TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
110uncu
Birleşim
9 Temmuz 2020
Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Murat Sarısaçın, Van
ilinde yaşanan sel felaketine ve mültecilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Emine Sare
Aydının, Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun,
Fatih sondaj gemisinin Zonguldak ili Çaycuma ilçesi Filyos Limanı
açıklarında gerçekleştireceği sondaj faaliyetlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer
Karacanın, Denizli ili Pamukkale, Sarayköy ve Acıpayam ilçelerinde
sel ve dolu nedeniyle tarım alanları zarar gören çiftçilerin
borçlarının ertelenmesini ve TARSİM şartı
aranmaksızın zararlarının giderilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Uşak ili Eşme ilçesinde dolu yağışı nedeniyle
zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve
ilgilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Lütfi
Kaşıkçının, Hatay ili İskenderun ilçesindeki
gençlerin İskenderun Demir Çelik Fabrikası yöneticilerinin işçi
alımında kendilerine pozitif ayrımcılık yapmasını
beklediğine ve mühendis alımlarında sadece ODTÜ ve İTÜ
mezuniyeti şartı aranmasını doğru
bulmadığına ilişkin açıklaması
4.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Aydın ilinde ani ısı değişimi ve dolu
yağışı nedeniyle narenciye, zeytin ve pamuk üreticilerinin
yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğde ili kiraz üreticileri ile patates üreticilerinin sorunlarına
çözüm üretecek politikalar geliştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaeli ili Kandıra ilçesini il merkezine bağlayan kara yolunun
ihtiyaca cevap vermemesi nedeniyle İzmit-Kandıra bölünmüş
yolunun önemli bir ulaşım aksı olacağına ilişkin
açıklaması
7.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Niğde ilinin eğitimden sağlığa, ulaşımdan
turizme gelişmesini sağlayacak projeleri hayata geçirmeye devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Sakarya ilinde meydana gelen patlamada şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine, Kahramanmaraşlı çiftçilerin
sorunlarının bir an önce çözülerek pamuk destekleme ödemelerinin
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
9.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 8 Temmuz
2020 tarihinde Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek
fabrikasında meydana gelen patlamanın araştırılması
amacıyla verdikleri Meclis araştırması önergesiyle
kazalarla ilgili tedbir alınmasını istediklerine, Adapazarı
ilçesi Taşkısığı Mahallesinde yeni bir
patlamanın yaşandığına ve şehit olan 3 askere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
10.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, AKPnin gündemi ile vatandaşın gündeminin ne zaman
uyuşacağını, istihdam, 3600 ek gösterge, çiftçi
desteği, atama, öğrenci affı, sicil affı ve intibak yasasının
çıkmasını bekleyen vatandaşların bunları ne zaman
elde edeceğini ve çoklu baro düzenlemesinin hangi toplumsal ihtiyaç
nedeniyle Meclisten geçirilmek istendiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
11.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas
ili Hafik ilçesi Tavşanlı, Tuzhisar, Küpecik, Çaygören, Pınarca,
Dikmencik, Kızılkavraz, Çukurbelen, Gökdin, Emre ve Durulmuş
köylerinde Özen Barajındaki sorunlar nedeniyle çiftçilerin
mağduriyet yaşadığına ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
dört yüz seksen yıl cami olarak kullanılan ecdat yadigârı
Ayasofyanın hangi amaçla kullanılacağına karar verecek
iradenin milletin iradesi olacağına ilişkin açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
milletin dertlerine derman olunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Meclis Başkanlığı görevine
yeniden seçilen Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopu ve Divan
üyeliğine seçilen milletvekillerini tebrik ettiğine,
Başbağlar katliamında öldürülen 33 vatandaşı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
yatırımı, üretimi, istihdamı destekleyerek salgına
teslim olunmadığına ve gelecek nesillere bırakılacak
en büyük mirasın yatırımlar olduğuna ilişkin
açıklaması
16.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun,
ülkede özellikle gençleri etkileyen uyuşturucu probleminin önüne
geçebilmek için azami çaba sarf edildiğine ilişkin
açıklaması
17.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Süper Ligde ve 1. Ligde birçok futbolcunun Covid-19 testi pozitif
çıkmasına rağmen ligleri oynatan, 2. ve 3. Ligleri ise
coronavirüs salgınını bahane ederek iptal eden Türkiye Futbol
Federasyonunun istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraşlı pamuk üreticilerinin
destekleme primlerinin ödeneceğine, Srebrenitsa katliamının
25inci yıl dönümüne, insanlık onurunu savunan, birlikte
yaşamayı ve insani dayanışmayı ilke edinen bir
sistemin amaçlandığına ilişkin açıklaması
19.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, hak edilen işsizlik maaşının dahi
ödenemeyeceği bir duruma gelindiğine ilişkin
açıklaması
20.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın,
tarım alanında yaygın olarak kullanılan ve kanserojen
olduğu ispat edilmiş olan Roundup adlı ilacın Meclis
bahçesinde de kullanılmasının engellenmesi hususunu Meclis
Başkanlığının dikkatine sunduğuna ilişkin
açıklaması
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Sakarya ili Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan 3 askere Allahtan rahmet dilediğine, yaşanan kazaların
araştırılması amacıyla verilen Meclis
araştırması önergelerinin reddedildiğine, 9 Temmuz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2nci yıl dönümü
vesilesiyle kuvvetler ayrılığını yok sayan bu sistemin
işlemediğinin tecrübe edildiğine ve denge denetim mekanizmaları
geliştirilmiş parlamenter sisteme geçilmesinin en akılcı
yol olacağına ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Sakarya ili Adapazarı ilçesi Taşkısığı
Mahallesinde meydana gelen patlamada şehit olan 3 askere Allahtan rahmet
dilediğine, 9 Temmuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin 2nci yıl dönümü vesilesiyle bir zaruret sonucunda geçilen,
Cumhur İttifakının ve milletin eseri olan bu sistemin yönetimde
istikrar, temsilde adalet, güçlü yasama, yürütme ve yargı, demokratik
uzlaşma ile siyasi istikrar üzerine inşa edildiğine, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin en yüksek temsiliyete kavuştuğuna ve sistemin
sonuna kadar arkasında olduklarına ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında
meydana gelen patlamada ölen 7 kişiye ve Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde yaşanan patlamada ölen 3
kişiye Allahtan rahmet dilediklerine, patlamalara kaza denilmesinin
mümkün olmadığına, Celal, Adil ve Hacı Esvet Şenyaşarın
öldürülmesinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Şenyaşar
ailesinin adalet arayışının devam ettiğine, Kocaeli 2.
Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada savcılığın
iddianamesinde kullandığı sözde anneler ifadesine, Mardin
Büyükşehir Belediyesinde çalışan 3 daire
başkanının İçişleri ve Sayıştay
müfettişlerinin hazırladığı raporlar
doğrultusunda görevden alındığına,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle merkeze alınan Mustafa
Yamanın kayyumluk sürecinde yaptıklarının
hesabının demokratik ve hukuki yollardan sorulacağına,
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun
yayımladığı rapora, işçiler, dar gelirliler, ücretli
çalışanlar ve emekçilerle olan dayanışmalarını
sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
24.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz
Aydınlıkın, elektrik dağıtım şirketi
DEDAŞın uygulamaları nedeniyle Şanlıurfa ili
başta olmak üzere güneydoğudaki çiftçilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 8 Temmuz
2020 tarihli Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında
meydana gelen patlamanın araştırılması amacıyla
verdikleri Meclis araştırması önergesinin reddedildiğine, 3
askerin şehit olduğu Adapazarı ilçesi Taşkısığı
Mahallesinde yeni bir patlamanın yaşandığına ve 9
Temmuz Metin Altıoku ölümünün 27nci yıl dönümünde rahmetle
andıklarına, Meclis Başkanlığı görevine yeniden
seçilen Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopa başarılar
dilediklerine ve seçilmesinin ardından yaptığı teşekkür
konuşmasına, 9 Temmuz CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun öncülüğünde gerçekleştirilen Adalet
Yürüyüşünün 3üncü yıl dönümüne, AK PARTİ Genel Başkan
Vekili Numan Kurtulmuşun İstanbul Sözleşmesine ve AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Bülent Turanın çoklu baro terimine
ilişkin açıklamalarına, temsilin önemli olduğu çoklu baro
teklifinin Adalet Komisyonundaki görüşmelerine katılmak isteyen baro
başkanlarının Meclise alınmadığına, Ankara
ili Kuğulu Parkta baro başkanlarının yanında
olması gerekenlerin Meclis Genel Kurulu dinleyici localarından grup
önerilerini takip ettiğine ilişkin açıklaması
26.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 7
kişinin vefat ettiği Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek
fabrikasında meydana gelen patlamanın ardından Adapazarı
ilçesi Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
3 askerin şehit olduğu olaya yönelik bilgi aktarmak istediğine
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, 9 Temmuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin 2nci yıl dönümü vesilesiyle bu sistemin AK PARTİ ile
MHPnin fikrî ittifakı ve milletin oylarıyla hayata geçmiş bir
sistem olduğuna ve ömrünün uzun olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Meclis
Başkanlığı görevine yeniden seçilen Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopu tebrik ettiğine, Manisa ili Sarıgöl, Selendi,
Alaşehir, Saruhanlı, Şehzadeler, Yunus Emre, Ahmetli, Turgutlu
ve Salihli ilçelerinde meydana gelen afetler nedeniyle yaşanılan
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın
Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın yaptığı
açıklamasında ifade ettiği Roundup adlı ilacın Meclis
bahçesinde kullanıldığı hususuyla ilgilenmesinin
faydalı olacağına ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa
ilinde yaşanılan afetler nedeniyle çiftçilerin zor durumda
olduğuna ve ilin afet bölgesi kapsamına alınması
gerektiğine, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın
yaptığı açıklamasında ifade ettiği Roundup
adlı ilacın Meclis bahçesinde kullanıldığı
hususuyla ilgili müdahalesini beklediklerine, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Başkanlık Divanı üyeliğine seçilen milletvekillerine ve
yeniden görevlendirilen Grup Başkan Vekillerine başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
32.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu, İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayaın,
Trabzon ili Sürmene, Köprübaşı, Yomra ve Maçka ilçelerinde
yaşanan yağışın hayatı olumsuz etkilemesi
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
34.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, dolu yağışı nedeniyle zarar gören Uşak
ili Eşme ilçesi Dereli köyü çiftçilerine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve devletin vatandaşının, milletinin
yanında olduğuna ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Sakarya ilinde yaşanan patlamalarda şehit olan
askerlere Allahtan rahmet dilediğine, Diyarbakır ilinde oturma
eylemi yapan ailelerden 14ünün evlatlarına kavuştuğuna
ilişkin açıklaması
36.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Sakarya
ilinde meydana gelen patlamalarda hayatını kaybeden askerlere
Allahtan rahmet dilediğine, Osmaniye ilinin atık suyunun Ceyhan
Nehrine verilmesinin çevre ilçelerde ve köylerde hayatı olumsuz
etkilediğine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, görüşülen 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
Anayasaya, Anayasa Mahkemesi kararlarına ve uluslararası
sözleşmelere aykırı olduğuna ilişkin
açıklaması
38.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Osmaniye ilinin ve Çukurova bölgesinin kültür
mirası olan Ala Caminin restore edilerek ibadete açılmasına
vesile olan başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
39.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Türkiye Futbol Federasyonunun Bölgesel Amatör Lige
yönelik aldığı tescil kararının Edirnesporu
mağdur ettiğine ve kararın değişmesi için yasal
yolları kullanacaklarına ilişkin açıklaması
40.- Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplanın,
Sakarya ili Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasında meydana gelen
patlamanın ardından Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan hemşehrisi Jandarma Astsubay Kıdemli
Başçavuş Halil Tuna Akgöze ve 2 askere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Ankara ili Kuğulu Parkta baro
başkanlarının ve avukatların anayasal haklarını
kullanmalarının engellendiğine ve Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın,
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağın görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Muğla Milletvekili Burak Erbayın görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
50.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, milletvekillerinin kürsüye gelerek bir dakikalık söz
taleplerini karşılamak durumunda kaldığına ve konuyu
Grup Başkan Vekilleriyle görüşeceğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Sakarya ili Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Grup Başkan Vekillerinin kapsamlı
açıklamalarda bulunduğuna ve İç Tüzük 60a göre yapılan söz
taleplerinin tamamını karşılaması durumunda
görüşmelerin uzayacağına ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Türkiyede hiçbir zaman derin devlet
olmadığına, devletin içerisinde milletin, devletin
adını kirleten hırsız, arsız, bölücü ve darbecilerin
olduğuna ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 19/6/2020
tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 19 milletvekili tarafından, Z
kuşağı olarak adlandırılan neslin
yaşadıkları problemlerin tespit edilerek çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3021)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 9/7/2020 tarihinde
Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin ve arkadaşları
tarafından, mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadıkları sorunların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
demiryolu hatlarında gerekli bakımların sağlanması ile
genel denetimlerin yapılarak can ve mal güvenliğini sağlayacak
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan (10/2847) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyası kapsamında toplanan
bağışlardan yararlanan kişilere ve kampanyanın
bitiş tarihine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın cevabı (7/31001)
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 2002-2020
yılları arasında yayımlanan akademik çalışmalarda
görülen intihale dair çeşitli verilere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31006)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, bir öğretim üyesinin ders notlarında yer alan
ifadelere ve hakkında soruşturma açılıp
açılmadığına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/31007)
4.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, merkezi
sınav ücretlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/31008)
5.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun, 15
Temmuz gazileri için toplanan bağış miktarına ve toplanan
bağışların akıbetine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31009)
9 Temmuz 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL
(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110uncu Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Vanda
yaşanan sel felaketi ve göçmenlerin sorunları hakkında söz
isteyen Van Milletvekili Murat Sarısaça aittir.
Buyurun Sayın
Sarısaç. (HDP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Murat Sarısaçın, Van
ilinde yaşanan sel felaketine ve mültecilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MURAT SARISAÇ (Van)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Vanda son altı
ayda birçok felaket yaşandı. Bu felaketlerde yaşanan ihmaller,
alınmayan tedbirler ve giderilmeyen eksiklikler söz konusudur.
Biliyorsunuz, Alan
Kurdinin minik bedeni, Egenin kıyılarına vurduğunda bütün
dünya irkilmişti ama Kurdi, ne ilkti ne de son olacaktı. Çünkü 27
Haziranda Van Gölünde bir mülteci trajedisi yaşandı. Alabora olan
tekne, gölün 100 metre altında bulundu ve içindeki onlarca mültecinin
cansız bedeni yürekleri dağladı. Eğer gündem,
iktidarın totaliter gücünü pekiştirme çabalarıyla meşgul
olmasaydı, belki bugün mültecileri konuşuyor olabilirdik.
Bugün 4 ilçesi
İrana sınır olan Van, bir geçiş güzergâhı. Her
yıl -karların erimesiyle- donmuş mülteci bedenleri
vicdanları yaralıyor. Çünkü savaşlardan, yoksulluklardan ve
acımasız hükûmetlerden kaçan bu insanlar, burada da hukuksuzluktan
kaçıyorlar. Çünkü, uluslararası hukukta belirtilen mülteci hakkı
tanınmıyor. Her an her yerde sınır dışı
edilmeyle karşı karşıyalar.
Sayın
Başkan, Vanda, 30 Haziranda, sağanak yağmurla birlikte
Erciş ve Başkalede sel felaketi yaşandı. Birçok ev,
iş yeri, ahır selden etkilenirken tarla ürünleri ve meyve bahçeleri
geri döndürülemez şekilde zarar gördü. Ayrıca, onlarca küçükbaş
hayvan can verdi. Ciddi bir ekonomik zarar söz konusu. Yaşanan bu zarar
bir an önce tanzim edilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, elbette doğal afetler olabilir ama ortada bir ihmal varsa
işin rengi değişir. Bakınız, şubat ayında,
Bahçesarayda bir çığ felaketi yaşandı. Çığda 41
insanımızı kaybettik. Ciddi ihmaller söz konusuydu, özellikle bir iddia
var ki eğer bu doğruysa gerçekten yaşanan bir afet değil,
tam anlamıyla bir cinayettir.
2011 yılında Karayolları, Bahçesaray
yolunda sürekli çığ düşen 2 yer için kar tüneli ihalesi
yaptı; tünellerden bir tanesi de 41 insanımızı
yitirdiğimiz yerde olacaktı. Ancak yüklenici firma, ihale
şartlarının dışına çıkarak 2 tünel yerine
sadece 1 tünel yaptı, onu da çığ düşmeyen, güneş alan
düz bir yere yaptı. Belgeler ayrıntılı incelendiği
zaman 2 tünelin de yapılacağı yer, çığ tehlikesi olan,
kamuya ait mera arazisiydi; tek tünelin yapıldığı düzlük
alan, o bölgede şahıslara ait tapulu tek arazi ve bu da
Cumhurbaşkanı Başdanışmanının aile bireylerine
ait. İhale şartları değişmemesine rağmen, 2
şantiye kurulması gerekirken tek şantiye kuruluyor fakat buna
rağmen ekstradan 8 milyon TL ödeniyor, üstelik arazi için de
kamulaştırma bedeli veriliyor. Ne hikmetse devlet kuşu yine
AKPlilerin başına konuyor. Mazlumların ve yoksulların
payına ise çığda, depremde, selde ölmek kalıyor.
Şimdi, yeri geldiği zaman millîlik ve
vatanseverlik naraları atıyorsunuz bize; bizi, muhalefeti sürekli
terörist olmakla itham ediyorsunuz. Oysa çığ olayında yani
Bahçesarayda yaşanan çığ olayında köylüler, itfaiye
görevlileri, korucular ve 12si asker olmak üzere toplamda 41
vatandaşımızı yitirdik yani 41 eve ateş düştü o
zaman. Mademki bu kadar samimisiniz, vatanseversiniz, millîsiniz
Biz AKPye
Gelin bu konuyu araştıralım, Meclis bu konuyu
araştırsın. dedik ama AKPnin oylarıyla bu reddedildi yani
bu büyük bir ihmal ve yolsuzluk iddiası olan çığ, AKP
oylarıyla reddedildi. Buyurun, biz de diyoruz ki madem samimisiniz, milliyetçisiniz,
vatanseversiniz, gelin, bunu araştıralım, o zaman sizin
yandaş mı yoksa vatansever mi olduğunuzu bütün Türkiye kamuoyu
da görsün ve bir daha da ne Bahçesarayda ne de Türkiye'nin başka bir
yerinde ihmallerden kaynaklı ne asker ne polis ne de vatandaşlar hiçbir
şekilde canını yitirmesin. Hodri meydan diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT SARISAÇ (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MURAT SARISAÇ (Devamla) AKPye tekrardan
sesleniyoruz: Biz bir daha araştırma önergesi vereceğiz, bu
olayı bir daha gündeme getireceğiz. Gerçekten, AKP'nin oradaki
yandaşlarının yani Başdanışmanının
sırf kendi ailesi para kazansın diye, sırf orada ihaleden yine
müteahhitler para kazansın diye mi bu 41 kişi öldü, yoksa bu
yaşanan olay gerçekten de bir doğal afet mi? Doğal afet
sonrası yapılan ihmallerin de hesabı sorulsun diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gülizar Hanım, siz buraya
geldiniz, söz talebinde bulundunuz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer
Karacanın, Denizli ili Pamukkale, Sarayköy ve Acıpayam ilçelerinde
sel ve dolu nedeniyle tarım alanları zarar gören çiftçilerin borçlarının
ertelenmesini ve TARSİM şartı aranmaksızın
zararlarının giderilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğa talanı, maalesef, tarım
üreticilerimize ciddi zarar vermeye devam ediyor. Seçim bölgem Denizlinin
Pamukkale ilçesinde Akköy, Gölemezli, Çeşmebaşı,
Kavakbaşı ve Develi Mahalleleri ile Sarayköy ilçemizin Ada ve
Tosunlar Mahallelerindeki pamuk tarlalarının tamamı, dolu
felaketi nedeniyle perişan olmuş durumda. Yine, Acıpayam ilçemizde
Darıveren, Dedebağı ve Köke Mahallelerimizde sel ve dolu
nedeniyle biber, kavun, karpuz üreticileri ürünlerini tamamen kaybetmiş
durumda. Çiftçilerimiz, borçlarının faizsiz en az iki yıl
süreyle ertelenmesini ve TARSİM şartı aranmaksızın
zararlarının bir an önce giderilmesini talep etmektedirler. Dilerim
ki bir daha bu afetler yaşanmasın. Tüm çiftçilerimize ve
üreticilerimize geçmiş olsun diyorum.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Emine Sare
Aydının, Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Srebrenitsa katliamı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Emine Sare Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul)
Başkanım, sayın milletvekilleri; günlerden 11 Temmuz 1992, Bosna
Savaşının en acı olaylarından Srebrenitsa
katliamının yıl dönümü.
11 Temmuz, binlerce sivil Boşnakın
Avrupanın gözü önünde, Avrupanın ortasında,
Avrupalıların koruma taahhüdü altında katledildiği gün.
Srebrenitsa, Avrupanın İkinci Dünya Savaşından sonra
gördüğü en büyük katliam olarak tarihe kara bir leke olarak geçti.
Yugoslavya iç savaşı sırasında
gerçekleşen sayısız katliamdan biri olmasının
yanında Srebrenitsanın önemi, katliamın gerçekleşmesi
anında Birleşmiş Milletlerin, bölgeyi Boşnaklar için
güvenli bölge olarak ilan etmesi ve barış gücü kuvvetlerini bölgeye
yerleştirmesidir. BM Barış Gücüne bağlı 400 Hollanda
askerî, kasabanın hemen dışındaki Potocari Askerî Üssüne
yerleşmiş ve sığınmacı Boşnaklara güvenlik
teminatı vermiştir.
Sırp ordusunun 1995te bölgeyi kuşatma
altına almasını takiben Hollandalı askerler, ne Srebrenitsa
kasabasını ne de doğrudan BM üssüne sığınan
sığınmacıları korumuş, bilakis askerî üsteki
sığınmacıları öldüreceklerini bile bile Sırp
güçlerine teslim etmişlerdir. Aralarında kadın ve
çocukların da bulunduğu çoğu erkek 8.372 Boşnak, 8.372
insan, 8.372 can, kendilerini savunma imkânı olmayan 8.372 sivil, 11
Temmuzda sadece Boşnak ve Müslüman oldukları için öldürüldüler. Yüz
yıllar boyunca büyütülen kin ve nefretle yoğrulmuş askerlerin
silahlarından çıkan kurşunlarla suçsuz masumlara
soykırım uygulandı.
Gözü dönmüş caniler,
kurşunlarını asker-sivil, yetişkin-çocuk, kadın-erkek
ayrımı gözetmeden masum insanlara doğrulttular. Bölgeyi
Müslümanlardan arındırmak için büyük Sırbistanı kurma
hayalleriyle savaş hukukunda dahi yeri olmayan insanlık suçlarını
işlediler.
Bosna iç savaşı, yüz binlerce insanın
göç etmesine, zorla yerinden edilmelerine sebep oldu. 10 binlerce insan,
Müslüman ve Boşnak oldukları için Batılı ülkeler
seyrederken katledildiler. Dün Bosnada yaşanan katliama karşı
gözlerini kapatan Batılı ülkeler, bugün Halepte, İdlibde,
Filistinde başka katliamlara karşı gözlerini yummaya devam
ediyorlar. Mazlumlar değişiyor fakat iş birlikçileri aynı
kalıyor.
Değerli milletvekilleri, 11 Temmuz Srebrenitsa
katliamının 25inci yılında bugünü unutmamamız,
unutturmamamız için çok sebep var. İnsan hakları ve özgürlükler
konusunda hem ülkemize hem de bütün dünya ülkelerine ders vermeye
çalışan Batılı ülkelerin katliamdaki rolleri hâlâ
açığa çıkarılmış değil. Bosna kasabı
Radovan Karadziç, Zdravko Tolimir, Krajisnik ve Ratko Mladiç, Laheydeki
uluslararası savaş suçları mahkemesince suçlu bulundular. Fakat
şehri ve içindeki masumları Sırp güçlerine teslim eden Ratko
Mladiçten hediye alırken gülümseyen Hollandalı güçlerin
komutanı Thom Karremans hâlâ yargılanmış değil. O
komutana destek veren Hollandalı komutanlar yargılanmış
değil. Hristiyan Avrupa hayallerini kurarak Sırplara örtülü destek
veren Avrupa ülkeleri ve liderleri yargılanmış değil.
Bugün, katledilen 8.372 can için adalet yerini bulmuş değil.
Katledilen sivillerin mezarları dahi tam olarak tespit edilebilmiş
değil, sadece 6.356 kurbanın kimlikleri tespit edilerek
acılı ailelerine teslim edilebilmiş durumda. Babasının
mezarı başında annesine Çocukları küçük kurşunlarla
öldürdüler, değil mi anne? diye soran 4 yaşındaki yavrunun
adaleti sağlanabilmiş değil.
Mazlumların aziz hatıralarını
belleğimizin en özel köşesinde saklıyoruz. Merhumlara Allahtan
rahmet, acılı ailelerine sabır diliyoruz. Bütün insanlar zulme
karşı birlik olmadıkça amasız, fakatsız cümleler
kurmadıkça; hiçbir koşul ve şart öne sürmeden mazlumların
yanında, zalimin karşısında durmadıkça yeni
acıların ortaya çıkacağını da biliyoruz. O
yüzden, Srebrenitsayı unutmamalı, unutturmamalı, 8.732 canı
ve bugünkü göçmen kardeşlerimizi aklımızdan
çıkarmamalıyız.
Saygılarımla. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özkan Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Uşak ili Eşme ilçesinde dolu yağışı nedeniyle
zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve
ilgilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün sabah saatlerinde
Uşak Eşme ilçemize bağlı Dereli ve Taşköy merkezli
bölgedeki birçok köyümüzde şiddetli dolu yağışından
dolayı çiftçilerimiz çok ciddi bir şekilde zarar gördü. Ektikleri
tütün, börülce, susam, ekili bahçeler ve ekili tarlalar tamamen yağmurdan
ve doludan dolayı telef oldular. Bu sebepten dolayı, bütün
çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum ve de Eşme İlçe Tarım
ve de il tarım müdürlüklerimizi zararın tespiti ve zararın
karşılanmasıyla alakalı acilen göreve davet ediyorum.
Tekrar bütün çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Lütfi Bey, buyurun.
3.- Hatay Milletvekili Lütfi
Kaşıkçının, Hatay ili İskenderun ilçesindeki gençlerin
İskenderun Demir Çelik Fabrikası yöneticilerinin işçi
alımında kendilerine pozitif ayrımcılık
yapmasını beklediğine ve mühendis alımlarında sadece
ODTÜ ve İTÜ mezuniyeti şartı aranmasını doğru
bulmadığına ilişkin açıklaması
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
İskenderun ilçemizin Karayılan,
Azganlık, Sarıseki, Denizciler ve Bekbele gençleri adına,
buradan İskenderun Demir Çelik Fabrikasının yöneticilerine
seslenmek istiyorum, Hataylı gençlerimiz der ki: Fabrikanın her
türlü çevresel problemlerinden ilk önce biz etkileniyoruz, fabrika
bacalarından çıkan dumanı ilk biz soluyoruz, sıcak yaz
günlerinde evlerimizde camları açıp oturamıyoruz.
Fabrikamızı çok seviyoruz ancak yönetimden işçi
alımında başta bu mahallede oturan gençler olmak üzere,
Hataylı gençlere pozitif ayrımcılık
yapılmasını bekliyoruz.
Ayrıca İSDEMİRin mühendis alım
kriterlerine bakınca insan Acaba NASAya mı alım
yapılıyor? diye düşünmeden edemiyor. ODTÜ ve İTÜ mezunu
dışında hiçbir üniversiteyi kabul etmeyen İSDEMİR
yönetimi ayrıca İngilizce zorunluluğu getirip başvuru yapan
adaylardan TOEFL istiyor. Hâlbuki hemen yanı başında
İskenderun Teknik Üniversitesi ve bu üniversiteye bağlı
mühendislik fakültesi varken İSDEMİRin bu tavrını
anlamakta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, milletvekillerinin kürsüye gelerek bir dakikalık söz
taleplerini karşılamak durumunda kaldığına ve konuyu
Grup Başkan Vekilleriyle görüşeceğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
milletvekillerimiz -Sayın Grup Başkan Vekilleriyle
konuşacağım bir imkân olursa- buraya kadar gelip söz isteyince
vermemekte çok zorlanıyorum.
Buyurun Sayın Bülbül.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Aydın ilinde ani ısı değişimi ve dolu
yağışı nedeniyle narenciye, zeytin ve pamuk üreticilerinin
yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Aydında geçtiğimiz mayıs ayında
ani ısı değişimi nedeniyle 20 bin dönüm narenciye
bahçesinde yüzde 80e varan meyve dökümü meydana gelmiş, zeytinde yüzde 20
oranında rekolte kaybı yaşanmış, pamukta ise 100 bin
dönüm arazi zarar görmüştü. Aradan iki ay geçmesine rağmen,
çiftçimizin, meydana gelen bu afetle ilgili mağduriyeti henüz
giderilmemiştir. Dün ise Nazilli ilçesinin Yellice, Uzunçam, Arpaz,
Demirciler, Bayındır, Gedikaltı, Gencelli, Yukarıörencik,
Aşağıörencik ve Şimşelli Mahallelerinde ceviz
büyüklüğünde dolu yağışı nedeniyle yaklaşık
2 bin dönümlük bir alanda zeytin ve incir ağaçları büyük oranda zarar
görmüştür. Yüksek gübre, mazot, ilaç maliyetleri ve ödenmeyen destekleme
primlerine rağmen üretmek için çabalayan çiftçilerimizin
mağduriyetleri Bakanlık tarafından bir an önce giderilmelidir.
Teşekkür ederim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun,
Fatih sondaj gemisinin Zonguldak ili Çaycuma ilçesi Filyos Limanı
açıklarında gerçekleştireceği sondaj faaliyetlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Fatih Sondaj Gemisinin Zonguldak Çaycuma Filyos Limanı
açıklarında gerçekleştireceği sondaj faaliyetleri
hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Çolakoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkan, Gazi Meclisimizin kıymetli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikli olarak Sakarya Hendek ilçesinde havai
fişek sevkiyatı sırasında oluşan patlama sonucu
şehit olan 3 askerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum; yaralı
vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Ülkemiz topraklarıyla beraber mavi vatan
sınırlarındaki yer altı enerji
kaynaklarımızı milletimizin hizmetine sunmak, ekonomik büyüme ve
sosyal kalkınma hedeflerimize ulaşmak için bütün
kaynaklarımızı değerlendirmekteyiz. Cumhuriyetin 100üncü
yılı olan 2023teki en önemli enerji politikamız, yer üstü ve
yer altı enerji kaynaklarımızla dışa
bağımlılığı azaltmaktır.
İktisadi İşbirliği ve
Gelişme Teşkilatına bağlı üye ülkeler arasında
enerji gücünü en fazla artıran ülke Türkiyedir. Bu büyük
artışın en önemli bölümünü ise yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarımız oluşturmaktadır. Güneşten rüzgâra,
jeotermalden hidroelektriğe kadar yer üstü enerji
kaynaklarımızı yenilerken, yer altı enerji kaynakları
olan petrol ve doğal gaz rezervlerini aramaktan da hiçbir zaman geri
kalmıyoruz. Millî enerji ve maden politikası kapsamında
envanterimize kayıtlı olan Yavuz, Kanuni, Barbaros Hayrettin
Paşa ve Maden Tetkik Arama Oruç Reis sismik arama gemilerini faaliyete
geçirdik. Akdenizde, bütün zorluklara rağmen gerekli
çalışmaları tamamladık. Akdenizdeki
haklarımızdan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimizi tekrar dünyaya
duyurmuş olduk.
Derin denizlerde sondaj yapabilme becerisine sahip
olan ilk sondaj gemimiz Fatih, 2018 yılında, Alanya-1 kuyusundaki
çalışmalarından sonra Karadenize yol alarak 1 Temmuz
itibarıyla Zonguldak ilimiz açıklarında faaliyetlerine
başlamıştır. Fatih Sondaj Gemimiz,
operasyonlarını uluslararası kural ve düzenlemelere uygun olarak
yaparken, deniz canlılarına hiçbir zarar vermeyen, kapalı çevrim
kontrol sistemiyle çalışan çevre dostu bir teknoloji
kullanmaktadır. Zonguldak açıklarında yapılacak olan
sondajlar sonucu ortaya çıkan atıkları, destek gemilerine
yükleyerek Filyos Limanı bölgesinde kurulan lojistik merkezine
aktaracaktır. Atıkların, buradan, Çevre
Bakanlığımızın yetkilendirdiği Bertaraf Tesislerine
sevki sağlanarak denize kimyasal salımını da önlemiş
olacaktır.
229 metre uzunluğu, 36 metre
genişliği ve 52 bin tonun üzerindeki
ağırlığıyla âdeta yüzen bir sondaj kalesi olan, yerli
imkânlarla üretilen ve yüksek basınç altında sondaj yapabilen Fatih
Sondaj Gemimizle, ülkemizin kaynaklarını, milletimizin hizmetine
sunmayı hedeflemekteyiz. Dünyada, teknolojik açıdan,
sınıfının en iyi 5 gemisi arasında bulunan ve 29
Mayısta, İstanbulun fetih yıldönümü törenlerinde, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Karadenize
uğurladığı Fatih Sondaj Gemisi, Trabzon Limanında tüm
hazırlıklarını tamamladıktan sonra, hedefi Batı
Karadenize gelmiştir. Zonguldak açıklarında, Tuna-1 kuyusu
olarak adlandırılan bölgede sondaj çalışmalarına
başlamıştır. Ortalama kırk beş günde
tamamlanabilen bu çalışmaların, Karadenizin yapısı ve
yüksek basınç nedeniyle altı aya kadar sürmesi tahmin edilmektedir.
Bu sondaj çalışmaları sonucunda, millî hedefimiz olan yer
altı kaynaklarına ulaşmak, en büyük arzumuz ve temennimizdir.
Gelişen dünya şartlarında, enerjiye ve enerji
çeşitliliğine olan ihtiyaç, katlanarak artmaktadır. Zonguldak
ilimizin kuruluşunda ve gelişmesinde etkisi olan kömür madeninin,
ülkemiz ve şehrimizin demir çelik sanayisine katkısı,
yadsınamaz bir gerçektir. Kömürden sonra petrol ve doğal gaz
kaynaklarına ulaştığımız takdirde yine Zonguldak,
ülkemizin ve şehrimizin sanayisine önemli katkılar
sağlayacaktır.
Artan enerji talebini yerli ve millî kaynaklarla
karşılama azmi ve kararlılığı, Uzun Mehmetin
kömürü bulduğu günkü gibi tüm sevdamızla devam etmektedir. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanla beraber Enerji
Bakanımızla ve Bakanlık çalışanlarımızla
sondaj çalışmalarında öncülük ederek millî kaynaklarla enerji
devrimini gerçekleştirdikleri için ülke olarak gurur duymaktayız.
Yapılan ve yapılacak olan hizmetlerin aziz
milletimizin huzurunu ve mutluluğunu sağlamasını temenni
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Gürer
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğde ili kiraz üreticileri ile patates üreticilerinin sorunlarına
çözüm üretecek politikalar geliştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Dünyaca ünlü
İngiltere sarayında dahi tüketilen Niğde Ulukışla
ilçesi Bolkar Dağları eteklerinde yetişen
kirazlarımızın üreticisi, bu yıl tüccar gelmemesi ya da
fiyat baskılamasıyla perişan duruma düşmüştür. Girdi
fiyatlarının artmasıyla 5 liraya mal olan kirazı bazı
bölgelerde tüccar, fiyatı 2,5 liradan almaktadır, bu da üreticiyi
mağdur etmektedir. Kiraz üreticisi, bakanlık desteği
beklemektedir. Depolama, pazarlama, paketleme sorunları yanında katma
değerli ürüne dönüşecek yatırımlar bölgede ihtiyaçtır.
Ürünün değer bulması, üreticinin borçlarını ödeyemez
durumdan kurtarılması için iktidarın bölgeye desteği
şarttır.
Ayrıca, Niğdenin Altunhisar ilçesinde
yazlık patatesin hasadı başlamıştır. Şu anda
maliyeti 90 kuruş olan patatesi tüccar o fiyattan dahi almamaktadır.
Dün üreticiler, patatesi yola dökmüştür. Bakanlık bu konuda acil
önlem almalı, patates üreticisinin ürününün değer bulması
sağlanmalıdır; kiraz ve patates üreticilerinin bölgedeki
sıkıntılarına çözüm üretecek politikalar
yaratılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaeli ili Kandıra ilçesini il merkezine bağlayan kara yolunun
ihtiyaca cevap vermemesi nedeniyle İzmit-Kandıra bölünmüş
yolunun önemli bir ulaşım aksı olacağına ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kandıra
ilçemiz, 933 kilometre yüz ölçümüyle Kocaelinin en büyük ilçesidir;
kış nüfusu 52 bin, yaz nüfusu 300 bin civarındadır,
Karadeniz sahilinde olup doğal güzellikleriyle turizmde öne çıkan
ilçemizdir.
Kandıra ilçemizi il merkezine bağlayan
kara yolunun ihtiyaca cevap vermediği için bölünmüş yol olarak 2015
yılında ihalesi yapıldı. Müteahhidin ekonomik nedenlerle
işin tasfiyesini istemesi üzerine tasfiye edilerek İzmit-Kandıra
bölünmüş yolu ve Kandıra-Kaynarca yolunun yapımı 6
Şubatta yeniden ihale edildi, 9 Martta da yer teslimi yapılarak
çalışmalara başlanıldı. İnşallah, en
kısa zamanda bitirilerek hizmete açılacak. Toplam uzunluğu 59 kilometre
olan İzmit-Kandıra bölünmüş yolu, Kocaeliyi Karadenize
bağlayan önemli bir ulaşım aksı olacaktır. Emeği
geçenlere teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gültekin
7.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Niğde ilinin eğitimden sağlığa, ulaşımdan
turizme gelişmesini sağlayacak projeleri hayata geçirmeye devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Covid-19 salgını, tüm ülkelerin
ekonomilerinde ciddi küçülme ve krizlere yol açarken, Türkiye,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde, almış olduğu erken tedbirler ve sağlam
ekonomisi sayesinde bu süreçte daha da güçlenerek yoluna devam etmektedir. Son
dönemde açılışı yapılan birçok yatırım da
bunun açık bir göstergesidir.
Aynı şekilde, Niğdemizde de
yatırımlara hız kesmeden devam etmekteyiz; yeni ek 400
yataklı hastane, Ankara-Niğde Otobanı, yeni Hükûmet
Konağı ve Konferans Merkezi, stadyum, 2500 kişilik kapalı
spor salonu, Kale ve çevresi kentsel dönüşümü gibi önemli
yatırımlarımıza ilaveten şehrimizi kış
turizminde cazibe merkezi hâline getirecek olan Niğde Ketençimen Kayak
Merkezi Projesinin ihalesi Niğde İl Özel İdaremiz
tarafından gerçekleştirilmiş olup en kısa zamanda da
projemizin yapımına başlanacaktır. Niğdemizin
eğitimden sağlığa, ulaşımdan turizme kadar her
alanda gelişmesini sağlayacak projelerimizi hayata geçirmeye devam
edeceğimizi ve takipçisi olacağımızı belirtiyor, Gazi
Meclisi ve Niğdeli hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztunç
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Sakarya ilinde meydana gelen patlamada şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine, Kahramanmaraşlı çiftçilerin
sorunlarının bir an önce çözülerek pamuk destekleme ödemelerinin
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sakaryada şehit olan askerlerimize Allah
rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum.
Sayın Başkanım, 2019 pamuk
desteklemesi, Türkiyenin dört bir tarafında çiftçilere ödendi, bir tek
Kahramanmaraşta ödenmedi. Kahramanmaraş çiftçisinin ne günahı
var, ne suçu var bilmiyoruz. Çiftçimiz, maalesef Kahramanmaraşta cücük
derdinde. Cücük derken yanlış anlamayın, soğanın
cücüğünü kastetmiyorum; cücük tefeciler, cücükçüler tefecilerdir.
Maalesef AK PARTİ, Kahramanmaraşta çiftçiyi cücükçüye, tefeciye
düşürdü. Yok efendim Bankaya yattı. Dün yattı. Yarın
alacaklar. Çiftçinin cebine para girmediği müddetçe o para, para
değildir. Kahramanmaraşlı çiftçilerin sorunlarının bir
an önce çözülmesi ve pamuk desteklemesinin bir hafta içerisinde iade
edilmesini, verilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
9.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 8 Temmuz
2020 tarihinde Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek
fabrikasında meydana gelen patlamanın
araştırılması amacıyla verdikleri Meclis
araştırması önergesiyle kazalarla ilgili tedbir
alınmasını istediklerine, Adapazarı ilçesi Taşkısığı
Mahallesinde yeni bir patlamanın yaşandığına ve
şehit olan 3 askere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Dün burada bir araştırma önergesi
vermiştik Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Sakaryada bir fabrikada
yaşanan elim bir kaza söz konusuydu. Kardeşlerimiz ölmüştü ve
onlarca yaralı vardı. Biz de istedik ki gerçekten, bu tür kazalarla
ilgili tedbir almalıyız. Kaybettiğimiz bizim
canlarımız, kendi insanlarımız, çolukları
çocukları var, eşleri var, hayatları var. Az önce Sayın
Valim ve Cumhuriyet Başsavcısıyla görüştük. Sakaryada
tekrar bir patlama gerçekleşti. Nedenini sordum, üç günden beri, orada
patlayıcı maddelerin açıkta patlamasını engellemek
için Ankaradan ve İstanbuldan gelen patlayıcı uzmanları
bir çalışma yapıyor, Sakaryanın
Taşkısığı bölgesindeki taş ocaklarında
bunları imha ediyorlarmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Kamu kuruluşuna
ait kamyonlarla taşınıyormuş. Hangi kamu kuruluşu
olduğunu elbette biliyoruz ama bazı nedenlerden dolayı panik
yaratılmaması için ifade etmiyoruz.
Burada, son kamyonlardan bir tanesi indirilirken
maalesef patlama gerçekleşmiş, 3 askerimiz şehit olmuş, 1i
ağır 9 yaralımız var. Onlardan birinin de
yanıkları çok olduğu için Kocaeli Araştırma Hastanesine
götürülmüş. Biraz sonra ben, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan
Yardımcısı Tuncay Özkan ve Yüksek Disiplin Kurulu
Başkanımız Uğur Bayraktutanla birlikte bölgeye intikal
edeceğiz. Meclisimizin hassasiyetini orada elimizden geldiği kadar,
gerektiği şekilde göstereceğiz. Sayın İçişleri
Bakanıyla beraber oradaki olaylara doğru bir şekilde müdahale
edilmesi için gereken katkıyı göstereceğiz.
Önce Sakaryalılara, ondan sonra vatan
evladı olan evlatlarımızın yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Onlara Allahtan rahmet
diliyorum. Allah bizi bir daha böyle kazalarla karşı
karşıya getirmesin, milletimizin başı sağ olsun
diyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Sakarya ili Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de askerlerimize rahmet diliyoruz.
Ailelerine başsağlığı diliyoruz. Milletimizin
başı sağ olsun diyoruz. Allah bir daha böyle şeyler
göstermesin diye dua ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Sayın Köksal
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, AKPnin gündemi ile vatandaşın gündeminin ne zaman
uyuşacağını, istihdam, 3600 ek gösterge, çiftçi
desteği, atama, öğrenci affı, sicil affı ve intibak
yasasının çıkmasını bekleyen vatandaşların
bunları ne zaman elde edeceğini ve çoklu baro düzenlemesinin hangi toplumsal
ihtiyaç nedeniyle Meclisten geçirilmek istendiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Pandemi döneminde bile Meclisi
-vatandaşların talepleri için- çalıştırmayan AKPnin
gündemi ile vatandaşın gündemi ne zaman uyuşacak? Milyonlarca
işsiz genç istihdam beklerken; emeklilikte yaşa takılan,
mağduriyetinin giderilmesini isterken; öğretmen, memur, polis 3600 ek
gösterge isterken; binlerce veteriner, ziraat mühendisi, harita mühendisi,
elektrik-elektronik mühendisi, öğretmen, engelli, engelli öğretmen
atama beklerken; üniversiteli işçiler statü değişikliği
talep ederken; borç içinde kıvranan çiftçi hak ettiği desteği
isterken; ilişiği kesilen öğrenciler öğrenci affı,
binlerce esnaf BAĞ-KURunu ödeyemezken ve sicil affı beklerken;
gençlerimiz işsizlikten kıvranırken; 16 milyon yoksulumuz için
aile sigortası olmazsa olmaz hâle gelmişken; emekliler intibak
yasasının çıkması için feryat ederken; SGK öncesi
doğum borçlanması bekleyen anneler çözüm isterken vatandaşlar
bunları ne zaman görecek, duyacaklar?
Hukukçuların, avukatların,
akademisyenlerin ve tüm toplumun karşı çıktığı
paralel baro yasasını hangi toplumsal ihtiyaç veya taleple Meclisten
geçirmek istiyorlar?
BAŞKAN Sayın Karasu
11.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas
ili Hafik ilçesi Tavşanlı, Tuzhisar, Küpecik, Çaygören, Pınarca,
Dikmencik, Kızılkavraz, Çukurbelen, Gökdin, Emre ve Durulmuş
köylerinde Özen Barajındaki sorunlar nedeniyle çiftçilerin
mağduriyet yaşadığına ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivas ilimizin Hafik ilçesinde bu yıl tam
kapasite faaliyete geçen 103 bin dönüm sulama kapasitesindeki Özen
Barajında yaşanan sorunlar, çiftçilerimize büyük mağduriyet
yaşatmaktadır.
Tavşanlı, Tuzhisar, Küpecik, Çaygören,
Pınarca, Dikmencik, Kızılkavraz, Çukurbelen, Gökdin, Emre ve
Durulmuş köylerimizde toplamda 50 bin dönümlük arazide patates eken
çiftçilerimizin emeği, Özen Barajındaki su borularının
sürekli olarak patlaması ve yaşanan teknik aksaklıklar nedeniyle
heba olmuş durumda.
Pandemi döneminde dahi üretime devam eden
çiftçilerimiz iktidara ve yetkililere seslerini duyuramamaktan
şikâyetçiler. Buradan Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum:
Çiftçimizin tek derdi bir yıl boyunca emek verdiği mahsulünü
kurtarabilmek. Sizleri, büyük fedakârlıklarla üreten, yetiştiren
çiftçilerimizin sorunlarına kulak vermeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
dört yüz seksen yıl cami olarak kullanılan ecdat yadigârı
Ayasofyanın hangi amaçla kullanılacağına karar verecek
iradenin milletin iradesi olacağına ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ayasofya Camisiyle ilgili son zamanlarda iç ve
dış odaklı farklı odaklardan sesler geliyor. Yunan
basınından İngiliz basınına kadar farklı
mecralarda yorumlar haberleştiriliyor. Ayasofyanın vakfiyesine uygun
cami olarak ibadete açılması tartışmasında Ayasofya
Camisinin Fatihin mülkü ve kılıç hakkı olduğu
unutulmamalıdır. Ayasofya Camisinin tapusunda mal sahibi hanesinde
şu anda fethin babası Sultan Mehmet Han yazmaktadır. Fatih
Sultan Mehmet Hanın İşte bu benim Ayasofya Vakfiyemdir. diye
başlayan ve vakfiyenin hilafına bir şeyler yapanlar için
ettiği meşhur beddua herkes tarafından tekrar ve tekrar
okunmalıdır ve orada yazılanlara kulak verilmelidir. Dört yüz
seksen yıl cami olarak kullanılan ecdat yadigârı bu eserin hangi
amaçla kullanılacağına dair karar verecek tek irade
Meclisimizin, milletimizin iradesidir, buna ancak milletimiz karar verir.
BAŞKAN Sayın Arık
13.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
milletin dertlerine derman olunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Davut Gökkurt, 50 yaşında, Kayseri
Melikgazi Belediyesinde bir firmaya bağlı işçi olarak
çalışırken yeniden açılan ihaleyi başka bir firma
kazanınca işsiz kalmış. Bu kardeşimle birlikte 11
kişinin daha iş akdi feshedilmiş. Davut Gökkurt kardeşim
Açım, evime ekmek götüremiyorum. Elim ayağım tutuyor, ne
iş olsa yaparım. Bana Emekli olmak için çok genç, çalışmak
için çok yaşlısın. diyorlar. Peki, ben ne yapacağım
-tuzu kurulara, sarayda yaşayanlara sor- evime nasıl ekmek
götüreceğim? diyor.
Hasan Çalık, Tomarzada taşımalı
eğitim yapıyor. Pandemi nedeniyle eğitime ara verildiği
için 11 Mart tarihinden itibaren eğitim yapılamıyor. Kredi çekip
araç aldık ama aylardır çalışamıyoruz, şimdi
bankalar borcunu istiyor, evimize ekmek götüremiyoruz, açız. diyor.
Yandaşlarınıza üçer beşer
ballı kaymaklı maaş vereceğinize biraz da milletin derdine derman
olun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
14.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Meclis Başkanlığı görevine
yeniden seçilen Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopu ve Divan
üyeliğine seçilen milletvekillerini tebrik ettiğine, Başbağlar
katliamında öldürülen 33 vatandaşı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Meclis Başkanlığı
görevine yeniden seçilen Tekirdağ Milletvekilimiz Profesör Doktor Mustafa
Şentopu ve Divan üyeliğine seçilen milletvekillerimizi tebrik
ediyorum.
Erzincanın Kemaliye ilçesine bağlı
Başbağlar köyünde yirmi yedi yıl önce PKKlı teröristlerce
kurşuna dizilerek ve yakılarak öldürülen 33 sivil
vatandaşımızı rahmetle anıyor, katliamı
gerçekleştiren bölücü terör örgütünü lanetliyorum.
Yakın tarihimizin en karanlık günlerini
yaşadığımız 1993 yılı Temmuz ayı,
birlik ve beraberliğimizin şer odakları tarafından hedef
alındığı 2 elim olaya sahne olmuştur: Madımak
faciasının ardından üç gün geçmişken bu kez de
Başbağlar köyünde neredeyse bütün köy yakılmış, 5i
kadın olmak üzere toplam 33 vatandaşımız bölücü terör
örgütü PKK tarafından hunharca şehit edilmiştir. Bu acı
olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımızı tekrar
rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
15.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
yatırımı, üretimi, istihdamı destekleyerek salgına
teslim olunmadığına ve gelecek nesillere bırakılacak
en büyük mirasın yatırımlar olduğuna ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Enerjisi olmayan bir ülkenin kalkınmadan,
sanayileşmeden ve medeni olmaktan bahsetmesi mümkün değildir. Tüm
dünyanın kendi içine kapandığı bir dönemde
yatırımı, üretimi, istihdamı destekleyerek sergilediğimiz
olumlu yöndeki ayrışımla salgına teslim
olmadığımızı gösterdik.
Türkiye'nin 2002 yılı itibarıyla tüm
kurulu gücü 31 bin megavat iken şu anda 91 bin megavatı aşarak
on sekiz yılda hamdolsun- enerji alanında gücümüze güç kattık.
Türkiye'nin her zaman ama özellikle de şu
içinden geçtiğimiz kritik dönemde en büyük ihtiyacının eser
siyaseti, hizmet siyaseti, inşa siyaseti olduğuna inanıyoruz.
Milletimiz adına hayata geçirdiğimiz tüm yatırımların
gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras
olacağına inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ersoy
16.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun,
ülkede özellikle gençleri etkileyen uyuşturucu probleminin önüne
geçebilmek için azami çaba sarf edildiğine ilişkin
açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İnsanlığı ve özellikle gençleri
etkileyen uyuşturucu problemiyle mücadelesine son hızla devam eden
Türkiye, yıkıcı sonuçları olan uyuşturucu probleminin
önüne geçmek için azami çaba sarf etmektedir. Ülke olarak uyuşturucuyla
mücadelede güvenlik güçlerimiz, sağlık profesyonellerimizle birlikte
toplumu, uyarıcı ve uyuşturucu madde kullanımından
uzak tutma hedefine yaklaşmakta, aynı zamanda uyuşturucuyla mücadele
alanında tedavi, rehabilitasyon ve sosyal hayata uyum programlarıyla
bağımlı kişilere ulaşarak uyuşturucu
kullanımının önlenmesi için farkındalık
oluşturmaktadır. Başarıyla yürütülen bu
çalışmaların devamını diliyor, toplumumuzun ve
bilhassa gençlerimizin her türlü uyuşturucudan uzak durarak bu
bağımlılığa karşı savaş
açmalarını temenni ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
17.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Süper Ligde ve 1. Ligde birçok futbolcunun Covid-19 testi pozitif
çıkmasına rağmen ligleri oynatan, 2. ve 3. Ligleri ise
coronavirüs salgınını bahane ederek iptal eden Türkiye Futbol
Federasyonunun istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Futbol Federasyonu dün
yaptığı toplantıyla 2. ve 3. Ligde bir üst lige yükselecek
takımların statüsünü açıklamıştır. TFFnin
açıklamalarına göre 1inciler doğrudan, 2, 3, 4 ve 5inciler
aralarında play-off maçları oynayarak bir üst lige yükselen
takımlar belli olacaktır. Süper Ligde ve 1. Ligde birçok futbolcuda
ve teknik heyette Covid-19 testleri pozitif çıkmasına rağmen
ligleri oynatan TFF, 2. ve 3. Ligleri corona salgınını bahane
ederek iptal etmiştir. Bu virüs ne menem bir şeydir ki Süper Lig ve
1. Lig oynanınca bulaşmıyor, play-off
takımlarını es geçiyor ancak diğer takımlar maç yapınca
bulaşma riski taşıyor. Şehir takımları beIN
Sportsta para etmiyor. Nasıl olsa bunları Katara satamayız.
diye futbola para gözüyle bakan Federasyonun Türk futboluna katacağı
hiçbir şey yoktur, derhâl istifa etmelidir.
BAŞKAN Sayın Kılıç
18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraşlı pamuk üreticilerinin
destekleme primlerinin ödeneceğine, Srebrenitsa katliamının
25inci yıl dönümüne, insanlık onurunu savunan, birlikte yaşamayı
ve insani dayanışmayı ilke edinen bir sistemin amaçlandığına
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kahramanmaraşlı pamuk üreticisi
çiftçilerimizin pamuk destekleme primleri Bakanlığımız
tarafından onaylanarak 6 Temmuz Pazartesi günü, dört gün önce Ziraat
Bankasındaki hesaplarına yatırılmış olup
bütçeleştirilerek 10 Temmuz Cuma günü yani yarın çiftçilerimizin
kendi hesabına aktarılacaktır.
Srebrenitsa katliamının yıl
dönümüdür, bütün şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Günümüz modern dünyasında evrensel nitelikte ve
bağlayıcı olduğu ifade edilen metinlerin ve kurumların
sözü edilen hak ve özgürlükleri tam anlamıyla
karşılayamadığı açıktır. Her vesileyle insan
haklarına vurgu yapanların davranışları hak
pratiğiyle çelişmektedir. İnsan haklarını sömürenler,
insanlara haklarını verememişlerdir ve veremezler. Amaç,
insanlık onurunu savunan, birlikte yaşamayı ve insani
dayanışmayı ilke edinen, vicdani bir hak mücadelesi ve buna
dayalı bir sistem olmalıdır.
BAŞKAN Sayın Kaplan
19.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın,
hak edilen işsizlik maaşının dahi ödenemeyeceği bir
duruma gelindiğine ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiye İş Kurumunun verilerine göre, 2019
yılında işsizlik maaşı için başvuranların
sayısı 2 milyona ulaşmıştı; sadece 1 milyonu
işsizlik maaşı almaya hak kazandı. 2020 yılı
Ocak-Nisan arasında işsizlik maaşına 811.164 kişi
başvurdu ancak bu kişilerin sadece 309 bini maaş almaya hak
kazandı. Bunlar kayıtlara yansıyan ancak birkaç ay
çalıştırılıp işlerine son verilen, işsizlik
maaşı almaya dahi hak kazanamayan milyonlarca
vatandaşımız daha var. Hükûmete buradan seslenmek istiyorum: Hak
edilen işsizlik maaşını dahi ödeyemeyecek duruma geldiniz,
İşsizlik Fonunu yandaşlarınıza
kullandırdınız, saraylarınızda şatafatlarınızdan,
yandaşlara peşkeşlerinizden ödün vermediniz, işsizlik
sorununa çözüm bulamadınız, bari işsizlik maaşını
işsiz vatandaşlarımızdan esirgemeyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Turan
20.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın,
tarım alanında yaygın olarak kullanılan ve kanserojen
olduğu ispat edilmiş olan Roundup adlı ilacın Meclis
bahçesinde de kullanılmasının engellenmesi hususunu Meclis
Başkanlığının dikkatine sunduğuna ilişkin
açıklaması
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli vekiller; bu sabah Meclise geldiğimde peyzajda
çalışan işçilerin tretuvar kenarlarına ve duvar
kenarlarına bir sıvı uyguladıklarını gördüm ve
sordum işçilere, Ne yapıyorsunuz? dedim. Dediler ki: Vekilim, ot
ilacı uyguluyoruz. Ot ilacının içeriği nedir? dedim,
Bilmiyoruz. dediler. Sonra ben araştırdım, Roundup adlı bir ilaç
olduğunu öğrendim. Roundup
adlı ilaç, glifosfat içeren, kanserojen olduğu ispatlanmış
bir ilaç; Bayer firması tarafından üretiliyor, Amerika Birleşik
Devletlerinde açılan davalarda Bayer firması bu ilaca
bağlı kanser sebebiyle 10 milyar 900 milyon dolar tazminata mahkûm
edildi, yalnızca bir kişiye 80 milyon dolar ödendi. Türkiyede
yaygın olarak kullanılıyor, tarım alanında yaygın
olarak kullanılıyor ve Meclisimizde de yaygın olarak
kullanılıyor. Ben buradan bütün Grup Başkan Vekillerinin ve
Meclis Başkanlığımızın dikkatini çekmek
istiyorum: Bu, hepimiz açısından büyük bir risktir, kanserojendir ve
mutlaka bunun engellenmesi lazım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerine
söz vereceğim.
Sayın Dervişoğlu
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Sakarya ili Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan 3 askere Allahtan rahmet dilediğine, yaşanan kazaların
araştırılması amacıyla verilen Meclis
araştırması önergelerinin reddedildiğine, 9 Temmuz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2nci yıl dönümü
vesilesiyle kuvvetler ayrılığını yok sayan bu sistemin
işlemediğinin tecrübe edildiğine ve denge denetim
mekanizmaları geliştirilmiş parlamenter sisteme geçilmesinin en
akılcı yol olacağına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Sakaryanın Adapazarı ilçesine
bağlı Taşkısığı Mahallesinde sabah
saatlerinde bir patlama meydana geldi, yine aynı ilimizin Hendek
ilçesindeki fabrikadaki ürünleri taşıyan kamyonda geçen hafta meydana
gelen bu patlamada 4 askerimiz şehit oldu, 5 kişi de yaralandı;
gidenlere Allahtan rahmet, kalanlara da acil şifalar diliyorum. Daha önce
de böyle benzer kazalar yaşanmıştı, işte Vanda bir
çığ hadisesi olmuştu, başka patlamalar olmuştu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine bu kazaların enine boyuna
araştırılması noktasında verdiğimiz birtakım
önergeler söz konusuydu, bu önergelerin tamamı reddedildi. Biz, bu
önergeleri kötü bir durumla karşı karşıya
kaldığımızda tedbir geliştirmek açısından
yol haritası teşkil etsin diye veriyoruz. Keşke
nazarıitibara alınsaydı da bugün bu kötü olayların
yaşanmasının önünü alabilecek tedbirler de
geliştirilebilmiş olsaydı. Tekraren şehit askerlerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Buradan da çıkarılması icap eden dersler
varsa o derslerin ertelenmeden çıkarılması temennimi
iletmiş oluyorum.
