TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
111inci
Birleşim
10
Temmuz 2020 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Öztürkün, Kırıkkale ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, Somadaki maden işçilerinin kıdem tazminatı
alacaklarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir Milletvekili
Necip Nasırın, ülkenin içinde bulunduğu deprem riskine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Musa Piroğlunun, Ücretsiz veya İndirimli Seyahat
Kartları Yönetmeliğine göre kamu araçlarından ücretsiz
yararlanma hakkı olan engellilerin yeni normalde bu haklarından
yararlanamadığına ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Srebrenitsa soykırımın
25inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili
Mustafa Esginin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana milletin
Ayasofyanın yeniden cami olarak açılması arzusuna tercüman
olması nedeniyle minnet ve şükranlarını sunduklarına
ilişkin açıklaması
4.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
Tunceli ilinde kutsal kabul edilen ve koruma altına alınması
gereken 17 dağ keçisinin avlanması için Tarım ve Orman
Bakanlığı tarafından ihale açıldığına
ilişkin açıklaması
5.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, TÜİKin açıkladığı
işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
6.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Covid-19 pandemisi nedeniyle iflasın eşiğinde olan
esnafın mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Tunceli Milletvekili
Polat Şaroğlunun, Tunceli ili Düzgün Baba ziyaretgâhına
düzenlenen saldırıyı kınadığına, kutsal
kabul edilen ve koruma altına alınması gereken 17 dağ
keçisinin avlanması yolunun açılması yanlışından
dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, 1 Temmuz 2020 tarihi itibarıyla Avrupa
Birliği Konseyi Dönem Başkanlığına Almanyanın
geçmesiyle iyimser beklentilere girmeden önce iktidarın yerine getirmesi
gerekenlere ilişkin açıklaması
9.- Hatay Milletvekili
Sabahat Özgürsoy Çelikin, İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın
eşi Semiha Yıldırıma sosyal medya
aracılığıyla yapılan hakareti
kınadığına ve bu alanda yasal düzenlemenin zaruri hâle
geldiğine ilişkin açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Yaşar Kırkpınarın, İzmir ilinin kronik
sorunlarının devam ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, Bursa ili Yunuseli Havalimanı arazisinin imara
açılacağı ve lojistik havalimanı olma statüsünün
kaldırılacağı iddialarının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
12.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, MUÇEVin yapı kayıt belgesi alıp
almadığını, sahil ve koyların işletme
hakkını ihalesiz olarak üçüncü şahıslara devredip
devretmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, milletin dertlerine çare olunması ve fındık
alım fiyatlarının açıklanarak alan bazlı gelir
desteği başvuru sürelerinin uzatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
14.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Türkiye Futbol Federasyonunun Bölgesel Amatör Lige
yönelik aldığı tescil kararının Anadolu
takımlarını mağdur ettiğine, Atatürk Üniversitesi ve
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinde yaz okulu
eğitiminin açılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Konya Milletvekili Halil
Etyemezin, 10 Temmuz Nurettin Topçuyu vefatının 45inci yıl
dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması
16.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 10 Temmuz Dünya Hukuk Gününe ilişkin
açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Mersin ili Tarsus ilçesinde yapımı
devam eden Çukurova Bölgesel Havalimanı inşaatının iki
yıl içinde tamamlanmasının hedeflendiğine ilişkin
açıklaması
18.- Yalova Milletvekili
Özcan Özelin, hakkında yargı kararı yokken Yalova Belediye
Başkanının görevden uzaklaştırılmasının
millet iradesine darbe olduğuna ve konunun takipçisi olacaklarına
ilişkin açıklaması
19.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, İzmir ili Bergama ilçesi halkının Sümerbank
Tekstil Fabrikasının bulunduğu araziye Dokuz Eylül Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi birimlerinin getirilmesini beklediğine ilişkin
açıklaması
20.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, ülkenin salgının yıkıcı
etkilerine karşın zirve yürüyüşüne devam ettiğine, dünya
hava kargo pazarındaki küçülmeye rağmen Turkish Cargonun dünyanın
beşte 1lik yükünü taşıdığına ilişkin
açıklaması
21.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, Çankırı Devlet Hastanesinde
yaşanan ve teftiş raporuyla tespit edilen yolsuzluğun
sorumlularının görevden uzaklaştırılmalarını
Çankırı halkı adına talep ettiğine ilişkin
açıklaması
22.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, normalleşme süreciyle birlikte
kısıtlı da olsa hizmet sunmaya çalışan
kıraathane, kahvehane, çay bahçesi, dernek lokalleri, oyun salonları
ve internet kafelerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 7 kişinin vefat ettiği Sakarya ili Hendek
ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamanın
ardından Adapazarı ilçesi Taşkısığı Mahallesinde
meydana gelen patlamada 3 jandarma personelinin şehit olduğuna,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, olayda ihmali
olanlar hakkında hukuki ve cezai yaptırımların
uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 10 Temmuz Nurettin Topçuyu
vefatının 45inci, Şamil Basayevi şehadetinin 14üncü
yıl dönümünde rahmetle andığına ve Dünya Hukuk Gününü
kutladığına, TÜİKin açıkladığı nisan
ayı işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 10 Temmuz Dünya Hukuk Gününe ilişkin
açıklaması
26.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 10 Temmuz Ali İsmail
Korkmazın ölümünün 7nci, 7 Temmuz Vedat Aydının ölümünün
29uncu yıl dönümüne, Suriyeli Ali El Hemdanın öldürülmesine dair açılan
davanın ilk duruşmasının Adana 9. Ağır Ceza
Mahkemesinde görüldüğüne ve adil yargılanma taleplerini
yinelediklerine, Tunceli ilinde kutsal kabul edilen ve koruma altına
alınması gereken 17 dağ keçisinin avlanması için
açılan ihaleden vazgeçilmesi gerektiğine, salgın
koşullarında okullarda eğitimin nasıl sürdürüleceğini
Millî Eğitim Bakanından öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmazın ölümünün 7nci, 13 ve
14üncü Dönem İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Aybarın ölümünün
25inci, 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümüne,
7 kişinin vefat ettiği Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai
fişek fabrikasında meydana gelen patlamanın ardından Adapazarı
ilçesi Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
3 askerin şehit olduğu olaya yönelik sorulması gerekenlere,
TÜİKin açıkladığı nisan ayı işsizlik
rakamlarına ilişkin açıklaması
28.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, 10 Temmuz Nurettin Topçuyu vefatının 45inci yıl
dönümünde rahmetle andığına, 11 Temmuz Srebrenitsa
katliamının 25inci yıl dönümüne, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, dilekçe hakkının anayasal ve dünya
parlamentolarında özel şekilde gözetilen bir hak olduğuna,
avukatların Meclise gelerek Dilekçe Komisyonuna çoklu baro düzenlemesine
karşı dilekçe verme haklarının engellendiğine
ilişkin açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, baro başkanlarının ve
avukatların Meclise gelerek Dilekçe Komisyonuna dilekçe verme
hakkını kullanmalarının engellenmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin ve Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satırın ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi
tarafından Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yönelik uygulanan
sistematik baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarından kaynaklanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen İYİ PARTİ grup
önerisi üzerinde hamasi tartışmalar yapılmasına son
verilmesini istirham ettiğine ilişkin açıklaması
39.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Mersin Toroslar Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
kimya laboratuvarında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden
Öğretmen Ramazan Şahine ve Sakarya ili Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
43.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yapılan
sistematik baskı ve zulmü lanetlediklerine, Uygur Türklerinin taleplerinin
sadece yaşama, temel insan haklarının ve inanç haklarının
garanti altına alınması olduğuna ilişkin
açıklaması
44.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Uygur Türklerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla ortak bir önergeyle komisyon
kurulmasına yönelik gruplara çağrıda bulunduğuna,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ve çoklu baro düzenlemesine karşı 354 imza içeren dilekçenin Dilekçe
Komisyonuna verildiğine ilişkin açıklaması
46.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satırın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Danıştayın vermiş olduğu kararla Ayasofya
Camiinin Diyanet İşleri Başkanlığının
bünyesinde bütün inananlar için ibadet alanı olarak hayatına devam
edeceğine ilişkin açıklaması
50.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Ayasofyanın tekrar cami hüviyetiyle ibadete
açılmasına vesile olan başta Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğana ve Danıştaya şükranlarını
sunduğuna ilişkin açıklaması
51.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, tarihî bir ana şahitlik
ettiklerine, seksen altı yıl devam eden mücadelenin sonucu olarak
Ayasofya Camiinin tarihe Fatih Sultan Mehmet Hanın miras
bıraktığı şerhle kaydedildiğine ilişkin
açıklaması
52.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, yönetiminin devredildiği Diyanet İşleri
Başkanlığının Ayasofyanın tarihsel, kültürel ve
mimari özelliklerine zarar verilmemesi yönünde hassasiyet göstermesi
noktasında talepleri olduğuna ilişkin açıklaması
53.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
55.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, insanlık mirası olan
Ayasofyanın toplumu bütünleştiren bir amaca hizmet etmesini
dilediğine ilişkin açıklaması
56.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, dünya fındık üretiminin
dörtte 3ünü gerçekleştiren Türkiyenin fiyatının dünya
fiyatı olduğuna ve kilogramda 6 doları bulacak şekilde
politika izlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
57.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, mimarisi ve yüklendiği anlam
itibarıyla dünyanın en önemli eserlerinden olan Ayasofyanın
cami olarak ibadete açıldığına ilişkin
açıklaması
58.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa ilinde elektrik
kesintilerinden kaynaklanan mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
59.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın
görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
60.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Emrenin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
61.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek
fabrikasında meydana gelen patlamanın ardından Adapazarı
ilçesi Taşkısığı Mahallesinde yaşanan patlamaya
sebep olan süreci Genel Kurulun bilgisine sunmak istediğine ilişkin
açıklaması
62.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Sakarya ili Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde yaşanan elim kazayla
ilgili başlatılan hukuki ve idari soruşturmaları yakinen
takip edeceklerine ilişkin açıklaması
63.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, Türkiye Futbol Federasyonunun Bölgesel Amatör
Lige yönelik aldığı tescil kararının Karaman
Belediyesporu mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
64.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
65.- Afyonkarahisar
Milletvekili Gültekin Uysalın, Ayasofya Camiinin yönetiminin Diyanet
İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete
açılması kararına imza atan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana minnet duygularını ifade etmek istediğine ve 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasa Mahkemesi kararlarına
aykırı bir düzenleme olduğuna ilişkin açıklaması
66.- Erzincan Milletvekili
Süleyman Karamanın, Ayasofyanın cami olarak ibadete
açılmasına vesile olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğine, Sakarya
ili Adapazarı ilçesi Taşkısığı Mahallesinde
meydana gelen patlamada şehit olan askerlere Allahtan rahmet
dilediğine, Erzincan ilinde şiddetli yağışların
sel felaketine neden olduğuna ilişkin açıklaması
67.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrı ilinde meydana gelen sel
felaketinin yol açtığı zararların
karşılanmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
68.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, Sakarya ilindeki patlamalarda hayatını kaybeden
yurttaşlara ve şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine,
Yozgat ili Boğazlıyan ilçesinde yaşanan dolu afetinde zarar gören
çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve çiftçilerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
69.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın
görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili
oyunun rengini belirtmek üzere lehte yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
70.- İzmir Milletvekili
Mahmut Atilla Kayanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
71.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyurusu
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Plan ve Bütçe Komisyonunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine ilişkin tezkeresi (3/1245)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine ilişkin tezkeresi
(3/1246)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Dilekçe Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair talebininin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1247)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine ilişkin tezkeresi
(3/1248)
C) Çeşitli
İşler
1.-
Cumhurbaşkanının, İstanbul ili, Fatih ilçesinde bulunan
Ayasofya Camiinin müzeye çevrilmesi hakkındaki 24/11/1934 tarihli ve
2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Danıştay Onuncu
Dairesinin 2/7/2020 tarihli ve E:2016/16015, K:2020/2595 sayılı
Kararı ile iptal edildiğinden, Ayasofya Camiinin yönetiminin
22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
35inci maddesi gereğince Diyanet İşleri
Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına
ilişkin 2729 Sayılı Kararının Genel Kurulun bilgisine
sunulması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Grup Başkan Vekilleri
tarafından kapsamlı açıklamalarda bulunulmasının
çalışma süresinin uzamasına neden olduğuna ve bu durumun
salgın nedeniyle risk oluşturduğuna, gündeme geçilmesine imkân
tanınması gerektiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, bağımsız, ezanı
hür, bayrağı hür Türk devletini kurmuş Gazi Meclisin kürsüsünden
Ayasofyanın camiye dönüşmesi kararını
açıkladığı için Cenab-ı Allaha şükrettiğine
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Ayasofyanın
tartışmasız Türk milletine ait olduğuna ilişkin
konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 23 milletvekili
tarafından, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi tarafından Doğu
Türkistanda Uygur Türklerine yönelik uygulanan sistematik baskı, zulüm ve
asimilasyon politikalarından kaynaklanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları
tarafından, Türkiyede Covid-19 pandemisiyle birlikte daha da
yakıcı bir hâl alan işsizliğin yarattığı
sorunların etraflıca tespiti ve çözüm yollarının
araştırılması amacıyla 10/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve arkadaşları tarafından,
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 10/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt CHP grup önerisi üzerinde
MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222)
2.- Aydın Milletvekili
Metin Yavuz ve 60 milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985)
ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
221)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
222) Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli
Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşının, koronavirüs
salgınından olumsuz etkilenen okul servisi esnafının
mağduriyetinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/30665)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçinin, bir müzik grubu
üyesine ait cenazenin defnedilme sürecinde yaşananlarla ilgili
yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gülün cevabı (7/30861)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçinin, Van ilinde
bulunan bir kişi hakkında soruşturulma açılmasına ve
bu süreçte yaşanan gelişmelere ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/30863)
4.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, bir
üniversite öğrencisinin tutuklanmasına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/30910)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Rize ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31011)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2002-2020
yılları arasında Niğde ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31012)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Muş ilinde eziyet ve
işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31013)
8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2016-2020 yılları arasında Bakanlık bünyesinde yapılan
ihalelere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün
cevabı (7/31015)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Siirt ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31016)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Şırnak ilinde eziyet ve
işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31017)
11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Batman ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31018)
12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Bayburt ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31019)
13.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, hakkında
kamu görevlilerine karşı görevini yaptırmamak için direnme,
hakaret, tehdit ve yaralama suçlarından dolayı soruşturma
başlatılan kişilere ve açılan davalara ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31020)
14.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Çankırı ilinde eziyet ve
işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31021)
15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Kars ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31022)
16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Isparta ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31023)
17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Düzce ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31024)
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Erzurum ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31025)
19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Gümüşhane ilinde eziyet ve
işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31026)
20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Hakkâri ilinde eziyet ve işkence
suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31027)
21.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2020 yılları arasında Iğdır ilinde eziyet ve
işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31028)
22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, cezaevlerinde
koronavirüsten korunmak için mahkûmların hijyen ve beslenme
ihtiyaçlarının karşılanması talebine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31179)
10
Temmuz 2020 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 111inci Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Kırıkkalenin sorunları hakkında söz isteyen
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürke ait.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün,
Kırıkkale ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
seçim bölgem Kırıkkalenin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Orta Anadolunun tam merkezinde yer alan, kalbi temiz,
yüreği sıcak, mert ve çalışkan hemşehrilerimizin
birtakım talepleri bulunmaktadır. Şöyle ki geçtiğimiz
yıl 440 bin ton hububat elde edilen arazilerimizde bu yıl,
aşırı yağışlar ve doğal afetler ve de 65
yaş üstü çiftçilerimizin pandemi nedeniyle tarlalarına bakım
verememeleri sonucunda rekolte düşmüştür. Bu bakımdan,
Kırıkkalede ilgili Bakanlık ve bankalar tarafından bir an
önce çiftçimizin mevcut borçlarının silinmesi, ertelenmesi veya
yeniden yapılandırılması sağlanabilmelidir. Önümüzdeki
ekim süreci içinde de her bir çiftçimize tohum, gübre ve sair girdi
maliyetlerinin düşürülmesi ve yardımı yapılabilmelidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sürekli olarak önlem geliştirilmesini istediğimiz
bir diğer konu da işsizliktir. Kırıkkalede yetersiz
yatırımlar nedeniyle işsizlik yüzde 15leri, genç işsizlik
ise yüzde 25leri aşmış durumdadır. Kırıkkalenin
cazibe merkezi hâline gelmesi için Kırıkkalelilerin cüzdanlarına
yansıyacak yeni yatırımlar özendirilmeli, daha fazla teşvik
ve destekler sağlanabilmelidir. Orta Anadoluda kalkınan bir kentin
elbette ki çevre illere de çok büyük katkısı olacaktır. Domino etkisi
yaratacak olan söz konusu kalkınma hamlesi bu bakımdan
Kırıkkalede başlatılmalıdır çünkü hâlen hem
savunma hem de petrol ve ürünleri sanayisinde ihtiyaç olan altyapı zaten
mevcuttur. Burada, devletimizin Kırıkkalede atıl duran
yatırımları canlandırması, 5nci teşvik bölgesi
sisteminde olan Kırıkkaleyi 6ncı bölgeye çekmesi, savunma
sanayisi yatırımlarında Kırıkkaleyi cazibe merkezi
hâline getirecek yeni destek, imkân ve teşvikleri hayata geçirmesi çok ama
çok önemli bir beklentimizdir. Yine, Kırıkkalede faaliyet gösteren
Silah İhtisas Organize Sanayi Bölgesi yerli ve yabancıların
getirilmesi için özel teşvik kapsamına alınmalı, Keskin OSB
de doğal gaza kavuşturulmalıdır. OSBlerde sık sık
yaşanan elektrik arızalarının önüne geçilerek elektrik fiyatları
girişimcilerimizin lehine sübvanse edilmelidir. Tam bu noktada,
Kırıkkalelilere Ahiler Kalkınma Ajansından daha fazla
destek verilmesi gerektiğini de belirtmek isterim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, virüsle mücadele döneminde Ekonomik İstikrar Kalkanı
Paketi hayata geçirilmişse de Kırıkkalede hâlen esnaf ve
sanatkârımız mağduriyet yaşamaktadır. Bugün kahveci ve
şoför esnafımızdan tutun da ekmek teknelerini genelgeyle veya
iş arzından dolayı uzun süredir kapatarak evinde kalan
diğer esnafımızın da ödemekle yükümlü olduğu
borçları gecikmişken son ödeme tarihi geçmiş borçları da
bulunmaktadır. Bu bakımdan, esnaf ve sanatkârımıza yönelik
bir yılı geri ödemesiz olmak üzere uzun vadeli faizsiz kredi sağlanabilmeli,
verilecek kredilerde sicil kayıtları bir defaya mahsus temizlenmeli,
bürokratik işlemler azaltılmalı, esnaftan istenen teminatlar da
kaldırılmalıdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Kırıkkalemizde ayrıca çeşmelerden akan
suyu hâlen içme suyu olarak kullanamayan halkımızın içme suyu
hem sağlık hem de içilebilirlik bakımından en iyi noktaya
getirilmelidir. Kırıkkalenin devam eden atık su, katı
atık sorunu da çözüme kavuşturulmalı ve çevre illerin muhtelif
alanlara katı atık dökmeleri engellenmelidir.
Kırıkkale-Ankara
arası banliyö seferleri bir an önce başlatılmalı, tren
seferlerini kullanan hemşehrilerimizin mağduriyetleri de
giderilmedir.
Bahşılı-Kulu-Konya
yolu bir an önce yapılarak hizmete açılmalıdır.
Hastanelerimizde olan branş doktoru -çocuk cerrahı, çocuk nöroloji,
endokrinoloji gibi- eksikliği giderilmeli, bir an önce bu kadro talepleri
hastanemiz tarafından karşılanmalı ve değerli
hemşehrilerimizin bu mağduriyetleri de giderilmelidir.
Yine, ilimizde bulunan köy
camilerindeki imam sayısı da yetersizdir; bütün köy camileri imama
kavuşmalı, halkımızın ibadetleri
kolaylaştırılmalıdır.
Yine, Makine ve Kimya
Endüstrisi çalışanlarımızın aylıkları hak
ettikleri seviyeye yükseltilmeli ve kadro alamayan
çalışanlarımızın da kadro talebi
karşılanmalıdır.
Burada
saydığım ve süre kısıtlaması sebebiyle
sayamadığım birçok sorunun çözüme ulaşması adına,
buradan Vekili bulunduğum Kırıkkalem adına
bakanlarımıza seslenmiş bulunmaktayım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL ÖZTÜRK
(Devamla) Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın.
HALİL ÖZTÜRK
(Devamla) Sorunlarımıza kayıtsız kalmamaları dilek
ve temennisiyle, onur duyduğum Kırıkkalem adına bir kez
daha sorunları dile getirdim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Musa Piroğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun,
Ücretsiz veya İndirimli Seyahat Kartları Yönetmeliğine göre
kamu araçlarından ücretsiz yararlanma hakkı olan engellilerin yeni
normalde bu haklarından yararlanamadığına ilişkin
açıklaması
MUSA PİROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Ücretsiz veya İndirimli Seyahat
Kartları Yönetmeliğinin 4/e maddesine göre engellilerin kamu
araçlarından ücretsiz yararlanma hakkı vardır. Pandemi
dolayısıyla 28 Mart 2020 tarihinde yüksek hızlı tren tüm
vatandaşlar için durdurulmuştur ancak normalleşme adı
altında 28 Mayıs 2020 tarihinde ulaşıma açıldığı
hâlde engelliler sağlık gerekçesiyle, salgın gerekçesiyle bu haktan
hâlâ yararlanamamaktadır. Ben bugün yüksek hızlı tren
garına gittim ve bir bilet aldım. Ücretimi ödediğimde bu bileti
verdiler ama ben engelli kartıyla dönüş bileti için
başvurduğumda bana Engellilerin, ücretsiz ulaşım
hakkının pandemi nedeniyle elinden alındığı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Somadaki
maden işçilerinin kıdem tazminatı alacaklarına ilişkin
gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Somadaki maden işçilerinin tazminat
alacakları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin.
Buyurun Sayın
Girgin.(CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, milletvekili olarak seçildiğimde, bu kürsüye
geldiğimde şu konuşmayı yapmıştım
arkadaşlar: Ben bir maden işçisiyim. Bu kürsüden hem maden
işçilerinin hem de emek dünyasının dilimiz döndüğünce sesi,
gözü, kulağı olmaya çalışacağım. demiştim.
Arkadaşlar, Somadaki
maden faciası olduğunda Yatağandaki enerji ve maden
işçileri olarak Özelleştirme İdaresinin
karşısındaki Kurtuluş Parkında özelleştirmeye
karşı eylem gerçekleştiriyorduk, direniş
gerçekleştiriyorduk. Dört yüz elli yedi gün süren o şanlı
direnişin temsilcileri olarak, işçiler olarak özelleştirmelerin
facia olduğunu, özelleştirmelerin millî menfaatlere aykırı
olduğunu ve özelleştirmelerin bu ülkenin ekonomisinin
sırtına saplanan bir hançer olduğunu dile getiriyorduk. Nitekim,
bizler enerji ve maden işçileri olarak Kurtuluş Parkındaki
mücadelemiz sırasında Somadan acı bir haber geldi. Apar topar
bütün yöneticiler ve işçi temsilcileri olarak Somaya gittik, saat
sabahın dördüydü ve bir sessizlik vardı ama aynı anda da
ambulans gelmesi gereken yerlere ambulanstan önce Jandarma ve polis
araçları gelmişti arkadaşlar. O günleri üzüntüyle
hatırlıyoruz.
Arkadaşlar,
AKP iktidarı döneminde en az 1.754 maden işçisi hayatını
kaybetti. Daha geçen gün, Sakaryada havai fişek fabrikasında
maalesef, işçilerimiz öldü, akabinde askerlerimiz de şehit oldu.
Bunun sebepleri nedir? Bir örnek vermek istiyorum: 2018 yılından bu
yana İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi
toplanmıyor arkadaşlar. İş Sağlığı ve
Güvenliği Konseyinin toplanması ne demek? Yılda 2 kez
toplanır ve tavsiye kararı alır. diyor ama ölümlerin
olduğu, iş cinayetlerinin olduğu bir yerde iki yıldan beri
İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi
toplanmıyor arkadaşlar. Böyle bir zamanda toplanmayacak da daha ne
zaman toplanacak? İktidarı bu konuda uyarmayı görev kabul
ediyorum.
Arkadaşlar,
Somadaki maden işçilerine gelince: Somada iş cinayeti olduğu
gün orada çalışan işçi arkadaşlarımızdan 301
kişi yaşamını kaybetti. Yukarıda açlık,
aşağıda ölüm var. diyor o insanlar. Sonra -cumhuriyet
tarihinde- alması gereken cezayı da o işverenler maalesef
almadı. Hadi hadi sistemi vardır yer altı madenciliğinde.
Hadi hadi sisteminde daha fazla üretmek zorundasınız kâr ve rant
hırsı yüzünden. Sonuçta ne oldu? İnsanlar öldü. Ölmekle
kaldı mı? Kalmadılar.
Arkadaşlar,
orada çalışan işçi arkadaşlarımızın bir
kısmı hizmet alımı sözleşmesiyle
çalışıyordu, bir kısmı da redevans sistemiyle
çalışıyordu. Ben bir madenciyim, ben hizmet alımıyla çalışıyorum
bir iş yerinde, diğer madenci arkadaşım da domuz
damcı diyelim- redevans sistemiyle çalışıyor. Bizler
iş yerine girerken patronumuzun, taşeronumuzun TKİye veya
devlete hangi iş sözleşmesiyle iş yaptığını
nereden bilebiliriz ki? Hizmet alımıyla çalışan
arkadaşlarımız kıdem tazminatlarını aldılar
ama redevansla çalışanlar kıdem tazminatlarını
alamadılar. İşverenle ilişkinizin, hukuki ilişkinizin
ne olduğunu bilmediğimiz hâlde, ben kıdem tazminatımı
alıyorsam hizmet sözleşmesiyle çalıştığımda,
diğer arkadaşım da kıdem tazminatını almalı.
Onun kabahati ne? Sayın Grup Başkan Vekilimiz Özlem Hanım daha
önce söz vermişti. Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştuk, herkes
Haklısınız. diyor. O zaman hakkı yerine teslim edelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SÜLEYMAN
GİRGİN (Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
Maden
işçilerinin tamamının kıdem tazminatı
almasını sağlayalım. Meclis kapanmadan mutlaka bunu
bitirelim. Yeter mi? Yetmez.
O
kazadan önce yine o iş yerlerinde çalışan bir başka
şirkete ait 750 maden işçisi de vardı, onlar da kıdem
tazminatlarını alamadılar. Bir iş yerinde eğer
işçi maaşını alamıyorsa asıl işveren
sorumludur. der bizim yasalarımız. Ancak orada çalışan
işçi arkadaşlarımız, kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerden
dolayı kıdem tazminatını alamıyor. Lütfen, Parlamento
kapanmadan önce Somadaki maden işçilerimizin tamamının
mağduriyetini giderelim diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İlhami Özcan Aygun
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
Srebrenitsa soykırımın 25inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Teşekkür ederim Başkanım.
İkinci
Dünya Savaşının ardından Avrupada yaşanan en büyük
insanlık trajedisi Srebrenitsayı unutmadık,
unutturmayacağız. Soykırımın yarın 25inci
yılı olacak. Şehitlerin defnedildiği Potoçari Anıt
Mezarlığı her yıl acıları yeniden
yaşatmaktadır. Srebrenitsa soykırımında
yaşamını yitiren 8 bini aşkın Bosnalı
kardeşlerime Allahtan rahmet diliyorum. Sırplar katlettikleri
Boşnaklara ait cesetleri derin ve kimsenin bulamayacağı alanlara
gömmüşlerdir ama doğa bu vahşeti açığa
çıkarmıştır. Doğa, Sırpları
affetmemiştir, biz de affetmiyoruz. Görülmüştür ki bazı
bölgelerde yoğun bir şekilde mavi kelebekler uçuşmaktadır.
Bu mavi kelebekler, yalnızca mezarlıkların üzerinde açan ve
adına ölüm çiçekleri denilen beyaz bitkilerle beslenmektedir.
Mezarlıklarda açan çiçeklerin beyaz olması tesadüf değildir.
Çünkü beyaz çiçek masumiyeti, ortasındaki yeşil hare ise yeniden
doğuşu anımsatmaktadır. Ruhları şad olsun.
Teşekkür ederim
Başkanım.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Necip Nasırın, ülkenin
içinde bulunduğu deprem riskine ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, deprem riskine dikkat çekebilmek amacıyla
söz isteyen İzmir Milletvekili Necip Nasıra ait.
Buyurun Sayın Vekil.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECİP NASIR
(İzmir) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yapacağım konuşmada amacım, bir durum
tespiti yaparak İzmir milletvekillerimizin de dikkatini çekip,
İzmirde deprem tehlikesine karşı alınabilecek önlemlerle
ilgili sorumluları harekete geçirmektir.
Dünyanın en güzel
şehirlerinden, Akdenizin yıldızı, Egenin incisi, bir
kentin dünya kenti olabilmesi için Allahın vermiş olduğu bütün
nimetlere sahip İzmiri büyük bir tehlike beklemektedir. 100.000lik planları
hâlâ onaylanmamış olan, bazı merkez ilçelerinde hâlâ 5.000lik
planları yapılmamış olan, alt ve üst ölçekli planları
uyumsuz olan, kanun önünde plansız bir kent olan İzmir,
yaklaşık yüzde 65i kaçak ve gecekondulardan, geri kalan
kısmın yüzde 50ye yakını ise Deprem Yönetmeliğine
uygun olmayan yapılardan oluşmaktadır. Yani, değerli
milletvekilleri, İzmirdeki depreme dayanıklı yapı stokumuz
yüzde 25-30lar civarındadır. İzmir, aynı zamanda 7
şiddetinde deprem üretebilecek 17 fay hattının merkezinden
geçtiği çok riskli bir ildir.
Değerli
milletvekilleri, büyük riskler taşıyan İstanbulda Marmara Denizinden
geçen 2 fay mevcuttur. İstanbulun kuzeyi, ikinci derece deprem
bölgesidir. Oysa, İzmir, doğusundan batısına, kuzeyinden
güneyine birinci derece deprem bölgesidir. Bu nedenle, 1998 yılında
Birleşmiş Milletler dünyada 9 kentte deprem master planı
çalışması kararı almış ve kentlerden biri olarak
da İzmiri seçmişti. Bu çalışmalar 1999 yılında,
Belediye Başkanımız rahmetli Ahmet Piriştinanın
döneminde sonuçlanmış ve sonuç raporuna göre 6,5 şiddetinde bir
depremde, 30 ilçesi olan İzmirde sadece 11 merkez ilçede 20 bin
kişinin canını kaybedebileceği; 1,5 milyon kişinin
açıkta kalabileceği öngörülmüştü.
Değerli
milletvekilleri, mevcut yapı stokuyla 1999 yılında 3 milyon 300
bin nüfustan bugünkü konut stokuyla 4,5 milyona gelmiş İzmirde
oluşabilecek bir depremin sonuçlarını düşünmenizi rica
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede ilk master planın
yapıldığı il olan İzmir, aynı riskteki
İstanbulla kıyasladığımızda, yirmi bir
yılda İzmirde depremle ilgili ne çalışmalar
yapıldı diye baktığımızda; güncel deprem master
planı çalışmasının yapılmadığı,
kent jeolojisi çalışmalarının
yapılmadığı, mikro bölge çalışmalarının
yapılmadığı, yer bilgi sistemiyle ilgili
çalışmaların yapılmadığı, tsunami tehlikesi
çalışmasının yapılmadığı, deprem hasar
analizlerinin yapılmadığı, afet risk gösterge sistemi
çalışması MEGAİSTin yapılmadığı, erken
uyarı ve acil müdahale sisteminin olmadığı, heyelan
tehlikesi çalışmalarının makro düzeyde
olmadığı, geçici toplanma ve barınma alanı ihtiyaç
analizinin olmadığı, yapı güçlendirme
çalışmalarının olmadığı ve kentsel
dönüşüm stratejik planının olmadığını
görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, deprem kuşağında olan ülkemizde büyük önem
kazanan dönüşümle ilgili İzmirde neler yapılmış diye
baktığımızda, 2012-2013 yılları arasında,
tam deprem dönüşüm programının başladığı
süreçte İzmir Büyükşehir Belediyesinin Bakanlıktan talep
ettiği 6,5 milyon metrekare alan, kentsel dönüşüm, gelişim proje
veya riskli alan olarak ilan edilmiş ve Bakanlık tarafından
Büyükşehir Belediyesi ve ilgili belediyeler yetkilendirilmiştir.
Peki,
bugüne kadar İzmirde dönüşümle ilgili ne
yapılmıştır? Değerli milletvekilleri, sadece 455
konut, 38 bağımsız bölüm hak sahiplerine verilmiştir.
Yanlış anlamadınız, 455 tanecik daire verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Deprem değil, binalar öldürür. gerçeği bir kez
daha -her depremde- yüzümüze âdeta bir şamar gibi inmiştir. Deprem
gibi hayati meselelerin siyasetüstü olduğuna, her türlü siyasi hesap ve
beklentilerin dışında konuşulması, halkımız
için iş birliği ve dayanışma içerisinde
çalışılması gerektiğine inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
NECİP NASIR (Devamla)
Ancak konunun aktörlerinin de yasal sorumluluk sınırları
içerisinde üzerlerine düşen görevleri yapmaları gerekir. Aksi
takdirde depremden sonra yaşanacak acılara suçlu aramanın hiçbir
faydası olmayacaktır.
Ülkemizde dönüşüm
konusunda büyük çaba harcayan Çevre ve Şehircilik Bakanımıza,
iktidar milletvekilleri olarak, İzmir milletvekilleri olarak İzmir
için üzerimize düşen her türlü göreve hazır olduğumuzu ifade
ediyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi sisteme giren milletvekillerine söz vereceğim.
Sayın Esgin
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Mustafa Esginin,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana milletin Ayasofyanın
yeniden cami olarak açılması arzusuna tercüman olması nedeniyle
minnet ve şükranlarını sunduklarına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ESGİN (Bursa)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ayasofya, aziz Türk
milletinin seksen altı yıllık özlemidir. Ayasofya açılacak.
Türkün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar
Ayasofyanın da açılıp açılmayacağından
şüphe edebilirler. Ayasofya açılacak, hem de öylesine açılacak
ki kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş, kan revan içinde masumlar
gibi ağlaya ağlaya, üstünü başını yırta
yırta onun açılan kapılarından dışarıya
vuracak. Ayasofyayı artık önüne geçilmez bir sel, bu sel açacak.
Bekleyin gençler, biraz daha rahmet yağsın, her yağmurun
arkasında bir sel vardır. Hepimiz şöyle diyelim: O selin
üstünde bir saman çöpü olsam daha ne isterim. Bekleyin gençler, Ayasofya aziz
bir kitap gibi açılacak. Ayasofyanın yeniden cami olarak
açılması için milletimizin arzusuna tercüman olan Sayın
Cumhurbaşkanımıza minnet ve şükranlarımızı
sunuyoruz.
BAŞKAN
Sayın Barut
4.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Tunceli ilinde kutsal
kabul edilen ve koruma altına alınması gereken 17 dağ
keçisinin avlanması için Tarım ve Orman Bakanlığı
tarafından ihale açıldığına ilişkin
açıklaması
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, Tarım ve Orman
Bakanlığı 15inci Bölge Müdürlüğü, Tuncelide, kutsal kabul
edilen ve Hızırın davarı olarak kabul edilen dağ
keçilerini avlatmak için ihale açtı. İhale, toplam 17 dağ
keçisinin avlanması için, 13 Temmuzda yapılacak.
Ülkemizin
birçok bölgesinde endemik türler için benzer katliam planları söz konusu. Avrupa
Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunması
Sözleşmesi, Bern Sözleşmesine göre, Tuncelide bulunan çengel
boynuzlu dağ keçileri ve bezuvarlar nesli yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya bulunan ve kesin olarak koruma altına
alınması gereken hayvan türleridir.
Anadolunun
birçok bölgesinde korunması gereken canlılarımız için
katliam ihaleleri yapılmasını istemiyoruz. Doğayı ve
yaşamı, toprağı ve suyu, içindeki bitki ve hayvanı
ayırt etmeden tüm canlılarıyla birlikte korumalıyız.
Korunması gereken türlerin uluslararası sözleşmelere
aykırı olarak katledilmesine seyirci kalmayın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Sayın Gaytancıoğlu
5.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
TÜİKin açıkladığı işsizlik rakamlarına
ilişkin açıklaması
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİK,
görünümlü AKP işsizlik rakamlarını açıkladı,
kendilerini tebrik ediyoruz(!) İşsizlik 0,2 puanlık
azalışla yüzde 12,8e inmiş, tam bir İstatistikler
nasıl yalan söyler? örneği. Artık iş umudu kalmayan
milyonlar bu rakamlarda yok. İsterseniz işsizliği
sıfır yapın, gerçekler değişmiyor. Sizden umudunu
kestiği için başvuru yapmayanı ya da pandemi nedeniyle evinden
çıkmayanı işsiz saymıyorsunuz. İşsizim,
açım. diyeni de içeri atıyorsunuz. Biliriz, sizin tarih bilinciniz
çok derin, taa Deli Dumrula kadar gidiyor. Bu Mecliste bir AKPli vekil
çıkıp da desin ki bana: Bana da gelen iş talepleri azaldı,
gerçekten işsizlikte azalma var. Vatandaşımız işten
umudunu kesmiş, AKPden tamamen kesmiştir; hem öyle kesmiştir ki
size ve artık güvenilirliği kalmamış
kurumlarınıza İşsizim. demeye bile tenezzül etmiyor.
BAŞKAN
Sayın Sümer
6.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Covid-19 pandemisi
nedeniyle iflasın eşiğinde olan esnafın
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN
SÜMER (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Pandemi
sürecinde alınan önlemlerin gevşetilmesine ve hayatın normale
dönmesine karşın esnaf hâlâ normalleşemedi; aylarca kapalı
kalan iş yerlerinin kiralarını ödemek zorunda kaldılar.
İş hacimleri daraldı, müşterileri azaldı; hijyen
şartları ve sosyal mesafe kuralı gereği iş yerleri
zaten fazla müşteri de alamıyor. Günü kurtarmak için bankalardan
aldıkları kredileri ödeme zamanı geldi. Kurban Bayramı
öncesi tüm esnafa karşılıksız nakit desteği
sağlanmalı; böylece hem piyasalar canlanacak hem de milyonlarca insan
bayrama bir nebze rahatlamış olarak girecek. Esnafın kredi
kartlarının ve çektikleri ticari kredinin faizleri durdurulmalı.
Raflarında hemen hemen her türlü ürün bulunan zincir marketler ve AVMler
karşısında ezilen esnaf için acil önlem alınmalı; bu
marketlerin ve AVMlerin çalışma saatleri kısaltılmalı
ve böylece, küçük esnafın bir iş yapabilmesinin önü açılmalıdır.
Sanayide kullanılan doğal gazın indirimli verilmesi gibi esnafın
kullandığı elektrik de indirimli olmalıdır.
İflasın eşiğinde olan esnafın sesini bir an önce duyun
diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şaroğlu
7.- Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlunun, Tunceli
ili Düzgün Baba ziyaretgâhına düzenlenen saldırıyı kınadığına,
kutsal kabul edilen ve koruma altına alınması gereken 17
dağ keçisinin avlanması yolunun açılması
yanlışından dönülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
POLAT
ŞAROĞLU (Tunceli) Sayın Başkan, Tunceli
halkının inancında dinî, kültürel, sosyal ve tarihî anlamda
oldukça derin bir yer tutan Düzgün Baba Ziyaretgâhına geçtiğimiz
günlerde çirkin bir saldırı gerçekleşmiştir. Kent
dışından gelerek ziyaretgâhın bulunduğu alana -siyasi
yazı yazarak- zarar vermeye çalışan, toplumu
kışkırtma amaçlı yapılan, nefret temelli bu
saldırıyı kınıyorum.
Bunun
yanı sıra, Tuncelide av turizmi adı altında bir hayvan
katliamı gerçekleştirilmektedir. Nesli tükenmekte olan ve bölge
halkı tarafından kutsal bir değer olarak kabul edilen dağ
keçilerinden 17 tanesinin, Tarım ve Orman Bakanlığınca
önümüzdeki günlerde düzenlenecek olan ihaleyle, avcılar tarafından
katledilmesinin önü açılmaktadır. Bu yanlıştan dönülerek bu
katliama bir son verilmesi gerektiği yönündeki çağrımı
buradaki yetkililerle paylaşmak istiyorum. Bilinmelidir ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdemir
8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 1 Temmuz
2020 tarihi itibarıyla Avrupa Birliği Konseyi Dönem
Başkanlığına Almanyanın geçmesiyle iyimser
beklentilere girmeden önce iktidarın yerine getirmesi gerekenlere
ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı 1 Temmuz 2020 tarihi
itibarıyla Almanyaya geçti. Almanyanın Dönem
Başkanlığını bir fırsat olarak gören
Dışişleri Bakanlığı, özellikle Gümrük
Birliği Anlaşmasının güncellenmesine yönelik
beklentilerini paylaştı. Siyasi iktidar, her değişen Dönem
Başkanlığına göre iyimser beklentiler içine girmektense,
öncelikle, AB raporlarına yansıyan, adalet ve yargı sistemi
başta olmak üzere tespit edilen ciddi geriye gidişleri,
endişeleri giderecek yapıcı adımlar atmalı ve
kararlı bir siyasi irade ortaya koymalıdır. Bırakın
tespitlerdeki ciddi geriye gidişleri önlemeyi,
uyumlaştırmayı ve yapıcı adımlar atmayı, Avrupa
Birliği hedefinden her geçen gün bir adım daha geriye gidiyoruz.
Meclis gündemine getirilen her yasal düzenlemeyle işte, birinci, ikinci
yargı paketleri, arşiv taraması, bugün görüşeceğimiz
çoklu baro teklifiyle bırakın uluslararası hukuka ve ABye uyumu,
hukukun evrensel ilkelerinden de hızla
uzaklaştığımızı tekrar vurgulamak istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın
Özgürsoy Çelik
9.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin, İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın eşi Semiha
Yıldırıma sosyal medya aracılığıyla
yapılan hakareti kınadığına ve bu alanda yasal
düzenlemenin zaruri hâle geldiğine ilişkin açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY
ÇELİK (Hatay) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın
Binali Yıldırımın eşi Semiha Yıldırım
Hanımefendiye sosyal medya üzerinden yapılan çirkin
saldırıyı nefretle kınıyor, geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Her defasında
kadın haklarını, insan haklarını, özgürlükleri
dillerinden düşürmeyenlerce dün yeni doğan bebek ve annesine, bugünse
bir anne, bir öğretmene karşı sosyal medya mecrasını
kullanmak suretiyle ahlaksızca yapılan saldırılar; sosyal
medyanın amacı dışında, kişilik
haklarını ihlal edici şekilde, fütursuzca kullanılması
bizlere bu alanda yasal bir düzenlemenin zaruri hâle geldiğini
göstermiştir.
Uluslararası sosyal
medya ve dijital platformların hukuki ve mali bir muhataplık
oluşturulması açısından ofislerini ülkemizde açmaları
ve yasalarımızı tanımaları yönündeki bir düzenleme bir
an önce yapılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Kırkpınar
10.- İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınarın, İzmir ilinin kronik sorunlarının
devam ettiğine ilişkin açıklaması
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Sayın Başkan, İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı icraatlarıyla yine sınıfta
kalmıştır. Kentin kronik sorunları yerinde saymış
ve bir yıl daha kaybedilmiştir. Yerel seçimler öncesi kentte koku
problemi olduğunu ve bu problemleri kökünden çözeceklerini ifade
etmişlerdi. Özellikle yaz aylarında İzmir Körfezinden
yayılan ve kentin üzerine âdeta kâbus gibi çöken pis koku probleminin
ortadan kaldırılmasına ilişkin hiçbir adım
atılmamıştır. Yine, şehir içi trafik çilesi devam
etmektedir. Çeşitli ilçelerde su kesintisi hâlen sürmektedir.
İzmirin her yağmurda sulara teslim olduğunu biliyoruz.
Başta tarihî Kemeraltı Çarşısı olmak üzere
İzmirimizin birçok kesiminde ev ve iş yerlerini su
basmıştır. Oluşan manzaralar maalesef içler
acısıdır. Coronavirüs mücadelesindeki başarıyı
Başkan kendisine mal etmiş, Bakanlığımızın
mücadelesini görmezden gelmiştir. Buradan bir an önce Başkana
asıl görevlerini unutmamasını, verdiği sözleri yerine
getirmesini...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan...
11.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa ili
Yunuseli Havalimanı arazisinin imara açılacağı ve lojistik havalimanı
olma statüsünün kaldırılacağı iddialarının
doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
YÜKSEL
ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa
Yunuseli Havalimanında neler oluyor? Bursa şehir merkezinde bulunan
yaklaşık 1.400 dönüm arazi üzerinde kurulmuş olan Yunuseli
Havalimanı, geçmişte askerî hizmetlerde kullanılmış ve
hâlen sivil havacılık faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Son
zamanlarda Bursa basınında yer alan haberlerde, değerine
değer katan söz konusu arazinin imara açılacağı yer
almaktadır. İlgili bakanlara soruyorum: Yunuseli Havalimanı
arazisinin imara açılacağı iddiaları doğru mudur?
Düşük yolcu kapasiteli uçuşlar için çok uygun olan, ayrıca
çevrede oluşan orman yangılarında ve olağanüstü durumlarda
lojistik bir havalimanı olan Yunuseli Havalimanının bu
statüsünün kaldırılacağı doğru mudur? Bursanın
tam ortasında yakın zamanda yapılan, kentin silüetini ve tarihî
dokuyu bozan, Bursalının tepkisini çeken ve ayrıca dönemin
Başbakanı Sayın Erdoğanın da sert tepkisine neden
olan Doğanbey TOKİ Konutları gibi, buraya da aynı
yanlışı mı yapacaksınız acaba? Yunuseli
Havalimanının...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Girgin...
12.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, MUÇEVin
yapı kayıt belgesi alıp almadığını, sahil ve
koyların işletme hakkını ihalesiz olarak üçüncü
şahıslara devredip devretmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN
GİRGİN (Muğla) Teşekkürler Başkan.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığına: Muğla ili kıyılarında
bulunan ve kamu elinde bulunması gereken günübirlik alanlar ve iskeleler
2014 yılında bir sermaye şirketi olan MUÇEVe
devredilmiştir. Bu kıyısal alanlara bütün hizmetler belediye
eliyle yapılmasına rağmen elde edilen gelir MUÇEVe gitmektedir.
Halkın yararı için bu alanlar niçin yerel yönetimlere devredilmiyor?
MUÇEV yetki alanında, hazinenin yetkisinde olan alanlar dâhil, imar
barışından yararlanarak yapı kayıt belgesi
almış mıdır? Almışsa kaç adet
almıştır? Muğla ilinde Bakanlığınız ile
yerel yönetimler tarafından yapılan denetimler sonucunda MUÇEVin
yapı kayıt belgelerinden iptal edilenler olmuş mudur? Yapı
kayıt belgelerinin usul ve esaslara uygun olarak
alındığına dair incelemeler yapılmış
mıdır? MUÇEV sahil ve koyların işletme hakkını
ihalesiz olarak üçüncü şahıslara devretmiş midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaya...
13.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, milletin
dertlerine çare olunması ve fındık alım
fiyatlarının açıklanarak alan bazlı gelir desteği
başvuru sürelerinin uzatılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET
KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Memleketin
ve milletin binlerce sorunu, derdi, sıkıntısı var ama siz,
nerede olmayacak bir gereksiz iş var, konu var, gündemi onunla meşgul
ediyorsunuz, milletin dertlerine çare üretemiyorsunuz. Bırakın
artık bu boş işlerle uğraşmayı, milletin
dertleriyle ilgilenin, çare olun.
Bakın,
fındık sezonuna on beş gün kaldı ama hâlâ fındık
alım fiyatları açıklanmış değil. Neyi
bekliyorsunuz? Milyonlarca fındık üreticisi,
fındığına hak ettiği fiyatın verilmesini
bekliyor. Ayrıca, corona nedeniyle birçok fındık üreticisi, alan
bazlı gelir desteği başvurularını zamanında
yapamamıştır. Başvuru süresi bitti. Her yıl
başvuru süreleri bir ay uzatılırken, bu yıl neden
uzatılmamıştır? Alan bazlı gelir desteği
başvuru sürelerinin bir an önce uzatılmasını bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kasap
14.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Türkiye Futbol Federasyonunun Bölgesel Amatör Lige yönelik
aldığı tescil kararının Anadolu takımlarını
mağdur ettiğine, Atatürk Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi
Açık Öğretim Fakültesinde yaz okulu eğitiminin
açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ
FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler ederim Sayın Başkan.
Türkiye
Futbol Federasyonu, Bölgesel Amatör Ligde mevcut puanları tescil etti.
Liglerin bitmesine 4 maç kala Kütahyaspor ile lider takım arasında 1
puan fark var iken, kalan maçları oynatmadan şampiyonu ilan etti.
Aynı şekilde, amatör ligdeki tüm Anadolu takımları bu
şekilde mağdur oldu. Maçın ortasında kural
değiştirdiler. Bunun yerine, hakkaniyete uygun olarak play-off
oynatılmalı, kura çekilmeli, hak yerini bulmalı. Kütahyaspor ve
diğer amatör lig takımlarının takipçisi olacağız.
Pandemiden
dolayı tüm üniversitelerde koşulsuz yaz okulu açmalı. Anadolu
Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesinin açık öğretim bölümlerinde
şartsız yaz okulu açılmalı, ücretsiz olmalı ve
öğrencilerin bir yılı daha yanmamalı. Yaz okulunu biz de
tüm öğrenciler de istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Etyemez
15.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 10 Temmuz Nurettin
Topçuyu vefatının 45inci yıl dönümünde rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
HALİL
ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ömrünü
Anadolu ve İslam medeniyetinin sentezi için vakfeden, sosyolog, felsefeci,
yazar ve öğretmen Nurettin Topçu Hocamızın vefatının
45inci yıl dönümüdür bugün. Büyük adam, eserleriyle hayatını
birleştiren adamdır. der Nurettin Topçu. Bu cümleye, kendi hayatını
tek bir cümleye sığdırmıştır. Felsefe, sanat felsefesi
ve sosyoloji alanında eğitim alan Nurettin Topçu, öğretmenlik
mesleğini Peygamber mesleği olarak
tanımlamıştır. Sınıfı mabet gibi görmüş
ve ibadet eder gibi ders vermiş, öğretmenliğe değer katan
bir insan olan Nurettin Topçu, kırk yıl boyunca derse girerken
mutlaka abdestli girmiştir. Nurettin Topçuya göre, İslam
dünyasının içinde bulunduğu bedbaht durumun sebebi ne siyasi ne
iktisadidir; asıl sebep, Kuranın özü olan ahlakın
kaybedilmesidir. Türkiyenin çağdaş dervişi olan ve Anadolu
irfanını bize miras bırakan Nurettin Topçu Hocamızı
vefat yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
BAŞKAN
Sayın Filiz
16.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 10
Temmuz Dünya Hukuk Gününe ilişkin açıklaması
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün
10 Temmuz Dünya Hukuk Günü. Kurumsallaşma kavramına ters bir
şekilde, Mecliste çoklu baroları oluşturan ve temsilde adaleti
ortadan kaldıran kanun teklifini görüşüyor olsak da, hukuk
alanında birçok sıkıntı yaşasak da tarihimizde adalet
toplum önderlerinin vazgeçilmezi olmuştur. Tüm insanlığa örnek
olan Peygamberimiz Hazreti Muhammed Bir günlük adaletle yönetim,
altmış yıllık ibadetten üstündür. buyurmuştur.
Hazreti Ali Devletin dini adalettir. demiştir. Hazreti Ömer, kamu
çalışanlarına hak yememeyi ve adaleti emretmiş, kendi
akrabalarından hiç kimseye memuriyet vermemiş, bir idareciyi tayin
ettiği zaman mal varlığını kayıt altına
almış, her şeyi halkın huzurunda ve şeffaf olarak
yapmıştır.
Barışın
ve huzurun en büyük güvencesi olan hukukun, adaletin ve demokrasinin tam olarak
kurumsallaştığı bir Türkiye arzusuyla 10 Temmuz Dünya Hukuk
Gününü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Mersin ili Tarsus ilçesinde yapımı devam eden Çukurova Bölgesel
Havalimanı inşaatının iki yıl içinde
tamamlanmasının hedeflendiğine ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim
bölgem Mersini ziyaret eden Ulaştırma ve Altyapı
Bakanımız Sayın Adil Karaismailoğlu ve milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte Tarsus ilçemizde yapımı
devam eden Çukurova Bölgesel Havalimanı şantiyesinde incelemelerde
bulunduk. Yapımı hızla devam eden havalimanı
inşaatının yıl sonuna kadar tüm altyapı
çalışmaları tamamlanacak, gelecek yılın
başlarında havalimanı yol bağlantıları da
bitmiş olacak. İlk etapta 8 milyon yolcuya hizmet edecek olan
havalimanı, ilerleyen süreçte 12 milyon yolcuya hizmet edecek şekilde
projelendirildi. Önümüzdeki günlerde ihalesi yapılıp bu yıl içerisinde
inşaata başlanarak en geç iki yıl içinde inşaatın
tamamlanması hedeflenmektedir.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ
iktidarlarında, Türkiye genelinde 24 olan havalimanı sayısı
56ya yükseldi, 30 milyon olan yolcu sayısı da 210 milyona
çıktı. AK PARTİyle hava yolu halkın yolu oldu diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel
18.- Yalova Milletvekili Özcan Özelin, hakkında
yargı kararı yokken Yalova Belediye Başkanının
görevden uzaklaştırılmasının millet iradesine darbe
olduğuna ve konunun takipçisi olacaklarına ilişkin
açıklaması
ÖZCAN
ÖZEL (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalya
Serikte mevcut Belediye Başkanı ve 2 Bakanın olduğu bir
toplantıda önceki Belediye Başkanı döneminde 500 bin lira
rüşvet alındığı söylendi. Bakanların haberi var,
mevcut Belediye Başkanının haberi var, söyleyen onlar ama bu
konuyla ilgili sorgulama yok, yargılama yok. Yalovada Belediye
Başkanımız kendi ihbar ettiği, şikâyetçi olduğu
dosyayla ilgili görevden uzaklaştırıldı. Sayıştay
denetçilerinin, mülkiye müfettişlerinin yaptığı
denetimlerde görmedikleri hesapları görüp ihbar eden Belediye
Başkanımızı görevden uzaklaştırarak seçimle
kazanamadığınız belediyeyi İçişleri
Bakanlığı kararıyla aldınız. Hakkında yargı
kararı yokken Belediye Başkanının görevden
uzaklaştırılması millet iradesine, demokrasiye darbedir.
Konunun takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Serter
19.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, İzmir ili
Bergama ilçesi halkının Sümerbank Tekstil Fabrikasının
bulunduğu araziye Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
birimlerinin getirilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
BEDRİ
SERTER (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İzmirimizin
en güzide ilçelerinden Bergamamızın tam göbeğinde bulunan,
şu anda Bergama şehrinin en değerli arazisi üzerinde kurulu
Sümerbank Tekstil Fabrikasından, 210 dönümlük bir yerden söz etmek
istiyorum. 1950li yıllarda kurulan bu fabrikanın alanının
etkin kullanımı için 2013 yılında Bergama Belediyesi ile
Dokuz Eylül Üniversitesi arasında yapılan bir anlaşmayla büyük
bir yol katedilmişti. 2019 seçimleri itibarıyla Bergama Belediyesi
Cumhuriyet Halk Partisi idaresinden AK PARTİ idaresine geçti. Her zaman
buradan da söylediğimiz gibi, önemli olan memleket meselelerinin
değil, rant meselelerinin Bergamaya sirayet ettiğini görüyoruz. Bunu
da yine iktidarın belediyesiyle yaşamaktayız. Bergama
halkı, 210 dönümlük bu araziye Dokuz Eylül Üniversitesinin Tekstil Fakültesinin
birimlerinin getirilmesini beklemekte, Kesinlikle TOKİnin
yapacağı inşaatlara ihtiyacımız yok. demektedir. Bu
görevi Çevre Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığına tevdi ediyorum.
Ayrıca,
2 kıymetli AK PARTİ vekilimizin İzmirle ilgili bahsettikleri
konuda da Meclisi aydınlatıcı bilgi vermek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aydemir
20.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, ülkenin
salgının yıkıcı etkilerine karşın zirve
yürüyüşüne devam ettiğine, dünya hava kargo pazarındaki
küçülmeye rağmen Turkish Cargonun dünyanın beşte 1lik yükünü
taşıdığına ilişkin açıklaması
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Değerli Başkanım, İyi diyelim,
iyi olalım. sözü sır yüklü zihnî bir şekillenmedir. Şükür,
milletçe sırra vâkıf hâldeyiz. Bu bapta söyleyelim ki ülkemiz zirve
yürüyüşünü devam ettiriyor. Hangi sahaya dönseniz güzel bir gelişmeye
şahit olursunuz; tarımda, sağlıkta, ulaşımda,
savunmada, sanayide, ticarette, turizmde, sporda, sanatta, hasılı her
alanda. Üstelik bu durum salgının yakan, yıkan etkilerine
karşın yaşanıyor. Daralma, küçülme kavramları
artık doğal karşılanıyor. Dünya hava kargo pazarı
buna son çarpıcı örnektir. Yüzde 18ler düzeyinde bir küçülme
yaşanıyor. Oysa Turkish Cargo tam tersi bir hâl üzere faaliyet
yapıyor; dünyanın beşte 1lik yükünü taşıyor ve
uluslararası tedarik zincirine âdeta sigorta vazifesi görüyor. 32 devasa
uçakla 90 noktaya hizmet sağlayan Turkish Cargo yetkililerini
canıyürekten tebrik ediyorum.
Size
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Şahin
21.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin,
Çankırı Devlet Hastanesinde yaşanan ve teftiş raporuyla
tespit edilen yolsuzluğun sorumlularının görevden
uzaklaştırılmalarını Çankırı halkı
adına talep ettiğine ilişkin açıklaması
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çankırı
Devlet Hastanesinde acil ve riskli birimlerde çalışmamalarına
rağmen iktidara yakın sendika temsilcileri olmaları nedeniyle
bazı kişilere hak etmedikleri hâlde nöbet ücretlerinde ve ek
ödemelerinde yüzde 50 oranında fazla ödeme yapıldığı
Sağlık Bakanlığının teftiş raporuyla tespit
edilmiştir. Ayrıca, ilgili kişilerin, hastaneye ait resmî
evrakları hastane dışına taşıyarak evrakta
tahribat yaptıkları kamera kayıtlarına
yansımıştır. Bakanlık teftiş raporlarıyla da
bu olaylarda sorumlu olan sendika temsilcisi, Çankırı Devlet
Hastanesi İdari ve Mali İşler Müdürü ile Sağlık
Bakım Hizmetleri Müdürü hâlen
görevlerinin başındadırlar. Üstelik bu kişilerin hizmet
sözleşmelerinin de önümüzdeki günlerde yenileneceği söylenmektedir. Bu
yolsuzlukta sorumlu olan bu kişilerin görevlerinden bir an önce
uzaklaştırılmalarını ve sözleşmelerinin
yenilenmemesini kamuoyu ve Çankırı halkı adına talep
ediyor, Sağlık Bakanlığını bu konuda sorumlu
davranmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Tutdere...
22.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
normalleşme süreciyle birlikte kısıtlı da olsa hizmet
sunmaya çalışan kıraathane, kahvehane, çay bahçesi, dernek
lokalleri, oyun salonları ve internet kafelerin mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Başkanım.
Başta Adıyaman
olmak üzere, Türkiye genelinde pandemi nedeniyle faaliyetleri geçici
süreliğine durdurulan kıraathane, kahvehane, çay bahçesi, dernek
lokalleri, oyun salonları, internet kafeler, normalleşme süreciyle
birlikte kısıtlı şekilde oyunsuz hizmet etmeye
çalışmaktadır. Faaliyetlerinin durdurulması ve
sonrasında kısıtlanmasıyla esnafımız ve
çalışanları aileleriyle birlikte ekonomik anlamda mağdur
durumdadırlar. Bazı esnaflar kepenk kapatma durumuna gelmiştir.
İş yerleri kapanan ve sonrasında faaliyetleri
kısıtlanan esnaflar, iş yerlerinin ve evlerinin
kiralarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Çalışan
işçiler perişandır. Anayasamızın 173üncü maddesinde
Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri
alır. denilmektedir. Buradan İçişleri
Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Anayasanın
gereğini yapın, esnafımıza acil nakdî yardımda bulunun
ve çalışanlara gerekli desteği sağlayın diyor; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül, Sakaryadaki gelişmelerle ilgili bir talebiniz var.
Buyurun.
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 7
kişinin vefat ettiği Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek
fabrikasında meydana gelen patlamanın ardından Adapazarı
ilçesi Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
3 jandarma personelinin şehit olduğuna, hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, olayda ihmali olanlar
hakkında hukuki ve cezai yaptırımların uygulanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sakaryanın Hendek ilçesi
sınırları içerisinde bulunan bir havai fişek
fabrikasında, bildiğimiz gibi, 3 Temmuz Cuma günü meydana gelen
patlamada 7 işçi kardeşimiz hayatını kaybederek şehit
olmuş, 118 işçi de yaralanmıştır. Şehrimizi ve
ülkemizi acıya boğan bu patlamanın ardından dün saat 11.30da
da bu defa fabrika sahasında patlamamış olan havai
fişeklerin başka bir emniyetli alanda imha edilmesi
sırasında patlama meydana gelmiştir. Patlama sonucunda,
patlayıcı madde imha uzmanı 3 jandarma personelimiz şehit
olmuş, 1i Hendek Belediyesi personeli, diğerleri jandarma olmak üzere
6 evladımız da yaralanmıştır. Belediye personeli olan
Fatih Üretmen kardeşimiz hâlen ağır yaralı olup tedavisi
şu anda Sakarya Yenikent Devlet Hastanesinde devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Diğer
yaralı jandarmalarımızın ise hayati tehlikesi
bulunmamaktadır.
Patlama haberini aldığımız an
itibarıyla derhâl bölgemize doğru yola çıktık. Patlamadan
hemen sonra Sakaryaya intikal eden Sayın İçişleri
Bakanımız ve Jandarma Genel Komutanımızla birlikte
yaralılarımızı hastanede ziyaret ettikten sonra, Valilikte
patlamayla ilgili yapılan çalışmalara iştirak etmiş
bulunmaktayız. Yaşanan bu ikinci patlama da oldukça vahimdir ve
acımızı katmerlemiştir.
Patlamanın çok titiz bir şekilde
araştırılması gerektiği kanaatindeyiz. Gerek adli
gerek idari yoldan yapılacak soruşturmalar neticesinde, ihmali
olanlar hakkında gereken bütün hukuki ve cezai
yaptırımların eksiksiz bir şekilde uygulanması
gerektiğini ifade etmek istiyoruz. İçişleri
Bakanımızın, meselenin bizzat takip edileceğini ve
gereğinin yapılacağını ifade etmiş olması da
son derece önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiyor
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yine,
Sayın İçişleri Bakanın Sakaryada dün
yaptığı açıklamada, büyük acılar yaşamamıza
sebep olan havai fişek fabrikasının işletme
ruhsatının iptal edileceğine ve bir daha aynı bölgede böyle
bir işletmenin açılamayacağına, kurulamayacağına
yönelik Hükûmetin iradesini ve kararını açıklamış
olmasını da son derece isabetli
bulmaktayız.
Bizler,
yaşanan bu elim patlamalar sonrasındaki soruşturma süreçlerini
yakından, dikkatle takip edeceğiz; adaletin yerini bulması ve
tecelli edebilmesi noktasında elimizden gelen bütün gayreti sarf
edeceğiz. Bu vesileyle, yaşanan kaza neticesinde hayatını
kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, acılı
ailelerine, milletimize başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza
da tekrar acil şifalar diliyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, 10 Temmuz Nurettin Topçuyu vefatının
45inci, Şamil Basayevi şehadetinin 14üncü yıl dönümünde
rahmetle andığına ve Dünya Hukuk Gününü
kutladığına, TÜİKin açıkladığı nisan
ayı işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Anadolu
irfanının kıymetine verdiği önem başta olmak üzere,
hayatı ve eserleriyle fikir dünyamıza büyük katkıları
bulunan merhum mütefekkir Nurettin Topçuyu vefatının yıl
dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.
Ayrıca,
Çeçen bağımsızlığının sembolü ve büyük
komutanı merhum Şamil Basayevi şehadetinin 14üncü
yılında yine rahmetle, minnetle anıyorum; mekânı cennet,
ruhu şad olsun.
Bugün
10 Temmuz Dünya Hukuk Günü -çok ayrıntılı bir şey
söylemeyeceğim- memleketimde de olması temennisiyle Dünya Hukuk
Gününü kutluyorum.
Türkiye
İstatistik Kurumu nisan ayında işsizliğin yüzde 12,8
olduğunu duyurdu. 2014 Nisanından bu yana işsiz sayısı
1 milyon 700 bin artmış bulunuyor. TÜİKe göre, iş
aramayan, iş bulmaktan umudunu yitirmiş işsiz sayısı
4,6 milyon. Bu sayı iş arayan 3,8 milyona eklendiğinde
geniş tanımlı işsiz sayısı 8,4 milyonu,
işsizlik oranı da yüzde 25i buluyor. Diğer yandan SGKnin
açıkladığı verilere göre son bir yılda genel sağlık
sigortası primini kendi ödeyemeyecek duruma düşen vatandaş
sayısı 500 bini aşmıştır. Bu, işsizler
ordusuna katılan 500 binden fazla vatandaşımızın daha
olduğunun bir itirafıdır.
Ekonomi
her geçen gün daha da yara almaya devam ediyor. Vatandaşlarımız
asgari ücretle veya düşük ücretlerle geçim mücadelesi vermekte,
işsizlik -ki bilhassa genç işsizliği- çığ gibi
büyümektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - İşsizlik
artıyor, istihdam azalıyor ancak iktidar grubuna göre, ülke bu
karanlık tabloya rağmen şahlanıyor. Bu tabloda genç
işsizlik ise özellikle dikkat çekiyor. Her 4 gencimizden 1inin işsiz
olması, gençlerin ülkeden kaçmasını yani beyin göçü sorununu da
beraberinde getiriyor. Ülkenin yarınları olan gençlerin gelecek
umutları sönmüş durumdadır. Bunun sebebi, ekonominin kötü
yönetilmesidir; iyiye giden hiçbir ibare de yoktur. TÜİK verilerine
bakınca kendimi yandaş medyayı izliyor gibi hissediyorum, Gözüm
var görmüyor, kulağım var duymuyor. izlenimine
kapılıyorum. Ne yapayım, Allah bize hidayet nasip etsin duasını
tekrarlıyorum.
Saygı
ve selamlarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dervişoğlu.
Sayın
Akçay, buyurun.
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 10 Temmuz Dünya
Hukuk Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; insanlık tarihi boyunca
toplumların nizamını sağlayan, sosyal ilişkileri
düzenleyen sözlü ve yazılı kurallar daima var olmuştur.
Yönetenler ve yönetilenler arasındaki ilişkilerden insanlar
arasındaki ilişkilere kadar birçok siyasal, sosyal ve ekonomik mesele
bu kurallar vasıtasıyla tesis edilmiştir. Türk milleti tarih
sahnesinde daima var olmuş ve var olacak bir millettir. Adaleti şiar
edinen Türk milleti, tarihin her safhasında, nizamıâlem için, iline,
töresine, örf ve âdetlerine sahip çıkmıştır. Güneş
tuğumuz, gök çadırımız olsun. diyen Oğuz Ata töreyle
kuşatılmış nizamıâlem ülküsünün ufkunu
belirlemiştir. Nizamıâlem ülküsü hukuktur, töredir, düzendir,
barıştır, adalettir. Binlerce yıllık tarihî süreçte
milletimiz, adil, insanı ve kâinatı gözeten bir hukuk sistemini kendi
vicdanından ortaya çıkarmıştır. Dün Üstte mavi gök
çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim
bozabilir? seslenişi neyse, bugün kanunlarını millete göre,
milletçe, milletle beraber yapan irade aynı hafızanın
tecellisidir. Elbette hukuk denilen kuşatıcı mefhum
kanunlardan ibaret değildir; hukuk, insan hayatının her yönünü
kuşatan kapsamlı bir mefhumdur; hukuk, Kutup Yıldızı
olan adaletin tecessüm etmiş hâlidir; hukuk, vicdandır, haklı
ile haksızı, doğru ile yanlışı tefrik eden
terazidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu
vesileyle, daha insani ve demokratik bir hukuk düzeninin tesis edilmesi
temennisiyle Dünya Hukuk Gününü kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmazın ölümünün
7nci, 7 Temmuz Vedat Aydının ölümünün 29uncu yıl dönümüne,
Suriyeli Ali El Hemdanın öldürülmesine dair açılan davanın ilk
duruşmasının Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinde
görüldüğüne ve adil yargılanma taleplerini yinelediklerine, Tunceli
ilinde kutsal kabul edilen ve koruma altına alınması gereken 17
dağ keçisinin avlanması için açılan ihaleden vazgeçilmesi
gerektiğine, salgın koşullarında okullarda eğitimin
nasıl sürdürüleceğini Millî Eğitim Bakanından öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bugün Ali
İsmail Korkmazın ölüm yıl dönümü. Bir düş için
çıkmıştı yola Ali İsmail, heybesine
umutlarını da alarak; hepimizin umutlarını hepimizin
düşlerine katarak, özgürlük sevdasına bir yola
çıkmıştı. Daha 19 yaşında zulmün
acımasız gözünü gördü Ali İsmail ve o zulüm Ali İsmailin
canını aldı, hepimizin canından ise bir parçayı.
Aradan geçen zaman bize Ali İsmaili unutturmadığı gibi ona
zulmedenleri de unutturmuyor, onun düşlerini de. Onu bir kez daha anarken
kuşlara su veren Ali İsmailin bıraktığı
umutların yeşermesi için mücadelemizi sürdürdüğümüzü de bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Evet, Vedat Aydın,
bizim abimiz, yakından tanıdığımız ve ilk faili
meçhul, işkenceyle katledilen isim. Halkın Emek Partisi İl
Başkanıyken 91 yılında kendilerini polis olarak
tanıtan ve aslında kendisinin de tanıdığı
polisler tarafından 5 Temmuz gecesi kaçırıldı, 7 Temmuz
tarihinde ise işkence edilmiş cansız bedenine
ulaşıldı. 10 Temmuzda gerçekleştirilen cenaze törenine on
binlerce insan katıldı ve bu merasime ateş açıldı. Biz
de oradaydık; 3 kişi o ateş açma sırasında
yaşamını yitirdi. Vedat Aydını o gece evinden
kaçıran, işkence ederek öldüren failler hâlâ
cezalandırılmadı. Aydının insan hakları,
özgürlükler ve demokratik siyaset için verdiği mücadele bizlere güç
vermeye devam ediyor. Vedat Aydını ve onun cenazesine
katıldığı için öldürülen
yurttaşlarımızı saygıyla, özlemle, minnetle
anıyorum.
Aradan
geçen yirmi dokuz yıldan sonra hâlâ işkenceyle mücadele ediyoruz,
gözaltında kötü muamele ve işkence sürüyor. Buna karşın
büyütülecek olan mücadelemizde bir sebep de Sevgili Vedat Aydının
miras bıraktığı değerlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ali Hemdan ismi çok bilinir, dün Adanada
duruşması vardı 9. Ağır Ceza Mahkemesinde. Polis
memurlarının tanıkları ve müştekileri etkilemeye
çalıştığını gören avukatlar polisin salondan
çıkarılmasını istedi ve davaya katılım talebinde
bulundu ancak mahkeme talepleri reddetti. Adana, İzmir Baroları,
İnsan Hakları Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği,
Emniyetin olayı örtbas etme çabalarına ve mültecilere yönelik hak
ihlallerinde cezasızlık politikalarına dikkat çekerek davaya
katılma talebinde bulundu; bu talepler de reddedildi.
Sanığın ifade vermediği duruşmada sadece Ali
Hemdanın babası ifade verdi ve tekrar Oğlum kaçarken
vurulmadı. Oğlumu sırtından vurdular. dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz, Ali Hemdan ve benzer tüm cinayetler
için adil yargılama talebimizi yineliyoruz.
Evet,
çok önemli bir gündemi burada da konuşmak istiyoruz: Dağ keçileri.
Tarım ve Orman Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü, Dersim
Alevi inancında kutsal sayılan ve Hızırın emanetleri
olarak kabul edilen dağ keçilerinin avlanması için ihale
açtığını açıkladı. 13 Temmuz 2020 tarihinde
yapılacak ihalede Dersimin Darıkent ve Gökçek bölgesinde 5,
Aliboğazı ve Salördek bölgesinde 5, Büyükyurt ve Çıralı
bölgesinde 5, Kocatepe ve Derindere bölgesinde 2 olmak üzere toplamda 17
dağ keçisinin katledilmesi planlanmış durumda. Dağ keçileri
Türkiyenin taraf olduğu Bern Sözleşmesince kesin koruma
altında olan türler altındadır. Hayvan Hakları Evrensel
Beyannamesinin 4üncü maddesine göre vahşi hayvanlar yaşama hakkına
ve kendi doğal çevrelerinde özgürce üreme hakkına sahiptirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 8inci maddeye göre ise vahşi bir
hayvan soyunun hayatta kalma onurunu hiçe sayan her yasa ve böylesi harekete
sebep olan her karar, soykırıma eş değer olup soya
karşı işlenmiş suçtur.
Yine,
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği tarafından
yayınlanan Kırmızı Listede, dağ keçileri nesli
tükenme tehlikesi altında olan türler arasında bulunmaktadır.
Evrensel hukuk normları çerçevesinde kesin korunması gereken türler
arasında yer alan, Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesinde de ifade
edildiği üzere soykırımla eş değer olan ve Dersim inancında
kutsal sayılan dağ keçilerinin, avlanmasına ilişkin
karardan bir an önce vazgeçilmelidir. Dağ keçilerinin avlanması
suçtur, ayıptır, günahtır, zulümdür, cinayettir.
Sayın
Başkan, son olarak, izin verirseniz, eğitim konusunda veliler ve
öğrenciler, büyük bir kaygıyla hâlâ dönemin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Eğitim konusunda ciddi bir
kaygı var. Zaten hiç iyi gitmeyen eğitim, pandemi döneminde tamamen
yok oldu. Okulların ne zaman açılacağı tam olarak bir
muamma ama sadece 31 Ağustosta, ağustos ayı sonunda
açılacağı söyleniyor ve bunun dışında elimizde
hiçbir veri yok.
Salgın
koşullarında eğitim nasıl sürdürülecek? Çocuklar için
hijyen ve sosyal mesafe kuralları nasıl hayata geçirilecek? Veliler
Bu koşullarda, biz çocuklarımızı ağustos ayı
sonunda okullara göndermeyiz. diyorlar. Hele hele ikinci dalga
gerçekleşirse yine, EBA denilen ve sadece görüntüden ibaret olan bir
sisteme mi mahkûm olacak çocuklar? Bu konuda Millî Eğitim Bakanı
Sayın Ziya Selçuktan bütün velileri ve kamuoyunu aydınlatacak bir
açıklama beklediğimizi ve bu kaygıların giderilmesinin
hayati önemde olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü veliler ve aileleri
bizlere ulaşıyorlar, Ağustosta, bu koşullarda bizler
eğitime devam edemeyiz çünkü uygun altyapı koşulları yok.
diyorlar. Bunun bir an önce çözüme kavuşturulması gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 10 Temmuz Ali
İsmail Korkmazın ölümünün 7nci, 13 ve 14üncü Dönem İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Aybarın ölümünün 25inci, 11 Temmuz Srebrenitsa
katliamının 25inci yıl dönümüne, 7 kişinin vefat
ettiği Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında
meydana gelen patlamanın ardından Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada 3
askerin şehit olduğu olaya yönelik sorulması gerekenlere,
TÜİKin açıkladığı nisan ayı işsizlik
rakamlarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
10 Temmuz: Eskişehirde Mevlüt Saldoğan isimli şahıs ve
onun yönlendirdiği vatandaşlar tarafından tekmelenen, dövülen,
Vurmayın ağabey, öldüm artık. sözleri son sözleri olan Ali
İsmail Korkmazın ölümünün 7nci yılı. Ama bizim son
sözlerimiz bunlar değil. Ali İsmail ve tüm Gezi şehitlerinin
anısını yaşatmaya, onların hayatlarını
kaybetmesinde sorumlu olanların gerçekten hukuk önüne
çıkarılmasına ve konunun sadece idari değil, siyasi
sorumlularının da tarih önünde hesap vermesine kadar bu konuda
sözümüzü söylemeye devam edeceğiz.
