıkmamız
lazım, insanların yürüme hakkına, insanların irade
hakkına sahip çıkmamız lazım. Buna neden karşı
çıkıyorsunuz, anlamıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Diyarbakır
Annelerinden bahsedin, cesaretiniz varsa Diyarbakırdaki annelerden
bahsedin, tecavüze uğrayan kızlardan bahsedin.
HÜDA KAYA (Devamla) Ravza Hanım, bakın,
barış hakkına, adalet hakkına nasıl karşı
çıkıyorsunuz?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Ben
karşı çıkmıyorum. Ben, teröre karşı
çıkıyorum.
HÜDA KAYA (Devamla) Yani, geçmişte bizlere yapılanı
kat kat fazlasını bugün başkalarına yapıyorsunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Teröre
karşı çıkıyorum, siz çıkmıyorsunuz, sonra da
Barış. diyorsunuz utanmadan.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Milletvekili.
HÜDA KAYA (Devamla) Barışın
garantisi biziz. Size rağmen biz hâlâ barışa umudumuzu
koruyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Milletvekili.
Sayın Turan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın görüşülmekte olan 215
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
öncelikle, konuşmacının ifadelerini dikkatle dinlemeye
çalıştım. Türkiye on sekiz yıldan beri zindana çevrildi.
vesaire tarzı, haddini, hukukunu aşan ifadeleri esefle
karşılıyorum. Türkiyenin on sekiz yıldan beri -vesayetle,
terörle, her türlü engellemelerle, darbeyle- dünyaya nasıl örnek bir tarz
ortaya koyduğunu görmüş olduk. Terör azaldıkça birilerinin
sesinin çıkmasını, terörün üzerine gittikçe birilerinin daha çok
bağırmasını biz anlıyoruz aslında. Az önce
sayın konuşmacının ifadesinde gizli olan Dağa
çıkabilirdik. yaklaşımıyla, aslında her ne kadar
fiziken burada olsalar da zihnen dağda olduklarını bir daha
itiraf etmiş oldular Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bugün Türkiyeyi kim bölmek istiyor,
kim istemiyor, herkesin cevabı
Bugün AK PARTİ bütün illerimizde,
aşağı yukarı aynı oranda oy alan, bu milletin
birliğini, beraberliğini temsil eden, kardeşliğini temsil
eden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) AK PARTİ, 81 ilde
örgütlenmesi olan, benzer rakamlarda oy alan, bu ülkenin birliğini, beraberliğini,
kardeşliğini tesis eden ve ifade eden en güçlü sivil yapı.
Dolayısıyla, kimin bu ülkeyi bölmek istediği, kimin
birleştirmek istediği aslında herkesin malumu. O yüzden,
sayın konuşmacıyı bir daha insafa, izana davet ediyorum.
Türkiye'nin, Cumhur İttifakının yaptığı
çalışmalarla çok daha büyük başarılar elde edeceğini,
teröre karşı başta olmak üzere, bütün vesayet odaklarına
karşı, Türkiyeyi durdurmak isteyenlere karşı büyük bir
destan yazacağını bir daha söylemek istiyorum Sayın
Başkanım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ağır ithamlarda bulundu, sataşmadan dolayı hatibimiz
konuşacak.
BAŞKAN Yerinizden veriyorum sözü.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır Sayın Başkan.
BAŞKAN Ona da yerinden söz verdik.
Ne demiş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Dedi ki:
Fiziken buradalar ama zihnen dağdalar.
BAŞKAN Ben bir inceleyeyim
konuşmayı, ondan sonra söz vereceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkan, ben not aldım.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamam, bakacağım, söz
vereceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, şimdi söz istiyorum.
BAŞKAN 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş,
yazıya bakayım
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bakmanız ne kadar zaman alacak bilmiyorum, ara verilecek çünkü.
BAŞKAN 16ncı madde üzerinde 3 tane
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 16- Bu Kanun hükümleri
Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Fahrettin
Yokuş Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Erel
Konya İstanbul Aksaray
İbrahim
Halil Oral Yasin
Öztürk
Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, Komisyon olarak önergeye katılmıyoruz ama biraz
önceki konuşmacı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden açıkça
terör örgütünün propagandasını yapmıştır. Bunun
Başkanlık Divanı tarafından incelenip kayıtlardan
çıkarılması gerekir. Kürsü dokunulmazlığı terör
örgütü propagandasını yapmaya müsaade etmez.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
yerimden söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beştaş, inceleyip
haber vereceğim.
Süreniz beş dakikadır, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN - Söz verdim ben ama.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama söz
vermeden istedim ben.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İşlem tesis
etmiştir efendim, işlem tesis etmiştir.(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz de
bağırmayın oradan.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bir de
Kandile sorsunlar bir şey demek için.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 16ncı maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir kanun teklifi daha muhalefetin haklı
değişiklik isteklerine kulak tıkanarak
kanunlaştırılıyor. Yürütme maddesine geldik. Zaten
artık ülkemizdeki yeni sistemde her konu, tek karar alıcı Cumhurbaşkanınca
yürütülüyor. Sağlık Bakanının uyarılarını,
Bilim Kurulunun açıklamalarını bile Sayın
Cumhurbaşkanı gönlü el vermediği için dikkate almıyor.
Meclisi uğraştırmaya ne gerek var, bir kanun teklifi getirin,
Cumhurbaşkanına verdiğiniz yetkileri, Meclisin gündemini de
sürekli oyalamadan bir kanunda birleştirin ve Cumhurbaşkanı her
konuda tek yetkilidir, geçmişte çıkarılan bütün kanunlarda
yapılan kısıtlamalar Cumhurbaşkanını
bağlamaz, Cumhurbaşkanı sorumluluk kabul etmez. deyin, olsun
bitsin. Meclis de Cumhurbaşkanına verilen yetkileri artırmak
için toplanmak yerine bari vatandaşın gerçek sorunlarıyla
ilgilensin.
Sayın milletvekilleri, konuyla ilgisi yok
denilebilir. Sadece, Rekabet Kurumuyla ilgili kanunu görüşürken
sıklıkla bahsi geçen tekel kelimesi üzerinden aynı
başlıklı, farklı bir kuruluşu gündeme getirmek
istedim; servet değerinde, marka olmuş bir cumhuriyet kuruluşu
olan TEKELi. TEKEL, özelleştirme adı altında lime lime
parçalandı. Önce içki, sonra sigara fabrikaları, ardından
gayrimenkulleri, markası, son olarak da depolarında bulunan 180 bin
tonluk tütünleri satıldı ve binlerce işçi işten
çıkarıldı. Özelleştirildiği yıl TEKEL, devlete en
fazla vergi ödeyen kurumların başında geliyordu hem de
ödediği vergi özelleştirme bedelinin de üzerindeydi. Keyif verici
maddelere karşı olabilirsiniz; bu, kişisel olarak en doğal
hakkınız ancak TEKEL, devlet eliyle keyif verici maddeleri üretmek
için kurulan bir kurum değildi, 40 bin çalışanına maaş
ödemesinin yanında 600 bin aileye destekleme adı altında ödeme
yapan, üzüm ve tütüncülüğü geliştiren bir kuruluştu. TEKEL, bir
kamu iktisadi kuruluşu olarak tarımdan istihdama, tütün ticaretinden
kamu maliyesine kadar yayılan geniş bir yelpazede faaliyet
göstermişti. TEKEL, Rejinin tasfiyesi sonrasında, devletin tekeline
alınan tütün açısından 9 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe
giren Tütün Kanununda gerek destekleme alımlarıyla gerekse tütün
üretimi, ticareti ve ekim denetim yetkisini elinde bulundurması nedeniyle
belirleyici ve hayati bir rol oynamıştı. Bir yandan tütün
alımlarıyla tütün fiyatlarının oluşumunda düzenleyici
bir rol oynamış, böylelikle tütün ekicilerinin
çıkarlarını korumuş; öte yandan da sınai ve ticari
faaliyetleriyle üretilen tütünü mamul hâle getirip pazarlayarak katma
değer yaratmıştı.
Şark tipi tütün üreticisi olan ülkemiz,
dünyanın bu alanda en önemli üretici ülkesidir. Ancak daha da önemlisi,
tütünün yetiştiği toprak vasfı itibarıyla genel olarak
alternatif ürün yetiştirilmesi zor olan kıraç ve sulu tarıma
elverişli olmayan topraklarda yetişmesi ve bu toprakların yoksul
sahiplerinin tek geçim kaynağı olmasıdır. Özellikle,
cumhuriyetin başlangıç yıllarında gerek ihracatta gerekse
devlet gelirleri içerisinde bitkisel üretim olarak çok önemli bir yer
teşkil etmişti. Sanayileşmenin yapısı değiştikçe
göreli değerini kaybetmekle birlikte tütün üreticileri açısından
tek ve en fazla gelir getiren kaynak olması niteliğiyle önemini daima
muhafaza etmiştir. Bu nedenle, TEKELin elden çıkarılması,
kamunun zararını bir tarafta bıraktık, tütün üretimi yapan
tarım kesimimizi de perişan etmiştir. Bugün Türkiyede kâr
getiren kuruluşumuzun yerine yabancı sigara üreticisi firmalar
faaliyet göstermektedir.
Gelelim işin Rekabet Kurumunu ilgilendiren
kısmına. Piyasada alıcı pozisyondaki birkaç büyük
yabancı şirket perde arkasından fiyat anlaşması
yaparak çiftçimizin elindeki tütünü neredeyse yok pahasına
almaktadır, piyasada rekabet koşulları tam olarak
oluşturulmamaktadır. Çiftçilerimiz de başka satacak yer olmadığı
için el mecbur bu düşük fiyatlara razı olmak zorunda kalıyorlar
çünkü fazlasıyla borçlanmış durumdalar çünkü çaresizler.
Fiyatı yazılmayan sözleşmeler çiftçimize dayatılıyor;
geçmiş yıllarda üretici sayısı düştüğünden dolayı
yapılan sözleşmeler yapılmıyor, verilen avanslar bile
Yeterli sayıya ulaştık. diye verilmiyor. Şu an hiçbir
bölgede avans alamadı çiftçimiz. Fiyatlar belirlenirken üreticiyi
koruyacak bir bilirkişi yok. Ziraat odaları veya tarım il
müdürlüklerinden çiftçiyi fiyat yönünden koruyacak bilirkişi belirlense
belki bu durum çözülebilir ama devletimizin bu konuda hiçbir girişimi yok.
Rekabet Kurumunun görevi, bu piyasada, perde arkasında anlaşmalara
müsaade etmemek değil mi? TEKELin kapatılmasının
zararını hâlâ çiftçilerimiz çekmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın, buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) TEKEL
yaşatılıyor olsaydı piyasayı dengeleyecek bir
mekanizma mevcut olurdu. TEKEL kapatılınca, yabancı ya da kamu
fark etmez, hepsinden aynı vergiyi alıyoruz. tezi eksik ve
yetersizdir çünkü piyasada tek aktör iken sektörden elde edilen kârın
tamamı yurt içinde, ülkemizde kaynak olarak geri dönerken bugün
yaklaşık milyarlarca doları bulan kâr marjı, piyasayı
ele geçiren yabancı şirketlerin kendi ülkelerine transfer
olmaktadır. Yoksul toprakların tek ürünü olan tütünü ve bu
toprakların insanlarını iş ve emeğinden yoksun
bırakmamak için her ne kadar tütün mamulü üretim sahasından
çekilmiş olsa bile en azından müdahil kurum olarak TEKELin
varlığına mutlak bir şekilde ihtiyaç duyulmaktadır.
Aksi takdirde, ürün fiyatı olarak büyük şirketlerin dayatması
altındaki ekicilerin tütüncülüğü daha fazla sürdürmeleri imkânı
da bulunmamaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Önergeyi oylayıp söz
vereceğim Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Beştaş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaşın
kayıtlardan çıkarılması ifadesine ve Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben öncelikle şunu ifade etmek isterim: Bu
tutanaklardan çıkarılması meselesi Komisyon sözcüsü
tarafından ifade edildi. Sayın Elitaş herhâlde hâlâ kendisini
grup başkan vekili sanıyor; hatırlatırım, böyle bir
talepte bulunma yetkisi bizce yok.
Sayın Başkan, diğer bir mesele:
Şimdi, hatibin bize yönelik sözlerine dair söz istiyorum ama ben Grup
Başkan Vekili olarak şunu söylemek isterim: Daha geçtiğimiz gün,
dünyada terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ üyelerine Türk lirasıyla
maaş ödemeye başlayan AKP iktidarıdır. Cihatçı Heyet
Tahrir el-Şam öncülüğündeki Suriye geçici hükûmeti, Türk para
birimine geçmeye karar verdi. Suriye lirası en düşük değerde
seyrederken İdlibdeki bankalarda yüksek meblağda Türk lirası
olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Bir de şunu söyleyeyim: O zaman BDPli vekil
olarak Sayın Gültan Kışanak bulunuyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Dağa çıkma meselesine ilişkin -o zaman dönemin Başbakan
Yardımcısıydı galiba- Bülent Arınç, Gültan
Kışanak hakkında aynen şunu söylemişti: 17
yaşındaki bir genç kızken, Diyarbakır Cezaevinde o kadar
ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki, o kadar kendisini
zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa
çıkardım. Daha düne kadar cemaatin dizinin dibinden
ayrılmayanlar, bizi terör ve terörizmle ilişkilendirmekten
vazgeçsinler.
Ayrıca, Başkanlık olarak tutumunuz
hakkında da bütün Meclisçe açıkça duyulan sözlerle ilgili, tutanak
istemenizle ilgili usul tartışması açılmasını
istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok böyle bir usul
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beştaş,
tutanağı inceledim.
Sayın Milletvekiline söz vereceğim ben.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Usul
tartışması açmak istiyoruz.
Herkesin duyduğu bir söze nasıl tutanak
istenir yani böyle bir şey olabilir mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
takdir sizin.
BAŞKAN Sayın Beştaş, ben söz
veriyorum. Dolayısıyla hâlen tutumumla ilgili bir tartışma
açılmasını istiyor musunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, zabıtlara geçsin. Burada, eminim herkes duydu ve
tutumunuzla ilgili, bundan sonra tekerrür etmemesi adına yani böyle bir
konuda netlik sağlamamız lazım. Bu, usuli bir problemdir. Meclis
Başkan Vekilinin duyduğu bir şeye
Katip üyelerde orada yani
nasıl...
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bir
Başkanın tutanağı istemesinden daha doğal bir şey
olamaz ki Meral Hanım yani! Bir Başkanın tutanağı
görmek istemesinden daha doğal ne olabilir?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama bu
sefer, söz verildiği için hatibimize, bugünlük talebimizden vazgeçiyoruz
ama bundan sonrası için bir hassasiyet bekliyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaya.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın,
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Mustafa Elitaşın yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında şahsına ve Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Grup
Başkan Vekili Bülent Başkanın sözüne cevap vermek isterken
Komisyon sözcüsü olarak hiç hakkı ve haddi de olmadan Sayın
Elitaşın benim konuşmalarımın tutanaklardan
çıkarılması, ondan daha vahimi kürsüde terör örgütü
propagandası yaptığıma dair bir kanaatini ifade etmesi
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Had mi bildiriyorsun?
HÜDA KAYA (Devamla) Arkadaşlar, susun
dinleyin, bakın, susun dinleyin.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ama Dağa
çıkarım. diyorsunuz.
HÜDA KAYA (Devamla) Arkadaşlar, ben tercih
etseydim çıkardım, kimse engel olamazdı. Biz, burayı tercih
ettik, buraya geldik. Bizim milyonlarca insanımız, sandıklara
gitti, seçim çalışmaları yaptı. Milyonlarca
insanımızın iradesini çaldınız,
hırsızlık yaptınız, emek çaldınız,
yaşam çaldınız, insanların emeğini çaldınız,
uykusunu, özgürlüğünü çaldınız insanların.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya!
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Dağdakinin şehir versiyonusunuz.
HÜDA KAYA (Devamla) Hâlâ kalkıyorsunuz, terör
örgütü propagandasından bahsediyorsunuz. Biraz vicdanlı olun, bir
zerre
Nasıl bir inanç sahibisiniz, nasıl bir vicdan sahibisiniz? 2
kişiyi, burada 2 başkanı şaşkınlıkla
dinliyorum. Lafı nasıl dinliyorsunuz, nasıl anlıyorsunuz?
Mantıklar tepetakla mı oldu sizde, vicdanlar tepetakla mı oldu
sizde? Biz diyoruz ki: Size rağmen barışın garantisi biziz,
size rağmen biz bu yoldan ayrılmıyoruz, size rağmen biz
irademizi, mücadelemizi burada yapıyoruz. Neye karşı
çıkıyorsunuz, neyine karşı çıkıyorsunuz? Bu
yaptığınız en büyük bölücülüktür, bölücülüğün
âlâsını siz yapıyorsunuz! (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi canım hadi!
HÜDA KAYA (İstanbul) Verdiğiniz
cevaplarda bile seviye olsun birazcık, biraz seviye olsun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendi seviyene bak,
kendi seviyene
(AK PARTİ sıralarından Seviyesiz!
sesi)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Seviyesiz
sizsiniz! Yani şimdi ayıptır ya!
RECEP ÖZEL (Isparta) O söyledi Seviye olsun.
diye. O söyledi Seviyesiz. diye ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) Yani zihnen darbe ne
demek ya!
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Başkan,
böyle bir şey olur mu ya! Ne demek Seviyesiz! ya! Böyle bir üslup mu
var?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ya, Dağa
çıkıyorum. diyor, duymadın mı? Çıksın ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) Siz zanda mı
bulunuyorsunuz? Siz insanın zihnini mi okuyorsunuz? Siz insanların
vicdanını mı okuyorsunuz? Böyle bir yetiniz mi var sizin?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Grup
Başkan Vekili konuşacak.
HÜDA KAYA (İstanbul) Bir saniye Başkan
Vicdan okuyorlar.
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve Gazi Meclisimize layık
tüm milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Az önce konuşmacı konuşmasında
On sekiz yılda Türkiyeyi zindan ettiniz. dedi. Evet, bu grup, Cumhur
İttifakı, bu devlet, on sekiz yıl içerisinde
Bu ülke de
teröristlere zindan oldu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu ülke de on sekiz yılda vesayetçilere, darbecilere
zindan oldu. Bu ülkede on sekiz yıldan beri ekonomik, siyasi,
uluslararası kalkınmamızda, 81 milyonun kardeşliğinde
çok büyük riskler aldık. Biz Kürtçe eğitimin önünü açmaktan tutun da
KEMAL PEKÖZ (Adana) Ne Kürtçe eğitimi ya!
Mezarlığın tabelasını indiriyorsunuz. Allahtan korkun
ya!
BÜLENT TURAN (Devamla)
herkesin kendi siyasal
örgütlenmesine izin vermeye kadar, parti kapatmaları engellemeye kadar,
doksan yılda konuşulup da yapılmayan işleri çok kısa
süre içerisinde birçok engele rağmen yapmayı başarmış
bir partiyiz, bununla da gurur duyuyoruz. Ufak tefek yapılar, siyasal
merkezleri yurt dışında olanlar bunu anlamayacak, engel olmaya
çalışacak, itham edecek, hakaret edecek ama sabrederek yine 81
milyonun kardeşliğini vurgulamaya devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Yurt dışındaki
merkezlere kimin bağlı olduğunu herkes biliyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) Sizler
milletvekilliğini, milletten aldığınız emaneti yerine
getirmek yerine şehit olan gençlerimizin katillerinin cenazesine
katılmayı vekillik zannederseniz, sizler ülkenin büyümesini
değil de yurt dışında bu ülkenin şikâyet edilmesini
bir siyasi görev olarak düşünürseniz bu millet size çok büyük ders
verecek.
OYA ERSOY (İstanbul) İstanbul seçiminde
olduğu gibi mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) Sizler daha dün 80 vekille
geldiğinizde Dokunulmazlıkları kaldırın, imza
vereceğiz. diye şov yaparken hemen ardından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Sayın Başkan bir
dakikanızı istiyorum, izin verirseniz.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Sırayla, sırayla Sayın Turan. Herkes sırasını
alacak.
BÜLENT TURAN (Devamla) O yüzden diyorum ki 81 ilde
teşkilatı olan, Kürt haklarını savunduğunu iddia eden
partiden çok daha fazla Kürtün oyunu alan
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sen öyle zannet!
BÜLENT TURAN (Devamla) Sizden çok daha fazla Kürt
vekili içeride barındıran
RECEP ÖZEL (Isparta) Kesinlikle doğru.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Kayyumlarla mı, kayyumlarla?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Geçti o geçti.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Kayyumu
oy mu zannediyorsunuz siz, kayyum atamayı?
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama insanları
Kürt-Türk diye değil, tüm 81 milyonu beraber kucaklayan parti, AK
PARTİdir kardeşim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Yalan söylemeye devam
ediyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Emek
çalmışız! Ne emeği çalmışız?
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Kayyumlar, kayyumlar
BÜLENT TURAN (Devamla) Emek çalanlar,
Diyarbakır Annelerini görmeyenlerdir. Emek çalanlar, bu gençlerin ölümüne
sebep olanlardır. Emek çalanlar, Eren Bülbülün katillerinin cenazesine
katılanlardır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Emek çalanlar, anneye
cenazeyi
BÜLENT TURAN (Devamla) Bizler, size rağmen
büyümeye, size rağmen barışı ikame etmeye devam
edeceğiz diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Mezarlıktaki Goristan
yazan tabelayı indirdiniz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anlamıyorum Hocam.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Goristan kelimesini söktünüz
orada, mezarlıktan. Onu bile söktünüz. Kürtçenin önünü
açmışmış
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kürsüden
söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
3.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Türkiye, Sayın Turana göre gayet güllük
gülistanlıkmış. Yani, buna inanmak isterdik ama bizim içinde
yaşadığımız cehennem, toplumun içinde
yaşadığı cehennemi halk gayet iyi biliyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Evet, sizin iktidarınız neleri
başardı, bir de ben söyleyeyim. Sizin iktidarınız döneminde
Kürt düşmanlığını en yüksek noktaya tırmandırdınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - PKK
düşmanlığı
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Kürtçenin önündeki engelleri kaldırdım. deyip Kürtçe
tabelaları kaldıran, mahkemelerde Kürtçe savunma yapmak için
insanların yıllarca beklediği bir ülke yarattınız.
