TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
114üncü
Birleşim
16 Temmuz 2020
Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, gündemin yoğunluğu nedeniyle ek süre
tanımayacağına, konuşmaların süresi içerisinde
tamamlanmasını rica ettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Siirt ve Van illerinde şehit olan Emniyet
mensuplarına Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca İç Tüzükün 142nci
maddesinde sayılan Açık oylamanın zorunlu olduğu haller
kapsamına girmediği yönünde yorumlandığına
ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, grup başkan vekillerinin sürekli söz
almalarından rahatsızlık duyulduğuna ve İç Tüzükte
grup başkan vekillerine yönelik özel bir düzenlemenin
olmadığına ilişkin konuşması
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, 1. Lige yükselen Samsunsporu Başkanlık
Divanı olarak tebrik ettiklerine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun,
Ayasofyanın yeniden ibadete açılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının,
Bitlis ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, bilim adamlarının konumuna ve özelliklerine
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
herkesi yapacakları kan bağışıyla hastalara hayat
vermeye ve Kızılaya destek olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesir ili Dursunbeyli ilçesinde yaşanan
sorunlara ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, keşif
uçağının Van ili Artos Dağına çarparak düşmesi
sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle
çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât polisine
Allahtan rahmet dilediğine, pandemi sürecinde ertelenen KYK kredi borcu
ödemelerinin tamamen silinmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Osmaniye
Organize Sanayi Bölgesinde demir çelik üretimi yapan tesislerin
yarattığı kirliliğe ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
yaşanan olumsuzluklara rağmen ülkede istikrarın korunduğuna
ilişkin açıklaması
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Siirt ve Van illerinde şehit olan Emniyet mensuplarına Allahtan
rahmet dilediğine, Afşin-Elbistan Termik Santralinin zehir saçmaya
devam ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet
mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle çıkan çatışmada şehadete
yürüyen 2 Özel Harekât polisine Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuz
2016 tarihinde darbecilerin ve cuntacıların bu ülkede asla söz sahibi
olamayacağının tüm dünyaya bir kez daha gösterildiğine
ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Burak Deryanın da
aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, 15
Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününe ilişkin açıklaması
10.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Genç
Çiftçi Projesi kapsamında çiftçilerin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
11.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim
Fakültesi bünyesinde açılan Psikoloji Lisans Programına ilişkin
açıklaması
12.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, normalleşme süreciyle birlikte
vatandaşların elektrik faturaları nedeniyle yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan Emniyet mensupları Gökhun Mete
Altunbaş, Samet Üstüner, İrfan Aydoğan, Semih Güzelay, Mustafa
Keskin, Onur Ramazan Bayram ile hemşehrisi Burak Deryaya ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Anıl Kemal
Kurtul ve Muhammed Demire Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
14.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Van ilinde
şehit olan Emniyet mensuplarına Allahtan rahmet dilediğine, 7
Temmuz 2020 tarihinde Sırbistanda trafik kazasında
hayatını kaybeden hemşehrisi Yusuf İzmirlinin cenazesinin
ülkeye getirilmesini bekleyen ailenin Dışişleri
Bakanlığından yardım talep ettiğine ilişkin
açıklaması
15.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlunun, 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında ihtiyaç
sahibi vatandaşlara yapılan ödemelerde yaşanılan
sorunların çözümü için Dışişleri Bakanlığı
ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını
konuyla ilgilenmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
16.- Van Milletvekili İrfan Kartalın, Van
ilinde keşif uçağının Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit düşen 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle girilen çatışmada şehit düşen 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi
Burak Deryanın da aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna,
Siirt ilinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2
Özel Harekât polisine ve 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü vesilesiyle
tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
18.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Özel Harekât
polislerinden hemşehrisi Muhammed Demir ile Anıl Kemal Kurtula
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
19.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine, 16 Temmuz Rauf Orbayı ölümünün
56ncı, Vecihi Hürkuşu ölümünün 51inci yıl dönümünde rahmetle
andığına, 27nci Dönem Üçüncü Yasama Yılında milletin
çözüm bekleyen sorunlarına yeteri kadar yer verilmediğine,
vatandaşı ilgilendiren konuları gündeme getirmeye devam
edeceklerine, ülkenin bu yılın ilk altı ayındaki bütçe
açığının üretmeden, borç bulmadan nasıl
kapatılacağını ve Şırnaklılara söz verilen
sınır kapısının neden hâlâ
açılmadığını öğrenmek istediğine, daha fazla
trafik kazası yaşanmaması için
Şırnak-Beytüşşebap, Şırnak-Güçlükonak kara
yollarının yenilenmesi ve Şırnak ilinin öğretmen
açığının giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Şırnak ilinde bir uzman çavuş tarafından bir
kız çocuğuna cinsel istismarda bulunulduğu iddialarına
yönelik Valiliğin açıklamasına, 14 Temmuz 2020 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanan Mülki İdare Amirleri Atama Kararnamesiyle
kayyum olarak atanmış Mardin ili Derik ve Nusaybin, Şırnak
ili İdil, Diyarbakır ili Ergani, Van ili Saray
Kaymakamlarının da görev yerlerinin değiştirildiğine,
Kanal İstanbul Projesi kapsamında imara açılan alanlara
ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik
Gününe ilişkin açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediklerine, TBMMnin ve yürütme
organının güne şehit haberleri duyarak başlanmaması
konusunda gerekenleri yapmasının bir zaruret olduğuna, 2020 LGS
sonuçlarına ve Artvin ili Borçka ilçesinde Öğrenci Yiğit
Atabayın sınav nedeniyle yaşadığı
mağduriyetin Millî Eğitim Bakanı tarafından giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününün ruhuna ve anısına
yaraşır birlik beraberliğin devlet ve millet olarak el ele
verilerek gösterildiğine, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet
mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle çıkan çatışmada
şehit olan 2 Özel Harekât polisine Allahtan rahmet dilediğine, Genel
Kurulun 113üncü Birleşimde İstanbul Milletvekili Engin Altayın
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
14/7/2020 tarihli 113üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın ve İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin HDP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, keşif
uçağının Van ili Artos Dağına çarparak düşmesi
sonucu şehit olan hemşehrisi Burak Deryanın da aralarında
bulunduğu 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle çıkan
çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât polisine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
30.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Samet Üstünerin de
aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna, Siirt ilinde teröristlerle
çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât polisine ve tüm
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Millî Eğitim Bakanı Danışmanı Derviş Burak
Binicinin 20 Haziran 2020 tarihinde yapılan LGSye Artvin ili Borçka
ilçesinde giren Öğrenci Yiğit Atabayın mağduriyetinin
giderileceğini taahhüt ettiğine ilişkin açıklaması
32.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi
Burak Deryanın da aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Amasya ilinde 1 kişinin coronavirüs testi
sonucunun pozitif çıktığına ve temasta bulunduğu 40
kişinin karantinaya alındığına ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Muğla Milletvekili Metin Ergunun görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 142nci
maddesine göre açık oylamaya tabi olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının görüşülmekte olan
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın görüşülmekte olan
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, getirilen başkanlık sistemiyle Parlamentonun işlevsiz
hâle geldiğine ilişkin açıklaması
46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun görüşülmekte olan
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Ermenistanın Azerbaycana saldırısına yönelik 4
siyasi partinin ortak görüşleri doğrultusunda hazırlanan
bildiriyi imzalamamalarının gerekçesine ilişkin
açıklaması
48.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
İLBANKın İstanbul, Ankara, Samsun ve Van illerindeki konut ve
ticaret alanı konumundaki 22 taşınmazını açık
artırma usulüyle satışa sunduğuna ilişkin
açıklaması
49.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
50.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 47nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
54.- Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 47nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Adalet Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1249)
2.- Anayasa Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1250)
3.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1251)
4.- Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1252)
5.- Çevre Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1253)
6.- Dışişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1254)
7.- Dilekçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1255)
8.- Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1256)
9.- İçişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1257)
10.- İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1258)
11.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1259)
12.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1260)
13.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1261)
14.- Millî Savunma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1262)
15.- Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1263)
16.- Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1264)
17.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1265)
18.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1266)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 19/6/2019
tarihinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili tarafından,
malul ve gazilerin yaşadıkları sorunların araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla verilmiş olan
(10/1410) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 9/7/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, yargı üzerindeki siyasi baskıların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Antalyanın Belek ve Kadriye sahillerindeki günübirlik tesis
işletmeleriyle ilgili rüşvet iddialarının incelenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/2982) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
16 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 16
Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde 23 sıra sayılı
Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmaması hâlinde çalışmasına karar verilen 17 Temmuz
2020 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216)
3.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60
Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2273) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 139)
X.- BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
A) Bildiriler
1.- Ermenistanın Azerbaycana
saldırısına ilişkin AK PARTİ, CHP, MHP ve
İYİ PARTİnin ortak görüşleri doğrultusunda
hazırlanan metin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bildirisi olarak Genel
Kurulun bilgisine sunulması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, milli piyango
gezici bayilerinin prim oranlarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye
Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/30739)
2.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun,
emeklilik ek göstergelerinin 3600e çıkarılması konusundaki
çalışmaların akıbetine ilişkin sorusu ve Hazine ve
Maliye Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/30742)
3.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
İstihdam Seferberliği 2019 kapsamında verilen desteklere ve
işe başlatılan kişi sayısına, ilişkin sorusu
ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/30951)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin,
esnaf ve sanatkarlara verilen esnaf destek paketinden yapılan kesinti
tutarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrakın cevabı, (7/30952)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 2017-2020 yılları arasında ekonomik
sebeplerle intihar eden kişilere ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye
Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/31066)
6.- İzmir Milletvekili Mahir Polatın,
İzmirin Karabağlar ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân sayısına
ve esnaf destek paketi için başvuranlara,
İzmirin Karşıyaka ilçesinde pandemi
sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Karaburun ilçesinde pandemi sürecinde
kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Kemalpaşa ilçesinde pandemi
sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Kiraz ilçesinde pandemi sürecinde
kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Kınık ilçesinde pandemi
sürecinde kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Güzelbahçe ilçesinde pandemi sürecinde
kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Gaziemir ilçesinde pandemi sürecinde
kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Foça ilçesinde pandemi sürecinde
kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İzmirin Dikili ilçesinde pandemi sürecinde
kapanan dükkân sayısına ve esnaf destek paketi için
başvuranlara,
İlişkin soruları ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/31131), (7/31132), (7/31133),
(7/31134), (7/31135), (7/31136), (7/31137), (7/31138), (7/31139), (7/31140)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, kargo şirketlerinin pandemi sürecindeki
çalışma koşullarına ve alınacak önlemlere ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/31142)
8.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
İzmir ilinde faaliyet gösteren ve koronavirüs salgını sürecinden
olumsuz etkilenen esnaflara destek olunması adına yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/31145)
9.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
koronavirüs salgını nedeniyle mağdur olan berber esnafına
destek verilmesi talebine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/31146)
10.- İzmir Milletvekili Mahir Polatın,
İzmirin Çeşme ilçesinde pandemi sürecinde kapanan dükkân
sayısına ve esnaf destek paketi için başvuranlara ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/31149)
11.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, 15
Mart 2020 tarihinden itibaren esnaf ve sanatkarların
yaptığı işten çıkarmalara yönelik alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/31150)
12.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
ayakkabı ve deri esnafının kayıt dışı
istihdam sorununa ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/31151)
13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
daha önce tedavisinde başarısız olunan Hepatit C
hastalarına ikinci kez tedavi edilme olanağı
tanınmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/31169)
14.- İzmir Milletvekili Mahir Polatın,
İzmir ilinin Tire ilçesinde 11 Mart 2020 tarihinden bu yana
dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle işsiz kalan kişi
sayısına,
İzmir ilinin Torbalı ilçesinde 11 Mart
2020 tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Urla ilçesinde 11 Mart 2020
tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Menderes ilçesinde 11 Mart 2020
tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Menemen ilçesinde 11 Mart 2020
tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Narlıdere ilçesinde 11 Mart
2020 tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Ödemiş ilçesinde 11 Mart 2020
tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Seferihisar ilçesinde 11 Mart 2020
tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Selçuk ilçesinde 11 Mart 2020
tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İzmir ilinin Konak ilçesinde 11 Mart 2020
tarihinden bu yana dükkânlarını kapatan esnaf ile bu nedenle
işsiz kalan kişi sayısına,
İlişkin soruları ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/31247), (7/31248), (7/31249),
(7/31250), (7/31251), (7/31252),(7/31253), (7/31254), (7/31255), (7/31256)
15.- Şırnak Milletvekili Nuran
İmirin, Bursanın Osmangazi ilçesinde belediyeye ait çöp
aracının ölümlü kazaya neden olmasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31290)
16.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin,
Diyarbakır ilinde tutuklanan bir kişiye ve kişinin
sağlık durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit
Gülün cevabı (7/31293)
17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
ecrimisil sonucu açılan tazminat davaları ile ödeme
yapamadığı için hakkında icra işlemi
başlatılan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31294)
16
Temmuz 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez
KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşimini açıyorum.
(x)
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, gündemin yoğunluğu nedeniyle ek süre
tanımayacağına, konuşmaların süresi içerisinde
tamamlanmasını rica ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, salı günü olduğu gibi bugün de bütün
konuşmalarda ek süre vermeyeceğimi Genel Kurulla paylaşmak
istiyorum. Gündemimiz oldukça yoğun, ek süreler de günlük,
aşağı yukarı bir buçuk, iki saat kadar çalışmaların
uzamasına sebep oluyor. Sürelerin içerisinde konuşmaların
tamamlanmasını rica ediyorum.
Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Ayasofyayla ilgili söz isteyen Ordu Milletvekili
Metin Gündoğduya aittir.
Buyurun
Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır Sayın Gündoğdu, uzatma yapmıyorum.
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun,
Ayasofyanın yeniden ibadete açılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Ayasofyanın
açılışıyla ilgili gündem dışı söz
almış bulunuyorum.
Bugün
Türk milleti olarak büyük bir üzüntüyle güne başladık. 9
şehidimiz var; şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır
diliyorum.
Fethin
sembolü Ayasofya, içinde kılınan ilk ikindi namazından itibaren
Fatih Sultan Mehmetin bize emanetidir. Kutlu zaferin tüm yorgunluğunu
sinesinde kılınan namazla dindiren Ayasofya, bu millete
bahşedilen en güzel hediyedir. Mimar Sinanın minarelerini
ördüğü, Kanuni Sultan Süleymanın bronz kandillerle süslediği,
bütünüyle bizim olan Ayasofyanın ne yazık ki dört yüz seksen bir
yıl sonra minareleri susturulmuş, hüzne boğulmuştur. Ona her
baktığımızda fethin gücünü hissettiğimiz ancak ibadete
kapalı olmasıyla bir yanımızın hep buruk olduğu
zamanlardan geçtik. Bir yanımız eksik, hep o kutlu haberi bekledik.
1934 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrilen Ayasofya,
nihayet, Genel Başkanımız ve
Cumhurbaşkanımızın 10 Temmuz 2020 tarihinde
yayınladığı kararla Diyanet İşleri
Başkanlığına ibadethane olarak açılması
talimatıyla devredilmiştir. Seksen altı yıl mahzun olan
Ayasofya, şükürler olsun, yeniden ezan sesleriyle Türk-İslam
medeniyetinin dirilişinin sembolü olmuştur.
Ayasofya,
birbirinden apayrı ideolojilerin bile ortak noktasıydı. Yeniden
ibadete açılması için pek çok fikir adamının mücadele
ettiği, büyük bir dava olarak gördüğü, tamamlanmamış
parçamızdı. Üstat Necip Fazıl Kısakürek Ayasofya Türkün
bahtıyla birlikte açılmalıdır. derken şu an bizim
nail olduğumuz şerefin müjdesini o yıllarda verir. Şöyle
söyler: Gençler, bugün mü yarın mı bilemem fakat Ayasofya
açılacak. ve ekler Bütün değer ölçülerini, tarih hükümlerini,
dünyalar arası mahsup sırlarını her iş ve her şey
hakkındaki miyarları çerçeveleyici aziz bir kitap gibi
açılacak. Ayasofyanın açılmasıyla, kaybedilen bütün
manaların geri geleceğini söyler. O manayı bize yeniden nasip
eden Allaha şükürler olsun. Ayasofya için ağıtlar söyleyerek
minarelerinden ezan sesi dinlemeyi bekleyenler bugün, çok şükür, buna
şahit olmuşlardır.
1952
yılında Türkiyeye gelen Patrik Athenagoras, dönemin
Cumhurbaşkanı Celal Bayardan Ayasofyanın kiliseye çevrilmek
üzere kendilerine verilmesini ister. Bu haber üzerine Osman Yüksel Serdengeçti
bir şiir yayınlayarak Ayasofyanın kiliseye çevrilmesine
karşı çıkmıştır. Bu olay nedeniyle Serdengeçti
mahkemeye verilir, Türk-Yunan dostluğunu ihlal ettiği gerekçesiyle
idamla yargılanır. Şiirin bir bölümü şöyledir:
Ayasofya,
ey muhteşem mabet
Gel,
etme, bizi terk etme.
Bizler
Fatihin torunları,
Yakında
putları devirip yine seni camiye çevireceğiz.
Dindaşlarımızla,
kanlı gözyaşlarımızla,
Abdest
alarak sedalara kapanacağız.
Tekbir
ve tehlil sedaları boş kubbelerini yeniden dolduracak.
İkinci
bir fetih olacak,
Ezanlar
bu fethin ilanını, ozanlar destanını yazacak.
Putperestler
Romaya yeni bir mezar kazacaklar.
Sessiz
ve öksüz minarelerinden yükselen ezan sesleri fezaları yeniden dindirecek,
Bütün
cihan Fatih Sultan Mehmet Han dirildi sanacak.
Bu
olacak Ayasofya, bu muhakkak olacak.
Şimdi
Bu muhakkak olacak. diyen Serdengeçtiye Bu oldu. dememizin vaktidir. O
gün, gerçekleşti; Türk milletinin gözü aydın, Türk-İslam
dünyasının gözü aydın, mazlum ve mağdur
coğrafyaların gözü aydın.
Umman Büyük Müftüsü, Sayın
Cumhurbaşkanımıza 12 Temmuzda Ayasofyanın
açılışıyla ilgili bir mektup gönderir. Asil Türk milletini
ve akil lideri Recep Tayyip Erdoğanı Ayasofyayı ibadete tekrar
açtığı için tebrik ediyorum. der. Bu vesileyle Buharanın,
Semerkantın, Lahorun, Kudüsün, Türkistanın gözü aydın olsun;
Myanmarın, Bosnanın, Keşmirin, Doğu Türkistanın
gözü aydın olsun.
İstanbulun fethini müjdeleyen hadiste
olduğu gibi, Ayasofyanın tekrar ibadete
açılışını vurgulayan, fikir
adamlarımızın ayak izlerine basan, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana Ayasofyanın
açılış imzasını atmak nasip olmuştur. Türkiye
Cumhuriyeti devleti kim, ne diyecek ona asla bakmaz. Bizler de yıllardır
açılışı için mücadele eden bir neslin temsilcileri olarak
bugün, şükrediyoruz. Ayasofyayı ibadete açarak milletimizin binlerce
yıldır muhafaza ettiği, birlik ruhunun eksik parçasını
tamamlayan, bize büyük bir millet olduğumuzu yeniden hatırlatan
Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha teşekkür
ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Bitlisin sorunları hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut
Celadet Gaydalıya aittir.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın
Gaydalı.
2.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalının, Bitlis ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce AKPnin Bitlis halkına
beş yıl önce verdiği sözü yeniden hatırlatmak istiyorum.
Bitlis Havaalanı nerede? Beş yılda 4 kez Bitlis
halkını seçim sandığına götürdünüz ve her seçimde
sakız gibi çiğnediğiniz sözünüzü hâlâ yerine getiremediniz;
ihalesi yapıldığı söylendi ama hâlâ bir adım
atılmış değil.
Yine beş yıldır; Muş-Bitlis,
Bitlis-Tatvan-Ahlat yol ayrımına 2 köprülü kavşak, vuku bulan
onlarca ölümlü kazadan sonra talep edildi, şu ana kadar herhangi bir
gelişme yok. Bu türlü yapıları büyükşehir belediyeleri
yetmiş, yüz gün içinde tamamlarken biz yetmiş, yüz haftaya da
razı olduk ama bu gidişle herhâlde bu yıllara sâri bir iş
olacak.
Yine, tahminî 10 kilometrelik Baykan-Kermete kara
yolu on beş yıldır niçin tamamlanamadı? Tatvan çevre yolu
on yıldır konuşuluyor, yapılmadı. Tatvan kanalizasyon
arıtma sistemi yapılmış olmasına rağmen hâlâ Van
Gölüne direkt deşarj yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, AKPnin Bitlis ve
Bitlislilere yaptığı en büyük kötülük TEKEL
fabrikasını kapatmak ve bu kapanma yüzünden yüzlerce ailenin geçim kaynağının
kesilmesidir. Bitlis tütünü gerçekten Türkiyenin en kaliteli tütünüdür. Ne
yapıp edip bu sektörü yok etmek adına elinizden geleni
yaptınız. Sayenizde, tütün üretimi küçücük bir alana
sıkıştı, şimdi onu da yok ediyorsunuz. Sigara en
kârlı sektördür. Sizler böylesi kârlı ve kazançlı bir sektörde
yerli üreticiyi yok ederek kartellere teslim ettiniz. British American Tobacco
karteli maalesef sizleri kündeye getirdi. Bakın, bir sigaranın
maliyeti bir Amerikan senti yani 7 kuruş, 20 sigara var 1 pakette 140
kuruş eder; bunun ambalajı bilmem nesi 200 kuruş yani 2 lira,
yani yüzde 600 gibi bir kâr marjından bahsediyoruz. Bu kârlılık
ortamında Bitliste kurulan Türkiyenin ilk özel sigara fabrikası
Best yine tütün kartellerine kurban edildi ve kapatıldı. Başta
Turgut Özal bile izin vermeden önce Bitlis tütünüyle sigara
yapılırsa, pazarda hiçbir yabancı marka tutunamaz. ifadesini
kullanmış, bilahare izin vermiş ve daha sonra çeşitli
entrikalarla bu fabrika kapanmıştır. Düşünün, bütün
personeli Bitlisli ama müdürü İngiliz bir fabrikaydı. Bitlisin
Virginia tütününü kurutma bahanesiyle İngiltereye götürüp orada
kuruttuktan sonra ne idiği belirsiz tütünden getirip imalat yaptılar.
Değerli milletvekilleri, Bitliste gençlerimiz
işsiz. Bitlis ilinde şu an var olan küçük ölçekli tekstil atölyeleri
mevcut işsizliğin önüne geçebilmekte zorlanıyor. Öyle ki
coronavirüs salgınıyla birlikte birçok işletme
kapılarına kilit vurdu, kısa çalışma ödeneğinden
bile her işçi maalesef yararlanamadı. Kredi erteleme diye müjde
olarak sunulan pakette, ertelenen her ay için faiz işletildi. Yani hem
esnafımız hem sanayicimiz pandemi süreciyle daha da borçlu daha da
zor bir sürecin içine girdi. Mayıs ayının sonunda
sıfıra düşen yatan hasta sayısı 1 Haziran
normalleşme süreciyle birlikte, şu an 130un üzerine çıktı;
yoğun bakım ünitelerinde yatan 11 hastanın 8i entübe durumda.
Neredeyse iki günde bir, maalesef, ölümler oluyor. Özellikle son on beş
günde ciddi bir artış var. Vakalarımızın yüzde 80i, 1
Haziran normalleşme süreci sonrasında yaşandı. Pozitif
tanılı sağlık emekçisi sayımız nisan mayıs
aylarında 4 iken haziran sonrasında 17 oldu.
Bitlis
ilinin sorunlarını beş dakikaya sığdırabilmek
mümkün değil. Mevsimlik tarım emekçilerinin sorunları, düzensiz
göçmenlerin sorunları, tarım ve hayvancılık sorunları,
hukuk alanında yaşanan sorunlar
Aslında sosyal ve kültürel
alanın neredeyse tamamında sorunlar bulunmakta. Tüm bu
sorunların bir an önce çözüme kavuşması dileğiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, bilim adamlığı
konusunda söz isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğluna
aittir.
Buyurun
Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, bilim adamlarının konumuna ve özelliklerine
ilişkin gündem dışı konuşması
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Her
akşam ana akım medyada gündemi belirleyen konuları
tartışmak için pek çok profesörün davet edildiğini görüyoruz.
Türkiyede sadece 10 bin kişiye 4 doktoralı insan düştüğünü
düşünürsek bunlar bizim için son derece değerli ve ender olan insan
kaynağının bir parçasıdırlar. İktidar partisi AK
PARTİ burada bir uyanıklık yaratıyor. Belli başlı
3 TVde, açık oturumlarda konsept şöyle: Muhalefet ve iktidar
görüşlerine sahip yarı yarıya sayıda insanı
yayına alıyorlar. Muhalefetten yayına katılanların
çoğu milletvekili, genel başkan yardımcısı, genel
idare kurulu gibi siyasi kimlik sahipleriyken AK PARTİ görüşünü temsil
edenler arasında gazeteciler, profesörler, doçentler gibi akademik
unvanlar ve bunlara ilave rektör, rektör yardımcısı, dekan,
bölüm başkanı gibi idari unvanları görüyoruz. Dünyanın her
yerinde saygın ve prestijli görülen akademisyenlik işi ülkemizde TVde haber programlarına
katılarak yanlı ve bilimsel olmayan görüş bildiren bir avuç
akademisyen sebebiyle maalesef bir değer erozyonuna uğramış
durumdadır. Kötü tanıtım onların isimlerini, fikirlerini ve
mesajlarını tanıtmaktan öte, tüm kredibilitelerini
kaybetmelerine sebep olmaktadır.
Peki, bu taraflı ve hatalı
yayınların kazananı kimdir? Öncelikle kazananı elbette
mevcut Hükûmettir. Çünkü TVlerde -neredeyse reality showlara benzeyen-
kavgalı ve tartışmalı geçen programlar aracılığıyla
izleyicide bir kafa karışıklığı
yaratılmaktadır. İzleyenler, çoğu zaman, bir profesörden
duydukları görüşün bilimsel ya da etik yanını sorgulamadan
kabul etmeye yatkındırlar. Amerikada yapılan
araştırmalar gösteriyor ki aşırı politize olan
kanalların savundukları politik görüş, izleyicilerin neredeyse
tamamını kendine çekiyor. Yalan haberler, dezenformasyon ve
alınan akademik destek haberin etkisini artırıyor. Bugün
YouTubeda en çok izlenen içerikler: Tartışma programları, birbirlerine
giren akademisyenler ve gazetecilerin ateşli kavgalarını içeren
kliplerdir. Akademisyenleri bu noktada düşünmeye davet ediyorum: Neyin
parçası olmak uğuruna bu şov programlarına
katılıyorsunuz, kendinize sorun. Özgür düşüncenin destekçisi
olmalısınız.
Bugün dünyanın her yerinde haber, yarattığı
sansasyonun boyutu ölçüsünde değerlidir. Bir haber ya da görüş ne
kadar çok paylaşılır ve tıklanırsa o kadar
kıymetli görülüyor. Bilim adamlarının en büyük idealleri,
objektif, tarafsız bilgilerini ve görüşlerini olabildiğince çok
insana ulaştırmak olmalıdır, sansasyon değil. Bu
neviden bilim adamları uzun vadede geçmişe baktıklarında,
bu dönemden geriye sadece YouTubeda kırpılmış
videoları kalacaktır. Biz akademisyenleri CVlerindeki seçkin
yayınları ve üniversitedeki saygın konumlarıyla
hatırlamak istiyoruz. Akademisyenler ülkenin önemli bir değeridir.
Akademisyenlik onlara piyangodan çıkmadı ve bu değerlere sahip
olmak da bu etikete sahip olmak da toplumun,
milletin onlara fedakârlıkları vardır, onlara fazladan öncelik
vermeleri vardır. Onlar bu bilinçle kendi değerlerini bilmelidirler
ve milletin kendilerinden ne istediğini bilmelidirler, doğru
şeyin ne olduğunu bilmelidirler. Bu düşüncelerle, bu saikle
hareket etmelidirler; objektif olmalıdırlar, tarafsız
olmalıdırlar. Akademisyenlere kuru kuruya bir fikrin, bir
görüşün yandaşı olmak veya onun savunucusu olmak
yakışmamaktadır.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 15 milletvekiline
yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim.
Sayın
Şeker
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
herkesi yapacakları kan bağışıyla hastalara hayat
vermeye ve Kızılaya destek olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüz elli iki
yıldır yaşanan afetlerde, önemli hadiselerde mağdur ve
mazlumların sığınağı, kan ihtiyacı olunca
hastaların güven kapısı, kültürümüzün ve aziz milletimizin
yardımseverliğinin bir tezahürü olan Kızılay dünyanın
önde gelen kuruluşları arasındadır.
Kızılay
ve STKlerden, değişik gruplardan, şahıslardan her gün cep
telefonumuza onlarca mesaj gelir; bazıları bilgilendirir,
bazıları üzer, bazıları da bizleri sevindirir.
İşte telefonuma hafta sonu gelen sevindirici bir mesajı sizlerle
paylaşmak istiyorum: Sayın Şeker,
bağışladığınız kan ihtiyaç sahiplerine
ulaşmıştır. 3 kişiye hayat, doğaya ise 1 fidan
armağan ettiniz. Teşekkürler. Kızılay.
Hayra
vesile olduğu için ben Kızılaya teşekkür ediyorum. Herkesi
yapacakları kan bağışıyla hastalara hayat vermeye,
doğaya ağaç dikmeye, Kızılaya destek olmaya ve bu
mutlulukları paylaşmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Akın
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesir ili Dursunbeyli ilçesinde yaşanan
sorunlara ilişkin açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkürler.
AK
PARTİ Balıkesirde en çok oy aldığı Dursunbeyli
vatandaşlarımıza hizmet götürmüyor; hemşehrilerim
şikâyetçi, muhtarlar şikâyetçi
Örneğin, Arıklar Mahallesi
başta olmak üzere 40 mahallenin yüz yıllık su sorununu çözecek
vatandaşlarımızın talebi olan proje hayata geçirilmedi.
Hamzacıka gölet yapacağız. dediler, yapmadılar;
İsmailler Mahallesinin elektrik direkleri kırk dokuz
yıldır bakımsız olduğu için yıkıldı
yıkılacak. Vatandaşın talebi olan bakım onarım
yıllardır yapılmıyor. Beyel Mahallesiyle birlikte 6
mahalleden 40 insanımızın ekmek yediği Alaçam Orman
İşletme Müdürlüğünün işlerini özel bir firmaya verdiler, bu
insanlarımız işsiz kaldı, yerlerine Suriyeli göçmenler
çalıştırılıyor. Bütün bunlar Dursunbeyli
hemşehrilerimin sandığa gittiğinde AK PARTİye oy
verirken gözden geçireceği iktidar uygulamalarıdır. AK
PARTİ için sandıkta son sözü Dursunbeyli hemşehrilerim
söyleyecektir.
BAŞKAN
Sayın Sümer
3.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, keşif
uçağının Van ili Artos Dağına çarparak düşmesi
sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle
çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât polisine
Allahtan rahmet dilediğine, pandemi sürecinde ertelenen KYK kredi borcu
ödemelerinin tamamen silinmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN
SÜMER (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Vanda
keşif uçağının Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7, Siirtte teröristlerle girilen
çatışmada şehit düşen 2 Emniyet mensubumuza Allah'tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim.
Türkiye'de
genç işsizlik oranı yüzde 24,4e ulaştı. Bu durum,
üniversite öğrencilerinin kullandığı öğrenim ve
katkı kredilerinin geri ödenme oranlarına da yansıdı.
Gençlik ve Spor Bakanlığının verilerine göre, kredi
erteleme talebinde bulunan öğrenci sayısı 2006dan 2019a kadar
yüzde 416 arttı. Yaklaşık 300 bin öğrenci icra tehdidiyle
karşı karşıya. Pandemi sürecinde ertelenen bu borçlar
tamamen silinmeli, işsizliğin her türlü ekonomik, toplumsal ve
psikolojik baskısı altında olan gençlerimiz için bir adım
atalım ve borçlarının tamamını silelim. Her zaman
döviz üzerinden garanti para ödediğiniz yandaş müteahhitlerin değil,
bir kere de gençlerimizin yanında olun.
BAŞKAN
Sayın Ünlü
4.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Osmaniye
Organize Sanayi Bölgesinde demir çelik üretimi yapan tesislerin
yarattığı kirliliğe ilişkin açıklaması
BAHA
ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çağımızın
en büyük sorunlarından biri olan çevre kirliliği, yaşamı ve
doğal hayatın devamlılığını sürekli tehdit
etmektedir. Kirliliğin en önemli nedenlerinden biri de kurallara uymayan
üretim tesisleridir. Osmaniye Organize Sanayi Bölgesinde demir çelik üretimi
yapan birçok tesiste, yasak olmasına rağmen, özellikle geceleri
bacalar filtresiz çalıştırılmakta ve çıkan zehirli
atıklar sonucu çevre ve hava kirletilmektedir. Bu kirlilik, Osmaniyedeki
tarımı direkt etkilemekte, bilhassa o bölgedeki zeytin bahçelerine
büyük zararlar vermektedir. Bu sebeple ivedi olarak yetkili kurumlar
denetlemeleri artırmalı, kurallara uymayan tesislere cezai
yaptırımlar uygulamalı, personel çevre konusunda eğitilmeli
ve tesislerde temiz yakıt filtre sistemlerinin kurulması sağlanmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Demir
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
yaşanan olumsuzluklara rağmen ülkede istikrarın korunduğuna
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Pandemi
sürecinde ülkemiz sağlık alanında markalaşırken
ekonomik gücünü koruyabilmiş, küresel kriz dönemini en hafif atlatan
ülkelerden biri olmuştur. Dünyada finans ve üretim yeniden
şekillenirken, ülkemiz bu süreci fırsata çevirmek için
çalışmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın
öncülüğünde, virüsle mücadeledeki başarının devamı,
finansal istikrarın korunmasıyla ülkemiz yeni dönemin kazananı
olacaktır.
Ülkemiz,
pandemide, diğer ülkelerden sağlık alanında olduğu
gibi ekonomik alanda da olumlu yönde ayrışmıştır.
İhracatımız, haziran ayında geçen yıla göre yüzde 15,
mayıs ayına göre de yüzde 35 yükselmiştir. Yerli üreticiyi,
sanayiciyi korumak için çeşitli destek paketleri hayata
geçirilmiştir. Piyasalara güvenin artmasının göstergesi olarak
Borsa İstanbul, nisan-haziran döneminde yüzde 29 yükselmiştir.
