TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
112nci
Birleşim
11
Temmuz 2020 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun, engellilerin
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, 10 Temmuz Ali İsmail
Korkmazın vefatının 7nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbeyin, Balıkesir ilindeki
tarımsal faaliyetlere ve ülkeye katkılarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ve Srebrenitsa katliamının 25inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Srebrenitsa katliamının 25inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Uşak Milletvekili
İsmail Güneşin, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ve Srebrenitsa katliamının 25inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Srebrenitsada katledilen
soydaşlara Allahtan rahmet dilediğine ve Mersin ili
Çeşmeli-Taşucu otobanı ile vaad edilen
yatırımların tamamlanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Ayasofyanın yeniden
cami olarak ibadete açıldığına ilişkin
açıklaması
7.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, coronavirüs
nedeniyle zor durumda olan okul servisi sahipleri ile
çalışanlarının mağduriyetlerinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, okullarda uzmanlık isteyen
derslerde olduğu gibi beden eğitimi derslerine de branş
öğretmenlerinin girmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete açıldığına
ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, sosyal medyanın
saldırı aracı olarak kullanılması nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanı Berak Albayrakın
eşi Esra Albayraka yönelik
paylaşımın ardından İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın eşi Semiha Yıldırıma
yönelik paylaşımı üzüntüyle karşıladıklarına
ve değerlere sahip çıkılarak mücadele edileceğine ilişkin
açıklaması
11.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ve Srebrenitsa katliamının 25inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
12.- Sivas Milletvekili
Semiha Ekincinin, Ayasofyanın seksen altı yıl sonra tekrar
ibadete açılmasına vesile olan başta Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür
ettiğine, eski Başbakan Binali Yıldırımın
eşi Semiha Yıldırıma sosyal medya
aracılığıyla yapılan saldırıyı
kınadığına, İYİ PARTİ milletvekilinin Burdur
İl Kongresinde yaptığı konuşması nedeniyle özür
dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Balıkesir
Milletvekili Yavuz Subaşının, Ayasofyanın yeniden cami
olarak ibadete açıldığına ilişkin açıklaması
14.- Antalya Milletvekili
Atay Uslunun, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ilişkin açıklaması
15.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir
ilinin markası olan Yörsan için iflas kararı verildiğine ve
iktidarın süt üreticilerine, işçilere verdiği Kimseyi
mağdur etmeyeceğiz. sözünü yerine getirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Bursa Milletvekili Emine
Yavuz Gözgeçin, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ve Srebrenitsa katliamının 25inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
17.- Çorum Milletvekili Erol
Kavuncunun, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ilişkin açıklaması
18.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, coronavirüs
salgını nedeniyle iflas noktasına gelen esnafın
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
19.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, yer üstü madencilikte
yaşanan kazalar ve meslek hastalıkları sebebiyle yer üstü maden
iş yerleri için düzenleme yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
20.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, Srebrenitsa katliamının
25inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
21.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Srebrenitsa katliamının
25inci yıl dönümüne, Ayasofya Camiinin bundan böyle ibadete açık
siyasi istismara kapalı olacağına, Türk milletine
hayırlı olmasını dilediğine ve emeği geçen
herkesi tebrik ettiğine, Andımız konusundaki idari yargı
kararı uygulandığında da teşekkür edeceklerine, 27nci
Dönem Üçüncü Yasama Yılında milletin çözüm bekleyen
ihtiyaçlarına yer verilmediğine, İYİ PARTİ Genel
Başkanı Meral Akşenerin liderliğinde milletin
sorunlarını gündeme getirmeye ve takipçisi olmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Srebrenitsa katliamının
25inci yıl dönümüne, 8 Temmuz tarihinde Sakarya ili Hendek ilçesindeki
havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamanın
araştırılması amacıyla verdikleri Meclis
araştırması önergesinin kabul edilmediğine ve 9 Temmuz 2020
tarihinde Sakarya ilinde ikinci bir patlamanın meydana geldiğine,
sorumlularının yargılanması ve gerekli önlemlerin
alınabilmesi için siyasi parti gruplarının birlikte hareket etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Srebrenitsa
katliamının 25inci yıl dönümü vesilesiyle katledilen binlerce
Bosnalıyı ve Aliya İzzetbegoviçi rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Srebrenitsa
katliamının 25inci yıl dönümü vesilesiyle hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, 2007 yılında
Srebrenitsa katliamının Uluslararası Adalet Divanı
tarafından soykırım olarak tanımlandığına ve
sorumlularının mahkûm edildiğine, TESK Genel Başkanı
Bendevi Palandökenin pandemi dönenimde esnafın
yaşadığı sorunları ve taleplerini ifade ettiği
mektubuna, DİSK Araştırma Merkezi tarafından
yayımlanan İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporuna
ve Amerikan İlerleme Merkezinin Türkiye Medyasındaki
Değişim başlıklı araştırmasına ilişkin
açıklaması
25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Ayasofyanın seksen
altı yıllık aradan sonra tekrar cami statüsüne
kavuştuğuna, Danıştay kararının Ayasofyanın
ilelelebet cami olarak kalacağının tespiti olduğuna ve 24
Temmuz tarihinde kılınacak cuma namazıyla fiilî olarak ibadete
açılacağına, Srebrenitsa katliamının 25inci yıl
dönümü vesilesiyle katledilen mazlumlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, MHP olarak CHP, HDP ve
İYİ PARTİ grup önerilerine destek vermediklerine ve siyasi
anlayış çerçevesinde çalışmaların yürütüldüğüne,
Sakarya ilinde meydana gelen ikinci patlamanın tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla verilen önergeye destek
vermemelerinin kazaya ilgisiz kaldıkları anlamını
taşımadığına ve her platformda meselenin takipçisi
olduklarına ilişkin açıklaması
27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Sakarya Milletvekili Recep
Uncuoğlunun CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 27nci Yasama Döneminde verilen
toplam 370 grup önerisinin çoğunluğunun önem atfettikleri konular
üzerinde olduğuna, araştırma komisyonu kurulmasına
ilişkin kabul edilen grup önerilerinin 5 siyasi parti grubunun ortak
mutabakatıyla kabul edildiğine ve grup önerilerine ilişkin
İç Tüzük düzenlemesine ihtiyaç olduğuna ilişkin
açıklaması
30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Sakarya ilindeki patlamalarda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve
yargıya intikal eden bu konunun olgunlaşmasının, yetkili
makam ve mercilerin çalışmalarının beklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, sorun
yaşanmadan önleminin alınması gerektiğine, toplumun
tamamını ilgilendiren konularda ortak önergeyle araştırma
komisyonu kurulması konusunda mutabakat sağlanmasının
politik kültür açısından doğru olacağına ilişkin
açıklaması
34.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Sakarya ili Hendek ilçesinde meydana
gelen olayda Türk milletinin acısının ve endişesinin bir
olduğuna, siyasi parti gruplarının ortak kararıyla varsa
ihmali olanların araştırılmasının bundan sonra
meydana gelebilecek hadiseler için caydırıcı olacağına
ilişkin açıklaması
35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun görüşülmekte olan 223 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun görüşülmekte olan 223 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, uzman erbaşlara kadro verilip
verilmeyeceğini, harp okulları ve askerî liselerin yeniden
açılıp açılmayacağını, askerî hastanelerin ve
GATAnın eski hâline getirilip getirilmeyeceğini, F-35 ve S-400lerin
son durumunun ne olduğunu, ordudaki liyakatin yeniden sağlanıp
sağlanamayacağını, uzman er ve erbaşlara 3600 ek
gösterge verilmesinin düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
39.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Birleşmiş Milletlerin 2020 yılını Farabi
Yılı ilan ettiğine ilişkin açıklaması
40.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, askerî okul
öğrencilerinin haklarının iade edilip edilmeyeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
41.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuzun,
Şanlıurfa ilinde DEDAŞın uygulamaları nedeniyle
yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
42.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Ulusal İş
Sağlığı ve Güvenliği Konseyinin 2018
yılından beri niçin toplanmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
43.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, öğrencilerin
kredi borçları ve faizlerinin akıbetinin ne olacağını,
çiftçilerin ve esnafların borçlarının yeniden
yapılandırılıp
yapılandırılmayacağını, BAĞ-KUR, motorlu
taşıtlar vergisi ve sigorta prim borçlarına yönelik bir
affın düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
44.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, ülkenin ağır bir
ekonomik krize sürüklendiğine, işsizlik ve yoksullukla baş
başa bırakılan yurttaşların sesi olan Halk TV ve
Tele1in susturulmak istenmesini kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
45.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde iline yeniden
acemi birliği kurulması yönünde bir çalışmanın olup
olmadığını, darbe girişimi gerekçesiyle ihraç edilen
askerî öğrenci ve uzmanların mağduriyetinin giderilmesi için bir
çalışmanın yapılıp yapılmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
46.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Kırklareli
ilinde yaşanan doğal afet nedeniyle zarar gören çiftçilerin
mağduriyetinin giderilmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
47.- Bursa Milletvekili Mustafa Esginin, AK PARTİye muhalefet etmek
kastıyla Türkiyeye muhalefet etmenin izana zarar vereceğine
ilişkin açıklaması
48.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Gaziantep ilinin Covid-19 vaka
sayısındaki artışta ilk 5 şehir içerisinde
bulunduğuna, Sağlık Bakanlığının 7 Temmuz
tarihli tebliğinden kaynaklanan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
49.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
50.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Van ilinde
çığ, deprem ve sel felaketleri yaşanan bölgelerin afet bölgesi
ilan edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
51.- Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet Yılmazın,
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadeleri ile görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin İYİ PARTİ Grubu adına, Denizli
Milletvekili Haşim Teoman Sancarın CHP Grubu adına ve Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin şahsı adına
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Millî Savunma Komisyonu
Başkanı İsmet Yılmazın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet Yılmazın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 2011, 2015 ve 2018
yıllarında söz verilmesine rağmen Şanlıurfa ilinin su
ve elektrik sorunlarının çözülmediğine ilişkin
açıklaması
56.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, normalleşme
süreciyle birlikte kısıtlı şekilde hizmet sunmaya
çalışan kahvehanelerin ve kıraathanelerin mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 20 milletvekili
tarafından, ülkede imtiyaz hakkı ve özelleştirme
uygulamalarının Anayasa ve kanunlara uygun yapılıp
yapılmadığının ve araç muayene hizmetleri başta
olmak üzere bazı kamu hizmetlerinin tekelci yapıya dönüşmesinin
sebeplerinin araştırılması, özel sektöre devredilen kamu
hizmetlerinden vatandaşların daha kaliteli ve ucuz hizmet alabilmesi
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 9/7/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve
arkadaşları tarafından, normalleşme sürecinin ardından
bölge illerinde artış gösteren Covid-19 vakalarının
araştırılması amacıyla
11/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, Sakarya ilinde 9 Temmuz 2020 tarihinde meydana gelen ikinci
patlamanın tüm yönleriyle araştırılması amacıyla
11/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Adalet; Anayasa; Avrupa Birliği Uyum; Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre; Dışişleri;
Dilekçe; Güvenlik ve İstihbarat; İçişleri; İnsan
Haklarını İnceleme; Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği; Kamu İktisadi Teşebbüsleri; Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor; Millî Savunma; Plan ve Bütçe; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonlarına
üye seçimi
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda,
Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
2.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223)
3.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128
Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Denizli Milletvekili Haşim
Teoman Sancarın görüşülmekte olan 223 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
X.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
FETÖ meselesiyle ilgili O dönemdi, bu dönemdi. tartışmalarına
girilmesinin FETÖye hizmet etmekten öteye gitmeyeceğine ilişkin
açıklaması
11 Temmuz 2020 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL
(Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
112nci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, engellilerin
sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Musa
Piroğluna aittir.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Musa
Piroğlunun, engellilerin yaşadığı sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, salgın sürecinde kimi zorunlu uygulamalar, kimi keyfî
dayatmalar, engellilerin hayatında ciddi sorunların
oluşmasına yol açtı. Ne yazık ki, normalleşme sürecine
girildiği hâlde salgın, iktidarın ve yöneticilerin elinde,
ezilenlerin haklarını gasbetmek ve hak
arayışlarını durdurmak için kullanışlı bir
enstrüman olarak kullanılmaya devam ediyor. Dün bunu sıcak
örneğiyle yaşadık; salgın bahanesiyle baro
başkanlarının buraya alınmadığı süreçte biz,
milyonlarca insanın, öğrencinin, sınava girdiğine,
milyonlarca işçinin çalıştığına
tanıklık ettik. Bu uygulamalardan biri de Ulaştırma
Bakanlığına bağlı yüksek hızlı tren idaresi tarafından
yürürlüğe konuldu; yüksek hızlı tren uygulamasında
engellilerin yasal düzenlemelerle kazanmış olduğu ücretsiz
ulaşım hakkı askıya alınmış durumda.
İşletme, engelli yolcular hakkında: Engelli yolcularımız
trenlere binerken ve inerken yardım almakta, bu esnada yardımcı
personelle kişisel temasları olmakta; ayrıca, ortak
kullanılan yüzeylere de fazlaca temas etmektedir. Bu yüzden de
engellilerin trene binmesi yasaktır. demiştir; bu
ayrımcılıktır. O trenlere binmesi yasaklanan engelliler, 20
Mayıstan bu yana metrobüslere, İstanbulda Marmaraya, burada
metroya, bütün belediye otobüslerine, vapurlara ve şehirlerarası
otobüslere binebilmektedir. Yüksek hızlı tren uygulamasının
engellilere yönelik bu açılımının Türkçesi şudur:
Engelliler vebalıdır, engelliler virüs taşır, engelliler
hastalık taşır, onlardan uzak durmak gerekir. Bu, engellileri
düşmanlaştırma politikasıdır; bu, engellileri
ötekileştirme politikasıdır.
Ben dün hızlı tren garına gittim ve 1
bilet istedim. Paramı ödedim ve İstanbula gidiş için engelli
vagonundan 1 bilet satın aldım. Sonra engelli kartımı
çıkardım ve uzattım, dedim ki: Dönüş için engelli
kartımla bilet almak istiyorum. Bana söylenen şu: Biz engellilerin
ücretsiz ulaşım hakkını kaldırdık. Yani
engellilerin ulaşımı kullanma hakkında bir sorun yok.
Kaldırılan, salgın bahanesiyle, engellilerin ücretsiz
ulaşım hakkıdır ve bu düzenleme, engellilere ücretsiz
ulaşım hakkı düzenlemesi yasayla yapılmıştır
ve ülke çapında uygulanır. Yüksek hızlı tren yönetimi,
belediyelerde, vapurlarda ve özel sektörün bütün şehirlerarası
otobüslerinde geçen bu hakkı kendi keyfine göre
kaldırmıştır. Ben ısrar ettiğimde bana söylenen
şu: Paranızı verdiğiniz sürece biletinizi alabilirsiniz.
Yani burada engellilere yönelik sağlık iddiaları koca bir
yalandan ibaret. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Sağlığı bahane edip engellilerin bütün haklarını
gasbetmeye devam ediyorlar.
Bütün engelli dernekleri bu konuda kampanya
başlattı, bu Meclisten de bu desteği istiyorlar. Biz diyoruz ki:
Bu üçkâğıtçı, bu yalancı, bu engellilerin haklarına
yönelik uygulamaya son verilsin. Devlet ve devlet kurumları engellilerin
önünde engel olmaktan vazgeçsin.
Engellilerin önünde bir başka engel de kadro
atamalarında gündeme geliyor. Binlerce engelli sağlık
personelinin ataması bir türlü yapılmıyor çünkü sağlık
personeli olan engellilerin Çalışma Bakanlığı
tarafından atanmaları isteniyor ama onlar sağlıkta
çalışıyorlar, üniversitede çalışıyorlar. 3 bin
engelli personel var, 3 kişi atanıyor, öğretmenler
atanmıyor. Ben kanun hükmünde kararnameyle işinden atılan
engellileri sordum bakanlığa, bana verdikleri cevap: Gidin,
yönetmeliğe bakın. Bu, yaklaşık 13 milyon engelliyle alay
etmektir. Bu, yaklaşık 13 milyon engelliyi yok saymaktır. Bu,
açlığa ve sefalete itilen, kanun hükmünde kararnameyle işinden
atılan engellileri ölüme terk etmektir. Bu, ötekileştirmektir. Ben bu
uygulamanın son bulmasını ve engellilere yönelik hem kadro açılımının
sağlanması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi tamamlayın
Sayın Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla)
hem de bu yüksek
hızlı tren ve bütün uygulamalardaki
ayrımcılığın son bulmasını talep ediyorum.
Meclisi de bu konuda göreve çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Ali İsmail Korkmazın vefatının 7nci yılı
münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansura aittir.
Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmazın vefatının
7nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Ali İsmail
Korkmazın aramızdan ayrılışının 7nci yıl
dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve hak, hukuk, adalet mücadelesinde
evlatlarını yitirmiş tüm aileleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
Ali İsmail Korkmaz Eskişehirde, Gezi Parkı direnişi
sırasında, 2 Haziran 2013 tarihinde darp edilerek beyin kanaması
geçirdi ve otuz sekiz günlük yaşam mücadelesinin ardından
hayatını kaybetti. Ali İsmail verdiği ifadesinde: Neden
vurduklarını bilmiyorum. demişti.
Şimdi, ben size Ali İsmaili anlatmak ve
Böylesine örnek, sorumluluk sahibi, bilinçli, aydın bir genç neden
öldüresiye dövülerek bu hayattan koparılır? sorusunu
vicdanlarınıza bırakmak istiyorum.
Ali İsmaili tanımak için, öncelikle
kıymetli annesi Emel Korkmazın sözlerine kulak verelim. Emel anne
diyor ki: Ali İsmail; hayvanlara, doğaya, toprağa, çocuklara
hayran bir çocuktu; gerçek bir vatanseverdi. Ali İsmail, imkânı
olmayan çocuklara gönüllü eğitim desteği veren, engelli çocuklar
tekerlekli sandalyeye kavuşsun diye çuvallarca kapak toplayan, köy
okullarına kitap götüren, huzurevinde sevgisini ve
saygısını hiç eksik etmediği yaşlılara kitap
okuyan, sorumluluk sahibi genç bir kardeşimizdi. Ali İsmail aynı
zamanda bilinçliydi; hak, hukuk, adalet, eşitlik temelinde daha özgür,
demokratik ve refah içinde bir Türkiye istiyordu. Gençliğin geleceğe
umutla bakması gerektiğine inanıyordu. Gökkuşağı
gibi tüm renklerin bir arada, ahenk ve barış içinde
yaşadığı bir Türkiye düşlüyordu ve bu taleplerini
iletmek için anayasal bir hakkını kullanarak demokratik ve
barışçıl bir eylemde yer aldı. Maalesef ülkemizde
yaygınlaştırılan nefret söylemiyle kalpleri ve zihinleri
kararmış bir grup tarafından bizden koparıldı Ali
İsmail. Ali İsmail davasında, inanıyorum ki ilahî adalet,
tedavi etmeyenlerden, Arkadaşları yapmıştır.
diyenlerden, emri verdiğini söyleyenlerden gün gelecek hesap
soracaktır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Ali İsmail Korkmazın, Geziye katılan gençlerin ve ülkemiz
gençliğinin çözümü için mücadele ettiği, gerçekleşmesini
istediği talepleri var: Gençler özgürlük istiyor, gençler adil bir rekabet
ortamı istiyor. Türkiye'nin gençleri, küresel bir şehre dönmüş
bu dünyanın arka mahallesi olmak istemiyor. Gençler çevreye saygı
istiyor; ırkçılığın, cinsiyetçiliğin
tamamıyla son bulmasını istiyor, en önemlisi de gençler
çalışmak, üretmek istiyor. Bunlar gençlerimizin talepleri, bir de
sorunları var.
On yedi yılda öylesine bozuk bir düzen
inşa edildi ki bugün ülkemizde ne yazık ki her 4 gencimizden biri
işsiz. Dün, TÜİK işsizlik verilerini açıkladı,
Türkiyede hem işsizlik hem istihdam düşmüş. Neden? Çünkü
ümidini kaybettiği için iş aramaktan vazgeçen genç sayısı
sürekli artıyor. Her yıl üniversitelerden 900 bin civarında
gencimiz mezun oluyor. Özel sektörde iş imkânları daraldı;
kamuda her yıl ortalama 50-60 bin atama yapılıyor, burada da
liyakat değil sadakat aranıyor. İşte, tam da bu noktada,
gençlik fırsat pencerelerinin layık olana değil, sadık
olana açılmasına isyan ediyor. 12,5 milyon gencin yüzde 40ına
yakını Türkiyeden gitmek istiyor; 15-29 yaş arası
gençlerde ne işte ne eğitimde olan nüfusun oranı yüzde 26,5. Bu
6-7 milyon genç kardeşimize tekabül ediyor, bu rakamla da Türkiye 36 OECD
ülkesinde 1inci sırada. Dolayısıyla, iktidara tavsiyem, popülist
tartışmalarla zaman öldürmeyi bırakın, gençlere
odaklanın beyler, gençlere. Gençlerin öldürdüğünüz
umutlarını canlandırın, gençlerin artık bu ülkeden
kaçmalarını önleyin, iş sahalarını açın;
istedikleri adil, özgür ve refah bir Türkiye için kollarınızı
sıvayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Güzelmansur.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Biliyorum, bunlar
sizlere çok uzak konular ama kaçışınız da yok artık.
Sorunların dile getirilmesinden ne gençleri yaftalayarak ne sosyal medya
yorumlarını kapatarak ne de yasakları artırarak
kurtulabilirsiniz. Tek bir çıkışınız var, o da çözüm
üretmek. Çözüm üretmek zorundasınız, çözüm üretmek zorundayız.
Konuşmama son verirken Ali İsmail
Korkmazın ve Gezide yitirdiğimiz tüm canların hayallerini
gerçekleştirmek için mücadelemiz sonuna kadar devam edecek diyorum,
hepsini rahmetle anıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Balıkesirin tarımsal faaliyetleri ve ülkemize katkıları
hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbeye aittir.
Buyurun Sayın Canbey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Balıkesir Milletvekili Mustafa
Canbeyin, Balıkesir ilindeki tarımsal faaliyetlere ve ülkeye
katkılarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dün Danıştay Ayasofyanın Cami
olması yönünde tarihî bir karar verdi. Gururluyuz, mutluyuz,
heyecanımız tarifsiz. Böylesine tarihî bir günde bu kutsal çatı
altında hizmet etmenin şerefini ve onurunu yaşıyorum.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana bize bu
gururu yaşattığı için de şükranlarımı
sunuyorum.
Diğer yandan bugün 11 Temmuz, 1995
yılında meydana gelen Srebrenitsa soykırımının
yıl dönümü. İnsanlık tarihinin en utanç verici hadiselerinden
biri olan Srebrenitsada hayatını kaybeden kardeşlerimize
Allahtan rahmet, Bosna halkına başsağlığı
diliyorum.
Bugün Balıkesirimizden bahsedeceğim
sizlere. Balıkesirin tarımsal faaliyetlerinden ve ülkemize
katkılarından söz etmek istiyorum. Balıkesir hem Marmara hem de
Egede denizine kıyısı olan, ciddi bir turizm ve tarım
potansiyeli taşıyan, çevreye ve doğaya saygılı,
Türkiye'nin en güzel şehridir.
AHMET AKIN (Balıkesir) Bravo, doğru.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Yağcıbedir
halısı, kolonyası, kaymaklısı, Balıkesir kuzusu,
Kozak üzümü, Ayvalık tostu, Susurluk ayranı, saçaklı
mantısı, höşmerim tatlısı, Erdek mor soğanı,
Gönen iğne oyası, kendine özgü 50 çeşit peyniri ve daha
sayamadığım niceleriyle, adım attığınız
her bölgede başka bir güzelliğiyle sizleri karşılar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Görmüyoruz ama
onları.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Gelir Başkanım,
gelir.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Pırıl
pırıl denizi, denizle bütünleşen yeşili, verimli
toprakları, tarihî ve doğal güzellikleriyle tüm vatandaşlarımızı
Balıkesirimizi görmeye davet ediyoruz, bekliyoruz inşallah.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; içinde bulunduğumuz pandemi süreci tarımın ve
tarımsal üretimin ne kadar stratejik bir alan olduğunu artık
bizlere bir kez daha göstermiştir. Sektörel dağılıma
baktığımızda Balıkesirin yüzde 64ü tarımla
uğraşmaktadır ve nüfusumuzun yüzde 50si 65 yaşı
altındadır.
Balıkesir; bamya, buğday, çavdar, süpürge
otu üretiminde Türkiye 1incisi; mısır, bakla, dereotu, Macar
fiği, kuşkonmaz, maydanoz ve yulaf üretiminde Türkiye 2ncisi;
yağlık zeytin, taze sarımsak, sorgun, yemlik bezelye, çarliston
biber, çeltik, silajlık mısır, patlıcan, yem
şalgamı üretiminde de Türkiye 3üncüsüdür. Tarımsal üretim
içerisinde hayvansal üretimin ağırlıklı olarak yer
işgal ettiği Balıkesirimiz, Türkiyede 2019 yılında
et tavuğu üretiminde 3üncü, yumurtacı tavuk üretiminde 6ncı
sırada, büyükbaş hayvan üretiminde 7nci, küçükbaş hayvan
üretiminde de 8inci sıradadır.
İlimiz, jeotermal enerji bakımından
Türkiye'nin en önde gelen illerinden bir tanesidir. Bugün, gerçekten,
Balıkesirin birçok yerinde jeotermal alanda imkânlar vardır.
Türkiyede de jeotermal enerjinin ısıtma amaçlı
kullanıldığı ilk ilçe Gönendir. Edremit ve Bigadiç
ilçelerimizde, Sındırgı ilçemizde bu anlamda
çalışmalar yapılmaktadır ve geçtiğimiz hafta jeotermal
enerjiyle ısıtma yöntemiyle Sındırgıda muz üretimi de
yapılmıştır.
Hükûmetimiz döneminde tarımsal sulamaya önemli
yatırımlar yapılmış olup sulama imkânlarının
gelişmesi için barajlar ve göletler yapmaya devam ediyoruz. Bugün
Balıkesirimizde 9 adet barajımız, 45 adet göletimiz
vardır. Sındırgı Çaygören Barajı, Merkez
İkizcetepeler Barajı, Savaştepe Sarıbeyler Barajı,
Gönen Barajı, Madra Barajı ve Çamköy Bigadiç Barajı, Manyas
Havran Ardıçtepe Barajı, İvrindi Ardıçtepe Barajı;
bunlar şu anda hizmet veren, bizim, AK PARTİmiz döneminde
yatırımları yapılan barajlardır. Yine, Dursunbey,
Kepsut, Gömeç, Karesi ve Altıeylüldeki çalışmalar da devam
etmektedir.
Balıkesirde 9 adet büyük ova bugün sit alanı
hâlindedir, tarım alanı olarak korunmaktadır. Bunlar;
Balıkesir Ovası, Bandırma Ovası, Gönen Ovası, Manyas
Ovası, Altınova Ovası, Bigadiç Ovası, Burhaniye Ovası,
Gökçeyazı Ovası ve Sındırgı Ovasıdır.
Balıkesirimize 2002-2020 yılları arasında bitkisel,
hayvansal ve tarımsal üretim anlamında Hükûmetimiz tarafından
3,1 milyar lira destek ödemesi gerçekleştirilmiştir. Yine, TKDK
tarafından desteklenen 235 projenin toplam tutarı 245,5 milyon
liradır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde tarımsal üretim
alanında Balıkesirimize gerçekten çok ciddi yatırımlar
yapılmıştır. Bu yatırımlar devam etmektedir.
Bugün Teknolojik ağırlıklı tarımsal üretimi
nasıl yapabiliriz? sorularına kafa yoruyoruz; Tarımsal
arazilerimizi nasıl genişletebiliriz ve nasıl imkânlar
oluşturabiliriz? sorularıyla kafamızı meşgul
ediyoruz.
Büyükbaş, küçükbaş hayvancılık
ve arıcılık açısından Balıkesir gerçekten çok
imkânlar sunuyor. Özellikle yatırımcıların dikkatini çekmek
istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Sayın Canbey, sözlerinizi
tamamlayın.
AHMET AKIN (Balıkesir) Başkanım iki
dakika da benim için
BAŞKAN Sayın Ahmet Bey, sen de kendi
sıranda konuşacaksın. Bir dakika söz vereceğim size
yerinizden.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Balıkesirli olunca,
Sayın Başkanım.
Bitkisel ve hayvansal üretimin
yoğunluğuyla birlikte tarıma dayalı sanayinin
gelişmekte olması, sahip olduğu iklim koşulları,
sulama imkânları ve uzun hasat süresiyle tohum yetiştiriciliği
için en uygun bölge olması, mikroklima bölgelerinin varlığı
sayesinde çok çeşitli meyve türlerinin yetiştirilebilmesi, organik
tarım için uygun arazilerin var olması, ilde sözleşmeli üretim
modelinin başarıyla uygulanıyor olması, hem Ege hem de
Marmara Denizine kıyısı olan ilimizde su ürünleri
yetiştiriciliğine uygun deniz kıyılarının ve iç
suların varlığı, bölgenin yoğun jeotermal kaynaklara
sahip olması, jeotermal su kaynaklarının sıcaklık ve
debisinin seracılık için uygun olması gibi avantajlar nedeniyle
Balıkesirimize yatırım yapmak isteyen
yatırımcıları davet ediyoruz ve önümüzdeki dönemde
tarımsal anlamda Balıkesirin öne çıkan illerden bir tanesi
olacağı müjdesini şimdiden buradan veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Evet, teşekkür ettim Sayın
Canbey.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bir cümle daha Sayın
Başkanım, son.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım o zaman.
AHMET AKIN (Balıkesir) Doğru söylüyor,
üç buçuk yıl sonra.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Ülkemizin
kalkınması için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan önderliğinde 2023, 2053 ve 2071 hedefleri
doğrultusunda yılmadan, yorulmadan çalışmaya devam
edeceğimizi belirterek Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Canbey, Sayın Akınla birlikte
bizleri de bu bahsettiğiniz Balıkesirin lezzetleriyle
buluşturacağınıza olan inancımız da tamdır
tabii. Bunu da araya sokalım.
AHMET AKIN (Balıkesir) Başkanım,
bir de alkışladık yani.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Borçlandık
Başkanım, yapacak bir şey yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekili arkadaşımıza
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
İlk söz, Sayın Şekerin.
Buyurun Sayın Şeker.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, Ayasofyanın
yeniden cami olarak ibadete açıldığına ve Srebrenitsa
katliamının 25inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, ecdadın
vasiyeti seksen altı yıl sonra tekrar yerine geldi, zincirler
kırıldı, Ayasofya Camisi özgürlüğüne kavuştu,
hamdolsun.
Bugün Srebrenitsa soykırımının
25inci yıl dönümü. Sırplar tarafından binlerce Boşnak
Müslüman katledildi yani Avrupanın ortasında vahşice
soykırım katliamı yapıldı. Bu katliam asla
unutulmayacaktır. Bosna Hersekin
bağımsızlığına önderlik eden ve ilk
Cumhurbaşkanı olan merhum Bilge Kral Aliya İzzetbegoviçin
vefatından bir gün önce kendisini ziyaret eden
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana Tayyip,
siz evladıfatihansınız, buralar size emanet, onun için bu
emaneti koruyun. diyerek Bosna Herseke sahip çıkılmasını
isteyen Bilge Kral, mekânın cennet olsun. Türkiye, Bosna Hersekin her
zaman yanındadır ve her zaman da katkı sağlamaya devam edecektir.
Srebrenitsa soykırımında şehit olan Bosnalı
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
2.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, Srebrenitsa
katliamının 25inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün Srebrenitsa katliamının 25inci
yılı. Sözde medeniyetlerin beşiği Avrupanın
göbeğinde yirmi beş yıl önce yaşanan katliama,
soykırıma göz yumup daha sonra da bunları gerçekleştirenleri
bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
lanetliyoruz. Soykırımda hayatını kaybeden Bosnalı
kardeşlerimizi saygı ve rahmetle bir kez daha anıyoruz.
BAŞKAN Sayın Güneş.
3.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Ayasofyanın yeniden
cami olarak ibadete açıldığına ve Srebrenitsa katliamının
25inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bundan tam yirmi beş yıl önce medeni ve demokrat
olduğunu iddia eden Avrupanın ortasında yani Bosnada,
Srebrenitsada bir vahşet, bir insanlık dramı yaşandı.
NATO askerlerinin güvenlik sınırları içindeki alanda Sırp
askerleri tarafından tam 8.372 Boşnak kardeşimiz şehit
edildi. Boşnak kardeşlerimizin acısını
paylaşıyorum, şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 1453 yılında
Fatih Sultan Mehmetin İstanbulu fethinden beri cami olan ve
yaklaşık beş yüz yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya
Camisi maalesef 1934 yılında haksız yere müzeye
çevrilmiştir, ve seksen altı yıllık bu yanlış uygulamaya
Dün, Danıştayın kararıyla, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde, tekrar cami olarak hizmet vermeye başlamış
olması aziz milletimizin vicdanında çok büyük bir rahatlama
yaratmış ve adalet yerini bulmuştur.
BAŞKAN Sayın Gültekin.
4.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Ayasofyanın yeniden cami
olarak ibadete açıldığına ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İnsanlığın ortak mirası
Ayasofya dün itibarıyla müze statüsünden çıkarılarak Sayın
Cumhurbaşkanımızın onayıyla camiye
dönüştürülmüş ve böylece büyük bir heyecanla bekleyen
milyonların duası karşılık bulmuştur, hamdolsun.
Atamız Fatih Sultan Mehmet Hanın beş yüz altmış yedi
yıl önce bizlere miras bıraktığı Ayasofya Camisi
yeniden hak ettiği hürriyete kavuşmuş, seksen altı
yıllık esaret bitmiş, hasret sona ermiştir. Alınan
tarihî kararla hem bir hakkın iadesi sağlanmış hem de
bizlere Ayasofyayı cami yapamazsınız. diyen tüm dünyaya âdeta
ikinci bir fetih yaşatarak
bağımsızlığımızın bir kez daha tescili
yapılmıştır.
Ayasofya Camisi artık bilet alarak değil,
24 Temmuz 2020de, cuma namazı vaktiyle, hak ettiği şekilde
abdestimizi alarak gireceğimiz, hep birlikte secdeye varıp ellerimizi
semaya açarak dua edeceğimiz bir kutsal mekân olacaktır.
Ayasofyayı müze olma zulmünden kurtararak yeniden Ayasofya Camisi
yapan, milletimizin sesine ses, gönlündeki duygulara tercüman olan, bize bu
sevinci yaşatan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana aziz milletimiz ve Niğdeli hemşehrilerimiz adına
teşekkür ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, pandeminin
sonlanmadığı malumlarınızdır, o yüzden de lütfen,
Genel Kurul içerisinde maske kullanımı ve sosyal mesafeye dikkat
etmenizi hassaten rica ediyorum. Sesinizi maskenin arkasından da
duyabiliyoruz, konuşma yapacak arkadaşlara da onu ifade edeyim.
Sayın Gökçel, buyurun.
5.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
Srebrenitsada katledilen soydaşlara Allahtan rahmet dilediğine ve
Mersin ili Çeşmeli-Taşucu otobanı ile vaad edilen
yatırımların tamamlanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, Srebrenitsada, Avrupanın göbeğinde katledilen
soydaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Mersin Çeşmeli-Taşucu otoyol çilesi devam
ediyor. Yaz aylarında Mersine diğer illerden çok sayıda turist
ve yazlıkçı geliyor, Mersinin hızlı artan nüfusuna
yazlıkçılar da eklenince trafik çileye dönüyor, normal zamanda
yarım saatte gidilen mesafe iki saate çıkıyor. Ölümlü ve maddi
hasarlı kazalar meydana geliyor, ambulanslar ilerleyemiyor. İktidar
on bir yıldır verdiği sözü tutmuyor, Çeşmeli-Taşucu
otobanına yıllardır bir çivi bile çakılmıyor. Mersine
vadedilen yatırımları bir an önce bitirin, Mersinli hemşehrilerimin
çilesine son verin.
BAŞKAN Sayın Özkan
6.-
Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ayasofyanın yeniden ibadete
açılması, Sultan Alparslandan Fatihe ve Abdülhamite kadar
ecdadımızın tamamına vefamızın gereğidir.
Ayasofyanın dirilişi, Fatihin fetih ruhunu şad etme
yanında, Akşemsettinin maneviyatını, Mimar Sinanın
estetiğini ve zevkini de yeniden günümüzde canlandırmaktadır.
Ayasofyanın dirilişi, insanlığın özlemle
beklediği, temeli adalet, vicdan, ahlak, tevhit ve kardeşlik olan
medeniyet güneşimizin yeniden yükselişinin sembolüdür.
Ayasofyayı camiye dönüştürerek seksen
altı yıllık hasretin bitirilmesine, Fatih Sultan Mehmet
Hanın vasiyetinin ve milletimizin arzusunun gerçekleştirilmesine
vesile olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana teşekkür ediyor, verilen kararın milletimize ve tüm
insanlığa hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
7.-
Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, coronavirüs nedeniyle zor durumda olan okul servisi
sahipleri ile çalışanlarının mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Coronavirüs nedeniyle 16 Marttan beri
çalışmayan, evine ekmek götüremeyen, hiç
hatırlamadığınız bir kesim var: Okul servisleri.
Şimdi soruyorum: Okul servislerinin sahipleri ve
çalışanları için ne yaptınız? Cevap veriyorum: Hiçbir şey
yapmadınız. Hâlbuki çalışmasalar da araçlarının
borçlarını ödüyorlar, motorlu taşıtlar vergisini ödüyorlar,
sigorta ödüyorlar, belediyeye harç veriyorlar. 16 Mart 2020den beri servisler
kontak kapattılar ve okul servis
taşımacılığı dışında bir iş
yapmaları da mümkün değil. Öğrenci servis hizmeti veren
servisçilere herhangi bir devlet desteği de
yapılmadığından, bu sektörden ekmek yiyen birçok aile çok
zor durumda. Başka gelirleri yok. Servisçilerin sesini duyun.
BAŞKAN Sayın Sümer
8.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
okullarda uzmanlık isteyen derslerde olduğu gibi beden eğitimi
derslerine de branş öğretmenlerinin girmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün Türk
gençliği sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun
geleceği güvence altındadır. sözünün gereğini yerine
getirebilmek için gençlerimize küçük yaştan itibaren spor eğitimi
verilmesi gerekmektedir. Bu alanda yetersizliğimiz herkesin malumu.
Uluslararası arenada da kalıcı, büyük bir
başarımız yok. Bunun en önemli nedenlerinden biri de okullardaki
beden eğitimi derslerine yeteri kadar önem verilmemesi. İlkokullarda
1inci, 2nci ve 3üncü sınıflarda beş saat, 4üncü
sınıfta ise iki saat beden eğitimi ve oyun dersi var ancak bu
dersler de beden eğitimi öğretmenleri tarafından değil
sınıf öğretmenleri tarafından veriliyor. Bu derslere beden
eğitimi öğretmenlerinin girmesi lazım. Hem beden eğitimi öğretmenleri
için bir istihdam kapısı olacaktır hem de çocuklarımız
daha doğru bir spor oyunu eğitimi alacaktır. Unutmayalım ki
ağaç yaşken eğilir. Millî Eğitim Bakanına
sesleniyorum: Yabancı dil ve din kültürü gibi uzmanlık isteyen
derslere branş öğretmenleri giriyor, bu doğru bir karardır;
beden eğitimi dersleri için de aynı uygulamayı yapın, atama
bekleyen öğretmen
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Ayasofyanın
yeniden cami olarak ibadete açıldığına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye, dün, tarihî günlerinden birini
yaşadı. Danıştay, Fatihin emaneti Ayasofya için Müze
değil, camidir. kararını verdi. Ayasofyanın seksen
altı yıllık esareti sona erdi, milletimizin vicdanında
kanayan yaranın kapanması sağlandı. Kararın aziz
milletimize, İslam âlemine, tüm insanlığa hayırlı
olmasını diliyorum. Bu tarihî kararın mimarı
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana minnet
ve şükranlarımı arz ediyorum. Ayasofyanın cami
olmasıyla, bu coğrafyada hiçbir şey eskisi gibi olmadıysa,
artık bundan sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Ayasofyanın ibadete açılması, aziz milletimizin geçmişte
olduğu gibi tarihin nesnesi değil öznesi olacağının en
açık ifadesidir. Ayasofyanın ibadete açılması, aziz
milletimizin egemenlik haklarına yeniden sahip çıkmasıdır
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, sosyal medyanın saldırı aracı olarak
kullanılması nedeniyle Hazine ve
Maliye Bakanı Berak Albayrakın eşi Esra Albayraka yönelik paylaşımın
ardından İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın
eşi Semiha Yıldırıma yönelik paylaşımı
üzüntüyle karşıladıklarına ve değerlere sahip çıkılarak
mücadele edileceğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Son günlerde, ülkemizin, milletimizin en temel
değeri olan aile ve aile değerlerine karşı sosyal
medyayı âdeta bir saldırı aracı olarak kullananlar var. Bir
eşe, bir anneye söylenen çirkin sözlere karşı tepki ortaya
koyanlar bile yine bu mecradan âdeta linç ediliyorlar. Sayın
Bakanımız Berat Albayrakın eşi Sayın Esra Albayrak
Hanıma, hem de masum bebeği üzerinden yapılan
saldırının üzerinden daha birkaç gün geçmeden, bu sefer
Sayın Binali Yıldırımın eşi Sayın Semiha
Yıldırım Hanımın uğradığı utanmaz
saldırıyla karşılaştık. Hepimiz, gün geçmeden
yapılan bu saldırıları üzüntüyle izliyoruz. Tüm
değerlerimizi, özellikle de aile değerlerimizi saldırılara
karşı savunmak zorundayız. Bu mecralarda insanlara hakaret
edenlere ve insanları linç edenlere karşı, etik tutum ve
tepkilerle değerlerimize sahip çıkacak ve mücadele edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
11.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Ayasofyanın yeniden
cami olarak ibadete açıldığına ve Srebrenitsa
katliamının 25inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Asla unutmadık, asla unutmayacağız.
Batının gerçek yüzünü, Srebrenitsada NATO askerlerinin gözü önünde
yapılan katliamı asla unutturmayacağız. Özgürsün Ayasofya!
Gök şahit, toprak şahit, Hak şahit. Zincirlerini kıran
cihan lideri Cumhurbaşkanım, on sekiz yıldır
aldığın duaları misline katladın. Allah binlerce kez
razı olsun. Yahya Kemal Beyatlı, Arif Nihat Asya, Necip Fazıl
Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti, Necmettin Erbakan, Alparslan
Türkeş, Turgut Özal, Adnan Menderes, Muhsin Yazıcıoğlu,
Kadir Mısıroğlu, Mehmet Şevket Eygi
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum.
Lütfen
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Abdürrahim Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Bediüzzaman Said Nursi hazretleri ve
ismini sayamadığım binlerce şair, yazar, âlim ve devlet
adamlarının, Peygamberimizin müjdesine mazhar olan Fatih Sultan
Mehmet Han hazretlerinin kabirlerinde ruhlarının şad
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Atatürk düşmanını övüyorsun, Kadir Mısıroğlunu
övüyorsun, tepki gösterince de bir de bağırıyor musun?
Utanmıyor musun ya!
KANİ BEKO (İzmir) Ben de
Makedonyalıyım. Mustafa Kemalden de bahset!
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz,
bakın
KANİ BEKO (İzmir)
Anlattıklarını anladım. Ben Makedonyalıyım, ben
Üsküpte doğdum, o toprakların insanıyım, evet, Türküm ama
o topraklarda Ulusal Kurtuluş Savaşının lideri Mustafa
Kemal de var!
BAŞKAN Sayın Beko, lütfen yerinize
oturun.
Değerli arkadaşlar, yani, bir hoşgörü
içerisinde milletvekillerimizi dinlemek mecburiyetindeyiz. Başka türlü
bizim bu müzakereleri sürdürebilme şansımız yok arkadaşlar.
Evet, Sayın Ekinci buyurun.
12.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Ayasofyanın seksen altı
yıl sonra tekrar ibadete açılmasına vesile olan başta
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere emeği geçen
herkese teşekkür ettiğine, eski Başbakan Binali
Yıldırımın eşi Semiha Yıldırıma
sosyal medya aracılığıyla yapılan
saldırıyı kınadığına, İYİ
PARTİ milletvekilinin Burdur İl Kongresinde yaptığı
konuşması nedeniyle özür dilemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Dün, yine, tarihî bir ana şahitlik ettik. Ayasofya
seksen altı yıl sonra tekrar ibadete açılıyor. İlk
namazın kılınması 24 Temmuzda, tarihimizde önemli bir
tarih. Ben bunda emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere herkese teşekkür ediyor,
şükranlarımı sunuyorum.
Evet, sosyal medyada, özellikle son dönemlerde,
kadınlarımıza karşı şiddetin
arttığını görüyoruz. Kadın haklarını
savunanların kadınları sosyal medya üzerinden ezmelerine tepki
göstermek istiyoruz. Burada, geçen gün Başbakanımız Sayın
Binali Yıldırımın kıymetli eşleri Semiha
Yıldırım Hanımefendiye yapılan çirkin
saldırıyı kınıyorum ve şöyle demek istiyorum:
Girdim ilim mektebine / Eyledim kıldım talep / Dediler ilim geride /
İlla edep, illa edep. Ve Ulu Önder Atatürkün bir sözü var, diyor ki:
Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını
severim. Evet, biz de başta siyaset olmak üzere tüm toplumun
ahlaklısını seviyoruz. Herkesi ahlaklı olmaya davet
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) İYİ
PARTİ milletvekili geçen gün kürsüye çıktı; Burdurdaki
konuşmasından dolayı da bir özür dilemesini beklerdim ama
dilemedi. İnşallah, bugün çıkarsa bir özür bekliyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın Subaşı
13.-
Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşının, Ayasofyanın
yeniden cami olarak ibadete açıldığına ilişkin
açıklaması
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bazı eserler vardır ki bunlar milletlerin
ve devletlerin sembolüdür. Ayasofya da işte, bu sembollerimizden biridir.
Yahya Kemal 1922 yılında yazdığı bir makalede
şöyle diyordu: Bu devletin iki manevi temeli vardır; Fatihin
Ayasofya minaresinden okuttuğu ezanlar ki hâlâ okunuyor, Selimin
Hırka-i Saadet önünde okuttuğu Kuran ki hâlâ okunuyor. 10 Temmuz
2020, tarihî bir gün olarak kayıtlara geçti. Seksen altı yıl
sonra Ayasofyanın yeniden cami olarak hizmet vermeye
başlayacağı gündür bugün. İnsanlığın ortak
mirası, fethin sembolü ve Fatih Sultan Mehmetin emaneti Ayasofya,
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın 10
Temmuz tarihli Kararnamesiyle yeniden özlediği cemaatine kavuşuyor.
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Uslu
14.-
Antalya Milletvekili Atay Uslunun, Ayasofyanın yeniden cami olarak
ibadete açıldığına ilişkin açıklaması
ATAY USLU (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Tekrar hoş geldin Ayasofya. Bizim için
Ayasofya, her şeyden evvel, müjdelenmiş emir, Fatih Sultan Mehmet ile
onun askerlerinin emanetidir, kılıç hakkıdır.
Ayasofyanın Fatihin vakfiyesine uygun hâle döndürülmesi bir vazifeydi.
Dolayısıyla onu yeniden açmak bu vazifeyi ifadır ve
kılıcımızın keskinliğinin işaretidir. Evet,
Ayasofya Osmanlının bakiyesi, fethin hediyesi, Fatih Sultan
Mehmetin vakfiyesi bir camidir; bir vakıf olarak da Türkiye
topraklarındadır ve bize emanettir. Verilen kararla Ayasofya gerçek
kimliğine kavuşmuştur, elhamdülillah.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana bu hususta ortaya koyduğu irade için
şükranlarımızı sunarız. Hayırlı olsun.
