TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
113üncü
Birleşim
14
Temmuz 2020 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili Hülya
Nergisin, Kayseri iline ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlunun, Bartın ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili
Arzu Erdemin, bilgisayar oyunlarının zararlarının
önlenebilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Gününe
ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, yaşanan yoğunluk nedeniyle oluşan
mağduriyetin önlenebilmesi için Çeşmeli-Taşucu otoyolu ile
Mersin-Çamlıyayla yolunun tamamlanmasını Ulaştırma ve
Altyapı Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan
Eğitim Fakültesi bünyesinde açılan Psikoloji Lisans Programı'na ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemirin, işsizlik rakamlarının cumhuriyet tarihinin en
yüksek seviyesinde olduğu bir dönemin yaşandığına ilişkin
açıklaması
5.- Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın, Karadenizdeki boğulma vakalarından yola çıkarak
cankurtaran mayo tasarlayan Trabzon Fen Lisesi öğrencileri Muhammet Hazar
Soylu, Yaren Kılıçaslan, Bilge İklim Çizmecioğlu, Nursu
Altıparmak, Sude Civelek, Murat Yazan, Ahmet Hakan Güloğlu, Enes
Büyükertaş ile Öğretmen Nurşen Turanı tebrik ettiğine
ilişkin
açıklaması
6.- Diyarbakır Milletvekili
Oya Eronatın, vefat eden Adalet Ağaoğluna Allahtan rahmet
dilediğine
ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, yaşattığı
maddi ve manevi kayıplarla bazı sel felaketlerinin dünya tarihine
geçtiğine, ülkede meydana gelen sel felaketlerinde hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, kamu kurum ve kuruluşlarının daimî
kadrolarında çalışan üniversite mezunu işçilerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili Sandıklı, Şuhut ve
Dinar ilçelerindeki patates üreticilerinin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine
ilişkin açıklaması
10.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, dört yıl önceki 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası açılan davalardan beraat edenlerin özel sektörde dahi
çalışamadığına ilişkin açıklaması
11.- Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutderenin, can güvenliği ve trafik güvenliği
açısından tehlike arz eden Göksu Köprüsüyle ilgili
çalışmaların başlatılması için Ulaştırma
ve Altyapı Bakanına Adıyaman halkı adına
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
12.- Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözerin, corona virüsün Eskişehir ili Hacı Süleyman
Çakır Huzurevindeki birçok yaşlıya ve personele
bulaşmasında sorumluluğu olanların yargı önünde hesap
vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, YÖKün üniversitelerde yaz okulu
açılmaması nedeniyle yaşanılan mağduriyeti giderecek
bir çözüm ortaya koymasının öğrencileri mutlu edeceğine ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Demirin,
15 Temmuz
Demokrasi ve Millî Birlik Gününe ilişkin açıklaması
15.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursa ili Orhaneli, Keles ve Büyükorhan ilçelerinde
yapılan ağaç kıyımının durdurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününe ilişkin
açıklaması
17.- Bursa Milletvekili Nurhayat
Altaca Kayışoğlunun, Bursa ili Gürsu İlçesi Yenidoğan
Mahallesinin doğal gaz sorununun çözülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akının, millî servet olan zeytin ağaçlarına ve
meyvesine zarar veren zeytin sineğiyle mücadele edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili
Onursal Adıgüzelin, Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Murat
Ağırelin hastaneye sevk edilmesinin neden geciktirildiğini ve
pandemi koşullarına rağmen neden beş buçuk saat revirde
bekletildiğini, hükümlü ve tutukluların sağlık hizmetlerine
erişiminde yaşanan sorunların çözülmesi için neyin
beklenildiğini Adalet Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
20.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
bölücü yapı PKKnın geldiği noktaya ilişkin
açıklamalarına ilişkin açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili
Şamil Ayrımın, Azerbaycan-Ermenistan sınırında
yaşanan çatışmalarda şehit olan Azerbaycan askerlerine
Allahtan rahmet dilediğine, uluslararası toplumu Ermenistanın
Azerbaycana yönelik saldırgan politikasını kınamaya davet
ettiğine ilişkin
açıklaması
22.- Iğdır Milletvekili
Yaşar Karadağnın, Ermenistanın Azerbaycanın Tovuz
bölgesine gerçekleştirdiği saldırıyı
kınadığına, Azerbaycanlı şehitler için Azerbaycan
halkına başsağlığı dilediğine ve
Azerbaycanın yanında yer almaya devam edileceğine ilişkin
açıklaması
23.- Hatay Milletvekili Sabahat
Özgürsoy Çelikin, Azerbaycanın Tovuz bölgesine saldırıda
bulunan Ermenistanı kınadığına ve Azerbaycanlı
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, Azerbaycanın yanında
olunduğuna, Süper Lige yükselen Hataysporu tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
24.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, Hataysporun Süper Lige yükselmesinde emeği geçen herkesi
kutladığına ilişkin açıklaması
25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Pençe-Kaplan Operasyonunda teröristlerle çıkan
çatışmada şehit olan Hava Piyade Astsubay Çavuş Ethem
Demirciye Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Gününe, 15 Temmuz gazileri ve şehit yakınları için
toplanan paranın sahiplerine verilmesi gerektiğine, Heybeliadada
çıkan orman yangınına, Artvin ve Rize illerinde yaşanan sel
felaketlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, 14 Temmuz Kerkük katliamının 61inci yıl
dönümüne, Ermenistanın Azerbaycanın Tovuz bölgesine
gerçekleştirdiği saldırıyı
kınadığına, hayatını kaybeden askerlere ve
soydaşlara Allahtan rahmet dilediğine, Doğu Akdeniz meselesini
millî bir mesele olarak gördüklerine ve Libya meselesinde siyaset üstü bir
tavır sergilenmesi gerektiğine, 2. Lige yükselen Kocaelispora ve
Süper Lige yükselen Hatayspora başarılar dilediğine, Bingöl
ilinde yaşanan deprem nedeniyle bölgenin afet kapsamına
alınmasını, Bingöl-Diyarbakır, Bingöl-Elâzığ,
Bingöl-Erzurum ve Bingöl-Muş kara yolları ile Çapakçur Vadisi Islah
Projesinin tamamlanmasını Bingöllü vatandaşların talep
ettiğine ilişkin
açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Artvin ili Yusufeli ilçesinde meydana gelen sel ve heyelan
nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, Ermenistanın Azerbaycanın Tovuz bölgesine
gerçekleştirdiği saldırıyı
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, Türkiye ve Türk milleti olarak her koşulda
Azerbaycanın yanında olunduğuna, Şırnak ilinde
gerçekleştirilen Yıldırım-1 Cudi Operasyonunda görev alan
güvenlik güçlerinin muvaffak olmasını dilediğine, Bartın
Milletvekili Aysu Bankoğlunun yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 3213 sayılı Maden Kanununda gerekli düzenlemelerin
yapılarak redevans yöntemiyle işletilen maden ocaklarında
çalışan işçilerin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ve her türlü katkıyı vermeye hazır
olduklarına, maden facialarında hayatını kaybeden
madencileri rahmetle andığına ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, vefat eden Adalet Ağaoğluna, Artvin ve
Rize illerinde yaşanan sel felaketlerinde hayatını kaybeden
vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, felaketlerin yaşanmaması
için gerekli önlemlerin alınarak doğaya yönelik tahribatın
durdurulması gerektiğine, Diyadin Belediyesi Eş
Başkanı Betül Yaşarın gözaltına
alındığına, Diyadin Belediyesine kayyum atanarak
halkın iradesinin gasbedildiğine ve kayyumların
yaptığı usulsüzlüklerin Sayıştay raporlarıyla
tespit edildiğine, Kadın Mücadelesi Her Yerde sloganıyla
yürütülen kampanyaya, son aylarda art arda yaşanan depremlerin ülkenin
deprem gerçeğini hatırlattığına, Bilim Akademisi Üyesi
Naci Görürün uyarılarına ve olası İstanbul depremine
yönelik bir araştırma komisyonu kurulması için partilere
çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması
29.- Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlunun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Süper Lige yükselen Hataysporu CHP Grubu adına
kutladıklarına, Artvin ve Rize illerinde meydana gelen sel
felaketlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara,
Ermenistanın Azerbaycana yönelik saldırısında şehit
olan Azerilere Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Gününün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda
yapılan özel görüşmenin periyodik olması gerektiğine ve
TBMMde düzenlenecek törene, 15 Temmuz gazileri ve şehit
yakınları için toplanan paranın sahiplerine verilmesi, FETÖnün
siyasi ayağının ortaya çıkarılması
gerektiğine ilişkin
açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Rize ve Artvin illerinde meydana gelen sel felaketlerinde
hayatını kaybeden vatandaşlara, Ermenistanın Azerbaycana
yönelik saldırısında hayatını kaybeden Azeri askerlere
ve sivillere Allahtan rahmet dilediğine, Azerbaycanın yanında
olunduğuna, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü vesilesiyle
şehitleri rahmetle andığına, darbeye karşı
canını siper eden Türk milletine, millete öncülük eden Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğana, Gazi Meclise, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına ve polis teşkilatına şükranlarını
sunduğuna, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın ve İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, yerinden sarf ettiği bazı ifadelerini
düzelttiğine
ilişkin açıklaması
36.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, yerinden sarf ettiği bazı ifadelerini
düzelttiğine
ilişkin açıklaması
37.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkanın ve İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Meclisin sükûnet ve huzur içinde
çalışmasını temin etmenin Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin görevi olduğuna ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin HDP
grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın HDP grup
önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
50.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
54.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
55.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
56.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ankara Milletvekili Nevzat Ceylanın CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
59.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, Süper Lige yükselen Hatayspora başarılar
dilediğine
ilişkin açıklaması
60.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Ankara Milletvekili Şenol Sunatın görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin
açıklaması
61.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
63.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
64.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
65.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın görüşülmekte olan
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP
grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, vefat eden Adalet
Ağaoğluna Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, FETÖ meselesini sadece bir darbe
girişimi olarak nitelemenin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Genel Kurulda yapılan
düzenlemeyle albayların erken emekliliğinin Yüksek Askerî
Şûranın onayına bırakıldığına ilişkin
açıklaması
4.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 223 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerindeki görüşmelerin tamamlanabilmesi için milletvekillerinin
önerge üzerinde yaptığı konuşmalarını kendilerine
tanınan süre içerisinde tamamlaması gerektiğine, ek süre
vermeyeceğine ilişkin
açıklaması
5.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Türkiye Futbol Federasyonunun
Bölgesel Amatör Ligle ilgili kararını gözden geçirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.-
Başkanlığınça, komisyonların başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacakları gün,
saat ve yere ilişkin duyurusu
B) Önergeler
1.- Antalya Milletvekili
Feridun Bahşinin, (2/1138) esas numaralı 5510 Sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/84)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili tarafından,
Aydın-Denizli Otoyolu Projesinin ihalesinin iptal edilmesinin
nedenlerinin araştırılması ve iptal edilen ihaleler
sonrasında oluşabilecek kamu zararının önlenmesi
amacıyla 26/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3046) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 15
Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya
çıkarılması amacıyla 14/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından,
TRTde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/7/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, 216
sıra sayılı Kanun Teklifinin Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 16 Temmuz 2020 Perşembe
günkü birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine ve 23 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Filiz
Keresticioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ordu Milletvekili Metin
Gündoğdunun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen
üyeliğe seçim
2.- İnsan Hakları
İnceleme Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen üyeliğe seçim
3.- Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen üyeliğe seçim
4.- Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen üyeliğe seçim
XI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223)
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansur'un, koronavirüs salgını sürecinde ülkemizden hac
ziyaretine gidecek olan kişilere yönelik alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/30692)
2.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahin'in, pamuk üretiminde çalışan mevsimlik işçilerin
aldığı ücretlerin artırılmasına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/30799)
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, çiftçilerin elektrik borcu tahsilatının hasat
dönemine ertelenmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/30802)
4.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, ülkemizde atıl durumda bulunan tarım arazilerine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/30803)
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, ÇKS kayıt bilgilerinin güncellenmesine ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/30804)
6.- Yozgat Milletvekili Ali
Keven'in, Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesinde meydana gelen dolu
felaketi nedeniyle oluşan zararın karşılanmasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/30806)
7.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhan'ın, Kırşehir ilinde görülen
sarı cücelik hastalığından olumsuz etkilenen tarım
arazileri ile bu konuda Bakanlıkça alınan önlemlere ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/30807)
8.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhan'ın, Kırşehir'de meydana gelen dolu
nedeniyle çiftçilerin uğradığı zarara ve TARSİM
sigortası bulunmayan veya kiralama usulüyle ekim yapan çiftçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/30808)
9.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasap'ın, 2020 yılına ait hayvan otlatma bedellerine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/30810)
10.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydın'ın, Bursa'nın Keles ilçesinde yaşanan dolu ve
yağış nedeniyle meydana gelen zararın giderilmesi önerisine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/30815)
11.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu'nun, atık asit yağlarının hayvan
yemi olarak tavukçuluk sektöründe kullanıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/30818)
12.- Ankara Milletvekili
Mevlüt Karakaya'nın, 2020 yılının Mayıs ayında
meydana gelen sıcaklık artışı, nem kaybı ve
poyraz sebebiyle Çukurova'nın afet bölgesi ilan edilmesi ve zarar gören
üreticilerin desteklenmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/30995)
13.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, yurt dışı seyahatler için PCR testi raporu
geçerli olan ülkeler arasında Türkiye'nin bulunmamasına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31168)
14.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, 2018 ve 2019 yıllarında hak sahiplerine
kiralanan tarım arazilerinin sayısına ve bu uygulamadan
yararlanan çitçilerin illere göre dağılımlarına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/31170)
15.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Sağlık Bakanlığı ve üniversite
hastaneleri haricindeki kurumlarda çalışan tabip ve diş
tabiplerinin özlük haklarına ilişkin Cumhurbaşkanı sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31172)
14 Temmuz 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
113üncü Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kayseri
Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu çalışmalar
hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Hülya Nergise aittir.
Buyurun Sayın Nergis. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kayseri
Milletvekili Hülya Nergisin, Kayseri iline ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜLYA NERGİS (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Melikgazi, Seyyid Burhaneddin ve
Mimar Sinanın yurdu, Selçuklunun cevheri, dört yanı medeniyet
eserleriyle dolu, Erciyesin bağrından, Kayseri ilimizden söz etmek
istiyorum.
İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. düsturuyla, Hükûmetimiz döneminde şehrimize toplam 27
katrilyon liralık yatırım yapılmıştır.
Hükûmetimiz döneminde 9 baraj ve gölet yapılarak hizmete
alınmıştır. Bunlara bağlı olarak da 356 bin dekar
arazi sulamaya açılmış, kabaca yıllık 210 milyon TL
zirai gelir artışı sağlanmıştır. İlimiz,
her ne kadar sanayi ve ticaretle nam yapmışsa da tarımsal
potansiyeliyle ülkemiz tarımsal hasılasında söz sahibi iller
arasında yer almaktadır. Kayseride tarımsal üretim aspirden
kimyona, elma yetiştiriciliğinden çerezlik kabak çekirdeğine,
büyükbaş yetiştiriciliğinden yumurta üretimine kadar geniş
bir yelpazeyi kapsamaktadır. Ülkemizde yetiştirilen kabak
çekirdeğinin yüzde 33ü, ay çekirdeğinin yüzde 16sı ilimizde
yetiştirilmektedir. Türkiyedeki çilek fidesi üretiminin yüzde 50si
ilimizde üretilmektedir. Patates, şeker pancarı, elma üretiminde de
ilimiz ilk 5 il arasında yer almaktadır. 5,5 milyar TLlik
tarımsal üretim değeriyle ülke ekonomisine ilimiz ciddi katkı
sağlamaktadır. Kırmızı et üretiminde de lider iller
arasında yer almaktayız. İhraç edilen 3 yumurtadan 1i
Kayseride üretilmektedir. Denize kıyısı olmadığı
hâlde su ürünleri üretiminde de söz sahibi olan şehrimiz, ülkemizin yavru
alabalık ihtiyacının yüzde 37sini
karşılamaktadır. Şehrimize değer katan projeler
çalışkan başkanlarımızla hız kesmeden devam
etmektedir.
Kayseri denince ilk akla gelen tabii ki Erciyes
Dağıdır. Erciyesin karı Kayserinin kârı.
düsturuyla hizmet sunan Erciyes tesislerimiz, Alpler standardında 102
kilometre uzunluğunda 34 farklı kayak pisti, 19 mekanik tesisiyle
dünyanın sayılı kayak merkezlerindendir. Erciyes tesisleri sezon
boyunca 2 milyon ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Son yıllarda
yurt dışından ciddi anlamda turist gelmeye
başlamıştır. Farklı branşlarda dünya kupası
ve Avrupa kupası gibi uluslararası organizasyonlara ev sahipliği
yapabilecek kapasitedir. Bunun yanında, yüksek irtifa kamp merkezinde 40
takımı aynı anda ağırlayacak kapasiteye de sahiptir.
Zirve tırmanışı, trekking, çadır kampı, atlı
gezinti ve bisiklet gibi faaliyetler yürütülmektedir.
UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesine
alınmış olan Koramaz Vadisi, Kültepe Kaniş-Karum
Höyüğü, zürafa fosil yatağı, Kagn Gölü, kayadan oyma kilise,
antik yerleşim birimleri, 21 yer altı şehri, mezar ve
tümülüslere ev sahipliği yapan önemli bir arkeoloji alanıdır.
Ayrıca, Büyükşehir Belediyemiz ve
Valiliğimizin katkılarıyla, Soğanlı Vadisi sıcak
hava balon turizmine açılmış, turizm açısından gelecek
vadeden önemli bir bölge olmuştur. Bölge, geçmişte Kapadokyanın
başkentliğini yapmıştır; içerisindeki kilise ve
manastır olarak kullanılmış kaya oymalarıyla
Yeşilhisar ilçemize ve şehrimize turizm açısından önemli
katkılar sağlayacaktır.
Ayrıca, şehrimizin en önemli turizm
potansiyellerinden biri olan Türkiyenin en yüksek, dünyanın ikinci en
yüksek şelalesi olma özelliğini taşıyan Yahyalı
Kapuzbaşı Şelaleleri çevre düzenlemeleri yapılarak
ziyaretçilere açılmıştır.
Kayseri, sucuğu, pastırması,
mantısı ve kendine has mutfak kültürüyle bir gastronomi
şehridir. İlimize ait 11 ürün için coğrafi işaret
alınmış, 5 ürün için de başvuru
yapılmıştır. Kayseri, 4 üniversitesiyle aynı zamanda
bir eğitim şehridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜLYA NERGİS (Devamla) İlimiz, 1607
yataklı şehir hastanesi, üniversite hastanesi ve özel hastaneleriyle
sağlık alanında bölgeye büyük hizmet sunmaktadır.
Sağlık alanında önemli gelişmelerden biri de
Büyükşehir Belediyesi ile Uluslararası Sağlık Hizmetleri
AŞ (USHAŞ) arasında yapılan protokol ile Ankara ve
İstanbuldan sonra 3üncü büronun Kayseride açılmış
olmasıdır.
Ayrıca, yarın, 15 Temmuz demokrasi
zaferimizin 4üncü yıl dönümü. Bu vesileyle 15 Temmuzda şehit olan
kardeşlerimizin hepsini buradan rahmetle yâd ediyorum.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Bartının sorunları hakkında söz isteyen Bartın
Milletvekili Aysu Bankoğluna aittir.
Buyurun Sayın Bankoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Bartın
Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Bartın ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Evet, bugün size memleketim Bartın
hakkındaki bazı gerçeklerden bahsetmek istiyorum. Çünkü bizlerin
görevi, hiçbir hemşehrimizi ayırmadan sorunlarını buraya,
Bartını da hak ettiği yere taşımaktır.
İlk konu, aslında hepimizin
sağlığını ve Bartının geleceğini
tehdit eden termik santral meselesidir. Ne hikmetse kiralama
yaptığı 2005 yılından beri bugüne gelmiş ve bir
torba kömür bile çıkarmamış bir özel şirketimiz var. Amasra
B Sahasında kömür çıkarmak için aldığı süre de
Mayıs 2019 yılında dolmasına rağmen bu şirket
hâlâ faaliyette. Neresinden tutsak hukuksuzluklarla
karşılaşıyoruz. Size söyleyeyim: Bu şirket, AKP iktidarının
kanatları altındadır ama Danıştay, her şeye
rağmen, termik santrale izin verebilecek bir olası düzenlemeyi
durdurmuştur. Bu noktada yurttaşlarımızın talebi çok
nettir Devlet bizim yanımızdaysa bu sahaların işletmesini
kendisi yapsın. Eğer amaç taş kömürü çıkarmaksa Türkiye
Taşkömürü İşletmeleri bu işi kendi imkânlarıyla yapsın.
Böylece, dünyanın en zor işini yapan emekçilerimiz de özel
şirketin insafına kalmamış olur. diyorlar.
Emekçiler iş ve aş garantisi bekliyor
değerli arkadaşlar. E, siz de garanti vermeye
alışıksınız, bu konuda ustasınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Hastanelere, yollara,
havaalanlarına verdiğiniz garantilerden sonra neden Amasraya termik
santral kurdurmayacağız. diye garanti vermiyorsunuz? Ya da neden
Amasraya Amasradaki taş kömürü işletmelerini devlete devredip istihdamı
artıracağız. diye garanti vermiyorsunuz. Bunu gayet iyi
yapabilirsiniz çünkü sizin iktidarınız kendi
yandaşlarını koruma ve kollama görevini sürdürüyor. Şimdi,
şunu herkes bilsin: Biz, Amasraya termik santral
yaptırmayacağız.
Bir başka sorun var; her şeyin
başı olan sağlık. Çevre illere sevk talepleri için yüzlerce
telefon alıyoruz her gün, neden? Çünkü mevcut hastanemiz yetersiz ve uzman
doktor eksiğimiz var. İl dışından hasta kabul eder
durumdayken bugün, hastanemiz il dışına hasta sevk ediyor ve
uzman doktorlar geldikleri gibi tayin talep edip gidiyorlar. Hastanemiz o kadar
kalabalık ki yatarak tedavi görmesi gereken hastalar ayakta tedavi edilip
gönderiliyor gerçekten, çok üzücü.
Bu noktada, Bartında 400 yataklı bir
hastane inşaatımız var, bundan bahsedeyim. Bu hastanenin ihalesi
2017 yılında yapılmış, üzerinden iki buçuk yıldan
fazla süre geçmiş, yok Temel attık. yok İhale ettik yok
Sürekli bir açıklama var ama icraat yok. Siz, aslında diyorsunuz ki
Nemalanmak yoksa biz de yokuz arkadaş. Bakın, 2 bin kişilik
yurt yaptılar özel sektöre devretmek için. Bu yurdun yapımı,
hastanenin temeli atıldıktan sonra iki yılda çabucak bitti.
Demek ki isteseydiniz hastaneyi de o kadar sürede bitirebilirdiniz. Artık,
millete de memlekete de daha fazla zarar vermeyin diyorum çünkü gerileme
döneminize girdiniz, bari herkese hizmet etmeye çalışın. Dünya
ülkelerine maske yardımında bulunan iktidar, Bartındaki
hastaneyi tamamlamak için ödenek yetersizliği bahanesine de
sığınmayacaktır diye düşünüyorum.
Bir diğer meselemiz, Kozcağızdaki
hemşehrilerimin talebi; beldelerinin ilçe olmasını istiyorlar.
Kozcağız, ülkemizdeki birçok ilçeden daha büyük; kırsalıyla
birlikte nüfusu yaklaşık 30 bin kişiye ulaşmış.
Artık Kozcağız, Kaymakam nezaretinde yönetilmeyi bekliyor.
Kozcağızın ilçe olma vakti gelmiştir diyorum çünkü her gün
yüzlerce hemşehrimiz kamu hizmeti almak için Bartın merkeze gitmek zorunda
kalıyor ve bu anlamda, buradan, bu konuyla ilgili vermiş olduğum
kanun teklifini bir kez daha hatırlatmak istiyorum ve diyorum ki:
Kozcağızlı hemşehrilerimin bu konudaki talebine kulak
verin.
Şimdi, bir diğer konu,
Kurucaşiledeki ahşap tekne yapımı. Geçmişten beri,
ilçemizde önemli bir zanaat olan bu ahşap tekne yapımını
destekleyin. Bunun için hâlâ temel sıkıntılar mevcut, hâlâ
tekneler yapılsa da kapasite anlamında oldukça yetersiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Bankoğlu.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Toparlıyorum.
Bu noktada, atalardan torunlara geçen bu aile
mesleği can çekişmesin. Ta Osmanlının kadırga
gemilerini yapmış Kurucaşile bunu hak etmiyor, değerli
arkadaşlar. Kültür ve Turizm Bakanlığına çağrımızdır:
Bu mesleği de Kurucaşileyi de kaderine terk etmeyin, bu
mesleği yaşatarak göçü de önleyebilirsiniz. Burada yapılan
işleri dünyaya tanıtmak için Turizm Bakanlığını
göreve davet ediyorum.
Son olarak, yakın zamanda Bartın
Belediyesindeki bir fatura usulsüzlüğüne yönelik İçişleri
Bakanlığına seslenmek istiyorum: Bartın Belediyesine, bir
aya yakın süre geçmiş, hâlâ usulsüzlükle ilgili bir müfettiş
gönderilmemiştir, bunun nedeni nedir? Yalova Belediyesinde de aynı
şey olmuştur, Yalova Belediyesi için açık olan kulaklar
Bartın Belediyesi için kapalı mıdır? (CHP
sıralarından alkışlar) Yalova Belediyesi için açık
olan gözler Bartın Belediyesini görmemekte midir? Yalova Belediyesi için
konuşan diller Bartın Belediyesi için neden lal olmuştur?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
sanal ölüm tuzağı olarak bilinen Mavi Balina ve benzeri bilgisayar
oyunlarının zararlarının önlenmesiyle ilgili söz isteyen
İstanbul Milletvekili Arzu Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, bilgisayar oyunlarının
zararlarının önlenebilmesi için gerekli düzenlemelerin
yapılması gerektiğine ilişkin gündem dışı
konuşması
ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanal ölüm tuzağı olarak bilinen Mavi Balina,
Momo, Mariam, Silent House ve Mavi Bebek gibi bilgisayar oyunlarının
zararlarının önlenmesi ve bunlarla ilgili yapılması gereken
çalışmalara ilişkin gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi, ekranları başında bizi izleyen
aziz Türk milletini ve sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yarın 15 Temmuz
Demokrasi ve Millî Birlik Günümüz. Türk milletine kimsenin kefen
biçemeyeceğinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kimse tarafından
bölünemeyeceğinin en güzel örneğiydi aslında o gün. Türk
milleti, demokrasisine sahip çıkmıştır. Rabbim
birliğimizi, dirliğimizi daim eylesin.
Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından, terörle mücadele kapsamında Yıldırım-1
Cudi Operasyonu başlatılmıştır. Rabbim kahraman Türk
askerimizin ayağına taş, gözüne yaş değdirmesin ve
muzaffer eylesin.
Değerli milletvekilleri,
çocuklarımızın hayatını tehlikeye sokan ve sanal ölüm
tuzağı olarak bilinen Mavi Balina, Momo, Mariam, Silent House
oyunlarının ardından, son günlerde Mavi Bebek oyunu gündeme
gelmiştir. Verdiği talimatlarla özellikle
çocuklarımızı kendisine ve çevresine zarar vermeye yönlendiren
ve hatta ölüme sürükleyen bu oyun, Facebook ve Instagram üzerinden direkt
mesaj yoluyla yani bir link gönderilmesi yoluyla 16 yaş altı
çocuklara ulaşmaktadır.
Şimdi, diyeceksiniz ki: Bu çocukları bu
oyun nasıl bulur? Çocuklarda depresif bir durum varsa, özellikle
birtakım içe kapanıklık ve intihar meyli varsa ve bunlarla
ilgili, Google arama motorunda çocuklar tarafından bir arama yapılmışsa
işte, bu oyunun sahipleri bu çocukları buluyor ve onlara link
gönderiyor. Burada dikkat etmemiz gereken şudur: Aslında,
çocuklarımıza sahip çıkarken duygusal durumlarında meydana
gelen değişiklikleri anne ve baba olarak hatta tüm akrabaları
olarak yakından takip etmemiz gerekir çünkü aslında, tuzaklar bu
çocuklara bir şekilde ulaştırılıyor, aynı Mavi
Balinada olduğu gibi.
Bir efsaneden türetilmiş, sanal bir oyun olarak
bilinen Mavi Bebek oyunu -bakın, çok ilginçtir burası- banyoda
ışıklar kapatılarak oynanmaktadır. Oyunu oynayan
çocuklarımıza, banyoya girdikten sonra aynada gözlerine bakarak,
ellerinde bir bebek varmış gibi, 13 defa blue baby diyerek
sallaması talimatı verilmektedir. Belirli davranışları
tekrar ederek, söyleyerek oynanan bu oyunda, talimatlar yerine
getirildiğinde oyunu oynayan çocuk hayalet bebek göreceğine
inandırılmaktadır. Banyoda, talimatlarla, hipnotik bir
yönlendirme yapan oyun aracılığıyla, korkunun yanı
sıra çocuklarımıza ölümle ilgili çağrışımlar
da yapılmaktadır.
Ergenlik ve öncesi dönemlerde, sanal âlemde,
duyduklarını ve gördüklerini merak eden -ki bunu hepimiz biliyoruz,
hepimiz buna şahidiz- çocuklarımızı takip ederken arama
motorlarına neler yazdıklarını mutlaka takip edelim
değerli milletvekilleri. Bu küçük çocuklar, artık bu küçüklükten
çıkıp kendilerini ispat etmek adına, özellikle bu oyunlarda
rüşdünü ispat niteliğini taşıyan hamlelerde bulunmakta ve
kendilerine çok büyük zararlar vermektedirler. Böylelikle, söz konusu oyunlar
sebebiyle çocuklarda depresyon, kaygı bozuklukları,
davranış bozuklukları ve aynı şekilde suça eğilim
de görülmektedir.
Çocuklarımız, bizim geleceğimiz ve en
kıymetli varlıklarımız. Onların fiziksel ve ruhsal
sağlıklarını korumak hepimizin vazifesi, sadece
annelerinin, babalarının vazifesi değil. Bizim, burada siyasi
kısır çekişmeler yapmak yerine aslında yapmamız
gereken, bu konularda çalışmaları hep birlikte yürütüp ve
bunlarla ilgili sonuç elde etmek. Bu tür uygulamalar çok ciddi boyutta denetlenmeli.
Aslında, son dönemde hepimizin yaşadığı ve hepimizin
çok büyük rahatsızlık hissettiği, sosyal medya ve dijital dünya
üzerinden hepimizin belki de biraz nasibini aldığı, nasibini
alırken de çok büyük huzursuzluk hissettiği, kişisel
haklarımıza saldırıya kadar varan, hakaretlere kadar varan
hususlar söz konusu. İşte, dolandırıcılık
aslında dijital dünya üzerinden yapılmakta, tacizler dijital dünya
üzerinden yapılmakta. Bu tarz ölüm oyunları, dijital dünya üzerinden
çocuklara ulaştırılmakta ve yine, sosyal ağlara
baktığımızda; işte, Instagram, Facebook ve Twittera
baktığımızda da gördüğümüz gibi, ahlak
boyutlarını aşan ve bu anlamda insanların haklarına
giren birçok eylem söz konusu. Sahte hesaplar üzerinden özellikle bunların
tamamı yapılmakta. Bu hususta -gündeme
taşıdığımız gibi liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli Beyefendinin de dediği gibi bizlerin de şu an sosyal medya
hesaplarını kullanmamasının sebebi olan- özellikle sosyal
medya ve dijital dünyada bu tarz suçların işlenmesi durumunda mutlaka
düzenlemenin getirilmesi, caydırıcı cezaların mutlaka
devreye girmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın söylerinizi.
Buyurun.
ARZU ERDEM (İstanbul) Başkanım,
bitirmek üzereyim.
Bu hususta yapılacak olan
çalışmalarda, özellikle buna hani hep şu söyleniyor ya
İşte, ifade özgürlüğü
, yok efendim Bu benim hakkım, ben
istediğimi yazabilirim
Siz başka bir insanın hakkına
girdiğiniz an, ifade özgürlüğünüzün sınırı biter ve
suç başlar. İşte, burada dikkat etmemiz gereken en önemli husus
bu. Hep birlikte, inşallah bu konuya bir çözüm getireceğiz.
Hepinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum.(MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Şeker, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününe ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yarın, şehit
kanlarıyla yoğrulmuş bu cennet vatana ve hükûmete yönelik hain
FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin 4üncü
yıl dönümü. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde ve AK PARTİ iktidarlarında,
yapılmış ve yapılmak istenen darbeler, artık darbeyi
yapanın ve aklından geçirenin yanına kâr kalmıyor.
Yapılan yasal düzenlemeyle, demokrasi tarihimizin kara lekesi olan 27
Mayıs darbesi tarihin çöplüğünde yerini aldı. 12 Eylül darbesi
ve 28 Şubat 1997 postmodern darbesini yapanlar yargılanırken 27
Nisan e-muhtırasına kalkışanlara hadleri bildirildi. FETÖ
terör örgütü de en ağır şekilde cezalandırılıyor.
Zoru gördüğünde şapkasını alıp gitmeyen, ülke
işgal edilirken evde kahve yudumlamayan, darbecileri tarihin
çöplüğüne gönderen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana teşekkür ediyorum. Tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi
rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
2.-
Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, yaşanan yoğunluk nedeniyle
oluşan mağduriyetin önlenebilmesi için Çeşmeli-Taşucu
otoyolu ile Mersin-Çamlıyayla yolunun tamamlanmasını
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çağrım Ulaştırma Bakanına
olacaktır. Mersin, ulaştırmayla ilgili büyük projelerin bulunduğu
bir kenttir. Ben 3üncü dönemdir milletvekiliyim. Mersinde yapılan
projeler, 2015 yılından bu tarafa: Antalya yolunun yaklaşık
yüzde 80i bitmiştir, ben çalışmalar için teşekkür ediyorum
yalnız Çeşmeli-Taşucu otoyolu bir türlü
başlayamamıştır. Yazın özellikle sahil turizminden
dolayı büyük bir yoğunluğun yaşandığı
Çeşmeli-Taşucu yolunun inşaatının bir an önce
başlamasını
Yine, Mersin-Çamlıyayla arasındaki 60
kilometrelik yolun yaklaşık 30 kilometresi tamamlanmış
yalnız belli bir kısmının istimlak işlemleri hâlâ
bitirilememiş ve mahkeme süreci devam etmektedir;
Bakanlığın burada acilen, acele kamulaştırma
kararı alarak yazın 100 binin üzerinde insanın
yaşadığı Çamlıyayla yolundaki
kamulaştırmanın bitirilmesini ve Tarsus Takbaş köyü ve
Ulaş köyü arasında bulunan Çamlıyayla yolunun o
kısmının tamamlanarak yazın nüfus yoğunluğunun
100 bine çıktığı bölgedeki ulaşımın
rahatlatılmasını talep ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
3.-
Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanın, İstanbul Üniversitesi Açık ve
Uzaktan Eğitim Fakültesi bünyesinde açılan Psikoloji Lisans
Programı'na
ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan
Eğitim Fakültesi bünyesinde Psikoloji Lisans Programının açıldığı
görülmektedir. Ruh sağlığı, beden
sağlığı kadar önemlidir ve bir bütündür. Açık
öğretim okuyarak tıp doktoru olunmayacağı gibi psikolog da
olunmaz. Nasıl ki beden sağlığı yetkin kişilere
bırakılıyorsa ruh sağlığı da alanında
yetkin kişilere bırakılmalıdır. Psikologlar, meslek
yasası beklerken bambaşka bir sorunla karşı
karşıya kalmıştır. Uygulamalı eğitimin
şart olduğu bir bilim dalı olan psikoloji bölümü için alınan
bu kararlar kabul edilemez. Ülkemizde ruh sağlığına verilen
önem oldukça düşük seviyelerdeyken, uzaktan diploma vererek psikoloji
bölümünün kalitesini düşürmeyin, toplumun psikolojik
sağlığıyla oynamayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
4.-
İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, işsizlik rakamlarının cumhuriyet
tarihinin en yüksek seviyesinde olduğu bir dönemin
yaşandığına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihi
boyunca işsizlik rakamının en yüksek seviyede olduğu dönemi
yaşıyoruz. İstihdam hızla düşmektedir. Nisan ayı
itibarıyla iş gücüne katılım oranın yüzde 47ye
gerilemiş olması gerçekten çok kritiktir. Gençler arasında
2019da yüzde 43 olan iş gücüne katılım oranı, yüzde 34e
düşmüş durumdadır. Bu durum, Hükûmetin izlemiş olduğu
ekonomi politikaları ve yeni yönetim sisteminin bir sonucudur.
İşsizliğe çare üretemeyen, ekonomiye yön veremeyen siyasi
iktidar, maalesef, TÜİKe yön vermektedir. 10 milyon 220 bin
yurttaşımızın işsiz kaldığı ve umudunu
yitiren milyonların sesini bu siyasi iktidar duymamakta ve doğal
olarak çözüm üretememektedir. İşsizlikle mücadelede geçici çözümlerle
ya da TÜİK üzerinden istatistiki oynamalarla gerçeklerin üzerinin
örtülmeye çalışılması ülkemizin geleceğini
karartmaktadır. Milyonlarca işsiz yurttaşımızın
ve ailelerinin işsizlik konusunda çözüm adresinin bu iktidarın
olmadığı artık çok açıktır. Meclis olarak bizler,
bu konuda acil çalışma yapmalıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ahmet Kaya...
5.-
Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, Karadenizdeki boğulma vakalarından
yola çıkarak cankurtaran mayo tasarlayan Trabzon Fen Lisesi
öğrencileri Muhammet Hazar Soylu, Yaren Kılıçaslan, Bilge
İklim Çizmecioğlu, Nursu Altıparmak, Sude Civelek, Murat Yazan,
Ahmet Hakan Güloğlu, Enes Büyükertaş ile Öğretmen Nurşen
Turanı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Yaz mevsiminin gelişiyle birlikte her gün
yurdumuzun farklı bölgelerinden boğulma haberleri alıyoruz.
Trabzon Fen Lisesi çatısı altında bir araya gelen 8 gencimiz, bu
boğulma vakalarını azaltmak için bir cankurtaran mayo
tasarladılar ve tasarımlarıyla katıldıkları
yarışmada Türkiye 3üncüsü oldular. SHI-MAYO ismini verdikleri bu
mayoların bel kısmında can simidi bulunuyor ve
dışarıdan belli olmuyor. Tehlike anında pimi
çektiğinizde otomatik olarak şişiyor ve hayat kurtarıyor.
Gençlerimiz, icat ettikleri bu ürünle hem keyifli yüzebilmeyi hem de
boğularak ölümlerin azalmasını sağlamak istiyorlar.
Muhammet Hazar Soylu, Yaren Kılıçaslan, Bilge İklim
Çizmecioğlu, Nursu Altıparmak, Sude Civelek, Murat Yazan, Ahmet
Hakan Güloğlu, Enes Büyükertaş isimli bu pırıl
pırıl gençlerimizi ve öğretmenleri Nurşen Turanı
yürekten kutluyor, başarılarıyla gurur duyduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Biz de tebrik ediyoruz.
Sayın Eronat...
6.-
Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, vefat eden Adalet Ağaoğluna
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; akademisyen kardeşim Kamuran
Eronatın doktora tezi olarak hazırladığı ve daha
sonra da kitaplaştırdığı Adalet Ağaoğlu,
İnsan ve Eser adlı çalışmasında çok detaylı
anlattığı Adalet Ağaoğlu Hanımefendiyi bugün
kaybettik. Bu çalışma vesilesiyle tanıştığım
ve uzun sohbetler etme imkânına kavuştuğum Adalet
Ağaoğlu Hanımefendiyi buradan rahmet ve şükranla
anıyorum. Fikrimin İnce Gülü ve Bir Düğün Gecesi adlı
başyapıtların sahibi Adalet Ağaoğlu için edebiyat
dünyasının başı sağ olsun diyorum.
Saygılarımla.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, vefat eden
Adalet Ağaoğluna Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
BAŞKAN Allah rahmet eylesin.
Sayın Kılıç buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, yaşattığı
maddi ve manevi kayıplarla bazı sel felaketlerinin dünya tarihine
geçtiğine, ülkede meydana gelen sel felaketlerinde hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ(Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan bazı sel
felaketleri vardır ki yaşattığı maddi ve manevi
kayıplarla tarihe geçmiştir. İşte, dünyada unutulmayan
başlıca sel felaketleri: St. Felix Felaketi (1530), Burchardi
Felaketi (1634), Noel Felaketi (1717), Sarı Nehir Felaketi
(1887), Büyük Mississippi Seli (1926), Büyük Çin Felaketi (1931), Doğu
Guatemala Felaketi (1949), Kızıl Nehir Felaketi (1971), Bankiyo Baraj
Felaketi (1975), Vargas Felaketi (1999). Ülkemiz tarihinde meydana gelen birçok
sel felaketinde de binlerce insan ölmüş, milyonlarcası
etkilenmiş ve birçok maddi hasar ve kayıplar oluşmuştur.
Ölenlere Allahtan rahmet diliyor, mağdurlara geçmiş olsun diyorum.
Atalarımız Ateş ile suya yiğitlik olmaz. demişlerdir.
BAŞKAN
Sayın Ceylan
8.-
Çanakkale
Milletvekili Özgür Ceylanın, kamu kurum ve kuruluşlarının
daimî kadrolarında çalışan üniversite mezunu işçilerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan daimî kadrodaki üniversite mezunu işçilerin feryadı
buradan defalarca dile getirildi fakat hiçbir mesafe alınamadı. Memur
olarak çalışan arkadaşlar ile aynı üniversitenin aynı
bölümlerinden mezun olup aynı işi yapmalarına rağmen,
statülerinin farklı olmasından dolayı eşit işe
eşit ücret ve özlük haklarından faydalanamayan bu işçilerin
çığlığını duymamakta neden ısrar ediliyor?
Üniversite mezunu işçilerimizin talepleri sadece statü
değişikliğidir.
Özetle, kamu
kuruluşlarında, belediyelerde ve KİTlerde işçi statüsünde
çalışan üniversite mezunu işçilerin, isteğe bağlı
olarak eğitimlerine uygun memur kadrolarına geçirilmesi herkesin
mağduriyetini önleyecek ve hak eşitliği sağlayacaktır.
Bu talebin karşılanması, eşit işe eşit ücret
prensibinin de gereğidir ve personelin verimliliğini artıracağı
gibi, çalışma barışına da katkı
sağlayacaktır.
BAŞKAN
Sayın Köksal
9.-
Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili Sandıklı,
Şuhut ve Dinar ilçelerindeki patates üreticilerinin mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili
Sandıklı, Şuhut ve Dinar ilçelerinde patates üreticilerinin
çilesi bitmiyor. Bu yıl coronadan sonra, mayıs ayında
yaşanan don felaketinin vurduğu patates üreticisi, bir yandan verim
düşmesiyle uğraşırken bir yandan da elindeki patatesi hak
ettiği değere satmak için çabalıyor. Patatesin kilosu 90
kuruşa mal olurken üretici kilosunu 50-60 kuruştan satabilmekte.
Patates üreticisinin para kazanabilmesi için ihracata öncelik verilmesi,
kanunen hak ettiği ancak yıllardır alamadığı
desteğin bir an önce üreticiye ödenmesi ve taban fiyatın bir yıl
önceden açıklanması gerekiyor. Tarım Bakanına ve vicdan
sahibi Afyonkarahisarlı AKP milletvekillerine sesleniyorum: Eğer bu önlemler
alınmazsa patatesten zarar eden üretici ekimi bırakacak ve bundan da
hem üretici hem de tüketici zarar görecektir.
BAŞKAN Sayın Kasap
10.-
Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, dört yıl önceki 15 Temmuz darbe
girişimi sonrası açılan davalardan beraat edenlerin özel
sektörde dahi çalışamadığına ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
15 Temmuz hain darbe girişiminin 4üncü
yıl dönümü yarın olacak. Dört yıl boyunca neler oldu?
Mühendisler, öğretmenler, avukatlar beraat ettiler ama özel sektörde dahi
çalışamıyorlar.
Bu hafta olan bir olayı anlatayım: Bir
uzman çavuş şu anda çalışıyor, yurt
dışına çıkış yasağı var, beraat
etmiş, Kıbrısta görevlendiriliyor ama gidemiyor. Açlığa
terkedilmiş, kamuda ve özel sektörde çalışamayan bir
öğretmen -beraat etmiş- Almanyadan ablasının bu hafta
gönderdiği parayı, 3 bin lirayı Vakıfbanktan çekemiyor.
Askerî okul öğrencileri -18 yaşındaki askerî okul öğrencileri-
hapiste. Amerikalara gidip ziyaret edenler, elini öpenler, biat edenler
Mecliste. Allahın lütfu bu mu? Bu olmaması gerekiyor, burada bir
riya yok mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
11.-
Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, can güvenliği ve trafik
güvenliği açısından tehlike arz eden Göksu Köprüsüyle ilgili
çalışmaların başlatılması için
Ulaştırma ve Altyapı Bakanına Adıyaman halkı
adına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ederim Başkan.
Güneydoğuyu Adıyaman üzerinden Akdenize,
batıya ve İç Anadoluya bağlayan tek ulaşım yolu
Adıyaman-Gölbaşı kara yoludur. Bu yolun Göksu Çayı
mevkisinde bulunan Göksu Köprüsü hakkında Ulaştırma
Bakanlığınca yapılan çalışmalar neticesinde yıkım
kararı verilmiştir. Hakkında yıkım kararı bulunan
köprü üzerinden trafik akışı hâlihazırda devam etmektedir.
Adıyamanın ve bölgenin deprem gerçeği nazara
alındığında köprünün mevcut durumu can güvenliği ve
trafik güvenliği açısından tehlike arz etmektedir. Buradan Ulaştırma
Bakanlığına ve Karayolları Genel Müdürlüğüne
Adıyaman halkı adına açıkça çağrıda bulunuyorum:
Göksu Köprüsüyle ilgili çalışmaları bir an evvel
başlatın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
12.-
Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, corona virüsün Eskişehir ili
Hacı Süleyman Çakır Huzurevindeki birçok yaşlıya ve
personele bulaşmasında sorumluluğu olanların yargı
önünde hesap vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Covid-19 salgını sırasında
Eskişehirde Süleyman Çakır Huzurevinde 100e yakın yaşlımız
ve personele hastalık bulaştı. Salgında 20den fazla
yaşlımız ile 1 idari personelimiz hayatını kaybetti.
Salgında huzurevinde yaşananlar ve ortaya atılan iddialara ilişkin
Meclise soru önergesi verip hastalığın huzurevindekilere
bulaşması ve yaşanan can kayıplarıyla ilgili derhâl
idari ve adli soruşturma açılmasını, sorumlu bulunan kamu
görevlilerinin de görevden alınarak yargılanmasını istedik
ama aradan yaklaşık iki ay geçmesine rağmen henüz hiçbir
açıklama yapılmadı. Türkiye Cumhuriyeti kimsesizlerin
kimsesidir. Eskişehirde, devlet, kendisine emanet edilmiş onlarca
yaşlının salgın hastalığa yakalanmasına,
20den fazlasının ölümüne neden olmuştur. Salgın
hastalığın huzurevindekilere bulaşmasında; izolasyon
önlemlerinin, karantina tedbirlerinin alınmamasında ve huzurevi
sakinleri ile otuz beş yıllık bir devlet memurunun ölümünde
ihmali olan yetkililerin mutlaka soruşturulması,
yargılanması ve hesap vermesi gerekmektedir.
Yaşlılarımızın başına gelen bu
salgının sorumluları mutlak surette yargı önünde hesap
vermelidir.
BAŞKAN Sayın İlhan
13.-
Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, YÖKün üniversitelerde yaz okulu
açılmaması nedeniyle yaşanılan mağduriyeti giderecek
bir çözüm ortaya koymasının öğrencileri mutlu edeceğine ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Normalleşme süreci kapsamında,
üniversiteler 15 Hazirandan itibaren akademik takvimlerine dönebildiler.
Öğrencilerin derslerdeki başarısızlıklarını
telafi etmeleri ve mağduriyet yaşamamaları için hayata geçirilen
bir sistem olan yaz okulu, üniversite senatolarının
aldığı kararlarla uygulanmaktadır. Kimi üniversiteler
coronavirüs nedeniyle yaz okulunu uzaktan eğitimle, kimileri de yüz yüze
yapma kararı aldı. Bazı üniversiteler ise hiç yaz okulu
açmadılar, bu durumda birçok öğrenci yaz okulu
açılmadığından mezun olamamaktadır. Mevcut yasal
mevzuata dayalı uygulama elbette bu şekilde ancak coronavirüs
sebebiyle zor günler geçiren gençlerimizin yaz okuluyla mezun olabilme imkânlarının
elinden alınması doğru bir yaklaşım değildir. Bu
sebeple YÖKün bir an önce bu yaz okulu mağduriyetini giderecek bir çözüm
bulması öğrencilerimizi çok mutlu edecektir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Demir
14.-
İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, 15
Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününe ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
15 Temmuzda Cumhurbaşkanımızın
çağrısıyla meydanları, havalimanlarını,
yolları, köprüleri doldurarak FETÖcü hainleri hezimete, darbe
girişimini bozguna uğratan; tankın, uçağın,
helikopterin, silahın karşısına sadece imanıyla
dikilen gazilerimizi, şehitlerimizi ve milletimizi selamlıyorum.
Türkiyeyi bu ihanet çetesiyle kontrol edeceklerini
sanarak 15 Temmuz akşamı harekete geçenler milletimiz tarafından
bertaraf edildiler. Bu darbe girişiminde bir kez daha dünya gördü ki
milletimiz bin yıl önce Malazgirtte, yüz yıl önce Çanakkalede
olduğu gibi vatan toprağını canı pahasına
koruyacaktır. Darbeci kim olursa olsun, sırtını nereye
dayarsa dayasın, iradesini kime satarsa satsın bizleri hep
karşısında bulacaktır. Şehitlerimiz ve gazilerimiz 15
Temmuz gecesi cesaretleriyle tarih yazdılar. Yarın 15 Temmuz,
şehitlerimizi ve gazilerimizi anarak hatıralarını gelecek
nesillere taşıyacağız.
BAŞKAN Sayın Aydın
15.-
Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Bursa ili Orhaneli, Keles ve Büyükorhan
ilçelerinde yapılan ağaç kıyımının
durdurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursanın Uludağı ve
etrafındaki dağ ilçeleri oksijen deposu yeşilin kaynağı
aynı zamanda da akciğerler olarak geçiyor ancak oralarda
yapılan ağaçların kesimleri düz kesim olarak tabir edilir ki
dün de şahit oldum bizzat gezerek. Orhanelide Gümüşpınar ve
Dündar köylerinde, Keles Kocayaylada, Harmancık Kocapınar ve Balıköyde,
Büyükorhan Düğüncüler ve Bayındır köylerinde âdeta katliam
yapılıyor. Çıkarılan kanunla düz kesim şeklinde,
hiçbir şekilde genç-yaşlı ağaç ayrımı
yapılmadan, yerine de yenileri dikilmeden akciğerlerimiz âdeta birer
birer yok ediliyor. Böyle giderse dört beş yıl içerisinde ne su
kaynağı kalacak ne nefes alacak yer kalacak. Buradan yetkililere
sesleniyorum: Bir an önce bu kıyımı, talanı durdurun yoksa
yeşil Bursa olacak gri Bursa.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
16.-
Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik
Gününe
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ terör şebekesi,
vatanımıza, birliğimize, beraberliğimize,
kardeşliğimize, istiklal ve istikbalimize kastetmişti. Kahraman
milletimiz, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşında olduğu gibi
yine büyük bir inanç, azim ve kararlılıkla dinine, vatanına,
özgürlüğüne ve hukuk düzenine sahip çıkmış, hain işgal
girişimini Allahın inayeti, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın ve milletimizin cesaretiyle
dünyaya örnek olacak şanlı bir direnişle bertaraf etmiştir.
Milletimiz aziz şehitlerimizin emanetine daima güçlü bir şekilde
sahip çıkarak bu hain darbeyi unutmayacaktır.
Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerimiz başta
olmak üzere, vatanımızın bekası uğruna
canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
17.-
Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa ili Gürsu
İlçesi Yenidoğan Mahallesinin doğal gaz sorununun çözülmesi
gerektiğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bursada kış aylarında hava
kirliliği sınır değerlerin çok çok üstüne çıkıyor
ve Bursadaki her 5 ölümden 1i hava kirliliğine bağlı erken
ölüm olarak gerçekleşiyor. Hâl böyleyken şehrin göbeğinde hâlâ
doğal gaz bekleyen mahalleler var. Gürsu ilçemizin Yenidoğan
Mahallesi bunlardan bir tanesi. 2019 yerel seçimlerinden önce AKPli belediye
başkan adayı, milletvekilleri, 2020 yılında
Yenidoğanın doğal gaz sorununun çözüleceğini
söylemişlerdi fakat bugüne kadar hâlâ çözülmedi. Fotoğraflar,
Valiliğin Yasakladık. demesine rağmen hâlâ oralarda kömür
dağıtımı gerçekleştiğini gösteriyor. Sözünüzü
tutun ve Yenidoğanın doğal gaz problemini çözün diye Meclisten
sesleniyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
18.-
Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, millî servet olan zeytin
ağaçlarına ve meyvesine zarar veren zeytin sineğiyle mücadele
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, Balıkesirde ekmeğini zeytin ve zeytinyağından
çıkaran üreticilerimiz, zeytin üretiminin verimini düşüren zeytin
sineğiyle mücadele için Bakanlığın ve Balıkesir
Büyükşehir Belediyesinin uçakla organik ilaçlama yapmasını
bekliyor. Bu ayın sonuna kadar ilaçlama yapılmazsa üretimde ciddi
kayıplar yaşanmasından endişe ediliyor. Önceki
yıllarda, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, bütçesine para koyarak
Bakanlığın izinleriyle uçakla ilaçlamayı yapar, üreticimize
destek olurdu. Şimdi Paramız yok. denilerek zeytin üreticimiz
kaderiyle baş başa bırakılıyor.
Balıkesirin 13 milyona yakın zeytin
ağacı bu ülkenin millî bir servetidir. Üreticilerimize verilecek her
türlü destek ülkemizin darboğazdan çıkışının yoludur.
Paramız yok. denilerek millî servetin yok olmasına izin verilemez.
İsraftan kaçınılmalı ve tasarruf edilen her kuruşla
zeytin üreticimiz desteklenmelidir.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
19.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Murat Ağırelin hastaneye sevk
edilmesinin neden geciktirildiğini ve pandemi koşullarına
rağmen neden beş buçuk saat revirde bekletildiğini, hükümlü ve
tutukluların sağlık hizmetlerine erişiminde yaşanan
sorunların çözülmesi için neyin beklenildiğini Adalet Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan, günlerdir
diş ağrısı şikâyetiyle hastaneye sevk edilmeyi
bekleyen gazeteci Murat Ağırel, avukatlarının
uğraşları ve kamuoyunda yükselen tepkinin ardından bugün
nihayet hastaneye sevk edildi. Günler süren uğraşlar sonucu tedaviye
başlanması sevindirici olsa da bu durum, bizlere, cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı insanlık
dışı uygulamaları bir kez daha
hatırlatmıştır.
Murat Ağırelin şahsında,
Sayın Adalet Bakanına tüm tutuklular için soruyorum: Doktorların
tedavinin mutlaka uzman bir diş hastanesinde yapılması
şeklinde görüşüne rağmen, Murat Ağırelin hastaneye
sevk edilmesi neden geciktirilmiştir? Ağırel, pandemi
koşullarına rağmen neden beş buçuk saat revirde
bekletilmiştir? Murat Ağırel gibi sesini kamuoyuna duyuramayan
hükümlü ve tutukluların sağlık hizmetlerine erişimlerinde
yaşanan sorunları çözmek için neyi bekliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydemir
20.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun bölücü yapı PKKnın
geldiği noktaya ilişkin açıklamalarına ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Pascalın şu tarifi çok öğretici: Dünyayı idare eden,
düşünceler değil kuvvettir ancak kuvveti kullanan
düşüncelerdir. diyor. Buna somut örnek İçişleri
Bakanımızın son açıklamalarında gizli. Malum, PKK
Kürtlere ve vatanımıza düşman, imansız, terörist bir
yapı. İçişleri Bakanımız Sayın Soylu, aklın
yönettiği kuvvet sayesinde bölücü yapının geldiği
noktayı izah ediyor, diyor ki: PKKdan 2016 yılında 14.582
telsiz kestirmesi alınıyordu, 2019da 1.122 kestirme
alındı, yılbaşından bugüne kadar da ancak 200 telsiz
kestirmesi oldu. PKK bugün korkusundan telsizle bile konuşamıyor.
Milletin yüreğini ferahlatan açıklamalar.
Bu noktada altını çizelim ki dadaş
feraseti değerlidir, Ziya Paşa ise esaslı bir
dadaştır; Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. diye
boşa söylememiş. Bu imansızların kırıntısı
kalmayıncaya kadar kuvvet kullanmaya devam diyorum.
BAŞKAN Sayın Ayrım
21.-
İstanbul
Milletvekili Şamil Ayrımın, Azerbaycan-Ermenistan
sınırında yaşanan çatışmalarda şehit olan
Azerbaycan askerlerine Allahtan rahmet dilediğine, uluslararası
toplumu Ermenistanın Azerbaycana yönelik saldırgan
politikasını kınamaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ŞAMİL AYRIM (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bildiğiniz gibi, topraklarının yüzde
20si Ermenistan tarafından işgal edilmiş 1 milyondan fazla
kaçkının yaşadığı Azerbaycan
sınırı, maalesef Ermeni orduları tarafından topa
tutuldu ve 4 Azerbaycan askeri şehit oldu. Ben buradan şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Bakanımız Çavuşoğlu
konuyla ilgili ilk açıklamasında Ermenistanın haince bir
saldırıda bulunduğunu, 4 kardeşimizin şehit
olduğunu, Ermenistanın bugüne kadar hiçbir zaman siyasi çözüme
yanaşmadığını ve hiçbir çözüme
yanaşmadığını ifade etmiştir.
Sonuç olarak Covidle mücadele edilen bir dönemde,
Ermenistan, bu saldırısıyla sivil yerleşim birimlerine
ateş açarak saldırgan ve terörist yüzünü bir kez daha göstermiştir.
Sonuç olarak uluslararası toplumu,
Ermenistanın Azerbaycana yönelik saldırgan politikasını
ve iki ülke sınırındaki ateşkes ihlallerini şiddetle
kınamaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karadağ
22.-
Iğdır
Milletvekili Yaşar Karadağnın, Ermenistanın
Azerbaycanın Tovuz bölgesine gerçekleştirdiği
saldırıyı kınadığına, Azerbaycanlı
şehitler için Azerbaycan halkına başsağlığı
dilediğine ve Azerbaycanın yanında yer almaya devam
edileceğine ilişkin
açıklaması
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ermeni silahlı unsurlarının
Azerbaycanın Tovuz bölgesine gerçekleştirdiği
saldırıda, 1i tümgeneral olmak üzere 7 Azerbaycan askeri ve 1 sivil
vatandaş şehit oldu. Saldırıyı şiddetle kınıyor,
hayatını kaybeden Azerbaycanlı şehitlerimiz için kardeş
Azerbaycan halkına başsağlığı diliyorum.
Ermeni tarafı bu tür tehlikeli taktiklerden
vazgeçmeli, işgal ettiği Dağlık Karabağ bölgesinden
bir an önce çekilmeli ve uluslararası hukukun yolunu seçmelidir. Türkiye,
toprak bütünlüğünü koruma mücadelesinde tüm imkânlarıyla
Azerbaycanın yanında yer almaya devam edecektir.
Buradan, Ermenistan ve arkasındaki tüm güçlere
sesleniyorum:
Kürşadın narasıyla çıktık
Tanrı Dağından,
Ruhumuzu kandırdık Orhunun
kaynağından.
Bu kaynaktan içenin yürekleri tunç olur,
Türke kefen biçenin ölümü korkunç olur. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Çelik
23.-
Hatay
Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin, Azerbaycanın Tovuz bölgesine
saldırıda bulunan Ermenistanı kınadığına ve
Azerbaycanlı şehitlere Allahtan rahmet dilediğine,
Azerbaycanın yanında olunduğuna, Süper Lige yükselen
Hataysporu tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tek millet iki devlet olduğumuz Azerbaycanın
Tovuz bölgesine ateşkesi ihlal ederek saldırıda bulunan
Ermenistanı kınıyorum. Şehit olan Azeri
kardeşlerimize Allahtan rahmet diler, can Azerbaycanın yalnız
olmadığını ifade etmek isterim.
Geçtiğimiz pazar günü Adanasporu yenerek
tarihinde ilk defa Süper Lige yükselme başarısını gösteren
Hataysporumuzun yönetimini, oyuncularını, teknik heyetini ve
taraftarlarımızı yürekten tebrik ediyor, Süper Ligde
başarılar diliyorum. Hataysporumuzun bu
başarısını ileriki yıllarda da devam ettireceğine
ve önümüzdeki yıllarda ülkemizi Avrupa arenasında başarıyla
temsil edeceğine inancım tamdır.
Takımımızın Süper Lige
yükselmesi, ilimizde gençler arasında spora olan ilgiyi artırarak
değişik branşlarda daha fazla sporcu yetişmesinin önünün
açacaktır.
Bizlere bu gururu yaşatan Hataysporumuza
tekrar teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
24.-
Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hataysporun Süper Lige yükselmesinde
emeği geçen herkesi kutladığına ilişkin
açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hatayspor elli üç yıllık bir özleme son
vererek tarihinde ilk defa şampiyon oldu ve Süper Lige yükseldi. Hataya
bu mutluluğu yaşatan Hatayspor Onursal Başkanı ve
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Doçent Doktor
Lütfü Savaşı, kulüp başkanını, yönetimini,
futbolcularımızı ve emeği geçen herkesi canıgönülden
kutluyorum. Bu, Hatay için bir sevinç kaynağı, bir gurur
kaynağı, bir motivasyon kaynağı oldu.
İktidarın yanlış politikaları
sonucu sınır kapıları kapatılan, ihracat yolları
daraltılan, bu nedenle ekonomik daralmayı ve işsizliği
Türkiyeden daha önce ve daha fazla yaşayan Hatay azmiyle, tutkusuyla,
çalışkanlığıyla bu başarıya imza attı.
Dokuz yıldır savaşın gölgesinde yaşamaya mahkûm
edilen, teşvik düzenlemesinden yatırımlara kadar her alanda üvey
evlat muamelesi gören Hatay, birlik ve dayanışmasıyla bu
başarıya imza attı.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Türkkan, buyurun.
25.-
Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Pençe-Kaplan Operasyonunda teröristlerle
çıkan çatışmada şehit olan Hava Piyade Astsubay Çavuş
Ethem Demirciye Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Gününe, 15 Temmuz gazileri ve şehit yakınları için
toplanan paranın sahiplerine verilmesi gerektiğine, Heybeliadada
çıkan orman yangınına, Artvin ve Rize illerinde yaşanan sel
felaketlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine,
14 Temmuz Kerkük katliamının 61inci yıl dönümüne,
Ermenistanın Azerbaycanın Tovuz bölgesine
gerçekleştirdiği saldırıyı
kınadığına, hayatını kaybeden askerlere ve
soydaşlara Allahtan rahmet dilediğine, Doğu Akdeniz meselesini
millî bir mesele olarak gördüklerine ve Libya meselesinde siyaset üstü bir
tavır sergilenmesi gerektiğine, 2. Lige yükselen Kocaelispora ve
Süper Lige yükselen Hatayspora başarılar dilediğine, Bingöl
ilinde yaşanan deprem nedeniyle bölgenin afet kapsamına
alınmasını, Bingöl-Diyarbakır, Bingöl-Elâzığ,
Bingöl-Erzurum ve Bingöl-Muş kara yolları ile Çapakçur Vadisi Islah
Projesinin tamamlanmasını Bingöllü vatandaşların talep
ettiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Pençe-Kaplan Operasyonu sürerken ne yazık ki
yüreğimize yine şehit ateşi düştü. Irakta teröristlerle
çıkan çatışmada şehit düşen Piyade
Astsubayımız Ethem Demirciye Yüce Allahtan rahmet, kederli ailesine
ve Türk milletine sabırlar niyaz ediyorum.
Yarın 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün
4üncü yıl dönümü. Bu hain darbe teşebbüsünü yapanlar on bir yıl
boyunca mevcut iktidarla iş birliği yaptılar. İş
birliği yaptıkları bu dönemde her ikazımızda bizi
ihanetle suçlayanlar baktılar ki gerçek ihanet edenler, bu Meclisi
bombalayanlar on bir yıl beraber yürüdükleri arkadaşları. Bu
hain terör örgütünün darbeye karışanları ve örgüt
mensuplarının bir kısmı cezaevinde, bir kısmı
kaçak, bir kısmı yurt dışında ama metotları AK
PARTİye miras kaldı. Aynı metotlarla, hukuksuz kumpaslarla,
uygulamalarla, asılsız suçlamalarla insanları cezaevlerine
attırtıyorlar. FETÖ taktikleri şimdi Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından devam ettiriliyor; gazeteciler, aydınlar,
muhalifler aynı FETÖ taktiklerinde olduğu gibi sahte delillerle ve gizli
tanıklarla cezaevlerine atılıyor. Bu hain terör örgütünün darbe
teşebbüsü sırasında devleti sokaktan toplayıp getiren bu
aziz millete bir defa değil bin defa selam olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu uğurda
canını kaybeden, şehit olan vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum; gazilerimize uzun ömür diliyorum. Hazır 4üncü
yıl dolarken yarın da 4üncü yılla ilgili bir anma töreni var
Meclisimizde; bu törene gelirken bu gaziler için ve şehit
yakınları için topladığınız paraları da iade
edin, sahiplerine verin ve törene de öyle gelin. Onlar Bizim için bu toplanan
paraları bize verin." diye hâlâ yazmaya devam ediyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Heybeliadada çıkan orman yangını ve daha sonra
Rize ve Artvinde meydana gelen sel felaketini ne yazık ki arka arkaya
yaşadık. Heybeliadada 5 hektar ormanlık alanın kül
olması ciğerimizi yaktı. Rizede 2, Artvin Yusufelide ise maalesef
3'ü aynı aileden -baba, oğul ve anne- olmak üzere 4
vatandaşımız sele kapılarak can verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Böylesi felaketlerin bir daha
tekrarlanmamasını temenni ediyorum ama hep diyoruz ya ne kadar HES o
kadar sel; HESler çoğalır seller beraber çoğalır. HES
sevdasından vazgeçmezseniz Karadenizli bunu daha çok yaşamaya devam
edecek.
Irakta bin yılı aşkın bir
süredir mahrumiyet içerisinde varlıklarını sürdüren Irak
Türkleri çeşitli yöntemler ve etnik gruplar tarafından katliamlara
maruz kaldı. 14 Temmuz 1959 tarihinde Kerkükte meydana gelen katliamsa
Türkmenlerin yaşadığı en büyük facialardan biriydi, olaylar
planlı olarak Molla Mustafa Barzaniye bağlı güçler
tarafından çıkarılmıştı. Hangi Barzani bu? AK
PARTİ kongresine katılan Barzaninin babası Molla Mustafa
Barzani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu kanlı
saldırıda Türk evleri yağmalandı, yakıldı ve 31
Kerküklü Türk feci şekilde öldürüldü. Katliamın 61inci
yılında, katledilen soydaşlarımıza bir kez daha
Allahtan rahmet diliyorum. Aziz Türkmeneline ve Türkmen direnişine selam
olsun, Türkün şehri Kerkük var olsun.
Ermenistanın Azerbaycanın Tovuz
bölgesine gerçekleştirdiği saldırıda 4 Azerbaycan askeri
şehit düştü diye öğrenmiştim; bir
arkadaşımız 7 asker şehit oldu." diye söylemiş, herhâlde
o bilgi daha güncel. Ermenistan ordusu tarafından gerçekleştirilen
saldırıyı şiddetle kınıyorum. Şehit
askerlere, soydaşlarımıza, kandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Can Azerbaycan
halkına ve Türk milletine başsağlığı dileklerimi
iletiyorum. Her zaman yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Libyadaki iç savaşın, geldiğimiz
noktada, stratejik Sirte kentinde düğümlendiğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ulusal Mutabakat
Hükümetinin kazandığı her bir mevzi, savaşın
yapısını da gidişatını da değiştiriyor.