Evlatların cenazesini kargoyla gönderen bir iktidar olma namını
kazandınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İFFET POLAT (İstanbul) Yasin Börüyü kim
öldürdü?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Cemile
Çağırga; cenazelerin buzdolabında bekletildiği bir ülke
yarattınız. Mezarlıklara saldıran, mezar
taşlarını kaldıran, Kürtçe isim yazıyor diye
mezarları yerle bir eden bir iktidar olma unvanını
kazandınız. Evet, bununla da kalmadı, sokakta çocukları
öldüren ve o çocukları öldürenlere beraat kararı verdiren iktidar
olarak tarihte yerinizi aldınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Kendinizi tarif ediyorsunuz. Kendinizi tarif ediyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Siz Kemal Kurkutu öldüren, Türkiyenin George
Floydunu yaratan polisi, müebbet hapisle yargılandığı
hâlde tutuksuz yargılayıp görevine gönderen iktidarsınız.
Bugün Kemal Kurkutun davası vardı biliyor musunuz? Kameraların
gözü önünde üstü çırılçıplak vaziyette tek kurşunla
öldüren, öldürülen insanlar yarattınız ve tekine ceza verilmedi
biliyor musunuz? Çünkü o yargıya verdiğiniz talimat; muhalefeti
öldürdüğünüzde ceza almayacaksınız, gençleri öldürdüğünüzde
ceza almayacaksınız, kadınları öldürdüğünüzde ceza
almayacaksınız. Sadece bunlar değil, size 2 endeksde vereyim.
2019 yılının Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 126 ülke
arasından 109uncu sırada Türkiye; tebrik ediyorum!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Tespiti yapan kim?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Gerçekten pes doğrusu!
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 154cü
oldunuz. Evet, millî geliri de söyleyeyim. Millî gelir de 2019da 9.128 dolara
geriledi. Yani siz bu ülkeye aslında o kadar büyük kötülük
yaptınız ki, gidiyorsunuz, gidiyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Nereye gidiyoruz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu yüzdendir telaşınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Siz demokrasi yürüyüşüne karşı
darbeyi etkinleştiriyorsunuz. Mezar taşlarıyla sorunu olan bir
iktidar iflah olmaz, annelerin ahını alan bir iktidar iflah olmaz,
çocukların ölümünden medet uman bir iktidar iflah olmaz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) PKKdan mı bahsediyorsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizin,
varsa yoksa bildiğiniz tek şey var, onu da unutun.(HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) PKKdan
mı bahsediyorsun!
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar
HÜDA KAYA (İstanbul) - Kadın
düşmanı bir iktidar! Bakın, dokuz aylık ve on dokuz
aylık çocuklarıyla beraber zindanda, kadının elinden
aldınız, Esirgeme Kurumuna verdiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, Sayın
Başkan, Meclisi karıştırdığı yetmedi,
şimdi burada tekrar başladı, olmaz bu!
HÜDA KAYA (İstanbul) Kadın
düşmanlığı yapıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Meclisin yoğun gündemine rağmen
aynı konulara bir daha dönmek istemiyorum, dön başa aynı
tartışmalar doğru değil. Şov yapma zamanı geride
kaldı ancak şunu söylemek isterim Sayın Başkan: Diyarbakır
Annelerinin feryadı asla, ömrü boyunca konuşmacıyı
bırakmayacak. 3 yaşındaki Ceylan bebeğin
hatırası, 16 yaşındaki Eren Bülbülün hatırası,
Yasin Börülerin, Necmettin öğretmenlerin, Aybüke öğretmenlerin
ahı asla konuşmacıların ruhunu bırakmayacak Sayın
Başkan. Konuşması boyunca AK PARTİyi değil,
kendilerini tarif ettiler Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Biz bunu sabaha kadar devam mı
ettirelim şimdi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok,
yok, ben de sadece bir şey
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Cevap vermedim Kendini
tarif ettin. dedim sadece.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
47.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, şu ezberledikleri isimlere yanıt vermek
isterim: Yasin Börü dâhil 6-8 Ekim olaylarının
araştırılması, sorumluların ortaya
çıkmasıyla ilgili sayısız önergemiz var, Meclise
indirmişiz, reddettiler çünkü sorumlu kendileri, bu bir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sorumlu
hapiste, hapiste!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İkincisi: Biz anneler arasında asla ayrım yapmayız. Onlar,
bizim Diyarbakır il binamızın önünde oturan anneleri bize
düşman yapmak için büyük bir çaba içindeler. Bizim konuşma
isteğimize bile emniyet güçleri engel oluyor biliyor musunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Annelere hakaret ediyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Gidip
konuşmak istediğimizde önlerinde barikatlar kuruluyor ama anneler
orada oturtulurken annelerin evlatları öldürülüyor, sonra taziyeye
götürülüyor o anneler. Bir yandan operasyon yapıp evlatları
öldüreceksin, diğer yandan partinin önünde oturtacaksın. Bunun siyasi
ahlakla hiçbir ilgisi yoktur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu üsluba cevap
vermiyoruz Sayın Başkanım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Muhatap olmayın Sayın Başkanım.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin milleti bölmek
noktasındaki iradeyi yerle bir ettiğine ve millete ihanet eden
herkesin hesap verdiği dönemin başladığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bir
tartışmaya şahit oluyoruz hep birlikte. Dağa
çıkmanın bir yararı yok. Türk Silahlı Kuvvetleri bu milleti
bölmek noktasındaki iradeyi yerle bir ediyor Allahın izniyle. (AK
PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Allah milletimizin birliğini, devletimizin
yüceliğini korusun. Kimse de dağa çıkmasın, dağa
çıkmasın. Dağda artık bu millete ihanet eden herkesin hesap
verdiği dönem başlamıştır. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinde geçen hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür ibaresinin hükümleri
Cumhurbaşkanlığı tarafından yürütülür olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Semra Güzel Erol
Katırcıoğlu
Ankara Diyarbakır İstanbul
Ali
Kenanoğlu Kemal
Peköz Hişyar
Özsoy
İstanbul Adana
Diyarbakır
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy.
Buyurun Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz, dün başlayan, Hakkâriden ve
Edirneden Ankaraya yürüyüşümüz var, milletvekillerimiz, buradan
kendilerine saygılarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz.
Bu yürüyüş niye yapılıyor? Çünkü çok
fazla spekülasyon oldu, Ömer Çelik, dün, provokasyon, terörizm vesaire böyle
birçok suçlamada, ithamda da bulundu fakat müsaadenizle, ben sözü şöyle
biraz dolayımlayarak getireyim. George Floyd Amerikada öldürüldü.
Dünyanın her tarafından inanılmaz bir tepki gösterildi.
Türkiyede Sayın Cumhurbaşkanı da bir tweet attı, bu
vahşeti, bu ırkçılığı
kınadığını söyledi; iyi de yaptı. Yalnız,
ırkçılık uzakta olunca ırkçılık
karşıtı olmak çok kolay oluyor arkadaşlar. Bugün, polis
tarafından öldürülen Kemal Kurkutun mahkemesi vardı, artı -16
Haziran bugün- Berkin Elvan da bir polis kurşunuyla, biliyorsunuz, en
nihayetinde öldü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Müsaade edin
Çıkar, konuşursunuz. Burada
ölüm yarıştırmak, tartıştırmak meselesi
değil.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Yarıştırma o zaman.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Müsaade edin.
Biz bu yürüyüşü niye yapıyoruz?
Bakın, biz bu yürüyüşü, tabii ki cezaevlerindeki eş
başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye
başkanlarımız, şu an tutuklu olan binlerce arkadaşımız
için yapıyoruz. Kürtlerin kültür, dil, temsiliyet hakları için
yapıyoruz. Kürtçe konuştuğu için dayak yiyen ya da öldürülen
insanlar için de yapıyoruz fakat biz sadece Kürtler için sokaklarda
değiliz. Bakın, örnek vereyim, KHKyle işten atılan ve
Ağaç kabuğu yesinler. dediğiniz yüz binlerce insan var, onlar
için yürüyoruz biraz. Polis ve asker kurşunuyla öldürülen o kadar çok
insan var ki Türkiyede, Dilek Doğan mı desem, Ali El Hamdan mı
desem; bunlar için yürüyoruz. Çok fazla insan var cezaevlerinde ölüme terk
ettiğiniz insanlar var, siyasi tutsaklar, şu an Türkiye cezaevlerinde
800 bebek var annesiyle orada büyümek zorunda kalan, 1.500 hasta tutsak var,
içerideler. İş bulamadığı için intihar eden
gençlerimiz var, mesela öğretmen adayı Aydınlı Merve Çavdar
vardı, hatırlıyorsunuz güzel kızımızı,
intihar etmişti. Mesela çöpten ekmek, kâğıt toplayan insanlar
var. Onlar için de yürüyoruz. Talan ettiğiniz doğa için de yürüyoruz,
biraz Hasankeyf biraz Kaz Dağları, biraz Cerattepe için yürüyoruz.
Bitirdiğiniz tarım sektörünün aç işçileri için de yürüyoruz.
Kamyon kasalarında can veren mevsimlik işçiler için, gittikleri
yerlerde her türlü ırkçılığa maruz kalan Urfalı,
Diyarbakırlı işçiler için de yürüyoruz. Karadenizde çay,
Çukurovada pamuk, Diyarbakırda buğday işçileri için yürüyoruz.
Daha iki hafta önce Mardinde bir toplu mezarda çıkan 40 tane cenaze için
yürüyoruz, Türkiyede haberi bile olmadı. Zaten öyle bir memleket ki
kazmayı nereye vursan kömür değil, petrol değil, cenaze
fışkırıyor; her taraftan toplu mezarlar, artık Kürtün
mü, Ermeninin mi, Alevinin mi bilmiyoruz, Türkiyede haber bile olmuyor.
Kimin için yürüyoruz? Bitlisten çalınıp Kilyosta kimsesizler
mezarlığına en iğrenç yöntemlerle defnedilen insanlar için
yürüyoruz. Her türlü hakarete, tehdide maruz kalıp, küfür yiyip...
Yakın zamanda olduğu için biliyorsunuz, hepiniz de karşı
çıktınız, isim vermeyeceğim, her türlü hakarete maruz
kaldığı hâlde, nefes alamamanın ne demek olduğunu çok
iyi bilen ama buna rağmen mücadele eden kadınlar için de yürüyoruz,
en çok da elleri öpülesi Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri için
yürüyoruz. Zapturapt altına aldığınız basın
kuruluşları, cezaevlerinde şu an ömür tüketen gazeteciler,
yazarlar ve entelektüeller için yürüyoruz. Özgür bir sanat ve adil yargılama
için açlık grevlerinde ölen Grup Yorum sanatçıları ve şu an
ölmekte olan onların avukatları için yürüyoruz. İbrahimin
cenazesinde, cemevinin içerisinde Alevileri gazlayıp
copladığınız için Aleviler için de yürüyoruz. Somadaki
madencilerin yakınları -protesto ettiği için- tekmelendiği
için de yürüyoruz. Pespaye ettiğiniz, bir sürü müptezelin kendisini kral
hissettiği yargı kurumunun canını yaktığı
herkes için yürüyoruz. Demokratik bir Anayasa için, barış için,
adalet için, özgürlük için, iş için, ekmek için biz HDP olarak yürüyoruz;
mesele bundan ibarettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Zamanım
bitti Başkan, müsaadenizle hemen toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Arkadaşlar,
biz bunu yaparken siz ne yapıyorsunuz? Burada AK PARTİlilere, size
sesleniyorum, bunu bilahare konuşacağım, burada değil,
bilahare konuşacağım. Ayasofya meselesi şu an tekrar
gündemde ya. Arkadaşlar, ben din âlimi değilim, dindar bir aileden geliyorum.
Namaz kılmak isteyen her yerde kılar; bir ağacın gölgesinde
de kılar, dışarıda da kılar
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) O
zaman camiye de gerek yok!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Müsaade edin.
Bizim hemen hemen her mahallede üç beş camimiz
var, çok şükür, onların birinde kılarız. Yani niyet namaz
olsa kılınacak yer olur. Ayasofya meselesi bu önümüzdeki dönem
siyasal bir diskur olarak, belli ki yeni birtakım dizaynların
yapılacağı bir söylem alanı olmuş durumda.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Hişyar
Bey, o bir fethin sembolü; İslamın sembolü, fethin sembolü.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, ya Emevide kılamadınız, belki Ayasofyada
kılarsınız, olabilir. (HDP sıralarından
alkışlar) Onu yapmayın demeyeceğim, yapın;
semboliktir, yapın ama benim size önerim, bu dönem zaten bütün televizyon
kanallarınıza her gün konuşan bir Doğu Perinçek var, madem
Ayasofyada namaz kılacaksanız, ilk ezanı da Doğu Perinçek
okusun, olsun bitsin, hayırlı olsun size. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu üslubu hiç
yakıştıramadık Sayın Başkanım, biz daha
farklı konu bekliyorduk kendisinden. Ayasofyanın tarihî
duruşuna, tarihî hatırasına bu tarz -lütfen yanlış
anlamasın- sokak ifadesiyle yaklaşmanın doğru
olmadığını düşünüyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bir saniye
Özür diliyorum
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne diyeyim şimdi, ne
demem lazım Hocam? Hiç yakışmadı yani.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Önergeyi oylayayım, söz
vereceğim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bülbül, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, sokak ifadesiyle diye
sataşmıştır, hatibimiz sataşmadan söz alacak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama ne diyebilirim o
ifadeye? Hişyar Hocaya hiç yakışmadı. Hocam, sana
yakışmadı.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sokakta
yürümüyor musunuz? Sokak kötü bir şey mi Meral Hanım?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun görüşülmekte olan 215
sıra sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, şimdi, hatip konuşmasını yaparken hepimiz
burada bu konuşmayı dikkatle dinlemeye çalıştık.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki Amerikada yaşanan George Floyd hadisesi,
Amerikan devletinin çok uzun yıllardan beri, siyahi, Afroamerikalı,
ne dersek diyelim, onlarla ilgili olarak uzun yıllardan beri gelen
sabıkasının, ayrımcılığının ve
topluma yayılmış olan bu nefretin neticesi olarak ortaya
çıkmıştır ve George Floyd alelade bir
vatandaştır, orada yaşadığı muameleye de çekilen
video görüntülerinde hep beraber şahit olduk. Bunun
dışında, Türkiye'de etnik kökeninden veya mezhebinden
dolayı, sadece bir mezhebe mensup diye, sadece bir etnik kökene mensup
diye hiçbir ferdin, hiçbir kimsenin bu devlet tarafından bu manada bir
şiddet olayına muhatap olması veyahut da katli durumu söz konusu
olmamıştır. Bu verilen örneklerin tamamı, vermiş
olduğunuz örneklerin tamamı incelenir; hadiseler tek tek incelenir,
bakılır, buna göre hukuk devleti sınırları içerisinde
gereği yapılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ama bu toplumun
içerisinde, Türk toplumunun içerisinde bir ayrımcılık hiçbir
zaman olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacağı
aşikârdır. Yani Türkü, Kürtü birbirinden istediğiniz kadar
ayırmaya çalışın, ayırmak mümkün değildir. Bu
manada bu memlekette, bu devlette de herhangi bir ırkçı tavır ve
davranışa da rast gelemezsiniz. Bunun dışında, hukuka
aykırı fiiller söz konusuysa hukuk önünde bunu işleyenler bunun
cezasını çekerler, bunun hesabını mutlaka verirler.
Şimdi, diyorsunuz ki: Biz herkes için
yürüyoruz. Her şey için yürüyoruz. Yani her şey için
şansınızı deniyorsunuz. Ah, bu Türkiyede bir kaos
çıksa da ah, bir yerden bir işi tuttursak da şu Türkiyede bir
6-7 Ekim hadiseleri gibi bir hadiseyi tekrar acaba nasıl gündeme
getiririz? diye bunun peşindesiniz, bunun farkındayız. Her
yerde dilinizle de üslubunuzla da bunu ortaya koyuyorsunuz. Ama buna Türk
devleti de Türk milleti de müsaade etmeyecek.
Sorun bence şu: Sorun, samimiyet problemi. Siz
birtakım mağduriyetlerden bahsedebilirsiniz ama bu milletin
tamamının yaşadığı mağduriyetlerde siz de
eğer aynı şekilde üzülürseniz, derdiyle dertlenirseniz,
sevinciyle beraber sevinirseniz o zaman hiçbir problem kalmaz. Siz, Türkiye'nin
dertlendiği yerde sevinen, sevindiği yerde de üzülen bir
anlayışla yürüdüğünüz için bir şey olmuyor burada. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bütün
sıkıntının temeli bu. Siz, Eren Bülbülün katilinin
cenazesi yerine Eren Bülbülün cenazesine gelebilecek cesareti
gösterdiğiniz gün Türkiyede bir şeyler çözülüyor demektir. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin bu ısrarınız ve teröre
karşı, asla ve asla, hiçbir zaman belli olmayan flu
tavrınız, protesto etmeyen, kınamayan, aksine o Terör
örgütlerini ve uzantısını arkamıza aldık. diyen
anlayışınız devam ettiği sürece Türkiyeden ve Türk
milletinden hiçbir şekilde destek bulmanız mümkün olmayacaktır;
marjinal kalmaya devam edeceksiniz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
49.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Önce ben
grup adına, sonra hatibimiz sataşmadan
Ben aynı üslupla cevap vermeyeceğim ama
şunu söylemek isterim: Endekslerden gidelim Sayın Başkan,
endekslerden. Hani çok barışçıl bir ülkeyiz ya, kimse ölmüyor,
öldürülmüyor, her şey güllük gülistanlık
Ben bir daha söylüyorum, Kemal Kurkutu simge olarak
söylüyorum, altını çiziyorum. Diyarbakır nevruzunda üstü
çıplak, tek kurşunla öldürülen Kemal Kurkut, Kürt olduğu için
öldürüldü, Türkiyenin George Floydudur.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İspatı
var mı? İspat edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunun
aksini
Davası da bugün görüldü, merak ediyorsa söyleriz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kürt olduğu
için öldürüldüğünü ispat edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, ayrıca ben Sayın Grup Başkan Vekiline şunu
söylemek isterim, kendisi benim mevkidaşım, bir partinin temsilcisi:
Bizim yürüyüşümüzü engellemeyi hangi yetkiyle yapıyor?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Kimse
engellemiyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Engellemek mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
parti, başka bir partinin siyasal faaliyetini neye dayanarak engelliyor?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Karşı
olduğumuzu ifade ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kendisini men ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Karşı
olduğumuzu ifade ediyoruz, karşı olduğumuzu ifade etmeye
hakkımız vardır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Böyle
bir üslup yok, bu devlet onun olduğu kadar bizimdir de, bu ülke onun
olduğu kadar bizim de ülkemiz, bu halk onun olduğu kadar bizim de
halkımız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Engellemek
devletin işi, engellemek devletin işi. Ben karşıyım,
partimiz karşı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kendisi
devletin sahibi falan da değil ayrıca.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğer bir mesele Sayın Başkan: Biz MHP ya da başka bir
parti, bir siyasi faaliyet yürüttüğünde Siz bu faaliyeti yürütemezsiniz.
demeyiz, biz eleştiririz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Karşı
olduğumuzu ifade ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siyasi
olarak kendi duruşumuzu ortaya koyarız. Buna izin vermeyiz. demek
nobranlığı, üstenciliğini reddediyoruz, böyle bir dilden
men ediyoruz onları.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Karşıyız. Tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğer bir mesele -hani çok barışçılız ya- Türkiye,
Avrupada en az barışın olduğu ülke, dünya genelinde bir
istatistik
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Avrupadaki
barışı da görüyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
163
ülkenin barışçıllık seviyesini ölçen 2020 Küresel
Barış Endeksi yayınlandı. Araştırmaya göre
Türkiye dünya genelinde 150nci sırada; böyle kendi kendimizi
kandırmayalım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Avrupadaki
barışı da gördük.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Terör örgütlerinin
tehdidi altındayız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Mademki
ırkçılık ve ayrımcılık yok, neden endekste
150nci sıradayız? Barış neden yok? Biz değil dünya
konuşuyor, buna da yanıt versinler.
Teşekkür ediyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Terör örgütlerinin
tehdidi altındayız otuz beş yıldır.
BAŞKAN Levent Bey, buyurun.
50.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, bu
anlayış hiçbir şekilde kabul edilemez. Sayın
Beştaşın ifade ettiği hususları külliyen
reddediyoruz. Şöyle: Bu endeksleri, bahsettikleri endeksleri
hazırlayanlar, kullananlar, kendileri için hiçbir şekilde kusur kabul
etmeyip, dünyada şekillendirmeye çalıştıkları ülkeler
için bu endeksleri üreten yapılardır, bunu artık dünya âlem
çözmüştür, bunu artık bilmekteyiz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Deşifre olmuş oyunlar
üzerinden Türkiyenin üzerine daha fazla gelmeye çalışmayın,
bunların maskesi düşmüştür. Irkçılığın
babası da ayrımcılığın babası da insan
hakları ihlallerinin babası da bugün Batı dediğimiz
yapının içerisinde mevcuttur.
Bugün 70-80 yaşından yukarı olan
insanların hastaneye alınmadığı günleri
yaşadık. Bugün, Batıda sadece ve sadece geldiği etnik
kökeni, ırki yapısı sebebiyle hastanelere kabul edilmeyen
insanların olduğu ülkeleri gördük. Bunların bu kadar
yaşandığı bir ortamda, onların insan hakları
endeksiyle alakalı olarak, bu kuruluşlar acaba o ülkelere en ufak bir
zayıf not düşmüşler mi? Bunlar düşülmemiş. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ama Dünyada
hiçbir vatandaşımı çaresiz bırakmayacağım.
diyen, dünyada ne kadar çağrı yapan vatandaşı varsa -özel
uçaklar da dâhil olmak üzere- onları bulundukları ülkelerden
alıp getiren Türkiye, vatandaşının tamamına sosyal
güvenlik imkânları da dâhil olmak üzere hiçbir etnik ayrım yapmadan,
hiçbir mezhep ayrımı yapmadan kucak açmış ve tedavisi için
de elinden geleni bedava bir şekilde yapmış olan bir Türkiye,
dünyada ayıplı ülke hâline gelecek, siz Türkiyeye
ırkçılığı yıkmaya
çalışacaksınız! (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu oyunu da bu zokayı da hiçbir
şekilde yemiyoruz ve reddediyoruz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş,
sataşmaya meydan vermeden.
