TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
109uncu
Birleşim
8
Temmuz 2020 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, ülkede son günlerde meydana gelen
depremlere ve sel baskınlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Refik
Özenin, Srebrenitsa soykırımının 25inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, Mersin ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Meclis Gündeminde olmadığı
hâlde AK PARTİ Grubunun kendi gündeminde 222 sıra sayılı
Kanun Teklifi görüşülecektir. yazıldığına
ilişkin açıklaması
2.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Kocaeli ili trafiğini rahatlatacak olan Kuzey
Marmara Otoyolunun yapımına karar veren başta
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AK PARTİ
hükûmetlerine ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, Srebrenitsa katliamına ilişkin
açıklaması
5.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, araç muayene ücretlerinin kredi kartıyla da
ödenebilmesi için gerekli düzenlemenin yapılmasını, yeni
normalde kahvehane ve eğlence sektörünün de açılmasına izni
verilmesini ve coronavirüs salgını sürecinde kredi talepleri
karşılanmayan esnaf ve vatandaşların mağduriyetlerinin
giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, İstanbul ili Şile ilçesinde
yaşanan su sıkıntısına yönelik İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin yaptığı açıklamaya
ilişkin açıklaması
7.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, TOKİ tarafından 26 ildeki 191 arsa için
satış ve kira ihalesine çıkılacağının
duyurulduğuna, kamuya ait alanların halkın
kullanımında kalması gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, Kocaeli ili Gebze ilçesi Kirazpınar Mahallesi
sakinlerinin TOKİnin imar uygulamaları nedeniyle
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, orman yangınlarının
önlenebilmesi için cezaların artırılarak önleyici tedbirlerin
alınması gerektiğine, Çanakkale ilinde meydana gelen orman
yangını nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
10.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesinde
yaz okulu eğitiminin kaldırılmasıyla yaşanan
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, corona virüsü nedeniyle zor durumda olan turizm sektörüne
yönelik tatil paketi kredisinin tüm seyahat acentelerini ve bölgeleri
kapsayacak şekilde revize edilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Kayseri ili Yeşilhisar ilçesinde yaşanan
dolu yağışı nedeniyle tarım arazilerinin zarar
gördüğüne ve toprakları ellerinden alınma tehlikesiyle
karşı karşıya kalan Musahacılı Mahallesi
sakinlerinin yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
13.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, turizm potansiyeli olan Çanakkale ili Merkez ilçesi
Tevfikiye, Kalafat ve Çıplak köyleri sakinlerinin doğal gaz talebine
ilişkin açıklaması
14.- Sivas Milletvekili
Ulaş Karasunun, Kars ve Ardahan illerinde çiftçi, esnaf ve sanayicilerin
yaşadığı sorunların giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursa Büyükşehir Belediyesinin ikram ve
ağırlama harcamalarına ve halkın gerçek sorunlarıyla
ilgilenilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, ülkenin gerçek gündemi olan işsizlik ve pahalılık
sorunlarına çözüm bulmak yerine çoklu baro önerisiyle baroların
etkisizleştirilmeye çalışıldığına
ilişkin açıklaması
17.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, ilaç mümessillerine sertifika alma zorunluluğu
getiren Beşerî Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri
Hakkında Yönetmelik gereğince Ankara Yıldırım
Beyazıt Üniversitesinin düzenlediği eğitim programının
pandemi nedeniyle on-line yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 27nci Yasama Dönemi ikinci devre TBMM
Başkanlığına seçilen Mustafa Şentopu tebrik
ettiğine, 8 Temmuz Çorlu tren faciasının 2nci yıl dönümü
vesilesiyle hayatını kaybedenleri rahmetle andığına ve
yakınlarını kaybetmiş olan ailelerin adalet
beklediğine, Çanakkale ili Gelibolu Yarımadasında çıkan
yangının kontrol altına alındığına ve
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Ilısu Barajı
nedeniyle 70 binden fazla kişinin yerlerinden edildiği,
keşfedilmemiş arkeolojik zenginliklerin sular altında
kaldığı tarihî Hasankeyfin uluslararası camianın
gündeminde geniş yer bulduğuna ilişkin açıklaması
19.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 8 Temmuz Çorlu tren
kazasının 2nci yıl dönümü vesilesiyle hayatını
kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine ve sorumluları
adalet önüne çıkarılıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerine
ilişkin açıklaması
20.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 27nci Yasama Dönemi ikinci devre TBMM
Başkanlığına seçilen Mustafa Şentopa ve Başkanlık
Divanı üyeliğine seçilen milletvekilerine hayırlı
çalışmalar dilediğine, 8 Temmuz Çorlu tren kazasının
2nci yıl dönümü vesilesiyle hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine ve yargılama sürecinin adalet
beklentilerine cevap verecek şekilde neticelenmesini temenni
ettiğine, Sakarya ili Kaynarca ilçesi Büyükyanık, İşaret,
Turnalı, Yeşilova, Kulaklı, Uzakkışla, Müezzinler,
İmamlar, Kabaklar, Uzunalan, Kayacık Mahallelerinde yaşanan
sağanak yağış nedeniyle tarım arazilerinin sular
altında kaldığına ve oluşan mağduriyetin
giderilmesi gerektiğine, Irak Anayasasına aykırı
olmasına rağmen peşmergenin yeniden Kerkükte
görevlendirilmesinin Türkiye ve orada yaşayan Türkmenler aleyhine
neticeler doğurabileceğine ilişkin açıklaması
21.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 8 Temmuz Çorlu tren
kazasının 2nci yıl dönümü vesilesiyle yaşamını
yitirenleri rahmetle andıklarına ve iktidarı hesap vermeye davet
ettiklerine, HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Rojbin Çetinin
evinde işkenceye maruz bırakılarak
tutaklandığına, işkencenin
meşrulaştırılamayacağına ve
sorumlularının görevden alınmaları yönünde
çağrıda bulunduğuna, Botan Vadisinin güvenlik gerekçesiyle
yapımı süren Ilısu Barajı nedeniyle yok olma tehdidi
altında bulunduğuna ve tarihsel miras olan Hasankeyfin sular
altında kalmasının gelecek nesiller için onarılmaz bir
kayıp olduğuna, Kırşehir Cezaevinde altmış bir
gündür tecrit altında tutulan Çetin Yıldız, Emrah Kına,
Saim Özdemir, Cumali Yıldırım, Ömer Hayat, Mazlum Dönder, Müjdat
Korhan, Ömer Bedir, Muhammed Veysi Adım, Fırat Altun, Ali Saday,
Feyyaz Gülsoy ve Mehmet Can Yiğirerin dönüşümsüz açlık grevi
yaptıklarına, Molieracın sözlerini okumak istediklerine
ilişkin açıklaması
22.- Sakaya Milletvekili
Engin Özkoçun, iktidarın gündemi barolar, sosyal medya ve güvenlik
soruşturması iken milletin gündeminin Çorlu tren kazasının
faillerinin hâlâ gereken cezayı görmemesi, pandemi süreci, iş
kazaları, işsizlik, yoksulluk, borçları ödeyememe, kadına
şiddet, çevre katliamı, Hasankeyf, uyuşturucu, öğrenci
mağduriyetleri, hukuksuz tutuklanmalar, ekran karartmaları, 15 Temmuz
gazi ve şehit yakınları için toplanan yardım
paralarının ödenmemesi, intiharlar, yerli sermayenin ülkeyi terk
etmesi, yabancı sermayenin ülkede yatırım yapmaması ve Türk
parasının değerini yitirmesi olduğuna ilişkin
açıklaması
23.- Burdur Milletvekili
Yasin Uğurun, Burdurluların bir partinin Burdur İl Kongresinde
konuşan bir milletvekilini kullandığı ifadelerden
dolayı kınadığına ve özür dilemeye davet ettiklerine
ilişkin açıklaması
24.- Hatay Milletvekili
Hüseyin Şanverdinin, 7 Temmuz Hatayın ana vatana
katılmasının 81inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Çanakale Milletvekili
Bülent Turanın, 27nci Yasama Dönemi ikinci devre TBMM
Başkanlığına seçilen Mustafa Şentopa ve
Başkanlık Divanı üyeliğine seçilen milletvekilerine
başarılar dilediğine, Çanakkale ili Gelibolu ve Eceabat ilçeleri
arasındaki ormanlık alanda çıkan yangının
söndürüldüğüne ve süreci takip ettiklerine, Artvin ili Yusufeli ilçesinde
çıkan yangın nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, 8 Temmuz Çorlu tren faciasının 2nci yıl
dönümü vesilesiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan
rahmet dilediğine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisinin
kabul edilmesi hâlinde Genel Kurulda görüşülmeye başlanacak olan 222
sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ülkeye ve
avukatlara hayırlı olmasını ümit ettiğine ilişkin
açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Balıkesir Milletvekili Mustafa
Canbeyin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun HDP grup
önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, sporseverlerin 3. Lig takımlarıyla ilgili karar almak
üzere toplanan Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulundan beklentisinin
play-off hakkı kazanan ilk 5 takımın bir üst lige
çıkarılması, aksi takdirde 1inci olan takımın bir üst
lige çıkarılarak play-off hakkı elde eden diğer 4
takım arasında müsabakaların yapılması olduğuna
ilişkin açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın AK PARTİ grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadalerine ilişkin
açıklaması
32.- Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örsün, Artvin ili Yusufeli ilçesi Dokumacılar köyünde çıkan
yangın nedeniyle zor durumda kalan vatandaşların taleplerinin
karşılanması gerektiğine ve geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
33.- Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, işsizliğin en yüksek
olduğu illerin başında Ağrı ilinin geldiğine ve
Cezayirde çalıştıkları inşaattan düşerek
hayatını kaybeden Ağrılı işçiler Murat Yaşar
ile Ali Ceylanın cenazelerinin ailelerine
ulaştırılması için yoğun görüşmeler
yaptıklarına ilişkin açıklaması
34.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin ilinin Yusufeli ilçesi Dokumacılar
köyü Sahlepçiler Mahallesinde çıkan yangın nedeniyle yöre
halkına geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
35.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 222 sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin görüşmelerine başlanması hâlinde İç Tüzük ve
Anayasa ihlaliyle karşı karşıya kalınacağına
ve teklifin Adalet Komisyonuna iadesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya
aykırılığının yeniden incelenmesi için Komisyona
iadesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
37.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 222 sıra sayılı Kanun
Teklifinin Genel Kurulda görüşülmemesini ve Adalet Komisyonuna iadesini
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
39.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya
aykırılığı tartışılmadan
görüşmelere devam edilmesi nedeniyle usul tartışması
açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubatın usul
görüşmeleri sırasında lehte yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İç Tüzükün 63üncü maddesine göre usul görüşmesinin
sonucuyla ilgili Genel Kurulun görüşüne başvurulmasını
istirham ettiğine ilişkin açıklaması
42.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Mardin Büyükşehir Belediyesinde
çalışan 3 daire başkanının İçişleri ve
Sayıştay müfettişlerinin hazırladığı
raporlar doğrultusunda görevden alındığına
ilişkin açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın usul görüşmesi üzerinde lehte
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın görüşülmekte olan
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Ahmet Şıkın
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerinden dolayı İç Tüzükün 160 ve 161inci
maddelerinin uygulanmasına ilişkin açıklaması
49.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, yerinden söz taleplerinin
karşılandığına, gündeme geçebilmek için yeni söz
talebinde bulunulmamasını rica ettiğine ilişkin
açıklaması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Başkanlığın 222
sıra sayılı Teklifi işleme almama yetkisinin
bulunmadığına ilişkin açıklaması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Şanlıurfa ilinde elektrik
sıkıntısı yaşandığına ilişkin
konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihli Sivas
katliamının ve 5 Temmuz 1993 tarihli Başbağlar
katliamının bütün ayrıntılarıyla araştırılması
amacıyla 8/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, RTÜKün
anayasal bir kurum olarak demokratik işlerliğinin
sağlanması amacıyla 8/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Sakarya
ili Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen
patlamanın araştırılması amacıyla 8/7/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündemi sıralamasının yeniden düzenlenmesine; 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde grup adına yapılacak
konuşmaların birden fazla konuşmacı tarafından ve en
fazla 2 konuşmacı tarafından yapılmasına; 221, 222 ve
223 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbeyin HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222)
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlanmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
2.- Anayasaya
aykırılığı tartışılmadan 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edilmesinin uygun
olup olmadığı hakkında
XI.- DİSİPLİN
CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıka 222 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasında sarf ettiği bazı
ifadeleri nedeniyle İç Tüzükün 157nci maddesine göre uyarma cezası
verilmesi
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Van Milletvekili Murat
Sarısaçın, Van ilinde 2019 yılından itibaren iflas eden
esnaf sayısı ile esnafların sorunlarının çözümüne
ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/30419)
2.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, Zonguldak-Kilimli sahil yolunun yapım
çalışmalarının akıbetine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı
(7/30422)
3.- İstanbul
Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, pandemi sürecinde hizmet
vermeyen özel öğrenci yurtlarına ve yurtta kalmadıkları
halde kendilerinden ücret talep edilen öğrencilere ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlunun cevabı
(7/30469)
4.- İzmir Milletvekili
Mahir Polatın, yurt dışından gelen tır
şoförlerinin karantina sürelerine ve sınırda meydana gelen
salgın riskine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/30544)
5.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, bir üniversitenin öğrenci yurdundaki fiyatlara
yapılan zamlara ve ülke genelinde öğrenci yurtlarının
durumlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet
Muharrem Kasapoğlunun cevabı (7/30592)
6.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, öğrenim kredisi borçlarının
silinmesi ve öğrencilere karşılıksız burs verilmesi
önerisine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem
Kasapoğlunun cevabı (7/30594)
7.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kocaeli Körfez ilçesine bağlı Çamlıtepe
ve Yavuz Sultan Selim Mahallelerine hizmet veren postanenin
kapatılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/30662)
8.- Antalya Milletvekili
Cavit Arının, Antalyada bulunan Çamyuva-Phaselis Tünelinin
akıbetine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/30663)
9.- İzmir Milletvekili
Mahir Polatın, İzmirin Çiğli ilçesinde pandemi sürecinde
kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmir ilinin Buca
ilçesinde koronavirüs nedeniyle 11 Mart 2020 tarihinden bu yana kapanan
dükkânlara ve bu nedenle işsiz kalan kişilerin sayısına,
İzmirin Bornova
ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek
paketi için başvuranlara,
İzmirin Bergama
ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek
paketi için başvuranlara,
İzmir ilinin
Bayraklı ilçesinde koronavirüs nedeniyle 11 Mart 2020 tarihinden bu yana
kapanan dükkânlara ve bu nedenle işsiz kalan kişilerin
sayısına,
İzmirin
Bayındır ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân
sayısına ve esnaf destek paketi için başvuranlara,
İzmirin Balçova
ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek
paketi için başvuranlara,
İzmirin Beydağ
ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek
paketi için başvuranlara,
İzmirin Aliağa
ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek
paketi için başvuranlara,
İlişkin
soruları ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/30820), (7/30821), (7/30822), (7/30823), (7/30824), (7/30825), (7/30826),
(7/30827), (7/30828)
10.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, tütün kooperatifleri ve tesis kurma
yönetmeliklerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/30832)
11.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2016-2020 yılları arasında
Bakanlık bünyesinde yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlunun cevabı (7/31055)
12.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinde Yusufeli Barajının
inşaatında çalışan işçilerin çalışma
koşullarına ve işçilerin koronavirüs salgınına
karşı korunmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/31163)
8 Temmuz 2020 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal
ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL
(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, ülkemizde
meydana gelen son depremler ve sel baskınları hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, ülkede son günlerde
meydana gelen depremlere ve sel baskınlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yirmi günde
yaşanan deprem ve sel olaylarıyla ilgili gündem dışı
söz aldım, selamlarımı sunuyorum.
14 Haziranda Bingöl Karlıovada meydana gelen
5,7 büyüklüğündeki depremden sonra 23 Haziranda Çankırı
Çerkeşte 4,2; 25 Haziranda Van Özalpta 5,4; 26 Haziranda Manisa
Akhisarda 5,3 ve 28 Haziranda Muğla Marmariste 5,2 büyüklüğünde
toplam 5 deprem meydana gelmiş, bu depremlerde can ve mal
kayıpları olmuştur. Aynı günlerde birçok yerde sel
olayları olmuş, 21 Haziranda Bursa Kestel ve 24 Haziranda
İstanbul Esenyurtta can ve mal kayıpları meydana
gelmiştir.
Ülkemiz bir deprem ülkesi olup özellikle Bingöl ve
Çankırı depremlerinin de olduğu Kuzey Anadolu Fay Hattı,
her an 7 ve daha üzeri deprem üretebilecek potansiyele sahiptir. Bu hattın
Hataya kadar devam eden kolu ile Van çevresi ve Egenin tamamı -Akdenize
kadar- deprem üretmeye hazır bölgelerdir.
Deprem, zamanı önceden belli olmamasına
rağmen nerelerde olabileceği ve hangi tedbirlerin
alınabileceği, can ve mal kayıplarının en aza
indirilebileceği belli olan bir doğa olayıdır. Sel de büyük
ölçüde hesapsız kitapsız yapılaşmadan ve
şehirleşme sorunlarından kaynaklanan kör dere yataklarını
bile yapılaşmaya açan rantçı zihniyetlerin sonucudur.
Değerli milletvekilleri, felakete yol açan
bütün doğa olaylarında önceden tedbir alınması can ve mal
kayıplarının en aza indirilmesi mümkündür ve gereklidir. Bunun
bir tek yolu vardır; bu yol, bilime inanmak ve mühendislere güvenmektir.
Can ve mal güvenliğinin sağlanması, yapıların
sağlam ve sürdürülebilir olması insan hayatının en önemli
güvenlik sorunudur. Toplumun bütün kesimleri -yaş ve cinsiyeti ne olursa
olsun, hangi işi yapıyor olursa olsun- inşaat mühendislerinin bilgi
birikimi ve emeklerinin ürünü olan yapılarda yaşıyor ve
çalışıyorlar; o hâlde, inşaat mühendislerine yetki ve
sorumluluk verilmeli ve iyi yetişmeleri sağlanmalıdır.
Buradan ifade etmeliyim ki mühendislerin iyi yetişmeleri için eğitim
altyapısının ve şartlarının geliştirilmesine
çalışması gereken Hükûmet, tam tersine, onların meslek
odalarıyla uğraşmakta ve etkisiz hâle getirmektedir.
Ülkemizde 125 bini İnşaat Mühendisleri
Odasına kayıtlı toplam 150 bin inşaat mühendisi bulunmakta;
91i devlet, 42si vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 133 inşaat
mühendisliği bölümünden her yıl 10 bin inşaat mühendisi daha bu
sayıya eklenmektedir. Toplam nüfusumuza göre her 550 kişiye 1
inşaat mühendisi düşerken dünyanın birçok ülkesinde ortalama
1.250 kişiye 1 inşaat mühendisi düşmektedir.
Üniversitelerin birçoğunda yeterli ve kaliteli
mühendislik eğitimi verilememekte, mezun olan inşaat mühendisleri
uygulamada yetersiz kalmakta ve çok sayıda mühendisse işsiz
dolaşmaktadır. İnşaat mühendisliği bölümlerinde
öğretim elemanı sıkıntısı bulunmaktadır;
profesör ve doçentler sayıca çok azdır. Temel bilgi ve beceri
yanında, stajlarda uygulama eksiklikleri vardır. Esasen, hatalar
zinciri okula girişte yani YKSde başlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, iki hafta evvel
yapılan sınavlarda inşaat mühendisliği bölümüne girmek için
ilk 300 bine girmek başarı sıralaması olarak kabul
edilmiştir. Bu ne demektir, biliyor musunuz? 2019 yerleştirme
sonuçlarına göre en düşük net sayısı matematikte 40 soruda
2, fizikte 14 soruda eksi 0,5 ve kimyada 13 soruda eksi 1dir. ÖSYM verilerine
göre tıp fakültelerine 50 bininci sıradan öğrenci kabul
edilmektedir; buna göre, bir tıp öğrencisi matematikte 27, fizikte
6,5 ve kimyada 7,2 doğru cevap vermiştir. Bu sonuçlar inşaat
mühendisliği mesleğinin de, evlerinde güvenli şekilde
oturması gereken halkın da hak ettiği bir durum değildir.
Bu sebeple, inşaat mühendisliği için belirlenen en düşük 300
bininci başarı sıralaması derhâl
değiştirilmelidir. Ayrıca aynı üniversitenin inşaat mühendisliği
bölümüne ilk sıradan giren öğrencinin başarı
sıralaması ile son sıradan girenin arasında 164 bin gibi
büyük bir fark olduğu görülmektedir ki bu, ciddi bir sorun olduğunun
göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Buradan, YÖK
ve Hükûmet yetkililerine sesleniyorum: Ülkemizin en önemli
sorunlarının başında gelen; milletimizin can ve mal
güvenliğinin sağlanması için inşaat mühendisliği
mesleğine gereken önem verilmelidir. Çok sayıda iyi yetişmemiş
inşaat mühendisine değil, iyi yetişmiş, yeterli sayıda
inşaat mühendisine ihtiyaç vardır. Bunun için matematik, fizik ve
kimya sorularından en az yarısını doğru
cevaplandırmış, en düşük 50 bininci sıradaki
öğrencilerden seçilmesi ve de kontenjanların en az yarıya
düşürülerek inşaat mühendisliği bölümlerine öğrenci
alınması gereklidir.
Eğitim kadrosunun, programların ve staj
imkânlarının sağlanmasının çözüm ortağı
olarak da İnşaat Mühendisleri Odasının muhatap
alınmasının gerekli olduğunu belirtiyor, Genel Kurula
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz,
Malatyanın sorunları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili
Veli Ağababaya aittir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Şu an salonda yok
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki.
Gündem dışı ikinci söz, Srebrenitsa
soykırımının 25inci yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Bursa Milletvekili Refik Özene aittir.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili Refik Özenin, Srebrenitsa soykırımının
25inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
REFİK ÖZEN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Srebrenitsa soykırımının
25inci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle dost, kardeş Bosna
halkını, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yeniden seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız Sayın Mustafa Şentopa da tebriklerimi arz
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bosna Hersek, 1463te -Fatihin komutasındaki orduyla-
Osmanlı topraklarına katılmış ve 1878e kadar
Osmanlı orada varlığını sürdürmüştür.
Osmanlının Bosnaya getirdiği adalet ve dinî hoşgörü
anlayışı, o zamana dek Boşnakların
karşılaşmadığı derecedeydi. Bogomil mezhebindeki
adalet, hoşgörü gibi öğretiler İslam dininde de
karşılık bulunca İslamı benimsemeleri kolaylaşmıştı.
Bosna Hristiyanlarına yakınlık gösteren Fatih, onları
devlet kademesine ve önemli görevlere getirmişti. Bu süreçten sonra köylü
ve soylu halkın çoğu kendiliğinden Müslüman olmuştu.
Fetihle beraber Bosnada Müslümanlık kademe kademe yayıldı, 16ncı
yüzyılın başlarına gelindiğinde ise Bosnanın
büyük çoğunluğu Müslüman olmuştu. Fatihin 28 Mayıs 1463te
Bosnalı Fransisken ruhbanları için yayınladığı
ferman, hem ilk insan hakları beyannamesi hüviyeti hem de bugüne ve
bizlere de birer mesaj taşıması yönünden önemli olmakla
birlikte, Boşnakların aslında Fatihin bir emaneti
olduğunun da bir göstergesidir. Fatih, bu fermanında Ben ki Fatih
Sultan Hanım; bütün insanlar bilsin ki kendilerine bu padişah
fermanı verilen Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır.
Adı geçenlere ve kiliselerine hiç kimse engel olmayacak ve
sıkıntı vermeyecektir ve onlar sakınmaksızın
ülkemde yaşayacaktır. Yeri göğü yaratan Allah adına ve
Kuran adına ve Ulu Peygamberimiz adına ve 124 bin peygamber
adına ve kuşandığım kılıç adına yemin
ederim ki bu kişiler emrime itaat ettiği sürece bu yazılanlara
hiç kimse uymazlık etmeyecektir. demiştir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
niçin böyle bir girizgâh yaptım? Bunun cevabını yiğit
mücahit, Boşnakların efsane komutanı Naser Oriç veriyor. Naser
Oriç şöyle diyordu: Türk halkının, Boşnak halkıyla
aynı duyguları paylaşması bizim için çok değerlidir.
Biz Boşnağız ama Sırplar savaşta bize hep Türkler
diye hitap ediyordu. Kendi aralarında konuşurken de Sırplar bize
Boşnak değil hep Türk diyordu. Bu sözler, aslında iki halk
arasında beş yüz altmış yıl önce başlayan
muhabbetin ve sevgi bağının, 11 Temmuzda yıl dönümünü
anacağımız Srebrenitsa soykırımının niçin
işlendiğinin de bir göstergesidir. 11 Temmuz 1995de başlayan ve
üç gün içerisinde en az 8.372 Boşnağın Srebrenitsa kentinde
General Ratko
Mladiç komutasındaki ağır silahlarla
donatılmış Sırp ordusu tarafından öldürülmesiyle devam
eden bu süreç, soykırım olarak tarihe geçmiştir. Bosna-Hersekte
binlerce insanın ölümüyle nihayete eren savaş, hâlâ dünya kamuoyunun
hafızasından silinmemiştir.
Birleşmiş Milletler tarafından
güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsada binlerce insan, yine
Birleşmiş Milletler ve tüm dünyanın gözü önünde Sırplar
tarafından soykırıma uğramıştır.
Uluslararası kuruluşların, özellikle de Srebrenitsada Sırp
zulmünden kaçan insanları korumakla görevli Hollanda askerî birliğinin
bu katliama sadece seyirci kalmayıp Sırplara her türlü yardım ve
desteği vermeleri, kendilerine sığınan Boşnakları
zorla Sırplara teslim etmeleri, bilge lider Aliya İzzetbegoviçin
söylediği Bunu hiç unutma evlat; Batı, hiçbir zaman uygar
olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen
sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı
gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur. sözünün ne
kadar haklı olduğunun bir göstergesidir.
Aradan yirmi beş yıl geçmesine
rağmen, Srebrenitsanın acısı içimizde hâlâ yanmaya devam
ediyor ve biz Srebrenitsayı; mavi kelebeklerle, on bir yapraklı
yeşil rengiyle yeniden doğuşu, etrafındaki beyaz rengiyle
masumiyetin göstergesi olan, umudun ve acının sembolü, ölen
şehitlerin ve annelerin yaşadığı hüznü temsil eden
Srebrenitsa çiçeği ve bir masum Boşnak çocuğun annesine
sorduğu Asker, çocukları küçük kurşunla öldürür, değil mi
anne? sorusuyla hatırlayacağız ve unutturmayacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kardeş Bosna halkının,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde her zaman yanlarında olduk ve dün olduğu gibi,
bugün de olmaya devam edeceğimizi belirtiyor, Srebrenitsada
soykırım sonucu hayatını kaybeden şehitlerimizi
rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
REFİK ÖZEN (Devamla) Konuşmamı
bağımsız Bosna Hersek devletinin mimarı ve ilk
Cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviçin Müslüman Boşnak
halka söylediği şu sözlerle tamamlamak istiyorum: Savaşta büyük
zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne
yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın çünkü
unutulan soykırım tekrarlanır. Unutmamak ve unutturmamak
temennisiyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Meclis Gündeminde
olmadığı hâlde AK PARTİ Grubunun kendi gündeminde 222
sıra sayılı Kanun Teklifi görüşülecektir. yazıldığına
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Şu anda bizim elimizde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemi var. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde tam 103
kanun varken AK PARTİ Grubunun, bugün dağıtmış olduğu
gündeminde, Meclis gündeminde olmadığı hâlde 222 sıra
sayılı Kanun Teklifi görüşülecektir. yazıyor. Bu, daha
oylamaya alınmadı, oylama yapılmadı. Milletvekillerinin
iradesinin üzerine âdeta bir vesayet kurulmuş durumda. Yani bunu ben
şiddetle reddediyorum. Öncelikle bunun Genel Kurulda oylaması gerekir
ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine yazılsın. Oylama
yapılmadan gündeme nasıl alınabiliyor? Bunu ben dile getirmek
istedim.
Teşekkür ederim. Saygılarımı
sunarım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, buna bir cevap vermemiz lazım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sataşma yok ki
buna cevap gerektiren bir neden yok ki.
BAŞKAN Buyurun.
2.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi budur, Meclis
Başkan Vekili bu gündeme göre çalışmasını yapar. Bizim
kendi iç çalışmamız başkalarını da -kusura
bakmayın- ilgilendirmez, nezaketen de doğru değildir bu.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, burası
Genel Kurul İlgilendirmez. diyor. Olacak şey mi? Burası
Meclis.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, Mersin ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Ali Mahir Başarıra aittir.
Buyurun Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Mersinin sorunlarından bahsetmek
istiyorum. Mersin deniziyle, yaylasıyla, ovasıyla,
tarımıyla, tarihiyle Türkiyenin en güzel illerinden bir tanesi.
Maalesef Mersinimiz on sekiz yıldır büyük acılar
yaşıyor.
Öncelikle havaalanı sorunundan bahsetmek
istiyorum. Bakın, Osmaniyeden Anamura kadar yaklaşık 4 milyon
insan, 5 milyon insan yaşıyor ama biz, çok küçük bir havaalanı
olan Adana Havaalanına muhtacız. 2013 yılında Tarsusda
Çukurova Havaalanının temeli atıldığında çok
mutlu olmuştuk; hatta tarım alanları istimlak edilmişti,
orada yapılacaktı, ona rağmen memleketimiz için sustuk. Yedi
yıldır havaalanının inşaatında daha altyapı
bitmek üzere ve üstyapı ihalesi de defalarca iptal edildi. Türkiyenin her
yerinde insanların cenazeleri oluyor, çok önemli seyahatleri oluyor, uçak
bulamıyorlar.
Değerli milletvekilleri, bakın, bizimle
beraber temeli atılan birçok ilin havaalanı bitti ama Mersinin ne
suçu var, ben merak ediyorum. Neden Mersin Havaalanı bitmiyor? Neden
defalarca ihaleye çıkıyor? Mersinlilerin suçu ne?
İkinci büyük sorun, Mersin-Antalya Otobanı
-otoyol- inşaatı yıllardır bitmiyor, yıllardır
bitmiyor, ilerlemiyor. Bakın, çok ciddi trafik kazaları oluyor ama
ondan çok sonra başlayan yol inşaatları, köprü
inşaatları bitti. Yine söylüyorum: Mersinin ne günahı var?
Mersine hizmet yapılmıyor, on sekiz
yıldır Mersine hizmet yapılmıyor ama mesela çok önemli
tarihsel değeri olan bir Anamur Kalemiz var, ona plastik PVCden pencere yapılıyor, 3 bin yıllık bir kale.
Cennet-Cehennem Mağarasına -bakın, Türkiyede ve dünyada çok
önemli bir yer- asansör yapılıyor. Ben korkuyorum; Tarsustaki
Kleopatra Kapısını yıkıp çelik bir kapı
yapacaksınız herhâlde ya da St. Paul Kuyusunu da yıkıp değişik
bir kuyu yapacaksınız. Mersine ödül olarak görülenler bunlar mı
Allah aşkına? Mersinin AKP döneminde 3 bakanı vardı. Ne
yaptılar? Bakmadılar bile. Gerçekten çok büyük bir sorun.
Şimdi, Mersine yatırım
yapılmıyor. Türkiyede işsizliğin en fazla olduğu
büyük şehirlerden bir tanesi Mersin. Her gün insanlar bizi arıyor
iş, iş, iş diye. En çok fabrikaların
kapandığı yer Mersin. Ben burada özellikle Mersinli AKPli
milletvekilleri, MHPli milletvekilleri arkadaşlarıma söylüyorum: Mersinle
ilgili lütfen, ses getirelim.
Bakın tarıma, çiftçilerimizin
başına gelmeyen kalmadı; sel felaketini yaşadık,
hortumu yaşadık, doluyu yaşadık. On binlerce dönüm
tarım arazisi telef oldu; yardım alamadılar, afet bölgesi ilan
edilmedi; Tarsustan Anamura kadar muz, sebze, çilek... Ama iktidar bununla da
yetinmedi, limon ihracatını durdurdu bu dönemde, yüz binlerce ton
limon küflendi. Ya, böyle bir şey yapılabilir mi Çukurovaya?
Tarım kenti Mersine böyle bir ihanet yapılabilir mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yapılamaz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ama
yapılıyor Sayın Tanal, yapılıyor, maalesef
yapılıyor. Bunları gördük.
Çiftçi perişan durumda, çiftçi kan
ağlıyor; limonlarını sokağa döküyor,
salatalıklarını sokağa döküyor, alın terini
sokağa döküyor. Mersin bunu hak etmiyor, Mersinli bunu hak etmiyor. 13
tane ilçemiz var. Turizm adına hiçbir şey yapılmaz, sanayi
adına hiçbir şey yapılmaz, yol yapılmaz, havaalanı
bitmez. Ya, Mersin bunu hak ediyor mu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Etmiyor, etmiyor.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Allah aşkına söylüyorum; çok değerli
milletvekillerimiz var, Hacı Bey var dostum- söylüyorum
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla)- Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Mersine bunlar yapılmıyor ama Mersine ödül
olarak nükleer santral yapılıyor, taş ocakları
yapılıyor, balık çiftlikleri getirilmek isteniyor, tarihî
dokuları katlediliyor. Biz bunu hak etmiyoruz. Biz 13 milletvekiliyiz,
Mersinin sorunlarında her zaman bir araya gelebiliyoruz.
Lütfen,
havaalanımızı bir an önce bitirin. Otoban, Antalya yolu bir an
önce bitsin. İnsanlar bundan dolayı çok
sıkıntılı, bunu dikkate alacağınızı
düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 15 milletvekiline
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın
Şeker
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli ili trafiğini
rahatlatacak olan Kuzey Marmara Otoyolunun yapımına karar veren
başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AK
PARTİ hükûmetlerine ve emeği geçen herkese teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Kuzey Marmara Otoyolu, TEM otoyolunun Silivri-Kınalı
Kavşağından başlayarak İstanbul, Kocaeli ve Sakarya
illerimizin kuzeyinden geçerek Akyazıda tekrar TEM otoyoluna
bağlanıyor. Toplam uzunluğu 398 kilometre olan Kuzey Marmara
Otoyolunun Yavuz Sultan Selim Köprüsü de dâhil olmak üzere Kocaeli Sevindikli
Kavşağına kadar olan 340,5 kilometresi tamamlanarak hizmete
açıldı. 112 kilometresi Kocaeli sınırları içerisinde
olan Kuzey Marmara Otoyolunun kalan 57,5 kilometrelik kısmının
ise çalışmaları hızla devam ediyor. Yıl sonu
itibarıyla tamamlanması hedeflenen projenin Kocaeli Çayırköy ve
Alikahya TEM otoyolu kavşağından İstanbul
bağlantısı daha önce gerçekleşecek.
Ulaşımda
Marmara Bölgesinin atardamarı olan, özellikle, Kocaeli il merkezine nefes
aldıracak olan bu otoyolun yapımına karar veren, başta
Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, AK PARTİ
hükûmetlerine ve emeği geçenlere teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Çakır
.
4.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Srebrenitsa katliamına
ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Sayın Başkan, Srebrenitsa katliamı, 1991-1995 Bosna
Savaşında Sırp Cumhuriyet Ordusunun Krivaja 95 Harekâtı
esnasında Temmuz 1995te yaşanan ve en az 10 bine yakın
Bosnalının ağır silahlarla donatılmış Bosna
Sırp ordusu tarafından öldürülmesinin, soykırımın adıdır.
Katliamda kadın, çocuk demeden yaşanan dehşetin
kanıtları, belgeleri medeni Avrupanın tarihine kara kalemle
silinmez bir şekilde işlenmiştir, belki yarınlara utanç
vesikası olarak aktarılacak ve bir leke olarak kalacaktır. Mehmet
Akifin Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz! ifadesinin dün bizim
coğrafyamızda, bugün Avrupanın göbeğinde
yaşatıldığını görmek, engizisyon ruhunun hiç
değişmediğine şahit olmak demektir. Son günlerde
yaşanan göçmen hareketlerine gösterilen yaklaşım, işte bu
kafa yapısının bugüne uzanan yeni model versiyonudur. Sahte
gözyaşları acı hissettiğinin değil, bu canavarın
boğazına takılan insanlığın vicdan anlayışının
yokluğudur.
Öyle ol, seni öldürmeye gelen sende dirilsin.
güzelliğinin sembolü Aliya İzzetbegoviçi hayırla yâd ederken
Bosnalı kardeşlerimi bu duygularla kucaklıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
5.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, araç muayene ücretlerinin
kredi kartıyla da ödenebilmesi için gerekli düzenlemenin
yapılmasını, yeni normalde kahvehane ve eğlence sektörünün
de açılmasına izni verilmesini ve coronavirüs salgını
sürecinde kredi talepleri karşılanmayan esnaf ve
vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ulaştırma Bakanının dikkatine,
araç muayene istasyonları ödemeyi hâlâ nakit talep ediyorlar. 2020
yılındayız, hem pratik hem de güvenlik açısından araç
muayene istasyonlarında kartla ödeme yapılabilmesinin düzenlemesini
Ulaştırma Bakanından talep ediyorum.
Diğer bir sorun Ekonomi Bakanının
dikkatine: Kahvehane ve eğlence sektöründe gerekli destek verilmediği
gibi, açılışlarına da hâlâ izin verilmedi. Bir an önce
kahvehane ve eğlence sektörüne, gerekli önlemler alınıp
açılış izni verilmesini talep ediyorum.
Diğer bir sorun: Pandemi sürecinde birçok esnaf
ve vatandaş kredi talep etti ancak kredileri reddolundu. Bu sebepten
dolayı bir an önce sicil affının da
çıkarılmasını özellikle talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demir
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, İstanbul ili Şile
ilçesinde yaşanan su sıkıntısına yönelik İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin yaptığı açıklamaya
ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Hafta sonu Şilede tankerli su kuyruğunu
hayretle izledik. 90lı yılların o görüntüleri bir kâbus gibi
İstanbulumuzun üzerine yeniden çöktü. İBBnin açıklamasına
göre, hafta sonları Şilenin nüfusu 1 milyona
ulaşıyormuş, sorunun kaynağı da buymuş. Hâlbuki
Şilede hafta içi, hafta sonu değişken su talebini
karşılamak için İSKİnin mevcut içme suyu arıtma
tesisleri ve su depoları, tecrübeli ve kalifiye teknik personelle
yıllardır dinamik bir işletim anlayışı ve
basınç yönetimi optimizasyonuyla sıkıntı yaşanmadan
yönetiliyordu. Açıklamanın devamında Şilenin olmayan su
sorununu çözeceklermiş. 2018de ihalesi yapılıp
başlanmış işi, yapılan imalatları çöpe atarak ve
ödenen hak edişleri israf edip aynı yükleniciye aynı işi
başka yerde üstelik de yanlış yerde yaptırıyorlar.
Problemin asıl nedeni budur. Hülasa İstanbulumuza yazık oluyor.
BAŞKAN Sayın Çepni
7.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, TOKİ tarafından 26 ildeki
191 arsa için satış ve kira ihalesine
çıkılacağının duyurulduğuna, kamuya ait
alanların halkın kullanımında kalması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
23 Haziranda TOKİ tarafından
yayınlanan ilanda 26 ilde 191 arsa için satış ve kira ihalesine
çıkılacağı duyuruldu. Arsaların içinde rekreasyon
alanı, açık spor tesisi, dinî tesis, sağlık ocağı
ve ilk yardım merkezi, kentsel hizmet alanı, yol, sosyal kültür tesis
alanı, park alanı, pazar, belediye hizmet alanı ve resmî kurum
alanı bulunuyor. İzmir Şehir Plancıları
Odasının yaptığı açıklamada TOKİ kamuya ait
taşınmazları şahıslara satıyor, mülkiyeti
özelleştiriyor. denildi. İzmirde de Karşıyaka,
Aliağa ve Narlıderede kamu parselleri özelleştirilme
kapsamında.
Bu uygulamadan vazgeçilmelidir; kamuya ait alanlar
halkın kullanımında kalmalıdır, yeni rant projelerine
izin verilmemelidir.
BAŞKAN Sayın Tarhan
8.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli ili Gebze ilçesi
Kirazpınar Mahallesi sakinlerinin TOKİnin imar uygulamaları
nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kocaeli Gebze
Kirazpınarda Millî Emlak ve TOKİ vatandaşların tapulu
arsalarını imar uygulamasıyla başka yerlere atarak bu
arsaları hazineye kaydediyor. Vatandaşlar bahsi geçen imar
uygulamasının iptali için idari yargıya başvurdu, mahkeme
yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu karara rağmen, TOKİ kendi
arsalarına ev yapan vatandaşlara işgalci diye ecrimisil
gönderiyor. Kurum bu cezaları tahsil etmeye başladı. Gönderilen
cezaların iptali için de ayrıca dava açıldı, davalar
vatandaşların lehine sonuçlandı. TOKİ ve Emlak Konutun
Gebze Kirazpınarda yaptığı icraatlar hukuka
aykırıdır, çok sayıda vatandaş bu imar yolsuzluğu
nedeniyle mağdur olmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arkaz
9.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, orman
yangınlarının önlenebilmesi için cezaların
artırılarak önleyici tedbirlerin alınması gerektiğine,
Çanakkale ilinde meydana gelen orman yangını nedeniyle geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde her yıl ortalama 4 bin civarında
orman yangını meydana gelirken yaklaşık 10 bin hektar zarar
görmektedir. Orman yangınları, başta terör örgütü olmak üzere,
çeşitli sabotajlar yüzünden ve ihmallerden kaynaklanmaktadır. Bu
anlamda, caydırıcı cezalar artırılmalı, önleyici
tedbirler alınmalıdır.
Son olarak, Çanakkale Geliboluda meydana gelen
yangında 400 hektarlık bir alan zarar görmüştür. Şehitler
diyarı Geliboludaki yangında tek sevincimiz can kaybının
olmamasıdır. Çanakkale halkına geçmiş olsun diyor, en
kısa zamanda bölgeyi ziyaret edeceğimi ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
10.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Anadolu Üniversitesi Açık
öğretim Fakültesinde yaz okulu eğitiminin
kaldırılmasıyla yaşanan mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Üniversitelerin yaptıkları bazı
uygulamalar binlerce öğrenciyi mağdur etmektedir. Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde yaz okulu
açılacağı akademik takvimden aylar önce resmî sitede
duyurulmuştur, telefonla öğrenciye bilgi verilmiştir. 3 Temmuz
2020 tarihinde ise yaz okulunun kaldırıldığı, yerine
üç ders sınavı yapılacağı açıklanmıştır.
Planlarını beş ders yaz okulu sınavına göre
yapmış olan binlerce öğrenci bu kararla tedirginlik
yaşamaktadır. Geç verilen karar, yaz okulundan mezun
olacağı umuduyla başvuranlar yanında, harç ücreti
yatırıp eğitime katılamayacak olanlar açısından
da sıkıntı oluşturmaktadır. Öğrenciler, ilk
açıklandığı gibi, beş ders yaz okulu için gerekli
düzenlemelerin sağlanarak eğitim almak istemektedir. Çok sayıda
maille bizlere başvuran öğrencilerin yaşadığı
sorunları bakanlık ve YÖK yeniden değerlendirerek ele almalıdır.
Anadolu Üniversitesi yaz okulu açılması öğrencilerin de genel
talebidir. Bu yönde, bakanlığın ve YÖKün öğrencileri
düşünen bir karar alması bir an önce sağlanmalıdır.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kaya
11.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, corona virüsü nedeniyle zor durumda
olan turizm sektörüne yönelik tatil paketi kredisinin tüm seyahat acentelerini
ve bölgeleri kapsayacak şekilde revize edilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Corona virüsü nedeniyle büyük
sıkıntılar yaşayan turizm sektörümüzün umutla
beklediği desteklerden biri olarak açıklanan tatil kredisi
beklentileri karşılamaktan çok uzaktır ve sektörde büyük hayal
kırıklığı yaratmıştır. Ülkemizde
yaklaşık olarak 9.500 sertifikalı seyahat acentesi varken Turizm
Bakanının sahibi olduğu acente de dahil olmak üzere sadece 9
firma tatil kredisi kapsamına alınmıştır. Bunun sebebi
nedir? Diğer turizm firmalarımız bu ülkeye vergi vermiyor mu?
Neden sadece 9 firma? Bu 9 firmayı neye göre belirlediniz? Ayrıca
konaklama bedeli ağırlıklı olarak verilen bu kredide tur,
transfer ve uçak bileti maliyetleri pek dikkate
alınmamıştır. Bu, Karadeniz Bölgemizin bu krediden
istenilen düzeyde yararlanamaması anlamına gelmektedir. Buradan
Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerine sesleniyorum; tatil paketi
kredisinin tüm seyahat acentelerimizi ve tüm bölgelerimizi kapsayacak
şekilde ve ivedilikle revize edilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
12.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri ili Yeşilhisar
ilçesinde yaşanan dolu yağışı nedeniyle tarım
arazilerinin zarar gördüğüne ve toprakları ellerinden alınma
tehlikesiyle karşı karşıya kalan Musahacılı
Mahallesi sakinlerinin yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yeşilhisar Ziraat Odası Başkanımız
Sayın Hamza İkiz, dolu yağışı nedeniyle bölgede
arpa ve kuru fasulyenin tamamında, diğer ürünlerde ise yüzde 40 ila
yüzde 60 arasında değişen zararlar meydana geldiğini
açıkladı. Sayın İkiz, bizden, bu Gazi Meclisten destek
bekliyor, seslerini duymamızı istiyor. Bu sesi biz duyuyoruz ama
köylüyü, çiftçiyi borç batağına sürükleyen iktidar duymuyor; destek
olmak bir yana, Musahacılı Mahallemizde olduğu gibi
çiftçilerimizin elindeki topraklara da el koyuyor. Musahacılıdan
Osman Şen kardeşim aradı 2003 yılında dönemin
Tarım Bakanı topraksız köylere törenle toprak verip tapu
dağıttı ama yanlış tarım politikaları
yüzünden üreticimiz borcunu ödeyemedi, şimdi yetkililer gelmiş, 160
çiftçiye Ağustosun sonuna kadar ödeme yapın, yoksa
toprağınızı elinizden alırız, aynı zamanda
geriye dönük icra işlemleri başlatırız. diyor. diyor. El
insaf, çiftçi sizden destek istiyor, siz borçları yüzünden
toprağını elinden alıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ceylan
13.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, turizm potansiyeli olan Çanakkale
ili Merkez ilçesi Tevfikiye, Kalafat ve Çıplak köyleri sakinlerinin
doğal gaz talebine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkalenin neresine giderseniz gidin tarihle her an iç içe olmanın
verdiği huzuru yaşarsınız. Çanakkale merkeze
bağlı Tevfikiye köyü, Çanakkale Valiliği ve OPETin
yaptığı protokol çerçevesinde, OPETin katkılarıyla
restore edildi; Troya Dönemini yaşatan atmosferi, binaları,
figürleri, tarihî ve mitolojik değerleriyle açık hava müzesi
niteliğinde bir arkeoköye dönüştürüldü. Yapılan
yatırımlarla Troya tarihinden izler taşıyan bir havaya
bürünen köyümüz, henüz arzu edilen seviyelerde olmasa da turizm açısından
ziyaretçi çekmeye başladı ve köy halkının sosyoekonomik
yaşamına da ciddi anlamda katkı sağlamaktadır.
Tevfikiye ve hemen yanı başındaki
Kalafat ve Çıplak köylerimiz bu anlamda birlikte
değerlendirilebilecek köylerimizdir. Ciddi anlamda turizm potansiyeli olan
bu köylerimizin devletten talepleri, temiz ve ucuz enerji kaynağı
olan doğal gazın köylerine götürülmesidir. İlgili
bakanlıkların bunu dikkate almasını talep ediyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Karasu
14.-
Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Kars ve Ardahan illerinde çiftçi,
esnaf ve sanayicilerin yaşadığı sorunların giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun talimatıyla milletvekili heyeti olarak
gittiğimiz Kars ve Ardahanda çiftçimiz, esnafımız, sanayicimiz
büyük sıkıntılar içerisinde. Bölgenin en önemli geçim
kaynağı tarım ve hayvancılık, on sekiz
yıldır uygulanan politikalarla bitme noktasına geldi.
Dünyanın en kaliteli süt ürünlerini üreten çiftçilerimiz desteklenmezken
ektikleri ürünlere dahi müdahale ediliyor. Çiftçilerimiz bankalar eliyle borç
batağına saplanmış durumda; talepleri, kredi faizlerinin
silinmesi ve ana paranın yapılandırılması.
Öte yandan, Kars Organize Sanayi ziyaretimizde de
yine iç karartan bir tabloyla karşılaştık. Ülkeyi şaha
kaldırdığını iddia edenler bir de gidip Kars Organize
Sanayinin yollarına baksın, durumunu incelesinler. Tozdan, çamurdan
insanlar fabrikalarına gidemiyor. Yandaşlara ballı yollar,
köprüler yaptıracağınıza binbir emekle üretmeye
çalışan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm
üretin.
BAŞKAN Sayın Aydın
15.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursa Büyükşehir Belediyesinin
ikram ve ağırlama harcamalarına ve halkın gerçek
sorunlarıyla ilgilenilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Emekliye maaş zammı olarak 148 lirayı
layık görenler kendilerine bağlı yerel yönetimlerde her türlü
ikramdan ve israftan vazgeçmiyorlar. Bunlardan biri de Bursa Büyükşehir
Belediyesi. İki yıllık ikram ve reklama harcadığı
para 81 milyon TL olan Bursa Büyükşehir Belediyesinin, iki hafta önce
gerçekleşen sel felaketinde altyapı çalışmalarına
harcadığı toplam rakam ise 30,9 milyonda kaldı.
İsmetiye, Mandıras, Cilimboz, Kaplıkaya, Oylat, Gökdere, Mudanya
Derelerinin ıslahı ve altyapısı için iki yılda
harcanan 30,9 milyon, yağmur suyu altyapı çalışmaları
için harcanan para ise 26,4 milyon. Beş yıllık altyapı
çalışmaları, iki yıllık ikram ve reklam bedelinin
neredeyse üçte 1inde kaldı. İtibardan tasarruf olmaz. diyenlere
halkın gerçek sorunlarıyla ilgilenin, ölümleri de engelleyin diyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
16.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, ülkenin gerçek gündemi olan işsizlik ve
pahalılık sorunlarına çözüm bulmak yerine çoklu baro önerisiyle
baroların etkisizleştirilmeye
çalışıldığına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tüm çalışanların güvencesi olan
kıdem tazminatı gasbedilmek isteniyor; çalışanlar
kaygılı, sendikalar ayakta. Memurlar yeni bir bütçe
yapılmasını ve memur maaşının, yoksulluk
sınırı olan 7.950 TLye yükseltilmesini istiyor. Ortalama
aylıkları asgari ücretin altında olan 13 milyon emekliden 6
milyonu iş arıyor. Küçük ve orta ölçekli esnafımız tamamen
perişan durumda. İhracat açığı bu yılın ilk
beş ayında yüzde 102 artışla 21 milyar dolara
ulaştı. Türkiyenin brüt dış borç stoku 431 milyar dolar
yani millî gelirin üçte 1i.
İşte bunlar, Türkiyenin gerçek gündemi,
tüm bunlara çözüm bulması gereken iktidar çoklu baro önerisiyle hem ülke
gündemini değiştirmeye hem de baroları etkisizleştirmeye
çalışıyor. İnsanlarımız aç, işsiz, kaygılı,
hepsinden kötüsü umutsuz. Türkiyeye bu kötülüğü yapmayın. Gelin,
ekonomi, işsizlik, pahalılık gibi temel sorunlarımıza çare
arayalım.
BAŞKAN Sayın Bulut
17.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, ilaç mümessillerine sertifika alma
zorunluluğu getiren Beşerî Tıbbi Ürünlerin Tanıtım
Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik gereğince Ankara
Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin düzenlediği
eğitim programının pandemi nedeniyle on-line yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2015 yılında Sağlık
Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
tarafından yayınlanan Beşerî Tıbbi Ürünlerin
Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik, ilaç mümessillerine
sertifika alma zorunluluğu getirmiştir.
Ankara Yıldırım Beyazıt
Üniversitesinin düzenlediği eğitim programına katılan
mümessiller sınavda başarılı olmak kaydıyla sertifika
alabilecek ve firmalarda ürün tanıtım temsilcisi olarak
çalışabileceklerdir. Farklı illerden Ankaraya gelecek olan
tıbbi mümessiller sınava yine Ankara Yıldırım
Beyazıt Üniversitesinde gireceklerdir. Tıbbi mümessiller yol,
konaklama masraflarının yanında, sağlıkla ilgili
endişe içindedirler. COVID-19dan dolayı, sınavın
diğer üniversitedekiler gibi on-line olarak yapılması,
bulaşı riskinin önüne geçilmesi açısından yerinde
olacaktır.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
18.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 27nci Yasama
Dönemi ikinci devre TBMM Başkanlığına seçilen Mustafa
Şentopu tebrik ettiğine, 8 Temmuz Çorlu tren faciasının
2nci yıl dönümü vesilesiyle hayatını kaybedenleri rahmetle
andığına ve yakınlarını kaybetmiş olan
ailelerin adalet beklediğine, Çanakkale ili Gelibolu Yarımadasında
çıkan yangının kontrol altına
alındığına ve geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, Ilısu Barajı nedeniyle 70 binden fazla kişinin
yerlerinden edildiği, keşfedilmemiş arkeolojik zenginliklerin
sular altında kaldığı tarihî Hasankeyfin uluslararası
camianın gündeminde geniş yer bulduğuna ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
27nci Dönem 2nci devre için Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına seçilen Sayın Mustafa
Şentopu tebrik ediyor, başarılarının
devamını diliyorum. Gazi Meclisimiz ve ülkemiz için hayırlara
vesile olsun. Bulunduğu makamda adalet ve hakkaniyeti gözeterek görevini
icra etmesi İYİ PARTİ olarak en tabii beklenti ve temennimizdir.
Çorlu tren faciasının ikinci yıl
dönümündeyiz. Hayatını kaybeden 8i çocuk 25 vatandaşımızı
bir kez daha rahmetle anıyorum. Kazanın üzerinden iki yıl
geçmesine rağmen davanın üstünü kapatma ve oyalama çabaları
ailelerin sinir sistemlerini altüst etmiş durumdadır. Yakınlarını
kaybetmiş bu aileler adalet bekliyor, mağduriyetlerini hakkaniyete
dönüştürmek istiyor.
Acılı ailelere daha fazla yük yüklemenin
anlamı yoktur. İnsanların acılarına saygı
duymayı öğrenelim. Adaletin eksiksiz işletilmesine de katkı
sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapmaya çaba sarf edelim.
İhmalle yitirilen canların, ihmal sonucu sönen umutların
hesabı sorulmadıkça geride kalan acılı ailelerin vebalini
hiç kimse ödeyemeyecektir.
İki gün önce tarihî Gelibolu
Yarımadasında büyük bir yangın çıkmış, bu
yangında 450 hektar orman alanı kül olmuştur. Yangın dün
kontrol altına alındı ve soğutma çalışmaları
devam ediyor. Ülkemiz, orman yangınlarıyla mücadelede çoğu kez
zorluklar yaşıyor, teknik imkânsızlıklardan kaynaklı
zorluklar yaşıyor ve millî değerlerimiz olan
ormanlarımız yok olmaya mahkûm bırakılıyor. Ümit
ederiz ki tekrarı olmasın, milletimize ve Çanakkaleye geçmiş
olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Batmanda yapılan Ilısu Barajı ve HES
Projesinden nasibini alarak etkilenen tarihî Hasankeyf ilçesinin yeni yüzü dün
dünya basınına yansıdı. Ranta ve AK PARTİnin tarih ve
yeşil kıyımına kurban edilen bir antik kentle
karşı karşıya kaldık. Baraj nedeniyle 70 binden fazla
kişi yerlerinden edildi, hâlâ keşfedilememiş arkeolojik zenginlikler
evlerle birlikte sular tarafından yutuldu.
Hasankeyf sadece ülkemizin değil tüm
dünyanın ilgiyle takip ettiği bir tarihî mekândır. Öyle ki dünya
kamuoyu bu kıyıma sessiz kalamamış ve uluslararası
camianın gündeminde de bu olay geniş yer bulmuştur. Sayın
Cumhurbaşkanı nasıl ki Biz İstanbula ihanet ettik.
dediyse aynı itiraf ileride Hasankeyf için de gelecektir ama iş
işten geçmiş olacaktır. Tarih bunu yapanları hiçbir zaman
affetmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yol yakınken dönme imkânı var ise bunun
esirgenmemesini temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN İlhami Bey, buyurun.
19.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 8 Temmuz Çorlu tren
kazasının 2nci yıl dönümü vesilesiyle hayatını
kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine ve sorumluları
adalet önüne çıkarılıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerine
ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 8 Temmuz 2020; tam
iki yıl önce bugün, Çorluda 25 canımızı yitirdiğimiz
tren kazası yani Çorlu tren katliamının 2nci yılı.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına sabırlar diliyorum.
Bu geçen süre içerisinde acılı aileler
hâlâ oyalanıyor, hatta davacıyken davalı duruma düştüler. 8
Temmuz Çorlu tren katliamını unutmadık,
unutturmayacağız. Gerçek sorumluları bulunup adalet önüne
çıkarılana kadar ve yeni kazalar önleninceye kadar mücadele etmeye
devam edeceğiz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bülbül
20.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 27nci Yasama Dönemi ikinci
devre TBMM Başkanlığına seçilen Mustafa Şentopa ve
Başkanlık Divanı üyeliğine seçilen milletvekilerine
hayırlı çalışmalar dilediğine, 8 Temmuz Çorlu tren
kazasının 2nci yıl dönümü vesilesiyle hayatını
kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine ve yargılama
sürecinin adalet beklentilerine cevap verecek şekilde neticelenmesini
temenni ettiğine, Sakarya ili Kaynarca ilçesi Büyükyanık,
İşaret, Turnalı, Yeşilova, Kulaklı,
Uzakkışla, Müezzinler, İmamlar, Kabaklar, Uzunalan, Kayacık
Mahallelerinde yaşanan sağanak yağış nedeniyle
tarım arazilerinin sular altında kaldığına ve
oluşan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine, Irak
Anayasasına aykırı olmasına rağmen peşmergenin
yeniden Kerkükte görevlendirilmesinin Türkiye ve orada yaşayan Türkmenler
aleyhine neticeler doğurabileceğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizler de dün itibarıyla seçimini gerçekleştirip
2nci defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
seçilmiş olan Sayın Mustafa Şentopu tebrik ederek konuşmamıza
başlamak istiyoruz. Kendisine ve seçilen Başkanlık
Divanına, sizler de dâhil olmak üzere Sayın Başkanım, bu
dönemde hayırlı ve başarılı çalışmalar
diliyoruz, Allah yâr ve yardımcınız olsun.
Sayın Başkan, 8 Temmuz 2018 tarihinde
Çorluda meydana gelen elim tren kazasında 7si çocuk 25
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 328
vatandaşımız yaralanmıştır. Yaşanan
kazanın yıl dönümünde hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, acılı ailelerine sabır dilerken devam etmekte olan
yargılama sürecinin adalet beklentilerine cevap verecek şekilde
neticelenmesini de temenni ettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, dün akşam yağan
sağanak yağış nedeniyle Sakaryanın Kaynarca ilçemizin
Büyükyanık, İşaret, Turnalı, Yeşilova, Kulaklı,
Uzakkışla, Müezzinler, İmamlar, Kabaklar, Uzunalan, Kayacık
Mahallelerinde 15 bin dönümün üzerinde tarım arazisinin sular altında
kaldığını öğrenmiş bulunmaktayız.
Mısır ve buğday ekili olan bu arazilerde çiftçimiz büyük
zararlara uğramıştır. Gelen bilgilere göre bu akşam da
yağmur yağması beklenmektedir. Yani, mevcut su
baskınının daha da artması, zararların boyutunun daha
vahim hâle gelmesi söz konusu olabilecektir. Bu nedenle,
Bakanlığımızın ve özellikle Devlet Su
İşlerinin meseleye acilen müdahale etmesi gerektiğini
düşünmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bugüne kadar
birçok defa su basan bu arazilere yönelik Devlet Su İşleri
tarafından hazırlanmış olan ve faaliyete geçmesini
beklemekte olduğumuz projenin ivedilikle hayata geçmesini
dilediğimizi, beklediğimizi buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, Kuzey Irakta daha önce
peşmergenin Irakta tartışmalı olan illerde ve özellikle
Kerkükte faaliyet göstermeye çalıştığını ve
buralarda hâkimiyet tesis ederek özellikle Suriyenin kuzeyinde yer alan bölge
ile Irakın kuzeyinde yer alan bölgenin bir terör devleti projesi
çerçevesinde organize edilmeye çalışıldığını
biliyorduk. En son, Irakın kuzeyinde gerçekleştirilmeye
çalışılan ve Kerkükte yapılması istenen, Barzani
tarafından yapılması planlanan referandum sürecinden sonra da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
peşmergenin
bu sürecin sonunda Kerkükten isabetli bir şekilde
ayrıldığını biliyoruz. Gerçekten,
bakıldığında, Irak Anayasasında peşmergenin
Kerkükte faaliyet göstermesi ve tartışmalı illerde faaliyet
göstermesi söz konusu değildir. Bu, Irak Anayasasına
aykırıdır. Fakat anayasaya aykırı olmasına
rağmen son gelen haberlere göre peşmergenin tekrar Kerkükte
görevlendirilmesinin, tırnak içerisinde, teröre karşı
faaliyetler kapsamında Irak Merkezî Yönetimiyle birlikte Kerkükte yer
almasının kararlaştırıldığını,
Irak Başbakanı Kazımi ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi
arasında yapılan mutabakat çerçevesinde bunun
gerçekleştiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Bu, tabii ki
değerlendirildiğinde bu bölgede yapmakta olduğumuz Pençe-Kaplan
Operasyonları ve askerî faaliyetlere bir cevap niteliğinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
değerlendirilebilecek olan bu hamle kuşkusuz, Türkiye'nin ve orada
yaşayan Türkmen kardeşlerimizin aleyhine birtakım neticeler
doğurabilecektir.
Bizlerin Milliyetçi Hareket Partisi olarak Kerkükte
ve o bölgede bulunan, Türkmenelide bulunan bütün Türkmen kardeşlerimizin
selameti için, onların canının sağlığı için
elimizden gelen her şeyi yapacağımızı buradan dile
getirmek istiyorum. Yine, bölgeyle alakası olmadan başka ülkelerin,
büyük güçlerin projeleri çerçevesinde gerçekleştirilmeye
çalışılan bu faaliyetin er ya da geç akamete
uğrayacağını da buradan ifade ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
21.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 8 Temmuz
Çorlu tren kazasının 2nci yıl dönümü vesilesiyle
yaşamını yitirenleri rahmetle andıklarına ve
iktidarı hesap vermeye davet ettiklerine, HDP Demokratik Yerel Yönetimler
Kurulu Üyesi Rojbin Çetinin evinde işkenceye maruz bırakılarak
tutaklandığına, işkencenin
meşrulaştırılamayacağına ve sorumlularının
görevden alınmaları yönünde çağrıda bulunduğuna, Botan
Vadisinin güvenlik gerekçesiyle yapımı süren Ilısu Barajı
nedeniyle yok olma tehdidi altında bulunduğuna ve tarihsel miras olan
Hasankeyfin sular altında kalmasının gelecek nesiller için
onarılmaz bir kayıp olduğuna, Kırşehir Cezaevinde
altmış bir gündür tecrit altında tutulan Çetin Yıldız,
Emrah Kına, Saim Özdemir, Cumali Yıldırım, Ömer Hayat,
Mazlum Dönder, Müjdat Korhan, Ömer Bedir, Muhammed Veysi Adım, Fırat
Altun, Ali Saday, Feyyaz Gülsoy ve Mehmet Can Yiğirerin dönüşümsüz
açlık grevi yaptıklarına, Molieracın sözlerini okumak
istediklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bundan tam iki yıl önce, 8 Temmuz 2018
tarihinde Çorlu tren kazası gerçekleşti ve kaza esnasında,
Uzunköprüden İstanbula doğru hareket eden yolcu treni Çorlu
yakınlarından geçerken, yağış nedeniyle rayların
altındaki toprak menfezin kayması sonucu 5 vagon devrilmişti.
Kazada maalesef 25 kişi yaşamını yitirdi, 317 kişi de
yaralandı. Bu acı olayın üzerinden iki yıl geçti ancak ne
bir sorumlu gereken yaptırıma uğradı, ne de iktidar hesap
verdi, dahası bu acıyla baş etmeye çalışan
yurttaşların sesi kesilsin diye yaptırıma uğrayan
mağdurlar ve mağdur yakınları oldu. Yaşamını
yitirenleri rahmetle anarken bu meselelerin üzerinin
kapatılmadığını hatırlatmak isterim ve
iktidarı gecikmiş de olsa hesap vermeye davet ettiğimizi
söylemek isterim.
Evet, Rojbin Çetini burada çok konuştuk;
açıkça, alenen işkenceye maruz kaldı ve son dönemlerde
yaşanan işkence vakalarının sembolü hâline geldi, köpekler
işkence aracı olarak kullanılmıştı -burada çok
tartıştık- ve o işkencenin üzerinden on gün geçtikten sonra
gözaltında tutuldu, neden? Delil yaratılarak tutuklanmasını
sağlamak için. Neden? İşkence izlerini iyileştirmek için.
Ve adliyeye yürüyerek gidemeyen Rojbin Çetin, dün yanlış, mesnetsiz,
yalan iddialarla örgüt üyeliğinden tutuklandı. Bununla tek bir amaç
var, işkenceyi meşrulaştırmak. Biz, işkencenin asla
meşrulaştırılamayacığını ve Rojbin
Çetin hakkında verilen tutuklama kararının sadece kendilerini
aklamaya dönük olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz ve işkenceciler
hâlâ görevde, hâlâ işkence yapma potansiyelleri yüksek, bir an önce
görevden alınmalarını, bir kez daha bu çağrıyı
yapmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğer bir mesele çok önemli, Ilısu Barajının
yarattığı tahribat. Botan Vadisi, güvenlik gerekçesiyle
yapımı süren Ilısu Barajı nedeniyle şu anda yok olma
tehdidi altında. Hâlihazırda baraj yapımı nedeniyle Botan
Köprüsü çökmüş olup bağlantı yolları kapanmış,
bölge halkı ulaşımda ciddi sorunlar yaşıyor, köylüler
evlerine dahi ulaşamıyor. Sağlık ve eğitim başta
olmak üzere, sosyal ve ekonomik olarak da önemli bir mağduriyet söz
konusu. Güvenlik gerekçesiyle yapılan barajların bölge halkına
fayda getirmediğini ve çok ciddi zarar getirdiğini buradan da ifade
etmek istiyorum. Tarihsel miras olan Hasankeyfin sular altında
kalmış olması, tüm ülke adına, hepimiz adına büyük bir
kayıp ve gelecek nesiller için onarılmaz bir yaradır. Botan
Vadisi hâlihazırda Siirtliler için önemli yaşam alanlarını
içinde barındırmakta olup bu yönüyle de vadinin korunması hayati
önemdedir çünkü vadinin her iki yakasında bulunan 47 köy, ekilip biçilen
bahçeler, tarım alanları, meralar, piknik alanları barajlarla
birlikte sular altında kalıyor. Olası bu tehlikenin bölge
halkını ekonomik, sosyolojik ve kültürel açıdan etkilediğini
ifade etmek istiyorum.