Tekrar hoş geldin Ayasofya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akın
15.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesir ilinin markası olan Yörsan için iflas
kararı verildiğine ve iktidarın süt üreticilerine, işçilere
verdiği Kimseyi mağdur etmeyeceğiz. sözünü yerine getirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (BALIKESİR) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Sayın Başkan, Balıkesirli süt
üreticilerinin 16,5 milyon lira alacaklı olduğu ve 300 işçinin
çalıştığı Balıkesirin markası Yörsan için
mahkeme iflas kararı verdi. Süt üreticileri, firmanın tedarikçi
esnafı, süt birlikleri, işçiler iktidarın verdiği Kimseyi
mağdur etmeyeceğiz. sözüyle kandırıldılar. Buradan
defalarca seslendim, bu insanlarımızı mağdur etmeyin diye
söyledim. İktidarın Balıkesirdeki il yöneticisinden belediye
başkanına, milletvekilinden bakanına hepsi: Kimse mağdur
olmayacak. dedi ama şimdi, insanlarımız ortada kaldı,
yüzüstü bırakıldı. Söz verenler şimdi nerede? Söz verenler
suspus.
Bu kriz alacak verecek davası olmaktan çok
insani bir durumdur ve görmezden gelinmiştir. Söz verip
tutmadınız, bunun vebali büyüktür. Bu üreticinin
karşısına nasıl çıkacaksınız, ne
söyleyeceksiniz? İnsanlarımızın ekmeğiyle,
rızkı adına sözleri tutmamak vicdanları
sızlatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gözgeç
16.-
Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, Ayasofyanın yeniden cami olarak
ibadete açıldığına ve Srebrenitsa katliamının
25inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Bugün 11 Temmuz,
Srebrenitsa soykırımının 25inci yılı;
acısı hâlâ yüreğimizde. Dünyanın gözü önünde katledilen
8.372 canın adıdır Srebrenitsa. Bilge lider Aliya
İzzetbegoviçin dediği gibi: Batının refahı;
döktüğü kan, akıttığı gözyaşı üzerine
kuruludur. Oysa bizim medeniyetimiz; imar, ihya, inşa, fetih
medeniyetidir ve dün, Fatih Sultan Mehmet Hanın mirası, fethin
sembolü Ayasofya Camisinin özgürlüğüne kavuşmasına şahit
olduk. Çok şükür ki bizi biz yapan değerlerimizle koparılmaya
çalışılan bağın yeniden kurulmasına şahit
oluyoruz. Ayasofya, gaflet yüklerinden sıyrılıp bu dünyada var
olmanın hakiki manasıyla buluşmadır.
Ayasofyanın dirilişiyle, Sayın
Cumhurbaşkanımız liderliğinde, tüm dünyaya yeni sözlerimiz
var diyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kavuncu
17.-
Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete
açıldığına ilişkin açıklaması
EROL KAVUNCU (Çorum) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Hamdolsun biz hep Ayasofyayı yeniden cami
olarak görme arzusuyla Zincirler kırılsın, Ayasofya
açılsın! haykırışıyla büyümüş
kuşaklardanız. Kendisiyle aynı mefkûreyle donanmış bir
nefer olarak iftihar ettiğimiz kutlu Ayasofya davasının
mimarlarından merhum Necmettin Erbakan Hocamı rahmet ve minnetle yâd
ediyorum.
Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava
taşından Ayasofyayı da ibadete açarak tarih yazan, tarihe geçen
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanla
aynı kutlu hedefe yürüdüğümden dolayı tarifsiz onur ve
şeref duyuyorum. Rabbim kendisinden ebediyen razı olsun. Rabbimden,
bu kutlu dava yolunda önden giden nice isimsiz kahramanlara rahmet, dünya
lideri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana
hayırlı, bereketli, sağlıklı ömürler, nice
başarılar, fetihler niyaz ediyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
18.-
Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, coronavirüs salgını nedeniyle iflas
noktasına gelen esnafın mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, esnaf kan ağlıyor. Coronavirüs salgınıyla
beraber devlet tarafından iş yerlerinin geçici olarak
kapatılıp açılmasıyla esnaf iflas noktasına geldi.
Esnafa Hükûmet tarafından doğrudan gelir desteği
sağlanmadı. Geliri olmamasına rağmen kirası devam
eden, stopaj gideri süren, faturası eksik olmayan esnaf kara kara
düşünüyor. Kırk yıldır devlete vergi veren esnaf haklı
olarak devlet tarafından destek görmek istiyor.
İş yeri kapalı olan esnaftan ve
işletmelerden kira stopajı, çevre temizlik vergisi, eğlence
vergisi, tabela reklam vergisi, SGK primleri alınmaktadır. Telefon,
elektrik, su, internet, doğal gaz ve GSM operatörlerine olan mevcut
borçları ertelenmediği gibi ödenmediği takdirde açma-kapama
bedeli tahsil edilmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığının,
normalleşme döneminde, çalışmayan iş yerlerinin
birikmiş olan vergi ve prim borçlarını yeniden
yapılandırması adına gerekli düzenlemeleri bir an önce
yapması gerekir.
İşletmeler kapanırsa işsizlik
artar, ekonomi daha da kötüye gider. İşletmelerin ayakta durması
ve devletin vergi gelirlerinin sürekliliği adına esnafımız
acil çözüm bekliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
19.-
Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, yer üstü madencilikte yaşanan kazalar ve meslek
hastalıkları sebebiyle yer üstü maden iş yerleri için düzenleme
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Başkan.
Yer altı madenciliği kadar
yıpratıcı olmamakla birlikte, yer üstünde çalışan
madenciler de birçok tehlike ve riskle karşı
karşıyadır. Yer üstü madencilikte yaşanan kazalar ve meslek
hastalıkları sebebiyle iş göremeyen işçi sayısı
oldukça fazladır. Elbistan Çöllolar ve Siirt Şirvanda açık
ocaklarda yaşanan maden kazaları da tehlikenin ne boyutta
olduğunun en büyük iki örneğidir. Heyelan, şev kayması,
patlayıcı kullanımı, kayma, düşme gibi birçok riski
barındıran bu sektörde, meslek hastalıklarına sebebiyet veren
ve kanser vakalarını artıran toz ve kimyasalların
solunması da ayrı bir risk faktörüdür.
Yer üstü maden iş yerleri için de bir düzenleme
yapılmalı ve bu iş yerlerinde çalışan işçilere
yılda en az doksan gün fiilî hizmet zammı süresi uygulanmasıyla
adil bir çerçeve oluşturulmalıdır. 160 bin açık ocak
madencilerinin bu talebine kulak verilsin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Beko
20.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun,
Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; temmuz ayı Bosna
halkının ve yaşadığı ağır travmada
onunla gönüldaşlık içinde olan herkes için bir matem günüdür.
İkinci Dünya Savaşından bu yana Avrupa Kıtasında
yaşanmış olan en büyük katliam olarak nitelendirilen Srebrenitsa
katliamının 25inci yılındayız. Tüm dünyanın gözü
önünde, uluslararası kamuoyunun şahitliğinde yaşanmış olan bir
katliamının ağır yükü altındayız.
Hatırlayalım, 11 Temmuz 1995 günü otobüs ve kamyonlara bindirilerek
eşlerinden, ailelerinden, çocuklarından sonsuza dek koparılan
sivil Boşnak kardeşlerimizin anısı hâlâ tazedir. Sırf
kimliklerinden ötürü, inançlarından ötürü, varoluşlarından ötürü
ormanlık alana götürülerek katledilmelerinin üzerinden geçen çeyrek asra
rağmen acımız dün gibi tazedir. İnsanlık tarihine bir
utanç sayfası olarak kaydedilmiş olan Srebrenitsayı
andığımız bugün vesilesiyle bir kez daha dile getirmek
istiyorum: Bütün insanlık suçlarına, bütün soykırımlara
karşı durmak; farklının, ötekinin hakkını
savunmak insan olmaktan kaynaklanan sorumluluğun gereğidir.
İnsanlığa karşı işlenmiş tüm suçları
hatırlamaya ve hatırlatmaya ihtiyacımız var.
Dolayısıyla, Srebrenitsayı anmak sadece kendimize yakın
hissettiklerimizin haklarını ve özgürlüklerini savunmanın
ötesine geçme sorumluluğumuzun bir aracıdır. Muhtemel başka
suçların, katliamların, soykırımların da önüne
geçebilmek için zaruri bir adımdır. Hepimizin göz rengi farklı
ama göz yaşlarımız aynıdır. Bosnada katledilen tüm
insanları, kimliklerinin ötesinde, sevgi ve saygıyla anıyorum.
Bölünürsek yok oluruz, birleşirsek var oluruz. Bu katliamı unutursak
kalbimiz kurusun. Bosnada yaşanan bu katliamı ne unutur ne de
unuttururuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Erel buyurun.
21.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümüne, Ayasofya Camiinin
bundan böyle ibadete açık siyasi istismara kapalı
olacağına, Türk milletine hayırlı olmasını dilediğine
ve emeği geçen herkesi tebrik ettiğine, Andımız konusundaki
idari yargı kararı uygulandığında da teşekkür
edeceklerine, 27nci Dönem Üçüncü Yasama Yılında milletin çözüm
bekleyen ihtiyaçlarına yer verilmediğine, İYİ PARTİ
Genel Başkanı Meral Akşenerin liderliğinde milletin
sorunlarını gündeme getirmeye ve takipçisi olmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) - Teşekkürler Sayın
Başkanım.
İnsanlık tarihinin en utanç verici
hadiselerinden bir olan 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 25inci yıl
dönümü. Bundan tam yirmi beş yıl önce Bosna Hersekin Srebrenitsa
kentinde ağır silahlı Sırp Ordusu tarafından 8.372
Boşnak kardeşimiz katledildi. Acısını hâlâ
yüreklerimizde hissettiğimiz yaşanan bu vahşeti unutmadık,
unutturmayacağız çünkü Aliya İzzetbegoviçin dediği gibi
Unutulan soykırım tekrarlanır. Bosnada Sırplar
tarafından yapılan soykırım sırasında vurulan 4
yaşındaki bir çocuğun ölmeden önce annesine sorduğu Çocukları
küçük kurşunla öldürürler, değil mi anne? sorusu gözlerimizi
buğulandırıp yüreklerimizi hâlâ yakmaktadır. Masum bir
çocuğun ağzından çıkmış bu soruyu, bugün,
Doğu Türkistanda ve dünyanın kim bilir kaç yerinde, yüz binlerce
çocuk sormaktadır. Bosna Hersekli kardeşlerimizin
acılarını paylaşıyor, katledilen binlerce Bosnalı
kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum.
Hükûmetin alacağı idari bir kararla
açılabilecek Ayasofya Camisi, nihayet, Danıştay kararı
üzerine dün ibadete açıldı. Bundan böyle Ayasofya Camisi ibadete
açık, siyasi istismara kapalı olacaktır. Aziz Türk milletine hayırlı
olsun. Emeği geçen herkesi, Genel Başkanımız Sayın
Meral Akşener gibi, ben de tebrik ediyorum. Siyasi iradenin
Andımız konusunda da idari yargı kararına uyarak
Varlığımız Türk varlığına armağan
olsun. ülküsüyle yetişen ve bu uğurda can veren, bedel ödeyen Türk
milletinin arzusuna da duyarsız kalmayacağını ve bu
kararı uyguladığında da, bir de bunun için teşekkür
edeceğimizi duyurmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN EREL (Aksaray) Şimdi, ülke
sorunlarına baktığımız da 27nci Dönem Üçüncü Yasama
Yılı boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletimizi
doğrudan ilgilendiren ve çözüm bekleyen acil ihtiyaçlara maalesef yer
veremedik. Polisimizin, öğretmenlerimizin, sağlık
çalışanlarımızın ve din görevlilerimizin uzun
yıllardır beklediği 3600 ek gösterge sorununu, kamuda aynı
işi yapan çalışanlarımızın farklı ücret
almasını dile getirdik. Ayrıca EYT sorunu, uzman erbaş ve
jandarmanın mali ve sosyal haklarını alması, berberinden
terzisine, taksicisinden oto tamircisine kadar 2 milyon esnaf ve
sanatkârımızın, ayrı ayrı, mesleklerine ait
sorunları, çiftçimizin üretimden kopmaması
için borç erteleme ve yüksek elektrik fiyatları gibi birçok sorun,
maalesef, çözümsüz kaldı. Gençlerimizin beklenti ve ümitlerine
duyarsız kaldık, hayallerinin katili olduk.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
AYHAN EREL (Aksaray)
Bunları çözmek ve konuşmak yerine, tali gündem ve tali gündem
konularıyla, maalesef, meşgul edildi. İYİ PARTİ olarak
milletimizin çözüm bekleyen bu sorunları için getirdiğimiz tüm
önergeler, maalesef, kabul edilmedi, gündeme dahi alınmadı. Dedik ki:
Bizden geldi diye kabul etmiyorsanız siz getirin, biz tüm
varlığımızla size destek olalım; yeter ki milletimizi
birinci derecede ilgilendiren bu temel sorunları çözelim,
vatandaşımız nefes alsın; vatandaşımız
huzura, refaha kavuşsun.
Bilin ki milletimize
verdiğimiz sözü tutacağız. İYİ PARTİ Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin liderliğinde,
milletimizin sorunlarını gündeme getirmeye ve takipçisi olmaya
ısrarla devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
AYHAN EREL (Aksaray)
Bu sorunları çözmeye enerjiniz ve vaktiniz yetmezse, Türk milletine
sözümüzdür, İYİ PARTİ iktidarında, İYİ PARTİ
olarak Türk milletinin tüm sorunlarını çözeceğiz.
Teşekkür ederim
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun.
22.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümüne, 8 Temmuz tarihinde Sakarya ili Hendek ilçesindeki havai
fişek fabrikasında meydana gelen patlamanın
araştırılması amacıyla verdikleri Meclis
araştırması önergesinin kabul edilmediğine ve 9 Temmuz 2020
tarihinde Sakarya ilinde ikinci bir patlamanın meydana geldiğine, sorumlularının
yargılanması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi için siyasi
parti gruplarının birlikte hareket etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 11 Temmuz,
Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümü.
İnsanlığın
utancı olarak tarihe kaydolan bu acı olayda 8 binden fazla
Bosnalı Müslüman kardeşimiz hunharca katledilmiştir. Tüm dünyada
adalet arayışının ve acının sembolü olan katliam,
hâlâ açık bir yaradır. Kimlik tespitleri hâlâ devam etmektedir.
Buradan tüm kardeşlerimize bir kez daha Allahtan rahmet, tüm
Bosnalılara başsağlığı diliyorum.
Giden masum canlar,
geride kalan yarım hayatlar ne yazık ki her toplumun adalet ve hak arayışının
temelinde yer alır. Bir hafta içinde memleketim Sakaryada üst üste gelen
patlamalar, parçalanan
hayatlar ateşin düştüğü yeri yaktığını bir
kez daha göstermektedir. Her 2 olayda da olay yerlerini gördüm; hastaneleri,
yaralıları gördüm; anneleri, eşleri, çocukları, bu büyük ve
tarifsiz acıları gördüm. Yaşamını yitiren
evlatlarımıza son görevlerimizi yerine getirdik. Onların
anısına ve ailelerine, geride kalan tüm işçi kardeşlerimize
söz verdik: Acılarını unutturmayacağız, peşini
bırakmayacağız. dedik. Bir kez daha yaşanmaması için
tüm gücümüzü ortaya koymalıyız. Bugün Meclise bir araştırma
önergesi daha getiriyorum; tüm Meclisin, bütün siyasi parti
gruplarının, değerli milletvekili arkadaşlarımın
vicdanına sesleniyorum. İlk önergemiz 8 Temmuz 2020de kabul edilse,
olayın üzerine titizlikle gidilmiş olsa 2nci patlama belki de bir
gün sonra, 9 Temmuz 2020de gerçekleşmeyebilirdi. Kaza diye kayda
geçirilen tüm bu iş cinayetleri ihmallerle, iş bilmezliklerle,
umursamamazlıkla birlikte geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz o
evlatlarımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız.
Patronunun kâr hırsına, ucuzluğa, iş bilmezliğe teslim
edemeyiz evlatlarımızı. Kayıp giden hayatların önüne
geçmeliyiz; çocukların gözyaşının, yarım
kalmış hayatların önüne geçmeliyiz; acıların önüne
geçmeliyiz. Tüm siyasi parti grupları bir olalım, temsilcilerimizle
bir komisyon oluşturalım; bu patlamalardan hareketle
sorumluluların yargılanması, önlemlerin alınması için
hep birlikte harekete geçelim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, buyurun.
23.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümü
vesilesiyle katledilen binlerce Bosnalıyı ve Aliya İzzetbegoviçi
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarih, çeyrek asır evvel, Avrupanın
göbeğinde, acısını hâlâ yüreklerimizde hissettiğimiz
bir soykırıma tanıklık etmişti. 11 Temmuz 1995te,
Sırp devlet adamları Karaciç ve Miloseviçin emirleriyle, katil
Mladiç komutasındaki Sırplar yaklaşık 8.500
Boşnakı vahşice katletmişti. Sözde uygar Batı,
gözleri önünde cereyan eden bu kıyıma sessiz kalmış ve
insanlık tarihinin en utanç verici vahşetine tanık olmuştur.
11-16 Temmuz 1995 tarihleri arasında Srebrenitsada yaklaşık 2
milyon 200 bin kişinin evini terk etmek zorunda kaldığı,
100 binin üzerinde insanın toplama kamplarında işkenceye
uğradığı, 25 binden fazla Boşnak kadının
tecavüze uğradığı, Boşnakların kültürel
varlığını yansıtan camilerden 985inin yok
edildiği Bosna Savaşının en trajik günleri
yaşanmıştır. Katil Mladiç Türklerden intikam almanın
vakti geldi. sözüyle Batının Türk milletine olan asırlık
kinini ortaya koymuştur. Osmanlının nizamıâlem ülküsüyle
adaletle yönettiği topraklar Batının ırkçı,
Darwinist, sömürgeci ve materyalist zihniyetiyle kana
bulanmıştır. Acısı hâlâ yüreklerimizi yakan bu utanç
vesikası, insanlığın vicdanına yapılmış
bir saldırıdır. Bütün dünya kamuoyunun önünde gerçekleşen
katliam, 20nci yüzyılın en büyük insanlık suçlarından
biridir.
Bu vesileyle, Srebrenitsada katledilen binlerce
Bosnalıyı ve Aliya İzzetbegoviçi bir kez daha rahmetle
anıyorum. İnsanlığın bir kez daha böyle acılar
yaşamamasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Srebrenitsa katliamının 25inci yıl dönümü
vesilesiyle hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
2007 yılında Srebrenitsa katliamının Uluslararası
Adalet Divanı tarafından soykırım olarak
tanımlandığına ve sorumlularının mahkûm
edildiğine, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandökenin pandemi
dönenimde esnafın yaşadığı sorunları ve
taleplerini ifade ettiği mektubuna, DİSK Araştırma Merkezi
tarafından yayımlanan İşsizlik ve İstihdamın
Görünümü Raporuna ve Amerikan İlerleme Merkezinin Türkiye
Medyasındaki Değişim başlıklı
araştırmasına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, 11-18 Temmuz 1995 tarihleri
arasında Sırp askerleri ve bağlı paramiliter gruplar
Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa
kasabasında, tüm dünyanın gözleri önünde, 8 binden fazla Boşnak
Müslümanı katletti. İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa
coğrafyasında yaşanan en büyük katliam olarak tarihe geçen bu
vahşet, günümüzde de yüz binlerce insanın yaşamına sebep
olan, kendi millî veya dinsel kimliğinden farklı olan hiç kimseye
hayat hakkı tanımayan soykırımcı zihniyetin çarpıcı
örneklerinden biri olarak tarihe geçti. Maalesef, benzer vahşetler, son
kırk yılda, Orta Doğunun birçok bölgesinde de
yaşanmıştır ve hâlen de yaşanmaktadır.
Srebrenitsa katliamı 2007 yılında
Uluslararası Adalet Divanı tarafından soykırım
olarak tanımlandı, birinci dereceden sorumlular mahkûm edildi. Bugün
hâlâ yirmi beş yıl önce öldürülen cenazelerin defin işlemleri
yapılmaktadır.
25inci yıl dönümünde Srebrenitsa
soykırımının sorumlularını tarih önünde bir kez
daha lanetliyoruz. Bu katliamda hayatını kaybeden binlerce insana
Allahtan rahmet diliyor ve Bosna halkının acılarını
paylaşıyoruz.
Aliya İzzetbegoviçin Soykırımı
unutmayın. Unutulan soykırım tekrarlanır. sözünü de
herkese bir kez daha hatırlatıyoruz.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde
Türkiyedeki esnafların temsilcisi olan TESK Başkanı Bendevi
Palandöken bir mektup yayınladı ve esnafların
yaşadığı sorunları ifade etti ve taleplerini
sıraladı. Bu talepler içinde özellikle bazı konular,
esnafların gerçekten pandemi döneminde karşı karşıya
kaldıkları sorunların ne kadar büyük olduğunu gösterdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Ve taleplerin
içine baktığımızda esnaf ve sanatkârlarımız ile
yanlarında çalışanların ödeyecekleri SGK primleri yıl
sonuna kadar devlet tarafından karşılanmalı gibi, esnaf ve
sanatkârlarımızca ödenen iş yeri kira stopajı
uygulamasına son verilmeli gibi, temel gıda maddeleri ile temizlik
ürünlerinden katma değer vergisi alınmamalı ya da oran yüzde 1e
indirilmeli gibi birçok talep vardı. Ve bu taleplerin tamamına
baktığımız zaman şunu görüyoruz ki pandemi döneminde
iktidarın Esnaflara çok büyük imkânlar tanındı ve bu pandemi
dönemindeki krizi çok iyi atlattılar. yönündeki bütün iddiaları,
aslında, TESK Başkanı Bendevi Palandökenin
yazdığı mektupla beraber ortadan kalkmış oldu. Esnaf
büyük sıkıntı yaşıyor pandemiden kaynaklı olarak
ve bu sıkıntıların çözümleri doğrultusunda iktidar
adım atmıyor, sadece palyatif tedbirlerle geçiştiriyor. Ama
sadece bununla sınırlı değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Yine, dün,
DİSK Araştırma Merkezi (Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu Araştırma Merkezi) TÜİKin Nisan 2020 hane
halkı iş gücü araştırması verilerini
değerlendirdi. Bu, mart, nisan ve mayıs aylarını kapsayan
bir değerlendirme yani yine pandemi dönemiyle ilgili ve bu
değerlendirmeye göre İşsizlik ve İstihdamın Görünümü
Raporunu yayınladı. Bu rapora baktığımız zaman
da iktidarın iddia ettiğinin, özellikle Hazine ve Maliye Bakanın
iddia ettiğinin tam tersi bir tabloyla karşı karşıya
bulunduğumuzu görüyoruz ve TÜİKin bütün hormonlu verilerine
dayanarak bile baktığımızda, aslında durum vahim.
Covid-19 nedeniyle revize edilmiş geniş tanımlı
işsizlik ve iş kaybı 17,7 milyonu aştı. diyor
DİSK-AR raporunda. Covid-19, 11 milyona yakın yeni iş
kaybı ve işsiz yarattı. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın artık,
lütfen.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Kadın
iş gücü sayısında yüzde 13,9, kadın istihdam
sayısında ise yüzde 11,9 azalma olduğunu vurguluyor.
İstihdam bir yılda 2 milyon 585 bin kişi düştü. diyor
rapor. İş başında olanların sayısı 7,1 milyon
düştü. diyor rapor ve Ümitsiz işsizlerin sayısı da 553
binden 1 milyon 310 bine yükseldi. diyor.
Aslında, bütün bu veriler Türkiyedeki işsizlik meselesinin ne
kadar yakıcı bir hâle geldiğini bir kez daha gösteriyor ve
iktidarın çizdiği pembe tabloların aslında gerçekle en ufak
bir ilişkisi olmadığını çok açık ve net biçimde
vurguluyor. Bunlara değinmek istemiştim.
Tabii, bir konu daha var, çok kısaca -izin
verirseniz- üç cümleyle ona da değinmek istiyorum: Bir araştırma
yayınlanmıştı, Amerikan İlerleme Merkezinin Türkiye
Medyasındaki Değişim başlıklı bir
araştırması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, rica ediyorum.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
O araştırmaya göre halkın yüzde 70i
Türkiyedeki basının taraflı ve güvenilmez bilgi sunduğu,
yüzde 56sı ise basının Hükûmet kontrolünde olduğu, özgürce
kendisini ifade edemediği görüşünde. İlginç olan şu: Bu
araştırmaya göre MHP seçmenlerinin çoğunluğu Türkiyede
medya özgür değil. derken ankete katılan Adalet ve Kalkınma
Partisi seçmenlerinin yüzde 50si, MHP seçmenlerinin ise yüzde 63ü Türkiyedeki
basını taraflı ve güvenilmez buluyor. Elbette ilginç, anketin
bütün verilerine de bakmak gerekiyor fakat iktidarın işsizlik ve
hayat pahalılığı konusundaki çizmeye
çalıştığı pembe tablolar ile basın konusundaki bu
verileri karşılaştırdığımızda kamuoyunda
hiçbir inandırıcılığı olmadığı da
bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
Cahit Bey, buyurun.
25.-
Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Ayasofyanın seksen altı yıllık aradan sonra
tekrar cami statüsüne kavuştuğuna, Danıştay
kararının Ayasofyanın ilelelebet cami olarak
kalacağının tespiti olduğuna ve 24 Temmuz tarihinde
kılınacak cuma namazıyla fiilî olarak ibadete
açılacağına, Srebrenitsa katliamının 25inci yıl
dönümü vesilesiyle katledilen mazlumlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün, Ayasofya, cami
statüsüne seksen altı yıllık aradan sonra kavuştu ve
böylelikle güneşe ilk uyandığı gün. Bu noktada
Danıştay kararı çok önemli çünkü Danıştayın
hukuki olarak tespit ettiği durum, bundan sonra ilelebet Ayasofyanın
cami olarak kalacağının da tespitidir, kararıdır.
Hemen akabinde, Cumhurbaşkanımızın Kültür ve Turizm
Bakanlığından Diyanet İşleri
Başkanlığına devriyle ilgili aldığı karar da
hamdolsun, aradan geçen süre zarfında, o yokluk yıllarını
ortadan kaldırmış ve Ayasofya Cami, Fatih Sultan Mehmet
Vakfının vakfiyesine uygun bir şekilde cami hüviyetine
kavuşmuştur.
İnsanlığın ortak mirası
olan Ayasofya, yeni statüsüyle Müslüman, gayrimüslim, bütün
insanlığın bütün ziyaretçilerine açık olacaktır.
İnşallah, 24 Temmuz tarihinde cuma namazıyla beraber ibadete
fiilî olarak da açılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti bayrağı
neyse başkenti neyse, 81 ili neyse Fatih Sultan Mehmetin vakfiyesine
uygun bir şekilde Ayasofyanın cami hüviyetine
kavuşturulması da aynı anlamı ifade etmektedir.
Aziz milletimizin farklı siyasi
düşüncelerden, inançlardan, yaşam tarzı tercihlerinden
Herkesin
üzerinde ittifakla mutabakata vardığı bir konu varsa o da
Ayasofyadır. Yahya Kemal Bu devletin iki manevi temeli vardır:
Fatihin Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan, Selimin Hırka-i Saadet
önünde okuttuğu Kurandır. der. Ve yine Nazım Hikmet:
İslamın beklediği en şerefli
gündür bu;
Rum Konstantiniyyesi oldu Türk İstanbulu!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlar mısınız
sözlerinizi?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Cihana karşı
koyan bir ordunun sahibi,
Türkün genç padişahı bir gök
yarılır gibi
Girdi Eğrikapıdan kır
atının üstünde;
Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde!
O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah'ın
Belde-i Tayyibeyi fetheden padişahın,
Hak yerine getirdi en büyük niyazını:
Kıldı Ayasofya'da ikindi
namazını.
Yani sağdan, soldan, bütün milletimizin üstünde
ittifak ettiği Ayasofya, Necip Fazılın, Osman Yüksel
Serdengeçtinin, Nihal Atsızların arzusuna, aziz milletimizin
talebine uygun şekilde aslına irca etmiştir; hayırlı,
mübarek olsun.
Tabii, diğer taraftan da biz milletçe medeniyet
olarak bütün dünyaya, bütün insanlığa hoşgörüyü, farklı
düşünce ve inançlara saygıyı, mazlumlara
açtığımız kucağı bütün tarihimiz boyunca
gösterirken Avrupanın göbeğinde yirmi beş yıl, çeyrek
asır önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen
Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Srebrenitsada, her
yıl onlarca, yüzlerce insan hakları bildirgelerinin yayınlandığı
bir dönemde, maalesef, yüz binlerce insan katledilmiş; kadınlara
tecavüz edilmiş, insanlar açlık ve yoklukla
kırılmıştır.
Şimdi, bunlara baktığımız
zaman, devletlerin ve milletlerin, medeniyetlerin genlerinde ne varsa o tezahür
ediyor. Köylü isyanları, Yüz Yıl Savaşları, Birinci ve
İkinci Dünya Savaşları ve Otuz Yıl Savaşlarıyla
Avrupa geçmişte nasıl kan ve gözyaşına
boğulmuşsa, maalesef, aynı kültür yeniden Srebrenitsada
nüksetmiştir. Bu anlamda, özellikle o günlerde Boşnak halkın
lideri olan Aliya İzzetbegoviçin sözleri manidardır çünkü
acıyı bizzat kendisi yaşamıştır. Batı
hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam
edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı
gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.
Maalesef, coğrafyamızda yaşanan,
Suriyedeki dramlar da petrol, para ve silah üzerinden Batı
uygarlığının yürüttüğü emperyalist hedeflerin
neticesinde meydana gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu emperyalist
hedeflere karşı milletçe mazlumların ve gönül
coğrafyasının âdeta sığındığı bir
liman olduk ve bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.
Sözlerimi tamamlarken bir kez daha Srebrenitsada
katledilen bütün o mazlumlara Allahtan rahmet diliyor, mekânları cennet
olsun diyor; tarih nezdinde, bütün insanlığın, bunların
hesabını sorması gerektiğini ve soracağını
bir kez daha ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
BAŞKAN Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlu ve 20 milletvekili tarafından, ülkede imtiyaz hakkı
ve özelleştirme uygulamalarının Anayasa ve kanunlara uygun
yapılıp yapılmadığının ve araç muayene
hizmetleri başta olmak üzere bazı kamu hizmetlerinin tekelci
yapıya dönüşmesinin sebeplerinin araştırılması,
özel sektöre devredilen kamu hizmetlerinden vatandaşların daha
kaliteli ve ucuz hizmet alabilmesi için yapılması gerekenlerin
belirlenmesi amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/7/2020 Cumartesi günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Orhan
Çakırlar
Edirne
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu
ve 20 milletvekili tarafından ülkemizde imtiyaz hakkı ve
özelleştirme uygulamalarının Anayasa ve kanunlara uygun,
şeffaf, adil ve amacına yönelik yapılıp
yapılmadığının, araç muayene hizmetleri başta
olmak üzere bazı kamu hizmetlerinin tekelci yapıya dönüşmesinin
sebeplerinin araştırılması, özel sektöre devredilen kamu
hizmetlerinden vatandaşımızın daha kaliteli ve ucuz hizmet
alması için yapılması gerekenlerin
araştırılması amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 11/7/2020 Cumartesi günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Arslan
Kabukcuoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başta TÜVTÜRK olmak üzere, kamu hizmetlerinin tekelci
yapıya dönüşmesiyle ilgili partimizin verdiği önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Türkiyede araç muayene istasyonlarını
özelleştirme macerası 2002 yılında
başlamıştır. O tarihte özelleştirilen araç muayenesi,
daha sonra AK PARTİ iktidarı tarafından bozulmuş ve bir
dizi adli işlemlerden sonra 2007 yılında TÜVTÜRKe
devredilmiştir. Bu neyi hatırlatıyor derseniz sayın
milletvekilleri?
Medarıiftiharımız olan bir
haberleşme firmasını bir Arap firmasına devretmiştik.
Ben de dâhil pek çok milletvekili buradaki yolsuzlukların,
kayıpların üzerinde konuşmuştuk, dikkatlerinizi çekmek
istemiştik. Burada, gerçekler gözlerinizin önüne serildi, Arap
firmasıyla içli dışlı oldunuz. Firma gayrimenkulleri
sattı, seyrettiniz; bakır telleri sattı, seyrettiniz, 20 milyar
dolar kadar zarara neden oldu. Şimdi, TÜRK TELEKOM Türk vergi
mükelleflerinin gözüne bakmaktadır.
TÜVTÜRKle anlaşmada, firma birtakım
yatırımlarda bulunacak, araç muayene ücretlerini Ulaştırma
Bakanlığı belirleyecektir. İmtiyaz süresi yirmi
yıldır. Burada, firmaya devlet eliyle Türk vatandaşları
teslim edilmekte, yıllar içerisinde değişik oranlarda
hasıla paylaşılmaktadır. Devletin hasıladan
alacağı pay yıllara göre şöyledir: Üç yıl yüzde 30,
yedi yıl yüzde 40 ve son on yıl da yüzde 50dir. Firmanın
açıkladığına göre, kendisine kalan pay, şimdiye kadar
olan zaman zarfında 3 milyar 846 milyon dolardır.
2019 yılında enflasyon yüzde 11,8
olduğu hâlde, ağır vasıta ve otomobil ücretlerindeki
muayene fiyatlarında artış yüzde 22 olmuştur. Tekrar
ediyorum: Araç muayene ücretlerindeki artış, enflasyonun 2 mislidir.
Bir ülke, vatandaşlarını bir firmayla bir olup kazıklayamaz.
Eğer motorlu taşıtlardan bir gelir elde etmek istiyorsanız
Hükûmetin elinde vergi almak gibi bir enstrüman var. Ülkemizde pek çok sosyal
sınıf kan ağlıyor. Ağır vasıta
şoförleri, ağır vasıta sahipleri nafakasını
çıkarmakta zorlanmaktadır; hatta, bazıları bu yolda
canlarına kıyıyorlar. Muayene ücretlerine yüzde 22 zam
yapıyorsunuz, bu, vatandaşa reva mıdır? Ayrıca, firma
burnundan kıl aldırmıyor. En çok bir ay beklemeye dahi tahammülü
yok, kredi kartlarını kabul etmiyor.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti,
vatandaşlarını bir firmaya teslim etmiştir, gözünün
yaşına bakmıyor. Firmaya bu kadar avantaj sağlarken
Hükûmetle aralarında ne tür irtibat var, doğrusu bu da merak
konusudur.
Burada, işin sahibi kamu otoritesidir. Kamu
otoritesi, belli kriterlere dayalı, rekabete açık ve bu rekabeti
gerçekleştirme kabiliyetlerine sahip firmalara işi ihale edebilir.
Yirmi yıllık imtiyaz sözleşmesi çok uzun bir süredir. Devlet,
vatandaşlarına kaliteli hizmeti ucuza satmanın
yollarını aramalıdır. Firmanın şimdiye kadar
kazandığı para, yatırımlarının ve masraflarının
kat kat üzerindedir. Ne demek çağdaş bir ödeme aracı olan kredi
kartlarıyla ödemeyi kabul etmemek? Firma bu kadar cesurdur, bu kadar gözü
karadır.
TÜVTÜRK-Ulaştırma Bakanlığı
sözleşmesi iptal edilmeli, kaliteli ve ekonomik bir hizmet vatandaşa
verilmelidir. Eğer devletin amacı araç vergisi ise bunu açıkça
uygulamalı ve bu kalemden vergisini toplamalıdır, bir özel
firmayla vatandaştan aldığı parayı
paylaşmamalıdır.
Milletimizin hak ve menfaatlerini korumakla görevli
yüce Meclisimiz, araç muayene hizmetleri başta olmak üzere kamu
hizmetlerindeki tekelci yapıya dönüşmenin önüne geçmeli, özel sektöre
devredilen kamu hizmetlerinden vatandaşlarımızın daha
kaliteli ve ucuz yararlanması için yapılması gerekeni
yapmalı ve araştırmalıdır.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Metnin gerekçe bölümü biraz geçmişi referans
almış -yani 1910lardan- bunu çok anlamış olmamakla
birlikte, içeriğinde anlatılmış olan şeyin son derece
haklı olduğunu ifade etmek isterim. Aslında bir
özelleştirme sürecinden bahsedilecekse, özellikle kamu
kaynaklarının sermayeye devri biçiminde gerçekleşen bir süreçten
bahsedilecekse 80leri, daha doğrusu 86yı referans almak daha
doğru olacak. 86 ila günümüz arasında aşağı
yukarı 68 milyar dolarlık bir özelleştirme
gerçekleştirildi. Bunun 60 milyar doları AKP döneminde, son on sekiz
yıl içerisinde gerçekleştirildi. Yani şöyle söylemek mümkün:
Esasen cumhuriyetin kuruluşundan bu zamana kadarki bütün kamusal
birikimler, ederi 68 milyar dolara sermayeye devredildi. Bugün, demir çelik
fabrikalarından gıda üreten, piyasayı regüle eden devlet
kurumlarına kadar, elektrik firmalarına kadar, telekomünikasyon
firmalarına kadar, bunları 68 milyar dolara yeniden yapabilmek mümkün
değil, en az 10-15 katı daha fazla para harcamanız gerekir.
Aslında bu arzi bir durum değil arkadaşlar, yani
özelleştirme yapılırken Ya bu özelleştirmenin iyisini
yapsaydık. diye bir şey söz konusu olmaz. Özelleştirmenin
esası, kamu kaynaklarının özelleştirilmesinin esası,
bir, sermayeye aktarım biçimidir; kamunun elindeki kaynakların,
sermayeye, daha genel bir ifadeyle patronlara peşkeş çekilmesidir. O
nedenle hayırlı özelleştirme falan yoktur.
Ben çok yakından biliyorum, SEKA
özelleştirildiğinde 2 tane makinanın fiyatı
özelleştirmeden alınan paraya denk geliyordu. SEKAnın
Kocaelideki olağanüstü arazisiyse patronun cebine kâr kaldı.
Şimdi, kamu kaynakları
özelleştiriliyor, hâlâ da bu süreç devam ediyor. Bunlardan bir tanesi
metinde de ifade edildiği gibi- araç muayene istasyonları. Ya bu
TÜVTÜRK denilen yapı bir kara delik gibi. Özellikle, çalıştırdığı
insanlara karşı tutumu, çalışma koşulları
kesinlikle ve kesinlikle insani ölçütlerin dışında. Her türlü
örgütlenme özgürlüğü askıya alınıp sefalet ücretiyle
insanlar orada çalıştırılıyor. Ayrıca, bu
fiyatların, ücretlerin tümünün de yani bizden talep edilen, araç
sahiplerinden talep edilen ücretlerin tümünün da fahiş olduğunu
biliyoruz.
Kamu kaynaklarının özelleştirilmesi
denilince mutlaka konuşulması gereken şeylerden bir tanesi de
elektriğin özelleştirilmesi. UEDAŞından
DEDAŞına kadar arkadaşlar, bunlar üzerinde yeterli denetim yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bakın, DEDAŞla
uğraşıyoruz haftalardır. Bölgede, özellikle Mardin ve Urfa
bölgesinde elektrik kesintisine bağlı olarak hayvanlar telef olmakta,
tarımsal alanlar kurumakta. Firmayla da görüştük ama firmanın
makul bir izahatı bu konuda yok. Elektriğini ödemeyenlerin
elektriğini keserken ödemiş olanların elektriğinin niye
kesildiğine dair zerreyimiskal kadar bir izahat yok.
Yani, uzun lafın kısası şu: Siz
kamu kaynağını özelleştirdiğinizde, birine bundan kâr
et, bundan para kazan diye verdiğinizde onların bütün amacı bir
sosyal hizmet sunmak, bir kamusal hizmet sunmak değil, ceplerini
doldurmak. Devlet de bu sürece AKP iktidarıyla birlikte seyirci
kalmış durumda. Dolayısıyla bu meselenin bütün veçheleriyle
-özelleştirmenin ve kamu kaynaklarının özelleştirilmesinin-
yeniden ele alınması, değerlendirilmesi ve aslında
özelleştirmelerin tekrar kamulaştırılması gerekir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Çetin Osman Budak, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2002 yılında iktidara gelişinizle
birlikte, dönemin Maliye Bakanı tarafından sizin bir
sloganınız oldu: Babalar gibi satarım. Gerçekten de babalar
gibi sattınız. On sekiz yıl boyunca yaptığınız
özelleştirmelerin sayısı 273e ulaştı yani 273 kamu
kurumunu, yüzde 1 bile kamunun hissesi olmayacak şekilde
özelleştirdiniz.
Bakın neler olmuş? O günden bu güne on
sekiz yılda yapılan özelleştirmelerin sonucunda
tekelleşmeler oluşmuş. Örnek vermek gerekirse; 2003
yılında, gelir gelmez ayağınızın tozuyla TEKELi,
özellikle de alkollü içecekleri öyle bir fiyata sattınız ki o dönemin
-hatta bugün de adı sizlerle anılan- müteahhitlerine verdiniz yani
üretici değil, sanayici değil, müteahhitlere verdiniz ve 200 milyon
dolar gibi çok komik bir paraya -ki bir yıllık satış
değeri 900 milyon dolar o zamanlarda- 200 milyon dolara verdiniz.
Arkasından, iki sene gibi bir süre içinde TEKELin alkollü içecekleri o
özelleştirmeyi alanlar tarafından 800 milyon dolara
satıldı. Daha sonrası uzun hikâye.
Peki, tütünle ilgili olan konuda ne oldu? Tütünle
ilgili olan konuda ilk önce -tabii, 80li yıllarda başladı-
yabancı sigaraların Türkiyeye ithalatının
serbestleşmesiyle birlikte tüketicinin ağız tadını
değiştirdiniz, sonra TEKELi özelleştirdiniz, sonra bütün tütün
üretimine kotalar getirdiniz. Türkiyede 450 bin ton civarında tütün
üretilirken şu anda 50 bin ton bile tütün üretilmiyor. Aynı zamanda,
herkesin cebinde şu anda bir tek Türk markası yok, bir tek Türk
markası yok ve bunun içinde de artık Türk tütünü yok, Şark tipi
Türk tütünü yok. Orada da müthiş bir tekelleşmeye götürdünüz ülkeyi
ve şu anda oradan elde ettiğiniz vergilerle ancak Türkiye ekonomisini
ayakta tutmaya çalışıyorsunuz yani dolaylı vergilerle.
Bunun dışında, SEKAyla ilgili de bir
örnek vereceğim: Yazı tabı kâğıdında artık
Türkiye bir tek tabaka kâğıt üretemiyor. Gazete
kâğıdında tamamen kendi gazetelerimizin ihtiyacını
karşılayan SEKA, 1incisi Balıkesir SEKA, 2ncisi Giresun Aksu
SEKA haraç mezat satıldı. Ki Balıkesirdekini örnek vermek
gerekirse Albayraklar grubuna 1 milyon 100 bin dolardan satıldı ve
mahkeme bozmasına rağmen şu anda hâlâ Albayraklar orada üretim
de yapmadan araziyi koruyorlar ve gazetelerimiz şu anda ithal
kâğıtla basılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Teşekkür
ederim.
Elektrik dağıtımını
özelleştirdiniz sanki 1 kilovat fazla elektrik üretilecekmiş gibi
Dağıtımında öyle bir şey yaptınız ki 2020 yılında
3 defa indirim yaptınız, yüzde 63. Fakat elektrik
dağıtım şirketleri yüzde 1 bile indirim yapmadı. Bu,
özel sektöre gizli kaynak aktarmaktır ve siz bunu yaptınız,
yüzde 63ü dağıtım yapan şirketleri kurtarmak üzere
onların cebinde bıraktınız.
Doğal gazı anlatmıyorum bile,
bunları yaptınız ve tamamen rekabeti ortadan kaldırdınız.
Doğu ve güneydoğuda özellikle tütün üretimi yapan köylüyü de
köylerinden ettiniz ve büyükşehirlerimizde işsiz bir şekilde
Özellikle de işsizlik oranlarına da atıfta bulunacağız
ama zaman kalmadı. Büyük işsiz kitleler yarattınız.
Şekerde bunu yaptınız ve diğer özelleştirmelerinizle
şu anda istihdamın üzerinde büyük baskılar oluşturdunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) 9,5 milyon
civarında işsizin oluşumunda da bu özelleştirmelerin etkisi
vardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1064te Anadoluya gelen Türklerin Anadoluda
yaptığı ilk cami olan Menuçehr Camisi bizim için ne kadar
kıymetliyse kutlu bir fetih sonunda beş yüzyıl cami olarak
hizmet etmiş olan Ayasofya Camisi de bir o kadar kıymetlidir.
İşte, bu kıymet çerçevesinde, bugünden sonra ibadet yapma
şansı tanıyan herkese ama herkese en derin
saygılarımızı sunuyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere bu yolda emek sarf edenleri en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Srebrenitsa katliamını elbette ki
unutmamak, unutturmamak lazım. Srebrenitsa katliamında
hayatını kaybedenleri bir kere daha rahmetle, minnetle anıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisi üzerine AK
PARTİ adına birkaç şey söylemek isterim. Değerli
arkadaşlar, klasik özelleştirmelerden veya
yap-işlet-devretlerden farklı olarak imtiyaz sözleşmesiyle
yapılmış bir ihaledir ki öncesinde Danıştayın
uygun görüşü alınmıştır, 552 milyon dolar defaten para
alınmıştır ve daha sonra da ilk üç yılında yüzde
30, ikinci yedi yılında yüzde 40, sonraki on yılda da yüzde 50
gelirler hazineye aktarılmaktadır ki bugüne kadar sadece 2019
yılında yaklaşık 2 milyar Türk lirası hazineye
aktarılmıştır. 210 sabit istasyon, 74 seyyar istasyon, 14
seyyar traktör istasyonu, 5 motosiklet istasyonuyla ülke genelinde her yere bu
hizmet yaygınlaştırılmıştır ve muayeneye
giden araç sayısı oran anlamında yüzde 50
artırılmıştır. 2019 yılında 6,5 milyon araç
muayeneye gitmiştir, bunların eksikliklerini tamamlamak üzere verilen
sürede ki bu ücretsiz yapılır- 9 milyonun üzerinde araç sadece geçen
yıl muayeneye gitmiştir ve 4 bin istihdam
sağlanmıştır ki bu önemli. İmtiyaz
sözleşmelerinde kredi kartıyla ödeme yapamama kanuni bir
düzenlemedir. Bu düzenlemenin değişmesi durumunda kredi kartıyla
ödeme yapılabilir, bunu özellikle vurgulamak isterim. Teknik muayenede,
teknik yeterlikte, donanımlı altyapı oluşmuştur, bu
bir. Yetkin personelle bu hizmet verilmeye başlanmıştır, bu
iki ve hizmet ücreti yani muayene ücreti imtiyaz sözleşmesinde
belirlenmiş yeniden değerleme oranıyla
artırılmaktadır. Burada Bakanlığın veya
firmanın herhangi bir yetkisi yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
AHMET ARSLAN (Devamla) Her 10 araçtan 4ü güvensiz
iken tamamı güvenli hâle getirilmiş, yakıt ve işletme
giderlerinde tasarruf sağlanmış; yedek parça, onarım
disiplin altına alınmış; yola zarar veren, cana ve mala
kasteden eksik muayeneli araçlar yoldan çekilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bazı genç arkadaşlarımız
bilmeyebilir ama araçlar muayeneye gitmiyordu, ruhsat muayeneye gidiyordu ve
muayene oluyordu. O günlerden, bu günlere geldik. Bu hizmetin ne kadar kaliteli
olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
Sadece iki şey: TELEKOM, sattığı
gayrimenkullerin 10 katını satın almıştır
arkadaşlar. TÜRK TELEKOM, sattığı gayrimenkullerin 10
katını satın almıştır. Bir şey daha, evet,
TÜVTÜRKte çalışan arkadaşların sendikası var ve
sendika da DİSK.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, teşekkür
ediyorum.
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım, çok çok teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Evet, bir yoklama talebi vardır,
onu yapacağım.