O
gün, özgür bir dünya, özgür bir İstanbul, özgür bir Eskişehir
düşü gören Ali İsmail tekmelendi. O gün Ali İsmailin
düşlerini, düşlerimizi tekmeleyerek yok edeceklerini sananlar tarih
önünde mahkûm oldular, mahcup oldular. Ali İsmailin özlemini kurduğu
dünya, bizlerin ortak özlemidir. O özlemimizi, Ali İsmail için ve bu
özlemle yaşamlarını yitiren herkes için hayata geçirmeye
kararlıyız. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, Mehmet Ali Aybarın ölüm yıl dönümü bugün: Eski bir
parlamenter, 1962-1969 yılları arasında Türkiye İşçi
Partisinin Genel Başkanı, 2 dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görev yapmış İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Aybarı ölüm
yıl dönümünde rahmetle anıyoruz ve bugün, burada Türkiye
İşçi Partisinin temsil ediliyor olmasını da son derece
önemli buluyor ve partilerine de buradan dayanışma
duygularımızı ifade ediyoruz.
Sayın
Başkan, yarın 11 Temmuz. Yarın Meclisin çalışıp
çalışmayacağı konusunda henüz bir gündem netliği yok;
çalışmama ihtimaline karşı, 11 Temmuz 1995te yaşanan
Srebrenitsa katliamını 25inci yılında lanetleyerek orada
hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) En az 8.372 Boşnak sivilin katledildiği ve Sırp
askerler tarafından kendilerine verilen insanlık suçu
talimatının uygulanarak katliamların
yaşandığı o dönemi bir kez daha acıyla
hatırlıyoruz.
Dönemin
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykalın,
yaklaşmakta olan tehlike karşısında bütün dünyanın
dikkatini çekmek üzere 1993 yılı başında Sırp
kuşatması altındaki Srebrenitsaya yapmış olduğu
ziyareti de buradan bir kez daha kamuoyuna hatırlatmak istiyoruz.
Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Bülbülün de ifade ettiği gibi, geçen
hafta yaşanan büyük acı, yüreğimize düşen Sakaryadaki
büyük ateş bir kez daha harladı ve dün de ifade ettiğim gibi, bu
kabul edilemez, bu tuhaf ölümler ülkesinde boşu boşuna ölümler ve 3
şehidimiz daha oldu. Tabii, bu sefer konu daha da billurlaştı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
tüm çıplaklığıyla
karşımızda; sorulması gereken bazı soruları
sormayan idarecilere soruyoruz ve bizatihi kendilerine soruyoruz. Oradaki
patlamamış olan havai fişeklerin bir başka yere
taşınmasını bütün uzmanlar doğrudan intihar,
doğrudan cinayet olarak görüyorlar. Soğutma yapılmadan ve bir
başka yere taşınarak imha, patlamaya davettir, aksi
düşünülemez. Üzerindeki jelatin eğer hasar gördüyse -patlama riski
varken- patlamalardan çıkmış havai fişeklerin
taşınması ne demektir? Bunların, taşınacaksa
uzaktan kumandalı araçlarla yüklenmesi, uzaktan kumanda edilen kamyonlarla
taşınması gerekirken o kamyona, o belediyenin kamyonuna o
belediye işçisini oturtmak o belediye işçisinin hayatına
kasttır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) 3 askeri uzmanlık dışı görevlendirmek de ne
demektir? Envanter dışı bir mühimmat vardır, bu
mühimmatın nasıl imha edileceğine ilişkin Jandarma
personelinin bir eğitimi yoktur ve taşıma sırasında bu
aracın içinde personel bulundurulması, yanında personel
bulundurulması ne demektir? Bunun imhası için askerî personelin
görevlendirilmesi ne demektir? Biz, bir sivil yandaş firmanın
mühimmatını neden taşıyoruz, neden Mehmetçik
taşıyor, neden Mehmetçik imha ediyor? Bu konuda gerekli tedbirler
niye alınmıyor? Bunların hesaplarının verilmesi
lazım.
Ayrıca,
iki telefon, iki açıklama
İlk günlerde aileye taziye, varsa
sendikaya taziye, kaymakama, valiye taziye beklenirken bir numaralı
şüpheli patrona telefon taziyesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hadi, açtın bu telefonu, siyasi iletişimini niye
yapıyorsun? Mikrofon tutturuyorlar, beyefendi diyor ki: Biraz önce
fabrikanın sahibini de aradım. Bunun, yargıya istikamet
vermekten ve yargılamayı, soruşturmayı,
kovuşturmayı ona göre yapın demekten başka bir Türkçesi
yok. Süleyman Soylu Üç ay önce denetledik her şey normaldi. diyor. Her
şey normalse sizin yaptığınız denetimlerden sonra
facialar, katliamlar yaşanıyor; demek ki denetleme sisteminiz
anormal, işlevsiz, mâni olamıyor; o zaman, bu patlamada doğrudan
sorumluluğun var. Patrona itibar kazandırayım derken
yapılan denetimi itibarsızlaştırıp itirafta bulunduğunu
buradan kayda geçirmek isteriz.
Sayın
Başkan, biraz önce de değinildi, biz milletvekiliyiz, milletin
vekilleri milletin aklıyla alay edilmesine sessiz kalamaz. Sayın
Başkan, TÜİK açıklama yapıyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
ve diyor ki: İşsizlik oranı geçen sene nisanda
13tü, şimdi 12,8e düştü. Allah, Allah diyorsun, ya bu nasıl
oldu, bu pandemide bu kadar insan, herkes işsiz kalmış,
bağırırken? Dönüp bir baktık yani şöyle bir şey
yapalım dedik, hep diyorlar ki: Bardağın boş tarafı
azaldı. O zaman, Sayın Başkan, dolu tarafının
artması lazım değil mi?
Döndük,
istihdam sayılarına baktık: Çalışan sayısı
geçen sene 28,1 milyon, bu sene nisanda 25,6 milyon. E, çalışan
azalıyor da işsizlik nasıl azalıyor? Akıl alır
gibi değil, akıl almaz yöntemler kullanıyorlar ve döndük bir
baktık ki
Bir kere, şöyle somutlaştırmak gerekirse
vaktinizi almadan: TÜİKin bir kişiye işsiz demesi için, son 4
haftada iş arama kanallarından en az birini kullanmamış ise
onu işsiz saymıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yani son 1 ayda 1 kez bile olsun iş arayamamışsa
ona diyor ki: Sen işsiz değilsin. Ya neyim? Mevzu şu: Birisine
gidiyor, İş arıyor musun? Arıyorum. En son ne zaman
aradın? Bir ayı geçti ağabey. Pandemiden
çıkamıyoruz. Annem hasta, çıkamadım. Şu sebepten
çıkamadım. Sen işsiz değilsin. Soruyor İşsiz
misin? İşsizim diyor, Öğretmenim, atanamadım.
Nasıl geçiniyorsun? Geceleri takside korsan çalışıyorum
güvencesiz, 30 lira gecelik yevmiyeyle. Senin işin var. diyor. Sen ne
iş yapıyorsun? Vallahi, ben mühendisim ama aç kaldım,
hamallık yapıyorum, iş bulamadım. Sen hamalsın,
işsiz değilsin." diyor. Haftada 1 kere, 2 kere evlerde halı
silen teyzeme Sen iş aramıyorsun, işin var senin." diye,
diye, diye rakamı getirmiş 12,8e. Benim söylediklerimin hepsi
katılırsa bu rakam yüzde 30,1; geçen sene yüzde 22ydi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayalım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum efendim.
Milletimiz
şöyle baksın: Eğer, etrafındaki 10 kişiden 1i
işsizse TÜİK doğru söylüyor ama 10 kişiden 3'ü işsizse
TÜİK milletimizi saf yerine koyuyor, milletimizi kandırıyor,
bunu yapan TÜİKe de ona bunu yaptıranlara da milletimiz son karneyi
verecek. Geçtiğimiz günlerde, işte, TÜİKe güvenen yüzde 11,4;
Hayat pahalılığına inanıyorum." diyen yüzde 15,
yüzde 85i inanmıyor. AK PARTİli 4 seçmenden 3ü inanmıyor TÜİKin
rakamlarına, MHPli 10 seçmenden 9u inanmıyor. Ara karne
kırık. Esas karne, ne zaman cesaret ederseniz, işte o seçimde.
Vatandaş kanaat notunu verdi, seçimi bekliyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Zengin buyurun.
28.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 10 Temmuz Nurettin
Topçuyu vefatının 45inci yıl dönümünde rahmetle
andığına, 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 25inci
yıl dönümüne, Manisa Milletvekili Özgür Özelin ve Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Vefatının
yıl dönümünde, ben de öncelikle Nurettin Topçuyu rahmetle anmak
istiyorum. Çünkü bizim toplumsal hayatımızda çok önemli bir yeri var
bir eğitmen olarak ve hayatının tamamını bir
öğretmen olarak geçirdiğini de ifade etmek isterim. Sorbonneda
felsefe konusunda doktora yapmış olan ilk Türktür kendisi fakat
lisans alanlarına baktığımızda insan hem imreniyor hem
de böyle bu kadar çok şeyi nasıl biriktirdiğini hayretle
görüyor. Psikoloji, estetik, genel felsefe, mantık, çağdaş
sanat, sosyoloji, ahlak üzerine lisansı var ve felsefe üzerine
doktorasını yapmış, muazzam bir düşünür kendisi. Ve
böyle baktığımızda, pek çok eseri var, bizim liselerde
okutulan ilk sosyoloji kitabımızı yazan isimdir kendisi
aynı zamanda. Ben, bu manada kendisini rahmetle yâd ediyorum. Ve özellikle
İsyan Ahlâkı kitabını şu günlerde tekrar okumak
gerektiğini düşünüyorum. Hatta, birkaç ay evvel oğlumun
masasında görerek ben de tekrar, yıllar sonra bir daha okudum, çok
şeyi hatırlama imkânım oldu. Özellikle, imanı tarif ederken
imanın insanın nefsine olan isyanı olduğunu ifade etmesini
fevkalade çarpıcı bulduğumu ifade etmek isterim.
Srebrenitsa
katliamı, elbette, yakın coğrafyada
soydaşlarımızı özellikle çünkü bizim başka bir
bağımız var Bosnayla, böyle bakıldığı
zaman, bizim de ayrıca kalbimizi, ruhumuzu derinden etkileyen bir
yaradır ama dünya için de bir utançtır. İşte, büyük
nutukların irat edildiği, Avrupaya bu kadar övgüler düzüldüğü,
insan haklarından bahsedilirken her daim oranın referans
gösterildiği bir ortamda, Avrupanın göbeğinde,
Avrupalıların, yine Avrupalılara -öyle diyelim-
uyguladığı böylesine bir katliamı dünyanın asla
unutmaması lazım. Üzerinden bu kadar zaman geçti, hâlâ, o günlerde
yaşananları, tam olarak, bence yeteri kadar dünya da bilmiyor, biz de
yeteri kadar idrak edemiyoruz diye düşünüyorum. Srebrenitsayı
hatırlamak, aslında o kültürün, orada olan bitenin kendisinden
farklı olana dair yaklaşımını görmek
açısından fevkalade önemlidir diyorum ve rahmetle yâd ediyorum orada
hayatlarını kaybeden, şehit olan Müslüman kardeşlerimizi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Şimdi, tabii ki Sakaryayla alakalı olarak
üzüntülerimizi, dün yaşananları, Sayın Bakandan
aldığımız bilgileri paylaşmıştım.
Sayın Cumhurbaşkanımızın telefonuyla alakalı bir
bahis geçti, o konunun tekrar altını çizmek istiyorum, dünkü
notlarımda da vardı aslında. Sayın
Cumhurbaşkanımız, o gün, olayın
yaşandığı o kurumun sahibini yani o şahsı
değil aslında, önemli olan o olayın
yaşandığı iş yerinde ne olup bittiğini anlamak
üzere iş yerinin evet, sahibini ama elbette ki önce Sayın Valimizi,
ilin Valisini, kriz masasını, Sayın Bakanımızı ve
konuya dair alakalı olarak orada bulunanları
aramıştır. Burada, sadece bir yerin
arandığının altının çizilmesi ve patrona itibar
falan gibi lafları da biraz tuhaf buluyorum. Patronun ne itibarı
olacak bu olan biten şeyden sonra? Patron, başına gelenlere
dönsün, baksın. Tüm bunlarla alakalı olarak biz, hukuken
yapılması gereken neyse
Biraz evvel Sakarya Milletvekili, MHP
Vekilimiz söyledi, arkadaşlarımız söyledi, ya burada muazzam bir
şey var, problem var. Bu olay karşısında, suçu
işleyen, bizzat kendisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) İşverenin sorumluluğu anlamında,
neyse sorumluluğu, neyse yaptığı ya da yapması
gerekirken yapmamış olduğu ne varsa bununla alakalı olarak
biz takipçisiyiz. Biz, hukukçular olarak
Bunun hiçbir şekilde
savunması olamaz yani. Bakacağız, göreceğiz, hukuk zaten
devreye girdi. Dün ifade ettim, mülkiye müfettişleri geldiler,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri
orada, İçişleri Bakanlığının müfettişleri orada
ve bu konunun kamuoyunda çok net bir şekilde konuşulması ve hak
edenlerin de cezasını almasıyla alakalı olarak el
birliğiyle her şeyi hayata geçireceğiz.
Şimdi,
okulların açılması meselesi: Millî Eğitim
Bakanlığımız çok yeni bir genelge yayınladı. Okullar
-normal şartlarda belirlenen tarih- 31 Ağustos 2020 tarihinde
açılacak fakat tabii, pandemi dediğimiz süreç günbegün güncelleniyor.
Sayın Bakanlarımız her gün açıklamalar yapıyorlar
kendi konularıyla ilgili olarak. O sebeple, bu konuyla alakalı bir
belirsizlikten bahsetmek olayın doğasına aykırı.
Hedeflenen tarih bellidir fakat o tarihler içerisinde Sağlık
Bakanlığımızın, Bilim Kurulunun vereceği karar
üzerine
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Son bir kez süre istiyorum Sayın Başkanım.
yüz yüze eğitim mi
olacak yoksa yine görüntülerle, teknolojiyi kullanarak mı eğitim
yapacağız? Bu manada, dünyanın kullandığı bütün
imkânları kullanarak Türkiye, eğitimde yapması gerekeni yapacaktır.
Şimdi, gelelim
keçilere. Keçiler tabii önemli bir mesele. Ben de Keçiler avlanmasın.
diyorum. Ben de şimdi, Sayın Valimizi aradım Nedir bu keçiler
meselesi? diye. Söylenen şeyi söyleyeceğim, sonra kendi kanaatimi
söyleyeceğim. Sayın Valimiz çok yeni geldi Tunceliye. Valimizle
benim eski de bir arkadaşlığımız var,
tanışırız kendisiyle. Yeni Valimize de görevinde
başarılar diliyorum. Kendisi İl Av Komisyonunun her yıl
avlanmayla ilgili olarak bu manada benzer kararlar verdiğini, bu sene de
aslında kendisi göreve başlamadan evvel İl Av Komisyonunun böyle
bir karar verdiğini ifade etti. Fakat ben de şunu söyledim, dedim ki:
Yani bu arkadaşlarımız 17 keçiden bahsediyor, yaşasın
bu 17 keçi; neyse bunun yolu, bulalım, keçileri avlayamayalım. Yani
benim görüşüm de budur.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yaşayacaklar mı?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
İşte, ben de öyle söyledim, keçileri avlamayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Genel Kurulumuz bir konuda birleşsin yani 17 keçiyle ilgili olarak, 17
keçi meselesinde. Bu arada da çok
Neyse, reklama girecek, sonra
arkadaşlarıma keçilerle ilgili bir şey anlatacağım.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyurusu
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerine de birer üyelik düşmektedir. Bu
komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin 13 Temmuz 2020 Pazartesi günü saat on ikiye kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak
müracaat etmeleri gerekmektedir. Bilgilerinize sunulur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 4 Tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Plan ve Bütçe Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine ilişkin tezkeresi (3/1245)
9/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Plan
ve Bütçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep, İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Meclisi
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Oylamaları müşterek mi teker teker mi olacak?
BAŞKAN
Teker teker.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) O zaman, yoklama talep ediyorum.
BAŞKAN
Yoklama talebini karşılayacağım.
Sayın
Özel, Sayın Tanal, Sayın Kadıgil Sütlü, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Beko, Sayın Hancıoğlu,
Sayın Şevkin, Sayın Zeybek, Sayın Özdemir, Sayın
Emecan, Sayın Şahin, Sayın Gürer, Sayın Bulut, Sayın
Arık, Sayın Adıgüzel, Sayın Kılınç, Sayın
Aydınlık, Sayın Toprak, Sayın Şahin, Sayın
Tanrıkulu, Sayın Ünver.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.26
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Başkanlık tezkeresinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için 2 dakika süre vereceğim.
Pusula
veren milletvekillerimiz Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Plan ve Bütçe Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine ilişkin tezkeresi (3/1245) (Devam)
BAŞKAN
- Başkanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine ilişkin tezkeresi
(3/1246)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair talebininin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1247)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dilekçe
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine ilişkin tezkeresi
(3/1248)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, dilekçe
hakkının anayasal ve dünya parlamentolarında özel şekilde
gözetilen bir hak olduğuna, avukatların Meclise gelerek Dilekçe
Komisyonuna çoklu baro düzenlemesine karşı dilekçe verme
haklarının engellendiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
biraz önce Dilekçe Komisyonunun da bir talebini yerine getirdik,
önemsediğimiz bir Komisyondur. Malum, parlamentolarda -mesela bizimkine
bakarsak- 2 tane anayasal komisyon var: Plan ve Bütçe Komisyonu ve Dilekçe
Komisyonu. Sebebi şudur: Parlamentonun yasama yetkisini almadan önce aldığı
yetki bütçe yetkisidir. Daha sonra da parlamentolar nezdinde halkın
parlamentoyu bir çözüm mercisi olarak görmesi ve bunun bir hakka, kazanıma
ve parlamentolar açısından ödeve dönüşmesi de dilekçe
hakkıyla olmuştur. Böyle olunca dilekçe hakkı, anayasal bir
haktır ve bütün dünya parlamentolarında özel şekilde gözetilen
bir haktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, belki de çok faydalı
olamayacak ama
(Uğultular)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri; Grup Başkan Vekilini duyamıyoruz.
Konuşmak
isteyen arkadaşları kulise davet ediyorum; ayrıca, buradan
ayrılmamaya da davet ediyorum çünkü toplantı yeter sayısı,
karar yeter sayısı istenecektir. Her seferinde bizi güç durumda
bırakmaya milletvekillerimizin hakkı yok. Niye on beş dakika ara
vereyim, niye on dakika ara vereyim?
Evet,
buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, dilekçe hakkı gibi
Anayasamızda komisyonu tarif edilen, bütün dünya demokrasilerinde
kollanan, korunan, önemsenen bir hak var. Bugün, avukatlar, mesleki
birlikteliklerine kastettiğini düşündükleri ve kendi iradelerinin
Barolar Birliğine yansıması noktasında ortaya çıkan
temsilde adalet ilkesini zedeleyen çoklu baro uygulamasına karşı
Meclisin Dilekçe Komisyonuna ulaşmayı ve dilekçelerini sunmayı
talep ettiler. Biz, bize başvurduklarında Dilekçe Komisyonundaki
üyemizi görevlendirdik. Komisyonun Sayın Başkanı Satırla
görüştüler. Sayın Satır, bir yöntem olarak elektronik
başvurunun olabileceğini, Meclise girişin kendi yetkisinde
olmadığını, giriş yasağı olduğunu söyledi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Daha sonra, İdare Amirliğiyle görüştük. Meclis
İdare Amirliği, gelecek dilekçelerin alınabileceğini
söyledi. Ne zaman ki Meclis İdare Amirliği buna izin verdi
Şöyle düşünün Sayın Başkanım: Önceden beri avukatlar
Kuğulu Parktalar, etrafları kuşatılmış durumda
ve dilekçe vermek üzere yola çıkıyorlar, Meclis
Sokmayacağız. deyince yolda yürüyebiliyorlar. Biz Meclis İdare
Amirliğiyle görüştük Gelirlerse dilekçeyi alırız.
dediler; o zaman önlerine TOMA koydular, bu sefer yürütmüyorlar. Şimdi,
bir hukuk devletinde böyle bir şey olmaz. Neden yürünmez? Normalde,
Anayasaya göre, şiddet çağırmadan, elinde silah olmadan,
önceden izin almadan yürüme hakkı var insanların. Kaldı ki
buradaki yürüme hakkı protesto maksatlı yürüme hakkı yani
sokakta yürüme, kaldırımda yürüme; Meclise yürüyerek gitme
hakkını kısıtlamak hangi aklın ürünü?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Meclis Sokmam. deyince yürütüyorlar, Buyur gel. deyince
önüne TOMA koyuyorlar ve öyle bir noktadayız ki
Dilekçe hakkı,
anayasal bir hak; yürüyüş hakkı, anayasal bir hak.
İnsanların zaten seyahatine, yer değiştirmesine engel olmak
olmaz. Sorulduğunda da Corona tedbiri. diyorlar.
Süleyman
Soylu, eğer bir anayasal hakkı kullandırmıyorsan, yetki
aşımı yapıyorsan, kanunsuz emir veriyorsan mert ol
kardeşim, Ben bunu böyle yaptım. de!
Neyin
arkasına saklanıyor? Gözün görmediği, Allahın cezası
coronavirüsün arkasına saklanıyor. Böyle bir şey olmaz!
Coronavirüs varmış, yürütmez; Meclis sokmazken yürütüyor, Meclis
Buyursunlar. deyince TOMA koyuyor ve dilekçe vermelerine engel oluyorlar.
Artık insaf, vicdan, akıl
Sokakta yürüyüp Meclise ulaşmaya kim
nasıl engel olur? Tek tek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Böyle bir şey olmaz. Bahanesi virüs olunca
Sayın
Başkan, siz hassasiyetle üstünde duruyorsunuz: Türkiye Cumhuriyeti devleti
vardır, güçlüdür. Bu devlet, bir hukuk devletidir.
BAŞKAN
Doğrudur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Hukuk devletinde İçişleri Bakanı, coronavirüsü
bahane edip avukatın dilekçe vermeye gitmesini engeller mi ya? Biraz
insaf, biraz vicdan! Siz, bu tarihlerde bu hukuksuzluğa sessiz kalan
milletvekilleri olarak mı tarihe geçmek istiyorsunuz? Her biriniz
vicdanları olan insanlarsınız; düşünün, geçmişte sizi
en rahatsız eden olayı düşünün, dilekçe vermek isteyince bu
yapıldıysa ya da yapılmayıp da ya yapılırsa vicdanınız
elverir mi? Yapmayın bunu, Türkiyeye bu kara lekeyi yaşatmayın ve
tarihin önünde sorumlu olmayın.
Bir
hadsiz Süleyman, virüsün arkasına saklanıp Anayasa çiğneyemez!
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Beştaş
30.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, baro başkanlarının ve avukatların
Meclise gelerek Dilekçe Komisyonuna dilekçe verme hakkını
kullanmalarının engellenmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler.
Ben
de aynı konuda söz istemiştim. Vekillerimiz baro
başkanlarının yanında; sabah biz de gittik, hakikaten, Ankaranın
bütün kolluk gücü oradaydı. Sanırım çevre illerden de takviye
olacak ki Tunalı Hilmi Caddesinde arabaların arasından
geçilemeyecek kadar art arda otobüsler -işte her neyse o araçlar- orada ve
baro başkanları ile avukatların buluşması ortaya bariyerler
dikilerek, etten duvar örülerek engellenmiş. Şimdi, bize oradaki
kolluk da söyledi yani Sonuçta bize böyle bir talimat verildi. dediler ve
alenen -yani ayrıntılı anlattığı için ben daha
fazla ayrıntıya girmeyeyim- Ankaranın merkezinde hukukçular
şiddet görüyor, engelleniyor ve hiçbir haklarını
kullanamıyorlar. Hak savunucusu hukuk savunucusu hukukçu
sıfatını haiz meslektaşlarımız,
avukatlarımız şu anda Ankaranın üç ayrı yerinde
bekletiliyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir kısmı duvarın dibinde
bekletiliyor, Meclis girişinde; bir kısmı bariyerin önünde
bekletiliyor, bariyeri aşmalarına izin verilmiyor; bir
kısmı da bu sıcakta Tunus ile Kennedy Caddesinin kesiştiği
yerde durdurulmuşlar. Bu durdurulma nasıl oluyor? Sabah ben de
tanıklık ettim -umarım ben ve oradaki avukatlar da corona
kapmamışızdır- polisler yüzlerce, binlerce ve iç içe; zaman
zaman müdahale oluyor, orada bekletiliyorlar. Şimdi, bu kabul edilemez.
Sayın
Satır da burada, tek bir talep var: Dilekçe Komisyonuna -şimdi
vekilimizde geldi, şu anda yeni geldi, yanımda- sadece baro
başkanlarının temsilen gelerek bu dilekçe haklarını
kullanmaları, eğer değilse bile 200 avukat gelip bu dilekçeyi
verebilir, bunda hiçbir sıkıntı yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tek sıra hâlinde mi olur, onar onar
mı olur, beşer beşer mi olur? Hani pandemiye karşı bu
kadar önlem alıyorsa alınmıyor ayrıca
Yani pandemi, bir
karar alındığında sığınılan bir duvara
dönüştü âdeta, kurtarıcı gibi görülüyor, neredeyse Allahın
lütfu gibi görülecek. Dilekçenin içeriğini -tamamen dilekçe hakkına
dair- okuyabilirim. Anayasa 74 ve 3071 sayılı Dilekçe
Hakkının Kullanılmasına Dair Kanuna dayanan bir içerikle
iki satırdan oluşan bir dilekçe Meclis Dilekçe Komisyonuna verilecek.
Biz burada onların yasasını görüşüyoruz, burada
tartışıyoruz; Komisyonda dinlenmediler, alanda haftalardır
şiddete uğruyorlar şimdi de dilekçe haklarının
kullanılması engelleniyor. Lütfen, bu konuda acilen önlemler
alınsın, baro başkanlarının ve isteyen
avukatların dilekçe hakkının kullanılması engellenmesin.
BAŞKAN
Sayın Beştaş bahsetti bu coronayla ilgili
Değerli
milletvekilleri, çalışma ortamımızda -Allah korusun-
eğer corona hastası bir milletvekilimiz varsa bu, çok milletvekilini
bağlayan, hatta hepimizi bağlayan bir sıkıntı
yaratabilir. Sayın milletvekillerimiz, dolayısıyla hepimiz çok
dikkatli olalım.
Buyurun
Sayın Özlem Hanım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, önce Komisyon
Başkanımıza söz vermenizi istiyorum, sonra ben de söz almak
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Satır.
31.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin ve Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkanın söylediği gibi Dilekçe Komisyonu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde denetim faaliyeti yapan 2 komisyondan 1 tanesidir; bir diğeri
de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonudur. Dilekçe
hakkı hem anayasal bir haktır hem de İç Tüzükümüz
tarafından önemle değerlendirilen ve bu Komisyonun kurulduğu
günden beri vatandaşın hak arama yollarından en önemlisinin
yönetildiği, takip edildiği bir makamdır.
İki
dönemdir Dilekçe Komisyonu Başkanlığı yapıyorum. Bize
gelen bütün dilekçeleri dikkatli şekilde inceliyoruz ve
kararlarını veriyoruz. Bu konuda Komisyonumuza üye olan her partinin
milletvekilleri de takdirlerini gösteriyorlar, söylüyorlar. Bugün, Cumhuriyet
Halk Partisi Milletvekilimiz, Kırşehir Milletvekilimiz, değerli
arkadaşım, 2 dönemdir birlikte
çalıştığımız Doktor Metin İlhan beni
aradı, birkaç avukatın dilekçe vermek üzere -ki ben de bir
avukatım; yirmi beş, otuz yıllık bir avukatım- makama,
Dilekçe Komisyonuna gelmek istediklerini söyledi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Teşekkür ederim.
Ben
de takdir edersiniz ki Meclise misafir kabul etmemizin mümkün
olmadığını, gelecek misafirlerimizin,
meslektaşlarımızın eğer baro başkanı iseler
memnuniyetle içeriye girebileceklerini ve makamda kendilerini
ağırlayabileceğimi ama diğerleri avukatsa, sadece avukat
meslektaşımızsa Meclis Başkanlık Divanından
usulüne uygun olarak izin aldıkları takdirde makamda
ağırlayabileceğimi kendilerine söyledim; Metin Beye bu durumu
izah ettim; ayrıca, Dilekçe Komisyonumuza müracaatın çeşitli
yolları olduğunu -ki kendisi bunları çok iyi biliyor-
milletvekilleri üzerinden, e-dilekçe yoluyla e-devlet üzerinden veya
çeşitli şekillerde bize müracaat edebileceklerini söyledim,
dilekçelerini en detaylı şekilde takip edebileceğimi söyledim. O
dakikadan sonra Değerli Milletvekilimiz Metin Bey beni arayıp durumu
bildirecekti ama şu anda görüyorum ki gelecek olan arkadaşlar bize
değil, Metin Bey üzerinden Başkan Vekillerine bilgi vermişler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ben, İç Tüzük gereği, alınan
tedbirleri uyguluyorum. Eğer misafirlerimiz, dilekçe vermek isteyen
meslektaşlarım Başkanlık Divanından izin
alırlarsa kendilerini ağırlamaktan memnuniyet duyarım ama
baro başkanı ise kendileri, tabii ki içeriye girmelerinde bir beis
yok, yine Komisyonumda ağırlamaktan memnun olurum. E-dilekçe yoluyla
da verecekleri dilekçeleri en detaylı şekilde inceleyip
kararını da takip edeceğim.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Özlem Hanım söz istemişti.
Buyurun.
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin ve Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sayın Komisyon
Başkanımız durumu izah ettiler. Şunu ifade etmek istiyorum:
Şimdi, Türkiyede mart ayından itibaren yaklaşık beş
aydır Covidle alakalı bir mücadele var, dünyanın takdir
ettiği bir mücadele. Aslında, bu şartlara
baktığımız zaman, bu mücadele içerisinde de hiç durmadan
çalışmaya devam eden kurumlardan bir tanesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Biz, bu manada, bu çalışmayı yaparken her birimiz bunun
bilinci içerisinde çalışmaya gayret ediyoruz. Son dönemde,
farkındaysanız, Grup Başkan Vekilimiz de dâhil olmak üzere,
milletvekili arkadaşlarımızdan Covid-19
rahatsızlığı olanlar oldu. Örneğin, biz kendi grubumuzda hiçbir danışman
arkadaşımızı, hiçbir çalışan
arkadaşımızı getirmiyoruz -Meclise gelmemelerini rica
ediyorum- gelmeden işimizi yapmaya çalışıyoruz; sadece ben
geliyorum, olacaksa bana olsun ama arkadaşlarımıza bir şey
olmasın diye bakıyoruz, hepimiz bu yaklaşım içerisinde
görevimize devam ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Şimdi, hâl böyle olunca bu Avukatlık Kanunuyla alakalı teklif
başladığı andan itibaren konuyla alakalı tedbirler
ayrıca avukatlar için, ayrıca baro mensupları için, baro
başkanları için özel tedbirler uygulanmıyor, herkes için ne
yapılıyorsa onlar için de o yapılıyor. Mesela, ben, bugün,
Ankarada yapılan anonslardan bir tanesini hassaten dinledim; Emniyet
mensupları şöyle bir anons yapıyorlar, sürekli olarak her
yarım saatte bir diyorlar ki: 2911 sayılı Kanuna istinaden
toplu yürüyüşle alakalı verilen İl Hıfzıssıhha
Kurul Kararı gereğince Ankarada yapılacak bütün etkinlikler
kısıtlanmıştır. Orada bulunanlara Eğer arzu
ederseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelere
katılabilirsiniz. Baro başkanları için zaten dün de bu davetimizi
yaptık. Başka bir yere gitmek isterseniz yine yardımcı
oluruz. Bu hususlarla ilgili olarak da tekrar tekrar hatırlatma yapmaya
devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayalım Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Dün de Genel Kurulda ifade edilmişti, biz, Tunalıda bekleyen baro
başkanlarımızı buraya gelsinler diye davet ettik. Fakat
hatırlayacaksınız, dün, burada, Grup Başkan Vekili
arkadaşımız dedi ki: Aman, buraya gelmeyin. Hatta onun üzerine
ben şunu söylemek istedim: Ya, gelmek istiyorlar Buyurun. diyoruz, siz
engel oluyorsunuz. Yani, burada mesele nedir; içeri gelmek istiyorlar mı,
konuşmak istiyorlar mı yoksa bu direnç üzerinden bir siyaset mi
ortaya koymaya çalışıyorlar? Eğer sözü olan bir kişi,
iki kişi varsa sözün gücü kâfidir;
bir insanın bir kelimesi pek çok şeyi değiştirebilir,
gelmek isteyen buyursun. Bakın, bugün, beni Çankırı
Milletvekilimiz aradı, Çankırı Baro
Başkanımızın gelmek istediğini söyledi. Biz de konuyla
alakalı girişimlerimizi yaptık, belki de kendisi şu anda
Genel Kurulumuzda bizleri dinliyordur.
Şimdi, şunu
söyleyeceğim: Hakkın kullanımından bahsediyor
arkadaşlarım, dilekçe hakkının kullanılmasından.
Mecliste söz söylemek de bizim hakkımızdır, Grup Başkan
Vekillerinin hakkıdır ama bir hakkın kullanılması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Son cümle
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Türkiye Cumhuriyetinin Bakanını,
yaptığı işlerle ilgili olarak eleştirirken kendisinin
isminin önüne telaffuz edemeyeceğim ama had
sınırlarını zorlayan ifadelerle kendisine buradan
seslenmeyi bir hakkın suistimali olarak görüyorum. Türkiye Cumhuriyetinin
Bakanının adını tam olarak telaffuz edersiniz,
arkasından şikâyetinizi ifade edersiniz. Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki konuşma özgürlüğü hakaret etme özgürlüğü
değildir. O yüzden bu konuyla alakalı da lütfen söylediklerinizi geri
alınız diye ifade etmek isterim.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Beştaş
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi,
vaka şu: Gördüklerimize mi inanalım, söylediklerinize mi? Bunu
söylüyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Gördüklerini nasıl gördüğün önemli!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Gördüğümüz, Sayın Başkan
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Yalan mı söylüyoruz?
OYA
ERONAT (Diyarbakır) İstediğine inan!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen, sözümü kesmeyin, sonra sizi dinleyeceğim.
Ben
elimde- bir tweet okuyacağım. Tekirdağ Milletvekili
Sayın Mustafa Yel, iki gün önce bir tweet atmış, bu tweeti
ben de paylaştığım için biliyorum: Bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılan kendi resmî hesabı- Meclis
Başkanlığı seçimi dolayısıyla Tekirdağdan
gelen çok sayıda misafirimizi ağırlamanın mutluluğunu
yaşadık. İyi yapmış, hoş gelmişler
Tekirdağdan. Ve başkaları da var, paylaşmışlar.
Bunu ben retweet- alıntı alarak yazdığım için
paylaşıyorum. Bu Meclis sadece iktidar partisine mi açık? Sadece
iktidar partisinin milletvekillerinin misafirlerine mi açık, yoksa bütün
yurttaşlara mı açık? Önce bunu kabul edelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu reddediyorsanız, kendi
tweetini reddetsin, resmî hesap. Ayrıca, başka onlarca tweet
paylaşıldığını da biliyorum.
Bize
corona anlatılırken, Covid-19 anlatılırken lütfen, bizim de
asgari bir akıl ve zekâya sahip olduğumuzu kabul edin, en az sizin
kadar bir zekâmız var. LYS sınavına 1,5 milyon öğrenci,
bütün itirazlara rağmen, girdi, sokuldu. YKS sınavına 2,5 milyon
öğrenci, bir kısmı ambulanslarla götürülerek sınava
konuldu. İşçiler hiçbir önlem alınmadan
çalışıyor; fazla mesai yaptırılıyor. Kargo emekçilerinden
yüz binlerce, milyonlarca emekçi daha Covid-19la yüz yüze. Bu Mecliste şu
anda, bilinen 4 milletvekili Covid-19a yakalanmış ve tedavi görüyor.
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yüksek riskli bölge olduğunu ilan etti. Bugün, gittiğimizde polisler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kesildi)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Nasıl toparlayayım Başkan?
Gördüklerimizi yalanlıyorlar. Bugün, Sağlık
Bakanlığının açıklamasından sonra, polisler maske
takmadan -bizim Ankara Vekilimiz uyardı Lütfen maskenizi takın.
diye- insanlarla haşır neşir bir ortamda. Yok efendim, Meclise
baro başkanları gelemezmiş!
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Baro başkanları değil
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yaklaştırmıyorsunuz. Şu anda,
Sayın Mehmet Tiryaki oradan geldi; 30 baro başkanı Tunusta
bekletiliyor.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Bitti.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitti diyorum çünkü baro başkanları
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Gelsinler ya, gelsinler.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) İzin verilmiyor Özlem Hanım ya, izin verilmiyor.
Gelsinler
İzin verilmiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İzin verilmiyor.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Meral Hanım, baro başkanları değil,
yanlış söylüyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) İzin verilmiyor Özlem Hanım ya!
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Başkanlar gelebilir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben bitireyim, ben bitireyim.
Şimdi, birkaç vaka
var. Covid, arkasına saklanılan, kesinlikle mesnetsiz bir gerekçe. Covidle
mücadele edilseydi -bu söylediklerim yüzde 1i değil- bunlar
yapılırdı önce; bunların hiçbiri yapılmıyor.
30-40 baro başkanı gelecek, dilekçe verecek
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Baro başkanı değil Başkanım. Lütfen, rica ediyorum
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kendi misafirlerini ağırlayanlar
bunları kabul etmiyor. Böyle bir şeyi kabul edemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, peki
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yayın
sırasında -hepimiz milletvekiliyiz- gördüğümüze, siyah
dediğimize beyaz diyorlar ama siyaha dokunabiliyoruz, gün gibi açık
yani. Niye böyle gerçek dışı bir beyanda bulunuyorlar? Baro
başkanları da avukatlar da dilekçe verme hakkına sahiptir; onlar
misafir değil, hukukçudur, kendi dilekçe verme haklarını
kullanırlar.
Son olarak şeyi
söylemek isterim: Efendim, gelsinler, Genel Kuruldan bizi izlesinler. Niye
izlesinler efendim? Biz karar vermedik ki. Bugün gittim ziyarete, onlar dedi
ki: Gidip fermanımızı mı izleyelim?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Kürsüye mi alalım? Kürsüye alalım isterseniz, kürsüye buyursunlar.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Aynen baro başkanlarının sözü: Bizim
hakkımızda konuşulacak
Baro başkanlarının
hakkı konuşulacak, onların söz hakkı olmayacak, Komisyona
alınmayacaklar; Buradan, gelip, izleyin. diyorlar.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Nerede konuşmasını istiyorsunuz?
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Komisyonda, Komisyonda.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Feyzioğlu gelsin, size yeter. Size yeter
Feyzioğlu herhâlde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım, artık herhâlde bir sınırı
olacak bu konuşmaların.
BAŞKAN Peki,
Sayın Beştaş, aynı şeyleri söylüyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Evet.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, ama
o kadar vahim bir tablo var ki
Son cümlem.
Bizim talebimiz çok net, söyledikleri doğru
değil, baro başkanları şu anda barikat önünde Tunusta
bekletiliyor. Bir an önce gelsinler, içeri alınsınlar, dilekçelerini
versinler, sonra gidecekler zaten.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Özel
(CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey söz istemişti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani, hep size mi söz
hakkı versin?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, siz
söylediniz Özgür Bey ya.
Cevabı ben vereceğim, bir ton şey
söylediniz zaten. Hem siz çalışmak istemiyordunuz, kapansın
istiyordunuz.
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, Sayın
Başkan, gerçekten Özlem Hanımın söylediklerine bir
mevkidaşı olarak ne tepki göstereyim, alınıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hadsiz Süleyman denir
mi bir bakana ya? Ne demek ya, bakana bu söylenebilir mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani,
çünkü
Onu söyleyeceğim, onu sonra söyleyeceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Biraz artık yani, lütfen ya
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özlem
Hanım, ben sizi dinliyorum, bütün mevkidaşlarınız
dinliyorlar.
BAŞKAN Şöyle
yapalım mı? Bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra gündemimize
geçelim.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ben söz istiyorum Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, şundan dolayı alınıyorum: Biz,
birbirimize karşı sertleşebiliriz, yumuşayabiliriz, o olur,
bu olur ama birbirimizin gözünün içine baktığımızda bir
gerçeğin tam tersini söyleyip de karşı tarafı böyle hafife
alan, karşı tarafla alay eden bir yaklaşım içinde olmamak
lazım. Ben Özlem Hanımın da bütün
mevkidaşlarımın da aklını da vicdanını da
önemsiyorum. Şimdi, bir gerçek var, Sağlık Bakanı diyor ki:
Türkiyede Ankara en riskli 5 ilden biri.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ankara Valiliği,
baro başkanlarının geliş kararını
aldıkları gün Ankarada toplanma, yürüme, eylem bilmem ne
yasağı. E diğer 5 il? Yok. Daha çarpıcı bir örnek,
Halkların Demokratik Partisi Hakkariden Edirneye 2 ilden
başlayıp, Ankaraya yürüyeceğim. dedi; Hakkari ve Edirnede Covid
yüzünden toplanma yasağı, giriş çıkış
yasağı. Arkadaşlar, bakın, bunu Covid diye
savunursanız yüzüme bakıp Seni salak yerine koyuyorum, seninle alay
ediyorum. dersiniz, ben buna alınıyorum.( HDP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, şöyle bir
gerçeklik yok, bakın, suç örgütü yönetiyorsanız böyle yönetirsiniz.
Bu nasıl bir mesajdır biliyor musunuz? Baba filminde adamın
atının kafasını kesip yatağına koyuyor ya, suç
örgütü böyle çalışır. Canan Kaftancıoğluna 23
Haziranda ceza verir, HDP Eş Genel Başkanının
duruşmasını 5-6 Ekime koyar, duruşma günü bir güne
veriliyor ya, devam ediyor -5-6 Ekim olayları- 5-6 Ekime koyar. Burada
Meclise alamayız. deyince Efendim, sizi Meclise alacaklarsa
yollarız. diyor oradaki polis müdürü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Burada, Belma Hanım diyor ki: Baro başkanıysa
gelir; değilse böyle, İdare Amirimizden izin alsın. Biz de onu
yapıyoruz, İdare Amirliğine başvuruyoruz, diyoruz ki:
Eğer mümkünse gelsinler, dilekçelerini versinler. İdare
Amirliği Gelirlerse alırız. deyince, eş zamanlı,
oradaki yürüyecek arkadaşların önüne TOMA çekiyor Sayın
Başkan, protesto değil, kaldırımda yürüyen, Meclise gitmek
için yürüyen- diyor ki: Salmayız. Bu şartlar altında siz dönüp
Covid movit derseniz
Bakın,
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, vicdanın varsa tut, şunu
cevapla: Eğer izin verilse baro başkanları üçer metre mesafede
duruyordu, değil mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Dün izin vermedi Bakan ve orada milletvekili ile polisin, polis
ile baro başkanının, avukatın arasındaki mesafe 2
santim, burun buruna, görüntüleri gördünüz. Covidle mücadeleyi akamete
uğratan, orada alınan karar. O milletvekilleri sonra buraya geliyor,
buradan bütün Türkiyeye, o baro başkanları bütün Türkiyeye gidecek.
Covid diyorsan, Covidle mücadeleyi aksatan, tehlikeye sokan o karar.
Bıraksan, üçer metre mesafeyle şurada yürüyecekler, gelecekler,
dilekçe verecekler.
Şimdi,
Süleyman Soyluyla ilgili kısmını da söyleyeyim: Siz Buna
haddiniz yoktur. diyorsunuz. Haddiniz yoktur. demekle hadsiz arasında
bir fark yok. Sayın mevkidaşım, illa dediğiniz gibiyse
uyarınıza uyuyorum ve Hadsiz Süleyman değil, ismini tam
söyle. dediniz, Süleyman Soylu, hadsizsin sen, hadsiz! diyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sensin hadsiz!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Özlem Hanım, bir dakika, bir şey söyleyeceğim.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Grup Başkan Vekilleri tarafından kapsamlı
açıklamalarda bulunulmasının çalışma süresinin
uzamasına neden olduğuna ve bu durumun salgın nedeniyle risk
oluşturduğuna, gündeme geçilmesine imkân tanınması
gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
- Gündeme geçmemize fırsat verirseniz sevinirim. Sizin için söylemiyorum,
bütün arkadaşlara söylüyorum. Aşağı yukarı üç
yıldır birlikteyiz, ben hiçbir Grup Başkan Vekiline son sözünüzü
söyleyin demedim. Size cevap olarak söylemiyorum ama gündem önümüzde. Bir de
dün bir arkadaşımız yani özellikle Bülent Turan söyledi,
sağlıkla ilgili, belli bir saatten sonra vücudun
bağışıklık şeyi de zayıflıyor. Yani
gece saat bire, ikiye kadar geldiğimizde, Allah korusun, mikropla
karşılaştığımızda anında onu alabilme
Yani vücut kendi dayanıklılığını kaybediyor.
Dolayısıyla önümüzde bir gündem var, bu gündeme de geçmemize imkân
tanırsanız sevinirim.
Buyurun
Özlem Hanım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, şimdi
arkadaşlarım diyorlar ki: Aklımızla alay ediyorsunuz.
Yani şimdi ben de şunu söyleyeceğim: Ben bu lafı hiç
sevmem, o alay kelimesini falan çünkü kimsenin aklıyla alay etmem.
Aynı konuyu dönüp dolaşıp
Yani bir konu üç farklı
şekilde anlatılıyor, aynı şey söyleniyor. Ya, burada
herkesin bu dediğinizi bir kerede anlama kabiliyeti var. O yüzden ben bir
kere söyleyeceğim çünkü öyle olduğumuza inanıyorum. Yani
anlayana bir kere kâfi, o da şudur: Şimdi -Komisyon
Başkanımız Yılmaz Bey buradalar- İç Tüzüke göre baro
başkanlarının tamamının içeri gelebilmesi için bir
davet olması lazım yani Komisyonun resmî bir daveti olursa, baro
başkanları kapıya geldiğinde normal şartlarda içeri
gelebilir. Komisyonun böyle bir resmî daveti olmadı. Bu ayrı bir
mesele, belki konuşabiliriz bunu. Neden olmadı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Çünkü biz daha evvel -kendi ifadeleriyle- baro
başkanlarını temsilen 40 baro başkanını dinledik.
Şimdi bunu kenara koyuyorum. Bütün itirazları dinledik çünkü temsilen
geldiler ve o gün Komisyonda -biraz evvel Yılmaz Tunç Bey, yine
Başkanımız bana tekrar attılar- dün burada söylemiştim
ama bir daha söylüyorum: 3 baro başkanı -20 başkandan 3
tanesini lütfen seçiniz- içeri gelsinler, hangisi geliyorsa ister Ankara,
İstanbul, İzmir ister farklısı, hangisiyse gelsinler,
lütfen Komisyonda dinleyelim. denildi kendilerine. Ne oldu? Hayır,
olmaz.
Biraz
evvel yine Dilekçe Komisyonu Başkanımız Belma Satır
Hanım şunu ifade ettiler, çok net yani burada söyleniyor: Eğer
baro başkanlarımız dilekçe vermek için gelmek istiyorlarsa
buyursun gelsinler. Ben de şimdi buradan AK PARTİ Grup Başkan
Vekili olarak diyorum ki: Gerekirse şimdi Emniyet müdürünü de
arayacağım, eğer baro başkanlarından gelmek isteyen
varsa -avukatlar demiyorum- baro başkanlarından Meclisimize gelerek
Dilekçe Komisyonuna eğer bir dilekçe vermek isteyen varsa lütfen
buyursunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Salmıyor adam, salmıyor ya! Allah Allah!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Değerli arkadaşım, ben şimdi arayacağım, bak
söylüyorum, daha ne yapayım yani? Diyorum ki, buradan sesleniyorum, baro
başkanlarından herhâlde bizi dinleyen binlerce insan, sayın baro
başkanları, eylemdeki kardeşlerim, eğer buraya gelmek
istiyorsanız telefonumu da söylüyorum: 05323038929. Arayın, ben
açacağım, sizi içeri alacağım ve verecekseniz.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Son bir şey Sayın Başkanım, bir cümle daha. Şimdi,
bakın, ben arkadaşıma hadsizsiniz demedim. Ben, kelimelerle
tepetakla oynamıyorum. Ben diyorum ki, eleştiri yaparken hiçbir
arkadaşımıza -Grup Başkan Vekili, Bakan- adlarını
kullanarak, oynayarak hakaret etmeyelim. Adını, soyadını
söyleyiniz, eleştirinizi söyleyiniz. Hiç kimsenin ismiyle alay etmeden,
hakaret etmeden konuşmayı başarabiliriz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Birlikte gidelim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Gayet güzel oldu.
İYİ PARTİ
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım.
Buyurun, okuyun.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Samsun Milletvekili
Bedri Yaşar ve 23 milletvekili tarafından, Çin Halk Cumhuriyeti
yönetimi tarafından Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yönelik
uygulanan sistematik baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarından
kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
10/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma kurulu 10/7/2020 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Bedri
Yaşar ve 23 milletvekili tarafından, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi
tarafından Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yönelik uygulanan
sistematik baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarından kaynaklanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 10/7/2020 Cuma günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önergenin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak Çin Halk
Cumhuriyeti yönetimi tarafından Doğu Türkistanda Uygur Türklerine
yönelik uygulanan sistematik baskı, zulüm ve asimilasyon
politikalarından kaynaklanan sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğumuz
önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Doğu Türkistanda Uygur Türklerinin çilelerine her geçen
gün yeni çileler eklenmektedir. Dünya kamuoyu da Hükûmet de bunları
görmezden gelmektedir. 5 Temmuz 2009 Urumçi katliamının 11inci
yıl dönümündeyiz. Biraz önce Grup Başkan Vekilleri de aynı
hatırlatmada bulundu, yine Srebrenitsa katliamının da cumartesi
günü yıl dönümü. Dünyanın her tarafındaki katliamlara
bakın, dünya bir şeyler söylerken maalesef Uygur Türklerine uygulanan
katliamla ilgili Hükûmetimiz, Meclisimiz bir kınama bile
yayınlayamamıştır, ben buradan hatırlatıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Çinle ilgili her ne kadar ticari faaliyetleriniz olursa
olsun, bugün esaret altında bulunan Doğu Türkistandaki Uygurlara
uygulanan asimilasyona karşı ses yükseltmezseniz, orada olan
olaylara... Hepiniz biliyorsunuz, bugün olaylar o kadar ilerledi ki maalesef,
Doğu Türkistanda şu an özellikle Doğu
Türkistanlıların yanına Çinliler özellikle
yerleştirilmektedir. Aynı şekilde, Uygur kızları
zorunlu olarak Çinlilerle evlendirilmektedir yani bunun daha altını
söylemiyorum. Vicdan sahibiyseniz, bunların ne manaya geldiğini... Bu
kelimeleri duyup bu hissiyatın içerisinde hiçbir şey
hissetmiyorsanız, bununla ilgili hiçbir tepki ortaya koymuyorsanız
ben bu tepkiyi koymayanların insanlığından bile şüphe
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün
Hükûmet olarak Afrikada adını bile söylemekte
zorlandığımız ülkelere yardım maksadıyla
gidiyoruz. Gidin, hiç itirazımız yok; hiç itirazımız yok,
gidin ama Doğu Türkistanda yapılan zulmü görmezden gelmek de
dünyanın en büyük ayıplarından biridir. Bugün Amerika bile bunu,
Doğu Türkistanda yapılan zulmü kınamıştır,
kınamayan parlamentolardan biri maalesef bizim Parlamentomuzdur. Ümit ediyorum
ki bundan sonra hiç olmazsa şu an veya bundan sonra bunu kınama
fırsatımız olur diye düşünüyorum. Sadece bunu onaylayan
biri var; böyle televizyonlarda kapı kapı dolaşan bir Doğu
Perinçek var, diyor ki: Kültür çalışması yapıyor. O zaman
gidelim şu Doğu Perinçekin evinde de bir kültür
çalışması yapsınlar. Yok böyle bir şey
arkadaşlar. Bakın, bugün uygulanan zulme sessiz ve sedasız
kalamayız. Bununla ilgili bir araştırma önergemiz var, diyoruz
ki: Gelin, bu konuyu araştıralım.
Yine, aynı
şekilde dinini yaşamakta zorlukları var. Doğu Türkistanda
30 bin civarında cami var; 15 bin tanesi yıkıldı, 15 bin
tanesi de hizmet edemez hâlde işte, müze şeklinde, 5-10 tanesi de
gelen gidene farklı şekillerde gösteriliyor. Aynı şekilde,
ibadetlerini yapmaları düşünülemez bile. Ellerindeki Kuran-ı
Kerimleri de dâhil, tümüyle ellerinden alınmış ve de
toplanmıştır. Namaz, oruç, buna bağlı ibadetlerin
yapılması zaten Hak getire; bunların tamamı da
yasaklanmıştır. Bütün bunları hepimiz biliyoruz ama
maalesef sesimiz çıkmıyor.
Yine, bir dakikalık
süre içerisinde konuşan bir arkadaşımız vardı, diyordu
ki Ayasofya muhakkak açılmalıdır. E, bizim Sayın Genel
Başkanımız diyor ki: Açılması Sayın
Cumhurbaşkanının iki dudağı arasındadır,
mümkünse dün açılmalıdır dün. Var mısınız, hadi
buyurun. Onun için, bazı şeyleri söylerken değerli
arkadaşlar, bunların da arkasında durmamız lazım. Ben
ümit ediyorum ki her türlü ticari mülahazadan uzak durarak -Çinde belli
faaliyetlerimiz olabilir ama- İnsanlık ölmedi. dememiz lazım.
Yani burada, bu kürsüde 40 kişiyle Çin sarayını basan
Kürşadın devamı olduğunu iddia eden
arkadaşlarımız, esaret rüyası gören
arkadaşlarımız bütün siyasi partilerde var ama bu olayları
duyup da hâlâ tepki göstermiyorsak hakikaten bizlerde de bir sorun
olduğunu düşünüyorum. Buradan, bu kürsüden ben bu zulmü
kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
Ümit
ediyorum ki
Zaten İslam dünyasından da ses çıkmıyor yani o
Müslüman kardeşlerimizin, yere göğe
sığdıramadığımız Müslüman
kardeşlerimizin maalesef, Doğu Türkistan zulmü konusunda hiçbirinin
ne sesi ne de sedası çıkıyor. Unutmayalım, Urumçi
Ankaradır, Aşkabat Ankaradır, Duşanbe Ankaradır,
Almatı Ankaradır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Bedri Bey, yarın gidelim 40 kişi, basalım
mı Çini? Hazır mısın?
BEDRİ
YAŞAR (Samsun) 39 kişi lazım.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Ben hazırım.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili
Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu
Buyurun
Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çindeki durum hakikaten çok kötü.
2019da artan, 3 milyon Uygur Türkünü barındıran, dikenli tellerle
çevrilen toplama kampları artık tüm dünyanın bildiği bir
gerçek. İnsan Hakları İzleme Örgütü ne diyor? İnsanlar
mahkemeye çıkarılmadan götürülüyor. Bakın, mahkemeye
çıkarılmadan bir polis devletinde 3 milyon Uygur Türkü toplama
kamplarında. Camiler boş. Camilere Ülkeni sev, yurdunu sev!
afişleri asan bir polis devletiyle karşı
karşıyayız. Sakal bırakmak, uzun tesettür giysisi giymek,
başörtüsü takmak, namaz kılmak, oruç tutmak, toplama kamplarına
gitmek için bir neden. Yine, telefonların dinlenmesi, kameralarla tüm
hayatın izlenmesi, apaçık belli, tüm insan hakları
kuruluşlarının raporlarına yansıyan bir gerçek.
Asimilasyon dinî ve kültürel anlamda son hızıyla işliyor.
Bakın, Ziynet Gül Tursun, Türkiyeden Tacikistana zorla gönderilen ve
şu anda Çin zindanlarında olan bir kadın. Türkiye Göç
İdaresi bu konuda hesap vermelidir.
İkincisi,
yine bakın, Abdulkerim İsmail, 86 yaşında bir din âlimi,
Çin zindanlarında hayatını kaybetti. Türkiyede Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesini bitiren Ekrem Mehmet, Çin zindanlarında
işkence altında öldü. Biz bunları uzun süredir takip ediyoruz.
Genel Kurulda bu konu üzerine iki konuşma yaptım ve Çin
Büyükelçiliği yetkilileri 2 defa bizi ziyaret ederek açıklama yapma
ihtiyacı duydu. Ben kendilerine Çin zindanlarındaki 325
aydının hâlini sordum; cevap veremediler, diğer
sorularımıza cevap veremedikleri gibi. Başka nasıl cevap
veremiyorlar? Bakın, Çin Büyükelçisi Deng Li geçen gün Deutsche Welleye
konuştu; birçok gerçeğin üstünü örtmeye çalıştı ama 3
konunun üstünü örtemedi. 1incisi: Toplama kamplarına zorla götürülenlerin
geri çıkma hakkı yok. 2ncisi: Dinî aşırılığı
Çin belirliyor, dinî aşırılık ne demekmiş Çin
belirliyor ve terbiyeyi de Çin yapıyor. 3üncüsü de: Kayıp Uygurlar
var. Bu 3 konuya cevap veremedi ve kabul etmek zorunda kaldı. Gerçi
Türkiyede de kayıp insanlar var, iktidar bu konuda bir açıklama
yapmıyor; Çinden farkı kalmadı anlaşılan, o belli.
Ve
bakın, bizim tespitlerimize göre, şu anda, bir yıldır
Türkiyeden bir heyetin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Geçen sene temmuz ayında, Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğanın Çin ziyaretinde bir anlaşma yapıldı, 50
milyar dolarlık bir anlaşma ve ondan sonra, Çin siyaseti konusunda
tıs, ses seda yok. Cumhur İttifakı -AK PARTİ ve MHP- tek
kelime eleştiri yapmıyor. Neden? 50 milyar dolar anlaşma var. Ve
sonrası: Bir yıldır güya -o ziyarette belirlenmişti- bir
Türk heyeti Çine giderek toplama kamplarını inceleyecekti; bir
yıldır gitmiyor arkadaşlar, takip ediyorum, bir yıldır
gitmiyor. Ve biz, gittiği zaman da Çinin gösterdiği yerleri
değil, her yeri gezmesi gerektiğini söylüyoruz; bir yıldır
gitmiyor. Şu anda biz Halkların Demokratik Partisi olarak Kürtlerin
de, Uygur Türklerinin de hakkını savunan bir partiyiz ve
iktidarın Uygur Türklerini sattığını düşünüyoruz
AKP PARTİ ve MHPsiyle; 50 milyar dolar için bu satışın
gerçekleştiğini net bir şeklide söylüyorum. Varsa hamaset
dışında bir sözleri cevap versinler.
Teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun İYİ PARTİ grup
önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Konuşmacının
kürsüde yaptığı bu hadsiz lafları iade ediyorum, reddediyorum
ve kınıyorum. Kim kimi satmış? Utanmadan, Çinin
yaptığı zulümler ile Türkiyedekini aynı ölçüde
değerlendiriyor. Yani, bu grup önerisinin bile ne kadar istismar
edildiğini açıkça ortaya koyan görüşler ifade edildi burada.
Türkiye Cumhuriyeti -biraz sonra, sıram geldiğinde
konuşmamı da yapacağım- elinden gelen gayreti de
göstermektedir. Ne yapacağız? Çine savaş mı
açacağız? Yani bu, istismardan başka bir amaç
taşımamaktadır. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri)
Ne demek 50 milyar dolar
için sattı. demek? Türkiye Cumhuriyeti, dünyada insanlığın
timsali bir ülkedir ve devlettir. Tarih boyunca da böyledir, bugün
itibarıyla da böyledir. Dünyadaki bu insani meselelere Türkiye kadar
.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
insani yaklaşan ikinci bir örnek ülke gösteremezsiniz; tarihen de
böyledir, şimdi de böyledir.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Hatibimiz sataşmadan dolayı
BAŞKAN - Yerinden
vereyim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, hayır. Direkt sataşma var.
RECEL ÖZEL (Isparta)
Sataşmadı ki ya. O sataştı cevap veriyor.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ne sataşması ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hatibiniz
sataştı, sataşan hatibiniz. Sayın Başkan, sataşma
olmasına rağmen yerimden söz aldım.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Ben söz istiyorum efendim, sataşma var.
Efendim, kürsüden istiyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, kavramlar çok açık ama.
BAŞKAN - Buyurun
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sataşan sensin, hadsizlik yapma!
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Bursa) FETÖ kontenjanı mı konuşturuyor acaba?
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Bakın, biz belgelerle
konuşuruz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ne belgesi ya!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Bu, FETÖ politikasıdır.
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) FETÖ kontenjanı, FETÖ, FETÖ...
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Ben, Türkiyenin Çin
politikasını uzun yıllardır takip ediyorum ve belgelerle
konuşuyorum, sizin gibi hamasetle değil.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ne hamaseti ya!
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Hamaset değil, iftira atıyorsun
sen.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, şu anda 50 milyar
dolar için Uygur Türkleri gerçekten satılmıştır.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tüh yüzüne senin!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Daha öncesinde, Berat Albayrakın
3,6 milyar dolarlık aldığı kredi sonrasında Uygur
Türkleri satılmıştı. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Yuh sana be!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, raporları inceleyerek
biz bunları söylüyoruz, İnsan Hakları İzleme Örgütünün
raporlarını inceleyerek söylüyoruz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Yalan söylüyorsun.
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Hangi rapor, hangi?
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Birleşmiş Milletler
Kitlesel bir soykırım vardır." diyor ve sadece sadece üç
kuruşluk ekonomik menfaatiniz için susuyorsunuz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Yalan söylüyorsun, yalan!
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Amerikanın sesi misin sen?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Çindeki uygulamalara üç kuruşluk menfaat için susuyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, bir dakika dinleyin
de ben sizinle belgelerle konuşayım. Çin zindanlarındaki bir
insan, Kayrat Samarkand ne diyor?
İSMAİL
TAMER (Kayseri) İftira atıyorsun.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Ayıp bir şey ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir dakika beyler...
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Ya, susun Allah aşkına!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, bir dakika bekleyin.
Sayın
milletvekilleri, hatibin konuşmasına müsaade edin.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Ama o da yalan söylüyor.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Yalan söylüyor.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) ABDnin maşalığını
yapıyor.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, ben belgelerle
konuşuyorum, Çin zindanlarından bir belge, Kayrat Samarkand:
Sorgulama sırasında ağır işkence gördük. Ufacık
hücrelerde çok sayıda insan bir arada tutulduk ve kimilerini intihara
sürükleyen parti rejiminin acımasız uygulamalarına maruz kaldık.
diyor.
Biz,
Çinde başörtüsünün yasaklandığını söylüyoruz.
Türkiyede başörtüsü istismarı yapanlar Çindeki başörtüsü
yasaklamasına karşı tek bir kelime etmiyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Neden? Üç kuruş para için, utanın
ya, utanın! (HDP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Ayıptır, yalan söyleme!
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Utanacak sensin! Yalancı!
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Maşalık yapıyorsun, maşalık!
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) FETÖ kontenjanından vekil olanlar
konuşamaz burada. FETÖ kontenjanı, FETÖ...
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bu konuşmacının
ifadeleri provokatiftir. Çin ile Sincan Uygur Türklerinin haklarını,
hukukunu savunmak değil, burada Amerika Birleşik Devletlerinin
emperyal politikaları ve FETÖ ağzıyla bir provokasyona maruzdur
Türkiye Cumhuriyeti; bu sözleri ancak bunu ifade eder.
Biz,
Çinde, Doğu Türkistanda, Çinin yaptığı zulümleri son
birkaç yıldır yaptığı zulümler değil ki- elli
yıldır, altmış yıldır, yetmiş
yıldır yaşattığı zulümleri ta ciğerinde,
yüreğinde hisseden, bunu âdeta varlık sebebi hâline getirmiş
insanlarız. Hiç kimse bunu emperyal provokasyonların emeli
doğrultusunda, bir propaganda ve provokasyon meselesi yapamaz ve
yaptırtmayız. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
38.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi tarafından
Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yönelik uygulanan sistematik
baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarından kaynaklanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen İYİ PARTİ grup
önerisi üzerinde hamasi tartışmalar yapılmasına son
verilmesini istirham ettiğine ilişkin açıklaması
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Evet, ben önerge sahibi
partinin Grup Başkan Vekili olarak konuşuyorum. Elimde hiçbir belge
falan yok, belgelerle konuşma ihtiyacım da yok çünkü ben Türkçülük
davasını yüreğimde hissederek, o tarihi süzgeçten geçirerek
yetişmiş biriyim. O sebeple, evrakımüspiteye ihtiyacım yok.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Öhö!
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Kim ne diye öksürdü
bilmiyorum?
Şimdi,
bu önergeyi biz, bu kabîl bir tartışma yapılsın diye
vermedik. Müsaade edin de
Yani bu etnik temelli siyaseti bir tarafa
bırakmak suretiyle müsaade edin ki Türkçülük de bize kalsın.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar; HDP
sıralarından gürültüler)
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) Etnik siyaseti bir tarafa
bırakalım.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Şimdi, bakınız
bana da istediğiniz gibi saldırabilirsiniz. Ben diyorum ki
(HDP
sıralarından gürültüler) Ya, istediğiniz gibi
saldırabilirsiniz, ben ancak tebessüm ederim, elimden başka bir
şey gelmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Etnisite üzerinden,
bakın, bu duygusallık doğru bir şey değil;
dindarlığı da duygusallık temelli yapıyoruz, orada da
farklı saiklerle ayrışmaya vesile oluyoruz. Milliyetçiliği
de duygusallık temelinde yapıyoruz, o da bizi başka yerlere
götürüyor.
Bizim
hatibimizin burada bahsettiği şey, aslında bir insanlık sorunu.
İnsan kayıplarının olduğu yerde zaten insanlık
sorunu vardır. İnsanlık sorunları genellikle
gelişmemişlikten kaynaklanır.
Şimdi,
biz, Doğu Türkistan davasıyla çok önceden beri meşgul olan bir
gelenekten gelmemiz münasebetiyle Amerika Birleşik Devletlerinin,
geçmiş dönemlerde KGBnin, bugün de Çin istihbarat
teşkilatının orada neler yaptığını ve bu
alanda Türkiye'den de kimleri kullandığını yakinen bilen
insanlarız. O sebeple, bu masum önergenin üzerinde hamasi
tartışmalar yapılmasına son verilmesini istirham ediyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum efendim.
MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Siz çözüm istemiyorsunuz ki tartışmak
istiyorsunuz sadece.
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, biz, sadece ve
sadece kendi ilkelerimiz, hayata bakışımız hem Türkiye'de
hem uluslararası alanda neyi gerektiriyorsa onu konuşur, onu söyler,
onu biliriz. Biz, ne bir etnik kimlik siyaseti yapan bir noktadayız ne de
Sayın MHP Grup Başkan Vekilinin, böyle, kabul edemeyeceğimiz bir
tarzdaki itirazını da kabul edebilecek noktadayız. Biz, elimizde
Birleşmiş Milletlerin, Human Rights Watchun ve daha birçok insan
hakları kuruluşunun belgeleri, Doğu Türkistandaki hak
ihlallerine, soykırıma, diğer sorunlara dair partimizin
görüşlerini savunuyoruz. Bugün sadece önerge üzerinde sözümüzü de söyledik
ama çok farklı alanlarda da bunu söylüyoruz, söylemeye devam ediyoruz.
Dünyanın neresinde olursa olsun bir haksızlık, bir hukuksuzluk,
bir zulüm, bir siyasi soykırım varsa HDP
karşısındadır, karşısında olmaya da devam
edecektir.
BAŞKAN
Peki, çok teşekkür ederim.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) - Dünyada zulüm karsında olan tek parti AK
PARTİdir; haksızlıkların karşısında,
hukuksuzlukların karşısında.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne konuşuyorsun ya?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ne biçim konuşuyorsunuz ya!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Belgeler var burada.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Grup Başkan Vekiliniz adına söz mü istiyorsunuz?
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Buyurun.
40.- İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin, Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde
HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Değerli Başkanım, biraz önce kürsüdeki
Halkların Demokratik Partisi milletvekili, biraz önce Grup Başkan
Vekilinin bahsettiği gibi Çin devletinin insanlığa
karşı işlemiş olduğu zalimane eylemleri ve hareketleri
anlatmadı, burada Hükûmetimizi suçlayarak resmen bir ticari ilişki
biçimi içerisinde Uygur Türklerinin satıldığına dair bir
ifade kullandı. Bu ifadeyi ben kınıyorum ve şiddetle de
Genel Kuruldan özür dilemeye davet ediyorum. Böyle bir ifadeyi kabul edemeyiz.
Öncelikli olarak da bizim, Sayın Cumhurbaşkanımızın
öncülüğünde, sadece Çinde değil, Afrikada, Orta Doğuda,
Myanmarda ve daha dün yıl dönümünü andığımız
Bosnadaki insanlığa karşı tüm zalimane soykırım
hareketlerine karşı tavrımız belli.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Bu konuda ben de bu manada kendisinin bu sözlerini iade
ediyorum ve kınıyorum.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Bir yıldır Çine niye
gitmediniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Beştaş
MERAL
DANRIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir soru soracağım
Başkan.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Soru sorma, var mı böyle bir şey efendim ya?
BAŞKAN
Bir dakika arkadaşlar
Bir dakika
Gündeme geçemeyeceğiz, siz laf
atıyorsunuz, orası laf atıyor. Buradan çok değişik bir
üslup kullanmama noktasında gayret ediyorum.
Ama
bir şey söyleyeyim ben size: Türk milletinin bir defterikebiri var, onu
bilin. Nerede dünyada bir Türke zalimlik yapılmışsa gün ola
harman ola! Hiç merak etmeyin. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Beştaş.
41.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tabii iktidar blokunun, MHP ve AKPnin bu
rahatsızlığını anlıyoruz. Doğu
Türkistandaki Türkleri, Uygurları savunmamız niye sizi rahatsız
ediyor, onu anlamadık.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Rahatsız etmiyor efendim, hakaretini iade
ediyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Savunmuyorsunuz ki onu. Sen Türkiyeyi suçluyorsun, Çini
suçlamıyorsun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Orada da toplama kampları var, orada
da siyasi bir soykırım var, orada da uluslararası belgelerle
ilan edilen bir tablo var, biz buna karşıyız. Kimin
verdiği, vermediği bizim umurumuzda değil.
Şimdi,
2019 Temmuzundan bu yana toplama kamplarını Türkiye niye ziyaret
etmemiş?
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Evet, verin cevabını.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Niye etmedi? Niye bugüne kadar etmedi?
Burada kamuoyu cevap bekliyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Beştaş, teşekkür ederim, sağ olun.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Samsun Milletvekili
Bedri Yaşar ve 23 milletvekili tarafından, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi
tarafından Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yönelik uygulanan
sistematik baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarından kaynaklanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yani şimdi biz burada Türkiyede insan hakları
ihlalleri yok desek yok mu olacak veya dünyanın hiçbir ülkesinde insan
hakları ihlal edilmiyor desek olmayacak mı? Kronik bir sorun var
Çinde. Uygur Türkleri, sonuç itibarıyla Çinde sistematik bir biçimde
asimilasyona tabi tutuluyorlar, asimilasyona. Yine sistematik bir biçimde de
ayrımcılığa tabi tutuluyorlar. Buna ilişkin olarak da
birçok belge var, birçok uluslararası gözlem kuruluşunun
raporları var. Girerseniz Googlea önünüzde çıkar, ne kadar itibar
edersiniz onu bilmiyorum ama önünüze çıkar. Sorun şurada:
Devletlerin, insan hakları politikalarını dış
politikaya kurban etmeleri. Bizim açımızdan da mesele bu, Türkiye
açısından da mesele bu. Türkiye, dünyanın her tarafında,
yanı başımızda yurttaşlarımızın
soydaşlarıyla ilgili tutum alıyoruz ama sonuçta başka bir
nedenle Çinle ilgili bu iddialar konusunda da bir kelime bir şey
etmiyoruz. Eğer yoksa olmadığını
araştıralım, varsa önlenmesi için çalışalım ve
dolayısıyla da araçlaştırmayalım. Bunu yapalım
ama bunu yapamıyoruz, yapmıyorsunuz ve yani riyakâr
davranıyorsunuz, yani kelimenin en hafif tabiriyle riyakâr
davranıyorsunuz.
Toplama kampları var
yansıyan, bu toplama kamplarına mesleki eğitim kampları
deniyor. Gerçekten de öyle midir, değil midir? Birçok belge var, birçok
tanıklık var bununla ilgili olarak ama sizlerden bir tek kelime bir
şey çıkmıyor. Yani burada insan hakları ihlalleriyle ilgili
olarak bir politika yapmak istemiyorum ama bunu da görün, dünyanın bu
tarafını da görün. Bakın, Bulgaristanda görüyorsunuz, Suriyede
görüyorsunuz, Yunanistanda görüyorsunuz, Irakta görüyorsunuz, neden
Çindekini görmüyorsunuz? Neden görmüyorsunuz? Neden bir tek kelime bir
şey söylemiyorsunuz?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Görüyoruz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Onu da görüyoruz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bunları araştıralım.
Bakın, Genel
Başkanımız 2013 yılında Çin ziyaretinde bizzat bölgeye
giderek durumu yerinde inceledi. O zamandan beri de biz takip ediyoruz ama
sizlerden ses çıkmıyor.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hayır efendim, lütfen konuşmacımızı
dinleyin.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Bizim itirazımız bu
riyakârlığınıza.
Evet, Türkiyede de Uygur
Türkleri ayrımcılığa tabii tutuluyor. Benim seçim bölgem
İstanbul 2nci bölge, Zeytinburnunda paralı olanlara
vatandaşlık var, yoksul olanlara yok. Yok.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Hiç alakası yok.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) - Hiç alakası yok, uydurma. Ben de 2nci bölge
milletvekiliyim, hiç alakası yok.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) - Yani suistimale şimdi onlardan mı başladınız?
Ne alakası var ya, şartları uyuyorsa herkes geçiyor.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Evet, burada da aynı süreye...
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Sezgin, bir dakika...
Sayın
milletvekilleri, laf atınca süreyi uzatıyorsunuz, bekleyin
arkadaşlar. En önde oturup laf atıyorsunuz ya!
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, ama tahammül edemiyoruz! Bu
kadar da yalan söylenmez ki! Yalanda da bir ölçü olur yani!
BAŞKAN Ya, sizin
arkadaşınız konuşacak şimdi.
Buyurun Sayın
Tanrıkulu...
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Neyse yani bu Uygur Türkleri meselesi büyük mesele.
Sayın Başkan,
bir sözüm de size, kusura bakmayın ama yani bu defterikebir Türkiye Cumhuriyeti
devletinin sadece Türk kökenli yurttaşları için olmasın, bu
defterikebir bu cumhuriyetin etnik kökeni ne olursa olsun bütün
yurttaşları için olsun. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet,
dolayısıyla, bu cumhuriyetin yurttaşları nerede kötü
muamele görüyorsa onun peşinde olalım.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Hainler hariç,
vatana ihanet edenler hariç.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Yarın 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 25inci yılı.
Üç yıl önce oradaydım, büyük bir travma yaşadım
değerli arkadaşlar, çok ölüm gördüm ama büyük bir travma
yaşadım: Hayatımın en hafif tabutunu
taşıdım. Sadece 2-3 tane kemik vardı. O katliamda ölenleri
de burada bir kez daha saygıyla anıyorum ve dünyanın neresinde
olursa olsun bütün katliamlara karşı çıkalım diyorum.
Yine, yirmi dokuz yıl önce çok sevgili
dostum Vedat Aydın kaçırılarak katledilmişti ve yakın
tarihimizin bir dönüm noktasıydı. Yine, bugünlerde onun
mezarını Madendeki Kimsesizler Mezarlığından
çıkarmıştım fethikabre katılmıştım ve otopsiye
katılmıştım. Onu da bir kez daha rahmetle anıyorum.
Yine Ali İsmail Korkmaz da bugün
öldürülmüştü tekmelenerek. Vurmayın, ölüyorum. demişti. Onun
da anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Ve son söz olarak da, insanları
yaşatamıyoruz bari dağ keçilerini yaşatalım. Onlar
için ortaklaşalım ve dağ keçilerini öldürmeyelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
herhangi bir polemiğe elbette girmemem gerekiyor ancak, Türk milletine
mensubiyet duyan hiç kimse endişe etmesin, defterikebirin tam
ortasında yeri var. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Halil Özşavlı
Buyurun Sayın Özşavlı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÖZŞAVLI
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİnin grup önerisi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Konuyla ilgili çok
kısa bilgiler verecektim: Nüfus; bu konu ne zaman dünya gündemine geldi,
neler yaşandı, neler oluyor? Fakat bundan vazgeçtim çünkü grubumuza
yönelik o kadar çirkin iftiralarda bulundu ki bazı hatipler, şimdi
anlatacaklarım hepsine birer cevap olacaktır.