Mevcut durumda Şirvandan başlayarak
Cizreye kadar yapılacak olan bu barajlardan Çetin, Limak, Kirazlı ve
Pervari Barajları bitmiş olup geriye kalanların 2si proje,
diğerleri ise yapım aşamasındadır. Barajların bölgeye
ekonomik bir katkı sunmadığı gerçeğinden hareketle,
baraj yapımının bölgenin ekosistemine ve halkına zarar
verdiği çok boyutlu bir durum söz konusu.
Yine, Pervari Ayvalıbağ köyünde -bizzat
görüştüm- Çetin HES Barajı su toplamaya
başladığından beri köy heyelan bölgesi diye 5
Mayısta kamulaştırma yapıldı. Karşılığında
hiçbir bedel ödenmediği gibi köy halkı son derece mağdur
durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Gidecek
başka hiçbir yeri olmayan Ayvalıbağ köy halkı can
güvenliği endişesi içerisindedir. Tespite giden jandarmalar dahi
köyün yaşam için tehlikeli olduğunu ifade etmiş ve köyün
boşaltılması gerektiğini vurgulamıştır ve
birçok yurttaş da köyünü terk etmek zorunda kalmıştır.
Bunun çözüm beklediğini önemle ifade etmek istiyorum.
Evet, bir de Kırşehir Cezaevi var.
Kırşehir Cezaevinde altmış bir gündür 13 mahpus tecrit ve
ağır şartlar altında tutuluyor. Buradan 2 kere daha
söylemiştim ve hâlâ sorun çözülmedi. Şu anda altmış bir
gündür 13 kişi tecritte ve dönüşümlü bir açlık grevi
yaptıklarını bir kez daha ifade etmek istiyorum. İdare
kendileriyle iletişime geçmiyor, sorunlarını çözmüyor ve bunun
yerine baskı ve tehdidini arttırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
isimleri daha önce buradan söylemiştim: Çetin Yıldız, Emrah
Kına, Saim Özdemir, Cumali Yıldırım, Ömer Hayat, Mazlum
Dönder, Müjdat Korhan, Ömer Bedir, Muhammed Veysi Adım, Fırat Altun,
Ali Saday, Feyyaz Gülsoy ve Mehmet Can Yiğirer. Bu zulmün; bu baskının
bitirilmesini iktidar partisine özellikle söylemek istiyorum.
Son olarak, bugün barolar taslağı gelecek
Sayın Başkan bitireceğim.
BAŞKAN Tamam devam edin, açık mikrofon.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler.
Ona ilişkin uluslararası alanda çok bilinen
bir sözü, aslında avukatların sözünü buradan bütün Meclise ve
Türkiyeye okumak isteriz.
(HDP milletvekilleri tarafından pankart
açılması ve avukatlıkla
ilgili sözlerin okunmaya başlanması)
BAŞKAN Böyle bir
usul var mı ya! Bu yaptığınız doğru değil
Sayın Beştaş.
(AK PARTİ sıralarından Başkan,
böyle bir usul yok, mikrofonu kapatın. sesleri)
BAŞKAN Sayın Beştaş, sadece
bir kişi okusun bunu.
(HDP milletvekilleri tarafından pankart
açılması ve avukatlıkla
ilgili sözlerin okunmaya devam edilmesi)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.06
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın Özkoç, buyurun.
22.-
Sakaya Milletvekili Engin Özkoçun, iktidarın gündemi barolar, sosyal
medya ve güvenlik soruşturması iken milletin gündeminin Çorlu tren
kazasının faillerinin hâlâ gereken cezayı görmemesi, pandemi
süreci, iş kazaları, işsizlik, yoksulluk, borçları
ödeyememe, kadına şiddet, çevre katliamı, Hasankeyf,
uyuşturucu, öğrenci mağduriyetleri, hukuksuz tutuklanmalar,
ekran karartmaları, 15 Temmuz gazi ve şehit yakınları için
toplanan yardım paralarının ödenmemesi, intiharlar, yerli
sermayenin ülkeyi terk etmesi, yabancı sermayenin ülkede yatırım
yapmaması ve Türk parasının değerini yitirmesi
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi farklı,
milletimizin gündemi farklı, iktidarın gündemi farklı.
İktidarın gündemi, barolar; iktidarın gündemi, sosyal medyaya
kelepçe vurulması; iktidarın gündemi, işe alınacak
insanlarımıza güvenlik soruşturması. Milletin gündemi;
yıllar önce Çorluda yaşanan tren kazasının faillerinin
hâlâ gereken cezayı görmemesi, pandemi süreci, iş kazaları,
işsizlik, yoksulluk, borçları ödeyememe, kadın şiddeti,
çevre katliamı, Hasankeyf, uyuşturucu, öğrenci
mağduriyetleri, hukuksuz tutuklanmalar, hukukta yaşanan garabet, ekran
karartmaları, 15 Temmuz gazi ve şehit yardım paralarının
ve terör olaylarında hayatını kaybedenler için toplanan
yardım paralarının ödenmemesi, intiharlar, yerli sermayenin
ülkeyi terk etmesi, yabancı sermayenin ülkede yatırım
yapmaması, Türk parasının değerini yitirmesi, Hazinenin
içinin hukuksuz ve çıkara dayalı olarak boşaltılması,
tüm bunlar
Hükûmet bu yılın içerisinde her şeyi
bıraktı, milletin bütün bu milletin gündemini bıraktı;
barolarla uğraşıyor, sosyal medyayla uğraşıyor,
güvenlik soruşturmasıyla uğraşıyor.
Oysaki bu yılın ilk beş ayında
topladığı gelir ve yaptığı borçlanmalarla bu
iktidar 645 milyar kaynak kullandı, 73 milyar da para bastı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Salgın döneminde 3 fazda toplam 6 milyon 107
bin 444 ihtiyaç sahibine sadece bir sefere mahsus 6.000 lira para ödendi. Bu,
günde sadece 11 lira eder ama aynı dönemde Hükûmet 65 milyar lira faiz
ödedi. Ayrıca, bütçede döviz garantili yol, köprü, tünel geçişleri
için yapılan harcamaların yer aldığı kalemden ilk
beş ayda 6,7 milyar lira para ödedi. Para var mı? İşsizlik
Sigortası Fonunda 131 milyar lira para var, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Telif Fonunda 320 milyon lira para var.
Şimdi, insanlarımız soruyor Biz
açlık içinde, sefalet içinde, yoksulluk içinde fabrikalarda
çalışırken, iş güvenliğimiz yokken
hayatlarımızı kaybediyoruz; üretim yapamıyoruz; okuyoruz,
iş bulamıyoruz. Peki, iktidar ne yapıyor? diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - İktidar kendi
sarayında yaşıyor, iktidarın sizin yiyeceklerinizden
ayrı yiyecekleri, sizin ulaşımınızdan farklı
ulaşımı var, onların özel uçakları var. Onlar gazi ve
şehitlerin toplanan paralarını dahi vermemeyi göze
almışlar, onlar için vatan değil, millet değil, onlar için
varsa yoksa kendileri ve rantları var.
Milletimiz karar verecek
Baroların yasası
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçecek mi? Evet, geçecek. Biz direnecek
miyiz? Evet, direneceğiz. Kaç gün? Kaç gün gerekirse. Ama Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili oylarken Kabul edenler
dediğinde
kalkan eller, sizin oy verdiğiniz eller olacak. Onlar milletten yana
değil, onlar iktidar ve iktidarın rant elde edenlerinden yana
olacaklar, kararınızı ona göre verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bizi de seçmeyin ama
sizden yana, doğrudan yana kim varsa önce dinleyin, sonra haktan,
hukuktan, milletten yana olanları seçin. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti
iktidarda sadece kendi rantını düşünenlere
bırakılmayacak kadar onurlu ve büyük bir devlettir. (CHP
sıralarından alkışlar)
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, yerinden
söz taleplerinin karşılandığına, gündeme geçebilmek
için yeni söz talebinde bulunulmamasını rica ettiğine
ilişkin açıklaması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
değerli milletvekilleri; biz 15 kişiye söz veriyoruz, sisteme giren
arkadaşlara fakat bazı arkadaşların buraya kadar gelip söz
talepleri olunca onları kırmak imkânına sahip değilim,
şahsen ben buraya gelen bir milletvekiline söz vermek isterim. Ama gündeme
de geçemiyoruz dolayısıyla 3 arkadaşa daha söz verip bu bir
dakikalık söz taleplerini istememenizi rica ediyorum.
Buyurun Sayın Uğur.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Burdur Milletvekili Yasin Uğurun, Burdurluların bir partinin Burdur
İl Kongresinde konuşan bir milletvekilini kullandığı
ifadelerden dolayı kınadığına ve özür dilemeye davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
YASİN UĞUR (Burdur) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben Burdur Milletvekiliyim, hemşehrilerimizden
gelen tepkiler üzerine söz almış bulunuyorum.
Geçen hafta sonu partisinin Burdur İl
Kongresinde konuşan bir milletvekilinin ifadeleri Burdurluları fena
hâlde rahatsız etmiştir. Bir kadın milletvekiline
yakışmayan ifadeleri utancımdan burada paylaşmıyorum
ancak hemşehrilerimin gönderdiği bir notu sizlerle paylaşmak
istiyorum: Burdur, milletimize has ahlaki değerlerin yüksek olduğu
bir şehirdir. Milleti temsil eden bir ismin ilimize gelip bu tür edebe ve
ahlaki değerlere sığmayan ifadeleri dillendirmesi bir ahlak
beldesi olan Burdurumuzu ziyadesiyle rencide etmiştir. Sayın vekili,
Burdurlular olarak kınıyoruz ve başta Burdurlular olmak üzere
tüm Türkiyeden özür dilemeye davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Şanverdi.
24.-
Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdinin, 7 Temmuz Hatayın ana vatana
katılmasının 81inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Medeniyet, kültür, inanç ve kardeşlik
şehri Hatay, 7 Temmuz 1939da şu an çatısı altında
toplandığımız Meclisimizin aldığı kararla
Türkiyenin 67nci vilayeti olmuştur. Misakımillî
sınırları içinde olan kırk asırlık Türk yurdu
düşman elinde esir kalamazdı. Nitekim verilen mücadele sonuç verdi ve
7 Temmuz 1939da Hatay, ana vatana katılmanın gururunu ve
mutluluğunu yaşayıp Fransız işgalinden kurtuldu.
Hatayın ana vatana katılmasının 81nci
yılını, Türk askerinin İskenderun, Kırıkhan ve
Reyhanlıya girişinin 82nci yıl dönümünü kutluyorum.
Hatayın Türkiyeye katılmasını sağlayan Türkiye Büyük
Millet Meclisi milletvekillerimizi, Hatay Meclis-i Mebusanının
milletvekillerini, referandumda Hatayın Türkiye Cumhuriyetine
katılması yönünde karar kılan Hatay halkını ve bu
mücadelenin mimarı Mustafa Kemal Atatürkü rahmet, minnet ve şükranla
anıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
25.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili
Mustafa Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
24 Haziran 2016 tarihli İSKİ Şile
Şube Müdürlüğünün İstanbul Büyükşehir Belediyesi
İSKİ Genel Müdürlüğüne yazmış olduğu
yazının 7nci maddesi aynen şu şekildedir: Şile ilçe
merkezinde bulunan toplam 16.600 adet aboneye su sağlayan Şile
İçme Suyu Arıtma Tesisinin kapasitesi yaz aylarında yetersiz
kaldığından dolayı su ihtiyacına cevap
verilememektedir. Yıl, 2016; şu anda yıl, 2020. Cumhuriyet Halk
Partili İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığını etkisiz, başarısız
gösterebilmek için ahlaksızca her türlü yayın yapan basın
organlarını ve kişileri buradan kınıyorum ben. Burada,
2016dan beri Şilede mevcut olan su sıkıntısını
gideremeyen iktidar AK PARTİ iktidarıdır. Bu
başarısızlığını Büyükşehir Belediyesine
mal etmek yani en hafif deyimle densizliktir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Turan buyurun.
26.-
Çanakale Milletvekili Bülent Turanın, 27nci Yasama Dönemi ikinci devre
TBMM Başkanlığına seçilen Mustafa Şentopa ve
Başkanlık Divanı üyeliğine seçilen milletvekilerine
başarılar dilediğine, Çanakkale ili Gelibolu ve Eceabat ilçeleri
arasındaki ormanlık alanda çıkan yangının
söndürüldüğüne ve süreci takip ettiklerine, Artvin ili Yusufeli ilçesinde
çıkan yangın nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, 8 Temmuz Çorlu tren faciasının 2nci yıl
dönümü vesilesiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan
rahmet dilediğine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisinin
kabul edilmesi hâlinde Genel Kurulda görüşülmeye başlanacak olan 222
sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ülkeye ve
avukatlara hayırlı olmasını ümit ettiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım bana
sıra gelmeyecek zannetmiştim.
BAŞKAN Demin de ifade ettiğim gibi
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sorun yok
Başkanım, sorun yok.
BAŞKAN - Grup Başkan Vekillerinin
hoşgörüsü benim için çok önemli ama buraya kadar milletvekillerimiz gelip
birer dakika söz istiyor. Nasıl vermeyelim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, Sayın
Tanal her zaman konuşacak, konuşsun, baş tacı ama
keşke verdiği bilgiler doğru olsaydı çünkü İstanbulda
su sorunu
MAHMUT TANAL (İstanbul) Buyurun belgesi.
Resmî belge Başkanım, resmî belge.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sahte, sahte o.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Babacığım, resmî belge ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
pandemi var, bağırmasın, söyler misiniz?
BAŞKAN Sayın Tanal, Bülent Turan seni
sever, dinleyelim onu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben de onu seviyorum
Başkanım, ben de onu çok seviyorum ama resmî belgeyle
konuşuyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sağlığı için bağırmasın Başkanım,
sağlığı için.
Başkanım, öncelikle, dün tüm
vekillerimizin katılımıyla, sizlerin katılımıyla,
Meclisimiz, Başkanını tekrar seçti. Ben Tekirdağ
Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop Hocamıza
yeni dönem Başkanlığının hayırlı olmasını;
Gazi Meclisimiz için, ülkemiz için hayırlı olmasını ümit
ediyorum. Aynı şekilde, yenilenen Divan heyetini de kutluyorum,
başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, dün bilgi vermiştim,
Çanakkale ilimizde Gelibolu-Eceabat arasında maalesef 450 hektar gibi büyük
bir alanın yandığı büyük bir yangın gündeme
gelmişti. Can kaybının olmaması en büyük tesellimiz ancak
büyük bir mağduriyet var, bunları yakından takip ediyoruz.
Yangının söndüğünü ifade etmek isterim. Bakanımız,
vekilimiz, Valimiz hepsi ilk andan itibaren gerekli çalışmaları
yerinden takip ettiler, destek oldular. 2 uçak, 20 helikopter, 100den fazla
arazözle süreç bir an önce kontrol altına alındı. Ben tekrar bu
süreçte katkı sağlayan tüm ilgililere teşekkür etmek istiyorum.
Yine, dün, biliyorsunuz, Artvin Yusufeli ilçemizde
70 haneli bir köyümüzde çıkan yangında 70ten fazla evimiz maalesef
yandı. Tüm köylülerimize ben geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yine, tek tesellimiz can kaybının olmaması. Tüm yaraların
sarılmasını hep beraber takip edeceğiz.
Yine, bugün Çorludaki 25
vatandaşımızı yitirdiğimiz tren kazasının
yıl dönümü. Acılarını
paylaştığımızı, vatandaşlarımıza
rahmet dileklerimizi tekrar ifade etmek istiyorum Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Meclisimiz yeni bir yasama haftasına
başlıyor. Eğer AK PARTİnin grup önerisi Meclisin
takdirinde kabul görürse, bugün kamuoyunun yakından takip ettiği,
baroların daha demokratik temsilini, daha eşit temsilini hedefleyen
bir kanun teklifimizi görüşmeye başlayacağız. 28 maddelik
bu teklifin ülkemize, avukatlarımıza hayırlı
olmasını ümit ediyorum. Bu tartışmalar içerisinde biz de
mutlaka kanaatlerimizi aktaracağız. Ancak bu kanunumuzun sadece
çoklu baro diye ifade edilen bir bölümünün gündem olmasını
doğru bulmuyorum, önemli bir reform, önemli bir kanun. İçerisinde 5
binden fazla üyesi olan yerlerde 2 bin imzayla baro kurulmasına imkân
vermekle beraber, eşit delegeyi sağlayan bir Barolar Birliği
sisteminin de olduğu, kılık kıyafet serbestisinin kanuni -bir
zorunluluğu- hak olduğu, avukatların istinaftaki
dosyalarının Yargıtay denetimine açılması gibi önemli
bir meselenin olduğu, genç avukatlarımızın ilk beş
yıl ödeneklerinden yüzde 50 kesintinin olması gibi önemli
konuların olduğu bir kanun teklifini görüşeceğiz. Ümit
ediyorum demokratik bir olgunlukta, medeni bir tarzda her partinin katma
değeriyle beraber bu kanunu yasalaştırırız.
Ben tekrar başarılı bir hafta
olmasını ümit ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Hayırlı olsun.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük'ün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, 2 Temmuz 1993
tarihli Sivas katliamının ve 5 Temmuz 1993 tarihli
Başbağlar katliamının bütün ayrıntılarıyla
araştırılması amacıyla 8/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasın saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Müsavat Dervişoğlu tarafından 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta
Madımak Otel'de Pir Sultan Abdal Şenlikleri için şehre gelen
sanatçı, gazeteci ve fikir insanlarından 33 aydın ve 2 otel
personeli saldırgan bir grubun insanlık dışı müdahalesiyle
hayatlarını kaybetmişti. Sivas katliamının üç gün
sonrasında, Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı
Başbağlar Köyünü PKK terör örgütü basmış, cami cemaatini
namazdan çıkararak kurşuna dizmişti. Bu iki katliam Türk
milletini derinden sarsmış ve herkesi üzüntüye boğmuştu.
Toplumsal sinir uçlarını ve mezhepsel, etnik
ayrılıkları körüklemeyi amaçlayan odaklar tarafından
organize edildiği her daim ifade edilen bu iki katliamın üzerinden
yirmi yedi yıl geçmesine rağmen sır perdeleri tam olarak
aralanamamıştır. Hem Sivas hem de Başbağlar
katliamlarının yargılama süreçlerine şaibeler
düşmüş, adalet tam olarak tecelli edememiştir. Bu acı
olayların üzerinden yirmi yedi yıl geçmesine rağmen hâlen Türk
milletini bölmek ve kutuplaştırmak isteyen odaklar bu hadiseleri
kullanmaktadır. Ayrıca katledilen insanlarımızın
aileleri ise adaletin tecelli etmemesi sebebiyle mağdurdurlar. Topyekûn
Türk milleti, Sivas ve Başbağlar katliamlarının bütün
faillerinin ve arkalarındaki organizasyonların açığa
çıkmasını beklemektedir. Bu hadiseler birbirlerinden ayrı
bir şekilde değerlendirilemezler. Hedefleri Türk milletinin birlik ve
bütünlüğü olması hasebiyle birlikte değerlendirilmelidirler.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin millet iradesine dayanarak inisiyatif
alması şarttır. Bu bağlamda 2 Temmuz, Sivas; 5 Temmuz,
Başbağlar katliamlarının bütün
ayrıntılarıyla araştırılması amacıyla
8/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 8/7/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ PARTİ
Grubu adına Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Sivas ve Başbağlar katliamlarının birlikte
araştırılmasıyla alakalı İYİ PARTİ Grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime 2 Temmuz 1993te Sivas
katliamında ve 5 Temmuz 1993te Başbağlar katliamında
Hakka yürüyen bütün canlarımızı,
vatandaşlarımızı rahmet, minnet ve dualarla anarak
başlamak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
geçtiğimiz hafta Sivas katliamıyla alakalı HDP grup önerisi
üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almıştım. Konuşmamda bir
yandan samimiyet vurgusu yapmış bir yandan da toplumsal
olayların birbirinden ayrı tutulmaması gerektiğini ve
siyasi ranta alet edilmemesi gerektiğini vurgulamıştım.
Parti grubumuz da çekinceler kapsamında, çekimser tavır göstermişti
ancak, maalesef bir kısım sosyal medya kullanıcısı ve
basın organı partimizin önergeyi reddettiği, Sivas
olaylarındaki acıyı görmezden geldiği gibi mesnetsiz,
asılsız iddialarda bulunmuştu. Bu iddiaların milletimizin
nezdinde ve gönlünde hiçbir değer bulmadığını hepimiz
gördük. Akabinde Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener
Hanımefendi de bir röportaj sırasında, Sivas ve
Başbağlar katliamlarını ayrı ayrı ele
almanın doğru olmadığını vurgulamış,
yaşanan acıları paylaştığını ifade
etmişti.
Bugün, grup toplantımızda Genel
Başkanımız şu ifadeleri kullandı: Sivasta
yakılan da bizdik, Başbağlarda vurulan da bizdik. O kara
günlerde kurşunların adresi, alevlerin hedefi tek tek canlarımız
değil, bütün milletimizdi, huzurumuzdu, birliğimizdi ve nihayet beraberliğimizdi.
Bu bağlamda, Sivas-Madımak ve Başbağlar
katliamlarının hep birlikte araştırılması için
bir önerge vermiş bulunuyoruz. Çünkü merhum Dündar Taşerin deyimiyle
His, fikrin barutudur. Biz acılarda, hüzünlerde, sevinçlerde ve bütün
hislerimizde birlikte olamazsak millet olma fikrimizin temelini
sarsmış oluruz.
Sayın milletvekilleri, üç gün arayla dinî ve
mezhepsel sinir uçlarını, farklı taraflarını hedef
alan iki katliamı birbirinden bağımsız gibi
değerlendirmek asla doğru değildir. Biz, İYİ PARTİ
olarak, Sivasta yakılan korkunç ateşin de Başbağlarda
cami cemaati masumlara sıkılan kurşunların da tek hedefinin
Türk milletinin birliği ve bütünlüğü olduğunu düşünüyoruz.
Eminiz ki ateşi yakan el de tetiği çeken parmak da aynı vücudun,
aynı ihanetin parçalarıydı. Bu kürsüden saygıdeğer
milletvekillerimizin ellerini vicdanlarına koymalarını rica
etmek istiyorum. Bu kadar katliam, bu kadar acı, bu kadar kan ve
gözyaşı varken sadece bir olaya odaklanmak, bu olaydan etnik ve
mezhepsel bir olgu çıkarıp sadece ona yönelmek doğru mudur? PKK
terör örgütünü görmezden gelip, PKK ihanetine kulak tıkayıp
acıları bile bölmeye çalışmak hak mıdır, yoksa
bütün bunları hep birlikte ele alıp Pir Sultan Abdal Şenliklerine
gelen vatandaşlarımız ile Başbağlarda namazını
eda etmek için toplanmış cemaatin katillerini hep birlikte
arayıp bulmak, adaletin tecellisini sağlamak mı doğrudur?
Vicdanlarımız en doğru cevabı verecektir diye
düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, hem Sivas hem
de Başbağlar katliamlarının yargılamalarında pek
çok sorun yaşanmıştır; hâlâ firariler vardır ve
Yargıtay defalarca karar bozmuştur. Milletimizin nezdinde bu iki
olayda da adalet açıkça tam olarak tecelli etmemiştir. O zaman millet
iradesini tecelli ettirmekle görevli olan bizler, bu noktada inisiyatif
almalı ve gerekeni yapmalıyız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bütün yetkililerinin bu işi kendisine görev edinmesi, milletimizin
canını yakan bu iki hadisenin karanlıkta kalan yönlerinin
aydınlatılması için çalışması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, Madımak da
bizimdir, Başbağlar da bizimdir. Gelin, toplumsal vicdanı çok
ağır yaralayan, yaralar açan bu iki olayı hep birlikte
araştıralım, bütün milletimizin yüreğine su serpecek bilgilere
ve kararlara hep birlikte ulaşalım. Bu bağlamda, önergemize
olumlu oy kullanmanızı istirham ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Tekin Bingöl konuşacak.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu topraklarda çok büyük acılar
yaşandı. Sadece Madımakta ya da Başbağlarda
yaşananlarla sınırlı kalsa biz belki geçmişte
yaşanan ya da yaşanıp da çözümlenen, sır perdesi aralanan
katliamlardan asla bahsetmeyecektik ama 12 Eylül öncesinde
Kahramanmaraştaki, Çorumdaki büyük katliamlar bu topraklarda yaşanan
o büyük acılardan bazıları. Orada vatandaşlarımız
her türlü baskıya ve şiddete maruz kaldı, onunla da
kalmadılar topraklarını terk etmek zorunda kaldılar.
Gelelim günümüze. 93te Madımakta insanlar
diri diri yandı. Bu, sadece Türkiye tarihinin değil insanlık
tarihinin yüz karasıdır. Aynı şekilde
Başbağlarda masum insanlar katledildi. Bütün bunların sadece
birer acı gibi algılanarak bir tarafa bırakılması asla
kabul edilemez, bunların mutlaka araştırılması
gerekir.
Bakın, değerli arkadaşlar, yıl
2011. Roboskide kaçağa gidenler katledildi. O katledilenlerin 19u, 18
yaşın altındaki çocuktu, çocuk; çocuklar katledildi. Kim
katletti? Devletin uçaklarının bombalarıyla katledildiler,
paramparça edildiler. Peki, ne oldu? Çürümeye terk edildi; o konu
araştırılıp sonuçlandırıldı mı?
Hayır. Yıl 2011.
Sonra, Suruçta yine o masum gençler
İstanbuldan yola çıkıp bir etkinliğe katılmak üzere
Suruça giden gençlerimiz, 33 çocuğumuz katledildi. Sonuç:
Hasıraltı ve bu da çürümeye terk edildi.
Ve nihayet Gar katliamı. Onlarca
yurttaşımız katledildiler. Nasıl katledildiler?
Tıpkı 2 Temmuz Madımakta olduğu gibi, elinde silah
olmayıp saz olan, dilinde şiddet olmayıp söz olan, semah
dönenler katledildiği gibi, Garın önünde de barış
türküleri söyleyen, halay çeken vatandaşlarımız katledildi.
Bütün bunların perde arkasının mutlaka
araştırılması gerekiyor. Eğer hukuk önünde, kamu
vicdanında siz bunları araştırmaz iseniz, bunları
görmezden gelirseniz, bu acı, bu ülkenin yüz karası olarak tarihe
geçecektir ve sorumlusu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika
Buyurun, toparlayın.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bugüne kadar
defalarca gündeme getirilen araştırma önergelerinin sizler
tarafından reddedilmesiyle sonuçlanacak, bugün de öyle olacak, sizden çok
daha nitelikli ve masum bir davranış beklemiyoruz çünkü sizin, bugüne
kadar sergilediğiniz tavır bütün bu acıları ve
katliamları görmezden gelmek, hatta karşı mağdur yaratmak
adına konuşmalar yapmak. Bir mağduriyet yaşanıyor, bir
acı var, bir büyük dram var; bunu görmüyorsunuz. Peki, ne
yapılıyor? Bir başka mağduriyet üzerinden hareket ederek
bunlar görmezden geliniyor. Hiç merak etmeyin, ne kadar görmezden gelinirse
gelinsin, ne kadar yok sayılırsa sayılsın, Garda
katledilenlerde de Suruçta da Roboskide de bir büyük günahınız var,
bu günah sizin yakanızdan asla düşmeyecek. Ha, sözüm ona, iyi niyetle
Bu araştırma önergesine olumlu oy verin. demek artık âdetten
oldu, biz de onu söyleyelim ama biliyoruz ki biraz sonra reddeceksiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sivas ve
Başbağlar olayları üzerine verilen Meclis
araştırması önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, Sivasta ve
Erzincan Başbağlarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına bir kez
daha başsağlığı diliyorum.
Öncelikle belirtmem gerekir ki 83 milyon
vatandaşımız, bu ülkenin asli sahibidir, gücümüz birliğimiz
ve beraberliğimizdir. Bu ülkede hiçbir etnik ya da dinî grubun
diğerine üstünlüğü veya ayrıcalığı yoktur, kanun
önünde herkes eşittir. Bizim kültürümüzde, içimizdeki güçsüzler
haklarını alıncaya kadar en güçlümüz, güçlü görünenler ise
kendilerinden güçsüzlerin hakları alınıncaya kadar en
zayıfımızdır.
Bu ülkede, geçmişte olduğu gibi bugün de
etnik ve inanç temelli fay hattı oluşturma çalışmaları
devam etmektedir. Terör, millî birlik ve kardeşliğimizi bozmak üzere
kurgulanmış en alçak yöntemdir. Bugüne kadar birlik ve beraberlik
içinde teröre karşı büyük bir mücadele verdik, oluşturulmak
istenen fay hatlarına karşı da beraber durduk.
Çıkarılan tüm zorlukları birlik ve beraberlikle
aşmasını bildik. Sivas katliamında da Erzincan
Başbağlar katliamında da aynı acıyı hissettik.
Her iki acı olayın failleri ülkemizde fay hatları oluşturmak
istediler. İYİ PARTİ temsilcisi arkadaşımın
dediği gibi Başbağların faili kimse, Sivasın faili
de odur. Biz, her iki olayın yıl dönümünde de birlik ve
beraberliğimizi dosta düşmana gösterdik. Her iki olayda da Kürtü,
Türkü, Sünnisi, Alevisi bir araya gelerek acıları
paylaştık, safımızı gösterdik. Bu ülke üzerine plan
kurmak isteyenlerin planlarının boşa
çıkarılacağını gösterdik. Ancak birlikte yapmamız
gerekenler de var, onları da inşallah, hep birlikte
yapacağız. Daha önce söylediğim gibi, biz ne kadar Türk isek o
kadar Kürt, ne kadar Sünni isek o kadar da Aleviyiz. Seyyid Ahmet Arvâsînin
deyişiyle Alevi meşrepli Sünniyiz. veya Sünni meşrepli
Aleviyiz. Kerbelâda İmam Hüseyinin, Kudüste Salâhaddin Eyyubînin
yanındayız. 83 milyonun bu ülke ve millet üzerine duası birdir,
Allah bizi ehlibeyt yolundan ayırmasın.
MURAT EMİR (Ankara) O yüzden mi hâlâ müze yok
Sivasta?
İSMET YILMAZ (Devamla) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104üncü maddesi Meclis
araştırmasının açılmasını düzenler. Burada
Meclis araştırmasının belli bir konuda bilgi edinmek için
yapılan bir incelemeden ibaret olduğu belirtilir.
Sivas olaylarıyla ilgili, 1-2 Temmuz 1993
tarihlerinde Sivas ilinde meydana gelen Madımak olayının
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Olay değil, katliam!
İSMET YILMAZ (Devamla)
oluş şekli,
amacı, sonuç ve tesirleri, Devlet Denetleme Kurulunun 24 Mart 2014 tarihli
ve (2014/5) sayılı Raporuyla incelenmiş ve binlerce
sayfalık raporda birçok bilgi aradan geçen zamana karşı kayda
geçirilmiştir.
Sayın Başkanım, bu araştırma
yapılırken -Devlet Denetleme Kurulunca- birileri Bu
araştırma yapılmasın. dedi. Ne zaman? 2014
yılında. Aradan bu kadar zaman geçti, o zaman Araştırma
yapılmasın. diyenler şimdi Gelsin, araştırma
yapılsın. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yılmaz,
toparlayın.
İSMET YILMAZ (Devamla)
Toparlayacağım Sayın Başkanım.
Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü
Döneminin Üçüncü Yasama Yılında, ülkemizde demokrasiye müdahale eden
tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz kılan
diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulmuş, bu
Komisyon Raporu da 376 sıra sayısıyla
yayınlanmıştır. Bu raporda denilen şey
Sivas
olaylarından sonra Erzincanın Kemaliye ilçesi Başbağlar
köyünde 33 vatandaşımızın katledilmesi, raporda, Türkiyede
Sünni-Alevi çatışması yaratmaya yönelik bir eylem olarak değerlendirilmiştir.
Bir daha böyle bir olayın yaşanmaması
için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi
gerektiğini belirtiyor, sözlerimi Âşık Veyselin dizeleriyle
bitiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Allah birdir Peygamber Hak.
Rabbülâlemindir mutlak
Veysel sapma sağa sola.
Sen Allahtan birlik dile.
İkilikten gelir bela.
Dava insanlık davası.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, İYİ PARTİnin
önergesindeki üç cümleyi gerçekten yürekten desteklediğimi söylemek
istiyorum: Hem Sivas hem de Başbağlar katliamlarının
yargılama süreçlerine şaibeler düşmüş, adalet tam olarak
tecelli edememiştir, evet. Sivas ve Başbağlar
katliamlarının bütün faillerinin ve arkalarındaki
organizasyonların açığa çıkması beklenmektedir, evet.
Bu hadiseler birbirlerinden ayrı bir şekilde
değerlendirilemezler, evet.
5 Temmuz 1993te yaşanan Başbağlar
katliamının üzerinden yirmi yedi yıl geçti. Dün de bu konudaki
görüşlerimizi açıklamıştık. Geçen bu sürede hepimizin
yüreğini derinden yaralayan bu katliam aydınlatılmadı,
aydınlatılması için de yeterli adımlar atılmadı.
Bu karanlık odakların, Sivas katliamından hemen sonra
gerçekleştirdiği bu katliamın esaslı bir şekilde
araştırılması, karanlık ellerin açığa
çıkarılarak yargılanması gerekiyordu. Bu katliam ve
yitirilen canlar, siyasetin istismar konusu olarak kullanıldı.
Bizler, o gün olduğu gibi bugün de Başbağlar köyünde katledilen
33 köylünün acısını yüreğimizde hissediyoruz ve toplumun
adalet talebini sahipleniyoruz. Amasız, fakatsız
Başbağlar katliamının aydınlatılması
gerektiğini ve adalet talebinin karşılığını
bulunması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, RTÜKün anayasal bir kurum olarak demokratik
işlerliğinin sağlanması amacıyla 8/7/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 8 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
8/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Temmuz 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen 8070 grup numaralı RTÜKün anayasal bir kurum olarak demokratik
işlerliğinin sağlanması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 8/7/2020
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; medyanın Türkiyede
iktidardan hiçbir zaman tam anlamıyla bağımsız
olmadığını hep beraber biliyoruz, bütün Cumhuriyet tarihi
boyunca baktığımızda bunu görürüz. En başta sermaye
ilişkileri bu bağımlılık ilişkilerini üretiyor,
bunu da biliyoruz. Ancak belki de Cumhuriyet tarihi boyunca bu
bağımlılık ilişkisi ilk defa bu kadar güçlü ve
tehlikeli bir noktaya geldi. O nedenle, bu konunun bir kez daha
tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
İktidar ve medya kuruluşlarının sermaye
bağlarından kaynaklanan tek seslilikle, Anayasaya ve yasalara
bağlı kalması gereken bir kurum olarak RTÜKün medya
etiğini ve evrensel yayıncılık ilkelerini çiğneyen
antidemokratik uygulamaları her geçen gün birbirini besliyor; maalesef,
bunu hep birlikte izliyoruz.
RTÜK nedir? RTÜK, özerk ve tarafsız olması
gereken bir anayasal kuruldur ama ne özerkliği kalmıştır
RTÜKün ne tarafsızlığı kalmıştır ne de
anayasal bir kurul olma özelliği kalmıştır. Açıkça,
Anayasayı çiğneyen bir kurul hâline gelmiştir RTÜK,
özerkliğini ve tarafsızlığını yitirmiştir,
muhalif medyayı susturma kurulu hâline gelmiştir RTÜK. Çoğulcu
değil, çoğunlukçu bir anlayışla, iktidarın sopası
olarak RTÜK terörü estirilmektedir bütün medya kuruluşlarının
üstünde.
Bütün dünyada bu tür düzenleyici kurumlar
vardır, ilk defa Türkiyede icat olunmadı bunlar ve bütün dünyadaki
bu tür düzenleyici kurullar, evet, denetim yaparlar ama denetimi evrensel hukuk
ilkeleri çerçevesinde yaparlar ama denetimi demokratik hukuk ilkeleri
çerçevesinde yaparlar, konu medya ise -ki konumuz şu anda medya- o zaman
evrensel basın ahlakı ve ilkeleri çerçevesinde yaparlar. Bu tür
düzenleme kurullarının görevleri, ilgili alanları neyse o ilgili
alanlardaki sorunları çözmektir, o ilgili alanlarda gelişme ve
düzelme yaşanmasını sağlamaktır esas itibarıyla.
Peki, RTÜK ne yapıyor? RTÜK hukuk ve demokrasiyi hiçe sayıyor, RTÜK
için, RTÜK Başkanı için hukuk ve demokrasi diye bir şey yok,
medya etiği yok, bir darbe kurulu gibi çalışıyor RTÜK.
Haberlerdeki yorumlara bile müdahale etme
anlayışına sahip bir RTÜK Başkanı var. Medyanın
msini bilmez, medya etiğini bilmez, basın etiğinden zerre
kadar haberi yoktur ama bir RTÜK Başkanıdır, bir emir kulu.
Nerenin emir kulu? Sarayın emir kulu. Söylüyor Oradan gelen emirleri,
oradan gelen direktifleri zaten biz emir telakki ederiz. diyor kendisi.
Sarayın kontrolü altında, onun emirlerini ve direktiflerini uygulayan
bir kişi RTÜK Başkanı. Hâlbuki, RTÜK anayasal özerk bir kurul.
Saraydan düğmeye basılıyor, RTÜK Başkanı harekete
geçiyor. Bu hâliyle RTÜKü, bu RTÜK Başkanı anayasal bir kurul
olmaktan çıkarmış vaziyettedir. RTÜK, bu hâliyle artık bir
üst yönetim kurulu değildir. RTÜK Başkanı, herhangi bir denetim
konusu RTÜKte, o kurulda konuşulmadan ve karara bağlanmadan
görüş açıklayamaz. Anayasal bir kuruldan bahsediyoruz. Kurulun
gündemine gelmemiş bir konuda RTÜK Başkanının görüş açıklaması
demek, ihsasırey yapmak demektir. İşte bunu yapıyor RTÜK
Başkanı Yorumları denetleyeceğiz. diyor, haberlerdeki
yorumları. Anayasal bir suç işliyor,
tarafsızlığını yitirmiş vaziyette.
Şimdi, bakın, Halkların Demokratik
Partisi olarak, son bir ay içinde 13 kez başvuru yaptık RTÜKe A
Haber, ATV, Habertürk ve CNNle ilgili, Orada Halkların Demokratik
Partisiyle ilgili yapılan tartışmalara ilişkin 13
başvuru yaptık. Bu 13 başvuruda HDPye yönelik
tezviratları, yalanları, çarpıtmaları, hakaretleri teker
teker listeledik ve başvuruda bulunduk. RTÜK ne yaptı? Hiçbir
şey yapmadı. Başvurularımıza cevap verilmedi hâlâ. Ne
yapıyor RTÜK? Oyalıyor. Ama onun yerine muhalif medyaya sansür
uygulamaktan bir an bile geri durmuyor. Tele1, Halk TV daha yeni beşer gün
kapatma cezası aldılar. Yandaş, iktidara yandaş medya
kuruluşlarına ceza yok. ATV için 40 bin kere başvuru
yapılmış, ATVdeki çeşitli hukuksuzluklara dair, ama ona
bir ceza yok, Tele1 ve Halk TVye var. Cinsiyetçi söyleme ceza yok, nefret
söylemine ceza yok, ağır hakaretlere ceza yok, kişilik
haklarına saldırılara ceza yok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Toparlıyorum.
ama iktidara yönelik eleştirel ifadelere,
iktidarın uygulamalarına yönelik eleştirel ifadelere ceza var.
Kadınlara yönelik şiddet görüntülerine ceza yok, çocukların
gelişimini etkileyen yorumlara, haberlere ve filmlere ceza yok ama
iktidarı eleştiren her söze ceza var.
Bakın, bu RTÜK bu RTÜK bu hâle geldi. TRT bir
kamu kurumu, kim denetliyor? RTÜK. Peki, TRTnin kamu kurumu olduğu için
uyması gereken ilke nedir? Eşitlik ilkesi. Peki, TRT Haber
eşitlik ilkesine uyuyor mu? Uymuyor. TRT Haber, Halkların Demokratik
Partisinin herhangi bir grup toplantısını bir saniye bile vermiş
mi? Vermemiş. Peki, RTÜK, TRT Haberi, TRTyi denetliyor mu? Denetlemiyor.
Bu eşitsizliğin karşısında herhangi bir uyarıda
bulunuyor mu? Bulunmuyor. Yani, RTÜK, bu hâliyle suç dosyaları çok
kabarık hâle gelmiştir. RTÜK Başkanı, çoklu maaşıyla
son derece suçlu bir insan hâline gelmiştir. Bu konunun araştırılmasını
Meclisten talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili İsmail Koncuk.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ülkede demokrasi ölçüsü aslında
birtakım kurumların adil yaklaşımıyla
anlaşılabilir. Ülkede kurumlar gerçekten bağımsız
çalışabiliyor mu, yoksa gerçekten bir yerlerden talimat alarak
mevzuat dışında, aslında kendilerinde olmayan yetkileri mi
kullanıyorlar? Bunlara bakarak o ülkede demokrasi var mı, demokrasi
yok mu diye değerlendirme yapabiliriz. RTÜK, maalesef, böylesine bir
kurum. Sayın RTÜK Başkanı Cumhurbaşkanının talimatlarını
emir telakki ederim. diyor. Doğrudur, Sayın
Cumhurbaşkanının talimatları önemlidir, insan olarak emir
telakki edebilirsiniz ama özerk, bağımsız bir kurumun
başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanının -AK
PARTİ Genel Başkanı da olan- talimatlarını emri
telakki ederim. diyen bir insan orada bir dakika dahi durma hakkını
kaybeder. Aslında, Sayın Cumhurbaşkanının Sen ne
yapıyorsun? diye bu hesabı ona sorması lazım. Böyle bir
ifade olabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanını da aslında
töhmet altında bırakan bir ifade. Sayın
Cumhurbaşkanına yağ çekerim derken, temsil ettiği kurumu ve
Türkiye Cumhuriyeti devletinin adalet anlayışını nasıl
ortaya koyuyor? Kirleterek ortaya koyuyor.
Değerli milletvekilleri, RTÜKün
kararlarının, verdiği kararların sizleri de mutlu ettiğini
ben düşünmüyorum. Kantarın topuzunu kaçırmış bir RTÜK
var, çizmeyi aşmış bir RTÜK var. Bu ülkede muhalif
sayabileceğimiz zaten 1-2 tane kanal kaldı, 1-2 tane. Bu
kanalların eleştirilerine dahi tahammül göstermeyen, akılalmaz
cezalar veren, âdeta zulmeden bir kurum RTÜK şu anda. Bu bir
ayıptır, ülke için ayıptır ama önce bu ülkeyi yönetenler
için büyük bir ayıptır. Bu, sizin iktidarınızı,
aynı zamanda demokrasi anlayışınızı, maalesef
kirleten bir anlayış içerisindeki bir kuruluş hâline
gelmiş. Dolayısıyla hesabı muhalefetten önce sizin
sormanız lazım ama bunu yapmıyorsunuz. 2 televizyon
kanalına beş gün kapatma cezası verilmiş. Ne
yapmış bu kadar ya? Bu 2 kanal beş gün kapatma cezası alacak
kadar ne yapmış olabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Söylediklerini
kabul etmeyebilirsiniz, ben de etmeyebilirim, aynı görüşte
olmayabiliriz ama ifade hürriyetini insanların kullanmasının
önünü açmanız gerekirken, 2 tanecik kanalı bile tahammülle takip
edemiyorsanız ya da takip edenlere müsaade etmiyorsanız, vallahi
devlet yönetme anlayışınızı derin derin
sorgulamanız lazım. Böyle bir şey olamaz. Onun için RTÜKün
aklını başına alması lazım. Bu RTÜK
Başkanından size de bir fayda gelmez, memlekete de bir fayda gelmez,
medya camiasına falan zaten bir fayda gelmez, zarardan başka hiçbir
faydası olmayan bir kurum hâline getirdi RTÜKü Ebubekir Şahin.
Buradan İYİ PARTİ Grubu adına kınadığımı
ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç.
Buyurun Sayın Öztunç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum. İki buçuk yıl RTÜKte, RTÜK
üyeliği görevinde bulunmuş bir arkadaşınız olarak
birkaç cümle edeceğim.
RTÜK, az önce Sayın Vekilimin söylediği
gibi özerk bir kurum, anayasal bir kurum ama RTÜKün ne özerkliği
kaldı ne bağımsızlığı kaldı. Ben RTÜK üyesiyken
şöyle bir ifade kullanmıştım, demiştim ki: Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu, Recep Tayyip Erdoğanın üst kurulu. Hâlâ onun
arkasındayım. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Recep Tayyip
Erdoğanın üst kuruludur. Yeter mi? Yetmez. Başka bir şey
daha var. RTÜK, mevcut Başkan Ebubekir Şahin döneminde, aynı
zamanda AK PARTİnin basın yayın izleme ofisi görevini de
yapıyor. Şu anda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, AK PARTİnin
basın yayın izleme ofisi gibi çalışıyor. Paralel bir
RTÜK var artık. Siz paraleli seversiniz yani paralel konusunda
bayağı yeteneklisiniz. Paralel baro, paralel devlet, şimdi de
paralel RTÜK. Nerede biliyor musunuz? Sarayda. Muhtemelen de Fahrettin Altunun
başkanlığında dosyaların RTÜKe, uzmanlara oradan
geldiği yönünde bilgi sahibiyiz değerli arkadaşlar. Dosyalar
sarayda hazırlanıyor, Üst Kurula geliyor, uzmanlar sadece imzayı
çakıyor, Üst Kurul toplantısında değerlendiriliyor. Liyakat
hak getire, liyakat falan yok atamalarda.
Bakın, pilates hocası başkan
yardımcısı yapıldı RTÜKte. Pilates hocası ya, ne
anlar arkadaşlar? RTÜKte, bu başkan, zabıtayı aldı
müşavir yaptı. En son bu pazartesi günü, hemşire, daire
başkan yardımcısı yapıldı. Ne yapacak bu hemşire
hanımefendi televizyonların tansiyonunu mu ölçecek, şekerini mi
ölçecek arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Böyle
bir şey var mı? Bir hemşire hastanede görev yapması
gerekirken Sağlık Bakanlığından getirildi RTÜKe,
daire başkan yardımcısı yapıldı. Üstelik
kocası da aynı yerde, kocası da daire başkan
yardımcısı; olmaz. Karı koca daire başkan
yardımcısı, meslek; hemşire.
En son, Halk TV ve Tele1e ceza verildi; kapatma, 5
gün ekran karartma. En son yirmi beş yıl önce verilmişti bu.
Avrupa Birliği uyum yasalarında, Avrupa Birliğine verilen tüm
sözlerde, bütün uluslararası anlaşmalarda Türkiyede ekran
karartmanın olmayacağı taahhüt edilmiştir. Ama şimdi,
ekran karartmaya, yirmi beş yıl önceye geri dönüyoruz değerli
arkadaşlar. Türkiye, özgürlükçü bir ülkeden yasakçı bir ülkeye doğru
maalesef götürülüyor. Niye? Çünkü bu kanunlar doğruları söylüyor. Az
önce Sayın Vekilim dedi ki: Ne suçları var? Suçları şu
Sevgili Vekilim: Halk TV ve Tele1 izleniyor, izleniyor. Millet A Haberi falan
izlemiyor, yüzde 95 Halk TV, Tele1, KRT bunlar izleniyor çünkü öteki kanalların
uyduruktan haberler verdiği biliniyor zaten, izlenirlik oranı yüksek
olduğu için Aman, bunu bitirelim. diyorlar. RTÜK Başkanı bu
Tele1e, Halk TVye verdiği cezayı, eğer sarayın
talimatıyla verdiyse tehlikeli bir durum, yanlış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Öztunç.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Tabii ki Sayın
Başkanım.
Bu, ifade özgürlüğüne, medya özgürlüğüne
darbedir ama hayır, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin kendisi
yaranmak için bu kararı verdiyse, o daha tehlikeli ve Sayın
Cumhurbaşkanının çağırması lazım Ebubekir
Şahini Gel bakalım. demesi lazım Sen bizi dünyaya rezil
ettin. demesi lazım, kulağından tutup kapı
dışarı etmesi lazım.
36 ceza verilmiş bir buçuk yılda Halk
TVye, Tele1e. Peki, 90 bin şikâyet dilekçesi var ATV hakkında, 90
bin; diziden dolayı. Ne olmuş? Tek dosya gelmiyor. A Haberle ilgili
bir buçuk yıldır tek bir dosya gelmiş, ona da Cezaya gerek
yok. demişler.
RTÜK Başkanı her yerden maaş
alıyor, maşallah, Halkbanktan alıyor, RTÜKten alıyor,
Basın İlan Kurumundan alıyor. Ya, AK PARTİnin içerisinde
başka adam yok mu siz her yere Ebubekir Şahini atıyorsunuz?
(CHP sıralarından alkışlar) Yani başka kimseyi
bulamıyorsunuz, Ebubekir Şahinin özelliği nedir Sayın Can?
Gülüyorsun orada da Doğan Beyle birlikte, Ebubekir Şahinin
özelliği ne ki her yere bunu atıyorsunuz ya? Yani sizin derdiniz,
Ebubekir Şahini zengin etmek mi Sayın Ramazan Can, size soruyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Peki, Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Yanlış biliyorsun! Sen çok yanlış biliyorsun,
yanlış!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Nasıl?
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Basın İlan Kurumundan maaş falan aldığı yok!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) 5.300 lira
alıyor; iddiaya girerim, vallahi alıyor, billahi alıyor! Vallahi de billahi de 5.300 lira
alıyor!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey konuşacaktır.
Buyurun Mustafa Bey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
RTÜK tarafsız, kamu tüzel kişiliğini
haiz bir kurumdur; az önce de burada ifade edildi. Bütün yayınlar
tarafsız ve eşit bir şekilde RTÜK tarafından
değerlendirilmektedir. Ve yine, burada ifade edildiği gibi kimseden
de talimat almamaktadır çünkü RTÜK üyelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçmektedir ve grubu bulunan bütün partilerin de üyesi vardır.
Peki, bu Halk TV ve Tele1 neden ceza
almıştır? Tabii, öncelikle şunu söyleyeyim: Halk TV, Tele1
ve Ülke TVye de benzer ceza verilmiştir; öyle Ona veriliyor da buna
verilmiyor. gibi bir şey söz konusu değildir arkadaşlar.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - A Haber de bizimle
alakalı yanlış haber yapıyor, A Haber!
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Ülke TVye de
verilmiştir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - A Haber de bizimle
alakalı yanlış haber yapıyor!
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bir dakika şimdi,
bir dakika
Bahsedeceğim, bahsedeceğim.
Şimdi, sizin söylediğiniz gibi
değildir. Bunlar, Tele1 ve Halk TV, yaptığı yayınlarla
ilgili uyarılmış arkadaşlar. 6112 sayılı Kanunda
bu açık. Bu yayını yapmaya devam edersen on güne kadar
yayın durdurma cezası
diye uyarılmış.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yok, yok,
değil, uyarı yok. Uyarı yok Vekilim.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Fakat yayınlar devam
etmiş, devam ettikten sonra da beş gün ceza verilmiş. Peki,
aynı ceza
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Vekilim,
uyarı yok.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Var, var, uyarı var,
uyarı var. Bir kere, sen doğru söylemiyorsun adam Basın
İlan Kurumundan istifa etti, hâlâ Maaş alıyor. diye
söylüyorsun. Sen doğru söylemiyorsun Vekilim!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ya, sen de doğru söylemiyorsun! Sen de doğru
söylemiyorsun! Bizim RTÜKte yerimiz yok.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Basın İlan
Kurumundan istifa etti Başkan, hâlâ Maaş alıyor. diyorsun.
Doğru söylemek lazım.
Şimdi, arkadaşlar, aynı
yayınları KRT yapmadığı için KRT cezayı
almıyor.
Peki, bu kanallar neden ceza almış, onlara
bakalım. Mehmetçikimizin Suriye operasyonuyla ilgili bakın ne
diyorlar: Başka bir ülkenin toprağında, tam adıyla
işgalci bir güç olarak, bir gücün temsilcisi olarak birbiriyle
savaşmaya ve ölmeye gönderilmiş
Bu ifadeyi kullanıyorlar
arkadaşlar, bu suç değil midir? Bu ceza değil midir? Buna
vermeyeceksiniz de neye vereceksiniz? Basın özgürlüğü
sınırsız mıdır? Sınırsız
mıdır basın özgürlüğü? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kendi hudut güvenliğini sağlamaya
çalışan Mehmetçikimizi Suriye topraklarında işgalci olarak
gösteriyorsunuz, milletimiz bunu asla kabul etmez.
Bakın, yine, başka bir sunucu ne diyor:
Ben, bu Pençe Harekâtlarını, Kartal Harekâtlarını,
efendim, işte Şahin Harekâtlarını, ne derseniz onun
adına artık yani ben utanıyorum. diyor ve devam ediyor
cümlelerine.
Bir başka konuk, aynı programda Ya,
kardeşim, Türkiye Libyada ne iş yapıyor? Neyin peşinde?
Şimdi, dolayısıyla Mısırı karıştıralım,
Sudanı karıştıralım. diyor. Biz oraları
karıştırmaya mı gittik? Libyanın durumu ortada
arkadaşlar. Libyaya biz barış götürmeye gittik ve Libyada şu
an savaş yok. Var mı şu anda? Var mı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
- Öcalanı çıkartıyorsunuz TRTye, Öcalanı
çıkartıyorsunuz.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Öyle el ayak hareketi
yapmayacaksınız. Siz dayanamıyorsunuz gerçeklere, gerçekler
ortada.
Şimdi, bakın muhalif basın
diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Eleştirilerinizin
sarih olduğunu söylüyorsunuz, eleştirilerinizin eleştiri
olduğunu söylüyorsunuz.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
- Atatürke küfür edenlere ne ceza verdiniz?
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Şu eleştiri
midir? AK PARTİye karşı silahlı ya da silahsız
mücadele etmeliyiz. Bu eleştiri midir? Televizyonda söyleniyor.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Onu siz
söylüyorsunuz.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - 8 Haziranda o
gazetelerin hepsine el koyacağız. Bu eleştiri midir?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Evet.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Evet.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) -
Cumhurbaşkanımıza hakaretten gözaltına
alındığı iddia edilen şahıs hayvan
istismarcısı çıkıyor. Bütün bu sizin ismini
andığınız televizyonların hepsi bunu
yayınlıyor, bu eleştiri midir? (AK PARTİ
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Evet, doğru.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Ben size bir şey
söyleyeyim mi? Cumhurbaşkanımızın o kadar hakkına
giriyorsunuz ki bu hakkı ödeyemeyeceksiniz siz.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Atatürke küfür edenlere önce laf edeceksin, Cumhurbaşkanından önce
Atatürke küfür edenlere ceza vereceksin.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Yalanı körükleme
timi gibi çalışıyor bunlar yalanı körükleme timi gibi.
Barış Çakan kardeşimiz Ezan okuyor,
ezan okunurken için müzik dinlemeyin. dediği için birisiyle kavga ediyor,
başta Grup Başkan Vekili olmak üzere HDPnin hepsi tweet
atıyor Çocuk Kürtçe şarkı söylediği için öldürüldü.
diyorsunuz, bu doğru mudur? Bu reva mıdır? Bu yapılır
mı?
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
- Halk TVyle ne alakası var bu anlattıklarının?
MUSTAFA CANBEY (Devamla) -
Kışkırtıyorsunuz bu milleti, bu milleti
ayrıştırmayın, bu milleti bölmeyin.
EBA TV kuruluyor, EBA TVde başörtülü bir
öğretmen çıktı diye ona hakaret ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Esas
ayrıştırıcı sizsiniz.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bu
kışkırtıcı dilden vazgeçin. Eleştirilerinizi
yapın, bu ülkede demokrasi işlemektedir, bu ülkede basın
özgürlüğü vardır.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Öcalanı televizyona çıkaranlar kimseyi suçlayamaz.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Eleştiri
yaptığınız sürece de bu ülkede hiç kimse size bir şey
demez ama hakaret etmeyeceksiniz, dilinizi temiz tutacaksınız, temiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan...
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Bir dakika, Engin Bey ne diyor?
Buyurun Engin Bey.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, hatip, bizim
hatibimizle ilgili konuşurken sataştı ve yalan söylediğini
beyan etmiştir. Sataşmadan dolayı söz talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öztunç, buyurun.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Şimdi
doğruyu söyle Ali Bey. Doğruyu söyle, bak, gazetecisin.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, Balıkesir Milletvekili
Mustafa Canbeyin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Bak, ben sana
doğruyu söyleyeceğim.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Doğruyu
söyle.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Diyorsun ki: Basın
İlandan istifa etti. Yanlış biliyorsun, TÜRKSATtan istifa etti
kardeşim, Basın İlandan etmedi. Bunu bilmeden gelmişsin
burada üfürüyorsun ya! (CHP sıralarından alkışlar)
Basın İlandan 5.300 lira ödenek alıyor. TÜRKSATtan istifa etti,
bilip bilmeden konuşma.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Demek ki yalanı
sen söylüyorsun. Önce öğren, ondan sonra çık oraya. İnsanın
yüzü kızarır.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) İkincisi: Sen
buraya RTÜKle ilgili konuşmaya mı geldin, politika yapmaya mı
geldin? Libya diyorsun, şura bura diyorsun. Biz diyoruz ki oklava, sen
diyorsun baklava. Bir dur ya, Allah Allah! Libyayı anlatıyor,
Irakı anlatıyor, şurayı anlatıyor burayı
anlatıyor.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Ya kardeşim,
ondan dolayı ceza verdiler.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Öğren, öğren!
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Sen hemşehrinden
bahsediyorsun, hemşehrinin ne işi var?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Ya, ben sana bir
şey soracağım: Bu Halk TV ve Tele1e Öcalanın kardeşi
çıksa ne olurdu, söyle ne olurdu? (CHP sıralarından
alkışlar) Bak, cevap veremiyor. Abdullah Öcalanın
kardeşini Tele1e, Halk TVye çıkarsalar ne olurdu?
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir)
Çıkarıyorsunuz zaten.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) TRTye
çıkardılar, İstanbul seçimini alacağız diye TRTye
çıkardınız. Çıkarmadınız mı?
Çıkardınız. Bu günah da size yeter size.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Sen ortaklık
kurmuşsun, daha ne olsun!
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Bağırma,
bağırma!
Üç: Ya, Sayın Vekilim, bakın, ben 96dan
beri bu Meclisteyim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) 96dan beri bu
Parlamentodayım ben. Sen daha yoktun Sayın Özel, Ispartadaydın.
Ben 96da şu sıralarda gazetecilik yapıyordum. Burayı iyi
bilirim, merak etme sen.
Çok milletvekili geldi geçti ama size bir şey
söyleyeyim: Yağcılıkla sadece milletvekili olunur, başka
bir şey olunmaz. Tamam mı? Hadi bakalım, bu laf sana yeter. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir)
Başkanım, direkt şahsıma
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, parlamenterlere yapılan büyük bir hakarettir,
lütfen ikaz edin. Yağcılıkla milletvekili olunmaz. Sayın
Başkan, halkın oylarıyla milletvekili olunur,
yağcılıkla değil. Lütfen lafını geri alsın,
saygısızlık bu. Saygısız!
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, RTÜKün anayasal bir kurum olarak demokratik
işlerliğinin sağlanması amacıyla 8/7/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 8 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Oluç, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Balıkesir
Milletvekili Mustafa Canbeyin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
aslında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun RTÜKü
araştıralım. önergesi karşısında RTÜKü
heyecanla savunmuş olması bütün gerçekleri ortaya çıkardı.
Yani, biz de bunu görmek istiyorduk çünkü RTÜKün, Anayasaya aykırı
bütün işlemlerinin aslında iktidarın ve sarayın
direktifleri doğrultusunda olduğunu biz biliyoruz. Biz biliyoruz bunu
da, bunu siz de bir kere itiraf edin istedik ve ettiniz. Tamam, oldu çünkü RTÜK
anayasal özerkliğini ve tarafsızlığını
yitirmiştir. Net, açık, ortada! Yani, bakın, siz böyle
konuştuğunuz için RTÜK Başkanı muhalefet partisinin
görüşlerini açıklamasına imkân verilen ne kadar yer varsa oraya
ceza kesiyor. Sadece Halk TV ile Tele1 değil, KRTye ceza, FOX TVye ceza,
yani neden? Çünkü oralarda muhalefet partileri kendi görüşlerini
açıklama fırsatı buluyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Sizin kanallarınızda olmuyor. Sizin
iktidarınızın kanallarının hepsinde muhalefet
partileri hakkında her türlü yalan, hakaret, tezvirat, çarpıtma ne
varsa hepsi orada var. Sadece haberlerde değil, yapılan bütün
programlarda yorumcu diye çıkanların konuştuklarında,
program yapımcılarında, hepsinde var. Yani, onun için oraya ceza
yok, muhalefetin sesini, sözünü söyleyebildiği yerlere ceza var. Yapan
kim? RTÜKün başındakiler. Evet, RTÜK üyeleri bu Meclisten seçiliyor
ama gidin oraya Anayasayı çiğneyin, yasaları çiğneyin,
evrensel medya etiğini, ahlakını çiğneyin, basın
ahlakını çiğneyin diye seçmiyoruz. Bunlara uygun davranın
diye bu Meclis seçiyor. Dolasıyla, efendim, Adalet ve Kalkınma
Partisinin yapması gereken burada, bu bütün etiği, Anayasayı ve
yasaları çiğneyen kurumu, içindekileri seçtiği için bu Meclis,
denetleme görevini yapması ve araştırmasıdır esas
itibarıyla. Siz bundan da kaçınıyorsunuz, mesele bu kadar basit.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
28.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Kahramanmaraş Milletvekili
Ali Öztunçun HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; kürsüde herkes kendi inandığı
doğruları söylemekte tabii ki özgür; tabii ki limitsiz konuşmak
anayasal hakkımız. En absürt, en farklı, en
katılmadığımız görüşler söylenecek ki Meclis
kürsüsünün anlamı olsun, Meclis o yüzden var. Bazen canımız
acıyacak, katılmayacağız ama buna rağmen sabrederek
dinleyeceğiz. Fakat eleştiri sınırlarını
aşan, bu Meclisin mehabetine yakışmayan, hiçbir partiye
yakışmayan ithamların başta sahibi olmak üzere hiç kimseye
fayda sağlamayacağı kanaatindeyim.
Az önce konunun bağlamından
çıkıp da Yağcılıkla ancak vekil olursunuz.
tarzı bu salona, Genel Kurula yakışmayan ifadenin sayın
vekil tarafından da anlık bir refleks olarak söylendiğini
düşünmek istiyorum ve bu ifadeyi geri almasını ümit ediyorum,
öneriyorum. Engin Özkoç Beyin de tecrübeli bir siyasetçi olarak bu ifadeye
katılmayacağını düşünüyorum. Bu Meclisin konusunun,
ifadesinin bu olmaması lazım yoksa usul edeple
bağlantılıdır; bu usulün söyleyene de, Meclise de
yakışmadığını ve tekrar değerlendirilmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
29.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Öncelikle, Sayın
Bülent Turana teşekkür ediyorum. Gerçekten bu Meclis bir adap içerisinde
konuşabilmeli ve tartışabilmelidir; bunun için özellikle gayret
sarf ediyoruz.
Bir milletvekilinin birinci derecede görevi
kendisini yetiştirmektir. İkincisi: Yalan beyanda bulunmamaktır.
Bir hatibin kürsüden konuşurken elini sallayarak Sen yalan söylüyorsun.
deyip de kendi yalanı ortaya çıktıktan sonra yapacağı
tek şey kendisinin kalkıp özür dilemesidir, parmağını
sallayıp bir başka grup başkan vekilini tehdit etmek
değildir. Biz grup başkan vekillerine olabildiğince saygı
gösteriyoruz. Birbirimize karşı bir kere efendi olmak gerekiyor.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Ne tehdit ettim
ben seni ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gördüğünüz gibi!
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Tehdit etmedim ben
Başkanım.
BAŞKAN Bir dakika, cevap vermeyelim.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Ben cevap
vereceğim buna Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşuyor, bir dakika ya
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama bir insanın
Ben Sayın Bülent Turanı dinlerken büyük bir nezaketle dinledim.
Elbette doğrudur, yakışmayacak sözleri söylemeyeceğiz ama
burada gerçekleri söyleyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Eğer biz
söylüyorsak yakışmayacak sözleri, onun da gereğini
yapacağız, doğru yapmadık diyeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir)
Başkanım, ben şahsımla alakalı söz istiyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek
fabrikasında meydana gelen patlamanın
araştırılması amacıyla 8/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Sakarya Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Engin Özkoç tarafından, Sakarya Hendek'te Havai Fişek
Fabrikasında meydana gelen patlamanın
araştırılması amacıyla 8/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1916 sıra no.lu), diğer önergelerin
önüne alınarak, görüşmelerinin 8/7/2020 Çarşamba günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Engin Bey, kürsüye çıkana kadar maske takmanız gerekir. En basit
kural. Lütfen uygulayın. Hepimiz tehlike içindeyiz. Bunu
bilmiyorsanız biz size öğretelim.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün
bu kürsüde bahsedeceğim şey, gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda herkesin ortak olarak katılacağı, herkesin içini
acıtan bir konudur. Sakaryada bir patlama olmuştur. Bir fabrikada
gerçekleşen patlama maalesef o fabrikada 109 kişinin
yaralanmasına, 7 kişinin de feci şekilde hayatını
kaybetmesine neden olmuştur. Bu fabrikanın sahibi MÜSİADın
Sakarya Şube Başkanıdır. Bizim ilk önce orada bir
fabrikanın denetiminin yapılıp
yapılmadığını sorgulamamız gerekiyor.
İçişleri Bakanı diyor ki: Bu fabrikanın denetimi en son üç
ay önce yapılmıştır. Ben de buradan Sayın
İçişleri Bakanına cevaben diyorum ki: Sayın Bakan, bu
fabrikanın denetimini yapanları derhâl tutuklayın. Neden?
Patlayıcı maddelerle ilgili iç tüzük kurallarının
96ncı maddesine göre, o fabrikadaki binaların birbirinden en az 50
metre uzaklıkta olması gerekiyordu, bu fabrikanın binaları
20 metre ve bitişik nizam. Yüz yirmi dakika herhangi bir patlamaya veya
yangına dayanıklı bir duvardan olması gerekiyordu,
prefabrik yapılardan oluşan incecik duvarlardan
yapılmış bir bina. Her iki bina arasında 1 metre
kalınlığında çatı yüksekliğini en az 1-1,5 metre
geçecek bir duvarın, bir sütrenin örülmesi
gerekiyordu, böyle bir sütre yok. İş güvenliği
kurallarının orada uygulanması gerekiyordu yani
patlayıcı maddelerin gereğinden fazla stoklanmaması
gerekiyordu, gereğinden fazla
stoklanmış. Patlayıcı özelliğe sahip maddelerin
aynı yerde bulunmaması gerekiyordu, aynı yerde
bulundurulmuş. Denetimlerin hiçbirisi yapılmamış. Fabrikada
işçiler sendikasız. Şimdi, tüm bunlar düşünüldüğünde
orada mağdur olan iş yeri sahibi değildir. İş yeri
sahibi neden olandır. Mağdur olan orada üç kuruşa
çalışan kadınlarımız ve orada çalışan
erkeklerimizdir.