Sayın Özel, Sayın Bingöl, Sayın
Karabıyık, Sayın Ceylan, Sayın Yılmazkaya, Sayın
Ünlü, Sayın Kaplan, Sayın Durmaz, Sayın Kaya, Sayın
Şeker, Sayın Önal, Sayın Aksoy, Sayın Çelebi, Sayın
Arık, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Tığlı,
Sayın Budak, Sayın Polat, Sayın Şaroğlu, Sayın
Erbay.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:14.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
Pusula veren arkadaşlar lütfen Genel Kurul
salonundan ayrılmasınlar. Ayrıca, pusula vermeyen
arkadaşlar da görüşmelerin sonuna kadar Genel Kuruldan
ayrılmadan görüşmeleri takip ederlerse Divan olarak seviniriz.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen kimse Genel
Kuruldan ayrılmasın. Değerli milletvekilleri, rica ediyorum,
lütfen
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
(CHP sıralarından Süre bitti. sesleri,
İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, müsaade
edin. Şimdi pusula kontrolü yapacağım arkadaşlar, müsaade
ederseniz. (CHP sıralarından Hayır, hayır. sesleri)
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Tamam, tamam, tamam arkadaşlar,
tamam. (Gürültüler)
KÂTİP ÜYE BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Böyle
bir şey olur mu ya? Burası Divan, ne demek Sen kimsin? Burası
Divan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, yok, bir şey yok.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin,
elektronikte zaten 196 çıktı.
KÂTİP ÜYE BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sen
kimsin? diyor, sen kimsin? Ben, Başkanlık Divanı üyesiyim.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Ne
bağırıyorsun?
BAŞKAN Önceden gelmiş zaten 8-10 pusula
var, kontrol edeceğim. Arkadaşlar, lütfen
(Gürültüler) Rica ediyorum,
değerli milletvekilleri, lütfen herkes yerine otursun.
Başkanlığın önünü boşaltın lütfen.
KÂTİP ÜYE BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Özgür
Başkan, bana geldi Sen kimsin? diyor ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim diyor onu?
KÂTİP ÜYE BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) -
Kütahya Milletvekili Ahmet Tan Sen kimsin? diyor bana.
BAŞKAN Başkanlığın önünü
boşaltın lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Müdahale edin Başkanım.
Divana sahip çıkın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Semih Yalçın? Burada.
Sayın Ahmet Erbaş? Burada.
Sayın Zülfü Tolga Ağar? Burada.
Sayın Serkan Bayram? Burada.
Şu an itibarıyla geçti ama tekrar kontrole
devam edeceğim.
Sayın Ziver Özdemir? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - En arkadakini de okusana
Başkan, en arkadakini.
BAŞKAN Çıkardım arkadaşlar,
gerek yok, olanları vereceğim. Sisteme girdiğini söyledi, geri
istedi, o yüzden okumadım arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sorun yok.
BAŞKAN - Evet, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlu ve 20 milletvekili tarafından, ülkede imtiyaz hakkı
ve özelleştirme uygulamalarının Anayasa ve kanunlara uygun
yapılıp yapılmadığının ve araç muayene
hizmetleri başta olmak üzere bazı kamu hizmetlerinin tekelci
yapıya dönüşmesinin sebeplerinin araştırılması,
özel sektöre devredilen kamu hizmetlerinden vatandaşların daha
kaliteli ve ucuz hizmet alabilmesi için yapılması gerekenlerin
belirlenmesi amacıyla 9/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Değerli milletvekilleri, arka arkaya
oylamalarımız olacak, sıkışık bir takvim var,
çalışmalarımızla ilgili olarak,
arkadaşlarımız Meclisten ve Genel Kuruldan lütfen
ayrılmasınlar.
Öneriyi okutuyorum:
2.-
HDP Grubunun, Batman Milletvekili
Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından, normalleşme
sürecinin ardından bölge illerinde artış gösteren Covid-19
vakalarının araştırılması amacıyla 11/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/7/2020 Cumartesi günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Temmuz 2020 tarihinde, Batman Milletvekili
Sayın Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından -8103
grup numaralı- normalleşme sürecinin ardından bölge illerinde
artış gösteren Covid-19 vakalarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/7/2020 Cumartesi günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet
İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mecliste bile Covid var mı yok mu,
hastalık nasıl seyrediyor diye bir telaş içerisindeyiz. Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Türkiyede en zor dönemde çalışmadı
pandemi nedeniyle ve ilk açıldığında sadece güvenlik
meselesini öne alıp pandemi meselesini tekrar öteledi ve
açılmasıyla beraber, bütün Türkiyede pandemi bitti, normalleşme
başladı, Yeni normalleşme başladı. diye bir
tanım çıktı fakat biz bakıyoruz, aslında
normalleşme dediğimiz süreç çok da anormal seyrediyor.
Bölge illeri diyoruz, Kürt illeri diyoruz, ora
diyelim, olağanüstü hâl illeri diyelim, daha önce sıkıyönetim
ilan edilmiş iller diyelim, faili meçhul cinayetlerin olduğu iller
diyelim, yoksul iller diyelim, işsizliğin en fazla olduğu
iller diyelim; arkadaşlar, bu illerde hastalık artıyor, ölüm
artıyor. Burada insanlardan söz ediyoruz, dezavantajlı kesimlerden
söz ediyoruz. Bunu nereden söylüyoruz? Tartışmalar başladı,
turistler gelecek mi gelmeyecek mi, dışarıdan insanlar gelecek
mi gelmeyecek mi diye. Sağlık Bakanlığı bir harita
açıkladı ve harita neydi? Güneydoğu Anadolu yüzde 24, Batı
Marmara yüzde 2; hastalık bu bölgede 12 kat fazla görülüyor ve
grafiğe şöyle bir baktığımızda, bu grafiğin
en üstünde Güneydoğu Anadolu Bölgesi diye yazılmış, siyah
olan Türkiye ortalaması, en altta Batı Marmara. Peki, ne oluyor
burada da böyle oluyor? Başka bir harita göstereyim, 31 Mart seçimleri,
HDPnin aldığı yerler
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yok artık ya.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) 31 Mart seçimleri,
kayyum atanan yerler
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bilerek mi
yapılıyor? Ayıp artık.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Batmanda benim
vekili olduğum ilde bir haftadır her gün beş saat su kesik.
Sağlık Bakanı ve herkes diyor ki: Ellerinizi suyla
yıkayın, temizlenin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Urfada da elektrik
kesik.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Arkadaşımız diyor ki: Elektrikler yok, DEDAŞ elektrikleri
kesiyor. Diyoruz ki: Temizliğe dikkat edin. Elektrik yok, su yok, kötü
muamele var
Ve insanlar hasta oluyor.
Bakanlık ve yetkililer ne diyor? Kendinizi
koruyun. Ya, iktidar nerede? Hükûmet nerede? Yetkililer nerede? Tüm yükü bireye
veriyoruz. Bireye borç vermeye var
Bireye, kendini koru
Ama ne
yapıyorsunuz? Yapmamanız gerekeni yapıyorsunuz, yapmanız
gerekeni yapmıyorsunuz. Yapmamanız gereken nedir? İtirazlar
olunca; susun, yürüyüş olunca; çıkmayın, basına demeç
verince; vermeyin, sosyal medyaya itiraz edince; yapmayın
Yapmanız
gereken vatandaşla beraber olmak, yurttaşla beraber olmak, o
insanlara sahip çıkmak, o insanların dertlerine ortak olmak. Ama
yasağa gelince varsınız, yasağı kaldırmaya
gelince yoksunuz. İnsanların daha iyi olması için çaba harcarken
hiçbir yerde yoksunuz, insanların kötü olması için sanki çaba
harcıyorsunuz.
Dört ay yüz yirmi bir gün geçti, sözde
normalleşme deniliyor, Batmanda, Siirtte, Mardinde, Urfada, Antepte
hastanelerde yer yok, yoğun bakımlarda yer yok. İnsanlar sürekli
hasta oluyor ve test yapılmıyor. Testi nasıl yapıyorlar
biliyor musunuz, arkadaşlar? İnsanlar gittiğinde: Biz sadece
sizden emin olursak test yapıyoruz. diyorlar, 65 yaşını
geçenlere KOAHı olanlara. Test yapılsın ki hastalık
öğrenilsin, test yapılsın ki filyasyon çalışması
yapılsın, epidemiyoloji çalışması yapılsın.
Ne yapılıyor? Bunun yanında insanlar itiraz edince, söz
söyleyince soruşturma açılıyor, asıl
soruşturulması gereken
Bu araştırma önergesine destek
olmak... Uludağ Üniversitesinde Kayıhan Pala Türk Tabipleri
Birliğinin Covid İzleme Merkezinde çalışıyor.
Arkadaşımız bu pandemi süreciyle nasıl baş
edilebileceğini anlatırken, hakkında, Bursa Cumhuriyet
Savcılığı, Bursa Valiliği ve Bursa Uludağ
Üniversitesi soruşturma açıyor. Siz bilim insanlarına böyle
davranırsanız, değil pandemiyle baş etmek pandemiyi
artırırsınız, hortlatırsınız, insanlar
arasında daha beter hastalık çıkarırsınız.
Bir diğer konu: Toplumsal katılım
yok. Her şeyde Ben her şeyi bilirim. diyorsunuz. Pandemi
kurulları oluşturmuşsunuz, sivil toplum örgütleri içinde yok,
meslek örgütleri içinde yok, demokratik kitle örgütleri içinde yok. Ama ne
yapıyorsunuz? Liyakati olmayan, kendinize bağlı
atanmış insanları o kurullara atıyorsunuz; bürokratlardan
oluşturduğunuz kurullar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Başka ne yok? O
kurulların hiçbir zaman toplumla bütünleşmesi yok; toplumdan uzak ama
toplum adına karar veren bir yapıları var. Sosyal destek denilen
bir şey yok, hiçbir zaman insanları bu sürece katma yok, tabana
yayılma yok, belli bir kesimi koruma var. Siz bu süreçte,
normalleşme dediğiniz süreçte, insanlar hastanede kırıl
kırıl kırılırken yasakta varsınız,
gözaltında varsınız, köpekli işkencede varsınız,
her türlü kötü muamelede varsınız ve atanmış kayyumlar
yerel yönetimleri yok etmiş, toplumsal katılımı yok
etmiş. Bu kayyumlar suyu kesiyorlar, elektriğin açılması
için çalışmıyorlar, insanların sürece katılması
için çalışmıyorlar. Ne için varlar? Sanki, siz bu
hastalıkta kendi kendinize her şeyi çözeceksiniz. Biz kendi kendimize
her şeyi çözebiliriz ama öteden beri biliyoruz, toplumsal
katılımın olduğu, halkla beraber her şeyin üstesinden
gelebiliriz.
Bugün birçok hastanede yer yok. Şimdi,
Diyarbakırdan örnek vereyim: Dicle Üniversitesi hastanelerinde, Gazi
Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, birçok hastanede
yer yok ve normal onkolojik cerrahi için, kemik iliği için birçok yerde
çaba da yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Aylin Cesur
(İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Covid-19u konuşuyoruz, Covid-19u
yaşamaya devam ediyoruz hep beraber. Covid-19 çok büyük
sıkıntı hâlinde artarak devam ediyor. Önergede söylenenleri destekliyorum.
Dünyaya bir bakalım, ne oldu da bugünlere
geldik, hap gibi bazı bilgileri size vermek istiyorum. Lütfen o
hapları iyi alıp onların sonuçlarını iyi
düşünelim. Eminim bu Genel Kuruldaki herkes Covid-19 sürecinin uzamamasını
istiyor ve bu durumdan hepimiz mağduruz.
Dünyada toplam 12 milyon 651 bin vaka var, toplam
ölüm 563 bin. Türkiyeye bakalım: Türkiyede toplam vaka 210 bin ve toplam
ölüm de 5.323. Dünya nüfusunun yüzde 1iyiz, hani çok iyi falan yönettik ya biz
bu işi, nüfusa baktığımız zaman 2 katına
yakın vakamız var. Ölüm sayısı konusunda da birçok kere
anlattığımız gibi, şu şu sebeplerle, Dünya
Sağlık Örgütünün sistemini kullanmamamız sebebiyle, sadece Covid
pozitifleri kaydettiğimiz için -bu rakamları da- Covid pozitif
olmayan Covid tanılarını maalesef biz kayıt altına
almıyoruz yani iyi falan değil durumumuz.
Peki, ne yapıyoruz? Dedik ki: Neler
yapalım? Test yapalım, testleri artıralım, herkese
yapalım; filyasyonu iyi yapalım ki, bu yayılan bir
hastalık, yayılmasın daha fazla. Maalesef test konusunda ilk
başta çok gecikilmesine rağmen daha sonra bir noktaya gelmiştik,
testler 55 bindi. 55 binken 46 binlerde şimdi ve günlük sayı 10 bin
azalmasına rağmen günlük vaka sayısında azalma olmadı.
Bu demek oluyor ki Covid-19 hızla artarak devam ediyor,
yayılıyor. İkinci pik konuşuluyordu ama ikinci pike
geçemedik çünkü birinci piki biz hâlâ tamamlayamadık, toparlayamadık
aslında. Dünyada iyi örnekleri var, onları da biliyorsunuz. Mesela,
Güney Korede 13 bin vaka var, toplam 288 ölüm var. Japonyada 20 bin vaka var,
982 ölüm var ve Çin, 18 kat fazla nüfusuyla 83 bin vakası var, 4.600
-bizden daha az- ölümü var ve ölüm yok artık uzun zamandır çünkü
dünya normalleşti ve toparladı.
Şimdi, ülkelerdeki son bir aylık
normalleşme dönemindeki vakalara bakalım: Günlük vaka
sayısı Türkiyede 1.231, İngilterede 829, Fransada 506,
Almanyada 426, bu süreci çok kötü yöneten İtalyada artık 208 ve
İspanyada 345. Yani onlar normalleşme kararları alırken
aldığı önlemlerle artık olayı baskı altına
alabilmişler, biz bu konuda maalesef bu manada hâlen bir
başarıya ulaşamadık. Önlemleri gevşetirken birçok
şeyi eksik yaptık. 6 Haziranda vaka sayısı 878, yoğun
bakımdaki hasta sayımız ise 591di. O zaman dedik ki:
Normalleşiyorsunuz, normalleşme kararları veriyorsunuz, aman ha
dikkat, bakın komşumuz İranda buna karar verildikten sonra iki
üç hafta içerisinde vaka sayısı, yoğun bakım ve ölüm
sayısı 2 kat arttı. Türkiyede de aynen öyle oldu. Biz maalesef
tam doğru yapılması gerekenleri yapmadan
normalleştiğimiz için gerçekten de yoğun bakımdaki hasta
sayımız 1.182ye, entübe hasta sayımız da 402ye
ulaştı yani bir ayda tam 2 katına çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYLİN CESUR (Devamla)
Bağlayacağım Sayın Başkan.
Peki, bu durumda diğer ülkelerdeki yoğun
bakımlara bakalım? Mesela, İtalyada artık 65 yoğun
bakım hastası var. Bu sonuçlar gösteriyor ki biz bu durumda maalesef
iyi değiliz, şu anda iyi değiliz. Normalleşme
kararları alırken yapılması gerekenleri iyi yapamadık.
Neleri iyi yapamadık? Test yapma kriterlerini daralttık, oysaki
genişletmemiz lazımdı. Mesela, ameliyata giden hastalara mutlaka
yapılan testler daraltıldı, çok büyük yanlış. Mesela,
polikliniklerde doktor networkumuz çok var, polikliniklerde çalışan
ve hastayı direkt gören doktorlardan artık tanı kriteri olarak
test değil de -kaldı ki test ülkemizde yapılabilen ve bize
maliyeti olmayan bir şey- BTyle tanı konması isteniyor. Neden
bu isteniyor, anlaşılmaz bir şey. Ameliyata giren hastalara ya
da bir şekilde kontamine olmuş, Covidle temas etmiş
yakınlarına testler yapılmıyor. Bütün bunların
sonuçları olarak maalesef gerçekten de normalleşme sürecini iyi
yönetemediğimiz bir Covid-19la karşı karşıyayız.
Çok fazla toplantılar, basın toplantıları yaptık, her
şekilde yapılması gerekenleri söyledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Sürem bitti ama ben
buradan bir cümle sesleneceğim size.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Hepinize sesleniyorum
ki, hepinizin ne kadar üzüldüğünü biliyorum.
BAŞKAN Sayın Cesur, teşekkür ettim.
AYLİN CESUR (Devamla) Bu önemli bir konu
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Genel Kurula
sesleniyorum: Lütfen, normalleşme sürecinde, yapılsın
dediklerimizin yapılması için sizler de katkı
sağlayın. Yakınlarımız ölüyor, insanlar ölüyor.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Bayram Yılmazkaya.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; HDP grup önerisi için
partim adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bir hekim olarak Covidle ilgili burada,
nasıl, ne tür bir teklif verilirse verilsin üzerinde özenle ve önemli bir
şekilde durmamız gerektiğini hepinize söylemek istiyorum. Ne
acıdır ki ne söylenirse söylensin, ne kadar iyimser bir tablo
bakışı yaratılırsa yaratılsın ülke olarak Covid-19la
mücadelede başarılı bir durumda değiliz. Maalesef,
Dışişleri Bakanımız Güvenli ülkeyiz, bizlere turist
gönderebilirsiniz. söylemiyle Avrupada ikna turuna çıkmışken
biz ülkenin göbeğinde, Ankarada Covid salgını tehdidi fazla.
diye avukat arkadaşların Kızılaya yürümesini ve
toplanmalarını dahi yasaklıyoruz. Bu durumda, kimi, neden
kandırmaya çalışıyoruz, anlamış değiliz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, günlük
ortalama 1.000 ila 1.300 arası yeni vaka sayısı, 15 ila 18
arası vefat sayısı ve gittikçe artan yoğun bakım
yatış sayısı ve solunum cihazına bağlanma
sayısı
Bakın, vefat sayısı ve günlük vakadan daha da
önemlisi, yoğun bakıma yatmak zorunda kalan sayının fazlalığı
ve solunum cihazına bağlanmış olmanın
fazlalığı -bu çok önemli- arkadaşlar. Çünkü bu
hastalık öyle illet bir şekilde yakalıyor ki, o hâle
getirdiği takdirde, yoğun bakıma ve solunum cihazına
bağlanma pozisyonuna düşürdüğü anda, o
insanlarımızın neredeyse yüzde 70-80i bütün müdahalelere
rağmen -bütün ilaçlara rağmen- kurtarılamayabiliyor. Biz,
maalesef, bu önlemleri almadığımız sürece bu sayı da
gittikçe artıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, bazı illerimizde artık
salgınla hiç baş edilemiyor. İllerde, insanlarımız
artık hastanelerde yer bulamıyor. Şikâyeti olan ve testi pozitif
olan, o an için genel durumu iyi olan hasta doğrudan evine gönderiliyor ve
orada izole olması söyleniyor, hastaneye yatırılmıyor.
Beklemenin verdiği stres ya da hafif şikâyetler olunca da evinde
bekleyen insanlarımız panik ve korkuya kapılıyor. Sonuçta
ölüm korkusu hâkim oluyor. Beni bile şahsen, bu sıkıntı
nedeniyle, gece, çeşitli defalar ilimdeki insanlar aradılar. Hemen
112yi gönderip bir şekilde hastaları gözlem altına almaya
çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, sizlerin de
bildiği gibi defalarca söylememize rağmen malum sebeplerle, maalesef,
normalleşme dönemi erken başlatıldı.
Batırmış olduğunuz kötü ekonomi nedeniyle güya çarklar
dönsün diye başlattığınız normalleşme, bu
tablonun en önemli sebebidir. Sırf turizm canlı kalsın diye
yaptığınız sınavlarla gençlerimizi tehlikeye
attınız. Bu gidişle artışın ve ölümlerin önüne
geçemeyiz. Yoğunluğu artan illerde ölümler daha da artacaktır,
bunlardan biri de benim ilim Gaziantep. Gelin, önlemleri ülke genelinde
alalım. Ülke genelinde gerekirse Bilim Kurulunu tekrar düzenleyelim, madem
iyi bir sonuç alamıyoruz tekrar düzenleyelim. Bu yoğun illerdeki
pandemi kurullarını yeniden düzenleyelim. Başka akıllar,
başka fikirler, başka insanların tekliflerini dinleyelim. Çünkü
mevcut durumda kesinlikle bir başarı söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Ve gerekiyorsa ki
bence gerekiyor- bu tedbirleri tekrar alalım arkadaşlar. 65 yaş
üstüne belirli günlerde, belli zamanlarda yeniden sokağa çıkma
yasağı gibi, ulaşımdaki yüzde 50 oranının
korunması gibi veya diğer nedenleri tekrar düşünerek bu
önlemleri almamız gerekiyor, aksi takdirde
Ülkemiz gerçekten iyi
değil. Bakın, şu an bir başarı yok. Ben ölüm
oranlarında değilim. Yoğun bakım ve entübe hasta
sayısı çok önemli. Bu insanlarımız şu an sonuç
itibarıyla iyi bir durumda değiller. Biz de Meclis olarak bu tür
önergelerin hepsine sonuna kadar destek vermemiz gerektiğini söylüyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Vildan Yılmaz Gürel.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VİLDAN YILMAZ GÜREL
(Bursa) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 1 Hazirandan
itibaren başlayan normalleşme süreciyle birlikte bazı
illerimizde görülen vaka artışları sebebiyle HDP tarafından
verilen araştırma önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünyada yüz yılda
bir görülen pandemik bir salgınla karşı
karşıyayız. Türkiye olarak bu büyük salgına karşı
devlet ve millet el ele, güçlü, kararlı ve etkin bir mücadele
gösteriyoruz. 3 milyon 881 bin 410 test sayısı, 210.965 vaka
sayısına karşılık, 5.323 vefat ve 191.883
iyileşmiş hasta sayısı, 2,68 mortalite hızıyla
dünyanın bu anlamda en başarılı ülkelerinden biriyiz.
İngilterede bu oranın 14,1; İtalyada 14,3; Fransada 15,5
olduğu düşünüldüğünde Türkiye dünyanın en güçlü
sağlık altyapısına sahip ülkesi olduğunu
tescillemiş durumdadır. Özetle, güçlü sağlık
altyapımızla dünyadan pozitif ayrıştık. Hastane ve
diğer yataklı tedavi kurumlarının sayısını
5.500e yükselttik. Hastane toplam yatak sayımızı 3 kat
artırarak 240 bine, nitelikli yatak sayımızı da 20 kat
artırarak 145 bine, yoğun bakım yatak sayımızı 20
kat artırarak 40 binin üzerine çıkardık. Toplam sağlık
çalışanımızı ise 3 kat artırarak 1 milyonun üzerine
çıkardık. Salgın öncesinde 10 şehir hastanesini hizmete
açmıştık, salgın sürecinde ise 1i Başakşehir
Şehir Hastanesi olmak üzere, 2 pandemi hastanesiyle birlikte toplam 5
hastanemizi milletimizin hizmetine sunmuş olduk. Böylece, iki yılda
yaklaşık 20 bin yatağı halkımızın hizmetine
sunmuş olduk.
Tarım ülkesi olarak hiçbir gıda,
tarım ve ihtiyaç maddesinin bu süreçte yoksunluğunu hissettirmedik.
Hastalıktan korunmak için attığımız adımlarla
pozitif ayrıştık. Dünyada maske savaşları
yaşanırken Türkiye Cumhuriyeti devleti 100 milyonlarca maskeyi
vatandaşımızın kapısına kadar ücretsiz olarak
dağıtarak dünyadan pozitif ayrıştı. Dünyada ilk vaka
görüldükten hemen sonra Bilim Kurulunu toplayarak süreci çok iyi yönettik.
Tedavide dünya tecrübesinin yanında Türkiyeye mahsus özel algoritmalar
geliştirdik, filyasyonda dünyanın en başarılı
ülkelerinden birisi olduk; bunu gölgelemenize izin vermeyeceğiz.
Sosyal yardım ve desteklerde, yardım
diplomasisinde, üretim ve tedarik zincirimizde dünyadan pozitif
ayrıştık. Salgınla mücadele ederken mali disiplini
bozmadan, ekonomi ve üretimi ayakta tutacak destek ve önlemleri devreye
aldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
VİLDAN YILMAZ GÜREL (Devamla) Bugüne kadar
atılan adımların toplam tutarı 300 milyar TLye
ulaştı. 135 ülkenin yardım talebine cevap vererek gönül
coğrafyamız başta olmak üzere, ihtiyaç duyan ülkelere ilaç ve
tıbbi yardım ulaştırdık.
Kıymetli milletvekilleri, 1 Haziran
itibarıyla geçtiğimiz normalleşme süreciyle birlikte bazı
illerimizde vaka artışları gözlendi fakat buna rağmen
hastanelerimizin yoğun bakım kapasitelerinde sorun
yaşamıyoruz. Hastalarımızın iyileşme
oranları da her geçen gün artıyor. Bununla beraber mortalite
hızı da düşük seyrinde devam ediyor.
Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki güçlü yönetimi ve ileri
sağlık sistemiyle süreci başarılı bir şekilde
yönetmektedir. Bu mücadelemiz salgın tamamen nihayete erene kadar devam
edecektir. Lütfen Türkiyem, maske, mesafe ve hijyene daha dikkat edelim.
Sağlıcakla kalalım diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınızı sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık
var, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
İki dakika süre veriyorum ve oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Sakarya ilinde 9 Temmuz 2020
tarihinde meydana gelen ikinci patlamanın tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla 11/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11 Temmuz 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/7/2020 Cumartesi günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Sakarya Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Engin Özkoç tarafından, Sakaryanın Hendek ilçesinde 9 Temmuz 2020
tarihinde meydana gelen ikinci patlamanın tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla 11/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan -1933
sıra no.lu- Meclis Araştırma Önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 11/7/2020 Cumartesi günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Sayın Özkoç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Değerli arkadaşlarım, ilk önce, burada bulunan Adalet ve
Kalkınma Partisinin milletvekillerinin ve diğer milletvekillerimizin
de bilmesini istediğim bir konuyu konuşmamın içerisinde, bir
dakika içinde değerlendireceğim.
Arkadaşlar, biz arkada Grup Başkan
Vekilleriyle beraber bir araya geliyoruz, oturuyoruz, konuşuyoruz,
tartışıyoruz. Arkadaşlarımız büyük bir
hassasiyetle bize diyorlar ki: Ya, bazı yasalar var, önemli -Askerlik
Yasası var, Tarım Yasası var İstihdam Yasası var-
bunları geçirelim. Biz de anlayış gösteriyoruz arkadaşlar
yani biz milleti, devleti yönetmek üzere buraya geliyoruz. Kavga edecek
hâlimiz, birbirimizi hep engelleyecek hâlimiz yok ama bizim de zaman içerisinde
söylediğimiz sözler oluyor, diyoruz ki: Ya bakın, baroyu geçirdik,
bunun üstüne günlerce arkadaşlar çalıştılar, sosyal
medyayı da bize dayatmayın. Ekimde görüşelim, bunca yıldan
beri bekledik yani bu, bir hafta içerisinde olmasa olmaz mı?
Arkadaşlar, burada bir kabahat mi işliyoruz yani? İstiyoruz ki
gene görüşelim, gene tartışalım ama bunu böyle
Ya
arkadaşlar, biz de insanız; sağlıkçılarla konuşuyoruz,
sağlıkçılar diyoruz ama peki, milletvekillerinden kimse niye
bahsetmiyor arkadaşlar? Hiçbir ayrım yapmadan söylüyorum:
Arkadaşlar -konuşmuyoruz ama- arkadaşımızda,
arkadaşlarımız arasında babasında çıkan var,
annesinde çıkan var, temas eden var.
Şimdi şu maskemle buraya gelmek
istemiyorum, neden biliyor musunuz? Bu maske buradayken, hava alıp
verirken nemleniyor ve asıl oraya yapışıyor, getiriyorum
ben de onu buraya koyuyorum arkadaşlar ya. Yani ben de diyorum ki:
Hakikaten birbirimizi anlayarak
Ya, beraberiz arkadaşlar ya! Biz burada
bağırırız, çağırırız ama Türkiye
Cumhuriyetinin milletvekilleriyiz arkadaşlar ya, beraberiz ya! (CHP
sıralarından alkışlar)
Yüreğimdekini söyleyeyim. Bu ikincisi:
Arkadaşlar, bütün vicdanımla söylüyorum: Az önce Meclis Başkan
Vekili beni çağırırken bu kürsüye Sakarya Milletvekili diye
çağırdı. Seçildiğimiz andan itibaren biz illerimizin ve bu
ülkenin milletvekiliyiz. Benim yaşadığım kentte -kendi
kentinizi düşünün- bir fabrikada, usulüne uygun olmayan şekilde fabrika
yapıldığı için -derinliğine girmiyorum, artık
hepiniz vâkıfsınız, kendi arkadaşlarım da burada
oturuyorlar- 7 kardeşimiz hayatını çok acı bir şekilde
kaybetti.
Şimdi ben grup araştırma önergesi
verdiğimde buraya çıktım, dedim ki: Arkadaşlar, elbette ki
devlet bununla ilgili soruşturma yapıyor, yetkilileri gözaltına
alıyor, uğraşıyor, bilmem ne yapıyor ama
milletvekilleri olarak da milletimiz bizim gözümüzün içine bakıyor, Siz
ne yapıyorsunuz? diyorlar. Bizim de elimizde soru önergesi var,
araştırma önergesi var. Ne yapacağız? Bir komisyon
kuralım beraber, hiç olmazsa Ya, bunlar niye ihmal ediliyor, bunu
denetlemeye gelen adam bunu niye böyle yaptı
Bunun partisi olur mu
arkadaşlar? Vallahi olmaz, billahi olmaz ya! Bunu yapan adam bu kadar
canı niye tehlikeye atıyor?
Arkadaşlar, bir kere daha söylüyorum, son
olayın son anını söylüyorum, orada olan bir kardeşimiz
-adını vermiyorum- sesli, görüntülü kaydını
almış, diyor ki: Ya, ne yapalım? Emir kuluyuz. Geldi römork,
Uçurumun kenarına getirin. dediler, kapakları açmak istedik
açılmadı. Ambalajlı, sarılı olması gerekiyordu,
malzemeler çıplak vaziyetteydi. Römorkun üzerinde bir branda olması
gerekiyordu, yoktu. 2 patlayıcı maddenin -fitil ve patlayıcı
maddelerin- bir arada olmaması gerekiyordu, bir aradaydı. Bize
dediler ki: Madem kapaklar açılmıyor, arka römorku açın,
kapağı açın, uçurumdan aşağı dökelim. Gene
yönetmelik gereği, Çalışırken kesinlikle indirmeyin,
sürtünmeden dolayı patlar. diyor. Damperi, motoru
çalıştırıyorlar, daha damper kalkarken patlıyor ve 3
can kardeşimiz orada vefat ediyor.
Ya, kurban olayım ya! Bir şey istemiyorum
ki ya! Nasıl kendi illerinizin milletvekilleri iseniz ben de
Sakaryanın Milletvekili olarak diyorum ki: Hiç olmazsa bir arada, hep
beraber bir şey oluşturalım, bir daha bu olmasın diye
uğraşalım istiyorum.
Hakkınızı helal edin ama beni bu
konuda destekleyin arkadaşlar, rica ediyorum sizden ya! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın İbrahim Halil Oral, buyurun. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Sakaryada meydana
gelen ikinci havai fişek patlaması üzerine verdiği araştırma
önergesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Sözlerime Hendekteki fabrikada yaşanan
patlamada yaşamını yitiren 7 emekçimize ve sonraki imha
sürecinde şehit olan 3 jandarmamıza Cenab-ı Allahtan rahmet
dileyerek başlamak istiyorum, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Sakarya şehrimizde
neredeyse birkaç gün içerisinde havai fişek yüzünden 3ü jandarma, 10
vatandaşımızı ve canımızı kaybettik.
Hendekte yaşanan ilk patlamanın akabinde, İYİ PARTİ
olarak Mali İşler Başkanımız ve Sakarya
Milletvekilimiz Sayın Ümit Dikbayırın öncülüğünde bir
heyet bölgeye intikal etti ve incelemelerde bulundu, süreci takip etti.
Akabinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yine konuyla alakalı Meclis
araştırma önergeleri görüşüldü. AK PARTİ oylarıyla
bunlar reddedildi, Biz, konuyu takip edeceğiz, ediyoruz. dediler ancak
gördük ki çözmemişler ve takip etmemişler. Peki, ne için bu kadar
canımızı kaybettik? Hiçbir anlamı olmayan havai
fişekler için.
Değerli milletvekilleri, bu iş insan
hayatını tehdit ediyor. Üstüne üstlük yaydıkları
kimyasallar ve kullanımları sırasında
çıkardıkları gürültüyle doğal yaşamı da tehdit
ediyor. Kuşların havai fişek patlamalarından
etkilendikleri, kalp krizleri geçirdikleri ya da korkularından
bulundukları yuvalarını terk ettikleri biliniyor. O zaman, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tatile girmeden burada bir araştırma komisyonu
kuralım ve sonuçlarına göre yasal düzenlemeye giderek havai
fişek fabrikalarını tamamen kapatalım ve havai fişek
kullanımını yasaklayalım. Bunu yaparken de buradaki
yatırımların farklı alanlara
kaydırılmasını, yatırımcı ve emekçilerin
mağdur olmamasını devlet eliyle sağlayalım. Bu
noktalarda pek çok belediyemiz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı da bir karar almalı ve bünyesindeki hiçbir
kutlamada havai fişek kullanılmayacağını ilan
etmelidir.
Sayın İçişleri Bakanının
ilgili fabrika hakkında verileceğini ifade ettiği kapatma
kararı yerindedir. Ancak, bu kararın, 10 canımız gitmeden
önce verilmesi gerekirdi. Kaza diyerek bu işin üstü kapatılamaz.
Madenlerde hayatını kaybeden işçilerimize Bu işin
fıtratında var. diyerek üstünü örtmek isteyen zihniyet, havai
fişek meselesinde de aynı şeyi yapmaya kalkmamalıdır.
Hendekde yaşanan bu iş, cinayettir.
Bütün sorumluları en ağır
şekilde cezalandırılmalıdır diyor, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisine destek verdiğimizi ifade ederek Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de öncelikle her 2 patlamada yaşamını
yitirenleri rahmetle anıyor, acılı ailelerine
başsağlığı diliyorum. Tabii, biz bu başsağlığını
diliyoruz fakat iktidar partisinin de yaşanan bu iş
katliamlarında gelip sadece başsağlığı dilemekle
yetinmesini de açıkçası anlamakta zorluk çektiğimizi ifade
etmemiz gerekiyor.
Bu Büyük Coşkunlar Havai Fişek
Fabrikası, değerli arkadaşlar, on üç yıl içerisinde 8
patlama yaşamış. Evet, on üç yıl içerisinde 8 patlama
olmuş ve -her seferinde- toplam 5 işçi hayatını
kaybetmiş bu patlamalarda, 100den fazla yaralı olmuş; bu son
patlamadan bahsetmiyorum, tarihsel süreç içerisinde...
Peki, on üç yıl içerisinde 8 defa patlayan bir
işletmeyi acaba niye kapatmadınız? Neden ruhsatını
iptal etmediniz? Bu Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası acaba
bu ülkeye nasıl bir fayda sağlıyordu? İnsanları
öldürmek dışında, insanların canına mal olmak
dışında hiçbir şey sağlamıyordu! Niye
kapatmadınız? Çünkü buranın sahibi Yaşar Coşkun; sizin
adamınız, Sakarya MÜSİAD İl Başkanı, AKPye
yakın birisi ve siz onu işçilerin canına rağmen korudunuz
kolladınız.
İlk patlama olduğunda da burada önergeler
verildi Bu süreç araştırılsın, bütün eksiklikler ortaya
konulsun. denildi, siz ellerinizi kaldırdınız Hayır.
dediniz. Sonuç; 3 işçi daha yaşamını kaybetti, 1 işçi
ağır yaralı, toplam 11 işçi yeniden yaralandı. Zaten
diğer süreci, yani aslında fabrikanın böyle bir
patlayıcı madde imal etmek için uygun olmamasını, havai
fişek, maytap gibi piroteknik oyuncakların bu ülkeye bir
faydasının olmamasını, bunların ekolojik dengeyi
bozmasını vesaire bir kenara koyuyorum; siz üretim
sırasında bu fabrikayı denetlemediniz, denetimler
sırasında müfettişleriniz gitti müdürün odasında
çayını içti, yemeğini yedi Eyvallah. dedi gitti. Sonuç? Sonuç;
insanlar öldü.
Bakın, size basit bir şey söyleyeyim:
Burada çalışan bir işçinin anlatımı; Müzeyyen
Topaloğlu, ne diyor biliyor musunuz? Her gün o kapıdan
Allahım sana emanet. diyerek giriyordum ve her akşam evime
döndüğümde şükrediyordum. Yani düşünebiliyor musunuz; her gün
evden çıktığınızda, bir daha o kapıdan
girmeyeceğinizi düşünerek iş yerine gidiyorsunuz her akşam
evinize adım attığınızda Allahım, çok
şükür bugün de yaşıyorum. diyorsunuz. Ya, böyle bir
çalışma ortamı olabilir mi değerli arkadaşlar? Bunu
bir düşünün.
Bakın, ne diyor: 2014 yılında da
fabrikada patlama oldu; o gün mesaide olmadığım için kurtuldum.
Kızımla beraber aynı firmada çalışıyorduk. Bizim
gitmediğimiz gün tadilat yapılan, bölüm komple uçtu; adam öldü.
Ölünce bize ne denildi: Siz pazartesi gelin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Biz o psikolojiyle, o bölüm uçmuş bir şekilde
çalıştık. Ama ne yapalım? Bu, ekmek davası, geçim
davası yoksa gerçekten ihtiyacı olmayan insan gidip orada çalışamaz.
Evet, yoksulluk insanları çalışmaya
mecbur ediyor ama bu öyle bir aşamaya gelmiş ki ölümüne bir
çalışma koşuluna sürüklemiş durumda ve sizler bu
çalışma koşullarını düzeltmek yerine, Türkiyede her
gün olan iş cinayetlerini durdurmak yerine, haziran ayındaki 188
iş cinayeti için önlem almak yerine ve 6331 sayılı Yasayı
sahada etkin uygulamak yerine burada ne yazık ki sadece ve sadece hamaset
yapıyorsunuz oysa ölen bu ülkenin insanları, ölen bu ülkenin
evlatları ve siz yandaşınızı korumak adına her
gün işçi kıyımına göz yuman bir iktidar olarak işçiler
tarafından hatırlanacaksınız.
Önergeyi destekliyorum, teşekkür ediyorum. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Recep Uncuoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP UNCUOĞLU
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun
önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında buradan tekrar -hem
yerinde bulunmuştuk hem de yanlarındaydık- milletin kürsüsünden
1inci ve 2nci patlamada hayatlarını kaybeden askerlerimize,
hemşehrilerime, vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Yaralılarımız var, tedavileri devam ediyor;
Cenab-ı Allah acil şifalar versin, ailelerine sabırlar
diliyorum.
Tabii, hepimizin yüreğini dağlayan bu
1inci patlama esnasında âdeta hepimizi şok eden böylesine büyük bir
patlamanın nasıl gerçekleştiği, orada ne olup
bittiğini anlamak için bütün imkânlar seferber edildi. 2.binden fazla UMKE
ekibi, tüm bölge ve çevre itfaiyeleri, AFAD, bununla beraber Tarım Orman
Bakanlığımızın yangın söndürme
uçağından helikopterlerine kadar içerisinde birçok
patlamamış patlayıcıyı, depolarda tonlarca
patlayıcıyı barındıran o fabrikada, daha büyük bir
kaybın yaşanmaması için, hem yaralıların çok
hızlı bir şekilde tahliye edilmesi için, hem bölgenin güvenlik
altına alınması için, hem 100ü aşkın
yaralımızın hastanelere bir an önce sevkini sağlamak, il
dışına sevkini sağlamak için muazzam bir çalışma
ortaya konuldu. Değerli Grup Başkan Vekili Engin Özkoç, Sakarya
Milletvekilimiz de oradaydı ve çalışmaların ne kadar önemli
bir destekle devam ettiğine ve bütün gelişmelerden anbean kamuoyunun
bilgilendirildiğine kendisi de şahit oldu.
Tabii, bununla beraber, bütün bu
çalışmalarda hem maddi hem manevi bütün destekler
yaralılarımıza, ailelerine, vefat edenlerimizin acılı,
kederli ailelerine yapıldı ve onların her türlü isteği, her
türlü eksikliği, talebi karşılanmak üzere de çalışma
sahada hâlâ devam ediyor.
Tabii, burada, fabrikada patlama meydana geldikten
sonra hem enkaz içerisinde hem çevreye dağılmış -tahminlere
göre, yapılan çalışmalara göre- 16,5 ton civarında
patlamamış malzemenin, kimyasalların, havai fişek
artıklarının, saniyeli fitillerin, fünyelerin bulunduğu ve
bunların diğer patlamamış ana patlayıcıların
bulunduğu depolara kıvılcımlar yayarak sirayet etmemesi,
bölge halkını tehdit etmemesi, bölgenin güvenli bir şekilde
enkaz kaldırılmasına olanak sağlaması ve çevredeki
ormanlık alanda bir yangına sebebiyet vermemesi için fabrika
sahasından dışarıya taşınarak imhası
kararlaştırıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi
Sayın Uncuoğlu.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Bunun için de
taş ocağının Jandarma sorumluluk bölgesinde bulunması
nedeniyle 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri
Kanunu ve yönetmeliği gereği patlayıcıların
imhasına yönelik tüm iş ve işlemlerin Jandarma tarafından
ifa edilmesi 4536 sayılı Kanunun gereği olan bir zorunluluktu.
Olay bölgesinde patlamadan kaynaklanan ve yöre halkının can ve mal
güvenliğini tehlikeye atabilecek çevreye dağılmış
patlayıcı maddelerin toplanarak güvenli patlatılma
işlemlerinin konunun uzmanı Jandarma personeli dışında
başka herhangi bir kurum, kuruluş veya görevli bir birimin yerine
getirmesi de söz konusu değildir.
Bu kapsamda, konunun hassasiyeti ve önemine binaen
Ankara ve İstanbul İl Jandarma Komutanlıklarından özel
eğitimli, konusunda uzman patlayıcı madde imha timi yani
PAMİT personeli görevlendirilmiş; kontrolsüz sahaya
yayılmış, kimyasal tutarlığını
kaybetmiş 15 tondan fazla patlayıcı bu personel tarafından
eski, metruk taş ocağında imha edilmiştir ancak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Söz verin Başkanım.
BAŞKAN Efendim?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Dinleyelim efendim,
süre verin lütfen, önemli bir konu.
BAŞKAN İlave süre verdim Sayın
Uncuoğlu.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Konunun önemine
binaen
BAŞKAN Konunun önemine binaen bir dakika daha
süre vereceğim.
Buyurun.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Son kalan 1,5 tonluk
fünye ve benzeri malzemenin imhasında bu elim patlama, bu kaza meydana
gelmiştir. Hepimizin yüreği yandı; hepimiz anlayamadık,
hepimiz kahrolduk ancak bu konuda da soruşturma devam etmekte.
Burada, sorumluluk bölgesinde bu patlama meydana
geldiğinde yapılması gereken tüm adli, idari iş ve
işlemler, mevzuat gereği zaten Valiliğimiz ve cumhuriyet
başsavcılığımızın talimatı ve takibi
altında İl Jandarma Komutanlığımız
tarafından gerçekleştirilmekteydi. Bu yönüyle, olayla ilgili tüm
hususlar hem idari hem adli yönden soruşturulurken 3 iş
müfettişi, 1 mülkiye başmüfettişi, 2 polis müfettişi, 1
Jandarma müfettişi ve cumhuriyet başsavcılığımızın
kurduğu 11 kişilik uzman bilirkişi heyeti olayı her yönüyle
incelemekte. Fabrikanın işletme ruhsatı askıya
alındı ve iptal edilecek, aynı zamanda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız tarafından da fabrika arazisinin imar
izni de resen iptal edilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) - Hepimizin
yüreği yanıyor; Sakaryanın evladı olarak ilimizde
yaşanan bu faciadan bizler de çok üzüldük, etkilendik ama inanıyoruz,
biliyoruz ki olay bütün yönleriyle araştırılıyor,
soruşturuluyor ve ihmali olanlar hakkında da gereğinin yerine getirileceği
konusunda da inancımız tamdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Meclis
araştırsın, kaçak güreşmeyin!
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Meclis
araştırsın.
BAŞKAN Müsaade ederseniz, Sayın
Bülbülün bir söz talebi var.
Sayın Bülbül, buyurun lütfen.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, MHP olarak CHP, HDP ve İYİ PARTİ grup önerilerine
destek vermediklerine ve siyasi anlayış çerçevesinde
çalışmaların yürütüldüğüne, Sakarya ilinde meydana gelen
ikinci patlamanın tüm yönleriyle araştırılması
amacıyla verilen önergeye destek vermemelerinin kazaya ilgisiz kaldıkları
anlamını taşımadığına ve her platformda
meselenin takipçisi olduklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda görüşülmekte olan CHP Grubunun önerisi
üzerinde biz kürsüden söz almadık. Bu öneriler sürecinde, CHPnin,
İYİ PARTİnin, HDPnin grup önerilerinde bildiğiniz gibi
söz almıyoruz ancak bu meselenin önemine binaen ben de Sakarya
Milletvekili olarak, ilk 2 patlamanın, yaşanan patlamaların
tamamında bizzat orada, bölgede meseleyle alakadar olan ve orada hadisenin
mağdurlarıyla beraber olan, yaralılarımızla,
cenazelerimizle birlikte olan bir bölge milletvekili olarak, bu meselede, bu
araştırma önergesinde ortaya çıkacak olan tavır üzerinden
bir suçlu suçsuz ayrımına gidilmesinin isabetsiz olacağı
kanaatimi burada ifade etmek istiyorum. Çünkü burada mesele, herkes kendi
siyasi anlayışı çerçevesinde çalışmalarını
yürütür, bu çalışmaların içerisinde kendisine destek olan veya
olmayanlar üzerinden bir iyi kötü ayrımı yapmak doğru olmaz.
Ben şahsen bu 2 patlamanın öncesindeki patlamalarda
avukat olarak, o işletmeye karşı hem yaralılar hem vefat
edenlerle ilgili olarak hukuk mücadelesi vermiş ve bunu kazanmış
biri olarak burada konuşuyorum. Bundan sonraki süreçte de, bu patlamalarda
da bu işletmenin kapanması için elinden gelen bütün gayreti sarf etmiş
bir kardeşiniz olarak ifade ediyorum, bu
vefat eden kardeşlerimizin ailelerine teslim edilmesi için elinden gelen
bütün çabayı sarf etmiş birisi olarak söylüyorum: Biz
vatandaşımızla beraberiz; şehrimizin, milletimizin
menfaatleri için mücadele ediyoruz.
Bu noktada, şimdi
burada bir grup önerisi oylanacak. Sizler muhalefet olarak iktidarın
çıkardığı bazı kanun düzenlemelerine destek
olmanıza rağmen nasıl burada el kaldırıp destek oyu
vermediğiniz, kabul oyu vermediğiniz gibi...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - ...burada siyasi olarak yapmış olduğunuz
çalışmalarda Milliyetçi Hareket Partisi olarak, en net şekilde,
başından itibaren rezerv koyduğumuz şekilde, biz bu grup
önerilerine destek vermediğimizi ifade ediyoruz. Ancak, buna destek
vermememiz bu kazayla alakalı olarak bigâne
kaldığımız; bu kazaya alaka göstermediğimiz
anlamını taşımaz; bununla ilgili her platformda hukuken,
idari olarak ve siyasi olarak meselenin takipçisi olduğumuzu buradan ifade
etmek istiyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
buyurun Sayın Özkoç.
27.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlunun CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadeleri ile Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Ben bu konuşan milletvekili arkadaşlarımla aynı
kentin çocuklarıyım; biz birbirimizin cenazesine, düğününe
gideriz. Biz birbirimizle tartışırız ama yeri geldiği
zaman onlar ağabey der, ben de kardeşim derim. Ben
kardeşimin bu konuşmasına katılmıyorum. O benim
kardeşim ama ben kardeşimin bu konuşmasına
katılmıyorum.
Burada birlikte
yaptığımız kanunlarda yeri geldiği zaman
arkadaşlarımız, Grup Başkan Vekillerimiz Bu, ülke için çok
acil geçmesi gerekiyor, birlikte karar alalım. dediklerinde, hiç bakmadan
elimizi kaldırıyoruz ister muhalefet olalım ister iktidar olalım,
hiç, hiç önemli değil. Ben hem Adalet ve Kalkınma Partisinde
konuşan kardeşimin yüreğini bilirim hem de buradaki Levent
kardeşimin yüreğini bilirim. Onların tenine bıçak
değerse Sakarya, böyledir- bizim kanımız akar. Biz Sakaryada
hangi görüşte olursak olalım, hangi şekilde davranırsak
davranalım birlik ve beraberlik içerisindeyiz; bizim burada
söylediğimiz bu. Kardeşlerimiz şöyle diyor: Yeteri kadar
inceleniyor ve araştırılıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Ben öyle demiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Az önce...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Ben öyle demiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Size değil, Adalet ve Kalkınma Partisindekilere söylüyorum. Yeteri kadar
inceleniyor ve araştırılıyor. diyorlar. Ben de buradan
diyorum ki: Öyle olmuş olsaydı bu patlama defaatle olup ondan sonra
bu kadar can kaybı olur muydu?