51.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Vermeyeceğim, vermeyeceğim.
Hepimiz Anayasaya uymak zorundayız, Anayasa
madde 34 çok açıktır: Herkes, önceden izin almaksızın,
saldırısız -tabii ki- şiddetsiz gösteri ve yürüyüş
yapma hakkına sahiptir. Bir Sayın Grup Başkan Vekili kendini
Anayasanın üstünde görüyorsa o ayrı bir tartışma. Biz,
bunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
MHP, kendisini sadece iktidarın
ortağı değil, devletin sahibi, 82 milyonun sahibi olarak
Bir
siyasi partiyi böyle, bu şekilde itham etmesini söylüyoruz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu sizin
kompleksiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Son
olarak, biz, objektif konuşuyoruz Sayın Başkan. Ben, veri
sunuyorum, endeks sunuyorum, endeks.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Anayasanın
üstünde olduğuma dair bir cümlemi sarf edin, söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O, kendi
siyasi bakış açısına göre söylüyor.
Sayın Devlet Bahçeli 2013 yılında
Gezi için şunları söylemişti: Hükûmetin baskı, eziyet ve
zorbalıklarına; her şeyi belirleme ve tayin etme
saplantılarına, kimseyi dinlemeyen, anlamayan ve aldırmayan
antidemokratik sapmalarına Taksim Gezi Parkından iyi bir cevap
verilmiştir. Demokratik haklarını masumane vasıtalarla
savunmak amacıyla meydanları dolduranlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum.
düşüncelerini bu yolla duyuranlar, hepsinden
önemlisi de otoriter mizaç ve simalara karşı duranlar gerekli
mesajları vermişlerdir. Bu yeterli sanırım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
52.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin Gezi Parkıyla alakalı
kanaati nettir. Gezi Parkında gayet masum niyetlerle
başladığı ifade edilen o protestoların sonra
nasıl bir Vandalizmin konusu hâline geldiğini, onlara nasıl
malzeme yapıldığını, terör odaklarının
nasıl istismar alanı hâline getirildiğini ve Türkiyede
nasıl yağmaya, nasıl -efendime söyleyeyim- büyük bir ayaklanmaya
malzeme hazırlandığını burada hep birlikte gördük.
Milliyetçi Hareket Partisi o dönem itibarıyla meseleyle ilgili olarak
eleştirilerini Hükûmete de yöneltmiş olabilir. Ancak o
konuşmaların hepsinde -bununla ilgili olarak Genel
Başkanımızın birçok beyanı vardır, partimizin
birçok beyanı vardır- orada gençliğin bu tuzağa
düşmemesi gerektiğini; gençliğin yerinin sokaklar değil,
üniversiteler, kütüphaneler olduğunu; sokakların
karanlığına gençliğin aldanmaması gerektiğini
Genel Başkanımız defaatle ifade etmiştir ve oradaki hain
terör örgütlerinin yapmaya çalıştığı bütün
faaliyetleri şiddetle kınamış ve reddetmiştir. Bunlar
tarihe kayıt olarak düşmüştür, bunu da burada not etmek
istiyorum.
BAŞKAN Evet, şimdi, sataşmadan,
Hişyar Özsoy.
Buyurun.
Hişyar Bey, toparlayıcı bir şey
söyleyin de normal gündeme geçelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar
Özsoyun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamaları sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, arkadaşlar, ben şahsen -böyle,
çok fazla söyleniyor- vallahi, en son lisede bir yumruk kavgasına
girmişim, hayatta şiddete bulaşmam bu kadardır.
Şimdi, bu Mecliste bu bir
alışkanlık hâline gelmiş, kim ağzını açarsa
Teröristsin, teröristsin... diye siyasal tartışmanın önünü
kapatıyorsunuz. Bizim düşüncelerimize katılmak zorunda
değilsiniz, onun için zaten 5 tane parti var burada. E, ben zaten sizin
gibi düşünürsem sizin partinize gelir üye olurum. Bakın, ben
-şahsi çok örnek vermek istemiyorum- yurt dışında
akademisyenken geldim, beş yıldır burada yemediğimiz küfür,
hakaret kalmadı.
Sayın Bülbül, ben işimi gücümü
bırakıp burada provokasyon çıkarmaya falan gelmedim yani ya,
gerçekten.
Bakın -zamanım fazla
kalmadığı için- Sayın Turan, bu Ayasofya meselesini çok...
Retoriktir, retorik. Retorik diye bir şey var, tamam mı? Sokak dili
falan değil. Madem istiyorsunuz şöyle netleştireyim: Adalet ve
Kalkınma Partisinin ekonomik popülizm yapacak kaynakları
kalmamıştır yani ekonomik kaynak dağıtabilecek durumda
değil. Beş yıldır milliyetçilik üzerinden popülizm
yapmaktadır, bu 2019 seçimlerinde toslamıştır, halk bunu
yememiştir; şu önümüzdeki dönemde de dinî anlamda bir popülizm
yaparak yeni bir gündem oluşturmaya çalışıyorsunuz, bu
bağlamda Ayasofya yeni bir söylem alanı olarak ortaya
çıkmıştır. Ben, şu son üç beş yılda sizin
kurduğunuz, bu millî, ulusal ittifak dediğiniz ittifaka denk
getirdim. Ben şahsen beş yıldır Türkiyedeyim. Ben ana
akım medyada kesinlikle hiçbir televizyon kanalına
çağırılmamışken bu Doğu Perinçek niye size bu
kadar tatlı gelmiş, her akşam sizin bir kanalınızda
konuşuyor? Buna istinaden dedim ki, veciz olarak söyledim -Doğu
Perinçek namaz kılmayı bile bilmiyor- e, artık ezanı da ona
okutursunuz dedim. Bu, ortaya çıkmış olan bu iktidar blokuna
bizim bir eleştirimizdir; hakaret kastımız kesinlikle yoktur.
Öyle de anlaşılmışsa özür dileriz, hakaret yok burada.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2875) esas numaralı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 16ncı maddesinde yer
alan Bu Kanun ifadesinin Bu Rekabet Kanunu ifadesiyle yer
değiştirmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Murat
Emir
Kocaeli Adana Ankara
Ali
Haydar Hakverdi Mehmet
Güzelmansur Özgür
Karabat
Ankara Hatay İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen,
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur.
Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Değerli
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan kanun teklifinin 16ncı maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Medeniyetler şehri Hataylı
hemşehrilerimin selamlarını ileterek sözlerime
başlıyorum. Ama Hatay, bu aralar yurt dışında
yaşayan hemşehrilerimden dolayı mutsuz ve umutsuz. Hatay,
Dışişleri ve Sağlık Bakanlığının
yakın ilgisini bekliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aradan dört ay geçmesine rağmen hâlâ ülkemize
getirilmeyen, yurt dışında mahsur kalan gurbetçilerimiz
mağduriyet yaşıyor. Hatayda Samandağdan, Defneden, Arsuzdan,
Antakyadan sadece Suudi Arabistana çalışmak için giden 32 bin
vatandaşımız var. Bu hemşehrilerim yıllardır
gurbette çalışarak kazançlarını ülkemize getirdiler, Hatay
ekonomisine ciddi katkılar sağladılar. Ancak, şimdi bu
kardeşlerimize hak ettikleri vefa gösterilmiyor; pandemi nedeniyle,
bulundukları yerde mahsur kaldılar, ülkemize dönmek için
aylardır çırpınıyorlar. Bunlardan, Orta Doğu
ülkelerinde, Libyada, Sudanda, Ummanda, Kuveytte ve özellikle Suudi
Arabistanda olan hemşehrilerimin hâli her açıdan perişan;
ekonomik, psikolojik ciddi problemleri oluştu, sağlıkları
tehdit altında, can korkusu yaşıyorlar, aile ve vatan hasreti
çekiyorlar. Ekonomik açıdan perişanlar çünkü 16 Marttan bu yana
çalışamıyorlar, iş yerlerini kapatmak zorunda
kaldılar. Aralarında berberler var, restoranlarda
çalışanlar var, işçiler var; dört aya yakın bir süredir
işsizler, hiçbir gelirleri yok, bir odada 6 kişi yaşamak zorunda
kalanlar var. Kendileri parasız kaldığı gibi, ailesini
geçindirmek için gurbet ellere gidenlerin aileleri de aylardır gelirsiz.
Paraları olmayan bu gurbetçilerimiz için gıdaya ulaşmak
imkânsız hâle geldi, zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak
artık mümkün olmuyor.
Bir yandan maddi imkânsızlıklar,
diğer yandan salgın hastalık riski, bulundukları ülkenin
sağlık sisteminin yetersizliği psikolojilerini bozmuş
durumda. Yalnızca Suudi Arabistanda yüzlerce vatandaşımıza
Covid-19 tanısı kondu, bunlardan sadece 10-15i hastanelerde tedavi
görüyor, geriye kalanlar Hastaneler dolu. denilerek evlerine gönderiliyor,
evlerinde bir başlarına coronayla mücadele ediyorlar. Maalesef ki
Covid olduğu hâlde evine gönderilen, tedavi göremediği için
hayatını kaybeden ve hayatını kaybettiği saatler sonra
anlaşılan vatandaşlarımız var. Sadece Riyadda
coronadan hayatını kaybeden 10 vatandaşımız var
şu anda. Cenazelerinin ülkemize getirilmesi için haftalardır
uğraşıyorum.
Diğer yandan, Suudi Arabistanda test
yetersizliği sorunu da var; tüm belirtileri gösterdiği hâlde test
yapılmayan vatandaşlarımız var. Durum bu kadar vahim, bu
kadar içler acısı.
Şimdi, 22 Haziran sonrasında
uçuşların başlaması için planlamalar yapılıyor.
Bu çalışmalar bir an önce neticelendirilmeli, tarihler
kesinleştirilmeli, geldiklerinde de bu vatandaşlarımız
karantinaya alınmalıdırlar. Gurbetçilerimizin bir gün dahi
dayanacak gücü kalmamıştır.
Diğer bir konu ise fahiş bilet
fiyatları. Hava yolları sitesinde biletler misli misli fiyatlarla
satılıyor; biletler kesiliyor, sonra da Uçuşlar iptal edildi.
deniliyor, umutları da sönmüş oluyor. Gurbetçilerimiz Yeter ki
vatanımıza, ailemize bir an önce kavuşalım. diyerek
sağdan soldan, eşten dosttan borç almaya başladılar. Bilet
satış fiyatı belirlenirken gurbetçilerimizin bu
durumlarının göz ardı edilmemesini, insaflı hareket
edilmesini talep ediyorum. Belirsizlik, çaresizlik içindeki bu
vatandaşlarımız zaten uzun süredir zorlu bir süreç
yaşıyorlar, aile hasreti, vatan hasreti çekiyorlar, o yüzden Hasta
olacaksak da öleceksek de gurbet ellerinde değil, vatanımızda
hasta olalım, vatanımızda ölelim. diyorlar. Can korkuları
var, cepleri de bomboş. Gurbetçilerimizin Türkiyeye getirilmesi,
ailelerine, yuvalarına kavuşmaları için gerekli adımlar
acilen atılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Güzelmansur.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) - Ayrıca bununla
da kalmamalı. Sadece Hataydan 32 bin vatandaşımızdan söz
ediyorum. Aileleriyle birlikte 120-130 bin kişi gelirsiz kaldı.
Dolayısıyla insanların maddi kayıplarını gidermek
için de nakdî yardımlar planlanmalı ve bir an önce hayata
geçirilmeli.
Hiçbir yurttaşımızın yaban
ellerde kaderine terk edilmesine izin vermeyeceğiz. Yıllardır
gurbette çalışan, kazancını ülkesine getirerek ekonomiye
girdi sağlayan bu insanlara minnet borcumuzu ödemeliyiz. Gurbetçilerimizin
yaşadığı mağduriyetleri Hükûmetin, yetkililerin bilgi
ve ilgisine sunuyor, gereğini bekliyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Yayman, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın,
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun görüşülmekte olan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Değerli
Başkanım, nezaketinize teşekkür ederim.
Sayın hatibin konuşmasını
dinledim, bir açıklama yapma zarureti hissettim. Geçen hafta içerisinde
Sayın Dışişleri Bakanımız Mevlüt
Çavuşoğlu Beyle bizzat bu konuyu görüştük. Sayın Vekilimiz
müsterih olsun, konuyu takip ediyoruz. Bu noktada Dammam, Cidde, Riyad ve
Abhadan hem Türk Hava Yollarının tarifeli uçuşlarıyla hem
de özel şirketlerin charter seferleriyle yurt dışında,
özellikle Suudi Arabistanda olan vatandaşlarımızı
memleketlerine getirmek için hem Dışişleri Bakanımızla
hem Sayın Valimizle hem milletvekillerimizle konuyu takip ediyoruz. Bunu
yüce heyetinizin takdirine arz etmek istedim.
Teşekkür ederim Başkanım.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110
milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylamadan önce İç Tüzükün
86ncı maddesine göre lehte ve aleyhte birer milletvekiline söz
vereceğim.
Lehte Denizli Milletvekili Sayın Şahin
Tin.
Buyurun Sayın Tin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Bingöl depreminde vefat eden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara
acil şifalar diliyorum ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum buradan.
Ayrıca, bir yıl önce Denizli
Acıpayam, Çardak ve Bozkurtta meydana gelen depremden sonra devletimiz
afetzedelerimizin her zaman yanında yer almıştır,
onların hizmetinde olmuştur ve bugün de Allaha şükür,
Acıpayamda TOKİ konutları ve kendi yaptıkları,
yapacak oldukları evlerle ilgili destekler sonuna kadar devam etmektedir.
Allahın izniyle, depremde zarar gören vatandaşlarımız
şu anda evlerini kendileri yapıyorlar, devletimizin vermiş olduğu
finans ve kredi desteğiyle.
Ayrıca, değerli milletvekili
arkadaşlarım, bugün burada tartışmalar yaşıyoruz,
sert tartışmalar yaşanıyor. Ben 81 milyon
vatandaşımızın, halkımızın kardeş
olduğunu, aynı bayrak altında ve Türkiye Cumhuriyeti devleti
içerisinde yaşadığımızı buradan belirtmek
istiyorum. Biz, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, hepimiz kardeşiz ve bunu
bilerek burada yaşamımızı, bu ülke bayrağı
altında yaşamımızı devam ettirmek mecburiyetindeyiz ve
diyoruz ki: Biz her türlü terörü, teröristi, efendim, PKKyı ve buna
dolaylı ya da direkt yurt içinden ve yurt dışından destek
olan herkesi kınıyoruz ve lanetliyoruz buradan.
Kanunumuza döndüğümüzde, değerli
kardeşlerim, değerli milletvekili arkadaşlarım,
kartelleşmeyi ve tekelleşmeyi engellemek, tüketicinin faydasına
önemli kararlar almak, piyasa mekanizmasının sağlıklı
bir şekilde işlemesine katkı sunmak, yasa yapıcı
olarak bizlerin asli görevidir. Özellikle, ticaretimizi güçlendirerek ekonomik
özgürlüğün önündeki engelleri ortadan kaldıracak, serbest
piyasanın tıkanan damarlarını açacak önemli düzenlemelere
imza attık. Tüketicinin refahı için çalışan,
piyasaların varlığını ayakta tutan ve ekonomimizi
geleceğe daha güçlü taşıyan bir anlayışla
çalışıyoruz. Ülkemiz ve milletimiz lehine her türlü
adımı atıyor ve yasal düzenlemeleri yapmaya
kararlılıkla devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, rekabet hukukuyla
güvence altına alınan piyasalarda firmaların önceliği,
tüketicilerin taleplerini en uygun şartlarda ve en uygun koşullarda,
daha kaliteli ve daha etkin biçimde karşılamak olmalıdır.
Ülkemizdeki rekabet koşullarını, dünya ölçeğinde rekabet
şartlarının üstüne taşımak mecburiyetindeyiz. Bu
gayeyle hazırlanan Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, öyle ümit
ediyorum ki gerek Avrupa Birliği normlarında gerekse küresel normlar
çerçevesinde ticaretimize önemli ölçüde ivme katacak ve güven derecesini daha
da yükseklere taşıyacaktır.
Değerli milletvekilleri, hem sanayinin içinden
gelen birisi olarak hem de sanayisi gelişmiş rekabet dengelerini
ayakta tutmak için büyük gayret sarf eden ve aynı zamanda bir üretim üssü
olan Denizlimizin milletvekili olarak şunu da ifade etmek isterim ki
Türkiye bu ve benzeri düzenlemelerle iç pazarda ve küresel pazarda kaliteli
ürünlerle kendini daha net ifade edecektir. Aynı zamanda yasaların
sağladığı güvenceyle pazar payını daha da büyütecektir.
Rekabet kültürünün
yaygınlaşmasını birlikte sağlayacağız.
Sürdürülebilir büyümeyi ve kalkınmayı desteklemekten, yeniliği,
verimliliği ve üretimdeki kaliteyi en üst seviyeye taşımaktan
asla geri durmayacağız. Yaygın rekabet kültürünü teşvik
etmek, işleyebilir rekabet ortamını oluşturmak ve
uluslararası platformlarda bu manada etkin ve güçlü olmak bizim olmazsa
olmazlarımızdandır.
Değerli milletvekilleri, üretim yapan, istihdam
sağlayan, ekonomik alanda ülkemize katkı sunan ve Türkiyenin güçlü
yarınlarına omuz veren tüm sektörlerimizin her koşulda
yanında olmaya Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde devam edeceğiz. Bu vesileyle,
düzenlemenin hazırlanmasında emeği geçen milletvekili
arkadaşlarımız başta olmak üzere, değerli Komisyon
üyelerimize ve katkıda bulunan herkese teşekkür ediyor, düzenlemenin
hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Kocaeli Milletvekili
Sayın Tahsin Tarhan Bey.
Buyurun Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir kanunun sonuna geldik, emeği geçen herkese
teşekkürler.
Rekabet Kanunu, AKP iktidarı döneminde 6 sefer
değişti. 2018de Kurulun özerkliği kaldırıldı,
2020de ise Kurumun özerkliği kaldırılıyor. Kanunun
değişikliklerden önceki hâli bugünkünden daha yeterliydi. Daha önce,
Yargıtay, Danıştay, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği,
Kalkınma Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı üye atama sürecinde öneride bulunabiliyordu.
Başkanlık sistemi denilen bu sistemde bütün üyeler tek adamın
atamasına bırakıldı. 2018 itibarıyla, Kurum, fiilen
işlevsiz hâle getirildi.
Sayın milletvekilleri, rekabeti desteklemeyen
bir ekonomik tabloyla karşı karşıyayız. Hane
halkı, şirketler ve devlet, herkes gırtlağına kadar
borç batağında. 2002de 129 milyar dolar olan kamu ve özel
dış borcu 2019 sonu itibarıyla 437 milyar dolara yükseldi. TÜRK
TELEKOM, TÜPRAŞ, PETKİM, TEKEL, SEKA, şeker ve çimento
fabrikaları gibi pek çok sanayi tesisi ya kapatıldı ya da yok
pahasına satıldı. Bu ülkenin en önemli kuruluşu Tank Palet
yabancılara peşkeş çekildi. Ülke üretim ekonomisinden hızla
uzaklaştı; sizin döneminizde üretimin yerini rant aldı, millî
servet inşaata gömüldü. (CHP sıralarından alkışlar)
Vatandaşlar, geçmedikleri yol ve köprüye, yatmadıkları
hastaneye, uçmadıkları havaalanlarına para ödüyor. Devlet ise
israfa, gösterişe ve yolsuzluğa batmış durumda. Bu düzen,
vergi borçlarını sildiğiniz, Hazine garantisiyle
beslediğiniz üç beş haramiyi zengin etti. Sanayi üretimi ise
çakıldı, sadece nisan ayında üretim yüzde 30un üzerinde
düştü. Onun için oyumun rengi hayır.
Milyonlarca genç evde oturuyor, her 4 gençten 1i
işsiz. İşsizlik yüzde 13ün üzerinde, işsiz
sayısı 4 milyon sınırına ulaştı. En büyük
kaynağımız, geleceğimiz, yarınlarımız
işsizliğe, açlığa, yoksulluğa feda edildi.
İşsizlik beraberinde yoksulluğu getirdi, 18 milyon kişi
yoksul. Bu ülkede çocuklar yatağa aç giriyor. Araştırmalar
gösteriyor ki gençlerin yüzde 63ü yurt dışında yaşamak
istiyor. Beyin göçü sizin iktidarınız döneminde yoğunlaştı.
Atanamayan öğretmenlerin, 3600 ek gösterge bekleyen memurların,
emeklilikte yaşa takılanların, emekli olmasına rağmen
ikinci işte çalışanların sorunları çözülmüyor.
İşsizlik ve yoksulluk elbet önlenebilir ama siz, kutusundan bile çıkarmadığınız
S-400lere 2,5 milyar dolar ödüyorsunuz, F-35lere ödediğiniz 1,3 milyar
dolar havada kaldı. Akkuyudaki eski Rus teknolojisine 20 milyar dolar
ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Benim oyumun rengi hayır çünkü ülkede
hak, hukuk, adalet yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Parti Genel Başkanından talimat alan
mahkemeler, mülkün değil iktidarınızın teminatı oldu.
Muhalif siyasetçiler, haber yapan gazeteciler, tweet atan vatandaşlar
bir bir cezaevine giriyor. Türkiye büyük bir cezaevine dönüştü.