Son olarak darbeci Sisinin Libyaya doğrudan askerî müdahale
seçeneğini ortaya koyması, bunun üzerine Suudi Arabistan ve
Birleşik Arap Emirliklerinin de askerî müdahale seçeneğine destek
vermesi göz ardı edilecek gelişmeler değildir. Nitekim, Tobruk
merkezli Hafter hükûmeti, Mısırdan gelecek askerî müdahaleyi
peşinen desteklemiş durumda. Bu şu anlama geliyor: Libyadaki
çatışmalar, artık bir vekâlet savaşı olmaktan
çıkarak tarafların müdahil olduğu çok katmanlı bir bölgesel
savaşa doğru gidiyor.
İYİ PARTİ olarak Doğu Akdeniz
meselesini millî bir mesele olarak görüyoruz ve Yunanistan tarafından
hakları gasbedilmiş ve köşeye
sıkıştırılmış bir Türkiye tasavvurunu hiçbir
şekilde kabul etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ancak bu demek
değildir ki dış politikada ortak aklı terk edeceğiz ve
diplomasiden vazgeçeceğiz. Hükûmetin Doğu Akdenizin herhangi bir
köşesinde ya da Libyada attığı her adım, Türkiyenin
kaderini belirleyecek önemi haizdir, bunu unutmayın.
Dolayısıyla, Libya meselesinde sizlerden, siyasetüstü bir tavır
göstererek uyarılarımızı dikkate almanızı
istiyoruz. Ve Libyada askerimizin aldığı sorumluluk
noktasında, Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akarın
Meclis Genel Kuruluna gelerek son durumla ilgili Meclisi bilgilendirmesinin
yararlı olacağını ifade etmek istiyoruz.
Benim de milletvekili olmaktan gurur duyduğum,
şehrimizin takımı Kocaelispor, Futbol Federasyonu
tarafından şampiyon ilan edildi ve şampiyonluk
kupasını binlerce taraftarının arasında
kaldırdı. 8 sezon aradan sonra yeniden 2. Lige yükselen
takımımızın başarısı hepimizi
gururlandırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kocaelispor Yönetim
Kurulunu, sezon başından itibaren görev almış tüm teknik
ekibi, canla başla mücadele veren futbolcularımızı, kulüp
çalışanlarını ve yeşil siyah renklere gönül
vermiş tüm taraftarımızı tebrik ediyorum. Yeni sezonda 2.
Ligde mücadele edecek Kocaelisporumuza başarılar diliyorum.
1. Ligde mücadele eden Hatayspor da normal sezonun
bitimine bir hafta kala şampiyon olarak Süper Lige çıkmayı
garantiledi. Tarihinde ilk kez bu başarıyı gösteren Hataysporu
da tebrik ediyor, yeni sezonda Süper Ligde başarılar diliyorum.
Son olarak size Bingölden bahsetmek istiyorum
arkadaşlar. Bingöl, hem Doğu Anadolu hem de Kuzeydoğu Anadolu
Fay Hattı üzerinde yer almasıyla deprem riski bulunan illerimizin
başında yer alıyor. Nitekim, en son bir ay önce ciddi bir deprem
yaşadı Bingöl.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Türkkan, son kez
açıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu depremin ardından,
Bingölün Adaklı, Yedisu, Karlıova ilçelerinde hak sahipliği
verilme noktasında bazı çalışmalar yapılsa da
Bingölde yaşayan vatandaşlarımız Bingöl merkezin ve bütün
ilçelerinin afet kapsamına alınmasını istiyor çünkü
depremin ardından evleri zarar gören vatandaşlarımızın
evlerini yenilemeye gücü yetmiyor. Uzmanlar Bu bölgede 7 ve üzerinde deprem
bekleniyor. diye bağırıyorlar. Buradan üzülerek sormak
istiyorum: Bingölün afet bölgesi ilan edilmesi için
insanlarımızın hayatını kaybetmesi mi gerekiyor?
2002 yılında başlatılan duble
yol projesi kapsamında Bingöl-Diyarbakır, Bingöl-Elâzığ,
Bingöl-Erzurum ve Bingöl-Muş kara yolları hâlâ tamamlanamadı;
tamamlanamadığı gibi şimdi yeni bir ihaleye
çıkılıyor. Bu yolların yapımı on sekiz
yıldır niye bitmedi? Bu sayede birileri zengin mi ediliyor, merak
ediyoruz.
Yine, Bingöllüler, on üç yıl önce
başlayan, her seçim döneminde kendilerine söz verilen ancak hâlâ bir arpa
boyu yol alınamayan bir başka proje, Çapakçur Vadisi Projesinin de
bitmesini bekliyor.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bülbül
26.-
Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Artvin ili Yusufeli ilçesinde meydana
gelen sel ve heyelan nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, Ermenistanın Azerbaycanın Tovuz
bölgesine gerçekleştirdiği saldırıyı
kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet dilediğine, Türkiye ve Türk milleti olarak her koşulda Azerbaycanın
yanında olunduğuna, Şırnak ilinde gerçekleştirilen
Yıldırım-1 Cudi Operasyonunda görev alan güvenlik güçlerinin
muvaffak olmasını dilediğine, Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlunun yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Artvinin Yusufeli ilçesinde şiddetli sağanak
yağış sonucunda meydana gelen sel ve heyelanda maalesef 4
vatandaşımızı kaybettiğimizi öğrenmiş
bulunmaktayız. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
diliyoruz.
Azerbaycanın Tovuz bölgesindeki askerî
mevzilere Ermenistan tarafından bir saldırı
gerçekleştirilmiş ve maalesef, gerçekleşen bu
saldırılar ve arkasından devam eden çatışmalar
neticesinde 11 kişi şehit olmuştur. Bunların içerisinde
askerimiz ve sivil şehidimiz de mevcut. Biz, buradan şehitlerimize
Allahtan rahmet dilerken yıllardır Azerbaycan toprağı olan
Yukarı Karabağda işgalci durumunda olan Ermenistanın bu
hadsiz ve mesnetsiz saldırısını şiddetle
kınıyoruz. Bu saldırıyla, Ermenistanın devam eden
hukuk dışı işgaline yönelen dikkati başka
sınır bölgelerine çekmek ve siyasi olarak Yukarı Karabağ
meselesinin çözümünü engellemek amacının güdüldüğünü düşünmekteyiz.
Bizler, Türkiye ve Türk milleti olarak, dost ve kardeş Azerbaycanın
her koşulda ve her şekilde yanında olduğumuzu ifade etmek
istiyoruz; alacakları her türlü kararda yanlarında olduğumuzu
bir defa daha dile getirirken şehitlerimize bir defa daha Allahtan
rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, İçişleri
Bakanlığı tarafından yapılan açıklamayla
Şırnak Cudi Dağında Yıldırım-1 Cudi
adında geniş kapsamlı bir operasyon başlatıldığını
öğrenmiş bulunmaktayız. Jandarma Genel
Komutanlığımıza bağlı 1.500 kadar personelin
katılımıyla gerçekleştirilen bu operasyonda görev alan
güvenlik güçlerimize Rabbim yardımcı olsun, onları korusun ve
muvaffak etsin diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Son olarak, az
önce gündem dışı konuşma yapan Cumhuriyet Halk Partisi
Bartın Milletvekili Sayın Aysu Bankoğlu,
konuşmasının sonuna doğru Bartın Belediyesindeki bir
fatura yolsuzluğuna yönelik İçişleri Bakanlığına
seslenerek bir aya yakın süre geçtiğini, bu usulsüzlükle alakalı
olarak müfettiş gönderilmediğini ifade etmişler. Burada
Bartın Belediyesi, bildiğiniz üzere, Milliyetçi Hareket Partili bir
belediyedir. Konuyla alakalı olarak Belediye Başkanımızdan
almış olduğumuz bilgiyi de buradan paylaşmak istiyorum:
Burada bir çalışanın yapmış olduğu bir fatura
usulsüzlüğü tespit edilmiş ve bu durum derhâl Bartın Belediyesi
tarafından Bartın Cumhuriyet Başsavcılığına
şikâyet olarak bildirilmiş ve bu şahıs burada yapılan
soruşturma neticesinde tutuklanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yine, Bartın
Valiliğince faturayla ilgili yapılan bu usulsüzlük için bir idari
tahkikat durumu söz konusu, bu konuda bir soruşturma var. Belediye
tarafından da 3ü başkan yardımcısı olmak üzere 7
kişilik bir komisyon oluşturulmuş, şahsın
malvarlığına el konulmuş ve bu konuda Bartın
Belediyesi meseleyi şikâyetçi sıfatıyla devam ettirmektedir.
Savcılık bu konuyu inceleme konusunda Ankaradan bir bilirkişi heyeti
istemiş, bu bilirkişi heyetinin meseleyi incelemesi beklenmekte.
Konuyu dikkatle takip ettiklerini ifade ettiler. Meseleyi bu şekilde
açıklığa kavuşturmuş oluyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
27.-
Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 3213 sayılı Maden Kanununda
gerekli düzenlemelerin yapılarak redevans yöntemiyle işletilen maden
ocaklarında çalışan işçilerin mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ve her türlü katkıyı vermeye hazır
olduklarına, maden facialarında hayatını kaybeden
madencileri rahmetle andığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Soma Kömür İşletmeleri Şirketi 13
Mayıs 2014 tarihinde 301 madencimizin hayatını kaybettiği
maden faciasından sonra, 30 Kasım 2014te 2.831 madenciyi işten
çıkarmıştı. Soma Kömür İşletmeleri 301
madencimizin hayatını kaybettiği Eynez Maden
Ocağını Türkiye Kömür İşletmelerinden hizmet
alım sözleşmesiyle aldığı için, Türkiye Kömür
İşletmeleri bu maden ocağında çalışanların
ihbar ve kıdem tazminatlarını 2020 yılının ilk
çeyreğinde yasal faiziyle birlikte ödemiştir. Fakat, Soma Kömür
İşletmeleri tarafından redevans yöntemiyle işletilen
Işıklar, Geventepe ve Atabacasında çalışan 840 madencimiz
kıdem ve ihbar tazminatlarını alamamıştır. 17
Aralık 2003te redevans sözleşmesiyle Türkiye Kömür
İşletmelerinden Darkale Maden Ocağını alarak
işleten ve 4 Ocak 2014te redevans sözleşmesi biten Uyar Madencilik,
2012 yılında işten çıkardığı 804
çalışanın 2 aylık maaşı ile kıdem ve ihbar
tazminatlarını ödememiştir. Dolayısıyla hizmet
alımıyla işletilen maden ocaklarında çalışan
işçiler kıdem ve ihbar tazminatlarını alırken redevans
sözleşmesiyle işletilen maden ocaklarında çalışan
işçiler kıdem ve ihbar tazminatlarını
alamamaktadırlar. Tazminatlara ilişkin olarak Nisan 2015te, 6645
sayılı Kanunda, redevans sözleşmeleriyle yer altı maden
işletmeciliği yapan şirketlere ve ortaklarına ait
malların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından
satışından elde edilecek gelirin öncelikle kıdem
tazminatları için kullanılmasına yönelik düzenlemeler
yapılmıştır. Ancak bu düzenlemeden istenilen sonuç elde
edilememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Yer altı madenciliği sektöründe adaleti
tesis etmek için 3213 sayılı Maden Kanununda, redevans
sözleşmeleriyle işletilen maden ocaklarında
çalışanların kıdem ve ihbar tazminatlarının
Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından ödenmesine ve
işletmeye rücu edilmesine yönelik bir düzenleme yapılması
gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sorunun çözülmesi için her
türlü katkıyı vermeye hazırız.
Bu vesileyle, başta Soma olmak üzere, elim
maden facialarında hayatlarını kaybeden bütün madencilerimizi
rahmetle anıyor, bir avuç kömür için bir ömür feda eden madencilerimize
huzurlu, sağlıklı, mutlu bir ömür diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun lütfen.
28.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, vefat eden Adalet
Ağaoğluna, Artvin ve Rize illerinde yaşanan sel felaketlerinde
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine,
felaketlerin yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınarak
doğaya yönelik tahribatın durdurulması gerektiğine, Diyadin
Belediyesi Eş Başkanı Betül Yaşarın gözaltına
alındığına, Diyadin Belediyesine kayyum atanarak
halkın iradesinin gasbedildiğine ve kayyumların
yaptığı usulsüzlüklerin Sayıştay raporlarıyla
tespit edildiğine, Kadın Mücadelesi Her Yerde sloganıyla
yürütülen kampanyaya, son aylarda art arda yaşanan depremlerin ülkenin
deprem gerçeğini hatırlattığına, Bilim Akademisi Üyesi
Naci Görürün uyarılarına ve olası İstanbul depremine
yönelik bir araştırma komisyonu kurulması için partilere
çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, evet, Adalet
Ağaoğlunu yitirdik, Türkiyede kültür hazinesine ve edebiyata çok
büyük katkıları olan bir yazarımızdı. Fikrimin
İnce Gülünden Bir Düğün Gecesine kadar birçok eseri ortaya koymuş
bir kişiydi. Kendisine rahmet, kültür sanat dünyasına
başsağlığı diliyoruz, bütün edebiyatseverlere
başsağlığı diliyoruz.
Rizenin Çayeli ve İkizdere ilçelerinde
şiddetli yağışın ardından meydana gelen sel ve
heyelanda 2 yurttaşımız hayatını kaybetti. Artvinin
Yusufeli ilçesinde de şiddetli yağışın etkisi üzerine
baraj şantiyesinin bulunduğu alanda sel ve heyelan yaşandı,
4 yurttaşımız da orada hayatını kaybetti. Öncelikle,
hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyoruz, ailelerine başsağlığı ve sabır
diliyoruz.
Sayın vekiller, yıl 2020 ve hâlâ sel,
heyelan, çığ gibi felaketlerde bu sene çok sayıda
yurttaşımızı kaybettik. Yani bu, kabul edilebilir bir durum
değil gerçekten ve hep önlem almayı konuşuyoruz ama önlem alınmıyor
ne yazık ki. Şu, çok açık ortada; doğaya yönelik tahribatları
engellemediğimiz müddetçe, projelerle ekolojik dengenin ve ekolojik
sistemin bozulmasını engellemediğimiz müddetçe, kâr
hırsı ve rant için yanlış projelerin peşinde
koşmaya devam ettiğimiz müddetçe bu felaketlere yol açmaya devam
edeceğiz. O nedenle eğer yurttaşlarımızın sel,
heyelan, çığ gibi felaketlerle hayatlarını yitirmesini
istemiyorsak o zaman önlem almakta birinci iş, doğaya yönelik
tahribatları ortaya çıkaran projelerin tekrardan gözden geçirilmesi
ve durdurulmasıdır, HESler de bu projelerin başında
gelmektedir; bir kez daha bunu söylemiş olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Malum, konumuz
kayyum atamaları, dün Diyadinde böyle bir durumla karşı
karşıya kaldık. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Diyadin
halkı bir önceki dönem kayyum atanan belediyeyi yüzde 57 oranıyla
HDP'nin yönetmesini istemişti ve iradesini bu yönde ortaya koymuştu.
Şimdi, dün sabah erken saatlerde Diyadin
Belediyesi abluka altına alındı ve Eş
Başkanımız Betül Yaşar gözaltına alındı.
Betül Yaşar, özellikle Diyadin Belediyesinde kadınlara yönelik
çalışmaları ön plana alan bir belediye eş
başkanımızdı. Kadın Emek Pazarı Projemizi hayata
geçirmişti, keza kadın dinlenme evinin yapımının
tamamlanmasına büyük bir enerjiyle katılmıştı,
kadın dayanışma merkezinin inşaat
çalışmalarına başlamıştı.
Evet, kayyumlarla seçme ve seçilme hakkı
gasbediliyor, halkın iradesi gasbediliyor, sandık hukuku yerle bir
ediliyor. Bu, her defasında, her kayyum atamasında bir kez daha dile
getirdiğimiz bir konu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Belediyelere
atanan kayyumların 2 tane öncelikli işi var: Önce, Kürtçe
tabelaları kaldırıyorlar yani Kürtçe ana diline yönelik bir
tutum alıyorlar; ardından da kadın kazanımlarını
hedefliyorlar; nerede bir kadın kazanımı elde edildiyse, bir
çalışma yapıldıysa bu konuda bu kazanımları
ortadan kaldıracak adımlar atıyorlar. İktidarın,
seçilmiş halk iradesinin yerine memur atama darbesine karşı
mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz elbette ki; bu, bir taraftan hukuk
mücadelesi, bir taraftan demokrasi ve adalet mücadelesidir.
Bakın, yolsuzluk, usulsüzlük konusunda
kayyumlarınız, Diyarbakır, Mardin ve Van kayyumlarınız
aslında amiral gemileriniz ama onların dışındaki bütün
kayyumlarınız da yolsuzluk, usulsüzlük konusunda hiç de göz ardı
edilemeyecek adımları atıyorlar; Sayıştay
raporları bunu ortaya koydu, koymaya da devam ediyor.
Kayyumlarınız hırsızlık, yolsuzluk, çalıp
çırpma odağı hâline geldiler ama bizim eş
başkanlarımızın alnı açık, başı dik,
tertemiz bir şekilde mücadelelerine devam edecekler, öyle tutum almaya
parti olarak da devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
kayyum politikalarından bağımsız düşünülemeyecek bir
durumla bugün yine karşı karşıya kaldık, yeni bir
siyasi operasyon, bir siyasi kırım operasyonuyla karşı
karşıya kaldık. Bugün, Diyarbakırda 20 kadın ve
Antepte de 33 kişi gözaltına alındı. Şimdi, Antepte
dokuz ay önce de bir operasyon yapılmıştı -yine burada
konuşmuştuk- o zaman da 57 kişi -parti üyelerimiz ve parti
çalışanlarımız- gözaltına
alınmıştı. Bu 57 kişiden 35 kişi tutuklandı
ve dokuz aydır hâlâ ortada bir iddianame yok; bugün de 33 kişi gözaltına
alındı yani dokuz ay içinde Antepte 90 kişi gözaltına
alınmış oldu. Ne yapıyor bu insanlar? Halkların
Demokratik Partisinin siyasi faaliyetlerini sürdürüyorlar ve iktidar buna
tahammül edemediği için bu operasyonları yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Peki, bugün
Diyarbakırda gözaltına alınan 20 kadına
baktığımızda, kadınlar ne yapıyordu?
Kadınlar da bir mücadeleyi sürdürüyorlardı ve Kadın Mücadelesi
Her Yerde başlığıyla bir kampanya, siyasi bir kampanya
yürütüyorlardı. Hâlen bu kampanya devam ediyor, Türkiyenin birçok ilinde
devam eden bir kampanyadan söz ediyoruz. İşte, o kampanyayı
sürdüren kadınları da gözaltına alıp ardından
tutuklamak, bu iktidarın yaptığı işlerden bir tanesi.
Biz çok iyi biliyoruz, Diyarbakırda, Antepte, Siirtte, Mardinde,
Şırnakta, Vanda, Hakkaride, birçok ilde aslında Anayasa ve
yasalar askıya alınmış vaziyette, özel hukuk
işletiliyor, bir düşman hukuku işletiliyor ve bunun sonucunda
kayyum atamaları ve siyasi kırım operasyonlarıyla
karşı karşıya kalıyoruz. Buna karşı demokrasi
mücadelemizi, demokratik siyasetteki kararlı duruşumuzu ve tavizsiz
duruşumuzu devam ettireceğimizi söyleyelim. Ne yaparsanız
yapın çalışmalarımızı engelleyemezsiniz.
Son olarak değinmek istediğim konu,
İstanbul depremi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, sözlerinizi tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Son aylarda art arda yaşanan depremler, ülkenin
bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini hepimize bir kez daha
hatırlattı. Bilim Akademisi Üyesi ve Yer Bilimci Profesör Naci
Görürden geçtiğimiz günlerde yeni uyarılar geldi. İstanbulda
tehlikenin ciddi olduğunu ve 10-15 bin ölümle
atlatılmasının düşünülemeyeceğini söyleyen Görür,
Silivrideki 5,8lik depremin de büyük bir depremi öne çekmiş
olabileceğine vurgu yaptı.
Görür, Marmarada 7den büyük bir depremin
yaşanması olasılığının yüzde 60tan fazla
olduğuna dikkat çekti ve -küçük bir alıntı yapmak istiyorum- şöyle
söyledi: İstanbulu veya bir kenti depreme hazırlamak için önce
yönetimi depreme hazırlamak lazım. Yani, İstanbulu
yönetenlerin, valilik, belediye veya bunlara bağlı
kuruluşların Afet yönetimi nedir? Risk yönetimi nedir? biliyor ve
sindirmiş olmaları gerekiyor. Depreme hazırlanacaksak bilinçsiz
bir halkla baş edemezsiniz. Yani, halkın deprem öncesinde, deprem
sonrasında ne yapacağını biliyor olması lazım,
halk bu konuda eğitimli olmalı. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum, buyurun,
toparlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Muş da burada; şimdi,
İstanbulda yaşadığı için kendisine de bir kez daha bu
çağrımı yenilemek istiyorum. Defalarca siyasi partiler olarak bu
konuda konuştuk. Bakın, İstanbul depremi gümbür gümbür geliyor,
son derece büyük bir risk ortadadır. Bu konuda bütün siyasi partilerin
ortak bir araştırma komisyonu kurmaları ve İstanbulda
yapılması gerekenlerin ve alınması gereken önlemlerin
tartışılması ve bu konuda farkındalığın
artırılması gerekiyor. Bir kez daha bütün parti gruplarına
çağrı yapıyoruz: İstanbul depremini küçümsemeyelim, bir
araştırma komisyonunun bu konuda çalışmasını
sağlayalım, daha önce yapılmış olan raporun
güncellenmesini sağlayalım. Ve gerçekten bunun çok acil bir ihtiyaç
olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Başkanım.
Ben sözümü kullanmadan önce
Biraz önce gündem
dışı konuşma yapan Bartın Milletvekilimizin
yaptığı değerlendirmeye istinaden Sayın Levent
Bülbülün bir değerlendirmesi oldu.
BAŞKAN Açıklaması oldu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Açıklama
Ben
de değerlendirme dedim, üç aşağı beş yukarı
aynı şey. Yani şimdi, Levent Beyin haklı olduğu bir
yan var soruşturma noktasında ama milletvekilimiz kürsüde
soruşturmadan ziyade idari soruşturma
yapılmadığıyla ilgili bir tez ortaya
atmıştı. Uygun görürseniz, bir dakikalık yerinden bir
açıklama yapsın, sonra ben açıklama yapacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bankoğlu.
29.-
Bartın
Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Savcılık soruşturması devam
ediyor, doğrudur; bu suç duyurusunu da zaten belediye başkanı
yapmıştır, bu da doğrudur. Ben zaten Bakanlığa
hitap etmiştim. Yaklaşık bir ay geçmiş üzerinden,
Bakanlık idari vesayet sorumluluğu ve denetim yetkisi kapsamında
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 72nci
maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde tutuklamaya kadar varan bir
süreçte iddialara, sorulara yer vermemek için neden müfettiş
göndermemiştir? diye sordum. Yani biz müfettiş göndermediğini
biliyoruz. Gönderdiyse de buna yönelik bir şeffaflık olması
bakımından bir açıklama bekliyorum. Benim sorum
Bakanlığaydı. Şeffaflık için, denetim için
Bakanlık neden müfettiş göndermemiştir? Çünkü Yalova
Belediyesinde suç duyurusunda bulunulmasının akşamına
-tabii, orada Belediye Başkanı da müfettiş talep etmişti-
müfettişler gelmişti. Bunu takdirlerinize sunmak istedim.
Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Engin Bey, hemen
bir cevap vereyim, müsaade eder misiniz?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Estağfurullah.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, küçük bir söz talebim var.
BAŞKAN Tamam Sayın Bülbül, size de söz
vereyim ama Değerli Grup Başkan Vekilleri, zaten sizin
konuşmalarınıza, kendi aranızda olan tartışmalara
bir de milletvekillerimizin konuşmalarını da ilave edersek, biz
bu işin içinden çıkamayız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Toparlamak babında
efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bülbül.
30.-
Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yani tabii,
belediyelerin meselelerinin Genel Kurulda çok sıhhatli bir şekilde
tartışılamayacağı hepinizin malumu olduğu
üzeredir.
İdari soruşturmanın valilik nezdinde
yürütüldüğü bilgisi, bize belediye başkanımız
tarafından verilmiştir. Dolayısıyla İçişleri
Bakanının Müfettiş görevlendirmiyorum. şeklinde bir
kararının da olduğunu siz de söylemiyorsunuz, sadece
beklediğimizi ifade ediyoruz. E, o zaman biz de bekliyoruz
İçişleri Bakanlığı tarafından bu noktada bir
değerlendirme yapılmasını.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın)
Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yalnız, bir
antrparantez şunu ifade edeyim: Yalova Belediyesinde, Sayın
Başkanın da bizzat soruşturulan, aleyhinde şikâyette
bulunulan kişi olduğunu ve ihaleye fesat karıştırma ve
zimmetten dolayı soruşturulduğunu da ifade etmek gerekiyor.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Müfettişler
sormamıştı.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Buradaki fark;
Sayın Başkan burada şikâyetçi, müşteki Belediye
Başkanlığı; orada bir fatura yolsuzluğunu yapan
kişi de aleyhinde şikâyette bulunulan kişi. Hani, bu noktada
taraflar açısından bir farklılık var, onu da ayrıca
dile getirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
31.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Süper Lige yükselen Hataysporu CHP Grubu
adına kutladıklarına, Artvin ve Rize illerinde meydana gelen sel
felaketlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara,
Ermenistanın Azerbaycana yönelik saldırısında şehit
olan Azerilere Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî
Birlik Gününün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda
yapılan özel görüşmenin periyodik olması gerektiğine ve
TBMMde düzenlenecek törene, 15 Temmuz gazileri ve şehit
yakınları için toplanan paranın sahiplerine verilmesi, FETÖnün
siyasi ayağının ortaya çıkarılması
gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Hataysporumuzu Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Grubu adına kutluyoruz, bütün Hataylı
hemşehrilerimizi tebrik ediyoruz ve başarılar diliyoruz.
Elbette üzüntülü haberler gelmeye devam ediyor,
Artvin Yusufeli ve Rizenin iki ilçesinde meydana gelen sel afeti nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet
diliyoruz.
Yine aynı şekilde iki devlet tek millet
diye kıvandığımız, kardeş gördüğümüz
Azerbaycana yönelik Ermenistanın gerçekleştirdiği askerî
operasyonda hayatını kaybeden Azeri askerlerine ve sivillere
Allahtan rahmet diyoruz.
Sayın Başkan, yarın 15 Temmuz. Söz
açıldı mı iktidar çoğunluğu hep şöyle söyler:
Efendim, Meclis gündemine hâkimdir. Şüphesiz ben de bunun doğru bir
söz olduğuna ve böyle olması gerektiğine inananlardanım.
Bir şeyin Türkiyede karıştırıldığı
kanaatini taşıyorum. 15 Temmuz hain FETÖ darbesi sanki Sayın
Recep Tayyip Erdoğana yapılmış gibi algılanıyor
bazen; buna üzülüyorum. 15 Temmuz darbesinin muhatabı Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. 15 Temmuz darbesinin muhatabı demokrasimizdir,
Parlamentomuzdur, kuvvetler ayrılığıdır. Şimdi,
böyle bakıldığı zaman, 15 Temmuzun olduğu yıl
2016da, ertesi gün 16 Temmuzda biz aslında 15 Temmuz özel oturumunun
ilkini yaptık. Sonra, 15 Temmuz 2017de, 1inci yılında Mecliste
özel bir oturum yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sonra, 15 Temmuz
2018de yapmadık, gerekçesini de Seçimlerden yeni çıktıka
bağladık. Ben, o vakit, 13 Temmuzda Mecliste bir grup önerisi
vermişim ve konuşma yapmışım, bunu
yapmalıyız demişim; topyekûn, her birlikte 15 Temmuz gecesi
burada olan arkadaşlarımız nasıl etle tırnak
olmuşsa bunu 2018de de yapalım demişim,
yapmamışız. Sonra, 2019da ne olmuş bilmiyorum, özel oturum
yapmışız. Şimdi yapmıyoruz. Neden? Neden
yapmıyoruz? Yani biz burada çelik çomak oynamıyoruz, tıkıt
oynamıyoruz, yasama faaliyeti yürütüyoruz, burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Eğer Meclis gündemine hâkim ise bu oturumların
periyodik olarak yapılması lazım.
Efendim, Sayın Cumhurbaşkanımız
yarın Meclis yerleşkesine gelecek -hoş geldi, sefa geldi,
gelsin, buyursun- daha önce bizim Meclis Başkanımızla hep
birlikte açtığımız anıtın önünde de bir tören
yapılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Cumhurbaşkanımızın -hazır Meclis yerleşkesine de
geliyor ise- Genel Kurulda, burada bizlere hitap etmesinden büyük memnuniyet
duyardık. İlaveten, Mecliste grubu bulunan, bulunmayan bütün siyasi
partiler de -tasarruflu bir süre kullanımına da riayet edilmek
suretiyle- demokrasimize olan bağlılığımızı,
15 Temmuza olan kinimizi bir kere daha dosta düşmana gösterme
fırsatı bulurdu. Hayır, bu böyle olmadı.
Burada, tabii, beni çok ezen, çok utandıran,
çok mahcup eden başka bir uygulamayla da karşı
karşıyayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının makamlarımızı
arattırarak şöyle bir laf edilmesi bence edep
dışıdır, çok aşağılayıcıdır:
Efendim, eğer törene katılacaksanız Covid testi
yaptırıp törene böyle gelin, aksi takdirde tören alanına
alınmayacaksınız. telefonlarının sekreterlerimize
iletilmiş olmasına yönelik öfkemi ve incinmemi ifade edecek bir
kelime arıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
nezaketimi elden
bırakmamak adına o kelimeyi söylemek istemiyorum, çok ayıp.
Sayın Cumhurbaşkanımıza Allah uzun ömür versin, elbette
sağlığı önemlidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
sayın üyelerinin sağlığı önemsiz midir? Aylardır
burada çalışıyoruz, sosyal mesafe falan Hak getire. İktidar
sıralarında 220 milletvekili iç içe oylamaya, yoklamaya giriyor, yine
gelecekler. Eğer muhalefetle bir uzlaşma aranmıyorsa biz
bunları yapacağız ama Test yaptırmazsanız tören
alanına alınmayacaksınız. demek çok kötü oldu Sayın
Başkan, çok kötü oldu; az maz değil. Yani ben, bunun
karşılığı kelimeyi kullanmamak için kendimi tutuyorum
ve tutacağım, çok ayıp.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öte yandan, bu
vesileyle şunu söylemek istiyorum: 15 Temmuzda, etle tırnak gibiydik
o gece. Ertesi gün akşam 251 şehidimiz netleştiğinde, bu
iş için, bu demokrasi mücadelesi için canını feda etmiş
Değerli milletvekilleri, sevgili
arkadaşlar; sabah Meclise geliyorum, bir ayıp daha gördüm ya. Meclise
giriyorum Çankaya Kapıdan; bir tır, kocaman bir tır, üstünde de
o gece tankların altında kalan otomobiller. Meclisin önüne raf
elması gibi dizdiler bugün, ya bu da bir ayıp. Bu niye ayıp
biliyor musunuz? O otomobilleri unutmadınız, tankların
altında ezilen otomobiller aklınızda ama o otomobillerin
içindeki, yanındaki canını veren insanları unuttunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) 251 şehidimiz için toplanan
parayı niye vermiyorsunuz kardeşim, niye vermiyorsunuz kardeşim?
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu para
cebinizden çıkmadı, siz de katkı yaptınız, Allah
razı olsun. Ama bu parayı günlük 20 liralık
harçlığından 5 lirasını kesip buraya
bağışlayan gençlerimiz, çocuklarımız, milletimiz var.
Niye vermiyorsunuz bu parayı? Bu bir ayıp.
Bir başka ayıp da şu: 20 Temmuzda
OHAL ilan ettiniz ve 26 Temmuzda bir Komisyon kurduk. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde onlarca milletvekili aylarca çalıştı. Bu Komisyonun
raporu nereye iç edildi, niye iç edildi? Bunu da üzüntüyle ifade ediyoruz.
Ve bu darbenin 4üncü yılında ne oldu,
biliyor musunuz değerli arkadaşlar? FETÖnün geçmişte
FETÖ,
kimilerine göre 17-25 Aralıktan sonra terör örgütü oldu, kimilerine göre 7
Şubat 2012den sonra, kimilerine göre 15 Temmuzdan sonra.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım lütfen.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama bir şey
oldu: FETÖ, AK PARTİ için bazen taşeron, bazen ortak, bazen patron
oldu; yargıda taşeron oldu, devlete ortak oldu, bankaya patron oldu
ve bu utançla, bu eziklikle, bu mahcubiyetle Sayın
Cumhurbaşkanımız Allahım beni affetsin, milletimden özür
diliyorum. demekle bu vebalin bedelini ödemiş olmaz. 251 15 Temmuz
şehidimizin vallahi de billahi de kemikleri sızlıyor, iki elleri
de hem bu dünyada hem öbür dünyada sorumluların yakasında olacak.
FETÖnün 15 Temmuz öncesi siyasi ayağını ve 15 Temmuz
sonrası siyasi ayağını ortaya çıkarmak bu Meclisin
namusudur, bu Meclisin şerefidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
32.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Rize ve Artvin illerinde meydana gelen sel
felaketlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara,
Ermenistanın Azerbaycana yönelik saldırısında
hayatını kaybeden Azeri askerlere ve sivillere Allahtan rahmet
dilediğine, Azerbaycanın yanında olunduğuna, 15 Temmuz
Demokrasi ve Millî Birlik Günü vesilesiyle şehitleri rahmetle
andığına, darbeye karşı canını siper eden
Türk milletine, millete öncülük eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana, Gazi Meclise, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ve
polis teşkilatına şükranlarını sunduğuna, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın ve İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rize ve Artvin illerinde meydana
gelen sel felaketinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Rize ve Artvine
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Yine, Ermenistan tarafından Azerbaycana
yapılan hain saldırıda hayatını kaybeden Azeri
kardeşlerimize de Allahtan rahmet diliyorum. Burada, Azerbaycanın
yanında durduğumuzu da ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, 15 Temmuz hain darbe
teşebbüsünün 4üncü yıl dönümündeyiz. Evvela, kahraman
şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize minnet ve
şükranlarımızı sunuyoruz.
Çok net bir şekilde ifade etmeliyiz ki 15
Temmuz darbe girişimi, 17 Aralık darbe sürecinden bu yana devleti ele
geçirmeye çalışan FETÖ terör örgütünün ve onunla iş birliği
yapanların giriştiği hain bir darbe teşebbüsüydü.
Milletimiz bu darbe teşebbüsüne karşı canını siper
ederek, âdeta bir destan yazarak darbe girişimini akamete
uğratmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu aziz millet,
çıplak elleriyle darbeyi engellemiştir. Türk milleti, 15 Temmuzda,
darbeler dönemini bir daha açılmamak üzere kapatmıştır.
Darbe gecesi millî iradenin tecelligâhı olan Meclisimiz de milletimize
yakışır bir duruş sergileyerek darbecilerin
planlarının altüst edilmesinde önemli bir rol
oynamıştır. Meclisimiz o gece 2nci kez gazi
unvanını hak etmiştir. O gece darbeye karşı topyekûn
verilen destansı mücadeleyi yok sayıp kontrollü darbe, Darbe
tiyatroydu. diyen zihniyeti de kınadığımızı,
esefle karşıladığımızı özellikle belirtmek
istiyorum. Bu söylemler, canını vatanı için siper eden
şehitlerimize ve gazilerimize karşı büyük bir
saygısızlıktır. Bu gibi söylemlerin FETÖyü aklama ve
FETÖnün sinsi amaçlarına hizmet etme amacıyla ifade edildiği
apaçık ortadadır. Aklı, vicdanı, insafı olan herkes
bilmektedir ki 15 Temmuz, millî iradeyi ortadan kaldırmak amacıyla
yapılmış hain bir darbe girişimidir. Bu darbe girişimi
amasız, fakatsız kınanmalıdır.
Biz bütün bu sinsi söylemlere karşı 15
Temmuzu unutmadık, unutmayacağız. Kim ne derse desin, bu hain
darbecilerden hukuk önünde hesap sormaya devam edeceğiz. Bu kararlı
mücadelemiz neticesinde, bundan sonra hiç kimse Türk milletine silah doğrultmaya
cesaret edemeyecektir.
Bu vesileyle, darbeye karşı
canını siper eden aziz Türk milletine, o gece kararlı
duruşuyla milletimize öncülük eden Cumhurbaşkanımıza, Gazi
Meclisimize, milletvekillerimize ve o günkü Meclis Başkanımıza,
darbeye karşı mücadele eden kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına, polis teşkilatımızın fedakâr
mensuplarına minnet ve şükranlarımızı sunuyorum.
Sayın Başkan, burada birkaç konuyu da
açıklığa kavuşturmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Türkkan, çeşitli siyasi eleştiriler ifade etmiştir; bunlar kendi
parti politikalarıdır, bunlara bir diyeceğimiz yok, muhalefet
eleştiri yapabilir fakat bir ifadesi çok manidardır: FETÖden AK
PARTİye miras kaldı. FETÖnün taktiklerini kullanıyorlar.
Sayın Türkkan, bu çok
yakışıksız, çok üzücü bir ifade bizim açımızdan.
Biz hiçbir zaman FETÖ taktiklerini tasvip etmedik, etmeyeceğiz. Bunu kabul
etmemiz mümkün değildir. Bizim buna karşı nasıl bir mücadele
verdiğimizi herkes bilir. Ama bakın, illa her söylenecek söze verecek
cevabımız da vardır, onu da bilin; söylenecek sözden
çekineceğimiz hiçbir taraf da yoktur. Ama illa siz FETÖ taktikleri
arıyorsanız size özellikle şunu söylemek isterim: Bakın, FETÖ
firarisi Emre Öztuğla yazışan Genel Başkanınıza
bu FETÖ taktiklerini mesela sorabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, bir diğer mesele: Sayın Engin Altay,
konuşmasını yapıyorken sanki bu darbe girişimi yani
hiç Cumhurbaşkanına falan yapılmamış; Meclise
karşı yapıldı, bize karşı yapıldı;
burada, buraya karşı yapıldı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demokrasiye
karşı yapıldı, bütün darbeler demokrasiye karşı
yapılır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Tabii ki, bunun
içerisinde Parlamento da vardır ama unutmayın, iktidarda Recep Tayyip
Erdoğan -Cumhurbaşkanı- ve AK PARTİ var ve darbeler her
zaman iktidarlara karşı yapılır, bunu gözden kaçırmayalım.
Bunu küçümseyerek, bunu görmezlikten gelerek, bunu yok sayarak hiçbir yere
varamayız; bunun altını çizeceğiz. Burada birinci hedef
iktidardır. Tabii ki Parlamento da hedeftedir ama asıl hedef
iktidarı devirmektir.
Sayın Altay, FETÖyle alakalı çeşitli
şeyler söyledi: Taşeron dedi, ortak dedi, patron dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bakın, Bank
Asya kapanacak, TOMAnın önüne kim çıktı Sayın Altay? Ne
arıyorsunuz orada? Bu patronsa ne arıyorsunuz orada?
Milletvekillerinizi niye gönderdiniz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de şimdi
size onu soracaktım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Televizyon
kanalları kapatılacak, müdahale ediliyor, bir bakıyorsunuz CHP
milletvekilleri orada. Ne işiniz var orada sizin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT YEŞİL (Ankara) Arkasında
geziyordun, sen bir ara onlarla beraber açılışa gidiyordun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, açar mısınız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİye
ayrıcalık yapılıyor.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne işiniz var orada?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Senin Pensilvanyada ne işin var, senin derken yani
yetkililerinin?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne işin var
orada? Sen madem bunu bir örgüt olarak görüyorsun, öyle söylüyorsun, peki, bu
örgütle mücadele ediliyorken, milletvekilleri diyor ki: Kemal Beyin
talimatıyla biz oraya gittik. Hatta Kemal Beyin kendisi Tarık
Torosu ziyaret ediyor, Gelmeniz bize güç vermiştir. diyor. Şimdi,
madem bir örgütle bir mücadele ediliyor burada, CHP gibi seçimle gelen, sandıktan
çıkan bir ana muhalefet partisinin yer tutması gereken,
Fetullahçı terör örgütünün yanı mıdır, yoksa iktidarda
olan, millî iradeyle buraya gelmiş olan AK PARTİnin yanı
mıdır? Ben size soruyorum bu soruyu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bunları çok defa dile
getirdik, Meclis kayıtlarında vardır, bunları tekrar dile
getirmek bizi yoruyor, bunu yapmak istemiyorum ama ısrarla Sayın
Altay bunlara girdiği vakit, biz de bunları dile getirmek
durumundayız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Getirin,
getirelim efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, 17-25 Aralık yapılmadan Amerikada onların
yetkilileriyle CHP heyeti bir görüşme yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, toparlıyorum.
Buraya geliyorlar, 17-25 Aralık
yapılıyor. Bakın, görüşmeden, bu 17-25 Aralıktan bir
hafta, bilemedin on beş gün önce bir heyet gidiyor, onlar da heyetini
gönderiyorlar, Amerikanın bir yerinde görüşüyorlar, sonra bu olaylar
oluyor. Sonra seçime gidiyoruz, bir bakıyorsunuz Genel
Başkanları Kemal Bey, FETÖnün kanallarını gezip gezip,
Göreceksiniz kaçacak, göreceksiniz kaçacak, seçimi göremeyecek, 31 Martı
beklemeyecek. Bunların hepsi 2014 seçimlerinin öncesinde oluyor.
Hamdolsun hiçbir yere gitmedik, buradayız, seçimi de gördük, seçimi de
kazandık.
Şimdi, burada söyleyecek sözlerinize verecek
cevaplarımız vardır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var, var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şu an için
burada kesiyorum, söyleyeceklerim bu kadar, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarında alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim,
sözlerimi çarpıttı; sataşmadan, yerimden ya da kürsüden cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden.
33.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben, sorumu
tekrar ediyorum, Sayın Mehmet Muşa soruyorum: Fetullah Gülen sizin
nezdinizde, indinizde ne zamandan beri terörist? 12 Şubat MİT
krizinden sonraysa 12 Şubat MİT krizi ile 17-25 Aralık tarihleri
arasında Pensilvanyaya AK PARTİden -Tayyip Erdoğanın
talimatıyla- kaç kişi gitti uzlaşmak için? 17-25 Aralıktan
sonra sizin indinizde terörist olduysa gene soruyorum -hadi bizim
arkadaşlarımız Bir haksızlık yapılıyor.
diye Türkiyedeki legal bir televizyon kanalının önüne gitti- 17-25
Aralıktan sonra Pensilvanyaya gidip, diz çöküp Uzlaşalım.
diyen AK PARTİliler kimlerdi? Bunları söyleyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Asıl, tabii, şunu söylememiz lazım:
Kontrollü darbe Cumhuriyet Halk Partisinin resmî ağzı
değildir, resmî görüşü değildir, söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kemal Beyin sözü
de o.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Söyleyeceğim, söyleyeceğim.
Kontrollü darbe değil, biz 15 Temmuzu
öngörülen ancak önlenmeyen ve/veya önlenemeyen darbe olarak
değerlendiriyoruz, böyle değerlendiriyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İfade çok
sarih.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ancak sen
Kontrollü darbe diyeni kınıyorum. diyorsun, ben de bir
kınama yapayım buradan: Bu darbe Cenab-ı Allahın bir
lütfudur. diyeni de ben kınıyorum o zaman. (CHP sıralarından
alkışlar) Ayıp ya! Şunun üzerinden polemik yapıyoruz
ya, şunun üzerinden polemik yapıyoruz!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Açan sizsiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şu Mecliste
bu meseleyi konuşturmamak için özel oturum yapmıyorsunuz. Sayın
Cumhurbaşkanı yarın gelecek, Covıd testinden geçenlere
oğlanı alıp- bahçede konuşma yapacak, telaşı
burada size düşüyor. Gelsin, Sayın Cumhurbaşkanı
anlatsın madem.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben AK PARTİ
Grup Başkan Vekiliyim, anlatırım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Elbette.
Gelsin, kendisi anlatsın kardeşim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben
anlatırım, işte anlatıyorum size.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Meclisin
gündemine niye hâkim değilsiniz? Meclis olarak bunun da cevabını
bekliyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hâkimiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yukarıdan
Mecliste özel oturum yapılmasın. deyince
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen,
son kez açıyorum.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Aslında, bu,
AK PARTİ dışındaki diğer siyasi partiler
açısından da bir utanç
Utanç demeyeyim ama bir üzüntüye sebep
olabilecek bir durumdur.
Ben tekrar, FETÖ tartışmalarına
kaldığımız yerden devam etmek için bekliyorum Sayın
Muş. (CHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Müsaade ederseniz, Sayın Muşun
bir söz talebi var, ona söz vereyim önce.
Sayın Muş, buyurun.
34.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Altay bir soru sordu, sorusunun da cevabını
verelim. 17-25ten sonra Pensilvanyaya giden AK PARTİliler kim? diyor.
Arkadaşlar 17-25ten sonra bizden kimse gitmedi ama 3 Aralıkta sizden
gidenler oldu. 17-25ten sonra siz gitmeye başladınız, gittiniz
geldiniz, AK PARTİyi bir şekilde devirmek için yaptınız
bunu. Bizden giden yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Pensilvanyaya
giden bir tek Cumhuriyet Halk Partili gösteremezsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Amerikada 3
Aralıktaki toplantıyı niye yaptınız?
Toplantıyı niye yaptınız? 3 Aralıkta toplantı
yapılıyor, 17-25 Aralıkta düğmeye basılıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Amerikaya gitmek
suç mu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Amerikaya gitmek
suç değil tabii ki, Sayın Altay tabii ki gidebilirsiniz, yine
gidebilirsiniz; Pensilvanyaya da gidebilirsiniz orası bir eyalet, orada
üniversiteler de var.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Pensilvanyanın yolunu biz bilmiyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Meselemiz şu:
Oraya gidip, FETÖyle iş birliği yapıp AK PARTİyi
devirmeye yönelik planın içine girmeniz. 17- 25ten sonra
ENGİN ALTAY (İstanbul) Soruma cevap ver:
Recep Tayyip Erdoğan ne zamandan beri terörist(x)
sana göre? Pardon
Fethullah Gülen
Fethullah Gülen
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Yani hiçbir şey duyamıyorum,
ne dediğinizi de anlamıyorum ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Fethullah Gülen
ne zamandan beri terörist?
HASAN ÇİLEZ (Amasya)- Engin Bey, sizin için ne
zamandan beri terörist?
NİHAT YEŞİL (Ankara)
Başından beri
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben önce sorumun
cevabını alayım, sonra söyleyeceğim.
BAŞKAN - Müsaade edin
Sayın Muş, müsaade eder misiniz
Sayın Altay, sehven söylediğiniz lafı
düzeltin, önce size bir söz vereyim isterseniz.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, sözümü kesiyorsunuz.
35.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (´)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Muşa sataşırken dilim sürçtü,
Fethullah Gülen diyeceğime Recep Tayyip Erdoğan dedim. Hiçbir
kastım da yoktur. Recep Tayyip Erdoğan ne zamandan beri terörist?
dedim, bunu düzeltiyorum; Fethullah Gülen ne zamandan beri terörist olarak
kabul ediliyor? diye sorumu tekrarlıyorum ve cevap istiyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, devam edin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan FETÖyle mücadele ediyorken
CHP ezik ezik oy istiyordu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp ya!
Ezik. ne demek ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şuna
aldandı arkadaşlar: FETÖnün sosyal bir tabanının
olduğuna aldandı ve buradan kendisine ciddi bir oy geleceğini ve
AK PARTİyi yenebileceğini düşündü fakat yine boşa
çıktı.
Bakın, Sayın Altay, kayıtlara
bakarsanız Fethullah Gülenle alakalı bizim ne söylediğimiz
ortada. Peki, siz ne zamandan beri terörist görüyorsunuz Sayın Fethullah
Güleni(x) söyler misiniz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen hâlâ tarih
vermiyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - FETÖyü ne
zamandan beri terörist görüyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen, hâlâ tarih
vermiyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ne zamandan beri
görüyorsunuz? Kayıtlarda mevcut
Soruyorum size: Sayın Altay, CHP ne
zamandan beri görüyor? Bak, biz mücadele ediyoruz, MİTten beri mücadele
ediyoruz, 17-25ten beri mücadele ediyoruz, 15 Temmuzdan beri mücadele
ediyoruz. Devletin kayıtları var, kırmızı
kitapı var, MGKnin aldığı kararlar var. Siz ne zamandan
beri terörist olarak görüyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Muş,
açacağım mikrofonunuzu da siz de sehven Sayın Fetullah Gülen
dediniz, siz de onu bir düzeltin isterseniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aha!
36.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (×)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada bir dil sürçmesi vardır, laf atınca
insicamınızı bozuyor muhalefet. Burada FETÖ diye ondan sonra
düzelttim; orada sayın diye bir ifade kullanmak istemedim, FETÖdür,
kullandığımız FETÖ ifadesidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkkan...
37.-
Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. derler ya...
Türkiyede Fetullahçı terör örgütüyle iş
birliğine giren tek iktidar sizsiniz. Daha önceki dönemlerde diğer
iktidarlar tarafından kadrolara alınmış, efendim,
birtakım imtiyazlar sağlanmış olabilir ama onlarla organik
ilişkiye giren tek iktidar sizsiniz. Biz bunda hata yaptık.
lafı geçmişi kurtarıyorsa o lafı kabul edelim.
Kurtarıyor mu? Ama kurtarmıyor, Türkiyenin işte çok önemli bir
kaybına sebep oldunuz. Nasıl bir kaybına? Demokrasi, 1971, 1980,
28 Şubat derken bu sefer yine, bir daha, silahlı darbeyle, bir hain
terör örgütünün darbesiyle karşı karşıya kaldı.
Devriiktidarlarında Türk devletini terör örgütüne teslim eden tek iktidar
sizsiniz. Yani o yazışma konusu, hiç kimsenin öyle kimseden bir
şey sakladığı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O dönem MHP Milletvekili
olan Sayın Meral Akşenerin hâlâ Twitterda
yazışmaları duruyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Silmiş,
silmiş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, hayır,
hâlâ duruyor, hiç daha silinen yok ama sizin sildiklerinizi biraz sonra teker
teker getireceğim, hepinizin, sırayla. Ama ben size bir şey
söyleyeyim mi...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Getir, getir...
TAMER DAĞLI (Adana) Hepinizin derken,
çıkartmazsan...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben size bir şey
söyleyeyim mi arkadaşlar...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söyledikçe
söylerim Sayın Türkkan, söyleyeceğimiz laflar var yani.
TAMER DAĞLI (Adana) Çıkartmazsan...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir şey söyleyeyim
mi?
Adanaya doğru bir git de sonra bir hava al
gel.
TAMER DAĞLI (Adana) Çıkartmazsan...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben konuşuyorum,
dinleyeceksin.
Bu konuda geçmişe ait hesaplaşamayacak tek
iktidar olarak size söylüyorum: Bu ihanetin bizatihi ortağı olarak
Türkiye Cumhuriyetine verdiğiniz bu zarardan
pişmanlığınızı hepiniz tek tek çıkın,
bu kürsüden ifade edin. Biz, Türkiye Cumhuriyeti devletine hain terör
örgütüyle beraber on bir sene ihanet ettik. deyin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Saçmalama ya, ne
alakası var? Ne ihaneti?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Eyvallah, biz bunu kabul
ederiz ama demezseniz bu suçun altında ezilmeye devam edeceksiniz.
Teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Saçmalama,
saçmalıyorsun! Kime yaranacaksın sen be? Saçmalama! Herkesle ilgili
niye konuşuyorsun? Yapma ya! Saçmalama!
BAŞKAN Sayın Altay
38.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, FETÖ sempatizanlarından, FETÖ yanlılarından ezik
ezik ifadesini kabul etmiyorum. Oy falan istemedik ama siz, onlarla çok
pişkin pişkin, boy boy fotoğraflar verdiniz, banka
açılışları yaptınız ve pişkin pişkin
hâlâ kendinizdeki çamuru kazıyıp CHPye ve diğer partilere atmak
konusunda anlamsız ve beyhude bir gayret içindesiniz. Çıkın,
Tayyip Beyin yaptığı gibi Evet, geçmişte yanlış
yaptık. deyin. Tayyip Bey bunu söyledi ama siz Tayyip Beye rağmen
hala FETÖyle ilişkiniz olmadığını söylerseniz bir;
inandırıcılığınız olmaz, ikincisi; Tayyip Beyi
yalanlamış olursunuz.
Teşekkürler, şimdilik bununla yetinelim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
39.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkanın ve
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, burada şunun altını çizmek isterim:
Geçenlerde bir röportaj yapılıyor, geçmiş hükûmetler, o dönem
Ankara Emniyet Müdürü Bir şeyi fark ediyorum. diyor, Başbakan
Yardımcısıyla konuşuyor, Ben müdahale edeceğim.
diyor -dönemin Başbakanı Ecevit- Sakın ha! diyor, Ecevit çok
kızar. diyor, müsaade etmiyor. Biz iktidara geldikten sonra pek çok
yapıyla mücadele ettik; Ergenekonla da mücadele ettik, başka darbe
girişimleriyle de mücadele ettik. Millî iradeden gücünü almayan ve iktidar
gücünü paylaşmak isteyenlerin tamamıyla mücadele ettik ve bu hain
şebekeyi çökerttik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, bu
İhanet etti. sözü falan, bunlar ucuz sözler; bunları kabul etmemiz
mümkün değil. Bakın, bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti bu
yapıları temizlemiş ve bunu da Recep Tayyip Erdoğan gibi
güçlü bir lider sayesinde yapmıştır. Bakın, o dönemlerde bu
FETÖcülere biliyorsunuz Haşhaşi deniyordu.
Cumhurbaşkanımız bunlara Haşhaşi dedi. Sayın
Akşener diyor ki: Bir grup Haşhaşi gibi kelimelerle çok
ağır itham ediliyor.
Şimdi, bakın, burada devlet,
Cumhurbaşkanı, Hükûmet müdahalede bulunuyor, Haşhaşi
lafından bile Sayın Akşener rahatsız oluyor. Başka
kayıtlar da var, başka açıklamalar da var, başka
konuşmaları da var, açarsanız onları da söyleriz.
Bir başka mesele, diyor ki: Fotoğraflar
vardır boy boy. Ben, bunları burada göstermekten gerçekten
sıkılıyorum ama göstermeyince de maalesef, CHP meseleleri
karıştırıyor.
Sayın milletvekilleri, Hanım Büşra
Erdal diye o dönem FETÖnün bir gazetecisi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Muş, tamamlayın
sözlerinizi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Toparlıyorum.
Diyor ki: Şimdi Silivride olmak vardı,
Balyoz kadınları falan
Haber merkezinden daha eğlenceli be!
Arkasından Twitterda promosyon zamanı! Her 500üncü takipçime bir
günlük Silivride konaklama, mahkemeyi gezme, duruşma izleme, sabah
kahvaltı, öğle yemeği
Balyoz kadınları hep
sarışın ya, kim kimin eşi
karıştırıyorduk; eşlerinin resmi basılı olan
tişört giymişler, işimiz kolaylaştı.
Sonra, tabii, bunların üzerine gidiliyor,
müdahale ediliyor FETÖye; bir bakıyorsunuz ki Hanım Büşra Erdal
CHPnin oval ofisinde ortaya çıkıyor, Kemal Beyi ziyaret
etmişler. Ya, hani sizin Ergenekonla alakalı
rahatsızlığınız vardı. Burada bir kumpas var.
diyordunuz ama bunları atanları oval ofiste ağırlıyor.
Niye ağırlıyor biliyor musunuz Kemal Bey? Acaba ne gelir oradan,
oy gelir mi, acaba beraber bir güç birliği yapıp da AK PARTİyi
çevirebilir miyiz, devirebilir miyiz?
Sayın Altay, fotoğrafları isterseniz
göndereyim size? Fotoğraflar var, onları gönderebilirim size.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bende de var fotoğraf;
bak, al, al, al! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş teşekkür
ediyorum.
Sayın Türkkan
40.-
Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu darbenin faili
Fetullahçı terör örgütü hain midir? Haindir; hiç tereddütsüz,
amasız, veyasız
Ama daha yakında, bir ay olmadı, AK
PARTİ Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı
Emre Cemil Ayvalı diyor ki: Darbeci Kemalist zihniyetini ortadan
kaldırmak için FETÖyle ittifak yaptık. Arkasından da istifa
etmek zorunda kaldı.
Ya Hainle ittifak ettiniz. diye ben söylüyorum,
bunda geri vites yapmıyorum. Ben de demiyorum, bu Cemil Ayvalı diyor,
bunu söylüyorum. Hainlerle ittifak ettiniz, bundan dolayı nedamet duydunuz
mu? Çıkın, nedamet duyduğunuzu söyleyin, millet affederse tabii
affedecek ama hukuku bilmem.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Buyurun.
41.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kabul
etmediğimizi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sözlerini iade
ediyoruz sana ya, ne diyorsun sen?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Resmî
görüşümüzü ifade etmeyen
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Saçmalıyorsun ya!
Buradaki insanları ilzam altında bırakamazsın!
BAŞKAN Sayın Bak, müsaade edin,
bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Cemil Ayvalıya
söyle, bana değil!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Buradaki insanlara
söylemezsin onu!
BAŞKAN Osman Bey
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Cemil Ayvalıya
söyle!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O şahsa ne
söyleyeceksen söyle! Ne diyorsun sen?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Cemil Ayvalıya
söyle, bana değil!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Saçmalıyorsun ya!
TAMER DAĞLI (Adana) Ya, hayatı
saçmalamak Sayın Bakanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ayıp ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bunlar yanlış sözler. Bunlar partimizin resmî
görüşü değil, partimizi bağlayacak sözler değil.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bununla
alakalı, gerekli açıklamaları burada defaatle yaptık. Kabul
etmemiz mümkün değildir, reddediyoruz, Sayın Türkkanın da
buradan duymasını istiyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu kadar!
BAŞKAN Sayın Bak, müsaade edin
Bakın, Grup Başkan Vekili konuşuyor, siz arkada gene
bağırmaya devam ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olmaz Sayın
Başkanım, olur mu? Bakın, burada bizi itham ediyor, böyle bir
şey olmaz! Herkes her şeyi, her istediğini söyleyemez burada!
Olur mu öyle şey ya?
BAŞKAN Grup Başkan Vekili gerekeni
söyler arkadaşlar, rahat olun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Benim haddimi sen mi
bildireceksin ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen mi bildireceksin benim
haddimi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşma!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Otur oturduğun yerde!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne diyorsun be?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakanlık yaptın,
saygın bir şekilde otur!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, sen ne
yaptın? Ne diyorsun? Sen bir Grup Başkan Vekilisin!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Trollük yapma, otur!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Söylediğin
sözü kulağın duyuyor mu senin?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Duyuyor tabii.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Ne
söylediğini biliyor musun?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bilerek söylüyorum!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Neyi bilerek
söylüyorsun ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Neyi biliyorsun?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Sen kendine bak
bir!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sizin söylediğinizi
söylüyorum, ben söylemiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İspatla o zaman!
Ne diyorsun sen ya?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) -
İspatlayacaksın onları!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşuyorsun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tanıtım ve Medya
Başkan Yardımcısı söylemiş, ben demedim; o söylüyor,
onu okuyorum.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Herkesi
suçlayamazsın onun üzerinden!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çamur at, izi
kalsın; öyle şey mi olur?
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Bakanım,
hayatı yalan; boş verin ya, hayatı yalan!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dünya biliyor
Yeter
ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
42.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de bir resim
göstereyim: Bakın, burada, bir televizyonda Kadri Gürsel ile Gülerce
tartışıyor. Bu tartışma şu: Kadri Gürsel FETÖyü
eleştiriyor, Gülerce savunuyor. Sonra ne oluyor? FETÖyü eleştiren
gazeteci cezaevine giriyor, FETÖyü hararetle savunan gazeteci sarayın
âdeta başdanışmanı yapılıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Başdanışmanı değil canım. Danışmanla ne
alakası var? Danışmanı değil Sayın Altay,
karıştırmayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
mesele şu; okuyorum buradan, bunu Mehmet Bey istedi: Arkadaşlar,
ben, Fetullah Gülene niye gittim? Ziyaret ettik. Kim burada -AK PARTİ
İl Binası- Allah aşkına
Hani, derler ya Suçsuz olan ilk
taşı atsın. diye
Şimdi, AK PARTİ Grubundan alınanlar
var haklı olarak ama AK PARTİ Grubunda çok sayıda FETÖyle temas
eden de var, ilk taşı atsın diye. 17-25 Aralık hadisesinden
önce ticarette, siyasette, bürokraside yükselmenin yolu oydu. Bu yolu kim
açtı? O zaman iktidar hangi partiydi? AK PARTİydi. Bunu söyleyen
kim? AK PARTİ milletvekili. Yani FETÖ meselesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, son sözlerinizi alayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
tartışmak, sizin için zül meselesi olmalıdır. Mehmet Bey
bu tartışmayı sürdürmeyi seviyor ama önce şu sözü
söyleyenden AK PARTİ hesap soracak, Kadri Gürselle, FETÖyü
eleştiren Kadri Gürselle gırtlak gırtlağa
tartışan Gülerceyle ilgili kamuoyuna bir şey açıklayacak,
Adil Öksüzü kimin kaçırdığını ortaya çıkaracak,
Fettah Taminceyi şu anda sarayın en itibarlı müteahhiti ve
iş göreni yapmanın gerekçesini sunacak ve bir şey daha yapacak
TAMER DAĞLI (Adana) Kasım Güleke kadar
git, Kasım Güleke kadar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Gideriz
Atatürke kadar git istersen!
TAMER DAĞLI (Adana) Git, oraya kadar git.
Oraya kadar git, FETÖyü kim çıkarmış gör.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şimdi, Özel
Emeklilik ve Sigortacılık Üst Kuruluna, Bank Asya yönetim kurulu
üyesini atıyorsunuz, ödüllendiriyorsunuz, Bank Asyaya 100 lira
yatıranı hapse atıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Yok öyle bir
şey.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sonra da biz
FETÖyle mücadele ediyoruz. diyorsunuz, milletin aklıyla alay
ediyorsunuz.
BAŞKAN - Evet, tamamdır.
Kifayetimüzakere
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, FETÖ meselesini sadece bir darbe girişimi olarak
nitelemenin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
BAŞKAN - Yalnız, değerli Grup
Başkan Vekilleri, FETÖ meselesini de sadece bir darbeye indirgemek
yanlış, o gece yapılan, ülkeyi işgal etme, bölme adına
yapılan alçak bir, hain bir terör saldırısıdır ve
sadece bir darbe girişimi olarak da nitelemek doğru değildir.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Duyurular
1.-
Başkanlığınça, komisyonların başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacakları gün,
saat ve yere ilişkin duyurusu
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 11 Temmuz
2020 tarihli 112nci birleşimde üye seçimleri yapılan
komisyonların toplanarak İç Tüzükün 24üncü maddesine göre
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtiplerini seçmeleri gerekmektir. Bu
nedenle, komisyonların üyeleri 16 Temmuz 2020 Perşembe günü saat
11.00 ve 12.00de plazma ekranlarda ilan edilen listelere göre belirtilen
salonlarda toplanacaktır.
Anayasa Komisyonu, Yeni Halkla İlişkiler
Binası alt zemin 2 numaralı salon; Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu, Yeni Halkla İlişkiler Binası 1inci
kat 3 numaralı salon; Adalet Komisyonu, Yeni Halkla ilişkiler
Binası 1inci kat 4 numaralı salon; İçişleri Komisyonu,
Yeni Halka İlişkiler Binası 3üncü kat 5 numaralı salon;
Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, Yeni
Halkla İlişkiler Binası 3üncü kat 6 numaralı salon; Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Yeni Halkla İlişkiler Binası 4üncü
kat 7 numaralı salon; İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu,
Yeni Halkla İlişkiler Binası 4üncü kat 8 numaralı salon; Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu, Yeni Halkla İlişkiler Binası
4üncü kat 9 numaralı salon ve Plan ve Bütçe Komisyonu ise Ana Bina 1inci
katta bulunan kendi toplantı salonunda saat 11:00de;
Çevre Komisyonu, Yeni Halkla İlişkiler
Binası alt zemin 1 numaralı salon; Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonu, Yeni Halkla İlişkiler Binası alt zemin 2
numaralı salon; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Yeni Halkla İlişkiler Binası 1inci
kat 3 numaralı salon; Millî Savunma Komisyonu, Yeni Halkla
İlişkiler Binası 1inci kat 4 numaralı salon;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu,
Yeni Halkla İlişkiler Binası 3üncü kat 5 numaralı salon;
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, Yeni Halkla
İlişkiler Binası 3üncü kat 6 numaralı salon; Dilekçe
Komisyonu, Yeni Hakla İlişkiler Binası 4üncü kat 7
numaralı salon; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu,
Yeni Halkla İlişkiler Binası 4üncü kat 8 numaralı salon ve
Dışişleri Komisyonu, Yeni Halka İlişkiler Binası
4üncü kat 9 numaralı salonda saat 12:00 de toplanacaktır.
Komisyonların toplantı gün ve saatleri
ayrıca plazma ekrandan da ilan edilecektir.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ
PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili
tarafından, Aydın-Denizli Otoyolu Projesinin ihalesinin iptal
edilmesinin nedenlerinin araştırılması ve iptal edilen
ihaleler sonrasında oluşabilecek kamu zararının önlenmesi
amacıyla 26/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3046) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14/07/2020 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili
tarafından Aydın-Denizli Otoyolu Projesi ihalesinin defalarca iptal
edilmesinin nedenlerinin araştırılması,
yap-işlet-devret modeli kapsamında yapılan ve iptal edilen
ihalelerde firmalara verilen garantilerin incelenmesi, yapılacak ihalede
kamu zararının önlenmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla 26/06/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 14/07/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Aydın-Denizli Otoyolu Projesi ihalesinin defalarca iptal edilmesinin
nedenlerinin araştırılması, yap-işlet-devret modeli
kapsamında yapılan ve iptal edilen ihalelerde firmalara verilen
garantilerin incelenmesi konusunda İYİ PARTİnin grup önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri, Aydın-Denizli
Otoyolu Projesi neredeyse yılan hikâyesine dönüşen, pehlivan
tefrikalarını aratmayacak bir ihaleler silsilesidir. AK
PARTİsi, Aydın-Denizli Otoyolu Projesi ihalesinin siyasi
rantını her seçim döneminde yemeye
çalışmıştır. Hatta öyle ki önce milletvekillerinin
seçim vaadi olan bu proje, daha sonra Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte 100 Günlük Eylem Planı dâhilinde
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da ele alınarak
öncelikli işler arasında sıralanmıştır. Ancak, bırakın
yüz günü, aradan iki sene geçmesine rağmen projeye başlamak bir yana,
Aydın-Denizli otoyolunun kimin tarafından yapılacağı
bile hâlâ belirlenememiştir.
Aydın-Denizli Otoyol Projesi nedir? Proje,
hâlen kullanımda olan İzmir-Aydın Otoyolunun devamında yer
alan ve İzmirden Antalyaya kadar kesintisiz ulaşımı
sağlayacak otoyolun bağlantı yollarıyla birlikte 163
kilometre uzunluğundaki ikinci etabıdır. Ege Bölgesi için bu
kadar önemli bir projenin defalarca ertelenen ihale süreçlerine bir göz
atalım: Proje için ilk kez 21 Şubat 2018de ihale yapılacağı
duyuruldu ve ertelendi. Aynı yıl içinde 5 defa daha ihale takvimi
açıklandı ama sonuç değişmedi. Gerekçe: Tasarruf
tedbirleri. Nihayet 26 Mart 2019da ihale yapıldı. İhaleyi,
Çinli firma ve Özgün İnşaat konsorsiyumu kazandı.
Yap-işlet-devret modeli ulaştırma
projelerinin en önemli özelliği; müteahhit firmaya euro üzerinden araç
geçiş garantilerinin verilmesidir. Ayrıca, proje kredisinin
sağlandığı para cinsinin, ait olduğu ülkedeki
enflasyon oranına göre her yıl güncelleme yapılmasıdır.
İşte, 26 Mart 2019da ihaleyi kazanan
konsorsiyumla araç geçiş ücreti olarak 5 euro sent üzerinden
Aydın-Kuyucak kesimi için günlük 35 bin otomobil, Kuyucak-Denizli kesimi
için günlük 32 bin araç geçiş garantisi verilmiştir. Konsorsiyum tek
başına girdiği ihaleyi kazanmış ancak daha sonra
teminatını yakarak sözleşme yapmaktan vazgeçmiştir. Bu
tarihten sonra 12 Mayıs 2020 ve 11 Haziran 2020 tarihlerinde iki defa daha
ihale duyurusu yapılmış ve mayıs ayındaki ihale corona
bahanesiyle, haziran ayındaki ihale ise nedeni bile açıklanmadan
iptal edilmiştir.