Peki, nasıl bir ölümle karşı
karşıya gelmişlerdi? Şöyle: Vücutları paramparça
olmuştur maalesef, cenazelerini aileleri günlerdir
alamamışlardır. Tam da bunlar olurken Sayın
Cumhurbaşkanı kimi arıyor? Fabrika sahibini arıyor.
Cenazeler ortada, bütün yaralılar hastanede, fabrika sahibi buradan
kendisini sanki bir güvence varmış gibi kamuoyuna
yansıtıyor. Bakanlar fabrika sahibiyle birlikte denetliyorlar
patlamanın olduğu fabrika alanını. Bunların hiçbiri
doğru değildir. Doğru olan şudur: Suçluların derhâl
üzerine gitmektir, mağdur olanların hakkının, hukukunun
savunulmasıdır. Eğer biz bunu yapmazsak orada, hata
işleriz.
Doğru
olanları söyledik mi? Söyledik. Ben ekiple beraber gittiğimde,
arkadaşlarımla beraber gittiğimde İçişleri Bakanı
oradaydı, Sağlık Bakanı oradaydı, Çevre Bakanı
oradaydı, Sakaryanın Valisi oradaydı ve kriz masası
oluşturulmuştu, gerekenler yapılıyordu. Çıktık medyaya
dedik ki: Teşekkür ederiz, doğru olan bu
davranıştır. Ama diğerlerini tasvip etmiyoruz. Tam 7 kez
bu fabrikada patlama oldu, 7 kez bu fabrikanın yeri değiştirildi
ve her seferinde kurallara uygun olmadığı hâlde bu fabrika
tekrar kuruldu, Denetlendi. dendiği hâlde denetleme kurallarına
uyulmadı; kaybedilen hayatlar oldu.
Biz kimin arkasında
duracağız? Milletimizin arkasında, mağdurun arkasında,
mazlumun arkasında duracağız. Gereken derhâl
yapılmalıdır. Raporlar açıklanmalı, denetim
raporları açıklanmalı, itfaiye raporları
açıklanmalı; suçlular derhâl yargının
karşısına çıkartılmalıdır. Son günlerde
yapılan uyarılardan sonra fabrika sahibi de gözaltına
alınmıştır. Bu doğrudur. Bununla ilgili
gelişmeleri sonuna kadar takip ediyoruz, gereğinin
yapılmasını istiyoruz ama sizden ricamız şudur: Sadece
bu fabrika değil, bu fabrika 7 kez açıldıysa böyle, demek ki bu
konuda fabrikalar yeteri kadar denetlenmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevi, bunu araştırıp bu denetimi sağlayacak yasal
güvenceleri hazırlamaktır. Onun için bu önergeyi getirdik, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın
Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Sakarya
Hendekte havai fişek fabrikasında yaşanan patlamanın
araştırılmasına dair verilen grup önerisi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım, hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmamın başında bu olay
sonrası hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Cenab-ı Haktan rahmet, ailelerine ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum, Allah bir daha böyle acılar
yaşatmasın diyorum.
Değerli milletvekilleri, patlamanın
meydana gelmesinden hemen sonra Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin talimatlarıyla Sakarya Milletvekilimiz Ümit Dikbayır,
İstanbul Milletvekilimiz Ümit Beyaz, İl Başkanımız
Selçuk Kılıçaslan ve şahsımın da yer
aldığı İYİ PARTİ heyeti olarak olayın
yaşandığı Hendek ilçemize intikal ettik. Olay yerine
vardığımızda patlama sonrası söndürme
çalışmaları ve arama kurtarma faaliyetleri devam ediyordu.
Bölgede yetkililerden çalışmalar hakkında bilgi aldık.
Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın aileleriyle
görüştük. Çok sayıda yaralı olduğu bilgisini alınca da
Hendek Devlet Hastanesi ve Sakarya Eğitim ve Araştırma
Hastanesine gittik, orada yaralılarımızı ziyaret ettik.
Değerli milletvekilleri, patlamanın
yaşandığı fabrikada 189 işçimizin
çalıştığı bilgisini almıştık. Bu
işçilerimizden 97si yaralanmıştı, maalesef 7 vatandaşımız
da bu olayda hayatını kaybetti. İlk patlama sonrası
fabrikada çalışan işçilerimizin kendiliğinden kaçarak olay
yerinden uzaklaşmaları faciada daha büyük kayıpların olmamasını
sağlamıştır. Bölgedeki incelemelerimizde söz konusu
fabrikada bu patlamanın ilk defa yaşanmadığı bilgisini
aldık. Burada daha önce de yine patlamaların olduğu, can
kaybı ve yaralanmaların yaşandığı bilgisini
aldık. Bu fabrikanın daha önce yaşanan her patlamadan sonra
kapatıldığı ancak daha sonra isim değiştirerek
tekrar üretime devam ettiği iddiası var. Bu iddia çok ciddi bir
iddiadır ve araştırılmalıdır. Devletin ruhsat
verdiği bu fabrikayla ilgili güvenlik zafiyeti olup
olmadığı araştırılarak sorumlular hakkında
yasal işlemler bir an önce yapılmalıdır. Burada güvenlik
mesafelerine uyulup uyulmadığı, havalandırma sisteminin
yeterli olup olmadığı, patlayıcı üretilen bir yerde
duvarların yangına karşı dayanıklı inşa
edilip edilmediği, depolama şartlarının mevzuata uygun olup
olmadığı araştırılıp gerçekler ortaya
çıkarılmalıdır.
Son olarak da, bölgede arama kurtarma faaliyetleri
devam ederken ve kayıp vatandaşlarımız varken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
cenazeler daha
kaldırılmamışken, fabrika sahibine moral vermek
amacıyla, Başkanı olduğu MÜSİAD tarafından bir
yemek tertiplenmesi, en hafif anlamıyla hayatını kaybeden,
yaralanan işçilerimize ve ailelerine yapılan büyük bir saygısızlıktır
diyorum; bunu da burada ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay.
Buyurun Serpil Hanım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çorlu tren katliamı üzerinden iki yıl
geçti. Çorlu tren faciasında yaşamını yitirenleri burada
saygıyla anıyorum. Aileler hâlâ adalet arıyorlar. Ne Çorlu
aileleri ne de biz HDP olarak bu katliamın hesabını sormaktan
vazgeçmeyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, adalet küçüldükçe
suçlar büyüyor ve Türkiye'nin ne yazık ki suçları çok fazla. Mevcut
iktidar burada çıkıp konuştuğunda güzel dilden, dilin
temizliğinden bahsediyor fakat dilerdik ki çıktığında,
konuşmalarında odaklandığı şeyin güzel ifadeler
kadar aslında güzel bir sicil olmasıdır. Fakat Türkiye'nin
iş cinayetleri sicili oldukça kabarık. Türkiyedeki bu
katliamların sonunun gelmemesinin temelinde yatan şey aslında
kâr için yapılan üretimin normal karşılanması, daha fazla
kâr için işçilerin hayatını tehlikeye atmanın normal
görülmesidir. Daha önce 301 maden işçisi Somada yaşamını
yitirdiğinde Cumhurbaşkanı çıkıp fıtrat kader
kaza demişti ve
normalleştirmeye çalışmıştı, oysa ne fıtrat
ne de kader, önce tedbir sonra tevekkül gerekir. Türkiyede tedbir
alınmamasının temelinde yatan şey; patronların aç
gözlülüğü, daha çok para kazanma hırsı. Fakat görüyoruz ki
burada, Türkiyede yaşanan iş cinayetlerinin sayısı bu kadar
fazlayken bir tane işveren bile cezasını çekmiyor, belki birkaçı
göstermelik olarak tutuklanıyor fakat daha sonra serbest
bırakılıyor.
Burada da sorumlular elbette ki öncelikle siyasi
iktidardır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı görevini yapmamaktadır, Teftiş Kurulu
şu anda çalıştırılmıyor. Pandemi sebebiyle,
aslında, Mart 2020den beri Teftiş Kurulu iş yerlerini
teftişe gitmiyor, sadece kısa çalışma ödeneğiyle
ilgili konularda müfettişler görevlendiriliyor, iş müfettişleri
bu fabrikaları denetlemeye gitmiyor. Daha önce de söylemiştik, geçen
yıl da aynı şeyi yapmışlardı, bu sefer kriz
sebebiyle yapmışlardı. Oysa AKP döneminde 24 bine yakın
iş cinayeti var, en az 24 bin iş cinayeti var. OSTİMdeki gibi,
Bayrampaşadaki, Davutpaşadaki gibi katliamlar, patlamalar
tarihimizde var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Sadece
işçiler ölmüyor, onlarca, yüzlerce işçinin yaşamını
yitirdiği bir gerçeklikten bahsediyoruz. O yüzden, burada büyük
endüstriyel kazaların önlenmesi ve etkilerinin azaltılmasıyla
ilgili prosedür hem Çevre Bakanlığını ilgilendiriyor hem de
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını
ilgilendiriyor. Bu iki bakanlığın da burada büyük bir töhmet
altında olduğunu; iktidarın bu iş cinayetlerini
araştırmadığı ve cezasızlık politikası
izlediği için töhmet altında olduğunu burada söylemek istiyorum.
Cumhurbaşkanı, işçiler katledildikten sonra Sakarya MÜSİAD
Başkanını arayıp başsağlığı
diliyor, taziye diliyor ama işçilerin ölüme götürülmesinin sebebi,
işte bu kişinin, bu işverenin ta kendisidir.
Dolayısıyla devlet, iktidar ve patronlar
el ele vermişler işçileri daha fazla sömürmek için katliam
yapıyorlar. Bizim üstüne gitmemiz gereken şey bunun önüne geçmektir;
işçilerin inisiyatif almasını, iş yerlerinde,
işletmelerde söz sahibi olmalarını savunmaktır. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHPnin grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, şehrimizde
yaşanan patlama sonucu hayatlarını kaybeden işçi
kardeşlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı ve sabır diliyorum. Tedavisi devam
eden kıymetli kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. Bu
şehrin bir milletvekili olarak tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum. Rabbim bizlere bir daha böyle elim kazalar
yaşatmasın inşallah.
Olay meydana gelir gelmez Sayın Valimiz,
Büyükşehir Belediye Başkanımız, şehrimizin tüm
milletvekilleri ve şehirdeki tüm yetkili organlarla ivedilikle bölgeye
intikal ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız da ilk andan itibaren
bu elim kazayla anbean ilgilenerek 3 Bakanımızı da
talimatlandırdı ve devletimiz tüm imkânlarıyla seferber edildi.
İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu,
Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca, Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Zehra Zümrüt Selçuk
patlamadan kısa bir süre sonra olay yerine gelerek bizzat sürecin içinde
yer aldılar. Tarım Bakanımız, Orman Genel Müdürlüğüne
bağlı 1 uçak, 2 helikopter, 15 arazözü takviye olarak derhâl bölgeye
gönderdi. AFAD, UMKE, 112, itfaiye teşkilatı ile başta
Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere Hendek Belediyemiz ve diğer
kurumlar tüm imkânlarını seferber etti. Patlama anından itibaren
1.978 personel, 372 araç, 5 arama köpeği görev aldı. Konuyla ilgili
bilgilendirmeler anbean, şeffaf bir şekilde kamuoyuyla
paylaşıldı. Akşam saatlerinde yangın ve patlama
tamamıyla kontrol altına alındı. Çok hızlı ve
etkili müdahale edilerek hem yaralılar hızlı bir şekilde
tahliye edildi hem de olası daha büyük bir facianın önüne geçilmiş
oldu. Patlama sonrası çevre güvenliği dâhil bütün tedbirler
alınmış, patlamadan etkilenen bütün
vatandaşlarımıza hızlı bir şekilde
sağlık, psikososyal destek, bütün hizmet ve yardımlar ivedilikle
ulaştırılmıştır.
Sahada vefat edenlerin ailelerine, yaralananlara ve
olaydan etkilenenlere her türlü destek ve hizmet ilgili organlarca verilmeye
devam etmektedir. Binalar, patlama nedeni ve diğer hususlar devletimizin
ilgili kurumları tarafından hem idari hem adli yönden titizlikle
soruşturulmaktadır. 3 iş müfettişi, 1 mülkiye
başmüfettişi, 2 polis müfettişi, 1 jandarma müfettişi idari
yönden soruşturmayı sürdürürken Sakarya Cumhuriyet
Başsavcılığımız ise adli soruşturmaya devam
etmektedir.
Ayrıca, Sakarya Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından alanında uzman olan
profesörler ve hocalardan 11 kişilik bilirkişi heyeti
oluşturulmuştur ve soruşturma büyük bir hassasiyetle ve
titizlikle yürütülmektedir. Şu ana kadar, olaydan sorumlu olduğu
düşünülen işletme sahibi dâhil 5 kişi
tutuklanmıştır. Bilirkişi heyeti sahada incelemelere ve çalışmaya
devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın Sayın
Milletvekili.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla)
Olay her yönüyle ayrıntılı araştırılarak suçlular
en ağır şekilde cezalandırılacaktır. Bizler de bu
sürecin çok yakın takipçisi olacağız.
Şunu da eklemek istiyorum: AK PARTİ
Hükûmetimiz döneminde müstakil olarak ele alınarak Gazi Meclimizden
geçerek kanunlaşan İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu düzenlemesi iş yerlerinde daha sıkı ve
ciddi tedbirlerin alınmasını zaruri
kılmıştır. Ölümlü iş kazalarında 2002ye nispeten
yüzde 38,5 oranında iyileşme sağlanmıştır.
Bir kez daha patlamada hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilerken, bizi bir an bile olsa yalnız
bırakmayan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana,
değerli bakanlarımıza ve var gücüyle kurtarma
çalışmalarına katılan tüm kardeşlerimize sonsuz
teşekkür ediyor, grup önerisini Genel Kurulun takdirine sunuyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, sayın hatibin söylediklerinin hemen hemen hepsi
doğrudur. Burada ikimiz de Sakarya Milletvekiliyiz, ikimiz de
Sakaryanın iyiliği için uğraşıyoruz, daha iyi olsun
diye. Ama kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Mesele, kaza olduktan sonra
yaptıklarımız değil, kaza olmadan önce
yapacaklarımızdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Burada 7 kez aynı fabrika sahibi, defalarca
fabrika patlıyorsa ve defalarca insanlarımız ölüyorsa yönetmelik
durduğu hâlde, tüzük olduğu hâlde, Denetim yapıldı.
dendiği hâlde bu fabrika sahipleri buna hiç uymuyorsa demek ki bir yerde
bir eksiklik vardır; hep beraber onun üzerine gitmeliyiz,
mağdurları ve masumları koruyup neden olanları
cezalandırmalıyız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Kabul
edilmiştir. Sayın, sayın.
BAŞKAN Kâtip üyeler arasında ihtilaf
var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
sayımız belli, kâtipler de sayabilirler zaten.
BAŞKAN İhtilaf var.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, neyi bekliyoruz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, ihtilaf olan bir durum yok ortada.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkanım, elektronik yapın.
BAŞKAN Elektronik cihazla oylama
yapılacaktır.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi sıralamasının yeniden
düzenlenmesine; 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
grup adına yapılacak konuşmaların birden fazla
konuşmacı tarafından ve en fazla 2 konuşmacı
tarafından yapılmasına; 221, 222 ve 223 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2020 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale AK PARTİ Grubu
Başkan
Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 222,
221 ve 223 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat
geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler kısmının sırasıyla 1'inci, 2'nci ve 3'üncü
sıralarına; 139, 141 ve 23 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin
ise yine bu kısmın sırasıyla 5, 6 ve 7'inci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
8 Temmuz 2020 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 222 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci
bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
9 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde
222 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 10 Temmuz 2020 Cuma günü saat 14.00'te, 11 Temmuz 2020
Cumartesi günü ise saat 13.00'te toplanması ve bu birleşimlerinde
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
222 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde
tamamlanamaması hâlinde 10 Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde 221
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9
Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanması hâlinde ise
10 Temmuz 2020 Cuma günkü Birleşiminde 223 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü Birleşiminde 216
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde grup adına yapılacak konuşmalarının
birden fazla konuşmacı tarafından ve en fazla 2
konuşmacı tarafından yapılması,
221, 222 ve 223 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması
önerilmiştir.
222 Sıra Sayılı Avukatlık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2999) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 12nci maddeler |
12 |
2. Bölüm |
13 ila 28inci maddeler |
16 |
Toplam Madde
Sayısı |
28 |
|
|
|
221 Sıra Sayılı Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve
60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 16ncı maddeler |
16 |
2. Bölüm |
17 ila 35inci maddeler |
19 |
Toplam Madde Sayısı |
35 |
223 Sıra Sayılı Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) |
|
||
|
|||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1 ila 14üncü maddeler |
14 |
|
2. Bölüm |
15 ila 28inci maddeler |
14 |
|
Toplam Madde Sayısı |
28 |
|
BAŞKAN Ayhan Bey, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, sporseverlerin 3. Lig
takımlarıyla ilgili karar almak üzere toplanan Türkiye Futbol
Federasyonu Yönetim Kurulundan beklentisinin play-off hakkı kazanan ilk 5
takımın bir üst lige çıkarılması, aksi takdirde 1inci
olan takımın bir üst lige çıkarılarak play-off hakkı
elde eden diğer 4 takım arasında müsabakaların
yapılması olduğuna ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu, 3. lig
takımlarıyla ilgili karar almak üzere toplanmıştır.
Kamuoyunun ve sporseverlerin beklentisi, play-off hakkı kazanan ilk 5
takımın bir üst lige çıkarılmasıdır. Eğer bu
konuda karar verilmeyecekse birinci olan takımların bir üst lige
çıkarılması ancak play-off hakkı elde eden diğer 4
takım arasında da müsabakaların yapılması hususunda
talepleri vardır.
Genel Kurula arz ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi sıralamasının yeniden
düzenlenmesine; 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
grup adına yapılacak konuşmaların birden fazla
konuşmacı tarafından ve en fazla 2 konuşmacı
tarafından yapılmasına; 221, 222 ve 223 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili
Sayın Bülent Turan.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerimizin bugünkü içeriğine
baktığımızda, kamuoyunun yakından takip ettiği
Avukatlık Kanununda bazı hükümlerin değiştirilmesini
içeren teklifimizin gündeme getirilmesi oylanacak.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki
Komisyondan geçen ve bugün Genel Kurula sunacağımız teklifimizin
kamuoyunda ifade edildiği gibi çoklu baro başlığıyla
özetlenmesi makul değil, doğru değil. Bu, Avukatlık
Kanununda büyük bir reform olarak değerlendirilebilecek, önemli
içeriklerin olduğu, farklı hususların
değerlendirildiği bir kanun teklifi. 28 maddeden oluşan bu kanun
teklifi, Komisyon aşamasında beş gün gibi uzun bir süre
değerlendirildi, elli beş saat mesai yapıldı; hiçbir
partimizin, hiçbir vekilimizin konuşmasına sınırlama
getirilmeden uzun saatler boyunca dinleme imkânı bulundu. 296 gibi çok
sayıda milletvekilimiz konuşma hakkı, imkânı elde etti yani
uzun uzun tartışıldı. Ümit ediyorum, bugünkü
görüşmeler başladıktan sonra da yine Gazi Meclisin mehabetine yakışan,
makul yaklaşımlarla, eleştirilerle, cevaplarla keyifli bir
teklif görüşmelerini beraber yaparız.
Bu, demokratik baro adımında, reform
adımında ciddi bir teklif, önemli bir teklif. Bu teklifin
içeriğinde aslında çok önemli düzenlemeler varken sadece 3
büyükşehri ilgilendiren -tırnak içerisinde- tüm Anadolu illerinin
bazı büyükşehirlerin tahakkümümden kurtulmasını
sağlayacak, eşit temsili sağlayacak bir düzenleme olmasına
rağmen, sanki sadece Bölünüyoruz, Parçalanıyoruz. tarzı hak
edilmeyen bir ithamla karşılaşılmasını doğru
bulmuyorum. Bu teklife baktığımızda gururla
savunacağımız, avukatlarımızın -gelecek zamanlar
da değerlendirildiğinde- mesleki anlamda mutlu
olacağını, keyif alacağını düşündüğümüz
bir kanun teklifi.
Bakınız, değerli arkadaşlar,
öncelikle eşit temsili savunan bir kanun teklifi. Ne demek o? Efendim, bir
eleştiri yapılıyor, İstanbul ile Tuncelinin, Ankara ile
Rizenin delege sistemi eşit olacakmış. Arkadaşlar, barolar
avukatların illerdeki sözüdür, temsilcisidir. İlde en çok oyu alan
aday -baro başkan adayı- kazanacaktır ve avukatların
temsilcisi olacaktır ancak Barolar Birliği avukatların
değil, birlik başkanlarının temsilcisidir aynen şu an
Odalar Birliğinde olduğu gibi. O yüzden nüfusa göre delege tarzı
yaklaşımı değil, tüm başkanların eşit temsil
edildiği; birinin -diğerinin delegesi fazla diye- bütçe mi alır
mıyım, almaz mıyım; yerel politikamı öngörür müyüm,
görmez miyim endişesi de yaşamadan, şu anki Odalar
Birliğinde olduğu gibi, dünya örneklerinde, Almanya başta olmak
üzere birçok yerde olduğu gibi eşit temsilin olduğu bir sistem
öngörüyor.
Yine bir başka eleştiri konusu, efendim
Baro başkanları kapıya geldi, almadınız,
dinlemediniz. Değerli arkadaşlar, bunlar doğru bilgiler
değil. Komisyon aşamasında, adan zye, başından
sonuna Komisyon Başkanımızın daveti üzerine Barolar
Birliği Başkanının temsilcisi bütün görüşmeleri takip
etti.
OYA ERSOY (İstanbul) Temsilcisi değil,
personeli, personeli.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Katıldığı var, katılmadığı var ancak
bir çok kez konuşma yapma imkânı buldu. Fakat pandemi gibi,
farklı gerekçeler gibi
Tamamen takdirin Komisyon Başkanında
olduğu Tüm il baroları gelsin, gelmesin. tartışması,
bizim açımızdan kendi bağlamından koparılmış
bir tartışma çünkü ben aradım, Barolar Birliği
Başkanı aradı, CHPli arkadaşlar aradı.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Sadece 3 başkan
gelecekti.
BÜLENT TURAN (Devamla) Kapıdaki, davetli
olmadığı hâlde gelen, içerideki temsilciyi âdeta beğenmeyip
gelen barolara Şu anki süreçte hem salon müsait değil hem pandemi
süreci var; 3 arkadaş gelsin, kanaatlerini aktarsın. dediğimizde
Hayır olmaz, tümü gelecek. dediler.
OYA ERSOY (İstanbul) Doğru değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama usul olarak bu, ne
İç Tüzüke ne de komisyon teamüllerine uygun değildi. Fakat
-altını çiziyorum- barolar adına temsilci, baştan sona
Komisyonda vardı arkadaşlar.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Barolar adına
değil, Barolar Birliği Sayın Başkan.
OYA ERSOY (İstanbul) Barolar Birliği
adına
BÜLENT TURAN (Devamla) Onun
dışında
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, içerik bilgisi veriyorum, sakin olun, daha çok
tartışacağız, konuşacağız ama bazen, belki
bilmediğiniz ihtimalini de değerlendirin; bilgi vermeye
çalışıyorum, belki eksik bilgi vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY (İstanbul) Siz bir bilgiyi
alın da
Siz de öğrenmeyi bilin, tehdit etmeyi değil
öğrenmeyi bilin.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Sayın Başkan,
beraberdik beş gün.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BÜLENT TURAN (Devamla) Onun dışında
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun zorunlu baroyu asla
öngörmüyor. Bu da basında benzer ithamlarla farklı
değerlendiriliyor. Zorunlu baro demek
Kanunda yazar İstanbulda 5,
Ankarada 3 baro. dersiniz. İstanbulda Avrupaya 1, Anadoluya 1.
dersiniz veya Mahkeme çevrelerine 1 baro dersiniz. Bu, zorunlu olur. Şu
an zorunlu baro yok; bu yanlış bir itham, yanlış ifade.
Şu an eğer o ilde 5 binden fazla avukat
varsa ve yine bu avukatlar kendilerinin temsil edilmediğini
düşünüyorlarsa
Örnek: İstanbulda şu an 50 bin avukat var.
Mevcut Başkana 8 bin kişi oy vermiş, 42 bin kişinin temsili
yok.
ALPAY ANTMEN (Mersin) 26 bin kişi oylamaya
katılmış.
BÜLENT TURAN (Devamla) Eğer bu 42 bin
kişi şu anki Başkanın kendilerini temsil ettiğini
düşünüyorsa zaten baro kurmaz, tek baro olur; zorunluluk falan yok.
OYA ERSOY (İstanbul) Niye getiriyorsunuz o
zaman?
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama şu anki baro
başkanlarının birçoğunun yaptığı gibi
Diyanete hakaret ederse, Anadolu ruhuna ihanet ederse, DHKP-Cnin
-bazıları için söylüyorum- sözcüsü gibi davranmaya devam ederlerse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Başkanım, bir
dakika daha istiyorum izin verirseniz.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Kapatın hepsini, olsun
bitsin.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Propaganda mı
yapıyorsunuz Sayın Başkan?
BÜLENT TURAN (Devamla) Başkanım,
selamlamama izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Devamla) Dolayısıyla -uzun
tartışacağız ama- zorunlu baro değil. Eğer
avukatlar kendi hür iradeleriyle örgütlenme hakkının, fikir
hürriyetinin gereği olarak Şu anki mevcut baro beni asla temsil
etmiyor. diyorsa da bırakın da yeni baro kurabilsin diyoruz.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Paralel barolar kurulsun.
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama eğer şu anki
baro başkanı mevcut hâliyle herkesi kucaklıyorsa, mesleki hassasiyeti
gözetiyorsa, belli marjinal grupların değil de avukatların
sözcülüğünü yapıyorsa neden iki, üç, beş baro olsun ki? Zorunlu
baro değil, ihtiyari baro var; kanunu iyi okuyun.
Dolayısıyla, bu kanunun avukatlar için
büyük faydalı olduğu kanaatindeyim. Zaten süreç içerisinde
tartışacağız, konuşacağız. Eğer varsa
yanlışımız revize ederiz, değerlendiririz ama bilin ki
bundan on beş, yirmi sene önce, başka hükûmetler zamanında
nispi temsil dendiğinde kim karşı çıkmışsa
bugün de aynıları karşı çıkıyor Bana
dokunmasınlar. diyorlar. Mesele sen, ben değil, avukatların
geleceğidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) 80i de aynı şeyi
söylüyor. 80 baro yalan söylüyor, yanlış söylüyor; bir tek siz
doğru söylüyorsunuz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yerimden
konuşabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadalerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Değerli
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; şimdi,
birincisi, Türkiyenin gündemindeki en önemli maddemiz
Gerçekten ekonomik
olarak hiçbir sıkıntımız yok, yoksulluk yok, pandemiden
yana sıkıntımız yok, hazinemizde para dolu, yabancı
sermaye gelmiş yatırımlarını yapıyor, yerli
sermaye kaçmıyor, mükemmel bir Türkiye var; tek derdimiz barolardaki nispi
temsil sisteminin düzeltilmesi.
Şimdi, arkadaşımız
anlatıyor, diyor ki: Bir haksızlık var. Peki,
arkadaşımızın anlattığına göre örnek
veriyorum: Ardahan Barosunda 46 avukat var, 4 delege belirleyecek; Antalya
Barosunda 4.600 avukat var, 4 delege belirleyecek.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Barolar Birliğinde barolar temsil edilecek.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya, bir dakika
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Avukat
mısınız?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Evet, avukatım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir dakika burada
anlatacağım, bir dakika durun. Tamam, ben de konuşuyorum ya.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Demokrasi
anlayışları, demokrasi, ileri demokrasi(!)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Rize Barosunda 178
avukat var, 4 delege belirliyor arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İzmir Barosunda
9.600 avukat var, 5 delege belirliyor.
Şimdi, bunu sıralamak, bunu saymak taa çok
uzun listeler alır. Arkadaşlar, ne oldu, neden rahatsız oldunuz
ya? Gazeteci sizi eleştirirse hapsediyorsunuz, akademisyen sizi
eleştirirse hapsediyorsunuz, baro başkanı sizi eleştirirse
baroyu tümden değiştirmeye çalışıyorsunuz.
Peki, bunun sonu nereye gidecek? Cezaevlerini
doldurdunuz, burada karar aldık boşalttık, şimdi tekrar
doldurmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Kim size karşı
çıkarsa onu mahkemeye veriyorsunuz, milletvekillerinin fezlekeleri
toplandı. Anayasaya aykırı olan, baroların meselesini
Türkiyenin birinci gündem maddesi hâline getiriyorsunuz.
Bir de dünyaya da bizi rezil ediyorsunuz. Ya
Sayın Başkan, bir milletvekiliniz konuşurken
Hakikaten bilgisi
de yok, konuşamıyor. Siz de Grup Başkan Vekilisiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Almanyada tek baro
vardır ya ve yargı çerçevesinde örgütlenmiştir. Şimdi,
sadece burada millette bir algı yaratmak için biz gerçekleri
çarpıtırsak olur mu? Biz doğruyu söylemek zorundayız. Bir
de sevgili Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün
kapıları ve bu Millet Meclisinin çatısı milletimize
açıktır.
Milletimiz, insanlar geliyorlar. Siz,
Avcılık ve Yaban Hayatını Koruma Federasyonu
Başkanını, Ersin Düzyolu bir gün önce kabul ediyorsunuz,
TEMAdan Hikmet Öztürk ve Nevzat Özeri davet ediyorsunuz, Türk Veteriner
Hekimler Birliğinden Hüseyin Aşkaroğlunu davet ediyorsunuz,
Doğa Araştırmaları ve Doğal Hayatı Koruma Vakfından
Osman Erdemi davet ediyorsunuz.
Sayarsam bayağı insan var burada ama baro
başkanlarıyla ilgili, barolarla ilgili bir kararı
geçireceksiniz. Baro başkanlarını orada, kapının
önünde günlerce, sefil bir şekilde tutuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ve diyorsunuz ki 3
kişiyi davet ettik temsilen, kabul etmediler. Biz de onları
cezalandırıyoruz, dinlemiyoruz.
Bunların hiçbiri doğru
yaklaşımlar değildir. Bizlerin, hepimizin birinci gündemi
Türkiyenin ekonomisidir, işsizliktir, yoksulluktur, Türkiyede
yapılan hukuksuzluktur, insanlarımızın cezaevine gönderilme
nedenidir, işçilerimizin ölümüdür, pandemidir. Bunlarınsa, daha
önceki konuşmamda söylediğim gibi Sosyal medyayı nasıl
sustururuz? Gazeteciyi nasıl sustururuz? Avukatı nasıl
sustururuz?
Onlar konuşacak, bir gün siz, bu ülkenin adli
makamlarının karşısında hesap vereceksiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Turan, acil bir şey
var, bir yangın olayı duyurulmak isteniyor.
Buyurun Sayın Örs.
32.-
Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Artvin ili Yusufeli ilçesi
Dokumacılar köyünde çıkan yangın nedeniyle zor durumda kalan
vatandaşların taleplerinin karşılanması
gerektiğine ve geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, dün Artvin ilimizin
Yusufeli ilçesi Dokumacılar köyü Kaynarca Mahallesinde bir yangın
felaketi meydana gelmiştir. 70 hanenin bulunduğu köyde ahşap
evlerin bulunduğunu biliyoruz. Bir ahşap evde çıkan yangın,
rüzgârın etkisiyle diğer evlere de yansımıştır.
Bölgeden aldığımız haberlere göre 40 tane ev
kullanılamaz hâle gelmiştir. Allaha şükürler olsun ki can
kaybı yoktur, hayvanlar telef olmuştur. Biraz evvel bölgedekilerle
konuştum; AFADın bölgede olduğunu, çadırların
kurulduğunu ama çadırların yetersiz olduğunu söylediler.
Oradaki vatandaşlarımızın çadır, yorgan, yatak gibi
talepleri var. Ben yüce Mecliste bunu dile getirmek istedim.
Ayrıca, oradaki tüm
vatandaşlarımıza, Yusufeli ilçemize de geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Saygılarımı arz ediyorum.
BAŞKAN Sayın Turan, söz talebiniz yok
galiba?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi sıralamasının yeniden
düzenlenmesine; 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
grup adına yapılacak konuşmaların birden fazla
konuşmacı tarafından ve en fazla 2 konuşmacı
tarafından yapılmasına; 221, 222 ve 223 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; kısaca bu sürece ben de
değinmek istiyorum.
Önce, barolarla ilgili teklif Komisyona gelmeden
önce, Adalet ve Kalkınma Partisi heyeti bütün partileri ziyaret etti, bizi
de ziyarete geldi ve o ziyarette konuştuk, önerilerini aktardılar,
biz de kendilerine önerilerimizi aktardık ve dedik ki: Evet,
avukatların sorunları var; evet, barolarla ilgili çeşitli
sorunlar var ama bunları çözmenin yolu çoklu baro sistemini getirmek,
temsilde adaleti bozmak ve temsilde eşitliği bozmak değildir ama
konuşalım bu konuları. Ne oldu? Sonuç sıfır; öyle Sayın
Turan. Teklif geldi, Adalet Komisyonunda dört gün, kimi günler on iki saat,
kimi günler on dört saat, sabahlara kadar tartıştık, bütün
muhalefet partileri önerilerini sundular, eleştirilerini yaptılar;
sonuç, bir virgül bile değişmedi, sıfır. Şimdi,
üstelik de bütün bunlar yapılırken bu konunun birinci dereceden
muhatabı olan baro başkanları da Meclisin kapısında,
Çankaya Kapısında bekletildi, içeri alınmadı.
Sayın Turan, şimdi, siz diyorsunuz ki:
Pandemi
Ya, yani, el insaf! Plan ve Bütçe Komisyonun o salonunda 100
kişiden fazla milletvekili dip dibe oturduk dört gün boyunca, saatlerce;
pandemi yok muydu o zaman? Bir tek, baro başkanlarını içeri
davet edince mi pandemi gündeme geliyor? Şimdi, doğru değil bu.
Konunun birinci dereceden muhatabı olanları dinlemek istemediniz,
onun için almadınız baro başkanlarını içeri; konu bu.
Şimdi, bu konu, bu gelmiş olan teklif
-bugün tartışmaya başlayacağız- bakın, Anayasaya
aykırı, Türkiyenin imzalamış olduğu uluslararası
demokratik sözleşmelere aykırı. Avrupa Konseyi İnsan
Hakları Komiseri Dunja
Mijatovic açıklama yaptı: Dehşet verici buluyorum bu
teklifi, hukuk açısından diye. Bunların hepsi böyleyken siz
barolara, herhangi bir meslek örgütü gibi davranamazsınız Sayın
Turan. Odalar Birliğini örnek veriyorsunuz. Baro dediğiniz şey,
avukatlar, yargının 3 ayağından 1 tanesi. Eğer 3
ayağından 1 tanesi aksıyorsa yargının -ki öbür 2
ayağına gelmeyeceğim bile- o zaman zaten yargıda çok ciddi
bir sorun vardır. Herhangi bir meslek örgütü değildir ki barolar,
bunu konuşacağız. Odalar Birliğiyle
karşılaştırmak gerçekten çok tuhaf bir
karşılaştırmadır, yapmayın! Yani, yakında
Kabzımallar Derneğiyle de
karşılaştıracaksınız baroları. Hukuka böyle
bakamazsınız, yargıya böyle bakamazsınız.
Şimdi, aslında yapılmak istenen
ortada, çok açık, bunu hep söyledik Komisyonda, bir kez daha burada da ben
söyleyeyim, arkadaşlarımız da tartışacak. Nedir
yapılmak istenen? Adalet ve Kalkınma Partisinin baroları yok.
Siz, Adalet ve Kalkınma Partisine baro kuruyorsunuz. Bu teklif budur. İki:
Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye Barolar Birliğinde yeterince
delegesi, temsili yok. Siz, kanun çıkartarak Türkiye Barolar
Birliğinde, Adalet ve Kalkınma Partisine delegasyon
yaratıyorsunuz, yapmak istediğiniz bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Şimdi, olay
ortada ve o alandaki bütün mali imkânları, mümkün oluyorsa kendi
yandaş avukatlarınıza ve barolarınıza
kullandırmak istiyorsunuz. Yoksa temsilde adalet diyorsunuz. Ya, külliyen
doğru değil, temsilde adaleti tamamen ortadan
kaldırıyorsunuz getirdiğiniz teklifle. Temsilde eşitlik
diyorsunuz, gerçekten doğru değil, rakamlarla
tartışacağız. Temsilde eşitliği de tarumar
ediyorsunuz. Esas yaptığınız, mesele ne? Siz istiyorsunuz
ki hukukun üstünlüğünden bahsetmesin barolar. Siz istiyorsunuz ki barolar
insan hakları ve özgürlüklerinden bahsetmesin. Siz istiyorsunuz ki sizin
iktidarınıza biat eden, itaat eden barolar olsun. Böylece insan
hakları, hukuk, demokrasi dendiği zaman sizin söylediklerinizden
farklı bir şeyi hiç kimse söylemesin, işte bunun düzenlemesini
yapıyorsunuz. Bu, uyumlu barolar, uyumlu barolar, uyumlu avukatlar yaratma
projesidir esas olarak. Biz bu nedenle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Efendim, son bir
cümle
BAŞKAN Süre vermiyorum prensip olarak.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bir cümle, gerçekten
uzatmayacağım.
BAŞKAN - Ama yani... Sesiniz güzel
çıkıyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Peki, peki.
Teklifinizde pazar ve pazartesi çalışma
meselesi yok, onu da önerin, pazar ve pazartesi de çalışalım
Mecliste ve çalışmalarımızı sonuçlandıralım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, bir
ricanız olmuştu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Söz
talebi var arkadaşın.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin,
işsizliğin en yüksek olduğu illerin başında
Ağrı ilinin geldiğine ve Cezayirde
çalıştıkları inşaattan düşerek hayatını
kaybeden Ağrılı işçiler Murat Yaşar ile Ali
Ceylanın cenazelerinin ailelerine ulaştırılması için
yoğun görüşmeler yaptıklarına ilişkin
açıklaması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Ağrı, cumhuriyet tarihi boyunca
işsizliğin en yüksek olduğu illerin başında geliyor.
Her yıl binlerce Ağrılı büyük kentlere, yurt
dışına çalışmak için göç ediyor ve maalesef her
yıl iş cinayetlerinde yaşamını yitiren onlarca
Ağrılının cenazesi geliyor. Bunun son örneği, geçen
hafta Cezayirde çalıştıkları inşaatta halatın
kopması sonucu 10uncu kattan düşerek yaşamını yitiren
4 çocuk babası Murat Yaşar ve 2 çocuk babası Ali Ceylan
olmuştur. Ailelerine bakabilmek için Cezayire giden bu 2 insanın
aileleri şu anda çocuklarının cenazelerini bekliyor. Cezayirde
uçuşlar olmadığı için, cuma gününden bu yana cenazelerin
Ağrıya getirilmesi için yoğun görüşmeler yapıyoruz.
Son olarak, Cezayir Elçiliğinden, cenazenin otopsi ve COVID testi
yapıldıktan sonra en kısa zamanda Ağrıya
gönderileceği bilgisi verildi. Umuyoruz ki en kısa zamanda cenazeler
ailelerine ulaştırılır. Buradan bir kez daha
acılı ailelerimize başsağlığı diliyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi sıralamasının yeniden
düzenlenmesine; 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
grup adına yapılacak konuşmaların birden fazla
konuşmacı tarafından ve en fazla 2 konuşmacı
tarafından yapılmasına; 221, 222 ve 223 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Sayın Turan, CHP Grubu adına
söz talebi var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN - İsterseniz ondan sonra cevap
verin; yok, söz istiyorsanız size söz verelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Size saygı duyuyoruz
Başkanım, sorun yok.
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sizin şimdi
getirmiş olduğunuz bu yasa teklifi Anayasa'nın 2nci maddesine
açıkça aykırı. Şimdi, Anayasa'nın 2nci maddesinin son
bendinde deniyor ki:
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Şimdi, sizin bu getirdiğiniz yasada hukuk
yok, demokrasi yok. Siz bu yasayı çekin. İnanıyorum ki burada
bulunan avukat arkadaşlarımızın en az yüzde 50si getirilen
bu yasanın Anayasa'ya aykırı olduğunu biliyor. Eğer
birtakım hatalar varsa şimdiye kadarki uygulamalarda, onunla ilgili
Siz bu yasayı çekin, getirin nispi temsil sistemini, yeniden
tartışalım. Bu getirdiğiniz yasayla -demin Grup Başkan
Vekilimiz söyledi- eğer sizin dediğiniz mantıkla gidecek
olursak, eğer siz burada yasallaştırırsanız yani oy
çokluğunuz var, oy çokluğunuza dayanarak bu yasayı
geçirebilirsiniz ama hukuki olmaz, hukuki olmayan bir şeyi de halka zorla
dayatırsanız iyi sonuçlar doğurmaz.
Şimdi, burada, geçmiş dönemde yapılan
hatalardan bahsediyorsunuz, uygulamalardan bahsediyorsunuz; eksikler olabilir.
Gelin bu yasayı çekin, o eksiklikleri, nispi temsil sistemini
tartışalım, bunu hep beraber içimize sindirecek bir yasa hâline
getirelim, oldubittiye getirmeyelim. Eğer, siz bu yasayı buradan
geçirirseniz kötü örnek olur. Örneğin, yarın öbür gün iktidar
değiştiğinde bunu emsal olarak alır derse ki:
Nevşehirdeki milletvekili sayısını 8e
çıkaralım, İstanbuldaki milletvekili sayısını da
25e indirelim. Bunun hukuki bir yanı var mı, adaletli bir yanı
var mı, eşitlik ilkesi var mı? Bu, örnek teşkil eder. Bir
daha altını çizerek söylüyorum: Gelin, bu teklifi çekin, nispi temsil
sistemini tartışalım, görüşelim diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Başkanım,
oylayalım.
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 16.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit
Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 Milletvekilinin Avukatlık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Uğur Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Buradayım
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin ilinin Yusufeli
ilçesi Dokumacılar köyü Sahlepçiler Mahallesinde çıkan yangın
nedeniyle yöre halkına geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Seçim bölgem olan Artvin ilinin Yusufeli ilçesine
bağlı Dokumacılar köyü Sahlepçiler Mahallesinde dün öğle
saatlerinde çok talihsiz bir yangın çıkmıştır. 70 hanenin
olduğu bu bölgede 30un üzerindeki ahşap evde yangın
çıkmıştır; sevindirici yanı şudur: Bu büyük
yangına rağmen herhangi bir can kaybı olmamıştır;
mal kaybı vardır ama can kaybı yoktur. O anlamda, devlet
yetkilileri bir an önce bu yaraların tazmini anlamında gerekeni
yapmayla alakalı dün yangın mahalline hareket etmişlerdir,
belediye başkanlarımız bugün yangın mahallindedirler.
Oradaki vatandaşlarımıza Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiş
olsun diyorum, Allah beterinden saklasın diyorum. Herhangi bir ölüm
olmamıştır; sevindirici yanı budur. Devlet yaraları
saracaktır ve bu yangının bütün sonuçlarıyla beraber
tazmini için elimizden geleni bölge milletvekilleri olarak yapacağız
diyoruz, tekrar yöre halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, size
de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon Raporu 222 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 222 sıra sayılı
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlanması hâlinde İç Tüzük ve Anayasa ihlaliyle karşı
karşıya kalınacağına ve teklifin Adalet Komisyonuna
iadesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Genel Kurula sunuş konuşmanızdan, Komisyonun yerini
almasından ve genel gidişattan anladığımız
kadarıyla
Türkiye'nin uzun süredir gündemini meşgul eden -yaklaşık
iki buçuk aydır- barolarla ilgili bir düzenleme beklentisinin
geçtiğimiz hafta somutlaşması ve ardından yaşanan
Komisyon süreci üzerine söz almış bulunuyorum.
Eğer bu kanun teklifinin görüşmelerine
başlayacak olursak bütün grupların içinde bulunacağı
açık bir İç Tüzük ve Anayasa ihlaliyle karşı
karşıya oluruz. Şöyle ki: Geçtiğimiz hafta Adalet ve
Kalkınma Partisinin ve Milliyetçi Hareket Partisinin sayın
milletvekilleri tarafından imzalanarak Başkanlığa
sunulmuş olan kanun teklifi Meclis Başkanlığı
tarafından dağıtıma tabi tutulmuştur, Adalet
Komisyonuna havale edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adalet Komisyonu
tarafından da 30 Haziran günü, ancak hiçbir şekilde zimmet defteri
üzerinden gruplara ve -Komisyon sırasında sorulduğunda-
kamuoyuna ispatlanamayacak şekilde, sadece ilgili Komisyonunun
değerli üyelerine dağıtımının
yapıldığı iddia edilmektedir. Bu konuda Komisyon üyelerinin
kimi kendilerine saat 17.00de, kimi de 17.15te geldiğini söylemiş,
bazı Komisyon üyelerinin ise o sırada Genel Kurul
çalışmasında oldukları ve pandemi sebebiyle odalarında
değil evlerinden çalıştıkları -ki bu konuda grubumuzun
da milletvekillerimize bir uyarısı, hatta bir telkini vardır:
Pandemiden dolayı, uzaktan çalışabilecek bütün personel uzaktan
çalışsın. diye söylenmiştir- ve Komisyonun çağrı
yazısının ertesi sabah odalarına gittiklerinde
kapının altından atıldığı ya da odanın
önünde olduğu şeklinde ifadeleri olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda, en iyimser durumda,
Komisyon üyeleri, İç Tüzük 26 ve 36ya göre yapılması gereken
işlemlerden -Komisyon Başkanlığının ifadesine
yakın ifadeyle- en erken saat 16.45te, bazıları da ertesi gün
saat 9.30da, 10.00da haberdar olduklarını söylemişlerdir.
Şimdi, bu durumda dahi dağıtımın 30 Haziran
akşamı 16.45te olduğu, Komisyon toplantısının
bundan daha önceki bir saatte olamayacağı, ayrıca İç
Tüzükün 36ncı maddesiyle birlikte 26ncı maddesi de
okunduğunda dağıtımın sadece Komisyon üyelerine
değil, Cumhurbaşkanlığına, ilgili kurumlara ve
gruplara yapılacağı ifade edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hâl böyle olunca, gruplara
dağıtım yapılmasıyla ilgili, İç Tüzükün ilgili
komisyon başkanını ödevlendirmesinin
karşılığı da şudur: Tüm milletvekilleri elbette
kanundan haberdar olacak ve kırk sekiz saat süreyle bu kanuna
çalışarak Komisyona geleceklerdir. Zaten Cumhuriyet Halk Partisinden
Komisyonda söz alan 101 milletvekili olduğu da bugün bir gerçeklikse bu
arkadaşlarımızın kaliteli yasamaya katkısı için
kırk sekiz saat süreye ihtiyaçları vardı ama grubumuza 1 Temmuz
günü saat 11.07de tebliğ edilen kanun, o vakitten sonra üyelerimize,
bütün milletvekillerimize dağıtılma imkânını
bulmuştur. İç Tüzükün 36ncı ve 26ncı maddelerindeki bu
iki peşi sıra aykırılık ve ihlal gereği, Komisyonun
toplantıya çağrıldığı 34üncü saatinde partimiz
tarafından buna itiraz edilmiş, Komisyonda usul
tartışması açılmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
muhalefet partilerinden çok
saygıdeğer milletvekilleri bu tartışmaya çok etkin
katkılar sağlamışlar ve yapılan bu
katkıların sonucunda, Komisyon Başkanlığı
yaptığı değerlendirmede usule aykırılık görmeyerek
görüşmelere devam etmiştir.
Bu durumda, biz,
Başkanlığınız tarafından, Komisyon
ayağı usule uygun olmayan, İç Tüzükün ihlal edildiği ve
milletvekillerinin, katkıları için kırk sekiz saatlik
hazırlanma süresinden istifade edemedikleri bu süreci sakat, eksik ve
yaşanmamış bir süreç olarak değerlendiriyoruz.
Burada, Başkanlıktan, Komisyonun
yaptığı bu eksikliği gidermek üzere, bu Komisyon raporunun
Genel Kurula sunulup da görüşmelere başlanmak yerine Komisyona
iadesini talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
Başkanlığın 222 sıra sayılı Teklifi
işleme almama yetkisinin bulunmadığına ilişkin
açıklaması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, söz konusu
kanun teklifi Meclis Başkanlığınca Adalet Komisyonuna
havale edilmiş, teklif bu Komisyonda görüşülüp rapora
bağlanmış, söz konusu rapor Meclis
Başkanlığınca bastırılıp
dağıtılmıştır. Komisyon görüşmelerindeki
usule ilişkin aykırılık iddiaları ile teklifin
Anayasaya aykırılık iddialarını değerlendirme
görev ve yetkisini haiz makam Genel Kurulun bizatihi kendisidir; ayrıca
başvuru yapılması durumunda Anayasa Mahkemesidir. Genel Kurul bu
yetki ve görevini yapılacak müzakereler ve verilen önergelerin
değerlendirilmesiyle yapacaktır. Başkanlığımızın
resen böyle bir değerlendirme yetkisi veya teklifi işleme almama
yetkisi bulunmamaktadır.
Ayrıca, İç Tüzükün 84üncü maddesinin
açık hükmüne ve yerleşik teamüle göre teklifin maddeleri üzerinde
Anayasaya aykırılık önergesi verilebilmekte. Teklifin
Anayasaya aykırı olduğu, komisyon çalışma ilkelerine
uyulmadığı gibi sebeplerle tümünün reddini isteyen önergeler
işleme alınmamaktadır. Bu gerekçelerle talebinizi
karşılayamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman, tutumunuz
hakkında 63üncü maddeye göre usul tartışması açmak
istiyorum ve aleyhte söz talep ediyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Aleyhte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlanmasının
İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
BAŞKAN Usul tartışması
açıyorum.
Aleyhte Özgür Bey, lehte Ramazan Bey, lehte
Doğan Kubat, aleyhte Sayın Beştaş.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aynı partiden 2
kişi olmaz efendim, iktidar partisinden 2 kişi olmaz. Biz varız
efendim, niye onlar olsun ki?
BAŞKAN Buyurun Ramazan Bey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Meclis Başkan Vekili, Türkiye Büyük
Millet Meclisini bu gündeme göre çalıştırıyor.
Dolayısıyla gruplar taleplerini Danışma Kuruluna veriyor,
Danışma Kurulu oy birliğiyle karar alıyor, oy
birliğiyle karar alınamadığı takdirde gruplar İç
Tüzük 19a göre Genel Kurula getiriyor. E, Genel Kurula geldi, AK PARTİ
grup önerisinde, temel yasa olarak, barolarla ilgili 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin bugün gündeme alınması Genel
Kurulun oylarına sunuldu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Oylamayla kanunsuzluk
giderilmez ki Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Devamla) Eğer bir itiraz
yapılacaksa, bu, Genel Kurula sunulurken grup önerisinden önce
yapılmalıydı. Dolayısıyla, şu an grup önerisi
kabul edilmiştir ve gündemin 1inci sırasına gelmiştir,
1inci sırasında Meclis Başkan Vekilimiz bunu görüşmek
durumundadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İkinci konuysa, kırk sekiz saat meselesi.
İç Tüzük 36da Bekleme süresi var arkadaşlar. Bekleme süresi
başlıklı 36ncı madde: Komisyonlara havale edilen
işlerin görüşülmesine, havale tarihinden itibaren kırksekiz saat
sonra başlanabilir. Peki, bakıyoruz, ne olmuş? 30 Haziran 2020,
Adalet Komisyonuna sevk saat 13.52, doğru mu Başkanım?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ Doğru.
RAMAZAN CAN (Devamla) Biz ne zaman gündeme
almışız? 2 Temmuz 16.00yı müteakiben yani kırk sekiz
saati bırak, elli saat sekiz dakika sonra gündeme almışız.
Dolayısıyla, kırk sekiz saat şartı yerine
getirilmiştir; kaldı ki tavsiye kararı üzerine, Genel Kurulun
takdiriyle bu sürelerde her zaman esneklik vardır, oynanabilir, öne
alınabilir; kaldı ki öne almaya da gerek olmadan süre şartı
yerine getirilmiştir. Burada Komisyonlara havale edilen işlerin
görüşülmesine, havale tarihinden itibaren kırksekiz saat sonra
başlanabilir. Komisyona havale edilen evrak, komisyon
başkanlığınca bastırılarak veya elektronik
iletişim kanalları kullanılarak mesai saatlerinde veya Genel
Kurulun çalışma saatleri içerisinde komisyon üyelerine
dağıtılabilir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
Şanlıurfanın tamamında elektrikler kesik;
Şanlıurfanın elektrik sorunu mu önemli, Avukatlık Kanunu
mu önemli? Mardinde elektrikler kesik, Diyarbakırda elektrikler kesik,
Cizrede elektrikler kesik; ne yapıyorsun sen Başkanım!
RAMAZAN CAN (Devamla) Bakın, dikkatinizi
çekiyorum: Komisyon üyelerine dağıtılabilir. Evet, 36 ile
26ncı maddeyi beraber değerlendirmemiz lazım. 26ncı madde
ne diyor? Komisyonların toplantıya çağrılması
başlıklı 26ncı madde: Komisyonlar, kendi
başkanlarınca toplantıya çağrılır. Komisyon
Başkanımız kendi üyelerini toplantıya
çağırıyor. Diğer taraftan, bu çağrı gruplara,
Cumhurbaşkanlığına bildirilir. Yani, arkadaşlar,
Komisyon üyelerine çağrı var, kırk sekiz saatlik süreye
uyulmuş, diğer taraftan Komisyon üyelerine yapılan bu
çağrının duyurulması var. Bu bilgilendirmedir, bu
bilgilendirme de Cumhurbaşkanlığına ve siyasi parti
gruplarına yapılır ki Bakınız, Adalet Komisyonu
toplantıya çağrılıyor, grubunuzun bilgisi olsun. Bu, tali
bir bildirmedir, çağrının duyurusudur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya, Ramazan
kardeş, Urfanın elektrikleri kesik, elektrikleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
RAMAZAN CAN (Devamla) Dördüncü bölüm, Anayasaya
aykırılık Sayın Başkanım. İç Tüzük 84
Anayasaya aykırılık önergeleri başlıklı Kanun
tekliflerini, Meclis Başkanlığına sevk edildiğinde,
Meclis Başkanlığı, Kanunlar Kararlar inceler, Anayasaya
aykırı görürse zaten işleme almaz, sevk etmez. Komisyon
Anayasaya aykırılık şeklindeki iddiaları
oylamıştır ve Anayasaya aykırı
olmadığına dair karar vermiştir ve gündemine devam
etmiştir. Adalet Komisyonu gündemine hâkimdir, Adalet Komisyonundaki
Anayasaya aykırılık iddiaları mücerrettir, soyuttur.
Çünkü, somut olabilmesi için, kazai murakabe dediğimiz, Anayasa
Mahkemesine gitmesine lazım. Anayasa Mahkemesi somut norm denetimi yoluyla
veya defi yoluyla, kendisine gelmiş olan Anayasaya
aykırılık iddialarını inceler, bakar, karara
varır. Kaldı ki Anayasaya aykırı kanunlar çıkarma
yetkisi Mecliste olabilir, şöyle ki: Bu bir iddiadır. Hiç kimse
Anayasaya aykırı kanun çıkarmak istemez. Anayasaya uygundur.
der, aksini iddia eden de mahkemeye gider. Anayasa Mahkemesinin kuruluş
gerekçesi de budur. Anayasa Mahkemesi niye var? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Anayasaya aykırı iş yapın diye kurulmadı.
Yapmayın Allah aşkına ya! Anayasaya aykırı yasa
çıkarın diye kurulmadı Anayasa Mahkemesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Devamla) Dolayısıyla, bizim
teklifimiz, imza sahibi olduğumuz teklif Anayasaya aykırı
değildir; hem şeklen hem hukuken aykırı değildir.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Hukukçusunuz siz Sayın Can! Biz ihlal edelim de sonra da mahkeme iptal
eder. diye yasama faaliyeti olmaz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bilerek
Anayasayı ihlal suç.
RAMAZAN CAN (Devamla) Gerek Adalet Komisyonu
gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu bu konuda karar verecektir.
Meclis Başkan Vekilimizin gündeme alması yerindedir.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bile bile
Anayasayı ihlal suça girer.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kamuoyunda çok tartışılan bir
kanun, akıl almıyor, tutulacak tarafı yok ama bunu uzun uzun
arkadaşlarımız anlatacak, birazdan Anayasaya
aykırılık iddiamız da tartışılacak.
Paçasından Anayasaya aykırılık
akan ve iki buçuk aydır konuşulduğu hâlde, sunulduktan sonra
apar topar, kırk sekiz saat bile beklenmeden
Yani Ne öneriyorsunuz? Buna
bakalım, çalışalım ve gelelim, Komisyonda katkı
verelim. yaklaşımımıza bile iki buçuk ay boyunca yok
nispi temsil dediniz, delege sayısı dediniz, başka bir
şey dediniz, sonra bu dediklerinizin pek çoğundan vazgeçip baroları
bölen, Anayasayı çiğneyen ve esasen de delege sayılarına
müdahale eden bir teklif getirdiniz. Kendinize öz güveniniz olsa kırk
sekiz saat beklersiniz. Ama neden? Bir an önce geçireceğiz. Cuma
akşamı gidiyoruz, cumartesi sabahına kalamayız. Sonuçta
hep birlikte pazartesi sabahına kaldık. Oysaki on iki saatlik
söylediğimiz tolerans da değil- İç Tüzük hakkını
kullandırsaydınız bunlar yaşanmayacaktı. Bugün de yine
aynı yanlışta ısrar durumu var.
Bakın, Komisyon toplantısı hiç
yapılmamıştır, hiç. Neden? Bir toplantı nasıl
yapılır? Toplantı dediğin şeyin üç tane kurucu
unsuru var: Ne zaman? Nerede? Kimlerle? sorularına cevap vereceksiniz.
Ne zaman? Kırk sekiz saat sonra. diyor. Yapmış
mısınız? Yok. Zaman yönünden sakat. Nerede? En uygun salonda.
COVID var, ilköğretim öğrencileri için bile metrekare hesabına
vurduğunuzda 40 metrekarelik sınıfta 10 öğrenci; siz,
160-170 metrekarelik bir alana dünyanın insanını
dolduruyorsunuz, COVID şartları o salonda olduğu için de sivil
toplumun, meslek örgütlerinin katkılarına veya gazetecilerin
çalışma isteklerine olumsuz cevap veriyorsunuz. Mekân yönünden de
sorunludur. Üç: Kimlerle? Vallahi, Anayasa da söylüyor, İç Tüzük de
söylüyor, bu kanun kimleri ilgilendiriyorsa onlarla.
Arkadaşlar, bir görüşme yaptık. Neyi
değiştiriyoruz? Baroları. Kiminle konuşacağız?
Barolarla. Nerede baro başkanları? Kapının önünde,
duvarın dibinde dizilmişler. Komisyona çağırın.
Efendim, önce, 7sinin resmî başvurusunu Komisyon
Başkanlığı resen reddetmiş. Daha sonra kamuoyu
Ne
zaman biz açıkladık ki siz av alanlarının belirlenmesi için
Tarım Komisyonuna Avcılar Kulübü Başkanını bir gün
önce getirmişsiniz de bir gün sonra baro başkanlarını
dışarıya dizmişsiniz Menemen bardağı gibi, içeri
sokmuyorsunuz, o zaman kamuoyundaki tepkilerden utanıp, çekinip lütfetti
beyefendiler Peki, 3ü içeri girsin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bir kere, 80 baro var, 80
baronun hiçbiri sizi kapıda bırakmamış bugüne kadar ama siz
onları kapıda bıraktınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Önerdik, dedik ki: Lütfen baro
başkanlarımızı bir salona alalım, hem de işin
yapısı gereği tarafsız bir salona alalım, o tarafsız
salon Genel Sekreterlik Toplantı Salonu
Bütün Komisyon
başını salladı, destek verdi ama bu da hayata geçemedi.
77si salonda, 3ü içeride olacaktı. Olumlu bakıldı, dönüldü
dolaşıldı, reddedildi, olmadı. Sonuç: Sayın
Başkan, Komisyonunda zaman bakımından, mekân
bakımından ve katılımcılar bakımından
sakatlanmış bir toplantı yaptık. Bunun, doğrusu, bu üç
kurucu unsurun sakatlıklarının ortadan
kaldırılacağı yeni bir Komisyon
toplantısının uygun bir mekânda, tüm
katılımcılarla, baro başkanlarının da katkısıyla
yapılması gerekmektedir; aksi takdirde,
yaptığımız iş anayasal açıdan yok hükmündedir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
Sayın Kubat, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
açılan usul görüşmesinde Başkanlık makamının az
önce Genel Kurula arz ettiği tutumunun lehinde görüşlerimi ifade
etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli Başkanım, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özelin geçen haftada bu konuya bir
teması olmuştu. Havalenin usule uygun olmadığından
dolayı kanun teklifinin görüşülemeyeceğine, görüşülmüş
ve şu anda sıra sayısını 222 olarak almış bu
teklifin de burada görüşmelerinin esasen mümkün olmadığına
ilişkin bir itirazı oldu. O gün de ifade edilmişti, komisyonun
toplantıya çağırma usulü İç Tüzükümüzün 26ncı
maddesinde, 36ncı maddesinde ve 74üncü maddesinin son
fıkrasında düzenlenmiştir. Meclis
Başkanlığına verilen bir kanun teklifi, İç Tüzükün
74üncü maddesine göre, Başkanlık tarafından ilgili ihtisas
komisyonuna havale edilir. Başkanlık makamı bu havaleden
itibaren gündem yapmak istediği tekliflerle ilgili gündemini
oluşturduktan sonra bu -dikkat buyurun- elektronik ilan panosunda
askıya çıkıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İlan panosunu
kaldırmışlar.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) 2018de
yaptığımız Tüzük değişikliğiyle, özellikle
Sayın Tanal gibi ilgili milletvekillerinin saatlik takibinde olan bu
panodan bütün milletvekili arkadaşlarımız bunları
rahatlıkla izleyebilmektedir.
Şimdi, buradaki teknik ayrıntı
şu: Bilgi mahiyetinde, 26ncı maddeye göre, parti gruplarına,
Cumhurbaşkanlığına ve ilgili komisyon
başkanlıklarına bu gündemdeki işler de bildiriliyor.
36ncı maddede, komisyon üyelerine yapılan çağrının
hukuki niteliği bundan farklı. 36ncı maddede, komisyon
üyelerine yapılan bu davet, bu çağrı, komisyonun
çalışmasını gerçekleştirebilmesi için o kırk
sekiz saatlik bekleme süresi bir ön şarttır. Kural olarak, o
şart, zorunluluk olmadıkça -örnekleri var- bir gün önceden
Hatta
aynı gün sabah verip akşam aldıklarımız da
olmuştur itiraz olmaması üzerine. Dolayısıyla,
doğrudur, Özgür Bey o noktada haklıdır, gruplara bir gün sonra
bir tevziat yapılmıştır ama bu, Komisyon üyelerine
kırk sekiz saat önceden dağıtımı yapılan,
elektronik ilan panosunda bütün milletvekillerimizin ve kamuoyunun da internet
sitesi üzerinden bilgisine sunulan bu teklifin Komisyonda görüşülmesine
mâni olmamıştır. Kaldı ki Komisyon, iki buçuk saat süreyle
bunu başlangıçta usul görüşmesine konu etmiş ve bu
itirazı reddetmiştir. Zaten -biraz önce Başkanım da ifade
etti- Başkanlık makamı tarafından Genel Kurula gönderilen
teklif metniyle ilgili Başkanlık makamının da şu anda
yapacağı bir işlem yoktur.
Bu vesileyle, Başkanımızın
tutumunun yerinde olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tartışmayı Komisyonda da yaptık ama maalesef,
Komisyon, tutumunda bir değişiklik göstermedi. Doğrusu yine
şaşırma özelliğimi kaybetmediğimi fark ettim, hâlâ
şaşırabiliyorum, hâlâ hayret edebiliyorum; bu da büyük bir
başarı, kendimle gurur duyuyorum. Niye böyle? diyeceksiniz. Maddeyi
okuyorlar, aleyhe olan cümle okunmuyor, şaka gibi! İç Tüzük
36ncı madde okundu ve son cümleyi söylüyorum, okunmayan cümleyi: Bu
takdirde, söz konusu süre, dağıtım tarihinden itibaren
başlar. Bu cümleyi okumadan önceki cümle okunuyor ve bu
doğruymuş gibi yansıtılıyor. Yani böyle bir şey
olamaz ya! Eğer İç Tüzükteki maddeyi okuyacaksak hepsini
okuyalım Sayın Can yani, hani kamuoyu da bilgilensin. Bu nedenle,
süreye ilişkin usul tartışması kesinlikle haklıdır
ve Başkanlığın tutumunun aleyhine bir sonuç
çıkması gerekiyor. 26ncı madde zaten çok açıkça En az iki
gün önceden yapılır. diyor. Gruba verilir, komisyon üyelerine
verilir ve gruba dağıtılmasının amacı da
şudur: Bütün milletvekillerine gitsin. Çünkü yasama faaliyeti sadece
komisyon üyeleri tarafından yürütülmüyor, Genel Kurula geliyor ve hepimiz
burada bu yasayı tartışıyoruz.
Şimdi, buradaki acele ne, anlamak mümkün
değil, buradaki telaş nedir, anlamak mümkün değil. Ya, süreye
uymamışsınız, bal gibi ortada. Şimdi Sayın Kubat
da diyor ki: Efendim, ilan panosuna asılmış. Ya, Allah için,
üç dönemdir burada birlikte çalıştığımız
arkadaşlar var, hanginiz ilan panosuna baktınız, hanginiz gidip
baktınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) İlan panosunu
kaldırmışlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Ayrıca ilan panosu falan da ben görmedim, üçüncü dönemdir buradayım.
Yani bir de burada, İç Tüzükte İlan
panosundan okuyun. falan da demiyorlar Size tebligat yapılacak.
diyorlar, tebligat. Yani işin etrafından dönmenin, dolanmanın
anlamı yok.
Süre sakatlanmıştır, kırk sekiz saat
öncesinden Komisyon üyelerine, Meclis gruplarına
dağıtılmamıştır. Ben Komisyonda söyledim, sonra
gruba geliş saatine baktım, gerçekten saat 11.05te gelmiş -yani
aynı tarihte- kırk sekiz saat önce gelmemiş. Yani biz bu
işi ciddiye alıyoruz. Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak,
gelen bir yasayla ilgili gece gündüz çalışıyoruz. Kırk
sekiz saat de yetmez ama size yetiyorsa bilemeyiz, bize yetmiyor. Bu nedenle,
lütfen, bu yasama faaliyetinde
Bir de şöyle bir cümle ilgimi çekti: Efendim,
biz önerge verdik, önerge kabul edildi, bu usul
tartışmasının yeri yok. Bu, şu demek biliyor musunuz:
Biz Anayasayı çiğniyoruz, biz İç Tüzükü dinlemiyoruz, biz her
istediğimizi yapıyoruz, bunlara dair önerge de getiriyoruz. E,
parmağımız daha fazla, sayımız daha fazla, biz bu
sayıyla her şeyi ihlal ediyoruz. diyorsunuz. Bu bir itiraftır,
bu kabul edilemez. Bu kadar esaslı bir mesele, İç Tüzükte düzenlenen
bir mesele önergeyle geçirilerek usule uygun hâle getirilemez. Bu, önerge
konusu falan değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Son
söz olarak -gerçi geneli üzerinde de söyleyeceğim- baro
başkanlarına ilişkin çok yanlış açıklamalar
yapılıyor. Ben buradan bütün Türkiyeye söylüyorum: Baro başkanları
Meclise davet edilmedi. Ben ara buluculardan biriydim. Baro
başkanlarından sadece 3 kişi, gelin, Komisyonda sözünüzü
söyleyin ve çıkın. dediler. Diğer baro
başkanlarını da Meclisin içine almıyoruz. dediler. Hatta
öyle bir aşamaya geldik ki -Sayın Özelle birlikte ilgilendik- dedik
ki: Yeter ki baro başkanları Meclis içinde olsun -Meclis içinde,
bahçede, koridorda, taraflı, tarafsız bir yerde- 3 kişi de 5
kişi de gidip sonuna kadar izlesin. Yani bu kabul edilmedi.