Ülkemiz istikrarını korumaktadır ve yaşanan tüm
olumsuzluklara rağmen yoluna daha güçlü devam edecektir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztunç
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Siirt ve Van illerinde şehit olan Emniyet mensuplarına Allahtan
rahmet dilediğine, Afşin-Elbistan Termik Santralinin zehir saçmaya
devam ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Siirtte,
Vanda şehit olan Emniyet mensuplarına Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkanım, Afşin-Elbistan Termik Santrali kül saçmaya, zehir
saçmaya devam ediyor. 250 bin insanın yaşadığı
Afşin ve Elbistanda, Afşinliler kül yutmaya, Elbistanlılar ve
Afşinliler zehir solumaya devam ediyorlar. Daha önce bunu söyledik
Burası külbistan oldu, Elbistan değil. dedik. Buranın
külbistanlığı devam ediyor, aynı zamanda zehiristan da
oldu. Altı aylığına durduruldu, sadece altı ay
bekletildi. Santral Filtreleri yok. diye altı ay durduruldu, altı
ay sonra ne olduysa yeniden açıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı güya rakamları, oranları
açıklayacaktı, hiçbir açıklama yapmıyor. Burada
yaşayan insanlara yazık değil mi? Afşinli ve
Elbistanlı da bu memleketin insanları değil mi? Vergi
veriyorlar, askerlik yapıyorlar ama maalesef, AK PARTİ Hükûmeti
bunlara kül yutturuyor, AK PARTİ Hükûmeti bunlara zehir solutuyor.
Yazıklar olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Durmuşoğlu
7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet
mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle çıkan çatışmada
şehadete yürüyen 2 Özel Harekât polisine Allahtan rahmet dilediğine,
15 Temmuz 2016 tarihinde darbecilerin ve cuntacıların bu ülkede asla
söz sahibi olamayacağının tüm dünyaya bir kez daha
gösterildiğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Keşif
uçağımızın Vanda Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan Emniyet mensuplarımıza ve
Siirtte teröristlerle çıkan çatışmada şehadete yürüyen Özel
Harekât polislerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum.
2016
yılının 15 Temmuz gecesi, ülkemizin istikbal ve istiklalini
korumak için uçakların, tankların, kurşunların
karşısına dikilen kahraman milletimiz, hain terör örgütü FETÖnün
sözde darbe girişimini engelleyerek ikinci kurtuluş mücadelesini
vermiştir. O geceyi, Gazi Meclisimizin çatısı altında
bizzat yaşayan birisi olarak egemenliğimize ve özgürlüğümüze
pranga vurulamayacağını, darbecilerin, cuntacıların bu
ülkede asla söz sahibi olamayacağını tüm dünyaya bir kez daha
gösterdik.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde eşsiz bir
direniş gösteren ve büyük bir zafer kazanan aziz milletimiz, o
karanlık geceyi asla unutmayacaktır diyor, tüm şehitlerimizi rahmetle
ve minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Burak Deryanın da
aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Görev uçuşu
esnasında keşif uçağımız, Van Gevaşta bulunan
Artos Dağına çarpmak suretiyle, maalesef kırıma
uğramış ve bu kaza sonucu Mersin Anamurlu hemşehrimiz Burak
Deryanın da aralarında bulunduğu 7 kardeşimiz ile Siirtin
Pervari ilçesinin Doğan köyü bölgesinde hain bölücü terör örgütleriyle
çıkan çatışmada 2 Özel Harekât polisimiz şehadete
ermiştir. Şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet, ailelerine
sabır, yaralılarımıza acil şifalar, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Aziz şehitlerimizin
ruhu şad, mekânları cennet olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Çakır
9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, 15
Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününe ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, 15 Temmuz 2016 tarihi Türk tarihinin en karanlık
günlerinden biri, hem de milletin iradesine sahip çıkma noktasında
gösterdiği azmi, gayreti tüm dünyaya gösteren yanıyla bir
aydınlık müjdecisi olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır. O
gece ve tüm zamanlarda vatanın ve milletin yarını için
canını feda eden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilerken
gazilerimizi minnetle anıyorum.
15 Temmuz milletin
dişinden tırnağından artırdığıyla
kendilerine sağlanan imkân ve ellerine verilen silahları millete
çeviren köhne, kaypak, kalleş bir çete organizasyonu çerçevesinde bir
işgal girişimiyle karşılaştık. Bir milleti
sokakta görmek ancak böyle bir doğru için güzeldi. Sokağa
çıkmaması gerekenlerin kaybettiği, sokağa çıkması
gerektiği an ayarlayabilenlerin kazandığı güzellikte bir
son. Ülkenin önünü kapatacak, yarınlarını karanlığa
gömecek böyle zor bir zamanda hangi anlamda olursa olsun bu ve benzeri her
türlü girişimin karşısında var olanı kutluyorum.
Gelecekte tekrar
olmaması temennisiyle o gecenin direniş ruhunu, milletimizi ve Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Zeybek
10.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Genç
Çiftçi Projesi kapsamında çiftçilerin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2019 yılında Genç Çiftçi Projesinde 32 koyun,
2 koç desteklemesi yapılmıştır. 2019 yılında
verilen bu desteklemede amaç damızlık hayvan verilmesiydi. Ne
yazıktır ki 2019 yılında verilen desteklemede
hayvanların dağıtımında veba hastalığı
olmuş ve tüm alıcılar, genç çiftçilerimiz bu destekten yeteri
kadar faydalanamamıştı. Havzanın Çayırözü köyünde
Zeynep Koçun 34 hayvandan 12 hayvanı kaldı, Züleyha Koçun 34
hayvandan 8 hayvanı kaldı; geçen yıl bu hayvanların yerine
yeniden Tarım İl Müdürlükleri ve İlçe Müdürlükleri
tarafından verileceği taahhüt edildiği hâlde bu zamana kadar
verilmedi ve genç çiftçilerimiz tamamen mağdur edildi. Burada
müteahhitlerin alım yaptığı 300-400 TLlik
hayvanların, bin TL, 1.180 TL rakamlarla destek alımının
yapıldığı, imzalatıldığı ve genç çiftçilerimizin
mağdur edildiği görülmektedir. Hükûmetin burada yeniden bu genç
çiftçilerimizin desteklerinin yeniden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İlhan
11.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim
Fakültesi bünyesinde açılan Psikoloji Lisans Programına ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İstanbul Üniversitesi
Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi bünyesinde psikoloji lisans
programı açılmıştır. Psikoloji eğitiminin
uygulamalı ders içeriklerine ek olarak mutlaka gözlem, gözetim ve deney
ortamlarının bulunduğu bir müfredatla birlikte sürdürülmesi
bilimsel bir zorunluluktur. Zira psikoloji bilimi sadece akademisyenlerden ve
öğrencilerden ibaret değildir. Dolayısıyla, söz konusu
uygulama toplum sağlığı açısından da telafisi
olamayacak zararlara yol açabilecektir. Açık öğretim bir eğitim
faaliyeti olduğundan anayasal bir haktır elbette ancak temeli
uygulama, deney ve gözleme dayalı olan bir bilimin yalnızca teorik
düzeyde ele alınması uluslararası bilim etiği ve evrensel
bilim ilkeleriyle de bağdaşmayacak bir gerçektir.
Türk Psikologlar
Derneğinin de karşı olduğu bu uygulamadan vazgeçilmesi ve
YÖKün, açık öğretim amacına uygun şekilde hizmet vermesi
hususunda gerekli düzenlemeleri yapması gerekir çünkü bu uygulamanın
sonucu sorumlularına bırakılamayacak kadar hayati bir önem
taşımaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
12.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, normalleşme süreciyle birlikte
vatandaşların elektrik faturaları nedeniyle
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP şimdi de
vatandaşımızı elektrik faturalarıyla çarparak
öldürmeye çalışıyor. Pandemi nedeniyle ortalamaları
alıyoruz. dediniz, şimdi herkesi şok eden faturalar gelmeye
başladı. Vatandaş itiraz için kuyruklarda bekliyor. Edirneden
bir vatandaşımız biraz önce aradı -bir küçük esnaf- daha
önce bin lira civarında gelen elektrik faturası, şimdi 3.400
lira gelmiş. Üstelik bunun vergisini, fonunu, TRT payını bir
tarafa bırakalım, dağıtım bedeli 880 lira.
Elektriği sarayın lüks makam araçlarıyla mı
dağıtıyorsunuz? Biraz insaf, ona buna rant aktaracağım
diye dürüst vatandaşın üstüne bu kadar gidilmez. AKP düzeninin
gönderdiği elektrik faturalarını görse, inanın, Edison
ampulü icat ettiğinden utanırdı.
Beni
virüs değil sizin düzeniniz öldürür. paylaşımının
ardından gözaltına alınan, işinden kovulan tır
şoförü kardeşimizi hepiniz biliyorsunuz. Neyse ki sizin düzeninizin
öldürmeye çalıştığı vatandaşlarımıza
sahip çıkan bir CHP var.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
13.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan Emniyet mensupları Gökhun Mete
Altunbaş, Samet Üstüner, İrfan Aydoğan, Semih Güzelay, Mustafa
Keskin, Onur Ramazan Bayram ile hemşehrisi Burak Deryaya ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Anıl Kemal
Kurtul ve Muhammed Demire Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Vanda keşif uçağının düşmesi sonucu
Pilot Gökhun Mete Altunbaş, Samet Üstüner, İrfan Aydoğan, Semih
Güzelay, Mustafa Keskin, Onur Ramazan Bayram ve hemşehrim, Mersin Anamurlu
Burak Derya şehadet şerbetini içmiştir.
Ayrıca
yine, Siirt Pervaride hain terör örgütü mensuplarının atmış
olduğu roketli saldırı sonucunda polis memuru Anıl Kemal
Kurtul ve yine polis memuru Muhammed Demir şehit olmuşlardır.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, büyük Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Hainlerle olan mücadele sonsuza
dek sürecek diyor, saygılar sunuyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Siirt ve Van illerinde şehit olan Emniyet
mensuplarına Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Evet, ben de şehitlerimize Rabbimden rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Mekânları
cennet olsun inşallah.
Sayın
Keven, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Van ilinde
şehit olan Emniyet mensuplarına Allahtan rahmet dilediğine, 7 Temmuz
2020 tarihinde Sırbistanda trafik kazasında hayatını
kaybeden hemşehrisi Yusuf İzmirlinin cenazesinin ülkeye
getirilmesini bekleyen ailenin Dışişleri
Bakanlığından yardım talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ
KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Vanda
kaybettiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Sözlerim
Sayın Dışişleri Bakanına ve yetkililerinedir. 7/7/2020
tarihinde Yozgatlı bir hemşehrimiz Yusuf İzmirliyi
Sırbistanda bir trafik kazasında kaybetmiş bulunmaktayız.
Cenazemiz için konsolosluk düzeyinde yapılan girişimler sonuç
vermemiş olup aradan geçen on gün içerisinde henüz ülkemize
getirememiş bulunmaktayız. Cenazemiz şu an Sırbistanda
Belgrad Devlet Hastanesi morgunda yatmaktadır. Türkiyedeki
yakınları on gündür cenazelerini beklemektedir.
Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin bir an önce
soruna eğilmelerini ve sorunun çözümünü beklemektedirler. Acilen
mağduriyetlerinin çözümü dileğimdir.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Vahapoğlu
15.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlunun, 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında ihtiyaç
sahibi vatandaşlara yapılan ödemelerde yaşanılan
sorunların çözümü için Dışişleri Bakanlığı
ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını
konuyla ilgilenmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Teşekkürler Sayın Başkan.
2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun kapsamında, ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımıza muhtaç aylığı adı
altında ödeme yapılmaktadır. Son birkaç ay içinde özellikle
Bulgaristan doğumlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından
Bulgaristandan emekli maaşı almadıklarına dair belge
istenmektedir.
1934, 36, 38, 42, 50, 52,
68, 78, 80 yıllarında kimi kundakta, kimi çocuk yaşta göç eden
insanlarımızın Bulgaristanla ne vatandaşlık ne de
sosyal güvenlikle ilgili herhangi bir bağları artık söz konusu
bile değildir. Bu uygulama bir an önce sonlandırılarak
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Bir diğer konu ise
yaşam belgesi sunma zorunluluğudur. İki ülkenin Sosyal Güvenlik
Kurumları karşılıklı olarak bilgi
alışverişinde bulunarak bu iki sorunu giderebilirler. Konunun
çözümü için Dışişleri Bakanlığını; Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını bir an
önce bu konuya el atmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, ilk 15 milletvekilimizin söz talebi
karşılanmıştır.
Şimdi, şehitlerimizden
dolayı söz talebi olan 3 arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın Kartal,
buyurun.
16.- Van Milletvekili İrfan Kartalın, Van
ilinde keşif uçağının Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit düşen 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle girilen çatışmada şehit düşen 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İRFAN KARTAL (Van)
Sayın Başkan, teşekkür ederiz.
Bu gece 2 farklı
ilimizde meydana gelen acı haberler bizi derin üzüntüye
boğmuştur. Seçim bölgem Vanda son bir yıl içerisinde
yaşadığımız talihsiz olaylara bir yenisi daha eklendi.
İlimizde havalanan uçağın Artos Dağına çarpması
ve kırıma uğraması sonucu 2si pilot, 5i Emniyet mensubumuz
olmak üzere toplam 7 personelimiz şehit olmuştur. Ayrıca yine bu
gece Siirt ilimizin Pervari ilçesinde çıkan çatışma sonucu 2
Özel Harekât polisimiz şehit olmuştur.
Şehitlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
BAŞKAN Sayın
Zeynep Gül Yılmaz
17.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Burak Deryanın da
aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna, Siirt ilinde teröristlerle
çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât polisine ve 15
Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü vesilesiyle tüm şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Siirtin Pervari ilçesinde, PKKlı teröristlerle çıkan
çatışmada 2 Özel Harekât polisimiz, Vanın Gevaş ilçesinde
keşif uçağının Artos Dağına çarpması sonucu
ise 7 Emniyet mensubu kardeşimiz şehit olmuştur. Van
şehitlerimizden birisi de Anamurlu hemşehrimiz Polis Memuru Burak
Derya kardeşimiz olup Mersinimize de şehit ateşi düşmüştür.
Tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına sabır, aziz
milletimize ve Mersinli hemşehrilerimize
başsağlığı diliyorum.
Ayrıca,
dün 4üncü yılını idrak ettiğimiz 15 Temmuz hain darbe
girişimini tekrar lanetliyor ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Ekinci
18.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Özel Harekât
polislerinden hemşehrisi Muhammed Demir ile Anıl Kemal Kurtula
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Van
ilimizde keşif uçuşu yaparken Artos Dağına çarparak
düşen uçakta 2si pilot olmak üzere 7 Emniyet mensubuz ile Siirtin
Pervari ilçesi Doğanköy bölgesindeki operasyonda PKKlı hain
teröristlerle girilen çatışma sonucu birisi hemşehrim, evli, 1
çocuk babası Muhammet Demir kardeşimiz olmak üzere 2 Özel Harekât
polisimizin şehit olduğunu üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayım. Şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet niyaz
ediyor; ailelerine, emniyet güçlerimize ve aziz milletimize
başsağlığı, sabır ve metanet diliyorum. Kahraman
şehitlerimizi ülke ve millet olarak asla unutmayacağız.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşu, milletimizin
feraseti, güvenlik güçlerimizin cesaretiyle en kısa sürede ülkemizi terör
belasından kurtaracağız diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Türkkan, buyurun.
19.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine, 16 Temmuz Rauf Orbayı ölümünün
56ncı, Vecihi Hürkuşu ölümünün 51inci yıl dönümünde rahmetle
andığına, 27nci Dönem Üçüncü Yasama Yılında milletin
çözüm bekleyen sorunlarına yeteri kadar yer verilmediğine, vatandaşı
ilgilendiren konuları gündeme getirmeye devam edeceklerine, ülkenin bu
yılın ilk altı ayındaki bütçe açığının
üretmeden, borç bulmadan nasıl kapatılacağını ve
Şırnaklılara söz verilen sınır
kapısının neden hâlâ açılmadığını
öğrenmek istediğine, daha fazla trafik kazası
yaşanmaması için Şırnak-Beytüşşebap, Şırnak-Güçlükonak
kara yollarının yenilenmesi ve Şırnak ilinin öğretmen
açığının giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
gece ve bu sabah gelen 2 acı haber yüreğimizi yaktı. Vanda
keşif görevi yapan uçağın Artos Dağına düşmesi
sonucu meydana gelen kazada 2si pilot, 5i teknik personel olmak üzere 7
Emniyet personelimiz şehit oldu. Diğer acı haber ise Siirt
Pervariden geldi, terör örgütüne yönelik operasyonda çıkan
çatışmada 2 kahraman Özel Harekât polisimiz şehit oldu.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz, kederli ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyoruz,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Kurtuluş
Savaşında ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş döneminde önemli
görevlerde bulunan, Trablusgarp ve Balkan Savaşlarında
gösterdiği başarıdan ötürü Hamidiye kahramanı olarak
tanınan Rauf Orbayı 56ncı ölüm yıldönümünde saygı ve
rahmetle anıyorum.
Türk
havacılık tarihinin en önemli isimlerinden birisi olan, Türkiye'nin
ilk uçak tasarımcısı ve ilk yerli-millî
uçağımızın üreticisi Merhum Vecihi Hürkuşu da 51inci
ölüm yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinde içinde bulunduğumuz 3üncü Yasama
Yılında milletimizin derdine derman olabilecek konulara maalesef
yeteri kadar yer ayıramadık. Bu durum, Meclis gündemini sayı
çoğunluğuyla belirleyen AK PARTİnin karnesine eksi olarak
yazılacaktır.
Çözüm
bekleyen en önemli konuların başında şüphesiz, polis,
öğretmen, sağlık çalışanları ve din görevlilerini
de ilgilendiren 3600 ek gösterge sorunu geliyor. İki yıl önce seçim
beyannamesinde 3600 ek göstergenin verilmesi sözünü vermenize rağmen, iki
yıldır konuyu Meclis gündemine getiremediniz, bizim 3600 ek
göstergeyle ilgili verdiğimiz önergeleri de reddettiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Burada EYT sorununu da aylarca bıkmadan, usanmadan
dile getirdik, takipçisi olduk. EYTyle ilgili verdiğimiz tüm önerileri
reddettiğiniz gibi bir de haklarını isteyen
vatandaşlarımıza kapıyı kapattınız.
Terörle
mücadelede en ön safta yer alan uzman erbaş ve jandarmaların mali ve
sosyal haklarının diğer meslektaşlarıyla aynı
duruma getirilmesini gündeme taşıdık ama yine oralı
olmadınız.
Esnafımızın
sorunları her geçen gün büyürken duymazdan geldiniz, bizim esnaflarla
ilgili verdiğimiz önergelerimizi de yine reddettiniz.
Çiftçinin
borçları birikmiş ödeyemiyor, ürününü yetiştiremiyor; gelin,
bunu konuşalım dedik, yanaşmadınız.
Bunlar
gibi milletimizin asli sorunlarını konuşmak yerine gündemi
milletimizi ilgilendirmeyen suni konularla meşgul ettiniz. Biz,
milletimize verdiğimiz sözü tutacağız,
vatandaşımızı ilgilendiren sorunları takip etmeye,
ısrarla gündeme getirmeye devam edeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bu yılın ilk altı ayındaki bütçe
açığı 110 milyar lira olarak açıklandı. Bu açık
nasıl kapatılır, hiç düşünüyor musunuz? Ya borç
bulacaksınız veya üretim yapacaksınız. Borç bulma
şansınız var mı? Hayır. Swap işlemlerini bile
Katarın dışında hiçbir ülkeyle yapamadınız,
dolayısıyla borç bulma imkânı yok şu anda ülkenin. Zira,
borç verilebilir bir ülke olma sıfatını kaybettik. Hukukun
ayaklar altına alındığı, yargının birilerine
teslim edildiği, birilerinin sesi olduğu, adaletten bahsedilmeyen bir
ülkeye, demokrasinin rafa kaldırıldığı bir ülkeye hiç
kimse borç vermez, Türkiye de o yüzden borç bulamıyor.
İkinci
yol ne? Üretim. Üretim kaynaklarını tamamen kapattınız.
Üstü açık fabrika dediğimiz tarlalarda üretim yapılmıyor.
Fabrikaların üretimi bir önceki aya yükseldi diye sevinirken gerçek
anlamda önceki yıllara doğru baktığınızda
üretimin azaldığını göreceksiniz. Hâl böyleyken Türkiye'nin
bu bütçe açığını, üretmeden, borç bulmadan nasıl
kapatmayı düşünüyorsunuz, merak ediyorum doğrusu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Son olarak Şırnaktan bahsetmek istiyorum. 30
kilometrelik Şırnak-Beytüşşebap ve 40 kilometrelik
Şırnak-Güçlükonak Kara Yolları yıllardır
yapılmadı. Bu yolların her ikisi de Şırnak için çok
önem taşıyan yollar ve yaklaşık kırk yıldan bu
yana kullanılan bu yollarda maalesef ölümlü ve yaralanmalı trafik
kazaları meydana geliyor. Bu eski yolların bir an önce yenilenmesi bu
bölgede daha fazla trafik kazası yaşanmaması, daha fazla
insanımızın hayatını kaybetmemesi, yaralanmaması
açısından büyük önem taşıyor.
Şırnaklılara
yaklaşık on yıl önce bir sınır kapısı sözü
verilmişti, tam on yıl oldu. Uludere ve Beytüşşebap
ilçeleri arasında Irakla bir sınır kapısı açılacağına
dair bu söz hâlâ yerine getirilmedi. Şırnaklıların dört
gözle beklediği bu sınır kapısı neden hâlâ
açılmadı? Bunun gerekçeleri neler? İktidardan bir açıklama
bekliyor Şırnaklılar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bitti Başkanım.
Şırnakın
en önemli sıkıntılarından biri de şehirdeki
öğretmen sıkıntısı. Yeni eğitim dönemi için
Şırnak merkeze ve ilçelerine her branştan öğretmen
ataması yapılması gerekiyor. Bu kadar işsiz öğretmen
varken, öğretmenler atama beklerken, Şırnakın da böyle bir
ihtiyacı varken bu konuda Hükûmeti basiretli hareket etmeye davet
ediyoruz.
Yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Oluç, buyurun.
20.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Şırnak ilinde bir uzman çavuş tarafından bir
kız çocuğuna cinsel istismarda bulunulduğu iddialarına
yönelik Valiliğin açıklamasına, 14 Temmuz 2020 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanan Mülki İdare Amirleri Atama Kararnamesiyle
kayyum olarak atanmış Mardin ili Derik ve Nusaybin, Şırnak
ili İdil, Diyarbakır ili Ergani, Van ili Saray
Kaymakamlarının da görev yerlerinin değiştirildiğine,
Kanal İstanbul Projesi kapsamında imara açılan alanlara
ilişkin açıklaması
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
vekiller, dün Şırnakta feci bir olay yaşandı; Şırnak
merkezde bir uzman çavuş 10 yaşındaki bir kız çocuğunu
taciz etti ve cinsel istismarda bulundu. İlk olmuyor Şırnakta
kamu görevlilerinin bu tür cinsel istismar ve taciz olayları, daha evvel de
eğitim alanında olmuştu öğretmenler düzeyinde. Son olmasını
diliyoruz elbette. Şırnak halkı büyük bir tepki gösterdi, infial
oldu, sokaklara çıktı insanlar. Bu uzman çavuş görevinden
uzaklaştırıldı ve tutuklandı. Umuyoruz bu tutuklama
sonrasında yapılacak olan yargılama bu uzman çavuşun hak
ettiği cezayı ortaya çıkartır. Ama başka bir şeye
değinmek istiyoruz: Şimdi, bu yaşandıktan sonra Valilik bir
açıklama yaptı, Valiliğin açıklaması ise son derece
vahim. Valilik, tutuklama gerekçesi olarak cinsel istismarı, tacizi ifade
etmedi, silahla tehdit dedi. Neden böyle yaptı, tabii biliyoruz çünkü
cinsel istismar suçunun üst sınırı çok yüksek. Üstelik de
mağdurenin, 10 yaşındaki çocuğun psikolog olmadan
alınan ifadesi de dikkate alınmamış vaziyette. Çocuğu
taciz ve istismar çok açık ortadayken Valiliğin
açıklamasındaki ikinci skandal, bu yaşananın çevreye
rahatsızlık olduğunu söylüyor; alkollüymüş bu kişi,
çevreye rahatsızlık vermiş yani çocuğu taciz ve cinsel
istismar çevreye rahatsızlık olarak tarif edilmiş. Bir de
işlenen suçu örtmek ve hafifletmek için yani bir normalleştirme
yapmak için Valilik diyor ki açıklamasında: Kişi alkollüydü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin lütfen.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani bir normalleştirme çabası, bir
hafifletme çabası. Şimdi, Valiliğin bu açıklaması, bu
yapılan kadar vahim bir iştir. Valilik, cinsel istismar suçunu, küçük
bir çocuğa cinsel istismar suçunu örtme çabasındadır.
Saldırıyı örtme çabasının sonucunun ne olduğunu
göreceğiz ama belli ki sarhoşluk kılıfı valiler için
ve bu tür saldırılar için bir koruma kalkanı haline
getirilmiş. Yani altı yedi yaşındaki 2 çocuk vardı,
Furkan ve Yıldırım kardeşler; evlerinin içinde
uyuyorlardı bir akşam, bir panzer duvarı kırıp içeri
girdi, 2 kardeşi öldürdü. O polis için de sarhoş diye rapor tutuldu
ve öyle yargılanıyor. Sarhoşmuş, panzer duvarı
kırıp 2 çocuğu öldürmüş. Nedense sarhoş olmak bir
kılıf olarak, çocuklara yönelik işlenen suçlarda
kullanılıyor. Şimdi, bu Valiliğin örtme çabasını
şiddetle kınıyoruz ve protesto ediyoruz. Bu valinin
Şırnaktan ya alınması ya da kendisinin oradan
ayrılması gerekiyor. Yani halkın bu kadar ciddi infialine yol
açmış, bir çocuğa cinsel istismar
saldırısını bu şekilde normalleştirme çabası
kesinlikle kabul edilebilir bir şey değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ama valiler bu dönemde belli ki
İçişleri Bakanının da desteğiyle hep bu tür
açıklamalar yapıyorlar. Hatırlarsak Diyarbakır Valisi,
elleri arkadan kelepçeli fotoğraflarının olduğu
gözaltına alınan bir kişinin, ağzından jilet
çıkardığını ve saldırıya
kalkıştığını açıklamıştı.
Hâlbuki fotoğraflar arkadan kelepçeli olduğunu gösteriyordu
yurttaşın. Rojbin Çetine köpekli saldırı
yapıldı, onu da normalleştiren bir açıklama yaptı Diyarbakır
Valiliği, şimdi de Şırnak Valiliği. Bu durumu bir kez
daha kınıyoruz, protesto ediyoruz. Kürt çocuklarına yönelik
cinsel istismar ve saldırıların bu şekilde devam etmesinin
halkta büyük bir infial ve tepki yaratmakta olduğunu bir kez daha iktidara
hatırlatmak istiyoruz. Bu hafife alınacak bir konu değil
kesinlikle.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlıyorum efendim.
İkinci
değinmek istediğim konu malum kayyumlar. Devam ediyor kayyumlar
rezaleti. Şimdi, yeni bir kararnameyle yine çok sayıda mülki amirin
görevi değiştirildi. Fakat bizi ilgilendiren kısmı, 5
kayyum var bu görev yerleri değiştirilenlerin arasında.
İlginçtir, daha önce Mardin Valisi -kayyum alınmıştı
merkeze- büyük rezaletler, rüşvet, yolsuzluk, usulsüz harcama,
hırsızlık, her türlü suç işleyerek görevden
alınmıştı. Şimdi Mardin Derik Kaymakamı görevden
alındı, Mardin Nusaybin Kaymakamı görevden alındı.
Şırnak İdil Kaymakamı, Diyarbakır Ergani
Kaymakamı, Van Saray Kaymakamı, bunların hepsi kendi ilçelerinde
kayyum olarak atanmış olanlar. Belli ki belediyelere çöken kayyumlar
rüşvet, yolsuzluk, usulsüz harcama ve hırsızlık
konularında birbirleriyle yarışır vaziyetteler.
Bunların hepsini teker teker tespit ediyoruz ve hepsi hakkında hukuki
işlemleri de yapacağımızı bir kez daha vurguluyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamamlıyorum efendim.
Son
bir nokta da, bu arada, Kanal İstanbul konusundaki çalışmalar
devam ediyor bir rant İstanbul projesi olarak. Geçtiğimiz günlerde
Katar Emirinin annesinin aldığı arazi turizm ve ticaret
alanı ilan edilmişti yeni planlarda. Şimdi de Hazine ve Maliye
Bakanının arazisi konut ve ticaret alanı ilan edildi. Suudi
Arabistanlı iş insanlarının aldığı araziler
imara açıldı. Bu şekilde devam ediyor. Yani belli ki bundan sonra
da orada bir rant projesi çerçevesinde arazilerin imara açılması ve
oradan büyük rant elde edilmesi konusunda adımlar atılmaya devam
edilecek. Biz de bu konudaki eleştirilerimizi sürdürmeye devam
edeceğiz.
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Parsel parsel akrabalara, eşe dosta, swap
yapan Katarlı yöneticilere satılan arazilerden, arsalardan,
peşkeş çekilen arazilerden söz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akçay
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediğine, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik
Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
gece Van-Hakkâri arasında görev uçuşu yapan ve içerisinde Emniyet
mensuplarımızın bulunduğu keşif ve gözetleme
uçağının Gevaş ilçesinde Artos Dağına
çarpmasıyla elim bir kaza meydana gelmiştir. Kazada 2si pilot, 5i
teknik personel olmak üzere 7 kahraman Emniyet mensubumuz şehit
düşmüştür. Vanda meydana gelen meşum kazanın teessürü,
Siirtde vuku bulan hain terör saldırısıyla bizleri büyük bir
üzüntüye gark etmiştir. Siirt İl Jandarma Komutanlığı
tarafından düzenlenen Şehit Jandarma Astsubay Çavuş Celal Özcan
2020-23 Operasyonu çerçevesinde teröristlerle girilen çatışmada 2
Özel Harekât polisimiz şehit olmuş, 2si de
yaralanmıştır. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum;
ailelerine, silah arkadaşlarına, Emniyet teşkilatına ve
aziz milletimize sabır ve başsağlığı niyazlarımı
derin bir teessürle iletiyorum. Tedavi altında bulunan kardeşlerimize
de acil şifalar diliyorum.
Sayın
Başkan, dün, siyasi ve demokrasi tarihimizin en hain teşebbüsü olan
15 Temmuz darbe kalkışmasının 4üncü yıl dönümüydü. 15
Temmuz FETÖ darbe girişimi, ülkemize karşı işlenen korkunç
bir cürümdür. Türkiye'nin topyekûn işgalinin hedeflendiği ihanet
senaryosunun son perdesi, asırlık bir kinin dışa vurumudur.
FETÖ, asırlardır devam edegelen Anadolunun işgal
planlarının 21inci yüzyıldaki adıdır. 15 Temmuz,
kamuda ehliyet ve liyakatin göz ardı edilip devlete ve hukuka sadakat
yerine hukuk dışı informel yapılara
bağlılıkların öncelikli olması hâlinde nelerin
yaşanabileceğinin bir kanıtıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) 15 Temmuz, Türk milletinin kendi iradesine sadıkane ve
cansiparane sahip çıktığı, Türk tarihine 21inci
yüzyılda yeni bir kahramanlık destanının
nakşedildiği gündür. 15 Temmuzda sadakat ihaneti yenmiştir. Bu
destanın gurur kaynağı olan bir kesiti de çatısı
altında bulunmaktan şeref duyduğumuz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yazılmıştır. Tarihinde ilk kez bombalanan ve
kurşunlanan Gazi Meclisimiz, milletimizin şanına yaraşır
bir şekilde şahlanan birlik ruhuyla FETÖcü hainlerin ve efendilerinin
oyunlarını bozmuş, Meclisin işgalini önlemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi meseleye siyaset dışı bakmakta, tarih
penceresinden millî şuur ve ruhla yaklaşmaktadır.
Geçtiğimiz dört senede FETÖ terör örgütünün üyeleri yargı önüne
çıkarılmış, önemli bir kısmı da mahkûm
edilmişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Güvenlik güçlerimiz ve bağımsız yargı
mercilerimiz mücadeleyi kararlılıkla yürütmüş ve yürütmeye devam
etmektedir. Sadece 2020 yılının Temmuz ayında,
bağımsız mahkemelerce, başta Ankara, İstanbul olmak
üzere birçok ilimizde toplam 14 dava görülmüş, ay sonuna kadar da birçok
dava görülecektir.
Darbecilerin
bombalarına, kurşunlarına göğsünü siper eden,
tankların önüne çıkarak darbe girişimine direnen 251
şehidimize Allahtan rahmet dilerken, kahraman gazilerimize, darbeye
karşı ülkemize ve demokrasiye sahip çıkan aziz
vatandaşlarımıza şükran ve saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
keşif uçağının Van ili Artos Dağına çarparak
düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât
polisine Allahtan rahmet dilediklerine, TBMMnin ve yürütme
organının güne şehit haberleri duyarak başlanmaması konusunda
gerekenleri yapmasının bir zaruret olduğuna, 2020 LGS
sonuçlarına ve Artvin ili Borçka ilçesinde Öğrenci Yiğit
Atabayın sınav nedeniyle yaşadığı
mağduriyetin Millî Eğitim Bakanı tarafından giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi
ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.
Sayın
Başkan, müteaddit defalar bu Genel Kurulda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, bir taziye çadırı işlevi görmemesini, tam tersine,
daha az şehit haberi almak konusunda daha işlevsel ve daha aktif rol
ve tutum takınmasının gereğini işaret ettim,
altını çizdim. Bu sabah gene acılarla uyandık. Cumhuriyet
Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak, Van Artos
Dağına çarpan insanlı keşif uçağında
yaşamını yitiren 7 şehidimize Allahımdan rahmet
diliyorum; yakınlarına, kederli ailelerine sabır, metanet,
başsağlığı diliyorum.
Gene
aynı şekilde, Siirt Pervaride çatışma sonucu 2 Özel
Harekât polisimizin şehit olması da bizi derinden
yaralamıştır. Onların kederli ailelerine de aziz
milletimize de sabır, metanet, başsağlığı
diliyorum; şehitlerimize rahmet diliyorum.
Sayın Başkan,
hep bu son olsun diyoruz olmuyor, olamıyor. Hiç şüphesiz, elbette,
amasız fakatsız, vatan savunması için iç ve dış
tehditlere, tehlikelere karşı 83 milyon da şehit oluruz ama ben
inanıyorum ki daha ciddi tedbirler, daha sağlıklı
politikalarla şehit haberlerini minimize edebiliriz diye düşünüyorum.