Uygur Türklerinin temel insan haklarına saygı gösterilmesi yolundaki
beklentilerimiz geçtiğimiz dönemde Çin nezdinde, üst düzeyde her vesileyle
dile getirilmiştir. 9 Şubat 2019da bakanlığımız
sözcüsünün ve AK PARTİ sözcüsünün 11 ve 26 Şubat 2019da
yaptığı açıklamalarda Uygur Türklerinin ve Sincan
Bölgesindeki diğer Müslüman topluluklarının insan
haklarına saygı gösterilmesi ve toplama kamplarının
kapatılması çağrısında bulunulmuştur.
İSMAİL
KONCUK (Adana) Sincan değil, Doğu Türkistan, onu bile
bilmiyorsunuz.
HALİL
ÖZŞAVLI (Devamla) Dışişleri Bakanımız,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin 25 Şubat
2019da yapılan 40ıncı Oturumunun
açılışında yaptığı konuşmada görüş
ve beklentilerimizi yinelemiştir. Türkiyenin mesajları önde gelen
uluslararası basın-yayın organlarınca geniş biçimde
yansıtılmıştır. Son dönemde Çin tarafıyla
yapılan görüşmelerde Uygur meselesinin şeffaflık ve iş
birliği anlayışı içerisinde ele alınması
yolundaki beklentilerimiz aktarılmıştır. Avrupa
Birliği, Uygur Türkleri konusunda Türkiyeyle eş güdüme önem
verildiğini ve bu konunun ortak gündemimizin bir parçası
olabileceğini bildirmiştir. Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanlığının 14 Martta ve
özellikle de Bakanlığımıza,
Bakanlığımızın açıklamasına atıf
yaparak 27 Mart 2019da yaptığı açıklamalarda Uygur
Türklerinin insan haklarına saygı gösterilmesi, keyfî
tutuklananların serbest bırakılması talebi
yinelenmiştir. İnsan hakları ihlallerini işleyenlere
karşı yaptırım uygulamalarının öngörüldüğü
bildirilmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreter
Yardımcısı ve Terörizmle Mücadele Ofisi Başkanı
Vladimir Voronkov 13-15 Haziran 2019da Çin Halk Cumhuriyetine, Uygur
Bölgesini de Doğu Türkistanı da kapsayan bir çalışma
ziyaretinde bulunmuştur. Türkiyenin de içinde bulunduğu bazı
ülkeler, Voronkovla yaptıkları görüşmede, Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserinin de serbestçe ziyaret etme
talebi -yani Çin Uygur bölgesini serbestçe ziyaret etme talebi- henüz Çin
makamlarınca karşılanmamışken Voronkovun
bölgeyi ziyaret etmesinin Çin Halk Cumhuriyeti aracılığıyla
meşruiyet kazandırma riskini taşıdığını
belirtmiş, hayal kırıklıklarını dile
getirmişlerdir.
Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Konseyinin 41inci Oturumu çerçevesinde, 25 Haziran 2019da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÖZŞAVLI (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
HALİL
ÖZŞAVLI (Devamla) -
İnsan Hakları Konseyine hitapta bulunan
Sincan Uygur Özerk Bölgesi Vali Yardımcısı Aierken Tuniyazi AK
PARTİnin davetlisi olarak 27 Haziran-2 Temmuz 2019da ülkemizi ziyaret
etmiş, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Bülent Turan tarafından
kabul edilmiş, Diyanet İşleri Başkan
Yardımcısıyla görüştürülmüştür.
Uygur
Türkleri meselesi 2 Temmuz 2019da ilk defa Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi resmî oturumunda gündeme getirilmiştir.
Birleşmiş Milletler Orta Asya İçin Önleyici Diplomasi Bölgesel
Merkezi (UNRCCA) Başkanının Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunda verdiği brifing sırasında söz alan ABD ve Almanya
temsilcileri konuşmalarının bir bölümünü Uygur Türklerinin
durumuna ayırarak Sincanda yaşanan ciddi insan hakları
ihlallerinden endişe duyduklarını ifade etmişlerdir.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun insan hakları konularını ele alan III.
Komitesinin 29 Ekim 2019daki toplantısında, ABD öncülüğündeki
23 ülke adına yapılan ortak açıklamada Uygur Özerk Bölgesindeki
insan hakları ihlallerinden endişe duyulduğu dile
getirilmiştir. Aralarında Rusya, Mısır, Pakistanın da
bulunduğu 54 ülke
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÖZŞAVLI (Devamla) Son bir kez Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bir dakika ek süre verdim ama. Vermiyorum, grup başkan vekillerine bile
vermiyorum.
HALİL
ÖZŞAVLI (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Gökçel, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin Toroslar
Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi kimya laboratuvarında meydana
gelen patlamada hayatını kaybeden Öğretmen Ramazan Şahine
ve Sakarya ili Adapazarı ilçesi Taşkısığı
Mahallesinde meydana gelen patlamada şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 4 Temmuzda Mersin Toroslar Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu
Lisesi Kimya Laboratuvarında bir patlama oldu. 2 öğretmenimiz
dezenfektan üretmek için çalışıyordu. Öğretmenlerden
Ramazan Şahin hastanede hayatını kaybetti. Merhum
öğretmenimize Allahtan rahmet, yaralı öğretmenimiz Hasan
Satırlıya acil şifa diliyorum.
Dün
Sakaryada havai fişek fabrikasının
patlayıcılarını imha etmek üzere görevlendirilen
jandarmalarımız meydana gelen patlama sonucunda şehit oldular.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar
diliyorum. Memleketi ihmaller ülkesine çevirdiniz. Her gün iş cinayeti
haberleri geliyor, emekçiler hayatını kaybediyor,
çalışanlarımızın can güvenliği yok çünkü ülkede
emekçileri koruyan ve sağlığını düşünen bir
iktidar yok. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akçay, kusura bakmayın, görmedim ben.
Buyurun
Sayın Akçay.
43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Doğu
Türkistanda Uygur Türklerine yapılan sistematik baskı ve zulmü
lanetlediklerine, Uygur Türklerinin taleplerinin sadece yaşama, temel
insan haklarının ve inanç haklarının garanti altına
alınması olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, konuyla ilgili
olarak tutanakları da getirttim; 15 Ocak 2019dan bu yana evvelkilerini,
bütün milletvekili arkadaşlarımızın yaptığı
yüzlerce konuşma ve açıklamayı ve Sayın Genel
Başkanımızın uzun yıllardır, ömrü boyunca bu
davaya ilişkin sözlerini, açıklamalarını ve politikalarımızı
uzun uzun anlatmaya gerek yok, zamanımız da elverişli
değil- Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili olarak sadece
ben, 15 Ocak 2019, 12 Şubat 2019, 19 Haziran 2019, 15 Aralık 2019da
Doğu Türkistanda yaşanan bu hadiselerle ilgili gereken
görüşlerimi ifade etmişimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Şimdi, bu grup önerisine ilişkin sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yine 15 Aralık 2019da yaptığı
konuşmada, Doğu Türkistanda Uygur Türklerinin
yaşadığı büyük sıkıntı ve sorunlara
ilişkin gerekli görüşmeleri ve girişimleri
yaptıklarını ayrıntılı olarak açıkladı
ve bu konuda bir heyet oluşturmak suretiyle Çin nezdinde ikili
ilişkiler çerçevesinde ve hamasetten uzak konunun takibinin
yapılacağını da ifade etmiştir. Bu konuda
Dışişleri Bakanlığı Çinli muhataplarıyla
defalarca görüşmeler yapmışlardır ve yapmaktadırlar.
Doğu Türkistandaki Uygur Türklerine yönelik zulüm kamuoyunun gündeminde
kalmaya devam ediyor. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu hususu dikkatle
takip ediyoruz ve sıklıkla dile getiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Bizde bu belgelerin, belge diye sunduklarının âlâsı var.
Bizdeki fark, birtakım servislerin belge diyerek sunduğu hususlar
değildir.
Şimdi, Uygur
Türklerine yönelik sistematik bir baskı ve zulüm yapılmaktadır.
Seksen yıl önce, işgal sırasında, 1949da Doğu
Türkistandaki nüfusa oranı yüzde 87 iken 2010dan bu yana bu oran yüzde
45e kadar düşmüştür. Sadece nüfusu değil, bölgedeki Uygur
Türklerinin kültürel kimliği de büyük bir baskı altındadır.
Eğitim adı altında düzenlenen kamplarla Doğu
Türkistanın millî şuuru ve direnci kırılmaya çalışılıyor.
Uygur Türklerinin talebi sadece yaşama ve temel insan haklarının,
inanç haklarının garanti altına alınmasıdır,
başka da bir talepleri yoktur.
Her
fırsatta Türkiye aleyhine tutum alan, Türkiye'ye karşı terör
örgütlerini destekleyen Amerika Birleşik Devletlerinin Uygur Türkleri
konusunda Çine karşı tutum alması bize
inandırıcı gelmemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) ABD, kendisine rakip gördüğü Çini Uygur Türkleri
üzerinden sıkıştırmak, Uygur Türklerini siyasi ve emperyal
amaçları için kullanmak istemektedir ve bunu da görmek gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki emperyalist bayraklar altında, Amerikan
Bayrağını arkasına alarak ABD ve FETÖ ağzıyla
Doğu Türkistanlılar için hak arayışı mümkün değildir,
doğru da değildir. Uygur Türkleri, ABD ile Çin arasındaki güç
mücadelesinin enstrümanı değildir, olmamalıdır,
olmayacaktır. Bu meseleye Ankara merkezli, Türkiye Cumhuriyeti
perspektifiyle bakıp söylemlerimizi ona göre yapmak durumundayız ki
bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak politikamız budur. Doğru
Türkistanda Uygur Türklerine yapılan zulmü lanetliyor ve
kınıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisi olarak Uygur Türklerinin
yanındayız.
Genel
Kurulu ve zatıalinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Özgür Bey, buyurun.
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Uygur Türklerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla ortak bir önergeyle komisyon
kurulmasına yönelik gruplara çağrıda bulunduğuna,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, birinci husus, bu konuda
içeriğe yönelik bir şey söylemeyeceğim ama şöyle bir durum
var: Her parti bu kadar hassassa ve tüm eleştirilere bu kadar yüksek
refleks veriyorsa, bu, üzerinde mutabakata varılmış bu konunun
araştırılması ve Meclis iradesinin bir rapora
bağlanarak Genel Kurula getirilmesiyle ilgili biçilmiş kaftan.
Şimdiki oylamada, belki parti gruplarının önceden
aldığı karar gereğince bu oy kullanma imkânı
olmayacak, pozisyonlar gereği öyle anlıyorum ama Meclis kapanana
kadar İç Tüzük şuna el veriyor: Yarın Uygur Türklerinin
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili ortak bir
grup önerisi getiririz, yarın o kurulur. Pazartesi günü
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşlarında da bu
komisyona oy birliğiyle yaz tatili boyunca, ara verme boyunca
çalışma yetkisi veririz ve ekim ayına dört başı mamur
bir rapor elimize gelir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Buradaki bütün değerlendirmeleri görünce böyle bir komisyonun
kurulmasına kimsenin itirazı olmayacağını hem
söylenenlerden hem gösterilen reflekslerden görüyorum, ümit ederim öyledir.
Gruplara açık çağrımdır.
Sayın
Başkanım, ikinci husus, biraz önce sorunu dile getirdik. Belma
Hanım katkı sağladı, pozisyonlarını söyledi.
Meclise sokulursa ben alırım. dediğini söyledi. Önce Meclise
sokulmadılar, Meclise girebilir kararından sonra bu sefer polis
Tunalıdan yürütmedi. Bu kadar konuşmadan sonra tam iş çözülüyor
diye bekliyorsunuz, Çankaya Belediyesi Sosyal Tesisinin -şey diye
hatırlayacaksınız; rahmetli Rus Büyükelçi Andrey Karlovun
katledildiği, suikaste uğradığı binanın- önünde
durdurdular, hiçbir yere salmıyorlar. Muhalefet partilerinin Komisyon
üyeleri, Sayın Satıra getirmek üzere dilekçeleri aldılar, buraya
geliyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu caddeye salmazlarmış beyler, emir büyük yerden,
çıkarmıyorlar. Bu vakitten sonra, şimdi Meclis
Başkanlığı diyor ki: Geleni sokacağız.
Dilekçeler gitmiş
Zaten sorun, Ankara polisinin Tunalı Hilmiden bu
tarafa doğru baro başkanlarını getirmeme sorunuydu.
Tutanaklara böyle geçsin.
Grup
Başkan Vekili irade koyuyor. Bütün bir gün olanlar hep bir
danışıklı dövüş yani Süleyman Bey bas konuş,
bırak dinle yapıyor. Siz bırakmayın. Tamam. Siz izin
verin. Siz izin verdiniz mi? Tamam. Oradan salmayın.
Bıktırdı bizi, yıldırdı bizi. Bu kadar zulüm oldu
ya!
Ben
biraz önce sizin defterikebirinize iştirak ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tüm Türkiyede yaşayan vatandaşları, kendini bu
ülkeye ait hisseden herkesi ama o defterikebirin hesap göreceği tarafta bu
avukatlara yapılan zulüm de olacak, herkes onu da hesaba katsın.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Özlem Hanım, oylayıp size söz versem
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Samsun Milletvekili
Bedri Yaşar ve 23 milletvekili tarafından, Çin Halk Cumhuriyeti
yönetimi tarafından Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yönelik
uygulanan sistematik baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarından
kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
[CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık var.
Elektronik
cihazla oylama yapılacaktır.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Önerge kabul edilmemiştir.
Özlem
Hanım, buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Başkanım, sözü önce Belma Hanıma verelim
lütfen.
BAŞKAN
Sayın Satır, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve çoklu baro düzenlemesine
karşı 354 imza içeren dilekçenin Dilekçe Komisyonuna verildiğine
ilişkin açıklaması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz
evvelki konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum: Kırşehir
Milletvekilimiz ve birkaç Cumhuriyet Halk Partili milletvekilimiz -içeriye
herhâlde izin alarak girdiklerini düşündüğüm- avukat
arkadaşlarla Dilekçe Komisyonuna gelmişler, 354 imza içeren dilekçeyi
Dilekçe Komisyonumuza vermişler.
Ümit
ediyorum ki dilekçe hem İç Tüzükümüzün hem Dilekçe Komisyonunun yetki ve
görevleri dâhilindedir. Gerekli işlemleri biz de yaparız. Bu bilgiyi
Genel Kurula iletmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Özlem Hanım söz istemişti.
Buyurun
Sayın Zengin.
46.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, yani Özgür Beyden
fırsat bulamıyorum, diyeceğim neredeyse.
Şimdi,
üç dört dakika evvel Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman
Soyluyla konuştum. Oradan oraya, buradan buraya falan yok, şimdi
görüntüleri de aldım yani Meclisimizin -bu arada telefonum da hiç
çalmadı onu da söyleyeyim- kapısının önündeki baro
başkanlarımıza aleni olarak Meclisimizden davet olduğu
kendilerine söyleniyor -kayıtlarda var, biraz sonra size de
atacağım Özgür Bey- ve kendileri içeri gelmiyorlar. Yani burada tuhaf
bir hâl var. Şimdi Süleyman Beyle, Bakanımızla konuştum,
diyor ki: Anons ediyoruz, buyurun götürelim, Meclise götürelim. Şimdi
Meclisten de vazgeçtiler, söyledikleri şey: Hayır, biz adliyeye
gitmek istiyoruz. Lütfen bir karar verir misiniz? diyoruz. diye ifade
etti.
Yani
şunu çok net söylüyoruz: Neden oyun oynayalım yani böyle bir
şeye gerek yok, oyunun kendisi çok aşikâr. Ya, siyaset yapmak isteyen
baro başkanları var. Avukatlar için derdi olan insanlara, baro
başkanlarına diyoruz ki: Buyurun gelin, ister dilekçe verin,
isterseniz buyurun gelin, dinleyin. Aynı şeyi Komisyonda da
yapmıştık. Hiçbir şekilde kulaktan kulağa okunan bir
şey yok, açık, sarih bir durum var. Davet var, icabet yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
Sayın
Özel, buyurun.
47.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bakın, Sayın Başkanım, çok uzatmadan
şunu söyleyeyim. Sera Kadıgil Vekilimiz burada, Metin İlhan
Komisyon üyemiz olarak burada. Sabahtan beri Biz Meclise dilekçe vermeye
gideceğiz. deyince, Kuğulu Parkta Hayhay, gidersiniz,
salarız. dediler. Meclis izin vermiyordu, Meclis izin verdi, gitmek
istediler; dört saattir gidiyoruz, geliyoruz, önlerinde polis, görüntülerin
hepsi ortada. Ancak ve ancak biraz önceki tartışmalardan sonra
Tunalı Hilmi boyunca bir miktar ilerlediler, yine durduruldular.
Arkadaşlarımız gitti, biraz önce bahsettiğim binanın
önünde, oradan ileri salınmadılar. Arkadaşlarımız, o
birkaç avukat denilen bir Düzce Baro Başkanı ki baro
başkanlarını temsilen arkadaşlarımız
almış, odanıza getirdiler kendi elleriyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, toparlayalım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sabahtan beri ilerletilmeyen ve anayasal dilekçe haklarına
bile engel olunmaya çalışılan bu baro
başkanlarının ve avukatların, sadece baro
başkanlarına izin verilerek ve bir temsilciyle gelindi, verildi. Bu
vakitten sonra adliyeye doğru yürüyen başkanlara, bakın,
devletin taktiğine bakın. Süleyman Beyi tanımak için en güzel
örnek, anons yaptırıyormuş, Baro başkanlarım, buyurun
Meclise girebilirsiniz. Bak sen! Bak, günlerdir bu zulmü yapan sen
değilmişsin gibi dilekçeler ulaşınca, oradan anons
yaptırıp onu çektiriyor. Sonra ben de deyince ki Sen kimsin hadsiz
Süleyman! ağırınıza gidiyor.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Başkanım, artık yeter yani, hakikaten
yeter! Kimse bizim Bakanımıza Hadsiz Süleyman falan diyemez.
Artık yeter! Efendi efendi söylüyoruz
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Derim efendim, derim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Diyemezsiniz ya, yeter artık! O zaman siz
hadsizsiniz! Hadsizsiniz ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Senden öğrendim. Sizden öğrendim Özlem Hanım
hadsizliği, her gün Hadsiz diyorsun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben sizden öğrendim. Yeter artık ya!
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) - Haddini bilmeyenlere haddini bildiriyor bu ülkede.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Buyurun
Sayın Beştaş.
48.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, bizim
milletvekillerimiz baro başkanlarının
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Özgür Bey, yapma Allahını seversen ya!
Yakıştıramıyorum size ya!
Yakıştıramıyorum ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben de!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hadsiz. diyen sizsiniz ya! Yeter artık!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Senden öğrendim Özlem Hanım ya, sizden öğrendim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ya, lütfen ya! Bir insana Hadsiz. denmez ya bu kadar!
Bu nedir ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Dönüp dönüp günde
BAŞKAN
Özgür Bey, Sayın Grup Başkan Vekiline söz verdim.
Sayın
Beştaş, buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Yeter ya! Efendi efendi söylüyorsun, sonuç yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Özlem Hanım beklerse konuşacağım
da olmuyor, hani onu da ilgilendiriyor.
BAŞKAN
Buyurun buyurun, siz Genel Kurula hitap edin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Siz alışkınsınız yani.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neye alışkınız ya?
Vallahi siz konuşurken biz konuşmuyoruz, dinliyoruz yani.
BAŞKAN
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben biraz önce de
söyledim, bu Mecliste en çok kullandığımız cümle olmaya
başladı; aklımızla alay ettirmeyiz. Şu anda
milletvekillerimiz baro başkanlarının ve avukatların
yanında, sürekli temas hâlindeyiz. En son gelen bilgi Meclise izin
veremeyiz. denilip Sıhhiyeye doğru yönlendirilmişler. Bir
aracıyla, vekillerle ve oradaki Düzce Baro Başkanının
sadece dilekçeler alınmış, buraya getirilmiş. Şunu
kabul etsinler yani bu kadar somut bir gerçeği reddediyorlarsa, bundan
sonra hiçbir sözlerine zaten güvenilmiyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
artık biz de buradan itimat
Bitireyim.
BAŞKAN
Hayhay, buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani güven duygusunu Türkiye'de yerle bir
ettiler ama bu Mecliste bari birbirimizin sözüne güvenelim. Baro
başkanları Meclise alınmadı, alınmadı,
alınmadı.
BAŞKAN
Peki, teşekkürler.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve
arkadaşları tarafından, Türkiyede Covid-19 pandemisiyle
birlikte daha da yakıcı bir hâl alan işsizliğin
yarattığı sorunların etraflıca tespiti ve çözüm
yollarının araştırılması amacıyla 10/7/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
10/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 10/7/2020 Cuma günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10
Temmuz 2020 tarihinde, Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan ve
arkadaşları tarafından (8093 grup numaralı) Türkiye'de
COVİD-19 pandemisiyle birlikte daha da yakıcı bir hâl alan
işsizliğin yarattığı sorunların etraflıca
tespiti ve çözüm yollarının araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 10/7/2020 Cuma günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin en önemli meselelerinden birini
konuşacağız, işsizliği konuşacağız.
Arkadaşlar,
bugün Türkiye İstatistik Kurumu nisan ayı işsizlik verilerini
açıkladı. Değerli arkadaşlar, coronavirüs krizinden önce
zaten derin bir işsizlik sorunu vardı, coronavirüs kriziyle birlikte
bütün dünyada 100 milyonlarca işçi işini kaybetti, Türkiyede de
milyonlarca vatandaşımız işini kaybetti, iş yerleri
kapatıldı.
Değerli
arkadaşlar, size TÜİKin bir mucizesini açıklayacağım.
Bugün TÜİK şunu açıkladı arkadaşlar: Coronavirüs
krizinde dünyada işsizliği düşüren tek ülke Türkiyeymiş
değerli arkadaşlar. Bravo, tebrik ediyoruz,
alkışlayalım arkadaşlar hep birlikte, gerçekten
alkışlayalım. [HDP sıralarından alkışlar(!)]
Dünyada coronavirüs krizinde işsizliği yalnızca Türkiye
düşürmeyi başarmış. Nasıl olmuş? Vallahi,
yandaş TÜİKle her şey oluyor arkadaşlar. Enflasyon
oranları yüzde 20-30, TÜİK yüzde 12 açıklamayı
başarıyor. Türkiyede ekonomi çökmüş durumda, yandaş
TÜİK Türkiyenin ekonomisini büyümüş gösterebiliyor ve Türkiyede 13
milyon vatandaşımız işsiz -geniş tanımlı
olarak- TÜİK işsizliğin düşmüş olduğunu
açıklayabiliyor.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten artık aklımızla alay etmeyi geçtiniz,
komik duruma düşüyorsunuz, gerçekten komik duruma düşüyorsunuz. Sonra
diyorsunuz ki Türkiyeye neden yatırım gelmiyor, niye Türkiyede
ekonomi küçülüyor, niye yabancı sermaye kaçıyor, niye
yatırımlar duruyor? İşte, güven olmayınca,
arkadaşlar, verdiğiniz rakamlara güven olmayınca, güven
kayboluyor ve ekonomimiz daha da geriye gidiyor.
Bakın,
8 milyon işsize 5 milyon işsiz daha eklendi ve TÜİK bu rakamları
örtebiliyor arkadaşlar. Nasıl örtüyor size
açıklayacağım. Bakın, yine TÜİK rakamlarında
gizli ayrıntı. Geçen yıl 61 milyon olan çalışma
çağındaki nüfus 62 milyona yükselmiş yani 1 milyondan fazla
çalışma çağındaki nüfus artmış. Arkadaşlar,
bunun 32 milyonu geçen yıl iş gücü olarak tanımlanmış,
bu yıl ne yapılmış? 29 milyonu iş gücü olarak
tanımlanmış. Yani 3 milyon kişiyi, ilave olarak iç gücünden
silmiş TÜİK. İstihdam da, arkadaşlar, bakın, 28 milyon
199 bin kişi geçen yıl çalışırken, bu yıl 25
milyon 614 bin kişiye düşmüş yani 2 milyon 585 bin kişi,
işçi işini kaybetmiş arkadaşlar ve TÜİKe göre
işsiz sayısı azalmış arkadaşlar. Nasıl
başarmış bunu TÜİK? Diyor ki TÜİK arkadaşlar:
İş gücüne kimi sayacağıma ben karar veririm; iş
aramaktan vazgeçenleri işsiz saymam, iş aramaktan umudunu
kaybedenleri işsiz saymam, iş bulursam çalışırım
deyip de yine iş aramaktan vazgeçiyorsa onları da işsiz saymam.
Bir de ne
yaptınız burada arkadaşlar? İşten çıkarmayı
yasakladınız. Ne yaptınız o
vatandaşlarımıza? Ücretsiz izne çıkarma hakkı verdiniz
işverenlere, ücretsiz izne çıkarılan işçileri de 1.168
TLye mahkûm ettiniz, onları da işsiz saymıyorsunuz. Kısa
çalışma ödeneği alan milyonlarca vatandaşımızı
işsiz saymıyorsunuz. Bütün bunları işsiz
saymıyorsunuz, neymiş efendim memlekette yalnızca 3 milyon 775
bin kişi işsizmiş. Hadi oradan! Buna inanan kimse var mı?
13 milyonun üzerinde işsiz var şu anda bu ülkede. Peki, bu
işsizlerle ilgili ne tür tedbir alıyoruz?
Değerli
arkadaşlar, 1.168 TL yalnızca ücretsiz izne çıkarılan vatandaşımıza
para veriyoruz. Onun dışındaki işsizlere ne oluyor?
Kuruş yardım etmiyoruz. Ne önerdik bu Meclis kapanmadan önce? Gelin,
bütün işsizlere 2.500TL doğrudan gelir desteği verelim. dedik.
Coronavirüs krizinde mağdur olan ve önceden işsiz kalan,
aşsız kalan bütün işsizlerimize 2.500 TL doğrudan gelir
desteği verelim. dedik. Bunun için de İşsizlik Fonu var
arkadaşlar, orada 130 milyar TL kaynak var ama damat bey oralı
değil, Recep Tayyip Erdoğan oralı değil. Onlar
vicdansız davranabilirler ama bu Meclis ne yaptı? Onları güvence
altına alacak yasal tedbirleri almadı arkadaşlar.
Bize
düşen, bu önergeye destek verip Türkiyedeki işsizliği
derinlemesine tartıştırmak arkadaşlar. Aksi takdirde,
milyonlarca vatandaşımız belki sizin yalanlarınızla,
TÜİKin yalanlarıyla işsiz gibi gösterilmeyebilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO
PAYLAN (Devamla) Bir dakika
BAŞKAN
Buyurun Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (Devamla) Ama değerli arkadaşlar, 13 milyon
vatandaşımız işsiz ve milyonlarca vatandaşımız
yoksulken sizi de o koltuklarda, o saraylarda oturtmazlar. Bunun da
hesabını iyi yapın derim. Önergemize destek vermenizi
bekliyoruz.
Teşekkürler.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın
Fahrettin Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ PARTİ
Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
ülkemizin en önemli sorunu işsizlik. Bunu niye söylüyorum? 2019
yılında Kadir Has Üniversitesinin yaptığı bir
araştırmada, Türkiyenin en önemli sorunlarının içinde ilk
3 sırada işsizlik var. Ekonomi ise yüzde 41le toplam
sıkıntıların temelinde.
Yine,
hepimiz biliyoruz, coronavirüs hadisesinin Türkiyeye gelmesiyle birlikte ciddi
bir işsizlik sorunu yaşandı. Her ne kadar TÜİK rakamlara
takla attırarak hepimizi aldatıyor olsa da şu gerçeği kabul
etmek zorundayız: Eğer SGK doğru söylüyorsa, SGKnin nisan
ayı verilerine göre, sigorta sisteminden nisan ayında ayrılan
638 bin kişi. Bunun anlamı, istihdamdan 638 bin kişinin
azalmış olduğudur.
Şimdi,
bütün bu gerçeklere baktığımız zaman, her ne kadar
TÜİK Efendim, bir önceki nisan ayına göre bu seneki nisan
ayında işsizlikte azalma var. dese de gerçeğin bu
olmadığını hepimiz biliyoruz. Aynı TÜİK diyor ki
İstihdamda da azalma var. Hem işsizlik azalıyor hem istihdam
azalıyor. Allah aşkına, matematik bilenler
şaşırıyor, bu nasıl bir matematiksel hesap? Bir ülkede
işsizlik artarsa istihdam azalır, gayet doğal, işsizlik
azalırsa istihdam artar ama olsun bizim TÜİKimiz böyle diyor. Çünkü
bizim TÜİKimiz malum, kimler tarafından nasıl yönetildiği
belli. Zaten bunu Metropoll araştırma şirketinin araştırması
da gösteriyor. TÜİKe yüzde 85 güvensizlik olduğunu, hatta AK
PARTİ seçmenlerinin de yüzde 66sının TÜİKin enflasyon ve
istatistik rakamlarına güvenmediği aşikâr, herkesçe biliniyor.
Şimdi,
ilk defa Türkiye Cumhuriyeti devletinde iş aramaktan vazgeçenlerin
sayısı resmi işsiz sayısını geçti yani vallahi,
ne kadar övünseniz azdır! Artık, Türk milleti sizden umudunu kesti.
Rakamlara bile girmek istemiyor çünkü biliyor ki devlette ya da bir yerde
işe girmek için ne yapmak lazım? Torpil lazım, AK PARTİ
torpili olmadan kimsenin istihdamı mümkün değil. Ee, öyleyse iktidar
gidene kadar ümitsiz bunlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Ben, bunu, şuradan da görüyorum:
Şimdi,
Meclise girdiğimiz günden bu yana iki yıl geçti, benim için yeni ama
son bir yılda korkunç bir şekilde insanlarımız iş
talebinde bulunuyor yani bana gelen her 10 talepten 9u iş talebi.
Şaşkınım. Herhâlde iktidar vekillerimize bu daha da
fazladır. O zaman, bu gerçek ortadayken, gelin Türkiyenin gerçeklerini
konuşalım. Bakın, sizin coronavirüs döneminde de çok
başarısız bir istihdam ve işsizliği önleme
çabanız olduğu ortada. Bunu da neye göre söylüyorum? Sosyal
yardım aldık. diyenlerin oranı Türkiyede yüzde 14, Sosyal
yardıma ihtiyacımız olduğu hâlde alamadık. diyenler
yüzde 28, İhtiyacımız olduğu hâlde almak istemedik,
başvurmadık. diyenlerin oranı yüzde 10. Onun için, bu
gerçekleri bir gün Türkiye gündeminde konuşuruz inşallah ama siz,
sahte gündemler yaratarak, barolarla, şunlarla bunlarla
uğraşarak Türk milletini avutuyorsunuz ama gerçekler bir gün gün
ışığına elbette çıkacaktır.
Hepinize
iyi günler diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Veli
Ağbaba.
Buyurun
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
10 Temmuz 2020, Türkiye tarihinin belki de en büyük iş ve istihdam
kaybı yaşanırken, görevi halka gerçekleri açıklamak olan
TÜİKin yeni bir manipülasyonu ve yeni bir yalanıyla karşı
karşıya kaldık. Her 3 gençten birinin iş aradığı,
işsizlikten intihar ettiği bu dönemde TÜİKin
yaptığı açıklama, evinde ekmek bulamayan, çocuğuna
pantolon alamayanlara karşı büyük bir ayıptır. TÜİKin
açıkladığı rakamlara göre, pandemi döneminde
işsizliğin hiç yaşanmadığı hatta işsizliğin
azaldığı görülüyor.
Değerli
milletvekilleri, TÜİK utanmasa Türkiyede corona hiç yaşanmadı.
Pandemi dönemini hiç yaşamadık. diyecek. Hatta bakın, sizleri
de bizleri de fabrika sahipleri, belediyeler arıyorlar Ya, bize işçi
lazım, işçi yok mu! diye arıyorlar.
Şimdi,
Özgür Özelin bir lafı var, onu da hatırlatayım, diyor ki: Bu,
iki kere iki dört, Reis dese ki İki kere iki beş. AKP vekilleri,
Reis, kerrat cetvelindeki tarihî hatayı düzeltti. diyecek kadar,
hakikaten manipülasyona açık, yalana açık bir durumla karşı
karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın, sizin seçmenlerinizin yüzde 67si, MHP
seçmenlerinin yüzde 89u bu rakamlara inanmıyor. Yine, birçok yalan ortaya
çıkıyor, ne diyor? Türkiye yüzde 4,5 büyüdü, işsizlik
azaldı. Allah aşkına gittiğiniz memleketlerde büyüyen
fabrika mı var, büyüyen esnaf mı var, büyüyen memur mu var? Büyüyen
siz olabilirsiniz, onu biz bilmiyoruz.
Yine,
gittiğiniz memleketlerde kapınıza gelen en büyük sorun ne?
İşsizlik, iş istiyorlar herkese. İşsizlik belki AKP
milletvekillerinin yakınları için düşmüş olabilir,
düştüğü gözüküyor ama AKPye oy veren fakir fukara dâhil herkes
işsizlikten kan ağlıyor ve bu, psikolojik bir meseleye
dönüşmüş durumda, depresyona dönüşmüş durumda, insanlar
intihar ediyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, ne diyor? Açılan fabrika sayısı
583. diyor. Yahu, yalan olur da bu kadar olur mu? İşsizlik
azaldı. diyor. Yalan olur da bu kadar olur mu?
Değerli
arkadaşlar, bakın, ben sizinle birkaç rakamı paylaşmak
istiyorum. 2019 Nisan ayına göre istihdam, tam 2 milyon 585 bin kişi
azalarak altı yılın en düşük seviyesine iniyor. Sadece,
sigortalı işçi sayısı mart ayından nisana ayına
kadar 638 bin azalıyor. Pandemi döneminde 5 milyon kişi gelir
kaybına uğruyor. Son bir yılda 3 milyon 13 bin kişi İstihdam
artıracağız. yalanınıza inanmayıp iş
aramaktan vazgeçiyor. Açıkladığınız istihdam paketleri
2,5 milyon istihdam yaratacakken 3 milyon 395 bin kişi bu paketlerden
faydalanamıyor. Yani nereden bakarsanız bakın tamamı yalan.
Bakın,
birkaç dakikamı yine sizlerin dikkatine sunmak istiyorum değerli
milletvekillerim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - ILOnun revize edilmiş geniş işsizlik
tanımına göre; Türkiyede gerçek işsiz sayısı, dar
tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 775 bin; iş bulma
ümidi olmayanların sayısı 1 milyon 310 bin; iş
aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı 3
milyon 150 bin; mevsimlik işlerde çalışanların
sayısı 123 bin; eş değer tam zamanlı iş
kaybı yöntemine göre işsiz sayısı 9 milyon 362 bin olmak
üzere, toplamda 17,7 milyon insan iş arıyor değerli
arkadaşlar. Bu, İstanbulun nüfusundan daha fazla. TÜİKe hile
yaptırarak ya da yalan söyleyerek gerçekleri
saptıramazsınız. Berlin işgal edilmiş, Alman radyosu
Alman askerlerinin Moskova kapılarına dayandığını
söylüyor; yalan bu kadar olur değerli arkadaşlar.
Sizi
sadece kendi yakınlarınız için değil, kendi
evlatlarınız için değil; bu memleketteki fakir fukara
çocukları için vicdanlı olmaya, onlara yeni iş alanı
yaratmaya ve bu komisyonun kurulmasına destek vermeye
çağırıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili
Sayın Nilgün Ök.
Buyurun
Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve
ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Çinde
ortaya çıkan ve yaklaşık 190 ülkeye yayılan Covid -19
salgını nedeniyle ülkeler tarafından alınan tedbirler,
toplumsal ilişkilerin yanında ekonomik hayatı da olumsuz
etkilemiştir. Ülkemizin demokrasi ve ekonomi yolunda almış
olduğu mesafenin en somut sonuçlarını da bu dönemde gördük.
Gelişmiş denilen ülkelerin bile çaresiz kaldığı
salgın sürecini, hem güçlü sağlık altyapısıyla hem de
ekonomimize dair aldığımız güçlü aksiyonlar sayesinde en az
zararla bu süreci yöneten ülkelerden biri olduğumuzu gururla ifade etmek
istiyorum.
Bu
süreçte, Covid -19 nedeniyle ekonomik ve ticari faaliyetlerde
oluşması beklenen olumsuzlukların hafifletilmesi amacıyla
birçok tedbiri hayata geçirdik. Salgına bağlı olarak
gerçekleşecek iş yerlerinin zora düşmesini önlemek ve buna
bağlı olarak ortaya çıkacak işsizlik artışlarına
engel olabilmek için 250 milyar TLlik Ekonomik İstikrar Kalkanı
Paketimizi devreye aldık.
İlk
günden itibaren vatandaşlarımızın işlerini
kaybetmemesini önceliğimiz olarak açıklamıştık.
İşleri duran ve azalan işletmelerde çalışan
vatandaşlarımız için kısa çalışma
ödeneğimizi devreye aldık. Yaklaşık 270 bin firma ve 3
milyon vatandaşımız bu ödenekten yararlanmak için başvuruda
bulundu, bu da işverenlerimizin 3 milyon işçimizi iş akdinde
tuttuğunun göstergesidir. 15 Mart tarihinden itibaren kanuni düzenlemeyle,
ülkemizde üç artı üç ay boyunca iş ve hizmet akitlerinin
feshedilmesini engelledik. Ücretsiz izne ayrılan ve kısa
çalışma ödeneğinden yararlanmaya çalışanlar ile
iş sözleşmesi 15 Marttan önce feshedilen işçilere, ücretsiz
izinde bulundukları veya işsiz kaldıkları süre içinde
aylık 1.177 lira gelir desteğinde bulunduk. Esnafımıza,
KOBİlerimize ve sanayicilerimize yönelik finansman destek ve vergi destek
paketlerimizi devreye aldık. Örneğin, salgından etkilenen tüm
firmalara, çalışan sayısında azaltma yapmamak
şartıyla 10 milyon liradan 100 milyon liraya kadar işe devam
kredi desteği programını sağladık. 2020
yılının ilk üç aylık çeyreğinde yüzde 4,5luk büyüme
gerçekleştirdik, hedefimiz 2020 yılı için yüzde 5lik büyümeydi.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) O da olur, o da olur!
NİLGÜN
ÖK (Devamla) Eğer pandemi süreci devreye girmeseydi bunu
sağlayabilecektik. Bir de bu büyüme için 2019a bakmak lazım, 2018
yılının Ağustos ayında yaşanan o spekülatif kur
süreçlerine bakmak lazım, ülkenin yüzde 40 faizlerden bugün yüzde 8 faiz
oranlarına geldiği sürece bakmak lazım; bu sürece
baktığımızda da işsizlik rakamlarını bir
yıl önceki nisan ayıyla
karşılaştırdığımızda,
açıkçası bu rakamları anormal olarak görmüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın, buyurun.
NİLGÜN
ÖK (Devamla) Pandemi sürecinde, Amerikada, İngilterede azalıyor,
niye diyoruz? Çünkü, bakın, bu süreçte Türkiye, İspanya, İtalya,
Fransa işten çıkarmayı engelledi ama Amerika, Hollanda,
İngiltere, İsrail, İrlanda ve birçok ülke bu yönde bir karar
almadı, Türkiye ve Fransa haricinde hiçbir ülkede emeklilikle ilgili ek
ödeme yapılmadı.
Şimdi,
bugünkü bu sürece geldiğimizde Türkiyenin ekonomik krize gireceğini
söyleyenler, yazanlar, çizenler, ifade edenler -hep duyuyoruz- böylesi bir
krize maddi, manevi, siyasi yatırım yapanlar, pandemi döneminde
yaşamış olduğumuz, göstermiş olduğumuz bu
performansımızdan dolayı hüsrana
uğramışlardır ve uğramaya da devam edeceklerdir.
Ben,
bu süreci ülkemizin güçlü bir şekilde atlatacağına
inanıyorum, yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi
III.- YOKLAMA
(HDP
sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebini karşılayacağım.
Sayın
Beştaş, Sayın Kemalbay Pekgözegü, Sayın Toğrul,
Sayın Paylan, Sayın Taşdemir, Sayın Dede, Sayın Uca,
Sayın Bülbül, Sayın Katırcıoğlu, Sayın Çepni,
Sayın Kerestecioğlu, Sayın Orhan, Sayın Koç, Sayın
Özgüneş, Sayın Tosun, Sayın Günay, Sayın Dağ,
Sayın Öcalan, Sayın Turan, Sayın Güzel.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Çeşitli İşler
1.- Cumhurbaşkanının, İstanbul ili, Fatih
ilçesinde bulunan Ayasofya Camiinin müzeye çevrilmesi hakkındaki
24/11/1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
Danıştay Onuncu Dairesinin 2/7/2020 tarihli ve E:2016/16015,
K:2020/2595 sayılı Kararı ile iptal edildiğinden, Ayasofya
Camiinin yönetiminin 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 35inci maddesi gereğince Diyanet İşleri
Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına
ilişkin 2729 Sayılı Kararının Genel Kurulun bilgisine
sunulması
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığının
2729 sayılı Kararını okuyorum:
İstanbul
ili, Fatih ilçesinde bulunan Ayasofya Camisinin müzeye çevrilmesi
hakkındaki 24/11/1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı
(AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)
Danıştay 10. Dairesinin 2/7/2020 tarihli ve E:2016/16015,
K:2020/2595 sayılı Kararıyla iptal edildiğinden, Ayasofya
Camisinin yönetiminin 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 35inci maddesi gereğince Diyanet İşleri
Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına
karar verilmiştir.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
Milletimize
hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından Zincirler
kırıldı, Ayasofya açıldı! şeklinde slogan
atmalar, ayakta alkışlar, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar)
III.-
YOKLAMA (Devam)
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Zeynep Yıldız burada mı? Burada.
Rümeysa
Kadak? Burada.
Müfit
Aydın? Burada.
Ahmet
Erbaş? Burada.
Fuat
Köktaş? Burada.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve
arkadaşları tarafından, Türkiyede Covid-19 pandemisiyle birlikte
daha da yakıcı bir hâl alan işsizliğin
yarattığı sorunların etraflıca tespiti ve çözüm
yollarının araştırılması amacıyla 10/7/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Özlem Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Danıştayın vermiş olduğu kararla Ayasofya Camiinin
Diyanet İşleri Başkanlığının bünyesinde
bütün inananlar için ibadet alanı olarak hayatına devam
edeceğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; her birimizin kişisel hayatında
çok önemli anlar vardır, ülkelerin hayatında çok önemli anlar
vardır, biraz evvel şahit olduğumuz
Size de hassaten
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, sizin için de fevkalade
anlamlı olduğu kanaatindeyim. Bu manada 1934 yılından beri
müze olarak kullanılan, Fatih Sultan Mehmet Hanın vakfiyesi olan ve
aslında uzun yıllardır mücadelesi devam eden ki 1934ten
öncesinde Fatihin İstanbulu fethinden itibaren vakfiyesinde cami olarak
vakfedilmiş olan, ki biz vakıf senetlerinin ihlalinin ne kadar
ağır bedeller içerdiğini bilen insanlarız, bu
ağır bedelin vicdani yükümlülüğünü taşıyan
insanlarız
O manada bu kadar uzun bir aradan sonra öncelikle bir vakfa
hürmete, bir vakıf senedine hürmete, İstanbulu fetheden Fatih Sultan
Mehmet Hana hürmete ve elbette değerlerimize hürmete binaen bugün
geldiğimiz noktada Danıştayın vermiş olduğu
kararla birlikte 1934te müzeye dönüştürülen Ayasofya Camisi -öyle
söyleyeceğim- bugün asli görevine dönmüş oldu. Bu manada çok büyük
bir mutluluk duyuyoruz Danıştayın verdiği karardan ve
devamında da Sayın Cumhurbaşkanımıza hassaten
teşekkürlerimizi sunuyoruz bu konuda bütün bekleyenler adına. Bu
kararnameyle birlikte Ayasofya Camisi artık Diyanet İşleri
Başkanlığının bünyesinde -bütün inananlar için
aynı zamanda- ibadet alanı olarak hayatına devam edecek, asli
hayatına devam edecek. Bu manada herhâlde söyleyebileceğim tek
şey: Hamdolsun diyorum, hamdolsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun.
50.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Ayasofyanın tekrar cami hüviyetiyle ibadete açılmasına vesile
olan başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana ve
Danıştaya şükranlarını sunduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, tarihî bir anı ve dakikaları
yaşıyoruz. Uzun yıllardır ülkemizin gündeminde olan ve
âdeta bir millî mesele hâline gelen, çocukluğumuzun ve gençliğimizin
idealine dönüşmüş olan Ayasofyanın tekrar cami hüviyetiyle
ibadete açılması konusunda Danıştayın kararı ve
akabinde Sayın Cumhurbaşkanımızın almış
olduğu idari kararla Diyanet İşleri
Başkanlığına yönetimi verilerek cami olarak ibadete
açılması kararı alınmıştır. Aziz milletimize
ve İslam âlemine hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum ve başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere Danıştaya da bu konuda
şükranlarımızı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (MHP, AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
51.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, tarihî bir ana şahitlik ettiklerine, seksen
altı yıl devam eden mücadelenin sonucu olarak Ayasofya Camiinin
tarihe Fatih Sultan Mehmet Hanın miras bıraktığı
şerhle kaydedildiğine ilişkin açıklaması
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün
tarihî bir ana şahitlik ediyoruz. Hepimizin gençlik rüyasıydı ve
seksen altı yıl devam eden bir mücadelenin sonucu olarak zaten
hepimiz tarafından cami diye bilinen Ayasofya Camisi bugün tarihe Fatih
Sultan Mehmet Hanın bize miras bıraktığı şerhle
kaydedilmiştir. Buna vesile olanlardan Cenab-ı Allah razı olsun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Öncelikle
-sözlerimin arasında söyledim- bizim için camiydi zaten, Diyanet
tarafından oraya tayin edilmiş bir imam vardı ve yine orada
ibadet edilebilmesi mümkündü; şimdi, Fatih Sultan Mehmet Hanın
mirasında, vasiyetinde vazedildiği gibi tarihe kaydedildi. Bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yaptığım döneme rastlamış
olması münasebetiyle de şahsım açısından, grup üyesi
arkadaşlarım tarafından da fevkalade önemlidir.
Allah
bize bütün değerlerimize sahip çıkmayı nasip etsin.
duasını tekrarlıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ, AK PARTİ ve MHP ve
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Ben de teşekkür ediyorum.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, bağımsız, ezanı hür, bayrağı hür
Türk devletini kurmuş Gazi Meclisin kürsüsünden Ayasofyanın camiye
dönüşmesi kararını açıkladığı için
Cenab-ı Allaha şükrettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
- Değerli milletvekilleri, Gazi Meclisimiz, bağımsız,
ezanı hür, bayrağı hür Türk devletini kurmuş bir Meclistir.
Ben de yüzde yüz hakkımız olan, milletimizin hakkı olan
Ayasofyanın camiye dönüşmesini Meclis kürsüsünden
açıkladığım için Cenab-ı Allaha şükürler olsun.
(AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
Tanal, buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Grup Başkan Vekilimize söz verin, önce söz
hakkı onun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu konuyla ilgili değil; o, İç Tüzük 60a göre talep
etti. Efendim, daha önceden talep etmişti, şimdi uygun olmaz bu
konuşmaların arasında.
BAŞKAN
Peki.
Buyurun
Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, yönetiminin
devredildiği Diyanet İşleri
Başkanlığının Ayasofyanın tarihsel, kültürel ve
mimari özelliklerine zarar verilmemesi yönünde hassasiyet göstermesi
noktasında talepleri olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkanım, bir bilgi, bir gerçek, daha sonra da bir temenniyle
bitireceğim. Bilgi şu: Danıştaya bu dava defalarca
açıldı, Danıştay bu davayı her reddedişinde
şöyle dedi: Bu bir Bakanlar Kurulu kararıdır, Bakanlar
Kurulunun yetkisindedir. Son on sekiz yılın on dört
yılında Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Başbakan
olduğu Bakanlar Kurulunda, son iki yıldır da
Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı ve yürütmenin
başı olduğu Cumhurbaşkanlığı kararname
imzalama yetkisiyle bu değişebilirdi. Sayın
Cumhurbaşkanı bunu tercih etmedi.
Bir bilgi veya bir husus,
yeni. Elimde Danıştayın kararı var. Danıştayda
davalı Cumhurbaşkanlığının avukatları
-onlara ne yaparsınız, nasıl tepki gösterirsiniz bilmem- onlar,
Ayasofyanın tahsis ve kullanım şeklinin
değiştirilmesinin yürütmenin takdirinde olduğunu, ulusal ve
uluslararası koşullar ile iç hukukumuz çerçevesinde Bakanlar
Kurulunca bu konuda her zaman karar alınabileceğini, Bakanlar Kurulu
kararında yer alan imzaların sahte olduğu iddiasının
gerçeği yansıtmadığını öne sürerek davanın
reddini talep etmişler. Bu bilgiyi de paylaşayım.
Ve bir temenniyle
bitireyim. Ayasofya, orada ibadet etmek isteyen, inancı gereğince
ibadetini yerine getirmek isteyen herkesin hakkıyla ibadet etmesi gereken
bir yerdir. Ayasofya tarihsel bir insanlık mirasıdır. Bundan
sonraki süreçte, Diyanet İşleri Başkanlığının,
geçmişten devraldığımız ve torunlarımız için
bize emanet olan buranın tarihsel, kültürel ve çok değerli mimari
özelliklerine zarar verilmeden bu işleri yapması yönünde hassasiyet
göstermesi noktasında da talebimizi iletiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
Mutlu bir gün oldu bugün,
tarihî bir karar alındı. Bunu
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Özlem Hanım.
OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) Hayırlı olsun mu, hayırlı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Neden olmasın?
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, Grup Başkan Vekili konuşuyor.
Buyurun.
53.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım -biraz evvel ifade ettiniz- bugün hem bireysel
hayatlarımız için -öyle hissedenler için daha doğrusu- ve
aynı zamanda da Türkiye için çok önemli tarihî bir karar. Böyle anlarda
amasız Hayırlı olsun. demeyi becerebilmeliyiz diye
düşünüyorum, amasız yani sebepsiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şunu
anlamakta zorlanıyorum: Milletimizin değerlerini anlamaktan bu kadar
uzak olamazsınız yani. Bunun bir anlamı var bu ülke için. O
sebeple, en azından şu an amasız bir Hayırlı
olsun. demek gerekiyor.
Devamında
da ben şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, ben biraz evvel
konuşmamı yaparken şunu ifade ettim, dedim ki: Ayasofya Camisi
bütün inananlar için ibadete açılmıştır, hayırlı
olsun dedim, hiç ayırmaksızın.
Biz
bu ülkede, bu coğrafyada hangi mirasla buraya geldiğimizi bilen
insanlarız, biz hiçbirini reddetmiyoruz. Ayasofyanın nasıl
yapıldığını, geçmişteki kimliğini, o günden
bugüne gelişini, hepsini saygıyla, hürmetle karşılıyoruz.
Bu bizim kültürel değerimiz, tarihî mirasımız,
hayatımızın bir parçası; hiçbirini ayırmıyoruz,
reddetmiyoruz. Bugün sevinirken kimse üzülsün de istemiyoruz, bu başka bir
şey. O yüzden, burada amasız bir hamdolsunu bütün Meclis olarak
diyebilmeliyiz diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Ama Özgür Beyle aynı şeyleri söylediniz yani.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Aynı şeyleri söylediniz Özgür Bey.
Buyurun
Özgür Bey.
54.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, hakkaniyetiniz için
teşekkür ederim.
Yani
böyle bir durumda kimse üzülmesin istemeyip de sizinle aynı cümleyi
kurmuş birisine Onu diyemediniz, bunu diyemediniz... Ben gözünüzün içine
bakarak Tüm inananlar için gönlüne göre ibadet etmesi gerektiğini
düşündüğümüz bir yerdir. diye söylemişim.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Hayırlı olsun. demedin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ayrıca, bakın, benim altını çizdiğim
nokta ama, fakat değil, benim altını çizdiğim nokta
şu... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Hayırlı olsun. diyemediniz, diyemediniz
Hayırlı olsun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Benim altını çizdiğim nokta şu
BAŞKAN
Bir dakika değerli arkadaşlarım, bir dakika.
Bütün
millet, dünya bizi izliyor; bırakın buradan Ayasofya mutluluğunu
yaşayarak bir süreç geçirelim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ne söylediğim açıkça ortada. Benim açıkça
söylediğim şu: Ben amaya, fakata gerek olmadan bütün inananlar
açısından aynı Özlem Hanımın dediği gibi-
özgürce ibadet etmeleri, Hakka, Allaha, tanrıya kavuşmak adına
gönüllerinden ne geçiyorsa söylemeleri gerektiğini söylüyorum. Bu noktada
Hayırlı olsun dedin, demedin... Biz burada alınan bütün kararlarla
ilgili de -karşısında olduğumuz kararlarda bile-
Hayırlı olsun. deyip gidiyoruz, bunu mu demekten imtina
edeceğiz; bu saçmalık yani böyle bir şey
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Peki.
OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) Söyle, söyle.
BAŞKAN -
Arkadaşlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tutanak ortada. Özlem Hanımla aynı cümleyi kurmuşum ama orada
kafasında bana biçtiği bir rol var beyefendinin, ona söylüyor.
İkincisi, aması,
fakatı değil; amayı diyen, fakatı diyen
Cumhurbaşkanlığının avukatı, Bu davayı
reddedin. diye görüş bildirmiş.
OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) Hadi canım, savcı o, savcı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Burada başka bir hesap, başka bir denge var; onu da duymak ne kadar
ağırınıza gidiyor bilmiyorum. Çok net, açıkça
söylüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanlığı, sizin
alkışladığınız bu karar çıkmasın diye
karşı çıkmış; yıllardır da bu sürüyordu. Ha,
bundan sonra dersiniz ki Dış politika boyutu var, biz bunu -mahkeme
kararıdır- idarenin kararı olarak almadık. Bunlar
başka şeyler ama karşınızdakilere sizin gibi cümle
kurma, söyleme, bilmem ne
Kurduğumuz cümle çok net ortadadır. Bunun
üstüne daha fazla, bu tip hakaretamiz, zorlayıcı ve karşı
tarafı sanki farklı düşünüyormuş gibi
yaklaşımları doğru bulmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz
dinlediniz, siz hakkı teslim ettiniz Sayın Başkan. Aynı
Başkanın dediği gibi; Özlem Hanımın söylediğiyle
benim söylediğim arasında herhangi bir fark yoktur. Kimsenin suyuna
bir şey söyleme durumunda da değilim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Ayasofyanın tartışmasız Türk milletine ait
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar Ayasofya sizin değildir. diyenlere karşı
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yüreğimizi tam ortaya koyarak Bizimdir!
diyoruz. Dolayısıyla, bunun üzerinden tartışmayalım.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından Bravo sesleri, ayakta
alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Beştaş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, insanlık mirası olan Ayasofyanın
toplumu bütünleştiren bir amaca hizmet etmesini dilediğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ayasofya tarihsel, kültürel bir insanlık mirası; öncelikle bunu
teslim edelim. Ve hakikaten bugüne kadar da inananlara çok büyük hizmetler
etmiş bir merkez aynı zamanda.
Şimdi, bugün o
geçmişteki Danıştay davalarına girmeyeceğim ama o
davalarda neler olduğunu, hangi tezlerin ileri sürüldüğünü biz de
gayet yakından biliyoruz. Bakanlar Kurulu zamanında şunu da
gayet iyi hatırlıyoruz: Danıştay topu Bakanlar Kuruluna
atıyordu. Böyle bir dönemde bu karar
Sonuçta bu siyasi
tartışmaları öteliyorum, erteliyorum yani o dilekçeler,
Danıştayın şey yapmasını ama son olarak şunu
söylemek istiyorum. Önemli ve kıymetli bir ibadethane, bugün toplumu
ayrıştıran değil bütünleştiren bir amaca hizmet
etmesini temenni ediyorum bütün inananlar için. Bu bizim için bir
kutuplaştırma, ayrıştırma vesilesi değil. Hele
hele kim hayırlı olsun dedi, kim demedi üzerinden değil,
birleştiren, bütün inançlara inananlara saygılı bir yerden
sözümüzü kurmamız gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN-
Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve
arkadaşları tarafından, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla
10/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım,
oylarınıza sunacağım.
10/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/7/2020 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve
arkadaşları tarafından fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla
10/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (1908 sıra
nolu) diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin
10/7/2020 Cuma günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın
Mustafa Adıgüzel.
Buyurun Sayın Adıgüzel.(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın
Başkan, Sayın milletvekilleri; fındık hasadı
yaklaşıyor. Yaklaşık 500 bin aile ve 8 milyon üreticinin
geçim kaynağı olan fındıkta bugünlerde herkes taban fiyat
bekliyor.
Fındık
geçtiğimiz ay 26 TL iken ve bugünlerde taban fiyat beklenirken birdenbire
bazı kirli eller devreye girdi ve 26 liradan 19 liraya düşürüldü hem
de Toprak Mahsulleri Ofisi elindeki 20 bin ton fındığı
piyasaya 24 TLden satışa sunmuşken ve buna 400 bin ton için
alıcı talip olmuşken. Yani 24 liradan 400 bin ton
alıcı var fakat günler içerisinde o 24 TLden 19 liraya iniyor.
Şimdi
buradaki oyunu kim oynadı ve bu ülkeyi zarara kim soktu, bakalım.
Şuradaki zarara bir bakın önce: 800 bin ton, kiloda 7 liradan tam 5
milyar TL yapıyor. Tank Palet Fabrikasına sizin biçtiğiniz
bedel üzerinden konuşursak -50 milyondan- 100 tane Tank Palet
Fabrikası yapıyor, 200 tane Ordu Giresun Havaalanı yapıyor.
Peki, kimdir bu kirli eller? İtalyan fındık karteli Ferrero ve
onun Türkiyedeki ayaktakımı her sezon, fındık sezonundan
önce bu fiyat düşüşünü piyasayı bu şekilde kurcalayarak
yapıyor. Ortada bir tezgâh var, bazı Cumhur İttifakı
vekillerinin de burada FETÖ oyunu olduğuna dair iddiaları ve işaretleri
var. FETÖ olsun, çıkar çetesi olsun, ne olursa olsun sonuçta bu konu bu
boyutuyla araştırılmaya değerdir.
17
Ekim 2018de yine CHP Grubu olarak bir araştırma önergesi
vermiştik, o gün önerge reddedildikten sonra AKP sıralarından
bir alkış tufanı kopmuştu. O gün AKP Grup Başkan
Vekili -tutanaklardan aynen okuyorum- şöyle demiş: Bugün diğer
gruplarla da görüştük. Gelecek hafta biz de katılıp tüm
gruplarla birlikte Genel Kurul gündemine getirmek için talepte bulunduk ve bunu
buradan ilan ediyoruz. O gelecek haftadan sonra tam doksan hafta geçti,
ortada bir önerge falan yok, biz CHP olarak tur bindirdik, ikincisini sizin
önünüze getirdik.
Rekabet
Kurumuna Ekim 2018de Ferrero firmasının rekabete aykırı
davranışları nedeniyle şikâyette bulunduk, bu şikâyete
tam bir yıl sonra Aralık 2019da cevap geldi ama o cevap da nedense
tam fındık sezonu öncesinde nisan ayında bizim elimize
gönderildi, beş ay sonra. Karar çıkıyor, beş ay
gönderilmiyor, fındık sezonundan önce gönderiliyor çünkü Ferreroyu
aklamaya çalışan bu rapor tam fındık sezonu öncesi
Ferreroya bir iyi hâl kâğıdı, bir temiz kâğıdı
olarak verilmek isteniyor. Ferreroyu aklamaya çalışan bu rapor bir
utanç vesikasıdır çünkü sayfalarında, sütunlarında hiçbir
rakam yoktur ve Ferreroyu aklamaya çalışmaktadır. Bu rapor bir
gaflettir, dalalettir ve ihanettir. Ferrero bölgede 40 bin üreticiyle iş
birliği yapmış ve üretime de başlamıştır. Bu
şekilde 70 bin hektar alan şu anda Ferrero tarafından
ekilmektedir. Türkiyede tam 700 milyon metrekare vatan toprağı
işgal altındadır. Ferrero sadece çiftçiyi de vurmamaktadır,
sanayiciyi de vurmaktadır. Şu anda fındık
ihracatının yüzde 60ını Ferreronun da içinde olduğu
4 tane yabancı firma yapmaktadır. Hangi fındık? Dünyadaki
üretimin yüzde 70ini Türkiyenin yaptığı bir
fındıktan bahsediyorum. Bu şekilde yerli sanayi bitmektedir.
Bakın,
15 yıl önce Karadeniz Fındık İhracatçıları
Birliğinde 392 üye varken şu anda 35 kişi bir araya gelemiyor.
Sadece Orduda 55 tane firma varken 6ya düştü ve bu tütünde nasıl
olduysa, şekerde nasıl olduysa, fındıkta da bu şekilde
yerli ve millî ürünümüz bitirilmek isteniyor. TMO her yıl bu İtalyan
kartele stok tedarikçiliği yapıyor. Piyasaya verdiği
fındığın tamamına yakınını bu
Ferreroya veriyor, Ferreronun her yıl sezona stoklu girmesini
sağlıyor. Devlet kurumlarına stokçuluk ve ayakçılık
yaptırmayın. Bakın, biz dedik ki: Kâr payı
dağıtsın TMO, üreticiye kâr payı dağıtsın.
Burada rapor var. Basına açıklama yaptı TMO, diyor ki: Biz
üretici birliği, kooperatif değiliz ki kâr payı
dağıtalım.
Bakın,
175 milyar lira çiftçiye borcunuz var, çiftçi başına tam 290 bin lira
ediyor. Yani herkese para var da bir tek çiftçiye mi yok? Baca filtresi
takmadığı için işlemden alıkonulan bu termik
santrallere geçen yıl ödediğiniz para tam 1 milyar 100 milyon lira.
Kapalı santrale bile teşvik ödüyorsunuz ama fındık
üreticisi olunca maalesef yok. Tamam madem kâr payı
dağıtmayacaksınız, bu sene bir fırsat var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
toparlayın sayın milletvekili.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
Şu anda 300-400 milyon kârda TMO, geçen yılki 16 liraya
aldığı fındığı bu sene 24 liraya
sattığı için. Rekolte düştü, talep de arttı. Biz, o
yüzden şu anda istiyoruz ki bu yıl taban fiyat en az 25 TL olmalıdır
ve devlet TMO eliyle ve FİSKOBİRLİK eliyle alım
yapmalıdır ve bu alımları, daha doğrusu bu
fındık fiyat açıklanmasını
fındığın dalından üretici tutmadan
yapmalıdır. Çünkü kasım ayında bahçede fındık
kurtlarına bile fındık kalmamaktadır, geç
kalınmamalıdır.
Şimdi bir şiirle
bitirmek istiyorum.
Şu Ordu'nun
pınarı
Soğuk olur suları
Fındık ile
oynama
Sonra yersin
şamarı
Fındık dalda
tekleme
Derdime dert ekleme
Millet yüzün çevirdi
Döner diye bekleme
Boztepenin
yandığı
Senin benim
sandığı
Uyan, uyan emekçim
El götürdü
fındığı
Fındık dalda
ağlama
Yüreklerim dağlama
Fındık kurdu
bellidir
Başka yere
bağlama
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına Trabzon milletvekili Sayın
Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu öneri
hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Biraz evvel, Sayın
Başkanımızın duyurusuyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çok tarihî bir ana şahitlik ettik. Danıştay 10uncu Dairesinin
kararından sonra Ayasofya Camisinin yönetiminin Diyanet İşleri
Başkanlığına devredilerek ibadete açılması
kararı hem ülkemize hem de İslam âlemine hayırlı olsun
diyorum. Bu tarihî ana Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak
tanıklık etmekten ve burada bu karar
açıklandığında burada olmaktan da ayrıca mutlu oldum.
Cenab-ı Allaha şükürler olsun diyorum. (İYİ PARTİ ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, fındık, üretiminden işlenmesine kadar
geniş bir alanda 2 milyona yakın kişinin temel geçim
kaynağı olan bir ürünümüzdür. Fındık ürününde geçmiş
yıllarda yaşananlar hepimizin hafızasındadır. Hiçbir
yabancı girdiye ihtiyaç duymadan ürettiğimiz ve bu yüzden de millî
ürün dediğimiz fındıkta bu yıl da geçmişte
yaşanan sorunların yaşanmaması için şimdiden
tedbirlerin alınması, üreticinin endişesinin giderilmesi,
belirsizliklerin ortadan kaldırılması gerekir. Coronavirüs salgını
öncesinde ve sonrasında Hükûmetin tarım politikaları ve çiftçiye
karşı duyarsızlığı yüzünden stratejik ürünlerin
üretiminde yaşanan sıkıntılar hem ülke ekonomisini hem de
bölge ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Her sezon öncesi
fındık taban fiyatıyla ilgili sorunlar ortaya çıkmakta ve
üretici mağduriyet yaşamaktadır. Yaşanan salgın süreci
ve şartları da göz önünde bulundurularak 2020 yılı için
maliyetin üzerinde enflasyon ve üreticinin refah payı da ilave edilerek
üreticiyi memnun edecek bir taban fiyat belirlenmeli ve bu fiyatın
altında alım yapıldığında müdahale edilmeli ve
hasat başlamadan önce de bu taban fiyat muhakkak ilan edilmelidir.
Fındığın fiyatı yabancı şirketlerin
inisiyatifine bırakılmamalıdır. Benim köylüm, benim
çiftçim, fındık üreticim fındığın
altını temizleyecek, çalısını
çırpısını toplayacak, dikenini koparacak,
dallarını budayacak, kirecini vuracak, gübresini vuracak,
ağustosun sıcağında bahçeye inecek, yevmiyeci tutacak,
yevmiyecinin parasını eşinden dostundan, akrabasından borç
alacak, ondan sonra fındığı toplayacak, toplatacak, patoza
vuracak, harmana serecek, kurutacak, çuvala koyacak, sırtına alacak
yani cefasını çekecek, bir İtalyan firması bunun
sefasını sürecek; yok öyle bir şey! O yüzden biz diyoruz ki...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Örs.
HÜSEYİN
ÖRS (Devamla) Son olarak da bölgemizdeki fındık üreticilerinden
gelen bir talep var. Biliyorsunuz, alan bazlı destek için müracaat süresi
30 Haziranda bitmişti. Fakat bu yıl coronovirüs kapsamındaki
yasaklardan dolayı birçok üreticimiz alan bazlı destek için müracaat
edememişti. Bölgemizdeki bu alan bazlı destek için müracaat edemeyen
çiftçilerimizin sayısı binlerle ifade ediliyor. Buradan Tarım
Bakanlığımıza sesleniyorum; lütfen, bu alan bazlı
destek için 30 Haziranda biten süre uzatılsın, üreticilerimizin
mağdur olmasının önüne geçilsin.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt.
Buyurun Sayın
Enginyurt. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1979 yılında 14 yaşında ülkü ocaklarında, ilk ülkücü
olduğum gün, tahtada Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı
kadar Müslümanız. yazısını okumuş ve o gün
ahdetmiş ve demiştim ki Tanrı Dağına gittiğimde
Bozkurt gibi uluyacağım, Hira Dağına gittiğimde de
tekbir getireceğim. Ve o gün, genç yaşta,
bıyıklarımızın terlemediği günlerde herkese inadına
Ayasofya ibadete açılsın. diye mücadele vermiştik. Hamdolsun
Allaha bugün, Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçelinin destekleriyle
Ayasofya ibadete açıldı, Müslüman Türk milletine hayırlı
uğurlu olsun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, fındık araştırma önergesiyle ilgili olarak
konuşmak üzere kürsüye çıktım. Önergeyi veren
arkadaşımızın haklı olduğu yanlar var mı?
Muhakkak ki var. Doğru söyledikleri var ama bilgi eksikliği de var,
yanlış bilgisi de var, maksatlı bilgisi de var. Allah, Mustafa
Adıgüzeli muhalefet olsun diye yaratmış. Dolayısıyla,
AK PARTİ ne derse desin yaranma şansınız yok. Öyle bir
derdi de yok zaten, her şeyi söyleyecek. 2018 yılında ben de
başvurdum Rekabet Kurumuna. Niye başvurduk? Dedik ki Bu İtalyan
firması piyasada rekabeti yok ediyor, tekelci bir anlayışa
götürüyor ülkeyi. Buna Dur! demek lazım. Ve o gün Sayın
Cumhurbaşkanımız ilk fiyat açıklamasını yaparak
14,5 lira ve TMOyu piyasaya sokuyorum. dedi ve Allah razı olsun,
fındık perişan olmadı, üretici perişan olmadı.
2019
Yine AK PARTİli milletvekillerimizle birlikte -Mustafa Adıgüzel ve
arkadaşları muhalefete devam ederken- fındıkla ilgili
temmuz ayı bitmeden fiyat açıklansın dedik -ki Sayın Cemal
Öztürk de bunun başındadır- Tarım Bakanı, TMO Genel Müdürü,
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Devlet Bahçelinin
desteğiyle temmuz bitmeden fındık 16,5 lira olarak ilan edildi;
üretici bundan memnundur, üretici fındığını 20 liraya
varana kadar satmıştır.
Şimdi,
TMO kâr eden bir kuruluş, kârını dağıtsın.
Sayın Adıgüzel yıllarca doktorluk yaptı, doktorluktan elde
ettiği parayı hastalarına mı dağıttı? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yani böyle bir şey
var mı ya? TMO fındık aldı ve bu
fındığı değerinin üzerinde sattı. Türkiye Cumhuriyeti
devleti bu sene ihracatının yüzde 5ini fındıkla
yaptı, fındık ihracatıyla gerçekleştirdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vekilim, buyurun toparlayın.
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Şimdi, devlet üreticisine
kazandırmış, devlet kendi kazanmış ve devleti
suçluyoruz. Ne üzerinden suçluyoruz? Üç beş tane tefeci, üç beş tane
vampir ki doğru söylediklerinin başında bu geliyor. 24 liradan
fındık alıp da bu fındığı bir ay sonra 18
liradan satmaya kalkıp piyasayı allak bullak etmeye kalkanın
adı emperyalist bir kan emicidir. Lanet olsun onlara! Bunu ben de
aynıyla söylüyorum ama burada devletin yaptığını da
inkâr etmeyeceksiniz. Temmuz ayının sonu geliyor, sabırlı
olun. Tribüne oynamak yerine Sayın Cumhurbaşkanının
açıklayacağı kararı bekleyelim. Fındık, en az 24
lira olmalıdır. diyoruz, fındık üreticisinin
hakkını savunuyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
CAVİT
ARI (Antalya) Olmazsa ne olacak?
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Ve fındık 24 lira olsun diye mücadele
veriyoruz. Ve Sayın Adıgüzel, sokakta kullanmayasın diye bu
önergeye de kabul oyu veriyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Adıgüzel konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Adıgüzel, buyurun.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Ne dedik de sataştık? Ne dedik de
sataştık?
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Kabul oyunu geri al Cemal Bey ya!
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Şimdi sataşsın bana, ben de
çıkayım.
BAŞKAN
Sen çok sevdiğini söyledin Sayın Enginyurt!
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurt CHP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
şimdi, önce şuradan başlayalım: Allah Sayın
Enginyurtu da, beni de önce insan olarak yarattı ve aslında,
seçimlere bakarsanız, ikimize de muhalefet görevi verdi ama ben,
Sayın Enginyurtu seçimlerden sonra izliyorum, hangi gün muhalefet hangi
gün iktidar tarafında anlayamadım. (CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Anlayacak kafa olacak. Sen nasıl anlayacaksın
Mustafa? Anlayamazsın.
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Devamla) - Şimdi, gelelim diğer konuya: Dedi ki
Ben
doktorum, ben kendisinin de doktoruyum aynı zamanda.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Yanlış konuşuyorsun ha!
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Şimdi,
bu adamlık mı? Benim doktorum olduğunu söylemek adamlık
mı? Olur mu bu?
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Devamla) - Ve ben birçok hastaya baktım, doğru. Kendi
yanındaki MHPnin ilçe yönetimi, il yönetimleri dâhil olmak üzere
sayısız baktığım ve hayrını
aldığım insan vardır; bunun çevresi de, kendisi de
şahittir.
Şimdi,
geçtiğimiz günlerde diyor ki: Sayın Canan Kaftancıoğlu ile
Sayın Adıgüzelin -bu diyaloglardan- bir psikiyatri doktoruna gitmesi
lazım. Şimdi, buradan da o cevabı size vereyim: Gördüğüm
kadarıyla -hastam ama bugünlerde sağlıklı görünüyor- onun
dahiliyeye değil -ben bir dahiliye doktoruyum- bir cahiliyeye muayene
olmasında fayda var.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sen diplomanı iade et, iade et! Hipokrat yeminine ihanet ediyorsun sen! Ayıp ya! Sen
nasıl doktorsun ya? Hipokrat yemini var!
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bence cevap bile vermeyin bu üsluba Sayın Başkan.
Çok ayıp oldu yani.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Enginyurt, sataşmayalım.
3.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinde doktor olanlar
var. Hipokrat yemini de ettiniz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Cemal Bey, bir dakika, durun.
Arkadaşlar,
hatibi dinleyelim.
Buyurun.
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Hipokrat yemini de ettiniz; bu mu karşılığı,
bu mu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Helal olsun!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bravo!
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Şimdi, bu, insanlık mı?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) CHPlilik doktoru da geçiyor!
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Aynı
insan olarak mı yaratıldık, aynı insan olarak mı
yaratıldık? Benim senin hastan olmam mahremiyetinde değil miydi?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ayıp! Ayıp!
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Bunu saklaman gerekmiyor muydu? Bunun için yemin
etmemiş miydin? (MHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, ben
Adalet ve Kalkınma Partisiyle kurulmuş olan Cumhur
İttifakının bir paydaşıyım. Ben, Sayın
Cumhurbaşkanının seçilmesinde mücadele etmiş, AK
PARTİli Ordulu arkadaşlarım, hakkını helal etsin,
onlardan da daha fazla çalışmış bir milletvekiliyim. Ama
bazı zaman gördüğüm yanlışları ve eksikleri ifade
etmem, Adalet ve Kalkınma Partisine muhalif olmam anlamına gelmez.
Ben, Adalet ve Kalkınma Partisini kendime rakip görmüyorum. Ben, birlik ve
beraberlik içerisinde görüyor ama bazen de sokağın sesi olarak uyarma
ihtiyacı hissediyorum ve ben inanıyorum ki Sayın
Cumhurbaşkanı da Adalet ve Kalkınma Partisinin Bakanları da
beni dikkate alıyor ve bu konuda hassasiyet gösteriyorlar ama sen
hayatın boyunca dikkate alınmayacaksın.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Sayın Başkan, ne oldu yine?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hipokrat
yeminini bir anlat.
BAŞKAN - Sayın Adıgüzel,
toparlayalım.
4.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurtun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) -
Şimdi, Sayın Başkan, önce kendi vekilinizin sözlerinin bir
özetini çıkarayım.
Bakın, Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; kendisi televizyon kanallarında -burada televizyon
kanalarının isimlerini sıralamayacağım- defaatle benim
kendisinin doktoru olduğumu söyledi ve bunun üzerinden defaatle söylemde
bulundu, ben hiçbir şey demedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Doktor
söylemez.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Ayıp! Ayıp!
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
Bugün de kendisiyle ilgili söylediğim sözlerde tıbbi hiçbir bilgi,
detay yok, sadece benim hastamdır dedim, o fazlasını da söyledi,
bunu özellikle söylemek istiyorum.
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Tabipler Birliğinin sizi odalarından ihraç etmesi lazım.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
Konuyu özünden saptırmamanız için ben 25 TL fındık
fiyatı isterken kendisi 20 TL telaffuz ediyordu. Ben, Toprak Mahsulleri
Ofisi, üreticiden yaptığı kârı üreticiye
dağıtsın derken burada, biraz önce söylediği gibi bunu çok
görüyordu, üreticiye çok görüyordu; şimdi 24 TLye doğru
yaklaştı.
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Sana yazıklar olsun ya! Sen ne yalancı bir adamsın ya!
Yazıklar olsun sana!
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
- Eğer kendisi 25-26 TL diyecekse ben 30 demeye de hazırım. O
yüzden, fındık mevzunu daha fazla dağıtmayın.
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Sen hakikaten hiç adam değilmişsin, sana yazıklar
olsun!
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
- Ben, Milliyetçi Hareket Partisi vekillerinden halkın yanındalar
mı yoksa bu kartelin yanındalar mı onu görmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Senin yaptıklarını anlatırım
da arkadaşlara ayıp olur, grubuna ayıp olur, grubundaki
arkadaşlara ayıp olur.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve
arkadaşları tarafından, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla
10/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Temmuz 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Murat Çepni konuşacaktır.
Buyurun.
HDP
GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Dünya
üretiminin yüzde 78i, ihracatın ise yüzde 76sı Türkiyede
gerçekleşiyor fındığın. Türkiyedeki fındık
sorunu, Türkiye tarımının, Türkiye emekçilerinin
uluslararası çoklu şirketlere peşkeş çekilme meselesidir;
en sonunda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim.