Her patlamadan sonra İçişleri
Bakanlığı denetleme yapıyor, müfettişler
araştırıyor ama demek ki ne olmuş; göz yumulmuş. Buna
kim izin vermeyecek? Hepsinin üstünde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi izin
vermeyecek.
Kardeşim, bu, bizim birbirimizle
yarış hâlinde olduğumuz bir mesele değil. Bu, daha iki gün
içerisinde, bir gün önce ortaklaşa Dikkat edin. deyip de bir gün sonra
başımıza gelen bir felaket. Bunu araştıranlar;
İçişleri Bakanlığına bağlı olan
Jandarması, Valisi, denetleme uzmanları zamanında gereğini
yapmadıkları için bu oldu. Oraya uzman arkadaş diye
gönderdiğiniz kişi Aç römorku, bir şey olmaz. diye patlattığı
için bu oldu, denetlemelere giden İçişleri
Bakanlığının müfettişleri fabrika sahibinin
isteklerine göz yumduğu için bu iş oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O yüzden rica ediyorum
arkadaşlarımdan; onlara muhalefet yapmıyorum. Az önce de
söyledim; yüreğim de bir kendi kentimde yaşadığım
kardeşlik duygusu da bir. Ama sizden rica ediyorum; buna birlik ve
beraberlik içerisinde bakın, bir siyasi mesele olarak bakmayın.
Yüreğimi koyarak söylüyorum, kendi vicdanımla size sesleniyorum: Bir
ilki başlatalım ve birlikte, kardeşçe bir karar alalım
burada.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
28.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Değerli
Engin ağabeyimizin -Engin ağabeyim derim ben burada- Sayın
Özkoçun burada ifade ettiği hususlar tabii ki birliğimiz,
beraberliğimiz var Sakarya Milletvekili olarak; eyvallah, ona bir
diyeceğimiz yok fakat bu araştırma önergesi buraya verilmeden
önce şehirde yapılan açıklamalar falan da bizim bilgimiz
dâhilinde oluyor. Bu noktada biz de üzülüyoruz yani şimdi bu
araştırma önergesi buradan geçmezse bunun sorumlusu AK PARTİ ve
MHPdir, bu bizim üzerimizde kalır, bunun kanları üzerimizde
kalır gibi bir mantık geliştirilirse -ki sosyal medyada bu linçler
çok kolay yapılıyor- bu da haklı değildir, insaflı
değildir; bunu Allah da kabul etmez, kul da kabul etmez. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak siz bunu yapabilirsiniz, size destek olanlar
şunlardır, olmayanlar
Eyvallah da ama biz de bir şey
yaptığımız zaman sizin desteğinizi beklemiyoruz ki. Bu
noktada, burada bir siyasi faaliyet yürütüyoruz, bir yasama faaliyeti
yürütüyoruz. Biz Cumhur İttifakı olarak beraber hareket ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kaldı ki bu
Mecliste araştırma önergelerinin bütün partilerin ittifakıyla
olduğu, araştırma komisyonlarının böyle teşekkül
ettiği hepinizin malumudur. Bu noktada, daha gündem önümüze geldiği
zaman öğrenmiş olduğumuz araştırma önergesine
karşı tavrımız burada bu şekilde sorgulandığı
zaman bizler farklı bir duruma düşmüş oluyoruz ve bundan
dolayı da rahatsızlığımızı ifade ediyoruz.
Burada şehidimiz var; burada benim Hendek Belediyemde ayaklarından
olmuş olan, vücudu paramparça olmuş kardeşlerim var;
yaralılarımız var, cenazelerimiz var; burada en ufak parçalara
bölünmüş, cenazesi toparlanmaya çalışılan çocuklar var,
aileleri var; bunların hepsiyle muhatabız biz. Ben şimdi
nasıl böyle bir duruma düşebilirim? Ben nasıl bunların
karşısında bir pozisyon alabilirim? Böyle bir şey akıl
kârı mıdır? Vicdan, Allah kabul eder mi bunu? Bunu kabul etmez.
(CHP sıralarından Kabul edin o zaman. sesleri)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kabul edin o zaman.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Kabul et o zaman.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizim yerimiz
belli. Sizin araştırma önergesiyle temin etmeye
çalıştığınız şeyin belki fazlasını
temin etmek için şu an mücadele veriyoruz biz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu konuda şimdi, biz bir
şey yapmıyoruz, siz bir şey yapmıyorsunuz
Ben adli, idari
soruşturmadan bahsetmiyorum; siyasi olarak diyorum size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Biz bir şey
yapmıyormuşuz gibi gözükürsek Allah kabul etmez bunu, bizi bu
şekilde itham ederseniz Allah da kulları da affetmez bunu; bunu ifade
etmek istiyorum. Canımız yandı, şehidimiz var; onu demek
istiyorum ya!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
29.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 27nci Yasama Döneminde verilen toplam 370 grup önerisinin
çoğunluğunun önem atfettikleri konular üzerinde olduğuna,
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin kabul edilen grup
önerilerinin 5 siyasi parti grubunun ortak mutabakatıyla kabul
edildiğine ve grup önerilerine ilişkin İç Tüzük düzenlemesine
ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben bu konuyu bir başka veçhesinden de
değerlendirmekte yarar olduğu kanaatindeyim. Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Levent Bülbül Beyin hissiyatını çok iyi anlamak
lazım, bunun empatisini kurmak lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 27nci
Dönemde Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ PARTİ ve HDP
tarafından verilen grup önerilerinin toplam sayısı 370, dünkü
bilgilere göre. Bu verilen grup önerilerine saygımız var ve hemen
hemen büyük çoğunluğu da önem atfettiğimiz, edebileceğimiz
konulardır.
Şimdi, bu grup önerilerinin neden
verildiğini hepimiz biliyoruz, birbirimizi kandırmayalım. Biz
biliyoruz da halka yanlış aksettirme söz konusu oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu
ERKAN AKÇAY (Manisa) 27nci Dönemde
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin kabul edilen bütün
grup önerileri 5 siyasi parti grubunun ortak mutabakatıyla ve birlikte
kabul edilmiştir ve sayısını da 6 araştırma
komisyonu olarak hatırlıyorum; kiminin raporu çıktı, raporu
çıkmayan bir iki komisyon da olabilir.
Şimdi, bizim milletimiz bilmelidir ki bütün 5
parti grubunun ortaklaştığı önergeler birleştirilerek
kabul ediliyor. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Peki, diğerleri ne
oluyor? Diğerleri de her parti o gün hangi konuyu gündeme getirecekse bu
da gayet doğaldır çünkü her partinin kendine göre bir gündemi
vardır. Bugün de 3 siyasi parti kendi gündemini ayrı ayrı
konularda getirdi- getirir, buna ilişkin görüşlerini bütün parti
grupları ifade eder etmez, kabul oyu verir, ret oyu verir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Fakat bunu bir siyasi
istismar konusu yapmayı, hem bir siyasi nezaketsizlik ve hem de halkı
yanıltmaya yönelik bir manivela olarak kullanmaya yönelik bir
istismarcı tutum olarak anlarız.
Biz de yüzlerce grup önerisi verdik bugüne kadar.
Yani, kabul edilmeyeceği bile bile veriliyor bunlar ve saygı da
duyuyoruz, fevkalade de önemli bir konudur fakat hiç kimse Niye ret oyu
verdi? diye suçlama getiremez; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bundan
ziyadesiyle rahatsız olduğumuzu da ifade ediyoruz.
Dediğim gibi, biz nasıl bu grup
önerilerine saygı duyuyoruz, zaman zaman görüşlerimizi de ifade
ediyoruz, zaman zaman çekimser kalıyoruz, zaman zaman ret oyu veriyoruz
Milliyetçi Hareket Partisinin tutumu da saygıyla karşılanmak
zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, son
olarak ifade ediyorum: Artık burada bu grup önerilerine ilişkin daha
makul bir şekilde bir çekidüzen vermek, bir İç Tüzük düzenlemesi
yapma gereğini de hissettiğimi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Yasaklasınlar!..
BAŞKAN Sayın Özkan
Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
30.-
Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Sakarya ilindeki patlamalarda hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine ve yargıya intikal eden bu konunun
olgunlaşmasının, yetkili makam ve mercilerin
çalışmalarının beklenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 3 ve 9 Temmuz
tarihlerinde Sakaryanın Hendek ilçesinde meydana gelen patlamada maalesef
canlarımızı kaybettik; hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza, işçilerimize ve daha sonra enkaz
kaldırma çalışmalarını yürütürken hayatını
kaybeden askerî personelimize Allahtan rahmet niyaz ediyorum,
şehitlerimize de rahmet niyaz ediyorum.
Tabii, bizim bir Parlamento hukukumuz var, bir de
Anayasamız var. Bir taraftan, Anayasamızın ilgili hükümleri
çerçevesinde yargıya intikal etmiş bir süreç var ve her şeyden
önce, olay ilk meydana geldiği andan itibaren hem bu noktada yasal görevli
ve sorumlu olan Jandarma yetkilileri ve yine burada grubu bulanan tüm siyasi
partilerin yetkilileri ve milletvekilleri bölgede incelemelerde bulundular,
çalışmalara devam ettiler.
Tabii, olay çok hassas bir konu; niçin? Konunun
içerisinde bir havai fişek üretimi var ve üretimde kullanılan malzeme
de tehlikeli bir malzeme. Bu noktada da yasa, yetkiyi ve görevi Jandarmaya
vermiş, ki 9 Temmuz tarihinde meydana gelen patlamaya da baktığımız
zaman, konunun uzmanı olan teknik personel bu noktada donanımlı
olmasına rağmen, maalesef yeni vaka ve patlama da meydana geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Parlamento hukukumuzda,
malum olduğu üzere -Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup
Başkan Vekilleri de biraz önce ifade ettiler- grup önerileri olabilir;
herkes, kendi siyasi yaklaşımı çerçevesinde, Türkiyenin
gündemine taşımak istediği konuyu getirir, grup önerileriyle
bunu taşır. Ancak bu noktada bir araştırma komisyonu
kurulması meselesine gelince, bugüne kadarki teamüllerimize göre bu
önergeler verilirken bütün siyasi parti gruplarının
uzlaşısı aranır. Bu noktada -Jandarmanın faaliyetleri,
çalışmaları bir taraftan devam ederken- yargıya intikal
etmiş olan bu konunun olgunlaşmasını ve
çalışmaların devam etmesini beklememiz gerekir. Diğer
taraftan da bütün siyasi partilerin uzlaşısıyla -orada, alanda
yargısal ve idari işlemler bittikten sonra- buna daha sonraki süreçte
bakar, değerlendirebiliriz.
Bu anlamda, özellikle biz de AK PARTİ Grubu
olarak, yine Hükûmet olarak, yine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu da zaten
sahada ve diğer siyasi parti grupları da
çalışmalarını devam ettiriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
Sayın Grup Başkan Vekilleriyle
kifayetimüzakere diyeceğim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu noktada yaramız
ortaktır, acımız ortaktır, bu acımıza
ilişkin çalışmalar yapılmaktadır. Bunun Türkiye
kamuoyunda tartışılmasıyla ilgili amaç da hasıl
olmuştur ancak yetkili makam ve mercilerin
çalışmasının beklenmesi gerektiğini düşünüyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Özkoç.
31.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün ve Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, saygılar
sunuyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin her iki Grup
Başkan Vekili de -birisi büyüğüm, birisi de kardeşimdir- benim
böyle bir meseleyi siyasi bir mesele hâline getirmeyeceğimi bilecek kadar
beni çok yakından tanırlar; bugüne kadar kardeşliğimiz ve
birbirimize olan saygımız konusunda hiç kimsenin söyleyebileceği
bir şey yoktur.
Adalet ve Kalkınma Partisi sırasında
oturan kişi de benim kardeşim sayılır, söylediği
sözlerin ne anlama geldiğini ben de biliyorum. Ben, böyle bir şeyi
bir siyasi malzeme hâline getirmem, getirilmesine de izin vermem. Yeri ve zamanı
geldiği zaman beni aramışlardır, Bu konuda böyle bir
hassasiyet var, gözünü seveyim, bununla ilgili tedbirini al. demişlerdir.
Ben yeri ve zamanı geldiği zaman ne gerekiyorsa onu yapmış
birisiyim, bunu burada herkes biliyor.
Şu mudur mesele: Birlikte mi karar alalım?
Birlikte karar almak için konuşuyoruz. O zaman, sizden rica ediyorum, gene
bunu bir siyasi manivela olarak görmeyin, ben amaca ulaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O zaman, on dakika ara
verirsiniz, arkaya gideriz, Grup Başkan Vekillerimizle otururuz, ben
araştırma önergemi geri çekerim. Benim adım geçmesin, partimin
adı geçmesin, hiçbir şey istemiyorum; bir tek şey istiyorum bu
Meclisten: Sakaryayla ilgili, yargıda yapılanlar demek ki bugüne
kadar doğru yapılmamış. Uzman dediğimiz kişiler
eğer uzman olsalardı o römorku kaldırtıp onu
patlattırmazlardı, cahil bir çocuk dahi bunu yapmaz. Bir yerde bir
hata var, bu hatayı milletvekilleri objektif olarak görmeliler ve buna müdahale
etmeliler. Bu Meclisin çatısı altında ben de öğrenmeye
çalışıyorum, belki büyüklerim kadar tecrübeli değilim ama
ben de öğrenmeye çalışıyorum. Bu çatı altında
birlikte aldığımız grup önerisi kararı vardır -az
önce kendilerinin ifade ettiği gibi- ortaklaşa
almışızdır. Burada birbirimizin hatasına,
eksiğine değil; ortaklaşa bu kararı nasıl alabiliriz,
ona bakarak bir karar verelim istiyorum. Bu, benim ricamdır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Akçay.
32.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle şunu tekrar açıklığa
kavuşturayım: Sayın Engin Özkoçun bu grup önerisini siyasi
istismar maksadıyla verdiğini kesinlikle ifade etmiyoruz ve böyle bir
anlayışı da reddederiz. Yani bu, bundan ayrıdır; biraz
evvel benim 27nci Dönemde verilen toplam 370 adet grup önerisine ilişkin
söylediğim hususlardır ki doğrudur, onda siyasi istismar konusu
yapıldığı hususunda ısrarcıyım. Yalnız,
Sayın Engin Özkoçun, bunu bir siyasi istismar maksadıyla
verdiği gibi bir kanaatimiz de asla yoktur, yani bizim de o konuda
itimadımız tamdır.
BAŞKAN Siz, sadece, sizin kararınız
sorgulanmasın diyorsunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet. Yani özetle, bizim
kararımız sorgulanmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisinin
bu konuda aldığı tutum bu grup önerisi üzerinden
sorgulanırsa buna itiraz ederiz yani sözümüz de geçerli.
BAŞKAN
Anlaşılmıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Değerli arkadaşlar,
bir de son olarak şunu ifade ediyorum: Bir kere, bu 370 grup önerisinden
370 komisyon kurma imkânımız var mı Meclis olarak? En az
15-20-25 milletvekilinin komisyon oluşturduğu ve en az üç ay
çalıştığı bir komisyon da zaten fiilen mümkün
değil. E, o zaman burada belli bir seçicilik yapmak lazım, o
seçiciliği sağlayacak olan da 5 parti grubunun bir şekilde
ortaklaşmasıyla olacak bir husustur. Yani bir parti grubunun
onaylamadığı, kabul etmediği, imza vermediği bir
komisyonun bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kurulmadığını biliyoruz; bu durumu da dikkate alarak mümkün
olduğunca uzlaşarak, birbirimizi ikna ederek, kırmadan ve
dediğim gibi bir siyasi istismara da vesile etmeden kurulsun. Bunları
söylemekte fayda vardır diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, son sözlerinizi alalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Engin Özkoça
-tekrar tekrar söylüyorum- bu grup önerisindeki samimiyeti konusunda
itimadımız da tamdır, o konuda hiçbir
anlayışımız da yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kürsü arkasında da konuştuk
zaten bunları.
Buyurun Sayın Oluç.
33.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, sorun yaşanmadan önleminin alınması
gerektiğine, toplumun tamamını ilgilendiren konularda ortak
önergeyle araştırma komisyonu kurulması konusunda mutabakat
sağlanmasının politik kültür açısından doğru
olacağına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, çok kısa
değineceğim çünkü çoğu konuşuldu, sadece bir
hatırlatma yapacağım. Rabia Naz konusunda neredeyse her parti
çeşitli tartışmalar yapmıştı. Sonunda ortak bir
araştırma komisyonu kuruldu, sanıyorum raporu da bitti,
sonuçlandı. Yapılabiliyor böyle şeyler. Bu
yaşanmış olan patlama böyle bir konu aslında.
Bir konu daha hatırlatacağım bu
vesileyle, deprem konusunda herkes duyarlı olduğunu söyledi, hatta
Ortak bir önergeyle araştırma komisyonu kuralım. diye
konuşuldu ama unutuldu. Niye depremi hatırlatıyorum? Türkiyede
yani önlem almak
Hani, şöyle bir şey, bir sorun yaşanmadan
önlem alınır ki o sorun yaşanmasın diye fakat bizde
genellikle -toplumsal da bir sorun bu- bir şey yaşanıyor, önlemi
almamış olduğumuz için sonradan önlemleri konuşuyoruz.
Dolayısıyla, mesela deprem gibi, bu gibi konularda ortak
araştırma komisyonu kurulması konusunda bir mutabakat
sağlanabilir ve bunu yapmamız, politik kültür açısından da
doğru bir şeydir diye düşünüyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erel
34.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
Sakarya ili Hendek ilçesinde meydana gelen olayda Türk milletinin
acısının ve endişesinin bir olduğuna, siyasi parti
gruplarının ortak kararıyla varsa ihmali olanların
araştırılmasının bundan sonra meydana gelebilecek
hadiseler için caydırıcı olacağına ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Hendekte meydana gelen olayda ve buna benzer
olaylarda Türk milletinin tamamının acısının bir,
sancısının bir, endişesinin bir, kaygısının
bir olduğuna dair şüphelerimiz yok. Bu tür olayların da siyasi
istismar edileceğine dair de herhangi bir endişemiz yok ama ortada
bir facia var. Şubat ayında da Van Bahçesarayda meydana gelen
çığ felaketinde 41 vatandaşımız -ve içinde
askerlerimiz- şehit olmuştu. Yani bu tür olaylarda, Engin Beyin
söylediği gibi, Parlamentoda bulunan tüm grupların ortak bir karar
alarak acılara ortak olması, varsa ihmali olan
vatandaşların da soruşturularak bundan sonra meydana gelebilecek
hadiselere, onların önüne bir caydırıcı güç olarak
çıkmasının uygun olacağını düşünüyorum.
Engin Beyin de açık yüreklilikle Biz,
önergemizi geri çekelim, kürsü arkasında toplanalım, bu konuyu 5
parti grubu olarak birlikte araştıralım;
vatandaşlarımızın acısına ortak, dertlerine
derman olmaya çalışalım. önerisi bence yerinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan da ve
diğer Grup Başkan Vekilleri de uygun görürse kürsü arkasında
toplanarak bu konuyu herhangi bir siyasi istismara mahal vermeden çözmenin
faydalı olacağını düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
yapacağınız o çalışma bu önergeden
bağımsızdır. Ben bu önergenin işlemini
yapacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa Açıkgöz
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
Adalet; Anayasa; Avrupa Birliği
Uyum; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Çevre; Dışişleri; Dilekçe; Güvenlik ve İstihbarat;
İçişleri; İnsan Haklarını İnceleme; Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği; Kamu İktisadi Teşebbüsleri;
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Millî Savunma; Plan ve Bütçe;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Tarım, Orman ve
Köyişleri komisyonlarına üye seçimi
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
komisyonlarına üye seçimi yapacağız. Komisyon üyelikleri için
siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini İç
Tüzük'ün 21'inci maddesine göre ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Adalet Komisyonu Üyelikleri
Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Muhammed Fatih Toprak Adıyaman
Belgin Uygur Balıkesir
Yılmaz Tunç Bartın
Emine Yavuz Gözgeç Bursa
Oğuzhan Kaya Çorum
Sabri Öztürk Giresun
Abdulkadir Özel Hatay
Abdullah Güler İstanbul
Mahmut Atilla Kaya İzmir
Ramazan Can Kırıkkale
Gülay Samancı Konya
Orhan Kırcalı Samsun
Mustafa Arslan Tokat
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Rafet Zeybek Antalya
Süleyman Bülbül Aydın
Tufan Köse Çorum
Turan Aydoğan İstanbul
Zeynel Emre İstanbul
Alpay Antmen Mersin
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Abdullah Koç Ağrı
Mehmet Ruştu Tiryaki Batman
Züleyha Gülüm İstanbul
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Halil Öztürk Kırıkkale
Yücel Bulut Tokat
İYİ PARTİ (2)
Ayhan Erel Aksaray
Hasan Subaşı Antalya
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Anayasa Komisyonu Üyelikleri
Aday Listesi
Üye sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (13)
İbrahim Halil Fırat Adıyaman
Ali Özkaya Afyonkarahisar
Cengiz Aydoğdu Aksaray
Mustafa Köse Antalya
Osman Mesten Bursa
Recep Özel Isparta
Ahmet Özdemir Kahramanmaraş
Metin Çelik Kastamonu
Emine Zeybek Kocaeli
İsmail Bilen Manisa
Zeynep Gül Yılmaz Mersin
Yusuf Beyazıt Tokat
Bekir Bozdağ Yozgat
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Murat Emir Ankara
Bülent Tezcan Aydın
Aysu Bankoğlu Bartın
İbrahim Özden Kaboğlu İstanbul
Ali Mahir Başarır Mersin
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Erdal Aydemir Bingöl
Hüseyin Kaçmaz Şırnak
Meral Danış Beştaş Siirt
Milliyetçi Hareket Partisi(2)
Feti Yıldız İstanbul
Muhammed Levent Bülbül Sakarya
İYİ PARTİ (2)
Feridun Bahşi Antalya
Ahmet Kamil Erozan Bursa
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Ahmet Zenbilci Adana
Zehra Taşkesenlioğlu Ban Erzurum
Halis Dalkılıç İstanbul
Canan Kalsın İstanbul
Zafer Sırakaya İstanbul
Cemal Bekle
İzmir
İsmail Emrah Karayel Kayseri
Ziya Altunyaldız Konya
Selman Özboyacı Konya
Ergün Taşcı Ordu
Muhammed Avcı Rize
Çiğdem Erdoğan Atabek Sakarya
Mehmet Kasım Gülpınar Şanlıurfa
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Fikret Şahin Balıkesir
Özgür Karabat
İstanbul
Türabi Kayan Kırklareli
Burak Erbay Muğla
Özkan Yalım Uşak
Halkların Demokratik
Partisi (2)
Feleknas Uca Batman
Zeynel Özen İstanbul
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Cemal Çetin İstanbul
Arzu Erdem İstanbul
İYİ PARTİ (2)
İmam Hüseyin Filiz Gaziantep
Aylin Cesur Isparta
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Ertunç Erkan Balta Artvin
Metin Yavuz Aydın
Jülide İskenderoğlu Çanakkale
Burhan Çakır Erzincan
Ahmet Uzer Gaziantep
Şamil Ayrım İstanbul
Mustafa Demir İstanbul
Hulusi Şentürk İstanbul
Necip Nasır İzmir
İlyas Şeker Kocaeli
Tahir Akyürek Konya
Recep Uncuoğlu Sakarya
Hamdi Uçar Zonguldak
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Hüseyin Yıldız Aydın
İsmet Tokdemir Hatay
Gökan Zeybek İstanbul
Hasan Baltacı Kastamonu
Mürsel Alban Muğla
Ulaş Karasu Sivas
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Mahmut Celadet Gaydalı Bitlis
Dilşat Canbaz Kaya İstanbul
Nuran İmir Şırnak
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Ahmet Erbaş Kütahya
Baki Şimşek Mersin
İYİ PARTİ (2)
İbrahim Halil Oral Ankara
Hayrettin Nuhoğlu İstanbul
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Çevre Komisyonu Üyelikleri
Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Barış Aydın Ankara
Hacı Turan Ankara
Muhammet Müfit Aydın Bursa
Hacı Osman Akgül Gümüşhane
Husret Dinç Hakkâri
Eyüp Özsoy İstanbul
Abdullah Ağralı Konya
Mehmet Emin Şimşek Muş
Yusuf Ziya Yılmaz Samsun
Semiha Ekinci Sivas
Ahmet Akay Şanlıurfa
Muhammet Balta Trabzon
Abdulahat Arvas Van
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Aydın Özer Antalya
Ednan Arslan İzmir
Murat Bakan İzmir
Mahir Polat İzmir
Vecdi Gündoğdu Kırklareli
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Oya Ersoy İstanbul
Murat Çepni İzmir
Muazzez Orhan Işık Van
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Ayşe Sibel Ersoy Adana
Sadir Durmaz Ankara
İYİ PARTİ (2)
Zeki Hakan Sıdalı Mersin
Metin Ergun Muğla
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Dışişleri
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Asuman Erdoğan Ankara
Sena Nur Çelik Antalya
Mustafa Canbey Balıkesir
Atilla Ödünç Bursa
Derya Bakbak Gaziantep
Aziz Babuşcu İstanbul
Ahmet Hamdi Çamlı İstanbul
Ahmet Berat Çonkar İstanbul
Akif Çağatay Kılıç İstanbul
Zafer Sırakaya İstanbul
Hasan Turan İstanbul
Ceyda Bölünmez Çankırı İzmir
Niyazi Güneş Karabük
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Ahmet Haluk Koç Ankara
Utku Çakırözer Eskişehir
Mehmet Güzelmansur Hatay
Ahmet Ünal Çeviköz İstanbul
Yunus Emre İstanbul
Oğuz Kaan Salıcı İstanbul
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Tulay Hatımoğulları Oruç Adana
Hişyar Özsoy Diyarbakır
Serpil Kemalbay Pekgözegü İzmir
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Kamil Aydın Erzurum
İsmail Özdemir Kayseri
İYİ PARTİ (2)
Aydın Adnan Sezgin Aydın
Ümit Özdağ İstanbul
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Dilekçe Komisyonu Üyelikleri
Aday Listesi
Üye Sayısı (12)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (6)
Arzu Aydın Bolu
Fehmi Küpçü Bolu
Mihrimah Belma Satır İstanbul
İsmail Tamer Kayseri
Mustafa Kendirli Kırşehir
Ahmet Salih Dal Kilis
Cumhuriyet Halk Partisi (3)
Özcan Purçu İzmir
Hüseyin Avni Aksoy Karabük
Metin İlhan Kırşehir
Halkların Demokratik
Partisi (1)
Hüda Kaya İstanbul
Milliyetçi Hareket Partisi
(1)
Mehmet Taytak Afyonkarahisar
İYİ PARTİ (1)
Behiç Çelik Mersin
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (17)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (9)
Adil Çelik Balıkesir
Fetani Battal Bayburt
Efkan Ala Bursa
Serkan Bayram İstanbul
Ahmet Sorgun Konya
Murat Baybatur Manisa
Ali Cumhur Taşkın Mersin
Adnan Günnar Trabzon
Mehmet Altay Uşak
Cumhuriyet Halk Partisi (4)
Yüksel Özkan Bursa
Yüksel Mansur Kılınç İstanbul
Bedri Serter İzmir
İsmail Atakan Ünver Karaman
Halkların Demokratik
Partisi (2)
Rıdvan Turan Mersin
Şevin Coşkun Muş
Milliyetçi Hareket Partisi
(1)
Mustafa Hidayet Vahapoğlu Bursa
İYİ PARTİ (1)
Aytun Çıray İzmir
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
İçişleri Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Selim Yağcı Bilecik
Sermin Balık Elâzığ
Müslüm Yüksel Gaziantep
Kadir Aydın Giresun
Alev Dedegil İstanbul
Fatih Süleyman Denizolgun İstanbul
Celalettin Güvenç Kahramanmaraş
Mustafa Hilmi Dülger Kilis
Sami Çakır Kocaeli
Cemil Yaman Kocaeli
Ahmet Çakır Malatya
Tamer Akkal Manisa
Mustafa Yel Tekirdağ
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Nihat Yeşil Ankara
Ensar Aytekin Balıkesir
Yaşar Tüzün Bilecik
Erkan Aydın Bursa
Ali Öztunç Kahramanmaraş
Faruk Sarıaslan Nevşehir
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Zeynel Özen İstanbul
Mensur Işık Muş
Hasan Özgüneş Şırnak
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Ümit Yılmaz Düzce
Sermet Atay Gaziantep
İYİ PARTİ (2)
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Adana
Behiç Çelik Mersin
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
İbrahim Yurdunuseven Afyonkarahisar
Atay Uslu Antalya
Pakize Mutlu Aydemir Balıkesir
Hakan Çavuşoğlu Bursa
Erol Kavuncu Çorum
Oya Eronat Diyarbakır
Hüseyin Yayman Hatay
Ahmet Salih Dal Kilis
Radiye Sezer Katırcıoğlu Kocaeli
Hakan Kahtalı Malatya
Cengiz Demirkaya Mardin
Osman Nuri Gülaçar Van
Meliha Akyol Yalova
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Ali Haydar Hakverdi Ankara
Servet Ünsal Ankara
İrfan Kaplan Gaziantep
Mahmut Tanal İstanbul
Mustafa Sezgin Tanrıkulu İstanbul
Aziz Aydınlık Şanlıurfa
Halkların Demokratik
Partisi (2)
Ömer Faruk Gergerlioğlu Kocaeli
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Muş
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Metin Nurullah Sazak Eskişehir
Memet Bülent Karataş İstanbul
İYİ PARTİ (2)
Ümit Beyaz İstanbul
Ahmet Çelik İstanbul
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Mustafa Levent Karahocagil Amasya
Belgin Uygur Balıkesir
Fatma Aksal Edirne
Zülfü Demirbağ Elâzığ
Sabahat Özgürsoy Çelik Hatay
Tülay Kaynarca İstanbul
İmran Kılıç Kahramanmaraş
Hülya Nergis Kayseri
Ceyda Çetin Erenler Kütahya
Yelda Erol Gökcan Muğla
Çiğdem Erdoğan Atabek Sakarya
Çiğdem Koncagül Tekirdağ
Bahar Ayvazoğlu Trabzon
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Gamze Taşcıer Ankara
Jale Nur Süllü Eskişehir
Suzan Şahin Hatay
Saliha Sera Kadıgül Sütlü İstanbul
Candan Yüceer Tekirdağ
Halkların Demokratik
Partisi (2)
Dirayet Dilan Taşdemir Ağrı
Filiz Kerestecioğlu Demir Ankara
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Nevin Taşlıçay Ankara
Arzu Erdem İstanbul
İYİ PARTİ (2)
Şenol Sunat Ankara
Muhammet Naci Cinisli Erzurum
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (35)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (17)
Tamer Dağlı Adana
Nevzat Ceylan Ankara
Kemal Çelik Antalya
Mustafa Savaş Aydın
Yavuz Subaşı Balıkesir
Ziver Özdemir Batman
Vildan Yılmaz Gürel Bursa
Süleyman Karaman Erzincan
Nevzat Şatıroğlu İstanbul
Cumhur Ünal Karabük
Selman Oğuzhan Eser Karaman
Ahmet Tan Kütahya
Metin Gündoğdu Ordu
Mücahit Durmuşoğlu Osmaniye
Mehmet Habib Soluk Sivas
İrfan Kartal Van
Polat Türkmen Zonguldak
Cumhuriyet Halk Partisi (8)
Orhan Sümer Adana
Mustafa Tuncer Amasya
Sevda Erdan Kılıç İzmir
Atila Sertel İzmir
Baha Ünlü Osmaniye
Kemal Zeybek Samsun
Ahmet Kaya Trabzon
Deniz Yavuzyılmaz Zonguldak
Halkların Demokratik
Partisi (4)
Kemal Peköz Adana
Mahmut Celadet Gaydalı Bitlis
Sait Dede Hakkâri
Murat Sarısaç Van
Milliyetçi Hareket Partisi
(3)
Mevlüt Karakaya Ankara
Lütfi Kaşıkçı Hatay
Esin Kara Konya
İYİ PARTİ (2)
Yasin Öztürk Denizli
Bedri Yaşar Samsun
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Hasan Çilez Amasya
Emrullah İşler Ankara
Orhan Yegin Ankara
Zeynep Yıldız Ankara
Cemal Taşar Bitlis
Ahmet Mücahit Arınç İstanbul
Habibe Öçal Kahramanmaraş
Mehmet Akif Yılmaz Kocaeli
Orhan Erdem Konya
Hacı Ahmet Özdemir Konya
Kenan Sofuoğlu Sakarya
Osman Ören Siirt
Nazım Maviş Sinop
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Yıldırım Kaya Ankara
Serkan Topal Hatay
Suat Özcan Muğla
Mustafa Adıgüzel Ordu
Özcan Özel Yalova
Ali Keven Yozgat
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Kemal Bülbül Antalya
Mehmet Ruştu Tiryaki Batman
Dersim Dağ Diyarbakır
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Kamil Aydın Erzurum
Yaşar Karadağ Iğdır
İYİ PARTİ (2)
İsmail Koncuk Adana
Şenol Sunat Ankara
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Millî Savunma Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Feyzi Berdibek Bingöl
Yasin Uğur Burdur
Refik Özen Bursa
Zülfü Tolga Ağar Elâzığ
Mehmet Sait Kirazoğlu Gaziantep
Mehmet Uğur Gökgöz Isparta
Mehmet Ali Özkan Manisa
Mehmet Yavuz Demir Muğla
Yücel Menekşe Nevşehir
Yavuz Ergun Niğde
İsmail Kaya Osmaniye
İsmet Yılmaz Sivas
Mehmet Ali Cevheri Şanlıurfa
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Özgür Ceylan Çanakkale
Haşim Teoman Sancar Denizli
Bayram Yılmazkaya Gaziantep
Mehmet Ali Çelebi İzmir
Ahmet Önal Kırıkkale
Polat Şaroğlu Tunceli
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Kemal Bülbül Antalya
İmam Taşçıer Diyarbakır
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Mustafa Hidayet Vahapoğlu Bursa
Saffet Sancaklı Kocaeli
İYİ PARTİ (2)
Dursun Ataş Kayseri
Hüseyin Örs Trabzon
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Plan ve Bütçe Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (30)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (15)
Ekrem Çelebi Ağrı
İbrahim Aydın Antalya
Bekir Kuvvet Erim Aydın
Ahmet Kılıç Bursa
Nilgün Ök Denizli
Ayşe Keşir Düzce
İbrahim Aydemir Erzurum
Abdullah Nejat Koçer Gaziantep
Cemal Öztürk Giresun
Şirin Ünal İstanbul
Yaşar Kırkpınar İzmir
Uğur Aydemir Manisa
Lütfi Elvan Mersin
Salih Cora Trabzon
İsmail Güneş Uşak
Cumhuriyet Halk Partisi (7)
Bülent Kuşoğlu Ankara
Cavit Arı Antalya
Mehmet Bekaroğlu İstanbul
Emine Gülizar Emecan İstanbul
Kamil Okyay Sındır İzmir
Abdüllatif Şener Konya
Süleyman Girgin Muğla
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Necdet İpekyüz Batman
Garo Paylan Diyarbakır
Erol Katırcıoğlu İstanbul
Milliyetçi Hareket Partisi
(3)
İsmail Faruk Aksu İstanbul
Mustafa Baki Ersoy Kayseri
Mustafa Kalaycı Konya
İYİ PARTİ (2)
Durmuş Yılmaz Ankara
İsmail Tatlıoğlu Bursa
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Arife Polat Düzgün Ankara
Tuba Vural Çokal Antalya
Mustafa Esgin Bursa
Recep Akdağ Erzurum
Hacı Bayram Türkoğlu Hatay
Müşerref Pervin Tuba Durgut İstanbul
Recep Şeker Karaman
İsmail Tamer Kayseri
Halil Etyemez Konya
Ceyda Çetin Erenler Kütahya
Selim Gültekin Niğde
Ahmet Eşref Fakıbaba Şanlıurfa
Rizgin Birlik Şırnak
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Burhanettin Bulut Adana
Ali Şeker İstanbul
Kani Beko İzmir
Ali Fazıl Kasap Kütahya
Neslihan Hancıoğlu Samsun
Ünal Demirtaş Zonguldak
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Semra Güzel Diyarbakır
Habip Eksik Iğdır
Serpil Kemalbay Pekgözegü İzmir
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Ali Muhittin Taşdoğan Gaziantep
Sefer Aycan Kahramanmaraş
İYİ PARTİ (2)
Arslan Kabukcuoğlu Eskişehir
Abdul Ahat Andican İstanbul
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknolojileri Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Vahit Kiler Bitlis
Şahin Tin Denizli
Fahri Çakır Düzce
Metin Bulut Elâzığ
Mehmet Erdoğan Gaziantep
Osman Boyraz İstanbul
İffet Polat İstanbul
Mehmet Cihat Sezal Kahramanmaraş
Mustafa Elitaş Kayseri
Semra Kaplan Kıvırcık Manisa
Hacı Özkan Mersin
Fuat Köktaş Samsun
Ahmet Çolakoğlu Zonguldak
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Müzeyyen Şevkin Adana
Ahmet Akın Balıkesir
Tacettin Bayır İzmir
Tahsin Tarhan Kocaeli
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu Manisa
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Ali Kenanoğlu İstanbul
Ömer Öcalan Şanlıurfa
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Abdurrahman Başkan Antalya
İzzet Ulvi Yönter İstanbul
İYİ PARTİ (2)
Ayhan Altıntaş Ankara
Yasin Öztürk Denizli
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer listeyi okutuyorum:
Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye Sayısı (26)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma
Partisi (13)
Abdullah Doğru Adana
Yakup Taş Adıyaman
Rıza Posacı Aydın
Zafer Işık Bursa
Salim Çivitcioğlu Çankırı
Ahmet Sami Ceylan Çorum
Ebubekir Bal Diyarbakır
Cihan Pektaş Gümüşhane
Hüseyin Şanverdi Hatay
Yunus Kılıç Kars
Selahattin Minsolmaz Kırklareli
Zemzem Gülender Açanal Şanlıurfa
İbrahim Halil Yıldız Şanlıurfa
Cumhuriyet Halk Partisi (6)
Ayhan Barut Adana
Orhan Sarıbal Bursa
Okan Gaytancıoğlu Edirne
Bekir Başevirgen Manisa
Cengiz Gökçel Mersin
İlhami Özcan Aygun Tekirdağ
Halkların Demokratik
Partisi (3)
Rıdvan Turan Mersin
Nusrettin Maçin Şanlıurfa
Ayşe Sürücü Şanlıurfa
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Muharrem Varlı Adana
Hasan Kalyoncu İzmir
İYİ PARTİ (2)
Dursun Ataş Kayseri
Fahrettin Yokuş Konya
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyon üyeliklerine seçilen sayın
milletvekillerinin görev süresi 16 Temmuz 2020 tarihi itibarıyla
başlayacaktır.
Seçilen milletvekillerini kutluyor,
başarılar diliyorum.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Aydın Milletvekili
Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve
60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 223 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeleri tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına ilk söz,
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ümit Özdağın.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ayasofya Camisi 1991de kısmen ibadete
açıldıktan sonra dün tamamen ibadete açıldı. Eylül 2006da
Ayasofyayı ibadete açmaz isek bize Sultan Ahmette ezan okutmak
istemezler. diyen ve bu konuda kitap yazan bir Türk olarak Ayasofyanın
açılmasından büyük mutluluk duydum.
Ayasofyayı, yaklaşan İkinci Dünya
Savaşı öncesinde psikolojik harp hamlesi olarak müze yapan Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün aziz ruhunun da şad olduğunu
düşünüyorum. Eğer Atatürk yaşasaydı İkinci Dünya
Savaşı sonrasında Ayasofya tekrar cami statüsüne kavuşurdu
muhtemelen. Unutmayın ki Atatürk, Millî Mücadeleyi başlatmayıp
İstanbulu tekrar fethetmeseydi ne Süleymaniye kalırdı ne Fatih
Camisi.
Değerli milletvekilleri, mutluluk duymamın
bir başka nedeni de Sultan Ahmet Camisinin dolmuş olması.
Çünkü, Erdoğan iki sene önce Ayasofyanın cami olarak
açılmasını isteyenlere Sultan Ahmet Camisini doldurdunuz da
sıra Ayasofyaya mı geldi. diye cevap vermişti. Demek ki aradan
geçen iki sene içerisinde Sultan Ahmet Camisi dolmuş ki Erdoğan
tarafından böyle bir karar alındı.
Ayasofyanın açılmasına sevindik ama
keşke iktidar bu konuda Danıştayın kararını
beklemeden 9 Haziran 2020de İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili
Müsavat Dervişoğlunun Ayasofyanın toplu ibadete
açılması amacıyla verdiği Meclis araştırma
önergesini kabul etseydi veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle gereken düzenleme yapılsaydı.
Değerli milletvekilleri, İstanbulun
fethi, 1071de Malazgirt Savaşı sonrasında Türklüğün
Anadoluyu tekrar vatanlaştırmasıyla başlayan mücadelenin
bir sonucudur. Anadolunun Türkleşmesini engellemek amacıyla
başlatılan Haçlı Seferlerine rağmen Türk ilerleyişi
kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Türk orduları
İstanbulun fethinden 101 sene önce, Anadoludan Avrupaya ilk
adımlarını 1352de atmışlar; bu
çıkışı, Birinci ve İkinci Kosova, Niğbolu,
Sırp Sındığı zaferleri izlemiştir.
Şair bütün bu savaşları şu mısralarla
özetlemiştir: Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik /
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik / Aktolgalı beylerbeyi haykırdı ilerle / Bir yaz
günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
Anadolunun fethi 1453te İstanbulun fethiyle
sonuçlanmış ve Kızılelmaya
ulaşılmıştır.
Değerli milletvekilleri, eskiden harp
akademilerinde bir uygulama vardı. Kurmay subay adayları, Ayasofyaya
ziyarete götürülür ve orada komutanları tarafından kendilerine
şu tarihî vaka anlatılırdı: II. Murat döneminde Bizans İmparatoru, Sultan Murattan
Ayasofyanın tamiri için usta istiyor. Türk ustaları
Ayasofyanın tamirini yaparken kendi aralarında şöyle
konuşuyorlar Biz bir gün bu kenti fethedeceğiz. Biz fethetmezsek
oğullarımız fethedecek. Fetihten sonra bu kiliseyi, cami yapacağız.
O zaman, tamir sırasında, cami olduğu zaman inşa
edeceğimiz minarelerin yerlerini tespit edelim ve
hazırlığını yapalım. diyor ve bunu
gerçekleştiriyorlar. Bu vaka, bir milletin bütün fertleriyle bir ülküyü
yaşaması ve bir kurmay subayın geleceği öngörmesine örnek
olarak anlatılır.
Değerli milletvekilleri, fetih
gerçekleşti, fetih öncesi temelleri atılan minareler dikildi. Dönemin
tarihçisi Âşıkpaşazâde fethin ertesini şöyle
anlatıyor: Fethin evvel Cuma günü Ayasofyada Cuma namazı kılındı
ve hutbe-i İslam okundu. Sultan Gazi Mehmet adına kim ol Murat Gazi
Han oğludur. Ve ol Gazi Mehmet Han oğludur. Ol dahi Sultan
Beyazıt Han oğludur ve ol dahi Murat Gazi hünkâr oğludur. El
Halil Gökalp neslidir, kim Oğuz Han oğludur. Görüldüğü gibi
İstanbulu fetheden cennetmekân Fatih Sultan Mehmet, büyük bir Türklük
şuuruyla Oğuz Hanın torunu olduğunu fetih günü
hatırlamaktadır. Umarım Fatih Sultan Mehmetin Türklük
şuuru, Erdoğanın Türküm, doğruyum, çalışkanım
diye başlayan Andımızın, Danıştayın
almış olduğu okullarda tekrar okunması kararını
uygulatmasına da vesile olur.
Değerli milletvekilleri, Ayasofya Caminin
ibadete tamamen açılması büyük bir sevinçle
karşılanırken, Hazreti Peygamberimizin övgüsüne mazhar
olmuş 2 büyük komutanı, İstanbulun 1453te birinci fatihi Fatih
Sultan Mehmeti ve ikinci fatihi -Alparslan Türkeşin ifadesiyle
Türklüğün Himalayası olan- Gazi Mustafa Kemal Atatürkü övünçle,
gururla, şuurla anıyor, Allahtan rahmet diliyorum.
İki büyük komutanı anarken, bugün bir yasa
vesilesiyle hakkında konuşacağımız İstanbulu iki
kez fetheden Türk ordusuna da seslenmek isterim.
Ey Metenin Çine giren orduları, / Ey
Attilanın Avrupaya yayılan, / Fatihin İstanbula giren, devir
açan orduları, / Ey Atatürkün Akdeniz hedefine yürüyen orduları, /
Dünyaya medeniyet götüren ordular, / Köle milletleri uyandıran ordular, /
FETÖcü çeteleri dağıtan ordular, / Tarihi yazan, yaratan Türk
orduları
Kut senin olsun, zafer senin olsun, şan senin
olsun! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Ayasofya'nın cami
olması kılıç hakkıdır; Ayasofya kılıç
hakkı olduğu gibi Süleyman Şah Türbesi de kılıç
hakkıdır. Türk toprağı olan türbe bölgesi hâlen terör
örgütü PKK/YPGnin kontrolü altındadır. Kılıç
hakkını burada da bir an önce gerçekleştirelim.
Öte yandan, Fatih Sultan Mehmetin torunu Kanuni
Sultan Süleyman tarafından 1549da kılıçla fethedilen ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin İzmir iline bağlı Koyun Adası, Venedik
Kayalıkları; Aydın ilinin Hurşit, Fornoz, Eşek,
Nergizcik, Bulamaç Adaları; Muğla il sınırlarımız
içindeki Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardaçık Adaları da 2004'ten
beri ne yazık ki Yunan ordusunun işgali altındadır.
Bu adaların hepsi 2003 yılında
Genelkurmay Başkanlığı tarafından yaptırılan
"Ege'de Egemenliği Devredilmemiş Adalar başlıklı
dokümanda Türk adası olarak kabul edilmiştir. Şimdi bu adalarda
işgalci Yunan ordusu konuşlanmış durumdadır. Mart
2015'te dönemin Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yaptığı konuşmada şöyle söylüyor,
tutanaklardan okuyorum: "Lozan Barış
Anlaşması'nın 12nci maddesi ve Paris Barış
Anlaşması'nın 14üncü maddesi hükümlerine göre, egemenlikleri
devredilenler dışında hiçbir adanın egemenliği
anlaşmalarla Yunanistan'a devredilmemiştir. Bu ada, adacık ve
kayaların egemenliği Osmanlı İmparatorluğu'ndan
Türkiye Cumhuriyetine intikal etmiştir. Hukuken, Egemenliği
Anlaşmalarla Yunanistan'a Devredilmemiş Ada, Adacık ve
Kayalıklar Türkiye'nin hâkimiyetindedir. Hukuken, egemenliği
anlaşmalarla Yunanistan'a Devredilmemiş Ada, Adacık ve
Kayalıkların bir kısmı üzerinde, başından beri
Osmanlı'dan bugüne gelinceye kadar Yunanistan'ın fiilî
uygulamaları vardır. Ancak fiilî devlet uygulamaları
onların yasal ve hukuki statülerini değiştirmez. Bu,
uluslararası mahkemelerin de vermiş olduğu karardır.
Dolayısıyla bu durumda hukuken Egemenliği Anlaşmalarla
Yunanistan'a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar Türkiye
Cumhuriyeti'nin egemenliğindedir. Hukuken Egemenliği
Anlaşmalarla Yunanistan'a Devredilmemiş Ada, Adacık ve
Kayalıklar üzerindeki mevcut fiilî Yunan uygulamaları, statüyü
değiştirmez. demiştir.