Bunun üzüntüsünü yaşıyorum. Şehitlerimiz üzerinden hamaset
yapmak çok kolaydır ama her şeye rağmen ateş
düştüğü yeri yakıyor. Elbette inancımıza göre onlar
ölü değillerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İnancımıza göre en yüksek mertebededirler. Bu,
iftihar edilecek bir şey de olabilir, özenilecek bir şey de olabilir
ama geride kalanlar bakımından durum öyle değildir. Baba
acısı, kardeş acısı, evlat acısı, yetim
kalmak, biçare kalmak, öksüz kalmak çok da övünülecek bir şey değil.
Ve ben inanıyorum ki daha sağlıklı politikalarla, daha
tutarlı politikalarla, daha az şehit haberiyle Türkiye
karşı karşıya kalabilirdi. Ben bu vesileyle hem yüce
Meclisimizin hem yürütme organının, Türkiyenin artık güne
şehit haberleri duyarak başlamaması konusunda elinden gelini
yapmasının hatta elinden gelenin fazlasını
yapmasının bir zaruret olduğu kanaatini de bu vesileyle
paylaşmak istiyorum. Biz artık şehit haberi duymak istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biz, Türkiyenin huzurunu, esenliğini, milletimizin
refahını, mutluluğunu görmek, onu hissetmek istiyoruz.
Sayın Başkan, 20
Haziranda LGS sınavları yapıldı. Tablo çok vahim. Türkçe,
20 soruda 10 doğru ortalamamız var. Yani çocuklarımıza ana
dilimizi öğretememişiz. İnkılap tarihi ve Atatürkçülükte 10
soruda 5 doğrumuz var, ortalamaları söylüyorum. Din kültürü ve ahlak
bilgisinde de iyi değiliz, ortalamamız 10 soruda 6 doğru.
Matematikte doğru cevap sayısı ortalamamız 4,8; tam bir
felaket, üstelik 20 soruda 4,8. Fen bilimlerinde 20 soruda doğru ortalamamız
10.
Sayın
milletvekilleri, hepimizin çoluk çocuğu var, torunlar var, evlatlar var;
bizimkileri bırakalım, 83 milyonun evlatlarının bu
niteliksiz, kalitesiz, fırsat eşitliğinden yoksun, eğitime
erişim konusunda çocuklarımızın önüne türlü engellerin set
gibi, Çin Seddi gibi çevrildiği, örüldüğü bir ortamı Türk
milletinin çocukları hak etmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Bütün milletimizin kıymetli evlatları
eşit eğitimi hak ediyor. Bütün milletimizin çocukları 20
kişilik dersliklerde eğitim öğretim görmeyi hak ediyor. Bu
sınava 1 milyon 472 bin yavrumuz girdi ve bu sınava girenlerden her 7
öğrenciden sadece 1isi Bakanlığın sözde, güya nitelikli
ortaöğretim kurumu olarak gördüğü okullara girebilecek. Eğitim
katledilmişti, yargının katledildiğini söylememe gerek yok.
Bu
vesileyle müsamahanızla çok kısa değinmek istediğim özel
bir konu var: İli Artvin, ilçesi Borçka -ki benim de ilçemdir- Mehmet Akif
Ersoy Ortaokulunda sınava giriyor bir yavrumuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sınavda 4 no.lu Salon Görevlisi, Salon
Başkanı ve Salon Gözcüsü şöyle bir tutanak tutuyor:
Öğrenci Yiğit Atabaya ait cevap kâğıdının zarfa
koyulması sehven unutulmuş. Çocuk sınava girmiş,
sınavı başarmış, çocuğun cevap
kâğıdı salon görevlilerinin ilgisizliği,
özensizliğiyle zarfa koyulmamış. Yiğit Atabaya Sınavın
iptal edildi. diye böyle bir yazı geliyor Millî Eğitim
Bakanlığından. Şimdi, bu doğru mudur? Bu, hakkaniyete
uyar mı? Salon görevlilerinin kusuru yüzünden bir
evladımızın hayallerinin Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından -Bakanı şahsen suçlamasak
bile sorumludur- Millî Eğitim Bakanı tarafından bu şekilde
gasbedilmesi, hayallerinin yıkılması kabul edilemez. Özeldir,
lokal bir durumdur ama bunu Millî Eğitim Bakanının tamir etmesi
lazım Sayın Başkan.
Çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Muş
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününün ruhuna ve anısına
yaraşır birlik beraberliğin devlet ve millet olarak el ele
verilerek gösterildiğine, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan 7 Emniyet
mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle çıkan çatışmada
şehit olan 2 Özel Harekât polisine Allahtan rahmet dilediğine, Genel
Kurulun 113üncü Birleşimde İstanbul Milletvekili Engin Altayın
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün 4üncü yıl
dönümünde tüm Türkiye genelinde devletimiz ve milletimiz el ele vererek o günün
ruhuna ve anısına yakışır birlik ve beraberlik
göstermiştir. Milletimiz, 15 Temmuz ruhu özelinde, bu toprakların
birliğine ve beraberliğine tekrar sahip
çıkmıştır; bu toprakların selameti için her türlü
fedakârlıktan geri durmayacağı niyetini daha güçlü şekilde
ortaya koymuştur.
Bu
toprakları vatan edinmek için, her bir şekilde vatan olarak
kalması için ağır bedeller ödedik, ödemeye de devam ediyoruz.
Silahlı Kuvvetlerimiz ve Emniyet güçlerimiz vatanı müdafaa ve
vatanın huzuru için dur durak bilmeden mücadele etmektedirler. Bugün,
maalesef, güne çok üzücü, üzüntü veren haberlerle uyandık. Siirt
Pervaride terörle mücadele esnasında 2 kahraman Özel Harekât polisimiz ve
Vanda 2si pilot, 5i teknik personel olmak üzere 7 Emniyet mensubumuz,
insanlı keşif uçağımızın kırıma
uğraması sonucu şehadete yürümüşlerdir. Rabbim
şehadetlerini kabul buyursun, kıymetli ailelerinin ve milletimizin
başı sağ olsun.
Sayın
Başkan, salı günkü oturumda Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Engin Altayın tutanaklardan bir ifadesini okumak
istiyorum: Evet, çok güzeldi, mazeretiniz de çok güzel. Tabii, öte yandan -tartışmaya-
demin Sayın Mehmet Muşun bana söylediği bir hususla ilgili
sadece şu kadar söyleyeceğim, şu bile tek başına büyük
bir gaflettir, dalalettir: 15 Temmuz Şehitler Anıtının mermerleri
nereden alındı biliyor musunuz? Birinci köprünün orada bir 15 Temmuz
Anıtı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) 15 Temmuz Şehitler Anıtının mermerleri
FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Sami Çobanın
şirketinden 33 milyon liraya alındı. gibi bir ifadesi oldu.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Biz bu konuyu araştırdık. Sayın
Başkan, biliyorsunuz birinci köprünün orada, hemen tepede bir anıt
var, bir makam var. Bu şehitler makamının bütün maliyeti 5
milyon 78 bin 864,61 kuruş artı KDV. Dolayısıyla
mermerlerin 33 milyon olması gibi bir durum söz konusu değil. Bu
rakamın içine, Nakkaş Tepeden gelen yol ve granit parke
taşı kaplama, çevre düzenlemesi ile bütün aydınlatma ve elektrik
işleri de dâhildir yani sadece o gördüğümüz makam da değil.
Kullanılan taş mermer değil, Kandıra küfekisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Taşı alınan firma Hantaş Madencilik
Limited Şirketi; taş ocağı Cebeci Çamkonak köyü, Kocaeli;
taşın ismi Kandıra Kefken küfeki -az önce söyledim-
dolayısıyla burada, Sayın Altayın ortaya koyduğu gibi
bir şey söz konusu değil. Kendisinin elinde bu belgeler varsa
bunları bizimle paylaşmasından mutlu olacağız. Veya
kendisine hangi kanaldan bunlar geldiyse Sayın Altayı çok kötü bir
şekilde yanılttıkları kanaatindeyiz ve Sayın Altay da
eline gelen, teyit edilmeyen bu bilgilerle Genel Kurulu
yanıltmıştır. Dolayısıyla bunun düzeltilmeye
ihtiyacı vardır ve Sayın Altayın bunu yapacağına
eminim.
Bir de Çengelköyde bir
çeşme vardır; araştırdım, acaba dedim, Sayın
Altayın dediği mermerler bu çeşmede mi var? Orada da tek kütle
hâlinde bir çeşme var, orası da 271 bin artı KDV ile
yapılmış bir çeşmedir.
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Orada da bu firmadan bir mermer alınması söz konusu
değildir. Dolayısıyla bu anlamda, yanıltıcı bilgi
Meclise verilmiştir ve bunu esefle
karşıladığımızı, bu Gazi Meclise büyük bir
haksızlık yapıldığını özellikle ifade etmek
isterim.
Bir diğer mesele: Az
önce, Sayın HDP Grup Başkan Vekili bir iddia ortaya attı,
söyledi; biz de konuyu araştırdık, basından da az önce ben
bilgi de aldım meseleyle alakalı, Şırnak ilinde ortaya
çıkan bir olayla alakalı. Şimdi, bu konuyu
araştırdık. Valilik açıklamasıyla alakalı da
bazı şeyler söyledi Sayın Oluç Valilik bu olayı
yumuşatıyor. vesaire falan. Bir kere, soruşturma kapsamına
bu cinsel saldırıyla alakalı ve istismarla alakalı
kısım eklendi, mahkemeler bu konuyu araştıracak fakat ben
size meseleyi isterseniz biraz açıklayayım: Bu bir uzman çavuş,
2,4 promil alkol almış. Bir aracın içerisinde, özel bir güvenlik
görevlisi olan bir kadınla beraber geliyorlar, sonra aralarında bir
tartışma çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Zanlının ifadesini
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bakanın ifadesini anlatıyorum, sakin olun.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Siz sakin olun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sonra bir tartışma çıkıyor, kadın
binaya giriyor, arkasından bu uzman çavuş da giriyor; orada bir
tartışma çıkıyor, apartman sakinleri geliyor, oradaki
tartışma esnasında bir küçük yavrumuz da var, oradaki hengâmede
bir taciz olayı iddiası ortaya atılıyor. Aile bununla
alakalı da bir açıklama yapmış. Sonra bu uzman çavuş
tekrar aracına dönüyor, apartman sakinleri bekçiyi arıyorlar. Bekçi
geliyor, aracın içerisinde bunu yakalıyor, sonra bu, bekçiye silah
çekiyor; bekçi buna çekiyor, polisler geliyor vesaire ve bu, derdest edilip
gözaltına alınıyor. Soruşturma sürüyor, biz de bu meseleyi
yakından takip edeceğiz. Fakat şunu özellikle ifade etmek
isterim: Bakın Sayın Oluç, çocukların Kürtü Türkü olmaz,
çocuklar çocuktur. Kürt çocuklarına yönelik cinsel saldırılar.
gibi ifade olmaz. Bu, çocukların hangisine yapılmaya
çalışılıyorsa bunu lanetleriz, bunun üzerine gideriz, bunda
asla tavizimiz olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hele hele, İçişleri Bakanımızın,
Cumhurbaşkanımızın bu konuda ne kadar hassas olduğu
bilinen bir gerçektir. Bizim, parti olarak bu konularda ne kadar hassas
olduğumuz bir gerçektir. Dolayısıyla burada, kim ne
yapmışsa sonuna kadar üzerine gidilecektir. Benim, Sayın Bakanla
yaptığım görüşmede olayla alakalı
aldığım bilgidir. Burada, kimsenin bir şey örtmeye, saklamaya
çalıştığı yoktur ama bir şey vardır
Sayın Başkanım, burada, biz tabii ki bu olayın üzerine
gideceğiz ama aynı şekilde, bakın, PKKnın küçük
yaşta dağa kaçırdığı o kız çocukları
için de mücadele edeceğiz hep beraber; bu Parlamento hep beraber bu mücadeleyi
de verecek, HDP Grubu da verecek.
Bir diğer mesele -yanlış
anlamadıysam- bu kayyumların görevden alındığı,
başka yerlere atandığıyla alakalı. Bunlar,
biliyorsunuz, kaymakamlar. Bu kaymakamların görev süresi dolunca,
rotasyondan dolayı görevleri değiştiriliyor. Bu Kayyum
alındı, vesaire. falan değil, kaymakamlık görevinden
kaynaklı olarak rotasyona uğruyorlar, böyle
bir durumdur; yeni gelen kaymakam diğerinin bıraktığı
görevi sürdürüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi tamamlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Olay
bundan ibarettir.
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Altay, önce size söz
vereceğim.
Buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
14/7/2020 tarihli 113üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini
düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Mehmet Muşa da çok teşekkür
ediyorum. Zira, ben bugün, yeni İç Tüzüke göre, geçen tutanak
hakkında konuşma hakkı olmayıp geçen tutanakla ilgili
Başkanlığa yazılı bildirim vermek suretiyle
tutanaklara işlenir hükmüne dayalı olarak da dün
yaptığım konuşmayla ilgili, Sayın Mehmet Muşun
değerlendirmesiyle ilgili bir düzeltme yapacaktım ama şöyle bir
düzeltme yapacaktım: Şimdi, bu, dün benim Genel Kurulun bilgisine
sunduğum hadise, mesele bir utançtır bana göre. 2017de medyada yer
aldı. 2017den beri bir AK PARTİli bunu yalanlamış ise ben
burada hepinizden ayrı ayrı özür dileyeceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hangisini?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) 2017de, o gün...
Dün, şöyle bir yanlış
yapmışım, esası şu: Sami Çobandan 15 Temmuz
Şehitler Anıtı için alınan mermerler için 33,5 milyon lira
ödendi. dedim, doğru. Bu şundan kaynaklandı -ama bir 33 milyon
var- metni çapraz, hızlı okurken aniden konuşacağım
diye, ben buradaki 33,5 milyonu mermerlere ödenen para diye zannedip size böyle
yansıttım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Yalnız, bu 33 milyon var da şöyle var. Ben
size tam olarak, buradan
Hem düzeltilmiş olsun hem de gerçeği herkes
bilmiş olsun: Erdoğanın talimatıyla yapımına
başlanan 15 Temmuz Şehitler Anıtının mermerinin, FETÖ
soruşturmaları kapsamında tutuklanan, iftiracı olan Sami
Çobanın şirketinden alındığı ortaya
çıkmıştı. Bitmiyor burada. Sami Çobanın
şirketlerine devletin, darbe girişimi öncesi 33,5 milyon TL
teşvik verdiği de anlaşılmıştı. Çok özür
dilerim, Sami Çobana mermer için 33 milyonu ödememişsiniz, önceden
teşvik vermişsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben
araştıracağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vermişsiniz.
Vermedik. deyin.
Devam ediyorum, bak, bak, bu Çobana çok takılma
Sayın Muş. Niye biliyor musun? Tayyip Bey de sana kızar,
şundan kızar: Çoban, Türkiye İş Adamları ve
Sanayicileri Konfederasyonunun (TUSKON) 1 Mart 2014 tarihinde düzenlediği
genel kurul toplantısında Erdoğanın tehdit edildiği
konuşmayı ayakta alkışlayan iş adamları
arasında yer alıyor. Ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bu vesileyle
konuşmamı düzeltmiş oldum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Başkanım, şimdi
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bugün FETÖye
gireceğiz mi Mehmet? İstersen başlayalım. Bugün FETÖye
girmeyelim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, mikrofonumu açar mısınız?
BAŞKAN Sayın Oluça söz verdim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Özür dilerim, pardon.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Peki
BAŞKAN Efendim, bunlar sırayla oluyor
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yok, hayır,
hemen cevap vermek istiyorsa diye söyledim. Sizin takdiriniz tabii.
BAŞKAN Size de cevap verecek, toptan verir şimdi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Peki, tamam.
BAŞKAN Buyurun.
25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Muş, yani, bu konuda hassas
olduğunuzu söylemeniz elbette önemli, bunu önemsiz bulmuyorum. Fakat,
keşke bu konuda hassas olduğunuzu söylerken bu
saldırıyı yapmış olan uzman çavuşun ifadesinden
parçalar okumasaydınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu, ifadesi değil.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani, o böyle
anlatmış çünkü. Yani, o, olan olayı böyle anlatmış.
Bir de, bakın, mağdure var, 13 yaşında kız
çocuğu. Onun da ifadesi alınmış, üstelik de psikolog
olmadan alınmış yani, bu da yanlış bir şey
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ailenin
açıklamasını gördünüz mü?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ve o ifadede o
çocuk, psikolog olmadan ifadesi alınan çocuk olayı
anlatmış. Şimdi, bu, işin bir yanı.
İkincisi, ben, şunu eleştiririm ve
eleştirmeye de devam edeceğiz. Şimdi, Valilik
açıklamasını biz şöyle yorumluyoruz: Valilik, eğer
deseydi ki Burada vahim bir durum var, bu araştırılacak,
soruşturulacak, gereken yapılacak. filan, tamam. Fakat Valilik
açıklaması gerekçe sunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Valilik açıklaması gerekçe sunuyor; bir,
alkollüydü diyor yani suçu azaltmak için bunu söylüyor, gerekçe sunuyor,
ikincisi çevreyi rahatsız edici olay diye tanımlıyor bunu.
Yani benim özellikle üzerinde durduğum mesele Valilik
açıklamasıdır. Şimdi, bu uzman çavuş bu suçu
işlemiş, zaten görevinden uzaklaştırılmış,
tutuklanmış, yargılanacak; o yargılamanın nasıl
devam edeceğini biz elbette ki izleyeceğiz, bu işi koyduk bir
kenara ama Valiliğin hem yargılamayı etkileyecek hem de halkta
infiale yol açacak açıklaması vahimdir. Esas eleştirdiğimiz
konu bu, onu vurgulamış olayım.
Üçüncüsü:
Doğrudur, evet, çocuklara karşı her tür istismar
karşısında, ister Türk ister Kürt olsun, ister Arap olsun, ister
Gürcü olsun, fark etmez, bütün çocuklara yönelik istismar
karşısında hep birlikte çok sağlam bir şekilde
durmalıyız, mücadele etmeliyiz. Bu konuda en ufak bir şüphemiz
yok ama nedense son zamanlarda -bunun listesi de var elimizde- özellikle Kürt
çocuklarına yönelik çok fazla suç işleniyor ve bunlar hep
cezasızlıkla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bu doğru bir dil değil Sayın Oluç,
yakışmıyor ya. Yapmayın bunu.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Çocuklarımızı ayırmayın
ya. Yapmayın bunu ya. Çok ayıp!
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim, müsaade edin
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bunun bir faydası yok, gerçekten faydası
yok.
BAŞKAN
Buyurun.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bakın, efendim, çok açık söylüyorum,
örneklerini de sayarız.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Bölücülük, etnikçilik yapılıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akçay, ben de katılmıyorum ama bir şey söyleyemem
buradan.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bunu bir ayrımcılık yapmak için
değil, bunu iktidarın ve mülki amirlerin özensiz davranmasına
örnek olduğu için anlatıyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ama yapıyorsunuz işte.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Örnekleri de sayabiliriz ama bu konunun üzerinde
çok tartışmaya gerek yok. Eğer buradaki bütün partiler, bütün
çocuklara yönelik işlenen suçlarda aynı hassasiyeti gösteriyorsa bu
bizim için kötü bir şey değil iyi bir şeydir; bunu da
saygıyla karşılarız. Dolayısıyla onu da
belirtmiş olayım.
Şunu
söylemek istiyorum kayyumlarla ilgili: Konuşmaya devam edeceğiz
Sayın Muş, kayyumlar meselesini ama Mardin, bu konudaki bir suç
odağı olduğu çok açık.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Cezasını veririz.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Geçen gün ben açıklamıştım.
Biliyorsunuz, İçişleri Bakanlığının müfettiş
raporları sonucunda Mardin Büyükşehir Belediyesinde o kayyumun
atadığı 3 müdür görevinden alındı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ve görevinden alınma gerekçesi -yine, biz
söylemiyoruz, raporda söylüyorlar- 3 müdürün görevden alınma gerekçesi,
ihaleye fesat karıştırma, usulsüz harcama, rüşvet vesaire
gibi konulardı. Dolayısıyla Mardin 1inci sırada, 2nci
sırada Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve kayyumudur,
diğerleri de gelecek, onlar da gelecek, eminiz. Kayyum atamalarıyla
buralar, bu 3 şehir, gerçekten usulsüzlüklerin, yolsuzlukların,
hırsızlığın, rüşvetin amiral gemisi hâline
gelmiştir. Bunu söyleyeyim. Diğerlerine de geleceğiz, onu da
hatırlatmış olayım.
BAŞKAN
Sayın Muş
Mehmet
Bey buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın ve İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, tabii bu mermerle alakalı
iddiayı ben araştırdım, hatta çok açık bir
şekilde bu anıt ifadesi geçiyor. Şimdi, Sayın Altay,
bugün, başka bir iddia attı ortaya, döneceğim, tekrar bunu
araştıracağız, tekrar döneceğiz, tekrar Engin Altaya
bilgi vereceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Araştırılsın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Genel Kurulu
tekrar aydınlatacağız yani dolayısıyla Sayın
Başkan, mermer meselesi bu. Sayın Altaya cevap verdim.
Şimdi, başka bir iddia ortaya attı:
Darbeden önce mi? dedi. Onu da anlayamadım. Kim, ne yapmışsa
karşılığını devletten alır;
karşılığını, cezasını alıyor,
almaktadır. Dolayısıyla mermerle alakalı meselenin boyutu
budur. Yani böyle bir, 33 milyonluk mermer yoktur. Anıtın da
rakamı budur; yolları, elektrik tesisatı,
aydınlatmasıyla beraber yapılmıştır.
Şimdi, gelelim, şu konunun da
altını tekrar çizmek istiyorum. Bakın, Sayın Oluç, bu
konularda bizim tavizimiz olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Fakat şunu
kabul etmeyiz; bakın, az önce diyorsunuz ki: Mardinde şöyle suç
var, biz bunları raporlardan okuyoruz. Kim o raporları düzenliyor?
Düzenleyen kim o raporları? Birisi hazırlıyor raporları.
Bir suç varsa gereği yapılır. Bir suç varsa üzerine gidilir.
Şimdi, biri rapor düzenliyor -raporu siz hazırlamıyorsunuz
herhâlde- rapor varsa, ben o raporları okumadım
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Mızrak çuvala sığmıyor. Mızrak çuvala
sığmıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sizin
söylediklerinize alıntı yaparak söylüyorum, varsa bir şey bunun
üzerine gidilir, suç işlenmişse bunun üzerine gidilir.
Şimdi, bakın, şu şey meselesini
Bak, ben, burada, işte suçlunun veya sanığın
ağzıyla, onun ifadesiyle konuşmuyorum. Çok net bir şey
söylüyorum: Biz, bunlara karşı çok netiz ve tavizsiziz. On sekiz
yıllık iktidarımız süresince bu suçlara yönelik hem
cezaları hem infazları artıran bir iktidarız biz. Burada
tavizimiz olmaz ama şunu yapmayın: Bakın, efendim, Kürt
çocuklarına yönelik, görüyor musunuz, buna devlet göz yumuyor
Onu ima
ediyor. Böyle bir şey olamaz Sayın Oluç. Bunu
yakıştıramayız. Bunu size de
yakıştıramayız, siz aklı başında bir
insansınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yarın başka birisi de başka bir istatistik mi
çıkaracak burada? Bunu mu yarıştıracağız? Türk
çocuklarına şu kadar saldırı, Kürt çocuklarına bu
kadar; bunu mu yapacağız?
BAŞKAN Hiçbir rapor
da Türk-Kürt diye yer alır mı? Yapmayın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Böyle bir şey olur mu? Ya, bu konuşmadan bile zül
duyuyorum, hicap duyuyorum, üzüntü duyuyorum. Bu doğru bir iş
değil, doğru bir yöntem değil. Kaldı ki biz az önce
olayın gerçekleşmesini anlattık, aile böyle bir şey
olmadığını söylüyor, varsa da bakın, bu Türkiye Büyük
Millet Meclisi burada şahittir, sonuna kadar da üzerine gideriz bunun.
Orada Valilik bir açıklama yapmış, orada bir uzman çavuş
suç işlemiş; biz bunu görmeyeceğiz, görmezden geleceğiz
Neden? Niçin? Ne yapmışsa karşılığını
alacak. Alkollü olmak işlenen suçun cezasını artırır,
hafifletmez, böyle bir boyutu vardır. Sanki, bunu kapatalım, örtelim,
kimse görmesin gibi bir hava oluşturulmaya çalışılıyor;
böyle bir şey yok.
Ben oradaki
sanığın ağzıyla değil, Türkiye Cumhuriyeti
devleti İçişleri Bakanıyla konuştum, Bakandan bilgi
alıp veriyorum size fakat bu bilgi bile kesmiyor. Artık nereden
alacağız bilgiyi size aktaracağız onu bilemiyorum. Valiliği
falan aklamak gibi bir durumumuz da yok. Olayı bütün
çıplaklığıyla size aktardım; nasıl gözaltına
alınmış, ne olmuş. Kaldı ki aile sizin bu
iddianızı da kabul etmiyor, buna rağmen savcılık
soruşturmasına ekletildi ve olay inceleniyor. Siz de olayı takip
edin, biz de takip edelim, varsa hep beraber üzerine gidelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Oluç
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, bırakalım artık bu polemikleri ya, gündeme geçelim.
BAŞKAN Sayın
Akçay, Grup Başkan Vekilleri söz istiyor, ben ne yapayım yani?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Grup
Başkan Vekillerimizden istirham ediyorum Sayın Başkan, sizin
kanalınızla.
BAŞKAN
Haklısınız Sayın Akçay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Erkan Beyi kıramayız efendim, sarfınazar
ettik, söz talebimizi geri çektik efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Estağfurullah efendim, rica ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Oluç.
27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce bir şeyi
belirteyim: Yani biz takip ediyoruz, siz de takip ediyorsunuz; tamam. Ailenin
şikâyette bulunduğunu biz biliyoruz, siz de öğrenebilirsiniz
sorarsanız eğer yargı makamlarına; birincisi bu.
İkincisi; tekrar vurguluyorum, bakın, hiçbir acıyı ya da
suçu yarıştırmak diye bir fikrimiz olamaz, öyle bir
yaklaşımımız da olamaz; çok net, açık, bu konudaki
tutumumuz ortada; hele hele mesele çocuklar olunca bu konuda hiçbir taviz olmaz
ama şunu söyleyelim: Bu konuları enine boyuna
konuşamıyoruz, her zaman üstü örtülüyor bazı şeylerin. Bunu
da belirtmiş olalım.
Şimdi,
bu kayyumlarla ilgili
Yani bu raporları biz hazırlamıyoruz
Sayın Muş. Bir, Sayıştay raporları var ortada,
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin bu müdürlerin
görevden alınmasıyla ilgili hazırladığı raporlar
var ortada.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Oluç, son cümlelerinizi alayım.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum efendim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Demek ki bir şey örtülmüyor. Kastım
şu: Bir şey örtülmüyor demek ki, bir şey kapanmıyor, bir
şey saklanmıyor yani.
BAŞKAN
- Buyurun.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Diğeri, yani fotoğraflar var,
fotoğraflar; faturalar var, faturalar. Mesela Mardindeki o zamanın
Valisi ve kayyumu olan Mustafa Yamanın Hediye aldık. diye
çeşitli, Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerine ve
bakanlarına yönelik kestirmiş olduğu faturalar var ortada. Bu
faturaları koyduk ortaya. Kuyumcuda çekilmiş fotoğraflar var,
onları koyduk ortaya. Orası tam bir usulsüzlüğün odağı
hâline gelmiş, bunu siz de biliyorsunuz da yani çok üzerinde
konuşmayalım diye bunları söylüyorsunuz, biliyorsunuz. Yani
Mustafa Yamanın yaptıklarını sizler de biliyorsunuz. Onun
merkeze alınmasının nedeni yani zamanı doldu da onun için
merkeze alındı değil, yaptığı bütün
usulsüzlüklerden, artık mızrağın çuvala
sığmamasından dolayı merkeze alındı. Mesele budur
yani bunu siz de biliyorsunuz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyonların
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin
tezkereleri vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Adalet Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1249)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet
Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
16/7/2020 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve
kullanılan on sekiz (18) adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Ayhan
Erel
Aksaray
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Yılmaz
Tunç (Bartın) (16) oy
Başkan Vekili: Ramazan
Can (Kırıkkale)
(15) oy
Sözcü: Gülay
Samancı (Konya) (15) oy
Kâtip: Belgin
Uygur (Balıkesir) (15) oy
2.- Anayasa Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1250)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu, 27nci Yasama Dönemi, 2nci Devre;
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020
Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan on
sekiz (18) adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında
gösterilen oyu alarak, İç Tüzükün 24'üncü maddesi uyarınca
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinizi
arz ederim.
Saygılarımla.
Ahmet
Kamil Erozan
Bursa
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Bekir
Bozdağ (Yozgat) (15) oy
Başkan Vekili: Ali
Özkaya (Afyonkarahisar) (15) oy
Sözcü: Emine
Zeybek (Kocaeli) (15) oy
Kâtip: Zeynep
Gül Yılmaz (Mersin) (15) oy
3.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1251)
16/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonu; başkan, 2
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü
saat 11:00'de toplanmış ve kullanılan yirmi (20) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyları alarak, İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi ve 4847 sayılı
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Kanununun 2'nci maddesi uyarınca
başkan, başkan vekilleri, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
İmam
Hüseyin Filiz
Gaziantep
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mehmet
Kasım Gülpınar (Şanlıurfa) (20) oy
Başkan Vekili: Ziya
Altunyaldız (Konya) (20) oy
Başkan Vekili: Fikret
Şahin (Balıkesir) (20) oy
Sözcü: Zehra
Taşkesenlioğlu Ban (Erzurum) (20) oy
Kâtip: Zeynel
Özen (İstanbul) (18) oy
4.- Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1252)
16/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü, saat 12.00'de
toplanmış ve kullanılan yirmi iki (22) adet oy pusulasının
tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları
yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak,
İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Şamil
Ayrım
İstanbul
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Tahir
Akyürek (Konya) (16) oy
Başkan Vekili: Metin
Yavuz (Aydın) (15) oy
Sözcü: Jülide
İskenderoğlu (Çanakkale) (16) oy
Kâtip: Burhan
Çakır (Erzincan) (15) oy
5.- Çevre Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/1253)
16/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çevre
Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
16/7/2020 Perşembe günü, saat 12.00'de toplanmış ve
kullanılan yirmi (20) adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzük'ün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Ziya Yılmaz
Samsun
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Muhammet
Balta (Trabzon) (18) oy
Başkan Vekili: Muhammet
Müfit Aydın (Bursa) (14) oy
Sözcü: Sadir
Durmaz (Ankara) (18) oy
Kâtip: Barış
Aydın (Ankara) (18) oy
6.- Dışişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1254)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
16/07/2020 Perşembe günü saat 12.00de toplanmış ve
kullanılan yirmi bir (21) adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Niyazi
Güneş
Karabük
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Akif
Çağatay Kılıç (İstanbul) (15) oy
Başkan Vekili: Ahmet
Berat Conkar (İstanbul) (14) oy
Sözcü: Sena
Nur Çelik (Antalya) (15) oy
Kâtip: Ceyda
Bölünmez Çankırı (İzmir) (14) oy
7.- Dilekçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1255)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Dilekçe Komisyonu, başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü saat 12.00de
toplanmış ve kullanılan 9 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün
24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Behiç
Çelik
Mersin
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mihrimah
Belma Satır (İstanbul) (9) oy
Başkan Vekili: İsmail
Tamer (Kayseri) (9) oy
Sözcü: Fehmi
Küpçü (Bolu) (9) oy
Kâtip: Mustafa
Kendirli (Kırşehir) (9) oy
8.- Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1256)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü
saat 12.00de toplanmış ve kullanılan 14 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzükün 24'üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Hidayet Vahapoğlu
Bursa
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Efkan
Ala (Bursa) (10) oy
Başkan Vekili: Mehmet
Altay (Uşak) (10) oy
Sözcü: Murat
Baybatur (Manisa) (10) oy
Kâtip: Serkan
Bayram (İstanbul) (10) oy
9.- İçişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1257)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçişleri Komisyonu, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü saat 11.00de
toplanmış ve kullanılan 21 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün
24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Faruk
Sarıaslan
Nevşehir
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Celalettin
Güvenç (Kahramanmaraş) (16) oy
Başkan Vekili: Sermet
Atay (Gaziantep) (16) oy
Sözcü: Alev
Dedegil (İstanbul) (15) oy
Kâtip: Müslüm
Yüksel (Gaziantep) (16) oy
10.- İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1258)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
16/7/2020 Perşembe günü saat 11.00de toplanmış ve
kullanılan 18 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda
adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Servet
Ünsal
Ankara
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Hakan
Çavuşoğlu (Bursa)
(18) oy
Başkan Vekili: Hüseyin
Yayman (Hatay) (17) oy
Başkan Vekili: Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
(17) oy
Sözcü: Osman
Nuri Gülaçar (Van) (17) oy
Kâtip: Gülüstan
Kılıç Koçyiğit (Muş)
(16) oy
11.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1259)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü saat 12.00de
toplanmış ve kullanılan (18) adet oy pusulasının
tasnifi sonucu aşağıda adları ve soyadları
yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak
İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Zülfü
Demirbağ
Elâzığ
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Fatma
Aksal (Edirne) (16) oy
Başkan Vekili: Hülya
Nergis (Kayseri) (18) oy
Başkan Vekili: Jale
Nur Süllü (Eskişehir)
(17) oy
Sözcü: Tülay
Kaynarca (İstanbul)
(18) oy
Kâtip: Filiz
Kerestecioğlu Demir (Ankara)
(16) oy
12.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1260)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü saat 11.00'de
toplanmış ve kullanılan (27) adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün
24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
İrfan
Kartal
Van
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mustafa
Savaş (Aydın) (20) oy
Başkan Vekili: Nevzat
Şatıroğlu (İstanbul) (20) oy
Sözcü: Mevlüt
Karakaya (Ankara) (23) oy
Kâtip: Yavuz
Subaşı (Balıkesir) (21) oy
13.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1261)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü saat 11.00de
toplanmış ve kullanılan (19) adet oy pusulasının
tasnifi sonucu aşağıda adları ve soyadları
yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak
İç Tüzükün 24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinizi
arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Keven
Yozgat
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Emrullah
İşler (Ankara) (13) oy
Başkan Vekili: Kamil
Aydın (Erzurum) (13) oy
Sözcü: Orhan
Erdem (Konya) (13) oy
Kâtip: Nazım
Maviş (Sinop) (13) oy
14.- Millî Savunma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1262)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Millî
Savunma Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
16/7/2020 Perşembe günü saat 12.00'da toplanmış ve
kullanılan (19) adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Yavuz Demir
Muğla
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: İsmet
Yılmaz (Sivas) (13) oy
Başkan Vekili: Refik
Özen (Bursa) (13) oy
Sözcü: Mehmet
Sait Kirazoğlu (Gaziantep) (13) oy
Kâtip: Mustafa
Hidayet Vahapoğlu (Bursa) (13) oy
15.- Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1263)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Plan
ve Bütçe Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
16/7/2020 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve
kullanılan yirmi altı (26) adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün
24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Erol
Katırcıoğlu
İstanbul
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Lütfi
Elvan (Mersin) (25) oy
Başkan Vekili: İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) (18) oy
Sözcü: Abdullah
Nejat Koçer (Gaziantep) (18) oy
Kâtip: Şirin
Ünal (İstanbul) (18) oy
16.- Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1264)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü
saat 12.00de toplanmış ve kullanılan (21) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Ahmet
Eşref Fakıbaba
Şanlıurfa
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Recep
Akdağ (Erzurum) (15) oy
Başkan Vekili: Müşerref
Pervin Tuba Durgut (İstanbul) (16) oy
Sözcü: Arife
Polat Düzgün (Ankara) (15) oy
Kâtip: Sefer
Aycan (Kahramanmaraş) (15) oy
17.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1265)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü
saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan (21) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzükün 24'üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Erdoğan
Gaziantep
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mustafa
Elitaş (Kayseri) (17) oy
Başkan Vekili: Fahri
Çakır (Düzce) (15) oy
Sözcü: Ahmet
Çolakoğlu (Zonguldak) (17) oy
Kâtip: İffet
Polat (İstanbul) (17) oy
18.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1266)
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimi için 16/7/2020 Perşembe günü saat 11.00de
toplanmış ve kullanılan (20) adet oy pusulasının
tasnifi sonucu aşağıda adları ve soyadları
yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak
İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Zemzem
Gülender Açanal
Şanlıurfa
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Yunus
Kılıç (Kars)
(15) oy
Başkan Vekili: Hasan Kalyoncu (İzmir) (15) oy
Sözcü: Selahattin
Minsolmaz (Kırklareli)
(15) oy
Kâtip: Zafer
Işık (Bursa)
(15) oy
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 19/6/2019
tarihinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili tarafından,
malul ve gazilerin yaşadıkları sorunların
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin tespiti
amacıyla verilmiş olan (10/1410) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
16 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
16/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 16/7/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili tarafından, malul ve
gazilerimize sağlanan imkân ve haklardaki farklı uygulamalar ile
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla 19/6/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 16/7/2020 Perşembe günü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Yasin Öztürk.