Televizyonlarda, yandaş medyada dört gündür Efendim, baro
başkanlarını biz Meclise davet ettik de gelmediler. Ya,
yapmayın, biz oradaydık, biz o an oradaydık ve o ara
buluculuğun içindeydik, tarafları dinledik ve kabul etmediniz. Bu, baştan
sakatlanmıştır.
Usul tartışmasında Başkanlığın
görüşünü değiştirmesini bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Başkanlığımızın tutumu İç Tüzükün açık
hükmüne ve yerleşik teamüllere uygundur. Kanun teklifinin
görüşmelerine başlanmasına ilişkin tutumumda bir
değişiklik olmamıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
usul hakkında görüştük. Biz ümit ettik ki -kürsüde fikrimizi
söyledik- siz fikrinizi değiştirirsiniz ama Başkanlığın
tutumunda bir değişiklik olmadı. Usul hakkında
konuşma başlıklı madde 63ün son cümlesi uyarınca bu
konuyu Genel Kurulun oylarına sunmanızı talep ediyoruz efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Meclis
Başkan Vekilinin takdirinde.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gerek yok efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Meclis
Başkan Vekilinin takdirinde Başkanım, sizin takdirinizde.
BAŞKAN Ben görüşümü belirttim.
Teklifin tümü üzerinde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
ama niye Genel Kurulun bu konuda fikrini almıyoruz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Takdirinizde
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani bu geçmişte
defalarca uygulanmış.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanın takdirinde Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Takdir sizde ama
yapmazsanız, Sayın Başkan, bu antidemokratik bir tavır
olur. Doğru bulmuyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Dursun Müsavat
Dervişoğlu.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
ama
Çok özür dilerim Sayın Dervişoğlu,
çok özür dileyerek
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Estağfurullah.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Özgür Bey,
Meclis Başkan Vekilinin takdirinde. Başkan mı yönetiyor, siz mi
yönetiyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
gruplar biliyor, bu konuda Anayasaya aykırılık iddiamız
var. Siz, bu usul tartışmasıyla ilgili ben itiraz ederken
Sayın Dervişoğlunu çağırdınız ama
Anayasaya aykırılık iddiasının öncelikle ele
alınması gerekiyor. Sayın Grup Başkan Vekilinden çok özür
dileyerek Anayasaya aykırılık iddiasını dile getirmek
üzere söz istiyorum.
İRFAN KARTAL (Van) Geç kaldınız,
geç.
BAŞKAN
Başkanlığımızın tutumunu belirttim ben.
Sayın Dervişoğluna söz verdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
hayır
Başka bir şeyden bahsediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Nedir?
Buyurun, söz veriyorum size, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 222 sıra sayılı Kanun
Teklifinin Anayasaya aykırılığının yeniden
incelenmesi için Komisyona iadesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir yanlış anlaşılma olmasın. Biraz önce birinci usul
tartışması sevkle ilgili, dağıtımla ilgili,
kırk sekiz saat kuralıyla ilgili yani İç Tüzükün 26ncı ve
36ncı maddeleriyle ilgiliydi. Bunun sonunda sizin takdirinize
bırakılmış olan oya sunma ya da sunmama konusunda, biz
sunmanız yönünde, daha demokratik olacağı yönünde bir talepte
bulunduk. Siz bunu reddederken, biz de bu talebimizi yinelerken siz Bu konuda
kararım tamam. deyip Sayın Dervişoğlunu kürsüye
çağırdınız; bu, Anayasaya aykırılık
iddiamızla ilgili talebimizi iletmemize engel olur. Ben yine Sayın
Grup Başkan Vekilinden özür dilerim kürsüye davet edilmişken ama bu
kanun teklifinin, Anayasaya aykırılık iddiası
değerlendirilmeden, tartışılmadan, karara bağlanmadan
görüşülmesini de doğru bulmayız. Tahmin ediyorum, bu konuda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özetle şunu söyleyeyim,
bu sefer uzatmayayım, nasılsa bu konudaki uzman
arkadaşlarımız gerekli, Anayasaya aykırılık
iddialarını dile getirecek: Biz, Anayasanın 135inci
maddesinin, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin
kurulmasıyla ilgili yasama ödevini Meclise verdiğini; bu ödevin
yerine getirilmesiyle birlikte kamu kurumu niteliğinde meslek örgütlerinin
kamu tüzel kişiliği kazandığını; kamu tüzel
kişiliklerinin tek olduğunu; nasıl Ankarada ikinci bir valilik,
Yatağanda ikinci bir kaymakamlık, Borçkada ikinci bir Millî Eğitim
ilçe müdürlüğü olmuyorsa barolarla ilgili de 81 ilde ayrı ayrı
en fazla 81 baro kurulabileceğini; baroların bölünmesinin ve ikinci,
üçüncü bir baronun kurulmasının Anayasaya aykırı
olduğunu düşünüyoruz. Anayasaya aykırı bu teklifin
Anayasaya aykırılığının yeniden incelenmesi ve
Genel Kurulda görüşülmemesi için Komisyona iadesini talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
37.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilinin ifade
ettiği, usul tartışmasının illa Genel Kurulun oyuna
sunulacağı şeklindeki yaklaşımını doğru
bulmuyoruz. 63üncü maddede ifade edildiği gibi, zaten takdirî bir
işlemdir, zatıalinizin takdiridir; bununla ilgili, Genel Kurulun
onayına sunulabilir, sunulmayabilir ancak Özgür Beyin ifade etmiş
olduğu bu konuyu kapatıyorsak, yeni bir tartışma açıp
da Anayasa tartışmasını gündeme getiriyorlarsa buna
saygı duyuyoruz, Anayasa tartışmasını da yaparız.
Bizim kanaatimiz odur ki asla Anayasaya aykırı olan bir durum
yoktur. Anayasa Mahkemesi benzer konularda daha önce kararlar vermiştir;
buna ilişkin hiçbir itirazımız, hiçbir endişemiz yoktur
fakat Özgür Beyin, CHPnin bu konuda bir tartışma talebi varsa bunu
saygıyla karşılıyoruz, bunu da tartışalım
istiyoruz ama takdir sizin Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
rica edeceğim, bir cümle
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İkinci kısımla
ilgili söyleyecek bir şeyim yok, yalnız ilk cümle şu zan
altında bırakıyor: Usul tartışmasının, Özgür
Özel tarafından iddia edildiği gibi, oya sunulmasının
zorunlu olduğu. Ben zorunlusunuz demedim.
BAŞKAN - Doğru, doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Orada şunu söyledim:
Takdir sizindir, takdirinizi oylama yönünde kullanırsanız bu daha
demokratik olur, daha uygun olur dedim. Kayda geçirmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.
38.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin Genel Kurulda görüşülmemesini
ve Adalet Komisyonuna iadesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Anayasaya
aykırılık önerisini biz de ifade etmek istiyoruz. Komisyon
aşamasında da önergemiz verildi, Komisyon üyelerimiz tarafından
ifade edildi fakat maalesef reddedildi. Ancak bu, Genel Kurulda ileri sürmemize
engel bir durum teşkil etmiyor. Zira Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
kanunun, bir teklifin görüşülmesinin ön koşulu Anayasaya uygun
olmasıdır. Bu yönüyle, Anayasa 135 kapsamında ve yine diğer
maddelere; Anayasa 2, 9, 10, 11, 67 ve 135 ile AİHSin 6ncı
maddesine göre, bu teklifin Genel Kurulda görüşülmemesini ve Komisyona
iadesini talep ediyoruz.
39.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 222 sıra sayılı Kanun
Teklifinin Anayasaya aykırılığı
tartışılmadan görüşmelere devam edilmesi nedeniyle usul
tartışması açılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
yani doğru ifade edememe durumuna karşılık söyleyeyim.
BAŞKAN - Estağfurullah.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Eğer Müsavat
Dervişoğlunu, Sayın Grup Başkan Vekilini davet
edecekseniz, bu Anayasaya aykırılığı
tartışmamış olursunuz. Bu durum hakkında usul
tartışması açıyoruz yani Anayasaya
aykırılık iddialarının usul
tartışmasıyla
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
Anayasaya aykırılığı tartışılmadan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edilmesinin uygun olup olmadığı hakkında
BAŞKAN - Usul tartışması
açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ediyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Aleyhte.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Aleyhte.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Baştan söyleseydi
güzel güzel açacaktık Başkanım.
BAŞKAN - Olsun. Demokratik bir
işleyiş uyguluyoruz şu anda.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Lehte, lehte.
BAŞKAN - Ramazan Bey, siz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte.
BAŞKAN Sayın Kubat lehte.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Lehte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aleyhte Zeynel Emre.
BAŞKAN - Zeynel Emre aleyhte.
Sayın Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)- Aleyhte.
Bizim gruptan Abdullah Koç konuşacak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
söz isteyenlerin sırasına bakmanız lazım. Ben önce istedim
lehte. Tutanağa bakmak lazım. Kim önce istemişse o
konuşsun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Lehte mi istedin,
aleyhte mi istedin, söyle.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, size saygım sonsuz, sizi gerçekten de hem
sayıyorum hem seviyorum ama ben önce istedim. Burada
arkadaşlarımız sırasına göre baksınlar.
BAŞKAN - Tanal, seni ihmal etmemiz mümkün
değil, görmedik arkadaş ya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama tutanaklar var
Sayın Başkanım, gerçekten.
BAŞKAN Şuradan bakınca
gördüklerimiz...
Önce, lehte Ramazan Bey konuşacak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Anayasaya aykırılık iddiasıyla
ilgili söz aldım. Öncelikle şunu söylemek isterim: Grup önerimiz,
İç Tüzük 19a göre, Danışma Kurulundan geçmedi ve burada Genel
Kurulun oylarına sunuldu, Genel Kurul da bizim grup önerimizi kabul etti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu bu kanunu gündemin 1inci
sırasına aldı. Meclis Başkan Vekili,
kırmızı bülten diye tabir ettiğimiz gündeme göre Meclisi
yönetmekle görevli. Dolayısıyla bu, gündeme girmiştir.
Ayrıca, İç Tüzükün Anayasaya uygunluğun
incelenmesi başlıklı 38inci maddesi şöyle: Komisyonlar,
kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna
aykırı olup olmadığını tetkik etmekle
yükümlüdürler. Bu tartışmaların tamamı toplantıda,
Komisyonda dile getirildi. Muhalefet partilerine de bu konuda gerçekten
teşekkür ediyoruz. Anayasaya aykırılık itirazları
ciddi manada karşılık buldu, oylamaya geçildi ve reddedildi.
Diğer taraftan, kanun sevk edilirken de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı kanunun Anayasaya aykırı olup
olmadığını da tetkik eder, iki.
Üç: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
geldi. Genel Kurulda da... İç Tüzükün 84üncü maddesinde: Bir kanun
teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında teklifin belli
bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini
isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır. deniyor.
Dolayısıyla şu an, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanun
görüşmelerinde Anayasaya aykırılık önergeleri verilir ve
ivedilikle gündeme alınır. Burada da Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun takdirine başvurulacak. Demin de defaatle ifade
ettiğim gibi, Anayasaya aykırılık iddiaları
mücerrettir, soyuttur. Bu iddianın karşılığında
da başka bir iddia, Anayasaya uygun. iddiası yer alır. Peki,
bu iddiaların hangisi objektiftir, nesneldir? Buna Anayasa
yargısı karar verecek. Anayasa Mahkemesinin kuruluş gayesi de
budur; kanunların kazai murakabesinin Anayasa Mahkemesinde
yapılması için kurulmuştur.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Anayasa Mahkemesi, kendisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kanunların Anayasaya
aykırılığını götürebilecek sayıdaki
çoğunluk veyahut da mahkemede somut norm denetimi yoluyla Anayasa
Mahkemesinin önüne gelen kanuna aykırılık iddialarını
inceler ve karara bağlar. Anayasa Mahkemesinin kararları da hepimizi
bağlar.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesi bir meslek
örgütüyle ilgili Anayasanın 135inci maddesi anlamında Kamu kurumu
niteliğindeki meslek üst kuruluşları olup Anayasada meslek üst
kuruluşlarının birden fazla olamayacağı yönünde
getirilmiş anayasal bir sınırlama bulunmamaktadır.
demiştir. Dolayısıyla buradan da çoklu olma anlamındaki
yapıya cevaz vermiştir, uygun görmüştür.
Genel Kurulun takdirlerine, Meclis Başkan
Vekilimizin tavrını doğru bulduğumu ifade ediyor, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Abdullah Koç, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, şimdi biz Komisyon sürecinde de dile getirdik. Bu kanun
teklifi, 1 tane Anayasa maddesine aykırı değil sadece, 5 tane
Anayasa hükmüne aykırı; aynı zamanda Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine de çok net bir şekilde aykırı.
Peki, bu aykırılık nedir? Bir tanesi demokratiklik ilkesine
aykırıdır, Anayasa madde 2. İkincisi, 9uncu maddeye
aykırıdır; yargının tarafsızlığı
ve bağımsızlık ilkesine aykırıdır çünkü
yargıyı bölüyorsunuz burada, yargının en önemli makamı
olan savunma makamını bölüyorsunuz. Bir diğer Anayasaya
aykırılık ise Anayasanın 10uncu maddesine, eşitlik
ilkesine aykırılıktır. Bakın, eşitlik ilkesine
niye bu kadar net bir şekilde aykırılık teşkil ediyor?
Değerli arkadaşlar, burada 5 bin kişiye 1 delege hakkı
tanıyorsunuz. 38 kişiye, 38 avukata ise 4 delege hakkı
tanıyorsunuz. Burada da yine eşitlik ilkesine
aykırılık söz konusu. Bakın Kanunlar Anayasa'ya
aykırı olamaz. diyor Anayasa'nın 11inci maddesi. Çok net bir
şekilde aykırılık söz konusu, mevcut olan bu kanun teklifi
Anayasa'ya çok açık şekilde aykırılık teşkil etmektedir.
Bakın, Anayasa'nın 67nci maddesi oyda eşitlik ilkesini dile
getiriyor; eşitlik ilkesi Herkes seçme ve seçilme hakkına sahiptir.
Siz 5 bin kişiye, 5 bin avukata sadece 1 delege hakkı
tanıyorsunuz ama başka bir baroda 38 kişiye de 4 delege
hakkı tanıyorsunuz. Bu da seçme ve seçilme hakkına çok ciddi bir
şekilde aykırılık teşkil etmektedir ve bu,
Anayasa'nın çok net bir şekilde çiğnenmesi anlamını
taşımaktadır.
Bakın, Anayasanın 135inci maddesi
yargının ve avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti
olduğunu belirtiyor. Bakın, burada Anayasa'nın teklik ilkesi söz
konusu. Eğer meslek kuruluşu olarak diğer meslek
kuruluşlarına benzetmek istiyorsanız bu da mümkün değil
çünkü Anayasa'nın 61inci maddesi sendikal hakkı düzenliyor,
Anayasa'nın diğer hükümlerinde ise başka şekillerde
farklı dernekleri kurma hakkını tanımaktadır.
Dolayısıyla avukatlık mesleğinin, baronun, diğer
meslek kuruluşlarından farklı olduğu net bir şekilde
yine Anayasa'nın teklik ilkesiyle ortadadır. Peki, siz ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Siz şunu yapmaya
çalışıyorsunuz: Diyorsunuz ki biz bu kanuni düzenlemeyi
yapalım, Anayasa'ya aykırı olsun, 5 tane Anayasa hükmünü
çiğnesin ama Anayasa Mahkemesine tevdi edilsin, Anayasa Mahkemesi buna
karar versin. Dolayısıyla biz bunu kesinlikle net bir şekilde
dile getiriyoruz. Bu kanun teklifinin derhâl Anayasa Komisyonuna tevdi edilmesi
gerekiyor, çok açık bir şekilde birden fazla Anayasa hükmünün ihlal
edildiği ortadadır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Doğan Kubat, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
Başkanlığın görüşmelerin yapılmasında
Anayasa ve İç Tüzük bakımından hukuka herhangi bir
aykırılık olmadığı şeklindeki tutumu
lehindeki görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Tekrar bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, bir kanun
teklifinin kanunlaşıncaya kadarki süreçte üç aşamada Anayasaya
uygunluk, daha geniş bir ifadeyle hukuka uygunluk denetimi
yapılmaktadır. Bir kanun teklifi Meclis Başkanlığına
verildiği zaman Meclis Başkanlığı resen İç
Tüzükün 67nci maddesi çerçevesinde bir değerlendirme yapar ve burada
Anayasaya bir aykırılık görürse bunu teklif sahibine iade eder,
düzeltmesi için.
Keza, komisyon aşamasında -ikinci safha-
her komisyon, kendisine havale edilen işlerle ilgili, her şeyden önce
bu teklif metninin Anayasanın metnine, lafzına ve ruhuna
aykırı olup olmadığı yönlerinden bir inceleme yapar.
Komisyon, bu önergeleri, Anayasaya aykırılık önergelerini
geniş biçimde tartışmış ve Komisyon Raporunun 13üncü
sayfasında yer aldığı üzere Teklifin Anayasaya
aykırılık teşkil etmediği neticesine ulaşarak
bir karar vermiştir. Yani bu yönden Komisyon aşamasında da
incelemeler yapılmıştır.
Şimdi, geldik Genel Kurul aşamasına:
Burada Anayasaya aykırılık iddiaları ileri sürülebilir mi?
Elbette ki sürülebilir ama bunun İç Tüzüke uygun biçimde ileri sürülmesi
lazım. Özgür Başkan, teklifin tümünün Komisyona iadesine ilişkin
bir Anayasaya aykırılık iddiasında bulundu. Şimdi,
İç Tüzükün 87nci ve 84üncü maddeleri, değişiklik
önergelerinin, Anayasaya aykırılık önergelerinin ne
şekilde verileceğini düzenlemiş. 87nci madde Kanunlarda ve
İç Tüzükte aksine bir hüküm yoksa, kanun teklifinde bir maddenin reddi,
tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi istenebilir. Anayasaya
aykırılık önergeleri de verilebilir. diyor. Şimdi, bir
Anayasaya aykırılık önergesi verildiği zaman, 84üncü
maddeye göre de öncelikle işlem görecek. 88inci maddeye göre, bir
teklifin tümünün komisyona iadesini isteme yetkisi, eskiden hükûmette de
vardı, değişiklikten sonra sadece komisyona aittir yani bizim
parti gruplarının, milletvekillerinin bir kanun teklifinin tümünün
komisyona iadesine ilişkin bir talep yetkisi yoktur. Ama tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlandıktan sonra Genel Kurul, burada, komisyonda
yaptığı gibi bir Anayasaya aykırılık
değerlendirmesini yapacak ve maddelere geçilmesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - ...belki bu
sebeple reddecektir. Dolayısıyla Başkanlık makamının
görüşmelerde Anayasaya ve İç Tüzüke aykırılık
olmadığı yönündeki tutumunun lehinde olduğumu ifade ediyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Kubat ismimi de zikrederek bir görüş addetti. Onu ifade etmek
isterim.
BAŞKAN Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın usul görüşmeleri sırasında lehte
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
esasen, aslında Sayın Kubata bu süreçte kaliteli yasamadan ne kadar
uzaklaştırıp ne kadar sakat bir işlem
yaptığımıza etkin kanıtlar sürer misiniz deseydik,
bunları sürerdi çünkü kendisi İç Tüzükü gayet iyi biliyor ve çok net
bir durumla karşı karşıyayız. Bize diyor ki Türkçesi
Anayasaya aykırılığı iddia edebilirsin, bunun yeri
maddelerdir; hangi maddeyi aykırı görüyorsan söylersin, orada görüşülür.
Doğru mu? Doğru. Peki, Anayasaya aykırılık önergesi
verdiğimde maddelerde, bu önerge öncelikle işleme alınacak,
doğru mu? Doğru. Ama bu tasarımın tamamı, kanunun
iktidar partisi tarafından temel kanun maddesi istismar edilmeseydi
doğruydu. Şimdi, bana gösterdiği yol ne sonuç doğuracak,
onu söyleyeyim: Benim, bir an için Doğan Kubatın dediğini
yaptığımı kabul edelim. Burada Anayasaya
aykırılığı iddia edilen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ...maddelere geçtik,
maddelerde de Anayasaya aykırılık önergesi verdim. Hangi madde?
Çoklu baro maddesi. Çoklu baroyla ilgili konuşmak istiyorum, Anayasaya
aykırılık önergesini veriyorum. Normalde, bir kanunda 7 önerge
hakkı ve tüm grupların önerge hakkı saklıyken şimdi, o
önerge hakkı -temel kanun yaptığınız için- 2yle,
grupların birer önerge hakkı
sınırlı. Diyor ki bana: Anayasaya aykırılık
önergesi ver, o madde üzerinde verdiğin önerge düşsün. Doğru
mu? Var mı bunun aksini iddia edecek? Şimdi, siz bunu temel kanun yapınca
şöyle bir şey yapıyorsunuz: Size şu şansı
bırakıyor, ya Anayasaya aykırılık iddia edeceksin ya
önerge üzerinde konuşacaksın; ikisini bir yapamazsın.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Sayın Başkan, çok hayati konularda grubumuzun o madde üzerinde söz
hakkı sadece önergeyle mümkün. Maddeyi görüştürmüyorlar temel kanun
olduğu için. Önergeyi verince Nasrettin Hocanın Kedi buradaysa ciğer
nerede?... Anayasaya aykırıysa madde doğru, madde
yanlışsa Anayasaya aykırı değil; seç beğen, bunu
konuş. Şimdi, anlaştık mı arkadaşlar?
Çok sağ olsun,
grup yöneticileri tebessümle, gülerek birbirlerine bakıyorlar. Durumumuz
bu. O yüzden, yapılan iş kaliteli yasamaya imkân vermiyor,
yapılan iş istismarcı bir İç Tüzük yorumu. Ya Anayasaya
aykırılığı burada değerlendireceksiniz ya da bize
öyle Kedi buradaysa ciğer nerede? deyip Ya Anayasaya
aykırılığı iddia et ya maddeyi eleştir; ikisini
birden yapamazsın. dediniz mi Parlamentoya büyük bir yanlış
yaptırırsınız.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
Anayasaya aykırılığı tartışılmadan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edilmesinin uygun olup olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN
Sayın Zeynel Emre, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben bu Parlamentonun bir üyesi olarak, buraya kadar
seçilmiş gelmiş milletvekillerine Anayasamızın
Asını, Bsini, Csini anlatmaktan hicap duyuyorum. Ben şimdi
size söyleyeceğim, sizden ricam, siz de benim okuduğum Anayasa
maddelerine söylediğim çerçevede, yaptığım açıklama
çerçevesinde bir göz gezdirin. Anayasa madde 81; yemin: Tüm milletvekilleri bu
kürsüden Anayasaya bağlı kalacağımıza namusumuz ve
şerefimiz üzerine yemin ettik. Anayasa madde 2: Türkiye Cumhuriyeti
devleti bir hukuk devletidir. Anayasa madde 11; Anayasanın
bağlayıcılığı: Yasama organı, yargı
organı, idari makamlar, herkes için bağlayıcıdır, mecburuz uymaya. Anayasa
madde 67; temsilde adalet: 300 avukata 1 delege düşerken 5 bin, 3 bin
avukata 1 delege düşen bir düzenlemeye geçiyoruz. Ve İstanbuldaki
bir avukatın delege olma oranı ile Ağrıdaki bir
avukatın delege olma oranı arasında ciddi bir adaletsizlik
ortaya çıkıyor, net 67ye aykırı. Anayasa madde 135, ne
diyor? Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin
düzenleme.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi,
kendi önüne giden Anayasaya aykırılıkla ilgili düzenlemelerde
görüş belirtiyor; tek tek her olaya özgün karar vermesine gerek yok, bir
olaya ilişkin verdiği karar, bütün diğer emsaller için örnek
teşkil eder. Dolayısıyla bu konuştuğumuz yasaya
şamil olabilecek, 2018 yılında Anayasa Mahkemesinin verdiği
bir karar var. Ne diyor orada? Hem de kimin için vermiş bu kararı?
Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğine ilişkin verdiği karar; diyor
ki: Senin yasama organı olarak şunu bilmen lazım: Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla ilgili mali ve idari denetim
yapabilirsin ama onların özerkliğine son verecek şekilde bir
düzenleme yapamazsın. Burada, baroların özerkliği ortadan
kalkıyor. Barolar kendi içerisinde, Barolar Birliği bu kararı
vermiş değil. Bölünme kararını onlar vermiş
değil. Yasama bunu yapamaz dolayısıyla buradaki düzenlemenin bir
an evvel Komisyona iade edilmesi Anayasa Komisyonunda görüşülsün.
itirazımızın da göz önünde bulundurularak iadesi gerekir.
Bir konunun daha altını çizmek istiyorum,
Sayın Doğan Kubat belirtti ama bakın: Buraya gelen kanunlar için
önce Kanunlar ve Kararlar Başkanlığından inceleme raporu
gelir. Anayasa inceleme raporu nerede? Bu inceleme raporunda harf hatalarına
ilişkin yazı var. Nerede Anayasa inceleme raporu? Ya Türkiye
Cumhuriyetinin Meclisi, bu yüce Meclis kimsenin babasının
çiftliği değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Bir cümle söyleyeceğim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Bu Anayasaya göre görev
yapmak zorundasınız, Ben uymuyorum. diyemezsiniz, Anayasa
Mahkemesine topu atamazsınız. Yemin ettiyseniz ona sadık
kalacaksınız. Bu teklif, çok açıkça Anayasaya
aykırıdır, burada görüşülemez.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
Anayasaya aykırılığı itirazlarına ilişkin
Başkanlığımızın görüşünü kısaca
açıklamak istiyorum.
Bilindiği üzere, İç Tüzükün 38inci
maddesine göre "Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk
önce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup
olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler." Komisyon,
Anayasa'ya aykırı gördüğü teklifin maddelerine geçmeden
reddetmek zorundadır. Adalet Komisyonu teklifi Anayasa'ya aykırı
görmeyerek raporunu Başkanlığımıza intikal
ettirmiş ve teklif gündemimizdeki yerini almıştır. Genel
Kurulda, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında
Anayasa'ya aykırılık iddialarının dile getirilmesi
mümkündür. Genel Kurulun, bu görüşmelerden sonra Anayasa'ya
aykırılık iddialarını ciddi görerek maddelere
geçilmesini reddetme yetkisi bulunmaktadır. Yine, İç Tüzük'ün 84'üncü
maddesine göre, teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle
reddini isteyen önergeler diğer önergelerden önce oylanır.
Görüldüğü gibi, teklifin Anayasa'ya
aykırı görülmesi hâlinde, gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda
reddedilmesine olanak tanıyan çok sayıda kural bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, teklifin görüşmelerine
başlamadan önce Anayasaya aykırılık iddialarını
görüşmenin İç Tüzük'e uygun olmadığını
düşünmekteyim.
Açıkladığım gerekçelerle,
teklifin görüşmelerine başlama tutumumda değişiklik
bulunmamaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
müsaadenizle
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İç Tüzükün 63üncü maddesine göre usul
görüşmesinin sonucuyla ilgili Genel Kurulun görüşüne
başvurulmasını istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Anayasaya aykırılık iddia ettik, üzerinde gruplar
görüşlerini söylediler. Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi
sözcülerinin Anayasaya aykırılık iddialarının ilgili
maddelerde yapılmasıyla ilgili duruma da temel kanun ve oradaki
İç Tüzüksel yetersizlik üzerinden bir izahatta bulundum. Buna da herhâlde
bir itiraz yok ki kimse söz alıp söylemedi.
BAŞKAN Tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siz de takdir edersiniz ki
Anayasaya aykırılıkta da bir kısıtlama, daha
doğrusu İç Tüzüksel bir eksiklik var. Bu durumda, siz Anayasaya
aykırılık tartışmasını gerekli görmeyip
biraz önce sayın hatibimizin de bahsettiği gibi yetersiz bir raporu
Anayasaya uygunluğa işaret olarak değerlendirirseniz, bu
kişisel değerlendirmenize saygı duyarız ancak bu kadar
ciddi bir iddianın Anayasanın 63üncü maddesi gereğince
yapılan usul tartışmasında, size verilen bir yetki
doğrultusunda Genel Kurulun oyuna sunabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eğer Genel Kurulun oyuna
sunarsanız, bu konuda daha doğru bir iş yapılmış
olur.
BAŞKAN Peki. Bunu daha önce söylediniz Özgür
Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama biraz önceki usul
tartışması daha şeklî bir şeydi yani diyorduk ki Havale
yönünden
Orada, siz resen karar verdiniz ama size İç Tüzük yetki
veriyor. Şöyle düşünelim: Bu yetkiyi belli bir oran, orantı
içinde kullanacaksınız değil mi? Demin gerekli görmediniz,
eyvallah ama şimdi, Anayasaya aykırılık gibi bir iddiada
bu yetki kullanılmayacaksa nerede kullanılacak Sayın
Başkan? Sizden istirhamım Genel Kurulun bu konuda görüşüne
başvurmanız üzerinedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz isteyen,
İYİ PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce, siyasi parti gruplarımızın Grup
Başkan Vekilleri tarafından Anayasaya aykırılık,
İç Tüzüke aykırılık noktasında yapılan
tartışmaya dâhil olmamamın sebebi, konuşmamın
içerisinde zaten onlardan bahsedecek olmamdı. Aslında hoş bir
tartışmaydı, ziyadesiyle aydınlandık, siyasi
partilerimizin kıymetli Grup Başkan Vekillerine ve sözcülerine
huzurunuzda teşekkür ediyorum. Sizleri ve gazi Meclisi saygıyla
selamlıyor, içinden geçmekte olduğumuz bu zor günlerde her birinize
ayrı ayrı sağlık ve sıhhat temennilerimi iletiyorum.
Bugün, huzurunuzda Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifine ilişkin İYİ PARTİnin görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Bizleri seçip
iradesine vekil tayin eden bu millet, hepimizi kendileri için en iyiyi aramaya
ve bulmaya sorumlu kılmıştır ama bu Gazi Meclis, toplumun
en iyi hâlini aramanın yolu olan yasama faaliyetlerini, dayatmacı bir
sistemin baskısı altında yerine getirmekle karşı
karşıya bırakılıyor.
Bugün, millî iradenin tecelligâhı Gazi
Meclisimizin Milletimiz için daha iyiyi nasıl oluştururuz?
anlayışından giderek uzaklaştığı bir dönem
içerisindeyiz. Memleketimiz bugün, milleti için değil, daima kendi için
iyiyi ve ideali var eden bir yönetme anlayışıyla idare
edilmektedir. İdareyi ve iradeyi tek bir kişinin aklına,
tercihlerine, ideallerine, istek ve arzularına emanet etmeyi millî irade
olarak kabul eden bir siyasal anlayışla karşı
karşıyayız.
Demokrasi ve hukuk mücadelemiz gün geçtikçe daha da
derinleşiyor ve toplumsal olarak genişliyor. Çatışmacı
üslubun egemen olduğu kanun yapım süreçlerinde, yasama faaliyetlerini
tek başına yapabilecek çoğunluğa sahip olan partiler
diğer siyasi partileri dışlayarak, tahkir ederek, onları
yok sayarak kendi görüşlerini dayatırlar. Bu kanun teklifi sürecinde,
Komisyon görüşmelerinde uzlaşma çabalarına yer verilmediği
gibi siyasal sorumluluk duygusu da tamamen yok sayılmıştır.
Bu doğrultuda sözlerime, Türkiye'nin
birbirinden farklı illerinden Gazi Meclisimize Komisyon görüşmelerine
katılmak için gelen ve yargı erkinin kurucu unsuru olarak faaliyet
gösteren baro başkanlarının serzenişinin içinde
bulunduğumuz süreçte büyük önem taşıdığını
belirterek devam etmek istiyorum. Çoğulcu demokrasi
anlayışının bir tezahürü olarak, baro
başkanlarının Gazi Meclise kabul edilmesi, görüşlerinin
alınması ve ülkemiz için telafisi zor sonuçlara yol açacak bu kanun
teklifinde paydaşların dinlenmesi büyük önem arz etmekteydi.
İktidar partisinin bu zaruri adımı atmaması, Türk demokrasi
tarihinde bir kara leke olarak yerini alacaktır.
Öyle ki birbirinden farklı dünya görüşüne
sahip 79 baro başkanı bu kanun teklifine karşı
çıkıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de çok sayıda hukukçu
milletvekili arkadaşımız var. 79 baronun başkanı bu
kanun teklifine karşı çıkıyor, iktidar grubundaki
hukukçular destekliyorsa şöyle bir soru akıllara gelebilir: Ayrı
hukuk fakültelerinde mi okudunuz?
Öyle ki yalnızca bir kişinin
ihtiyaçlarına cevap veren bu değişiklik, milletin
ihtiyacına cevap vermemektedir; avukatların ihtiyaçlarına cevap
vermiyor, yargıya olan güven zaten yüzde 20lere kadar düşmüş
buna da bir faydası yok. İşte, tek adam rejimi dediğimiz
mesele tam da burada kendini gösteriyor.
Saygıdeğer milletvekilleri, baroları
diğer meslek örgütleriyle karıştırmak çok büyük bir hata
olur. Baro, Anayasayla güvence altına alınmış olan
bağımsız yargının ayrılmaz bir parçası olan
savunmayı temsil eder. Yargının savunma ayağını
siyasetin tasallutuna terk edecek bu teklif, Anayasanın 2, 11, 36, 123 ve
135inci maddelerine alenen aykırıdır.
İdare, kuruluş ve görevleri itibariyle bir
bütünlük arz eder. Barolar 1136 sayılı Avukatlık Kanununun
Barolar başlıklı
76ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kamu kurumu
niteliğinde ve tüzel kişiliği olan meslek
kuruluşlarıdır. Yargı erkinin kurucu unsurlarından
olan baroların, kamu kurumu niteliğinde olması onları
idarenin bir parçası hâline getirir. Baro ve yargı ayrılmaz bir
bütündür. Nasıl Yargıtayın alternatifi olmazsa, Danıştayın
alternatifi yoksa, Anayasa Mahkemesinin alternatifi bulunmuyorsa baroların
da alternatifi olamaz. Çoğunlukçu siyasi iradenin vesayetiyle adaleti
tecelli ettirmek imkânsızdır. Baroların hürriyeti milletin
hürriyetidir; milletin hürriyeti de devletin hürriyetidir. Barolar gibi adil
yargılama hakkının güvencesi olan bir kurumun hürriyetini
elinden almak, onu bölmeye ve parçalamaya kalkışmak, tasfiye etmek
esasen yargıda yaşanan bir beka sorununu ifade eder.
Hukukun üstünlüğünü
meşrulaştırmış, bununla yetinmeyip uygulamış
her devlet hürriyetini ebediyen koruyacaktır. Bu kapsamda, idarenin
herhangi bir organını yahut bir kamu kurumunu bölmeye
çalışmak devlet geleneklerimizle bağdaşmamaktadır.
Önümüzde bulunan kanun teklifinin Anayasanın 123üncü maddesine
aykırı olarak öngördüğü çoklu baro uygulaması,
baroların şu anki kamu tüzel kişiliği niteliğine zarar
verir, devlet kurumunun bütünlüğüyle bağdaşmaz.
Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.
sloganını diline pelesenk etmiş iktidar partisi çoklu baro kanun
teklifini Meclis gündemine ilk kez getirmiş olabilir ancak biz biliyoruz
ki bu teklif Türk siyasetinin gündemine ilk defa gelmemektedir.
İktidarın, Fetullahçı terör örgütünün de savunmuş
olduğu çoklu baro sistemini Meclis gündemine taşıması,
gerek niyetleri ve gerekse samimiyetleri hususunda, nezdimizde büyük
şüpheler uyandırmaktadır.
Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarıyla
birlikte, Türkiyede çok sayıda sarsıcı yargısal süreçler
yaşanmıştır. Bu kumpas davalarının ve yargı
süreçlerinin organizatörü FETÖydü. Yargının FETÖye teslim
edildiği 2010 Anayasa değişikliğinden sonra,
Fethullahçı terör örgütü gözünü yargı sisteminde ele
geçiremediği son kale olan barolara dikmişti. Bugün yüce Meclisin
huzuruna getirdiğiniz teklif, Fetullahçı terör örgütünün isteyip de
gerçekleştiremediği paralel baro sistemidir. Biz, paralel devlete de
paralel baroya da İYİ PARTİ olarak sonuna kadar
karşıyız. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Paralel devletin bedelini bütün bir
millet olarak ödedik. Paralel baronun da bedelini bu millete ödetmeye
kalkışmayın ve bu çoklu baro macerasından yol yakınken
geriye dönün.
Değerli milletvekilleri, demokrasilerde
yargının siyasallaşması ve yasama erkinin güç kaybetmesi,
kuvvetler ayrılığı ilkesini tahrip eder. Gelişmiş
devlet modellerinin tümü, kuvvetlerin gücünü paylaştırmayı ve bu
yolla denge ve denetim mekanizmasını sağlamayı hedefler.
Gücün dağılımı, tek bir kuvvetin tahakkümünün ortaya
çıkışının engellenmesi, kuvvetlerin denkliği
bakımından önemlidir. Bugün tecrübe ettiğimiz siyasal sistemde
tek bir kuvvetin devlet idaresini ele aldığı ortadadır.
Yasamanın, yürütmenin ve hatta yargı kanadını
oluşturan mekanizmaların dahi bu sistem içinde
bağımsız ve tarafsız kalmaları mümkün değildir.
On sekiz yıldır ülkemizde yargı
sistemimiz sistemli olarak tahrip edilmiş; yürütme erki, yasama ve
yargıyı tahakkümü altına almıştır. Bu kanun
teklifiyle, 2 bin avukatın bir araya gelmesiyle oluşacak müstakil
baro belirli bir siyasal kampa dâhil olacak ya da belirli ideolojik saiklerle
hareket edecektir. Hâlihazırda, siyasi vesayet altında karar
verdiği düşünülen birtakım hâkim ve savcılar,
bağımsız yargı kurumunu temelinden sarsacaklardır.
Bu değişiklikle birlikte,
siyasallaşmış ve kamplaşmış yargı kurumu
içinde bağımsız kalmayı başarabilmiş barolar da
aynı çukurun içine sürüklenmektedir. Müstakil ve siyasallaşmış
baroların mevcudiyeti Anayasamızın 36ncı maddesinde
güvence altına alınmış adil yargılanma hakkı
nezdinde de büyük bir ihlal oluşturmaktadır. Siyasilerin müdahil olduğu,
bir telefonla hukuka aykırı tutuklamaların ya da serbest
bırakılmaların yapıldığı, hukuka
aykırı tahliyelerin yaşandığı, sokaktaki
vatandaşın artık yargı erkine güven
duymadığı, adaletin sembolü olan heykelin göz
bağının çözüldüğü ve terazinin sürekli olarak iktidar
yandaşlarından yana ağır bastığı Türk adalet
sisteminde siyasallaşmış barolar hâkimlerin karar alma
mekanizmalarını da etkileyecek, hakkaniyete uygun hüküm vermelerine
engel olacaktır. Coğrafi teminata sahip olmayan hâkimler,
iktidarın istekleri doğrultusunda karar alan Hâkimler Savcılar
Kurulunun başları üzerinde sallanan kılıcının
gölgesinde vatandaşın adil yargılanma taleplerine cevap
veremeyecek duruma gelecektir. HSK üyelerinin 12 Eylül 2010 referandumuyla
değişen yapısı, çalışma, usul ve esasları
kuvvetler ayrılığını dışlayıp erkleri
bağımlılığa mecbur etmişti. Yürütme organına
geniş bir yetki alanı tanıyan referandumla HSKnin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
yürütmenin kontrolüne geçmişti. Bu kanun teklifiyle birlikte,
baroları aynı kadere mahkûm edeceksiniz.
Değerli milletvekilleri, baroların
bölünmesine ilişkin kanunun bir diğer sakıncalı
noktası ise kamusal faaliyetlerle olan disiplin işlemleri ve Ceza
Muhakemeleri Kanunu uygulamaları gibi hususlarda meydana gelecek
siyasallaşma ve yozlaşmadır. Avukatlara uygulanacak disiplin
işlemlerinin avukatın mensubu olduğu
siyasallaşmış müstakil baro tarafından yapılması,
mesleğin doğasına ve disiplin işleminin ulaşmak
istediği amaca kökünden aykırıdır. Hizipleşmenin ve
siyasallaşmanın tavan yaptığı, ait olunan parti barosu
tarafından sırtının sıvazlandığı bir
ortamda, avukatlar, bir kamu görevi niteliği arz eden kutsal mesleklerini
ifa edemez duruma geleceklerdir.
Birden fazla baronun mevcudiyeti hâlinde, barolar
arasında disiplin işlemlerinin tatbiki bağlamında
farklı uygulamalar geliştirme ihtimalinin de önü
açılmış olacaktır. Bunlardan biri, avukatların
disiplin işlemlerinin Adalet Bakanlığı tarafından
yerine getirilmesi düşüncesidir. İYİ PARTİ olarak bu
düşünceye de kökünden karşıyız. Disiplin işlemlerinin
tatbiki bakımından sert-yumuşak baro ayrımı
oluşması ihtimalini nasıl bertaraf edeceksiniz? Meslek ilke,
kural ve faaliyetlerinin kanuna uygun teşekkül etmesinde yeknesak bir
uygulamayı ne şekilde sağlayabileceksiniz? Sizi bugünden
uyarıyoruz, yargı erkinin içine düştüğü böylesine kaotik
bir atmosferin kazananı yahut kaybedeni olmayacak, bu korkunç sonuçla
yüzleşecek olan yine büyük Türk milleti olacaktır.
Yargının savunma ayağının
teslim alınmasını amaçlayan bu değişiklik şayet
gerçekleşirse bir baroya kayıtlı 40 avukat varsa 4 delegeyle
temsil edilecek, 4 bin avukat varsa da yine 4 delegeyle temsil edilmeye mahkûm
bırakılacaktır. Bunun demokrasi ya da temsilde adaletle
bağdaşır herhangi bir yanı yoktur. Örneğin, Türkiye'de
avukatların yüzde 36sı İstanbul Barosuna kayıtlıyken
İstanbul Barosunun delegeyle temsil oranı yüzde 28dir.
Hâlihazırda İstanbul Barosunun delege temsili avukat
oranının altındayken siz diyorsunuz ki: Bu sayıyı
biraz daha aşağıya çekelim.
Burada bir ayrıntıya değinmek
istiyorum. Ben, bütün baro başkanlarıyla aynı görüşte
değilim; Ankara Barosu Başkanının yaptığı
açıklamaya zaman zaman katılmam, İzmir Barosu
Başkanının yaptığı açıklamaya da zaman zaman
katılmadığım olmuştur, İstanbul Barosu
Başkanının da görüş ve düşüncelerini paylaşmak
zorunda değilim ama biz birbirimize tahammül etmek mecburiyetindeyiz. Siz,
işinize gelmeyen beyanlarda bulunan adamlara farklı baro açma
imkânı tanıyorsunuz. Ben, örneğin, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın görüşlerine katılmıyorum ayrı
bir vatandaşlık mı tesis edeceğiz? (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu demokrasiye
aykırı tutumu ortadan kaldırmak için elbirliğiyle hareket
etmek mecburiyetindeyiz. Biz İYİ PARTİ olarak baro seçimlerine
giren listelerin, baro yönetiminde nispi olarak temsil edilmesi
gerektiğini savunuyoruz. Eğer niyetiniz barodaki siyasallaşmanın
önüne geçmekse bu, en doğru yoldur ancak sizin yapmak istediğiniz
alenen temsilde adalet değil, baroların Hükûmete teslimiyetidir; buna
da izin vermemiz mümkün değildir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Baronun siyasallaşmasından dem vurup,
baronun siyasallaşmasını kanuni hâle getirmek çok da büyük bir
çelişkidir. Baskıyı kurumsallaştırmak isteyenler,
baskı araçlarını çözüm olarak dayatırlar. Ancak ne
yaptığınıza dikkat edin; burada baskı altına alma
gayreti içinde olduğunuz yargıdır, yargı. Eğer
yargıyı, tahakküm altına alırsanız hâkim, hâkim
olmaktan çıkar; savcı, savcı olmaktan çıkar ve tüm
yargı mensupları siyasi iktidarın bir uzantısı hâline
gelir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde aritmetik
çoğunluğa sahip olmak demek, Anayasaya uygun olup olmadığına
bakmaksızın, dilediğiniz her yasayı geçirebilme
imkânına sahip olacağınız anlamına gelmez.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin karnesi artık
aleni gerçeği ortaya koymuştur, o da şudur: Bu sistem tek adam
rejiminin anayasal çerçevesidir. Partili Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi kurulduktan sonra devletin yasama erkini temsil eden, Gazi
Meclisimizde 600 milletvekili 1.493 maddeyi yürürlüğe koyarken, Sayın
Cumhurbaşkanı tek başına 2.229 maddeyi yürürlüğe
sokmuştur. Bu çok acı bir tablodur ve Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin kısa bir özetidir. Yasamadan fazla yasama faaliyetine
girişen bir Cumhurbaşkanı, yargıçlardan daha çok yargı
dağıtan bir Cumhurbaşkanı, hukuku üstün bir devlet
algısından daha çok üstünün hukukunu savunan bir
Cumhurbaşkanı ülkemize ve demokrasiye adalet ve eşitlik
getiremez.
Güçlü bir yasama ancak müzakere, istişare ve
uzlaşmayı yöntem edinerek iktidarı ve muhalefetiyle toplumun
tümünün refahı, sulhu ve huzuru için gayret sarf eden bir
anlayışla mümkün olabilir. Daha önceki konuşmalarımızda
defaaten uyardığımız gibi yine tekrar ediyoruz: Hukukun
üstünlüğünü koruyamadığınız yerde, yargı
bağımsızlığını
koruyamadığınız yerde zarar gören yalnızca adalet
olmaz; bunun tesiriyle ekonomi de zarar görür, eğitim de zarar görür,
dış politika da zarar görür. Adalet duygusunun zarar gördüğü
toplumlarda zedelenmemiş müessese kalmaz.
İç Tüzükün 38inci maddesi der ki:
Komisyonlar kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasanın
metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik
etmekle yükümlüdürler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bu metin, Anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu
metin, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu
metin Anayasanın adil yargılanma ilkesine aykırıdır.
Bunun yanı sıra devletin bölünmez bütünlüğünü ve üniter
yapısını hedef alarak bir güvenlik zafiyeti yaratacağı
da aşikârdır.
İYİ PARTİ olarak biz, adalet
sisteminin hangi fikir ve ideolojiye sahip olursa olsun siyasallaşmasının
karşısındayız. Adalet, siyasallaşarak değil,
bağımsız ve tarafsız yargının inşa
edilmesiyle sağlanabilir. Yarın iktidar değiştiğinde
kendini iktidar partisinin uzantısı ilan etmiş olan baro
mensupları, dile getirdiğimiz mahzurların mağdurları
da olabilirler. Adaletin bir gün herkese lazım olacağını
hatırlatır, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Mardin
Büyükşehir Belediyesinde çalışan 3 daire
başkanının İçişleri ve Sayıştay
müfettişlerinin hazırladığı raporlar
doğrultusunda görevden alındığına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, kayyum meselesine ilişkin çok
yeni bir haber, önemli: Mardin Büyükşehir Belediyesinde çalışan
3 daire başkanı, İçişleri ve Sayıştay
müfettişlerinin hazırladığı raporlar
doğrultusunda görevden alınmış. Görevden alınma
nedenleri: İhaleye fesat karıştırmak, usulsüz işlem
yapmak, rüşvet ve kayırma. Kimler görevden alınmış?
Çevre Koruma Daire Başkanı Füsun Karaboğa, İtfaiye Daire
Başkanı Hadi Çomaktekin ile Kadın ve Gençlik Hizmetleri Daire
Başkanı Mehtap Bingül. Bu liste çok uzun, önümüzdeki günlerde de
söyleyeceğiz.
Müfettişlere zamanında belediyelerimizde
oda tahsis edildiğini, yıllarca orada bulunduklarını ve
mesai yaptıklarını burada defalarca anlattık. Bu
müfettişler tek bir usulsüzlük bulmadılar belediyelerimizde ama buna
rağmen gasbederek kayyum atadılar. Gelen kayyumun ne
yaptığını yine buradan çok söyledik; sahtecilik, yolsuzluk,
rüşvet gırla zaten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Defalarca dedik ki: Bir belge, bir mahkeme kararı getirin. Fakat iktidar
grubu kara propagandayı tercih etti. Şimdi biz demiyoruz,
İçişleri Bakanlığı müfettişleri diyor ki: Bunlar
hırsız, bunlar rüşvetçi, bunlar kayırmacı. Tabii,
ortaya çıkanlar buz dağının görünen yüzü. Belediyesi böyle
ise merkezî yönetimi nasıldır, hayal bile edemiyoruz doğrusu.
Kayyum gasbetmeye devam ediyor. Gasbetmekle
durmuyorlar, halka gitmesi gereken hizmetin bedelini, parayı, malı,
mülkü kendi ceplerine indiriyorlar. Artık öyle bir aşamaya geldi ki
müfettişler de bunu görmezden gelemedi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek için söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 28 maddeden oluşan kanun teklifimiz Avukatlık
Kanununda bir kısım değişikliklerin
yapılmasını öngörmektedir. Bu değişikliklerin en önemlileri;
Avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde 2 bin avukatın
imzasıyla yeni bir baro kurulabilmesi, baroların Türkiye Barolar
Birliğinde her barodan 3 delege ve 1 baro başkanının
yanında her 5 bin avukat için ilaveten 1 delegeyle temsil edilebilmesi, baroların
CMK, adli yardım ve bazı kurul ve komisyonlardaki görevlerinin
düzenlenmesi, kıyafet özgürlüğü ile meslekte ilk beş
yılında olan avukatların baro aidatlarının yarı
oranında indirilerek ödenmesine ilişkin düzenlemelerdir. Öngörülen bu
değişikliklerin hayırlar getirmesini temenni etmekteyiz.
Avukatların meslek birliği olan barolar,
Anayasanın 135inci maddesi gereğince kamu kurumu niteliğinde
olan meslek kuruluşlarıdır. Barolar, avukatların
müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki
faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine
uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının
birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim
kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak
maksadıyla kanunla kurulan kamu tüzel kişilikleridir.
1969 yılında yürürlüğe giren 1136
sayılı Avukatlık Kanunuyla baroların kuruluşu,
amacı, organları, bu organların seçimi ve faaliyetleri
düzenlenmiştir. Avukatlık Kanununun yürürlüğe girdiği 1969
yılından bugüne elli bir yıl geçmiştir. Geçen bu elli bir
yıl, belki de tarihsel olarak insanlığın ve dünyanın
en hızlı ve en yoğun şekilde değişime
uğradığı bir dönem olmuştur. Bu süreç içerisinde
avukatlık mesleğine yönelenlerin sayısında ciddi bir
artış meydana gelmiştir. Özellikle, 2000li yıllarla
birlikte hukuk fakültelerinin sayısında meydana gelen
artışın da bu hususta etkisi büyük olmuştur. Avukat
sayısındaki bu artış, Türkiye genelinde daha çok 3 büyük
şehrimiz olan İstanbul, Ankara ve İzmirde
yoğunlaşmıştır. Bugünkü rakamlarla değerlendirdiğimizde,
31/12/2019 tarihi itibarıyla toplam avukat sayımız 127.691e
ulaşmıştır. Aynı tarih itibarıyla İstanbul
Barosuna kayıtlı 46.052 avukat, Ankara Barosuna kayıtlı 17.598
avukat, İzmir Barosuna kayıtlı 9.612 avukat bulunmaktadır.
Artan avukat sayısı mesleki dayanışmanın, iş
birliğinin ve mesleki disiplini sağlamanın, staj
eğitimlerinin asgari düzeyde dahi yapılmasının son derece
zor olduğu bir düzene sebep olmuş; bu da baroların özellikle bu
şehirlerde etkinliğini, verimliliğini tartışmalı
hâle getirmiştir.
Avukatların baro seçimlerine katılım
oranlarına bakıldığında, son derece düşük olan ve
demokratik olarak son derece sorunlu olan oranlarla katılımın
gerçekleştiği görülecektir. Örneğin İstanbulda
yapılan son baro seçiminde 41.462 oy verebilecek avukattan sadece 26.294ü
oy kullanabilmiştir, yani 15.168 avukat baro seçimlerinde oy verme ve
seçme hakkını kullanmamışlardır. Bu rakam, oransal
olarak yaklaşık yüzde 40a tekabül etmektedir. Eğer bir seçimde
seçmen durumunda olanların yüzde 40ı oy vermekten vazgeçmişse
burada seçilen baro başkanlarının meşruiyeti oldukça
tartışmalı hâle gelmektedir. Bugün, demokrasi ve özgürlük
adına söz söyleyenlerin bir gün olsun, bu rakamlardan ve katılım
oranlarının düşüklüğünden şikâyetçi olduğunu ne
yazık ki duyamadık. Avukatların yüzde 40ının oy
vermediği, sandığa gitmediği bir baro
başkanının ve yönetiminin bununla birlikte blok hâlde,
örneğin İstanbulda seçilen 137 Barolar Birliği delegesinin
meşruiyeti tartışmalıdır. diyen ne yazık ki
bugüne kadar olmamıştır.
Sizlere daha vahim bir durumdan bahsedeceğim.
Bu seçimde kazanan Başkan ve yönetim, oy veren 26.294 avukatın sadece
8.077sinin oyuyla seçilerek kendi listesinin dışında 1
avukatın dahi listeye giremediği blok listeyle 46 bin avukatın
olduğu İstanbul Barosunda 8 bin avukatın oyuyla tahakküm etme
imkânına kavuşmuştur. Türkiyedeki demokrasi havarilerinin
azınlık iradesinin çoğunluğa tahakküm etmesine çıt ses
çıkarmamış olması, bugün yükselttikleri sesin, ortaya
koydukları tavırların ve Demokrasi elden gidiyor.
naralarının samimiyetini şüpheli hâle getirmektedir. Yüzde 87
katılım oranıyla, yüzde 52 oy alarak seçilen
Cumhurbaşkanının milleti temsil etmediğini ve
meşruiyetinin olmadığını söyleyenlerin sıra
barolara gelince İstanbuldaki baroya kayıtlı toplam avukat
sayısının yüzde 17sinin oyuyla seçilen Baro
Başkanının ve yönetiminin meşruiyetini tartışmaya
dahi açtırmaması oldukça düşündürücüdür. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, kanun teklifimize
bakıldığında, çoklu baro imkânına sahip olacak barolar
5 binin üzerinde avukatı olan İstanbul, Ankara ve İzmir
Barolarıdır. Yoksa, gayet demokratik bir şekilde,
çoğunlukla da tek liste veya çarşaf liste üzerinden seçimlerin yapıldığı
Anadolu baroları bu değişikliğin konusu olmadığı
gibi, Anadolu baroları bu değişiklik neticesinde Barolar
Birliğindeki temsil imkânları açısından daha fazla dikkate
alınabilir ve sözü daha fazla dinlenebilir, edilgen değil etken
barolar hâline geleceklerdir. Bu, Anadolu barolarının da en tabii hakkıdır.
Çoklu baro değişikliği, 3 büyükşehirde ihtiyaç duyulan ve
baroların temsiliyetini artıracak olan, verilen hizmetleri etkili ve
verimli kılacak olan, meslektaşları arasında iletişim
ve koordinasyon imkânlarını artırabilecek olan ve mesleğe
başlangıçta staj eğitimi gibi meselelerde daha nitelikli ve daha
kaliteli hizmet sunabilecek olan bir baro düzenine sebep olacaktır. Çoklu
baro, bugünkü rakamlarla sadece İstanbul, Ankara ve İzmirde söz
konusu olabilecek ve 2 bin avukatın imzasıyla ancak kurulabilecektir.
Bu rakam küçümsenecek bir rakam olmayıp böyle bir birliktelik sadece
siyasi, etnik, mezhepsel esaslarla temin edilemeyecektir.
Kaldı ki barolara üyelik
şartlarını taşıyan bir avukatın bahsettiğim
nedenler gibi nedenlerle üyeliğe kabul edilmemesi, edilememesi mümkün
değildir. Yani, üyelik koşullarını taşıyan bir
avukat, Avukatlık Kanununun 6, 7 ve 8inci maddeleri gereğince
başvurduğu baroya kabul edilecektir. Bu durum, baroların
marjinal, siyasi, etnik yahut da mezhepsel bir zeminde oluşabilmesine
engel teşkil edecektir. Çoklu baro uygulamasında barolar,
değişiklik gereğince 1 no.lu baro, 2 no.lu baro, 3 no.lu
baro şeklinde isimlendirilebilecektir, bunun dışında
Ahmetin barosu, Mehmetin barosu diye bir isimlendirme söz konusu
olamayacaktır. Çoklu baro mecburi bir uygulama değildir ancak kanunda
ifade edilen 2 bin avukatın isteği üzerine kurulabilecektir. Yani,
görüştüğümüz kanun teklifiyle barolar bölünüp parçalanmamakta,
kapatılmamakta, mevcut barolar aynı şekilde tüzel kişilik
olarak faaliyetlerine devam etmektedirler.
Çoklu baroyla Barolara siyaset
karışacaktır. diyenleriyse hayretle izlemekteyiz. Bunu
söyleyenler bugün, özellikle 3 büyükşehir barosunun siyasi faaliyetten
başka bir şey yapmadığını, milletimizin kaderini
ilgilendiren meselelerde milleti ve devletiyle beraber olmak yerine
karşısında saf tutanlarla beraber olduğunu görmezden
gelmektedirler. Bu yapılar, baroları muhalif örgütler olarak
tanımlamakta, kendi düşünceleri dışındaki
barolarıysa yandaş olarak nitelendirmektedirler. Bu
anlayışta olanlar, baroların Anayasayla ve kanunla belirlenen
hak ve sorumluluklarını kabullenmekte açıkça direnç
göstermektedirler. Unutulmamalıdır ki bütün barolar Anayasaya,
yasalara, ilgili yönetmeliklere ve kamu kurumu niteliğine uygun hareket
etmek mecburiyetindedirler. Hiçbir baro kendi hukukunu oluşturma, bunu
uygulama imkânına sahip değildir ve olamayacaktır.
Değerli milletvekillileri, Türkiye Barolar
Birliğinde baroların temsili meselesinde de son derece önemli ve
yararlı bir değişiklik yapılmaktadır. Buna göre,
mevcut düzenlemede 100 üyeye kadar olan barolardan 2 delege, 1 başkan
Barolar Birliği delegesi olabilirken, 100ün üzerinde avukat bulunan
barolarda 2 delegeye ek olarak her 300 üyeye 1 delegenin daha eklenmesi
öngörülmüştür. Değişiklik teklifinde ise her barodan 3 delege, 1
başkan Barolar Birliği delegesi olacak iken 5 binden çok üyesi olan
barolarda her 5 bin üyeye 1 delege daha ilave edilmektedir. Bu
değişikliğe yönelik olarak şiddetli itirazlar olsa da
bunların haklı ve yerinde itirazlar olmadığını
düşünmekteyiz.
Bakınız, Avukatlık Kanunu 1969
yılında yürürlüğe girdiğinde, Türkiye'de 13 bin kadar
avukat, 42 de baro bulunmaktaydı. Kanun çıktıktan sonra
oluşan ilk Barolar Birliği delegasyonunda buraya dikkat edelim-
İstanbulun 10, Ankaranın 7, İzmirin ise 3 delegesi
olmuştur. Türkiye Barolar Birliğinin kanun sonrasındaki ilk
delege sayısı da 122dir. 1969dan sonra oluşan 122 toplam
delege içerisinde bu 3 büyükşehrin delege sayısı ancak 20
olmuştur yani 122de 20 delegedir bu 3 büyükşehrin toplam delegesi.
Bunun dışında da her bir Anadolu barosunun delege
sayısı, mevcut kanun hükmü gereğince 100den az üyeye sahipse 2
delegedir. Örneğin, İzmir ili o dönem itibarıyla 3 delegeyle
yani Anadoluda bulunan barolardan 1 fazla delegeyle temsil edilmekteydi. Burada oransal bir değerlendirme
yaptığımızda Barolar Birliği delegasyonunu
oluşturan 122 delegenin ancak yüzde 17si 3 büyükşehrin delegesinden
oluşmaktaydı. Yani 3 büyükşehir dışında Anadolu
barolarının Barolar Birliğinde yüzde 83 oranında temsiliyet
gücüne sahip olduğunu görmekteyiz. Bugün, 80 baro başkanı ve
eski Barolar Birliği Başkanı olan doğal delegeler
düştükten sonra Türkiye çapında seçilmiş olan Barolar
Birliği delege sayısı 477dir. İstanbul, Ankara, İzmir
illerinin toplam delege sayısı ise 477 delege içerisinde bugün
218dir, sadece İstanbul 137 delegeye sahiptir. Toplam 477 delegenin
içerisinde 3 büyükşehirden seçilmiş olan 218 delegenin tüm Barolar
Birliği delegasyonu içerisindeki oransal değeri yüzde 45tir. Yani 3
büyükşehir dışında geri kalan Anadolu barolarının
Barolar Birliğinde temsil gücü ve imkânı yüzde 55 seviyesinde
kalmaktadır. Bakınız, 65 Anadolu barosunun toplam delege
sayısı İstanbulun delege sayısına ancak denk
gelmektedir. Bunun kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır. Bir de
kanunun çıktığı dönemde Türkiye çapında 42 baro varken
-dikkatle dinleyin sayıları sonra değerlendirirsiniz- bugün 80
baro olduğu düşünüldüğünde Anadolu barolarının temsil
gücünün aslında artması gerekirken oranın elli yıl içerisinde
yüzde 83ten yüzde 55e gerilediğini görmekteyiz. Bu durum Barolar
Birliğinde oldukça antidemokratik bir ortama sebebiyet vermektedir.
Örneğin; 46 bin kayıtlı avukatın yüzde 17,3ünün oyunu alan
yani 8 bin avukatın oyuyla blok listeyle seçilen İstanbul Barosu,
aldığı yetkiyle oyunu almadığı yüzde 83 yani 38
bin İstanbullu avukata hükmetmekle kalmıyor, Türkiye Barolar
Birliğinde de 137 delegeyle, Ankara ve İzmir delegeleriyle
birleştiği takdirde yüzde 45e hükmetme imkânına kavuşuyor.
Bu durum, barolarda yönetimi elinde bulunduranlar açısından tabii ki
vazgeçilmezdir ancak haklı değildir, insaflı değildir,
demokratik hiç değildir. (MHP sıralarından alkışlar)
Bu anlattıklarımıza bakıp da bugünkü durumdaki seçme usulü,
bu ağırlık ve bu baskınlıkla da doğru değil
veya Aslında birtakım değişiklikler yapılabilir.
demek de doğru bir yaklaşım değildir çünkü bugüne kadar bu
antidemokratik düzene ses çıkarmayıp, göz yumup ve hatta bundan
memnun olup statükodan yana tavır alanların, iş bugüne gelince
herhangi bir teklifi ortaya koymadan üstünkörü ifadelerle Aslında bir
değişiklik düşünülebilirdi. demelerinin kanaatimizce samimi bir
tarafı da bulunmamaktadır.
Türkiye Barolar Birliği, baroların
birliğidir. Bunu, kanunun yapıldığı 1969
yılındaki temsil oranlarından anlamak mümkündür. Herkesçe malum
olduğu üzere, 3 büyükşehir, o gün de büyük şehirlerdi,
Türkiyenin en kalabalık şehirleriydi. Oransal olarak
bakıldığında, Türkiyede avukat sayısı
itibarıyla bu 3 büyükşehirdeki avukatlar bugünkü oranlara göre daha
da baskın durumdaydı. Ancak kanunla buralara, o tarihte Barolar
Birliğinde yüzde 50ye yakın bir temsil gücü verilmemiştir.
Örneğin, 1969 yılında, -bu rakamlara lütfen dikkat edin-
Türkiyedeki toplam 13 bin avukatın; 4.842si İstanbul Barosuna
kayıtlı, 1.310u Ankara Barosuna kayıtlıydı yani
sadece İstanbul ve Ankara Barosunun toplamı Türkiyedeki toplam
avukat sayısının yüzde 50siydi, bunun içine İzmiri de
eklediğimizde bu oran yüzde 70lere varmaktaydı. Avukat
sayıları esas alındığında, bu 3 il yüzde 70e yakın
çoğunluğa sahip olmasına rağmen temsil güçleri yüzde 20
bile değildi o günkü düzenlemeye göre. Öyleyse Barolar Birliğinde
bugün meydana gelmiş olan tablo, aslında bu kanunun
yapıldığı dönemdeki kanun koyucunun muradına ve
gayesine uygun olmayan bir tablodur. Bugün bizim yapmaya
çalıştığımız, kanunun yapılış
gayesine uygun bir çözüme kavuşmaktır. Bunu teyit etmek üzere kanun
koyucunun amacının ne olduğunu idrak etmek açısından
Avukatlık Kanununun gerekçesinde meseleye nasıl
yaklaşıldığını, Barolar Birliğinin
avukatların değil baroların birliği olduğunun
nasıl ifade edildiğini aynen sizlere aktarmak isterim. Burayı
lütfen dikkatle dinleyelim. Kanunun gerekçesini okuyorum: Birlik Genel
Kurulunun kuruluşuna dair 114üncü maddede, Genel Kurulun baroların üyeleri
arasından seçecekleri ikişer temsilciyle teşekkül edeceği
belirtildikten sonra, 100den fazla üyesi olan baroların 100den sonraki
her 300 üye için ayrıca birer temsilci seçecekleri gösterilmiştir
-dikkat edelim- birliğin üyeleri barolar olduğuna göre, her baronun
Genel Kurul için eşit sayıda üye göndermesiyle iktifa edilmesi akla
gelirse de baroların hepsinin aynı sayıda üyeye sahip
olmadığı ve üye sayısı çok olan baroların biraz
fazla temsilci göndermelerinin adalet ölçülerine daha uygun olacağı
düşüncesiyle, madde yazılı şekilde kaleme
alınmıştır. Mamafih, temsilci sayıları
arasında nispetsizliğe yer vermemek ve böylece bir adaletsizliğe
sebep olmamak için büyük baroların -dikkat- fazladan göndereceği
temsilci sayısı çok mahdut tutulmuştur. Bunu demekle
baroların temsilinde avukatların sayısına ve
dağılımına denk bir delegasyon değil, eşit
temsile yakın bir delegasyon yapısının
amaçlandığı açık bir şekilde kanun gerekçesinden
anlaşılmaktadır. Bu vesileyle, yapılan bu
değişikliğin sadece insafa ve hakkaniyete uygun değil,
aynı zamanda hukuka ve Avukatlık Kanununun da ruhuna uygun
olduğunu rahatlıkla ifade edebilmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bizler görüşülmekte olan bu kanun düzenlemesinin
baroları daha demokratik bir zemine taşıyacağına,
mesleki veya demokratik olarak himaye edilemeyecek derecede malul hâle
gelmiş olan 3 büyükşehir barosundaki durumu daha elverişli ve
mesleğe daha fazla hizmet eden hâle getireceğine inanmaktayız.