Tabii, Sayın Yılmaz araya
"başından beri, Osmanlı'dan bugüne ifadesini koyuyor ve
2004 sonrasını gizliyor ama Osmanlı'dan bu yana işgal
sürüyorsa neden Yunan ordusu 2004 sonrasında konuşlandı, 2008
sonrasında Yunan cumhurbaşkanları adayı ziyarete
başladılar? Ayasofya'da kılıç hakkını
Danıştaya dayanarak gerçekleştirmek güzel bir şey. Gelin
işgal altındaki Türk adalarında işgalci Yunan
küstahlığına da son verelim.
Danıştay kararı ile Ayasofya'yı
iktidarının 18inci yılında bütün Türk milletinin
desteğiyle ibadete açmak güzel ama gerçek fetih, işgal altındaki
adalarımızı geri alarak olur.
Ey! Ege sularının güzel yaslı
kızları / Mukaddes yolumuzun ilk şeref yıldızları
/ Merak etme ahını her Türk genci yaşıyor / Şanlı
Türk ülküsü gönlümüzde yaşıyor!
Değerli milletvekilleri, Ayasofyanın
ibadete açılmasından sonra Türkiyeye yönelik
dışarıdan saldırılar olacaktır. Erdoğan 19
Mart 2018de Ayasofyayı açmanın getirisinden çok götürüsünün olacağını
açıklamıştı. Biz, İYİ PARTİ olarak
kutsallarımız konusunda getiri götürü açısından
bakmıyoruz, bu saldırıların hepsinde İYİ
PARTİ olarak Hükûmetin yanında olacağız ve destek
vereceğiz. Ancak, şimdiden açıklayalım: Sakın
Heybeliada Ruhban Okulunu açmayı düşünmeyin, ne kadar
saldırı olursa olsun göğüsleyin, İYİ PARTİ bu
konuda Hükûmete destek verecektir.
Değerli milletvekilleri, yukarıda
şanlı tarihinden kesitler sunduğumuz Türk ordusunun zaferleri
arkasında Türk askerinin yüksek disiplin anlayışı
vardır. Bugün hakkında konuşacağımız yasa
tasarısı da Türk ordusunun disipliniyle ilgilidir. Türk ordusu,
varlığını kesintisiz sürdüren en eski 2 ordudan birisidir.
Türk orduları Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının büyük bir
bölümünde yüzyıllarca hâkim ve egemen olmuşlardır. Kara
Kuvvetleri Komutanlığımızın kuruluşunun bu
yıl 2229uncu yılını kutladık. Şanlı Türk
ordusu, bu uzun tarihi içinde çok zor dönemler yaşamıştır
fakat son on sekiz yılda yaşadığı kadar zor bir dönemi
ilk kez yaşıyor. Düşman bu sefer ve ilk kez içeriden
gelmiştir, FETÖ casusluk ve terör örgütü Türk ordusunu içeriden
vurmuştur. Türk ordusunun FETÖ tarafından
kuşatılmasına, arkadan vurulmasına, kumpas kurulmasına
AKP iktidarı tarafından izin verilmiştir. Bu iznin neden
verildiğini bir AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı
geçtiğimiz günlerde itiraf etti: Bir tarafta darbeci Kemalist gelenek
vardı, diğer tarafta FETÖ vardı ve bunları birbirine
kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetindeydik. Oysa tarikatların
siyasete girmesine izin vermek çok tehlikelidir. Fatih Sultan Mehmet, fetihten
sonra İstanbulda faaliyet gösteren Halvetî Şeyhi Ali Halvetîyi,
İstanbulda geniş halk kitlelerini etkilemesi ve bazı divan
üyelerini ve üst düzey yöneticileri cemaate dâhil etmesi üzerine, siyasete
karıştığı gerekçesiyle Manisaya sürmüştür.
Değerli milletvekilleri, FETÖ, Türk ordusuna
ağır darbeler vurmuştur. Bir ordunun savaşa girmeden bu
kadar ağır zayiat aldığı bir tek olay vardır, o
da SSCBnin dağılması sonrasında Kızıl Ordunun
uğradığı tahribattır. Size, uğranılan
tahribatla ilgili sayısız örnekler verebilirim. Bence en önemlisi,
bir ordu için en değerli muharebe gücü olan silah
arkadaşlığı duygusunun kendi arkadaşlarına pusu
kuran FETÖcüler tarafından yok edilmiş,
yıpratılmış olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bugün üzerinde
konuştuğumuz yasa teklifi, AKPnin TSKyle ilgili izlediği
yanlış politikalarında ısrarcı olduğunu
göstermektedir. 29 Temmuz 2016da 669 sayılı KHKyle uygulamaya
konulan sözde askerî reform kararları, TSK sisteminin darbe ürettiği
varsayımına dayanmıştı. Bu varsayıma dayanan AKP
Hükûmeti, FETÖ deneyiminden ders almak yerine, 15 Temmuz travmasını
TSKnin kurumsal yapısını parçalamak için fırsat olarak
kullanmıştır. AKP böl-parçala-yönet anlayışıyla
hareket etmiştir. Silahlı gücü TSKde yoğunlaştırmamalı,
değişik kurumlara bölmeliyiz. zihniyetiyle TSKnin emir komuta
birliği ortadan kaldırılmış, kurumsal parçalanmaya
neden olunmuştur. 15 Temmuz FETÖcü darbe sonrasında TSKyi
yapılandıran temel yasal düzenleme olma niteliği devam eden 669 sayılı
KHKye hâkim olan ruh, Sorosçu bir sivil toplum örgütünün
hazırladığı, Abdullah Gülün
Cumhurbaşkanlığı döneminde Köşkte yapılan
çalışmaya dayanmaktadır. Yapılan düzenlemelerle TSKyi felç
edecek bir partizanlaşmanın temelleri atılmıştır.
TSKnin sivil denetiminden bahsedilirken nedense Parlamentonun Millî Savunma
Komisyonunun TSK üzerindeki denetiminden bir kelimeyle dahi
bahsedilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, 669 sayılı
KHKyle Türk Silahlı Kuvvetleri 4 parçaya ayrılmış ve
kurumsal yapısı ağır darbe almıştır. TSKnin
beyni olan Genelkurmay Başkanlığı tasfiye edilmeye
başlanmış ve bu tasfiye çalışması getirilen
disiplin yasasıyla da görüyoruz ki sürdürülüyor. FETÖcü darbe sonrasında
Genelkurmay Başkanlığı önce
Cumhurbaşkanlığına bağlanmak istenmiş fakat
Anayasa değişikliği gerekli olduğu için Genel Kurmay
Başkanlığı Başbakanlığa bağlı
kalırken; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Savunma
Bakanlığına bağlanmıştır. Böylece ordu, emir
komuta zinciri açısından ikiye bölünmüştür.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçince bu yanlışta
ısrar edilmiş, 1 no.lu Kararnameyle Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları ayrı
ayrı Millî Savunma Bakanlığına
bağlanmıştır. Oysa yapılması gereken kuvvet
komutanlıklarının Genelkurmay Başkanlığına,
Genelkurmay Başkanlığının ise Millî Savunma
Bakanlığına bağlanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bugün eski Genelkurmay
Başkanı hem bakanlık hem fiilî Genelkurmay
Başkanlığı yaptığı için mesele yok gibi
görünüyor. Oysa çok büyük sorun var. Sistemler kişiler ile değil
kurumsal yapılar ile çalışır. Yarın Millî Savunma
Bakanlığına bölük ile tugay arasındaki farkı bilmeyen
bir Savunma Bakanı atanırsa ne olacak?
Değerli milletvekilleri, AKP'nin
"Böl-parçala-yönet yaklaşımının bir sonucu da
Jandarma Genel Komutanlığının TSK bünyesinden koparılmasıdır.
Jandarma Genel Komutanlığı tamamen İçişleri
Bakanlığına bağlanmış, askerî niteliğine son
verilmiştir. Bu parçalanmanın terörle mücadele açısından
sorunlar çıkaracağını görüyoruz. Yasa teklifinin 2nci
maddesinde bu sıkıntının hukuki boyutu bir ölçüde
halledilmeye çalışılmıştır ancak mesele hukuki
boyutuyla sınırlı değildir.
Değerli milletvekilleri, getirilen kanun
teklifinin 1inci maddesi özetle astsubay kıdemli başçavuş
rütbesindeki astsubay personelinin yaş haddinin 55'ten 60'a uzatılmasını
içermektedir. Türk ordusunun belkemiği olan
astsubaylarımızın da tıpkı subaylar gibi en tecrübeli
oldukları dönemde görevlerine daha uzun bir süre devam etmelerini
sağlamak olumlu bir gelişme olacaktır. Fakat bu durum, aynı
zamanda bize daha farklı bir şey göstermektedir: Ordunun, tecrübeli
astsubay personeli görevde daha fazla tutmaya ihtiyacı olduğu
açıktır.
Yine, getirilen kanun teklifinin 5inci maddesinde
astsubaylıktan subaylığa geçen personelin rütbe yaş
hadlerinin arttırılması amaçlanmaktadır. Bu durum, yine
ordunun tecrübe sahibi subay ihtiyacı olduğunu gösterir niteliktedir.
Hâl böyleyken, bu düzenlemeler kısa ve orta vadede olumlu sonuçlar
getirecek olsa da, uzun vadede sistemin tecrübeli ve iyi yetişmiş
astsubay ve subaya duyduğu ihtiyaca yönelik olarak askerî liseler, GATA ve
astsubay meslek yüksekokulları derhâl açılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin 4üncü
maddesinde Gülhane Askerî Tıp Akademisinin kapatılması
sonrasında tıpta uzmanlık eğitimiyle ilgili düzenleme
yapılmak istenmiştir. Madde 6da askerî tabipliğin tercih
edilmesini artırmak için mali teşvikler getirilmiştir. Her
şeyi parayla halledeceğini sanan bir iktidarın başka çare
bulamamasına da şaşırmamak lazım. Oysa bazı
şeyler parayla değil ruhla ilgilidir. Askerî tabiplik de böyle bir
şeydir. Askerî sağlık sisteminin lağvedilerek Gülhane
Askerî Tıp Akademisi ve askerî hastanelerin Sağlık
Bakanlığına bağlanması askerî tabipliğin ruhunu
öldürmüştür. Sadece askerî hastaneler Sağlık
Bakanlığına bağlanmakla kalmamış, askerî
tabiplerin yüzde 50si Sağlık Bakanlığı bünyesine
alınmıştır. TSKde kalanlar ise askerî birliklerde tabiplik
yapmaktadır.
Türk ordusu savaşan bir ordudur. Her gün
şehit ve gaziler verilmektedir. Türk askerî tabipleri, bazen ellerinde
silah, en ön cepheden gazi tahliye etmekte, şehitleri
taşımaktadır. Şimdi, askerî sağlık sisteminin
olmadığı yerde bunu kim yapacak? Dağda yaralanan askerlere
ilk müdahaleyi kim yapacak? Sağlık Bakanlığı Libyada
çatışan askerlerimize nasıl destek olacak? Detaylarını
biliyoruz, burada üzerinde durmayalım. Hâlen eski askerî doktorluk
geleneğinden gelen doktorlarımız durumu kurtarmak için
çalışıyorlar ancak bir süre sonra bu gelenek tükenecektir.
Dünyada Türk ordusu kadar savaşan ve askerî
sağlık sistemi çerçevesinde askerî hastanesi olmayan başka bir
ordu yok. Düşünün, İsviçre ordusunun dahi askerî sağlık
sistemi var, hastaneleri var ama bizim yok. Gazilerin tedavileri özel ihtisas
gerektirmektedir. Askerî hastanelerde yıllar içinde bu konuda ortopedi,
göz, plastik cerrahi, genel cerrahi alanlarında dünya çapında
uzmanlıklar gelişmiştir ve yaralanmalarda bu
kurumlarımız referans merkezi niteliği
kazanmıştır. Devlet hastanesindeki doktorun, mayın
patlaması sonucunda yaralanan bir bacağın veya gözün tedavisi
konusunda nasıl bir deneyimi olabilir ki? Hâlen güneydoğudaki devlet
hastanelerine rotasyonla tecrübeli hekimler geçici olarak getiriliyorlar.
Gittik, görüştük, sıkıntılarını dinledik; bu
sistemin çalışmadığı gayet net,
anlaşılıyor. Mesele parayla çözülecek bir mesele değil, sistemin
tekrar kurulmasına bağlı.
Değerli milletvekilleri, teklifle TSKnin
siyasallaşması da devam ediyor. Bu çerçevede, yasa teklifinin 17nci
maddesinde, 6413 sayılı Kanunun 13üncü maddesinde yapılmak
istenen düzenlemeyle şimdiye değin Genelkurmay Başkanlığının
teşkil ettiği Yüksek Disiplin Kurulu Millî Savunma
Bakanlığında kuruluyor. Bu da siyasallaşmanın
nasıl devam ettiğini gösteriyor.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bu kanun
teklifine iktidar tarafından hak ettiği önemin verilmediği
anlaşılıyor. Teklif alelacele gündeme getirilmiş, kanun
bütünlük içinde ele alınmamış, araya
sıkıştırılmıştır.
Anlaşılan odur ki, mevcut kanun teklifi
TSK'nin kurumsal yapısı ve askerî personele dair
yığınla sorunun sadece birkaçını; kısa vadeli,
geçici ve yetersiz bir şekilde ele alma girişiminden ibarettir.
İYİ PARTİ olarak kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve
onun mensuplarının ivedilikle çözülmesi gereken temel, asli ve somut
sorunlarına yönelik çabamız her zaman samimi ve ısrarcı
biçimde devam edecektir.
Mevcut kanun teklifini, her ne kadar yetersiz olarak
değerlendirsek de, TSK ve TSK personelinin güçlenmesi ve
iyileştirilmesi amacıyla destekleyeceğimizi bildirir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu.
Buyurun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yakın bir süre içerisinde Milliyetçi Hareket
Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli: Ayasofyada çan sesi değil,
ezan sesi yankılanacak. dedi ve Allaha şükür Ayasofya Camisi
müzeden çıkarılıp cami vasfına yeniden kavuşturuldu.
Ancak bu gelişme, sadece cami niteliğinin yeniden
kazandırılması anlamını taşımıyor.
Bölgemiz ve ülkemiz üzerinde hesabı olan ülkelerin bizim bu
kararımıza karşı takındıkları tavır -bu
tavır muhtemelen değişik zeminlerde tepki şeklinde artarak
devam edecek- sadece İslami nitelikli ibadetin yapılmasına imkân
sağlanmış olmasından kaynaklanmıyor. Bunun sebebi, bu
kararla Türkiye devletinin bağımsızlığının
ve hükümranlık haklarının gereklerini yerine getireceğini,
geçmişte verilen tavizlerin kaldırılacağını tüm
dünyaya duyurmuş olmasının altında yatmaktadır.
Bu kararın alınmasında başta
davayı açan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye
Hizmet Derneği olmak üzere, kararı veren Danıştayın
10. Daire üyelerine, karara destek sağlayan tüm siyasi ve idari kadrolara
teşekkür ediyorum. Tarihî bir karara destek oldular, imza attılar.
Bugün yine önemli bir acı günümüzü
yaşıyoruz. Yirmi beş yıl önce insanlık tarihinin kanla
ve canla yazılan önemli bir kara gününün, Srebrenitsanın yıl
dönümü. Malumunuz, 8.372 erkek katledildi, yok edildi; bugün, bunlardan 6.643üne
ulaştık. Bakın, bu yapılırken Hollandalı
askerlerin bu insanları Sırplara teslim ettikten sonra Sırplarla
birlikte kadeh tokuşturduklarını görüyoruz. Ancak buna, insan
hakları havarisi geçinen Batının ileri diye
tanımladıkları ülkeler hatta bizim içimizde onları
alkışlayanların bulunduğu ülkeler gözlerini kapadı,
kulaklarını kapadı. Binlerce insan, Müslüman olduğu için
Türk, bir kısmı da Türk olduğu için Müslüman olarak anılan bu
insanların soykırıma tabi tutulmalarına
kulaklarını kapadı. Ancak sembol isim Aliya İzzetbegoviçin
bir sözü var; onu hatırlatarak hepsinin ruhları şad olsun,
mekânları cennet olsun diyorum: İstediğiniz kadar dağlara
haç koyun, gökyüzüne her baktığınızda hilali göreceksiniz.
diyor. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Evet, bugün, gökyüzüne her bakıldığında
hilal gözüküyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyanın her yerinde silahlı kuvvetlerin
başarısını sağlayan unsurlardan ilk ikisi disiplin ve
hiyerarşidir. Türk Silahlı Kuvvetlerindeyse bunların önüne vatan
sevgisi eklenir. Bir orduda vatan sevgisi, disiplin ve hiyerarşi yoksa ya
da dumura uğramışsa o ordudan başarı beklemek ham
hayal olacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 15 Temmuzun hemen
akabinde, kısa süre önce maruz kaldığı fevkalade olumsuz şartlara
rağmen, sınır içi ve sınır ötesinde
ulaştığı başarılı sonuçlar, sahip
olduğu yüksek vatan sevgisi ve disiplini sayesinde
gerçekleşmiştir. Bu nedenle, bugün gündemimizde yer alan yasanın
fevkalade önemli olduğunu düşünmekteyiz.
Görüşmekte olduğumuz yasayla, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, özellikle astsubay sınıfında ihtiyaç
duyduğu personel yaş haddinin 55ten 60a çıkarılması
Bunun sebebi, 15 Temmuzda yaşadığımız olay sonucunda ordunun
kendini temizleme operasyonu sonucunda ihtiyaç duyulan uzun vadede
kullanabileceği personeli temin etmektir. Birinci derece kritik il ve
ilçelerde görevlendirilen personele sağlanacak mali haklar, Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde alınacak lisansüstü ya da hizmet içi
eğitim mahiyetindeki eğitimler sonucunda verilecek kıdemler
-biliyorsunuz harp akademileri, enstitüler vesaire kapandı, yeni bir
yapı kazandırıldı- yedek subaylarla ilgili yaş ve
eğitim konusu, askerî tabip ve diş tabiplerine verilecek
sağlık hizmetleri tazminatının miktarı,
astsubaylıktan subaylığa geçişle ilgili bazı
kriterler, askerî öğrencilere ödenecek harçlıklar ki bu konuda tabii
ki rakamlar her zaman tatmin edici bulunmayabilir, eleştirilebilir ancak
devletin imkânları ölçüsünde ciddi şekilde, yüzde 110-200 oranında
artırıldığını görüyoruz- artırılmış
durumda, sözleşmeli erbaş ve erlere hafta içi mesai sonrası ve
hafta sonu izin verilmesine ilişkin esaslar, Genelkurmay
Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı
bünyesindeki personelle ilgili disiplin kurullarının
yapılarının yeniden düzenlenmesi -biliyorsunuz,
Bakanlığın yapısı yeniden düzenlendi, ona göre o
disiplin kurullarında yer alacak üyelerin belirlenmesi gerekiyordu-
erbaş ve erlere ceza vermeye yetkili olanlarla ilgili düzenlemeler,
erbaş ve erlerin uyuşturucu ve uyarıcı madde
kullanmaları hâlinde uygulanacak ceza ile sözleşmeli erbaş ve
erlere aile yardımı ödeneği verilmesine dair hükümleri ihtiva
etmektedir. Bu hükümlerle ilgili partimizin görüşlerini Komisyonda
detaylı bir şekilde dile getirmiş olduğum için
ayrıntılara girmeyeceğim ancak 2 hususa ki personelle ilgili
olduğu için- dikkat çekmek istiyorum ve yeniden gündeme getirmek
istediğim konu sözleşmeli subaylar ile emekli
binbaşıların mali durumlarının düzeltilmesi konusu.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde, 2004ten itibaren
alınan ve şu anda 300 civarında olan, sözleşmeli subay
kadrosuyla istihdam edilmiş, çoğunluğu yüzbaşı
rütbesinde olan personel var. Bu personele, söz gelimi, ordu donatım
sınıfında ya da personel sınıfında o yıl
için 1 tane kontenjan ayrılmış. 10 kişiler, 1 kişi o
kontenjandan yararlanarak üstsubay olabilme hakkını elde etmiş
ama 9u, kontenjan olmadığı için bu hakkı elde
edememiş. Fakat meslekte, o yasanın içerisinde belirtilen temayüz
etme özelliklerinin hepsini taşıyor bu çocuklar ve biz bunların
kadroya geçirilmesini istiyoruz.
Bir diğeri ise emekli binbaşılar.
Askerlik mesleği, daha doğrusu, üniformalı meslekler dünyada en
fazla psikolojik desteğe ihtiyaç duyulan mesleklerdir ve en fazla
mobbingin yapılabilmesi için imkânların olduğu mesleklerdir.
Öyle ya da böyle üstsubay oldum çünkü on beş yıl mecburi hizmet
vardı -on yıla düşürüldü, şimdi yine
artırıldı- on beş yılımı doldurdum, gideyim
dışarıda rızkımı temin edeyim, artık ben bu
mesleğin şartlarına dayanamıyorum. diyen bazı
personelimiz olabiliyor. Bunlar illa kötü özellikleri olduğu için
değil, kendi iradeleriyle ayrılmışlar. Ancak bunların
içinde yer aldıkları üstsubay kategorisinde makam tazminatı
yarbay ve albaya verilirken bunlara verilmiyor. Aynı kategoride olmalarına
rağmen bunlara verilmediği için -bir cetvelde düzeltme yapılacak
sadece- uzman çavuş emeklisinden daha düşük maaş alıyor
binbaşılar. Bu da fazla bir rakam değil, Türkiye genelinde 2 bin
civarında yani devletimize yük getirecek konular değil. Personel
konusu olduğu için bunları yeniden hatırlatma ihtiyacı
duydum.
Şimdi, son dönemde Türkiye kendisinden beklenen
birtakım adımları atıyor ve Allah şahit, bizim
göğsümüz kabarıyor. Bunlardan birisi mavi vatan dediğimiz
coğrafya, o coğrafyanın uzantısı olan kara
parçalarıyla ilişkiler konusu. Efendim, bu tartışılıyor:
Libyada ne işimiz var? Ben sizlere bir tane örnek vereceğim,
Fransanın Afrikadaki faaliyetleriyle ilgili: Fransanın Afrikada
ektiği, biçtiği, işlettiği tesislerin bulunduğu
toprakları topladığınızda bir Fransa kadar yer var.
GSM hatlarından tutun, kobalttan, altından, uranyuma varana kadar
madenlerin, yer altı zenginliklerinin işletmeciliğini
yapıyor, inşaat işlerini yapıyor, su işlerini
yapıyor, sağlık hizmetlerini Fransız firmaları
yapıyor ve 10 binin üzerinde, Afrikada asker bulunduruyor.
Arkadaşlar, ekonomik ve siyasi faaliyetlerin,
diplomatik faaliyetlerin olmazsa olmaz ayaklarından birisi
üniformalılarla sağlanacak destektir, o da askerle olur. Amerika
orada, Çinin Afrikada üssü var, Amerikanın 30 küsur tane üssü var.
Türkiye mutlak surette orada olmak zorunda çünkü tarihin geçmişinde de o
bölgedeydi; kültürel olarak, inanç olarak doğrudan bağımız
olan coğrafya. Oraya hizmet götürmek üzere Türkiye orada olmak
zorundadır diyorum ve Libyadaki varlığımızın
mutlaka devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Burada yalnız bir hususun altını
çizmek istiyorum: Özellikle kıta sahanlığı konusunda
Türkiyeden uzanan hat Libyanın doğusuyla yani şu anda
Hafterin hâkimiyet kurduğu bölgeyle alakalı. Bu hususa çok iyi
dikkat etmek ve mutlaka Hafterin bugün hâkim olduğu bölgenin Türkiyenin
desteklediği merkezî yönetimin kontrolüne geçmesini sağlamak
zorundayız ve bunun için özellikle NATOnun ikna edilmesi gerekiyor.
NATOnun ikna edilmesi, Libyaya ayağını basmak isteyen
Fransaya, Libyadaki faaliyetlerini destekleyen Fransanın
arkasındaki Almanyaya, gözükmeyen İngiltereye de geri adım
attıracaktır. Ne var? Bizim orada çok ciddi bir kozumuz var.
Birleşmiş Milletlerin tanımış olduğu bir
yönetimle beraberiz; artı, Avrupa Birliği ülkelerinden İtalya
gibi ülkeler bize sıcak bakıyor.
Bir başka konu ise yine aynı şey
içerisinde Mısırın mutlak suretle askerî olarak Libyaya
müdahale etmesi, oraya elini kolunu uzatmasını engellemek
zorundayız çünkü Afrikada ya da İslam dünyası üzerinde Türkiye
Cumhuriyetinin etkin olmasını, muteber olmasını, itibar
görmesini kesinlikle istemeyen ülkeler içerisinde ilk 3 sırayı
sayarsak Suudi Arabistan gelir, Mısır gelir ve İran gelir.
Afrikadan çekilmesini, Afrikadan çekilirken de Doğu Akdenizden
çekilmesini istemektedirler. Bütün bunları yaparken güçlü bir orduya,
donanımlı bir orduya, morali yüksek bir orduya, takdir ve teveccüh
gören, desteklenen, özellikle siyasi olarak desteklenen bir orduya
ihtiyacımız var. Unutmayın ki güvenlik güçlerinin en büyük
gıdası, beslendiği kaynak, onları sevk ve idare eden siyasi
otoritenin onlara vermiş olduğu desteğin niteliğidir.
Görüşmekte olduğumuz yasayı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi belirtiyor, yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Hişyar Özsoy.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dünden beri Ayasofya meselesi üzerinde Mecliste
yapılan tartışmaları dinliyoruz. Ben, bu Ayasofya
tartışmasının içerisine girmeyeceğim. 1950lerden beri
Türkiyede, özellikle Türkiye sağı için -İslamcılar
olabilir, Türkçüler olabilir- önemli bir mesele yani önemli bir sembolik mevzu.
Fakat geçen gün, bu Ayasofya meselesi tartışmalarını
yukarıda, bizim danışman arkadaşlarımızla
konuşuyorduk -çok zeki danışman arkadaşlarımız
var gerçekten- bir tanesi Ya, Hişyar Hocam, Marxın 18inci
Brumairedeki şu pasajına bir bakar mısınız? dedi,
hatırlattı; gerçekten ben de baktım, akşam eve gittim,
böyle tuğla gibi kitabı indirdim, bakıyorum. Yani dedi ki: Bu
Ayasofya etrafında dönen tartışmaları Marx yüz yetmiş
yıl önce yazmış, çok benzerlerini yazmış, bir
bakın. Ben baktım, birazdan paylaşacağım sizinle
gerçekten. Marx, böyle çok zeki bir düşünür; sağcısı,
solcusu, kim olursa olsun okuması gereken çok önemli bir filozof. Tarih
üzerine, mesela sosyal tarih üzerine çok önemli çalışmaları söz
konusu, birazdan oraya gireceğim.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, yine
bugün, çok kıymetli bir gazeteci olan İrfan Aktan, Doçent Doktor Umut
Azakla uzun bir röportaj yapmış Ayasofyayla ilgili. Bu Ayasofya
meselesinde gerçekten, çok fazla insan, çok bir şey bilmeden üzerine çok
fazla konuşuyor. Belli ki hassas, yetmiş seksen yıllık
tarihi olan bir mesele. Yalnız, bu Ayasofya meselesi ne zaman gündeme
geliyor? Mesela 1950lerde, Adnan Menderes döneminde, ezan
Türkçeleştirilmişti biliyorsunuz daha önce, kendisi bunu tekrar
Arapçaya çevirdi ama Ayasofya meselesi çok önemli bir mesele olduğu hâlde
Menderes bu topa hiç girmiyor. Türkiye NATO üyeliğini almış
1952de, hassas durumlar söz konusu. Fakat 1960larda Yunanistan ve
Kıbrısla gerilimler arttığı zaman Ayasofya
meselesinin Türk sağı tarafından tekrar gündeme
getirildiğini görüyorsunuz. Şöyle küçük bir pasaj okuyayım:
1960ların ortalarına doğru Kıbrıs krizinin yeniden
ortaya çıkması ve bu nedenle Yunanistanla ilişkilerin
bozulması üzerine bu tartışmalar -Ayasofya
tartışmaları- bir kez daha canlanıyor. O zaman Yazar Nihat
Sami Banarlı -buraya dikkatinizi çekiyorum- Ayasofyanın önemini
anlatırken bir millî kahraman olarak Fatih Sultan Mehmete tekrar ihtiyaç
olduğunu şöyle açıklıyor, diyor ki: Ekmek gibi, su gibi
muhtaç olduğumuz millî güven duygumuzu ancak böyle hatıralar
yükseltecek. Çok ilginç bir pasaj. 1960larda 1453 Fatih Sultan Mehmetin
ruhunu çağıralım. diyor.
Şimdi ben baktım, bu 18 Brumaire
Bonaparte üzerine yazılmış bir tarihsel analiz, tam yüz
yetmiş yıl önce yazılmış, bakın orada ne diyor,
orada da -bir pasaj; özür diliyorum, Türkçe çevirilerine baktım,
Türkiyede çok kötü yapıyorlar, çevirememişler, İngilizce küçük
bir pasaj, 3 cümle, ben kendim çevirmeyi tercih ettim- diyor ki: Kriz
dönemlerinde, yani, ekonomik, siyasal krizin derinleştiği dönemlerde
iktidardakiler
diyor. Gerisini İngilizce -küçük bir pasaj-
okuyayım:
(x) Yani
Geçmişten atalarının ruhlarını yardıma, hizmete
çağırırlar.
(x)
Onların kelimelerini, isimlerini, kavga sloganlarını ve hatta
kostümlerini ödünç alarak
Ne için?
(x)
Yani Böyle kadim elbiseler ve ödünç alınmış bir dille, mevcut
yaşadığımız durumu tarihsel kimi referanslarla
anlatmaya çalışırlar. Ya, ben iki gündür bu Ayasofya
tartışmalarına bakıyorum, yemin ediyorum, sanki sene 1453,
hepimiz fethe gidiyoruz.
Şimdi, bakın, devamı gelecek, biraz
müsaade edin, ben devamını söyleyeyim. Bakın, bu Ayasofya
meselesi, Türkiyede sağ kesim içerisinde -milliyetçi olur, Türkçü olur,
İslamcı olur- önemli bir mesele, önemli bir sembolik mesele. Burada
mesele Ayasofyanın ne olup olmadığından ziyade iktidar
bloğunun Ayasofya üzerinden nasıl yeni bir söylem alanı
oluşturmaya çalıştığı ve siyaseti tekrar
nasıl dizayn etmeye çalıştığıdır.
Şimdi, ben, argümanımı biraz böyle
delillendirerek yavaş yavaş anlatmaya çalışayım
kıymetli arkadaşlar. Bakın, nasıl? Az önce
konuştuğum pasaj, biraz net, somut bir ifade kazansın diye size
bir iki tane de örnek göstereceğim. Şimdi, bu, geçmişin dilini,
kostümlerini, elbiselerini, kavga sloganlarını iktidar nasıl
kullanıyor? Mesela bir tane örnek vereyim size: Arkadaşlar, burada
aslolan şey bu fetihçi mantıktır. Türkiyede yeni bir sistem
kuruluyor. Adına Başkanlık sistemi dedikleri bir sistem
oluşturdular. Bu sistemin temelinde İslamcılık ve Türklük
Bu motifleri iç içe geçirmeye çalışıyorlar. Bunların
kesiştiği noktada Ayasofya son derece önemli, sembolik bir
değere sahip çünkü bir fetih nişanesidir. Fetih ruhu dedikleri öyle
görünüyor ki bu iktidarı şekillendiren temel, resmî ideoloji. Bundan
sonra memleketin içinde fetih, memleketin dışında fetih
Fakat
biz bu fetihçi mantığa eleştireliz. Niye? Anlatacağım
size. Sıkıntı nedir bunda?
Şimdi, kıymetli arkadaşlar,
Türkiyenin
Dün, uluslararası basın çok telefon açtı Niye
şimdi? sorusunu soruyorlar. Gerçekten, niye şimdi? Eğer siz
ciddi bir tarihsel, sosyolojik, bilimsel analiz yapıyorsanız ilk
soracağınız soru Bu Ayasofya meselesi niye 2020
yılında karşımıza geliyor? Sebep? Niye 2019
değil, 2015 değil, 2013 değil, 2012 değil? 2020
yılında geliyor çünkü belli ki bunun toplumsal, siyasal, tarihsel
bağlamı oluşmuş, Türkiyede belli bir siyasi ittifak
oluşmuş ve bu ittifak kendisine bir ideoloji üretmeye
çalışıyor. Bunun adına da -az önce de gördük- fetih
diyor, Fethedeceğiz, her tarafı fethedeceğiz. Zaten, ben
düşünüyorum, altı yüz yıldır bu İstanbul fethedile
edile bir türlü fethedilemedi, her sene fethediliyor. Sadece İstanbul
fethedilmiyor ama arkadaşlar. Mesela, bir örnek vereyim size: Bizim
belediyelerimiz fethediliyor, biliyorsunuz. Bizim belediyelerimize kayyum
gönderildiği zaman gidip ilk bayrak asıyor ha, kapısına.
Fetihçi mantık. Başka örneklerini de birazdan vereceğim size.
Şimdi, bu mantık kendisini şöyle
gösteriyor, az önceki meseleye döneyim. Az önce dedik ya, Marx diyor: Kriz
dönemlerinde geçmişten ataların ruhları çağrılır,
yardıma gelsinler. Şimdi, Türkiye ekonomik olarak, finansal olarak
ciddi bir kriz içerisinde, bölgesel olarak son derece daralmış.
Bakmayın öyle iktidarın söylediğine, izole olmuş, nefes
alabilecek durumda değil; darphane ha bire para basıyor, o
paraların bir kısmını da balya balya Türkiyenin ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin terörist dediği Heyet
Tahrir el-Şama gönderiyor, İdlibde Türk lirası
kullanılıyor. Artık, bu kadar üslup izandan
çıkmış bir durum söz konusu kıymetli arkadaşlar.
Şimdi, bu kriz dönemlerini dedim ya soruyorlar
bana; niye sizce yaptınız? Benim görebildiğim kadarıyla Ayasofyanın
içi dışı ne olur, olmazın ötesinde Hükûmet bu Ayasofya
tartışmasına abanarak önümüzdeki dönemin ideolojik termlerini
oluşturmaya çalışıyor. 2011 seçimlerinde hatırlayacaksınız,
one minute idi. Şu an kimse diyor mu one minute var mı öyle bir
şey? Kimse demiyor. 2014 seçimlerinde ne vardı? Rabia vardı, her
tarafta Rabia işareti. Öyle görünüyor ki önümüzdeki dönemde de Ayasofya
üzerinden birtakım siyasi dizaynlar yapılacak. Bu, basitçe, oradaki
mimari yapının ne olacağıyla ilgili bir durum değil.
Acaba, toplumu bunun üzerinden ideolojik birtakım kamplara
ayırıp bunun üzerinden bir sinerji üretebilir miyiz? Yoksa sorarlar
adama Niye 2017de yapmıyorsunuz bunu? Niye 2012de, 2013te, 2015te
yapmıyorsunuz da bekliyorsunuz, 2020de yapıyorsunuz?
Şimdi, kıymetli arkadaşlar,
geçmişin isimlerini, kostümlerini alıp mevcut duruma uyarlamaya
çalışıyorlar ya
Şöyle tuhaf
Gülmeyin arkadaşlar,
bizimkiler bununla çok alay da ettiler. Bakın, buradaki bu geleneksel
elbiseler falan giymiş ya, bu şimdi Diyarbakıra kayyum atanan
bürokrat, bir yurt dışı seyahate gitmiş, bu geçmişin
kostümünü almış. Hatta ne diyorlardı? Bir dakika, az önce
yazmıştım, altın varakoğulları diye alay konusu
olmuş. Şurada, Cumhurbaşkanı, bu sarayın
açılışındaki o ilk görüntüler var ya
Bunlara gülmeyin
arkadaşlar. Bu nedir biliyor musunuz benim analizime göre? O kadar ucube
bir siyasal sistem ürettiler ki ancak ucube siyasal semboller üretebiliyorlar.
Yani Türk tipi başkanlık sistemi dedikleri hiçbir şeye benzemeyen,
dünya literatüründe olmayan
Pardon, her şeye benzeyen ama hiçbir
şeye benzemeyen bir sistem ürettiler ve bunun için de birtakım
sembolizmlere başvuruyorlar.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar,
Türkiye'de olan ne? Bakın, on dakikadır anlatmaya
çalıştığım bu fetihçi mantık, kurulan, kurulmakta
olan, sağlamlaştırılmaya çalışılan yeni
devletin resmî ideolojisi; fetihçilik, her tarafı fethedeceğiz.
Şimdi, burada şöyle bir durum var arkadaşlar: Bu, basitçe
Türkiyenin aklına gelen bir durum değil yani bahsettiğim bu
siyasi teknikleri dünyada kullanan başka kesimler de var. Türkiye'de
şu an oluşmakta olan durumu literatürde, siyaset biliminde, siyaset
sosyolojisinde ulusal güvenlik devleti olarak
kavramsallaştırıyorlar. Türkiye daha önce de bir ulusal güvenlik
devletiydi ama 2016 darbe girişiminden sonra kozmik odalarına
girilmiş bir ülke
Bu, şu demektir, devlet yönetenler bilir, ben çok
yönetmedim ama: Türkiye Cumhuriyeti devletinin kozmik odasına
girilmişse o devlet çökmüştür, çöktü, şimdi yeniden o devleti
bir fetihçi mantıkla organize etmeye çalışıyorlar. Nedir
bu? Ulusal güvenlik devleti ne demek? Bakın, bu, şu an
aldığım özellikler Türkiye örneğiyle ilgili değil.
Uluslararası literatürü biraz taradım Ulusal güvenlik devleti ne
demek? diye. Şimdi, ben size birkaç tane okuyacağım madde,
Türkiyenin buna ne kadar uyup uymadığına da artık kendiniz
karar verirsiniz. Bakın: Ulusal güvenlik devletlerinde
süreklileşmiş bir olağanüstü hâl hâli vardır. Türkiyede
iki yıl yaşandı. Olağanüstü hâli kaldırdık.
dediler ama bütün o kanun hükmünde kararnameleri yasa yaparak olağanüstü
hâli süreklileştirdiniz. Şu an sürekli bir olağanüstü hâldeyiz.
Ben bir milletvekili olarak Diyarbakırda kendi il binamın önünde
açıklama yapamıyorum, basın açıklaması. Sürekli
olağanüstü hâl
İki: Devletin zor aygıtlarının
siyasetteki varlığı artar. Nedir bu? Asker, polis; yetmedi,
burada bekçi yaptılar. Eskiden yasama, yürütme, yargı diye güçler
ayrılığı vardı. Şimdi, yargı o üç güçten
-yasama, yürütme, yargı- bir tanesi değil; yargı şu an
devletin zor aygıtı olmuş çünkü muhalifleri ezmek için
kullanılan bir aygıta dönüşmüş; artı, bir de
cezaevleri var. Yani cezaevi, mahkeme, polis, asker bir de bekçi; bunlar önem
kazanacak. Bugün gelen yasa da bununla ilgili bir durum.
Üç: Demokrasi ve seçimlere artan bir şekilde
şüpheyle bakma. Bakın, biz kazanıyoruz belediyeleri
Hayır, siz seçemezsiniz. diyor. Ya, biz kazandık yüzde 65le.
Hayır, Kürtlerin seçtiğini ben tanımam. Yerine kayyum
atayacağım. diyor, gerçekten bir de bunu atıyorsunuz; bak, bu!
Yüzde 65 oy almış Selçuk Mızraklıyı hapse
Seçim
önemli değil ki sizin nazarınızda. İstanbul seçimleri oldu,
İstanbul seçimlerini iptal ettiniz. Hangi gerekçeyle? Yalan gerekçelerle.
Sonra ne oldu? Tekrar kazanıldı. İstanbulu kaybetmenin,
Ankarayı kaybetmenin verdiği hırsla da şimdi, barolar
üzerinden başka bir savaşa giriyorsun. Baroları da işgal
edeceksiniz. O da fetih mantığının bir parçası çünkü
bileğinizin hakkıyla halkın önüne çıkıp
kazanamıyorsunuz. Ne yapacaksınız? Devletin zor
aygıtlarını kullanıp demokratik kurumları tek tek
fethedeceksiniz. Fetih sadece Libyada, Mısırda olmuyor; burada,
Kürtlere kayyumlar da bir fetih mantığıdır. Bana
sorarsanız, İstanbul Belediyesine yönelik durumlar da, barolara
yönelik durumlar da hepsi fetih mantığının sonucu çünkü
fetih mantığı, ulusal güvenlik devletinin resmî ideolojisi.
Devam ediyorum: Sermaye, bazı elitlerin elinde
merkezîleşir. Türkiyedeki durum.
Daha önemlisi var burada, arkadaşlar,
bakın, burasını iyi dinleyin: Devletin içte ve dışta
sinsi ve vahşi düşmanları vardır, bu düşmanları
yok etmek için her yol mubahtır. Mesela Esad gibi sinsi ve vahşi bir
adam var, Heyet Tahrir el-Şama ben silah da veririm, istihbarat da
veririm, Türk lirasını da veririm gibi ya da işte,
uluslararası hukuku çiğneyerek Libyaya her türlü silahı
gönderirim, gibi.
İçte dışta düşman bitmiyor,
maşallah yani hiçbir zaman da bitmedi zaten; ha, iç düşmanın
başında da biz geliyoruz sürekli, biliyorsunuz yani o yeri de kimseye
bırakmadık(!)
Devam ediyorum: Korkutma, terörize etmeyle halkın
demokratik bir şekilde soruları tartışmasını,
siyasete katılmasını sınırlar, engeller, topluma yalan
yanlış bilgiler ha bire, boca ederler. Yüzde 90 medya
desteğiniz var, her gün A Habere bakıyorum. Siz farkında
mısınız, mesela, bize oy veren insanların kaçı, kaç
tane uzaktan kumandayı kırmıştır o televizyonlara
fırlatarak? Resmen psikolojik savaş, yalan üstüne yalan.
Yaşlı amcalar var, yemin ediyorum yetmiş yaşında,
diyorum, durumunuz nasıl? Diyor ki: Vekilim, kumandayı
kırdım. Niye? Diyor: Yalanlarına dayanamıyorum. Goebbels
gibi
Politikaları gizli üretirler ve halkın
bilmediği zemin ve süreçlerde bunu yaparlar. Ben bir partinin
milletvekiliyim, beş yıldır buradayım, bir partinin Genel
Başkan Yardımcılığını yaptım, vallahi
billahi, Türkiyenin bu politikaları nerede yapılıyor
bilmiyorum; bilmiyorum ben, fukara halkım nereden bilsin?
Devamla: Bu yapılanları her zaman için
yüce amaçlar ve ulusal güvenlik için yaptığını söylerler.
Zaten dinlediğimiz başka bir şey yok beş yıldır
burada.
Son olarak Dinî kurumların da finansal,
ideolojik ve teolojik kaynaklarını ulusal güvenlik devletinin
hizmetine sunarlar. Bir Diyanetimiz var, böyle, maşallah, tamam
Bakın, bunların hiçbirisi Türkiyeyle
ilgili değil, ben uluslararası literatürden aldım. Artık
halkımız, siz, Türkiyenin bu ulusal güvenlik devletine ne kadar
uyduğuna karar versin.
Yalnız, siz belki çok fazla böyle
yaratıcı olduğunuzu düşünüyorsunuz ya, yerli, millî
Zannediyorsunuz ki bunu bir tek siz yapıyorsunuz. Ben size örnek vereyim:
Brezilyada Bolsonaro var mesela, aynen sizin
yaptığınızı yapıyor. Ulusal güvenlik devleti
diyorum ya, Amerikada Trump yapıyor şimdi bunu, İngilterede
Boris Johnson yapıyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Rusyada Putin yapıyor.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Macaristanda
Orban yapıyor, Hindistanda Modi yapıyor, Polonyada Duda, o
yapıyor. Dudanın partisinin adı da PIS biliyor musunuz,
gerçekten de çok pis bir parti, ismi de PIS. Ama ilginç, Hukuk ve Adalet
Partisi yani kısaltması PIS -yanlış yazmayın arkadaşlar,
elçilikle sorun yaşamayalım- diye bir parti, inanın bana,
Türkiye'deki söylemlerin yüzde 99unu kullanıyor ya, aklınız
hayaliniz durur. Onun için ben size biraz
karşılaştırmalı bakmanızı öneririm, o kadar
özgün, orijinal, yaratıcı bir tarafınız yok. Dünyada
yükselen milliyetçi sağın maalesef kötü bir kopyasını
üretiyorsunuz, biraz buranın kültürel ortamıyla uyumlu.
BAŞKAN Yanlış yazmayın. diye
Sayın Oluça mı söylediniz? Öyle anladı sanki.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Yok yok, onlar
anlamıyorlar, onlar biliyorlar.
BAŞKAN Sayın Oluç, Almanca
konuşuyor, o yüzden.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi,
kıymetli arkadaşlar, bakın, 1071 yılından bu yana
hikâye bu: Türklerin bu ülkeye bir türlü yerleşememe sorunu var ha, bir
türlü yerleşemediniz; ya, bin yıl oldu. Artık burası yani
burada yaşayan insanların yeri, her yıl tekrar tekrar fethetmeye
gerçekten gerek yok, inanın yani. Mesela, bir türlü insanlar
İstanbulun artık Türkiye'nin parçası olduğuna hâlâ inanamıyorlar.
Ya, İstanbul Türkiye'nin bir parçası, kimse bunun aksini iddia
etmiyor zaten.
Şimdi, bu fetih mantığı üzerine
gittim arkadaşlar biraz. Burada yapmaya
çalıştığım, Türkiye'nin hem içeride hem
dışarıdaki politikasının biraz arka planına,
biraz ideolojik terimlerine bakmaya çalıştım. Şu memlekete
bir yerleşseniz biz de bir rahat edeceğiz. Yani bin yıldır,
hatta iki bin, üç bin yıldır dedelerimiz hep burada
yaşamış ama kendi ülkemizde bile neredeyse misafir statüsü
göreceğiz, o kadar yani çünkü herkes yerleşmeye
çalışıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen ne demek istiyorsun?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Türkiye, burada
yaşayan, şu sınırlar içerisinde yaşayan herkesin
ülkesi, bizim de ülkemiz; misafiri değiliz, çok daha eskiyiz. Siz önce,
biz önce
Böyle bir yer değil Anadolu. O kadar çok fazla insan gelmiş
ki buraya; İskenderi gelmiş, Moğolları gelmiş,
Türkleri gelmiş, Kürtler burada, Ermeniler gelmiş, diğerleri
gelmiş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bak, bak, bak sen! Dilinin
altındakini çıkar bakalım sen.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Yok, ben ne
söylersem çok düz söylerim. Beni tanımış olmanız
lazım. Beş yıldır buradayım, sözümü çok ölçer biçer,
çok dümdük söylerim; böyle yüzüne yüzüne. Ben hiç öyle sağa sola
getirmem.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Burası
Osmanlı bakiyesi bir ülkedir yani değişik kültürlerin,
halkların, kimliklerin, dillerin olduğu bir ülkedir. Benim
görebildiğim kadarıyla Türkiyede -ilginç bir şeydir-
ittihatçılık Osmanlıcılığa karşı
çıkar biliyorsunuz, tarihsel olarak- ikisini yapıştırmak
çok anakronik olur çünkü Osmanlıcılık -az önce söylediğim
gibi- daha geniş bir siyasal ve kültürel ufka sahipken ittihatçılar,
dar anlamda, hani milliyetçilik dayatmışlardır. 2016
yılından bu yana Türkiyede Neoosmanlıcılık ile
ittihatçılık böyle yan yana gelmiş, iç içe geçmiş, tuhaf
bir melez ideolojik durum ortaya çıkmıştır. Dört
yıldır bu ülkeye yaptığınız, içerideki,
dışarıdaki fetihlerin sonucu ortadadır. Lütfen, şu
fetih hülyasından bir uyanın. Fethedilecek bir yer yok Türkiyenin
içerisinde, buna inanın. Bu konuda size garanti veririz. Orta
Doğudaki halklarla da Türkiye, ilişkilerini yapıcı,
barışçıl bir şekilde yeniden dizayn edebilir. Suriye ve
Libyadaki bu savaşların faturası Trump gittikten sonra o kadar
büyük olacak ki, bakalım kim altta kalacak, kim üstte kalacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bitiriyorum
Başkan.