Bugün, 24 Haziran 2018de gerçekleştirilen
seçimden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın 9 Temmuzda
yemin etmesiyle resmen hayata geçen Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin 2nci yıl dönümü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Göreve gelirken bu sistemin faydalarına işaret eden
Cumhurbaşkanımız, bu sistemle uçacağımızı,
durdurulamaz bir biçimde de yükseleceğimizi ifade etmişti ama
değerlendirme yaptığımızda sonucun hiç de öyle
olmadığı ortaya çıktı. Adalet ve Kalkınma
Partisinin yine kendi iktidar döneminin içindeki altın sayfaları
gölgeleyen bir süreci geride bıraktık. Yani Sayın
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi uçmadık, önlenemez
bir yükseliş sergileyemedik. İş başına geldiğinde
yani iki sene önce bu sistem devreye geldiğinde 4,60 olan dolar, bugün
6,85ten işlem görüyor yani bu iki senelik zaman zarfında Türk
lirası yüzde 50 değer kaybetmiş durumda. Geçen iki senede
ekonomi yüzde 6,5 küçülmüş, özel sektör yatırımları yüzde
16 azalmış, kişi başı millî gelirimiz Zihni Siniri
bile sinir eden politikalar yüzünden 9 bin doların altına
düşmüş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ayrıca, devletin kurumsal hafızası
zedelenmiş, tek kişinin iki dudağından çıkan
görüş ve düşüncelerin hâkim anlayışa dönüşmesine
vesile olunmuştur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesinden
sonra özellikle Avrupa ve Batı ülkeleri başta olmak üzere tüm
dünyada, Cumhurbaşkanımızın karakteristik özelliklerinden
kaynaklı, bir tek adam algısı yaratılmış ve
yayılmıştır. Gücün tek elde toplanması, iç ve
dış kararların aynı kişiye bağlanması
dış politikada Türkiyenin demokrasi ve hukuk kavramları
noktasındaki konumunu zora sokmuştur; demokrasinin gereği olan
çoğulcu katılım ile ortak karar alma mekanizmaları da devre
dışı bırakılmıştır. Tek bir
kişinin kontrolünde ekonomi ve tek bir kişiye bağlı iç ve
dış politik kararlar, ne Türk devletinin geleneklerine ne de Türk
milletinin muasır medeniyetler hedefine ulaşmasına uygunluk arz
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Dış politikadaki zafiyetin ve ekonomideki çöküşün
temel sebebi tam olarak da budur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
maalesef iç cephede de siyasal bloklaşmalar oluşturulmuş,
toplumsal ayrışmalar meydana getirilmiştir. Kuvvetler
ayrılığını yok sayan ve yetkiyi tek elde toplayan bu
sistemin işlemediğini geçtiğimiz iki yıl içinde tecrübe
ettik. Türkiyede demokrasiyi güçlendirmek ve cumhuriyet değerlerinin
gerektirdiği kuvvetler ayrılığını esas
kılmak için iyileştirilmiş, denge denetim mekanizmaları
geliştirilmiştir, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi
şüphesiz ki en doğru, en akılcı yol olacaktır. Bu
sorumluluk, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere iktidarın
bir numaralı gündemi olmalıdır diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Sakarya ili Adapazarı ilçesi Taşkısığı
Mahallesinde meydana gelen patlamada şehit olan 3 askere Allahtan rahmet
dilediğine, 9 Temmuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin 2nci yıl dönümü vesilesiyle bir zaruret sonucunda geçilen,
Cumhur İttifakının ve milletin eseri olan bu sistemin yönetimde
istikrar, temsilde adalet, güçlü yasama, yürütme ve yargı, demokratik
uzlaşma ile siyasi istikrar üzerine inşa edildiğine, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin en yüksek temsiliyete kavuştuğuna ve sistemin
sonuna kadar arkasında olduklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sakarya Hendekte geçen hafta havai fişek
fabrikasındaki patlamadan sonra kalan mühimmatların kontrollü
şekilde patlatılmak üzere Hendek ilçesi
Taşkısığı Mahallesindeki taş ocağına
nakli sırasında, mühimmatların kamyondan indirilmesi
esnasında patlama meydana gelmiştir. Patlamada 3 askerimiz şehit
olmuş, 5 askerimiz ve 1 belediye çalışanımız
yaralanmıştır. Sakarya Milletvekilimiz ve Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Muhammed Levent Bülbül bölgeye intikal etmiştir.
Patlamada hayatını kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9 Temmuz 2018de fiilen yürürlüğe giren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2nci yıl
dönümündeyiz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kabulüne
ilişkin sürecin dönüm noktalarını ve Türk siyasi
hayatındaki yerini ele almadan evvel, sistemi bir mecburiyet hâline
getiren tarihî süreçlere göz atmamız gerekmektedir. Yüz on iki yılda
demokrasimiz ve siyasi hayatımız çok sayıda darbelerle,
muhtıralarla, vesayet girişimleriyle kesintiye
uğramış, yapısal sorunlar nedeniyle ortaya çıkan hükûmet krizleriyle siyasal istikrar
sağlanamamıştı. 15 Temmuz 2016 hain FETÖ darbe
girişimi, eski sistemle mesafe alamayacağımızı tüm
gerçekliğiyle ortaya koymuştur.
Aziz milletimiz 16 Nisan 2017 halk oylamasıyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine evet demiş, 24
Haziran 2018 seçimleriyle de bu karar teyit edilmiştir. 24 Haziran
seçimlerinde, millî irade güçlü şekilde teşekkül etmiş, yürütme
erki yüzde 53 oyla iktidara gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kefili ve
referansı millî irade ve siyasi tarihimizdir. Bu sisteme keyfî olarak
günlük siyasi dürtülerle değil, bir zaruret sonunda geçilmiştir ve bu
sistem dört sütun üzerine inşa edilmiştir: Yönetimde istikrar,
temsilde adalet; güçlü yasama, güçlü yürütme, güçlü yargı; denge ve
denetim mekanizmaları ve demokratik uzlaşma, siyasi istikrar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüz yıllık
tarihinde yüzde 95 oranla en yüksek temsiliyete kavuşmuştur. Gazi Meclisimiz
yüksek temsiliyete 11 parti, 5 grup ve 6 bağımsız
milletvekiliyle çoğulculuğa, sandalye dağılımları
itibarıyla uzlaşmacı bir yapıya ve kuvvetler
ayrılığına sahip güçlü, fonksiyonel ve demokratik bir
yapıya sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin iki yıllık
bilançosuna baktığımızda, şunları görmemiz
gerekmektedir: Sistemin temel ilkelerine riayet edilmiş, iç ve
dış politikada birçok kriz bertaraf edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi millî güvenlik,
dış politika ve ekonomiyle ilgili etkin, hızlı, uyumlu ve
isabetli kararların alınmasını
kolaylaştırmıştır. Emperyal odakların 15 Temmuzla
tevessül ettikleri demokratik düzene kasteden sinsi plan milletimizin ve
devletimizin ferasetiyle alaşağı edilmiştir. Verilen
dersten ibret almayan bu odaklar, hain planlarını Türkiye ekonomisine
yönelik saldırılarla gerçekleştirmeye çalışmışlardır.
Türkiye Ağustos 2018, Mart 2019, Ekim 2019 ve 6 Mayıs 2020de
şiddetli ekonomik operasyonlara maruz bırakılmış fakat
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ön alıcı
etkinliğiyle bu saldırılar bertaraf edilmiştir. Diğer
yandan Türkiye Irakta, Suriyede, mavi vatanda ve Libyada ulusal
egemenliğini tehdit eden meselelerde etkin bir politika yürütmüştür.
Sistem, coronavirüs salgınına karşı devlet-millet el ele
verilen mücadelede ve Pençe Operasyonlarında başka gündemlere mahkûm
değil, kendi gündemine hâkim olduğunu bir kez daha ispat
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Cumhur
İttifakının ve milletimizin eseridir. Cumhur İttifakı
ne seçim ittifakıdır ne iktidar koalisyonudur, Cumhur
İttifakı bir sistem ittifakıdır; Türkiye ve Türk milleti
ortak paydasında bir ideal ve değer birlikteliği, millî
mutabakat zeminidir. Değerler zeminine dayalı, ilkeli, tutarlı,
şeffaf, dürüst, kalıcı ve kurucu bir ittifaktır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ve
güçlenmesi için Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
doğru bir sistem olduğuna o gün olduğu gibi bugün de yürekten
inanıyor ve bu sistemin sonuna kadar arkasında olduğumuzu ve
bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi için gayret
göstereceğimizi ifade ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında
meydana gelen patlamada ölen 7 kişiye ve Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde yaşanan patlamada ölen 3
kişiye Allahtan rahmet dilediklerine, patlamalara kaza denilmesinin
mümkün olmadığına, Celal, Adil ve Hacı Esvet
Şenyaşarın öldürülmesinin üzerinden iki yıl geçmesine
rağmen Şenyaşar ailesinin adalet arayışının
devam ettiğine, Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada
savcılığın iddianamesinde kullandığı sözde
anneler ifadesine, Mardin Büyükşehir Belediyesinde çalışan 3
daire başkanının İçişleri ve Sayıştay
müfettişlerinin hazırladığı raporlar
doğrultusunda görevden alındığına,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle merkeze alınan Mustafa
Yamanın kayyumluk sürecinde yaptıklarının
hesabının demokratik ve hukuki yollardan sorulacağına,
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun
yayımladığı rapora, işçiler, dar gelirliler, ücretli
çalışanlar ve emekçilerle olan dayanışmalarını
sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, geçtiğimiz hafta
Sakaryada bir havai fişek fabrikasında yaşanan patlamada 7
kişi ölmüştü, 126 kişi de yaralanmıştı. Bugün de
saat 12.00 civarında Sakaryada tekrar bir patlama yaşandı ve 3
insanımızın öldüğü ve 5 kişinin de yaralı
olduğu bildirildi son verilere göre. Ölenlere Allahtan rahmet diliyoruz,
ailelerine başsağlığı diliyoruz, yaralılara da
acil şifalar diliyoruz. İlk patlama da ikinci patlama da çok
açık bir biçimde ihmalden kaynaklanıyor ve iş yeri ve bölge
halkının yaşam ve can güvenliği hiçe sayılarak
faaliyetlerine devam edilen, edilmesine izin verilen fabrikada meydana gelen
patlamaya bir kaza demek mümkün değil, ikincisine de bir kaza demek mümkün
değil çünkü böyle bir tedbirsizliğin insanların ölümüne yol
açması hakikaten inanılır gibi değil. Bu konuların
araştırılması ve sorumluları hakkında soruşturma
yapılması ve sonuç alınması gerekiyor, bunu bir kez daha
söylemiş olalım.
24 Haziran 2018 seçimlerinden on gün önce 14 Haziran
tarihinde oy istemek için Şenyaşar ailesinin iş yerine gidenler
Celal, Adil ve Fadıl Şenyaşarı ağır şekilde
yaralamışlardı. Hastaneye kaldırılan
Şenyaşar ailesi üyelerinden Celal ve Adil ile çocuklarının
akıbetini öğrenmeye gelen baba Hacı Esvet Şenyaşar
katledilmişti. O günden bugüne iki yıl geçti, iki yıldır
tehdit altında olan Şenyaşar ailesinin adalet
arayışı devam ediyor. Bugün Malatya 3. Ağır Ceza
Mahkemesinde görülmekte olan duruşmayı vekillerimiz, merkez yürütme
kurulu üyelerimiz ve il örgütlerimizden oluşan bir heyet takip ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Şenyaşar ailesine yönelik katliam davasını yakından
takip etmeye devam edeceğiz, Şenyaşar ailesinin yanında
olacağız ve adalet talebiyle davaya müdahil olmaya devam edeceğiz.
Büyük acılar yaşayan, 3 kişisini yitirmiş olan ailenin ve toplum
vicdanının gerçek adalete erişebilmesi için mücadelemizi
sürdüreceğiz.
Yargılamalardan bahsederken çok kısa bir
şeye değinmek istiyorum: Dün, Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde bir dava başladı, 27 kişi hakkında bir
iddianame hazırlamış savcı, bu 27 kişi de bizim
üyelerimiz, bizim seçmenlerimiz. Şimdi, yani, tabii, dava
başladı, sürecek, önümüzdeki günlerde bunu takip etmeye devam
edeceğiz ama savcı isimli kişi bu
hazırladığı iddianamede anneler hakkında sözde
anneler diye bir ifade kullanmış yani bunu kınıyoruz,
protesto ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
İnsanlık dışı bir davranış olarak görüyoruz
savcının bu ifadesini. O sözde anneler dedikleri ne yapıyordu
hatırlatmak istiyoruz: Şimdi, çocukları açlık grevindeydi
cezaevlerinde. Siz bunu, açlık grevinde olmalarını
beğenirsiniz beğenmezsiniz ama çocuklarının ölmemesi için
Kocaeli Cezaevi önünde nöbet tutan ve çocuklarının ölmemesi için çaba
sarf eden annelere sözde anneler diyen bir savcının
savcılığından gerçekten şüphe ediyoruz,
insanlığından da şüphe ediyoruz; bunu bir kez daha
vurgulayalım. İster Kürt olsun ister Türk olsun isterse başka
bir etnik aidiyetten olsun, annelere yapılan her hakaretin
karşısındayız ve asla kabul etmeyeceğiz. Bu hakareti,
savcının yüzüne her gün her gün, çarpmaya devam edeceğiz.
Şimdi son bir noktaya değinmek istiyorum;
Hatırlarsanız Mardin Büyükşehir Belediyesiyle ilgili, kayyum
yönetimiyle ilgili ben bu Meclis Genel Kurulunda defalarca konuştum ve
Mardin Büyükşehir Belediyesine atanmış olan kayyumun -o zaman
Mardin Valisiydi- yaptığı yolsuzluklar,
hırsızlıklar, usulsüzlükler üzerinde hep durdum ve durmaya da
devam edeceğiz. Şimdi, bakın, İçişleri ve
Sayıştay raporları doğrultusunda 3 daire başkanı
görevden alındı Mardin Büyükşehir Belediyesinde; Çevre Koruma
Daire Başkanı, İtfaiye Daire Başkanı, Kadın ve
Gençlik Hizmetleri Daire Başkanı. Bu daire başkanlarını
işte o kayyum, Mustafa Yaman, Ahmet Türkün yerine kayyum olarak
atanmış olan Mustafa Yaman atamıştı ve şimdi
İçişleri ve Sayıştay raporları doğrultusunda bu 3
daire başkanı hayalî ihale düzenlemek ihaleye fesat
karıştırmak usulsüz işlem yapmak gibi suç
iddialarıyla görevden alındılar.
Şimdi, Mardin Valisi olan ve iki dönem üst üste
kayyum olarak atanmış olan Mustafa Yaman -hatırlatmak istiyorum-
yaklaşık bir ay önce Cumhurbaşkanı kararnamesiyle merkeze
alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
O zaman da -bir ay önce- söylemiştik şimdi
de tekrar ediyoruz: Mustafa Yaman sanmasın ki merkeze alınarak
kurtuldu; iki elimiz onun yakasındadır, 2 dönem
yaptığı o kayyumluk sürecinde işlediği bütün suçların
hesaplarını demokratik yollarla ve hukuk yollarıyla kendisinden
mutlaka soracağız.
Hatırlatıyorum tekrar: Kesilmiş olan
faturalar vardı, hesabı verilmedi. Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan adına, Fikri
Işık adına, Süleyman Soylu adına, Mehmet Özhaseki
adına, Abdurrahim Boynukalın adına Fırat Silverden
kesilmiş hediye faturaları vardı; gösterdik burada, hâlâ onun
hesabı verilmedi. Bunu hatırlatıyoruz.
Bir şey daha hatırlatmak istiyorum, son
cümle olarak, kayyumlarla ilişkin: Diyarbakırda da kayyumlık
yapmış olan vali -şimdi o da merkeze alındı yine
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle- onun da peşindeyiz.
Onun da çok büyük ama çok büyük suçlar işlediğine dair elimizde ciddi
belgeler var, bunları da önümüzdeki günlerde açıklayacağız.
İzin verirseniz efendim, son bir konuya da
değinmek istiyorum: Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu yeni bir rapor yayınladı -DİSK-AR- COVID-19
döneminde işçilerin ve emekçilerin karşı karşıya
kaldığı sorunlarla ilgili -birkaç noktayı hatırlatmak
için söylemek istiyorum- önemli bir rapor.
Dikkat çeken başlıklara
baktığımızda, özellikle bu Covid, pandemi dönemini
kastederek Türkiye tarihinin en büyük istihdam kaybı ve işsizlik
dalgasıyla karşı karşıyız. diyor DİSK
raporu. Yüzlerce iş yeri kapandı, salgın toplumsal
adaletsizliği ve yoksulluğu daha da artırdı, ciddi ücret ve
gelir kayıpları yaşandı; işçilerin yüzde 75i ekonomik
zorlukla karşılaştı, borçları arttı, kadın
işçiler Covid-19 salgınından daha yoğun etkilendi,
işçilerin yüzde 63ünün gelir akışı kesilirse bir aydan
daha az süre geçinebildiği ortaya çıktı ve salgın döneminde
işçilerin yüzde 40ı ucuz besinlere yöneldi. Dolayısıyla bu
konuları DİSK-AR da hatırlatmış oldu, biz de bir kez
daha bunları vurguluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
Bu konuda işçilerle, dar gelirlilerle, ücretli
çalışanlarla, emekçilerle dayanışmamızı ve
onların lehine birtakım önlemler alınması konusunda Meclisteki
mücadelemizi de sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aziz Aydınlık
Bey, buyurun.
24.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz
Aydınlıkın, elektrik dağıtım şirketi
DEDAŞın uygulamaları nedeniyle Şanlıurfa ili
başta olmak üzere güneydoğudaki çiftçilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elektrik dağıtım şirketi
DEDAŞ, Şanlıurfa başta olmak üzere güneydoğuda, bir
hastalık gibi, ekini kurutmaya, çiftçiyi öldürmeye devam ediyor.
Haksız ve hukuksuz yere çiftçinin desteklemelerine el koyduğu
yetmezmiş gibi, Harran ve Akçakale kırsal kesimlerinde 32 köy ve 900
kuyunun sırasıyla hem elektriğini kesiyor hem de çiftçinin kendi
parasıyla yaptırdığı trafolara el koyuyor.
Çiftçiye yapılan bu zulmü kabul etmemiz mümkün
değildir. Çiftçinin elektriğini kestiniz, suyunu vermediniz,
sırtına binlerce liralık faturaları yüklediniz, hakkı
olan desteklemelere el koydunuz, Harran ve Akçakalede jandarmaya çiftçileri
coplattırdınız. Bir kez daha uyarıyorum, derhâl bu
uygulamadan vazgeçin.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 8 Temmuz
2020 tarihli Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında
meydana gelen patlamanın araştırılması amacıyla
verdikleri Meclis araştırması önergesinin reddedildiğine, 3
askerin şehit olduğu Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde yeni bir patlamanın
yaşandığına ve 9 Temmuz Metin Altıoku ölümünün 27nci
yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Meclis
Başkanlığı görevine yeniden seçilen Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopa başarılar dilediklerine ve
seçilmesinin ardından yaptığı teşekkür konuşmasına,
9 Temmuz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun
öncülüğünde gerçekleştirilen Adalet Yürüyüşünün 3üncü yıl
dönümüne, AK PARTİ Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuşun
İstanbul Sözleşmesine ve AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Bülent Turanın çoklu baro terimine ilişkin
açıklamalarına, temsilin önemli olduğu çoklu baro teklifinin
Adalet Komisyonundaki görüşmelerine katılmak isteyen baro
başkanlarının Meclise alınmadığına, Ankara
ili Kuğulu Parkta baro başkanlarının yanında
olması gerekenlerin Meclis Genel Kurulu dinleyici localarından grup
önerilerini takip ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Sakarya Hendekte çok ciddi
bir facia yaşadık, 7 yurttaşımızın
yaşamını yitirmesi yüreğimize ateş
düşürmüştü. Dün bu konudaki grup önerimiz reddedildi; benzer facialar
yaşanmasın diye destek istemiştik, önermiştik. İktidar
partisi bu konuyu araştırmaya, üzerinde araştırma komisyonu
kurulmasına değer görmedi, o yönde oy kullandı ve facianın
devamında, bugün akıl almaz bir olay yaşandı.
Bu tuhaf ölümler ülkesinde, boşuna ölümler ülkesinde,
yok yere yitip gidenler ülkesinde bu sefer de orada patlamamış olan
mühimmat veya orada patlamamış olan havai fişeklerin imha için
taşınması sırasında 3 askerimiz şehit oldu, 6
personel yaralandı. Oradaki çığlık duyulmayacak gibi
değil. Böyle bir tedbirsizlik nasıl olabilir? Patlamamış
olan havai fişekler taşınırken hem de özel bir
şirketin nasıl
Bu konuda gerekli tedbirlerin alınması
lazım, kamu güvenliğinin sağlanması lazım ama bu özel
şirketin yarattığı bu tehdidi ortadan kaldırırken
Mehmekçiki kullanmak, belediyenin kamu araçlarını kullanmak,
belediyede çalışan işçileri kullanmak ve onların
Uzuvları kopan personel var, 3 asker şehit; bunlar sonuçta Mehmetçik.
Buna artık hakikaten biraz vicdan, biraz insaf, biraz kalbi bir pencereden
de bakmak lazım.
İlk günlerde soruşturmaya istikamet verme
endişesini taşıdığımız
Cumhurbaşkanı tarafından açılan o geçmiş olsun
telefonu ki işçinin ailesine aç, varsa sendikasına aç, kaymakama aç,
valiye aç ama bir numaralı şüpheliye açma şu telefonu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Veya bir telefon
açılacaksa, burada nasıl daha fazla güvenlik önlemi alınacak; bu
iş tekerrür etmesin, sayı artmasın. Bunun için bakmak
lazım. Hakikaten çok rica ediyoruz, bu meseleyi artık bu tuhaf
ölümler ülkesi, boşuna ölümler ülkesinde yaşamak istemiyoruz. Herkes
sorumluluğunun farkına varsın.
Bugün 9 Temmuz, Madımak katliamında
ağır yaralanan şiirimizin en önemli isimlerinden Metin
Altıok tedavi gördüğü hastanede bugün yaşamını
yitirmişti. Madımak katliamında yaşamını yitiren
tüm aydınlarımızı, yurttaşlarımızı ve
şair Metin Altıoku bir kez daha rahmetle, minnetle, özlemle
anıyoruz, katilleri bir kez daha lanetliyoruz. Madımaka katliamdan
yeniden Madımak olayları denecek cüreti gösterenleri bir kez daha
kınıyoruz ve 25 ve 26ncı Dönem Milletvekilimiz olan Zeynep
Altıokun bugün yeniden yüreğinde harlayan acıya ortak
olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, dün
Sayın Mustafa Şentop Meclisimizin takdiriyle 3üncü turda yeniden
seçildi; kendisine başarılar diliyoruz.
İki yıl boyunca kendisini çok ciddi
şekilde eleştirdik çünkü Anayasayı
taşıyamadığını, İç Tüzükü
koruyamadığını, tarafsızlık çizgileri içinde
kalamadığını, kantarın topuzunu ortada
tutamadığını ve o topuzu çok
kaçırdığını, zaman zaman Cumhur
İttifakının başkanıymışçasına, Cumhur
İttifakının bileşenleriyle imzalar atan ve Biz de
katkı sağlarız. dediğimiz yasalardan bile bizi uzak tutan
tutumunu eleştirdik. Dünkü teşekkür konuşmasındaki
taahhütlerini önemsiyoruz. Diyor ki: Bundan sonraki üç yılda Anayasaya,
İç Tüzüke uygun ve eşit davranacağımdan kimsenin
şüphesi olmasın. Ümit ederiz ki yaptığımız
eleştirilerden, kendi yaptığı vicdan muhasebesinden ve bir
hukukçu olarak hukuka karşı, Anayasaya karşı koruyucu
değil de ihlal edici tavrından duyduğu üzüntü,
yaptığı öz eleştiridir onları kaleme aldıran.
Şeklî değil, hissî bir yaklaşımsa biz bunu takip
edeceğiz, tarafsız kalırsa bunu öveceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz, 23üncü Dönemde, AK
PARTİde Köksal Toptan ismi geçtiğinde, Aday gösterirseniz oy
veririz. dedik. İlk turda 400ün üzerinde oyla seçildi. Dün 400ü neden
aradık biliyor musunuz arkadaşlar? Nitelikli çoğunluk en
geniş toplumsal uzlaşı, en geniş grupların
uzlaşısını arar ama böyle bir adayınız
olamadı, böyle bir aday gösteremediniz.
İngilterede, dar bölge seçim sisteminde
şöyle bir gerçek var: İngiltere Parlamentosunun Başkanı
speaker olarak adlandırılan kişi öyle bir Başkanlık
gösteriyor ki, dar bölgede karşısına büyük partiler örneğin,
Muhafazakâr Partidense Liberal Demokratlar ve İşçi Partisi aday
göstermiyor, O kadar adildin ki o bölgeden sen gel, benim de
adayımsın sen. diyor. Böyle Meclis başkanları olursa
hukukun üstünlüğü oluyor, Meclise saygı artırıyor. Böyle
Meclis başkanlarını özlüyor, o Meclis Başkanlarına
jest yapacağımız günlerin sözünü veriyoruz ama adalet istiyoruz
Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
9 Temmuz, aynı zamanda bizim siyasi tarihimizin bir onur günüdür. 432
kilometre hak hukuk adalet diye yürüyen Sayın Genel
Başkanımız, o miting meydanına yürüyüp son kilometreyi
Maltepede milyonların karşısında tüylerin diken diken
olduğu o büyük coşku, gözyaşları ve alkışlar
içinde tamamlayıp 9 Temmuzda hak hukuk adalet diye dünya siyasi
tarihinin en uzun mesafeli ve günlü barışçıl protesto eylemini
gerçekleştirmişti. Hepimiz birer adalet yürüyüşçüsü olarak Genel
Başkanımızı ve o gün de yolumuza yol veren, omzumuza omuz
veren, bizimle birlikte yürüyen ve gönülleri bizimle birlikte olan herkesi bu
yıl dönümünde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir kez daha
selamlıyoruz.
Sayın Başkanım, çok konu var ama
kısa kısa değineceğim. İstanbul Sözleşmesiyle
ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Vekili Numan
Kurtulmuş tarafından bundan geri adım atılacağı
ifadelerini son derece riskli ve tehlikeli buluyoruz. Türkiye için bir onur
meselesidir; AK PARTİ iktidar döneminin en çok övünebilecekleri
icraatıdır. Coğrafi ev sahipliğini Türkiye tarafından
ilk imzayı koyma noktasına taşımışlardır. O
gün, sözleşmedeki ifadelerden rahatsız olmayanlar, onu Türkiye için
bir gurur vesilesi olarak anlatan bir eril dilin bugün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Adalet ve Kalkınma
Partisinde duyarlı kadın söylemlerini bastırdığı,
önüne geçtiği şüphesinden rahatsızlık duyuyoruz. Eğer,
İstanbul Sözleşmesi konuşulacaksa bunu Türkiyenin
kadınlarının ve AK PARTİnin kadın siyasetçilerinin
konuşması gerekir. İstanbul Sözleşmesinin yüklediği
hakları ve ödevleri tam olarak yerine getirecek bir Meclis faaliyeti
yürütmemişken, Anayasa madde 90 Eğer yasalarla çelişirse
uluslararası sözleşmeler geçerli. derken, dünyada 54 ülke imza
koymuşken, bu konuda ilk imzayı atan ve Meclisten bunu
oybirliğiyle geçirmiş bir ülkeyken İstanbul Sözleşmesine
sahip çıkmak başta şu andaki tüm aktif kadın
siyasetçilerin, hepimizin ve tüm Türkiyedeki kadın hareketinin son derece
önemli bir görevidir. Bu konuda Numan Kurtulmuşun açmaya
çalıştığı gediğe karşı
kadınların yanında duruyoruz; hangi siyasi görüşten olursa
olsun kadınların yanında duruyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, son bir
başlığım var.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir çoklu baro kanunu var. Sayın Bülent Turan, toplumdaki tepkiden ve
yerleşen algıdan rahatsız olmak üzere Ne demek çoklu baro, bunu
da kim çıkarmış çoklu baro diye bir şey yok.
Baroların yönetimi üzerine tartışıyoruz; isteyen
ayrılır, isteyen ayrılmaz. diyor. Çoklu baro ifadesini 29
Haziran günü Sayın Erdoğan, kabine toplantısının
ardından düzenlediği basın toplantısında prompterdan
okumak marifetiyle Çoklu baro yönetimi üzerinde duruyoruz, bu konuyla ilgili
kanun teklifini yarın sabah veriyorlar. demiş ve düzenlemeyi bu
şekilde kamuoyuna duyurmuştur. Çoklu baro terimine itiraz eden
Bülent Turan, vekaletini yürüttüğü Genel Başkanının
ifadelerine itiraz ediyordur, bunun altını çizelim.
Ayrıca, Sayın Başkanım, baro
başkanlarının -80inin karşı çıktığı,
78inin imza koyduğu- pek çoğunun Meclisin kapısının
önünde, duvarın dibinde kaldıkları hazin görüntülerini hepimiz
üzüntüyle gördük, izledik. O günlerde Komisyonda temsilleri önemliydi,
defalarca söyledik. Bir gün önce, avcıların temsilcileri vardı,
hayvanseverler vardı, TEMA temsilcileri vardı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bir gün sonra baro
başkanları Meclisin duvarındaydı. İçeri davetleri için
yürüttüğümüz bütün diplomasiler ustalıkla ve elinin tersiyle itildi;
denildi ki 3ü girsin, konuşsun, çıksın. Baro
başkanları dedi ki: Hiç değilse içeriden takip edelim, bu
Meclis bizi kapısından soksun. O gün Komisyonda temsil önemliydi,
sadece Türkiye Barolar Birliği vardı. Türkiye Barolar
Birliğinden beklenen temsiliyet son derece saygı duyduğumuz bir
genç kadın arkadaşımızla, düşük temsiliyet
noktasında, bir teknisyen temsiliyet noktasında temsil edildi. Tümü
üzerinde söz almadılar; bu, şu demektir hepimiz biliriz: Tümü üstünde
sözün yoksa tümüne karşı değilsin. 1inci madde de
konuştular; bu, şu demektir: Çoklu baroya karşıyız,
temsilde adaletsizlik yaratan maddelere sözümüz yok. Dün, Türkiye Barolar
Birliğinin nihayet, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu
adıyla gruplara e-mail olarak yolladıkları, yazdıkları
metindeki billurlaşma bir ölçüde telafi edici nitelikte olmakla birlikte
samimiyeti sorgulanır düzeydedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Basbayağı uzun oldu.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama pek çoğumuz böyle
kullandı; bugün gündem çok yoğun Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dileyerek ve kısa
sürede toparlayacağım.
Baro başkanları bugün Kuğulu
Parktayken Kuğulu Parkta olması gerekenlerin birazdan
görüşülecek İYİ PARTİ grup önerisini dinlemek üzere
Meclisimizi şereflendirmiş olmaları manidardır; HDP grup
önerisindeki mevsimlik tarım işçilerini dinlemek yerine biraz diplomasi
aramaları gerekmektedir. Önümüzdeki bir saat sonraki görüşmelerde
demir yolu hatlarındaki yapısal sorunların
görüşüleceği Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisine gösterilen
teveccühün parçalanmakta olan, yok edilmekte olan birliğin korunması
için gösterilmesi, bir duruş olacaksa Kuğulu Parkta durulması,
sarayın karşısında dik durulması gerekmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada, Meclise gelen herkes
baş tacıdır, millî iradeye duyulan saygı baş
tacıdır ama vakit, şov vakti; vakit, Duruş göstereceğim.
diye grup önerisi izleme vakti değil; vakit, mesleğe, barolara, güç
aldığınız örgütünüze sahip çıkma vaktidir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
26.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 7
kişinin vefat ettiği Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek
fabrikasında meydana gelen patlamanın ardından Adapazarı
ilçesi Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
3 askerin şehit olduğu olaya yönelik bilgi aktarmak istediğine
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, 9 Temmuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin 2nci yıl dönümü vesilesiyle bu sistemin AK PARTİ ile
MHPnin fikrî ittifakı ve milletin oylarıyla hayata geçmiş bir
sistem olduğuna ve ömrünün uzun olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ben
de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, ben de çok doğal
olarak aynı oranda bir cevap hakkı rica ediyorum.
Sayın Başkanım, öncelikle, elbette,
bütün Türkiye'nin kalbi Sakaryada. Ben Sakaryanın bütün milletvekili
kardeşlerime, milletimizle beraber, Sakarya halkına
başsağlığı diliyorum. Geçtiğimiz hafta 7
şehit kardeş
Onlar da benim için şehittir; çalışan
insanlarımız, işçi şehitlerimiz. Bugün 3 de askerimiz
şehit oldu. Biraz evvel İçişleri Bakanımız Sayın
Süleyman Soyluyla konuştum, kendisi bölgeye ulaştı. 12
yaralımız var, 1i ağır, aracı kullanan
kardeşimiz, sivil bir yaralımız var, durumu ağır; ona
da Allahtan acil şifalar diliyoruz, hayatını kaybedenlere
rahmet diliyoruz.
Şimdi, konuyla alakalı olarak birkaç bilgi
aktarmak istiyorum, kendilerinden aldığım bilgiyi. Neden
İçişleri Bakanlığımız bu taşımayı
yapıyordu? Olaydan sonra, geçtiğimiz hafta oluşan tablodan sonra
başsavcılık, teknik bir heyet ve aynı zamanda valilikle
yapılan toplantılar neticesinde, burada bulunan mühimmat
niteliğinde, patlamaya hazır -çünkü söndürme esnasında
başka etkileşime girdiği için- bu patlayıcıların
İçişleri Bakanlığı personeli tarafından, etkin
anlamda, bu konuda eğitim almış, patlayıcı imha
eğitimi almış timler tarafından imha edilmesi zarureti var,
onların imha etmesi gerekiyor, çünkü bunların normal
taşınması da mümkün değil, imhası da mümkün
değil. O sebeple İçişleri Bakanlığımız 15
ton patlayıcıyı geçtiğimiz hafta taşımaya
başlıyor ve çok yağmur yağdığı için, sel
olduğu için geçtiğimiz hafta taşınması tamamlanamayan
1,5 ton ise bugün itibarıyla taşınmaya başlanıyor. Bir
araç ulaşıyor, iki tane de taşımak için yer belirleniyor;
bunlar, eski taş ocağı, kullanılmayan taş
ocakları. Orada köylülerimize haber veriliyor, patlamanın
yapılacağı bildiriliyor ve ikinci kamyondan indirilirken içeride
patlayıcıların fitillerinden bir kıvılcım oluşup
-içlerinde kara barutlar var- bu barutların patlaması neticesinde de
bu hadise meydana geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, şu
anda, aynı zamanda mülkiye müfettişleri ve jandarmaya ait
müfettişler ve Çalışma Bakanlığının
müfettişleri de olay yerine intikal etmiş durumdalar; hem adli hem de
idari soruşturma başladı. Bu manada, bu konuyla alakalı
yapılacak her şeyi hep beraber yapmamız lazım. Bu bizim
ortak meselemiz, Meclisimizin meselesi. Bu konuyu sonuna kadar takip
edeceğiz. İşte, Çiğdem Hanım -kendisi de Sakarya
Milletvekilimiz- aynen Engin Özkoç Bey gibi, Çiğdem Hanımefendi,
diğer vekillerimiz gibi, Ali İhsan Bey, milletvekili
arkadaşımız, o da ulaştı olay yerine. Bütün
vekillerimizin içi yanıyor, ciğeri yanıyor yani
insanlarımızın başına gelen bu olayla ilgili olarak
yapılması gereken neyse, hep beraber, Meclise düşen sorumluluk
da dâhil olmak üzere bunun hepsini yerine getireceğiz ve bu işin
müsebbipleri, bu konuda ihmali olan her kimse de cezasını alacak; biz
bunun takipçisi olacağız. Önce, bunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN İnşallah.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Şentopla alakalı olarak Özgür Özel Beyefendi Dün seçildi. dediler
ama bir gün evveldi, Salı günü burada bizler bir seçim gerçekleştirdik.
Bu seçim neticesinde de Sayın Mustafa Şentop 30uncu Meclis
Başkanımız oldu.
Şimdi, Sayın Şentopla alakalı
söylenen ifadeleri elbette biz reddediyoruz çünkü Sayın Şentop
geçtiğimiz bir yıl içerisinde bizim açımızdan da MHP Grubu
açısından da fevkalade başarılı bir
Başkanlık yapmıştır. Ve sayın hatip
konuşmasında şöyle bir şeyi ifade ettiler
Meclis
Başkanlığıyla alakalı olarak, biliyorsunuz, siyasi
parti grupları aday gösteremiyorlar ama bizler, milletvekilleri,
aslında gruplarımızda yapılan müzakereler neticesinde bir
isim üzerinde ittifak ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Şimdi, Meclisimizin
ittifak ettiği ve seçilerek Başkan olmuş bir Başkanımızı
burada yapmış olduğu bir konuşmaya binaen hani böyle bir
parmak sallama hâli içerisinde bir samimiyet testinden geçirmeyi bir defa
Meclisimize yakıştıramıyorum açıkçası çünkü Sayın
Başkanımız bugüne kadar yaptığı pek çok
çalışmasında nasıl bir yaklaşım içerisinde
olduğunu, meseleleri nasıl değerlendirdiğini artık
ayrıca bir teste gerek kalmayacak şekilde ortaya koymuştur.
Bundan sonra da aynı özenle, bütün milletvekillerimizin hassasiyetini, Meclisimizin
onurunu birinci mesele yaparak görevini, çalışmalarını ifa
etmeye devam edecektir.
Şimdi, buradan tabii şuna gelmek
istiyorum: Bugün önemli bir şey oldu biliyorsunuz, gelmek isteyen baro
başkanlarımız Meclisimize gelebilecekler ve Genel Kurulu
yukarıdan takip edebilecekler. Konuşmalara baktığımda
şunu görüyorum, yani içeriye gelmeyle alakalı en ufak bir engel
olduğunda, aslında, bu engelden galiba
Engelin de aslında
sebepleri belli yani ben hatırlıyorum, o gün ben de buradaydım,
baro başkanlarımıza denildi ki: 3 baro
başkanımız buyursunlar, gelsinler, Komisyonda kendilerini
anlatsınlar, ifade etsinler. Daha evvel de zaten 40a yakın baro
başkanıyla görüşenlerden birisi de benim, Cahit Özkan Beyle
birlikte biz başkanlarımızı dinledik. Onların biz Komisyona
gelmesinden de mutluluk duyarız fakat ortada bir problem var yani Covidle
alakalı bir sıkıntımız var, ufacık bir odada
çalışıyoruz, her zamanki şartlar altında değiliz.
Diğer arkadaşlarımızı da misafir edelim, bahçede
otursunlar. Ama hayır yani Gelirim, ancak kendi kurallarımla
gelirim. Şimdi, bugün diyoruz ki: Buyurun, gelin; lütfen Genel Kurulu
takip edin. Buyurunuz, geliniz. ama bu sefer de Hayır, gelmeyin. Yani
bilmiyorum, ben nasıl anlamak gerektiğini anlayamadım. Buyurun,
gelin. Hayır, gelmeyiz. Geliniz. Bu sefer de onları destekleyen
milletvekilleri Hayır, olmaz; gelmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, eğer
mesele hukuksa, mesele avukatların hakkını, hukukunu savunmaksa,
mesele barolar üzerinden siyaset yapmak değil mesleki ahlakla
alakalı, mesleğin geleceğiyle alakalı bir iş yapmaksa
gelinmesi gereken her yere gelinir; ister 1 kişi gelir, ister 2 kişi,
ister 3 kişi. söyleyecek kelimesi olan gelip istediği her yerde bunu
söyler. Ben, konuyu böyle bağlayacağım çünkü Sayın Bülent
Turan geldiğinde kendisi -o konuya dair doğrusu
tartışmanın bizatihi şahidi olmadığım için
kendisi adına ben bir konuşma hakkını mahfuz tutuyorum,
kendisine aktaracağım- gerekli cevabı verecektir.
Son olarak da, MHP Grup Başkan Vekilimiz Erkan
Akçay Bey çok güzel ifade ettiler, belki onu tamamlayıcı bir cümle
ifade edebilirim. İki yılını tamamlayan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
baktığımızda AK PARTİ ve MHPnin fikrî
ittifakıyla ve aynı zamanda milletimizin reyleriyle, oylarıyla
hayata geçmiş bir sistemden bahsediyoruz. Bu sisteme dair ifadelerimizi
kullanırken, özü itibarıyla millete hürmetle, millete saygıyla
bu sisteme yaklaşmayı, bu konuya dair eleştirileri de böyle bir
hürmet içerisinde yapmayı millete dair saygının gereği
olarak addediyorum. Bu başarılar neticesinde de sistemimizin ömrünün
uzun olmasını Rabbimden diliyorum, Allah iyi işler yapmayı
nasip etsin.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Meclis
Başkanlığı görevine yeniden seçilen Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopu tebrik ettiğine, Manisa ili
Sarıgöl, Selendi, Alaşehir, Saruhanlı, Şehzadeler, Yunus
Emre, Ahmetli, Turgutlu ve Salihli ilçelerinde meydana gelen afetler nedeniyle
yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, 7 Temmuz Salı günü Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına yeniden seçilen Sayın
Mustafa Şentopu tebrik ediyorum ve başarılarının
devamını diliyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ifade ederiz
ki Sayın Şentop görev yaptığı süre içerisinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin şanına yaraşır en güzel temsiliyeti
gerçekleştirmiş ve başarılı çalışmalar
yapmıştır, bundan sonra da görev yaptığı süre
içerisinde aynı başarıyı göstereceğine yürekten
inanıyoruz, hayırlı uğurlu olsun.
Sayın Başkan, 6 Temmuz 2020de, Manisa
Sarıgöl ilçemizin 7 mahallesinde meydana gelen dolu nedeniyle, 505
çiftçimizin 5.100 dekar bağında yüzde 20 ila yüzde 60 arasında
hasar meydana gelmiştir. 5 Temmuz 2020de, Selendi ilçemizde meydana gelen
hortum nedeniyle 20 çiftçimizin 10 dekar ekili ve dikili arazisinde yüzde 70
nispetinde hasar oluşmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 6 Temmuzda, Alaşehir
ilçemizde meydana gelen dolu ve fırtına nedeniyle, Ilgın,
Kasaplı, Subaşı, Delemenler, Çakırcaali, İsmetiye ve
Hacıaliler Mahallelerinde 890 çiftçimizin, 12 bin dekar bağında
yüzde 35 ila 40 arasında hasar oluşmuştur. 5 ve 7 Temmuz 2020
tarihlerinde, Salihlide aşırı yağış, sel ve su
baskını sonucu, Mevlütlü, Torunlu, Beylikli, Bahçecik, Karaağaç,
Çelikli, Damatlı ve Burhan Mahallelerinde, 150 çiftçimizin 1.200 dekar
bağında yüzde 10 ila yüzde 60 arasında zarar meydana
gelmiştir.
Ayrıca, mayıs ayı içinde Manisadaki
aşırı sıcaklık değişimleri nedeniyle,
Saruhanlı, Şehzadeler, Yunus Emre, Ahmetli, Turgutlu ve Salihli
ilçelerinde 7.500 çiftçimizin 186 bin dekar alandaki ürünleri yine maalesef
yüzde 10 ila yüzde 95 arasında zarar görmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Vejetatif üreme döneminde
olan bağlarda aşırı sıcak nedeniyle oluşan
zararlar TARSİM sigortası kapsamında değildir. Bu dönemde
aşırı sıcaklar nedeniyle oluşan zararların da
TARSİM sigortası kapsamına alınması uygun
olacaktır.
Çiftçilerimizin tarım kredi kooperatiflerine ve
Ziraat Bankasına olan borçları faizsiz olarak ertelenmeli ve bu
borçların yapılandırılması yoluna gidilmelidir diyor,
Genel Kurulu ve zatıalinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın
Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın yaptığı
açıklamasında ifade ettiği Roundup adlı ilacın Meclis
bahçesinde kullanıldığı hususuyla ilgilenmesinin
faydalı olacağına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bir noktayı hatırlatmak istiyorum. Bizim
Mersin Milletvekilimiz Rıdvan Turan, biraz evvel, bu ilaçlamayla ilgili
konuda bir bilgi verdi. Sizin de Meclis Başkan Vekili olarak bu konuyla
ilgilenmeniz çok faydalı olacaktır çünkü bir taraftan pandemi
riskiyle çalışıyoruz, öbür taraftan da bu kimyasal sonucunda
hakikaten kanserojense zehirlenmek durumunda kalmayalım vekiller
olarak ve personel olarak. Konuyla ilgilenirseniz çok seviniriz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Tamam.
Sayın Özel...
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa
ilinde yaşanılan afetler nedeniyle çiftçilerin zor durumda
olduğuna ve ilin afet bölgesi kapsamına alınması
gerektiğine, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın
yaptığı açıklamasında ifade ettiği Roundup
adlı ilacın Meclis bahçesinde kullanıldığı
hususuyla ilgili müdahalesini beklediklerine, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili hemşehrimin
de söylediği gibi -kendisi uzun uzun saydı, ben o
kısmını uzatmayacağım, birazdan söz almayı
düşünüyordum ama- hemen hemen bütün ilçelerimizde son birkaç ayda
inanılmaz afetler yaşandı, çiftçilerimiz çok zor durumda.
Borçlarının ertelenmesi doğru, hatta bazılarının
borçlarının silinmesi dışında artık bir çare
olmadığı ortada. TARSİMin kapsamanın geniş
tutulması, TARSİMsizlerin bir güvenceye alınması... Yoksa
hepsi perişan olacak ve tek geçimleri bu; bir de Sarıgöldeki üzümcü,
Alaşehirdeki bağcı, Salihlideki bağcı açsa bütün
Manisa aç demektir. Bu konuda, biz, bütün Manisa milletvekillerini ve bütün
grupları bir dayanışmaya ve ortak akla davet etmek istiyoruz.
Özellikle, doğal afetler çok ileri olduğunda milletvekillerimizin
aklına hemen haklı olarak ilin afet bölgesi kapsamına
alınması gerektiği geliyor ama orada da başka zorluklar
ortaya çıkıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Belki tarımsal afet
bölgesi diye bir kanuni tanımlamaya ihtiyaç var çünkü bütün hesaba her
şey katılıyor, o yüzde 40ı geçmiyor ama ateş
düştüğü yeri yakıyor; bunların hepsini konuşmamız
gerekiyor.
HDP Grubundan Sayın Milletvekilinin
söylediği dikkatimi çekmişti; şu ot ilacı. Amerikada çok
yüksek tazminatlar ödeyen firmanın da kabul ettiği kanserojen
ilacın Mecliste kullanılması meselesini önemsedik, bu konuda
Başkanlık Divanının ve zatıalinizin
katkılarını, müdahalelerini bekliyoruz.
Son olarak da bir cevap veya polemik olarak
değil ama biz baro başkanları buraya gelmesin demiyoruz, gelsin
de gelmesin de; o irade kendilerine bırakılsın diyoruz ama
Sayın Zenginin belki hafızasında bir düzeltmeye ihtiyaç var.
Baro başkanlarıyla ilgili, biz, bahçe ya da tarafsız bir salon,
Genel Sekreterlik Salonu teklifini yaptık, onlar da kabul etti. Sayın
Naci Bostancı, önce olumlu baktı sonra olumsuz döndü.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hem aracılık yapan
diğer Grup Başkan Vekillerimize Konuşacaklar girsin ama hepsini
alamıyoruz. deyip hatta kendilerini Ala Restoranda
ağırlayalım diye birazcık da ağırlarına
giden bir öneride bulundular.
Bugünkü durum, şimdi, baro başkanları
Komisyonu izleselerdi, bugün elbette buraya gelmeleri çok doğaldı.
Ama Komisyona alsanız söz hakları var. Konu üzerinde söz hakları
bitmiş, Komisyonda dinlememişsiniz, şimdi, burada Gelin,
izleyin ama konuşmayın. Karar kendilerinin. Belki, ben olsam
başka karar veririm, bir başkası başka ama bugün buraya
gelene Niye geldin? demiyoruz. Benim eleştirim yerine gitti Sayın
Zengin, benim eleştirim; gelmen gereken zamanda değilsin; olman
gereken yerde değilsin; zamansal, mekânsal ve içeriksel olarak kusurlusun
diyorum. Onu anlayan anlıyor, sözüm baro başkanlarına
değil.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Zengin, buyurun.
30.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bu hafıza şeyine falan ihtiyacım yok yani
hafızam bayağı yerinde. Ben şahit olduğum meseleyi
söylüyorum, siz başka bir şeyi söylüyorsunuz; o da olmuştur,
benim dediğim de olmuştur. Benim söylediğim aynen böyle. Bülent
Turan Bey bizzat -ben de oradaydım- telefon etti, açmıyorlar telefonu.
Arkadaşınızın telefonunu açtılar, Zeynel Beyin
telefonunu; açıyor telefonu: Buyurunuz geliniz 3 kişi.
Bir de şu vardır: Bakın, bu kanunla
alakalı çalışmalar bir bütünlük arz ediyor. Biz Cahit Özkan
Beyle baro başkanlarını dinlerken, konuşmasına
başlayan her baro başkanı şu ifadeyi kullandı: Biz,
Barolar Birliğini temsilen geldik, temsilen. ve hepsi neredeyse
birbirinin aynı şeyi söyledi. Buradan şunu söylemek istiyorum:
Zaten bu kanuna bizi getiren sebeplerden biri budur. Maalesef Ankara, İstanbul,
İzmir Baroları kendilerini ayrı bir baro olarak telakki ediyor.
Eğer Barolar Birliğinin üyesiyseler baro başkanları, zaten
temsilen gelindi, biz bunları bizatihi dinledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım,
tamamlayacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Devamında,
Komisyona gelmiş olsalardı, ister 1 kişi, ister 3 kişi
Bizim için önemli olan, zaten 3 kişinin asıl gelmesi lazım çünkü
onlar bu eylemleri koordine ediyorlar; Ankara, İstanbul, İzmir Baro
Başkanları; buyursunlar gelsinler, gelsinler.
Bakınız, Sayın Başkanım,
burada söyleyeceğim -bence Genel Kurulun duymasında fayda var- o
yürüyüş yaptıkları eylem esnasında Anadolu baro
başkanlarından bizi arayanlar oldu. Baro başkanlarımızdan
birisi şunu söyledi, dedi ki: Biz çoklu baroya karşıyız
ama bunun üzerinden birilerinin siyaset yapmasına da
karşıyız. Bakın, bu çok önemli. Bizim buradaki meselemiz,
zaten baroların problemi kendilerini asli işi olarak siyaseti
görmelerinden kaynaklanmaktadır. O yüzden bunun altını ben
çizmek istiyorum. Yani aynı tavrı görüyorum. Sayın
Şentopun adaylığıyla ilgili olarak Öyle aday
gösterseydiniz, böyle aday gösterseydiniz
Efendim, ona biz karar
vereceğiz, aynı şey. Baro başkanlarına da aynı tavır
var. Aman, gelirsiniz. Yok, gelmeyin. Burada, lütfen, bırakır
mısınız adayımızı biz kendimiz gösterelim ve
bırakır mısınız lütfen, baro başkanları
kendileri özgür iradesiyle karar versinler gelip dinlemek istiyorlar mı
istemiyorlar mı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Gündeme geçelim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yeter, Özgür Bey
ya!
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Özel.
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Başkanlık Divanı üyeliğine seçilen milletvekillerine ve
yeniden görevlendirilen Grup Başkan Vekillerine başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sanıldığını yapmayacağım, bunun üstüne
polemik yapmayacağız. Bir eksik yaptım da, eksik
bıraktım, Sayın Şentopu söyledik ama başta
şahsınız, yönetimi, şu anda Meclisi idare eden Meclis
Başkan Vekili, tüm partilerin aday gösterdikleri ve seçilen Meclis
Başkan Vekillerine, Kâtip Üyelerimize, İdare Amirlerimize ve yeniden
görevlendirilen ve bundan memnuniyet duyduğumuz mevkidaşlarımız
Grup Başkan Vekillerimize önümüzdeki dönemde başarılar
diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, Özgür Özel Beyefendiye katılıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ
olasınız.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 19/6/2020
tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 19 milletvekili tarafından, Z
kuşağı olarak adlandırılan neslin
yaşadıkları problemlerin tespit edilerek çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3021)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
9/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/7/2020 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 19 milletvekili
tarafından Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar,
geleceğimizin teminatı olan ve Z kuşağı olarak
adlandırılan neslin bireylerinin ifade özgürlüğü, işsizlik,
fırsat eşitliği, gelir dağılımındaki
adaletsizlik, kişisel güvenlik, eğitim ve öğretim gibi konularda
endişe yaşadıklarını göstermektedir. Z
kuşağını oluşturan gençlerimizin tüm problemlerinin
tespit edilmesi ve bu problemlere yönelik çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla 19/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
9/7/2020 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın
Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; İYİ PARTİ olarak, Z kuşağı olarak
adlandırılan 2000 yılı ve sonrasında doğan
evlatlarımızın sorunları ve çözüm yollarının
bulunması amacıyla vermiş olduğumuz önergemizle ilgili grup
önerimiz hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İnsan, ömründe çok bahar mevsimleri yaşar
ancak insan ömrünün bir tek baharı vardır. İnsan ömrünün
baharı ne kadar bilgili, verimli, başarılı olursa
yazı, sonbaharı ve kışı da aynı oranda
başarılı, verimli olur. Ömrünün baharını yaşayan
gençlerimizin verimli, ileriye dönük hayallerine, düşlerine, ideallerine,
biz, millet olarak, Meclis olarak, insan olarak Türkiyemizin geleceği
için, milletimizin mutluluğu için en üst düzeyde katma değer
sağlarsak geleceğimiz de aynı oranda başarılı ve
verimli olur.
Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeşin
söylemiş olduğu gibi Türk devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve
Türk milletinin teminatı ve istikbali gençliktir. İşte bu
düsturla, biz, İYİ PARTİ olarak Türk milletinin istikbali için
gençlerimizi önemsiyoruz, Gençlerimiz için ne yapabiliriz? diye
çabalıyoruz. Z kuşağı olan bugünkü gençler, Türkiyenin
nüfusunun yüzde 30unu oluşturuyor yani ülkemizde 25 milyondan fazla 20
yaş ve altı vatandaşımız, gencimiz bulunmaktadır.
Peki, Z kuşağı olarak adlandırdığımız
evlatlarımız için ne yapılıyor? Ne istiyorlar, talepleri
nedir, şikâyetleri nelerdir?
Değerli milletvekilleri; senelerce gözlerinin
önünde kadına şiddet, cinsel istismar, kadın cinayetleri,
toplumsal baskı nedeniyle canına kıymış insan
örnekleriyle yetişmiş bir kuşaktır Z kuşağı.
Bu durum, bilhassa kız çocuklarımızın bu ülkeye olan
inancını ve güvenini yitirmesine sebep olmaktadır. Tüm dünya
özgürleşme anlamında ileriye giderken ülkemizde yasak üzerine
yasaklardan bahsedilmesi gençlerimizi yıldırmıştır.
Sosyal medyayla değil, sosyal medyanın içerisinde yetişmiş
olan Z nesli sosyal medya kısıtlama tartışmalarına tahammül
bile edememektedir.
Yapılan araştırmalara göre Z
kuşağındaki gençlerimizin yüzde 70i iktidardan bir torpil
bulamadıkları takdirde işe giremeyecekleri endişesi ve
kaygısı taşımaktadır. Yine, gençlerimizin yüzde 63ü,
gazetecilere, düşünürlere fikirlerinden dolayı uygulanan hapis
cezalarından dolayı, düşünce ve özgürlüklerini ifade etmekte
zorlandıklarını, korktuklarını ifade etmektedirler.
Yine, gençlerimizin yüzde 70i yurt dışında eğitim görmek
istemektedir. Yine, gençlerimizin yüzde 63ü imkân bulursa ülkemizi terk etmek
istemektedir. Gençlerimizi bu düşüncelere sevk eden nedenler nelerdir?
Bunları araştırmak bizim görevimiz değil midir? Yüzde 63ü
başka ülkelere göç etmek isteyen bir milletin geleceği nasıl
parlak olacaktır?
Tarafsız bir şekilde yapılan her
tartışmanın sonucunda, gençlerimizin mutsuz ve geleceğe dair
umutsuz olduğu ortaya çıkıyor. Gençler diyor ki: Benim
hayallerim kendiliğinden ölemez, otopsi yaptırmak istiyorum. Yani
gençler hayallerinin katillerini sorgulamak istiyor.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener Hanımefendinin söylediği gibi, bugün, üniversite mezunu
gençlerimizin yüzde 25i işsizse, istihdam sizin için
yaratılmıyorsa, yandaşların cebi doldurulup sizin elinizden
umutlarınız alınmışsa bunların yatacak yeri yok;
onlar adına ben siz gençlerden özür diliyorum. İYİ PARTİ
iktidarında, inşallah, gençlerimize başlarını dik
gezdirmenin zevkini yaşatacağız. Türk gençliği var,
umudumuzu tüketmeden yolumuza devam edeceğiz. Tarih şahittir ki,
gençlerin önüne serilen hiçbir duvar bugüne kadar ayakta kalamamıştır.
Mustafa Kemal Atatürkün belirtiği gibi, vatanın bütün ümidi ve
geleceği genç kuşakların anlayış ve enerjisine
bağlıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu çocuklar hepimizin çocukları, bu çocuklar
geleceğimiz, bu çocuklar yarınlarımız; yarının
büyük Türkiyesinin temel taşları olacak, ülkemizi, milletimizi
yönetecekler. Gelin, hep birlikte, siyasi kaygılardan uzak,
geleceğimizi güvence altına almak adına bu gençlerimizin
beklentilerini, hayallerini, ideallerini, gelecekle ilgili Türkiye
sevdalarını, hikâyelerini birlikte araştıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Onların haklı ve
makul taleplerine imkân verecek ortamı hazırlayalım. Gençlerden
korkmayalım, gençlerin taleplerine kulak tıkamayalım;
geleceğimizi karartmak yerine geleceğimizi gençlerle
aydınlatalım. Bu anlayışla, geleceğimiz için,
milletimiz için, gençlerimizin yaşadığı sorunların
ortadan kaldırılması, istek ve taleplerinin yerine getirilmesi
amacıyla vermiş olduğumuz önergeye birer baba, birer anne, birer
abla, birer ağabey olan tüm vekillerimizin destek vereceğine
inanıyor, hepinizi en kalbî saygılarla, sevgilerle selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ayhan Bey, teşekkürler.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Dersim Dağ.
Buyurun Sayın Dağ. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
elbette, bugün, bu Parlamentoda Z kuşağını konuşmak,
gençleri konuşmak çok önemli. Keşke daha fazla genç temsilcimiz
olsaydı, gençlerin sorunlarını bizzat kendileri
dillendirmiş olsaydı. Ben de 24 yaşında bir genç olarak
gençlerin birkaç sorununa değineceğim.
İlk önce, gençlerin en büyük sorunu olan
eğitim sorununa değineceğiz elbette. Ortaöğretime
geçiş sınavı sistemindeki değişikliğe
baktığımızda, 2000-2004 yıllarında LGS
vardı, 2004-2008 yıllarında OKS vardı, 2008-2013
yıllarında SBS vardı, 2014-2017 yıllarında TEOG
Sınavı uygulandı ve son olarak, Cumhurbaşkanı
Erdoğanın TEOG kaldırılmalı.
açıklamasından sonra TEOGa da elveda dedik; onun yerine yine LGS -Liseye
Geçiş Sınavı- geldi. Tam on sekiz yılda 15 eğitim
sistemine geçiş yaptık ve hiçbir öğrenci
başladığı sistemde okulunu bitiremedi.
Elbette, gençlerin sorunu sadece eğitim sistemi
değil, AKP Hükûmetinin gençlere yaşattığı hezimet
sadece eğitimde değil; AKP Hükûmetinin bütçesinde de gençlere yer
yok. Üniversiteli gençler 550 TLlik bursla geçinmeye çalışıyor
ve bunlardan biri olan 20 yaşındaki Sibel Ünlü geçinemediği için
intihar etti. Öğrenciyken aldığı krediyi ödeyemeyen 217 bin
öğrenci var, 217 bin öğrenciye e-haciz uygulandı.
Tüm bunlar yaşanırken, gençler
geçinemezken yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalktı Burs
değil, kredi alın; bedavacılığa
alışmayın. dedi ama bu ülkede üniversiteli gençler
geçinemediği için intihar ediyordu; sanırım,
Cumhurbaşkanı Erdoğanın bunlardan haberi yoktu.
Yine, bununla beraber, eğitimden
işsizliğe, spordan kültüre gençlerin birçok sorunu var. AKP
Hükûmetinin kayyumları atandıkları ilk gün gençlerin kültür
alanlarına saldırdı, 1.000 kitaplık kütüphanede sadece 100
kitap bıraktı. Siirtte Celadet Elî Bedirxan Kütüphanesini
yıktı. Yine, Diyarbakırda lisans düzeyinde eğitim veren
Cegerxwin Kültür Merkezinin formatını değiştirdi, lisans
düzeyinde öğretimi olan Cegerxwin Kültür Merkezinde Kuran kursları
verilmeye başlandı.
Evet, gençlerin eğitimden spora, cinsiyet
eşitsizliğinden işsizliğe kadar birçok sorunu var ama
gençliğin en büyük sorunu AKP Hükûmeti ve AKP
Hükûmetinin gençlere dönük politikasızlıklarıdır. Son
zamanlarda gençler sosyal medya üzerinden dislikela
cevaplarınızı verdi.
MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Gencecik diplomatları şehit
edenler de gençlerin sorunu.
DERSİM DAĞ
(Devamla) - Siz de gençlerin bu cevabını çok iyi almış
olacaksınız ki son zamanlarda gençliğin kendini ifade
ettiği sosyal medyayı hedef almaya başladınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
DERSİM DAĞ
(Devamla) - Evet, gençliğin cevabını çok iyi aldınız.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) PKKnın kaçırdığı gençler ne olacak?
DERSİM DAĞ
(Devamla) - Gençler size cevabınızı vermeye çok iyi devam
edecek. Sadece sosyal medyada değil, sandıkta da size
cevabınızı verecek. Bu yüzden gençlerden korkun.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) PKKnın kaçırdığı gençlerden
bahsedin.
DERSİM DAĞ
(Devamla) - Çünkü Z kuşağı gümbür gümbür geliyor. Z
kuşağı sizi iktidarınızdan almaya geliyor.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Saliha Sera Kadıgil Sütlü.
Buyurun Sayın
Kadıgil Sütlü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Teşekkürler.
Merhabalar.
Sayın
Başkan, sayın üyeler; Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce Dersim
Vekilimiz konuşurken biraz üzüldüm açıkçası,
yaşlanmışız demek ki ben de karşınızda 35
yaşında genç birisi olarak konuşacağım izniniz olursa.
Şimdi, kim bu Z
kuşağı, biraz kafalar karışık
anladığım kadarıyla, kendi grubumdan bile çok sık soru
geldi. Z kuşağı olarak tabir ettiğimiz insanlar, sevgili
arkadaşlar, 2000 ve sonrasında doğan
arkadaşlarımız yani bugün 20 yaşına kadar olanlar;
sanıyorum, Dersim, hatta Rümeysa Vekilimiz bile Z kuşağına
tabi değil, Y kuşağı olarak geçiyorlar.