Yaklaşık
8 milyon insan fındık üretiminden geçinmektedir. 16 ilde, 123 ilçede
ve 3.200 köyde 720 bin hektar alanda fındık üretilmektedir.
FİSKOBİRLİK 38de kuruldu tek yetkili olarak. 2000
yılında özelleştirme kapsamında kontrole alındı,
şirketlere de ihracat hakkı tanındı. 2006da yeniden TMOya
fındık alma yetkisi verildi ancak bu yetki de şöyle
kullanıldı: Şirketlerin depolama olanaklarını TMO
kullandı yani şirketleri depolama masrafından da
kurtarmış oldu, TMO topladığı fındıkları
FİSKOBİRLİK depolarında saklayarak bunu yapmış
oldu.
2015
yılında 20 şirketin yaptığı 3 milyar
dolarlık ihracatın üçte 1ini yabancı sermayeli Ferrero
yapıyor yani Karadeniz fındığı Ferreroya teslim
edilmiştir. Biz buradan çok net olarak şunu söylüyoruz, lafı hiç
uzatmaya gerek yok, edebiyat yapmaya da hiç gerek yok: Karadenizin
fındığı sadece bir bölgeyi değil, bir ülkeyi
kalkındırabilecek bir niteliğe sahip ve siz bu
fındığı bir yabancı şirkete hem de yerlilik,
millîlik, vatanseverlik edebiyatının arkasında veriyorsanız
bunun adı uluslararası sermayeye peşkeş çekme politikasıdır,
bunun adı yerlilik ve millîlik değildir.
Fındık
fiyatları artık ticaret borsalarında fiyat açıklanması
yapılmayan ürünler arasında yer alıyor değerli
arkadaşlar. TMO ise yılda bir kez alım fiyatı
açıklıyor; fiyatlar böylece dalgalı hâlde serbest piyasada
belirleniyor. Yani, fiyatları serbest piyasada şirketler belirliyor.
Bunu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin şu veya bu kurumu değil, halk
değil, uluslararası çok ortaklı şirketler belirliyor
arkadaşlar. Açıklanan fiyatlar da sezon sonuna doğru en alt seviyeye
iniyor. Burada matematik yapmaya gerek yok, durum çok açık. Marketlerde
100 TLye varan fiyatlarla satılan fındık, üreticiden 18 TL ila
20 TL civarından toplanıyor. Fındık fiyatı, maliyet
hesabına göre belirlenmelidir. Fiyatı şirketler değil
üretici belirlemelidir, şu an maalesef şirketler belirliyor. Üretici
daha ürününü toplamadan piyasaya borçlanıyor, böylece ürününü erkenden
ucuza şirketlere satmak zorunda kalıyor.
Peki,
ne yapmak lazım? Önerilerimiz şunlardır: Bahçelerin çoğu
ömrünü tamamlamış durumdadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
MURAT
ÇEPNİ (Devamla) Üretici, yeni teknolojiyle üretime yatırım
yapamamaktadır. Üretici desteklemeli ve üretimin yenilenmesi
sağlanmalıdır.
Alan
bazlı gelir desteği, ürün bazlı gelir desteğine
dönüştürülmelidir. Böylece, alınan destek başka alanlarda
değil yeniden fındık üretiminde değerlendirilebilecektir.
Yabancı
şirketlerin tekelleşmesine son verilmelidir.
FİSKOBİRLİK, üretimden pazarlamaya söz sahibi olabilecek
üreticiden yana bir yapıya kavuşturulmalıdır. Tek söz
sahibi FİSKOBİRLİK ve halk olmalıdır.
Köylerde
nüfus azalmış, genç nüfus kalmamıştır. Binlerce
mevsimlik tarım işçisi bu bölgemizde en sağlıksız
koşullarda, güvencesiz ve ucuza
çalıştırılmaktadır. Ayrıca, ırkçı
saldırılara da maruz kalmaktadırlar. Mevsimlik işçilerin
durumu düzeltilmeli, sağlıklı, güvenceli çalışma
şartları oluşturulmalıdır.
Fındık
üzerinden Karadeniz halkımıza şunu söylemek istiyorum: Kim size
yerlilik ve millîlik edebiyatı yapıyorsa onlara şunu sorun:
Türkiyenin millî ürünü olan çayı uluslararası tekellere satan
kimse, gelip bizimle konuşmasın. demeliler.
Teşekkür
ederim.(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili
Sayın Cemal Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün gerçekten tarihî bir
günü yaşadık, yaşıyoruz. Ben de gençlik
yıllarımdan beri Zincirler kırılsın, Ayasofya
açılsın! diye diye büyümüş bir kardeşinizim. Bu
heyecanlı günü Millet Meclisimizde yaşadığım için
ayrıca Cenab-ı Hakka şükrediyor; Gazi Meclisimizi,
Cumhurbaşkanımızı ve bütün milletimizi saygıyla
hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli
kardeşlerim, fındık hepimizin ortak derdi. Her yıl
bugünlerde fındık gündeme geliyor. Aslında cirmi küçük -elimde
gördüğünüz fındık- ama Türkiye ekonomisi için, bölge ekonomisi
için son derece hayati, altın mesabesinde bir ürün. Bugün COVİD-19
salgınının dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemde
bile 44üncü ihracat haftasında -geçtiğimiz hafta itibarıyla- 2
milyar 108 milyon dolar net ihracat geliri elde ettiğimiz bir ürün. Dolayısıyla,
arkadaşlarımız çeşitli rakamlar söyledi ama 500 bin çiftçi
ailesinin ve yaklaşık 2 milyon insanımızın
doğrudan gelir elde ettiği, Türk milletinin, Türk
ihracatının da tamamını etkileyen, gerçekten Sarptan
İstanbul Boğazına kadar her tarafı yemyeşil tabiata
büründüren bir ürün. Dolayısıyla fındıkla ilgili Meclisimizin
gündem yapması doğrudur ama fındık her yıl gündeme
gelmesine rağmen bazı arkadaşlarımız siyasi sonuçlar
çıkarmak istiyor, buna da bir şey demem fakat rakamları
doğru koymak lazım. AK PARTİ iktidara geldiğinde, on sekiz
yıl önce, 2002 yılında fındık fiyatları bugünün
parasıyla TL olarak 1,5 liraydı -ben o yıllarda
FİSKOBİRLİK Genel Müdürlüğü yapmış bir
kardeşinizim- 90 sente tekabül eden bir dolar karşılığı
vardı bu fiyatın ama bugün itibarıyla bile beğenilmeyen
fiyat 20 lira dolaylarında, yaklaşık 3 dolara tekabül ediyor.
Yeter mi? Elbette yetmez. Madem fındığı biz üretiyoruz,
madem bunun yüzde 70ini Türkiye sağlıyor, o hâlde fındıkta
patron da biz olmalıyız ve biziz, hiç endişe etmeyin.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Neden olmadık peki, neden? Neden ithal
edenler patron?
CEMAL
ÖZTÜRK (Devamla) Ama burada bazı isimler gündeme getiriliyor,
alıcı isimler. Hiçbir tacir, hiçbir sanayici bizim
düşmanımız değildir. Bu ürünü üretiyoruz, yüzde
85-90ını da ihraç ediyoruz. Dolayısıyla
alıcının da üreticinin de dostu Hükûmetimizdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
CEMAL
ÖZTÜRK (Devamla) Hükûmetimiz, son üç yıldır özellikle izlediği
tarım politikasıyla, fındıkta izlediği fiyat
politikasıyla çok başarılı bir yönetim sergilemektedir. Burada
başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Tarım
Bakanımızı ve Toprak Mahsulleri Ofisi yöneticilerini, Genel
Müdürünü tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.
Bakın,
şu anda müstahsilimiz hayatından memnundur. Evet, fındık
fiyatları 24 liraya kadar çıktı, sonra spekülatörler bunu 20
liralara, 18 lira indirdiler ama bütün bunların adı spekülasyondur.
Spekülasyonlara meydan vermemek üzere, biz geçen hafta Tarım Bakanımızla
bir araya geldik. Fındık bölgesi milletvekilleri olarak
fındıkta izlenmesi gereken politikayı ve
halkımızın, müstahsillerimizin taleplerini milletvekilleri
olarak kurmuş olduğumuz Fındık Çalışma Grubuyla
birlikte Sayın Bakana ilettik, Sayın Bakan da not aldı. Umuyor
ve bekliyoruz ki bu ayın sonuna doğru fındıkta izlenecek
politika açıklanacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMAL
ÖZTÜRK (Devamla) Hükûmetimizin, Sayın
Cumhurbaşkanımızın müstahsilimizin yanında
olduğuna inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Yoklama talebini karşılayacağım.
Sayın
Özel, Sayın Emre, Sayın Kılıç, Sayın Aydoğan,
Sayın Aydın, Sayın Arık, Sayın Beko, Sayın
Tutdere, Sayın Emecan, Sayın Arı, Sayın Ünsal, Sayın
Kaya, Sayın Zeybek, Sayın Tığlı, Sayın
Adıgüzel, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kılınç,
Taşcıer, Sayın Kaplan, Sayın Ünlü.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
Pusula
veren milletvekillerimiz salondan çıkmasınlar.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve
arkadaşları tarafından, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla
10/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2020 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Akif Hamzaçebi, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
dünya fındık üretiminin dörtte 3ünü gerçekleştiren Türkiyenin
fiyatının dünya fiyatı olduğuna ve kilogramda 6 doları
bulacak şekilde politika izlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konu fındık olunca, fındık
memleketinin çocuğu olarak ben de tartışmaya bir katkı
yapmak istedim. AK PARTİ iktidarları döneminde fındık
fiyatında bir artış olduğu doğrudur ancak özellikle
2014-2015 yılı fiyatını dikkate almak gerekir diye
düşünüyorum.
Türkiye 2014-2015 sezonunda kilogramı 6,5
dolardan 434 bin ton fındık ihraç edip 2,8 milyar dolar gelir elde
etmiştir. Bu rakamı o tarihten bu yana Türkiye
yakalayamamıştır çünkü iç
piyasada belirlenen fiyat hiçbir zaman 6 dolar seviyesine
çıkmamıştır. Bugün de Genel Kuruldaki
tartışmalara baktım, önerilen fiyatlar aşağı
yukarı 3 dolar seviyesindedir. Türkiye dünya fındık üretiminin
dörtte 3ünü gerçekleştirir. Türkiyenin fiyatı daima dünya
fiyatıdır. Bu gerçeğin farkında olup Türkiyenin
fındık fiyatında kilogramda 6 doları bulacak şekilde
bir politika izlemesi gerekir.
BAŞKAN
Sayın Demir, buyurun.
57.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, mimarisi ve
yüklendiği anlam itibarıyla dünyanın en önemli eserlerinden olan
Ayasofyanın cami olarak ibadete açıldığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bin beş yüz yıllık gerek mimarisi ve
gerekse yüklendiği anlam itibarıyla dünyanın en önemli
eserlerinden biri Ayasofya. Medeniyetlerin buluşma noktası olan yedi
tepeli İstanbulumuzun birinci tepesine kurulmuş muhteşem eser
Ayasofya. Fatihin, fethin babası Sultan Mehmetin kılıç
hakkı ve mülkü olan Ayasofya. Sultan Mehmetin bugünleri bilmiş gibi
hakkında özel vakfiye yazmış, vakfiye hilafına bir
şeyler yapanlar hakkında yüzyıllar öncesinden bedduası
yapılmış Ayasofya. Fatihle birlikte dört yüz seksen yıl
cami olarak hizmet verdikten sonra seksen altı yıl ibadetten mahrum
ve mahzun kalmış Ayasofya. İşte bu Ayasofya bugün
zincirlerinden kurtulup ibadete açıldı çok şükür. Fatih Sultan
Mehmetin ruhu şad oldu. Allah, Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğandan razı olsun.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime 15 dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati: 18.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 111inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyondan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile 177 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi
ikinci bölümün soru-cevap işlemini yapacağız. Bu sürenin
yarısı sorular, diğer yarısı cevaplar olacaktır.
Dünkü
birleşimde soru için sisteme giren milletvekillerinin sisteme tekrar
girmelerini rica ediyorum.
Dün
sisteme giren sayın milletvekillerinin isimlerini sırasıyla
okutacağım, Özgür Beyin ricasıydı bu.
Sayın
Tanal, size söz vereyim hemen 60a göre.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa ilinde elektrik kesintilerinden kaynaklanan
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Ben
hassaten size teşekkür ediyorum. Geçen gün Şanlıurfanın
elektrik yoksunluğu nedeniyle siz de o sesi duyurmaya
çalıştınız. Takdir edersiniz elektrik demek medeniyet
demektir, uygarlık demektir, çağdaşlık demektir. 2020nin
Türkiyesinde Şanlıurfanın ilçeleri şu anda karanlık
içerisinde kalmakta, elektriksiz kalmakta; bu sebepten dolayı su
verilememekte; ürünleri, hasılatları tarlada kurumakta, hayvanlar
telef olmaktadır. Bu, aynı zamanda
Şanlıurfalıların kendilerine yapılan insanlık
dışı bir muamele olup insan hakları ihlal edilmektedir.
Şanlıurfalıların elektriklerinin kesilmemesi, bir an önce
bu mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir. Hakikaten bu,
yazıktır, günahtır. Şanlıurfanın AK
PARTİli milletvekilleri burada, Mecliste. Bunlar ne iş
yapıyorlar? Allah rızası için,
Şanlıurfalıların bu elektriksizlikle ilgili
sıkıntılarını, bu meramlarını, bu dertlerini
niye gidermiyorlar?
Cumhurbaşkanına
sesleniyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN Sisteme
giren sayın milletvekillerinin isimlerini sırasıyla okutuyorum:
Sibel Özdemir, Okan
Gaytancıoğlu, Burhanettin Bulut, Ali Cumhur Taşkın,
İmran Kılıç, Abdullah Koç, Süleyman Girgin, Kani Beko, Ömer
Fethi Gürer, Suzan Şahin, Gamze Akkuş İlgezdi, Mahmut Tanal,
Servet Ünsal, Dursun Ataş, Turan Aydoğan.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Komisyon
Başkanına sormak istiyorum tekrar: Teklifin gerekçesinde dikkat çeken
en temel nokta, bu düzenlemeyle baroların 21inci yüzyıla
hazırlandığı, baroların demokratikleşeceği
ve uluslararası hukuka entegre edileceği vurgulanmış ancak
resmî aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliği raporlarında, yine,
kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin Venedik Komisyonu
raporlarında, işte geçen hafta Avrupa Konseyi İnsan Hakları
Komisyonunun açıklamalarında, ülkemizdeki hukukun üstünlüğü,
temel haklar, yargı ve adalet sisteminde, özellikle de yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığında
devam eden olumsuz gelişmelerden duyulan endişeler dile getiriliyor.
Sayın Komisyon
Başkanı, ayrıca, raporlara yansıyan çok önemli bir tespit
var; hakları ve özgürlükleri korumakla yükümlü olan kamu
kurumlarının parçalı olması ve uygulamada
bağımsızlıklarının olmaması tespiti
yapılıyor. Bu durumda, bugün baroların parçalanmasını,
bağımsızlıklarının ortadan
kaldırılmasını nasıl uluslararası hukuka entegre
olarak görüyorsunuz? Teklifin hangi maddesi, hangi uluslararası hukuka
bizi entegre edecek, sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) - Sayın Başkan, AKPnin neden adaleti
sağlayamayacağını, verdiğim iki soru önergesine
verilen ve verilmeyen cevapla anlatayım. Seçim bölgem Edirnede Havsa,
Lalapaşa ve Meriç Adliyelerinin kapatıldığını
hatırlatıp bunların yeniden açılıp açılmayacağını
sordum. Bu kadar basit soruya verilen cevap, kapatma kararını
göndermek oldu. Adalet Bakanına ve Komisyon Başkanına buradan
sesleniyorum: Sizin imzanızla gelen bu cevaba bakınca, çok net bir
soruya bile olumlu ya da olumsuz bir cevap veremeyenlerin, ülkemizde adalet
sistemi için yapabilecekleri bir şeylerin olmadığını
görüyoruz.
Bir de verilmeyen cevap
var; orada da Bakana Bir kısım ilçe adliyelerinin
kapatılmasını içeren o zamanki HSYK kararını alan
üyelerden kaçı FETÖden yargılanmıştır? diye sordum.
Bu bir FETÖ projesi miydi? diye sordum. Bu sorularıma ise cevap gelmedi.
Bu getirdiğiniz paralel baro yasasına
baktığımızda ise cevap gelmemesinin ne kadar normal
olduğunu anladık. Söz konusu FETÖ
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bulut
BURHANETTİN
BULUT (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Baro
yasa teklifine imza atan, oy veren hukukçu milletvekillerine sormak istiyorum:
80 baronun ve Barolar Birliğinin istemediği; avukatlık
mesleğine, adalet sistemine faydası olmayacak; Baroları
vesayetten kurtaracağız. derken baronun siyasi görüşüne göre
avukatları fişleyecek; Anayasaya aykırı; delege sistemiyle
temsilde adaletsizliği getiren; bir FETÖ projesi olan; rekabetin etik
dışı kabul edildiği bir meslekte, rekabetin meslek
kalitesini artıracağını ifade eden; baronun tüzel
kişiliğini yok eden, partinin arka bahçesinde yandaş bir paralel
baro kuran; meslek üyelerini ve örgütlerini dinlemeden meslek
yasasını hazırlayan; hatta baro başkanlarına Meclis
kapısını, Kuğulu Parkı yasaklayan; dilekçe vermek
için Meclise yürürken TOMAyla yollarını kesen sizler, baroda,
aynı adliyede birlikte görev yaptığınız
meslektaşlarınız şiddet görürken -bağlı bulunduğunuz
siyasi partilerdeki anlayış tek millet, tek devlet, tek
adamcılığı savunurken- bu yasayı savunmayı, bu
yasaya el kaldırmayı nasıl içinize sindiriyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Taşkın
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
tarihî bir günü yaşıyoruz. Fatih Sultan Mehmet Hanın
İstanbulu fethinin sembolü olan Ayasofya bugün itibarıyla,
Rabbimize şükürler olsun, ibadete açıldı. Böyle bir adım,
ülkenin üzerinde hain emeller besleyenlere, egemenlik haklarımıza dil
uzatanlara verilecek en güzel cevaptır. Milletimize, ülkemize, İslam
dünyasına hayırlı olsun. Yıllardan beri beklenen hasretin
giderilmesine vesile olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğana şükranlarımı sunuyorum.
Komisyon
Başkanımıza 3 sorum olacak.
1inci
sorum: Yeni baronun kurulmasında aranan asgari avukat
sayısının 2 binin altına düşmesi durumunda yeni
kurulan baronun durumu ne olacak?
2nci
sorum: Birden fazla baronun olduğu il ve ilçelerde görev yapan kurullarda
üye görevlendirilmesinde nasıl bir usul izlenecek?
3üncü
sorum: Baro genel kurulları ne zaman yapılacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ayasofyanın
zincirlerinden kurtularak hürriyetine kavuşmasından dolayı
Allahımıza hamdolsun. Milletimiz var olsun. Sayın
Cumhurbaşkanımıza katkı sunan herkese teşekkürlerimi
sunuyorum.
Bir
talebim olacak: Gazi Meclisin bahçesine kurulan 15 Temmuz
Anıtının, şehitlerin isimlerinin yazılmasından
sonra boş bulunan yüzeyine, o gece Gazi Mecliste milletimizin iradesine
sahip çıkıp Meclisimizi savunan iktidar ve muhalefete mensup gazi
milletvekillerimizin isimlerinin yazılması, milletvekillerimiz ve
milletimiz adına talebimizdir.
2
sorum olacak: Bir ilde 5 bin avukat sayısının tespitinde
yalnızca baroya kayıtlı avukatlar mı dikkate alınacak,
kamu avukatları da bu sayıya dâhil olacak mı? 2nci sorum:
Avukatlık ortaklığı şeklinde
çalışıldığı durumda aynı büroda
çalışan avukatlar farklı barolara kayıt olabilecekler mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Koç
Sayın
Girgin
Sayın
Beko
KANİ
BEKO (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyayı açlık krizi beklerken Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Gıda Programının
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine verdikleri rapor, 2020 Covid-19
salgınıyla küresel açlık krizinin Türkiyede de yaşanabileceğini
belirtiyor. Durum böyleyken AKP Hükûmeti tarafından on sekiz yıl
boyunca tarım ithalatına ödenen para bugünkü kurlarla
yaklaşık 163 milyara ulaşmıştır. Bunun yanı
sıra da ülkemizdeki çiftçi ve köylülerin Tarım Kredi Kooperatiflerine
160 milyar borçları vardır; 5,2 milyar takipte borçları yani
icraları vardır.
2006
yılından bu yana, anayasal hakları olan millî gelirin yüzde 1i
yani gayrisafi millî hasılanın yüzde 1i çiftçiye ödenmemiştir.
Ayrıca, çiftçi ve köylülerin devletten 175 milyar alacağı
vardır. Kendi çiftçimiz kan ağlarken 2019 yılında
tarımsal ithalata 52,9 milyar TL ödenmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gürer
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Bugün Dünya Hukuk Günü. Ne yazık ki
güçlüden yana değil, haklıdan yana olan ve yargının
bağımsızlığını savunan
avukatlarımızın barolarını bölüp parçalamak için
hazırlanan kanun teklifini görüşüyoruz. Mecliste kanunları
görüşülürken baro başkanlarının görüşleri dikkate
alınmadı. Onların yerlerde yatmaları ve güvenlik güçleri
çemberinde haklarını aramaları seyredildi. Tarihe kara bir leke
olarak geçecek görüntülerin oluşmasına vesile olundu. Farklı
siyasi görüşleri olan 80 il baro başkanının karşı
çıktığı bu yasa teklifini yalnızca siyasi
iktidarın dayatmasıyla görüşüyoruz. Bu yasa teklifi adalete olan
güvenin daha da sarsılmasına yol açacak bir düzenlemedir. Partisine
ve kişiye göre yargının oluşturulması toplumsal
barışın da sorunlu hâle gelmesinin yolunu açacaktır.
Hak,
hukuk, adalet anlayışından uzaklaşarak ülke sorunları
çözülemez. Siyasal iktidarın güdümündeki bir yargının
yaratacağı uygulamalar ülkemize yapılan en büyük kötülük
olacaktır. 80 baro başkanının karşı olduğu,
avukat olmayan bazı vekillerin de imzaladığı 177
imzalı bu kanun teklifini geri çekecek misiniz?
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Pandemi
tedbirleri kapsamında adli iş ve işlemlerin 15 Haziran 2020
tarihine kadar durdurulmasıyla birlikte, avukatlar meslekten hiçbir kazanç
sağlayamamalarına rağmen, ofis giderleri, çalışan
maaşları, vergi ödemeleri gibi gider kalemlerinde de hiçbir
değişiklik olmadı. Birçok meslektaşımız bu
süreçte işinden oldu, hukuk büroları kapanma noktasına geldi.
Siz
bu süreçte barolarla yan yana gelerek bu sorunlara çözüm bulmaya
çalıştınız mı? Kaç avukat işsiz kaldı,
biliyor musunuz? Avukatların bu süreçte asgari geçim giderlerinin
karşılanması için neden bir girişiminiz olmadı?
Avukatların bu gibi sorunlarına baroları bölerek mi çözüm
getireceksiniz? Türkiyede toplantı ve gösteri hakkı diye bir hak var
mıdır?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Sibel Özdemirin sorusu; Avrupa Birliği raporlarındaki hakları
ve özgürlükleri korumakla yükümlü olan kamu kurumlarının parçalı
ve gerçek anlamda uygulamada bağımsızlıklarının
olmaması tespitine katılmamız mümkün değil, bu tespit
gerçekleri yansıtmıyor. Avrupa Birliği raporlarında bu
yazabilir ama Türkiyede kamu kurumları parçalı hâlde değil.
Teklifle, üye sayısı 5 binden fazla olan barolarda avukatlık
hukukuna ilişkin iş ve işlemlerin sağlıklı
yürütülmesinde yaşanan gecikmelerin önlenmesi amaçlanıyor. Kamu
kurumu niteliğindeki baroların kurumsal yapısı ve tüzel
kişilikleri muhafaza ediliyor. Baroların görev ve yetkilerinde, idari
ve mali özerkliklerinde ve seçim usulünde hiçbir değişiklik
yapılmamaktadır. Sadece 5 binden fazla avukat bulunan illerde yeni
baro kurulabilme imkânı getirilmektedir, bu da bir ihtiyariliktir. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci maddesine göre, örgütlenme
özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Yeni baroların
kurulmasıyla, üye sayısı fazla olan barolarda kamu hizmeti daha
iyi verilecek ve avukatlık hizmetinin kalitesi de artabilecektir. Sonuç
olarak, baroların kurumsal yapısının
parçalandığı ve bağımsızlıklarının
ortadan kaldırıldığı iddiaları doğru
değildir.
Diğer
soru: Sayın Gaytancıoğlu, kapanan adliyelerle ilgili, burada
belli bir dosya sayısının altına düştüğünde bu
kararı Hâkimler ve Savcılar Kurulu vermektedir.
Diğer
sorularınızla ilgili olarak da, Adalet
Bakanlığımıza sorduğunuz soruların İç Tüzük
96 gereğince cevaplanması hususundaki dileğinizi biz
Bakanlığa ileteceğiz.
Sayın
Bulut bu teklifte imzası olan milletvekillerinin bir terör örgütünün
projesine imza attıkları yönünde bir beyanda bulundu. Bu doğru
bir beyan değildir, bundan kaçınmak gerekir. Milletvekilleri İç
Tüzük 74 ve Anayasa 88 gereğince münhasıran kanun teklif etmeye yetkilidir,
başka kimse yetkili değildir. Milletten aldıkları,
Anayasadan ve İç Tüzükten aldıkları yetkiyi de özgürce
kullanabilirler. Bunu bu şekilde yorumlamanın doğru
olmadığını belirtmek istiyorum.
Sayın
Taşkın Yeni baronun kurulmasında aranan asgari avukat
sayısı 2 binin altına düşerse ne olacak? dedi. 2 binin
altına düşmesi durumunda Türkiye Barolar Birliği, asgari avukat
sayısını altı ay içinde ilgili baroya bildirecek ve verilen
süre içinde eksiklik tamamlanamazsa baronun tüzel kişiliğine Birlik
tarafından son verilecektir. Ayrıca, bu baro, Birliğin gözetim
ve denetiminde tasfiye edilecek; tüzel kişiliği sona eren baroya
kayıtlı avukatlar ve stajyerler ilan tarihinden itibaren on beş
gün içinde o ilde bir baro varsa o baroya, birden fazla baro varsa diledikleri
baroya kayıt olabileceklerdir.
Sayın
Taşkının ikinci sorusu: Kurullarda temsil nasıl olacak?
diye sordu. Kurullarda baro temsilcileri var biliyorsunuz. Terörle mücadeleden
doğan zararların tespiti komisyonunda, tüketici hakem heyetlerinde,
koruma kurulları, cezaevi izleme kurulları ve hal hakem heyetlerinde
baro adına avukatlar görev yapıyor. Burada da üye görevlendirilmesi
baroların eşit ve dönüşümlü temsili esas alınarak
yapılacak ve görevlendirmeye ilişkin usul ve esaslar da Türkiye
Barolar Birliği tarafından çıkarılacak olan yönetmelikle
belirlenecek.
Sayın
Taşkının diğer sorusu: Tüm baroların genel
kurulları, baronun kuruluş tarihine bakılmaksızın, son
rakamı çift olan yıllarda olmak şartıyla iki yılda bir
ekim ayının ilk haftasında yapılacak. Seçim dönemi bitmeden
önce bir baro başkanı görevden ayrılırsa baro genel
kurulunda yeniden seçim yapılmayacak ve baro yönetim kurulu kalan süreyi
tamamlamak üzere kendi üyeleri arasından baro başkanını
seçecektir.
Sayın
Kılıçın soruları: Bir ilde birden fazla baro kurulabilmesi
için en az 5 bin avukat olması gerekiyor teklife göre. Bu 5 bin avukat
sayısının tespitinde kamu avukatları dâhil mi? diye sordu.
Evet, kamu avukatları da bu sayıya dâhil. Baroya kayıt
zorunluluğu olmayan kamu avukatları da dâhil olabilecek ve kamu
avukatları, 2 bin avukat imza verip baro kuruluşunu da
sağlayabileceklerdir.
Avukat
ortaklığı durumunda ortaklıktaki avukatların durumu ne
olacak? Farklı barolara kayıt olabileceklerdir, bu noktada bir engel
söz konusu değildir.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Baştan sona yanlış bir kanun bu,
tümüyle yanlış bir kanun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Bekonun tarımla ilgili sorusu vardı, bunu da Tarım
ve Orman Bakanımıza ileteceğiz.
Sayın
Gürer, evet, bugün Dünya Hukuk Günü; tüm hukukçularımızın Dünya
Hukuk Gününü tebrik ediyorum.
Baro
başkanlarının görüşlerinin alınmadığı
yönündeki tartışmalar Genel Kurul gündeminde de çok
yapıldı, Komisyonda da bunlar sürekli konuşuldu. Baro
başkanlarıyla ilgili olarak: Tabii, Türkiye Barolar Birliği temsilcisi
Komisyon çalışmalarını başından sonuna kadar
takip etti ve çalışmalara katıldı, lehte, aleyhte
görüşlerini de ifade ederek baroların üst birliği olan Türkiye
Barolar Birliği Komisyon çalışmalarını sonuna kadar
takip etti. Tabii, avukatların, baro başkanlarının
Komisyona davet edilmesiyle ilgili tartışmalarda, hep beraber -burada
tekrar o tartışmalara, geriye dönmek istemiyoruz- 3 temsilcinin
belirlenebileceğini ve Komisyonda dinleyebileceğimizi söylemiştik
ama bu da kabul görmemişti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Son bir
soruyu cevaplayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Kanun teklifini geri çekmeyi düşünüyor
musunuz diye sormuştum.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Kerestecioğlu pandemi nedeniyle avukatların maddi
kayıplarıyla alakalı herhangi bir çalışma
yapılıp yapılmadığını sordu. Evet,
diğer sektörler gibi avukatlarımız da salgından
etkilendiler ama bu salgın nedeniyle ekonomik kayıplarının
hafife indirilmesi anlamında da çok önemli tedbirler ile diğer
sektörlerde olduğu gibi avukatlık bürolarında da destekler
sağlandı. Avukatların yanında çalışan personele
kısa çalışma ödenekleri verildi. Duruşmalar ertelendi ve
pandemi nedeniyle vergiler ertelendi. Dolayısıyla diğer
sektörlerde olduğu gibi avukatlara da önemli destekler sağlandı.
Soru soran milletvekillerimize çok teşekkür ediyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Şahin
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Tanal.
Sayın
Şahin, Sayın Kerestecioğlu, Abdullah Koç adına olan talebi
karşılayınca süreyi tamamlamış olduk, o bakımdan
size sıra gelmedi. Ama vereyim size söz.
Buyurun.
SUZAN
ŞAHİN (Hatay) Avukatların mesleklerini en iyi şekilde
yapabilmeleri için hukuk fakültelerinin kontenjanlarını
düşürmeyi; hâkim, savcı adayları 6 bin TL maaş alırken
stajyer avukatların ücret almadan, sigortalanmadan
çalıştırılmalarının yarattığı
haksızlığı ortadan kaldırmayı; mezun
sayısı artıyor, adli yardım ve CMK görevlendirmelerinden
avukatlar üç kuruş alıyor, ücretleri iyileştirmeyi, en
azından asgari ücret seviyesine getirmeyi; Avukatlık Yasasına
aykırı ücretlerden alınan yüzde 18 KDV ve yüzde 20 vergiyi
kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bunun gibi
meslektaşlarımız için yaşanabilir, insanca koşullar
sağlanması yerine, din, siyasi, görüş, ırk, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayrıştıracak, ötekileştirecek, bölecek
çoklu baroları neden konuşuyoruz? Öncelikli sorunlar bunlar
mıdır? Neden yargıya, adalete güven her geçen gün hızla
azalıyor? Hak, hukuk ihlallerinin ve HSKnin yapısının buna
bir etkisi var mıdır? Yargı
bağımsızlığı 2007de 50nci sıradayken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde varsa yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önergelerin
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
13üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 13üncü maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral İsmail
Koncuk
İzmir Ankara Adana
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz
Adana Gaziantep
Aynı
mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İstanbul Van Muş
Remziye
Tosun Hüseyin
Kaçmaz Semra
Güzel
Diyarbakır Şırnak Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Burcu
Köksal Turan
Aydoğan
Antalya Afyonkarahisar İstanbul
Cavit
Arı Abdurrahman
Tutdere
Antalya Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Adana milletvekili
İsmail Koncuk.
Buyurun
Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL
KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 13üncü maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubunun görüşünü ifade etmek üzere
karşınızdayım, saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Ayasofya
kararı hayırlı uğurlu olsun milletimize. Bu vesileyle
ecdadımızı saygıyla selamlıyorum, hepsine selam olsun,
tüm ecdadımıza selam olsun. Osmanlıdan Selçukluya,
cumhuriyetin kurucusu Atatürke kadar tüm ecdadımızı
saygıyla, rahmetle yâd ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, ecdat deyince aklıma, Bizanslı rahiplerin
İstanbulun muhasarası sırasında
tartıştığı konular geldi. Neyi
tartışıyorlardı? Yani İstanbul Türk askerleri
tarafından, Fatih tarafından muhasara edilmiş, Bizans
papazları Melekler dişi midir, erkek midir?
tartışması yapıyorlardı. Avukatlık Kanunu
tartışmaları gelince, aklıma bu olay geldi. Bu önemli bir
olay. Aslında, bu tarihî olaylar bizim geleceğe yönelik
bakış açımızı da etkilemesi gereken olaylar ama ders
alıyor muyuz, maalesef ders almıyoruz. Bunu niye anlattım?
Şimdi, Türkiyenin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, kültürel bir
sürü problem var. 83 milyon vatandaşımızın işsizinden
memuruna, memurundan işçisine, asgari ücretlisine, emeklisine, esnafına,
işverenine kadar her kesimin akıl almaz problemleri var.
İnsanlar yarınından umutsuz hâlde. Gençlerimiz, emin olun,
geleceğe dair hayaller kuramıyor ama biz, Avukatlık
Yasasını tartışıyoruz. Neyi
tartışıyoruz? Çoklu baro olmalı mı, olmamalı
mı? Muhalefet burada, olmamasını gerektiren bir sürü
mantıklı gerekçe ortaya koyuyor. Şimdi, ideolojik
bakış açımıza bakınca ben milliyetçi bir insanım,
Türk milliyetçisiyim, vatansever bir insanım ama insanların
kazanılmış haklarına, bu meslek örgütlerinin bölünmemesine
çok önem veren bir insanım. Bu meslek örgütlerinin güçlü olması,
aynı zamanda, temsil ettiği insanların da güçlü olması
sonucunu doğuruyor.
Şimdi,
muhalefet milletvekillerinin burada ortaya koyduğu gerekçeler
aslında, tam da bu baroların çoklu baro olmasının
gerekçeleri aslında. Yani güçlü bir baro istenmiyor. Hani gerek
İYİ PARTİ milletvekilleri gerek diğer partilerimizin
milletvekilleri diyor ya Efendim, çoklu baro, işte,
avukatlarımızı daha değersiz hâle getirir. falan diye,
aslında istenen bu, buradan anladığımız budur yani bu
kadar mantıklı gerekçeler olmasına rağmen ısrarla,
âdeta böyle bir hınç meselesi sanki burada var, bir intikam alma, bir
hesap görme, bir hesaplaşma anlayışını biz bu kanunda
görüyoruz. Bu kanunun temel anlayışı olarak maddelerinin
birçoğunu -1-2 madde hariç- kabul etmek mümkün değil, sizler de bunu
biliyorsunuz.
Ben
yıllarca sendikacılık yapmış bir insanım. Burada
çok gerekçe söylendi, ben birini size söyleyeyim: Yarın çoklu barolar
oluştuğunda, bir baronun mensupları öne geçecek. Bakın,
yıllarca sendikacılık yaptım. 450 bin üyeye kadar
çıktı benim sendikam. Benim sendikamın üyeleri, hastanede
müdürse görevden alındı, okul müdürüyse görevden alındı. Yani
bizim sendikamıza üye olmak yürek istiyordu ama o yüreği insanlar
gösterdi. Ne pahasına? İşte, koltuklarını kaybetme
pahasına o yüreği gösterdi ve sendikamıza, TÜRKİYE
KAMU-SENe üye oldu o tarihlerde ama bedel ödediler.
Şimdi,
bu avukatlarımız çok ciddi bedel ödeyecekler yani bu ilkeli durma
iddiasında olan avukatlarımız bedel ödeyecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Elbette, bedel ödeme pahasına ilkeli insanlar yerini
muhafaza eder, o ayrı mesele fakat şunu gördük biz: Birçok insana
Teslim ol. zorlaması yapıldı. Şimdi,
avukatlarımız bu Teslim ol. zorlamasına
hazırlıklı olsunlar. Çünkü ne diyecekler? Bu barolar
arasında müthiş bir rekabet oluşacak; diyecek ki atıyorum
Kardeşim benim baroma üyeysen, girdiğin davayı kazanma
şansın artar. Bunlar denecek, bunları
yaşayacağız.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir kanunun sorumlusu olmak gerçekten kabul
edebileceğimiz bir şey değil, belki vicdanen siz de bundan
rahatsızsınız ama emir ve talimat böyle; maalesef, Meclisin
fonksiyonu da geçmişe göre azaldığı için, bu kanun bütün
muhalefetimize rağmen, bütün doğru gerekçelerimize rağmen
çıkacak.
Canınız
sağ olsun diyorum, memlekete hayırlı uğurlu olsun. Vebali,
günahı size ait. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Muş
Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurun
Sayın Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Bugün
günlerden 10 Temmuz; 5 Temmuz 1991 tarihinde kaçırıldıktan sonra
katledilen Vedat Aydının cenazesinin yıl dönümü. O gün onu
kaçıranlar ve katledenler, devletin derin güçleri, JİTEMciler,
kontrgerilla aslında bu katliamı yapmakla yetinmediler, aynı
zamanda cenaze töreninde de kitlenin üzerine ateş açtılar ve biz, 8
insanımızı da bu cenaze töreni sırasında kaybettik.
Ben bu vesileyle Vedat Aydını ve cenaze töreninde yaşamını
yitiren 8 insanımızı rahmetle, sevgiyle ve saygıyla anmak
istiyorum.
Yine,
bugün, Ali İsmail Korkmazın ölüm yıl dönümü; otuz sekiz günlük
yaşam mücadelesini ne yazık ki kaybetti ve 19 yaşında
aslında aramızdan ayrıldı. Kimdi onu katledenler?
İşte, Geziye Vandallık diyen anlayış, aslında Ali
İsmail Korkmazı katleden anlayıştı.
Aynı
zamanda, Srebrenitsa katliamının da yarın yıl dönümü ve
8.372 Bosnalı Müslüman ne yazık ki katledildi Avrupanın
göbeğinde ve bu, insanlık tarihine bir utanç sayfası olarak
geçti. Bu vesileyle bu katliamda yaşamını yitirenleri de
saygıyla andığımı ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
Anayasaya, yasaya, uluslararası sözleşmelere aykırı olan,
hem Komisyon aşamasında hem de Genel Kurul aşamasındaki
Anayasaya aykırılık iddialarını hiç dikkate
almadığınız, usul açısından Komisyon sürecini
doğru işletmediğiniz bu çoklu, yandaş baro sistemi üzerine
burada çok söz söylendi, biz de söyledik, diğer muhalefet partileri de
söyledi fakat hiçbirini dikkate almadınız. Yani deyim yerindeyse,
taşa söz işliyor ama AKP iktidarına söz işlemiyor; AKP iktidarı,
muhalefetin, toplumun ve yasadan etkilenenlerin sözüne ve onların
ifadelerine kulak tıkamış durumda.
Şimdi
ne yapmaya çalışıyorsunuz bu yasayla? Çok söylendi ama tarihe
not düştüğümüz için bir daha söyleyelim: Bir, yandaş baro
yaratmak istiyorsunuz. İkincisi, kamuda çalışan avukatları
yandaş barolarınıza kaydettirerek onları nüfuz altına
almak istiyorsunuz; kamudaki ve genel savunma sürecini
siyasallaştırmak istiyorsunuz ve aslında, henüz denetiminize
alamadığınız, henüz tahakküm altına
alamadığınız yargının savunma
ayağını da çökertmek istiyorsunuz. Neden? Çünkü şunu çok
uzun süredir biliyorsunuz: Siz, toplumsal rıza üretemiyorsunuz, zora
dayalı bir rıza üretmeye çalışıyorsunuz. Bu zorun bir
ayağını polisler, bekçiler, işte Silahlı Kuvvetler
oluştururken diğer ayağını yargı,
yargının ele geçirilmesi ve yargı teşkilatındaki
partizanlık anlayışınız oluşturuyor. Bunu
açık ve net bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor.
Şimdi,
dünya kadar hukuk fakültesi açtınız, eğitimin kalitesini
düşürdünüz ve barolar şu anda sizin veremediğiniz o
eğitimin açığını iç programlarıyla, iç sertifika
programlarıyla tamamlamaya çalışıyorlar. Ama siz bu
yasayı çıkarırsanız artık karşınızda
doğru dürüst savunma yapacak bir avukat bile olmayacak, dilekçe yazma
yeteneği bile olmayan avukatlar olacak. Neden? Çünkü aslında, siz
mesleği niteliksizleştirmek istiyorsunuz, siz yönetimdeki
vasatlığı mesleki bir vasatlıkla tamamlamak istiyorsunuz ve
bu vasatlığı da bu ülke sathına yaymak istiyorsunuz; temel
derdiniz bu.
Üçüncüsü,
avukatları ucuz iş gücü hâline getirmek istiyorsunuz ve
avukatlık mesleği üzerinden, bir kısım sermayenin kendisini
yaşatacağı bir sistemi de hayata geçiriyorsunuz. Yani
eğitimden sonra, sağlıktan sonra, büro hizmetlerinden sonra bir
şey daha paralı bir hâle gelecek; yargı zaten
paralıydı ama daha fazla paralı olacak ve insanlar, yoksul
insanlar savunmaya ulaşamayacaklar, siz patronlara sırtını
dayayanlar olarak istediğiniz kararı istediğiniz mahkemeden
çıkaracaksınız. Niye? Çünkü sizin zaten sarayda kurulmuş
bir paralel komisyonunuz var, hangi davadan ne karar
çıkacağını zaten oradan çıkarıyorsunuz ve oradan
kararını veriyorsunuz.
Şimdi,
bu yasa çıkarsa başka ne olacak? Bakın, kadınların
bağımsız savunmaya ulaşmasının önündeki engeller
artacak, baroların kadın merkezleri, çocuk merkezleri
işlevsizleşecek, mülteci komisyonları işlevsizleşecek
ve bunun sonucunda, bu ülkedeki kadınlar olarak daha fazla şiddete
maruz kalacağız ve sizler, yargıya sırtınızı
yaslayan erkekler olarak tıpkı İstanbul Sözleşmesini
tartışmaya açtığınız gibi, tıpkı
İstanbul Sözleşmesini bir erkeğin, Sayın Numan
Kurtulmuşun tartışmaya açtığı gibi burada da
tartışmaya açacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Çok cinsiyetçi bir ifade bu.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) Ya, devriiktidarınızda,
kadınların mücadelesiyle iyi bir şeye bir kerecik imza
atmıştınız, İstanbul Sözleşmesine ev
sahipliği yapmıştınız, şimdi bu eril
anlayışınız nedeniyle, erkek
anlayışınız nedeniyle, erkek devlet
bakışınız nedeniyle İstanbul Sözleşmesini geri
almak istiyorsunuz. Çok açık ve net söyleyelim: Kadınlar olarak
şiddetin karşısında, AKPnin eril tahakkümü
karşısında, AKPnin yargıyı taraflaştıran
politikalarının karşısında mücadele ettik, bundan
sonra da etmeye devam edeceğiz.
Size
bir örnek vereyim Sayın Bülent Turan: Sizin Yargıtaydan nasıl
kararlar çıkıyor biliyor musunuz? Elle tacize, Maşallah
fıstık gibisin. diyen müdürün kararını bozan Yargıtay
kararlarınız çıkıyor. Niye biliyor musunuz? Babacan
buluyorlar. Evet, bu kararı, bu davranışı babacan bulan
bir yargı sistemi kurdunuz ve bunu kadınlar olarak asla
affetmeyeceğiz. Bu düzene karşı mücadele edeceğiz diyorum,
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bunları reddediyoruz, aynı şeyleri
söylüyorsunuz.
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Ya, her şeyi reddediyorsunuz da
Yapmayın!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bunları beraber tartışacağız,
karar vereceğiz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Burcu Köksal.
Sayın
Köksal, buyurun.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, Sakaryadaki patlamada yaşamını
yitiren, şehit olan hemşehrim Jandarma Uzman Onbaşı Fatih
Mangaya ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
sabırlar diliyorum.
Cumhuriyet
tarihinde görülmemiş bir uygulama için Meclis çalışıyor.
Kamu hizmeti gören bir tüzel kişiliğin, birden çok baro
kurulmasıyla bölünmesi hedefleniyor; avukatların siyasi, dinî veya
etnik esaslara göre ayrışması arzu ediliyor. Parti aidiyeti,
cemaat veya tarikat mensubiyeti gibi kriterlerle bir araya gelen avukatlar
kendi barolarını kurabilecekler. Görüyoruz ki kamu hizmeti veren
barolar eğer il bazında birden fazla baroya bölünürse ideolojik,
mezhepsel veya etnisitiye dayanan barolar ortaya çıkacak. Bir ilde birden
fazla baro olursa, siyasi kimliklere, mezhepsel veya etnik kökene dayalı
baro oluşursa demokrasi ve hukuk paydası ortadan kalkar, siyasi hak
talepleri ortaya çıkar, demokrasi mücadelesi zayıflar, barodaki
bütünsellik ve hukuk güvenliğinde parçalanma olur. Çoklu baro, toplumu
böler.
Biliyoruz
ki hâkim, savcı alımlarında AKP referansı olmadan alım
yapmıyorsunuz. Yargıyı ele geçirmek için, AKPli il, ilçe
yöneticisi avukatları hâkim, savcı olarak atadınız; o da
yetmedi, gözünüzü savunmaya diktiniz. Seçimle ele geçiremediğiniz
baroları bölerek etkisizleştirmek istiyorsunuz. Sizinkisi
Koltuğu alamadım, yeni koltuk tahsis ederim.
mantığı, paralel baro kurmak. Bir dönemki
ortağınızdan öğrendiğinizi burada aynen
uyguluyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Barolar,
yandaşa makam, mevki tahsis etme, ona rozet takma yeri değildir.
Barolar, avukatı çileli meslek yolunda koruyup kollama, önünü açma, hak,
hukuk, adalet arayan vatandaşların bağımsız savunmaya
ulaşma yerleridir. Barolar, yoksula ücretsiz avukat tayin etmek için
vardır, kadın ve çocuk haklarını korumak için vardır.
Bugün, bakın, hemen hemen bütün ülkelerde büyük ve gösterişli adliye
binaları, o sırmalı cübbeleriyle hâkim, savcılar
vardır ama sadece hukuk devletinde ve hukukun üstünlüğünden söz
edilen yerlerde bağımsız, özgür ve güçlü avukatlar vardır;
bunun teminatı da koruyucusu da bölünmemiş barolardır. Zaten
sizi rahatsız eden de bu; hukukun üstünlüğünü savunan barolar, çünkü
siz, üstünlerin hukukunu istiyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın,
Mussolini Eğer, İtalyada avukatlar olmasa burayı daha rahat
idare ederdim. diyor. Aynı dönemde Mustafa Kemal Atatürk, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesinin açılışında Bu kurumun
açılışında duyduğum mutluluğu hiçbir
girişimimde duymadım. diyor. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk güçlü ve
bağımsız bir savunma istiyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) O zaman baro var mıydı?
BURCU
KÖKSAL (Devamla) Siz ise bağımsız olan her şeyden nefret
ediyorsunuz. Bağımsız medya, bağımsız yargı,
bağımsız STK bitti; sıra bağımsız savunmaya
geldi. Her şeyin kendinize bağlı olmasını
istiyorsunuz. Sizin bakanınız var, sizin vekiliniz var, sizin valiniz
var, sizin kaymakamınız var, sizin müdürleriniz var,
bırakın da vatandaşın bağımsız bir
avukatı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Avukatları
döve döve buradan avukat yasasını geçirmeye
çalışıyorsunuz ama amaç barolar üzerinden ülkeyi adım
adım bölme projesini hayata geçirmekse, dilinizin altındaki bakla
üniter yapıyı parçalayıp cumhuriyetin temelini oymaksa,
şimdiden bunun altyapısını hazırlıyorsanız,
şunu söyleyeyim: Hak, hukuk, adalet. diyerek başlattığı
adalet yürüyüşüyle milyonlara umut olan Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, hiçbir
Cumhuriyet Halk Partili buna asla izin vermeyecektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Nitekim, Grup Başkan Vekiliniz
PKK ve FETÖnün baro kurmasında sakınca görmüyorum. diyor. Gerçi,
Haburda kırmızı halılarla teröristleri davulla zurnayla
karşılayıp çadır mahkemelerinde beraat ettirenlerin,
Aponun mektubunu okutanların, TRTye terörist Osman Öcalanı
çıkartanların, Türkiye Cumhuriyetini tabelalardan
kaldıranların, iktidarında PKK mahkemeleri kurulanların,
andımızı yasaklayanların, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki
şerefli Türk askerlerine kumpas kuran FETÖye arka çıkanların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU
KÖKSAL (Devamla) Sayın Başkan, tamamlayacağım.
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
BURCU
KÖKSAL (Devamla)
bölünme kaygılarının olduğunu, hiçbir
şekilde bölünmeden rahatsız olduklarını düşünmüyorum.
ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Biraz daha bağır, duymuyoruz.
BURCU
KÖKSAL (Devamla) Türkiye, bu manzaraları unutmadı, unutmayacak.
İşte, bakın, sizin kurduğunuz iktidarınız
döneminde oldu bunlar, sizin iktidarınız döneminde. Tek devlet, tek
millet, tek bayrak, tek vatan deyip barolardan başlayarak bu ülkeyi
bölmeye çalışanları ne bu millet ne de tarih asla affetmeyecektir.
Genel
Kurula saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL
ETYEMEZ (Konya) - Ortaklarına bak, ortaklarına!
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Başkan, yoklama
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, Meral Hanım da uygun görürse
yoklamadan önce cevap verebilir miyim?
BAŞKAN
Sayın Turan, sonra söz vereyim.
III.- YOKLAMA
(HDP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN
- Yoklama talebi var.
Sayın
Beştaş, Sayın Toğrul, Sayın Taşdemir, Sayın
Tiryaki, Sayın Uca, Sayın Dağ, Sayın Tosun, Sayın
Orhan, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Günay, Sayın Güzel,
Sayın Özsoy, Sayın Canbaz Kaya, Sayın Gülüm, Sayın
Koçyiğit, Sayın Hatımoğulları Oruç, Sayın
Taş, Sayın Peköz, Sayın Özgüneş, Sayın Kaçmaz.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
-Yılmaz Tunç? Burada
Hakkı
Köylü? Burada
Nevin
Taşlıçay? Burada
Akif
Çağatay Kılıç? Burada
Muharrem
Varlı? Burada
Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
14üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, az önceki konuşmacının
konuşmasında, yüksek heyecanla, büyük bir telaşla
yaptığı konuşmanın içerisinde bizi de ima eden önemli
ithamlar vardı. O yüzden, izin verirseniz cevap vermek isterim.
Bakınız,
Atatürkün konuşması, o anlattığı bölüm çok
kıymetli ve o yıllarda savunmanın güçlü olduğu iddiası
var. Ben de sormak istiyorum: Savunma güçlü müydü? Güçlüydü. Ama baroların
kurulma tarihi ondan elli sene sonra. Yani demek ki güçlü savunma için baro
zorunluluğu bile yok. Ben on beş sene avukatlık yaptım, bu
on beş sene içerisinde baroyla aidattan başka bir illiyetimiz
olmadı; o yüzden, konu savunma değil bu kanun teklifinde, baronun
kendi idari yapısı. Bu, bir.
Sayın
Başkan, ikincisi: Az önce yine aynı arkadaş, bize atıfla
Grup Başkan Vekili PKK baro kursun, ne var bunda? dedi. dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, bakınız, bu Mecliste
zihinsel sorunu olmayan hiçbir kimse, AK PARTİ Grubundan birisinin PKK
baro kursun. dediğini iddia edemez. Söylediğimiz şu: PKK baro
kurar. diyorlar, kursun da görsün görmesi gerekeni diyoruz. Virgülü kes.
kasetçi bir partinin tarzıdır; bu, doğru bir şey
değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Sayın Başkan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkanım, normalde her türlü iddiaya
cevap vermediğimi, eleştirilere açık olduğumu siz daha iyi
bilirsiniz ama bana veya içimizden bir arkadaşımıza PKK baro
kursun.u onaylayacak bir ithamda bulunmanın bu Meclis çatısı
altında hiç kimsenin haddi olmadığını
düşünüyorum. Fakat Sayın Vekilin de içerisine düştüğü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, arkadaşımız, makul
bir konuşma yapıp kanunu eleştirme yerine, çok büyük bir sesle,
âdeta görsel bir şovla dönüp dolaşıp Sayın
Kılıçdaroğlunun yürüyüşüne konuyu bağlamakla, konunun
aslında 25 Temmuzda yapılacak olan CHP Kurultayına selam
olduğunu, asla bir avukatlık konusu olmadığını
bir defa daha itiraf etmiş oldu. Avukatlık eleştirisi baş
tacıdır, eleştirsinler ama siyasi şova bu kanun teklifini
alet etmesinler Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Zeynel Bey, buyurun.
60.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bir defa, siyasette tutarlı olmak en önemli meziyetlerden biridir.
Sayın Bülent Turan bizim burada hatibimiz konuşurken benden daha
fazla alkışlamıştır ve oturduğunda da Çok güzel,
çok başarılı bir konuşma yaptın. demiştir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Tiye aldık onu!
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Sonrasında yaptığı konuşmada
bakın, ne diyor biliyor musunuz? İçeriğe ilişkin
eleştirebilir hatibimizin konuşmasını ama diyor ki:
Zihinsel sorunu olmayan bir kimse böyle konuşmaz. Bu, İç Tüzüke
göre açıkça hakarettir Sayın Başkan, bir defa, bunu
değerlendirmenizi istiyorum.
İkincisi:
Burcu Hanım, evet, 69dan, sataşmadan söz istiyordu ancak tutanaklara
girsin diye bir hususu da söylemem lazım Sayın Başkan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ben yerimden konuştum.
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Kaset kumpasından bahsetti Sayın Turan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Emre, toparlayınız, buyurun.
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Tüm Türkiye şunu biliyor ki: O kaset kumpası
yaşandığında AKP Genel Başkanı meydanlarda Bu, özel
değil, genel, genel! diye bağırıyordu.
Dolayısıyla o kaset kumpasının ortağı olan bir
siyasi parti, onu örnek vererek partimize sataşmada bulunamaz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, burada her kelimeye, her cümleye cevap vererek
siyaset yapıldığını zannediyorsanız bunun
adı siyaset değil. Bakınız, bir virüs var, hepimizi
tehdit ediyor. Lütfen, bunu da göz önünde bulundurarak kendi gündemimizi
sonuçlandırma noktasında herkesten fedakârlık bekliyorum.
Burcu
Hanım, buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Öncelikli olarak siyasette bir seviyenin, bir
saygının ve bir nezaketin olması gerektiğini düşünen
siyasetçilerden biriyim; bu, birincisi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) PKKlı. diyorsun bize.
BURCU
KÖKSAL (Devamla) Kötü söz sahibine aittir. Ayrıca bir kadın olarak
bana yapılmış olan zihinsel engeli bulunan hakaretini de size
iade ediyorum Sayın Turan! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Bu konuda da Sayın
Divanı gereğini yapmaya davet ediyorum. Burada hiç kimsenin bir
başka vekile hakaret etme hakkı yoktur, küfretme hakkı yoktur;
bir.
İkincisi: Önce
baronun ne olduğunu, ne zaman kurulduğunu öğrenip ondan sonra
gelin bize. 1870 yılında İstanbul Barosu Cemiyeti 33 avukatla
kurulmuştur; bu, bir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kaç baro vardı o zaman?
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
İkincisi: Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin hukuk devleti
olmasını, bu ülkede güçlü ve bağımsız bir savunma
kurulmasını istemiştir, arzulamıştır; o, sizin
gibi kendisine tabi, sarayın kullarını istememiştir! (CHP
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, selam çakma
işi sizin işinizdir; eski ortağınızdan
öğrendiğiniz âdetinizdir! Yine, cümleleri baştan sona kesip de
AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Sen kestin.
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
başını sonunu başka türlü yansıtmak da sizin ve
bünyenizdeki ak trollerin işidir, bunu da eski ortağınız
FETÖden öğrendiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, beni bilen bilir, asla nezaketsizlik yapmak istemem. O
ifade de şık değil, kabul ediyorum ancak dün
anlattığımız hâlde dönüp bize baka baka, cümleyi kesip de
PKKnın barosu diyorsanız ne demem lazım Sayın
Başkan? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkürler, sağ olasınız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN 14üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş
İzmir Adana Konya
Arslan
Kabukcuoğlu Dursun
Ataş Yasin
Öztürk
Eskişehir Kayseri Denizli
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul Van Ankara
Hüseyin
Kaçmaz Semra
Güzel Remziye
Tosun
Şırnak Diyarbakır Diyarbakır
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Ahmet
Önal Turan
Aydoğan
Antalya
Kırıkkale İstanbul
Süleyman
Bülbül Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
Aydın Adıyaman Antalya
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın
Dursun Ataş.
Buyurun Sayın
Ataş.
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra
sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan teklif, AKPnin ele geçiremediği
ender yerlerden biri olan baroları bölme projesidir. Bu bölme projesini
2013 yılında FETÖ Mecliste denemiş, o zaman da muhalefetin
direnmesi üzerine teklif geri çekilmişti. Şimdi, soruyoruz, o dönemde
teklif kabul edilseydi ne olacaktı? Şimdi, neden bu FETÖ projesi
tekrar getirilmek isteniyor?
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 135inci maddesinde bu kurumlar kamu tüzel
kişiliği olan yerler olarak yer alır; valilikler gibi, kaymakamlıklar
gibi barolar da kamu tüzel kişiliği olan yerlerdir. Bir ilde 2 vali
olamayacağı gibi 2 tane baro da olmaz, olamaz. Her şeye tek
diyen, Çift başlılığı engellemek istiyoruz. diyerek
bu ucube hükûmet sistemini getiren iktidar, şimdi Çoklu baro. diyor. Tek
millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ama çoklu baro; bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu!
Değerli
milletvekilleri, bu teklif, sadece avukatların ve baroların
değil, bütünüyle halkın zararına olacaktır. Bugün,
Türkiyede hâkimler ve savcılar Hükûmete bağımlı hâle
getirilmiştir. Bağımsız karar alan hâkim ve savcılar
meslekten ihraç edilme ya da sürgüne gönderilme tehdidini
yaşamaktadır. Şimdi de yargının kurucu unsuru olan savunmayı
yanına çekmeyi planlayan iktidar, yargıyı tamamen
siyasallaştırıp böl, parçala, yönet hesabı
yapmaktadır. Hâkimler ve savcıları kendisine
bağlamış olan Hükûmet avukatları da kendisine bağlarsa
halkın devlet kurumlarıyla mahkemelik olduğu durumlarda
mahkemeden adaletli kararların çıkması mümkün olmayacaktır.
Barolar bölününce siyasal yakınlıklarına göre yeni barolar
kurulacaktır. Dolayısıyla AKPli bir barodan atanacak sorumlu
avukat, örneğin, Cumhurbaşkanına hakaret davasında
sanığın avukatlığını nasıl
bağımsız bir şekilde yapabilecektir? Ya da Hükûmete
yakın baroların gönderdiği bir avukat ifade alma
sırasında olası bir zorlama veya işkence
karşısında nasıl hareket edebilecektir?
Sayın
milletvekilleri, avukatların sadece cübbesi vardır. Bu cübbeye
düğme takamayacağınız gibi, bir partinin siyasi rozetini de
takamazsınız. Avukatların kime yakın olduğunu
duruşma esnasında bilemezsiniz. Mahkemenin, duruşma
esnasında devlet kurumlarına karşı savunma yapan
avukatların siyasal kimliğini ve aidiyetlerini bilmemesi gerekir
çünkü hâkim ve savcılar bundan etkilenecektir. En kötüsü de iktidar
güdümündeki yandaş barodan gelmiş bir avukatın hâkimi,
savcıyı etkilemesidir ve vatandaşın hakkını
savunabilmesi gibi bir durum olmayacaktır.
Sayın
milletvekilleri, yapısıyla oynanan,
siyasallaştırılıp bölünmeye çalışılan adalet
ve savunma elbet bir gün herkese lazım olacaktır. Bu nedenle adalet
yargı savunma gibi kavramlara zarar vermek herkese, her kesime ve
devlete zarar vermektedir çünkü adalet sistemi, ülke ekonomisi başta olmak
üzere toplumun her kesimini doğrudan ilgilendirmektedir. Metropoll
araştırma şirketinin geçen ocak ayında
yaptığı kamuoyu yoklamasında Kurumlara Güven
başlığında çıkan sonuçlar yargıya güven konusunda
yeteri kadar fikir vermektedir. Ankete katılanlardan yüzde 54,3ü
mahkemelere güvenmediğini söylerken güvendiğini belirtenlerin
oranı sadece yüzde 41de kalmıştır. AKP, zaten güvenilmeyen
yargıyı daha da güvensiz, daha taraflı ve daha bölünmüş
hâle getirmeye çalışmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Aklı öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak
öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın
aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de
ölür. Bunu ben demiyorum. Bunu altı asır önce, bugün rahmetle
andığımız Ayasofyayı kılıç hakkı
olarak alan, İstanbulu fetheden Fatih Sultan Mehmet Han söylüyor ve
altı asır önce söylüyor.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun
Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz gençliğimizde avukat Petrocelliye
özendik ve onun her haksızlığa karşı
çıkışından heyecanlandık, öyle avukat olduk;
mesleğimizi çok severiz. Ben otuz beş yıllık avukatım
ve şu andaki duygum bu kürsüyü devirmek ve isyan etmek yani beni
tanıyorsunuz bunu yapar mıyım ama gerekirse gerçekten
yaparım. Şu andaki duygum bu. Çünkü hiç hak etmediğimiz bir
yasayı sadece kişisel ihtiraslarınızla ve sayı
çoğunluğunuza dayanarak geçirmek istiyorsunuz.
Size
kendi baro yönetim dönemlerimizden birkaç örnek vermek isterim: Var olan hukuka
ve yargı kültürüne asla biat etmedik ve hukuk yarattık. Şimdi
CMK Uygulama Servisi dediğimiz o zamanki CMUK Servisinde sanık
hakları için, işkenceyi önlemek için özveriyle
çalıştık. Hiçbir işlevi olmayan birçok
meslektaşımızın görevlendirme
yapıldığında görevi iade etmenin yollarını
aradığı, Adli Yardım Bürosunu etkin hâle getirdik yani
halkın hak arama özgürlüğünü sözde değil işlerlik
kazandırarak savunduk. Kadın Hakları Merkezini kurarak
şiddet mağduru yoksul kadınların davalarını
üstlendik. İnsan Hakları Merkezi bir baronun olmazsa
olmazıydı; o merkez en yaratıcı hukuk
tartışmalarının, insan hakları metinlerinin
oluşmasına önayak oldu. Memleketimizde faili meçhuller vardı -ne
yazık ki hâlâ çoğu meçhuller- Faili Meçhul Cinayetleri
Araştırma Komisyonumuzun çalışmalarıyla o meçhulleri
ortaya çıkarmak için önemli raporlar hazırladık. İş ve
Sosyal Güvenlik Hukuku Komisyonumuz henüz bu denli işçileşmemiş
meslektaşlarımızın ve tüm emekçi haklarının
tartışıldığı, hukuk üretildiği bir merkez
olarak çalıştı. Çocuk Hakları Merkezi, çocukların
itaat etmesi gereken varlıklar olmadığını,
hakları olduğunu duyurdu herkese. Mülteci Hakları Komisyonumuz,
dünyanın hiçbir vatandaşının sorununun bize yabancı
olmadığını, her birimizin tüm sınırların
dışında birer dünya vatandaşı olduğumuzu
gösterdi. Avukat Hakları Merkezi, en ufak bir tehdit altında olduğumuzda
yanı başımızda durarak davalarımıza,
zorluklarımıza yetişti. İlk başörtülü stajyer
arkadaşımız bizim dönemimizde, sevgili Yücel Sayman döneminde
yemin etti. Evet, biz bunlar için mücadele ettik, başardık; bizim
baromuz buydu.
AK PARTİden
meslektaşlarım da bu yasayı aslında istemiyorlar, bunu
biliyorum ama avukatları da kutuplaştırmak, bölmek, yönetmek
için bazılarına lazım. Meslektaşlarım genç,
meslektaşlarım yoksul, işçi avukatların sorunları var,
yargıda berbat bir muamele var, kadın cinayetlerini takip eden
yüzlerce meslektaşım cinsiyetçi muamelelere ve kararlara maruz
kalıyor. Bunları çözmek istiyor avukatlar, sarı sendika gibi
sarı baro kurulmasını istemiyorlar.
Son on yılda, Anayasa
Mahkemesine 250 binin üzerinde başvuru yapılmış. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gidenlerin sayısı da günbegün
artıyor. Yargının siyasallaştığı artık
o kadar aşikâr ki AYMnin ihlal kararlarına rağmen sevgili
meslektaşım Selahattin Demirtaşın tutuklu kalmasından
adil yargılanma talebiyle 5 Nisandan bu yana ölüm orucunda olan avukatlar
Ebru Timtik ve Aytaç Ünsala, düşman hukukuyla yargılanan kürt
siyasetçilere, Gezi davasına kadar size hangi birini sayalım?
İşte, bu nedenle Kamuoyu yoklamalarında yargıya güveniyor
musunuz? sorusuna toplumun sadece, sadece yüzde 11,7si Güveniyorum.
yanıtını veriyor. Bunun sebebi sizsiniz. İşin
aslı şu ki ne zaman bir meslek örgütü Anayasanın kendilerine
verdiği yetkiyle toplumun çıkarını savunan bir tutum alsa
iktidarın hedefi hâline geliyor. Geçtiğimiz yıl bazı
baroların adli yıl açılış töreninin sarayda
yapılmasını protesto etmesi üzerine Cumhurbaşkanı bunu
bağnazlık ve provokasyon olarak tanımlamış İlk
çözmemiz gereken meselelerden biri tüm meslek teşekküllerinin seçim
yöntemlerinin temsilî demokrasiye uygun hâle getirilmesidir. demişti.
Demokrasi, öyle mi? Belediyeleri, halkın temsilini gasbettiğiniz,
siyasetçileri hapsettiğiniz ülkede komik olmuyor mu bu sözler?
Bakın,
bu kanun; savunma kurumunun iktidar yandaşı ve diğerleri olarak
ayrılması demektir...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) ...seçtiği baroya göre
avukatın ve yurttaşların fişlenmesi demektir. Bu, bizim
tespitimiz değil, sizlerin ifade ettiği bir gerçek.
Cumhurbaşkanı Çoklu baro kurulsun ki herkesin gerçek yüzü ortaya
çıksın. derken tam da bunu kastediyordu. Aslında bu teklifin
amacı, çoklu baro falan da değil; kimin avukatlık
yapacağına iktidarın karar vermesini sağlamak,
yurttaşın hangi avukatı seçeceğine bile müdahale edecek bir
düzen inşa etmek. Şu çok açık: Bu kanun, halkı susturmak
için, hak arayışını engellemek için savunmanın parçalanması
demektir. Meslektaşlarım günlerdir direniyor; halk onları
görmesin diye önlerine kocaman polis otobüsleri dizdiniz, bariyerler kurdunuz.
İstediğiniz bu, halkın ve savunmanın önüne bariyer çekmek.
Bu
kanun yasalaşırsa işimiz bitecek değil; tüm
yurttaşları ve meslektaşlarımı bu kanunun
işlemesini önleyecek bir dayanışma kurmaya ve sarı baroya,
iktidarın sarı barosuna asla oy vermemeye çağırıyorum.
Biz bunu başarabiliriz ve başaracağız.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önal.
Buyurun
Sayın Önal. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET ÖNAL
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
başta ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımız olmak üzere hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Son günlerde
Avukatlık Kanununda yapılması planlanan kanun
değişikliklerini bu kadar çok tartışıyor
olmamızın sebebi, sadece baroların Hükûmetin hoşuna
gitmeyen açıklamalar yapıyor olması değildir; bunun
altında birçok farklı sebep ve başlık vardır.
Bunların en önemlileri; baroların tamamının insan
haklarından, hukukun üstünlüğünden, çevre ve doğadan, kadın
ve çocuk haklarından yana tavır alıyor olmalarıdır.
Barolar, üstlenmiş oldukları görev ve sorumlulukları nedeniyle
sadece baskıcı rejimlerin değil, her zaman iktidarın hedefi
olmuşlardır. Ancak üstlenmiş oldukları sorumluluklar ve
demokratik hukuk devletinin sağladığı korumalar nedeniyle
bunu yapmak her zaman kolay olmamıştır. Fakat baroları
siyasi bir araç olarak kullanabilmek arzusu, her baskıcı
iktidarın hayallerinden biri olmuştur. Bugün de AKP iktidarı,
aynı siyasi niyetle hareket etmekte, baroları arka bahçesi hâline
getirmek istemektedir.
Değerli
arkadaşlar, avukatlık, kamusal alan tarafından korunan bir
görevin yerine getirilmesidir. Avukat, yargının kurucu unsurudur ve
savunmayı serbestçe temsil eder. Hak arayan kişilerin tamamı
haklarını ararken kamu gücünden çekinmeden ve onun vesayeti
altında olmadan savunma yapabilecek bağımsız avukatlara
ihtiyaç duyar. Bu nedenle kanun, her bir avukata ve baroya hukukun
üstünlüğünü sağlama, insan hak ve hürriyetlerini koruma görevi
vermiştir. Bu kutsal görev ancak bağımsız ve özerk
barolarla mümkündür. Barolar, hak arama özgürlüğünün ilk
basamağıdır. Türkiyede baroların kurduğu kadın
ve çocuk hakları merkezlerinden verilen hizmetler baroların hak arama
özgürlüğüne yaptığı katkılardan sadece
birkaçıdır.
Değerli
arkadaşlar, çoklu baro sistemi baroların gücünün
zayıflatılması, özerklik ve
bağımsızlığının yok edilerek kamu görevi
niteliğinin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir.
Getirdiğiniz düzenlemeyle kamu hizmetlerinin görülmesinde var olan
bütünsellik ilkesinin muhafaza edilmesi ise imkânsızdır. Düzenleme
kabul edilir ise avukatlık hizmetinin kamu hizmeti olma yönü fiilen
ortadan kalkmış olacaktır.
Yine, getirdiğiniz
sisteme göre, her 2 bin avukat bir araya gelerek kendi barolarını
kurabileceklerdir. Böyle bir imkân, avukatlar arasında
farklılığı ve düşmanlığı
çoğaltabileceği gibi siyasi görüşler çerçevesinde bir araya
gelenler, kendi barolarını kurabilecekler ve barolar siyasi bir araca
dönüşmüş olacaktır.
Bu
kanun teklifi yasalaşırsa hukukun üstünlüğünü koruyacak baro
kalmayacaktır. Yerine getirilmek istenen bu sistemle avukatlar, meslek
etiğinin ve kurallarının daha gevşek
uygulandığı, aslında dernek niteliğinde olan barolara
kayıt olabileceklerdir. Bu da meslek etiğinin zayıflamasına
yol açacaktır. Çoklu baroda siyasi iktidar, hiçbir engelle
karşılaşmadan hukuku arka bahçesi olarak kullanabilecektir.
Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunma görevini barolardan
almanın en kolay yolu, bağımsızlık ve özerkliklerinin
ortadan kaldırılması, baroların bölünmesi ve
parçalanmasıdır. Böyle bir sistem yaratılması siyasi
iktidar için başlangıçta cazip görülebilir ama bu tür sistemlerin
siyasi iktidarlarla birlikte yok olup gittiği de tarihî örneklerle doludur.
Bilindiği
üzere, kadınların ve çocukların korunması ülkemizin
başlıca sorunlarından bir tanesidir. Bu görevi kadın
derneklerinin tek başına yerine getirmesi olanaksızdır.
Getirilmek istenen bu sistemde, barolar çoğu zaman üye sayısı
derdine düşeceklerinden kadınların ve çocukların
korunmasına veya mali gücü olmayanlara avukat atanmasına ilişkin
kamusal alan görevi de ortadan kalkacaktır.
Değerli
arkadaşlar, yargı erkinin üçlü sacayağında en önemli
görevini üstlenen ve savunmayı temsil eden avukatlarımızın
sorunları her gün çığ gibi büyümektedir. Bugün,
avukatlarımız, serbest piyasa koşullarında ekonomik
sıkıntılarla karşı karşıyadır. Bunun
yanında güzel ülkemizin işsizlikten enflasyona, asgari ücretten
tarıma, demokrasiye, insan haklarına kadar onlarca sorunu varken ve
bu sorunlara çözüm üretmek gerekirken tüm bunlardan çok uzak bir kanun
teklifiyle karşı karşıyayız. Hep birlikte bu
sorunları tespit edip çözmemiz gerekirken maalesef, bugün olduğu
gibi, birtakım dayatmalarla da karşı karşıyayız.
Dünyada
ve ülkemizde yaşanmakta olan pandemi süreci nedeniyle mesleki
sorunların zirve yaptığı bugünlerde avukatlara ve barolara
sorulmadan düzenleme yapılmak istenmesi hatadır. Savunma
hakkının yılmaz bekçileri olan ve haksızlık kimden
gelirse gelsin ve kime yönelirse yönelsin hiçbir ayrım gözetmeksizin
haksızlığın karşısında olan kitle
avukatlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
ÖNAL (Devamla) Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
AHMET
ÖNAL (Devamla) - Bu nedenle, baroların susturulması sadece
avukatların değil, çocukların, kadınların, çevrenin,
kısacası yaşam hakkının susturulmasıdır.
Bu
kanun teklifinde vatandaşımıza dokunan, onun problemlerini
önceleyen ve çözüm üreten hiçbir düzenleme yoktur; olan, sadece milleti oyalama
ve sorunları örtme gayretinizdir. Bu nedenle, Türkiyede neredeyse tüm
barolar yapılmak istenen değişikliklere karşıdır.
Lütfen adalet, hak ve hukuk için mücadele veren baroların sesini duyun; bu
antidemokratik uygulamadan bir an önce vazgeçin. Bugün bu duruşu
sergileyemezseniz yarın aynı karanlığa siz de mahkûm
olacak, elinizde bulunduğunu düşündüğünüz tüm hakları
sadece bir kişinin vesayetine vermiş olacaksınız diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, bir söz isteyebilir miyim efendim?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Sakarya ili Hendek
ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamanın ardından
Adapazarı ilçesi Taşkısığı Mahallesinde
yaşanan patlamaya sebep olan süreci Genel Kurulun bilgisine sunmak
istediğine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, söz verdiğiniz için çok
teşekkür ediyorum.
Sakaryadan
geliyorum. Sakaryada yaşadıklarımın etkisi
altındayım. Sakarya Milletvekillerimizle beraber Sakaryadaydık;
cenazelerimiz vardı, onları kaldırdık, öyle geldik ancak
Meclis Genel Kurulunun bilmesi gereken çok kısa bir şey var, onu
ifade etmek zorundayım.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; Sakaryada fabrikadaki
patlamayı bir kenara koyarak söylüyorum, ondan sonra yaşanan olay
gerçekten Türkiyenin de Türkiye Büyük Millet Meclisinin de
hazmedebileceği, kolay kolay kabul edebileceği bir olay
değildir.
Olay
aynen şöyle gelişmiştir: Patlamadan sonra etrafa yayılan
patlayıcı maddeler var. Ankaradan ve İstanbuldan uzman olan Jandarmalar
geliyor, diyorlar ki: Biz bunları toplamak zorundayız. Peki,
bunları nerede imha edeceğiz? deniliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
- Fabrika alanında imha edilecek bir alan yaratılmıyor, fabrika
bölümünde bir imha edilecek alan yaratılmıyor, 15 kilometre
uzaklıktaki bir taş ocağında bu imha edilsin. deniyor ve
bununla ilgili, belediyeden araç isteniyor. Belediye Başkanı -bu
aracın nerede kullanılacağı belli değil, nasıl
kullanılacağı belli değil- bilmiyor bunu.
BAŞKAN - Yazık.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Diyorlar ki: Bizim, burada kullanılmak üzere yani buradaki atıklarla
ilgili bir araca ihtiyacımız var. Böyle bir araç gönderiliyor oraya.