Amerika ve Avrupa o alandan çekilirken bu bölgenin
jandarmalığının taşeronluğunu Türkiyeye
bırakarak bu İslam coğrafyası içerisindeki çelişkileri
daraltmaya çalışıyor. Dertleri ne Türkiyedir ne Kürtlerdir;
Rusların bölgesel hâkimiyetini sınırlandırmaya
çalışıyorlar. Suriyede ve Libyada mesele çok çok daha
büyüktür; basit, fetih ideolojileriyle açıklanabilecek, karşı
durulabilecek bir durum değildir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, sayın konuşmacı
fetihçilikle, fetih kavramıyla başladı, fetih kavramıyla
bitirdi. Şimdi, belli ki sayın konuşmacı Ayasofyanın
cami olarak ibadete açılma kararından fevkalade rahatsız. Bu rahatsızlık, İstanbulun fethinden
rahatsızlığa kadar götürür insanı; bu çıkıyor.
Şimdi, Karl
Marxa kadar gitmeye gerek yok. Bütün referansları, işte,
uluslararası kaynaklar olarak ifade ettiği -elbette, kendi referans
aldığı kaynaklardır- o kaynaklara da bir şey demeyiz
fakat ben kendisine bir kaynak salık vermek istiyorum. Yine, işte,
Karl Marxtan ve sair... İşte Karl Marx 18inci bölümde şunu
demiş. filan demeye gerek yok. Türkiyenin en önemli Marksist, komünist
aydınlarından birisi de Doktor Hikmet Kıvılcımlıdır.
Kendisinin Fetih ve Medeniyet isimli fevkalade bilimsel, çözümleyici bir
makalesi vardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Bunu ben aslında bütün milletvekili arkadaşlarımıza da
salık veririm. Fethin hangi kavramda
kullanıldığını, İstanbulun fethinin ne anlama
geldiğini; bunun bir işgal, zapt etmenin ötesinde, İstanbulun
fethinin bir medeni hamle olduğunu ve Ayasofyanın da bu
İstanbulun fethi ve açma üzerine, bu medeni hamle üzerine bir manası
olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla, Karl Marxa gitmeye
gerek yok, Marksist Hikmet Kıvılcımlı bunun âlâ
yorumlarını da yapmıştır. 1071den beri Türklerin
yerleşememe sorunu. lafı da bize göre de lafügüzaftır.
Başka sıkıntıları olduğu
anlaşılıyor değerli konuşmacının.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Ama illa da bir
Marksisti mutlak surette referans almak da gerekmiyor tabii ki.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Vereceğim Sayın Oluç da önce Sayın Özkanın bir talebi var,
sırayla size vereceğim.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Başkan, direkt sataşma olduğu için...
BAŞKAN
Biliyorum Hişyar Bey.
Buyurun.
36.-
Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hatip kürsüden
yaptığı konuşmada dünya literatüründen örnekler vererek
bazı çıkarımlar yaptı ve bunlarla ilgili de Bunların
hiçbirisi Türkiyeyle ilgili değil, uluslararası literatür. dedi.
Türkiyeyle ilgisi yoksa konuştuklarının, cevaba, herhangi bir şey
söylemeye gerek yok.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Siz
ilgisini kurun, sizler yapın yani.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
fetih dediğimiz zaman, hamdolsun, bizim şanlı tarihimizde,
şöyle bir baktığınızda, 20nci yüzyılda ve
21inci yüzyılda yayımlanan uluslararası insan hakları
bildirgelerini, belgelerini şöyle bir taradığınızda,
yayımlanan bildirgelerin haddi hesabı yoktur; sayısız,
onlarca, yüzlerce ve her hafta, her gün yeni bir insan hakları bildirgesi,
Batı aklıyla, Batı kafasıyla yazılan ancak aslında
emperyalist hedefleri nasıl daha çok perçinleriz diye
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Nasıl mı? Ya, Allahtan korkun!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
müsaade ederseniz, sizin şu anda kürsüden yaptığınız
konuşmayı, bunları maalesef Türkiyede Tanzimattan beri biz
duyarız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) O kadar
yaşlı değilsiniz Cahit Bey.
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
yeniymiş gibi
Tuğla gibi kitapları okuyup okuyup gelin, tamam ama biz bunları
yüz elli yıldan beri duyuyoruz ve maalesef bu ekilen fitne
tohumlarıyla, özellikle bizim gönül coğrafyası diye ifade
ettiğimiz, yüreğimizin, gönlümüzün bir aktığı,
halkların, milletlerin olduğu coğrafyaya
baktığımızda, bu insan hakları bildirgeleri
yayımlandıkça bizim coğrafyamız kan ve gözyaşına
boğuldu. Kürtüyle Türküyle, Arapıyla Çerkeziyle, Balkanlardan
Orta Doğuya, Afrikaya kadar her yer kan ve gözyaşına
boğuldu oysaki fütuhat dediğimiz hadise -hiç gocunmanıza gerek
yok- sadece bir coğrafyanın kontrolü değil, orada kalplere,
gönüllere girerek bizim medeniyetimizin hoşgörüsünü, farklı inanç ve
düşüncelere saygısını, birlikte yaşama kültürünü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Farklı inanç ve
düşüncelere saygıyı oralarda görmüşüzdür. Onun için,
hamdolsun, Osmanlı bakiyesi coğrafyada bugün emperyalistler -bu da
çok önemli- diyorlar ya: Petrol kuyularını kontrol altına aldık.
Dertleri acaba özgürlük mü, insan hakları mı?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) E, siz bir Rusyadasınız, bir
Amerikadasınız, gitmeyin o zaman.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Müsaade ederseniz,
şu cümlenin de kayda geçmesi gerekiyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özkan, son cümlenizi alayım.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bir ayağınız Rusyada, bir
ayağınız Washingtonda.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Özellikle Tahrir
el-Şama, muhtemelen referans olması için bir yerlere mektup
atılıyordur, Türk parası gönderildiği ve bu terör örgütünün
desteklendiği imasına kürsüde iki kez giriş yaptı,
bıraktı. Bakınız, biz bunları kabul etmiyoruz. Bizim
paramız küresel konvansiyonel anlamda tedavülü olan, ikili
anlaşmalarla karşılıklı ticaretlerde
kullandığımız paradır; onun eline geçer, bunun eline
geçer. Eğer vermeniz gereken bir cevap varsa siz gidin terör örgütlerine
binlerce tır silahı gönderip de arkasından tweet atıp
Petrol kuyularını kontrole aldık. diyenlere bir cevap verin.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım artık,
lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Emperyalizme eğer
karşı duruyorsanız; sosyalist bir dünya görüşüne,
eşit, adil paylaşıma inanıyorsanız öncelikle buralara
gerekli cevabı vermeniz gerektiğini düşünüyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Başkanım, sataşmalar oldu, çoklu sataşmalar oldu.
BAŞKAN Sayın Özsoy, kaba,
yaralayıcı bir söz yok, size sataşma yok. Ben size yerinizden
söz vereceğim ama önce Sayın Oluça söz vereceğim.
Sayın Oluç, buyurun.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Başkan, bir dakika, lütfen
BAŞKAN Müsaade edin, Sayın Oluça söz
verdim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Açıklasın ama kendisi.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Başkanım, bir saniye, derdimi bir anlatayım.
BAŞKAN Derdinizi dinleyeyim ben.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
İstanbulun fethinden hoşlanmamış. dedi mesela, açık
sataşma; biri bu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Rahatsız olmuş.
dedim.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Rahatsız olmuş. dedi.
BAŞKAN E, herkes farklı bir şey
anladı konuşmanızdan, önemli değil. Ben
arkadaşlarımızın dediklerinden farklı bir şey
okudum o konuşmada ama bu bir sataşma değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ama siz onu anlıyorsunuz.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Başkanım, bunun, söz hakkı vermemenin adil bir şey
olduğunu düşünüyor musunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz de kürsüden
isteyebilirdik.
BAŞKAN Vermeyeceğim. demedim ki, ben
İki dakika müsaade edin, yerinize oturun da siz değil, ben yöneteyim
burayı. diyorum. Önce Sayın Oluçun söz hakkı. Siz de adil
davranın bu konuda.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Başkan,
taraflı davranmayın lütfen.
BAŞKAN Sayın Toğrul, benim hiç
taraflı davrandığımı gördünüz mü siz?
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Tövbe,
tövbe!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama yönetirken bu
kadar müdahale etmeyin, bir tarafın temsilcisi gibi davranmayın.
BAŞKAN Sayın Toğrul, müsaade edin.
Sayın Oluç, buyurun.
37.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, birkaç konuya değinmek
istiyorum. Önce, Sayın Erkan Akçayın söylediklerine dair bir
şey söyleyeceğim.
Evet, gerçekten, Doktor Hikmet
Kıvılcımlı Türkiye tarihi açısından çok
değerli bir kişidir, birçoğumuz onun kitaplarını
okumuşuzdur, öğrenmişizdir fakat Doktor Hikmet Kıvılcımlı
da Marxı okumuştur Sayın Akçay. Dolayısıyla hatibimiz
Marxtan örnek verirken yani demek istedi ki: Yüz seksen yıl evvel
yazılmış olanları siz bugün yapıyorsunuz, kendiniz
icat ettiğinizi zannetmeyin. Bunu zamanında Napolyon da
yapmış sizin yaptıklarınızı. Dolayısıyla,
hani tarihsel olarak biraz daha geriye gitti. Bir, onu söylemiş
olayım.
İkincisi: Şimdi, İstanbulun fethiyle
ilgili bizim ne sorunumuz olacak? Ben mesela doğma büyüme
İstanbulluyum. Vallahi hepinizden daha fazla İstanbulluyum o anlamda.
Şunu da söyleyeyim: Hani İstanbuldan
hiçbir rahatsızlığımız yok, tam tersine çok memnunuz
ve İstanbulda mesela bizim 1,5 milyona yakın oyumuz vardır.
İstanbulda yaşayan Kürt vatandaşların sayısı
-bizim tahminlerimiz çerçevesinde- 4 milyona yaklaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sizi kastetmedim ben,
beyefendiyi kastettim.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla yani İstanbulu size bırakmayız. (HDP
sıralarından alkışlar) İstanbulu size bırakmayız.
İstanbul da bizimdir, İzmir de bizimdir, Antalya da bizimdir, Bursa
da Kocaeli de aynen Diyarbakır, Şırnak, Siirt, Vanın bizim
olduğu gibi. Yani ne kadar sizinse
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hepimizin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Evet, ne kadar
sizinse bizimdir de. Kimse
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hepimizin mi, bizim mi?
Hepimizin mi?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet,
hepimizin, işte, onu söylüyorum. Dolayısıyla
bırakmayız kolay kolay İstanbulu hiçbir yere.
Şimdi, sonuncusu: Cahit Bey, siz bilmiyor
musunuz, ben hayret ediyorum. Ya, Ayasofyada yirmi beş senedir ezan
okunuyor, yirmi beş senedir ve namaz kılınıyor. Yani, sanki
yeni bir şey oldu. Öyle bir şey yok.
Şimdi, alınan Danıştay
kararı bir statü kararıdır, statü. Bu, ibadet kararı değildir.
Siz, şimdi, statü kararını ibadet kararı gibi
anlatıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Halbuki tekrar
söylüyorum- yirmi beş yıldır Ayasofyada ezan okunuyor ve namaz
kılınıyor. Yani statü, bir ibadet değil bir siyaset
konusudur. Siz siyaset yapıyorsunuz. Bizim eleştirdiğimiz,
Ayasofyada ibadet yapılıyor mu yapılmıyor mu değil,
bu konuyu sizin siyasi istismar konusu hâline getirmenizdir. Bunu
tartışıyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kaç kere
kıldınız Ayasofyada namaz? Ben kılamadım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Dolayısıyla ibadet için tüm yeryüzü mescittir efendim, tüm yeryüzü.
(HDP sıralarından alkışlar) İbadet konusu böyle bir
konudur. Şimdi, bunu söylemiş olalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ben gelip
kılamadım, bulamadım orayı.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
Toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bitiriyorum
Sayın Başkan, bitiriyorum.
Bakın -adını vermeyeyim
şirketin- hepinizin bildiği bir kamuoyu araştırma şirketi
Ayasofyanın ibadete açılmasıyla ilgili araştırma
yaptı geçtiğimiz haftalarda, katılımcılara
sormuş: Neden şimdi gündeme getiriliyor, bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz. diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet efendim.
Katılımcıların yüzde 44ü
Ekonomik krizin konuşulmaması için gündem değiştirmek.
diye yorumlamış. Saygın bir kamuoyu araştırma
şirketinden bahsediyorum.
EROL KAVUNCU (Çorum) Öyle bir şey yok!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Daha ilginç bir
şey daha söyleyeceğim, hani sizin çok sevdiğiniz Z
kuşağı var ya Oy moy yok. diyen Z kuşağı, o Z
kuşağı da, 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 73ü, bu
konunun ekonomik krizin konuşulmaması için bir gündem
değiştirme hamlesi olduğunu söylemiş. Bizim
tartıştığımız mesele budur; yoksa
Ayasofyanın bütün farklı kültürlerin, inançların ortak evi
olması, ortak ibadet mekânı olması, çok tarihsel, çok önemli,
çok kültürel bir yer olması asla tartışma konumuz değildir,
bunu tartışmıyoruz. Bunu, sizin siyasi olarak, bir araç olarak
kullanmanızı ve istismar etmenizi tartışıyoruz; budur
konu.(HDP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Açmayalım mı
o zaman, açmayalım mı?
BAŞKAN Sayın Özsoy, buyurun kürsüye.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim soru
soruyor, cevap verdim aslında ama
BAŞKAN Ben aldım cevapların
hepsini, sorun yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani, yirmi
beş yıldır ezan okunuyor, namaz kılınıyor. Siz
bilmiyorsunuz bunu, bilmiyorsunuz! Ben İstanbullu olduğum için
biliyorum ama siz bilmiyorsunuz. Yani, bırakın şimdi bunu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İstismar
olmasın diye açtık.
EROL KAVUNCU (Çorum) Doğru değil,
Ayasofyada namaz kılınmıyor.
BAŞKAN Sayın Kavuncu, lütfen
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Saruhan
Hocam, tamam.
Arkadaşlar, bakın, Saruhan Bey de söyledi,
ben de söyledim, bizim burada meselemiz
Bakın, ben başta da
söyledim, ben çok dikkatli konuşurum biliyorsunuz. Ayasofya ne oluyor? O
mimari yapı şöyle oldu, böyle oldu
Bütün dünden gördüğümüz
Ben bunu açıkça söyledim, dedim ki: Bu mesele siyasi bir araç olarak
kullanılıyor, biz böyle düşünüyoruz; diyebilirsiniz ki
Hayır, böyle... Ben hatta şunu da söyledim, dedim ki: Ayasofya,
Türk sağı için son derece önemli, sembolik bir tarihi olan da
durumdur. Türk sağı içerisinde
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Müslümanlar
için!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Siz yoktunuz
burada, müsaade edin.
BAŞKAN Sayın Kılıç, müsaade
edin. İmran Bey, hoş geldiniz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Hoş
geldiniz, az önce konuştum, siz yoktunuz.
Hem Türk milliyetçileri için hem Türk İslamcıları,
Müslümanlar için önemlidir -ya, İslamcı, Müslüman nasıl
tarifliyorsanız- tamam, bunun için önemlidir. Fakat bizim şu an
konuştuğumuz bu değil. Ben diyorum ki: Madem sizin için o kadar
önemliyse on sekiz yıldır neredesiniz siz ya? 2020de aklınıza
geldi. Cepte metelik kalmamış, bölgesel ve ekonomik olarak
yalnızlaşmışsınız, bu defa buna
sarılıyorsunuz.
Bakın, ben hazırlanarak geldim, burada
yapmaya çalıştığımı şöyle
değerlendirin; birtakım tarihsel referanslar verdim, birtakım
görsel malzemeler kullandım ki belki bir tartışmanın zemini
açılır. Almak isterseniz alırsınız, almak istemezseniz
yolunuza devam edersiniz, kolunuzdan tutup çekecek hâlimiz yok, en fazla
söyleyeceğiz.
Yalnız son bir şey, o ulusal güvenlik
devletinin özelliklerini toparlayıp, buraya getirip huzurunuzda
paylaştığım zaman, ben, Türkiyeyle arasındaki
benzerliklerini tıpatıp gördüm. Fakat ben, gerçekten Türkiye
örneği üzerinden onları yazmadım; internete girin, araştırın,
bazı kitapları indirin, göreceksiniz. Yani dünyada son on-on beş
yıldır iyice revaçta olan ulusal güvenlik devleti özelliklerini
size anlattım. Kötü bir replikasını yapıyorsunuz, hepsi bu.
(HDP sıralarından alkışlar)
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Ali Çelebi, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifine baktığımızda,
stratejik seviyedeki bazı hataların taktik düzenlemelerle tedavi
edilmeye çalışıldığını görüyoruz.
Düşünün ki bir insan Covid olmuş -aramızda doktorlarımız
da var- ateşi çıkmış, ateş düşürücü veriyorsunuz;
burada, tekliflerde yapılan bu aslında. Yani yapısal sorunlara
taktik seviyede cevaplar verilmeye çalışılmış ama
işe yaramaz. Nedir o yapısal sorunlar? Önce onlara bir
değinmemiz gerekiyor.
1) Ordunun birlik ve bütünlüğü şu an
bozulmuş durumda. Kuvvetler ve Genelkurmay ayrı ayrı Millî
Savunma Bakanlığına bağlanmış durumda. Ne demek
bu? Geçen de söylemiştim ama Yalan söylüyorsun. diye nidalar
atılmıştı. Hayır, öyle değil. Düşünün ki bir
bakan, bakan yardımcılarıyla eşit seviyede
Cumhurbaşkanlığına bağlanmış; böyle bir
şey olabilir mi? İşte oluyor, askeriyede olan şey bu.
Genelkurmay, Millî Savunma Bakanlığına bağlı
olmalı; Kuvvetler de Genelkurmaya bağlı olmalı; olması
gereken bu. Diyeceksiniz ki: 15 Temmuzda bir darbe girişimi
yaşadık, o nedenle öyle yapmıştık. Tamam, artık
kaç sene geçti üzerinden, dört sene geçti; bunun eski, düzgün hâline
getirilmesi gerekir; emin olun, müşterek harekâtlarda zorluk
yaşarız. Genelkurmay neden kurulmuş, geçmişte, tarihsel
süreçte böyle bir kurum neden ortaya çıkmış, bunu
incelediğinizde Genelkurmayın önemini göreceksiniz değerli
milletvekilleri.
2) Yargı sistemi: Maddelere
baktığımızda, disiplin kurulu yetkilerinin disiplin
amirlerine verildiğini görüyoruz. Ben buradan asker olarak şunu
çıkarıyorum: Demek ki orduda bir disiplin zafiyeti var. Sebebi ne? E,
askerî mahkemeler kapatıldı. Dolayısıyla, aslında
askerî mahkemelerin ve disiplin mahkemelerinin
kaldırılmasının sonuçlarını yaşıyoruz
şu an. Askerî mahkemeler korunmalıydı. Askerî Yargıtay,
Yargıtayın; Askerî Yüksek İdare Mahkemesi de
Danıştayın içerisinde bir daireye dönüştürülmeliydi. Bu
konunun anayasal boyutlarını zaten İbrahim Kaboğlu Hocam
sizlere ilgili maddede anlatacaktır.
3) Ordunun eğitim sistemi bozulmuş
durumda. Harp Akademileri, teşkilatı bozulmadan Millî Savunma
Üniversitesine bağlanmalıydı, harp okulları da Kuvvetlere
bağlı kalmalıydı; eğitim sistemini onlar dizayn
etmeliydi. Bunlar yapılmalıdır, aynı zamanda askerî liseler
tekrar açılmalıdır.
4) Ordunun sağlık sistemi bozulmuş
durumda. Bununla ilgili de maddeler var. Aslında, en başından
itibaren, askerî hastanelerin Sağlık Bakanlığına devri
yanlış olmuştur. Süper güçlere bakıyorsunuz, askerî
hastaneler vardır ve Millî Savunma Bakanlığına
bağlıdır, bu şekilde yürütürler. Kritik önemdekiler tekrar
açılmalı, bunlar Millî Savunma Bakanlığına
devredilmelidir. Bunlarla ilgili de Millî Savunma Komisyonu Üyemiz Doktor
Bayram Hocamız sizlere ilgili maddede ciddi bilgiler verecektir.
5) Atama sistemi şu an bozulmuş durumda
çünkü Yüksek Askerî Şûra ilgili ilgisiz sivillerle doldurulmuş durumda.
Siyasi müdahaleye açık, millî ordu yerine parti ordusu kurabilecek bir
YAŞ yapısı şu an mevcut; bunun değiştirilmesi
gerekir. Millî Güvenlik Kurulu da ülkenin ihtiyaçlarına göre yeniden
düzenlenmelidir.
6) Liyakat sistemi: Atama ve terfi sistemi komple
yeniden düzenlendi 15 Temmuzdan sonra. Rütbelerde bekleme, emeklilik süreleri
değiştirildi. Öğrenci, muvazzaf alımlarında
komisyonlarda usulsüzlükler ve yandaş
kayırmacılığı göze çarpıyor. Liyakat merkezli bir
yapı kurulması esastır.
7) Askerlik Yasasıyla, ordunun vazifede
devamlılık ilkesi sekteye uğramıştır çünkü yüzde
70 olan yükümlü er ve erbaş oranı daha da düşmüştür.
Süresi, sınırları, sonuçları belli olmayan geçici bir
güvenlik zafiyeti yaşanabilir. Altı aylık askerlikte de zaten
harbe hazır seviyede olacak şekilde yeterli eğitim
verilememektedir; konu tekrar ele alınmalıdır.
8) Kumpas davalarında yaşanan tahribat
-ben de oralardaydım- bu, 15 Temmuz darbesinden sonra üst seviyeye
çıktı. Yani hâlâ kumpas davalarında yargılananlardan resmî
özür dilenmedi. E FETÖyle mücadele ediyoruz. diyorsunuz. Ya, şimdi, Ali
Tatar, Cem Çakmak; bunların ailesinden özür dilenmeyecek mi, bunlar
şehit yapılmayacak mı, bunlara terör saldırısı
yapılmadı mı? (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
9) Bakın ilginç bir şey söyleyeceğim;
15 Temmuz davalarında hiçbir eyleme karışmadığı
sabit olan askerî öğrenciler, uzman erbaşlar, astsubaylar, subaylar,
FETÖ üyesi olmadığı hâlde, FETÖcülerle aynı şekilde
müebbet hapis cezası almış durumdalar. Yani FETÖyle mücadele
açısından bunlar da önemli. FETÖye malzeme vermemek lazım,
masumları buradan ayıklamak lazım. FETÖ öyle iğrenç bir
teşkilat ki, öyle bir zombi teşkilatı ki, emin olun 15 Temmuz
gecesi bile bir kumpası var onların. İçişleri
Bakanlığına sorun O gece onlardan çıkmayan, daha sonra
ankesörle tespit edilen kaç kişi var? deyin, o gün yakalananların 2
katı en az. Katılmadılar, başkalarını öne sürmeye
çalıştılar. Dolayısıyla oradaki masumları
ayıklamazsanız, onlar bunu istismar etmeye devam edeceklerdir,
onları ayıklamamız şart; FETÖyle mücadelenin birinci
şartı budur.
10) Askerî fabrikalar gibi stratejik tesislerin
özelleştirme politikası terk edilmelidir. Tank Palet
Fabrikasıyla ilgili de maddeler var; 13üncü ve 14üncü maddeler.
Arkadaşlarımız onunla ilgili konuşacaklardır.
11) Türkiye son on yıldır FETÖ, PKK,
IŞİD odaklı terör, göç ve iç güvenlik sorunlarının
yanında aynı zamanda ekonomik bir darboğazdan da geçiyor. Bu,
savunma sanayi projelerine de yansıyabilir; bu, kaçınılmaz bir
şey. Ancak, modernizasyon ve idame projelerinde Deniz Kuvvetlerine,
özellikle Doğu Akdeniz harekât alanında ateş ve manevra gücü
kaybına neden olacak durumlara asla düşmeden, destek verilmesi
gerekir. Mavi vatan, Misakımillînin denizlerdeki karşılığıdır.
Bu, çok önemlidir; ana vatan Türkiye, yavru vatan Kıbrıs, mavi vatan
denizlerimiz ve bunların semaları bir bütündür, asla parçalanamaz.
Dolayısıyla, savunma sanayisinde de
buralara dikkatli bir şekilde destek vermek gerekir.
12) Kahraman ve fedakâr Silahlı Kuvvetler
personelinin özlük haklarında iyileştirmeler yapmamız gerekiyor.
Birçok konu bekleniyordu, bunlar buraya gelmedi -söz verilmiş
olmasına rağmen- onları size arz edeceğim birazdan.
Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
afetlerde daha etkin görev alması sağlanmalıdır. Bedelliyle
ilgili, söylemiştik, uzaktan eğitim boyutu vardı, afetlerde de
görev almasıyla ilgili önergeler vermiştik. Askerlik yasasında
bununla ilgili olumlu gelişmeler oldu ama sonu gelmedi. Olası bir
deprem, sel felaketinde ordunun vazifesi gerçekten önemli olacaktır.
Bununla ilgili çalışma yapılmalıdır.
Şimdi, beklenen özlük hakları neydi, ne
geldi, onlardan bahsetmek istiyorum. Sözleşmeli er,
erbaşlarımız; 20 bin kişiye yakın bunlar; refakat izni
yok, mehil izni yok, yol harcırahı imkânı yok, bunlar en temel
şeyler. Yükümlü erlerden ayıracak rütbe işaretleri yok. 2018de
Türk Silahlı Kuvvetlerine 400 lira iyileştirme zammı
yapıldı, bunlar dışarıda bırakıldılar.
Hâlbuki en önde savaşan kardeşlerimiz bunlar. Hava değişimi
ve istirahat: Üç ay alsa sözleşmesi feshediliyor, onu altı aya filan
çıkarmak gerekir. 3600 ek gösterge yok, en önde çarpışan,
ordunun aslında en çok şehit verdiği kardeşlerimiz.
Bedelsiz zati tabanca verilmiyor. Sadece aile yardımı gelmiş
burada, bu güzel -o konuda benim de teklifim vardı- gelmesi güzel. Çocuk
yardımı alabilme, askeri geçim indirimi verilmesi gerekir.
Yedi yıl kışlada iskân yerine, biz,
Genelkurmayın belirleyeceği birliklerde eve gidebilmelerine olanak
sağlanmasını istemiştik, onunla ilgili bir
değişiklik geldi; artık eve gidebilecekler ama
Kışlada iskân edilir. hükmü aynen geçerli olduğu için
Uygulamada bazı sorunlar yaşanır mı yaşanmaz
mı? diye bir endişe var, Komisyonumuz bununla ilgili
ayrıntılı bilgi verirse sevineceğiz.
Derece, kademe, emeklilik, kıdem tazminatı
hakları yok. Şehit yakınları ve gazilere verilen kira
yardımından sözleşmeli er, erbaş aileleri
yararlanamıyor yani şehit olsalar bile yararlanamıyorlar. Uzman
çavuş ve astsubay alımlarında öncelik verilmesini
istemiştik daha önce de, burada ek sınav hakkı verilmesi olumlu
bir gelişme. Şehit olsalar yakınlarına verilecek maaş
hâlihazırda farklı. Dolayısıyla, bu farkın ortadan
kaldırılması gerekir.
Şimdi uzman erbaşlara gelelim. Bu
kardeşlerimiz de ciddi bir kitledir. İlk başta, kadrolu muvazzaf
statüye geçme talepleri var; yıllardır söyleniyor, umut veriliyor ama
bir türlü bu kadroya geçirilmeleri sağlanamadı; ilk talepleri bu.
6000 sayılı Kanun mağdurları; bu da çok can yakan bir
meseledir, Komisyonda söz verilmişti. Yirmi-yirmi beş yıl uzman
çavuş olarak görev yapıyorlar, yaş haddi nedeniyle mağdur
olmasın diye Sivil memur olarak devam ettirilir. deniyor, daha sonra
sivil memur olarak emekli ediliyorlar, en düşük sivil memur statüsünden.
Uzman çavuş haklarını alamıyorlar yani yirmi-yirmi beş
yıl uzman çavuşluk yapıyor, iki ay sivil memurluk yapıyor
ama uzman haklarını alamıyor. Çok öncelikli bir konu, bunun
burada olması gerekiyordu, buna ek madde ihdas edilmesi bana göre
şarttır.
3600 ek gösterge yine onlarda da yok; bedelsiz zati
tabanca yine yok; yine, hava değişimi istirahat süreleri, üç ay
alırlarsa sözleşmeleri feshediliyor. Kadro görevleri
dışında iş yapmak istemiyorlar, kadroda neyse o. Astsubay
alımlarında öncelik verilmesini istiyorlardı, bu yasada ek giriş
hakkı verilmiş; olumlu bir gelişme ama yeterli değil.
Doğu tayin süreleri adil bir şekilde düzenlensin. diyorlar.
Şimdi, gidiyor, Hakkâride görev yapıyor, diyelim ki tayini Edirneye
çıkıyor ama Edirnedeki birlik doğuda. Dolayısıyla,
sürekli orada kalıyor aslında. Bu adil bir şekilde düzenlenmeli.
Rütbe işaretleriyle ilgili problemleri var, orduevlerine girmek
istiyorlar. Bu sağlanamaz. diyorsanız yeni uzman erbaş
orduevlerinin açılması gerekir.
Şimdi, astsubaylarımıza verilen
sözler vardı. Bakın, yıllardır onlar da oyalanmış
durumdalar. Sayın Komisyon Başkanımız İsmet
Yılmazın da bir sözü var 2013te, şöyle söylüyor:
Astsubaylardan lisans mezunlarının 8/1den, önlisans
memurlarının 9/2den göreve başlatılması
çalışmalarıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. 2013
Sayın Bakanım, yani yedi yıl geçmiş, çalışmalar
bitmemiş.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Daha ediyor, ediyor.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Bunun
bitirilmesi gerekir.
Sayın Davutoğlu 2015te şöyle
söylüyor: Emekli astsubayların makam ve görev tazminatlarıyla ilgili
sorunları çözüyoruz. 2015. Sayın Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan 2018de şunu söylemiş, Astsubaylara müjde vermek
isterim ile başlayıp Hayırlı olsun. diye bitirdiği
konuşmada Göreve başlangıç derecelerini çözüyoruz. demiş
kendisi, 8 Haziran 2018. İki sene geçmiş hâlâ çözüm yok maalesef.
Yine, 17 Ocak 2020de şöyle söylemiş: CHP
gibi vaat yağmuruna tutup seçim sonrası unutanlardan olmadık.
demiş. Halbuki daha önce söyledikleriyle ilgili sözler
tutulmamış durumda.
Yani astsubaylarımıza görev tazminatı
verilmesi gerekir. Görev tazminatı verildiğinde emekli
maaşları da artacak, uygun bir seviyeye gelecek. Kademe-derece
sorunlarının çözülmesi gerekir. Kıdemli başçavuşlara
makam tazminatının verilmesi gerekir.
Sözleşmeli subay-astsubaylar, bunlarda da
şöyle bir durum var: Subaylarda, 5 bin kişi on senelerini
dolduruyorlar, şu an yüzbaşı seviyesinde olanlar var;
astsubaylarda da 2003ten beri yüksek bir yere geldiler. On senemizi
doldurduğumuzda doğrudan kadroya alım istiyoruz. diyorlar.
Normal subaylar gibi, sözleşmeli subaylar, subaylar ne yaparsa aynı
görevi yapıyorlar, aynı sınavlara giriyorlar, aynı testlere
giriyorlar ama subaylığa geçmek istediklerinde, muvazzaf
subaylığa geçmek istediklerinde tekrar sınava sokuluyorlar. Zaten
her sene sınav oluyorlar, sistemde bunların notları var, sistemi
açın, ona göre, sicil notu iyiyse, terörle, şununla bununla
bağlantısı yoksa doğrudan bunları muvazzaf subay
yapın, mantıklı olan bu veya astsubay yapın,
sözleşmeli astsubaylarımızı. Burada getirilen, neyse, ek
sınav hakkı veriliyor. Sınava girmesine gerek yok zaten
olmuşlar kısım amiri, bölük komutanı; sınava gerek
olmadığını değerlendiriyoruz, bununla ilgili de
teklifimiz vardı.
Binbaşılarımız, bakın, yani
bu binbaşılarımızın sorunları da 6000
sayılı Kanun mağdurları gibi sıkıntılı
aslında. Öyle bilgiler geliyor ki, figüranlık yapan var
aralarında, çaycılık yapanlar olduğunu duyuyoruz çünkü
emekli maaşları çok düşük. Binbaşı, yarbay, albay,
bunlar üstsubay. Yarbay ve albay makam tazminatı alıyor,
binbaşı niye almıyor? Almadığı için
maaşı düşük kalıyor.
Bakın, uzman çavuş emeklisi 3.259 TL
alıyor, binbaşı 3150 TL alıyor, daha düşük. Hani
hiyerarşi? Bakın, askerî öğrencilerle ilgili harçlık
teklifi geldi, birinci ile ikinci sınıf arasında bile fark var;
hiyerarşi gözetilmiş ama binbaşı ile diğerleri
arasında gözetilmemiş. Buna da ek madde ihdas edersek çok yerinde
olacağını değerlendiriyorum. Çünkü Sayın Bakanın
da Komisyonda sözü var; 6000 sayılı Kanunun mağdurlarıyla,
binbaşılarla ilgili Sayın Bakan Hulusi Akarın sözü var.
Sonra, adi malul ifadesinin sağlık
malulü olarak değiştirilmesi önemlidir. Kumpas davası
mağdurlarını söyledik.
Bir de bakın, FETÖ işkenceleriyle,
sağlık raporlarıyla, harp okullarından işkencelerle
bakın işkence diyorum- ve yalan yanlış sağlık
raporlarıyla atılan 3 bin askerî öğrenci var, 3 bin. Devlet,
bunlardan özür dilemedi, ödedikleri tazminatı iade etmedi, devlet
kurumlarında kadroya geçiş hakkı da sağlamadı. Hani
FETÖyle mücadele? FETÖyle mücadele, FETÖnün mağdur ettiği
kesimleri kucaklamakla olur en başta. Bu, yapılmadı hâlâ.
1971-1980 arası darbe mağduru askerî
öğrenciler
Onların da emeklilik hakları ve tazminatları
iade edilmeli.
Devrolan askerî hastane personeli var. Askerî
hastaneleri kapattınız, subayları, astsubayları ve sivil
memurları Sağlık Bakanlığına devrettiniz. Emin
olun, sosyal haklarında çok büyük gerilemeler var. Mesela, bu askerî
hastane personelinin lojman hakları ellerinden alınmış.
Burada bazı düzenlemeler getiriyorsunuz, öbür taraftan haklarını
almışsınız. Gülhanede aldıkları sertifikalar çok
üst düzey hocalarımız anlatacak burada- bunları
saymıyorsunuz, Bu sertifika sayılmaz. diyorsunuz; astsubaylara. Bir
yandan da onlara tazminat getirmeye çabalıyorsunuz. Bunlar, uygun
şeyler değil. Bunların düzeltilmesi gerekir.
Uzman jandarmalarımız var. Uzman
jandarmalar, uzman erbaşlarla karıştırılıyor,
onlarla alakası bile yok. Zaten uzman jandarmalar bununla ilgili isim
değişikliği istiyorlar Bizi yardımcı astsubay yapın.
diyorlar. Artı, 3600 ek gösterge talepleri var. Bunlar da aslında
subay,astsubay gibi muvazzaf personel, sözleşmeli değiller. O
nedenle, harp okulunda okumuş kişiler gibi, astsubay meslek
yüksekokulunda okumuş kişiler gibi okudukları okulun hizmetten
sayılmasını istiyorlar. Ben harp okulunda okumuşum, benim
dört senem sayılıyor, astsubayların iki senesi
sayılıyor ama uzman jandarmaların bir senesi
sayılmıyor. Aynı şey, üçümüz de muvazzafız. Bunun da
düzeltilmesi gerekir.
Şimdi, maddelerle ilgili zaten içeriğini
konuşacağız birazdan, bir özet geçmek isterim onunla ilgili de.
28 madde geldi, 4 tanesiyle ilgili sadece benim
zaten kanun teklifim vardı, bunların görülüyor olması da
aslında güzel bir şey. 4ü bire bir aynı, bunları
destekliyoruz.
7nci maddede astsubayların 55
yaşından 60 yaşına kadar benim de bununla ilgili bir
teklifim vardı- tecrübelerinden istifade etmek maksadıyla sürelerinin
uzatılması var ancak şöyle bir sıkıntı var orada:
Kuvvet komutanlığının teklifiyle uzatılanlar var,
veya demiş, resen Millî Savunma Bakanlığı veya
İçişleri Bakanlığı tarafından
Yani kuvvet
komutanlığı sizden istemeyecek Benim buna ihtiyacım var.
diye ama Millî Savunma Bakanlığı kafasına göre,
İçişleri Bakanlığı kafasına göre resen alacak bir
adamı, 55 yaşından 60 yaşına kadar uzatacak. Bu olmaz,
bunu kabul etmiyoruz. Bu resen ifadesinin çıkması lazım.
Ayrıca burada sicil notu 90 alınmış. Ya, kusura bakmayın,
90 birçoğunda olacak bir sicil notudur, bunun en az 95 olması
lazım ve disiplin mahkemesi yoluyla ceza almamış
olmalarının da kriterlere eklenmesi lazım. 7nci maddedeki sorun
bu.
9uncu maddede -biraz önce bahsettim-
sözleşmeli subay, astsubay için ek sınav hakkı getirilmiş.
Biz ne diyoruz? Sözleşmeli subay, astsubaylardan zaten on sene görev
alanlar belirli liyakate sahip olmuş durumdalar, normal muvazzaf subaylar
ne yapıyorsa onlar da onu yapıyorlar. Eğer sicil notları da
uygunsa bunları doğrudan geçirin, bunları tekrar sınava
sokmanıza gerek yok.
16ncı maddeyle Genelkurmay
Başkanının elinden disiplin soruşturma yetkisi ve
soruşturma görev yetkisi alınıyor. Yani bir orgeneral, 1inci
ordu komutanı çıktı, Genelkurmay Başkanına meydan
okudu, hakaret etti, Genelkurmay Başkanı soruşturma
açamıyor. Kim açacak? Millî Savunma Bakanı, Millî Savunma
Bakanlığına kaydırıyorsunuz bu yetkiyi. Bu,
olayın siyasileşmesine yol açar ve Genelkurmay Başkanlığının
altını boşaltmak demektir bu. Zaten bir komutanda şu 4
şey olmalı: İzin yetkisi olmalı, sicil yetkisi olmalı,
ödül ve ceza olmalı. Cezayı alıyorsun elinden,
dolayısıyla sıkıntı yaşayacaktır.
17nci maddede yine Genelkurmaydaki Yüksek Disiplin
Kurulu yerine Millî Savunma Bakanlığına YDKyi alıyorsunuz,
Yüksek Disiplin Kurulunu alıyorsunuz. Bunların çoğu da sivil,
ağırlıklı olarak sivil olacak ve TSKden bu ayırma
cezası alınırsa partili Cumhurbaşkanının
onayına sunulacak; partili Cumhurbaşkanının onayına
sunulunca da siyasallaşmanın önü açılmış olacak. Yani
bir soruşturma yapılacak, Aman, Cumhurbaşkanı ne der?
diye düşünecek soruşturmayı yapan. Dolayısıyla bunlar
hep yanlış şeyler. Kuvvet Disiplin Kurullarında personel
işlem daire başkanları yok, bunların eklenmesi gerekir.
Hizmetten men cezası verilecek, bunları disiplin kuralları
veriyor normalde. Disiplin kurulunun bu yetkilerini alıyoruz, disiplin
amirlerine veriyoruz. Çok ciddi sıkıntılar yaşanır
yani subaylar dahi bu yetkiyi uygun kullanamayabilir. Yani astsubaylara da
verilecek bu yetki yüksek ihtimal. Burada ciddi problemler yaşarız,
Anayasa Mahkemesinde uzun kuyruklar oluşur bunlarla ilgili, hak
ihlalleriyle ilgili. Bu, doğru değil. Disiplin kurulunda bu
yetkilerin kalması gerekir. Daha sonra, general, amiral tahkikatlarını
yine Millî Savunma Bakanlığı yapacak, bırakın, ordu
kendi içerisinde yapsın, daha sonra Millî Savunma
Bakanlığının onayına sunar. Yani buraları böyle
siyasallaştırmak hiç uygun değildir. Yani biz böyle yetkiler
istemiyoruz, biz böyle yetkiler istemiyoruz derken alacağız, devir
teslim yapacağız zaten yakında, dolayısıyla böyle
yetkileri kullanmak istemiyoruz.
22nci maddede Kuvvet Disiplin Kurullarında
alınan kararların, kuvvet komutanının
onayladığı kararın tekrar MSBde ele alınması söz
konusu yani soruşturma kademelerine yeni bir kademe ekleyerek işin
uzatılması, siyasallaştırılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Toparlıyorum.
Dolayısıyla 22nci maddede de sorunlar
var. Kuvvet bir karar almış, Kuvvet Komutanlığı
onaylamış, kuvvet komutanının kendisi onaylamış,
diyorsun ki: Ben bunu bir de Millî Savunma Bakanlığı Yüksek
Disiplin Kurulunda kontrol edeyim. O kurulun zaten yarısından
çoğu sivil. Dolayısıyla hem ara kademe koyuyorsun hem de
siyasallaşmanın önünü açıyorsun. Bunlar, orduya gerçekten zarar
verecek şeyler diyorum. Bunlarla ilgili maddelerin geri çekilmesini talep
ettik önergelerimizde.
İnşallah her şey ordumuz için
hayırlı olur. Ordumuz için ne yapsak azdır çünkü Atatürkün
dediği gibi Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin,
Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. ve öyle
kalacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz
Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Önalın.
Buyurun Sayın Önal. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
bütünü üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken vatan savunmasında
canlarını yitiren aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor,
maneviyatları önünde saygıyla eğiliyorum. Gazilerimize minnet ve
şükranlarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi,
başta Türk Silahlı Kuvvetlerimize uygulanan disiplin
soruşturmaları olmak üzere askerî personelimizin üst rütbeye
geçişlerinin yasal dayanağının oluşturulması,
yaş hadlerinin düzenlenmesi, askerî öğrencilerin harçlıklarının
düzenlenmesi, TSKden ilişiği kesilenler hakkında varsa
ilişikleri kesilmeden önce işledikleri fiiller nedeniyle Silahlı
Kuvvetlerden ayrılma cezası verilebilmesinden Savunma Sanayii Başkanlığında
sözleşmeli personel istihdamına kadar birçok düzenlemeyi içinde
barındırmaktadır. Ancak bu kanun teklifi bazı yenilikler
getiriyor gibi gözükse de askerî personelimizin temel
sıkıntılarını çözen, beklentilerini
karşılayan, askerî hastanelerin ve askerî okulların yeniden
açılması dâhil kamuoyunun merakla beklediği hiçbir soruya cevap
vermemektedir.
Değerli arkadaşlar, millî savunma, bir
ülkenin olmazsa olmazı,
bağımsızlığımızın da en büyük güvence
ve teminatıdır. Ulusal güvenliğin en önemli kriterlerinden olan
millî savunma, yaşamsal ve stratejik önemini bugün da korumaktadır.
Dünyanın içerisinde bulunduğu zorlu koşullar, Türkiyenin
jeopolitik konumu dikkate alındığında millî savunmanın
önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Ülkemizin coğrafi konumu
dünyanın merkezi olarak nitelendirilen Avrasya coğrafyasının
ortasında oluşu millî savunma sanayimizi sürekli güçlendirmeyi
zorunlu kılmaktadır. Cumhuriyetimizin kuruluş
aşamasından itibaren Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk
tarafından başlatılan ve özünde millî ve askerî ekonomiyi
gerçekten millîleştirmeyi amaçlayan hamleler artarak devam ettirilmeli,
egemenliğimizin dayanağı olan millî savunmamızda
dışa bağımlılık azaltılmalıdır.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, tarihten
aldığı bilinç ve sorumlulukla yüz yıllardır görevini
üstün fedakârlık ve başarıyla yerine getirmekte, yurt
savunmasında kahramanca görevini ifa etmektedir. Karada, havada, denizde
büyük bir azimle görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personelimizin
sorunlarını çözmek ve beklentilerini karşılamak Gazi
Meclisimizin en önemli görevlerinden biri olmalıdır.
Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde 70
bin, İçişleri Bakanlığı bünyesinde 55 bin olmak üzere
toplamda 125 bin uzman çavuşumuz görev yapmaktadır. Ordumuzun ana
çekirdeğini oluşturan uzman çavuşlarımızın bugüne
kadar çözülmemiş onlarca problemi vardır. Uzman
çavuşlarımız, tazminat haklarından yeterli seviyede
yararlanamamakta, rütbe ve kıdem ilerlemesi alamamakta, tecrübeli personel
olmalarına rağmen astsubaylığa geçiş yüzdeleri son
derece düşük tutulmaktadır; meslek hayatlarının çoğunu
ailelerinden uzaklarda, garnizonlarda ve üs bölgelerinde geçirmektedirler.
Görev tanımları dışında neredeyse her işin
yaptırıldığı uzman çavuşlarımıza
devletimiz bedelsiz zatî silah bile vermemektedir. Terörle mücadelede en ön
safta kahramanca görev yapan uzman çavuşlarımız bu haktan
yıllarca mahrum edilmişlerdir. Uzman jandarmalarımızın
okulda geçirdikleri bir yıllık eğitimleri kıdemlerinden ve
hizmetlerinden sayılmamakta, lojmandan faydalanma hakları düşük
tutulmaktadır. Zorlu şartlarda görev yapan uzman
çavuşlarımız, bir yıl içerisinde doksan gün hava
değişimi aldıkları takdirde sözleşmeleri
kendiliğinden feshedilmektedir. Üstelik, uzman çavuşlarımız
tüm bu sorunlarını kurdukları dernekler vasıtasıyla
yıllardır ısrarla söylemektedirler, her platformda dile
getirmektedirler. Buna rağmen bu konularda bir ilerleme
sağlanamamış, uzman çavuşlarımızın
hakları kendilerine teslim edilmemiştir.
Değerli arkadaşlar, uzman
erbaşlarımıza verilen kadro sözleri hâlâ
tutulmamıştır. Tüm askerî personelimiz büyük bir beklentiyle
3600 ek göstergeyi beklemektedir. Sayıları 20 bini bulan
sözleşmeli er ve erbaşlarımızın yol ve harcırah
hakları hâlâ verilmemiştir. Otuz gün olan hava değişimi,
istirahat süreleri arttırılmalı, zatî tabancaları bedelsiz
olarak verilmeli, asgari geçim indirimi ve çocuk yardımı
haklarından bir an önce faydalandırılmalılar.