Gelelim, -bu sonuncusu olur diye umut
ettiğimiz- 10uncu defa yapılan 3 Temmuz 2020 tarihli ihaleye.
İhaleye 6 firma teklif vermiş, daha sonra 1 firma çekilmiştir
ancak bu ihalenin diğer ihalelerden çok önemli bir farkı var, garanti
usulü değiştirilmiş. Yap-işlet-devret modeliyle
yaptırılan otoyol, köprü ve tünel projelerinde devletin
belirlediği ve garantiye esas oluşturan kilometre otomobil
başına ücreti şirketlerin belirlemesi yoluna gidilmiş.
Önceki ihalede işletme süresi yarışırken, bu ihalede bu
süre on yedi yılla sabit tutulurken, ihalede yatırım
tutarlarının yanı sıra geçiş ücretleri de
yarıştırılmıştır. Şimdi, doğal
olarak merak ediyoruz? İhalede yarıştırılan usuller
neden değiştirilmiştir? İhaleyi kimin
kazandığı henüz açıklanmadı. En düşük teklifi veren
Fernas İnşaat yaklaşık 9 milyar lira yatırım
teklifinde bulundu. Ama hâlâ cevap bekleyen başka sorular var: Garanti
edilen araç sayısı değişmiş midir? Devletin
yıllık garanti tutarı toplamı tam olarak nedir? Otoyol
yapılırken çevreye verilecek zararlara karşı ne tür
önlemler alınmıştır? Bir de otoyol bünyesinde yer alan 5
adet hizmet tesisinin işletilmesi hususu var. Geçmiş ihaleler konusunda
sorduğumuz sorular karşısında Ulaştırma
Bakanlığı otoyol hizmet tesislerinin ihaleyi kazanan firmaca
işletileceğini teyit etmişti. Yani otoyol ihalesini kazanan
firma bir taşla birkaç kuş vuracaktır.
Araç geçiş
garantisi sağlanamadığı takdirde, bu otoyolu hayatında
görmemiş vatandaştan bile 1, otoyoldan geçen vatandaştan ise 2
ücret alınacaktır. Sadece bu ihalede değil,
yap-işlet-devret projelerinin tamamında enteresan olan şudur:
Geçenden 30 akçe, geçmeyenden döve döve 40 akçe. Maşallah, Deli Dumrulu
da geçtiniz!
163 kilometrelik yol
için vatandaşın bugünkü euro kuru üzerinden ödemesi gereken ücret 65
liradır. Bu ücret, vatandaşın neredeyse bu yolda
yaktığı yakıt miktarına tekabül etmektedir. Öte
yandan, şu anda kullanımda olan aynı mesafedeki
Aydın-İzmir Otoyolu için araç geçiş ücretinin 6,5 lira
olduğu dikkate alındığında, vatandaşın
Aydın-Denizli Otoyolu için 10 kat daha fazla ücret ödemek zorunda
kalacağı da ortadadır. Bu proje tamamlanırsa bugün en
düşük teklifte bulunan firma, on yedi yıl sonunda
yatırdığı paranın tam 25 katını kazanacaktır.
Hükûmet aynı otoyolu yurt dışından euro üzerinden kredi
alıp dış kaynakla kendi yapsa -tabii ki bulabilirseniz-
bileşik faiz bile ödese vatandaşın cebinden çıkacak para,
hazineden çıkacak para bundan tam 9 kat daha az olacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK
(Devamla) Sayın Başkan, ek süre alabilir miyim?
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK
(Devamla) Bir de büyük projelerde firmaların aldığı yurt
dışı kredilere Varlık Fonundan teminat gösterilmesi
uygulaması var. Otoyolu alan firmanın ödemeleri
aksattığını düşünelim, vatandaşın
sırtına garanti geçiş ücreti yanında bir de ödenmeyen
kredilerin teminat yükü binecektir. Araç geçiş garantisi ver, kredisine
teminat ver, yol üzerindeki tesislerin işletme hakkını ver, bir
de otoyol geçişinden kazanılan parayı ver; müteahhit firma her
türlü kazanıyor. Soruyorum size: Burada vatandaş ne kazanıyor?
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL
KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani, tabii,
Aydın-Denizli Otoyolunun hikâyesini gerçekten ben de yeni öğrendim
aslında ve okudukça da şaşkınlık içinde oldum çünkü
gerçekten de yanılmıyorsam 8 defa iptal edilmiş bir ihaleden söz
ediyoruz.
Şimdi, aslında, doğrusunu isterseniz,
bu Mecliste tabii ki bunun cevabı bir şekilde iktidar tarafından
verilmeli: Neden bu ihaleler sürekli olarak iptal ediliyor? Daha 3 Temmuzda
yapıldı, 7 Temmuzda iptal edildi yine. Dolayısıyla
açıklanması gereken bir şeyler var burada açıkçası.
Fakat ben, doğrusu bu kamu-özel sektör iş birliğiyle ilgili olarak
iktidarın yaklaşımında gerçekten sorunlar olduğu
kanaatindeyim ve onlarla ilgili birkaç cümle etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, bir kere şunu söyleyeyim: Bu, kamu-özel sektör iş
birliğinden farklı bir form diyebilirim. Özel sektör ile kamu belli
büyük projelerin gerçekleştirilmesiyle ilgili olarak bir sözleşme
üzerinden ihaleye giriyorlar ve sözleşme üzerinden de
yatırımı yapıyorlar. Fakat burada en önemli şey bence,
benim anladığım kadarıyla talepten kaynaklanan risk. Bunu
öngörmek son derece zor ve ben ne Karayollarında, devlette ne de özel
sektörde riski ölçen ve herhangi bir karayolunun riskinin ne olduğuyla
ilgili olarak verilen kararların isabetli olduğu kanaatinde
değilim.
Şimdi, mesela, Aydın-Denizli Otoyoluyla
ilgili olarak -benim okuduğum kadarıyla- birinci kesimde günde 35 bin
araç geçecek. Nereden biliyorsunuz? Nasıl hesaplıyorsunuz bunu? Bunun
önemi şuradan kaynaklanıyor: Eğer söylediğiniz,
sözleşmeye yazdığınız bu rakamlar gerçekleşmezse
devlet olarak siz, onlara bir para ödüyorsunuz. Şimdi, benim gördüğüm
kadarıyla büyük işler, bu anlamıyla büyük yatırımlar
yapıldı. Zaman zaman bu konularda sanıyorum
anlaşmazlık sürüp gidiyor, Kanal İstanbul dâhil olmak üzere.
Şimdi arkadaşlar, yani köprüler yapılıyor vesaire bunlara
bir itirazımız yok, yapılsın tabii ki ama nasıl
yapılıyor, neyle yapılıyor, kaça yapılıyor?
Bunlar niçin önemli? Şundan dolayı önemli: Bizim ülkemizin -biz
gelişmekte olan bir ülkeyiz ve kaynaklarımız
sınırlı- bir öncelikler sırası olması lazım
yani her şeyi, ihtiyacımız olan her şeyi aynı anda
yapma şansımız yok, dolayısıyla da bir öncelikler
sırası olmalı; şu köprü önce, şu köprü sonra
gibilerinden. Şimdi, benim anladığım kadarıyla Hükûmet
bu konuda çok pervasız davranıyor, hiç hesap verme gibi bir derdi de
yok, hiçbir açıklama yapmıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Çeşitli
kamu-özel sektör iş birliği projeleriyle ilgili olarak
sözleşmelerini Plan ve Bütçe Komisyonunda biz talep ettik Devlet
sırrı. dediler, dolayısıyla
da herhangi bir bilgi vermediler.
Dolayısıyla, arkadaşlar, ben,
doğrusunu isterseniz, Aydın-Denizli kara yolu sorgulaması
çerçevesinde, kamu-özel sektör projeleriyle ilgili olarak bu
benimsediğimiz tekniğin de üzerinde düşünmemiz lazım geldiğini
düşünüyorum çünkü biliyorsunuz, aşağı yukarı dünya
bundan vazgeçti; -benim bilgim dâhilinde olarak söyleyeyim- başta İngiltere olmak üzere, birçok ülkede bundan
vazgeçildi. Vazgeçilmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesinin de bu
ihalelerdeki usulsüzlüklerin yaygınlığı olduğunu
söyleyebilirim arkadaşlar. Dolayısıyla, benim de
hissettiğim kadarıyla bütün bu projelerde bu söz konusu
olacaktır diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Hüseyin Yıldız. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, demin hocamın dediği gibi,
Aydın-Denizli Otoyolu -tam on sekiz yıldır AKP iktidarda- her
seçim döneminde söz verilip de yapılmayan tek yoldur; 8 sefer ihalesi
oldu, 8 sefer de iptali oldu, bu 9uncu ihalesi.
Değerli arkadaşlar, ben, tabii, burada
konuşurken özellikle AKPnin Aydın ve Denizli milletvekillerine
üzülüyorum. AKP milletvekillerine üzülüyorum. Size arifeyi gösteriyorlar ama on
sekiz yıldan beri bir türlü bayramı göstermiyorlar.
Değerli arkadaşlar, daha önce
otoyolların, köprülerin, alt geçitlerin yap-işlet-devret modeliyle
fiyat belirlemesini devlet kendisi yapıyordu ama Aydın-Denizli
Otoyolunun bu ihalesinde, maalesef, fiyat belirlemelerini bile firma kendisi
yapıyor. Değerli arkadaşlar, şu an Aydın-Denizli
Otoyolunun 3 Temmuzda yapılan ihalesine baktığımda,
şu anki fiyatı, birim fiyatı 52 lira yani bir araba geçtiğinde
52 lira ücret ödemesi lazım.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) 65
65...
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) 65
Yani ben dolar
bazında baktığımda, çarptığımda 52 lira.
Değerli arkadaşlar, ANAP zamanında
başlandı İzmir-Aydın Otoyoluna; SHP ve Doğru Yol
zamanında bitti ve aşağı yukarı on-on iki yıldan
beri çalışıyor. Şu anki ücreti ne kadar biliyor musunuz
arkadaşlar? 5 TL. İzmir-Aydın arasındaki otoyol ücreti
araba başı 5 TL, sizin yaptığınız ihale 52 TL.
Şimdi, size soruyorum: Aynı kilometre, bir tarafta Aydından çıkarken
5 lira para ödeyeceksiniz, sonra Aydından Denizliye giderken de 52 lira
para ödeyeceksiniz; bu sizin vicdanınıza sığar mı?
(CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir ihale olur mu
değerli arkadaşlar? Ben iddia ediyorum, benim mesleğim bu, bu
fiyatın yarısına devlet yapabilir bu ihaleyi,
yarısına, yarısına. Siz, on altı yıldan beri 187
defa Kamu İhale Kanununu değiştirdiniz. Sayın
Ulaştırma Bakanı burada. 21/bden öyle ihaleleri biliyorum ki
700 milyon TLyle yapılacak tünele 2 milyar 700 milyon TLye ihale
yapıldı. Alan adam elini değdirmeden 700 milyona taşerona
devretti, 2 milyar TLyi cebe attı. Tek bu müteahhit mi 2 milyarı
cebe attı? Hayır arkadaşlar, bunun paylaşımları
var, öyle 2 milyarın bir kişiye yedirilmeyeceğini ben biliyorum;
ben biliyorum, bu işin içindeyim, yıllarca bu işi yaptım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, eğer gerçekten
elinizi vicdanınıza koyarsanız bu garibanın, yoksulun,
kimsesizin parasını birilerinin cebine koyamazsınız, bu
kadar iddialıyım. AKP Aydın ve Denizli Milletvekilleri size yine
arifeyi gösterirler ama bir türlü bayramı göstermezler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Buradan
Aydınlılara sesleniyorum. Millet İttifakının
iktidarında bin yataklı devlet hastanesi sözü verdiniz,
yapmadınız, beş yıl içerisinde yapacağız.
Aydın-Denizli Otoyolunu yapamadınız, biz yapacağız.
Aydın Havaalanı yıllardan beri, bağış
olmasına rağmen bir pisti uzatamadınız, iki yıl içerisinde
sivil havacılığa açacağız, bunu da
Aydınlılara söz veriyorum. Sizin on sekiz yılda yapamadığınızı
üç yıl içerisinde yapacağız, göreceksiniz. Böyle gelip de burada
birilerini, yandaşları zengin etmek için bu ülkeyi sömüremezsiniz,
bunun karşısında hep dik olarak kalacağız.
Bir konuya daha değineyim. Yarın 15
Temmuz. Darbe diyorsunuz değil mi? 1925de bu Meclis, tekke ve
zaviyelerin kaldırılmasını konuşurken, birileri
Devlet elden gidiyor, din elden gidiyor. diye bağırıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız,
teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Atatürk diyor ki
Ben bunu neden yapıyorum biliyor musunuz? Bir gün gelir, bazı
partiler tarikatlarla iş birliği yapar, iktidara gelir, iktidara
geldikten sonra devleti bölüşemedikleri için birbirlerini dinsizlikle
suçlar. İşte, 15 Temmuz bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Acayip attın,
acayip! Acayip salladın!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Arslan
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Saygıdeğer Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, Ermenistanın Azerbaycan
topraklarını işgalinden bir an önce vazgeçmesi gerektiğini
ifade ediyor ve bu çerçevede de Azerbaycanda şehit olan
kardeşlerimize rahmet diliyorum.
Sel felaketi nedeniyle hayatını
kaybedenlere rahmet, ailelerine sabır ve -hem Rizede hem Artvinde hem
Karsımızda da oldu- selden etkilenenlere geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
İYİ PARTİ grup önerisi üzerine
grubumuz adına söz aldım.
Değerli arkadaşlar, böyle, lafları
çarpıtmadan, kısa kısa, hap bilgilerle arz edeceğim. 9 kere
ihale değil, 3 kere ihale yapılmış. Birinci ihalede yeterli
rekabet sağlanmadığı için, devlet ve kamu menfaati
düşünüldüğü için ihaleler ötelenmiş. Ancak birinci ihalede
yeterli rekabet sağlanmadığı için ihale iptal edilmiş.
İkinci ihale yapılmış, onaylanmış, firma teklif
vermiş, sözleşmeye davet edilmiş ancak sözleşme
imzalamamış. Sözleşme imzalamayınca
yapacağınız şey teminatını irat kaydedip
sözleşmeyi iptal etmektir, yaptığımız budur. Üçüncü
ihale ise yapıldı, 6 teklif geldi. 1 tanesi yeterli değil, 5
tanesinin teklifi yeterli bulundu ve mali teklifleri açıldı, rakamlar
ortaya konuldu. Şimdi teknik teklifleri inceleniyor ve yarışmaya
esas olan birim fiyat üzerinden en uygun fiyatı verecek olana bu ihale
yapılmış olacak.
Değerli arkadaşlar, birkaç şeyi
özellikle vurgulamak isterim. Birincisi, niye yap-işlet-devret? Özel
sektör dinamiklerini bu işin içine sokmak için. İkincisi,
geçmişte bu yoktu, ne yapılıyordu? Ya kredi buluyordunuz ya
devlet imkânlarını belli başlı projelere harcıyordunuz
ve başka hiçbir projeyi yapma şansınız kalmıyordu.
İşte, devletin yaptığı bu. Yap-işlet-devret
modeliyle yapılabilecek büyük projeleri bu modelle yapmak ve böylece kamu
kaynaklarını ise ülkenin geri kalan yerlerine harcayabilmek; Karsta
Aşık Şenlik Tüneli yapabilmek, Ardahanda Ilgar Tüneli
yapabilmek, Sarıkamışta Karakurt Viyadüğü yapabilmek,
Kağızmanda köprü yapabilmek. İşte, bunları
yapabilmeniz için bu modelle işi yaparsınız ve bu modelle
işi yaptığınız için de özel sektör dinamiğini
işin içine koyarsınız. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen.
AHMET ARSLAN (Devamla) Böyle olunca da 6.100 kilometrelik
yolu 27 bin kilometreye çıkarırsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Böyle olunca, 8.600 kilometre
sıcak asfaltı 26 bin kilometreye çıkarırsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Arslan.
AHMET ARSLAN (Devamla) Böyle olunca, yüz
yılda yaptığınız tünel miktarı 50 kilometreyken
buna 426 kilometre ilave edersiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Böyle olunca, yüz yılda yaptığınız
köprü ve viyadük 311 kilometreyken buna 489 kilometre ilave edersiniz.
Değerli arkadaşlar, dünyanın birçok
yerinde yap-işlet-devret modeliyle ihaleler yapılır. Ama
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sizin
konuşmacınız konuşurken kimse müdahale etmedi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ne
bağırıyorsunuz.
BAŞKAN Ya, tahammül edin. Ne kadar ayıp!
Lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
AHMET ARSLAN (Devamla) Süreyya Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Arslan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, lütfen üslubunuzu biraz yumuşatın. Grubumuza böyle bir
üslup kullanmanızı kabul edemem.
BAŞKAN Tamam, Sayın Altay, müsaade edin.
Başka türlü yönetmek mümkün değil, müsaade edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu kabul
edemem. Böyle şey olmaz!
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Arslan, devam edin lütfen,
buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle şey
olmaz, üslubunuza dikkat edin!
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım, birilerinin işine gelmiyor diye gerçekleri bu kürsüden
söylemeyeceğiz de nerede söyleyeceğiz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yalan yanlış ifadelerle bizi itham ederken cevap
vermeyip nerede cevap vereceğiz?
Ahmet Arslan demiş ki: Ya borç
bulacaksınız ya kendi imkânlarınızla bir köprü
yapacaksınız, 83 milyondan alacaksınız -bu bir yöntemdir-
ya da yapacaksınız, parayı geçenden alacaksınız, arada
fark kalırsa 83 milyondan alacaksınız. Bu lafı birileri
çarpıtıyor, diyor ki: Aa, bu para 83 milyondan alınıyor.
Kardeş, dün 83 milyondan alınıyordu, bugün geçen veriyor, arada
fark kalırsa 83 milyondan alıyor. Peki, geçen verince ne oluyor?
Buralara harcamanız gereken parayı, 786 bin kilometre karenin
tamamını bölünmüş yol yaparak, köprü yaparak, viyadük yaparak,
tünel yaparak, 56 tane havalimanı yaparak harcarsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ olarak yaptığımız
budur. Birilerinin ne dediğine bakmayacağız, hizmet
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sadece geçiş ücretine bakmayın
BAŞKAN Sayın Arslan, teşekkür
ediyorum.
AHMET ARSLAN (Devamla) Sayın
Başkanım, konuşturmadılar, o yüzden istirhamım
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Arslan, ben ilave sürenizi
verdim, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bakın,
inanın konuşmaları takip edemiyorum, tutanaklara ne geçti takip
edemiyorum. Rica ediyorum sizden, lütfen
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niğdeye
ne yapıldı? Niğde yolu ne oldu?
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Niğde yolu tamamlanmak üzere, Sayın Gürerin haberi yok. Sayın
Gürer, aynı yolu kullanacağız, beraber gideceğiz. Adanaya
giderken beraber gideceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Engin Bey, sizi de
konuşturmuyorlar ya!
BAŞKAN Sayın Gürer, bakın, sizin
Grup Başkan Vekilinize söz verdim, lütfen.
Sayın Altay, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Meclisin sükûnet ve huzur içinde
çalışmasını temin etmenin Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin görevi olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Meclisin sükûnet içerisinde, huzur içinde
çalışmasını temin sizin göreviniz.
BAŞKAN Ben de ona çalışıyorum
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika
Çalışmıyorsunuz. Ben de onu söyleyeceğim.
BAŞKAN Ne yani katkı mı
sağlıyorum?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, polemik yapmak istiyorsanız sizle de polemik yaparız.
BAŞKAN Buyurun, devam edin siz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Meramımı anlatıyorum, nazik bir şekilde dinlemek de sizin
göreviniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, müsaade edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Mecliste sataşmalar tek merkezden olmaz. Sizin bu
sataşmalara karşı uyarı göreviniz var ancak biraz önce ve
geçmiş uygulamalarınızdan da gördüğüm bir durum var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya sadece AK
PARTİye değil bütün gruplara nezaket içinde
davranacaksınız, üslubunuzu ayarlayacaksınız. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu sataştı diye grubuma yüksek sesle, azarlar
mahiyette söz söylemenize müsaade etmem. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bunun için bir usul tartışması açmak
istemiyorum ama lütfen durumunuzu gözden geçirin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, Sayın Altay, nezaket
konusunda hiçbir endişeniz olmasın, zaten bütün hayatım boyunca
herkese nezaketli davranırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biraz önceki
üslubunuz öyle değildi.
BAŞKAN Müsaade edin. Sizden, Sayın
Arslandan önce Sayın Hüseyin Bey burada konuşma yaptı, belki
Aydın milletvekili arkadaşlarımızı da çok
ağır şekilde de itham etti ama Sayın Kuvvet Erimde orada
oturmasına rağmen, hiçbir arkadaşımız en ufak bir
müdahale dahi göstermediler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, orayı
savunmak sizin işiniz değil Başkanım.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Savunmak değil.
BAŞKAN Müsaade edin. Milletvekili
arkadaşlarımızı birbirlerine, hatiplere tahammüllü olmaya
çağırmanın ne gibi bir yanlışı olabilir ki?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Üslubunuz
diyorum, üslubunuz! Üslubunuza dikkat etmeniz gerekir.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ
PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili
tarafından, Aydın-Denizli Otoyolu Projesinin ihalesinin iptal
edilmesinin nedenlerinin araştırılması ve iptal edilen
ihaleler sonrasında oluşabilecek kamu zararının önlenmesi
amacıyla 26/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3046) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Evet, İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi
ayağının ortaya çıkarılması amacıyla
14/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
14/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 14/7/2020 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
14 Temmuz 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan
Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili
Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (8126 grup
numaralı) 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının
ortaya çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 14/7/2020 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye siyasi tarihinde bundan yirmi sene sonra
15 Temmuz nasıl konuşulacak diye hiç hayal ettiniz mi? Darbelerle
yüzleşme konusunda karnemiz iyi değil belki; bugüne kadar
darbecilerin gerçekten yargılandığı, darbe dönemlerinde
ülkeyi kasıp kavuran devlet teröründen zarar görenler için adaletin
sağlandığı hiç olmadı. Bunu yapması gereken darbe
sonrasında iktidar olan hükûmetlerken, istisnasız her biri, Özal
hükûmetlerinden AKP hükûmetlerine, hiçbiriniz bu yüzleşmeyi yapmayı
tercih etmediniz, onun yerine her defasında darbenin yürütmeye
sağladığı olağanüstü müdahale kapasitesini ve gücü,
kendi gücünüzü tahkim etmek için kullanmayı tercih ettiniz. 28
Şubatla gerçekten hesaplaşsaydık 15 Temmuz olur muydu? 28
Şubat siyasal İslama karşı yapılmıştı
değil mi? Siyasal İslamı siyasetten tasfiye etmeyi hayal eden
kibirli komutanların, uzun vadede devlet aygıtını tümüyle
siyasal İslama teslim ettiğini gördük. 15 Temmuz, siyasal
İslamın ülkeyi dümdüz etme girişimi değil midir? Bizi 15
Temmuza götüren, aslında tarikatların, dini oluşumların,
bunlardan el almış siyasilerin devlet yönetimini parsellemesinin de
tarihi değil midir? Fetullah Gülen, bugün sadece bir dini lider olarak
anılabilir mi? Eğer sizin deyiminizle o Bir terörist ise aynı
zamanda bir siyasi de değil midir? Ya da Menzil tarikatını
yöneten tüm kişiler ya da İskender Paşa cemaati liderleri; bunlar
sadece dini lider değil, basbayağı siyasi lider. Zira, devlet
aygıtını parsel parsel bölüşürken; şu bakanlık
sana, ordu sana, yargı bana derken, aslında cemaatler arası bir
egemenlik kavgası da vermiyor muydunuz? 15 Temmuz darbe girişimi, tüm
bu kavgayı bir grubun ya da yeni bir koalisyonun lehine sonuçlandırmayı
amaçlamamış mıydı? Amaçladı ve nitekim de öyle oldu.
Darbe gecesi neler yaşandı, bunu, ancak siz -bu darbenin aktörleri-
gerçeği anlatırsanız bileceğiz. Neden darbeden sonra devleti
parsellemiş olan bu cemaat liderlerinin de ifadelerine başvurulmadı?
Onun yerine, bir cemaat terörist ilan edilip diğer cemaatlerin FETÖ
borsası kurmasına neden izin verildi? Darbenin hedef
aldığı kurumlardan biri Parlamento iken, neden milletin
iradesine sahip çıkarak dört yıldır darbenin
araştırılması için verdiğimiz tüm önergeleri
reddettiniz, neyi gizliyorsunuz, kimleri koruyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, o geceyi çok iyi
anımsıyorum. Pek çok insanın içinden geçen şuydu: Darbe
başarılı olursa bizi korkunç günler ve yıllar bekliyor ama
darbe başarısız olursa daha iyi olacağının
garantisi var mı? Evet, endişelerimizde haklı çıktık.
Nitekim, darbe girişiminin başarısız olmasına
sevinemeden OHAL ilan edildi ve iktidar, gücünü tahkim etmek için Anayasanın
her bir maddesini çiğneyerek, hukuku askıya alarak bu yeni otoriter
tek adam rejimini bizlere armağan etti. Darbecilerin hedef
aldığı tüm kurumlar, tüm değerler, tüm ilkeler,
darbecilerin yarım bıraktığı yerden, iktidar
tarafından yerle bir edildi. OHAL, yalnızca muhalifleri tek tek
tasfiye etmeyi kolaylaştırmadı, aynı zamanda darbenin
siyasi ayağını da gizlemenin aracı oldu. 12 Eylülde de
muhalifleri tek tek tasfiye eden ve sizleri bugünlere hazırlayan darbe
rejimi değil miydi?
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuzdan
bahsederken yeni rejimin sembollerini ve mitlerini inşa ettiğinizi
görüyoruz. Her yere, dağlara taşlara 15 Temmuz yazdınız.
Bu nedenle, bu yıl 15 Temmuz özel oturumunun neden
yapılmadığını gerçekten merak ediyoruz. Acaba,
Cumhurbaşkanı Genel Kurula gelerek, salgının hâlâ son
derece etkili olduğu bugünlerde, bu kalabalık içine girmekten mi
endişe ediyor? Bir yandan özel oturumu yapmıyorsunuz, üstelik, bizi
ve bütün Meclis çalışanlarını burada aylardır, bu
kalabalık Mecliste riske atarak çalıştırıp, diğer
yandan açık havada yapılacak törene dahi sırf Cumhurbaşkanı
gelecek diye Covid-19 testi yaptırmayı katılım için zorunlu
tutuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Cumhurbaşkanı için endişe ediliyorsa, bizler için
neden endişe edilmiyor? Hiç izne çıkartılmamış
işçiler, onlar için niye endişe edilmiyor? Yoksa
insanlığın çıtası Cumhurbaşkanından mı
kuruluyor? Altta kalan biz fânilerin yaşamının pek de önemi yok
mu sizler için? Ya da darbe ve OHAL fırsatıyla cezaevlerinde rehin
tuttuğunuz siyasetçilerin, gazetecilerin,
yoldaşlarımızın önemi yok mu?
Bakın, bizim için hiçbir darbe hiçbir zaman bir
fırsat olmadı ve darbeler her zaman muhalifleri yani bizleri hedef
aldı. Bugün de 15 Temmuzun 4üncü yılında, bir kez daha reddedeceğinizi
bilerek soruyoruz: Darbenin siyasi ayağı kimlerdir?
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada şöyle bir ifade
kullanıldı, ben mi yanlış anladım, bilemiyorum: Siz
darbenin aktörleri, açıklamazsanız
diyor. Bu ifade doğru mu,
sayın hatibe soruyorum?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Pardon, ne?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bize dönerek Siz
darbenin aktörleri, açıklamazsanız biz bunun siyasi
ayağını nereden bileceğiz? diyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yazıklar olsun!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkan, bu bir kere kabul edeceğimiz, edebileceğimiz
bir ifade değil, bunu reddediyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, ben
size geçmişte darbenin nasıl oluşturulduğunu ve darbe
mekanizmasını anlatayım: Darbe mekanizması, ülke içerisinde
ya asayiş, ülke güvenliği, terör olayları ya da ekonomik
meseleler sebep gösterilerek yapılır, bir zemin oluşturulur.
Bakın, hatırlayın, 15 Temmuz darbe
sürecine doğru gidiyorken Türkiyenin bir bölgesinde, Güneydoğunun
bazı illerinde -Şırnakta- ve bazı ilçelerinde, orada
hendekler kazıldı, çukurlar kazıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ve orada
bağımsızlık ilanları yapılmaya
çalışılıyordu. O dönem ülkede kaotik bir durum, bir ortam
oluşturulmaya çalışılıyordu. Onu yapan PKKydı,
bunu hatırlayalım; hafızayıbeşer nisyan ile maluldür.
Ve o dönemlerde, değerli milletvekilleri, bu
konuşmayı yapan hatibin üyesi olduğu partisi ya da yöneticileri,
bırakın onların aleyhinde durmayı veya burayla alakalı
en küçük bir kınama yapmayı, bunların yanında durup
bunları desteklemişlerdir. Bu, bir darbe mekaniğinin hayata
geçirilmesinin altyapısıydı. Ekonomiye müdahale etme güçleri
yoktu ama PKK üzerinden Türkiyede terör olaylarının, şiddetin
tırmandırılması suretiyle darbeye bir zemin hazırlanıyorken
sesi çıkmayanlar, bugün kalkmış bize Siz darbenin siyasi
aktörleri
diyorlar. Hadi oradan! Hadi oradan!
Bir diğer mesele: Yarın burada bir
toplantı yapılacaktır, isteyen buyursun gelsin toplantıya;
toplantı herkese açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Fakat Efendim,
burada oturum niye yapılmadı? Toplantı yapılacak,
milletvekilleri davetli, buyurun, gelin, orada yapın. Bu kadar
hassassınız da niye bir grup önerisi vermediniz yarınki toplantı
için? Grup önerileri yok, daha konuşuyorlar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hem o Hadi oradan! lafları hem de Desteklediler. ve Bu
sürece gelinirken tek ses çıkarmayanlar
diyerek sataşmada
bulunmuştur, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden söz vereceğim,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Neden?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Kürsüden.
BAŞKAN Buyurun, kürsüden.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Görüşlerimizi
aktardım ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadı
Başkanım, hiç sataşmadı Mehmet Bey, tespitlerini
paylaştı, uygun bir üslupla da söyledi.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara
Milletvekili Filiz Keresticioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Baroları geçirdiniz nasılsa, oradan başka
akıllar verin.
Evet, şimdi, Hadi oradan, hadi oradan! bir
Meclis üslubu değil, yapacaksanız siyasi nezaketle, siyasi dille
eleştiri yapın, öncelikle bunu söylemek isterim; ama onun
dışında, sürekli temcit pilavı gibi aynı şeyleri
gerçekten dönerek dolaşarak bu süreçte tekrar ediyorsunuz.
Benim aktörlerden kastım şu: Şimdi,
biz yürümedik beraber o yollarda, şarkılar da söylemedik ve gerçekten
kimsenin elini, eteğini öpmedik yani bunları yapmak kimse için zaten
bizim tarzımız değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Kandildekilerinkini öpüyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Hani, isterseniz Selahattin Demirtaş olsun, isterseniz Figen
Yüksekdağ olsun Aman Allahım, ne yapıyorsunuz? derler. Bizim
siyasi üslubumuzda, literatürümüzde böyle şeyler yok, biat etmek de yok.
Onun için size soruyoruz, şimdi, o yolları beraber yürüdüğünüz
için aktörleri de hâliyle bilirsiniz yani burada, şimdi, Komisyon kuruldu,
Komisyonda şunlar şunlar dinlensin dedik, ne bu cemaatleri dinlediniz
ne başka kimseyi dinlediniz; bir Gültan Kışanakı
dinlediniz, ertesi gün gözaltına aldınız, tutukladınız
gerçekleri ifade ettiği için. E, şimdi, kusura bakmayın
bunları size sormak zorundayız. Araştırma önergelerini de
reddediyorsunuz, gelin o zaman, işte, bu da bir araştırma
önergesi, hep beraber yapalım diye
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 3 kişi var önergenin
sahibi olan, böyle mi yapıyorsunuz? Samimi değilsiniz ya! Mehmet Bey,
3 kişi var sadece.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 15 Temmuz gecesi
de gelmediler buraya, 15 Temmuz gecesi de burada yoklardı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bülent Turan, barolarda yeterince konuştunuz, avukatlar
tarafından da nasıl anıldığınızı tahmin
ediyorum biliyorsunuzdur, hani Metin Feyzioğlundan farklı bir
yeriniz yok. O yüzden, gerçekten biraz ona göre davranın diyorum ama
eğer bir siyasi ayak soruyorsak ve bunu siz
açıklamıyorsanız ya da siz bilmiyorsanız Arkadaşlar,
gelin o zaman hep beraber araştıralım. diyeceksiniz,
bilmiyorsanız bunu yapacaksınız. Yani ret ve inkâr başka
siyasi bir yöntem değil, kusura bakmayın.
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Efendim Sayın Muş.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kayıtlara geçsin diye söyleyeceğim. Biat yok mu? diye
bize soruyor Sayın Hatip, Bizde biat yok. diyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) - Yine sataşacak, yine sataşacak.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Valla, PKK diyor:
Biz olmazsak yüzde 5 alamazsınız. Sizin biat ettiğiniz yer
Kandil, dolayısıyla bunun kayıtlarda olmasında fayda var.
BAŞKAN - Kayıtlara geçmiştir,
teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz, millî
iradeden güç alan, Genel Başkanımızla yol yürüyen bir
iktidarız, bunun da özellikle belirtilmesini değerli buluyorum, ifade
etmeyi gerekli görüyorum.
Bir de bakın, çok açık, söylediklerimiz
kayıtlarda, neden bu önergeye destek vermediğimizi ifade ettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Oluç.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok basit bir soru var aslında, çok basit bir
soru: Darbenin siyasi ayağının ortaya
çıkarılmasından neden bu kadar korkuyorsunuz ya, neden
korkuyorsunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz korkmuyoruz
ya!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani bu
Türkiyede 1960tan bugüne kadar defalarca darbeler yapıldı, her
darbenin siyasi ayağı vardı, her darbenin, bir tek bu darbenin
siyasi ayağı yok, bulunamıyor. Bulunamıyor çünkü siz bulmak
istemiyorsunuz; bulmaya kalkışsanız, o siyasi ayağı
bulmaya kalkışsanız, kendi sıralarınızdan
insanların bu darbenin siyasi ayağı olduğunu ortaya
çıkarmak zorunda kalacaksınız. Bunun için bulmak istemiyorsunuz,
başka bir nedenle değil, böyle bir darbe var ama siyasi ayağı
yok.
Bir darbe mekaniğinden söz etti biraz evvel
Sayın Muş. Evet, darbe mekaniğini siz harekete geçirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Biz defalarca
sizi uyardık, Darbe mekaniği harekete geçti. dedik ama
duymadınız bunu. Bakın, bu kürsülerden uyardık, grup
toplantılarında uyardık ama bunları duymadınız
hiçbir şekilde. Neden? Çünkü iş birliğiniz vardı.
Geçen gün sordum, şimdi tekrar soruyorum: Bu
devletin bütün kademelerine bu insanları kim yerleştirdi? Bugün
Sayın Millî Savunma Bakanı açıklama yapmış TSK içinde
20 bin kişi. diyor. Nasıl yerleşti 20 bin kişi Türk
Silahlı Kuvvetlerinin içine, nasıl yerleşti?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bilmiyorlar.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sizin bugün
darbeci dediğiniz, yargıladığınız generaller
var. Şırnakta, Diyarbakırda, Hakkâride görev yapmış
olan o generallere cezasızlık yasasını darbeden bir süre
önce burada siz çıkardınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Şırnakta, Cizrede, Diyarbakırda,
Surda, Nusaybinde bütün o hukuksuzlukları, insan hakları
ihlallerini, katliamları yapan generalleri yargılamamak için
yasayı siz çıkardınız burada, bu Mecliste
çıkardınız. Biz o zaman diyorduk ki: Bakın,
cezasızlık getiriyorsunuz, bu sizin başınıza dert
açacak. Sonra, o generaller Diyarbakırdan uçakları
kaldırıp getirdiler, bu Meclis dâhil bombaladılar ama siz
cezasızlığı çıkarmışsınız onlar
için. Bunları konuşmuyorsunuz, bunları da konuşmuyorsunuz.
5 bin kişiyi yargıya hâkim, savcı olarak kim yerleştirdi?
Binlerce kişiyi Millî Eğitim Bakanlığına kim
yerleştirdi? İçişleri Bakanlığına on binlerce
kişiyi kim yerleştirdi? Bunları kim yaptı? Ne istedilerse
verdik. anlayışıydı işte bu; bu değil miydi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Şimdi, biz Bunları konuşalım da
darbenin siyasi ayaklarını ortaya çıkartalım.
dediğimiz zaman siz konuyu başka yere getiriyorsunuz.
Tartışalım bunları, darbenin siyasi ayağını
ortaya çıkartalım. Allah bizi affetsin.i ben mi söyledim? Hepimiz
sorumluyuz, hiç kimse masum değildir.i ben mi söyledim? Cemil Çiçek
söylemedi mi, Bülent Arınç söylemedi mi, Genel Başkanınız
Recep Tayyip Erdoğan söylemedi mi bu lafları? Evet, söyledi. E,
şimdi niye bunları duymazdan geliyorsunuz, niye üstünü örtüyorsunuz?
Biz de diyoruz ki: Gelin araştıralım, bulalım. Her
Araştıralım. diyen önergeyi ya biz verdiğimizde ya da
diğer muhalefet partileri verdiğinde reddediyorsunuz siz.
Araştırma komisyonunu da kadük hâle siz getirdiniz. Şaibeli bir
kişiyi araştırma komisyonunun başına siz
yerleştirdiniz; adını siz de biliyorsunuz, ben söylemeyeyim,
Reşat Petek değil mi. Şimdi durum buyken hiçbir şeyiniz
yokmuş gibi nasıl böyle konuşabiliyorsunuz? Gerçekten akıl
alabilir gibi değil.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kayıtlara
geçsin diye bir hususu belirtmem lazım efendim. Sayın Mehmet Muş
dedi ki: Yarın ki toplantıya isteyen herkes gelebilir. Gelemez
Sayın Mehmet Muş. Çünkü, bir davet listesi var, bu davet listesinde sadece
Başkanlık Divanı üyeleri, -an itibarıyla görev yapan
üyeleri- siyasi parti genel başkanları, grup başkan vekilleri,
başkan vekilleri ve komisyon başkanları var. Yani, yarın ki
toplantıya AK PARTİye mensup sayın milletvekilleri de
gidemeyecek, sizi de çağırmamışlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamam, CHPyi
temsilen siz geliyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, temsil
memsil
Yani Mecliste darbeyle ilgili bir toplantıya Meclisin üyesi
sayın milletvekillerinin de çağırılmamasını yine
AK PARTİli vekillerin, Genel Kurulun takdirine bırakıyorum. Böyle
bir şey olabilir mi? Tabii ki tekrar şu ayıbın
altını çiziyorum: Ama gelecekseniz mutlaka test
yaptıracaksınız. ayıbının da bir an önce
giderilmesini. Ve bu konuda bir açıklama bekliyorum. Sayın Muş
siz onu Ben iki günde bir zaten test yaptırıyorum. dediniz hafife
aldınız, belki bu sizi incitmiyor ama sizin
dışınızdaki herkesi incitiyor bu mesele.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben herkesin
sağlığını düşünüyorum Sayın Altay.
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Evet, çok
güzeldi, mazeretiniz de çok güzel.
Tabii, öte yandan tartışmaya
Demin,
Sayın Mehmet Muşun bana söylediği bir hususla ilgili sadece
şu kadar söyleyeceğim. Şu bile tek başına büyük bir
gaflettir ve dalalettir. 15 Temmuz Şehitleri Anıtının
mermerleri nereden alındı biliyor musunuz? Birinci Köprünün orada bir
15 Temmuz Anıtı vardır, 15 Temmuz Şehitler
Anıtının mermerleri FETÖ soruşturması kapsamında
tutuklu bulunan Sami Çobanın şirketinden 33 milyona
alındı, 33 milyona.(´)
ERKAN AYDIN (Bursa) Hani mücadele
ediyorlardı. Mücadele falan hikâye.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -Ayıp, bu da
hakikaten ayıp. Ben daha bir şey demiyorum Sayın Başkan,
ben daha bir şey diyemiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş.
46.-
İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az önce HDP Grubunun önergesiyle
alakalı neden dikkate almadığımızı ifade ettim.
Darbe iktidarda olana karşı yapılır, darbe iktidarda
olanı devirmek ve yerine başkalarını geçirmek için
yapılır. Darbe iktidardakini
Herhâlde AK PARTİ kendi kendini
devirmek için bir darbe planlamadı, bir darbe yapmadı. Darbenin
siyasi ayağını arıyorsanız FETÖ'yle AK PARTİyi
devirmek için iş birliği yapanların içerisinde
arayacaksınız onu.
ŞENOL SUNAT (Ankara) O zaman
araştırın, niye araştırmıyorsunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir diğer
mesele
Sayın Başkan, bakın, hangi devlet kendi sınırları
içerisinde bir alanı tutmak için faaliyet gösteren bir yapıya, bir
örgüte, bir terörist organizasyona müsaade edebilir? Etmez.
Şimdi, bunların
bastırılması için yapılan müdahaleye Devlet katliam
yaptı. diyor, PKKya tek laf yok. Sayın HDP sözcülerinin
gelenekselleşmiş ifade biçimidir, Ortada katliam var, devlet katliam
yaptı. Peki, oraya gelip o çukurları kazan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, konu
FETÖydü, PKKya niye getiriyorsun konuyu ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Altay,
siz bana müdahale etmeyin, söz alın konuşun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma
yapıyorum Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bunlara tek laf yok. İnsanların evlerinin içerisinden başka
yerlere geçmişler, oralara bomba döşemişler, insanları
zorla evlerinden etmişler, devlet müdahale edince Devlet katliam
yaptı. Böyle bir mantık olabilir mi? Böyle bir
mantığı kabul etmemiz mümkün değildir. (AK PARTİ ve
HDP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Onları sahipleniyorsun değil mi? Kayıtlara böyle de geçsin.
Cizreyi, Suru yıkan, şu an FETÖ'den içeride olan komutanlara sahip
çıkıyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Altay,
şunu da söyleyeyim, bakın, şunu da söyleyeyim: Bakın,
değerli arkadaşlar, konuşmamızın
dışında hepimiz maskeyle oturuyoruz. Bu salgınla
alakalı tedbir alıyoruz, dezenfektanlar var,
konuşmamızın dışında maskeyle oturuyoruz. Neden
yapıyoruz bunu? Diğer arkadaşlarımızın
sağlığını düşündüğümüz için. Evet, ben, iki
günde bir, bilemediniz en geç üç günde bir test yaptırıyorum çünkü
bulunduğum ortamlardaki arkadaşlarımı düşünüyorum,
sizleri düşünüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, onda bir
şey yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir problem
çıkarsa ben de kendimi izole etmek için.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bu bir sorumluluk,
bundan alınacak bir şey yok değerli arkadaşlar. Hepimiz
birbirimizin sağlığını düşünmek
durumundayız. Belki bende bir problem vardır, yazık değil
mi oraya gelip size bulaştırmak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla meseleyi ajite etmenin bir anlamı yok. (AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Burada yarınla alakalı da çok dile
getirildi, sordum az önce, tekrar soruyorum: Bir grup önerisi dahi
getirmemişler yarınki toplantıyla alakalı. Zaten
toplantı yapılacak ama bunu eleştirenler kendileri grup önerisi
bile vermemişler.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kabul
ettiğiniz bir grup önerisi mi var? Ayıptır ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Getirseydiniz,
ondan sonra konuşsaydınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hemen verelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geçen sene
getirdik, reddettiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu sene getirin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sana mı
soracağız ne getireceğimizi ya?
BAŞKAN Sayın Oluç
47.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller
Sayın Muş, yani
gerçekten hayretle dinledim bazı cümlelerinizi. Bir, evet, darbe
iktidardaki partilere yapılır, demokrasiye karşı
yapılır darbeler esas itibarıyla, halkın iradesine
karşı yapılır darbeler esas itibarıyla ve her zaman;
bakın 12 Eylüle, bakın 12 Marta, halkın iradesi
çiğnenmiştir, bakın 27 Mayısa, halkın iradesi
çiğnenmiştir. Sadece iktidarda olanlara değil, bütün Meclise
karşı yapılmıştır bu darbeler ve her zaman bu
yapılan darbelerde de o dönemin Meclisinin içinden birileri darbecilerin
yanında yer alıp yeni dönemin iktidarını
şekillendirmek için adımlar atmışlardır.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) 15 Temmuzda onun
için mi buradaydınız! Meclise karşı yapıldığı
için mi buradaydınız! 15 Temmuzda, 15 Temmuzda neredeydiniz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Siyasi ayak
zaten böyle ortaya çıkar. Kusura bakmayın, siz 12 Mart ve 12 Eylül
tarihini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
bir kez daha
gözden geçirin, iyi bilmiyorsunuz demektir.
Bakın, ben size bir şey daha
söyleyeceğim; o Hendek operasyonlarını yöneten komutanlar
terörist diye yargılandı. Birkaç isim vereyim. Ben burada daha evvel
de söyledim bunu, sordum size cevap vermediniz. 2nci Ordu Komutanı Adem
Huduti, 7nci Kolordu Komutanı İbrahim Yılmaz, Tugay
Komutanı Salih Kırhan; bunların hepsi darbeci diye
yakalandılar, yargılandılar, ceza aldılar, şimdi
cezaevindeler. Bunlar hendek operasyonlarını yönettiler aynı
zamanda. Siz burada tuhaf bir iltisaklı durum hissetmiyor musunuz? Görüyor
musunuz böyle bir durumu? Yani bunu söylüyoruz. Bunu niye hiç
tartışmıyorsunuz? Biz siyasi ayağın
bulunmasını tartışalım, bunu araştıralım
bir arada derken siz başka bir yere topu getiriyorsunuz çünkü ne zaman
çaresiz kalsanız söyleyecek başka bir sözünüz yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamamlıyorum
efendim.
Dolayısıyla yapılması gereken
iş, esas itibarıyla o mekaniği harekete geçiren, o mekanik
harekete geçtiği zaman elinden gelen her türlü işi yapanların
kimler olduğunu ortaya çıkarmaktır hem askerî alanda hem siyasi
alanda. Bunlar birbirinden kopmaz. Siz de bunu biliyorsunuz aslında ama
rahatsız olduğunuz için bu konuyu ele almaktan uzak durmaya
çalışıyorsunuz ama tarih bunu yazacak çünkü uzak durulamaz bu
konudan. Bunu da söylemiş olayım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi
ayağının ortaya çıkarılması amacıyla
14/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Bülent Tezcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, darbenin siyasi
ayağı çok fazla polemik konusu oluyor. Ben size darbenin siyasi
ayağıyla ilgili bir iki noktaya işaret edeyim. Mesela birincisi:
2011 yılı Yüksek Askerî Şûra öncesi, 2011 YAŞ
kararlarından önce dönemin Genelkurmay Başkanı Işık
Koşaner ve 3 Kuvvet Komutanı istifa ettiler. İstifa gerekçeleri
aynen şöyle: Şu anda 250 subay, astsubay, 72 albay, general, amiral
-14 general, amiral, 58 albay- kumpas davalarından -Balyozdu o zaman-
tutuklu oldukları için bu şûrada terfiye, değerlendirmeye
alınamayacak, terfi edemeyecekler. Ben personelimin hukukunu
koruyamıyorum. Bununla ilgili yetkili mercilere gittim yalvardım,
onların hakkını koruyamıyorum, istifa ediyorum. dedi.
Şimdi, o 72 albay, general, amiral tasfiye edildi, onların yerine
gelenlerin hemen hemen hepsi 15 Temmuz darbesini yapanlardı. Arıyor
musunuz? İşte, Işık Koşanerin gidip yalvarıp da
derdini anlatamadığı o siyasi makam kimse darbenin siyasi
ayağını orada arayacaksınız. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir başka örnek daha vereyim: Mehmet
Dişli; meşhur darbe gecesi burada bizim tepemize bomba
atılırken Genelkurmayı teslim almak üzere darbecilerin en önemli
generaliydi. Mehmet Dişliyi 2011 yılından 2016 yılına
kadar bütün askerî hiyerarşinin kurallarını yok ederek
Genelkurmay karargâhında tutmak için zaman zaman daire
başkanlıkları da icat ederek orada tutan, hatta şimdi
Sayın Davutoğlunun ifadesiyle ortaya çıktı ki Askerî
Şurada emekli edilmesi gündeme alınmış olmasına
rağmen son dakikada listeden çıkaran irade kimse darbenin siyasi
ayağını gidin orada arayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir başka örnek daha vereyim: Kanun
çıkarıldı, kanun hükmünde kararnameler çıkarıldı;
bu Mecliste oy verdiniz, özellikle AK PARTİ Grubu oy verdi onlara.
Danıştaya 2 yeni daire kurulurken, 51 militan üye atanırken;
Yargıtaya 6 yeni daire kurulurken, 160 militan üye atanırken
onların oraya atanması için bunu bu Meclise talimat verip geçirten
siyasi irade kimse darbenin siyasi ayağını orada arayın,
başka yerde değil. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Sayın Başkan,
son, selamlama cümlesi...
Değerli arkadaşlar, FETÖcülerin
kıdemi Danıştay ve Yargıtay üyesi olmaya yetmediği
için üyelikte altı yıl şartını bu
değişikliklerle üç yıla indirip FETÖcüleri Danıştay
ve Yargıtaya yerleştiren irade hangi iradeyse darbenin siyasi
ayağını orada arayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Son olarak, 12 Eylül referandumunda Mezardan
çıkanlar da kalksın oy kullansın. diyen çete başına
buradan teşekkür eden siyasi irade hangi iradeyse darbenin siyasi
ayağını orada arayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu FETÖye
teslim eden; emniyeti, yargıyı, devleti FETÖye teslim eden kimse
darbenin siyasi ayağını orada arayın. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun için
araştırma yapalım diyoruz, bunun için korkuyorsunuz, bunun için
araştırma yapmaktan korkuyorsunuz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) 2013
yılında siz de varsınız, 2013te siz de varsınız.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)- Gel, hadi söyle.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın
HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan bize atfen yaptığı konuşmasında bizim
korktuğumuzu ifade ederek Korktuğunuz için bununla alakalı bu
önergelere karşı çıkıyorsunuz. gibi ithamlar ortaya
koymuştur. Dolayısıyla bize sataşmadan dolayı söz
istiyorum. Buradan söz hakkımı kullanabilirim.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma
kürsüden olur ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sayın hatip çok hararetli bir
konuşma yapmıştır. Hararetini bir tarafa koyalım,
diğer söylediklerine cevabımızı vereceğiz.
Ben size darbenin siyasi ayağını
anlatayım: Darbenin siyası ayağı, 17 Aralık öncesi
ABDde FETÖcülerle toplantı yapanlardır. Darbenin siyasi
ayağı, CHP grup toplantısında FETÖcülerin ellerine
tutuşturduğu paçavraları sallayanlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Darbenin siyasi
ayağı, 2014 yerel seçimlerinde, Genel Başkan
Yardımcısının söylediği gibi, FETÖyle seçim
ittifakı yapanlardır. Darbenin siyasi ayağı, FETÖye
operasyonlar yapılırken Bu bir darbedir. diyenlerdir. Darbenin
siyasi ayağı, FETÖyü aklamak için Darbeyi FETÖ yapmadı;
devlet, vatandaşını öldürdü. diyenlerdir. Darbenin siyasi ayağı,
FETÖnün TV kanalında, seçilmiş Başbakana Helikopterle
kaçacak. diyenlerdir. Darbenin siyasi ayağı FETÖ
elebaşının kitapları niye yakılsın?
Yakılmasın. diyenlerdir.
Söyleyeceklerin bu kadar Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Mehmet
Muş biraz önce grubumuz adına konuşan Sayın Bülent
Tezcanın sözlerini çarpıtmıştır, aynı
şekilde grubumuza Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda paçavra sallayanlar.
demek suretiyle sataşmıştır.
Biz de yerimizden ve opsiyonlu söz talep ediyoruz
efendim.
Bülent Bey konuşacak efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tezcan.
49.-
Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu Mecliste -uzun
zamandır- zaman zaman bu mesele gündeme geldiğinde, özellikle
Sayın Muşun -sakız gibi çiğneyip- ortada gerçekle ilgisi
olmayan bir ithamı tekrar ettiğini biliyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yalan mı
bunlar?
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Bakın, sözünü
ettiği Amerika ziyaretini ben size söyleyeyim: Bir iş dünyası
toplantısı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Allah Allah!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sözünü ettiği
Amerika ziyareti, Amerikada iş dünyasının buluşmasına
ilişkin bir toplantı. Sponsorlarını söylüyorum: Türk Hava
Yolları, Ziraat Bankası, Halk Bankası yani AK PARTİ
Hükûmetinin doğrudan doğruya kontrol ettiği kamu kurumları
sponsor. Ha, gidenlere gelince, oraya gidenler
Mesela AK PARTİden kimler
katılmış o gün?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) AK PARTİden
kimler katılmış, söyleyeyim, o toplantıya, sözünü
ettiği toplantıya: Nurettin Nebati, şu anda Berat
Albayrakın Bakan Yardımcısı, hâlâ Bakanlıkta; Belma
Satır, AK PARTİ İstanbul Milletvekili; Derya Bakbak, Antep
Milletvekili; Ahmet Berat Çonkar, AK PARTİ İstanbul Milletvekili;
Ekrem Erdem, o dönemde AK PARTİ Genel Başkan
Yardımcısı ve Kadir Topbaş. Hayırlı uğurlu
olsun!
Yani siz Amerikayı hac yolu
yapacaksınız, Pensilvanya istikbali kıbleniz olacak;
hayatında FETÖye çete demekten başka bir şey demeyenleri de
FETÖcülükle suçlayacaksınız.
Son sözüm şudur Sayın Başkan:
Pensilvanyaya gidenin Allah belasını versin! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hadi, aynı sözü
tekrar et!
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Aynı sözlerle
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Aynı
bedduayı bekliyoruz!
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Arkadaşlar,
laf atıyorsanız bana bakın, öyle söyleyin.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Aynı
bedduayı bekliyoruz.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Aynı sözlerle
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Amerikaya gidenin
Allah belasını versin. diyebilecek misin?
BAŞKAN Sayın Muş, söz talebiniz mi
var?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
50.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, FETÖünün siyasi ayağını arıyorsak ölüm
timlerinin gönderildiği ve otelinin ölüm timleri tarafından
basıldığı yerde mi arayacağız yoksa
havalimanında görüşmeler yapılıp tankların yol
verdiği yerde mi arayacağız? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Söyledikleriyle ne alakası var?
MEHMET MUŞ (İstanbul) FETÖnün siyasi
ayağını gece boyunca darbeyi bastırmak için
uğraşan liderin olduğu yerde mi arayacağız yoksa
darbeyi evinde kahvesini yudumluyorken ayağında sıcak
terliklerle izleyenlerin yanında mı arayacağız? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Darbeci
generalleri kim atadı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu darbenin siyasi
ayağı
Bakın, kravat bile daha çıkarılmamış.
Düştü düşecek, ceketi giyip gelip yönetimi devralacaklar. Düştü
düşecek!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Darbeci
generalleri kim atadı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, bakın burada, görüyor musunuz? (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Grup
Başkan Vekilleri, şu fotoğraf kavgasını
bırakalım.
Sayın Muş, siz de toparlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada 251
şehit, 2 binin üzerinde gazimiz mücadele ediyorken, darbenin siyasi
meyvelerini toplamak için sıcak kahvesini yudumlayanların yerinde mi
arayacağız yoksa gece boyunca bunun bastırılması için
mücadele eden AK PARTİnin yerinde mi arayacağız? Bunu da
kamuoyunun vicdanına sunuyorum.
BAŞKAN
Anlaşılmıştır.
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir şey daha
ekliyorum Sayın Başkan.
CHP her zaman övünür Efsanevi liderimiz Bülent
Ecevit. derler, laf kondurmazlar. Haklılar fakat Fetullah Gülen bir
kişiye, bir kişi için Elimde bir imkân olsa şefaat ederim.
diyor, o da CHPnin efsanevi Genel Başkanıdır. Bunu da
milletimiz bilsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Söyleyeceklerim bu kadar Sayın Başkan.
(CHP sıralarından gürültüler)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Beraber yürüdünüz
bu yollarda!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) O gece anons ettiremedim
belediye başkanına ya! Meydandayım, iki kere aradım da
anons ettiremedim belediye başkanına.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade ederseniz
Sayın Altaya söz veriyorum. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden
rica ediyorum, Grup Başkan Vekilinize söz verdim, lütfen. (Gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ses oradan
geliyor.
BAŞKAN Ses arkanızdan geliyor.
Arkadaşlar
Hasan Bey, lütfen.
Buyurun Sayın Altay.
51.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi ben de
nerede arayacağımızı söyleyeceğim ama önce şunu
söyleyeyim:
BAŞKAN Sonra da ben kifayetimüzakere
diyeceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Darbe gecesi
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Havalimanına
indi, darbe olduğu öğrenildi. Ben de uçaktaydım darbe
olduğunda. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
havalimanından Bakırköy Belediye Başkanının evine
nereden geçti biliyor musun Sayın Mehmet Muş? Hayati Yazıcı
nereden geçtiyse oradan geçti. (CHP sıralarından alkışlar)
Hayati Yazıcıyla aynı güzergâhı kullandı. Ama o gece
Sayın Erdoğan neredeydi? Hâlâ bunun cevabını kimse veremez.
Ben biliyorum nerede olduğunu, söylemek de istemiyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Söyle. Ya, söyle,
söyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şimdi bir
Cumhurbaşkanıdır, neyse. Ama bak, 15 Temmuz darbe raporu yoksa ve
bu raporu kim sakladıysa darbeciyi orada arayacağız, siyasi
ayağı orada arayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Darbeci
generallerin terfileri MİT raporlarına rağmen kimin
imzasıyla gerçekleştiyse darbenin siyasi ayağını orada
arayacağız. MİT kumpası ve 17-25 Aralıkta FETÖye ara
bulucu göndermek yerine hukukun gereğini yerine kim getirmediyse siyasi
ayak odur. FETÖye yakın, aynı zamanda kendi siyasi anlayışına
yakın kişi ve iş adamlarının büyükelçi, iş
adamı olarak görev yapmasını kim sağlıyorsa siyasi
ayağı orada arayacağız. FETÖ borsasını kim
kurduysa siyasi ayağı orada arayacağız. Türk Silahlı
Kuvvetlerinden yurtsever askerleri FETÖyle iş birliği yaparak kim
kırdırdı, kim hapse attıysa, eğitimi, adaleti, emniyeti,
Türk Silahlı Kuvvetlerini FETÖye kim teslim ettiyse, belediyelerin
aracılığıyla her türlü kaynağı parsel parsel
FETÖye kim aktardı ve kim göz yumduysa siyasi ayağı orada
arayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay, tamamlayın
sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) FETÖcü
başkanları metal yorgunluğu gerekçesiyle kim istifa ettirdi ama
kim yargıya teslim etmediyse siyasi ayağı orada
arayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
FETÖnün istediği kanunları çıkarmak
için Türkiye Büyük Millet Meclisini kim aracı etti, kullandı,
albayları tasfiye edip, generalleri erken terfi ettirdiyse orada
arayacağız. Darbeyi eniştesinden kim öğrendiğini
söylüyorsa ve buna rağmen MİT Müsteşarını Dere
geçerken at değiştirilmez. diye yerinde tutuyorsa işte siyasi
ayağı orada arayacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Araştırma
Komisyonuna Genelkurmay Başkanını ve MİT
Başkanını kim göndermediyse o göndermeyen kişi siyasi
ayağın ortaya çıkmasını istemeyen kişidir,
darbeciyi orada arayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay, son sözlerinizi
alayım. Son kez açıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son sözlerimi
söylüyorum, bitirelim bunu.
Ve 15 Temmuz gecesi dik duran siyasi parti genel
başkanlarına Yenikapıda ve Beştepede teşekkür edip
övgüler yağdıranların şimdi postlarını korumak
için iftira ve çamur atmalarını da milletin vicdanına ve
takdirine havale ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya, iftira
attığım yok, fotoğraf gösterdim. İftira yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İşinize
gelince kardeş hukuku, işinize gelmeyince düşman hukuku. Sizi
gidiler sizi!
MEHMET MUŞ (İstanbul) İftira yok,
fotoğraf gösterdim.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu 17-25 Aralıkta katıldığı
televizyon programında Yargıda ve Emniyette böyle bir yapılanma
var mı? sorusuna Böyle bir şey yok. dedi mi, demedi mi?
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kim dedi?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, sen Tayyip
Beyin söylediklerini söylüyorsun.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Gök ne verdi de yer
kabul etmedi? dedi mi, demedi mi?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sadece soruyorum: Didem
Arslan Yılmazın programında verdiği cevap nedir?
BAŞKAN Sayın Çilez...
Sayın Çilez, bağırtıyorsunuz
burada! Hayret bir şey ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 60a göre söz
talebim var Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz vereceğim, müsaade edin o
zaman.
Sayın Altay, konuşmanız içerisinde
bir şekilde bu albaylarla ilgili düzenlemeyle ilgili bana da
sataşmada bulunduğunuzu düşünüyorum ama ben cevabını
arkada vereceğim size.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır. Türkiye Büyük Millet Meclisi aracı edilerek albayların
tasfiyesi, generallerin erken terfisi yapıldı dedim.
BAŞKAN - Sayın Muş, buyurun.
52.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, söyleyecek söz çok, geçmişte bununla alakalı
söylediğimiz pek çok söz vardır. Çiğ yemedik ki
karnımız ağrısın. Biz şimdiye kadar bu FETÖ mekanizmasıyla
mücadele ediyorken -az önce bir örnek verdim- subaylar içerideyken işte
bilmem hangi paşalar Silah arkadaşlarımız içeride, onlar
kumpas içerisinde. Biz buraya katılamayız. gibi söylemleri kürsüye
taşıyorken onlarla ilgili az önce okuduğum tweetleri
atanları oval ofiste ağırlayanların
Bakın, sadece bu
olay bile şu kürsüde konuşmalarına müsaade etmez, engel olur.
Yani başında neyse ortasında da öyle, sonunda da öyle
duracaksın. Başında karşıydım, sonra AK
PARTİ bunları devirir, beraber olalım. demek doğru bir
şey değil. Duruşunuz klas olacak.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum size
de. Sağ olun.
BAŞKAN Evet kifayetimüzakere diyelim
Sayın Altay.
Arkadaşlar, hakikaten bu işin sonu yok.
Buyurun.
53.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
FETÖyle mücadelede ayrımcılık
yapıldığı gerçeği zaman zaman AK PARTİ üyelerince
veya iktidara yakın çevrelerce de gündeme getiriliyor. Son olarak burada,
sayın vekilim de cevap da verebilir- AK PARTİ Ordu İl
Danışma Kurulunda konuşan ve bu konuşması 7 Eylül 2016
günü haber olan AK PARTİ Ordu Milletvekilimiz Sayın Metin
Gündoğdu şöyle söylüyor, biz söylemiyoruz. Şu anda AK PARTİ
sıralarında oturan Sayın Metin Gündoğdu söylüyor.
Bakın diyor ki: FETÖcü olanlar duruyor, olmayanlar haksız
gözaltına alınıyor. diyerek yaşanan tartışmalara
noktayı koymuş. Buyursun Metin Gündoğdu bu sözünü tashih etsin.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu,
sataşmadan size kürsüden söz vereceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
O günkü açıklamamız ortada, söylenen söz
de ortada. FETÖyle ilgili ciddi bir mücadele veriliyor, o mücadeleyi de veren
AK PARTİ Grubu, Sayın Cumhurbaşkanımız. O esnada
eksiklikler olabilir, noksanlıklar olabilir. O noksanlıklarla ilgili,
eksikliklerle ilgili herkesin söylediği, o gün söylediği sözler
vardı. Bu sözlerden biri de bazıları normal FETÖcü
olanların, FETÖcü olarak gördüğünüz, sizin de gördüğünüz,
herkesin gördüğü -FETÖcü olan- insanlarla ilgili
-Cumhurbaşkanımızın da söylediği sözlerle ilgili- biz
de o gün dedik ki: FETÖcü olan varsa, hainlik yapanlar varsa, bunlarla ilgili
en ağır şekilde ne yapılması gerekiyorsa onların
yapılması adına iktidar olarak biz her zaman bunun altına
girdik. diye söyledik. Ama arada mağdur olanlar olabilir, bunlarla ilgili
de mağdur olmaması adına söylediğimiz bir sözdür. Burada
söylediğimiz sözün ben sonuna kadar arkasındayım. Ama
FETÖcülüğün 17-25 Aralık sonrası savunuculuğunu yapanlar
olarak da bizim karşımızda siz duruyorsunuz. O gün Zaman
gazetesinin önüne gidenler sizin milletvekilleriniz; STVye, o günkü
onların kanallarına çıkan, oralarda savunuculuk yapan, biz 17-25
Aralık darbe girişimini söylediğimizde Bu bir darbe girişimi
değildir. diyen o günkü sizin milletvekilleriniz ve o grupta, sizin
grubunuzda bulunup da milletvekilliği yapan
arkadaşlarımızın kendi ifadeleri kendi Twitter
hesaplarında var. Bence bunlarla ilgili, söylediğiniz sözlerle,
konuştuğunuz cümlelerle ilgili biz, söylediğimiz sözün arkasındayız-
sizler de o gün biz mücadele ederken kendinizin ne
yaptığını iyi düşünün diyorum, teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gündoğdu.
Evet, Sayın Altay, buyurun.
Sataşma var, süreniz iki dakika.
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ordu Milletvekili Metin
Gündoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben Sayın
Metin Gündoğduya çok teşekkür ediyorum, samimi bir şey, bir
gerçeğin altını çizdiğini söyledi, doğru bir tespit.
Zaten Şamil Bey de, Şamil Tayyar da AK PARTİ
sıralarında otururken bundan, bir FETÖ borsası
kurulduğundan bahsetti. Bizim hep söylediğimiz bir şey var
değerli arkadaşlar adalet diyoruz biz. Kim 15 Temmuz darbesine
bulaşmışsa bulaştığı oranda
cezasını ve bedelini ödemeli diyoruz. Burada sorunumuz bizim şu:
Sayın Erdoğana göre 7 Şubat 2012de FETÖyle yollar ayrıldı,
17-25 Aralıkta düşman olundu, 15 Temmuzda FETÖ hain girişimine
başlayınca da FETÖ terör örgütü ilan edildi. 17-25 Aralıktan
sonra Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz- arayı düzeltmek için AK
PARTİnin çok üst düzey yetkilileri ile çok şöhretli gazeteciler
Pensilvanyaya...
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Hiç alakası
yok, hiç alakası yok!
ENGİN ALTAY (Devamla) Hayır, hayır,
onlar Biz gittik...
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Alakası yok,
doğruları söyle!
BAŞKAN Sayın Gündoğdu, müsaade
edin.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu)
Doğruları söyle!
BAŞKAN Sayın Gündoğdu, müsaade
edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yani Sayın
Arınç Dört saatte arabayla gittim. diye, bir de ne kadar zor bir
yolculuk yaptığını kamuoyuyla paylaştı. Ama biz
17-25 Aralığa darbe demiyoruz, doğru, bizce darbe değil
çünkü 17-25 Aralık, sizin devlet içindeki bir güç
savaşımından kaynaklı yol ayrımıdır. Ama
17-25 Aralık şudur: FETÖcülerin, sizin FETÖye
yerleştirdiğiniz emniyetçilerin sızdırmış
olması asrın rüşvet ve nüfuz suistimali yolsuzluğunu gölgeleyemez,
örtemez. Ben o vakit demiştim ki 17-25 Aralığı Kâbeden
örtü getirseniz örtemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
17-25 Aralık, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin, Osmanlı tarihinin,
Selçuklu tarihinin, bütün tarihler boyunca görülebilecek en büyük nüfuz
suistimali ve rüşvet yolsuzluğudur. Bunun, FETÖcüler, sizin devlete
yerleştirdiğiniz FETÖcüler tarafından ifşa edilmiş
olması 17-25 Aralıktaki suçunuzu aklamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) 17-25 Aralık
aklanacak olsaydı Muammer Bey, Zafer Bey
Diğer Bakan kimdi? Egemen
Bağış, bunların siyasi hayatı bitirilmezdi. Ha, sonra
siz Egemen Beyi tekrar ödüllendirdiniz, büyükelçi yaptınız ama yani
çikolata kutusundan rüşvet kutusuyla rüşvet alan birinin büyükelçi
yapılması ayıbı da sicilinize geçmiş önemli
ayıplardandır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, bu işin sonu
yok ki. Ben de Meclisi işletmek mecburiyetindeyim Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Meclisi
işletmek zorundasınız tabii ki fakat bunu Sayın Altaya
söyleseydiniz az önce daha iyi olurdu. Yani bana değil de benden önce...