Araçlar, bunun dışındaki araçlar da kamyon, bildiğiniz
çıplak kamyon; bu kamyonları götürüyorlar, üç gün boyunca orada
patlayıcıları imha ediyorlar. İmha ederken -şimdi,
biraz sonra nasıl olduğunu anlatacağım- uçurum gibi bir yer
var, en son kamyon oraya geliyor, yan kapakları açılmıyor
damperli kamyonun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
oradaki sorumlulardan bir tanesi de Burada sadece fitil ve bazı
patlayıcılar var, o kadar önemli değil. Uçurumun kenarına
biraz yaklaştırın, damperin kapağını açın
-arka kapağını- döksün. diyor. Damperin arka kapağı
açılıp, damper kalkmaya başladığı anda patlama
gerçekleşiyor ve 3 vatan evladımız orada hemen şehit
oluyor.
BAŞKAN - Allah rahmet
eylesin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
- Bir şoförümüzün, bir şeyden haberi olmayan şoförümüzün hâlini
size burada anlatmak istemiyorum, vücudunun hâlini burada anlatmak istemiyorum;
annesi, kardeşleri orada can havliyle -babası 3 ay önce öldü-
başında bekliyor. Onun vücudunu anlatmak istemiyorum.
Şimdi, Sayın
Başkanım, size şerefim üzerine yemin ediyorum, hiçbir siyasi
parti ayrımı yapmadan konuşuyorum. Bakın, tekel
dışı bırakılan patlayıcı maddeler, av
malzemesi ve bu şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
-
olan patlayıcılarla ilgili madde şöyle diyor:
Patlayıcı madde, nem bakımından
şartlandırılır
özel kaplar ve borularla ambalajlanıp
öyle taşınır imha edilecek patlayıcı madde.
Patlayıcı maddeler ne ambalajlanmış ne de özel kaplarda,
kamyona öyle yükleniyor.
2nci
madde: Dinamitler, barutlar ve kapsüller aynı taşıtta bir yerde
ve bir arada taşınamaz. Hepsi bir arada taşınıyor.
Yükleme
ve boşaltma sırasında, darbe, düşürme, sürtme, çarpma gibi
tehlikeli olabilecek hareketlerden kaçınılır." diyor.
Bildiğiniz damperli kamyonla götürülüyor. Götürülen kamyonların özel
kamyonlar olması gerekir, içerisinde muhafaza olması gerekir, o sürtünmenin
azaltılması gerekir, ambalajlı malzemelerin tek tek
çıkarılması gerekir. Damperli kamyon kaldırılarak
bombalar imha edilmeye çalışılıyor.
İçi
sac veya demir malzeme ile kaplı taşıtların
tabanlarına ve yan kenarlarına tamamen branda bezi döşenmesi
zorunludur." diyor, branda bezi yok, hiçbir şekilde yok.
Ambalajlar
sadece EX/II ve EX/III araçlarına yüklenecektir." diyor, belediyenin
damperli kamyonuyla gidiyor.
Serbest-akışlı
toz maddelerle havai fişekler için, konteynerin tabanı metalik olmayan
bir yüzeye veya kaplamaya sahip olmalıdır." diyor. Tamamen sac
ve metalik yüzey.
Patlayıcı
madde ve nesneleri taşıyan araçların yükleme ve boşaltma
işlemi yapılırken kamu alanlarında durmaması gerekir
ve yükleme ve boşaltma işlemleri esnasında motor kapalı
olacaktır." diyor. Motor açılıyor, damper
kaldırılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Şimdi, sizin huzurunuzda bu cinayet değildir de
nedir? (CHP sıralarından alkışlar) Bu, iş cinayeti
değildir de nedir? Yüreğim parçalanarak bir kardeşiniz, bir
evladınız olarak söylüyorum: Türkiye Cumhuriyetinin liyakatine ne
olmuştur? Oradaki kamu görevlileri bu denetimsizliğe neden izin
vermişlerdir? Yaşanmış bir felaketten sonra burada
araştırma önergesi vermiş, araştırma önergesinde de
şu sözleri sarf etmiş bir kardeşiniz olarak dedim ki Bu patlama
bir tarafa, fabrika patladı ve olan oldu ama bundan sonra olacakları
önlemek için bir komisyon oluşturalım. diye yalvardım, ondan
bir gün sonra oldu bu.
Değerli
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu
anda 9 yaralımız var, evladımız. Görseniz, kendileri
normalken baksanız, bakmaya doyamayacağınız
evlatlarımız. Biri can çekişiyor, diğeri diğer
hastanede can çekişiyor, diğer evlatlarımızın
cenazelerini nasıl toparlayıp göndereceğimizi bilemedik. Bunun
için İçişleri Bakanının hiç mi sorumluluğu yoktur?
Yapması gereken hiç mi bir şey yoktur? Bunu siyasete malzeme
olmasın diye burada daha fazlasını söylemiyorum ama hepinizin
vicdanınıza sesleniyorum.
Saygılar
sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Çok teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Çok
kapsamlı bir bilgilendirme oldu, Allah razı olsun. Cenab-ı Allah
bir daha milletimize böyle bir elim olayı yaşatmasın, Allah
rahmet etsin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sağ olun Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
62.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Sakarya ili
Adapazarı ilçesi Taşkısığı Mahallesinde
yaşanan elim kazayla ilgili başlatılan hukuki ve idari
soruşturmaları yakinen takip edeceklerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, ben de Sayın Grup Başkan
Vekilinin hissiyatla ifade ettiği, Sakaryadaki elim kazayı
yakından takip ettiğimizi ifade etmek isterim.
Tabii,
kazadan sonra hepimizin yüreği yandı, hepimiz üzüldük. Zaten hem
hukuki hem idari soruşturma biçimleri başlatıldı.
Bunları hep beraber yakinen takip edeceğiz. Kimin ne kusuru varsa,
hem idari hem hukuki olarak yapılmasını beraberce takip
edeceğiz.
Ben
tekrar teşekkür ediyorum, ölenlere rahmet diliyorum.
BAŞKAN
Bende Sayın Özkoça teşekkür ediyorum. Gayet güzel kapsamlı
bir açıklama yaptı. Çok üzüldük, hepimiz çok üzüldük, evlat
sahibiyiz. Evet, Allah rahmet etsin.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN 15inci madde üzerinde 4 önerge
vardır. Bu önergelerin 3ü aynı mahiyette olup, ilk olarak bu
önergeleri birlikte işleme alacağım.
Buyurun okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz İmam
Hüseyin Filiz
İzmir İstanbul Gaziantep
Enez
Kaplan Ayhan
Erel
Tekirdağ Aksaray
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
Çorum
Aydın
İstanbul
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Faruk
Sarıaslan
Mersin
Antalya Nevşehir
Zeynel
Emre Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
İstanbul
Adıyaman
Antalya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Remziye
Tosun
İstanbul
Van
Diyarbakır
Semra
Güzel Mehmet
Ruştu Tiryaki Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır
Batman Şırnak
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce
Türk milleti; görüşülmekte olan kanun teklifinin 15inci maddesi üzerinde
partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ey
İslam'ın nuru, Türklüğün gururu Ayasofya/ Şerefelerinde
fethin, Fatih'in şerefi Gençliğimizin sevdası, rüyası
Ayasofya Camisi, açılışın Türk milletine hayırlı
olsun.
Çırpınırdı
Karadeniz/ Bakıp Türk'ün bayrağına/ Ah ölmeden bir görseydim/
Düşebilsem toprağına 1914te Türk ordusu için
Çırpınırdı Karadeniz şiirini yazan, 1937
yılında kurşuna dizilen Azerbaycanlı Türkçü şair Ahmed
Cevadı şehadetinin yıl dönümünde rahmetle, minnetle,
şükranla anıyorum.
BAŞKAN
Allah rahmet etsin.
AYHAN
EREL (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde
konuşacağım maddeyle 5 bin avukatın olduğu illerde 2
bin avukatımıza baro kurma hakkı verilmektedir, böylelikle çoklu
baro hayata geçirilmek istenmektedir. Çoklu baronun Türk yargısına,
avukatlara, barolara getireceği zarar bence çok daha fazla olacaktır
yani attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya
değmeyecektir diye düşünüyorum. Bir kere, Anayasamızın
135inci maddesine göre barolar kamu tüzel kişiliği statüsündedir.
Dolayısıyla kamu tüzel kişiliğinin gücünün bölünmesi,
dolayısıyla savunmanın sav ve hüküm karşısında
yetkisiz kalacağı endişesi taşınmaktadır.
Duruşma salonlarında avukat ile savcıların eşit
seviyeye getirilmesi hususunda verilen sözlere, taahhütlere rağmen bugüne
kadar yerine getirilmemiştir. Bundan sonra avukatlar savcının,
hâkimin karşısında daha güçsüz, daha etkisiz, daha çaresiz
kalacaktır diye endişe taşıyoruz. Bölünmüş,
kutuplaşmış, birbirine selam vermekten bile çekinen, acı
günde, tatlı günde bir araya gelmeyen avukatların mesleki dayanışmayı,
mesleki birleşmeyi, mesleki kaynaşmayı nasıl sağlayacakları
yönünde açıkçası endişelerimiz ve tereddütlerimiz vardır.
Bundan böyle artık barolar, ya bir etnik kimliğe ya bir mezhebe ya
bir cemaate ya da hemşehri duygularının coşkun olduğu
bir olguya dayanarak kurulacak. Dolayısıyla avukatlar arasındaki
etnik farklılıkları, mezhep farklılıkları, cemaat
farklılıkları ve hemşehricilik duygularının
ortaya çıkardığı ayrık otları avukatlar
arasındaki birliğe ve beraberliğe zarar verecektir.
Şimdi
baktığımızda, ben böyle düşünmek istemiyorum ama gelen
endişe ve düşünceleri böyle. Siyasi iradenin, kendisine
karşı yüksek sesle düşünmesinden rahatsız olduğundan
dolayı Barolar Birliği üzerinden bir terbiye etme amacı
güttüğünü görüyoruz. Türkiyede 3 ilde 5 binin üzerinde avukat var.
Bunlardan İstanbulda 46 bin, Ankarada 17.500, İzmirde de 9.600
civarında avukat var. Şimdi, İstanbulda 46 bin avukatın
tamamının siyasi iradenin yanında olmadığı
bilinen bir gerçek, hatta bilinen bir gerçek daha var, burada yaklaşık
35-36 bin avukatın mevcut siyasi iradeyle aynı düşünce ve
kanaatte olmadığı söyleniyor. Dolayısıyla, 36yı
2ye böldüğümüzde 18 baro kurulacak. 18 baro dörder tane delege
seçtiğinde 18 ilin gönderdiği delegeyi tek başına
İstanbulda sizin gibi düşünmeyen barolar göndermiş olacak. Dolayısıyla, sizin
yaptığınız, baroya ayar verme olmayacak, aksine avukatlar
arasındaki kardeşliği, barışı, huzuru ortadan
kaldıracaktır. Keşke bunun yerine avukatlarımızın
çektiği ekonomik sıkıntıları giderme yolunda
düzenlemeler getirebilseydiniz, keşke 7nci maddede, 10uncu maddede
avukatlar lehine olan düzenlemeleri getirseydiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Ayhan Bey.
AYHAN EREL (Devamla)
Güzele, doğruya, iyiye, toplumu ve meslek mensuplarını mutlu
edecek her türlü düzenlemeye hep birlikte Evet. diyebilseydik diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Nevşehir Milletvekili
Faruk Sarıaslan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçek demokrasi
organlarından olan, yargının kurucu unsuru bulunan, diz çöktüremediğiniz barolar,
kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Bugün, barolar ve Türkiye
Barolar Birliği, devletten bir kuruş parasal yardım almamakta,
örgütsel yapılarını da demokratik seçim usulüyle kendileri
belirlemektedir. İşte, bu bağımsızlıkları
sayesindedir ki hukukun üstünlüğüne, insan haklarına aykırı
bir uygulama gördüklerinde her tür güç odağına ve bu arada yeri
geldiğinde siyasal iktidara ve hatta devlete karşı da hukukun ve
adaletin gerektirdiği itirazları dile getirebilmektedirler. Bugün,
Türkiyede avukatlar bu sayededir ki yargı bağımsızlığının
ve adalete
erişim imkânlarının tek kanalı olarak görülmekte ve
benimsenmektedir.
Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet
diyerek iktidara gelen partiniz kutsal değerleri istismar ederek hazineyi
boşalttı. Yolsuzluk ve yoksulluk batağına ülkeyi
sürüklediniz, halka ve yargıya hesap vermemek için de devletin önemli
kurumlarıyla oynama başladınız. 2010 yılında
demokrasi ve hukukun üstünlüğünü sağlamak adına
yaptığınız anayasal değişiklikten sonra, FETÖnün
yargıyı nasıl ele geçirdiğini çabuk unutmuşa
benziyorsunuz. Anayasal değişiklikle FETÖ terör örgütünü yargıya
yerleştirdiniz. Yargı yoluyla ülkede vatansever askerleri Türk
ordusundan tasfiye ettiniz. Bu yetmedi devletin gizli kasasını,
sırlarını dış güçlere verdiniz. Sayenizde gizli
görevlerde çalışan 800e yakın vatan evladının ölümüne
sebep oldunuz. Bu dönemde ne kadar aydın, yurtsever insan varsa içeriye
attınız. Toplumu nefes alamaz hâle getirdiniz.
Aynı hatayı FETÖ projesi olan bu
yasayı çıkararak yeniden yapıyorsunuz, çoklu baro sistemini
getiriyorsunuz. Üniter bir devlet yapısında bu sistemin ne kadar
yanlış olduğunu yaşayarak anlayacaksınız ama
bedelini halk ödeyecek, hukuk ödeyecek, adalet ödeyecek. (CHP
sıralarından alkışlar) Ülkenin beka sorunuyla oynuyorsunuz.
Çoklu baroyla ülkede etnik kökene dayalı, mezheplere dayalı ve hatta
tarikatlara bağlı barolar olacak; illegal örgütlerin legal
baroları kurulacak. Fetullahçılardan öğrendiğiniz metodun
aynısını yapıyorsunuz. Zehri insanlara altın kadehte
sunuyorsunuz. Unutmayın, barolar kimsesizlerin kimsesi, güçsüzlerin
sığınadır.
Siyasal iktidarın bu barolara
karşı olmasının nedeni, baroların hukuk devleti, insan
hakları ve demokrasiyi savunmalarıdır. Siyasal iktidar, otoriter
bir düzene doludizgin giderken bu baroları, önünde engel görmektedir.
Barolar, kadın cinayetleriyle, çocuk istismarcılarıyla, her
türden ayrımcılık ve çevre
katliamlarına karşı mücadeleleriyle de siyasal iktidarın
tepkisini çekmektedir. Oysaki barolar ve avukatlık mesleğini
düzenleyen 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 76, 95/21 ve
117inci maddeleri baroları ve Türkiye Barolar Birliğini, hukukun
üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara
işlerlik kazandırmakla yükümlü ve görevli
kılınmıştır. Yasa teklifiyle bunları engellemek
istemektesiniz.
Değerli
milletvekilleri, özellikle de AK PARTİli arkadaşlarım, sizi
buradan uyarmış olayım; bunu Anayasa Mahkemesi iptal eder çünkü
Anayasanın 2nci 67nci ve 135inci maddelerine bu yasa
aykırıdır. Sırf büyük mevcutlu baroları
etkisizleştirmeyi hedef alan 5 bin avukata 1 delege formülü şöyle bir
tablo ortaya çıkarmaktadır: Ardahan Barosunda 10 avukata 1 delege,
İstanbul Barosunda ise 3.542 avukata 1 delege düşmektedir.
İstanbul Barosu üyesi bir avukatın demokratik iradesinin sonuca
etkisi diğerinden 354 kat daha düşüktür. Bunu nasıl içinize
sindiriyorsunuz avukat olarak? (CHP sıralarından alkışlar)
Anayasanın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
diyor. Yine Anayasanın 67nci maddesi Seçim kanunları, temsilde
adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde
düzenlenir. diyor. Şimdi, milletvekili arkadaşlara soruyorum: Bu
getirdiğiniz teklifte nerede hukuk, nerede adalet, nerede adalette temsil?
Seçimde temsil ilkesi var mı, bunu biriniz söyleyebilir misiniz? Bence
söyleyemezsiniz, söyleyemiyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FARUK
SARIASLAN (Devamla) - Sizin içinizde bulunan hukukçu milletvekillerimizin en az
yüzde 60ı bu yasaya karşıdır ama söyleyemiyorsunuz, emirle
hareket ediyorsunuz, üzülerek söylüyorum.
Şimdi,
ülkenin ekonomik sorunlarının her geçen gün arttığı
şu pandemi döneminde alelacele bu yasayı oy çokluğuna dayanarak
Meclisten geçirdiğinizde memleketin hangi sorununu çözmüş
oluyorsunuz? Unutmayın, kılıçla bir yeri
alırsınız ama üstüne oturamazsınız. Oy çokluğuyla
bir yasayı çıkarırsınız, eğer o yasa hukuka uygun
değilse o ülkeye büyük acılar yaşatırsınız.
Sayın
milletvekilleri, yarın öbür gün siyasi konjonktür, siyasal iktidar
değişecektir. Bunların hepsi gelip geçicidir; aslolan
vatandır, hukuk devletidir, adalet duygusu içinde insanların
yaşamasıdır. Bu bakışla, bugünkü denge
hesaplarını ebedî sanıp adalet tartısıyla, Türkiye
Cumhuriyetinin bekasıyla oynamayınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK
SARIASLAN (Devamla) - Siyasal konumlanma kaygılarından
arınıp tarihî sorumluluk duygusu içerisinde, demokrasimizin ve
ülkemizin geleceğine katkı yolunda, bu ucube ve uygulanamaz
yasayı derhâl geri çekiniz. Mevcut yasada eğer çok istemediğiniz
maddeler varsa geliniz yeniden bunları tartışalım, nispi
temsil dâhil hep beraber içimize sindirecek bir yasa çıkaralım diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun
Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin
15inci maddesiyle 1136 sayılı Avukatlık Yasasının
77nci maddesi değiştiriliyor ve 5 binden fazla avukatın
bulunduğu illerde asgari 2 bin avukatla yeni bir baro
açılmasının önü açılıyor. Yani bu madde çoklu baronun
dayanağını oluşturan madde. Eğer bu madde geçerse, kabul
edilirse barolar fiilen kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
olmaktan çıkacak ve yandaş baronun önü açılacaktır.
Bir
kez daha söylüyorum: Yandaşlığa, kadrolaşmaya
karşı çıktınız ama cumhuriyet tarihinin en büyük
yandaşlık ve kadrolaşma politikalarını yürüttünüz;
memur alımını da böyle yapıyorsunuz, ihaleleri de böyle
yapıyorsunuz, görevde yükselmeleri de böyle yapıyorsunuz ve
şimdi barolarda da yandaş baronun önünü açıyorsunuz. Ehliyet
ve liyakat dediğiniz şey de sadece masallarda kaldı. Ben
Komisyonda da anlattığım bir yandaş hikâyesini kısaca
bir daha tekrar edeceğim, MEMUR-SENin hikâyesini. Bakın, memur
sendikaları 1990lı yılların başında kuruldu;
1990dan 2002 yılına kadar 41 bin üye yapmış MEMUR-SEN, on
üç yılda 41 bin üye. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten
sonra on beş yıl içerisinde üye sayısı 1 milyona
ulaşmış yani yüzde 2.500e ulaşmış. MEMUR-SEN
bağımsız bir konfederasyon olmaktan çıkmış,
iktidarınızın yandaşı bir sendika konfederasyonu hâline
gelmiş. Ben, bakanlığın bürokratlarının bile bu
süre içerisinde bu konfederasyondan nasıl rahatsızlık
duyduklarını kendi kulaklarımla işitmiş birisiyim.
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Sendikalar demokrasinin garantisidir, garantisi.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) Öyle, öyle (!) Yüzde 2.500 büyüyerek garanti
oluyorsunuz, öyle, öyle, tabii, tabii (!) On üç yılda 41 bin üye
yapın, iktidar değişsin, on beş yılda 1 milyon üye
yapın, sonra demokrasinin garantisi olsun, öyle bir şey yok.
Şimdi, bir şeyi
çok merak ediyorum, bir şeyi çok merak ediyorum: Neden İstanbul,
Ankara ve İzmirde 1den fazla baro kurmak istiyorsunuz? Öyle ya Antalya
hariç önümüzdeki on yıl içerisinde başka bir kentte 2nci bir baro
kurulmasının olanağı yok. Baro başkanlarından
rahatsızsanız eğer, mesele bu 3 baroysa, kayyum atarsınız
olur biter -hem kayyum atadığınız yerlerde zaten meclisleri
de lağvediyorsunuz, yönetimleri de lağvediyorsunuz- böylece
baroların yönetim kurulları da işlevsiz hâle gelir.
Yapmadığınız şey mi? Halkın seçme ve seçilme
hakkını gasbedip kayyum atadığınıza göre 3 tane
baroya da 3 kayyum atarsınız, sorunu kökten çözersiniz. Bakın,
dört yüz on günde 65 belediyemizden 51ine el koydunuz, kayyum
atadınız. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sadece iki buçuk ay
içerisinde 1.022 şirkete kayyum atamışsınız; bu, TMSF
Başkanının 2 Ekim 2018 tarihli açıklamasından.
İki buçuk ay içerisinde 1.022 şirkete kayyum
atamışsınız. Hatta kayyuma kayyum
atamışsınız. Bakın, Erzurumun Hınıs ilçesi
Ziraat Odası Başkanı Abdulsamet Demiri kendi yerine atanan kayyumun
yerine tekrar kayyum olarak atamışsınız. 70 bin TL
aylık ödediğiniz kayyumlar var. Gerçi, TMSF Başkanı 4 bin
ile 15 bin TL arasında aylık ödüyoruz. diyor ama bir kayyumu birden
fazla yerde görevlendirdiğiniz için 70 bin TL ödediğiniz kayyumlar
var; 1 baroya, 3 tane baroya mı kayyum görevlendirmeyeceksiniz?
Şimdi,
diyorsunuz ki: İstanbul Barosuna kayıtlı avukat
sayısı 46.052 iken 26.756 avukat seçime katılmış, oy
kullanmış, yüzde 31 oy alan yani 8.195 oy alan grup tek
başına yönetime gelmiş. Bunun temsilde adaletle
bağdaştırılmasına olanak yok. Bu, antidemokratik bir
uygulama. Çoklu baro olursa biz bu sorunu kökten çözeriz. Bakın, 31 Mart
seçimlerinden sonra OHAL KHKleriyle iktidarınız tarafından kamu
görevinden ihraç edildikleri gerekçesiyle 6 Belediye Başkanımız
görevden uzaklaştırıldı. Yüzde 71 oy
aldığımız Bağlarda yüzde 25 oy alan Adalet ve
Kalkınma Partisinin adayı Belediye Başkanlığı
yapıyor, bu size antidemokratik gelmiyor; yüzde 53 oy
aldığımız Tuşbada yüzde 39 oy alan Adalet ve
Kalkınma Partili aday şu anda Belediye Başkanlığı
yapıyor, bu size antidemokratik gelmiyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Tiryaki.
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
yüzde 54 oy
aldığımız Edremitte yüzde 41 oy alan Adalet ve
Kalkınma Partili aday görev yapıyor, bu size antidemokratik gelmiyor;
yüzde 53 oy aldığımız Çaldıranda yüzde 43 oy
almış Adalet ve Kalkınma Partisinin adayı şu anda
Belediye Başkanlığı yapıyor, size antidemokratik
gelmiyor; Dağpınarda yüzde 55 oy aldık, yüzde 44 oy alan Adalet
ve Kalkınma Partisinin adayı Belediye Başkanlığı
yapıyor, bu size antidemokratik gelmiyor ama İstanbul Barosunda 46
bin üyenin 26 bini oy kullanmış, bu antidemokratik öyle mi?
Baro
seçimlerinde temsilî demokrasi yoktur, doğrudan demokrasi vardır yani
her avukat delege seçimi olmadan, doğrudan seçime gider ve oy
kullanır. 10 aday yarışmış, en çok oy alan aday ve
listesi baro başkanlığına seçilmiş, bu size
antidemokratik geliyor ve bunun için seçimi değiştireceksiniz, öyle
mi? Açıkça söyleyelim: Bu 3 baroyu ele geçiremedik, bu baroları
bölerek ele geçireceğiz. Bu arada seçim sistemini değiştirip bu
3 baronun Barolar Birliği seçimindeki etkisini de azaltacağız.
Derdimiz demokrasi falan değil. deyin, olsun bitsin diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 15inci
maddesiyle 1136 sayılı Kanunun 77nci maddesinin birinci
fıkrasına eklenen birinci cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve mevcut dördüncü ve
beşinci cümlelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Bu
sayıların belirlenmesinde baro levhasına kayıtlı
avukatlar ile kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi
teşebbüslerinde görev yapan avukatlar esas alınır.
"Kurucular
kurulu en geç altı ay içinde organ seçimlerini yapmak üzere kuruluş
genel kurulunu toplar ve yeni baronun kuruluşunu tamamlayarak Birliğe
bildirir.
"Yeni
kurulan baro, seçimli ilk olağan genel kurulunu yapıncaya kadar
Birlikte temsil edilmez ve seçimli ilk olağan genel kurulunu 82 nci madde
hükmü uyarınca yapar.
Cahit
Özkan Erkan
Akçay Çiğdem
Erdoğan Atabek
Denizli Manisa Sakarya
Zeynep
Gül Yılmaz İshak
Gazel Bülent
Turan
Mersin Kütahya Çanakkale
Mihrimah
Belma Satır
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
1136 sayılı Kanunun 77 nci maddesinin birinci fıkrasına
eklenen cümlelerde değişiklik yapılmaktadır. Fıkraya
eklenen yeni ikinci cümleyle, yeni baronun kurulması için gerekli olan
avukat sayısının belirlenmesinde, baro levhasına
kayıtlı olan serbest avukatlar ile levhaya kayıtlı olup
olmadığına bakılmaksızın kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde görev yapan
avukatların da esas alınacağı açıkça hükme
bağlanmaktadır. Ayrıca Teklifle maddenin birinci
fıkrasına eklenen dördüncü ve beşinci cümlelerde yapılan
değişiklikle, kurucular kurulunun en geç altı ay içinde organ
seçimlerini yapmak üzere kuruluş genel kurulunu toplayacağı, bu
şekilde yeni baronun kuruluşunu tamamlayarak Birliğe
bildireceği; yeni kurulan baronun, seçimli ilk olağan genel kurulunu
yapıncaya kadar Birlikte temsil edilmeyeceği ve seçimli ilk
olağan genel kurulunu 82 nci madde hükmü uyarınca yapacağı
hükme bağlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Buyurun,
okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz Ayhan
Erel
İzmir İstanbul Aksaray
Enez
Kaplan Fahrettin
Yokuş
Tekirdağ Konya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Van Adana
Remziye
Tosun Hüseyin
Kaçmaz Semra
Güzel
Diyarbakır Şırnak Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Süleyman
Bülbül Suzan
Şahin
Antalya Aydın Hatay
Turan
Aydoğan Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
İstanbul Adıyaman Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Konya Milletvekili
Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun
Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
görüşlerimizi anlatmak için buradayız.
AK
PARTİ iş başına geldiğinden bugüne devlette
kadrolaşmayı, sivil toplum ve meslek örgütlerini ele geçirmeyi
planlı ve programlı bir şekilde sürdürdü. Geriye dönüp
şöyle bir baktığımızda iş çevrelerinde
TÜSİADa karşı MÜSİAD, TUSKON gibi yapılar
oluşturuldu, işçi sendikalarında ise TÜRK-İŞe
karşı HAK-İŞ palazlandırıldı. Memur
sendikalarında ise TÜRKİYE KAMU-SENe karşı MEMUR-SEN
hormonlu bir şekilde büyütüldü. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonuna eski başkan Derviş Günday döneminde operasyon
yapılmak istendi. Daha sonra ne hikmetse vazgeçildi. Bugün Türkiye Esnaf
ve Sanatkârları Konfederasyonu da maalesef sessizliğe bürünmüş,
iktidara teslim olmuş bir kurum hâline geldi. Türkiye işveren sendikalarına
de el attınız, TİSKi de iktidarınızın kontrolü
altına aldınız, ona da gereğini yaptınız. Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği de artık gösterdiğiniz sopalar
neticesinde teslim oldu yıllar önce. Hatta Hisarcıklıoğlu
bir zaman Bir eleştiri yaptığımızda Hükûmet Getirin
defterleri. diyor. diye serzenişte bulunuyordu.
Türkiye
Ziraat Odaları Birliğinin durumu daha farklı. 2006
yılında bir fındık mitingi yaptılar, ondan sonra
operasyonla üzerine gidildi, sonunda Ziraat Odaları Birliği de
sessizliğe büründü. Öyle ya, sivil toplum örgütlerinde itiraz eden,
hak-hukuk arayan herkes susturuldu. Geriye ne kaldı? Kala kala Türkiye
Barolar Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk
Tabipleri Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve
Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği. Şimdi sıra
bunları teslim almaya geldi; barolardan başladık.
Hukukun
Egemenliği Derneği Genel Başkanı Avukat Erdem Akyüz diyor
ki: AK PARTİ iktidarınca ameliyat masasına yatırılan
ilk kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütü barolar seçildi çünkü barolar
adaletin iddia, savunma, karar olarak betimlenen üçlüsünün savcı, hâkim,
avukat sıralamasında yer almaktaydı ve bu sıralamada son
aşamaya gelinmişti. Bu kez amaç ismin değiştirilmesinden
önce, kurum ve kuruluş yapısının değiştirilerek
mesleki örgütlenmeyi çözmek, parçalamak ve zayıflatmak oldu. Türkiyede
şu anda 80 baro var, çoklu baro şu an itibarıyla Ankara,
İstanbul, İzmir Barolarını etkiliyor, diğer
baroları yani geri kalan 77 baroya hiçbir tesiri yok. Devam ediyor
Diğer yandan, yargı organlarından yani Yargıtaydan,
Danıştaydan, Hâkimler Savcılar Kurulundan, Anayasa Mahkemesinden
böyle bir talep yok yani baroları çoklaştıralım diye bir
talep yok. Hiçbir dernekten, kamu kurumlarından böyle bir istek yok. En
önemlisi, vatandaştan böyle bir talep yok hatta bütün kurumlar, bütün
vatandaşlar bu teklife karşı. O hâlde ne isteniyor? Kamu
kurumlarının, vatandaşların istek ve iradesine neden
karşı çıkılıyor? diye soruyor ve diyor ki: Sebebi
basit -başta da söylediğimiz üzere- siyasi iktidar meslek örgütlerini
bölmek, parçalamak istiyor; hiçbir muhalif ses duymak istemiyor. Bu
gidişle sıra, birçok kamu kurumuna, derneğe, sivil toplum
örgütüne gelecek; sessiz, biat eden ve çaresiz bir kitle yaratılmak
isteniyor.
O
öyle diyor da gazeteci Taha Akyol farklı bir şey mi söylüyor? Çoklu
baro sistemi kurumların güçsüzleşmesi sürecinin devamı olarak
gündeme getirilmiştir. diyor gazeteci Taha Akyol. İktidar, 15
Temmuz ihanetinden sonra demokratik kurumları güçlendirmek ve bu amaçla
büyük katılımlı bir Anayasa yapmak yerine kendini güçlendirmek
için Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirdi. Sistemde
sadece Cumhurbaşkanı güçlendi. Başta Türkiye Büyük Millet
Meclisinde olmak üzere yargıda, Merkez Bankasında ve tüm bürokraside
uzmanlıklar zayıfladı. Bu kadar işlemin altında hem
tek kişi kalkamaz hem bu kadar yetki bir elde toplanınca denetim ve
denge mümkün olmaz, olmuyor zaten. diyor. Netice olarak: Dünyaca saygın
World Economic Forumun rekabet raporunda, kurumların güçlülüğü sıralamasında
Türkiye 2014 yılında 64üncü sıradayken 2019 yılında
71inci sıraya; yargı bağımsızlığında
101inci sıradan 104üncü sıraya; 2019da Türkiyenin liyakat
sıralamasında 112nci sıraya inmesi de kurumların
zayıflamasını yansıtan bir göstergedir. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Evet, değerli milletvekilleri, aynı yazar
şöyle diyor: AK PARTİ iktidarının 2010 yılına
kadar devam eden başarı sürecinde imzası olan hangi yüksek
bürokrat bugün yerinde? İktidar siyasi gücün
ağırlığı altında kurumların
zayıflaması ile ekonominin kötüleşmesi arasındaki
bağlantıyı mutlaka görmelidir. Bu, hayati derecede önemli bir
sorundur. Bu gerçeği görmeden hiçbir esaslı sorunumuzu çözemeyiz
ancak makyaj veya pansuman yaparız. Kurumları güçlendirmek gerekirken
yargının savunma ayağını parçalamak Türkiyenin hukuk
imajını büsbütün bozar. Bu düzenlemeden vazgeçilsin, ön model
dayatılmadan ortak akılla üniter baro ilkesi içinde bir model oluşturulsun.
diyor.
Evet,
hukukçular bunları diyor ama siz ne yaptığınızı
çok iyi biliyorsunuz. Aslında bilmiyormuş gibi davranıyorsunuz
çünkü işiniz gücünüz susturmak, işiniz gücünüz biat ettirmek,
işiniz gücünüz farklı düşüncelere tahammülsüzlüğünün
örneğini burada göstermek.
Saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun
Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken Ali İsmail Korkmaz ve Gezi
direnişinde yitirdiğimiz bütün canlarımızı
saygıyla anmak istiyorum.
Şu
an Avukatlık Kanununu görüşüyoruz ama esasen görüştüğümüz,
Avukatlık Kanunundan çok daha fazlasıdır. 14üncü
yılında AKP iktidarının, AKP Genel Başkanı
Erdoğan, Ensar Vakfının İstanbuldaki bir kongresine
katılıyor ve kongrede şunları söylüyor: Siyasi iktidar
olduk ama sosyal ve kültürel alanda iktidar olamadık. Medya, sinema,
bilim, teknoloji ve hukukta milliyetine yabancılaşmış
hizipler var.
Biz
buradan dönüp şunu söylemek isteriz: Bugün bu mantıkla yasa
çıkaran, barolarda avukatların ne dediğine asla bakmayan, AKP ve
MHPye oy vermiş olan avukatların dahi fikirlerini
almaksızın sembolik olarak kimi avukatlarla görüşmeler yaparak,
fikir aldıklarını zannederek bunu kamuoyuna bu şekilde
açıklayanlar milliyetine yabancılaşmış dedikleri
kesimlere, onlara bu yaftayı yapıştıranlar bilsinler ki
vatandaşına, kendi halkına, 82 milyona
yabancılaşmış bir anlayışla bir siyaset
gütmektedirler.
Her
şeyde tek, tek, tek tek millet, tek bayrak vesaire diye ajitasyon
çekiyorsunuz ama iş barolara gelince barolar tek olduğu zaman sizin
yandaşınız değil diye onları çoğaltmak
istiyorsunuz. Birden çoğulcu olmak geliverdi aklınıza. Bu kanun
teklifiyle, şunu çok net ifade etmek isteriz ki AKP iktidarı
bölücülük yapmaktadır. Barolar, AKPnin emellerini hayata geçirecek ve
iktidarını sağlamak için az önce ifade ettiğimiz
Cumhurbaşkanının ifadelerini hayata geçirecek bir alan, bir saha
değildir. Bakın, beğenmediğimiz baroya gerekirse kayyum
atarız mantığı, tıpkı belediyelere kayyum atama
mantığının aynısı. Seçme ve seçilmeyi ortadan
kaldırmak bu hakkı ortadan kaldırmak anlamına gelir ki bu,
asla riyaset değil; bu, tek insan, tek adam rejiminin reisliğidir,
başka hiçbir şey değildir. Okyanusyada geçen -eminim
okumuş arkadaşlarımız vardır aramızda- George
Orwellin 1984ü insanların ütopyalarını çalan bir
distopyayı anlatıyor ve amaç despotik bir düzen kurarak herkesi
kendine biat ettiren bir anlayış yaratmak. Evet, der ki büyük
ağabey, yani lider: Özgürsün, sokağa çıkabilirsin,
konuşabilirsin ama asla ve asla düşünceni, siyasi fikirlerini
açıklayamazsın çünkü orada benim polisim ve askerim var. Sadece
bununla yetinmez, toplumu bütün insani duygularından
arındırır, evliliği bile kontrol altına alır ve
sadece tek adam rejimine hizmet edecek çocuk doğurmak için evlilikler
olabilir. Kendi çocuğunuzla duygusal bir bağ kurmanızı bile
engeller. İşte şu anda bu tek adam rejiminin barolara,
arkasından meslek odalarına dönük gerçekleştirmek istediği
ve başından beri, bir yığın operasyonlarla bu ülkeyi
ele geçirecek bir rejim kurmasının ve bunu tahkim altına almak
için barolarla uğraşmasının anlamı budur. Bizleri
çocuklarımıza, bizleri doğaya, bizleri insana, her şeye
yabancılaştıran bir ülkeye doğru götürmek istiyorlar.
İktidar
ve ortakları çoklu baro için diyor ki: Örgütlenme hakkını
savunmalıyız. Çünkü bu ülke demokratik bir ülke, bu ülkenin
demokrasisinin bugüne kadar binbir bedelle kazanmış olduğu
birçok şeyi elinden aldınız, baro söz konusu olunca
aklınıza demokrasi geliyor. Bu ülkede insanların örgütlenme
hakkını; iş, aş, ekmek hakkını; sahte güvenlik
soruşturmalarıyla atama hakkını; avukatlık, doktorluk,
öğretmenlik, hemşirelik, mühendislik hakkını; emeklilik
hakkını; kadının adını biz koyduk diyecek kadar
ileri gidip İstanbul Sözleşmesini feshetmeyi yani
kadınların yaşam hakkını; ağacın, denizin,
havanın, toprağın, doğanın hakkını;
gençlerin özgürlüklerini ve gelecek haklarını gasbettiniz, sonra
diyorsunuz ki Örgütlenme hakkı. Buna hiç kimse inanmaz. Bu iktidar
meşruluğunu çoktan kaybetti. Şu bilinmelidir ki yeniyi kuracak
olanlar haklılar ve meşrulardır. Şu anda muhalefete
düşen en büyük görev, yeniyi nasıl kuracağını
tartışmasıdır. Eskiye güle güle diyeceğimiz günleri
yaşamaktayız şu anda. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Meşruiyeti millet verir Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Suzan
Şahin.
Buyurun Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
SUZAN ŞAHİN
(Hatay) Sayın Başkan, değerli üyeler; Dünya Hukuk Gününde,
günlerdir yağmur çamur demeden mücadele eden, gaz yiyen, cop yiyen,
yerlerde sürüklenen, utanç duyduğum muamelelere maruz kalan tüm baro
başkanlarını ve avukat meslektaşlarımı selamlayarak
başlamak istiyorum.
Sayın üyeler,
insanlar hekimlere sağlığını, hakîm ve savcılara
adaleti, avukatlara ise hak ve özgürlüğünü emanet eder. Savunma, hangi
hükûmet olursa olsun hak ve özgürlüğe saldırıya itiraz edendir. İtiraz
edene tahammülü olmayan AKP, itiraz eden herkesi susturmak istemekte, bu
nedenle de barolara saldırmaktadır.
Şu pandemi döneminde
işsizlik, yoksulluk dururken, işçi, çiftçi, esnaf borç
batağındayken önceliğimiz bu düzenleme midir? Kim istedi?
Neymiş efendim, barolar çok oluyormuş, bölünmeliymiş.
Hukuksuzluk ve hak ihlalleri çok olunca hâliyle itirazlar da çok oluyor. (CHP
sıralarından alkışlar) AKP, tek adamın hırsı
uğruna Türkiyenin geleceğini geçmişteki gibi tehlikeye
atmaktadır. Amaç tek adam, tek söz; böl, parçala, yönet. Alt kimlikler,
siyasi fraksiyonlar, dinler, mezhepler üzerinden barolar oluşursa demokrasi,
hukuk paydası ortadan kalkar. Kimlik temelli hak talepleri ortaya
çıkar. Demokrasi mücadelesi verilemez ve parçalanma olur. Bu nedenle,
çoklu baro bölücülüktür.
Yargının
kurucu unsuru olan avukat, bağımsız savunmayı temsil eder.
Demokrasi için kuvvetler ayrılığı, kuvvetler
ayrılığı için de yargının tarafsız ve
bağımsız olması gerekir. Bağımsız ve
tarafsız bir yargı sadece bireylerin değil, aynı zamanda
hukuk devletinin de güvencesidir. Üye sayısı yüksek baroların
delege sayısını düşürerek temsil gücünün
zayıflatılması Anayasanın temsilde adalet ilkesine
aykırıdır. Çoklu baroyla Anayasa, avukatlık mesleğinin
özgürlüğü ve baroların bağımsızlığıyla
ilgili uluslararası ilkelere aykırılık
oluşacaktır.
Sayın
üyeler, AKPnin hukuk tanımaz uygulamalarına en güçlü muhalefeti
işin uzmanı olan sivil toplum kuruluşları, meslek
odaları yapmaktadır. Bu nedenle, AKPnin hukuksuzluklarına
karşı anayasal hakkı olan itiraz hakkını kullanmak
isteyen, Ankaraya girişlerine izin verilmeyen, Adalet Komisyonuna
sokulmayan, görüşlerine hiçbir şekilde başvurulmayan avukatlar
ve 80 baroya AKP sırt çevirdi.
Ergenekon,
Balyoz, Şike ve KCK davaları göstermiştir ki bu girişimler
FETÖ gibi terör örgütlerine hizmet etmiştir. 15 Temmuz sonrası kaç
hâkim, kaç savcı ihraç edildi, herkesin malumu. HSKnin
yapısını değiştirip hukuk sistemini teröristlere
teslim eden AKP hükûmetleri hukuku siyasallaştırırken Barolar
siyasallaşmasın. bahanesiyle FETÖnün yarım kalan işini
tamamlamak, avukatlara operasyon yapmak istemektedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ancak
bilinmelidir ki avukatlar baskıcı tek adam rejiminin her
fırsatta masanın altından çıkarıp gösterdiği
sopaya hiçbir zaman boyun eğmedi, hiçbir zaman da eğmeyecektir. (CHP
sıralarından alkışlar) İnsan onurunun güçlüler
karşısında korunmasının tarihi avukatlarla başlar
ancak o güçlülerin avukatlardan her devirdeki korkusu öyle büyük olmuştur
ki bazen onları hapislerle, idamlarla tehdit ettirmiş, bazen de bir
virüs salgınından çaresizce medet umdurmuştur. Avukatlık
cübbesi hem barınak hem çatı hem kalkan hem de
kararlılığın bayrağıdır. Avukatları
bölmeye, susturmaya, niteliksizleştirmeye çalışma çabaları
ve her fırsatta gösterilen sopa, baskıcı AKP hükûmetlerinin
kalbine salınan rahatsızlıkla karışık korkunun
göstergesidir.
Bu
düzenlemeyi getiren ve kabul oyu verecek olan üyelere sesleniyorum: Savunmadan
hiç hazzetmediniz, biliyoruz. İstiyorsunuz ki yargının
bağımsız kalan son ayağı da iktidara
bağlansın, herkes sussun, bu karanlık böyle sürsün.
Unutmayın, tarih aydınlık için, umut için, insanlık için
mücadele edenleri, umudu savunanları yazar. Bu ülkede avukatlar var
sayın üyeler. (CHP sıralarından alkışlar)
Aydınlığı onlar temsil ediyor; özgürlüğü, hukuk
devleti ve demokrasi adına ne varsa onlar temsil ediyor. Onlar bütün
baskılara, tehditlere, gözdağlarına, yargılamalara
rağmen
BAŞKAN
Buyurun, devam edin.
SUZAN
ŞAHİN (Devamla)
susmayanlar, güce biat etmeyenler, vazgeçmeyenler,
özgürlükler için bedel ödeyenlerdir. Ne yurttaşın sesinin
kısılmasına izin verecekler ne de
karanlığınızın devam etmesine. Bugün avukatların
cübbeleri altına kimsesiz çocuklar, öldürülen kadınlar, tecavüzler, istismarlar,
yakılmış ormanlar, talan edilen doğa, ortadan
kaldırılmak istenen koca bir adalet sistemi ve kamu zararına
yapılan her şey sığıyor. Bugün tüm barolardaki
avukatlar hep bir ağızdan hiçbir baskıya boyun
eğmeyeceklerine, mesleklerine ve cumhuriyete sahip çıkacaklarına
dair bu ülkenin her bir çocuğuna söz veriyor. Hukuk sistemine müdahale
etmekten vazgeçin, unutmayın Adalet mülkün temelidir. ve adalet yoksa
devlet yok demektir.
Sayın
üyeler, AKP milleti kandırıyor, sonra Kandırıldık.
diyerek mağduru oynuyorsunuz. Yarın yine
Kandırıldık. dememeleri için vekil oldukları gün
Anayasaya sadakat andı içen, namus, şeref sözü veren AKP
milletvekillerine bu yeminini hatırlatıyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUZAN
ŞAHİN (Devamla)
adil yargılanma ilkesine, temsilde adalete,
uluslararası sözleşmelere aykırı, anayasal düzen
açısından son derece kaygı verici olan bu teklifin geri
çekilmesi konusunda bir kez daha uyarıyoruz. Bu garabet düzenlemeye alet
olmayın, ortak olmayın.
BAŞKAN
- Peki, teşekkür ederiz.
SUZAN
ŞAHİN (Devamla) Savunmaya, adalete yapılan bu darbenin
mimarı olmayın.
Bizler
susmayacağız, bu ülkeye hak, hukuk ve adaleti biz getireceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Düşlerimde
özgür dünya, selam olsun Ali İsmail Korkmaz sana. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
17nci
madde üzerinde 3 tane önerge vardır, bu önergelerin ikisi aynı
mahiyette olup ilk olarak bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Buyurun,
okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
17inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oya
Ersoy Remziye
Tosun Semra
Güzel
İstanbul
Diyarbakır Diyarbakır
Hüseyin
Kaçmaz Muazzez
Orhan Işık Kemal
Bülbül
Şırnak Van Antalya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahiplerini okuyorum:
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan
Mersin Aydın İstanbul
Rafet
Zeybek Zeynel
Emre Tufan
Köse
Antalya İstanbul Çorum Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı Mahmut
Tanal
Adıyaman
Antalya
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Antalya
Milletvekili Kemal Bülbül.
Buyurun
Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan, değerli üyeler, değerli
Divan; görüşülmekte olan yasa teklifi, âdeta lime lime edilmiş,
hallaç pamuğu gibi savrulmuş, her türlü zafiyeti,
açığı, içerdiği yanlış ve neredeyse suç
sayılabilecek şeyleri ortaya dökmüştür. Bunun
dışında aslında çok söylenecek bir şey de kalmamıştır
ama ben bir ekleme yapmak istiyorum: Bu yasa teklifiyle cübbeli avukat hoca
yaratılmak isteniyor. Avukatın cübbesi ile cübbesini din
tüccarlığı için kullananların cübbesini birbirine
karıştırıyorlar. Mademki çokluluk istiyorsunuz, gelin,
çoklu hükûmet kuralım; gelin, çoklu Diyanet yapalım; gelin, çoklu
İçişleri Bakanlığı yapalım; gelin, çoklu
kaymakamlık, çoklu valilik yapalım. Belki teklerden bir tanesinin
yaptığı yanlışı çoklulardan bir tanesi düzeltir.
Ben,
özellikle, 9 Temmuz 1937de, satın alınan caniler tarafından
katledilen, Hakkın ve hakikatin mürşitlerinden Alişir ve Zarife
Anayı burada saygıyla ve sevgiyle anıyorum.
Ve
Ali İsmail Korkmaz
Yâr Ali, yaradan Ali; can Ali, canan Ali; cismi
canım, ruhu revanım Ali. Seni katledenler kahrolsun Ali, seni
katledenler insan değildi Ali. Aliye kastettiler, hakikate kastettiler
Ali. Bakınız, Ali İsmail Korkmaz, polis şiddetinden
kaçarken sokakta kıstırıldı, dövülerek katledildi. Ali
İsmail Korkmaz, yaralı olduğu hâlde, polisten çekindiği
için karakola gidemedi. Ali İsmail Korkmaz, dövüldükten sonra hastaneye
gittiği hâlde, yaralı olduğu hâlde Bir şeyin yok.
denilerek eve gönderildi. Çekilen tomografisine rağmen, can tehlikesi
olmasına rağmen bunlar böyle yapıldı, dava süreci
savsaklandı. Bu dava kesinlikle yeniden açılmalı tıpkı
Berkin Elvan davası gibi.
Bakın,
dünden bu yana ne olmuş: Sakaryada patlama, 3 can kaybı; Kütahyada
okul duvarı çökmüş, 2 işçi altında kalmış;
Pülümürde tır lokantaya girmiş; tarım emekçilerini
taşıyan bir araç devrilmiş; Dersimde bergüzarlar ve kuşlar
için katliam kararı verilmiş; Van Gölünde batan gemide mülteci
cesetleri bulunmuş; bugün yayınlanan istatistikle, beş
yıldan bu yana mezarlara 47 kere saldırı olduğu
gösterilmiş; Mersinde bir okulda yapılan çalışmada meydana
gelen patlama sonucu yaralanan öğretmen arkadaşımız Hakka
yürümüş ve bugün sayısı belirsiz gözaltı
yapılmış, gözaltılar yapılırken eve polis
köpeğiyle girilmiş; kadınlara işkence
yapılmış, bir kere daha suç işlenmiştir.
Ve
dağ keçileri olayına gelmek istiyorum. Arkadaşlar dağ
keçisi dediğimiz şeye, biz buna bergüzar diyoruz, bergüzar. Hakkın
ve hakikatin emaneti, kutsal emanet bu. Bu dağ keçisi deyip geçilecek bir
şey değil arkadaşlar. Haberin duyarsın peyikler ile. / Yaramı
sarsınlar seyikler ile / Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile
/ Dost senin derdinden ben yana yana. diyen Pîr Sultan Abdaldan Abdal
Musaya. Geyikli Babayı biliyor musunuz arkadaşlar, Geyikli
Babayı? Osmanlının kuruluşunda Orhan Gaziye nefes veren
Geyikli Babayı biliyor musunuz? Bütün, bizim bu erenlerimiz,
evliyalarımız
Hacı Bektaşın kucağında geyik
vardır, geyik. Geyik zarafettir, geyik letafettir, geyik inceliktir.
İrem bağında, cennet bağında geyik vardır, ceylan
vardır, kutsaldır. Bu kutsalları katletmek için ihale açanlar
kutsal inançlara, Alevi kutsal inancına, tüm kutsal inançlara
karşı katliam planı yapıyorlar. Bu da yetmiyor, üveyikler
için -üveyiğin nesli tükenmek üzere- günde 3 tane üveyik vurma serbestisi
getiriyorlar.
Şimdi,
ben tekrar izninizle Ali İsmail Korkmaza dönmek istiyorum. Ali
İsmail Korkmaza yapılan katliam dünya insanlığına,
Türkiye gençliğine, Alevi toplumuna, demokrasi, insan hakları ve
özgürlük isteyen herkese, Gezide meşru direniş sergileyen herkese
karşı işlenmiş bir suçtur. Bu dava görülmemiştir, bu
dava tüm yönleriyle ihlal edilmiştir. Davanın yürütülmesi
sırasında da suç işlenmiştir, savcılar, hâkimler suç
işlemiştir. Bugün, bunu savunma amacıyla mahkemelere giden
avukatlara karşı da suç işlenmektedir. Dolayısıyla
sevgili arkadaşlar, değerli vekiller; toplamda bir suç organizasyonu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun sayın milletvekili.
KEMAL
BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Biraz
önce saydığım vakalar sadece bir gün içerisinde basına
yansıyanlar, yansımayanlar da var. Bir felaketler, bir altüst
oluş, bir çürüme, bir dejenerasyonla karşı karşıyayız.
Bu dejenerasyonun ulaştığı son nokta savunmadır, son
nokta hukuktur ve hukukun dejenerasyonu, katliamı ve hukukun ortadan
kaldırılması süreci başlatılmıştır. Buna
verilecek her oy Türkiyede insan haklarının, hukukun, adaletin
katledilmesine verilecek oydur diyor sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun
Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Kanunlar
niçin yapılır? Bir ihtiyaçtan dolayı yapılır. Niçin
değiştirilir? Yine bir ihtiyaçtan dolayı değiştirilir.
Mevcut olan bu Avukatlık Kanununun değişikliği hangi
ihtiyaçtan kaynaklanıyor veya hangi ihtiyaca cevap verecek? Bu
sorularımızın cevabını, bugüne kadar kanunu gerek
teklif eden teklif sahipleri gerek iktidar kanadı bir türlü veremiyor.
Peki Dünyada bunun uygulaması var mı? sorusu sorulduğunda
deniliyor ki: Var. Avrupa ülkelerini gösteriyorlar. Hani yalan
diyeceğim, çok ağır kaçar ama gerçek dışı,
hakikat dışı beyanlardır. Bunun uygulamasının
olduğu ülke var, size söyleyeyim ben. O ülke de neresi, biliyor musunuz?
İrandır. Mollalar o dönemde kendilerinden yana olmayan
baroları, avukatları böldüler, parçaladılar. Bu, onun
uygulaması yani işin iç yüzü o, yoksa burada bir ihtiyaçtan vesaire
değil. Mevcut olan bu 80 baronun baro başkanlarına
Hatta
bazı baro başkanları geçmişte -şu andakiler
değil- hem AK PARTİ il başkanlığı
yapıyorlardı hem de aynı zamanda baro
başkanlığı yapıyorlardı. Şu andaki görevde
olan arkadaşlarımızdan yine AK PARTİli olan
arkadaşlarımız var, MHPli olan arkadaşlarımız da
var, HDPli olan arkadaşlarımız da var, Cumhuriyet Halk Partisine
üye olan arkadaşlarımız da var. Yani, burada, biz, bu baro
başkanları şu partiden, bu partiden değil yani buradaki
Meclis aritmetiği ne ise aynı durum ve aynı durumda olan bu 80
baro başkanı Söz konusu hukuksa siyaset teferruattır. deyip
birleştiler. Bu 80 baro da bu kanuna karşı. Yani ben,
şimdi, burada Komisyon Başkanını temsilen oturan
arkadaşımıza soruyorum: Bu 80 barodan bu teklifi destekleyen
baro var mı Değerli Başkanım? Var mı destekleyen var
mı? Yok.
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Yok.
RAFET
ZEYBEK (Antalya) Yok.
MAHMUT
TANAL (Devamla) Peki, destekleyen yok. O zaman siz bunu kimin ihtiyacı
için çıkarıyorsunuz? Kendi ihtiyacınız için
çıkarılıyorsa bu, ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, benim elimde Anayasa Mahkemesinin 1991/4,
2006/143, 2008/80, 2000/78, 2011/55 sayılı tam 5 tane kararı
var. Bu 5 tane karar da Anayasanın 135inci maddesinde sayılan kamu
niteliğindeki serbest meslek teşekkülleriyle ilgili olarak Anayasa
Mahkemesinin verdiği iptal kararlarıdır.
Peki,
biz Anayasaya göre yemin ettik mi? Ettik. Anayasamızın 153üncü
maddesinin son fıkrası diyor ki: Anayasa Mahkemesi kararları
yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, gerçek kişileri ve tüzel
kişileri bağlar. Peki, AK PARTİ Grubu gerçek kişi mi,
tüzel kişi mi? Tüzel kişi. Peki, milletvekilleri yasama
organının üyesi mi? Üyesi. Peki, bu 153üncü madde sizi
bağlamıyor mu? Bizi bağlamıyor mu? Burada, arkadaşlar,
bir güç zehirlenmesi var. Bu güç zehirlenmesi nedeniyle sizden istirham
ediyorum; biraz Anayasaya riayet edelim, Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanıyalım. Siz eğer kendinize
diyorsanız Ya, bizim parmak sayımız var, biz yeteriz. Size
objektif bir teklif sunuyorum, objektif bir teklif. Gelin, bu teklifi
referanduma götürelim, bakalım Türkiye ne diyecek. Var mı gücünüz
veya kuvvetiniz, cesaretiniz? Referanduma sunalım veya avukatlar
arasında referanduma sunalım. Öyle ya, Türkiye genelinde referanduma
sunmuyorsanız, Türkiyedeki 80 baroda, 80 baronun tüm üyeleriyle birlikte
Bu Avukatlık Kanunu avukatlar için değil mi? Avukatlarda da
referanduma sunalım. Geldim, size yalvardım yakardım bir
yanlışlık yapıyorsunuz diye. Nedir bu
yanlışlık? Soru soruldu; AK PARTİ Grubundan bir
arkadaşımız soru sordu, dedi ki: Kardeşim, bu 2 bin
sınırına kamu avukatları dâhil mi, dâhil değil mi?
Cevapta Dâhildir. denildi, yanlış. Dâhildir. orada nerede
yazıyor? Siz, fiilen baroya kayıtlı olmayan avukatlara:
Efendim, 2 bin sınırına dâhildir...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (Devamla) Özür dilerim, toparlayacağım.
Peki,
avukat, Bakanlığın kadrosunda avukat, merkezde, Ankarada avukat
görünüyor ama fiilen Rizede, Urfada, Hakkâride, Mersinde avukatlık
yapıyor. Bu arkadaşımız hangi baroya kayıtlı?
Ankara mı diyeceksiniz siz? Sizden istirham ediyorum, bu düzenlemeleri
de doğru yapın. O zaman şunu yapın: O getirdiğiniz
15inci maddede 2 bine ayırıyorsanız o zaman -size akıl
veriyorum ama onu da kabul etmiyorsunuz- Efendim, kamu avukatları da
baroya kayıtlı olmasa onlar da buna dâhil edilir. deyin.
A
barosu kuruldu. Peki, gitti, arkadaşımız müracaat etti. Geldi, o
baro dedi ki: Ben sizin fikirlerinize, siyasi düşüncelerinize
katılmıyorum, sen bizim baroda çok sorun çıkaracaksın, ben
seni kaydetmem. Mevcut olan teklifte kaydetme zorunluluğu var mı?
Yok. Peki, bu zorunluluk olunca ne diyorsunuz, ne yapılacak? Yok,
efendim, o karara itiraz et, Türkiye Barolar Birliğine git, yok, idare
mahkemesine dava aç. Arkadaşlar, kanun koyucu boş işlerle
uğraşmaz. Yapacaksanız halı örer gibi o ilmikleri ince ince
atıp doğru düzgün kanun yapmak lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla) Değerli arkadaşlar, son cümlem: Mevcut olan bu
teklif Anayasanın 2nci maddesine, 13üncü maddesine, 36ncı
maddesine, 67nci maddesine ve 135inci maddesine aykırıdır.
Ben,
söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Başkanım.
Yani
siz, aslında yetkilerinizi kullanarak -Mecliste şu anda tüm yetkiler
sizde- bu teklifi geri çekebilirsiniz. Sizin teklifi geri çekmeniz kanuna uygun
olur ama bu işlemin görülmesi hukuka aykırı Başkanım.
Teşekkürler.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
Üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik oylama
yapacağım.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 17- 1136
Sayılı Kanunun 96ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 96- Baro başkanı
en fazla iki defa olmak üzere dört yıllık bir görev süresi için
seçilir.
Baro
başkanı, levhada yazılı ve avukatlıkta en az beş
yıl kıdemli avukatlar arasından gizli oyla seçilir. Üye
sayısı yüzden az olan barolarda kıdem şartı aranmaz.
90 ıncı maddenin
ikinci ve altıncı fıkraları hükümleri, baro
başkanının seçimi hakkında da kıyasen uygulanır.
Seçim döneminin
bitmesinden önce ayrılan baro başkanının yerine baro
yönetim kurulu tarafından, kendi üyeleri arasından, kalan süreyi
tamamlamak üzere baro başkanı seçilir.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Enez
Kaplan Muhammet
Naci Cinisli
İzmir Tekirdağ Erzurum
Ümit
Beyaz Ayhan
Erel
İstanbul Aksaray
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın
Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım.
Sözlerimin başında, İstanbulun fethinin mührü Ayasofya
Camisiyle ilgili kararın aziz milletimize hayırlı
olmasını dilerim.
29 Mayıs 1965 tarihinde, fethin 512nci yıl dönümünde, lideri
olduğu öğrenci gençlik teşkilatı ve Türk gençliğiyle
ilk defa Ayasofya mitingi yaparak millî meseleyi Türkiye'nin ve zamanın
hükûmetinin gündemine getiren Erzurum eski Milletvekili Rasim Cinislinin
yeğeni olarak ve
ayrıca, ömrü boyunca Ayasofya Cami demiş bir aile ve siyaset
geleneğinden gelen bendeniz, ayrı bir mutluluk ve onur duyuyorum. O
günden bugüne emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Değerli milletvekilleri, üzerinde söz
aldığım madde teklifiyle, seçim dönemi bitmeden önce görevinden
ayrılan baro başkanının yerine baro genel kurulunda yeniden
bir seçim yapılmaması ve baro yönetim kurulunun kalan süreyi
tamamlamak üzere kendi üyeleri arasından baro başkanını
seçebilmesi öngörülmekte. Ancak yürürlükteki hâliyle madde, baro
başkanının dilediği kadar seçime girmesine Yeniden seçilme
caizdir. diyerek izin veriyor. Bu yönüyle kişilerin barolar üzerinde
tekelleşmesinin önü açılıyor. Uygulamada sorunlar
oluşturabilecek bu hüküm kaldırılmalı, yerine ise baro
başkanının en fazla 2 defa olmak üzere dört yıllık bir
görev süresi için seçilebilmesi düzenlenmeli.
Diğer yandan, Avukatlık Kanununun
96ncı maddesinin ikinci fıkrası baro başkanının
en az on yıl kıdemli olmasını hükmediyor. Bu çerçevede,
seçilen baro başkanının görevinden ayrılması
durumunda, eğer yönetim kurulunda on yıl kıdemli bir avukat
yoksa ve örneğin, beş yıl kıdemli bir avukat baro
başkanlığına seçilirse, bu durum Avukatlık Kanununa
aykırı olacak. Bu nedenle, baro başkanı olarak seçilecek
avukatların meslek kıdem şartı on yıldan beş
yıla indirilmeli; hem barolarda genç avukatların söz söyleme
imkânı artırılmalı hem de mevzuat içerisinde uyum
sağlanmalı.
Diğer yandan, baro başkanı
seçilebilmek için yönetim kurulundan ayrılan üyenin yerinin nasıl
doldurulacağı düzenlenmemiş. Teklifin kabul edilmesiyle, teklif
kendi içerisindeki çelişkiyle yasalaşacak. Sağlıklı,
sorun çözen bir kanun yerine, belirsizlikler getiren bir düzenleme
yapılmış olacak.
Ayrıca, baro başkanlığı ve
baro yönetim kurulu üyeliği farklı makamları temsil ediyor.
Geçtiğimiz salı günü Meclis Başkanımızı seçtik.
Eğer Meclis Başkanımız görevinden ayrılırsa
Başkanlık Divanı üyelerinden mi yeni Başkan seçilir yoksa
Meclisin içinden mi? Bu anlayışla, baro üyeleri de kalan süreyi
tamamlamak üzere bile olsa, baro başkanını kendi içlerinden
seçmeliler. Bu tip eksik düzenlemelerin olmaması için kanun tekliflerinin
bilgi ve katılımla yapılması gerekiyor. Komisyon
çalışmalarında muhalefet milletvekillerinin, STKlerin,
akademisyenlerin öneri ve katkılarından faydalanılmalı.
Aksi hâlde, geçmiş aylarda hep birlikte örneklerini yaşadığımız
gibi, bu kanun teklifindeki eksik düzenlemeleri de içeren nice torba kanun
tekliflerini tekrar tekrar görüşürüz.
Değerli
milletvekilleri, adalete, yargıya olan güven son derece az. Cumhuriyet
tarihimizin en yüksek güvensizlik oranına ulaşmış bulunuyoruz;
bugün toplumun yüzde 77si yargıya güvenmiyor. Oysa, demokrasiye, hukukun
üstünlüğüne, bağımsız ve tarafsız bir yargı
sistemi içerisinde savunulmaya herkes ihtiyaç duyabilir. Yargıya güvenin
gün geçtikçe azaldığı bir dönemde çoklu barolarla ilgili kanun
teklifinin gündeme gelmesi, maalesef, yargının
bağımsızlığını tamamıyla
yitireceğini gösteriyor. Hâlbuki, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk
devletidir. Hukuk devleti; insan haklarına saygılı, bu
hakları koruyan, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini
yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde, işlem ve eylemlerinde hukuk
kurallarına bağlı olan devlet demektir. Adaletli hukuk düzeni de
iddia, muhakeme ve savunma kurumlarının sağlıklı
çalışmasıyla meydana gelir.
Bu bağlamda, barolar,
savunma hakkının daha ulaşılabilir olması, kurumsal
bir yapıda hizmet vermek için uğraşan meslek
odalarıdır. Barolar da diğer melek örgütleri gibi Ahilik
geleneğinden gelmektedirler. Günümüzde, gurbette yaşayan insanlarımızın
memleket hasretlerini gidermek amacıyla kurdukları derneklerde veya
siyasetten en uzak STKlerde bile parti taassubuna üzülerek şahit
oluyoruz. Bu STKlerde hatıralar, özlemler, ortak değerler
yaşanamıyor, şimdi de bu anlayışın, parti
taassubunun, barolara yansımasına şahit olmak üzereyiz. Her
partinin kendi barosu mu olacak? Endişem ve korkum, terör örgütlerinin
bile kendi barolarına sahip olma ihtimalidir.
Sanki bu teklif, ülkemizin
çözülme tasarısının ufak bir modeli gibi. Yazık etmeyelim
ülkemize, dikkatli olalım. Yapılacak son hatayı ne Allah affeder
ne millet affeder. Eğer baroların işleyişlerinde
sıkıntılar mevcutsa, barolar sorunlarını kendi
içlerinde çözebilecekleri yeterli bilgi ve tecrübeye sahipler; dayanakları
da kendi kültürleri ve müktesebatlarıdır. Baroların temsilinde
eğer bir adaletsizlik söz konusuysa, bu tartışılabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Seçimler daha demokratik olabilir fakat
siyasetin savunmayı da baskı altına almaya
çalışması toplumumuzun adalete olan, az kalan inancını
da yitirtir. Barolar Birliğiyle ilgili teklif mevcut sorunları
çözmeyeceği gibi daha büyük sıkıntıları da beraberinde
getirecek; kurulması öngörülen yeni barolarla avukatlar arasında
kutuplaşmalar görülebilecek; siyasi iktidara yakın olan
baroların kayırılmaları adaletin tesis edilmesi önünde
engel olacak; iktidar gücünden yararlanmak isteyenler barosuna göre avukat
seçecekler. Çoklu baro sisteminde hangi baroya mensup olduğu bilinen rengi
belli avukatlar karşısında hâkimlerin durumları da bir
çıkar ilişkisine neden olabilir.
Sözlerimin sonunda bu
endişelerimi sizlerle paylaşır, ülkemizin hakiki
sorunlarıyla ilgisi olmayan, milletimize ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
dayatılan kanun teklifleriyle değil, ülkemizin asıl ana
sorunlarına çare bulacak tekliflerle Türkiye Büyük Millet Meclisimizin ve
milletimizin gündemine gelinmesini temenni eder, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
İSMAİL ATAKAN
ÜNVER (Karaman) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz
İsmail Bey. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin,
Türkiye Futbol Federasyonunun Bölgesel Amatör Lige yönelik
aldığı tescil kararının Karaman Belediyesporu
mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN
ÜNVER (Karaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Futbol Federasyonu
geçtiğimiz gün 2. ve 3. Ligler için play-off oynatma kararını
açıklarken, Bölgesel Amatör Liglerde mevcut puan durumuna göre
sıralamaları tescil etti. Liderle arasında 3 puan fark bulunan
Karaman Belediyespor, kalan maçlarda puan farkını kapatıp 3. Lige
çıkma iddiasını son maça kadar taşıyabilecekken,
Federasyonun bu kararıyla mağdur edilmiştir. Bu hakkaniyetsiz
karar, yaptığı transferlerle yıllar sonra 3. Lige
çıkmak için umut dolu bir sezon yaşayan Karaman Belediyespor ve
profesyonel liglerde temsilcisi olmayan Karamanlı hemşehrilerim
nezdinde büyük hayal kırıklığı
yaratmıştır.
Süper Ligde kalan
maçların tamamını, 2. ve 3. Liglerde ise play-off oynatma
kararı alan Federasyonun BAL Liginin tesciline dair kararı büyük
haksızlıktır. Federasyon, Karaman Belediyesporun da içinde
bulunduğu birçok kulübü mağdur eden bu kararından dönmeli ya da
istifa etmelidir.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.14
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
222
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon yerinde.
18inci
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Enez
Kaplan Feridun
Bahşi
İzmir Tekirdağ Antalya
Ümit
Beyaz Ayhan
Erel Dursun
Ataş
İstanbul Aksaray Kayseri
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Aydın İstanbul Antalya
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı Mustafa
Tuncer
Adıyaman Antalya Amasya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Erol
Katırcıoğlu
İstanbul Van İstanbul
Remziye
Tosun Semra
Güzel Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Diyarbakır Şırnak
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 18inci maddesi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kaç gündür sorguluyorum, yasa teklifindeki hukuki
yarar nedir? Allah aşkına bilen biri varsa söylesin de biz de
anlayalım. Size İrandan bir örnek vereceğim: 1953
yılında Başbakan Doktor Muhammed Musaddık tarafından
çıkarılan yasayla kurulan barolar, 70li yıllarda dünyanın
en saygın 4 barosundan biri hâline gelmişti. Hatta Paris, Cenevre,
Londra barolarıyla iş birliği ve anlaşmalar yapmaya
başlamışlardı ancak 1979 devrimi sonrası etkililiğini
yitirmiş, 2001 tarihli Üçüncü Kalkınma Planıyla da çoklu baro sistemine
geçilmişti. Sonrasında ise iktidar yandaşı avukatlar hem
mahkemelerde hem de müvekkiller önünde öncelik bulmuş, karşıt
görüşlü olanlar ise fiilî işsizlikle karşı
karşıya kalmışlardır. Konu üzerinde çok şey
söylenebilir. Zaman dar, o sebeple bu konuyu kapatıyorum. Ancak bu durum
bize ders olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 130 bin
civarında avukat vardır. İstanbulda 46.052, Ankarada 17.592,
İzmirdeyse 9.612 avukat bulunmaktadır. Benim seçim bölgem
Antalyadaysa -Türkiyenin dördüncü büyük barosu olup- avukat sayısı
4.957dir. Yeni getirilmek istenen sistemle, 5 binin altında olan her
baronun genel kurulda 3 artı 1 (4) delegeyle temsili, ayrıca her 5
bin içinse artı 1 delege verilmesi düzenlenmektedir. Temsilde adalet
diyerek getirilen sistemde, 34 üyeli baro genel kurulda 4 delegeyle temsil
edilirken, 4.957 üyesi olan Antalya Barosu da yine 4 delegeyle temsil
edilecektir. 47 bin üyesi olan İstanbul Barosu ise 13 delegeyle temsil
edilecek. Yani en küçük illerde 8-9 avukata 1 delege düşerken
İstanbulda 3.542, Antalyada ise 1.250 avukatı 1 delege temsil
edecektir. Siz temsilde adalet diye yola çıkıyorsunuz, bunun neresi
adalet, neresi hukuk? Bu mu sizin haktan, hukuktan, adaletten, temsilden
anladığınız?
Değerli arkadaşlar, bundan sonra her
siyasi görüş hatta örgüt kendi hukuk anlayışını yaymak
için kendi barolarını araç olarak kullanacaktır, hatta çoklu
baro sistemi ileride çoklu hukuk sistemine de zemin hazırlayacaktır.
İktidar yanlısı barolar, iktidarın yaptığı
her hukuksuzluğa hukuki kılıf uydurmakla
uğraşacaklardır.
Baroların görevi,
üyelerinin idari işlerinin yürütülmesi, mesleki standartların
yükseltilmesi, meslekte disiplinin sağlanması yanında evrensel
hukuk kuralları çerçevesinde hukuku savunmak olmalıdır. Bu
çerçeve, görüşü ne olursa olsun tüm avukatların
buluşabileceği bir zemindir. Barolar, halkın savunma ve hak
arama sesinin dile getirildiği kuruluşlardır. Hak ve özgürlükler
açısından elde edilmiş çok büyük kazanımlar parçalanma ve
etkisizleştirme tehlikesiyle karşı karşıya
kalacaktır. İktidar yanlısı barolar bu tehlikenin sözcüleri
olacaktır. Eğer çoklu baro kendi ilkelerinden uzaklaşır ve
siyasi otoriteye hizmet eder hâle gelirse
bağımsızlıkları da kalmayacaktır. Bugüne kadar
baroların en büyük başarısı klasik
avukatlığın temel ilkesi olan bağımsızlık
kavramına sıkı suretle sahip çıkmaları ve hangi
görüşten olursa olsun kimseyi savunmasız
bırakmamalarıdır. Her baro, üyelerinin kendisinde kalması için
gereği gibi disiplin kurallarını uygulamayacaktır. Düzensiz
ve disiplinsiz bir baro gelişeceğinden sonuç olarak iç disiplinin
sağlanması için başka bir yasa düzenlemesiyle tamamen Adalet
Bakanlığının denetim ve egemenliği hakim hâle
gelecektir. Barolar, tamamen adalet Bakanlığına
bağlandığı takdirde ise savunmanın
sınırı resmî zihniyet ve Bakanlık tarafından
çizilmiş olacaktır. Çoklu baro sisteminde kurulacak iktidar
yanlısı barolar hukuku, savunmaktan çok iktidarın amaçları
doğrultusunda bükmeye çalışacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FERİDUN
BAHŞİ (Devamla) İktidar, tüm imkânları yandaş
barolar için seferber edecek, adli yardımda yandaş baroların
hakları öncelikle ödenecektir. Yine, yandaş baro mensupları
iktidarca her konuda teçhiz edilecektir, oysa barolar hukukla teçhiz
edildiği ölçüde saygın olurlar.
Tekraren
söylemek istiyorum: Avukatlık, ana erklerden yargı erkinin 3 temel
unsurundan olmazsa olmaz savunma unsurudur. Bağımsız
yargının güvencesi de bağımsız ve tarafsız
barolardır.
Gazi
Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Amasya Milletvekili
Mustafa Tuncer.
Mustafa
Bey, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
TUNCER (Amasya) Sayın Başkan, milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, siz bu teklifle baroların arasına siyaseti
sokmayı, ayrıştırmayı düşünüyorsunuz ama bu
düşünceniz kesinlikle yanlış. Söz konusu avukat ve
avukatlık olduğunda avukatlar arasında siyaset olmaz. Avukatlar
birbirlerine Şu, şu partiden; bu, bu partiden. diye
ayrımcı gözle bakmaz. Ben Amasya Barosu avukatıyım ve
Amasya Barosunda da 2 dönem yönetim kurulu üyeliği yaptım. Anadoluda
baro yönetiminde herhangi bir siyasi parti görüşü hâkim değildir.
Mesela ben baro yönetimindeyken bizim yönetimimizde AK PARTİli
arkadaş da vardı, Cumhuriyet Halk Partili arkadaş da vardı,
MHPli arkadaş da vardı. Hâlen bugün Amasya Barosunda yine AK
PARTİli kardeşimiz var, Milliyetçi Hareket Partili ve İYİ
PARTİli arkadaşlar var. Yani avukatlar eğer kendi mesleki
örgütlenmesi söz konusuysa siyaseti bir tarafa bırakırlar. Çünkü
bizler için önemli olan mesleki dayanışmadır, bizler için önemli
olan meslektaş dayanışmasıdır. Siyaseti ne olursa
olsun, bizden bir gün önce mesleğe başlayan bir avukat varsa o bizim
için üstattır.
Ayrıca bu teklife ne
olursa olsun her görüşten tüm avukatlar karşı. Mesela, Amasyada
yönetim kurulunda birlikte iki dönem çalıştığımız
Milliyetçi Hareket Partisine üye, partide de çok aktif bir arkadaşımız
sosyal medyada konuyla ilgili bir paylaşımda bulunmuş.
Kısaca şöyle diyor: Barolar, kuruluş ve yapıları
Anayasanın 135inci maddesinde belirlenmiş kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır. AK PARTİ, çoklu
baro düzenlemesiyle yapıyı bozup kendine bağlı ya da
yakın barolar hedefleyerek siyasi bir hamle yapmaktadır. Bu
değişiklik teklifine tüm barolar karşı çıkıyor.
Bireysel olarak da iş referanduma gitse avukatların yüzde
90ından fazlası çoklu baroya hayır diyecektir. Evet,
avukatlar açısından durum budur. Bir referandum yapsanız ya da
avukatlar arasında bir araştırma yapsanız avukatların
tamamına yakını bu teklife hayır diyecektir. Ve asıl
önemli olan sorun da bu teklifin altında AK PARTİli avukat
arkadaşlarımızın imzası olmasıdır. Bu durum Meclis
arşivlerine, Türkiye Cumhuriyeti tarihine de geçecektir. Kendileri ömür
boyu bu utancı taşıyacaktır.