Sayın
Öztürk, süreniz beş dakikadır; uzatma yapmıyorum, bilginize.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; malul ve gazilerimize sağlanan imkân ve
haklardaki farklı uygulamalar ile malul ve gazilerimizin
sorunlarının araştırılması hakkında
partimizin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle,
yine şehit haberlerinin geldiği kötü bir güne uyandık. Vanda
keşif görevinden dönen 7 Emniyet mensubumuz ve Siirtin Pervari ilçesinde
terör örgütüne yönelik olan operasyonda çıkan çatışmada 2 Özel
Harekât polisimiz şehit olmuştur. Şehit
yakınlarımız, emin olunuz ki acınız,
acımızdır. Bu vatan için mücadele ederken uzuvlarını
yitiren gazilerimiz gibi bizlerin de her acılı haberde
yüreğinden bir parça kopuyor.
Bu
kürsüden bir defa daha bütün şehitlerimize minnetle, şükranla
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyor, yaşayan bütün gazilerimize ve Gazi
Meclisimize saygılarımı sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Coğrafya kaderdir. demişler. İçten ve
dıştan kuşatılmış bütün coğrafyamızda
bağımsız ve dik kalabilmenin bedeli ne yazık ki kan ve
gözyaşı. Bizler bu coğrafya için vatan toprağına
düşen her bir şehidimizden, yaralanan, yüreği beraber
çatıştığı arkadaşlarıyla birlikte parçalanan
her bir gazimizden razıyız.
Peki,
şehitlerimizin bu ülkeye emanet ettikleri yakınları, gazilerimiz
bizden razı mı? Anayasamızın 61inci maddesi Devlet, harp
ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve
toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. hükmü
altında Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması
gerekenler başlığıyla gazileri korumaya
almıştır. Anayasa böyle diyor ama iktidar, şehit
yakınlarını ve gazilerimizi koruyabilmekte midir? Araştırma
önergem böyle bir güne rast geldiği için üzgünüm ancak şehit
yakınlarına 9 yeni aile daha eklendi. Söze gelince Şehit nurlu,
gazi onurlu. ama ne yazık ki gazilerimizin onuru ayaklar altında. AK
PARTİsi iktidarının yıllardır süregelen bir politikası
var: Önce kullan, sonra at. Çok kötü bir benzetme olabilir ama ne yazık
ki acı gerçek bu.
Dün
15 Temmuzdu, malum, darbe girişiminin 4üncü yıl dönümü. Üzerinden
sadece dört yıl geçti ama o gün yaşananlar dün gibi
hafızalarımızda. Bu iktidarın sözde yerli ve millî
hassasiyetleri konusunda tercihleri gereği, yıllarca şehit ve
yakınları arasında bir ayrım
yapılmıştır. Kore ve Kıbrıs gazilerimize
neredeyse hiç yoklarmış gibi davranılmış, 1005
sayılı Kanuna göre muharip gazilerimiz Sosyal güvencesi olan ve
olmayan. şeklinde ayrıma tabi tutulmuş, şeref
aylıkları bedeli olmayan vatana hizmet kriterlerinden değil de
SGKli olup olmama kriterleri dikkate alınarak
hesaplanmıştır. Terörle mücadelede uzuvlarının yüzde
40ı iş yapamaz durumda olmasına rağmen malul
sayılmayan, aylık bağlanmayan, sağlıkta
katılım payı muafiyetinden bile yararlanamayan gazilerimizin
durumu ortadadır. Bununla birlikte, 15 Temmuz malulü sayılmak için
engel oranı kriteri dikkate alınmamış, kendilerine iş
hakkı dâhil gazilere yararlandırılan bütün imkânların
kullandırılması için düzenleme yapılmıştır.
Öncelikle
şunu ortaya koyalım: Bize göre vatan için bir damla kanı
akmış her gazimiz eşit durumdadır. Eşitler
arasında eşitlik gibi bir ayırımımız
bulunmamaktadır. Ancak bölücü örgüt PKKyla mücadele ederken yaralanan bir
gazimizde yüzde 40lık iş yapamaz kriteri dikkate alınırken
15 Temmuzda bu kriterin dikkate alınmaması toplumun her kesiminde
rahatsızlığa neden olmuştur. Fakat son bir ayda
yaşananlar göstermiştir ki iktidar darbe girişimini defetmek
için vücudunu siper eden vatandaşlarımızı da ayrıma
tabi tutmuş, reklam bitmiş, gerçek film
başlamıştır. Daha bir ay önce, dertlerini anlatmak için AK
PARTİsi Genel Merkezine giden 15 Temmuz gazileri zorla, yaka paça parti
binasından uzaklaştırılırken dün, darbe
girişiminin 4üncü yıl dönümü törenlerine davet edilmedikleri gibi,
15 Temmuz Şehitler Anıtı yürüyüşleri de engellendi. Pardon
bir düzeltme yapayım: Evet, anıtı ziyaret etmelerine izin
verildi. Ne zaman? Kendi vücutlarını siper ettikleri Sayın Recep
Tayyip Erdoğan anıttan ayrıldıktan sonra
15
Temmuz gazileri ne istiyor? Sadece kendileri için toplandığı
iddia edilen yardımlardan almaları gereken haklarını
istiyor. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: Şehit
yakınlığı ve gazilik unvanlarını
taşımakta zorluk çekenler olabilir. Şehadet mertebesine
ulaşmak ne kadar ulvi bir dereceyse arkasında kalanlar için
şükretmek de bu derece ulvi bir görevdir. Şehitlerimizin
bıraktığı diğer yakınlarıyla birlikte
yetimleri ve öksüzleri de bu millete emanettir. Gazilerimizi asla yalnız
bırakmayacağız.
15 Temmuz şehit ve
yakınları için 340 milyon TL para toplandı, toplanırken
şehit yakınlarına verilmek üzere toplandı. Yapılan
hayırlar yerine ulaştırılmadığında, size emanet
edilene ne yapmış oluyorsunuz? Bu yaptığınız
dinen, ahlaken, hukuken ve vicdanen uygun mu? Nerede bu paralar? Hazine
kurumlar hesabına aktarılmış. 15 Temmuz
mağdurlarına yardım etmek için toplanan bu paraların
sahiplerine dağıtılması için hâlâ ne bekleniyor? Dolara
mı yatırdınız? Altın mı yaptınız?
Faizle paraların artmasını mı bekliyorsunuz? Bu ülkenin
bütün şehit ve yakınları vakarla, gururla şehitlerinin
manevi emanetine sahip çıkmaktadır ama şehitlerin emanet
ettiklerine ne yazık ki devlet sahip çıkamamaktadır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Ali Çelebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ALİ ÇELEBİ (İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Düşünün ki
hastanedesiniz, ameliyattan sonra ilk anlarda, ilk
uyandığınızda bacağınıza bakıp yerinde
olmadığını gördünüz, ellerinizle yoklayıp
bulamadınız. Ne düşünürsünüz? Ne hissedersiniz? Önce yapamayacaklarınızı,
sonra yapabileceklerinizi düşünürsünüz. Zordur gazi olmak. Bu anlamda,
gazilerimizi minnet duygusuyla selamlıyorum, şehitlerimizin de
ruhları şad olsun. Ne yapsak azdır onlar için. Ama biz parti
olarak ne düşünüyoruz onlarla ilgili, bunu anlatmak istiyorum:
1) Askerlik yasasında, biz, Sayın
Muşla şehit ailelerine bir konut hibe verilmesini
konuşmuştuk, olumlu yaklaşımlar geliştirilmişti.
Bugüne kadar bir gelişme olmadı. Kendisi de karşımızda,
dinliyor bizi.
2) Terör gazilerimizin erken emeklilik hakları
şu an ellerinden alınmış durumda. Her malul gazi, aynı
zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan son çıkan
yasaya kadar erken emeklilik hakkından yararlanabiliyordu. Ama şimdi,
bacağı yok, 2 bacağı yok gazimin, gözü yok Yirmi sene
çalışın. dedik son çıkan yasayla. Ve şu an ne
diyorlar biliyor musunuz? İnfaz başladı. İnfaz
başladı. diye sesleniyorlar bize.
3)
Malul sayılmayan gaziler. Bakın, 20 bine yakın böyle
vatandaşımız var. Kalbinde kurşunla yaşıyor ama
gazi değil. Bu kardeşimiz -bakmaya zorlanıyoruz- gazi
değil. Mermi girmiş, çıkmış bacağına; gazi
değil. Şu şekilde kardeşlerimiz, bakın,
fotoğraflarına bakın; gazi değil. Mehmet Atalay diyor ki: Bingöl
Özel Harekât Grup Komutanlığında 2 kurşun isabet etti. 3
çocuk babasıyım. Kurşun tesirini gösterdikten sonra olan 3
çocuğum görme engelli. Kronik ağır metal zehirlenmem var. Evden
çok hastanelerdeyim. Evime ekmek götüremeyecek hâldeyim. Gazi değil. Bu
da gazi değil. Bakın, parmakları yok, yine gazi değil.
Neymiş? Yüzde 40 uzuv kaybı gerekiyormuş,
aşağısı gazi sayılmıyor.
ÖTV
hakkına baktığımızda, zengin elmas istiyor, ÖTV yok;
gazim araç almak istiyor, yüzde 90ın üzerinde sakatlık oranı
istiyorlar ama elmasa yok. ÖTVsiz araç hakkı yüzde 90 üzerinde
sakatlık oranı olanlara veriliyor sadece ve ÖTVsiz aracı
şehidimizin eşi veya çocuğu alırsa anne veya babası
alamıyor, ikisinin de almasını sağlamamız gerekir.
Beşiktaş
saldırısındaki, 15 Temmuz darbesindeki şehit ve gazilerimiz
için toplanan paralar hâlâ verilmedi, cevap bekliyoruz.
Şu
anda, aynı zamanda, şehit ve gazi aylıkları hak sahiplerine
eşit intikal etmiyor. Muharip gazilerimizin şeref
aylıklarının, sosyal güvenceleri olup olmamasına göre
ayırt edilmeden hepsine eşit verilmesi gerekiyor ama böyle
değil. Faizsiz konut kredisinden yararlanma imkânları yok. O da zaten
verse de 150 bin lira civarında, ona da ev yok. Ayrıca,
sağlık kurumlarından da hiçbir katkı payı olmadan
yararlanmak istiyorlar. İstihdam olanakları artırılmalıdır.
İstiklal Madalyası sahiplerine ödenen şeref
aylığı artırılmalıdır diyorum.
Vatan
mihrabına kollarını, bacaklarını, canlarını
vermiş şehit ve gazilerimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Orhan Yegin.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun vermiş
olduğu öneri hakkında AK PARTİ Grubumuz adına konuşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
dün Vanda keşif için havalanan Emniyet Genel Müdürlüğüne ait
uçağın Artos Dağına çarpması sonucu şehit olan 7
Emniyet personelimize ve terör örgütüne yönelik operasyonda çıkan
çatışmada şehit olan 2 Özel Harekât polisimize Allahtan rahmet,
acılı ailelerine sabırlar diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun.
Kıymetli
milletvekilleri, 21inci Yüzyılda küresel meydan okumaların
çeşitlenerek çoğaldığına ve bu meydan okumaların
doğrudan veya direkt olarak, bazen etrafında şekillendirilen
planlar ve etkileri, çoğu zaman da bizzat kendisini diz çöktürmek için
kurgulanan ve uygulanan eylemler nedeniyle güzel vatanımızın bu
meydan okumaların odağı hâline geldiğine hep beraber
şahitlik ediyoruz. Çünkü Türkiye'nin tarihsel derinliği, İslam
coğrafyasını ve bölgesini etkileme gücü biliniyor ve kimse de
bunu hafife alamıyor. Türkiye, yakın tarihi boyunca iktisadi, siyasi
ve insani gelişim kaydettiği, kaynaklarını
çeşitlendirdiği ve bölgedeki hadiselerle ilgili olarak söz sahibi
olduğu her dönemde terör saldırılarının hedefi
olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Zulüm devam ettiği ve biz de
millet olarak zulmün karşısında, mazlumun yanında olmaya
devam ettiğimiz sürece milletimizin kahramanlığı hiçbir
zaman bitmeyecektir. Bu topraklarda bulunduğumuz ve zulme meydan okuyarak adil,
bağımsız ve müreffeh bir dünya mücadelesi verdiğimiz sürece
şehitlerimiz de gazilerimiz de gelmeye devam edecek ve evet, şehitler
tepesi boş kalmayacaktır. Bizler aziz şehitlerimiz ve
gazilerimiz sayesinde tarih sahnesinde millet olarak
varlığımızı sürdürüyor ve bu vatan toprakları
üzerinde onlardan aldığımız güç ve ilhamla büyük ve güçlü
Türkiye'yi imar ediyoruz.
Kıymetli
milletvekilleri, Başkan bugünkü konuşmalarda ek süre vermiyor.
Şehit ve gazi yakınlarımızla ilgili, gazilerimizle ilgili
yaptığımız düzenlemelere ilişkin epeyce not
aldım. Evet, eksiklerimiz var ama dinamik bir süreç yaşıyoruz.
Türkiye, terörle mücadeleyi her an, anbean veren bir ülke. Daha önce terör
dağlardaydı, sonra ilçelere indi, illere indi. Eskiden sadece
muhariplerimiz terörle muhatap oluyordu, vatandaşımız muhatap
olmaya başladı. Eskiden üniformalı şehitlerimiz vardı,
daha sonra şehirlerimize indi, bombalar patladı. 2013
yılında zannediyorum, sivil şehitlerimizle ilgili düzenleme
yaptık.
Dolayısıyla
devam ettikçe, olaylarla karşılaştıkça yeni düzenlemeler,
yeni ihtiyaçlar ortaya çıkıyor ve bunların hepsini Hükûmetimiz,
geçmiş dönemlerde gerek kendi yaptığı yönetmelik
değişiklikleriyle gerekse de Mecliste sizlerin verdiği
desteklerle yaptığımız düzenlemelerle, inşallah
eksikliklerimizi gidererek, bu konuda önemli bir mesafe almaya gayret ediyor.
Eksikler varsa, farklılıklar varsa bunlar mutlaka konuşulur,
tartışılır ve hep beraber el birliğiyle bunları
düzenleriz inşallah.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yegin.
İYİ PARTİ
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 9/7/2020 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, yargı üzerindeki siyasi baskıların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
16/7/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9 Temmuz 2020 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen (8090) grup numaralı
Yargı üzerindeki siyasi baskıların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/7/2020 Perşembe
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önceki dönem Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016
günü, 4 ayrı ilde düzenlenen ortak bir operasyonla, 15 milletvekilimizle
birlikte gözaltına alındı. Her bir milletvekili hakkındaki
soruşturma ayrı cumhuriyet savcılıklarınca
yürütülüyordu ama her nedense -bağımsız olması gereken
savcılar, gizli olması gereken soruşturmalarda, tek merkezden
talimat alırcasına- aynı gece ve aynı saatlerde
gözaltına alındılar. Eş genel başkanımız ve
milletvekillerimiz hakkında fezlekeleri hazırlayan
savcıların çoğu 15 Temmuz darbe girişiminin ardından
ya ihraç edildi ya tutuklandı ya da kaçak durumuna düştü. Ama bu
savcıların hazırladığı fezlekeler birer hukuk
metni sayıldı, eş genel başkanımız ve
milletvekillerimiz gözaltına alındı, yargılandı. Bu
savcılar görevden uzaklaştırıldı, tutuklandı veya
kaçak durumuna düştükleri hâlde bu soruşturmalara son verilmedi,
yargılamalara devam edildi. Bu arada, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve mahkemelerce 4 kez tahliye kararı
verilmesine rağmen eş genel başkanımız tahliye
edilmedi.
Peki,
ne için tutuklu eş genel başkanımız? Devletin resmî haber
ajansı olması gereken ama fiilen Adalet ve Kalkınma Partisinin
resmî ajansına dönmüş olan Anadolu Ajansının haberinden
okuyacağım. Tarih 20 Kasım 2018, Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin eski HDP Eş
Genel Başkanı Demirtaş'a yönelik kararına ilişkin
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karar bizi
bağlamaz biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz. dedi.
Evet, Cumhurbaşkanının sözü bu ve hamlenizi yaptınız,
işi bitirdiniz
Yargıya
müdahale bununla sınırlı değil. Birazdan ben birkaç örnek
vermeye çalışacağım ama hukuksuzluk bundan önce
başladı. Bakın, Anayasa'nın Yasama
dokunulmazlığı başlıklı 83'üncü maddesi
uyarınca "Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti
gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme
yapılamaz ve karar alınamaz. Bu, çok açık Anayasa hükmü. Siyasi
parti gruplarınca görüşme bile yapılamayacak bir konuda Adalet
ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı talimat veriyor ve yargı
organları ne yapıyor, bunu söyleyeceğim. Bir kısmı
Meclisteki grup toplantılarında yapıldı. 28 Temmuz 2015
"Bu partinin yöneticilerinin bunun bedelini ödemeleri gerekiyor.
Bunları dokunulmazlık zırhından sıyırmak
suretiyle 'Biz sırtımızı şuraya buraya
dayıyoruz. diyenler bu ifadelerin bedelini ödemelidirler. 27 Şubat
2016 "Meclisteki o siyasetçi görünümlü terör örgütü
yandaşlarının halkın nezdinde hiçbir
karşılığı kalmamıştır. Artık
Parlamento, fezlekeleri yürürlüğe koymak suretiyle
dokunulmazlıkları kaldırmalı, hukuki olarak hesaplarını
vermelidirler. Artık Parlamento fezlekeleri yürürlüğe koyarak
milletin beklentilerine cevap vermelidir. Bu konuşmalar -bir siyasi parti
grubu için- bir emir olmakla kalmadı, savcılar da bunu emir telakki
ettiler.
Bakın, 2016
yılı Ocak ayı itibarıyla, 550 milletvekilinden 80i
hakkında 330 tane fezleke vardı. Bu konuşmalardan sonra birkaç
ay içerisinde fezleke sayısı tam 2 kat arttı, 700ün üzerine
çıktı fezleke sayıları. Birkaç ay içerisinde her savcı
-bundan beş yıl önceki konuşmalar dâhil- soruşturmalar
başlattılar.
Bakın,
Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan bir dava var, esas
numarası 2017/52. Bu dosyada Adalet Bakanlığı
Müsteşarı savcılığa emir veriyor, Soruşturma
başlatın. diyor ve savcı soruşturma için Adalet
Bakanlığından izin istiyor. Daha önce emri alan savcı
soruşturmayı başlatıyor ve bugün bu dosya görülüyor.
Gizli ibareli emir o dosyanın içerisinde var.
Bakın, çok daha
ilginç bir bilgi paylaşacağım. Bingöl, Van, Cizre, Nusaybin,
Kızıltepe ve Batman Cumhuriyet Başsavcılıklarında
2012, 2013, 2014, 2015te başlatılmış soruşturmalarda
bir günde 31 Ekim 2016 günü yani 4 Kasım darbesinden dört gün sonra
takipsizlik kararı veriliyor ve dosyaların tamamı emir
alınmışçasına Diyarbakıra gönderiliyor. Bunun için
şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Ülkede gelişen muhalefetin
bastırılması amacı açık olan bu hadiseler zincirinde
etkisi olan Diyarbakır, Batman, Bingöl, Mardin, Ankara ve İstanbul
Başsavcıları, Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri, Adalet
Bakanlığında ve Beştepede görevli bürokratlar ile
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) Son cümlemi söylüyorum Başkan.
medya
mensuplarının tespit edilmesi, geçmişte yaşananların
ortaya çıkarılmasına, içinde bulunduğumuz dönemin
anlaşılmasına ve hukuk dışı uygulamaların
sonlandırılmasına katkı sunacaktır. Bu yüzden bir
araştırma komisyonu kuralım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli
milletvekillerimiz, lütfen Genel Kurulda hiçbir arkadaşımız
maskesiz oturmasın.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Özgür Karabat. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu önerge üzerine söz
almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, son zamanlarda yapılan bütün araştırmalara
bakarsanız eğer, toplumda hukuka güvenin son derece
sarsıldığını görürsünüz. 2 kişiden 1inin Ben
yargıya güvenmiyorum, hâkime, savcıya güvenmiyorum. dediğinin
araştırmalarla sabit olduğunu hep beraber görürüz. Öyle ki
değerli arkadaşlar, aynı zamanda uluslararası ölçülere göre
de Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 126 ülkeden 109uncu sıraya
düşmüş durumda. Bunun en temel sebebi, hepinizin de bildiği
gibi, hukukun siyasallaşması, yargının yürütmenin kontrolü
altına gelmiş olmasıdır.
Hatırlar
mısınız, AKP ilk iktidara geldiğinde Ben bu yargıya
güvenmiyorum. derdi, bazen yargı kararları karşısında
en tepeden Bu karara uymuyorum, saygı da duymuyorum. derlerdi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu dönemde ise yargının
geldiği durum şu: Hâkimlerin birçoğunun AKPnin ilçe
başkanlarının, il başkanlarının
akrabalarının olduğunu hepimiz biliyoruz. Artık,
yargının geldiği durum şu değerli arkadaşlar:
Bazı durumlarda devleti yönetenlerin Ben bu davanın
savcısıyım. dediğini hepimiz biliyoruz. Dün daha bir
skandal yaşandı, Ceyhan Cumhuriyet Başsavcısı
Sayın Ömer Çelik diyor. Değerli arkadaşlar, AKP yöneticilerine
sayın diyerek eğilen bir yargının olduğunu
görüyoruz.
Dolayısıyla,
HDP Grubunun Selahattin Demirtaşın tutuklanma süreciyle ilgili
verdiği bu araştırma önergesinin önemsenmesi gerektiğini
birkaç soruyla söylemek istiyorum. Birincisi, değerli arkadaşlar
Burada bir siyasi irade var mıdır? sorusu önemlidir.
Allahım, neydi günahım? şarkısı var ya, acaba bu
sorunun cevabı Seni başkan yaptırmayacağız. demek
miydi? Değerli arkadaşlar, hukuka aykırı bir süreç, sizin
deyiminizle hiçbir şey olmasa da bir şeylerin olduğunu gözlemliyoruz.
Dolayısıyla, araştırmak gerektiği önemlidir diye
düşünmekteyiz.
Yine,
şöyle bir gerçeklik var: Bu süreçteki savcıların birçoğunun
FETÖ davasından içeride olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla,
FETÖnün dâhil olduğu bir sürecin sorgulanması gerektiğini
hepimiz biliyoruz. Genel olarak şunu söylemeliyiz ki özellikle siyasilerin
hükümsüz tutuklanması bence son derece sakat bir durum. Bunun Hükûmetin
bir sopası olarak kullanılması, hemen hemen her yerde
yaygınlaşmasının da özellikle dikkat çekmemiz gereken bir
konu olduğunu biliyoruz.
Türkiye
öyle bir süreç yaşadı ki
Hükümsüz bir tutuklu ve
Cumhurbaşkanı adayı sürecini yaşadık hep beraber
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla HDPnin verdiği bu
önergenin sizin açınızdan hiç kesinlik olmasa bile, şüpheler bile
olsa dikkate alınarak burada oylanmasını rica ediyorum ve
hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Güler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Halkların
Demokratik Partisi Grubunun önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı
Selahattin Demirtaşın yargı sürecine dâhil olan ve hukuk
dışı kararların gerçekleşmesinde etkisi olan
hamlelerin ortaya çıkarılmasına yönelik vermiş olduğu
Meclis araştırması açılmasına dair grup önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
sabah saatlerinde Vanın Gevaş ilçesinde meydana gelen helikopter
kazasında şehadete eren 2si pilot, 5i teknik personel olmak üzere
toplam 7 Emniyet mensubumuza ve ayrıca Siirtin Pervari ilçesi Doğan
köyü bölgesinde terör örgütüne yönelik operasyonda çıkan çatışmada
şehadete eren 2 Özel Harekât polisimize Rabbimden rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Yine,
dün 4üncü yılını andığımız Anadolu
irfanının yeniden diriliş ve varoluş mücadelesi olan 15
Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününde canlarını seve seve veren
251 vatan evladını rahmetle anıyorum, 2.196 gazimize de minnet,
şükran, sağlık ve afiyetler diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, mevcut grup önerisinin çerçevesi ancak şu şekilde
belirlenebilir: Anayasamızın 138inci maddesi Hakimler,
görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka
uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam,
merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde
yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve
yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez. Yine, Türk Ceza Kanununun 288inci maddesinde yer alan adil
yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu vardır ki görülmekte
olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka
aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da
gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi
yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı
olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda
bulunan kişi ilgili ceza maddesiyle cezalandırılır.
Gündemde
olduğu üzere HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş
5 ilde çeşitli suçlardan 12 davayla yargılanmaktadır.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
terör soruşturması kapsamında 4 Kasım 2016da gözaltına
alınmış, sonrasında ise hâkim karşısına
çıkarılarak da tutuklanmıştır. Edirne F Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yatan Demirtaş hakkında Ankara,
İstanbul, Şanlıurfa, Kayseri ve Mersin olmak üzere 5 ilde
görülen toplam 12 dava bulunmaktadır. Peki, bu davaların türleri
nedir, neden yargılanmaktadır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH
GÜLER (Devamla) - Silahlı terör örgütü kurma ya da yönetme, terör örgütü
propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve
düşmanlığa alenen tahrik, halkı kanunlara uymamaya tahrik
etme, suç işlemeye alenen tahrik, kamu görevlisine görevinden dolayı
hakaret, Cumhurbaşkanına hakaret gibi birçok dosyadan
yargılanmaktadır.
Mevcut
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun
Sayın Oluç.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin HDP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın vekiller; Adalet ve Kalkınma Partisinden hatibin
kürsüde uzun uzun okuduğu Anayasa maddesini aynen destekliyoruz, çok güzel
oldu. Zaten biz bu Anayasa maddesi de okunsun, bunun üzerine de konuşulsun
istiyorduk. Bu Anayasa maddesi öyle sanıyoruz ki bu
sınırlarımız içinde yaşayan herkes için geçerli,
değil mi? Herkes için geçerli yani Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için de geçerlidir bu Anayasa
maddesi herhâlde, değil mi Sayın Hatip? Ama sizin Genel
Başkanınız bu Anayasa maddesini Selahattin Demirtaşın
yargılanması hakkında defalarca ihlal etti, defalarca, bir kere
de değil! Bakın, AİHM bir karar verdi. Dedi ki: Bir hamle
yapar, işi bitiririz. Bununla ilgili, doğrudan Bir hamle yapar,
işi bitiririz. Hamle yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Başka bir
mahkemede karar çıkarıldı ve tutukluluğu devam ettirildi;
yetmedi, bir başka karar da
Sayın Demirtaş hakkında 4 kez
tahliye kararı verildi, 4 kez; ana davasında da tahliye kararı
verildi. Yine, sizin Genel Başkanınınız dedi ki:
Yargıya talimatı verdik, gerekenler yapılacak. Talimat verdi,
Anayasayı açıkça çiğnedi. Cümle onun cümlesi, ben uydurmuyorum,
bakacaksınız kayıtlara. Sonra bu da yetmedi, yine Sayın
Demirtaş hakkında sizin Genel Başkanınız dedi ki:
Bırakmayız. Bırakmayız. dedi, açıkça bu kelimeyi
kullandı yani doğrudan doğruya hâkimlere emir ve talimat,
mahkemenin kararlarını belirleme, doğrudan etkileme. Yani
Anayasa maddesinde yazılan, yapmaması gereken her şeyi bu
cümlelerle yapmış oldu. Demek ki Anayasa maddesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamamlıyorum
efendim.
Demek ki Anayasa Mahkemesi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan için
geçerli değil, yani onun dışında herkes uyacak buna ama o
uymayabiliyor. Durum budur, bizim de zaten tartışmak istediğimiz
budur. Yargının üzerinde bir tasallut, bir hâkimiyet kurmuş
vaziyette yürütme. Yargıya direktif veriyor, yargıyı etkiliyor,
yargının kararlarını belirliyor, mahkemenin
kararlarını belirliyor. 4 kez tahliye veriliyor, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Tahliye edin. demiş, kendi ana davasında tahliye
kararı verilmiş, toplamda 4 kez tahliye kararı verilmiş ama
salınmıyor. Neden? Çünkü siyasi rehineniz; onun için
salınmıyor.
Şimdi, dolayısıyla hakkında,
herhâlde, 4 kez tahliye kararı verilen ve işlemediği suçlar
nedeniyle de hâlâ tutuklu bulunan az sayıda insandan bir tanesidir
Sayın Selahattin Demirtaş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Tamamlıyorum efendim.
Dolayısıyla, bu
meselenin, evet, konuşulması gerekiyor, evet,
araştırılması gerekiyor. Yani
araştırılması gereken, sizin Genel
Başkanınızın Anayasayı neden çiğnediği
meselesidir aynı zamanda; bunu konuşmak istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Bizim Genel Başkanımız, Anayasayı
çiğneyenleri çiğniyor.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Antalyanın Belek ve Kadriye sahillerindeki günübirlik tesis
işletmeleriyle ilgili rüşvet iddialarının incelenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/2982) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
16 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu,
16/7/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan Antalyanın Belek ve Kadriye
sahillerindeki günübirlik tesis işletmeleriyle ilgili rüşvet
iddialarının incelenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2982)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 16/7/2020 Perşembe günlü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Rafet Zeybek, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Dışişleri Bakanımız ile
Kültür ve Turizm Bakanımız tarafından organize edilen bir
toplantıda, Serik Belediyesi tarafından 500 bin lira rüşvet
alındığının ortaya çıkması üzerine,
toplantıya katılan Serik Belediye Başkanı
toplantıyı terk ediyor ve sosyal medya hesabından bir
paylaşım yapıyor. Şimdi o paylaşımı okumak
istiyorum: Bugün saat 14.00te Antalya ve ilçelerine yapılacak
yatırımlarla ilgili Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Antalya
Valisi Münir Karaloğlu, AK PARTİ ve MHP milletvekilleri, AK
PARTİ ve MHP belediye başkanları, AK PARTİ ve MHP il ve
ilçe başkanları ve kurum müdürlerinin katılımıyla
telekonferans yapılmıştır. Toplantı
sırasında MHP Milletvekili Sayın Abdurrahman Başkan ve AK
PARTİ Milletvekili Sayın Kemal Çelik tarafından gündeme
getirilen, benim de söz alarak açıklamalarda bulunduğum günübirlik
alanlarla ilgili, Turizm Bakanı, konuşmasının bir yerinde,
Serik Belediyesi tarafında, günübirlik alanda bulunan işletme
sahibinden 500 bin lira para alındığını belirtmesi
üzerine, ben söz alarak On üç aylık Belediye Başkanıyım
diye söze başlayınca Dışişleri Bakanı
Başkan, olay sizinle ilgili değil, daha önceki döneme ait bir
olaydır. dedi. Turizm Bakanı da aynı şekilde Daha önceki
döneme ait. dedi. Ben de Turizm Bakanına Devletin bakanı olarak
bunu biliyor da üzerine gitmiyorsanız yazıklar olsun! dedim ve toplantıdan
ayrıldım. 60 civarında kişinin
katıldığı bu toplantıda geçen 500 bin lira para
alınma olayıyla ilgili 2 Bakandan, sayın milletvekillerimizden
ve 2 il başkanımızdan gerekli açıklamaların
yapılmasını istiyorum. Bu 500 bin lira konusuyla ilgili
Sayın İçişleri Bakanından soruşturma yapılması
için müfettiş talebinde bulunacağım.
Değerli
arkadaşlarım, bu, 5 Mayıs 2020 günü ortaya çıkan bir olay;
o günden bugüne kadar bu rüşvet olayıyla ilgili ne
Dışişleri Bakanı ne Kültür ve Turizm Bakanı ne
İçişleri Bakanı ne Sayın Cumhurbaşkanı hiçbir
açıklama yapmadılar. Öyle anlaşılıyor ki bu 500 bin
liralık rüşvet, örtbas edilmeye çalışılıyor.