BAŞKAN Müsaade edin de bütün Grup Başkan
Vekillerine söyleyeyim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu kadar
sataşmanın üzerine biz bunlara cevap vermeyecek miyiz Sayın
Başkan? Okuyorsa Sayın Altay okuyacak çünkü önü dolu, çok
yanlış
BAŞKAN Yerinizden söz vereceğim size,
buyurun
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır
Sayın Başkan, kürsüden, sataştı.
BAŞKAN Ne dedi de sataştı
Sayın Muş?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizi direkt olarak
bu yapıyla ilişkilendirdi Sayın Altay. Ne diyeceğiz
başka?
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada Sayın Altay çeşitli
açıklamalarda bulundu; çeşitli örnekler, bazı metinler okudu.
Metin okuyacak, çok fazla metin var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen okuduğun
için ben okudum. Kekeme değilim, irticalen de konuşurum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, önce
Sayın Altay, Sayın Altay sakin olun.
BAŞKAN Siz de yeni bir tartışmaya
yol açmayacak şekilde cevap verin lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, Genel
Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler CHP, paralel cemaatle
ittifak yaptı. diyor. 2014 seçimlerinde yaptık. diyor. Sizin Genel
Başkan Yardımcınız diyor bunu Sayın Altay, biz desek
kabul etmeyecekler. Sonra, Birgül Ayman Güleri gönderdiler zaten.
Sonra, bakın, Yılmaz Ateş
Yılmaz Ateş -kendi milletvekilleri- FETÖye teslim oldu CHP. dedi,
ihraç ettiler; konuşmak yok, kapının önüne direkt koyulursunuz.
Biz mi dedik bunları? Demedik. Ne zaman yaptılar bunları? AK
PARTİyi devirmek için. İşte, orada Efendim, bir iş
toplantısıydı da işte biz onun için gitmiştik de
Orada var hepinizin görüntüleri.
AYDIN ÖZER (Antalya) Siz de FETÖye
bulaşanları kapının önüne koysaydınız keşke.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, 2014
yılında Kemal Bey bir açıklama yapıyor. Burada paralel
operasyon yapılıyor, biliyorsunuz; bu FETÖnün üzerine gidiliyor,
Kemal Beyin açıklaması: Yaşanan süreç, bir darbe sürecidir.
diyor. Arkadaşlar, siz nerede durdunuz, nerede duruyorsunuz, hangi noktada
durdunuz? 2014; Kemal Beyin açıklaması
FETÖnün üzerine gidiliyor,
operasyonlar yapılıyor, açıklama şu: Yaşanan süreç,
bir darbe sürecidir. E, hani siz FETÖye karşıydınız
arkadaşlar? Niye bağırıyorsunuz? Sizin
bağırtınız ne? Sizin kuyruğunuza basmıyorlar ki
FETÖnün kuyruğuna basıyorlar, ses sizden çıkıyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) FETÖnün
kuyruğusunuz.
CAVİT ARI (Antalya) Sizin ortağın
kuyruğu, ortak olan sizsiniz. Beraber yürüdünüz siz bu yollarda, beraber
yürüdünüz.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) FETÖnün
kuyruğu, FETÖnün kuyruğu
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MEHMET MUŞ (Devamla) Dolayısıyla,
CHPli Dursun Çiçek, bakın, diyor ki: Zorla, Genel Merkez zorla
gönderiyordu. Milletvekillerinin içine sinmiyordu. diyor.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) FETÖnün
kuyruğu Mehmet Muş, FETÖnün kuyruğu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Nereye gönderiyor
milletvekillerini zorla? Kanallarınıza gönderiyor. Dursun Çiçek
söylüyor, Dursun Çiçek, sizin kendi milletvekilleriniz hatta milletvekillerinin
içine sinerek gitmediğini ifade ediyor. Sayın Başkan, bu ve buna
benzer açıklama çok fazla, bunların daha fazlasını size
yaparız, açıklarız. Burada anlattığımız, siz
bir şeye başından karşıysanız ortasında da
sonunda da karşı duracaksınız. AK PARTİyi devirmek
için bunlarla iş birliğine girmenize ihtiyaç yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizi FETÖcülükle
itham etti, sataştı Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, yaptı.
Buyurun
Artık madem bu kadar uzadı; ben de sizin,
konuşmanızda söylemiş olduğunuz şu albay meselesine
cevap vereyim Sayın Altay, siz buyurun da.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, siz tartışmalara katılamazsınız.
BAŞKAN Sayın Altay, ama beni itham
ettiniz; orada benim de imzam var da o yüzden yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Konuşalım efendim, onu da konuşalım.
BAŞKAN Konuşalım.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki efendim.
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şimdi
Birgül Ayman Güler, partisine bir iftirada bulundu; Yılmaz Ateş,
partisine FETÖyle ilgili bir ithamda bulundu. diye
Sığınacak
bu kaldıysa durum çok kötüdür.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Allah Allah! Allah
Allah!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben soruyorum: FETÖ
borsası var. diyen arkadaşınız hâlâ AK PARTİ
üyesidir
Biraz önce sayın milletvekilim samimice Bir
şikâyeti dile getirdim. dedi, tebrik ediyorum onu ki doğru bir
şeyi dile getirdi. Gerçek FETÖcülerle iş tutuluyor -müteahhitlik
hizmetleri dâhil- garibanlar cezaevine atılıyor, bu bir gerçek. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama FETÖyle ilgili, 2014te falan
Efendim, bunlar terörist
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Biz öyle
söylemedik. Söylediğimiz
lafı çarpıtmayın, çarpıtmayın! Söylediklerimizi
çarpıtmayın!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Siz bunları niye
yargıya vermediniz? Samanyolunu kapattık; şurayı, Zaman
gazetesini kapattık. diyeceğinize bunları yargıya teslim
edin de biz de ne olduğunu bilelim. Siz aranızı bozdunuz diye
biz onlara yaptığınız bir haksızlığa seyirci
kalmayız, kalmayız!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu)
Bozmayacağız, devam edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz, kim
haksızlığa uğrarsa onun yanında oluruz ve kime hukuk
dışı bir iş yapılıyorsa onun yanında oluruz.
Hukukun içinde kalmak zorundasınız. Bu FETÖ; benim bununla aram
açıldı, ben bunun televizyonuna çökeyim. dersen, Ben bunun
gazetesine çökeyim. dersen, Ben bunun dershanesine çökeyim. dersen ve bunu
hukukun dışında yaparsan beni karşında bulursun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Allah Allah! Allah
Allah!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ama şimdi, siz
asıl şuna bir cevap verin: Sayın Erdoğan Amerikaya
gidiyor, ziyarete gidecek.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hiç gitmedi, tek
bir ziyareti yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gazeteciler soru
soruyor, diyorlar ki: Sayın Fetullah Gülenle -sayını ben
demiyorum; Mehmet Muş demin söyledi, Sayın Gülen dedi ama-
görüşecek misiniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Düzelttik biz o
sözü.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın
Erdoğanın cevabı çok ilginç; bence de Allaha şirk
sayılabilecek bir cevaptır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Mikrofonu
açmıyorsunuz herhâlde.
Neyse, duyarsınız.
Gök ne verdi de yer kabul etmedi? diyebiliyor
Tayyip Erdoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Bence, bunun üstüne çok şey söylemek mümkün ama
Sayın Muş, bir de sizin kozmik oda gibi bir ayıbınız
daha var biliyorsunuz. Sayın Bülent Arınçı da kullanarak
devletin en mahrem, askerin en mahrem bilgilerinin, sırlarının
olduğu odayı da terör örgütlerine vermek gibi, onlara açmak,
onların hizmetine sunmak gibi de bir ayıbınız var. Saymaya
devam edersek ayıplarınızı -sabaha kadar devam edelim
bence- 15 Temmuza girmemize de altı saat kaldı zaten, bence
doğru bir iş yapmış oluruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) - En son sen
konuşmayacaksın.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Genel Kurulda
yapılan düzenlemeyle albayların erken emekliliğinin Yüksek
Askerî Şûranın onayına bırakıldığına ilişkin
açıklaması
BAŞKAN Sayın Muş, müsaade ederseniz
biraz tartışmayı derinleştirelim, ben de şu
düzenlemeyle ilgili bir şey söyleyeyim de.
Sayın Altay, doğru, bu albayların
erken emekliliğini ilişkin bir düzenleme Komisyondan geçti,
Genelkurmay ve Millî Savunma Bakanlığının talebi üzerine.
Ancak Genel Kuruldaki görüşmeler esnasında bunun
doğurabileceği sakıncalar göz önüne alınarak bir önergeyle
yapılan düzenlemeyle Yüksek Askerî Şûranın onayına
bırakıldı. O yüzden de o madde işletilerek hiçbir albay
emekli olmamıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ben, zaten kanun
çıktı demedim ki Türkiye Büyük Millet Meclisi aracı
BAŞKAN - Sayın Muş, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
54.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, az önce Hayati Beyle alakalı bir iddia ortaya
atıldı, onu düzeltmekte fayda var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Aynı uçakta
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir saniye
Sayın Altay.
Hayati Bey, bizim bir belediye
başkanının evine gitmiyor arkadaşlar, İstanbul İl
Başkanlığına geliyor; sonra bu olaylar oluyor, geliyor
havalimanına, Beyefendiyi karşılıyor ve sabaha kadar
Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber havalimanında,
olduğu yer belli. Tekrar geri geliyor, İl
Başkanlığına gidiyor, orayı basıyor darbeciler;
havalimanına geliyor, Cumhurbaşkanımızı
karşılıyor, orada teşkilatımızla beraber darbeye
direniyor. Bunun da bilinmesini arzu ettik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tanklar
çekilmiş miydi o zaman? Hayati Bey geçerken tank yok muydu orada?
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 15
Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya
çıkarılması amacıyla 14/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Yılmaz Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Tunç, rica ediyorum, yeni bir
tartışmaya mahal verecek şekilde konuşmayalım, çok
uzadı.
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Yarın 15 Temmuz, FETÖnün darbe
girişiminin üzerinden tam dört yıl geçti. Öncelikle, 15 Temmuzda
vatanımız ve bağımsızlığımız için
şehit düşen tüm kahramanlarımızı ve gazilerimizi
rahmetle minnetle anıyorum.
15 Temmuz darbe girişimi, AK PARTİ iktidarıyla
güçlenen Türkiyeyi hazmedemeyen ve Türkiyenin izlediği politikalar
nedeniyle bölgedeki çıkarlarını gerçekleştiremeyen küresel
güçlerin desteğiyle TSK içerisindeki FETÖ mensupları tarafından
başlatılmış, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde milletimizin tarihî kahramanlığı
sayesinde akamete uğratılmış bir darbe girişimidir.
Darbe girişimi sonrası 20 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından ilan edilen olağanüstü hâl mevzuatı gereğince
FETÖyle irtibatlı ve iltisaklı olduğu değerlendirilenlerin
kamudan ayıklanması süreci başlamış ve suç konusu olan
hususlarla ilgili olarak da bağımsız yargı gerekli
soruşturma ve kovuşturmaları başlatmıştır.
7 Şubat 2012de MİT
Müsteşarının tutuklanmaya kalkışılması
süreciyle başlayan, dershanelerin kapatılmasıyla devam eden, Gezi
olaylarıyla farklı bir boyut kazandırılan, 17-25
Aralıkta yargı eliyle darbe girişiminde bulunarak Hükûmetin
düşürülmesini amaçlayan, MİT tırlarının
durdurulmasıyla dünya kamuoyuna teröre destek veren bir ülke
algısı oluşturmayı hedefleyen, terörün azdırılarak
toplumda kaos ortamının oluşturulması çabalarıyla
devam eden ancak tüm çabalarına rağmen amacını bir türlü
gerçekleştiremeyen karanlık güçlerin 15 Temmuzda son
kozlarını oynamalarıyla sonuçlanan uzun bir süreçten
bahsediyoruz.
Değerli milletvekilleri, gerek yurt içinde
gerekse yurt dışında elli yıldan fazladır örgütlenerek
değişik siyasi liderlerle ve kesimlerle ilişkiler kuran bu
örgütle mücadeleyi Recep Tayyip Erdoğana kadar göze alabilen hiçbir lider
çıkmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) FETÖnün yayın organları, televizyonları, en
önemli insan devşirme organizasyonu olan okullar ve dershanelerin
kapatılması, finans kaynaklarına el konulması, tüm bunlar
AK PARTİ Hükûmetinin büyük mücadelesi sonucunda
gerçekleştirilmiştir. Bunlar yapılırken gerekli destek
bazı siyasi partiler tarafından maalesef verilmemiştir; bu
gerçektir, bu açıktır hatta bunları yaparken Hükûmet
yanlış yapmakla suçlanabilmiştir. Devlet kurumlarının
ve siyasi partilerin FETÖyle irtibatlı ve iltisaklı olanlardan
arındırılması sürecinde en kararlı tavır AK
PARTİ ve Cumhurbaşkanımız tarafından
gösterilmiştir hatta bu mücadelede kendisi sert olmakla bile
eleştirilmektedir. FETÖnün siyasi ayağını yanlış
yerde aramamalıyız değerli milletvekilleri. Bu hataya
düşersek FETÖnün 15 Temmuz gecesi gerçekleştirmek istediği
amaca hizmet etmiş oluruz, darbecilerin ekmeğine yağ sürmüş
oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) AK PARTİ ve Sayın
Cumhurbaşkanımız, FETÖnün siyasi hedefidir. 15 Temmuz gecesi,
FETÖnün suikast timlerini taşıyan helikopterler Marmarise hareket
etmiştir, Cumhurbaşkanımızın
konakladığı yere. Siyasi ayağı aramak istersek
aslında FETÖnün 15 Temmuz gecesi okutulan yurtta sulh konseyinin bildirisine
bakmak gerekir. Bu bildirideki ifadeleri bugüne kadar sürekli tekrarlayanlar
aslında FETÖnün işini kolaylaştırmaktadır. 15 Temmuz
hain darbe girişimine kontrollü darbe olağanüstü hâl sürecine 20
Temmuz darbesi dersek FETÖ sanıklarının duruşmalardaki
savunmalarındaki sözleriyle aynı söylem birliği içerisine
düşmüş olursunuz. FETÖyle mücadele, millî bir meseledir değerli
milletvekilleri. İktidarıyla, muhalefetiyle ülkemize zarar veren bu
örgüt karşısında hep birlik olmalıyız ve bu birlik
içerisinde, hukuki süreç içerisinde Meclis olarak birlik ve beraberlik
içerisinde bu örgütle mücadele edip demokrasimizi güçlendirmeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, sisteme
giriyorsunuz ama bu arada 60a göre söz taleplerini karşıladım,
tekrar söz vermeyeceğim.
Buyurun Sayın Oluç.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
55.-
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, 2011, 2015 ve 2018 yıllarında söz verilmesine
rağmen Şanlıurfa ilinin su ve elektrik sorunlarının
çözülmediğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
sayın hatip araştırma önergemizle ilgili konuşurken bu
araştırma önergesinin darbecilere hizmete eden bir araştırma
önergesi olabileceğine dair imada bulundu.
BAŞKAN Öyle söylemedi Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İmada
bulundu, evet. Yani tutanaklardan bakabiliriz, iyi duydum o cümleyi.
BAŞKAN Bu tartışmaları böyle
yaparsak
dedi yani onun için
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
araştırma önergesi de bizim olduğu için ben o konuda iki cümle
söylemek istiyorum.
Şimdi, bakın sonundan
başlayayım. Yurtta sulh konseyi dediniz. Kimdir bu yurtta sulh
konseyi? Kim vardır bu yurtta sulh konseyinin arkasında? Bu yurtta
sulh konseyinin arkasında askerlerin dışında, askerî
rütbeli olanların dışında kim vardır? Eğer darbe
başarılı olsaydı bu yurtta sulh konseyinin yeni dönemde
iktidarda kimlerin olacağına dair çıkardığı
listelerde kimlerin isimleri vardır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Biz diyoruz ki
bunları araştıralım. Yani burada epey bir süredir
tartışıyoruz, işte bu tartışmaları bir
araştırma komisyonunda yapalım diyoruz. Yani çok değerli
bilgiler bütün siyasi partiler tarafından karşılıklı
dile getiriliyor, o zaman Meclis, bir araştırma komisyonu kursun ve
bütün bunları, bu tartışmaları o araştırma
komisyonunun içinde yapsın ve bir rapor çıkarsın ortaya diyoruz
ama bunu reddediyorsunuz. Yani Siyasi ayağın kuyruğuna
basalım. diyoruz, ses sizden çıkıyor. Niye, niye yani?
Darbenin siyasi ayağını açığa çıkaralım.
diyoruz, itiraz eden siz oluyorsunuz. Niye? Gelin, hep beraber bunu
araştıralım. diyoruz, niçin buna itiraz ediyorsunuz? Yani
anlaşılmaz olan esas itibarıyla budur.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum.
Son bir not, Sayın Hatip, bir şey
hatırlatmak istiyorum: Bakın, o gün Gezide olanları provoke
eden ve Geziye saldıran Hüseyin Avni Mutlu ve Hüseyin Çapkın da
-biri İstanbul Valisi, diğeri İstanbul Emniyet Müdürü- FETÖden
yargılandı ve ceza aldı, dolayısıyla bunu
unutmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Yani, biraz
evvel Nusaybinden, Cizreden bahsettim, komutanların isimlerini verdim.
Gezi meselesindeki isimler de bunlardır, provokatörler bunlardır.
Siz, bunların da açığa çıkmasını istemiyorsunuz,
öyle anlıyorum ben itirazlarınızdan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Oluç.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi
ayağının ortaya çıkarılması amacıyla
14/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları
tarafından, TRTde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
14/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun; 14/7/2020 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
arkadaşları tarafından TRTde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1934 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 14/7/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Akif
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gerek Anayasamız gerekse 2954 sayılı
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununa göre TRT özerk bir yapıya sahiptir
ve yayınlarında tarafsız olması esastır. Anayasa ve
ilgili yasa hükmü böyle olmakla birlikte bugün, TRT
partizanlığın doruk noktasına ulaştığı,
muhalefetin söz hakkının gasbedildiği, halkın
sırtından, halkın rızasına
bakılmaksızın toplanan vergilerin nereye
harcadığının belli olmadığı, bu harcamalara
ilişkin bir faaliyet raporu düzenlemek suretiyle bunun hesabını
vermeyen bir kuruma dönüşmüştür. TRT, maalesef, böyle bir yapıya
sahiptir. TRTnin 2016 yılı Yıllık Faaliyet Raporunun
yayınlanması sonrasında, 2017 ve 2018 yılı faaliyet
raporları yayınlanmamıştır. Sayıştay
yapmış olduğu denetimlerde, bu faaliyet raporlarının, takip
eden yılın mart ayı sonuna kadar Sayıştaya
gönderilmesi gereken bu raporların gönderilmediğini ve denetim
yaptıkları tarih olan 2017 yılının Haziran ayı ve
2018 yılının Mayıs ayı sonuna kadar da bu
raporların kendilerine sunulmadığını ifade
etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bütün demokrasilerde, kamu kaynağını kullanan
kurumlar, kullandıkları bu kaynağın hesabını mutlaka
verirler, merkezî yönetim bu hesabı kesin hesap kanunlarıyla Türkiye
Büyük Meclisine verir. Kesin hesap kanunlarının arkasında
Sayıştay denetim raporları,
Cumhurbaşkanlığının, ilgili bakanlıkların ya
da diğer kurumların faaliyet raporları vardır; bunlar
denetlenir, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelir, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tartışılır.
TRTnin de içinde
olduğu kamu iktisadi teşebbüsleri yıllık faaliyet
raporlarını hesap ve bilançolarıyla birlikte, takip eden
yılın mart ayı sonuna kadar Sayıştaya verir. Ancak
TRT, 2017 ve 2018 yıllarında bu faaliyet raporlarını
vermemiştir. Her ihtimale karşı, dün TRT Genel Müdürünü
aradım, hani, zamanında vermedi ama belki yayınlamıştır,
görebiliriz diye. Web sayfasına baktım, orada bu raporlar yok.
Sayın Genel Müdür bana şunu söyledi: 2017 yılı raporunu
düzenleme zorunluluğumuz yok tahmin ediyorum. Ben yine bir daha
bakacağım ama o mevzuatta o dönem bir boşluk oldu, o dönem
yayınlanmaması gerekir gibi bir bilgiye sahibim. İnceleyip bana
dönecekti hemen, dönmedi. 2018 yılı Raporu... 2019 yılı
raporuyla birlikte onu tamamlamak üzereyiz. dedi. 2020 yılının
Temmuz ayındayız ve 2017-2018 yılları faaliyet
raporları yok.
Faaliyet raporu
neden önemli arkadaşlar? Şu nedenle önemli,
yayınlanmamasının arkasındaki gerekçeyi size
açıklamış olacağım aynı zamanda: TRTnin
bilançolarına, gelir tablolarına baktığımızda
TRTde işler iyiye gitmiyor. Bandrol geliri ve elektrik faturaları
üzerinden yüzde 2 oranında tahsil edilen gelirler olağanüstü ölçüde
artmış durumda. Bu artışa mukabil TRTnin harcamaları
da olağanüstü şekilde artıyor ve bu artış sonucu
kurumun bilançoları, gelir tabloları zararla sonuçlanıyor.
İşte bu zararın açıklanacağı yer neresidir?
Faaliyet raporudur. Bu faaliyet raporunu vermezse bu zararın nereden
doğduğunu anlayamayız. Bakın, rakam vereceğim. 2018
yılında TRTnin toplam satışlarının maliyeti
-yani dizi, belgesel, film her neyse bunların maliyeti- 1,6 milyar TL,
faaliyet giderleri 1,1 milyar TL, toplam maliyet 2,7 milyar TL. Peki,
satışlardan elde ettiği hasılat nedir? 292 milyon TL.
Zarar? 2,4 milyon TL. Nereden karşılanıyor bu? Bandrol geliri ve
elektrik faturalarından tahsil edilen paralardan. Bunu Sayıştay
raporundan size rakamlayayım. Yani Sayıştay, bandrol geliri ve
elektrik faturalarını da dikkate alarak bir hesap yapmış
durumda. Sayıştayın rakamına göre 2018 yılı
bilançosu 92 milyon lira zararla kapanmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) TRT
bunun hesabını vermek istemiyor. İktidar ne yapıyor?
TRTnin bu artan giderlerini karşılamak için halkın
sırtına vergiler bindiriyor. İktidar, Adalet ve Kalkınma
Partisi, 2002 Kasım seçimlerinden sonra iktidar olduğunda ocak
ayında bir acil eylem planı yayımladı. Şurada:
Elektrik faturalarından alınan yüzde 3,5 oranındaki payı
üç ay içinde kaldıracağım. dedi. Ocak 2003te yüzde 1,5unu
kaldırdı, yüzde 2si hâlen duruyor. Ne yaptı, indirdi mi bunu,
kaldırdı mı? Hayır, kaldırmadığı gibi
indirmedi de. Onun yerine cep telefonu ve bilgisayarlara, iPadlere bindirdi.
Oralara 2017 yılında çıkardığı kanunla harç
getirdi. Halkın sırtından toplanan vergiler TRTye gidiyor, TRT
istediği gibi bunu harcıyor ve hesabını vermiyor.
Önergemizin konusu budur sevgili arkadaşlar, sizlerin desteklerine
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Affedersiniz, deveye sormuşlar: Boynun niye
eğri? Nerem doğru ki? diye cevap vermiş. Sayın
Hamzaçebi, işin mali yönünü gayet güzel anlattı. Yani gerçekten
TRTnin ele alınacak neresi kaldı? diye bir soru sorsak
Ele
alınacak herhangi bir tarafı kalmadı. Sürekli zarar eden ve bu
zararını da bir rapor hâline getirip Sayıştaya sunamayan
yani bir faaliyet raporu hâline getiremeyen bir TRT var. Aslında TRTden
önce iktidarın bu hesabı sorması lazım yani Bu zarar
nerelerden kaynaklanıyor, bu faaliyet nerelere yapılmış?
diye sorması lazım ama maalesef böyle bir düzen döneminizde
olmadı.
Değerli milletvekilleri, TRT milletten
aldığı kaynaklarla hayatiyetini devam ettiriyor; işte,
elektrik harcamalarından, bandrol gelirlerinden. Gelirlerinin neredeyse
yüzde 90ını buralardan sağlıyor ama -her siyasi
görüşten vatandaşımız oy veriyor- muhalefet partilerini hiç TRTde gören var mı? Görmüyorum,
kapımızı çalmıyor TRT. Genel
Başkanlarımızın açıklamalarını, grup
toplantılarımızı son derece komik oranda veren bir TRT var
yani 83 milyon insandan beslenen, hayatiyetini millete borçlu olan bir TRT ama
oy verdiği siyasi partileri eşit oranda gündeme getirmeyen bir TRT.
Bu TRTnin bir de kadrolaşma problemi var.
2.100 kişi, yetişmiş personel zorla emekli edildi, tehditle
emekli edildi; emekli olmayan çalışanların bir kısmı
Devlet Personel Başkanlığında havuza atıldı yani
Ya 40 katır ya 40 satır. Anlamında. 2.100 tecrübeli
ışıkçıyı, senaristi, yönetmeni, müzisyeni emekli etti;
aklımıza şu geldi: Acaba bir fazlalık mı var TRTde?
Eğer bir fazlalık varsa Emekliliği teşvik etmekte
haklıdır. diyebilirdik ama ne yaptı? Akabinde, 3 binin üzerinde
yeni istihdam yaptı, 3 binin üzerinde. Yani 2.100 kişiyi zorla,
metazori emekli ediyor ama yerine 3 binin üzerinde yeni istihdam yapıyor
ve neye göre yaptığı belli değil; tamamen torpille, tamamen
yandaş kayırmacılığı anlayışıyla
yapılan 3.000-3.500 istihdam var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bu TRTyle bir
yere gidebilmek mümkün değil. Yani Basın hürdür. filan
diyeceğiz ama Türkiye'de bunu söylemenin bir anlamı kalmadı,
aslında TRTyle ilgili bir cümle sarf etmenin de bir anlamı
kalmadı. Bunu, TRTnin nasıl bir yapıya
ulaştığını, nasıl bir yayıncılık
anlayışı olduğunu 83 milyon vatandaşımız
biliyor, sizler de biliyorsunuz. Allah ıslah etsin. diyeceğim ama
zor görüyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Paylan, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, neredeyse bütün özel televizyonları
yandaş televizyon hâline getirdiniz, havuz medya hâline getirdiniz. Bunu
bir şekilde anlaşılır bulabiliyoruz; yandaş iş
insanlarıyla yandaş kanallara sizin borazanlığınızı
yaptırıyorsunuz. Ancak, kamu televizyonculuğu başka bir
şeydir arkadaşlar, Anayasada ve yasada belirtildiği gibi kamu
yararına yapılır, millet yararına yapılır. Ancak,
hepimizin vergileriyle işleyen TRTyi de bir yandaş televizyon hâline
getirdiniz. Neden böyle yapıyorsunuz arkadaşlar? Çünkü, Recep Tayyip
Erdoğan Ben tek adam rejimine geçince ülkeyi uçuracağım. dedi,
iki yılda ülke çakıldı. Arkadaşlar, eğer
bağımsız bir kamu yayıncılığı
yapılıyor olsaydı, kamu yayıncılığı
ülkenin çakıldığını ortaya koyardı,
işsizliği, aşsızlığı, faşizmi ortaya
koyardı, özgürlüklere karşı yapılan
saldırıları ortaya koyardı ve foyanız meydana
çıkardı ama bunu da istemiyorsunuz. TRTyi de bir havuz kamu
yayını hâline getirdiniz, yandaş bir yayın hâline
getirdiniz ve borazanınız hâline getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, oysa kamu
yayıncılığı kamu yararına yapılır ama
bundan uzaklaştınız. Bakın, ben size 2 tane öneri
sunacağım, bu konuyla ilgili sürem kısa. Çünkü arkadaşlar,
TRTyi hepimiz finanse ediyoruz. Bakın, burada hepimiz milletin
temsilcisiyiz. İYİ PARTİlisi, MHPlisi, HDPlisi, CHPlisi, AK
PARTİlisi hepimiz finanse ediyoruz ama bir bakıyorsunuz, TRTyi
açıyorsunuz Recep Tayyip Erdoğan, televizyonu açıyorsunuz Recep
Tayyip Erdoğan; yüz saat, iki yüz saat Recep Tayyip Erdoğan. İki
saat CHPye, iki saat MHPye, bir saat İYİ PARTİye
düşmüş, HDPye sıfır arkadaşlar. Bakın, önergeye
girmemiş bile.
Size bir öneri arkadaşlar, 1 maddelik yasa
teklifi ortaya koyalım, diyelim ki mesela: HDPliler TRTye elektrik
payı ödemez. Hadi buyurun, biz kabul ediyoruz. HDPliler TRTye elektrik
payı ödemez, HDPliler bandrol ödemez. diyelim, bakın HDPnin oyu
bir anda yüzde 50nin üzerine çıkar arkadaşlar. Böyle bir şeye
varsanız, biz varız.
Başka bir şey önereyim, diyelim ki:
Yalnızca AKPliler TRTye bandrol ödesinler, yalnızca AKPliler
elektrik faturalarına bandrol ödesinler. AKPnin oyu da sıfıra
düşer ama arkadaşlar, siz yalnızca AKPnin
borazanlığını yapıp bütün siyasi partilere oy
verenlerden, para topluyorsunuz, TRTyi finanse ediyorsunuz. Burada büyük bir
haksızlık var ve ben buradan TRT yöneticilerine de sesleniyorum: Suç
işliyorsunuz değerli arkadaşlar, TRT yöneticileri, ey Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcıları; şu anda yasalara ve
Anayasaya göre suç işliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GARO PAYLAN (Devamla) Yasalar ve Anayasa sizlerin
tarafsız ve bağımsız yayın yapmanızı
gerektiriyor ama buradan uzaktasınız.
Bakın, size ikinci bir öneri daha sunuyorum:
Mademki yalnızca Recep Tayyip Erdoğanın borazanı
yaptınız TRTyi, gelin arkadaşlar, bir havuz daha kurun.
Bakın, Sabahı, ATVyi ne yaptınız? Yandaş müteahhit
iş insanlarınıza bir havuz kurdurdunuz, aldınız,
borazanınız yaptınız Sabahı, ATVyi. Gelin bir havuz
daha kurun, gelin ihaleye girin, kamudan TRTyi parasıyla alın AKP
olarak; adını da TRTden RTEye çevirin arkadaşlar, TRT
yerine RTE, Recep Tayyip Erdoğanın RTE televizyonu olsun; siz de
kurtulun, biz de kurtulalım, vatandaşlarımız da bu
faturaları ödemekten kurtulsunlar arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nevzat Ceylan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NEVZAT CEYLAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği grup önerisi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
TRT, Türkiyenin tek kamu yayıncısı,
dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi, yayıncılık
faaliyetlerini kamu gelirleriyle gerçekleştirmektedir. TRTnin insan ve
değer odaklı dizi, belgesel, çizgi animasyon, kültür, sanat, haber,
spor gibi temalarda yayın yapan 14 televizyon kanalı ve 16 radyosu
bulunmaktadır. TRT vatandaşlarımızın bu alanlardaki
bütün ihtiyaç ve taleplerini karşılamaktadır. TRTnin bu
kapsayıcı yayıncılığının dünyadaki tüm
insanlara ulaştığı bilinmektedir. TRT bütün
kanallarıyla hem kültür ihraç etmekte hem de kara propagandanın,
bilgi kirliliğinin panzehri olmaktadır. İlk ağızdan,
en doğru şekilde, gerçek ve tüm olan biteni dünyaya anlatan TRTnin
Türkiye açısından stratejik bir öneme sahip olduğu
malumlarınızdır.
Muhalefete yer vermiyor. deniliyor. Her salı
TRTde her partinin grup toplantısı canlı olarak, kesintisiz
yayınlanmaktadır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Her partinin
değil.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Meclis TV o.
NEVZAT CEYLAN (Devamla) Haberlerde yer
verilmektedir ve daha çok örnekler de sayılabilir.
Bütün imkânları iktidar partisi lehine
kullanılıyor. deniyor. TRTnin bir Ege kasabasında geçen Kalk
Gidelimi ve Seksenler dizisini mi iktidar partisi lehine kullandığını
söyleyebiliriz? Millî Mücadele ve Mustafa Kemal Atatürkü konu alan Ya
İstiklal Ya Ölüm dizisi mi iktidar lehine yapılıyor? Rafadan
Tayfa ve Nasrettin Hoca gibi çizgi filmler mi iktidar partisin lehine
ekranda yer alıyor? TRT 2deki opera ve senfoni konserleri
yayınları iktidar partisine hizmet etsin diye mi var? Bütün bunlar
gibi yüzlerce içeriği söyleyebiliriz.
TRT World mesela, bu kanal bütün dünyada Türkiyenin
menfaatleri doğrultusunda yayın yapıyor. Rusya, Arapça kanal
açıyor; Çin, İspanyolca yayın yapıyor; Fransa neredeyse
bütün Afrikaya yayın yapıyor; TRT de İngilizce, Almanca, Rusça
ve Arapça dâhil onlarca dilde yayın yapıyor.
ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz
günlerde TRT Worldün haberini paylaştı. Artık Trumpın
gördüğünü hepimiz görmeliyiz. Şimdi, bu durum mu kaynaklardan etkin
kullanılmıyor?
Mesela TRT Çocuk. Çocuklarımızın
gelişmesini olumsuz etkilememesi için hiçbir reklam almadan, her gün
ortalama 30 programıyla en çok izlenen ilk 100e giriyor ama buna
rağmen TRTnin reklam gelirleri son üç yılda tam 5 kat
artmış bulunuyor.
Covid-19 bütün dünyayı kasıp kavururken
çocuklarımızın eğitimden mahrum kalmaması için, TRT 3
uzaktan eğitim kanalını iki hafta gibi kısa bir sürede
açtı; bu bir dünya rekorudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NEVZAT CEYLAN (Devamla) Dünyadaki tüm ülkeler
coronavirüs sürecinde eğitimle ilgili Ne yapacağım? diye
düşünürken TRT rekor bir sürede 3 kanal kurdu, kendi personeliyle
çekimleri yaptı. EBA kanallarını açmak mı israf
diyebilirsiniz?
TRT bütün bu kamu
yayıncılığını nasıl yapıyor? Bütün kamu
yayıncıları gibi halkın katkılarıyla yapıyor
ama bu görmezden geliniyor. Türkiyede vatandaşlarımızın
kamu yayıncılığına katkısı gayrisafi millî
hasılaya göre -İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeleri geçiyorum-
Maltanın dörtte 1i, Andorranın sekizde 1i, Slovenyanın onda
1i. TRT vatandaşlarımıza hiçbir zaman yük olmuyor, aksine TRT
dünya kalitesindeki içerikleri ve kanallarıyla milletimize hizmet ediyor. Bizim
milletimiz 50 liralık bir elektrik faturasından TRT için ayrılan
50 kuruşu çok görecek bir tıynete sahip değildir. TRTyi
eleştirirken biraz da objektif değerlendirmelerde
bulunulmasını özellikle bekliyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN Evet, bir yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Bayraktutan, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Bulut, Sayın Sümer, Sayın
Bülbül, Sayın Arı, Sayın Şevkin, Sayın Kaya,
Sayın Sancar, Sayın Aygun, Sayın Köksal, Sayın Bankoğlu,
Sayın Beko, Sayın Gürer, Sayın Zeybek, Sayın Erdan
Kılıç, Sayın Tuncer, Sayın Şahin, Sayın
Yılmazkaya, Sayın Ceylan, Sayın Hancıoğlu.
Değerli arkadaşlar, yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
Pusula veren arkadaşlar lütfen Genel Kuruldan
ayrılmasınlar.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları
tarafından, TRTde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 14
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine, 216 sıra sayılı Kanun Teklifinin Gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 2nci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 16 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine ve 23 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
14/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14/7/2020 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
216 sıra sayılı Kanun Teklifinin,
gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 2'nci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
14 Temmuz 2020 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
16 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde
23 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlemlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
16 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde
23 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık
çalışma günlerinin dışında 17 Temmuz 2020 Cuma günü
saat 14.00'te toplanması, bu birleşimde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi ve 23 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar.
Çalışmalarını sürdürmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
56.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ankara Milletvekili Nevzat
Ceylanın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine
yaptığım konuşmadan sonra AK PARTİ Grubu adına
konuşan Sayın Ceylan, benim TRTnin muhalefetin söz
hakkını gasbettiği iddiama karşılık olarak
siyasi partilerin grup toplantılarının TRT tarafından
yayınlandığı cevabını verdi. Siyasi partilerin
grup toplantılarını Meclis Televizyonu vermektedir, TRT
değil, TRT ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında yapılan
anlaşma uyarınca. Son yerel seçimlerden bir örnek vermek istiyorum:
31 Mart 2019 yerel seçiminden önce AK PARTİye TRTnin tüm
programlarında vermiş olduğu zaman elli saattir, Cumhuriyet Halk
Partisine verdiği süre ise beş saattir, lehte olan süreyi söylüyorum.
AK PARTİ aleyhinde tek bir haber yoktur, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
aleyhinde tam altı saat yayın vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Evet, bunu ifade etmek için söz almıştım fakat 60ıncı
maddeye göre söz almakta zorluk yaşadım. Sayın Başkan
talebimi görmediğini ifade etti, olabilir tabii ki ama bu vesileyle
şunu ifade etmek istiyorum: Yasama faaliyetlerinde Genel Kurulda süre var.
Bir teklifin tümü üzerindeki konuşma süresi yirmi dakikadır, bölümler
üzerinde on dakika, önerge üzerinde beş dakika, birer dakika da sayın
başkanlar ilave süre veriyor fakat -ayrım yapmıyorum- grup
başkan vekillerinin konuşmasında hiçbir süre yoktur. Bu tutumu
asla ve asla doğru bulmuyorum. Burada yasama faaliyeti önceliklidir,
öncelikli olan budur. Grup başkan vekillerinin her konuda -ayrım
yapmaksızın söylüyorum- birbirlerine cevap vermeleri
zamanımızı oldukça f azla
almaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine, 216 sıra sayılı Kanun Teklifinin Gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 2nci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 16 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine
ve 23 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizle, 216 sıra sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanun Teklifinin gündemin 2nci sırasına
alınmasını öneriyoruz. Ve yarın Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu 15 Temmuz nedeniyle çalışmıyor. Bugün
itibarıyla 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasını, tamamlanmaması hâlinde
perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kanun teklifinin
görüşmelerine devam edilmesini, ayrıca 2 tane uluslararası
sözleşme, artı, Tarım Kanunu Teklifinin perşembe günü
Genel Kurulda yasalaştırılmasını,
yasalaştırılmadığı takdirde de cuma günü saat
14.00te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun toplantıya
çağırılmasını muhtevi grup önerimizi takdirlerinize
sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Lütfü Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 15
Temmuz, Sayın Cumhurbaşkanımızın da teşrif
edeceği bir anma merasimi var Mecliste. Bu merasime gelenlerden Covid-19
testi istenmesi anlaşılabilir bir neden; sağlık
açısından tehlikeli, doğru ama aynı tehlikenin buradaki
milletvekillerinde var olduğunu kabul etmemek bir başka
yanlış. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı gelince bizler
tehlikedeyiz ama Sayın Cumhurbaşkanımız burada yokken bizim
hiçbir tehlike arz etmemiz söz konusu değil yani birbirimize herhangi bir
virüs bulaştırma şansımız yok; sadece Sayın
Cumhurbaşkanı geldiği zaman
Yani, bir taraftan sağlık
nedenleriyle böyle bir şey öngörürken diğer taraftan Meclisi
sabahlara kadar çalıştırıyor olmanın
mantıklı bir izahı yok. Çıkarılan kanunlardan da hangisi
milletin yararına diye baktığınızda, vallaha millet
buradan duymak istediği şeyi duymuyor. Millet üniversitedeki
çocuğuna iş istiyor, ödeyemediği kiralarını ödeyecek
bir kaynak istiyor. Beni sadece borçlandırıp ev sahibime kirayı
ödeterek bu işten kurtulamazsın. diyor, Bana para kazandır,
bana yardım et Kanada Başbakanının yaptığı
gibi, diğer gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi.
diyor. Sadece Git bankadan kredi al. demek yetmiyor. Vatandaşın
sesine kulak verebilecek herhangi bir kanun çıkartıyorsak değil
temmuzun sonu, ekimin başına kadar çalışmaya
razıyız biz, var mısınız? Ama bunlardan hiçbiri
Sadece Sayın Cumhurbaşkanının size söylediklerini kanun
hâline getirmekten öte bir şey yapmıyoruz burada. Bu konuyu geçtik.
Bir başka konuya değinmek istiyorum:
Geçtiğimiz hafta eski Başbakan, Meclis Başkanımız
Sayın Binali Yıldırım Beyefendinin muhterem eşi
Semiha Hanımla alakalı 2015 ve 2016 yılında sosyal medyada
paylaşılan bir şey çıktı ortaya. Enteresan olan
şuydu: Paylaşımlar 2015 ve 2016 yılında. İşin
daha kötü tarafı, paylaşımda özne yapılan bizzat Semiha
Hanımın kendisi yani 2015 ve 2016 yılında Semiha
Hanımın üzerinden böyle bir paylaşım yapan bu adamın
paylaşımını gündeme getirmek ne kadar doğru veya neye
hizmet ediyor, onu sizin aranızda konuşmaya
bırakacağım. Ama ben başka bir şey söyleyeceğim:
Orada Sayın Meral Akşener bu meseleyi duyar duymaz -2015, 2016da bu
arkadaş ne bizim üyemiz ne de bizim partimiz var, böyle bir şey yok-
ilk işi Sayın Binali Yıldırımı aramak oldu.
Binali Yıldırıma İnşallah hanımefendinin haberi
yoktur ve bu işten çok mutazarrır olacağını, üzüleceğini
tahmin ediyorum. Ben, amasız, veyasız, o dönemde yayınlanan bu
tweetin bizimle bir alakası olmamasına rağmen şu anda bizim
üyemiz olması hasebiyle kamuoyu önünde özür diliyorum. dedi ve çıktı
ilk televizyon programında da bu konuda özür diledi.
Bence yapması gereken doğru bir
tavırdı, bunun ne alkışlanacak ne de çok abartılacak
bir tarafı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Yapılması gereken bir şeyi yaptı
Sayın Genel Başkan. Ama ondan bir hafta önce, bu olaydan bir hafta
önce ben bir fotoğraf yayınlamıştım, bu sefer
buzladım. Böyle bir fotoğrafı yayınlayarak bu
şerefsizliği ortaya koyan bu zatımuhtereme siz ne
yaptınız, ben onu sormak istiyorum. Böyle bir şerefsizce
işe imza atan bu şahsa dair siz nasıl bir tasarruf
kullandınız? Bunu kamuoyu önünde sormak istiyorum size.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen akşam
Karadenizde Artvin ve Rizeyi kapsayan çok büyük bir felaket
yaşandı. Rizede 2 kaybımız var, Artvinde 4 kaybımız
var; ölenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Artvinde kazanın olduğu, daha
doğrusu facianın olduğu yer Limakın Yusufeli baraj
şantiyesi değerli arkadaşlarım. Bu ölenlerden biri o baraj
şantiyesinde çalışan işçi, 3 kişi ise biri baba, biri
anne ve bir çocuk; çok ilginç, kader öyle bir ilginçlik taslıyor: Yusufeli
AK PARTİ Kadın Kolları Başkanı, eşi ve
çocukları, 16 yaşında bir çocuğu. Ben AK PARTİ Grubuna
buradan başsağlığı dileklerimi iletiyorum, çok büyük
bir facia değerli arkadaşlarım.
Ama bu kaza nasıl oluyor? Bakın, Rizede
birçok yerde facia oluyor, birçok yerde baskın var ama Artvinde,
Yusufelide sadece Limak şantiyesinin olduğu o girişte;
başka yerde hiçbir problem yok. Bu neden oluyor değerli
arkadaşlarım? Orada bu 3 kişi -Allah rahmet etsin- ailesini ve
çocuklarını alıyor, Yusufeliye ulaşmaya
çalışıyorken tam barajda, tünelin girmiş olduğu yerde
ani bir sel baskınıyla karşı karşıya
kalıyor. Olayın olma nedeni de o, orayla görüşmeler yaptım,
kendim de hemen şimdi oraya intikal edeceğim, birçok yerden de bilgi
aldım değerli arkadaşlarım, kendim de iyi bildiğim
için diye diyorum: Bakın, orada bir kuru dere var, barajla alakalı
olarak Erzurum-Artvin yolunda bir yol çalışması
yapılıyor. O kuru dereyle alakalı yapılan yol
çalışmasında T21 diye talep edilen bir tünelden, oradan normal
mebrusat çıkarılıyor ve ilgili firma bu mebrusatı, yani bu
hafriyatı başka bir yere nakletmesi gerekiyorken değerli
arkadaşlarım, daha ekonomik olsun diye, giderden kurtarmak için,
alıyor getiriyor, o kuru dereye yıkıyor.
Bugün birçok kişiyle görüşme yaptım,
burada da böyle bir felaket, böyle bir yağış
beklenmediğinden, o yağış, o mebrusatı alıyor, o
hafriyatı alıyor ve orada 4 kardeşimizin canına mal oluyor
değerli arkadaşlarım. Bu konuda özellikle iktidar partisi
grubunun dikkatini çekmek istiyorum. Biraz önce de ifade ettiğim gibi,
bütün canlar bizim için önemli ama burada, yönetim kurulu üyeniz olan, benim de
Allahtan rahmet dilediğim, çok üzüldüğüm bir aile var değerli
arkadaşlarım.
Burada, belirtilene göre, ilgili firmanın
açık bir ihmali var. Olayın kapatılmasıyla alakalı
kafamızda bir soru işareti var çünkü ilgili firmanın
başındaki kişi -biliyorsunuz- Türkiyenin önemli iş
adamlarından biri değerli arkadaşlarım. 4 can var, 4 giden
can var değerli arkadaşlarım.
Bakın, Artvinin herhangi bir bölgesinde,
Yusufelinin herhangi bir köyünde, oranın 3 kilometre öbür tarafında
olan bir şey yok. İlliyet bağı kurulması gereken bir
gerçek şu: Bir problem var değerli arkadaşlarım. Yani buna
bir facia diyemeyiz, bu bir cinayet değerli arkadaşlarım, bu bir
cinayet.
Bakın, Yusufelililer yeri geldi -barajla
alakalı burada birçok konuşma yapıldı-
toprağını verdi, yeri geldi malını verdi değerli
arkadaşlarım; Yusufelililer canını vermek zorunda değil,
geçen akşam canını verdi Yusufelililer değerli
arkadaşlarım. Bu konuda önümüzdeki hafta da -hemen
hazırladım- bir Meclis araştırması önergesini
Parlamento gündemine getireceğim. Bunun bir adli boyutu olacaktır,
soruşturmaları yapılacaktır ama bunların ötesinde,
bunun bir siyasi boyutu, Parlamento boyutu da olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla)
Başkanım, bağlayacağım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Bakın, bu yerle alakalı da daha önce,
yakın zamanda 5-6 kere su taşkını ve baskını
olmuş. Yani felaket böyle bağıra bağıra,
çağıra çağıra geliyorum demiş. O kuru derede daha
önceden yapılmış olan bu mebrusatın, bu hafriyatın taşınması bu faciaya neden
olmuş, daha büyük bir facia da olabilirdi. Yani 4 canla kurtardık,
yaralılarımız da var. Kara yolu kapandı, 50nin üzerinde
araç toprağın altında kaldı değerli
arkadaşlarım. Bu, Karadenizin, Artvinin, Rizenin, Yusufelinin
kaderi değil. Yani önce tedbir gerekiyor, tedbir almamız gerekiyor değerli
arkadaşlarım.
O nedenle, ben Parlamentodan bir kere daha
yaralılara acil şifalar, hayatlarını kaybedenlere Allahtan
rahmet diliyorum. Hayatlarını kaybedenlerin ailelerinin
acılarını paylaşıyor; bu vesileyle, bu sorunu
Parlamentodan bir daha dikkatlerinize sunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, (2/1138) esas numaralı 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/84)
8/7/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1138) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Feridun
Bahşi
Antalya
BAŞKAN Evet, söz talebi teklif sahibi
Sayın Feridun Bahşinin.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Varlığımızı borçlu
olduğumuz, sevginin, şefkatin, sabrın ve iyiliğin
eşsiz timsali analarımızın üzerimizdeki
haklarının ne denli büyük olduğunu herkes bilir. Analarımız
karşılıksız sevmenin yegâne temsilcileridir.
Geleceğimizin teminatı, milletimizin maddi
varlığının güvencesi, birlik ve beraberlik içinde
yaşayabilmenin en önemli manevi kaynağıdır. Duygu ve
düşüncelerimizin şekillenmesinde, kişiliğimizin
gelişmesinde, zihniyetimizin sağlıklı olmasında ve
sorunlara dair değerlendirmelerimizde olgun bir bakış
açısı elde etmemizde sonsuz katkısı olan
analarımızın bizden bir talebi var: Sigortalı olarak
işe başlamadan önce doğum yapanların, bu sürelerinin
sigortalı sayılması.
Erkeklerin çalışma hayatına
başlamadan önce gittikleri askerlik hizmet sürelerini
borçlandıklarını ve sigorta başlangıç
zamanının askerlik zamanına çekildiğini hepimiz biliyoruz.
Bu sebeple erkekler daha erken emekli olabiliyorlar. Bunun yanında işe
girdikten sonra askere gitmişlerse bunu da borçlanarak eksik primlerini
tamamlıyorlar. Oysa kadınlar ancak sigortalı işe giriş
tarihlerine göre emekli olabiliyorlar. Kadınlar, sigortalı bir
işe girinceye kadar herhangi bir sebeple borçlanma hakkına sahip
değiller. Erkekler nasıl askerlik hizmetini borçlanabiliyorlarsa
kadınlar da sigortalılık öncesinde doğum yapmaları
hâlinde bu süreyi borçlanabilmelidirler. Askerlik bir vatan hizmetidir, buna
bir diyeceğimiz yok ama analık da vatan hizmetinin yanında çok
ulvi bir hizmettir ve sigortalılık öncesi doğum yapılmışsa
kadın da bu primlerini ödeyerek bu süreyi borçlanabilmelidir.
Değerli milletvekilleri, 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ilgili
maddelerinde değişiklik getiren 17/4/2008 tarihli 5754
sayılı Kanun, doğum yapmadan önce SSKye kayıtlı
olarak çalışan kadınların doğum sebebiyle
çalışma hayatından ve sosyal güvenceden yoksun
kaldıkları süreleri borçlanma yoluyla kapatabileceklerini hüküm
altına almıştır. Sigortalılık statüsü fark
etmeksizin bütün kadın sigortalılar doğum borçlanması yapma
hakkına sahiptir. Kimler doğum borçlanması yapabiliyor?
Sigortalı olarak çalışmadan önce stajyer olarak işe giren
kişiler sigortalı işe giriş tarihi ile staj başlangıç
tarihi arasında yaptıkları doğumun borçlanmasını
yapabiliyorlar. Ülke dışında yaşayan kadınlar, yurt
dışı sürelerini borçlanıp, bazı ülkelerde 18
yaşından sonraki ev hanımlığı sürelerini
borçlandıktan sonra Türkiye'deki sigortalı olma tarihlerinden önceki
doğumları için yine borçlanma yapabiliyorlar. Evlatlık edinen
kişiler de bazı şartların oluşması hâlinde 2014
yılından beri doğum borçlanması yapılabiliyor.
Değerli milletvekilleri, doğum
borçlanması, sigorta giriş tarihinden sonra doğan, en fazla 3
çocuk için yapılmaktadır. SGKli doğum sonrası yirmi dört
aylık sürede adına prim ödenmemiş ise doğum sonrası
yirmi dört aylık süreyi borçlanabilmektedir. Doğum borçlanması
yapılabilmesi için doğum yapan kadının doğumdan önce
sigortalı olarak çalışıyor olması şarttır ve
kanuna göre, sigortalılık öncesi doğumlar
borçlanılamamaktadır. 5510 sayılı Kanunun 41inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
değiştirilerek SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı
kaydına bakılmaksızın; sigortalı, genel
sağlık sigortalı ve isteğe bağlı sigortalı
ayrımı yapılmaksızın tüm sigortalı kadın
çalışanlara doğum borçlanması olanağının
tanınması Anayasa'mızın eşitlik ilkesinin yaşama
geçmesi açısından olumlu bir adım olacaktır.
Vermiş olduğumuz yasa teklifi,
Anayasa'mızın 10uncu maddesinin ikinci fıkrasında
anılan Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
ibaresiyle uyumlu bir düzenlemeyi beraberinde getirerek kadınların
sosyal alanda yükümlülüklere erişmelerine, kendi güvenceli
yaşamlarını kurmalarına olanak yaratabilecektir. Binlerce
anne borçlanarak prim gün sayısını artırabilecektir. Yine,
özellikle çalışamayacak yaşa gelmiş ve primi eksik olanlar
için de bu bir imkândır.
Umarız annelerimizi sevindirecek ve buradaki
kadın-erkek eşitsizliğini giderecek bir çözüm bulunur. Borçlanma
dediğimiz şey bir nevi gün satın alma olduğu için, SGK
buradan önemli bir kaynak elde edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Bu yüzden,
bu şekilde oluşabilecek emeklilik durumlarında bu kaynak da
kullanılabilecektir.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, bazı komisyonlarda
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen üyelikler için
seçim yapacağız.
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen üyeliğe seçim
BAŞKAN Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam aday olmuştur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-
İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine düşen üyeliğe seçim
BAŞKAN İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonuna İstanbul Milletvekili Ahmet Şık aday
olmuştur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.-
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine düşen üyeliğe seçim
BAŞKAN Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonuna Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz aday
olmuştur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4.-
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine düşen üyeliğe seçim
BAŞKAN Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonuna Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman aday olmuştur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, birleşime otuz
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN
(Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Gaziantep Milletvekili
Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Milli Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (×)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
11 Temmuz 2020 tarihli 112nci Birleşimde
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 1inci
maddenin önerge işleminde kalınmıştı.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Dirayet
Dilan Taşdemir
Gaziantep Muş Ağrı
Rıdvan
Turan Necdet
İpekyüz Filiz
Kerestecioğlu Demir
Mersin Batman Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Filiz Kerestecioğlunun
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün dikkat
çekici olan, pandemi ardından, Meclisin açılır açılmaz ilk
icraatının Bekçi Kanununun yasalaşması, şimdi de
askerlikle ilgili bir kanunu görüşüyor olmamız. Pandeminin en ciddi
boyutlarda olduğu dönemlerde ise evde yalnızlaşan, şiddete
açık hâle gelen kadınları nasıl güçlendireceğimizi
konuşmak yerine İnfaz Yasasıyla kadına şiddet
uygulayan erkekleri topluca salıvermiştiniz.
Bizler, her gün, İnfaz Yasasıyla
bırakılan erkekler tarafından yaşamları tehdit edilen
kadınlardan imdat çığlıkları alıyoruz. Bursada,
cezaevinden izinli çıkan kişi bir kadını öldürdü. Binlerce
kadın, kendisine şiddet uygulayan erkeklerin
salıverildiğini duydu ve bu korkuyla yaşamak zorunda kaldı.
Niğdede, şiddet gördüğü gerekçesiyle defalarca şikâyette
bulunan bir kadın, şiddetten değil, hırsızlıktan
hüküm giymiş kocasının af kapsamında serbest kalması
sonucunda az daha öldürülüyordu; adam serbest kaldıktan sonra defalarca
kadının evini bastı, kadın şikâyetçi oldu ancak adam,
olay sosyal medyada gündem olana kadar tutuklanmadı. Ama siz bunlarla
uğraşmıyorsunuz; hâlâ, kadın merkezleri
açtığını duyuran Diyadin Belediye Eş
Başkanımızı -hem de o duyuruyu
yaptığının hemen ertesinde- ve onlarca kadın aktivisti
gözaltına almakla uğraşıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, pandeminin,
insanların asıl ihtiyacının daha fazla silah, daha fazla
sözüm ona güvenlik politikası değil, insanı merkeze koyan bir
yaklaşım olduğunu bize göstermesi gerekirdi. Dünyada her
yıl yaklaşık 66 bin kadın öldürülürken bunların yüzde
40ı ateşli silahlarla gerçekleşiyor, Türkiyede ise bu oran
daha da yüksek. Türkiyedeki resmî rakamlara göre, 2016-2018
yıllarında kadın cinayetlerinin yüzde 52,8i ateşli
silahlarla işlendi. Bianet, hazırladığı raporda, 2019
yılında öldürülen 328 kadın ve 15 çocuğun yüzde 52sinin
ateşli silahlarla öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Umut Vakfı ise
Türkiyede en az 25 milyon silah bulunduğunu ve bunların yüzde
85inin ruhsatsız olduğunu açıkladı.
Militarist erkeklik kültürü ve bireysel silahlanma
kadın cinayetleri riskini artırıyor çünkü bu cinayetlerde
kullanılan ateşli silahlar sadece cinayeti kolaylaştıran
bir alet değil, aynı zamanda hegemonik erkekliğin performans
edilmesinin ve yüceltilmesinin aracıdır. Fakat biz, sürekli, silah
kullanan meslek gruplarını genişletiyoruz; polisler, askerler
yetmiyor, bekçilere, muhtarlara da silah kullandırtıyoruz.
Anlıyoruz ki artık, iktidarın kutuplaşma ve ona eşlik
eden güvenlikçi anlayışın dışına
çıkması mümkün değil. Örneğin, bugünlerde, İstanbul
Sözleşmesi çevresinde bazı cemaat ve tarikatların
başını çektiği dar bir güruh ciddi bir dezenformasyon
yapıyor ve İstanbul Sözleşmesinin uygulanması için emek
harcamamız gerekirken hem iktidar hem kadın örgütleri ve feministler
enerjilerini bu tartışmaya kanalize etmiş durumda. Topluma
İstanbul Sözleşmesini anlatmak yerine, âdeta, İstanbul
Sözleşmesine karşı bir kamuoyu oluşturulmaya
çalışılıyor.
İstanbul Sözleşmesi nedir arkadaşlar?
Sığınak, danışma merkezi, doğru düzgün
işleyen bir şiddet hattı demektir. Siz bunlara mı
karşı çıkıyorsunuz, gerçekten sormak istiyorum. Üstelik,
Argetus Araştırma Şirketinin yaptığı
araştırmaya göre, toplumun yüzde 67,9u sözleşmeyi
duymamış ya da bir fikri bile yok. Duydum ama okumadım.
diyenler de eklenince sözleşmeyi bilmeyenlerin oranı yüzde 84,2ye
çıkıyor. Sözleşmeyi okudum, inceledim. diyenlerin oranı
sadece yüzde 5,1. Bu yüzde 5lik kesimin de çoğunluğu Sözleşme
kadına şiddeti önlüyor, aileyi tehdit etmiyor, boşanmayı
artırmıyor. diye düşünüyor. Fakat şiddet ve istismar
konusunda en son söz söyleyecek olan Ensar Vakfı, çıkıp
sözleşmeye karşı nefreti örgütlemeye çalışıyor.
Bu sözleşme, Türk Ceza Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve kadına yönelik
şiddet konusundaki 6284 sayılı Yasa gibi kadınların
mücadelesi sonucu ortaya çıkmış bir sözleşmedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bununla ilgili, çocuk istismarından sorumlu, vergi
hırsızı vakıflar değil, kadınlar karar verir ve
kadınların kararı da açıktır, çok nettir.
Haklarımızı asla gasbettirmeyeceğiz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan kaydıyla
ibaresinin şartıyla olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep
Gaziantep İzmir
Hüseyin
Avni Aksoy Rafet
Zeybek Yüksel
Mansur Kılınç
Karabük Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Avni Aksoyun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ordumuzun genel durumuna dair Millî
Savunma Komisyonu Grup Sözcümüz, değerli dostum, İzmir
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Çelebinin görüşlerine aynen
katılıyorum. Ordumuz, üzerinde oynanan bütün oyunlara ve kumpaslara
rağmen Kuzey Irakta, Suriyede, mavi vatanımızın batı
sınırı Libyada vatan savunmasındadır; vatan sizlere
minnettardır. Kafkas Türk İslam Ordusunda Azerbaycanda, Baküde
Nuri Paşayla vatan görevi yapan bir dedenin torunu olarak, bugünlerde
Ermenistan saldırısına karşı yiğitçe
vatanını savunan Azerbaycanlı kardeşlerimize de
muvaffakiyetler diliyorum. Ermenistan işgalindeki Karabağ Azerbaycan
toprağıdır, Türkün şanlı bayrağı bir gün
mutlaka orada dalgalanacaktır. (CHP, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, başka ordumuz
yoktur. Türk ordusu hepimizin ordusudur, göz bebeğimizdir. Ordumuzun
birliği, bütünlüğü önemlidir; Genelkurmay Millî Savunma
Bakanlığına, kuvvetler de Genelkurmaya bağlı
olmalıdır. Bir hekim olarak harp cerrahisinin önemini belirtiyor,
askerî hastanelerin derhâl açılması gerektiğini
düşünüyorum.
Türk milletinin medarıiftiharı ordumuzun
temeli, Hun İmparatoru Mete Han tarafından
atılmıştır. Tarihte Türkler 16 devlet kurmuştur. Osman
Beyin 1299 yılında kurduğu Osmanlı Devleti Fatih Sultan
Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim gibi nitelikli komutanlarla
dünyaya hükmetmiş, kutlu zaferler kazanmıştır. Ne
yazık ki ilmek ilmek işlenen vatan toprağı 30 Ekim 1918
yılında Mondros Mütarekesiyle dağılmış,
Osmanlı payitahtı İstanbul 13 Kasım 1918 yılında
emperyalist devletler tarafından işgal edilmiştir. Emperyalist
güçlerin hesap edemediği tek şey vardır: Türk ordusunun
başına Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk geçecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
1919-1922 yılları arasında
Kuvayımilliye kuvvetleriyle yürüttüğü Ulusal Kurtuluş
Savaşı sonunda Geldikleri gibi giderler. dediği emperyalist
güçler, 6 Ekim 1923 günü Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3üncü
Kolordunun İstanbula girişiyle arkalarına bile bakamadan yurdu
terk ettiler. 29 Mayıs 1453te Fatih Sultan Mehmet Han tarafından
fethedilen İstanbul, 6 Ekim 1923 günü Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından emperyalist güçlerin
işgalinden kurtarılmıştır.
Lozanda kabul edilen Misakımillî
sınırları yüz yıl sonra ana vatan, yavru vatan, mavi vatan
ve semaları olarak tekrar gündemdedir. 23 Nisan 1920de kurulan Büyük
Millet Meclisi Birinci Başkanı Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşı İsmet İnönü, 24 Temmuz 1923te Lozanda bütün
emperyalist güçlere karşı yeni Türk Devletini kabul
ettirmiştir. 28 Ekim 1923 akşamı Mustafa Kemal Atatürk,
yakın arkadaşlarına Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan
edeceğiz. diyerek 29 Ekim 1923te Türkiye Cumhuriyetini ilan etmiş
ve Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. diyerek
egemenliği Türk milletine vermiştir. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, onun
bütün silah arkadaşlarını ve yirmi yıl cephede savaşan
Kuvayımilliye subayı dedem Hüseyin Avni Efendiyi de rahmetle
anıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Çanakkalede Miralay Mustafa Kemalden
aldığı emri, geceli gündüzlü at sırtında giderek
ihtiyacını dahi at üstünden gidererek Anadolu Merkez Kuvvetleri
Komutanı Sakallı Nurettin Paşaya ulaştıran bir
dedenin, adı Mustafa Kemal olan bir babanın evladıyım.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki yıldır Karabük Milletvekili olarak
bulunduğum yüce Meclisimizde görmek istediğim uzlaşma kültürünü
göremedim. Hâlbuki 1974 yılında dönemin zıt kutupları
Sayın Bülent Ecevit halkımızın Karaoğlanı- ile
Sayın Necmettin Erbakan yine halkımızın Mücahit
Erbakanı- uzlaşma kültürüyle bir araya gelerek Türkiyemizin
başına kangren olmuş Kıbrısa 1974ün 20 Temmuzunda
-bütün emperyalistlerin karşı çıkmasına rağmen-
çıkarma yaparak bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin temellerini
atmışlardı. Her ikisini de rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Devamla) - Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkün Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. diyerek bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetinde
milletin temsilcisi olarak bizler vatan ve bayrak bağlamında
uzlaşma kültürüyle hiç olmazsa millî konularda bir araya gelelim.
Sözlerimi bitirirken kurşun ve şarapnel
yağmurlarında Bir kolum fazla, bir bacağım fazla. diyerek
paramparça olan şehitlerimizi saygıyla anarken yarı
şehitler gazilerimizi selamlıyorum. Vatan savunmasında görev
başında olan Mehmetçikimize de sonsuz selam olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Orhan
Çakırlar
Adana Aksaray Edirne
Arslan
Kabukcuoğlu İbrahim
Halil Oral
Eskişehir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
İbrahim Halil Oralın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Ayasofya
Camisinin yeniden ibadete açılması hususunda birkaç söz söyleyerek
konuşmama başlamak istiyorum.
29 Mayıs 1453te, şanlı Türk
hükümdarı Fatih Sultan Mehmet Han ve kutlu ordusu tarafından
İstanbul fethedilmiş, Ayasofya da cami olarak vakfedilmiştir.
Sonra da dönemin şartları içerisinde bu mabet müzeye çevrilmiştir.
Müze olsa da 1936 yılında tapuya cami olarak tescil edilmiştir;
bu da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir olaydır, önemli bir
ayrıntıdır. Geçtiğimiz haftaysa yeniden ibadete
açılmasının ilk adımları
atılmıştır. Bu kararı veren Danıştay
üyelerimizi ve emeği geçenleri tebrik ediyor, bu kararın Türk ve
İslam dünyasına hayırlar getirmesini diliyorum.
Ancak şunu da eklemek istiyorum: Bir
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çözülebilecek işi on
sekiz yıldır çözmeyip Danıştaya paslamak, sonra da buradan
siyaset devşirmeye çalışmak doğru bir iş
değildir. Bakanlar Kurulu kararıyla yapılmış bir
işlem, Bakanlar Kurulu kararının bugünkü ikamesi olan
Cumhurbaşkanlığı kararıyla
değiştirilebilirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız,
Başbakanlığı döneminde de bir Bakanlar Kurulu
kararıyla bunu çıkarabilirdi ancak yapmadı; bugünkü
iktidarın zor duruma düştüğünü, sallandığını
gördüğü için, toplumun çoğunluğu tarafından talep edilen
bir mesele üzerinden siyasi rant devşirmeyi tercih etti. Bu işi bir
kahramanlık hikâyesi gibi pazarlamanın da manası yoktur.
Kahramanlık arıyorsak 29 Mayıs 1453e bakabiliriz, kahraman
arıyorsak işte tarihimiz oradadır; kahramanın adı
Fatih Sultan Mehmet Handır, bu böyle bilinmelidir.
Ayrıca Ayasofyanın bir dünya mirası
olduğunu da unutmadan ibadete açılırken son derece tedbirli
olunması, yapının zarar görmemesi için gereken bütün önlemlerin
alınması şarttır. Ülkemizin hayati pek çok meselesi
vardır. Biz, İYİ PARTİ olarak Ayasofya üzerinden gündem
değiştirme çabalarına fırsat vermeyeceğiz. Hz. Ömerin
Camiyi yık ama adaleti yıkma. veciz sözü üzerinde, çerçevesinde ilk
gündemimiz Ayasofya değil; adalet, evrensel bir değer olan hukukun
olacak, esnafın olacak, emeklinin olacak ve mazlum gençlerin
olacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri hakkındaki bu teklif, muhtevası açısından olumlu
düzenlemeler yapsa da eksiktir ve yetersizdir. En temelde, Türk ordusunun, 15
Temmuz hain darbe girişimi sonrasında yaşadığı
zorluklar ve güç kayıplarının telafisi gerekmektedir. Yarın
15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin 4üncü yılını
yaşayacağız. Bu vesileyle, 15 Temmuz hain darbe girişimi
sırasında şehit olan bütün vatandaşlarımızı
rahmet, minnet ve dualarla anıyorum.