Değerli arkadaşlar, sözleşmeli er,
erbaş ve uzman çavuşlarımızın bunca sorunu varken
getirdiğiniz kanun teklifinde askerî personelimizin
yaşadığı bu haksızlık ve mağduriyetleri
giderecek çok da fazla düzenleme yoktur. Vatan uğruna canlarını
feda etmekten bir gün bile geri durmayan, yurt sevgisini her şeyin önüne
koyan, ülkemizin bağımsızlığı ve özgürlüğü
için her türlü fedakârlığa katlanan personelimiz sizlerden gelecek
haklarını talep ediyor, seslerinin duyulmasını istiyor,
yaşadıkları mağduriyetlerin de bir an önce ortadan
kaldırılmasını bekliyorlar.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
dönemde, on yıllardır Türk Silahlı Kuvvetlerimize hizmet veren,
tarihi başarılarla dolu olan, üstelik uzun yılların
verdiği deneyim ve tecrübeyle çalışan askerî hastanelerimizi
kapatıp Sağlık Bakanlığına devrettiniz. Her biri
ihtisas düzeyinde olan bu hastanelerin kapatılmasıyla askerî
operasyonlarda yaralanan Mehmetçikimizin tedavi sürecinde ciddi aksamalar
meydana gelmiştir. Modern silahların insan vücudunda
yaratabileceği tahribatlar karşısında insanoğlu
çoğu zaman çaresiz kalmaktadır. Örneğin, mayına basan bir
askerimizin bozulan vücut bütünlüğünü tekrar eski hâline getirmek,
yaşadığı psikolojik travmayı atlatmasını
sağlamak, özel bir eğitim ve ihtisas gerektirmektedir. Sivil hayatta
karşılaşılan yaralanmalar ile savaş travmaları
arasında çok ciddi ve derin farklılıklar vardır. Acil
müdahalelerde doktorlar ve hemşireler, kısıtlı imkânlarla
ve zamanın azlığına rağmen çözüm bulmak ve en uygun
tedavi kararını vermek için özel olarak yetiştirilmeli ve kriz
anında soğukkanlı davranmayı öğrenmelidirler. Muharebe
alanında ölümü göze alıp yaralıya müdahale eden askerî personeli
yetiştirmek kolay değildir. Böylesine fedakâr ve özel yetenekli
doktorları, hemşireleri yetiştiren ve Kurtuluş
Savaşında bile kapatılmayan Gülhane Askerî Tıp
Akademisinin OHAL kararnamesiyle kapatılması, askerî hastanelerin ise
Sağlık Bakanlığına devredilmesi, bu bilgi birikiminin
yok edilmesi anlamına gelmektedir. Bu anlamsız karar, şimdiden
birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bazı konular
siyasetüstü ele alınmazsa ve konunun uzmanı olmayan kişiler
tarafından değerlendirilirse çözüme ulaşmak hiç de kolay
olmamaktadır. Dünyanın her ülkesinde, hele hele terör eylemlerinin
bizdeki kadar yoğun yaşandığı ve sivilleri hedef
aldığı bir ülkede savaş cerrahisi başlı
başlına bir gereklilik olarak değerlendirilmelidir.
Sağlık sisteminin ülkemizde genel anlamda sorunlu olduğu da kabul
edilirse savaş cerrahisi konusunda uzmanlaşmış hastanelerin
kapatılması tam anlamıyla bir hatadır. Bombaların,
kurşunların hedefi olan askerlerimizin ve sivillerimizin askerî
hekimler yerine sivil hekimlerce tedavi edilmeleri bence doğru
değildir. Yaralanan askerî personelimizin sivil hastane ve doktorlar
yerine askerî hastanelerde, üstelik çatışma
koşullarını bilen hekimler tarafından yapılması
oldukça faydalı olacaktır. Çok geç olmadan, hazır bu problemler
konuşulurken askerî hastanelerin yeniden açılması acilen gündeme
alınmalıdır. Ancak getirmiş olduğunuz bu kanun
değişikliği teklifinde askerî hastanelerin yeniden
açılmasıyla ilgili yapılmış bir düzenleme yoktur. Bu
konu geçmişin hatalarından henüz ders
alınmadığının da en önemli kanıtıdır.
Bunun yanında, yine sizin döneminizde Deniz
Lisesi, Kuleli Askerî Lisesi, Maltepe Askerî Lisesi, Işıklar Askerî
Lisesi kapatıldı. Bu okulların tamamı çok köklü ve tarihsel
birikimi olan okullar. Ayrıca, subay olacak kişilerin askerî
liselerden geliyor olması da son derece hassas bir konu. Askerliğe
yönelecek kişilerin, çocukluktan itibaren zihin ve beden olarak buna
hazırlanmaları gerekmekte. Geçmiş yıllarda askerî lise
kökenli öğrencilerin yüzde 70-80i harp okullarına gelir, sivil
liselerden yüzde 20-30 oranında gelen öğrenciler ile askerî liseden
gelenler entegre olurdu. Askerî lise kültürü kalkınca subay
adaylarının tamamen sivil liseden alınması, harp okuluna
gelince subay olma konusunda kazanılması gereken değerlere çok
geç başlanılması anlamına gelmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin temelini oluşturan askerî liseler, astsubay hazırlama
okulları ile harp akademilerinin kapatılması binlerce
yıllık devlet geleneğimize aykırı olmuştur ve
kahraman ordumuza ciddi zararlar vermiştir.
Yine, sayın milletvekilleri, getirmiş
olduğunuz düzenlemede bir başka konu daha var. Getirmiş
olduğunuz düzenlemede hizmetten men cezası verme yetkisi disiplin
kurullarından alınmakta, bununla beraber aynı yetki disiplin
amirlerine de verilmektedir. Takdir edileceği üzere, kurul hâlinde verilen
kararlar, üzerinde daha çok istişare edilen, konuşulan,
tartışılan kararlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ÖNAL (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AHMET ÖNAL (Devamla) Ancak, tek kişi
tarafından yani disiplin amiri tarafından verilecek cezalar daha çok
hata yapma ihtimalini içinde barındıran kararlar olabilecektir.
Sayın milletvekilleri, hizmetten men
cezası aynı zamanda idari bir tasarruf ve eylemdir. Bu yönüyle hukuk
âleminde sonuç doğurur. Aynı zamanda kişi hak ve hürriyetlerini
sınırlayan bu yaptırım hakkaniyete uygun olmalı ve
keyfîlik içermemelidir. Ancak getirmiş olduğunuz bu hizmetten men
cezasını uygulama yetkisini bir kişiye vermek bu konudaki
keyfîliği maalesef artırmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar, tüm bu hususlar
birlikte değerlendirildiğinde getirilen düzenleme doğru
değildir ve askerî personelimizin keyfî uygulamalara maruz kalma
ihtimalini ortadan kaldırmayacaktır. Buradan bir kez daha bu hukuka aykırı
uygulamanın kaldırılmasını istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken gerek yurt içinde gerek yurt
dışında vatan savunmasında canlarını seve seve
veren kahraman şehitlerimizi bir kez daha anıyor, gazilerimize acil
şifalar diliyorum.
Millî Savunma Komisyonu toplantısından
başlayarak çekincelerimizi dile getirdiğimiz,
eleştirdiğimiz eksiklerin bir an önce giderilmesini talep ediyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz talebi Sayın Mehmet Sait Kirazoğlunun.
Buyurun Sayın Kirazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair -59
milletvekilimizle birlikte imza sahibi olduğumuz- Kanun Teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüz yıl önce Anadolunun her köşesinden
gelen temsilcileriyle Gazi Mustafa Kemal riyasetinde Millî Mücadeleyi yürütmek
üzere kurulan, ülkemizi kuran millî iradeyi temsil eden ve 100üncü
yılını idrak ettiğimiz Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü
yılında Meclis Başkanlığına yeniden seçilen
Sayın Mustafa Şentopu ve Başkanlık Divanının çok
kıymetli üyelerini tebrik ediyor, hayırlı olmasını
diliyorum.
Meclisimizin 100üncü yılı, Vekili
olduğum Gaziantepimiz açısından da çok anlamlı, bizim için
de direnişin başlangıcının 100üncü yılı.
Bundan yüz yıl önce Antep Harbinde şanlı bir direnişle
Fransız kuvvetlerine karşı çocuğuyla, genciyle,
yaşlısıyla, köylüsüyle, kadınıyla, erkeğiyle çok
önemli bir mücadele verilmiş ve gelecek yıl anacağımız
kurtuluşun 100üncü yılı için buradan ben tüm Meclisimizi burada
yapılacak faaliyetlere davet etmek istiyorum.
Yine, Gazianteple ilgili ufak bir şeyle devam
etmek istiyorum. Bu da şu: 100üncü yılı vesilesiyle
Gaziantepte 100üncü yılda 100 hayırsever temasıyla 2 milyonu
aşkın nüfusun yarısını oluşturan genç ve
çocuklarımız için okullar, sosyal destek kurumları
oluşturmak istiyoruz. Bugüne kadar hayır yapan
hayırseverlerimize teşekkür ediyor ve yeni hayırseverler
beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.
Yine, 15 Temmuz -dört gün sonra- Demokrasi ve Millî
Birlik Günü olarak andığımız bugün vesilesiyle FETÖcü
alçakların hain darbe girişimi karşısında
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde eşsiz bir direniş sergileyen aziz milletimize ve
dimdik duruşuyla örnek olan Gazi Meclisimize
şükranlarımızı sunuyor, Sakaryadaki patlamada şehit
olan askerlerimiz dâhil bu vesileyle geçmişten bugüne destan yazan tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara şifa, gazilerimize
uzun ömürler diliyorum.
Yine hazin bir yıl dönümünü anmadan
geçemeyeceğim. Yirmi beş yıl önce, Avrupanın orta yerinde
ve Batı medeniyetinin gözü önünde soykırıma uğrayan
Srebrenitsa şehitlerimizi rahmetle anıyor, Bosna Hersek
halkının hâlâ taze olan acısını
paylaşıyorum.
Fatih Sultan Mehmet Han İstanbulu fethettiğinde
Ayasofyayı ibadethane olarak inşa edenlere saygı göstererek
burayı kendisine de ibadethane seçmiş, cami olarak yeniden ihya
etmiştir. Ayasofya Camisini bu millet hiçbir zaman müze olarak
görmemiş, hep cami olarak anmıştır. Ayasofyanın,
Danıştayın verdiği iptal kararı sonrası,
Sayın Cumhurbaşkanımızın kararıyla Diyanet
İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete
açılması, insanlığın ortak mirası olan bu abide
eseri geçmişten bugüne koruyarak inşa edenlere de saygı
göstermek ve ceddimizin mirasına sahip çıkmak anlamına
gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, 21inci Yüzyılda
risk ve tehdit algısının değiştiği, savunma ve
güvenlik stratejilerinin buna göre farklılaştığı,
bölgesel ve uluslararası aktörlerin ve dinamiklerin daha fazla etkide
bulunduğu, illegal yapıların ve terör örgütlerinin
kullanıldığı, jeopolitik olarak çok önemli bir konumda
bulunmaktayız. Ülkemiz, bir yandan yurt içi ve sınır ötesinde
terör örgütleriyle mücadele ederken -Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz dâhil-
sınırlarımızda ve ötesinde oluşan tehdit ve
saldırılara karşı koymakta, ulusal hak ve menfaatlerimizi
diplomasi ve Silahlı Kuvvetlerimiz aracılığıyla
korumaya çalışmaktadır. Silahlı Kuvvetlerimiz bu süreçte
çok önemli bir fonksiyon üstlenmekte, adını hepinizin bildiği
operasyonlarla bölgeye huzur ve güven getirmeye çalışmaktadır.
Yakın tarihimiz ve özellikle
coğrafyamızda yaşananlar, bize savunma sanayisinde teknolojik
bağımsızlığın, askerî nitelik ve
donanımın, millî ve yerli üretimin önemini öğretmiştir.
Savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızı millî ve yerli teknolojiyle
gerçekleştirerek dışa bağımlılığı
asgari seviyelere indirmek, savunma sanayimizin yetkinliklerini
geliştirmek amacıyla mühendislik ve tasarıma dayalı, yurt
içi geliştirme ve üretim modeli uygulanmıştır. Bu sayede
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine İHAlar, SİHAlar,
helikopterler, uçaklar, zırhlı araçlar, füzeler gibi yüksek teknoloji
ürünü birçok önemli unsur kazandırılmıştır.
Yine, geçen yıl Meclisimizde kabul edilerek
yürürlüğe giren Askeralma Kanunuyla, uzun yıllardır asker alma
süreçlerinde yaşanan sıkıntılar ortadan
kaldırılmış, öngörülebilirlik
artırılmış, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarına uygun personel seçiminin önü açılmış,
askerlik yükümlüsü nüfus gücünün daha etkin ve verimli sevk ve idaresi
hedeflenmiştir. Böylece, askerlik sürecinde yetenekli personelin sistem
içinde kalarak askerlik mesleğini kalıcı olarak seçmesi, rütbe
bakımından terfi imkânı getirilmesi, moral motivasyonunun
yükseltilmesi, yetenekli ve verimli personel teminini
kolaylaştırması amaçlanmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, örnek bir disipline
sahip, kendisine tevdi edilen görevleri üstün bir başarıyla yerine
getiren, her türlü harekâta hazır, etkin, caydırıcı ve
saygın bir kuvvet olarak Mehmetçikimizden generaline her rütbeden
personeliyle cansiparane fedakârlıkla görevini yerine getirmekte, bugün,
her zamankinden daha güçlü ve etkin bir şekilde istiklalimizin ve
istikbalimizin en büyük güvencesi olmaya devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yukarıda belirttiğim Askeralma Kanunu, terörle
mücadele, yerli ve millî savunma sanayisini geliştirme gibi hususlara
ilave olarak, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
yürürlüğe girmesiyle MSB teşkilatında yapılan
değişiklikler nedeniyle ilgili mevzuatta uyum düzenlemeleri
yapılması gereği hasıl olmuştur. Bu çerçevede,
Komisyonda kabul edilen teklifimiz, Millî Savunma Bakanlığı
kadrolarında görevli tecrübeli personelin söz konusu tecrübelerinden daha
etkin bir şekilde faydalanılması, personelin motivasyonunun
artırılması amacıyla özlük haklarının
iyileştirilmesi, harekât etkinliğinin artırılması için
başta askerî disiplinin tesisi olmak üzere tedbirlerin
alınmasına yönelik hususlar içermektedir. Bunlardan söz edecek
olursak ilk grupta tecrübeli personelden daha uzun süreli istifade etmeye
yönelik düzenlemeler vardır. Burada, astsubay kıdemli
başçavuşlar için yaş haddinin, istekleri hâlinde, sicil
notlarının iyi olması hâlinde, 55 yaşından 60
yaşına kadar uzatılması; yine, ileri yaşlarda
astsubaylıktan subaylığa geçenler için rütbe yaş hadlerinin
artırılması söz konusudur. İlave olarak, uzman
erbaşlara, astsubaylığa geçiş sınavına ilave
sınav hakkı verilmektedir. Yedek astsubaylıktan muvazzaf
astsubaylığa geçişin altyapısı
oluşturulmuştur.
Disiplinle ilgili düzenlemelerimiz vardır. Bu,
Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde kurulan disiplin kurullarının yapısı ve
bunların aldığı kararlara ilişkin yapılacak
itirazların değerlendirilmesi hususlarını içermektedir.
Yine, disiplin kurullarınca verilen bazı cezaların disiplin
amirlerince de verilebilmesi disiplinin tesisi amacıyla öngörülmektedir.
Yine, kritik illerde ve hudutlarda geçici görevli
olan askerlerimizin gündeliklerinin istisna kapsamına alınması;
Milli Savunma Üniversitesi ve bağlılarında yapılan
eğitim sonucu verilecek kıdemlerin yeniden düzenlenmesi; askerî
sağlık hizmetlerinde görevli tabip, diş tabibi ve
astsubayların sağlık hizmet tazminatlarının
artırılması; yine, çok önemli bir düzenleme, Türk Silahlı
Kuvvetleri, Jandarma, Sahil Güvenlik ve Emniyet adına öğrenim gören
öğrencilerin öğrenci harçlıklarının
artırılması söz konusudur.
Savunma sanayisi bizim için çok önemli. Bunun
önemini de bugünlerde çok daha iyi anlıyoruz. Bu amaçla, Savunma Sanayii
Başkanlığındaki nitelikli uzman ve teknik personel istihdamında
yeni düzenlemeler ortaya koyarak buraların daha da gelişmesini
amaçlamaktayız.
Sözleşmeli erbaş ve erlerimiz için aile
yardımı ve çocuk yardımı getirilmektedir; bu, çok olumlu
bir gelişmedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sözleşmeli erbaş ve erlerin hafta içi
mesai sonrası ve hafta sonu görev yerlerinden ayrılmalarına izin
verilmesi bu teklifimizde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun teklifinin hazırlanmasında katkıları
bulunan MSB personeline, diğer bakanlık temsilcilerine,
milletvekillerimize, Millî Savunma Komisyonunun tüm partilerden üyelerine,
sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine ve Meclis personelimize
teşekkürlerimizi sunuyorum.
Yapılan düzenlemelerin, aziz milletimizin
gönlünde müstesna bir yere sahip olan ve peygamber ocağı kabul
edilen, milletimizden aldığı sevgi, saygı, güven, dua ve
güçle kendisine verilecek her türlü görevi tarihî bir sorumluluk bilinciyle,
yerli ve millî kaynaklarla geliştirilmiş imkân ve kabiliyetleriyle,
geçmişte olduğu gibi gelecekte de icra etme azim ve
kararlılığında olan Türk Silahlı Kuvvetlerine ve
güvenlik güçlerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İçtüzük 72ye göre verilmiş bir devam önergesi vardır; önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 375 sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelere İçtüzükün 72nci maddesi
uyarınca devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali
Çelebi Engin
Özkoç Bayram
Yılmazkaya
İzmir Sakarya Gaziantep
İrfan
Kaplan Rafet
Zeybek Kani
Beko
Gaziantep Antalya İzmir
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunmadan önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Özkoç, Sayın Bayraktutan, Sayın
Yılmazkaya, Sayın Ceylan, Sayın Ünlü, Sayın Şevkin,
Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Tutdere, Sayın Şahin,
Sayın Karaca, Sayın Kaplan, Sayın Hancıoğlu,
Sayın Tanal, Sayın Beko, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Özel, Sayın Aksoy, Sayın Demirtaş, Sayın
Gündoğdu, Sayın Keven.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18:36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.51
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 223 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi ve
arkadaşlarının İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca
verdikleri önergenin oylamasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Arkadaşlar, birinizin telefonu
çalıyor, müzik sesi geliyor; lütfen, kısarsak sesini
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Başkanım, mehter çalıyor.
BAŞKAN Burada çalmasın da, her yerde
çalabilir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, müzik ruhun gıdasıdır, müzikle beslenen
ruhlar asla kötülük düşünmezler.
BAŞKAN Kuliste çalabilirsiniz Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben çalmıyorum
ki Başkanım, bana niye söylüyorsunuz?
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağım. Soru sormak isteyen milletvekillerimizin sisteme
girmelerini rica ediyorum. On dakika soru, on dakika cevap olarak uygulama
yapacağım.
Evet, soru olmadığı için cevap
işlemi de yok.
Geneli üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Soru-cevap var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Soru-cevap var.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Geçti
Başkanım, oyladın artık, tamam.
BAŞKAN Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 14üncü maddeleri
kapsamaktadır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, arkadaşlarımız soru-cevap için
girmişler, talepleri var efendim.
BAŞKAN İşlemi tamamladım çünkü
yoktu. Sonra birer dakika arkadaşlara söz veririm yerlerinden.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz, gruplar adına
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbülün.
Buyurun Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli Genel Kurul, değerli Komisyon üyeleri; hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Hiç kuşkusuz, ordunun, silahlı gücün,
şiddetin olmadığı, sınırların
olmadığı, insanların eşit, özgür
yaşadığı, birlikte paylaştığı, kimlik
farklılığının olmadığı, insanların
birbirlerini ötekileştirmediği, insanların birbirlerini hakir
görmediği bir dünya dileğiyle, 21inci Yüzyılın demokrasi
ve insan hakları çağı olacağını biliyoruz. Hiç
bakmayın şu anda kabaran ırkçı, tekçi, inkârcı dalgaya
ve bu bağlamda yapılan çalışmalara. Şimdi, dünden beri
konuşulan konu bağlamında bizim soracaklarımız var. Elbette
öncelikle Srebrenitsada yapılan katliamı, soykırımı
kınıyor ve orada şu çocuğun söylediğinin
aynısının Suriyede de söylendiğini hatırlatmak
istiyorum. Çocukları küçük kurşunlarla mı öldürüyorlar?
demişti ya Srebrenitsada mazlum bir çocuk. Suriyede de mazlum bir çocuk
dedi ki: Gittiğimde bütün bunları Allaha anlatacağım. Bu
katliam, bu soykırım alabildiğine devam ediyor. Srebrenitsadaki
katliam, tıpkı Koçgirideki, Dersimdeki, Maraştaki,
Madımaktaki, Roboskideki katliamın bir benzeridir.
Ve biz kimliği, kültürü, inancı inkâr
edilenler olarak diyoruz ki: Tam bu noktada tekke ve zaviyeler niye
açılmıyor? Niye Hacı Bektaş dergâhı, Şeyh
Şücaeddin Veli dergâhı, Abdal Musa dergâhı, Ahi Evran Veli
dergâhı niye açılmıyor? Buralar, Alevi toplumunun ibadethanesi.
Rakamla ifade etmek istemiyoruz. Bakınız, biz bu ülkeye bu
değerleri vermiş bir topluluğuz ve inancımız
yasaklı, bu dergâhlar kapalı.
Şimdi, konuşmamın seyri içerisinde 2
tane örnek vereceğim fakat burada şunu da belirtmek isterim:
Aksedince gönlümüze sırrı hakikat pertevi / Meyde Bektaşi
olduk, neyde olduk Mevlevi. Mevlâna dergâhının da açılması
gerekiyor. Buraların müze olarak kalması, bu inanç topluluğuna
yapılmış olan bir hakaret, bir ötekileştirme, bir
aşağılamadır. Oysa Selçuklu tarihinde, Osmanlı
tarihinde ve cumhuriyet tarihinde birçok devlet yetkilisi, birçok hükümdar,
bizim bu erenlerimize intisap etmiş, bizim bu erenlerimizden ilim irfan,
edep erkân, ders öğrenmiştir.
Bakınız, bir Osmanlı
paşasının Diyarbakırda yaşadığı
şeyi anlatayım size: Diyarbakıra atanıyor -muhterem biraz
sohbet seven, muhabbet seven, biraz edebiyattan hoşlanan birisi-
Diyarbakırlılara soruyor, diyor ki: Yok mu burada böyle, bir
muhabbet ehli, edebiyat bilen birileri? Araştırıyorlar, kimi getirirlerse
haşmetmeap beğenmiyor. En son diyorlar ki: Bir divane var,
Palancılar Çarşısında kalır. Onu getiriyorlar ve
getirdiklerinde Osmanlı paşası diyor ki: Sen kimsin? Diyor ki:
Ol menem kim Kaysü Ferhat,
Ol menem kim hummarıaşk,
Ol menem kim camıaşkı nuş eden,
Ol menem kim surette serçeyem, sirette zümrüdüanka
menem.
Biz surette serçeyiz, sirette zümrüdüankayız.
Ve Osmanlı paşası Nigâhi Babaya intisap edip ondan ders
alıyor.
Şimdi, nice devlet yetkililerinin, nice
yöneticilerin ilim irfan, edep erkân öğrendiği bu inancı, sadece
Anadolu irfanı deyip geçiştiremezsiniz. Hünkâr Hacı
Bektaş makamı niye kapalıdır, niye ibadete açık
değildir? Niye cemevleri hâlâ yasal güvenceye
kavuşmamıştır? Cemevlerinin yasal güvenceye
kavuşturulmadığı bir yerde, başkaca ibadethanelerden
söz edip de bir kıyaslama yapmak başlı başına
tekçiliğin getirdiği bir şeydir. O Hünkâr Hacı Bektaş
ki Yetmiş iki millete bir nazarla bakmayan, kırk yıl müderris
olsa hakikatte asidir. diyen, sekiz yüz yıl önce; birlikte eşit,
adil yaşamayı tembih eden ve bu yaşamı bize miras
bırakan. Biz de ondan aldığımız feyizle diyoruz ki:
Yetmiş iki millete bir nazarla bakmayan kırk yıl müderris de
olsa, vekil de olsa, bakan da olsa, cumhurbaşkanı da olsa hakikate
asidir. O hâlde bu hakikat kabul edilmelidir, Alevi dergâhları açılmalıdır,
cemevlerinin ibadethane olma statüsü kabul edilmelidir.
Bakın, dün de çokça tartıştık;
Abdal Musayı hepiniz biliyorsunuz mutlaka ve Abdal Musaya intisap eden
Alaiye Beyinin -Alaiye Beyini de biliyorsunuz, Gaybiyi- hikâyesi kısaca
şöyledir: Gaybi Alanyada bir geyiğin peşine düşer,
geyiğe bir ok atar ve geyik ta Elmalıya kadar gider, Elmalıda
bir evin içerisine girer. Virane bir yerdir ama o viranenin içerisinde ilim
irfan, edep erkân vardır. Oraya girdiğinde niye girdiğini
sorarlar, der ki: Benim avladığım geyik -ok
atmıştım- buraya girdi. Ve keremine niyaz olduğum Abdal
Musa kolunu kaldırır, Okun bu muydu? der ve Alaiye Beyi Gaybi,
Abdal Musaya intisap eder ve o intisaptan Kaygusuz Abdal doğar. Kaygusuz
Abdal ki: Şu insan dedikleri ayak ile baş değil. İnsan
manaya derler, suret ile kaş değil.
İnsanın manasını, insanın
inancını, insanın dünyasını, insanın
kutsalını hâlâ inkâr eden, kabul etmeyen, reddeden,
konuşmalarında ötekileştirici ve suç unsuru, nefret suçu kullanan
bir dil varken biz Türkiyede laiklikten, demokrasiden, eşit
yurttaşlıktan, inanç eşitliğinden söz edemeyiz. O hâlde,
tam da içinde bulunduğumuz bu süreçte, cemevleri yasal güvenceye
kavuşmalı ve bu dergâhlar açılmalıdır. Bu
dergâhların açılması o gün sarf edilen kemalatı, o gün sarf
edilen irfanı bugün de topluma taşıyacak, insan-insan,
insan-toplum, insan-kainat, insan-doğa, insan-kurum ilişkileri bu
irfan, bu edep, bu erkân üzerine düzenlenecek ve hak, hakikat yerini
bulacaktır. Bunun dışında, Falan yeri ibadete açtık,
filan yeri ibadete açtık. söylemiyle köpürtülen ama öte yandan koskocaman
bir inanç topluluğunu yok sayan bir yaklaşım kesinlikle
demokratik, eşitlikçi ve adil olamaz.
Tam içinde bulunduğumuz süreç, bütün
yönleriyle, toplumsal talep açısından, tarihî talep
açısından, anayasal açıdan, eşit yurttaşlık
açısından, uluslararası sözleşmeler açısından ve
toplumsal hakikat açısından ve birlikte eşit yaşama kültürü
açısından, birbirini sevme ve sayma açısından olması
gereken bir yaklaşımdır. Bu inanç topluluğuna, Alevi inanç
topluluğuna, Türk ve Türkmenler, Kürtler, Araplar, Romanlar bakın ne
kadar çoğul bir kimlik içerisinde; bu kimliklerin de eşit
buluştuğu, bu kimliklerin de demokrasiye, insan haklarına,
eşitliğe hizmet ettiği bir noktaya gelmiş
olacağız. O nedenle, aziz vekiller, bakınız,
aşıkların sadıkların, ermişlerin
dervişlerin, erenlerin evliyaların nefeslerinde, deyişlerinde,
söylemlerinde vurguladığı, miras bıraktığı
bu hakikati hâlâ inkâr ediyor olmak hiçbir şekilde açıklanabilecek
bir tutum, açıklanabilecek bir siyasal yaklaşım,
açıklanabilecek bir davranış değildir. Bu anlamda
gelmiş geçmiş tüm hükûmetler, ötekileştirilmiş olan Alevi
toplumu başta olmak üzere, bize karşı inkâr ederek, yok sayarak
suç işlemiştir. Tam da bu suçu kaldırmada tam da
eşitliği, adaleti sağlamada olması gereken noktaya
gelmiş bulunuyoruz. O nedenle, hiçbir şekilde sağa sola evirip
çevirmeden, hiçbir şekilde bahane üretmeden, hiçbir şekilde gereksiz
oyalamalara gitmeden bu sürecin karşılanması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Tamamlıyorum,
teşekkür ediyorum.
Dolayısıyla Kâinatın
aynasıyım
Mademki ben bir insanım
Hakk'ın varlık deryasıyım
Mademki ben bir insanım
İnsan Hakk'ta, Hak insanda
Arıyorsan bak insanda
Çok marifet var insanda
Mademki ben bir insanım
Tevrat'ı yazabilirim
İncil'i dizebilirim
Kuranı sezebilirim
Mademki ben bir insanım
İlim bende, kelam bende
On sekiz bin âlem bende
Yazar Levhikalem bende
Mademki ben bir insanım
Daimi'yim harap benim
Ayaklarda turap benim
Aşk ehline şarap benim
Mademki ben bir insanım diyen ve bu ülkede
radyolarda, toplumsal üretimde, kamusal alanda, eğitim ortamında
topluma hizmet eden ermişlerimizin, dervişlerimizin yüzü suyu
hürmetine tam geldiğimiz noktada bu hakikati kabul etmenin
zamanıdır, kabul etmemek münafıklıktır.
Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, İç Tüzük 60a göre 10
arkadaşımızın söz talebini
karşılayacağım.
Sayın Aygun
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, uzman erbaşlara
kadro verilip verilmeyeceğini, harp okulları ve askerî liselerin
yeniden açılıp açılmayacağını, askerî
hastanelerin ve GATAnın eski hâline getirilip getirilmeyeceğini,
F-35 ve S-400lerin son durumunun ne olduğunu, ordudaki liyakatin yeniden
sağlanıp sağlanamayacağını, uzman er ve
erbaşlara 3600 ek gösterge verilmesinin düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Uzman
erbaşlara kadro verecek misiniz? Emekli maaşlarını
yükseltecek misiniz? Harp okullarını ve askerî liseleri yeniden
açacak mısınız? Sivilleştirilerek Sağlık
Bakanlığına bağlanan askerî hastaneleri ve GATAyı
eski hâline getirecek misiniz? Ordudaki FETÖcü askerleri tam olarak temizleyecek
mekanizmayı kuracak mısınız? FETÖmetre uyguluyor musunuz?
Amerikadan alınması gereken F-35ler ve Rusyadan alınan
S-400lerin son durumu nedir, ülke savunmasında ne zaman kullanmaya
başlayacağız? 3600 sözü verdiğiniz polis, öğretmen,
sağlık personeli ve din görevlilerinden sonra uzman er ve
erbaşlara da vermeyi düşünüyor musunuz? Ordumuzdaki birlik ve
bütünlüğü yeniden sağlayacak mısınız? Ordudaki
liyakati yeniden sağlayabilecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
39.-
Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Birleşmiş Milletlerin 2020
yılını Farabi Yılı ilan ettiğine
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birleşmiş Milletler, 2020
yılını Farabi yılı ilan etmiştir. İlmin,
aydınlanmanın ve anlamın mütefekkiri Farabi, felsefeden
matematiğe çok yönlü bir ilim adamı, ilim ve düşünce dünyasında
Aristodan sonra ikinci öğretmen, muallimisani kabul edilmiştir. Sadece
filozofları değil sayısız bilim adamını derinden
etkilemiş, akımların ve icatların ilham kaynağı
olmuştur. Kendini ilme adayan Farabiye göre insan, ilmi aramakla
mükelleftir, ilmi bulmak, onu öğrenmek ve onu anlatmak zorundadır.
İlim, Çinde bile olsa kalkıp peşine düşmek gerekir.
İnsan, ilim içinde yaşamıyorsa ızdırap içinde
anlamsız ve mutsuz bir ömür geçiriyordur.
BAŞKAN Sayın Kasap
40.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, askerî okul öğrencilerinin haklarının iade edilip
edilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Masum askerî okul öğrencilerinin hakları
ne zaman iade edilecek? İsmi değişik mecralar tarafından
örgütle iyice bağdaşmış olan şahıslar Mecliste,
başka yerlerde yer edinir iken bu öğrencilerin hakları ne zaman
iade edilecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özyavuz
41.-
Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Özyavuzun, Şanlıurfa ilinde DEDAŞın
uygulamaları nedeniyle yaşanılan mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şanlıurfada pompaj sistemiyle arazi
sulaması yapan pamuk ve mısır üreticilerinin tesislerinde
kullanılan enerjinin DEDAŞ tarafından kesilmesi büyük bir
mağduriyete yol açmıştır. Ürünün suya ihtiyacı
olduğu bu dönemde DEDAŞın bu uygulaması hem üreticiye hem
de millî sermayeye vurulan bir darbedir. İçinde bulunduğumuz bu
sıkıntılı günlerden çıkmaya çalışan çiftçi hayal
kırıklığı yaşamış ve çaresizlikten
perişan olmuştur. Enerjinin kesilmesi çare değildir. Çiftçi
mutlaka desteklenmeli ve bu badireyi atlatmalıdır. Aksi takdirde
sosyal patlamalar yaşanacak ve bölgede üretim yapılamayacak durumlar
ortaya çıkacaktır. Devlet, gerekirse, çiftçinin ileride hak
edeceği destekleme priminden kesilmek üzere DEDAŞa ödeme
yapmalı ve sorunu çözmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
42.-
Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği
Konseyinin 2018 yılından beri niçin
toplanmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Serbestleştirme, özelleştirme,
sendikasızlaştırma, esnek, güvencesiz ve kayıt
dışı istihdam, çalışma koşullarının
ağırlığı, kadın, genç, çocuk emeği sömürüsünün
yoğunluğu, azami kâr hırsı ve en son Covid-19
salgınına kaşı önlemlerin yetersizliği nedeniyle
iş kazaları ve meslek hastalıkları artmaktadır. 2012
yılında 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
çıkarılmasına rağmen SGK verilerine göre 2012
yılına göre iş kazaları yüzde 475 artmış ve 2013
yılından sonra iş kazası olmayan il
kalmamıştır. En son Sakaryada canımız
yanmıştır. Ülke genelinde iş sağlığı,
güvenliğiyle ilgili politika ve stratejilerin belirlenmesi için
tavsiyelerde bulunmak üzere kurulan Ulusal İş
Sağlığı ve Güvenliği Konseyi, Yılda 2 defa
olağan toplanır. denmesine rağmen 2018 yılından beri
niçin toplanmamıştır? İş Sağlığı
ve Güvenliği Konseyini toplamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
43.-
Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, öğrencilerin kredi borçları ve
faizlerinin akıbetinin ne olacağını, çiftçilerin ve
esnafların borçlarının yeniden
yapılandırılıp
yapılandırılmayacağını, BAĞ-KUR, motorlu
taşıtlar vergisi ve sigorta prim borçlarına yönelik bir
affın düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Halkımız ciddi anlamda borçlu, corona
öncesi zaten zor durumdaydı, coronayla birlikte birçok kesim daha da zor
duruma düştü. Siz ciddi yardımlar yapacağınıza ne
yaptınız? Sadece esnaflarımızın borçlarını
faiziyle ertelediniz, çiftçimize yeni bir destek yapmadınız; kurumsal
olmayan, günübirlik çalışanların bir bölümüne kamu
bankalarından yardım etmek yerine kredi verdiniz.
Şimdi, halkımız size soruyor:
Öğrencilerin kredi borçları ve faizleri ne olacak? Bir
iyileştirme planınız var mı? Çiftçilerimizin borçlarını
yeniden yapılandırmayı düşünüyor musunuz?
Esnaflarımızın Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet
Kooperatifine, bankaya olan borçlarını faiziyle birlikte yeniden
yapılandırmaya yönelik bir çalışmanız var mı?
Başta motorlu taşıtlar vergisi olmak üzere, BAĞ-KUR ve
sigorta prim borçlarına yönelik bir af söz konusu mudur?
Halkımız bunları bekliyor.
BAŞKAN Sayın Aycan
Yok.
Sayın Beko
44.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun,
ülkenin ağır bir ekonomik krize sürüklendiğine, işsizlik ve
yoksullukla baş başa bırakılan yurttaşların sesi
olan Halk TV ve Tele1in susturulmak istenmesini kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti uzun yıllar süren
iktidarının ardından ülkemizi ağır bir ekonomik krize
sürüklemiştir. Sarayın politikaları nedeniyle bugün cumhuriyet
tarihinin en ağır işsizlik rakamıyla karşı
karşıyayız. Bu nedenle RTÜK ve Basın İlan Kurumu
eliyle özgür gazetecilik yapmaya çalışan televizyon ve gazetelere
yönelik ağır baskılar da sürmektedir. Bugüne kadar
yurttaşlarımızın sesi olan Halk TV ve Tele1e yasal
dayanaktan yoksun ekran karartma cezaları vererek bu gerçekler gizlenmek
istenmektedir ancak 620 bin sağlık emekçisi görev beklerken,
engelliler kadro haklarını, 500 bin öğretmen atamayı talep
ederken, 30 bin sosyal hizmet uzmanı işsizken, 10 milyona yakın
yurttaş iş beklerken, ağır işsizlik ve yoksullukla
baş başa bırakılan bu yurttaşların sesi olan Halk
TV ve Tele1in susturulmasını kabul etmek mümkün değildir.
BAŞKAN Sayın Gürer
45.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Niğde iline yeniden acemi birliği kurulması yönünde
bir çalışmanın olup olmadığını, darbe
girişimi gerekçesiyle ihraç edilen askerî öğrenci ve uzmanların
mağduriyetinin giderilmesi için bir çalışmanın
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niğde ili
Bor ilçesi Şehit Nuri Pamir Kışlası bünyesinde bir acemi
birliği kurulacağı 2012 yılından beri seçim önceleri
gündeme getirilmektedir. Geçmişte askerî birlik Niğdede varken
taşınmasının kent için olumsuz yansıması
olmuştur. Bu nedenle yeniden acemi birliğinin bölgeye geleceği
açıklamaları umut yaratmıştır ancak Millî Savunma
Bakanı Akar, soruma yanıtta Niğde ilinde birlik teşkili,
bir kışla, konuş ve kuruluş değişiklikleri
kapsamında herhangi bir planlama bulunmamaktadır. demiştir. 15
Nisan 2019 tarihli yanıtına rağmen söylentiler devam etmektedir.
Sayın Komisyon Başkanı daha önce,
Bakanlık yaptığı dönemde bölgemize gelmiş, onun da bu
konuda değerlendirmeleri olmuştur. Şimdi, sorum: Yeniden
Niğdeye acemi birliğinin getirilmesi yönünde bir çalışma
var mıdır?
İkinci sorum: Darbe
kalkışmasında askerî öğrenci ve uzmanlar, emir komuta
işleyişiyle, karışmadıkları darbe girişimi
nedeniyle ihraç edilmişlerdi. Bunların mağduriyeti vardır,
giderilmesi için bir çalışma yapılmakta mıdır?
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
46.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, Kırklareli ilinde yaşanan doğal afet
nedeniyle zarar gören çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesini talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Haziran ayı içerisinde Kırklareli ilimiz
başta olmak üzere, Pınarhisar, Babaeski, merkez ilçe ve bu
ilçelerimize bağlı olan köylerde doğal afetten dolayı ciddi
zararlar oluşmuştur. Tarım İl Müdürlüğünün
yaptığı tespitlerde yaklaşık olarak çeşitli
ürünlerde 50 bin dönüm arazimiz zarar görmüştür. Yaşanan felaketin
sonucu, Tarım İl Müdürlüğü yaptığı tespitleri
Tarım Bakanlığına bildirmiş fakat hâlâ Tarım
Bakanlığında herhangi bir adım atılmamıştır.
Zarar gören çiftçilerimizin bir an önce zararlarının
karşılanmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Esgin
47.-
Bursa Milletvekili Mustafa Esginin, AK
PARTİye muhalefet etmek kastıyla Türkiyeye muhalefet etmenin izana
zarar vereceğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Libya ve Akdenizdeki Türkiyenin menfaatine
muhalefet edilmez, Türkiyenin terörle mücadelesinde terörün
kaynağında imhasına muhalefet edilmez, Suriyede ne işimiz
var? denmez, AK PARTİye muhalefet edeceğim derken zalim Esad ile iz
düşülmez, muhalefet etme saikiyle zalime şerik olunmaz, Doğu
Akdenize sondaj gemisi gönderdiğimiz ve yedi düvelle mücadeleyi göze
aldığımızda Doğu Akdenizde niye yokuz? diyerek
üstünüze güldürülmez, Libyada uzak ülkeler kiralık teröristler üzerinden
menfaat kovalarken Türkiyenin kaçınılmaz yararlarıyla bilek
güreşine girilmez, Doğu Akdenizde, uluslararası sularda,
sınırlarımızda amansız bir mücadele verirken Türkiye
ellere şikâyet edilmez. AK PARTİye muhalefet etmek kastıyla
Türkiyeye muhalefet etmek izana zarar, hak ve hakikate isyandır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
48.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Gaziantep ilinin Covid-19 vaka
sayısındaki artışta ilk 5 şehir içerisinde
bulunduğuna, Sağlık Bakanlığının 7 Temmuz
tarihli tebliğinden kaynaklanan mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantep Covid-19 vaka
sayısındaki artışta ilk 5 şehir içerisinde
bulunmaktadır. Gaziantepte özellikle normalleşmenin
başladığı 1 Hazirandan itibaren Covid-19 vakalarında
anormal bir artış meydana gelmiş tüm resmî ve özel
sağlık kuruluşlarımızda Covid-19 için ayrılan
yoğun bakımların kapasitesi dolmuş, acil servislerde
açılan ilave bölümlerde de yer kalmamış ve hastalar
yatış için sıra bekler hâle gelmiştir.
Sağlık Bakanlığının 7
Temmuz tarihinde yayınladığı tebliğe göre, özel
hastanelerde tedavi gören Covid-19 hastalarının tedavi
masraflarının 29 Haziran tarihi itibarıyla SGK kapsamında
ödenmeyeceğini bildirmesi sonucu parası olmayanlar devlet
hastanelerine sevk edildiğinden devlette yığılma had safhaya
gelmiştir. Hastalar bizleri arayarak durumlarından şikâyette
bulunuyorlar. Sağlık Bakanımızın bu duruma el
atmasını ve konuya bir çözüm getirmesini hemşehrilerim
adına talep ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Grup
Başkan Vekillerimizi kürsü arkasına bekliyorum ve birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.18
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.47
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN 223 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Ayhan Erel.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle
dikbaşlı değil, başı dik Anadolu evlatlarından
oluşan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürürlükte olan disiplin
nizamında ihtiyaç duyulan düzenleme ve değişikliklerin
yapılması ile harekât etkinliğinin artırılması,
Millî Savunma Bakanlığı kadrolarında görevli personelden
daha uzun süreli ve etkin bir şekilde faydalanılması, personelin
özlük haklarının iyileştirilmesi yoluyla motivasyonunun
artırılması amaçlandığı belirtilmektedir.
Dosta güven
düşmana korku veren, dünya ordularının imrenerek takip
ettiği kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, şanlı Türk
tarihinde birçok zafere imza atmış ve hâlâ
sınırlarımız bölgesinde ve dünyanın farklı
bölgelerinde görevini kahramanca yerine getirmektedir. Yüce Türk milletinin
gözbebeği olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkin ve verimli
çalışması için gereken düzenlemelerin yapılması
elzemdir. Bu kapsamda, görüşmekte olduğumuz kanun teklifini yetersiz
bulmakla birlikte, genelini İYİ PARTİ olarak olumlu bulmaktayız.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
içine gizlice sızdırılarak yerleştirilmiş,
yıllarca kök salması fark edilememiş, asla Türk askeri
olamayacak; asker giysili, beyni yıkanmış bir avuç hainin 15
Temmuz gecesi gerçekleştirmeye çalıştığı hain
darbe girişiminden kısa bir süre sonra yayınlanan kanun hükmünde
kararnameyle harp akademileri, askerî liseler, astsubay hazırlama
okulları kapatılmıştır, Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde Millî Savunma Üniversitesi adıyla yeni
bir üniversite kurulmuştur ve şu anda görüşmüş olduğumuz
kanunla Millî Savunma Üniversitesi personeline verilecek kıdemlerin
yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Harp akademileri ve
Gülhane Askerî Tıp Akademisinin kapatılması nedeniyle Millî
Savunma Üniversitesinin teşkilat yapısı dikkate alınarak
bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeler tabii ki
yapılsın, bu düzenlemelerin yanında; askerî liseler, harp
okulları, harp akademileri, astsubay hazırlama okulları ve askerî hastanelerin tekrar
açılmasına ilişkin düzenlemelerin de acilen yapılması
gerekmektedir.
Kamuoyunda neredeyse her kesim askerî okullarda
okumuş olsun ya da olmasın tarihi Osmanlı
İmparatorluğuna kadar uzanan askerî okulların
cezalandırılmasının, şanlı Türk ordusuna kaliteli
asker yetiştirmede tarihî öneme sahip askerî okulların kapatılmasının
nedenini hâlâ anlamış değildir. Nitekim, buralarda bulunan
FETÖyle iltisaklı kişilerin tespit edilip yargılanıp
cezalandırılması gerekirken anlaşılması güç bir
şekilde okulların tamamen kapatılması kabul edilemez bir
durumdur.
Bu askerî okulların kapatılmasının
ne kadar yanlış olduğu bugün bu kanunla daha iyi
anlaşılmaktadır. Bu kanunla sürekli astsubaylıktan
subaylığa, yedek astsubaylıktan astsubaylığa
geçiş gibi yollarla personel eksikliği giderilmeye
çalışılmaktadır. Liyakatli personel eksikliğinin tam
olarak giderilmesi ancak kapatılan okulların açılmasıyla
mümkün olacaktır diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine kanun teklifine
baktığımızda, askerî tabip ve diş hekimlerine, askerî
sağlık personeli ve sağlık astsubaylarına tazminat
verilmesi öngörülmüştür, askerî tabipliğin tercih edilebilmesi
amaçlanmıştır; bu düzenlemeleri yapmaktan ziyade Askerî Tıp
Akademisinin ve hastanelerin tekrar açılmasına ilişkin
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Taşıma suyla
değirmenin dönmeyeceği bir gerçektir. Askerî hastanelerin
kapatılması hayati bir hata olmuştur, bu hatadan bir an önce
dönülmesi gerekmektedir.
Yine, 15 Temmuz hain darbe girişimi
sonrası Gülhane ve askerî hastanelerin Sağlık
Bakanlığına bağlanarak askerî tabipliğin
kaldırılmasıyla yeni bir süreç başlamıştır.
Gülhanenin adını kirletenler aslında özüne, yüz yirmi
yıllık Gülhane kurumuna ihanet etmişlerdir; onları bir kez
daha kınıyor ve lanetliyorum. Ancak Gülhane, bu adamlardan, bu
hainlerden ibaret değildir. Bilinmelidir ki askerî tıp eğitimi
ve uygulaması normal tıp eğitimi ve uygulamasından
farklılıklar taşımaktadır. Askerî hekimlik, ayrı
uzmanlık ve eğitim işidir ve özellikle cephede askerî hekimlik
çok önemlidir. Askerlik ayrı bir yaşam tarzıdır ve
Mehmetçikin dilinden ancak askerî hekimler anlar. Harp sırasında
özellikle bu konuda eğitim görmüş askerî hekimlere ihtiyaç
vardır. Gelişmiş modern ülkelerin hepsinin ordularında
askerî tabip vardır ve cephedeki askerin sağlık desteğini
yerine getirmektedir, hele bizim gibi devamlı terörle mücadele eden bir
ülkede savaşan askerlerin sağlık desteği hayati öneme
sahiptir. Ülkemizin ve dünyanın pek çok yerinde kahramanca görev yapan
Mehmetçiklerimizin arzu etmediğimiz oluşabilecek yaralanmaları
ve hayati tehlikeleri, yine olası bir savaş hâli, uzmanlık,
tecrübe ve tıp bilgisinin yanında askerlik bilgisi de
gerektirmektedir. Askerî bir doktor her türlü askerî harekât, savaş ve
benzeri durumlarda çalışmaya hazırlıklıyken normal bir
doktorun bu durumlara hazırlıklı olması ve durumlarda
mesleki bilgisini tam olarak kullanması beklenilemez. Bu sebeplerden
ötürü, Askerî Tıp Akademisinin ve hastanelerin tekrar açılması
ordumuz için hayati önem taşımaktadır.
Sayın milletvekilleri, yine kanun teklifiyle,
astsubay kıdemli başçavuş rütbesindeki personelin rütbe yaş
haddinin 55ten 60a kadar uzatılması amaçlanmaktadır. Ancak
astsubay kıdemli başçavuşların isteğe bağlı
olarak emeklilik yaş haddinin 55 yaşından 60 yaşına çıkarılmasının
kuvvet komutanlığının yanı sıra, Millî Savunma
Bakanlığı tarafından resen uzatılabileceği
öngörülmüştür. Bakanın kararıyla resen uzatma astsubaylar
arasında ayrımcılığa ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinde ordunun siyasallaşmasına neden olacaktır. Resen
ifadesi yerine, Kuvvet komutanlığının teklifi üzerine
Millî Savunma Bakanlığının onayıyla astsubay
kıdemli başçavuşların isteğe bağlı emeklilik
yaş haddinin 55 yaşından 60 yaşına
çıkarılmasının ordudaki siyasallaşmanın önüne
geçeceği ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısı için daha
uygun olacağı düşünülmektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle,
günümüz şartlarına göre askerî öğrencilerin
harçlıklarının artırılması amaçlanmaktadır;
olumlu bir düzenlemedir ancak subay ve astsubay öğrenciler arasında
farklılık bulunmaktadır. Astsubay eğitiminin ön lisans,
subay eğitiminin ise lisans eğitimi olduğu göz önüne
alındığında iki eğitim de yükseköğretim
kapsamındadır. Dolayısıyla yükseköğretim
harçlığında ayrıma gitmenin doğru bir uyulama olmadığı
düşüncesindeyiz. Subay ve astsubay öğrencileri arasındaki
harçlık farklılıklarının düzeltilmesi devlete çok az
bir mali yük getirecektir ve askerî öğrencilerimiz arasında hak
ettikleri eşitlik sağlanacaktır diye düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin,
şanlı Türk ordusuna, mazisi şan ve şereflerle dolu kahraman
Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin fedakâr ve
kahraman mensuplarına hayırlı olmasını diliyorum.