Türkiye Barolar Birliğinde ise büyüğünden
küçüğüne bütün baroları etkin ve değerli kılacak demokratik
bir yapının oluşmasını arzu etmekteyiz, bundan
başka bir muradımız bulunmamaktadır.
İfade ettiğimiz düşüncelerle
hazırlamış olduğumuz kanun teklifinin öncelikle
avukatlık mesleğine, barolara, Türkiye Barolar Birliğine ve
ülkemize hayırlar getirmesini diliyor; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Çok önemli bir kanun teklifiyle ilgili grubum adına söz
aldım ama Genel Kurula bakıyorum, sayarsam iktidar grubunda 10
kişi var, muhalefet grubu genellikle dolu. Aslında, diğer tüm
meselelerde olduğu gibi barolara ilişkin de içeriğinin, ne
getirdiğinin, ne götürdüğünün, nasıl bir tartışma
yarattığının iktidar partisi milletvekillerinin çok da
umurunda olmadığını gayet iyi biliyoruz. Biz, her zaman bu
kürsüden Bu kanunları milletvekilleri hazırlamıyor, bu
kanunların geçmesine bu Meclis karar vermiyor, bu kanunlar burada
pişmiyor, mutfak burada değil. derken tam da bunu kastediyoruz. Yani
bu kadar ilgisiz bir iktidar grubu, oylama sırasında gelecek Evet.
diyecek ve bu yasalaşacak. Bunun demokrasiyle, yasama faaliyetiyle hiçbir
ilgisi yoktur, bunu peşinen söylemek istiyorum.
Şimdi, bu, o kadar basite indirgenecek bir
kanun teklifi değil ve biz üç yıl önce İç Tüzük
değişikliğine, Anayasa değişikliğine ve daha
birçok yasal değişikliğe dair burada ne söylediysek bugün bu
teklif için de bu sistem değişikliğini adım adım ören
bu değişiklikler için de aynı şeyleri söylüyoruz. Evet, bu
kanun teklifiyle aslında yargı
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını savunan son kale olan barolar da lağvedilmek
isteniyor. Evet, AKP, hukuksal denetim mekanizmasından kurtulmak istiyor.
Çünkü ne oluyor? Barolar insan hakları, hukukun üstünlüğü ve
özgürlükleri Avukatlık Kanunundan ve Anayasadan kaynaklı savunma
görevleri ve hakları olduğu için bu konuda ciddi bir
çalışma yürütüyorlar, ciddi bir çaba içindeler. Bu, aynı
zamanda, iktidarın denetlenmesidir; işte bu, aynı zamanda,
denetlenmekten kaçıştır. Şimdi ne oluyor? Barolar
parçalanacak, böl-parçala-yönet politikası burada da aynen geçerli. Bunu
biraz sonra açacağım.
Şimdi, TTByi tartışıyorlar;
Efendim, pandemiymiş, onlara kıymıyorlarmış
Abdulkadir
Selviden al haberi. Günlerce köşe yazısı yazdı.
İşte Şimdilik, pandemi döneminde TTBye
dokunmayacaklarmış... Demek ki sıra gelecekmiş. Efendim,
TMMOB var. Başka kamu kurumu niteliğindeki meslek odaları
Bu
nedenle amaç çok büyük.
Burada AKP iktidarını tanımlarsak
-çok söylemişimdir- herhâlde birçok olumsuzluğun yanında olumlu
diyemeyeceğim bir özelliği daha var: En çok yasa yapan iktidar
partisi. Ama nasıl yasa? Birazdan tarihleri söyleyeceğim, bir
yıl içinde aynı yasada 3 değişiklik yapan bir iktidar yani
yazboz tahtasına çevirdi yasal düzenlemeleri.
Ne diyor Montesquieu? Diyor ki: Bir rejim
halkın adalete inanmaz bir hâle geldiği noktaya gelince o rejim
mahkûm olmuştur. Şu anda toplumun yüzde 80i adalete, hukuka ve
yargıya olan güvenini yitirmiştir. Aslında Montesquieuya göre,
bize göre de anketlere göre de bu iktidar çoktan mahkûm olmuş ama son
direnişlerini ortaya koyuyor.
Şimdi, buna ilişkin kısa bir
tarihsel
Yani baroları çok konuştuk ama barolara nereden geldik -onu
halkın, toplumun dinlemesi için özellikle anlatıyorum çünkü burada
muhalefet dışında dinleyen milletvekilleri yok- nereden geldik
buraya? Hatırlanır: Özgürlük muştusu olarak söylenmişti
2010 yılının 12 Eylül referandumunda,
hatırlarsınız, büyük ambalajlarla Efendim, darbeyle
hesaplaşıyoruz, şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz. diye
bir şey yapıldı ve halkın gözü boyandı ama ülkeye
özgürlükler geleceği vaadiyle yapılan değişiklik, o zaman
farklı yöntemlerle otoriterleşmeyi sağladı.
HSYKde yapılmadık iş kalmadı.
Yani ben bunu ameliyat olarak niteliyorum, doktorlar izin verirse. Yargı
mekanizması üzerinde diğer kurulları bir tarafa bırakarak
bir operasyon var, radikal bir operasyon; buna da ancak tıp dilinde
ameliyat diyebiliriz. HSYK çok önemli bir yerde duruyor. Şimdi HSYKnin
tarihçesini vereceğim ama barolara geçemeyeceğim, hepsini
veremeyeceğim, sadece özetleyeceğim. Yani burada, 2010
yılında bir değişiklik yapıldı ama 2010un bir
özelliği vardı, hâlâ ortaklarıyla beraberlerdi. Cemaatle
birlikte kadrolarını şekillendirdiği, iktidara
yakınlıkla ve denetimsizlikle malul yargı, bir iktidar
hesaplaşması neticesinde sonradan iktidarın düşmanı
hâline geldi, şu anda düşman. Fetullah Gülenin 2010 referandumunda
Mezarınızdan çıkıp oy kullanın. dediğini
unutmadık. O konu da, bu da tarihte herkesin hafızasında yer
eden bir cümle. Ama ne oldu? Sonra, 17-25 Aralık operasyonlarıyla
öyle bir hâle geldi ki yine HSYK değiştirilecekti çünkü ortaklık
bozuldu ve o sistemin değişmesi gerekiyordu. Sadece dikkatinizi
çekiyorum değerli milletvekilleri: 2014 yılında, 15 Şubat
2014te, 2 Aralık 2014te HSYKde 2 kez değişiklik
yapıldı ve birine ak denildi, diğer değişikliğe
de kara denildi. Çünkü iktidarın bakış açısı hukuk
ya da gerçekten adil bir yapılanma değil, kendi siyasi
çıkarları oldu. 2010 yılında yine bir değişiklik
yapıldı, Anayasa değişikliğiyle; üye sayısı
7den 22ye çıkarıldı, 3 daire oldu vesaire. Yani bu nedenle
2014 yılında yapılan HSYK Kanunundaki değişiklikte
yine bir panik hâlini görüyoruz, tekrar değişiklik yapıldı.
En son değişiklik 16 Nisan 2010 referandumunda yapıldı. Bu
sefer HSYK değil, HSK denildi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu
denildi ama bu defa HSKnin hiçbir şansı kalmadı, tamamen
sarayın idaresine girdi, tamamen, atamalarla. Nasıl? Üye
sayısı bu sefer 13e düşürüldü, size tam hesaplamayı
söyleyeyim: 4 üyeyi Cumhurbaşkanı atıyor, 1 üyeyi Adalet
Bakanı, 1 üyeyi Adalet Bakan Yardımcısı ve 7 üyeyi Meclis
Genel Kurulu seçiyor. Şimdi, Meclis Genel Kurulunu, Anayasa Komisyonunda
bize şöyle anlatıyorlardı: E, Meclis seçiyor, demokratik. Ya,
tamam da Meclisin çoğunluğu kimdeyse onlar seçiyor yani Mecliste
muhalefetin önerdiği aday seçilmiyor ki, bizim önerdiğimiz aday
hepimizin ortak uzlaşısıyla geçmiyor ki. HSKnin bütün
üyeliklerine iktidarın ya kendi Adalet Bakanı, Adalet Bakan
Yardımcısı, Cumhurbaşkanının ataması ve
kendi Meclis grubunun -hani, MHPyle birlikte- oy vereceği isimler
atanıyor. Ve bu HSK, Hâkimler ve Savcılar Kurulu olarak her türlü
tasarrufu yapıyor; işten atıyor, sürgün ediyor, ne bileyim,
maaşını düşürüyor. İşte, Anayasa Mahkemesinden
Yargıtaya kadar birçok üyenin başına neler geldiğini
biliyoruz.
Şimdi, bu konuda, mesela, HSK Genel Kurulunun
verdiği kararlara toplumun önemle bakmasını isterim çünkü
Yargı tarafsız ve bağımsız değil.
dediğimiz mesele kaynağını buradan alıyor
aslında. 16 Temmuz 2018de Yargıtaya 106, Danıştaya 12 üye
seçimi gerçekleşti mesela, sadece iki isim vereyim: Cumhuriyet gazetesi
davasında gazeteciler aleyhine cezaya hükmeden Abdurrahman Orkun Dağ
-bu seçildi- ile Twitterdan birçok kez Cumhurbaşkanı hakkında
paylaşımlar yapan Cengiz Turhan yer aldı listede. Önümde
başka isimler de var, uzun. Yani, bu isimlerin -HSKye seçilen isimler de
öyle lalettayin seçilmiyor, hani, kim, nerede, nasıl iktidarın
yanında oluyor- biraz da rüştünü ispatlamış olması
gerekiyor tabii, davalarla, iddialarla, savcılık mütalaalarıyla
ya da kararlarla. Bu şekilde HSK oldu.
Şimdi, tabii, bu değişiklikler sadece
HSKyle ilgili değil, HSKyi anlattım. Bir de bir yargı
paketleri çağı var AKP iktidarıyla. Çok yasa yapıyor
derken bunu söylüyorum. Garip bir şekilde her seferinde yargı
paketleri çıkıyor ve dönemin ihtiyaçlarına göre değil,
kendi ihtiyaçlarına göre yasa çıkarıyor ve çorbaya döndü zaten.
Yani, mesela, Ceza Kanunu 2005te değişti ama sonra o dönem tabii,
büyük naralar atılıyordu: ABye giriyoruz, özgürlükler,
eşitlik, hukuk
falan demokratikleşiyorduk bir ara neredeyse,
onların iddiasına göre. Ama bir baktık ki PVSKde, Polis Vazife
ve Sâlâhiyet Kanununda, polise tüm eski yetkiler verildi ve 2014
yılında iç güvenlik paketiyle işte, hem PVSK hem Ceza Kanununda
değişiklerle halkın suçlu olma tırnak içinde olağan
şüpheli olma tablosu da genişletildi.
Şimdi, bir yasa altı ayda bir
değişirse o yasadan hayır beklenir mi? Tabii ki beklenmez.
Şimdi, artık bunu şuna benzetiyorum: İktidarın oyun
hamuru misali oynadığı, oyuncağa dönen yasalar var. En son
kuruyup dökülmeye mahkûm bu yasalar, ki nitekim şu an kurumuş o
parçalar, insanların haklarını yok ediyor, yurttaşları
hukuksuz cezaevine gönderiyor, can yakıyor can her gün, ama kimin
canını? Muhalifin, biat etmeyenin, adaletsizliği kabul etmeyenin
canını yakıyor.
Biraz önce okudum; tabii, rüşvet çarkları,
zimmet, ihtilas, ihaleye fesat karıştırmak cezasız
bırakılıyor; işte, kayyumların yaptıkları gibi.
Şimdi bu konuda bir de son olarak şunu söyleyeyim: Bunlar barolardan
bağımsız değil, bunlar bir resmin aslında önemli
parçaları, şu anda sıra barolara geldi. Özel yetkili mahkemeleri
kaldırdılar, sonra TMK 10la görevli mahkeme getiriyoruz. dediler.
Sonra, sulh ceza hâkimliklerini getirdiler. Fakat öyle bir hâle getirdiler ki
bir mahkemeyi kurup kaldırmak, kendilerinden birilerinin
yargılanıp yargılanmamasına bağlı. Yani,
AKPliler yargılanacağı zaman o mahkeme
kaldırıldı, yerine yeni mahkemeler kuruldu ve şimdi de ne
oluyor? Barolara sıra geldi, en son kale barolar, neden? Barolar, efendim,
onlara göre demin MHP Grubunun konuşmasında da vardı: Siyaset
yapıyormuş barolar. Yani, onu aynı cümleyle söylemedi ama
devleti ve milletiyle beraber hareket etmiyormuş. Bir kere, baroların
kanundan kaynaklı görevleri var hakları demiyorum, görevleri var.
Evet, barolar siyaset yapıyor ama barolar bizim
yaptığımız gibi bir siyaset yapmıyor, barolar hukuk
siyaseti yapıyor. Anayasa ve kanunlar hukukçulara görev yüklüyor, diyor
ki: Siz, hukukun ilkelerini savunmak durumundasınız; siz, temel hak
ve özgürlüklerin arkasında duracaksınız; siz, uluslararası
sözleşmelerin, Anayasanın, mevzuatın tümüne uygun hareket
edeceksiniz ve barolar da Avukatlık Kanunundan kaynaklı olarak
bunları savunacak. Şimdi, buna biz hukuk siyaseti diyoruz yani
başka şekilde de dillendirilebilir.
Biz, şu anda Barolar bölünmesin. derken bizim
barolarımız falan yok, barolar böyle bizim siyasi olarak arkabahçemiz
falan da değil, öyle deniliyor ya. Biz neden rahatız? Çünkü biz,
hukuku savunuyoruz; biz, hak ve özgürlükleri savunuyoruz; biz, temel, evrensel,
uluslararası değerleri savunuyoruz; barolar da bunu savunuyor.
İşte bu nedenle, barolar şu anda hedefte.
Bu konuda, haksız yargılamalar konusunda
çok konuştuk burada, hiç tartışmaya gerek duymuyorum ve en son
Genel Kurulda şunu demiştim: Tarafsız ve
bağımsız bir yargı tartışmasından
Yargı var mı? tartışmasına geldik. Evet, gerçekten,
bunu çok üzülerek söylüyorum her seferinde Yargı var mı? Bir
mahkeme tahliye kararı verdiği için görevden alınıyorsa
orada yargı yoktur. Bir mahkeme tahliye kararı veriyor -Selçuk
Kozağaçlı ve ÇHDli avukatlarda- ve ertesi gün kendisine giden bir
talimatla verdiği tahliye kararını geri alıyorsa o heyet bağımsız
olamaz, mümkün değil. Yani kendi kararını geri alıyor o
mahkeme heyeti, kabul etmeyen de görevden alınıyor. İşte
böyle bir tabloda barolar hedef alınıyor. Neden? Çünkü barolar hâlâ Anayasayı
savunuyor, hâlâ hukukun üstünlüğünü savunuyor.
Şimdi, burada barolar deyince tabii, sevgili
Tahir Elçiyi anmadan olmaz. Tahir Elçiyi hepimiz hatırlayalım
lütfen, devletin barolara bakış açısını görmek için
maalesef bir örnek. Sevgili arkadaşım -onu tekrar rahmetle
anıyorum- Tahir Elçi -üyesi olmaktan her zaman gurur duyduğum-
Diyarbakır Barosunun Başkanıydı. Ve tarihsel
mirasımızı korurken katledildi ve son cümleleri o oldu, dört
ayaklı minarenin altında can verdi. Peki niye katledildi? Günlerce
yandaş medya Tahir Elçiyi hedef gösterdi. Onu hedef gösterdi, sosyal
medyada linç kampanyaları başlatıldı. Ve yargı da
yargıyla ilgili bölümü de yakalama kararı çıkardı.
Barosunda oturan Tahir Elçi hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı
yakalama kararı çıkardı ve maalesef yaşamıyla bu
bedeli ödedi. Muhalif olmanın, hak ve özgürlük savunmanın bedelini
yaşamıyla ödedi.
Başka bir mesele: 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar
Günü, 2012 yılından sonra -bilmeyenler için söylüyorum- ikinci kez,
2019da da Türkiyedeki avukatlara ithaf edildi. Çok önemli bir durum bu.
Neden? Tehlikedeki Avukatlar 2019 Raporunun başlangıç
kısmında, katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir
Elçi anılarak raporun Türk ve Kürt avukatlara ithaf edildiği
yazıldı.
Şimdi, bir ülkede 2 defa uluslararası bir
raporda Tehlikedeki Avukatlar Gününün bize ithaf edilmiş olması öyle
iyi bir şey değil ha; tehlikede olduğumuz anlamına geliyor.
Türkiyede avukatlar tehlikede, peki bunu sorun ediyor mu iktidar? Hayır,
bunu sorun etmiyor, çünkü kendisine bağlı barolar kuracaklar, yeni
barolar kuracaklar.
Şimdi, bu teklifin özetini ben şöyle
yapıyım: Bu teklifte 5 madde var sevgili halkımız; 2
maddesi şu, diyor ki: Ben İstanbul, Ankara ve İzmir Barosunda
yönetimi ele geçiremiyorum. Orada benden yana olmayanlar; hak, hukuk ve
özgürlükten yana olanlar kazanıyor. Bu nedenle, ben 5 binden fazla avukata
yeni baro kurduracağım. Zaten başvurular
yapılmış diye sosyal medyada da bir şeyler dönüyor. Bu bir
maddesi; çoklu baro, baroların bölünmesi bu. Diğeri de diyor ki
delege sistemini değiştiriyorum; ya dehşetle izliyorum temsilde
adalet adına savunuluyor. Sayın Özkan burada, imzacılardan
biri. Şimdi temsilde adalet diye İstanbul, Ankara ve İzmir
-galiba yanılmıyorum- avukatların yüzde 55 oranını
temsil ediyor, yüzde olarak fakat bu değişiklikle yüzde 7 temsil
edilecektir Türkiye Barolar Birliğinde. Şu teklifi yapalım
iktidar grubuna, yüzde 35 oy alın, gelin burada yüzde 5 sandalyeyle
oturun. Bu, aynı anlama geliyor yani yüzde 35e yüzde 5
alırsınız ancak.
Şimdi, Bartın vekillikleri ile
İstanbul vekilliklerini eşitleyelim, nüfusu göz ardı edelim ya
da Diyarbakır vekillikleri ile işte, İzmir vekilliklerini
eşitleyelim, niye 3 bölgeye ayırıyoruz nüfusa göre
yapmıyorsak? Temsilde adalet
Bu sistem sonuçta bizim icat ettiğimiz
bir sistem değil. Biz, burada nispi temsilin ve sayıya göre
temsiliyetin olması gerektiğini savunuyoruz. Yoksa, yok delege
sistemi yok efendim başkanlar kuruluymuş, öyle değil; TBB
yönetimi belirlenmek isteniyor. Feyzioğlu ya devam ettirilecek ya yeni
Feyzioğulları yaratılacak. Yani, baro
başkanlarının birlik başkanına sırtını
döndüğü bir sistemi yaratan partidir AKP iktidarı. Yani,
sırtını dönmüş, hâlâ çıkıyor, barolar adına
konuşuyor. AKP Grup Başkan Vekili çıkıp dedi ki: Efendim,
Türkiye Barolar Birliği temsilcisi vardı. Yok efendim, yoktu. Hukuk
müşaviri vardı, avukatı vardı orada, avukatı, Türkiye
Barolar Birliğinin resmî avukatı vardı. Seçilmiş bir
temsilci değildi, meslektaşlarımıza saygımız
sonsuz ama TBB yönetiminden kimse gelmedi. Bu 2 madde esas madde, tabii
şeker de var, hani kandırmak için şeker veriyorlar ya. Efendim,
yeni başlayan avukatlara aidat yüzde 50 olacakmış, kıyafet
serbest olacakmış, zaten serbest, cübbe dışında bir
zorunluluk yok normalde, olmamalı da onu da savunuyoruz. Bir de, meslekten
dolayı alınan cezalar Yargıtaya gidecekmiş. Peki, biz
cezaevinde olan avukatları nereye koyalım? Peki, biz Tahir Elçi gibi
katledilen ve faillerinin yakalanmadığı,
cezalandırılmadığı avukatları nereye koyalım?
Peki, biz 500 avukatın şu anda, hâlihazırda hukuksuz bir
şekilde cezaevinde oluşunu nereye koyalım? Avukatlar, Bizim bu
sorunumuz var. demedi ki size. Ben, bunu Komisyonda uzun uzun anlattım.
Bir sorun yok, bir talep yok; iktidarın kendisi barolarda yeni iktidar
alanları oluşturmak için böyle bir teklif getirdi önümüze ve normalde
yasama faaliyetinde bu yöntem artık uygulamaya konulmak için
yürürlüğe konulmuş.
Şimdi, iltisaklı diye ruhsatları
iptal edilen avukatlar var -avukatların sorunlarını
istiyorsanız- ters kelepçeyle gözaltına alınan avukatlar var,
üstleri aranan avukatlar var. Şimdi, bu çoklu baro sistemiyle öyle bir
hâle gelecek ki iktidar grubunun barosu hangisi, HDP Grubunun barosu hangisi,
CHP ya da her neyse, adı ne olursa olsun ve yargı her alandaki
ayrımcı yaklaşımını bu sefer avukata göre de
yapacak. Yani şunu göreceğiz... Vazgeçmenizi istiyorum, bundan hiç
umudumuzu kesmek istemiyorum. Çünkü adaletin terazisini çokça
kırdınız ve birçok meselede avukatlar işkence gördü,
yargı kıskacına alındı ama bağımsız ve
adil yargılamayı savunmaktan vazgeçmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sevgili Selçuk Kozağaçlı da şöyle bir savunma
yapmıştı mahkemede, onu alıntılamak isterim:
Yoksulların avukatıyız. Konuşma şansı bulamayanlar
için de konuşacağız. Ölenlerin, öldürülenlerin vekâletlerini
taşıyanlar olarak da konuşacağız. İşte,
haksızlığı haykıran güç kırılsın
istiyorsunuz çünkü iktidarınızın devamı buna
bağlı. Haksızlık ve hukuksuzluk konuşulmayınca
yok olacak sanıyorsunuz ama unutmayın, avukatlar haksızlık
nerede varsa, hukuksuzluk nerede varsa ilk iş orada olacaktır.
En son şunu da söyleyeyim: İlk baro
örgütlenmesinin olduğu Fransada baronun yaptığı ilk
iş neydi biliyor musunuz? Hükümdarın boyunduruğunun
altından çıkmak. Şimdi siz burada yeni boyunduruklar
yaratıyorsunuz ve baroları boyunduruk altına almaya
çalışıyorsunuz. Barolar bağımsız olmalı,
aksi hâlde güçlü olamazlar. Güçleri bağımsızlıktan geliyor,
hukuktan yana olmaktan geliyor, özgürlüklerden yana olmaktan geliyor. Yol yakınken
iktidar grubuna sesleneceğim ama kimse yok- bu teklife evet demeyin, bu
teklifi reddedin diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaboğlu
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın usul görüşmesi
üzerinde lehte yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, biraz önce kürsüden sarf edilen Meclis, Anayasaya
aykırı kanun da çıkarabilir. sözünü düzeltmek amacıyla söz
almış bulunuyorum. Anayasa Madde 81e göre: Anayasaya sadakat
andı içmiş olan milletvekili, Anayasaya aykırı yasa
çıkaramaz. Anayasa Mahkemesi sadece mücerret Anayasaya aykırılığı
denetler. deniyor. Hayır, burada Anayasaya aykırılık hem
sözüne hem özüne uygun olarak denetlenmelidir, bir bütündür, bölünemez. Nitekim
bu yasa, Anayasanın 135inci maddesine, adil yargılanma
hakkına, hukuk devleti ilkesine somut ve soyut ögeleriyle aykırıdır.
Bunu yaparken, bunu saptarken bizim vekiller olarak, tarihsel yorumu, amaçsal
yorumu ve sistematik yorumu ele almamız, o açıdan
değerlendirmemiz bir görevdir. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222)
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre ve Çanakkale
Milletvekili Sayın Muharrem Erkek konuşacaklardır, ilk söz
Zeynel Emreye ait. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, iktidar olmanın
bir sorumluluğu vardır. Türkiye gibi güçlü, güzel, büyük bir devlette
iktidarsanız buna uygun davranmanız gerekir. Planlamayı
doğru yapmanız, stratejiyi doğru çizmeniz, akılcı ve
bilimin ışığında bir yönetim sergilemeniz gerekir.
Yasama organı, Türkiyenin ihtiyaçlarına göre yasa yapmalıdır.
Yasama organı, Tayyip Erdoğanın ve AKPnin kişisel
ihtiyaçlarına göre yasa yapamaz. Bakın, Tayyip Erdoğan
Başbakan oldu, Başbakanlığın yetkisi yetmedi,
Cumhurbaşkanlığının yetkisine müdahale etti. Tayyip
Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, Başbakanlığın
yetkisine müdahale etti, en son onu da ortadan kaldırdı. Türkiye
ihtiyaç duyduğu için değil, Tayyip Erdoğan istediği için
Başbakanlığı ortadan kaldırdık. Biz, 27nci
Dönemde, Adalet Komisyonunda hangi yasaları çıkardık,
hangilerine milletimizin ihtiyacı vardı?
1) OHAL döneminde yaşanan hukuksuzlukların
kalıcı hâle getirilmesine yönelik yasa çıktı. Bu ülkenin
ihtiyacından ötürü kaynaklanmadı; kötü yönetiyorsunuz, korkuyorsunuz
insanlar sokaklara çıkar diye, OHAL yasasıyla önlemini
aldınız.
2) Ekonomiyi kötü yönetiyorsunuz, şirketler
konkordato ilan ediyor; konkordato ilan etmesin diye Adalet Komisyonu yasa
çıkardı.
3) Hâkim, savcı alımında
kadrolaşmak için 70 barajını düşürdünüz, bunun için yasa
çıkardınız, daha sonra tekrar 70 barajı getirdiniz.
İhtiyacımızı gördük. dediniz, tekrar onu getirdiniz.
4) Bakın, Adalet Komisyonunda çıkan
yasalardan bahsediyorum. Ekrem İmamoğlu İstanbulda statlara
gitti, ilgi gördü; haftasına buraya, Adalet Komisyonuna teklif geldi:
Sporda Şiddeti Önleme Yasası. Ne o? Taraftarı
fişleyeceğiz, zapturapt altına alacağız.
5) Savcıları, hâkimleri zapt ettiniz,
sıra geldi avukatlara. Önce bir havuç: Avukatlara yeşil pasaport.
Baro başkanı da avuçları patlarcasına
alkışlıyor. İçeriği ne? Avukatların dünya kadar
sorunu var, bir çözüm geldi mi? Gelmedi.
6) Cezaevlerinde yer kalmadı, oradan kendi
sevdiklerinizi seçtiniz yani hırsızları, rüşvetçileri,
gaspçıları seçtiniz, onları dışarı
çıkardınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Geldik şimdi 7ncisine: Bakın, ne kadar
işlevsel değil mi Adalet Komisyonu? Baroları ele geçirme
planı... Şimdi Bu teklifi niye getirdiniz? dediğimizde cevap
veriyorsunuz: Baroların sayısı arttı, stajyerlere
eğitim verirken zorlanıyor. Ya, bu ülkede hukuk fakültesi
dekanlarının yüzde 20si hukukçu değil, yüzde 20si hukukçu
değil arkadaşlar ya. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir tanesi veteriner, sosyal bilimci değil. Bu öğrenciler aslan
mı, kaplan mı, sırtlan mı, at mı kardeşim ya?
Düzeltiyorsanız eğitimi, onu düzeltin. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben o öğrencilerin yerinde olsam sizin
hakkınızda suç duyurusunda bulunurum Bana hakaret etti. diye.
Veteriner ne? Kendi yandaşınıza koltuk bulmak için
yapmadığınız film kalmadı.
Diyorsunuz ki: Temsilde adalet. Tepki
yasası. Allah aşkına, bakın, bütün otoriter iktidarlar
toplumda reaksiyon yaratan olası durumları iktidarını
güçlendirmek için fırsat olarak kullanır; burada
yaptığınız da bu. Burada bir samimiyet olsa bugün
doktorlarla ilgili bir yasa çıkarıyorsa doktorların fikrinin
alınması lazım, gazetecilerle ilgili bir yasa çıkıyorsa
gazetecilerin fikrinin alınması lazım, mühendislerle ilgili bir
yasa çıkıyorsa mühendislerin fikrinin alınması lazım.
Allah aşkına, avukatlarla ilgili bir yasa çıkıyor,
Türkiyede bunu isteyen avukat yok, baro yok, baro başkanı yok. Siz
kendi keyfinize göre bunu nasıl çıkartırsınız Allah
aşkına? Avukatların temsilcisi baro başkanı değil
mi? Adamlar sokaklarda süründü, dışarılarda yattı sizin
yüzünüzden. Hiç kimse bunu istemiyor.
Değerli arkadaşlar, 2013 yılında
FETÖnün bir projesi vardı baroları ele geçirmek için; açın,
bakın, buna bire bir benziyor. Şimdi, bu FETÖ projesinin hayata
geçirilme isteği şunu bize gösteriyor: Sizin FETÖyle aslında
anlaşamadığınız hiçbir şey yok; hayata
bakışınız aynı, davranışınız
aynı, Türkiyeyi götürmek istediğiniz yön aynı. Türkiye FETÖden
nasıl kurtuldu ve kurtulacaksa AKPden de öyle kurtulmadan düzelemez,
doğrulamaz, kurtulamaz, güçlenemez. (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiyenin sizden kurtulması lazım.
Bugün İstanbul, Ankara, İzmir Baro
Başkanları bir araya gelip bağırsa, dese ki Yaşa
Tayyip Erdoğan!, bu teklifi geri çekersiniz, saniyesinde geri çekersiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç şüphen olmasın.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - 50 bin avukata sahip
İstanbul Barosunun 137 delegesi var, bu teklif geçerse 13 delegeye
düşecek; Ankaranın 52 delegesi vardı, 7ye düşecek;
İzmir 29 delegeden 4e düşecek. Bunu da temsilde adalet diye
savunuyorsunuz. Siz, yüzde 34le bu Parlamentoda yüzde 67 sandalye
sayısı aldınız. O tarihten bu tarihe yüzde 10luk seçim
barajını kaldırmamak için 50 takla attınız. Nerede
temsilde adalet var? Bunun neresinde adalet var? (CHP sıralarından
alkışlar)
Madem bu dediğinizde
ısrarcısınız, hadi gelin, İstanbul Ticaret
Odasını da bölelim? Var mısınız? Bölmezsiniz çünkü o
size yakın, var mısınız? Sayısal olarak bakalım,
gelin, Ticaret Odasında da aynı şeyi yapalım.
AHMET TAN (Kütahya) 2002de yüzde 34,5 oy
aldığımızda sizin yaptığınız yasaya
göre aldık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kim yaptı? Kenan Evrenin
yaptığı yasa.
AHMET TAN (Kütahya) Siz de
razısınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ne razı
olacağız.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Yargının üç unsuru
var; hâkim, savcı, avukat. Şimdi, siz üçüncüsünü hedeflediniz,
üçüncüsünü. Bu sefer üçüncüsüne savaş açtınız, üçüncüsünü ele
geçirmeye çalışıyorsunuz. Siz kendinize dikensiz gül bahçesi
yapmaya çalışıyorsunuz, Türkiye için yapmak istediğiniz
hiçbir şey yok.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti,
Türkiyede yaşayan Türklerin, Kürtlerin, Gürcülerin, Zazaların,
Çerkezlerin, Sünnilerin, Alevilerin, Hristiyanların, herkesin ortak
yurdudur. Cumhuriyet etnik olarak kördür, cumhuriyetin felsefesi budur.
Şimdi, bu teklif geçtikten sonra ben size
söyleyeyim: Önce AKPli, CHPli, MHPli, İYİ PARTİli, HDPli
barolar kurulacak, bir süre sonra diyecekler ki: Türk barosu, Kürt barosu,
Alevi barosu, Sünni barosu
Bu bölücülüktür, bölücülük. (CHP
sıralarından alkışlar)
BELGİN UYGUR (Balıkesir) Bu sizin
söyledikleriniz
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Dikkat çekiyor Meclis
burası
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Bir insan, kendi ülkesine
ancak düşman olursa böyle bir teklif getirir. Azıcık ülkesini
seven kimse böyle bir teklif getirmez, bunun altına imza atmaz. Şunu
unutmayalım, zalimler hep kendi tasarladığı tuzakların
mağduru olmuşlardır. Tarih böyle işlemiştir, buradan
çıkan yasada kişisel olarak Cumhuriyet Halk Partisinin menfaati ya da
zararı değil, toplam bir faydadan veya zarardan bahsediyoruz. Sizin
yaptığınız yanlış işlerden bazen siyaseten
biz kazandık da biz bununla ilgilenmiyoruz. Biz doğrunun
peşindeyiz, Türkiyede, bu Parlamentoda maalesef sizin
oylarınızla bu ülkeye çok kötülükler yapıldı. Geçmiş
Anayasa değişikliklerine bakın, savcılıklar tespit
ediyor, diyorlar ki: 2010 referandumu geçti, FETÖ yargıda
kadrolaştı. Yani mahkeme dosyasına girdiniz
yaptığınız kötülükle. Sonra başka bir sisteme
geçtiniz, dediniz ki: Türkiye uçacak, dolar düşecek, işsizlik
bitecek, ekonomik olarak kalkınacağız. Başımıza
gelmeyen kalmadı. Bu da en az onlar kadar önemli.
Değerli milletvekilleri, bakın, biz
biliyoruz ki siz saraydan gelen her şeyi tasdik ettiniz bugüne kadar,
uyarıları dinlemediniz. İstibdat altındasınız,
bırakın karşı oy kullanmayı, alternatif bir fikirde
bile bulunamıyorsunuz, bu gerçek. Neyin
karşılığında özgürlüğünüzden vazgeçtiniz, neyin
karşılığında siz kendinizden vazgeçtiniz? Bu, korku
mu, menfaat mi? Ülkeye olan sevginizin üstünde ne olabilir? Değerli
arkadaşlar, bu korku mu, yoksa menfaat mi? Lütfen
kulaklarınızı tıkamayın, bir düşünün, neyin
karşılığında bunu yapıyorsunuz? Biz umudumuzu
kaybetmedik, üyesi olmaktan şeref duyduğum şanlı
Meclisimiz, Kurtuluş Savaşını bizzat yönetmiş, milleti
ateşten alıp sulha ve özgürlüğe kavuşturmuştur. Ülke
menfaatine bu kadar aykırı bir iş yapmayın, şanlı
Meclisimize yakışır bir direniş gösterin diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
ikinci söz, Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkeke aittir.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teklif Genel Kurula geldi, Genel Kurulda
görüşülmeye başlandı. Bu teklif, iki temel şeye
dayanıyor: Bir, çoklu baro; iki, temsilde adalet. Baroların delege
yapısını değiştiriyorsunuz. Çoklu baroyu
tartışmadan önce baroların ne anlama geldiğini çok iyi
idrak etmeliyiz. Barolar bir kamu hukuku tüzel kişisidir, kamu hukuku
tüzel kişisi. Bir ilde 1 baro başkanı olur çünkü kamu hukuku
tüzel kişisi bölünmez. Bir ilde 1 vali olur, 2 vali olmaz. Bir ilde 2
defterdar olmaz, 2 nüfus müdürü olmaz. Kamu hukuku tüzel kişisini
bölemezsiniz. Açıkça Anayasaya aykırı bir teklifi Genel Kurulda
bugün tartışıyoruz. Sizin gerekçelerinize göre İstanbulda
bazı gazeteciler, gazete sahipleri, televizyon sahipleri bir araya gelsin
kendi RTÜKlerini kursunlar, o da bir kamu tüzel kişisi, kendi RTÜKünü
kursun. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, çoklu baro... Bakın, Avukatlık
Kanununu tartışıyoruz. Avukatlık Kanununun ilk cümleleri:
Avukatlık bir kamu hizmetidir. Avukatlar, yargının kurucu
unsuru olarak savunmayı serbestçe temsil eder. Bunu niçin
paylaşıyorum? Avukatın serbestçe, güçlü bir şekilde
görevini yapabilmesi için ve yargının kurucu unsuru olabilmesi için
bağımsız, güçlü bir baroya üye olması lazım.
Baroları bölerseniz, parçalarsanız savunmayı
alçaltırsınız, alçaltırsınız. Bunu
yaşayacağız, göreceğiz.
Adalet Komisyonundan geçti. Adalet Komisyonunda
maalesef adalet tecelli etmedi. Bu Genel Kuruldan da geçerse, bu teklif
kanunlaşırsa bunu çok samimi söylüyorum- bu tarihe de adalete de
ihanettir, ihanettir. (CHP sıralarından alkışlar)
Çoklu baroyu, çok hukuklu sistemi tarihte kimler
savunuyordu? İşgal döneminde, bu toprakları işgal eden
emperyalistler bunu istedi. Lozanda masada tartışıldı bu.
Lozanda bu vatanı işgal eden güçler, emperyalist güçler, Türkiye
Cumhuriyet devletine çoklu baroyu ve çok hukuklu sistemi dayattılar ama o
zaman, o masada oturan Türk heyeti bunu reddetti, bunu reddetti, biz artık
çağdaş bir hukuk sistemine geçiyoruz. Bizim ülkemizde de tarihte de
dünyada da tekli baro esastır, tekli baro. dedi. Bir ilde, 1 baro olur.
Siz baroları bölerseniz, parçalarsanız avukatlık mesleğini
alçaltırsınız, meslek etiğini, meslek disiplinini yok
edersiniz.
Barolar tarih boyunca kişileri,
vatandaşları korumuştur idareye karşı, devlete
karşı çünkü barolar hukukun üstünlüğünü ve insan
haklarını savunmak ve korumak zorundadır; yasasında var bu,
yasasında var. Bir mecburiyet bu, barolar için. İnsan hakkı
ihlallerini kim yapar? İktidarlar yapar. İktidarda kim olursa olsun
barolar, idareye, iktidara karşı vatandaşların hak ve
özgürlüklerini savunurlar; vatandaşlar da mahkemelerde -örneğin idare
mahkemesinde birey ile devlet karşı karşıyadır-
mahkeme salonlarında kamu gücünden korkmayacak, kamu gücünden çekinmeden
kendini serbestçe temsil edecek avukatları olsun isterler ve güçlü avukat
da ancak güçlü, bağımsız bir baroyla olur. Ama sizin
iktidarınızın, maalesef, bu bağımsız güçlü
yapılara karşı bir sorunu var; bağımsız
yargı istemiyorsunuz, bağımsız, güçlü bir baro
istemiyorsunuz, bağımsız Merkez Bankası istemiyorsunuz,
bağımsız bir RTÜK, bağımsız bir TÜİK
istemiyorsunuz. Onun için bağımsızlığı,
özgürlüğü zedeliyorsunuz. Bu yanlıştan dönün, bu teklifi geri
çekin ve değiştirecekseniz barolarla birlikte Avukatlık
Kanununu çalışın. Adalet Komisyonunda
tartışıyoruz, baro başkanları Meclisin Çankaya
Kapısında. Diyorsunuz ki: 3 baro başkanı gelsin,
beşer dakika konuşsun. Lütufta bulunuyorsunuz. Etrafları
bariyerle, barikatla çevrili, fiilî bir gözaltı durumu gibi
Siz Meclisi
güçlendireceğiz. diyordunuz referandum tartışmalarında.
Herhâlde Meclisi güçlendirmekten anladığınız bariyerler ve
barikatlar; Meclisin içinde, girişinde, her yerde bariyer, barikat
(CHP
sıralarından alkışlar) Meclisi gerçekten güçlendirdiniz,
tebrik ederim! Dünyada örneği yok, dünyada örneği yok, çok
üzülüyorum.
Bu teklifi savunanlar, bu teklifin sahipleri sürekli
İstanbul Barosu seçimini tartışıyor, Adalet Komisyonunda da
tartışıldı. Ne oldu İstanbul Barosunun seçiminde? Ne
oldu? 42 bin avukat vardı o dönemde, 26 bini sandığa gitti, 10
aday vardı, 10 aday ve yüzde 34 oyla seçildi şu anki başkan. Kim
seçilirse seçilsin ama -tabii, siyasi partilerin, örneğin bu teklifi
savunanların ve hepimizin partilerinde seçimler çok demokratik oluyor,
değil mi?- İstanbul Barosu seçiminde, baroların seçimlerinde
sorun var! Yüzde 34le seçildi. 10 aday içerisinde 8 bin oy aldı, 8 bin
oy. 2002de yüzde 34le bu Meclisin üçte 2 sandalye sayısına sahip
oldunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yüzde 40 sandalye
sayısı.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Meşruiyetini mi
tartışacağız? İstanbul, Ankara, İzmir, 3 büyükşehrin
toplam avukat sayısı Türkiyedeki avukat sayısının
yüzde 55i. Bunu niçin söylemiyorsunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Söyledik.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
İşlerine gelmiyor.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Nasıl temsilde
adalet? Temsilde adaleti yok ediyorsunuz siz, demokrasiyi katlediyorsunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Dün de öyleydi.
MUHARREM ERKEK (Devamla) 5 bin üyesi olan bir baro
50 üyesi olan bir baroyla aynı delegeyi gönderecek. Bu mu temsilde adalet?
İstanbul 98 milletvekiliyle temsil ediliyor bu Parlamentoda,
Kırıkkale ilimiz 3 milletvekiliyle temsil ediliyor. 98; 3; 30
katından fazla. Ne demek bunu eşitlemek? İstanbulun
milletvekili sayısını da 13e mi indireceksiniz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kanunun
gerekçesinde görebilirsiniz.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Nasıl bir
anlayıştır bu, nasıl bir adalettir bu? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Mantık yanlış,
mantık yanlış.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Yani milyonlarca seçmen
var bir yerde. Bakın, çok tarihî bir yanlışa imza atmak
üzeresiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Mantık yanlış.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Baroların
birliği...
MUHARREM ERKEK (Devamla) Tarihî bir
yanlışa imza atmak üzeresiniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Baroların
birliği.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Ama maalesef bunu
yapacaksınız. Zaten bu hataları yapa yapa Yolcudur Abbas,
bağlasan durmaz! İlk seçimde de bu millet size Güle güle diyecek.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Daha acı bir şey
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Size de bir türlü
Merhaba! diyemedi.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Daha acı bir
şey: Baro başkanları Ankaraya yürüyüş
başlatıyor, Sayın Adalet Bakanı diyor ki: Ya ortada henüz
benim bile, bizim bile vâkıf olduğumuz bir teklif yok ki. Siz niye
yürüyorsunuz? Ama maalesef Sayın Bakana da zaten soran yok ki! Barolara
soran yok, Adalet Bakanlığına soran yok, bize soran yok, bize
soran yok. Bir yerlerde bir teklif hazırlanıyor ve
dayatılıyor. 80 baro ve Türkiye Barolar Birliği yazılı
açıklama yaptı Bu teklifi geri çekin, çoklu baroya
karşıyız. diye. Niye dayatıyorsunuz bunu? Niye bu
kötülüğü yapıyorsunuz? Bakın, çoklu baro avukatlara, barolara değil,
vatandaşa yapılan bir kötülüktür, vatandaşa. Çünkü neden biliyor
musunuz? Barolar hak arama özgürlüğünün ilk basamağıdır.
Vatandaş hak ve özgürlükleri zedelendiğinde, ihlal edildiğinde
barolara giderler, adli yardım alırlar, barolar avukat temin eder.
İşte, 8 Temmuz bugün, Çorlu tren
katliamının 2nci yılı maalesef. Aileler adalet arıyor
hâlâ çünkü gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılmadı. Çorlu
tren katliamı nasıl gerçekleştirildi? Yol bekçileri
olmadığı için. Düşünün, yol bekçileri olsa, yol bekçileri
istihdam edilse kontroller yapılacak ve çocuklar ölmeyecek. Yol
bekçilerini istihdam etmeyen kim? Yönetenler, iktidar, bakanlık. Hesap
veriyorlar mı yargı önünde? Vermiyorlar. Ama Tekirdağ Barosu
yaşamını yitiren insanların ailelerinin yanında. Kaz
Dağlarında, Cerattepede barolar çevre katliamı yapanlara
karşı mücadele ediyor. Barolar çocuk istismarına karşı
mücadele ediyor. Barolarda kadın hakları merkezleri var, çocuk
hakları merkezleri var, doğa hakları merkezleri var.
Baroları bölünce bunlar ne olacak? Ne olacak bunlar? Vatandaşlara
büyük kötülük yapıyorsunuz.
Şimdi, bir açıklama yapıldı
-dündü galiba- Meclis Başkanlığı seçimi sebebiyle -seçilen
Başkanı da kutluyoruz, Sayın Şentopu- doğaldır,
memleketinden çok sayıda misafir gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUHARREM ERKEK (Devamla) - Tekirdağ
Milletvekilimiz de paylaşmış, Tekirdağdan gelen çok
sayıda misafirimizi Mecliste ağırladık. diye. Tamam, çok
güzel. 50 baro başkanını ağırlayamadınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ziyaretçi
yasağı var!
MUHARREM ERKEK (Devamla) - 50 baro
başkanını ağırlayamadınız, ne kadar acı
bir tablo. Şu hataya sakın düşmeyin:
Barolar asla siyaset yapmıyor, barolar hukukun üstünlüğü ve insan
hakları mücadelesi yapıyor iktidarlara karşı. Tarih boyunca
da böyle olmuştur bu. Bu siyaset değildir. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler) Bu teklif geçerse asıl barolar birer
siyasi enstrüman hâline dönecek. Asıl siz baroları siyasete alet
ediyorsunuz her zaman olduğu gibi. Adalet Komisyonuna baro
başkanlarını alamadınız, bu Mecliste baro
başkanlarını misafir edemediniz.
Bakın,
asıl beka sorunu adalet çürürse ortaya çıkar çünkü devletin temeli
adalettir, devletin dini adalettir. Baroları
zayıflatırsanız adaleti yok edersiniz.
Çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Cahit Özkan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Başkanım, kanun teklifinde 180 kişinin
imzası var, 17 kişi salonda var.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Ya, sana ne Mahmut, sana ne!
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) - İşine bak sen Sayın Tanal ya!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 180 kişinin imzası var, 17 kişi var AK
PARTİ sıralarında. Teklifin sahipleri yok, nasıl olacak bu
iş?
BAŞKAN Seni
genel merkezden çağırıyorlar Tanal, bak.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Meclis Başkan Vekilim,
Şanlıurfanın tüm suları kesik, tüm elektrikleri kesik.
Mardinde kesik. Yani bu Mardinin, Urfanın elektriğini halledin.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 222 sıra sayılı
Avukatlık Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin teklif sahibi olarak grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlarım.
Avukatlık
mesleği ve barolar, hukuk dünyamız, bağımsız
yargımız ve vatandaşlarımızın adalet
ihtiyacı noktasında çok önemli görevleri ifa ediyorlar. Eğer
hukukun gelişmesi, hukukçu kalitesinin artması ve vatandaşlarımızın
adalet ihtiyacının karşılanmasını
düşünüyorsak o
zaman demokratik, temsile çoğulcu ve katılımcı
anlayışla destek veren, mesleğe özgülenmiş, Anayasa ve
yasada karşılığını bulan esas ve usuller
çerçevesinde teşekkül etmiş baroların anlamı çok önemlidir.
Yine böylesi bir baro anlayışının hukukçu ve avukat
kalitesine getireceği destek ve kalite de önemlidir. Eğer iyi hukukçu
varsa, iyi tecrübe sahibi kendini etkin ve yetkin olarak donatmış
avukatlar varsa o zaman vatandaşlarımızın adalet
ihtiyacı çok daha kaliteli bir şekilde görülmüş olacaktır.
İşte bu anlamda Avukatlık Kanunuyla ilgili uzun zamandan beri
kamuoyunda tartışılan ve özellikle avukatların
-altını çizerek ifade ediyorum- avukat
meslektaşlarımızın hukukla, Avukatlık Kanunuyla ve
baroyla ilgili ihtiyaçlarını dikkate alarak değerlendirmeler
yaptık ve bu noktada ciddi bir reforma ihtiyaç duyulduğunu görerek
Avukatlık Kanunu ve barolarla ilgili reform kararı aldık, bu
noktada çalışmalarımıza başladık. Tabii, bu
çalışmaları yaparken öncelikle tarihimizde var olan, bugüne
kadar yapılmış olan ve hükûmetlerimiz öncesi dönemde de gündeme
getirilmiş ancak yasalaşamamış olan düzenlemelere,
tekliflere baktık. Ve arkasından konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının
hazırlamış oldukları raporlara baktık, hukuk
derneklerinin özellikle. Ve yine Devlet Denetleme Kurulunun daha evvel
hazırlamış olduğu raporu da inceledik. Bu noktada
mukayeseli hukuk anlamında Avrupa, Amerika ve dünya
uygulamalarını da masaya yatırdık. Bu
çalışmaları yaparken yine on sekiz yıllık
hükûmetlerimiz döneminde AK PARTİ Grubu olarak düşündüğümüz
ancak Meclisin yasama gündemi nedeniyle yoğunluğundan dolayı
gündeme alınamayan yasa tekliflerini de masaya yatırdık.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Pensilvanyaya
sordunuz mu, Pensilvanyaya?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Ve bununla beraber
özellikle hukuk derneklerini tek tek aramak suretiyle onların da
görüşlerini aldık. Ve yine Barolar Birliği yönetimiyle beraber
kendi içlerinden seçmiş oldukları 30 baro başkanını
Mecliste kabul ettik, onların da üç saat süren görüşlerini tek tek
not aldık, bunları da değerlendirdik. Yine, hukukçu
milletvekillerimizle bir araya geldik ve yine, tabii, örgütlü yapılarla
buluşmamız, toplantılarımızın yanında
herhangi bir baroda üye olmayan kamu avukatlarından tutun, baro üyesi olup
da kendi mesleki sorunlarının çığlığına
maalesef duyarsız kalan baro üyesi avukatları da dinledik ve ortaya
bir teklif çıktı. Ve çıkan bu teklif özellikle yasama mantığına
uygun bir şekilde
Yasama organı ne yapar? Biz hukukçuların de
lege ferenda dediği ideal hukukun peşinde, evrensel hukuka uygun,
âdeta tabiat kanunları gibi, nasıl suyun kaynama derecesini kanun
yaparak değiştiremiyorsak, nasıl suyun kaldırma gücünü
kanun yaparak Mecliste değiştiremiyorsak, bunun layetegayyer bir kanunu
varsa, biz de böyle bir yasanın peşinde koşarak
çalışmalarımızı başlattık. Türkiye'nin
yaşadığı tarihsel tecrübe, özellikle avukatların
çoğulculuk ve katılımcılık noktasında
yaşadıkları sıkıntılar, sorunlar ve mesleğe
stajdan başlayarak mesleğini bırakana kadar geçen süre
zarfında avukatların ihtiyaçlarını göremeyen baroların
sorunları neler, görebilenlerinin durumları neler, bunları da
masaya yatırdık ve bu çerçevede ortaya çıkan tablo bizleri bir
düzenleme yapmaya sevk etti.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) On yıl
geçti, on yıl!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bu
yaptığımız düzenlemeyi de AK PARTİ ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grupları olarak beraber hazırladık; adım
adım, aşama aşama, inanın, iğneden ipliğe,
kılı kırk yararcasına hazırlamış
olduğumuz bu teklifi Türkiye kamuoyunun önüne getirdik.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Saraydan
geldi, saraydan!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 80 baro
başkanı karşı.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Ve kamuoyu da
tartışıyor.
Evet, burada bir ifade var, ne diyor orada:
Hâkimiyet, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hâkimiyet kayıtsız
şartsız barolarındır! Öyle demek istiyor arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Baroların
değildir, hukuk derneklerinin değildir, avukatların
değildir; 83 milyonun ortak menfaatini optimum noktada buluşturma
sorumluluğu olan, millî iradenin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir.
TAMER DAĞLI (Adana) Başkanım, o
arkadaş çıksın konuşsun ya! Çıksın konuşsun
o arkadaş ya! Ayıp ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Ayıptır kardeşim!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kendi vekilleriniz istemiyor, kendi vekilleriniz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Evet, bu çerçevede
geçen hafta salı günü Meclis Başkanlığına sevk
ettiğimiz kanun teklifimiz, yine İç Tüzükün 30uncu maddesinde
belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Perşembe günü Komisyonun gündemine
gelmiş ve bugüne kadar İç Tüzükün 30uncu ve 60ıncı
maddelerinde yer alan hüküm ve esaslar çerçevesinde Parlamentoda görev yapan
Komisyon üyeleri, Komisyon üyesi olmayan milletvekilleri ve yine konunun
tarafı olan çevreler Parlamentoya gelmek suretiyle Komisyondaki
müzakerelere katılmışlardır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Baro
başkanları yoktu, baro başkanları.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) 1 tane baro
başkanı yoktu, 1 tane.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Tabii, İç Tüzük
Parlamentonun anayasasıdır. Parlamento yaptığı bütün
iş ve eylemlerde İç Tüzüke bakar, buranın anayasası budur.
Eğer İç Tüzüke bir aykırılık söz konusu olursa bu usulsüzlüktür,
bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir. Tabii buradaki usulsüzlükler de maalesef
teamüle dönüşür, onun için usulsüzlüğe meydan vermemek Parlamento
üyesi olarak her birimizin üzerine düşen vazifedir. Tabii, 200ün üzerinde
milletvekili Komisyonda söz alarak görüş, düşünce ve önerilerini
paylaşmış ve bu çerçevede Komisyon gerek İç Tüzüke gerek
Anayasaya aykırılık iddialarını
değerlendirmiş ve bu çerçevede görüşmeleri tamamlayarak kanun
teklifimizi kabul etmiş, hazırlanan rapor çerçevesinde bugün Meclis
Genel Kurulunda tartışmaya başlamış
bulunmaktayız.
Evet, ben öncelikle, müsaadelerinizle, niçin böyle
bir düzenlemeye ihtiyaç var, bunun eski dilde olduğu gibi
esbabımucibesi, rasyosu, gerekçesi nedir, bunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. İnanın, tarih özelikle bu reformu altın harflerle
yazacak; adaletimize, özgürlüğümüze, çoğulcu,
katılımcı bir meslek odası yapılanmasına ve bu
noktada belki de Avrupayla ve bütün dünyayla rekabet eder bir meslek
standardını yakalama noktasında bizleri yarınlara
taşıyacaktır.
Her şeyden önce bu düzenlemenin neden
yapıldığını dikkate almak için, mevcut 1136
sayılı, 1969 tarihli Kanunun dönemine gitmek lazım. Biraz önce
Kıymetli Grup Başkan Vekilimiz Muhammed Levent Bülbül de o kanunun
gerekçesini ayrıntılarıyla açıkladı. Bu vesileyle, ben
de çok fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Ancak 1136 sayılı
Kanunun yapıldığı dönemde Türkiye'deki toplam avukat
sayısı İzmirdeki avukat sayısına eşit, 10 bin
avukat var; bugün 13 kat artmak suretiyle 130 bin avukat sayısına
ulaşılmış; bu çok önemli bir rakam. Bu noktada, özellikle
artan avukat sayısı İstanbul, Ankara ve İzmir
şehirlerinde yoğunlaşmış ve tabii, İstanbuldaki
avukat sayısı kamu avukatlarıyla beraber -ki onların
Anayasanın 135inci maddesi çerçevesinde, bildiğiniz üzere, üye olma
zorunlulukları yok- 50 bin rakamına ulaşmış, Ankarada
20 bin, İzmirde de 10 bin.
Tabii, bu yirmi yıllık sürede artan avukat
sayısı barolar ile üyelerin rabıtasının,
ilişkisinin, üyelik bağının kopmasına neden
olmuş. Çünkü, sözlerimin başında ifade ettiğim gibi,
baro-avukat ilişkisi bir rabıtadır ki stajdan başlayarak mesleği
bırakana kadar, her dönem, meslek içi eğitim, staj döneminde
verilecek eğitimlerle, derslerle tekâmül etmesi gereken bir süreç. Onun
için, Anayasanın 135inci maddesi ve Avukatlık Kanunu
ayrıntılı şekilde baroların görevlerini
saymıştır.
Tabii, özellikle, avukatlık mesleğinde
artan bu sayı baroları işlevsizleştirmiş, elli
yıl önce avukat olan bir meslektaşımıza nazaran otuz
yıl önce avukat olan meslektaşımız daha dezavantajlı
noktaya gelmiş. Otuz yıl önce ile bugünü kıyaslarsak bugün
avukat olan genç, pırlanta gibi avukat meslektaşlarımız,
genç stajyerler, maalesef baronun olması gereken görevlerinden gerekli
hizmeti alamadığı için etkinlik ve yeterlilik noktasında
mesleğe başlayamamaktadırlar.
Tabii, meslek içi eğitim de sorunludur.
Özellikle, bilgi iletişim teknolojilerindeki artış, yeni hukuki
konuların yaygınlaşması, dünyanın özellikle
e-ticaretle beraber küçük bir köye dönüşmesi karşısında,
avukatlık mesleğinin sürekli hizmet içi eğitimle
donatılması gereği de ortadadır. (CHP
sıralarından gürültüler) Özellikle, İstanbul, Ankara ve
İzmir Baroları bu noktadaki etkinlik noktasında yetersizlikle
karşı karşıya kalmışlardır.
Tabii, diğer taraftan da baroların Anayasa
ve yasada yer alan görevlerini yerine getiremediklerinin yanında
demokratik açıdan da ciddi sorunları vardır. Bakınız,
Hükûmet grubu olarak, AK PARTİ Grubu olarak, Milliyetçi Hareket Partisi
Grupları olarak bizim gönlümüz arzu ederdi ki bu şikâyeti bizlerden
evvel başkaları getirsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şikâyet olmayan bir
hususu mu?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bu bir reformdur, bu
ülkenin ve milletin önünü açmaktır. (CHP sıralarından
gürültüler)
Şimdi, düşünün İstanbulda 47 bin üye
avukat var, bir o kadar da -4 bin civarında- kamu avukatı var yani,
Anayasanın 135inci maddesine göre üye olma zorunluluğu olmayan kamu
iktisadi teşekkülleri, belediye iktisadi teşekkülleri ve kamu
kurumunda çalışan avukatları topladığınız
zaman ne yapıyor? 50 bin avukat yapıyor. 50 bin üyeden oluşan
bir baronun, 8 bin oy almış bir baro başkanı
tarafından yönetilmesini düşünmek elbette kabul edilebilir bir durum
değildir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) 10 aday.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Evet, oradan Sayın
Milletvekilimiz diyor ki: 8 değil 10.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hayır, 10 aday var diyorum.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) 50 bin avukatın
olduğu yerde, 10 bin avukatın oyuyla seçilmek herhâlde demokratik değildir.
Bu anlamda, Anayasa ve Avukatlık Kanunundaki görevleri
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika Sayın Milletvekili.
2 çok değerli Grup Başkan Vekiliniz
burada, çok da duyarlı bir şekilde olayları takip ediyorlar.
Onlar burada otururken bağırmanıza bir anlam veremiyorum.
Buyurun Sayın Milletvekili.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Şimdi,
açıkçası, getirdiğimiz düzenlemeyi sizler biliyorsunuz,
Komisyonda uzun uzun tartıştık. Getirdiğimiz düzenlemeyle,
özellikle büyükşehirlerde avukat baro rabıtasının
kopması nedeniyle bu ilişkiyi yeniden tahkim etmek gereği ortaya
çıkmıştır. Dedik ki: Sayıları yarın
Anadoludaki diğer illerde de 5 bin rakamını aşabilir. 5
binden fazla avukatın olduğu yerlerde 2 bin avukat bir araya gelmek
suretiyle baro kurabilsin. Burada 2 bin rakamı niçin önemli?
Baktığınız zaman, 72 ildeki avukat sayısından
fazla avukat tarafından bir baro kurulmuş olacak yani 72 ildeki
barodaki avukat sayısı 2 binin altında. Yani 2 bin
sayısının siyasi ideolojik bir gerekçeyle bir araya gelme
ihtimali sıfırdır, bunun kabulü mümkün değil.
Diğer taraftan, bakınız, ben
iddialara geçmek istiyorum. Ne deniyordu: Efendim, bu, Anayasaya
aykırıdır. Hayır, Anayasaya uygundur, Anayasanın
teşvik ettiği, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin,
örgütlenme özgürlüğü bağlamında yapılabiliyorsa, mümkün
oluyorsa teşvik ettiği bir meseledir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) 2
Cumhurbaşkanı istiyoruz o zaman(!) 2
Cumhurbaşkanlığı olur mu?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşudur. Evet, kamu kurumu niteliğinde
meslek kuruluşu olması, burada birlikte, farklı illerde birden
ziyade baronun kurulabilmesi sadece oraları
işlevselleştirmektedir. Bu anlamda, Anayasaya
aykırılık olmadığı zaten Komisyon
tartışmalarında da karara bağlanmıştır.
Diğer taraftan, siyasallaşma iddiası.
Deniyor ki: Barolarda siyasallaşma yok -bu önemli, biz önemsiyoruz bunu-
sadece hukuk siyaseti yapılıyor.
Kıymetli meslektaşlarım,
bakınız, burada bir baro başkanının tweeti var.
Şimdi, bu nasıl bir tweettir ki Baro Başkanı olarak
attığı tweet: Sadece Yasak kalksın. demişti Helin
Bölek; türkü söylemek istiyordu yaşayabilenlere ölümü göze alarak
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Doğru.
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Bir şey
anlatmaya çalışanları dinlemediler bile yürek
nasırlaşınca. Kim bu? (CHP sıralarından gürültüler) Bakın,
bahsi geçen tweetin altında baro üyesi ifade ediyor
(CHP
sıralarından gürültüler) Bakınız, şu anda
konuştuğumuz kişi baro başkanıdır
ERKAN AKÇAY (Manisa) Terörist, terörist.
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
herhâlde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu üyesi değildir. Bu noktada, cevabı da gerekli
mercilerde kendisi verir. Zaten orada üyesi de demiş ki: Yahu, şehit
Savcı Mehmet Selim Kirazı katledenlere niçin bu desteği
veriyorsun? Helin Bölekten bahsetmiyor, tweetin özü katillerle ilgilidir,
bunun altını çizmek istiyorum. Bu, siyaset değildir.
Diğer taraftan, özellikle, 2 bin avukat siyaset
yapamaz, mesleğe özgülenir. FETÖ projesi olduğu iddiası
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İddia
değil, öyle.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kesin, kesin.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bakın, derin ve
paralel yapılar her zaman demokrasiden, çoğulculuktan, özgürlükten,
temsilden korkarlar. Bu noktada, biz, Türkiyede, bu kanun teklifiyle
çoğulculuğun, katılımcılığın ve
odalarda demokratik temsilin önünü açıyoruz. (CHP sıralarından
gürültüler) FETÖ projesi olduğu içi boş bir iddiadır, sadece bu
reformu engellemeye dönük de bir yaklaşım olarak görüyoruz.
Baroların muhalif oldukları iddiası
Yahu, AK PARTİ hükûmetlerinden önce bizim de muhalefette olduğumuz
dönemler ve yine, henüz 28 Şubat sürecinde o tankların caddelerde
dolaştırıldığı günlerde de baro biliyorduk.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayenizde,
sayenizde!
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Danışıklı, danışıklı. FETÖcüler
dolaştırdı!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Ne zaman muhalif? Kime
muhalif? Milletin değerlerine karşı muhalif mi?
Bakınız, bu ülkede inancı sebebiyle, kendi yaşam tarzı
tercihi sebebiyle, barolar Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine kadar
giderek müdahale talebinde bulundular; başörtülü avukat olmaz diye.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayenizde.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bugün oldu, ne oldu?
Herkes kendi mesleğini icra ediyor, demokratik bir şekilde her
şey yolunda.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Rıfat
Beye söyle, Rıfat Beye! Onu Rıfat Beye söyle, bize değil.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bu noktada aksi
iddiayı asla kabul etmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Barolar muhalif
Nereye muhalif? Bakınız,
bunu hiçbir siyasi parti grubunun kabul edeceğini düşünemiyorum. Biz,
Çanakkalede, Kocatepede, bu milletin fedakârca ve kahramanca
yazdığı destanların arkasında, hamdolsun, bizim
milletimizin, medeniyetimizin değerleri, dinimiz,
bayrağımız, vatanımız, farklı dinleri
hoşgörüyle kucaklamamız; Hristiyanıyla, Yahudisiyle,
Musevisiyle, Müslümanıyla kardeş olmamız, bu noktada,
kalkıp da bizim değerlerimize Çağlar öncesinden gelen ses.
diyerek kitabımıza saldırmak bir hukuk adamının
işi asla değildir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Yazıklar olsun!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bu, siyasetin ta
kendisidir.
Evet, diğer taraftan, bölücü
yaklaşımlara hiç girmek istemiyorum.
Ve bakınız, barolar parçalanacak
Arkadaşlar, şu anda İstanbul Barosunda 50 bin avukat, burada,
Ankarada 20 bin. Acaba çıkıp bu bildiriler bütün barolar adına
mı yapılıyor, baroya mensup olan bütün avukatların bu
bildirilerin altına imza attığı mı zannediliyor? Asla
değil. Bakınız, bu, ne özgürlükle ne demokrasiyle ne meslek
odası anlayışıyla asla kabilitelif değildir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne de hukukla
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin çok kararı var, bu kararlardan onlarca, yüzlerce
örnek gösterebiliriz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi en dip
noktayı gösterir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ciddiye
almıyorlar orada, ciddiye almıyorlar.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Ben en aşağı kriterleri ortaya
koyuyorum, koyabiliyorsanız yukarısına siz koyun. der.
İşte, biz bunu koyuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen bu söylediğine
inanıyor musun ya?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Evet, diğer
taraftan, bakınız diyelim ki İstanbulda 1 no.lu baro, 2 no.lu
baro, 3 no.lu baro
Avukat meslektaşlarımız, İstanbulda
aynı il içerisinde avukatlık ortaklığı kurmak isterlerse,
biri 1, biri 2, biri 3 no.lu barolara üye olsalar da gelip burada aynı
ofiste, aynı avukatlık bürosunda çalışabilecekler;
parçalanma yok, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı
bir anlayış var.
Evet, sözlerimi özellikle hukuk camiasına
seslenerek tamamlamak istiyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Siz onları
dinlemediniz, onlar mı sizi dinleyecek?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bizim hayalimiz, bu
ülkede çoğulcu katılımcı, demokratik bir temsille meslek
odası yapılanmalarıdır, temsilde adaleti
sağlamaktır. Bu ülkenin birliğini, beraberliğini,
kardeşliğini desteklemektir. Böylesi bir baro
anlayışı, göreceksiniz baro başkanlarının biraz
önce paylaştığım gibi, ayrılıkçı basın
açıklamalarıyla değil, birleştirici, kendi üyesini kendi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Baro
başkanları ayrılıkçı bir anlayışla
çatışma üreterek, medeniyetimizle, değerlerimizle kavga yaparak
değil, kendi üyelerini kendi çatısı altında tutmak için,
başka baro kurmasın aynı çatı altında
çalışalım anlayışıyla, onları kaybetmemek
için ortak akla hizmet ederek çalışacaklar. Bu kanun teklifinin
görüşülmeye başladığı süreçle beraber baro
başkanlarından üyelerine birlik, beraberlik, kardeşlik,
kucaklama, güler yüz, onların sorunlarına odaklanma gayretleri
gördük. İnşallah, bu gayretler artsın, İstanbul, Ankara,
İzmirdeki baro yönetimleri kendi üyelerini kucaklasın, 2 bin avukat
da gidip başka bir yerde baro kurmasın, bunun yöntemi de mevcut baro
başkanlarının kendi gayretleriyle olacaktır.