15 Temmuz ihanetine karşı milletimizdeki
birlik şuuruna, birlik ruhuna zarar verecek; Türk askerini kötü gösteren,
Türk askerini darbeci gibi niteleyen her türlü benzetme ve görselden uzak
durulmalıdır. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız:
Kahraman Türk ordusu Hükûmetin zafiyetini telafi etmeseydi, milletimizle,
diğer kolluk kuvvetlerimizle birlikte devleti ve özellikle Hükûmeti
sokaktan toplamasaydı, FETÖnün hain planına hayır diyen
kahraman Mehmetçikler olmasaydı, Türk ordusu topyekûn bir darbe
girişimine destek verseydi bugün biz bu Mecliste tek kelime konuşamaz
olurduk; eğer şehit Ömer Halisdemir gibi kahraman askerlerimiz
olmasaydı bu ihaneti asla durduramazdık. Bu sebeple, Genelkurmay
Başkanlığının doğrudan
Cumhurbaşkanlığına bağlanması başta olmak
üzere, sembolik veya uygulamaya dair bütün itibar kayıpları telafi
edilmelidir. 15 Temmuzda mağdur olmuş, istikballeri
yıkılmış, umutları yok edilmiş askerî okul
öğrencilerinin mağduriyetleri kesinlikle giderilmelidir. Askerî
okullar yeniden düzenlenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Kuleli
Askerî Lisesi gibi tarihî ve gelenekleri olan okullar yeniden faaliyete geçmeli
ve yeniden subay yetiştirebilmelidir. Emeklilik yaşlarının
uzatılması gerçekten tecrübenin gençlere aktarılması için
kullanılmalı ve Türk ordusunda kaliteli subay ve astsubayların
yetişmesine fırsat tanınmalıdır.
Bu ve benzeri uygulamalarla alakalı Millî
Savunma Komisyonu siyasi partilerin görüşlerini toplayarak bir rapor
hazırlamalıdır diye düşünüyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddenin oylamasından önce, Komisyonun bir
redaksiyon talebi var.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım teşekkür ediyorum.
Teknik bir düzenleme:
MADDE 1.- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 40ıncı
maddesinin (ç) fıkrasının ikinci paragrafının
başına aşağıdaki cümle eklenmiştir:
Yukarıdaki (ç) fıkrasının (I) işaretli bendinin (15)
numaralı alt bendinde gösterilenlerin yaş hadleri ilgisine göre
27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanunu, 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı
Kanunu veya 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat,
Görev ve Yetkileri Kanununda belirtilen esaslara göre 60 yaşını
geçmemek kaydıyla uzatılabilir.
Arz ederim.
BAŞKAN Tamam, düzeltme talebiniz
alınmıştır, redaksiyon talebiniz bu şekliyle kanun
yazımı esnasında dikkate alınacaktır.
Bu redaksiyon talebiyle 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri, aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dirayet
Dilan Taşdemir Mahmut
Toğrul Filiz
Kerestecioğlu Demir
Ağrı Gaziantep Ankara
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer
Mersin Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mahmut Toğrulun.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sizleri ve
ekranları başında bizleri izleyen sevgili
halkımızı, yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, öncelikle şunu
söyleyeyim ki AKP iktidarı, şu anda muhaliflerini dizayn etmek için
artık demokratik yollarla onlarla baş edemeyeceğini
düşünüyor ve kolluk kuvveti gücüyle ya da yargı sopasıyla
muhalifleri dizayn etmeye çalışıyor. Bakın, bunun en bariz
örneğini, benim de vekili olduğum Antepten vereyim değerli
vekiller: Tarih 14 Kasım 2019, Gaziantepte partimize yönelik bir
operasyon yapıldı. Büyük manşetlerle Antepte PKK/KCK
operasyonu denildi; bakın, gözaltına alınanları ve
tutuklananları söylüyorum: Ömer Faruk Koç, parti meclis üyesi; Müslüm
Kılıç, İl Eş Başkanı; Abdullah İnce,
Demokratik Bölgeler Partisi İl Eş Başkanı; Fatma Dikici,
Demokratik Bölgeler Partisi İl Eş Başkanı; Güler Erat,
önceki dönem HDP İl Eş Başkanı; Hebat Gengeç, önceki dönem
İl Eş Başkanı; Zeynep Kaygusuz, önceki dönem ilçe yöneticisi;
Bircan Demir, alındığında önceki dönem ilçe eş
başkanıydı; Salman Tutumlu, DBP ilçe eş başkanı;
Mustafa Tunç, ilçe yöneticisi; Mehmet Özkan, alındığında
Şahinbey İlçe Eş Başkanı; Tahir Altuğ, Demokratik
Bölgeler Partisi ilçe eş başkanı; Fatma Lebe, il yöneticisi...
Aslında süremi bunlarla bitirmek istemiyorum. Toplam 57
arkadaşımız; tamamı partimizin çeşitli kademelerinde
görev alan arkadaşlardır.
Değerli arkadaşlar, 14 Kasımda
gözaltına alındılar, 20 Kasımda 57 kişinin 35i
tutuklandı. Üzerinden dokuz ay geçti; bugün ayın 14ü, 14 Temmuz,
9uncu ay; değerli arkadaşlar, hâlâ iddianame hazır değil.
Arkadaşlarımızın, polis sorgusunda neyle
suçlandığını söyleyeyim: HDPnin basın
açıklamasına niye katıldınız? İl eş
başkanına, ilçe binasına gittiğiniz görülmüştür;
bununla ilgili izahat verin. Parti meclisi üyesi arkadaşımıza
Celal Doğanın seçim bürosuna gitmişsiniz; kimin
talimatıyla gittiniz, ne konuştunuz? Suçlamaların tamamı
böyle. Eğer varsa Antep Milletvekili arkadaşlarım, gitsin,
dosyayı, polisteki sorguları incelesin.
Üzerinden dokuz ay geçti. Değerli
arkadaşlar, bugün sabah yine büyük PKK/KCK operasyonu; 33
arkadaşımız gözaltına alındı. Gözaltına
alınan arkadaşlarımızı söylüyorum değerli arkadaşlar:
Musa Aydın, HDP İl Eş Başkanı; Songül Koçdağ, HDP
İl Eş Başkanı; İbrahim Dağ, Şehitkamil
İlçe Eş Başkanı; Bahri Yarış, Şahinbey
İlçe Eş Başkanı; Yusuf İyem, İslahiye İlçe
Eş Başkanı; Abdullah Acar, il yöneticisi
Değerli
arkadaşlar, böyle devam ediyor. Tamamı partimizin çeşitli
kademelerinde görev yapan arkadaşlarımız. Bakın, biz
biliyoruz, telefonlarımızı izliyorsunuz, günün yirmi dört saati
bizi takip ediyorsunuz ama bari gerçekten ele avuca gelir bir şeyler
yapın, bir şeylerle suçlayın; dediğim gibi suçlamalar,
biraz önceki söylediğim suçlamalar. Örneğin, parti meclisi üyesine
deniyor ki HDPnin genelgeleri size niye geliyor? Değerli
arkadaşlar, işte, siyasi soykırım operasyonu
dediğimizde bunu kastediyoruz.
Bakın, demokratik olarak, gelin bize
karşı ne yaparsanız yapın. Ama kolluğu, yargıyı
bir güç olarak kullanmak, aslında bir iktidarın
tükenmişliğin de ifadesidir. AKP tükenmiştir, tükenmeye devam
ediyor. Bu yaptığınız operasyonlar, sadece ve sadece sizin
siyasi geleceğinizi yakınlaştırmaya yeter, başka da
hiçbir şeye yaramayacak. Bakın, dokuz aydır
arkadaşlarımız gözaltında, iddianame yok; bir taraftan
pandemi, bir taraftan arkadaşlarımızın
rahatsızlıkları ama dokuz aydır iddianame yok
arkadaşlar. Neyle suçlandıklarını bilmiyoruz şu anda;
sadece, polis fezlekesinden tahmin ediyoruz. İşte, siz,
tutukluluğu ekstra bir ceza hâline dönüştürdünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Şimdi de aynı operasyonu ikinci kez
yapıyorsunuz. Bakın, temel amacınız neydi biliyor musunuz,
14 Kasımdaki operasyonun amacı? HDPye kongre yaptırmamaktı
çünkü alınan isimler hesaplanmıştı, Şu görev
alabilir, bu görev alabilir. diye tasarlanmıştı ve görev
alabilme olasılığı olanların tamamını
tutukladınız. Ama biz, çok daha güçlü bir kongre yaptık.
İşte, şimdi de onları cezalandırıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu, bir siyasi
soykırım operasyonundan başka hiçbir şey değildir.
Biz, size karşı mücadele edeceğiz ve sizi yeneceğiz. Siz
gidiyorsunuz, siz gideceksiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral Ayhan
Erel
Adana Ankara Aksaray
Orhan
Çakırlar Bedri
Yaşar Arslan
Kabukcuoğlu
Edirne Samsun Eskişehir
Feridun
Bahşi
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Feridun Bahşinin.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dosta güven,
düşmana korku veren kahraman Türk ordusunun günün değişen
koşulları karşısında mevzuatının eksik kalan
kısımlarının değiştirilmesi çabasını
olumlu karşılamakla birlikte eksik olduğunu düşünüyoruz.
Yaşadığımız bu kutsal
vatan, güçlü devlet ve milletin varlığını zorunlu
kılan bir coğrafyadır. Anadolu, hiçbir zaman
zayıflığa ve güçsüzlüğe tahammül göstermemiş, bitmez
tükenmez bir biçimde üzerindeki zayıf iktidar sahiplerini elemiş,
sadece güçlü milletlere ve devletlere yaşama hakkı
tanımıştır. Gücünü ve kudretini kaybedenler kısa
zamanda tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Devletleri
güçlü kılanlar ise milletin bağrından çıkan nitelikli siyasi
irade ve güçlü ordulardır. Siyasal iradesi ipotek altına
alınmış, bu coğrafyada tarihî emelleri olanların
küresel hesaplarına teslim olmuş; toplumda gerilim, kutuplaşma
ve ayrışmaları körükleyen hükûmetler başarılı
olamamışlardır. Ordusu kendi hükûmetleri eliyle sürekli
hırpalanan, yıpratılan, sindirilen, etkisizleştirilen bir
devletin bu topraklarda bir ve bütün olarak hükümranlığını
devam ettirmesi mümkün değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuruluş
tarihi milattan önce 209dur yani iki bin iki yüz yirmi dokuz yıldır
varlığını sürdürmektedir. Bu ordu Anadoluyu
Türkleştirip Türk yurdu yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarının TSKyle ilgili icraatlarını
hafızamızda şöyle bir tazeleyecek olursak: İlk darbe, 4
Temmuz 2003. Bu tarih hiçbir Türkün hafızasından asla
silinmeyecektir. Yapılan aşağılamaya, nota verilmesini
isteyenlere verilen Ne notası, müzik notası mı bu?
cevabını da asla unutmayacağız. Sonrasında Biz AK PARTİ
olarak, Amerika ve cemaatle bir olup orduyu tasfiye etme kararı aldık.
diyen Diyarbakır AK PARTİ eski Milletvekilini de kimse
unutmayacaktır. Devamında, önce yargının, terör örgütü
mensubu hâkim ve savcılara teslimini; sonra Türk Silahlı Kuvvetleri
içindeki sözde Darbeci subayları temizleyeceğiz. diyerek terörle
mücadelede üstün kahramanlıklar gösteren komutanların birer birer
kumpas davalarıyla tutuklanmasını; hatta o dönemde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin vatansever, milliyetçi, Atatürkçü kadroları
hakkında yandaş basında yazılan, söylenen Patagonya
ordusunun zavallı generalleri Yunan ordusu gibi Sırp
katillerinden farksız Muz cumhuriyetinin paşaları gibi
ifadeler de hâlâ kulaklarımızdadır ve asla
unutmayacağız. Konu hakkında söylenecek çok söz var ancak konuşma
beş dakikayla sınırlı.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yapısında köklü değişikliğe
gidilerek TSKnin hiyerarşik düzeni bozulmuş, silah
arkadaşlığı ruhu ve emir komuta zinciri tahrip
edilmiştir. Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları arasındaki
sıkı emir ve komuta bağı koparılmıştır.
Arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin ve devletinin en
önemli ve güzide kurumlarından olup yıpratılmaması,
siyasete alet edilmemesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, şimdi bir
başka ama çok önemli bir sıkıntıdan bahsedeceğim.
Askerî mahkemeler kaldırıldıktan sonra TSKdeki tüm rütbelerin
-en küçüğünden en büyüğüne kadar- en küçük bir suç iddiasıyla
yargılanmaları bile genel hükümlere tabi hâle getirilmiştir.
Bunun tek istisnası, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı
orgenerallerdir. Uzman çavuşlardan kuvvet komutanı olmayan
generallere kadar sanık olarak yargılanacak tüm askerî personel,
bulundukları yerin -ilçe ise ilçenin, il ise ilin- asliye ceza ya da
ağır ceza mahkemeleri önüne çıkarılacaktır. Yerine
göre, bir orgeneral, küçük bir ilçede bir yıllık bir hâkim
tarafından yargılanıp cezalandırılacak ya da beraat
ettirilebilecektir. Bu durumun sakıncaları saymakla bitmez. Tüm kamu
kurumlarının üst yönetimleri hakkında istisnai muhakeme usulleri
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) -
Örneğin, hâkim ve savcılarda birinci sınıf olanlar
Yargıtay dairesinde, birinci sınıf olmayan hâkim ve
savcılar en yakın ağır ceza mahkemelerinde yargılanırlar;
yine valiler ve diğer birçok kamu kurumunun üst yönetimleri de benzer
uygulamalara tabidir. Bizim önerimiz; hâkim ve savcıların
yargılanma usulleri kıyasen uygulanarak generallerin birinci
sınıf hâkimler gibi Yargıtayın ilgili dairesinde, subay ve
üst subayların ise en yakın ağır ceza mahkemelerinde
yargılanmalarıdır; böyle bir düzenleme elzemdir.
Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3002) esas no.lu Türk
Silahları Disiplin Kanunu ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesindeki yer alan ifadesinin bulunan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir
Denizli
Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın Hüseyin
Avni Aksoy
Gaziantep
Balıkesir
Karabük
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Avni Aksoyun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürkün dediği gibi
Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk
vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuz için ne
yapsak azdır. (CHP sıralarından Brovo sesleri,
alkışlar)
Bu maddede, terörle mücadelede görev alan Hatay ve
Gaziantep bölgesindeki birliklere de haklar verilmesi doğrudur,
destekliyoruz.
Ülkemizde ağır sanayi ve çelik üretimi
gelişmişliğin en önemli göstergesidir. Mustafa Kemal Atatürkün
emriyle kurulan Türk sanayisinin öncüsü Karabük Demir-Çelik Fabrikası
(KARDEMİR) bugün 2,5 milyon ton çelik üretim kapasitesine
ulaşmıştır. KARDEMİR; inşaat, madencilik,
ulaştırma ve sanayi sektörüne de ciddi oranda temel girdi
sağlamaktadır.
Ağır sanayi, millî savunmamız için de
çok önemlidir. KARDEMİR, yirmi yıldır ilk kez, son üç aylık
bilançosunda zarar açıklamıştır. Türkiyenin 23üncü büyük
kuruluşu olan KARDEMİR Yönetim Kurulu 11 kişiden oluşmaktadır.
7 üyesi hissedar aileleri, 4 üyesi SPK tarafından atanan üyeleri temsil
etmektedir. SPK tarafından atanan 4 üye eski dönem AK PARTİ
vekilleridir. Atanan bu üyeler, aileler arasındaki husumetten istifade
ederek KARDEMİR ve Karabükten ziyade kendilerine çıkar
sağlamaya çalışmaktadırlar.
Biz, Karabükümüzün şu anda mevcut 3
milletvekili de KARDEMİR konusunda bütün desteği vermekteyiz. Bu
konuda sorumluluğu olan yetkilileri ve herkesi, Karabükümüzün göz
bebeği olan KARDEMİRi, millî servetimizi korumaya davet ediyorum.
Karabüklüler için en önemli ekmek kapısı KARDEMİRdir. Karabük
Milletvekili olarak gözüm KARDEMİRin üzerindedir. Bu konu Karabük için
hayatidir, yakın takipçisiyim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Karabükümüzün, Covid-19 salgını sebebiyle
zaten sıkıntıda olan ekonomisi daha da zora girmiştir. Özellikle,
turizmin büyük katkısıyla ayakta duran Safranbolu esnafı
başta olmak üzere bütün ilçelerimizin esnafı zor durumdadır.
Yenice, Eskipazar, Eflani ve Ovacık ilçelerimiz için tarım, orman
ürünleri ve hayvancılık yönünden halkımıza destek
verilmelidir.
Ayrıca, Karabük il merkezimizde bir devlet
hastanesi yoktur, ivedilikle ilimize devlet hastanesi
yapılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, her bir
karışı şehit kanıyla sulanmış güzel
vatanımızın, dört bir diyarından gelen her
birinizin hiç şüphem yok ki ayrı bir hikâyesi vardır. Her bir
milletvekili kendi ilini temsil ettiği gibi Türkiyeyi de temsil
etmektedir. Türkiye Cumhuriyetini kuran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk,
Ulusal Kurtuluş Savaşını Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
birlikte yürütmüştür. İlk Büyük Millet Meclisinin üyeleri,
emperyalistlere karşı, ülkenin kurtuluşu için büyük bir inançla
Başkomutan Mustafa Kemalin yanında yer almışlardır.
Dağılmış Osmanlı topraklarında paylaşım
hesapları yapan emperyalistlere karşı, yoktan bir ülke kuran
Ulusal Kurtuluş Savaşının kahramanı Mustafa Kemal
Atatürk Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. diyerek
tek adam olmayı düşünmemiştir. (CHP sıralarından
alkışlar) Tabii ki o dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
de her biri, kendi yeteneklerini millet için kullanarak cumhuriyetin temelini
atmışlardır. Hâlbuki günümüzde görüyorum ki ipi tutan Benden
sonrası tufan. düşüncesiyle oturduğu koltuktan yıllarca
kalkmamaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, milletvekilliği bir meslek değildir, millet bize
temsil görevi vermiştir; görev süremizi
tamamladığımızda efendice bayrağı bir sonrakilere
teslim etmeliyiz. 27nci Dönem olarak şu anda Meclisimizde bulunan 600
milletvekiline sesleniyorum: Gelin, kula kulluğu yok edelim. Millet için üzerimize
verilen görevleri hiçbir hesap içinde olmadan layığıyla
yapalım. (CHP sıralarından alkışlar) Akşam
yatağınıza yattığınızda önce vatanım,
sonra partim, sonra ben sıralamasını asla unutmayın.
Sözlerimi bitirmeden
önce, bundan yüz bir yıl önce Kuvayımilliye ruhuyla Ya istiklal ya
ölüm. diyerek yola çıkan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün yolunda,
kula kulluk etmeden Önce vatan, önce bayrak. diyerek birlik içinde
milletimize hizmet etmenizi tavsiye ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Bizim için mevzubahis olan vatansa gerisi
teferruattır.
Yüce meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
2inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır;
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3002) esas numaralı
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesindeki tamamlayanlara ibarelerinin bitirenlere
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bayram Yılmazkayanın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunuyla ilgili kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanunla ilgili konuşmaya başlamadan önce
ilim Gazianteple ilgili çok kötü bir durumu anlatmaya
çalışacağım size. Pandemi nedeniyle Gaziantep ilim âdeta
salgının ana merkezi oldu arkadaşlar, âdeta Wuhan oldu.
Hastanelerde insanlarımız yer bulamıyor. Şikâyetleri olsa
dahi mecburen evde takipleri önerilerek evlerine gönderiliyor. Evde en ufak bir
şikâyet olduğunda -nefes darlığı gibi-
insanlarımız ölüm korkusuna giriyor. Bu durum
hastalığın daha da kötüleşmesine neden oluyor. Zaten
hastanelerde yer bulamama sorunu varken 29 Haziran itibarıyla da Sosyal
Güvenlik Kurumu özel hastanelerdeki Covid-19 hastalarının yoğun
bakım ücretlerinde eskiye dönüş yapıp fiyat değişikliğine
neden oldu. Hâl böyle olunca özel hastaneler bu hastaları yatırmak
zorunda kaldıklarında mecburen ücret talep etmek zorunda
kalıyorlar çünkü bu Covid-19 hastalarının hem
bakımında hem de tedavisi aşamasında gerek tesisat gerek
kullanılan malzeme bakımından verilen ücret yetmiyor. Öyle
olunca, insanlar özel hastaneye yatamayınca, zaten şu anda yatak
azlığı söz konusuyken, gerçekten aciller -ki bazı illerde
sayın vekillerimize de iletiyorlardır, halk aynı
sıkıntıyı iletiyordur- şu anda perişan bir
durumda, yer bulamıyoruz. Şimdi, ya SGK bu kararı düzeltmek
zorunda ya da aksi takdirde bu özel hastaneler fark almak zorunda. Fark almaya
gittikleri takdirde ne oluyor? Halkımız zaten mağdur. Bu
insanlarımız fark verecek durumda değiller, neredeyse günlük bin
liraya yakın fark çıkmak zorunda kalıyor bu hastaların
tedavisinin düzgün ve tamamen yapılabilmesi için, böyle kısır
döngü bir tablo içerisinde. Bu gidişle ekranlarda daha önce İtalyada
gördüğümüz gibi acillerde, sedyeler üzerindeki
yığılmaları göreceksiniz arkadaşlar. Ben
açıkçası buradan bir not düşmek için söylüyorum: Gidişat
iyi değil. Ben eminim ki sadece Gaziantepte değil bu,
Diyarbakırda da öyle, Urfada da öyle, birçok ilde de böyle ama bu
gidişatla salgın maalesef Gaziantepte çok ağır bir safhaya
gelmiş durumda. SGKnin bu hatayı en kısa sürede
düzelteceğini düşünüyorum.
Benim asıl konum askerî hastaneler.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde ve birçok ülkede tıp
eğitiminin temeli askerî tabipler tarafından
oluşturulmuştur. Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi
veya eski adıyla GATA 1898 yılında İstanbulda
kurulmuş olup Etlik Keçiörende askerî eğitim ve araştırma
hastanesi olarak devam etmekteydi, ta ki 15 Temmuza kadar. Bu tarihten sonra
askerî hastanelerin hepsi kapatılmış, Sağlık
Bakanlığına devredilmiştir.
Oysa askerî hastaneler stratejik anlamda çok
önemlidir, savaş durumları için kurulmuştur. Askerî
tabipliğin tanımı tamamen farklıdır arkadaşlar.
Osmanlıdan bugüne kadar ülkemizin girdiği düzenli savaşlarda
olsun, sınırlarımızın içinde veya ötesinde
yapılmış olan harekâtlarda olsun askerimizin en büyük güvencesi
yanı başındaki askerî doktordur, askerî sağlık
personelidir. Çatışma alanında veya askerî hastanede bulunan
askerî doktorlar ve askerî personel, düşman unsurlarla
çatışmakta olan askerler için en büyük psikolojik destektir. Çünkü
çatışma alanında bulunan asker bilir ki şehit
olmadığı takdirde hemen yanındaki askerî doktor kendisine
müdahale edebilecek ve onu en kısa sürede bir askerî hastaneye götürerek
askerî doktor olan bir harp cerrahisi uzmanına teslim edecektir.
Askerî doktor sadece klasik tıp eğitimi
alan bir insan değildir, tıp eğitiminin yanı sıra
savaş koşullarındaki tıp eğitimi, askerî psikoloji,
savaş psikolojisi ve askerî yönetim konularında da eğitim alarak
donanımlı bir hâle gelmiştir. Cephede ağır yaralanan
askerler için dakikaların bile önemli olduğu düşünüldüğünde
yaralıya kimin, nasıl ve hangi koşulda müdahale edeceğini,
hasta naklinin nasıl yapılacağını, yolda olabilecek
sıkıntılarda neler yapılabileceğini en iyi askerî
doktorlar ve personel bilir. Askerî doktorlar, çatışma ya da
savaş koşullarında, gerektiğinde silah kullanma ya da
gerektiğinde başka bir komutan yerine birlikleri komuta etme
yeteneğine de sahiptirler. Sivil doktorların sahip olduğu
tesisat, örgütlenme, eğitim ve çevre ile askerî doktorların sahip oldukları
birbirinden çok farklıdır. Sivil doktorları bugün, askerimizin
yaşamakta olduğu çatışma alanlarına
gönderemeyeceğiniz gibi savruk dış politika nedeniyle her an
başımıza açılabilecek gerilim zamanında bu
sağlık çalışanlarını cepheye de gönderemezsiniz.
Askerî doktorun görevini sivil doktora yaptırabileceğini sananlar
büyük bir yanılgı içindedirler; askerî doktorluk, hele de savaş
cerrahisi çok ayrıcalıklı bir meslektir.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, normalde
sınırdaki illerimize yeni mezun uzman arkadaşlarımız
tayin ediliyor. Biliyorsunuz, en son İdlibden 35-40 şehidimiz ve
daha başka yaralılarımız geldi. Bakın, bu askerî
tababet ve askerî uzmanlık bambaşka bir konudur. Şimdi, o savaş
alanından gelmiş, yanmış, uzuv kaybı olmuş,
ağır şekilde gelmiş hastalara eğer bu askerî tababet
zincirinden o disiplini, o ortamları, o
yaşanmışlıkları görmeden müdahale etmeyi
düşünürsek, normal uzman hekimlerimiz, yeni mezun olmuş,
uzmanlığını eline almış, sınırdaki
illere mecburi hizmete giden insanlarımız bunlara gerekli müdahaleyi
yapamazlar. Bakın, öyle şeyler oluyor ki ufacık bir hareketle,
ufak bir müdahaleyle belki de o insanlarımızın, o askerlerimizin
hayatı kurtulacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) O nedenle, diyorum ki:
Bakın, bu askerî hastanelerin tekrar açılması lazım. Bu
askerî hastaneleri eğer açmıyorsak bile, en azından
uzmanlık eğitimlerini, geçmişte bu askerî hastanelerde olan
aynı disiplin, aynı görgüyle tekrar vermemiz lazım.
Bakın, yakın zamanda Savunma Bakan
Yardımcımız da gazeteye beyanat verdi. Şu anda
sayıları iyice azalıyor. Allah göstermesin, yoğun bir
savaş ortamından -öyle bir ortam olsa- çatışma ortamından
gelen yaralılarımızı, biz şu anda mevcut sağlık
durumumuzla, mevcut uzman yapımızla kaldıramayız. Bu
eğitimi ülkemizde tekrar oturtmamız lazım; bu disiplini, bu
görgüyü hem doktoruyla hem sağlık personeliyle hem hemşiresiyle
tekrar sağlamamız lazım; bu yanlıştan en kısa
sürede tekrar dönmemiz lazım arkadaşlar.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde geçen şeklinde
ibarelerinin biçiminde olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Filiz
Kerestecioğlu Demir
Gaziantep
Ağrı Ankara
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer Semra
Güzel
Mersin Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Semra Güzelin.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Madde, yedek astsubaylıktan muvazzaf astsubaylığa geçişin
yasal düzenlemesini içeriyor.
Yasa demişken pandemiyi bir fırsata
çeviren iktidar hukuksuzluklarına, tüm hukuksuzlarını yasal
kılıfa büründürmelerine devam ediyor. Pandemiyle mücadele
edeceği yerde, halkın sağlığı için çalışacağı
yerde partimize, kadınlara, kadın kurumlarına saldırmaya
devam ediyor.
Bir taraftan, infaz yasasıyla kadın
cinayetleri katillerini, istismarcıları, tacizcileri, şiddet
faillerini hiçbir koruyucu önlem almadan salıverirken diğer yandan
da, kadın mücadelesi yürüten arkadaşlarımızı hedef
hâline getiriyor. Çocuklara yönelik tecavüz yasasını çıkartmaya
hazırlanan iktidarın, bu süreçte kadına yönelik şiddetle
etkin bir mücadele yürüten Rosa Kadın Derneği ve TJA aktivistlerine
yönelik neredeyse haftalık yapılan işkenceyle, baskınlarla
gözaltına alınmasının tek bir izahatı var: O da
kadınların, sizin erkek egemen politikalarınızın
yoluna taş koymasıdır. Artık şunu çok net görüyoruz ki
bu iktidar, tacizcileri, tecavüzcüleri değil, bunlara karşı mücadele
eden kadınları cezalandırıyor. Kadına yönelik
şiddetle mücadele etmesi gerekirken imzacısı olduğu ve
uygulamamakta direttiği İstanbul Sözleşmesinden
imzasını çekme peşinde.
Değerli milletvekilleri, artık, neredeyse
Hükûmetin rutine bindirdiği her sabah kadınlara, Kürtlere yönelik ev
baskınlarıyla uyandığımız bu süreçte, bu sabah
yine bir siyasi soykırım operasyonuyla uyandık. TJA sözcüsü ve
önceki dönem Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkanın da
aralarında olduğu çok sayıda kadın hukuksuz bir
şekilde gözaltına alındı, Gaziantepte yine 33
arkadaşımız gözaltında. Demokratik siyaset ve kadın
özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara ve kadın kurumlarına
yönelik neredeyse her hafta yapılan bu hukuksuzca saldırılar
artık AKPnin toplumsal karşılığının kalmadığının
göstergesidir. Bu saldırılar düşman hukukuyla
yapılıyor, kaldı ki hukuk demenin de bir manası
kalmadı aslında. En son, zorla çıkardığınız
baro yasasıyla beraber hukuku da tamamen rafa kaldırdınız.
Bu aleni bir düşmanlıktır, nefrettir; Kürte, kadına,
hakkını talep edene, sesini yükseltene, muhalif olana
düşmanlıktır.
Bizler biliyoruz ki kadınların örgütlü
iradesine yönelik yapılan bu saldırılar aslında bir
kaygı ve korkunun ifadesidir. Korkuyorsunuz çünkü erkekliği
kışkırtan politikalarınızın önünde duran her
kadın sizin için bir tehlike; politik olarak da bireysel olarak da bir
tehlike. Aleni bir şekilde Ya kadınlar bize itaat etmek durumuna
gelmezse? diye içten içe kendi kendinizi yiyorsunuz ama biz
kadınların, demokrasi mücadelesi verenlerin böyle bir
kaygısı yok.
Erkek zihniyeti 5 bin yıldır sömürmüş
kadınları ve sizler de sömürmeye devam etmek istiyorsunuz. Bu
yüzdendir ki bin defa söylemek gerekse de bin defa yineleyeceğiz. Sizin
kaybedecek bir iktidarınız, biz kadınların kazanacak
kocaman, özgür bir geleceği var. Yani bu ucuz, tarihin her döneminde
muktedirler tarafından denenmiş gözaltı ve tutuklama gibi kronik
iktidar yöntemlerinden korkmuyoruz.
Değerli milletvekilleri, kadın
mücadelesinin bizi getirdiği nokta kendimize güvenimizin bir göstergesidir
ve bu güvenimiz toplumda yarattığımız etkiden geliyor. Erken
yaşta evliliklerin durdurulması için; tacizin, tecavüzün,
şiddetin engellenmesi için eş başkanlık sistemiyle,
kadınlar toplumun her kademesinde özne olarak mücadele etmeye devam
ediyor.
Bakın, bugün, geçen dönem Eş Genel
Başkanımız olan Sayın Figen Yüksekdağın
duruşmasındaydık. Hakkında hazırlanan davaların
hepsi bir kumpas. AKPnin atadığı kadrolar tarafından ve
talimatlar doğrultusunda hazırlanan iddianameler. Öyle ki aynı
suçtan 2 kez tutuklanan tek siyasetçi. Ama bizler bu siyasi arenadaki
saldırılarınızın farkındayız ve cevap
vermekten vazgeçmeyeceğiz. Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak,
Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Gülser Yıldırım ve
adını sayamadığım binlerce kadın tutsak ve bugün
yapılan gözaltı operasyonlarıyla tutuklanan bütün kadınlar,
bizim kadın mücadelesinde birlikte yol yürüdüğümüz
arkadaşlarımızdır.
Baskılarınızla, tehditlerinizle
kadın özgürlük mücadelesini yürütmemize ve demokratik siyaset
yapmamıza engel olamayacaksınız. Direnişlerle ve
mücadeleyle örülü tarihimizle bilinen kadın özgürlük bilincimiz, irademiz
ve inancımız, bize dayattığınız faşizmi
mutlak başarısızlığa uğratacak. Bizim bundan
zerreyimiskal şüphemiz yok ve biz kadınlar bu toplumun en dinamik
öznesiyiz ve olmaya devam edeceğiz. Siyasetin kadının mor
renginin olmasına devam ettireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
SEMRA GÜZEL (Devamla) Siyasetten kadının
mor rengini silmenize izin vermeyeceğiz. Bu da böyle biline. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Orhan
Çakırlar Ümit
Özdağ
Edirne İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
57.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Biraz önce hatibi dinliyorken bu infaz
düzenlemesiyle alakalı -sanırım söyledi- burada cinsel suçlar,
adam öldürme, kadına yönelik şiddet gibi suçlar istisna
kapsamında değil, dolayısıyla bunlar dâhil
edilmemişti. Bu1 bilgiyi kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
İkincisi, bunlarla alakalı, bu suçlarla
alakalı cezaların da AK PARTİ döneminde hem infazları hem
de süreleri ciddi şekilde artırılmıştır. Bunu da
kamuoyunun bilgisine sunmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
Sayın Muş bir şey söylemedi ama
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
58.-
Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sadece bir açıklama, sataşma değil.
Sayın Başkan, ben konuşmamda da ifade
etmiştim, Semra Vekilimiz de aynı şekilde benzer şeyi ifade
etti. Mesele, cinsel suçlardan yatanların salıverilmesi, işte,
cinsel saldırı suçundan yatanların cezaevinden
salıverilmesi ve İnfaz Yasasının bunu kapsaması
değil. Sanırım, anlamamakta ısrar ediliyor. Verdiğim
örneklerde de vardı, arkadaşımızın verdiği
örneklerde de var. Hiçbir önlem alınmadan cezaevinden çıkarılan
erkekler, bunlar hırsızlık suçu olabiliyor
Mersinden mesela,
geçen, bir kadın telefon etti, uyuşturucudan yatan bir adam serbest
bırakılıyor ama evdeki kadınlarla bir şiddet hikâyesi
var. Yani, bu tespit edilmeden kadınlara, işte Geliyor,
çıkıyor, bırakıyoruz, sizin durumunuz nedir? diye
sorulmadan, bu önlemler alınmadan serbest bırakılmayı biz
eleştiriyoruz.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yani, gerçekten, aslında birçok farklı suçtan yatan
insanlar var. Düşünce suçluları içeride. diyoruz ama onun
dışında Mafyasından şusuna busuna herkesi serbest
bıraktınız. diyoruz. Bu adamlar da pandemi döneminde, özellikle
özel bir dönemden de bahsediyoruz Sayın Muş, pandemi döneminden
bahsediyoruz. Evlerde insanlar çok fazla dip dibe yaşıyorlar, yani,
onların gerçekten başka yere gitme şansı yok. Kadın
Mersinden aradığında diyor ki: Ben, Adana-Mersinde kalamam,
burada beni bulur, başka bir şehre gitmek istiyorum. diyor, buydu
kastettiğimiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum,
anlaşıldı sözleriniz.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; tüm rütbeli personel de çok
iyi bilir ki askerlik bir meslek değil, bir yaşam tarzıdır.
Henüz askerî okul yıllarında 13-14 yaşlarında edilen yemin,
kişinin tüm benliğine işlemekte; giyilen üniforma da sadece
bedene giyilmeyip sonsuza kadar kişinin ruhuna da giydiği bir
anlayış, bir yaşam biçimi olarak kişinin hayatına
tesir etmektedir. Dolayısıyla askerlik, asla alelade bir meslek grubu
gibi değerlendirilemez. Zira, askerliğin kendi yapısı,
dinamikleri ve gereklilikleri mevcuttur. Hangi meslek dalı vardır ki
icabında vatan, şeref ve vazife uğruna seve seve
canını feda edeceğine henüz 13-14 yaşında ant içer? Bu
böyle kolay bir şey de değildir. Vazife uğruna canından
vazgeçebilmeyi aşılayacak ordu kültürünün ve ordu
mensuplarının bu ruh hâlini iyi incelemek lazım. Lise
çağında daha elverişli ve uygun olduğuna uzunca
yıllardır edinilen tecrübeler şahittir. Elbette, her Türk asker
doğar. Her Türk vatanı uğrunda gerekirse ölümü göze alır
fakat işin bilimsel tarafına eğilmek gerekirse askerî sosyoloji
ve gelişim psikolojisine yönelik pek çok çalışma bunu
kanıtlar niteliktedir. Askerî liseye en genci 13-14 yaşında
giren gençler, o andan itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerinin yani Türk
milletinin ortak sorumluluğundaki bir Türk evladı olmaktadır.
Daha çok genç yaşlarda askerî okullara giren öğrenci ortaokulu
bitirmesinin ardından ailesinden fiziken kopmakta, yedi gün yirmi dört
saat kendi yaşıtlarıyla kardeş, komutanlarıyla da
baba-oğul, ana-oğul olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Türk
Silahlı Kuvvetleri, askerî lise, astsubay meslek yüksekokulu veya GATAda
okuyan bir öğrencinin hem ailesi hem de evi olmaktadır.
Bahsettiğim kültür, yetkinlik, tecrübe, iş
disiplini ve değerler setinin benlikte yer bulabilmesi için
kurumların yeniden işler hâle getirilmesi gerekmektedir. Teklifin
3üncü maddesinde Millî Savunma Üniversitesi teşkilat yapısı
esas alınarak bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Oysa
yapılması gereken, az önce de ifade ettiğimiz üzere, imha edilen
askerî eğitim kurumlarımızı yeniden açmaktır. AK
PARTİ, Türk ordusunun temel eğitim kurumlarını imha
etmiştir. 2006 yılından beri, AK PARTİnin
eylemsizliği, izin ve desteğiyle FETÖnün askerî okullardaki
hâkimiyeti giderek güçlenmiştir. Yalnızca 2006-2014 yılları
arasında FETÖ işkenceleri ve kumpaslarıyla askerî okullardan
atılan ve ayrılmak zorunda bırakılan askerî
öğrencilerin sayısı, cumhuriyetin kuruluşundan 2006
yılına kadar ayrılan ve atılanların
sayısından daha fazladır. 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden
sonra da o tarihte askerî okullarda okuyanlar tasfiye edilmiştir. GATA,
astsubay hazırlama okulları, askerî liseler de
kapatılmış, harp okulları yeni kurulan Millî Savunma
Bakanlığı Üniversitesine bağlanmıştır.
Nitekim, FETÖyle mücadele ettiğini iddia eden yönetimin askerî okullara
sızdırılmış FETÖ mensuplarını tespit edip
gereken cezalandırmayı uygulamaya yönelik önlemler alması
gerekirken anlaşılması güç bir şekilde tüm fatura tarihî
birer miras olan bu okulların tarihî birikimlerine, binalarına,
kısımlarına, koğuşlarına, koridorlarına, içtima
sahalarına ve eğitim alanlarına kesilmiştir. Bundan
yaklaşık iki yüz elli yıl önce kurulan Deniz Lisesi, Kuleli
Askerî Lisesi, Askerî Lise, 1928 yılında kurulan Maltepe Askerî
Lisesi Türk ordusunun ruhuna yakın, Türk tarihinin birer şahididir.
Şunu unutmayınız ki: Kuleliyi tarihte boşaltan sadece
İngiliz işgali olmuştur. 230 Kuleli öğrencesi Anadoluya
geçerek İstiklal Harbine katılmıştır. Şimdi ben
buradan size soruyorum: Kuleliyi 2nci kez kapatan kim oldu? Millî tarihe
saygısı olan hiçbir iktidar bunu yapamaz. Bazı okulların
kapatılmasının ne denli yanlış bir karar olduğu,
getirilen bu kanun teklifiyle çok net biçimde anlaşılmaktadır.
Türk kamuoyunun belki de üzerinde en çok fikir birliği ettiği
konuların başında GATA, askerî liseler ve astsubay okullarının
tekrar açılarak, eski şanlı ve şerefli günlerine
kavuşturulması gelmektedir. Türk milletinin hiçbir ferdi, askerî
okulların kurum olarak cezalandırılmasına, tarihi
Osmanlı Devletine dayanan ve tarih boyunca pek çok kabiliyetli, fedakâr
ve yetkin askerler yetiştirmiş bu şanlı okulların
kapatılmasına bir anlam verememektedir.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN EREL (Devamla) - Bu düzenlemeyle, Millî
Savunma Üniversitesi personeline verilecek kıdemlerin yeniden
düzenlenmesi, esas itibarıyla yetersiz düzenlemeler yapmaktan ziyade,
meselenin özüne ve temeline dokunan yani Türk Silahlı Kuvvetlerini
yaklaşık iki asırlık bir süreden bu yana etkin biçimde
besleyen askerî liseler, astsubay
hazırlama okulları ve askeri hastanelerin tekrar açılmasına
ilişkin düzenlemelerin hiç vakit kaybedilmeden yapılması
gerekmektedir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 223 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerindeki görüşmelerin tamamlanabilmesi
için milletvekillerinin önerge üzerinde yaptığı
konuşmalarını kendilerine tanınan süre içerisinde
tamamlaması gerektiğine, ek süre vermeyeceğine ilişkin
açıklaması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, önümüzde
bu kanunla ilgili olarak daha 25 madde var. Bu gece de bitirmeyi
planlıyoruz. Bu ilave süreleri verdiğimizde görüşmeler
yaklaşık bir buçuk saatten fazla uzuyor. O yüzden, önerge sahiplerine
rica ediyorum, üzerinde anlaşılmış, beş dakika
içerisinde kalsınlar, uzatmaları yapmayacağım bundan sonra.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde 3 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral Metin
Ergun
Adana
Ankara
Muğla
Orhan
Çakırlar Ayhan
Erel Arslan
Kabukçuoğlu
Edirne
Aksaray
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, tekrar beş dakika
içerisinde kalınması ricasıyla önerge üzerindeki söz talebi
Sayın Metin Ergunun.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) Görüşülmekte
olan teklifin 4üncü maddesiyle alakalı İYİ PARTİ Grubu
olarak verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Konuşmama tüm şehitlerimizi rahmet ve
şükranla anarak başlamak istiyorum. Ayrıca, bugün Azerbaycanda
7 şehidimiz vardır. Şehit askerlerimize Allahtan rahmet
diliyor, Azerbaycanımıza başsağlığı
diliyorum. Cenab-ı Allah, bugün yurt içinde ve yurt dışında
fedakârca görevlerini icra eden kahraman askerlerimizin ayağına
taş değdirmesin.
Sayın milletvekilleri, İYİ PARTİ
olarak görüşülmekte olan bu teklifi genel itibarıyla olumlu buluyoruz
fakat teklifin içerdiği düzenlemeler kadar içermediği düzenlemelerin
de bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü, Türkiye
Cumhuriyetinin bağımsızlığının ve bölünmez
bütünlüğünün teminatı olan şanlı ordumuz, FETÖnün
tertiplediği Ergenekon ve Balyoz kumpaslarından itibaren ciddi bir
şekilde hırpalanmıştır. Bildiğiniz gibi, bu
kumpaslar da 15 Temmuz felaketine yol açmıştır. 15 Temmuz
sonrasında panikle yapılan düzenlemeler ise Türk Silahlı
Kuvvetlerine bir fayda getirmediği gibi büyük zararlar vermiştir.
Örneğin, kuvvet komutanlıklarının ve Genelkurmay
Başkanının ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına
bağlanmış olması, ordumuzun bütünlüğü
açısından sakıncalı bir durum oluşturmuştur. Bu
durum, emir komuta zincirinin kopmasına sebep olabilir
endişesindeyiz. Ülkemizin karşı karşıya olduğu
risklerden dolayı Türk Silahlı Kuvvetlerinin ordu bütünlüğünün
bu hâle getirilmesi ülkemiz için ciddi bir tehdit oluşturur
endişesini taşımaktayız.
Benzer şekilde, 15 Temmuzun akabinde askerî
okullar, kalkışmanın sorumlusuymuş gibi âdeta kurumsal
olarak cezalandırılmış ve
kapatılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
altyapısını oluşturan asırlık askerî
okulların kapatılmış olması, ordumuzun çocuk
yaşlardan itibaren askerî geleneği, disiplini, kültürü,
hiyerarşiyi benimseyen ve askerlik ruhuyla yetişen nitelikli
personellerden mahrum kalmasına neden olmaktadır.
Bu teklifle, yedek astsubaylıktan
astsubaylığa, astsubaylıktan subaylığa geçişler
düzenlenerek liyakatli personel eksikliği giderilmeye
çalışılmaktadır ama maalesef, bu çözümler askerî
okulların eksikliğini gidermeye yetmeyecektir.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendine has
özellikleri olan askerî konulardaki uyuşmazlıkların çözümünü
sağlayan askerî mahkemelerin kapatılmış olması,
ordumuzun iç işleyişini zayıflatan bir başka husustur.
GATAnın kapatılması da askerî tıp alanında gereken
ihtiyaçların karşılanması konusunda ciddi olumsuzluklara
neden olmuştur.
Muhterem milletvekilleri, biz İYİ
PARTİ olarak kuvvet komutanlıklarının yeniden Genelkurmay
Başkanlığına bağlanmasını ve ordumuzun
geleneksel hiyerarşik yapısının yeniden tanzim edilmesini,
kapatılmış olan askerî okulların yeniden
açılmasını, Danıştay ve Yargıtay içerisinde
askerî ihtisas mahkemeleri oluşturulmasını, askerî
sağlık sisteminin bütünlük içerisinde ve yine Sağlık Bakanlığıyla
koordineli şekilde yeniden tesis edilmesini savunuyoruz.
Uzman erbaşlarımızın,
astsubaylarımızın, subaylarımızın birbirinden
farklı çözüm bekleyen çeşitli sıkıntıları
bulunmaktadır. Mesela, binbaşıların makam tazminatlarının
olmaması, sözleşmeli subay ve astsubayların sözleşmeleri
yenilenirken bu personellere güvence verilmemesi,
astsubaylarımızın özlük haklarındaki mevcut durumun
emekliliklerini olumsuz etkilemesi ve emekliliklerinde çalışmaya
mecbur edilmeleri, uzman çavuşlarımızın kadro ve 3600 ek
gösterge sıkıntısı gibi konularda yaşanan
sıkıntılar çözüm beklemektedir. Zikrettiğim şekilde,
askerî personellerimizin özlük haklarını ilgilendiren sorunların
ivedi bir şekilde çözülmesi, bugün yurt içinde ve yurt
dışında fedakârca görev yapan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
moral ve motivasyonunu artıracaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Süreye dikkat için de ayrıca
teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan yer alan
ibarelerinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Yüksel
Mansur Kılınç
Gaziantep Gaziantep İstanbul
Mehmet
Ali Çelebi Rafet
Zeybek Bedri
Serter
İzmir Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Serterin.
Buyurun Sayın Serter. (CHP
sıralarından alkışlar)
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; çok teşekkür ederim.
Kanunun bu maddesine ilişkin konuşmak
isterdim ama geçen hafta gündem dışı olarak sözü edilen
İzmirimize dair söyleyecek sözlerim vardı ve daha fazla
bekleyemezdim.
Geçen hafta Genel Kurulda AK PARTİ İzmir
milletvekili 2 arkadaşım, İzmire dair görüşlerinde Çevre
ve Şehircilik Bakanlığından ve Büyükşehir
Belediyesinden kaynaklı sorunları dile getirdiler. Özellikle
İstanbul ve İzmirde gerçekleşebilecek 7 şiddetli ve
üzerinde herhangi bir depremin önüne geçilmesi tüm Türkiyenin, Hükûmetin
öncelikli konusudur. Bu çerçevede kentin dönüşümü kapsamındaki deprem
yönetmeliklerinin uygulanması, binalarımızın yenilenmesi
iki önemli kurum olan Çevre Bakanlığı ve İzmir
Büyükşehir Belediyesinin ortak çalışmalarıyla
sonuçlanması gereken hayatî ve siyasetüstü bir meseledir. İzmirin
sorunlarının tabii ki her partiye mensup bütün İzmir milletvekilleri
tarafından takip edilmesi, çözümlerinin ortaya konulması ve
sonuçlanması gerekmektedir ve bu, bizim sorumluluğumuzdadır
çünkü İzmir Türkiyenin incisi ve dünyanın göz bebeği bir
kentimizdir.
Kent jeolojisi bakımından mikro ölçekte
bölgesel çalışmaların yapılmadığına dair
Sayın Vekilin eleştirilerine değinmek istiyorum. Biraz evvel de
bahsettiğim gibi, bu işin iki temel ayağı vardır: Bir
tanesi Hükûmete bağlı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, diğeri ise İzmir Büyükşehir
Belediyesi.
Her zaman bilindiği üzere İzmir,
Cumhuriyet Halk Partisinin idaresini tercih etmiştir. Geçtiğimiz
dönemlerde de deprem altyapısının güçlendirilmesi
noktasında Büyükşehir Belediyemiz üzerine düşen her türlü
çalışmayı gerçekleştirmiştir. En son Ekim 2019da İzmir
Valiliğinin koordinasyonunda ve ilgili tüm kurumların yer
aldığı İzmir İli Deprem Master Planı Projesi
Büyükşehir Belediyesinin ortaklığıyla
başlamıştır.
Yine üstüne basarak belirtiyorum: Depreme dair bu
çalışmaların koordinasyon başkanlığını
valilik yapmaktadır ve sorumlu kurumların başında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı gelmektedir. Sayın İzmir
milletvekillerinin Genel Kurulda dile getirdiği eksikliklere dair
bilgileri İzmir Büyükşehir Belediyesinden talep ettim. Bana iletilen
bilgiler çerçevesinde, İzmirde bugüne kadar yapılan kente dair
jeolojik çalışmalar çerçevesinde 20.714 hektar alanda mikro bölge
çalışmalarının tamamlandığını ifade
ettiler. Ayrıca, Yeşildere Caddesi üzerinde, İzmiri bilen
herkesin bildiği noktalarda, Kadifekale sırtlarında,
Gürçeşme ve Yeşildere sırtlarında afet ve kayma riskiyle
karşı karşıya olunduğunu bilmekteyiz. Bu çerçevede bu
bölgede 2.241 yapı boşaltılmış, yıkımı
gerçekleştirilmiş ve bu alan tümüyle ağaçlandırılarak
rekreasyon alanı olmuştur. Buradaki aileleri, Uzunderede toplu konut
bölgesinde, Büyükşehir Belediyesi nakit para ödeyerek 1.100 konuta
bilabedel yerleştirmiştir. Bu bölgenin kentsel dönüşüm maliyeti
de 200 milyon TL, tümüyle İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından
ödenmiştir.
Pek tabii ki en riskli alanlarında,
İzmirin deprem bölgelerinde, hiçbir şekilde depreme
dayanıklı olmayan binalarda halkın oturmasına öncelikle
Hükûmet, Çevre Bakanlığı ve İzmir Büyükşehir
Belediyesinin razı olmaması gerekir. Ama yine çok yakın bir
tarihte çıkarılan imar affıyla Hükûmet sadece para toplama
hevesine düşmüş, İzmir ve İstanbulda yüzde 65lere varan
kaçak yapıları üç kuruş paraya resmîleştirmiş.
İzmirde imar affına müracaat eden 400 bine yakın yapı
bulunmaktadır fakat gelin görün ki Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının kontrollerinde, boş arsalarda
binaların yapıldığını gösteren bilgisayar
oyunlarıyla imar affına sokulan sadece 2.118 yapının
yapı kayıt belgesi iptal edilmiştir; 400 binde 2.118. İzmir
Büyükşehir Belediyemiz, 30 ilçenin 30unda da, İzmirimizin en ücra
köşelerinde yaşayan vatandaşları da dâhil, 4,5 milyon
vatandaşına, Büyükşehir Belediyesinin yetki
sınırları dâhilinde, her türlü hizmeti en mükemmel şekilde
vermektedir.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim:
İzmirde şu an itibarıyla denizin hiçbir şekilde koku
problemi yoktur. Körfezi besleyen tüm dere yataklarının
temizliğinin ana muhatabı Tarım ve Orman
Bakanlığı olmasına rağmen İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından zamanında temizlikleri yapılmaktadır.
Sayın Vekil İzmirin su probleminden
bahsetti. İzmirde su problemi yoktur ama iyi ki hatırlattı,
Gördes Barajının su tutar hâle getirilmesi gerekiyor. Yedek su
havzası oluşturun. diye haykırarak boğazlarımız
yırtılmakta. Gördes Barajının ihale edilip teslim
alındıktan sonra su tutmaz hâle gelmesi inanılır gibi
değil. Çatlakları yamayın, düzeltin, göreviniz budur. diye
çağrımı yapıyorum Tarım Bakanlığına.
Son sözüm: İzmirliler, Cumhuriyet Halk
Partisinin belediye hizmetlerinden son derece mutlu, mesut ve özgür
yaşantıya sahip olduğu için de inanılmaz
şanslıdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben de teşekkür ediyorum
Sayın Serter.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkanım, yoklama talebimiz var.
NECİP NASIR (İzmir) Sayın
Başkanım, İç Tüzük 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi vardır, onu yerine
getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Çelebi, Sayın
Akar, Sayın Aygun, Sayın Karabat, Sayın Kaplan, Sayın
Yavuzyılmaz, Sayın Şahin, Sayın Gürer, Sayın Sancar,
Sayın Yılmazkaya, Sayın Ceylan, Sayın Yıldız,
Sayın Serter, Sayın Göker, Sayın Gündoğdu, Sayın
Tokdemir, Sayın Kılınç, Sayın Polat, Sayın Zeybek.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekillerimiz lütfen
Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde geçen şeklinde ibaresinin
biçiminde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Filiz
Kerestecioğlu Demir
Gaziantep
Ağrı Ankara
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer Murat
Çepni
Mersin Diyarbakır İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Murat Çepninin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, 20 Temmuz 2015
Suruç katliamının 5inci yıl dönümündeyiz.
IŞİD katil, tecavüzcü sürülerinin yakıp
yıktığı Kobani kentiyle dayanışmak için, kenti
yeniden inşa etmek ve hayatları kararan çocuklara çocuk
oyuncakları, çocuk parkları kurmak için bir araya gelmiş
-Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun çağrısıyla- 300
genç Suruçta bir patlamayla karşı karşıya kaldı ve
orada 33 sosyalist genç, düş yolcusu vahşice IŞİD katilleri
tarafından katledildi. Evet, Suruçta katledilen 33 sosyalist genç, Kobani
halkıyla dayanışmak için oradaydı ve geçiş için izin
işlemleri sürerken yapılan basın açıklamasında
katledildiler. Katliamdan hemen sonra polis güçleri, Suruçta katliamın
gerçekleştiği Amara Kültür Merkezinin içerisine gaz sıktı
ve polis güçleri ambulansların Kültür Merkezine gelmesini engellediler.
Yine, hemen katliam sırasında el işaretiyle Kültür Merkezinin
önünden geçen, basın açıklamasında el işareti yapan,
sonrasında halk tarafından yakalanıp üzeri aranan, polise teslim
edilen şahsın üzerinden IŞİD bayrağı
çıktı ve telefonunda da Suriyeyle yapılan telefon
görüşmeleri vardı ve bu şahıs serbest bırakıldı
ve hâlâ hakkında hiçbir arama, tutuklama ve benzeri işlem
gerçekleşmedi.
Evet, aynısı Ankara Gar katliamında
da yaşandı. Orada da katliamın hemen sonrasında bizim
üzerimize gaz sıkıldı ve engellemesi gereken, sonrasında
yaralıları hastaneye götürmesi gereken görevliler, tam tersine,
yaralıların da acilen ölmesi için ellerinden ne geliyorsa
yaptılar tıpkı Sivas katliamında sekiz buçuk saat olay
yerine, katliam yerine ulaşmayanlar gibi.
Evet, Suruç katliamının üzerinden beş
yıl geçti ve bu beş yıl içerisinde bütün istihbaratlara
rağmen, katliamı gerçekleştiren şahsın telefon dinlemeleri
olmasına rağmen, Suruç İlçe Emniyet Müdürlüğüne gelen
bombalı eylem olabilir istihbaratına rağmen katiller ellerini,
kollarını sallaya sallaya Amara Kültür Merkezinin önüne geldiler
tıpkı Gar katliamında katillerin ellerini, kollarını
sallaya sallaya Gara gelmeleri gibi. Her eylemden, her mitingden önce iki üç
arama noktası olmasına rağmen, aynı şey Suruçta da
Garda da gerçekleşti ve hiçbir aramaya tabi tutulmadan insanlar alana
alındılar; böylesi enteresan bir hazırlık
gerçekleşmiş oldu.
Evet, Suruç katliamının üzerinden beş
yıl geçti ve hiçbir resmî sorumlu bu süreçten sorumlu tutulmadı,
hiçbir katil yakalanmadı; 1 kişi yargılanıyor ve
göstermelik yargılanıyor. Dolayısıyla bu süreçte sadece ve
sadece Suruçun hesabını sormak isteyen gençler, aileler
tutuklandı, gözaltına alındı, önlerine bin türlü engeller
getirildi. Şimdi, katliamın hesabını sorması
gerekenler, hatta engellemesi gerekenler, tam tersine, katilleri korudular ve
devletin karanlık dehlizlerinde organize edilen bu katliam, doğrudan
bir katliam siyasetinin çok acı bir örneği oldu. Evet, bu katliam,
IŞİD katliamı üzerinden iç siyaset dizayn edilmeye
çalışıldı. Özellikle 7 Haziran sonrasında Ya 400
vekil ya kaos! diyenlerin planı sonucunda katliamlar gerçekleşti.
Evet, biz, bugün de 33 düş yolcusunun
düşleri yarım kalmayacak. demeye devam ediyoruz, Suruç için adalet,
herkes için adalet! demeye devam ediyoruz. Bu 20 Temmuzda da birçok kentte
Suruç için anmalar gerçekleştireceğiz. Ben, buradan bu Suruç için
adalet! anmalarına tüm halklarımızın, tüm gençlerimizin
katılması çağrısını yapıyorum ve Suruç içi
adalet ancak faşizme karşı birleşik mücadeleyi yükseltmekle
gelecektir diyorum ve tüm Suruç şehitlerimizin anısı önünde
saygıyla eğiliyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Katırcıoğlu
Gaziantep Ankara İstanbul
Rıdvan
Turan Dirayet
Dilan Taşdemir İmam
Taşçıer
Mersin Ağrı Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, tekrar
hatırlatıyorum: Uzatma yapmıyorum, süreler beş
dakikadır.
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Erol
Katırcıoğlunun.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben söz konusu teklifin maddesi üzerinde
konuşmayacağım, bence daha önemli bir iş yapmaya
çalışacağım. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi
mensubu arkadaşları uyarmak üzere, ekonomideki gidişatla ilgili
birkaç şey söylemeye çalışacağım. Biliyorsunuz
halkımızın bir lafı var Biri yer biri bakar, kıyamet
ondan kopar. diye ve önümüzdeki çok uzun, çok geç olmayan bir zaman içinde,
gerçekten, böyle bir kıyamet kopacak gibi gözüküyor. Gerçekten, bu
kıyametin işaretleri var, önemli olan bu işaretleri
okumaktır diye düşünüyorum ve Hükûmetin o konuda büyük bir
eksikliğin içinde olduğunu düşünüyorum yani var olan
işaretleri okumakta zorlanıyor.
Şimdi, gelir
dağılımının -zaten çok az bir zaman olduğu için
uzun açıklamalarda bulunmayacağım ama- önemiyle ilgili olarak
söylediklerimi hepiniz biliyorsunuz, daha doğrusu hepiniz bunun ne kadar
vahim bir mesele olduğunu biliyorsunuz. Bir toplumda gelir
dağılımı bozulursa esasında birçok mesele de bozulur.
Özellikle toplumun sosyal ve siyasi dokusu gerçekten bozulur;
çatışmalar, kargaşalar biçiminde şiddet ortaya çıkar.
O sebeple konu önemli diye düşünüyorum, onun için de birkaç tespitimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, bir kere, yapılan bir
çalışma şunu gösteriyor; pandeminin gelir
dağılımına nasıl bir etkisi olmuş diye bir
çalışma var. Bu çalışmada gözüken şu ki: En yüksek
geliri olan yüzde 20nin payı, yüzde 47,5tan yüzde 48,5a
çıkıyor; en yoksul yüzde 22nin payı ise yüzde 6,4ten yüzde
5,6ya düşüyor. Yani pandeminin sonuçları itibarıyla gelir
dağılımı nasıl bir etki yapmış diye
baktığımızda; zenginlerin daha zengin olduğu,
yoksulların daha yoksullaştığı bir süreci
tetiklediğini görüyoruz.
Şimdi, arkadaşlar, hepimiz biliyoruz,
Adalet ve Kalkınma Partisi oldukça uzun bir süredir iktidarda ve iktidarının
önemli bir kısmında gelir dağılımıyla ilgili
olarak baktığımızda olumlu adımlar
attığını görüyoruz ta ki 2013e kadar -benim
izleyebildiğim kadarıyla- ama 2013ten sonra, Hükûmetin
uyguladığı politikalar bakımından
baktığımızda, bu mesele sanki arkaya atılmış
ve sonuçta gelir dağılımındaki bozuklukla çok fazla
ilgilenen bir Hükûmet olmaktan çıkmış.
Son olarak, bu sürece etki etmek
bakımından önemli olduğunu bildiğiniz enflasyon meselesi
var. Enflasyonun arttığını biliyorsunuz son ay
itibarıyla; mayısta yüzde 11,39ken haziran ayında yüzde
12,62ye çıktı. Geniş anlamda işsizlik martta yüzde 23tü,
nisanda yüzde 24,6ya çıktı ki nisan, daha henüz pandeminin çok
ortaya çıkmadığı bir dönem. Dolayısıyla da
yapılan hesaplara göre en az 10 milyon civarında insanın
işsiz olduğu gözüküyor Türkiyede.
Peki, Hükûmet ne diyor diye
baktığımızda; arkadaşlar, Hükûmet benim çok
şaşırdığım şeyler söylüyor. Bunlardan bir
tanesi şu: Geçenlerde, Sayın Bakan Albayrak Borsa İstanbulun
yükselişine baktı ve dedi ki: Görüyor musunuz, ekonomiye güven
artıyor. Ve daha sonra -iki gün önce yanılmıyorsam- konutta
müthiş bir patlama olduğunu, faizlerin düşmesiyle konut
satışında artışın çok yüksek olduğunu söyledi
vesaire.
Değerli arkadaşlar, çok az zamanım
kaldı, onun için hızla şunları söyleyeceğim sizlere:
Bu sonuçlar, esasında, görüldüğü gibi değildir, Borsanın
yükselmesi sevindirici bir haber değildir; aksine, gelir
dağılımı bakımından baktığımızda
bizi düşündürmesi gereken bir hadisedir. Neden böyledir? Çünkü o da bir
enflasyondur esasında. Varlık fiyatlarının enflasyonu
artıyor demektir. Varlık fiyatlarının enflasyonunun
artması ne demektir? Zenginlerin daha fazla zengin olma eğilimlerinin
veya imkânlarının arttığı anlamına gelir, bu bir;
konut aynı şekilde. Yani şöyle bir durum var: Parasal
genişleme politikası esasında, Türkiyede spekülasyonu
artırdı. Konutu kimler aldı? diye
baktığımızda veya Borsada kimler oynuyor? diye
baktığımızda, yeni oyuncular olabilir, yeni ev sahipleri
olabilir ama emin olun, negatif faizlerin oluştuğu bir ekonomide
aslında, zenginler daha zengin olmanın imkânlarını
yakaladılar, yoksullar da daha fazla yoksul olmak zorunda kaldılar.
Maalesef sürem bitti.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi
akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
5inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana
Aksaray
Eskişehir
Orhan
Çakırlar Ayhan
Altıntaş
Edirne
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Altıntaşın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Altıntaş, süreniz beş
dakika, uzatma yapmıyorum biliyorsunuz.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
maddeyle, astsubaylıktan subaylığa geçen personelin rütbe
yaş hadlerinden dolayı Türk Silahlı Kuvvetlerinden erken
ayrılma durumlarının önüne geçilmesi ve bu sayede, bu
personelden, rütbe yaş hadleri artırılarak daha uzun süre
istifade edilmesi hedeflenmiş. Bu maddeye bir itirazımız yoktur.
Değerli arkadaşlar, askerlik bir
yaşam tarzıdır. Bu disiplini özümsemek öyle kolay da
değildir. Çocukluktan buna uygun yetişmek, ortaokul ve lise
yıllarından beri asker olmak gerekir. 18 yaşından, 20
yaşından sonra bir gencin ayak uydurması, askerliğe göre
şekillendirilmesi zordur. Bu yüzden, askerî liseler ve harp okulları
çok önemlidir. Fakat Fetullahçı terör örgütünün yarın yıl dönümü
olan 15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrasında askerî liseler ve harp
okulları kapatılmıştır.
Bu arada bir parantez açayım: 15 Temmuz darbe
girişimine özellikle alçak darbe girişimi dedim, hain darbe
girişimi demedim. Biliyorsunuz hain demek hıyanet eden demektir,
önceden beraber yol yürüdüğü yoldaşlarına ihanet veya
hıyanet eden demektir. Bizim Fetullah Gülen örgütüyle beraber yürümemiz
söz konusu olmadığı için bu darbe girişimi bizce alçak bir
darbe girişimidir. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Konumuza tekrar dönecek olursak, harp okulları
daha sonra Millî Savunma Bakanlığına, bünyesindeki Millî Savunma
Üniversitesine bağlı olarak açılsa da askerî liseler ve okullar
tekrar açılmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanı da
bu liselerin ihtiyaç kalmadığı için
kapandığını söylemiştir.
Az önce de söylediğim gibi, askerlik bir
yaşam biçimidir, hayatın her alanına nüfuz eder. Ayrıca
hatırlatayım ki askerî okullar cumhuriyetin icadı değildir,
Osmanlı yadigârıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu da Selanik Askerî
Rüştiyesi ve Manastır Askerî İdadisi mezunu Mustafa Kemal
Atatürktür. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ne hazindir ki
FETÖcülerin darbe teşebbüsünün cezası askerî okullara
kesilmiştir. Bu, tıpkı askerlikte
karşılaştığımız cezalı tanklara,
cezalı helikopterlere, cezalı havuzlara benzemektedir. Orduya zarar
veren bir terör örgütü yüzünden tüm okullar cezalı konuma gelmiştir.
Bir şeyler yolunda gitmediği zaman, bir şey sorun
çıkardığı zaman onu kullanım dışına
atmak yerine düzeltmek gereklidir. Kıbrıs savaşında
ateş etmedi diye bir tanka cezalı diyeceğinize gidip tamir
etmelisiniz; onun gibi, askerî okulları cezalı addederek
kapatmamalısınız. Askerî liselerin gereksiz görülmesinin sebebi
nedir? Millî Savunma Bakanımız -eski Genelkurmay Başkanı-
Sayın Hulusi Akarın askerî lise mezunu olmaması mı böyle
bir sonuç doğurmuştur? Yıllardır bu ülkenin en büyük
askerlerinin yetişmesinde büyük katkısı olan askerî liseler ve
harp akademilerinin gelenekleri korunmalıydı. Her kurumun bir hafızası
vardır. Her kurum bir geleneğe sahiptir, sahip olmalıdır.
Bu askerî okulların sahip olduğu tecrübeler, gelenekler kaybedilmeden
bu okulların düzenlenmesi, temizlenmesi mümkün değil miydi? Değilse
bu terör örgütü başka kurumlara da sızmıştı,
onları da kapatmak gerekmez miydi?
Değerli arkadaşlar, özellikle harp
akademileri ayakta tutulmalıydı, en azından Millî Savunma
Üniversitesine teşkilat düzeni bozulmadan bağlanmalıydı.
Millî Savunma Üniversitesinin kalitesini henüz ölçemeyiz. Bir üniversitenin
kalitesinin ölçülmesi için önce mezun vermesi ve o mezunların birkaç sene
yaptığı işlere bakılması lazım fakat orduda
böyle bir riske girmeye gerek var mıydı?
Harp akademileri eski düzeninde nice büyük askerler
yetiştirmiştir. Bir dönemine denk gelen terör örgütünü bahane ederek
böyle bir geleneği yok etmek ne kadar makuldür? Kaldı ki askerî
okulların kapatılması kamuoyunda büyük bir kesimin tepkisini
çekmiştir. Bu kanun teklifinde de ortada olan bir gerçek vardır ki
askerî personel hususunda eksiklikler vardır. Bu eksikliklerin tam
manasıyla giderilmesi için yapılması gereken şey askerî
okulların, harp akademileriyle ve liseleriyle tekrar açılması
olacaktır.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde yer alan yer alan
ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep
Gaziantep
İzmir
Rafet
Zeybek Yüksek
Mansur Kılınç
Antalya
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İrfan Kaplanın.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Genel Kurula bir kez daha hatırlatıyorum:
Süre uzatımı yapmıyorum.