Aslında kanun
teklifinin ismi, Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ama kanun teklifi maddelerine
baktığımızda avukatların sorunlarıyla ilgili ya
da o sorunların çözümüne dair hiçbir teklif bulunmamaktadır. O yüzden
ben burada biraz avukatların sorunlarına değinmek istiyorum.
Türkiyede avukat olabilmek için bir hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra
altı ayı adliyede, altı ayı da en az beş yıl
kıdeme sahip bir avukat yanında toplam bir yıllık staj
programını tamamlayarak baroya kaydolmak gerekiyor.
Meslekî
sorunlarımız ilk defa hukuk fakültelerinde başlıyor.
Türkiyede kimi devlet üniversitesi kimi ise vakıf üniversitesine
bağlı 133 hukuk fakültesi var. Bu hukuk fakültelerinin toplam
öğrenci kontenjanı ise 80 bin civarında. İnanılmaz bir
sayı değil mi? Türkiyede Aralık 2019 verilerine göre 127 bin
691 avukat var ve bu sayıya her yıl binlerce yeni avukat
ulaşıyor. Avukatların mesleklerini iyi bir şekilde icra
edebilmeleri için her şeyden önce hukuk fakültelerinin
kontenjanlarının düşürülmesi gerekiyor ama bu teklifte böyle bir
şey yok. Birçok fakültenin akademisyen kadrosu ve fiziki
koşulları oldukça yetersiz. Fakültelerde iyi bir eğitim
verilebilmesi için gerekirse bazı fakültelerin birleştirilmesi hatta
gerekiyorsa bazılarının kapatılması gerekiyor ama bu
teklifte buna dair de bir şey yok.
Staj
başlıyor, staj yaparken hiçbir güvenceniz yok; ücret
almıyorsunuz veya çok düşük bir ücretle âdeta genç avukatlar gibi
çalıştırılıyorsunuz. Bizim zamanımızda yoktu
ama şimdi stajyerlerin zorunlu sağlık sigortası var ancak
bunların primleri de düzenli olarak ödenemiyor. Stajyerlerin cebinde
tabiri caizse yol parası dahi yok. Hâkim ve savcı adayları
devletten bugün itibarıyla 6 bin liranın üzerinde maaş
alırken, sigortaları mevcutken, stajyer avukatların devletten
herhangi bir ücret almamalarının, sigortalarının
olmamasının haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Kanuna göre avukatlar bir kamu hizmeti icra ediyorlar. O hâlde,
avukatların da eğitimleri süresince sigortalanmaları ve belli
bir ücret almaları gerekiyor.
Avukatların
ekonomik sorunlarının daha büyükleri ise serbest avukat olarak mesleğe
atıldıkları aşamada başlıyor. Serbest
avukatlık yapabilmek için avukatın bir iş adresinin, maliye
kaydının olması gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tuncer, toparlayın.
MUSTAFA
TUNCER (Devamla) Zira genç bir avukat, tek kuruş para kazanmasa dahi
ofis giderlerini, BAĞ-KUR primlerini, muhasebeci giderlerini ve her türlü
vergiyi ödemek zorundadır. Bu tür giderler ayda en az 2.500-3 bin TLlik
bir gider demek. İstanbul, Ankara, İzmir gibi hayatın daha pahalı
olduğu şehirlerde giderler çok daha yüksektir.
Avukatlar,
adli yardım hizmetiyle CMK görevlendirmeleri alabiliyor ancak
aşırı bir hızla artmış olan avukat
sayısı nedeniyle bazı şehirlerde bir avukat bir yıl
içerisinde ancak 1 adli yardım dosyası, 15-20 tane CMK dosyası
alabiliyor. Her iki görevlendirme karşılığında
alınan ücret ise oldukça düşük hatta gülünç ve zamanında da
ödenmiyor. Bazı avukatlar mesleğe yeni başladıklarında
yaşayabilecekleri ekonomik zorluklara çare olarak bir başka
avukatın yanında çalışmayı deniyorlar. Genç işçi
avukatlar İstanbul gibi şehirlerde belki 3 bin, 4 bin liraya
çalışıyorlar ama küçük şehirlerde asgari ücretin dahi
altında ücret alıyorlar. Siz, baroların çoklaştırılmasını
bırakın, asgari ücretin dahi altında çalışan avukatların
sorununu çözün.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA TUNCER (Devamla) -
Eğer bunu yapamıyorsanız buralarda oturmayalım, hiçbirimiz
oturmayalım diyorum, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu.
Ömer Bey, buyurun.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; baro yasa teklifini konuşuyoruz ama ülkede yargı
diye bir şey kalmadı. Ülkede, hukuk devletini geçiniz, devlet diye
bir şey kalmadı. Bakın, bunlar sadece bizim sözlerimiz
değil. Dünya kriterlerine, dünya endekslerine bakıyoruz; hukukun
üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, demokrasi,
medya özgürlüğü alanında Afrika ligine düşmüş bir Türkiye
görüyoruz.
Bakın, yargı o
kadar bağımlı bir hâle gelmiş ki iktidara, size dünden bir
örnek vereyim: Ben dün Ankaradan Malatyaya gittim. Urfalı
Şenyaşar ailesinin 3 ferdi öldürülmüştü, karşı
taraftan da 1 kişi öldürülmüştü. Mahkeme Urfadan Malatyaya
alınmıştı. Milletvekili olarak, duruşmayı
gözlemek üzere, Urfa Milletvekilimiz Ayşe Sürücüyle Malatya 3.
Ağır Cezadaydık. Duruşmaya girmeye hazırlandık
ama şok bir kararla şaşırdık; duruşma
yargıcı milletvekillerini içeri almayacağını
söylüyordu. Düşünün, öyle bir hâle geldik ki milletvekillerinin
duruşmaları izlemesi bile engellenmeye
çalışılıyor. Ne gizlenmeye çalışılıyor,
anlamıyoruz. Neyin gizlendiğini aslında biz Ankara 34.
Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarında görüyoruz.
Kaçırılıp işkence gördüğünü söyleyen Gökhan Türkmenin
-ki dokuz ay boyunca işkence görmüştü- ve Yasin Uganın
-altı ay boyunca işkence gördüğünü söylüyordu- bu
beyanlarından sonra ne oldu, biliyor musunuz? Hâkim, duruşmalarda
herkese yasak getirdi; milletvekilleri dahi duruşmaya giremiyor. Bütün
bunlardan sonra iktidar ne yapıyor? Ayasofyayı cami olarak
çeviriyor. Yani, ne yapıyor? Dine karşı dini kullanarak
halkı kandırmaya çalışıyor, dine karşı dini
kullanmaya çalışıyor. Merhum Ali Şeriatinin bir
kitabıdır, lütfen herkes okusun, muazzam bir eserdir. Statükocu dini
anlayışların nasıl hak, hukuk, adalet, özgürlük talep eden
sesleri bastırmak istediğini anlatır Ali Şeriati
kitabında. Nerelerden başlar? Hazreti Musa zamanında firavunun
yanında saf tutan Belam Bin Bâûrâ isimli din adamının din
adına nasıl kandırdığını anlatır,
Hazreti Musaya nasıl karşı çıktığını
anlatır. Yine, statükocu Yahudi anlayışının dini
kullanarak, insanlara hakkı, hukuku getirmeye çalışan Hazreti
İsaya nasıl karşı çıktığını
anlatır. Hazreti Muhammed, insanlara hakkı, hukuku, özgürlüğü,
adaleti anlatmaya çalıştığı zaman o günkü Yahudi din
adamları dinî masallarla kuruntular anlatırdı ki Hazreti
Peygamberin arkasından gitmesinler diye. İşte, bugün Ayasofyanın
cami ilan edilmesi hep bu ve benzeri hadiselerdir. Dini kullanarak, dinin
temeli olan, gerçek ruhu olan adaletin, hakkın, hukukun
gerçekleşmesinin önüne geçmek demektir. Ve daha bitmedi, bakın,
Emeviler dönemini çok iyi hatırlıyoruz; Hazreti Aliye
karşı Muaviye mızrakların ucuna ayetleri taktı, dini
kullandı ve insanları kandırmaya çalıştı. Bugün
de Ayasofyanın açılması dini kullanarak, camiyi kullanarak
insanları kandırmaktır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Yazıklar olsun!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) İnsanları, çürümüş,
kokuşmuş, yozlaşmış AK PARTİ iktidarı
karşısında kandırmaktan başka bir şey
değildir.
Bakın, biz
başörtüsü mücadelesini, siz bugün başörtüsünü istismar edesiniz diye
vermedik.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Dön, bize konuşma, başka yere dön.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Ben yıllarca başörtüsü
yasağına karşı mücadele etmiş bir insanım.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Yazıklar olsun sana ya!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Siz, bugün, başörtüsünü her
vesileyle insanların önüne sürerek... Çürümüş, kokuşmuş
anlayışınızı başörtüsüyle örtün diye biz bu
mücadeleyi vermedik, bunları çok iyi bilin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri...
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, siz
yaptıklarınızla bu toplumu dinden soğutuyorsunuz, bunu çok
iyi bilin, tüm istatistikler bunu gösteriyor.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Çok mu zoruna gitti Ayasofyanın açılması?
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Şu anda bu toplumda gençlerin
dinden soğumasının en büyük nedeni, AK PARTİ
iktidarının yaptığı uygulamalardır, AK PARTİ
iktidarının dine karşı dini kullanarak
yaptığı uygulamalardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Yazıklar olsun! Bu kadar mı zoruna gitti
Ayasofyanın açılması? Bu Mecliste senin kadar zoruna giden
kimse yok.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, ben burada kitabın ortasından konuşuyorum
-CHPli arkadaşlar da bunu dikkatle dinlesin- dün başörtüsü konusunda
bu kadar radikal yanlışlıklar yapmasaydınız bugün bu
AK PARTİ iktidarı kötülüklerini başörtüsüyle bu kadar örtmeye
kalkmazdı.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Böyle mi konuşman emredildi? Böyle mi emir geldi?
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Kitabın ortasından
konuşuyorum. Bakın, bunu herkes iyi bilsin. Normalleşme
lazım ve kesinlikle size şunu söyleyeyim: Ayasofyayı açarak
bütün bu kötülüklerinizi örtemezsiniz, şu topluma karşı
yaptığınız soykırımcı uygulamaları
örtemezsiniz.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Yazıklar olsun sana!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Ateizm Derneği Başkanı
-bakın, AK PARTİliler bunu iyi duysun- ne diyor biliyor musunuz
arkadaşlar? Ya, AK PARTİ iktidarı sağ olsun, bizim
faaliyet yapmamıza gerek yok, sayelerinde herkes zaten ateist oluyor,
devam etsinler yaptıklarına. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) İşte, siz bu yaptığınız
çalışmalarla, Ayasofyayı cami olarak açma girişimlerinizle
aslında dine zarar vermekten başka hiçbir şey
yapmıyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Beklenen konuşmayı yaptın, tebrikler sana,
tebrikler! Senin kadar zoruna giden olmadı.
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) Bağırmayın,
dinleyin, şov yapmayın.
BAŞKAN
Sayın Özkan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
64.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun görüşülmekte olan 222
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hatip
kürsüden istismarın dik âlâsını yaptı. Dün dindar
çevrelerde istismarla, makam, mevki, para pul kazanamayıp makamı
bulunca kendi taşındığı yeni mahallesine yaranmak için
bütün aziz milletimizin üstünde ittifak ettiği Ayasofyayı dahi
istismar etmiştir. (AK PARTİ sıraların alkışlar)
Dün
dindarlık adına, sözde Başörtüsü mücadelesi veriyoruz. diyerek
oralarda makamı, mevkiyi bulamayınca
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) O sizin işiniz, makam
mevki sizin işiniz. Makam sizde, mevki sizde, ihanet sizde.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) -
kendisine makam, mevki lütfedenlere yaranmak için aziz
milletimizin bütün değerlerini
aşağılamıştır; telin ediyoruz, lanetliyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Diyanet İşleri
Başkanı ne yaptı, ayrımcılık yapmadı
mı?
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - Ayrıca, bakın bizim medeniyet
müktesebatımızda, medeniyet geçmişimizde, Belam tam da kürsüden
hatibin konuşmasının ta kendisidir. Talut ve Calutun
mücadelesinde din adına yapılan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) İşte, Belam iktidarlara yarandığı
için, aynen senin de yaptığın gibi, egemenlere, emperyalistlere,
petrol, silah faiz üzerinden, terör üzerinden ihanet odaklarına yaranma
mücadelesinin sonucudur.(HDP sıralarından gürültüler) Belamın
kendisisin, milletimizin değerlerini istismar ediyorsun.
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) İhanet eden sensin sen!
Buna bir tek sen inanıyorsun, başka kimse inanmıyor.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu
anda soldan sağdan, aziz milletimizin, tüm sanat çevrelerinin, tüm
edebiyat çevrelerinin, tüm siyasi fraksiyonlarının üzerinde
mutabakatla ittifak ettiği bir mesele vardır.
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) Ya, yirmi yıldır
iktidarsınız, yapsaydınız.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Necip Fazıldan Nazım Hikmete, Nihal
Atsızdan Saidi Nursiye kadar herkes bu kutlu günü beklerken
çıkıp kürsüden bu kutlu günü, milletimizin senayla, büyük bir övünçle
kutladığı bugünü aşağılamak tam da Belama
yakışır, size yakışır,
şaşırtmadınız.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Gerek yok, gözünüzü seveyim, bu tartışmayı keselim ya
arkadaşlar.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Oluç, buyurun.
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Sayın Başkan, herkese sataştı,
ne sataşmadı ya!
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Bize sataşıyorsunuz ya!
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Herkese sataş, sen gel, sataşmadan söz
iste.
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Oylamaya geçtiniz Sayın Başkan.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bize sataşıyor, sonra kendi sataşmadan söz
istiyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekiline söz verdim.
Sayın
Oluç, buyurun, siz toparlayın ve gündemimize devam edelim.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan, ben toparlamak isterdim
fakat doğrudan kişisel bir sataşma olduğu için lütfen
şey yapalım.
BAŞKAN
Siz de Meclise hitap edin Sayın Milletvekili.
Buyurun.
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Bize özellikle dönmesin kardeşim, öbür tarafa
bak!
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Haddini bilerek konuş!
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Değerli arkadaşlar, ben
hayatım boyunca hakkı, hakikati savunmaya çalışan bir insan
hakları savunucusuyum.
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Bu tarafa bakma!
HABİBE
ÖÇAL (Kahramanmaraş) Hadi oradan! Hadi oradan!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Ben köşe yazdığım
bir gazetede hakkı, hukuku savunduğum için, daha açık
söyleyeyim, Akit Gazetesinin gayriahlaki yazılarını
eleştirdiğim için bir başka gazeteden ihraç edildim.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Sen hak etmişsin yani!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Yetmedi, bir Türk olmama rağmen
Kürt meselesindeki haksızlıkları beyan ettiğim için
doktorluk görevimden ihraç edildim. Yetmedi, ardından daha başka
cezalandırmalar da geldi.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) İşini yapmamışsın, işini
yapmamışsın.
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Ama bunları söylemene gerekçe değil
bunların hiçbiri, hiçbirine gerekçe olamaz.
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Allah şaşırtmasın!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Belki bilmeyeniniz vardır, ben
yıllarca MAZLUMDER Başkanlığı yaptım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oradan her
bağırdığınızda hem hastalığı
teşvik ediyorsunuz hem de gündemimizi saptırıyorsunuz.
Bırakın konuşsun sayın milletvekili.
Buyurun.
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Dayanamıyoruz Başkanım.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Ben, şu anda istismar edilen başörtüsü için
yıllarını vermiş bir insanım.
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Başörtüsünü ağzınıza
almayın.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Yıllarca, yüzlerce eylemde
başörtüsü yasağına karşı polisten de dayak yiyerek
mücadele etmiş bir insanım.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Teferruat onlar.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, Meclise hitap edin.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Biz hiçbir zaman için, sizin
iktidarınızın başörtüsünü, camiyi istismar etmesi için bu
mücadeleyi vermedik; hiçbir Müslüman bu mücadeleyi bunun için vermedi,
bunları çok iyi bilin. (HDP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET
CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) Yazıklar olsun!
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
18inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde 3 önerge vardır. Bu önergelerin 2si aynı mahiyette
olduğundan ilk olarak bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
19'uncu maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Tufan
Köse Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Çorum Mersin İstanbul
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı Zeynel
Emre
Adıyaman Antalya İstanbul
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek
Aydın Antalya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Remziye
Tosun Muazzez
Orhan Işık Ömer
Öcalan
Diyarbakır Van Şanlıurfa
Hüseyin
Kaçmaz Oya
Ersoy Semra
Güzel
Şırnak İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere.
Abdurrahman
Bey, buyurun.
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifi Türkiyenin gündemine geldiği günden bu
yana gerek adliyelerde gerek sokaklarda gerek meydanlarda
bağımsız savunma adına, hukuk devleti adına mücadele
veren, dik duran, güç karşısında eğilmeyen başta baro
başkanlarımız olmak üzere 140 bin avukatı öncelikle buradan
selamlıyorum, onlara da teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, evet, aslında bugün yargı sistemi açısından,
savunma açısından tarihî bir anı yaşıyoruz ve savunma
mesleğini yakinen ilgilendiren bir kanun teklifinin görüşmelerini
yapıyoruz. Teklif sahipleri Komisyonda özellikle bu savunmayı
parçalayan, bölen tasarılarını, tekliflerini çoğulculuk
temsilde adalet sloganlarıyla desteklediler, açıkladılar.
Ancak teklife baktığımızda teklif sahiplerinin dediği
gibi bu teklifte ne temsilde adalet var ne de çoğulculuk var. Her ne kadar
sizler bu teklifinizi çoğulculuk ve temsilde adalet sosuyla
süslemiş olsanız da bütün avukatlar, bütün milletimiz sizin
niyetinizi çok iyi biliyor. Herkesin bildiği gibi sizin bu teklifteki
amacınız, kendinize yakın, emrinizde yeni barolar
oluşturmaktır. Sarı
sendikalar, yandaş televizyonlar; bu zincire bir de sarı
baroları eklemek istiyorsunuz. Sizler savunmayı dikensiz bir gül
bahçesi hâline çevirmeye çalışıyorsunuz çünkü siz iktidar olarak
bu ülkede hukuk mücadelesi veren, insan hakları mücadelesi veren,
demokrasi mücadelesi veren bütün kesimlerden rahatsızsınız,
avukatlardan da rahatsızsınız. Avukatlık Kanununun
barolara vermiş olduğu hukukun üstünlüğünü savunmak, insan
haklarını savunmak görevini barolar ifa ettiği için sizler bu
duruştan rahatsızsınız. Onun için bölelim,
parçalayalım, yönetelim, yürütmeyle uyumlu barolar oluşturalım
diye bu teklifi getirdiniz ancak bu teklif yanlış.
Değerli
arkadaşlar, hukukçular Yanlış. diyor, 80 baro
başkanı Yanlış. diyor, 140 bin avukat Yanlış.
diyor ama bu saate kadar siz ısrarcısınız,
ısrarınızı da sürdürüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
hukukta temel bir ilke vardır: Zehirli ağacın meyvesi zehirli
olur. Bakınız, teklif sahiplerini uyarıyoruz, iktidarı
uyarıyoruz: Sizin bu teklifiniz, savunmayı zehirleyecektir, adaleti
zehirleyecektir, yargıyı zehirleyecektir, bundan emin olun. Siz,
adalet sistemine zehir enjekte ediyorsunuz.(CHP sıralarından
alkışlar) Sizin yargıya, savunmaya verdiğiniz bu zehir
üniter yapımızı da zehirleyecektir. Birbirleriyle
uğraşan, birbirleriyle çatışan, etnik temelli, siyaset
temelli yeni barolar oluşacaktır. Bu teklifte milletin, bu teklifte
hukukun, demokrasinin yararına hiçbir şey yoktur.
Değerli
milletvekilleri, siz iktidar olarak topluma -yarattığınız
korku iklimiyle- korku gömleğini giydirdiniz. Bu sefer
haksızlıklara karşı dik duran, demokrasi mücadelesi veren avukatlara da korku
gömleği giydirmeye çalışıyorsunuz. Ancak, şunu
unutmayın: Cübbesinde düğme olmayan, efendileri olmayan, köle
kullanmayan, bağımsız savunmanın tek temsilcisi olan
avukatlara bu gömleği giydiremeyeceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar) Avukatlar bu gömleği yırtıp atacaktır,
göreceksiniz bunu.
Şimdi, özellikle Grup Başkan Vekili
Cahit Beye seslenmek istiyorum ve sataşıyorum, 140 bin avukat
adına AK PARTİ Grup Başkan Vekiline sataşıyorum.
Şimdi, Grup Başkan Vekili bize diyor ki: Bu yasayla biz temsilde
adaleti getiriyoruz. Ne yapıyorlar? 40 üyeli bir baroya 4 delege, 5 bin
üyeli bir baroya 4 delege. Şimdi, normal matematik bilimine göre
çarptım, böldüm, topladım, böyle bir sonucu bulamadım.
Araştırdım, AK PARTİ matematik bilimine yeni bir şey
bulmuş ak matik evet, ak matike göre 40=5.000 Evet arkadaşlar,
hayırlı olsun. Sizi bu teklifinizden dolayı Nobel Matematik
Ödülüne aday olarak gösteriyoruz, hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakınız bu teklifin bir FETÖ projesi olduğunu
herkes söylüyor; biz de söylüyoruz, bütün avukatlar söylüyor.
Değerli arkadaşlar, FETÖnün yarım
kalan bu işini yapmayın, gelin bu işten vazgeçin. Daha önce bu
milletin kürsüsünde millet adına sizi uyaran bir milletvekili vardı,
Sayın Kamer Genç; sizleri uyarmıştı, zamanında
uyarmıştı. Yapmayın, etmeyin; bu FETÖ terör örgütü gelirse
en çok siz zarar görürsünüz. demişti. Milletimiz zarar görmüştü.
Zaman geldi, Sayın Genç haklı çıktı. Biz de aynı
şekilde sizleri uyarıyoruz: Gelin, bu yanlıştan vazgeçin.
Gelin, avukatlarımızı, savunma makamımızı bölen,
parçalayan bu teklifinizden vazgeçin. Bakınız, yıllarca
avukatlık yapmış, baro organlarında
çalışmış bir arkadaşınız olarak sizleri ben
de uyarıyorum: Bu teklifte bölücülük vardır. Bu teklif, adaleti,
hukuku, demokrasiyi zehirleyecektir; bundan vazgeçin.
Teşekkür
ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili Ömer Bey, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖMER
ÖCALAN (Şanlıurfa) Değerli arkadaşlar, merhabalar.
Önemli
bir konu, maalesef ülkede adaletten eser yok. Yargıya, adalete
başlamadan önce şu grupta oturan arkadaşların hepsi
ilerleyen süreçte bedel ödemekle yüz yüzedir, orası mevki yeri
değildir. Bu partinin bir önceki Eş Genel Başkanları,
milletvekilleri, belediye başkanları şu an cezaevindedir;
ülkenin birçok cezaevinde üyelerimiz en ağır şekilde bedel
ödemektedir. Mevkiyi arayacaksanız, menfaati arayacaksanız,
rantı arayacaksanız, sarayı arayacaksanız,
şatafatı arayacaksanız sol tarafa bakarsınız. (HDP
sıralarından alkışlar)
Yargıya
gelince arkadaşlar, yargıyı yakından takip ediyoruz.
Özellikle bölgemde birkaç tane dava vardır, onlardan bahsedeyim. 2015
yılında, 20 Temmuzda Suruçta bir patlama oldu. Bu ülkenin Türküyle,
Kürtüyle 34 evladı can verdi, bedel ödedi, maalesef beş
yıldır mahkeme ne katilini bulmuş ne olayın faillerini
bulmuş; Hilvan Cezaevinde, kampüsünde tiyatro oynanıyor. Üç ayda bir
aileler geliyor, vekiller geliyor, tiyatro seyrediyoruz.
Ondan
sonra bir olay daha oldu. Bu olay, ülke siyaseti, ülkenin siyasi tarihi için
çok önemlidir. 22 Temmuzda Ceylanpınarda bir gece vakti bu ülkenin 2 genç
polisi öldürüldü. İki gün sonra Kızıltepede 5 kişi
olayın failleri olarak yakalandı. Dava iki yıl sürdü, üç
yıl sürdü, en sonunda o yurttaşlarımız polis cinayetinden
beraat etti, dosya düştü. O 2 polisin katili şu an ortada yok, faili
meçhuldür. Niye araştırmıyorsunuz, niye soruşturmuyorsunuz?
Çünkü bu ülkenin derin yapılanması müdahale etti, ülkenin siyasi
tarihini bambaşka bir yöne çevirdi.
Roboskiden
bahsedin; yargı arıyorsanız, adalet arıyorsanız
Roboskiden bahsedin. Bir gece vakti 19u 18 yaş altında 34
vatandaşımız, bu ülkenin Roboskili vatandaşı uçaklarla
bombalandı. Nerede failler arkadaşlar? Yargı önüne kim
çıkarıldı? Hani adalet, hani yargı? Maalesef söz konusu
Şırnak olunca yargıyı da bulamıyorsunuz, adaleti de
bulamıyorsunuz.
Şu
an burada barolarla ilgili bir değişiklik var; istişare edilmesi
gerekmiyor mu, avukatlarla konuşmak gerekmiyor mu, tartışmak
gerekmiyor mu? Yirmi gün içinde bir oldubittiye getirelim, istişare
yapmayalım, bir konsensüs oluşmasın. ama bu ülkenin en büyük
savunma mekanizmasına müdahale edin.
Tabii
ki barolar ayaktadır, direniyor. Özellikle biz Urfa Barosuna da buradan
teşekkürlerimizi iletiyoruz. Rahatsızsınız çünkü Urfa
Barosu ne yapıyor? Halfetide onlarca yurttaşa işkence edenleri
ifşa etti. Amed Barosu ne yapıyor? Kadın arkadaşımız
Rojbin on iki gün gözaltında kalıyor, saatlerce köpekli işkenceye
maruz kalıyor ama barolar bunu ifşa ediyor, bu sizi rahatsız
ediyor.
Tabii
ki bu maddeleri geçireceksiniz; sayınız, gücünüz var, uzun da
sürmeyecek ama bu ülkeye de en büyük darbeyi siz vurmuş
olacaksınız. Biz tabii ki istişareden yanayız, konuşmaktan
yanayız, insan haklarını temele oturtup bu ülkenin
gidişatına yön veririz. Ama yaptığınız
şeyler; HDPye sataşmak, HDPnin mensuplarına, vekillerine
Burada akıl almaz şeyler
İnanılır gibi değil ya,
Ömer Hocayı burada makam mevkiyle itham etmek. İhraç edilmiş,
bedel ödemiş ve insan hakları noktasında büyük çabaları
olan bir insana mevki ve makamdan bahsediliyor. Yarın vekillik bitince ya
da başka bir durum olunca biz biliyoruz; biz
yarınımızı bildiğimiz için burada, halkların
birlikte yaşama umudu için mücadele ediyoruz, çalışma
yürütüyoruz. Siz, toplumu kamplaştırıyorsunuz, toplumu
karşıtlaştırıyorsunuz, çatışmadan,
çarpışmadan nemalandırıyorsunuz. Dindar, dinsiz algısı
üzerinden, bu toplum üzerinden siyasi hedeflerinize ulaşmak için elinizden
geleni yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
ÖMER ÖCALAN (Devamla)
Burada 60 vekille temsil edilen HDP tabii ki sizin karşınızda
duracak ama nasıl duracak? Demokratik siyaset kanallarında ısrar
edecek, sözünü söyleyecek, bu Mecliste Kürtlere, Lazlara, Araplara, Türklere,
dindarlara, Sünnilere, Alevilere çağrı yapacak; kadınların,
çocukların haklarını savunacak, sizin karşınızda
duracağız ve sizi demokrasiye, insan haklarına, hakka, hukuka,
adalete davet edeceğiz.
Buradan
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Herkese
başarılar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde yer alan
Ancak olağanüstü toplantıda seçim yapılamaz. ifadesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz Enez
Kaplan
İzmir İstanbul Tekirdağ
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Erel
Gaziantep Aksaray
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Bey,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu
maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu
önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, Danıştay 10. Dairesinin Ayasofyayla
ilgili vermiş olduğu kararın Türk milletine hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifinde yer alan çoklu baro ve Türkiye Barolar
Birliğinde baroların temsilinde adalet konusu günlerdir
konuşuluyor, beş günde 296 konuşmacıyla Adalet Komisyonunda
tartışıldı ve üç gündür de Genel Kurulda tartışılıyor.
Hemen söylemeliyim ki ihtiyaçtan kaynaklanmayan bu teklifin gerekçesi kabul
edilebilir olmaktan çok uzaktır.
Bazı
konuşmacılar bazı ülkelerde çoklu baronun olduğu
görüşünü ileri sürerek teklife bir temel yaratmak isteseler de
yaptığımız araştırmada, gelişmiş medeni
ülkelerde, mesela Almanyada, Fransada, İngilterede ve Amerika
Birleşik Devletlerinde çoklu baro bulunmadığı, her ülkenin
kendine has avukatlık sisteminin bulunduğu ve hepsinin ortak
özelliğinin avukatlık mesleğinin niteliklerini artırmak
olduğu görülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, avukat sayısının 5 bini geçtiği illerde
baronun bölünerek çoklu baro sistemine geçilmesi son derece
yanlıştır. Bu uygulama baroları
siyasallaştıracak, ayrıca tarikatların, cemaatlerin, terör
örgütlerinin kendi barolarını kurması sonucunu
doğuracaktır. Ayrışma artacak, barolar birbirleriyle
çekişme içine girecekler ve büyük sıkıntılar ortaya
çıkacaktır. 1980 öncesi meslek odalarında olmasa da birçok
alanda ayrışmanın Türkiye'yi nerelere getirdiğini gördük ve
yaşadık. Eğer bu teklif kabul edilirse en başta kamu
niteliğinde bir meslek odası olan ve yargı erkinin savunma
ayağını teşkil eden barolarda birçok bakımdan zafiyet
başlayacaktır. Bu zafiyet yargıya yansıyacak, mülkün temeli
olan adalete güven ortadan kalkacaktır. İktidara yakın görünen
barolara mensup avukatların taraf olduğu davalarda hâkimler rahat
hareket edemeyeceklerdir. Aynı mahkeme tarafından, aynı konuda,
aynı tip davada, davanın tarafı olan avukatın mensup
olduğu baro nedeniyle farklı kararların verilebileceği
görülecektir.
Değerli
milletvekilleri, eğer bu teklif kabul edilirse çoklu baro uygulaması
avukatlar için staj aşamasında, her türlü dava sürecinde ve özlük
haklarında eşitsizlik doğuracaktır. Ruhsat için gerekli
avukatlık staj şartları her baro tarafından münferiden
belirlendiğinden, baroların kendi yandaşları avukat
adaylarına birçok kolaylık sağlaması eşitlik ilkesini
ortadan kaldıracaktır. Yine, staj döneminde stajyerlere verilen
eğitimler ve seminerler farklı olabilir ve bitirme tezlerinin
üzerinde dikkatle durulmayabilir, bu da nitelik sorununu yaratacaktır ki
adaletin savunma ayağının bel vermesine sebep olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, mevcut durumda maddi durumu yetersiz vatandaşlar, CMK ve
adli yardım kurumları sayesinde tarafsız ve ciddi hukuki hizmet
alabilmekte, gönüllü avukatlar tarafından hakları
savunulabilmektedir. Çoklu baro sistemi bu hizmetlerin barolar bünyesinden
çıkartılıp Adalet Bakanlığına
bağlanması sonucunu doğurabilecek, bu da yine yanlı
uygulamayı getirecektir.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca avukatların mesleklerini ifa ederken dikkat
etmeleri gereken, özenli iş görme borcu, avukatlıkla birleşmeyen
işleri yapmama yükümlülüğü, reklam yasağı, avukatlık
meslek etiğine uyma yükümlülüğü gibi yükümlülükleri vardır.
Yükümlülüklerin yerine getirilmesinde, bu işin iktisadi yönü de
düşünüldüğünde farklı barolara mensup avukatlar arasında
çifte standart uygulanacağı muhakkaktır.
Değerli
milletvekilleri, nispi temsile gelince bu daha da önemlidir. 42 üyeli Tunceli,
110 üyeli Çankırı ile 4.757 üyeli Antalya Barolarının
Türkiye Barolar Birliğine göndereceği delege sayısı
aynı olacaktır ki bu durum temsilde adaletin yokluğu
anlamına gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, önerim şudur: Gelin, bu kanunu geri çekin, baroların
mesleksel sorunlarıyla ilgili bir çalışma yapın ve çözüm
önerilerini muhalefetle, barolarla, sivil toplum kuruluşlarıyla ve
hukuk fakültesi öğretim üyeleriyle birlikte görüşerek ortaya koyun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) Bitireceğim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Milletvekili.
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) Tartışarak demedim çünkü
bu teklifle ilgili yapılan sekiz günlük tartışmada muhalefetin
uyarısı sanki hiç söylenmemiş gibi dikkate
alınmamış, teklifin noktasına virgülüne
dokunulmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, hukuk sistemimizde pek çok problem varken, avukatların
cübbesine düğme dikmek anlamına gelen bu kanun baroların
hizmetlerini iyileştirmek yerine itibarlarını zedeleyecek,
yargının savunma ayağı iyileşemeyecek kadar zarar
görecektir. Bu vebalin altına girmeyin diyor, Genel Kurul saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı efendim.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık vardır, elektronik cihazla
oylama yapılacaktır.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
19uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
20nci
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Enez
Kaplan İmam
Hüseyin Filiz
İzmir Tekirdağ Gaziantep
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Beyaz Ayhan
Erel
Adana İstanbul Aksaray
Hayrettin
Nuhoğlu
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya Ersoy Muazzez
Orhan Işık Remziye
Tosun
İstanbul
Van Diyarbakır
Semra
Güzel Hüseyin
Kaçmaz Necdet
İpekyüz
Diyarbakır Şırnak Batman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
İsmail
Atakan Ünver Cavit
Arı Rafet
Zeybek
Karaman Antalya Antalya
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Abdurrahman
Tutdere
Aydın İstanbul Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun
Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 20nci maddesi
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
1136
sayılı Kanunun 177nci maddesine eklenen fıkrada: Birden fazla
baronun bulunduğu illerde adli yardım bürosu, baroların
eşit olarak temsili esas alınarak oluşturulur. denilmekte.
Devamında
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca hazırlanan
ve Adalet Bakanlığınca onaylanan yönetmelikte gösterilir. hükmü
yer almaktadır. Bizim, İYİ PARTİ olarak, eşit temsilin
esaslarına ilişkin bölümlerin yönetmelikle değil kanunla
yapılması düşüncesinde olduğumuzu belirtmek isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasilerde yargının
siyasallaşması ve yasama erkinin güç kaybetmesi kuvvetler
ayrılığı ilkesini bozar. Bütün gelişmiş ülkeler
gücü paylaştırmayı, bu yolla da denge ve denetim
mekanizması sağlamayı hedefler. Güç
dağılımı, tek bir kuvvetin
hükümranlığının ortaya çıkmasına engel olabilmek
için kuvvetlerin denk dağıtılması çok önemlidir. Bugün,
içinde bulunduğumuz yönetim sisteminde bir kişinin devlet idaresini
ele aldığı ortadadır. Yasamanın, yürütmenin ve
yargının bu yönetim şeklinde bağımsız ve
tarafsız kalmasının mümkün olamayacağı aşikârdır.
2002
yılından beri yargı sistemimiz sistemli olarak tahrip edildi.
Yürütme, yasama ve yargıyı kendi tahakkümleri altına alan bir
iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız.
Bu kanun teklifiyle de 2 bin avukatın bir araya gelmesiyle oluşacak
müstakil baroların belirli bir siyasal kampa dâhil olacağı ya da
belirli ideolojik saiklerle hareket edeceği bir gerçektir. Görevini etki
altında kalmadan yapan hâkim ve savcıları tenzih ediyorum. Hâlen
siyasi vesayet altında karar veren birtakım hâkim ve savcılar
bağımsız yargı kurumunu temelinden sarsmaya devam
etmektedirler. Bu değişiklikle birlikte siyasallaşmış
ve kamplaşmış yargı kurumu içinde bağımsız
kalmayı başarabilmiş barolar da aynı kuyunun içine
sürüklenmek istenmektedir. Siyasilerin müdahil olduğu, bir telefonla
hukuka aykırı tutuklamaların ya da serbest
bırakmaların yapıldığı, hukuka aykırı
tahliyelerin yaşandığı, sokaktaki vatandaşın
artık yargı erkine güven duymadığı, terazinin sürekli
olarak iktidar yandaşlarından yana ağır
bastığı Türk adalet sisteminde siyasallaşmış
barolar hâkimlerin karar alma mekanizmalarını da etkileyecek,
hakkaniyete uygun hüküm vermelerine engel olacaktır. Hatırlatmak
isterim ki 12 Eylül 2010 referandumuyla değişen yapısı,
çalışma usul ve esasları, kuvvetler
ayrılığını dışlayıp güçleri
bağımlılığa mecbur etmiştir. Yürütme
organına geniş bir yetki alanı tanıyan referandumla
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığı
ve tarafsızlığı zaten AK PARTİnin kontrolüne
geçmişti. Şimdi de hain FETÖnün isteyip de ele geçiremediği
paralel baro kurma teşebbüslerine sonuna kadar karşı
olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, çoğulcu demokrasilerde kendileri hakkında
çıkacak kanunda baro başkanlarının Meclise kabul edilmesi,
görüşlerinin alınması ve ülkemiz için telafisi zor sonuçlara yol
açacak bu kanun teklifinde onların da dinlenmesi büyük önem
taşımaktaydı. AK PARTİ iktidarının bu
adımı atmaması Türk demokrasi tarihinde büyük bir kara leke
olarak yerini almıştır. Birbirinden farklı siyasi
görüşe ve dünya görüşüne sahip 79 baro başkanı, getirilen
bu kanun teklifine karşı çıkmaktadır. Aramızda çok
sayıda bu konuda yetişmiş ve gerçekten bilgi sahibi olan hukukçu
arkadaşlarımız da mevcuttur. İktidar ve paydaşı
partiden bu teklif getirilince beraber olan ve şaşıran
milletvekillerinin olduğunu biliyoruz ama hazırlanıp getirilen
metne itiraz edemeyecekleri için sesleri de çıkmayacak ve istemeyerek
evet demek zorunda kalacaklardır. Birilerinin ihtiyaçlarına cevap
verecek olan bu değişikliğin, avukatların
ihtiyaçlarına cevap vermediği kesindir. Yargıya olan güven yüzde
20lere kadar düşmüşken, bir de bu teklif Genel Kuruldan geçerse
nerelere kadar düşecektir tahmin etmesi çok zor olmasa gerek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Milletvekili.
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Ergenekon ve
Balyoz gibi kumpas davalarıyla yargının hain FETÖye teslim
edildiği 2010 Anayasa değişikliğinden sonra, bu hainler
gözlerini ele geçiremedikleri barolara dikmişlerdi. Bu teklif, işte
bu hainlerin isteyip de gerçekleştiremediği paralel baro sistemidir.
Bu paralel devlete de paralel baroya da İYİ PARTİ olarak sonuna
kadar karşıyız, bunun bilinmesini üstüne basa basa bir kez daha
belirtmek istiyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Batman Milletvekili
Sayın İpekyüz, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Belki
buradan bir selam da Ankarada bulunan baro başkanlarına iletmemiz
lazım. Çünkü hem meslekleri için hem Türkiyede sese ses
kattıkları için, hep birlikte dedikleri için, yürüyüşe
yürüyüş kattıkları için ve toplumda uzun bir süredir korku ve
sessizliğe rağmen ses çıkarttıkları için bütün baro
başkanlarını ve bu mücadeleyi yürüten avukatları
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Savunma
bir hak ve savunmayla ilgili birçok şey dile getirilebilir ama
avukatların ve savunmanın bulunduğu pozisyon ve barolar,
aslında, bir ders niteliğinde, hepimizin ihtiyacı olanı,
yol gösterici bir mevzuat içermektedir. Sizlerin anlayışı, sivil
toplum örgütlerini sadece meslekçi grup olarak düşünmektesiniz. Meslekçi
grup, işte, sadece, konutla uğraşsın, kendine araba
kampanyası düzenlesin, başka bir şeyle
uğraşmasın. Asıl mesleği düşünenler,
mesleğin olmazsa olmazı diyenler, demokrasi için, insan hakları
için ve insanların daha iyi yaşaması için mücadele yürütür. O
yüzden hekimler, mimarlar, mali müşavirler, eczacılar, veterinerler
bu konuda çaba yürütüyor; halkın problemlerini, toplumun problemlerini
kendi problemleri olarak görüyorlar. Bu ülkede daha kötü günlere gitmemek için
savunma olmazsa olmazdır ama bu görülmek istenmiyor.
Son dönemde, nedense,
herkes adına sizler karar veriyorsunuz. Neyin iyi olacağına,
neyin kötü olacağına, neyin Avrupa Birliğine uyumlu
olacağına, neyin Avrupa Birliğine uyumsuz olacağına,
bu toplumun daha iyiye nasıl gideceğine sizler karar veriyorsunuz ve
bu kararı kendi taraftarlarınız için düşünüyorsunuz. Her
konuşmanızda hukukun üstünlüğü diyorsunuz, siz üstünlerin
hukukundan yana tavır izliyorsunuz. Daha önce
alkışladığınız hâkim, yargıç, savcılar
ve bir kısım insanlar kumpas yaptıkları için şu anda
cezaevinde olduğu gibi, siyasetle uğraşan, basın konusunda
Türkiyede özgür gazeteciliğe yol açan binlerce insan da onlar nedeniyle
içeride. Siz AKPnin üstünlüğünü gördüğünüzde, bununla ilgili çaba
harcıyorsunuz ve geldiniz baroları yok etmeye, baroları ezmeye,
baroları sessiz bırakmaya.
Hukuktan söz ediyorsunuz.
Sayın Özkan dün konuşmasında Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde barolar konusunda bir mevzuat olduğunu, buna uyum göstermek
gerektiğini, seçimlerin de buna göre düzenlendiğini söyledi.
Sayın Özkan, Diyarbakır Bağlar Belediyesi yüzde 70 oy aldı,
yüzde 70. Türkiyede hiç olmayan bir şey, 2nci sıradakine verdiler.
Bu mudur mevzuat? Bu mudur hukukun üstünlüğü? Bu mudur seçimlere
saygı? Batman Belediyesine kayyum atandı. Yüzde 69la seçilmiş.
Bu mudur seçilmiş? Bu mudur yapmak? Ve bu
arkadaşlarımızın bir kısmı içeride. Bu mudur
hukukun üstünlüğü? Avrupa insan hakları bu mudur? Avrupa
standartlarına göre seçimler bu mudur? Hesabınıza gelince
bunları söylüyorsunuz.
Dünya
Adalet Projesi diye bir proje var, 128 ülke konusunda çalışmalar
yürütülüyor. Burada yolsuzluk, şeffaflık, iktidarların,
hükûmetlerin işkencesinden tutun basın özgürlüğüne kadar
yaptığı birçok uygulama bir endekse göre sıralanıyor
ve bu endekse göre yapılan sıralamalar bulunduğu coğrafi
konuma ve bulunduğu sosyoekonomik yapıya göre. Türkiye, hukukun
üstünlüğünde, 128 ülke arasında 120nin altında; geçen yıl
124üncü sıradaydı, bu yıl tekrar 120nin altında.
Coğrafi konumda, bulunduğu 14 ülke arasında en sonda.
Sosyoekonomik açıdan, 44 ülke arasında, Meksikadan sonra 43üncü sırada.
Hukukun üstünlüğü bu mudur?
Konuştuğum
maddeye gelince -20nci maddeyle ilgili- bu adli yardımlar konusunda
barolar zaten çok büyük bir şikâyet yaşıyordu. Bakın,
Batman Barosunun yöneticileriyle konuştum. Baroların buraya gelmemesi
için çok çaba harcıyorsunuz ve hep belli konular gündeme geliyor.
Yılda 4 kez ödeme yapılması lazım adli yardımlar
konusunda ve siz bir düzenleme getiriyorsunuz -bununla ilgili düzenlemenin
zaten ne denetlemesi ne şeffaflığı ne
saydamlığı yok- 7nci aydayız, Batman Barosu daha 1 lira
para almamış ve diyorsunuz ki: Baroların yanındayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Siz
kendinize göre bir sistem geliştiriyorsunuz ve hesabınıza
geldiği gibi
Denetlemesi mi var, bunun saydamlığı mı
var; hiç o dertte değilsiniz. Amacınız, sinmiş, itiraz
etmeyen, kendine bağlı bir sistemi geliştirmek. Bunu
beceremeyeceksiniz. Neden beceremeyeceksiniz? Çünkü Türkiye artık eski
Türkiye değil; ses çıkıyor ve insanlar hep birlikte, daha iyi
bir yaşam kurmak için, demokrasi için, barış için ses
çıkarmaya başladılar. Ve biz, bu ekonomik durumda, bu
hukuksuzluk durumunda, bu felaket durumunda el ele verip sizlerin gidişine
tanık olacağız. Bu sistemin, ne yapsanız da eninde sonunda sizler
bunun mağdurları olacaksınız.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Karaman
Milletvekili İsmail Atakan Ünver.
Buyurun
Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin
20nci maddesiyle, baroların bünyesinde bulunan adli yardım
bürolarının oluşumu düzenlenmektedir. Değişikliğe
göre Birden fazla baronun bulunduğu illerde adli yardım bürosu,
baroların eşit olarak temsili esas alınarak oluşturulur.
denilmektedir. Bu hükme bakıldığında sizin ne
yaptığınızın pek de farkında
olmadığınız anlaşılmaktadır. Bu kanun
teklifinin tümüne bakıldığında sizin asıl
amacınızın baroları bölmek olduğu ortada. Bu maddeyle,
böldüğünüz baroları tekrar birleştiriyorsunuz; adli yardım
bürosu çatısı altında birleştiriyorsunuz. Sizin siyaseten
ya da şu veya bu sebeple böldüğünüz barolar nasıl birlikte
çalışacaklar? Bu büronun uyum içinde çalışıp adli
yardım hizmetlerinin görevlendirme ve ödeme yönünden aksama olmadan, en
azından gecikme olmadan yürütülebileceğine dair güvenceniz nedir? Bu
konudaki güveninizin kaynağı nedir? Bu, sizin
yaptığınız işin pek de farkında
olmadığınızın bir göstergesidir.
Sizin
bugüne kadar süslü sözlerle gündeme getirdiğiniz yargıya ilişkin
tüm değişiklikler milletimizin başına bela olmuştur.
Mesela 2010 referandumu, mesela sulh ceza mahkemelerinin kuruluşu. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün ancak siz ne tarihten ne de tarihî
tecrübelerden ders alıyorsunuz. Vaktiyle FETÖnün gündeminde olan bir
düzenlemeyi yine Meclise getiriyorsunuz. Bakın, bu düzenleme önce
baroları, sonra avukatları, sonra yargıyı, en sonunda da
milleti bölmeye hizmet eder. Bizden uyarması; dinlerseniz tüm Türkiye
kazanır, dinlemezseniz herkes kaybeder.
Bu
noktada Adalet Bakanına da bir çift sözüm var: Sayın Genel
Başkanımızın grup toplantısındaki
eleştirileri üzerine Adalet Bakanı Twitterda açıklama
yapmış, yapmış da ipe un sermiş. Sayın Bakan,
adalete bakıyorsun da ne görüyorsun? Ülkede adaletin
olmadığını görmüyor musun? Yargıya güven yüzde 20ye
inmiş, sen adalete, ülkedeki yargı sistemine bakınca bunu
görmüyor musun; yoksa öylesine, boş boş mu bakıyorsun? Bu
teklifi kim getirdi? Bakanlık olarak sizin bu tekliften haberiniz var
mı, yok mu? Baroları bölmenin FETÖnün hayali olduğunu bilmeyen
yok. FETÖcülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar olduğunu
söylüyordu Sayın Bakan bir zamanlar, ne oldu o maklubeciler? Sayın
Bakan, bu teklifi kim getirdi? Biliyorsan söyle, bilmiyorsan da sonsuza dek
sus, ipe un serme.
Şimdi,
siz Baro seçimlerine katılım oranı düşük, o yüzden baro
yönetimlerinin meşruiyeti tartışmalı. diyorsunuz.
Avrupada seçimlere katılım yüzde 40-50, o zaman Avrupa ülkelerinin
yönetimlerinin meşruiyeti de tartışmalı mı? Orta
Doğu ülkelerinde ise Arap Baharı operasyonlarından önce
seçimlere katılım yüzde 90-95ti; size göre, o zaman Orta Doğu
yönetimleri Avrupadaki ülkelerin yönetimlerinden daha meşru. Sevsinler
sizin sadece parmak hesabından ibaret demokrasi ve meşruiyet
anlayışınızı.
Bu
teklifi getirirken bir diğer argümanınız da baroların
avukatların yetişmesine katkıda bulunacağı, daha aktif
olacağı, daha iyi hukukçu yetiştirilmesini
sağlayacağı iddiası. Bunu kim diyor? Son
atadığı 6 rektörden 4ünün uluslararası hiçbir bilimsel
yayını olmayan iktidar diyor. Bunu kim diyor? Bize çok okumuş
insan lazım değil, onları yönetmek zor; bize cahil insan
lazım. diyen iktidar diyor. Bunu kim diyor? Öğretim üyesi yetersiz
olan üniversitelere hukuk fakültesi açan iktidar diyor. Bunu kim diyor? Bir
veteriner hekimi getirip hukuk fakültesine dekan yapan iktidar diyor. Sizin bu
argümanınızın da hiçbir geçerliliği yok, durumunuz evlere
şenlik.
Şu
anda siz kendinizi devlet olarak görüyorsunuz; sizin aslında literatürdeki
karşılığınız hükûmettir, siyasi iktidardır
ancak siz bulunduğunuz yerin o kadar farkında değilsiniz ki
devleti korumak derken Hükûmetinizi, siyasetinizi, partinizi korumaktan
bahsediyorsunuz.
Tüm
bu sebeplerle, size anlatılanların, evrensel hukuka aykırı
ve hiçbir demokratik içeriğe sahip olmayan bu değişikliklerin
hukuksal mahiyetinin ne olduğuna yönelik çok faydalı
açıklamaların karşılığının
olmayacağını bilebilmek için âlim olmaya gerek yok çünkü sizin
hukukun evrensel ilkeleri ve niteliğiyle işiniz yok, siz hukukun
faydacı yönündesiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Devamla) Tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Devamla) Yani Hukuk bana ne kadar hizmet ediyor? diye
düşünüyorsunuz, hukukun totaliter yönetim anlayışınıza
ne kadar hizmet ettiğine bakıyorsunuz. O yüzden, ben şahsen
sizden hukuki anlamda bir gelişim beklemiyorum. Ancak yaptığınız
siyaseten de yanlış. Ülkenin tüm barolarını, tüme
yakın hukukçusunu karşısına alan hiçbir iktidar ülkeyi
yönetemez.
Komisyon
görüşmelerinde Sizin vicdanınız yok mu? diye sorulan bir
soruya AK PARTİ sıralarından bir milletvekili Yok. diye cevap
verdi. Şimdi Vicdanımız yok. diyenlere seslenmek istiyorum:
Siz bu vicdansızlıkla, 83 milyon yurttaşın
yaşadığı bu ülkede adaleti nasıl
sağlayacaksınız, hakkı hakkın sahibine nasıl
teslim edeceksiniz? Hukuk her şeyden önce vicdandır, vicdanı
olmayana ne anlatılır? Çok şey anlatılır da o ne
kadarını anlar? Vicdanı olmayınca hiçbirini anlamaz. O
zaman, sizi milletimizin vicdanına havale ediyorum. Biz anlatınca
anlamıyorsunuz ama sandık önüne gelince aziz milletimiz size tane
tane anlatır, hiç merak etmeyin.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Enez
Kaplan Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Kayseri Tekirdağ İzmir
Ümit
Beyaz Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
İstanbul Aksaray Denizli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Semra
Güzel Remziye
Tosun Dirayet
Dilan Taşdemir
Diyarbakır Diyarbakır Ağrı
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek
Çorum Aydın Antalya
Zeynel
Emre Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Turan
Aydoğan
İstanbul Bursa İstanbul
Alpay
Antmen Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
Mersin Adıyaman Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci
Dönemin Üçüncü Yasama Yılının son günlerinde, defalarca
eleştirdiğimiz şekilde görüşülen bir kanun yapımı
teklifiyle önümüze gelmiş olan Avukatlık Kanununun 21inci maddesi
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Kendi
söküğünü dikemeyen terziler gibi, kendi haklarını savunamayan,
daha doğrusu savundurulmayan, ağızları mühürlenen, elleri
ayakları bağlanan avukatlarımızı ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada
bulunan bütün milletvekillerimizin, milletvekili olmadan evvel
yaptıkları meslekler var. Bizi buraya oylarıyla gönderen
vatandaşlarımız gibi, meslektaşlarımız da bize
sorunlarının çözümü konusunda hem görev hem yetki vermiştir.
Milletvekili olmamız geçmiş mesleğimizle
bağımızı koparıp unutmak mıdır? Hepimizin
bir görevi de çok da iyi bildiğimiz bu sorunların çözümüne katkı
sağlamak değil midir? Burada sayısı bir hayli fazla olan
hukukçu milletvekilleri var. Hepimiz yargının sorunlarını
biliyoruz ama hukukçu milletvekilleri, mesleki tecrübeleriyle, hüküm verme
konusunda bizden bir adım daha ötedeler. Şu an milletvekili
olmaları, sorunlara göz yummalarını, dayatmaları kabul
etmelerini değil, var olan sorunlara çözüm bulmak için bu tecrübelerini
konuşturmalarını gerektirir.
Özellikle
iktidar partisi içindeki hukukçu milletvekillerine söylüyorum: Tarih bugünleri
de yazacaktır. Savunmanın, savunma haklarının, kendi
meslektaşları olan milletvekilleri itiraz edemediği için
ellerinden alındığı, yargının
kutuplaştırıldığı bir iktidar olarak
anılacaksınız. Bu kanun teklifinde imzası olan
milletvekillerimize soruyorum: Barolardaki sıkıntılardan birkaç
ay öncesine kadar haberiniz yok muydu? Bir zorunluluk varsa zamanında
yapılır. Genel Kurul bir kanunda düzenleme yapacaksa, zorunluluksa, o
konuda yapılan bir kanun değişikliği varsa bir bütün olarak
görüşülür. Canı istedikçe, kafası estikçe dönüp dönüp aynı
kanunda değişiklik yapılmaz. Daha birkaç ay önce Avukatlık
Kanununda değişiklik yaparken bu zorunluluk yok muydu? Zorunluluk
bir baronun Cumhurbaşkanına eleştiri getirmesinden sonra mı
hasıl oldu? Bu iktidar birileri istedi diye HSYKnin
yapısını bozdu, birileri istedi diye masum insanların
senelerce cezaevlerinde kalmasına göz yumdu, birileri istedi diye yüksek
mahkemelere atamalar yaptı, birileri istedi diye yargıda sürgünlere
imza attı.
Şimdi
bir torbaya atarak yargıyı boğmaya
çalışmanızı kim istiyor? İsim vermeden bir örnek
vereceğim: Geçmişte, bugün terör örgütü kabul edilen bir grubun
mensuplarınca kurulmuş avukatlık derneğinin yönetiminde
bulunanlar bugün Kandırıldık. diyebiliyorsa yarın da yine
siyasi bir angajmanla bir baroya kaydolanların kandırılma
ihtimali her zaman vardır. Geçmişte yaptığınız
savunmalar uykunuzu kaçırmıyorsa adaletin gereğini yerine
getirmişsiniz demektir; yastığa başınızı
gömdüğünüzde, vicdanınızla baş başa
kaldığınızda gözünüzün önünden
yıktığınız hayatlar geçmiyorsa adaletin gereğini
yerine getirmişsiniz demektir. Soruyorum: Bu teklifte imzası bulunan
hukuk kökenli sayın milletvekilleri, yarın bu teklif kabul edildikten
sonra rahat uyuyabilecek misiniz? Hiç mi kendinizi diken üstünde
hissetmiyorsunuz? İsminde adalet olan partinin mensupları olarak
Kandırıldık. savunması cezalandırmada bir anlam
ifade edebiliyor mu? Savunma hakkı kutsaldır. Kendi haklarını
savunmasına izin verilmeyen avukatların, kutuplaşan
avukatların vatandaşı savunması nasıl mümkün
olacaktır? Savunmacı kendini savunamıyorsa vatandaş ne
yapacaktır? Herkes savunmasını yaparken hakkaniyete uygun bir
şekilde dinlenilme hakkına sahiptir. İktidar ne yazık ki
Söz savunmanın. diyememiştir. Savunmanın susma hakkı
vardır ama iktidarın susturma hakkı yoktur. Ak baroya dâhil
olmayan avukatları hangi tehlikeler beklemektedir?
Jean-Jacques Rousseaunun dediği gibi: Yasama, yürütme ve
yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse anayasa yok
demektir; kuvvet kimdeyse o hâkimdir. Kuvvet ve kin siyasetinin bugün
geldiği nokta, Vurun kellesini! hâlini almıştır.
Bütünleyici yaklaşımın yerini biz ve onlar ayrımı
alırken iktidar, yandaşlarının saflarını
sıklaştırmak için buldukları yapay düşmanları
sahaya sürmekten, sanal sorunlar yaratmaktan çekinmemektedir. İktidar
tekelleşirken barolar çoklulaşırsa siz daha çok kandırılırsınız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlik, hekimlik ve
avukatlık; bu üç meslek insan hayatına derinden tesir eder;
öğretmene geleceğimizi, hekime canımızı ve
sağlığımızı, avukatlara ise özgürlüğümüzü
emanet ederiz. Ey bu kanun teklifini Genel Kurulun gündemine getirenler,
canımızı, malımızı ve özgürlüğümüzü emanet
ettiğimiz avukatlar bugün hangi şartlar altında
çalışıyor, hiç sordunuz mu? Dekanını bile hukukla
uzaktan yakından alakası olmayan meslek mensuplarından
atadınız, tabela niyetine açtığınız hukuk
fakültelerinden mezun olan avukatlarımız bugün asgari ücretin
altında çalışmayı kabul eder noktaya gelmişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Milletvekili.
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) Her sene binlerce yeni avukatın mezun olmasıyla
arz-talep dengesinin bozulduğu, azımsanamayacak bir bölümünün
ekonomik kaygılar taşıdığı bir sektörün
sürdürülebilir olması mümkün değildir. Eğer avukatları dert
ediyorsanız, çözüme tam da bu noktadan başlamalısınız.
Ne yazık ki ataması yapılmayan öğretmenler gibi hukuk
fakültesi mezunlarının da diploması sadece ailelerinin
duvarlarını süslemektedir.
Bugün
ülkemizde kendi avukatlarımız iş bulamazken yabancı
avukatlık büroları örtülü yollardan faaliyet yasaklarını
çiğnemekte, hatta bazı kamu kurumları Türk avukatlar yerine
yabancı avukatlık bürolarını tercih etmektedir. Avukatlar
da işçi avukat, patron avukat olarak bir ayrımı kendi içlerinde
zaten yaşıyorlar. Fazla mesai ücreti olmadan, düşük ücretle
çalışan avukatlar, avukat enflasyonu karşısında
kendilerini savunamamaktadırlar. Eğer bir eleştiri
yapılacaksa burada bölünmeye çalışılan barolara ve Barolar
Birliğine, kendi mensuplarını koruyacak mekanizmayı
kuramadıkları için yapılmalıdır; mesleğe yeni
başlayan, sigortaları yapılmayan, kendi sigortasını
kendi yatırmaya zorlanan avukatları koruyamadıkları için
eleştirilmelidir.
Değersizleştirilen
avukatlarımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurun
Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, günlerdir bu çoklu baro yasa teklifini konuşuyoruz,
ısrarla soruyoruz, niye diyoruz? Yani toplumdan -doğru- böyle bir
talep yok, avukatlar isyan ediyor, barolar ayakta ama bu soruya karşı
bir tek anlamlı cevabı sizden maalesef duymadık.
Bakın,
günlerdir burada bireysel mağduriyetlerden söz ediyorsunuz. Evet, bu
ülkede çok ciddi mağduriyetler var, hâlâ bu mağduriyetler devam
ediyor. Bu mağduriyetlerin birçoğunun nedeni de sizsiniz.
Adaletsizlik, hukuksuzluk diz boyu. Gerçekten bunlara son vermek mi
istiyorsunuz? O zaman, gelin, hep birlikte demokratik bir anayasayı
konuşalım, birlikte bu Meclis demokratik bir anayasa yapsın ve
bugün sözünü ettiğiniz bütün mağduriyetler de son bulsun. On sekiz
yıldır iktidarsınız neden bunu yapmıyorsunuz? Neden
yapmadığınızı biz çok iyi biliyoruz. Sanki bu ülkede
bütün kurumlar çok demokratik, demokratik bir şekilde işliyor, bir
tek baro kalmış, AKP baroyu demokratikleştirecek. Değerli
arkadaşlar, derdiniz demokrasi, adalet, hukuk değil, derdiniz
baroları gasbetmek, barolara egemen olmak, baroları tekelinize almak;
bunun için mücadele veriyorsunuz, bu teklifin özü de budur, siz burada bunu
söylemekten de imtina ediyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, sizin iktidarınız döneminde yaşanan
binlerce sorun var: Yoksulluk, işsizlik, kadın cinayetleri,
yolsuzluk, işkence, ayrımcılık,
kayırmacılık. Bakın, buradan başlayın adaleti
aramaya. Eğer adaleti tesis edecekseniz buradan
başlayacaksınız, bu sorunları gidermeye
çalışacaksınız. Ama dediğim gibi, dert adalet, hukuk,
demokrasi değil, sizin tek derdiniz tek adam rejimini bu ülkede mutlak
kılmak. Bunun için de bu tek adam rejimi karşısında
direnen, muhalefet eden herkesi tasfiye etmek istiyorsunuz, ortadan
kaldırmak istiyorsunuz. Bunu ilk defa da yapmıyorsunuz. Bakın,
siz, seçimde çıkmadığınız yerlerde ne
yapıyorsunuz? Kayyum atıyorsunuz. Baş edemediğimiz muhalifleri,
siyasetçileri ne yapıyorsunuz? Cezaevinde rehin tutuyorsunuz.
Basını ele geçirdiniz, yargıyı ele geçirdiniz, şimdi
de savunmayı ele geçirmek istiyorsunuz. Arkadaşlar, zaten ortada da
bir yargı maalesef yok; sadece padişahın kararlarını,
fermanlarını hayata geçirmeye çalışan, bunu hayata
geçirirken de saçmalayan, mantık sınırlarının
dışına çıkan bir yargı gerçekliğiyle biz
karşı karşıyayız.
Bakın,
size sadece iki örnek vereceğim, yargının içerisinde olduğu
durumu net bir şekilde anlamış olacağız. Gerçekten, bu
yargı pratiğinden biz yargı adına utanıyoruz,
umarım sizler de utanırsınız. Bakın, Demokratik
Bölgeler Partisi önceki dönem Eş Başkanı Sayın Mehmet
Arslan, Rosa Kadın Derneğine üye olmaktan tutuklandı. Hani, bu
kadın derneğine üye olma meselesi de ayrı bir garabet zaten.
Bakın, geçen hafta iddianame çıktı, iddianamede ne söyleniyor
biliyor musunuz? Deniliyor ki: Demirtaşa selam söylediği için
Selam söyleme meselesi, örgüt üyeliğine delil olarak iddianameye
geçmiş. Bakın, ne oluyor? Eş Başkanımız,
Sayın Demirtaşın bir avukatıyla telefonda görüşüyor;
avukat Edirne Cezaevinde Zeydanı ve Demirtaşı ziyaret
edeceğini söylüyor, o da telefonda diyor ki Selam söyleyin. Şimdi,
telefonlar dinlenmiş, iddianameye bu tapeler girmiş; o çok bilen
bağımsız yargıyı savunduğunu söyleyen savcı
iddianamede nasıl ele almış bu durumu? Diyor ki: Şüpheli,
Demirtaş denen şahsın avukatıyla görüşmüş, burada
Demirtaş denen şahsa selam göndermiş ve selam gönderirken de çok
heyecanlanmış; öyle anlaşılıyor ki bu bir örgüt
suçudur. Yani bu savcı denen şahıs, suç icat etmek için mantık
sınırlarının dışına çıkmış.
Şimdi, bu savcı niye mantık sınırlarının
dışına çıkıyor? Elbette ki talimat
aldığı için. Şimdi bir suç icat edecek, nasıl icat
edecek? İşte, böyle yollara başvuruyor.
Arkadaşlar,
diğer bir mantıksızlık ise açlık grevlerinde.
Biliyorsunuz, bu ülkede bir açlık grevi süreci yaşandı,
çocukları açlık grevinde olan annelerimiz alanlara çıktı,
bu hukuksuzluğu ifade etmek için, yine çocuklarının sesini
duyurmak için; tartaklandılar, şiddet gördüler,
yargılandılar. Şimdi, yine bir savcı çıkıp diyor
ki: Sözde anneler. Anneler için sözde kavramını kullanabiliyor.
Bakın, eğer sözde bir şey var ise o da bu yargının
kendisidir, bu yargının uygulamaları gerçekten de sözdedir.
Son
bir şeye daha dikkat çekeceğim arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) Bakın, partimize yönelik
algı operasyonlarında KCK davaları çok kullanıldı, her
gün bu kürsüde ifade ediliyor. Gerçekten hukuktan zerre kadar anlayan, adalete
güvenen kim var ise o KCK ana davalarının iddianamelerini okusun.
Bakalım, orada yargılanan nedir? Orada yargılanan demokratik
siyasettir, orada yargılanan Kürt siyasetinin kendisidir. Bakın,
orada suç olarak, örgüt üyeliğine delil
olarak konulan şeyler nedir, biliyor musunuz? 8 Mart, Nevruz
etkinliklerine katılmak
Parti binasına girip çıkmak bile suç
olarak konulmuş. Yani bundan daha vahimi ne, biliyor musunuz? Orada,
Adorno, terör örgütünün üyesi olarak ifade edilmiş. Yani Hitler Adornoyu
terörist ilan etmedi ama AKP ve yandaşlarıyla birlikte savcılar
Adornoyu terörist ilan etti.
Değerli
arkadaşlar, siz nereyi ele geçirdiyseniz çürüttünüz. Elinizi barolardan
çekin, bu çürümüşlüğe de bir son verin.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili
Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aynı
zamanda, buradan hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına
uygun davranacağına, namusu ve vicdanı üzerine ant içmiş ve
bu yemine bağlı kalan, günlerdir yürüyen, günlerdir haykıran,
gazlanan, coplanan, adliyeler önünde oturan, Meclis önünde sabahlayan 80 baro
başkanımızı ve bütün avukat arkadaşlarımı,
meslektaşlarımı da saygıyla selamlıyorum.
Ne
getiriyor bu teklif? Çoklu baro sistemini getiriyor özetle ve temel olarak,
diğer bütün maddeler de hemen hemen bu sistemin uyarlamasıyla ilgili.
Şimdi, amaç ne? Seçimle biz barolara hâkim olamıyoruz. Baroları
nasıl ele geçirelim? Kendimize yeni barolar kuralım. Şimdi,
baroların kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu
olduğunu günlerdir anlatıyoruz. Kamu kurumları nasıl
bölünemiyorsa, kamu kurumu niteliğindeki barolar da, yargının
bir parçası olan, savunmanın kutsal görevini yerine getiren barolar
da bölünemez, parçalanamaz değerli arkadaşlar. Bu, ülkenin üniter
yapısına aykırıdır. Bu, Anayasaya
aykırıdır. Bu, bölücülüktür. Bundan en kısa zamanda
pişmanlık duyacaksınız diğer yasalarda olduğu
gibi, yine vazgeçmeye çalışacaksınız.
Şimdi,
daha önce şöyle bir örnek de vermiştim Komisyonda: KHKlerle bir sürü
hukuk derneği kapattınız. Mutlaka sizin de aranızdaki
hukukçuların üye olduğu dernekler vardı. Şimdi, bu paralel
baroyla, aslında bu yapıların önünü açıyorsunuz.
Bakın, bir örnek vereceğim: 15 Temmuzdan sonra, o birlikte üye
olduğunuz dernekteki avukatlarla birbirinizin telefonlarını
açmadınız, biliyor musunuz? Evet, bizim ceza hukuku hocamız
derdi ki savunma için: Cicerodan başka kimse kendisini çok iyi bir
şekilde savunamaz. Herkesin savunmaya ihtiyacı var, avukatların
da savunmaya ihtiyacı var. Bir gün savunmaya ihtiyacınız
olduğunda belki kuracağınız paralel barodan
arkadaşlarınızı arayamayacaksınız, belki onlar
sizin telefonlarınızı açmayacak. Yapmayın bunu, doğru
bir şey değil. Bunları yaşadık, siz
yaşadınız. O yüzden, buradan, bu teklifin hâlâ geri çekilmesi
mümkün, çekilmesini bir kez daha hatırlatıyoruz.
Şimdi,
çok hazin, çok acı. İstanbul işgal altındayken,
Yunanlılar İzmire çıktığında, İstanbulda
Sultanahmette miting düzenlenebiliyor. Miting düzenleniyor, protestolar
yapılıyor ama avukatlar kendilerini ilgilendiren bu yasayla ilgili
görüş bildiremedikleri gibi, hazırlık aşamasında
hiçbir şekilde kendilerine sorulmadığı gibi, Meclise
gelemiyorlar. Binbir türlü mücadele verdiler Komisyonda görüşülürken
Meclise girmek için, bugün dilekçe vermek için; maalesef engelleniyorlar.
Yapmayın değerli arkadaşlar, işgal altındaki
İstanbulda bile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına bu
davranış, bu reva görülmemiş. Bu, doğru bir şey
değil. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, barolarda -ben
de daha önce konuşan arkadaşlarımız gibi yönetimlerde görev
aldım- siyaset olmaz; barolarda mesleğin ilkeleri olur, mesleğin
onuru olur, mesleğin kuralları olur. Hangi
arkadaşımıza eğer bir saldırı
gerçekleşmişse siyasi görüşüne bakılmaksızın hep
birlikte, omuz omuza yanında olduk, mücadele ettik, aynı baro
odasında oturduk, aynı hukuksuzluğu eleştirdik, aynı
hâkim hakkında konuştuk; ne zaman bir
meslektaşımızın sorunu olsa hiçbir şekilde ayrım
gözetmeksizin, hep beraber yanında durduk, durmaya devam ediyoruz ama bu
yasa teklifi geçerse bu olmayacak, baro odaları bile ayrılacak,
barolar ayrılacak ve bu, ülkeye de sirayet edecek. O yüzden, bu yasa
teklifi savunmayı bölmüyor sadece, baroları bölmüyor, ülkeyi bölüyor
değerli arkadaşlar, ülkeyi bölüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Genç arkadaşlarla
ilgili içine bir de şeker katmışsınız bütün, böyle,
bu, zehirli yasalarda yaptığınız gibi. Genç
arkadaşlarımın çok fazla sorunu var, günlerdir anlattık.
Baroların kesesinden onlara bir iyilik yapmayın; gelin, o zaman kendi
kesenizden yapın, iktidarın topladığı vergilerden
fedakârlık yapın. Yeni büro açan arkadaşlardan beş yıl
vergi almayın, ondan sonra, primlerini düşürün, KDVyi düşürün,
CMK tarifesini avukatlık asgari ücret tarifesine eşitleyin, işçi
avukatlarla ilgili bir yönetmelik çıkmıştı, iptal edildi,
taban ücretini belirleyin, insani koşullarda, mesleğin vakarına
yakışır bir şekilde mesleklerini icra etmelerini
sağlayın. Gelin, bunları yapalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Yapın, biz de inanalım sizin
samimiyetinize ama samimi değilsiniz. Meclis ara verecek. Önümüzdeki
ekimde de seçimler var. Apar topar, corona morona Hak getire; Bir an önce
yetiştirelim, baroyu ele geçirelim. anlayışıyla iki
haftadır burada bu çalışmayı sürdürüyorsunuz.
Bu
teklif hukuk devleti ilkesine aykırı. Bu teklif hukukun
üstünlüğüne aykırı. Bu teklif, yargı
bağımsızlığına aykırı, savunmanın
kutsallığına aykırı, üniter yapımıza
aykırı, vicdana aykırı, Anayasaya aykırı,
insanlığa aykırı diyorum ve bu teklifi reddediyoruz, sizler
de ret verin diye son bir kez çağrıda bulunuyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
Üyeler arasında anlaşmazlık var.
Elektronik
cihazla oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
22nci
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Enez
Kaplan İsmail
Tatlıoğlu
İzmir Tekirdağ Bursa
Ümit
Beyaz Ayhan
Erel Dursun
Ataş
İstanbul Aksaray Kayseri
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Adana
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Aydın İstanbul Antalya
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
Adıyaman Antalya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Remziye
Tosun Semra
Güzel
Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun
Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte kanun teklifinin 22nci maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Heyetinizi bir kez
daha saygıyla selamlıyorum.
1136
sayılı Kanuna geçici bir madde eklenmiştir. Geçici madde 23 -
Görev sürelerine bakılmaksızın tüm barolarda baro
başkanlığı, yönetim, disiplin ve denetleme kurulu
üyelikleri ile Türkiye Barolar Birliği delege seçimleri 2020
yılı Ekim ayının ilk haftasında; Birlik
Başkanlığı, yönetim, disiplin ve denetleme kurulu
üyelikleri seçimleriyse 2020 yılı Aralık ayı içinde
yapılır. denilmektedir.
Sayın
başkan, değerli milletvekilleri; demokrasi ve hukuk mücadelesini
savunmak adına önüne çıkan bütün engelleri bir bir aşan ve
Meclis çatısı altında temsil hakkı elde eden İYİ
PARTİ milletvekilleri olarak bizler, iktidarın sayısal çoğunluğuna
güvenerek getirdiği ve noktasına dokunmadan geçirme iddiasında
bulunduğu bütün yasa tekliflerinin Anayasamıza uygun olması
için var gücümüzle mücadele veriyoruz. Komisyonda teklif görüşülürken
muhalefet partisi olarak görüşlerimizi ifade ettik, bu yasanın
Anayasaya aykırılığını anlattık. Sesimizi
sağır kulaklara duyurabildik mi? Hayır, duyuramadık.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; barolar, 1136 sayılı
Avukatlık Kanununun Barolar başlıklı 76ncı
maddesinin birinci fıkrasına göre kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşlarıdır. Baroların yargı erkinin kurucu
unsurlarından biri olması ve kamu kurumu niteliğinde
olmaları nedeniyle, çoklu baro uygulaması, devletin üniter
yapısıyla bağdaşmamaktadır. Çoklu baro
uygulaması, baroların şu anki kamu tüzel kişiliği
niteliğine zarar verir, devlet kurumunun yapısıyla da
uyuşmaz. Çoklu baro sistemi, kamusal faaliyetler olan ve uygulamada
baroların yetki alanında olan Ceza Muhakemesi Kanunu, adli
yardım ve disiplin işlemleri gibi kurumların
işlevsizleşmesine sebep olur. Bu gibi faaliyetler, gelecekte müstakil
baroların mevcudiyeti nedeniyle muhtemelen Adalet
Bakanlığına devredilecektir ve bu durum da yargı erkinin en
önemli unsurlarından savunma faaliyetlerinin Bakanlık bünyesinde
yürütülmesine ve doğal olarak politize olmasına vesile
olacaktır. Baroların yetkilerinin azaltılması ve bazı
kamusal faaliyetlerin bakanlıklara bağlanması çoğulcu
demokrasilerde örneğine rastlanmayan, otokrat rejimlerin ise ayırt
edici özelliklerindendir.
Avukatlık
mesleği, Avukatlık Kanununun 1inci maddesi uyarınca kamu
hizmeti güden serbest bir meslektir. Avukatlık mesleğinin serbest bir
meslek olması savunmanın
bağımsızlığının teminatıdır ancak
kamuoyunda çoklu baro olarak ifade edilen sistemin kurulması hâlinde oluşacak
müstakil ve politize baroların oluşumu, hâlihazırda siyasi
baskı altında karar almak zorunda olan hâkimlerin de içerisinde
bulundukları durumu zorlaştıracaktır. Coğrafi teminata
sahip olmayan hâkimler, iktidar partisinin barosuna kayıtlı
avukatların davalarına bakarken objektif karar veremeyecektir. Zira
günümüzde pek çok hâkim, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
siyasallaşmış doğası gereği, çoğu zaman
objektif kriterlere göre karar verememekte, verdiklerinde ise tayin yahut
sürgün tehdidi altında görevlerine devam etmektedirler. Bu durum da
yargı erkinin gerektiği gibi işlememesine, adil yargılama
hakkının zarar görmesine ve adli faaliyetlerin daha fazla politize
olmasına neden olacaktır. Mevcut sistemde avukatların delegeyle
temsili, avukat sayısı 100den fazla olan barolar, 100den sonraki
her 300 üye için ayrıca birer delege seçerler şeklindedir. Delege
temsiliyeti noktasında oldukça adaletli olan bu sistem, yasayla 5 binden
fazla üyesi olan illerde adaletsiz bir şekilde düzenleniyor. Bunu
doğru bulmadığımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işık.