Elbette tek tip
değiller, hiçbir neslin olmadığı gibi, Z
kuşağı da tek tip bir nesil değil; tamamen bir genellemenin
içine sıkıştırılamayacak insanlar ama bazı
tespitler, bazı araştırmalar var bu genç insanlar hakkında.
Daha çok dikkatinizi çekmek için 2 tane done vereceğim ki güzel dinleyin
çünkü Türkiye nüfusunun yüzde 30unu bu Z kuşağı
oluşturuyor. Hepimizin daha çok dikkatini çekecek bir veri daha vereyim:
Önümüzdeki seçimde oy verecek her 5 kişiden 1i bu Z
kuşağına mensup arkadaşlar, o yüzden ben dâhil, bütün eski
siyasetçilerin çok dikkatle dinlemesi, ilgilenmesi ve çözüm üretmesi gereken
bir kuşakla karşı karşıyayız. Kendini tek bir
kimlikle tanımlamayan, buna sıkıştırmayan bir kuşakla
karşı karşıyayız çünkü elinde telefonla doğan bir
kuşakla karşı karşıyayız, asla
kandırılamayacak bir kuşakla karşı
karşıyayız. Daha kendi 3 yaşındayken eline telefonu
alıp YouTubedan video bakan, atılan bu yalanların hiçbirine
inanmayan, kurulan yandaş televizyonları hiç açmayan, gazete diye
basılan o lağım çukurlarının yüzüne bakmayan, gerçek
bilgiye sosyal medyadan anında erişebilen, teyit.orgdan, oradan
buradan bütün yalanları teyit edip ondan sonra da bunlara düşmeyen
bir kuşakla karşı karşıyayız ve bu
kuşağın temel derdi ne? Araştırma yapmışlar,
bu kuşağın üç temel derdi var, çok tanıdık gelecek
bütün devrimciler için: Özgürlük, adalet ve eşitlik. Bu
kuşağın üç temel derdi bunlar çünkü ne mutlu ki dünya
vatandaşı olduğunu ve diğer insanlarla aynı
olduğunu bilen bir kuşak geliyor ve gümbür gümbür geliyorlar.
ABDde, orada burada, bizden çok uzak memleketlerde
bir doğa felaketi olduğunda onun etkisinin bizi de
etkileyeceğini çok iyi biliyorlar. Hani sık sık vekillerimiz
buraya çıkıyor, anlatıyor, işte Orada sel felaketi oldu,
burada bu oldu. diye dert yanıyoruz hepimiz; bunun müsebbibinin iklim
krizi olduğunu ve aslında bizim petrol şirketlerinden yana
tavrımızın buna çanak tuttuğunu çok iyi biliyorlar. Bu
açılardan çok tehlikeli bir kuşak sevgili arkadaşlar.
Türkiyedeki duruma bir bakacağım, kısacık
bakacağım. Bütün dünyadaki Z kuşağıyla ilgili bir
araştırma yapmışlar, çok can yakıcı 2 sonuç
söyleyeceğim: Bu dünyadaki Z kuşağı içinde ülkesinin
geleceğine dair en karamsar üçüncü kuşak Türkiyedeki Z
kuşağı sevgili arkadaşlar. İfade özgürlüğünü dert
edinmede 1inci sırada geliyoruz bütün dünyadaki Z kuşağı
arasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Kadıgil.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
Yani Türkiye için durumu özetlemem gerekirse En az
3 çocuk
diye atıp tutup, doğduktan sonra da
bakamadığınız çocuklar bunlar sevgili arkadaşlar.
Bakın, 2002de doğan bir arkadaş
1.963 dolar borçla doğarken, 2008 yılında doğan bir genç
bugün 5.500 dolar borçla doğuyor, sizin yüzünüzden bu oluyor sevgili
arkadaşlar. Yüzde 25i işsiz bu ülkenin gençlerinin, bunu biliyor
muyuz? Biliyoruz. Çözüm üretiyor muyuz? Üretmiyoruz sevgili arkadaşlar.
Her altı günde bir çocuk işçi ölüyor bu ülkede, bunun için ne
yapıyoruz? Hiçbir şey yapmıyoruz sevgili arkadaşlar. 5
milyon, KYK borçlarını ödeyemediği hâlde 280 bin çocuğa
haciz gönderiyorsunuz sevgili arkadaşlar.
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) Biraz sakin
olalım ya!
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) 720
bin çocuk işçi çalıştırıyorsunuz bu ülkede sevgili
arkadaşlar. 4+4+4 garabetiyle, zırt pırt
değiştirdiğiniz sınav sistemleriyle, otelcinin cebini
canlarından daha kıymetli gördüğünüz
yaklaşımlarınızla size sırtını döndü bu
çocuklar sevgili arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu yüzden korkuyorsunuz; korkun, çok
haklısınız çünkü bir başarıları olacak, sizi bu Z
kuşağı yollayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) O
yüzden, bence bir an önce seçme yaşını 35e çıkarın
diyorum.
Bütün Genel Kurulu, yukarıdakiler hariç,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Rümeysa Kadak
Buyurun Sayın Kadak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RÜMEYSA KADAK
(İstanbul) Sayın Başkan, çok kıymetli Genel Kurul; bugün,
geçtiğimiz haftalarda çokça konuşulan, hepimizin duyduğu Z
kuşağının sorunlarıyla ilgili İYİ PARTİ
grup önerisi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Ben açıkçası bugün benim de bir bireyi
olduğum Z kuşağı aslında kimler, bizim gerçekten
problemlerimiz ne, onlardan bahsedeceğim; gerçek sorunlarımız,
beklentilerimiz ne, biraz ondan bahsetmek istiyorum.
Şimdi, farklı kuşaklar
tarafından Z kuşağının nasıl
algılandığını biliyorum. Birincisi: Bu her zaman
böyleymiş yani baktığınız zaman, gençler tarihin her
döneminde marjinal gözükmüş hatta farklı oldukları için
suçlandıkları dönemler dahi olmuş. Bunu Sokratesin sözlerine
baktığımızda da Sümer tabletlerine
baktığımızda da görüyoruz yani bu yeni bir durum
değil. Kullanmak için böyle çok heyecanlı olmamamız gerekiyor
bence siyasetçiler olarak.
İkincisi: Gençlerin istediği şey
temelde, nüfusun o kadar da genç olmayan diğer bireylerinin
istediklerinden çok da farklı değil. Ben -bunu çok cinsiyetçi, çok
şekilci- genç bir birey olarak kullanıldığımı
hissediyorum bir Z nesli üyesi olarak, o yüzden bugün aslında biraz da
üzülerek konuşuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, biliyorum, geçtiğimiz hafta
İYİ PARTİ önem verip gençleri toplamış, dertlerini
dinlemiş, iyi niyetli olduklarını da biliyorum ama bizim
istediğimiz tam da aslında bunun aksi; biz sizinle aynı masada
oturmak istiyoruz, karşınıza alınıp edilgen bir
şekilde dinlenilmek istemiyoruz. Mesela, bugün arkadaşımız
konuştu HDPden. Referandum sonrasında, biliyorsunuz, genç
vekillerimiz geldi Meclisimize, bizde de 5 genç vekil var. Bence bu efsane bir
şey. Keşke gençler olarak burada konuşsak da bizim
adımıza konuşulmasa. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, çünkü 50 erkeğin aynı masada oturup
kadın haklarını sabahtan akşama konuşması gibi
bence, bu kadar absürt duruyor. Bunu buradan belirtmek istedim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Katılıyoruz.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Ve aynı zamanda Meral
Hanım gençlere iş verilmediğini söylemiş. Yani
düşünürken şöyle dedim: Ablacığım, sen de vermiyorsun
ki. Burada hiçbir genç yok İYİ PARTİ sıralarında. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Keşke daha çok genç
olsa. Biz gençlerin problemlerini tartışmasak da gerçek problemleri
tartışsak. Çünkü ben artık Z kuşağı problemlerini
tartışmak istemiyorum açıkçası Mecliste ama sürekli bu konu
açılıyor.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Bizim ruhumuz
genç Hanımefendi.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Son olarak: Benim burada
tek başıma bulunmam da yetmez. Bence, benim, her görüşten
arkadaşa burada alan açmak gibi bir sorumluluğum var. O yüzden,
burada, boş sözlerin dışında yaptığımız
bir çalışmadan bahsetmek istiyorum.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Gençler sembol
olarak kullanılmasın Mecliste! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Biz Politika
Araştırma Grubu isimli bir grup kurduk, oluşum kurduk. Bu
yapıyla birlikte, hangi görüşten olduğuna bakmadan, gerçekten
dertli arkadaşlarımızı Mecliste buluşturduk ve şu
anda bizimle birlikte çalışan -çok farklı belki benimle siyasi
görüşten- yüzlerce arkadaşımız var. Bunun böyle devam
edeceğini de umuyorum.
Son olarak şöyle bir ekleme yapmak istiyorum:
Biz, Z kuşağıyla birlikte sizi iktidardan götüreceğiz.
ifadesini de çok şekilci buluyorum. Çünkü bizim istediğimiz ne,
biliyor musunuz? Biz Z kuşağıyla birlikte yürümek istiyoruz. Ben
bir Z kuşağı bireyiyim. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Burada 5 vekilimiz var
benim gibi. Bunun temsil için yeterli olmadığını da
biliyoruz, daha fazlası için de uğraşıyoruz. Farklı
siyasi partileri motive etmek için de uğraşıyoruz, gençlerle
köprü kurmak için de. Arkadaşlarımızı, gençlerimizi
kullanmak değil, onlarla -bence- birlikte yol yürümek önemli. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Son olarak; vekilliğin açıkçası
şeklinde ibaresinin biçiminde olarak değiştirilmesi için önerge
vermek ya da salt konuşma yapmak olmadığını
düşünüyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Bence vekillik makamı öneri sunma, aksiyon olma
makamı. Böyle konuları da çok açıkçası magazinsel
buluyorum. Gençlerin de bunlara uymadığını ben buradan her
siyasi partiye, her vekilimize iletmek isterim.
Teşekkürler, saygılar. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu, İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Öncelikle, söz verdiğiniz için Başkanlık
makamına hem de yapmış olduğu güzel konuşma için
değerli kardeşime şükranlarımı sunuyorum.
Şimdi, benim için önemli olan şey şu:
Ben, bu kuşaklar tanımlanırken Acaba neden matematik ilminin
bilinmezleri tarafından sembolize edildiler? Neden bu kuşakların
adı X, neden bu kuşakların adı Y, neden bu
kuşakların adı Z. diye hep bir endişeyi ifade
etmiştim. Buradaki belirsizlikten yararlanmaya kalkışacak
birtakım bakış açılarının da oluşabileceği
tehlikesine işaret etmiştim. Ama bu güzel konuşmadan sonra
gördüm ki Z kuşağı üzerindeki belirsizlikleri atmış,
tebrik ediyorum sizi.
Şimdi, biz yeni bir siyasi partiyiz. O sebeple,
kurumsal kimlik açısından zaten genciz. Yeni bir siyasi parti
olmamıza rağmen
Söylediklerim aslında sizin için güzel
şeyler ya. Şimdi, yeni bir siyasi partiyiz ama bir asırlık
-yaklaşık bir asırlık da- müktesebatı temsil ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Keşke ben de saçlarım ağarmadan Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelseydim, sizin gibi yüksek bir öz güvenle bu Meclisin
kürsüsünden hitap edebilme imkânı bulurdum.
Mademki siz bizi anladınız, biz de sizi
anladık, o zaman grup önerimize destek vermenizi öneriyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 19/6/2020
tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 19 milletvekili tarafından, Z
kuşağı olarak adlandırılan neslin
yaşadıkları problemlerin tespit edilerek çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3021) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(CHP sıralarından Hadi
bakalım! sesleri)
ZEYNEP YILDIZ (Ankara)
Sınıflandırmalara karşıyız. Z
kuşağı, X kuşağı, Y kuşağı diye
sınıflandırma yoktur. Bırakın gençleri gençler
tanımlasın. Ayrıca, bir Z kuşağı vesaire kabul
etmiyoruz. Gençleri gençler tanımlasın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Genç kardeşim, seni
yalnız bıraktılar.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Bu tür
kategorizasyonları kabul etmiyoruz, reddediyoruz, bir genç olarak
söylüyorum.
BAŞKAN Katip üyeler arasında ihtilaf
var. İşari oylamayı elektronik yapacağım. İki
dakika süre tanıyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Öneri reddedilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 9/7/2020 tarihinde
Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin ve arkadaşları
tarafından, mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadıkları sorunların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
9/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/7/2020 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9 Temmuz 2020 tarihinde, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Nusrettin Maçin ve arkadaşları
tarafından, mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadıkları sorunların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 8081 grup
numaralı Meclis Araştırma Önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 9/7/2020 Perşembe günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Ömer Öcalana söz veriyorum.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi,
mevsimlik tarım işçileri büyük sorunlar yaşıyor.
Aslında o kadar çok sorun var ki konuya nereden gireceğimizi, nereden
başlayacağımızı bilemiyoruz ama Urfa bir tarım
şehri olduğundan dolayı, ben bir önceki Tarım
Bakanının sözüyle başlayayım. Bakınız,
Urfalı Tarım Bakanı 2016da yaptığı
açıklamada mevsimlik tarım işçileriyle ilgili ne diyor: Urfa
kendi tarımının yanı sıra Türkiyenin 48 ilinde de
mevsimlik tarım işçileriyle tarımı ayakta tutan yegâne bir
şehirdir, gurur duyuyoruz. Arkadaşlar, bununla gurur duyulmaz. Bu
yarattığınız eser, ancak utanılacak bir tablodur.
Bakınız, daha bundan bir hafta önce
Konyada bir trafik kazası yaşandı ve orada 7
insanımız yaşamını yitirdi. 7
insanımızın cenazeleri Urfaya getirildi. Cenazede, beyefendiler
kendilerine protokol oluşturdu, protokol! En azından insanların
duygularıyla oynamayın, cenazede bunu yapmayın.
Bakınız, bu cenazelerin içerisinden 7
kişiden 2si çocuktu. Bu çocukların, bu sıraların üzerinde
cenazeleri olmamalıydı. Bu çocuklar, okulda, bu sıraların
üzerinde, eğitim hakkı dolayısıyla eğitim
almalıydı, öğretimini tamamlamalıydı. Maalesef
mevsimlik tarım işçileri onlarca çocukları, yüzlerce
çocuklarıyla birlikte kilometrelerce öteye gidip mevsimlik tarım
işçisi olarak çalışmaktadırlar. Biz buna modern köle
diyoruz, ucuz iş gücüdür ama Urfalı Bakan, 48 ile mevsimlik
tarım işçisi gönderdiği için gurur duyuyor. Sayın Bakan,
Sayın Fakıbaba, sizin yarattığınız tablonuz
budur, Urfalıya layık gördüğünüz budur ama seçim döneminde,
gidip seçimden bahsedersiniz, oy istersiniz.
Biz bugün bir haber daha aldık.
Aydının Bozdoğan ilçesinde bir trafik kazası meydana
geldi. Yine 18 mevsimlik tarım işçisi trafik kazasında yaralandı.
Biz, onlara şifa diliyoruz. Bir an önce Hükûmet ve Tarım Bakanı,
tarımla ilgili politikaları önüne koymalıdır. Zaten biz
burada, oradaki çocukların yaşam hakkı bile
olmadığı için, onların eğitim hakkından,
sağlık hakkından, barınma hakkından, aldığı
ücretten, aldığı ulaşım hakkından bahsetmeyi abes
görürüz. Çünkü bu insanlar, günde onlarca insan yollarda yaşamı
yitiriyor.
Bir artist trafik kazası geçiriyor,
bindiği milyonluk araç konuşuluyor, Türkiye medyasında gündem
oluyor; aynı süre zarfında trafik kazasında
yaşamını yitiren mevsimlik tarım işçileri haber
değeri bile taşımıyor bu ülkede. Biz buradan
halkımıza sesleniyoruz... Belki isimlerini bilmiyorsunuz,
bakınız Ahmet Okal, Fida Okal, Mehmet Kuş, Mehmet Okal ve onun 3
çocuğu, bir baba ve 3 çocuğu -Medine Okal, Mehmet Okal, İbrahim
Okal- bu trafik kazasında yaşamını yitiriyor. Bundan birkaç
gün önce Sivasta, Adıyamanlı tarım işçilerinin 2 ve 3
yaşındaki çocukları -iki kuzen- sulama kanalında
boğuluyor ama bu, maalesef ülkede yine haber değeri taşımamaktadır.
Bu mevsimlik işçilerimiz, kendi şehrinde
dolmuşa binip ulaşacağı yere kadar binlerce zorluklarla
karşılaşıyorlar. Ulaşım ücreti bile
karşılanmamaktadır. 300 bin kişi her yıl tarım
işçisi olarak büyük metropollere ya da tarım şehirlerine gidip
çalışıyor ve bizim Bakanımız bundan gurur duyuyor.
Değerli arkadaşlar, sağlık
meselesi çok önemlidir. Bakınız, tarım işçileri
çadırlarda yaşıyorlar, 8-9 metrelik çadırlarda. 7-8
kişilik aile gidip o çadır ortamında yaşıyor.
Kadınlar sabah altıda işe gidiyor, akşam yedide
çadırlara gelince çamaşır yıkamaktan tutun,
bulaşık yıkamaktan tutun, çocukların bakımından
tutun ailenin birçok hizmetini yapmaktadırlar; günde on sekiz saat
çalışmaktadırlar, maalesef bu görünmüyor.
Ben burada, bu konuda, bizim önergemize destek
vermenizi istiyorum ama durum ortada, pek umutlu değiliz. Sizin
desteğinizi de vermeyeceğinizi biliyoruz ama biz tarım
işçilerinin sorunlarını her zaman burada gündemde
tutacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Diğer bir konu da
Bugün 9 Temmuz, Şenyaşar ailesinin mahkemesi Malatyaya
taşındı; anne Emine Şenyaşar, kardeşi Ferit
Şenyaşar, orada davayı takip ediyor. Çağrımızdır
mahkemeye: Tarafsız olun, dürüst olun. Savcıya çağrımızdır:
Savcı, Suruç Devlet Hastanesindeki linç görüntülerini dosyaya koysun.
Maalesef, Suruç Devlet Hastanesinde çekilen, Şenyaşar ailesinin
katledildiği görüntüler iddianamede, dosyada yoktur. Baba Esvet
Şenyaşar orada linç edildi. Biz, bu mahkemenin takipçisi
olacağız; bu mahkemeyi takip edeceğiz. Doğrudur,
savcılarınız var, hâkimleriniz var, Urfa şehrinden
Malatyaya davayı götürebiliyorsunuz ama tarih önünde hesap vereceksiniz,
tarihe de kara leke olarak düşeceksiniz. Biz, Şenyaşar ailesinin
yanındayız, bu zulmün de karşısındayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET
ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının belirlenerek çözüm
bulunması için verilen Meclis araştırması açılması
hakkında İYİ PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27nci Dönemde iki yılda, tarımda çiftçilerimizin
karşılaştıkları sorunların çözüme
kavuşturulması için Tarım ve Orman Bakanlığına
hitaben 19 yazılı soru önergesi ve 3 tane de Meclis araştırması
açılması için önerge verdim. AK PARTİ iktidarı,
bunların hiçbirini önemsemeyerek gündeme dahi getirmedi. Çünkü,
çiftçilerimizi unuttular, çünkü mevsimlik tarım işçilerimizi
unuttular. Bakınız, bunun en bariz örneği, Adana ilimizde 2019
yılı buzağı desteklemelerinin ikinci dönemi ile iyi
tarım uygulama desteklemeleri hâlen ödenmedi. Yaz ürünleri hasatları
ağustos ayında başlayacak ama 2020 yılı tarımsal
destekleme kararnamesi hâlâ Tarım ve Orman Bakanlığınca
yayınlanmadı. Hangi ürüne ne kadar destek verilecek belli değil,
bunların ödemesi ne zaman yapılacak o da belli değil. Sayın
Bakanın bu hususları bir an önce açıklığa
kavuşturması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, evlerinden
kalkıp, geçimlerini temin etmek için Karadenize, Akdenize, İç
Anadoluya çalışmaya giden mevsimlik tarım işçilerinin
çalışma ve yaşam şartları gerçekten çok kötü.
Çadırlarda yaşayan, yaşam mücadelesi veren mevsimlik tarım
işçilerinin sorunları öncelikle ele alınmalı ve çözüm
bulunmalıdır; bu, hükûmetin asli görevi olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı tarafından 2010 yılında Mevsimlik
Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal
Hayatlarının İyileştirilmesi Projesi yani METİP
projesi başlatılmış ama ortada yapılan hiçbir şey
yok. Mevsimlik tarım işçilerinin barınacağı yer
altyapı ve kolaylık tesisi, eğitim, sağlık, elektrik,
su, kanalizasyon gibi alt ve üstyapı bulunan geçici yerleşim
alanları oluşturulabilmiş mi? Hayır. Laf çok, icraatta
yapılan bir iş yok.
Yedi yıl sonra, 2017 yılında bu
METİP projesinin ikincisi başladı. 2017-2018 yılları
arasında, mevsimlik tarım işçilerimizin yoğun olduğu
-başta Adana olmak üzere, Ankara, Bursa, Eskişehir, Konya, Manisa,
Ordu, Giresun ve Düzce- 9 il pilot uygulama kapsamına alındı.
Şimdi, buradan sormak istiyorum? Bugüne kadar
yani son on yıldır mevsimlik tarım işçilerimizin hangi
ilde, hangi sorunlarını çözdünüz? Mevsimlik tarım
işçilerimizin barınma sorunları çözüldü mü? Hayır. Altyapı
ve kolaylık tesisi çözüldü mü? Hayır. Eğitim, sağlık
ve diğer ihtiyaçları çözüldü mü? Hayır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Allah
aşkına, son on yıldır siz mevsimlik işçiler için
sadece proje mi yaptınız? Hiçbir icraat yok, ortada yapılan bir
iş yok. Hiçbir şey yapamıyorsanız, en azından
devletimize ait hazine arazileri var. Buralarda barınma, eğitim,
sağlık gibi üstyapı; tuvalet, elektrik, su gibi temel ihtiyaçlar
için altyapı tesisi yapılarak bir yaşam alanı
oluşturulabilir. Bu önerimizi dikkate alınız. Artık sözün
değil, icraatın zamanı diyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.(İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Sayın Ayhan Barut.
Buyurun Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin sunduğu
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
araştırılması önergesi üzerine partimizin adına söz
almış bulunmaktayım.
Ezilenlerin gürleyen sesi, büyük ozanımız
Ahmed Arif, mevsimlik tarım işçileri için şöyle bahseder:
Çukurovam, / Kundağımız, kefen
bezimiz. / Kanı esmer, yüzü ak. / Sıcağında sabır
taşları çatlar, / Çatlamaz ırgatın yüreği. diye
haykırır.
Tarımsal üretimin en temel
ayağını kuşkusuz binbir zorluğa inat kıymetli
çiftçilerimiz ve alın teriyle toprağı sulayan yiğit
tarım işçilerimiz oluşturuyor. Yaşamın vazgeçilmezi
gıda, ülkemizin dört bir yanına, maliyetlerin altında ezilen, perişan
olan çiftçilerimiz ile fedakâr tarım işçilerimiz sayesinde
sofralarımıza kadar geliyor. Tarım işçilerimiz sürekli
olarak çalışma ve yaşam zorlukları, trafik kazaları,
okula gidemeyen çocuklarıyla gündeme gelmektedir. Ancak, salgınla
birlikte tarım işçilerinin sorunları çözüleceği yerde ha
bire sorunları derinleşiyor. Yapılan bazı
çalışmalara rağmen iktidar bir türlü tarım işçilerinin
sorunlarını çözmüyor, burun kıvırıyor.
Fedakâr ve cefakâr tarım işçilerinin
sorunlarını kısaca maddeler hâlinde özetlersek
Ulaşım: Bu insanlarımız can
güvenlikleri yok sayılıp trafik kuralları da altüst edilerek
açık ve kapalı araçlara âdeta balık istifi gibi doldurularak
işe götürülüyor. Günlük 88 lira yevmiyeye çalışan bu
işçiler günde 88 defa hayati tehlike yaşıyor. İnsan
olmayan, kölelik düzenini anımsatan bu vahşi tablonun muhakkak
değişmesi gerekiyor, aynı zamanda Covid virüsü için de çok
tehlike oluşturuyor.
Barınma ve beslenme: Kara kışa,
sarı sıcağa rağmen yüzde 80i çadırlarda ve
konteynerlerde yaşıyorlar. Tozlarda, topraklarda, çamurlarda, insanca
yaşam koşullarından uzak, bir geçim derdinde olan tarım
işçileri bizlerden yani Meclisimizden bir çözüm bekliyor. Mevsimlik
tarım işçilerimizin kalıcı, insan onuruna yakışır
bir şekilde beslenme sorununu çözmeliyiz.
Sağlık ve sosyal güvence: Barınma ve
beslenme koşulları da hiç uygun olmayan tarım işçilerinin,
özellikle bulaşıcı ve salgın hastalıklar riski
yüksektir ve hiçbir güvencesi, sosyal hakları olmamaktadır. Çok
düşük ücretlerle çalışmaktadırlar, hastanelerden uzak,
sosyal yaşamın dışında hayata tutunmaya gayret
etmektedirler. En temel insani haklara, sosyal güvence ve sağlık
haklarına bu insanlar kavuşturulmalıdır.
Eğitim ise
Mevsimlik tarım
işçilerimizin çocukları okul döneminde yollara düşmekte,
eğitim ve öğretimden uzak kalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYHAN BARUT (Devamla) Kendileri ve çocukları
eğitsel ve kültürel faaliyetlerden yararlanamamaktadır.
Tarım işçilerimizin ulaşım,
barınma, sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, sosyoekonomik
konularda mağduriyetleri giderilmeli ve sosyal devletin gereği
yapılmalıdır. Sosyal devlet anlayışına uymayan bu
tablodan kurtulmalıyız.
Coronavirüs salgını nedeniyle birlikte
yaşamaları daha da büyük risk altında olan bu mevsimlik
tarım işçileri için herkesi sorumluluk duygusuyla harekete geçmeye
çağırıyoruz, verilmiş olan grup önerisini de destekliyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, Konya
Yunakta tarım işçilerini taşıyan minibüsün kazaya
karışması sonucu hayatını kaybeden kardeşlerimize
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca,
Sakaryadaki patlamalarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza ve şehit olan askerlerimize Allahtan
rahmet diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, biliyorsunuz
özellikle istihdamın, sosyolojik gereklerin, yatırımın,
sanayinin iyi planlanamadığı süreçlerde çok büyük demografik
değişiklikler olur. Ne yazık ki ülkemizde, 1970li
yıllardan sonra bu anlattığım planlamaların hiçbirinin
yapılamadığı, dolayısıyla köylümüzün, özellikle
çiftçimizin hızlı yer değiştirdiği süreçler
yaşadık. Bu, aslında mevsimlik tarım işçiliğinin
artarak devam ettiği süreçlerin ve sorunların da
yığınla karşımıza geldiği süreçleri AK
PARTİ hükûmetleri de 2002den bu yana tabiri caizse elinde bulmuş
oldu. Peki, böyle mi gidecekti? Elbette bir empati yapmak gerekirdi çünkü bir
üretim vardı ve emek vardı, her ikisi de saygı duyulacak
şeylerdi. O güne kadar hiçbir şey yapılmamış bu alanda
AK PARTİ hükûmetleri 2010da bunu bir genelgeye dönüştürdü ve
mevsimlik tarım işçilerinin hayatının iyileştirilmesi,
sosyal hayatlarının düzenlenmesiyle alakalı 2010da bir
Başbakanlık genelgesi yayınladı biliyorsunuz. Bunun hemen
akabinde, ayrıca mevsimlik tarım işçilerinin hayatının
iyileştirilmesiyle alakalı projeler geliştirdi.
Yaklaşık 38 ilde 65 projeyi destekledi ve bu işçilerimizin
yaşadıkları alanlardaki barınma problemleri,
sürdürülebilirliği, eğitimi, sağlığı,
çocukların eğitimi ve küçük yaştaki çocukların
çalışmasının önlenmesi gibi amaçlara yönelik UNICEF ve
ILOyla beraber birtakım projeler yürüttü. Elbette istenen düzeyde midir?
İstenen amaca şu anda ulaşılmış mıdır?
Elbette daha yapılması gereken çok şey vardır çünkü
çalışma şartları zordur ve tarımdaki daha
ağırdır. Ben de bir köylü çocuğu olarak elbette ki
tarımdaki meşakkati bilen kardeşlerinizden bir tanesiyim. Fakat
arkadaşlar, şunu da kabul etmek lazım: AK PARTİ
iktidarlarına kadar bu alan tamamıyla unutulmuş ve hiç el
atılmamış bir alandı.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) On
sekiz yıldır iktidardasınız, on sekiz yıldır.
Peki, niçin tarım işçileri ölüyor?
YUNUS KILIÇ (Devamla) - 2010dan bugüne kadar ciddi
projelerle bu alandaki açık tamamıyla giderilmeye
çalışılıyor ve bu zorlu işi yapan, bu üretimi yapan
insanlarımızın hayatının iyileştirilmesi ve kolaylaştırılması,
çocuk işçiliğinin önlenmesi, eğitimi,
sağlığı gibi konularda çok ciddi yol haritaları
önümüze konuldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Elinizi kim tutuyor Sayın Vekil?
BAŞKAN Toparlayın.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Tarım işçiliğinin izlenmesi ve
koordinasyonuyla alakalı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığında biliyorsunuz bir kurul oluşturuldu. Bu kurul
her yıl toplanarak daha sonraki yıllarda neler yapılması
gerektiğiyle alakalı bir yol haritası belirliyor, bütçeleri
oluşturuluyor. Valiliklerdeki YİKOBlara bu bütçeleri aktarmak
suretiyle tarım işçiliğini yapanların hayatlarını
kolaylaştırmak, tabiri caizse sıkıntılarını
ve meşakkatlerini azaltmak için her türlü girişimi artık
planlı bir şekilde yapmaya başladık. Şu
anlaşılmasın: Her şeyi yaptık, daha ne yapalım.
edasıyla yapılmış bir sohbet değildir.
Yaptıklarımız, yapamadıklarımızdan belki daha az
olabilir ama AK PARTİ bunu başlattı ve yapmaya devam edecek
iktidara ve kudrete sahiptir diyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Öneriyi oylamadan evvel, yoklama
talebi var, isimleri tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın
Yalım, Sayın Tığlı, Sayın Antmen, Sayın
Sümer, Sayın Kaya, Sayın Zeybek, Sayın Emecan, Sayın Ünsal,
Sayın Köse, Sayın Barut, Sayın Bulut, Sayın Beko,
Sayın Önal, Sayın İlhan, Sayın Keven, Sayın
Kılınç, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Güzelmansur,
Sayın Tokdemir.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur. Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.27
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.47
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL
(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 9/7/2020 tarihinde
Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin ve arkadaşları
tarafından, mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadıkları sorunların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önergesi vardır, okuyup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
demiryolu hatlarında gerekli bakımların sağlanması ile
genel denetimlerin yapılarak can ve mal güvenliğini sağlayacak
tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan (10/2847) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 09/07/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Demiryolu hatlarında
gerekli bakımların sağlanmasıyla genel denetimlerin
yapılarak can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirlerin
alınması amacıyla verilmiş olan (10/2847) esas
numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel
Kurulun 09/07/2020 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili
Sayın İlhami Özcan Aygun.
Buyurun Sayın Aygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Öncelikle, Sakaryadaki patlamada 3 şehidimiz var,
bunlardan bir tanesi Tekirdağ Süleymanpaşadan. Bütün
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün üzüntülüyüz, dertliyiz. 25 canımızı
yitirdiğimiz Çorlu tren kazasının tam tamına ikinci
yılındayız, devam eden ve ne kadar süreceği bilinmeyen
acıların tam ikinci yılındayız, tarafımdan
verilen ve gündeme alınmayan önergemin ikinci yılındayız.
Daha kaç önerge vereceğiz? Cevabını bizler bilmiyoruz ama
bildiğimiz tek bir gerçek var; kazada büyük acılar yaşayan
ailelerle omuz omuza birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. O yüzden
size Pir Sultan Abdalın sözüyle seslenmek istiyorum:
Bir gün mahşer olur, divan kurulur,
Suçlu suçsuz varsa orada bulunur,
Piri olmayanlar anda bilinir,
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çoklu baro yasa teklifi Adalet Komisyonundan geçti, Genel
Kurul gündemine geldi çünkü adaletin son kalesi olan avukatlık sistemi de
saldırı altında. Yargıyı mahvettiniz, kurumları
çökerttiniz, HSKde de yaşananlar ortada. Yargı cemaatlerin iç
kavgasıyla kavruluyor. Şimdi avukatlık sistemini de çökertmek
istiyorsunuz. Bu, hak mücadelesini çok daha zorlu bir evreye taşıyacaktır.
Avukatlar arasında kamplaşmalar olacak, iktidara yakın baroya
üye olan avukatlar dava kazanmak isteyen vatandaş için daha çok tercih
edilecek. Vatandaş avukatın belki de uzmanlık alanına
değil, iktidara yakın baroya kayıtlı olup
olmadığına bakmak zorunda kalacak. Avukatlar kamplaşacak,
ülkedeki kutuplaşma artacaktır. Vatandaşın hak arama
mücadelesini sekteye uğratacaksınız.
Zaten şu anda bile vatandaşın
hakkını savunmak için nasıl mücadele ettiğini, nasıl
soğuk terler döktüğünü Çorlu tren kazası davasından sizler
de çok iyi biliyorsunuz. Çocuklarını, anne babasını yitiren
aileler mahkeme süreçlerinde, hak arama süreçlerinde değersizleştirilmekte,
Bir daha çocuk yaparsınız. denmekte, mahkeme önünde polisin
Süpürün! sözleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar;
sonra da polisleri darbettikleri gerekçesiyle mahkeme önüne çıkartılmaktadırlar.
Aileler sanık hâline getiriliyor. Bu nasıl
vicdansızlıktır, bu nasıl hukuktur, sorarım sizlere
diyorum. Çorlu tren kazasının beşinci duruşmasında
gördüklerimiz gerçekten dudak uçuklatmaktadır. Çünkü bilim bir kenara
bırakılmış, tavuk ve leğen hesabıyla konunun
üzeri örtülmek istenmektedir.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; tanıklara yöneltilen sorulara bir bakın Allah
aşkına: Ne kadar yağmur yağdı, leğen çok mu
doldu az mı doldu, yağmur sularının dolduğu kümeste kaç
tavuk telef oldu? Ya, bu ucube sorularla oradaki insanlar karşı
karşıya kalıyorlar. Bu soruların nedeni kazanın
sorumluluğunu yağmura atmak içindir. Yazıklar olsun diyorum!
Vicdanınıza sesleniyorum: Ne zamandan beri adaletin terazisi
leğen oldu, tavuk oldu diyorum! (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Evet, mahkemedeki bu akıl dışı
diyaloglardan utanıyoruz. Leğenle yağmur miktarı nasıl
ölçülür diye sizlere sormak istiyorum. İlkokul öğrencilerine
matematikte ölçüm aletleri ikiye ayrılarak anlatılırdı;
standart ölçüm araçları ve standart olmayan ölçüm araçları. Evet, mesela
karışla ölçüm, standart olmayan ölçü aletidir bu çünkü herkesin el
büyüklüğü farklıdır. Leğen için de aynı şey
geçerlidir, leğenin büyüklüğüne göre çıkacak sonuç
değişir. Hangi leğenle yağmur suyunu ölçeceğiz? diye
size soruyorum.
Hey gidi Türkiye hey, ey güzel ülkem ey! Biz
bugünleri görecek miydik acaba? İnanmazdık ama maalesef
yaşıyoruz. Atatürkün En büyük yol gösterici ilimdir,
irfandır. dediği günlerden tarikatların her yanı
sardığı, bilimin rafa kaldırıldığı,
aklın yok sayıldığı günlere geldik.
Sayın Başkan, değerli vekiller;
Çorluda 8 Temmuz 2018 tarihinde trenin devrilmesiyle beraber yaşanan
kazada dönemin Ulaştırma Bakanı Cahit Turhana sorduk, dedik ki
-önergemize tarihini not düşme anlamında- Türkiyenin 11.394
kilometre demir yolu ağı var. Bu hesaba göre 1.200 yol bekçisine
ihtiyaç var. Sayın Bakan, 7 Eylül 2018de verdiği cevapta,
artık, yol bekçiliği sistemine ihtiyaç
kalmadığını, ultrasonik cihazlarla önlem
alındığını ifade etmiş kendisi. Ama, gazeteci
İsmail Saymaz da Devlet Demiryollarının 25 Aralık 2019 ve
15 Ocak 2020, 8 Mayıs 2020 tarihli yazışmalarını
ortaya çıkardı, Bakan tarafından verilen bilgilerin hepsi
yalandı arkadaşlar, yalandı. Yani, halkın seçtiği,
milletin temsilcisi, halkın temsilcisi, millî iradenin temsilcisi milletvekiline
Bakan yalan söylemişti. İşte, gerçekler burada, yalanlar ve
gerçekler. Utanmadan Sayın Bakan halkın vekilinin sormuş
olduğu soruya yalan cevap verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Sayın
Başkanım
Vicdanınızı rafa
kaldırmayın, yüreğinizin sesini dinleyin. Gelin Cumhur
İttifakı olarak, hep beraber bu önergeye destek olalım diyorum,
hep beraber araştırma önergesi komisyonunu kuralım, kazanın
ardındaki ihmalleri tüm boyutlarıyla araştıralım
diyorum. Gelin, yeni kazaları önleyelim diyorum.
Yine, Sayın Başkan, değerli vekiller;
bu arada başka bir eleştiri daha yapmak istiyorum çünkü Anadolu
kulüpleri kan ağlıyor, Türkiye Futbol Federasyonu bölgesel amatör
liglerde yani BALda mevcut puanları tescil ederek kalan maçları
oynatmadan şampiyonu ilan etmiştir. Bu haksız, hakkaniyet ve
eşitlikten uzak karar Anadolu kentlerindeki taraftarda derin bir hayal
kırıklığı ve tepki yaratmıştır.
Tekirdağsporumuz ve diğer kulüplerin haklarına federasyonca el
konulmuştur. Daha liglerin tamamlanmasına 4 maç varken,
Tekirdağspor ile lider takım arasında sadece 2 puan fark varken
Federasyonun kararı yüreğimize ateş düşürmüştür.
Hakkaniyetin yerini bulması için play-off oynatılması en
doğru karar olacaktır diyorum. Federasyona buradan çağrı
yapıyorum: Bu hukuksuz kararınızı acilen geri çekerek
hakkaniyetli bir karar alın, yoksa Anadolu halkı sizi affetmeyecek
vicdanında mahkûm edecektir.
Sözlerime son verirken yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz önergenin partimiz
açısından ayrı bir önemi bulunmaktadır. 27nci Yasama
Döneminde Tekirdağ Milletvekilimiz Enez Kaplan Bey Tekirdağ
bölgesinde meydana gelen tren kazasıyla ilgili bir araştırma
önergesi vermişti, onu reddetmiştiniz. Nedense iktidarda bir
reddetme, ret zihniyeti gelişti maalesef. Türkiye'nin en genç
partilerinden biri olan İYİ PARTİ önerge veriyor; sağ
olsun, genç hatibimiz gençlerle ilgili çok güzel bir konuşma yaptı
ama sonunda ret çıktı. Onun arkasından Oylama var. dedik,
farkında değilsiniz, oylamaya da ret çıktı;
dolayısıyla yoklamaya da ret oyu verdiniz yani öyle bir ret kültürü
gelişti ki her şeye ret oyu veriyorsunuz. Bakın, problemleri halının
altına süpürmeyle bu işlerin altından kalkamazsınız.
Döneminizde, 2004te, Pamukovada 41
insanımız hayatını kaybetti; yine 2014te, Kocaelide 8
insanımız; 2008de, Kütahyada 9 insanımız; 8 Temmuzda,
Çorluda da 25 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Eğer biz bu kazalardan bir sonuç çıkaramaz isek
Bunlarla ilgili
verilen araştırma önergelerine ret oyu verdiğiniz sürece bu
sorunları çözmemiz mümkün değil. Yani Havzada toplanan su, su
seviyesi yükselince menfeze sığmadı, menfeze
sığmayınca sağdaki ve soldaki demir yolunun
altını gevşetti, demir yolu da çöktü
Bakın,
arkadaşlar, bunlar hesaplanamayan hadiseler değildir. Evet, iklim
dolayısıyla rejim değişmiş olabilir, iklim
dolayısıyla Türkiyenin aldığı yağış
oranları değişmiş olabilir ama bunlar hesaplanabilir, sonuç
alınabilir. Dolayısıyla yine uyarıyoruz: Yeni
yağış rejimlerine göre havza bu suyu kaldırmıyorsa,
Demiryollarında Yapım Dairesi Başkanlığı var,
bugünden itibaren otursun hesap etsin, bu hemzemin geçitlerle ilgili yeniden
tespitler yapsın, bununla ilgili tedbirleri alsın. Ama 25
canımızı kaybetmişiz, bunların 7si de çocuk, Gelin,
bu konuyu araştıralım. diyoruz, siz buna da ret oyu
veriyorsunuz. Peki, bu konuyu araştırmayalım da sizce hangi
konuyu araştıralım? Gençlerle ilgili meseleyi
araştırmayalım da hangi konuyu araştıralım?
Buraya çıkan hatip arkadaşların hep
söylediği bir şey var: 2002den sonra şöyle oldu, böyle oldu.
Yani sanki milattan önce, milattan sonra gibi ifade ediyorsunuz, o şekilde
değerlendiriyorsunuz. Değerli arkadaşlar, kim bu memlekette bir
taş üstüne taş koymuşsa Allah razı olsun. diyeceğiz.
Biz de iyi yaptığınız
Tabii, Türkiyenin dört bir
tarafı demir ağlarla donatılsın, hiç itirazımız
yok ama istenilen standartta, istenilen kalitede olsun; bununla ilgili
yanlış bir şey varsa da üretimle, imalatla, hesapla kitapla
bunların da üzerine gidelim diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) İşte
bunun yeri burası. Burada oluşturulacak komisyonlarla bu işleri çözmek
mümkün. Yoksa, bakın, bu, 25 kişinin hayatını
kaybettiği bir davada bile şu an içeride tutuklu olan hiç kimse yok.
Ne diyoruz? Tamam, hepimiz kadere inanıyoruz ama tedbir hiçbir zaman
emniyeti ortadan kaldırmaz, güveni ortadan kaldırmaz. Önce tedbir
alacağız, sonra takdire bırakacağız. Yani bu
hesapları yaparak, bunları önlemek mümkün. Bizimki biraz
hızlandırılmış demir yolu gibi oluyor. Yani hep
hızlı tren projelerinden bahsediyorsunuz ama mesela Pamukova bunun en
bariz örneklerinden biridir, hız limitinin aşılması
dolayısıyla orada bir kaza meydana gelmiştir.
Dolayısıyla yaptığımız işleri standartlara
uygun yaparsak, buradan doğan sonuçlardan dolayı buna sebep olanlar
bunun karşılığındaki cezaları görürse otomatikman
bu işler düzelir.
Dolayısıyla ben ümit ediyorum ki bu
araştırma önergesine bir yıl önce, iki yıl önce ret
verdiniz, bu sefer kabul verirsiniz de hiç olmazsa bunları
araştırma şansımız olur diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Genel Kurulu ve değerli halklarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir kez daha bir
katliamla karşı karşıyayız. Sakarya Hendekte
yaşamlarını yitiren yurttaşlarımıza rahmet,
yaralıların acil bir şekilde sağlıklarına
kavuşmasını diliyorum. Gördüğünüz gibi, yaşanan bu
katliamlar durdurulamıyor ve bunların faili de bana kalırsa
siyasi iktidarın ta kendisidir.
Şimdi, biz, Çorlu tren katliamı üzerindeki
bir araştırma önergesini konuşuyoruz. Biraz sonra AKP
sıralarından bu araştırma önergesine hayır oyu
çıkacak. Biraz önce AKP Grup Başkan Vekili Sakarya Hendekteki
patlamayla ilgili şöyle söyledi: Bu hepimizin sorunudur, birlikte bunun
üstesinden geleceğiz, birlikte ne yapılması gerekiyorsa bu
Meclis yapacak. Fakat bu sadece bir retorik, sadece halkımız bunu
duymak istiyor diye Sayın Zengin bu ifadeleri kullandı. Biliyor
musunuz, Platonun şöyle bir sözü var, diyor ki: Adaletsizliğin en
büyüğü, adil olmayıp adil gibi görünmektir. AKP sıraları,
AKP iktidarı; adaletsizliğin en büyüğünü yapıyorsunuz fakat
burada oturup adil olmayıp adil gibi davranıyorsunuz. İşte
bunun için zaten bu tahakküm rejimini inşa ediyorsunuz çünkü sırf siz
konuşasınız ve sırf halk sizi dinlesin istiyorsunuz,
gerçekleri duymasın diye savunma hakkı burada gasbedilmek isteniyor.
Yine, gerçekler duyulmasın diye örneğin TMMOB ortadan
kaldırılmaya çalışılıyor. Savunma hakkından
sonra TMMOB gelecek, daha sonra belki TTB gelecek.
Yine, güzel bir Fransız özdeyişi var, o da
diyor ki: Adaletin küçüldüğü ülkede büyük olan artık
suçlulardır. Suçlusunuz AKP iktidarı! Suçlusunuz! Suçunuz,
gerçekten, suçlular olarak her gün büyüyorsunuz.
Bakın, bu katliamın sebebi tamamen önlem
alınmamasıdır. Önlem neden alınmamıştır?
Çünkü kamusal bir kurum olan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir
yollarını özelleştiriyorsunuz, parça parça bölüyorsunuz, parça
parça sermayeye peşkeş çekiyorsunuz. Nereye para girerse orada insan
yaşamından önce kâr geliyor. İşte bu nedenle buralar
araştırılmıyor. Siz burada araştırmayı da
aynı şekilde, bilinçli bir şekilde örtbas ediyorsunuz çünkü
suçlu sizsiniz. Suçlu, bu menfezlerin orada su birikmesinin önüne geçecek
güvenlik çalışmasını yapmayanlardır yani o inşaat
şirketleridir. Peki, bu inşaat şirketleri kime
bağlıdır? AKPye bağlıdır. AKPnin bütün
varlık nedeni sermayeyi ve inşaat şirketlerini var etmektir,
bahtiyar etmektir, onları kalkındırmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Böylece
kendi iktidarını tahkim etmektir. Bakın, TCDD
yazışmalarında var, kendi iç yazışmaları diyor
ki: Menfezler deprem bölgesindedir. Menfezler yüz yıldan eskidir. Köprü
ve menfezlerin -beş yüz yıllık- taşkın debisine
uygunluğu bulunmamıştır, ani sel ve taşkınlar
karşısında can ve mal güvenliği tehlikeye düşecektir.
Daha birçok şey söylüyor ve hattın gözetimi talep ediliyor ama
hattın gözetimini yapacak çalışanları siz orada işten
çıkartıyorsunuz. Türkiye de işsizlikten kan ağlıyor.
Gerekçeniz yağmur sularının bu kazaya
sebep olduğu şeklinde ama böyle bir şey yok. Yağmur
suları Türkiyede ve dünyada ölçülemeyecek bir şey değil.
Şu anki bilim ve teknoloji bunların hepsinin üstesinden gelebiliyor
ama siz bilimi kullanmak istemiyorsunuz, mühendisliği kullanmak
istemiyorsunuz çünkü bilimin de mühendisliğin de söylediği işin
usulüne göre yapılması, işçi sağlığı,
iş güvenliği yöntemlerinin hayata geçirilmesi pahalıya mal
oluyor ve siz, kârı yaşamdan önceliyorsunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Tan.
Buyurun Sayın Tan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TAN (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin demir yolları hatlarındaki yapısal sorunlarla ilgili
önerisi hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Sakaryada, havai fişek
taşıyan kamyonda meydana gelen patlamada şehit düşen
askerlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, ülkemizin
gelişme ve kalkınmasına paralel olarak hem yük
taşımacılığı hem de yolcu
taşımacılığı ihtiyacı hızla artmakta ve
bununla ilgili olarak hava yolu, kara yolu, deniz yolu ve demir yolu
yatırımları da önem arz etmektedir. İşte bu ihtiyaçlar
çerçevesinde Hükûmetimiz gerekli çalışma ve yatırımları
yaparak hem yük hem de yolcu taşımacılığını
rahatlatmak için çaba ve gayret göstermektedir.
2003 yılında 10.959 kilometre olan demir
yolu uzunluğu, 1.213 kilometresi yüksek hızlı tren hattı
olmak üzere, 12.803 kilometreye çıkmıştır. 2003
yılında 2.505 kilometre sinyalli hat uzunluğu yüzde 155
artırılarak 2019 yılı sonu itibarıyla 6.382
kilometreye ulaşmıştır. Konvansiyonel hatlardaki
sinyalizasyon yapım çalışmaları da hâlen devam etmektedir.
Önemli akslarımızın tamamının sinyalli hâle
getirilmesi planlanmıştır. 2003 yılında 2.082
kilometre olan elektrikli hat uzunluğu yüzde 176 artırılarak
2019 yılı sonu itibarıyla 5.753 kilometreye
ulaşmıştır.
RUTE (Raylı Ulaşım Teknolojileri
Enstitüsü) ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, demiryolu
teknolojileri konusunda Kore Demiryolları Araştırma Enstitüsü,
Japon Demiryolları Araştırma Enstitüleriyle iş birliği
görüşmelerine başlamıştır. Kısa zaman içerisinde,
hem kendi AR-GE çalışmalarımız hem de uluslararası
iş birlikleriyle kısa sürede sonuç alınması hedeflenmektedir.
Evet, 8 Temmuz 2018 tarihinde
Kapıkule-İstanbul seferini yapan tren Tekirdağın Çorlu
ilçesinde raydan çıkarak kaza yapmış, yaralanmaların da
olduğu bu elim kazada 25 vatandaşımız yaşamını
yitirmiştir. Bir kez daha, vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralanan
vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dilek ve dualarımla
acil şifalar diliyorum. Çorlu tren kazasının acısı
hepimizin acısıdır. Olayla ilgili Devlet Demiryolları
Teftiş Kurulu Başkanlığınca aynı gün idari soruşturma
başlatılmış olup 18/12/2018 tarihinde soruşturma
tamamlanmıştır. Soruşturma sonucu tanzim edilen raporda
Olayın doğal afet kapsamında, çok aşırı
yağıştan kaynaklandığı
ifade edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AHMET TAN (Devamla) Adalete sonuna kadar
güvendiğimizi ifade ediyor, kazaya ilişkin davanın Çorlu 1.
Ağır Ceza Mahkemesinde devam ettiğini hatırlatmakta fayda
görüyorum.
Hükûmetlerimizin demir yolu sektörüne verdiği
önem önümüzdeki dönemde de artarak devam edecektir. On Birinci Kalkınma
Planı döneminde, yaklaşık 5 bin kilometre daha demir yolu
hattının ilavesiyle yaklaşık 17.600 kilometreye
yükseltilmesi hedeflenmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı
ifade ediyor, aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muhalefet daha fazla.
BAŞKAN Kâtip üyeler arasında ihtilaf
var, işari oylamayı elektronik cihazla yapacağız.
İki dakika süre veriyorum,
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Öneri reddedilmiştir.
Ahmet Kaya, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayaın,
Trabzon ili Sürmene, Köprübaşı, Yomra ve Maçka ilçelerinde
yaşanan yağışın hayatı olumsuz etkilemesi
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Dün Trabzonda etkisini gösteren şiddetli
yağış Sürmene, Köprübaşı, Yomra ve Maçka ilçelerimizde
hayatı olumsuz etkilemiştir. Derelerin taşması sonucu
bazı yollar ulaşıma kapanırken birçok mahallemizde
heyelanlar meydana gelmiştir. Yomra ilçemizde yol inşaatında
çalışan 15 işçimiz selden mucize eseri kurtulmuştur.
Sürmene ilçemizde evde mahsur kalan 10 vatandaşımız AFAD ve
Jandarma ekiplerimiz tarafından kurtarılırken
Köprübaşı ilçemizde heyelan nedeniyle evi yıkılan vatandaşlarımız
son anda canını kurtarabilmiştir. Can
kayıplarının yaşanmaması tek tesellimizdir. Tüm
hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Daha geçen yıl Araklıda yaşanan sel
felaketinde 10 vatandaşımız yaşamını
yitirmişti; maalesef, her sene aynı manzaraları
yaşıyoruz. Katledilen ormanlar, kurutulan dereler, HESler; bütün
bunların bedelini doğa bize ödetiyor. Artık hatalardan ders
alalım, derelerimizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İsmail Güneş
34.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, dolu yağışı nedeniyle zarar gören Uşak
ili Eşme ilçesi Dereli köyü çiftçilerine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve devletin vatandaşının, milletinin
yanında olduğuna ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Uşak ili Eşme ilçesi Dereli köyü civarında dün
akşam saatlerinde bir dolu felaketi yaşanmıştır. Bu
felaketten zarar gören hemşehrilerimize ve çiftçilerimize geçmiş
olsun dileklerimi sunarım.
Felaketin yaşandığı andan
itibaren İl ve İlçe Tarım Müdürlüğümüz ve tüm
kurumlarımız sahaya gitmiş, gerekli incelemelerde
bulunmuştur. Dolu felaketi yaklaşık bin dekarlık alanda
etkili olmuştur. 450 dekarlık tütün yüzde 65-70; 300 dekarlık
susam yüzde 100; 250 dekarlık diğer ürünler yüzde 60 zarar
görmüştür. Yaklaşık 5,3 milyon TLlik hasar tespit
edilmiştir. Tarım Bakanlığımıza ve
Cumhurbaşkanlığımıza gerekli bildirimler
yapılmıştır. Her zaman olduğu gibi, devletimiz,
vatandaşımızın ve milletimizin yanındadır.
Çiftçilerimize tekrar geçmiş olsun der, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Sayın Arkaz
35.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Sakarya ilinde yaşanan patlamalarda şehit olan
askerlere Allahtan rahmet dilediğine, Diyarbakır ilinde oturma
eylemi yapan ailelerden 14ünün evlatlarına kavuştuğuna
ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sakaryada şehit olan askerlerimize Allahtan
rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
22 Ağustos 2019 tarihinde Diyarbakırda
oturma eylemine başlayan anneler Türk devletinin desteğiyle
evlatlarına kavuşmaya devam ediyor. Nöbetin
başladığı andan bugüne kadar geçen 311 günde 14 aile
evlatlarına kavuştu. Terör örgütünün bin bir yalanla kandırarak
dağa kaçırdığı masum gençlerin örgütten kopuşu,
operasyonlarının bitme noktasına geldiği terör örgütüne
vurulan büyük bir darbedir. Allah birliğimize, beraberliğimize zeval
vermesin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Baha Ünlü
36.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Sakarya
ilinde meydana gelen patlamalarda hayatını kaybeden askerlere Allahtan
rahmet dilediğine, Osmaniye ilinin atık suyunun Ceyhan Nehrine
verilmesinin çevre ilçelerde ve köylerde hayatı olumsuz etkilediğine
ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sakaryada hayatını kaybeden askerlerimize
Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Canlı yaşamını ve doğal
hayatın devamlılığını sürekli tehdit eden çevre
kirliliği çağımızın en önemli sorunlarından
biridir. Seçim bölgem Osmaniyede Belediyemize ait arıtma tesisi verimli
olarak tam çalışmadığından 260 bin nüfuslu Osmaniye
şehrinin atık suyu Ceyhan Nehri ve kollarına verilmektedir. Bu
kirlilik çevre ilçelerde ve köylerde insan hayatını, hayvanları
ve bölgedeki tarımı olumsuz olarak etkilemektedir. Bu sebeple, ivedi
olarak, arıtma tesisi düzenli ve tekniğine uygun olarak
çalıştırılmalıdır. Bunun sağlanması
için Belediyenin ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
en kısa zamanda arıtma tesisinin uygun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Alınan karar gereğince,
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyondan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 222 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 3üncü maddenin önerge
işleminde kalınmıştı.
3üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, özür dilerim sizden...
BAŞKAN Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Behiç Çelik
İzmir
Ankara Mersin
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz
Adana
Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Erdal
Aydemir
İstanbul
Van
Bingöl
Remziye
Tosun Semra
Güzel Hüseyin Kaçmaz
Diyarbakır Diyarbakır Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel Emre
Çorum Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Rafet Zeybek
Aydın
İstanbul
Antalya
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
Adıyaman Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, görüşülen 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
Anayasaya, Anayasa Mahkemesi kararlarına ve uluslararası
sözleşmelere aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Değerli
Başkanım; öncelikle, görüşülmekte olan bu teklif, Avukatlık
Kanunuyla ilgili teklif Anayasaya aykırı. Bugüne kadar
aşağı yukarı 5 tane, Anayasa Mahkemesinin kararı var.
Anayasamızın 153üncü maddesi diyor ki: Anayasa Mahkemesi
kararları yasama, yürütme, yargı, gerçek kişi ve tüzel
kişileri bağlar. Netice itibarıyla biz, parlamenter olarak,
burada kanun yapılırken kendimizi Anayasanın üzerinde
göremeyiz. Parlamentonun burada sınırları var.
Sınırları nedir? Anayasadır, uluslararası
sözleşmelerdir, hukukun üstünlüğüdür. Getirilen bu teklif,
Anayasaya, Anayasa Mahkemesi kararlarına, uluslararası sözleşmelere
aykırıdır. Sizin Başkanlık Divanı olarak bu
konuya resen el atmanızı istirham eder, selam ve
saygılarımı sunarım.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı
Avukatlık Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi için söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de öncelikle, Sakaryada meydana gelen hadiseden
dolayı kaybettiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum;
milletimizin başı sağ olsun.
Değerli arkadaşlar, Komisyon
çalışmalarına baştan sona katılmış bir
kişi olarak, hayat tecrübem ve bilgim, bana, AK PARTİnin halktan
önemli ölçüde koptuğunu göstermektedir; bu iyi bir mukadderat
değildir. Gele gele, Avukatlık Kanununa kadar geldik.
Değerli milletvekilleri, yargı, Türkiyede
çok güç kaybetmiştir, bizatihi kendi içinde bile adaleti tesis edemeyen
bir yargının dönüp tüm millet fertlerine adalet
dağıtması düşünülemez. Adaletin yerlerde süründüğü bir
dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisine düşen görev, temel sorunlara
yoğunlaşmak olmalıydı. AK PARTİnin ülke gündeminin
dışında suni meselelerle uğraşıyor olması,
Türk milletine büyük bir yük olduğunun nişanesidir. Biliyorsunuz,
2010 yılında Anayasa değişikliğini yapan AKP
iktidarı, çıkardığı 5982 sayılı Kanunla
yargıyı FETÖye teslim etmiştir. FETÖ, Yargıtaya, Adalet
Bakanlığına, HSKye, Danıştaya, Anayasa Mahkemesine ve
hatta Adalet Akademisine kadar sızmıştır. Sözde
sınavlarla, hâkim ve savcı kisvesi altında 4.500 suç ve casusluk
örgütü mensubu yerleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, fazla değil, üç
yılda devletin çivisini çıkarmışlar, yargı erki
bütünüyle çökertilmiştir. İdare zaten FETÖye verildiğinden,
Emniyette, Jandarmada, orduda yuvalanan örgüt militanları doğrudan
devleti hedef alarak darbe girişimine tevessül edebilmişlerdir.
Bakınız, bir hafta sonra, 15 Temmuz hain
darbe girişiminin 4üncü yılını idrak edeceğiz. Bu
hadise, tarihte gördüğümüz en büyük dış kaynaklı
operasyonlardan biridir. 15 Temmuz şehitlerimizi, bu vesileyle, rahmetle
anmak isterim.
Devlet ayağa düşmüş, Türkiye
Cumhuriyetinin Genelkurmay Başkanı esir alınabilmiştir. Bu
örgüt, suç uydurmalar, komplolar, iftiralar, tuzaklar, şantajlar,
sahtekârlıklar, yalan söyleme, devlet memuru nüfuzunu kötüye kullanma,
yasa dışı örgüt kurmak, yardım ve yataklık gibi,
birçok daha, insafa, insanlığa, ahlaka sığmayan işleri
hep birlikte yürütmüştür. Peki, bunlar kendiliğinden mi oldu? Tabii
ki hayır. Müthiş iktidar desteğiyle beslenen FETÖ, müsait
ortamın oluştuğunu düşünerek düğmeye basıyor,
işte, kırılma noktası da bu zaman başlıyor. Fakat
bu durumda AK PARTİ makas değiştiriyor. AK PARTİ için, Türkiye için, AK PARTİnin makas
değiştirmesi, fikrinden feragat etmesi isabetli olmuştur. Ama
İntiharlar, kaybedilen değerler, sarsılan Türk ordusu, güven
kaybeden yargı, emniyet ve jandarma, bunlar nasıl telafi edilecek?
sorusu hâlâ soru işaretini koruyor.