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Sakaryanın Hendek
ilçesinde havai fişek patlamasında şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet, yakınları ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ordumuzun en üst
seviyesinden en alt birimine kadar görev yapan tüm askerî personelimizin
sorunları ve mağduriyetleri devam etmektedir. Sözleşmeli
erbaş ve erlerimiz yol harcırahı alamıyor, asgari geçim
indirimi ve çocuk yardımı alamıyor, kira yardımı yok,
refakat izinleri yok, mehil izinleri yok, sadece hafta sonu
dışarı çıkabiliyorlar, eş durumundan tayin
hakları oldukça kısıtlı, kıdem tazminatı ve
emeklilik hakları yok, derece ve kademe atlama şansları yok.
Gelelim 6000 sayılı Kanun
mağdurlarına. Bunlar uzman erbaşlardır. 6000
sayılı Kanunun mağdurları sivil memur olarak en düşük
memur statüsünden emekli ediliyor. Uzman erbaşlara kimlikleri verilmiyor,
hakları yok, askeriyenin sosyal tesislerine giremiyorlar. Uzman
çavuşlar ve uzman onbaşılar sözleşmeyle görev yaptıklarından
dolayı herhangi bir kanun ve yönetmeliğe dayanmadan sözleşme
feshi yapılıyor, mesleki güvenceleri yok, kadro hakları yok,
özlük hakları verilmiyor, kıdem tazminatı hakları yok,
görev yaparken almış oldukları kıdem işaretleri
rütbeden sayılmıyor, nöbet, tayin ve izin yönetmelikleri yok. Zor
şartlarda görev yapan uzman çavuşlar bir yıl içerisinde doksan
gün hava değişimi aldığında sözleşmeleri
feshediliyor. Uzman çavuşlar ve uzman onbaşılar garnizonlarda ve
üs bölgelerinde ailelerinden uzakta görev yapıyorlar, emekli
olduklarında hak kaybına uğruyorlar, geçici görevlendirmeleri
hizmet sürelerinden sayılmıyor, lojman kontenjanları çok
düşük, orduevi ve kampları kullanamıyorlar.
Sözleşmeli subay ve astsubaylar doğrudan
kadroya alınmalıdır, on senesini doldurup sicili düzgün olanlar
tekrar sınava girmeden kadroya geçiş yapmalıdır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin belkemiği olan astsubaylarımızın
görev tazminatları yok, emekli olduklarında
maaşlarının yüzde 49u kadar maaş alabiliyorlar, geçim
sıkıntısı yaşıyorlar, kademe, derece
sorunları -söz verilmesine rağmen- hâlâ çözülmedi, orduevlerinde
subay-astsubay ayrımı yapılıyor, lojman sayıları
yetersiz.
Ülke içinde canını feda eden
şehitlerimiz ve gazilerimiz de ayrıma uğruyor. 15 Temmuz
şehit yakını ve gazilerimizin hakları ile diğer
şehit yakını ve gazilerimizin hakları arasında kabul
edilemez farklılıklar var. Buradan tekrar sormak istiyorum,
şehit yakınları ve depremzedeler için toplanan paralar ne oldu?
Bir türlü açıklanmadı. Şehit yakını ve gazilerimizin
hiçbir ayrım olmaksızın tüm haklarının eşitlenmesi
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, uzman onbaşı
ve uzman çavuşlarımızın kadro problemi çözülmeli ve yasal
hakları güvence altına alınmalıdır. 6000
sayılı Kanun mağdurlarının sorunları derhâl
giderilmeli, Türk Silahlı Kuvvetlerinden emeklilik statüsü verilmelidir.
Tazminatlardaki adaletsizliğin düzeltilmesi gerekmektedir. Sözleşmeli
erlerimize asgari geçim indirimi, çocuk yardımı ve kira
yardımı verilmeli ve özlük hakları iyileştirilmelidir.
Nöbet, tayin ve yönetmelikler düzenlenmelidir. Askeriyenin sosyal tesislerine
girişler ve lojman kontenjanındaki haksızlıklar
giderilmelidir. Orduevi, kamplar ve sosyal tesislerden eşit bir
şekilde faydalanılmalıdır. Askerî liseler tekrar
açılmalı, kapatılan askerî hastaneler tekrar Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde açılmalıdır. Askerî ilaç
fabrikası tekrar faaliyete geçirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; seçim
bölgem Gaziantepin de önemli bir sorununu Meclis kürsüsünden dile getirmek
istiyorum. Gaziantepin en büyük sorunlarından biri, konut kira fiyatlarının
yüksek olmasıdır. İlimizde şehir dışından
gelen öğrenciler, memurlar, öğretmenler kiraların yüksek
olmasından kaynaklı maddi sıkıntı yaşamakta ve ev
bulamamaktadır. Pandemiden sonra maddi anlamda oldukça zor günler geçiren
dar gelirli vatandaşlarımız da faturaların altında
ezilirken kiralarını ödeyemeyecek duruma gelmiştir. Ayrıca,
konut kredi faiz oranlarının düşürülmesiyle birlikte bu durumdan
yararlanmak isteyen bazı fırsatçılar ev fiyatlarını
100-200 bin lira artırmıştır. Kontrolsüz şekilde artan
ev kiraları ve ev satış fiyatlarına acil bir düzenleme
getirilmesi gerekmektedir. Vatandaşımız daha fazla mağdur
edilmemelidir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6ncı maddeye geçmeden önce, Sayın
Tokdemir, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
59.-
Hatay
Milletvekili İsmet Tokdemirin, Süper Lige yükselen Hatayspora
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hataysporumuz, Türkiye Futbol Federasyonu 1.
Liginin 30uncu haftasında deplasmanda pazar günü oynanan maçta
Adanasporu 2-0 mağlup ederek ligin bitimine bir hafta kala
şampiyonluğunu ilan etti. 1967 yılında başlayan bu
sevdayı O sene bu sene, şampiyonuz. sloganıyla yola
çıkarak Hataysporumuz, elli üç yıl sonra bir şehrin elli üç
yıllık özlemini bitirdi. Bu başarıda emeği olan
futbolcuları, teknik heyeti, kulüp yönetimini, yalnız bırakmayan
taraftarını ve Hataysporun bugünkü seviyeye gelmesinde en büyük
katkıyı sağlayan, emek harcayan Hatay Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Lütfü Savaşı canıgönülden
tebrik ediyorum. Gelecek sezon mücadele edeceğimiz Süper Ligde
şampiyon Hataysporumuza başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Evet, 6ncı madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Rıdvan
Turan
Gaziantep Ağrı
Mersin
Filiz
Kerestecioğlu Demir Tulay
Hatımoğulları Oruç Hüseyin
Kaçmaz
Ankara Adana Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kaçmaz, süreniz beş dakika.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır 5 no.lu
zindanında insanlar vardı ama insanlık yoktu.
Adnan Yücel şiirinde şöyle diyor:
Havasızlık içinde veremler
yaratılırken,
Gardiyan hâkimler ve savcı çavuşlarla
Her gece mahkemeler kurulurken,
İnsanlar soyundurulup makatlar aranırken
Hangi kuş konardı zindan penceresine?
Ve makatlara sigara takılıp
yakılırken,
İnsanlar dört ayak ile yürütülürken,
Hangi bayrak çekilirdi onur kalesine?
Ne yazık ki uzundur Adnan Yücelin bu
şiiri, çok uzundur Dörtlerin Gecesi kitabı, onlarca yıl,
yüzlerce yıl uzunluğundadır. Çok da yaygındır;
dünyanın her köşesine yayılmıştır. Emeğin
hakkına el koyma ihtirasıyla yaşayan kişiliklere kadim bir
zalimlik eklenince, efendilerinin sadık celladı olmaya ne kadar da
gönüllü hâle gelir insanlar. Her yerde, her çağda ama en çok da
Diyarbakırda. İnsanlığın olmadığı
yer demek, iktidarın denetlenemez, sorgulanamaz,
sınırlandırılamaz olduğu yer demektir. Yaşanamaz
olunan yer, iktidarın her yerde olması durumudur. Sadece kanunlarda,
zindan hücrelerinde değil, iktidarın insan ruhuna, insan hücrelerine,
beynin ve yüreğin her noktasına yerleşmesi. Ama bir kadim gerçek
daha var: İktidar her yerdeyse direnişte her yerde olur, en çok da
Diyarbakırda.
12 Eylül darbecilerinin yaklaşık otuz
altı yıl önce, 14 Temmuzda Biz yaşamı uğruna ölecek
kadar seviyoruz. diyen Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali
Çiçek ölüm orucuna girdiler yapılan işkencelere karşı.
Zorluklar ne olursa olsun faşizmin başarılı
olamayacağını büyük ölüm orucunda canlarını feda
ederek hepimize gösterdiler. Artık 14 Temmuz onur günü olarak
anılmaktadır. Bizlere bu onurlu günü miras bırakan Kemalleri,
Hayrileri, Akifleri ve Ali Çiçekleri bir kez daha saygı ve rahmetle
anıyorum.
Aslında uzun bir anıydı, kısaca
anlatmaya çalışacağım sürem yettiği kadar. Yazın
güneşin altında, kışın ise soğukta cezaevi
kapısındaki kuyrukta içeri girmek için beklerdik. Bir gün, hiç
unutmam 23 Nisandı, çocukları içeri alıp görüş
yaptırmışlardı. Duvarlarda acayip resimler ve yazılar
vardı. Bir şey dikkatimi çekmişti: Orada bulunan
mahkûmların hepsinin gözlerinin rengi neden elaydı? İnsanın
ağlamaklı olup gözleri dolduğunda gözleri buğulanıp
renkli gözükürmüş meğer, bunu büyüdüğümde anladım. Babam
bana sarılıp, kulağıma Annene söyle, burada şartlar
çok kötü. diye fısıldamıştı.
Bu sözler, 1982de Diyarbakır Askerî Cezaevinde
işkenceyle öldürülen Necmettin Büyükkayanın kızı Serdil
Büyükkayaya ait. Babasının anma töreninde anlatmıştı
bu yakıcı hatırayı. Aradan uzun yıllar geçmesine
rağmen o küçük kız çocuğunun travması hâlen
geçmemişti.
12 Eylül askerî darbesinin
yaşattığı travmalar Mamakta da Metriste de yine devam
etmişti. Amed zindanında da Burası askerî bir okuldur,
amacımız sizleri Türkleştirmektir. denilerek, burası özel
olarak Kürt muhalif güçleri dize getirmek için akılalmaz işkence
tezgâhlarının kurulduğu yer. Türkçe konuş, çok
konuş. uyarılarının asıldığı
görüş kabinlerinde, Kürtçe konuşmanın yasaklanması, pek çok
ırkçı marşın ezberletilerek işkence aracına
dönüştürülmesi de bunun somut örneklerinden birkaçı. Birçok
tanığın anlatırken o günleri yeniden
yaşadığı, kitaplara, belgesellere, resimlere konu
olmuş cezaevi. Bu Diyarbakır Cezaevinde yaşanılan insanlık
dışı uygulamalardan sonra, cezaevinden çıkan birçok
kişi yaşadıklarından dolayı dağa çıktı
ve PKKya katıldı. Herkes bunu bilmesine rağmen, yine 12 Eylül
zihniyetinin benzer uygulamaları, faşist uygulamaları bugün de
devam ediyor. AKP iktidarının faşist uygulamaları, mealen
diyor ki: Santim ileri gitmeyelim, filmi geriye sarıp karanlığa
gömülelim. Bugün yine çoklu baro yasası, siyasi soykırım
operasyonları, Cudi Dağındaki doğa katliamı ve ağaç
kıyımı, ÇHDli avukatların ölüm orucu, tüm bu faşist
uygulamalarınızla bize Of bile dedirtemeyeceksiniz, bunu size net
söyleyeyim. Size Of demeyeceğiz, bu sözü ağzımızdan tek
bir defa bile duyamayacaksınız, size bu keyfi
tattırmayacağız. Özgürlük için bedel neyse onu ödemeye
hazırız. Bizler teslimiyeti kabul etmeyecek ve direnmeye devam
edeceğiz. Bizler halkına borçlu hissedenleriz. 12 Eylül rejiminin
ardılları, yürüttükleri faşizan uygulamalarla Kürt
halkını geri yaşama ve mücadelesizliğe mahkûm etmeye
çalışıyor. İçeride ve dışarıda Kürt
halkının kazanımlarına saldırarak özgürlük ve
demokrasi umudunu bitirmek isteyenleri bekleyen son hüsrandır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 6- 926 sayılı Kanunun ek 17 nci
maddesinin (Ç) fıkrasına dördüncü paragrafından önce gelmek
üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve
Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi kadrolarında bulunan tabip ve
diş tabipleri ile 09/11/2016 tarihli ve 6756 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve
Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesi Hakkındaki Kanunun 107 inci
maddesi kapsamında Sağlık Bilimleri Üniversitesi, diğer
Yükseköğretim kurumları ile Sağlık Bakanlığı
ve bağlı kuruluşlarına devredilen tabip ve diş
tabiplerinin rütbe ve dereceleri itibariyle belirlenmiş olan
sağlık hizmetleri tazminatı oranları 200 puan
arttırılmak suretiyle uygulanır. Bunlardan 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinin (A) fıkrası
uyarınca belirlenen birinci derece kritik iller kapsamındaki yerler
ile görev yerinin özellikleri ve hizmet şartları dikkate
alınarak Milli Savunma Bakanlığı veya İçişleri
Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafından belirlenen diğer yerlerde ve yüzer birliklerde fiilen
görev yapan tabip ve diş tabiplerine orgeneral
aylığının (ek gösterge dâhil) brüt tutarının
%200ünü geçmemek üzere aynı usul ve esaslar çerçevesinde ayrıca
ilave sağlık hizmetleri tazminatı ödenir. 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinin (A) fıkrası
uyarınca belirlenen birinci derece kritik illerde terörle mücadele
harekâtına iştirak eden birliklerde fiilen görev yapan
sağlık astsubaylarına orgeneral aylığının
(ek gösterge dâhil) brüt tutarının %50si sağlık hizmetleri
tazminatı olarak ödenir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Erel
Adana İstanbul Aksaray
Yasin
Öztürk Aylin
Cesur
Denizli Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Erel, konuşacak
mısınız, gerekçe mi okutuyoruz?
AYHAN EREL (Aksaray) Kısa bir konuşma
yapayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erel.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 6ncı maddesi üzerine partim
İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz 1987de, Mamakta C-5te işkence
görerek, hem de Kuran okurken, namaz kılarken Bizim çocuklar
dediği Amerikanın çocukları tarafından katledilen, insan
onuruna yakışmayan işkenceler sonucunda çok ağır hasta
olmasına rağmen, böbreklerinin çalışmamasına
rağmen hastaneye götürülmeyip, daha sonra ölümü yaklaştığında
Dışkapı Mevki Hastanesine götürülen ülkücü şehit Hüseyin Kurumahmutoğlunu
rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.
Görüşmekte olduğumuz maddeyle, askerî
tabipliğin tercih edilebilirliğinin artırılması
amacıyla, tabip ve diş tabiplerine ve sağlık
astsubaylarına ilave sağlık hizmetleri tazminatı ödenmesi
amaçlanmaktadır. Askerî tabip ve diş hekimlerine, askerî
sağlık personeli ve sağlık astsubaylarına tazminat
verilmesi öngörülmüştür. Askerî tabipliğin tercih
edilebilirliğinin artırılması amaçlanmıştır.
Bu düzenlemeleri yapmaktan ziyade, askerî tıp akademisinin ve askerî
hastanelerin yeniden açılması gerekmektedir.
15 Temmuz alçak darbe teşebbüsünün hemen
peşinden, apar topar GATA ve askerî hastaneler kanun hükmünde kararnameyle
sivilleştirilerek Sağlık Bakanlığına
bağlanmış, diğer bir ifadeyle kapatılmıştır.
Bu süreçten sonra askerler artık sivil hastanelere yönlendirilmeye
başlanmıştır. Geçen zaman içerisinde bu işleyişin
güvenlik yönünden sakıncaları, askerî personel yönünden hayati
bazı aksamaları ve gecikmeleri net olarak ortaya
çıkmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerince icra edilen
harekâtlar kapsamında muharebe sahasında, muharip unsurlarla birlikte
askerî sağlık personeli görev yapmaktadır. Harekâtın seyri
açısından, bu muharip unsurlarla birlikte hareket edenin diğer
unsurlarla aynı savaş yeteneğine sahip olması gerekmektedir.
Dolayısıyla, bir an önce askerî hastanelerin açılması
askerlerimiz ve ordumuz için önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sayıları yüz bini aşan uzman
çavuşların yıllardır birikmiş sorunları
vardır. Bu sorunların çözümü ve uzman çavuşlara hakları
konusunda söz verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar bu sözler
yerine getirilmediği gibi, bu kanun teklifinde de uzman
çavuşlarımızın beklentileri maalesef
karşılanmamıştır. Doğuda beş yıl görev
süresini tamamlayan uzman çavuşlar, kaydırma birliklere verilerek
tekrar doğuda görev yaptırılmaktadır. Subay ve
astsubaylarımız rahatsızlandığında iki yıla
kadar rapordan faydalanırken, en çok şehit ve gazi veren uzman
çavuşlarımız üç aylık raporu geçtikleri takdirde
sözleşmeleri feshedilmektedir. Bu kahraman sözleşmeli uzman
çavuşlarımızın kaderi subay ve astsubaylarımızın
iki dudağı arasına terk edilmiş durumdadır.
Savaşta ve cephede en önde, ödülde en arkada duran kahraman vatan
evlatlarımız uzman çavuşlarımızın atama
yönetmeliğinin, 3600 ek göstergesinin, sağlık
yönetmeliğinin olmamasından dolayı mağduriyet yaşamaktadırlar.
Kahraman Türk ordusunun mensubu olmalarına rağmen orduevlerine
girememektedirler. Evli personel, eşinden ve çocuklarından uzun zaman
ayrı kalmaktadır. Uzman erbaşlara, bekçiye verilen haklar
verilmemektedir. Bekçiye sağlanan bu haklar kahraman uzman
çavuşlarımıza da sağlanmalı, beylik
tabancıları verilmelidir. Kadro her seferinde dile getirilse de
maalesef bugüne kadar kadro verilmemiştir. Evli uzman
çavuşlarımız eşi doğum yapmadan önce babalık
iznine gönderilmemekte, eşi doğum yaptıktan sonra ve hastane
doğum raporuna göre babalık iznine gönderilmektedir. Bu kahraman
evlatlarımıza otuz veya kırk beş günlük rapor
verildiğinde -raporun kışlada geçirilmesi- raporu evinde
geçirmek isteyen uzman çavuşlarımız, doktor raporunun üstüne
Raporu evinde geçirmesi uygundur." diye tekrar bir rapor almak durumunda
kalmaktadırlar. Uzman çavuşlarımızın dertleri beş
dakikaya sığacak kadar değil... Bir an önce vatan için, millet
için, bayrak için, din için, diyanet için kanlarını sebil,
canlarını heba eden bu uzman çavuşlarımızın
problemlerinin çözülmesinin elzem olduğunu bildiriyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3002) esas no.lu Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6ncı maddesindeki artırılmak suretiyle ibaresinin
artırılarak olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Bayram Yılmazkayanın.
Buyurun Sayın Yılmazkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 6ncı madde önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin birçok sorunu
varken, uzman erbaşların kadro hakları gasbedilmişken,
bedelli affı bekleyen binlerce genç, tecil hakkı isteyen, bedellide
uzaktan eğitim bekleyen yüz binlerce mağdur varken,
yaptığınız bu düzenlemelerle, Türk Silahlı
Kuvvetlerini sivilleştirme adına kurumun ayarlarıyla oynuyor,
askeriyeye biat kültürünü yerleştirmeye çalışıyorsunuz. Bu
kanun teklifinin maddelerinde ve genelinde mutlaka düzenleme yapmanız
gerekiyor.
Görevden menetme cezasının disiplin
amirlerince de verilebileceği kuralı getiriliyor. Disiplin amiri,
mevcut durumda izinsizlik, ilave hizmet yükleme ve oda hapsi
cezalarını verebiliyorken, hizmetten men gibi daha üst bir yaptırım
için kurul kararına gerek duyulmadan da amirin kararı yeterli
sayılabilecektir. Yaptırımın kurul haricinde, disiplin
amirinin de takdirine bırakılması keyfî uygulamaya yol
açabilecek, kurul önünde savunma hakkını kısıtlayabilecek,
masumiyet karinesini zedeleyebilecek, kurul önünde adil yargılanma
hakkının özüne dokunabilecek niteliktedir. Bunu mutlaka
düzeltmeliyiz.
Değerli arkadaşlar, Genelkurmayın
yetkisi tırpanlanıyor. Yeni düzenlemeyle kuvvet
komutanlarının Genelkurmay Başkanlığına
değil de ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına da
bağlanması, Genelkurmay Başkanının disiplin
soruşturması yapma yetkisinin elinden alınması askeriyede
disiplin ve hiyerarşide zafiyete neden olacağı gibi,
Genelkurmayın içinin daha da boşalması anlamına gelir. Bu
düzenlemelerin amacı, Genelkurmay Başkanını sembolik hâle
getirmekten başka bir şey değildir.
Yine, sözleşmeli erlere yasal olarak verilen
kadro hakkı bir türlü hayata geçirilmedi. Yedi hizmet yılı dolan
çok sayıda sözleşmeli erin kamu kurum ve kuruluşlarına
atanmak için beklediği ancak henüz resmî bir açıklamanın
yapılmadığı bu süreçte, İçişleri
Bakanlığı bekçi alımlarında sözleşmeli erlere
öncelik vererek yedi yıl silah ve askerî eğitim almış,
deneyimli ve hazır personeli değerlendirebilir. Güvenlik konusunda
deneyim kazanmış olan bu sözleşmeli erleri bekçi
kadrolarında değerlendirdiğinizde, hiç olmazsa vermiş
olduğunuz sözü de tutmuş olursunuz.
Değerli arkadaşlar, asıl önemli bir
konu da bedelli askerlik yapan vatandaşlarımızın durumu.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 salgını nedeniyle,
başta sağlık olmak üzere ekonomik ve sosyal alanlarda
yaşanan sorunlar nedeniyle, devletin ve özel sektörün
işleyişinin sekteye uğradığı zorlu bir süreçten
geçmekteyiz. Hazineye katkı sağlaması amacıyla planlanan
bedelli askerliğin devlete artı maliyet çıkarması ve üstüne
üstlük, Covid-19 salgınının kışlalarda yeni riskler
barındırması göz önünde bulundurularak yurt
dışında yaşayan vatandaşlar için uygulanan uzaktan
eğitim sisteminin pandemi sürecinde bedelli askerlik yapacaklar için de
uygulanması salgınla mücadele kapsamında
değerlendirilmelidir. Milyonlarca vatandaşımızın
iş hayatını etkileyen bu süreç, özellikle askere gidecek
gençlerin iş ve gelecek planlarını altüst etmektedir. Bedelli
askerlik yapan ve yapacak olan 40 bin dolayında gencin yirmi sekiz günlük
askerlik hizmeti için şehirlerarası yolculuk yapması,
kalabalık kışla ortamında bulunması, hem
kışladaki askerlerimiz için büyük risktir hem de bedelli için giden
gençlerimiz için büyük risktir. Yirmi sekiz gün bedelli askerlik yapacak
kişilere Covid-19 dönemine denk geldiği bu süreçte uzaktan
eğitim verilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin afetlerde daha etkin
görev alması sağlanabilir. Başta deprem olmak üzere, ülkemizde
sıkça görülen afetlere yönelik olarak bu yıkımların
öncesinde veya sonrasında yapılacak doğru davranışlar
Deprem kuşağındaki illerden gelen bedelli askerlik yapan
kişilere, hatta uzun dönem askerlik yapan bütün kişilere AFAD
uzmanlığı eğitimi verilmesi, muhtemel depremlere gerekli
hazırlıkların yapılmasında çok büyük katkı
sağlayacaktır.
Yine bir düzenleme de gençlerin üniversiteye girme
haklarını elinden aldı. Birçok gencimizin ailesinin ve kendi
hayatını idame ettirmek için çalışmak zorunda
kaldığı gerçeğini göz önünde bulundurarak bu düzenlemeyi
düzeltmemiz gerekiyor. Yeni askerlik düzenlemesinde lise ve dengi okullarda
öğrenim yaş sınırının 29dan 22ye
düşürülmesi ve eskiden iki ay olan yoklama süresinin
kaldırılması sonucu birçok gencimiz haberi olmadan yoklama
kaçağı durumuna düştü. Yoklama kaçağı durumuna
düşen gençlerin tecil hakkı, bedelli hakkı ve üniversiteye
kayıt yapma hakkı ellerinden alındı. CHP olarak biz, bu
gençlerimizin yaşadığı sorunun çözülmesi için Türkiye Büyük
Millet Meclisine kanun teklifi verdik. AK PARTİ ve MHP olarak bu kanun
teklifine destek olursanız bu mağduriyeti de en kısa sürede
kaldırabiliriz diye düşünüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi var, onu
gerçekleştireceğim.
Sayın Akar, Sayın Yalım, Sayın
Çelebi, Sayın Aygun, Sayın Güzelmansur, Sayın Yavuzyılmaz,
Sayın Sümer, Sayın Tutdere, Sayın Bulut, Sayın Bakan,
Sayın Gündoğdu, Sayın Keven, Sayın Kılınç,
Sayın Gürer, Sayın Hancıoğlu, Sayın Yılmazkaya,
Sayın Durmaz, Sayın Yüceer, Sayın Serter, Sayın Ceylan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde
3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Mehmet
Ruştu Tiryaki
Gaziantep Ağrı Batman
Ayşe
Sürücü Erol
Katırcıoğlu Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Şanlıurfa İstanbul Muş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın Tiryaki,
süreniz beş dakika, uzatma yapmıyorum.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
223 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
görüşlerimi sizinle paylaşmaya çalışacağım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sizlere teklifin genel
gerekçesinden bir bölüm okumak istiyorum. Yeni Türkiyeyi anlatması
açısından, Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclisi
Cumhurbaşkanlığına bağladığını
göstermesi açısından, gazi diyerek güya saygı
gösterdiğiniz Meclisi nasıl
Cumhurbaşkanlığının Mevzuat Dairesi
Başkanlığına çevirdiğinizi göstermesi
açısından çok önemli buluyorum. Bakın, aynen teklifin genel
gerekçesinden okuyacağım, diyor ki: 1 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Millî Savunma
Bakanlığı teşkilatında yapılan değişiklikle
Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları
Millî Savunma Bakanına bağlanmıştır. Buna
bağlı olarak da mevzuatta uyum düzenlemeleri yapılması
zarureti ortaya çıkmıştır. Evet, bugün bu yasa teklifini
görüşmemizin genel gerekçesi bu. Cumhurbaşkanlığı
kararnamesine uygun kanun çıkarmak, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesine uygun mevzuat yapmak. Bugün bu amaçla kanun teklifi
görüşüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinin normlar hiyerarşisinde nerede olduğu konusunda
tartışmalar var ama egemen görüş şu: Tüzükler ve Bakanlar
Kurulu kararları hâlâ yürürlükte olduğu için buna eşit bir
seviyede görülüyor. Gerçi bazı akademisyenlerden -bunlar da
Cumhurbaşkanlığında çalışan akademisyenler-
kanunlarla eşit seviyede gören istisnalar var. Onun dışında
herkes Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin kanun seviyesinin
altında olduğunu söylüyor. Ama siz bugün getirdiğiniz bu
teklifle Cumhurbaşkanlığı kararnamesini kanunların
üzerine koyuyorsunuz ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine
uygun kanun yapalım. diyorsunuz. Bakın, Anayasaya göre:
Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasa
hükmü çok açık, yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname
çıkacak. Bunun sınırları ne? Anayasanın İkinci
Kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar,
kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi
haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
düzenlenemeyecek. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenemeyecek.
Kanunda açıkça düzenlenmiş bir konuda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenemeyecek.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanun arasında bir
çelişki ortaya çıktığında kanunlar uygulanacak ve
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmiş bir konuda
bir kanun çıkarılırsa o kanun uygulanmaya başlanacak. Ama
siz, ülkenin hukuk sistemi açısından öyle düzenlemeler
yapıyorsunuz ki -gelecek açısından çok sakıncalı
düzenlemeler- Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisini bir biçimde
vesayet altına almaya matuf bu tür ifadeler, gerekçeler, söylemler
gelecekte bu ülkenin başına çok sorun açabilir. Zaten temel hak ve
özgürlükleri valilerin iki dudağı arasına aldınız,
şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetini, kanun
çıkarma yetkisini Cumhurbaşkanlığının
kararnamelerine uyumlu hâle getirmeye çalışın. Gerçekten çok
büyük bir iş çıkarıyorsunuz (!) Bu büyük bir soruna yol açacak.
Bakın, valiler temel hak ve özgürlüklerin
tamamını askıya alıyorlar Her tür eylem ve etkinliği
yasaklıyoruz. diyorlar; toplanma, stant açma, yürüyüş, çadır
açma, oturma, bildiri dağıtma, her tür eylem ve etkinliği
yasaklıyorlar. Bakın, Vandaki yasaklama süresi iki bin günü
aştı, iki bin. Tam iki bin yirmi gündür Vanda protesto hakkı
kullanılamıyor. Demokrasi yürüyüşü
yaptığımız güzergâhların tamamında valiler karar
aldılar, her tür eylem ve etkinliği yasakladılar. Barolar
kendileriyle ilgili bir yasayı protesto etmek istediler, Ankara
Valiliği hemen karar aldı, bütün eylem ve etkinlikleri
yasakladı. Bugün, 14 Temmuz tarihi için Ulucanlar Cezaevi önünde
basın açıklaması yapacaktık, karşımıza
binlerce polis dikildi ve açıklama yapmamıza izin verilmedi.
Şimdi muktedir olduğunuz için bu
antidemokratik düzen hoşunuza gidiyor olabilir ama emin olun
Cumhurbaşkanı sonsuza kadar partiniz içinden çıkmayacak,
valileri sonsuza kadar atayacağınızı düşünüyorsanız
emin olun yanılıyorsunuz. Bugün devletin polisi güvenlik görevlisi
değil de emir eri gibi davranıyor ya gelecekte bu polislerin amirleri
başkaları olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Ne
ekerseniz onu biçersiniz. Nasıl yönetiyorsanız öyle yönetileceksiniz.
Devrisabık yaratmak istemiyorsanız tez zamanda demokratik
koşulların egemen olacağı bir iklim için harekete geçin;
emin olun, yarın çok geç olabilir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tiryaki.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
7nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 7- 926 saylı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 37- Emsalleri arasında temayüz
etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve sicil notu
ortalaması, sicil tam notunun %90ının (dâhil) üzerinde olan
istekli astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddi;
ilgili kuvvet komutanlığının teklifi üzerine Milli Savunma
Bakanlığının onayı ile, ilk olarak iki yıl ve
müteakip yıllarda da aynı esaslarla 60 yaşına kadar
uzatılabilir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Erel
Adana Gaziantep
Aksaray
Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu Edirne Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İmam Hüseyin Filizin.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Bu maddeyle, astsubay kıdemli
başçavuş rütbesindeki personelin yaş haddinin kuvvet
komutanlığının teklifi üzerine veya resen Millî Savunma
Bakanı tarafından 60 yaşına kadar uzatılabileceği
öngörülmektedir. Bakan kararıyla resen uzatma, astsubaylar arasında
ayrımcılığa ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
siyasallaşmasına yol açacaktır. Resen ifadesinin
kaldırılıp kuvvet komutanlığının teklifi
üzerine Millî Savunma Bakanlığının onayıyla şeklinde
olması daha uygun olacaktır çünkü bu imkândan yararlanması
gereken astsubayları kuvvet komutanlarının önermesi, makam
atlanmaması açısından önemlidir. Ayrıca, disiplin
cezası almaması da diğer bir şart olarak
konulmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
astsubaylarımız, ordumuzun belkemiğini teşkil eder.
Astsubay, ölümün kol gezdiği dağın başındaki karakol
komutanıdır. Astsubay, geminin makine dairesinde kirin, pasın
içinde yüreği bembeyaz kalan bir teknisyendir. Loş hangarın
içinde, yağ silmiş elleriyle gecenin yarısında
F-16sını uçurmanın gururunu yaşayan kahramandır.
Astsubay, memleket topraklarının dört bir yanında nazlı
bayrağımız dalgalansın diye kahpe kurşunlarla
bedenlerini orada bırakan; hain tuzaklarda gözlerini, ellerini,
kollarını bırakan, şehit olan, gazi olan, Afrinde, Zeytin
Dalında, Cudide, Barış Pınarında, İdlibde teröristlerle
göğüs göğüse çarpışan akıncıdır. Astsubay,
15 Temmuzda ülkemizin kaderini değiştirircesine FETÖcü haine ilk
kurşunu sıkan, vatan için ölüme koşarak gidip ölmenin nasıl
bir ölümsüzlük olduğunu bütün korkaklara gösteren Ömer Halisdemirdir.
Değerli milletvekilleri, astsubaylar göreve
başlama derecesinin 9un 2si olarak düzenlenmesini talep ediyorlar. On
sekiz yıldır söz veren bir iktidarın savunma bakanlarına
Şimdiye kadar verdiğiniz sözleri yerine getirerek bir kere de
şaşırtın bizi. diyorlar. Emekli astsubaylar maaş ve
ücrette adalet istiyorlar, subaylara verilen ikramiyelerin kendilerine de
verilmesini talep ediyorlar. Lojman haklarının
artırılmasını, maaşlarının yarısı
olan emekli maaşlarının subaylarla kıyaslanabilir ölçüye
getirilmesini talep ediyorlar. Astsubayları anlayalım ve taleplerini
yerine getirelim diyorum.
Değerli milletvekilleri, emekli deyince
EYTlileri hatırlamamak mümkün değil, onlara da sözünüz var ama sonuç
yok. En düşük SSK emekli aylığı asgari ücretin bir hayli
altında olup 1.500 TL civarındadır ve insanlar geçinebilmek için
çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu parayla geçimlerini
sağlamaları mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, ayrıca her seçim
döneminde meydanlarda dillendirilen 3600 ek gösterge vaadi maalesef bir türlü
hayata geçirilmemiştir. Öğretmenlerimiz, hemşirelerimiz,
polislerimiz, din görevlilerimiz, uzman er ve erbaşlarımız büyük
bir ümitle 3600 ek gösterge bekliyorlar.
Değerli milletvekilleri, bugün Atılay
denizaltımızın sulara gömülüşünün 78inci yılı.
İkinci Dünya Savaşında yer almak istemeyen Türkiye, Montrö
Boğazlar Sözleşmesinin verdiği yetkiyle boğazlardan
izinsiz geçişleri önlemek için, İngiliz yapımı manyetik
alan kablolarının işe yarayıp
yaramadığını kontrol etmek adına
denizaltımız Atılayı görevlendirmişti. 14 Temmuz 1942
sabahı Çanakkaleye demirleyen Atılayın yerine getireceği
görev belliydi; Çanakkale Boğazı önünde geniş bir kavis çizecek,
ardından manyetik hattın üzerinden geçerek Morto Koyunda su yüzüne
çıkacaktı. 39 kişilik mürettebatıyla Atılay
denizaltısı tam saat 14.30da dalışa geçti ancak kötü hava
şartları yüzünden Seddülbahir açıklarında Kartal römorkörü
Atılayı gözden kaybetti. Bir türlü su yüzünde görülmeyen Atılay
batmıştı. Bütün imkânlar seferber edilse de kurtarma
çalışmalarından bir sonuç alınamadı. Bu kazada
şehit düşen 6 subay, 17 astsubay ve 16 erimize Allahtan rahmet
diliyorum. Mekânları cennet olsun.
Değerli milletvekilleri, bugün bir başka
facianın 61inci yıl dönümü; 14 Temmuz 1959 yılında
katliama uğrayan Kerkük Türkmenlerini unutmadık. Bu katliam tarihin
en kanlı katliamlarından biridir. Şiddetle ve nefretle
kınıyor ve sözlerimi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlunun
dizeleriyle tamamlıyorum:
Irak derler, Irak derler.
Derdime firak derler.
Diyerem Men Türkmenem.
Bu sözü bırak. derler.
Nur içinde yatın can kardeşlerim,
Türkmenler sizden sonra da acı çekti. Acı çekmelerine tek sebep ise
sizleri ve milletlerini unutmayıp hâlâ Türkmenem. demeleriydi.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan tespit edilen
ibaresinin belirlenen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep Gaziantep İzmir
Rafet
Zeybek Yüksel
Mansur Kılınç Abdurrahman
Tutdere
Antalya İstanbul Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Abdurrahman Tutderenin.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika, uzatma yapmıyorum.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 7nci madde
aslında teknik olarak faydalı ve yararlı bir madde çünkü orduda
tecrübesiyle, kıdemiyle gerçekten faydalı işler yapacak olan
astsubay ve kıdemli başçavuşların emeklilik sürelerinin 55
yaşından 60 yaşına kadar çıkartılmasını
öngören bir teklif. Ancak süre uzatımına ilişkin usul
açısından burada problem var, hukuken sıkıntı var.
Burada özellikle bu sürenin uzatılmasının Millî Savunma
Bakanlığına bırakılmış olması ciddi bir
sıkıntı yaratacaktır. Millî Savunma
Bakanlığı -siz de takdir edersiniz ki- sonuçta siyasi bir makam.
Kuvvet komutanının onayını baypas eden, kuvvet
komutanının onay şerhini ortadan kaldıran bu usul eğer
bu kanun teklifi bu şekilde yasalaşırsa uygulamada
sıkıntı yaratacaktır. Bu yönüyle biz
sıkıntılı olduğunu düşündüğümüz için
teklifimize destek verilmesini talep ediyoruz.
Ayrıca, yine, kanunun 18inci maddesinde er ve
erbaşlara hizmetten men cezası verme yetkisinin disiplin
kurullarından alınarak amire verilmesi
Bu, gerçekten hem ceza hukuku
açışından hem de hukukun genel ilkeleri açısından
sorunlu bir madde olur. Amire karşı erin ve erbaşın ceza
veya suç işlemesi durumunda amirin bizzat kendisinin yargılama yapması
ciddi anlamda sorun yaratacaktır. Bu madde de bu yönüyle sorunludur.
Değerli milletvekilleri, kanunun tümü üzerinde
sözcülerimiz gerekli eleştirileri yaptılar. Değerli
arkadaşlar, ben bir de Türkiye Futbol Federasyonunun özellikle Anadolunun
bazı kulüpleri için almış olduğu hukuk dışı,
akıl dışı bir kararına ilişkin birkaç hususu
belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Türkiye Futbol
Federasyonu Yönetim Kurulu özellikle BAL liginde top koşturan bazı
kulüplerimizi gerçekten yerle bir eden bir karar verdi. Pandemi nedeniyle Süper
Lig ile 1. Lig maçlarının oynatılmasına karar verdi. 2. Lig
ve 3. Ligde de birincileri şampiyon ilan edip şampiyon olma ihtimali
olanları da play-off oynatarak adaletsizliği giderdi. Ancak aynı
adaleti BAL ligi için uygulamadı. Bir örnek vereyim: Mesela
Adıyamanspor
BAŞKAN Yok, adaleti uyguladı da onu
ortadan kaldırmadı.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Adıyamandan bir örnek vereyim: Adıyaman 1954 Sporun
birinciyle arasında 3 puan vardı, eğer lig kendi seyrinde
geçseydi belki de şampiyon olacaktı. Ancak alınan bu kararla
gece gündüz ter atan, koşan, -taraftarıyla, bütün teknik kadrosuyla,
futbolcusuyla- çok büyük bir özveriyle mücadele veren Adıyaman 1954 Spor
çok ciddi bir hak kaybına uğradı ve mağdur edildi. Buradan
Türkiye Futbol Federasyonuna açıkça çağrıda bulunuyorum. Bu
kararınızda vicdan yok, bu kararınızda emeğe
saygı yok, bu kararınızda futbol namına hiçbir şey
yok. Bir an evvel bu haksızlığı giderin, BAL Liginde
matematiksel olarak şampiyon olma ihtimali bulunan takımlara yeni bir
şans verin, bu haksızlığı giderin diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
5.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Türkiye
Futbol Federasyonunun Bölgesel Amatör Ligle ilgili kararını gözden
geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. Sadece
Adıyaman değil, aynı haksızlığa uğrayan
Isparta, Siirt, Şanlıurfa, Tekirdağ, Ceyhanspor
Kütahya da
bunların içerisinde.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Tüm
Türkiyedeki takımlar var.
BAŞKAN - Bunları çoğaltabiliriz.
Netice itibarıyla bu karar iyi olmadı. Buradan hep beraber bir
çağrı yapmış olalım. Futbol Federasyonu
kararlarını defaatle değiştirdi. Bu kararını da bir
daha gözden geçirsin diyelim.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral Ayhan
Erel
Adana Ankara Aksaray
Şenol
Sunat Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu
Ankara Edirne Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Şenol Sunatın.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır, uzatma
yapmıyorum.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
8inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Evet, bilindiği üzere ilk düzenli ve disiplinli
Türk ordusu milattan önce 209 yılında Büyük Hun
İmparatorluğu döneminde oluşturulmuştur sayın
milletvekilleri. İki bin iki yüz yirmi dokuz yıl boyunca Türk ordusu
Türk devletlerinin en önemli kurumu olmuştur. Asırlar boyunca Türk
devletlerinin kurulması, büyümesi ve esarete boyun eğmemesi Türk
ordusunun gayreti, çalışkanlığı ve
fedakârlığıyla sağlanmıştır. Kısaca
sayın milletvekilleri, burada alelade bir kurumdan, bir yapıdan
bahsetmiyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri Türk devletinin
şah damarıdır. Bu damara yapılacak her müdahaleyi defalarca
düşünmek zorundayız. Düşündüklerimizle uzlaşmak ve hep
birlikte üzerimize düşeni yapmak zorundayız sayın
milletvekilleri. Ben yaptım oldu yöntemiyle yapılan
değişikliklerin bedelini çok fazlasıyla ödedik ve ödemeye de
devam ediyoruz. 15 Temmuz hain deyin, alçak deyin, sinsi deyin, bu darbe
girişiminden sonra ilk iş alelacele askerî okulların tümünün
kapatılması ve GATA başta olmak üzere 39 askerî hastanenin
Sağlık Bakanlığına devredilmesi oldu. Bu konu
zannediyorum AK PARTİ yöneticilerinin şuuraltındaydı. GATA
Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Üniversitesine
bağlandı. Tecrübe devri bile yapılmadan bu konular o
karanlık günlerin sıkıntıları içinde kaybedildi.
Gülhane Osmanlıdan bu yana ilmî ve tıbbi bir merkezdi sayın
milletvekilleri. Hatta Gülhane Seririyat Hastanesi II. Abdülhamitin doğum
günü olan 30 Aralık 1898 tarihinde açılmıştı.
Adını Abdülhamit koymakla olmuyor. Bu hastaneler bir tarihti.
Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale yaralıları hepsi bu
hastanelerde tedavi gördü ve 1923, Cumhuriyetle birlikte tescillendi. Bugün
askerî uzman ve personel artık yetişmiyor, ihtiyacımız yok
herhâlde değil mi sayın milletvekilleri? Evet. GATAda bulunan ve
Türkiyenin tek yanık merkezi artık işlevsiz.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Onlarca yanık
merkezi var onlarca.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi öncelikle gazilerimize hizmet veriyordu, artık
tamamen sivilleşti. GATAnın kapanmasıyla Harp Cerrahisi Bilim
dalı da kapandı. Özel eğitim gerekiyor bu alanlarda sayın
milletvekilleri. Defalarca uyarmış olmamıza rağmen AK
PARTİ iktidarı her fırsat bulduğunda Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ayarlarıyla oynuyor. Askerî vesayet var söylemleri ve
hikâyeleriyle orduyu tamamen kendi mecrasından çıkardı. Vatan
haini sözde generallere, FETÖcü teröristlere Türk Silahlı Kuvvetleri
altın tepside sunuldu. Türk devletini terör örgütüne teslim edenlere
yazıklar olsun diyorum bu kürsüden. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bir devletin namusu olan, binlerce
yıllık sırlarımızın, tarihimizin, stratejimizin
bulunduğu kozmik oda kapıları dâhi bu hainlere açıldı.
Nereye gittiği belli, 800ün üzerinde şehit verildi. Ve sonunda
biliyorsunuz -hepimiz biliyoruz- yarın yıl dönümünü
anacağımız 15 Temmuz hain darbe girişimi. Demokrasi
şehitlerini rahmetle anıyorum, gazilerimize de uzun ömür diliyorum.
Sayın milletvekilleri, söyleyeceklerim çok ama
zamanım yetmedi. Türk milletinin canını, malını,
namusunu korumakla görevli olan Türk askerine buradan
saygılarımı sunuyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti askerlerinin
her derdini çözebilecek kudrettedir diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Özkan, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
60.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Ankara Milletvekili Şenol Sunatın
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
15 Temmuz akşamı, darbe teşebbüsünde
bulunan hain FETÖcü darbecilerin silahlı kuvvetlerden temizlenmesi için o
günden bugüne bir dizi reform yaptık. Tarihimize bakacak olursak,
şanlı tarihimizde de maalesef otoriteye, millî iradeye teslim olmayan
yeniçerilerle ilgili reformlar yapılmak istenmişti,
olamamıştı. İnanın 15 Temmuz sonrası uzun
zamandan beri demokratikleşme gayretleri çerçevesinde millî iradeye
demokratik teamüllerle bağlanmak istenen silahlı kuvvetlerin
özellikle yapılan bu reformlarla tamamen sivil otoriteye
bağlanması gerçekleşmiştir. Bugün, Avrupa Birliği
üyesi ülkelere, Avrupa Konseyi üyesi ülkelere baktığımız
zaman oralarda tam da bu reformlara uygun çalışmaların, anayasal
düzenin olduğunu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yapılan bu
çalışmaların tamamı FETÖ dahil olmak üzere derin ve paralel
yapıların silahlı kuvvetler içerisinde kuluçkalanmalarına
asla fırsat vermeyecek ve millî iradenin hâkimiyetinde bugün Libyada,
Suriyede ve dünyada 11 noktada görev yapan Mehmetçiklerimiz nasıl
başarı üstüne başarı koyuyorsa, bu
başarılarına, zaferlerine yenilerini ekleyecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Allah
yardımcıları olsun.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde yer alan ilave bir
yıl ibaresinin ek bir yıl olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep
Gaziantep
İzmir
Ömer
Fethi Gürer Yüksel
Mansur Kılınç Rafet
Zeybek
Niğde
İstanbul
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ömer Fethi Gürerin.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kanun Teklifinin gerek Komisyonda
gerek buradaki görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
astsubayların, sözleşmeli erlerin, uzman çavuşların, emekli
binbaşıların ve diğer ordu mensuplarının
sorunlarını dile getiriyorlar. Ne yazık ki iktidar
getirdiği her kanun teklifinde olduğu gibi bunlarla ilgili önermeleri
dikkate almıyor.
Ben burada bölgemle ilgili önemli bir sorunu gündeme
taşımak istiyorum. Niğdenin Bor ilçesinde Lojistik Bakım
Komutanlığı 7. Ana Bakım Merkezi ve İkmal
Komutanlığı 21. Ana İkmal Merkezi bulunuyor. Halk
arasında askerî fabrika olarak tanımlanıyor.
1964 yılında dönemin Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili Asım Eren ve o dönemki siyasi partilerin
tamamının temsilcileri ile Bor halkının katkıları
sonucu 1.793 dönüm arazi, bağ ve bahçeler bedelsiz olarak bu askerî
fabrikaya bağışlandı. Bu askerî fabrikada şu anda 100
dönüm hâlihazırda kullanılıyor. 420 çalışanı
vardı ve bölgede büyük bir umut olarak iş alanı olmanın
yanında bölge insanının ekonomisine de artı katkıda
bulunuyordu. Süreç içinde bu fabrikanın üretim ünitelerinin bir bölümü
başka bölgelere götürüldü. Borda bulunan askerî kışla Bordan
taşındı, lojmanları dahi yıkıldı. Şu
anda 96 işçimiz burada çalışıyor ve sahra üniteleri
üretiyor.
Ülkemizin her bölgesine orta yerde sayılacak
mesafede olan bu tesisin geliştirilmesini, ASELSANın ya da
TUSAŞın burada bir ünitesinin bulunup üretimin
artırılmasını halkımız talep ediyor. Doğal
gazı içinde olan, 1996da temeli atıldığı hâlde bugüne
kadar yapılmayan ve yirmi yıldır Adalet ve Kalkınma Partili
bakanların -her geldiklerinde- hatta geçen dönemki Başbakanın dahi
söz verdiği havaalanı gerçekleşirse ona 15 kilometre
uzaklıkta olacak bu tesis aynı zamanda limana da 170 kilometre.
Her konuda elverişli bir alanda bulunan bu
yerin değerlendirilmesini halk bekliyor çünkü bu tesisin bu bölge için çok
büyük önemi var. Bir dönem bölgedeki demircisinden diğer meslek
gruplarına kadar her kişi için yeni bir umut kapısı
olmuştu. Ne yazık ki süreç içinde çok sayıda bakan geldi
Burayı geliştireceğiz. dediler ama tesis olduğu gibi
kaldı. Sayın Komisyon Başkanı Millî Savunma Bakanıyken
bölgeye geldiğinde tesiste inceleme yapmıştı. Biz
gelişeceğini bekliyorduk, tesisin albay olan komutanı da yarbaya
düşürüldü makam olarak. Yani giderek o tesisin seçim dönemlerinde 10, 15
kişi alınarak çalışacağı izlenimi veriliyor,
seçimler bitiyor, ne yazık ki tesisin geliştirilmesi gündemden
düşüyor.
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi son dönemde
hidrojen yakıt pillerini geliştirdi. Bu piller, insansız hava
araçlarının havada kalma sürelerini 3 kata kadar uzatıyor yani
üniversitenin teknolojik olarak yeniliğe açık bir yanı var.
Askerî fabrika ile üniversite birlikte çalışırlarsa hem üretim
açısından hem bölgeye de katkı açısından olumlu
etkileri olacaktır. Bu bağlamda, bu tesisin geliştirilmesi
yönünde iktidarı duyarlı olmaya ve bölgede Millî Savunma
Bakanlığı tarafından tesisin geliştirilmesine yönelik
yatırımlar yapmaya davet ediyorum. Çünkü bu tesisin kurulma
aşamasında kendisinin kefen parasını alıp gelip Ben
bunun buraya yapılmasını istiyorum. diye
bağışlayan anaların, o dönemki büyüklerimizin emekleri var.
1.793 dönüm arazinin içinde ne bağa ne bahçeye para almadan oraya o
yatırımın gelmesi için katkıda bulunmuş, bugün
çoğu hayatta olmayan, hepsine rahmet dilediğim insanların
dilekleri ve istekleri bölge için önemli gelişim sağlayacak bu yerin
yaşama daha fazla katkıda bulunacak biçimde geçirilmesi yönündeydi,
bunun gerçekleşmesini diliyorum.
Son söz olarak da
Askerî okul öğrencisi olup
KHKyle ihraç edilen ama çoğunun suça karışmadığı
sabit olan gençlerimiz de bölgemizde çok. Onlar da Bizim haklarımız
iade edilsin. talebinde bulunuyorlar. Bu dileğin de dikkate
alınmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.51
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
8inci maddesi üzerinde Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oyalarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde geçen yalnızca
ibaresinin sadece ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Necdet
İpekyüz Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir
Batman Gaziantep Ağrı
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Ayşe
Sürücü Erol
Katırcıoğlu
Muş Şanlıurfa İstanbul
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ömer Faruk Gergerlioğlunun.
Sayın milletvekilleri, arka arkaya
oylamalarımız var hep, mümkün olduğunca Genel Kurulda
kalalım lütfen.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, size bir mahkeme salonundan bir
tablo sunmak istiyorum bugün. Meclisimizin vekillerinin çoğu anne veya
babadır. Anne veya babalıkla ilgili bir mesele var, bakalım
hisleriniz ne olacak, dikkatle dinlemenizi isterim.
Kocaelide partimiz üyesi 15 kişi
yargılanıyordu geçtiğimiz hafta.
Yargılanmalarının nedeni, yaklaşık bir yıl önce
açlık grevleri dolayısıyla açlık grevi yapan annelere
destek vermekti. Anneler açlık grevinde olan çocukları için uzak
illerden gelmiş ve çocukları ölmesin diye cezaevi önünde
oturuyorlardı. Tek dertleri vardı: Açlık grevinde -içeride,
cezaevinde- olan çocuklarımız ölmesin; bir ana olarak tek dertleri
buydu. Ama, o anneler, hiçbir yere müdahale etmeyen, sakince oturmak isteyen
anneler hiç iyi karşılanmadı polisler tarafından ve
anında -şu gördüğünüz gibi- gözaltına alındı,
darp edildi ve sürüklenmeye başlandı. Bakın, sürüklenme
görüntüleri
70li yaşlardaki, Diyarbakırdan gelip Gebze Cezaevinin
önünde oturan annelerimiz darp ediliyordu. Onlar arasında bir video
görüntüsü unutulmazlar arasına giriyordu, biliyor musunuz? Sadece
HDPliler değil, toplumun her kesimi, 70li yaşlardaki 3-4 anneyi 100
metre boyunca arkadan dürtükleyen, affedersiniz bir büyükbaş hayvanı
dürtükler gibi, itekler gibi muamele eden bir polis memurunu izliyordu. Anneler
yürüdükleri o alandan uzaklaştıkları hâlde polis memuru
arkalarından -şurada gördüğünüz gibi- anneleri itekliyor, onlara
hakaret ediyor, Yürü! diyor ve hakaretlerini devam ettiriyordu. Bu utanç
verici görüntüyü ise orada polis kamerası da çekiyordu sanki bir
marifetmiş gibi. Ve ardından ne oldu? Kamuoyu hakikaten büyük tepki
gösterdi; Valilik açıklama yaptı, İçişleri
Bakanlığı açıklama yaptı Polis memuru hakkında
gereken işlemler yapılacaktır. dendi ama hiçbir şey
yapılmadı. O günlerde ben soru önergesi verdim, Kocaeli Valisiyle
konuştum, Bir şeyler yapılacak Sayın Vekilim. dedi,
hiçbir şey yapılmadı. Bana Ya, Vekilim, bunlarla
uğraşma. Hangi Kürt anası uğradığı hakaret
için adaleti buldu ki şimdi bulacak diyen Kürt gençleri maalesef
haklı çıktı. Bu polis memuru için bir yılı aşan
bir süredir ne idari ne adli hiçbir şey yapılmadı.
Yapılmadığı gibi, o annelerin yanında olan,
Diyarbakırdan gelen en az 70 yaşındaki annelerin yanında
olan HDP'li arkadaşlarımız için bir gözaltı furyası
yapıldı; sabahın beşinde evleri basıldı, derdest
ve darp edilerek gözaltına alındı ve ardından
tutuklandı. Tam sekiz ay boyunca -bomboş gerekçelerle- açlık
grevine destek verme suçuyla yargılandılar, tutuklu olarak sekiz ay
boyunca. Kimisinin 3, kimisinin 4 çocuğu vardı ve sonunda mahkeme
günü geldi, mahkemeye gittik. Neymiş suçları, bir dinleyelim. dedik
ama bakın, savcının iddianamesini dinleyince ben daha da
şaşırdım arkadaşlar. Bakın, burada iddianame,
savcı iddianamede tam 159 kez sözde ifadesini kullanıyordu, bu
anneler için sözde analar diyordu, sözde analar. Ya, arkadaşlar, her
şeyin sözdesini duyduk da sözde anayı duymadık. Savcı
sözde ana deyip duruyordu.
Ben sormak isterim: Bu savcının bir annesi
yok mu? Bu savcıyı bir anne doğurmadı mı? Seni
doğuran annenin hatırı için 70 yaşındaki annelere
saygı göstermeyi düşünmez misin? Düşünmez, evet, çünkü onun için
oraya getirildi, bunu söylediği için terfi edecek, zaten bunu söylemesi
için oraya getirildi ve sonuçta da işte, bunlar yaşandı.
Değerli arkadaşlar, Kürt meselesini böyle
çözemezsiniz. Annelere hakaret ederek Kürt meselesi çözülmez,
derinleştirilir, insanlar ölür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Biz,
çocuklar ölmesin, analar ağlamasın diye boşuna söylemiyoruz ama
sizin iktidarınız da 70 yaşındaki analar bile sözde
analar olarak anılıyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gergerlioğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Muş, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
61.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun görüşülmekte olan 223 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatibin anlattığı konuyu
araştıracağım öncelikle, onu söyleyeyim yani biz sayın
hatibin söyledikleriyle meseleyi değerlendirmeyeceğiz, bakacağız
konuya. Fakat anneler konusundaki bu hassasiyeti beni gerçekten düşündürdü.
Üç yüz otuz gündür Diyarbakırda anneler var. O anneler orada niye
bekliyorlar, o çadırda neden duruyorlar, mensubu olduğum partinin il
başkanlığı önünde bu anneler ne yapıyor? diye bir gün
bu kürsüye gelip de bir açıklama yapmadı. Annelerden bahsediyorken
Diyarbakırdaki evladını bekleyen onlarca anneyi görmezden
gelemeyiz değil mi? Eğer siz anneler konusunda bu kadar
hassassanız üç yüz otuz gündür oradaki annelere bir ziyarette bulunurdunuz
Derdiniz nedir? Evladınızı bekliyorsunuz, bizim burada bir
kusurumuz var mı? diye sorardınız. Çünkü sizi suçluyorlar, Bu
binadan gitti. diyor anneler. Bunu söylemeden, başka bir olay üzerinden
bir ajitasyon yaparak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Olayın
boyutlarını bilmiyorum, bakacağız olaya. Biz hiçbir anneye
kötü bir muameleye rıza gösterecek bir iktidar değiliz, olmadık
da. Ama bir olay üzerinden meseleyi farklı bir ajitasyon durumuna çekip
onun üzerinden bir propaganda yapmaya asla müsaade etmeyiz. Eğer hakikaten
adilseniz ve ilkeliyseniz Diyarbakırdaki annelerin feryadını
gelir, bu kürsüde konuşursunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç
62.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, aslında bu konuyu daha
evvel birkaç kere daha konuşmuştuk ama olsun, yine bir kez daha
tekrarlayalım. Yani şöyle Sayın Muş, biz hep bunu söyledik.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Konuşamazsınız Sayın Oluç, söyleyemezsiniz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
bakın Diyarbakırda bizim il binamızın önünde bekleyen
anneler de bizim annelerimizdir. dedim. Beyaz tülbentli barış
anneleri de bizim annelerimizdir, Cumartesi Anneleri de bizim annelerimizdir.
Biz, zaten bu sorunun çözülmesi, hiçbir annenin daha fazla acı çekmemesi
ve ağlamaması için elimizden ne geliyorsa onu yapalım diyoruz,
bunu konuşuyoruz hep fakat bu sözlerimiz maalesef
karşılığını görmüyor sizin
tarafınızdan; bir kez daha bunu belirtmiş olayım. Yani biz
hiçbir anneyi karşımıza alıp düşmanlaştırma
durumunda değiliz.
Son olarak şunu da söyleyeyim: Sayın
vekilin anlattığı meseleyi ben bizzat kendi gözlerimle
yaşadığım için, Gebze Cezaevi önünde olan süreci
söylüyorum, annelere dönük davranışı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla, orada hani şahide ihtiyacınız olursa ben
de şahitlik yapabilirim annelere yönelik tutum açısından.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Diyarbakırdaki anneler için sizi şahit tutmayı
düşünüyoruz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Yani bu
görüldü, yaşandı, herkes biliyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Oluç,
Diyarbakırdaki anneler için şahitliğinize ihtiyacımız
var.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Fakat
şöyle bir şeyi de söyleyeyim: Yani annelere o yapıldı,
hepimiz çok acı çektik bundan dolayı, burada geldik, konuştuk da
bunu, kınadık, protesto ettik fakat bütün bunun üzerine
savcının böyle bir iddia düzenlemesini ve orada sözde anneler
lafını etmesini çok yaralayıcı ve insanlık
dışı bulduğumuz için bir kez daha dile getirme
ihtiyacı duyduk.
Teşekkür ediyorum.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223)
(Devam)
BAŞKAN - 9uncu madde üzerinde 3 adet önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel İbrahim
Halil Oral
Adana Aksaray Ankara
Fahrettin
Yokuş Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu
Konya Edirne Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Fahrettin Yokuşun.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ PARTİ
Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Ordumuz devletimizin güvencesidir diyoruz. Asker
ocağı Peygamber ocağıdır diyoruz. Biz Türk milleti,
asker milletiz diyoruz. Şanlı ordumuzla hepimiz gurur duyuyoruz. Türk
askerleri hiçbir milletin askerine benzemez diyoruz. Söz konusu vatansa,
bayraksa, milletse Türk askeri için akan sular durur diyoruz. Ordumuz istiklal
ve istikbalimizin güvencesidir diyoruz. Ancak ne yazık ki, bu kadar
övgülerle gururlandığımız askerlerimize ve ordu
çalışanlarımıza hak ettiği değeri vermiyoruz.
Ordu mensuplarımızın, geçim sıkıntısı
hissetmeden, emeklilik endişesi ve gelecek kaygısı
taşımadan vatan görevlerini yapmaları en tabii
haklarıdır.
Bu söylediklerimizi gerçekleştirmek çok mu zor?
Elbette ki zor değil. Devletimiz, emeklisinden memuruna, işçisinden
dul, yetimine kadar 21 milyon insanımıza maaş vermektedir.
Soruyorum size: Devletimiz sayıları 150 bine ulaşan
sözleşmeli er ve erbaşların, uzman jandarmaların, uzman
çavuşların kadroya geçirilmesinin yükünün altından kalkamaz
mı? Yine soruyorum: Subay ve astsubaylarımızın
çalışırken ve muvazzaflık sürecinde rahatça
yaşamalarını sağlayacak işlemler, düzenlemeler
yapılamaz mı? Askerî, sivil memurlarımız ile
korucularımızın ekonomik ve sosyal
sıkıntıları giderilemez mi? Elbette bütün bunları
yapabilecek güçteyiz.
Yüce Meclisimizde ben dâhil onlarca milletvekilimiz,
ordu mensuplarının ekonomik ve sosyal sorunlarının
çözümüyle ilgili defalarca konuşmalar yaptık. Bu yasa Komisyonda
görüşülürken yine birçok milletvekilimiz askerî personellerin
sorunlarının çözülmesi için öneri ve teklifler sundular. Ancak
görüyoruz ki iktidar mensupları sunulan talepleri
karşılıksız bırakmışlar.
Biz, ordu mensuplarımız için Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilen olumlu her şeye gözü kapalı evet deriz.
Keşke getirdiğiniz yasa teklifinde sözleşmeli erlere,
sözleşmeli uzmanlara, erbaşlara, uzman çavuşlara, uzman
jandarmalara da kadro verilseydi; keşke subay,
astsubaylarımızın haklı taleplerine karşılık
verilseydi. Keşke bu yasa teklifinde sözleşmeli erden korucusuna,
uzman erbaştan sivil memuruna, subayından astsubayına kadar
tespihin taneleri gibi yan yana dizilip Türk devletinin varlığı,
Türk milletinin dirliği için gece gündüz canlarını ortaya
koyarak alın teri döken yiğitlerimize hak ettikleri
itibarlarını sağlayacak düzenlemeler yapılsaydı.
Devletimiz, ordumuzun şerefli mensuplarına gelecek kaygısı
taşıtmayacak kadar güçlüdür. Bunu bu salonda bulunan bütün
milletvekillerimiz biliyor. Tek ordu, tek millet isek Türk ordusunun tüm
mensuplarına geçim sıkıntısı yaşatmadan, gelecek
kaygısı taşıtmadan, huzur içinde görevlerini
yapmalarını sağlamalıyız.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin her bir mensubu için
ekonomik ve sosyal hakları adına atılacak olumlu adımlar
öncelikli olarak mevcut iktidarın, daha sonra da Türk milletinin boynunun
borcudur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde yer alan icra edilen
ibaresinin yerine getirilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep
Gaziantep İzmir
Murat
Bakan Yüksel
Mansur Kılınç Rafet
Zeybek
İzmir İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bakanın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
Teklifini görüşüyoruz. Çok söylendi, ben bir daha söyleyeyim: Gönlümüz
arzu ederdi ki, astsubayların -uzman jandarmalar İçişleri
Bakanlığı personeli ama uzman jandarma da bir askerî
personeldir- uzman jandarmanın, sözleşmeli erin, uzman çavuşun
problemlerini çözecek kanunu buraya getirebilmiş olsaydık. Benden
önce birkaç madde önce İYİ PARTİden bir milletvekili arkadaşım
astsubayları anlattı burada, bilmiyorum ne kadar dikkatinizi çekti.
İşte, o tankları yürüten, o denizaltıları yüzdüren tüm
teknik sınıflarda astsubaylar var ve ben, o astsubaylardan birinin
evladıyım, astsubay çocuğuyum. Çocukken babamı ziyarete
gittiğimde birliğe, benim babamın üzerinde tulum vardı
arkadaşlar, tulumun üzerinde rütbesi vardı, elleri yağ içinde
şanzıman indirir bindirirdi kademede. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
o personeli, astsubayı Türk Silahlı Kuvvetlerinin emekçisidir. Onu
belirterek sözlerime başlamak istiyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yetmiş sekiz yıl önce Atılay
denizaltısı Çanakkale Boğazında battı, 39 askerimiz
şehit oldu. Çanakkale Boğazının dibi, orası 39
yiğit denizci Mehmetçike, onlara mezar oldu. Onları da saygıyla
ve rahmetle anıyorum değerli arkadaşlar.
Yine, yakınlarda 3 şehidimiz var,
Sakaryada. İşte, burada ismini hep andığımız 1
astsubay, 1 uzman jandarma, 1 sözleşmeli uzman çavuş
arkadaşımız şehit oldu.
Hep arkasından
ağladığımız, gözyaşı döktüğümüz
Gerçi
orada da bir ayrıntı var: Kimi arkadaşlar Şehidin
arkasından ağlamayın, en yüce mertebe. diyor. Doğru,
şehitlik en yüce mertebe ama sevgili arkadaşlar, biz şehidimizin
arkasından binlerce yıldır ağlarız. Anadolu türküleri
yakmışız şehitlerimizin arkasından, askerimizin
arkasından. Bir Erzurum türküsü var, hepiniz bilirsiniz, diyor ki:
Eledim eledim höllük eledim,
Aynalı beşikte canan bebek beledim,
Büyüttüm, besledim, asker eyledim,
Gitti de gelmedi canan, buna ne çare? (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz askerimizin, evladımızın arkasından
ağlarız. Çanakkale Harbine giden 15 yaşındaki
evlatlarımızın arkasından Hey onbeşli onbeşli/
Tokat yolları taşlı/ Onbeşliler gidiyor/ Kızların
gözü yaşlı demişiz, Yemen türküsünü söylemişiz.
Dolayısıyla, onlar şehit olduklarında arkasından gözyaşı
döktüğümüz askerimiz, astsubayımız, uzman jandarmamız,
uzman çavuşumuz, sözleşmeli erimiz hayattayken kıymetini
bilmiyoruz arkadaşlar, hayattalarken özlük haklarıyla ilgili hiçbir
şey yapmıyoruz. Ben beş senedir milletvekiliyim, bu kürsüden
sorunlarını defalarca dile getirdim. Geçen dönem Millî Savunma
Komisyonunda, İçişleri Komisyonunda defalarca dile getirdik, bir arpa
boyu yol katedemedik. Tekrar ediyoruz. Niye? Tekrar, öğrenmenin en önemli
unsuru. Belki öğrenirsiniz onların dertlerini,
sıkıntılarını diye tekrar ediyoruz.
Astsubayın sıkıntısı nedir?
Bir astsubay emekli olduğunda maaşının
yarısını alamıyor ama bir subay emekli olduğunda yüzde
70ini, yüzde 80ini alıyor komutanlık tazminatlarından
dolayı -7 ayrı konuda tazminatları var- bunlar astsubaylara da
verilsin diyoruz. Astsubayların göreve başlangıç derecesi 9/2
olsun, klimalı ortamda rahat çalışan ofis memurlarıyla
aynı şekilde başlasın. Dünyanın en zor mesleği
askerlik. Bir asker yalçın dağlarda, kuş uçmaz kervan geçmez
bozkırlarda, en basit sosyal olanaklardan mahrum yerlerde, 4-5 tayin
görerek, hiçbir yere kök salmadan, bazen çocuğunun doğumunu
göremeden, çocuğunun mezuniyetini göremeden görev yapıyor. Bir göreve
gittiğinde, nöbete gittiğinde, operasyona gittiğinde geriye
dönüp dönmeyeceğini bilmiyor, o hâletiruhiye içinde görev yapıyor.
Bunların sorunlarını çözelim diyoruz, çok mu şey istiyoruz
şu Meclisten? Burada bütün gruplar el birliğiyle çözelim
astsubayın sorununu, başlangıç derecelerini.