İki ay, yetmiş gün olmuş, hiçbir yetkili bir açıklamada
bulunmuyor; herkes suspus ama ortada bir gerçek var ki evet, Serik Belediyesi
500 bin lira rüşvet almış.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu, örtbas edilecek bir olay
değildir. Eğer devlet rüşveti
meşrulaştırırsa, bakın, bunun altında kalır;
bu yapılmaz. Ben buradan özellikle -hem de hemşehrilerim olan-
Dışişleri Bakanımıza ve Kültür ve Turizm
Bakanımıza açıkça çağrıda bulunuyorum: Bu rüşveti
alan kişiyi derhâl açıklayın, yoksa bu rüşvet suçunun
ortağı olursunuz. Rüşveti gizlemek, kamu görevlisi için suçtur,
değerli arkadaşlarım. Eğer, kamu görevlisi, resen
soruşturulması gereken bir suçu tespit edip bildirmiyorsa suç
işliyor demektir. Evet, bunu bugün örtbas etmeye çalışanlar suç
işliyorlar, değerli arkadaşlarım. Buna Meclisin izin
vermemesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, 2013 yılında 4
bakanımızın rüşvet olayı
meşrulaştırıldı; şimdi, 2
bakanımızın bildiği rüşvet olayı
meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Ne olur
bunu yapmayın. Gelin, bu ülkede birazcık adalet
dağıtalım, birazcık yargıyı işletelim. Bu
rüşvet olayıyla ilgili, bizim il başkanımız, 12
Mayıs 2020de Serik Cumhuriyet Başsavcılığına suç
duyurusunda bulundu, bugüne kadar hiçbir işlem yapılmadı. Öyle
anlaşılıyor ki talimat alınıyor ya da talimat
bekleniyor.
Şimdi,
eğer biz, devleti rüşveti meşrulaştıracak noktaya
getirdiysek bakın bu devleti batırırız; bunu yapmayın,
buna hiç kimsenin hakkı yoktur.
Bakın,
divan şairimiz Fuzulinin bir sözü vardır: Selam verdim, rüşvet
değil diye almadılar. der. Evet, bir gün kamu görevlileri
selamlarımızı almayacak noktaya gelmek üzeredir. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAFET
ZEYBEK (Devamla) Bunun takipçisi olacağız, ısrarla takibini
yapacağız, bu rüşvet olayını mutlaka açığa
çıkartacağız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Feridun Bahşi
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine söz
aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Serik Belediyesinde meydana gelen rüşvet olayları,
yolsuzluklar uzunca bir süredir kamuoyunda tartışılmaktaydı, hatta
bu tartışmaların somutlaşmış hâli, 2018
Sayıştay raporlarında da yer aldı.
Sayıştayın 2018 yılı raporunda, Belek ve Kadriye Beach
Parklarının, Belediye Meclisi kararıyla bedelsiz ve süresiz
olarak SİN-KAR şirketine devredildiği belirtildi. Yereldeyse bu
devirden belediye başkanının, daha doğrusu belediyenin 500
bin lira rüşvet aldığı belirtildi. Turizm
Bakanlığı da bu bölgedeki ranta müdahale edip
başlattığı çevre düzenleme planıyla, halkın
denizden yararlanması için ayrılan günübirlik tesis
alanlarının büyük bir kısmını turizm tesis
alanına dönüştürerek yandaşlarına rant sağlama
telaşına düştü.
Hatta konuyla ilgili o tarihte Turizm
Bakanının cevaplaması istemiyle verdiğimiz soru önergesine
hâlâ cevap verilmedi. Tabii ki diğer kıyı yağmalarıyla
ilgili sorduğumuz soru önergelerine de bugüne kadar hiç cevap
alamadık.
6 Mayıs günüyse Dışişleri, Turizm
Bakanları ve AK PARTİ, MHP milletvekilleri ve yerel yöneticilerinin
katıldığı toplantıda, Turizm Bakanının 500
bin lira rüşveti gündeme getirmesine Serik Belediye Başkanı
tepki göstermiş, Dışişleri Bakanı da rüşvetin
önceki dönemde alındığını beyan etmişti. Serikin
önceki belediye başkanı da AK PARTİliydi. Konuyla ilgili bugüne
kadar bir dava açıldı mı? Tabii ki hayır. Dava
açılmasıyla ilgili bir umudumuz var mı? Elbette hayır.
Nasıl olsun ki?
Önceki gün elime Ceyhan Cumhuriyet
Savcılığınca düzenlenmiş bir iddianame geçti
arkadaşlar. Bu iddianamede, iddianamenin müşteki bölümünde Ömer Çelik
müşteki olarak gözüküyor ama adının başına
sayın konmuş: Sayın Ömer Çelik, Adalet ve Kalkınma Partisi
MKYK ve MHK üyesi, parti sözcüsü, Avrupa Birliği eski Bakanı.
Şimdi, savcının normal şartlarda burada baba adı ile
doğum tarihini yazması lazım, buna yer kalmamış.
Şüphelinin ise adının önünde sayın yok, sanırım
yer kalmamış.
Yirmi beş yılı hâkimlik olmak üzere
kırk beş yıllık hukukçuyum. Şimdiye kadar 10 binlerce iddianame inceledim. Hiçbir ismin önünde
sayın kelimesine rastlamadım. Yargının geldiği son
durum bu. Biz, buradan herhangi bir dava açılacağını
bekliyor muyuz? Hayır. Adaletin geldiği duruma en son çoklu baroyu da
dâhil ettik, adaletten umudu kestik.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbül.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan, değerli Genel
Kurul; aslında Sayın Zeybekin ve Sayın Bahşinin ifade
ettiği konu çerçevesinde ilgili bakanların bu konuyu Meclise
getirmesi, ilgili bakanların bu konuya müdahil olması gerekiyordu.
Zira, bütün devlet ricalinin -valinin, yetkililerin, siyasi parti genel
başkanlarının, müdürlerin- bulunduğu bir toplantıda
beyan edilen bir hakikat var ve bu hakikate dair maalesef ne hukuki ne idari
hiçbir işlem yapılmamış. Bunun yapılmıyor
olması ne anlama gelir? Bir: Rüşvet almak güzeldir, devam edin.
İki: Sizi koruyoruz, farkında mısınız? Üç:
Umursamıyoruz, bizi hiç ilgilendirmiyor. Dört: Hepsi. Hangi seçenek
doğru, bilmiyorum. Şimdi, mevcut vaziyet; yenilir, yutulur,
anlaşılır, hukuken, insani, ahlaki olarak tarifi olan bir
şey değil.
18
Haziranda yine bu kürsüden Alanyada meydana gelen bir durumu ifade
etmiştim. Alanyada 1i komiser, 3ü polis 4 kişi
tutuklanmıştı. Bununla ilgili hiçbir şey söylenmedi, hiçbir
şey yazılmadı, hatta konuyla ilgili tutanakları isteyen
avukat arkadaşımıza hâkim bey demiş ki: Avukat Bey lütfen
bunu ortalığa saçmayın. Onun gerekçesi de şuydu: Alanyada
esnaflık yapan Kürtler -evet adını söylüyorum, Kürtler- güya teröre
yardımla, güya maddi destekle suçlanarak gözaltına alınıyorlar
ve akabinde bu 4 polis, bunları tek tek arıyor, Siz aslında
yardım falan yapmadınız, biz biliyoruz, sizi kurtarmamız
için, efendim, şu kadar para vereceksiniz. diyor. Yatını
satıp veriyor, katını satıp veriyor ve bu efendiler
doymuyor. Bu, hukuken tespit edilmiş ve bunlar tutuklu şu anda. Her
yerden, her dakika, tacizci, tecavüzcü, rüşvetçi, yalancı,
dolandırıcı, sahtekâr, hırsız, böyle mantar gibi
türüyor, çıkıyor.
Medet
ya Allah! Buna bir çare bulalım, bu çürümüşlüğe, bu
ahlaksızlığa, bu edepsizliğe hep beraber, hep beraber,
bakın, bu Meclis hep beraber gelin buna bir çare bulalım. Ayrım
yapmaksızın herkesin buna karşı koyması, buna bir çare
bulunması lazım ve bu verilen önerge de son derece doğrudur,
yerindedir. Bu konuda hukuken de Meclis olarak da çok önemli görev ve
sorumluluklarımız var. Bu konuda yapılması gerekeni bir an
önce yapmakta fayda var.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Kemal Çelik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen,
Antalyamızın Serik ilçesiyle ilgili araştırma önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Başta
Gazi Meclisimizin çatısı altında olan siz değerli
milletvekillerimiz ve temsilcisi olduğumuz milletimizin doğru
bilgilendirilmesi için Serikteki olayları biraz hızlı ve tane
tane anlatmaya çalışacağım.
Antalyamızın
Serik ilçesi Belek ve Kadriye turizm merkezlerindeki günübirlik alanların
vatandaşın hizmetine sunulması ve buralarda beach park
yapılması bir süredir gündemdeki yerini korumaktadır. Konuyla
ilgili Turizm Bakanlığı, sahilin düzenlenmesini
gerçekleştirerek sahili bizzat işletmek suretiyle vatandaşa
kullandırmak isterken Serik Belediyesi de işletme hakkının
Bakanlıktan kendisine verilmesini talep etmekte. Aslında sahili
Turizm Bakanlığı da işletse Serik Belediyesi de
işletse sahil Seriklilerin kullanımında olacak;
hemşehrilerimiz, birinci sınıf hizmet alarak denizden ve
kumsaldan gönlünce faydalanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, konunun görüşüldüğü bir toplantıda Serik
Belediye Başkanımız, Turizm Bakanımıza hitaben
Serikte sahillerle ilgili çok fazla dedikodu yapılıyor,
buranın işletmesini bize verin. sözü üzerine Sayın
Bakanımız, Başkasının dedikodularına itibar
etmeyin Başkanım, dedikodulara itibar edecek olsak bize de Belediye,
sahillerin işletmesi için para alıyor, bundan dolayı
Bakanlığa vermek istemiyor. diyorlar. Biz de bu dedikodulara mı
itibar edelim? Ki, etmiyoruz. Buradaki amacımız, sahilden herhangi
bir gelir elde etmek değil, vatandaşımıza layık
olduğu en iyi hizmeti vermektir. demiştir.
Sayın
Bakanımız İşletmeciler, sahil için belediyeye para
veriyor. derken kastı, Serik Belediyesinin sahili
kiraladığı işletmecilerden aldığı resmî
belgeli, makbuzlu kira bedelidir ancak olayın geçtiği
toplantının yüz yüze değil, video konferansla
yapılıyor olması nedeniyle Belediye Başkanımızca
yanlış anlaşılmış, kasıt, rüşvet
olmamasına karşın Belediye Başkanımız,
olayın sıcaklığıyla açıklama yaparak
Belediyemizce herhangi bir usulsüz para alınmasının mümkün olmadığını
beyanla konunun araştırılmasını ve
soruşturulmasını istemiştir. Nitekim, şu anda da
İçişleri Bakanlığımızın müfettişleri,
konuyu incelemekte ve araştırmaktadır, burada söylenenler
hakkında, şu anda müfettişler de oradadır.
Değerli
milletvekilleri, şu bilinmelidir ki: Rüşveti alan da veren de
melundur. Sayın Bakanımızın hiçbir şekilde ne Belediye
Başkanımıza ne de Serik Belediyesine yönelik bir rüşvet
iddiası olmamıştır. Kültür ve Turizm Bakanımız,
sektörden gelen birisi olarak turizm için, hemşehrimiz olması
sebebiyle de Serik ve Antalya için büyük bir şanstır. Bugüne kadar
yaptıkları ve yapacaklarıyla da Türk turizminin marka
değerini daha da yukarı taşıyacağına
inanıyoruz. Serik Belediyesi de kimseden bir kuruş rüşvet
almamıştır, Belediye Başkanımız da Antalya kamuoyunun
yakından bildiği, uzun yıllar siyasetin içinde olan,
rüşvetin, ismiyle yan yana gelemeyeceği bir
Başkanımızdır, kaldı ki bunu Sayın
Kılıçdaroğlu da Namuslu bir Belediye Başkanı. demek
suretiyle itiraf etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
KEMAL ÇELİK (Devamla)
Son olarak bu öneriyi veren muhalefete şunları söylemek istiyorum:
Kusura bakmayın ama buradan size ekmek çıkmaz. Bir de Antalyada
rüşvet olayı arıyorsanız, lütfen gidin partinizin Belediye
Başkanı tarafından yönetilen Kumluca Belediyesine bakın
diyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Çelik, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Milli Savunma
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
14
Temmuz 2020 tarihli 113üncü Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen 223 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümünün görüşmeleri tamamlanmıştı.
Şimdi
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çelik.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, keşif uçağının
Van ili Artos Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan
hemşehrisi Burak Deryanın da aralarında bulunduğu 7
Emniyet mensubuna ve Siirt ilinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit
olan 2 Özel Harekât polisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Dün
gece 22.30da, Vanda uçak kazası sonucu 7 polisimiz ve ayrıca,
Siirtte 2 Özel Harekât polisimiz şehit olmuştur.
Şehitlerimizden biri de Mersinin Anamur ilçesinden, ailesini
yakından tanıdığım Burak Deryadır. Tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet niyaz ediyorum. İnanıyorum ki
şehitlerimiz yaşama azmimizi artıracak, millî
dayanışmamızı güçlendirecektir.
BAŞKAN
Sayın Altıntaş
30.- Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaşın, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi
Samet Üstünerin de aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna, Siirt
ilinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 2 Özel
Harekât polisine ve tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
gece Vanda meydana gelen uçak kazasında hayatını kaybeden
şehit Emniyet mensuplarımıza Allahtan rahmet;
yakınlarına, kederli ailelerine, Emniyet camiamıza
başsağlığı diliyorum. Şehitlerimizden birisi de
seçim bölgem, Beypazarı Oymaağaç köyünden Pilot Samet Üstüner
kardeşimiz. Bu üzücü haber nedeniyle Beypazarına hassaten
başsağlığı diliyorum.
Bugün, maalesef, Siirtten
de acı haber aldık, teröristlerle çıkan çatışmada 2
kahraman şehidimiz var.
Tüm şehitlerimizin
ruhu şad olsun, milletimizin başı sağ olsun. Bizleri
derinden yaralayan şehit haberlerinin olmadığı günler niyaz
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Altay.
31.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Millî Eğitim Bakanı Danışmanı Derviş Burak
Binicinin 20 Haziran 2020 tarihinde yapılan LGSye Artvin ili Borçka
ilçesinde giren Öğrenci Yiğit Atabayın mağduriyetinin
giderileceğini taahhüt ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Genel Kurulda
yaptığım bir konuşmada Artvin Borçkada 20 Haziranda
yapılan merkezî LGS sınavında Yiğit Atabay isimli
yavrumuzun bir haksızlığa maruz kaldığını
belirtmiştim. Eksik olmasınlar, Millî Eğitim
Bakanlığı danışmanlarından Derviş Bey
aradı, konuyla ilgili Teftiş Kuruluna bir inceleme görevi
verildiğini, Teftiş Kurulu raporu doğrultusunda da minik
kardeşimiz Yiğit Atabayın mağduriyetinin
giderileceğini beyan ve taahhüt ettiler. Ben bu vesileyle teşekkür
ediyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Taşkın.
32.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, keşif uçağının Van ili Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi
Burak Deryanın da aralarında bulunduğu 7 Emniyet mensubuna
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün gece Vanın
Gevaş ilçesi yakınlarında düşen ve 2si pilot, 7 Emniyet
personelimizin şehit olduğu uçak kazasından büyük üzüntü duyduk.
Şehit Polis Memuru Anamurlu hemşehrim Burak Derya ve diğer
şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve Emniyet
teşkilatına başsağlığı ve sabırlar
diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN
Evet, 15inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Ömer
Öcalan
Bitlis İstanbul Şanlıurfa
Kemal
Bülbül Ömer
Faruk Gergerlioğlu Filiz
Kerestecioğlu Demir
Antalya Kocaeli Ankara
Mehmet
Ruştu Tiryaki
Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz, Sayın Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun
Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az
önce Ankara Barosunda adil yargılanma hakkıyla ilgili bir konferansa
katıldım. Bildiğiniz gibi, adil yargılanma hakkı,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesinde
düzenleniyor ve davanın makul bir süre içinde, bağımsız ve
tarafsız bir mahkemede, hakkaniyete uygun bir biçimde ve kamuya açık
olarak görülmesi anlamına geliyor. 2001 yılında Anayasanın
36ncı maddesinde de düzenlenerek Anayasaya da girdi adil yargılanma
hakkı. Şimdi, neden böyle bir toplantı düzenlendi? Çünkü 2
meslektaşım açlık grevinde ve hatta ölüm orucunda.
Şimdi,
hakikaten, mesele, ne görüşe katılmak ne Açlık grevi doğru
bir eylem midir, değil midir? bunu tartışmak ne
Yani hakikaten
bu anlamda söyleyecek çok da fazla söz bulamıyorum çünkü onların
yargılanmalarına baktığım zaman, insanlara başka
bir seçenek kalmamasının ve bu nedenle kendilerini çaresiz
hissetmelerinin ve bu yola başvurmalarının acıklı bir
şey olduğunu düşünüyorum. Benim de tanıdığım
insanlar Ebru ve Aytaç.
Şimdi,
adil yargılanma hakkına göre, sadece verilen karar değil, karara
giden süreç de önemlidir. Yani polisin gözaltısından soruşturma,
kovuşturma, mahkemeye çıkana kadar geçen süreç, karara kadar
mahkemede delillerin nasıl toplandığı, savunmaya olanak
tanınıp tanınmadığı ve başka birçok seçenek
vardır o adil yargılanmanın içerisine koyabileceğiniz.
Şimdi, bu arkadaşlarımız deliller değerlendirilip tartışılıp
yargılanmadılar, dijital delillerin kopyasını dahi elde
edemediler ve bu dönemin en ağır durumlarından birisi olan gizli
tanık aynı şekilde onların yargılanmasında da söz
konusuydu. Tanık dinletme ve sorgulama hakkını
kullanamadılar, tanık dinletemediler. Yani bir ceza
yargılamasında tanık dinletememek kabul edilebilir bir şey
değildir. Savunma için gerekli süre ve kolaylıklara sahip
olmadılar. Kendilerine savunma hakkı tanınmadı. Onlar da
dışarı atılarak, avukatları da bu durumu protesto edip
dışarı çıkarak, kendileri olmadan, duruşma salonunda
bulunmadan haklarında hüküm kuruldu. Savcılar değişti, bir
yıl sonra duruşmaya çıktıkları mahkeme, on saat
içerisinde 2 farklı karar verdi. Önce tahliyelerine karar verdi ama gelen
baskıyla on saat sonra itiraz üzerine bu tahliye kararından döndü ve
tutuklanmalarına karar verdi ama bu dönüş kararı bile
onları sürülmekten kurtaramadı, hâkimler başka yerlere sürgün
edildi.
Evet,
bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma
hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli
unsurlarından biri bu. Arkadaşlar, mahkemelerin gerçekten
bağımsız ve tarafsız olduğunu düşünüyor musunuz
ya da hiç gidip mahkemeleri izliyor musunuz? Milletvekilleri olarak, hani,
Ankarada da epey dava oluyor, mesela bugün 10 Ekim katliamı davası
vardı, işte başka birçok dava var izleyebileceğiniz,
insanların gerçekten bağımsız ve tarafsız yargıya
ulaşabildiğini düşünüyor musunuz? Biz düşünmüyoruz. Bunu
otuz beş yıllık bir hukukçu olarak söylemek üzüntü veriyor.
Çünkü bugün ben yargılanıyorum -yargılanmaktan korkmuyorum- toplantı
ve gösteri hakkından; 2 kere beraat ettim, gene itiraz edildi, gene
yargılanıyorum. Yani toplantı ve gösteri hakkı ya,
ayıptır. Hadi tamam, biz bunlara maruz kalıyoruz, hani bize
karşı bir siyasi cephe ve yok etme operasyonu var ama bir gün sizler
muhatap olacaksınız bununla. Yani adalet, hakikaten erişilmesi
güç ve ulaşılamayan bir şey olmamalı.
Ben,
Özdemir Asafın şiiriyle bitirmek istiyorum:
İnsansız
adalet olmaz.
Adaletsiz
insan olur mu?
Olur,
olmaz olur mu?
Ama
olmaz olsun.
Gerçekten,
bugünün adaletsiz insanını hatırlatan yargılamalar da olmaz
olsun.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Milleti Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer alan
Ancak ibaresinin Fakat olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Erkan
Aydın
İzmir Denizli Bursa
Ahmet
Kaya Cavit
Arı Ali
Öztunç
Trabzon Antalya Kahramanmaraş
İrfan
Kaplan Mustafa
Adıgüzel
Gaziantep Ordu
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Mustafa Adıgüzelin.
Buyurun Sayın
Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Orduda bulunduğum bir
gün telefonum çaldı Vekilim, ben Salih, sözleşmeli erim,
sorunlarımız çok, bunları ne olur dile getirin. dedi. Tamam
Salih. dedim, daha sonra Salihle defalarca telefonlaştık,
mesajlaştık. Salih öyle şeyler anlatıyordu ki yedi yıl
boyunca kışlada kaldıklarını, mesai bitiminde evlerine
gidemediklerini, bu nedenle yok olan aileleri, babasız büyüyen
çocukları, babasını tanımayan çocukları, hamilelik
süresini eşinden ayrı geçiren eşleri anlattı. Salih bu
şekilde beni sözleşmeli erlerin derneği olan SÖZPER-MALUL-DERle
tanıştırdı ve Başkan Abidin Kocabuğa Beyle
tanıştık. Sözleşmeli erlerin çok daha fazla sorunları
olduğunu öğrenmiş olduk. Neler mesela: Aile ve çocuk
yardımı yok; asgari geçim indirimi yok; telefon kullanma hakkı
yok; iyileştirme zammı almıyorlar -en son 400 TL zammı da
alamadılar- yol harcırahı, geçici görev ücreti, mehil izni,
rekabetçi izni, eş ataması yok; komanda ya da Deniz Kuvvetleri amfibi
tazminatı alamamaktalar; derece, kademe ilerlemeleri yok; şehit ve
gazilik durumunda konut kira yardımı yok; uzman erbaş, astsubay
ve subaylığa geçişte tazminat alamıyorlar; yükümlü
askerlerle bir tutuluyorlar; askerlik görevini yapmak için gelip orada
onbaşı, çavuş olanın bile astı durumundalar; silah
alma, taşıma hakları yok; en az yedi yıl
çalıştıktan sonra bir kamu kurumunda görevlendirilmek üzere
kanun çıkmış fakat yönetmelik çıkmadığından
bundan da yararlanamıyorlar. Komisyon görüşmelerinde bununla ilgili
bir yönetmelik hazırlandığını Bakanlık
yetkilileri söyledi, Cumhurbaşkanına gönderildiğini söyledi, biz
de bunun takipçisi olacağız; kayıtlara geçsin diye bunu da
söylemek istiyorum.
Zamanla benim telefonumun
mesaj bölümü sözleşmeli erlerin ve eşlerinin telefonları,
mesajlarıyla doldu taştı. Biri mektubunda şöyle demiş:
Beş yıl doğuda görev sonrası batı illerinden birinde
görev yapıyorum. Evliyim, 4 yaşında bir oğlum var; bize bir
çare bulun, boşanma aşamasına geldik. Oğlum beni
tanımıyor, baba demiyor. Bu zulme bir son verin Sayın
Vekilim. Ben Salihin bize aracı olduğu SÖZPER-MALUL-DERin
yöneticilerini ve Başkanı Abidin Kocabuğa Beyi Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğluna
çıkardım, 2 defa kendisiyle görüştüler. Sayın Genel
Başkanımız grup toplantısında sorunlarını
dile getirdi ve bizleri bir kanun teklifi vermek üzere görevlendirdi; Vekilimiz
Mehmet Ali Çelebiyle beraber kanun teklifi hazırladık verdik,
araştırma önergesi verdik. Ne hazindir ki, Sayın Genel
Başkanın bu yakın ilgisine ve çabalarına rağmen daha
sonra Ankara Çubukta Sayın Kılıçdaroğluna linç
girişiminde bulunulan şehit cenazesi de bir sözleşmeli erin
cenazesiydi.
Salih,
sayıları 25 bini bulan sözleşmeli erlerin sesi oldu.
Sözleşmeli er Salih Altuntaş Hakkâride 2 arkadaşını
şehit verdiği çatışmada ağır yaralandı, sevk
edildiği GATAda tam da iki gün önce, 14 Temmuzda şehit oldu, iki gün
önce onun ölüm yıl dönümüydü. Buradan kendisini ve diğer şehitleri
rahmetle anıyorum. Pek çok şehit evinde gördüğümüz gibi Salihin
sıvasız evine de bu bayrakları asıp onu sonsuzluğa
uğurladık.
Şimdi,
bu kanunun 15inci maddesinde mesai bitiminde sözleşmeli erlerimize
evlerine gitme hakkı tanınıyor. Ancak burada, şu ifade
muğlaklık yaratıyor: Sözleşme ve görev süresince
kışlada iskân edilirler. Bu ibare
kaldırılmalıdır ve yine biraz önce saydığım
birçok, kamuda çalışan diğer askerlerden ve memurlardan eksik
hakları var, bu hakların da giderilmesi noktasında Komisyonda
bir anlayış vardı, orada iyi niyetli geçmişti bu.
Bunların düzeltilmesiyle ilgili ben herhangi bir şey görmedim,
bunları düzeltmek için hâlâ geç değil, düzeltilmesini özellikle rica
ediyorum çünkü kendi askerine bakmayanlar gelecekte bir gün başka milletin
askerine bakarlar.
Burada,
bir dipnot olarak da şunu söylemek istiyorum: Şehit olan Salihin bu
sıvasız evinin bir yıldır yapılması için defaatle
Ordu Valiliğine ve gereken yerlere girişimde bulunduk fakat
geçmiş Ordu Valisi şu anda Ordudan gönderildi- bunun yapılmaması
için özellikle çaba gösterdi ve şimdi, yeni atanan Valimiz, Sözcü
gazetesinde de bu haberin çıkmasından sonra, iki gün önce bu evin
yıkılarak yeniden yapılması talimatını Sayın
İçişleri Bakanının da talimatıyla verdiler. Bu evin tekrar
yapılması için girişimde bulunanlara teşekkür ediyorum ama
bir yıldır bu evin yapımını engelleyen geçmiş
Ordu Valisini de buradan kınıyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Yasin
Öztürk Ayhan
Altıntaş
Aksaray Denizli Ankara
Orhan
Çakırlar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aylin
Cesur
Edirne Adana Isparta
Dursun
Ataş
Kayseri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Dursun Ataşın.
Buyurun
Sayın Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu, ekranları başında
bizleri takip eden yüce Türk milletini ve kahraman ordumuzu, Türk ordusunu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Vanda polis keşif uçağının Artos
Dağına çarpması sonucu 7 polisimiz, Siirtte ise teröristlerle
çıkan çatışmada 2 Özel Harekât polisimiz şehit
olmuştur. Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve Türk
milletine başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin göz bebeği
olduğundan etkin ve verimli çalışması için gereken düzenlemelerin
yapılmasını doğru ve gerekli buluyoruz. Bu kapsamda,
teklifin genelini olumlu bulmakla beraber, teklifin eksik olduğu,
beklentilere cevap veremediği kanaatindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yapısında köklü değişikliklere
gidilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşik düzeni bozulmuş,
silah arkadaşlığı ruhu, emir komuta zinciri tahrip
edilmiştir. 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle
kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanlığı ayrı
ayrı Millî Savunma Bakanlığına
bağlanmıştır. Genelkurmay
Başkanlığının tarihsel ve hiyerarşik önemi hiçe
sayılmıştır. Genelkurmay ve kuvvet komutanları
arasındaki sıkı emir komuta zinciri kaybolmuştur. Bu ucube
hükûmet sistemi hiçbir görüş almadan, böylesi önemli konularda tek
başına karar alabilmesi açısından ne kadar tehlikeli ve
hatalı bir hükûmet sistemi olduğunu göstermektedir.
1 nolu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle gelen düzenleme darbe
girişimi sonrası makul görülebilir ancak artık TSKnin eski
hâline bir an önce getirilmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki 15
Temmuz hain darbe girişimi Türk ordusu tarafından
yapılmamış, aksine Türk ordusu tarafından
engellenmiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimini kahraman Türk ordusu
içerisine bugünkü Hükûmetin de destekleriyle yerleşen hainler
yapmıştır. Bu nedenle bunun bedeli kahraman ordumuza ödetilemez.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin ve devletinin en önemli kurumu
olup yıpratılmaması, siyasete alet edilmemesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ordumuzu ilgilendiren en önemli konulardan biri şüphesiz askerî
okulların kapatılmasıdır. Kamuoyunda neredeyse her kesim bu
askerî okulların kapatılmasına karşı
çıkmaktadır. Milletimizin hiçbir ferdi askerî okulların cezalandırılmasını,
tarihî öneme sahip bu okulların kapatılmasını
anlayamamıştır. Askerî okullarda bulunan FETÖyle ilişkili
kişiler tespit edilip cezalandırılması gerekirken
toptancı bir anlayışla okulların tamamen
kapatılması kabul edilebilir bir durum değildir. 15 Temmuz darbe
girişimini bu binalar mı yapmıştır? Neden
asırlık kurumlar vebal altında bırakılarak bir gün
içerisinde kapatılmıştır? Mustafa Kemalleri, Fevzi
Çakmakları, Kâzım Karabekirleri ve daha nice kahramanları
yetiştiren askerî liseleri, harp okullarını, harp akademilerini,
astsubay hazırlama okullarını kapatmak darbeyi önlemek
değil, ordumuza darbe vurmaktır. Bu okulların
kapatılmasının ne kadar yanlış olduğu bu kanun
teklifiyle de bir kez daha ortaya çıkmıştır. Teklifle,
sürekli astsubaylıktan subaylığa, yedek astsubaylıktan
astsubaylığa geçiş gibi yollarla personel eksikliği
giderilmeye çalışılmaktadır. Liyakatli personel
eksikliğinin tam olarak giderilmesi ancak kapatılan bu okulların
açılmasıyla mümkün olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, askerî hastanelerin kapatılması da hayati bir hata
olmuştur, bu hatadan bir an evvel dönülmelidir. Bilinmektedir ki askerî
tıp eğitimi uygulaması normal tıp eğitimi
uygulamasından farklılıklar arz etmektedir. Ülkemizin ve
dünyanın pek çok yerinde kahramanca görev yapan Mehmetçiklerimizin
yaralanması, acil ameliyat gereksinimi ve hayati tehlikeleri, yine
olası bir savaş hâli, uzmanlık ve tıp eğitiminin
yanında askerlik bilgisi ve tecrübesini de gerektirmektedir. Askerî bir
doktor her türlü askerî harekât, savaş ve benzeri durumlara ve bu durumlarda
çalışmaya hazırlıklıyken normal bir doktorun bu
durumlara hazırlıklı olması ve bu durumda mesleki bilgisini
tam olarak yansıtması mümkün değildir. Bu sebeplerden ötürü
askerî tıp akademilerinin ve hastanelerinin tekrar bir an önce
açılması gerekmektedir diyor, ordumuz için hayati önem
taşıdığını bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
15inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2
önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin
kanun teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Murat
Çepni Züleyha
Gülüm
Şırnak İzmir İstanbul
Mehmet
Ruştu Tiryaki Kemal
Bülbül Necdet
İpekyüz
Batman Antalya Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli
Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir
Tekirdağ
Serkan
Topal
Hatay
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Necdet İpekyüzün.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün, 15 Temmuzdu ve 15 Temmuz darbe girişiminin
üzerinden dört yıl geçmiş oldu. O günlerde Allahın bir lütfu.
tanımıyla karşılamıştık ve dört
yılın sonunda baktığımızda gerçekten bir lütfa
dönüşmüş. Niçin? Her ne olursa olsun, toplumda bir muhalefet sesi
çıktığında, toplumda bir itiraz sesi
çıktığında bu FETÖyle bir şekilde maskelenmeye
çalışılıyor ve FETÖ dışında son dönemde
birçok şeye bir maske daha bulundu, pandemi. Yani birçok düzenleme
yapılırken -pandemi nedeniyle- itiraz, ses
çıktığında da çeşitli hamasi nutuklarla beraber
insanlar FETÖ diye suçlanmakta.
Büyük bir darbe, büyük bir girişim, büyük bir
organizasyon ve o günkü şartlarda tutanak tutanlar, yargılama yapmaya
çalışanlar, karar verenler, soruşturma yürütenler; bir
kısmı içeride, bir kısmı hâlâ işlerine devam etmekte
fakat bu işin mağdurları hiç dikkate alınmamakta.
Bugün bir kişiden değil birkaç olaydan söz
edeceğim hem de bugün gelişen olaylardan.
Osman Kavalanın -dokuz yüz seksen sekiz gün-
iki gün sonra 1.000inci günü doluyor. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin karar almasına rağmen, İstanbul 30. Ağır
Ceza Mahkemesinden tahliye kararı çıkmasına rağmen
Orada
karar veren hâkimler; Başkan Galip Mehmet Perk ve üye hâkimler Ahmet
Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen hakkında inceleme
başlatıldı ve el çektirildi. Tahliyeden sonra Kavalanın
tekrar tutuklanmasına karar verildi.
Türkiyedeki
yargıya bir başka örnek verirsek bu süreçle ilgili, özellikle
siyasette muhalefet eden, iktidara doğru hep birlikte yürümeye
çalışan başta Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ,
İdris Baluken, Gültan Kışanak, Leyla Güven ve Musa
Farisoğullarıyla ilgili Fetullahçı yapılanma, FETÖcüler
karar almıştı, imza atmışlardı fakat onların
aldığı kararı bu Meclis tekrar onaylamış oldu,
arkadaşlarımızın vekillikleri düşürüldü. Onunla da
yetinilmedi; hâlâ mahkemelerde, siyasetle uğraşan binlerce
insanın FETÖcülerin hazırladığı dosyalarla ilgili
incelemeleri sürmekte, mahkemeleri uzatılmakta. Niçin? Eğer biz
darbelerin siyasi sorumlularını, gerçek nedenlerini dört yıl
değil, kırk yıl da geçse çıkarmasak bu uygulama devam
edecek, keyfiyete dönüşecek ve her seferinde de bu keyfiyette insanlar
mağdur olacak.
Bakın,
bugün, Konya Ilgına bağlı Çavuşcugöl köylüleri
tarlalarının kömür ocağına dönüşmesini istemiyorlar ve
Cumhurbaşkanlığından bir karar
çıkartılmış, kömür ocağına dönüştürülecek,
kamulaştırılıyor. Köylüler, hasat zamanı biçerdöverlerle,
traktörlerle oraya gitmeye çalışıyorlar, tak diye önlerine
kolluk güçleri, Jandarma çıkıyor, engel oluyorlar, siz bunu
yapamazsınız.
Bir
diğeri, Çorluda büyük bir ihmal yüzünden 24 kişi
yaşamını yitirmişti ve bir katliam diye
tanımlanmıştı, Çorlu katliamı diye
tanımlanmıştı, iki yıl geçtikten sonra tekrar bir
mahkeme var, bugün bilirkişi gidip orada inceleme yapacak.
Bilirkişiyle beraber, taraf olan, mağdur olan, hayatını
kaybedenlerin aileleri, yakınları heyetle birlikte oraya
alınmıyorlar, incelemeye karşı çıkılıyor.
Yani bunlarla beraber Bursada, Kocaelide, birçok yerde buna benzer
uygulamalar var.