İnsanlar konuşmaya, yazmaya ve siyaset yapmaya korkar oldu. Onun için
oyumun rengi hayır. Bu kürsüde Anayasaya bağlı, tarafsız
kalacağına yemin eden ama tarafsız olmayan
Cumhurbaşkanının tüm üyelerini atadığı bir
Rekabet Kurumuna hayır. (CHP sıralarından alkışlar)
Pek çok maddesi açıkça Anayasaya ve Avrupa
Birliği mevzuatına aykırı bu kanuna hayır. Böylesi
yetkiler tek kişiye verilemez. Onun için oyumun rengi hayır
hayır hayır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2nci sıraya alınan, Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemir ve Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 63
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve
Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 63 milletvekilinin Bazı
Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2945)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 217) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 217 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı
Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine
ilişkin İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Hep söylüyoruz ama bir kere daha söylüyorum: Torba,
torba, torba; Meclisi çevirdiniz bir çorbaya, kanunlar zaten oldu çorba. Torba
kanun yerine bir temel kanun görüşemedik, kanun yapma tekniğini
değiştirdiniz. Bu, hep o tek adam rejiminin getirdiği şey
yani kanun yapma tekniğinin değişmesi bir zorunluluk da
değil. Tek adam rejiminde birisi kalkıyor, diyor ki Şunu da
ilave edin, bunu da yapalım, onu da yapalım. Aslında,
bağlı olduğu kanunlara baktığınızda çok
farklı kanunlar, mesela bu kanun 12 ayrı kanuna ithafen yapılan
bir kanun, 12 ayrı kanun var burada, yine bir çorba kanun var; o tek adam
rejiminin, biraz evvel izah ettim, bu ucube sistemin getirdiği
sıkıntılardan bir tanesi. Yerimden söyledim, burada da
söylüyorum: Bu tek adam sisteminden gün gelecek en çok, en çok zararı siz
göreceksiniz, iddia ediyorum, en çok zararı siz göreceksiniz; Yahu,
keşke öyle olmasaydı, bu adamlar bize söylediler, hep böyle muhalif
gözüyle baktık, hatta şedit ifadeler kullandık. diyeceksiniz
ama son pişmanlık fayda etmeyecek. Günah ediyorsunuz hem ülkeye hem
bize hem kendinize hem vatandaşa. Bir an önce, inşallah,
aklıselim galip gelir, bu ucube sistemden kurtulursunuz, Türkiyeyi bu tek
adam rejiminden kurtarırsınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm dünyayla birlikte ülkemizde de ekonomik açıdan
oldukça etkileri olan bir pandemi sürecinden geçiyoruz. Bu pandemi sürecinin ne
olacağı konusunda da çok değişik bilgiler geliyor, sanki
virüs mutasyona uğramış, yeni bir şekil almış,
farklı bir şekilde bir daha, bir dalga daha geliyor ama ekonomide gelen
dalga bu virüsten sanki biraz daha tehlikeli, ülkeye verdiği zarar
açısından baktığınızda ciddi tehlikeler var.
İlk vakanın çıktığı 11 Mart tarihini
hatırlıyorum ben, ondan önce 30 Ocakta bu Mecliste konuştuk,
dedik ki: Bakın, arkadaşlar, önce Çinde çıkan, sonra
İranda gelişen bu pandemi süreciyle ilgili gelin, burada bir
araştırma komisyonu kuralım. Bu konuda alınacak önlemleri
önceden alalım. Sonra zarar göreceğimiz konular var, onlardan daha az
zarar görebiliriz. Ama bu uyarılarımızı hiç dinlemediniz.
Bu uyarılarımızdan günler sonra, ülkemizde vakalar görülmeye
başladıktan sonra birtakım tedbirler almaya
başladınız. Salgın başladıktan sonra bir panik
havası oluşturuldu ve birçok vatandaşımız ücretsiz
izin kullanmaya zorlandı veya işten çıkarıldı. Bunun
üzerine bir de kapatılan dükkânlar ve bu yüzden gelir elde edemeyenler de
eklenince ekonomik anlamda sıkıntı yaşayan hane
sayısı çok korkunç rakamlara ulaştı. Buna karşın
Hükûmet ne yaptı? İşsiz mi kaldın kardeşim, al sana
kredi. Kısa çalışma ödeneği ya da ücretsiz izin sebebiyle
gelirin mi azaldı, al sana kredi. Eyvallah! Berber ya da kuaförsün,
manavsın, tesisatçısın, camcısın; dükkânın
mı kapandı, al sana da kredi. Lokanta, kafe, nargile kafe -hani çok
gidiyorsunuz ya Çukurambarda falan, oralarda- işletiyorsun; orası
mı kapandı, al sana da kredi. Kredi verilebilmesi için kamu
bankalarına da kaynak aktardınız. 100-200 milyar destek
verdik. dediğiniz de işte bunlardan ibaret. Vatandaşı
borçlandırdınız, kredi verdiniz yani. Esnafımız,
vatandaşımız bu krediyi ne yaptı? Borcuna
yatırdı. Adam borçlu; aldı, o borcuna yatırdı. Yine
tığıteber şahımerdan, eve gittiğinde cebi delik,
eli cebinde; çocuklarına mahzun mahzun baktı.
İnsanların borçları var
arkadaşlar ya. Samimi söylüyorum, insanlar utancından, onurundan
söyleyemiyor ama açlar; yürekten söylüyorum, açlar. Evlerinde tencereleri
kaynamıyor bu insanların.
Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre,
yalnızca Nisan ayında 920 bin kişi ihtiyaç kredisi
kullanmış, 1 milyona yakın. İhtiyaç kredisi dediğin
ne? 3 bin, 2 bin
İnsanlar artık günü güne filan eklemeye
başlamış. Bireysel kredilerin miktarı 664 milyar
lirayı geçmiş yani 100 milyar dolar civarında bireysel kredi
kullanılıyor bu ülkede. 38 bin vatandaşımız da bu
dönemde ilk defa kredi kartıyla tanışmış.
Peki, size sormak istiyorum: Borçlarını
krediyle ödeyen, bir kısmıyla ihtiyaçlarını ancak
karşılayan vatandaş, zamanı geldiğinde bu kredileri
nasıl ödeyecek? Geliri artacak mı? Var mı öyle bir vizyonunuz,
fokuslandığınız bir sistem var mı; geliri mi artacak?
Yok. Öyle bir şey olmayacak çünkü. Kısaca iktidar, kredi
dağıtarak toparlamayı düşündüğü ekonomiyi
toparladığını ve günü kurtardığını
zannediyor.
Alınan tedbirler çerçevesinde,
hatırlayın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kırk
beş gün kapalı kaldı ve 2 Haziran itibarıyla tekrar
çalışmalara başladık. Sürecin başından beri
doğru dürüst destek görmeyen vatandaş da 2 Haziranda Meclis
açılınca, son umut, dedi ki: Herhâlde bunlar bize bir şeyler
hazırlayacaklar, bizi de rahatlatacaklar. Bir baktılar,
karşılarında Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu. Lan
oğlum, bizim karnımız aç, bekçiyi ne yapacağız? diyor
ya. Yahu, bizim bekçinin palaskasını yiyecek hâlimiz yok, bekçinin
şapkasını yiyecek hâlimiz yok, bekçi parayı bizimle de
paylaşmayacak. Yani bize bir çözüm var mı? Yok. Size bekçi
lazım. Niye? Siz, ne olur ne olmaz, rahat durmazsınız; sizin
başınıza bir de bekçi getireyim. dediniz.
Hükûmet iki haftadır onun
dışında ne getirdi? Rekabet. Yahu, neyle rekabet ediyoruz? Merak
ediyorum, rekabet eden ne? İşletme mi kaldı rekabet edebilecek?
Çevremizde bir sürü iş adamı, esnaf arkadaşımız
vardır; birbiriyle rekabet etmekten vazgeçmiş adamlar, Ayakta
nasıl dururu., onun çaresini arıyorlar; rekabet filan hikâye.
Ya milleti oyalıyorsunuz. Millet bize
baktı Bunlar toplandı, tamam. dediler, Ya, ilk defa bu işin
farkına vardılar, kırk beş gün Meclisi kapattılar,
şimdi geldiler bize nefes aldıracak kanunları
çıkaracaklar. Bir baktılar: Yetmez, sizin başınızda
polis var, jandarma var, bir de bekçi dikelim. dedik, bir de rekabet dedik.
Ne olduğunu onlar da anlamadılar, biz de anlamadık; bir Rekabet
Kanunu çıkardık.
Vatandaş televizyonunu açıyor, bir umut
bizi izliyor Bizim derdimize çare olacak bir şey var mı? diye, yok.
Şimdi görüştüğümüz teklife bakıyorum: Yüksek kademe kamu
personelinin özlük haklarının düzenlenmesi, Vakıfbanka Kamu
İhale Kanunundan muafiyet tanınması, Bankacılık
Kanununda düzenleme, Çek Kanununda düzenleme vesaire. Yahu, millet aç
diyorum, aç; neden bahsediyorsunuz ya! Millet bizden ne bekliyor, biz neler
görüşüyoruz burada! Hiç alakamız yok gündemiyle, vatandaşın
gündemi ile Meclisin gündeminin hiç alakası yok. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar) Zannetmeyin ki millet bize
buradan bakarken Ya, milletvekilleri de ne güzel çalışıyor;
bakın, bizim için kanunlar çıkaracak
Hiç öyle bir şey demiyor.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Ne
yapacağız, para mı basacağız?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Vallahi bize hakaret
ediyorlar, bakın hakaret ediyorlar. Sizden bahsetmiyorum, hepimizden
bahsediyorum. Hakaret ediyorlar, diyorlar ki: Bize çözüm bulun; bizi
oyalamayı bırakın, bizimle dalga geçmeyi bırakın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Bakmayıp ne yapayım, bakıyorum, tabii bakacağım. Ne
yapayım yani?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Nereye bakıyorsunuz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sizi
dinliyorum ya, bakacağız yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Millete bak ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Allah
Allah!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bana bakmak bir şey
değil, millet aç diyorum, millete bak. Ama millete bakacak yüzünüz de yok,
sen de haklısın, bana bak. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Bir de vatandaşın çeşitli hizmetlere
ulaşımının kolaylaştırılması için
bazı işlemlerin elektronik ortamda sağlanması var bu
teklifte. Hizmet dediğiniz de vatandaşın kredi çekmesi
O
hizmet dediğiniz Kredi çekerken, kredi kartı alırken daha
nasıl borçlandırırız, daha kolay nasıl borçlanır
vatandaş? o kanuna yer vermişiz burada. Yine vatandaşı
borca sokma kanunu var, onu kolaylaştırma; vatandaş
zorlanmasın, biraz daha borçlandıralım onu.
Ya, bakın, vatandaş diyor ki: Beni
borçlandırma. Beni İŞKURun önünde, PTTnin önünde kuyrukta
beklemekten kurtar. Ona bir çözümün var mı, onu getir. Ona ne
çıkarttığın bu kanunlardan; yapacaksanız,
İŞKURun önüne gitmeden ona iş bulun, PTTnin önünde
verdiğiniz o yardımı beklemek yerine ona iş bulun, iş
kurun.
Parti olarak bir öneride bulunduk, dedik ki biz: Bu
süreçte işini kaybeden ve ekonomik sorunlar yaşayan her
vatandaşa aylık 500 lira karşılıksız olarak
verilsin. Siz bunu dinlemediniz, yine kredi verdiniz. Ya, hani bu Mecliste
-ben, geçmişlerini bilirim- arkadaşlarım var; Riba haram. diye
geldiler, ribaya taptılar, vallahi billahi ya; Riba haram. diye
geldiler, faiz haram dediler, şimdi faizin efendisi oldular, o hâle
geldiler. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Nasıl daha çok faiz alırız,
vatandaşı nasıl borçlandırırız? Yüzüklerin
Efendisi gibi bu Hükûmetin ismi de faizlerin efendisi. İlave borçlanma
hakkı getirmişler, 2020 Merkezi yönetim bütçe kanunu yürütmeye 1
trilyon 95 milyar lira harcama yetkisi veriyor. Bunun 139 milyarlık
kısmı için borçlanma yetkisi tanınıyor.
Uğurcuğum, sen bütçeyi iyi bildiğin için daha iyi takip edersin.
Ayrıca bütçenin yüzde 3ü kadar da ilave borçlanma hakkı sunuluyor.
Anlaşılan o ki bu ilave yetki de pandemi sürecinde
kullanılmış, ben öyle anladım. Bu yüzde 3 ne oldu peki,
nerede kullanıldı? Ne yaptınız arkadaşlar bunu?
Mesela, vatandaşın elektrik faturasını mı ödediniz,
doğal gaz borcunu mu kapattınız? Vatandaş hâlâ aç, hâlâ
borçlu.
Şimdi, bir de kanun teklifiyle ilave yüzde
2lik bir borçlanma yetkisi daha talep ediyorsunuz. Gelin bari bunu gerçekten
ihtiyacı olan vatandaşa karşılıksız olarak
aktarın. İnanın aktaracağınız bu 22 milyar lira
var ya vatandaş hiç bekletmeden onu tüketmek zorunda kalacak zaten; borçlu
adam, sıkıntısı var, tasarruf yapma ihtimali yok bu
parayı alıp. Kaynağı aktardığınız anda
piyasaya enjekte edilecek bu para, insanlar evlerine erzak alacak,
işletmeler vadesi geçmiş borçlarını ödeyecekler;
kısacası çark dönecek ve vatandaş Ben bunu geri nasıl
ödeyeceğim? diye düşünmek zorunda kalmayacak.
Şöyle bir hesap yapın: Bugün Türkiyede
500 liralık yardım aldığında bunu hemen harcamak
zorunda olan en az 20 milyon vatandaşımız var. İki ay üst
üste 500 lira karşılıksız destek versek 20 milyar maliyeti
olur bunun, tamamı 20 milyar lira. Bu 20 milyar anında piyasaya
döner, el değiştirir. Her el değiştirdiğinde de KDV,
gelir vergisi, kurumlar vergisi olarak da devlete geri döner. Neredeyse zaten
bu piyasaya enjekte ettiğiniz fakire, fukaraya verdiğiniz beş
yüzer lira paranın yarısını da vergi olarak zaten
anında geri alırsınız, ya bunun 10 milyarı anında
hemen geri döner ama vatandaşı biraz rahatlatır, 10 milyar lira
da kaynak aktarmış olursunuz. Bunun sonucunda ne olur biliyor
musunuz? En az 40 milyon vatandaş nefes alır, milyonlarca
insanın karnı doyar, milyonlarca çocuğun yüzü güler;
esnafımız az da olsa para kazanır, kirasını öder,
evine ekmek götürür, borçlarını öder; esnaftan alacağı olan
da rahatlar. Çok değil 10 milyar lirayla ülkenin yarısından
çoğuna nefes aldırırsınız. Bunun yerine dedim ya
faizlerin efendisi olan bu Hükûmet kredi vererek parayı piyasada
döndürmeye çalışıyor. Ama unutmayın kredi verdiğiniz
hiç kimseyi mutlu edemezsiniz çünkü adam parayı aldığı gün
bir gülüyorsa o kredinin ödemesi geldiğinde dört gün ah edecek size, emin
olun ah edecek. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Salgın döneminde yandaşlarınız
burnundan hiç kıl aldırmadı, yandaş doğal gaz ve
elektrik dağıtım şirketlerinden bahsediyorum; hani var ya
sizin etrafınızda dönen o iş adamları, hepimizce malum
dağıtım şirketlerinin sahipleri. Arkadaşlar, çok utanmanız
gereken bir durum: Bu salgında 4 milyon kişinin elektriği
kesildi. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Karanlıkta bıraktınız 4 milyon
kişiyi. Biz yapmadık. Kim yaptı biliyor musunuz? İhale
verdiğiniz, sizin siyasetinizi finanse eden ortaklarınız
yaptı. 120 bin haneye de icra geldi. İnsanlar hastalıkla
mı, açlıkla mı boğuşsun, kapısında kalan
icra memuruyla mı uğraşsın? Çiftçilerin o 2 milyar lira
borcunu da buna dâhil etmedim.
Allahtan Millet İttifakı belediyeleri
vardı da vatandaşa bir nebze nefes aldırdı. Bakın,
birçok büyükşehirde kampanyalar yapıldı ve bu
faturalarını ödeyemeyen vatandaşa yardım ettiler. Hiç
gittiniz mi, baktınız mı o faturalara? Bakın, ben size bir
rakam vereceğim, askıda fatura uygulaması vardı ya,
fatura tutarları ne kadar biliyor musunuz? 35 lira, 37 lira faturalar
vardı onların arasında; 50 lira bile değil, 35 lira, 37
lira. Vatandaş 35 liralık faturayı dahi ödeyememiş.
Şimdi biz ne yapıyoruz burada? 35 liralık su
faturasını ödeyemeyen vatandaşın daha kolay kredi çekebilmesi
için kanun çıkarıyoruz. Adam 35 lirayı ödeyememiş ya!
İnanın, ben böyle bir zamanda bu
konuları konuşmaktan utanıyorum, üzülüyorum ama siz
vatandaşa ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten hiç
çekinmiyorsunuz. Utanmıyorsunuz demek istemiyorum, çekinmiyorsunuz
kelimesini kullandım burada. Vatandaş elektrik faturasını,
su faturasını ödeyemiyor; siz, Sana kredi veririm kardeşim,
kredi. diyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Ufak esnafın
mahallesinde her mahallenin bir tefecisi vardır, gözüne kestirir böyle,
Ne zaman sıkışacak da ben buna piyasa faizinin üstünde bir
faizle kredi vereceğim. diye düşünür. O mahalledeki esnafın
yolunu gözleyen tefecilere benzediniz, hükûmet etmiyorsunuz, o tefecilere
döndünüz. O kredi taksitleri de ödenemeyecek çünkü vatandaş işini
gücünü kaybetti zaten. Ödeyemeyeceğini bildiğiniz için
insanların kredi taleplerinin çoğu da karşılanmıyor
yani talep ediyor, karşılanamıyor. Mesela bankalar üç ay sonraya
kredi ötelemesi yaptılar. Şimdi, adam yeni kredi almaya gidiyor;
deniyor ki: Hayır, sen öteleme yapmışsın, sen makbul
müşteri değilsin, sana artık kredi de yok. Yani, o kredi
imkânı da 1 kere var; 10 milyon isteyene 3 milyon, 2 milyon verdiniz; onu
da üç ay öteledi diye bir daha kredi verme yolunu da kestiniz, vatandaşın
öyle bir hakkı da kalmadı. Bugün aynı vatandaş bankaya
gittiğinde hiçbir krediye başvuramıyor çünkü sistemde ödeme
güçlüğü çeken vatandaş olarak görünüyor. Yani, siz burada kanun
çıkarıyorsunuz, Bankaların zincirini temizledik. diyorsunuz
ama bankalar onu backinde tutuyor. Diyor ki: Senin sicilin temiz gözükmesine
rağmen geçmişte böyle bir ödeme güçlüğü içindeymişsin,
dolayısıyla sana kredi kullandırmıyoruz.
İnsanları resmen fişlemişsiniz aslında; bu da
ayrı bir skandal, ayrı bir trajedi.
Ben bunları niye anlatıyorum? Yani neyi
becermenizi bekliyorum ki? Siz, şu maske var ya, maskeyi bile bir buçuk
ayda dağıtamadınız, vallahi şu maskeyi bir buçuk ayda
dağıtamadınız; millete ne dağıtacaksınız,
karnını nasıl doyuracaksınız, yaşamına
nasıl kolaylık getireceksiniz? Yani, isteseniz de bu kredileri
veremeyeceksiniz çünkü TÜİK rakamlarıyla ne kadar oynanırsa
oynansın, hızlı büyüyen bütçe açığı yıl
sonunda millî gelirin yaklaşık yüzde 7sine yaslanacak. Yani, bundan
sonra kredi vermek isteseniz de kredi verme imkânınız kalmayacak
çünkü kimse parasını alamayacağı bir ülkeye borç vermez.
Doğal olarak içerideki bankalardan borçlanacaksınız, o bankalar
bu sefer vatandaşa kredi veremeyecek hâle gelecek, gidişat belli.
Ekonomiyi Deli Dumrul rejimiyle yönetiyorsunuz. Bir
sabah uyanıyoruz, 1.500 ürüne ek vergi gelmiş; ertesi sabah
uyanıyoruz, dolar alım satımlarına ek vergi gelmiş.
Bütçe hedefini tutturamayacağınız çok belli. Salgından önce
2020 bütçesini Mecliste görüşürken diyordunuz ya Ekonomi yüzde 5 büyüyecek.
diye, salgın sonrası dünya resesyona girmiş, üretimin
kralını yapan ülkeler bile daralmaya başlamış, siz
hâlâ Büyüyeceğiz. diyorsunuz ve buna da bizim inanmamızı
istiyorsunuz, dünyanın inanmasını istiyorsunuz. Yani,
arkadaşlar, yalanın da bir de çetrefilli olanı var, böyle biraz
sağından solundan kurcalarsınız. Siz, yalanı
şakkadak önümüze koyuyorsunuz, bütün dünya Daralıyoruz. diyor,
Hayır, biz büyüyoruz. Üstelik, bu ekonomiyle herkesin
rakamlarını bildiği bu ekonomiyle Biz büyüyoruz. diyorsunuz ve
buna inanmamızı bekliyorsunuz. Anlaşılan o ki TÜİK
verileriyle ekonomiyi otomatik pilota almışsınız ama
uçağı indirecek pilot yok. Pilotun bazen aklına geliyor,
kumandaya geçiyor ama bu sefer ineceği pist kalmamış; uçak
havada dolanıyor. O dokuz sene evvel vardı ya AK PARTİnin
Uçağımız göklerde dolaşıyor. diye afişleri,
dokuz senedir aşağı inmedi; ben hâlâ korkuyorum uçağın
yakıtı biter de düşer diye. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Uçak, dokuz senedir havada
dolaşıyor, bir türlü inemedi. Seçim dönemi vardı ya Yerli
uçağımız havada uçuyor. diye, yahu, dokuz senedir nasıl
bitmedi bu yakıt ya? Hâlâ inemediniz bir türlü aşağıya.