Uzman jandarmanın okulunu hizmetten
saymıyoruz arkadaşlar. Sayın Bakanım, kaç defa söz verildi
uzman jandarmaya, Cumhurbaşkanı söz verdi, Genelkurmay
Başkanı söz verdi, ben Jandarma Genel Komutanıyla konuştum
önceki dönem, söz verdi, emekli oldu, gitti; hâlâ çözülemedi. Uzman jandarmalar
astsubay yapılmak için alındı ama 21 bin uzman jandarma ciddi
ekonomik sıkıntı içinde; çoğu lisans, yüksek lisans mezunu.
Bir seferliğine astsubay çavuş yapacağız; ne oradaki
hiyerarşi bozulacak ne bir şey, onların problemlerini
çözmüş olacağız.
Uzman çavuş
Hasta olamaz uzman çavuş,
şehit olabilir ama. Niye şehit olabilir de hasta olamaz? Çünkü hasta
olursa sözleşmesi feshedilir. Bunların problemini çözmek
zorundayız arkadaşlar, bu ortak sorunumuz.
Sürem bitti ama askerin, subayın,
astsubayın adalet mücadelesine kulaklarınızı
tıkamayın değerli arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde geçen sınavına
ibaresinin imtihanına ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Ayşe
Sürücü
Gaziantep Ağrı Şanlıurfa
Erol
Katırcıoğlu Züleyha
Gülüm Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İstanbul İstanbul Muş
Semra
Güzel
Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Semra Güzelin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 9uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Maddeye göre TSKde farklı statülerde görev yapan personelin
tecrübelerinden daha etkin şekilde faydalanılabilmesi, statüler
arası geçiş sınavlarına ilave müracaat hakkı verilmesi
amaçlanmaktadır. Yapılsın, emekçinin, işçinin özlük
haklarını düzenlemek için Meclis elinden geleni yapsın, ama
ayrımcılık yapmadan yapsın. Biz bu
ayrımcılığı en çok da bu pandemi sürecinde gördük.
Bakın, salgın vakalarının çoğunluğu
yoksulların, işsizlerin, emekçilerin yoğun
çalıştığı semtlerde görülüyor. Niye? Çünkü işçiye
düşman, patrona dost olan AKP iktidarı İşçilerin canı
pahasına da olsa çarklar dönecek. diyor. Esnek ve güvencesiz
çalışmayı hem yaygınlaştırıyor hem de
yasalaştırıyor. İşsizlik zaten aldı
başını gidiyor. TÜİK verileri her ne kadar -iktidarın
istediği gibi hazırlayıp- Nisan 2020de işsizlik
oranı geçen yıla göre azaldı. dese de DİSK-AR verileri
böyle demiyor. DİSK-AR verilerine göre Türkiye tarihinin en büyük iş
ve istihdam kaybı yaşanıyor. Bu tablo içerisinde emekçiler
pandemi sürecinin getirdiği katmerleşmiş yoksulluğa ve emek
sömürüsüne karşı hâlâ, her gün, hakları olan ek bütçeyi talep
etmeye devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu süreçte
alkışlar ve kahramanlık övgülerinden başka hiçbir şey
görmeyen sağlık emekçileri de günlerdir adaletsiz ücret
bölüşümüne dikkat çekmekte ve performans sisteminin
kaldırılmasını talep etmektedir. Bu adaletsiz ücret
bölüşümü öyle bir noktaya geldi ki pandemi sürecinde döner sermaye
ödemeleri pandemi açısından büyük risk altında olan aile
hekimlerinin ücretlerine yansıtılmadı. Emek örgütleri enfekte
olan sağlık emekçilerinin sayısını 10 binin üzerinde
açıkladı. Sadece Diyarbakırda 230un üzerinde sağlık
emekçisi virüse yakalandı. Ama biz, iktidarın sağlık emekçilerine
verdiği önemden halk sağlığına verdiği önemi
görmekteyiz. Bölge illerinde 1 Hazirandan beri vaka sayısında çok
ciddi bir artış var. Cizrede neredeyse vakanın görülmediği
sokak, apartman dahi kalmadı. Urfada, Siirtte, Batmanda her gün bir yer
karantinaya alınıyor. Seçim bölgem Diyarbakırda da
-Sağlık Bakanlığının
açıkladığı üzere- vaka sayısının pik
yaptığı 3 ilden biri olmasına rağmen yeterli önlemler
alınmıyor. Vaka sayılarını düşük göstermek
adına semptom ve hikâyesi olan hastalara maliyeti düşük olan testi
yapmak yerine, önce daha külfetli olan tomografi çekilmekte, kan alınmakta
ve bunların sonucuna göre test yapılmakta veya yapılmamakta. Bu
şekilde semptomu olduğu hâlde klinik tablosu hafif seyreden hastalar
test yapılmadan toplum içerisine gönderilip sürü bağışıklığı
yöntemi uygulanmaktadır, resmen Herkes virüsü kapsın da
kurtulalım. denilmektedir. Ölen ölmüş, kalan sağlar bizimdir.
zihniyetidir bu. En başından beri Dünya Sağlık Örgütünün
temel ilkelerinden biri yaygın test yaptırmaktı ama Hükûmet vaka
sayısıyla baş edemediğini anladığı noktada
bu politikaya ket vurdu. Test yapılmayınca vaka sayısı
azalmıyor maalesef.
Hastanelerde durum içler acısı, ne yatak
kapasiteleri yeterli ne de sağlık emekçilerinin sayısı.
Bölge tabip odaları özellikle son bir aydır ısrarla durumun
vahametine dikkat çekmekte ve Bakanlığı halk
sağlığını gözeten politikalar uygulaması
gerektiği yönünde uyarmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet
salgını fırsata çevirerek hayata geçirdiği hukuksuz
düzenlemelerle, baskı ve işkencelere karşı demokratik,
anayasal haklarını kullanarak gösteri, yürüyüş yapmak
isteyenlere virüs bahanesiyle saldırıp engelliyor ama işçileri
açlıktan ölmek ile virüsten ölmek arasında bırakmak zorunda
kalıyor, kronik hastalığı bulanan emekçilerin raporlarını
türlü gerekçelerle kabul etmeyip ölümü dayatıyor, tehlike saçan AVMleri
açıyor, öğrencileri göz göre göre tehlikeye atıp sınava
alıyor ve fatura ödemelerini ertelemeyip insanları PTT kuyruğuna
itiyor. Yani işine gelince risk var, işine gelmezse risk yok.
Değerli milletvekilleri, zorunlu olmayan
üretim, turizm ve para kaygılarını bir yana bırakıp
halkın sağlığıyla gerçek anlamda ilgilenmek
iktidarın görev ve sorumluluğudur. İktidar, sürecin en
başından beri tek taraflı yürüttüğü salgın
politikalarında yetersizlik ve başarısızlıkla
artık yüzleşip sağlık alanında faaliyet yürüten emek
ve meslek örgütleriyle ortaklaşmalıdır. İktidar, halk
sağlığının mevzubahis olduğu bu kritik süreçte
rant ve savaş politikalarından vazgeçip halkın nitelikli,
parasız ve ana dilde sağlığa erişimini sağlayacak
politikalar üretmelidir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Ayşe
Sürücü
Gaziantep Ağrı Şanlıurfa
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu Zeynel
Özen
Muş İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Zeynel Özenin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugüne kadar, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtayın cemevlerine ibadethane
statüsünü tescil eden yargı kararlarının hiçbiri
uygulanmadı. Danıştayın cumhuriyetle hesaplaşan
Ayasofya kararını uygulayan yetkililer neden yargının
cemevleriyle ilgili kararlarını uygulamıyorlar? Yargı
kararları, Alevi çocuklarına egemen inancın, teolojinin
dayatıldığı, zorunlu din derslerinin eşitlik ilkesine
aykırı olduğuna birçok kez hükmetti. Bugüne kadar bu
mağduriyetlerin giderilmesi için açılan davaların tamamı müspet
yönde sonuçlanmasına rağmen hiçbir değişiklik olmadı.
Ayrıca Alevi, Bektaşilerin kutsal inanç mekânı Hacı
Bektaş Veli Dergâhı, Ayasofyada olduğu gibi yıllardır
izne tabii tutularak turistik bir müze olarak kullanılmaktadır.
Yargı kararlarını işlerine gelince tanıyan bu
iktidarı ayrımcılığa son vermeye
çağırıyoruz.
Arkadaşlar, Yargıtay, AİHM kararlarını
okumayacağım burada. Ama bir Yargıtay bir de Danıştay
kararını size okuyacağım: Temmuz 2017de Danıştay
13. Dairesi Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir. ilkesine uygun hareket edilmesi gerektiğine,
ayrımcılığın yasaklandığına, ibadethane
olarak açılmış ve ücretsiz girilen ibadethanelere ilişkin
aydınlatma giderlerinin devlet tarafından
karşılanmasına karar vermiştir. Yine, Yargıtay 2018de,
cemevlerinin ibadethane olduğuna, elektrik ve su faturalarının
devlet tarafından ödenmesine karar vermiştir. Fakat bu
kararların hiçbiri pratikte uygulanmamıştır. Buna güzel bir
örnek vereceğim size: Diyarbakır Pir Sultan Cemevi, iki yıldan
beri oranın elektriği kesik arkadaşlar ve daha yeni, Alevi
canlar bu parayı toplayıp ödediler ve cemevinin elektriğini,
suyunu açtırdılar.
Değerli canlar, şimdi, bu kürsüde çok
hamaset konuşmaları olur: Kürt-Türk kardeştir. Alevi-Sünni
kardeştir. Kardeş olmak istiyoruz. Biz de kardeş olmak
istiyoruz ama eşit yurttaşlık temelinde kardeş olmak
istiyoruz arkadaşlar. Alevilerin ne toprak ne bayrak talebi var bu ülkede,
yurttaşlık görevlerini eksiksiz yerine getirirler ama biz ne kamuda
varız ne de yasalar karşısında eşitiz.
Geçen gün İçişleri Komisyonu üyesiyim-
İçişleri Bakan Yardımcısına bir soru sordum, dedim ki:
Kamuda Alevileri temizlediniz, Alevi kalmadı, TSKde de kalmadı.
Ali Tatar bunların en güzel örneğidir, bir Alevidir, yapılan
iftiraya dayanamadı, intihar etti arkadaşlar, gururundan dolayı.
Diğer taraftan, şunu sordum ben İçişleri Bakan
Yardımcısına: Bir Emniyet müdürü, bir vali var mı Alevi?
Dedi ki: Ben bu soruya cevap veremem, vermem. Veremez çünkü yok.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Var, var.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Ne bir Emniyet müdürü var ne
de bir vali var.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Var, var; Sayın
Vekil, var.
SALİH CORA (Trabzon) Varmış,
varmış.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
Alevilerin bu talepleri ana sütü kadar helal taleplerdir. Eğer bu ülkenin
birliğini, bütünlüğünü savunuyorsanız ve kardeş olmak
istiyorsanız bu hakları verirsiniz. Şöyle bir şey olmaz:
Biz kardeşiz, ben büyük kardeşim, siz küçük kardeşsiniz, istediğim
zaman seni tokatlarım. Böyle bir kardeşlik istemiyoruz. Biz, yasalar
karşısında eşit haklara sahip olmak istiyoruz. Onun için
değerli milletvekilleri, bu konuşmaları her gün dinleyeceksiniz,
her çıktığımda da söyleyeceğim. Eğer bu utançtan
kurtulmak istiyorsak AİHMin, Yargıtayın,
Danıştayın verdiği kararları uygularsınız,
Aleviler de eşit yurttaşlık hakkına sahip olur.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
10uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
"MADDE 10- 31/7/1970 tarihli ve 1325
sayılı Askeri Okullar, Askeri Öğrenciler, Askeri Fabrikalar ve
Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Askeri öğrencilerin harçlıkları
aşağıda gösterilmiştir.
a) Harp okullarında, üniversite ve
yüksekokullarda öğrenim gören askeri öğrencilere (10200) gösterge
rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı
sonucu bulunacak tutarın;
Hazırlık sınıfında %45'i,
Birinci sınıfta %47'si,
İkinci sınıfta %49u
Üçüncü sınıfta %51'i,
Dördüncü sınıfta %53'ü,
Beşinci sınıfta %55'i,
Altıncı sınıfta %57'si,
Yedinci sınıfta %59'u,
b) Astsubay meslek yüksekokulu öğrencilerine,
(10.200) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla
çarpımı sonucu bulunacak tutarın;
Hazırlık sınıfında %45i,
Birinci sınıfa %47si,
İkinci sınıfta %49u
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Orhan
Çakırlar
Adana Aksaray Edirne
Arslan
Kabukcuoğlu Aylin
Cesur
Eskişehir Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Aylin Cesurun.
Buyurun.
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 10uncu maddesi üzerine söz aldım.
Türk Silahlı Kuvvetleri, gücünü ve yetkisini
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasından alan, yine Anayasanın 5inci
maddesinde belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bağımsızlığının, bütünlüğünün ve
bölünmezliğinin yılmaz bekçisi, Türk milletinin Anadolu
coğrafyasında huzur, güven ve refah içerisinde
yaşamasının asli teminatı, milletinin bağrından
kopmuş en kutsal, en güzide, en kıymetli parçasıdır.
Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa
Kemal Atatürk, Türk ordusuna son sözlerinde diyor ki: Zaferleri ve mazisi
insanlık tarihiyle başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet
nurları taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en
buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve
düşman istilasından nasıl korumuş ve
kurtarmışsan, cumhuriyetin bugünkü feyizli devrinde de askerlik
tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez
olduğun hâlde, vazifeni aynı bağlılıkla
yapacağına hiç şüphem yoktur. Evet, bugün de böyle değerli
arkadaşlar.
Türk ordusu, yalnızca PKK, DAİŞ ve
FETÖyle mücadele etmekle kalmayıp soğuk savaş sonrasında
çevre coğrafyalar olan Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğuda
yaşanan iç savaşlar ve bunların sonrasında
gerçekleşen, jeopolitik kırılmaların merkezi konumunda olan
Türkiyeyi de içeride ve dışarıda başarıyla
savunmaktadır. Çevre coğrafyalarda yaşanan gelişmeler bugün
bize göstermektedir ki tarihin en kadim, en kıymetli ve en bereketli,
dolayısıyla da en çetin ve en zorlu coğrafyasında pek çok
kez hukukunu ve varlığını müdafaa etmek zorunda kalmış
Türk milletinin, kendi vatanında huzur, refah ve emniyet içinde
yaşaması için etkin, caydırıcı ve saygın Türk
Silahlı Kuvvetlerinin varlığı önemlidir ve ordumuzun
geliştirilmesi, güçlendirilmesi, ihtiyaçlarının eksiksiz
karşılanması gerekmektedir. Biz de bu kapsamda gereken ne varsa
yapmakta azimkâr ve dahi sorumluyuz.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri, subayından astsubayına, uzman er ve erbaşından
Mehmetçikine, askerî öğrencisinden general ve amiraline kadar bünyesinde
Türk Anayasası ruhunu barındıran farklı organların
oluşturduğu bir beden, etle tırnak, ayrılmaz bir bütündür.
Bugünkü teklifteki hedef personelin haklarını, moral ve
motivasyonunu güçlendirmek olarak belirtilmiş ancak önerilenler yetersiz
ve eksik.
10uncu maddedeki düzenlemeyle askerî
öğrencilerin harçlıklarının artırılması
amaçlanıyor ancak teklif burada da ayrıştırma getiriyor. 13
ila 18 yaşında olan genç genç çocuklarımız, evlatlarımız,
maalesef 11 farklı yüzdelik oranla ve 2 ayrı grup olarak, 2 ayrı
ek göstergeyle maaşlandırılıyor, daha doğrusu
harçlıklandırılıyor. Bu, şöyle bir şey: 2
çocuğunuz var; birisi daha yüksek puanlı bir okul kazanmış,
birisi daha düşük puanlı. Senin okulun daha yüksek puanlı.
deyip ona daha fazla harçlık veriyorsunuz. Yaşları aynı,
amaçları ortak, vatan vazifesi için eğitim alıyorlar ve yaş
nedeniyle ihtiyaçları da ortak. Bu farklılıkları içeren bu
maddeyi, gelin, düzeltelim yahu! Basit bir düzenlemeyle yapalım,
yapalım ki her kesimde son dönemde yaratılan
ayrıştırma bu kadar spesifik bir alana da girmesin; yapalım
ki evlatlarımız birbirine kin, kıskançlık, haset duymadan,
aynı koşullarda eğitim alsınlar, bu da meslek
hayatlarına girdiklerinde bir kompleks olarak bilinçaltlarında yer
almasın; almasın ki mesleğe atıldıklarında
onların komutasındaki diğer alt kadrolara yansımasın;
yansımasın ki psikolojik olarak zaten büyük bir sorumluluk
taşıyan bu en kutsal vatan görevini yapanların yuvası, bu
kurumumuzun her bir kademesindeki değerli üyesi bu psikolojik yükün
altında ezilmesin ve hissetsin ki vatan için can vermeye gönüllü, hizmete
talip kahramanlarımıza hakkını biz, onların
gönüllerini canlarına katık ettikleri fedakârlığa
karşı, en yüksek seviyeden verelim. Baba demiş vatandaşımız
devlete. Hani baba ya devlet, devletin babalık görevini yapması
için sıcak yüzünü de göstermesi lazım. Böyle bir
ayrımcılığı kesinlikle tasvip etmiyorum. Şöyle
düşünelim: Onlar bize güvenlik sağlarken sınıf farkı
gözeterek sağlıyorlar mı? Herkes çok iyi bilir ki asker
ocağı bir anlamda da maddi gelirine bakılmaksızın
herkesin eşit olduğu, herkese asgari bir standart sağlayan bir
yuvadır. Bizim, bu ruhu devam ettirmemiz lazım.
Bir diğer husus: Bir askerî öğrenci,
okulla ilişiğinin kesilmesi durumunda yükleneceği bir tazminata
imza attırılıyor; bunun da düzenlenmesi lazım. Ola ki oldu,
kendisini -zaten aile ve çocuk için büyük bir travma- bir ömür boyu borç
altında bırakmayacak bir düzenleme getirmek lazım. Ve
öğrenci birinci derece aile fertlerinden birisini kaybetti diyelim ya da ciddi
bir hastalık veya sakatlık geçirdi. E, bu durumda ailesinin
yaşamını devam ettirip, sürdürecek, onları koruyacak bir
madde de yok bu teklifte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Bağlayabilir
miyim?
BAŞKAN - İlave süre vermiyorum Sayın
Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Peki, saygılar
sunuyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Peki.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.42
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
10uncu maddesi üzerinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinde yer alan şekilde
ibaresinin gibi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep Gaziantep İzmir
Rafet
Zeybek Yüksel
Mansur Kılınç İbrahim
Özden Kaboğlu
Antalya İstanbul
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın İbrahim Özden Kaboğlunun
Sayın Kaboğlu yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçeyi
okutalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha anlaşılır
olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Kaboğluna da ayrıca
teşekkür ediyorum.
Evet, 11inci madde üzerinde 2si aynı
mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Pardon, öncelikle 10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Kemal
Bülbül
Gaziantep Ağrı Antalya
Erol
Katırcıoğlu Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İstanbul Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ayhan
Erel Orhan
Çakırlar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Aksaray Edirne Adana
Yasin
Öztürk Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli Eskişehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Kemal Bülbülün.
Buyurun Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Bülbül,
uzatma yapmıyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Başkanım, sizin kurduğunuz cümlelerle her seferinde on saniye
uzuyor.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Komisyonu ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözü geçen yasanın yaş haddi ve emeklilik
gibi kimi düzenlemeleri var. Bu yaş haddi ve emeklilik konusunda
Anayasaya bir aykırılık söz konusu ama zaten yapılan her
işte Anayasaya aykırılık söz konusu; zaten ortada Anayasa
diye bir şey kalmadı.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Konuşmaya gerek yok o zaman, konuşma.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Onu düzeltmek için konuşuyorum
işte, oradan laf atmayın.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Hiçbir şey yoksa ne konuşacaksın?
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Ama lütfen haddinizi bilin!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz konuşun,
konuşmanızı yapın, had bildirmeyin!
BAŞKAN Rica ediyorum arkadaşlar, lütfen
Bakın, gecenin on ikisinde
Lütfen
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Kâmil odur bile hâlden/
Karga zevk alır mı gülden/ Akrep beslenir mi elden/ Vurur seni, sokar
hemen. Manzara bu işte.
Şimdi, bugün Diyadin Belediye Eş
Başkanımız hangi gerekçelerle tutuklandı bakın: Niye
araç lastiğini falan kişiden aldınız? Sözde Nevroza
niye katıldınız? Sözde
Ağrı HDP kongresine niye
katıldınız? Bu soruya muhatap olan kişi HDPli Belediye
Eş Başkanı. Sözde sensin hâkim, sözde sensin savcı;
Nevroz da sözde değildir, HDP de sözde değildir, eş
başkanlık da sözde değildir; bunların hepsi yerine
oturacak.
Her şeye el attınız, her şeye
müdahale ettiniz, her şeye; toprak, yer, gök, ağaç
Kendinizi
zillulahiarzuâlem sanıyorsunuz. Bununla ilgili bir kıssa var,
bilenler bilir, bilmeyenler için anlatalım: Hükümdar, bir gün
tebdilikıyafet gezintiye çıkmış, bir göl kenarında bir
balıkçıya rastlamış. Tabii,
tanınmayacağını düşünüyor. Balıkçı: Aa,
hükümdarım nasıl? falan deyince Nereden tanıdın? falan
demiş, Ya seni tanımaz mıyız? falan
Hükümdar demiş
ki: Peki, at oltayı, ne çekersen onun
ağırlığınca sana hazineden şey vereceğim.
Efendim, balıkçı atıyor oltayı, çekiyor, tuhaf bir
şey; Allah Allah, bu ne? Ortası delik bir kemik. Götürüyor bunu
saraya, koyuyorlar terazinin bir kefesine; sarayda ne kadar altın,
gümüş, mücevherat varsa bir türlü karşılığı
olmuyor, ortası delik kemik hepsinden ağır geliyor. Ya, bu ne
hâl? Gelip diyorlar ki: Hükümdarım, hazinede mal kalmadı; altın
kalmadı, gümüş kalmadı, para kalmadı. Hükümdar
akıldanesini çağırıyor, diyor ki: Bu hâl nedir? Bir
düşün bakalım, bul şuna bir çare. Akıldanesi diyor ki:
Tamam, ben çare buldum. Gidiyor, bir avuç toprak alıyor, hemen terazinin
öbür kefesine koyuyor, tak diye delikli kemikle aynı hizaya geliyor.
Meğer neymiş o biliyor musunuz? Göz kemiği, toprak doyurur
ancak. Fakat, bu gidişle, bu kadar müdahaleyle; yere, göğe,
ağaca, çiçeğe, inanca, demokrasiye, Anayasaya, yasaya, her şeye
müdahaleyle inşallahuteala sizin gözünüzü doyuran bir şey çıkar.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
O vakit de sizin olsun Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)- Sizin gözünüzü toprak
doyursun!
BAŞKAN Çok naziksiniz Sayın Bülbül (!)
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
11inci maddesinde İYİ PARTİ Grubunun vermiş olduğu
önerge üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede gerçek
işsiz sayısının 17 milyon 722 bin olduğu; emeklinin
elektrik, su, doğal gaz faturalarını ödeyemediği, tencerelerin
kaynamadığı bir dönemde Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. ifadesi önünde Gazi Mecliste on beş gündür
çalışmalarımıza bakıyorum, AK PARTİnin
gündeminde, işsizliği bertaraf edecek, işçinin, emeklinin,
EYTlinin, çiftçinin, afetlerde zarar gören üreticilerin dertlerine derman
olacak bir tek düzenlemenin olmadığını görüyorum.
Bekçi Kanunu, Avukatlık Yasası milletin
derdine derman olmayacak ama sizin baskıcı
anlayışınızı güçlendirecektir. İnanın bu
tutumunuz gidişinizi daha da hızlandıracaktır; benden
hatırlatması arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin alelacele gündeme getirildiğini, kanunun
bütünlük içinde ele alınmadığını, TSKnin kurumsal
yapısı ve askerî personele dair yığınla sorunun sadece
birkaçına kısa vadeli, geçici ve yetersiz çözüm getirmeye yönelik
olduğunu görüyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin
kalbinde, ruhunda her daim mümtaz bir yere sahiptir. İYİ
PARTİ olarak, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve onun
mensuplarının sorunlarının çözülmesi için samimi
desteklerimizi esirgemeyeceğimizin, TSKnin ve TSK personelinin güçlenmesi
çabalarına her zaman katkı koymaya hazır olduğumuzun
bilinmesini isterim.
Ne yazık ki bu
yasa da AK PARTİ klasiği olan torba yasa olarak getirildi.
İYİ PARTİ, 28 maddelik yasanın içerisindeki, 4 madde hariç,
24 maddeye olumlu bakmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanunun
11inci maddesinde 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik
Komutanlığı Kanununa Ek Madde 14 eklenmiştir. Teklif
edilen metin ile Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç
duyulduğu tespit edilen ve sicil notu ortalaması, sicil tam notunun
%90ının (dâhil) üzerinde olan istekli astsubay kıdemli
başçavuşların yaş haddi, Sahil Güvenlik
Komutanlığının teklifi üzerine veya resen
İçişleri Bakanı tarafından 60 yaşına kadar
uzatılabilir. denilmektedir. Askerlikte esas olan, mesleki beceri ve
liyakatin dikkate alınması olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, biz bugün burada bu yasal düzenlemeyi neden konuşuyoruz?
Şanlı Türk ordusunun FETÖ casusluk ve terör örgütü tarafından
kuşatılmasına, arkadan vurulmasına, kumpas kurulmasına
izin verilmemiş olsa idi; Balyoz, Ergenekon davalarının
savcılığı üstlenilmemiş olsaydı, zaferlerin
arkasında Türk askerinin yüksek disiplin anlayışı olan,
liyakati esas alarak terfi sistemini çalıştıran şanlı
ordumuzun personel ihtiyacını karşılamak için bu düzenlemeye
ihtiyaç olmayacaktı.
Ordunun siyasetten
uzak, kendi işini yapması gerekiyor. Ordu içinde emir komuta zinciri
önemlidir, yoksa ordu içinde ne disiplin ne moral ne de motivasyon kalır,
ondan sonra yaş haddini 55ten 60a bile yükseltseniz görev yapacak askerî
personel bulamazsınız diyor, heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Az önce sehven Sayın Bülbülün
konuşmasından sonra önerge oylaması yapmıştım ama
aynı mahiyetteki önergeleri birlikte işleme aldığım
için yeniden oylarınıza sundum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinde yer alan tespit edilen
ibaresinin belirlenen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep Gaziantep İzmir
Mahir
Polat Yüksel
Mansur Kılınç Rafet
Zeybek
İzmir İstanbul Antalya
Burcu
Köksal
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Burcu Köksalın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ordunun birlik bütünlüğünü,
eğitim ve sağlık sistemini bozanlar yaptıkları
hatayı günü kurtarma çabasıyla çözme gayreti içerisindeler.
Şöyle kanuna bir baktım asker olma idealiyle yanıp tutuşan
ancak 669 sayılı KHKyle okulları kapatılan, terörist damgası
vurulan, hayatları karartılan askerî öğrencilere yönelik bir
şey var mı diye ama maalesef yok. Ne istiyor bu çocuklar? Güvenlik
soruşturmasından geçerek asker olup mesleklerine kavuşmak
istiyorlar. Yıllardır seslerini duyurmak için
çırpınıyorlar her seçim döneminde ve referandumda söz
verdiğiniz hâlde bir güvenlik soruşturmasını çok
gördüğünüz çocuklar. Aralarında asker ve şehit çocukları
var. Diyorlar ki: Biz güvenlik soruşturmasından geçelim, eğer
bir terör bağlantımız varsa, bir suçumuz varsa cezasını
çekmeye razıyız ama masumken terörist yaftasını yemek
zorumuza gidiyor. Soruyorum: Niçin söz verdiğiniz hâlde
mağduriyetlerini gidermiyorsunuz?
Türk Silahlı Kuvvetlerinde zor şartlarda
görev yapan, sayıca en fazla olan, buna karşılık yüzde 2,5
lojman yüzdesiyle emniyetsiz ortamlarda oturmak zorunda
bıraktığınız, hain pusularda canını veren,
kendine ait hiçbir yönerge ve yönetmeliği dahi olmayan, doksan gün hava
değişimi aldığında sözleşmesi feshedilen, dört
aylık eğitimle sahaya inen, canını ortaya koyan, 3600 ek
gösterge verilmeyen, mesleki güvencesi ve kadrosu olmayan uzman
çavuşları niçin görmüyorsunuz? Santimle, milimle gazilik hakları
verilmeyen, yaklaşık 20 bin malul sayılmayan gazimiz var bu
ülkede; merak ediyorum, acaba ne zaman sıra onlara gelecek diye.
Hayatlarını vücutlarında şarapnel parçalarıyla
yaşamak zorunda kalan; elini, kolunu, parmağını
kaybetmiş; bir onur madalyasını bile çok gördüğünüz bu
kahramanlara gazilik onurunu ne zaman yaşatacaksınız? Kamuda
mobbinge uğrayan, yeri geldiğinde her türlü angarya iş
yaptırılan, sadece şehit cenazelerinde aklınıza gelen
şehit yakınlarının feryadı ne zaman duyulacak? Terör
mağdurlarıyla ilgili, şehit çocuklarının tamamına,
şehidin çocuklarının bulunmaması hâlinde şehit
kardeşlerinin tamamına iş hakkı verilmesiyle ilgili
verdiğim bir kanun teklifi var; gelin, hep beraber kabul edelim. Eğer
samimiyseniz -hani diyorsunuz ya Şehit yakınları
başımızın tacı. diye- gelin, bu kanun teklifini Genel
Kuruldan geçirelim. Ha Para yok. diyecekseniz, şunu söyleyeceğim:
Kamudaki israfa ayrılan bütçe şehit yakınlarına gelince
neden yok? Eski vekillerinizin çocukları özel kalem müdürlüğünde,
özel kadrolarda, işe bile gitmeden maaş alırken bugün şehit
çocukları ve gazi çocukları işsiz bu ülkede. (CHP
sıralarından alkışlar)
Askerî hastaneler var, hani
kapattığınız, sivilleştirdiğiniz; işte o
askerî hastaneler kapatıldığından beri kahraman
gazilerimizin çilesi bitmiyor. Hem terörle mücadele ediyorsunuz hem de terörle
mücadelede yaralanan askerlerimizi tedavi edecek askerî hastaneleri
sivilleştiriyorsunuz. Askerî hastane doktorları vardı;
bakın, bunlar aynı zamanda rütbeli askerlerdi. Çatışma
ortamını iyi bildikleri için askerlerin her şeyden önce
psikolojisini anlarlardı. Harp tedavisini bilen doktorlardı,
örneğin mayında parçalanmış bir bacağı en iyi
nasıl tedavi edeceklerini onlar bilirdi. Şimdi sivil hastanelerde,
maalesef, yaralı gazilerimize öncelik tanınmasında
sıkıntı yaşanıyor ama askerî hastanelerde bu yoktu
arkadaşlar. Savunma sisteminin olmazsa olmazı, can damarı, hayat
kurtarıcısı olan askerî hastaneleri niçin açmıyorsunuz?
Askerî hastaneleri kapattığınız için, 2.043 olan askerî
doktordan bugün sadece 347 kişi kalmış. Özellikle,
çatışma ve operasyon bölgeleri için ciddi bir savaş cerrahisi
uzmanı açığımız var. Kahraman Türk askerini
seviyoruz, ordumuzun yanındayız. demekle bu işler olmuyor.
Askeri seviyorsan bunu göstereceksin, onun özlük haklarını
vereceksin, onun sağlığını koruyacaksın ve o
yaralandığı zaman da en iyi şekilde tedavi
olmasını sağlayacaksın; şehit olursa da şehit
yakınlarını gerçekten başının üstünde taç
edeceksin.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi var, o işlemi
gerçekleştireceğim.
Sayın Altay, Sayın Çelebi, Sayın
Yalım, Sayın Köksal, Sayın Güzelmansur, Sayın Kaya,
Sayın Yeşil, Sayın Beko, Sayın Şahin, Sayın
Özkan, Sayın Sındır, Sayın Aygun, Sayın Emecan,
Sayın Bayır, Sayın Kılınç, Sayın Ceylan,
Sayın Yüceer, Sayın Özcan, Sayın Tuncer, Sayın
Çakırözer.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Başkanım, cihazlar düzgün çalışmıyor.
BAŞKAN Pusula verin o zaman ve pusula
verdikten sonra da rica ediyorum, Genel Kuruldan ayrılmayın.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup okutup birlikte
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Ayşe
Sürücü
Gaziantep Ağrı Şanlıurfa
Erol
Katırcıoğlu Garo
Paylan Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İstanbul Diyarbakır Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Orhan
Çakırlar İmam
Hüseyin Filiz
Edirne Gaziantep
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Garo Paylanın.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum. (Uğultular)
Sayın Başkan, bir sükûneti
sağlarsanız
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Meclisin gündemi
vatandaşın gündemiyle benim beş yıllık vekillik
sürecimde hiç bu kadar kopmamıştı, daha önce de bu kadar
koptuğunu pek hatırlamıyorum. Gerçekten, bakın, Meclisimiz
corona döneminde iki aya yakın kapalı kaldı arkadaşlar,
coronavirüs dönemi bitti, bir aya yakındır Meclisimiz açık;
konuştuğumuz konulara bakalım: Bekçi yasası, barolarla
ilgili yasa, şimdi de askerlikle ilgili bir düzenleme. Ya,
arkadaşlar, vatandaş aç, aç; 10 milyondan fazla işsizimiz var,
aşsızımız var. Tabii ki bekçilik, askerlik, bu meseleler de
konuşulabilir ama bunlar acaba önceliğimiz mi olmalı, bunlar
üzerinde bir kez daha düşünmeliyiz. Arkadaşlar, niye bu yasaları
konuşuyoruz? Çünkü iktidar, güvenlikçi bir bakışa hapsolmuş
durumda; aynı zamanda yayılmacı bir bakışa da
hapsolmuş durumda. Bakın, arkadaşlar, bugün Libyada yine sular
kaynamış durumda. Libyada, şu anda, Mısır ordusu
askerini sınıra dizmiş, Libyaya girmeye hazır bekliyor.
Türkiye de şu anda, oradaki iş birliği yaptığı
güçlerle birlikte, Suriyeden taşıdığı 15 bin
cihatçıyla birlikte, Sirteye doğru bir operasyon
hazırlığında. Damadın ürettiği İHAlar,
SİHAlar orada, askerler orada, Türkiyenin milyarlarca liralık
kaynağı orada ve bir sıcak savaş turuna girilmek üzere.
Çeşitli uluslararası güçler orada, arkadaşlar, taşeron
olarak belli güçleri kullanıyorlar. Bir Hristiyan olarak şunu
söyleyeyim: Müslüman Müslümana kırdırılıyor,
arkadaşlar. Net olarak şunu söyleyeyim: Orada Müslüman-Müslüman,
birbirinizi kırıyorsunuz ve bu oyunu görmüyorsunuz. Milyarlarca dolar
kaynağımız da buradan Libyaya akıyor. Ne için?
Yayılmacı politikalar için. Peki, Tayyip Erdoğan bunu yapmak
için ne yapıyor arkadaşlar? Dün Putinle görüştü. Ne yaptı
Putin? Wagnerin güçlerini Sirteden çekti, Buyur, gir Erdoğan. dedi.
Bugün de Trumpla görüşmüş, Ben Sirteye gireceğim. diyor. Ya,
arkadaşlar, Putinden icazet alıp, Trumptan icazet alıp
Sirteye gireceksin, öbür tarafta Fransanın oyunları, Birleşik
Arap Emirliklerinin oyunları, Suudi Arabistan orada, Müslüman-Müslüman
birbirinizi kıracaksınız. Ya arkadaşlar, bu savaş
politikalarıyla nereye varacağınızı
düşünüyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Senaryo yazıyorsun,
senaryo yazıyorsun!
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, Suriyeyi
böldünüz, parçaladınız, Suriyede cihatçılarla iş
birliği yaptınız, ne oldu? Türkiye abat mı oldu? Suriye
abat mı oldu? Hayır, herkes kaybetti. Şimdi, Libyada bölücü
politikalarınıza hız veriyorsunuz, parçalayan
politikalarınıza hız veriyorsunuz.
Arkadaşlar, bakın, bu ülkenin
kaynakları silaha gidiyor. Bir damattan bir damada ülkenin kaynakları
akıyor; bir damat kasanın başında, öbür damat SİHA,
İHA üretiyor, bütün ülkenin bütçesi oraya akıyor, oradan Libyaya
aktarılıyor. (HDP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Ayıp!
Ayıp!
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, 2014 yılında, bu ülkenin bütçesinde
bütün güvenlikçi kalemleri 50 milyar TLydi.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Silahları kullanarak
askerlerimizi, polislerimizi, bekçilerimizi, sivillerimizi şehit eden
sizsiniz.
GARO PAYLAN (Devamla) Bugün, 220 milyar TL
vatandaşa, işçiye, kadınlara, gençlere, işe, aşa
gidecek kaynaklar SİHAlara, İHAlara gidiyor.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) PKK terör örgütü. diye bir
açıklama yapar mısın oradan!
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Kadın
demeyin, siz kadınları da ağzınıza almayın!
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, arkadaşlar,
yapmamız gereken, bu yayılmacı, savaşçı, güvenlikçi
politikalardan vazgeçmek. Ne oldu Putinden S-400 füzesi aldınız? Ne
oldu arkadaşlar? Geçen yıl âlâyıvalayla getirdiniz, nisan
ayında devreye geçecekti ne oldu?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Ne oldu,
rahatsız mı etti, PKKnın tepesine indi diye?
GARO PAYLAN (Devamla) Ne oldu? 2,5 milyar dolar
ödendi o S-400lere, nisan ayında devreye geçecekti, bugün temmuz; ne
oldu? 2,5 milyar dolarla 200 bin öğretmen ataması
yapılırdı. Bakın, 2,5 milyar dolarla 200 bin öğretmen
ataması yapılırdı, yüz binlerce gencimize iş, aş
olurdu, milyonlarca işsizimize doğrudan gelir desteği
sağlanırdı. Niye bunlar üzerine düşünmüyoruz? S-400
füzesini koymuşsunuz depoya, çürüyor; 2,5 milyar dolar ödendi.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz PKKnın dağa
kaçırdığı kızların hesabını verin.
GARO PAYLAN (Devamla) Ne için ödendi? Amerikaya
blöf yapmak için ödendi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Lütfen, laf
atmayın.
GARO PAYLAN (Devamla) Şimdi ne oldu? Trumpa
diyorsunuz ki: Ben S-400 füzesini depoda tutacağım, sen bana ambargo
uygulama. Sırf bir blöf için 2,5 milyar dolar bu ülkenin
kaynaklarından ödendi.
SALİH CORA (Trabzon) Alakası yok ya!
GARO PAYLAN (Devamla) Gelin,
aklımızı başımıza devşirelim, güvenlikçi
politikalardan, savaşçı politikalardan, yayılmacı
politikalardan vazgeçelim arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
63.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Paylanın
konuşmasını dikkatle dinledim,
rahatsızlığını anlıyorum ama Sayın
Paylanı rahatsız etmeye devam edeceğiz, onu da ifade etmek
isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın bir örnek vermek istiyorum.
Bakın, orada Silahlı Kuvvetlerimizin temsilcileri de var. Bizim
görevimiz, onlara en iyi teçhizatı sağlamak, teknolojik olarak en
kabiliyetli ve en ileri mühimmatı onlara sağlamak ki onlar,
Türkiyenin hak ve menfaatlerini hakkıyla savunabilsinler. Bugün,
SİHAlardan, İHAlardan mesele açıldı. Bakın,
parasını verdiğimiz hâlde bunları Türkiye alamıyordu,
aldığınız zaman da yazılımı sizde
değil, görüntüsü size gelmeden başka yerlere gidiyor ama bugün, yüzde
100 yerli imkânlarla, yerli, Türk mühendislerin ürettiği
SİHAları askerî personelimize verdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu rahatsız
edici bir şey, bunu anlayabiliyorum. Sayın Paylanı
kışkırtanlar, dağlarda rahat gezemeyenler bu
SİHAlardan dolayı, bunu da anlıyorum. Şimdi, öyle bir
konuştu ki sanırsınız, Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaptığı görüşmelerde
Paylan da yanında, notları tutmuş, burada anlatıyor; ya,
ben, onu anladım. Herhâlde görüşmenin bir tarafında da
Sayın Garo Paylan vardı, bunu öyle anlattı. Ya, burada kamuoyuna
açıklanan bir şey yok; iki devlet başkanı arasında bir
konuşma yapılmış, bir görüşme yapılmış,
kamuoyuna kısmi bir bilgilendirme yapılmış ama bütün
detayları, sanki Sayın Paylan orada not almış, buraya
aktarıyor. Dolayısıyla milletimize buradan şunu söylemek
isterim: Resmî kaynaklardan açıklama yapılmadıkça bunları
dikkate almasınlar, milletimiz için çalışmaya devam edeceğiz,
Sayın Garo Paylanı da rahatsız etmeye devam edeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Başkanım,
sataşmadan söz istiyorum, defalarca sataştı.
BAŞKAN Efendim, sataşma yapmadı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sataşma
yaptı; Dağlardan rahatsızlık bildiriliyor. dedi.
BAŞKAN Ne dedi de sataştı?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Herhâlde,
dağlardan rahatsızlık bildiriliyor Garo Paylana. dedi efendim.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - PKKyı
bitirdi diye!
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin, İç
Tüzüke uygun olarak yönetiyoruz. Rica ediyorum
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Muş,
benim rahatsızlığım, bu ülkenin kaynaklarının
-bir damat, biliyorsunuz, kasanın başında, bir damat da silah
üretiyor- bir damattan bir damada akmasıdır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Aman! Ayıp!
Ayıp!
GARO PAYLAN (Devamla) Benim
rahatsızlığım, bu ülkede milyonlarca işsiz,
aşsız, yoksul varken bu ülkenin kaynaklarının S-400
füzesine gitmesidir.
Sayın Muş, S-400 füzesinden bahsetmediniz,
geçen yıl büyük törenlerle, uçaklarla geldi. Ne oldu S-400 füzeleri?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) SİHAlar
PKKyı rahatsız mı ediyor?
GARO PAYLAN (Devamla) 2,5 milyar dolar da
ödediniz. Nisan ayında devreye girecekti S-400 füzeleri. Ne oldu? Temmuz
ayındayız, niye depoda duruyor? İşte Trumpla
görüştüğü için. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Merak
etme, ondan şüphen olmasın.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) S-400ün derdi seni niye
gerdi!
GARO PAYLAN (Devamla) Trump diyor ki:
Arkadaş S-400'ü, devreye sokarsan sana ambargo uygularım.
Karşı çıkabiliyor musun? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Nereden biliyorsun?
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşma yapmayalım, lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, barış sürecinin sürdüğü 2014
yılında, bu ülkede güvenlikçi politikalara 50 milyar TL
harcanıyordu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Burası bir Portekiz
değil, Anadolu toprakları Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Bu yıl 220 milyar TL
harcanacak. Bunu konuşabiliyor muyuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sen Portekizde mi
yaşıyorsun ya! Burası Anadolu toprağı. Bizi tehdit
edenlere bir kelime edin.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, bu yıl 220
milyar TL güvenlikçi politikalara harcanacak. Nereye harcanıyor? Libyaya
harcanıyor. Nereye harcanıyor? Suriyeye harcanıyor. Nereye
harcanıyor? S-400e harcanıyor.
Arkadaşlar, gelin, bu tercihlerimizi
değiştirelim diyoruz. Sayın Muş... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ne oluyorsunuz!
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın
Başkanım, böyle mi konuşacağız?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, müsaade edin.
Tamamlayın sözlerinizi.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir ülkenin tercihleri olur; ya barışçı
politikaları devam ettirirsiniz; vatandaşınıza huzur ve
refah verirsiniz ya savaşçı politikaları devam ettirirsiniz; hem
ülkenizde hem Suriyede hem Libyada yıkım politikalarına
girersiniz ve hem huzurumuzu hem refahımızı kaybederiz arkadaşlar.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Dağdakileri
çekin, barışık olmak lazım.
GARO PAYLAN (Devamla) Bu yoldan, bu tercihten
vazgeçelim diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Dağdakileri
çekin o zaman.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Dağdakileri
çekin, dağdakileri.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Burası Portekiz
değil, bunu anlamak lazım.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin
Hasan
Bey
Müsaade edin Sayın Çilez.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
64.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, derdimiz, ülkemizin menfaatleri ve çıkarlarıdır; bu
neyi gerektiriyorsa bu yapılacaktır.
S-400le alakalı, firari bir FETÖcü
vardır, çok iddialı bir laf söylemişti, onu bilenler bilir,
tekrar hatırlatmayayım. Böyle çok beylik laflar kullanmayın.
Benden sadece hatırlatma Sayın Paylan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ettim.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz, Sayın Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun Sayın Kabukçuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Kabukçuoğlu süreniz beş dakika.
Uzatma yapmıyorum. Bu bilgiyi de sizinle ve
Genel Kurulla paylaşmış olayım.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim, Sayın Başkanım.
Görüşmekte olduğumuz Kanun Teklifi'nin
12nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Savaşta askerimizin
sağlığına önem verme bizde Kırım
Savaşıyla başlamış, Birinci Dünya Savaşı ve
Kurtuluş Savaşında zirve yapmıştır. Asker
sağlığı, sivillerin askere alınmasından önce
başlar, askerlik devamınca sürer gider. Aslında, emekli olduktan
sonra da personelin askerliğe aidiyetini artırmak için yine
sağlık hizmetlerinin devam etmesinde fayda vardır. Askerlik
mesleği son derece özeldir, şartları son derece
ağırdır. Ülkeler askerlerine fazla ihtiyaç duymazlar, ihtiyaç
duydukları zaman da durum son derece hayatidir.
Barış zamanlarında askerî varlık,
düşmanlar için caydırıcıdır. Askeriye, ülkeler için
her daim zinde ve faaliyete hazır olmalıdır. Dünyada, belli
başlı devletlerin askerî yapıları kendi sağlık
sistemlerine sahiptir. Dünyada 115 ülkenin askeriyesinin sağlık
sistemi vardır. Bu özel mesleğin sağlık hizmetleri de
kendine özgüdür. Bir ortopedist için askerî hasta ile sivil hasta aynı
değildir. Daha önce askerî hekimlik tecrübesi olan birisinin bir asker
hastayı tedavi etmesi önemlidir. Ayrıca, ömrü askerî
kışlalarda geçen veya cephede asker tedavisiyle uğraşan bir
hekimin mesleğini icra etmesi, askerler için son derece yerindedir. Askerî
hastanelerin kapatılması, en hafif tabiriyle idari acemiliktir. Bir
kurumun en kıymetli varlığı insandır. İnsan
varlığını ayakta tutmak için, askeriyeyi ayakta tutmak için
askerî hastaneler açılmalıdır, askerî hekimlere askeriyede
yoğun bir şekilde ihtiyaç vardır.
Peki, askerler barışta niye hekime ihtiyaç
duyarlar? İdari bakımdan askere alma, askere
elverişsizliğin belirlenmesi, erken terhis etme; bunlarla ilgili
sağlık kurumları ihtisas gerektirmektedir. Hazarda maalesef,
gençler arasında uyuşturucu alışkanlığı
yaygındır, kleptomani vardır, yanlış cinsel yönelimler
vardır. Birlik komutanının bu sorunların üstesinden
gelebilmesi için, mutlaka birliğinde istihdam edeceği bir hekim olmak
zorundadır. Birliğin ruh sağlığı başka türlü
korunamaz. Oysaki bugünlerde gazetelerde çıkan haberlere göre, askeriyedeki
mevcut hekim kadrolarının ancak yüzde 17si doldurulmuş
durumdadır.
Askerlerin sağlık hizmetleri çok
çeşitlidir; kimyasal savaş, psikolojik savaş, inanç sistemi,
tanklarda yanan insanlar, küçük mermiyle yaralanan askerler, mayınla
yaralanan askerler ve burada sıralanamayan diğer pek çok özel durum
vardır.
Doktor, dağ başına gidecek,
birliğiyle uyum sağlayacak. Doktor, savaşı bilmek
zorundadır, kendini koruyabilmelidir. Eğer ki doktorun mesleği
aynı zamanda askerlik ise ancak bunların üstesinden gelebilir,
başarılı olabilir. Bir askerin, Kore Savaşında, gece
vakti ışık yaktı diye bir askerî birliğin mahvına
neden olduğu askerî tarihte bilinen bir gerçektir. Birlikteki her
personelin askerliği bilmesi zorunluluktur. Her ne kadar adı
konulmamış olsa da Gülhane Askerî Tıp Akademisi, üçüncü basamak
hastane olarak şu anda askerlere hizmet vermektedir.
Mareşal Fevzi Çakmak -ki bunu size anlatmak
saygısızlık olur, Sayın Çakmaka da
saygısızlık olur- on yıl savaşlarda görev
almış ve pek çok cephede savaş yapmış bir
subaydır, generaldir, mareşaldir; Cumhuriyet Döneminde yirmi bir
yıl Genelkurmay Başkanlığı hizmetinde
bulunmuştur. Mareşal Çakmak diyor ki: Herkes sıhhiye
teşkilatını ikinci derecede bir şey zannetmiştir.
Sağlık heyetinin, levazımın el birliğiyle
yapacağı görevler savaşımızda pek çok kez
yapılmamıştır. Bu işler görülmezse bir ordu ne
harbeder ne de başarı kazanır.
1915-1918 yılları arasında, 3üncü
ordu bölgesinde hastalıklardan 109 bin kişi, cephe gerisinde
-arkadaşlar dikkatinizi çekiyorum- 109 bin kişi hayatını
kaybederken, şehit düşerken cephede bu sadece 9.001dir. Şunu
üzüntüyle belirtmeliyim ki askerî hastanelerin kapatılması bir FETÖ
projesi veya en azından ona hizmettir. Zararın neresinden dönerseniz
kârdır. Askerî hastanelerin tez elden açılması gerekir. Türk
ordusunun sağlık sorunu çok ciddidir, bunun behemehâl çözülmesi
gerekir.
Saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer alan tespit edilen
ibaresinin belirlenen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep Gaziantep İzmir
Yüksel
Mansur Kılıç Rafet
Zeybek İlhami
Özcan Aygun
İstanbul Antalya Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İlhami Özcan Aygunun.
Buyurun Sayın Aygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Getirdiğiniz yasa teklifi, göz bebeğimiz
ordumuzun bozulan birlik ve bütünlüğünü yeniden sağlamaya dönük
düzenlemeler getirmemektedir. Maalesef, AK PARTİ döneminde kuvvet
komutanları ve Genelkurmay Başkanı ayrı ayrı, Millî
Savunma Bakanlığına bağlanmıştır. Emir
komuta bağı bozulmuştur. Disipliniyle dünyaya nam salan Türk
ordusunun kökleri, ta Osmanlıya dayanan gelenekleri maalesef yok
edilmiştir. Askerliğin geleceğini sağlayan eğitim sistemi
tuzla buz edilmiştir. Harp akademileri ve askerî liseler yerle bir
edilmiştir. Orduda liyakat sistemi bozulmuştur. Hâlen FETÖ mensubu
yaverlerin çıkması bozulan liyakatin sonucudur. Atama sistemi hallaç
pamuğuna çevrilmiş, Yüksek Askerî Şûra sivillerle
doldurulmuştur. Kökü Osmanlıya dayanan askerî hastaneler
kapatılarak Sağlık Bakanlığına
bağlanmıştır. Oysa askerî sıhhiye sistemi bizim en iyi
olduğumuz alanlardan biriydi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gülhane, 1898 yılında açılmış ve
ismini Topkapı Sarayının Gülhane Bahçesinden
almıştır. Ordunun seferlerdeki tıbbi
ihtiyaçlarını gidermek, hekim ve diğer personeli
yetiştirmek için kurulmuştu. Askeriyenin ilmi ve tıp merkezi olan
bu yapının kapatılması büyük bir hatadır.
Suriyedeki vahşi saldırıda yaralanan
Mehmetçiklerimizin Reyhanlıdaki devlet hastanesinde
yaşadığı sıkıntıları hep birlikte
gördük. Reyhanlıda yoğun bakımda sıkıntılar
büyüktü. Askerî hastanelerde yoğun bakım ünitesi belli kodlar için
boş bırakılır, ilaç ve malzeme
sıkıntısı olmaz ama Reyhanlıda bunların hepsini
yaşadık. Bu da bizim vicdanlarımızı
sızlatmıştır, buradan ders almalıyız. Harp
cerrahisi ve psikolojisi büyük uzmanlık gerektirir, sivil hastane
hekimliğinden farklıdır. Bu alandaki tecrübelerin çöpe
atılmasının yanlışlarını hep birlikte bugün
görüyoruz. Askerî hekim, terörle mücadelede veya savaş sırasında
tıbbi müdahale yapabilir. Özel istihbarat faaliyetlerinde de askerî
hekimin güvenlik açısından varlığı önemlidir. Gelin,
askerî liseleri yeniden açalım ve sivilleştirerek Sağlık
Bakanlığına bağlanan askerî hastaneleri yeniden eski hâline
getirelim.
Millî Savunma Bakan Yardımcısı
Şuay Alpay acı bir itirafta bulunuyor maalesef, diyor ki: Savaş
cerrahisinde uzman olan doktor sayımız 2.043ten bugün, kritik
eşik olan 347ye gerilemiştir. İşte, AK PARTİ
iktidarının getirmiş olduğu tablo budur arkadaşlar.
Atalarımızın dediği gibi Zarardan ne kadar çabuk dönersek
o kadar kârdır.
Getirdiğiniz teklifte, astsubay kıdemli
başçavuşların yaş haddinin 55 yaştan 60 yaşa
çıkarılması, bu yolla tecrübeden yararlanma arzusu güzeldir.
Teklife göre bu kararın ya Jandarma Genel
Komutanlığının teklifi üzerine veya İçişleri
Bakanının önermesiyle, resen verilmesi burada dikkat çekmektedir.
İşte, kritik konu burada. Çünkü siyasi bir makam olan
İçişleri Bakanına resen yaş haddini uzatma yetkisi
verilmesi, ordudaki siyasallaşmayı artıracaktır, disiplin
ve hiyerarşiyi de bozacaktır arkadaşlar. Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli siyasi tercih yapmaya zorlanacak, bu da kıdemli
başçavuşlar arasında sıklıkla yaşanacaktır.
Bu da yasa teklifinin gerekçesinde belirttiğimiz gibi, disipliniyle
dünyanın hayranlığını kazanan ordumuzu perişan
edecektir.
Yaş haddinin uzatılması için gereken
yüzde 90 sicil notu da düşük bir değerdir, bu not en az yüzde 95 olmalıdır.
Çoğu başçavuşun sicil ortalaması zaten yüzde 90ın
üzerindedir. Yaş haddinin uzatılmasında, mahkeme yoluyla ceza
almamış olma koşulunun da eklenmesi ve sicil notunun yüzde 95e
çıkarılması yerinde olacaktır.
Sayın Başkan, değerli vekiller; büyük
yazarımız Halide Edip Adıvarın Ateşten Gömlek
kitabını okuduğunuzu zannediyorum. Ben okurken tüylerim diken
diken oldu. Kurtuluş Savaşındaki büyük mücadeleleri
anlatmıştır ve orada uzman onbaşıların ordumuzun
bel kemiği olduğunu, kurşunlara nasıl meydan
okuduğunu, yaralandığında dahi
sızlanmadığını okumuşuzdur. Evet, bu durum
değişmedi. O günden bu yana, uzman çavuşlar ordumuzun bel
kemiğidir, en çok şehit veren kesimdir. Bu teklifteki pansuman
düzenlemeleri atın kenara, boş verin. Uzman erbaşları kadrolu
statüye geçirelim, orduevlerinden yararlanmasını
sağlayalım, emekli maaşlarını yükseltelim, yine
onları diğer askerlerle eşit mesafeye getirelim.
Bir de en önemlisi arkadaşlar, F35lerimiz
vardı Amerikadan alınan hani ortak bir projemizdi, ya bu F35lere ne
oldu? Hani, AKP yapar, bizler bakardık? Yine bakınız, S-400ler
vardı, 2,5 milyar dolar para verdik; S-400ler nerede? Hani savunmada
kullanacaktık?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hangarda, hangarda!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Devamla) Onları,
herhâlde hangarlarda tutulması için getirmedik arkadaşlar! Bir an
evvel, bunların millî savunmada kullanılması gerekiyor. Burada
oturarak hamaset yapmanın hiçbir anlamı yok,
aldığınız kararları uygulamanız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir konu da Özgür
Suriye Ordusuyla ilgili, şehit olanlarla ilgili. Her birime sorduk,
Cumhurbaşkanı Yardımcısına da Hulusi Akara da sorduk,
ya bir türlü cevap alamıyoruz, nedir diye merak ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Nasıl
bunlar şehit yapılıyor, bunlar maaşa bağlanıyor?
Merak ediyorum, hâlâ daha bu cevabı alamadım, inşallah Komisyon
Başkanı bu konuda bizi bilgilendirir diyorum.
Sözlerime son verirken yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
13üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel İmam
Hüseyin Filiz
Adana
Aksaray
Gaziantep
Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu
Edirne Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi, Sayın
İmam Hüseyin Filizin.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, savunma sanayisi
sektörü, askerî ihtiyaç üreten bir sektör olmanın ötesinde, binlerce
çalışanın istihdam edildiği, en iyi mühendislerin
çalıştırıldığı, ortaya çıkan ürünlerin
çift kullanım şeklinde pazarlandığı, ülkeler
arasındaki ilişkileri şekillendiren, ekonomiye doğrudan
etki eden bir sektördür. Savunma sanayisinde güçlüyseniz ekonominiz de o kadar
güçlüdür. 2000li yıllara kadar, savunma denildiğinde o ülkenin
askerî gücü, tarihten gelen dost ve düşman tanımı,
komşularıyla ilişkileri ve bunların sonucunda oluşan
askerî tehditler karşısında sahip olunan kabiliyetler
anlaşılırdı. Bu kabiliyetleri nereden
aldığınız ya da ne kadarını ürettiğinizden
ziyade elinizde kaç adet bulunduğu kısmı daha önemliydi. Silah
tüccarları ülkeler arasındaki husumeti kaşıyıp sürekli
silah sattılar, ülkeler silah çöplüğüne dönerken silah
tüccarları ceplerini doldurdular. Pasta küçülünce savunma
kavramını daha ileri taşıdılar, terör tehditleriyle
savunmanın yanına güvenlik konseptini de ekleyerek daha fazla
satmaya, pastayı büyütmeye başladılar.
Ülkemizde savunma sanayisi, merhum Turgut
Özalın o günkü adıyla Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığını kurmasıyla
başlamıştır. 1985 yılında kurulan
Başkanlık, 1989 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı
olarak yeniden yapılandırılmış, 2017 yılında
gerçekleştirilen bir düzenlemeyle Cumhurbaşkanlığı
Savunma Sanayii Başkanlığı olarak güncellenmiştir.
1989 yılı bakışı ile 2017 yılı
bakışı arasındaki temel fark, 1989 yılında amaç
kurumu güçlendirmek ve yetkilerini artırmakken 2017 yılındaysa
kurumun imkânlarını kullanma ve bu imkânlardan siyaseten yararlanmak
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Savunma Sanayii
Başkanlığı tarafından yürütülen projelerle ve Tank
Palet Fabrikasıyla ilgili olarak Gazi Mecliste çok tartışma
yapıldı, faydası olmayacağı için yorum yapmıyorum
ancak Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı
İsmail Demir 9 Kasım 2018 tarihli resmî açıklamasında
Savunma Sanayii Başkanlığı ve BMC arasında ALTAY Seri
Üretim Projesi Sözleşmesi imzalandı, ilk ALTAY tankı on sekiz ay
sonra teslim edilecek, hayırlı olsun. diyordu ama bir süre önce de
elimizde motor olmadığı için ALTAY T0
başlatılamıyor. dedi. Motor ve güç grubu üretme konusu
ayrı bir firmaya verilmediğine göre, sözleşme yapılan BMC
bu konuyu nasıl izah etmektedir? Bir tankın motor ve güç ünitesi en
önemli birimleridir. Eğer bunlar imal edilememiş ya da temin
edilememişse bu nasıl bir proje? Fransız devlet adamı
Charles de Gaulle savunma sanayisi için: Savunma sanayisinin amacı
başkalarından izin ve yetki almadan kullanılabilecek savunma
sistemlerini üretmektir. demiş. Bu sözler, güçlü devlet olma
anlayışının temel ifadesidir.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin
üzerinde konuştuğumuz 13üncü maddesinde, Savunma Sanayii
Başkanlığının geliştireceği projeler için
konsept oluşturma, AR-GE, tasarım, prototip üretme, geliştirme,
imalat, lojistik ve benzeri savunma sanayisi ürün ve hizmetleri
geliştirmek amacıyla özel bilgi ve ihtisas sahibi kişilerin
istihdam edilebileceği belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu özellikler hem
nitelikli eğitim almış hem de teknolojiden haberdar olan, tatbik
eden insanları tarif etmektedir. Bu kişiler de ancak ve ancak
nitelikli üniversitelerde yetiştirilir. Bunun için de üniversitelerde
sunulan eğitimin, bilimsel araştırmanın etik ve entelektüel
açıdan her türlü siyasal güç odağından bağımsız olması
gereklidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın zaman zaman
üniversitelerle ilgili olarak İlk 500e giren üniversitemiz yoktur.
diyerek şikâyet ettiğini biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, yapılan
araştırmalarda görülmektedir ki üniversitelerin akademik performansları
bir şekilde rektörlerin akademik nitelikleriyle
ilişkilendirilmektedir. Önümüzdeki günlerde Türkiyemizin 17 güzide
üniversitesine rektör atamaları yapılacaktır. Rektörlerin
bilimsel niteliği iyi olan, eğitimin niteliğini yükseltmeyi
hedefleyen, araştırma geliştirme ve yayın faaliyetlerini
destekleyen, süslü binalar yerine araştırma laboratuvarları
kurarak öğrencilerini ve öğretim üyelerini araştırmaya
teşvik eden, fikir özgürlüğüne inanan profesörler arasından
seçilmesi hususunda Sayın Cumhurbaşkanının azami hassasiyet
göstermesini talep ediyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde yer alan hak teşkil
etmez ibaresinin hak oluşturmaz şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bayram
Yılmazkaya İrfan
Kaplan Mehmet
Ali Çelebi
Gaziantep Gaziantep İzmir
Rafet
Zeybek Yüksel
Mansur Kılınç Utku
Çakırözer
Antalya İstanbul Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Utku Çakırözerin.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve parti
sözcülerimizin ısrarla üzerinde durduğu gibi Türkiye'de askerî
fabrikalar ve diğer stratejik tesislerin özelleştirilmesinden
vazgeçilmelidir, Tank Palet Fabrikasının bedelsiz olarak
yabancılara devredilmesi yanlışından bir an önce
dönülmelidir.
Stratejik tesis deyince Eskişehirimizden
bahsetmemek olmaz. TEI Uçak Motor Fabrikası, TÜLOMSAŞ, Hava
İkmal Bakım Merkezi ve daha birçok teknoloji tesisleriyle Türkiye'nin
havacılık ve raylı sistemler merkezi olmayı çoktan hak eden
bir kent Eskişehir. Ancak bu şehrin kapasitesinden,
hemşehrilerimizin yeteneği ve
çalışkanlığından maalesef Ankaradaki beylerin haberi
yok.
Bugün size Eskişehirli bir Türkiye
markasının nasıl yok ediliyor olduğunu
anlatacağım: Eskişehirimizde her ailede mutlaka bir demir yolcu
vardır. Bu demir yolu kültürünün ardında 1894te lokomotif ve vagon
tamiri için Anadolu-Osmanlı Kumpanyası adlı küçük bir cer
atölyesi olarak kurulan ve o günden bugüne tam yüz yirmi altı yıldır
demir yollarımız için üreten Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi
Şirketi yani TÜLOMSAŞ vardır. TÜLOMSAŞ, Devrim otomobilinin
destansı hikâyesini yazan, ilk buharlı lokomotifimiz Karakurtu
üreten yerdir. TÜLOMSAŞ, asırlık birikimiyle son dönemde ilklere
de imza atmakta, dizel ve elektrikli lokomotifler üretmeyi başarmakta,
kendi tasarımı platformları dünya devleriyle ortak üretime
geçirmekte. Kamunun ilk AR-GE merkezini kuran yer TÜLOMSAŞ. Afrikadan
Asyaya, Amerikadan Avrupaya devletlerle, özel şirketlerle iş
birlikleri kuran, ihracat yapan yer. Ve sonunda, Millî Yüksek Hızlı
Projesinin tasarım ve üretim görevini üstlenen yer. Kendi yüksek
hızlı trenlerimizi üretme yeteneğine sahip, dünya devlerinin
ortaklık için kapıda beklediği bir Türkiye markasından,
yüzlerce demir yolu emekçimizin dünyayla rekabet içinde üretme heyecanıyla
çalıştığı TÜLOMSAŞtan bahsediyorum.
Değerli arkadaşlarım, artık o
TÜLOMSAŞ yok; bu asırlık kuruluş mart ayında
yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla
üretemez noktaya getirildi. Ankaraya bir şirket kuruldu, ismi Türkiye
Raylı Sistemler Anonim Şirket, (TÜRASAŞ). TÜLOMSAŞla
birlikte, tren setleri ve vagon üretimi konusunda önemli birikime sahip
Adapazarındaki TÜVASAŞ ile Sivastaki TÜDEMSAŞ
birleştirildi. Yeni şirket kurulalı beş ay oldu; ortada
sadece ismi var, binası yok, adresi yok, görev tanımı yok,
hedefleri yok, neyi nasıl yapacağı belli değil; bir tek
atanan yöneticileri belli, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden
ayrılmak zorunda kalan bürokratlara Ankarada ballı koltuklar
hazırlanmış bile. İyi ama değer mi yüz yirmi altı
yıllık birikime kıymaya? Anonim şirket olarak dünyayla
rekabet hâlindeki koskoca TÜLOMSAŞ şimdi, sade bir fabrika
müdürlüğüne indirgendi; rekabet gücünü, üretim ve teknoloji kapasitesini
yitirmek üzere; milli lokomotif, hibrit lokomotif üretiyordu, yüksek
hızlı tren tasarımı yapıyordu; şimdi, fabrika
pasif durumda bekliyor. Projeler ne olacak, hedefler ne olacak belli
değil. İşçiler, yöneticiler hepsi gelecek kaygısıyla
moralsiz bekliyor.
Değerli arkadaşlarım, 3 tesisin;
Ankarada merkezden yönetilmesi işleri daha da zorlaştıracak, 4
farklı şehirde karar alma süreçleri ve uygulaması zaman ve verim
kaybına neden olacak, pazarlama ve siparişe karar verme süreçleri
uzayacak, merkezî alım yöntemleri yüzünden malzeme tedarikinde gecikme
yaşanacak, ürün teslimatları yapılamayacak; bugüne kadar ki
kazanımlar, yapılan yatırım kaybolacak; yetişmiş
personeli fabrikalarda tutmakta zorluk çekilecek. Tüm bu olumsuz sonuçları
nedeniyle Eskişehirde büyük kaygı var, Ankarada kurulan
şirketin niyetinin gerçekten üretmek olmadığı, Türkiyenin
ihtiyacı olan yüksek hızlı tren setlerinin TÜLOMSAŞta
yerli üretim yerine bu şirket üzerinden yabancılara verileceği
konuşuluyor; Almanı, İspanyolu, Çinlisi kapıda ellerini
ovuşturarak bekliyor.