Yapmış olduğumuz, görüşmekte
olduğumuz bu kanun teklifimizin hukuk camiamıza, hukuk kültürümüze,
hukukçu kalitemize, hukuk kalitemize katkılar sağlamasını
temenni ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Başkanım,
biliyorsunuz, sözümü çok kestiler.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İki
yıl sonra vazgeçersiniz iki yıl, fazla uzun değil.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Çok kestiler sözümü.
Kapatayım efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İki
yıla vazgeçersiniz Pişman olduk. dersiniz. Bölücülük
yapıyorsunuz açıkça.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Biz duyuyoruz,
devam et Sayın Özkan.
BAŞKAN Biraz evvel Sayın Bülent Turan
istedi, bir dakika uzattım. Grup Başkan Vekilleri istediler, Müsavat
Bey istedi, vermedim.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Yapmış
olduğumuz yasal düzenlemenin hukuk camiamıza hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyor
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olmaz abicim, olmaz!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Genel Kurulu
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, salonun
havalandırılma ihtiyacı var. İsterseniz beş dakika ara
verelim, havalansın, dönünce söz vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, sıcağı
sıcağına cevap versin.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Grup
Başkan Vekilini dikkatlice dinledim. Son olarak söz vermemenizden
dolayı Sayın Başkan Vekilim, sizin de orada 2 Başkan Vekili
olarak oturmanızı Genel Kurulun gündemine getirebilirler. Kendilerine
eğer bir hak tanımazsanız, demokrasiden yana bir tavır
koymazsanız, sizin herkese tanıdığınız eşit
hakkı kendilerine vermemenizden dolayı Meclis Başkan
Vekilliği koltuğuna 2 tane koltuk koyup böyle temsil etmesini de
isteyebilirler. Buna dikkat etmek gerekir.
Şimdi, Grup Başkan Vekili diyor ki
Arkadaşlar, hepinizin yüzüne baka baka söylüyorum: Adalet ve Kalkınma
Partisinin terörle ilişkisi var mıdır? Baroların terörle
ilişkisi yoktur, Adalet ve Kalkınma Partisinin terörle ilişkisi
yüzde 100dür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hangi terörle
ilişkisi, hangi terör örgütüyle ilişkisi, tek tek
açıklıyorum, rahat olun.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hadi canım!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bugün Fetullahçı
terör örgütü dediğiniz terör örgütüne mensup milletvekilleriniz
vardır. Fetullahçı terör örgütü dediğiniz kişilere ait
bakanlarınız vardır. Fetullahçı terör örgütüne ait il
başkanlarınız vardır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Siz, Fetullahçı terör örgütünün savcısının
arkasında duran bir Genel Başkana sahipsiniz, bunu asla
unutmayın, bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi, siz PKK terör örgütü diyorsunuz ya,
PKK terör örgütüyle el ele yürüyen, onların önünü açmaya çalışan
iktidardaki tek siyasi partisiniz, hiç kızmayın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Diğer tarafa
konuşun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yüzünüze baka baka
söylüyorum, rahat olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Urla
Belediye Başkanınız FETÖden mahkûm oldu, yakın zamanda
oldu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) PKK terör örgütünün
bütün unsurlarını Habur Sınır Kapısından içeri
sokan, onlarla beraber halay çeken...
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Otur, otur! Ya, benim
konuşmamı engellemeyin. Çok özür dilerim efendim.
onların kırmızı bültenlerle
aranan eşlerini kendi televizyonlarınıza çıkartan bir
siyasi partinin ve bir Genel Başkanın temsilcilerisiniz, bunu asla
unutmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan,
tartışma değil, münakaşa değil, kavga çıkarma
gayreti bu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siz, Türkiyede
demokrasiyi gasbeden, konuşan akademisyenleri cezaevine atan, gazetecileri
cezaevine atan, öğrencileri cezaevine atan, milletvekillerini cezaevine
atan, Türkiyedeki tek siyasi partisiniz, bunu asla unutmayın, hiç
unutmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hayatınız
yalan!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Bunların hiçbiri doğru değil.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) . Siz, terör örgütlerine
yardım ve yataklık yapıp, Adil Öksüz denilen kişiyi
yakaladıktan sonra onu giydirip, pasaportunu verip Zekeriya Özle birlikte
yurt dışına kaçmasına sebep tek siyasi partisiniz. (AK
PARTİ sıralarından Yeter, yeter! sesleri)
BAŞKAN Sayın Özkoç, bir dakika
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, barolarla ilgili hiç burada Grup Başkan Vekillerinin
teröre hizmet eden, öğrenciyi hapse atan, avukatların
hakkını gasbeden Demokrasiden ben dem vuruyorum. deyip de
çıkacak ne yüzleri vardır ne konuşacak hâlleri vardır.
Baroların bölünmesi vatana ihanettir. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bağırarak haklı
çıkamazsınız, terör örgütleriyle kucak
kucağaydınız.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sen niye
bağırıyorsun?
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
45.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, evet, biraz önce galiba
ikna oldular ki barolarla ilgili pek fazla itirazları yoktu. Dedi ki
(AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) En çok
konuşmaması gereken noktada konuştu Sayın Grup Başkan
Vekili, bizi terörle yan yana gösterdi. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, her şeyden önce, şu anda FETÖ
terör örgütü liderinin ve onun avanesinin, o elebaşının
hedefinde bir tek siyasi parti vardır, AK PARTİdir, Milliyetçi
Hareket Partisidir, Cumhur İttifakıdır. Onun için, 15 Temmuz
akşamı Cumhurbaşkanımıza ve AK PARTİye
karşı saldırı gerçekleştirirlerken, biliyorsunuz
Marmariste, hamdolsun, milletimizin duasıyla, ferasetiyle, basiretiyle
kurtuldu Cumhurbaşkanımız. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sen neredeydin
o zaman? Biz buradaydık. Sen neredeydin?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Ama birilerinin de
önünden tanklar çekildi. Bizlere bedduayı layık görürken, birilerine
şefaat hakkını kullandı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Evet, PKKsiyle, FETÖsüyle,
DHKP-Csiyle bugün Türkiyede birlik, beraberlik ve kardeşliğin,
Cumhur İttifakının sarsılmaz sinesinin o
yıldırıcı mücadelesinden rahatsızlar. İnlerine
kadar o mücadeleyi sürdüreceğiz ancak Cumhuriyet Halk Partisi eğer
FETÖnün tevil yollu desteklerini bırakmayacaksa, bunun üzerine sonuna
kadar gideceğiz. İşte Enis Berberoğlu, FETÖnün MİT
tırlarıyla ilgili verilen karar neyin nesiydi? Hamdolsun,
milletvekillerimiz, Parlamento gereğini yaptı, Türk yargısı
kararını verdi, gereği de yapıldı.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
46.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ya nasıl bu kürsüden
rahat konuşabiliyorsunuz ya?
HAMZA DAĞ (İzmir) Ne olacak?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sana mı
soracağız?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Cumhurbaşkanı
Meydana çıkın, darbe kalkışması yapılıyor.
dedikten sonra, o meydana çıkıp da şehit düşenlerin
yakınları için toplanan parayı gasbeden siyasi parti misiniz,
değil misiniz? Onun cevabını da versenize! (CHP
sıralarından alkışlar, AKP sıralarından
gürültüler)
AHMET TAN (Kütahya) Sen provokatörsün, provokatör!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başka bir
şeye getirme, hadi cevap ver.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siz şehidin,
gazinin parasının üstüne oturan siyasi parti misiniz, değil
misiniz? Onun cevabını verin.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Değiliz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Cevap veremezsiniz!
İkincisi, ben kaçanı söyleyeyim sana:
Telefonun arkasında durup da millete Çıkın, tankların
önüne yatın. deyip kendisi, kendi korumalarıyla ve uçaklarıyla
ortadan toz olan Genel Başkanınızdır sizin kaçın
diyen
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Yazık!
NİLGÜN ÖK (Denizli) Yazıklar olsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Onun için, öyle yok!
Öyle yok! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Yazıklar olsun
sana!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sakin olun
arkadaşlar, sakin olun.
Tünellerde saklanan
Başbakanınızdır sizin kaçanınız! Oradan
kaçamazsınız.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen ne kadar basit bir
adamsın ya! Sen ne kadar ahlaksız bir adamsın ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sen konuşma!
HAMZA DAĞ (İzmir) Kes sesini!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siz sonuna kadar terör
örgütlerinin yanında oldunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Kes sesini! Kes
sesini! Ahlaksız herif! Edepsiz herif!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siz Adil Öksüzün
yanında oldunuz, siz FETÖ liderinin yanında oldunuz, siz PKKnın
yanında oldunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yalan
söylüyorsun, yalan!
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Yalan söylüyorsun
sen, yalancısın be!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Bunların hepsi yalan!
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Karaktersiz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sonuna kadar
konuşacağım, bağırarak yok öyle! (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Zabıtlara geçmesi için özellikle
altını vurgulamak istiyorum: Birinci Dünya Savaşı,
İkinci Dünya Savaşı ne kadar gerçekse,
yapılmışsa, 80 darbesi nasıl bu ülkeyi inim inim kan
ağlatmışsa, 15 Temmuz ihanetinin biliyoruz ki muhatabı
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğandır, Cumhur
İttifakıdır, AK PARTİnin o sarsılmaz sinesidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim, peki.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanış
Saati 20.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Sayın Beştaş, söz istemiştiniz,
buyurun.
47.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın Cahit Özkan burada
değil, ben onun konuşmasını dikkatle dinledim ama
kayıtlara geçsin, sonuçta iktidar grubu burada. Geldi, iyi oldu.
Aslında ben konuşmadan mutlu oldum,
açık söyleyeyim. Neden? Biz haftalardır, aylardır, baro
tartışmaları olduğundan bu yana hep şunu söyledik,
dedik ki: İktidar partisi, kendisine biat ettiremediği, ettirmediği,
hukuku, insan haklarını, özgürlükleri, hakları savunan baroları
hedefine koymuş, bir muhalif odak olarak görüyor ve muhalif
odağı etkisizleştirmek, bölmek, parçalamak ve yönetmek istiyor;
biz bunu söyledik. Kendisi de konuşmasında hiç gizlemeden, sağa
sola sapmadan, hani, bir hatip edasıyla bunu açıkladı. Ne dedi?
Bir baro başkanının tweetini alıntıladı. Baro
başkanlarının yaptığı basın
açıklamalarını ayrılıkçı bölücü ve benzeri
tabirlerle ifade etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi,
burada ne dedi? Yine, bunlardan sonra da birlik beraberlik demagojisiyle,
hamasetiyle kendilerinin demokratik bir şey yaptığını
iddia etti. Bugün iktidar grubu adına konuşan Grup Başkan
Vekili, bu baroları bölüp parçalama yöntemini şu amaçla
yaptığını itiraf etti Evet, biz İstanbul, Ankara,
İzmir Barolarının muhalefetinden rahatsızız. Bizi
eleştiriyorlar, bizim yanlışlarımızı söylüyorlar,
ayrılıkçılar. dedi. Hatta, ileri gitti Bölücüler.
şeklinde konuşmalarla kendilerine yeni barolar kuracaklarını
oradan ilan ettiler. İşte, tam da bunu kabul etmiyoruz. Biz
baroların kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri olduğunu
söylüyoruz, savunmanın, yargılamanın temel sacayağı
olduğunu söylüyoruz; bu hizmeti yaparken bir dernek gibi değil,
yargının bir makamı, bir erki olarak -üçlü olarak
düşünürsek; hüküm, iddia ve sav olarak düşünürsek- savunmayı
temsil ettiğini ve bu bölmeye karşı olduğumuzu söylüyoruz.
Bunu söylemeye de devam edeceğiz çünkü burada hedef, yargıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, diğer mesele yani bu paralel yapı, cemaat meselesi.
Şimdi, burada bazı şeyleri yineliyoruz, şunu tekrar
hatırlatıyorum: Paralel yapının, cemaatin AKPyle birlikte
ilk hedefleri, ortak gerçekleştirdikleri neydi? KCK siyasi
soykırım operasyonlarıydı. Daha geçen ay 2
milletvekilimizin aynı operasyondan vekilliği düşürüldü ve bunu
ortak yaptılar, bugün bu davaların sonuçlarını
kaldırmıyorlar. Hedef, Kürt halkı ve partimizdi ve hâlâ KCK davalarından
binlerce insan ceza almış mahiyette. Aslında, AKP iktidarı,
cemaatin yarım bıraktığı hangi iş varsa maalesef
şu anda tamamlıyor. Yani, kıblesi aynı, rehberi de aynı,
yine cemaatin düşünceleri -cemaat burada değil ama cemaatin
düşünceleri- geçmişte yapmak istedikleri ne varsa bugün çok iyi
tamamlıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu son
efendim.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Cahit Özkan da bunu gayet iyi bilir. Zamanında Fenerbahçe
Orduevinde saklandığını iddia ettiği subayların
teslimi için basın açıklamaları yapıyordu. MİT
tırları savcısı Ahmet Karacanın
hazırladığı iddianameyle Sevgili İdris Baluken 16
yıl 8 ay ceza aldı. Şimdi bu ortaklık bitti mi? Bence
bitmedi. Yeni bir şey söylüyorum: Onların hâlâ savları,
iddiaları, gelecek tahayyülleri bu ülkeye yapmak istedikleri şu anda
iktidar eliyle devam ediyor. Bu nedenle, bu tezlerin kesinlikle doğru
olmadığını, böyle Düşmanımız falan
düşüncelerini de doğru bulmadığımızı, her
şeyin ortada olduğunu ifade etmek istiyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır. Teklifin tümü üzerinde
şahsı adına ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın
Turan Aydoğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tek çocuğumuz, avukat oğlum Aytaç Ünsal.
Adil yargılanma talebiyle başladığı ölüm orucunun yüz
elli birinci, Avukat Ebru Timtik ise yüz seksen ikinci gününde. Kritik
eşik çoktan geçildi. Baba olarak lokmalar boğazımda
düğümleniyor, kâbuslarla uyanıyorum. Yargıtay, hukuka sahip
çıksın. Hemen hemen Adalet Komisyonundaki birçok milletvekilinin
telefonlarına bu mesajlar gelmiştir. Avukatların sorunları
bunlar. Bu sorun, sorun değil mi de bununla bu Mecliste hiç kimse
ilgilenmiyor. 2 avukat bu ülkede Adalet yok. diye ölüme yattılar.
Adaletin ayakları yok edilmiş vaziyette. Adalet yok. diye çok fazla
haykıran insan var, onları görmezden gelip bir ihanet projesini bu
Meclise getirmek neyin nesidir. Ben düşündüm, Adalet Komisyonunda
düşündüm, buraya gelene kadar düşündüm, kanunun tekniğine
baktım, içeriğine baktım, Türkiye'nin ihtiyaçlarına
baktım, sonra düşündüm, dedim ki: Herhâlde bu kanunu da aynen o
hukuk fakültelerine veterinerden dekan atamanız gibi veterinerlere
yaptırdınız. Öyle ya, hukuk dünyasıyla alakası
olmayan, hiçbir ihtiyaçtan kaynaklanmayan, tamamen siyasi saiklerle beraber
hayata geçirilecek bir kanunu bu baroların üyesi hiçbir avukat yapmaz.
Böyle bir ihanet kanununu, böyle bir tasfiye kanununu, böyle bir hukuk
devletine saldırı kanununu, böyle bir hukukun üstünlüğüne
saldırı kanununu, böyle bir adaletsizliği teşvik edecek
kanunu; böylece birçok kimsesizi tamamıyla kimsesiz bırakacak,
pozitif ayrımcılık gereği korunması gereken
insanların sokakta bırakılacağı bir kanunu bu barolara
üye avukatlar buraya getiremezler. Buradan çağrımdır baro
başkanlarına: Burada kaldıracağımız her parmak
Türkiye'de hukukla beraber hukuk devletinin bekasına yönelik
olacaktır.
Bir tasfiye sürecinin son ayağını
oluşturacak olan Avukatlık Kanunu, aynı zamanda, Türkiye'de
hukukun sonlandırılması ve artık alışkanlık
hâline gelmiş monark iradenin ulufeleriyle yaşam tarzını
şekillendirecek bir kanundur. Bu kanun teklifini veren, parmak
kaldıran, sizi burada rencide eden, baro başkanlarını
kriminalize eden, onlar sokakta tartaklanırken buraya çıkıp suç
örgütü lideri gibi konuşan içimizdeki avukatların
barolarınızdaki durumunu yeniden gözden geçirin.
Avukatlık vakar gerektiren bir meslektir, her
ortamda vakar gerektirir; avukatlık samimiyet gerektirir, avukatlık
dürüstlük gerektirir. Bu ilkelere, bu vasıflara sahip mi, değil mi?
tartışmasına neden olacak şekilde bu kanunu burada
tartışan arkadaşlarımızı lütfen barolarda gözden
geçirin.
Ben buraya gelmeden önce İstanbul Barosunun
üyesiydim, hâlâ şerefle üyeliğini taşıyorum. İstanbul
Barosunun ayağa kalktığı bir yerde, yeniden ilkokul 1e
bizi gönderecek şekilde simgelemelerle anlatılan işlere ikna
olmam mümkün değil. Sayın Cahit Özkan, Bülent Turan burada
çıkıp dediler ki: Adalet Komisyonunda müzakereler
yapıldı. Hayır, yapılmadı. Halkımız buradan
duysun. Adalet Komisyonunda müzakere falan yapılmadı. Yüzlerce
milletvekili konuştu, Cumhur İttifakının milletvekilleri
sadece dinledi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye?
Konuştular ya, Allah Allah!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) -
Haklı olunan noktalarda bile virgülüne dokunulmadan bu yasa teklifi aynen
buraya getirildi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Siz de aynı
şeyleri tekrar ediyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Bu, bir
müzakere değildir. Bu, tek taraflı tenis topunun duvara vurup dönmesi
gibi bir olaydır. Bu, Meclisin içindeki kurumsallıkları zafiyete
uğratacak bir çalışma tarzıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi buna müstahak değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
içerisindeki kurumlar kendilerine verilmiş olan görevleri
bağımsızca ve backgroundlarını o sahaya sürecek
şekilde kullanmak zorundadırlar. Adalet Komisyonunda saatlerce,
günlerce birçok insanın teknik açıdan ve anayasal açıdan
getirdiği eleştirilere Cumhur İttifakının
milletvekilleri itibar etmemiştir. Bugüne kadar itibar edilir bir şey
de görmüyoruz. Bu yürünülen yol demokratik devlet ilkelerini tahrip yoludur. Bu
yürünülen yol Türkiye Büyük Millet Meclisini tezyif etmedir. Sizin gözünüzde
Türkiye Büyük Millet Meclisine ihtiyaç duyulmayabilir, siz bir monark iradenin
temsilcileri olarak sahada gezebilirsiniz. Bizim için Gazi Meclis çok
kıymetlidir. Biz halkın iradesinin burada kurulacağına
inanıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Dayatmacı
bir anlayışla, parmak sayısıyla geçirilen kanunlara
halkın iradesidir diyemezsiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İrade
nasıl oluşacak?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Size
Komisyonda örnek verdim, dedim ki: Siz bir darbeyi bu Komisyona getirip
aklayabilir misiniz? Çıt çıkmadı. Aklayamazsınız,
çünkü Anayasamız buna müsait değil. Bizim Anayasamızın
giriş kısmında hürriyetçi demokrasiden bahsediyor. 2nci maddesinde
demokratik hukuk devletinden bahsediyor. 11inci maddesinde Anayasanın
üstünlüğünden bahsediyor ve 81inci maddesinde yemin ediyoruz.
Şimdi böyle bir ortamda
Anayasanın açıkça 135inci maddesine aykırı olan yani kamu
tüzel kişiliğinin bölünmezlik ilkesine aykırı olan bir
kanunu getiriyorsunuz. Bu kanun bir proje kanunu. Açık, net, herkes buradan söyledi. On
yıl önce darbeci örgütün sahaya sürmek istediği kanun. Niye siz
getiriyorsunuz kardeşim? Genetik bir sorun mu var, genler mi
canlandı? Niye tekrar bu kanun geliyor, gene sizi kim aldatıyor?
İçinizden birileri mi aldatıyor, dışarıdan birileri mi
aldatıyor? Bu kanunu siz getirdiniz demem, dersem sizi tezyif ederim çünkü
bu kanunla bize neyi anlatıyorsunuz biliyor musunuz? Bu kanunla bize
diyorsunuz ki: Siz ilkokul 1e yeniden başlayın. Niye? 4.999
eşittir 44! Çocuklara söyleseniz buna inanmaz ya. Hatta matematikteki
büyük ve küçük işaretlerinin anlamlarını
kaldırıyorsunuz, büyük işaretinin yerine eşittiri
koyuyorsunuz. Atatürkün geometri, matematik derslerine göndermek lazım bu
kanunu yapanları. İlk çıkardığı o işaretler
var ya; bu üçgendir, bu eşittir, bu bilmem nedir. Ya böyle bir
mantıkla böyle bir kanun anlatılabilir mi? Bu kanunla, çok net,
demokratik hukuk devletinin temeline dinamit koyuyorsunuz ve bir ihanet
kanunudur bu. (CHP sıralarından alkışlar) Anayasanın
2nci maddesi açıktır, aykırı davranamazsınız.
Buraya çıkıp Biz buradan geçiririz, Anayasa Mahkemesi iptal eder.
deme lüksüne sahip değilsiniz. Anayasaya açıkça aykırı bir
kanunu buradan geçirmeye kalkmak açıkça kötü niyetli bir iş yapmaktır,
görevin suistimalidir, suistimaldir arkadaşlar. Biz görevimizi suistimal
edemeyiz. Anayasanın 11inci maddesi bize Anayasanın
bağlayıcılığını emrediyor. Açıkça
suistimal ediyoruz şu anda.
Burada ne yapılıyor bu yasayla birlikte?
Hak hırsızlığı yapılıyor. On binlerce
avukatın hakkı siyasi saiklerle beraber çalınıyor, 5 bine
yakın avukatı 40 tane avukatla eşitliyorsunuz, hak
hırsızlığı yapıyorsunuz. Buna da temsil adaleti
diyorsunuz. Çocuk muyuz biz? Milleti kandırmayın. Buradaki faaliyet
açıkça iyi niyetten yoksundur. Hakkın kötüye
kullanılmasını bizim kanunlarımız kabul etmez,
hakkı kötüye kullanıyorsunuz, parmak sayınızla beraber
açıkça Anayasaya aykırı olduğunu bildiğiniz bir
kanunu burada geçirmeye çalışıyorsunuz, Meclisi tahakküm
altına aldınız. Millet iradesine
saygısızlıktır bu. Bütün o baro başkanları
sokakta, bütün barolar ayakta, buradaki sizin dışınızdaki
bütün milletvekilleri size her şeyi anlattı, Adalet Komisyonunu
sempozyum alanına çevirdik, size hukuksal olarak anlatılması
gereken her şeyi anlattık, ısrarla
Parmaklarımızı kaldıracağız, bu teklifi
geçireceğiz. diyorsunuz. Bakın, daha önce kanunlar geçirdiniz. O
utanç kanunlarını önünüze koydukları zaman, döndünüz insanlara
Bize niye bunu söylüyorsunuz? diye tazminat davaları açmaya
kalktınız. Ben sizi buradan uyarıyorum: Bu, utanç kanunudur. Bu,
ihanet kanunudur. Bu, Anayasaya aykırıdır.
Yaptığınız anayasal anlamda suçtur. Bunları tarihe not
düşüyorum. İki sene sonra, üç sene sonra milletin önüne geçip iki
büklüm Biz hata yaptık, hatamızdan dönmeye
çalışıyoruz. derseniz
Bunları burada aynen Sayın
Kamer Gençin FETÖ terör örgütü konusundaki konuşmaları gibi tarihe
not düşüyorum.
Anayasaya sadakatsizlik yapıyorsunuz; bir
yanı da bu. Demokratik hukuk devleti idesine saldırıyorsunuz;
söyledim. Anayasanın giriş maddesinde hürriyetçi demokrasiden
bahsediliyor, hem de kim bahsediyor biliyor musunuz? 12 Eylül cuntası
bahsediyor ya, 12 Eylül cuntası bahsediyor. İnanılmaz bir
durumdasınız.
Şimdi, bu iddia ettiğiniz, 69
yılında dediğiniz yasa var ya, o 69 yılının
yasası falan değil, 2001 yılında 90 maddesi
değişmiş bir yasa. Burada doğruları söylemekle
mükellefsiniz. O zaman bu Meclisin tamamı bu yasanın üzerinde mutabık
kaldı. Niye biliyor musunuz? 69dan gelen maddenin üzerinde Adalet
Bakanının vesayeti vardı, bir vesayet söz konusuydu. O vesayet
kaldırılırken partilerin sözcüleri neler demiş, bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Turan Bey, toparlayın.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - MHP sözcüsü
İsmail Çevik Tasarıyla bağımsız yargının
savunma kanadı vesayetten kurtarılıyor. demiş. DYP
sözcüsü, daha sonra Adalet ve Kalkınma Partili Ahmet İyimaya: Bu
yasa, meslek örgütleri için olağanüstü bir yasadır. Dönemin Fazilet
Partisi sözcüsü, Adalet ve Kalkınma Partisi kurucularından Dengir Mir
Mehmet Fırat: Meslek kuruluşlarının vesayeti konusundaki
sınırların en son noktasına kadar gidilerek baroların
bağımsızlığı sağlanmıştır.
Aynı övgüler Cemil Çiçekten ve Bülent Arınçtan geliyor. Soruyorum
size ya: Bu yasayı aranızda hiç kimse konuşmamış
mı? Bakın, burada 2 Yüksek İstişare Kurulu üyeniz var,
ağabeyleriniz var, onlara da mı sormadınız? Buradaki
konuşmaları net. Onlar bu ülkenin yoksul insanlarının
kesesinden, Yüksek İstişare Kurulundan maaş alıyorlar. Niye
alıyorlar o zaman kardeşim, niye alıyorlar?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Başer.
Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ olarak Türkiyede demokrasiyi
güçlendirmek adına vesayet odaklarıyla mücadeleyi siyasetin merkezi
hâline koymuş ve milletin iradesini savunmuş, savunmaya da devam eden
bir hareketiz. 1960 rejiminin vesayet kalıntılarından biri olan
meslek kuruluşlarının oligarşik ve bürokratik
yapısının dönüştürülmesi vesayetle mücadelenin önemli bir
parçasıdır. 60 ihtilalini gerçekleştirenler 1961
Anayasasıyla toplumun her kesimini kontrol altına almayı ve
gerektiğinde sisteme kolayca müdahale edebilmeyi mümkün kılacak bir
vesayet düzeni kurmayı amaçlamışlardır.
Geçmişten bugüne, Türkiyenin demokrasi
yolculuğunda barolar ve Barolar Birliği maalesef iyi bir sınav
verememiştir. Hukukun, temel hak ve özgürlüklerin yanında saf
tutması beklenen baro ve Barolar Birliği vesayet
odaklarının tahakkümüne girmiş, âdeta sözcülüğünü
yapmıştır. Aziz milletimizin mutluluğu, refahı ve
gelişmesi için demokrasi mücadelesi veren liderimiz
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın şiir
okuduğu için aldığı haksız mahkûmiyet kararını
alkışlayan baroların olduğuna da şahit olduk. Şu
an muhalefet konuşmacıları âdeta geçmişi
yaşamamış gibi konuşmaktadır ama biz geçmişte
yapılan hukuksuzluğu yaşadık ve unutmadık. Askerden
hazır kıta brifing alınmadı mı? 367 garabeti
Türkiyede yaşanmadı mı? Millet iradesi hilafına vesayet
odaklarının yanında yer alan bir kısım yargı
mensupları ve barolar yok muydu? Barolar Birliği ve bir
kısım barolar toplumun inanç değerleriyle dün de
kavgalıydı, bugün de kavgalı değiller mi?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Milletvekilleri cezaevinde, belediye başkanları
cezaevinde.
YUSUF BAŞER (Devamla) - Hem demokrasi ve
özgürlükten bahsedeceksiniz hem de yüzde 99u Müslüman olan bir ülkede inanç
değerlerine hakaret edeceksiniz, buna da özgürlük diyeceksiniz. Böyle
özgürlük olur mu? Sevsinler sizin demokrasi anlayışınızı,
sevsinler sizin özgürlük anlayışınızı! (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
Memlekete hizmet sevdalısı, idealist,
gencecik yavrularımıza sırf başörtülü diye barolarda staj
yaptırılmamış, ruhsat verilmemiş, avukatlık
yaptırılmamıştır, avukatlık hakları
ellerinden alınmıştır. Başörtülü avukatlara staj
yaptırmamak için baro kapılarında nöbet tutan baro
başkanları gördü Türkiye! (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
İşkencecileri ne yapacaksınız?
YUSUF BAŞER (Devamla) - Adı büyük olan
baroların sırf başörtüsü sebebiyle staj yapılmasına
fırsat tanımadığı bir dönemde, adliyeye
konulmadığı bir dönemde Yozgat Barosu Başkanı olarak
başörtülü kardeşlerimize staj yapma imkânını
tanıdık, ruhsatlarını da verdik Allaha şükür. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP ve
HDP sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Baro
Başkanı olarak niye siyaset yaptın da vekil oldun?
YUSUF BAŞER (Devamla) Barolar
Birliğinden gelen her türlü baskıya rağmen
yavrularımıza sahip çıktık. Vesayet odaklarına
karşı verdiğimiz amansız mücadele, bu mutluluk, bu
şeref bize yeter Allaha şükür! (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
Dün, hukuksuzluğu ve yasaklı zihniyeti
alkışlayanlar, bize demokrasi, özgürlük ve hukuk dersi vermeye
kalkmasınlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Avukatların Türkiye Barolar Birliğinin
belirlediği resmî kılıkla mahkemelere çıkma
zorunluluğuna ilişkin düzenleme tüm bu keyfîlikleri önlemek amacıyla
ve bu hukuksuzluğu tarihin çöp sepetine atmak için daha özgürce bir
yaklaşımla
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne özgürlüğü! Ne özgürlüğü! Hangi özgürlük!
Belediye başkanları cezaevinde!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
müdahale eder misiniz, dinleyemiyoruz.
YUSUF BAŞER (Devamla) -
ve herkesin
kişisel tercihine saygı çerçevesinde, avukatların, yine Türkiye
Barolar Birliği tarafından şekli belirlenen cübbeyle mahkemelere
çıkacağı, kılık ve kıyafet konusunda başka
zorunluluk getirilmeyeceği hükme bağlanmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne kadar güzel bir hikâye anlatıyorsunuz.
YUSUF BAŞER (Devamla) - Onlar sadece kendileri
için demokrasi derler, sadece kendileri için adalet derler; siz onlara
bakmayın Başkanım.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Çok güzel bir hikâye anlatıyorsunuz.
YUSUF BAŞER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1990 yılında avukatlığa
başlayan, Yozgat Barosunun her kademesinde bulunan, üç dönem baro
başkanlığı yapan bir kardeşinizim. İşin
mutfağından gelen birisiyim. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Bir arkadaşınız olarak baroların
nasıl çalıştığını, Barolar Birliği
Başkanı ve yönetiminin de nasıl belirlendiğini bilen bir
kardeşinizim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) En iyi bilensin!
YUSUF BAŞER (Devamla) Türkiye Barolar
Birliği Başkanının ve organlarının seçiminde
nispi temsilden ziyade, Barolar Birliği 3 büyükşehir
avukatlarının tahakkümü altına alınmıştır.
Bunun adına özgürlük diyorlar, bunun adına demokrasi diyorlar.
OYA ERSOY (İstanbul) Baro seçimlerinde
mühürsüz oy yok, mühürsüz oy yok!
YUSUF BAŞER (Devamla) Bugün Ankara,
İstanbul ve İzmir Baroları âdeta Anadolu barolarının
efendisi gibi davranmaktadırlar.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Kim Baro
Başkanı yaptı seni?
YUSUF BAŞER (Devamla) Mevcut kanunda,
seçimlerde mesela, İstanbul Barosunun 46 bin üyesi var, 8 bininin oyunu
alacaksın, baro yönetiminin tamamını alacaksın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sen niye 2 bin oy alıyorsun o zaman ya?
YUSUF BAŞER (Devamla) Baro Denetleme
Kurulunun üyelerini alacaksın, Baro Disiplinini alacaksın. 477 üyesi
olan, delegesi olan delegasyonun da 137sini alacaksın, buna da demokrasi
diyeceksin. Sevsinler sizin demokrasi anlayışınızı!
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yozgat
Baro Başkanı da karşı! Onu ne yapacağız?
YUSUF BAŞER (Devamla) Değerli
milletvekilleri, soruyorum size: Böyle bir hukuksuzluğa, böyle bir
adaletsizliğe hangi hukukçu evet diyebilir? [CHP sıralarından
alkışlar(!)]
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
AKP!
YUSUF BAŞER (Devamla) Normalde diyememesi
lazım ama maalesef, sizler diyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Derler, derler.
YUSUF BAŞER (Devamla) Baroların
siyasetten ziyade, avukatların sorunlarını paylaşan,
sorunların çözümü için çalışmalar yapan bir kuruluş
olmasını istiyoruz. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz
arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Türkiye Barolar Birliğinin, kişi hak ve
hürriyetlerini savunan, hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olmayan, meslek
itibarı yüksek kuruluşlar olmasını istiyoruz. Niye
rahatsız oluyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Türkiye Barolar Birliği avukatlarından
oluşan, genel kurulun kuruluşunu belirleyen 114üncü maddesinin
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Anayasanın ruhuna rahmet okudunuz rahmet! Anayasa mı kaldı?
YUSUF BAŞER (Devamla) Adalet Komisyonunda
söyledim, burada bir kez daha, anlamanız için söylüyorum: Türkiye Barolar
Birliği, avukatlar birliği değildir. Türkiye Barolar
Birliği, baroların oluşturmuş olduğu bir birliktir ve
gerekçesinde de belirtildiği gibi asıl olan, tüm baroların
burada eşit bir şekilde, aynı delegasyona sahip bir şekilde
temsilinin sağlanması gerekirse de
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Hani temsilde adalet?
YUSUF BAŞER (Devamla) Yine gerekçeden
okuyorum.
Gülmeyin, dinleyin! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Anlatabildim mi, gülmeyin! [CHP
sıralarından alkışlar(!)]
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Zorlarına gidiyor!
YUSUF BAŞER (Devamla) Tabii, zorlarına
gider.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - CHP gerçeği gördü,
alkışlıyor. Gerçeği gördüler.
YUSUF BAŞER (Devamla) Diyor ki orada: Mevcut
sistem içerisinde diğer baroların tahakkümünden kurtulmak için
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Yazık sana, yazık!
YUSUF BAŞER (Devamla) Haddini bil!
ve üye sayıları fazla olan baroların
diğer barolar üzerinde tahakkümünü sona erdirmek için barolar birliği
delegeliğinde mahdut sayıda bir sınırlama
getirilmiştir. İşte, bizim Cumhur İttifakı olarak da
getirmek istediğimiz şey tam da budur. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Rahatsızlıklarının sebebi de budur çünkü artık eskisi
gibi at oynatamayacaklar, eskisi gibi ahkâm kesemeyecekler. Türkiye Barolar
Birliğinde ve barolarda demokratik bir yapı olmadığı
için bunun devamını istiyorlar, Cumhur İttifakı da buna
Hayır. diyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) -
Bunları Yozgat Baro Başkanına anlat, bize anlatma. Önce onu ikna
et.
YUSUF BAŞER (Devamla) Türkiye Barolar
Birliği ve baro başkanlığı seçimlerinde uygulanan
model çoğulcu değil, basit çoğunluğa dayanmaktadır.
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı ve baro
başkanlığı seçimlerinde yönetimlerin oluşmasında
da temsilde adalet maalesef tam olarak yansımamaktadır.
Baroların Türkiye Barolar Birliği Genel Kuruluna göndereceği
delege sayısında yapmış olduğumuz düzenlemeden âdeta
zıplıyorlar. Zıplamayın arkadaşlar. Her biri eşit
haklara sahip olan baroların üye sayısı oranında büyük kongreye
temsilci göndermesi hâlinde üye sayısı çok olan dolayısıyla
fazla temsilci gönderen Ankara, İstanbul ve İzmir
Barolarının Barolar Birliği Kongresine hâkim olması, kendi
istek ve çıkarları doğrultusunda yönlendirilmesi
sağlanmıştır, temsilde adalet de zedelenmiştir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) -
Niye rahatsız ediyor sizi?
YUSUF BAŞER (Devamla) Asıl bu durum, üye
sayısı az olan barolar yönünden antidemokratik sonuçlar
doğurmaktadır. Teklifimiz, baro başkanı dâhil, her baro
Türkiye Barolar Birliğinde en az 4 delegeyle temsil edilsin. Bu
sayının dışında olan her 5 bin üye için de ekstra 1
Barolar Birliği delegesi getirilsin istenmiştir. Teklifimiz, temsilde
adaleti sağlamayan
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Ne adaleti?
YUSUF BAŞER (Devamla) -
Türkiye Barolar
Birliğinin yönetimindeki İstanbul, Ankara ve İzmir
Barolarının Anadolu baroları üzerindeki vesayetini
sonlandırmak içindir, Anadolu barolarının boyunduruktan
kurtulmaları içindir; Anadolu barolarını, Barolar Birliği
öznesi hâline getirmektir diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle teklifimizin
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Görüşmelerin devamıyla
ilgili bir önerge geldi, okutup işleme koyacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelere İç
Tüzükün 72nci maddesi uyarınca devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zeynel
Emre Özgür
Özel Engin Özkoç
İstanbul Manisa Sakarya
Süleyman Bülbül Turan Aydoğan Alpay Antmen
Aydın İstanbul Mersin
Gerekçe:
Kamuoyunda yüksek ilgi ve endişeyle takip
edilen kanun teklifinin daha iyi irdelenmesi amaçlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım.
Yoklama talebi vardır.
Sayın Özkoç, Sayın Emre, Sayın
Tezcan, Sayın Özel, Sayın Antmen, Sayın Karaca, Sayın
Emecan, Sayın Zeybek, Sayın Başarır, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Şeker,
Sayın Şahin, Sayın Gökçel, Sayın Polat, Sayın Beko,
Sayın Barut, Sayın Durmaz, Sayın Kaya, Sayın Bayır.
Yoklama için üç dakika veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Görüşmelere devam önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.13
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.42
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, teklifin tümü üzerinde yirmi dakika
süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Bu sürenin on
dakikası sorulara, on dakikası da cevaplara ayrılacaktır.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler
Başkan.
Avukatlık Kanununda değişiklik
yapılarak çoklu baro sistemini getiren yasa teklifi açık bir
bölücülüktür. Baroların dâhil olmadığı, kendi içinde
çelişen, Avukatlık Kanununun sistematiğine de aykırı
olan, Anayasa ihlali içeren bu teklif geri çekilmelidir. İktidar,
halkın sorunlarını çözme yerine, avukatların
sorunlarını iyileştirme yerine, avukatlar arasında
ayrım ve rekabetçi bir anlayışın yolunu açmaktadır.
Yargının kurucu unsuru bağımsız savunmayı temsil
eden avukatların meslek örgütlerini, baroları bölmek diğer
meslek kuruluşlarının da parçalanması ve rejimin parti
devletine doğru savrulması demektir. Avukatlık kutsal bir
görevdir. Mesleğin birliğini dağıtmakla, Adalet ve
Kalkınma Partisi gelecekte gene Pişman oldum. diyeceği bir düzenleme
peşindedir. 80 baro başkanının karşı olduğu
bu düzenlemeyi Meclisteki görüşmelerinde geri çekmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şanlıurfa ilimizde sürekli elektrikler
kesilmekte Sayın Başkanım. Vatandaşlar sürekli arıyor,
mesaj atıyor, elektrik şirketlerinden şikâyetçi. Sayaç
okuması yapılmadan yüksek faturaların kesildiği, sulama
amaçlı kurulan trafoların söküldüğü, tarımsal desteklerin
elektrik borcuna sayıldığı, günlerdir borç gerekçesiyle
köylerde elektriklerin kesildiği yönünde iddialar var. Tarlalarda, evlerde
elektrikler kesik; mahsuller kurudu, hayvanlar susuz kaldı, anneler
çocuklarını yıkayamıyor. Şanlıurfayı,
vatandaşı, iktidar destekli özel şirketler mahvetti,
perişan etti. Çiftçi ömür boyu çalışsa, tüm mal
varlığını satsa yine bu borcunu ödeyemez durumda.
Güneydoğunun, Şanlıurfanın feryadını duyun.
Şanlıurfalıları elektriksiz bıraktınız,
insan haklarını ihlal ediyorsunuz. Elektrikleri kesmeyin, vatandaşı
elektriksiz bırakmayın; yazıktır, günahtır! Yeter ama
artık kardeşim ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker...
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bölücü paralel baro düzenlemesi bizim bütün
uyarılarımıza rağmen maalesef Genel Kuruldan da geçirilmeye
çalışılıyor. Temsiliyeti adaletsizleştiren bu
düzenlemeyle 10 kişiyi 1 delege temsil ederken Tuncelide, 5 bin
kişiyi de İzmirde 1 delege temsil ediyor. Yani 500 kat adaletsiz bir
temsiliyet sağlayan bir sistemi hangi akılla, hangi matematikle,
hangi mantıkla bize öneriyorsunuz ve bunu utanmadan savunuyorsunuz?
Pandemi döneminde avukatlar açlık grevindeyken
adil yargılanma talebiyle, yalancı tanıklar, gizli tanıklar
üzerinden, iftiracı tanıklar üzerinden insanlar
yargılanıyorken ve hüküm giyiyorken, orada adil yargılanma
talebinde bulunurken Ebru Timtik ile Aytaç Ünsal ölüm orucunda, siz
baroları bölmenin peşindesiniz. Eğer bir şey
yapacaksanız adil yargılanmayı sağlayacak düzenlemeleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beko
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; herkesin sağlıklı bir
çevrede konut edinme hakkı Anayasamızda
tanımlanmıştır. TOKİ de bu hakkın kullanımı
için görevlendirilen bir devlet kurumudur. TOKİnin hangi kentte kaç proje
hayata geçireceğine bakıldığında ilginç bir tablo
karşımıza çıkmaktadır: Ankarada 268, İstanbulda
229 toplu konut projesi tamamlanmıştır. Oysa Ankarayla
aşağı yukarı aynı nüfusa sahip İzmirde
yapılan proje sayısı sadece 56dır; İzmire
yapılan haksızlıktır. İzmirde toplu konut yapma
konusunda partizanca davranan TOKİ arsa satma konusundaysa daha
farklı bir yol izlemektedir. İmar planına göre yeşil alan
olan yerler, halkın olan yerler birine peşkeş çekilmek üzere
satışa ve kiraya çıkarılmaktadır. Üstelik bu yerlerin
bir bölümü denizin içinde kalmaktadır. Denizde nasıl mülkiyet olur?
Kararın iptalini ve TOKİnin 81 ilimize de adaletli konutlar
yapmasını ve ranta bulaşmamasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İktidar, olur ya ekonomik destek isterler diye
kahvehaneleri açtırdı; açtırdı da kahvelere giden yok,
oyunlar yasak, çay içen yok, gelen, oturan kimse yok, ligler başladı,
maç izlemeye gelen bile yok. Peki, ne var? Kira var, SGK primi var,
yayıncı kuruluşa yapılması gereken sözleşme
bedeli var, kara kara nasıl geçineceğini düşünen kahveci
esnafı var. Ama maalesef AKP Hükûmetinin babalar gibi sata sata,
yandaşa dağıta dağıta geldiği yolun sonunda
yurttaşa verebileceği ne gönlünde ne bütçesinde bir şey var.
Kahveci esnafı kan ağlıyor. Aslında ülkede kan
ağlamayan kesim yok. Kahvehane işletenlere acil çare bulun, kira
desteği, SGK desteği sağlayın. Yayıncı
kuruluşa sözleşme gereği ödemeleri gereken ücretler konusunda
yardımcı olun. Vatandaşımız hep vergi
artışlarında gördüğü devletini bir kez olsun yanında
görsün.
BAŞKAN Sayın Emecan
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
65 yaş üstü vatandaşlarımız
bunaldı, çok sayıda mesaj alıyoruz. Bu
vatandaşlarımız, Covid-19 salgını
başladığından bu yana en yoğun kısıtlamalar
getirilerek dört aydır en fazla fedakârlığı yapması
istenen kesim olmuştur. 1 Haziran itibarıyla tüm Türkiyede
normalleşme adımları atılırken 65 yaş üstüne 20
Mayısta yayınlanan genelgeyle getirilen kısıtlamalar devam
ettirilmektedir. Bu vatandaşlarımız, istedikleri gibi seyahat
edemiyorlar, gün içinde sadece 10.00-20.00 arası serbest
olduklarından günün sabah ve akşam serinliklerinden özgürce
yararlanamıyorlar. Türkiyeyi ekonomik kaygılarla
normalleştirdiniz, alamadığınız önlemlerden
dolayı 65 yaş üstü vatandaşlarımıza getirilen
kısıtlamaları devam ettirmek bilimle değil, vaka ve ölüm
sayılarındaki artış kaygılarınız ve süreci
yönetememenizle açıklanabilir. Sayın Fahrettin Kocaya, Bilim Kurulu
üyeleriyle birlikte normalleşme önlemlerini 65 yaş üstü
vatandaşlarımızı da düşünerek yeniden gözden geçirme
çağrısında bulunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle görüşülmekte olan kanun teklifinin
hukuk sistemimize, hukuk kalitemize ve aziz Türk milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum.
Sorum Komisyon Başkanımıza olacak:
Barolar, Anayasanın 135inci maddesinde bahsi geçen kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Avukatlar, mesleğe
başlayabilmek için baroya kayıt olmak zorundadırlar. Birden
fazla baro kurulmasında yargının zedeleneceği,
yargının 3 sacayağından biri olan savunmanın zarar
göreceği iddia edilmektedir. Hâlihazırda baro başkanlarının
kendi ideolojik düşüncelerini meslek mensuplarının
sorunlarından önceye alarak siyaset yapmaları sizce yargı
bağımsızlığına zarar veren bir durum değil
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakırlıoğlu
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Manisa bölgesinde iki gündür yaşanan dolu, sel
ve fırtına tarım alanlarına büyük zarar verdi. Çekirdeksiz
sultani üzümün merkezi Alaşehir, Salihli ve Sarıgöl ilçelerimizde
bağlarda ve meyve bahçelerinde ciddi hasar oluştu. Üst üste yaşanan
afette asmalar yan yattı, bağ tesisleri bozuldu, ürünler döküldü ve
dolu, ürünleri zedeledi. Bağları bahçeleri ve ürünleri zarar gören
çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yaraların bir an
önce sarılması en büyük temennimiz. Son zamanlarda iklim
değişikliğine bağlı olarak sık sık
yaşanan afetler Manisa genelinde tarım alanlarında hasarlara
neden oldu. Söz konusu yerlerin 2090 sayılı Kanun gereği afet
bölgesi ilan edilerek çiftçilerimizin, üreticilerimizin zararının
tazmin edilmesi, çiftçi borçlarının ertelenmesi ve yeni üretim dönemi
için faizsiz kredi verilmesi gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, ana sınıfı ve ilkokul,
çocuklarımızın eğitiminde önemli bir dönemdir. Elbette
ilkokul sınıf öğretmenleri çok önemlidir ve önemli bir görev
görmektedir fakat -devlet okullarında- ana sınıfında ve
ilkokullarda beden eğitimi, resim ve müzik derslerinde branş öğretmeninin
derse girmesi çocuklarımızın bedensel ve psikolojik
gelişimi açısından önemlidir; ayrıca,
çocuklarımızın yeteneklerinin ortaya çıkması
açısından da branş öğretmeninin derse girmesi çok
önemlidir. Yeni dönemde bununla ilgili düzenleme yapılması
faydalı olacaktır. Millî Eğitim Bakanlığından, yeni
eğitim döneminde ana sınıfında ve ilkokulda resim, müzik ve
beden eğitimi derslerinin saatlerinin artırılmasını ve
branş öğretmenlerinin derse girmesinin sağlanmasını
istiyoruz, bunu bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Salgına rağmen durmadan çalışan,
iş yükleri eskisine göre daha da çok artan kamyon ve tır
şoförleri, durumlarına çözüm bekliyor. Ağır sömürü
koşulları altında uzun süre araç kullanıyorlar ancak hem
ekonomik hem de sosyal olarak zor durumdalar. Akaryakıt zamları,
trafik cezaları, düşük ücretler ve uluslararası ticaretteki
kısıtlamalar nedeniyle mağduriyetlerinin giderilmesini
istiyorlar. Mazot desteğinden söz edildi ancak verilen sözler yine
tutulmadı. Motorlu taşıtlar vergisinin alınmaması,
mazot ve yakıt desteğinin sağlanması, beslenme ve
barınma gibi konularda yardım yapılması, salgın
itibarıyla kesilen trafik cezalarının iptal edilmesi konusunda
adım atılmalıdır. Ülke ekonomisinin kan
ağladığı şu günlerde kamyon, tır şoförlerine
yapılan zulümden derhâl vazgeçilmeli, son verilmeli onların da
artık haciz batağında olduğu görülmelidir.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yılmaz Bey
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Soru soran milletvekillerimize çok teşekkür
ediyorum. Yalnız, tabii, sorulan 10 sorudan 3 tanesi görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle alakalı; Sayın Tanal
Şanlıurfayla ilgili problemleri burada dile getirdi, Sayın Beko
TOKİyle ilgili soru sordu, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Emecan, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Aycan ve Sayın
Şahin kanun teklifiyle ilgisi olmayan, başka alanlardaki konularla
ilgili sorular sordular.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Zaten ülkenin
gündeminde kanun teklifi yok ki, ekonomi var.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bu soruları tabii ki İç Tüzük 96
gereğince ilgili bakanlıklara, Cumhurbaşkanı
Yardımcısına sorabilirsiniz, İç Tüzük 96 gereğince bu
imkânınınız var. Yalnız, konuyla ilgili, teklifle
alakalı olan soruları da tabii ki Komisyon olarak bizler buradan
cevaplamak durumdayız.
Sayın Gürer, Avukatlık Kanununda
baroların dâhil olmadığı, baroları bölen bir teklif
olarak nitelendirdi kanun teklifini. Sayın Gürer, burada barolar
bölünmüyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Parçalanıyor.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 5 binden fazla avukatın olduğu illerde 2
bin avukatın yeni bir baro kurabilmesi imkânı getiriliyor. Yani
burada baroların bölünmesi söz konusu değil, mevcut barolar
görevlerine devam edecek. Anayasanın 135inci maddesinden kaynaklanan
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olarak, meslek örgütü
olarak devam edecek ancak 5 binden fazla avukatın bulunduğu -şu
anda sayı olarak Ankara, İstanbul ve İzmiri ilgilendiren bir
durum söz konusu- yerlere de 2 bin avukat bir araya gelip yeni bir baro kurma
imkânı elde edecekler. Burada bir ihtiyarilik söz konusu, örgütlenme
özgürlüğüyle alakalı bir durum söz konusu.
Sayın Şeker bölücü baro dedi. Temsilde
adaletin olmadığı bir kanun teklifinden bahsetti. Öncelikle
şunu ifade etmek lazım, konuşmacılardan bir kısmı
da ifade etti: Barolar Birliği avukatların birliği değil,
her ilde bir baro var ve o baroların, o tüzel kişiliklerin meslek birliği
Ankarada Türkiye Barolar Birliği tarafından temsil ediliyor.
Dolayısıyla, her ildeki baronun kurumsal olarak üst birlikte, Türkiye
Barolar Birliğinde temsilini sağlayan bir teklif söz konusu, şu
anda görüşmekte olduğumuz. Her bir baro 1 başkan ve 3 delegeyle
temsil edilecek.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan...
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bir saniye...
Yalnız, her 5 bin üyede de -5 binden fazla- 1
delege kazanmış olacak. Bu şekilde sayı itibarıyla
fazla olan illerde de temsilde adaleti sağlayacak bir düzenleme.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 10 kişi
de 1 delege 5 bin kişi de 1 delege...
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Cevaplıyorum arkadaşlar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 500 kat
adaletsizlik...
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Taşkın Birden fazla baro
kurulmasında yargının zedelenme durumu olabilir mi...
Hâlihazırdaki baroların ideolojik yaklaşımları,
siyaset yapmalarıyla alakalı soru sordu. Öncelikle şunu ifade
edelim: Yargının 3 sacayağından biri savunmadır. Sav,
savunma, karar... Sav yani iddia makamı savcı, savunma makamı
avukat, karar makamı da hâkim. Şimdi, biz burada savunma
makamını eğer baro olarak nitelendirirsek hata yapmış
oluruz. Yargının 3 sacayağından bir tanesi barolar
değildir değerli milletvekilleri. Yargının 3
sacayağından bir tanesi savunmadır; savunmayı avukatlar
temsil eder, barolar değil. Barolar, meslek örgütü olarak avukatların
mesleki dayanışması, onların mesleki sorunlarının
geliştirilmesiyle ilgili kanunda ifadesini bulan görevleri yerine
getirirler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Barolar
bakkalları mı temsil ediyor?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Savunmanın barolar tarafından değil
de avukat tarafından temsil edildiğini nereden çıkarıyoruz?
Bunu afaki olarak söylemiyoruz. Bunu da yine kanuna dayandırıyoruz. Nedir
o? Avukatlık Kanunu 1inci madde, avukatlığın mahiyetini
belirleyen madde. Madde 1 ne diyor: Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest
meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan
bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder, özgürce temsil
eder. Yani, baronun siyasi görüşü ya da o baro yönetiminin ideolojik
görüşlerinden etkilenmeden, bağımsızca savunmayı
temsil eder. Dolayısıyla, savunmayı barolar temsil eder,
işte, Barolar çoklu olursa, birden fazla baro kurulursa savunma
zedelenir. dersek o zaman konu anlaşılmamış olur.
Dolayısıyla, savunmayı temsil eden makam avukattır.
Barolar, Anayasanın 135inci maddesinde
düzenlenen kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşlarındandır.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Baronun üyeleri
kimdir?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşu, Anayasanın 135inci maddesini açıp okuyalım;
okuduğumuzda şunu görürüz: Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşu olarak, her meslek için yalnızca bir meslek kuruluşu
kurulabilir. diye Anayasada bir sınırlama olsaydı
dediğiniz doğruydu, o zaman Anayasaya
aykırılığı konuşabilirdik. Anayasa 135, meslek
örgütlerini belirlerken, meslek odalarını tanımlarken 135inci maddesinde,
birden fazla meslek odasının kurulabileceğine cevaz
vermiştir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ama barolar
meslek odası değil. Sayın Başkan, barolar meslek odası
mı?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bu, tabii, Anayasanın bu hükmü nedeniyle -burada
yasamada- çıkan bir kanundan sonra Anayasa Mahkemesine de
götürülmüştür. Anayasa Mahkemesi 2012/95 Esas, 2013/9 Karar, 10 Ocak 2013
tarihli kararında -kararının gerekçesini okuyacağım-
bir meslek odasının -yani avukatlar için baro, muhasebeciler için
ayrı, eczacılar için ayrı, diğer meslek örgütleri için ayrı-
çoklu hâle getirilmesine ilişkin yasal düzenlemenin iptali için
açılan davada bakın ne diyor Anayasa Mahkemesi: Anayasa'nın
135inci maddesi anlamında kamu kurumu niteliğinde meslek üst
kuruluşlarının birden fazla olamayacağı yönünde
getirilmiş anayasal bir sınırlama bulunmamaktadır. diyor.
Yani Anayasanın hükmü de açık, Anayasa Mahkemesinin çok yakın
zamanda vermiş olduğu karar da açık. O nedenle -kanun teklifini
hazırlayanların takdiri bu yönde oluşmuş, diğer
illerde de olabilirdi ama burada bir sayı kriteri getirilmiş- 5
binden fazla avukatın bulunduğu illerde 2 bin avukat bir araya gelip
kendi barosunu kurabilecek. Bu da yargı
bağımsızlığına ters bir durum değil;
yargı bağımsızlığını ve
tarafsızlığını zedeleyen, savunmayı zedeleyen bir
durum söz konusu değil çünkü avukatlar bir araya gelerek baro
Dünyada örneği yok. denildi. Tabii,
örneği olan ülkeler de var, şu an dosyamda da var ama burada ben
sizleri bu konuda çok meşgul etmek istemiyorum.
Anayasa'ya da uygun, yargı
bağımsızlığını da zedelemeyecek, Anayasa
Mahkemesi kararına da uygun bir kanun teklifi Sayın Taşkın,
o nedenle bir endişeniz olmasın.
Diğer sorular zaten diğer
Bakanlıklara yönelik sorulardı.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 12nci maddeleri
kapsamaktadır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde partim
İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin ana
unsuru olan barolara, Barolar Birliğine, avukatlara
baktığımız zaman bu kanun teklifini talep eden hiçbir baro
yok. Barolar Birliği de özü itibariyle bu kanun teklifine karşı
olduğunu Komisyonda ifade etmiştir. Avukatların da böyle bir
talebi yok. Durup dururken böyle bir talebin Meclisin huzuruna gelmesine de
açıkça bir anlam veremediğimizi ifade etmek istiyorum. Bu yasayı
kim istiyor, niye istiyor, açıkçası anlamış değiliz.
Peki, Türkiye, çok şükür işsizliği
çözdü; açlığı, yoksulluğu giderdi. 696 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle kadroya alır gibi
yaptığımız taşeron işçilerinin sorunlarına
kökten çözüm getirdi. Ekonomimiz şaha kalktı. Emeklilik bekleyen,
emeklilikte yaşa takılan işçilerimizin,
memurlarımızın problemlerini, taleplerini
karşıladı; emekli maaşlarını en az asgari ücret
düzeyine getirdi. İş bekleyen, aş bekleyen milyonlarca
gencimizin iş sorunlarını çözdü; memurların özlük
haklarını düzenledi; yamalı bohça hâline gelen ve 4/B, C, D
şekliyle süreli sözleşmeli, süreksiz sözleşmeli diye
adlandırılan, aynı işi yapan ama farklı statüde, farklı
ücretler alan memurların hepsini yaptıkları işe göre
aynı statüde birleştirdi. Hamdolsun, adam kayırmalara son
verdik, liyakati, bilgiyi, tecrübeyi öne aldık, hak edeni hak ettiği
makama getirdik. İşçilere müjdemizi patlatarak kadroya alınmayan
taşeron işçilerinin tamamını kadroya
alacağımızı beyan ettik. Söz verdiğimiz gibi 3600 ek
göstergeyi memurlarımıza uyguladık. Sicil affını,
ehliyet affını getrdik, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borcu olan
öğrencilerimizin borcunu hep birlikte affettik.
Yine, başta hukuk fakülteleri olmak üzere tüm
eğitim birimlerinde kalite ve standardı yakalamak için, siyasi
kaygılardan uzak, akademik unvanı olan milletvekillerimizden komisyon
oluşturduk ve bunlar harıl harıl çalışarak eğitimde
kalitenin arttırılması hususunda çalışmalar
yapıyorlar.
Yine, Y ve Z kuşağı adını
verdiğimiz 25 milyona yakın gencimizin sorunlarını,
beklentilerini, düşüncelerini, duygularını tespit ettik ve
onların sorunlarının çözüm yollarını bulabilmek
adına yine uzman milletvekillerimizden komisyon kurduk. Gençlerimizi
dinlemekten, onların dertleriyle derttaş olmaktan yorulmadık,
usanmadık; klasörler dolusu dosyalar, raporlar hazırladık. Uzman
er ve erbaşların her türlü sorunlarını çok şükür
kökten çözdük. Yine, hidroelektrik santrallerinin, termik elektrik
santrallerinin, jeotermal elektrik santrallerinin çevreye ve tarıma
verdiği zararları tespit ettik, her türlü düzenlemeyi yaptık.
Velhasılıkelam -çok şükür- Türkiyenin tüm problemlerini çözdük.
Yani işçimizin derdi yok, memurumuzun derdi yok,
esnafımızın derdi yok, emeklimizin derdi yok.
Çaycımızın, kahvecimizin, simitçimizin her türlü problemlerini
çözdük. Biz de bu Mecliste açıkçası yapacak bir iş
bulamadık, millet bize Boş oturuyor, boş yere maaş alıyor.
demesin diye, düşündük taşındık, Avukatlık Yasasını
gündeme getirdik. Böyle bir şey yok. Hiçbir avukatın, hiçbir
baronun, hiçbir baro mensubunun bu konuda talebi yokken niçin böyle bir
düzenleme geldi? Açıkçası bunu biz millete ve kamuoyuna
açıklamakta zorluk çekiyoruz, açıklayan AK PARTİli
arkadaşlarımızın beyanları da maalesef vatandaş
tarafından hüsnükabul görmüyor.
Şimdi, 28
maddelik yasa teklifine baktığımızda avukatlar lehine 2
tane düzenleme var. Bunlardan bir tanesi 7nci maddede kılık
kıyafet; yanılmıyorsam 10uncu maddede de avukatların yargı
yoluna başvurma, temyiz yoluna başvurma yolu açılıyor.
Keşke bu yasa teklifinde avukatlar arasındaki kaynaşmayı,
dayanışmayı, birleşmeyi, birbirine olan güven ve
saygıyı ortadan kaldıracak düzenlemeler yerine, avukatların
gelir düzeyini yükseltecek, vekâlet ücretlerini kolayca tahsil edebilecekleri,
avukatların staj dönemlerinde en verimli şekilde
çalışmalarını, yetişmelerini sağlayacak, kamuda
çalışan avukatlarımızın özlük haklarını
düzenleyecek, hukuk fakültesini büyük zorluklarla, kamuda çalışarak
bitiren ve staj yapmakta zorluk çeken kamudaki hukuk fakültesi mezunu
hukukçuların staj yapmalarına imkân sağlayacak, CMK ücretlerini
tatmin edici seviyeye yükseltecek ve emekli avukatlarımızın
ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler yapabilseydik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİli
arkadaşlarımızın Temsilde adaleti
gerçekleştiriyoruz. söylemlerinin temelinde hiçbir hukuki gerekçe
olmadığı gibi maddi gerçeklerle de örtüşmüyor. AK PARTİ
meydanlarda Gençler bizim geleceğimizdir, gençler bizim ümidimizdir;
gençler ne kadar güçlü olursa, gençler ne kadar yönetime katılır,
bilgi ve beceri sahibi olursa Türkiye gelecekte o kadar güçlü olur. diyor ama
Avukatlık Yasasına baktığımız zaman, baro
yönetim organlarına seçilecek avukatlarda on yıl ile beş
yıl kıdem şartı arıyorsunuz. Avukat sayılarına
baktığımızda, on yıl kıdem şartını
taşımayan yaklaşık 75-80 bin avukat var, beş yıl
şartını yerine getiremeyen 50 bin avukat var. Yani 75 bin
avukatın Barolar Birliği yönetim organlarında, 50 bin
avukatın baro yönetim organlarında yer almadığı bir
kanun teklifinde siz temsilde adaletten hangi gerekçeyle bahsediyorsunuz,
anlamak mümkün değil. 18 yaşındaki bir gencimize milletvekili
seçilme hakkı veriyorsunuz ama 23 yaşında hukuk fakültesini
bitiren bir gencimize baro yönetim kurulu üyeliğini çok görüyorsunuz.
Nerede temsilde adalet? Yani 140 bin üyesi olan Barolar Birliğinde 75-80
bin avukat Barolar Birliği Yönetim Kurulunda görev alamıyor. Bu mu
temsilde adalet? Bu mu gençliğe verdiğiniz önem? Gelin,
kaldırın bu barikatları, kaldırın bu barajları,
gençlerimize güvenin, gençlerimizin önünü açın, gençlerimizin Barolar
Birliğinde, barolarda yönetimlerde görev almalarını
sağlayın. Vicdanınıza sesleniyorum, bir kere de
vicdanınıza göre karar verin. Çok temiz vicdanlı olduğunuzu
biliyorum. Bu söylediğim teklifi, bugüne kadar
kullanmadığınız vicdanınıza emanet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, temsilde adalet var mı yok mu? Zaman zaman ben de
bir taşra avukatı olarak Ankara, İstanbul, İzmir Boralarındaki
delege üstünlüğünden şikâyet etmişimdir ama getirdiğiniz
düzenlemeyle, temsilde adaleti sağlamak yerine, temsilde adaleti yerin
yedi kat dibine gömüyorsunuz. Hodri meydan, İYİ PARTİ diyor ki,
bırakın temsilî demokrasiyi, doğrudan doğruya demokrasi uygulayalım;
bütün avukatlar sandık başına gitsinler ve sandıkta Barolar
Birliği Başkanını, Barolar Birliği Yönetim Kurulu
üyelerini, baro başkanlarını, il baro yönetim kurulu üyelerini
doğrudan seçsinler. İşte size temsilde adalet, işte size
gerçek demokrasi, işte size doğrudan doğruya demokrasi. Hadi
buyurun, kabul edelim. Etmiyorsunuz çünkü üzülerek ifade edeyim, eğer
kendi vicdanınızla, kendi iradenizle hareket edebilseniz, benim bu
söylediklerime, en azından gençlerin önünü açmak ve yine doğrudan
doğruya demokrasiyi gerçekleştirmek adına bunlara evet
diyeceğinizi biliyorum.
Gecenin bu vaktinde fazla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Ayhan Bey.
AYHAN EREL (Devamla) Hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, günümüzde
Türkiyede devlet ve vakıf üniversitelerine bağlı olan 133 tane
hukuk fakültesi vardır. Bu fakültelerin toplam öğrenci
kontenjanı ise 80 bin civarındadır. Türkiyede Aralık 2019
verilerine göre 127.691 avukat bulunmakta ve bu rakama da her yıl binlerce
yeni meslektaşımız eklenmektedir. Bu bağlamda, yirmi
yıl öncesine göre bugün İstanbul, Ankara ve İzmir Barosuna
kayıtlı avukat sayısı neredeyse 3 kat
artmıştır.
Barolarda üye sayısındaki rakamlar
böylesine ciddi artarken mesleğin icrası noktasında
baroların aksayan yanları da kendini göstermeye
başlamıştır. Barolar avukatları kolektif temsil eden
meslek kuruluşları olup avukatların müşterek menfaatleri
temelinde oluşmalıdır. Bu bakımdan baroların temel
amacı mesleğin nitelikli bir şekilde sürdürülebilirliğini
sağlamak olmalıdır. Avukatlar mesleklerini bireysel düzlemde
müvekkillerinin haklarını korumak için sürdürürken baroların da
yasal mevzuat bağlamında amacı mesleğin ortak
sorunlarını çözmek, mesleki temelin sürmesi ve olgunlaşması
doğrultusunda mücadele ederek sürdürmek olmalıdır.