Ekonominin havalimanı, onu besleyen ona güvenli iniş ve kalkış
imkânı sağlayan demokrasi ve hukuktur aslında. Bunlar olmadığı
için bu uçağın yere çakılması da
kaçınılmazdır. Pandemiyle beraber oluşan kriz de
eklendiğinde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle zaten
rayından çıkan ekonomiyi kurtarmanız hiç mümkün değil. O
yüzden acilen demokrasiyi yeniden kaim kılmak zorundasınız,
hukuku yeniden tesis etmek zorundasınız. Ne yaparsanız
yapın, ne paketi açıklarsanız açıklayın demokrasi,
hukuk, adalet olmadığı sürece hiçbir şekilde ekonomiyi
düzeltemezsiniz. O yüzden bu sene pozitif büyüme bir yana, maalesef, yeniden
küçülmeyle karşı karşıya kalacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; salgının etkisiyle ticaret hayatı ve hizmet
sektörü de normale dönmedi, hatta Sağlık
Bakanlığının tüm gayretlerine rağmen, ekonomik
gerekçelerle yarattığınız zamansız rehavet yüzünden
salgında ikinci dalga da kapımızda. Ekonomimiz ise ikinci ve
üçüncü dalgada dümdüz olur, bunu hiç kaldıramaz, emin olun. Üretimde
sosyal mesafe kısıtlamalarının maliyet
artırıcı etkisiyle, gelmeyen turistten dolayı gelmeyecek
olan turizm geliriyle, en önemlisi ithalat vergilerinin maliyete
yansımasıyla artık Türkiyede üretilen hizmet ve ürünlerin
miktarında ciddi düşüşler yaşanacak; bu yaz, bu sonbaharda
kaçınılmaz olarak enflasyon daha da artacak. Karşılıksız
bastığınız parayı da düşünürsek yakında
dolar kuru patlar, enflasyon daha da yükselir ve Türk milleti hızla yokluk
ve fukaralığa doğru çekilir. Bu şartlar altında
ekonomiyi yönetemezsiniz. Dışarıda
yarattığınız tek adam algısı dünyaya güven de
vermiyor ki para gelsin, gelmeyecektir de. İktidarın oyları
giderek eriyor. Bu yüzden, iktidar, hızla ekonomiyi kendince
normalleştirmeye ve zaman kazanmaya çalışıyor. Şu an,
o yüzden, elinizdeki son kozu oynuyorsunuz; bir yandan para basıyorsunuz,
bir yandan batan yandaş şirketleri kurtararak seçim kampanyasına
hazırlanmaya çalışıyorsunuz. Yazın her şey
toparlanır. hesabı yapıyorsunuz ama size o aklı kim
verdiyse gidin hatırlatın, ekonomi üç ay sonra normale dönmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bu süre zarfında,
pandemi esnasında kaybettiğimiz istihdamı geri getirmemiz de
imkânsız. İstanbul Ekonomi Araştırma diye bir şirket
var, onun anketi gelmiş. Ankette sorular sorulmuş, işte Bu
dönemde ne oldu? diye, Borcum arttı. Salgın bittikten sonra
harcamalarım uzun süre normale dönmez. Salgın bittikten sonra
harcamalarımı kısıtlamak zorunda kalacağım. gibi
cevaplar var; yüzde 25 Kesinlikle katılmıyorum. diyor. Yani size oy
verenlerin bile neredeyse yarısı sizin ekonomiyi düzelteceğinize
artık inanmıyor; ekonomi bu hâlde. Dolayısıyla boşuna
yalana başvurmayın, millet gerçeği biliyor; haberiniz olsun, ben
de uyarayım sizi.
Vaka sayıları çok artmış,
salgın ciddi anlamda tekrar kapımızda. Vatandaşlarımızın
hem sağlık açısından hem de ekonomik açıdan
endişeleri yeniden arttı. Artık vatandaşlarımız,
bizden bir araya gelip çözüm bulmamızı istiyor. Bırakın bu
yalandan dolandan, hikâye kanunları ya; diyor ki vatandaş:
Arkadaş, bana ne yapacaksın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Başkanım, bitti,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Toparlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Vatandaş diyor ki:
Gelin, bir araya toplanın, şu ülkede vatandaş için neler
yapacaksınız, onu anlatın. Bizi refaha ulaştıracak,
bizim aramızdaki bu husumeti bitirecek bir şeyler yapın. Ülkeyi
bu kadar germeyin, ülkeyi bu kadar kutuplaştırmayın, şucu
bucu diye ayırmayın, bu ülkeye sarılın. Gelin, memleket
masasının etrafına oturun. Meral Akşenerin
lafını o yüzden bir daha hatırlatıyorum size: Şu
memleket masasına gelin, oturun; imtina etmeyin, kaçmayın bu masadan.
Bu masa bu ülkenin kurtuluşu olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 217 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Kanun teklifiyle 14 ayrı kanun ve 3 ayrı
kanun hükmünde kararnamenin çeşitli hükümlerinde değişiklikler
yapılmaktadır. Bu şekilde torba düzenlemeye gidilmesi ve
tekliflerin etki analizinin olmaması yıllardır hep
eleştirdiğimiz konulardır. Yasama kalitesinin
artırılması, yasama işlerinin sağlıklı ve
düzenli bir şekilde yürütülmesi için Meclis İçtüzüğünün yepyeni
bir anlayışla ele alınması konusunda tüm siyasi parti
gruplarına sorumluluk düşmektedir. İç Tüzük yenilenmez ise
Meclisin ve siyaset kurumunun itibarını da zedeleyen ve
yıllardır yaşanan gereksiz tartışmalar ve zaman
kayıplarının hâliyle aynen devam edeceği açıktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak iki yıla yakın bir süredir
başarıyla uygulanan ve terörle mücadele, salgınla mücadele,
ekonomik saldırılarla mücadele, deprem ve afet yaralarını
hızla sarma ve dış politika gibi alanlar başta olmak üzere,
her alanda yönetime büyük katkı ve imkânlar sunan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum
sağlanması da dikkate alınarak Meclis İçtüzüğünün
mutlaka ve bir an önce gözden geçirilip yeniden yazılması
gerektiği görüşümüzü buradan yineliyorum.
Kanun teklifinin 1inci maddesiyle Vakıfbank
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Kamu İhale
Kanunundan istisna tutulmaktadır. Emsal kurumlar olan Ziraat ve Halk
Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının Kamu İhale
Kanunundan istisna olması gerekçe gösterilmektedir. Sürekli Kamu
İhale Kanunundan istisnalar getirmek yerine, bu kanunun kurumların
ihtiyacına ve günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi ve
hiçbir istisnaya yer verilmemesi suretiyle ihalelerde saydamlık, rekabet
ve kamuoyu denetiminin dikkate alınması doğru olacaktır.
Teklifin 2nci maddesiyle 2020 yılında
Elâzığ, Van ve Manisa illeri ile çevresinde meydana gelen
depremlerden etkilenen afetzedelere zorunlu deprem sigortası
yapmış olma ve imar planına uygun yapı olma
şartları aranmaksızın destek verilmesi öngörülmektedir.
Teklifin 3üncü maddesiyle yurt
dışındaki vatandaşlarımızın kısa süreli
çalışma niteliğindeki işler nedeniyle emekli
aylıklarının kesilmemesi düzenlenmektedir.
Teklifin 4üncü maddesinde kamu bankaları ile
kamu kurum ve kuruluşlarının finansman ihtiyaçlarını
karşılayabilmek amacıyla ihraç edilebilecek ikrazen özel tertip
devlet iç borçlanma senetleri için 2020 Bütçe Kanununda belirlenen limit 32,5
milyar liradan 54,1 milyar liraya yükseltilmektedir.
Teklifin 5inci maddesiyle tarihî ve kültürel
taşınmaz varlıklarla ilgili kamulaştırma konusunda
idare adına kesin tesciline karar verilen ve tapuda tescil edilen
kamulaştırma işlemlerinin yargı kararıyla iptal
edilmesi nedeniyle idareye açılacak davalarda ödenen
kamulaştırma bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi öngörülmektedir.
Teklifin 6,7,8,9,10,12,13,14,15 ve 16ncı
maddeleriyle finansal kuruluşlar, sermaye piyasası yatırım
kuruluşları ve portföy yönetim şirketleri, ödeme hizmeti
sağlayıcıları ve elektronik haberleşme
kuruluşlarının müşterileriyle yaptıkları
sözleşmelerin elektronik olarak düzenlenebilmesi; Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Kimlik
Paylaşım Sisteminden aracı kurumlar, portföy yönetim
şirketleri ve ödeme hizmeti sağlayıcılarının da
yararlanabilmesi öngörülmektedir.
Teklifin 11inci maddesiyle karşılıksız
çekle ilgili adli para cezasını ödemediğinde mahkûm olan ve mart
ayında çıkarılan kanunla 25 Mart 2020 tarihinde infazı
durdurulanların, cezalarının kaldırılmasının
ön şartı olan çek bedelinin 1/10unu ödemesi için öngörülen üç
aylık süre bir yıla uzatılmaktadır.
Teklifin 17nci maddesiyle kaçak tütün ticareti
yapanlar ile ticari amaçla makaron veya yaprak sigara
kâğıdını içi doldurulmuş olarak satan,
satışa sunan, bulunduran ve nakledenlere yönelik 1 Temmuz 2020
tarihinde yürürlüğe girecek hapis cezası hükmünün Tarım ve Orman
Bakanlığından yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan
tütün ticareti yapanlar bakımından 1 Temmuz 2020 tarihinde
yürürlüğe konulması düzenlenmektedir. Komisyon görüşmelerinde,
bu düzenlemeyle küçük üreticilerin korunmasının
amaçlandığı ve bu amaçla devam eden çalışmaların
ve kooperatifleşme sürecinin tamamlanması açısından, yetki
belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlara yönelik
ceza hükmünün ertelenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu
çalışmalar hızla tamamlanmalı, tütün üreticimiz mutlaka
gözetilmelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 22 ve 23üncü
maddeleriyle, KİTlerde iç denetim müessesesi kurularak iç denetçilerin
atanma şartları ve özlük hakları belirlenmektedir. 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kamu idarelerinde denetim
konusunda ciddi bir dönüşüm öngörmüştür. Anılan kanunla,
idarelerin üst yöneticilerinin hesap verme sorumluluğu kapsamında
görev yürüten iç denetim ve Meclis adına görev yürüten dış
denetim yani Sayıştay denetimini düzenlemiştir. Aradan geçen
uzun süreye rağmen iç denetim sistemi henüz
müesseseleşememiştir. İç denetim birimleri 5018 sayılı
Kanunla teşkilat şemalarında yer bulmasına rağmen teşkilat
kanunlarında ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde yer
almamış, birim başkanlığı için ayrı bir
kadro tanımlanmamıştır. Doğrudan üst yöneticiye
bağlı olarak kurulan iç denetim birimi başkanlıkları
ilgili idarelerin teşkilat düzenlemelerinde gösterilmelidir. İç
Denetim Koordinasyon Kurulu görev ve fonksiyonlarını yerine
getirebilecek güçlü kurumsal yapıya kavuşturulmalıdır.
Ayrıca dünya genelinde iç denetim en önemli kariyer mesleklerden
sayılmakta olup ülkemizde de iç denetim mesleği kariyer meslek grubu
olarak yapılandırılmalıdır.
Kanun teklifinin 18, 19, 20, 21, 24 ve 25inci
maddeleriyle, üst kademe kamu yöneticilerinin görevden alınmaları
veya görevlerinin sona ermesi hâlinde atanabilecekleri kadrolar ve özlük
hakları ile kapatılan Başbakanlık kadrolarında görev
yapan ve diğer kurum ve kuruluşlara nakledilen yönetici personel ve
müşavirlerin mali hakları düzenlenmektedir. Buna göre, ek göstergesi
6400 ve daha yukarı kadro ve pozisyon görevinden alınan veya görevi
sona erenlerin müşavir veya danışman kadro veya pozisyonlarına
atanmaları, en az iki yıl bu görevi yapmış olanların
iki yıl süreyle önceki görevlerine ait maaşlarını
almaları, daha sonra ise Bakanlık Müşaviri maaşı
almaları ve bunların izleme, değerlendirme, araştırma,
rehberlik, proje ve eğitim gibi hizmetlerde görevlendirilmeleri
öngörülmektedir.
Cumhurbaşkanlığına
bağlı ofislere başkan ve başkan yardımcısı
olarak atananlardan görevden alınanlar hakkında da bu hükümlerin
uygulanması düzenlenmektedir. İl valilerinden görevden alınanların
vali, mülkiye müfettişi kadrolarına atanmaları öngörülmektedir.
Diğer yönetici kadrolarında görevden alınan veya görevi sona
erenlerin ise denetim elemanı, uzman, araştırmacı veya
uygun görülecek diğer kadro ve pozisyonlara atanmaları
düzenlenmektedir. Üst kademe yöneticiliği yapmış aynı
durumda olanlar ile KİT müşavirleri ve ek göstergesi 6400ün
altında olan yönetici kadrolarda belirli bir süre görev yapmış
olanlar için benzer bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır.
Ayrıca, coronavirüs salgınına
karşı fedakârca mücadele ederek canlarını ortaya koyan
sağlık çalışanlarımıza yönelik de bir an önce
beklentileri karşılayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu süreçte sağlık çalışanları için performansa
bakılmaksızın üç ay süreyle döner sermaye ek ödemelerinin
tavandan yapılması konusunda uygulamada haksızlıklar
oluşmuş, birçok sağlık çalışanı hayal
kırıklığına uğramıştır. Döner
sermayelerde kronikleşen sorunlar çözülmeli, sistem yenilenerek
çalışan merkezli ve adaletli bir yapıya
kavuşturulmalıdır. Döner sermayenin emekli
aylığına yansıtılması için düzenleme
yapılmalıdır. 3600 ek gösterge düzenlemesi bir an önce
yapılmalıdır. Mevcut yıpranma payı düzenlemesi,
sağlık çalışanları lehine revize edilmelidir.
Salgınla mücadele sürecinde hayatını kaybeden sağlık
çalışanları şehit kabul edilmelidir.
Süresiz sözleşmelilere, 3+1 süreli
sözleşmelilere, vekil ebe hemşireler ile kamu dışı
aile sağlığı çalışanlarına kadro
verilmelidir. Kamuda sözleşmeli personel uygulaması homojen bir
yapı olmayıp kendi içinde ayrışmıştır. Hangi
gerekçelerle ayrıştırıldığının
mantıklı da bir izahı yoktur. Millî Eğitim ve
Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri
Başkanlığında başlangıçta 4+1 olarak belirlenen,
sonradan 3+1 olarak güncellenen uygulamayla sözleşmeli personel olarak
işe girenlere üç yıl sonunda kadroya geçme hakkı
getirilmiştir. Bu durumda en son yedi yıl önce kadroya geçiş
imkânı sunulan 4/Bliler mağdur edilmektedir. Başta
bakanlıklar, üniversiteler ve belediyelerde olmak üzere tüm kurum ve
kuruluşlarda çalışan sözleşmeli personel kadroya
alınmayı beklemekte, kısa vadede süresiz sözleşmeli
uygulaması yerine 3+1 sisteminin genel uygulama hâline getirilmesini
istemektedir. Esasen, kamuda statü ve istihdam kargaşası giderilmeli;
sözleşmeli, vekil, geçici, fahri, ücretli, kısmi zamanlı
personel çalıştırılması son bulmalıdır.
Yardımcı hizmetler sınıfı kaldırılmalı
ve bu sınıfta çalışan personel genel idare hizmetleri
kadrolarına alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, corona virüsü
nedeniyle dünya, bugüne kadar benzerini yaşamadığı küresel
bir salgınla karşı karşıya gelmiştir. Bütün
ülkeler salgına karşı büyük uğraşlar vermektedir.
Türkiye, salgına yönelik sağlık, güvenlik ve ekonomi başta
olmak üzere, her alanda etkili önlemler almıştır. Türkiye,
tanı ve tedavi hizmetleriyle dünyayı kendisine hayran bırakmıştır.
Covid-19 hastalarına ücretsiz tedavi hizmeti veren ve bu süreçte birçok
ülkeden vatandaşlarını uçakla getiren ülke Türkiyedir.
Sağlık diplomasisi ve yumuşak güç kapsamında 125ten fazla
ülkeye tıbbi malzeme yardımıyla müşfik ve merhametli
yüzümüz gösterilmiştir. Türkiyenin, salgının başından
itibaren gösterdiği kriz yönetimi bir başarı hikâyesi
niteliğindedir. Vatan ve vicdan hassasiyetini kaybetmemiş her Türk
vatandaşı bu gerçeği bihakkın teslim edecek ve
onaylayacaktır, nitekim onaylamakta ve bununla iftihar etmektedir.
Ülkemiz 1 Haziran 2020 itibarıyla yeni normal
ismiyle takdim edilen döneme geçmiştir ancak son günlerde açıklanan
vaka ve yoğun bakım sayıları herkesi
kaygılandırmıştır. Tüm
vatandaşlarımızın maske takma, sosyal mesafeyi koruma ve
hijyen konusuna özen göstermesi büyük önem arz etmektedir. Bu şekilde,
hastalığın yayılmasının önüne de inşallah
geçilecek, salgın tümüyle bitirilecektir.
Türkiye, deprem gerçeğiyle de sürekli
yüzleşmektedir. Son olarak merkez üssü Bingölün Karlıova ilçesi olan
5,7 şiddetindeki deprem hiç şüphesiz hepimizi endişelendirmiştir.
Gerek deprem ve gerekse coronavirüs salgını nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
tedavi gören kardeşlerimize şifalar diliyorum. Rabbim her türlü
salgın, afet, felaket ve musibetten Türk milletini ve Türkiyeyi korusun
diyorum.
Kanun teklifinde, 2020 yılında
Elâzığ, Van ve Manisa illeri ile çevresinde meydana gelen depremlerde
konutları veya iş yerleri zarar görenlere konut, iş yeri,
ahır inşası veya kredi desteği verilmesinde zorunlu deprem
sigortası yapmış ve imar planına uygun yapı olma
şartlarının geçmiş depremlerde de olduğu şekilde
aranmaması öngörülmektedir. Son yaşanan Bingöl Karlıova
depreminin de madde kapsamına alınması gerektiği
açıktır. Esasen her depremde böyle bir düzenlemeye gitmek yerine bu
konuda etraflıca çalışmalar yapılarak köklü tedbirler
alınması gerekmektedir.
Çiftçimiz de doğal afetlere maruz
kalmaktadır. Güney illerimizde yaşanan aşırı
sıcak ve poyraz sebebiyle narenciye ağaçlarında yanma ve çiçek
dökümü olmuştur. Yine, birçok ilimizde meydana gelen don, dolu ve sel
afetlerinden çiftçimiz büyük zarar görmüştür. Yaşanan afetler
karşısında devletimiz hızla harekete geçmekte, hasar
tespitleri yapmaktadır. Aşırı sıcaklar TARSİM
kapsamına alınmalı, TARSİMle ilgili şikâyetler
giderilmeli ve ürünleri hasar gören üreticimizin mağduriyeti mutlaka
giderilmeli, çiftçimiz için her türlü imkân kullanılmalıdır.
Tarım ve hayvancılığın
ekonomiler için ne derece kritik olduğunu, gıda güvenliği ve
tarımın stratejik önemini, tüm dünyayı etkileyen coronavirüs
salgını bir kez daha ortaya koymuştur. Ülkemiz, salgınla
etkin mücadele yanında, tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin
sağlanması ve gıda arz güvenliğinin korunması
amacıyla bazı tedbirleri uygulamaya koymuştur.
Tarımsal üretim ve gıda zincirindeki bütün
unsurlar kritik sektörler olarak belirlenirken faaliyetlerini kesintisiz
sürdürebilmelerine imkân sağlanmıştır. Ayrıca bu
süreçte tarımsal destekler hızlı ödenmiş, hazineye ait
tarım arazileri çiftçilerimizin kullanımına
açılmış, üreticilere yüzde 75i hibe, tohum desteği
sağlanmıştır. Tohum desteği kapsamı mutlaka
genişletilmeli, yaygın hâle getirilmelidir.
Bu süreçte de başta gübre, yem, elektrik gibi
tarımsal girdilerin fiyatları yüksek oranda artmıştır.
Çiftçilerimiz bu artışlar karşısında çaresiz kalmıştır.
Çiftçilerimizin mazot, gübre, ilaç, yem gibi girdileri uygun fiyatla alabilmesi
sağlanmalıdır.
Elektrik faturaları önemli bir maliyet kalemi
hâline gelmiştir. Tarımsal sulamada enerji maliyetleri
düşürülmezse sulu tarımdan hızlı bir kaçış
olacaktır. Konyada 10 dekar arazinin bir saat sulaması için 55 ila
75 lira, eğer kooperatif kuyusu ise 83 ila 100 lira enerji maliyeti
bulunmaktadır. Elektrik maliyeti altından kalkılamaz hâle
gelmiştir. Tarımda kullanılan elektrik için mutlaka daha
düşük tarife belirlenmelidir. Bazı illerde çiftçiye elektrikten
sağlanan destek İç Anadolu çiftçisine de verilmelidir. Ayrıca on
bir yıl öncesinden gelen ve tahsil kabiliyeti kalmayan, TEDAŞa olan
elektrik borçları tümüyle silinmelidir.
2018 yılında 7139 sayılı Kanunla
düzenlenen yer altı suyu sulama kooperatiflerinden sulama tesisi
mülkiyetinin devrinden feragat edenlerin, tesis bedelinin tahsilinden
vazgeçilmesi hükmüne işlerlik kazandırılmalıdır.
Çiftçimizin bankalara olan tarımsal kredi
borçları 115 milyar liraya, takipteki kredi tutarı ise 5,7 milyar
liraya ulaşmıştır. Üreticinin biriken borcu belini
bükmektedir. Buna bir çare üretilmelidir. Çiftçinin ve üreticilerin Tarım
Kredi ve Ziraat Bankası tarımsal kredi borçları faizsiz
ertelenerek uzun vadeli yapılandırılmalıdır.
Hayvancılık açısından yemleme
maliyetlerinin azaltılması ve kaba yem açığının
giderilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda
meraların kalite ve verimliliğinin artırılmasına yönelik
ıslah çalışmalarına hız verilmeli, mera tespit ve
tahdit çalışmaları hızla tamamlanmalı, meraların
yetiştiriciler tarafından etkin kullanımı
sağlanmalı, kaba yem üretimi ve işlemesine yönelik alt yapı
genişletilmelidir.
Konyada hayvancılık yapan insanımız
meralar için hayvan başına alınan otlakiye bedelinden dert
yanmaktadır. Çiftçi Malları Koruma Birimine ödenen ücret
karşılığında görünürde bir koruma hizmeti de yoktur.
Üretici merayı kendi korumaktadır.