Değerli arkadaşlarım,
şurası çok açık: Bu şirket birleştirme operasyonuyla
millî yüksek hızlı trenlerin üretimine çok büyük darbe vurulmakta,
hatta ve hatta Eskişehirdeki TÜLOMSAŞın, Adapazarındaki,
Sivasdaki yerli ve millî tesislerimizin, aynı Tank Palette olduğu
gibi, yurt dışında bir yerlere pazarlanacağından,
peşkeş çekileceğinden endişe duyulmakta. Eğer
gerçekten bu birleşmenin amacı buysa, bu, sadece Eskişehire,
Sivasa, Sakaryaya değil Türkiyeye yapılacak bir ihanet
olacaktır. Yol yakınken bu adımdan vazgeçin, gelin, birlikte
Mecliste bir araştırma komisyonu kuralım,
TÜLOMSAŞımıza sahip çıkalım; üreten, teknolojik
birikimi, rekabetçi gücü olan kurumlarımıza hep birlikte sahip
çıkalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde geçen dair ibarelerinin
ilişkin ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sait
Dede Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu
Hakkâri Muş İstanbul
Ayşe
Sürücü Dirayet
Dilan Taşdemir Mahmut
Toğrul
Şanlıurfa Ağrı Gaziantep
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mahmut Celadet Gaydalının.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gaydalı, süreniz beş
dakikadır, uzatma vermiyorum.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Tatvan ve Ahlatta meydana
gelen selde birçok ev ve iş yeri sular altında kaldı;
sevindirici olan can kaybının meydana gelmemiş
olmasıdır. Hemşehrilerime buradan bir kez daha geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
üzere, 2020 yılıyla birlikte birçok badireye tanıklık
ettik: Uçak kazaları, depremler, seller, orman yangınları ve son
olarak coronavirüs. İçinde yaşadığımız dünya bize
bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Küçücük bir virüs dünyada
milyonlarca insanı evinden çıkamaz, çalışamaz ve üretemez
bir duruma soktu; dünyanın her yerinde iş yerleri
kapatıldı, milyonlarca insan işsiz kaldı. Ülkeler, bir
yandan coronavirüsün etkilerini ortadan kaldıracak bilimsel
çalışmaları gerçekleştirirken diğer yandan virüsün
etkilediği ekonomik ve sosyal alanlardaki sorunları yok edecek
önlemler geliştiriyorlar. Türkiyede 10 Mart itibarıyla başlayan
salgın sonucunda, maalesef, 5.382 insanımızı kaybettik.
Salgını durdurmak belki mevcut koşullarda mümkün olmayabilir
fakat etkisini en aza indirmek alınacak tedbirlerle mümkündür. Bunun için
neyle karşı karşıya olduğumuzun iyi analiz edilmesi,
önlemlerin hızlıca hayata geçirilerek insan yaşamını
önceleyen politikalar geliştirilmesi gerekmektedir. Fakat virüs ve
etkileriyle ilgili çalışma yapılması gereken Mecliste, suni
gündemler yaratılarak âdeta havanda su dövülüyor.
Geçen hafta katıldığım Akdeniz
Parlamenter Asamblesinin gündeminden bazı bilgileri aktarmak isterim.
Pandeminin en büyük etkilerinin turizm üzerine olacağı ve bunun büyük
bölümünün de Akdeniz ülkelerini etkileyeceği vurgulandı. Tüm dünyada
100 ila 200 milyon işsiz ve 910 milyar dolar ila 1,2 trilyon dolar
arası finansal kayıplardan bahsedildi. Üretim zincirleri
kopmuştur, yeni üretim modellerine ihtiyaç vardır; pandemi
sonrası dünyanın kendisine yeni bir düzen geliştirmek
mecburiyetinde olduğu görüşü hâkimdir. Bunun için çevreye
saygılı bir düzenleme gerekmektedir. Coronavirüsten sadece turizm
değil lojistik, ulaştırma, inşaat, perakende
satış gibi daha birçok sektör de etkilenecek. Dünya Ticaret Örgütü,
gıda güvenlik prosesi üzerine dikkatleri çekiyor. Yeni hükûmet etme
sistemlerinin geliştirilmesi gerekeceğinden bahsediliyor. Çevreye
duyarlı ve uyumlu elektronik sistemin insan yaşamı üzerindeki
yeni etkileri, şeffaflık
Devletlerin kendilerinin
sınırları içerisinde bölgesel kılıflara girmemesi
gerektiği vurgulandı, mahallî prosedürler zayıflık
işareti olarak algılandı. Gümrük vergilerinin indirilmesi
gerektiği öne çıkan başlıklar oldu. Yine, yeni
yatırım yapılmasının daha iyi ekonomik, sosyal,
politik, çevresel, ekolojik ortam yaratma politikaları üzerine
kurulması gerektiği vurgulandı.
Biz de ise dünyadan bir haber Maliye Bakanı
hamaset nutukları atıyor, işsizliğin
azaldığından bahsediyor. Tarım Bakanı ise parası
fazla olduğu için üretim yerine ithalatı tercih ettiğini ilan
ediyor. Dünya ülkeleri çevreye duyarlı bir politik yapılanmanın
kurulması bilincini elde ederken Türkiyede ekolojik ve kültürel
yaşam yok edilmeye devam ediliyor. Hasankeyf gibi bir tarihi, betona ve
suya gömdünüz. Yeni hükûmet sisteminiz, rant ve talan hırsı üzerine
kurulmuş bir despotizmden başka bir şey değildir.
Kişisel çıkarlar uğruna ekonomik ve sosyal yaşam üzerinde
ciddi tahribatlar meydana getirdiniz. Bakıldığı zaman rejim
değişikliğiyle ekonomiyi uçuracağını iddia
edenler, şimdi de sıçramaktan bahsetmektedir. Kürtçede bir deyim var:
(x) Yani Karıncanın ömrünün
sonunda kanatları çıkar. denir. Sizin de beyhude yere kanat
çırpmanız ve uçma hevesiniz sonunuzun geldiğinin emaresidir.
Sözlerimi bitirmeden önce, büyük filozof Gandinin
güzel bir lafı var -bunu, herkes, bütün milletvekilleri, kendilerine öz
eleştiri olsun diye bir denesinler diyorum- dünyanın 7
hatasından bahsediyor: 1) Ahlaksız ticaret. 2) İlkesiz siyaset.
3) Niteliksiz eğitim. 4) Emeksiz zenginlik. 5) Vicdansız haz. 6)
İnsaniyetsiz bilim. 7) Gösterişe dayalı ibadet.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergelerini aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
14üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Muhammet
Naci Cinisli
Adana
Aksaray Erzurum
Arslan
Kabukcuoğlu Orhan
Çakırlar İbrahim
Halil Oral
Eskişehir Edirne Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Muhammet Naci Cinislinin.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununda
değişiklik yapılması vesilesiyle gündemimize gelen, iki bin
iki yüz yıldan fazla geçmişi olan kahraman ordumuzu büyük bir onurla
selamlarım. Vatanımız uğrunda canlarını
vermiş aziz şehitlerimize rahmet; gazilerimize sıhhat, şan,
şeref dilerim.
Üzerinde söz aldığım geçici madde
teklifiyle, az önce görüştüğümüz Savunma Sanayii
Başkanlığının sözleşmeli personel istihdamı
düzenlemesinin kapsamı belirleniyor. Diğer yandan, düzenleme
yürürlüğe girmeden önce ilan edilmiş pozisyon ve kadrolara bir defaya
mahsus olmak üzere mevcut mevzuat hükümlerine göre işlem
yapılması belirlenmiş. Bir önceki maddede görüştüğümüz
düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle beraber, istihdam edilen ve edilecek
olan tüm personel için bağlayıcı olması öngörülüyor. Ancak
Savunma Sanayii Başkanlığında hâlen sözleşmeli
personel olarak görev yapanların mali ve sosyal hakları maddeyle
saklı tutuluyor. Bu bakımdan, saklı tutulan mali ve sosyal
haklar, aynı görevi yapacak eski ve yeni personel arasında ikiliklere
sebep olabilir. Bu hakların kıdem ve liyakat esasına göre
saklı tutulması daha doğru olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Savunma Sanayii
Başkanlığında istihdam edilen personelin özlük
haklarının iyileştirilmesi suretiyle,
motivasyonlarının artırılmasının amaçlanması
olumlu bir adım ancak istihdamın üç yılla
sınırlandırılması savunma sanayisi gibi
sürekliliğin, bilgi birikiminin, tecrübenin ve liyakatin esas olduğu
bir sektörde sorunlara yol açabilir. Ülkemizin savunma ve güvenlik
alanındaki ihtiyaçlarının millî teknolojiyle
karşılanması, savunma yetkinliğimizin
artırılması ancak nitelikli personelin istihdamı ve planlı
bir kariyer sağlanmasıyla gerçekleşebilir. Savunma Sanayii
Başkanlığında görevli personelin tecrübelerinden daha uzun
süreli ve etkin bir şekilde faydalanılması da işte bu
güvenlik ve savunma zincirinin halkalarından bir tanesi.
Diğer yandan, istihdam süresi biten tecrübe
kazanmış personelin sözleşme bitimlerinden sonra herhangi bir
kıdeme sahip olmamaları liyakatin önündeki engellerden. Bu statüde
çalıştırılan personelin diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında herhangi bir pozisyonda çalışmaları
durumunda, Savunma Sanayii Başkanlığındaki
çalışmalarından kaynaklı herhangi bir haklarının
bulunmaması büyük eksiklik. Bu çerçevede Sözleşme
şartlarına göre istihdam ediliyor. Tarafların rızası
var. diyerek sosyal devlet anlayışından uzaklaşmak,
teklifte belirtilen moral ve motivasyonu artırma maksadıyla
bağdaşmıyor.
Ayrıca, Savunma Sanayii
Başkanlığında sözleşmeli personel olarak istihdam
edilecek personelin belirlenmesindeki bütün usul ve esasların
Cumhurbaşkanınca belirlenmesi, geçmişte
yaşadığımız bazı acı tecrübelerin
tekrarlanması endişesini taşımamıza neden oluyor.
Sayın Cumhurbaşkanına yeni ve basit bir vazife daha yüklemek
yerine, liyakat temelinde bir komisyon kurulmalı ve personel
istihdamına yönelik çerçevesi net olarak çizilmiş yönetmeliklerde
istihdam gerçekleştirilmeli. Her ne kadar
Başbakanlığın lağvedilmesiyle geçilen
Cumhurbaşkanlığı sistemine uyum sağlanması için
böyle bir düzenlemenin yapıldığı ifade edilse de Savunma
Sanayii Başkanlığınca istihdam edilecek personele
ilişkin usul ve esaslar rahatlıkla belirlenebilir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz alçak, hain
darbe girişimi sonrası Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yapısında köklü değişikliklere gidilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin hiyerarşik düzeni bozulmuştur; silah
arkadaşlığı ruhu, emir komuta zinciri tahrip
edilmiştir. 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle
kuvvet komutanlıkları ve Genelkurmay Başkanlığı
ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına
bağlanmıştı. Genelkurmay
Başkanlığının tarihsel ve hiyerarşik önemi hiçe
sayılmıştır. Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları
arasındaki sıkı emir ve komuta bağı koparıldı.
Üyesi olduğum NATO Parlamenterler Meclisinde göğsüm kabararak bizzat
şahit olduğum üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri Türk milletinin ve
devletinin en önemli, güzide kurumlarındandır; yıpratılmaması,
particiliğe alet edilmemesi gerekir. Türk Silahlı Kuvvetleri Türk
milletinin göz bebeği olup etkin ve verimli çalışması için
gereken düzenlemelerin yapılması elzemdir.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde
Silahlı Kuvvetler personelinin moral ve motivasyonunun
artırılması amaçlandığı söylense de bu amaçtan
uzak kalınmıştır. Askerî personelimizin birbirinden
farklı, çözülmeyi bekleyen pek çok sorunu bulunmakta.
Bu kapsamda, sözlerimin sonunda teklifin genelini
olumlu bulmakla beraber eksiklikler olduğu kanaatimizi sizlerle
paylaşır, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3002) esas numaralı Türk Silah Kuvvetleri Disiplin Kanunu
ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü maddesindeki kalmak
kaydıyla ibaresinin kalarak olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Teoman
Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli
Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir Tekirdağ
Özkan
Yalım
Uşak
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Özkan Yalımın.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (UŞAK) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çok değerli
çalışma arkadaşlarım, ilk önce yüce heyetinizi selamlıyorum;
yüce milletimize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Komisyon Başkanımız yerinde
olduğundan dolayı özellikle memnuniyetimi belirtiyorum çünkü
Sayın Bakan daha önce görevde olduğundan dolayı da sormamız
gereken birkaç tane soru var, onun için teşekkür ediyorum kendisine
şimdiden.
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
14üncü maddesinde söz aldım. 14üncü maddede düzenlenen geçici madde, sözleşmeli personelin özlük
haklarıyla alakalı bir maddedir. Bu madde üzerinde çok fazla söz
söylemeyeceğim, konuşmayacağım ancak Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki askerlerimizin genel anlamda özlük hakları ve
sorunlarıyla alakalı bir konuşmayı yapacağım.
Uzman çavuşlara, Jandarma ve TSKdeki
yaklaşık 150 bin uzman çavuşumuza kadro sözü verildiği
hâlde, hâlâ kadro verilmedi, bu konuyla alakalı herhangi bir
çalışma başlatılmadı. Uzman
çavuşlarımıza umut veriyorlar ama hâlâ kadro vermiyorlar.
Sayın Komisyon Başkanından önümüzdeki süreç içerisinde bu
konuyla alakalı bir açıklamayı özellikle talep ediyorum.
Diğer bir sorun ise yine aynı şekilde
tüm uzman çavuşlarımıza 3600 ek gösterge vermiyorlar;
canlarıyla başlarıyla mücadele eden uzman
çavuşlarımızın haklarını kesinlikle vermiyorlar.
Gerçi, 3600 ek göstergeyi bir tek uzman çavuşlara değil,
öğretmenlere, hemşirelere, bunun yanında polis
memurlarımıza da aynı şekilde maalesef vermediler. Burada
hak mağduriyeti gerçekten devam etmektedir.
Sayın Bakan, diğer bir taraftan, ciddi bir
sorun olan 6000 sayılı Kanun mağdurları olan uzman
çavuşların hâlâ hakları verilmedi. Sivil memur olarak en
düşük statüden emekli ediliyorlar ve de ciddi derecede maddi
kayıpları vardır. Bir an önce bu sorunun da çözülmesini
özellikle talep ediyorum.
Diğer bir taraftan, rütbeli olan
binbaşılar üstsubay olmalarına rağmen, makam tazminatı
alamıyorlar; bu sebeple, emekli olduktan sonra maaşları çok
düşük seviyede kalıyor. Maalesef, emekli olduktan sonra bile
binbaşılarımız ek işlerde çalışmak zorunda
kalıyorlar.
Diğer bir sorun: Uzman
çavuşlarımızın görevden ayırıldıktan sonra
kamuya geçiş için iki sene olan görev yapma şartı beş
seneye çıkarılınca bu kanun yürürlüğe girmeden önce iki
senesini doldurup ayrılan uzman çavuşlarımız hak
mahrumiyetine uğradılar ve hak mahrumiyeti doğmuştur. Bu
problemin de bir an önce çözülmesini özellikle talep ediyoruz.
Sayın Komisyon Başkanı, diğer
bir taraftan gerçekten içimiz acıyor. 15 Temmuz şehitleri ve gazileri
için toplanan para nerede? İlk toplandığında 309 milyon
TLydi, Aralık 2019da ise 338 milyon olduğu teyit edildi, şu an
aşağı yukarı 350 milyon TLyi bulduğunu tahmin ettiğimiz
bu paranın nerede olduğunu ve hâlâ neden hak sahiplerine
ödenmediğini sizlerden özellikle öğrenmek istiyorum çünkü gerçekten
canı pahasına bu ülke için kendisini tankın önüne siper
etmiş vatandaşlarımızın ve de şehitlerimizin bu
haklarını neden ödemiyorsunuz? Bu para nerede, özellikle bunu sizlere
soruyorum. Bu para nerede? diye soran bu
vatandaşlarımızın coplanmasını da kamuoyunun
takdirine bırakıyorum, Türk milletinin vicdanına
bırakıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Aynı şekilde, Beşiktaşta şehit
olan polislerimiz için toplanan miktarı siz biliyorsunuz, bu miktar da
maalesef ortada yok. Yine, polis ailelerimize hak ettikleri bu rakam ödenmedi;
ödemeyi ne zaman düşünüyorsunuz? Bununla alakalı da sizden bilgi
bekliyoruz.
Savunma Bakanlığı yapmış
olan Sayın İsmet Bey, Sayın Komisyon Başkanı; Tank
Palet Fabrikasında çok kısa zamanda üretilmesini hedeflediğiniz
ALTAY tanklarının motorlarını nereden almayı
düşünüyorsunuz? Güç sistemini nereden bulmayı düşünüyorsunuz?
Acaba nerede bu tanklar? (CHP sıralarından alkışlar)
Diğer bir taraftan, belki konuyla alakası
yok ama önümüzde bir bayram var, yakın zamanda da Meclis kapanacak, ben
şunu bu kürsüden özellikle dile getirmek istiyorum: Emekli olan askerlere
ve de tüm emeklilerimize biliyorsunuz 2018 yılından itibaren 1.000 TL
bayram ikramiyesi veriliyor. Peki, bu 1.000 TLye hâlâ bir enflasyon farkı
uygulanmayacak mı? Herhangi bir değer, enflasyon kaybı olmadı mı? Neden hâlâ 1.000 TL? Bu
1.000 TLnin 2018 yılından bu tarafa bence değeri yarı
yarıya azaldı. Buradan tüm emeklilerimize verilen 1.000 TLnin bir an
önce en azından yüzde 50 artırılmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama talep
ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama bir yoklama talebi var, öncesinde yoklama işlemi
yapacağım.
Sayın Altay, Sayın Çelebi, Sayın
Yalım, Sayın Bulut, Sayın Beko, Sayın Arı, Sayın
Kaya, Sayın Adıgüzel, Sayın Bankoğlu, Sayın
Kılıç, Sayın Sındır, Sayın Şahin, Sayın
Özkan, Sayın Güzelmansur, Sayın Emecan, Sayın Kayan, Sayın
Gündoğdu, Sayın Karabat, Sayın Sümer, Sayın Girgin.
Değerli milletvekilleri yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önerge çekilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 15 ila 28inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın İsmail Koncukun.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar, hatip kürsüde,
lütfen, biraz sessiz...
İSMAİL KONCUK (Devamla) Tabii, gecenin
bu vaktinde insicam bozuluyor; bunu da gayet normal görüyoruz.
Öncelikle, Ermenistanın, Azeri
kardeşlerimize, Azerbaycan Türküne saldırısı sonucunda 7
soydaşımız şehit oldu; rahmet diliyorum,
başsağlığı diliyorum. İki devlet bir millet diyoruz;
dolayısıyla Azeri kardeşlerimizin sevinci sevincimiz,
acısı acımızdır. Karabağ davası Türkün
millî bir davasıdır. Ermenistanın işgali sonucunda 1
milyon Azeri kardeşimiz -ki kaçkın diyorlar- Azerbaycana göç etmek
durumunda kalmıştır. Rusyanın şımarttığı
bir Ermenistan var; Rusyanın desteklediği,
şımarttığı Ermenistan zaman zaman böyle
saldırıları maalesef yapıyor ama Karabağ
davasından asla vazgeçmeyeceğimizin de bilinmesini istiyorum.
Değerli milletvekilleri, sürekli, orduyla
ilgili teklifler geliyor, kanun değişiklikleri yapıyoruz.
Geçenlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuruluşunun 2229uncu
yılını kutladık yani 2229 yıllık bir ordunun hâlâ
şurası böyle mi olmalı, burası böyle mi olmalı diye
tartışıyoruz yani bu kadar tecrübeli bir millet, ordu millet
dediğimiz bir milletin ordusunun, emin olun, bu kadar
tartışılıyor olmaması lazım ama hâlâ
tartışıyoruz. Burada, bilen arkadaşlarımız, bütün
siyasi partilerden, Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket
Partisinden, İYİ PARTİden askerlik konusunu bilen arkadaşlarımız
gerçekten güzel şeyler söylediler, güzel tespitler yaptılar ama bu
kanuna bunların birçoğu yansımamış, hatta
geçmişte söz verilmiş olmasına rağmen
yansıtılmamış. Problem belli, çözümü belli ama iktidar
bütün bu problemleri görmezden geliyor.
Birçok madde söylendi, ben bunları tekrara
girmeyeceğim ama tabii, askerî hastanelerin yeniden kurulması talebi
var, son derece doğru bir talep. Bakan Yardımcımızın
açıklamasını okudum bugün başına düşen, Şuay
Beyin; diyor ki: Gerçekten sıkıntı var, 2 bin küsur askerî
doktor kadromuz var ama şu anda elimizdeki doktor sayısı 347
sadece, bu arada müthiş bir açık var. Dolayısıyla bu
açığı ancak yeniden askerî hastaneleri tesis ederek
kapatabiliriz çünkü askerî cerrahinin çok farklı bir alan olduğunu
burada birçok konuşmacı ifade etti.
Değerli milletvekilleri, bedelli askerliği
AK PARTİ iktidarı çıkardı. Yani bizim, muhalefet
partilerinin bir talebi yoktu Bedelli askerlik olsun. diye; siz
çıkardınız. Bu arada, bedelli askerlikle ilgili gençlerimizin
yaşadığı problemleri çözmek de sizin göreviniz.
Değerli milletvekilleri, kaçak durumuna
düşen, yoklama kaçağı durumuna düşen, efendim, diğer
sebeplerle bedelli askerlik hakkını kaybetmiş gençlerimiz var,
tecil sebebiyle bedelli askerlik hakkını kullanamayan gençlerimiz var;
bunlar sosyal medyada âdeta feryat ediyorlar, feryat ediyorlar. Biz de
bunların feryatlarını paylaşıyoruz; görüyorum,
bazı milletvekilleri de paylaşıyor ama Millî Savunma
Bakanından ses yok ya, ses yok. Yani, bu kadar gencin feryadını
Bir kanun çıkarmışsınız; aslında kanunların
istisnaları olur, istisna da koymamışsınız. Bu gençler
yaklaşık altı yedi aydır feryat ediyor, biz de dile
getiriyoruz, kürsüden de ifade edildi ama Sayın Hulusi Akardan da,
Sayın Bakan Yardımcılarından da, AK PARTİnin
Değerli Komisyon üyelerinden filan da Ya, kardeşim, bu gençler ne
istiyor
Bunlar çözülemeyecek meseleler değil. Yeni uygulama bu bedelli
askerlik, yeni sistem hâline geldi; daha önce zaman zaman
çıkardınız ama şu anda, askerlikte sürekli bir sistem
hâline geldi. Dolayısıyla, bunların istisnalarını,
kanunun ilk uygulaması olması hasebiyle, değerlendirip
bunları çözmemiz lazım. Yani, zor da bir problem değil, zor da
bir problem değil; niye çözmüyoruz, anlamakta zorlanıyorum ben.
Birçok talep var bu konuda, birçok talep var. Mesela, açık öğretim
sınavına girecek belli tarihte; bu çocukların bedelli askerlik
yapacağı tarih kendi isteklerine bırakılabilir mesela.
Bunlar çözülecek şeyler. Yani, küçük dokunuşlarla bu gençlerimizi
mutlu etmek lazım; mutlu edilebilirler, bunu yapmıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakaya mı
Sayın Koncuk?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bakaya olanlar
var, yoklama kaçağı olanlar var.
Değerli milletvekilleri, söz verdim, burada
dile getireceğim. Gerçekten bu da çok sıkıntılı bir
durum. Dile geldi ama tekrar edeceğim. Sözleşmeli erbaşlar en
fazla yedi yıl görev yapıyor, sözleşmeleri yedi yıl
uzatılabiliyor. Yedi yıl sonra
Aslında kanun var, 6191
sayılı Kanuna eklemişsiniz. İşte, Devlet Personel
Başkanlığının görevleri var. Devlet Personel
Başkanlığı kurumlara yazıyor, kurumlar
alacağı boş kadronun 2 katını bildiriyor; isim
bildiriliyor, mülakat falan yapılıyor ama bu çocuklar yedi
yılını bir buçuk yıl önce doldurmuş değerli
milletvekilleri. Kanun var ve kanunu uygulamıyorsunuz. Bir yönetmelik
hazırlığından bahsediliyor,
Cumhurbaşkanlığına gönderildiğinden bahsediliyor.
Şu anda, zannederim 500ün üzerinde yedi yılını
doldurmuş gencimiz görev bekliyor, bunları mutlaka
değerlendirmek lazım. Yani, yedi yıl bu gençlerimizi biz
değerlendirmişiz savaşta, dövüşte, karda, kışta,
yazda ama yedi yıl sonra bu gençleri kapının önüne koyma
hakkınız olduğunu düşünmüyorum; hiçbir vicdan bunu kabul
edemez. Dolayısıyla, 6191 sayılı bu Kanunun ilgili
maddelerini çalıştırmak kanuni gerektir, bir mecburiyettir;
artık keyfiyet olmaktan çıkmış bir durum.
Tabii, yine 3600 talebi var. 3600 talebi olmayan var
mı? Tüm çalışanların -asker, memur, tüm
çalışanların- 3600 talebi var, defalarca buradan anlattık.
Sayın Cumhurbaşkanına soruyorlar:
Efendim, sözünüz var bu 3600le ilgili
Sayın Cumhurbaşkanı
diyor ki: Ya, sözümüz varsa tutarız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Duymamazlıktan
geliyor.
İSMAİL KONCUK (Devamla) - Duymamazlıktan
geliyor, sanki sözünü bilmiyor gibi Sayın Cumhurbaşkanı. Böyle
bir şey olabilir mi? İki yılı doldurdu bu söz; 24 Haziran
2018 tarihinden önceki mayıs ayında ilk defa verilmiş bir sözdür
benim hatırladığım, öncesini bilmiyorum. İki
yılı üç ay geçmişiz şu anda, üç ay geçmişiz.
Şimdi, değerli AK PARTİliler, yani,
verdiğiniz sözün hangi zaman aralığında
tutulacağını falan da o sözü verirken açıklayın ki
millet beklentiye girmesin. Aslında sadece söz verdiğiniz kesimler
bakımından değil, bakın, askerlerimiz de istiyor.
Askerlerimiz her şeye layık, her fedakârlığı bunlar
için yapmak zorundayız biz ama yapmıyoruz. Dolayısıyla bu
ek gösterge rakamlarının sadece o 4 grup için değil yani
öğretmen, din görevlisi, hemşire ve Emniyet teşkilatı için
değil -öncelikle onlar yapılabilir- bütün çalışanlar
bakımından ek gösterge rakamlarının masaya yatırılıp
sendikalarla birlikte, uzmanlarla birlikte değerlendirilmesi lazım.
Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş
Yılmazın bütün çalışanların ek göstergelerinin
değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifi rafta tozlandı, hiç
bakmıyorsunuz. Yani bir geniş çalışma yapmak
durumundasınız bu 3600 konusunda. Yani askerlerimizin her türlü talebine
cevap vermek durumundayız biz, bu kadar fedakârlığı
yapabilmek zorundayız. Yani şehit oluyor bu insanlar,
canını seve seve veriyor; gazi oluyor, sakat kalıyor. Kime
fedakârlık yapacağız? Sayın İçişleri
Bakanına da bunu bildirdim ama hiçbir cevap alamadım Süleyman
Soyludan.
Adanada on yılını doldurmuş
2.500 Emniyet teşkilatı mensubu var. Bunlardan, her ne hikmetse,
220si Türkiyenin çeşitli yerlerine dağıtılıyor. Bir
kısmının emekliliğine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ama ben bölüm
adına konuştum.
BAŞKAN Sayın Koncuk, uzatma
yapmıyorum bugün.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ama beş
dakika değil, bölüm adına...
BAŞKAN Olabilir ama uzatma yapmıyorum.
Teşekkür ediyorum.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Peki.
Bunların da düzeltilmesi lazım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki konuşacak.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İkinci bölüm üzerinde grubumuzun
görüşlerini paylaşmaya çalışacağım. Önce
şunu söyleyeyim: İkinci bölümün, 1 madde dışında,
tamamı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununa ilişkin
değişiklikler içeriyor. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanları Millî Savunma Bakanına bağlanmış, Millî
Savunma Bakanlığına değil, öyle yazıyor genel
gerekçede, o yüzden disiplin amirlerine ilişkin değişiklikler
yapıyorsunuz, özü de bundan oluşuyor. Fakat, ben bununla ilgili
değil de daha çok bu teklif 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede değişiklik yaptığı için, 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin birkaç şey
söylemek istiyorum.
Şimdi, bu 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname, 1986, 1987, 1988 ve 1989daki kanunlara dayanılarak 1989
yılında yürürlüğe konuldu. 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyi bütün kamu görevlileri, memurların hepsi bilir çünkü özlük
haklarına ilişkin, tazminatlarına, kıdem
aylığına, taban aylığına ilişkin bir dizi
hüküm içerir.
İlk yürürlüğe girdiğinde, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda, 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda, 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel
Kanununda ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda
bir dizi değişiklik yaptı. Bunun dışında esas
olarak, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, devlet memurları ve
diğer kamu görevlilerinin memuriyet taban aylığı,
kıdem aylığı ve ek tazminat ödenmesi hakkını
düzenliyor.
Bakın, otuz yılı aşkın bir
süredir 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlükte, esas olarak
da taban aylığı, kıdem aylığı ve ek
tazminata ilişkin hükümleri içeriyor ama bu kanun hükmünde kararnameyi,
2011 yılından sonra kanun hükmünde kararnamelerle, OHAL kanun
hükmünde kararnameleriyle ve Cumhurbaşkanı kararnameleriyle defalarca
değiştirdiniz, ben şimdi ayrıntılarını
söyleyeceğim.
Bunu niye söylemek istiyorum? Çünkü, gerçekten bu
ülkeyi artık kanun hükmünde kararnamelerle, kalıcı OHAL kanun
hükmünde kararnameleriyle ve Cumhurbaşkanı kararnameleriyle
yönetiyorsunuz. Bu ülke artık bırakın bir hukuk devleti
olmayı, gerçekten bu ülke kanun devleti bile değil. Eğer bir gün
tarih yazılırsa, bu döneme kararname devleti denilecek; kararname
devleti kararname yönetimi denilecek.
Bakın, 34 maddeden oluşuyor 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararname; bunun 3ü yürürlükten kaldırma,
yürürlük ve yürütmeye ilişkin, geri kalan 31 maddenin 25i de ilgili
kanunlara işlenmiş maddeler yani 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname 6 maddeden oluşuyor, esas olarak yürürlükte olan 6 tane maddesi
var. Bunun dışında, 36 tane ek madde, 37 tane de geçici madde
var. 2011e kadar 8 tane ek madde eklenmiş, 1989dan 2011e kadar 8 tane
ek madde eklenmiş; bunların 4ünü 2005 ve 2006da yürürlükten
kaldırmışsınız, 2009da da 3 tane madde
eklemişsiniz. Bunlar on sekiz yıllık bir iktidar için normal
düzenlemeler. Ama film -az evvel de söylediğim gibi- 2011de koptu, o gün
bu gündür ülkeyi kararnamelerle yönetiyorsunuz. 2011de bütün teşkilat
yasalarını yürürlükten kaldırdınız, bütün
teşkilat yasalarını. Birkaç ay içinde bütün yasaları
yürürlükten kaldırdınız ve her bakanlığı bir
kanun hükmünde kararnameyle yönetmeye başladınız; 2016dan
itibaren OHAL KHKleriyle, 2018den itibaren de
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle.
Bakın, 2011den sonra 375 sayılı KHK
ne olmuş? Çoğu, 666 sayılı KHK, 696 sayılı OHAL
KHKsi ve 703 sayılı OHAL KHKsiyle tam 28 tane madde eklenmiş.
Peki, bu kanun hükmünde kararnameler ve OHAL kanun hükmünde kararnameleri
neleri içeriyor? 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin varlık
amacı olan taban aylığı, kıdem aylığı
ve ek tazminatla mı ilgili? Neler getirilmiş bu OHAL kanun hükmünde
kararnameleri ve normal kanun hükmünde kararnamelerle, bir göz atalım. Ek
madde 20, 696 sayılı OHAL KHKsiyle eklenmiş: İl özel
idareleri, belediyeler ile bağlı kuruluşları ve
bunların üyesi olduğu mahallî idare birlikleri personellerini
ihaleyle istihdam edecek, güvenlik hizmetleri, özel güvenlik hizmetlerine
gördürülecek. OHAL KHKsiyle getirdiğiniz sistem bu. Ek madde 22, 696
sayılı OHAL KHKsiyle eklemişsiniz, OHAL KHKsiyle. OHALi niçin
ilan etmiştiniz? Yarın 15 Temmuz ya, yarın yıl dönümü ya 15
Temmuz darbesinin. İşte, o 15 Temmuz darbesinden sonra ilan
ettiğiniz OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle, ne getirmişsiniz ek
madde 22yle: Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı,
Deniz Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel
Komutanı, Sahil Güvenlik Komutanı ile Orgeneral ve Oramiraller ile
bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin sağlık giderleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin tabi olduğu hükümlere tabi
olacak. OHAL KHKsiyle getirdiğiniz düzen bu.
Ek madde 23, 703 sayılı OHAL KHKsiyle
getirmişsiniz. Kamu kurum ve kuruluşlarında, 657
sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel
çalıştırılmasına ilişkin hükümlerine tabi
olmaksızın, idari hizmet sözleşmesiyle ve iş
mevzuatına tabi olarak uzman ve uzman yardımcısı istihdam
edeceksiniz. 703 sayılı OHAL KHKsiyle eklemişsiniz.
Ek madde 24, 703 sayılı OHAL KHKsiyle
eklenmiş. Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında müfettiş, denetmen, denetçi, kontrolör, aktüer
ile müfettiş yardımcısı, denetçi yardımcısı,
aktüer yardımcısı ve stajyer kontrolör istihdam edilebilecek.
Bunda bir sorun yok ama buna göre istihdam edilecek uzmanlar için 657
sayılı Yasanın ek 41inci maddesindeki koşulların
hiçbirini aramayacaksınız. OHAL KHKsiyle getirdiğiniz sistem
bu. Yabancı dil şartı yok, dört yıllık yüksekokul
mezunu olma şartı yok, siyasal, hukuk, iktisat, işletme mezunu
olma şartı yok, tez hazırlama yok, tezin sonunda yeterlilik yok,
Cumhurbaşkanı istediği kişiyi kamu kurumunda uzman ve uzman
yardımcısı olarak istihdam edebilecek; tam OHAL ilan edilmesine
neden olan sorunun çözümü için getirdiğiniz öneri.
Sürem kısıtlı, ben sadece
başlıklarını söyleyeyim: Ek madde 25, 703 sayılı
OHAL KHKsiyle kurumlar arası geçici görevlendirmeyi düzenliyor; ek madde
26, 703 sayılı OHAL KHKsiyle eklenmiş, yerli ve yabancı
personel istihdamını düzenliyor; ek madde 27, 703 sayılı
OHAL KHKsiyle eklendi, sözleşmeli personel
istihdamını düzenliyor; ek madde 28, 703 sayılı OHAL
KHKsiyle eklendi, iş mevzuatına tabi personel istihdamını
düzenliyor; ek madde 29, 703 sayılı OHAL KHKsiyle eklendi, huzur hakkını
düzenliyor; ek madde 30, 703 sayılı OHAL KHKsiyle eklendi, unvan
itibarıyla ilk kez ihdas edilen kadro ve pozisyonlara
karşılık belirlenmesini düzenliyor; ek madde 31, 703
sayılı OHAL KHKsiyle eklendi, vekâlet ve istisna sözleşmesiyle
istihdamı düzenliyor; ek madde 32, 703 sayılı OHAL KHKsiyle
eklendi, vergi müfettişi istihdamını düzenliyor; ek madde 33,
703 sayılı OHAL KHKsiyle eklendi, kadro ve pozisyonları
kaldırılan personeli düzenliyor; ek madde 34, 35 ve son olarak 36da
üst düzey kamu görevlilerini atamaya ilişkin ayrıntılı
düzenlemeler yapılmış.
Geçici maddelere
ilişkin bu kadar ayrıntıyı anlatmayacağım, sürem
yetersiz olduğu için sadece şunu söyleyeyim: Geçici 37 maddenin çok
çok büyük bir bölümü 666 sayılı KHK ile 694, 696 ve 703 sayılı
OHAL KHKleriyle getirilmiş düzenlemeler. Özetle, bir daha söylüyorum:
Türkiye, artık, bırakınız hukuk devletini, kanımca
kanun devleti bile değildir; Türkiye, kanun hükmünde kararname ve OHAL
KHKleriyle yönetilmektedir. Bu çok büyük bir talihsizlik ve emin olun, çok
üzüntü verici bir durum.
Sürem yetersiz, bu
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle eğer bir daha bir
düzenleme yaparsanız
Kamu görevlilerinin ücretleri çok
karmaşık. Bu kanun hükmünde kararnamenin bir bütün olarak yürürlükten
kaldırılması, 657 sayılı Yasanın ve diğer
personel kanunlarının değiştirilmesi; basit,
anlaşılır, ay başında maaşını alan
kişinin hangi ücreti ne için aldığını bileceği
bir sistem getirmek mümkündür. Umarım bunu yapabiliriz diyorum, gecenin bu
saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Ceylan
(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi
milletimizin bağrından çıkan, göz bebeğimiz Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin disiplin mevzuatında ve yeterli olmasa da
Silahlı Kuvvetler personelinin mali ve özlük haklarında çeşitli
değişiklikler öngörüyor. Genel anlamıyla
baktığımızda birkaç husus dışında teklife
karşı olmadığımızı belirtmek istiyorum.
Kanun teklifinin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum
sağlamaya dönük yönleri olsa da 15 Temmuz sonrası Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarının
ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına
bağlanmasından kaynaklı hiyerarşinin ve beraberinde
disiplinin bozulduğuna ilişkin emareler
taşıdığını gözlemliyoruz. Teklifle, ancak
disiplin kurulları tarafından verilebilen erbaş ve erlere
askerlik sürelerinin uzatılması sonucunu doğuracak hizmetten men
cezalarının disiplin amirlerince de verilebilmesinin önü açılıyor.
Bu, bizim grup olarak karşı olduğumuz bir husustur ancak bunun
teklif edilmiş olması da Silahlı Kuvvetlerin yeni
işleyişinde bir sorun olduğu algısını
güçlendirmektedir. Yürürlükteki 6413 sayılı Disiplin Kanunuyla
mukayese edildiğinde yapılmak istenen değişikliğin
Silahlı Kuvvetlerde disiplin meselesini çözmenin ötesinde, özellikle
disiplin amirlerine verilen yetki bakımından sorun
oluşturacağını ve yapılmak istenen
değişikliklerin hukukun genel ilkeleriyle örtüşmediğini
düşünmekteyiz.
Arkadaşlar, Anayasamızın 2nci
maddesinde hukuk devleti 10uncu maddesinde de kanun önünde eşitlik
ilkesine yer verilmiştir. Bu anlamda aynı suça disiplin amiri ile
disiplin kurullarının farklı cezalar verebilmesi bu ilkelerle
çelişmektedir. Özetle, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar
karşısında aynı işleme tabi tutulmasını
sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık
tanınmasını önlemek genel kuraldır. Hayatın her
alanında tekçi bir anlayışı hâkim kılmak gibi bir gayeniz
olabilir ama bu yapılan, Anayasamız açısından
sakıncaları olan bir tablo yaratacaktır. Disipline ilişkin
bu değişiklik Silahlı Kuvvetlerde hiç olmadığı
kadar, yurttaşlarımızı siyasilerden torpil
arayışına itecek bir garabetin önünü açacaktır. Bir
disiplin amirinin iki dudağı arasında asker ceza alacak. Bunun
yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yarın
vatandaş Benim oğlumun askerliği on dört gün uzayacak, aman
araya girin de çocuğun psikolojisi bozulmasın. diye siyasi
partilerin önünde kuyruk mu olsun? Yürürlükteki uygulama hangi ihtiyaca cevap
vermiyordu da bunu getirme ihtiyacı hissedildi? Bu husus, komisyon
görüşmesinde de anlaşılır bir şekilde ifade edilemedi.
Bakın, uzun zamandan beri ve yüksek sesle hukukun üstünlüğünden,
adaletten, yargı bağımsızlığından, toplumsal
barış için bunun ekmek, su, hava kadar temel bir ihtiyaç olduğundan
bahsediyoruz. Buradan bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum; camiye,
okula, kışlaya, yargıya siyasetin sokulmaması gerekir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu kurumlara siyasetin girmesinin
nelere yol açtığını 15 Temmuz gerici FETÖ darbe
teşebbüsüyle milletimize tecrübe ettirdiniz, bunu en acı
şekliyle Türkiye yaşadı, hassasiyetimiz bundandır.
Türkiyenin rehabilitasyonu için bu yönde atacağınız her
adımın grubumuz tarafından destekleneceğinden hiç
şüpheniz olmasın.
15 Temmuz sonrası askerî mahkemeler ve disiplin
mahkemelerini kaldırdınız. Silahlı Kuvvetlerin eğitim
sisteminde köklü değişikliklere yol açan askerî liselerin
kapatılması ve harp okullarının değiştirilmesi
gibi uygulamalar ileride sorun yaratacaktır. Bir yaşam biçimi olan
askerlik mesleğini icra eden, tarihsel bilinci yüksek muvazzaf subaylar
yetiştirmek açısından askerî liselerin yeniden
açılması son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu
milletin göz bebeği olan Silahlı Kuvvetlerini bekleyen en büyük
tehlike, iktidar kulislerinde terfi yolu arayan, iktidarın il, ilçe
başkanlıklarından alacakları iyi hâl
kâğıdıyla süreci hızlandıracaklarını öngören
subay, astsubayların olacağı gerçeğidir. Silahlı
Kuvvetlerin Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasından
sonra artık ülkeye sadakat ve liyakat yerine siyasal erke sadakat ve
iktidara biat geçer akçe olacağından, terfi bekleyen askerler mesleki
konularda bile fikir beyan edemez hâldedirler. Maalesef, on sekiz
yıldır Türkiyeyi yöneten siyasal erkin en çok yıprattığı
kurumlardan biri hiç şüphesiz ki Türk Silahlı Kuvvetleridir. Türk
Silahlı Kuvvetleri teşkilat yapısı gereği, savunma
hattını ülkemizi tehdit edebilecek sınır
dışı unsurlara göre yapılandırdığından,
hiç beklemediği şekilde ABD, Pensilvanya ve
aldatıldığınız dönemde oluşturulan koalisyonla
Silahlı Kuvvetlere büyük bir darbe vurulmuş, kamuoyu nezdinde
itibarsızlaştırılmaya
çalışılmıştır. Üzülerek ifade etmeliyim ki bu
süreçte göğsünü gererek Ben bu davanın savcısıyım.
diyenlere Türkiye bağırsaklarını temizliyor. diyenlere bu
millet tanıklık etti.
Ordumuz tarih boyunca ülkesini ve milletini koruma
görevini başarıyla yerine getirmiştir. Yüz yıl önce
bağrından çıkardığı Mustafa Kemal ve
arkadaşlarıyla işgal altında bir imparatorluktan yeni bir
devlet kuran ordumuzun genetiğiyle oynanmamalıdır. Kurumsal
hafızayı muhafaza etmek bu anlamda son derece önemlidir. Takdir
yetkisi yüce Meclisindir ancak bu yetkiyi kullanırken, suç ve ceza
arasındaki adil dengenin korunmasını dikkate almak durumundayız.
Bu teklifte anlattığım hususları düzeltmezsek bu
kuralı ihlal etmiş oluruz.
Bugün, Silahlı Kuvvetler bünyesinde görev yapan
ve gözünü dahi kırpmadan yaşamlarını feda etmekten
çekinmeyecek erinden erbaşına, astsubayından subayına
Mehmetçikin özlük haklarının geliştirilmesi son derece önemlidir.
Uzman er ve erbaşların birçoğu Silahlı Kuvvetlerden
ayrıldıktan sonra istihdam konusunda zorluk yaşamaktadır.
Sözleşmeli subay, astsubay ve uzmanlardan on senesini dolduranların,
belirlenecek şartları karşılamaları ve istemeleri
hâlinde sınavsız kadroya alınmaları
sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, dilerim ve isterim ki
Türk Silahlı Kuvvetlerini topyekûn kullanmak durumunda
kalacağımız bir kriz yaşamayız ancak yakın
tarihimizde, böyle durumlarda Silahlı Kuvvetlerin lojistiğinin
sağlanması bakımından yaşadığımız
sorunların birçok örneği bulunmaktadır. Kıbrıs
Barış Harekâtı esnasında Türkiye'ye uygulanan silah
ambargosu hâlâ hafızalarımızdadır. Özellikle 90lı
yıllarda terör eylemlerine karşı yapılan sıcak takip
de dâhil, çeşitli operasyonlarda, müttefik olduğumuz ülkelerin
Benden aldığın silah sistemlerini kullanamazsın.
ifadelerini hepiniz hatırlarsınız. Sattığı silah
sistemlerinin PKK terörüyle mücadelede kullanılmaması şartını
koşan bir Almanya Hükûmeti vardı, Leopard tanklarıyla ilgili
krizi hatırlayınız. Bunu şunun için anlatma gereği
duyuyorum: Ordumuza ait yerli ve millî bir fabrika komik sayılabilecek
gerekçelerle Katar ordusuna peşkeş çekildi. Bunun yanlış
olduğunu günlerce anlattık ama dinletemedik. Gelin, bu
yanlıştan vazgeçin. Zira, ülkemizin bulunduğu
coğrafyanın stratejik önemi ortadadır ve uluslararası
ilişkilerde devletlerin dostluğu değil, ulusal
çıkarları belirleyicidir. Yarın benzer sorunlarla
karşılaşmamak için Tank Palet Fabrikasında yapılan
uygulamadan geri adım atılmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken
tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize duyduğum minneti
ifade ederek görüştüğümüz teklifin Türk Silahlı Kuvvetlerimize
ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Kabul etmiyoruz. deyin yeter.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
65.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın
görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerinde CHP grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hatip konuşmasında,
askerlikte terfi almak için veya girmek için AK PARTİ il ve ilçe
teşkilatlarından iyi hâl kâğıdı alınması
gerekiyor. gibi bir ifade kullanmış, bunu kabul etmemiz mümkün
değil, bunun bir geçerliliği, bir doğruluğu yoktur. Yani,
siz eğer böyle bir iyi hâl kâğıdı görmüşseniz bunu
getirin, biz de bunun üzerine gidelim. Kim nasıl böyle bir kâğıt
vermiş, kim devreye girmiş, ne kadar sözü geçmiş, hep beraber
bunun üzerine gidelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, kayıtlara
geçmiştir.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
223) (Devam)
BAŞKAN Şimdi gruplar adına son söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail Özdemirin.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özdemir, şahsı adına da
söz, talebiniz var, ikisini birleştiriyorum.
Süreniz on beş dakika.
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümüyle ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi ve şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 15 Temmuzda
gerçekleşen hain darbe girişiminin ardından, neredeyse tüm
çevrelerin gücünü kaybettiği yönünde değerlendirmeler
yaptığı bir dönemde Suriyede gerçekleştirdiği
Fırat Kalkanı Harekâtı, içerisinde bulunduğumuz
yüzyılın en anlamlı ve stratejik milatlarından birisi
olmuştur. Müteakip zamanlarda Suriyede yer alan ve millî
güvenliğimizi tehdit eden terör örgütlerine karşı icra edilen
askerî harekâtlar Türk ordusunun gücünden bir şey kaybetmediğini, hain
güruhun bünyesinden temizlenerek millî ruhun vücut bulmasıyla daha da
kudretli bir hâl aldığını gözler önüne sermiştir.
Gelinen aşamada Irakta PKK terör örgütüne
yönelik düzenlenen Pençe Harekâtları millî bekamızın
korunmasına büyük katkı sağlamaktadır. Gerek Hava gerekse
Kara Kuvvetlerimizin büyük bir başarıyla gerçekleştirdiği
harekât kesin sonuç alınıncaya kadar mutlaka devam etmeli, Irak
makamları Türkiyenin bu konudaki haklılığını
kabul etmek durumunda olmalıdır.
Başta Kandil, Hakurk, Sincar olmak üzere
teröristler nerede olursa olsun artık, Türk milletinin güç ve kudreti
karşısında aciz olduklarını görmüşlerdir.
Temennimiz, Irak ve Suriye başta olmak üzere
sınırlarımızın ötesinden ülkemize yönelen terör
tehdidinin kaynağında bertaraf edilmesidir.
Ayrıca Suriyede terörle mücadelenin
kararlılıkla yürütülerek terör örgütlerinin meşruiyet bulma
çabalarının karşısında durulup siyasi çözüm üzerinde
yoğunlaşılmasında da fayda vardır. Sadece askerî
çözümü önceleyen hedeflerin Suriyede netice vermeyeceği gibi, krizi daha
da derinleştirme potansiyeli taşıdığı malumdur.
Ordumuzun son dönemlerde sorumluluk üstlenerek üstün
bir gayret ve kahramanlıkla kendisine verilen görevleri
başarıyla yerine getirdiği bir başka alan ise Doğu
Akdenizdir. Buradaki kararlı duruşumuz Türk ordusunun emirlere
mutlak itaat ve azmi sayesinde her çevre nazarında kabul edilmek zorunda
kalmıştır. Yine de yeni koşullar oluşturmanın
arayışında olanların mevcudiyetlerini de elbette biliyoruz.
Malum gayretlerin görüldüğü bir başka yer
ise son zamanlarda gündemde sıklıkla yer tutan Libyadır.
Libyayı istikrarsızlaştırma, bununla beraber Kuzey Afrika
ile Doğu Akdenizde hâkimiyet kurma çabaları son yıllarda
hız kazanmıştı. 2011 yılında Kaddafinin
devrilmesinden sonra Libyada normalleşmenin tesis edilmesine yönelik çok
sayıda girişim oldu ancak bu çabalar barışı
sağlamak şöyle dursun, ne yazık ki ülkede iç savaşın
daha da körüklenmesine sebebiyet verdi. Özellikle Libya ve hatta bölgeyle
hiçbir alakası olmayan, meşru ve hukuki herhangi bir gerekçesi
bulunmayan ülkelerin krize dâhil olmaları durumun vahametini ne yazık
ki daha da fazla artırdı. Libyada huzur, barış ve
normalleşmenin tesis edilmesine yönelik imkânlar vasat bulmuşken
Hafteri sahaya süren güçler bölgesel gelişmelerin ne derecede
karanlık bir iklime sürüklenmek istendiğini ortaya koymuştur.
Libyadaki tek meşru merci olan Ulusal Mutabakat Hükûmetine verilen sözler
tutulmamış, krize hemen her çevre kendi çıkar temelinden
bakmış, bedeli ise Libyalılara ödetilmek istenmiştir. Bu
kapsamda, ülkemizin geride bıraktığımız yıl
Libyayla imzaladığı iki muhtıranın önemi Doğu
Akdenizdeki egemenlik haklarımızın korunması bahsindeki
ehemmiyeti karşımıza getirmiştir. Hem deniz yetki
alanlarının sınırlandırılması hem de askerî
iş birliği ve güvenlik anlaşmaları ülkemizin egemenlik
haklarının korunması anlamında olduğu kadar,
tezlerimizin hukuki, gerçekçi ve geçerli olduğunun görülmesi çerçevesinde
de önem arz etmiştir. Libyayla imzalanan bu iki anlaşmadan sonra, o
günlerde bu kürsüden de ifade ettiğimiz üzere, Doğu Akdenizdeki
gündem kesin bir şekilde Türkiye lehine değişmeye
başlamış, ülkemizin bölgesel bir güç olduğu gerçeği
her çevre nazarında görülmüş ve kabul edilmiş, ancak en önemlisi
hak ve menfaatlerimizin korunacağı ve bundan geri adım
atılmayacağı her yönüyle ortaya konulmuştur.
Ülkemizin Libyaya verdiği destek gerek
Libyanın gerek Doğu Akdenizin gerek Kuzey Afrikanın ve
gerekse Avrupanın huzur ve istikrarı için de önemli sonuçlar
doğurmaya daha şimdiden başlamıştır. Ulusal
Mutabakat Hükûmeti güçlerinin Türk Silahlı Kuvvetlerinden
aldığı eğitim ve danışmanlık desteği
sayesinde ülkenin kuzeybatısında bozguncu ve darbeci Hafter güçlerine
karşı sağladığı kesin üstünlük, gelinen
aşamada Libya ve bölge açısından büyük önem taşıyan
Sirte ve Cufra kentlerine kadar dayanmıştır.
Çok değil altı ay kadar önce
Libyanın Hafter güçlerince ele geçirileceğini düşünen çevreler,
Türkiyenin Libyaya desteğinden rahatsız olan kesimler ve bir türlü
Libyada neden bulunduğumuzu anlamayanlar ise ani ve kalıcı bir
şaşkınlık ve hazımsızlık yaşamaya
başlamıştır. Ayrıca, Libya huzura ermeden Doğu
Akdeniz kaynaklı Türkiyeye yönelik husumetlerin giderek daha fazla artacağı
ne yazık ki kimi çevrelerce görülmemiştir, bazıları
tarafındansa görülmek istenmemiştir.
Gelinen aşamada Ulusal Mutabakat Hükûmetinin
ilerleyişi ve kendi ülkesinde istikrarı tesis etmeye
koyulmasından Fransa rahatsızdır, Mısır
hazımsızlığını, Birleşik Arap Emirlikleri
ise şaşkınlıkla karışık ahmaklık ve
hatalarınıysa sürdürmektedir. Yunanistan böylesi bir durumda
veryansın ederek güvendiği çevrelere sitemlerde bulunarak gününü
geçirmektedir. Açıkça söylemek gerekir ki Türkiye bölgesel
barışın ve istikrarın tesis ve teminini hedeflemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim, kimsenin hak ve hukukunda gözümüz yoktur. Bu
olmadığı gibi asıl gayemiz kendi hak ve menfaatlerimizi
korumaktır. Ancak, ne yazık ki kimi ülkeler Libya ve Doğu
Akdeniz örneğinde olduğu gibi ülkemize karşı son derece
çarpık ve yanlış bir tutum içerisindedir. Bu kapsamda
Fransanın Libya açıklarında kendi gemilerine donanmamız
tarafından radar kilidi atıldığı iddiaları
mesnetsizdir. Bu durumun gerçekçi olmadığı her yönüyle ispat ve
tescil edilmiştir. Hâl böyleyken Fransanın Libya ve bölge konusunda
izlediği yanlış, temelsiz ve hukuksuz çabalarının
Türkiye karşıtlığıyla gizlemeye yeltenmesi bugün
Fransız kamuoyu tarafından dahi sorgulanmaktadır. Paris yönetimi
kendi iç kamuoyunu dahi ikna edemezken uluslararası kamuoyunu yalan
beyanlarla etkilemeye kalkması diplomasi tarihine geçecek trajikomik bir
durumdur.
Fransanın Libyada darbeci ve bozguncu bir
ismi desteklemesi tutarsızlığın ve
çarpıklığın en kesif örneklerindendir. Gerçi Fransa terör
örgütlerini desteklemeye alışkın bir hâldedir. Bize göre Haftere
destek vermeleri de elbette normaldir. Zaman zaman Elysee Sarayında
Türkiyeye karşı faaliyet yürüten PKK-PYD terör örgütü temsilcilerini
ağırlayan zavallı bir yönetimin uluslararası hak ve hukuk
ile demokrasi ve insan haklarına saygılı bir pozisyonda
olmasını beklemek elbette beyhudedir. Fransanın
yanlışları NATO ve Avrupa Birliği içerisinde de giderek
yalnızlaşmasını ve hatalarının görülmesini
kaçınılmaz olarak ortaya çıkarmıştır.
Libyanın istikrara kavuşması Avrupa
açısından enerji, terörizm ve düzensiz göçlerin önlenmesi
bahislerinde son derece önemli ve hayatidir. Elbette, bu durum, Avrupa
Birliği ülkelerinin bileceği ve dert edebileceği bir iştir.
İtalyanın düzensiz göçlerin önlenmesi ve küresel terörle mücadele
anlamında şimdiye kadar yaptığı çağrılarının
Avrupa Birliği nezdinde Fransa tarafından neden hemen her
fırsatta engellendiği bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda geride bıraktığımız günlerde İtalya
Savunma Bakanının ülkemizi ziyaret ederek Millî Savunma
Bakanımızla görüşmesi ve bu görüşmede Libyada yaşanan
krizle ilgili tarafların ortak çalışma gayreti içerisinde
olduklarını açıklamaları memnuniyet vericidir. Türkiye ve
İtalyanın başta Libya olmak üzere Doğu Akdeniz ve diğer
ilgili alanlarda iş birliği yapmaları bölgesel açıdan her
çevreyi ilgilendiren olumlu sonuçlar doğuracaktır. Altını
çizerek ifade etmek isterim ki: Libyada arzu edilen hedefe
ulaşılması, Doğu Akdeniz ve özellikle Egede bugün
akıllara gelebilenden daha ötede lehimize sonuç doğuracak çok önemli
gelişmelere kapı aralayabilecektir. Yine tam da bugünlerde darbeci
Hafter Trablusu kuşatıp masumları toplu mezara gömerken ses
çıkarmayanların Ulusal Mutabakat Hükûmetinin ilerleyişi
karşısında acil ateşkes çağrısında
bulunmaları da dikkatlerden kaçmamaktadır. Moskova ve Berlinde
ateşkes ve barışın tesisi için sergilenen gayretlerde
Hafteri masadan kalkıp kaçması ve savaşı devam ettirmesi
için teşvik edenler şimdilerde ısrarla ateşkes üzerinde
durmaktadır. Ulusal Mutabakat Hükûmeti ise bahse konu olan
çağrılara karşılık 2015 yılında imzalanan
Sahirat Anlaşmasındaki pozisyona tarafların çekilmesi hâlinde
ateşkese hazır olduğunu ilan etmiştir. Her ne olursa olsun
Sirte ve Cufranın belirlenen mevcut hedefler doğrultusunda Ulusal
Mutabakat Hükûmeti tarafından kontrol edilecek olması önemlidir.
Böylesi bir dönemde Mısır ve Birleşik Arap Emirliklerinin
tavrı dikkatlerimizden kaçmamaktadır. Mısır, Libyayı
istikrarsızlaştıracak girişimlere devam etmektedir.
Açıkça darbeci bir yönetim tarafından idare edilen Mısırda
Libyalıların kendi ülkelerinde benzeri girişimlere aman
vermeyecek olması bize göre rahatsızlığın asıl
kaynaklarının başında geliyor ancak korkunun ecele
faydası yoktur. Birleşik Arap Emirlikleri ise karanlık
mahfillerin kurşun askerliğini yapmaya devam edeceğini her yönüyle
ortaya koymaktadır. Bu ülke Libyada varlık göstermesinin hiçbir
dayanağı yokken tüm olanaklarını Hafter için seferber eden
bir pozisyon alsa da hüsrana uğraması kaçınılmazdır.
Her koşul ve fırsatta Türkiye düşmanlığına
soyunan, Suriye ve Irakta PKK terör örgütüne, 15 Temmuzda FETÖye ve
şimdi de Libyada Haftere destek sunan Arap Emirlikleri açık ki Türk
milletinin kudretinin aşılmaz olduğunu hâlâ
anlayamamıştır. İcap ettiğinde hava ve deniz kuvvetleri
unsurlarını kendi hudutlarından 2 bin kilometre öteye
varıncaya kadar hızlı bir erişime tabi tutarak harekât icra
edebilecek imkânlara sahip olan Türkiye'nin kudreti iyi
anlaşılmalıdır. Türkiye hiçbir koşul ve şart
altında egemenliğinden ve bağımsızlığından
asla taviz veremez. Durum böyleyken birilerinin Birleşik Arap Emirlikleri
başta olmak üzere, gerek kendi bünyelerinden gerekse Libyaya komşu
Çad ve Sudandan paralı asker ve çeteleri bu ülkeye
taşımasını görmezden gelerek Türkiyeyi suçlamaya
kalkmaları büyük bir akıl tutulmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gelinen aşamada millî bekamıza yönelen tehditler
artmışken, ölmek yahut ölmemek ikileminde kalanların bilmesi
gerekir ki her fani elbette ölümlüdür. Önemli olan ne için yaşayıp ne
için öldüğünüzdür. Biz, bu günlere gelene kadar varlığımızı
Türk milletine armağan etmeye, Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar
kılmaya yemin ettik. Bu yeminimize de her koşul ve şart
altında sadık kaldık, Allahın izniyle kalmaya devam
edeceğiz. Şimdi, birileri diyor ki: Hasmımız çokmuş.
Biz de diyoruz ki olsun, biz onlardan daha çoğuz, daha diriyiz,
haklıyız ve bunu göstermeliyiz. Kumpas kuruyorlarmış,
alayı birden üzerimize geliyorlarmış; varsın gelsinler,
yeter ki saflarımızı sıkı tutalım, bir
olalım, diri olalım, iri olalım, öleceksek de adam gibi, kahraman
gibi ama tam bağımsız bir şekilde ölelim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Millî meselelerde ayrılık
gayrılık yoktur, Türk milleti tek bilek, tek yürektir. Bu topraklarda
yaşamanın ne kadar zor olduğunu,
bağımsızlığımızın hangi bedeller
ödenerek tesis edildiğini hepimiz biliyoruz. Partiniz, adınız,
memleketiniz, yeriniz yahut yöreniz ne olursa olsun hepimizin büyük Türk
milletinin evlatları olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
İşte biz de ne olduğumuzu bilerek Vatan ne Türkiyedir
Türklere, ne Türkistan; vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.
haykırışından bir an olsun sapmayacak, azim ve
kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Netice olarak, Libyaya
verdiğimiz destek ülkemizin insani dış politikasıyla
uyumlu, barış ve istikrara katkı sunacak faaliyetler
açısından da örnektir. Bu kapsamda Ulusal Mutabakat Hükûmeti
tarafından teşkil edilmeye koyulan orduya, zaferleri ve geçmişi
insanlık tarihiyle başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık
nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusunun destek verecek
olması bizim açımızdan memnuniyet vericidir. Libya bize uzak
olan bir coğrafya değildir. Jeopolitik ve jeostratejik gerçekler,
bundan da öte tarihin bizatihi kendisi Libyanın bizim açımızdan
ne derecede büyük bir öneme ve bağa sahip olduğunu göstermektedir.
Ordumuzun sahip olduğu büyük donanımla Libyanın
normalleşmesi, huzur, barış ve istikrara kavuşması
için vereceği çabaların başarılı olacağına
eminiz ve bundan şüphemiz yoktur. Aynı gayretlerin örnek bir model
ortaya çıkarması, böylelikle kahraman ordumuzun imkân ve
kabiliyetlerinin daha da artarak ülkemizin gücüne güç katması arzumuzdur.
Bu vesileyle ilgili kanuna destek verdiğimizi
bir kez daha ifade ediyor, bu zamana kadar ülkemizin birliği,
bütünlüğü ve bağımsızlığımız için
şehadet şerbetini içen bütün şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyor, gazilerimize acil şifalar temenni ediyorum.
Ayrıca, Ermenistanla çıkan
çatışmada şehit olan Azerbaycanlı askerlerimize ve
soydaşlarımıza da rahmet niyaz ediyorum. Her koşul ve
şart altında Azerbaycanın yanında olduğumuzu, can
Azerbaycanla beraber olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Gazi Meclisimizi
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz talebi Sayın Yasin Öztürkün.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci Yasama Döneminde defalarca
önümüze getirilen askerî düzenlemelerin bir benzeri üzerine şahsım
adına, aleyhte söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Canını bu vatan için feda etmiş bütün
şehitlerimizi ve gövdesini arkadaşlarına siper etmiş bütün
gazilerimizi minnetle, şükranla anıyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin
adı Askerî köklü kurumları kapattığımız için
pişmanız, hatamızı fark ettik, geri dönemiyoruz ama
çaktırmadan yavaş yavaş bir şekilde adını
değiştirip, kontrolü elimize alıp kadrolaşarak yeniden
kurmaya çalışıyoruz. olmalıydı.
Madde madde bakalım; 1inci, 5inci, 7nci,
11inci, 12nci maddeyle astsubay kıdemli başçavuş rütbesindeki
personelin yaş, rütbe, yaş haddi 55 yaştan 60 yaşa
uzatılmaktadır. Yine aynı şekilde, teğmen,
yüzbaşı, binbaşı, yarbay ve albayların yaş
hadleri de yükseltilmektedir.
Bu madde içeriğinde hem bir itiraf hem de
uygulama yönünden sakınca barındırmaktadır. İtiraf
şudur: Elimizde tecrübeli ve mesleğinde kendini kabul ettirmiş
astsubayın sayısı azdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
tamamen acemilere teslim edilmemesi açısından biz bu astsubaylara
ihtiyaç duyuyoruz. Sakınca nedir? İstekli olanları ya kuvvet
komutanının teklif etmesi ya da Millî Savunma Bakanının
resen uzatması hâlinde bu haktan yararlandırırız. Yani
kimin bu haktan yararlanacağına biz karar veririz. Bu ne demektir,
biliyor musunuz? Türk Silahlı Kuvvetlerinin bel kemiği
astsubaylarımızı hakları olan bir konuda torpil aramaya
sevk etmektir, askeriyede siyasallaşmanın yeni bir
adımıdır.
3üncü maddeyle, kapatılan harp akademileri
yerine ikame edilen Millî Savunma Üniversitesiyle, işlevsiz
kalmış GATA personeline verilecek kıdemlerin yeniden
düzenlenmesi amaçlanıyor. Bir itiraf daha: Biz harp akademilerini
kapattık, pişmanız; GATAyı işlevsiz
bıraktık, pişmanız. Bunu itiraf edemiyorsunuz ama kervan
yolda düzülür mantığıyla bir şeyler yapmaya
çalışıyorsunuz.
Bakın, yolu uzatmaya hiç gerek yok, hatayı
görüp kabul etmenin erdem olduğunu bir tarafa bırakalım, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin hak ettiği değere, yapıya ve birikim
aktarımına kavuşması için atılması gereken
zorunlu adımlar vardır.
1) Askerî disiplin ve bilincin hücrelerine kadar
hissedildiği eğitimin verildiği askerî liseler
açılmalıdır.
2) Harp okulları yeniden
açılmalıdır.
3) Sadece tıp eğitimi değil, askerî
eğitimi de alarak savaş ve savunma hâlinde askerimize
sağlık hizmeti yanında moral ve motivasyon desteği de
sağlayan askerî doktorlarımızı yetiştirmek üzere GATA
yeniden açılmalıdır. Bunu GATAyı açmadan, 6ncı
maddede yaptığınız şekilde askerî tabipliği,
askerî sağlık personeli olunmasını tercih edilmesini, ilave
sağlık hizmetleri tazminatını ödeyerek
yapamazsınız. Bunu ancak -tekrar ediyorum- askerî tıp
eğitimi veren kuruluş ve hastaneleri yeniden açarak
sağlayabilirsiniz. Bir ideali, mantaliteniz gibi maddiyata
değiştiremezsiniz.
Sayın milletvekilleri, bizim ordumuz dört bin
yıllık geleneği, iki bin yıllık yazılı
tarihi olan bir ordudur. Ordu geleneğimiz birkaç ayda bir önümüze
getirilen düzenlemelerle yok edilmiştir. Anlaşılan o ki Hükûmet
ya geçmişte kendilerine karşı gördükleri Türk Silahlı
Kuvvetlerini yola getirmek ya da bozdukları sistemi bir şekilde yine
yanlış yöntemlerle, yeniden kurmak adına Askerlik Kanununu
önümüze getirmektedir.
Bakın, bunu defalarca dile getirdik,
yanlıştır. Binlerce yıllık tarihi, zaferleri, dosta
güven, düşmana korku salan Türk ordumuzu düzenleyen bir mevzuatı
artık gelenek hâlini almış, torba kanun
mantığıyla Genel Kurul gündemine birkaç ayda bir parça parça
getirmek yanlıştır. Geçtiğimiz dönemde askerlik süresini
kısaltma, kışlaları boşaltma kararı
aldınız, yanlıştı. Genelkurmay
Başkanını Millî Savunma Bakanına bağladınız,
yanlıştı. Şimdilik Genelkurmay
Başkanlığı yapmış,
kapattığınız askerî lise ve akademi eğitimi
almış bir Millî Savunma Bakanımız var; uygulamaları
tartışılır ancak en azından askerî gelenek, bilgi
birikimi ve tecrübeye sahip.
Peki, Sayın Hulusi Akardan sonra göreve
gelecek olan Millî Savunma Bakanının atanması durumunda
aynı kriterlerin dikkate alınacağının bir garantisi
var mıdır? Sayın Cumhurbaşkanımız ekonomi
konusunda bilgi ve tecrübelerinden faydalanmak üzere sevgili damadı Berat
Albayraka hazineyi teslim etti, Cumhurbaşkanımızın bir
diğer damadı da savunma sanayisi konusunda uzman. Yarın Millî
Savunma Bakanı olarak diğer damadının görevlendirilebilmesi
sürpriz olabilir mi veya askerî gelenekten gelmeyen birini atayabilir mi?
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde her şey mümkündür.
Sözlerime son verirken Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:01.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.50
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 16 Temmuz 2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.51
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme tutanağın 81inci sayfasında yer almaktadır.
(´) Bu düzeltmeye ilişkin ifade tutanağın 80inci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme tutanağın 83üncü sayfasında yer almaktadır.
(×) Bu düzeltmeye ilişkin ifade tutanağın 82nci sayfasında yer almaktadır.
(´) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 16/7/2020 tarihli 114üncü Birleşim Tutanağının 57nci sayfasında yer almaktadır.
(×) 223 S. Sayılı Basmayazı 11/7/2020 tarihli 112nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.