Evet, biz, FETÖ döneminde, polis, savcı, hâkim
iş birliğini gördük ama, şimdi, bu baroların
düzenlenmesiyle ilgili kanun teklifiyle birlikte, bunun yanına
savunmayı, yani avukatları koyuyorsunuz, bir de idareyi koyuyorsunuz
ve aynı görüşte olan bir yeni düzen, bir yeni yargısal yapı
oluşturuyorsunuz. Bundan kesinlikle vazgeçmeniz gerekir. Bakın, bu
avukatlıkla ilgili yasa teklifi eğer yasalaşırsa, fazla
değil, bir iki sene zarfında yine AKP makas değiştirecek,
diyecek ki Biz yanlış yapmışız, tekrar bundan dönelim
arkadaşlar. diyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Toparlayalım
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Çünkü sizin yasa
yapma tekniğiniz teknik değil, hukuk devletinin ilkeleriyle uyumlu
teklifler değil. Bu sebeple bundan da kesinlikle döneceksiniz, bunu da bu
kürsüden ben söylüyorum.
Evet, barolar parçalanıyor. Acaba bu
parçalanmadan sonra, nasıl Birinci baro, ikinci baro, üçüncü baro.
diyorsunuz, pelikan baro, kuğu baro, FETÖ baro gibi barolar çıkabilir
mi? Çıkabilir. Yani, buna asla izin vermemek gerekir, bu teklifin
yasalaşmaması gerekir.
Milletin gündemine dönmek lazım
arkadaşlar. Milletin gündemi, işsizlik, açlık, yoksulluk,
ekonomik zorluklar, geçim sıkıntısı; bunlara
yoğunlaşmak lazım, fakat sığ ve yapay gündemlerle
ülkeyi bir yere taşımamız mümkün değil.
Dolayısıyla sözüme son verirken önergemin
kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir.
Buyurun Sayın Aydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın
Başkan, yasama Meclisinin saygıdeğer üyeleri; biliyorsunuz, son
bir hafta içerisinde, Sakaryadaki patlamalardan kaynaklı,
yaklaşık 10 vatandaşımız yaşamlarını
yitirdi. Yaşamlarını yitirenlere Allahtan rahmet, geride
kalanlara başsağlığı dilerken bu patlamalarda yaralı
olarak kurtulanlara da acil şifalar diliyorum.
Arkadaşlar, Avukatlık Yasası şu
an gündemimizde görüşülmek üzere. Özellikle, yargının bir
parçası olan savunmaya Hükûmet tarafından biçilmesi düşünülen
bir rol söz konusu. Başta AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere ve onun iktidarı AKP, avukatlara yönelik diyor
ki: Cübbenize ilik açacağız. Avukatlar ve barolar buna
şiddetle karşı çıkıyor. Yine diyorlar ki:
Cübbelerinize düğme dikeceğiz. Tüm baro başkanları ve
barolar olmak üzere tüm avukatlar bunlara şiddetle karşı
çıkmakta ve kabul etmemekte.
Arkadaşlar, konumuz yargı olunca, bundan
dört yüz sekiz yıl önce dünya hukuk tarihine, dünya adalet tarihine geçen
ve İngilterede yaşanan bir vaka söz konusu. Bu vakanın temel
belirlemesi de üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünü ilke
edinen ve tüm dünya adalet tarihine, tüm yüksek mahkemelerin
kapılarına âdeta işlenerek yazılan bu özdeyiş söz
konusu. Bu özdeyiş nasıl çıktı?
Arkadaşlar, 1612 yılında
İngilterede üst mahkeme başyargıcı Sör Edward Coke ve o
zaman kilise mahkemelerinin başında bulunan Başpiskopos Richard
Bancroft arasında bir vaka yaşanır. Başpiskopos, bir
kişiyi işlediği suçtan dolayı kilise mahkemelerinin
yetkisini gerekçe göstererek yargılayıp cezalandırmak ister.
Ancak, buna karşı Sör Edward Coke, başyargıç buna
şiddetle karşı çıkar ve der ki: Söz konusu yargılama
üst mahkemelerin yetkisine girer. Bunun üzerine dönemin kralı I. James
olaya el koyar ve üst mahkeme genel kurulunu toplantıya
çağırır. Başpiskopos ile Kral I. Jamesin daha önceden
kendi aralarında yaşanan görüşmelerden sonra Başpiskopos
der ki: Kralım, zaten yargılama tüm yetkisini sizden almakta,
kaynağını sizden almaktadır. Dolayısıyla siz,
yargıçların yerine geçip bu yargılamayı yapabilirsiniz.
Tüm genel kurul huzurunda Kral I. James der ki: Zaten mahkemeler,
yargıçlar bu yetkilerini benden almaktadır. Dolayısıyla ben
mahkemelerin ve yargıçların yerine geçerek bu yargılamayı
yapabilirim. Ancak Sör Edward Coke şiddetle bu görüşe
karşı çıkar, der ki: Siz kral da olsanız sizin
mahkemelerin yerine geçip yargılama yapma yetkiniz yoktur. Kral da
olsanız önünüzdeki İngiliz mahkemelerinin, İngiliz hukukunun
gerektirdiği şekilde bu mahkemelere uymak zorundasınız,
kanunlara uymak zorundasınız. İşte, o meşhur üstünlerin
hukuku değil hukukun üstünlüğü özdeyişi böylece adalet
tarihine geçmiş oldu.
Arkadaşlar, konu yargı iken adaletin
şu anda içerisinde bulunmuş olduğu bazı hususlara
değinmek istiyorum:
Arkadaşlar, bir sorgu yargıcı, bir
sulh ceza yargıcı düşünün ki adliyedeki makamında bir
siyasi parti genel başkanının portresini büyütmüş,
çerçeveletmiş, odasına asmış. Bu yargıç sizce
bağımlı mıdır, taraflı mıdır, değil
midir? Bu yargıç bağımsız ve tarafsız bir şekilde
yargılama yapabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Yine, bir savcı
düşünün, savcılık görevini ifa ederken elinde,
parmağında taşıdığı büyük bir yüzükte bir
siyasi partinin amblemi var. Bu savcı iddianame hazırlarken
bağımsız ve tarafsız olabilir mi arkadaşlar?
İşte, bu yargıç ve savcının tabi olduğu
yargı da maalesef bağımlı ve taraflı bir hâlde. Neden
bağımlı ve taraflı bir hâlde? Çünkü AKP Genel Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan, siyaseten, politik olarak baş edemediği
rakiplerini maalesef ki yargıya verdiği talimatlarla
yargıyı bir siyasi operasyon aracı hâline getirerek cezaevlerine
atmaktadır.
Birinci örnek, geçen dönem partimizin Grup
Başkan Vekili Sevgili İdris Baluken. Arkadaşlar, Anayasa, yasa
ve Tüzük gereği bu kürsüden yapılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Başkanım,
bağlayacağım.
BAŞKAN Grup Başkan Vekillerine de söz
vermedim.
Bir dakika uzattım sizin sürenizi.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bir dakika
E, o zaman şunu okuyup gideyim Başkanım.
Affınıza sığınıyorum. Sevgili Balukenin konusu
yarım kaldı. Akabinde tabii yenemediği Selahattin
Demirtaşa yine operasyon
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, Baluken dinleyebilir, açsanız mikrofonu hiç olmazsa dinlesin
cezaevinde.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) İzleseydi iyi
olurdu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir
arkadaşımız bir dakika hakkından vazgeçer, konuşsun
Başkanım.
SALİH CORA (Trabzon) Böyle bir usul yok
Başkanım. Bir sonraki önergede devam eder.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, hem
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekillerine hem Cumhuriyet
Halk Partisinden arkadaşlara hatta Sayın Beştaşa
uzatmadım, uzatmayacağım.
Buyurun.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Arkadaşlar,
özellikle AKP Grubunun sayın vekillerine sesleniyorum. Lütfen, bu da
kayıtlara geçsin.
Hepiniz biliyorsunuz zarların hileli
olduğunu ve iktidarınızın hileyle elde edildiğini,
hepiniz biliyorsunuz geminin su aldığını, hepiniz
biliyorsunuz kaptanın yalan söylediğini ve hepiniz biliyorsunuz ki
iktidar gemisi çok yakında batacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Çorum Milletvekili Tufan Köse.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Uzun günler süren Komisyon
toplantılarını hukukçu milletvekili olarak takip ettim. Bu
arada, Sakaryada hayatını kaybeden, şehit olan 3 askerimize de
Tanrıdan rahmet diliyorum, yakınlarının ve Türk ulusunun
başı sağ olsun diyorum.
Tabii bu kanunu eleştirmek çok kolay
değil. Niye kolay değil? Yani eleştirilecek bir tarafı yok,
söylenecek bir söz yok bu kanunla ilgili yani eleştirilecek bir
tarafı yok derken biraz sonra birkaç noktaya değineceğim. Savunmaya
çalışan arkadaşların da savundukları hiçbir husus
olmadı. Hemen onlardan başlayayım isterseniz. Mesela
arkadaşlardan birisi demiş ki: Ya, bu Barolar Birliği,
avukatlar birliği değil, baroların birliği. O yüzden böyle
bir temsil yoluna gidiyoruz. filan. Yani barolar sanki uzaydan geldi, barolar
da sonuçta avukatların oluşturduğu bir birlik. Yani bu,
insanın aklıyla alay etmek gibi bir şey. Yine bir arkadaş
demiş ki: Ya, Stockholm Barosu. İsveç Stockholm Barosunun
Başkanını tanıyan yok hiç kimse. Bizimkiler işte çok
tanınmış oldular filan. İsveçin Başbakanını
tanıyan da yok, Adalet Bakanını tanıyan da yok, 60 bin
dolar millî geliri var ama
Bizim Sayın Cumhurbaşkanını
dünyada tanımayan kimse yok. Çok tanınmış bir
Cumhurbaşkanımız var.
Değerli arkadaşlarım, tabii, son iki
yıldır bir Cumhur İttifakı adı altında, ondan
evvel, on sekiz yıldır da AKP iktidarı, bu ülkede gerçekten
olağanüstü hâl kararnameleriyle, torba kanunlarla, gece yarısı
ilave edilen maddelerle, yine kanun hükmünde kararnamelerle, bir sürü, bir
sürü, bir sürü yol ve yöntemle maalesef bizim mevzuatımızı
gecekondu bir mevzuat hâline getirdiler. Ama atlamadıkları tek bir
şey oldu, hem yasal düzenlemelerde hem de referandumla anayasal
düzenlemelerde atlamadıkları bir şey, yargıyı baskı
altına almak ve yargıyı kendilerine tabi kılmak. Bunun
ötesinde her şeyi atlamış olabilirler.
Şimdi, tabii, barolar da avukatlar da
bağımsız yargının olmazsa olmaz üç
sacayağından birisi. Bu zamana kadar yaptığınız o
kanun değişiklikleriyle hâkimleri bir şekilde kendi
denetiminizin altına aldınız; bunu herkes biliyor artık.
Bir dönem bunu hizmet hareketi adı altında FETÖcü terör örgütü
yapmıştı, onlarla iş birliği hâlinde aslında siz
yapmıştınız, Adalet Akademisi vesaire yollarla.
Devamında yine AK PARTİli il başkanı, ilçe
başkanı, yönetim kurulu üyesi, kadın kolları
başkanı, gençlik kolları başkanlarının mülakat
notlarını da çok böyle artırarak onları da kendinize
benzettiniz.
Şimdi, ele geçiremediğiniz tek yer
kalmıştı barolar. Daha evvel bunun teşebbüsünü
yaptınız İstanbul Barosuyla filan. Ne yaptınız?
Baroları da ele geçirmek için böyle bir düzenleme yani ne adaleti var ne
temsilde adalet var, hiçbir şey yok. 80 baro avukatı
Bizim Çorum
Barosunun avukatı Adalet ve Kalkınma Partisinin il başkan yardımcısıydı,
onun bile kabul etmediği bir düzenleme getirdiniz. Mesele burada herhâlde
şu: Avukatların sorunlarını çözmek değil sizin
meseleniz, sizin meseleniz avukatları mesele olarak gören zihniyetin
Meclise yansıması, başka bir şey yok. Eğer sorun çözmek
olsaydı, yoksulluktan tutun da ödenemeyen SGK primlerine, ağır
vergi yüklerine, uğradıkları şiddetlere filan birtakım
çözümler getirmek isterdiniz, oy birliğiyle de burada hepsini geçirirdik
ama öyle yapmadınız, baroları parçalayarak, bölerek size benzemediği
ve size biat etmediği için susturmak istiyorsunuz. Zaten ele geçirdikten
sonra onunla da bir sorununuz kalmayacak, aynı YÖKte olduğu gibi,
Anayasa Mahkemesinde olduğu gibi, TÜBİTAKta vesaire benzer yerlerde
olduğu gibi. Tabii, bunun sonuçları çok ağır olacak
arkadaşlar, bakın, hep söylüyor bu işi bilenler, 80 baro da
boşuna karşı çıkmıyor. Yani mezhep temelli, ideolojik
temelli, ekonomik çıkar temelli, bir sürü temelli, bir sürü temelli barolar
kurarak aslında Türkiye'nin, ülkemizin varlığına büyük bir
tehdit getiriyorsunuz. Yargıyı ele geçirdiniz, son kale baroları
da ele geçirerek yargı bağımsızlığına son
darbeyi vurmak istiyorsunuz.
Süre çok kısıtlı, ben bir anekdot,
bir anı ve bir şiirle sözlerimi sonlandırmak istiyorum.
Şiir şöyle, bunu Komisyonda da okudum, bir avukatımız
yazmış, muhtemelen 60lı yaşlarda bir avukat, muhtemelen de
merkez sağda düşünen bir avukat yazmış. Bizim arka planda
yüzlerce yıllık geleneği olan bir baro geleneğimiz var.
Niye? 1876 ilk İstanbul Barosunun kuruluşu. Onun tabii bir gerisi
var. Muhtemelen size de yazmıştır, mektubunda, orada demiş
ki: Hadi gel yıkalım şu Süleymaniyeyi desen, iki kazma kürek,
iki de ırgat gerek/Hadi gel yapalım şunu geri desen, bir Sinan gerek,
bir de Süleyman gerek. Bu şiirimiz. Yani geleneği
yıkıyorsunuz arkadaşlar, bunu hiç hafife almayın.
Şimdi anı da şu, Sayın Grup
Başkan Vekilim de burada Özgür Özelle Komisyon toplantısı
salonunda yan yana sohbet ediyoruz, sohbet ederken dedi ki: Ya ağabey -bana
ağabey diye hitap eder sağ olsun- biz hani iktidar olsak da ben de
Grup Başkan Vekili olsam, sen de yine milletvekili olsan, bu kanun
teklifini biz getirsek vallahi, önce sen karşı çıkarsın
buna. Bu kadar adaletsizliğe sen karşı çıkarsın. Ben
bunu siyasi hayatımda çok önemli bir iltifat olarak görüyorum ve
söylüyorum buradan hakikaten önce biz karşı çıkarız. Ben
derken, bizim grubumuzun hukukçularının tamamı karşı
çıkardı. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
TUFAN KÖSE (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, son olarak anekdot da şu: Fransada
1800lü yıllarda ünlü Avukat Berryer yoksulluk içinde ölürken genç
meslektaşları gitmişler, ona demişler ki: Üstat,
ayaklarınızın altına altın torbalar
koymuşlardı, neden almadınız? O da cevaben: Almak için
eğilmek lazımdı.
Arkadaşlar, avukatları
eğemeyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Grup Başkan Vekillerinin kapsamlı
açıklamalarda bulunduğuna ve İç Tüzük 60a göre yapılan söz
taleplerinin tamamını karşılaması durumunda
görüşmelerin uzayacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, her
seferinde söylüyorum, esasında Grup Başkan Vekilleri çok
kapsamlı açıklamalar yapıyor. Bu kapsamlı açıklamaların
arkasında 60a göre söz talepleri sanki benim görev
yaptığım dönemde çok oluyor. Şu anda 60a göre söz
taleplerini karşılasam yarım saat sürecek yani.
Dolayısıyla, buraya kadar gelen bir milletvekiline söz vermemeye de
emin olun içim inciniyor.
Buyurun Sayın Mücahit Durmuşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Osmaniye ilinin ve Çukurova bölgesinin kültür
mirası olan Ala Caminin restore edilerek ibadete açılmasına
vesile olan başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Osmaniyemizin ve bölgemizin değerli kültür
miraslarından biri olan Kadirli Ala Camimizi geçtiğimiz hafta cuma günü
ibadete açmanın huzuru içerisindeyiz. Yaklaşık bin sekiz yüz
yıllık tarihinde önce manastır, sonra kilise, daha sonra ise
cami olarak hizmet veren Ala Cami, 1924 yılında ibadete uygun
olmadığı için kapatılmıştı. 2014-2020
yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından titizlikle yapılan restorasyon
çalışmalarının tamamlanmasıyla doksan altı
yıllık hasret son bulmuş ve
vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Çukurovanın
Ayasofyası olarak da adlandırılan, birçok medeniyete ev
sahipliği yapan tarihî bir eserin şehrimize
kazandırılmasının büyük mutluluğunu
paylaşıyorum. Camimizin açılışını
yapmayı ve cuma namazı kılmayı nasip ettiği için
Allaha şükrediyorum.
Bu muhteşem eserin şehrimize
kazandırılmasına vesile olan başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere Kültür ve Turizm Bakanımıza, Vakıflar Genel Müdürlüğü
yetkililerine ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Okan Gaytancıoğlu
39.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Türkiye Futbol Federasyonunun Bölgesel Amatör Lige
yönelik aldığı tescil kararının Edirnesporu
mağdur ettiğine ve kararın değişmesi için yasal
yolları kullanacaklarına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Başını tüpçüden betoncuya
devrettiğiniz Futbol Federasyonu evlere şenlik kararlar almaya devam
ediyor. Bölgesel Amatör Liglerle ilgili alınan tescil kararı, Futbol
Federasyonunun futbolla ilgisinin olmadığının tescili olmuştur.
Federasyonun aldığı akla mantığa aykırı
karar nedeniyle Edirnesporumuz mağdur edilmiştir. Yıllar süren
emek, alın teri Federasyonun yanlış kararıyla heba
edilmiştir. Edirnesporun grubunda bitime daha dört hafta
varken ve liderle arasında sadece 1 puan varken üst lige çıkma
hakkı elinden alınmıştır. Bu, bir yılın
emeğinin çalınmasıdır. Edirne halkı bu kararı
unutmayacaktır. Bu kararın değişmesi için de bütün yasal
yolları kullanacağız. Bu kadar emek hırsızlığı
olmaz. Rant var, yayıncı kuruluş var diye üst ligleri oynatmak
için yırtıl; futbolun zorluklarını yaşayan,
emeğiyle mücadele edenlerin hakkını ye! Bu saçma kararları
alanlar, umarım -biraz adalet duyguları kalmışsa- bu
kararlarını gözden geçirirler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Enez
Bey, buyurun.
40.- Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplanın,
Sakarya ili Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasında meydana gelen
patlamanın ardından Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan hemşehrisi Jandarma Astsubay Kıdemli
Başçavuş Halil Tuna Akgöze ve 2 askere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
ENEZ KAPLAN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, Sakaryanın Hendek ilçesinde
bulunan havai fişek fabrikasının patlamasının
ardından kalan havai fişeklerin imhası için nakiller
esnasında meydana gelen patlamada şehit olan vatan
evlatlarımızın biri de Tekirdağlı hemşehrimiz
jandarma astsubay başçavuş Halil Tuna Akgöze Allahtan rahmet,
kederli ailesine ve sevenlerine sabır ve
başsağlığı diliyorum. Bir daha böyle olayların
yaşanmamasını temenni eder, aynı elim olayda hayatlarını
kaybeden şehitlerimize de Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Başımız sağ olsun.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Bir
dakika söz alanların da birçoğu bir dakika konuşup gidiyor,
onları da ben rapor edeyim yani.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben buradayım Başkanım.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN 4üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
İzmir Ankara Adana
İmam Hüseyin Filiz Abdul
Ahat Andican Bedri
Yaşar
Gaziantep İstanbul Samsun
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Remziye Tosun Semra
Güzel
Diyarbakır Diyarbakır
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Mersin Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Tufan
Köse Rafet Zeybek
İstanbul Çorum Antalya
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican.
Buyurun Sayın Andican. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi
Müslümanların ilk hicreti Habeşistana olmuştur. Niçin
Sasaniye, o dönemde var olan Bizansa, Hîreye, Gassaniye değil de
Habeşistana? Sebebini Hazreti Peygamber grubun lideri Osman bin Affana
şöyle açıklıyor: Habeşistana hicret edeceksiniz çünkü
orada adil bir melik var, adil bir melik var. Gördüğünüz gibi Hazreti
Peygamber için adalet her şeyin önünde geliyor.
Şimdi, bu hicret olayı eğer günümüzde
yaşanmış olsaydı, bizzat Adalet Bakanının
ifadesine göre, yargıya ve adalete güvenin yüzde 20lere indiği bir
dönemde herhâlde Türkiye alt sıralarda olacaktı, belki de listede hiç
olmayacaktı.
Arkadaşlar, ne yazık ki bugün Türkiyede
adaletin 2 önemli bacağı yani yargı ve iddia bacakları
siyasallaştırılmış ve iktidarın güdümlü
organları hâline çevrilmiştir. Bugünlere nasıl geldiğimizi
kısaca hatırlatmak istiyorum: Kanaatimce Türk yargı sistemi için
en karanlık gün 2016 yılının Şubat ayının 28inci
günüdür. O gün ne olmuştu hatırlıyor musunuz? 2 gazeteciyle
ilgili AYM kararını eleştiren Cumhurbaşkanı
Erdoğan şöyle söylemişti: AYM bu şekilde bir karar
vermiş olabilir, ben Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı kabul
etmek durumunda değilim; verdiği karara uymuyorum, saygı da
duymuyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Uymuyorum. demedi
Saygı duymuyorum. dedi.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Bu sözler
yargı bağımsızlığına inanmayan, kendisini
yargının üstünde gören bir insanın sözleridir arkadaşlar.
Bu sözler, bürokrasinin ve halkın yargıya
bakışını olumsuz yönde etkilemiştir, kötü bir örnek
olmuştur. Bu sözler, yargıyı kontrol altına alma,
şahsına ve partisine bağımlı hâle getirme
arayışını yansıtmaktadır. Nitekim 2017
referandumu sonrasında AYM yeniden dizayn edilmiştir. Hâkimler ve
Savcılar Kurulu Cumhurbaşkanının şahsına
bağlı bir organ hâline dönüştürülmüştür. FETÖcülerden
boşalan hâkimlik ve savcılık makamları, düşürülen
puanlarla ve mülakatlarla, AKP üyesi olan, AKP kadrolarında görev yapan
hukukçu arkadaşlarla doldurulmuştur. Sonuç olarak yargı büyük
ölçüde AKPlileştirilmiştir. Cumhurbaşkanının
mahkemece tahliye edilen bir şahısla ilgili olarak söylediği
sözler bunun açık kanıtıdır. Şöyle diyor: Yargı
camiamız için çok üzücü bir durum olmuştur. Ve ilginç olan şey
şu: Tabii, talimatlarını da verdik bunun. Yargıya talimat
verdiğini bizzat kendisi ifade ediyor arkadaşlar. Başka bir
deyişle, yargı artık siyasetten talimat alan bir konuma indirgenmiş
durumdadır.
Türkiye'de FETÖ ve PKK adına casusluk
yaptığı iddiasıyla tutuklanan ve yine AKP Genel
Başkanının Bu fakir bu görevde olduğu müddetçe o teröristi
alamazsın. dediği Rahip Brunson olayını hepiniz
hatırlıyorsunuz. Başlangıçta Türkiye bir hukuk devletidir,
Türk yargısı bağımsızdır. efelenmelerini de
hatırlıyorsunuz. Dostum Trump Ya gönderirsin ya da
yaptırımları başlatırım. deyince yelkenler suya
inmiş ve adam bir gecede Mehter Marşıyla ve özel uçakla
ülkesine geri gönderilmiştir. Aynı olay Alman gazeteci Deniz Yücel
için yaşandı arkadaşlar ve onu da Merkel istedi,
Cumhurbaşkanı emretti ve yargı, adamı sözde ev hapsi
kılıfıyla serbest bıraktı, aynı gece özel uçakla
geri döndü.
Şimdi, yaşandığı dönemde bu
olayları, iktidarın basiretsiz dış politikası olarak
değerlendirdik arkadaşlar. Doğrudur, iktidarın basiretsiz
dış politikası sonucudur. Fakat arkadaşlar, başka bir
yönü daha vardır; o da şu: Türk yargısının fiilen
iflas ettiği, emir komuta zincirinin bir halkası hâline dönüştüğünü
gösteren belgedir.
Osman Kavala ve Ahmet Altan olaylarını hatırlayın.
Adamların siyasi görüşüne katılmayabilirsiniz ama hukuki sürecin
nasıl işlediği önemli. Yargı adamları serbest
bırakıyor, AKP Genel Başkanı Ya, böyle de olmaz ki. Bu
adamlar nasıl serbest bırakılır? havasında bir
şeyler söylüyor, ertesi gün yargı hemen gerekeni yapıyor, yeni
suçlamalar icat edip adamları hapiste tutmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Söylenecek çok
şeyler var arkadaşlar ama zamanımız kısıtlı.
Fakat bir şeyi daha söylemekte yarar var.
1215 yılında İngiltere Kralı
Yurtsuz John ile aristokratlar arasında imzalanan Magna Cartayı
hatırlarsınız. Magna Cartanın 39uncu maddesinde bir cümle
var, sadece cümlenin başlangıcını okuyacağım:
Özgür kişiler ülke kanunlarına göre yasal bir biçimde
yargılanıp hüküm giymeden tutuklanamayacak. Dikkat edin. Ama bugün
ülkede, Türkiyede suçu belli olmadan tutuklanan insanlar var arkadaşlar,
iddianamesi yazılmaksızın bir buçuk yıl tutuklu kalan
insanlar var, yazmadığı haber nedeniyle tutuklanan gazeteciler
var. Gördüğünüz gibi yargı sistemimiz 1215in gerisine dönmüş.
Şu anda
tartıştığımız yasa teklifine gelince.
İktidar, baroları bölerek yandaş barolar oluşturmak
istiyor. Bunu hepimiz biliyoruz zaten. Böylece adaletin üçüncü ayağı
da yozlaştırılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Hocam, bir dakika uzattım,
uzatmıyorum başka.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Peki.
Böylece biz, bağımsız yargı,
demokrasi, kuvvetler ayrılığı gibi kavramlara veda
edeceğiz, şahsım yargısına ve şahsım
devletine hoş geldin diyeceğiz. Bu noktaya geliyoruz.
Evet, arkadaşlar, son söz, iki senelik
tecrübede bu sözde Türk tipi başkanlık sisteminin Türkiyeyi
geleceğe taşıyamayacağı
anlaşılmıştır. Bu kerameti kendinden menkul tek adam
sisteminden bir an önce kurtulmamız gerekiyor.
Çözüm, güçlendirilmiş parlamenter sisteme
dönüştür diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz,
buyurun.(HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve televizyonları başında bizleri izleyen değerli
halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, öncelikle,
Komisyondaki görüşmelerden aldığımız tutanaktan bir
bilgiyi paylaşmak istiyorum: AKP Grubu Başkan Vekili Sayın Cahit
Özkan, bu çoklu baro sistemine yaptığımız -muhalefetin
yaptığı- itirazlar sonrasında verdiği cevapta
Almanyada 90 tane idari merkez, 160 tane baro var, evet diyor. Baro
başkanları çıksın bize söylesin. Bakınız, 90 tane
idari bölge, 160 tane de baro var. diyor. Yani, gerçekten biz mi kötü
niyetliyiz ya da biz iktidarı anlamıyor muyuz, dünyada örneği
var da gerçekten biz mi bilmiyoruz diye ısrarla baktık. Almanyada
avukatlık sistemine baktığımızda -ki Komisyonda da
söyledik, ısrarla kabul etmedi- hâlihazırda var olan toplam 27
bölgesel baro bulunmaktadır. Bu bölgesel baroların yanında,
federal yüksek mahkemeye akredite olabilmiş olan avukatların üye
olabildiği sadece 1 baro daha mevcuttur yani toplamda 28 baro vardır.
Değerli arkadaşlar, eğer bu kadar
yanlış ve eksik bilgilerle çoklu baro gibi ülke
yargısını, hukuk sistemini felakete götürebilecek olan bir
düzeni yaratmak istiyorsanız peşinen söyleyelim size: Bu felaket
getirir, bundan dönün.
Yine, kişiler arasındaki mektuplar
aslında başkalarıyla paylaşılmaz ancak önceki dönem
Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş a
yolladığım mektubun neredeyse yarısından fazlası
sakıncalı bulunmuş, önceki dönem Eş Genel
Başkanıma neredeyse propaganda yaptığım şaibesi
yaratılmış. Sakıncalı bulunan sadece bir
paragrafı sizinle paylaşmak istiyorum. Bir sürü örneği var, bir
Afrika atasözü bile sakıncalı bulunmuş. Yargı zaten
allahlık, artık hâkim, savcı istihdam etmeye gerek yok bence.
Sayın büyüğümüz yani şahsım diyen şahıs kimin
içeri girip girmemesini ve çıkmasını istiyorsa bir peçeteye
yazsın, o peçete kolluk kuvvetlerine, cezaevi yönetimine tebliğ
edilsin. İşler hızlanır, kafalar karışmaz, mis
gibi olur.
Herhâlde yargı için bu kadar değerlendirme
yeterlidir diye düşünüyorum. Yargı eliyle tutsak edilen birine daha
fazla değerlendirme yapmak ayıp olur diye düşünüyorum. Ernst Fraenkelin
İkili Devlet Kuramında anlatılanların
aynısını bire bir şu an yaşıyoruz. demem
sakıncalı bulunmuş değerli arkadaşlar.
Şimdi konuya dönersek -sürem az- bu çoklu baro
sistemi şeklindeki felaket, dünyada örneği olmayan durum ortaya
çıktığında baro başkanları
itirazlarını, eleştirilerini dile getirmek için Ankaraya
yürüdüler; engellendiler, coplandılar, gazlandılar hatta iradeleri
kırılsın diye yirmi altı saat boyunca yağmurun altında
aç susuz bekletildiler. Islanan baro başkanlarına soğuktan korunmak
için gelen kıyafetler, vatandaşın dayanışma göstermek
için getirdiği kıyafetler o kuşatma altındaki baro
başkanlarına verilmedi. Sebebi neydi? İktidar herhâlde şunu
düşünüyor: Baro başkanları aç kalırsa, uykusuz
kalırsa, yorulursa direnmekten vazgeçer.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede, evet,
açlık var, yoksulluk var, sefalet var iktidarlarınız sayesinde.
Ancak bir avukat olarak, bir yurttaş olarak bizim
açlığımız hukuksuzluk karşısında, bizim
açlığımız adaletsizlik karşısında eğer
bir şey yapmazsak aç oluruz; bizim açlığımız adalete
ve hukukadır. Tüm bu sebeplerle baro başkanlarının
yaptığı eylemleri, direnişi ve şu anda da
yaptığı eylemi sahipleniyoruz.
Değerli arkadaşlar, bilimsel olarak insan
beyni iki kısımda isimlendirilir: Bir, analitik zekâ; iki, duygusal
zekâ. Duygusal zekânın olmadığı ya da zayıf
olduğu iktidarlarda kibir vardır, sağduyu yoktur ve
unutmayınız ki kibrin ve sağduyunun olmadığı
yerde de toplumu felaket bekler.
Tüm itirazlara rağmen ısrarla, iktidar, bu
çoklu baro yasasını ne bir kamu yararı olduğunu ispat
ederek ne toplumu ikna ederek ne de baro başkanları ve
avukatların görüşlerini alarak Komisyondan geçirdi, iki gündür de
Genel Kurulda görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, tarihte bilinen ilk
yazılı yasalar Hammurabi Yasalarıdır. Hammurabi
Yasaları milattan önce 1760larda ortaya çıkmıştır. O
dönemdeki yasalar ile şu an sizin yapmaya
çalıştığınız yasalar arasındaki
benzerliğe baktığımızda, ikisi de üstünlerin hukukunu
yaratma gayesi
Yani aslında ilkel hukuk anlayışını
binlerce yıl sonra siz tekrar yürürlüğe koymaya çalışıyorsunuz.
Eğer baro başkanlarının, avukatların
yaptığı bunca itiraz ve eleştiriyi dikkate
alsaydınız, eğer biraz sağduyulu olup biraz da kibirden
uzaklaşsaydınız bugün bu yasa görüşülmeyecekti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Ancak biliyoruz, tüm
itirazlarımıza, eleştirilerimize rağmen, sizler parmak
sayısı fazla olduğu için bu yasayı geçireceğinizi
söylüyorsunuz.
Bu yasayı neden yapmak istiyorsunuz? Neden
baroları bölmek istiyorsunuz? diye soruyoruz arkadaşlar. Çünkü
yandaş, partili barolar yaratmak istiyorsunuz; çünkü yargı
bağımsızlığını tamamen ortadan
kaldırmak istiyorsunuz, çünkü hukuksal denetim mekanizmasından kurtulmak
istiyorsunuz.
Baro başkanları nasıl
Feyzioğluna sırtını dönüp itibarını
sıfırladıysa bu halk da size sırtını dönecek ilk
seçimde ve sizin siyasi itibarınızı sıfırlayacak
arkadaşlar ve şunu söylemek isteriz: Tahrip etmediğiniz tek bir
kurum kalmadı; siyaset, eğitim, adalet ve en önemlisi, ahlak
arkadaşlar. Tüm yaptığınız hukuksuzlukların
farkında olduğunuz için en ufak bir itiraza, eleştiriye, bir
sese tahammül edemiyorsunuz çünkü korkuyorsunuz; arkası gelir,
yıkılır surlar, saraylar diye ödünüz kopuyor. Kim güçlü; halk
mı, saray mı? Bizler halkız ve yaptıklarınız
canımıza yetti.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın HDP Eş
Genel Başkanı hocamız da burada, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle AK
PARTİli milletvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: AK
PARTİde bir ruh hâli var Barolar bize karşı, o nedenle bu
yasayı değiştiriyoruz. gibi bir durum içerisindeler.
Değerli arkadaşlar, barolar size karşı değil; barolar
kurum olarak insan hakları ihlallerine karşı, adaletsizliğe
karşı hukuk devleti ilkelerini savunuyorlar; tarihlerinin her
döneminde bunu yapmaya çalışmışlar -eksik veya fazla- ama
şimdi çok daha fazla öne çıkıyorlar. Neden? Çünkü insan
hakları ihlalleri siciliniz çok ağır ve bu nedenle de bütün
barolar sizin yarattığınız bu uygulamaya
karşılar, insan hakları ihlallerine karşılar ve
bunları gündeme getiriyorlar. Yani karşı oldukları insan
hakları ihlalleri. Hangi iktidar ya da hükûmet olsa bugün ona
karşı çıkacaklar. Dolayısıyla, yapmanız gereken
barolara karşı olmak değil, barolarla ilgili düzenleme yapmak değil,
yapmanız gereken tek iş var; insan hakları ihlalleri sicilinizi
düzeltmeniz, adaletsizliğe son vermeniz. Bunu yapmalısınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakın -Sayın Hocamız da burada,
şimdi aklıma geldi- 1984 yılında Diyarbakırda
sıkıyönetim var, Türkiyenin birçok yerinde olduğu gibi.
Diyarbakırda tek stajyerim, baro başkanının yanında
staj yapıyorum. Sayın Hocamız da Ankara Hukuk Fakültesini
birincilikle bitirmiş ve Diyarbakıra staj yapmak için gelmiş.
Ben baro başkanının yanında staj yapıyorum ve baro
yönetim kurulunun toplantılarına da katılıyorum, o ortam
içerisinde tek stajyerim. Diyarbakır Sıkıyönetim
Komutanlığı -7nci Kolordu Komutanlığı-
savunmadan dolayı 4 avukat hakkında Diyarbakır Barosu
Başkanlığına yazı yazmıştı. Avukatlar
savunmalarında şunu söylemişlerdi: Sıkıyönetim
uygulamaları işkenceye yeşil ışık yakıyor.
Sıkıyönetim Komutanlığından Diyarbakır Barosuna
gelen yazı şuydu: Bu avukatlarla ilgili soruşturma açın ve
barodan atın. Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulunda, o gelen
yazıyı yırttılar ve bir yönetim kurulu kararıyla da
7nci Kolordu Komutanlığına cevap yazdılar. Bakın,
baro budur değerli arkadaşlar.
Bugün siz ne yapıyorsunuz? Bakın,
aynı darbe uygulaması, aynı darbe ve darbecilerin
uygulaması. Ne yapıyorsunuz? Vanda bir çocuğun kafası
klozete sokuluyor, işkence ve Van Barosu bununla ilgili tutanak tutuyor,
rapor yazıyor ve sizin Hükûmetiniz Van Barosuyla ilgili olarak
soruşturma açıyor. Bunun ne farkı var 12 Eylül faşist
darbecilerinin uygulamasından?
Başka bir örnek: Urfa Barosu. Urfa Barosu,
Halfetide işkence uygulamasını tespit ediyor, anında ama
anında tutanak tutuyorsunuz, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Bakanlık
soruşturma açıyor.
Başka bir örnek: Ankara Barosu. Ankara Barosuna
neden karşısınız? Dışişleri
Bakanlığı mensuplarına işkenceyi belgelediği
için, zorla kayıplar vakasında tutum aldığı ve rapor
yayınladığı için ve insan hakları ihlallerine
karşı çıktığı için. Şimdi onunla ilgili
olarak da suç duyurusunda bulunuyorsunuz. Bakın, geldiğiniz nokta
darbecilerle aynı noktadır, aynı noktadır. Aynı derin
devletin, aynı derin devlet iktidarının Hükûmeti noktasına
geldiniz.
Bir şey söyleyeceğim, bakın,
hatırlayın, burada hafıza yok, hafızası olmayan baro
başkanlarını buraya çıkartıyorsunuz. Biz Barolar
Birliği Genel Kurulunda konuşurken bu arkadaşlarınız
masanın altına saklanıyordu. Hadi, şunu da söyle,
şunu da söyle. diyorlardı biliyor musunuz? Tek bir kelime
etmiyorlardı, tek bir kelime.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok ağır
laflar, çok ağır laflar.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, size söyleyeceğim: Sizin başörtünüzle ilgili olarak bizim
yazdığımız gerekçeleri sizlere biz dağıttık
28 Şubatta. 27 Nisanda 10 tane, 15 tane baronuz vardı sizin, size
yakın baro vardı; 27 Nisan sabahında hangi baro
Büyükanıtla ilgili olarak suç duyurusunda bulundu? Sizlere soruyorum: Var
mı bir tane baronuz? (CHP sıralarından alkışlar) Biz
sabah saat dokuzda Diyarbakır Adliyesi önündeydik MAZLUMDERle,
İHDyle birlikte. Çıkartın bir tane baroyu, çıkartın,
2007 yılında iktidardınız. Barolarınız yok muydu?
Yok muydu barolarınız? Bakın
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya mevcut sistemle
baroyu kazanmak ne mümkün yani? Herkes kazanmasın diye
çıkarılmış, herkes kazanmasın diye
çalışıyor. Hepsi sizin zaten.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, aynen bunu yapıyorsunuz, şimdi bir gücün arkasına
sığınıyorsunuz.
Bir şey daha söyleyeceğim, bakın,
aynı derin devlet uygulamasını yapıyorsunuz. 2001
yılında Barolar Yasası değiştirildi, çok önemli
değişikler yapıldı ama derin bir operasyon vardı
Anadolu barolarına karşı. Ankaraya karşı
örgütlenmiştik, Türkiye Barolar Birliğinin yönetimini
değiştiriyorduk. Ne yapıldı biliyor musunuz?
Hatırlayın. Hiçbiriniz hatırlamazsınız. Delege olmayan
baro başkanları delege yapıldı, 30a yakın baro
başkanı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Çok
rahatlıkla geçici bir hüküm konulurdu, yirmi gün sonra yapılacak
seçimde de denilirdi ki: Şu anda yasayla delege olmuş olanlar bunda
oy kullanamaz. Ama oy kullandırdılar. Oy kullandırdılar ve
138e 132 Anadolu baroları kaybetti. Orada bakın, bir derin devlet
operasyonu vardı, şimdi aynı derin devlet operasyonunu size
yaptırıyor. Kime karşı? Kim için? Bu derin devletin en
temiz çocukları için, onları yeniden başkan yapmak için. Ve siz,
aynı derin devletin hükûmeti hâline geldiniz; farkında
değilsiniz, farkında olun. Hükûmet olun, iktidar olun, derin devletin
oyuncağı olmayın, diyeceğim budur sizlere.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, öncelikle tabii burada bahsedilen, isim söylenmemekle
beraber dün akşam yaptığı konuşmaya binaen Yusuf
Başer arkadaşımıza çok ciddi, haksız bir saldırı
var. Ben cevap vereceğim, fakat konunun önemine binaen -yani böyle
sıraların altına saklanmak falan böyle kolay yenilir yutulur
laflar değil- bunlarla ilgili olarak muhakkak -Yusuf Başer
arkadaşımızı aradım geldi- bir söz vermeniz, cevap
vermesi gerektiğini düşünüyorum, birincisi.
Fakat ondan da öte şu var: Bu derin devlet
ithamlarını biz reddediyoruz. Derin devletle ilgili söylenebilecek en
son
Bizim bütün mücadelemiz, bakın, hayatımızın
mücadelesi, siyasetimizin mücadelesi sizin o derin devlet dediğiniz
şeye karşı olmuştur. Biz onları peyderpey, peyderpey,
peyderpey yok ederek bugünlere geldik. Eğer Türkiyede bir derin devlet
olsaydı 15 Temmuz başarılı olurdu. Ve bu süreçte de ben
bakıyorum, tam tersine, ürettiğiniz siyasetle derin devletin
yanında durmayı tercih eden sizlersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Marazlı bir hâl
içindesiniz. Bir taraftan derin devletten muzdarip olduğunuzu
söylüyorsunuz, bir taraftan da o derin devletin ki malum, o FETÖcülerin
inşa etmek için gayret gösterdiği derin devletin
argümanlarını burada kullanıyorsunuz, bize bunlarla ilgili
laflar söylüyorsunuz. O yüzden, Sayın Tanrıkulu, bu sözleri söylerken
ben sizi hakikaten hukukçu olarak adalete davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Oylamayı yapıp ardından
Yusuf Beye söz vereceğim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Buyurun Yusuf Bey.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2002 yılında Yozgat Baro
Başkanı olduğum dönem içerisinde, İstanbulda yapılan
Barolar Birliği toplantısında hatırlarsanız -rahmetlik
oldu- Özdemir Özokun İmam-hatipli bir Başbakanı içime
sindiremiyorum. gibi bir sözü olmuştu. Onun üzerine de İstanbulda
-Sezgin Bey de hatırlarlar, o zaman 76 Baro Başkanı vardı-
76 Baro Başkanı içerisinde, ben kendim de bir imam-hatip lisesi
mezunu olduğumu, imam-hatip liselerinin de Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı bir okul olduğunu, denetiminin
devlet tarafından yapılan bir okul olduğunu, böyle bir sözün de
-özellikle Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
yapmış ve hukukçu olanlar arasında böyle bir
konuşmanın, bilakis de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
avukatlığı savunan, hukuku savunan insanlara- yakışmayacağını
ve bu sözü de kınadığımı -o zaman 37 yaşında
genç bir avukattım- o dönem içerisinde ben haykırdım.
İki, yine o dönem içerisinde Barolar
Birliği toplantısında
Kendisi de iyi bilir, ben
inandığım değerler uğrunda sonuna kadar mücadele eden
bir arkadaşınızım. Benim için inançlar ve idealler
önemlidir ve onunla ilgili olarak da sonuna kadar mücadele eden birisiyim.
İnandığım neyse, bana zarar vermiş olsa bile pire için
yorgan yakar mısınız? Ben yakarım.
Yine hatırlar arkadaş, o dönem içerisinde biz
Diyarbakırda toplantılar yaptık ve o toplantılarda da
duygu ve düşüncelerimi sonuna kadar savunan bir arkadaşım. O
noktada, benim hayatımın her alanına bakabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, bir hayat hikâyesi değil
de
YUSUF BAŞER (Yozgat) Başkanım,
yani
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani küçümsenecek bir
şey değil Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Ben o noktada pire için
yorgan yakan birisiyim. İnançlarım ve ideallerim benim için her
şeyden değerlidir. Benim kitabımda korkmak diye bir şey
yoktur. Gerekirse bu canı, bu inanç ve değerler için seve seve verecek
bir arkadaşınızım. 15 Temmuz hain darbe girişiminde de
işte burada eşim ve çocuklarımla beraber bu Meclisin
altında bulunan birisiyim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Demokrasiden bahsedenlerin, özgürlükten
bahsedenlerin öncelikle aynaya bakmaları gerektiğini
düşünüyorum. Aynaya baktığı zaman, korkakların kim
olduğunu, gerçek kimliklerini kimlerin sakladığını
cümle âlem biliyor, aziz milletimiz de biliyor.
Ben, bu vesileyle konuşmaları
reddettiğimi söylüyor ve gerçekten beni yakinen tanıyan birisi olarak
da böyle bir değerlendirmede bulunmasını da esefle
karşıladığımı belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
özellikle Özlem Hanım Derin devletin argümanlarını kullanan,
derin devletle iş birliği yapan sizlersiniz. diye çok ağır
bir sataşmada bulundu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Arkadaşınız bize söyledi, ben iade ediyorum. Öyle söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizim
arkadaşımız Farkında değilsiniz. gibi bir ekleme
yaptı, ona tutanakta dikkat edersiniz. Buna alet olmayın,
farkında değilsiniz. gibi çok hafifletici şeyler de söyledi
kendi değerlendirmesi olarak. Ancak bize Derin devletle iş
birliği yapan sizsiniz. diye çok ağır bir saldırı
var, İç Tüzük 69a göre cevap hakkı istiyoruz.
Hakkımızı Sayın Sezgin Tanrıkulu kullanacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Barolar
Birliğinin bütün toplantılarında ve başkanlar
toplantısında tutanak tutulur, tümünde tutulur. O tutanakların
hepsi ortada. Orada, İstanbul Barosu Başkanı ile Diyarbakır
Barosu Başkanı ve Yozgat Barosu Başkanı neredeyse aynı
sürede konuşurlar. Hepsi ortada, bizim tarihimiz de ortada, burada
konuşan arkadaşların tarihi de ortada. Ben, çok somut şeyler
söylüyorum, çok somut. Geldiğiniz noktayı tarif ediyorum, bakın,
geldiğiniz noktayı tarif ediyorum. Nasıl, nereden geldiniz ve
nasıl derin devletin iktidarı oldunuz bunu tarif etmeye
çalıyorum ve somut örnekler veriyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tamam, aynı
şeyi söylüyoruz. Biraz evvel de aynı şeyi söyledim, Ben bunu
reddediyorum. dedim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, derin devletin iktidarı oldunuz. En ağır,
bakın
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
dediğimin aleyhine laf söyleyip aynı şeyi tekrar etmesine ben
müsaade edemem kürsüde, olmaz yani.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Olur mu?
Ben görüşlerimi söylüyorum, gelirsin, burada cevap verirsin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, olamaz.
Aynı şeyi tekrar ediyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Gelirsin
burada cevap verirsin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Veririm! Aynı
şeyi tekrar etmenize müsaade etmiyorum! Hem lafı söylüyorsunuz, ondan
sonra da yerinden bir daha cevap ver. Bu mudur cevabımın hakkı?
Hayır, olamaz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, bu operasyon da bu barolar operasyonu da derin devlet
operasyonudur. Bir derin devletin aygıtı hâline dönüştünüz.
Zorla kaybetmelere bakın, ağır insan hakları ihlallerine
bakın, sistematik işkencelere bakın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Onunla, bu konuyla
alakalı hiçbir bağlantı yok, hiçbir bağ yok, arasında
hiçbir bağ yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ben
sizlere somut şeyler söylüyorum: Bakın, benim
yazdığım, bizim yazdığımız gerekçeleri biz
sizlere gönderdik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne alakası var?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 27 Nisan
ortada. Bakın, 27 Nisanda
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir hukukçu yüz yüzeyken
birisine söz söyler, yüz yüzeyken.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Evet, yüz
yüze söylüyorum. Bakın, 27 Nisanda neredeydiniz? Sonra ne
yaptınız?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya, 27 Nisanda biz
buradaydık. Sizin olduğunuz zamanlarda itiraz eden
çıkmış mı? Şu askere Hayır. diyen
çıkmış mı?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, Dolmabahçede kol kola girdiniz. O zaman barolarınız yok
muydu?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biz engel olduk, Meclis
Başkanımız Cemil Çiçek çıktı o zaman, verdi
cevabını.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sizlere
soruyorum: O zaman barolarınız yok muydu? Sonra, kol kola girdiniz.
Aynı derin devletin yürütücüsü hâline geldiniz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan be!
SALİH CORA (Trabzon) Hadi oradan!
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sezgin, sen kendine bak.
Buradan sana ekmek çıkmaz Sezgin!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Şu
anda iktidar değilsiniz, derin devletin Hükûmetisiniz. Tutanaklar ortada.
Herkesle tek tek de konuşuruz, her ortamda konuşuruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben müsaade ederseniz bir şey
söylemek istiyorum: Türkiyede derin devlet yoktur, Türkiye Cumhuriyeti devleti
vardır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN - Özlem Hanım, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
şimdi, Meclisimizde en fazla hangi meslek grubu olduğunu hepimiz
biliyoruz. Biz avukatlar varız ve kendi mesleğimizle alakalı önemli
bir kanunu görüşüyoruz. Bu konuyla alakalı olarak muhalif olmayı
çok tabii görüyorum. Biz bu kanunu hazırlarken de kendi içimizde çok uzun
müzakereler yaptık ve öyle zannediyorum, benim iki yıllık Meclis
tecrübem içerisinde bir kanuna hazırlanırken ki en uzun
görüşmeleri yaptık. Bütün hukukçu vekillerimizle oturduk,
konuştuk tek tek artısı, eksisini. Bunu şunun için
söylüyorum: Bu kürsüden konuşurken her zaman
yaptığınız konuşmayı beklemiyorum Sayın
Tanrıkulu, farklı bir konuşma bekliyorum. Şimdi, buradan
bakıyorum, bir defa şunu bekliyorum: Hukukta mahkemelerde rûberû
olmak çok önemlidir, yüz yüze olmak çok önemli bir ilkedir.
Muhatabınızın yüzüne bakarsınız -hâkimdir,
savcıdır, sanıktır- direkt yüzüne söylersiniz. Bir defa
şunun için sizi kınıyorum: Arkadaşım burada yok. O
burada yokken onun gıyabında konuşuyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ben
avukatlara dedim, arkadaşını da kastederek söyledim.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Davet edin, Yusuf Bey
gelsin, yüzüne istediğinizi söyleyin, birincisi bu.
İkincisi, bakın, bir insana
gıyabında korkak demek çok büyük bir haksızlıktır,
çok.
Ha, derin devletle alakalı
Biz bir yere
saklanmıyoruz. Bakın, bizim hayatımız, hele bu davanın
içindeki hem kadınların hem erkek
arkadaşlarımızın
Ben biliyorum Yusuf Beyin Yozgat Baro
Başkanlığından devam eden o sürecinin ne kadar
ızdıraplı olduğunu, sadece kendisi değil, eşi
başörtülü olduğu için başına gelenleri. Bugüne kadar
HABİP EKSİK (Iğdır) Hadi
oradan!
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bak, Hadi oradan!
deme. Ne demek Hadi oradan!
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Ne demek Hadi
oradan! Ne demek Hadi oradan! Ne demek Hadi oradan! Hadi buradayım
işte, gel, buradayım. Buradayım, buradayım. Terbiyesiz
adam! Buradayım, buradayım. Söylediğim her kelime doğrudur.
Sen Hadi oradan! diyemezsin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Özlem Hanım, bir dakika lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Böyle bir şey
olamaz Sayın Başkan. Ne demek Hadi oradan! Hangi kelime yalan.
Meral Hanım, rica ediyorum, bu
arkadaşınızı uyarın. Böyle bir üslup olamaz.
BAŞKAN Bir dakika Özlem Hanım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisine yakışmayan tavır ve davranışlarda
bulunmamamız gerekiyor. Laf atmak doğru bir şey değildir.
Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Şu an burada,
ister inanırsınız ister inanmazsınız, benim kürsüde
yaptığım her kelime yaşadığım,
inandığım, şahit olduğum konuşmalardır,
öyledir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Aynen
Başkanım, biz de öyle.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Ve şunu
söyleyeceğim: Baro, baro, baro
Ya, baro demek benim için ne biliyor
musunuz? Çile, çile, çile
(AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Ben baroda staj yapmak için altı yıl
uğraştım, altı yıl.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Bravo!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Baro Başkanına bak
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Baro
Başkanı da alkışlar mı
YUSUF BAŞER (Yozgat) Çile
Çile
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir saniye
Bütün eğitim hayatını fevkalade
başarıyla geçirmiş ben, en büyük arzusu hâkim olmak isteyen ben,
bir staj yapmak için altı yıl uğraştım. O yüzden bana
Barolar, hak, hukuk. dediğiniz zaman ben çilemi hatırlıyorum,
arkadaşım kendisinin ve eşinin çilesini hatırlıyor.
Ha, gelelim derin devlet meselesine. Bu ülkede
geçmişe dönük olarak derin devlet var mı, yok mu, bilemem. Bunu
yapmak isteyenler vardı Türkiyede, geçmişte vardı. Bunu yapmak
isteyenler bu ülkede darbeler yaptılar. Bakın, geçen gün hep beraber
o darbelerin izini kazıdık. Her birimizin hayatına zulmettiler,
size de ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Mikrofonu açar
mısınız?
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla)
Toparlayacağım.
Sayın Tanrıkulu, ben biliyorum, size de
zulmettiler o derin devlet, onu savunacak bir hâliniz olmamalı. Bize de
zulmettiler, bizim bütün duruşumuz, AK PARTİyi bugüne getiren
şey, işte o derin devlet dediğiniz yapılara olan dirençtir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Başkanım, derin devlet varmış demek ki.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Biz haktan, hukuktan
yanayız. Fikirlerimiz farklı olabilir ama şundan emin
olmanız lazım, biz bu ülkede hakkın, hukukun hayata geçmesini isteyen
insanlarız.
Devamında şunu söyleyeceğim, son bir
cümleyle toparlıyorum. Eğer, AK PARTİnin derin devlete
karşı duruşu olmasaydı
27 Nisanda Türkiyede o askerin
alıştığı e-muhtıraya karşı ilk defa bir
duruş sergilendi; ilk defa, ilk defa. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ya
ne yaptınız peki? Kol kola girdiniz, kol kola girdiniz.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Biz de oradaydık,
bakın biz de oradaydık. O işler olurken ben de AK PARTİde
çalışan bir insandım, o direnişin bizler bir parçası
olduk. Eğer AK PARTİ derin devletin karşısında
olmasaydı bu FETÖ darbe yapmaya çalışmazdı ve bence bu
Meclis hamdetmeli. Ya, başardık kardeşim ya, bu adamlara
karşı demokrasimiz üstün geldi, niye hâlâ ezik hissediyoruz
kendimizi? Başardık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Son cümle
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Özlem
Hanım, avukatlara dayak atılıyor şimdi. Şu anda dayak
atılıyor Güvenparkta.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bağırma!
Bağırmasın arkadaşınız.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya,
arkadaşlar, Avukatlar dövülüyor. diyor, ne var bunda ya? Şu anda
bu!
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Eskiden dövülüyordu.
İşte bak söylüyoruz, eskiden dövülüyordu.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Dövülmemesi
gerekiyor, şu anda dövülüyor. Yapmayın ya, avukatız hepimiz!
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Yanına git
yanına.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Gideceğim
zaten. Yanına gideceğim.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Git.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Gideceğim
tabii, yanında olacağım. Sen de burada otur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, son cümlem şudur: Barolar meselesinde hemfikir
olmayabiliriz, birbirimize bu konuya dair eleştirilerimizi söyleyebiliriz
ama lütfen birbirimizin hakkı, hukuku, bu ülkede özgürlükleri, demokrasiyi
üstün kılacağımıza, asla ve kata darbecilere, derin
devletçilere müsaade etmeyeceğimize emin olmalısınız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adanın, Türkiyede hiçbir zaman derin devlet
olmadığına, devletin içerisinde milletin, devletin
adını kirleten hırsız, arsız, bölücü ve darbecilerin
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Özgür Bey, bir dakika, bir şey
söyleyeceğim.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel Sezgin Bey
konuşurken ben Türkiyede derin devlet yoktur, Türkiye Cumhuriyeti
devleti vardır. dedim. Her zaman, her dönem devletin, milletin
adını kirleten bazı insanlar belli yerlere gelebilirler.
Türkiyede hiçbir zaman derin devlet olmamıştır ama devletin
içerisinde milletin, devletin adını kirleten hırsız,
arsız, darbeci olmuştur. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile bu
anlamsız mücadelelere öncülük yapan hırsız, arsız, bölücü,
darbecileri karıştırmamak gerekir. Bugün Türkiye çok zor
günlerden geçmektedir, hâlen derin devlet şu devlet değil
Libyada, Suriyede, Irakta bir sürü sıkıntıyla
uğraşırken bu tartışmayı doğru bulmuyorum.
Buyurun Sayın Özel
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
konuşmaya cevaben ayrıca söz talebim olacak tabii ancak doğru
bulmadığım birkaç şeyi söyleyeceğim; birincisi: Kim
konuşursa konuşsun kürsüde bir Grup Başkan Vekilinin, bir
mevkidaşımın ya da bir başka vekilin Ben sana bunu burada
konuşturmam. diye ayağa kalkıp bağırması ne
İç Tüzüke ne nezakete ne demokrasiye uygundur; bunu doğru
bulmuyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Arkadaşınız yaparsa yaparım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bunu ben yaparsam da
eleştirin, bunu Özlem Hanım yaparsa da çünkü burası Parlamento,
burası konuşulan yer. Fikri fikirle yeneceksiniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Aynı kelimeleri
tekrar tekrar söyleyemezsiniz Özgür Bey, olamaz böyle bir şey; olamaz,
olamaz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Meclis
Başkanının İç Tüzükten kaynaklı yetkileri
vardır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olamaz! Olamaz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Riyaset makamının
temiz bir dile davet etme ya da...
BAŞKAN Ama Sezgin Bey
konuşmasını tamamladı Özgür Bey.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dilerim ama Sayın
Başkanım, şimdi, bakın, burada da bir haksızlık
olmasın; Meclis Başkanı temiz bir dile davet etme
hakkını kullanabilir, gerek görmemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Meclis Başkanı
bizim hassasiyetimizi duymak zorunda değil, öyle bir şey yok.
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclis Başkanı ya da
Vekilinin temiz bir dile davet etmeye gerek duyduğu bir konuşma yok.
Bunun üzerine Genel Kurula hitap etme çağrısını
gerektirecek ikili polemik alanı yok. Biz kendi görev alanımızda
kalmalıyız, Meclis Başkanının, Riyaset
makamının otoritesini sarsacak, kendisinden onun yetkisini
tartışacak ve grubumuzun hatibine ayağa kalkıp Seni burada
böyle konuşturmam. diyecek bir yaklaşım, demokrasiden nasip
almamaktan kaynaklanmaktadır. Başka hiçbir sebebi yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım,
olamaz; olamaz Başkanım, hayır, hayır, olmaz, olmaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Müsaade edin. Özlem
Hanım, sekiz dakika üst üste Terbiyesiz. de dediniz bilmem ne de. Kime
dediğinizin bir önemi yok ama dün burada bir milletvekili aynı
cümleyi söyledi diye ceza almışken, siz Grup Başkan
Vekilliği sıfatıyla oradan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, hayır,
Özgür Bey ama siz görmüyor musunuz? Özgür Bey, rica ediyorum, konuyu
çarpıtmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Başkan yapar, kendi
grubunun Başkan Vekili, arkadaş bir kabalık yaptıysa
uyarır, burada hüküm vermek, infaz yapmak, haddinize değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, kabul
etmiyoruz, kabul etmiyoruz. Olmaz, olmaz.
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son sözüm: Parlamento gibi,
hepimizin salonda olması gereken ve bizim denetim imkânlarını
kullandığımız bir yerde, bir hatip
dışarıdayken tutanak altındaki konuşmayı
Gıyabında söz söylemek, arkasından konuşmak. gibi
ithamlar, çok küçük düşürücüdür.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç değil, hiç
değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Sezgin
Tanrıkulu, şahsına ve grubumuza yapılan
sataşmaları İç Tüzük 69a göre kürsüden yanıtlayacak,
müsaadenizle efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sataşma yok.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Konuştu zaten
Başkanım.
BAŞKAN Tabii, Özgür Bey, Sayın Beştaş
söz istedi. Sonra hemen vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, sonra verirsiniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
ben de istiyorum.
BAŞKAN Hayhay.
Buyurun Sayın Beştaş.
44.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Ankara ili Kuğulu Parkta baro
başkanlarının ve avukatların anayasal haklarını
kullanmalarının engellendiğine ve Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, şöyle, şu anda biz
baroları konuşurken içerideki atmosferden bağımsız bir
tablo var. Şu an Ankaranın göbeğinde, Tunalı Hilmide
avukatlar kuşatma altında; avukatlar ve baro başkanları
dayak yiyor; gazeteciler avukatların yanına gönderilmiyor; gazetecilere
turkuaz kartı dayatması var ve görüntüler şu anda bütün
kanallarda geçiyor. Bizim vekillerimiz de orada, kendileri de arada
kalmış -sanırım Sayın Tanal da oradaymış,
gördüm görüntülerden- bunu kabul etmemiz mümkün değil. Baro
başkanlarını komisyona almayıp beş gün Meclis önünde
bekleten, onları Ankara girişinde yirmi yedi saat bekleten iktidar
partisi, bugün de Ankaranın göbeğinde Kuğulu Parkta baro
başkanlarının ve avukatların anayasal haklarını
kullanmalarını engelliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)- Bu durum,
Mecliste, iktidar partisi grubu burada, öneri sahibidirler, getirmişler
buraya Feyzioğlunu -sanırım gitmiş- efendim, Türkiye
Barolar Birliği Başkanı
Başkanı gelip
oturtacaksın süs olsun diye, sonra baro başkanlarını
Ankarada dövdüreceksin; bunu kabul etmiyoruz. İşte, bu, sizin bu
yasayı dayatmanızın gerçek sebebini de ifade ediyor.