2014 yılında büyük şehirlerde köy
tüzel kişiliği kaldırılıp mahalleye dönüşmesinden
sonra Çiftçi Malları Koruma Birimleri de şehir merkezine
alındığından kuruluş amacına uygun hizmet veremez
hâle gelmiştir. 1941 yılında çıkarılan Çiftçi
Mallarının Korunması Hakkında Kanun güncellenmeli,
mahalleye dönüştürülen köylerde tüzel kişilik oluşturularak
muhtarların yetkisi artırılmalı, koruma masrafına göre
bir ücretlendirmeye gidilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi, çiftçilerimiz
için acilen bir tedbir paketi açıklanması gerektiğini sürekli
dile getirmektedir. Ülke olarak bizim ne yapıp ne edip çiftçimizi,
üreticimizi gözeten köklü tedbirleri uygulamaya koymamız
lazımdır. Tarım sektörü, üretim, işleme ve pazarlama
boyutlarıyla bütüncül bir yapıya kavuşturulmalı; yüksek
verimlilikte ve kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke
insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek bir düzeye
getirilmelidir.
Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket
Partisi olarak destek verdiğimiz kanun teklifinin ülkemiz ve milletimiz
için hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine, konuşmama başlarken bana göre solda
yani 1inci parti, iktidar partisinin sıralarının boş
olduğunu görmek
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Buradayız Hocam.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
Buradasınız da 63 imzalı bir
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hocam, anlaştık
gruplarla, yapmayın lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Vallahi onu ben
anlamam, bilmiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz de yoksunuz öyle
bakarsak, doğru bir yaklaşım değil.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Nasıl?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuştuk,
anlaştık arkadaşlarla.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Turan, lütfen, müdahale etmeyin ya. Salon boşsa boştur
yani.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Anladım da 63
kişinin imza attığı bir şey bu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ne demek
hayır canım? Üzerinde 63 yazıyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Hocam, sizde kaç
kişi var?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Allah Allah
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, salon boşsa boştur yani.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sizde kaç
kişi var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Söyler misiniz, sizde kaç
kişi var?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
iktidar partisi olsak hepimiz olurduk.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Siz, iktidar
partisisiniz ya, Allah Allah
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır,
başkanlarla konuştuk biz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ya,
arkadaşlar, bu kanun teklifini getiren sizsiniz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Mecliste sistem
değişti iktidar partisi diye bir şey yok, sistem değişti
zaten, biz 1inci partiyiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Arkadaşlar, lütfen, insicamı bozuyorsunuz ama bu doğru bir
şey değil.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ya, Uğur Bey,
bu kanun teklifini getiren sizsiniz, yapmayın bunu işte.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hocam, yapmayın
gözünüzü seveyim ya.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ama siz bunu
yapıyorsunuz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Buradayız
zaten Hocam ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Erol
Bey, siz boş verin ya.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ya yapmayın
Allah aşkına. Ya, parlamentonun anlamını yitiren bir
davranıştır bu. Ne derseniz deyin, anlaşma mı
anlaşma Laf mı yani bu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hocam, sabaha kadar sen
de otur o zaman.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şunun üzerine
63 kişinin imza attığı bir kanun teklifi olduğu
söyleniyor. E, ben bakıyorum 10 kişi varsınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) E, ilgi çekmiyor demek
ki konuşmanız o zaman. Öyle mi diyeyim yani?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Onu bilemem, o
dinleyicilerin
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet, öyle takdir
etmişler demek ki.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) E peki, öyle
olsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Erol
Hoca, boş verin, siz konuşmanızı yapın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çünkü sabahtan beri
yürüyüş anlatıyorlar.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ya, Bülent Bey,
bırakın!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakışmadı Hocam.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Efendim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakışmadı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, Grup
Başkan Vekilinin yaptığı hiç yakışmıyor
gerçekten.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ben de hiç
yakıştıramıyorum size. Zaten geçen konuşmamda da
aynı durumla karşılaştım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, laf
atmayalım.
Buyurun Sayın Milletvekilim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi arkadaşlar, bu kanun teklifinin
geneli üzerine konuşmak, hemen hemen Adalet ve Kalkınma Partisinin
getirdiği bütün bu torba kanunlar üzerine konuşmak kadar zor bir
duruma karşılık düşüyor çünkü gerçekten de
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Dinliyoruz Hocam, sen konuş lütfen Hocam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
boş verin Hocam, boş verin. Onların kanunla işi yok;
getirdiler, gittiler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Grup Başkan Vekilleri
laf atmasın
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili, siz
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun Sayın Milletvekili
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her gün kanunla
alakalı konuşuyoruz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, vaktimiz
sınırlı, laf atmanın bir anlamı yok.
Buyurun Sayın Milletvekili.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hocam,
biz seni dinliyoruz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ya yapmayın
yani
(AK PARTİ sıralarından Polemik
yapma! sesleri)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, orada hakiki bir şekilde
Sayın Başkan,
orada insicam bozuyorlar, bilinçli bir şey yapıyorlar.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Özellikle
kürsünün yanına oturuyorlar oradan laf atmak için Sayın Başkan,
olmaz böyle şey.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Biz de polemik
yapmak istemiyoruz zaten böyle bir niyetim yok ama bazı gerçekleri de
söylemek zorundayım yani başka türlü olabilir mi? Bir kanun teklifi
getiriyorsunuz, teklifin ismi bile tuhaf bazı kanunlarda
değişiklik Ne demek bu Allah aşkınıza? Ne demek bu
bazı kanunlarda değişiklik?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) 12 tane
değişen kanun var, Allah Allah, hayret bir şeysin Hocam.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) İbrahim Bey,
ben de aynı şeyi söylüyorum. Yani bazı kanunlarda
dediğiniz zaman bunun geneli üzerinde nesini konuşacağım.
12 tane kanundaki değişikliği söylüyorsunuz ve ben geneli üzerinde
konuşurken 12 kanundaki değişiklik üzerine her birine ait olmak
üzere bir cümle kurmam gerekiyor.
AHMET TAN (Kütahya) Herhangi bir kanunla ilgili
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Herhangi bir
kanun
Neyse
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım sayın milletvekilleri.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Karşılıklı konuşulmuyor, orada müdahale ediliyor
Başkan.
BAŞKAN Evet, haklısınız,
doğru.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Buyurun
konuşun ya
BAŞKAN İbrahim Bey
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, bu kanun
teklifi de bugüne kadar getirilmiş kanun tekliflerinin bir benzeri olmak
üzere bir torba kanun teklifi ve benim anladığım kadarıyla
-ben o zamanlar burada yoktum ama- 2014 yılında Cemil Çiçekin,
burada vaad ettiği biçimde torba kanunların yanlış
olduğunu ve dolayısıyla bundan sonra gelmeyeceğini
söylemiş olduğu hâlde, benim iki sene burada üyelik
yaptığım süre içinde baktığımda, buraya getirilen
kanun tekliflerinin hemen hemen hepsi ya da yüzde 95i torba kanun
niteliğindedir. Esasında, bunu uzun uzun konuşmak lazım
belki ama derdim o değil ama bunu yaparak aslında bir şeyi
gözden kaçırtıyorsunuz. Çünkü bu kanun teklifinin maddeleri içinde
bazı maddeler var ki geçmişteki mevzuata atıfta bulunuyor ve
dolayısıyla da burada önerilen kanun teklifindeki her maddeyi
değerlendirmeye kalktığınızda geride koca bir
mevzuatın içine girmeniz gerekiyor. Bu da bence bir tür açıkgözlülük
gibi gözüküyor ama bu biraz kendini kandırmaktan öte bir şey
değil diye düşünüyorum.
Şimdi, neler getiriyor bu kanun teklifi? Geneli
üzerinde konuşmak üzere söz aldığıma
göre şöyle alt alta dizdiğim şeyleri söyleyeyim size. Bir kere,
bir tane yine, Vakıf Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı Anonim Şirketinin Kamu İhale Kanunundan
istisna tutulmasına ilişkin bir madde var. Efendim, bir başka
madde, vatandaşların bazı hizmetlere teknolojinin verdiği
imkânlarla erişebilmesini sağlamak üzere maddeler var, birden fazla
madde var. Efendime söyleyeyim, çek mevzuatında bazı düzenlemelerle
ilgili teklifler var. KİTlerin iç kontrol sistemiyle ilgili teklifler
var. 7 ilimizde gerçekleşen depremlerden etkilenen vatandaşlarla
ilgili yardım meseleleri var. Bir de kamu bankalarının finansal
ihtiyaçlarıyla ilgili bir düzenleme var ki benim en çok dikkatimi çeken bu
oldu ve dolayısıyla da biraz onun üzerinde konuşmak
ihtiyacındayım.
Şimdi,
değerli vekiller, hepiniz biliyorsunuz, hepimiz yaşıyoruz,
Covid-19 adlı bir virüsün bütün dünyada yaygınlaşması
sonucunda, esasında, hemen hemen bütün ulus devletlerde büyük bir
şaşkınlık yaşanmakta. Yani işin bir tarafı tıbbi
tabii ki. Bu virüsle nasıl mücadele edilmesi gerekir? Aşı bir
çözüm olur mu? Aşı ne zaman bulunabilir? gibi sorunlar var ve bu
sorunlar etrafında tıpla uğraşan bilim
adamlarının bir bakıma tartışmalarını
izlemeye çalışıyoruz. Fakat öte yandan, bu Covid-19 virüsü
dediğimiz virüs, esasında, yani genel olarak dünyada birçok
insanın hastalanması ve ölmesine sebep oldu ama bunun yanında,
hemen hemen bütün toplumlarda çok ciddi ekonomik sıkıntılara
sebep oldu ve olmaya da devam ediyor. Dolayısıyla da ben biraz bunun
üzerine konuşmak ihtiyacındayım çünkü bu kanun teklifinde bence
en önemli madde, bir bakıma, kamu bankalarına duyulan finansman
ihtiyacını gidermek üzere bir teklif maddesi var. Bu madde
esasında bütçe kanununa ilişkin bir düzenlemeyle de ilişkili,
dolayısıyla da oraya bağlamaya çalışacağım.
Şimdi, biliyorsunuz, 2008 krizi
yaşanırken toplumlar çok hızlı davrandı, özellikle
G20 diye anılan, daha çok büyük ekonomi yönetimleri bir araya geldiler
ve Krizden nasıl çıkılabilir? konusuyla ilgili olarak
görüşmeler yapıldı ve dolayısıyla bir koordinasyon
gerçekleşti fakat değerli vekiller, bu virüsle ilgili olarak ortaya
çıkan ekonomik krizle ilgili görebildiğimiz kadarıyla böyle bir
kolektif, 2008 krizinde gördüğümüz türden bir koordinasyon
gerçekleşmedi. Yani aslında dönemin ruhuna da uygun olmak üzere Her
koyun kendi bacağından asılır. misali Her toplum
karşılaştığı ekonomik sorunları kendisi
çözsün. mantığına gelen bir anlayışla yaşamak
zorunda kaldı.
Şimdi, şöyle söyleyeyim, bu dönemin ruhuna
uygun derken kastettiğim şey
Küreselleşme
karşıtı bir gelişme var biliyorsunuz, özellikle ileri
Batı ülkelerinde, başta Amerika olmak üzere ve bunlar daha
korumacı politikalara, daha içe kapanmacı modellere tekrar
dönüşü ifade eden politikalar uyguluyorlar ve görebildiğim
kadarıyla bu bütün dünyada da giderek yaygınlaşan bir
anlayış hâline gelmiş durumda. Dolayısıyla da böyle
bir çerçeveden baktığımızda, biz ne yapıyoruz diye
baktığımızda biz de bu dalganın içinde sörf
yapıyoruz aslında. Yani kendi bacağımızdan
asılmak üzere olduğumuzun farkında olarak Ne yapabiliriz?
sorusunun cevabını vermeye çalışıyor Hükûmet ve
bulabildiği çözümler çok tartışmalı çözümler.
Tartışmalı çözümler derken, bugüne kadar açıklanan ekonomik
tedbirlerle ilgili olarak söylüyorum, gerçekten aslında ne
yaşandığının yeteri kadar farkında olunmadığını
gösteren birçok öge var. Ne demek istiyorum, biraz açayım bunu:
Değerli arkadaşlar, yaşanan krizin en önemli tarafı sadece
bir talep kaynaklanan bir üretim sıkıntısı değil; aynı
zamanda arzdan kaynaklanan, arz şokundan da etkilenmiş olan bir kriz
yani hem bir yandan talepten gelen bir problem var hem bir tarafıyla da
arzdan gelen bir problem var ve dolayısıyla da bildiğimiz
yöntemlerle -ki genellikle talep kontrollü yöntemlerdir-
yaklaştığımız zaman sanıyoruz ki problemi
çözeceğiz ama öyle olmuyor. Ve nitekim, Türkiye, olayın
başından beri talep yönlü bir müdahalede bulunmaya
çalıştı ve dolayısıyla üretimi de daha ziyade parasal
genişleme diyebileceğimiz bir yöntemle ekonomiyi canlandırmaya
yönelik bir tedbir paketi düşündü. Bu tedbir paketinin, genişleme
paketinin esasında ne yapacağıyla ilgili olarak bence Hükûmet
çok fazla net bir fikre sahip değil.
Şimdi, arkadaşlar, bakın, son
zamanlarda olan hadiseleri kabaca gözden geçirelim. Ne oluyor? Merkez
Bankası özel sektörden tahviller alıyor, özel sektöre rezerv para
veriyor, özel sektör de o rezerv parayla gidiyor, hazineden kâğıt
alıyor. Şimdi, aslında beklenen o ki ya da bu politikadan murat
edilen o ki özellikle özel bankaların aldıkları rezerv
parayı krediye çevirmesi fakat gördüğümüz kadarıyla krediye
çevirme konusunda sıkıntı var ve bu sıkıntı
esasında özellikle bankalar ve Hükûmet arasındaki gerginliklere sebep
oluyor ve biliyorsunuz, son olarak aktif rasyosu adı altında bir
formülle bir anlamda bankaları özellikle KOBİ'lere yönelik olmak
üzere kredi vermeye doğru cesaretlendirmek veya zorlamak biçiminde bir
davranış gösteriyor. Fakat arkadaşlar, şöyle söyleyeyim:
Kriz zamanında, iktisatçılar diyorlar ki bu tür tedbirler, özellikle
parasal genişlemenin sonuçları 2008dekinden biraz daha farklı
çalışabilir. Yani kastettiğim şey şu: 2008de bu
parasal genişlemenin enflasyonist bir etkisi olmadı bütün dünyada da
hakikaten, olmadı çünkü o sırada Çinden gelen ucuz mallar
vardı, girdi malları vardı, petrol fiyatları düşüktü
vesaire vesaire. Oradan giderek bir anlamda enflasyonist bir baskı
yaşamadan ekonomiler krizi atlattılar. Fakat burada durum öyle
değil bence. Çünkü burada, 2008 krizinin dünya ekonomisindeki enflasyonist
baskıya ilişkin imkânları yok zaten; bir. İkincisi,
alınan krediler görebildiğimiz kadarıyla, rakamlara
yansıdığı kadarıyla konut alımına doğru
yönelmiş durumda fakat tüketim ve yatırıma gitmemekte.
Hükûmet sanıyor ki biz bu kredileri verelim
Peki, ne oluyor bu kredileri verdiğinizde? İnsanlar daha çok konut
alıyor, eyvallah, inşaat sektörü bu anlamıyla belki
desteklenmiş oluyor. Ama arkadaşlar, görece olarak faizlerin
düşmüş olduğu gerçeğinden giderseniz, esasında
alınan krediler, daha önce alınmış daha yüksek faizli
kredilerin ödenmesi için kullanılan bir araca dönmüş durumda.
Dolayısıyla da beklemeyin, bu genişleme bir anlamda üretimi
teşvik eden bir sonuca ulaşmayacak, aksine fiyatları yükselten
bir sonuca ulaşacak; bu bir.
İkincisi de, biliyorsunuz enflasyon derken
genellikle mal ve hizmet fiyatlarından söz ederiz ama asset
fiyatlarından yani varlık fiyatlarından söz etmeyiz. Fakat
arkadaşlar, burada, görebildiğim kadarıyla, Türkiyede kriz
başladığından bu yana hem enflasyon -yani mal ve
hizmetlerin fiyatları artıyor- hem de varlık fiyatları
artıyor. Bakın, İstanbul Borsa 100 Endeksine. Benim
yaptığım hesaba göre aşağı yukarı mart
ayının 15inden bu yana yüzde 15 bir artış söz konusu oldu.
Bu para nereden geliyor? Bu para, sözünü ettiğimiz parasal
genişlemenin borsaya giden yanı. Yani bir anlamıyla zenginlerin -kabaca
söylüyorum ama- gelir dağılımında varlıklı
kesimlerin değerleri artıyor fakat öte yandan mal ve hizmetleri kullanan
geniş çalışan kesimlerin aldığı malların
fiyatları artıyor ve dolayısıyla da onların aleyhine
bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla da ben buradan giderek şunu söyleyeceğim: Bu
politika, herhangi bir şekilde umulan sonuçları üretmeyecektir ve
bunu yakın bir zamanda da göreceksiniz, enflasyon daha yukarılara
gidecek ve dolayısıyla da üretim sorunu önümüzdeki günlerin en önemli
sorunu olarak var olacaktır.
Şimdi, Vakıf Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığıyla ilgili olarak da birkaç cümle söylemek istiyorum.
Şimdi, neler var portföyünde diye baktığımızda;
birinci olarak İstanbul Finans Merkezi var, Gaziantep Iconova Projesi var,
Fikirtepe Projesi var, Bizimtepe Aydos Projesi var, Maltepe Konut Projesi var,
Ankarada Cubes diye bir proje var, Nidapark var vesaire.
Şimdi, arkadaşlar, benim anlamakta
zorlandığım şey şu: Niçin Kamu İhale Kanunundan
ayrı tutmak durumundayız ki bunu? Yani, evet, daha önce birtakım
başka şirketlere -Ziraat Bankasına bağlı veya Halk
Banka bağlı şirketlere- bu verilmiş belki ama buna niye
veriyoruz? Yani onlara verildiği için mi veriyoruz? Ve Kamu İhale
Kanunundan bir anlamda -nasıl diyelim- istisna olmanın kamusal
anlamda yararı ne Allah aşkınıza? Ben bunu
anlayamıyorum. Ha, bir tek cevabınız olabilir, o da Efendim,
hızlı olsun. Yani, Kamu İhale Kanununun ne de olsa süreyi
yavaşlatan bir yanı olabilir dolayısıyla ama bu Kamu
İhale Kanunu dışında kalmanın da açıkça
arkadaşlar, rüşvet, irtikap vesaire gibi olumsuz sonuçlar üretmesi de
kaçınılmazdır. Bunlar belki bugün konuşulmuyor olabilir ama
yarın öbür gün göreceksiniz, bu ihaleler etrafında yapılan
harcamaların hepsi -diyebilirim hepsi- mahkemelik olacaktır. Bütün o
kamu-özel iş birliği ortaklıklarının hepsi mahkemelik
olacaktır çünkü hemen hemen hepsi, demin de söylediğim gibi, Kamu
İhale Kanununu baypas ederek oluşturulmuş olan
kararlardır.
Şimdi, arkadaşlar üç dakikam var. Bu üç
dakikada da bu Meclisteki tartışmalarla ilgili olarak, özellikle
Halkların Demokratik Partisiyle ilgili olarak izanı aşan ve
gerçekten, sadece ve sadece üzüntü verecek olan konuşmaların
şahidi oluyoruz. Yani bir siyasi ekip, kendine rakip olduğunu
düşündüğü bir başka siyasi ekibe terörist diyebiliyor,
artı, bunu en etkili bir şekilde yapma şansına sahip çünkü
bu konuyu gündeme getiren bir Cumhurbaşkanı, artı, neredeyse
bütün televizyonlara etki etme şansına sahip olan bir
Cumhurbaşkanı. Şimdi, böyle bir sistem kurmuşsunuz
arkadaşlar. Bu sistemin hiçbirini savunamazsınız ben size söyleyeyim.
Ve bu sistemden giderek Halkların Demokratik Partisi efendim, terörle
iltisaklıdır. diye laf edip duruyorsunuz.
Arkadaşlar, hakikaten ben mesela şöyle bir
cümle söyleyeceğim size: Ben iddia ediyorum, hepinizden daha fazla bu
ülkeyi seviyorum. Var mı?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Var.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, ben sizden
daha fazla seviyorum. Bana diyeceğiniz şu: Hoca, iyi de yani nereden
çıktı bu şimdi? Yani nasıl ölçeceğiz bunu? Evet, ben
de aynı şeyi söylüyorum. Nasıl ölçeceğiz sizin bizden daha
fazla bu ülkeyi sevdiğinizi?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tavırla.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Efendim
Sabırla. Biz de öyle diyoruz zaten.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tavırla,
tavırla.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sabırla
anlatmaya çalışıyoruz, sabırla anlatmaya
çalışıyoruz ki Halkların Demokratik Partisi gayet
meşru ve hatta hatta, daha iddialı söyleyeyim size
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tavırla
ölçeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hiç
kimse bizim tavrımızı ölçemez, herkes kendi tavrından
sorumludur.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bugün
itibarıyla, bizim gibi toplumlarda var olan, dünyada da bizim gibi
toplumlarda var olan, dünyanın ihtiyacı olan demokrasiyi savunan tek
siyasi partiyiz. (HDP sıralarından alkışlar) Bu
anlamıyla, ben size söyleyeyim: Tek Türkiyelileşmiş parti biziz çünkü
Halkların Demokratik Partisi başından itibaren -kabul edin,
etmeyin- bu ülkenin farklılıklarıyla birlikte oldu ve bütün o
farklılıkların kendi taleplerini buraya taşımak üzere
geldi. Ben bir Karadenizliyim, Kürt falan değilim.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Şaka
yapıyorsun(!)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, doğru
söylüyorsunuz.