Kanun teklifimize karşı sürekli
gelişmiş ülke örnekleri verenlere bir örnek de ben vereyim:
İsveçin başkenti Stockholmde baro vardır ancak baro
başkanını avukatlardan başkası bilmemektedir. Bizdeki
bazı büyükşehir baro başkanlarının kendilerini
yasaüstü görmesi, siyasete yön vermeye çalışması ve
adını duyurma çabası gözlerden kaçmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, yapılan
araştırmalara göre, bugün, hâlen, alternatif teşkilatlanma
önündeki anayasal, yasal kısıtlamalardan, meslek
kuruluşlarının üyelerine ve faaliyetlerine yönelik
memnuniyetsizliklerden, belge ve hizmet karşılığı
alınan ücretlerden kaynaklanan şikâyetlerin
varlığından söz edilebilmektedir. Aynı zamanda, bu
kuruluşların organ seçimlerinde yaşanan sorunlar ve bunun sonucu
olarak kimi kuruluşlarda yönetim organlarının meslek mensuplarının
çoğunluğunu temsil etme kabiliyetini yitirmiş olması ve bu
kuruluşlardan bazılarının belli ideolojik veya çıkar
gruplarının nüfuzu altında bulunması da kamuoyuna
yansıyan eksikliklerdir. Bu kuruluşlarda yönetimde çoğulculuk ve
katılımcılığın sağlanamaması,
organların teşekkülü ve işleyişinde demokratik esaslar
yerine oligarşik ve bürokratik yaklaşımların öne
çıkması, hesap verebilirlik, şeffaflık konusunda
boşluk ve yetersizlikler de kuruluş üyeleri tarafından dile
getirilen şikâyetler arasındadır.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifimize
muhalefet eden barolar, kendilerini haklı gösterebilmek ve taraftar
toplayabilmek adına günlerdir mevzuata aykırı davranmakta, hukuk
adamı olarak yasakları çiğnemekte, kanuni görev
tanımlarının dışında hareket etmektedirler.
Örneğin Çoklu baroyla, barolar siyasallaşıyor. deniyor. Zaten,
şimdi muhalefet eden baro yönetimleri siyasallaşmış
değil midir? Görev alanlarını unutup devlet yönetimine ayar
vermeye çalışan, muhalefet partisi gibi davranan, hatta hatta Diyanet
İşleri Başkanının dinî değerlerimizle ilgili
sözlerini aşağılayacak kadar ülke gerçeklerine
yabancılaşmış baro yönetimleri yok mudur? Eylül 1990da
Havanada toplanan Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı
Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansında kabul edilen Havana
Kurallarının 24üncü maddesindeki bir ifadeyi Genel Kurulun bilgisine
aktarmak isterim. Avukatlar, kendi menfaatlerini temsil etmek, süreklilik
taşıyan mesleki eğitim ve öğretimlerini geliştirmek ve
meslek haysiyetlerini korumak için bağımsız meslek örgütleri
kurma ve bunlara katılma hakkına sahiptir. denilmektedir. Şimdi
ise avukatların özgürce teşkilatlanma hakkına Hayır, biz
varız. diye karşı çıkılıyor; üstelik ikinci, üçüncü
baro kurmak zorunlu değilken.
Kanun teklifimizle sanki her ilde birden fazla baro
kurulacakmış yanılsaması yaratanlara bir kez daha
hatırlatalım: Teklifimizle, avukat sayısı fazla olan,
şu an için 3 büyükşehrimizde faaliyet gösteren
avukatlarımız, eğer mevcut baro yönetiminin hizmetlerinden
memnun değillerse kurulacak yeni baroya üye olabileceklerdir. Bu durum da
yönetimde rekabeti getirerek hizmet kalitesini yükseltecektir. Bir ilde tek
vali, tek emniyet müdürü var. diyecek kadar işi ileriye götürenler
haklı gözükebilmek adına çok komik duruma düşmektedirler. O zaman
birileri çıkar der ki: Bir ilde birden fazla vergi dairesi
bulunmasına ne diyeceğiz? Bu bakımdan tutarlı olmak
gerekmektedir.
Bakınız, burası önemli, Fransada
barolar yargının oluşumuna göre
teşkilatlanmışlardır. Bu bağlamda, 101 il bulunan
Fransada 183 adet birinci derecede asliye mahkemesi bulunduğu için
yıllardır 183 tane baro vardır. Hiçbir Fransız avukat
mezkûr çoklu baro karşısında Savunma hakkımız
elimizden alınıyor, bağımsızlığımız
elden gidiyor. laflarının ardına
sığınmamaktadır. Üstelik bizde, örneğin Ankarada
onlarca asliye mahkemesi, onlarca ceza mahkemesi, onlarca ticaret mahkemesi
var; bu mahkemeler birden fazla oldukları için
bağımsızlıkları mı kayboluyor? Bu konuda ne
diyeceksiniz?
Baroların gücü kırılıyor.
deniyor. Barolar gücünü, üye sayısından veya baro
başkanlığı koltuğundan değil, hukuki
mevzuatından, meslektaşlarına yönelik nitelikli ve kaliteli
çalışmalarından, bir de en önemlisi, adaleti temsilden
alırlar. Teklifimiz tam da bunları öngörmektedir. Kanun teklifimize
muhalefet eden baroların birçok üyesini bugün başkanlarının
yanında göremiyoruz. Üyelerinin bu tutumu, mevcut baro yönetimlerinin
kendilerini check etmeleri adına önemli bir demokratik gösterge
niteliğindedir.
İstanbul, Ankara, İzmir gibi
büyükşehir barolarının seçimlere katılımının
düşük olması bugüne kadar araştırılmamış,
katılımın yükseltilmesi konusunda da hiçbir şekilde
harekete geçilmemiştir. Demokrasi ve adalet kavramlarını
sık sık kullananların, yönetim seçimlerine katılım
düşüklüğü konusunda sessiz kalmaları da düşündürücüdür.
Değerli milletvekilleri, Barolar Birliği
Genel Kurulu için son seçimlerde görülmektedir ki İstanbul, Ankara ve
İzmir delegelerinin toplam delege payı yüzde 41, Anadolu
barolarının payı yüzde 59 düzeyindedir. Oysa bu rakam 1969da 3
büyük il için yüzde 17, Anadolu baroları için yüzde 83
civarındaydı. Şu anda, doğu ve güneydoğuda yer alan 20
il toplamda ancak 43 delegeyle Barolar Birliğinde temsil edilmektedir, 20
ilin Barolar Birliğindeki payı ise sadece yüzde 13ler düzeyindedir.
Bu rakamlar ortadaki adaletsizliğe işaret etmektedir. Bugün,
özellikle İstanbul gibi bir büyük şehrimizde 46-47 bin üyenin
bulunduğu baronun seçimlerine neredeyse yarısı kadar üye
katılmakta, üye tam sayısının yaklaşık yüzde
17sine tekabül eden sayıyla yani 8 bin civarında üyenin oyuyla
yönetim kazanılmaktadır. Muhalefet edenlerin esas yaygara
koparmaları tam da bu yüzdendir. Adaletsiz temsil
anlayışını hiç kimse demokratik gösteremez.
Şimdi önümüzde büyükşehir
barolarının Anadolu baroları üzerindeki tahakkümüne son
vermesini öngören teklifimiz vardır ve avukatlık mesleğinin onur
ve saygınlığını daha da yukarı
çıkarmayı hedeflemektedir. Kanun teklifimize muhalefet eden
baroların, üyelerinin şikâyet ve memnuniyetsizlikleri hakkında
çözüm önerilerini de bugüne kadar görebilmiş değiliz. Hâl böyle
olunca da baro üyelerinin barolarından ciddi bir uzaklaşma içinde
olduğu anlaşılmaktadır. Bakıldığında,
avukatların, üyesi bulundukları baro faaliyetleri yerine, dernek,
vakıf, platform, grup olarak bir araya gelerek ihtiyaçlarını ve
taleplerini dile getirdiklerini görmekteyiz.
Diğer taraftan, gerek Devlet Denetleme
Kurulunun gerekse diğer kuruluşların konuya ilişkin
araştırma ve inceleme raporlarında bahsetmiş olduğumuz
eksiklikler yıllardır dile getirilmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, son söz
olarak, teklife karşı olan siyasi parti gruplarının
baroları savundukları kadar Türkiyenin hak ve menfaatlerini
savunmadıklarını gözlemlemekteyiz. Bunun için bu konuda tekrar
düşüncelerini gözden geçirmelerini ve mezkûr ortak imzayla ortaya
koyduğumuz kanun teklifinin yasalaşması hususunda lehte oy
kullanmalarını diliyor; kanun teklifimizin barolarımıza,
avukatlarımıza ve büyük Türk milletine hayırlara vesile olması
dileğiyle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avukatlık
Kanunundaki değişiklik nedeniyle, birinci bölüm üzerinde partim
adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle şunu belirteyim: Devletin
yapısı yasama, yürütme ve yargı organından
oluşmaktadır; bu, anayasal bir hükümdür.
Şimdi, yasama Meclisinin yani Meclisin
düştüğü durumu herkes çok iyi biliyor. Meclisin iradesinin ne kadar
ayaklar altına alındığını, ne kadar
işlevsizleştirildiğini herkes çok net bir şekilde biliyor;
bunu anlatmaya gerek yok. Yürütmeye gelince, yürütmenin hâlini de şöyle
bir kelimeyle ifade etmek istiyorum: Siz iyi bir şekilde yürütüyorsunuz;
bu da nettir, buna da söyleyecek bir lafımız yok. Çok laf var
aslında ama
Bakın, yargıya gelince, yargının
gerçek fotoğrafı şu: Artık Türkiyede tarafsız ve
bağımsız bir yargıdan bahsetmek mümkün değildir.
Sayısız örnekleri var, sayısız uygulamaları var ve
yargıyı öyle bir hâle getirdiniz ki artık yargı olmaktan
çıkmış durumdadır; emir alan, tarafsızlığını
yitiren ve âdeta taraflı karar veren bir mekanizma hâline
dönüştürülmüştür.
Bakın, son yirmi yıla
baktığımız zaman, Türkiyede binlerce köy
boşaltıldı, binlerce faili meçhul cinayet var. Bakın,
binlerce işkence vakaları var, çocuk tecavüzcüleri var, kadın
cinayetleri var. Binlerce siyasetçi şu anda cezaevlerinde, gazeteciler cezaevinde,
düşünürler cezaevinde ve Türkiyede muhalefet eden kim varsa hepsi bu
yargının hedefinde ve bu tarafsız yargının
vasıtasıyla çoğu insan ve çoğu muhalif kişi şu
anda cezaevlerinde ya da maalesef yurtdışında. Bu yargı bu
sebeple yargı olmaktan çıkmış ve yargı
vasfını yitirmiştir. Bunun örnekleri binlercedir; Demirtaş
örneği var, Kavala örneği var.
Bakın, son günlerde -çok önemli- biz neredeyse
canlı şekilde bir işkence vakasıyla karşı
karşıya kaldık. Sevil Rojbin Çetin işkenceye maruz
kaldı, Mecliste gündeme getirildi, sırf bu işkenceyi örtbas
etmek için bu yargı ne yaptı biliyor musunuz? Gözaltı süresini
günlerce uzattı ve siyasal çalışma yapan bir siyasetçi, bir
kadın siyasetçi bir haftadan fazla gözaltında tutuldu ve sonunda
örgüt üyeliği nedeniyle de tutuklandı; şu anda cezaevinde.
Bakın, vücudundaki mevcut yaralar iyileşsin diye, tespit edilmesin
diye gözaltı süresi uzatıldı ve bunu yapan, bu
yargının kendisi; bunu yapan, bağımsızlığını
ve tarafsızlığını yitiren bu yargı.
Peki, bu yargının bir ayağı
nedir? Savunma, avukatlar. Bakın, saraya karşı duran avukatlar
bir açıklama yaptı, muhalefet ettiler, demokrasiden yana tavır
koydular, sarayın hedefi hâline geldiler. Bakın, on binlerce genç,
sizlere Oy yok. dediler ve bunu sosyal medyada paylaştılar.
Şimdi, sosyal medyanın mevcut olan ortamı şu an
itibarıyla yine sarayın hedefinde, bununla ilgili bir kanuni
düzenleme yapmak için şu an çalışma yapıyorlar.
Bu, Avukatlık Yasasında getirmiş
oldukları değişikliklerin hiçbir şekilde mantıkla
ilgisi yok değerli arkadaşlar. Ne mantıkla ne bilimle ne ahlakla
ne de toplumun iradesiyle ilgisi olmayan bir düzenleme. Bakın, biz bunu
Komisyon sürecinde çok net bir şekilde dile getirdik. Ya, kanunlar
arasında bir ahenk olur, kanuni düzenlemelerde bilimsel bir ölçüt olur,
sayısal bir ölçüt olur, mantık olur; bunların hiçbiri bu kanuni
düzenlemede yok. Neden yok? Bakın, deniliyor ki: 5 bin üyesi olan bir
baro, 2 bin imzayla yeni, ikinci bir baro kurabilir. Peki, daha sonra neyi
getiriyorlar? Diyorlar ki: O baro mensuplarından 5 bin kişiye 1
delege düşer. Ya, siz bu sayıyı nereden
çıkardınız? Bunu hangi mantıkla getirdiniz,
mantığınız ne? Neden bin kişi değil; neden 3 bin
kişi değil, neden 50 bin kişi değil; neden 5 bin kişi?
Bunun açıklamasını, bunun gerekçesini gösterebiliyor musunuz?
Gösteremiyorsunuz çünkü mantıklı değil, mantığı
yok. Neden böyle bir şeye gidiyorsunuz? Çünkü bu barolar size muhalif, bu
baroları bölmek istiyorsunuz, kendi baronuzu oluşturmak istiyorsunuz.
Sizin hedefiniz bu, sayınızı ona göre oluşturdunuz.
Bakın, ne kadar mantıksız
olduğunu size göstereyim. 38 kişilik bir avukat grubu olan bir ilde
eşittir 4 delege. Bakın, 38e karşı 4 delege. 4.999 yani 5
bine 1 kala olan bir ilde eşittir 4 delege. Ya, hangi mantıkla böyle
bir düzenlemeye gidiyorsunuz, hangi mantıktır bu? Bakın, ilkokul
1inci sınıftaki çocuğun önüne koyar, derseniz ki Burada
mantık var mıdır?, önünüze bu kâğıdı
fırlatır atar, fırlatır atar. Böyle bir şey olmaz,
böyle bir şey yok. Amacınız ne peki? Amacız, etki
altında tutamadığınız, etkileyemediğiniz,
demokratik mücadelenin olduğu yerde, bunu da kendi barolarını
oluşturmak üzere, yepyeni bir ortam yaratmak istiyorsunuz.
Bakın, Sevil Rojbin Çetin meselesine gelelim.
Açık bir işkence olayı var; burada Mecliste gündeme getiriyoruz Halkların
Demokratik Partisi olarak, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanı çıkıp burada aleyhe beyanda bulunuyor,
açıklamada bulunuyor. Bundan utanmak lazım, insan bundan hicap duyar.
Bu kanun teklifi çevreyi ilgilendiriyor, Anayasayı ilgilendiriyor, çocuk
haklarını ilgilendiriyor, insan haklarını ilgilendiriyor,
birden fazla komisyonu ilgilendiren bir yasal düzenleme; hepsinden görüş
alınması gerekiyor ama tek bir komisyondan görüş
alınmaması artık burada şart. Nedir o komisyon? İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu. Artık, o
tarafsızlığını, fonksiyonunu yitirmiş
durumdadır. Böyle, buraya çıkıp bu şekilde, işkenceden
yana tavır koyan bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanından burada böyle bir rapor almak, o Komisyona bu kanuni
düzenlemeyi havale etmek artık mümkün değildir, derhâl istifa etmesi
lazım, derhâl istifa etmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, bir de bu kanuni
düzenleme ne getiriyor biliyor musunuz? Bakın, doğrudan doğruya
iradeye müdahale söz konusu. Ekim ayında, kasım ayında bütün
baroları ve Barolar Birliğini seçime zorluyor bu kanuni düzenleme.
Ya, bu, yasamanın doğrudan doğruya yargıya müdahalesidir;
zorunlu kılıyor, feshediyor, Bakın, siz bu seçimi yapmak
zorundasınız." diyor. Bu nedir? Bu bir darbedir, bu bir kayyum
atamasıdır, kayyum atamasından başka bir şey
değildir. Bu yönüyle de çok açık bir şekilde Anayasaya
aykırı bir düzenlemeyi beraberinde getiriyor.
Değerli arkadaşlar, sokakta baro
başkanlarını copladınız, üzerlerine su
sıktınız. Bu baro başkanları geldiler, bu Mecliste kendi
görüşlerini dile getirmek istediler; Meclisin dışında,
duvarın dibinde bu insanları beklettiniz. Bakın,
oturabilecekleri bir sandalye edinmişlerdi, o sandalyeleri de
altlarından çektiniz. Ya, utanmak lazım böyle bir şeyden! Bu
Meclis, halkların meclisidir. Bu Meclis, bütün halkların Meclisidir.
Bu Meclisin etrafını bariyerlerle çevirmişsiniz, her
tarafını kapatmışsınız. Kime
kapatmışsınız? Bütün halklara ve bütün topluma kapatmışsınız,
kime kapatmışsınız bu Meclisi? Bakın, siz
korkuyorsunuz, siz artık bu halktan, bu toplumdan korkar hâle geldiniz.
Sizin artık meşruiyetiniz yoktur, meşruiyetinizin
olmadığını ben şu rakamlarla size bildirmek istiyorum.
Sizin bu yasayı çıkarma meşruiyetiniz kalmamıştır.
Bakın, söyleyeyim size rakamlarla: 24 Haziran seçimlerinde AKPnin oyu
yüzde 42,56. Peki, son yapılan araştırmada nedir? Yüzde 30,3.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Ya, o sana göre. 44,44
Bende 44
Ben kendim, yaptım 44
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bana göre değil, öyle.
Sen şu anda yüzde 30un altına düşmüşsün.
HAMZA DAĞ (İzmir) Merak etme, sen çok
rahat ol! Yüzde 44, Allaha hamdolsun; 15 de MHP.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Sizin bu yasayı
çıkarma yetkiniz yok artık. Siz gidicisiniz, gidicisiniz çünkü bu
yasayı artık çıkaramazsınız. Bu yasayı
bırakacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bu halka teslim
edeceksiniz.
HAMZA DAĞ (İzmir) O uydurma, uydurma!
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Öyle tabii. Uydurma
değil, gerçek tabii.
HAMZA DAĞ (İzmir) Uydurma, uydurma!
BAŞKAN Toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Bu, gerçeğin ta
kendisidir. Bak, siz giderayak bu toplumu dize getirmeye
çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika sayın milletvekili
HAMZA DAĞ (İzmir) Demokrasiye yeni bir
şey kattınız ya?
BAŞKAN Hatip konuşmasını
yapsın, müsaade edin arkadaşlar.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Giderayak bunu
yapıyorsunuz. Sizin artık hiçbir meşruiyetiniz
kalmamış. Siz Türkiyede insan haklarını ortadan
kaldıracak yasal düzenlemeler yapıyorsunuz. Siz bunu yapma
hakkına sahip değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) HDP kaç HDP? O ankette
HDP kaç?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Rüya görüyorsun, rüya!
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Gelin, şimdi seçime
gidelim o zaman. Gelin, gidelim. Seçime gidelim o zaman.
BAŞKAN Bir dakika
Beyler
HAMZA DAĞ (İzmir) Söyler misin, o
ankette HDP kaç?
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Seçime gidelim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Söyler misin o ankette
HDP kaç? Hadi, söyle bakalım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Bakın, seçime
gittiğimiz andan itibaren, siz artık sandığa gömülüsünüz ve
sandığa gömüleceksiniz.
BAŞKAN Sayın Dağ
HAMZA DAĞ (İzmir) Söyler misin o ankette
HDP kaç? Hadi, söyle bakalım? Söyleyemezsin çünkü yalan söylüyorsun! Yalan
söylüyorsun!
BAŞKAN Sayın Dağ
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Ne hakladır ki
yargıyı etki altında tutuyorsunuz? Ne hakla bunları yok
etmeye çalışıyorsunuz? Sizin buna hakkınız yok! Yok
hakkınız! Hakkınız yok burada, yok!
HAMZA DAĞ (İzmir) Yalan söylüyorsun!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi canım sen
de!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Dinleyin.
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika...
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Neden 5 bin kişiyle
ki? Neden irade üzerine etki koymaya çalışıyorsunuz?(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Haydi söyle
bakalım!
BAŞKAN Bir dakika Sayın milletvekili
Bir dakika
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Bakın, siz
gidicisiniz. Gidici olduğunuz için de yapacağınız tek
şey çekip gitmektir. Bu yasal düzenlemelere son vermektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi canım hadi!
Daha dün Meclis Başkanını seçtik ya, neredesin sen? (HDP
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama yani
böyle bir usul yok ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Daha dün Meclis
Başkanı seçilmedi mi? Hangi oyla seçildi?
HABİP EKSİK (Iğdır) Hadi
oradan!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Rüya görüyorsun, rüya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Daha dün Meclis
Başkanı seçimi yok muydu, ne oldu? Sizin oylarınızla
mı seçildi? Ne konuşuyorsun? Kim oy verdi? Rüya görüyorsun, rüya!
Allah, Allah!
HABİP EKSİK (Iğdır) Kirlilikleri
böyle bağırarak kapatamazsınız!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu
bağırtıların, çağırtıların hiçbir
faydası yok. Hatibi dinledik, biraz sonra Sayın Dağ
konuşacak, onu dinleyeceğiz.
Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya ben,
buradan kayıtlara geçsin diye söyleyecektim, gerçekten bu usulü kabul
etmiyoruz. Böyle bu şekilde bizim geri adım
atacağımızı, sineceğimizi falan
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Yok canım, öyle
bir beklentimiz yok, merak ettik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
haksızlığın bastırılma şekli. (HDP
sıralarından alkışlar) Şu anda, evet, hatibimize
ısrarla HDP yüzde kaç? diyorsunuz. HDP yüzde 12 ve gitgide yükseliyor,
siz de gitgide düşüyorsunuz yerlere doğru. Tamam mı?
HAMZA DAĞ (İzmir) Tamam, söylesin hadi
bakalım! Söyleyemedi. Anketleri böyle mi yapıyorsunuz? Demokrasi
anketleri mi verdi? Bende de var, 10 tane var, gösteririm size, 10 tane.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
anketleri de biliyorsunuz. Buradan sataşarak bir şey
yapamazsınız yani.
Ayrıca, Sayın Başkan, Grup
Başkan Vekilinin sanırım işi var ki buraya oturmuş;
orada sataşma görevi verilmedi herhâlde dinlesin, not alsın diye
görev verildi. Yani son üç dakikayı hatibimizi konuşturmamak
üzerinden
HAMZA DAĞ (İzmir) Sayın Grup
Başkan Vekili, sataşma bu Meclisin içinde var zaten. On dakika
dinledik beyefendiyi, on dakika dinledik Sayın Vekilimi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Beni de
dinlemiyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) On dakika dinledim,
gayet dikkatli bir şekilde dinledim.
OYA ERSOY (İstanbul) Lütfettiniz dinlemekle.
HAMZA DAĞ (İzmir) Dinledim ya!
BAŞKAN Sayın Beştaş, peki...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya biz
böyle bir üsluba aynı şekilde karşılık veririz. Bu
böyle bilinsin. Yani bu şekilde konuşmalar
BAŞKAN Peki. Çok teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Bülent Tezcan konuşacak.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz kanun teklifiyle ilgili, Komisyondan bu
yana ayrıntılı olarak bütün arkadaşlarımız
itirazlarını dile getirdiler ama görüyoruz ki bir talimat ile bir
akıl tutulması el ele tutuşmuş ve Türkiyeyi önümüzdeki
dönemde belirsiz bir felakete doğru kararlılıkla götürme
çabasında.
Bunun örneklerini ne yazık ki daha önce gördük
ve bunun örneklerini daha önce gördüğümüzde, o işin sorumlusu olanlar
el ele tutuştuklarıyla ellerini bıraktıkları zaman
dönüp millete dediler ki: Allah da millet de bizi affetsin. Bizim
çırpınmamız, bu millete bir kere daha böyle diyecek
zararları vermeyin diyedir, tek derdimiz bu, tek çabamız bu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, bu
teklifte birçok şey -28 madde- var; ne yapılmak isteniyor, hepimiz
çok iyi biliyoruz. Bir: Baroları bölerek barolara hâkim olmak. İki:
Temsilde adaleti yok ederek Barolar Birliğine hâkim olmak. Telaş bu,
çaba bu, bugüne kadar yapılmaya çalışılan şeyler
bunlar.
Değerli milletvekilleri, bu iktidar
pratiği Türkiyede adaleti böldü, adliyeleri böldü, şimdi sıra
barolara geldi. Bakın, herkes şunu çok iyi biliyor: Gidin adliye
koridorlarına, gidin yüksek mahkemelere, gidin Hâkimler ve Savcılar
Kuruluna; adliye koridorları tarikatlar, cemaatler arasında
parsellenmiş; Hakyolcular, Menzilciler, filancalar falancalar. Şimdi
de baroları bu şekliyle parsellemek ve parçalamak peşindesiniz
ancak bir şeyin ya farkındasınız ya değilsiniz;
baroları bölmek, ülkeyi bölmenin bir başka adımıdır.
Bunun için isyan ediyoruz, bunun için itiraz ediyoruz.
Bakın, ısrarla ikaz ettik, camiye,
kışlaya, okula, adliyeye siyaseti sokmayın dedik, hepsine
soktunuz, hepsine siyaseti soktunuz bir de bunu yaparken Barolar siyaset
yapıyor. diye şikâyet ederek bunu yapıyorsunuz, bu teklifi
Barolar işini yapmıyormuş, barolar siyaset
yapıyormuş. Sizin Barolar siyaset yapıyor. dediğiniz
şey, baroların kendi kuruluş kanunundan kaynaklanan yetkilerini
kullanması.
Bakın, bu sözü biz ilk defa duymuyoruz. Bu sözü
biz, yedi sene önce de duyduk, yedi sene önce Türkiyede kumpas davaları
Silivride devam ederken, yedi sene önce Türk Silahlı Kuvvetlerine, bu
milletin ordusuna kumpas kurulurken, avukatlar adliyelerde
konuşturulmazken İstanbul Barosu gitti, Silivri çetesinin mahkemesine
dayandı, Silivri çetesinin kapısına ve o çeteye
Avukatları, savunma hakkını, yargıyı sizin
ayağınıza paspas ettirmeyeceğiz. dedi. (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, FETÖcü yargı, o
zaman İstanbul Barosu Başkanı ve yönetimi hakkında
iddianame düzenledi ve o iddianameyle İstanbul Barosu işini
yapmıyor, yargıya müdahale ediyor, siyaset yapıyor. diye
haklarında dava açtı. Ona kim sahip çıktı biliyor musunuz?
Ona o gün sahip çıkan Hukukun Üstünlüğü Platformunun
Başkanı, bugün kanunda birinci imza sahibidir, bu teklifteki birinci
imza sahibidir, düşünebiliyor musunuz? FETÖnün eksik işlerini ikmal
etmek gibi bir göreviniz mi var? FETÖnün yapamadıklarını
tamamlamak gibi bir göreviniz mi var?
Arkadaşlar Siyaset yapıyor. diye yok etmeye
çalıştığınız barolar, o zaman da savunma
hakkına sahip çıkıyordu, bugün de savunma hakkına sahip
çıkıyor. Bakın, bu teklifin ısrarla niye geçirilmek
istendiğine dönüp baktığınızda, belki
bilmediğimiz arka planda başka şeyler vardır, ileride onlar
da çıkar ama müthiş bir iktidar doyumsuzluğu var. Ya, bu
nasıl bir iktidar doyumsuzluğudur, iktidara doymamak nasıl bir
şey? Yani on sekiz yıldır Türkiyeyi yönetiyorsunuz, yetmedi tek
adam rejimine geçirdiniz, Her şeyi yapalım. dediniz. Şimdi,
Baroları da biz yönetelim. diyorsunuz. Yandaş sendikalar kurdunuz,
sendikaları yöneteceksiniz, vakıfları yöneteceksiniz, dernekleri
yöneteceksiniz, okçular derneği kuracaksınız, ondan sonra
ayakkabıcılar derneği kuracaksınız, yetmedi,
arkasından baroları da yönetmeye kalkacaksınız. Bakın,
bunun bir tane adı vardır; bu, totaliter devlet düzenini
yerleştirme çabasından başka bir şey değildir.
Demokratik yolla iktidara geldiniz, otoriter
yöntemlerle iktidara yerleştiniz, totaliter yöntemlerle kalıcı
olmaya çalışıyorsunuz ama şunu unutmayın ki tarihte
bütün totaliter liderler, milletin önünde iktidardan devrilip gitmek zorunda
kalmışlardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Totaliter yöntemler hiçbir iktidarı koruyamamıştır, sizi de
korumayacak.
Bakın, temsilde adaletten bahsediyorsunuz, ya
bu nasıl bir şeydir? 5 bin üyeyi geçen barolarda her 2 bin avukat
baro kuracak. Peki. Yani Sandığa gitmeyen avukata baro
kurduracağım. Kendi meslek örgütünün seçimine gidip sandıkta
oy kullanmayan avukata baro kurduracağım. diyorsunuz. Peki,
kurdururken nasıl? 2 bin avukat bir araya gelirse baro kuracak, kurunca 4
delegeyle Barolar Birliğine gidecek. Bir araya gelmez de baroda
kalırsa ilave temsil için 5 bin kişi lazım. Yani 5 bin avukata
diyorsunuz ki: Orada kalacağınıza, 1 temsilciyle Barolar
Birliğine gideceğinize, gidin 2.500, 2.500, 2 tane baro kurun,
dörderden 8 tane birlik temsilcisi yollayın. Yani barolara
kastınızı, barolarda, meslek örgütünde dayanışma
içerisinde olunmasını parçalamaya dönük bu iştah ve
ustalığı anlamak mümkün değil. Temsil hileleri
Bakın,
bu temsil hilelerine de alışıksınız ve bunu temsilde
adalet diye anlatıyorsunuz, bunun neresi temsilde adalet?
Şimdi, dönüp aynısını seçim
sisteminde yaptınız, ittifak yasasını getirirken o zaman da
nispi temsil, Dhondt sisteminden yararlanmak için, milletvekillerini önce
ittifaklar arasında dağıtıp sonra ittifak içerisinde
dağıtmaya başladınız; aynı yöntem, aynı
yöntem. Temsil hileleriyle Türkiyede her alanda demokrasiyi, her alanda
temsilde adaleti yok etme peşindesiniz.
Şimdi, bakın, 2002 yılında
iktidara geldiniz. 2002 yılında, yüzde 34 oy oranıyla bu
Mecliste yüzde 66 oranında sandalye sahibi oldunuz. Yüzde 34 oy
oranıyla 188 milletvekili çıkarmanız gerekiyordu, 188 yerinde
363 milletvekili çıkardınız. 175 milletvekilini haksız yere
çıkararak beş sene bu memleketi yönettiniz, şimdi kalkıp
baroların, İstanbul, Ankara, İzmir Barolarının
sayısına bakarak diyorsunuz ki: Burada bir adaletsizlik var. Peki,
o baroların avukat sayısını biliyor musunuz? Bakın,
İstanbulun, Ankaranın, İzmirin, onların Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki temsil oranından bir
rahatsızlığınız yok; Mecliste 600 milletvekili var, bu
3 ilin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsili 162 milletvekiliyle, burada bir
problem yok, Ardahanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsili 2
milletvekiliyle, İstanbulun 98 milletvekiliyle; burada bir problem yok
ama barolara gelince Ardahanı 4 delegeye çıkarmaya, İstanbul
Barosunu 13 delegeye indirmeye çalışıyorsunuz. Bunun neresi
temsilde adalet?
Değerli arkadaşlar, bir başka bahane:
Rekabet olacakmış, kalite doğacakmış. Değerli
milletvekilleri, değerli milletvekilleri; konuştuğumuz ticaret
değil, adalet, adalet; ticaret yapmıyoruz, adalet yapıyoruz.
Devletin her yerine ihale penceresinden ve gözlüğünden bakabilirsiniz ama
adalette kalitenin yolu, söylediğiniz gibi, ticari rekabette
değildir; adalette kalitenin yolu, bağımsız hâkimler,
bağımsız savcılar, bağımsız barolar
yaratmaktan geçer, yargıyı bağımsız kılmaktan
geçer. (CHP sıralarından alkışlar) Yargıda
bağımsızlığı ortadan
kaldıracaksınız, ondan sonra da kalkıp bunu
yapacaksınız. O zaman, HSKyi de bölün; o zaman, dönün, mahkemeleri
de bölün, vatandaş gitsin Bu mahkeme daha iyi. desin Ben onu tercih
ediyorum. desin. Böyle bir şey olur mu, bunun sonu var mı?
Bakın, burada herkes çok iyi bilir ki
iddia-savunma-yargı, yargı düzeninin en önemli 3
ayağıdır. Bu 3 ayaktan 2 tanesini perişan ettiniz,
kırdınız, yok ettiniz iddiayı da yargıyı da. Bir
tane güncel örnek: Eğer muhalefete yakın siyasetçi
hanımefendilere hakaret olursa savcılar takipsizlik kararı
veriyor ama iktidara yakın birisine olursa en az yarısından
çoğunu tutuklayıp hapse atıyor ve orada
savcılıkları akıllarına geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bitiriyorum, son cümlem
Sayın Başkan.
Her türlü hakarete karşı çıkarken
savcıların, yönünü saraya dönerek değil, hukuk kitaplarına,
raflarındaki hukuk kitaplarına ve ettikleri yemine dönerek hareket
etmesini bekliyoruz.
Şimdi, ikinci örnek: Bu yeni bir iddianame,
Aydından. Cumhurbaşkanına hakaretten iddianame
düzenlenmiş, 4 tane sebep var. Bu sebepler de şöyle ki: Saman ithal
etmiyoruz. demiştiniz, yalanınız çıktı. denilmiş.
Bunun için iddianame düzenliyorlar, gerisini saymıyorum. Şimdi,
sarayın savcılarını, sarayın hâkimlerini
yarattınız, sarayın barolarını yaratmak istiyorsunuz,
buna itiraz ediyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Hamza Dağ.
Buyurun Sayın Dağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAMZA DAĞ
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi muhabbetle selamlıyorum.
Biliyorsunuz, yaklaşık beş altı
gündür bu kanun teklifi üzerinde müzakere ediyoruz, çalışıyoruz.
Öncesinde de bu kanun teklifinin gündeme gelmesiyle birlikte, AK PARTİ Grubu
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir çalışma içinde
bulunduk. Bununla -şu anda düzenleme olarak- benden önceki
konuşmacıların ifade ettiği gibi, 5 bin avukatın
olduğu yerlerde 2 bin avukatın bir baro kurma imkânı söz konusu
olacak. Delege sisteminde değişiklikler var. Kılık
kıyafetle ilgili değişiklik var. Yine, yeni avukatların
beş yıl boyunca mali yükümlülüklerinde birtakım
kolaylaştırmalar var.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
teklifinin gündeme gelmesinden sonra biz, AK PARTİ Grubundaki avukat ve
milletvekili arkadaşlar bir çalışma içinde olduk. Benden önceki
konuşmacılar bir talimattan bahsettiler, talimatla yürüyen bir
şey. Tabii ki AK PARTİnin Genel Başkanı olan
Cumhurbaşkanının bir konuda düzenleme yapılmasını
istemesi kadar doğal bir düşüncesi, fikri olması kadar normal
bir şey yok. Ama bu konuda, avukat arkadaşlar yani
milletvekilliği yapan avukat arkadaşların kendi mesleki
tecrübeleri ve aynı zamanda -milletvekilliği yapmış,
siyasette bulunmuş- milletvekilliği tecrübeleri de ortaya konularak
bu kanun teklifi hazırlandı. Birçok şey müzakere edildi. Mesela,
tüm barolarda 1/3 avukatı bulan bir yeni baro oluşturabilir mi, bunu
müzakere ettik, bunu tartıştık. Yine, yüzde 10 avukatı
bulan tüm barolarda yeni bir baro oluşturulsun mu, bunu müzakere ettik.
Ama sorunların temeline geldiğimizde -kademe kademe gitmek adına
bunu söylemek istiyorum- biraz sonra niye bu düzenlemeye karar verdik,
açıkçası onu da ifade edeceğim.
Şimdiye kadar, hem Adalet Komisyonunda hem
Mecliste, Genel Kurulda ve aynı zamanda da siyasi partilerin grup
toplantılarında, siyasi parti genel başkanları
tarafından birçok konuşma yapıldı. Bu
konuşmaların birçoğuna baktık, birçoğunu inceledik;
bir kısmını Adalet Komisyonunda bizzat dinledim, bir
kısmının metinlerini aldım, onları inceledim.
Adalet Komisyonunda beş gün boyunca, elli iki
saat, 300e yakın milletvekili arkadaşımız konuşma
yaptı. Bu düzenlemeye ilişkin eleştirilere, şöyle, kategori
kategori baktığımda şunları gördüm işin
doğrusu: Yargının siyasallaşması hususunu
arkadaşlarımız eleştiri olarak getirdiler. Baroların
bölünmesi yani şu anda 3 tane büyükşehir; Ankara, İstanbul ve
İzmirin... Yeni baroların oluşturulmasıyla birlikte
yargının siyasallaşacağı gibi bir iddia ortaya
konuldu. Baroların siyasallaşması
Baroların şu anda
siyasal birtakım işlemler yaptığını hepimiz
biliyoruz, siyasi kanaatleri olduğunu da biliyoruz. Avukatların,
siyasi kanaatleri olması kadar da siyaset yapması kadar da normal bir
şey yok. Esasında, en azından benim mensup olduğum
İzmir Barosundaki baro başkanlarının ayrıldıktan
sonra veya görevdeyken istifa edip bir siyasi partimizden aday adayı
olduklarını da biliyoruz, belediye başkanı
olduklarını da biliyoruz. Bunlar bir siyasi düşünce olarak, baro
başkanlarının o siyasi düşüncede olmasında bir abesle
iştigallik, bir olumsuzluk yok. Mesele, bu baro
başkanlığı konusunu siyasi hedefler için bir atlama
taşı olarak kullanmak. Belki de asıl sorgulanması gereken
nokta bu. Birden fazla baro oluşmasıyla yargı
siyasallaşır mı? İzmirde 2 tane baro oluşmasıyla,
İstanbulda 5 tane baro oluşmasıyla veya daha fazla baro
oluşmasıyla yargı siyasallaşır mı? Yani ancak
şöyle bir handikap ifade ediliyor: Bir baronun bir dünya görüşüne
yönelik bir mensubiyeti olması veya o dünya görüşünü
yansıtmasıyla, aynı dünya görüşüne sahip bir hâkimin
bilinmesi ve bir kişinin davası olduğunda o hâkimin siyasal
düşüncesini düşünüp, Bu barodan bir avukatla kendimi temsil edersem
-gideyim, o barodan avukat tutayım- neticesinde de bu hâkimin benimle
ilgili kanaati farklı olur. gibi bir düşünce olabilir mi?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Olur.
HAMZA DAĞ (Devamla) Sorulan sorular bunlar.
Ben bunun olacağına inanmıyorum. Bir kere bu, bizim yargı
sistemimize, yargıç sistemimize, yargı sistemimizdeki ilk
yargıcın girmesinden içtihatla oluşan sisteme kadar,
açıkçası, hiçbir şekilde gerçekleşme ihtimali olacak bir
şey değil. Bakın, buradan bir kere daha söylüyorum: Herkesin
siyasal düşüncesi olabilir, siyasal görüşü olabilir ama bir hukuk
büyüğünün söylediği çok güzel bir söz vardır, o sözü buradan da
Meclis kürsüsünden ifade ediyorum: Yargıçın, karar verirken kürsüye
çıktığında, dünya görüşünü kapı
eşiğinde bırakması lazım. Böyle bir handikabın,
böyle bir sistemin olması, yargıcın vermiş olduğu
kararı; istinaf mekanizması var, Yargıtay mekanizması var,
mevzuatımız var ve Yargıtayın oluşturmuş
olduğu içtihatlar var
Bunlar imkân dâhilinde olan şeyler değil.
Bölüp parçalayıp ele geçirme gibi iddialar var. Değerli arkadaşlar,
bölüp parçalayıp ele geçirmek için baroların veya böyle bir şey
oluşması için iktidarın, on sekiz yıl boyunca bu ülkeyi
yönetmiş olan iktidarın böyle bir şeye, böyle bir düşünceye
ihtiyacı yok.
Yine, Baroların bölünmesi vatana ihanettir.
diyor arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bulunan milletvekillerimiz bu ülkeye katkı koymaya gayret
ediyorlar, on sekiz yıldır da AK PARTİ iktidarı, bu ülkeye
hep bir şeyler katmaya gayret etti ve bu gayreti boyunca çok önemli
hizmetler kazandırdı. Vatana ihanet sözünü ifade ederken vatana
ihanet; Benim davama ihanet etti. Benim yoluma ihanet etti. bunlar
başka şeyler ama vatana ihanet sözünü ifade ederken -bir
ağızdan çıkarken- hem milletvekili
arkadaşlarımızın hem Genel Başkan düzeyindeki
kişilerin bence çok çok dikkat etmesi gerekiyor.
CMK, adli yardım, staj eğitim merkezi gibi
konular ne olacak? Kanunda eşitlik diye bir hüküm konuldu; Barolar
Birliğinin ve Adalet Bakanlığının birlikte
çıkaracağı yönetmelikle bu konu da çözüme kavuşturulacak.
Bu konuyu da biz çok tartıştık; acaba ne olur; böyle olursa bir
sorun olur mu? diye. Ama müzakereler neticesinde, bu konunun da rahat bir
şekilde çözüme kavuşturulacağını dikkate aldık.
Avukatları bugüne kadar misafir edemediniz. diye,
Meclis Başkanımıza bir milletvekili arkadaşım
çağrı yaptı. Değerli arkadaşlar, ben dokuz senedir
milletvekiliyim ve avukatım. Bugüne kadar hiçbir baro başkanı
-İzmirde 4 baro başkanı geçti bugüne kadar- sadece
avukatların meseleleriyle ilgili değil -avukatların meselelerini
mutlaka bizler de biliyoruz- ama mevzuat düzenlemesiyle ilgili dahi bir kere
olsun bana misafir etme lüksünü, imkânını sağlamadı. Yani
mal beyanıyla ilgili bir düzenleme var, bizim de yoğunlukla
çalışmamız var, bununla alakalı bir yöntemle; Çek Kanunuyla
ilgili bir sorun, icrayla ilgili bir sorun, bununla alakalı bugüne kadar
bizim kapımızı çalan bir baro başkanını biz
görmedik. Şimdi, bu, getirecek mi? Evet. Bu, rekabet getirecek. Rekabet
derken ticari rekabet değil. İşte, daha fazla avukatın
kendi barosunda olması için bir rekabet ortaya getirecek. Bu, bir adalet
rekabetidir. Bu, bir avukata daha iyi hizmet etme rekabetidir. Burada böyle bir
düzenlemeye
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Avukatlık,
rekabet mesleği değildir Sayın Dağ.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Çok fazla sürem yok
arkadaşlar, bir buçuk dakikam kaldı. Bir buçuk dakika süresince,
şunun nereden kaynaklandığını, nereden icabet
ettiğini benden önceki konuşmacılar da söylediler, belki ben de
onların söylediklerini farklı kelimelerle ifade edeceğim.
Evet, 69da barolar kurulmuş, barolar kanunu
oluşturulmuş. Bugün, İstanbul 46 bin, Ankara 17 bin, İzmir
9 bin
Birinci mesele; bunu hepimiz biliyoruz: Avukatlar ile barolar
arasında ünsiyet sorunu var, bir ünsiyet sorunu yaşıyoruz. Yani
yirmi beş yıl avukatlık yapan, otuz yıl avukatlık
yapan bir kişi, bir kere olsun baronun kapısından içeri
girmediği gibi adliyedeki baro odasından içeri girme durumunu da
hissetmiyor. Sadece seçime gitmek değil
CAVİT ARI (Antalya) Senin gibi bir avukatmış
demek ki.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Seçime ben gidiyorum,
seçimde mutlaka oy kullandım bugüne kadar, son seçim hariç ama baro
faaliyetlerine bugüne kadar girmedim.
CAVİT ARI (Antalya) Biz devamlı
barodayız, devamlı.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bakın, bugün, İzmir
Barosu mesaj attı bütün avukatlara, bana da mesaj attı Bugün saat
19.00da cübbelerimizle eylemdeyiz. diye. Bu eyleme 150 kişi
katıldı, 50si cübbeyle. Bu faaliyetlere dahi kendi
mensuplarından bir destek bulamayan bir baro
OYA ERSOY (İstanbul) - Asıl sizinkilerden
yok, sizin tabanınızdan yok destek, herkes karşı.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Diğer hususlar biraz
eksik kaldı, sürem de tamamlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Dağ.
HAMZA DAĞ (Devamla) Değerli Başkanım,
bitireyim.
Peki, kardeşim, on dakika boyunca
konuştunuz, saatlerdir konuşuyorsunuz, madem bu kadar iyi bir
şey yaptınız da bu kadar güzel bir şey yaptınız
da ya bu barolar niye bu kadar yürüdüler?
CAVİT ARI (Antalya) Hikâye anlatıyorsun,
hikâye!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Biraz önce senin
söylediğin gibi, benim söylediğim gibi kendi meslektaşları
için bir şey yapmadılar, kendi meslektaşları için
yürümediler, avukatlarla ilgili sorun var diye yürümediler, icrayla ilgili
sorun vardı gelmediler. Peki, bu konuda İzmirden Ankaradan,
İstanbuldan, Anadolunun diğer yerlerinden niye yürüdüler?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onların
arkasından o zaman sen yürüseydin.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Çoklu baro
HAMZA DAĞ (Devamla) Bakın,
arkadaşlar, dar, az ama örgütlü azınlık, çok ama örgütsüz
çoğunluğa tahakküm ediyordu; bugünden itibaren tahakküm
yıkılacaktır.
OYA ERSOY (İstanbul) Elini tutan mı
vardı, örgütleseydin. Kaç oy aldın? Giremedin bile seçime, kitle
seçimlerine giremedin bile, aday bile çıkaramadınız.
HAMZA DAĞ (Devamla) Ben kanununun herkese
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Nazır Cihangir
İslam konuşacaktır.
Buyurun Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kısa bir anekdotla
sözüme başlamak istiyorum. 96 yılında Vanda hekimlik
yapıyordum. Van, Muş, Ağrı, Bitlis, Hakkâri bölgesi Tabip
Odası Başkanlığı yaptım. O dönemi
hatırladığımda -ki hepinizin hafızalarındadır-
seküler ve laik gerilimi, toplumda çeşitli eksenlerdeki gerilimler ön
plandaydı ve bizim önümüzde bir tabip odası seçimi vardı. Seçimi
rahat alabilecek pozisyondaydık, üçte 2den fazla bir çoğunlukla
zaten seçimi aldık ama 5 yönetim kurulu üyeliğinin 2sini muhalif
arkadaşlara, diğer gruplardan arkadaşlara verdik yani
onları kendi listemize aldık.
Şimdi, burada bu baro meselesini
konuşurken aslında beklediğimiz şey doğru; bu liste
meselesi, tulum çıkartmalar tekçi bir yönetime doğru gidiyor,
evriliyor; bu, bir problemdi ama bence düzeltilmesi gereken buydu. Yani
çoğulcu bir yönetim ve başkan seçimi olmalıydı ama çok
sayıda tekçi baro çoğulcu bir anlayış değil
arkadaşlar, tek bir baronun çoğulcu olması veya bu meslek
örgütlerinin bu şekilde her kesimden temsilciler taşıması
önemli. Ne yazık ki hukukla ilgili, hukukçuları doğrudan ilgilendiren
bir konuyu hukuken sakat bir işlemle yürütüyoruz. Sabahtan beri
tartışmaların hepsini aşağı yukarı izledim.
Arkadaşlar, sinirlenmek, öfkelenmek
-insanız- bunlar zaman zaman başımıza gelebilir ama bunlar
bir yasanın gerekçesi olmamalıydı yani yasalar toplumsal
ihtiyaçları gözeten gerekçelere sahip olmalıydı, Anayasaya
uygun olmalıydı, adil olmalıydı ve bu kamu
niteliğindeki meslek kuruluşlarını demokratik ve
çoğulcu bir yapıya götürmek hedefini gütmeliydi.
Ben bir hekimim, bir hekim bakışı
yaptım, şu yasayı bir inceledim, baktım; mesela, disiplin
konusuna hiç el atmamışsınız Sayın AK PARTİ,
Sayın MHP temsilcileri. Yani şimdi İstanbulda 2 farklı
barodan 2 avukat bir ihtilafa düşse hangi baronun buna bakacağı
konusunda herhangi bir malumat yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Var, var Sayın
Vekilim.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) -
Değerli arkadaşlar -disiplin olaylarına bakıyorsunuz- peki,
2 bin sınırında olan bir baro üye kaybetmemek için acaba
disiplin konusundaki kararını ne yönde verecektir, bunun etkisi
olmayacak mıdır? Bir barodan diğerine geçen avukat yeni bir
sayfa açmış, sicilini sıfırlamış olarak mı
geçecektir? Bunlar konusunda herhangi bir bilgi yok.
Değerli arkadaşlarım, farz edin, bu
yeni açılan barolardan bir tanesi kapandı, sizin koyduğunuz süre
içinde de tekrar baro olma vasfını kazanamadı; ne
yapacaksınız bu 1.900 avukatı, diğer barolara da gitmek
istemeyen avukatları? Bunlar konusunda herhangi bir çözüm yok. Belli ki
alelacele hazırlanmış bir yasa teklifi. En azından ben
hekim aklımla size şunu söyleyebilirim: Bölmek konusunda kesin kararlıysanız
en azından denetim ve disiplin meselesini bir merkeze bağlayabilir,
tek bir merkezden götürebilirdiniz ama aceleniz buna da engel oldu.
Ben sizin niyetinizi anlıyorum; artık, bu
saatten sonra, bu baro örneği üzerinden rahatlıkla şunu söyleyebilirim:
Siz yüzde 30, yüzde 40 oy üzerinden yüzde 50 ve yüzde 60 Parlamento
çoğunluğunu sağlamanın hesabını yapıyorsunuz
yani çoğunluk tahakkümünden azınlık tahakkümüne geçmenin bir
anlamda provasını yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ
Grubu ve AK PARTİyi destekleyenler ne yazık ki eleştiriden
herhangi bir pay almıyorlar; tekçi anlayışa, baskıcı
anlayışa ve sabit fikirliliğe devam ediyorlar. Bu yüzden, bana
bu saatten sonra iktidar eleştirisi gerçekten çok anlamlı gelmiyor. O
yüzden, benim çağrım muhalefete, muhalefet partilerine. Bu ülkede bir
arada, eşitlik içerisinde, adalet içerisinde, demokratik bir şekilde,
çoğulcu bir şekilde yaşama imkânımız var. Ve
muhalefetin amacı bundan sonra ortak bir yaşamın yani bir arada
yaşamanın formüllerini üretmek olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Bir
dakika, Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Çünkü iktidar cenahı, gerçekten hakikatin peşinde değil veya
doğruyu eylemenin peşinde değil. Bir toplumsal sözleşmeden
bahsediyorum; bir toplumsal sözleşme bir kira kontratı değil,
bir alışveriş sözleşmesi de değil. Yani sadece
kontrata uymaktan değil, saygı çerçevesinde, sevgi çerçevesinde,
karşılıklı ihtiram çerçevesinde ortak bir sözleşmeden
ve bu Meclise getirilen her kanunda Biz gelince neler yapacağız? bu
şekilde kanunları bu millete deklare etmekten bahsediyorum.
İktidarın tutumu ortada; daha önce
eleştirilerime çok sinirlenmişlerdi ama son yaptıkları
icraat, Beştepe önünde 15 Temmuz gazilerini dövmek oldu.
Hepinize saygılarımı sunuyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Şık.
(HDP sıralarından alkışlar)
AHMET ŞIK (İstanbul) Teşekkürler.
Herkese merhaba.
Bu kürsüde yaptığım
konuşmaların neredeyse tamamı yargıyı merkeze alarak
hukuk ve dolayısıyla adaletle ilgiliydi, bugün de doğal olarak
öyle olacak çünkü yargı mekanizması Türkiyedeki sorunların
tamamını üreten, çoğaltan, sürdüren, yerleşikleştiren
ve maalesef kurumsallaştıran verimli bir kaynak. Elbette, sadece
iktidarınız dönemiyle ilgili de değil bu sorun çünkü siyasal
karakteristiği ne olursa olsun iktidarlar kendilerini hukukla
sınırlandırmak istemez; bu nedenle, tekil örnekleri bir kenara
bırakırsak Türkiyede halkı iktidarlara, yurttaşı
devlete karşı koruyan bir yargı hiçbir zaman var olmadı.
Ancak, geçmişten günümüze her iktidar döneminde yargının,
adaleti tesis etmekten uzak olması ve hukukun garantisi olmaması
bugünün hukuksuzluklarını temize çekecek ve normalleştirecek bir
gerekçe olamaz. Yargının en pespaye dönemini yaşıyor
olması nedeniyle Türkiyenin herhangi bir hukuk normuyla ilgisinin
kalmaması ise tamamıyla sizin eseriniz çünkü hukuku nefretinin
aracı hâline getirerek yargı eliyle intikam almaya çalışan
bir dikta yöntemiyle adliyeler, adaleti yutan kara deliklere dönüşmüş
durumda. Yaşanılan hukuk katliamlarının her biri, Türkiye
yargısında hukukun üstünlüğü ilkelerini ve haysiyetlerini
menfaatlerine çiğnetenlerin çoğunlukta olduğunu bize gösteriyor.
Ancak bilmelisiniz ki evrensel hukuk normlarını ayaklar altına
alan, olağanüstü yetkilerle donatılmış bir yargıdaki
böyle bir çoğunluk, çıkarları için bu gücü kendilerine
bahşeden sizler de dâhil hiç kimsenin hukuki güvenceye sahip
olmadığı anlamına gelir.
İktidardaki gücün keyfî kararlar alabilmesine
ve bunu uygulayabilmesine olanak sağlayan siyasal hukuki düzene
tiranlık ya da istibdat rejimi deniyor. Kanunların
yaptırım gücünü yitirdiği, işlevsizleştiği böyle
rejimlerde gücü elinde tutan canının istediği gibi karar verip
bunu uygulatabilir; bizatihi kanunların kendisi, güç sahibine keyfî
yönetim olanağı sağlayabilir ya da yürürlükteki kanunları
ve kuralları da çiğneyerek kararlar alan tiran, bunu uygulatabilir ve
buna karşı herhangi bir engelleyici güç de olamaz. Şimdi, yine
aksini iddia edeceksiniz ama memleketin mevcut hâlinin özeti budur çünkü
sayılan bu koşullar kişiye, olaya ve zamana göre tekil ya da
hepsi birden farklı alanlarda ve kimi zaman kanuni kılıflarla
karşımıza çıkabiliyor. Ve kanuni olanın hukuki
olduğu anlamını taşımaz, bu yüzden hukuksuzluk ve
keyfî cezalandırma istibdat rejiminin en önemli niteliğidir.
Temel hak ve özgürlükleri yok ederek ele
geçirdiğiniz, kontrol altına aldığınız her
alanı daha da genişletip vesayetinizi her yere yaymaya
çalışıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Alakası yok.
AHMET ŞIK (Devamla) - Sizden olmayanı
hizaya getirmeye çalışarak toplumun geri kalanına nizam verme
gayretindesiniz. Size biat etmemekte direnen, gücünü hukuktan alan
baroları kuşatma altına alarak bir karikatüre dönüşmüş
olan dikta yargısının hâlini gizlemek istiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Baroların
savunulması sana kaldıysa durum vahim.
AHMET ŞIK (Devamla) Bir sesini kes ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Usule bak!
AHMET ŞIK (Devamla) Ne kadar çenesiz bir
adammışsın ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kafanı kaldır
da öyle anlat!
AHMET ŞIK (Devamla) Biraz terbiyeni
takın, olur mu! Saygı sınırını aşma!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terbiyeni takın,
terbiyeni!
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Terbiyeli
ol!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tiran diyorsun, hakaret
ediyorsun, ağzını açıyorsun, terbiyeden bahsediyorsun.
AHMET ŞIK (Devamla) İnşa
ettiğiniz yargının mevcut hâlinin özetini de asırlar
öncesinden tarih bize anlatıyor. Hukukçular bilir
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eline verilen metni
okuyorsun sürekli.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sonra cevap verirsin.
AHMET ŞIK (Devamla) Sayın Başkan,
müdahale edecek misiniz?
BAŞKAN Buyurun, siz devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sensin tiran!
SALİH CORA (Trabzon) Grup Başkan
Vekiliyle nasıl konuşuyorsun?
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Ya, bir
dinleyin, müdahale etmeyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
yüz yılda bir geliyor buraya, aynı metni okuyup gidiyor.
BAŞKAN Beyler, Sayın Milletvekilini
dinleyelim, sonra cevap verirsiniz.
Buyurun Sayın Şık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kafanı kaldır,
okuma; anlat herkese. Tiran sensin. Ne demek tiran?
BAŞKAN Buyurun Sayın Şık.
AHMET ŞIK (Devamla) Az kaldı, az
kaldı
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne olacak, asacak
mısın beni? Ne olacak, ne yapacaksın?
(AK PARTİ ve HDP milletvekillerinin
birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)
AHMET ŞIK (Devamla) Yok, ben, sen
değilim. Sen bir otur yerine, haddini bil yoksa bileceksin, inan bana.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ne
yapacaksın?
AHMET ŞIK (Devamla) Haddini bil!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Dinleyin, dinleyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Haddini bil. ne demek?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Turan, ne yapıyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon) Ne yapacaksın, ne?
AHMET ŞIK (Devamla) - Sayın Başkan,
bunu durduracak mısınız?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Haddini
bileceksin önce!
AHMET ŞIK (Devamla) Haddini bilecek!
(Gürültüler)
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sen de
bileceksin haddini! Herkes haddini bilecek!
AHMET ŞIK (Devamla) Şu sizi öfkelendiren
anketler var ya, gerçekleştiğinde, onunla yüzleştiğinizde
ben sizin hâlinizi göreceğim. (Gürültüler)
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ya
sataşma diye bir şey var, sataşma!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Teklifin birinci bölümü üzerinde şahıslar
adına Ahmet Şıkın konuşması yarım
kalmıştı. Sayın Şıkın konuşmasına
kaldığı yerden devam edeceğiz.
Buyurun Sayın Şık. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET ŞIK (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kaldığım yerden devam ediyorum.
Hukukçular bilir, engizisyon çağında Almanyanın Vestfalya
bölgesinde ortaya çıkan yargılama pratiğine Feme ya da Vehm
mahkemeleri denir. Sadece politik düşmanların tespit edilip ortadan
kaldırılması işlevi gören bu mahkemelerin dayandığı
herhangi bir yasal yetki yoktur. Kutsal Roma Germen hükümdarından
aldıkları yetkiyle çalıştıklarını savunan bu
mahkemelerin gizlice toplanarak karar alan yargıçları ise dönemin
yerli ve millî tanımına uygun olarak sadece iktidarın iyi vatandaş
dediği ve safkan Almanlardan seçilirdi. Hâkim güce, iktidara, sisteme
muhalif olanları düşman adı altında cezalandıran bu
mahkemelerde sanıklar bulunmazdı. İdam dışında
herhangi bir ceza hükmü olmayan mahkemenin, yokluğunda idam cezası
verdiği kişi, evinin kapısına asılan kararı
gördüğünde sıranın kendisine geldiğini anlardı. Siyasi
muhaliflerin susturulması anlamında hukuk dışı dava ve
kararlar için Feme cinayetleri denilmesi de bundandır.
İstibdadın mutlaklaştığının en önemli
kanıtı olan yargının, keyfî bir yönetimin doğrudan
uzantısı hâline gelmesi, zulmün sopasına dönüştürülmesi,
savunmanın suç hâline getirilmesi bile size yetmiyor. Rehber edindiği
tarihsel geçmişin kötülüklerini Türkiyede yargı
mekanizmasının politik karakter yapısı hâline getiren
istibdat rejiminin sahibi, yargının hukuk normlarına
bağlı kalan tek bileşeni olan barolar yerine Feme
baroları kurmak istiyor ama bilmelisiniz ki avukatlık mesleğinin
hamurunda insan hakları vardır, yok etmeye
çalıştığınız özgürlük ve bağımsızlık
vardır. Bu yüzden direniyor avukatlar, yurttaşın savunma
hakkı için direniyorlar, nefreti ve kini varlığının
sınırlarını belirleyen ve sadakati buradan ölçenlere inat
insan olma haysiyetleri zedelenmesin diye direniyorlar. Bu yapılacak
düzenlemeden doğan tartışmada Metin Feyzioğlu adıyla
karşımıza çıkan örnekte görüldüğü gibi güçlü
olanın değil, haklı olanın yanında duruyor avukatlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Şık.
AHMET ŞIK (Devamla) Birileri gibi güçlü olana
söylemeye cesaret edemeyeceği sözleri güçlünün hedefindeki haklıya
söylemeyi tercih etmiyorlar çünkü biliyorlar ki güçlü ile haklı
arasındaki kavgada tercihini güçlüden yana kullananların en çok
duyduğu sözcüktür haysiyet ve seçtiğiniz taraf ve güç sahibiyle
kurduğunuz ilişki sizi haysiyet sahibi yapmaz.
Son olarak, anımsatmakta fayda var,
iktidarı yitirdiğinde çok ağır bir hesap vermek zorunda
olacağını bilen ve sınırsız güce sahip
olduğunda hesap veremeyeceğini düşünenler bilsin ki kendilerinin
hukuki güvencesi de bugünün hukuksuzluklarına karşı çıkan
avukatlar, barolar ve demokrasiye inananlar olacaktır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan
AHMET ŞIK (Devamla) Ben bir cümle bir
şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, söyleyin.
AHMET ŞIK (Devamla) Biraz önce bir
tartışma yaşandı her zaman olduğu gibi çünkü sadece
kendi seslerini duymak isteyen bir iktidar pratiği var. Eleştirilerim
ağır olabilir, siz buna saygı göstermek zorundasınız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Terbiyesiz diyorsun ya!
AHMET ŞIK (Devamla) Bir dakika bir bitireyim,
lütfen yani. Burada en çok konuşma hakkına sahip olan bir
çoğunluğa sahip olduğunuz gibi, Grup Başkan Vekili olarak
da istediğiniz zaman söz üretebiliyorsunuz ama bu da yetmiyor, Bülent Bey
oradan cır cır, cır cır, tamam mı. Yani bakın...
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EROL KAVUNCU (Çorum) Böyle bir üslup var mı
Sayın Başkan!
AHMET ŞIK (Devamla) İşte
bakın, söylemeye çalış... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
EROL KAVUNCU (Çorum) Haddini bil, haddini!
BAŞKAN Beyler bir dakika, kendisini ifade
etsin.
Buyurun.
HAMZA DAĞ (İzmir) Tahrik ediyor Genel
Kurulu.
BAŞKAN Bir dakika... Bir dakika...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir dakika, bir
dinleyelim.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
AHMET ŞIK (Devamla) Bakın, söylemeye
çalıştığım şey bu: Ben sizler gibi profesyonel
siyasetçi değilim, olmamaya da kararlıyım, tamam mı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Sadece sizi kastetmiyorum, sadece
sizi kastetmiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya,
lütfen beni dinleyin!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir dakika durun,
bakalım ne diyor ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
oradan ne karışıyorsun?
AHMET ŞIK (Devamla) Sayın Başkan,
bu şartlarda bir şey söylemenin imkânı yok. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Ahmet
Şıkın 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerinden dolayı İç Tüzükün
160 ve 161inci maddelerinin uygulanmasına ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; önemli bir kanunu görüşüyoruz. Usul
ekonomisi gereği, kamu menfaati gereği, belki de sokakta bir
tartışmada duyduğumuzda çok ağır cevap
vereceğimiz ifadeleri burada duyduğumuzda sabretmeyi bir kamu görevi
hâline getirdik. Alttan alıyoruz, idare ediyoruz, sabrediyoruz. Sabahtan
beri hem CHPli arkadaşlardan hem HDPli vekillerden çok sayıda
ağır itham duyduk. Kanunla ilgili neler söylediler, hazırlanma
usulleriyle ilgili neler söylediler fakat en ağır eleştirilere
tahammül ettik, cevap vermedik, yeri geldi ağzımızı
açmadık ama eleştiriye sabretmek başka, terbiyesizliğe
sabır başka; eleştiriye sabretmek başka, ağır dile,
hakaret diline sabretmek başka. Sabahtan beri bir daha diyorum-
sayıyı unuttum ama onlarca CHPli ve HDPli vekil
konuşmasında hak etmediğimiz saray vekili dediler, ne bileyim
işte Bunu talimatla getirdiniz. dediler, neler söylediler. (HDP
sıralarından Saray vekilisiniz. sesleri, gürültüler)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Milletin vekili, milletin!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hepsine sabrederek sadece
kendi konuşmacılarımızın süresinde cevap vermeye
çalıştık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Verseydin cevap.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunu da kamuoyu da sizler
de takdir edersiniz; alttan aldığımızı, idare
ettiğimizi, sabrettiğimizi vesaire. Fakat bir daha söylüyorum:
Konuşmacı daha önce de yaptığı gibi, kendi
konuşması değil asla, eline verilen bir metni,
kafasını kaldırmadan bir talimatla okuduğu hakaret metnini
Ben de burada, özellikle Sayın Genel Başkanımıza
ısrarla ve tekraren tiran demesine Hadi oradan! diye cevap verdim. Bu
Hadi oradan! tarzı cevapları zaman zaman onlar bize, biz onlara
yapıyoruz ama Hadi oradan!dan sonraki o sokak dilinden de
aşağı olan dili o kürsüden söylemesi kabul edilebilir
değil.
Sayın Başkan, Grup Başkan
Vekilleriyle arkadaki görüşmemizde -yine kanunun mehabeti, hızlı
olması işte, önemli olmasından yola çıkarak- dediler ki
Özür dileyecek kürsüden. Biz de Konuyu kapatacağız. dedik. Ancak
dinledik ki bırakın özür dilemeyi, -burada sizden kastı
herhalde sırf AK PARTİ değildir, tüm milletvekilleri içindir-
Ben sizin gibi profesyonel siyasetçi değilim. tarzı ne idiği
belirsiz ifadelerle aynı hakaretlere devam etti. Keşke
olmasaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Hakaret bunun neresinde?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Politik bir eleştiri.
BAŞKAN Bir dakika
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, az sabrediyoruz.
Altını çiziyorum, eleştiriye
sabretmek iktidarların görevidir, bunda beis yok ama hakarete, küfre, bu
tarz dile isyanımız var. Dolayısıyla hem bu ülkenin
Cumhurbaşkanına -sevseniz de sevmeseniz de- yirmi yıldan beri
her derdinde her sorunda millete başvurmuş, demokrasiyi
değerlendirmiş Genel Başkanımıza tiran gibi saçma
sapan bir iddiada bulunmak hem de bir vekile, kim olursa olsun, o
ağır ifadelerde bulunmak hem kaba ve yaralayıcı ifadeler
bağlamında 160a göre kınamayı hem de Meclisten geçici
çıkarmayı gerektiren iki farklı madde var. Ben bu iki maddenin
uygulanmasını, özür dilemediğinden dolayı
uygulanmasını zatıalilerinizin takdirine bırakıyorum
Sayın Başkanım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Burada bir hakaret yok. Tiranlık bir yönetim biçimidir.
XI.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Şıka 222 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasında sarf ettiği bazı
ifadeleri nedeniyle İç Tüzükün 157nci maddesine göre uyarma cezası
verilmesi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
İstanbul Milletvekili Ahmet Şıkın az önce oturumda sarf
etmiş olduğu sözlerle İç Tüzükün 161inci maddesinin birinci
fıkrasının 3 numaralı bendi kapsamında,
Cumhurbaşkanına hakaret fiili işlemiş olduğundan
Meclisten geçici olarak çıkarma gerekmektedir. (HDP sıralarından
gürültüler)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Susturmaya
çalışıyorsunuz muhalefeti.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Burada hakaret yok Başkanım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Dinle
bakalım, ne diyor!