Bakın,
Dersimde Munzur, ya Munzur bir isim olarak efsane oraya itiraza tekrar
baskı var. Zilan doksan yıl önce orada yaşanan katliamla
anılan bölgede bugün yapılmak istenen HESe karşı
çıkılınca, itiraz edilince tekrar bir şey var. Bunu niçin
söylüyorum? FETÖ bahanesiyle artık iktidar öyle bir hâle geldi ki birçok
yerde ses çıkarmak isteyen, muhalefet etmek isteyen herkese susturma,
baskı ve bir yafta oluşturulmaya çalışılıyor.
Benim
vekili olduğum Batmanda, Gülistan Caddesi diye bir cadde var, Gülistan
Caddesi en işlek caddelerden biri, en hareketli caddelerden biri. Dün
orada bir esnafa kolluk güçleri baskın yapıyorlar, kolluk güçleri ile
esnaf arasında gerginlik çıkıyor. O esnafın, o kalabalığın
arasında paldır kültür üstüne yürüyorlar ve ambulans
çağırıyorlar o kişiyi götürmek için. Ya, bir esnaf ile
kolluk güçleri arasında sükunet içerisinde bir çalışma
yürütülmesi gerekirken her şeye baskıyla, korkuyla, darpla
yaklaşım aslında bu darbeyi, pandemiyi, her şeyi lütfa
dönüştürüp korkuyu, baskıyı
yaygınlaştırmaktır. Bununla hiçbir yere varamayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN
Uzatma vermiyorum.
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) Teşekkür derim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Çok teşekkür
ediyorum Sayın İpekyüz.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci söz
talebi Sayın Topalın.
Sayın Topal, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; madde üzerinde konuşmama
başlamadan önce, öncelikle Hataysporumuz şampiyon oldu,
Hataysporumuz. Bunu açıp tekrar geri koyacağım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, şunu ifade etmek istiyorum: Öncelikle bordo, asaleti;
beyaz, temizliği ve şu özellikle burada gördüğünüz
barışı temsil eden defne yaprağıyla Hataysporun Süper
Lige çıkması, tüm ülkemize hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sıradan bir
şampiyonluk değil bu. Bu öykü; azimle çalışmanın,
birlikte başarmanın, sevgiyle sarılmanın, dostlukla
buluşmanın, bir kentin hep birlikte başarısının
öyküsüdür Hatayspor. Esnafından çiftçisine, memurundan köylüsüne, elli üç
yıllık sabırla beklenen bir özlemin, bir hayalin gerçeğe
dönüşmesidir Hatayspor. Sponsor olmasına karşın kendi
adının yerine Mustafa Kemalin şehrine Atatürk adı
yakışır. diyerek Atatürkün adının stada verilmesini
şart koşan bir anlayışın zirveye
çıkışıdır Hatayspor, bu şampiyonluk.
Şampiyonlukta emeği
geçen başta Hatayspor taraftarlarına, futbolcularımıza,
yöneticilerimize, iktidar milletvekillerine, muhalefet milletvekillerine, tüm
belediye başkanlarımıza ve emeği geçen tüm camiamıza,
Hatayımıza teşekkür ediyorum. Önümüzdeki yıl Süper Ligde Hataysporumuza
başarılar diliyorum. Tüm sporseverleri önümüzdeki sezon Hatay Atatürk
Stadına bekliyoruz. Hatay'ın centilmen taraftarları,
Hatay'ın leziz mutfağı ve kadirşinas halkı tüm
Türkiye'yi Hataya bekliyor. Şampiyonluk Hatayımıza bir kez
daha hayırlı olsun.
Değerli arkadaşlar, hepinize teşekkür
ediyorum; Sayın Başkanımıza, Sayın Grup Başkan
Vekilimize ve herkese.
Şimdi madde üzerinde birkaç kelime söylemek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, farklı,
bir o kadar da özel bir devlettir; ordusu devletinden önce kurulmuş bir
ordunun başarısı üzerine
bağımsızlığına kavuşmuş bir devlettir.
Bu yüzdendir ki ordumuzla ilgili bir yasa çıkarılırken hepimizin
çok dikkatli olması gerekiyor. Binlerce yıllık geleneği
olan, disipliniyle dünya ordularına örnek olan bu ordunun özellikle
disipliniyle ve her şeyiyle oynamak gerçekten doğru değildir,
hele hele milletin Peygamber ocağı olarak saydığı
bir orduyu itibarsızlaştırmak kimsenin haddi değildir değerli
arkadaşlar.
Bakın, bu ordu, Türk milletinin ordusudur. Partizanca
yaklaşımlarla bu millet ordusunu parti ordusuna dönüştürmek
hevesi lütfen bir an önce kalksın. Aslında bu heves, ordumuza
yapılacak en büyük kötülüktür. Ordumuz siyasi müdahale veya siyasi
mücadele alanı değildir.
FETÖnün kimyasını bozduğu, liyakati
yok ederek kahraman ordumuzu itibarsızlaştırdığı,
ordumuzun şanlı üniformasını teröristlere giydirdiği
bir süreci hepimiz yakın zamanda birlikte yaşadık. Bunu
düzeltmek yerine, başka bir itibarsızlaştırmanın önünü
açmamalıyız, hepimiz buna dur demeliyiz.
Değerli arkadaşlar, ordumuzun
hiyerarşisi maalesef bozuldu, komuta bütünlüğü yok edildi. Bu
düzenlemeyle Genelkurmay Başkanı aslında yetkisiz genel müdüre
çevrildi.
Anlaşılan o ki bu düzenlemeyi
hazırlayan arkadaşlarımız ya askerlik yapmadı ya da
gerçekten askerlikten anlamıyor. Askerlik yapanlar bilirler ki disiplin
yetkisinden yoksun bir komutan, silahı elinden alınmış
savaşçı gibidir. Lütfen bu yanlıştan bir an önce vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Bir dakika alabilecek miyim
Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SERKAN
TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan kaldırılmıştır
ibaresinin çıkartılmıştır ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Aylin
Cesur Ayhan
Erel
Ankara
Isparta
Aksaray
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar İbrahim
Halil Oral
Adana
Edirne
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ayhan Erelin.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce
Türk milleti; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 16ncı
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Vanda
keşif uçağının düşmesi sonucu 7 Emniyet mensubumuz,
yine Siirt Pervaride ise teröristlerle çıkan çatışmada 2 Özel
Harekât polisimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allahtan
rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Yüce Türk milletinin başı sağ olsun.
Görüşmekte
olduğumuz maddeyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplin
soruşturması yürütmesiyle ilgili değişiklikler yürürlükten
kaldırılmıştır. Ülkemizin göz bebeği olan Türk
Silahlı Kuvvetlerinin zaferden zafere koşmasının
şüphesiz ki en önemli unsurlarından bir tanesi Türk ordusunun sahip
olduğu çelik gibi disiplindir. Disiplin, teşkilat, eğitim ve
silah yönünden mükemmeliyet, tarihten günümüze her zaman Türk ordusunun ortak
özelliği olmuştur. Görüşmekte olduğumuz maddeyle,
Genelkurmay Başkanının disiplin soruşturma ve
soruşturmacı görevlendirme yetkileri elinden alınmaktadır.
Disiplin yetkisi elinden alınan Genelkurmay pasif hâle gelmektedir.
Genelkurmay, soruşturma yetkisi elinden alındığı için
kendisine karşı yapılan disiplinsizliklerde bunu kullanamayacaktır.
Disiplin soruşturma ve soruşturmacı görevlendirme yetkileri
Millî Savunma Bakanlığına verilmektedir. Bu durumun
şanlı ve şerefli Türk ordusunun maalesef,
siyasallaşmasına yol açacağına dair endişelerimiz
vardır. Bu yüzden, Genelkurmay Başkanının elinden disiplin
soruşturma ve soruşturmacı görevlendirme yetkilerinin
alınması uygun değildir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyede arıtma tesisi olmayan üç beş ilden bir
tanesi üzülerek ifade etmeliyim ki Aksaraydır. Aksaray Belediyesinin
kanalizasyon şebekesinin sona erdiği yere Aksaray Eğitim ve
Araştırma Hastanesi bin metre mesafededir. Yine, yeterli derecede
arıtılmadan dereye bırakılan ve bu atıkların
gittiği yerde Aksarayın Hırkatol, Yenimahalle,
İsmailağa Tolu, Kazıcık Tolu ve Yeşilova yerleşim
merkezleri vardır. Burada yaşayan insanlarımız, bu kokudan,
bu çevre kirliliğinden dolayı bahçelerine, bağlarına
çıkamaz, pencerelerini açamaz hâle gelmişlerdir. Bu kokudan
dolayı, hastanede yatan hastalarımız kendi dertlerini bir tarafa
bırakmışlar, yayılan pis kokudan kurtulmanın
yollarını aramaktadırlar.
Yine,
herkes biliyor ki Anayasa, vatandaşlara sağlıklı bir
çevrede yaşama hakkı tanımaktadır. Ancak Aksarayda,
bahsettiğim bölgede yaşayan insanlarımız maalesef, bu
anayasal haktan bile faydalanamamaktadır. Bütçe görüşmeleri
sırasında Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı Aksaray
arıtma tesislerinin şubat ayında ihale edileceğinin sözünü
vermesine rağmen maalesef, bugüne kadar bu söz yerine getirilememiştir.
Yine, İller Bankası Yönetim Kurulu Başkanının da bu
konuda taahhüdü olmasına rağmen Aksaraya bu hizmet
getirilememiştir. Aksarayın tek suçu ve günahı her seçimde AK
PARTİye çok yüksek oranda oy vermesi midir diye aklımızdan
geçmiyor değil. Ben, bu sözü veren başta Sayın
Bakanımız olmak üzere, bütün yetkilileri göreve davet ederek bu
kokunun, bu görsel kirliliğin ve o yörede yaşayan
insanlarımızın sağlığını birincil
derecede tehdit eden, bağına, bahçesine ve çevreye zarar veren bu
durumun giderilmesini ve bir an önce arıtma tesisinin
yapılmasını talep etmekteyim.
Yine yılan hikâyesine
dönen ve neredeyse her hafta birkaç ölümlü kazaya sebebiyet veren
Aksaray-Ortaköy yolu da on yılı aşkın bir zamandır
maalesef tamamlanamamıştır. Oysa devletimiz maşallah çok
güçlü, Rize ile Erzurum arasını, birbirini tünellerle bağlarken
50 kilometrelik bir yolu on senede yapamamasının nedeni olarak, az
önce söylediğim gibi, Aksaraylıların acaba siyasi iradeye
istediğinden fazla oy vermesinden mi kaynaklanıyor diye
aklımıza sorular gelmiyor değil.
Yine bu yarım kalan
yol yapımından dolayı, kamulaştırılan alanın
dışındaki vatandaşlarımızın tarlalarına
molozlar, atıklar dökülerek bunların tarlalarından istifade
etmesine engel olunmakta ve vatandaşın geçim kaynağı olan
tarım alanlarına büyük zarar verilmektedir. Bu konuyu da ilgililere
duyuruyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci madde üzerinde 3
adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/3002) esas nolu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir
Denizli
Kırıkkale
Gökan
Zeybek Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın
İstanbul Gaziantep
Balıkesir
İlhami
Özcan Aygun İbrahim
Özden Kaboğlu
Tekirdağ İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Gökan Zeybekin.
Buyurun Sayın Zeybek.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime, dün akşam saatlerinde meydana gelen elim kazada
yaşamını yitiren Emniyet görevlilerimize ve çatışmada
şehit olan askerlerimize başsağlığı dileyerek
başlıyorum.
Evet,
teklifin 17nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Ne
getiriyor bu yasa? Yani bu yasanın özü ne? Dün, bütün gün 15 Temmuzla
ilgili değerlendirmeleri Türkiye konuştu, televizyonlarda
konuşuldu, basında paylaşıldı, biz de bu Parlamentoda
ayrıntılı biçimiyle konuşuyoruz.
Sevgili
arkadaşlar, Türkiyede 2016 yılında meydana gelen FETÖ terör
örgütünün darbe girişiminden sonra bünyesinde en fazla temizlik
yapılmış olan kurum Türk Silahlı Kuvvetleri. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin personelinin neredeyse yüzde 30dan
fazlasının FETÖ terör örgütüne üyelik ya da ilişkilendirilmesi
suretiyle orduyla ilişkisi kesilmiştir. Mesela bu oran, Emniyet
teşkilatında yüzde 3,5lar seviyesindedir. Millî Eğitim
Bakanlığını da, Adalet Bakanlığını da
incelediğimiz zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bu büyük orandaki
terör örgütü temizliğinin ilgili kurumlarda gerçekleşmediğini
belirtmek istiyorum.
Şimdi,
burada Silahlı Kuvvetlerin en üst yönetim organı diye
saydığımız Genelkurmay Başkanlığı yeni
yasal düzenlemeyle Millî Savunma Bakanlığının altında
şekilleniyor ancak gerek 17nci maddede gerekse 16ncı maddede Millî
Savunma Bakanlığının Genelkurmay
Başkanlığının yetki ve sorumluluklarını
olabildiğince daralttığını görüyoruz ve bunun,
Bakanlığın idari ya da yönetim personeli tarafından,
Cumhurbaşkanlığı tarafından atanmış kurullar
tarafından denetlenmesini getiriyor.
Şimdi,
geçtiğimiz günlerde biz Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli
birliği olan Kara Kuvvetleri Komutanlığının iki binden
fazla yıl önce kuruluşunu kutladık -iki bin iki yüz yirmi yedi
yanılmıyorsam, hata yapabilirim- ama şimdi, bu kadar köklü, Türk
milletinin genlerine bu kadar işlemiş olan bir kurumun işleyişiyle
ilgili getirilen düzenlemede önemli yanlışlar var. Bunlardan bir
tanesi, Cumhurbaşkanlığı ya da
Cumhurbaşkanlığı sistemi içinde oluşturulan
başkanlıklara siz generallerin ordudan
uzaklaştırılmasıyla ilgili yetki veriyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, Adaleti siyasallaştırdınız, Millî
Eğitimi siyasallaştırdınız, bütün kurumları
siyasallaştırdınız. Şimdi, Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun ısrarla ve
inatla söylediği bir söz vardır: Camiye, adliyeye ve orduya siyaseti
sokmayacaksınız. Bizim endişemiz, bu maddeyle birlikte sizin
tam da ordunun içine siyaseti, yani AK PARTİ siyasetini, yani parti
devleti anlayışını sokuyor olmanızdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Burada bir
yanlıştan mutlaka vazgeçilmesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar; günümüzde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irakta,
Suriyede, Akdeniz coğrafyasında yapmış olduğu
sınır ötesi operasyonlar gösterdi ki:
1) FETÖ terör örgütünü
gerekçe göstererek askerî okullara, yani 13-14 yaşında Anadolunun
muhtelif köylerinden gelerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin eğitim kurumu
olan askerî liselere girişin engellenmiş olması Silahlı
Kuvvetlerin yönetim anlayışı açısından ciddi
yanlışlar doğurmuştur.
2) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin askerî hastanelerinin Sağlık
Bakanlığındaki sıradan hastanelerin içine, il
hastanelerinin içine dâhil edilmesiyle Silahlı Kuvvetlerin
sağlık hizmetlerinde, özellikle de belli çatışmalarda
yaralanan askerlerimiz ya da bombayla, mayına basarak yaralanan
askerlerimizin tedavileri konusunda şu duyguyu yerleştirdiniz
değerli arkadaşlar: Eskiden Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları
bir askerî hastaneye gittiğinde, hangi koşulda girerse girsin
şuna inanırdı aileler Bizim çocuğumuz buradan sağ
salim çıkacak. Şimdi artık, yaralı askerlerimizin devlet
hastanelerinden sağ çıkabilmesinin moral motivasyonunu ortadan
kaldınız. Buradan size tavsiye ediyorum; askerî hastaneler ve askerî
liselerle ilgili alınmış olan yanlış karardan
hızlı bir biçimde vazgeçilmeli.
Genelkurmay
Başkanlığını da gerçekten organ ve kurum olarak
itibarsızlaştırma ve değersizleştirme
girişimlerine son vermenizi diliyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Muş,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan bir konuya dikkatinizi çekmek isterim.
Burada, GATA yerinde
duruyor, orada askerlerimiz tedavilerini oluyorlar; Sağlık Bilimleri
Üniversitesi bünyesinde burası faaliyetlerini sürdürüyor. Şimdi,
Devlet hastanesine gidip acaba iyileşir mi iyileşmez mi? Eksiden
askerî hastaneler olunca çok iyi iyileşiyorlardı. demek o zaman
devlet hastanelerine giden vatandaşlarımızın da
iyileşip iyileşmeyeceği belli değil anlamına gelir;
bu, yanlış bir değerlendirmedir.
Bir diğer mesele,
Millî Savunma Üniversitesi nam ve hesabına Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaç duyacağı hekimler zaten üniversitelerde okutuluyor;
geçmiş dönemde bu böyleydi. Dolaysıyla şu an MSB adına bu
öğrenciler yetiştiriliyor ve sanırım birkaç sene içerisinde
mezun olup görevlerine başlayacaklardır.
Şunu da çok duymaya
başladık Parti devleti Parti devleti. Bunu reddediyoruz.
Şuradan sokağa çıkalım, diyelim ki Parti devleti
dediğiniz zaman hangi parti aklınıza geliyor? bakalım ne
çıkacak sonuç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN Evet,
diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair kanun Teklifinin 17inci maddesinin 1inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilâve
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Aksaray
Ankara Adana
Orhan
Çakırlar Dursun
Ataş İbrahim
Halil Oral
Edirne Kayseri Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Dursun Ataşın.
Buyurun Sayın
Ataş.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17inci maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yine, ekranları
başında bizleri izleyen yüce Türk milletini ve kahraman Türk ordusunu
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, Vanda polis keşif
uçağının düşmesi sonucu şehit olan 7 polisimize ve
Siirtte teröristlerce şehit edilen 2 Özel Harekât polisimize Allahtan
rahmet diliyor, ailelerine ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal
yapısından bahsettim. Türk Silahlı Kuvvetleri, subay, astsubay,
uzman jandarma, uzman çavuş, sözleşmeli erbaş ve Mehmetçikle
birlikte Türk milletinin en önemli güç kaynağıdır ve şimdi
de güç kaynağı olan personelimizden bahsetmek istiyorum.
Bu
kanun teklifinin genel gerekçesinde bu personelin moral ve motivasyonunun
artırılması amaçlandığı söylense de bu amaçtan
çok uzak kalmıştır. Askerî personelimizin hepsinin birbirinden
farklı, çözülmeyi bekleyen pek çok sorunu bulunmaktadır. Bu kapsamda,
binbaşı rütbesindeki bir üstsubay yarbayla aynı görev ve
makamlara atanmasına rağmen yarbaya verilen görev ve makam
tazminatı aynı görev ve makamdaki binbaşıya
verilmemektedir; bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, diğer yandan, düzeltilme bekleyen sözleşmeli subay
ve astsubaylarımız da bu teklifte gerekli maddeyi bulamamış
ve hayal kırıklığına uğramıştır.
Sözleşmeli subay ve astsubaylarımızın muvazzaf personelle
aynı işleri yapmasına rağmen özlük haklarında ciddi
farklılıklar vardır; bu farklılıkların da bir an
önce giderilmesi gerekmektedir.
Kıymetli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin belkemiği ve önemli
yapı taşı olan astsubaylarımızın yıllardır
çözülmeyi bekleyen sorunları mevcuttur. Astsubaylar, 2003
yılından itibaren meslek yüksekokulu yani ön lisans mezunu olarak
9uncu derecenin 1inci kademesinden göreve başlamaktadır ancak,
diğer meslek yüksekokulu mezunları, hemen hemen bütün devlet
memurları 9uncu derecenin 2nci kademesinden göreve başlarken
astsubaylarımızın 1inci kademeden göreve başlaması
ciddi bir eşitsizliktir. Aynı eğitime sahip kişiler
arasında kanun önünde eşitlik ilkesi gereği aynı
hakların verilmesi gerekirken yine Türk Silahlı Kuvvetlerinde
astsubaylarımızın emekliliklerine yansıyacak şekilde
makam veya görev tazminatı gibi hiçbir tazminatı da
bulunmamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli yükünü çeken
astsubaylarımız emekli olduktan sonra tekrar ek iş yapmak zorunda
kalmaktadır. Emekli olurken 1inci dereceden emekli olan bir
astsubayımız en fazla yüzde 55le maaşa
bağlanmaktadır. Bu konulara ilişkin 63üncü ve 74üncü
Hükûmetlerce ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından verilen
onlarca söze rağmen herhangi bir düzenleme yapılmamış
olması astsubaylarımız arasında derin bir hayal
kırıklığı yaratmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifinde uzman çavuşlarımız da
aradığını bulamamıştır. Sayıları
100 bini aşan uzman çavuşların yıllardır birikmiş
pek çok sorunu vardır, bu kürsüden de defalarca dile getirilmiştir.
Bu sorunlar hakkında uzman çavuşlara söz verilmiş olmasına
rağmen bu kanun teklifinde kadro, 3600 ek gösterge beklentileri
karşılanamamıştır.
Uzman
çavuşlarımızın önemli sorunlarından biri de
emeklilikleriyle ilgili konulardır. Yirmi-yirmi beş yıl görev
yapan uzman çavuşumuz sivil memurluğa geçiyor veya açıkta
kalıyor. Uzman çavuşlarımızın bu sorunlarına yer
vermeyen bu kanun teklifi, bahsedildiği üzere eksikliklerle doludur. Bu
noktada 6000 sayılı Kanun mağdurları olan uzman
çavuşlarımız hakkında da düzenleme
yapılmamış olması üzücüdür.
Değerli
milletvekilleri, artık, gıptayla bakılan Türk ordusu içerisinde
mevsimlik işçi gibi görülen uzman çavuşların
sorunlarının bir an önce çözülmesi gerekir.
Kısacası;
AKP, yine sözünü tutmamış, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizin
ve dünyanın dört bir tarafında kahramanca görev yapan personeline hak
ettikleri düzenlemeleri yapamamıştır. Bu
açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere,
kanun teklifi genel manada olumlu olmakla beraber düzenlediği kanunlardan
çok düzenlemediği, düzenleme getirmediği kanunlarla öne
çıkmıştır.
Düzenleme
yapmadığı kanunları da en kısa sürede
getireceğinize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinde geçen
"yer alan ibarelerinin "bulunan olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Kemal
Bülbül
Bitlis İstanbul Antalya
Mehmet
Ruştu Tiryaki Ömer
Faruk Gergerlioğlu Şevin
Coşkun
Batman Kocaeli Muş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Kemal Bülbülün.
Buyurun
Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel
Kurulu ve Komisyonu saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
müesses nizam, devlet olmanın gereği ordu da gerekli bir kurum.
Şu andaki müesses nizam içerisinde var olan bir kurum, olması gereken
bir kurum lakin varlığı, işleyişi, görevleri,
sorumlulukları, temsiliyeti, halkla ilişkisi, dış güçlere
vesaireye karşı ne yapacağı konusunda çok
karmaşık, güvenlikçi ve bu güvenlikçilikten kaynaklı giderek bir
güç zehirlenmesine giren ve ne yaptığını, ne
yapacağını bilmeyip eli ayağı birbirine dolaşan
bir durum söz konusu.
Bakınız
-Türkiye kamuoyundan, kadınlardan beni bağışlamaları
dileğiyle bu örneği vermek zorundayım- ne olmuş dün
Dersimde? Bu, internete kendileri tarafından konulmuş bir şey.
Polisler ve cami hocaları kendi aralarında konuşuyorlar
Türkiyenin en çirkin kadınları nerede? Soruya şöyle cevap
veriyor: Nazimiye ve Muşta. Şimdi, bu internette tespit
edilmiş; Tunceli Valisi açıklama yapmış, bunların
açığa alındığını söylemiş. Dün,
Şırnakta ortaya çıkan affedersiniz rezaletin herkes
farkında. Peki soruyorum: Neden bu nefret suçları her dakika, her an
bir yerden çıkıyor? Bir devlet görevlisi, cami hocası, bir
güvenlik görevlisi nasıl böyle bir terminoloji kullanır? Utanma,
sıkılma, hukuk, adalet, yasa hepsi darmadağın; hepsi bir
yerde ve bunlar güya güvenlik getirecek; güya iman getirecek ve güya buna
istinaden huzurlu bir yaşam söz konusu olacak. Bununla ne güvenlik gelir
ne iman gelir; bununla olsa olsa ürperti, korku ve nefret suçları gelir.
Bakınız, uçak
düştü. Niye uçak düşüyor arkadaşlar? Asker
yaşamını yitirdi. Niye asker? Biz burada niye duruyoruz? Niye
askerlerin, gençlerin yaşamını yitirmemesi için bir çözüm
aramıyoruz? Niye?
Sayın İsmet
Yılmaz, Bakanlık yaptınız, şu anda da Komisyon
Başkanısınız; size sataşayım, ne yapayım!
Niye bu ölümleri, bu kanı, bu gözyaşını durduramıyoruz?
Niye anaların ağlamasını durduramıyoruz? Bunun için
yapay, meşru, gayrimeşru birbirini suçlamalar
Bununla
aşamayız arkadaşlar, bununla aşamayız.
HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) Ya, PKKya söyle!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) O
da sizin sorununuz. Siz, Diyarbakırda DTK toplantısına
katılırken bunları söylemiyordunuz.
HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) Söyledim, o zaman da söyledim; o zaman da PKK silah
bıraksın. dedim.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Şu anda da görevin bunu çözmek, hiç laf atma.
HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) Laf atmak değil.
BAŞKAN Sayın
Yayman, lütfen.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Hepimizin görevi bunu çözmek, ayırt etmiyorum; sen, ben, biz, öteki,
İYİ PARTİ, MHP, HDP, CHP, AKP, hepimiz. Biz buna bir çözüm
bulmak zorundayız. Tarihe ve insanlığa karşı
sorumluyuz, adalete ve hukuka karşı, yetim kalan çocuklara
karşı sorumluyuz, acı yaşayan annelere karşı
sorumluyuz; Diyarbakırda partimizin önünde oturtulan annelere
karşı da, Cumartesi Annelerine karşı da, kadınlara
karşı sorumluyuz. Ben böylesi bir erkeklikten istifa ediyorum.
Ayıptır, utanç vericidir, bu ne biçim erkekliktir? Bu ne biçim
insanlıktır? Böyle bir şey olabilir mi? Her an taciz, her an
tecavüz, her an suçlama, her an bir nefret dili, her an bir nefret suçu.
Buradan, sizi bir
şeye mahkûm etmek için konuşmuyorum, bir hakikati ifade etmek için
konuşuyorum, kimseye sen
kötüsün, yapamazsın demek için değil; Sayın Muş,
yapabilirsiniz, becerebilirsiniz, AKP Grubu bunu becerebilir, hep birlikte bunu
becerebiliriz. Bu ülkede ölümün, kanın, gözyaşının
olmadığı, acının olmadığı,
inançların eşit, halkların özgür, dillerin rahatlıkla
konuşulduğu, herkesin ana dilinde eğitim yaptığı
ama adımızın Türkiye olduğu bir tabloyu yapabilme beceri ve
basiretimiz vardır; bizde bu var, bunu konuşalım, bunu
tartışalım. Kapanmasın bu yol; hakkın, adaletin,
barışın, toplumsal çözümün yolu kapanmasın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL
BÜLBÜL (Devamla) - Laf atmak kolaydır, karşılık vermek
kolaydır, suçlamak kolaydır; mesele çözüm bulmakta, mesele
silahları susturmakta, mesele kanı, gözyaşını
durdurmakta, mesele anaların ağlamasını
durdurmaktadır. Bunu sağlamamız gerekir. Kim buna engel oluyorsa
-geçen gün söylediğim gibi- kesinlikle münafıktır.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Hastalıklı düşünüyorsunuz,
hastalıklı düşünüyorsunuz!
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Konuşmanın son kısmına
katıldım.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18inci
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/3002) esas no.lu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci
maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İbrahim
Özden Kaboğlu
Gaziantep Balıkesir İstanbul
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın İbrahim Özden Kaboğlunun.
Buyurun
Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Divan,
değerli üyeler; 18inci madde, esasen, Anayasaya aykırı olan
maddelerin başında geliyor fakat genel bir değerlendirmeyle
konuya girecek olursam, esasen, bu görüştüğümüz konu hiyerarşi
kavramıyla ilgili ve bu yasa önerisi aslında Anayasanın 137nci
maddesinde yer alan ve kamu yönetiminde hiyerarşi ilişkisini
düzenleyen kavramla doğrudan ilişkili zira askerî yönetim
hiyerarşi kavramı üzerine inşa edilen bir yönetimdir. Bu
itibarla, burada öncelikle genel gerekçeye baktığımız
zaman, 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre bir
yasanın çıkarılması, Anayasanın 137nci maddesine,
Anayasanın 11inci maddesine ve Anayasanın 104üncü maddesinin on
yedinci fıkrasına açıkça ve kesinlikle aykırıdır;
Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre yasa
çıkarılamaz, birincisi bu.
İkincisi,
bu açıdan İç Tüzükün 38inci maddesine göre reddedilmesi gerekir,
torba kanun şeklinde yapılan düzenleme yine Anayasaya
aykırıdır; reddedilmeliydi.
Üçüncü
ise, 18inci madde düzenlemesi Anayasaya aykırıdır zira 6413
sayılı Yasada yapılan
değişiklikle Hizmetten men cezası, disiplin amiri
tarafından verilebilecektir. Esasen kurul tarafından verilmesi öngörülen
ancak yargıya ait olan bu yetki kurul tarafından
kullanılması konusunda yeterli görülmemiş olsa gerek ki
kişiye veriliyor. Bu açıdan, esasen yargıya ait olan bir
yetkinin kişi tarafından kullanılması yine çok yönlü olarak
Anayasaya aykırıdır, izleyen maddelerde de bu Anayasaya
aykırılık söz konusu. Bu konudaki şerhlerimiz esasen somut
olarak ortaya konulmuştur, konulacaktır -geri çekilmezse Anayasa
Mahkemesine götürülmek bakımından- ve yeniden 28inci maddede bu
konuyu tartışmaya dönüş yapacağım.
Şimdi,
esasen dikkat çekmeye çalışacağım husus: Askerî
yapılanmanın doğası ile demokratik devlet yönetiminin
doğası arasındaki çelişki ve bunun bizde, özellikle 15
Temmuzdan sonra nasıl ters çevrildiğine dairdir.
Çoklu
baro düzenlemesi üzerine konuşma yaparken şu son cümlemi telaffuz
etmiştim: Amacımız, cemaatleri hukuk sınırına
çekmek olmalıyken, hukuku cemaatleştirmek son derece
sakıncalıdır. İşte bu, hukuk yoluyla siyaset
değil, siyaset yoluyla hukuk yapmanın bir sonucu. Askeriye
hiyerarşik yapıya dayanır, askeriye uzmanlık gerektiren bir
meslektir; savaş ve barış hukuku bu nedenle kendine özgü
özellikleri bulunan bir hukuk dalıdır. Aslında hiyerarşi
kavramı da Napolyon Fransasında, sivil hukuka askeriyeden ödünç
alınan bir kavramdır.
Bu
itibarla, esasen askeriyenin sorunu hiyerarşik yapının 15
Temmuzdan sonra giderek kırılmasıdır. Bir, kuvvet
komutanlarının en üst hiyerarşik komuta kademesi olan
Genelkurmay Başkanlığından alınarak Millî Savunma
Bakanlığına verilmesi; iki, Millî Savunma Üniversitesi Rektörlüğüne
bir sivilin getirilmesi kesinlikle askerî yapıya ve askerî yapı için
Anayasanın öngördüğü kurallara aykırıdır. Buna
karşılık sivil yapı özellikle 2017 Anayasa
değişikliyle tam tersine tek kişinin hiyerarşik amiriyeti
altında düzenlenmiştir; âdeta erkler ayrılığı
yerine tek kişinin çoklu erki hiyerarşisine sokulmuştur. Bu da
demokratik yönetimin doğasına aykırıdır. Bu itibarla,
esasen vesayet kurumlarını ayıklama adına Anayasa
değişikliğiyle bütün kolektif karar mekanizmaları
kaldırılırken bırakılan tek kurul Millî Güvenlik
Kurulu olmuştur ama Millî Güvenlik Kurulu da siyasete nasıl malzeme
yapılmaktadır onu da 28inci maddede sizlere sunacağım.
Teşekkürler.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci maddesinin 1inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Feridun
Bahşi
Aksaray Ankara Antalya
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar İbrahim
Halil Oral
Adana Edirne
Ankara
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Feridun Bahşinin.
Buyurun
Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 223 sıra sayılı Yasa Teklifinin 18inci
maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İki
gündür şehit olan polis ve askerlerimizi ve tüm şehitlerimizi
rahmetle anıyorum, ruhları şad olsun.
Değerli
arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin savunma ve
güvenliğinin temelidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün dediği gibi
Ordumuz Türk birliğinin, Türk vatanseverliğinin, Türk kudret ve
kabiliyetinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuza ayrılan mali
kaynak, temin edilen araç gereç, silah ve mühimmat elbette önemlidir ancak daha
önemli olan insan kaynağıdır. Dünyanın en güçlü silahı
ölümü göze almış akıllı, sağlıklı ve moralli
insandır. Askerimizin morali ve mücadele azminin yüksek olması için
maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması son derece
önemlidir.
Daha
önce defalarca ifade ettik; her defasında birkaç kesime dönük olarak
yapılan askerî personelin özlük haklarına yönelik düzenlemeler
kısmi iyileşme sağlasa da adaleti
sağlayamamıştır. Askerî personelin özlük haklarına
dönük düzenlemelerin yamalı bohça mantığıyla
yapılması sorunu içinden çıkılmaz hâle getirmiştir.
Bugün subaylarımız mutsuz, astsubaylarımız umutsuzdur,
uzman er ve erbaşlarımızın, uzman
jandarmalarımızın, sivil memurlarımızın, muharip
gazilerimizin sorunları dağ gibi yükselmiştir. Öte yandan, ordu
emeklilerimizin ve muharip gazilerimizin sorunlarını çözmek insani ve
vicdani bir görev olduğu kadar vefanın da bir gereğidir.