Buyurun Sayın
Işık.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK
(Van) Sayın Başkan, değerli üyeler; Türkiyede yargı
kurumlarına duyulan güvenin ne kadar az olduğunu neredeyse kürsüye
gelen her konuşmacı ifade ediyor. Mahkeme süreçlerinden önce
işkenceli gözaltı süreçleri, gizli tanıklar, yıllarca
hazırlanmayan iddianameler, çok uzun tutukluluk ve yargılama süreçleri
yargıya duyulan bu güvensizliğin temel nedenleridir. Bu yargı
sisteminin verdiği infaz kararlarıyla cezaevlerindeki tutsaklara
yönelik neredeyse her gün işkence ve kötü muamele haberleri gündeme
gelmektedir. Yargı sistemi, maalesef, adalet dağıtmaktan oldukça
uzaklaşmıştır. Çünkü yargının temeli olan
savcı, hâkim ve avukatlık sisteminin ilk ikisini çökerttiniz, HSKyi
referandumla dönüştürdünüz; yetmedi, 20 Temmuz OHAL ihraç darbesiyle her 3
hâkim ve savcıdan 1ini sorgusuz sualsiz ihraç ettiniz, keyfî bir
şekilde kendi yandaşlarınızı atadınız. Bu yasayla
sıra şimdi savunmada.
Türkiye,
Adalet Endeksi sıralamasında ilk 100 ülke sıralamasında
bile değil. Türkiyede en temel sorunlardan birinin adalete olan
güvensizlik olduğu ortadadır. Özel af uygulamaları, hasta
tutsaklar meselesi, cezaevindeki koşullar, hak ihlalleri ve tutsaklara
dönük uygulamalar bu güvensizliğin temel nedenleridir. Yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
tartışmaları, gözaltı, işkence, yargılama
sürelerinin uzunluğu 90lı yıllardaki devlet güvenlik
mahkemelerinin devamı gibidir.
Gerçek
şu ki bu kara adalet tablosu içerisinde toplumda haksızlığa
uğrama duygusu, adalete, hukuka güvensizlik günden güne artmaktadır.
Peki, iktidarınız ne yapıyor? Tabii ki yargıya duyulan
güveni artırmıyor; kayyum atamadığı, kendine angaje
edemediği, yandaşlaştıramadığı meslek
kuruluşlarına saldırıyor. Barolar başta olmak üzere
tüm meslek kuruluşları, avukatlar, doktorlar, mimarlar, mühendisler
sadece mesleklerinin onurunu korumuyor; aynı zamanda liyakatin, hak ve
özgürlüklerin ve bilimin savunusunu yapıyor. Sendikacılık
alanında yaptığınız saldırıyı bugün bu
alanda da yapmak istiyorsunuz. İşçilerin ve kamu emekçilerinin
güvencelerini ortadan kaldırdınız, emeklilik yaşını
ve primini yükselttiniz, elde avuçta satacak, özelleştirecek hiçbir
şey bırakmadınız, şimdi kıdem tazminatlarına
göz dikmişsiniz. Siz bunları yaparken emekçiler için hiçbir şey
yapmadan baskıyla, tehditle üye sayısını 25 kat
artıran yandaş sendikalarınız, emekçiyi savunacağına
gasplarınızın altına imza atıyor.
İşte,
sendikalarda yaptığınız gibi barolarda da kendinize
yandaş barolar oluşturmak ve savunma hakkını
etkisizleştirmek istiyorsunuz. Savunma dokunulmazlığı,
baroların yapısıyla doğrudan
bağlantılıdır. Bu yasayla hedeflenen, iki bin altı yüz
yıllık geçmişi olan baroyu, fiilen
etkisizleştiremediğiniz vazgeçilmez savunma hakkını
zapturapt altına almaktır.
Tarihe
baktığınızda, avukatlık mesleği, sadece
engizisyona bağlanan Orta Çağ Avrupa hukukunda
baskılanmıştır. Siz de bugün, bu yasayla Orta Çağ
hukukunu uygulamak istiyorsunuz. Daha bu yasa çıkmamış,
onaylanmamış, yayınlanmamış, siz, iki ay sonraya
delege seçimlerini, yıl bitmeden de baro yönetimlerini yeniden dizayn
etmeyi planlamışsınız bile. Aceleniz ne? Böyle önemli bir
değişikliği hangi ihtiyaca binaen yapıyorsunuz?
Avukatların yüzde kaçı bu değişikliği uygun görüyor?
Bu düzenleme, avukatların değil, tamamıyla AKPnin
ihtiyaçları için gündemde. Derdiniz, baroların daha demokratik
temsilini sağlamak, avukatların çalışma
koşullarını iyileştirmek, işsiz avukatların
sorunlarını çözmek değil; derdiniz, hak ve adaleti topluma
ulaştırmak da değil; tek derdiniz, tüm baskı
politikalarınıza rağmen boyun eğmeyen avukatları
teslim almak, hâlâ teslim alamadığınız hâkim ve
savcıları yandaş barolarınızla
baskılamaktır. Derdiniz, hukukun üstünlüğünü, adaleti
sağlamak olsaydı kadın katliamlarını, çocuk
istismarlarını önler, faillerini salıvermezdiniz,
işkencecileri korumaz, yargı önüne çıkarırdınız.
Tüm müdahalelerinize rağmen, AİHMde ihlal şampiyonu
olmuşsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
20 Temmuza darbe diyemezsiniz, olmaz!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUAZZEZ
ORHAN IŞIK (Devamla) Temel hakların korunması için değil,
yok etmek için beş yıldır
çıkartmadığınız kanun kalmadı. Bugün, İstanbul
Sözleşmesi de dâhil, temel hakları koruyan bütün düzenlemeleri
kaldırmak istiyorsunuz. Ne yargılama süreçleri ne de verilen cezalar
adil değil. Bu düzenlemeyle, hukukun üstünlüğünü yok edip tabutuna
son çiviyi de siz çakıyorsunuz, hak ve adalet duygusuna ihanet
ediyorsunuz. Yıllardır mağdur edebiyatı yapıyorsunuz.
Saltanatınızı kurdunuz, emeği sömürerek emekçileri,
halkı yoksullukla yüz yüze bıraktınız. İş
cinayetlerine, kadına yönelik şiddete, çocuk istismarlarına göz
yumarak milyonlarca insanı siz mağdur ettiniz. Şimdi de size
biat etmeyenleri bu zulüm politikalarınıza karşı
savunmasız bırakmak istiyorsunuz. Siz de biliyorsunuz ki zulmünüz
sonunuzu getiriyor. Zulümle abat olanın sonu berbat olur.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Antalya
Milletvekili Cavit Arı.
Buyurun
Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)
CAVİT
ARI (Antalya) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bakın, ortada 2 ortak var: Bir tarafta,
yargının bağımsızlığının ve
tarafsızlığının yok olmasından en küçük
endişe duymayan, yargının iddia ve yargı
kısmını zaten siyasallaştırmış, etkisi ve
kontrolü altına almış, yasaların herkese tarafsız ve
adil uygulanması yani yargının tarafsızlığı
ve bağımsızlığı konusunda halkın güveninin
yüzde 38lere düşmesine sebep olan, şimdi uzun zamandır
hedeflediği bağımsız savunmanın da
bağımlı savunma hâline getirme ve bölünme planını
uygulamaya koyan iktidar; diğer tarafta, iktidarın yargıya
bakış açısına, ülkenin temel değerlerine
karşı tutumuna direnen ve bu nedenle kendisini destekleyen, seçen
meslektaşlarının mücadelesini unutan; sözde dile getirdiği,
savunduğu ilkelerini çıkarı için bir tarafa koyan; Koltuk kalsın
da itibarım olmazsa olmasın. diyen bir kişi. Bir kişi
diyorum çünkü 80 baro başkanı ve birlik delegelerinin hemen hemen
tamamı, kendi yönetiminin ve kurullarının neredeyse yine
tamamı bu kişiyi Türkiye Barolar Birliğinin meşru
Başkanı olarak görmüyor.
Değerli
milletvekilleri, birkaç konudan sırayla bahsetmek istiyorum. Yıl
2014, Mayıs ayı; Danıştayın 146ncı kuruluş
yıl dönümü töreni. Dönemin Türkiye Barolar Birliği Başkanı
konuşur ve şöyle der: Bugün avukatlık mesleğinin sorunlarını
çözecek, birey olma mücadelesini başarıya ulaştıracak bir
avukatlık kanununa acilen ihtiyacımız vardır. Böyle bir
kanun ancak Türkiye Barolar Birliği ve baroların öncülüğünde
hazırlanabilir. Biz, bu amaçla, Türkiyenin tüm bölgelerinden
katılım sağlayarak bir çalışma komisyonu kurduk ve
taslağımızı hazırladık. Aynı dönemde Adalet
Bakanlığı çatısı altında ayrı bir komisyon
daha kuruldu. Bahsettiğim komisyonca hazırlanan ve Adalet
Bakanlığınca üzerinde bir kısım
değişiklikler yapılarak ilgili kurumların görüşüne
sunulan taslağın baroların delege yapılarını
-bakın- temsilde adaleti hiçe sayarak düzenleyen,
avukatlığı sermaye şirketleri eliyle yürütülen ticari bir
faaliyet hâline getiren düzenlemeleri başta olmak üzere, çeşitli
hükümlerine dair çekincelerimizi ortaya koyduk. Bu, yeni bir vesayet
düzenlemesidir. Konuşmanın devamında dönemin Başbakanı,
Türkiye Barolar Birliği Başkanına Densiz! diyerek salonu terk
eder.
Değerli
arkadaşlar, şu an hâlihazırda hâlâ Türkiye Barolar Birliğinin
internet sitesinde yer alan mevcut bir taslak var; Türkiye Barolar Birliği
tarafından hazırlandığı söylenen bir avukatlık
taslağı, bakın, hâlihazırda Türkiye Barolar Birliği
internet sitesinde mevcut. Bu taslağın 77nci maddesi her ilde 1
baro., 114üncü maddesi de Avukat sayısı 100den fazla olan
barolar, 100den sonraki her 300 üye için ayrıca birer delege seçer. şeklinde;
2014 Mayıs ayı. Değerli arkadaşlar, bu taslakta ne çoklu
barodan ne de delege sayısıyla ilgili mevcut düzenlemeden
bahsedilmekte.
Değerli
arkadaşlar, yine 12 Mayıs 2014 tarihli Türkiye Barolar
Birliğinin Adalet Bakanlığına bir yazısı var.
Bakın, bu yazı da yine hâlihazırda Türkiye Barolar Birliği
internet sitesinde mevcut. Bu yazıda, Adalet Bakanlığına
hitaben yazılan bu yazıda, baroların delege yapılarının
temsilde adaleti ortadan kaldıracak şekilde yeniden düzenlemesinin doğru
olmadığı ifade edilmekte, 2014 tarihinde. Değerli
arkadaşlar, bu yazı, şu an işte ortak diye ifade
ettiğim Türkiye Barolar Birliği Başkanının
imzasını taşımakta.
Yıl 2018, Türkiye
Barolar Birliği Başkanın beyanatı var değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
CAVİT ARI (Devamla)
Kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarının parçalanıp
etkisizleştirilmesinin FETÖ projesi olduğu ve FETÖye yakın
akademisyenler tarafından uzun süredir hazırlandığı
ifade edilir, 2018de.
2020 yılına
geliyoruz; 2020 yılında avukatlık taslağıyla ilgili
geçen bilgilerin doğru olmadığına dair yine Adalet
Bakanının ve Barolar Birliği Başkanın
açıklaması. İşte, yine, sizin ortağınız olan
ve bu süreci birlikte yürüttüğünüz şahsın bir
açıklaması var değerli arkadaşlar; bakın basında
çıkan haberde diyor ki: Nitekim, bir ilde isteyenin istediği kadar
baro kurması gibi bir düzenleme Anayasaya açıkça
aykırıdır. Bununla birlikte, yine aynı şekilde Böyle
bir proje, alternatif baro, çoklu baro FETÖnün, PKKnın, DHKP-Cnin
hayalidir. şeklinde bir açıklaması var; bilginiz olsun,
bunları size şimdiden söyleyeyim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT
ARI (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Yine,
30 Haziranda, Birlik Başkanının Çoklu baro sistemi mezhepçi,
etnikçi, marjinal baroların türemesine yol açan bir sistemdir.
şeklinde ifadesi olduğunu sizlere buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada yargının tarafsızlığı ve
bağımsızlığı açıkça zedelenmektedir. Bu
düzenlemeden bir an evvel vazgeçilmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Hepinize
saygı ve sevgiler sunuyorum.
Çok
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
22nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
23üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz Enez
Kaplan
İzmir İstanbul Tekirdağ
Ayhan
Erel Dursun
Ataş Ahmet
Kamil Erozan
Aksaray Kayseri Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Remziye
Tosun Semra
Güzel Hişyar
Özsoy
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Aydın İstanbul Antalya
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı Murat
Bakan
Adıyaman
Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili
Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun
Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, izin verirseniz, zihinlerinizi biraz da başka
ufuklara çekmek için okuduğum yerden devam edeceğim.
Bugün
öğleden sonra, biliyorsunuz, Doğu Türkistan konusunda bir önerge
verdik ve bu salonda bulunanların hemen hemen hepsi, farklı tonlarda
da olsa Doğu Türkistanda bir mezalim olduğunu kabul ettiler; kabul
ettiler ama her zaman olduğu gibi bunu biz daha evvelde
yaşadık- iktidarın eylemi ile söylemi birbirini tutmuyor, o
güzel laflara rağmen oylamaya gelince hayır diyerek geçip gittiler.
Hatta bazıları Ne yapacağız yani savaş mı
açacağız Çin Halk Cumhuriyetine? dedi. Hiç öyle savaşa filan
gerek yok; o mezalimi yapan insanların isimleri, soyadları,
fotoğrafları piyasada dolaşıyor; yapacağınız
şey çok basit, bir mesaj vereceksiniz, ordu filan göndermeye gerek yok.
Yapacağınız şey, o 15 kişiye, 20 kişiye Türkiyeye
seyahat yasağı koymak; bu kadar basit. Bunu anlamayan zaten
muhatabımız olamaz.
Suriyeye
geçeyim izin verirseniz. Temizlik devam ediyor, bizim temizlik başka türlü
devam ediyor. Ruslar, Esadla birlikte temizliğini yaparken biz
taşeron kullanıyoruz. O taşeron kullanmanın bir
mantığı var, hiç olmazsa şehit vermiyoruz. diyeceksiniz.
Çünkü, anlaştığımız bir grup teröristi başka bir
grup teröriste karşı kullanıyoruz ve birbirlerine
kırdırıyoruz ama sonunda birileri sağ kalacak. O sağ
kalanlar da maalesef bizim masamıza getirip faturayı koyacaklar. Onun
da ismi HTŞ maalesef ve neden olduğunu bilmediğimiz bir
şekilde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası sadece Türkiye
vatandaşları veya piyasası için para basmıyor, bugünlerde
Suriye piyasası için de para basıyor, darphanede basıyor,
basıyor da basıyor.
Bir
de şöyle bir sorunumuz var: Orada bizimle birlikte iş birliği
içinde bulunanların maalesef sicilleri çok karanlık. Yani,
bunların geçmişte nerelerde, ne gibi fotoğraflar verdiklerini
görseniz bunların savaş suçlusu olarak toparlanıp götürülmeleri
lazım.
Bu
arada, tabii, Suriye ile Libya arasında garipsenecek bir trafik devam
ediyor. Aşağı yukarı iki günde bir Gaziantepten 30 tonluk
uçaklar kalkıyor -bunlar herhâlde lahmacun ve baklava götürmüyorlar-
Libyaya gidip boş dönüyorlar. Dolayısıyla, bu hizmetin
karşılığında Libyanın cömertliğinin ne
olacağı konusu da maalesef bu ay ortaya çıktı. Çoğunuz
bilmiyorsunuz ama bize bu ay başında Libyalılar 8 milyar dolar
ödediler, 8 milyar dolar ödediler; Bir hizmet alımı yapıyorlar
galiba. Bu 8 milyar doları nerede kullanırsınız ben
biliyorum, herkes de yakında öğrenir.
Başka
bir cephesine geçeyim. Maalesef, 4 Temmuz gecesi Türk Silahlı
Kuvvetlerinin de kontrol altına almaya çalıştığı
Vatiyye Hava Üssüne bir hava saldırısı yapıldı.
Kimler tarafından yapıldığına ilişkin bilgiler
var ama şöyle bir riskle yeniden karşı karşıya
olduğumuzu anladık biz: Nasıl Suriyeye hava savunmasından
yoksun olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini gönderdik ve maalesef
şehitler de verdiysek şimdi yine hava savunmasından yoksun bir
şekilde Libyada Mehmetçiki, maalesef, risk altına sokmuş
durumdayız. Ha, bana sorarsanız S-400leri oraya gönderin, nasıl
olsa orada F-35 de yok, istediğiniz gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Mehmetçikini orada savunma imkânına kavuşursunuz.
Aslında
söylenecek çok şey var da izin verirseniz akşamı bitirirken ben
biraz değişik bir noktada bitireyim. Klasik edebiyat eserlerinden
örnekler vereceğim. Son zamanlarda en çok okunan kitaplardan bir tanesi
-klasikler anlamında- Don Quijotedu, karakterlerinden biri de Sancho
Panzaydı; geçti modası, şimdi bunun yerine insanlar Shakespeare
okuyorlar; Shakespeare okurken de en çok okudukları Hamlet. Hamlet
deyince ne gelir aklımıza? Bir cümle geliyor tabii ki: Olmak ya da
olmamak, işte bütün mesele bu. Ben size birkaç satır
okuyacağım, 16ncı yüzyılın sonundan birkaç satır
okuyacağım: Gözü dönmüş talihin sapanına, oklarına
için için katlanmak mı daha soylu, yoksa bir dertler denizine karşı
mücadele edip son vermek mi onlara? Kim katlanırdı yoksa zamanın
kırbaçlarına, küfürlerine, zorbanın
haksızlığına, kibirli adamın hakaretine, hor görülen
aşkın acılarına, adaletin gecikmesine, devlet görevlisinin
kendini bilmezliğine, sabırla bekleyen erdemli kişinin
değersiz insanlardan gördüğü muameleye? Bunları ben uydurmadım,
bunları 16ncı yüzyılın sonunda Hamlet söylüyor. Oradan
nereye geleceğiz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Erozan.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) - Maalesef, iktidar bugün de aynı soruyla
karşı karşıya: Olmak ya da olmamak
Bunu Ölmek veya
ölmemek
diye de tercüme edebilirsiniz. Bunun cevabını da
halkımız ilk seçimde sandıkta verecek.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Hişyar Özsoy.
Buyurun
Sayın Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)
HİŞYAR
ÖZSOY (Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, iki gündür konuşuluyor; sanırım bu barolar
yasasıyla ilgili neredeyse konuşulmayan bir şey kalmadı.
Ben sadece basitçe bir gözlememi paylaşmak istiyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisi, özellikle 2016 darbe girişiminden bu yana bir
siyasal eğilimde hareket ediyor. Bu siyasal eğilim tekçilik ve
merkeziyetçilik yani İktidarı mümkün mertebe tek elde tutalım,
merkezileştirelim çünkü çok fazla sıkıntımız,
sorunumuz var, biz bu şekilde meselelerimizi aşabiliriz.
Şimdi,
bize dört beş yıldır şu Mecliste dahi sürekli olarak tek,
tek, tek, tek tek diyen Adalet ve Kalkınma Partisi bu barolar
yasasını savunmaya çalışırken çoğulculuktan
bahsediyor. Gerçekten ilginç bir durum. Bir, çoğulculuktan bahsediyor; iki
desantralize bir yapıdan bahsediyor mümkün mertebe hani başka
barolara da müsaade eden. Şimdi ben bakıyorum buradaki
arkadaşların birçoğuna, bu yasayı savunurken gerçekten
kıvranıyorlar çünkü bu yasanın çok savunulacak bir tarafı
yok. Birçok arkadaşımız ifade ettiler, seçim dediğiniz
zaman temsilde adalet en temel ilkedir. Basit bir örnek; bakın,
arkadaşlar diyor ki 190 avukatın temsil edildiği bir baro ile 5
bin avukatın temsil edildiği bir baro aynı delege sayısına
sahip olacak. Şimdi ben tek tek soruyorum size, mesela Grup Başkan
Vekili burada: Ya siz bunu gerçekten adil görüyor musunuz? Çok samimiyetle
söylüyorum. Çıkın, deyin ki Vallahi billahi, tallahi bu adildir.
Bakın ben de söz veriyorum HDP Milletvekili olarak oy vereyim bu yasaya
ama siz de diyemiyorsunuz çünkü bunun adil bir tarafı yok.
Şimdi
mesele şu: Birbirimizi kandırmayalım öyle demokrasiymiş,
temsilde adaletmiş; biz bütün bu kavramların içini bu Mecliste
boşalttık. Mesele basitçe şudur: HDPnin belediyelerini
alamıyor musunuz? Alamıyorsunuz. Bakın, gelin en güçlü
ağır toplarınızla aday olun, biz bir dahaki seçimde
Diyarbakırı yine alacağız, niye? Çünkü halk bizde karar
kılmış, böyle bir tercih... Bakınız, aldınız
kıymetli Belediye başkanımız Gülten Hanımı hapse
attınız değil mi? Bakın, üstüne Doktor Selçuk
Mızraklıyı da hapse attınız ama böyle dikiş
tutturamayacaksınız. E, tamam biz seçimle alamıyoruz bir yöntem
olarak ne yapalım? Kayyum, HDPli belediyelere kayyum
atayacağız. Barolar ses çıkarıyor ne yapacağız,
biz baroları nasıl kontrol edeceğiz? Seçimle alamıyoruz;
biz o zaman baroların yasasını değiştirelim, delege
yapısını değiştirelim bu şekilde alalım.
Barolardan sonra Savaş bir halk sağlığı sorunudur.
dediği için yargılanan doktorlara gideceksiniz çünkü Türk Tabipleri
Birliğini denetime alamıyorsunuz, bu defa Türk Tabipleri Birliği
seçimine muhtemelen müdahil olacaksınız. Yetmedi, bakın, benim
bildiğim kadarıyla siyaset sosyolojisi tarihinde iktidarda olup 3e
bölünen ya da bir iktidar partisinin içinden 3 tane parti
çıkmışlığı yoktur.
KADİR AYDIN (Giresun)
Ona rağmen hâlâ ayaktayız.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Maşallah(!)
Bakın, 2 tane parti,
olur da siyaseten yeni bir alan açabilir kaygısıyla şimdi de
diyorlar ki: Biz seçim yasasını değiştirelim, Siyasi
Partiler Kanununu değiştirelim. Ya, on sekiz yıldır
iktidardasınız; en rezil, en rezil olan yüzde 10 baraj
uygulamasına dahi bir şey yapmamışken sanki o rezalet,
yüzde 10luk ülke barajı yetmiyormuş gibi yüzde 20lik bölge barajından,
bilmem yüzde 5lik ne barajına, 3 tane barajdan bahsediliyor.
Bakın, şimdi bir
parça siyaset sosyolojisi bilen şunu bilir: Siyasi partiler de hareketler
de insanlar gibidirler, ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkarlar ama
zaman içerisinde tükenirler.
Bakın, iktidarda
kalmak için o kadar çok kural, kaideyi değiştiriyorsunuz ki sırf
siz iktidar da kalasınız diye ülke istikrarsızlaşıyor,
nasıl mı? Şu baro yasasını
değiştireceksiniz, belki dört yıl kadar baroları
denetiminize alacaksınız tepeden. Şimdi, Türkiyenin yüz
binlerce avukatı bunun için sizi sevecek mi, size gönül mü verecek?
Dünyadaki imajınız ne olacak? Türkiyenin adalet karnesi, demokrasi
karnesi, hukuk karnesi çok mu iyi olacak? Yani sırf siz iktidarda
kalasınız diye bütün bu kurumları ele geçirmek zorunda mısınız?
Siz farkında değilsiniz, bakın, çok ilginç bir diyalektik durum
söz konusu; bundan sonra bu tür yöntemlerle iktidarda kalmaya devam ederseniz,
inanın, bu ülkeyi istikrarsızlaştırmaktan başka bir
şey yapmayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Hemen
toparlıyorum Başkan.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bu ülkede
herkes bir şekilde savunma hakkına ihtiyaç duyuyor -daha önce
söyledim, yanlış anlaşılmasın- bu ülkede herkes
sırasıyla bir şekilde yargılanıyor. Bu ülkeye adil
yasalar yapın, herkesin savunma hakkına ihtiyacı muhakkak oluyor
bu memlekette. Onun için, tekrar ve ısrarla söylüyoruz: Toplumun üzerine
bu gömleği giydirmekten vazgeçin; bu baro yasası, inanın,
zamanı geldiği zaman en fazla sizi vuracaktır.
Son olarak da şunu söyleyeyim: Ya, bu
dağ keçilerinden istenen nedir Allah lillah aşkına ya? Ya, 17
tane dağ keçisi için bu corona günlerinde ferman çıkarmak nedir diye
düşünüyorum. Yani bu Tarım Bakanlığında buna karar
verenler ne içiyorlar ne yiyorlar, gerçekten anlayabilmiş değilim.
Dersimde Aleviler için kutsaldır bunlar. Yani zaten kendileri
avlamıyor, yemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
Başkanım hemen bitiriyorum, özür diliyorum.
Yazıktır, yani bu sıratı müstakimde,
bu corona günlerinde 17 tane dağ keçisini avlatmak için -saymışlar
bir de, baktım ihaleye, 1 tane şöyle boynuzu olan 16.500 liraya.
diye- ihaleye çıkarmışlar. En azından bu corona günlerinde
böyle bir rezalet yaşanmasın diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ben bu Parlamentodaki hukukçu milletvekillerine
seslenmek istiyorum. Dünyada tüm
parlamentolarda da en çok hukukçu, hukukçuların arasında da en çok
avukat milletvekili var.
Değerli
arkadaşlar, 24 Hazirandan beri baro başkanları bir mücadele içinde.
24 Haziranda geldiler, Mecliste bizimle görüştüler, AK PARTİ Grubuyla
görüştüler Burada bir yasa tasarısı bile yok. dediğiniz
günlerde; arkasından, biliyorsunuz, savunma yürüyüşü yaptılar.
Başkentin girişinde yirmi yedi saat aç, susuz, gayriinsani
koşullarda bekletilen o baro başkanları sadece bizim meslek
kuruluşlarımızın -avukat olarak, ben bir hukukçu
milletvekiliyim- başkanı değildi arkadaşlar; orada
bekletilenler bizim sıra arkadaşlarımızdı,
üniversitede birlikte okuduğumuz arkadaşlarımızdı. Orada
fiziki müdahaleye tabi tutulan baro başkanı, sadece baro
başkanı değildi; bizim cübbemizi beraber giydiğimiz,
avukatlık yeminimizi beraber ettiğimiz
arkadaşımızdı. Burada dört gün, dört gece Mecliste
sabahlara kadar bizim grubumuzdan da 100ün üzerinde milletvekili Komisyonda
konuştu. Biz konuşurken kapının önünde bekleyenler, bizim,
duruşma salonlarında, adliye koridorlarında birlikte, yan yana,
omuz omuza duruşmalara girdiğimiz; bazen karşı karşıya,
bazen yan yana olduğumuz arkadaşlarımızdı. Şu an
Kuğulu Parktalar. Kuğulu Parktaki arkadaşlarımız
Cerattepede, Kaz Dağlarında, Munzur Vadisinde doğa
hakları için, çevre için mücadele eden arkadaşlarımız;
istismar edilen çocukların, evlatlarımızın yanında
olan arkadaşlarımız; kadın cinayetlerinde, kadına
şiddette onların yanında olan arkadaşlarımız.
Değerli
arkadaşlar, benim vicdanım sızlıyor şu an yaşanan
duruma. Onun için hukukçu arkadaşlarıma söylüyorum: Sizin hiç mi
vicdanınız sızlamıyor? Adalet duygunuzu
vicdanınızda da mı yitirdiniz arkadaşlar? Bakın, bizim
bir meslektaşımız var John Devis -Amerika Birleşik
Devletleri Başkanlığına da aday olmuş, avukat- diyor
ki: Biz avukatlar köprüler kurmuyoruz, kuleler dikmiyoruz, motor
yapmıyoruz, resim boyamıyoruz. Bizim yaptığımız
işlerde insan gözünün görebildiği pek az şey var ama biz
sorunları çözüyoruz, gerginlikleri gideriyoruz, insanların yükünü
üstleniyoruz. Barışçıl bir ülkede insanların adil ve
huzurlu bir şekilde yaşamalarını sağlıyoruz.
İşte, biz avukatların demokrasi mücadelesindeki toplumsal rolü
bu, baroların da toplumsal rolü bu; onun mücadelesini veriyor
arkadaşlar, kendileri için mücadele etmiyor. Otuz yıllık,
kırk yıllık avukatlar TOMAların arkasında,
barikatların arkasında -kendiyle ilgili değil- bu halk için, bu
ülkenin adaleti için, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için mücadele
ediyor arkadaşlar.
Bakın,
yargıyı siyasallaştırdınız -bunu hep
anlatıyoruz- hem teorik olarak hem pratik olarak. HSKyi zaten mevcut
yapısıyla
Adalet Bakanı HSK üyesi, Bakan
Yardımcısı HSK üyesi; 4 üyesini Cumhurbaşkanı seçiyor,
kalan 7 üyesini siz buradaki grubunuzun çoğunluğuna dayanarak
seçiyorsunuz yani 13 üyesini Cumhurbaşkanı seçiyor doğrudan ya
da dolaylı olarak. Peki, bu HSK ne yapıyor? Hâkimin,
savcının mesleğe kabulünü yapıyor; atamasını,
terfisini, disiplin işlemini yapıyor. Sadece bunları mı
yapıyor? Hayır. Yargıtayın tüm üyelerini HSK belirliyor,
Danıştayın dörtte 3ünü HSK, dörtte 1ini
Cumhurbaşkanı belirliyor. Dönüyorsunuz, Yüksek Seçim Kurulu,
Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından belirleniyor. Yani
yargının iki ayağını zaten
siyasallaştırmışsınız, bir savunma
kalmış. Yani şu an yapılan, açık söyleyeyim,
savunmayı siyasallaştırmak. Türkiye'nin tüm
kurumlarını yozlaştırdınız. Ben bunu Komisyonda
da söyledim, Özdemir Asafın bir şiiri var: Tüm renkler aynı
hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler. Tüm kurumlar
aynı hızla yozlaşıyordu, birinciliği yargıya
verdiler arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
bu baroların bölünmesi, çoklu baro ilk sizin fikriniz değil, hep
FETÖ falan deniyor ama FETÖden önce, yüz yıl önce emperyalistler
İstanbulun işgalinde baroları bölmeyi düşündüler, yüz
yıl sonra siz onu gerçekleştiriyorsunuz. Etnik kimliğine göre,
inancına göre, siyasal düşüncesine göre barolar oluşacak.
Dolayısıyla aslında bu çoklu baro sistemi Türkiye
Cumhuriyetinin üniter yapısına ihanettir değerli
arkadaşlar. Baro başkanları sadece adaleti, hukukun
üstünlüğünü, insan haklarını savunmuyor, aynı zamanda
Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısını savunuyor. Bizim oradaki
baro başkanı arkadaşlarımız, arkadaşlar vatan
savunması yapıyorlar ve biz de burada muhalefet milletvekilleri
olarak vatan savunması yapıyoruz değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT
BAKAN (Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
MURAT
BAKAN (Devamla) Ben, Fatih Sultan Mehmetin sözlerini daha önce söyledim,
tekrarlamak istiyorum, çok güzel gerçekten. Fatih Sultan Mehmet Aklı
öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür.
Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti
öldürdüğün gün devlet de ölür. diyor. Aklı öldürdünüz, ahlakı
öldürdünüz; akıl ve ahlakı öldürdüğünüzde milleti böldünüz.
Yargıyı siyasallaştırdığınız gün
adaleti öldürdünüz, şimdi de devleti öldürüyorsunuz arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Karar yeter sayısı efendim
BAŞKAN 23üncü
maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip Üyeler arasında
anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın
Gültekin Uysal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
65.- Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysalın,
Ayasofya Camiinin yönetiminin Diyanet İşleri
Başkanlığına devredilerek ibadete açılması
kararına imza atan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana
minnet duygularını ifade etmek istediğine ve 222 sıra
sayılı Kanun Teklifinin Anayasa Mahkemesi kararlarına
aykırı bir düzenleme olduğuna ilişkin açıklaması
GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) Çok değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün
önemli bir gün, Ayasofyanın ibadete açılmasına vesile olan bir
gün. Ezanın asli unsurunda okunması noktasında karar alan
Menderese, Hünkâr Mahfilinde namaz kılınmasının önünü
açan Süleyman Demirele ve bugün bu karara imza atan Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğana minnet duygularımı, rahmetli olanlara da
rahmet duygularımı ifade etmek isterim. Bu vesileyle, fethin maddi
sembolü hayra erişmiştir; sıra, manevi sembollerinin vücut
bulmasındadır. Bu karar; aylar süren kuşatmaya vesile,
sebatın, bentleri aşmaya vesile, aklın ve gönüllere
erişmeye vesile adaletin tekrar vücut bulmasına da vesile olsun
temennimi paylaşıyorum.
Değerli
milletvekilleri, önemli bir yasayı görüşüyoruz. Aslında bu
yasayla ilgili söz almıştım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika daha süre veriyorum, buyurun.
GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) Hakikaten, varlık sebebi olan temsil ettiği
kitlelerin hak ve hukukunu korumakla görevli Türkiye Büyük Millet Meclisi,
zaman zaman bunun hilafına düzenlemeler yapmıştır. Bugün de
böyle bir düzenlemeyi yapıyoruz; temel anayasal, demokratik değerlere
aykırı, Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı, keyfî ve
kötü niyetli bir düzenleme yapıyoruz. Kanunun gerekçesinde açıklanan
amaçlara uygun değil, onun aksi istikamette düzenlemeler yapıyoruz. O
nedenle, eğer yargıda bir düzenleme yapacak isek HSKnin
yapısından başlayarak samimi bir düşünceyi burada ortaya
koymaya gerek vardır.
Bugün devlette öyle bir
delik açıyoruz ki üniter yapının, devletin unsurlarında ve
organlarındaki teklik fikrini delecek, yarına dair büyük
olumsuzluklarında, siyasallaşan barolardan şikâyet edip daha da
bölecek, parçalayacak, siyasallaştıracak bir düzenlemeye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN 24üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Buyurun okuyun:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Enez
Kaplan Ümit
Beyaz
Aksaray Tekirdağ İstanbul
Dursun
Ataş Metin
Ergun Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Kayseri Muğla İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Remziye
Tosun Muazzez
Orhan Işık
İstanbul Diyarbakır Van
Semra
Güzel Sıdık
Taş Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Siirt Şırnak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Mersin İstanbul Antalya
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Tufan
Köse
İstanbul Aydın Çorum
Abdurrahman
Tutdere Aysu
Bankoğlu Cavit
Arı
Adıyaman Bartın Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Muğla
Milletvekili Sayın Metin Ergun.
Buyurun
Sayın Ergun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN
ERGUN (Muğla) Görüşülmekte olan teklifin 24üncü maddesiyle ilgili
İYİ PARTİ Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün
Dünya Hukuk Günü; hukuku üstün kılmak için ve adaletin
sağlanması adına mücadele eden tüm
hukukçularımızın bu anlamlı günlerini kutluyorum.
Muhterem
milletvekilleri, AK PARTİ iktidara geldiği ilk günden bu yana gerek
sivil toplumun gerekse muhalefetin itirazlarını dikkate
almaksızın kanun yapmayı bir siyaset tarzı hâline
getirmiş durumdadır. Bu anlayış, yarattığı
kutuplaşma sebebiyle siyasal rekabetin ve yasama sürecinin kalitesini
düşürmektedir. Görüşmekte olduğumuz teklif de bu
anlayışla kurgulanmış olan bir tekliftir zira düzenlemenin
muhatabı olan baroların ve avukatların görüş ve önerileri
dikkate alınmamıştır. Demokrasi kültürüyle
bağdaşmayan bu anlayış yıllar içerisinde anayasal
kurumların bağımsız ve tarafsız niteliklerini ortadan
kaldırır hâl almıştır. Milletimizin huzuru,
refahı ve güvenliği konusunda kilit rol oynayan ve
bağımsız olması gereken kurumlar, sınırsız
yetkilere sahip ama hukuken sorumsuz olan partili bir cumhurbaşkanına
tabi kılınmış ve âdeta bir kurumsuzlaşma dönemi
yaşanmaya başlanmıştır.
Bir
ülkede yasama, yürütme ve yargı iç içe geçmiş ve siyasetin kontrolüne
girmişse o ülkede demokratik sistemden ve anayasal düzenden söz etmek pek
mümkün değildir. Türkiye bu anlamda, maalesef, Anayasanın ve
anayasal kurumların işlevsiz kaldığı bir aşamaya
girmiştir. Başta adalet sisteminde, ekonomide ve dış
politikada yaşadığımız birçok kriz ve tıkanma
iktidarın kurumları kontrol etme arzusunun doğal bir sonucudur.
İktidar özellikle 2018de partili Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçildikten sonra hızlanan bu sürecin Türkiyenin
adaletine, huzuruna, güvenliğine ve refahına kasteden olumsuz
sonuçlarını hâlâ dikkate almamaktadır. Bu süreçle Türkiye
giderek yönetilemez hâle gelmiş ve çözüm bekleyen sorunlar
yığılmıştır. Netice itibarıyla, getirilen bu
sistem ülkeyi kurumsuzluk ve hukuksuzluk girdabına sokmuş
durumdadır. Bu durum düzelmezse bu sistem Türkiyeye gelecekte büyük
bedeller ödetecek durumdadır.
Görüşülmekte
olan teklif de son derece yanlış ve ülkemiz açısından
oldukça tehlikeli olan bu tutumun son örneğidir. Zira yargının
savunma ayağı ve kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları olan barolara yönelik bu düzenleme de şimdiye kadar
diğer kurumları bir kişiye ve bir partiye tabi kılan
politikanın bir uzantısıdır.
Sayın
milletvekilleri, bu teklif bu hâliyle yasalaştığı takdirde
baroların siyasi ideolojilere, etnisite ve dinsel kamplaşmalara göre
bölünmesini teşvik edecek mahiyettedir. Devlet mekanizması
içerisindeki bu kamplaşmaların benzerlerini 1980 öncesi acı
şekilde tecrübe etmiştik. Ne yazık ki geçmişin acı
tecrübelerini unuturcasına bugün de benzer bir yanlışın bu
teklifle hayata geçirilmek istendiğini görüyoruz.
Düzenlemenin
bir diğer tehlikeli yanı ise adalet sisteminin zaten bozulmuş
olan adalet üretme mekanizmasını son derece olumsuz etkileyecek
özelliklere sahip olmasıdır. 16 Nisan Anayasa
değişikliğiyle birlikte dolaylı olarak siyasi erkin etkisi
altına giren yargı sisteminin yol açtığı sorunlar
varken bu teklifle birlikte hâkimler kararlarını davalı veya
davacı avukatların hangi baroya kayıtlı olduğuna göre
vermek durumunda kalabilirler. Sistemin bu sonucu doğurması
kaçınılmazdır. Dolayısıyla bu teklif, özel olarak
savunma müessesesini ve genel olarak da yargı sistemini köklü bir biçimde
tahrip edecektir. Savunmayı zaafa uğratacak olan bu düzenleme, zaten
çok düşük seviyelerde olan yargıya duyulan güveni de tamamen ortadan
kaldıracaktır.
Sözlerime
son verirken İYİ PARTİ olarak 24üncü maddenin teklif metninden
çıkarılmasını talep ettiğimizi ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili
Sıdık Taş.
Buyurun
Sayın Taş. (HDP sıralarından alkışlar)
SIDIK
TAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce, Meclisin hemen yanı
başında, Kuğulu Parkta gösteri ve yürüyüş hakkı
tanınmayan, polis ablukasında olan baro başkanlarına ve
avukatlara yapılan keyfi ve antidemokratik uygulamaları buradan
tekrar kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, geldiğimiz süre itibarıyla AKP iktidarı ülkeyi
öyle bir hâle getirdi ki neresinden tutsak elimizde kalmakta. Baskı ve
denetim mekanizmalarının günden güne arttığı,
hâlihazırda var olan derin ekonomik kriz, pandemi sürecinin
yarattığı belirsizliklerle beraber yurttaşların
yaşam koşulları daha da kötü, katlanılması güç bir
vaziyet hâline gelmiştir. Kurumsal yapılardaki tahribatın
yanında toplumsal, siyasal alanda yaşanan sorunlar, işsizlik,
yolsuzluk, emekçilere ve meslek gruplarına yönelik keyfi uygulamalar,
kadına yönelik artan şiddet, tecavüz ve istismar olayları,
kriminal suç vakalarındaki artış gelecek açısından çok
zor bir sürecin habercisi niteliğindedir. Tüm bunlar yaşanırken
siyasi iktidar sorunları çözmek yerine fırsattan istifade
seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine
kendi memurlarını yani kayyumlarını atamaktadır. Öte
yandan, tarihî alanları rant uğruna beton cehennemine çevirmekte,
emekçilerin üç kuruşuna göz dikmekte ve son olarak da yargıyı
tamamen hegemonyası altına almak için çoklu baro sistemiyle yeni
yasal düzenlemelerle uğraşmaktadır. Yaşanan tüm bu
olumsuzlukların faturası da dönüp dolaşıp emekçi ve yoksul
halkın sırtına binmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bir ülke düşünün ki siyasal iktidardan farklı
düşündüğü için gazeteci, yazar, siyasetçi ve avukatları
cezaevinde ve hatta ölüm orucunda. Şu an, malumunuz üzere Ankarada,
iktidarın son yasal düzenlemelere istinaden avukatlar ve barolar
direniş hâlindedirler. Demokratik bir ülke adına utanç verici,
dünyaya karşı Türkiye'yi gülünç duruma düşüren bu tablo
yargı bağımsızlığının son kalesi olan
bağımsız avukatlara yönelik bu düzenlemeyle hâlihazırda
yargıya güvenin zedelendiği, bu süreçte yurttaşları da
yargıya karşı savunmasız bırakmaya ve siyasi
iktidarın keyfî kararlarına mahkûm etmeye yönelik bir absürt
uygulamadır.
Aklıselim,
çıplak gözle bakıldığında bu uygulamanın hiç
kimsenin yararına olmayacağını, kısa vadede iktidara
yarasa dahi uzun vadede Adalet bir gün herkese lazım olur. diyerek
yanlıştan bir an önce dönülmesi gerektiğini ısrarla
vurgulamak istiyoruz. Aksi hâlde zaten can çekişen adaletin maktul
olacağı ve son pişmanlığın fayda edemeyeceği
bir cenaze namazı kaçınılmaz olacaktır.
Evet,
değerli arkadaşlar, son olarak bir konuya daha değinmek
istiyorum. Sizin dağ keçisi dediğiniz, Dersimcede
(x)
yani Türkçesi şu anlama gelmektedir: Onlar bizim bahtımıza
sığınan Hızırın çocuklarıdır. Kim
bahtına sığınana sahip çıkmaz ise ona
(x)
denir yani
(x) Türkçe anlamı ise Toplum içine giremeyecek
insan. demektir. İhaleye girenler de tam olarak budur.
Değerli
arkadaşlar, av cinayettir. Dağ keçilerini öldürmek için planlanan
ihale iptal edilmelidir. Avcılık tamamen yasaklanmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
SIDIK
TAŞ (Devamla) Bir de son olarak, arkadaşlar, avukatlar meselesi
olunca ben buradan, başta Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ,
Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, İdris Baluken, Selçuk
Mızraklı, Musa Farisoğulları, Osman Kavala ve tüm siyasi
tutsaklara selam ve saygılarımı gönderiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Bartın
Milletvekili Aysu Bankoğlu.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYSU
BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler Sayın Başkan.
Herkese
iyi geceler. Aslında sözlerime başlarken, Türkiyenin sadece son bir
haftada yaşadığı akılalmaz olaylardan öncelikle
bahsetmek istiyorum. Daha geçtiğimiz günlerde, kamuda görev yapan bir
müdürün kadın bir memuru elle taciz etmesi, Yargıtay tarafından
babacan bir tavır olarak nitelendirildi. Yine, 3,5 yaşındaki
torununa cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle hakkında
soruşturma yürütülen şahıs ancak sosyal medyada çığ
gibi büyüyen tepkiler üzerine tutuklanabildi. Ne zaman ki üniversite
sınavı öncesinde gençler YouTubede duygularını ifade
ettiler, bu acı deneyim size intikam yemini ettirdi ve
Cumhurbaşkanının deyimiyle Nextfilizi ve sosyal medyayı
kapatmaya yönelik çalışmalar başlattınız. Daha önceden
de YouTube, Twitter ve Wikipediaya erişimi engellediğinizi bu
gençler unutmadı. Ne acıdır ki Sakaryadaki patlamanın
ardından Cumhurbaşkanının görevlendirmesiyle
fabrikanın patronuna bir moral yemeği düzenlendi hem de
yurttaşlarımızın cenazesi bile
kaldırılmamıştı.
Şimdi,
bu olayların hepsi birbirinden vahim, daha kötüsü ise tüm bunların
normalleşiyor olması değerli arkadaşlar. Artık utanma,
öfke, acı, umutsuzluk sayenizde tüm yurttaşlarımızın
olağan duygusu hâline geldi. Hukukun böylesine
yozlaştığı, adaletten bu kadar
uzaklaştığımız bir ortamda Türkiyenin bir
numaralı ihtiyacı çoklu barolar mıdır? Sanki her şeyi
hallettiniz de sıra barolara geldi. Çoklu baro meselesi aslında
sadece avukatların sorunu da değildir değerli arkadaşlar.
Reform diye hazırlanan bu teklif sinsice
hazırlanmıştır çünkü. Ve inanın bu teklif toplumun her
kesimine zarar verecek. Yandaş olmayan her yurttaş, her avukat, her
meslek odası, hepsinin nezdinde yıkıcı etkileri olacak.
Gelin, önce vatandaş
üzerindeki etkisine bir bakalım. Size Ayşe ablayı
anlatacağım bir örnek olarak. Ayşe ablanın pek öyle bir
işi düşmüyor mahkemeye ama cinsel tacize maruz kalınca mecbur
dava açmış. Arkadaşının kızı da avukat,
birkaç yıl önce gitmiş, İstanbul Barosuna kayıt olmuş.
Karşı tarafın avukatı ise öz hakiki ak baroya
kayıtlı. Davanın istediği şekilde gelişmemesine
Ayşe abla bir türlü anlam veremiyor ve sonunda taciz, yapanın
yanına kalıyor. Ayşe abla yüzde bin haklıyken suçlu
çıkıyor ve birden jeton düşüyor, Ayşe ablanın
avukatı -tırnak içinde- onlardan değil. Geçmiş olsun
Ayşe ablaya, bir dahakine aklında olsun, öz hakiki ak barodan avukat
bulacaksın. (CHP sıralarından alkışlar) Ayşe abla
artık akıllanmış, bir dahaki sefer dava açacağı
zaman genç meslektaşımı arayacak, tam telefonu kapatmadan
soracak: Hukuk bilginden şüphem yok ama. diyecek, İstanbul
Barosuna mı üyesin öz hakiki ak baroya mı? diye soracak ve
kararını öyle verecek. Peki, bu tedirginliği sadece Ayşe
abla mı yaşayacak? Elbette ki hayır. Genç meslektaşım
da zamanla, burnu sürte sürte öz hakiki ak baroda olmamanın bütün
zararlarını yaşayacak çünkü bunu, ona siz
yaşatacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu varsayımın bir de öbür yüzüne bakalım, genç bir avukat olarak
sormak istiyorum: Ciddi anlamda ekonomik sorunları olan genç
meslektaşlarım ne yapacak? Herkes sanıyor ki her avukat para
içinde yüzüyor ama eşitsizlik diz boyu olacak. Öz hakiki ak barodaki genç
avukat engelleri bir bir aşacak ama mevcut barolardakinin işleri
azalmaya devam edecek, durumu daha da kötüleşecek. İşte,
yapılmak istenen değişikliğin özü budur.
Değerli
arkadaşlar, bugün piyango barolara vurmuştur, ikramiyeyi de herhâlde
saray yandaşlarına dağıtacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Ekim ayından itibaren meslek
örgütleri ve odalar siz de hazır olun, sıra size de gelecek.
Umarım gelmez ama temsilde adaletsizlik furyası, AKP dilindeki
karşılığıyla Durmak yok, yola devam. diye
pazarlanmaya devam edecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AYSU
BANKOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz
bu teklifin faili belli ama adaleti meçhuldür. 80 barodan yükselen sese kulak
tıkadınız. Ya, neden korkuyorsunuz değerli arkadaşlar?
Siyasette sandık iradesi, baro seçimlerine gelince şahsımın
iradesi ve hatta çoklu baro özelinde FETÖ iradesi; biz bunu kabul etmiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Siz
her zamanki gibi yanlışınızda ısrar ediyor
olabilirsiniz ancak barolar halkın avukatıdır, barolar
savunmadır ve savunma hiçbir zaman susmadı, bundan sonra da
susmayacaktır. Yarın öbür gün Çoklu baro sistemi
yanlışmış, kandırıldık. derseniz dislike
basabilecek bir ortamınız da olmayacak ama emin olun, hukukun
üstünlüğüne inanan, demokrasiye sahip çıkan, Meclise
sokmadığınız onurlu baro başkanları ve onurlu
avukatlar bir gün sizin için de adalet arayacak; genç bir avukat vekilden size
söylemesi.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
25inci
madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ümit
Beyaz İmam
Hüseyin Filiz Enez
Kaplan
İstanbul Gaziantep Tekirdağ
Bedri
Yaşar Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ayhan
Erel
Samsun İzmir Aksaray
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Murat
Sarısaç
İstanbul Van Van
Remziye
Tosun Semra
Güzel Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Diyarbakır Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tufan
Köse Abdurrahman
Tutdere Zeynel
Emre
Çorum Adıyaman İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
Aydın İstanbul Mersin
Cavit
Arı Ali
Mahir Başarır Rafet
Zeybek
Antalya Mersin Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili
Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun
Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Ayasofyanın ibadete açılmasından dolayı duyduğum
mutluluğu buradan ifade etmek istiyorum, emeği geçen herkese de
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Adaletin
temel bileşenlerinden biri de savunma hakkı. Biz, bugün burada hem de
Dünya Hukuk Gününde savunma hakkıyla ilgili bir karar
çıkarıyoruz, bununla ilgili 80 tane baromuz var, 80 baro
başkanı da diyor ki -Barolar Birliği başkanı da son
dönemde bunlara dâhil oldu- Bu çıkardığınız kanunu
istemiyoruz. diyor. Biz de ısrarla bu kanunu çıkarmaya
çalışıyoruz. Değerli arkadaşlar, istenmeyen bir
kanunun çıkarılmasındaki faydayı da anlamakta güçlük
çekiyoruz. Bizler de diyoruz ki yani genelde bu birliklerin temel
düşüncelerini paylaşmamakla beraber ama hiçbir zaman unutmamak
lazım ki bu 80 baro başkanı da aynı siyasi düşünceye
sahip değil. Başta bizim Samsun Baro Başkanımız
milliyetçi, muhafazakâr bir arkadaşımız, bu baro kanununa
karşı ve buna karşı da direncini göstermek üzere bir
basın toplantısıyla da istifa etti. Yani buradan şunu
söylüyoruz: Zorlamayla ortaya çıkan sonuçlar otomatikman hukuku zedeliyor.
Zaten sizler de 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisini
kurarken adalet diye yola çıktınız, adalet
çığlıklarıyla yola çıktınız, hatta onu üç
tane Y ile de süslediniz, dediniz ki: Yoksullukla mücadele edeceğiz,
yolsuzlukla mücadele edeceğiz ve de yasaklarla mücadele edeceğiz. bu
söylenen terimler zaten adaletin de bileşenleri.
Ama
geldiğimiz noktaya şöyle bir baktığımız zaman,
adaletle ilgili güvene baktığımız zaman daha
yargının mensupları bile diyor ki: Adalete güven yüzde
30ların altında. Dünya sıralamasına
baktığımız zaman da 104üncü sıradayız, yani
2002den 2020ye geldiğimiz takvim içerisinde bırakın adalete
olan güvenin artmasını, temel manada düştüğünü görüyoruz.
Aynı
şekilde yoksullukla mücadele diyorsunuz, bu da adaletin
bileşenlerinden biri, yoksul sayısının artmasıyla
övünüyorsunuz. Diyorsunuz ki: 8 milyon kişiye yardımda bulunuyoruz.
Yani yoksul sayısının artmasıyla övünen bir iktidara da ilk
defa şahit oluyoruz. Halbuki biz kalkınan -Adalet ve Kalkınma
Partisinin o kalkınma kısmı var ya hani- bir Türkiye görmek
istiyoruz.
Son
dönemde millî gelire de baktığınız zaman
kalkınmanın da istediğimiz seviyede
olmadığını hep beraber görüyoruz. Bunu şuradan da
görebiliriz: Yani siz iktidara geldiğiniz zaman Türkiyenin dünya
ekonomisindeki sırası 18lerdeydi, bugün onun da
altındayız, korkuyoruz ki 20nin de altına düşmeyelim.
Sayın Cumhurbaşkanımız Her zamankinden daha fazla ilk 10
ekonomiye yakınız. diyor ama bugün ilk 10 ekonomide olan Kanadanın
da gayrisafi millî hasılası bizim yaklaşık 2
katımız. Yani önümüzdeki üç yıllık dönem içerisinde, 2023e
bunun da, bu mesafenin de katedilemeyeceğini hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla önümüze gerçekçi hedeflerin konulmasında büyük fayda
var.
Üçüncüsü,
yolsuzluk. Yani biz bir şey söylemiyoruz ama şöyle bir
baktığımız zaman dünyada zirvede olduğumuz
meselelerden biri de maalesef bu. Yani neredeyse ilk 100ün içerisindeyiz.
Bunlar hakikaten uluslararası arenada çok önemlidir. Uluslararası
yatırımcılar bir ülkede yatırım yapacaksa önce o
ülkede hak arama konusunda nelerin olduğuna bakarlar, adalet duygusuna
bakarlar var mı yok mu diye, buna göre o ülkede yatırım yaparlar
ki biz de bugün, özellikle yabancı sermayenin ülkemize gelmesi için çok
ciddi mücadeleler veriyoruz. Bakın, bunlar önemli. Adalet duygusu,
yargı bağımsızlığı, savunmanın
bağımsızlığı en temel faktörlerdendir. Bunlarda
mesafe katedemediğimiz takdirde uluslararası
yatırımcıların da ülkemize gelmesini beklemek hayal olur.
Ben
Adalet Komisyonunda da söylemiştim Ümit ediyorum ki Genel Kuruldan
geçmez. demiştim. Şimdi de Genel Kurulda 25inci maddeye kadar
geldi. Tekrar, ümit ediyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımız
aynen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Termik santrallere baca takılacak diye
düşünmüştük ya, onu da buradan alkışlarla geçirmiştik;
Sayın Cumhurbaşkanımız reddetmişti, yine
alkışlamıştık. Dışarıda, Kuğulu
Parkta bekleyen baro başkanları da dâhil bu konunun tarafları
bu işi istemiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız da her zaman
Ben halktan yana tavrımı koyarım. diyor. Sayın
Cumhurbaşkanımızın baro başkanlarından yana tavrını
koyacağına inanıyorum, bu kanunu imzalamayacağını
düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Van Milletvekili
Sayın Murat Sarısaç. (HDP sıralarından alkışlar)
MURAT
SARISAÇ (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarı, hayatın
doğal akışından ve halkın güncel sorunlarından
kopmuş durumda, attığı her adımda tek amacı
siyaseten ömrünü uzatmak. Oysa, ülkenin her tarafından adalet
çığlıkları yükseliyor, insanlar borç batağında,
yoksulluk ve işsizlik katlanılmaz durumda fakat bunlar sırça
köşklerden ve büyük saraylardan görülecek şeyler değil.
Dolayısıyla, çoklu baro teklifinin de toplumsal ihtiyaçla veya
taleple herhangi bir ilgisi yok. Bu nedenle, çoklu baro teklifi yangından
mal kaçırma operasyonudur çünkü ülkenin böyle acil bir sorunu bulunmuyor.
Ama gerçeklikten kopmuş bir iktidar gerçeği var. Şu an neredeyse
baroların tamamı bu teklife karşı çıkıyor.
Halkın geniş bir kesimi bunu onaylamıyor. Bu sebeple Adalet
Komisyonunda günlerce sakıncalarını anlattık, şu anda
Genel Kurulda anlatmaya devam ediyoruz. Çünkü, geçmişte yargıyı
cemaate teslim ederek bir kandırıldık hikâyesi
yazdınız. Bugün de yargıyı hangi odaklara teslim
ettiğinizi bilmiyorum ama ileride bugünleri anımsayıp utanç
duyabileceksiniz.
Sayın
milletvekilleri, bugün, toplumsal muhalefet yürüten Kürtlere, iktidarı
eleştiren gazetecilere ve farklı düşünen siyasetçilere
karşı bir düşman hukuku var. Çünkü, ceza
yargılamasında kanunlar sınırsız bir yorum
tekniğine başvurularak uygulanıyor. Siyasi iktidar, yargı
kararlarını, geliştirdiği subjektif bir millîlik üzerinden
etkiliyor. Bu nedenle yıllar içinde birçok işkence vakası
yaşandı, sayısız hak ihlalleri gerçekleştirildi, faili
meçhul olaylar, toplu katliamlar, siyasi cinayetler işlendi ama birçoğu
yakın zaman içinde cezasız bırakıldı ve hukuk
karşısında hesap verme mekanizması işletilmedi.
İşte siz, bu hesap verme mekanizması işlemesin ve
hukuksuzluğa kimse itiraz etmesin diye baroları bölüyorsunuz.
Şu
an, İstanbul Barosundan Avukat Ebru Timtik ve Ankara Barosundan Avukat
Aytaç Ünsal da adil yargılanma talebiyle aylardır ölüm orucunda.
Eğer yapılacak acil bir şey varsa o da bu 2 avukatın
yaşaması için seferber olmaktır. Bakın, Kürt siyasetçi Rojbin
Çetine saatlerce köpekli işkence yapıldı ama faillere adeta
Aferin denildi. Yine İnfaz Yasasında da utanmadan,
sıkılmadan mafyaya af çıkardılar ama ağır hasta
tutsaklar için adım atılmadı. Siyasi tutsaklar salgın
riskine karşı savunmasız bırakıldı. Çünkü AKPnin
adalete uzaklığı, dünyanın Alfa Centauri yıldız
sistemine uzaklığından az değil.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; resmî anlamda OHAL Temmuz 2018de
kaldırıldı ama Vanda OHAL hiçbir zaman bitmedi. Çünkü Vanda
Anayasanın Herkes önceden izin almadan silahsız ve
saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir. maddesi askıya alınmış durumda. Van
Valiliği bin beş yüz gündür şunu diyor: Van ili coğrafi
sınırları içerisinde açık alanlarda düzenlenecek gösteri
yürüyüşü, açık hava toplantısı, basın
açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılması, çadır ve
stant kurulması, açılması, imza kampanyası düzenlenmesi,
bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılması
yasaklanmıştır. Özellikle Yasaklanmıştır.
kelimesi büyük yazılıyor. Çünkü Yasakçılık.
iktidarın üzerine yapışmış durumda. Akıl var izan
var, Allah aşkına bin beş yüz gün her şeyin
yasaklanması doğal hayatın akışına ve
mantığına uygun mudur? Tabii, Vanda yasak diyorsak
yanlış anlaşılmasın, sadece muhaliflere ve HDPlilere
yasak var. Öyle ki halkımızın sevdiği Kürt sanatçı Mem
Ararat bir konser vermek istedi, anında konser yasaklandı ya da
HDPliler olarak ilçe kongresi yapıyoruz -bu ilçe kongrelerimizin siyasi
parti faaliyetlerinde bile çok rahat bir şekilde, polis tarafından
2911e aykırıdır. gerekçesiyle etrafımız sarılıyor-
bizler ilçe seçimi için, ilçe kongresi için bildiri bile
dağıtamıyoruz Biliyorsunuz ki yine, 1 milyonu aşkın
nüfusu olan Vana, 1 milyonluk bir şehrin iradesine kayyum atandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
MURAT
SARISAÇ (Devamla) - Ama insanlar bu kayyum atanmasına karşı yani
irade gaspına karşı gösteri ve protesto haklarını
kullanmak istediler yine bu haklarına da saldırı oldu.
Tabii,
muhalifler ve HDPliler var, yasaklar sadece onlara uygulanıyor. Ama
şu fotoğrafta gördüğünüz insanlar yani AKP Van İpekyolu
İlçe Gençlik Kolları Başkanlığı, Cumhuriyet
Caddesinde -Cumhuriyet Caddesi, Vanın en işlek caddelerinden bir
tanesidir.- istedikleri gibi stant açabiliyorlar, istedikleri gibi yürüyüş
yapabiliyorlar; basın açıklaması yapıyorlar, hatta
yardım kampanyası yapıyorlar -gerçi yardım kampanyası
da artık olmuyor da, biraz daha IBAN dağıtma faaliyetlerinde
bulunuyorlar- ama bize gelince yani muhaliflere ve HDPlilere gelince hiçbir
şekilde bizler sokağa çıkamıyoruz. Vekiller dâhil 3
yönetici Vanın sokaklarına çıktığımız zaman
etrafımız polis kalkanlarıyla sarılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT
SARISAÇ (Devamla) - Bu da şu anlama geliyor: Vanda ve Türkiyenin
diğer taraflarında ikili hukuk uygulanıyor, Kürtlere özel hukuk
uygulanıyor ama şunu da belirteyim: Evet, biliyoruz, siz, AKP olarak
yasaklara ve hukuksuzluğa sığınarak ayakta
kalabileceğinizi düşünüyorsunuz ama bizler de; muhalifler, ötekiler,
Kürtler, Lazlar, Türkler, diğerleri yani sizinle olmayan, sizin gibi
düşünmeyen insanlar da mücadeleye inanıyoruz, bu mücadele
uğrunda bedel ödemeye de inanıyoruz. Bizim bu mücadeleyle hepinizi bu
iktidardan devireceğimizi de sakın unutmayın diyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz sayın milletvekili.
Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarır.
Buyurun
Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerek Komisyonda gerek Mecliste arkadaşlarımız,
neden bu yasaya Hayır. dediğimizi ayrıntılarıyla
anlattı. Ben, biraz da biz muhalefet yaparken sizin kabul gerekçelerinizi
konuşmak istiyorum. Evet, siz sürekli siyasallaşan bir barodan
bahsettiniz.
Değerli
milletvekilleri, 2010 yılında Çankırı Baro
Başkanı İdris Şahin, aynı zamanda AKP İl
Başkanıydı. Madem baroların siyasallaşmasından bu
kadar rahatsızdınız neden Genel Başkanınız
birinden birini istifa ettirmedi? Yozgat Barosu Başkanı -şu anda
Milletvekili Yusuf Başer- aynı zamanda partinizde yönetici olarak
görev yapmıyor muydu?
Baroların
manevi değerleri zedelediğini söylediniz. Şimdi, size sormak
istiyorum: Herhâlde büyükelçilik önemli bir görev. Bu ülkede dinle dalga geçen,
Bakara makara diyen bir bakanınızı Praga büyükelçi
yapmadınız mı? (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Kaç defa cevap verdik, kaç defa.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Evet, daha çok cevap verirsin sen.
TRTye,
80 milyonun izlediği Türkiye'nin kanalına İstanbul seçimlerini
kazanmak adına Osman Öcalanı çıkarmadınız mı
siz? Neden barolara bu lekeyi sürüyorsunuz? Ben topluma bu ihaneti yapan bir
baro başkanı görmedim bugüne kadar.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Aç gözünü, aç!
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Diyorsunuz ki: Baroların
teröristlerle ilişkileri var. Bakın, şunu söyleyeyim: Ben
bugüne kadar Türkiye Cumhuriyetinde terörist sıfatıyla
yargılanan bir baro başkanı görmedim ama 2010 yılından
sonra FETÖyle ortaklaşa atadığınız 3 bin hâkim bugün
terörist sıfatıyla yargılanıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, bu lekeleri neden
barolara sürüyorsunuz?
Siyasallaşan
bir baro diyoruz. Şunu söyleyeyim: AKP Grup Başkan Vekili Bülent
Turan konuşuyor, daha bu teklif Komisyondayken, daha teklif geçmeden
İlk kurulan baroya geçeceğim. dedi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) İnşallah, inşallah!
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ne sıfatla, ne sıfatla?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kur baroyu, sana destek olayım ben.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Peki, avukatlık mesleğinden
hâkimliğe geçen, savcılığa geçen bu insanları Bülent
Turanın bu yaklaşımı töhmet altında bırakmayacak
mı?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bırakır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Siz -siyasallaşan yargıya bir bakın-
İstanbuldaki seçim hâkimlerinin hepsini dağıttınız.
Bakın, 64,5 yaşındaki -ismini veriyorum, altı ay sonra
emekli olacak- İbrahim Fikri Talmanı Vana yolladınız. Hiç
mi Allahtan korkmuyor bu yargı? Bu adam altı ay sonra zaten emekli
olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
bakın, IŞİD saldırısından sonra Cumhuriyet
gazetesini ziyaret eden YARSAVın yöneticilerine HSYKnin 2. Dairesi
kınama cezası verdi. Neden? Siyasete taraf olmayın. diyor, bir
sürü gerekçe saymış. Şu anda Antalyada görev yapan Ali
Gündeş, Soyluyu ve Erdoğanı övüyor, Milletvekilimiz Gürsel
Tekine de sosyal medyadan hakaret ediyor ve şikâyet ettik.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Ödüllendirdiler, ödüllendirdiler.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bakın, ceza almadı. Siz bu durumdan
hiç üzüntü duymuyor musunuz? İşte size siyasallaşan bir
yargı. Baroyu da aynı duruma düşürüyorsunuz, barolara laf
söylerken dönüp bir aynaya bakın. Yıl 2003 -arkadaşım da
örnek verdi- bakın, Ahmet Necdet Sezer, Barolar Birliği
Başkanını Anayasa Mahkemesine seçtiğinde Ben Cumhuriyet
Halk Partisi üyesiyim, kabul etmiyorum. dedi. Sizin
arkadaşlarınızdan bunu kabul etmeyecek insan yok. Lütfen baroya
laf atarken bizim baro başkanlarımıza bir bakın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Başarır.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz
uyarıyoruz, biz uyarılarımızı yapıyoruz; 2010da
da yapmıştık bugün de yapıyoruz. 2010da referandumdan
sonra Türkiyenin geldiği nokta ortada. Bu barolara siyaseti sokuyorsunuz,
baroları bölüyorsunuz, baroları kutuplaştırıyorsunuz;
yarın bunun altında kalacaksınız. Biz uyarıyı
yapıyoruz. Bakın, tüm milletvekilleri günlerce konuştu, Bu
hatadan dönün. dedi, bir adım geri atmadınız.
Son
olarak şunu söylemek istiyorum: AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin
şunu söyledi: Kadın 2002den sonra adını buldu. dedi. Bu
Meclisin kapısında Trabzon ve Düzce Baro Başkanları
vardı, 2 kadın Baro Başkanı vardı; iki gün yerde
oturdu, gelip elini sıkma tenezzülünü göstermedi. Bunu da size
hatırlatmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Başkanım
Başkanım
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, milletvekillerimizden havalandırma
konusunda talep geldi. Görevliler havalandırma yapsın.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Başkanım, bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN
- Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
222
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
26ncı
madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Enez
Kaplan Ayhan
Altıntaş
İzmir Tekirdağ Ankara
Ümit
Beyaz Ayhan
Erel Dursun
Ataş
İstanbul Aksaray Kayseri
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Remziye
Tosun Semra
Güzel
Diyarbakır Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Süleyman
Bülbül Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Aydın İstanbul Antalya
Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı Uğur
Bayraktutan
Adıyaman Antalya
Artvin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Ayhan Altıntaş.
Buyurun
Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İktidar,
etki kuramadığı alanlarda yeni değişiklikler yaparak
her türlü muhalefeti kontrol altına almaya, baskı kurmaya
çalışmaktadır. Ankara, İzmir ve İstanbul başta
olmak üzere birçok baronun muhalif görünmesinin çoklu baro sisteminin gerekçesi
olduğu ortadadır. Arkadaşlar, bu kanun teklifi
hazırlanırken baroların görüşleri göz önünde
bulundurulmamıştır. Bu kanun teklifiyle baroların
geleceği barolara rağmen dizayn edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, daha önceki konuşmamda da belirttim: Barolar kamu tüzel kişiliğine
sahiptir. Birden fazla erk bu tüzel kişilik üzerinde söz sahibi olamaz.
Tapu veren iki farklı tapu dairesi olamayacağı gibi,
avukatlık ruhsatını veren iki farklı kurum da olamaz.
Avukatlık ruhsatını da tek bir kamu tüzel kurumu vermelidir.
Bu
kanun teklifini destekleyenler baroların siyasileştiğini
söylüyorlar ve bu kanun teklifinin de bu duruma çözüm olacağını
belirtiyorlar. Bu teklif, farklı siyasi grupların kendi
barolarını kurması imkânını sağlamayacak mı?
Ayrıca, iktidara yakın olan grup her zaman avantajlı
görünecektir, yeni avukatlar da ticari kaygılarla iktidara yakın
baroya gidecektir. Yani, değerli arkadaşlar, bahsi geçen kanun
teklifinin kabul edilmesi barolarla ilgili sorunları azaltmak bir yana,
ziyadesiyle artıracaktır. Yargıyı tamamen yürütmenin emrine
vererek antidemokratik bir ortam oluşmasına zemin
hazırlayacaktır.
Komisyon
konuşmamda da belirttiğim gibi, AK PARTİli
arkadaşların Antidemokratik bir yasa çıkaralım. diye
gayret ettiklerini açıkçası çok düşünmüyorum çünkü bu ülkede
onların da çocukları yaşayacak, sadece bizim
çocuklarımız yaşamayacak. Demek ki AK PARTİli
arkadaşların bu teklifi çıkarırken başka
motivasyonları olmalı. Baroları eski vesayet sisteminin bir
parçası olarak görüyorlar ve üç büyük ilin delegelerinin Anadolu
barolarına söz hakkı vermediğini düşünüyorlar. Anadolu
barolarının daha çok söz sahibi olması tabii ki konuşabilir
ama burada, bunu bir intikam hissiyle yapıyorlarsa kantarın topuzunu
fazla kaçırıyorlar diye düşünüyorum.
46 üyeli Ardahan Barosu
ile 4.800 üyeli Antalya Barosunun delege sayılarının aynı
olmasını temsilde adalet olarak nasıl
açıklayacaksınız? İstenirse Anadolu barolarına daha
çok söz hakkı vererek bu dengeyi sağlayacak pek çok yöntem
bulunabilir. Gerçekten faydalı bir baro yasası hazırlanacaksa,
hukuk eğitiminin sorunları, stajyer genç avukatların sömürülmesi
gibi konuları masaya yatıralım. Okulu bitirdikten sonra asgari
ücretle üç yıl, beş yıl çalışan genç stajyer çocuklar
var. Bunlar, bir yandan asgari ücretle geçinmeye çalışırken, bir
yandan da KYK borcunu geri ödemek zorundalar. Öncelikle bu sorunlara çözüm
bulalım, KYK borcu yüzünden hacizle karşılaşan yüz binlerce
genç var. Barolarla beraber bu konuları, YÖKle, ilgili bakanlıklarla
bir araya gelip hukuk eğitiminden başlayarak gerçek bir reform
yapalım ama siz, maalesef, istişareye hiç bakmıyorsunuz. Bu
kanunla baroları ele geçirebilirsiniz fakat bu çabanız bir kaleyi
yakıp yıkarak fethetmekten farksız. Bu sürecin sonunda kale
sizin olabilir ama ortada kale kalmamıştır.
Belki, biliyorsunuz, ben
elektrik elektronik mühendisiyim. ODTÜ Elektrik Mühendisliğinden bir
arkadaşım bir ileti paylaştı. AK PARTİnin oy
oranını elektrikteki akım olarak farz edelim. Biliyorsunuz, Ohm
yasasına göre, akım eşittir gerilim bölü direnç. Bu formüle göre
gerilimi artırarak ya da direnci düşürerek akımı
artırabilirsiniz. Malumunuz olduğu üzere, direnci düşürmek
yerine gerilimi yükseltmek tercih edildi. Bu tercih yapılırken
herhâlde direncin artmayacağı ya da gerilimle aynı oranda
artmayacağı kabul edildi ama gerilimin artmasıyla direnç
beklenmedik ölçüde arttı. Dolayısıyla, yüzde 50 olarak
başladığınız akım yüzde 30-35lere düştü.
Ancak akımı eski hâline getirmek için direnci düşürmek yerine
gerilim artırılmaya devam ediyor. Umarım bu kadar gerilimle
devreler yanmaz, sigortalar atmaz.
Bu
görüşlerimi ciddiye alarak dinlediğiniz için çok teşekkür eder,
sadece bizi değil, çocuklarımızı ve
torunlarımızı derinden etkileyecek bu tekliften vazgeçmenizi
diler, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzel.
Buyurun
Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)
SEMRA
GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, savunma makamını derdest etmeye yönelik olan kanun
teklifinin 26ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Maddede
Çoklu baroların mevcut olduğu yerellerde tüketici hakem
heyetlerinde, avukatların bu hakem heyetlerinde görevlendirilmeleri
baroların eşit ve dönüşümlü temsili esas alınarak
yapılacaktır. denilmektedir. AKP iktidarının uzun süredir
devam eden yargı mekanizmasını bütünüyle ele geçirme
operasyonunda eksik bıraktığı tek bir şey
kalmıştı, o da Barolar Birliği ve en yüksek avukat
sayısına sahip olan yönetimleri ele geçirmek. İşte bu yasa
teklifiyle, savunma hakkına ve meslek odalarına darbe yapılarak
yargı mekanizmasının bağımsızlık ve
eşitlik gibi evrensel ilkeleri tümden kaldırılmak istenmektedir.
Bugün, bu iktidar, bu kavramların hepsini bir çöp poşetine koyuyor ve
üzerine demokrasi kâğıdını
yapıştırıyor. Üzerinde konuşmak üzere söz
aldığım maddede de olduğu gibi bir de buna eşit ve
dönüşümlü temsil kavramlarını yapıştırıyor.
Neyin eşitliği, neyin dönüşümlü temsili? Aleni bir şekilde
bu ülkenin Anayasası ile evrensel hukuk değerleriyle sorununuz var.
Aleni bir şekilde savunma makamıyla -avukatlar ve barolar- bir
derdiniz var. Hukukun üstünlüğünü istemiyorsunuz çünkü bu üstünlüğü
kabul ettiğiniz anda iktidarınız kökten sarsılacak, çok iyi
biliyorsunuz çünkü kendinizi var ettiğiniz yer hukuk, adalet, yasalar ve
insan hakları değil; kendinizi var ettiğiniz yer para, rant ve
bitmek bilmeyen bir kötülük dünyası.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede her gün onlarca hak ihlali yaşanıyor,
insanlar gözaltında kaybettiriliyor, işkenceye maruz kalıyor ve
sadece haklarını savundukları için tutuklanıyor. Bölgede
zırhlı araçların öldürdüğü çocukların katilleri
serbest bırakılıyor. Hiçbir gerekçe olmadan belediyelere kayyum
atanıyor ve demokrasinin temeli olan seçme, seçilme hakkına darbe
yapılıyor. Her gün dışarıda onlarca kadın
erkekler tarafından katledilirken, tacize, tecavüze, şiddete
uğrarken Aslında, İstanbul Sözleşmesini hiç
imzalamamalıydık. diyerek pervasızca açıklamalar
yapıyor; attığınız ufacık hukuki adımlarda,
insan hakkı ve kadın hakkı adımlarında bile defalarca
pişman oluyorsunuz.
Bu
yasa teklifiyle, tıpkı demokratik emek mücadelesi veren sendikalara
karşı desteklediğiniz sarı sendikalar gibi sarı
barolar yaratmak istiyorsunuz. Nasıl ki iktidarınıza yakın
olmayan sendika üyelerine devlet bürokrasini kullanarak sürgün, mobbing ve
ihraç ederek zulmediyorsanız; kendi himayenizde olan barolara üye olmayan
avukatlara da aynı zulmü uygulayıp savunma hakkını
gasbetmek istiyorsunuz. Bugün çoğunluğu iktidar tarafından belirlenen
hâkimler karar verirken, dosyaya bakan avukatın hangi baroya
kayıtlı olduğuna bakmayacak mı? Yargının
azıcık kalmışsa bağımsızlığı,
bu şekilde onu da ortadan kaldırıyorsunuz.