Bu vesileyle, bayrak uğruna, vatan uğruna
gözlerini kırpmadan can veren şehitlerimizi rahmetle anıyor,
gazilerimize Yüce Allahtan şifalar diliyorum. Her türlü zorlu
şartlarda büyük fedakârlıklarla görevlerini şerefiyle yerine
getiren Silahlı Kuvvetler bünyesinde görev yapan Mehmetçiklerimizin Allah
ayaklarına taş değdirmesin diyorum.
Bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Paşa başta
olmak üzere tüm silah arkadaşlarını rahmet ve şükranla
anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Haşim Teoman Sancar, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAŞİM TEOMAN SANCAR
(Denizli) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün 11
Temmuz. Hain darbe girişiminin dördüncü yılını üç gün sonra
anacağız. Bu vesileyle, o gün o mücadelede can veren değerli
şehit kardeşlerimize, vatandaşlarımıza ve güvenlik
kuvvetlerimize Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Tabii, değerli arkadaşlar, her 15 Temmuzu
böyle bir anma, bir hüzün, bir gün havasında anarak maalesef, ileriye
yönelik yolumuzu açamayız. Geçmişte yapılan hataları
değerlendirmeden, milletimize, onlarla yüzleştiğinizi
anlatmadan, iktidarın bu anlamdaki zafiyetlerini 83 milyona söyleyip de
Biz, bu konuda hata yaptık; biz, bu konunun müsebbiplerinden biriyiz.
FETÖ terör örgütünün oluşumlarında iktidar maalesef, en büyük
katkıyı sunmuştur. demeden FETÖ ve FETÖ gibi önümüzdeki
dönemlerde Türk milletinin başına gelecek sıkıntılarda
bir çözüm yolu bulamayız.
Örneğin, sizler, FETÖnün miladını
mütemadiyen 17-25 kabul ediyorsunuz, 17-25 Aralık, FETÖnün miladı
falan değil: FETÖnün miladı, Türkiye Cumhuriyetinde resmî anlamda
bundan on beş, on altı yıl önce, 2004 yılında -2004
yılının 25 Ağustosunda- Millî Güvenlik Kurulunun
aldığı karardır FETÖnün başlangıcı, resmî
başlangıcı. Tabii, değerli arkadaşlar, siz 17-25ten
önce Fetullah Efendi. diyordunuz ama biz Cumhuriyet Halk Partililer yine
FETÖ. diyorduk, yine FETÖ. diyorduk ve FETÖ. demeye de devam
edeceğiz.(CHP sıralarından alkışlar) Çünkü
duruşumuz budur.
Değerli arkadaşlar, neden bu kronolojik
sıralamayı yapıyorum? Sizlerin bu millete bir borcu var,
sizlerin Türk askerine bir borcu var, Her Türk asker doğar. diyen her
vatandaşa bir vebal borcunuz var. Mesela, ben size söyleyeyim, Denizli
Milletvekiliyim: Denizlinin tarihi boyunca Valisini Vali Konağından
polis arabası gelip almadı, Denizlinin tarihi boyunca Tugay
Komutanını Tugayın kapısından polis arabası
almadı, Denizlinin tarihi boyunca Denizli Emniyet Müdürünü Emniyetin
kapısından terörle mücadele ekibi almadı. Bu, benim için bir
utançtır, bir milletvekili olarak Denizlinin makûs talihi
Ama her ilde,
her bölgede bu utancı maalesef, yaşattınız. Neden
yaşattınız? Öncelikle, kendi içinizde Basın ve
Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcınızın
söylediği gibi ilk rahatsızlığınız Kemalist
ilkelerdi, Kemalist duruştu. Salıverdiniz FETÖyü, öncelikle Türk
Silahlı Kuvvetleriyle uğraştı çünkü Türk Silahlı
Kuvvetlerinin çıkışı Atatürk ilke ve
inkılaplarının bekası ve menfaatidir yani bu da Türkiye Cumhuriyetini
gösterir.
Ben size şöyle söyleyeyim değerli
arkadaşlar: Siz 15 Temmuz günü bunları anarken bu milletten bir özür
dileyin, deyin ki: Biz bunun müsebbibiyiz ya, biz destek verdik. 2004
yılında Millî Güvenlik Kurulu kararını imzalayan
komutanlara ne yaptınız? Mesela, o gün o imzayı atan
komutanlardan birisi İbrahim Fırtınaydı, birisi Şener
Eruygurdu, birisi Özden Örnekti. Ne yaptınız? Bakanlar Kuruluna
getirip de Millî Güvenlik Kurulu kararlarını uyguladınız
mı? Siz, Fetullahçı terör örgütünün faaliyetlerinin durdurulması
ve takip edilmesi kararına zerre kadar saygı duydunuz mu? Aksine,
ödüllendirdiniz. Belediyelere gittiniz, paralar verdiniz, Türkçe
Olimpiyatları yaptınız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta
kademesini âdeta yerle bir ettiniz, koca koca paşaları lacivert
Renaultlara bindirip karakollarda beklettiniz, itibarını
sarstınız. İşte bu yüzden, yapılan son anketlere göre,
artık Türk genci subay olmak istemiyor sizin korkunuzdan. Onun için ben
bunu şöyle söylüyorum: Kabul edin, 15 Temmuzu bir özür günü yapın,
özür; Bu milletten özür diliyoruz. deyin. Çıkarmışsınız
oraya üzerinden tank geçmiş bir Clio, Biz bunu anıt yapıyoruz.
Ya, neyin anıtı? O tankı nereden aldı geldi bu
arkadaş, çarşıdan pazardan mı aldı geldi? Sizin o atadığınız
paşaların emirleriyle alındı. O uçağı kullanan
pilotlar bu milletin, bu memleketin paralarıyla yetiştirildi. Ama bu
15 Temmuzda yine çıkacaksınız sizinle hiçbir alakası yok
gibi, sokacaksınız kafanızı kuma; FETÖ, FETÖ, FETÖ
Mücadele ediyoruz, lanetliyoruz. Lanetlemekle terör bitmez. Ben her türlü
terörü lanetliyorum, bitiyor mu? Bitmez. Oturacaksınız diyeceksiniz
ki: Türk Silahlı Kuvvetlerinden elimizi ayağımızı
çekelim.
Akın Öztürk sizin bir numaralı
paşanızdı, prensinizdi. Aralardan, derelerden açtınız
kadroları, koca koca komutanları karakollarda gezdirirken Akın
Öztürkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin neredeyse en üstündeki kişi
yaptınız. Ne oldu o Akın Öztürk 15 Temmuzda? Elleri kelepçeli,
polislerin eşliğinde geldi terörist olarak. E, ben size soruyorum: O
komutanların, o aydınların, karakolda ölenlerin, mahkemelerde
kalp krizi geçirenlerin evlatlarının size hakkını helal
ettiğini sanıyor musunuz?
Arkadaşlar, terörle mücadelenin ilkesi olur,
terörle mücadelenin duruşu olur; Bugün, benim adamım. Bugün, benim
cemaatim. diyemezsiniz. Destek verdiğiniz FETÖ, döndü dolaştı,
Türkiye Cumhuriyetinin baş belası oldu ama hep dedik, hep dedik;
Bakanlar Kurulu kararı almadınız, dinlemediniz,
komutanlarımızı tutukladınız, herkesi
cezalandırdınız. Onun için, şimdi, bugün, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, Millî Savunma Komisyonunun bu özel gününde şunu söylemeye
çalışıyorum: Arkadaşlar, dün FETÖydü, yarın METÖ
olur, öteki gün ETÖ olur; şu irticai yapılaşmalardan elinizi
ayağınızı çekin. İslamiyet ve inanç, Allah ile kulu
arasındadır; bunu devletin komuta kademelerine koymayın,
yargıya koymayın, yürütmeye koymayın. Allah aşkına,
bizler burada yasa yapıyoruz, her seferinde yeni bir pandemi
getiriyorsunuz.
Bakın, Kuleli Askerî Lisesi kapanmış
olmasaydı, Harp Akademileri kapanmış olmasaydı, astsubay
okulları kapanmış olmasaydı, burada, bugün
uzmanlıktan astsubaylığa, astsubaylıktan
teğmenliğe, teğmenlikten albaylığa diye terfi terfi
geçirip durur muyduk? Şimdi neyi konuşuyoruz? Kadro yok, kadro. Koca
koca tugaylardaki o FETÖcü paşalar memleketi maalesef perişan etti.
O yüzden, Türk Silahlı Kuvvetlerine olan inancı da bozdunuz, güveni
de bozdunuz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin motivasyonunu da bozdunuz ve
komuta kademelerindeki duruş artık değişti, teamüller
değişti, generallerin rütbelerini erkene aldınız.
Değerli arkadaşlar, FETÖ terör örgütünün
en büyük müsebbibi AK PARTİ iktidarının ta kendisidir; hiç
ikinciyi, üçüncüyü aramayın, ta kendisidir. (CHP sıralarından
alkışlar) Neden diyorum? Evraklarla konuşuyorum. Neden diyorum?
Uyarıldınız, bilgilendirildiniz. Sayın
Cumhurbaşkanının Başbakan olduğu dönemde, sizin
Başbakan yardımcılarınızın olduğu dönemde,
Cumhurbaşkanının ve kuvvet komutanlarının hepsinin
olduğu bir dönemde size dediler ki: Fetullahçı terör örgütü bu ülkenin
başına beladır. Ama inat ettiniz, onları söyleyenleri
cezalandırdınız, hiçbir gün bununla ilgili önlem
almadınız, almadınız. Ölen, şehit olan 250
kardeşimizin de vebali sizin boynunuzdadır, bize, FETÖ demeyin.
Sokaktan geçen bir cemaat lideri, irticanın başmüfettişi olan bir
adam nasıl bu kadar cesaretlenebildi ya? O valileri, paşaları,
koca koca bakanları, milletvekillerini nasıl ayağına
getirebildi? Ne vardı o Pensilvanyada Allah aşkına ya?
Bu memlekette en önemli şey ilim ve
irfandır, çağdaşlık ve uygarlıktır; bunları
prensip edinmediğimiz sürece -Allah korusun- bu Meclise yapılan
saldırı hepimizedir, AK PARTİ-CHP milletvekili diye
ayırmaz. İşte -Allah korusun- bomba geldi, kimi
vuracağı belli değildi. Allah aşkına, bununla
yüzleşin. Siz FETÖyle yüzleşmediğiniz sürece, millete
çıkıp da Evet, biz bu işin müsebbibiyiz, suçlusuyuz.
Kadrolarını biz verdik, yollarını biz açtık,
paralarını biz verdik. Hepsini paşa yaptık, bakan
yaptık. demez iseniz inanın bu iş olmaz. Çünkü yarın
seçimler gelecek siz gideceksiniz, yeni iktidarlar gelecek inşallah. Her
gelen iktidar kendi Türk Silahlı Kuvvetlerini yaparsa bu olur mu? Olmaz,
olmuyor, olduramadık da; olduramadığımız gibi de bugün
nelerle uğraşıyoruz bakın: Disiplin cezalarını 2
katına çıkarıyoruz. Yok, disiplin amiri ceza versin. Hâlâ Ben
yaptım oldu... Hâlâ Ben yaptım oldu... Allah aşkına,
değerli arkadaşlar, hep söylediğimiz bir şey var;
Türkiyede, birlik ve beraberlik -o, sizin maalesef sözünüzde ama bizim
özümüzde- gerçekten bu yüce Mecliste sağlanamadığı sürece,
hâlâ siz böyle kendi içinizde gece gece atamalar yaptığınız
sürece bu ülkenin huzura ermesi mümkün değil. Şu kapıda baro
başkanlarını bir haftadır, on gündür rezil ettiniz. Koca
baro başkanları ya! Denizlinin protokolünde 5inci sıradaki
adam burada polislerle itiş kakış yaşıyor Allah
aşkına! Allah var, bunu yaşattınız. Ne oldu? Ne
olacak? Nereye gidiyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) Sağ
olun.
Baro başkanlarıyla sorunumuz ne?
Savcılarla sorunumuz ne? Komutanlarla sorunumuz ne? Bir Genelkurmay
Başkanı var Türkiye Cumhuriyetinde, o, vatanı kurtaran.
Çanakkalede destanlar yazan genelkurmay başkanları var; sizin
döneminizdeki Genelkurmay Başkanının ordusu yok ordusu!
Genelkurmay Başkanına 1 asker bağlı değil. Ben soruyorum:
Genelkurmay Başkanı hangi görevde ya? Genelkurmay
Başkanını Bakana bağlıyorsunuz, bir de
komutanları Bakana bağlıyorsunuz ve diyorsunuz ki ayrı
ayrı: Genelkurmay Başkanı, haddini bil; sen bana
bağlısın, sen oralara karışma. Ne yapacak Genelkurmay
Başkanı? Ne yapacak? Genelkurmay başkanları, Türkiye
Cumhuriyetinde tarih yazmıştır tarih! Genelkurmay dediniz mi
bizim tüylerimiz diken diken olur çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye
Cumhuriyetinin onuru ve gururudur diyorum.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Darbe tarihi!
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla)
İnşallah, seçime kadar olan sürede en azından bu işlere el
atmazsınız. Türkiyeyi huzur içinde, birlik ve beraberlik içinde
götürmek adına, aslanlar gibi bir iktidar geliyor, Allah
yardımcınız olsun. Hep söylüyorum: Yolcudur Abbas, bağlasan
durmaz! Hayırlı yolculuklar size!
Saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Çok
beklersiniz, çok!
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Hepsinde
imzanız var, hepsinde!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Çok
beklersiniz, çok!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Özkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
bize açıkça yapmış olduğu sataşma sebebiyle kürsüden
söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancarın
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şu anda, Birinci Dünya
Savaşının, İkinci Dünya Savaşının
gerçekleştiği ne kadar kesin bir bilgiyse FETÖnün Türkiyeden temizlenmesi
o kadar AK PARTİnin işidir, 15 Temmuzun hedefinde de o kadar
Cumhurbaşkanımızın olmasıdır.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Getiren
sensin, getiren!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Şimdi, kalkıp
da hani camdan kulede oturup konuşmayacaksınız.
Bakınız, şu görüntüler, 15 Temmuza giden süreçte, 15 Temmuza
gerek duyulmayacak şekilde, Cumhuriyet Halk Partisi yetkililerinin
FETÖnün yayın organlarında 17-25 Aralık darbesine vermiş
oldukları destektir. Polise ve yargıya giriş izni vermemek için
sözde direniş gösteren FETÖ imamı Ekrem Dumanlının
yanında 2 CHPli, tanıyorsunuz; zaten birinin milletvekilliği
düştü. Bank Asyada hesap açanları mı ararsınız?
Aranızda. (CHP sıralarından gürültüler)
Bugün, sözde, FETÖyle ilgili aynı
kavramları bize karşı kullanan yine kendi içinizden önceki dönem
milletvekilleri. Burada saymakla bitiremiyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkan, sessizliğe davet
ederseniz. Bir müsaade edin, bir müsaade edin. Sayın Başkan, ben bu
şekilde konuşamam, böyle bir şey olamaz, biz sessizce dinledik
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özkan, devam edin lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Ben nasıl
yapacağım Sayın Başkanım, süre verin.
BAŞKAN Ben size ilave süre vereceğim,
buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Zannediyorsak,
altmış yıl önce bu terör örgütü kurulurken AK PARTİnin
gelip de kendisine yardım edeceği düşüncesiyle kurulduğunu
zannediyorsanız yanılıyorsunuz. AK PARTİ, FETÖyü terör
örgütü olarak tespit edip inlerine girip orada boğmuştur. Tarih bunu
böyle yazacak. Hamdolsun, birilerine dua ederlerken bize beddua ettiler. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Hangisi
25
BAŞKAN Sayın Sancar
Arkadaşlar,
lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Sayın Başkan,
biz de konuşturmayız. Men dakka dukka, nasıl konuşursak
öyle cevap görürsünüz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Elime baksınlar,
var bir çabamız.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Hayır, o yetmez
efendim.
AHMET KAYA (Trabzon) Cahit Bey, burası
Arabistan değil, burası Türkiye. Men dakka dukkadan anlamıyoruz,
Türkçe konuşun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Onun için, ben
Köstebek isimli kitaba bakmanızı istiyorum. Aralık 2002de
öldürülen Necip Hablemitoğlu, henüz AK PARTİ iktidara gelmeden önce
FETÖ terör örgütü unsurlarının o zaman Fetullahçı yapı
diye yazmış- devletin bütün kadrolarına
sızdığını, bütün kadrolarını kontrol
ettiğini ifade ediyor. Madem Kemalizm bu işi çözüyordu, Atatürkçü
askerler çözüyordu, o zaman niye Silahlı Kuvvetler içerisinde
temizlenmedi?
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Sen
gelinceye kadar, sen.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Bakın, burada
kimse kimseyi suçlamasın. Bu ülkede eğer FETÖyle mücadele edilecekse
17-25 Aralıktan önce biz MİT Kanununda düzenleme yaptık,
yükseköğretime hazırlanma dershanelerinde düzenlemeler yaptık.
17 Aralık yok, 15 Temmuza yıllar var; HSYK 4 FETÖcü hâkim ve
savcıyı ihraç etti diye sarayın yargısı denildi.
Onun için bu suçlamaları kabul etmiyoruz, aynıyla iade ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinde FETÖyü, PKKyı bu topraklardan silen
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ
kadrolarıdır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç,
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; FETÖyle ilgili ne kadar
konuşursak konuşalım, ne yaparsak yapalım, Fetullahçı
terör örgütünün eğer siyasi ayağını ortaya çıkarmazsa
iktidar, söylediklerimizin hepsi boşadır, hepsi boşadır.
Bu konu bize ait değil, iktidara ait. Beraber
yürüdük bu yolları. diyen biz değiliz, biz söylemedik.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) O şarkı bizim
seçim şarkımız, ne alakası var FETÖyle ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gözümüz yaşlı
bir şekilde Bu ülkeye dön. diye biz söylemedik.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Seçim
şarkısıyla ne alakası var!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Silivride mahkemeleri
biz kurdurmadık.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 17 Aralığa
şak şak tutan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu ülkenin 17
Aralığı da
Hemen cevaplayayım, müsaade ederseniz. 17-25
Aralık, Adalet ve Kalkınma Partisinin içinde -diğerlerini tenzih
ederek söylüyorum, diğerlerini tenzih ederek- milletvekilliği ve
bakanlık görevinde kendi şahsi menfaatleri için rüşvet
yiyenlerin tarihe geçtiği gündür. (CHP sıralarından
alkışlar) Yoksa Fetullahçı terör örgütünün terör örgütü ilan
edilip edilmediği tarihle bir alakası yoktur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) FETÖnün
alkışladığı sözler bunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hesaplaşma kendi
aranızda.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bizi
konuşturuyorlar mı ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu akşam
Sayın Grup Başkan Vekilleriyle kürsü arkasında oturduk,
konuştuk, bir şeye vardık. Ben de fazla uzatmak istemiyorum.
Cahit Başkan söyleyeceğini söyledi, ben de söyleyeceğimi
söyledim ama gene ifade ediyorum: Bu ülke ne çektiyse bu Fetullahçı terör
örgütü ve ona benzer kişilerin iktidar tarafından desteklenmesi
yüzünden çekti, şimdi görev yine iktidarındır. Bir an önce
bunların siyasi ayaklarını çıkarın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İktidar FETÖnün
kökünü kazıyor evelallah!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Destek olmak
istiyorsanız
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Destek olmak
istiyorsanız Cumhuriyet Halk Partisini
CAHİT ÖZKAN (Denizli) FETÖnün kökünü de
kazıyan AK PARTİdir, temizliyoruz.
BAŞKAN Yani Sayın Özkan, bakın
mevkidaşınız konuşuyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ya, Başkanım,
beni konuşturdular mı ya! Lütfen ya!
BAŞKAN Ya, bir müsaade edin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bizi konuşturdular
mı kürsüden! Lütfen ya!
BAŞKAN Ya, sizin mevkidaşınız
o.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ben böyle bir şey
görmedim! Böyle bir şey mi var ya! Ben bunu anlamıyorum
Başkanım ya!
BAŞKAN On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.15
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN - 223 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şahsı adına ilk söz Sayın Filiz
Kerestecioğlunun.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fazla
sinirlenmeyin, kalbe zarar, hepimiz belli yaşlardayız.
Şimdi, askerlikten konuşacaksak,
gerçekten, darbenin siyasi ayağı yargılanmazken, komutanlar,
komuta edenler dışarıdayken, Tatbikat var. denilerek
birçoğu 20 yaşın altındaki onlarca askerî harp okulu
öğrencisi Anayasayı ihlal suçundan nasıl müebbet cezası
alır? Yani bu, gerçekten can yakıcı bir şey. Yani 20
yaş altı onca genç, emir komuta zinciri altında, bu kadar
disiplinin olduğu bir kurumda ki benim babam da askerdi, biliyorum yani
bunların nasıl olduğunu- nasıl gerçekten kendi kendilerine
Anayasayı ihlal ederler? Şimdi, bunları da konuşmamız
lazım askerlikten konuşacaksak.
Yine, askerlikten konuşacaksak 15 Temmuzda
yaralanan ya da ölen insanların yakınları için
ayrılmış olan paralar nerede? Bunu sorduğumuz zaman
diyorsunuz ki: Duruyor, burada. Ya Duruyor, burada. ne demek
arkadaşlar? Niye sizde duruyor? Muhataplarına ve ihtiyacı
olanlara versenize. Hatta, bununla ilgili gösteri yapan ve protesto eden
insanlara soruşturma dahi açıldı ama sanıyorum, en
azından bundan bir hicap duyularak geri alınmış. Evet,
askerlikten konuşacaksak biraz da bunları konuşalım, o
gençleri ve bu insanların durumunu konuşalım.
Şimdi, o yüzden, birçok alanda hamaset yapmakta
ustasınız. Ben bu hamasete bir başka örnek daha vermek
istiyorum: Dün Cumhurbaşkanlığı hesaplarından Ayasofya
kararıyla ilgili İngilizce ve Arapça paylaşımlar
yapıldı. Yani herhâlde -3 milyonun üzerinde olan- RTErdogan
hesabı Sayın Erdoğanın hesabı, kendisine aittir.
Şimdi, İngilizce olarak Erdoğan Batıya şöyle
seslenirken, Ayasofyanın kapıları, tüm camilerimizde
olduğu gibi ister yabancı ister yerli, Müslüman veya Müslüman olmayan
herkese açık olacak. Ayasofya evrensel bir dünya mirasıdır,
insanlık mirasıdır. Kararımızla ilgili olarak
eleştirilere, karşı çıkışlara da egemenlik
hakkımızı ihlal etmedikçe kabulümüzdür bunlar. derken, bugün
üşenmeyip Arapçadan tercüme ettirdim, diyor ki: Ayasofyanın yeniden
ihya edilmesi Mescid-i Aksanın özgürleştirilmesinin müjdesidir.
Ayasofyanın ihya edilmesi dünyanın her yerinde karanlık
çağlardan çıkış için, Müslümanlar için yeni bir
başlangıçtır, gecikmiş yeniden bir diriliştir.
Türkiyenin son dönemlerde bu coğrafyada, bu zamanda attığı
her adımla edilgen değil, etken bir özne olduğunu
ispatlamıştır. Allahutaalanın izniyle bilinen hedefimize
ulaşmak için -bu bilinen hedef neyse- buna ulaşmak için bu mübarek
yoldaki yolculuğumuza hiç durmadan, yorulmadan ve sıkılmadan
azmim -gene kendi şahsım olarak ifade ediyor- fedakarlık ve
ısrarla devam edeceğiz.
Şimdi, bizim bildiğimiz kadarıyla
diplomasi böyle yapılmaz. Eğer dünyayla ilgili, Türkiyeyle ilgili
bütün kamuyu ilgilendirecek bir karar veriyorsanız, o zaman diplomaside de
kalkarsınız, bunu, aynı metni farklı dillere çevirerek
gönderirsiniz, açıklarsınız. Ama içeride başka, Arapçada
başka metin, Batıya başka metin; bunun adı ilkesizliktir,
bunun adı diplomasi değildir.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Hayır, hayır. Türkçe açıklamasında da net bir şekilde
etti söylemek istediğini.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Ben bütün metinlerin tercümelerini okudum, İngilizcem de var, biliyorum
onları, Arapçayı da tercüme ettirdim, okudum.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Türkçe net bir şekilde etti.
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Ya, bir
dinleyin, dinleyin.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Dinliyorum ben.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Şimdi, bunların nedenlerini biz gayet iyi biliyoruz,
tahmin edebiliyoruz neden böyle olduğunu ve bu işin
zamanlamasının neden şimdi olduğunu da biliyoruz; bu
nedenle benim bir uyarım da halkımıza olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, kısa bir süre rica edebilir miyim
toparlamak için?
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Açalım mikrofonu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Doların engellenemeyen yükselişi, devalüasyon ihtimali ve ekonomik
kriz ortadayken size, işte Dış güçler, Ayasofyanın cami
olmasına karşı çıktıkları için dolarla
oynuyorlar. derlerse, Ekonomimiz ondan böyle. derlerse lütfen
inanmayın, olur mu? Gerçekten istirham ediyorum, lütfen buna
inanmayın.
Ben, son olarak, sevgili halkımızın
zaten açık bir bilinci olduğunu gösteren bir araştırmaya
değinerek bitirmek istiyorum. Metropollün yaptığı bu
araştırmaya göre halkımız için aslolan, geçim
sıkıntısı ve işsizlik sorununun çözülmesidir ve
Ayasofyanın ibadete açılması konusunda mevcut ekonomik krizin
konuşulmaması için gündem değiştirmek diyenler 18-24
yaş arası yüzde 73, 25-34 yaş arası yüzde 57 ve bunun
içerisinde bütün parti seçmenleri var.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın İsmail Kayanın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle nüfusa oranla en fazla askere sahip illerden biri olan şehitler
diyarı yiğit Osmaniyeli hemşehrilerimize, Genel Kurula ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimize
saygılarımı sunuyorum.
Yine, hemen sözlerimin başında, bu vatan
için, gelecek nesillerimiz bu vatanda rahatça yaşayabilsinler diye
gözlerini bile kırpmadan şehadete yürüyen şehitlerimizi rahmet
ve minnetle anıyor, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, gücünü aziz
milletimizden, tecrübesini ecdadımızdan ve tarihten alan Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz, sürekli değişen risk ve tehditlerin
bulunduğu güvenlik ortamında gerek yurt içinde gerekse
sınır ötesinde yürütülen terörle mücadele faaliyetlerinin yanı
sıra, yavru vatan Kıbrıs ve çevresi dâhil mavi
vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizi korumak, tehdit ve tehlikelere
karşı Türk vatanını savunmak için kendisine verilen
görevleri en iyi şekilde icra etmektedir. Aynı zamanda,
uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı
olmak için görevlerini başarıyla yerine getirip çaba ve gayret
göstermektedirler. Köklü bir geçmişi olan, millî, manevi ve mesleki
değerleriyle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, birçok defa destanlaşan
zaferlere imza atmış olup nice zaferlere de imza atmaya devam
etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bu büyük başarılarının
temelindeki en önemli unsur, dünyanın hayranlığını
kazanan disiplinli yapısı ve vatan sevgisidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hazırlanan kanun teklifiyle Türk Silahlı
Kuvvetlerinde yürürlükte olan disiplin nizamında ihtiyaç duyulan düzenleme
ve değişikliklerin yapılmasıyla harekât etkinliğinin
artırılması amaçlanmıştır. 1 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Millî Savunma
Bakanlığı teşkilatında yapılan
değişiklikle Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet
komutanlıkları Millî Savunma Bakanlığımıza
bağlanmıştır ve yine buna bağlı olarak da
mevzuatta uyum düzenlemeleri yapılması gerekliliği ortaya
çıkmıştır.
Diğer taraftan, teklifle, Millî Savunma
Bakanlığı kadrolarında görevli personelin tecrübelerinden
daha uzun süreli ve etkin bir şekilde yararlanılması, özlük
haklarının iyileştirilmesi suretiyle de personelin
motivasyonunun arttırılması hedeflenmiştir. Bu kapsamda
kısaca belirtmek gerekirse: Yedek astsubaylıktan muvazzaf astsubaylığa
geçişin yasal dayanağının oluşturulmasını ve
muvazzaf astsubay kaynakları arasına yedek
astsubaylığın da ilave edilmesini sağlıyoruz.
İleri yaşlarda astsubaylıktan subaylığa geçiş
yapan personelin erken emekliliğinin engellenmesi amacıyla rütbe
yaş hadlerini yükseltiyoruz. Askerî öğrencilerimizin de harçlıklarını
artıyoruz. Kritik görevlerde ve zor şartlarda görev yapan askerî
sağlık personelinin sağlık hizmet tazminatının
arttırılmasını sağlıyoruz.
Sözleşmeli erbaş ve erlerin, kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen devlet memurları ile Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu diğer personelde olduğu gibi aile
yardımı ödeneğinden faydalanmasını
sağlıyoruz. Sözleşmeli erbaş ve erlerin, hafta içi mesai
sonrası ve hafta sonları görev yerlerinden ayrılmalarına
izin verilmesini getiriyoruz. Ve yine Savunma Sanayii Başkanlığının
sözleşmeli personel çalıştırmasına ilişkin teknik
düzenleme yapılması gibi birçok önemli ihtiyaca
karşılık gelecek maddelerde de kanun teklifimiz kapsamında düzenleme
yapılmıştır.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; kanun teklifimizin bütünü ele alındığında,
yapılan düzenlemelerle aziz milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahip
olan ve peygamber ocağı olarak kabul edilen, milletimizden
aldığı güven, dua ve güçle kendisine verilecek her türlü görevi
tarihî bir sorumluluk bilinciyle icra etme azim ve
kararlılığında olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin daha
da güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Bundan sonraki süreçte de bütün
partilerimizin desteğiyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizi daha da
güçlendirmeye devam edeceğiz. İktidara geldiğimiz günden bu yana
milletimizden aldığımız güçle
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde ülkemizi, bölgesinde ve dünyada söz sahibi bir ülke hâline
getirmek için var gücümüzle çalıştık. 2002 yılında
savunma sanayinde yüzde 18 seviyelerinde olan durumumuz bugün, yüzde 70
seviyelerindedir. Buna bağlı olarak da çok daha güçlü bir orduya
sahibiz. Bundan sonra da ülkemizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, çok daha
güçlü bir konuma getirmek için gayretli çalışmalarımız
devam edecek diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
konuşmalar tamamlanmıştır.
Bölüm üzerinde soru talebi yok.
Birinci bölümün görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Şimdi, yerinden bir dakika Sayın
Işıka söz vereceğim.
Sayın Işık, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
50.-
Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Van ilinde çığ, deprem ve sel felaketleri
yaşanan bölgelerin afet bölgesi ilan edilmesi ve gerekli tedbirlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bilindiği üzere, Vanda, 2020 yılı
içerisinde çığ, deprem ve sel felaketleri ardı ardına
yaşanmıştır. Son on beş gün içerisinde Erciş
ilçemizde Kumlubulak Mahallesi, İpekyolu ilçemizin Şafak Mahallesi ve
Kıratı bölgesi, Başkaleye bağlı Yenimahalle,
Albayrak, Atlılar, Böğrüpek, Ömerdağ, Kavurgalı, Tenekeli
Mahalleleri selden etkilenmiş, yüzlerce küçükbaş hayvan telef
olmuş, onlarca ev ve ahırı su basmış, birçok ekili
arazi zarar görmüştür.
Başkalede daha depremin yaraları sarılmadan
halk sel felaketiyle bir kez daha zarar görmüştür. AFADın sel ve su
baskınını öngörmeyerek kurdukları konteynerler sele
kapılmış, çadırlar su ve çamurla dolmuştur.
Dün, yine Başkale, İpekyolu ve Erciş
ilçelerimizin Yönören, Hasanabdal ve Aksakal Mahallelerinde sel meydana
gelmiştir. Doğa talanı politikalarının
cezasını halk çekiyor. Deprem ve selden etkilenen bölgelerin afet
bölgesi ilan edilmeli, vatandaşların zararları
karşılanmalı ve bu afetlerin önüne geçmek için gerekli tedbirler
bir an önce alınmalıdır.
BAŞKAN- Komisyonun bir söz talebi var.
Buyurun Sayın Başkan
51.-
Millî Savunma Komisyonu
Başkanı İsmet Yılmazın, Tekirdağ Milletvekili
İlhami Özcan Aygunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadeleri ile görüşülmekte olan 223 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin
İYİ PARTİ Grubu adına, Denizli Milletvekili Haşim
Teoman Sancarın CHP Grubu adına ve Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin şahsı adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum muhterem Başkanım.
Sayın milletvekillerimizin 3600 ek gösterge
verecek misiniz? Sorusu vardı. Bu ana kadar ne aldatan olduk ne aldanan
olduk. Yapamayacağımız hiçbir şey vadetmedik,
vadettiklerimizi de yerine getirdik. Dolayısıyla, 3600 ek göstergeyi
de yerine getireceğiz. E ne zaman? Onun da zamanlamasını biz
belirleyeceğiz.
Bir başka soru: Silahlı kuvvetlerde
liyakat hususunu dikkate alıyor musunuz? Eğer silahlı
kuvvetlerde liyakat olmasaydı Zeytin Dalı Operasyonu, Fırat
Kalkanı ve Barış Pınarı Operasyonları -yurt
dışından takdir ediliyor- bu derece başarılı
olmazdı. Sayın Trumpın bir sözü var: Türk askeri öğle
yemeğine gider gibi savaşa gidiyor. Bundan daha güzel -kendi
terminolojisiyle- bir övgü olmaz ama Libyaya bakmak lazım. Hiç aktif
olarak bir katkımız yok, sadece eğitim ve
danışmanlık konusunda var. Yasa dışı bir
yapının hangi durumdayken arkasında Fransa var, arkasında
Arap Emirlikleri var, arkasında Arabistan var, arkasında
Mısır var? Türk Silahlı Kuvvetlerinin danışmanlık
ve eğitimi dahi dengeyi değiştirebildi. Bu, Silahlı
Kuvvetlerin ehil ellerde olduğunu gösteriyor.
Bir başka husus da, bir
arkadaşımız dedi ki: Komutan mutlaka emir verecek, oradan gelir
ama ceza da yetkisi, vermesi gerekir. Şimdi 6413 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununa bakıyorum, bir örnek olarak
vereceğim: Binbaşı, yarbay izinsizlik durumunda dört hafta
sonuna kadar ceza; albay beş hafta sonuna kadar ceza, tuğgeneral,
tümgeneral altı hafta sonuna kadar ceza; korgeneral ve Millî Savunma
Bakanı, İçişleri Bakanı da yedi hafta sonuna kadar ceza
geliyor, dolayısıyla da bütün komutanların
Yani Şu
komutanın ceza yetkisi yoktur. gibi bir cümlenin de yine pek uygun olmadığını
düşünüyorum.
Bir başka husus Akın Öztürkle ilgili.
Paşanız dedi. Akın Öztürk 1973te teğmen olarak mezun
oldu, biz yokuz. 1985te Hava Harp Akademisine gitti, AK PARTİ olarak
söylüyorum, biz yokuz. 1987 Harp Akademilerinden mezun oldu, biz yokuz. 2000de
tuğgeneral oldu. Bakın, albay sayısı fazladır, asker
olanlarımız bilir. Onların içerisinden seçip ayrı bir yere
koymak önemlidir. 2000de Akın Öztürk paşa yapıldı. AK
PARTİ var mı Allah için? Yani biraz önce sizin paşanız
derken, 2000de kim iktidardaysa, Akın Öztürkü albaylıktan
paşalığa getireni öncelikle suçlamak gerekir diye
düşünüyorum.
Bir başka husus da uzman erbaşlarla
ilgili.
Muhterem Başkanım, 3269 sayılı
Uzman Erbaş Yasası 1986 yılında kabul edildi. Bu yasa ilk
kabul edildiğinde en çok 30 yaşa, girdiği yıla kadar
çalışabileceği kuralı vardı. 1991 yılında bu
35 yaşa çıkarıldı. 1993 yılında, bakın,
1986dan 1993e, 45 yaşına, girdikleri yıla kadar
uzatılacağı ifade edildi. 1993ten sonra yani 1986dan 1993e
kadar 45 yaşına geldim, iyi ama bundan sonra beni kimse
çalıştırmaz. Ne yapacağız? Bize emeklilik hakkı
verin. dediler. O zaman yine yasa çıktı. Ne zaman çıktı?
2010 yılında. Ne söylendi? Doğru, uzman erbaş olarak
yaptın. İşte bu kadar yıl, teşekkür ediyoruz. ama
emeklilik için Millî Savunma Bakanlığında sivil memur olarak
onlara emeklilik hakkı sağlanmak üzere verilmişti, Millî Savunma
Bakanlığına bağlı kurumlarda. Fakat daha sonra biz
2016 yılında uzman erbaşların çalışma
yaşını 52 yaşına
çıkardığımızda o zaman bir öncesinde 45
yaşına girenler dedi ki Eğer 52 yaşına o düzenlemeyi
bizim zamanımızda yapsaydınız, 6000 sayılı Yasa,
o zaman biz sivil memur olarak emekli olmayacaktık, ne olacaktık?
Uzman erbaş olarak emekli olacaktık. dediler. Dolayısıyla
süreç içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkan,
toparlayın lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım bitiriyorum.
Gerçekten ne hak verildiyse, en çok son dönemlerde
hak verildi, daha yapılması gerekir mi? Yapılması gerekir.
Haklı talepler var mı? Haklı talepleri var. Üzerinde
çalışılıyor mu? Üzerinde çalışıyoruz.
İnşallah, onu da önümüzdeki dönemde hep birlikte Silahlı
Kuvvetler mensuplarımıza, uzman erbaşlarımıza,
sözleşmeli subaylarımıza, astsubaylarımıza,
subaylarımıza daha iyi günlerde vereceğiz. Neden? Güçlü bir ordu
istiyoruz, morali yüksek bir ordu istiyoruz ve çok iyi şekilde savunma
sanayisine iyi kabiliyetler, iyi yetenekler de kazandırmak istiyoruz
diyoruz.
Hepinize sonsuz teşekkür ediyorum muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
X.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, FETÖ meselesiyle ilgili O dönemdi,
bu dönemdi. tartışmalarına girilmesinin FETÖye hizmet etmekten
öteye gitmeyeceğine ilişkin açıklaması
BAŞKAN - Mecliste bu
tartışmaları yaparken bir FETÖ meselesi geldiğinde O
dönemdi, bu dönemdi. tartışmalarına girmek, siyasi ayak
tartışmalarına girmek yani FETÖye yardımcı olmaktan
başka hiçbir işe yaramıyor. Yani Sizin zamanınızda o
oldu, sizin zamanınızda bu oldu, şurada bu oldu
Bu
tartışmalar FETÖye hizmetten öte başka hiçbir yere gitmez,
kusura bakmayın.
RIDVAN TURAN (Mersin) Başkan, bu konuda daha
tarafsız olmanız gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet
Yılmazın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar müsaade eder misiniz,
bakın, Grup Başkan Vekiline söz verdim, lütfen.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel ifade ettiğiniz sözlere katıldığımı ifade
etmek istiyorum. Anahtar düştü, ne oldu? Anahtar suya düştü. Su ne
oldu? İnek içti. İnek nereye gitti? Dağa kaçtı. Dağ ne
oldu? diye bir tekerleme var. Şimdi bu tekerleme misali Sayın
Başkan, biraz evvel bu Akın Öztürkle ilgili sözlerinizde tavzihi
gerektiren önemli bir husus vardır, ben onu sizden istirham ediyorum. 2000
yılında bunun tuğgeneral olduğunu söylediniz ve
Suçlayacaksanız onları suçlayın. dediniz.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Yok, öyle demedim. Bakın, askeriye
alanında 1973te
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet. Bunu doğru
bulmayız, Milliyetçi Hareket Partisi hem koalisyon
ortağıdır hem de aynı zamanda, biliyorsunuz, Millî Savunma
Bakanı da Sayın Sabahattin Çakmakoğludur. Yalnız şunu
hatırlatırım: O zaman Başbakan Yardımcısı
olan Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli de zaten Askerî
Şûrada değildir, bunu da bir hatırlatma olarak ifade edeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yalnız, bu konuda
gerekli tavzihi yapmanızı bekliyorum Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
53.-
Millî Savunma
Komisyonu Başkanı İsmet Yılmazın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, Akın Öztürkün
paşa olmasında Milliyetçi Hareket Partisinin hiçbir sorumluluğu
yoktur. Uygun mudur?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Dikkat et,
sınırları aşma!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nasıl?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Dikkat etmesi
lazım, sınırı aşmaması lazım.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu, tabii, uzun bir tartışma fakat
biliyorum, zamanımız uygun değil şimdi, yalnızca
kayıtlara geçmesi için bir konuya değineceğim.
BAŞKAN Filiz Hanım biliyor yani
sinirlerimiz de uygun değil şu saat itibarıyla.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet, evet;
sadece kayıtlara geçsin diye
Rakamları tam
hatırlamadığım için yaklaşık bir şeyler
söyleyeceğim, yanıldıysam onları düzeltebiliriz sonra.
TSKde, sanıyorum, resmî açıklamalara göre 17-18 bin civarında,
yargıda 5 bin civarında, Millî Eğitim ve İçişlerinde
10 binlerce var; hani Fetullahçı diye görevinden
uzaklaştırılmış olanları kastediyorum. Tabii Kim
yerleştirdi bunları oraya? sorusu, siyasi ayak
tartışmasıyla beraber ortada duruyor cevaplanmamış bir
şekilde fakat şimdiye kadar siyasi ayakta 1 kişi bulundu, o da
Hakan Şükür, milletvekili. Sanıyorum, Hakan Şükür bütün bu
işleri yapmış; zaten başarılı da bir santrafordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet, bu
kadardı efendim. Hakan Şükür yapmış diye tespit edelim.
BAŞKAN Peki. Yani neye fayda
sağladı onu da bilmiyorum ama tespiti yaptınız. (HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siyasi
ayağı bundan ibaret değil Başkanım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
54.-
Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siyasi ayak dediğimiz zaman ne anlıyoruz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Tanal, 60a göre söz
talepleri kapandı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, soru-cevap da vermiyorsunuz; söz istiyoruz 60a göre, O da
kapandı. diyorsunuz.
BAŞKAN O zaman soru cevap zamanında
girseydiniz sisteme Sayın Tanal.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; FETÖnün siyasi ayağı, PKKnın
siyasi ayağı mutlak suretle araştırılmalı ki
bunun araştırması hem hukuki açıdan hem de siyasi
açıdan; hukuki açıdan zaten yargı çalışıyor,
siyasi açıdan milletimiz manzarayıumumiyeye bakıp bunlarla
ilgili her seçimde kararını PKK ve FETÖ çerçevesinde de veriyor.
Siyasi uzantısı nedir? Siyasi
uzantısı 15 Temmuz hain FETÖ darbesi gerçekleşmiş
olsaydı yani darbeciler amacına ulaşmış olsaydı
acaba devletin kilit noktalarına, yetkili makamlarına kimi nasıl
getirecekti, buna bakmak lazım.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bilemeyiz, bilemeyiz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşte, bu
çerçevede gerek 17-25 Aralıkta, gerek 15 Temmuzda acaba
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Acaba FETÖ terör örgütü
17-25 Aralık ve 15 Temmuzda hangi siyasi çevreleri dost, hangi siyasi
çerçeveleri düşman kategorisinde alıp ona göre vaziyet
almıştır?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bize düşman, bize düşman.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Buna
baktığımız takdirde, bakınız, 17-25 Aralık
darbesinin doğrudan hedefinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan ve AK PARTİ Hükûmeti vardı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Bir paylaşamadınız koltuğu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yine, 15 Temmuz hain
FETÖ darbesinde Marmariste Sayın Cumhurbaşkanımızı
koruma ekibiyle beraber öldürmeyi doğrudan hedeflediler.
(Gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) Dinle,
dinle.
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ha, buna bakıp da
15 Temmuzdan sonra hükûmet kuracağını söyleyenler, 15 Temmuz
akşamı önünden bütün sıkıntılar çözülerek serbest
bırakılıp geçenler, herhâlde bunların hesabını
verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, tamamlayınız
sözlerinizi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun için kasetli ve
silahlı terör örgütünün son on yıllık süre zarfında, siyasi
partiler içerisinde yapmaya teşebbüs ettiği o suikastların
hangisini başardı, hangisini başaramadı milletimizin
takdirindedir.
Evet, FETÖnün o suikastlerine yani kasetli ve
silahlı terör örgütünün kumpaslarına teslim olmayan siyasi partiler,
hamdolsun, bugün FETÖ terör örgütünün hedefindedir. Biz de bu mücadeleyi Cumhur
İttifakı olarak bu çerçevede yürütüyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Tanal, 60a göre söz
taleplerini kapattım ama çok ısrarcısınız.
Buyurun.
55.-
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, 2011, 2015 ve 2018 yıllarında söz verilmesine
rağmen Şanlıurfa ilinin su ve elektrik sorunlarının
çözülmediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın İsmet Yılmaz Bey, biraz önce
Bizim hükûmetimizde biz yapamayacağımız sözleri söylemeyiz,
halkımızı da aldatmayız. dediler. 2011 tarihinde, 2015
tarihinde, 2018 tarihinde Şanlıurfadaki elektrik sorununu
halledeceğiz. dediniz; peki, yıl şu anda 2020,
Şanlıurfalıları kandırmadınız mı,
aldatmadınız mı? Elektriği bugüne kadar niye halletmediniz?
Vatandaşın şu anda elektriği yok, ürününü sulayamıyor,
mahsulü tarlada kurudu, hayvanları telef oldu susuzluktan; bu değil
midir aldatmak, bu değil midir halkı kandırmak?
Şanlıurfayı niye susuz bırakıyorsunuz, niye
elektriksiz bırakıyorsunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ünver
56.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, normalleşme süreciyle birlikte kısıtlı
şekilde hizmet sunmaya çalışan kahvehanelerin ve
kıraathanelerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
225 kahve ve çay ocağı, 65 büfe, 9 oyun
salonu, 5 kantin işletmecisi olmak üzere 334 üyeli Karaman Kahveciler,
Büfeciler ve Kafeteryacılar Odasıyla birlikte ülkemizdeki tüm kahveci
esnafı mağduriyetine çare arıyor ancak iktidar bu sesi duymuyor.
Kahvehaneler ve kıraathaneler toplumumuzun önemli bir kültür
değeridir. Kahvehaneler siyasetin nabzının
attığı, siyasetçilerin de halkla buluştuğu yerlerdir.
Yapılan kahve toplantıları siyasetçilere vatandaşla
doğrudan iletişim kurma fırsatı sağlayan bir propaganda
yöntemidir.
Pandemi döneminde kapalı olan kahvehaneler
normalleşmeyle birlikte yeniden açılmıştır ancak oyun
oynatılmasına hâlen izin verilmemektedir. Oyun oynatamayan kahveci
esnafı evine ekmek götürmekte bile zorlanmaktadır. Zaman,
siyasetçinin, her seçim bize kapısını açan kahveci esnafına
sahip çıkma zamanıdır. Ya gerekli tedbirler alınarak oyun
oynatılmasına izin verilmeli ya da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.52
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL(Kütahya), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN 223 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? yok.
Ertelenmiştir.
216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
3.-
İstanbul Milletvekili Abdullah
Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat
Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bugünkü gündemimizde başka bir
iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 14 Temmuz 2020 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20:54
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(´) 223 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.