BAŞKAN Bu nedenle İstanbul Milletvekili
Ahmet Şıka İç Tüzükün 161inci maddesi uyarınca Meclisten
geçici olarak 2 birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif
edeceğim.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Başkan
Söz alabilir miyim.
BAŞKAN Sayın Şık savunma
yapabilir yahut başka bir milletvekili savunma hakkını
kullanabilir. Sayın Şık savunma yapacak mı?
Yapmıyor.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Bu, muhalefeti
susturma girişimidir.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ben
yapacağım Sayın Başkan onun yerine.
(AK PARTİ sıralarından Sen kimsin!
sesleri, AK PARTİ ve HDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın Şık, başka
vekil
AHMET ŞIK (İstanbul) Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Baş, buyurun.
On dakika süreniz var.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; garip bir ironi oldu tabii, biz sürekli bu Parlamentoda
konuşmak için mücadele eden bir grup, grubu olmayan siyasi partilere üye
milletvekilleri, bağımsız milletvekilleri, sürekli olarak bu
kürsüden konuşmaya çalışıyoruz. İki yıldır
bunun mücadelesini veriyoruz, bugüne kadar beş dakikayı aşan
hiçbir konuşmamız olmadı. Nihayet on dakika konuşma
hakkımız var, onu da konuşmamızın engellenmesine
karşı, bir arkadaşımızın Parlamentodan
çıkartılmasına karşı yapmak durumunda kalıyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Erkan Bey,
yanlış olan, arkadaşınızın hakaret etmesi.
BAŞKAN Bir cevap verme kardeşim, bir sus
ya! (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, değerli arkadaşlar
Bakın, burada
yaşadığımız her an aslında bakmak isteyen, görmek
isteyenler için bir Türkiye fotoğrafı da veriyor. Aslında
şurada yaptığımız tartışma ile barolarla
ilgili tartışma arasında da doğrudan bir ilgi var.
Bakın, biraz önce bir tartışma çıktı, sevgili Ahmet
gerçekten, söylediği gibi, siyaseti profesyonel bir iş olarak
yapmayan; bir haklı davası uğruna, o davanın sözcüsü olmak
için Parlamentoda da görev üstlenmiş bir arkadaşımız. Ve
çok samimi bir şey söylüyor, diyor ki: Ben sizler gibi siyasetçi
değilim yani birisi laf attığında ben onu duymazlıktan
gelemiyorum, birisi bir şey söylediğinde onu görmezlikten
gelemiyorum. Yüreğimdeki neyse ağzımdan o, hızlı
biçimde çıkıyor. Bunu bir tepkiyle karşılıyorsunuz.
Bunu tepkiyle karşıladınız, ortam gerildi.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu,
tutanaklara girsin: Ben, şimdi, ayırmak için araya geldim; bir
arkadaşımız diyor ki: Sen Genel Başkansın, biz sana
hiç laf ediyor muyuz? Ya, şu elinizi vicdanınıza koyun; benim
şu kürsüye çıktığım ve bana hakaret etmediğiniz,
sözümü kesmediğiniz bir tane konuşma var mı arkadaşlar?
Ahmet, benim bildiğim, ya 3 konuşma yaptı ya 4 konuşma yaptı;
3ünü kestiniz, 2sinde ceza teklif ediyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. Bakın,
burası iktidarın hoşuna gidenlerin söyleneceği yer
değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ADİL ÇELİK (Balıkesir) Hakaret
edemez, öyle bir hakkı yok. Hakaret edemez!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hakaret
edilmeyecek, hakaret!
BAŞKAN Beyler, dinler misiniz.
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar, gelin,
siz konuşun ya; gelin, siz konuşun; gelin, siz konuşun! Ya,
savunma konuşması yapıyorum, savunma! Savunma kutsaldır,
siz bu savunma kutsiyetine bile saygı göstermiyorsunuz.
BAŞKAN Devam edin konuşmanıza.
ERKAN BAŞ (Devamla) Yani, bakın,
şunu anlatmaya çalışıyorum: Burası, sizin
hoşunuza gitmeyen, sizi şoke eden ama bize göre halkın
yüreğinden çıkan, halkın yaşadığı her
şeyin söylenmesi gereken bir kürsü. Biz burada, doğru
bildiğimizi, inandığımızı, halkın bizden
beklediğini söylemeye çalışıyoruz; elimizden
geldiğince, gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce en uygun
biçimde bunu ifade etmeye çalışıyoruz. Aynı şey
karşılıklı olarak oluyor. Bu Mecliste tartışma
olmayan herhangi bir gün var mı? Herhangi bir gün böyle bir şey
olmuyordu. Şimdi, bir de, yani, gerçekten, her söylenen lafta ayağa
kalkmanın
Arkadaşlar, bakın, çoğunluk olabilirsiniz, evet,
bugün çoğunluksunuz; biz de salak değiliz, matematik biliyoruz,
şöyle baktığımızda görüyoruz ama şunu bilmeniz
lazım: Biz güçlü olduğu için hiç kimseye biat etmedik. Biz tek
başına da kalsak, bakın, burada 599 kişi bizim
karşımızda olsun, doğru olduğunu bildiğimiz
şeyi aynı biçimde söylemeye devam ederiz; hiçbir güç de bunu
engelleyemez.
EROL KAVUNCU (Çorum) - Biz de yaparız bunu.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Hiçbir güç de bunu
engelleyemez.
EROL KAVUNCU (Çorum) - Sadece sen değil, biz de
yaparız.
ERKAN BAŞ (Devamla) Şimdi, biz bunu
yapmaya çalıştığımızda siz hemen çok büyük
kalabalığınıza güvenerek ayağa kalkarsanız,
buradaki insanların üstüne yürümeye başlarsanız, hep birden laf
atamaya başlarsanız bu sadece bir şey olur, bizim iddia
ettiğimiz şeyin gerçek olduğunun fotoğrafını
çıkartırsınız, dersiniz ki Biz burada
çoğunluğuz, bizim istemediğimiz hiçbir şeyi bu kürsüden
söyleyemezsiniz. Biz, zaten sizi bununla eleştiriyoruz.
Çoğunluğu ele geçirdiniz, kendiniz dışındaki herkesi
susturmak istiyorsunuz diyoruz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hakaret
etmesin, konuşsun.
EROL KAVUNCU (Çorum) Doğru değil,
hakaret etmesin.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) İki dakika dinleyin ya.
BAŞKAN - Sayın Turan, bir susturun.
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar, benim
sözlerimde en küçük bir hakaret var mı? En küçük bir hakaret yok.
Bakın, ben şunu iddia ediyorum
Ben olayı arkadan izleyen bir
arkadaşınızım, bu Parlamentoda bir vekilim, arkadan
izliyorum. Ahmet arkadaşım geldi, o kısacık sürede koca bir
kanuna ilişkin görüşlerini topluca ifade etmeye çalışıyor.
Ne oldu? Grup Başkan Vekili laf attı. Başlangıç
noktası bu mu?
EROL KAVUNCU (Çorum) Hakaret etti.
ERKAN BAŞ (Devamla) Ya, bekle, iki dakika
sonra konuşması bitecek; bekle, istediğin şeyi saatlerce
anlatma hakkına sahipsin, koskoca grupsun. İki dakika sabretsen
istediğin her şeyi söyleyeceksin.
Şimdi, gerçekten bakın, bütün
samimiyetimle anlatmaya çalışıyorum. Ne dedi Ahmet? Tiran dedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Terbiyesiz dedi.
ERKAN BAŞ (Devamla) Birden ayaklandı
herkes. Ya, eski Yunanda bakın, siyasal gücü zorla ele geçiren, onu
kötüye kullanan kişiye tiran denirmiş.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Öyle mi
peki?
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar, bu bir
politik eleştiri, ben diyorum ki: 16 Nisan referandumu şaibelidir.
Bir politik eleştiri, bunu söylüyorum, zorla ele geçirilmiştir
diyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hakarettir,
hakaret!
ERKAN BAŞ (Devamla) Bakın, burada bir
hakaret falan yok.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hakaret var.
ERKAN BAŞ (Devamla) İç Tüzükün ilgili
maddelerini arkadaşlar
Değerli arkadaşlar, bu İç Tüzük;
Meclis buna göre yönetiliyor. Sen, kendi kafanda Bu hakarettir, bu
değildir. diyemezsin. İç Tüzük ne diyorsa odur. Şimdi, ben
bakıyorum, İç Tüzükte teklif edilen cezanın olduğu maddeyi
açın, okuyun sövmek diyor. Ya, burada Ahmet sövdü mü arkadaşlar?
Sövmek diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aç oku, Aç
oku Türkiye Cumhuriyetinin idari yapısına aykırı
davranışta bulunmak... Böyle bir şey yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir
şey olmaz, hiçbir şey olmaz, Ahmete şimdi cezayı
verirsiniz, Ahmet çıkar, 2 oturum gelmez, 3üncü oturum gelir, gene
aynı şeyleri söylemeye devam eder. Bakın, size söylüyorum: Ahmet
çıkar, ben Ahmetin konuşma metnini alırım, burada tekrar
okurum, beni atarsınız, başkası gelir, tekrar okur.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Teröristlerle...
ERKAN BAŞ (Devamla) Bizi atmakla,
korkutmakla, sindirmekle susturamazsınız, susturamazsınız.
Benim istediğim şey şu, bizim beklediğimiz şey
şu: Fikre karşı fikir. Bak, biz diyoruz ki: Siz barolarla ilgili
bir yasa çıkarmaya çalışıyorsunuz...
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Anayasayı...
BAŞKAN Sayın milletvekili, gelin,
konuşun arkadaş konuştuktan sonra ama
karşılıklı konuşmayın.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Söz verirseniz
konuşuruz.
BAŞKAN Buyurun, hitap edin.
ERKAN BAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz diyoruz ki: Bakın, çok önemli bir kanun. Komisyonda
beş gün tartıştık, her saatinde oradaydık -Bülent
Turan gördü- elli beş saat tartıştık. Ya, bir
kaygımız var, diyoruz ki: Yine kandırılıyorsunuz. Bak,
bu bir kaygı. Yine kandırılıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ya, istediğin yere git,
kandırıl, sen umurumda değilsin, memleketi
batırıyorsun, ona isyan ediyorum ya, Allah Allah! (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Yani sen
kandırıldığında... Arkadaş, siz değil
misiniz Kandırıldık, Allah affetsin, millet affetsin."
diyen? Demek ki kandırabiliyorsunuz. Şimdi, diyoruz ki: Bak, daha
önce kandırıldın, o çukura düştün, bir daha düşebilirsin.
Ben üç sene önce, beş sene önce anlatıyordum, Siz kumpasa alet
oluyorsunuz. diyordum. Ergenekon, Balyoz, KCK... Bu Fetullah Gülen devleti
ele geçirmeye çalışıyor. diyordum, aynı böyle
bağırıyordunuz. Sonunda Kandırıldık, Allah
affetsin, millet affetsin. Ya, kandırılma, aynı hatayı
ikinci kere yapma çünkü kandırılan sensin ama cezasını
çeken koca bir halk, koca bir ülke. Bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Farklı biçimlerde, farklı dillerle, farklı üsluplarla hep
aynı şeyi anlatıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben
diyorum ki: Bakın, burada sizin gücünüz de var, grubunuzda var,
kalabalıksınız da, konuşma hakkınız bizim 10
katımız, 100 katımız, çıkın halkı ikna edin.
Arkadaşlar, baskı, şiddet, zor; dille ikna edemeyenin kullanmak
zorunda kaldığı bir araçtır. Bak, bir iktidar halkı
ikna edebiliyorsa polis gücüne başvurmaz, jandarma gücüne başvurmaz,
mahkemelere başvurmaz. Halkı ikna etmek, milleti kazanmak için
uğraşın, bizi susturmak için uğraşmayın. Ama
kabul ediyorsanız ki, Bizim artık anlatacak bir hikâyemiz
kalmadı, bizim, milleti ikna edebilecek durumumuz yok, sadece, biz
Parlamentoda bile adamı sustururuz, biz Parlamentoda bile bize laf edenin
üzerine yürürüz, biz Parlamentoda bile bize laf edeni Parlamentonun
dışına atarız... Hep denediğiniz şeyler, buyurun
bir kere daha deneyin ama yanlış yoldasınız. Bu
yanlış yol gidişinizi ertelemez, yanlışta
ısrarcı olursanız gidişiniz hızlanır, ben de sizi
uyarıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Kavas arkadaş,
iyice temizle orayı!
ERKAN BAŞ (İstanbul) Başkanım
ben de 160a göre işlem isteyeceğim. Ya gerçekten, Bülent Bey laf
mı bu ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne dedi?
ERKAN BAŞ (İstanbul) - İyice temizle
orayı! ne demek?
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Su dök temizle.
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Hangi terbiyesiz,
hangi terbiyesiz dedi onu? Çık söyle şunu, hangi terbiyesiz söyledi?
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Ben sana söylemedim.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Olur mu öyle
şey ya, olur mu!
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Siyasi eleştiri
bu, siyasi eleştiri.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay)
İyice temizleyin! siyasi eleştiri mi? Ya, hepinizden temiziz. Öyle
laf mı olur Hüseyin Bey! Bundan sonra görürsünüz siyasi eleştiriyi!
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Yerine geç!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Niye?
Genel Başkanım benim, benim Genel Başkanım.
(AK PARTİ ve HDP milletvekillerinin
birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.57
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
İstanbul Milletvekili Ahmet Şıka
İç Tüzükün
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Söz mü vereyim size?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben Sayın Ahmet Şıkın
konuşmasını orijinalinden aldım, aynısı,
kelimenin geçtiği bölüm İktidardaki gücün keyfî kararlar alabilmesi
ve bunu uygulayabilmesine olanak sağlayan siyasal hukuk düzenine
tiranlık veya istibdat rejimi deniyor. Bu devam ediyor, uzun
olduğu için okumuyorum, tiranlık geçen bölüm bu.
Diğeri, Sayın Turan kendisine hakaret
edildiğini iddia ediyor fakat şöyle bir durum var: Mesela en son
cır cır dedi ve bu Parlamentoda, maalesef, üzülerek belirtmek
isterim ki sıklıkla bu tip kavramlar kullanılıyor ve bugüne
kadar bu kavramlar sebebiyle hiç kimseye ceza verilmedi. Sayın
Turanın kendisi geçen hafta kadın vekiller bağırıyor
diye Car car. dedi. Bunun tartışması bile olmadı, hatta
esprisi yapıldı.
Şimdi, diğer mesele, Sayın Erkan
Baş savunma için kürsüye çıktı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
işte savunmaya yaklaşım da bu şekilde ortaya
çıktı, savunma da yaptırılmadı ve Sayın Erkan
Baş kürsüdeyken Orayı iyi temizle, pistir. denildi. Bu,
tutanaklarda var. Yani bizzat iktidar grubundan gelen şey.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Pistir. demedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi özcesi, tiranlık TDKye göre Eski Yunanda siyasal gücü tek
başına elde tutan kimse ya da diğer anlamda siyasal erki zorla
ele geçiren ve onu kötüye kullanan kimse diye tanımlanıyor. Ve
konuşmasında direkt şahıs da hedeflenmiyor.
Şimdi, Sayın Meclis
Başkanlığı 161/3ü söylüyor. Bu 161/3e göre
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine,
Başkanına
ve devam ediyor
tarihine, geçmişine, ilk 4
maddesine hakaret etmek ve sövmek
Asla bir hakaret ve sövmek yok. Tiran
denildiği kabul edilse bile bir siyasal eleştiridir ve bu, siyasal
dilde vardır.
Eğer bu kavramlar ceza sebebi olursa bu
Mecliste hiç kimse bir eleştiri yapamaz. Yani neticede, burada 5 ayrı
siyasal grup var, parti var ve eleştiriler yapılır,
karşılıklı tartışmalar yapılır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tamamlayacağım Başkan.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
ve bu
İç Tüzüke uymak zorundaysak burayı dikkate almak zorundayız.
Cumhurbaşkanını çağrıştıran, hakaret ve
sövmeyi bırakın, doğrudan bağ kuran, böyle bir itham da yok.
Bu nedenle kesinlikle yani bu teklif ettiğiniz maddenin
İktidar
partisinin çoğunluğu var, doğru, böyle bir cezayı, hangi
cezayı teklif ederseniz onaylama çoğunluğu da var ama
çoğunluğun oy vermesi demek bunun haklı olduğu
anlamına gelmez.
Ben bütün milletvekili arkadaşlarıma
şunu söylemek isterim: Burada hepimiz siyasetçiyiz ve maalesef bu
kavramlar zaman zaman kullanılıyor. Bundan vazgeçilmesini talep
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Yunanlıları mı
kastetmiş? sesi)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Güya siyaset okumuş!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
XI.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Şıka 222 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasında sarf ettiği bazı
ifadeleri nedeniyle İç Tüzükün 157nci maddesine göre uyarma cezası
verilmesi (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Grup
Başkan Vekillerimizle arkada yapmış olduğumuz
görüşmeler ve savunmadaki tutum ve davranışı göz önüne
alarak 157/2den uyarma cezası veriyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
222) (Devam)
BAŞKAN 222 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, teklifin birinci bölümü üzerinde on
beş dakika süreyle soru ve cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Bu sürenin sekiz dakikası sorulara, yedi dakikası da cevaplara
ayrılacaktır.
Sayın Taşkın...
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçmişte avukatların hâkimlere
çıkarken kılık ve kıyafetleri nedeniyle ayrımcılığa
tabi tutulduğunu biliyoruz. Teklifle bu sorun çözüldü ve cübbenin
dışında başka bir zorunluluk getirilemeyeceği hükmü
getirilmektedir. Mesleğinin ilk beş yılında baro keseneğinin
yarı oranında alınmasına dair madde genç avukatlar için
olumlu bir düzenlemedir. Avukatların görev sırasında
işledikleri suçlar bakımından temyiz kanun yolunun
açılması olumlu bir düzenlemedir.
Bazı muhalefet milletvekilleri kanun teklifini
eleştirirken bu teklife bir terör örgütünün projesi şeklinde
haksız eleştirilerde bulundular. Bir kanun teklifini terör örgütünün
projesi gibi yansıtma karşısında Komisyonun bu husustaki
değerlendirmesi nedir? Birden fazla baronun bulunduğu yerlerde adli
yardım hizmetleri nasıl yürütülecek, buradaki görevlendirmelerde
avukatlar arasında adaletli bir dağıtım ne şekilde
sağlanacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKPnin Trakya düşmanlığında gün
geçmiyor ki yeni bir gelişme olmasın. Sizin
bakanlarınızın verdiği sözler doğru olsaydı en az
beş yıl önce Ergene temizlenmişti. Yağma hevesiniz
Trakyada bir başka aşkla devam ediyor. Şimdi de Saros
Körfezine -hukuk, çevre, yaşam ve bilimden- FSRU doğal gaz limanı
yapmaya kalkıyorsunuz. Şimdi soruyorum: Katar bu doğal gaz
sevdanızın neresine düşüyor ya da Katar sevdanız için mi
dünyanın en güzel denizlerinden olan Sarosu feda ediyorsunuz? En
azından Sarosun çevresinde yatan binlerce şehitten utanarak Sarosu
yok etme projelerinden vazgeçin.
Doğal gaz demişken geçen
yıl ülkemizde evlerde doğal gaz tüketimi düştü, vatandaş
pahalı olduğu için doğal gazı bile kullanamaz hâle
gelmiş, sizin derdiniz Kime ne rant aktarabilirim?
Beyler, deniz bitti,
denizi siz bitirdiniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Örs
HÜSEYİN ÖRS
(Trabzon) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Trabzonun Tonya
ilçesinin Melikşah Mahallesinde yaşayan
vatandaşlarımızın bir şikâyetini dile getirmek için
söz aldım. Burada yaşayan vatandaşlarımız, özellikle
yağışlı havalarda bulanık akan su nedeniyle
mağdur olduklarını ifade etmektedirler. Evlerine gelen suyun
bulanık akmasından şikâyetçi olan vatandaşlar, duruma bir
an önce çözüm bulunmasını istemektedirler. Tonyada vatandaşlarımız
11 mahallede de bu problemin olduğunu bana ilettiler. Vatandaşlar
Evimizde başka su olmadığından bu suyu kullanmak zorunda
kalıyoruz ve bu suya para ödüyoruz. Çeşmelerimizden su değil
âdeta çamur akıyor. Bu suyu içemediğimiz gibi temizlikte,
çamaşırda dahi kullanamıyoruz. diyerek yetkililerden su
sorununun bir an önce çözülmesini talep etmektedirler. Ben de Trabzon
Milletvekili olarak Tonyalı hemşehrilerimin bu haklı talebini
yüce Meclisimize arz ediyor, buradan TİSKİ yetkililerine bir
çağrıda bulunmak istiyorum: Bölgede acilen bir arıtma tesisi
kurulması
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaboğlu
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sağ olun Sayın Başkan.
Çoklu baroya
ilişkin üç düzeltmede bulunacağım:
1) Fransa
örneği. Fransada il sayısı ile baro sayısının
farklı olmasının nedeni, baroların adli yargı
çevresine göre örgütlenmesinden kaynaklanıyor.
2nci konu: Anayasa
madde 135in artı baroyu yasaklamamasının nedeni, bunun bir kamu
tüzel kişisi olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla
kamu tüzel kişisi olunca aynı yerde ve aynı konuda ikinci bir
kamu tüzel kişiliği kurulamaz. Mesela İstanbulda Anadolu-Avrupa
yakasında biçiminde kurulmuş olsaydı o zaman
tartışılabilirdi.
3üncü konu ise
Anayasa Mahkemesi kararı. Anayasa Mahkemesinin Ocak 2013te verdiği
karar, turist rehberleri üst kuruluşuna ilişkindir
dolayısıyla baroyla ilgili değildir. İller bazında
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdemir
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Komisyonda da dile
getirmiştim, teklifin özellikle gerekçesinde baroları 21inci
yüzyıla uyumlu hâle getirip uluslararası hukuka da entegre edecek bir
düzenleme
olduğu söyleniyor. Resmî aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliği
ülke raporumuzda ve de kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin Venedik Komisyonu
raporlarında, yine geçen hafta Avrupa Konseyi İnsan Hakları
Komisyonunun açıklamalarında ülkemizdeki hukukun üstünlüğü,
temel haklar, yargı ve adalet sisteminde devam eden olumsuz
gelişmelerden duyulan ciddi endişeler dile getiriliyor. Ama özellikle
şu konuya vurgu yapılıyor raporlarda
Hakları ve
özgürlükleri korumakla yükümlü olan kamu kurumlarının parçalı ve
gerçek anlamda uygulamada bağımsızlıklarının
olmaması tespiti varken bugün baroların yapısının
parçalanmasını, bağımsızlıklarının
ortadan kaldırılmasını nasıl uluslararası hukuka
entegre olarak görüyorsunuz? Kanundaki hangi maddeyle, hangi uluslararası
hukuka entegre olacağız Sayın Komisyon Başkanı?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Çoklu baro teklifi yanlıştır.
Baroları ve dolayısıyla avukatları net biçimde siyasi
kamplara böleceği için yanlıştır. Yargı
kararlarının avukatın geldiği baroya göre şekillendiği
şüphesine yol açacağı için yanlıştır. Siyasi
etiket taşıyacak baroların yargıç ve savcılar üzerinde
siyasi baskı kurmasını kolaylaştıracağı için
yanlıştır. Yargının zaten gölgelenmiş durumdaki
tarafsızlığına ve objektifliğine iyice gölge
düşüreceği için yanlıştır. Ayrıca Sayın
Komisyondan şunu da talep ediyorum: Bir ilçede 1inci ve 2nci barolar
eşit üyeye sahipse temsilciliği kim atayacak?
BAŞKAN Sayın Karahocagil
MAHMUT TANAL (İstanbul) Urfada elektrikler
kesildi Başkanım.
BAŞKAN Sayın Mustafa Levent Karahocagil
yok mu? Yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
Urfada elektrikler kesik, elektrikler!
BAŞKAN - Sayın Bahşi
FERİDUN BAHŞİ (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
sınav takviminde ani bir değişikliğe giderek yaz okulunu
kaldırmış ve yerine 3 ders sınavı koymuştur.
Sınava sadece bu yıl kayıt yaptıranlar ile son iki
yıldan dersi olanların girebilmesi şartı yüz binlerce
öğrenciyi mağdur etmektedir. Önümüzdeki dönem yapılacak olan
KPSSye hazırlanmakta olan öğrenciler mezuniyet hayalleri içinde bu
sınava müracaat etmek isterken kaldırılan yaz okulu nedeniyle
diploma alma umudunu maalesef kaybetmişlerdir. Millî Eğitim
Bakanlığına soruyorum: Öğrencilerimizin mağduriyetinin
giderilmesi için bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Adalet
Komisyonundan sonra bugün de Mecliste geç saatlere kadar çoklu baro kanun
teklifini görüşmemizi gerektiren aciliyet nedendir? Bu kanun
yurttaşların hangi sorunlarına çözüm üretecektir? Pandemi
dönemini yaşıyoruz; işçi işsiz, çiftçi, esnaf, emekli,
memur, engelli, hatta sanayici sorunlarla boğuşmaktadır.
Yaşam ve geçim sıkıntısı zirve
yapmıştır. Emeklilikte yaşa takılanlar, taşeron
firmada kalanlar, atanamayanlar umutla sorunlarına çözüm istemektedir.
Öğrenci affı, ehliyet affı, esnaf sicil affı, adli sicil
affı, milyonlarca kişi bunların Meclisten bir an önce
çıkarılmasını beklemektedir. Kamu kurum ve
kuruluşlarında, belediyeler ve KİTlerde 4857 sayılı
Yasaya tabi daimî işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu, ön
lisans, lisans ve yüksek lisans mezunu işçilerin yasal düzenlemeyle
çalışanların isteklerine bağlı olarak
eğitimlerine, diplomalarına uygun memur kadrolarına geçirilme
taleplerine beş yıldır seyirci kalan ve çözüm üretmeyen iktidar,
80 baro başkanının karşı olduğu çoklu baroyu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, Komisyon Başkanı Enerji Bakanıyla
görüşüp bu enerji sorunuyla ilgili bilgi verse.
BAŞKAN Sayın Komisyon
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Soru soran milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.
Sayın Taşkının sorusu
Evet,
kanun teklifinde avukatlar için olumlu düzenlemelerden bahsetti Sayın
Taşkın. Özellikle kılık kıyafet özgürlüğüne
ilişkin -cübbe haricinde- kılık kıyafete ilişkin
başkaca bir zorunluluğun aranamayacağına ilişkin
düzenleme önemli ve olumlu bir düzenleme. Ayrıca, avukatlık
mesleğinin ilk beş yılında baro keseneğinin yarı
oranında alınacağına ilişkin düzenleme genç avukatlara
yönelik önemli bir düzenleme. Yine, özellikle avukatların avukatlık
görevi ya da Türkiye Barolar Birliği ya da baro organlarındaki
görevleri nedeniyle işledikleri suçlar nedeniyle eğer kesinlik
sınırı içinde kalsa bile temyiz edebilmesine imkân sağlayan
Ceza Muhakemesi Kanununun 286ncı maddesindeki düzenleme de adil
yargılanma açısından avukatların lehine olan bir düzenleme
olarak dikkat çekiyor.
Sayın Taşkının adli
yardımla alakalı tereddüdüne gelince, 177/2nci maddede bahsedilen
adli yardıma ilişkin husus, burada da bir uyum düzenlemesi
gerçekleştiriliyor. Buna göre, bir ilde birden fazla baro bulunması
durumunda adli yardım bürosu, baroların eşit olarak temsili esas
alınarak oluşturulacaktır. Barolar, adli yardım bürosunda
üye sayısına bakılmaksızın yönetimde eşit olarak
temsil edilecekler ancak avukatların adli yardım bürolarında
iş, dosya almaları durumunda avukatlar arasında eşitlik
ilkesi adil bir denge gözetilerek sağlanacaktır. Görevlendirmelere
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenecek, bu yönetmeliği
Türkiye Barolar Birliği çıkaracak ve Adalet Bakanlığı
da onaylayacak.
Sayın Taşkının Bu kanun
teklifi bir terör örgütünün projesi şeklindeki eleştirilere ne
diyorsunuz? diye diğer bir sorusu vardı.
Değerli milletvekilleri, bu, bir kanun
teklifidir. Anayasamızın 88inci, İç Tüzükümüzün 74üncü
maddesinden, Anayasa ve İç Tüzükten kaynaklanan ve milletin verdiği
yetki çerçevesinde milletvekillerinin yaptığı yasama görevini
bir terör örgütünün projesi olarak nitelendirmek son derece
yanlıştır. Bu değerlendirmenin aslında bir
dayanağı da yoktur, bir belgesi de yoktur. Dolayısıyla bunu
söyleyenlerin sadece kişisel ve doğru olmayan
değerlendirmeleridir. Milletvekilleri, Anayasa ve İç Tüzükten
kaynaklanan kanun teklif etme yetkisini özgürce kullanabilirler. Bunu farklı
bir şekilde değerlendirerek teklif sahibi milletvekillerimize bu
yönde eleştiride bulunmak büyük bir haksızlıktır diye
düşünüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Urfanın
elektriği ne olacak Komisyon Başkanı?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Örs,
Sayın Gürel teklifle ilgili olmayan hususlarda sorular sordular. Yine, bu
konuda ilgili bakanlıklara sorularını yöneltebilirler
yazılı olarak.
Sayın Gürer Aciliyeti nedir? Diğer
başkaca kanunlar
dedi. Diğer başkaca kanunları da Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşmeye devam ediyoruz. Önceki haftalarda çok
sayıda kanun düzenlemesini, toplumun genelini ilgilendiren çok önemli
düzenlemeleri burada yasalaştırdık. Bunların hepsi sıra
sayısıyla önümüze geliyor ve millet adına
yasalaştırmanın gayreti içerisindeyiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Millet adına
soruyorum: Şanlıurfanın elektriği ne olacak?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şanlıurfanın elektriğini
TEDAŞa soracaksın.
BAŞKAN Sayın Tunç, devam edin.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Kaboğlunun Anayasaya
aykırılıkla ilgili
Bunu önceki soru-cevapta da dile
getirmiştik, aynısını tekrar ediyoruz. Anayasa Mahkemesinin
kararı, orada -Anayasa 135le ilgili- meslek odalarının, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının birden fazla
olabileceğine dair bir Anayasa Mahkemesi kararıdır.
Fransadaki barolar; evet, yargı çevresine göre
olanlar da var. Yalnız, Pariste 3 yargı çevresi var ama çok
sayıda baro var. Kaliforniyadaki baroların listesi burada, ben size
verebilirim; Kaliforniyadaki liste uzun. Yani çoklu baronun dünyanın
değişik yerlerinde
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
Kaliforniyayı boş ver, Şanlıurfanın elektriği
ne olacak?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) New Yorkta 150 baro var. Dolayısıyla
dünyada örnekleri var. Tabii, dünyadaki örneklerinin dışında,
bizim yaptığımız işlem, Anayasamızın
135inci maddesine uygun bir düzenlemedir.
Sayın Tutderenin ilçelerdeki temsilcilikle
alakalı
Tabii, bu 3 büyükşehri ilgilendiren bir düzenleme, 5 bin
avukat sayısının üstündeki barolarla ilgili. Oralarda da
ilçelerde de tabii her baro temsilcilik açabilecektir, bunun mahzuru yoktur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
elektrik olmazsa, açılsa ne işe yarayacak? Urfada elektrik yok.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
bir dakika var, kullanmak istiyorum.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Tunç benim soruma cevap vermedi.
BAŞKAN Sayın Şahin
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür
ederim.
Avukatların mesleklerini iyi bir şekilde
icra edebilmeleri için hukuk fakültelerinin kontenjanlarını
düşürmeyi, hâkim, savcı adayları devletten 6 bin TL
civarında maaş alırken, sigortalanırken stajyer
avukatların devletten herhangi bir ücret almamaları,
sigortalarının olmamasının yarattığı
haksızlığı ortadan kaldırmayı, para kazansa da
kazanmasa da sigorta primleri, vergileri, kira giderleri ödemesi yapmak zorunda
olan avukatların devletten, barolardan destek almalarını
sağlamayı, artan mezun sayıları ile adli yardım
hizmeti CMK görevlendirmelerinden avukatın eline geçen 3 kuruşa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
Şanlıurfa ilinde elektrik sıkıntısı
yaşandığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Tanal, ben sana söz
vermeyeyim ama Şanlıurfada elektrik sıkıntısı
var, bunu ben duyurayım, daha güçlü bir şekilde duyurayım. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili
Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde 3 önerge
vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Oya
Ersoy Remziye
Tosun Muazzez Orhan
Işık
İstanbul Diyarbakır Van
Semra
Güzel Mehmet
Ruştu Tiryaki Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Batman Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İmam
Hüseyin Filiz İbrahim
Halil Oral Ayhan
Altıntaş
Gaziantep Ankara Ankara
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Adana İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Mersin İstanbul Antalya
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Tufan Köse
İstanbul Aydın Çorum
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
Adıyaman Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, şunu
söylemek isterim: Getirdiğiniz bu teklif avukatlar için bir ihtiyaç
değil, barolar için hiç değil. Nitekim 80 baronun yüzde 99u bu yasa
teklifine karşı çıktığını göstermek için
Ankaraya yürüdü, günlerce Meclisin bahçesinde bekledi, Türkiyenin neredeyse
her kentinde her adliyenin önünde bu yasa teklifini protesto etti ve geri
çekilmesini istedi.
Ayrıca, getirdiğiniz bu teklif toplumsal
bir ihtiyaca da karşılık gelmiyor. Bir ay öncesine kadar bu
ülkede hiç kimsenin gündeminde ne çoklu baro vardı ne de barolarla ilgili
bir tartışma vardı. Peki, barolar için bir ihtiyaç değilse,
avukatlar için bir ihtiyaç değilse, toplumsal bir ihtiyaç değilse
neden getirdiniz? Tek bir amacınız var, Barolar Birliğini
istediğiniz gibi oluşturmak, yandaş barolar kurmak ve
yandaş bir birlik oluşturmak.
Şimdi, yasa teklifini sunarken
yaptığınız açıklamalara kendimce Komisyon
görüşmeleri sırasında yanıt verdim. Bugün bu yasayı
savunurken, geneli ve bölüm üzerine konuşurken birkaç şey söylediniz;
onlarla ilgili fikrimi paylaşacağım. Diyorsunuz ki: Seçmenler
oy vermekten vazgeçmişse yöneticilerin meşruiyeti
tartışmalıdır. Ne için söylüyorsunuz? İstanbul
Barosunun seçimlerine katılım oranı yüzde 60-70lerken. Son
seçimlerde İstanbul Barosunda oy kullanan avukat sayısı yüzde
70in altındaymış, yüzde 60 civarındaymış.
Seçimlere katılan seçmen sayısı düştükçe demokratik
sistemden uzaklaşılıyormuş. Avukat sayısı
arttıkça staj eğitimi ve mesleki eğitimler
aksamaktaymış. İstanbul, Ankara ve İzmir
Barolarının tahakkümüne son verilecekmiş. İstanbul, Ankara
ve İzmir Baroları mesleki hiçbir faaliyet yürütmeyip siyasi
faaliyetler yürütüp siyasi açıklamalar yapıyormuş. Bu
sonuncusuyla ilgili sadece şunu söyleyeyim: Aslında Baroların
siyaset yapması sizi ilgilendirmiyor, sizi ilgilendiren şey; Barolar
sizin lehinize siyaset yapmıyor. Bu ülkede pek çok demokratik kitle örgütü
var, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu var; sizin lehinize
açıklama yaptıklarında hiçbir şekilde rahatsız
olmuyorsunuz; tam tersine, Bu meslek örgütü iyi bir şey söyledi. Bu
demokratik kitle örgütü iyi bir şey söyledi Bu sendika iyi bir şey
söyledi. diyorsunuz. Ama ne zamanki hoşunuza gitmeyen bir şey
söyledi, işte, o zaman diyorsunuz ki: Kardeşim, siyaset yapma!
Neden? Çünkü işinize gelmiyor.
Şimdi, bu yüzde 60-70lerde oy
kullanıldığı için antidemokratik oluyormuş ya, ben,
bazı ülkelerde seçime katılma yüzdesiyle ilgili birkaç şey
söyleyeceğim: -Adalet ve Kalkınma Partisine yakın bir ajans,
Anadolu Ajansından alınmış bir veri- Slovenya 2018
seçimleri yüzde 51,5; Kosova 2017 seçimleri yüzde 41,5; Hırvatistan yüzde
52,6; İspanya 2016 yüzde 66,5; Kuzey Makedonya yüzde 41,79; Arnavutluk
yüzde 46,77; Hollanda yüzde 56; Bosna Hersek yüzde 53,26; Sırbistan yüzde
54 ve böyle gidiyor. Demek ki neymiş? Seçimlere katılım
oranının düşük olması o seçimi demokratik veya
antidemokratik yapmıyormuş. Daha ilgincini söyleyeyim, Avrupa
Birliğine üye ülkelerin Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılım
oranı yüzde 40lar civarındadır ama hiç kimse Avrupa
Parlamentosunun meşruiyetini tartışmaz. Dolayısıyla,
iki tane rakam alıp işte, bu rakamların arkasına
sığınarak orada demokratik bir seçim yokmuş demek büyük bir
yanılsama yaratmaktan ibaret, başka da bir şey değil.
Şimdi, seçimlere katılım oranı
ile gelişmiş bir demokrasi arasında doğrusal bir korelasyon
yok, bunu söylemek istiyorum. Ama eğer böyle bir korelasyon olsaydı,
2018 seçimlerinde katılımın yüzde 91,69 olduğu
Türkmenistanın dünyadaki en gelişmiş ve en iyi demokrasi
olması gerekirdi. Hani, şu, aylara kendisinin, annesinin ve
yazdığı kitapların ismini veren, kendini ömür boyu
Başkan ilan eden Saparmurat Niyazovun Türkmenistanı var ya, en
demokratik ülkenin o olması gerekirdi çünkü seçimlere katılım
oranı yüzde 91lerde.
Getirdiğiniz seçim sistemi, temsilî demokrasiye
ve temsilî demokrasinin en önemli unsuru olan eşit oy ilkesine
aykırıdır. Bunu defalarca söyledik, Komisyon
tartışmaları sırasında da söyledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Şimdi, orada söylediğim rakamı tekrar edeyim. Eğer bu
teklif yasalaşırsa, Türkiye Barolar Birliği seçimi başkaca
bir baro kurulmazsa 340 delegeyle yapılacak, 340 delegeyle. Ankara,
İstanbul ve İzmir Barosu kaç delegeyle temsil edilecek? 25 delegeyle.
Avukatların yüzde 57sini oluşturan 3 tane kent yüzde 7,4
oranında temsil edilecek ve şimdi, siz, bize bunu demokrasi diye
yutturmaya çalışıyorsunuz, öyle mi? Bu, demokrasiyi katletmektir
başka bir şey değil; İstanbul, Ankara ve İzmir
Barolarından nefret ediyorsunuz diye demokrasiyi katletme
hakkınız yoktur, sırf bu nedenle buna karşı
çıkıyoruz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışalar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. İYİ PARTİ Grubu adına Avukatlık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Konuşmamın kanun teklifinin 1inci maddesi olacağını
öğrenince çok sevinmiştim, erkenden yaparım diye düşünüyordum,
saat gece yarısını geçti maalesef, sürprizlere hazır
olmamız lazım Mecliste anlaşılan.
Kanun teklifinin gerekçesinde, Kurumsal yapı
ve meslekte karşılaşılan bazı sorunlara çözüm
bulunmasına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. deniliyor.
Daha sonra da
barolara kayıtlı avukat sayısı; aynı
baroya kayıtlı avukatların dahi iletişim
kurmasını, mesleki dayanışmasını, stajyer
avukatların ve mesleğin başındaki avukatların gerekli
eğitimleri almasını ciddi anlamda aksatacak boyutlara
ulaşmıştır. Bilhassa avukat sayısının çok
fazla olmasından kaynaklı bu tür sorunların çözülmesi önem arz
etmektedir. deniliyor.
Avukat sayısının çok fazla
olması ne demektir? İşsiz avukatlar sorunumuz da mı var?
Eğer öyleyse her yere hukuk fakültelerini açarken neredeydiniz? Avukat
sayısı 127 bin, hukuk fakültelerinde okuyan öğrenci
sayısı 80 bin. Bu durumda önümüzdeki yedi sekiz yılda avukat
sayısı 2ye katlanacak. Buna bir çözümünüz var mı? Bu kanun
teklifiyle neyi çözüyorsunuz? Bütün bu mesleki sorunlar varsa, bu sorunu ilk
dile getirenin meslek kuruluşları olması gerekmez mi? Ama
görüyoruz ki hem Türkiye Barolar Birliği hem de 80 il barosu bu teklife
karşı. Avukat sayısının çokluğu nasıl bir
iletişim zorluğu yaşatıyor, anlamak mümkün değil.
İletişim çağında yaşıyoruz, dünyanın her
köşesinde olan bir olayı saniyeler içinde görüntülü olarak haber
alabiliyoruz, avukatlar arası iletişimi mi sağlayamıyoruz?
Ayrıca, böyle bir sorun olsa dahi bunu çözmek için bu aciliyet nereden
çıktı? Bu salgın döneminde memleketimizin ekonomisi son
yüzyıldaki en sancılı dönemini yaşarken mi bu
sorunları çözmek aklınıza geldi?
İstanbul Ekonomi Araştırmanın
haziran sonlarına doğru yaptığı kamuoyu
araştırmasına baktığımızda,
araştırmaya katılanların yüzde 40,4'ü Türkiye'nin en önemli
sorununu ekonomi, yüzde 16,3'ü de işsizlik olarak görmektedir. Neredeyse
Türkiye'nin yüzde 57si ekonomiyi temel sorun olarak görüyor fakat biz bunlarla
uğraşmıyoruz, bunları konuşmuyoruz; baro yasası,
Ayasofyanın ibadete açılması gibi elli altmış
yıldır bildik konuları konuşarak gündemi saptırmakla
uğraşıyoruz.
Barolara sendika gibi yaklaşmak hatalı bir
tavırdır. Barolar kamu tüzel kişiliğine sahiptir. Kamu
tüzel kişiliği birden fazla erke verilmez. Bir ülkede tapu veren 2
tapu dairesi olamayacağı gibi avukatlık ruhsatı veren 2
ayrı kurum da olmaz. Dolayısıyla teklif gerekçeleri gerçekçi
olmadığı gibi, çoklu baro kanun teklifi bahsedilen
sorunları azaltmak yerine daha da artıracaktır. Daha önce iddia
ve yargılama makamlarına HSK yoluyla müdahil olan iktidar şimdi
savunma makamını da kontrol altına almaya
çalışıyor. Bu teklifle, iktidar partisi, muhalif
avukatların çoğunlukta olduğunu düşündüğü için
baroları bölerek yönetmeye çalışıyor, bu da açıkça
siyasetin yargıya tam anlamıyla müdahalesidir. Değerli
arkadaşlar, siyasetin yargıya müdahil olması öyle sıradan
bir mevzu da değildir, demokrasiden uzaklaşmanın en net
göstergesidir. Komünist Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra
birlikten ayrılan devletler demokrasiye geçerken, en büyük krizlerden
birini yargı konusunda yaşamışlardır. O dönemde
Sovyetlerde var olan telefon hukuku uygulamasının neticesinde,
Sovyet yargıçlar özellikle hassas davalarda partiden gelen telefona göre
karar verirlermiş. Hâl böyle olunca ve demokrasiye geçmek gerekince de
yargıçlar -tabiri caizse- sudan çıkmış balığa
dönmüş ve hassas davalarda karar vermekten kaçınır hâle
gelmişler çünkü telefon talimatı gelmiyormuş. Komünist Sovyetler
Birliğini hem antidemokratik hem de bir parti devleti olarak biliyoruz,
bu tarz uygulamalar da ancak bu gibi otoriter yönetimlerde hoş
karşılanabilir, demokrasilere yakışmaz. Kanunların
görevi halkı korumak yerine halkı hizaya sokmak olursa, demokrasi
değil baskı rejimi kurulur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Kanunlarla
halkın huzur ve güvenliği yerine iktidarın mutlak
egemenliği hedeflenirse, hukuk devleti değil otoriter parti devleti
olur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Aydın milletvekili Süleyman Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yargının en büyük sorunu,
yargı tarafsızlığı ve yargı
bağımsızlığıdır. Yargı
bağımsızlığı ise sadece hâkimlere,
savcılara, avukatlara bırakılacak kadar kenarda bir olay
değildir, toplumsal vicdanın da en büyük nedenlerinden birisidir.
Yargı bağımsızlığı ve yargı
tarafsızlığı olmayan ülkelerde demokrasi olmaz, özgürlükler
olmaz. Bu nedenle, ülkemizde Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin getirildiği 2017 Nisanından sonra, ülkemizde yargı
bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığı
konusunda Sayın Cumhurbaşkanının yüksek yargıda ayak
izlerini devamlı görmeye başladık. 13 HSK üyesinin
oluşumunda, 6 üyesi Cumhurbaşkanı tarafından 7 üyesi ise
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen HSKde, hâkimlerin özlük
hakları ve tayinlerinde, tüm özlük hakları konusunda vermiş
olduğu kararlar son günlerde gazetelerde açıkça yer almaya
başladı. Örnek vermek gerekirse, son mayıs ayında
yapılan kararname, kura, daha sonra yaz kararnamesi, iktidarla aynı
görüşlere sahip olmayan, farklı kararlar veren, kanunları ve
Anayasayı uygulamak durumunda olan hâkim ve savcıların birçok
sürgünlere gönderildiğini yaşadık.
Bu çerçevede, bir milletvekili adayı olmak
için, bir belediye başkanı adayı olmak için istifa eden ancak
seçilemeyip de geri dönme imkânı yasa tarafından engellenen bir
hukuksal durumda, daha önce bir partinin belediye meclis üyesi, ilçe
başkanı olmuş kişilerin hâkim, savcı olarak
yargıda bulunduğunu gördük. Bu konuda o kadar çok örnek var ki.
Örneklerden bir kaçını söylemek istiyorum: AKPnin desteğini esirgemediği
genç hukukçular toplantısına 6 yaşındaki kızlar
evlenebilir. diyen Nurettin Yıldızı davet eden, hukuku,
adaleti âdeta tarikatlaştıran Adalet ve Medeniyet Derneği Genel
Başkanı Akif Tögel Boyabat hâkimi oldu. Ankara AKP il yöneticisi
Mustafa Tayyib Güneş Pazarcık savcılığına tayin
oldu. Eski Karabük Milletvekili Burhanettin Uysalın gelini Miyase
Gümüş Uysal Söke hâkimliğine tayin oldu. Bunun
dışında, Man Adası davasında istinafta bozma
kararı veren hâkim ise sürgün edildi. Ve iki olay daha yaşadık.
İki olayın birinde, AKPli İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Meclis Üyesi Hamdullah Arvas, Muğlada bıçaklanarak öldürülen Zeynep
Şenpınarla ilgili iğrenç ve çirkin bir tweet attıktan
sonra, şikâyet sonucu İstanbul Cumhuriyet
Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Kararı veren
savcı ise AKPnin İvrindi eski İlçe Başkanı İlyas
Demircandı.
İkinci bir örnek: CHP İl
Başkanımız Canan Kaftancıoğlu, Oyuncu Berna Laçin,
Gazeteci Nevşin Mengü, Avukat Feyza Altun hakkında yapılan,
içinde sözlü şiddet, aşağılama barındıran
paylaşıma ağır eleştiri gerekçesiyle takipsizlik
kararı verildi ama Maliye Bakanı ve ailesine yönelik çirkin
paylaşımları yapanlar tutuklandı.
Arkadaşlar, kadına yönelik şiddette
bile ayrımcılık yapan bu zihniyetten nasıl bir adalet
beklenir, hiç düşündünüz mü? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu çerçevede bu yasa teklifi geldi. Biz, yasa
teklifinin sarayda hazırlandırılmış olduğunu
söylemiştik. Arkadaşlar hep itiraz ettiler, Komisyonda da itiraz
ettiler ama sarayda hazırlandığı dün televizyon
programında ortaya çıktı arkadaşlar. Nasıl
çıktı? Sayın TBB Başkanı Feyzioğlu, dün
televizyon programında Sayın başkanlara son adım dedim ki:
Sayın Cumhurbaşkanına gidelim, hiç olmazsa Hepimiz çoklu baroya
karşıyız. diyelim, talepte bulunalım. Çözülecek yer
Sayın Cumhurbaşkanıdır. dedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Genel
Başkanımız; o yüzden söylemiştir.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı çözülecek yer ise kuvvetler
ayrılığı, yasama, yürütme, yargı ne işe
yarıyor arkadaşlar? Yasama Meclisi ne işe yarıyor? (CHP
sıralarından alkışlar) Tek adamın vereceği
kararlarla, parti devletinin vereceği kararlarla, tek kişinin
vereceği kararlarla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) -
yasama Meclisinde
bazı yasalar çekilip bazı yasalar devam edecekse o zaman Türkiyede
demokrasi yok, Türkiyede hukuk devleti yok, Türkiyede adil yargılanma
hakkı yok, Türkiyede özgürlükler yok anlamına gelir.
Değerli arkadaşlar, bunu
tartışmalıyız, bunu değerlendirmeliyiz. Çoklu baro
teklifi, biz diyoruz ki temsilde adaletsizliği ortaya koyan delege sistemi
Türkiyede bir hukuk faciasıdır, bundan geri dönülmesi lazım,
bundan geri dönülmediği takdirde Türkiyede yarın çok hukukçu
talepleri de ortaya çıkar, çok hukuk talepleri de yarın bu memleketi
daha nerelere götürür hepinizin takdirine bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı
mahiyetteki önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Remziye
Tosun Oya
Ersoy Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Muazzez
Orhan Işık Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Semra
Güzel
Van Muş Diyarbakır
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Dursun
Müsavat Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
İzmir Ankara Adana
İmam
Hüseyin Filiz Feridun
Bahşi
Gaziantep Antalya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel Emre
Çorum Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Aydın İstanbul Antalya
Abdurrahman Tutdere Cavit Arı
Adıyaman Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu saate geldik, gerek Komisyon aşamasında
gerek burada bu yasa teklifi üzerine ki bu bundan sonra ülkenin geleceği
için de çok kritik bir yasa teklifidir; sadece baroları ilgilendiren bir
yasa değildir, sadece hukukçuları ilgilendiren bir yasa
değildir, bir müzakere yürütüldüğünü söylemek mümkün değil.
Şimdi, olay şu: Yıllardır
iktidar yargının iki ayağını ele geçirdi,
talimatlı bir yargı yarattı, bir tek savunma kaldı ve bu
teklif açıkça savunmayı ortadan kaldıran bir yasa teklifidir.
Bakın, sadece hep bu
tartışılıyor, baroları ele geçirmek değil, dert
şu: Anayasada, barolar, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
olarak tanımlanıyor ve bu teklifle beraber baroların, özellikle
çoklu baroyla birlikte bu niteliği elinden alınıyor. Yani
aslında Anayasanın arkasından dolanıyor çünkü
iktidarın Anayasayı değiştirme çoğunluğu yok ve
bir muvazaayla bunun altı boşaltılmak isteniyor ve Meclis de maalesef
buna resmen alet ediliyor. Çıkarın bir Cumhurbaşkanı
KHKsi, buyurun, böyle yapın, Meclisi buna alet etmeyin.
Burada iki tane şey soracağım: Bir,
biz, avukatlar, yıllarca silahların eşitliği ilkesi
gereği o savcıların o kürsülerden inmesini istedik, savunmayla
eş durmasını istedik. Şimdi, size soruyorum: Eğer
çoklu baroysa, 2 binin üstünde savcı bir araya geldiğinde ayrı
bir cumhuriyet savcılığı kuracak mı? Bu mudur
eşitlik? Birincisi, savunmayı gerçekten ortadan kaldıran bir
yasa teklifidir bu. İkincisi, savunmayı salt ticari bir iş
hâline getiren bir tekliftir. Yargı iktidarınızın elinde ve
emrinde kaba bir zor aygıt hâline getirilmek isteniyor ve halk da
davasını kazanmak için yandaş avukat arasın isteniyor,
yapılmak istenen budur.
Evet, bir konuda haklısınız,
uluslararası literatürde, bu yok, bu tür örnekler yok diyorduk, öğrendim
ki varmış; 2001 yılında İranda bu konuda benzer bir
düzenleme yapılmış ve sizin de takip ettiğiniz şey bu.
Önce şunu göstereceğim size: Daha buradan,
bırakın Genel Kurula inmesini, buraya bile, hani Komisyondan
çıkmadan bir aklıevvel Patent Enstitüsüne başvurmuş, 4
Temmuzda, Ankara Hak ve Adalet Barosu. Bakın, Türü: Ticari hizmet.
yazıyor. Bir kere hukuk alınır satılır bir mal
değildir ve savunma da ticari bir hizmet değildir. Yargının
görevi; halkın, doğanın, yurttaşların temel hak ve
özgürlüklerini güvence altına almaktır. Bu yapılan
değişikliğin işte ifadesi bu, bu yapılmak isteniyor,
yapmak istediğiniz bu, savunmayı tamamen yargının
dışına çıkarmak istiyorsunuz. Şimdi, diyorum ki: Evet,
bu, yandaşlara özel bir baro kurma çabasıdır; aynı zamanda,
savunmayı yandaş hâline getirme çabasıdır.
Komisyon tartışmalarında Züleyha
Vekilimiz bir örnek verdi, çocuğa yönelik cinsel istismar
davalarının birinden bir örnek verdi ve AKPnin Grup Başkan
Vekili dedi ki: Bu, siyasi partilerüstü bir durumdur ve bize söyleyin,
ilgilileriyle görüşelim. Şimdi, buradan yeniden soruyorum:
İlgilileriyle bizler de görüşebiliyor muyuz? Eğer bir hukuk
sisteminde hakka, adalete ulaşmak ancak ilgilileriyle birtakım
partilerin görüşmesiyle oluyorsa bunun adı hukuk sistemi
değildir; doğal olarak, bu yasa teklifi hukuku dinamitleyen, hukuk
sistemini tamamen dinamitleyen bir tekliftir.
Hukuk, herkesin uyması gereken kurallar
bütünüdür; renk, cins, ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin,
cinsel yönelim, cinsel kimlik ayrımı gözetmeksizin herkese eşit
koşullarda uygulanır, zengin-yoksul ayrımı gözetmeksizin
herkese eşit koşullarda uygulanır, herkesin eşit
uyması gereken kurallar bütünüdür ama bu teklif bunu ortadan
kaldırmaktadır. Evet, biz şirketlerin, yandaşların,
arkası olanın değil; halkın, doğanın
çıkarını savunan ve koruyan bir yargı sistemi için yani
Herkes için adalet. için bu yasa teklifinin tamamına
karşıyız.
Sizin inadınızın nedeni de açık:
Yarattığınız hukuksuzluk düzeninin
karşısında halkı savunmasız bırakmak için, savunmayı
etkisizleştirmek ve güçsüzleştirmek, yargıyı tamamen saray
rejiminin denetimi altına almak için bu teklifi çıkarmak
istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
OYA ERSOY (Devamla) Çünkü çok iyi biliyorsunuz ki
halk kurmak istediğiniz rejimin karşısında, benimsemiyor ve
bu gerçeği tersine çevirmek için yapabileceğiniz başka bir çözüm
olmadığı için bir sürü paketin bir parçası olarak -o
Bekçiler Yasasından biliyorsunuz, yeniden tekrar etmeyeceğim-
şu ana kadar çıkardığınız ve çıkarmayı
tasarladığınız bütün o tasarılar bir bütün rejim
inşası demektir. Evet, iktidara gelirken demokratikleşmekten
bahsediyordunuz ama bütün bunlar tek bir rejimi göstermektedir ve meslek
örgütlerine saldırınızın nedeni de budur çünkü
karşınızda en ufak bir ses duymak istemiyorsunuz. Biraz önce
Sevgili Ahmet Şıkın konuşmasında bu yasanın
özünü bizzat hep birlikte yaşadık, yapmak istediğiniz şey
tek ses, tek rejim kurmak. Bunun siyasi literatürde bir ismi vardır, bu
isim de diktatörlüktür. Biz bunun karşısındayız, böyle bir
rejimin de karşısındayız. Sadece bizim değil, her bir
vatandaşın başına da bekçi dikseniz böyle bir rejimin
kurulmasına izin vermeyeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
söz isteyen Antalya Milletvekili Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, dört aydır
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan gazeteciler Barış Pehlivan ile
Murat Ağırele yönelik tecritten söz etmek istiyorum. Murat
Ağırel, verdiği dilekçelere karşın yirmi gündür
revire, on gündür de doktora çıkarılmamaktadır.
Rahatsızlığı sebebiyle yemek dahi yiyemeyen, su içmekte
zorlanan Murat Ağırele ağrı kesiciler verilerek geçici
çözüm üretilmektedir. Ağır tecrit koşullarında
yalnızlaştırılarak cezaevi içinde ceza çektirilen
gazetecilerin durumu kamuoyunca iyi bilinmeli ve konu Adalet
Bakanlığınca da takip edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifin Anayasaya
aykırılığı üzerine yeterince konuşma
yapıldı, bu sebeple ben bu konuya değinmeyeceğim.
İktidarın gündemiyle halkın gündemi hiçbir zaman aynı paydada
buluşmuyor. İnsanımızın yaşadığı
sorunların nedense ülke gündeminde yeteri kadar yer bulmaması
Ağır ekonomik sorunlarla boğuşmaktan kafasını
kaldırmaya bile fırsat bulamayan milyonlarca kişinin
yaşadığı sefalet sorumluların umurunda bile
değil. İşsizlik, yoksulluk, hayat
pahalılığı, virüs dolayısıyla esnafın
işlerindeki bozulma, tarımda yaşanan daralma, ekonomimizi delik
deşik eden ve Türk ekonomisinin üzerinde büyük baskı oluşturan
ve sayıları 7 milyonu bulan yabancı ülke vatandaşları
Peki, iktidar ne yapıyor? Gerçeklerin üstünü örtmek ve tek adam rejimini
ayakta tutmak, sorgulanmasının önüne geçmek için sürekli gündem
değiştiriyor. Millet Açım, geçinemiyorum. dedikçe, iktidar Bu
nasıl bir baro sistemi? diyor. Millet İşsizim, yoksulum.
dedikçe, onlar Kıdem tazminatlarını nasıl yok ederiz?
diyor. Millet Çarşıya, pazara çıkamıyoruz. dedikçe,
iktidar, Ülkenin ekonomisi uçuyor. diyor. Kısaca,
vatandaşlarımızın gerçeğiyle iktidarın gerçekleri
hiçbir zaman birbirini tutmuyor.
Değerli milletvekilleri, şimdi, ülkenin
bunca sorunu, sıkıntısı varken biz Avukatlık
Yasasını görüşüyoruz. Pazartesi sabahı saat 03.30a kadar
süren Adalet Komisyonu görüşmelerinden sonra şimdi Genel Kurulda devam
ediyoruz. Daha önceki yıllarda, hayvan haklarıyla ilgili, turizm
rehberleriyle ilgili gelen düzenlemelerde meslek temsilcileri Komisyona gelip
görüş ve düşüncelerini açıklarken, biz baro
başkanlarını Komisyona almadık. Diğer meslek
teşekküllerinden çok farklı bir yere sahip yasama-yürütme-yargı
erklerinden yargının kurucu unsurlarından biri olan
savunmanın kendini Komisyonda savunamaması kabul edilebilir bir durum
değildir. Hele de baro başkanlarının Meclis
kapısında çelik bariyerlerle, her türlü eziyet altında,
altlarına bir bank bile verilmesi engellenerek âdeta gözaltı, tecrit
uygulanması hem Türkiyede hem dünyada ibretle izlenmiştir. Yasa
hazırlanırken ne baroların ne hukuk fakültelerinin ne de konunun
uzmanı hocaların görüşü alınmıştır. İktidar
milletvekilleri gerek Komisyonda gerekse basın yoluyla yaptıkları
konuşmalarda yasanın gerekçesini temsilde adalet olarak
açıklamışlardır. İnsanımızın açlık
ve sefaletle boğuştuğu, işini, aşını
kaybettiği bir dönemde böyle bir düzenlemenin acelesini anlayabilen beri
gelsin.
Değerli milletvekilleri; barolar ve diğer meslek
birlikleri Ahilik geleneğinin günümüzdeki temsilcileridir. Ahilik
geleneğinin esası meslekte birlik, meslekte bütünlük, meslekte
dayanışma ve yardımlaşmadır. Peki, çoklu baro
sistemini getirerek siz neyi amaçlıyorsunuz? Çoklu baro sistemi
baroları bölme, baroları ayrıştırma,
kamplaştırıp düşmanlaştırma değil de nedir?
Getirilmek istenen bu sistemin onlarca sakıncasından biri de terör
örgütü mensuplarının oluşturduğu baroların
seçilmiş başkanları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Yarın yurt dışına
çıkmış bu tür bir baronun başkanının
bulunduğu ülkelerde Türkiyeyle ilgili yapacağı kötüleme
amaçlı konuşmaları, açıklamaları nasıl önlemeyi
düşünüyorsunuz? Nihayetinde bu kişi Türkiyede kurulmuş
savunmanın yani avukatların temsil edildiği bir baronun
başkanı olarak ağırlanacak ve yapacağı
açıklamalar da bu çerçevede önemsenip gerçek kabul edilecektir. Hukuk ve
insan hakları karnemizin yurt dışındaki
algısını da düşünecek olursak ülkemizi pek de güzel
günlerin beklemediği aşikârdır. Bu durumun ülkemizin yurt
dışındaki imajına vereceği zararı da
umursamıyor musunuz? Konu uzun, bizim yargı bağımsızlığı
açısından endişemiz büyük ancak zaman kısıtlı.
Konuşmama 18inci maddede devam edeceğim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yine yargıda
reform iddiasıyla getirilen bir teklifle karşı
karşıyayız, görüşüyoruz ama bu ülkede AK PARTİ
iktidarlığı döneminde getirilen her yargı reformuyla
maalesef yargı daha güçsüz, güvenilirliği daha az ve daha sorunlu
hâle gelmiştir. Bu nedenle, bence eğer yargının
bağımsızlığını,
tarafsızlığını istiyorsanız gelin yargı
reformları düzenlemeyin, getirmeyin böyle reformları. Çünkü -ben
2009dan beri biliyorum- yargıda reform yaparız iddiasıyla
gelindi, yine bugünkü gibi o zaman da her getirilen yargı reformu
iddiasında aynen şu denildi: Biz yargıyı
bağımsız, tarafsız yapacağız. Bakın, her
getirilen yargı reformundan sonra yargı daha çok
bağımlı hâle geldi, daha çok güçsüz hâle geldi, daha çok
parçalandı. Bunun için böyle yargı reformu, bu bir reformdur demeyin
artık yani bu milleti kandırmayın, bu reform falan
değildir.
Evet, değerli arkadaşlar, 2009
yılında yargı reformu getirildi. 2010 yılında Anayasa
değişikliği yapılırken Yargıda reform
yapıyoruz. iddiasıyla getirdiniz, aynı şeyleri
savunuyordunuz, itiraz edenlere hiç hak vermiyordunuz ama FETÖnün kontrolü
altına girdiğini görünce dediniz ki: Oo, Biz yanıldık, bu
reform değilmiş. Tekrar değiştirdiniz. Her reformu üç
yıl, beş yıl sonra tekrar bir reform iddiasıyla
değiştiriyorsunuz. Ya bunlar reform değil, bunlar
yargıyı batırma programları.
Değerli arkadaşlarım,
yargının 3 tane ayağı var; hepimizin bildiği işte
yani iddia makamı, savunma makamı, karar makamı. Bakın,
2010 yılında bu ülkede yargının iddia ve karar makamı
FETÖnün kontrolü altındaydı, 2017 Anayasa
değişikliğiyle yürütmenin kontrolü altına alındı.
Evet, şu anda iddia makamı ile karar makamı tamamen yürütmenin
güdümündedir, yürütmeye bağlı olarak çalışmaktadır,
yürütmenin talimatını dinlemektedir. Bu kadar iddialı
konuşuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi,
bakıldı ki barolar itiraz ediyor. Yani o zaman ne yapılması
gerekiyor? Bu barolar bir dizayn edilmeli. Yani baro konuşur mu, baro
yürütmeye, iktidara itiraz edebilir mi, böyle bir baro olabilir mi? Bu derhâl
dizayn edilmeli. Ne yapılması gerekiyor? Düşünüldü Evet, biz
savunmayı da bölersek, etkisiz hâle getirirsek, parçalarsak, bir
kısmını ele geçirirsek bizim gücümüzü orada savunma üzerine de
hâkim kılarız. anlayışıyla bu kanun teklifi Meclis
Genel Kuruluna kadar gelmiştir. Amaç
SALİH CORA (Trabzon) - Hiç alakası yok.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Gerçi değiştirmek
bizim iktidarımıza, Millet İttifakının
iktidarına nasip olacak ama şunu siz de çok iyi biliyorsunuz ki bu
yasa bir gün değişecek, değişecek bu yasa. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Yani
dilerim biz değiştiririz. Çünkü artık sizin zamanınız
azaldı, belki yetişemeyebilirsiniz ama biz
değiştireceğiz değerli arkadaşlar,
değişecek. Çünkü uygulamada bunun, baroları parçalamanın,
baroları bölmenin, baroları güçsüz kılmanın asla geçerli
yanı olmayacaktır, yoktur böyle bir şey. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar yani eğer siz
savunma makamını bölüyorsanız iddia makamını da bölün.
Bakın, karar makamını bölün demiyorum, iddia makamını
bölün. Savcıları bölün, bölmelisiniz. Avukatlar nasıl
bölünüyorsa savcıları da bölün o zaman. O zaman yargı ayakta
kalabilecek mi? Siz de biliyorsunuz kalmayacak.
SALİH CORA (Trabzon) Yargı sana
rağmen ayakta kaldı.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Zaten amacınız
yargıyı ayakta tutmak değil ki, yargıyı kontrolünüzün
altına almak. İtirazsız, istediğimizi yapalım
yargısı yaratmak istiyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İkiye
bölün, ikiye.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yapmayın. Bakın, bir gün bu yargıya siz de çok
ihtiyaç duyacaksınız ama o zaman işte o meşhur
Yanıldık, aldatıldık. deme hakkını elde
edemeyeceksiniz, yapmayın.
SALİH CORA (Trabzon) Bu sefer siz
yanılacaksınız.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Yani siz de
inanmıyorsunuz, baroları bölerek yargıya hizmet edemezsiniz,
adalet sağlayamazsınız, demokrasiyi güçlendiremezsiniz, insan
hak ve özgürlüklerine katkınız olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu
nedenle, belki bunu bir olay nedeniyle, inatla, kinle, intikam alma duygusuyla
getirdiniz ama yasalar intikam alma duygusuyla hazırlanmaz, intikam alma
duygusuyla yapılan yasalar uygulamada o milleti böler. Bakın, bu
yasa, önümüzdeki süreçte göreceksiniz, o intikam alma duygusuyla geldiği
için sadece baroları bölmeyecek, sivil toplum kuruluşlarını
bölecek, milleti bölecek. Yapmayın, millete bu kötülüğü etmeyin. Yol
yakınken gelin bu sevdadan vazgeçin, yapmayın. Bakın, yoksa bu
teklife evet. diyen milletvekilleri tarihe baroları bölen, milleti bölen
milletvekili olarak geçer, unutmayın.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:01.14
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bugünkü gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 9 Temmuz 2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.16