Ama şunu da söyleyeyim size, bir başka
gerçeğimizi söyleyeyim, şunu görüyorum: Bütün kimlikler aslında
kendi içlerine konuşuyorlar ve dolayısıyla da diğerini
dinlemiyorsunuz bile, dinlemiyorlar daha doğrusu, öyle söyleyeyim. Ben,
bizi dışında tutuyorum çünkü biz zaten kuruluşumuzdan
itibaren -gözümüz, kulaklarımız açık- herkesi dinlemeye,
herkesin sorununu tartışmaya açık bir siyaset izlemeye
çalışıyoruz. Ama ben şunu görüyorum: Bir arkadaş
çıkıyor mesela Milliyetçi Hareket Partisinden veya başka
herhangi bir partiden, bir şeyler söylüyor; evet, ona
inandığını anlıyorum ben, ona da saygı
gösteriyorum ama o, gerçek değil, bana göre gerçek değil; ne
yapacağız şimdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Arkadaşlar, yapabileceğimiz tek şey
var: Birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var; birbirimize küfretmeye,
birbirimizi ötekileştirmeye değil. Yani bunu nasıl
anlayamıyoruz, anlamakta zorlanıyorum. Yani sizin gerçekleriniz size
ait, eyvallah; sizin düşünceleriniz size ait, eyvallah ama bizim
düşüncelerimiz de bize ait, bunu da siz kabul edin. Dolayısıyla
da bu Parlamento eğer anlamlı bir yer olacaksa
Ben açık
söylüyorum: İki senedir ben buraya geliyorum ve müthiş bir hayal
kırıklığı yaşıyorum burada ve zaman zaman
soruyorum Benim ne işim var burada? diye. Çünkü buradaki
tartışmaların gerçekten Türkiyenin
tartışmalarıyla çok yakından ilgisi yok. Türkiye
insanları sorunlu, sorunları var ve çözülmesini istiyorlar
sorunlarının ve biz ne yapıyoruz? Sen şöyle söyledin, sen
böyle söyledin. tartışmasıyla saatlerimizi geçiriyoruz ve ondan
sonra, gönlümüz rahat, işte Biz politika yapıyoruz. diyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Erol
Hocam, Diyarbakır Anneleri gerçek değil mi?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Nasıl?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Diyarbakır Anneleri gerçek değil mi? Onlara dair bir tane sözünüz var
mı?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Ya,
arkadaşım, ben size söylüyorum: Her zaman bunları
tartışmaya hazırım ben ama siz kaçıyorsunuz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bir tane
Diyarbakır Annelerine de sözünüz var mı? Bir tane oldu mu bugüne
kadar?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Ben
hazırım, hodri meydan!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) El insaf
ya!
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Hodri
meydan! Her konuyu tartışabiliriz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlunun
görüşülmekte olan 217 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, şimdi, Milliyetçi Hareket Partisinin ismi geçtiği için
Burada İnanmış olabilirler ama gerçeği söylemiyorlar,
gerçek değil çünkü. diye ifade etti hatip.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Hayır,
bize göre dedim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yani, size göre
olunca... Gerçek değil. dediniz.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Hayır
efendim, öyle bir şey demedim ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Size göre olan...
Gerçek aslında ama size göre değil, öyle mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Öyle bir
şey demedi.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Ya, Allah
Allah!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Size göre gerçek
değil yani bu söylediklerimiz size göre Gerçek değil. dediniz,
değil mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hah tamam, böyle
düzeltelim. Size göre gerçek, bize göre gerçek... Gerçek tektir, bu gerçek
üzerinden hareket edelim ve samimi olalım demekten başka bir sözümüz
yok.
Ben demin de konuştum, buradaki problemi ifade
ettim. Bir ve beraber olmanın koşulu şudur: Tasada, kıvançta
birliktelik meselesidir, millet olmanın koşulu da budur. Siz
sosyolojik olarak millet gerçeğine inanırsınız
inanmazsınız, buna ben bir şey demem fakat bir ve beraber
yaşama kültüründen bahsediyorsanız ve bu noktada da yüreklerinizin bu
memlekette beraber çarptığını iddia ediyorsanız, bu
memleketin derdiyle dertlenmeniz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi, çok
basit bir örnek veriyoruz -basit bir örnek derken tek bir örnek,
basitleştirmeyelim, yanlış anlaşılmasın- bir Eren
Bülbül kardeşimiz var. Kendisi Trabzonda, alçak bir terör
saldırısında şehit oldu. Sizin geçen hafta
milletvekilliği düşürülen milletvekiliniz Farisoğulları onu
katleden hainin cenazesine katılıp o cenazede görüntü vermekten en
ufak bir beis görmüyor, en ufak bir üzüntü duymuyor, en ufak bir mahzur
görmüyor. Şimdi siz -bu memlekette bu çocuğu öldüren, bu çocuğu
şehit eden insanlar bizim açımızdan katildir, bu milletin
düşmanıdır- bu milletin düşmanına, cenazesine giderek
sahip çıkıyorsanız, siz bu milletin hasmıyla berabersiniz
demektir. Bu durum çözülmediği sürece Türkiyede birtakım
şeyleri halletmemizin imkân ve ihtimalî yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi bunlar
sizin adınıza hayal kırıklığı olmayacak ama
milletimizin adına, sizin için bir hayal
kırıklığıdır. Siz Meclise gelip bir hayal kırıklığı
yaşıyor olabilirsiniz ama biz de bu tavırlardan dolayı -Meclisin
üyesi olarak değil sadece- bu milletin bir ferdi olarak, bu vatanın
bir evladı olarak Türk milletine silah çekenlerle, bu memleketin
çoluğu çocuğu, kundaktaki bebeği ayırmaksızın, bu
memleketin kanına girenlerle beraberliğinizden dolayı büyük bir hayal
kırıklığı yaşıyoruz ve bunu asla ve asla
kabul etmiyoruz. Bu da bizim son derece önemli ve büyük bir
hakkımızdır.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hatibimize sataşma var.
BAŞKAN Tamam, yerinden cevap verebilir bu
saatten sonra.
Buyurun.
55.- İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğlunun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, önce, Sayın Bülbül söylediğimi
tam anlayamamış ya da belki ben anlatamadım derdimi ama galiba
sonunda orada uzlaştık. Şimdi, ben size şunu söyleyeyim
bakın, biz diyoruz ki: Uzlaşma dediğimiz şey,
karşılıklı taviz vermekle ilgili bir şeydir. Yani siz
uzlaşmaya, taviz vermek üzere kendinizi hazırlamanız lazım
ki bunu konuşabilir hâle gelelim. Dolayısıyla şunu da
söylemek istiyorum: Kimse kendi iddiasından geri adım atmak istemiyor
ve Sayın Bülbülün şimdi yine söylediği gibi Şuna
şunu deyin, ondan sonra konuşalım...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şuna
şunu değil, çok açık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, bir
dinleyin. Bakın, sizi dinledik demin.
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Bir dakika
Bir dakika müsaade edin.
Eğer gerçekten bu mesele bizim derdimizse,
sahiden bu mesele bizim derdimizse, o zaman ben de diyorum ki: Hodri meydan, bu
konuda Meclis araştırması mı yapalım, ne yaparsak
yapalım, oturalım, konuşalım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ben
vicdanınıza sesleniyorum sizin.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Yani,
açıkçası şunu söyleyeyim: Burada bizim
konuşamayacağımız,
tartışamayacağımız hiçbir şey yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Demin de
söylediğim gibi, ülkeyi sevmenin bir ölçüsü yok arkadaşlar. Yani, biz
de en az sizin kadar -ancak bunu diyebilirim- bu ülkeyi seviyoruz. Bu ülkenin
derdi bizim de derdimiz, bu ülke insanlarının dertleri bizim de
dertlerimiz. Benim 70 yaşında ne işim var burada Allah
aşkınıza o zaman? Yani, dolayısıyla da, bütün
arkadaşlarım için söylüyorum: Bizim derdimiz Türkiyede gerçek
anlamda bir demokrasiyi, palavra bir demokrasi değil, gerçek anlamda bir
demokrasiyi oluşturmaktır. Halkların Demokratik Partisini de
lütfen biraz böyle anlamaya çalışın.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
56.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın Grup Başkan Vekilinin
tarzını, biraz önce de çok yadırgadığımı ve
kabul edilemez bulduğumu ifade etmiştim. Bu Mecliste hiçbir partinin,
hiçbir partinin temsilcisinin diğer partilerden hiyerarşik olarak bir
farkı yoktur, biz burada yatay bir ilişki içindeyiz, Grup Başkan
Vekillerinin de vekillerle dikey bir ilişkisi yoktur.
Biz, şu dili gerçekten reddediyoruz ve asla
kabul etmeyeceğiz: Bu devlet, bu millet bizim devletimiz, bizim
milletimiz. Ya, bu dil bizim açımızdan yok hükmündedir, bu
hamasettir. Bizim hamasete karnımız tok. Biz, birlik ve beraberlik
derken partilerle birliği, MHPyle birliği falan kastetmiyoruz,
katiyen. Biz, toplumsal birliği kastediyoruz, toplumsal
barışı kastediyoruz. Bu ülkede hakikaten toplumsal bir
barış içinde herkesin kardeş -sahte kardeş değil-
gerçekten eşit olması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, bana
bu Mecliste şunu söyletmeyin diyorum arkadaşlara. Israrla diyorlar
ki: Ya, Kürtlerin ne sorunu var? Bu üçüncüdür, söyleyeceğim: Ya, ben bir
Kürt kadınıyım! Kürtüm ya! Benim annem Türkçe bilmiyor. Ben,
Kürtçeyi Türkçeden önce, ikisini birlikte öğrendim. Ben, dilimle
eğitim göremedim. Ben, Kürt olarak, Kürt yurttaş olarak şu ana
kadar bile sayısız ihlal yaşadım. Ben İstanbula
gittiğimde hâlâ bana Meral Hanım, ne kadar güzel Türkçe
konuşuyorsunuz, hiç Kürtlere benzemiyorsunuz. diyorlar. Bu, bir
ayrımcılıktır; bu, bir hakarettir. Bize kardeşlik
hikâyesi gerçekten anlatılmasın. Biz, tabii ki kardeş olmak
istiyoruz. Şu anda grubumuzda; Süryanisiyle, Ermenisiyle,
Hristiyanıyla, Müslümanıyla, herkesle hakiki bir kardeşlik
yaşıyoruz çünkü kimse, kimsenin diline, inancına, kimliğine
göre davranmıyor. Bizim partimizin temel felsefesi budur. Bizim Aman ha,
MHPyle birleşelim. diye bir derdimiz yok.
Ayrıca Erol Hoca -bizim hocamız- o kadar
naif, yapıcı bir konuşma yaptı ki buna bile itiraz
ediliyorsa artık ne diyelim yani. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bülbül, buyurun.
57.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, konuşmalarda HDP bize birtakım itirazlarını
veya cevaplarını sunarken, ifade ederken devamlı dile getiriyor,
Milliyetçi Hareket Partisi bizim devletimiz ifadesini kullanıyorsa
üstten bakma, sahiplenme veya hiyerarşik olarak toplumda veyahut da burada
Mecliste başka bir durum oluşturma gibi bir şeyden bahsetmemiz
mümkün değil burada. Bizim devletimiz demek, bir ailenin ferdi gibi
benim ailem, bizim ailemiz demek gibi bir şey. Bunu, bizim ailemiz,
bizim devletimiz, bizim milletimiz ifadesini rahatça kullanamayanların
düşünmesi lazım bence. Bu noktada -demin de ifade edildi- sanki biz
emredici, buyurucu bir pozisyondaymışız, sanki üstten
bakıyormuşuz gibi birtakım tavırlardan bahsettiler. Ben
bunları kesinlikle ve kesinlikle kabul etmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Naif
konuşma dediğiniz konuşmanın içerisinde cevap vermemiz
gerektiğini düşündüğümüz hususlara cevabımızı
verdik ama Milliyetçi Hareket Partisinin de bu husustaki
değerlendirmelerine sizler de tahammül etmek durumundasınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tahammül
ediyoruz canım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Üstten
seslenmemiz gibi bir durum söz konusu değildir. Biz de yüreğimizden,
gönlümüzden, aklımızdan geçenleri partimizin görüş ve
düşünceleri çerçevesinde ifade etmeye çalışıyoruz,
memleketimize, milletimize fayda getirmeye çalışıyoruz. Bizim
başka bir niyetimiz yoktur. Bunu çarpıtmanın da bunu farklı
şekilde ifade etmenin de hiçbir şekilde doğru
olmadığını burada ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Son
cümle, sataşma yok, vekilimiz hakkında bir cümle kurdu da
BAŞKAN Buyurun.
58.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, şöyle: Herkes bulunduğu yerden değerlendirir.
sözünü çok kullanırım. Bence, bizce, HDP olarak bu ülkeyi en çok
seven biziz çünkü biz bu ülkede bütün saldırılara rağmen
barışın tesisi için en büyük bedeli ödeyerek burada oturuyoruz,
en büyük bedeli ödüyoruz.
Musa Farisoğullarının davasına
ilişkin ben orada altı dakika bir konuşma yaptım, gönül
isterdi ki gerçek bir tartışma ortamı olsun. O davanın
iadeimuhakeme yönünde, bozulması gerektiği yönünde
Eminim özel
konuşsam milletvekillerinin yüzde 90ı buna Evet. diyecek ama siyaseten
herkes karşı çıkıyor.
Cenazeye gitti suçlamasını da cevap
vermeye değer bulmuyorum.
BAŞKAN Peki.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve
Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 63 milletvekilinin Bazı
Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2945)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 217) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar Emecan.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Bazı Kanunlarda
ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin geneli üzerinde söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Getirilen bu torba kanun teklifi 27 maddeden
oluşmakta ve 17 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamenin birçok maddesinde
değişiklik yapmaktadır. Tabii, artık biz bu sürece
alıştık, sürekli kanun teklifleri
Özellikle de Plan ve Bütçe
Komisyonuna torba kanun teklifleri hâlinde ve palyatif çözümler sunacak
şekilde yani o günün, o anın koşullarına göre, hiçbir
planlama içermeden getirilerek Komisyondan geçiriliyor ve Meclis Genel Kuruluna
sunuluyor.
Tabii, yine her zamanki gibi, diğer kanun
tekliflerinde olduğu gibi teklif maddelerinin görüşülmesi
sırasında teklifteki 3üncü, 4üncü ve 5inci maddelerin Anayasaya
aykırı olduğu görüşünü dile getirmemize rağmen birçok
kere olduğu gibi itirazımız Komisyon Başkanlık
Divanınca yine dikkate alınmamıştır ve Anayasaya
aykırılık iddiası karara bağlanmadan görüşmelere
geçilmiştir. Bu tutum, aynı zamanda İç Tüzüke de
aykırıdır, bunun da tekrar altına çizmemiz gerekir.
Şimdi, bu kanun teklifini neden ve hangi
ortamda görüşüyoruz, içeriğinden bağımsız olarak biraz
buna değinmek istiyorum açıkçası. Tüm dünyayı etkileyen
yeni Covid-19 virüsü Türkiyeyi de ekonomik, sosyal, psikolojik yönlerden uzun
süredir etkisi altına almış durumdadır. Salgına
yakalandığımızda zaten bir ekonomik kriz içerisindeydik ve
tüm dünyada, salgın sürecinin çalışma yaşamını
olumsuz yönde etkilemesi sonucunda birtakım ekonomik önlemler
alınmaya ve bir kriz yönetimi yapılmaya da
başlanmıştı.
Ülkeler, öncelikle salgını kontrol etmeye,
sonrasında bu sürece paralel olarak ellerindeki kaynakları,
salgın krizinin bir finansal krize dönüşmemesi için kullanmaya
odaklandılar. Bu süreçte, dünyada gelir ve rezerv fazlalığına
sahip olan ülkeler, oluşabilecek finansal krizlere karşı elbette
çok da rahat önlem paketleri açıklayabildiler. Örneğin, ABD 3 trilyon
doları ve Avrupa Birliği 2 trilyon dolara yakın bir
finansmanı ekonomilerine aktarmayı başarabilmiştir bu
süreçte. Almanya 750 milyar euroyu, Fransa 345 milyar euroyu
vatandaşları için kullanabilmiştir, hatta arkasından ek
bütçeler de yapmıştır bu ülkeler. Ekonomisi güçlü,
gelişmiş ülkelerin önümüzdeki dönemde yüksek oranda küçülmesinin
beklenmesine rağmen -örneğin IMFnin bahar raporuna göre yüzde 9
büyüyen dünya bu dönemde yüzde eksi 3 daralacak; ABDnin yüzde eksi 5,9, euro
bölgesinin yüzde eksi 7,5, İngilterenin yüzde eksi 6,5 küçülmesi de
beklenmektedir- bu ülkelerin kasalarındaki rezerv fazlalıkları,
bütçe açıklarını finanse etmelerini de
kolaylaştırmıştır çünkü kasaları doludur, rezerv
fazlaları vardır, çok rahat bir şekilde bu bütçeleri
açıklamışlardır ve kullanmışlardır.
Türkiyeye baktığımızda ise
gelir ve rezerv fazlalığımızın
bulunmadığını, bu nedenle de bütçe
açıklarının finanse edilemediğini görüyoruz. Değerli
vekiller, değerli arkadaşlar; yanlışın da en
büyüğü, rezerv fazlalarımızın olmamasının sebebi
iktidarın bütçeyi harcama tercihlerinden kaynaklanmaktadır.
Aslında hiç de az olmayan kaynaklarımızı harcama
öncelikleriniz bugüne kadar hep müteahhitlerden, yandaş şirketlerden
ve şatafattan yana olmuştur. Garanti ödemeleriyle, yollar, köprüler,
hastanelerle devlet müthiş bir borç yükü altına girmiştir. Kamu
kaynakları kamu yararına kullanılmamıştır, ziyan
edilmiştir bu süreçte, yükü de hep vergiyi ödeyen
vatandaşlarımız çekmiştir. Ekonomisi güçlü devletler,
vatandaşlarına belli sürelerle aylık destekler verebilirken,
kira yardımları yapabilirken, bu zor günlerde
vatandaşının yanında olduğunu hissettirirken bizde ise
kaynak kullanımında yanlış tercihler yapan iktidar, aylarca
iş yerini kapatmış küçük esnafa Borcunu erteleyeceğim.
Vergini erteleyeceğim. Sosyal güvenlik primini üç ay
erteleyeceğim. Kredi vereceğim. diyerek tedbir alıyormuş
gibi yapmış ve esnafı geçimlerini sağlayacak paralar vermek
yerine borç ötelemeleriyle alamadıkları, alsalar da ödeyemeyecekleri
kredilerle baş başa bırakmışlardır.
Şimdi, bir grubumuz daha var değerli
vekiller, günlük çalışıp harcayan; simitçisinden ayakkabı
boyacısına, temizliğe giden kadınlarımıza,
kısaca, emeğiyle çalışanlara Sen başının
çaresine bak. denilmiştir. Özellikle bu düşük ücretli işlerde
çalışan, birikim yapma olanağı olmayan
vatandaşlarımız da esnafımız gibi zorunlu olarak
evlerine kapatıldıklarında ani gelir kayıplarının
yıkıcı sonuçlarıyla baş başa
bırakılmışlardır.
TÜİKin 2018 verilerine göre Türkiyede
aylık geliri 583 TLnin altında olan 11 milyon
vatandaşımız var değerli vekiller. Siz ise ne
yaptınız? 5,5 milyon ihtiyaç sahibine, sadece 5,5 milyon ihtiyaç
sahibine bir kereye mahsus biner TL ödediğinizi
açıkladınız; gerisi başının çaresine baksın.
Bir de üstüne, IBAN numarası verip para isteme çaresizliği
gösterdiniz. Neyse ki Millet İttifakının belediyeleri
vardı da bu süreçte, işte, sizin bu sahip çıkmadığınız
kesimlere onlar sahip çıktılar, ellerindeki tüm
kısıtlı imkânlara, tüm engellemelere rağmen bu
vatandaşlarımızın yanında olmak için ellerinden geleni
yaptılar; askıda fatura uygulamalarıyla faturalarını
ödediler, yardım kampanyalarıyla mümkün olduğunca evlerine
yardımlar götürmeye, en azından aç kalmamalarını
sağlamaya çalıştılar. Hâlbuki, siz, bir avuç müteahhit
yerine milyonlarca çalışanın cebine para koysaydınız o
parayla ne yapacaklardı, birikim mi yapacaklardı? Hayır,
harcayacaklardı o parayı, ekonominin çarkı da aslında bu
şekilde dönecekti. Şimdi bu durumu yani pandemi sürecinde Türkiye
ekonomisindeki daralma ve artan bütçe açıklarına karşı
alınan bu yetersiz önlemleri Bütün dünya küçüldü, daraldı; biz de
küçüldük, daraldık. tezinin arkasına sığınarak
açıklayamazsınız. Siz ülkenin zenginliğini har vurup harman
savurduğunuz için biz bugün burada bu noktadayız. İşte bu
garip kanun tekliflerini görüşüyoruz.
Peki, bugün ne hâldeyiz tekrar biraz da ona
bakalım. Rezervler tabii boş olunca geriye iki tane yol kalıyor.
Bir tanesi, kısa süreli ödünç para olan swap anlaşması yapmaya
çalışmak; diğeri de borçlanmak. Ancak küresel sermaye ne swap
anlaşmalarına ne de borç vermeye sıcak bakmıştır.
Ülkeler bu süreçte hem kendi içlerine kapanmış hem de Türkiyeye olan
güvenin de az olmasından dolayı Türkiyeye kapılarını,
kredi musluklarını açmamışlardır. Ocak-mayıs,
sadece beş ayda bütçe açığı 90 milyar TL oldu değerli
arkadaşlar. Kriz şimdi ülkemizde daha da derinleşmiş
durumdadır.
Covid-19 döneminde işçiye, esnafa, çiftçiye
verilmeyen yardımlar faiz lobilerine ödeniyor. Bu yıl beş
aylık dönemde yani yine ocak-mayıs döneminde Türkiye sadece
dış borçları için 65 milyar TL faiz ödemesi yaptı. Hâlbuki
2020 bütçesinde öngörülen bütçe açığı 139 milyar TLydi. Merkez
Bankası rezervleri de bu arada eriyor. Sadece Katarla yapabildiğiniz
swap anlaşmasının 5 milyar dolardan 10 milyar dolara
çıkması tabii bu rezervlerde oluşan erimenin bir
kısmını kâğıt üzerinde bir süreliğine telafi
etti, erteledi diyelim. Elimizde işçilerin zor günlerinde kullanılmak
üzere bir İşsizlik Fonumuz vardı, değil mi değerli
arkadaşlar?