Sayın Zengin, konuşmasında şöyle
söyledi, baroları çile, çile çile diye tarif etti.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Aynen öyle, aynen öyle.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Evet, aynen öyle.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tam da
bunu söylüyoruz. Siz geçmişte yaşadığınız ya da
yaşamadığınız
Hadi biz
yaşadığınızı varsayalım, en kötü ihtimalle,
intikam alarak getiremezsiniz kanun taslağını.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Ne
demek ya! Ne intikamı ya! Kişi, kendinden bilir işi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kanunlar
intikam amacıyla yapılamaz. Siz Türkiye'de hukukun,
yargılamanın dibine dinamit koyacak bir teklifi çile çektiniz diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
İntikam sizin işiniz, sizin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
82
milyona bu çileyi, bu bölmeyi, bu parçalamayı, yönetmeyi
dayatamazsınız. Hukuk kuralları objektif olur, soyut olur,
kişiselleşemez, subjektif bakış açısıyla
değerlendirilemez. Kendi itirafları, günlerdir televizyonlarda
anlatıyorlar, Baroları bölmemizin, parçalamamızın,
yönetmek istememizin sebebi, geçmişte bize yaptıklarıdır.
diyorlar. Ben de başörtüsünü savunan, daha doğrusu, özgür herkesin
istediği gibi giyinmesini savunan yüzlerce konferansa, yürüyüşe
katılan biri olarak diyorum ki
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Biz
niye görmedik o zaman?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
dün
başörtüsü yasağına karşıydım, bugün de
başörtüsünün zulüm aracı olarak kullanılmasına
karşıyım. (HDP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Hadi oradan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunun
bir muktedirlik, bunun bir mağduriyet olarak artık
kullanılmasını kabul etmiyoruz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Biz
sana oy verenlere üzülüyoruz. Size oy verenler adına çok üzülüyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bugün,
isteyen istediği kıyafeti giyebiliyor. Başörtüsünün
arkasına saklanarak zulmü meşrulaştıramazlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Geç onu, geç onu!
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Allahtan kork ya!
BAŞKAN Sayın Beştaş,
toparlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca, şöyle bir şey de söyledi Sayın Zengin, bize dönerek
dedi ki: Derin devletten siz de çok çektiniz. Evet, çok çektik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Aa, hayret, nasıl
kabul ettiniz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Faili
meçhul cinayetler, asit kuyuları, dışkı yedirmeler
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Başkan, AK PARTİ döneminde mi oldu bunların hepsi? Onu da bize
söylüyorsun.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Biraz insaf!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İşkenceler
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Onu
da Recep Tayyip Erdoğan yaptı, değil mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama
onların zulmünü affeden iktidardır; onlara beraat kararı
verdiren bu iktidardır. (HDP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Yazık!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Roboskinin
hesabını sormayan bu iktidardır.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) -
Türküm. diyebiliyor musunuz? Dinim İslam. diyebiliyor musunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bizimle
kendilerini eşitlemesinler. Mağduriyet edebiyatı bir ömür sürmez
ya, yeter! Artık mağdur değiller yani.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
İnkârcı kim, belli oldu.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Tanrıkulu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu tartışılan konular uzun süredir
tartışılan konular. Bu konudan çıkıp gündemimize
dönmeyi rica ediyorum. Bir sataşmaya meydan vermeden düşüncelerinizi
ifade ederseniz sevinirim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, şunun
farkında değilsiniz: Bu mağduriyetiniz ilelebet sürmez. Mağdurdunuz,
evet, mağdurdunuz. Biz de sizin yanınızdaydık, bunun
farkında değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından Tabii,
tabii sesleri, gürültüler) Ama bakın, şu anda zalim oldunuz, onun
farkında değilsiniz, onun farkında değilsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, dün, bu kürsüden gelen bir
arkadaşımız, dindar bir muhafazakâr, vicdanlı bir yazar,
Mehmet Ocaktan köşe yazılarında yazmış. Çok şey
yazmış da tam da bu konuya temas ettiği için söylüyorum.
Bunları unuttunuz, size hatırlatmak için söylüyorum. Bakın, ne
demiş? Mesela 28 Şubatta başörtüsü mağdurları için
farklı kesimlerden insanların milyonluk özgürlük zinciri
oluşturduğu gerçeğini bilen dindarlar, avukatların en temel
mesleki hakları konusunda tamamen barışçıl yollarla
kendilerini ifade edebilme haklarının engellenmesi
karşısında susmayı hangi adalet ve vicdan duygusuyla izah
etmektedirler? (CHP sıralarından alkışlar)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Çok
seslilik.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bunu söyleyen, AK PARTİ
sıralarından gelen bir köşe yazarı. Bakın,
bunları bana söylemiyor, sizlere söylüyor.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Tamam, mutlu ol!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Biz sizin
yanınızdaydık o zaman ama şimdi siz zulmeden bir
iktidarın aracısı hâline geldiniz, sessiz kalıyorsunuz
bütün bu zalimliklere ve şimdi yine açık açık söylüyorum: Bir
derin devlet operasyonu olan bu barolar yasasına imza atıyorsunuz.
Niçin? Ekim ayında seçim var, aralık ayında Türkiye Barolar
Birliği seçimi var bu devletin en temiz çocuğunu yeniden başkan
yapmak için. Bu mudur sizin bu kadar çok emek verip zulüm gördüğünüz
ortamlar, bunlar için miydi? Bunları bir hatırlayın, bakın,
hatırlayın. Geçmişinize dönün bakın.
Bakın, bu mağduriyet sizinle
başlamadı, sizinle de bitmeyecek ama hangi iktidarın yürütücüsü
olduğunu görün. 27 Nisanda, Dolmabahçede, onun mimarlarıyla
Dolmabahçede kol kola girmediniz mi? Suç duyurusunda bulunan bir tane baro
varsa, çıksın burada söylesin. O zaman barolarımız yok
muydu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sezgin Bey.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bir
tanesi, bir tanesi çıksın söylesin. Biz, sabah saat dokuzda gittik,
suç duyurusunda bulunduk. Bizim işimiz mi? Bakın Barolar siyaset
yapıyor? diyorsunuz, bizim işimiz miydi? Evet, işimizdi, hukuk
devleti için işimizdi, şimdi de baroların işi. (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin zalimliğinize
karşı çıkmak, baroların işi. Biz 27 Nisanda sizin için
değil, demokrasi için, hukuk devleti için karşı
çıktık, yarın olsa yine karşı
çıkacağız. Ama, sizden bir baro, bir tek baro o dilekçeyi
götürüp verme cesaretinde olamadı, varsa söylesinler. Hodri meydan! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, buradan konuşacağım ve
kapatacağım. Yeteri kadar
BAŞKAN Gündeme geçelim
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, şöyle bir
mesele var yani şimdi arkadaşlarıma cevap hakkı
doğurmak istemiyorum ama buradaki problem şudur: Şimdi, biz
kürsüye elzem olduğu için çıkmak durumunda kaldık. Bir defa
burada reddedilen bir konuşmaya, reddedildi önce, dedim ki Size bir
hakaret yok, size bir sataşma yok. Ama çıkan hatip aynı şeyi
tekrar ediyor. Bu kürsülerde verilen
BAŞKAN Tamam.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım, acele
etmeyelim.
Bu kürsülerde verilen süreler önce reddedip sonra
aynı şeyi tekrar edip, yani bizim itirazımız, katmerli
duymak için var değil herhâlde. Yani, biz de bir insanız, bu
lafları
Ben de biliyorum hukuku, kuralı. Peki, kürsüye çıkan
arkadaşım aynı şeyi tekrar etmek için mi çıkıyor
kürsüye? Ha, devam edelim, ya ben kürsüde anlatıyorum, yalan söylemiyorum,
kendisine sataşmıyorum, ben -beğensin, beğenmesin- bu
partinin, AK PARTİnin Grup Başkan Vekiliyim. Hadi oradan. ne demek
yani, ne demek Hadi oradan. Böyle bir şey olamaz, biz bunu kabul
edemeyiz.
Şimdi devamına geleceğim. Asıl,
daha önemlisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son cümle, şimdi
deniyor ki efendim Çile çektiniz mi, çekmediniz mi bilmiyorum. Bak, hâlâ
Çektiniz mi, çekmediniz mi bilmiyorum? Diyelim ki çektiniz
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Anlayamazsınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz onu
anlayamazsınız çünkü çekmemişsiniz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Yalan
mı söylüyoruz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)- Ben şunu
söyleyeceğim: Hayatım boyunca ben ve arkadaşlarım,
başörtüsünü asla kullanmadık, hatta, hatta -duvarlar şahittir,
bizim Adalet Komisyonumuz şahittir- demişimdir ki ben, yarası
olan bir insanım ama hayatımı yaralarla yönetmiyorum, eğer
yönetseydim, sizin bize yaptıklarınızla muamele etseydik
bambaşka bir hâl olurdu, bambaşka! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Anlarsınız anlamazsınız,
bilemiyorum ben de ama bir daha söylüyorum duvarlar için, anlamak isteyenler
için bir kez daha söylüyorum: Biz, haktan, hukuktan, adaletten, demokrasiden
yanayız; hayatımız böyle geldi geçti. Hiç kimseden de bu konuya
dair nasihat alacak değiliz. Allah herkesin aldığı kadar
yolunu açık etsin.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, gündeme
geçelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, çok kısa
BAŞKAN Buyurun.
46.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Konuşmam farklı algılanmış, öyle anlıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle, öyle!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Çektiniz, çekmediniz
Çektiniz, aslında konuşmamın mealinde o
vardı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hâlâ çektiniz,
çekmediniz diyorsunuz, hâlâ itiraz ediyorsunuz ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz de o
yürüyüşlerde vardık dedim, biz de onu savunduk ama şimdi
çektiklerinizin bin katını çektiriyorsunuz, binlerce katını
çektiriyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ölene kadar
söyleyeceğim, ölene kadar!
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN 5inci madde üzerinde 3 önerge
vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Ümit Özdağ
İzmir Ankara İstanbul
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz
Adana Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya Ersoy Remziye
Tosun Şevin Coşkun
İstanbul Diyarbakır Muş
Muazzez
Orhan Işık Semra
Güzel Hüseyin Kaçmaz
Van Diyarbakır Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel Emre
Çorum Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Rafet Zeybek
Aydın İstanbul Antalya
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı Ünal
Demirtaş
Adıyaman Antalya Zonguldak
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ümit
Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün konuşmakta olduğumuz yasa teklifi
yasalaşırsa ülkemizin geleceği üzerinde bugün, tahmin
ettiklerimiz dışında, tahmin edemediğimiz birçok olumsuz
etkide bulunacak.
Ancak, ben, dün, AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Sayın Bülent Turanın yapmış olduğu basın
toplantısında üzerinde durduğu hususları kısaca ele
alarak konuşmak istiyorum çünkü bu basın toplantısını
önemli buldum ve bir bölümünü sosyal medya hesaplarımdan
yayımladım.
Sayın Turan şöyle dedi: Efendim, Bu
kanun geçerse barolar marjinalleşirmiş. dediler. Ben, buradan direkt
söylüyorum, zaten şu an bir kısmı için bunlar marjinal
değil mi? Diyanetle ilgili açıklamada tüm değerlerimize hakaret
eden, zaman zaman Anadolunun tüm ruhunu inciten açıklamalar yapanlar
bunlar değil mi? Daha nasıl marjinal olunacak? Neyin
marjinalliği? Ama daha ötesini söyleyeyim: Bu kanun geçtiğinde PKK,
FETÖ, benzer kurumlar, kuruluşlar, örgütler tutar baro kurarmış,
kursunlar! Kursunlar arkadaş. Eğer bu kanunlar çerçevesinde suç
işleyen kim varsa zaten bunun bedelini ödeyecek ama marjinalleşerek
örgüt kurarlarmış, kursunlar ya. Evet, Sayın Grup Başkan
Vekili böyle konuştu.
Öncelikle Bülent Turanın, mevcut
baroları, Ankara Barosunun yapmış olduğu ve kişisel
olarak katılmadığım bir açıklamasından
dolayı terör örgütleriyle karşılaştıran
yaklaşımı kabul edilebilir değildir. Barolar marjinal,
terörist kuruluşlar değil, temelleri Anayasayla atılan kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Bu
kuruluşlardan bazen bizim marjinal bulabileceğimiz bir açıklama
gelebilir. Ancak bir açıklama, Ankara Barosunu veya diğer
baroları marjinal yapmaz. Örneğin Sayın Turanın bu
açıklaması, marjinal bir açıklamadır. Ancak Sayın
Turana marjinal bir siyasetçi demek de büyük haksızlık olur.
İnsanlarla ilgili marjinal nitelendirmesi yapabiliriz, bunda özgürüz
ancak anayasal kurumları marjinallikle suçlamak, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin de hukuki meşruluk temelini oluşturan Anayasaya
saldırıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Turanın açıklamasından çıkan ikinci husus: AK PARTİ
mevcut baroların bölünmesine o kadar önem ve değer vermektedir ki
FETÖ ve PKKnın baro kurmasını bile göze almaktadır. Kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan barolar PKK veya FETÖnün
eline geçerse geçsin. diyen Bülent Turan, terör örgütlerinin barolara hâkim
olmasından rahatsızlık duymuyor mu acaba? Ben kişisel
olarak rahatsızlık duyacağını düşünüyorum ama
buna rağmen böyle söylüyor.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Zaten onların
elinde, zaten PKKnın elinde.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Sayın Turan
Bu örgütler baro kursun, kanun çerçevesinde suç işlerlerse
kapatılır. diyor. Oysa PKK ve FETÖnün sadece eylemleri suç
değil, varlığı bile suçtur. Turan Kursunlar, kanunu
çiğnerlerse kapatırız. derken terör örgütlerinin
varlığını suç olmaktan çıkaran bir yaklaşım
içerisinde. Böyle düşündüğünü zannetmiyorum ama böyle söylüyor.
Dediğim gibi, bu açıklama, marjinal bir açıklama olmuş,
Sayın Turanı bir bütün olarak yansıtmıyor. Ancak
haklı olarak merak ettiğim bir husus var, bu terör örgütleri baro
kurarsa AK PARTİ bu baroların terör örgütleri tarafından
kurulduğunu anlamak için kaç seneye ihtiyaç duyacak? Çünkü FETÖ terör
örgütünün terör örgütü olduğunu anlamanız on bir sene aldı.
PKKnın niyetinin Türkiyede terörü sona erdirmek değil, Suriyenin
kuzeyinde oluşturmayı hedeflediği bölgeye yoğunlaşmak
olduğunu anlamanız için ise Haziran 2015 seçimlerini kaybetmeniz
gerekti.
Sonuç olarak, Bülent Turanın
yaptığı açıklama, göstermektedir ki aslında marjinal
olan Sayın Bülent Turan değil, AK PARTİnin baroları bölme
politikasıdır. Bu politika burada yasalaşsa da Anayasa
Mahkemesinden dönecektir. Anayasa Mahkemesinden dönmezse bir gün tarih, bu
yasayı gelecekte düzeltecek ve baroları tekrar tek baro
çatısı altında toplayacaktır, aynen cumhuriyetin
kuruluşunda olduğu gibi. Cumhuriyet kurulmadan önce çoklu baro
sistemi vardı ve cumhuriyet, millî ve üniter devlet felsefesiyle tek baro
sistemine doğru bir şekilde geçti.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın,
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağın görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, hatip konuşmasında yeni kurulacak baroları
Grup Başkan Vekilimizin bir konuşmasına atıfta bulunarak
terör örgüleriyle irtibatlandıracak bir açıklama ortaya koymuştur.
Sayın Grup Başkan Vekilimizin böyle bir açıklaması söz
konusu değildir. Bu hatibin tahayyülüdür, kendi uydurmasıdır
diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Şevin Coşkun.
Buyurun Sayın Coşkun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 5inci maddesi üzerine söz
aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çoklu baro teklifi
gündeme geldiğinden bu yana başta barolar olmak üzere, birçok kesim
tarafından eleştiriler yöneltilmiştir. Baro
başkanları, günlerce Meclis önünde bekletilmiş, Adalet Komisyonunda
dinlenilmemişlerdir. Avukatlar, adliyeler önünde tepkilerini dile
getirmişlerdir. Ancak hükûmet bu sesi duyacağına eylemleri
dolayısıyla avukatlara soruşturma atmakla meşgul
olmuştur.
Bu teklif hazırlanırken, hiçbir baroyla
ortak bir çalışma yürütülmemesi, baroların görüşlerine yer
verilmemesi, mesleğin sorunlarına çözüm üreten bir siyasi
akıldan uzak olduğunun açık bir göstergesidir.
Toplumun yüzde 80i yargı kurumlarında
güvenmemektedir. Böylesi bir ortamda yapılması gereken şey
demokratik kriterler içerisinde birçok kesimi ilgilendiren kapsamlı ve
çözüm odaklı bir teklifin hazırlanması ve görüşme sürecine
yine birçok kesimin dahil edilmesidir. Yükselen çok güçlü tepkilere rağmen
komisyondaki görüşmelerde teklifin tek bir virgülüne dahi dokunulmamıştır.
Eğer baroların, avukatların, sivil toplum örgütlerinin
taleplerine kulak kapatılacaksa bu Meclis neden var? Meclis temsil
ettiği toplum yararına çalışmakla mükellef değil
midir? Bu Meclis sarayda hazırlanan teklifleri oylama merci değildir.
Gerçeklere kör sağırsanız böylesi bir teklifi ne bizim ne de
toplumun karşısına getirmeyin. Alın teklifinizi gidin
sarayda oylayın.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin dünyada
bir örneği yok. İllere, eyaletlere ya da bölge mahkemelerinin yetki
alanlarına göre çizilen sınırlarla örtüşen tek bir bölgede
tek bir baro uygulaması, bütün demokratik ülkelerde hukuk düzeninin temel
bir unsurudur. Avukatlar, bundan yüzlerce yıl önce hükümdarların
gölgesinde kalmayarak bağımsız statüler kurmuşlar ve
çalışma yürütmüşlerdir yani avukatlığın
doğasında bağımsız statü vardır ancak bu çoklu
baro teklifiyle siyasi iktidarın kendine bağlı baroları
oluşacaktır. Türkiyede zaten terazisi yamuk bir adalet sistemi
mevcutken teraziyi dengede tutmaya çalışan tek hat savunmadır.
Bu koşullarda savunmaya dokunmak Bozuk bir teraziden dahi korkuyoruz.
demektir ve teraziyi un ufak etmektir; savunmayı
siyasallaştırmak tam da böyle bir şeydir.
Değerli milletvekilleri, barolar, kamuoyuna mal
olmuş tüm toplumsal davalarda taraf olmuş ve toplumun yararına
tutum sergilemişlerdir. Bu ülkede artık sistematik olan
işkenceyi barolar teşhir ediyor. Kadın cinayetlerine, çocuklara
yönelik her türlü kötülüğün karşısına yine barolar yani
avukatlar dikiliyor. Hak ihlallerini önlemek için sistematik çalışma
yapan yine barolardır. Şimdi üzerinde konuştuğumuz
düzenleme, baroları parçalayarak baroların bu yönlü çalışma
yapmasına engel olmayı hedeflemektedir. Bu düzenleme, bir
yanıyla daha çok işkence, daha çok kadın cinayeti, daha çok hak
ihlali demektir.
Şırnakın İdil ilçesinde
2016daki ablukalarda öldürülen 13 yaşındaki Fatma Eraslan, gizli
tanık ifadeleri doğrultusunda örgüt üyesi sayıldı ve
ölümüne dair kovuşturmaya gerek duyulmadı. Yine, 2004te aynı
şey, 12 yaşındaki Uğur Kaymaz için de
yapılmıştı. İşte bunlar, yargının
iktidar eliyle nasıl bataklığa çekildiğinin en açık
ispatıdır.
Değerli milletvekilleri, yargı zaten
siyasallaşmış durumda. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarına rağmen cezaevlerinde siyasi rehine olarak
tutulan arkadaşlarımız tahliye edilmemektedir. Somut bir delil
olmayan binlerce dosyadan ötürü binlerce HDPli şu an tutukludur. Partimiz
Demokratik Yerel Yönetimler üyesi Rojbin Çetine yapılan işkence,
avukatlar tarafından açığa çıkarılmış ancak
siyasal yargı tarafından on bir günlük gözaltı sonrası
tutuklama kararı verilerek işkence gizlenmek istenmiştir.
Çetinin tutuklanmasının asıl sebebi, iktidarın günler
süren işkenceyi aklama girişimidir. İşte Türkiyenin
asıl sorunu budur; toplumu savunması gereken yargı sistemi, AKP
iktidarı tarafından topluma karşı bir silah olarak kullanılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Avukat Aytaç Ünsal ve
Avukat Ebru Timtik, mesleğinin onuruna sahip çıkan 2 avukattır.
İkisi de tutuklu ve 5 Nisandan bu yana ölüm orucundalar. Bu Meclise bir
dayatmayla hazırlanan teklifler getirilirken 2 avukat yargının
daha doğru işlemesi için sadece ve sadece adil yargılanmak için
yaşamlarından vazgeçmeyi göze almışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞEVİN ÇOŞKUN (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Adil
yargılanma talebinin bedeli, ölüm olmamalıdır. Buradan bir kez
daha Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal yaşasın! diyoruz.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Demirtaş.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bir FETÖ projesi olan paralel baro yasa
teklifini konuşuyoruz. 2013 yılında FETÖnün getirdiği
paralel baro teklifini, gündemi değiştirmek için bugün güncellediniz.
Avukatları ve baroları dışlayarak, baro
başkanlarına barikat kurarak, baro başkanlarını
milletin Meclisine dahi sokmayarak âdeta yangından mal kaçırır
gibi alelacele bu teklifi Meclis gündemine getirdiniz. Bakın, şu anda
baro başkanları ve avukatlar Kuğulu Parkta, verdiğiniz
talimat sonucu dayak yiyorlar, büyük bir baskı altındalar.
Değerli milletvekilleri, tarihten bugüne kadar
bütün iktidarlar yargıyı kontrol etmek istemişlerdir. Siz de AK
PARTİ olarak yargıyı kontrol etmek ve vesayet altına almak
istiyorsunuz, bunu anlıyorum ama yargıyı vesayet altına
almak için yargının DNAsıyla oynadınız ve
yargının sistematiğini bozdunuz. Güvenilmeyen bir yargı
ortaya çıkardınız. Bakın, bugün yargının
güvenilirlik oranı yüzde 20lere düşmüş durumda. Kimse sizin
adaletinize güvenmiyor. Bu durum, belki sizin çıkarınıza uygun
olmuş olabilir ama vatandaşlarımızın
çıkarına uygun değildir. Adaleti yok ederek bu memlekete çok
büyük bir zarar veriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Hâkimler ve
Savcılar Kuruluyla vesayet altına aldığınız hâkim
ve savcılardan sonra şimdi sırada avukatlar var. Savunmayı,
baroları, avukatları bölerek, parçalayarak paralel barocuklar
oluşturmak istiyorsunuz. Sarı sendika benzeri yandaş, paralel
barocuklar oluşturmak istiyorsunuz ve paralel barocuklarla avukatları
kutuplaştırmak, kamplaştırmak istiyorsunuz. En iyi
yaptığınız iş, bölmek, parçalamak ve
kutuplaştırmak. İstanbul, Ankara, İzmirdeki
avukatların iradesini gasbetmek istiyorsunuz, bağımsız
baroları vesayet altına almak ve susturmak istiyorsunuz. Bakın,
güçlü savunma, güçlü baroyla olur. Siz, güçlü savunma da güçlü baro da
istemiyorsunuz. Baroları bölüp, parçalamak ve paralel barocuklar kurmak,
FETÖnün hedeflerindendi. Bugün yaptığınız, FETÖnün
yarım bırakmış olduğu bu işi tamamlamaya
çalışmaktır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİli
hatipler doğruları söylemiyorlar maalesef, gerçekleri çarpıtarak
anlatıyorlar. AK PARTİli hatipler öyle sözler sarf ediyorlar ki
âdeta aklımızla alay ediyorlar. Biz bu yasayla Anadolu
barolarını tahakküm altından, baroları vesayetten
kurtaracağız. diyorsunuz. Şaka gibi, akıl
sınırlarını zorlayan açıklamalar.
Değerli milletvekilleri, 80 baronun 80i de
paralel barocuk istemiyor. Bugünlerde saraya yakın duran Türkiye Barolar
Birliği Başkanı bile paralel baro istemediğini defalarca
söyledi. Bakın baro başkanları ne diyor, 1 Haziranda 80 baro
başkanının yapmış olduğu ortak açıklamada
Ülke koşullarının uygun olmadığı böyle bir
dönemde Avukatlık Yasasında düşünülen tüm
çalışmalardan vazgeçilerek ileriki dönemlerde Türkiye Barolar
Birliği ve diğer barolarla birlikte bir hazırlık
yapılması yönündeki talebimizi ve irademizi tekrarlıyoruz.
deniliyor. Daha on gün önce 78 baro bir çağrı daha yaptı.
Bakın, ne diyor bu 78 baro: Bizler, aşağıda isimleri
yazılı barolar olarak meslek değerlerimizden
vazgeçmeyeceğimizi; meslek örgütümüzün içi boş, sesi kısık,
cübbesi düğmeli topluluklara indirgenmesine izin vermeyeceğimizi
tarih önünde tüm Türkiyeye saygı ve büyük bir kararlılıkla arz
ederiz. diyorlar. Değerli arkadaşlar, 80 baro
başkanının bu sözlerine sizler ne yapıyorsunuz?
Kulaklarınızı tıkıyorsunuz ve duymazdan geliyorsunuz.
Dün Değerli Milletvekilimiz Yusuf Başer,
bazı ifadelerde bulunmuştu, Sayın Yusuf Başer -burada
mı bilmiyorum ama- burada gördüğüm kadarıyla. Bakın, bu
baro başkanlarının içerisinde sizin Başkanlık
yaptığınız Yozgat Barosunun Başkanı da var, o da
istemiyor.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Ben kardeşimle
görüşeceğim, sen kafana takma.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Bakın,
başka kimler var? Zonguldak Barosu var, Kayseri Barosu var, Aksaray,
Muğla, Erzurum, Diyarbakır Baroları var; hiçbiri paralel barocuk
istemiyor. Bunlar Anadolu barosu değil mi? Bunlar Anadolu barosu
değil de bunlar Angola barosu mu, Uganda barosu mu bunlar? (CHP
sıralarından alkışlar)
Aklımızla alay etmeyin arkadaşlar,
milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorsunuz, bu yalanları
söylemeyin. Ben bu bildiriye imza atan 80 baro başkanımızla da
gurur duyuyorum, onları tebrik ediyorum, bağımsız
yargıya ve bağımsız barolara sahip
çıktıkları için onları tebrik ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Efendim, bunlara çok
cevap verdik, cevap vermeyeceğiz; FETÖ projesi değil bunlar ya!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Bu yasa teklifiyle temsilde adaleti
sağlayacağız. diyorsunuz, değil mi? Buna kargalar bile
gülüyor aslında. Bakın, 2019 yılı itibarıyla Barolar
Birliğine kayıtlı 128 bin avukat var. İstanbul, Ankara,
İzmirdeki toplam avukat sayısı 73 bin, diğer illerdeki
avukat sayısı ise 55 bin değerli arkadaşlar. Mevcut
sistemde toplam delege sayısı kaç? 128 bin avukat, 552 delegeyle
temsil edilmektedir. 3 baronun, hedefteki 3 baronun delege sayısıysa
225tir değerli arkadaşlar. Yani 73 bin avukat, toplam 225 delegeyle
temsil ediliyor, diğer illerdeki 54 bin avukat ise 327 delegeyle temsil
ediliyor. Bakın, aslında, şu anda bile barolar arasında 3
büyük baro aleyhine gelişmiş bir temsilde adaletsizlik söz konusu.
Değerli milletvekilleri, bu teklifte ise delege
sayısı 552den 340a düşürülüyor yani 3 büyük baronun üyesi olan
73 bin avukat 26 delegeyle temsil ediliyor, 54 bin avukat ise 314 delegeyle
temsil edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Bu mu temsildeki
adalet? Yine, yeni sistemde 42 üyeli Tunceli Barosu 4 delegeyle temsil
ediliyor, 4.750 üyeli Antalya Barosuysa yine 4 delegeyle temsil ediliyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Milletvekili.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Bu mu temsilde
adalet? Burada bir gasp vardır diyorum. 3 büyük baronun iradesi, 3 büyük
baro mensuplarının iradesi gasbedilmektedir.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından ayakta alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergenin oylanmasından önce
toplantı yeter sayısı talebi var.
Sayın Özel, Sayın İlgezdi, Sayın
Bakan, Sayın Şahin, Sayın Bankoğlu, Sayın
Bakırlıoğlu, Sayın Zeybek, Sayın Beko, Sayın
Emecan, Sayın Kılıç, Sayın Erbay, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Ünsal, Sayın Zeybek, Sayın Kaya,
Sayın Arı, Sayın İlhan, Sayın Keven, Sayın
Taşcıer, Sayın Demirtaş.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.17
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL
(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 222 sayılı Kanun Teklifinin
5inci maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrar ediyorum.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir hususun zabta geçmesini talep ettiğim için söz istedim.
Az önce, İYİ PARTİ Milletvekili Ümit
Özdağ, konuşmasında dünkü basın toplantımıza
atıfla, şahsımızın Türkiyede FETÖ ve PKK baro
kurabilir. dediğimizi iddia etmiş; bunu üzüntüyle takip ettim. Oysa
o cümlenin devamında Kurabilirse kursun da görelim bakalım
anlamında Mahkemeler, yargıçlar işinin başında anlamında,
Böyle bir iddiası varsa, hesabı sorulur anlamında
söylediğim bir ifadedir; yoksa, bu Meclisteki hiçbir siyasetçi
PKKnın, FETÖnün baro kurmasını tasvip etmez Sayın
Başkanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde 3 önerge
vardır; aynı mahiyetteki önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 6ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Aylin Cesur
İzmir Ankara Isparta
Mehmet Metanet Çulhaoğlu İmam Hüseyin Filiz
Adana Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hasan
Özgüneş
İstanbul Van Şırnak
Hüseyin
Kaçmaz Semra
Güzel Remziye Tosun
Şırnak Diyarbakır Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel Emre
Çorum Mersin İstanbul
Turan
Aydoğan Cavit
Arı Süleyman Bülbül
İstanbul Antalya Aydın
Abdurrahman
Tutdere Rafet
Zeybek Murat Emir
Adıyaman Antalya Ankara
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz
isteyen, Isparta Milletvekili Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yeni bin yılda hukukun çağdaş
ilkeleri ve demokrasi üzerinde uluslararası düzeyde gittikçe güçlenen bir
mutabakat vardır; insanlık tarihi boyunca süren ve Aydınlanma
Çağı ile Fransız İhtilalinden sonra ivme kazanan
mücadeleler sonucunda bu noktaya ulaşılmıştır.
İnsanoğlu, insanlığın başlangıcından
beri yönetme meselesi üzerine kafa yormuştur; yönetenler olmuştur,
yönetilenler olmuştur. Yöneten ile yönetilenler tarihin her devrinde
vardır; önemli olan, yönetenler ile yönetilenler arasındaki
ilişki ve yönetilenlerin birbirleri arasındaki ilişkidir.
İki bin yıllık tarihimize baktığımızda,
devlet, uygarlıkların olduğu her yerde vardır. Yalnız
bu devlet, gücünü kendisinden alır ve gücü kendisinden olunca devletin
yönetilene karşı işleteceği tek unsur da merhamet
kalmaktadır.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sayın
Cesur, şehit cenazesindeki tutumunuzu söyleyin!
AYLİN CESUR (Devamla) Yani kişi ne
isterse canı onu yapacak, istemezse yapmayacak ve aslında bunun
adı da keyfîyet olacaktır.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Burdurdaki
konuşmada ne anlatmak istediniz, bunu bir söyler misiniz?
AYLİN CESUR (Devamla) Sonra mı?
Sonrası zulüm, haksızlık. Tarih zulümle anılanlarla
doludur; Firavundur, Nemruttur, Roma İmparatorudur ancak tarih yine
Firavunun zulmüne karşı çıkan Musayı, Nemrutun zulmüne
karşı çıkan İbrahimi yazmıştır ve onun için
de Cenab-ı Allah her Nemruta bir İbrahim verir. sözü de
söylenegelmiştir.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sayın
Cesur, Burdurdaki konuşmadan dolayı bir özür
AYLİN CESUR (Devamla) Yani semavi dinlerden
başlayarak insanlık, idare eden ile edilenin mücadelesini
yaşamış ve tarih de hepsini yazmıştır.
Aslında yöneten ile yönetilenin mücadelesinde,
münasebetinde en önemli rol oynayan belgelerden biri Magna Carta; burada
halkın İngiltere Kralına karşı çıkması söz
konusu ve halk, kralı istemediğinden değil halk ezilmeye,
vergilere karşı çıktığı için
SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Konuşmada ne anlatmak istediniz, onu anlamadım.
AYLİN CESUR (Devamla) Ve Magna Cartada halk,
krala karşı demiştir ki: Biz vergi verelim ama sen bu vergileri
nereye harcadığını söyle. İşte bu, bütçe
hakkını doğurmuştur.
Bugünkü evrensel haklar aslında işte
böyle, tek tek milletin sahipliğinde gelmiş ve
evrenselleşmiş.
Sonuç olarak, insanlar özgürlük aramışlar
ve daha önemlisi, özgürlük yokken dahi adalet aramışlar. İnsanlar
can güvenliği aramışlar, insanlar mal güvenliği
aramışlar, insanlar ırz güvenliği aramışlar ve
bunların barış içinde olmasını aramışlar.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Bir kere daha
anlatır mısınız!
BAŞKAN Siz söz atıyorsunuz durmadan,
bitirsin Sayın Milletvekili, size söz vereyim.
Buyurun Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Hepsiyle birlikte de
adalet aramışlar. Devlet, bunu sağlayacaktır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bir
silsile içinde dönüm noktasıdır ve haklar artık evrenseldir,
devlet de evrenseldir, olmalıdır; milletler ise artık
yalnız değildir ve evrensellik işte bunu
sağlamaktadır.
Hukuk konuşuyoruz, bir tabir var hukukta,
müteselsil kefalet. Burada Herkes birbirine kefildir. demek bu ve Halk
benim, ülke benim. Siz hiçbir şeye karışamazsınız.
diyemezsiniz.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi dedik,
Evrensel Beyannamenin ilk 29 maddesi var ve 30uncusu var, 30uncuda da
deniliyor ki: İlk 29 hakkı tahrip edemezsiniz.
53ten sonra bir kavram giriyor devlet hayatına
hakkın özü kavramın adı. Burada Kanunla hürriyetleri tahdit
edebilirsiniz ama -iktidar, ne çeşit olursa olsun- Kısıtlamalar
hakkın özüne dokunamaz. deniliyor ve yarın, 10 Temmuz Dünya Hukuk
Günü. İnsan haklarını, barışı, huzuru adaletin
içinde kalarak sağlayan devlet; hukuk devleti. İşte, bugün,
burada hukuk devleti diyorsak ve hukuk zedelenmesin diye,
kaldırdığınız kollarınızı biz eğer
tutmaya çalışıyorsak, hukuka neşter sallanan bu teklife
Dur! diyorsak bu sebepten.
Cumhuriyetçi anayasacılık
yaygınlaşmış ve hukukun evrensellik özelliği
yerleşmiş; hukuk, ister ulusal ister uluslararası olsun
beraberce yaşama ve çalışma kurallarını düzenliyor,
anayasal demokrasiyse ulusal hukuk ile uluslararası hukuk arasındaki
bağı güçlendiriyor. İşte, insanın insan olarak
haklarının evrenselliği de anayasal demokrasiyi ortaya
çıkarıyor. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü; bu,
altın üçgen ve bu zeminde gelişecek dayanışma ruhu
barışın, hürriyetin, kalkınmanın da teminatı
olacak.
Demokrasiyi iyi anlamak lazım değerli
arkadaşlar, demokrasi; çoğunluğun değil hukukun hâkimiyeti
demek aslında eğer -bunun altını çiziyorum- devletin de
ulusal egemenliğe dayandığı ve az evvel önemini
vurguladığım hakkın özü de bu egemenliğin
getirdiği devleti yönetenlerin tahrip edemeyeceği bir devlet; bu,
hukuk devleti işte ve hukuk devletinin devamı da o ülkenin
vatandaşlarının hukuk devletine sahip çıkmasıyla
oluyor.
Demokrasiyi hak etmek değerli arkadaşlar
bir mücadele istiyor ve biz, cumhuriyetin bekçisi olmayı kendine
şeref edinmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta)
ve bekçisi
olmayı her görevin üstünde tutan kadınlı erkekli cumhuriyet
nesilleri bu mücadeleyi işte, burada ondan yapıyoruz.
Demokrasiyi araç olarak kullanarak geldiğiniz
ve menfaat ortak paydasında kurduğunuz ittifakla, zorla
sağlanmış sayısal çoğunluğunuzla bugün barolara
düzenleme için getirdiğiniz ve ileride pişman
olacağınız bu teklifi reddediyoruz. Bırakın diyorum
baroları, sivil toplum örgütlerini; bırakın demokrasi
işlesin. Her zaman, her zaman size de lazım olacak; bunun
altını çiziyorum. Demokrasiyi işletecek olan kamuoyu,
kişilerin de toplumların da hayat hakkı, mücadele gücü kadar,
işte, o sağlam temelin zerresi olmaya ant içtiğimiz bedenlerimiz
ve arkamızda bizi bu temelin toz zerreciği olmaya iten, bizi buraya
getiren milletimizle bu gücümüzü kaybetmeyeceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Şırnak milletvekili Hasan Özgüneş.
Buyurun, Sayın Özgüneş.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, işin kötüsü,
hiçbir günümüz tartışmasız, şiddetsiz, hakaretsiz geçmiyor.
Şimdi, bu zihniyet aslında tarihsel arka kodlara sahiptir. Türkçede
çok güzel bir söz var, denilir ki Balık baştan kokar. Şimdi,
bizi seyreden halkımız bizim bu hâlimizi gördüğü zaman neler
yaşıyor? Neler söylüyor? İşte, balık baştan
kokmuştur. diyor. Siz bakmayın şuraya oy verdi, buraya oy
verdi, çok oy aldı; mesele o değil.
Değerli arkadaşlar, bu barolar kanunu
aslında toplumsal yarılmaların ve bölünmelerin belki de son
hamlesidir. Niye bunu söylüyorum? AKP Hükûmeti bir bütün olarak geri
zihniyetiyle toplumu bölmüştür. Nasıl bölmüştür? Başlar ve
ayaklar, inananlar inanmayanlar, teröre destek olanlar millî olanlar, millî
olan ve millî olmayan. Şimdi, değerli arkadaşlar, siz toplumu
böylesine bölüp yardıktan sonra, düşman kamplara dönüştürdükten
sonra halk bize nasıl güvenecek?
Bir de ikinci bir husus, muhalefet bugün
itibarıyla sayısal olarak iktidarı ve destekleyicilerini
geçmiştir. Şimdi, siz hepsini terörist olarak ilan ettiğiniz
zaman, o da Dur bakalım, benim de söyleyeceğim var, benim de bir hakkım
var. diyor. O zaman Sen de FETÖcüsün. DAİŞçisin.
İrticacısın. Şimdi ayıkla pirincin
taşını. Nasıl olacak bu? Bu olmaz, bu şekliyle olmaz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu
tarihsel kötü zihniyet
Mesela, nasıl oluyor bu bölmeler, toplumu bölme ve
en son yargıyı da bölme? Aynen -bugünün Türkçesiyle söylenen- sizin
söyleminizle söylersek, Aristo diyor ki: Kölelerin fıtratında
kölelik vardır. Bakınız, işte, siz başlar ve
ayaklar derken Aristoya gidiyorsunuz. Hammurabi diyor ki: Üstün insan var, sıradan
insan var, köle insan var. İşte, sizin zihniyet Hammurabi
zihniyetidir. Eski Hindu inancında şöyle bir şey vardı:
Kozmik evren insanları kastlara bölmüş. diyordu, siz de
bölüyorsunuz. Çinliler Bürokratların sarı, asil bir topraktan
yaratıldığını, diğer insanların kahverengi
bir topraktan yaratıldığını
Şimdi, bugün, AKP
zihniyeti çok eski çağlardaki toplumların mitolojik durumunu
yaşıyor.
Değerli arkadaşlar, siz demokratik hukuk
devleti diyorsunuz. Şurada Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. yazıyor. AKP Hükûmeti gelinen aşama itibarıyla
-altını çiziyorum- Egemenlik kayıtsız şartsız
sarayındır. noktasına gelmiştir. Niye
sarayındır? İşte, bu kanun teklif edilirken Adalet
Bakanı ne diyor? Haberim yok. diyor. Onun için iktidar
sarayındır.
Değerli arkadaşlar, halkı, baroyu
böyle bölerseniz
Baro yargının bir parçası.
İlkokulları, ortaokulları
Hepimiz okul okuduk; 100 üzerinden
hesaplandığında yüzde 20yle öğrenci geçebilir mi?
Sınıfta kalır. Siz, AKP, yargı konusunda, hukuk konusunda
yüzde 20liksiniz ve sınıfta kalmışsınız. Kalkıp
burada demokrasiden, hukuktan, insan haklarından, mazlumiyetten
bahsediyorsunuz; doğrudur, bir zamanlar mazlumdunuz ama arkadaşlar
altını çizdi, zalimin zalimi oldunuz, maalesef. Biz istemeyiz, bunu
söylerken hicap duyuyoruz, yanlış anlaşılmasın. Bizim
arzumuz, kesinlikle, sizin bu noktada olmanız değildir ama halkı
kandırmak
İşte, diyorsunuz ki: Temsilde adalet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) - Şimdi, hani
diyor ya Kargalar güler. Ben, vallahi ayılar da güler, maymunlar da
güler diyorum. Ardahanda 12 avukata 1 delege veriyorsunuz, İstanbulda
3.700 avukata 1 delege. Burada çıkıyorsunuz -ahım
şahım üniversiteler bitirmişsiniz- Adalette temsiliyet.
diyorsunuz. Ya, arkadaşlar, siz hangi matematiği gördünüz bilmiyorum;
ayrı bir cebir mi okudunuz siz? Şimdi, dolayısıyla, böyle
hileişeriyelerle, sizin deyiminizle, takiye yaparak siyaset yapılmaz.
Bakın, siyaset toplum içerisinde neye tekabül ediyor; biz toplumun içinden
geliyoruz. Diyorlar ki: Siz yalan söylüyorsunuz, işiniz gücünüz yalan;
siyaset yalandır. Bu hâle sokmuşsunuz. Bu, böyle olmaz ki! Siyaset
ahlak işidir, toplum içindir, kadın içindir, doğa içindir,
gerçeği savunma işidir; toplumun, doğanın, kadının,
bütün kesimlerin sorunlarını çözme işidir. Dolayısıyla,
arkadaşlar, bu zihniyet kolay aşılacak bir zihniyet midir?
Değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Ama bizim görevimiz
sizi demokrasiye, hukuka, ahlaka, sevgiye, vicdana çekmektir; ta ki demokratik,
özgürlükçü, eşitlikçi, laik, halkların, kadınların,
emekçilerin özgür olduğu bir Türkiyeyi yaratana kadar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu kaba dili
reddediyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Zalimler dağda,
dağda.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Sen de
DAİŞin yanına gidersin.
SALİH CORA (Trabzon) DAEŞe ne
yaptığımızı gördünüz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Zayıfladıkça zulmeden, zulmü arttıkça
eriyen bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız.
İktidarına tutunabilmek için her türlü demokratik unsuru yok etmekten
çekinmeyen ve demokrasiyi yok ederse iktidarının süreceğini
zanneden bir anlayışı görüyoruz. Sanıyorsunuz ki demokratik
kurumlar yok olursa, sivil toplum susarsa, meslek örgütleri susarsa,
üniversiteler susarsa, sendikalar susarsa, siyasi partiler susarsa, medya
sessizleşirse iktidarınız sürer ama
yaptığınız her tür ceberutluk, her tür zalimlik sonunuzu
hazırlıyor, farkında değilsiniz.
İşte, bugün bir saldırı
altında olan barolar var. Şu ana kadar Türkiyenin birçok demokratik
kurumunu çürüttünüz, işlevsizleştirdiniz, yetkilerini azalttınız,
sesini kıstınız ama bugün de baroyla uğraşma
derdindesiniz. Niye? Çünkü Türkiyeyi tek sesli yapmak istiyorsunuz ve
baroları bölerek, baroları parçalayarak, küçük küçük barocuklar
kurdurarak, belki de o küçük barocuklardan bir veya birkaçını muhatap
alarak Türkiyedeki yargı düzenini ve özlediğiniz o size
bağlı yargı düzenini kurabileceğinizi zannediyorsunuz.
Oysa, değerli arkadaşlar, bu yasa teklifiyle de hayal ettiğiniz
sonuçların çok dışında, hatta
Yanılmışız. diyeceğiniz, çok kısa sürede
Aldatılmışız. diyeceğiniz, Nereden getirdik bu
yasayı! diyeceğiniz sonuçlarla
karşılaşacağınızı şimdiden garanti
edebiliriz. Bakınız, son derece yanlış bir yasa; vicdandan,
demokrasi kültüründen, akıldan yoksun bir yasa. 4.040 üyeli Ardahan ile
4.600 üyeli Antalyayı eşitleyen bir anlayış. 4 delegeyi 2
bin üyeli baroya vereceksiniz ama 5inciyi alması için 5 bin üye daha
getir. diyorsunuz. Böylesine izandan yoksun, demokrasiden nasibini
almamış bir teklif. Peki, bunu nasıl açıklıyorsunuz,
nasıl gerekçelendiriyorsunuz? Gerekçe yok. Diyorsunuz ki: Dünyada bunun
örnekleri var. Bakın, benim elimde Meclisin
hazırladığı iki tane literatür var; biri 2018, biri 2019da
hazırlanmış.
Değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir
yerinde çoklu baro yoktur, dünyanın hiçbir yerinde. Komisyonda
anlattınız; Amerikada var. dediniz, Kaliforniyada var. dediniz,
Almanyada var. dediniz. Yararlanın ciddi literatürlerden, dünya
örneklerine cidden bakın; havuz medyasının manşetleriyle
burada konuşmayın. Varsa bir tane çoklu baro örneği getirin,
söyleyin; bir tane örnek yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Durumunuz şuna benziyor arkadaşlar:
Okyanusta, deniz ortasında salda kalmış bir kazazede gibisiniz;
susadıkça deniz suyu içiyorsunuz, deniz suyu içtikçe susuyorsunuz ve bu
sizin sonunuzu hazırlıyor. Bu anlayışla, değerli
arkadaşlar, bu yasanın bir an evvel geri çekilmesi lazım. Bu
yasayla birlikte barolara saldırıyorsunuz, barolara
saldırırken yargının temel ayağı olan
savunmayı çökertiyorsunuz, hukuk devletine saldırıyorsunuz ve
maalesef demokrasimizi hedefliyorsunuz. O küçücük barocukların,
birbirinden üye alma, üye çalma, üye kaydetme derdine girecek barocukların
disiplin yönetimini, disiplin uygulamalarını, staj
uygulamalarını hakkıyla, yerinde, doğru yapabileceğini
hanginiz iddia edebilir? Siz bu ülkeyi bu kadar mı sevmediniz? Barolara bu
kadar mı hıncınız var? Bu neyin intikam duygusudur, anlamak
mümkün değil.
Bakınız, Türkiyenin acilen demokrasiye
ihtiyacı var, Türkiyenin temel sorunlarına eğilmeye
ihtiyacı var. Ülkemizin sorunları bunlar değil; Türkiyenin
baroyla vakit kaybetmeye, baroyu böylesine sizin arkabahçeniz yapmak için vakit
kaybetmeye ihtiyacı yok. Öylesine gözünüz dönmüş ki Ankaranın
ortasında 30 baro başkanının oturmasına dahi tahammül
edemiyorsunuz, şu anda abluka altındalar ve zaman zaman da polisin
şiddetiyle, ölçüsüz şiddetiyle muamele görmek zorunda
kalıyorlar. Bu anlayışla, değerli arkadaşlar, bu
yasayı hukuk devletine, demokrasiye, barolara ve ülkemizin geleceğine
bir saldırı olarak değerlendirdiğimizi ve buna sonuna kadar
karşı koyacağımızı bildirmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Emre, Sayın Zeybek,
Sayın Kaya, Sayın Emir, Sayın Gökçel, Sayın Bülbül,
Sayın Özer, Sayın Hakverdi, Sayın Kılıç, Sayın
Erbay, Sayın Hancıoğlu, Sayın Beko, Sayın Aydın,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Arık,
Sayın Kaboğlu, Sayın Keven, Sayın Kaya.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL
(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 222 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki
önergelerin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 4 önerge vardır.
Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Remziye
Tosun
İstanbul Van Diyarbakır
Hüseyin
Kaçmaz Semra
Güzel
Şırnak Diyarbakır
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel Emre
Çorum Mersin İstanbul
Turan
Aydoğan Cavit
Arı Süleyman Bülbül
İstanbul Antalya Aydın
Abdurrahman
Tutdere Rafet
Zeybek Burak Erbay
Adıyaman Antalya Muğla
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen, Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun.
Buyurun Sayın Tosun. (HDP
sıralarından alkışlar)
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; barolarla ilgili, Adalet
Komisyonunda günlerce yürütülen ve asıl muhataplarının göz
ardı edildiği bu tasarının, anayasal güvence altında
olan ilkelere ve uluslararası sözleşmelere aykırı
olduğu ortadadır. Bu tasarının kabul edilmesi savunmaya
vurulacak bir darbedir. Savunmayı temsil eden avukatları içermeyen
bir yargı ve yargılamadan söz edilemez.
Avukatlık Kanunu, Anayasanın,
yargının üç temel direğinden biri olan savunma mesleği,
şiddete uğrayan kadınların verdikleri hukuk mücadelesinde
büyük önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede yargı
cinsiyetçidir. Erkekler tarafından öldürülen kadınlar kolluk
kuvvetlerine ve yargıya başvurdukları hâlde bu kurumlar gerekli
tedbirleri almadıklarından katledilmektedir. Yargının bu
cinsiyetçi yaklaşımına ve erkek yanlısı
kararlarına neredeyse her gün rastlamaktayız. Erkeklere sürekli
tahrik indirimi verilmektedir.
Kısa süre önce yaşanan iki örneğe
buradan değinmek istiyorum: 26 Haziranda polis tarafından, köpekli ve
fiziki işkencelerle gözaltına alınan demokratik yerel yönetimler
kurulu üyemiz ve Edremit Belediyesi eski Eş Başkanımız
Sevil Rojbin Çetin tutuklandı ama ona bu işkenceyi yapanlar hâlen
yargılanmış değil. Oysa tutuklanması gereken, ona bu
işkenceyi yapanlar olmalıdır.
Antalyada yaşayan 17 yaşındaki Arya
Amisi, yedi aydır tecavüzle ve ölümle tehdit eden erkek hakkında
savcı, delil yetersizliği nedeniyle kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Amis, sosyal medyada
paylaştığı videoda Bana yazdığı
mesajların görüntüleri de var, ses kayıtları da var. Tam olarak
beklenilen delil tecavüze uğrayıp öldürülmem mi? İnanın
ülkede adalet yok. demiştir. Bu örnekler artmakta. Maalesef bu ülkede her
gün kadınlar öldürülmektedir. Fakat şiddet yapanlar değil
şiddet görenler cezalandırılmaktadır.
Görüldüğü gibi erkek egemenliği ve
erkeklik, hayatın her alanında olduğu gibi yargı
alanında da hâkimdir. Öyle ki kadına şiddet uygulayanlar,
kadın katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri ceza indirimiyle
ödüllendirilmektedir. Bunun sebeplerinden biri, yargıya egemen olan erkek
zihniyetidir. Yargı, kadınlara yönelik erkek şiddetini önlemekte
hayati öneme sahip iken failleri çoğunlukla korumakta. İyi hâl
tahrik indirimi adı altında failler cezasız
bırakılmaktadır. Kadınlardan beklenen ise şiddete,
tacize, tecavüze maruz kaldıklarını
kanıtlamasıdır.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Tıpkı
dağda olduğu gibi.
REMZİYE TOSUN (Devamla) İktidara
yakın olanlar, erkekler yargı tarafından kollanmakta,
suçlarının üzeri örtülmektedir. Yargı, tecavüzcüleri, kadın
katillerini değil mağdurları korumalıdır. Peki
cinsiyetçi yargı kararlarının karşısında iktidar
ne yapıyor? İstanbul Sözleşmesini iptal etmek istiyor. Oysaki
iktidarın yapması gereken sözleşmenin etkin kullanılmasını
sağlamak olmalıdır.
Sözleşmeden imzanın çekilmesi kadına
yönelik şiddeti daha da artıracağı gibi, devlet eliyle
meşrulaştırılan şiddetin arkasında yatan otoriter
anlayışın giderek güçlenmesine yol açacaktır.
Yine, ne yapıyor bu iktidar? Kadına
yönelik şiddeti âdeta hak görüyor, kadın kazanımlarına ve
kadın kurumlarına saldırıyor. Diyarbakırda kayyum
eliyle şiddetle mücadele eden bütün kadın kurumları
kapatılmıştır. Bugün kadına yönelik şiddetle
mücadele eden tek kurum Rosa Kadın Derneğidir. Rosa Kadın
Derneği, şiddet vakalarında kadınlara hukuki ve psikolojik
destek sağlamakta, iktidarın işletmediği mekanizmalara
alternatif olarak çalışmaktadır. Bunun içindir ki
çalışmaları erkek egemen zihniyeti rahatsız etmiş,
derneğin yaptığı tüm çalışmalar kriminalize
edilip hedef gösterilmiştir.
Kadına yönelik şiddetin en yoğun yaşandığı
bu dönemde, yargı erkek yanlısı kararlara imza atarken ve
şiddet uygulayan erkekler cezasız kalırken, şimdi de
iktidar, çoklu baro yasasıyla şiddete uğrayan ve öldürülen kadınları
savunmasız bırakacaktır. Mesleklerini en iyi biçimde icra etmeye
çalışan avukatların, hukukun gücüne değil gücün hukukuna
inanan kişilerce fiilî saldırıya uğradığı,
uğratıldığı bu ülkede yasayla adil yargılama
ortadan kalkacaktır.
Sonuç olarak bu teklif, gündeme gelmesine yol açan
siyasal olaylar, getiriliş usulü, gerekçesi, düzenleme biçimiyle
Anayasayla bağdaştırılması güç bir tekliftir. Bunun
da ötesinde, teklifle kamu yararının hedeflendiğini söylemek de
güçtür. Ayrıca bu teklif kadına yönelik şiddetin karşısında
duran savunmanın daha da zayıflamasına ve baskı altına
alınmasına neden olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
REMZİYE TOSUN (Devamla) Parlamentonun temsil
ettiği halk iradesine, hukuk devleti ilkesine, demokrasisine, insan
haklarına saygı gereği bu kanun teklifinin Parlamentodan
geçmemesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Burak Erbay
Buyurun Sayın Erbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURAK ERBAY (Muğla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demokrasiye, insan haklarına, hukukun
üstünlüğüne gönül vermiş, bu uğurda mücadele eden avukat
meslektaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
(Hatip tarafından Baroma dokunma!
yazılı pankart açılması)
BURAK ERBAY (Devamla) - Şimdi size bir şey
dinletmek istiyorum:
(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı
dinletmesi)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşkilat sağlam
Başkanım, görseller, bilgisayarlar
BURAK ERBAY (Devamla) Başkanım
avukatız.
Bakın, eğer ses geliyorsa bu bir
çığlık. Az önce, bundan yaklaşık bir iki saat önce
Kuğulu Parka gittim, avukat meslektaşlarımı, baro
başkanlarını ziyaret ettim, oradan ayrıldıktan sonra
darbedildiklerini, coplandıklarını duydum. Gerçekten
mesleğim adına utanç duyuyorum ve sizlerin de, buna sebep
olanların da utanç duyması gerektiğini düşünüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Onlar, bizim mesleğimizi temsilen göreve
gelmiş, en az on-on beş yıl mesleğini yürütmüş baro
başkanlarımız. Hiçbirinin sabıkası yoktur, hiçbirinin
adli sicil kaydı yoktur ve mesleklerini onurluca yürütmüş, saygı
duyduğumuz, toplumun saygı duyduğu insanlardır. Ama
maalesef, günlerdir, önce Çankaya kapısında, şimdi de
Kuğulu Parkta sersefil hâldeler, darbediliyorlar. Gerçekten ülkemize
yakışmayan bir görüntü.
Şimdi, ben bu teklif geldikten sonra
baktım, 100 küsur civarı avukat meslektaşımız, Cumhur
İttifakında da 60 civarı avukat meslektaşımız
bulunuyor. Bakın, biz bu mesleğe başlarken bir yemin etmiştik:
Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun
davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim. Ama
maalesef, görüştüğümüz bu yasa teklifiyle, bunu destekleyenler, bu
yemine de, mesleğe de, ülkeye de ihanet etmektedirler. Maalesef böyle bir
tabloyla karşı karşıyayız.
Bakın, günlerden beri Komisyonda da burada da görüşmeleri
izliyorum. Sayın Bülent Başkanım da görüşmeler
sırasında orada, dışarıdaki avukatlarla ilgili
şöyle bir şey söylemişti: Zerre kadar mesleki hassasiyetleri
olmadığını düşünüyorum. Böyle demiştiniz
Başkanım. Bakın, anlatmaya çalıştım. Onlar -dediğim
gibi- bu mesleğin onurunu korumak için, biz avukatların
hakkını savunmak için mücadele eden insanlar ve şöyle bir
çalışma yaptım, kendi bağlı olduğum Muğla
Barosunun sadece şu iki yıldan beri yaptığı
eğitim çalışmalarını çıkardım bizim
avukatlar için. Bakın, konkordato hukuku 2019 Ocak, ticari
uyuşmazlıklar, işe iade davaları, trafik kazaları
bunun gibi onlarca eğitim yapmış, düzenlemiş Niye? Biz
avukatlara faydası olsun, genç avukatlara faydası olsun diye. Ha bire
itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz, işte,
seçim sistemine dayandırıyorsunuz baro sistemi
değişikliğini.
Bakın, o beğenmediğiniz İstanbul
Barosu ne yapmış biliyor musunuz? Avukat
meslektaşlarımız cezaevlerine tutuklu müvekkillerini görmeye
gitsin diye ücretsiz servis düzenlemiş, hem Silivriye hem Maltepe
Cezaevine gidebilsin diye ücretsiz servis düzenlemiş. Yine ne
yapmış İstanbul Barosu? Çağlayan Adliyesine, oradan
Bakırköy Adliyesine, Kartal
Cevizliye gidebilsin diye servisler düzenlemiş. Bunlar mesleki
kaygılarla yapılmış işler değil mi Sayın
Başkanım?
Bakın, onlarca o kadar örnek var ki, avukata
acil destek hattı kurmuşlar. Bakın bu pandemi sürecinde,
askıda fatura uygulaması yapmışlar. Genç meslektaşlar
bu süreçte tahsilat yapamadılar, hiç olmazsa faturalarını
ödesinler diye böyle bir kampanya yapmışlar. Aynı şekilde
İzmir Barosu
Bunları araştırırken ne buldum?
Bilmediğim bir konuydu, Bursa Barosundaki arkadaşlar, bakın, o
genç, mesleğe başlayan, daha hayatını yeni kurmaya
çalışan meslektaşlara bir iş hanında 50 tane dükkân,
iş yeri tutmuşlar, bilgisayar masası sağlamışlar
ve ücretsiz bir şekilde onlara bu ofisleri vermişler. Bunlar kötü
şeyler mi arkadaşlar? Bunları işte o
beğenmediğimiz baro başkanları ellerinden geldiğince
yapmaya çalışıyorlar; görevlerini yaptılar, yapmaya devam
ediyorlar.
Yine aynı şekilde, yasadan kaynaklanan
haklar gereği, toplumsal konularda da gerekli mücadeleleri yürütüyorlar.
Bakın, ne yapmış Manisa Barosu? Soma soruşturmasına
müdahil olmuş. Diyarbakır Barosu ne yapmış? Aladağ
yurt yangınına müdahil olmuş. Salda Gölündeki davanın
takipçisi olmuş Burdur Barosu. Bakın, Çorlu tren kazasında baro
başkanlarımız gitmişler, orada konuyu takip etmişler.
Bunların nesi kötü arkadaşlar? Bunlar yasadan kaynaklanan -bakın
burada avukat meslektaşlarımız da vardır tahmin ediyorum-
yasa gereği yapılması gereken işlerdir. Ama siz
bunları bir kenara bırakıyorsunuz, Siyaset yapıyorlar, yok
İstanbulda 8 bin oy aldı tahakküm kurdu. diye baroların seçim
sistemini değiştirmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, büyük bir tehlike var bu yasada -onlarca
var da- ben bunu Komisyonda da anlatmaya çalıştım. Genç
arkadaşlarımız, stajyerler mezun olacaklar, gelecekler, meslek
örgütüne gidecek, siz onları seçim yapmak zorunda
bırakacaksınız. Diyeceksiniz ki: Şu baroya mı kaydol
O yeni mezun olan genç arkadaşlarımız gelip gönül
rahatlığıyla meslek örgütlerine kayıt olabilmeliler ama
siz, maalesef, bunun önüne geçiyorsunuz.