Şimdi,
burada kalkıp savunma mekanizmasını
demokratikleştireceğiz, daha eşit barolar kuracağız
demenin hiçbir manası yok. Birazcık olsun demokratik bir
işleyiş olmasını istiyor olsaydınız, baro
başkanlarına Meclis önünde şiddet uygulanmasına göz yummak
yerine, davet eder, fikirlerini ve düşüncelerini alırdınız.
Değerli
milletvekilleri, bir yönetime demokratik bir nitelik veren şey, sivil
toplumun bağrında filizlenen demokratik kurumlara, meslek
birliklerine, sendikalara olan yaklaşımdır. Yaşayan bir
demokrasi, toplum yararına çalışan, özerk, kamusal kimliğe
sahip meslek örgütlerinin varlığını zorunlu kılar. Bu
emek ve meslek örgütlerine, devlet bürokrasisinden aldığı güçle
sopa sallayan anlayışın öfkesinin altında ne yatıyor,
biliyor musunuz? Sermayeyle olan rantçı iş birlikçiliği ve
işkenceci otoriteye karşı mücadele eden toplumsal duruş ve
tutum var. Bu yüzden, bu yasa teklifiyle, tıpkı 12 Eylül faşist
cunta anlayışında olduğu gibi, bu kurumları kendi
inisiyatifiniz doğrultusunda yeniden şekillendirmek ve antidemokratik
yapılara dönüştürmek istiyorsunuz. Soruyorum, bunun adı sivil
darbe değil de nedir? Soruyorum, bu düzenlemeler, devlet ve sivil toplum
kurumlarında tıpkı FETÖnün yaptığı gibi kendi
kadrosunu ve yapısını oluşturmak çabası değil
midir? Cemaat, kadrolaşmayı fiilî yaparken, AKP iktidar erkini
kullanarak hukuksuzca uygulamalarını yasal kılıflara
büründürerek kadrolaşmasını yapıyor. Savunma hakkına
yönelik derin bir saldırı içerisinde barınan bu yasa bir sivil
darbe yasasıdır ve bizler var olduğumuz sürece, demokrasinin
olmazsa olmazı sivil toplum kurumlarını kendi himayeniz
aracılığıyla örgütlemenize asla izin vermeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
SEMRA GÜZEL (Devamla)
Demokratik siyaseti ve toplumsal muhalefeti,
siyasallaştırdığınız yargı ve medya
ambargosuyla sindirmenize izin vermeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan.
Buyurun Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26ncı
maddede verilen önerge üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dört gün Adalet Komisyonunda ve Meclis Genel Kurulunda
yapılan görüşmeler sırasında ne yazık ki bir travma
yaşanıyor dışarıda. Özellikle, hatırlayın,
buna ilişkin, geçen yıl yapılan Türkiye Barolar Birliği
Başkanının da katılmış olduğu saraydaki adli
yıl açılış görüşmelerinde, yeşil pasaportla
alakalı düzenlemede Türkiye Barolar Birliği Başkanı elleri
çatlayıncaya kadar alkışlıyordu, diyordu ki Avukatlar
Brüksele yeşil pasaportla, dünyanın her tarafına gidecekler.
Ama 2020 Türkiyesinde öyle bir tabloyla karşı karşıya
kaldık ki avukatlar Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanıyla cumhuriyetin
başkentine, Türkiye Büyük Millet Meclisine bile giremediler değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu garabeti,
bu çelişkiyi ortaya koymak istiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, burada, şöyle bir tez ileri sürülüyor,
diyorlar ki Bu sadece 3 tane baroyu ilgilendiren bir düzenleme; Ankara,
İstanbul ve İzmir. Bu 5 bin rakamıyla ilişkili olarak da
önümüzdeki günlerde veya aylarda, Antalyayla alakalı da bir düzenleme 5
bin üzerine bir skala rakamı çıkabilir ama aslında, Türkiyedeki
bütün avukatlarla alakalı, yüzde 57nin üzerindeki avukatı
ilgilendiren bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, burada, Komisyonda arkadaşlarımız,
muhalefet milletvekilleri günlerdir buna ilişkin
kaygılarını sizlere dile getiriyorlar ama ne yazık ki bu
konuda herhangi bir şey, tepki görmüyoruz. Tahmin ediyorum ki çok
kısa bir süre içerisinde de buna ilişkin düzenleme çıkacak,
biraz sonra da oylarınızla kabul edilecek. Buna ilişkin, tarihe
not düşülmesi açısından, size yapmış olduğumuz
konuşmalarda bir umut olması açısından diye değil; bir
problemi, önümüzdeki dönemde karşılaşacağımız bir
olayı anlatma açısından, tarihe not düşme
açısından bu konuşmaları yapıyoruz.
12
Eylül 2010 tarihindeki halk oylamasında da yine, bu Parlamentoda, bizler
dışarıda Yargıyı bir çeteye teslim ediyorsunuz. diye
uyarılarda bulunduk ve aradan bir zaman geçtikten sonra, 13-14 bin hâkimin
olduğu bir ülkede 3.500-4 bin civarındaki hâkimi bir gecede
dışarıya koydunuz değerli arkadaşlarım yani bir
Fetullahçı çeteye bu insanları teslim ettiniz. Hatırlayın,
o dönemlerde bununla alakalı yargılamaları yapan hâkimleri,
savcıları bir anlamda o çeteye teslim ettiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bir şeyi açıkça ifade edelim: Bu ülkede
yargının başka ayakları yani Yargıtay ayağı,
Danıştay ayağı, diğer ayaklar ne yazık ki teslim
alınmıştır. Bağımsız olması gereken ve
yargılamanın asli unsurlarından bir tanesi olan barolar şu
anda bağımsız durumdadır, şu anda buna ilişkin
bir operasyon yapılıyor. Buraya arkadaşlarımız
çıkıyor sizlere konuşurken aslında o görüşlere
katılmıyorum- diyorlar ki: Efendim, barolar bölünecektir. Barolar
bölüneceği için Türkiyenin üniter yapısıyla alakalı
sıkıntı çıkacaktır. Bu sizi etkilemiyor. Bunu da
sizlerle alakalı anlayışla karşılıyorum
değerli arkadaşlarım.
Bakın,
12 Eylül 2010da bu halk oylaması yapıldığı zaman
yargının hâkim ayağı, savcı ayağı
çökertilmiştir. Komisyonda yaptığım görüşmede de
söyledim -bakın, çok önemli- her konuda toplumdan ses geliyor, birçok
şeyde karşılık alamıyoruz. Bakın, Türkiyede 100ün
üzerinde hukuk fakültesi var, 1 tane hukuk fakültesinden bile ses gelmiyor
değerli arkadaşlarım. Benim mezun olduğum Ankara Hukuk
Fakültesinde, 5 Kasım 1925te Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Hukuk
Mektebinin açılışında Cumhuriyetin müeyyidesi olacak bu
müessesenin küşadında duyduğum saadeti hiçbir teşebbüste
duymadım. diyor değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, çok ilginç bir söz
Cumhuriyetin müeyyidesi olacak bu müessesenin küşadında
duyduğum saadeti hiçbir teşebbüste duymadım. diyor. Bakın,
yine şeyde ifade ettim, onun Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt,
cumhuriyet savcılarına Meriç kıyılarında
çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu
vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak
haksızlıktan, hatta Bingöl Dağlarının ıssız
kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz
sorumlusunuz. diyor değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, bunu
cumhuriyet savcılarına diyor. Biz, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, o Fethullahçılar yargılama yaptıkları zaman,
o cumhuriyet savcılarının altına Mercedesleri tahsis
ettiğiniz zaman Bu ülkede bir cumhuriyetin savcıları var, bir
de cumhuriyetin avcıları var. diyorduk değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu gerçekleri göz ardı ettiniz.
Şimdi, biz de buradan
Mustafa Kemalin milletvekili olarak, onun Genel
Başkanlığını yapmış olduğu parti
grubunun milletvekili olarak, size tarihsel bir uyarıda bulunuyoruz
değerli arkadaşlarım. Bu proje, bu ülkenin ulus devlet
kimliğini, üniter devlet kimliğini önümüzdeki günlerde tehlikeye
düşürecektir. Bunu hep beraber yaşayacağız.
Bakın, bu ülkede baro
başkanları, 80 baro başkanı geldi, bugün cumhuriyetin
Parlamentosunda sokaklara geldiler ve bir direniş gösteriyorlar, diyorlar
ki Bu düzenlemeyi bize sorun değerli arkadaşlar. Bu tarihsel bir
sorumluluk, üzerimizdedir. Çeyrek asır avukatlık yapmış
olan bir arkadaşınız olarak buna ilişkin önümüzde
yaşayacağımız sorunları, garabeti görüyorum. Bir
pazarlık yapılmıştır, Türkiye Barolar Birliği
Başkanı dün buradaymış, biz Sayın Başkanımla
beraber Sakaryadaydık. Türkiye Barolar Birliği Başkanı
gelmiş, burada arka taraftan izlemiş. Bir pazarlık yaptılar
değerli arkadaşlarım. Benim bildiğim, kazan-kazan ilkesi
diplomasinin temel kurallarından bir tanesidir. Türkiye Barolar
Birliği Başkanı, Cumhurbaşkanımızla, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Genel Başkanıyla bir pazarlık
yaptı değerli arkadaşlarım, Ülke sende barolar bende.
diye. (CHP sıralarından alkışlar) Ama gelinen tabloda
şunu asla unutmayın: Ona bir zırh koydunuz, o zırh da
şudur
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bayraktutan.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, temsilde adalet ve çoklu baroyla alakalı -ben ona
paralel baro diyorum- ona bir zırh koydunuz. Daha önceki düzenlemede,
şu anda mevcut düzenlemede, 10 baronun talepte bulunarak olağanüstü
genel kurul yapılmasıyla alakalı düzenleme varken, şimdi
bir 25 baro skalasına çıkardınız ve diyorsunuz ki:
Herhangi bir şekilde seçimli baroyla alakalı talepte
bulunamazsınız.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Barolar Birliği Başkanı
arkadaşlarını yarı yolda terk etti. Çok kibar bir terimle
diyorum. Bakın, şunu asla unutmayın: Bu beyefendi, böyle bir
düzenlemede bulundu. Bununla alakalı
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bakın, müsaade edin, değerli
arkadaşlarım, bunu itiyat hâline getiren bir arkadaş, önümüzdeki
dönemde mutlaka beraber yürüdüğü arkadaşı da yarı yolda
bırakacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bir
itiyat hâline geldiği zaman
Ha, Bunun tarihi ne zaman olacaktır?
derseniz, ben size kehanette bulunmayayım, bu Nostradamusun kehaneti
değildir; siyasal iklim değiştiği zaman
arkadaşları da değişecektir diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Sayın
Karaman
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
66.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın,
Ayasofyanın cami olarak ibadete açılmasına vesile olan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana ve emeği geçen herkese
teşekkür ettiğine, Sakarya ili Adapazarı ilçesi
Taşkısığı Mahallesinde meydana gelen patlamada
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine, Erzincan ilinde
şiddetli yağışların sel felaketine neden olduğuna
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN
KARAMAN (Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, birlikte tarihî bir ana şahitlik ettik, Ayasofyanın ibadete
açılmasının mutluluğunu yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
şükranlarımı arz ediyor, emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. Canı gönülden hayırlı olsun diyorum ve Allaha
şükrediyorum.
Sakaryadaki
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın
Başkanım, seçim bölgem Erzincan genelinde meydana gelen
aşırı yağışlar sebebiyle, merkezde Günebakan,
Kemahta Yücebelen, İliçte Büyükgümüşlü, Çayırlıda
Cennetpınar köylerinde dolu ve sel felaketi olmuş, şu anda da
Tercanda Kureyşli ve Sarıkaya köy yolları kapanmış
durumdadır. Sayın Valimiz Mehmet Makas ve kamu kuruluşları
yoğun çalışma yapmaktadırlar, teşekkür ediyorum.
Hep
dedik ya devlet milletin yanındadır, DSİnin gayretli
çalışmaları sayesinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Koç
67.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun,
Ağrı ilinde meydana gelen sel felaketinin yol açtığı
zararların karşılanmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
ABDULLAH
KOÇ (Ağrı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim
bölgem olan Ağrıda, akşam saatlerinde aniden bastıran
sağanak yağış nedeniyle sel meydana gelmiştir. Merkeze
bağlı Aşağı Saklıca köyünde küçükbaş
hayvanların telef olmasına ve evlerin zarar görmesine neden
olmuş ve ayrıca Taşlıçay deresinin ıslahı için
kurulan şantiye, makineleriyle beraber sular altında
kalmıştır. İşçiler ölümden dönmüştür. Geçmiş
olsun dileklerimizi iletiyor, hasar tespit çalışmalarının
yapılmasıyla zararlarının derhâl
karşılanmasını talep ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Keven
68.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Sakarya ilindeki
patlamalarda hayatını kaybeden yurttaşlara ve şehit olan
askerlere Allahtan rahmet dilediğine, Yozgat ili Boğazlıyan
ilçesinde yaşanan dolu afetinde zarar gören çiftçilere geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ
KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sakaryadaki
patlamalarla yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza ve
şehit askerlerimize Allahtan rahmet diliyor, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Yozgat
Boğazlıyan ilçemizde dün 3üncüsü yaşanan dolu afetinde zarar
gören çiftçilerimize buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Boğazlıyan, Ovakent ve Özler
bölgelerinde etkili olan dolu afetinde tarım arazilerindeki mahsul büyük
oranda zarar gördü. Bir ay içinde 3üncüsü meydana gelen dolu afetinde
oluşan zararın karşılanmasına yönelik bir ödenek
ayrılacak mıdır, merak ediyoruz. TARSİM sigortası bulunmayan, çeşitli gerekçelerle
sigorta yaptıramayan çiftçilerimizin mağduriyetini gidermek için
neler yapmayı düşünüyorsunuz, merak ediyoruz. Afetzede çiftçilerin
borçlarına bir erteleme veya yapılandırma getirilecek midir? Bu
insanların Ziraat Bankasına olan borçları, kredileri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 177 milletvekilinin
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN
27nci madde üzerinde 3 önerge vardır, bu önergelerin 2si aynı
mahiyette olup ilk olarak bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
27nci maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Tufan
Köse Alpay
Antmen Zeynel
Emre
Çorum Mersin İstanbul
Rafet
Zeybek Gülizar
Biçer Karaca Turan
Aydoğan
Antalya
Denizli İstanbul
Süleyman
Bülbül Abdurrahman
Tutdere Cavit
Arı
Aydın Adıyaman Antalya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Van Şırnak
Garo
Paylan Semra
Güzel Remziye
Tosun
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Denizli
Milletvekili Gülizar Biçer Karaca.
Buyurun
Sayın Karaca. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık
sekiz günden bu yana barolara ilişkin düzenlemeyle ilgili
sayısız konuşma yapıldı. Bu yürürlük maddesinde ben
sormak istiyorum: Bu kanun değişikliğine neden ihtiyaç duydunuz?
Demokrasilerde kanunlar toplumun ihtiyaçları, toplumun genelinin ihtiyaçları
ya da taleplerine göre şekillenir ama otoriterleşen rejimlerde
rövanşist anlayışla kanunlar yapılır.
Şimdi,
ben sizlere bu kanunu neden değiştirme gereği duyduğunuza
ilişkin birkaç soru sormak istiyorum. Türkiye, Hukukun Üstünlüğü
Endeksinde 126 ülke arasında 109uncu sırada. Bu kanunu
değiştirdiğiniz zaman 1incilik kürsüsüne mi
çıkaracaksınız Türkiyeyi? Hayır. Hâkim ve
savcıları atamada liyakat ve bağımsızlık sıralamasında
Türkiye sonuncu sırada; acaba altın, gümüş ya da bronz madalya
mı takılacak bu kanun geçtiğinde? Elbette ki hayır. Vatandaşların
yargıya ve mahkemelere güven endeksinde, 167 ülke içerisinde 2009da
31inci sırada iken, 2019da, maalesef, 103üncü sıralamaya
gerilemişiz yani, Ürdünden bile 46 sıra geriye düşmüşüz.
Şimdi, soruyorum: Bu kanun çıktığında şampiyon mu
olacak Türkiye hukukun üstünlüğünde, yargı
bağımsızlığında ya da vatandaşın
yargıya güveninde? Ya da bu kanun değişikliğiyle ayda 583
lira gelirle geçinmek zorunda kalan, aç yatan
vatandaşlarımızın, 11 milyon yurttaşımızın
gelirinde bir artış mı olacak?
Geçtiğimiz hafta
kasaba giden, 1 kilo kıymanın fiyatını soran ve fiyatı
duyduğunda eziklikle, mahcubiyetle elindeki parayı
sımsıkı sıktıktan sonra açıp 5 liralık
kıyma ver. diyen teyzenin bu mahcubiyetini ve bu mahcubiyetten öfkesini
mi ortadan kaldıracak? Elbette ki hayır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, bu kanunla, sizler, otoriterleşen
iktidarınızı güçlendirmek, gitmekte olan koltuğunuza tekrar
tutunabilmek amacını taşıyorsunuz. Şimdi, günlerdir
İstanbul Barosu, Ankara Barosu, İzmir Barosundan bahsediyorsunuz ve
İstanbul Barosuna ilişkin sayısal veriler veriyorsunuz.
Şimdi, bu İstanbul Barosu neler yapmış, birkaç başka
sayısal veriyi sizlerle paylaşacağım: 2019
yılında İstanbul Barosuna hak ihlali yaşayan 12.402
kadın başvurmuş ve bu kadınların tamamına
ücretsiz avukat atanmış. 2020 yılının daha ilk
altı ayında 3.823 kadına çıkmış. Şule Çet
dosyasını hatırlarsınız değil mi? Delil
yetersizliğinden takipsizlik kararı verilen ve sanığı
serbest bırakılan davada, İstanbul Barosu ve kadın
derneklerinin mücadelesiyle yeniden dava açtırılmış ve
Şule Çetin ölümüne neden olanlar cezalandırılmış ve
tutuklanmıştır.
İzmir
Barosu, Mendereste okul müdürlüğü yapan, kırk yıldır
aynı okulda görev yapan vatandaşın, zatın çocuklara cinsel
istismar davasına müdahil olmuş ve en ağır zararı, en
ağır cezayı almasını sağlamışlar.
Serviste unutulan Alperen Sakin çocuğumuzun, on beş günlükken cinsel
istismara, adı dahi konulmadan cinsel istismara uğrayan bebek
Tatarın davasında İzmir Barosu müdahil olmuş ve sanıklarına
en ağır cezanın alınmasını
sağlamış. İzmir Dikilide kocası tarafından
baltayla öldürülen Işık İkizoğlunun, İzmirde
boşandığı kocası tarafından öldürülen Serpil
Erfındıkın, İzmir Tirede 4 yaşındaki
çocuğunun gözleri önünde bıçakla öldürülen Müzeyyenin
davalarında İzmir Barosu aktif olarak rol almış ve müdahil
olmuş.
Ankara
Barosu, başta Atatürk Orman Çiftliği talanına Dur! demek için,
sayısız doğa katliamlarında sizlerin önüne en büyük
engelleri çıkarıp hukuki mücadele vermiş.
Daha
geçtiğimiz günlerde, damat İstanbul için, rant projeniz için Ankara,
Bursa, Antalya, Balıkesir, Aydın, Gaziantep, Şanlıurfa,
Yalova, Artvin, Mersin, İzmir gibi birçok baro dava açmış yani
sizlerin Türkiye Cumhuriyetini dönüştürmek istediğiniz
anlayışın karşısında dimdik, onurluca, o cübbe
altında avukatlarımız ve o barolarımız durmuş.
İşte, bu nedenle rövanş almak istiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Devamla) Değerli milletvekilleri, barolar
Cerattepedir, barolar Kaz Dağlarıdır, barolar Eskişehir
Alpudur, barolar Karamanda tacize uğrayan
çocuklarımızdır, barolar Aladağda yanan
canlarımızdır, barolar aynı zamanda Vurmayın,
ölüyorum." diyen ve hunharca öldürülen Ali İsmail Korkmazın
adalet mücadelesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Barolar
Çocuğumu keşke dövmeselerdi, Alişimin çok canı
yanmış keşke kurşunla vursalardı. diyen annesi Emel
Hanımın mücadele yoldaşıdır.
Evet,
biraz sonra bu kanun teklifinin oylamasında eller havaya kalkacak ama
şunu açıkça ifade etmek isterim ki bugün, burada Avukatlık
Kanununa, baroların bölünmesine, bu ülkenin bölünmesine Evet oyu
verenler, 2013de aynı menzile yürüdüğünüz FETÖ terör örgütünün
hayalini gerçekleştirenler olarak sizleri tarihe yazacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Hadi canım sen de! Kaç defa
anlattık, kaç defa!
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Devamla) - Bizleri de hak ihlaline uğramış,
tek sığınacak limanı barolar, cübbeli avukatlar olarak
görmüş tarihe onurlu insanlar olarak geçecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben, bundan yaklaşık beş yıl önce Türkiye
daha demokratik bir ülke olsun. diye milletvekili oldum ama maalesef, Dimyata
pirince giderken evdeki bulgurdan da olduk arkadaşlar.
Bakın,
on gündür baro meselesini konuşuyoruz ve on gündür utanıyorum
arkadaşlar, on gündür utanç duyuyorum. Türkiyede baro
başkanları, 80 baro başkanı imzasıyla Meclise
başvuruda bulunuyorlar, Biz bu yasayı istemiyoruz. diyorlar ve baro
başkanları Ankaranın göbeğinde tartaklandılar
arkadaşlar, itildiler, kakıldılar ve Türkiyemiz hukuk devleti
olmaktan biraz daha uzaklaştı arkadaşlar.
Demokrasiler
denge ve denetleme rejimleridir. Bakın, biz, Meclis olarak kendi
yasalarımızı çıkarmıyoruz, saraydan gelen fermanlara
yalnızca mühür basıyoruz. Herhangi bir gücünüz yok arkadaşlar,
yalnızca gelen talimata göre el kaldırıp, el indiriyorsunuz.
Kendi düşüncelerinizi ortaya koyamıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp ama!
GARO
PAYLAN (Devamla) Bizim, sarayı dengeleyip denetleyecek bir gücümüz,
maalesef, yok.
Diğer
bir güç yargı. Bakın, herhangi birimizin başına bir iş
geldiğinde, bir haksızlığa
uğradığımızda, bir gadre
uğradığımızda ne yaparız? Yargıya gideriz.
Yargının üç ayağı var. Biri yargıçlar, hâkimler.
Değerli arkadaşlar, biz HDP vekilleri olarak -hepimiz bakın-
mesaimizin en az üçte 1ini mahkemelerde geçiriyoruz, en az üçte 1ini. Hiçbir
zaman tarafsız ve bağımsız yargıçlar olmadı;
evet, meslek onurunu sürdürmeye çalışan yargıçlar oldu ama büyük
çoğunluğu tarafsız ve bağımsız değildi. Ama
hiçbir dönemde -bakın, ben 48 yaşındayım- bu kadar
taraflı ve bu kadar bağımlı hâkimler de olmadı
arkadaşlar.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Siz görmüyordunuz o zaman.
GARO
PAYLAN (Devamla) Hâkimlerin tamamı -neredeyse tamamı- sizden gelen
talimatlara göre karar veriyor arkadaşlar. Yani yargının birinci
ayağı ak hâkimlerden oluşuyor.
EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Hâkimler tarafsız ve
bağımsızdır ya. Anayasada yazılı ya!
GARO
PAYLAN (Devamla) Arkadaşlar, ikinci ayağı savcılar.
Savcılara baktığımızda neredeyse bütün fezlekeler,
bütün iddianameler sizden gelen talimatlara göre yazılıyor yani
yargının ikinci ayağı da ak savcılardan oluşuyor
arkadaşlar, ak savcılar.
Şimdi
geldiniz üçüncü ayakla mücadele ediyorsunuz yani savunmayla mücadele
ediyorsunuz. Bakın, savunma, hukukun evrensel ilkelerine göre hepimiz,
herhangi birimiz gadre uğradığında bizleri savunmak için
orada var; barolar bunlar için örgütlenmiş meslek örgütleri. Şimdi bu
meslek örgütlerine saldırıyorsunuz ve bunları da bölmeye,
parçalamaya kalkıyorsunuz.
Büyük
bir yanlış içindesiniz ve bu büyük yanlışta çok ironik bir
durum daha var arkadaşlar. Bu yasayı kimin için
çıkarıyorsunuz? Bu yasayı kimin için çıkarıyorsunuz,
size soruyorum? Bu yasa bir kişi için çıkıyor yani kişiye
özel çıkarılmış bir yasa; buraya gelebilen tek bir avukat
vardı, şurada izleyen, Sayın Metin Feyzioğlu için
çıkarılmış bir yasa.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hani sarayaydı?
GARO
PAYLAN (Devamla) Ya, arkadaşlar, gerçekten, Allah önce insanın
aklını alırmış, bence sizin de önce
aklınızı aldı. Ya, 28 Şubatı dillendirdi burada
Özlem Hanım, 28 Şubatın baş savunucusu kimdi? Sayın
Metin Feyzioğlu. Başörtüsü yasaklarından bahsettiniz.
Başörtüsü yasaklarının birinci savunucusu, yılmaz
savunucusu kimdi? Metin Feyzioğlu.
Şimdi
Metin Feyzioğluna özel, Metin Feyzioğlunu bir kez daha Barolar
Birliği Başkanı yapacak bir yasal düzenlemeye az sonra
-eğer vicdanınız el verirse- el kaldıracaksınız
arkadaşlar. Bakın, FETÖnün istediği bir yasal düzenlemeydi bu,
FETÖnün istediği paralel baroları kurmak. Onlar
başaramadı. Siz Aldatıldık. dediniz,
ortaklığı bozdunuz. Ne yaptınız? Yüzünüzü eski devlete
döndünüz, statükoya döndünüz, onlarla bir ittifak yaptınız. Şimdi
statükonun bir talebi var: Devleti siz yönetiyorsunuz -barolar anlamında
da- barolarda da Metin Feyzioğlunu istiyoruz. diyor eski devlet.
Değerli
arkadaşlar ya, bu eski devlet dediğimizin gadrine hepimiz
uğramadık mı? Bu ülkenin Ermenisi, Türkü, Kürtü,
başörtülüsü, inançlısı, inançsızı hep beraber o eski
devletin gadrine uğramadık mı? Metin
Feyzioğullarının gadrine uğramadık mı? Metin
Feyzioğluna özel bir yasal düzenlemeyi buradan çıkarmaya gönlünüz
nasıl el verecek? Size bu yoldan behemehal vazgeçmenizi öneriyorum
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime son verirken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (Devamla) Bugün şu anda 11 Temmuza girmiş durumdayız
arkadaşlar. 11 Temmuz 1995te Yugoslavya iç savaşında
Srebrenitsada bir soykırım gerçekleşti arkadaşlar. Buradan
Srebrenitsa soykırımında hayatını kaybeden
Boşnakları saygıyla anıyorum arkadaşlar ve ne mutlu ki
Boşnaklara, bu mücadeleyi sürdürdüler ve Srebrenitsa
soykırımının faillerini insanlık önünde mahkûm
ettiler. Buradan bir kez daha Srebrenitsa soykırımının
mağdurlarının anısı önünde saygıyla
eğiliyorum.
Bir
kişinin daha anısı önünde saygıyla eğileceğim; o
da birkaç saat önce 7nci ölüm yıl dönümünü idrak ettiğimiz Ali
İsmail Korkmaz değerli arkadaşlar. Ali İsmail Korkmaz bu
ülkenin onurlu bir vatandaşıydı, Gezi isyanı
sırasında katledildi. Onun da anısı önünde hep beraber
saygıyla eğilelim.
Saygılar sunarım
arkadaşlar, teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 27nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Madde 27- Bu Kanun yayımı tarihinden sonraki 7
gün içinde yürürlüğe girer.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz Enez
Kaplan
İzmir İstanbul Tekirdağ
Ayhan
Erel Dursun
Ataş Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Kayseri Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri; yüce kurulu saygıyla selamlarım.
Madem amaç daha demokratik
bir yapı oluşturmak, doğrudan doğruya demokrasi
işletelim, bütün avukatlar sandık başına gitsinler ve
Barolar Birliği Başkanını, yönetim organlarını
seçsinler. Avukatlarınız doğrudan doğruya seçsinler.
Temsilde adalette samimiyseniz eğer bunu yapın. Meseleniz barolarda
yeterli temsil değil, amaç başka. Avukatların yargının
kurucu unsuru olması nedeniyle Türkiye Barolar Birliği ile
baroların Anayasada yargı bölümü içerisinde yer alması,
diyalektik dokuya uygun olacak şekilde cumhuriyet
savcılarının, savunma temsilcisi avukatlarla eşit hâle
getirilmesi, adliyedeki fiziki mekânların buna göre ayarlanması ve
sanık ile müdafinin duruşmada yan yana durmaları arzu edilecek,
istenecek bir şeydir. Bunlar On Birinci Kalkınma
Planımızın adalet hizmetlerinde etkinlikle ilgili özel ihtisas
raporlarına ait ibarelerdir. Fikrinizle zikriniz uyuşmadı gitti;
bir olması gerekir; bir dediklerinize bakın, bir de yüce Meclise
sunduğunuz tekliflere. Devletin kurumları süs olsun diye yoktur;
eylem için vardır, fonksiyon için vardır. Eylemleri yoksa,
fonksiyonları yoksa bu kurumlar süsten de öteyedir.
Yükseköğrenimde 7,5 milyon öğrencimiz
var diye övünüyoruz ama yılda aldığımız patent
başvurusuna bakın, ülkenin ilerlemesine bakın ve yargıdaki
seviyesine bakın, bunların hepsi de yerlerde sürünmektedir. Ve bu
kurumların başında, örneğin hukuk fakültelerinin
başında illaki hukukçu, hukuk bilen, hukuk mezunu dekan olmasa da
bunların kalkıp şu anda görüşülen konularla ilgili
fikirlerini açıklaması lazım. Ne çare ki ülkemizde yer alan 133
tane hukuk fakültesi sessizlik içerisindedir. Yalnız bunlar sessizlik
içerisinde değildir, isimlerinin başında doçent profesör
unvanını taşıyan insanlar da sessizlik içerisindedir.
Zannedersiniz ki bu doçentlik, profesörlük unvanı onlara piyangodan
çıkmış. Zihin budur, kafa budur, sorun budur.
Ülkede bir ses Otur. diyor, oturuyorlar;
Kalk. diyor, kalkıyorlar. Soruna yol gösterecek olan, hakemlik yapacak
olan kurumlar, kişiler suskunluk içinde. Çoklu baronun tek bir amacı
var, Barolar Birliğinden tek bir ses çıkıyordu, bu ses
muhalifti, şimdi ortadan kalksın ve Hükûmete ses çıkmayacak ya
da ses çıkarsa da etkisiz hâle gelecek ses olsun. Amaç bu, bunun için
uğraşılıyor, kurumlar önemsizleştiriliyor.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde
stajyer avukatların ekonomik durumlarını düzelten maddeler
keşke olsaydı. Yine, hukuk fakültesi okuyup staj yapmayı
bekleyen ama işinden olmayı göze alamayan kamu çalışanlarına
staj konusunda düzenlemeler olsaydı. Keşke, genç avukatların
baro yönetiminde görev alabilmelerine yönelik düzenlemeler olsaydı. Emekli
avukatlarımızın ortalama 2.500 lira maaş ile geçindiklerini
düşünürsek o da ayrı bir problem.
Bir şey daha yok, o da dünyada çoklu baro
diye bir şey yok, böyle bir kavram yok. Amerika Birleşik
Devletlerinde her eyalette bir baro mevcuttur. İngilterede 2 tip
avukatlık vardır; barrister ve solicitor. Ama her bir mesleki
grup için yine sadece tek bir örgüt
bulunmaktadır. Almanyada toplam 28 baro bölge mahkemelerinin yetki
alanlarında bölge bazlı kurulmuşlar ve kamu hukuku tüzel
kişiliği niteliğindedirler. Japonyada her bir bölge
mahkemesinin yetki alanında tek bir baro bulunmaktadır. Yine, özetle,
dünyanın hiçbir gelişmiş demokrasisinde aynı bölgede yetki
sahibi olan birden fazla baro anlamında bir çoklu baro modeli yoktur.
Medeni dünyada durum bu iken bizde neden böyle bir kanun dayatılmakta,
yanıtını hepimiz biliyoruz. Yanıt, AK PARTİ
iktidarı ak baroları istemektedir ve onu yaratmaya
çalışmaktadır. Yasama, yürütme, yargıyı Sayın
Cumhurbaşkanı yetkisine geçirdi ama olmadı, artık
savunmayı da önemli oranda kontrol altına almak istiyor. Böylece
yargının her 3 ayağını da kontrol altına almaya uğraşıyor.
Ayrıca küçük ve orta iller bahanesiyle Türkiye Barolar Birliği
oluşumu manipüle edilmeye çalışılmaktadır. Kanun bu
hâliyle yasalaşırsa Türkiye Barolar Birliği yönetimi malum
başkan ve türevlerinin elinde kalmaya devam edecektir. İktidara
yakın bir Türkiye Barolar Birliği yaratılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın Sayın Milletvekili.
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Devamla) Ayrıca her gelen iktidara yakın ve ona
güdümlü bir baro gerçeği maalesef ortaya çıkacaktır.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
28inci
madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 28inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 28 Bu Kanun
hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz Ayhan
Erel
İzmir İstanbul Aksaray
Enez
Kaplan Behiç
Çelik
Tekirdağ Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tufan
Köse Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Çorum Mersin İstanbul
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek
İstanbul Aydın Antalya
Cavit
Arı Abdurrahman
Tutdere Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Antalya Adıyaman İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oya
Ersoy Remziye
Tosun Muazzez
Orhan Işık
İstanbul Diyarbakır Van
Semra
Güzel Mahmut
Toğrul Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri,
yüce Türk milleti; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 28inci
maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şairin
dediği gibi Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Ama
yine ben bildiklerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Anayasalar,
kanunlar millet ile devlet arasında yapılan sözleşmelerdir.
Sözleşmelerde tarafların iradeleri birbiriyle örtüşürse,
tarafların iradeleri birbirine eşit şekilde sözleşmelere
yansırsa, o sözleşmeler, o kanunlar, o anayasalar uzun ömürlü olur.
Türkiyede sıkça anayasaların değişmesiyle, anayasa
üzerinde değişikliklerin yapılmasıyla, millet ile devlet
arasında yapılan sözleşmelerde milletin dilek ve taleplerinin,
iradesinin anayasalara yansımadığı görülmektedir.
Görüşmekte olduğumuz teklifte de maalesef bu yasanın en büyük
paydaşı olan avukatlar, barolar, Barolar Birliğinin
görüşleri, düşünceleri, duyguları yer almamaktadır. Bu
kanunu, bu mesleği icra eden avukatlar talep etmemekte, barolar talep etmemekte,
Barolar Birliği de karşı gelmektedir. Buna rağmen, bu
sözleşmede, bu kanunda ısrar etmenin hiçbir anlamı yok; zira,
taraflardan birinin iradesi bu sözleşmeye yansımadığı
için çok kısa sürede bu sözleşme diğer sözleşmelerde, kanunlarda
olduğu gibi kanun çöplüğünde yer alacaktır endişesi
taşıyoruz. Biz de on bir gündür burada mesaimizi bir nevi boşa
harcamış gibi görünüyoruz. Hani
görürüz ya esnafları gezerken, esnafların hemen oturduğu
masanın arkasında Hazreti Ömere ait bir söz vardır: Bugün
Allah için ne yaptınız? Biz de memlekete gittiğimizde Millet
için ne yaptınız? dediklerinde, on bir gündür avukatların
istemediği, baroların istemediği, Barolar Birliğinin
karşı geldiği bir kanun teklifi çıkardık demek zorunda
kalmanın üzüntüsünü yaşayacağız.
Değerli Başkan,
sayın milletvekilleri; biz, bu kanun teklifi görüşülürken laf olsun
diye muhalefet yapmadık, duygularımızı,
düşüncelerimizi anlattık. Avukatların lehine olanlara;
işte, aidatların yarı oranında alınması, kılık
kıyafete özgürlük getirilmesi, avukatlara verilen cezalarda yargı
yolunun açılması yönündeki düzenlemelere evet dedik ama bunun yanında defalarca
yüksek sesle komisyonda ve şimdi burada dillendirdiğimiz hâlde
dikkate almadınız.
Baroların
yaklaşık yarısı on yıllık kıdeme sahip
değil, yaklaşık 50 bini beş yıllık kıdeme
sahip değil ama sizler bu baro yönetimlerine seçileceklerde olan
kıdem şartına maalesef dokunmadınız. Yarısı
genç olan bir baronun Barolar Birliğinde baro yönetim organlarında
kendilerini temsil ettirmesine imkân sağlamadınız. Hem Temsilde
adalet, temsilde adalet. diye bağırıyorsunuz hem de gençlerin
temsil edilmesine karşı geliyorsunuz, onların temsil edilmesinin
önüne barajlar, kanunlar getiriyorsunuz. Söyledikleriniz ile
icraatlarınız birbirini tutmuyor, dolayısıyla
samimiyetinizi sorgulama ihtiyacı hissediyoruz. Keşke bu
düzenlemeleri yaparken
Yine biliyorsunuz, Barolar
Birliğinde dört yıllığına Barolar Birliği
Başkanı ve baro organları seçilirken illerdeki barolarda
seçimler iki yılda bir yapılmaktadır. Bunu paralel hâle getirin
dedik, buna bile duyarsız kaldınız. Şimdi illerde iki
yılda bir baro başkanları, baro yönetim kurulları ve üst
delegeleri seçilirken Barolar Birliği kendilerine yakın üst delegeler
ayarlamak adına bu seçimlere müdahale ediyor. Bu müdahalenin önüne geçmek
için gelin illerdeki baro seçimlerini de dört yıla çıkarın.
Düşünün, iki yıllığına seçilen bir baro
başkanı yaklaşık altı ay tebrikleri kabul ediyor,
altı ayda baroyu tanıyor, ondan sonra, bir sonraki seçimlere hazırlanmak
için mesaisini harcıyor. E nasıl çalışacak? Baroya
nasıl faydalı olacak? Hem Biz bu düzenlemeyle baroların daha
verimli olması için mesleki alanlarda bu mesleği icra edenlerin
sorunlarını daha üst düzeyde çözme yoluna gidiyoruz. diyorsunuz hem
de bu makul ve mantıklı teklifimize bile hayır diyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AYHAN
EREL (Devamla) Az sonra kanun teklifi kabul edildiğinde -Grup
Başkan Vekili arkadaşımız burada mı bilmiyorum- daha
önce de söylemiştim, aynen şöyle bir konuşma
yapacaksınız: Çok değerli muhalefetin görüşlerinden çok
çok faydalandık. Hiç faydalanmadınız. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar) Ve muhalefete teşekkür
ediyoruz. Bize lütfen teşekkür etmeyin. Bakınız, bir kez daha
söylüyorum: Bize, görüşlerimize değer verip görüşlerimizin en
azından bir kısmını
yansıtmadığınız kanun metninden dolayı bize
teşekkür etmeyiniz. Zira, gittiğimiz yerde avukat arkadaşlar
Siz de bu kanuna ortak oldunuz. şeklinde bir algıya kapılıyorlar.
Bu kanunun günahı da size ait, sevabı da size ait; Allah işinizi
gücünüzü rast getirsin. Umarım ve dilerim ki bu kanunla bu mesleği
icra edenler mutlu olurlar.
Size
de mutlu geceler diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle grubuma teşekkür ediyorum bu son
konuşmayı bana verdikleri için. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sonuçta, eğer baroların
tarihi yazılacaksa, avukatlığın tarihi yazılacaksa
Diyarbakır Barosunun bunda bir yeri var. Ben de onun onurlu
temsilcilerinden biriyim. O yüzden grubuma bir kez daha teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Burada bir tarih
yazılıyor değerli arkadaşlar. Bu Meclis ve sizler bana neyi
hatırlatıyorsunuz biliyor musunuz arkadaşlar? Geçmişimi,
ölüm kokusunu hatırlatıyorsunuz, ölüm. Niye diyeceksiniz? 1986
yılı, Diyarbakır Barosunun Genel Sekreteriyim, Diyarbakır
Cezaevinde ölüm orucu var ve insanlar ölüyorlar. Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcısı Baro Başkanımızı ve beni
aradı bu ölümlere son verin diye. Bizler
Başsavcılığın araçlarıyla gece evlerimizden
alındık. Sıkıyönetim var bakın, sıkıyönetim
var. İnsanlar ölmesin diye
Gittik koğuşlara girdik, ölüm kokusu
geliyor, ölüm. O zaman Diyarbakır Barosu vardı ve o
sıkıyönetim döneminde bile bir yargı vardı. Şimdi de
ölüm kokusu geliyor Silivriden. 2 genç meslektaşımız sizin
döneminizde ölüme yatmışlar adil yargılama için. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Ve onları ölüme gönderen
cumhuriyet savcıları var ve sizler varsınız. Bakın,
baro budur arkadaşlar, baro budur aynı zamanda.
Değerli
arkadaşlar, çok zaman geçti biliyor musunuz, şimdi ellerinizi
kapatmışsınız bizi dinliyorsunuz. Gerçekten, sizin tarihinizi
bilen, sizi izleyen birisi olarak söylüyorum, yazık ediyorsunuz kendi
tarihinize ya! Gerçekten nereden nereye geldiniz, nereden nereye!
Bizler çok bedel ödedik, ödemeye de
hazırız. Diyarbakır Barosu veya barolar dediğimiz zaman
burada travma yaşayan arkadaşlarımız var ama baro denince
de bedelini sonuna kadar ödeyen barolar var, avukatlar var. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, en ağır bedeli
ödemiş bir baro görevinden geliyoruz. Bakın, sizin dönemizde
Diyarbakır Barosu ve barolar en ağır bedeli ödediler. Tahir
Elçiyi barış için, adalet için, özgürlük için kurban verdi
Diyarbakır Barosu ve sizin döneminizde, sizin döneminizde. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın bu baroları susturmak
için burada kabadayı kabadayı oturmuşsunuz ve şimdi el
kaldıracaksınız değerli arkadaşlar. Gerçekten
yazık ediyorsunuz kendi tarihimize. Düşmanına benzemek nedir
biliyor musunuz, aynı şimdi tarif ettiğimiz bu ortamdır.
Nasıl bu hâle geldiniz ya! Gerçekten, nasıl bu hâle geldiniz?
Nasıl geçmişe bir bakmıyorsunuz, neden bakmıyorsunuz,
nasıl bakmazsınız?
Bir şey söyleyeyim mi size değerli
arkadaşlar, o kadar ağır bedellerden geldik ki barolar bu bedeli
ödedi. Burada Baro, baro
diyen arkadaşımıza söylüyorum,
İstanbul Barosu Ankara DGMde yargılanırken hangi baroydu, hangi
baroydu arkadaşlar, hangi baroydu?
Bakın, otokratik bir düzen yaratmaya
çalışıyorsunuz. Bu düzene uygun barolar ve bir meslek örgütü
yaratmaya çalışıyorsunuz. Size söyleyeyim, inanın en
başta sizi vuracak; tecrübemle söylüyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Niye
rahatsız oluyorsun?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) 2003te,
2004te, 2005te Adalet Bakanlarınız, Başbakanlarınız
bize görüş soruyorlardı, görüşlerimizi söylüyorduk ama bütün o
ortamlardan çıktınız, şimdi, aynen darbeciler gibi bir
noktaya geldiniz. Yazık ediyorsunuz kendinize de Türkiyeye de savunma
mesleğine de avukatlara da. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, çok bedel ödendi, çok bedel. O bedelleri
yine öderiz. Arkadaşlarımız, baro başkanları,
avukatlar bedel ödüyorlar şimdi. On gündür cop yiyorlar. Bugün yine baro
başkanları yerdeydi, bakın, yerdeydi; baro başkanları
yerdeydi. Kimin zoruyla? Sizin zorunuzla. Bu tablolar sizin önünüze gelecek,
kesinlikle gelecek. Bakın, böyle, hiç kuşkunuz olmasın, önünüze
gelecek. Utanacaksınız, utanacaksınız,
utanacaksınız.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Tehdit mi
ediyorsun? Tehdit anlamında yapmıyoruz ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben
buradan son sözümü baro başkanlarına ve meslektaşlarıma
söylüyorum: Hiç endişe etmeyin arkadaşlarım, hiç endişe
etmeyin; en fazla iki yıl, en fazla; tümünü değiştireceğiz,
hiç kimsenin kuşkusu olmasın. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz sizlere rağmen ve sizin için Türkiyede
barışı da sağlayacağız, adaleti de
sağlayacağız, eşitliği de sağlayacağız,
size rağmen sağlayacağız ve sizin için
sağlayacağız. Kimsenin endişesi olmasın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
bakın, el kaldıracaksınız, o ellerle de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Git bir Tahirin karısıyla konuş, bak
ne diyor? Git yanına bir konuş.
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın,
söyleyeyim. İnanın, bakın, hem üzgünüm hem de öfkeliyim; bu
işlere emek vermiş birisi olarak hem öfkeliyim hem de üzgünüm. Bir
emekçi olarak üzgünüm, yani bir avukat olarak üzgünüm. Nereden nereye geldiniz?
Bakın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı -çok iyi
tanırsınız, Fahri Kasırga- bizi ölümden kurtarıyordu,
şimdi başsavcıları bizi ölüme gönderiyor. Adliyelerinizde
ne kokuyor biliyor musunuz? Ya ölüm kokusu geliyor ya rüşvet kokusu
geliyor ya yolsuzluk kokusu geliyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Gidin, Diyarbakır Adliyesine de bakın,
Çağlayan Adliyesine de bakın. Bunlarla baş edemediniz,
şimdi barolarla bir noktaya gelmeye çalışıyorsunuz.
Yolunuz
açık değil, onu bilin. Yolunuzda size engel olacak avukatlar var,
barolar var, hepimiz de varız; hiç kimse endişe etmesin, demokrasiyi
size rağmen gerçekleştireceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun
Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, şu anda saat iki ve biz komisyon süresiyle beraber neredeyse
sekiz gündür, aslında Türkiyede savunmayı yerle bir edeceği bir
konsensüs olarak ilgili taraflarca, avukatlarca, baro başkanlarınca
ve toplumun geniş kesimleri tarafından söylenen ve savunmayı
çökertecek olan bir teklifi bu saatte konuşuyoruz ve son maddesi üzerine
son konuşmacıyım.
Şunu
söyleyeyim değerli arkadaşlar: Gerçekten, taşa su işliyor
ama AKPye söz işlemiyor. Yani bu kadar çaba, bu kadar söylem, toplumda
yükselen bu kadar ses, barolardan gelen bu kadar ses sizde getirdiğiniz
teklifte bir virgül değişikliği dahi hissi ve duygusu
yaratmadı. Ama şundan emin olun değerli arkadaşlar, siz bir
istibdat yönetimi kurmaya çalışıyorsunuz ama istibdat
yönetimlerini kimler kurar biliyor musunuz? Demokrasisi güçlü olan, demokratik
olarak kendisine öz güven duyan ve halka güveni olan iktidarlar asla böyle
istibdat yönetimleri, böyle toplumun her kesimini zapturapt altına alacak
yasalarla, kendi geleceğini sürdürmeye zorlayan yasalarla gelecek
kuramazlar. Şu anda görüşülen bu yasaları 2002deki AKP
getirmezdi çünkü 2002de öz güveni olan, demokratik söylemleri olan bir AKP
vardı ve toplumda bir karşılık yaratıyordu. Ama
şu anda bu yasaları getirmenizin tek nedeni var değerli
arkadaşlar, AKP gidiyor. Demokratik olarak kendisini sürdüremeyeceğini
düşünüyor, artık demokratik ortamda iktidarını devam
ettiremeyeceğini düşünüyor ve bunun için -bakın, son bir ayda
şu coronaya rağmen şu Meclisin hâline bakın- bu coronada
insanların, milletvekillerinin, toplumun yaşamını da riske
edecek şekilde bize istibdat yasalarını geçirtmeye
çalışıyorsunuz. Sizin politikalarınızı
eleştiren toplumun tüm kesimlerine yönelik hemen harekete geçiyorsunuz.
Avukatlar,
yargının üçlü sacayağında toplumu, halkı savunan tek
tarafıdır. Siz, zaten hâkimleri, savcıları ele geçirdiniz,
şimdi toplumu savunan tek kesim olan avukatları ve
kurumlarını ele geçirmeye çalışıyorsunuz ve bunu
demokratik yollarla yapamayacağınızı biliyorsunuz. Baromuz
yok. Baromuz nasıl olacak? diyorsunuz. Yasalarla oynayarak, yasa zoruyla
baromuz olsun. diyorsunuz. Emin olun, zorbalıkla hiçbir zaman hiçbir
iktidar gelecek kuramamıştır, AKP de gelecek
kuramayacaktır. İlk seçimde gidicisiniz, bunu kamuoyu
yoklamaları da söylüyor.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Hadi oradan!
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Sen hukuktan anlamazsın, sen orada sus da
Bakın,
gittiğinizi herkes biliyor, herkes biliyor, herkes görüyor.
RAVZA
KAVAKCI KAN (İstanbul) Hadsiz!
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Sen öyle zannet.
RAVZA
KAVAKCI KAN (İstanbul) Hadsiz!
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Kürsüdekine laf atan hadsizdir.
O
açıdan
RAVZA
KAVAKCI KAN (İstanbul) Siz böyle konuşamazsınız.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Siz benim konuşmamı kesmeyin.
O
açıdan, siz gerçekten
RAVZA
KAVAKCI KAN (İstanbul) Hadsizsiniz!
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Bu artık sizin son seçiminiz olacak. Burada öz
güvenle söylüyorum: AKPnin seçim barajı sorunu
yaşamayacağı son seçim bu seçim olacak. Bir sonraki seçimde siz
baraj sorunu yaşayacaksınız. Bakın, sizler toplumun
zapturapt altına alınması gereken kesimleriyle ilgili toplumda
yükselen bir reaksiyon olduğunda hemen o kesimlerle ilgili bir yasa
düzenlemesi getiriyorsunuz. Z kuşağı size cevabı verdi
değerli arkadaşlar, Z kuşağı. Z kuşağı
dedi ki: Size oy moy yok! Gidiyorsunuz, gideceksiniz ve sonunuzu kendiniz
hazırlayacaksınız. (HDP sıralarından
alkışlar)
İşin
daha da ilginç bir yanını söyleyeyim size değerli
arkadaşlar: Bu yasalarla kendiniz yargılanacaksınız. Bu
yasaların bedelini sizler ödeyeceksiniz. Saddam Hüseyin Irakta
yargılandığında hâkime son söz olarak der ki
Hâkim
Saddam, senin son talebin nedir? der. Adil yargılanmak istiyorum."
der. Ve onu yargılayan hâkim der ki: Seni, senin
çıkardığın yasalarla yargılayacağız ey
Saddam.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Toparlıyorum Başkan.
Sizler
de bunlarla yargılanacaksınız ve bunların hiçbirini
savunamayacaksınız. İyi ki o dönemde maske
takmışız. diyeceksiniz, Belki yüzümüz görünmeyecek.
diyeceksiniz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
28inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
İç Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere
lehte ve aleyhte birer kişiye, beşer dakika söz vereceğim.
Lehte,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya.
Buyurun
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Daha
demokratik, daha çoğulcu, temsil düzeyi artmış, temsilde adaleti
sağlayan kanun teklifimizin on gündür hem Genel Kurulda hem de Komisyonda
çalışmalarını yaptık. Bakın, bu on günlük süre
içerisinde yaklaşık 500e yakın söz alınmış oldu.
Sözlerde de çok ağır ve sert eleştiriler yapıldı hatta
eleştiri sınırını, özellikle tahammül
sınırını aşan yaklaşımlar oldu. Biz burada,
getirmiş olduğumuz kanun teklifi görüşülürken de ifade ettik;
Avukatlık Kanununa göre Barolar Birliği baroları temsil eder
ama avukatları temsil etmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Etmiyor zaten.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ya neye itiraz ediyorsunuz? Bu benim sözüm
değil, bakın, bu benim sözüm değil. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili, Mersinde de
Baro Başkanlığı yapmış Sayın Antmenin sözü,
benim sözüm değil bu söz. Biz şunu söyledik
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Haklı ama.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Haklı, altına da imzayı
atıyorum.
Bakın,
değerli milletvekilleri, Barolar Birliği baroları temsil eder;
özellikle 1969da çıkarılan kanunu incelediğimiz zaman Barolar
Birliği delege yapısını içeren 114üncü maddesinde
görüyoruz. Bakın, kanunun gerekçesi burada. Kanunun gerekçesinde, hiçbir
baronun diğer bir baroya üstünlüğü yok. İstanbul Barosunun Muş
Barosuna, Ankara Barosunun Trabzon Barosuna, İzmir Barosunun Denizli
Barosuna üstünlüğü yok. 1136 sayılı Avukatlık Kanununun
hiçbir yerinde bir baronun başka bir baroya ilişkin üstünlüğünün
olduğuna dair bir ibare yok ve bakın, kanunun gerekçesi hiç değişmeden
bugüne kadar geldi. Temsilci sayıları arasında
nispetsizliğe yer vermemek ve böylece barolar arasında
adaletsizliğe sebebiyet vermemek için Temsilci sayısının az
sayıda ve sınırlı tutulduğu açıkça ifade
edilmiş. Sayın Levent Bülbül izah etti. (CHP sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Demokratik teamüle uyun Sayın Başkan.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Bakın, Ankara, İstanbul ve İzmir
Barolarının kanunun çıktığı 1969da temsil
oranları yüzde 17, bugün yüzde 45lere gelmiş noktada. İşte
biz, bu akşam, hep birlikte, birazdan burada İstanbul, Ankara ve
İzmir Barolarının, Anadolu baroları üzerindeki vesayetine
son veriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Ne vesayeti?
İstanbuldakinde ne vesayeti var?
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Baroların da bundan haberi var
mı peki?
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Ben, Anayasanın 135inci ve Avukatlık Kanununun
76ncı maddesi gereğince, hiçbir görevini yerine getirmeyen,
mesleği geliştirmekle, meslek ve meslektaşlarının
sorunlarıyla uğraşmayan İzmir Barosunun üyesiyim. Ama ne
yapıyor? Diyanet İşleri Başkanımızın
açıklamasıyla ilgili olarak millî ve manevi değerlerimize
saldırıyor.
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Yani İntikam alıyoruz.
diyorsunuz. Yasa yapmıyoruz, intikam alıyoruz. diyorsunuz.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Siz, hiçbir baronun, İstanbul, Ankara, İzmir
Barolarının bir şehidimizle ilgili açıklama
yaptığını gördünüz mü, bir açıklama
yaptığını gördünüz mü? Göremezsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) İntikam alıyorsunuz.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Bakın, İzmir Adliyesi Fethi Sekinin adliyesidir ama
bugün bakıyorsunuz, o Fethi Sekini
Fethi Sekin niye şehit oldu?
İzmir Adliyesindeki avukatları korumak için şehit oldu, oradaki
yargı mensuplarını korumak için şehit oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama bugün geldiğimiz noktada
İzmir Barosu, Fethi Sekini şehit eden teröristlerin
yaptıkları eylemlere payanda olacak açıklamalar yapıyor.
İşte, biz birazdan, millî ve manevi değerlerimize
karşı marjinal görüşlerini meslektaşlarına dayatan
baroların da vesayetini ortadan kaldırıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Kayıtlara geçsin, itiraf ediyor.
Yasa yapmıyoruz, intikam alıyoruz. dedi, kayıtlara geçsin.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Şehitlerin parasını çaldınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz lütfen.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Bakın, disiplin vesayeti
İstanbul Barosundan
bahsettiniz. Bakın okuyorum, bir disiplin soruşturması, bir
disiplin kovuşturması açılması, iddia -bakın burada
herkes hukukçu- ne diyor?
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) İstanbul bizim onurumuzdur, onurumuz!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Yerel yönetimler ve yöneticiler yerele hizmet etmek için
vardır. Yerele düşmanca tavır takınmak, kişisel
hırsları yansıtmak değildir. Bunun için bir avukata
soruşturma açılır mı? İstanbul Barosu açmış
çünkü kim şikâyet etmiş? Cumhuriyet Halk Partili Kadıköy
Belediye Başkanı şikâyet etmiş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Adalete, hukuka sizler de muhtaç olacaksınız.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Bakın, Avukat Sezgin Tunç, tek suçu ne biliyor musunuz?
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı
Fahrettin Altunun avukatı olması ve sadece Fahrettin Altunun
avukatı olduğu için bugün İstanbul Barosunca hakkında
işlem başlatıldı. Kim biliyor musunuz şikâyetçi? Cumhuriyet
Halk Partisi İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu. Ve
söylediği sözü buradan, şikâyet dilekçesinden okuyorum, bakın:
Canan Kaftancıoğluna iddia iletilmesi Avukatlık Kanununa
aykırıdır. diyor. Böyle bir şey var mı? Nerede
eleştiri hakkı? Nerede siyasal eleştiri hakkı? Size gelince
yok. Nerede hukukun üstünlüğü? Sadece Fahrettin Altunun avukatı
olduğu için Canan Kaftancıoğlunun dediği beyanla,
şikâyetiyle soruşturma açılır mı? Bu asla kabul
edilmez ama işte İstanbul Barosunun anladığı hukukun
üstünlüğü bu. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, değerli milletvekilleri; bulunduğumuz
ortam
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri
Bir dakika beyler
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sakin olun!
BAŞKAN
Bir kere bağıracaksanız maskeyi çıkarmadan
bağırın. Bakın, size samimi söylüyorum, eğer bir
kişide var da maskeyi çıkarıp bağırıyorsa herkesi
sıkıntıya sokmuş oluyorsunuz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Özgür
Bey söz istedi, Özgür Beye söz vereceğim.
Buyurun,
toparlayın Sayın Milletvekili.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Sayın Başkanım, bayağı
sözümü kestiler ama
BAŞKAN
Dinliyorum sizi.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Bravo Başkanım.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Evet, daha konuşacak çok şey var ama
şununla sözlerime son vermek istiyorum: Bu kürsüye geldiniz, demin de en
son konuşmacı Kaybedeceksiniz, bittiniz -not aldım- sonunuz
geldi, gideceksiniz. dedi. Hep böyle sözlerle, ithamlarla geldiniz. (CHP ve
HDP sıralarından Kaybettiniz! sesleri) Fakat ben, sizin içinizden
bir arkadaşınızın sözleriyle ifade edeceğim
şimdi. Hatırlıyor musunuz, çok güzel sözler söyledi:
Çıkmışsın, yenmiş; çıkmışsın,
yenmiş; yenmiş de yenmiş; yenmiş de yenmiş! (AK
PARTİ sıralarından Bravo! sesleri ve alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Kendisi de yenildi gitti, şu an size
sitemli vaziyette duruyor.
Siz
statükodan yana durduğunuz sürece, millî ve manevi değerlerinize
karşı olanlara yol açtığınız ve onlara arka
çıktığınız sürece, bu millete, bu büyük millete
inanmadığınız, yeteneklere güvenmediğiniz sürece Recep
Tayyip Erdoğanın ve Cumhur İttifakının
karşısında yenilmeye devam edeceksiniz! (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar, CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
O
sözlere son bir nakarat eklenecek, diyecek ki 2023 seçimlerinden sonra: Yine
yenilmiş!
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim Sayın Milletvekili.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ve İsmail Küçükkayaya giden mesajda da
şu yazacak: Adam yine kazandı. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar, CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
Yüce
heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, bir dakika
Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
69.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle ilgili oyunun rengini belirtmek üzere lehte
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, iki hususta Sayın Atilla
Kayanın söylediği sözlere önce katkı, sonra düzeltmeye ihtiyaç
var. Tahmin ediyorum sonra da kendisi söz isteyip özür dileyecek. Birincisi
teknik bir konu; Anayasa 135ten kaynaklanan, Anayasa 135ten güç alan kamu
kurumu niteliğinde meslek örgütleri var. Bugün, baroların kanunu
değişirken 46
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Ya arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor ya.
Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekili
konuşurken bu tartışmalar olur mu?
Buyurun
Sayın Özel.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Kendi grubundan, kendi grubundan, yabancı
değil.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
İsmail
Bey, İsmail Bey! Çok rica edeceğim ya, yakışıyor mu bu
sabotaj? İki dakika bekle. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Turan
Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Atilla Kaya Türkiye Barolar
Birliğinin kanununda yaptıkları adaletsiz delege
dağılımını şu argümanla savunuyor: Yani
Ardahanın 46 avukatı var baronun üyesi, 4 delege; Antalyanın
4.600 üyesi var, 4 delege. Çünkü diyor ki: Bu, avukatların birliği
değil baroların birliği, eşit olabilir. Bu argümanın
güçlü olması için şuna ihtiyaç var: Aynı anayasal dayanaktan kök
alan diğer meslek örgütlerinin isimlerine bakalım: Türk Tabipleri
Birliği, Türk Eczacıları Birliği ve bu birliklerin
kuruluş kanunlarında temsilde adalet yazdığı için
geçmişte İstanbul Eczacı Odasına, İstanbul Tabip
Odasına, Türk Tabipleri Birliğine ve Türk Veterinerler Birliğine
yapılan bu tip müdahaleleri ayrı ayrı kararlarla Anayasa
Mahkemesi bozdu ve dedi ki: Ne kadar eczacı varsa, ne kadar diş
hekimi varsa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
ona oranlı, çok gerisine düşmeyen ya da çok
ilerisine geçmeyen delegelerle temsil edilmelidir. Bunu da Anayasanın
temsilde adalet, yönetimde istikrar maddesine dayandırdı.
Bugün
Türk Barolar Birliği kelimesi ile Türkiye Avukatları Birliği, Türk
Avukatlar Birliği kelimesi arasında hiçbir fark yoktur, diğer
meslek örgütlerinde böyledir.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) O sizin yorumunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu benim yorumum, son kararı Anayasa Mahkemesi verecek.
Şimdi,
esas, Sayın Atilla Kaya ki ben kendisinin birazdan bu konuda, deminki o
iddialı söyleminden sonra bir düzeltme talep edeceğini düşündüm.
Dedi ki: Siz hiç benim de üyesi ve mensubu olduğum İzmir Barosunun
teröristleri kınadığını, şehitleri
andığını gördünüz mü? Özellikle Fethi Sekin, İzmir
Barosunun üyelerini korurken öldü, onun hakkında bir kez şehidimiz
dediğini duydunuz mu? Ben duymuştum, hemen Googlea Fethi Sekin,
İzmir Barosu yazdım ve İzmir Barosunun resmî sayfasında
Fethi Sekinin fotoğrafının altındaki üç
kırmızı karanfille birlikte ve Musa Canın da
İfade
şu: İzmir Adliyesine yönelik 5 Ocak 2017 tarihinde gerçekleşen
hain terör saldırısında şehit düşen polis memurumuz
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Kim yapmış, kim yapmış? (CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Otur oraya, otur yerine!
(CHP
ve AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Bir dakika, bir dakika
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sana mı düşüyor?
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, bir dakika
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir şey söylemek istiyorum, söylemek istemediğim
bir şeyi söyleyeceğim. Şimdi, bakınız, ben size bir
şey söyleyeyim: Çok büyük bir sabırla bir mesele
Ben
aşağı yukarı yirmi senedir Mecliste bulunuyorum. Ben daha
şimdiye kadar bu kadar arkadaşımızın arasında bir
kavganın olduğunu görmedim; o ayırır, bu ayırır,
yarım saatimiz gider. Şimdi, bir şey söyleyeceğim,
alınacaksınız: Kim dövüşmek istiyorsa sessizce
çıksın, gitsin, şurada ne yapıyorsa yapsın ya. (AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Bravo!
BAŞKAN
- Ayıp ya! O ona bağırıyor, bu buna
bağırıyor; bu onu tutuyor, o bunu tutuyor; çocuk
oyuncağı gibi. Şimdiye kadar kim kimi dövdü, ayıp ya! (AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Aynen öyle, bravo!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tutanak altındayız, milletin
vicdanının önündeyiz. Sayın Atilla Kaya dedi ki: Benim üyesi
olduğum İzmir Barosunun teröristleri hiç
kınadığını ve özellikle, İzmir Barosuna
kayıtlı avukatları korurken şehit düşen Fethi Sekini
andığını gördünüz mü? Google yazdım, Sayın Fethi
Sekinin -Allah rahmet eylesin- ve Musa Canın resimleri çıktı,
altında üçer karanfil, ifadeyi okuyorum ve milletimizin takdirine,
Sayın Kayanın da vicdanına ve değerlendirmelerine
sunuyorum: İzmir Adliyesine yönelik 5 Ocak 2017 tarihinde
gerçekleşen hain terör saldırısında şehit düşen
polis memurumuz Fethi Sekin ve adliye personelimiz Musa Canı
saygıyla anıyoruz.
Başka
sözüm yok Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkanım, tutanaklara
geçmesi için söylemek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN
Aleyhte, İstanbul Milletvekili Erkan Baş.
Buyurun
Sayın Baş.
ERKAN
BAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Oyumun
rengini belirlemek üzere konuşacağım ama önce bir not
düşelim, gecenin saat 02.15indeyiz. Meclisin etrafı polis
tarafından kuşatılmış, her yere bariyerler
örülmüş, Meclis televizyonu bile çalışmıyor, bir
yasayı geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu normal olabilir mi?
Olamaz. Bu korkunun, yaptığınızın halk tarafından
kabul edilmediğini bilmenin bir eseri. Öncelikle, bu kapkaç kanun yapma
anlayışını şiddetle protesto ediyorum.
Burada
önce Çoklu baro dediniz, sonra ipliği pazara çıkınca buradan
geri bastınız ama arkadaşlar biz bu yasaya hayır oyu
vereceğiz çünkü bu bir paralel baro yasasıdır. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Biz,
bu yasaya hayır oyu vereceğiz çünkü 10 avukat 1 delegeyle temsil
edilirken 5 bin avukat 1 delegeyle temsil edilsin. diyorsunuz, temsilde
adalet diye pazarlıyorsunuz, saraya tam teslimiyet istiyorsunuz; gerisi
hikâye diyoruz. Niye böyle diyoruz değerli arkadaşlar? On sekiz
yıldır yasa yapıyorsunuz. Hangisi bu halkın, memleketin lehine
oldu? Bakın, 2002-2007 arası 1.000 yasadan 5 tanesi
torbaymış; 2015ten sonra her 2 yasadan 1 tanesi torba. Halkın
geleceğini çalarken tek tek değinmeye bile gerek duymuyorsunuz;
saraydan sipariş geliyor, paketleyip Meclisten geçiriyorsunuz çünkü
çoğunluksunuz, ne emredilirse onu yapıyorsunuz. Çoğu zaman
içeriğini bile bilmeden Eller kalksın. deniyor kalkıyor,
İnsin deniyor iniyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ne ayıp bir şey bu ya?
ERKAN
BAŞ (Devamla) - Burada halkın bir menfaati var mı? Muhalefet
acaba haklı olabilir mi? Elinizi bir gün olsun cebinizden
çıkartıp vicdanınıza koyup bu soruyu sormanızı
istiyoruz.
On
sekiz senede çıkarttığınız kanunlarda ne oldu? 136 bin
yurttaş görevinden uzaklaştırıldı, hak ve özgürlükler
sınırlandı. İktidara geldiğinizde 50 bin tutuklu
vardı, 250 bin oldu. 5,5 milyon vatandaş emeklilikte size
takıldı, yaşa değil, size. İç güvenlik yasasından
sonra bir de bekçilere silah verdiniz, insanların iyice huzuru kaçtı.
Tarım can çekişiyor, tarihi mahvettiniz, çevreyi katlettiniz.
Gençleri geleceksiz bıraktınız. Her 3 gençten 1i sizin
döneminizde işsiz kaldı. Dünyanın ilk 500 üniversitesinde 1 tane
okulumuz kalmadı. İş cinayetlerinde, kadın cinayetlerinde,
çocuk istismarında rekorlar kırdınız. Övmelere
doyamadığınız o duble yolların parasını
ödemek için hepimiz hâlâ çalışıyoruz. Deprem vergileri gitti,
devletin kefen parasını harcadınız. Biz bize yeteriz.
dediniz, ufacık çocukların kumbaralarından, yaşlıların
kefen paralarından para topladınız, paralar nerede belli
değil.
Şimdi,
bunlar halkın gerçek sorunları. Bunları çözmek varken gece
yarısı baroları teslim almak için kanun
çıkarıyorsunuz. Biz diyoruz ki: Yaptıklarınız
yapacaklarınızın teminatıdır. Hak ihlalleri size
yetmedi, sipariş üzerine iddianame yazan savcılar yetmedi, savunmaya
söz vermeden, tanığı dinlemeden gönlünüzden geçen cezayı
yazan ak hâkimler yetmedi, şimdi hukuksuzluğa direnenlerden intikam
almak istiyorsunuz. Mahkeme salonlarında ayıplarınız
yüzünüze vurulmasın diye, hukuksuzluk tutanaklara geçip geleceğe not
bırakılmasın diye buna engel olmaya
çalışıyorsunuz.
Evet,
bugün burada çoğunluksunuz, yine vereceğiniz oylarla bu paralel baro
yasası da geçebilir. Biz burada azız ama tüm barolar, 10 binlerce
avukat, milyonlarca yurttaş bu yasaya karşı. Keşke bugün
şu avukatların yanına gelip onlar yürürken alkışlayan
halka bir baksaydınız. Adliyelerdeki eylemler, baroların
yürüyüşü dikkatinizi çekmedi. Hepimizin uyarısına rağmen
bir kez bile Acaba hata yapıyor muyuz? diye sormadan bu yasayı
geçirmek istiyorsunuz ama bunun halkın lehine olması, adaleti tesis
etmesi mümkün değil. Siz, bu Meclisi işlevsizleştirmek
istiyorsunuz ama biz inatla buradayız. Neden? Bir, halkımız
direniyor, biz de direneceğiz; iki, uyarmıştık
diyeceğiz. Yüzünüze kandırıldığınızı,
pişman olacağınızı söylemek için ve tarih bugünleri
yazdığında vazifemizi yaptık, itirazımızı
ettik, direndik ama dinlemediler demek için buradayız. Bizim
vicdanımız rahat, başımız dik, alnımız
açık. Sizin, artık Kandırıldık. diyecek yeriniz
kalmadı. Bu yasaya barolar örgütlenerek direnecekler. Şunu bilmeniz
gerekir ki evdeki hesap artık çarşıya uymuyor. En fazla bir iki
sene sonra biz biraz daha fazla mesai yapacağız arkadaşlar bu
yasaları ortadan kaldırmak için ama bu yasalar mutlaka ortadan
kaldırılacak. Siz de biliyorsunuz, gidiyorsunuz. Bakın,
uyarıyorum; Bu, Meclisteki son fütursuz döneminiz, bu baskı ve
zorbalık
İşçiyi, emekçiyi, kadınları, gençleri
karşınıza alan yolun sonuna geldiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
ERKAN
BAŞ (Devamla) Size tavsiyem, bu kalan yarım dönemi hesap vermeye
hazırlanarak ve kendinizi aklamak için dikkatli oy kullanarak
geçirmenizdir. Şimdiden ilan ediyorum: İlk yapacağımız
işlerden biri bu yasayı iptal etmek olacak. Az kaldı, gerçek
adaletle yüz yüze geleceğimiz günler yakın, hiçbir şey bitmedi,
yine görüşeceğiz. Meclise sokmadığınız o
avukatlara, savunmaya işiniz düştüğünde görüşeceğiz.
Başkaları ne der bilmiyorum ama ben orada şahitlik
yapacağım Yemiş de yemiş, yemiş de yemiş,
yemiş de yemiş. diyeceğim. (CHP ve HDP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, sürem az, hızlı konuşmak zorundayım. Son
sözüm şu: Siz sanıyorsunuz ki biraz sonra el
kaldıracaksınız ve her şey bitecek. Ben de diyorum ki: Bu
daha başlangıç, mücadeleye devam. Varsa cesaretiniz bir öneri
yapıyorum; gelin, önden bir kural koyalım bu sefer, ben ne
çıkarsa kabul edeceğim. İçinizde el kaldırırken eli
Fetullahın eline değmeyenler, Fetullahtan el kaldırmayanlar
sadece el kaldırsın, her şeyi kabul ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler; CHP ve HDP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
TAMER
DAĞLI (Adana) Hadsiz herif!
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Niye rahatsız oluyorsunuz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye
söylüyorum. Gecenin bu saatinde, bu gerginliğin sebebini biliyorum. 290
vekil Komisyonda konuştu, 116 vekil Genel Kurulda konuştu, bizden
sadece beş dakika 1 vekil konuştu, sabredemediler ama bunun sebebi,
her reform inciticidir, her reform onlarca sorunludur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Reform değil bu,
baroları gasbediyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Nasıl ki 4+4te bu psikoloji varsa, nasıl ki
dershaneler kapatılırken bu psikoloji varsa, nasıl ki MİT
krizinde bu psikoloji varsa aynı psikolojiyi görüyoruz, cevap bile
vermeyeceğiz. Ama izin verirseniz 60a göre Atilla Bey kendi cevap versin
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Atilla
Bey, buyurun, size bir dakika söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
70.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkanım, niyetim yeni bir
sataşma oluşturmak değil.
BAŞKAN
Tamam, sataşmayın.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Tabii, aslında Özgür Bey kendi sorusuna
kendi cevap verdi. Bakın, okuduğu açıklama çok belli:
İzmir Adliyesine yönelik 5 Ocak 2017 tarihinde gerçekleşen terör
saldırısında şehit düşen polis memurumuz Fethi Sekin
ve adliye personelimiz Musa Canı saygıyla anıyoruz En ufak
kınama yok, en ufak PKKdan bahsetme yok, en ufak DHKP-Cden bahsetme yok.
(CHP sıralarından Yuh! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir dakika efendim
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun
(CHP sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, Sayın Özkoça söz veriyorum. Sayın Özkoçtan da bir
şey istirham ediyorum, hava çok kötü dolayısıyla
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Başkanım, oylayalım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Osman, bir konuşayım, müsaade et ya, sen
Bakanlık yaptın.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
71.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bir konuşmacı eğer tarihe not
düşmek isterken sözleri gerçekten gerçekleri ifade etmiyor ve bu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında başka bir vekil
tarafından kanıtlanıyorsa ona düşecek tek bir şey
vardır, özür diler; bu kadar basit. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sade ve
yalın olan budur ve bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ihtiyacı
olan da budur.
Sayın
Başkanım, biz ne istedik? Siz şöyle diyebilirdiniz: Kabul
edenler
Etmeyenler
Elimizi kaldırır, geçer giderdik ama biz tarihe
not düşmek istedik. Bu barolarla ilgili yasayı yıllar sonra
eğer gençler merak ederlerse -yüzyıllık cumhuriyet tarihine kara
leke olarak düşen- bu geceye kimler imza attı, kimindir,
bunların adları nedir diye, işte onun için verdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Onlar veremezlerdi çünkü kendi adlarını hiç kimseye
söyleyecek yüzleri olmayacak tarihte, ama buradakiler onurla dolaşacaklar,
onun için istedik. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile 177 milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylanmasının açık
oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır,
önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki
oylamanın İç Tüzükümüzün 143üncü maddesi gereğince açık
oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Engin
Özkoç, Sakarya? Burada.
Özgür
Özel, Manisa? Burada.
Aysu
Bankoğlu, Bartın? Burada.
Lale
Karabıyık, Bursa? Burada.
Rafet
Zeybek, Antalya? Burada.
Ahmet
Kaya, Trabzon? Burada.
Aydın
Özer, Antalya? Burada.
Hüseyin
Yıldız, Aydın? Burada.
Turan
Aydoğan, İstanbul? Burada.
Necati
Tığlı, Giresun? Burada.
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü, İstanbul? Burada
Neslihan
Hancıoğlu, Samsun? Burada.
Ahmet
Akın, Balıkesir? Burada.
Süleyman
Bülbül, Aydın? Burada.
Zeynel
Emre, İstanbul? Burada.
Mahmut
Tanal, İstanbul? Burada.
Mahir
Polat, İzmir? Burada.
Deniz
Yavuzyılmaz, Zonguldak? Burada.
Okan
Gaytancıoğlu, Edirne? Burada.
Mustafa
Tuncer, Amasya? Burada.
BAŞKAN
- Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
verilen süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Hadi tarihe geçin, hadi!
AYLİN
CESUR (Isparta) Hâlâ bir şansınız var.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Baroların saltanatı bitti!
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
222 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucunu
okutuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 417
Kabul : 251
Ret : 163
Çekimser : 1
Geçersiz : 2 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Burcu
Köksal İshak
Gazel
Afyonkarahisar Kütahya
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre, teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Özellikle Grup Başkan
Vekilleri Sayın Dervişoğluna, Sayın Bülbüle, Sayın
Akçaya, Sayın Oluça, Sayın Özgür Özel Beye, Sayın Engin
Özkoça, Sayın Bülent Turana, Sayın Özlem Zengine teşekkür
ediyorum değerli milletvekilleri.
2nci sırada yer
alan, Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60
Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 milletvekilinin
Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka
bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 11 Temmuz 2020 Cumartesi günü saat
13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.36
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 222 S. Sayılı Basmayazı 8/7/2020 tarihli 109uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.