AKPnin yıllardır aslında bütçe
olanaklarıyla yapılması gereken ve doğrudan
işverenlere verilen destekleri İşsizlik Sigortası Fonuna
ödetmeye yönelik politikaları yüzünden Fonun birikimi son yıllarda
neredeyse hiç artmıyor, reel olarak da azalıyor. Şimdi biraz
bakalım rakamlara: Fonun 2018 yılında 127,6 milyar olan ve
menkul kıymet ve nakit olarak nemalandırılan toplam
varlığı 2019 yılında ancak 131,5 milyar lira oldu.
Mayıs 2020 sonunda ise 127,3 milyar liraya gerileyen Fon
varlığının 9 Haziran 2020 itibarıyla 119 milyar 960
milyon liraya indiği belirlendi. Yani İşsizlik Fonu 120 milyar
liranın altına inmiş durumda şu anda ve maalesef
işçilerimiz bu Fondan yeterli miktarda yararlanamamaktadır.
Sanayici ne durumda, bir de sanayicimize
bakalım: Zor durumda sanayici değerli vekiller. Sanayi üretimi
nisanda bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 31,4, bu
yılın mart ayına göreyse yüzde 30,9 oranında daralmış
durumdadır. İmalat sanayisi sektörünün keskin bir düşüş
yaşanan nisan ayında yüzde 61,9a kadar gerileyen kapasite
kullanım oranı, mayıs ayında yüzde 62,7 olarak
gerçekleşti. Bu ne demektir? Sanayici üretemiyor, üretmekte
zorlanıyor. Sonucunda ne olacak? Çalışanlarının bir
kısmını işten çıkarmak zorunda kalacak, bir yere kadar
direnebilecek, yani işten çıkarmalar başlayacak. Zaten mevcut
durumda bile Türkiyedeki en geniş anlamdaki işsizlik yani başka
bir ifadeyle toplam atıl iş gücü diyebileceğimiz sayı 9
milyon 418 bine, işsizlik oranıysa yüzde 27,7ye kadar
tırmanıyor. Türkiyenin işsizlik sorununda en fazla olumsuz
etkilenenler ise 15-24 yaş arasındaki gençlerimizdir. Bu grupta da
işsizlik yüzde 24,6ya kadar yükseliyor.
Tarımda da yanlış politikaların
bugün bedelini ödüyoruz bu pandemi sürecinde. Bu yanlış politikalar
nedeniyle son yirmi yılda tarım alanlarımız yüzde 12
oranında, yine son on iki yılda çiftçi sayımız da yüzde 48
oranında azalmıştır. Ne oldu, topraklarımız bir
yere mi gitti değerli arkadaşlar da bu rakamlar azalıyor?
Hayır. Tarımdaki istihdam payı yüzde 35lerden yüzde 19lara
gerilemiş, millî gelirdeki payı da yüzde 10dan yüzde 6ya
düşmüştür. Her geçen gün tarımda dışa bağımlılığımız
artmakta, iktidar da tarım ürünlerini ithal etmekte ısrar etmekte.
Devletin çiftçiye 175 milyar TL borcu vardır
ancak bu biriken borç bir türlü ödenmiyor. Bugün çiftçimiz sel, don, heyelan
gibi afetler karşısında yalnız bırakılıyor,
bir sürü prosedür çıkarılıyor karşısına ama köprü
ve otoyollar için müteahhitlere yıl sonunda ödenmesi gereken garanti
ödemeleri için bu yılın ilk üç ayında yıl sonunda ödenmesi
gereken 3 milyar 185 milyon TL peşinen ödenebiliyor. Soruyorum: Böyle bir
sosyal devlet mi olur?
Şimdi, Osmangazi Köprüsünden geçişler
azaldı. Devletin müteahhide ödemesi gereken garanti ödemeleri de
arttı. Kimin cebinden? Yine vatandaşın cebinden tabii. Bir de
üstüne kurlardaki artış nedeniyle yılda bir yapılması
gereken fiyat güncellemesi ikiye çıkarıldı. Evet,
farkındasınız değil mi? Bu süreçte vatandaşlarımız
geçim sıkıntısı çekerken, faturaları ödeyemez
durumdayken hep müteahhide, kaynaklar hep müteahhide. Yirmi beş yıl
boyunca soyulacak olduğumuz şehir hastanelerine ise ben burada girmeyeceğim.
İktidar mağdur etmeye devam ediyor
değerli arkadaşlar. Çiftçilerimiz gibi hak ettikleri paraları
alamayan başka kesimler de var. 15 Temmuz gazileri için toplanan 309
milyon lirayı gazilere ödememek için sürekli topu taca atıyorsunuz.
Çok basit bir soru soruyoruz: Para nerede? Belli değil. Cevap yok,
açıklayamıyorsunuz.
Yine, Beşiktaştaki terör
saldırısında yaşamını kaybedenler için toplanan
52 milyon lira da gazilere ve şehit yakınlarına ödenmiyor. Bu da
nerede? Paralar belli değil. Bu paralar ödenmiyor. Ama iktidar
yandaşlarına üç dört maaşlı kadrolara atamalar devam
ediyor. En son, Bakan Yardımcısı maaşı,
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı maaşı ve
sporcu şeref aylığı alan yani üç tane maaş alan millî
güreşçimiz Hamza Yerlikaya bir de Vakıfbank Yönetim Kuruluna
atandı. RTÜK Başkanı maaşı ve Basın İlan
Kurumundan huzur hakkı alan Ebubekir Şahine ise Halkbank Yönetim
Kuruluna atanarak üçüncü maaş bağlanmıştır. Bunlara
benzer sayılabilecek çok fazla yönetim kurulu üyesi, danışma
kurulu üyesi gibi isimler de sayabiliriz.
Ben vekillere sormak istiyorum, özellikle iktidar
vekillerine sormak istiyorum: Bu kadar işsizimiz varken bir kişiyi
üçer dörder maaş alacak kurumlara atamak sizin vicdanlarınıza
sığıyor mu, sizin vicdanlarınız bunu kabul ediyor mu?
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Lütfen bunun
cevabını burada, bu Mecliste, bu halkın huzurunda bize verin.
Tabii, bunun yanında üzücü ve endişe verici olan ne, biliyor musunuz?
Hâlâ yanlışlarınıza devam ediyorsunuz, çivi zaten yerinden
çıkmış. Her geçen gün daha fazla artan işsizlik ve
yoksulluğu nasıl önleyebiliriz, geçim sıkıntısı
çeken vatandaşlarımıza devlet olarak nasıl daha fazla
destek olabiliriz? gibi kanun tekliflerini burada görüşmemiz gerekirken
şimdi yine klasik bir AKP yaklaşımıyla Ülkeyi nasıl
daha fazla borç batağına sürükler ve bu borçlarla da nasıl
yandaş şirketleri kurtarırız. derdine düşmüş bir
kanun teklifini daha görüşüyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkı
gasbedilerek Anayasanın 161 ve 87nci maddelerine aykırı bir
şekilde, Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk edilmesi gereken ek bütçe teklifi yerine milletvekilleri tarafından
verilen kanun teklifiyle borçlanma limitlerini artırıyoruz bu
kanunla, değerli vekiller. Sürekli söyledik yani Meclisten
geçirdiğimiz 2020 bütçesinin bu pandemi sürecinde artık bir
anlamı kalmadı, uygulanabilirliği kalmadı, yeni bir orta
vadeli plan yapalım, yeni bir ek bütçe yapalım, bu süreci daha
planlı yürütelim. Ah, ah! Eskiden bir Devlet Planlama Teşkilatı
vardı, onu da kapattınız, planlamanın psi kalmadı
artık sizin hafızanızda, psi kalmadı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teklifin 4üncü maddesiyle de 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 12nci maddesinde yer alan ve Hazine ve Maliye
Bakanlığına 2020 yılı içinde genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri başlangıç ödeneklerinin yüzde 3üne
kadar verilmiş olan ikrazen özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraç
edilebilme yetkisinin oranı yüzde 3ten yüzde 5e
çıkarılmaktadır yani hazine tarafından virüs sürecinde
aslında birçok kere borçlanmaya gidilmişken -bunun tercümesi- yeniden
toplamda 54,1 milyar liralık bir borçlanmayla karşı
karşıyayız. Bu süreçte kamu bankaları ne yaptı?
Basını izliyor herkes, düşük faizli ucuz krediler verdi: Ev
kredisi, araba kredisi, tatil kredisi. Bunun açıklaması da şu:
Kamu bankalarının çıkardığı düşük faizli
ucuz krediler hazine tarafından yeni borçlanmalarla
karşılanacaktır. Bu düzenleme, kamunun zaten yüksek olan borç
yükünü daha da artıracaktır. Yani ne yapıyoruz bu borçlarla,
ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın derdine mi çare oluyoruz?
Hayır. Müteahhidin elinde kalmış olan konutları düşük
kredilerle kurtarmaya çalışıyoruz. Kim çekiyor bu düşük
kredileri? Ödeme gücü yerinde olan kişiler. Vatandaş ise 3 bin lira,
5 bin lira gibi kredileri çekebilmek için banka kapılarında sürünüyor
ama bu kredileri alamıyor. Esnaf kredi alamıyor, çiftçi alamıyor
ama biz bankalara para aktarıp vatandaşın parasıyla bu
ödeme gücü olan kişilere sağladığımız kıyak
kredilerle yandaş şirketleri, aslında müteahhitleri, inşaat
şirketlerini kurtarıyoruz.
17nci maddeye de bir değinmek istiyorum. 2017
yılında Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tütün
üreticileriyle ilgili yapılmış ama birkaç kez ertelenmiş
bir düzenleme, bu sefer ikiye bölünüyor ve ticari amaçla makaron veya yaprak
sigara kâğıdını içine kıyılmış tütün, parçalanmış
tütün ya da tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlara,
satışa arz edenlere, bulunduran ve nakledenlere yönelik cezaya
ilişkin uygulamanın 1/7/2020 tarihinde yürürlüğe girmesi bu
kanun teklifiyle getiriliyor. Değerli vekiller, çıkarılan tütün
yasası ve TEKEL Genel Müdürlüğünün tasfiye edilmesiyle birlikte,
dünyaca ünlü Türk tütününün üretici sayısı 2018 yılı
itibarıyla ne kadar azaldı biliyor musunuz? Yüzde 86. Üretim ise yüzde
50 azalmış durumda. Yani Türk tütüncüsü, Türk tütün üreticisi zaten
bu durumda artık üretemiyor, zorlanıyor. Kooperatifleşme
çabaları için tütün üreticilerine biraz zaman verilmesi gerekirken
çıkarılan bu yasayla şimdi üreticilere hapis cezasının
gelme durumu var.
11inci maddeye de değinmek istiyorum. Karşılıksız
çek uygulamasında verilen hapis cezasının uygulanması
geçici maddelerle erteleniyor yani yine palyatif çözümler, yine günü kurtaran
Yani yarına erteliyorsunuz da parası nerede bu adamların,
nasıl ödeyecekler? Kadrolarla ilgili düzenlemeler içeren bir çok madde,
son anda, Komisyonda teklifin içerisine getirildi, eklendi. Yani kadrolardaki
düzenlemenin, pandemi sürecindeki, salgın sürecindeki
sıkıntılarla ne alakası var, bunu da anlamak mümkün
değil gerçekten. Kısaca, bütün bu olanlara
baktığımız zaman, bu süreçte sürekli artan
işsizliği ve yoksullaşmayı, yeniden artan vaka
sayısı ve olası bir ikinci dalgada sağlık ve gıda
tedarikinde alınacak önlemleri tartışmamız ve o yönde yasalar
yapmamız gerekirken, hâlâ vatandaşa dokunmayan yasalar yapma anlayışımız
devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, buyurun, toparlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Gerek
Anayasaya aykırılık yönünden gerekse de ilgili ihtisas
komisyonlarında yeterince tartışılmadan sadece Plan ve
Bütçe Komisyonundan geçen torba tekliflere, kanun yapma yönteminin
yanlışlığı göz önünde bulundurularak teklifin tümüne
karşı olduğumuzu bildirir, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına
İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda gündemimizde olan 217 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin tümü
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yine bir torba kanun,
yine torba kanun üzerine eleştiriler. Ben, önce, konuya biraz farklı
bir pencereden bakarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, her konuşmacı mutlaka torba
kanunun tümü üzerindeki konuşmalarda bazı şeyler söylüyor. Ben
bunlardan ikisi üzerinde önemle durmak istiyorum değerli arkadaşlar.
Bir tanesi, bu torba kanun 18 maddeden oluşan
bir teklif olarak Komisyonumuza geldi ancak 27 maddeden oluşan bir teklif
olarak Komisyonumuzdan çıktı yani 9 madde ihdas edildi. 18 maddelik
teklife 9 yeni madde ihdas edildi yani yarısı kadar yeni madde
ihdası oldu. Yani değerli arkadaşlar, 8, 15, 16, 18, 19, 20, 21,
24 ve 25inci maddeler Komisyon esnasında önergeyle ihdas edildi.
Şimdi, biliyorsunuz, Anayasaya göre, Meclis
çalışmalarını belirleyen İç Tüzüktür. İç
Tüzükün 36ncı maddesinde Komisyonlara havale edilen işlerin
görüşülmesine, havale tarihinden itibaren kırksekiz saat sonra başlanabilir.
deniliyor. Yine İç Tüzükümüzün 35inci maddesinde Komisyonlar,
kendilerine havale edilen kanun tekliflerini aynen veya değiştirerek
kabul veya reddedebilirler. deniliyor. Burada, yeni ihdasla yeni maddeler
ekleyebilirler denmiyor; aynen kabul eder veya gelen teklif üzerinde
değişiklik yapılabilir, değişiklik önergesi olabilir.
Bu 35inci maddenin devamında da şu ifade var: Ancak, komisyonlar
kanun teklif edemezler, kendilerine havale edilenler dışında
kalan işlerle uğraşamazlar.
Bakın, biz 9 yeni madde ihdas ettik. 9 yeni
madde Başkanlıktan falan gelmedi, bir kanun teklifi olarak da
gelmedi, önerge olarak geldi ve torba yasanın hiçbir maddesiyle hiçbir
ilişkisi olmayan 9 yeni madde ihdas edildi. Yani dolayısıyla,
yasama faaliyeti daha Komisyon içerisinde sakat bir durum aldı
değerli arkadaşlar, buna özellikle dikkatinizi çekmenizi istedim.
İkincisi, tabii, bu torba yasa uygulamada bir
temel yasa olarak, aynı yöntemle görüşülüyor. Oysa, mesela İç
Tüzük 91inci maddeye göre, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve
maddeler arasındaki bağlantıların korunması
zorunluluğunun bulunması söz konusu temel yasada.
Dolayısıyla, teknik olarak, bu torba yasanın diğer tüm
torba yasalarda da olduğu gibi son oylamasında farklı
konuları içeren birçok düzenlemeyi bir arada oylayarak geçireceğiz.
Bu maddelerden kimisine ben belki katılıyorum, belki evet oyu
vereceğim, kimisini reddediyorum, çekimserim kimisinde belki ama son
hâlindeki oylamayla tümünü kabul etmek veya tümünü reddetmek zorundayız,
bir temel yasa niteliğinde görüşüldüğü için. Bu, bir başka
sakatlık. Yani, biz, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yüce
Mecliste, Gazi Meclisimizde yasama kalitesine özen göstermemiz gerekirken,
tamamen kanuna, Anayasaya ve İç Tüzüke aykırı bir durum var.
Bakın, etki analizi
Bakın, değerli
arkadaşlar, dikkatle dinlemenizi rica ediyorum, 5018 sayılı
Kanunun 14üncü maddesi ne diyor? Gelir ve giderleri etkileyecek kanun
teklifleri başlıklı bir madde bu. Gelir ve giderleri
etkileyecek kanun teklifleri
Madde 14: Kamu gelirlerinin azalmasına veya
kamu giderlerinin artmasına neden olacak ve kamu idarelerini yükümlülük
altına sokacak kanun tekliflerinin getireceği malî yük, orta vadeli
program ve malî plan çerçevesinde, en az üç yıllık dönem için
hesaplanır ve tekliflere eklenir. Bu kanun teklifinde, şu ana kadar,
bu salondaki milletvekili arkadaşlarımdan bir kişi böyle bir ek
gördü mü? Yani, bunun etkisinin ne olacağına dair böyle bir mali plan
çerçevesinde ve Orta Vadeli Program çerçevesinde, bunun, bu teklifin
getireceği mali yükün ne olduğunu biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Yani,
karanlıkta yol alıyoruz, nereye gittiğimizi bilmiyoruz, ülkeyi
nereye götürdüğümüzü bilmiyoruz. Yasa çıkarıyoruz ama nereye
gidiyor bilmiyoruz. Bütçe nereye gidiyor bilmiyoruz. Hükûmet bu bütçeyi
nasıl değerlendirecek bilmiyoruz.
Bakın, aynı maddenin bir sonraki cümlesini
okuyorum: Sosyal güvenliğe yönelik kanun tekliflerinde ise -sosyal
güvenlikle ilgili bir konu varsa- en az yirmi yıllık aktüeryal
hesaplara yer verilir. Bu kanun teklifinde buna yönelik bir madde, birden
fazla madde yok mu? Var mı yok mu değerli arkadaşlar, soruyorum?
O yirmi yıllık aktüeryal hesapları yapıldı mı?
Yapılmadı. Biz, burada, bir de torba kanun olarak tümünü
oylayacağız. Değerli arkadaşlar, bunlar kabul edilebilir
şeyler değil.
Bakın, kanunun 1inci maddesine geçeyim. Kamu
İhale Kanunu nasıl bir kanunmuş ki her kurum önünde onu en büyük
engel görüyor, ondan nasıl kurtulurumun derdine düşüyor hemen. Ya,
Kamu İhale Kanunu, devlet ve kurumları, idare, bir ihale yaparken
bunun esası, mevzuatı... Yani sadece Kamu İhale Kanununun
amacını sizinle paylaşacağım, sonra bu 1inci maddeyle
Kamu İhale Kanununu biz nasıl hariç tutuyoruz,
dışarıda tutuyoruz, bunun muhasebesini hep beraber yapalım.
Bakın, Kamu İhale Kanununun amacı:
Bu kanunun amacı, kamu hukukuna tabi olan veya kamunun denetimi
altında bulunan veyahut kamu kaynağı kullanan kamu kurum ve
kuruluşlarının yapacakları ihalelerde uygulanacak esas ve
usulleri belirlemektir. Yani bundan kaçıyoruz. (a), (b), (c), (d), (z)ye
kadar gelmiş Kamu İhale Kanununda istisnalar, trafik plakası
gibi (aa)ya geçmiş, (ab), (ac) gibi gidecek. Zaten bu 1inci maddede
getirilen değişiklik, Kamu İhale Kanununa istisna da
getirmiyor, sadece bu 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası
Türk Anonim Ortaklığı Kanununun 18inci maddesine ek
yapıyor. Ne diyor ekte? Sermaye Piyasası Kanununa göre faaliyette
bulunan gayrimenkul yatırım ortaklıkları 4734
sayılı Kanuna tabi değildir. Bu kadar basit. Bir anda devletin
denetiminden, Kamu İhale Kanunundan, ihale mevzuatından
Yani biz,
açık ihale usulü, efendim, pazarlık usulü ihale ya da doğrudan
yapılan ihaleler, doğrudan temin yöntemi -22/d maddesi vesaire- gibi
ihaleler ortada dururken, bir eklemeyle Kamu İhale Kanununu komple
dışarı çıkarıyoruz. Bir sürü istisna. Yani, bu ülkede
artık ben şunu öneriyorum: Gelin, hep beraber bir düzenleme
yapalım; Kamu İhale Kanununu alalım önümüze, istisnaları
yazmak yerine hangi kurumlar için geçerli olur, bunları yazalım;
işimiz daha kolay olur. (CHP sıralarından alkışlar) On
sekiz yılda Adalet ve Kalkınma Partisi -arkadaşlarımız
burada- iktidarı döneminde 186 kez değişikliğe
uğramış, istisnalar eklenmiş. Yap-işlet-devret
modelleri istisna, şehir hastaneleri istisna, efendim, ne yaparsanız,
hangi yatırımı yaparsanız istisna. İstisnalar o kadar
artmış ki uygulanabildiği kurumlar aslında
azınlığa düşmüş.
Değerli arkadaşlar, tütün konusu, tabii ki
hepimizin çok hassas olduğu bir konu ama tütünle ilgili madde, getirilen
düzenleme, cezai birtakım uygulamalar, aslında tütün üreticisini
-maalesef- sıkıntıya sokacak, tütünle iştigal edenleri
sıkıntıya sokacak bir sürece eviriliyor. Tabii, burada,
aslında bir suç işlenmiş, bir kabahat işlenmiş,
tütünle ilgili üreticinin içine düştüğü durumdan ülkenin tütün
üretimi
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Yani ülkenin
tarım politikaları anlamında getirilen süreç bitme
noktasında, dibe vurmuş. Şimdi, cezalarla, baskılarla tütün
baskılanıyor. Aslında tütün değil, bu kanun maddesi
üzerinden tarıma yapılan, tarımın bütün ürünleri üzerinden
geleceğine dair bir gösteri, işaret bu değerli arkadaşlar.
Siz, doğru politikayla piyasayı düzenleyemezseniz -öğleden sonra
da bir konuşmamda bundan bahsettim, Gıda ve Tarım Ürünleri
Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi var, Rekabet
Kanununda ilgili düzenlemeler var, neyse- piyasayı regüle edemezseniz,
piyasadaki arz ve talebi dengeleyemezseniz
TEKELi zaten özelleştirdiniz,
arkasından tütün üreticisi zaten kıraçta, Anadolunun dört bir
yanında zaten çok sıkıntılı bir durumda, bu hâlden
kurtarmak için ceza getiriyorsunuz, bu kabul edilebilir bir şey
değil.
Sürem bittiği için hepinizi saygıyla
selamlıyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:23.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
217 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 17 Haziran 2020 Çarşamba günü saat 14:00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.15
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 215 S. Sayılı Basmayazı 11/6/2020 tarihli 98inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) 217 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.