Bunun dışında, bu saatten sonra
verilecek tüm kararlar şaibeli olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
BURAK ERBAY (Devamla) Ben, o barodan avukat
tutmadığım için bu cezaya çarptırıldım. veya
Tazminat ödemek zorunda bırakıldım. diyecektir. Göreceksiniz
temyiz dilekçelerinde bunun gibi onlarca durumla
karşılaşacağız. Disiplin dosyalarında farklı
kararlar çıkacak. İstanbulda 2 tane baro olacak. Olur mu? Bir ilçede
esnaf odası, şoförler odası 2 tane olur mu? Aynı sistemi
burada getirmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, arkadaşlar, sürem az olduğu
için şunu göstermek istiyorum: PKK, güneydoğuda mahkeme kurdu.
Haberde anlatılıyor: Bir vatandaş, avukata geliyor, diyor ki:
Ben, bir karara itiraz edeceğim. Avukat bir bakıyor, bir örgütün
verdiği karar üst eyalet mahkemesine itiraz edecekmiş. Ve sonucunda
da Cumhuriyetin sınırları içerisinde paralel olarak mahkeme
kurulması doğal karşılanmış. diyor. Şimdi
aynı şeyi yapıyorsunuz arkadaşlar: Paralel baro
kuruyorsunuz. Bu, devlete ihanettir, bu ihanetin bedelini de ödeyeceksiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
önce 60a göre
BAŞKAN Sayın Beştaş, Bülent
Turana söz verdim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok,
hayır. Ayaktayız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yoklama istedik
Başkanım.
BAŞKAN İsimleri tespit edeceğim:
Sayın Beştaş, Sayın Toğrul, Sayın Aydemir,
Sayın Taşdemir, Sayın Tosun, Sayın Özgüneş, Sayın
Piroğlu, Sayın Bülbül, Sayın Kaçmaz, Sayın Turan,
Sayın Koçyiğit, Sayın Coşkun, Sayın Dağ,
Sayın Çepni, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Işık,
Sayın Koç...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın Öcalan
BAŞKAN - Tamam.
Sayın Katırcıoğlu, Sayın
Kemalbay Pekgözegü.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Sayın Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Muğla Milletvekili Burak Erbayın görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, bir hususu polemik konusu olmadan ifade etmek isterim: Az
önceki kıymetli konuşmacı, benim kapıda duran
meslektaşlarımıza karşı mesleki hassasiyet duymadıklarını
ifade ettiğimi dile getirdiler. Cümle tam böyle değil,
bağlamından koparılmış bir cümle. Söylemek
istediğim şuydu: Büyük bir mesai harcayarak o gün baro
başkanlarımızla bir araya gelelim diye ısrarcı olduk.
Adalet Bakanımız çağırdı, 3 malum baro
başkanımız yoktu, 30dan fazla başkanımız
vardı. Ardından biz davet ettik, Mahmut Hoca, biz davet ettik
ardından.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama malum demeniz
doğru değil meslektaşlarınız için.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Grup Başkan
Vekilleriyle beraber üç dört saat toplantı yapıldı. Onun
ardından Komisyon aşamasında kapıda eylem olduğunu
duyunca yine arkadaşların uyarısıyla beraber
değerlendirdik. Bizzat ben CHPli vekillerimizi arayarak, Metin
Fevzioğlu Beyi arayarak içeriye davet ettim, arkadaşlar gelmedi,
sonra ben de Mesleki hassasiyetleri olsa gelirlerdi ama eylemi tercih
ettiler. dedim. Özeti budur Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
49.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bütün
süreci dört gün boyunca gece gündüz, sabaha kadar birlikte orada takip ettik.
AK PARTİli değerli mevkidaşlarımız
değişimli olarak yaptılar, bizler sürekli oradaydık. Tabii,
çeşitli kesitler aktarılıyor ama bu konuya hem Meral Hanım,
hem ben, hem diğer Grup Başkan Vekillerimiz doğrudan
tanıktır ki barolar şu talebi kabul ettiler, 3 temsilciyle
-hatta daha sonra 5 de denildi- gidip Komisyonda konuşmayı kabul
ettiler, tamamını takip etmeyi de kabul ettiler ama kabul
edemedikleri şu: Arkadaşlarımız buradayken, onlar Meclisin
bahçesine veya -bizim önerimiz tarafsız bir salondu- bir salona
alınmadan arkadaşlarımıza Git, konuş,
dışarı çık; 3 kişi gelsin, konuşsun,
dışarı çıksın; bu, onur kırıcı. dediler
hatta çok üzüldükleri bir şey de oldu, bizim tarafsız salon önerimize
bütün Komisyon katıldı, AK PARTİdeki muhataplarımıza
ilettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sonraki iş bunlar.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onlar olumlu bakıp bu
konuda bir istişareye ihtiyaç olduğunu vurguladılar ve ondan
sonra kendileri de üzülerek Maalesef içeri girmelerine izin verilmiyor.
denildi. Olay bu kadar nettir eğer Sayın Bülent Turanın
dediği gibi olsaydı zaten sorun çözülmüştü ama baro
başkanları Biz arkadaşlarımızı gecenin bir
yarısı burada bırakamayız, seçim zamanı hiçbir baronun
kapısında bir milletvekili bekletilmedi, biz bunu hak etmedik.
dediler ve özellikle de kendi meslektaşlarına fevkalade üzüntülerini
ilettiler, onları en çok rencide eden de 3ünüz gelin konuşun, geri
kalanınızı Ala Restoranda ağırlayalım. sözü
oldu.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zapta geçsin sadece: Bu bilgi, sonraki görüşmelerdir, anlattık biz
onu.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Bunu daha önce de ifade ettiniz yani.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 10 defa anlattık
Başkanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
50.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de o gece baro başkanlarının
yanındaydım, görüşmelerde bulundum, Özgür Bey de söyledi ve bu
sonrası değildi Sayın Turan. Baro başkanları, biz
görüşmeleri yaparken içeri girip Komisyonda sonuna kadar beklemeyi ve
arkadaşlarının da Mecliste kalınabilecek herhangi bir
mekânda kalmasını kabul ettiler aslında ama diğer baro
başkanlarının Meclise alınması talebi katiyen
reddedildi ve o 3 kişinin de sadece
Hatta süreyi de söylediler, Maksimum
on beş dakika dinleriz, sonra dışarı
çıkarılır. dediler yani burada kalamazlar pandemi sebebiyle.
Şimdi, bu konuda Türkiyeyi, toplumu
yanlış bilgilendirmeyelim, zira baro başkanları şu
anda kuşatma altında yani bu yaklaşım bugün de devam
ediyor, bunu kabul etmiyoruz. Onlar bizim de sizin de
meslektaşlarınız ve bu ülkede hukuk insanlarına bu
şekilde yaklaşımı kesinlikle kabul edilemez zihniyetin
yansıması olarak görüyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 7nci maddesinin işlenecek hükmünün aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 49 -
Avukatlar, mahkemelere Türkiye Barolar Birliği tarafından şekli
belirlenen cübbeyle çıkmak zorundadır. Avukatlara kılık ve
kıyafetle ilgili başkaca bir zorunluluk getirilemez. Hiçbir merci
kılık kıyafet ile alakalı bir yükümlülük öngöremez.
Dursun Müsavat Dervişoğlu İbrahim Halil Oral Mehmet Metanet Çulhaoğlu
İzmir Ankara Adana
İmam Hüseyin Filiz Fahrettin
Yokuş
Gaziantep Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesi
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, Adalet Komisyonunda adalet ve hukuk
için, binlerce avukatın görüşlerini savunmak için mücadele eden
milletvekili arkadaşlarıma şükranlarımı sunmak
istiyorum. Biz, başımız her
sıkıştığında avukatlara başvuruyoruz. Onlar,
hukukun en temel mesleklerinden birini icra ediyorlar, farkında
olmamız lazım. Bugün milletvekili
arkadaşlarımızın vicdani sorumluluğu ise,
savunmanın savunmasını yapmaktır diye düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, dün e-posta
adresime gelen bir gönderiyle öğrendim ki bu teklife Türkiye Barolar
Birliği de muhalefetini vurgulamıştır. Zaten illerimizden
gelen baroların başkanlarının da Çankaya
kapısında ne hâle düşürüldüklerini hepimiz gördük. Çoklu baroyu,
bu aralar aranızın çok iyi olduğu Sayın Feyzioğlu da
barolar da avukatlar da hukukçu akademisyenler de istemiyor. Peki, kim istiyor?
Türkiye Büyük Millet Meclisinden fazla yasama işlemi yapan, ülkeyi
kararnameler ve KHKlerle yöneten; ortak aklı, istişareyi reddeden
Sayın Cumhurbaşkanımız istiyor. O istiyor diye barolar
bölünsün, paralel barolar kurulsun. O istiyor diye Oy moy yok. diyen sosyal
medya kapatılsın. O istiyor diye diğer meslek örgütleri
bölünsün. O istiyor diye Seçim Kanunu iktidarın lehine düzenlensin. O
istiyor diye nerede antidemokratik iş varsa vurgulansın ve
uygulansın. Yarın O istiyor. diye çoklu hukuk tartışılmaya
başlanırsa hiç şaşırmayacağım. Yarın
Ankarada, İstanbulda belediyeleri kaybettiğiniz için, paralel
belediyeler kurmak için Belediye Kanununda değişiklik teklifi bu
Meclise gelirse kimse o kadar da olmaz demesin.
Saygıdeğer milletvekilleri, benim küçük
oğlum şu an stajyer avukattır. O ve aynı dönem mezun
olduğu avukat arkadaşlarıyla sürekli hasbihâl ediyorum; onlar da
bu düzenlemeye şiddetle karşılar, istemiyorlar. Hatta bu genç
avukatlar, daha ruhsatlarını almadan böyle ucube bir düzenlemeyle
karşılaşmaktan son derece üzüntülüler. Genç bir avukatın
hayallerini yıkmak, hukuka olan inancını zedelemek kimsenin
hakkı değildir, olmasa gerek.
Gençlerimize bu ülkeyi bırakırken ne
diyeceğiz? Barolar, iktidara muhalif görünüyorlardı,
siyasallaşıyorlardı, onun için böldük mü diyeceğiz?
Yarın siyaset tarihimizi yazan tarihçiler, maalesef bütün bu süreçleri
antidemokratikleşme süreci olarak yazacaklardır.
AK PARTİ 2001de ilklerin ve ilkelerin
partisiydi ve sivilleşmeyi, demokratikleşmeyi savundu. Bugün
geldiğimiz noktada ise maalesef Benim barom, benim odam, benim valim,
benim kaymakamım. tartışmalarıyla karşı
karşıyız.
Tanzimattan bu yana gelen bütün
demokratikleşme sürecini tersine çeviriyoruz. Hem ülkemizde hem de
uluslararası kamuoyunda iktidarın uygulamaları, Rusyayla,
İranla, Kuzey Koreyle, Kübayla
karşılaştırılır hâle gelmiştir.
Televizyonlarda iktidar borazanlığı yapan bazı eski tüfek
Maocular ise bunlardan cesaret alarak millî diktatör gibi ifadeleri
çekinmeden kullanabiliyorlar. Buna tepki dahi gösteremiyorsunuz. Türkiyeye
yazık ediyorsunuz, gençlerimize yazık ediyorsunuz, adalete ve hukuka
yazık ediyorsunuz.
Kıymetli milletvekillerim, bir Ankara
Milletvekili olarak Ankara Barosunun yakın zamanda yaptığı
Diyanetle ilgili bazı açıklamalara tepki göstermiştim. Burada,
bu teklife karşı olan çoğu milletvekili arkadaşım da
baroların tavır ve açıklamalarına zaman zaman itiraz
etmektedirler ancak akla karayı birbirine karıştırmamak
gerekir. Barolarda siyasallaşma varsa bunun çözümü için hep birlikte
değerlendirebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oral.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Teşekkür ederim.
Ancak burada getirilen teklif, bu sorunu ya da
temsil sorununu çözmeye yönelik değildir. Bu teklif açıkça
siyasallaşmayı kanuni hâle getirmektedir. Sarı sendika
kavramı gibi, sarı baro kavramını AK PARTİ
literatürümüze sokmaya hazırlanmaktadır. Ben akşam eve
gittiğimde, avukat oğlumun yüzüne bakmak için, avukat
kardeşlerimin yüzüne bakabilmek için bu teklife sonuna kadar
karşı olduğumu ilan etmek istiyorum. Siz de avukatların
yüzüne bakabilmek için bu hatadan dönün diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cahit
Özkan Bülent
Turan Erkan Akçay
Denizli Çanakkale Manisa
Zeynep
Gül Yılmaz Mehmet
Doğan Kubat Çiğdem
Erdoğan Atabek
Mersin İstanbul Sakarya
Mihrimah
Belma Satır
İstanbul
"MADDE 7-
1136 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Avukatların
resmi kılık ve kıyafeti:
MADDE 49 Avukatlar, mahkemelere
Türkiye Barolar Birliği tarafından şekli belirlenen cübbeyle
çıkmak zorundadır.
Avukatlara, staj dönemi de dahil olmak üzere,
baro ve Birliğin iş ve işlemleri ile mesleğin icrası
kapsamında kılık ve kıyafetle ilgili herhangi bir
zorunluluk getirilemez.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 1136 sayılı Kanunun 49uncu
maddesinde yapılan değişiklikle birinci fıkranın
ikinci cümlesi, ikinci fıkra olarak yeniden düzenlenmektedir.
Değişiklikle avukatlara, staj dönemi de dâhil olmak üzere, baro ve
birliğin iş ve işlemleri ile mesleğin icrası
kapsamında kılık ve kıyafetle ilgili herhangi bir
zorunluluk getirilemeyeceği hükme bağlanmaktadır. Böylece
serbest bir meslek olan avukatlık mesleği, niteliğine uygun
olarak özgür bir şekilde icra edilebilecektir.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Dursun Müsavat Dervişoğlu İbrahim Halil Oral Aydın Adnan Sezgin
İzmir Ankara Aydın
Mehmet Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz
Adana Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Murat
Çepni
İstanbul Van İzmir
Remziye
Tosun Semra
Güzel Hüseyin Kaçmaz
Diyarbakır Diyarbakır
Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Mersin Aydın İstanbul
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Tufan Köse
İstanbul Antalya Çorum
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı Sevda Erdan
Kılç
Adıyaman Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasaya
aykırılığı bariz olan Avukatlık Kanunu
Teklifinin 8inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Baroların dünyada hiçbir yerde görülmemiş
bir şekilde parçalanmasını öngören bu teklife karşı
olduğumuz malum. Teklif, FETÖ terör örgütünün hayaletinin hâlâ bu Genel
Kurul sıralarında dolaştığını ima ediyor.
İktidar FETÖnün en acımasız taktiklerinden biriyle bu defa da
barolara tasallut gayretindedir. Böyle bir düzenleme hiçbir hukuk devletinde
yoktur ve demokrasiye vereceği zararların yanında devletin
üniter yapısını da tehdit edecektir. Evet, böyle bir yasa insan
haklarına, temel özgürlüklere, savunma hakkına ve hukukun
üstünlüğü anlayışına muhakkak derin zararlar verecektir.
Yargının siyasallaşması daha da keskinleşecektir. Bu
girişim demokrasiden ve hukuk devletinden ayrılan yönetimlerin
kurumları imha etme gayretinin yöntemlerinin bir parçasıdır.
Kurumları imha edip ehlileştirilmiş yapılar oluşturma
heves ve hedefidir.
Şimdi, iktidar blokunun bazı sözcüleri
dünyanın diğer ülkelerinde, örneğin New Yorkta, Paris ya da
Tokyoda paralel baro uygulamaları varmış gibi
konuşuyorlar. Oysa hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu
demokrasilerde temel yapı demokratik yöntemlerle oluşturulan bütüncül
baro anlayışına istinat eder. İstanbul benzeri birçok
metropolde tek baro sistemi vardır. Bazı durumlarda coğrafi ve
lojistik nedenlerle şubeleşmeye gidilebilmektedir. Bu, ideolojiyle,
siyasi çıkar arayışlarıyla hiçbir ilgisi olmayan pratik
örgütlenme modellerinden ibarettir. Evet, Almanyada eyaletlerde birden fazla
baro bulunabilmektedir fakat şunu tespit edelim: Eyalet vilayet
değildir. Eyaletlerin idari, siyasi, yargı yapılanmaları
değişiktir. Almanyadaki eyaletlerde farklı yargı bölgeleri
mevcuttur ve her yargı bölgesinde tek bir baro bulunmaktadır.
Fransada da benzer şekilde bir bölgede birden fazla baro bulunabilse de
bunun nedeni yargı bölgelerinin şehirler bazında değil,
farklı ölçeklerde tasnif edilmiş olmasıdır ancak
örneğin Pariste Paris Barosu vardır, Paris baroları yoktur.
Dünyada bizdekine benzer başka paralel baro örnekleri olsaydı,
kurucusu ve eşit statüde paydaşı olduğumuz Avrupa Konseyi
bu teklifle ilgili ciddi kaygılarını ifade etmezdi.
Barolar, sadece meslek örgütleri olarak
değerlendirilemez. Barolar, ilk geliştikleri ülkelerde sivil toplumun
oluşmasında önder unsur olmuşlardır. Ülkemizde de hukuk
devletinin ve demokrasinin yerleşmesi açısından çok önemli
işlev görmüşlerdir. Dolayısıyla, bu düzenleme sivil
toplumun ve siyasetin alanını daraltma çabası olarak mütalaa
edilmelidir.
Ayrıca, barolar, avukatların mesleki
niteliklerinin yükseltilmesi, mesleki ahlakın ve
saygınlığın korunması, hukukun üstünlüğünün ve
hak arama özgürlüğünün sağlanması gibi çok önemli görevleri
üstlenmiş kurumlardır. Çoklu baro yapısı, avukatların
özlük hakları ve saygınlığı açısından da
büyük bir tehdittir. Bu düzenlemeyle, maalesef, avukatlık mesleği
iğdiş edilecek, dejenere hâle getirilecektir. Baroların
sağlıklı işlemesi, etkili bir denge ve denetleme
mekanizması için de vazgeçilmezdir.
Konunun merkezinde bulunan ancak bırakın
Komisyona davet edilerek görüşlerinin dinlenmesini, ülkenin
başkentine girmek için bile âdeta vize almak zorunda bırakılan
baroların temsilcileri şu temel eleştirileri, haklı
eleştirileri ortaya koyuyorlar: Çoklu baro sistemi, avukatların
bağımsız ve tarafsız duruşunu olumsuz etkileyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Yargının savunma ayağı
siyasallaşma riskiyle karşı karşıyadır. Türkiye
Barolar Birliğinin delegasyon yapısında yapılan
değişiklik, yürütmenin barolar üzerindeki kontrolünü artıracaktır.
Çoklu baro yapısı, mesleki ahlak ve etik kurallarını
sarsacaktır. Hak arama olanakları kısıtlı olan
kişilerin, örneğin, şiddet gören kadınların ya da
istismara uğrayan çocukların bağımsız avukatlara
erişimi zorlaşacaktır. Bütün bu gerekçelerle teklif gündemden
düşürülmeli, Avukatlık Yasasında ihtiyaç duyulan düzenlemeler
baroların, muhalefet partilerinin, sivil toplum
kuruluşlarının ve akademisyenlerin de katkısıyla
yeniden ele alınmalıdır. Ama ne yazık ki bunu seslendiren
avukatlar, yaşlısıyla genciyle şu anda Ankara Kuğulu
Parkta şiddet görüyor; ayıptır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından
alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, günlerdir çoklu baro düzenlemesini konuşuyoruz ve burada, bir ders
mahiyetinde, çok önemli katkılar yapıldı ve bu katkılar da
özellikle bu düzenlemeyi getiren milletvekillerine Hata yapıyorsunuz,
kandırılıyorsunuz, tez elden bu yoldan dönün. biçiminde de
bağlanıyor. Oysa işin bir başka boyutu da bunun
aslında bir yanılgı olmadığıdır. Bu bir
hesap hatası değildir, bu yasa düpedüz bir tercihtir. Yani sarayın
ihtiyacıdır; halkın ihtiyacı değil, doğrudan
sarayın ihtiyacıdır.
Peki, bu süreç nasıl işliyor? Bu süreç,
bakın, polis zoruyla işliyor. Yani sadece burada
yaptığımız yasama faaliyetiyle değil, tam tersine daha
da etkili bir biçimde, sokakta, başta baro başkanlarına
yapılan zulümde görüldüğü üzere, polis şiddetiyle beraber bu
yasa çıkarılmaya çalışılıyor.
Dolayısıyla, şiddetle çıkarılmaya
çalışılan, halk karşıtı bir yasayla
karşı karşıyayız.
Bu yasada 30 ile 4.900 üyenin oyları
eşitleniyor ve bu da şöyle temellendiriliyor, deniyor ki: Türkiye
Barolar Birliği avukatların birliği değil, baroların
birliğidir. Şimdi, bu, gerçekten, aslında AKP saray
zihniyetinin bir fotoğrafıdır.
Şimdi, 4.900 insanı bir aritmetik bir
toplama dönüştüren, nesneleştiren bir yaklaşımdır bu.
Oysa delege dediğiniz kurum bir temsiliyettir yani bir sorumluluktur. 30
kişinin seçtiği bir delegenin sorumluluğu vardır yani
düşünen, araştıran, emek harcayan 30 insandır bunlar.
Bunlar birbirine benzeyen, aynı şeyleri düşünen aparatlar değillerdir.
Dolayısıyla siz delegeleri eşitleme hakkına sahip
olamazsınız. Bu bir eşitsizliktir, hem anayasal bir
eşitsizliktir ama aynı zamanda da insanı nesneleştiren bir
yaklaşımdır.
Şimdi, bu yasayla ne yapılmaya
çalışılıyor? Bu yasayla yapılmaya çalışılan
şu: Bakın, gizli açık, apoletli apoletsiz, üniformalı
üniformasız, her tür yol ve biçimde örgütlenen saray tüm halkı
örgütsüzleştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla bu yasa
sadece avukatlara dönük değil, o yüzden tüm topluma dönük bir açık
saldırıdır.
Evet, savunma örgütsüzleştirilmeye
çalışılıyor ve aynı zamanda halk da savunmasız
bırakılmaya çalışılıyor. Çünkü şiddet gören
kadınların; doğasına, deresine sahip çıkan köylünün;
ulusal onurunu korumaya çalışan Kürtün; bir bütün,
halklarımızın; ulusal inanç özgürlüğü mücadelesini sürdüren
Alevilerin örgütsüzleştirilmesi ve savunmasız
bırakılması meselesidir. Dolayısıyla bu yasa
sarayın ihtiyacıdır, bundan dolayı sarayın
ihtiyacıdır. Peki, saray ne kurmaya çalışıyor buradan?
Politik İslamcı bir düzen kurmaya çalışıyor.
İşte bu çoklu baro aynı zamanda çoklu hukukun da ön
hazırlığıdır yani bu, aynı zamanda En iyiyi ben
bilirim, en doğruyu ben savunurum, en büyük benim. diyen bir aklın
tüm toplumu küçültmesi, onursuzlaştırması saldırısıdır.
Evet, barolar direniyor. Bugün Kuğulu Parkta,
daha öncesinde Meclisin kapısında barolar direniyor. Baroların
direnişi onurlu bir direniştir. Bu onurlu direnişi buradan bir
kez daha selamlıyoruz.
Barolar, baro başkanları kendileri için
değil, tüm ezilenler için direniyorlar, tüm ezilenler için bir demokrasi
mücadelesi veriyorlar. Aynı zamanda bize bir çağrı
yapıyorlar: Gelin, hep birlikte, birleşik bir demokrasi mücadelesini
kuralım. demeye çalışıyorlar.
Bu yasa rövanşist bir yasadır. Bu yasa, bu
düzenleme, çok kötü olan bir hukuk sisteminin iyileştirilmesi meselesi
değildir. Tıpkı darbelerden beslenen, darbeleri
fırsatçılığa çeviren saray fikriyatı gibi, saray
sistemi gibi, aynı zamanda burada da bir kötü gidişatı kendi
lehlerine, kendilerinin kullanışlı hâle getirilmesi meselesidir.
Yani, biz, kötü olan bir sistemin çok daha kötü hâle getirilmesi düzenlemesiyle
karşı karşıyayız. Bu, cemaatler koalisyonunun
resmileştirmesi meselesidir. Cemaatler koalisyonu resmileşiyor
değerli arkadaşlar.
Evet, son olarak şunu söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Biz burada hukuk
tartışması yapmıyoruz. Hukuk tartışması
yapmamız gerekir. Evet, bugün, adil yargılanmak için ölüm orucuna
yatmış avukatların olduğu bir dönemdeyiz, günlerdeyiz.
Aytaç ve Ebru Timtik avukat arkadaşlarımız, bugün, adil
yargılanma talebiyle ölüm orucundalar. Ben buradan bir kez daha bu
çağrıyı yineliyorum: Ebru ve Aytaç yaşasın! Paralel
baroya hayır! Birleşe birleşe, faşizme karşı
halkların, işçi sınıfının, emekçilerin ve
kadınların mücadelesini yükseltelim diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu teklif Adalet Komisyonunda dört gün süren
mesainin ardından kabul edildi. Teklif üzerinde ilk söz sahibi olması
gereken baro başkanları ne Komisyona ne de milletin Meclisine
alınmadı. Meclisin kapısının önünde beklettiniz, orada
sabahlattınız hatta onların oturmaları için
getirttiğimiz bankların bile girmesine izin vermediniz. Bugün de
Kuğulu Parkta baro başkanlarına ve avukat
arkadaşlarımıza aynı zulmü devam ettiriyorsunuz. Şimdi
de Komisyonda bütün itirazlarımıza rağmen virgülünü dahi
değiştirmediğiniz -ki az önce küçük bir değişiklik
oldu- Anayasaya ve evrensel hukuk ilkesine aykırı olan bu kanun
teklifini Genel Kurulda görüşüyoruz.
Yargının kurucu unsurlarından olan ve
bağımsız savunmayı temsil eden avukatlar, hukuki
sorunların ve anlaşmazlıkların adalete, hakkaniyete uygun
olarak çözümlenmesi, hukuk kurallarının tam olarak uygulanması,
bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk devletinin işlerliğinin
sağlanması açısından yaşamsal bir öneme sahiptir.
Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız
yargı, yargının olmazsa olmaz koşulu olan savunmayla
birlikte anlam kazanır. Savunma, yargının vazgeçilmez ögesidir
ve adaletli bir yargılamanın varlığı ancak
avukatların etkin katılımıyla sağlanır. Sizler,
bırakın avukatların etkin katılımını, bu
değişiklikle avukatlık mesleği ve baroları ayaklar
altına almaktasınız.
Güçlü savunma güçlü avukatlarla, güçlü barolarla
olur. Sizin hedefiniz barolardan öteye, savunmayı yok etmektir. Savunmadan
korkuyorsunuz, beyaz önlük giyenlerden korkuyorsunuz, köyüne sahip çıkan
şalvarlılardan korkuyorsunuz, sarı yeleklilerden korkuyorsunuz,
avukat cübbelerinden korkuyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama arkadaşlar, korkunun ecele faydası yok, ilk
seçimde iktidarınız ve yarattığınız bu korku
imparatorluğunu bizler hep beraber sona erdireceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Avukatların ve baroların, kısaca
savunmanın etkisizleştirilmesi demek; çocuk istismarları,
kadın cinayetleri, doğa katliamları, işkence ve kötü
muamele mağdurlarının
yalnızlaştırılması olacak ki bu da önü alınamaz
toplumsal bir felakete yol açacaktır.
Değerli milletvekilleri, biraz da meslek
etiğine değinirsek, avukatlık hizmeti hiçbir unvan altında
marka ve tescile konu olamaz. Avukatlar reklam yapamaz, avukatların bürosu
dahi mesleğe yakışır şekilde olur, avukatların
astıkları tabelaların bile ölçüleri belirlenmiştir.
Avukatlar reklam dahi yapamazken bize getirmiş olduğunuz tekliften
sonra barolar avukat kazanmak için reklam yapacaklar, hatta, belki de promosyon
dağıtma işine bile girişeceklerdir. Komisyonda da söyledim,
avukatlık mesleğini bu teklifle tahsilli tacirlere, baroları da
ticarethanelere çeviriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Son yıllarda, barolara ilişkin Siyaset
yapıyor. diye eleştirilerinizin ne kadar samimiyetsiz olduğunu
bu teklifle gördük arkadaşlar. Çoklu baro uygulamasından sonra siyasi
görüş, etnik kimlik, farklı inançlar, belki de hiç aklımıza
gelmeyecek farklılıklar üzerinden bölünmeler olacak. Bu uygulama
sadece baroları bölmeyecek arkadaşlar, mahkemeleri bölecek ve
maalesef bu uygulamayla adaleti böleceksiniz.
Değerli milletvekilleri, çoklu baro, yargı
birliği ilkesine aykırı; çoklu baro, yargı
bağımsızlığı ilkesine aykırı; çoklu
baro, hâkim tarafsızlığı ilkesine aykırı; çoklu
baro, temsilde adalet ilkesine aykırı; çoklu baro, demokratik hukuk
devleti ve en önemlisi eşitlik ilkesine de aykırı.
Değerli milletvekilleri, konuşmamı
bitirmek üzereyken
Geçenlerde bir televizyon kanalında bir aşık
atışması izledim; şimdi televizyonu söylemeyeceğim,
yarın onu da kapatmaya kalkarsınız, o yüzden televizyon
kanalının ismini vermeyeceğim. (CHP sıralarından
alkışlar) Şu dörtlüklerle bitirmek istiyorum: Klarneti çalana
bak, gördüm serhatte / Hâkimler dizilmiş hepsi kıyamda / Cübbesi
yakışmaz kambur sırtında / Adaletle hükmeden hâkim
kalmadı / Fetva verir hoca, korur hırsızı /
Yılışıp gülenler çağın arsızı / Bırak
gitsin gayrı sevme kansızı / Adaletle hüküm, yargı
kalmadı.
Bu dörtlüklerin haklı çıkmaması için,
gelin, bu teklifi hep beraber reddedelim diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 3 önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Buyurun okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Tufan Köse Süleyman
Bülbül Alpay Antmen
Çorum Aydın Mersin
Turan Aydoğan Zeynel
Emre Rafet Zeybek
İstanbul İstanbul Antalya
Abdurrahman Tutdere Cavit
Arı İbrahim
Özden Kaboğlu
Adıyaman Antalya İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Dursun
Müsavat Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Hasan
Subaşı
İzmir Ankara Antalya
Mehmet Metanet Çulhaoğlu İmam Hüseyin Filiz Arslan Kabukcuoğlu
Adana Gaziantep Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez Orhan
Işık Hüseyin Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Semra
Güzel Remziye
Tosun Dersim Dağ
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSU ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 222 sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile
bazı kanunlarda değişiklik öngören yasa teklifi hakkında
söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, günlerdir uzun
tartışmalarla baroların bölünmesini konuşuyoruz,
tartışıyoruz. Gerçekten de gerek Mecliste gerek Adalet
Komisyonunda gerekse basında ve eylemlerle söylenmedik hiçbir şey
kalmadı. Ben de merak ediyorum, acaba iktidar nasıl savunacak diye,
onları cankulağıyla dinlemeye çalışıyorum. Çünkü
baroların hepsi karşı, avukatlar karşı ve Türkiye
Barolar Birliğinin de karşı olduğunu biliyoruz.
Şu argümanları sıralıyorlar,
derler ki iktidar sözcüleri: Temsilde adalet yok. Demokratik değil.
Barolar siyasallaştı. gibi argümanlar ileri sürdüler. Ben de Adalet
Komisyonunda söylediğimi hatırlıyorum Temsilde adalet yok.
diyorsunuz ama Antalyadan, mensubu olduğum barodan bir örnek vermek
istiyorum. dedim. Türkiye'nin 4üncü büyük barosu olan Antalya Barosu 4.970
üyeye sahip, en küçük barosu olan Tunceli Barosu 43 avukata, üyeye sahip; bugün
Antalyanın 14 delegesi var iken yeni düzenlemeyle ikisinin de temsili 4
delegeyle olacak Barolar Birliğinde. Sormuştum: Bu nasıl
temsilde adalet? diye. Tabii, temsilde adaletle hiç ilgisi yok.
Ayrıca derler ki: Anadolu baroları
üzerinde vesayet var. Antalya Anadolu barosu, 14ten 4e düşüyor; Konya
9dan 4e düşüyor; Kayseri bir Anadolu barosu, 7 üyeden 4e düşüyor.
Demek ki bu söylenen iddia da doğru değil.
Grup Başkan Vekili Cahit Özkanı dinledim,
şöyle dedi: Bütün avukatları dinledik, tartıştık,
konuştuk, STK raporlarını inceledik, hukuk derneklerinin
görüşünü aldık, muhalefetten hukukçu milletvekilleriyle
görüştük; Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, dünya
uygulamalarını inceledik; Adalet Komisyonunda 200ün üzerinde vekili
dinledik, ideal hukukun peşine düştük, şimdi Mecliste
tartışıyoruz. Çoğulcu, katılımcı, demokratik
bir reform hazırladık. Evet, ben de diyorum ki: Size göre her
şey tamam ama burada bir şey unutulmamış mı? Barolarla
ilgili bir yasa teklifi hazırlanıyor, her şeyi
incelemişsiniz de baroları unutmadınız mı? Barolar,
kendisini unutturmamak adına 80 baro bir araya geldi, basın
toplantısı yaptı, duymadınız. Eskişehir yolunda
bir eylem yapmak istediler, yirmi yedi saat gözetim altında tutuldular.
Meclis kapısında bekletildi, söz hakkı verilmedi. Şimdi,
Kuğulu Parkta seslerini duyurmak istiyorlar, darp edildiler ve yine
onları dinlemedik. O hâlde Herkesi dinledik, görüştük,
tartıştık. derken baroların yönetimiyle ilgili bir yasa
yapılırken baroları hiç nazara almadıysanız ne
temsilde adalet diyebilirsiniz ne Demokratik bir baro, bir yasa teklifi
hazırladık. diyebilirsiniz.
Hepimiz bir baronun mensubuyuz. Bu yasayı siz
yaptıysanız içinden çıktığımız barolara
görev tanımını tarif ediyoruz. Onlara diyoruz ki: Siz iyi
yönetilmiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Biz, 5-10 hukukçu bir
araya gelelim -şu rozeti takmış hukukçular olarak- size öyle bir
kanun teklifi hazırlayalım ki siz bundan sonra pekâlâ
yönetilirsiniz. diyorsunuz. Bu, yani 130 bin avukata, onları temsil eden
barolara bu sözü söylemekle bir vesayet rejimi uyguluyorsunuz.
Peki, tartıştık, konuştuk
günlerdir, çok güzel ifade etmişsiniz; bir virgülünü
değiştirebildik mi? Değiştiremedik ama bu gerçek
hoşunuza gidiyor, dünyaya Bizim Meclisimiz var, komisyonlarımız
var, pekâlâ tartışıyoruz, konuşuyoruz. diyorsunuz da biz
ne oluyoruz? Size görüntü veriyoruz, meşruiyet sağlıyoruz
herhâlde.
Meclis üzerindeki vesayetin bir an önce
kaldırılması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Dağ.
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir çoklu baro kanun
teklifiyle ilgili konuşuyoruz. Bu düzenlemenin hukuksuzluğuna
sayısız arkadaşımız değindi, buradan aynı
şeyleri tekrarlamak istemiyorum.
Bu düzenlemeyle avukatların hâlihazırda
çok yoğun olan sorunları katlanacak ve başa çıkılamaz
bir hâle girecektir. Şu çok iyi bilinmelidir ki bu ülkenin barolarla
ilgili bir düzenleme ihtiyacı yoktur; bu ülkenin daha güçlü bir
yargıya, dolayısıyla daha güçlü bir savunmaya ihtiyacı
vardır. Bu da avukatlarının problemlerini görmek ve çözmekle
olur. Peki, nedir bu sorunlar, biraz bunlara bakalım.
Avukatlar müvekkilleriyle cezaevlerinde
görüşürken başlarına gardiyanlar dikiliyor; odalara kameralar,
ses kayıt cihazları konuluyor, savunma hakları açıkça ihlal
ediliyor. Soruşturmalara konan gizlilik kararı sebebiyle dosyalara
erişim hakları kısıtlanıyor hatta müvekkillerinin
hazır bulunduğu işlemlere dönük tutanakları bile
almaları engelleniyor. Avukatlar buna itiraz etmek istediklerinde ne
savcı ne de hâkimler avukatların bu haklı itirazlarını
dinlemeyi geçin, görüşme taleplerini bile reddediyorlar. İddianameler
yalnızca iddia makamının topladığı delillerden
kuruluyor. Avukatların soruşturma aşamasında olan tesiri
sıfıra düşürülmüştür. Öyle ki ayda bir tutukluluk
incelemesi yapmak zorunda olan hâkimler nasılsa denetleyen, ses
çıkaran kimsenin olmaması ve avukatları yok saymanın
verdiği rahatlıkla bu incelemeleri bile yapmıyor. Kes, kopyala,
yapıştır yöntemiyle gerekçeler yazılıyor. Özellikle
2016 yılından sonra stajını tamamlayarak ruhsat
başvurusunda bulunan avukat adaylarına haklarında devam eden
kovuşturma ve soruşturma gerekçe gösterilerek ruhsatları
verilmemektedir, avukat adayları bu nedenle mesleklerine
başlayamamaktadır. Bulundukları illerin baroları aracılığıyla
Türkiye Barolar Birliğine başvurup ruhsatlarını alan
bazı avukatlar hakkında ise Adalet Bakanlığı
tarafından ruhsatlarının iptali yönünde dava
açılmıştır. Bakanlığın ruhsat iptali için
açtığı davalar TTBnin takdir yetkisine müdahaledir, binlerce
avukat mağdur olmuştur. Bir düzenleme yapılmak isteniyor ise
avukatların ruhsatlarını almaları yönünde engel
oluşturan ve mağduriyetlerine yol açan Avukatlık Kanunu 5inci
maddesinin üçüncü fıkrası kaldırılmalıdır, bu
madde ve uygulama yüzünden masumiyet karinesi ilkesi alenen ihlal edilmektedir.
Diğer bir problem alanı stajyer
avukatlardır. Stajyer avukatlar, hukuk eğitiminin hemen akabinde
mesleğe başlıyor ancak İstanbulun dışındaki
hiçbir şehirde, yaptığı iş dolayısıyla bir
kazanç elde etmiyor. Stajyer avukatlara tıpkı stajyer hâkim ve
savcılara verilen maaş gibi bir fon ayrılmalı ve ekonomik
mağduriyetleri giderilmelidir.
Hukuk fakültelerinin çokluğu nedeniyle nitelik
düşmüş durumdadır. Şu an ülkemizde 133 hukuk fakültesi
bulunmakta ve bu fakülteler toplamda 80 bin öğrenci kapasitesine sahiptir.
Aralık 2019 verilerine göre ülkemizde 127.691 avukat bulunmaktadır ve
bu sayıya her yıl binlerce avukat eklenmektedir. Hukuk fakültelerini
çoğaltıp niteliği düşürmek yerine sayıyı ve
kontenjanı azaltıp niteliği yükseltmeyi esas
almalıyız. Avukatlar, sadece avukatlık mesleği pratikleri
sebebiyle gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, polis
şiddetine maruz kalıyor ve gözaltında işkencelere maruz
bırakılıyor. Avukatlar yapılan hukuksuzluklara, adaletsizliğe
karşı ölüm orucuna giriyorlar. Ölüm orucuna giren avukatların
tutuklanma gerekçeleri yalnızca adil yargılanmak; Ebru Timtik ve
Aytaç Ünsalın adil yargılanma talepleri hâlen
karşılanmış değil.
Adli yardım hizmetiyle CMK görevlerinde ciddi
sıkıntılar mevcut. Aşırı bir hızla
artmış olan avukat sayısı nedeniyle, bazı şehirlerde
bir avukat bir yıl içinde ancak bir adli yardım dosyası, 15-20
tane de CMK dosyası alıyor. Her iki görevlendirme
karşılığında alınan ücret ise oldukça düşük;
üstelik, ödemeler, vergiler ve baroya katkı kesintileri
yapıldıktan ve uzun aylar sonra yapılıyor. Bu
görevlendirmeleri almak için herhangi bir kıdem sınırı yok.
Meslekte on beş yılını tamamlamış bir avukat da
CMK görevlendirmesi alabiliyor. Üst kıdem sınırı getirilmelidir.
Bunlara benzer daha nice sorunlara değinebiliriz. Eğer Avukatlık
Kanununda bir değişikliğe gidilecekse öncelikle bu meseleler
ele alınmalı ve çözümler üretilmelidir. Ama sizin derdiniz
avukatların ve baroların sorunlarına çözüm bulmak değil,
aksine, onları hizaya getirmek ve biat ettirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
DERSİM DAĞ (Devamla) Eğer bu konuda
birazcık samimiyseniz, gelin, baroları bölmeyi bir kenara
bırakıp bu anlattığım sorunları hep birlikte
çözüme kavuşturalım.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; Covid-19 riski
ve riskli bir yasa. Covid-19 riski kimin için geçerli onu sizin takdirinize
bırakıyorum ama yasanın toplum için riskli olduğu
kesinlikle açık.
İkiye ayırt edilebilir Anayasaya uygunluk
açısından, ele alacağım konu; biri 135 açısından,
ikinci kesimi ise diğer maddeleri açısından.
Oldukça teknik konuşacağım, dinlemek
isteyenler şimdiden dinlemeye başlarlarsa yararlı olur diye
düşünüyorum.
Şimdi, 135 eksen madde. 135inci madde
açısından konuya baktığımız zaman, madde 135
öncelikle 5 amaç sıralıyor. Sonra
(Uğultular)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Değerli vekiller, lütfen
Sayın Başkan, çok teknik
konuşacağım, eğer dinlemek istemeyen, konuşmak isteyen
varsa
RECEP ÖZEL (Isparta) Gürültü yok ya, herkes
dinliyor pürdikkat.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Burası mektep
değil.
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ama
devam ediyorlar Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, Meclise hitap edin.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Madde 135, 5 amaç sıralıyor:
1) Avukatların ortak gereksinimlerini karşılamak.
2) Avukatların mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak.
3) Avukatlık mesleğinin genel menfaatlere
uygun olarak gelişmesini sağlamak.
4) Avukatların birbirleriyle ve halkla olan
ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak.
5) Avukatlık meslek disiplini ve
ahlakını korumak.
Acaba bu amaçlar teker teker ve birlikte, bütün baro
olarak mı ulaşılması mümkün olan amaçlardır yoksa
bölünmüş barolar yoluyla mı? Mesela, İstanbul Barosu bölünürse
24 baro kurulacak İstanbulda. 24 baro ayrı ayrı bu
amaçları mı gerçekleştirir daha etkili bir biçimde yoksa tek
baro mu bunu gerçekleştirir? Bu açıdan baktığımız
zaman, tabii ki, bu madde tek baro ilkesine göre yazıldığı
için, tek baro bu amaçları daha etkili bir biçimde
gerçekleştirebilir. Çoklu baro ise uygulama açısından, amaç
yönünden bölünmüş ve belki de kutuplaşmış avukatların
ortak gereksinimlerini karşılamayı
zorlaştıracaktır. Avukatlar arasındaki genel
dayanışmayı ortadan kaldıracak, herkesin ancak kendi
barosuna kayıtlı meslektaşlarıyla dayanışma
sağlayabileceği rekabetçi bir ortama yol açacaktır.
Partizanlığı ve siyasal bölünmeyi avukatlık mesleğinin
merkezine getireceğinden, mesleğin kamu yararına uygun olarak
gelişmesine engel olacaktır. Avukatların birbirleriyle ve halkla
olan ilişkilerinde dürüstlük ve güven yerine ön yargıyı ve
kuşkuyu egemen kılacaktır. Siyasi parti aidiyet ve disiplininin
avukatlık meslek disiplini ve ahlakının yerine geçmesine yol
açacaktır. Bu nedenle, 5 amaç açısından bu düzenleme, çoklu baro
düzenlemesi madde 135e aykırıdır.
İkinci fıkrada yer alan üyelik mecburiyeti
bakımından, kamu kurumlarında çalışan avukatların
üye olması mecburiyeti yoktur ama iktidarda olan bir çoğunluk lehine
baro kurulduğu zaman, ister istemez, eksik üyeleri tamamlatmak için o
mecburiyet ilkesi kalkacak ve bindirme üyelikler söz konusu olacaktır. Bu
bakımdan buna da aykırıdır.
Üçüncüsü ise, yasayla kurulma bakımından
aykırılık söz konusu çünkü barolar, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ancak yasayla kurulabilir. Oysa
burada, 2 bin üye imza verirse kurulabilir ve örneğin, altı ay sonra
5 üye istifa ederse dağılır; böyle kamu tüzel kişiliği
olmaz. Bu, Anayasamıza aykırıdır. Dolayısıyla
yasaya uygunluk ilkesi açısından kanunla kurulma ilkesine de
aykırıdır.
Siyasal partilerin aday gösterme yasağı
bakımından, kendi üyeleri tarafından gizli oyla seçilen
organların seçimlerinde siyasal partiler aday gösteremezler. Eğer
çoklu baro sistemi gelirse yeni kurulan baroların arkalarında siyasal
partiler olacağından bu hüküm de dolanılacaktır ve muvazaa
söz konusu olacağından zorunlu baro için yazılan bu kural, çoklu
baroda ihlal edilecektir.
Amaç dışı faaliyetler
bakımından, barolar amaç dışı faaliyette bulunamazlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ancak, aynı ildeki barolar kamu tüzel
kişiliği kuralını ihlal sonucu çoklu olarak kurulursa o
zaman, İstanbul örneğinde olduğu gibi, 24 barodan hangisi amaç
içi davranır, hangisi amaç dışı davranacak onun ölçütü
kalmayacaktır. Bu bakımdan da amaca uygunluk yönünden madde 135e
aykırılık söz konusudur.
İdari ve mali denetim bakımından, her
ilde bulunan baro denetleniyor ama İstanbul örneğinde olduğu
gibi, idare 24 baroyu denetlerken hangi ölçütleri kullanacak da eşitlik
ilkesi orada geçerli olacaktır, bu bakımdan da madde 135e
aykırılık söz konusudur ama bir başka
aykırılık, altıncı olarak, o da seçimlere
ilişkindir. Baro seçimleri ekim ayında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, alacağım var, biliyorsunuz.
BAŞKAN Konuşmadınız ama, siz
konuşmadınız.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Lütfen... Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Faaliyetten
Ancak baro seçimi
BAŞKAN Özgür Bey de burada, biliyor. Grup
Başkan Vekillerine bile süre uzatımı vermedim. Bir dakika size
süre uzatımı verdim Sayın Kaboğlu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Hocamızın mağduriyetine binaen, örnek teşkil etmemek üzere
bir dakika rica ediyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Mağdur olmadı Hocam
ama verelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
Hocamızı bir dakika daha dinleyelim.
BAŞKAN Recep Özel laf attı, doğru
söylüyorsunuz.
Buyurun Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, kanun yoluyla seçimler yenilenemez; ya
Anayasayı değiştireceksiniz veyahut da yargı
kararıyla seçimlerin yenilenmesine karar verilecek, buna
kapalıdır. Bu bakımdan Tümüyle yenileyeceğiz ekim
ayında, aralık ayında. biçimindeki hüküm de Anayasaya
aykırıdır.
Tabii ki ben TÜBİTAK operasyonunu
hatırlatacak değilim burada ama en önemlisi yedincisi, kamu tüzel
kişiliğinin yarattığı yetki tekeli
bakımından Anayasa 135e aykırıdır çünkü burada kamu
tüzel kişiliği kurumu söz konusudur, dikkat edin, bir meslek
kuruluşu, bir sendika, bir dernek söz konusu değildir. Kamu tüzel
kişiliği aynı yerde, aynı konuda tektir. Bu bakımdan şunu
tartışabiliriz: İstanbulda Avrupa yakasında ve Anadolu
yakasında 2 ayrı baro kurulabilir, 2 ayrı yargı yeri var
çünkü, o tartışılabilir anayasal açıdan -2 ayrı yerde-
fakat aynı yerde, aynı konuda birden çok baro kurulamaz, Anayasaya,
135e aykırıdır.
Diğer aykırılıkları biraz
sonra 10uncu maddede anlatacağım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Burcu KÖKSAL
(Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
10uncu madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra sayılı
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin I0uncu maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya Ersoy Muazzez
Orhan Işık Habip
Eksik
İstanbul Van Iğdır
Remziye Tosun Semra
Güzel Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Diyarbakır Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Iğdır Milletvekili Habip Eksik.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Baroların çokluğu, çoklu barolar
sistemiyle ilgili bu kanun teklifi Komisyona geldiği sırada şunu
bir kez daha gördük; AKP iktidarı, gerçekten tüm felaketleri, musibetleri
kendi açısından bir lütuf gibi görüp fırsata çevirme
anlayışını artık benimsemiş ve bunu bir tarz
hâline getirmiş.
Bakın, bu coğrafyada, ülkemizde 15 Temmuz
darbe girişimi oldu. İnsanlar şunu bekledi Ya, büyük bir
felaket geldi. Artık ülkedeki insanlar birlikte, beraber bir şekilde
barış içinde, eşit bir şekilde yaşayabileceğimiz
bir ortamı var edelim, bir anayasayı var edelim. dedi, sahaya
indiler, darbecilere karşı direndiler, yaşamlarını
ortaya koydular, canlarını verdiler ama maalesef 20 Temmuzda AKP
iktidarı çıkıp bunu bir lütuf olarak gördü ki AKP Genel
Başkanı Bu Allahın bir lütfudur. dedi ve 20 Temmuzda siyasi
bir darbe gerçekleştirdi. Yüzlerce, binlerce muhalifi cezaevlerine attı,
siyasetçileri tutukladı, vekilliklerini düşürdü. Bizim
yaklaşık 105 tane belediyemize kayyumla el koydu, yüz binlerce
insanın işini hukuksuz bir şekilde elinden aldı, onlara
ağaç kavuğu yesinler diye bir anlayışı dayattı. Kısacası,
muhalifleri, kendi gibi düşünmeyen insanları açlığa,
yoksulluğa, işsizliğe mahkûm edip kendi açısından o
darbe girişimini bir lütfa dönüştürdü.
Bugün, bütün dünyada bir coronavirüs
salgını var, pandemisi var. Bütün dünya coronavirüsle mücadele
ederken AKP iktidarı yine şunu düşündü: Acaba ben buradan
nasıl bir Allahın lütfunu çıkarabilirim, nasıl bir
fırsata dönüştürebilirim tarzında bir anlayış
benimsedi.
Bakın arkadaşlar, insanlar evlerindeyken,
canlarını, sağlıklarını düşünürken AKP
iktidarı, belediyeleri gasbetti. Benim seçim bölgem Iğdırdaki
belediyeyi insanlar evdeyken, dışarı çıkamazken, protesto
haklarını kullanamazken gasbetti, fırsatçılık
yaptı.
Yine, bakıyorsunuz, bugün, aynı AKP
iktidarı çıkmış, barolar gibi hukuki anlamda, anayasal
anlamda kendi arka bahçesine dönüştüremediği, tek adam rejimini
kurumsallaştıramadığı yerleri ele geçirmek için
coronavirüs salgınını, pandemisini bir fırsat olarak bilip
âdeta toplumun tepesine yine bir kanun teklifiyle binip orada kendi tek adam
rejimini kuramsallaştırmaya çalışıyor.
Bakın arkadaşlar, biz, muhalefet, muhalefet
partileri ya da sivil toplum kuruluşları bir yerde bir eylem yapmak
istediğimiz zaman, bir gösteri, toplantı yapmak istediğimiz
zaman -ki bu pandemi kurallarına uymasına rağmen- o sömürge
valileri maalesef gösteri ve toplantı hakkımızı hukuksuz
bir şekilde gasbediyorlar. Gerekçeleri ne biliyor musunuz? Pandemi var,
coronavirüs var. diyorlar. Bakın, AKPnin çalışma yapması
için pandemi yok, engel yok, Vanda stant kurabiliyor ama HDP basın
açıklaması yapmak istediği zaman maalesef yine pandemi kurallarını
karşılarına çıkartıyorlar. Baro başkanları
Ankaraya pandemi kurallarına uyacak şekilde, 20-30 adım
birbirlerinden uzak bir şekilde yürüyüş gerçekleştirdiklerinde
bile Ankara Valisi alelacele pandemiyi gerekçe göstererek, hukuksuz bir
şekilde, bunu bir fırsat bilerek gösteri ve toplantı
yürüyüşünü yasakladı.
Bakın arkadaşlar, gerçekten artık AKP
iktidarıyla ilgili toplumun bir algısı oluştu, AKP
iktidarı için deniliyor ki: Neyi bulsa onu fırsata dönüştürme
derdindedir. Halkın sağlığını, halkın geleceğini,
halkın bu konudaki menfaatini düşünmüyor, tek düşündüğü
şey var; o da AKP iktidarının bekasıdır,
geleceğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bakın, artık şöyle bir şey
aklımıza geliyor: Deprem oldu, insanların evleri
yıkıldı, insanlar evsiz kaldı, evlerinden çekildiler,
hırsızın eve girip o evleri talan etmesi gibi bir şeydir fırsatçılık.
Bunun adı fırsatçılıktır, siyasi
fırsatçılıkla hiçbir farkı yoktur. İşte, AKP
iktidarının da bugün pandemiyi fırsat bilerek aynı o
hırsız mantığıyla bunu bir fırsata
dönüştürmesi kabul edilebilir bir durum değildir.
Bakın, size şunu söyleyeyim, inanın
ülkemizde artık insanlar dua ederken şunu diyor: Ya Rabbi bizleri
felaketlerden koru. diyorlar ama arkasına şunu ekliyorlar: Ya
Rabbi, felaketleri lütuf gibi görüp fırsata dönüştüren AKPnin
şerrinden de bizi koru. diyorlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum,
teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; konuşmacının baro teklifiyle
ilgili ithamını, tek adam söylemini sömürge valileri tarzı
ifadelerini siyasi fırsatçılık gibi asla kabul etmediğimiz,
etmeyeceğimiz ifadeleri geçiyorum ancak 20 Temmuzdaki anayasal bir hak
olan olağanüstü hâl ilanını 15 Temmuzdaki darbe girişimine
yakın bir söylemle ifade edip 20 Temmuz darbe girişimi demenin 15
Temmuzu hafife almak olduğunu, oradaki ihaneti
meşrulaştırmak anlamına geleceğini, daha dikkatli bir
dil kullanması gerektiğini ifade etmek istiyorum Sayın
Başkanım.
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi açısından şunu söylemek
istiyorum: 15 Temmuz darbe girişimi diye ifade ettim ve aynı
zamanda 20 Temmuz için siyasi darbe tabirini kullandım.
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 10uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
"MADDE 10- 1136 sayılı Kanunun 59
uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Avukatların, avukatlık veya Türkiye
Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevleri
sebebiyle doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar
nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları
hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 286 ncı maddesinin ikinci fıkrası uygulanmaz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral Mehmet Metanet Çulhaoğlu
İzmir Ankara Adana
İmam
Hüseyin Filiz Arslan
Kabukcuoğlu Hüseyin Örs
Gaziantep
Eskişehir Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 10uncu maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ilgili maddeyle
avukatların, avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da
baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev
sırasında işledikleri suçlar nedeniyle bölge adliye mahkemesi
ceza daireleri tarafından verilen kararların 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 286ncı maddesinin (2)nci fıkrasında
düzenlenen kesinlik sınırları içinde kalsa dahi temyiz
edilmesine imkân sağlamaktadır. Madde gerekçesinde de vurgulandığı
üzere, belirtilen suçlarla ilgili olarak temyiz edilemeyen kararlara
karşı temiz yolu açılarak farklı uygulamaların önüne
geçilmesinin amaçlanması doğru ve yerinde bir
yaklaşımdır.
Değerli milletvekilleri, dün itibarıyla
Trabzonda etkili olan sağanak yağış nedeniyle Yomra,
Sürmene ve Köprübaşı ilçelerimizde dere taşkınları,
sel ve heyelan olayları yaşanmıştır. Allaha
şükürler olsun ki bir can kaybı olmamıştır.
Köprübaşı ilçemiz Fidanlı, Yağmurlu, Çifteköprü ve
Güneşli Mahallelerinde 10 evde hasar oluşmuş, 1 ev tamamen
kullanılamaz hâle gelmiş, yıkılmıştır. Yomra
ilçemizde de Taşdelen, Kıratlı, Ocak ve Gülyurdu Mahallelerinde
heyelanlar meydana gelmiş, Yomra-Oymalıtepe grup yolu
ulaşıma kapanmıştır. Bugün Yomra Belediye
Başkanımız Sayın Mustafa Bıyıkın kendisiyle
görüştüm. Kendisi de afet bölgesinde çalışmalara nezaret
ediyordu. Büyükşehir Belediyesi, Kaymakamlık ve devletimizin ilgili
birimleriyle sahada olduklarını, ana yolların ulaşıma
açıldığını ancak ara yollarda
çalışmaların devam ettiğini söyledi kendisi bana.
Değerli milletvekilleri, bu gibi afetlerde yaraların
sarılmasında belediye imkânları, hepinizin bildiği gibi,
yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, felaketin yaşandığı
hem Yomra hem Sürmene hem de Köprübaşı ilçelerimiz için afet acil
yardım ödeneğinden gerekli yardımların bir an önce
çıkarılması ve belediyelerimize tahsis edilmesi gerekmektedir.
İvedilikle bu ödenekler çıkarılmalı ve belediyelerimizin
emrine verilmelidir. Bu vesileyle Yomralı, Sürmeneli ve
Köprübaşılı hemşehrilerime de buradan, Meclisin kürsüsünden
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda
Doğu Karadeniz Bölgesinde meydana gelen ve aşırı
yağışlara bağlı olarak yaşanan sel ve heyelanlar
bölgemizin en önemli sorunlarından biri olmuştur. Her ne kadar
meydana gelen bu tür felaketler bir doğa olayı olsa da insan
etkisiyle yapılan yanlış uygulamaların sonucunda afet
boyutuna ulaşmaktadır. Doğa olaylarını normal
karşılayıp birçok etkeni görmezden gelmek tedbirsizliğe ve
beraberinde başka felaketlere yol açabilmektedir. Bölgemizde afetlerin
yaşanmasında oldukça etkisi olan coğrafi koşullar ve iklim
göz ardı edilerek dere yataklarındaki ve yüksek eğimli heyelan
tehlikesi arz eden yamaçlardaki yapılaşma, kontrolsüz yapılan
yol ve temel kazılar, bu kazılar neticesinde dere
yataklarının taş ve toprakla doldurulması, dere ıslah
çalışmalarının yapılmaması ya da yetersiz
yapılması gibi insan etkisiyle doğa dengesinin bozulması
maalesef bu doğa olaylarını afet, felaket boyutuna
taşımakta, can ve mal kaybına neden olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, afetleri
konuşurken bunun öncesinde ve sonrasında alınması gereken
tedbirleri de konuşmak başka felaketlerin yaşanmaması için
son derece önemlidir. Karadeniz kara sularının düzensiz bir rejime
sahip olduğunun bilinmesi, dere ağızları ile heyelan
tehlikesi olan eğimli yamaçlarda imar izni verilmemesi, dere ıslah
çalışmalarının zamanında ve eksiksiz
yapılması, doğayı kendimize göre değiştirmeyi
bırakıp doğaya göre hareket edilmesi, engellenmesi mümkün olmasa
da afetlerin zararlarının azaltılması adına önemli bir
adım olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Çok özür dilerim
Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Sel ve heyelan gibi afetlerde birçok can
kaybının yaşandığı bölgemizde acilen konuya
ilişkin gerçekçi, denetleyici, doğru ve somut eylemlerin hayata
geçirilmesi ve olayda ihmalin olup olmadığının
araştırılması gerekmektedir. Bu durum ilerisi için ders
almamıza imkân sağlayacak, daha büyük felaketlerin ve sonrasında
yaşanan acıların en aza indirilmesini sağlayacaktır
diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(İYİ PARTİ sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Dervişoğlu, Sayın Cesur,
Sayın Beyaz, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Ataş, Sayın
Sezgin, Sayın Sunat, Sayın Yokuş, Sayın Filiz, Sayın
Çakırlar, Sayın Bahşi, Sayın Koncuk, Sayın
Subaşı, Sayın Erel, Sayın Cinisli, Sayın Kaplan,
Sayın Örs, Sayın Erozan, Sayın Altıntaş, Sayın
Kabukcuoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 59uncu maddesine
eklenen fıkradaki ve kelimesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tufan Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin
İstanbul
Süleyman Bülbül Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Aydın İstanbul
Antalya
Cavit Arı Abdurrahman Tutdere İbrahim
Özden Kaboğlu
Antalya Adıyaman
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, sayın vekiller; biraz önce Anayasa madde
135e neden aykırı olduğunu 8 başlık altında
saydım, açıklamaya çalıştım. 8inci başlık:
Kamu kurumu niteliği, kamu tüzel kişiliği konu ve yer
bakımından tekli işlemdir. Aynı yerde ve aynı konuda
birden çok kamu tüzel kişiliği kurulamaz. Buradaki amaç-araç
ilişkisi şöyledir: Çoklu baro kurmada amaç eğer demokratik
yönetim idiyse buna seçim sistemi değişikliğiyle
ulaşılabilirdi, çoklu baroyla bu amaca ulaşılamaz. Bununla
birlikte, amaç çoklu baro ise bu amaca yasa yoluyla ulaşılamaz,
Anayasa değişikliği yapmak gerekirdi, Anayasa
değişiklikleri yapmak gerekir.