Şehit ve malul, gazi çocuklarına sağlanan kamuda iş
imkânları muharip gazilerimizin çocuklarına da
sağlanmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, iktidarın uyguladığı dış
politika, savunma ve güvenlik politikaları bugün ülkemizi tabiri caizse
uçurumun kenarına getirmiştir. Özellikle Suriye ve Libyada
Türkiyenin izlediği yanlış dış politikalar sayesinde
uluslararası alanda büyük bir yalnızlık içine
düşülmektedir. Bu dönemde cumhuriyetin kurucu iradesi tarafından
belirlenmiş ve bizzat Atatürk tarafından yönü çizilmiş Yurtta
sulh, cihanda sulh. şeklinde ifade edilen dış politika AK
PARTİsi tarafından terk edilmiştir. Suriye ve Libyaya asker
göndermeniz konusunda -bildiğiniz gibi- sizi destekledik, destekliyoruz
ancak hatalarınızı da söylemek boynumuzun borcu. Bakın,
Ayasofya konusunda gösterdiğiniz hassasiyetinizin gerekçesini Egemenlik
hakkı olarak açıkladınız; amenna ama aynı egemenlik
hakkı hassasiyetini Yunanistan tarafından işgal edilmiş 18
Türk adası hakkında göstermiyorsunuz. Elbette, ülkemizin
toprağı ve varlıklarımız için kararı egemen bir
devlet olarak biz vereceğiz, buna Ayasofya da dâhil ancak 18 Türk
adası bilfiil Yunan tarafından işgal edildi, an itibarıyla
elimizden kayıp gitti. 18 Türk adasıyla ilgili egemenlik
hakkımız olduğu bir gün aklınıza gelecek mi? Gelecekse
ne zaman gelecek? Bu konuda herkes neden sessiz? Ayasofya konusunda
gösterdiğiniz egemenlik hakkı hassasiyetini Türk adaları
hakkında neden göstermiyorsunuz? Egemenlik hakkı hassasiyetini 18
Türk adası hakkında da göstermenizi bekliyoruz. Şu anda bu
adalarda 13 Yunan askerî üssü, 5 binden fazla silahlı asker, 1 üniversite,
2 lise bulunmaktadır.
Ayrıca Yunanistan,
kendi adalarının 6 millik karasularına Türk
adalarınınkini de ekleyerek kendi karasularını 12 mile çıkarmıştır.
Zamanın Başbakanı Binali Yıldırım, konuyla ilgili
yaptığı açıklamada Egedeki 130 tane irili ufaklı
kaya parçası, bunların kimliği bile yok, kime ait olduğu
belli değil. demişti. TBMMde 26 Mart 2015te yapılan oturumda
ise zamanın Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Lozan ve
Paris Anlaşmalarına göre adaların hukuken Türkiyeye ait
olduğunu ve adaların fiilî olarak Yunan işgali altında
bulunduğunu söylemişti. En kısa sürede 18 Türk adasıyla
ilgili bir eylem planı hazırlanmalı ve Türk adaları tekrar
egemenlik hakkımızın gereği olarak geri
alınmalıdır.
Bu vesileyle Gazi Meclisi
ve yüce Türk milletini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinde geçen
yer alan ibarelerinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Hüseyin
Kaçmaz
Bitlis İstanbul Şırnak
Kemal
Bülbül Mehmet
Ruştu Tiryaki Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Antalya Batman Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun
Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
bir grup önerisi sunduk; hukuk dışı kararların
gerçekleşmesinde etkisi olan hamleleri ortaya çıkaralım, hukuka
aykırı yargılamaları inceleyelim, siyaset ve yargı
mensuplarının dâhil olduğu hukuka aykırı kararlarda
rolü bulunanları ortaya çıkaralım, bunların hepsi hukuk
güvenliğine zarar veriyor, bu yüzden de Meclis araştırması
açılsın dedik; eş genel başkanımızın
-tırnak içerisinde- yargılanmasından da birkaç örnek verdik,
bilgiler verdik; oylarınızla reddettiniz. Hadi reddettiniz bunu
anladık ama çıkıp Anayasanın 138inci maddesini okudunuz
ve dediniz ki: Hâkimler bağımsızdır. Hiçbir organ, makam,
merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili
soru soramaz, görüşme yapamaz ve herhangi bir beyanda bulunamaz. Biz
yargıyı etkileyecek girişimler yapıldığından
kuşku duyuyoruz diyoruz, örnekler veriyoruz, araştıralım
diyoruz; Anayasa 138e göre yapılamaz. diyorsunuz.
Şimdi,
teşbihte hata olmasın ama şöyle düşünün: Cinayet
işlendi, araştırın. diyen birisine savcı Cinayet
suçtur. diyor ama hiçbir şey yapmıyor. İşkence
yapıldı. diyen birisine savcı İşkence suçtur. diyor
ama hiçbir şey yapmıyor. Rüşvet alındı, yolsuzluk
yapıldı, bunu araştırın. diyen birisine savcı
Rüşvet, yolsuzluk da suçtur. diyor ama hiçbir şey yapmıyor.
Yaptığınız tam olarak bu. Hukuk metnini hatırlatarak
yapılan hukuksuzlukların üstünü örtemezsiniz.
Bakın,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 20 Kasım 2018 tarihinde Eş
Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş
hakkındaki tutukluluk kararının Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı olduğunu söyledi. İlk kez 18inci
maddenin ihlali yönünde karar verdi, ilk kez; 1990dan 2020ye kadar otuz
yıllık süre içerisinde ilk kez. Bu ne demek? Türkiyede yargı
organları siyasi kararlar veriyor. dedi. Siyasi
çalışmalarını engellemek için Selahattin Demirtaş
hakkında tutuklama kararı var. dedi. Peki siz ne yaptınız?
Yargıya, yargı kararlarına, hukuka saygılı olması
gereken bir idarenin ne yapması gerekir? Bu ülkedeki mahkemenin ne
yapması gerekir? Bunun gereğini yerine getirmesi gerekir. Siz ne
yaptınız? Hamlemizi yaparız, boşa
çıkarırız. dediniz. Ayrıca Bu karar kesin değil, bir
daireye başvururuz. dediniz. Aynen sizin söylediğinizi tekrar etti
mahkeme ve Selahattin Demirtaşla ilgili tahliye kararı vermedi,
tutukluluğunun devamına karar verdi.
Şimdi, bu arada,
büyük dairenin, lehine karar vereceğini anlayınca bir şey daha
yaptınız. Bakın, bu kasımdan önce, eylül ayında,
Eylülün 18inde İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın
Demirtaşın bir konuşması nedeniyle dört yıl sekiz ay
hapis cezası verdi propagandadan; örneği yok Türkiye tarihinde.
İki buçuk ay içerisinde, Aralık ayının 4ünde İstanbul
Bölge Adliye Mahkemesi bu kararı onayladı. Neden? Büyük dairenin
tahliye kararını onaylayacağını bildiğiniz için
siz Sayın Demirtaşı hükümlü hâle getirdiniz ama bu bir şey
ifade etmiyordu çünkü tutuklu kaldığı süre öbür cezadan mahsup
edilince tahliye olma ihtimali vardı. Avukatlar başvurdular, dediler
ki: Tutuklu kaldığı süre mahsup edilsin ve Selahattin Demirtaş
serbest bırakılsın. Bu başvuruyu yaptıkları gün
mahkemenin bunu kabul etmekten başka bir yolu yoktu. Bu başvuru
yapıldığı gün, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı,
beş yıldır süren bir soruşturmada ve Sayın
Demirtaşın şüpheli olmadığı bir dosyada,
Sayın Demirtaşı 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili ekledi,
şüpheli konumuna getirdi; akşam -gece saatinde-
tutuklanmasını istedi. Nöbetçi hâkim hastanede tedavi görüyordu, onu
adliyeye geri getirdiler ve Sayın Demirtaşla ilgili tutuklama
kararı verildi. Oysa Sayın Demirtaş zaten 6-8 Ekim
olaylarıyla ilgili yargılanıyordu ve o dosyadan Ankara
Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı vermişti.
Daha dramatik bir şey
söyleyeyim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Bunu yapan Ankara Cumhuriyet
Başsavcısı, Sayın Demirtaş hakkında, beş yıl
sonra, şüpheli olmadığı dosyada Sayın
Demirtaşı ekleyin. diyen Ankara Cumhuriyet
Başsavcısı bir gün önce sarayda Sayın
Cumhurbaşkanını ziyaret etmişti. Ne tesadüf değil mi?
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
18inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/3002) esas no.lu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile
Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir Tekirdağ
Fikret
Şahin
Balıkesir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fikret Şahinin.
Buyurun
Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce bugünkü şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Evet,
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin disipliniyle ilgili yasayı
konuşuyoruz. Geçtiğimiz günlerde ordumuzun kuruluşunun
2.229uncu yıl dönümünü kutladık. Hepimiz için bu vatanda
yaşamamızın en büyük teminatı olan ordumuz elbette
hepimizin göz bebeği. Mevcut iktidar döneminde, on sekiz yıllık
bu yönetim döneminde en fazla yıpratılan ve erozyona uğrayan
kurum da maalesef Silahlı Kuvvetleri. Bu konuda sizlere birkaç örnek
vermek istiyorum.
Bakınız,
tarih 4 Temmuz 2003, yer Kuzey Irak Süleymaniye; evet, hepimizin çok üzüntüyle
şahit olduğu, askerimizin çuvalla ilgili bir işleme maruz
kalması... Bu dönemde Mukabele ve müdahale etmeyin, silah
kullanmayın. diye emir veriyorsunuz. Bu dönemdeki komutan daha sonra
Silah kullanma yetkimiz olsaydı o çuvalları ABD askerlerine
yedirmesini bilirdik. diye böyle bir cevap veriyor.
Diğer
bir örnek: 8 Nisan 2014, yer Diyarbakır 2. Hava Kuvvetleri
Komutanlığı; bakın, burada bir terörist Türk
Bayrağını hava üssünden indiriyor. Buna müdahaleye izin
vermediniz, kendi vatan topraklarımızda bayrağımızın
indirilmesine müsaade ettiniz; bakın, diğer bir örnek bu.
Ama
sizden önceki iktidar döneminde bakın neler oldu: 14 Ağustos 1996,
yer Kuzey Kıbrıs Mağusa Sınır Kapısı. Evet,
bir Rum orada, sınırımızdaki Türk Bayrağını
indirmeye çalışırken işte o zaman gereken irade askerimizin
arkasında ve o bayrak inmeden o Rumu yere indirdiler. İşte, Diyarbakırda
bunu yapmanız gerekirdi; bunu yapmadınız, ordumuzun
arkasından çekildiniz.
Yine
başka bir örnek vermek istiyorum size: Evet, 22 Şubat 2015, Süleyman
Şah Türbesi; Türkiye'nin sınırları dışındaki
tek toprağımız olan yer. Ne oldu burada? Bir terör örgütü
IŞİD- geliyor diye, yüzlerce yıl yerinde duran Süleyman
Şah Türbesini aldınız, taşıdınız. Belki
dünyada tektir bu yaptığınız işlem.
Yine,
geçmişteki bir örneği göstermek istiyorum: Bakın, burası da
25 Aralık 1995 ile 30 Ocak 1996 tarihlerindeki Kardak krizindeki
durumumuz. Bakın, o zamanki siyasi irade ordunun arkasında
durduğu zaman, Kardaktaki Yunan Bayrağı indirilip işte bu
şekilde Türk Bayrağı çekilebiliyor. Yani kimse Kardakı
terk edip gitmedi, sizin gibi Süleyman Şah Türbesini alıp da
taşımadı. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız,
yine burası da son zamanlarda devamlı gündemde olan meşhur
Eşek Adası ve bu Eşek Adası Türkiye topraklarına 9
deniz mili mesafede, Yunanistana da 169 deniz mili mesafede. Bu kişi de
Yunanistan Cumhurbaşkanı, bakın, ilk yurt dışı
ziyaretini Eşek Adasına yapıyor ve bazı basın
organları ne diyor biliyor musunuz? Yunanistan Cumhurbaşkanı
Aydın ilini ziyarete geliyor. diyor. 2004 yılından bu yana yani
mevcut iktidarınızdan bu yana buradaki Ege adaları işgal
altında. Ne yapıyorsunuz buna? Bir şey yaptınız
mı? Hayır. İşte, ordumuzun arkasında durmak böyle bir
şeydir. Sizden beklediğimiz, ordumuzun arkasında
durmanızdır.
Yine, bakınız,
meşhur Millî Güvenlik Kurulu kararı; evet, yine o FETÖye dönüp
dolaşıp geliyoruz. 25 Ağustos 2004 tarihinde burada
uyarıyoruz, diyoruz ki: Efendim, bu FETÖyle mücadele edin. Ne
yaptınız peki? Bir şey yaptınız mı? Vallahi, bir
şey yapmadınız desek yalan olur, yaptınız, gerçekten
yaptınız; FETÖyü sonuna kadar desteklediniz, devlet içinde
çöreklenmesini sağladınız. Bunu ben demiyorum. Bakın,
burada kendi arkadaşınız söylüyor, içinizden bakanlık yapan
arkadaşınız diyor. Diyor ki : Millî Güvenlik Kurulu
kararıyla ilgili hiçbir şey yapmadık. İtiraf ediyorsunuz
bunu. O zaman Ergenekon terör örgütü diye bir örgüt yarattınız.
Efendim, FETÖye biz o zaman F tipi yapılanma derken sizler hizmet
hareketi diyordunuz, hoca efendi deyip Türkiyeye
çağırıyordunuz. Meşhur bir savcısı vardı;
evet, altına zırhlı arabalar verdiniz. Derken, dün 4üncü
yıl dönümünü andığımız 15 Temmuz hain darbesini
işte bu tutumunuz sebebiyle hep birlikte yaşadık maalesef. Ne
oldu? 251 şehit verdik, 2.194 de gazimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bu iddialara yönelik
açıklamalarımız mevcuttur. Tekrar sayın hatiple
polemiğe girme ihtiyacı görmüyoruz. Tutanaklarda var bu
görüşlerimiz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Milleti Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Aksaray Ankara Edirne
Aylin
Cesur İbrahim
Halil Oral Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Isparta Ankara Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Ayhan Altıntaşın.
Buyurun Sayın
Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bizim
gibi zorlu bir coğrafyada her an terör tehdidi altında yaşayan
bir devlet için ordusunun güvenliği ciddi manada önemlidir. Savunma
sanayisinde yapılan atılımlar da gereklidir fakat ordu
yalnızca son teknoloji silahlarla desteklenemez. Ordunun moral değerleri,
çatışma olsun olmasın, yüksek tutulmalıdır. Askerlik
gibi zor ve tehlikeli bir görevde de talihsiz bir olayda duruma anında
müdahale edebilecek tecrübeli ve buna göre eğitim almış
doktorlara ihtiyaç vardır. Komisyon toplantısı
sırasında, Millî Savunma Bakan Yardımcısı Sayın
Şuay Alpayın kritik olduğunu belirttiği bir mevzu
vardı, bunun gözden kaçmaması gerekir. Sayın Alpay, askerî tabip
kadrosunun 2.023 olduğunu fakat mevcutta 347 tabip olduğunu yani
yüzde 17sinin karşılandığını belirtmiştir.
Bu kanun teklifi çalışmasında da bu duruma tedbir alınmaya,
askerî tabipliği, savaş cerrahlığını özendirmeye,
doktorları bu yöne çekmek için düzenlemeler yapılmaya
çalışılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, savaş cerrahı veya askerî tabipler hususunda
eksikliğimiz varsa bunu karşılamanın en makul yolu tekrar
askerî hastaneleri ve akademileri açmaktır. Zira, askerî tabipler
diğer doktorlardan farklı olarak aynı zamanda askerdir. Askerî
tıp akademilerinde askerî tabiplere yalnızca tıp eğitimi
verilmemektedir, bunun yanında aldıkları askerî eğitimler
de vardır; bu sayede askerî tabipler terörle mücadelede ve cephede de
ordunun bir mensubu olarak görev yapmaktadır, bu da askerler ve askerî
tabiplerin bir arada olmasına ve aralarında bir silah
arkadaşlığı hukuku olmasına katkı
sağlamaktadır. Bu silah arkadaşlığı askerin
doktora güvenini artıran önemli bir duygudur. Asker bilir ki silah
arkadaşı onu yarı yolda bırakmaz, hâliyle bu silah
arkadaşlığı askerî çatışmalarda, cephede büyük
moral vermektedir.
Ayrıca,
savaş cerrahisi, askerî tabiplik özel bir konudur. Askerî bölgelerde görev
yapabilmek kolay değildir. Olağanüstü bir durumda bölgeye sivil
askerleri götürürseniz askerî düzene ayak uydurabilmeleri de zordur; bu yüzden,
buralarda görev yapacak olan sağlık personelinin asker gibi
eğitilmesi gereklidir. Bu psikolojiye göre eğitilmeyen bir doktorun
savaşta veya çatışmada ne kadar zorlanacağını
düşünebiliyor musunuz? Psikolojileri ne hâle gelecektir? Askerî doktorlar
ve askerî sağlık personeli, gerektiğinde sırtına
çantasını almış ve askerlerle birlikte nereye
görevlendirilirlerse gitmişlerdir, fedakârlıkları
ortadadır. Askerî doktorların eğitimleri bazı hususlarda
sivil doktorlardan da farklıdır. Askerî doktorların
aldıkları eğitim çatışma yaralanmalarına daha
uygundur. Askerî hastaneler orduya bir öz güven de vermektedir. Allah korusun
ama çatışma, savaş gibi durumlarda askerî doktorların önemi
fark edilecektir. Bunun için önceden bir önlem alınmalı ve eskisi
gibi askerî tıp akademileri, askerî hastaneler tekrar
açılmalıdır, askerî doktorlar yetiştirilmelidir; bu durum
ordumuz için elzemdir.
Kaldı
ki ordu mensuplarının belirttiği bir durum daha var. Sivil
hastanelere kaldırılan askerlerin güvenliğini sağlamak için
çok sayıda asker nöbet tutuyor, bu nöbet organizasyonu acil tedavilerde
gecikmeye sebep oluyor. Bunun yerine, belirli bölgelere askerî hastaneler
yapılsa daha makul olmaz mı? Devletimiz, gerektiğinde kendisi
için canlarını dahi feda eden Türk askerini en güvenilir ve en
hızlı şekilde tedavi etmek zorundadır. Bu hastaneler 15
Temmuz sonrasında FETÖ yapılanması gerekçesiyle
kapatılmış olabilir ama aradan dört sene geçti, FETÖcüler
hastanelere sızdıysa bunun suçlusu hastaneler değildir.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin coğrafi konumu ve hissettiğimiz tehditler
göz önünde bulundurulduğunda, gönül ister ki hiç gerek olmasın ama
tedbir almak zorundayız. Biz coğrafi olarak bu kadar zor
koşuldayken, etrafımızda sağı solu belli olmayan bu
kadar diktatör varken kendimizi İsviçre gibi düşünüp
davranamayız.
Arkadaşlar,
hem askerî okulları hem de askerî hastaneleri açın diye burada çokça
söylüyoruz fakat sözlerimiz dinlenilmiyor. O zaman, siz bilirsiniz,
bunların ikisini de açmayın; inşallah, bunları açmak bizim
iktidarımıza nasip olacaktır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, bir yoklama talebimiz var
efendim.
BAŞKAN
Önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama
talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Altay, Sayın Çelebi, Sayın Aydın,
Sayın Bülbül, Sayın Özkan, Sayın Şahin, Sayın Aygun,
Sayın Polat, Sayın Tığlı, Sayın Tanal, Sayın
Bulut, Sayın Ünsal, Sayın Ünver, Sayın Bayraktutan, Sayın
Özdemir, Sayın Kaboğlu, Sayın Barut, Sayın İlhan,
Sayın Ceylan, Sayın Ünlü.
2 kişi eksik
çıktı.
İLHAMİ ÖZCAN
AYGUN (Tekirdağ) Başkanım, sayarsak tam 20 kişiyiz.
İçeride 20 kişi var.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) 20 kişi var.
BAŞKAN - Şu an
18 kişisiniz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) 20 kişi var Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
20 kişi var orada Başkan.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, yeni geliyorlar.
Sayın Başkan,
yoklama 20 kişinin aynı anda ayağa kalkması suretiyle
yapılır. 18 kişi var, yeni geliyorlar.
BAŞKAN
Arkadaşlar, biraz sakin olun.
Bir daha sayalım, bir
dakika
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Aynı anda 20 kişi kalkacak, 18 kişi var.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Var ya, vardı 20 kişi diyorum, var.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Başkanım, muhalefet yeter sayısı yok!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Neyse, maksat hasıl olmuştur. Oturun yerinize. Geldi
arkadaşlarınız. Bence bir daha saysınlar.
Sayın Başkan,
bir daha isim olarak sayın lütfen.
BAŞKAN
Sayın Polat, hangisi?
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Polat Şaroğlu.
BAŞKAN
Polat Bey
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Tamam, yoklama talebini geri çekiyoruz
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; bakın, maskelerden tanıyamıyoruz.
Lütfen, yüksek sesle
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum
(Uğultular)
BAŞKAN
Arkadaşlar, biraz yavaş, lütfen sessiz olalım. Rica ediyorum,
yerlerimize oturalım ve Genel Kuruldan ayrılmayalım
arkadaşlar, her beş dakikada bir oylama var. Lütfen
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde geçen
yer alan ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Muazzez
Orhan Işık
Bitlis İstanbul Van
Mehmet
Ruştu Tiryaki Kemal
Bülbül Filiz
Kerestecioğlu Demir
Batman Antalya Ankara
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
(Uğultular)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, sessizliği sağlayabilir miyiz?
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen.
Rica ediyorum sayın milletvekilleri, yerlerimize oturalım
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüzlerce
yıllık Roma hukukunun res communis yani üzerinde özel mülkiyet
kurulamaz saydığı doğal müştereklerden
kıyılar ve doğal alanlar bugün bir sermaye grubu ve iktidar için
yalnızca rant anlamına geliyor. Türkiyede nereye baksak ranta
açılan bir ormanlık alan, bir sit alanı, bir kıyı
görüyoruz.
Turizmin ve kentleşmenin yoğun olduğu
pek çok ilçemiz gibi Bodrum da çok büyük bir talanla karşı
karşıya. Belki hepiniz biliyorsunuz, seviyorsunuz ama nasıl
seviyorsunuz, gerçekten bilmiyorum. Ben 70li yıllarda Bodrumda büyüdüm,
Halikarnas Balıkçısının torunlarıyla büyüdüm.
Halikarnas Balıkçısının bize sevdirdiği küçük,
yeşil, doğayla bütünleşmiş bir yerdi Bodrum. Tek tek dikti
o ağaçları Cevat Şakir ve bizler de onun yolundan giderek
onlarca ağaç diktik Bodrumda.
Bodrum girişinde bir tabela vardır, der ki
orada Halikarnas Balıkçısı: Yokuş başına
geldiğinde Bodrumu göreceksin, sanma ki sen geldiğin gibi
gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, akıllarını hep
Bodrumda bırakıp gittiler. Evet, biz aklımızı orada
bırakır giderdik ama şimdi maalesef yüreğimiz yanıyor.
Bugün, çevreciler, ekolojistler, Bodrumdaki
yıkımı haber yapmak isteyen gazeteciler soruşturmalarla,
cezalarla, tehditlerle, hatta canlarına kastedilerek
yıldırılmaya çalışılıyor. Mimarlar
odalarıyla görüştüğümüzde, eskiden açtıkları ve kabul
edilen pek çok davaya benzer davaların artık Danıştaydan
döndüğünü ifade ediyorlar. Hâlen inatla meslek odaları,
yurttaşlar mücadelelerine devam ediyor fakat bir bakıyorsunuz, bir
ormanlık alanda yahut sit alanında 5 katlı dev oteller inşa
edilmiş; doğa, geri dönülmez biçimde tahrip edilmiş, dava
kazanılsa bile binalar tamamlanmış, yalnızca iskânı
kalmış. Yani olan olmuş, ne orayı yıkmak mümkün ne de
Leleg Uygarlığı gibi binlerce yıllık
uygarlıkların kalıntılarından, tarım
teraslarından, ekolojik dengeden geriye bir şey kalmış.
O kadar çok örnek var ki;
Bodrum girişindeki Güvercinlikte, 2007 yılında yanarak küle
dönen 150 hektar ormanlık alanla ilgili olarak, dönemin Muğla Orman
Bölge Müdürü ve şimdilerde AK PARTİ Antalya Milletvekili olan
İbrahim Aydın, alanın kesinlikle imara
açılmayacağını, yanan yerlerin tekrar
yeşillendirileceğini söylemişti. Ancak bugün, ormanlık
alanda 4 dev ultra lüks otel var; Bodrumun hemen girişinde,
sağınızda görüyorsunuz.
En önemli konulardan biri
ise çevre yolu konusu. Arkadaşlar, açıkça söylüyorum: Bu yolun
yapılması demek Bodrumun yok olması demektir. Üstelik, böyle
bir yol yapılacağından, birinci derecede muhatap olan
belediyelerin bile haberi olmamış, katıldıkları Koruma
Kurulu toplantısında öğreniyorlar. Bodrumun kalan son
ormanlık alanlarından olan bu bölge Leleg Döneminden kalma
arkeolojik bir alan aslında. Yerel unsurlar bir bir devreden
çıkarılarak her şey ya Bakanlığa ya
Cumhurbaşkanlığına bağlanmış durumda ve
sürekli yeni yerler, turizm alanları ilan edilerek belediyelerin yetki
alanları gittikçe küçültülüyor, Kültür ve Turizm
Bakanlığına bağlanıyor. Mesela, en son, Torbadan
Güvercinlike kadar olan ve orman vasfı da taşıyan bir alan
turizm alanı ilan edildi yani burada yeni yapılaşmalar
planlanıyor fakat kimi kime şikâyet ediyoruz!
Yine, Bodrumda Kültür ve
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoya ait olan Torba Voyage Otelinin önünden
geçen sahil yolu halkın kullanımına kapatıldı. Burada
-aslında o da bir utançtı- yıllar önce, halkın
mücadelesiyle otelin içerisinden -çünkü sahiller halkındır ve asla
kapatılamaz- bir halk yolu açılmıştı, halk yolu
yazıyordu üstünde. Halkın olan sahillere âdeta lütfedip bir yol
açmışlardı. Şimdi, bu yolu dahi kapatıp, içine,
oranın dokusuna asla uymayan camekânlı binalar inşa etmiş
ve buradan geçilmesi engelleniyor. Bizzat gittim, sordum, diyorlar ki: Kumdan
yürüyün. Böyle bir şey olmaz. Bu da yetmiyor, yine Kültür ve Turizm
Bakanı, Antalyanın Kemer ilçesi Kiriş koyundaki beyaz
plajıyla ünlü Maxx Royal Kemer Resort Oteline kumun Salda Gölünden
getirilmediğini kanıtlamak için kuvars kökenli mermer tozu
olduğunu beyan etti. Kanserojen, kıyılardaki tüm canlı
varlıkları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Sayın Başkan, bir
dahaki konuşmamı dört dakika yaparım.
BAŞKAN Yok,
Sayın Kerestecioğlu, söyleyeceklerinizi bir dahaki konuşmaya
saklayalım.
Teşekkür ediyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Peki, o zaman
BAŞKAN Önerge
öncesi bir yoklama
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Böyle yaparsanız her maddede isteriz, sizin için iyi
olmaz. Akıllı olun!
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Muhalefet yeter sayısı yok!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Hayır yani sonuçta
tutanağa geçsin diye en azından sözümüzü tamamlıyoruz.
BAŞKAN Siz devam
edin, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biz ayakta bekleriz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Evet, yani yerli ve
millîliğiniz var ya, maalesef, böyle yerli, millîlik olmaz. Bodrumun ne
çökertmesini ne yerli türkülerini ne de topraklarını
bıraktınız.
Saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Başkan, bu ne özellik? Ne özelliği var bu
konuşmacının? Niye süre veriyorsunuz?
Sayın
Başkanım, olur mu böyle bir şey! Kimseye söz hakkı
vermediniz.
BAŞKAN Süre
vermiyorum, kayıtlara geçirdi, Sayın Türkkan.
AYLİN CESUR (Isparta)
Bir daha ben de süre istiyorum. Selamlamaya bile izin vermediniz.
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Altay, Sayın Çelebi, Sayın Aydın, Sayın Bülbül,
Sayın Şahin, Sayın Özkan, Sayın Aygun, Sayın Polat,
Sayın Tığlı, Sayın Bulut, Sayın Tanal, Sayın
Ünsal, Sayın Sümer, Sayın İlhan, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Ünver,
Sayın Bayraktutan, Sayın Özdemir, Sayın Barut.
Değerli milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.17
BAŞKAN: Başkan Vekili
Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesi üzerinde
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşlarının
verdiği önergenin oylamasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
20nci
madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/3002) esas no.lu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli
Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir
Tekirdağ
Mahir
Polat
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mahir Polatın.
Buyurun
Sayın Polat. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR
POLAT (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 20nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Maddeye
geçmeden önce, bugün 9 şehidimiz var, ruhları şad olsun,
ulusumuzun başı sağ olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün 15 Temmuzun 4üncü yıl dönümüydü. Demokrasimize ve
cumhuriyetimize kasteden hain darbe girişimini buradan bir kez daha
kınarken bu darbenin tüm geliş süreçleriyle birlikte
aydınlatılmasının bir siyasal sorumluluk, bir iktidar
sorumluluğu olduğunu hatırlatmak isterim. Ayakkabı
boyacısının içeride olduğu bir yargı sisteminde
adı bilinen ünlü zenginlerin dışarıda olması
vicdanımızı yaralar.
Bir
de şehitlerimiz ve gazilerimiz için halkımız tarafından
toplanılan paraların akıbeti vicdanlarımızda soru işareti,
bunların hak sahiplerine bir an evvel verilmesi de siyasal iktidarın
sorumluluğundadır.
Yine,
Artvin Yusufeli, Rize Çayeli ve İkizdere ilçelerinde sel felaketleri
yaşandı, burada da maalesef can kayıplarımız var.
Değerli arkadaşlar, doğal afetler insanları öldürmüyor,
insan ancak kendi kendini doğal afetlere sebep olarak öldürüyor.
Nasıl? Doğayı talan ederek, doğayı ranta kurban
ederek, gözümüzün gördüğü her yere RES, GES, HES yaparak doğayı
talan ediyoruz, betonlaştırıyoruz,
ormansızlaştırıyoruz ve doğa bir gün geliyor var
olduğu yeri almaya çalışıyor.
Yine,
istinat duvarı örerek dere yataklarından ucuz arsa elde etme gayreti
maalesef bugün bu taşkınlara sebebiyet veriyor; bunun da
sorumluluğu buna izin veren, göz yuman iktidardadır diyoruz.
Üzerinde
konuştuğumuz kanun teklifi elbette ki önemli fakat ülkemizin
gerçekliğiyle, halkımızın gerçekleriyle kanun teklifleri,
maalesef, iktidarın gündemi birbiriyle örtüşmüyor. Salgın
sürecinden beri baktığımızda Bekçi Yasası, Hukuk
Muhakemeleri Yasası, bu kanun teklifi ve çoklu baro kanunuyla
uğraştık. Oysaki halkın beklentileri bunlar değil,
salgın süreci boyunca ekonomisi örselenen halkın, yoksulların,
emekçilerin, emeklilerin, esnafların, üretim yapamayan, borcunu,
kirasını ödeyemeyen sanayicilerin sorunları bunlar değil,
bunlar olsa olsa ülkemizde tek adamlık rejiminin
kuramsallaştırılması ve kötü giden ekonomi yönetiminin
zafiyetlerinin ortadan kaldırılması için gündeme
getirilmiş, bugün de gündeme getirilmiş kanunlardır. Size iki
tane örnek vermek isterim değerli vekiller: Bir tanesi İzmirli bir
fotoğrafçı esnafına gelen mesajın bana gönderilmesi.
Özetle, 3 tane kirası ödenmemiş, temmuz ayında kiraların
tek seferde ödenmesi isteniyor. Kim gönderiyor? Vakıflar Genel
Müdürlüğü. Son kısmında deniyor ki: Aksi takdirde
hakkınızda icra takibi başlatılacak olup yeni dönem kira
sözleşmeniz yenilenmeyecektir. Yani, devlet vatandaşını
icrayla mülkünden, kiracı olduğu yerden atmakla tehdit ediyor.
İkincisi -sizin arkadaşlarınızın da gittiği-
Balgattaki bir lokantacı esnafına, nasıl, bu pandemi sürecinde
kiranızı ödeyebildiniz mi diye sorduğumuzda İyi bir ev
sahibim var, 2 kirayı almadı. dedi. Yani, millet birbirine yetti,
devlet millete yetmedi sevgili arkadaşlar, buradan da göreceğiniz
gibi.
Salgın
nedeniyle dünya devi ekonomilerde geriye gidişin olacağını
biliyorduk. İşsizliğin artacağı biliniyor, herkes bunu
değerlendiriyor fakat ne hikmetse bizim TÜİK, tıpkı
enflasyon değerlerinde oynadığı gibi işsizlikle de
oynuyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük işsizliği varken işsizlik
değerlerinin düştüğünü söylemek doğru değil.
İşsizlik bizim için yakıcı bir sorundur. Gençlerimiz
işsiz, bir sürü üniversiteli genç mezun olduğu alanlar
dışında istihdam ediliyor. Bakın, öğretmen polisleri
görebilirsiniz, seyyar satıcı mühendislerle karşılaşmanız
pek mümkündür. Bu açıdan bu yıkıcı sorunu da gündeme
getirmemiz gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, sözleşmeli er ve
erbaşların, aile yardımının yanında çocuk
yardımı, asgari geçim indirimi, refakat, mehil izni, yol,
harcırah gibi temel sosyal hakları da verilmeli, iyileştirme
zammından faydalanmaları sağlanmalıdır.
Yine, değerli arkadaşlar, kuvvet
komutanlığınca belirlenen ve kuvvet komutanlarınca
onaylanan personel listelerine iktidarın yani bakanların resen
müdahale etme hakkı getiriliyor bu yasada. Bu, doğru bir yasa
değildir. Ordunun biraz daha siyasal otoriteye teslim edilmesi, emir
komuta zincirinin biraz daha zedelenmesi anlamına geliyor diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 20nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 20- 6413 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin başlığı Disiplin cezalarının idari
etkileri şeklinde, birinci fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan Disiplin kurulları ibaresi Disiplin amirleri veya disiplin
kurulları şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Ancak, seferberlik ve savaş zamanı hariç,
disiplin amirleri tarafından erbaş ve erlere verilen hizmetten men
cezaları nedeniyle askerlik hizmet süresine eklenecek toplam süre otuz
günü geçemez.
Mehmet Muş Muhammed
Fatih Toprak Semra
Kaplan Kıvırcık
İstanbul Adıyaman Manisa
Atilla Ödünç Bahar
Ayvazoğlu
Bursa Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle başvurulan önlemle ulaşılmak
istenen amaç arasında ölçüyü ifade eden orantılılık ilkesi
dikkate alınarak, seferberlik ve savaş zamanı hariç olmak üzere
disiplin amirleri tarafından erbaş ve erlere verilen hizmetten men
cezaları nedeniyle askerlik hizmet süresine eklenecek toplam sürenin
sınırlandırılmasına ilişkin hükmün kanun
teklifinin çerçeve 20nci maddesine eklenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
20nci maddesinin 1inci fıkrasında yer alan
değiştirilmiş ibaresinin yeniden düzenlenmiş ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan Erel Ayhan
Altıntaş İbrahim
Halil Oral
Aksaray Ankara Ankara
Orhan Çakırlar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Edirne Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İbrahim Halil Oralın.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci
maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkındaki disiplin
uygulamalarını düzenleyen bu maddelerde eksiklikler ve adaletsizlikler
bulunmaktadır. Disiplin ceza sürelerinin ve kısa dönem, uzun dönem
farklılıklarının yeniden gözden geçirilmesi doğru
olacaktır. Disiplin sağlanmak istenirken disiplini bozabilecek
düzenlemelerin önünü açmak da kanaatimce yanlıştır.