Şimdi, 135in dışında, ikincisi:
Çoklu baro, adil yargılanma ilkesine aykırıdır. Adil
yargılanma ilkesi, eğer barolar, avukatlık mesleği savunmayı
temsil ediyorsa adil yargılanma ilkesinin 7 ilkesinden biri değil
sadece. Adil yargılanma ilkesinin bütününü kapsamına alıyor adil
yargılanma hakkı ve savunma olmaksızın 7 başlık
altında sayacağımız mahkeme hakkı, silahların
eşitliği ilkesi, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
hakkı, açık usul ve çabukluk ilkesi, yargı
kararlarının uygulanması, suçsuzluk karinesi, savunma
hakları; savunma yoksa bunlar gerçekleşemez. Bu bakımdan, adil
yargılanma hakkı ilkesine aykırıdır. Avukatlık
Kanununun 1inci maddesinden hareketle bunu saptayabiliriz. Çünkü
bağımsız savunma ve serbestlik ilkesine dayanıyor.
Nasıl ki yargıç bağımsızlık ve
tarafsızlık ilkesine dayanıyorsa, savcı güvenceyi, avukat
da bağımsızlık ve özerklik ilkesini temsil eder.
Dolayısıyla, bağımsız ve özerk avukatlık örgütü
olmaksızın yargı
bağımsızlığının sağlanması zordur
veya imkânsızdır. Buradaki önemli bir sıkıntı esasen
bugüne yönelik değil, geleceğe yöneliktir. Çünkü bu şekilde
baroların bölünmesi -örneğin, İstanbulda 24 baronun
kurulması- hukuk fakültesi öğrencileri ile barolar arasında
siyasal klientalist veya siyasal klientalist ilişkisini
kuracağından, hukuk fakültesinden itibaren hukuk öğreniminin
amacına uygun olmaksızın bir öğrenim sürecine
öğrencileri sokma riski doğacaktır.
Bu bakımdan, birinci sakıncası, çoklu
baro örgütlenmesinde siyasal, dinsel faktörler ve ideolojik
ayrışmalar öne çıkacaktır. Avukatlara kendi iradeleriyle
baro kurma imkânı tanındığında bu amaçla bir araya
gelecek kişiler -ister istemez- yaşamlarında belirleyici olan
siyasal, felsefi ve dinsel ölçütler temelinde buluşacaklardır.
İkinci sakıncası 2 bin üyeyle kurulan
bir baro, var olan baro karşısında üye sayısını
artırmak için -ve kuruluş gücünü muhtemelen bir parti veya cemaatten
aldığı için- hukuk fakültesi öğrencileriyle siyasal
klientalist ilişkisine girecektir. Bunun ağır sonucu ise
siyasal, dinsel ve ideolojik aidiyetlere göre daha öğrencilik döneminde
başlayan ayrışmalar tarafgir avukat görüntüsünü yaratacak ve
böyle bir avukatın jurisdictio yani haklı ve gerçek olanı
dile getirme sürecini yaratan sav, savunma, hüküm üçlüsüne katkısı
mümkün olmayacaktır.
Amaç ve araç ilişkisi bakımından yasa
önerisiyle yapılması öngörülen düzenleme, hukukçu formasyonu ve çoklu
baro yaratma saik ve tarzıyla Avukatlık Kanunu madde 1e
aykırı olduğu gibi, adil yargılanma hakkına da
aykırı bulunmaktadır. Bu, sadece adil yargılanma
hakkına değil -Anayasa madde 2- demokratik hukuk devletine de
aykırıdır. Gerçekten, Anayasa Mahkemesi Herhangi bir
kuruluşun oluşmasında demokrasinin temel kuralı olan seçime
yer verilmişse, bu kuruluşun yönetim ve işleyişinin de
demokratik kurallara aykırı olamayacağının kabulü
gerekir. der ve Anayasa Mahkemesi demokratik işleyişin nasıl
olacağına dair uzunca paragraflarını sıralar. Bu açıdan
eşitsiz temsil ilkesi tamamen ölçüsüz olduğundan, Anayasanın
başta 2nci maddesi gelmek üzere, 13üncü, 67nci ve 135inci maddelerine
de aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu bakımdan, barolar mikrodemokrasiyi temsil
eder, makrodemokrasiyle paralel olmak zorunda değildir. Tam tersine, bir
ülkede demokrasinin yaşayabilmesi için mikrodemokrasi
kuruluşları fren ve denge işlevi görürler. Bu bakımdan,
baroların siyasal iktidara göre farklı eğilimleri yansıtması
doğaldır ve savunulmalıdır.
Bu bakımdan, araç-amaç testinde, bu düzenleme
tarzı Anayasa madde 135e ve diğerlerine aykırı
olacağından normlar hiyerarşisi ilkesini de zedelemektedir,
Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır -birçok karar var
elimin altında ama okuyamıyorum- fakat esasen, demokratik hukuk
devletinin ötesinde, barış hakkına, toplumsal barış
ilkesine aykırıdır. Bu bakımdan, Anayasanın 2nci
maddesindeki barış hakkı ilkesini de ihlal etmektedir. Bu
itibarla, esasen, bizim amacımız cemaatleri hukuk
sınırına çekmek olmalıyken, hukuku cemaatleştirmek son
derece sakıncalıdır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin, teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu İbrahim Halil Oral Zeki
Hakan Sıdalı
İzmir Ankara Mersin
Mehmet Metanet Çulhaoğlu İmam Hüseyin Filiz Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Gaziantep Eskişehir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Semra Güzel Remziye
Tosun Sait Dede
Diyarbakır Diyarbakır Hakkari
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel Emre
Çorum Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Turan
Aydoğan Süleyman Bülbül
Antalya İstanbul Aydın
Abdurrahman
Tutdere Ali Haydar
Hakverdi Cavit Arı
Adıyaman Ankara Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce,
Sakaryada havai fişeklerin tahliyesi sırasında meydana gelen
patlamada şehit olan askerlerimize rahmet, yaralılarımıza
da acil şifalar diliyorum.
Adalet, mülkün de Türkün de temelidir. Beş bin
yıllık devlet geleneğimiz, adalet üzerine inşa
edilmiştir. Fakat ülkemizdeki mevcut tabloya
baktığımızda, bağımsız yargının,
sürekli bir merkeze bağımlı hâle getirilmeye
çalışıldığını görüyoruz. Sözlük anlamı
düzeltmek olan reform kavramı, sizin elinizde bir yıkıma
dönüştü. Artık siz her reform dediğinizde, vatandaşlar
Acaba şimdi hedeflerinde ne var? Şimdi nereyi bozacaklar? diye
düşünmekten kendilerini alamıyorlar.
Şimdi de barolarda sözde reformla gerçekte
yıkım yapmaya çalışıyorsunuz. Barolar hakkında
herkes konuştu, bir tek konunun doğrudan muhatabı olan baro
temsilcileri konuşamadı. Diğer birçok konuda birbirlerinden
farklı düşünen 79 baro başkanı, fikir birliği içerisinde
ve bu kanun değişikliği teklifine karşı
çıkıyorlar. Sizin de içinizde bu durumu içine sindiremeyen çok
kişi olduğuna eminim. Teklif üzerine, Komisyonda tam elli beş
saat konuşuldu, 1.200 sayfa tutanak ortaya çıktı. Bakın
Biz herkesi dinliyoruz. diyorsunuz, buradan soruyorum: Hangi öneriyi dikkate
aldınız? Teklifin neresinde değişiklik yaptınız?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Hiçbir yerinde.
İstişare bunun neresinde? Sizin sayısal üstünlük ve
çoğunluk dayatmalarınıza rağmen biz her zaman çoğulcu
demokrasiyi savunmaya ve milletin Meclisteki sesi olmaya devam edeceğiz.
Yakında, Mecliste sayılar değişecek ve çoğulcu
demokrasi kalıcı olacaktır.
Baro temsilcilerini Komisyonda dinleme lütfunu dahi
göstermediğiniz çoklu baro sistemi, hukuk devleti ve demokrasiyle
bağdaşmadığı gibi, övünerek
anlattığınız temsilde adalet sistemine de
aykırıdır. Kanunlar toplumsal bir talep, ihtiyaç veya
gereklilikten ortaya çıkar. Bu teklifinize
baktığımızda Bu, neyin gereği, kimin talebi? diye
sormadan edemiyoruz. Ben cevabı vereyim: Bu, ne bir toplumsal talep ne de
bir gereklilik; bu, reform kılıfında, Türk yargı sisteminin
siyasallaştırılmasının son adımı.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Nasıl
siyasallaşıyor ya?
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Bu kanun teklifi,
bağımsız yargıyı bertaraf etmenin son eşiği.
Yargı erkinin kurucu unsurlarından biri olan baroların
taşıdığı kamu kurumu niteliği, onu bütünsellik
ilkesi barındıran kamu hizmetleri arasına koyar. Ancak, bu
değişiklikle bütünsellik ortadan kalkıyor yani Hükûmet eliyle
bir kamu görevini ifa edilemez hâle getiriyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, yargıyı adil
yapan, bağımsızlığıdır; hukukun
üstünlüğüne harfiyen uyması, üstünlerin hukukuna müsaade etmemesidir.
Yargıyı ayakta tutansa güvendir. Hukukuna, adaletine,
şeffaflığına güven duyulmayan bir ülke kalkınamaz,
büyüyemez; aksine, küçülür. Bu düzenleme, yüzde 20lerde, Türk tarihinin en
düşük seviyelerinde seyreden hukuka güveni daha da aşağıya
çekmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Bir yandan Hukuka
olan güvenin artması için el birliğiyle
çalışmalıyız. diyorsunuz, bir yandan da bunun tamamen
aleyhine çalışmalar yapıyorsunuz. Demek ki sizin
amacınız, hukuka olan güvenin artması değil, hukukta
yalnızca sizin güvendiğiniz insanların hâkim olması. Bağımsızlık
bunun neresinde?
Bu kanun teklifiyle, 2 bin avukatın bir araya
gelmesiyle yeni bir baro oluşturulabilecek. Bu barolar hangi görüş
etrafında bir araya gelecek? Siyasi görüş mü, ideolojik saik mi,
yoksa felsefi kuram mı? Kutuplaştırma politikanızı,
siyasetten tutun da iş dünyasına, sanata, spora, kısaca her
alana taşıdınız,
başarısızlığınız ortada. Şimdi bir de
baroları perişan etme peşindesiniz. Avukatları da bizden
veya bizden olmayanlar diye kodlayarak elinize ne geçecek? Tekrar ediyorum,
baroların siyasallaşmasından dem vurup baronun
siyasallaşmasına yasal meşruiyet üretmek, çok büyük bir
çelişki ve yanılgıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Hâkimler karar
vermeden önce Bu kişiyi savunan avukat acaba hangi barodan? demeye
başlarsa ne olur? Devletin bölünmez bütünlüğünü ve üniter
yapısını tehdit edebilecek bir zafiyet oluşur. Adalet ölür,
adaleti öldürdüğünüz gün de devlet ölür. Hiçbirimiz, devletimizin zarar
görmesine izin veremeyiz. Onun için bu Meclis var, onun için biz
buradayız.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sait Dede. (HDP
sıralarından alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; alelacele Meclise getirilen ve şu an
görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
11inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Tabii, söz konusu değişiklik, bir
kişinin bir sabah uyanıp da Şahsım bunu beğenmedi,
bunu değiştirelim. demesiyle başlamış bir süreç
değil. Bu, tamamen yargının kontrol altına alınmayan,
yapısı gereği alınması da mümkün olmayan baroları
kontrol altına alma ve ta FETÖ döneminden beri hayali kurulan yandaş
baro yaratma projesidir.
Kanunun gerekçesinde yer alan, avukatlık
hukukuna ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesinde yaşanan
gecikmelerin ortadan kaldırılması ve baro hizmetlerinin daha
sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi ibaresiyle
yapılmak istenen değişikliğin, getirilen yasa teklifiyle
hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Eğer samimiyseniz, gelin vergi oranına
ilişkin düzenleme yapalım. CMK ve asgari ücret tarifesi
arasındaki anlaşılmaz farkları konuşalım. Gelin
adliyedeki sorunları konuşalım, gelin sabah dokuzda
duruşmaya giden avukatın mesai saatine kadar beklemesini
konuşalım. Gelin silahların eşitsizliğini
konuşalım. Gelin mantar gibi biten hukuk fakültelerini
konuşalım. Ama hayır bunları konuşmazsınız
çünkü sizin derdiniz başka.
Barolara yasaların bir meslek kuruluşu
olarak kendisine yüklediği görevlerin yanı sıra, hukuk
sisteminin ve dolayısıyla insan haklarının gelişimine
katkı sunması noktasında, Anayasadan ve yasalardan
aldığı yetkileri bulunmaktadır. Barolar, Anayasanın
135inci maddesinden hareketle, kamu tüzel kişiliğini haiz
bağımsız meslek kuruluşlarıdır. Diğer
hukukçulara kıyasla avukatlar, baroların kendilerine sunduğu
hukuk eğitimi açısından yargıç ve savcılığa
geçen meslektaşlarından daha şanslıdırlar.
Komisyonda da dile getirdim, hukuk fakültelerinde
yaşanan garabete tekrar değinmeyeceğim. Türkiyede bazı
hukuk fakültesi dekanları gibi, aynı zamanda bazı hâkimler de
hukukçu değiller. İdare ve vergi mahkemelerinde hukukçu olmayan
yargıçların sayısı, hukukçuları katbekat
aşmış durumdadır. O kadar ki, önceki dönem
Danıştay Başkanı, Ankara İktisadi ve Ticari
İlimler Akademisi mezunuydu. Tamamen olmasın demiyoruz, ama buna
mutlaka bir kontenjan getirelim. Hukukçu olmayan hâkimlerden teşekkül eden
bu mahkemelere baktıkları dava nedeniyle bazen medeni hukuk, bazen
borçlar hukuku, bazen ticaret hukuku ve bazen ceza hukuku bilgisi gerektiren
olaylar çıkar. Bu, yargılamanın doğası gereğidir.
Genel bir hukuk bilgisine sahip olmak son derece önemlidir. Ben bir tıp
doktoruyum nasıl her uzman hekim, kendi uzmanlığı
dışında temel tıp bilgisine sahip olmalı ise idare ve
vergi hâkimleri de aynı şekilde genel hukuk bilgisine sahip
olmalılar.
Şimdi, tekrar baroların mesleki
faaliyetlerine dönecek olursak, bu hukuk fakültelerinde avukatlık hukuku,
sayısı 80i aşan hukuk fakültelerinin öğretim
programlarında ya yer almamakta ya da seçmeli ders olarak yer
almaktadır. Bu da barolara ayrı önemli bir görev yüklemektedir. Peki,
şimdi kurulacak olan bu paralel barolar, avukatlık görevinin
kutsallığına yakışır bir şekilde özen,
doğruluk ve onur içinde mesleğini yerine getiren ve avukatların
unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde
davranan avukatlar yetiştirebilecekler mi? Kuruluş
sayısını yitirmemek ve tüzel kişiliğini kaybetmemek
için önüne gelen disiplin dosyalarına hukuk çerçevesinde hiçbir kaygı
duymadan bakabilecekler mi?
Şimdi görüşülmekte olan 11inci maddede
yer alan değişiklik geçerse 1136 sayılı Kanunun 64üncü
maddesinde değişiklik içeriyor. Avukatlık Kanununun 64üncü
maddesi Denetleme ve şikâyetle ilgili meselelerde avukat, bu kanunda
gösterilen meslek sırrını saklama yükümlülüğüne
aykırı düşmedikçe, baro başkanına veya yönetim kuruluna
yahut bunlar tarafından görevlendirilen üyelerden birine bilgi vermek ve
istek üzerine dosyaları göndermek, dinlenmek üzere
çağırıldığı hallerde baro başkanı,
yönetim kurulu veya bu kurul üyelerinden birinin davetine uymak
zorundadır. şeklinde düzenlenmiştir. Şimdi, avukat bu
çağrıya uymazsa ne olacak? Meslek sırrını bir partinin
güdümünde veya bir cemaatin güdümünde kurulan baroya
açıklamasının yaratacağı sakıncaya hiç
değinmiyorum. Bir zamanlar dava dosyalarının nasıl
Pensilvanyaya gittiğini hepimiz biliyoruz.
Maddeye dönecek olursak; çağrıya uymazsa,
para cezası ve disiplin soruşturması, ilgili avukatı
bekliyor. Peki, söz konusu paralel baroysa avukat, bunu göze alabilecek mi?
Mümkün değil. Tek bir bölgede tek bir baro uygulaması, bütün
demokratik ülkelerde hukuk düzeninin temel unsurudur. Avukatlık, bir kamu
hizmetidir. Kamu hizmetinin bölünmesi, savunma makamının
etkisizleştirilmesi, parçalanması, beraberinde birçok
adaletsizliği de getirecektir. Avukatlık mesleğinin hak arama ve
adil yargılanma hakkıyla ve temel hakların korunmasıyla
doğrudan ilgisi olması dolayısıyla burada
gerçekleşecek bir tahribat, bütün bir toplumu etkileyecek ve
umutsuzluğa sürükleyecek, adalet duygusunu da yok edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SAİT DEDE (Devamla) Bugün barolar,
Avukatlık Kanununa dayanarak ülkede gerçekleşen birçok hak ihlaline
müdahale etmekte, temel hak ve özgürlükleri savunmaktadırlar. Emin olun,
baroların derdi, yeşil pasaport değil, yeşil bir çevredir.
Sözlerimi toparlarken şunu belirtmek istiyorum:
Herkes sizin gibi düşünmüyor, düşünmek zorunda da değil.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin geri çekilmesini ve artık
yandaşların sorunlarının değil, yurttaşların
gerçek sorunlarının Mecliste tartışılmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Avukatlık Kanununun teklifi aslında iki
ana başlıktan oluşuyor: Birincisi, çoklu baro; ikincisi de
temsilde değişiklik. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
teklifte 2 bin avukat baro kurabiliyor ama bu arkadaşların 4 delegeye
sahip olma imkânı varken 5 bin kişiye 1 delege veriyorsunuz.
Şimdi, ben şurada şunu sorguluyorum: Yani bir baro kurmak
mı önem arz ediyor, yoksa delege olmak mı? Tabii ki delege olmak ama
baro kurmaya 2 bin, delege olmaya 5 bin öngörüyorsunuz. Şimdi, ne akla ne
vicdana ne mantığa bu sığmıyor ama ben asıl
sebebinizin şu olduğunu düşünüyorum: Hani diyorsunuz ya hep 3
büyükşehir, 3 büyükşehir. Evet, 3 büyükşehirde
artılarınızı koyuyorsunuz, eksilerinizi koyuyorsunuz, size
yakınları topluyorsunuz, 2 bini buluyorsunuz. 2 bini bulduğunuz
için diyorsunuz ki: 2 bin kişi bu 3 büyükşehirde baro kursun. 1
baronuz oldu 3 büyükşehirde, kabul. Sonra, peki, Barolar Birliğini
nasıl ele geçirebiliriz? diye düşünüyorsunuz, delegenin sistemini
değiştirmeniz lazım. Tam da burada diyorsunuz ki ötekilere: 5
bine 1 veriyoruz. Bu sayede kurduğunuz 2 bin üyelik baroya 4 delege
verirken 5 bin üyelik baroya 1 delege verip Barolar Birliğini de ele
geçirmeye çalışıyorsunuz ve bunu da burada hak hukuk
adalet diye savunmaya çalışıyorsunuz. Ancak gerçekten içinizde
bunu kabul etmeyen arkadaşlarımın olduğunu
düşünüyorum. Her koşulda kişiye özel baro yapıyorsunuz ve
dediğimiz gibi yandaşlar baroları ele geçirsin istiyorsunuz.
Hani, biz ne zamandır
çalışıyoruz? Beş gün Komisyonda çalıştık, üç
dört gün de burada çalışacağız. Günlerdir bizi bu kadar
çalıştıracağınıza şunu diyebilirdiniz:
İşte, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, direkt baroları
belirlesin, baro başkanlarını atasın, Barolar
Birliğini de belirlesin, şu zor koşullarda Meclis boşuna bu
kadar mesai yapmasın. Sayısal üstünlüğünüz de var çünkü bu
getirdiğiniz diğeriyle aynı. Hedef, siz kazanın;
başkasının önemi yok.
Şimdi geldiğimiz noktada basının
yüzde 94ü elinizde arkadaşlar, gerisini de RTÜK kapatıyor zaten.
Onun dışında gençler Oy moy yok. dediğinde buna
sinirleniyorsunuz; sosyal medyanın şalteri elinizde,
kapatıyorsunuz. Yazarlar yazı yazıyor, hoşunuza gitmiyor;
hâkim, savcılar elinizde, onlara cezaevi yolunu gösteriyorsunuz. E, ne
kaldı, ne kaldı? Barolar kaldı. Barolar -aslında savunma-
duruşu itibariyle hak arar, itiraz eder, kabul etmez. Sizin de
aslında tahammülsüzlüğünüz bu itiraza. Bu yüzden baroları ele
geçirmek istiyorsunuz.
Mesela diyorsunuz ki: 3 baroyu ilgilendiriyor bu
iş. ama 80 baro kapıya dayandı. Hani 3 baroyu ilgilendiriyordu?
Sebebini söyleyeyim size: Neden 80 baro kapımızda, burada Mecliste,
biliyor musunuz? Neden bugün Kuğuluda dayak yedi? Avukatlar Bana
dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. demez. Avukatlar
şunu der: Haksızlığa susan, dilsiz şeytandır.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar) O yüzden avukatlara
karşısınız bugün.
En çok neye üzülüyorum, biliyor musunuz, en çok ne
zorumuza gidiyor? Şimdi, yedi yıl önce FETÖ tarafından getirilen
kanunla neredeyse bire bir aynı. O dönem FETÖ, orduya operasyonlar
yapıyordu ve bu operasyonları destekleyen bir avukat
meslektaşım, o gün orada avukatlarla beraber o operasyonları
destekler açıklama yapıyordu. Bugün, arkadaşım, Sayın
Grup Başkan Vekili olmuş ve bakıyoruz ki kanunda birinci
imzacı olmuş, ben buna çok üzülüyorum. Herhangi bir eleştiri
dahi vermeden bugün kanunda birinci imzacı olmasına çok üzülüyorum.
Yarın Bizi Pelikan kandırdı. diyeceksiniz; yarın Hak
Yolcular kandırdı. diyeceksiniz ya da yarın Feyzioğlu
kandırdı. diyeceksiniz. Biz, sizin kandırılmanızla
çok yakından ilgileniyoruz. Neden, biliyor musunuz?
Kandırılmanın sonucunu, ceremesini bireysel olarak sizler
çekseniz buralarda bu kadar çırpınmayız ama siz
iktidarsınız ve sizin kandırılmanızın ceremesini
halk çekiyor, vatandaş çekiyor. En son kandırılmanızda burada
tepemize bombalar düşmüştü. O yüzden diyorum ki gelin, yol
yakınken vazgeçin.
Şimdi, son bir şeye dikkatinizi çekmek
isterim, bu 115inci maddeye Sayın Başkan. 115inci maddede
baroları olağanüstü genel kurula davet etmek için eskiden 10 baro
yeterliydi, şimdi bugün 25 baro yapıyorsunuz ve diyorsunuz ki:
Seçime götüremez. Yani olağanüstü genel kurul toplansa bile seçime
götürülemez. Şimdi, bu seçime götürülemez maddesi, seçimle gelen hiçbir
kurumda, kişide yok, yalnız ve yalnız Barolar Birliği
Başkanına ait. Bakın, bizler, Anayasanın 116ncı
maddesinde Cumhurbaşkanını bile seçime götürebiliyoruz belirli
bir oyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Anayasamızın
116ncı maddesinde Sayın Cumhurbaşkanını bile belirli
bir oyla biz erken seçime götürebiliyorken bu 115inci maddede Barolar
Birliğini neden böyle bir koruma altına alıyorsunuz? Neden ayrıcalık
yapıyorsunuz? Bunu anlayabilmiş değiliz. Ama isterseniz bir daha
düşünün çünkü Sayın Erdoğan buna çok kızabilir ve bu top
kucağınızda kalabilir arkadaşlar.
Son bir soru sormak istiyorum özetle: Barolar bugün
iktidarınızın alkışlayıcısı
olsaydı, bugün bu koşullarda bu kanun teklifini getirir miydiniz?
(CHP sıralarından Hayır sesleri)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Siz
karşı çıkar mıydınız?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Kesinlikle
çıkardım, ben vicdanlı bir adamım.
Komisyonda 296 konuşma yapılmış,
1.200 sayfa da tutanak var. Ya, anlattık, konuştuk ama virgülünü dahi
değiştiremedik arkadaşlar. Ya, biz taşa
konuşsaydık, vallahi billahi bir şeyler değişirdi,
size sözümüz geçmedi. Yine de bizim tarihî sorumluluğumuz var, not
düşüyoruz: Gelin, yol yakınken dönün arkadaşlar. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Konuşmacıyı gayet dikkatli dinlemeye
çalıştım. Saygı duyuyorum yaklaşımlarına,
tespitlerine.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Üslubuna
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Üslubuna hakeza.
Daha önceki konuşmacılar da benzer
ifadeler kullandığı için bu açıklamayı yapma
zorunluluğunu hissettim.
Biz saatlerce konuştuk, 296 vekil konuştu
fakat hiçbir kelime değişmedi. tarzı söylemin çok makul
olmadığı kanaatindeyim, şundan dolayı: Biz bu kanun
teklifini böyle, bir gecede yazmış değiliz; STKlerle, belli
akademisyenlerle, baroların bir kısmıyla bunları çok
tartıştık, görüştük. Çıkan teklifi de üç
aşamalı hâliyle
Üç aşamalının altını
çiziyorum.
Bir tanesi, bütün Türkiyede, küçük-büyük illerde
yüzde 10 avukata ulaşan herkesin 2nci baroyu kurması
hakkıydı; çok geniş bir yelpaze.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İkinci alternatif, 3
bin avukattan fazla olan illerde bin imzayla kurulmasıydı.
Üçüncüsü de 5 bin avukattan fazla olan illerde
-şu an mevcut hâli olan- 2 bin imzayla kurulmasıydı.
Bu görüşmeleri diğer partilerimizle de
yaptıktan sonra bu tercihi kullandık yani diğer partilerimizin
de benzer diğer STKlerimizin, kurumlarımızın da konuya
ilişkin katma değerlerinden, katkılarından sonra bu
tercihlerde bulunduk. O yüzden, arkadaşlarımızın kanaatleri
önemsiz, basit şeyler değil; aksine, çok keyifle, partileri
gezdiğimizde, ziyaretlerimizde o tespitleri aldık ve
değerlendirdik Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
53.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
aynı mahiyette ben de durumumuzu ifade edeyim. Sayın Bülent
Turanı dinledim, öyle şeyler söylüyor ki mesela o 30 baronun
Barolar Ankaraya girmedikten sonra, baroların resmî görüşlerini
bildirmek için çabaları boşa çıktıktan sonra oluşan
toplumsal tepkiden dolayı, kendi çabalarıyla grupları gezen
barolarla bir süre kalıp onların hepsinin itiraz ettiğini
görüyorlar ama şimdi konuşurken 30 baronun da
katkısını aldık. Diğer partilerin görüşünü
aldık. Bize geldiniz Olmaz. dedik biz, aldığınız
görüş bu. Bülent Turanla sabahleyin tesadüfen aynı asansörde
karşılaşıp yukarı çıksan Özgür Özelin de
yasamaya katkısı var, bu teklife katkısı var. diyor. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar) Yasama ve görüş alma
böyle olmaz. Bir kere siz parti devleti-devlet partisi eleştirilerini
doğrular bir yaklaşım içinde olmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siz yasama süreçlerinde Adalet
ve Kalkınma Partisinin hukukçu milletvekillerinin ya da hukukçu Grup
Başkan Vekillerinin bahşettikleri, kabul ettikleri, onlarla sohbet
ederken onların size bahşettiği şekilde sizden
faydalanmaları diye bir şey yok.
Kaliteli yasamada, komisyon sürecinde yasa teklifi
komisyona verilir; komisyon mutfaktır, orada yoğrulur, yoğrulur,
yoğrulur; çıkan kısmı çıkar, giren kısmı
girer ama öyle bir noktaya getiriyorsunuz ki gelen teklifi, noktası veya
virgülüne kadar değiştirmeden, hatta bazı eleştirilerde
birbirinize bakıp Biz bunu nasıl akıl edemedik, hadi
değiştirelim. diyorsunuz. Yukarıya bakıyorsunuz, oradan
talimat gelmeden, Genel Kurul aşamasında önerge işlemi
iktidardan gelmeden, komisyon Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.
diyor. Yukarıdan gelen talimata göre, el kaldırmadan virgül,
noktalı virgül yapılamıyor Türkiyede, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son cümlem. Öyle kimseye birer
çay ısmarladık, randevu aldık, gittik, CHPnin de görüşleri
var burada. Görüşümüz: Koca bir hayır.dır; Biz bu işin
içinde yokuz.dur, Tarihsel hata yapıyorsunuz, bu hatayı
yapmayınız.dır. Katkı buysa katkımız, bu düzeydedir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan.
54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Özgür Beye yine bağırmamasını tavsiye ederek
başlayacağım, ben de bağırmamaya
çalışıyorum. Yoksa bağırma yarışı
olursa herkesin farklı bir yeri olur. Koca bir hayır. diye
başlanan bir konuşmada, Koca bir hayır. diye
yaklaşılan bir meselede tabii ki iletişim olmaz.
Bakınız, lütfen ters anlamayın, önce
şunu söyleyeyim: İktidar partisi, ittifakın içerisindeki
partiler, kendi sayıları da yetiyorsa zaten bu
çalışmayı yaparlar. Eğer siz Koca bir hayır
derseniz, kimse çay içmeye de gelmez size ancak biz MHPyle beraber zaten bu
teklifi çok uzun çalışmadan sonra belli bir aşamaya getirip
seçenekli hâle sunduk. 5 arkadaş vardı heyette, Özgür Bey yoktu,
belki bilmiyor olabilir. O görüşme çok verimli geçti, güzel geçti. O
görüşmenin sonucunda ben istifade ettim, o her ne kadar Koca bir
hayır dese de, Koca bir hayır demek, insanın sadece kendi
gözünü kapatması demek; güneş yok olmaz Sayın
Başkanım.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN 12nci madde üzerinde 3 önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Buyurun okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 12nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 12- 1136 sayılı Kanunun 65inci
maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Şu kadar ki, mesleğin ilk üç
yılında baro keseneği alınmaz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu İbrahim Halil Oral Fahrettin
Yokuş
İzmir Ankara Konya
Şenol Sunat İmam
Hüseyin Filiz Arslan
Kabukcuoğlu
Ankara Gaziantep Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avukatlık Kanunu Teklifinin 12nci maddesi
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bugün, yine bir acı
haberle içimiz yandı. Sakarya Hendekte yaşanan patlama sonucu
hayatını kaybedenlerin acısı geçmeden, Sakaryada havai
fişekleri imha için taşınmasında oluşan patlamada 3
vatan evladı, jandarma personelimiz şehit oldu. 11 jandarma personeli
yaralandı. Ölenlere Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı ve sabır, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, soruyorum: Millî
Savunma Bakanlığı, kendi Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
tarafından döşenmiş olan mayınların temizliğini
dahi bu konuda uzmanlaşmış firmalardan hizmet satın alarak
yaptırırken İçişleri Bakanlığı, böylesine
tehlikeli ve yüksek riski olan bir enkaz temizleme, nakletme ve imha etme
görevini, hem de ticari bir firmaya ait olan bir işi hangi gerekçeyle
Jandarma personeline yaptırmaktadır? Konuyla ilgili özel sektör
firmalarından eğitim almış insanlar varken neden Jandarma
erleri? Bu, askerin görevi midir sayın milletvekilleri? Bu konunun
takipçisi olacağımızı buradan ifade ediyorum.
Sayın milletvekilleri, evet, bu kanun
teklifinin amacı, anayasal bir kurum niteliğinde olan baroları
bölmek, parçalamak ve ayrıştırmaktır. Lafı
dolandırmadan söyleyeceğim. İstediğiniz, demokrasi mi yoksa
otokrasi mi? İsteğiniz, hukuk devleti mi yoksa kanun devleti mi?
Yaptığınız: Evet, size itaat etmiyor mu,
açıklamaları hoşunuza gitmedi mi, Cezalandıralım.
Ne yapalım? Kanunla hizaya getirelim. Ne yapalım? Münferit
olayları gündeme getirip mağduriyet edebiyatı yapalım,
yapılanı meşru hâle getirelim.
Yazıktır. Tüm ülkenin
kurumlarını yok ettiniz, içini boşalttınız. Evet, 150
bine yakın avukata diyorsunuz ki: Sizin nasıl yönetileceğinize
biz karar veririz. Yorulmayın, yormayın bu kadar. Baro
başkanlarını da zatımuhterem atasın, aynen üniversitelerde
olduğu gibi.
Sayın milletvekilleri, yıllarca
FETÖcülerin uğraşıp da hayata geçiremediği bir projenin
bugün raftan indirilmesindeki amaç nedir? Anayasal bir kamu kurumunu bölmek,
devletin üniter yapısıyla da bağdaşmaz. Bu teklif
avukatlık mesleğinin problemlerini çözen bir teklif mi? Soruyorum
sizlere, Evet. demeyin yine, hayır tabii ki. Daha demokratik ve temsilde
adaleti mi sağlayacak? Hayır. O zaman çekin bu teklifi, değerli
milletvekilleri. Yargı üzerinde iktidarın uyguladığı
siyasi baskı giderek artıyor. Hak ihlalleri, eksik ve
yanlış uygulamalar insanların canını yakıyor.
Lütfen artık empati kurun. Sizin gibi düşünmeyen, sizin
düşmanınız değil. Barolar Hükûmetin düşmanı
mıdır ki parçalanmak, bölünmek isteniyor? Barolar, avukatlar
düşman ülke askeri midir ki ayrıştırılıyor?
Adalet her kesim için farklı bir kavram mıdır ki savunma
parçalanmak isteniyor? İktidara uymayan hukuki bir söylem bile muhalefet
anlayışı kabul ediliyor.
Hatırlayın, Anayasa Mahkemesi veya
yargıda verilen kararlar hoşuna gitmeyince Sayın
Erdoğanın nasıl tenkit ettiğini, nasıl feveran
ettiğini tekraren hatırlatıyorum. Hukuk katledildiğinde
barolar ses çıkarmasın mı? Hukuksuz işler yapıldığında
dilsiz şeytan mı olunsun? Anayasal hak olan tüm bireysel hak ve
özgürlüklerin teminatı bildiğiniz gibi kuvvetler
ayrılığı ve tabii ki en önemlisi de yargı
bağımsızlığıdır sayın milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Toparlıyorum.
Evet, bireysel hak ve özgürlükler devamlı ihlal
ediliyor. Çoklu baro teklifi yasalaşırsa önümüzdeki süreç nasıl
olacak, bir düşünün. Parti baroları, bölücü örgüt, cemaatler,
çıkar grupları hatta yerel ve küresel mafya örgütlerinin dahi
baroları olabilir ama AK PARTİnin geçmişine şöyle
baktığımızda milleti bölmeye
alışıksınız; hatırlayın, Türk milletini bile
36 etnik parçaya bölen de AK PARTİnin yöneticileriydi. İşte,
bilesiniz ki görüştüğüm, AK PARTİye gönül vermiş avukatlar
dahi bu çoklu baroya karşılar. Bu teklifte temsilde adalet de olmadığı
ortada. O yüzden, bu teklifi lütfen geri çekin diyoruz.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesinde yer alan yarı oranında alınır ibaresinin alınmaz
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oya Ersoy Muazzez
Orhan Işık Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İstanbul Van
Kocaeli
Remziye Tosun Semra
Güzel Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Diyarbakır Şırnak
Erol Katırcıoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinize iyi akşamlar
diliyorum ve saygılar sunuyorum.
Şimdi, doğrusunu isterseniz, ben hukukçu
değilim ama bu metni alıp, ısrarla okuyup anlamaya
çalıştığımda, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup
Başkan Vekillerinin söylediği gibi, çok üzerinde
çalışılmış bir metin olduğu kanaatine sahip
olamadım. Tam aksine, çok aceleye gelmiş, üzerinde çok
düşünülmemiş bir metin olduğu kanaatindeyim çünkü ne üzerine konuştuğumuzun
anlaşılmadığı bir metin bu. Biz baroları niçin bölüyoruz?
Şimdi bu sorunun bir cevabı olmalı, bir sebebi olmalı ve
bizi ikna etmelisiniz Şu sebeple
Şu işler kötü gidiyor.
vesaire diye.
Şimdi, böyle baktığım zaman,
benim gördüğüm şeyi söyleyeyim size: Genel gerekçede diyorsunuz ki:
Gelişen teknolojiyle birlikte, dünya küresel bir köy hâline gelmiş
ve kişiler arası, şirketler arası ve uluslararası
ilişkiler hem yoğunluk hem de hız anlamında görülmedik bir
ivme kazanmıştır. Bu söylediğiniz şeyle
küreselleşmeye yani 1980lerde ortaya çıkmış olan bir sürece
referans veriyorsunuz. Peki, sora ne deniyor? Deniyor ki: Bilhassa avukat
sayısının çok fazla olmasından kaynaklı bu tür
sorunların çözülmesi önem arz etmektedir. Yani aslında bu
paragrafların sonunda bizim anladığımız şey
şu yani okuyucu olarak bize anlattığınız şey
şu: Efendim, küreselleşme oldu, küreselleşme hız getirdi
dünyaya. Dolayısıyla, bütün ilişkiler daha
yoğunlaşmaya başladı. Evet, bir değişim zamanı
ve barolarda bu değişimi gerçekleştireceğiz. Peki, neden?
Çünkü çok sayıda avukat var. Yani aslında Çok sayıda avukat
var.dan giderek diyorsunuz ki: Baroları özelleştirelim.
Şimdi, itiraz edebilirsiniz, Bu baroları özelleştirelim.
demiyorsunuz tabii ki ama arkadaşlar, burada bu şekilde ifade
edilmiş olan düşüncelerin arka planında var olan şey,
bundan tam kırk yıl önce ortaya atılmış -kamu
hizmetlerinde bir etkisizlik ortaya çıktığı zaman,
olabilecek olan çözümlerden biri olmak üzere- bölmek, serbestleştirmek
veya özelleştirmek biçimindeki bir anlayışı siz kırk
yıl sonra buraya, baroların bölünmesiyle ilgili bir gerekçe olarak
önümüze getirmişsiniz.
Şimdi, arkadaşlar, burada, bir kere,
birkaç tane yanlış var. Bunlardan bir tanesi şu: Bizde kamu
hizmetleri kavramı, bizim hukukumuzda -ki bizim hukukumuz daha çok Kara
Avrupası hukukundan etkilenmiştir- burada avukatlık hizmeti
yargılama sürecinin bir parçasıdır. Dolayısıyla da
barolar herhangi bir sivil toplum örgütü veya kamu hizmeti gören bir toplum
organizasyonu değildir yani Odalar Birliğinden söz etmiyoruz,
Bankalar Birliğinden söz etmiyoruz. Burada, adaletin yerine gelmesi için
gerekli olan yargılama sürecinin bir parçasından söz ediyoruz, özel
bir durum bu. Anglosakson kültüründe, Anglosakson yazınında bu,
farklı olarak ele alınmış olabilir ama bizim sahip
olduğumuz anlayış bir kere, buna müsaade etmiyor bence.
İkincisi: Bu görüşten kaynaklanarak
bunları söylüyorsanız eğer yani Efendim, kamu hizmeti olan
avukatlık hizmetleri aslında çok şişti, çok büyük maliyetli
yani etkisiz çalışıyor, verimli değil.
Dolayısıyla biz bunu bölelim, daha etkin hâle getirelim. gibi bir
perspektiften bir şey söylüyorsanız, arkadaşlar, kusura
bakmayın ama 2008 krizi bu anlayışın sonunda
geldiğimiz yeri ifade ediyordu zaten. Yani bütün dünya ekonomisinin
çakılmasının sebebi, bu anlayışın yeteri kadar
düşürülmüş olmasının veya başka biçimde söyleyecek
olursam, çok fazla, özellikle işveren sınıfının
çıkarına örgütlenmiş olan bir anlayışın
ifadesiydi ve bunun sonucunda 2008 krizi yaşandı. Şimdi
dolayısıyla da bize ne anlatıyorsunuz? Ben bundan hiçbir
şey anlamıyorum doğrusunu isterseniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Buyurun Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bir başka
şey daha söyleyeceğim. Benim anladığım, siz 3
büyükşehrin barolarından rahatsızsınız, bunu da
anlayabiliyorum çünkü bu barolar hem çok avukat barındırıyor hem
de muhalifler. Dolayısıyla da bunların yaptığı
muhalefete karşı bir rahatsızlık hissediyorsunuz. Fakat
arkadaşlar, bilmiyorum size nasıl anlatmak lazım ama şöyle
söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisi 2011den itibaren -çok sık
söylüyorum- kimyasını kaybetti. Ortada var olan şey şu: Her
kurumu merkezileştiren, devletleştiren bir eylem içindesiniz -en
azından iktidar öyle- bir yandan da şimdi bize diyorsunuz ki:
Bunları parçalayalım, daha etkin olacak. Yok efendim, böyle bir
şey olmaz. Bakın, olacak olan şeyi söyleyeyim size: 1980
öncesini hatırlarsanız, POL-BİRi, POL-DERi
hatırlarsanız, emin olun, sonuçta bu gerçekleşecektir yani baro
ve avukatlık hizmetleri de siyasallaşmış olacaktır ve
bir kavganın konusu olacaktır.
İkinci olarak, Sayın Kaboğlu söyledi,
ben de tümüyle katılıyorum. Bu, baro-üniversite ilişkisini de
siyasallaştıran bir etki yaratacaktır ve sonuçta ülkemize büyük
bir zarar vereceksinizdir.
Tekrar düşünmeniz dileğiyle, saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 65inci maddesinin
birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen
cümledeki yarı oranında ibaresinin, dörtte bir oranında
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan Köse Süleyman
Bülbül Alpay Antmen
Çorum Aydın Mersin
Turan Aydoğan Zeynel
Emre Rafet Zeybek
İstanbul İstanbul Antalya
Abdurrahman Tutdere Cavit
Arı Saliha Sera
Kadıgil Sütlü
Adıyaman Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın üyeler; Genel Kurulu ve tüm milletvekili
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Bütün çıkan arkadaşlarım, özellikle
hukukçu arkadaşlarım, altını çize çize söyledi, biz elli
yedi saat konuştuk, derdimizi anlattık, dinleyen olmadı, o
yüzden ben AKP sıralarına seslenmeyeceğim, doğrudan bizi
dinleyen özellikle genç avukat meslektaşlarıma ithaf edeceğim bu
konuşmamı.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Genel Kurula
konuş.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla)
Genel Kurula konuşunca bir şey olmuyor maalesef Vekilim.
Bizi dinleyen avukatlar beni iyi dinlesinler çünkü
özellikle havuz medyasında çok fazla yalana maruz kalıyorlar. Ben bu
konuşmamda bu yalanları sadece, şöyle bir kısa
özetleyeceğim ki yarın öbür gün biri size bu yalanları
söylediğinde cevabını verebilesiniz.
Birincisi: Baroları vesayet altından
kurtaracağız. Bu benim en sevdiğim, en çok güldüğüm yalan.
Baroları vesayet altından kurtaracağız. diyorlar.
Türkiyede 80 tane baro var, bir de Barolar Birliği
Başkanlığı var, hepsi buna karşı. Yani, Halka
rağmen, halk için bir şey yapmak. dedikleri tam olarak bu olsa
gerek. Sayın Turan, sağ olsun, Görüş aldık, sorduk. dedi,
ya sordunuz, herkes hayır dedi. 80 baronun 80i hayır dedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı hayır dedi. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz hâlâ hangi baroları vesayet
altından kurtaracaksınız? Baroların bu konuda tek bir
ricası var sizden, vesayet altından değil, bir zahmet
başkanlarımızı barikat altından kurtarın, bir
zahmet başkanlarımızı kapının önünde bekletilme
utancından kurtarın ve barolara gölge etmeyin, biz sizden başka
bir ihsan istemiyoruz.
İkinci yalan: Baro başkanları
Meclise davet edildi ama gelmediler. Gerçekten burada da harikulade bir AKP
çarpıtmasıyla karşı karşıyayız. 2 Grup
Başkan Vekilinizle burada toplantı yaptınız, bazı baro
başkanlarımız katıldı, doğrudur. Diğerleri
ne dedi size? Çoklu baro dediğiniz FETÖ projesine biz
karşıyız, siz en önce şu teklifi bir geri çekin,
samimiyseniz gelelim konuşalım. dediler. Geri çekmediniz, kendi
dayatmanızı önlerine koydunuz, sonra da bu insanlara Vay, siz buraya
gelmiyorsunuz. dediniz.
Üçüncü yalan: Bu değişiklik Anayasaya
aykırı değil. Sevgili genç avukat arkadaşlarım, size
söylüyorum ben bunu, içlerindeki en cahilce, en büyük, en kuyruklu yalan bu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bir: Bu en başta Anayasamızın 2nci
maddesine aykırı. Türkiye Cumhuriyeti şayet demokratik, sosyal
bir hukuk devletiyse siz Anayasaya aykırı bir değişiklik
yapamazsınız, burada kafadan bir hata var.
İki: Madde 11: Kanunlar Anayasaya
aykırı olamaz. Açın okuyun, açın okuyun, istirham ediyorum
açın okuyun, bu maddeye aykırı.
Üç: Madde 25: Herkes, düşünce ve kanaat
hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce
ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Siz şimdi ne
yapıyorsunuz? Bir tane baromuz var değil mi? AKPli
meslektaşım da aynı baroda, ben de aynı barodayım,
MHPli meslektaşım da aynı baroda, bir çatı
altındayız biz. Şimdi, öyle bir düzenleme getiriyorsunuz ki
meslek uzmanlığına göre bile değil, sadece siyasete göre
bölüyorsunuz bu baroları. Aslında bu tam olarak ne biliyor musunuz?
Faşizmin söyleme mecburiyeti. Siz, şu anda, avukatları
fişlemek için avukatları buna mecbur bırakıyorsunuz.
Hepimizi bir kenara koyuyorum ya, biz serbest meslek erbabıyız, kamu
avukatlarını hiç mi düşünmüyorsunuz? Kamu avukatlarını
hiç değerlendirdiniz mi? Sevgili arkadaşlar, ne yapacaklar bu kamu
avukatları? Faşizmin söyleme mecburiyetine kurban ediyorsunuz siz
şu anda avukatları.
Madde 67, 123, 135, Kaboğlu Hocam buradayken
bana daha fazla düşmez, sadece bu kadar değinmek istedim.
Dördüncü yalan: Temsilde adalet getiriyoruz. Bir
tane örnek vereceğim, bundan sonra TBBde 48 üyeli Ardahan Barosu ile
4.800 üyeli Antalya Barosu aynı oranda delegeyle temsil edilecekler. Bunu
vicdanınızın neresine sığdırıyorsanız
buyurun siz sığdırın.
Beşinci yalan: Çoklu baro bir FETÖ projesi
değildir. Bunu söyleyince çok zıplıyorsunuz,
zıplamayın arkadaşlar, 2013te var, açın bakın,
Sayın Alpay Antmen orada oturuyor, Facebookuna girin bakın, 2013
yılında bir baro başkanı sıfatıyla
yazdığı açıklamaya bakın. FETÖ önerdi,
ayaklandık, isyan ettik, olmaz dedik; aynı çoklu baroyu siz şimdi
getirdiniz önümüze koyuyorsunuz.
Altıncı yalan: Rekabet olacak, kalite
artacakmış. Şimdi, şöyle bir şey var:
İstanbulda, Ankarada, İzmirde rekabet olacak, kalite artacak.
diyorsunuz; bir yandan da Anadolu barolarını çok düşünüyoruz.
diyorsunuz. Orada niye rekabet olmuyor, orada neden kalite artmıyor? Neden
bir tek Barolar Birliğini size vermeyen, devşiremediğiniz
barolar bölünmek zorunda kalıyor? Bunu da anlamak mümkün değil ki
kamu tüzel kişiliğinde zaten rekabet olmaz. O zaman, ben çok istirham
ediyorum, ne olur bir valilik daha kurun Ankaraya. Gösteri yapmaya,
yürüyüş yapmaya izin vermediğinde biz de gidelim kendi valimizden
izin alalım. (CHP sıralarından alkışlar) İstirham
ediyorum, yani RTÜKü konuşuyoruz burada da değil mi? Saçma sapan yayınlara
RTÜK ceza vermediğinde biz de gidelim kendi RTÜKümüze şikâyet
edelim. Aynı şey, kamu tüzel kişisi bahsettiğimiz şey.
Yedinci yalan: Dünyada çoklu baro sistemi var.
Harikulade bir yalan, bütün havuz medyası çok güzel sarıldı.
Bilmeyenlere yediriyor olabilirsiniz, biliyoruz biz, yemiyoruz biz bu
yalanı. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde bir yargı
çevresinde birden çok kurulu baro yok. O verdiğiniz örneklerin hepsi
dernektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) O
derneklerden zaten bizde de var, o derneklerden bizde var, bunun için çoklu bir
baroya geçmemize gerek yok.
Sekizinci yalan: Barolar çok kalabalık, biz
avukatların iyiliğini düşünüyoruz. Allah hepinizden razı
olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Siz, şimdi, 2002
yılında iktidara geldiniz. Bu boralar niye kalabalık,
konuşalım mı bunu ister misiniz? Niye
kalabalıklaştı bu barolar? 2002de iktidara geldiniz, 23 tane
hukuk fakültesi vardı. Bugün kaç tane var biliyor musunuz arkadaşlar,
132. Arada 100 tane fark var. Yani apartmanını açtırana bir tane
hukuk fakültesi kurdurdunuz, sonra Barolar çok kalabalık, bölelim
Gerçekten komik geliyorsunuz kulağa.
Barolar siyaset yapıyor. en sinir bozucu
yalan olabilir. Barolar siyaset falan yapmıyor, barolar sizin
yaptığınız hukuksuzluklara karşı duruyor. Bu,
baroların anayasal hakkı ve görevidir, lütfen bu manipülasyona da
alet olmayın.
Ve son olarak, bu, kendinize söylediğiniz bir
yalan: Bir şey olmaz ya, abartmayın, gerekirse
değiştiririz. Referandumda da bunu yaptınız. Siz
değiştirmeyeceksiniz ama ilk seçimden sonra bunu biz
değiştireceğiz, o arada da verdiğiniz zararı
vereceksiniz. Gerçekten ne diyeyim, vallaha, meslektaşlarıma
konuşuyorum, yazıklar olsun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
biz çoğunluktayız.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Kâtip
Üyeler arasında ihtilaf var.
Oylamayı elektronik olarak tekrar
edeceğim.
Üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum
arkadaşlar.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge reddedilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 13 ila 28inci maddeleri
kapsamaktadır.
Teklifin ikinci bölümü üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan
Subaşı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Rejimin muhalefeti sevmediğini biliyoruz ve
rejim yetki ve güç toplamaya doymuyor, onu da biliyoruz. Geldiğimiz
noktada yargıyı, yürütmeyi, yasamayı hatta medyayı etkisi
altına almış, kontrol eden, yetkilerini gasbetmiş bir rejimle
karşı karşıyayız. Fakat rejimin henüz kontrol edemediği
2 muhalefet odağı var ki, bir tanesi yargının savunma
ayağı, diğeri de medyanın sosyal medya bölümü. Bu 2
muhalefet odağı rejimi son derece rahatsız etmektedir. Barolarla
ilgili çalışma epeydir sürüyor ama ona bir bahane bulunmuştur.
Ankara Barosunun konuşması onun bahanesi olmuştur ve bu çoklu
baro teklifi önümüze konmuştur. Yine, sosyal medyayla ilgili bir
çalışma sürdürülmektedir. Yakında onun da muhalif unsur olmaktan
çıkarılması, denetlenmesi için teklifler gelecektir
kanaatindeyim.
Barolar, hakkı ve hukuku Anayasa çerçevesinde
savunan, insan haklarını savunan en önemli kurumlarımızdan
birisi. O nedenle de Hükûmete en muhalif odak diyebiliriz. Çünkü rejimin Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararlarına bile
uymadığını hatta dolandığını
düşünürsek barolar önemli bir muhalefet odağı olarak rejimi
rahatsız etmektedir, onun için bu teklif önümüze gelmiştir. Barolar
siyaset yapar ama AYM kararları, AİHM kararları uygulanmazsa
bunu savunmak durumundadır, insan haklarıyla ilgili ihlaller
olduğu zaman savunmak zorundadır. Barolar hükûmetlere, iktidarlara
genellikle muhalif duruş sergilemek zorundadır ama çoklu baro
olduğu zaman yandaş barolar, siyasete göre baroların
olduğunu göreceğimiz gibi, etnik kökenli, dinsel kökenli, ideolojilere
göre barolarla da karşı karşıya kalacağız. Ama en
önemlisi iktidar barolarını büyük kentlerde oluşturmaktır
niyet. İktidar barosu oluştuğu zaman Hükûmetin hangi
kararına bir muhalefet olursa mutlaka iktidar kanadından yandaş
baronun savunmasıyla baronun iddiası ve muhalefeti tamamen
kırılmış olacaktır. Bu nedenle baroların
savunmasının ve muhalefetinin kırılması rejimi
rahatsız eden bir unsuru ortadan kaldırmış olacaktır.
Ben bundan önceki konuşmamda Cahit
Özkanın konuşmasına değinerek onlarla ilgili bir hususu
arz etmiştim Sayın Genel Kurula. Şimdi de Bülent Turan Beyin,
yine Grup Başkan Vekilinin konuşmasına
baktığımızda şunları söylemiştir: Diyanete
hakaret varsa, Anadolu ruhuna hakaret ediliyorsa, DHKP-C sözcüsü gibi
davranmaya devam ederlerse yeni düzenlemenin olması doğaldır,
karşınıza bu teklifle geliriz. demişlerdir. Biz, onun
üzerine tabii ki şunu söyledik: Suçların şahsiliği
düşünülerek bu tür eylemlerin olması hâlinde disiplin cezası
verilebilir. Öyle ki barolar, suçun büyüklüğüne göre Birlikten
çıkarılabilir hatta cezai müeyyideler verilebilir. Fakat bunlar da
kale alınmadı ve muhalefetin ileri sürdüğü hiçbir husus da
virgülüne dokunmaksızın dikkate alınmadı. Fakat Bülent
Turan Bey, Sayın Grup Başkan Vekili, bir gün sonra da şunu
söyledi: Ne sakıncası var bölünmelerin? Hatta bu söylediğimiz
sakıncalara göre, sakıncalı kişilere göre bile Bölünse ne
olur? dedi ve ardından da Bölünsün, bedelini öderler. dedi. Biz Bir
kişinin, bir sakıncalı hareketi varsa müeyyidesi
uygulanır. derken Bülent Turan Bey daha da ileri giderek bir nevi bu tür
sakıncaların, sakıncalı şahısların
örgütlenebilmesini öngörmüştür. Şimdi, ikişer üçer bin
kişilik bu tür örgütlenmeler olduğu zaman nasıl mücadele
edersiniz? Örgütlenmiş bir hukuk camiasını ne diye savunma
ayağının içine sokarsınız? Oysa, bir çatı
altında, her hususun kontrolü kolay olabileceği gibi avukatların
da denetimi kolaylaşacaktır. Ama çoklu barolar, bu denetimi de
ortadan kaldıracağı gibi hoşgörü ve birtakım tavizkâr
tutumlarla neredeyse barolar kurumlar içinde denetim mekanizmalarını
yok hükmüne getirecektir.
Ben, Grup Başkan Vekillerinin özellikle
iddialarını ve savunmalarını dile getiriyorum ki:
Günlerdir, haftalardır neyi ortaya koyuyorlar? Bu yasayı ne için
hazırladık? diyorlar. Bunlardan sonra da, sizlere bunları
hatırlattıktan sonra da ben bu yasanın genel gerekçesine
bakıyorum. Genel gerekçesinde şu söyleniyor, dişe dokunur sadece
şunlar var: Avukatlık mesleğinin daha iyi bir şekilde icra
edilebilmesi amacıyla. Yine, ikinci önemli gerekçe şu:
Avukatlık hukukuna ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesinde
yaşanan gecikmelerin ortadan kaldırılması ve baro
hizmetlerinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi
amacıyla.
Sayın Grup Başkan Vekillerinin günlerdir
Şu sakıncası var, bu sakıncası var. diye alt alta,
madde madde sıraladıkları ve bizlere kabul ettirmek istedikleri
bu iddialar ve Bu iddialara karşı bu teklifi hazırladık. derken,
genel gerekçeye baktığımızda bu iddiaların hiçbiri yok
akla şu geliyor: Ben vesayet tabirini boşuna kullanmadım,
yani, Barolara vesayet uygulanıyor, Meclisi de bu rejim vesayet
altında tutmuştur. derken, o zaman iktidar Hayır, öyle
değil, bizim çoğunluğumuz var; yasaları biz
hazırlıyoruz, teklifleri biz getiriyoruz. diyebilirlerdi ama bu
gerekçeye baktığımız zaman, değerli hukukçuların,
arkadaşların bu iddialarına karşılık gerekçede
hiçbirinin olmadığını, imza sahibi
arkadaşlarımızın da bu teklifi hazırlamadığını
görüyoruz. O zaman ben diyorum ki: Bu teklif hazır gelmiştir,
arkadaşlarımız da imzalamış, Genel Kurula
sunmuşlardır; bunun adı, Genel Kurulun da rejim tarafından
vesayet altında tutulduğunun karinesidir. Onun için özellikle bu
vesayetin kabul edilmemesi gerekir. Maalesef, bu tartışmalar da
günler süren bu konuşmalar da dışarıya karşı, iç
siyasete ve kamuoyuna karşı Bizim çok iyi tartışan, çok
iyi konuşan bir Meclisimiz var, her şeyi katılımcı
demokrasiye uygun hazırlıyoruz, kanunlar böyle hazırlanıyor.
diyebilmek için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Onun için, her kuruma
sirayet eden bu vesayetten kurtulmak zorundayız; ülkenin çıkarı için,
kamunun çıkarı için, hepimizin, Türk milletinin çıkarı
için.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Kanun teklifi Adalet Komisyonunda demokratik
olgunluk içerisinde tartışılmış ve Genel Kurul
huzuruna gelmiştir. Dört gün süreyle devam eden Komisyon
görüşmelerinde 296 milletvekilimiz söz almış ve 1.255 sayfa tutanak
düzenlenerek görüşmelerin demokratik olgunluk içerisinde tamamlanması
sağlanmıştır. Genel Kurul çatısı altında
görüşülmekte olan kanun teklifine ilişkin değerli görüş ve
düşünceler ileri sürülmeye devam etmektedir. Bu görüş ve
düşünceler içerisinde iyi niyetli bir şekilde ileri sürülenleri
elbette ki bir zenginlik olarak kabul etmekle birlikte kanun teklifine
karşı vehim ve itham dolu bazı değerlendirmeleri kabul
etmediğimiz gibi huzurdaki kanun teklifinin kin ve nefret saikiyle hazırlandığı
iddiasını da kabul etmemiz mümkün değildir.
Görüşülmekte olan kanun teklifi, günden güne
siyasallaşan ve kendi bünyesinde ideolojik bir oligarşi hüviyetine
bürünen baroların mesleki rekabet içerisinde daha demokratik ve daha
çoğulcu bir yönetim anlayışıyla buluşması
amacıyla hazırlanmıştır. Bu yasa, çoğunlukçu bir
tahakkümle dar kadroların hegemonyası içerisine sürüklenen ve barolar
bünyesinde azınlıkta kalanların talep, düşünce ve
önerilerine kulak tıkayarak dar kadronun ideolojik perspektifini kurumsal
görüş hâline getiren dar zümre iktidarını sonlandıracak,
çoğulcu ve demokratik bir anlayışı hâkim kılarak
savunmayı güçlendirecek, rekabeti sorumluluk duygusuyla artıracak bir
adım olacaktır.
Yasaya karşı ileri sürülen kaygı ve
endişelerin gerçeği yansıtmadığı da bu kanun
teklifinin yasalaşması sonrasında bir kez daha
anlaşılacaktır. İdeolojik tekellerinin
sarsılacağı ve nihai olarak sahip oldukları lokal iktidar
alanlarını, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarına
ideolojik kimlik kazandırmak amacıyla kullanan dar kadronun otoriter
ve dayatmacı tutum ve davranışlarını esneteceği
inancında olanlar, kanun teklifine karşı kamuoyu oluşturmak
gayreti içerisindedirler.
Demokratik ülkelerde kamuoyu oluşturmak, inanç
ve düşüncelerini dile getirmek elbette ki bir haktır. Bu yönüyle görüş
ve düşüncelerini dile getiren baro başkanları,
meslektaşlarımız ve milletvekillerimizin düşüncelerine
elbette ki saygı duyuyoruz ancak aynı saygıyı kanun
teklifinin daha demokratik, daha çoğulcu ve daha nitelikli meslek
mücadelesini ortaya çıkaracağına ilişkin
inancımıza da bekliyoruz.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarında yönetimleri ellerinde bulunduranların ideolojik
söylem geliştirmek ve baroları âdeta birer kurtarılmış
mahalle görünümünde tutmaktan başka görevleri olduğunu da
hatırlaması bu kanun teklifiyle mümkün olacaktır.
Üyelerinden kanunla toplanan aidatları ve
oluşturulan bütçeleri yalnızca kendi dünya görüşlerine uygun
siyasal bir duruş ve mücadele için kullanan ve çoğunluğun lokal
iktidarı hâlini alan barolar bu düzenlemeyle bırakınız
ayrışma ve bölünmeyi, asıl işlevlerini yerine getirecek ve
meslek mensuplarına görüş, eylem ve düşünceleriyle taban tabana
zıt dayatmacı yapılar içerisinde üretkenlikten uzak ve edilgen bir
duruş yerine tercihine uygun ve mesleki mücadelesini demokratik ilkeler
çerçevesinde sürdürebileceği bir seçenek sunacaktır.
Çoklu baro anlayışının mezhep ve
etnik köken temelli oluşumlara neden olacağı afaki ve gerçekle
örtüşmeyecek bir görüştür. Avukatlık mesleğini icra eden ve
her birisi savunmayı temsil eden eğitimli bireylerden müteşekkil
bir meslek grubunun mezhep ya da etnik köken temelli ayrışmalara
kapı aralayacağını düşünmek meslek mensuplarına
yapılacak ağır bir hakarettir.
Aynı şekilde, kamuoyu oluşturmak
adına, terör örgütlerinin de baro oluşumları içerisine
gireceği ve kurulacak bu baroların terör örgütlerinin amaç ve
hedeflerine uygun olarak hareket edeceği iddiası yersiz bir vehim ya
da kamuoyunu endişeye sevk etmek maksadına matuf yersiz bir algı
yönetimidir. Terör örgütlerinin baro kuracağını ve örgüt
paralelinde faaliyet göstereceğini iddia etmek Türkiye Cumhuriyetinin
varlığı karşısında zaten mümkün değildir ve
buna teşebbüs edenler elbette ki gerekli cevabı alacaklardır. Bu
yönüyle, cesaret edenin denemesi mümkün, deneyenin de fazlasıyla pişman
olacağı bir ihtimaldir.
Eleştiri sahipleri içerisinde görüş ve
düşüncelerini iyi niyetli bir şekilde dile getirenleri ve Türk
milletinin birlik ve beraberlik duygularını paylaşanları
tenzih ederek ifade etmek isterim ki Türkiyenin bölünmesinden rahatsız
olmayanların, Türkiyenin bölünmesi isteklerinden rahatsız
olmayanların, Türkiyenin bölünmesine ilişkin amaç, hedef ve
gayelerden rahatsız olmayanların bugün baroların bölüneceği
iddiasıyla feryat ediyor oluşu izaha muhtaç bir garabettir, zira
bölünecek olan barolar değil kendi görüş ve düşüncelerini meslek
mensuplarının tamamına şamil gibi sunan, iktidarı
ellerinde tuttukları barolarda toplumun değer yargıları ile
bu meslek kuruluşlarını sistemli bir şekilde
çatıştıran ve görüşlerini kurumsal bir görüş gibi
bütün meslek mensuplarına dayatanlardır.
Birçok avukatın mensubu olduğu baroyla
ilişkisi aidat ödemekten ibaret bulunmaktadır. Meslek
mensuplarının sorunları ve mesleğin daha nitelikli bir hâle
kavuşturulması gibi kaygıların dışında
meslek mensuplarının önemli bir kısmının
onaylamadığı ideolojik tercih ve açıklamalarla
baroların faaliyet alanlarını dar bir kadronun fikrî mücadelesi
ve ideolojik çerçevelerine uygun bir yörüngeye sabitleyenler, baroların
bir kısmının içerisine sürüklendiği tablonun temel
müsebbibidir.
Bu kanun teklifinin yasalaşmasıyla
baroların siyasallaşacağını iddia edenler,
baroların yıllar önce siyasallaştığını
artık kabul etmelidirler. Bazı baro başkanları kendi
alanlarına ilişkin tek kelam etmezken hemen her hafta siyasi parti il
başkanı gibi açıklamalar yapmaktan çekinmez hâldedirler.
Baroları birer kamu kuruluşu kabul ederek
baro başkanlarını valilerle kıyaslayanlar ve Nasıl ki
bir ilde tek bir vali varsa tek bir baro başkanı
olmalıdır. diye görüş beyan edenler, valileri en ufak bir
beyanlarında siyasallaşmakla suçlamakta ama hemen her hafta bir
siyasi partinin temsilcisi gibi açıklama yapan baro başkanlarına
tek bir laf söyletmedikleri gibi koruyup kollamaktadırlar yani çoklu baro
söz konusu olduğunda baro başkanları tıpkı valiler
gibi kamu görevlisi kabul edilmekte, siyasi demeç verdikleri zaman ise meslek
örgütü başkanı olarak bu açıklamalar onlara hak kabul
edilmektedir. Bu ikiyüzlülüğe son vermek ve baroların
yıllardır siyasallaşmış ve bazı siyasi partilerin
arka bahçesi hâline gelmiş otoriter yapılara dönüştüğünün
altını çizmek gerekmektedir.
Geçmişten bugüne baro
başkanlığı yapanların görev süreleri içerisinde hangi
siyasi partilere üye olduklarına bakılması yeterlidir. Bundan
dolayı daha önce görev yapmış baro başkanlarını
kınamıyor ya da hakir görmüyoruz ancak baroların bu yasayla
siyasallaştığını iddia edenler, geçmişte baro
yönetimlerinde görev alanların siyasi görüşlerini açıkça deklare
ettiklerini ve bazı siyasi partilere üye olmak ve o siyasi partide aktif
politika yapmak suretiyle zaten siyasallaştıklarını kabul
etmelidirler, hatta Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer
tarafından Anayasa Mahkemesine üye seçilen Türkiye Barolar Birliği
Başkanı Sayın Özdemir Özok bir siyasi partiye üye olduğunun
anlaşılması sonrasında oluşan kamuoyu neticesinde
görevinden çekilmek zorunda kalmıştı. Yani barolarda
siyasallaşma, siyasi tercih kullanma ve avukatın siyasi duruş ve
tavrını deklare etmesi dün vardı, bugün var ve yarın da var
olacaktır; bunu beyan etmek baroların siyasallaşması kabul
edilecekse barolar yarım asırdır zaten
siyasallaşmıştır.
Baroların elbette ki mesleki faaliyetler
dışında görev ve sorumlulukları vardır ve
olmalıdır. Baroların insan hakkı ihlalleri, hukukun
üstünlüğü, savunma hakkının engellenmesine yönelik uygulamalar
karşısında gür bir ses çıkarma hak ve ödevleri vardır.
Bugün bu hak ve ödevler dahi bazı barolar tarafından yalnızca
terör örgütleriyle irtibat ve iltisaklı olanlar söz konusu olduğunda
yerine getirilen bir görev hâlini almışken, barolara giydirilen
ideolojik kimlikle çatışanlar söz konusu olduğunda unutulan ve
görmezden gelinen görevleri hâlini almıştır.
Ayrıca iktidarın kendine yandaş
barolar yaratmak suretiyle savunmayı güçsüzleştireceği
iddiası bütünüyle gerçek dışıdır; bu, gerçek
dışı olduğu gibi, yandaş barolar
oluşturulması suretiyle mahkemelerin bağımsızlık
ve tarafsızlığının zedelenmek istendiği
düşüncesi hem yargı mensuplarına ve hem de avukatlık mesleğinin
erbaplarına yapılmış büyük bir hakarettir.
Kürsülerde görev yapan hâkim ve savcıların
savunma makamındaki avukatın görüş ve düşüncesine göre
pozisyon alacağını düşünebilmek sorumsuz bir beyandır
ve kendi hâkim ve savcımıza yönelik düşüncesiz bir ifadedir.
Şükürler olsun ki bu ülkede bağımsız ve tarafsız,
vicdanından başka bir yerden talimat almayan binlerce yargı
mensubu vardır. Siyasi otorite başta olmak üzere kendini hiçbir
makamla bağlı görmeyen vicdan sahiplerinin, tarafların
bağlı olacağı baroya göre tercih yapacağını
dile getirmek uçuk bir görüş olmanın ötesinde meslek mensuplarına
yönelmiş eleştiri sınırlarını aşan
haksız bir genelleme ve yersiz bir değerlendirmedir.
Bu kanun görüşülürken defalarca ifade edilen
bir söz var; bizler de meslek hayatımız boyunca defalarca duyduk,
gördük ve okuduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YÜCEL BULUT (Devamla) Nedir bu söz? Avukatlar
tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı.
Bir yandan, kürsüye gelip gelip avukatı bu şekilde tarif edeceksiniz,
diğer yandan da yalnızca bir tercih kullandı diye, ya da
kendisine efendilik dışında bir katkısı olmayan bir
baro yönetimine karşı bir başka baro oluşumunda yer alma
ihtimalî karşısında avukatları iktidara yandaş olmakla
yani iktidarı, bu avukatların efendisi olmakla itham edeceksiniz.
Avukat meslektaşlarımız sorumluluk sahibi ve mesleğin
onurunu taşıyan bireyler olarak bir tercih kullandıklarında
kendileri efendi aramayacakları gibi kimseye yandaş da
olmayacaklardır.
Bu sistem içerisinde, bir yandan temsilde adalet
sağlanırken, diğer yandan tarih boyunca efendisi olmayan
avukatlara da dar kadro dayatmasıyla efendilik yapmaya kalkanlara
karşı tercih kullanabilme imkânı
sağlanmıştır.
Nihai olarak, MHP Grubu adına, huzurdaki kanun
teklifini desteklediğimizi bir kez daha vurguluyor, yasalaşması
hâlinde milletimize ve meslektaşlarımıza hayırlar
getirmesini diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
Görüyoruz ki giderayak ne kadar çok bozarsak, ne
kadar çok gerilim yaratırsak, ne kadar kendi iktidarımızı
biraz daha uzatabilir, yasalar çıkarırsak o kadar iyi deyip bir seri
yasalar dizisi getirmeye çalışıyorsunuz. Fişleme
yasası, MİT Yasası, bekçi yasası, sosyal medya yasası,
infaz yasası; şimdi de avukatlara ilişkin, barolara ilişkin
yasal düzenlemeler. Tabii, bunların sarayın talimatıyla
geldiğini ve buradan aynı, saray nasıl istiyorsa o şekilde
çıktığını da hepimiz biliyoruz; zaten bunu da saklama
gereği duymuyorsunuz, açık açık söylüyorsunuz.
Getirmek istediğiniz yasada avukatların,
baroların görüşlerini alma gibi bir derdiniz yok; onlarla
tartışmak, bu süreçte asıl ihtiyaçları nedir, bunu tespit
etmek gibi bir derdiniz yok. 80 il barosunun tamamı ve halk buna
karşı olmasına rağmen ısrarla diyorsunuz ki: Bu yasaya
ihtiyacımız var, savunmayı susturmaya ihtiyacımız var
çünkü savunma iktidara itaat etmiyor. Öyleyse, yasal değişikliklerle,
savunmayı iktidarınıza itaat eden bir hâle getirmeye
çalışıyorsunuz. Avukatların seslerini duymak
istemiyorsunuz; geçen hafta avukatları, baro başkanlarını
Meclis duvar dibinde beklettiniz, şimdi de Kuğulu Parkta
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma haklarını engelleyerek
polis kuşatması altında zorla bekletiyorsunuz,
haklarını kullanmasının önüne geçiyorsunuz. Polis
saldırısıyla karşı karşıyalar, sürekli bir
polis müdahalesinin altında Kuğulu Parkta bekliyorlar.
Baroların ve avukatların direnişini buradan selamlamak istiyoruz.
Avukatların evet, çok sorunları var ama
siz sorunları çözmek yerine zorbalıkla, yasalarla avukatların
gerçek problemlerini gizleyerek kendinize uygun barolar yaratmaya
çalışıyorsunuz. Mesela, kadın avukatların kadın
olmaktan kaynaklı sorunlarını çözmek gibi bir derdiniz yok;
yönetimlerde eşit düzeyde temsillerini sağlamak gibi, pozitif
ayrımcılık ilkelerini getirmek gibi bir derdiniz yok.
Avukatların meslekleri bilinçli olarak
itibarsızlaştırılıp avukatlar duruşma
salonlarından atılırken, saatlerce müvekkilleriyle görüşmek
için bekletilirken, savunma hakları ihlal edilirken bunları çözmek
gibi bir derdiniz yok. Masumiyet karineleri ihlal edilerek avukatların
ruhsatları gasbedilirken on binlerce işçi avukat açlık sınırında,
köle koşullarında çalışırken onların
sorunlarını çözmek gibi bir derdiniz yok. Çürüttüğünüz adalet
sisteminde, sadece avukatlık yaptığı için
tutukladığınız avukatlar adil yargılanma talebiyle
bugün ölüm orucundalar. Ebru ve Aytaç adil yargılanma talebiyle ölüm
orucunda ama siz bu talebe de bu sese de kulaklarınızı
tıkıyorsunuz. Derdiniz ne? Kendi bekanız, bekanızı
korumak için bu Meclise yasal düzenlemeler getirmeye devam ediyorsunuz.
Barolar siyaset yapıyor. gerekçesiyle
baroları siyasi partilere dönüştürecek düzenlemeye imza atıyorsunuz.
Bu düzenlemeyle bölünen barolar, hukukun
ortaklaştırdığı evrensel ve temel ilkelerden
uzaklaşarak siyasi iktidara göre pozisyon alan kurumlara dönüşecek.
Zaten iktidarın tekelinde olan iddia ve muhakeme makamları bir de
tarafların avukatlarının mensup olduğu baroların
siyasi görüşüne göre yön belirleyecek, verilen kararlar siyasileşecek
ve hukuk hepten rafa kaldırılacak. Yandaş baroda olan
avukatın yargıç üzerinde kuracağı baskının yanı
sıra, yargıcın hoşlanmadığı, muhalif barodan
olan, gelen avukata göre de karar verme riskini, aslında
kararını siz burada veriyorsunuz.
Adli yardım ve CMK sisteminde ciddi problemler yaratacak,
işkencenin önü açılacak ve kötü muameleye müdahale edebilecek, bu
konuda sesini çıkarabilecek, bu konuda şikâyetleri yapabilecek
avukatları ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Adli
yardımda yine kadınlara ilişkin, kadınlara yönelik
şiddete, tacize, tecavüze müdahale eden kadın
meslektaşlarımızı susturmaya, seslerini kesmeye
çalışıyorsunuz. Zira siz, erkek egemenliğini yücelterek,
erkekliği yücelterek zaten kadına, şiddetle baş başa
makul bir kadın olmayı dayatan bir iktidarsınız; kadın
avukatlara da bunu getirerek, aslında, Kadınları
sessizleştirmeye devam edeceğim. diyorsunuz.
Bağımsızlığını ve
tarafsızlığını çok uzun zaman önce tamamen
yitirmiş olan yargının bir de savunma ayağını
çökertmek istiyorsunuz. Savunmada bağımlı, daha taraflı bir
sistem inşa etmek istiyorsunuz. Bu halk, uzun süredir aslında
mahkemelere, hâkimlere, polislere güvenini yitirdi zaten. Adil
yargılanma diye bir şeyin olmadığını,
aslında bunun neredeyse imkânsız hâle geldiğini herkes biliyor.
Halkın hak arama özgürlüğüne darbe yapıyorsunuz.
İşkence görenler, mülteciler, işçiler, erkek şiddetine,
tacize, tecavüze uğrayan kadınlar, istismar edilen çocuklar, cinsel
yöneliminden dolayı, etnik ve dini kimliğinden dolayı
ötekileştirilenler yanlarında hep güçlü baroları,
avukatları buluyorlardı. Siz şimdi diyorsunuz ki: Bunları
bulamayacaksınız. Sesinizi keseceksiniz. Tüm hukuksuzluklara sessiz
kalacaksınız. Sizler bunca insanın dayanağını
ortadan kaldırmayı, savunmayı ortadan kaldırmayı
nasıl kendinizde hak buluyorsunuz? Bu yüzden bu mesele yalnızca
avukatların değil, halkın meselesidir, o yüzden de halk,
avukatların ve savunmanın yanında yer alıyor.
Avukatların arasındaki
dayanışmayı yok etmeye çalışıyorsunuz, rekabet
eden, birbirini ezen bir avukatlık anlayışı yaratmaya
çalışıyorsunuz. Baroları hukukun üstünlüğü yerine,
kendi menfaatlerini önceleyen, daha çok üye kazanmak için yarış
hâline girecek gruplara dönüştürmeye çalışıyorsunuz.
Yarış hâlinde olan boraların disiplin anlayışları
da zedelenecek; üye kaybı kaygısı güden barolar tacizlerin,
şiddetin, dolandırıcılığın üstünü örtebilen
kurumlar olacaktır zira siz de zaten bunun olmasını
istiyorsunuz.
İktidarın hukuk dışı karar
ve eylemlerine verdiği tepkiler baroların görevi gereğidir. Bu
kurumlardan yükselen tepkiler, sizin ülkeyi ve halkı nasıl bir
hukuksuzluğun, adaletsizliğin kıskacına aldığınızın
göstergesidir. Hukuksuzluğu ifşa eden baroları bugün bölüp yarın
yargılayacaksınız, cezaevlerinize tıkacaksınız
çünkü çok iyi biliyoruz ki sizin pratiğiniz bütün muhalefete yönelik hep
böyle oldu, böyle olmaya da devam edecek.
Bu yasa, iktidarınızın kendisine
eleştirel yaklaşan herkese nasıl tahammülsüz olduğunu, koltuklarınızı
kaybetme korkularınızın nasıl arttığını
gösteriyor aslında bizlere. Diyanet İşleri
Başkanlığının nefret söylemlerine karşı
duran Ankara Barosunun tavrı evrensel insan haklarının bir
gereğiydi ancak siz toplumun ötekilerini hedef göstererek ayakta
kalacağınızı zannediyorsunuz; yanılıyorsunuz, bu
yöntemle ayakta kalmanız mümkün değil.
Sizlerin bu eleştirilerimize verebilecek gerçek
bir cevabınız yok. Bu değişiklik teklifi için
hazırladığınız gerekçe bile tek bir gerçek gerekçeye
dayanmıyor çünkü siz aslında aldığınız emri
burada uygulamaktan başka bir iş yapmıyorsunuz. O nedenledir ki
verecek cevabınız da haklı bir yanınız da
olmadığını kendiniz de çok iyi biliyorsunuz. Bu baro
düzenlemesiyle temsilde adalet sistemini yerle bir ettiğinizi hepiniz çok
iyi biliyorsunuz.
Evet, buraya baroları
çağırmadınız, baroları almadınız,
avukatları dinlemediniz, savunmayı dinlemediniz ama ben size bu
dinlemediğiniz örgütlerden, derneklerden bir kurumun metnini burada okumak
istiyorum çünkü siz sesini duymak istemesiniz de biz avukat derneklerinin
sesini, avukatların sözünü buraya taşımakta
kararlıyız. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği diyor ki:
Kamuoyunda çoklu baro düzenlemesi ismiyle Meclis gündemine getirilen
düzenleme AKP MHP hükûmetinin toplumun bütün direniş damarlarına
karşı geliştirdiği saldırının ve
etkisizleştirme stratejisinin merhalelerinden biridir. Barolar, kamu
kurumu niteliğinde kabul edilen meslek örgütleridir. Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarının amacı,
Anayasanın 135inci maddesinde açıkça ifade edilmiştir.
Aynı şekilde Avukatlık Kanunu barolara ve Barolar Birliğine
halk adına insan hakları ve hukukun üstünlüğünü savunma görevi
vermiştir. Esasen kamusal gücün denetimini bir görev olarak barolara veren
bu normdan AKP MHP hükûmetinin rahatsız olduğu yapmak istedikleri
düzenlemeyle açıkça ortadadır.
Çoklu baro adı altında özellikle büyük
şehirlerde yandaş barolar yaratarak mevcut yargı düzeni içinde
toplumun savunması etkisizleştirilmek isteniyor. Çoklu baro
düzenlemesiyle adil yargılamanın olmazsa olmazı sav, savunma ve
yargı ayaklarından biri olan savunma parçalanarak Türkiye'de
artık göremediğimiz hukuki güvenlik hakkı tamamen ortadan
kaldırılacak ve yargı her üç ayağıyla
siyasallaştırılarak iktidarın güdümüne sokulacaktır.
Söz konusu tasarıyla ilgili
tartışmalar başlarken iktidar partisi sözcüleri mevcut durumun
antidemokratik olduğunu, buna karşı nispi temsil getireceklerini
söylemelerine rağmen bu konuda düzenlemeyi hiç getirmediler, TBB delege
yapısına ilişkin tamamen antidemokratik bir düzenlemeyi Meclis
komisyonuna, şimdi de Genel Kurula sundular. Sunulan tasarı gerçekten
temsilde müthiş bir adaletsizlik yaratan antidemokratik bir düzenlemedir.
Bizler açısından barolara Avukatlık Kanunu 76 ve 95inci
maddeleriyle verilen insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü
savunmak görevlerinin etkisizleştirilmesi girişimlerine
karşı durmak bir varlık nedenimizdir. AKP-MHP hükûmetinden
demokratik bir düzenleme beklemek gelinen süreçte imkânsızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bu nedenle ÖHD olarak
bulunduğumuz alanda tüm demokratik kamuoyu ve
meslektaşlarımızla birlikte bu düzenlemeye karşı
sesimizi yükselttik ve yükseltmeye devam edeceğiz.
Savunma susmadı, susmayacak diyorum;
meslektaşlarımın sözüyle bitirmek istiyorum çünkü zira siz
muhatapları asla ve asla muhatap olarak almadınız, kendi
bildiğiniz yolda yürüyorsunuz.
Son söz olarak şunu söyleyeyim: Ne
yaparsanız yapın kaybedeceksiniz, gideceksiniz ve bu
yaptıklarınızın hesabını da tek tek vereceksiniz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Böyle usul mü olur
Sayın Başkan!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Erkan Bey.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kürsüden konuşan sayın konuşmacı
ısrarla ve özellikle en az 3 defa AKP-MHP hükûmeti şeklinde
ifadeler kullandı; bu ifadeyi düzeltmek gerekir. Bir kere, bir koalisyon
söz konusu değil. Hükûmet, AK PARTİ-MHP hükûmeti değil. Buradan
kastedilen herhâlde Cumhur İttifakıdır. Bu, bir
ittifaktır. Adına da Cumhur İttifakı diyoruz. Ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ikinci
yılındayız bugün. Dolayısıyla ortada koalisyon yok,
Cumhur İttifakı var ve bu kanun teklifinde de hem AK PARTİnin
hem Milliyetçi Hareket Partisinin imzası ve iradesi vardır. Bunu
düzeltmekte fayda olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, siyasi bir
konuşma hazırlamıştım bu teklifle ilgili olarak,
özellikle çoklu baroyla ilgili olarak; bu projenin 2013 yılında FETÖ
tarafından getirildiğinden başlayıp siyaseten
görüşlerimi açıklayacaktım ama gelinen bu noktada, 1998
yılından beri Mersin Barosunun bütün kademelerinde görev yapan, iki
dönem Mersin Barosu Başkanlığı görevini yürüten -bu da
benim için hayatımdaki en büyük onurlardan biridir- bir baro
başkanı, bir hukukçu, bir milletvekili olarak size gecenin bu
saatinde teknik olarak bir şeyler anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi
Komisyona ilk geldiğinden itibaren beş gün boyunca yaklaşık
elli-elli beş saat konuşuldu, anlatıldı; 1.250 sayfa
tutanak tutuldu, 300e yakın milletvekili konuştu, belki sizi çok
üzen konuşmalar da oldu. Siyasetçi olarak değil, lütfen, bir hukukçu
olarak dinleyin beni. Bir tek grup dinlenmedi burada, baro
başkanları.
Baro başkanları bakın, Ankaraya
geldiler; dayak yediler, enterne edildiler, polis kalkanlarının
önünde durdular yirmi altı saat sıcakta ve ardından
yağmurda. Bu, bir Anadolu barosunun başkanı, bu bir Anadolu
barosunun başkanı! Bölmeyi düşünmediğiniz bir baro
başkanı burada, bakın, lütfen bakın. Baro
Başkanlığı görevi yapmış bir hukukçu olarak
söylüyorum. Burada da Meclisin önündeler. Neden bu
arkadaşlarımızın, bu baro başkanlarının
görüşlerini almadınız? 80i Çoklu baroya hayır. diyor.
Baro başkanlığı yapmayan, baronun kapısından
içeri girmeyen, baronun ne olduğunu bilmeyen hatipler, burada gelip
Anadolu barolarına laf ediyor. Edemezsiniz arkadaşlar! Bir baro
başkanı, barosunun listesini yaparken -yönetim kurulu listesini
yaparken- siyasetten önce, herkesin orada temsil edilmesini düşünür.
Aksini iddia eden varsa Anadolu baro başkanlarına sorsun. Gidin,
kendi illerinizin baro başkanlarına sorun.
Ankara, İstanbul, İzmir
Barolarını böleceğiz. Ne yapacaksınız bölünce? Ne
işinize yarayacak?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Vesayet
ALPAY ANTMEN (Devamla) Vesayet altına
alacaksınız, Sayın Vekil doğru söylüyor. Ama
alamayacaksınız! 130 bin baro üyesi avukatın yaklaşık
120 bini size ayrı ayrı muhalefet edecek. Bundan vazgeçtim, bunlar
önemli değil.
Değerli milletvekilleri, ben bir baroya yirmi
yıl emek verdim. Baronun kapısından geçmeyen
arkadaşlarımız gelip burada ahkâm kesiyorlar. Bu proje FETÖ
projesi. diyoruz, Çoklu baro projesi. diyoruz, Bu proje 1933te Hitler
Almanyasında uygulandı ve ondan sonra Almanyanın hâlini
gördünüz. diyoruz, bunlar önemli değil. Siz, burada Baroları
böleceğiz. derken sadece Ankara, İstanbul, İzmiri
böleceksiniz, 77 tane baroyu bölemeyeceksiniz, sayıları yetmeyecek
ama 80 baro buna karşı. Neden dinlemiyorsunuz?
3 Baro Başkanı Dönüşümlü olarak
gelelim, Komisyonda açıklama yapalım. dediler, Hayır.
dediniz. Neden gerçekleri, lafın sahibi, sözün gerçek sahibinden dinlemeyi
göze almadınız? Dediniz ki: Bugün avukatlık kimlik
kartlarını göstersinler, gelsinler karşıda locada otursunlar,
bizi dinlesinler. Arkadaşlar, baro başkanları diyor ki: Söz
söyleyeceğimiz zaman bizi dinlemediniz. Şimdi, hukukun,
avukatlığın, baroların cenaze namazının
kılındığı yerde gelip izleyici olmayacağız,
buna ortak olmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onlar kimler Sayın
Başkan?
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bir mektup gönderdiler
sizlere veya gönderecekler. Bunu okumamı istediler ama sizin bu kanun
teklifinizi legalleştirmemek için bunu okumayacağım, siz okuyun.
Barolar çığlık
çığlığa, baroları böldüğünüz zaman hukukun
üstünlüğü ilkesi zedelenecek, insan hakları zedelenecek. Karamanda,
o rezalette -ismini vermeyeceğim burada, refüze olmayın diye- ben
oradaydım zamanında; o çocuklara tecavüz eden şerefsizin
karşısında barolar olmayacak. Özgecan Aslan cinayetinde
Mersindeydim, binlerce avukat oraya çağrı üzerine geldi, orada
mağdurun yanında oldu; onlar gelemeyecek. Utanın, bu utanç size
yeter!
Baroculuğu bilmiyorsunuz, baroları
bilmiyorsunuz adan zye, asını da bilmiyorsunuz, zsini de
bilmiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Defalarca
söyledik, defalarca söyledik.
Kıyafet serbestisi
Eyvallah! Kimse kimsenin
kıyafetine karışamaz ama bu kıyafet serbestisi oraya
bikiniyle, mayoyla veya şortla gelen avukatı engellemeyecek. Utanın
bundan. Çoklu baroyu anlattık, anlattık, anlattık; anlatmaya
devam edeceğiz. Biz, Komisyonda: Arkadaşlar, teknik bazı
hatalarınız var. Biz bu kanun teklifinize destek vermeyelim. diyoruz
ama içimiz sızlıyor.
Bir Baro Başkanı olarak anlatıyorum,
diyorum ki, 17nci maddeye göre, görevden ayrılan baro başkanı
için ayrı seçim yapılması gerekiyor. Çünkü baro
başkanları on yıl kıdemli avukatlardan seçilir.
İnsanlar baro başkanına güvenerek oy verir, kendisini korusun
diye oy verir, kollasın diye oy verir, ayrım yapmasın diye oy
verir. Ama yönetim kurulu üyeleri beş yıllık kıdemli
avukatlardan olur. Eğer sizin bu teklifiniz geçerse ne olacak? İçinde
on yıl kıdemli bir avukat yoksa o baroda başkan nasıl
seçilecek? Bunu bile düşünmemişsiniz çünkü bilmiyorsunuz,
baroları tanımıyorsunuz, barolardan nefret ediyorsunuz, intikam
almak istiyorsunuz; bunun altında kalacaksınız.
Gelin, bu 17nci maddeyi düzeltin, teklif metninden
çıkarın. Hayır. Neden? Neden? Doğru değil, kanunun
ruhuna aykırı. Hayır.
18inci madde, delege sistemi, çok konuşuldu.
Ardahan Barosu ile Antalya Barosu eş. dediniz, Çünkü her baro eşit
olsun. dediniz.
Değerli arkadaşlar, hiç Barolar
Birliği seçiminde bulunan var mı? Bir sayın eski baro
başkanı vekilimizi tenzih ederek söylüyorum. Eğer bir Barolar
Birliği başkanı Anadolunun hassasiyetlerini gözetmeden liste
yapıyorsa o seçilemez.
Özdemir Özok -Allah rahmet eylesin- ona burada laf
atıldı. Ben şunu söylüyorum: Özdemir Özok çekilmedi, Anayasa
Mahkemesinde görevlendirildi, Ben CHP üyesiyim, bu görevi kabul edemem,
tarafsızlığıma leke sürülür. dedi ve görevi kabul etmedi.
Onurludur, karşısında saygıyla eğiliyorum. Bunu bile
bilmiyorsunuz, kin ve nefretle hareket ediyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Delege sisteminden vazgeçtim. Yapın. Metin
Feyzioğlu, benim arkadaşım ama onu seçtiremeyeceksiniz. 53 baro
başkanı önce imza attı, dörderden de olsa, orada sizin 4
delegenizle bile gelseler seçmeyecekler istediğinizi.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Kim diyor
bunları?
ALPAY ANTMEN (Devamla) Gülün, son gülen iyi
gülecek, Komisyonda da güldünüz. Size anlattık, tarihî gelişimini
anlattık, tarihî gelişiminden bile bihabersiniz, hiçbir şey
bilmiyorsunuz; bildiğinizi de bilmiyorsunuz, bilmediğinizi de
bilmiyorsunuz. Devam edin, devam edin.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Rahatsız eden
ne?
ALPAY ANTMEN (Devamla) Adli yardım, adli
yardım biliyor musun Sayın Vekil? Bilmiyorsun. CMK sistemi nasıl
çalışır biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Bu sistemle 130 bin
avukat arasında -madde 20- öyle bir ayrım yapacaksınız ki
altında kalacaksınız. CMK sistemi çökecek, çökecek.
Size bir şey söyleyeyim: 15 Temmuz hain, alçak
darbe girişiminden sonra 16 Temmuzda, o alçakların tutuklanması
için, ben Mersinde yasa gereği savunma görevini üstlenmek zorunda olan
avukat bulamadım. O CMK sistemi olmasaydı onlar
tutuklanmayacaktı ya da Adil yargılanma hakkımız ihlal
edildi. diye bas bas bağıracaklardı. Baroların
kıymetini bilin, baroların. O 15 Temmuzdaki alçaklar da 16 Temmuzda
Avukatımı istiyorum. diye ağlıyorlardı. Allah
onların belalarını verdi, verecek inşallah. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yapmayın,
etmeyin. Bakın, illa baroların ayarlarıyla oynamak istiyorsunuz,
oynayacaksınız da. Bu kanunu çıkardığınız
zaman ne olacak? Ben size söyleyeyim, açık ve net, dürüstçe, siyaset
değil: Ankarada ve İstanbulda 1 tane kuracaksınız, AHAB.
Utanmadan, daha bu kanun çıkmadan marka patente başvuruyor
arkadaşlar. Ne güzel. Ticari marka, ticari! Ticaretleştireceksiniz;
hukuku ticarileştirin, ara buluculukları özelleştirin, devam
edin. Türkiyede hukuk kalmadığı zaman herkes bunun altında
kalacak. Vazgeçin, vazgeçin. Devam edin!
Bakın, biz bunu FETÖ için 2013
yılında söyledik. Demin benim hatip arkadaşım söyledi,
2013te de aynı uyarıyı yaptık; bu FETÖ projesidir, bunlar
darbe yapacak dedik, dinlemediniz. Bunu da dinlemeyin, devam edin, hiç önemli
değil ama göreceksiniz hukukun üstünlüğü zarar görecek. İnsan
hakları, hayvan hakları, kadın hakları, çocuk
hakları... Bakmaya kıyamadığınız o çocuklara
tecavüz edenlerin yanında kimse olacak mı? Çocuk hakları merkezleri,
kadın hakları merkezleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Yani, ne alakası var barolar kanun teklifiyle ya?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Ne
alakası var?
ALPAY ANTMEN (Devamla) Uzatma Sayın Vekilim,
ben bunların hepsini yaşadım.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Çok
ayıp ettiniz ama... Yani bağlamından çok uzaktayız. Bak,
dinliyorum istifade ederim diye. İstifade edelim diye gerçekten
dinliyoruz.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Barolar, Türkiyede hukukun
kalesidir, sizler bu kaleleri yıkmak istiyorsunuz. Barolar kadın
hakları, çocuk hakları, insan hakları, hayvan hakları
konusunda merkezleriyle, komisyonlarıyla bilaücret
çalışıyorlar; bunları yok edeceksiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Çoklu baro projesi, çoklu baro projesi diyorsunuz,
bunun altında kalacaksınız. Göreceğiz, bir tane baro
mağdurun yanındayken diğer baro siyasi mülahazalarla o
tecavüzcünün yanında olacak, göreceğiz. Daha da açık örnekler
vermek istemiyorum, bu örnekler daha da artırılabilir; bunları
göreceksiniz, bunları yaşayacaksınız. Bunları
yaşadığınız zaman Biz kandırıldık.
diyeceksiniz. Bakın, bu FETÖ projesini 15 Temmuzdan önce sanki bir
ironiymiş gibi buraya getirdiniz. 250 şehidin ailesine siz hesap
verin.
Size son söz; bugünlerden geriye bir yarına
gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler. Biz
direneceğiz! [CHP ve HDP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bakın,
bizden de alkış aldınız(!)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Doğru yolu
bulacağınızdan emindim(!)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç.
Buyurun Sayın Gözgeç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avukatlık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
AK PARTİ, iktidara geldiği günden
itibaren, Sayın Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde, millî iradenin üzerinde tahakküm kurmaya çalışan
her türlü vesayet odaklarıyla mücadele ederek hak ve özgürlüklerin
geliştirilmesi için reform niteliğinde adımlar
atmıştır. İşkenceye karşı sıfır
tolerans politikasıyla işkence suçlarının af kapsamına
girmemesi, zaman aşımına tabi olmaması, ifade
özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, ekonomik, sosyal, kültürel
haklar, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, nefret suçu,
ayrımcılıkla ilgili düzenlemeler; kadın, çocuk, engelli
gibi hassas gruplara pozitif ayrımcılık tanınması;
kişisel verilerin korunması, bilgi edinme hakkı, zorunlu
müdafilik kapsamının genişletilmesi, tutukluluk sürelerinin
sınırlandırılması, alternatif çözüm yöntemlerinin
geliştirilmesi, kadın ve çocuk hükümlü lehine İnfaz Kanununda
yapılan değişiklikler, başta Anayasa olmak üzere Ceza
Kanununda, Medeni Kanunda, Basın Kanununda ve diğer mevzuatlarda
adaleti, insan haklarını, özgürlüklerini geliştirmek için hukuk
reformları gerçekleştirilmiştir. Az önce vekilimizin
belirttiği CMKlerdeki zorunlu avukatlığı da kapsam olarak
genişleten bizim Hükûmetimiz.
Özellikle, son açıklanan, güven veren ve
erişilebilir bir adalet vizyonuyla hazırlanan yargı reform
paketleriyle adalete ulaşımın daha da
kolaylaştırılması, yargıda verimliliğin
artırılması, hedef süreyle davaların makul sürede
sonuçlandırılması, hak ve özgürlüklerin daha etkin
korunması, yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığının geliştirilmesi
hedeflenmiştir.
Mecliste kabul edilen yargı paketiyle,
yargının vazgeçilmezi olduğuna inandığımız
savunmanın temsilcisi avukatlarımıza yönelik hükümler de
getirilmiştir; avukatlık sınavı getirilmesi, avukatlara
yeşil pasaport verilmesi gibi düzenlemeler bunlardan birkaçı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ankaraya
giremediler ama ya!
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) Anayasanın
135inci maddesinde, baroların kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşu olduğu, meslek mensuplarının müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleğin gelişmesini
sağlamak, meslek disiplini ve ahlakını korumakla görevli
olduğu, meslek kuruluşlarının kuruluş amaçları
dışında faaliyette bulunamayacağı belirtilmiştir.
Anayasadaki bu hükme rağmen, maalesef bazen, mesleğin
sorunları, avukatların ihtiyaçlarıyla ilgilenmek yerine, âdeta
bir siyasi parti gibi açıklamalar yapılarak
siyasallaştığına, hatta inançlara saldırı
boyutlarına vardığına şahit oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu teklifle,
katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla,
avukatların arasındaki mesleki dayanışmayı ve iş
birliğini artırmak, özellikle, avukat sayısı fazla illerde
baro hizmetlerinin daha sağlıklı bir şekilde
yürütülebilmesi amacıyla avukat sayısı 5 bini aşan illerde
asgari 2 bin avukatla o ilde yeni bir baro kurma imkânı
getirilmiştir. Bu bir zorunluluk ya da bir bölünme değildir, bu bir
imkândır.
Yine, kurumsal olarak baroların birlik genel
kurulunda temsilinin daha etkin hâle getirilmesi için yapılan
değişiklikle, her baronun, baro başkanı dâhil 4 delege
göndereceği, bu asgari sayı dışında her 5 bin üye için
1 delegenin seçileceği bir sistem getirilmiştir.
Yine, mesleğe yeni başlayan
avukatların mali yükünün azaltılması amacıyla mesleğin
ilk beş yılında baro keseneğinin yarı oranında
alınması kabul edilmiştir.
Şunu söylemek istiyorum, özellikle
başörtülü bir avukat olarak: Benim için önemli maddelerden biri 49uncu
maddede yapılan değişiklik. Buna göre avukatlar mahkemelere
Türkiye Barolar Birliği tarafından şekli belirlenen cüppeyle
çıkmak zorundadır. Avukatlara kılık ve kıyafetle
ilgili başkaca zorunluluk getirilemez. Maalesef, biz başörtülü
avukatlar yıllarca, inancımız sebebiyle, yaşam
tarzımız sebebiyle ayrımcılığa maruz kaldık.
İnsan haklarını korumakla yükümlü olduklarını iddia
eden, bugün her konuda açıklama yaparak -kendi tarihine o kadar
yabancılaşmış ki- Kadınları cadı diye
yakacak. diyenler -tırnak içinde- cadı avına çıkar gibi
başörtülü avukat avına çıktılar. Başörtülü avukatlar
duruşma salonlarına alınmadı, adliyeye dahi sokulmadı,
staj yaptırılmadı, hasbelkader bir duruşmaya girmişse
soruşturmalar başlatıldı. Pazar günü oy kullanmaya geldiğinde
dahi soruşturma açıldı. Az önce Şortla gelir. dediniz ya,
şortla gelenler oldu pazar günü oy kullanmaya, onlara bir şey
olmadı; başörtülü gelenlere soruşturma açıldı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Herkesle, her grupla empati kurduklarını
söyleyenler İnsan hakkı ihlali neredeyse biz inancına, kökenine
bakmadan orada oluruz. diyenler, hak ve özgürlükler konusunda mangalda kül
bırakmayanlar, söz konusu inançlar, söz konusu değerlerimiz,
başörtüsü olunca, bırakın haklarımızı
savunmayı, haklarımızı gasbettiler. Ben, başörtüsünün
dünden bugüne âdeta bir turnusol kâğıdı vazifesi gördüğüne
inanıyorum, herkesin gerçek yüzünü ortaya çıkarıyor.
Çok şükür ki, milletvekili olarak seçilme
hakkını Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde, AK PARTİyle elde ettiğimiz gibi,
başörtülü duruşmalara girip mesleğimizi insan onuruna
yakışır şekilde yapma hakkını da
kazanmış olduk. Bu nedenle, 49uncu maddedeki değişikliğin
keyfîliği ortadan kaldırması nedeniyle önemli olduğunu
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ben, bu arada, Bursa
Barosunda yirmi üç yıl fiilen avukatlık yaptım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Nasıl yaptın başörtülü?
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) Ama tabii,
yasaklamalara maalesef maruz kalarak.
Görüşülen kanun teklifinin ülkemiz için,
milletimiz için, meslektaşlarımız için hayırlı
olmasını diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum.(AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Nasıl hayırlı olacak?
BAŞKAN Teklifin ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına ilk olarak Hatay Milletvekili Sayın
Barış Atay Mengüllüoğlu konuşacaktır. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Sakaryada
yaşanan iş cinayetinde ve patlayıcı malzemenin nakliyesi
sırasında gerçekleşen yeni patlamada hayatını
kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum.
Ya, bu cümle sizce de çok hazin değil mi? Daha
önce defalarca patlama olmuş fabrikada, işçiler ölüyor. Malzemenin
yok edilmesi lazım, bunu yapmak için patlayıcı uzmanı
olmayan askerler görevlendiriliyor. Soğutma
yapılmadığı, ne fabrikada ne de sonrasında bir iş
güvenliği uzmanı olmadığı, kimseye
danışılmadığı için bir patlama daha oluyor ve 3
kişi daha ölüyor. Olan yoksul ailelere oluyor ama neyse ki patronun morali
yerinde çünkü üzülmesin diye bir yemek verilmiş, tabii
açıklamasında da Havai fişekleri devletim ve milletim için
yaptım. diyen birinin aç bırakılması söz konusu olamaz.
Şimdi, bu olayın bugün konuştuklarımızla çok ilgisi
var, örneklerini vereceğim.
Açıkçası, getirdiğiniz ve
geçirdiğiniz yasaların geçerli argümanlarla savunulduğunu hiç
görmedim ben ama bu kadar savunulamayan bir yasa teklifi daha önce hiç
görmemiştim. O yüzden çıkan herkes, birbirine benzer, ezberden argümanlar
kullanıyor: Adaletin tesisi temsiliyette eşitlik güçlü hukuk
sistemi ve benzeri. Bunları deyince, aklıma 2010 referandumu süreci
geliyor. Şimdi terörist dediğiniz şaklabanlarla beraber
geçirdiğiniz o Anayasa referandumu var ya, o zaman da hukuk sistemini
böyle düzeltiyordunuz. Bu çoklu baro -daha doğrusu paralel baro demek
lazım- tam olarak onların istediği şeydi, aranız
bozulmasa o zaman dayatacaktınız bunları ve cemaatçi birçok
avukatın örgütlenmesine sebep olacaktınız, sonra da darbe
sonrası bunları tutuklamak için canhıraş mücadele
edecektiniz. Ne olmuştu o zaman? Bu düzenleme olmadı ama hâkimleri,
savcıları kendi ellerinizle teslim ettiniz, ülkeyi felakete sürükleme
sürecini hızlandırdınız. On sekiz yılda bir türlü
istediğiniz kıvama gelmeyen hukuk sistemini, şimdi, avukatlara
son bir darbe vurarak yerle bir etmek istiyorsunuz.
Aslında tek derdinizin baroların bölünmesi
ya da kaç baro kurulacağı olduğunu sanmıyorum ben.
Derdiniz, barolar ve hatta hiçbir meslek örgütü üzerinde hâkimiyet
kuramamış olmanız; barolara, TTBye, TMMOBa gareziniz bundan.
Sizin derdiniz, savunmanın kutsallığı ve
bağımsızlığı uğruna hiçbir kavgadan ve
mücadeleden kaçmayan avukatların ta kendileri. Örneğin, kim bu
avukatlar? Soma katliamında gece gündüz demeden katledilen işçileri
ve aileleri savunanlardır, defalarca zulmünüze uğrayıp bir tek
geri adım atmayan Selçuk Kozağaçlıdır mesela o avukatlar;
sizse madenci yakınını tekmeleyen Yusuf Yerkel -ve tabii kendine
darp raporu alan- madeni açarken Örnek bir işletme. diyen, katliamdan
sonraysa iki gün gömlek değiştirmedi diye alkış bekleyen
bakansınız. 2010da yarattığınız sistem sonucu
hâkimler ve savcılar sizin dediğinizin dışına
çıkmadığı için, sadece kendileri için değil, herkes
için adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna yatmak zorunda kalan Aytaç Ünsal
ve Ebru Timtiktir o avukatlar; sizse onlara terörist deyip bir konser
verdirmemek için Helinin ve İbrahimin ölümünü seyrettiğiniz ve
seyrettirdiğiniz gibi şimdi onların ölümünü bekliyorsunuz. Her
direnişte, her hak talebinde gördüğümüz Taylan Kulaçoğlunu
savunanlardır mesela o avukatlar; siz ise 2013ten beri bulduğunuz
her fırsatta tek bir sebep dahi göstermeden Taylanı tutsak
edenlersiniz. Çorlu tren katliamında çoluk çocuk onlarca insanın
katillerinin yargılanması için ailelere yardıma koşanlardır
o avukatlar; sizler ise ailelerin basın açıklamasında
dövülmesini isteyen, bir de üstüne dava açtıran, bir tek üst düzey fail
yargılanmasın diye uğraşırken Ankara tren
katliamında sorumlu bulunan kişiyi Devlet Demiryollarında hâlâ
müdür olarak tutansınız. Onlar Sakaryada fabrikada, Ankarada gar
önünde, Aladağda yurtta katledilenlerin, Pozantıda cezaevinde
işkence görenlerin, Ensarda tecavüze uğrayanların sesidir; siz
ise Sakaryada patrona Geçmiş olsun. diyen, moral yemeği veren, gar
katliamında istihbaratı görmezden gelen, Pozantıdaki çocuklara
terörist diyen, Aladağda Süleymancıları, Karamanda
Ensarcıları aklayansınız. Bu avukatlar Tahir Elçinin,
Kemal Kurkutun, Rabia Nazın, Sidar Uygurların, Serdar Çekiçin,
Gezide katledilenlerin, Cerenin, Şulenin katillerinden hesap soran ve
soracak olanlardır, Gülistan Dokuyu da size rağmen bulacak
olanlardır. Cumartesi Annelerinin, öldürülen ve artık öldürülmek
istemeyen kadınların, istismara uğrayan çocukların,
hakkı gasbedilen işçilerin, üzerine beton döktüğünüz
Hasankeyfin, santral yaptığınız derelerin, ortasına
otopark çıktığınız yaylaların, otel yapmak için
yakılan ormanların savunucularıdır bu avukatlar; siz ise
günlerdir ve hatta bugün Kuğulu Parkta baro başkanlarına kolluk
güçlerini saldırtanlarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum.
Siz istiyorsunuz ki herkes Metin Feyzioğlu gibi
olsun; Gel. deyince gelsin, Git. deyince gitsin, Otur. deyince otursun,
Kalk. deyince kalksın ve siz isteyince çılgınca
alkışlasın. İstiyorsunuz ki yeni yeni
barolarınızda yeni yeni Metinleriniz olsun mesela. Sizin derdiniz,
boyun eğmeyen, üstünü örtmeye çalıştığınız
her toplumsal davada, her katliamda, her faciada kendini mağdurlara siper
eden onurlu avukatlardır. Doğru, çoğunluksunuz, bu yasa da
geçecek, hukuk sisteminin üstüne de şu an bir kez daha bir toprak
atmış olacaksınız ama avukatlar kalıcı, siz
gidicisiniz ve gittiğinizde bugünlerin hesabını vermekten
kurtulamayacaksınız. İşte, o zaman da bu yasaları
çıkardığınız için çok ama çok pişman
olacaksınız, göreceksiniz. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına ikinci olarak İstanbul Milletvekili Feti
Yıldız konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldız.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin lehinde konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir Avukatlık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde uzun tartışmalar yapılmaktadır. Adalet
Komisyonunda beş gün süren görüşmelerde 296 milletvekili söz
almış, 1.255 sayfa tutanak tutulmuş, kanun teklifi Komisyonda
kabul edilmiş ve Genel Kurulda huzurunuza getirilmiştir. Cumhuriyet
Halk Partisi, HDP ve İYİ PARTİnin, kanun teklifinin MHP ve AK
PARTİ tarafından kin ve otoriter bir anlayışla
hazırlandığı ve bir tepkinin sonucu olarak Meclise
getirildiği iddiaları milletvekillerine karşı büyük bir
saygısızlık ve hakarettir. Tüm meslektaşlarımız
yakından bilir ki 3 büyükşehirde avukatlar ve barolar arasındaki
ilişki barolar levhasına yazılmak ve aidat ödemekten ibarettir.
İstanbul Barosunda şu anda 48.750 avukat bulunmaktadır, o
avukatların yarısından fazlası baro seçimlerine hiçbir
zaman katılmamıştır. İstanbul Barosu seçimlerini
kazanan baro yönetimi, baroya kayıtlı avukatların temsil
oranı yüzde 18-19u geçmemektedir yani temsil oranı oldukça
düşüktür. İstanbul Barosu seçimlerinde 8 bin oyla baro
başkanı seçildiği gibi, bu oyla Barolar Birliği
delegelerinin de tamamını kazanmaktadır yani bu tam bir Vegas
mantığıdır, yani bir fazla alan her şeyi alır. Bunun
demokratik temsille uzaktan yakından bir alakası olduğu iddia edilebilir
mi? Seçimlere katılmayan avukatların baroyla herhangi bir
irtibatı, ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durum sıkça dile
getirilmiş ve nihayet Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve
İstanbul Baro Başkanı başta olmak üzere birçok baro
başkanı, baro seçimleri sonunda demokratik temsilin
gerçekleşmediğini kabul etmişlerdir.
İdeolojik bir grup bazı baroları ele
geçirmiş ve millî politikalara karşı devamlı
karşı faaliyet yürütmüşlerdir. Barolar siyasi parti, baro
başkanları da siyasi partinin il başkanı gibi hareket
etmektedir. Büyük şehirlerde, barolarda avukatların temsil
noktasından uzak olduğunu, baroların dar bir kadronun elinde
keyfî yönetildiğini, demokratik ve çoğulcu bir yapıya
dönüştürülmesinin zorunlu olduğunu, temsilde adaletin
bulunmadığını yıllardır söylemekteyiz. Diyanet
İşleri Başkanının cuma hutbesinde okuduğu ayeti
çağlar öncesinden gelen ses olarak niteleyen Ankara Barosunun bu
açıklaması baronun nasıl bir zihniyetle yönetildiğinin en yakın
örneğidir. Türk milletinin değerlerine bu kadar yabancılaşmış
baro yönetimleri, Avukatlık Kanununun 76ncı maddesindeki
zorunluluklara da uymamaktadır. Avukatlık mesleğini
geliştirmek, avukatın müvekkilleriyle ilişkisini düzenlemek,
mesleğin saygınlığını ve hukukun
üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi görevleri
sayılmıştır 76ncı maddede.
Barolar kamu kurumu niteliğindeki meslek
teşekkülleri olup yasal dayanağını da elbette
Anayasanın 135inci maddesinden almaktadır. Kanun teklifine
karşı çıkanların kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğini birbirine
karıştırdığı görülmektedir. İdarenin
bütünlüğü ve kamu tüzel kişiliği Anayasanın 123üncü
maddesinde düzenlenmiştir. İdarenin kuruluş ve görevleri,
merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu kurumları
kamu gücünü kullanır, resen icra yetkileri vardır,
çalışanları devlet memurudur, kamulaştırma gibi zor
alım yetkileri vardır. Kamu kurumlarının bu yetkileri
barolarda yoktur çünkü barolar gerçek manada kamu kurumu değildir, kamu
kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleridir. CHPnin Sayın Genel
Başkanı -sıkça dile getirdiği gibi- Her ilde ancak 1 baro
bulunabilir, 1den fazla vali olamayacağı gibi, 1den fazla baro
olamaz; bu durum üniter yapıya aykırıdır.
iddiasındadır. Bu, bize göre elma ile armudun
karıştırılmasıdır. Bir örnek vermek gerekirse,
Japonya üniter bir devlettir, Tokyoda 1 vali vardır ancak birbirine
eşit 3 baro bulunmaktadır. Arkadaşlarımız,
aşağı yukarı bir aydır bu konuda fikir beyan edenler
Çoklu baronun dünyada hiç örneği yok. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FETİ YILDIZ (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Yıldız.
FETİ YILDIZ (Devamla) Tokyoda birbirine
eşit 3 baro vardır, her birinin de üye sayısı 12 bin, 8 bin
ve 5 bin civarındadır.
Çok enteresan gelişmeleri de bu kanun
teklifinde gördük. Mesela HDP, sırf görüşmeleri uzatmak için
verdiği değişiklik önergeleriyle kanun teklifinin idarenin
bütünlüğüne ve üniter yapıya aykırı olduğunu ileri
sürdü. Oysa biz biliyoruz ki HDPnin parti programı üniter
yapıyı reddeder ve demokrasiyi bölgesel özerklik yönetimi olarak
tarif etmektedir. Yine, sıkı sıkıya bağlı
oldukları KCK sözleşmesi de üniter yapıyı reddeder ve 4
parçadan oluşan konfederasyonu hedefler.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Barolarla
hukuku yok etmek mi istiyorsunuz acaba, ona da cevap verir misiniz.
BAŞKAN Siz devam edin, süreniz daha bitmedi.
FETİ YILDIZ (Devamla) Buradan da
görüldüğü gibi, ileri sürülen şeyler görüşmeleri uzatmaya
yöneliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) HDPnin
programını mı savunuyorsunuz!
FETİ YILDIZ (Devamla) Bir dakikada
bitireceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir dakika daha verelim
mi Başkanım?
BAŞKAN Feti Bey, buyurun toparlayın.
FETİ YILDIZ (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bazı barolar maalesef, Türk devletinin,
Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 51inci maddesinden
aldığı yetkiyle terör örgütlerine karşı meşru
müdafaa hakkını kullanıp sınır ötesi operasyonlar
yapmasını, savaş ilanı olarak tarif eden barolar
vardır. Suriye, Libya ve Akdenizdeki gelişmelere, millî
politikalarımıza karşı olmayı bazı barolar âdeta
görev addetmiştir. Baroların bu açıklamalarına
meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu da
katılmamaktadır ve karşıdır.
Yine, hukukun üstünlüğü ve insan
haklarını savunma konusunda, barolar, 1960 yılından beri
sık sık sınıfta kalmaktadır. Yani Yassıada
duruşmalarından başlayarak 28 Şubat sürecindeki
tutumları ve aldıkları vaziyet, hukukun üstünlüğü ve insan
hakları savunucusu olmaktan her zaman uzak oldukları,
yaptıkları şeyin yandaşlarının yanında olmak
olduğu ve ideolojik tavır aldıkları uygulamalar Türk milletinin
gözü önündedir. Çoklu baroya ilişkin kaygılarını
belirtenler öncelikle barolardaki seçimlerdeki grupları gözden geçirmek
zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FETİ YILDIZ (Devamla) - Zaman çok kısa
izah edemezdik tabii hepsini.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Birçok
uluslararası sözleşmede belirtildiği gibi avukatların
örgütlenme özgürlüğünün önüne set çekerek, buna itiraz ederek, hem
misyonunuza, hem görüşlerinize hem de siyasetinize aykırı bir
tutum içindesiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldız.
FETİ YILDIZ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Oluç, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, kürsüde konuşan hatip çok
açık bir şekilde partimizin adını ifade ederek bazı
iddialarda bulunduğu için kayıtlara geçmesi açısından
bazı gerçekleri özellikle vurgulamam gerekiyor. Bu saatte polemik yapacak
bir durumumuz yok, yoruldu herkes de ama kayıtlara bunların geçmesi
gerekiyor.
İki konuya özellikle işaret edeceğim:
Bir, sayın hatibe Halkların Demokratik Partisinin
programını yarın hediye edeceğim çünkü üniter yapıyla
ilgili olarak Halkların Demokratik Partisinin programında herhangi
bir cümle, satır, ifade, ima asla yoktur, doğru değildir bu. Bu
bir şehir efsanesidir. Biliyoruz, bu şehir efsanesi üzerinden
Halkların Demokratik Partisinin bölücü olduğunu iddia eden bir siyasi
anlayış vardır elbette fakat bunun gerçekten bir şehir
efsanesi olduğunu söylemek istiyorum, birincisi bunu kayıtlara
geçirelim. Bunu istediğiniz zaman tartışmaya da
hazırız. Üniter yapıyla ilgili olarak
yaptığımız bu konudaki açıklamalar da ortadadır.
Özellikle üniter yapıya ilişkin yaptığımız
açıklamalar ortadadır. Onları da size getirip gösterebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İkincisi,
KCK sözleşmesi diye bir şeyden bahsetti hatip ve buna
sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu iddia etti.
Tabii, isteriz yani KCK sözleşmesinin ne olduğunu da hatip burada
açıklasın kürsüde. Bizim onun neresine, nasıl bağlı
olduğumuzu da anlatsın ki biz de bilelim bunu. Ne
programımızda ne herhangi bir belgemizde, parti belgemizde ne herhangi
bir toplantımızda KCK sözleşmesi isimli bir sözleşmeye ne
bağlılığımız ifade edilmiştir ne bununla
ilişkili bir parti belgesi bulunabilir. Bu da bir şehir efsanesidir.
Niye bunun yapıldığını biliyoruz. Bir biçimiyle HDPyi
kriminalize etme çabasıdır bu. Bunu da reddediyoruz. Kayıtlara
geçmelidir. Böyle bir sözleşmeyle de HDPnin, Halkların Demokratik
Partisinin ilişkisi yoktur. Dediğim gibi, daha uzun konuşmak ve
polemik yapmak isterdim bu konuda ama saat açısından uygun
değil. Sadece kayıtlara geçsin, gerekirse daha sonra tekrardan
konuşuruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, teşekkür ederim.
Ben de inanın aynı şekilde gecenin bu
saatinde kayıtlara geçmesi ve bu tartışmayı ileriki bir
zaman dilimine aktarmayı düşünerek şu kadarını
söyleyeyim. Yani şehir efsanesi
Hakikaten şehir efsanesi söyledi
Sayın Grup Başkan Vekili. Bugüne kadar bu KCK meselesinin tek
savunucusu HDP olmuştur. Bunu da biliyoruz. Bu KCK tutuklamaları,
operasyonları, KCKnin yapısının ne olduğu hususunda
savunan HDP olmuştur. Bunu da biliyoruz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Kes, kopyala iftiraları
ARZU ERDEM (İstanbul) Ya, bir dinleyin
konuşurken, bir dinleyin ya!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
İftira atıyorsun, neyi dinleyeceğiz ya? Allah Allah!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dinlemeyeceksen çıkarsın.
Tutanaklara geçiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hep böyle
yapıyorlar. Konuşuyorlar, bağırıyorlar ondan sonra.
Dinleyin biraz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, ülkenin üniter
yapısı konusundaki tartışmaları da uzatmak
istemiyorum. Türkiyenin üniter yapısına kimlerin karşı
olduğunu da aziz milletimiz ve bizler de gayet iyi bilmekteyiz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ben burada daha evvelden Genel
Kurulda yaptığım çeşitli konuşmalarda, hatta belgesiyle
de göstermiştim, bu KCK davasının aslında bir FETÖ kumpas
davası olduğunu. Cumhurbaşkanı forsuyla
yayınlanmış olan broşürde, 10 Soruda FETÖ terör örgütü
isimli broşürde yayınlamışlardı. Orada
sayılıyordu: FETÖ kumpas davaları, Ergenekon, Balyoz, KCK. Ben
burada bunu dile getirdim. O broşürü de çıkartıp burada
gösterdim. Ardından ne yapıldı? O broşür indirildi web
sitesinden. Oradaki KCK ismi silindi, Ergenekon, Balyoz diye devam etti FETÖ
kumpas davaları. Şimdi niye bunu söylüyorum? FETÖ kumpas davası
olarak KCKyi oradan sildiniz ama yazmış olduğunuzu biliyoruz.
Dolayısıyla, KCKyle ilgili bizim söylediğimiz her şey
şudur: Bakın, KCK adı altında bizim belediye eş
başkanlarımız tutuklanmış,
yargılanmıştır. KCK davası adı altında
bizim seçilmişlerimiz, bizim üyelerimiz, yöneticilerimiz
yargılanmıştır ve bunun bir FETÖ kumpas davası
olduğunu biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bunun
davasının iddianamesini hazırlamış olan
savcıların FETÖ iddiasıyla sizler tarafından
yargılandığını ve ceza aldıklarını,
cezaevine atıldıklarını biz de biliyoruz, siz de
biliyorsunuz isimleriyle. Aynı zamanda o mahkemelerin hâkimlerinin de
FETÖcü olma iddiasıyla yargılanıp
tutuklandıklarını biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Mesele
bizim açımızdan bu kadar sarihtir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati: 00.08
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Burcu KÖKSAL
(Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından alınan karar gereğince kanun
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 10 Temmuz 2020 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.10