İlk
konuşmamda Genelkurmayın doğrudan Cumhurbaşkanına
bağlanması gerekliliğini, bunun bir iadeiitibar olduğunu
ifade etmiştim. Bu bağlamda, bu disiplin düzenlemelerinde Millî
Savunma Bakanlığının orduda disiplin soruşturması
yürütmesi hususu son derece sakıncalıdır. Anlaşılan o
ki Genelkurmay Başkanlığını bırakıp Bakan
olan Sayın Hulusi Akar, henüz Genelkurmay Başkanlığı
hevesini alamamıştır; bunu kendisine Millî Savunma Bakanlığı
logolu üniforma ve benzeri kıyafetler yaptırmasından da
anlıyoruz kanaatindeyim. Ancak görüyoruz ki Genelkurmayın bütün
işlerini tek tek Bakanlık bünyesine almayı planlamaktadır.
Yarın bir gün Genelkurmay Başkanlığı ilga edilip
kuvvet komutanlıkları doğrudan ve tamamen Millî Savunma
Bakanlığı bünyesine alınırsa hiç
şaşırmayalım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleriyle alakalı 2 hususu dile
getirmek istiyorum: Ankaradaki askerî atölyelerde coronavirüsle mücadele için
maske, siperlik üretimlerinin yapıldığını,
bunların bedelsiz olarak belediyelere ve kurumlara
dağıtıldığını öğrenmiş
bulunmaktayım. Ayrıca Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen arızalı solunum cihazlarının da
Ankarada Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki mühendisler tarafından
tamir edilerek kullanılır hâle getirildiği hatta
bazılarının da yurt dışına yardım olarak gönderildiği
bilgisini de edindim. Türk Silahlı Kuvvetlerinin milletimizin her
alanında öncüsü ve birleştirici gücü olduğunu bu örneklerle bir
kez daha gururla görmüş olduk. Savaşta ve barışta
milletimize hizmet eden Türk Silahlı Kuvvetlerine ve özellikle, verdiğim
örnekler bağlamında Ankara'daki ilgili birliklere sonsuz
teşekkür ediyor ve Allah onlardan razı olsun diyorum.
İkinci
olarak coranavirüsün kışlalardaki durumuyla alakalı
tarafıma iletilen bir bilgiyi Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum.
Ankara
başta olmak üzere, pek çok şehrimizdeki kışlalarda virüs
taşıyan ancak yeterli karantina uygulaması yapılmayan
askerlerimizin olduğunu duyuyoruz. Örneğin, Amasyada 15inci Piyade
Eğitim Tugayında bedelli askerlerle sık sık
toplantılar yapıldığını, bazı taburlarda ve
farklı bölüklerde pozitif vakalar olduğunu öğrenmiş
bulunmaktayım. Bu taburda 40ın üzerinde askerin karantinada
olduğu bilgisi tarafıma ulaştı ancak aynı bölükte yer
alan, henüz belirti göstermeyen askerlerin serbest olduğu, diğer
bölüklerle ortak yemekhane ve mescidi kullandıkları da tarafıma
iletildi. Bu ve benzeri durumlar Ankara'dan askerlik görevini yapmak için giden
vatandaşlarımız tarafından da sık sık dile
getiriliyor. Bir ay kadar askerlik yapacak olan bedellilerin böyle tehlikeli
durumlara sokulması mantıklı değildir. Bu askerlerimiz
yarın terhis olduğunda belki belirti göstermemiş olabilecek ama
virüs taşıyıcısı olabilirler. Türk Silahlı
Kuvvetleri bu hususta daha dikkatli olmalı ve gerekiyorsa celp
dönemleriyle alakalı yeni düzenlemeler getirmelidir. Bedelli askerlerin de
kışlaya gitmesi ve kendilerine yapılan masrafların
değerlendirilerek asgari faydanın olup olmadığı
şahsi kanaatimce yeniden değerlendirilmelidir.
Son
olarak uzman çavuşların özlük hakkı ve 3600 ek gösterge taleplerinin
de hâlen yerine getirilmediğini dile getirmek istiyorum. AK PARTİ
iktidarı 3600 ek gösterge noktasında neredeyse hiçbir sözünü
tutmamıştır. Bu noktada, en azından ekonomik durumun
öngörülerek bir takvim belirtilmesi yüreklere su serpecektir diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Amasya ilinde 1 kişinin coronavirüs testi
sonucunun pozitif çıktığına ve temasta bulunduğu 40
kişinin karantinaya alındığına ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkanım, çok kısa bir
açıklama
Şimdi,
Amasyaya ilişkin arkadaşımız söyledi, yeni bilgi
aldım. 1 tane pozitif vaka var, temaslı diye izolasyona alınan
40 kişi. Yani vaka değil, karantinaya alınmışlar.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, kayıtlara geçti.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinde geçen
yer alan ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Züleyha
Gülüm
Bitlis
İstanbul
İstanbul
Mehmet
Ruştu Tiryaki Ömer
Faruk Gergerlioğlu Kemal
Bülbül
Batman
Kocaeli
Antalya
Abdullah
Koç
Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Züleyha Gülümün.
Buyurun
Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA
GÜLÜM (İstanbul) Merhabalar.
Ben
PTT emekçilerinden bahsetmek istiyorum. PTT emekçileri pandemi sürecinde gece
gündüz demeden hayatlarını riske atarak halka hizmet verdiler, çok
çalıştılar.
Ne
beklerdik? Ödüllendirilmelerini ama aksi bir durum oldu, PTT emekçilerinin bir
kısmı sürgün edildiler.
Neden?
Çalışma koşullarının düzeltilmesine ilişkin
basın açıklamaları yaptılar diye, sosyal medya etkinlikleri
düzenlediler diye.
Ne
istiyorlardı? Tüm posta emekçilerine gerekli ve yeterli ekipman
sağlansın, iş yerleri ve araçlar düzenli aralıklarla
dezenfekte edilsin, çalışma alanları sosyal mesafe
kurallarına göre yeniden düzenlensin ve tüm dağıtım
süreçleri riski en aza indirecek biçimde yeniden tasarlansın
istiyorlardı.
PTT
emekçileri ülkenin dört bir yanında Sürgünler geri alınsın.
demek için mücadele ediyorlar. Sürgünler durdurulmalı ve PTT emekçileri
işlerine geri dönmelidir diyorum.
Yine
bir diğer emekçiler kesimi
Toplumun en zengin yüzde 1lik kısmı
millî gelirin yüzde 54üne el koyuyor, geri kalan yüzde 99un payına ise
millî gelirin yüzde 46sı düşüyor. Yani sermaye için
çalışan bir iktidar var, yoksulları gözden
çıkarmış bir iktidar var. Ortalama maaş dolar
karşısında sekiz yılda yüzde 43 eridi. 2008de asgari
ücretle 10 adet çeyrek altın alınabiliyorken 2020de 4 çeyrek
altın bile alınamıyor.
İşçilerin,
emekçilerin verginin yüzde 80ini ödediği bir ülkede yaşıyoruz
ama yoksulluk açısından yoksulluk sınırının
altında yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Hayat pahalılığı
giderek artarken maaşlar azalıyor. Milyonlarca kamu emekçisi
sokaklarda, meydanlarda sesini yükseltiyor, buradan duyulmasını
istiyor. Göstermelik ek zamlar değil, gerçekten geçimimizi
sağlayabileceğimiz, enflasyon karşısında bizi
ezdirmeyecek gerçek ek zamlar uygulansın. diyorlar, lütfen bu sese kulak
verin.
Diğer
bir meselemiz kadınlarla ilgili. Yine, çocuk tecavüzcülerine ilişkin
af yasası maalesef, yeniden gündeminizde ve bunu yaparken de kamuoyunda
bir algı operasyonu yaratarak sanki toplumun bir talebi varmış
gibi bir şey sunuyorsunuz. Oysaki araştırmalar bunun tersini
gösteriyor. Türkiye kamuoyu, hangi siyasi görüşten olursa olsun, çocuk
istismarına, çocuk yaşta erken evlilik adı altında denen
ama aslında tecavüz olan evliliklere karşı çıkıyor.
Örneğin, Havle Kadın Derneğinin bu yıl
gerçekleştirdiği erken yaşta evlilik
araştırmasına göre -kamuoyunda yaratılmaya
çalışılan algının tersine- bu toplum, çocuk yaşta
evliliğe yani tecavüze yüzde 91,8 oranında Hayır. diyor.
Cinsel
istismara evlilik affının gündeme getirildiği 2016
yılından bu yana birçok davada beraat kararları verildiğini
biliyor musunuz? Mağdur şikâyetinden vazgeçti. Birbirlerini
seviyorlar. Ailenin rızası var. Evlendiler. gibi gerekçelerle
birçok beraat kararı verildi. Bir örnek: Elbistan Ağır Ceza
Mahkemesi
Kendisinden 9 yaş küçük bir kız çocuğunu, 12
yaşındaki kuzenini evlilik görüntüsü altında istismar etti. Olay
gerçekleştiğinde kız çocuğunun yaşını
bilmediğini savundu ve beraat etti.
MUHAMMED
FATİH TOPRAK (Adıyaman) Çocuk yaşlarda cinsel suçlarda
şikâyetten vazgeçme yoktur.
ZÜLEYHA
GÜLÜM (Devamla) Af söylentilerinin gündemde tutulması bile beraat
kararlarının verilmesine neden oluyorken bir de bu düzenlemenin
yasallaşmasının çocuk tecavüzlerini nasıl
artıracağının farkında mısınız? Bir de
bunun, yargıya hiç taşınmayan tecavüz vakalarının
olduğunu da bir kez daha buradan hatırlatalım.
Yine,
bununla bağlantılı olarak acaba Şırnakta
gerçekleşen çocuğa yönelik cinsel saldırı meselesinin tam
da sizin bu af yasanızla ilgisi olabilir mi? Valiliğin
açıklaması: Çevreyi uygunsuz davranışlarla rahatsız
etme, alkollü bir şekilde bu davranışları
gerçekleştirdiği. cümleleri aslında cinsel istismar, cinsel
saldırı eylemini normalleştirmiyor mu,
meşrulaştırmıyor mu? Şunu hep biz biliriz: Alkollüydü,
ondan kaynaklı böyle bir şey oldu, yoksa yapmazdı. hikâyesinin
bir başka söylem biçimi de bu değil mi? Çevreyi uygunsuz derecede
rahatsız etmek ne demek? Çocuğa yönelik bir cinsel saldırı
var, biz bunu böyle mi tarifliyoruz? Aslında, Vali, açıklamasıyla
olayı nasıl gördüğünü, olayın üstünü nasıl kapatmak
istediklerini de bir kez daha göstermiş oldu.
Af
girişimlerini gündemde tutmak, evlilik adı altında 15 yaş
altındaki çocukların cinsel istismarını ve tecavüzü toplum
ve yargı nezdinde meşrulaştırma girişimidir.
Kadınlar ülkenin dört bir yanında Cinsel istismarın affı
olmaz. İstanbul Sözleşmesini uygula, 6284ü uygula. demek için bir
araya geliyor; sokaklarda, meydanlarda bu sözü söylemeye devam ediyorlar. Kendi
sesinize değil, bu sese kulak verin; tecavüzcülere evlilik yoluyla af
getirilmesi isteğinden bir an önce vazgeçin, çocukların
hayatlarını karartmayın.
Son
olarak da sayısız halk düşmanı yasalar
çıkardınız, bir tanesi de avukatlara ilişkindi ama
sanmayın ki savunma susacak, sanmayın ki savunma halkın,
ezilenin yanında olmaktan vazgeçecek. Bu ülkede her türlü
baskınıza rağmen her koşulda direnenler, demokrasi ve
özgürlük mücadelesini sürdürenler var. Asla yılmadık,
yılmayacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, kısa bir söz talebim
var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, bu, Şırnaktaki
hadiseyle alakalı, olayın ne olduğu, bize intikal eden
kısmı, savcılığın soruşturmasıyla
alakalı bütün açıklamaları izah ettik; olayın başka
yöne çekilmesine gerek yok, her şey kayıtlarda mevcuttur. Neticeyi
hep beraber göreceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN
21inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/3002) esas no.lu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci maddesinin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İsmail
Atakan Ünver
Gaziantep Balıkesir Karaman
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın İsmail Atakan Ünverin.
Buyurun
Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle
getirilen düzenlemede, general ve amiraller hakkındaki tahkikat
işlemlerinin Genelkurmay Başkanlığı Disiplin Kurulunca
değil Millî Savunma Bakanlığı Disiplin Kurulunca
yürütüleceği düzenlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ordunun komutanı Genelkurmay Başkanı mı
Millî Savunma Bakanı mı? Ordunun disiplin işlemlerine yönelik
bir yetkiyi, siyasi bir makam olan Bakanlığa vermek, işin
siyasallaşma riskini doğurabileceği gibi Genelkurmay
Başkanlığının, astları üzerindeki disiplin ve
hiyerarşi yetkisine de darbe vuracaktır, bunun düzeltilmesi gerekir.
Bu
teklif de pandemi sürecinde getirilen diğer kanunlar gibi
vatandaşın güncel ve acil sıkıntılarına çözüm
üretmeyen bir teklif. İşsizlik almış başını
yürümüş, çiftçi kan ağlıyormuş, esnaf iş
yapamıyor, para kazanamıyormuş kimsenin umurunda değil.
Olsaydı, bunlarla ilgili gerçekçi çözümleri uzlaşmayla getirir,
Meclisten el birliğiyle geçirirdik. Mesela, esnaflarımız,
devlete hiçbir külfeti olmayan bir meslek grubudur. Pandemi sürecinden en büyük
zararı gören esnafların sorunlarına çare üretecek bir
düzenlemeyi getirebilirdiniz ama ısrarla getirmiyorsunuz. Neden? Çünkü
sizin milletin derdiyle, esnafın derdiyle, çiftçinin derdiyle ilginiz yok;
sokaktaki feryada kulaklarınız tıkalı.
Türkiye,
pandemi sürecinde 1 Hazirandan itibaren normalleşme sürecine girdi.
Pandemi sürecinde üç ay süreyle kapanan 256 bin iş yeri, hiçbir gelir elde
edemediği gibi bunların olağan iş yeri giderleri ve
ailelerinin geçimi için masrafları devam etti. Bakanlarınız
ekrana çıkıp Esnafa bin lira verdik. diye övünüyorlar. Bin lira
neye yarar? Esnaf BAĞ-KURlunun bir aylığı 1.033 lira.
Verdiğinizi söylediğiniz para, bir aylık BAĞ-KUR primine
bile yetmez. Sonra Kredi verdik. diyorsunuz. Nasıl kredi? Faizli kredi.
Esnafın kazandığı ne ki kredi borcunu ödesin? Esnaf ve
sanatkârlarımız, evlerine ekmek bile götüremiyor; kredi borcunu,
vergisini, sosyal güvenlik primini nasıl ödeyecek? Esnaf ve sanatkârlarımızın
feryadı şu: Ben, kırk yıl devlete vergi ödedim, sosyal
güvenlik primi ödedim ama devlet bana kırk gün bakamadı.
Vatanı, milleti için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan
esnafımıza, sanatkârımıza bu sözü söyletmeye kimin
hakkı var? Sosyal devlet böyle mi olur? Mesela, kahveci
esnafının 1 Haziranda iş yerlerini açmasına izin verildi
ama oyun oynatılmasına hâlen izin verilmemektedir. Milletimizin bir
kültür değeri olan kahvehanelerde oyun oynanmazsa sadece çay
satışıyla o iş yerleri ayakta durabilir mi?
Aynı
şekilde berber ve kuaförlerin de iş yerleri 1 Haziranda
açtırıldı ama sakal tıraşına hâlen izin
verilmemektedir. Berber esnafımız diyor ki: Saç
tıraşı ayda bir olur. Onu da zaten millet yokluktan
atlatıyor. Sakal tıraşı her gün ya da iki güne bir olur.
Sakal tıraşı yapmazsak çalışmamızın da bir
anlamı yok. Bir günde 1 ya da 2 saç tıraşıyla
akşamı ediyoruz; günde 30 lira, 40 lira, 50 lirayla biz nasıl
yaşayacağız?
Örnek
verdiğim iş kolları ve benzerleri için konulan
sınırlamalar gerekli tedbirler alınarak ve pandemiye uygun
yöntemler geliştirilerek kaldırılmalıdır.
Yapılamıyorsa da esnaflarımıza acil nakit desteği
sağlanmalıdır. Bu anlamda esnaf ve sanatkârlarımız
için şu tedbirler acilen hayata geçirilmelidir: Esnafın en önemli
gider kalemlerinden olan iş yeri kiraları devlet tarafından
ödenmeli veya desteklenmelidir. Esnafın BAĞ-KUR primleri devlet
tarafından ödenmeli ya da faizsiz ve cezasız ötelenmelidir. Mülk
sahibi tarafından ödenmesi gerekirken uygulamada kiracı esnaf
tarafından ödenen iş yeri kira stopajı
kaldırılmalıdır. Esnaflara hibe niteliğinde
doğrudan nakit desteği sağlanmalıdır. Esnafa verilen
kredilerin faizleri silinmelidir. Derhâl esnaf sicil affı
çıkarılmalıdır.
Pandemi
yokken Suriyelilere 40 milyar dolar harcamakla övünen, gerekirse bir 40 milyar
daha harcayacağını söyleyenler, Türkiyedeki 1 milyon 800 bin
esnaf ailesine bu miktarın, yani 40 milyar doların onda 1ini yani 4
milyar doları hibe olarak harcayabildi mi ? Nerede! Harcayamadılar. O
zaman soru şu: Siz kimin iktidarısınız, kime hizmet
ediyorsunuz?
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 21inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir ibaresinin
"yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Metin
Ergun
Aksaray Ankara Muğla
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar Aylin
Cesur
Adana Edirne Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Metin Ergunun.
Buyurun
Sayın Ergun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN
ERGUN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan teklifin 21inci maddesiyle ilgili İYİ
PARTİ Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Vanda
şehit olan 7 Emniyet personelimize ve Siirtte şehit olan 2
askerimize Allahtan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Muhterem
milletvekilleri, Türk ordusu tarihinin hiçbir döneminde AK PARTİ döneminde
olduğu kadar tahrip edilmemiş ve kurumsal yapısı zaafa
uğratılmamıştır. İktidarın geçmişte
iş birliği yaptığı ortaklarıyla beraber
başlattığı bu tahribat son dönemlerde alınan birçok
kararla daha da pekiştirilmiş durumdadır. Görüşülmekte olan
teklifin 21inci maddesi de bu minvalde bir düzenleme olarak göze
çarpmaktadır. Maddeyle generaller ve amiraller hakkındaki tahkikat
yetkilerinin Genelkurmay Başkanlığı Disiplin Kurulundan
alınarak Millî Savunma Bakanlığı Disiplin Kuruluna
devredilmesi planlanmaktadır. Asgari hiyerarşiyi ve emir komuta
zincirini bozacak olan böyle bir tasarruf Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç
işleyişini zaafa uğratacak bir başka girişim olarak
durmaktadır. Bu düzenleme, kuvvet komutanlıklarının Millî
Savunma Bakanlığına bağlanması gibi vahim bir durumdur
çünkü Genelkurmay Başkanlığı Disiplin Kurulunun uhdesinde
olan disiplin yetkilerinin Millî Savunma Bakanlığı Disiplin
Kuruluna devredilmesi ordumuz içinde kamplaşmayı artırır
endişesindeyiz. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerini ilgilendiren
herhangi bir disiplin işleminin siyasi rolleri olan makamlarca
çözümlenecek olması, Genelkurmay Başkanlığının
komuta otoritesini sarsabilir endişesini taşıyoruz.
Bilindiği
üzere, tarihimizde önemli bir yeri olan Balkan Savaşlarında ordumuzun
siyasallaşmasının ve siyasi görüşlere göre bölünmesinin ne
denli tehlikeli bir şey olduğunu acı şekilde
görmüştük. Aradan geçen bir asırlık zaman içinde aynı
yanlışa yol açacak düzenlemelerin yapılmasını kabul
etmemiz mümkün değildir. Böyle düzenlemelerin oldubittiye getirilmeden
üzerinde çok iyi düşünülerek yapılması ve hayata geçtikten sonra
da çok uzun bir süre uygulanması gereken önemli konular olduğu
düşüncesindeyiz. Siyasi aktör ve şahısların zamana
bağlı olan konumlarına göre Türk Silahlı Kuvvetleri
üzerinde düzenlemeler yapılmasının bu stratejik kurumumuzu gelecek dönemlerde
zayıflatacağı kanaatindeyiz.
Dolayısıyla biz İYİ PARTİ olarak Türkiye
Cumhuriyeti devletinin en güzide kurumlarının bu şekilde
yıpratılacağı ve
siyasallaştırılacağı endişesini
taşımaktayız. Bu sebeple, şahısların zamanla
sınırlı, bugünkü siyasi güçlerine göre düzenlemeler yapmak
yerine ordumuzun geleneksel yapısını gelecekte de muhafaza
edecek şekilde daha sağlıklı düzenlemelerin
yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Muhterem
milletvekilleri, partili Cumhurbaşkanlığı sistemi özü
itibarıyla kuvvetler ayrılığını ortadan
kaldıran, kamu kurumlarının geleneksel yapısını
şahısların siyasi iradelerine tabi kılan ve ortaya çıkardığı
keyfîlikle de âdeta kurumsuzluk yaratan bir sistemdir. Dolayısıyla
biz İYİ PARTİ olarak Genel Başkanımız Sayın
Meral Akşenerin öncülüğünde partili Cumhurbaşkanlığı
sistemini devletimizin ve milletimizin ali menfaatleri açısından
doğru bulmadığımızı ve her fırsatta
parlamenter rejime geçilmesi gerektiğini ifade ettik ve etmeye devam
ediyoruz. Bu çerçevede, kurumlarımızın
şeffaflığını ve hesap verilebilirliğini yeterli
görmediğimiz, denge denetim mekanizması olmayan, en temel demokratik
teamülleri bile karşılamayan partili
Cumhurbaşkanlığı sistemine göre dönüştürülmesini de
doğru bulmuyoruz.
Bu
duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Muğla Milletvekili Metin Ergunun görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatibin
konuşmasının bir kısmını kabul etmemiz mümkün
değil, diğerlerini eleştiri olarak ortaya koymuştur, o da
şudur: AK PARTİ döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri
hırpalandığı kadar başka bir dönemde
hırpalanmamıştır. İşte, ortaklarıyla
şöyle yapmışlardır, böyle yapmışlardır.
gibi bir şey söylemiştir.
METİN ERGUN
(Muğla) Bu, tarihî bir gerçek, ilmî bir gerçek aynı zamanda.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ben, size şimdi tarihî bir gerçek söyleyeyim, 28
Şubat bütün milletin üzerinden silindir gibi geçiyorken Genelkurmay
karargâhında FETÖcüler ağırlanıyordu. Bakın, bundan
kaç yıl evvel Genelkurmay karargâhına, Genelkurmay
Başkanının odasına kadar girebiliyorlar o zamanlar.
Şimdi, şunu
ifade etmek isterim: AK PARTİ ve Recep Tayyip Erdoğanın
iradesi, bu FETÖcülerin ordu içerisinden temizlenmesini
sağlamıştır ve Türk Silahlı Kuvvetleri gücüne güç
katmıştır. Bugün, dünyanın çok farklı yerlerinde
ortaya koyduğu operasyonel kabiliyet de aslında bunun bir
göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Böyle saçmalık
olur mu? Konuşuyorsun, boş boş konuşuyorsun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bak öyle laf atma, gel burada konuş. Sen boş
konuşuyorsun, tamam mı?
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Çok boş konuşuyorsun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sen boş konuşuyorsun, ben burada tarihî gerçekleri
ortaya koyuyorum.
Dolayısıyla
ortaya konan irade budur ve altının çizilmesi gereken budur. Bunlar,
şu an, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde temizlenmektedirler ve
yıllar sonra tarih yazıldığı zaman bunlar, çok daha
net şekilde ortaya çıkacaktır diyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Türkkan.
37.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekilinin 28
Şubatta Genelkurmay karargâhında FETÖcülerin
ağırlandığı sözü, benim de kısmen
katıldığım bir ifade ama bir şeyi daha
hatırlatmak istiyorum. Daha önce Genelkurmay karargâhında bulunup
çayla ağırlanan o FETÖcüler, daha sonra pastalarla, çikolatalarla
ağırlanmaya başladılar, o yüzden de 15 Temmuza geldik.
Eğer, iş birliği yapmak yerine, iktidar olduğunuzda
onları temizleme basiretini gösterseydiniz 15 Temmuzu bu ülke
yaşamazdı.
İkincisi,
Allaha binlerce defa hamdediyorum, 28 Şubatta milletin kaçacak delik
aradığı yerlerde dimdik dikilen, o zaman İçişleri
Bakanı olan bir Genel Başkana sahibiz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Altay
38.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 142nci
maddesine göre açık oylamaya tabi olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, görüştüğümüz 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin, bizce İç Tüzükümüzün
142nci maddesi kapsamında açık oylamaya tabi işler olarak
görülmesi lazım. Lakin kırmızı kitaptan
baktığımda, 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin oylamasının işari
yapılacağını anlıyorum, açık oylama diye
zorlamayacağım ama biz her şeyin kural ve kaidelere göre
yapılmasından yanayız. Zira bu teklifin 2nci maddesiyle, Hatay
ve Antepteki personel giderleriyle ilgili ek bir ödeme geliyor, ilave olarak
askerî öğrenci harçlıkları geliyor, sözleşmeli erlere aile
yardımı geliyor ve 17nci maddeyle de sağlık astsubayları
için sağlık hizmeti tazminatı geliyor. Şimdi hâl böyle
olunca -142nci maddeyi uzun uzun okumak istemiyorum- durumu takdirinize
sunuyorum efendim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca İç Tüzükün 142nci
maddesinde sayılan Açık oylamanın zorunlu olduğu haller
kapsamına girmediği yönünde yorumlandığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Ben, bir cevap mahiyetinde değil ancak sadece kayıtlara geçmesi
açısından Kanunlar ve Kararlar Başkanlığının
oylama meselelerini nasıl ele aldığını Genel Kurulla
paylaşmak istiyorum: İç Tüzükün 142nci maddesi uyarınca
Merkezî yönetim bütçe kanun teklifleri, merkezî yönetim bütçe kanununda
değişiklik yapılmasına, merkezî yönetim kapsamındaki
kamu idarelerine ek ödenek verilmesine veya bu idarelerin bütçeleri
arasında ödenek aktarması yapılmasına dair kanun teklifleri
ile geçici bütçe kanun tekliflerinin tümü; vergi, resim ve harçlar konulmasına,
kaldırılmasına, eksiltilmesine veya artırılmasına
dair kanun tekliflerinin tümü; merkezî yönetim kesinhesap kanunu teklifleri;
milletlerarası andlaşmaların onaylanması; bu
andlaşmalara katılma veya bu andlaşmaların belli hükümlerinin
yürürlüğe konması hakkındaki katılma bildirilerinin
yapılmasının uygun bulunması hakkındaki kanun
tekliflerinin tümü; uzun vadeli kalkınma planının tümü ve bu
İçtüzüğün emredici hükümleriyle belirtilen diğer hususların
oylanması açık oylama ile yapılır. Uygulamada İç
Tüzükün bu maddesi uygulanırken teklifte açık bir şekilde yer
alan, yoruma açık kapı bırakmayacak şekilde düzenlenen
yukarıda sayılan hâller dikkate alınmaktadır.
223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesiyle sözleşmeli
erbaş ve erlerin kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen devlet
memurları ile Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu diğer personelde
olduğu gibi aile yardımı ödeneğinden
faydalanılması amaçlanmaktadır ve 27 Haziran 1989 tarihli 175
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8inci maddesinde
değişiklik yapılması öngörülmekte. Söz konusu maddede
öngörülen düzenlemeyse İç Tüzükün 142nci maddesinde sayılan
açık oylamanın zorunlu olduğu hâller kapsamına
girmediği Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca
düşünülmekte ve uygulamada bu şekilde yorumlanmaktadır.
Genel
Kurulun bilgilerine sunuyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesinde geçen
yer alan ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Mehmet
Ruştu Tiryaki
Bitlis İstanbul Batman
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Kemal
Bülbül Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Kocaeli Antalya İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mahmut Celadet Gaydalının.
Buyurun
Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 21inci maddesi üzerine partim ve grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP mağdur edebiyatı yaratarak geldiği
iktidarını her kesimden mağdurlar yaratarak
sağlamlaştırmanın her gün yeni bir yolunu buluyor. Öyle ki
hukuksuzluğun ve adaletsizliğin aslında topluma bir baskı
değil, kendi çocuklarına bıraktığı bir utanç
mirası olduğunun farkına varamıyor. İktidara
geldiğinizde yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğinizi
ileri sürmüştünüz fakat gelinen noktada da Türkiyede yolsuzluğun,
yoksulluğun ve yasakların 3 misli arttığını
gördük. Herhâlde matematik formülünde olduğu gibi 3Y diyerek Y
faktörünü 3 misli artırdınız.
15 Temmuzu demokrasiye karşı bir darbe
olarak nitelendirirken çıkardığınız KHKlerle sadece
demokrasiyi değil her türlü değeri de yerle bir ettiniz. Hukuku
saraya, kasayı damada, rantı yandaşa, doğayı müteahhide,
dini diyanete, yaşamı da kadere bağladınız.
Yoksullukla mücadele. dediniz insanları açlık
sınırının altında bir yaşama mahkûm ettiniz. En
temel haklarına, kıdem tazminatlarına bile göz diktiniz.
Sofralarınızı binbir çeşit yemekle donatmak uğruna
fakirin fukaranın çorbasını bile çok gördünüz. Yasaklarla
mücadele. dediniz, sizden olmayan, sizin gibi düşünmeyen herkesi sahte
delillerle, sonucu belli mahkemelerle cezaevlerine gönderdiniz. Yazan, çizen,
okuyan ve konuşan herkesi kriminalize ederek özgürlük çemberini her gün
biraz daha sıktınız. En demokratik eylemleri, en insani
tepkileri dahi kendi iktidar bekanızın önünde bir engel olarak
nitelendirdiniz. Türkiyeyi öyle bir hâle getirdiniz ki seçmen iradesini dahi
yok sayacak kadar ileri gittiniz. Çoklu baroda olduğu gibi temsilde
adaleti değil, adalette teslimiyeti istediniz. 15 yaşında
katledilen Berkin Elvanı suçlu, öldüreni mağdur olarak gördünüz.
Yolsuzlukla mücadele. dediniz, 4 bakan hakkında bir kelime edemediniz.
Hırsızlığı, talanı meşru görüp bununla
mücadele edenleri FETÖcü olarak değerlendirdiniz. Hangi temellerde yola
çıktınız, günün sonunda onun tam tersine dönüştünüz.
Pablo Nerudanın çok güzel bir sözü var:
İnsan ulaşamadığı şeyin delisi,
ulaştığı şeyin nankörüdür. İktidarda kalma
hırsınız gerçekleri görmenizin önünde kocaman bir engel
oluşturmaktadır. Bu hırs öyle bir hâl aldı ki FETÖyle
yapılan yol arkadaşlığınız için bile
başkalarını suçlar hâle geldiniz. Söylediğiniz yalanlara o
kadar çok inanıyorsunuz ki sizin için başka bir gerçek yok. Bertrand
Russell Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken
aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.
demiştir. İktidarda kalmak adına yapamayacağınız
şey olmadığını defalarca kez tecrübe ettik. Açık
ve net söylüyorum: Eğer AKP, FETÖyle bir yere varacağını
düşünseydi bugün hâlâ Fetullah şarkıları söylüyor,
gözyaşları döküyor olurdunuz. Bugün Sayın Selahattin
Demirtaş, AKPnin hayalini kurduğu şu anki monarşik düzen
karşısında Seni Başkan yaptırmayacağız.
dediği ve yaptırmadığı için
cezalandırılıyor.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Oldu, oldu.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) FETÖyle
mücadele adı altında tutuklanan savcı ve hâkimlerin
kararlarının eğer Kürtü hedef alıyorsa nasıl geçer
akçe olduğunu biz esir alınmış eş genel
başkanlarımızın ve milletvekillerimizin iddianamelerinden
gayet iyi biliyoruz. Bu ülke halklarına anlatabilecek bir
masalınız kalmadı, artık beka diyerek, suni gündemler
yaratarak bu halkı uyutamayacaksınız. Uygulanan yanlış
politikalarla bu ülkeyi ekonomik bir kasırganın ortasına
sürüklediğinizi hiçbir şekilde gizleyemezsiniz. Artık
muhafazakâr kimliğe sahip insanların duygularını sömürerek
geçmişte vuku bulan olayların acısının maskesini
yüzünüzde taşıyarak daha fazla ilerleyemezsiniz. Bu halka yaptıklarınızı
ve yaşattıklarınızı düşünün. Acıya, kadere,
zulme ve sefalete sürüklediğiniz bu halkı unutmayın. Tolstoyun
da dediği gibi Bil ki yaşadıklarınla değil
yaşattıklarınla anılırsın. Ne
yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.
Hepinizi saygıya selamlıyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının görüşülmekte olan
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım
Hırsızlığı,
yalanı, talanı gördünüz, FETÖyle yürüyecek olsaydınız
bunları yapmazdınız. vesaire gibi bizim açımızdan
hiçbir kıymetiharbiyesi olmayan iddialar ortaya
atılmıştır. Hırsızlığı da
talanı da yapanın Allah belasını versin.
Gözyaşları
Eğer AK PARTİ iktidarı ve onun lideri
FETÖye alan açmış olsaydı onlar darbeye
kalkışmayacaklardı; onlar farklı koalisyon
ilişkilerine girip AK PARTİyi devirmeyeceklerdi, devirmeye
girişmeyeceklerdi. Dolayısıyla FETÖye alan
açılmadığı için ve onun üzerine gidildiği için onlar
hem 17-25i hem MİT operasyonunu hem onun akabindeki darbe girişimini
yaptılar. Onlara ses çıkartmayan bir iktidar olsaydı onlar
işlerine devam edip hiç kimseye dokunmadan yollarına devam
edeceklerdi ama biz buna müsaade etmedik, bunun da bu Gazi Mecliste bilinmesini
arzu ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN Evet,
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 19.30a
kadar ara veriyorum, Grup Başkan Vekillerimizi arkaya davet ediyorum
lütfen.
Kapanma
saati: 19.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.38
BAŞKAN: Başkan Vekili
Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
223
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
22nci
madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/3002) esas no.lu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci maddesinin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir Tekirdağ
Necati
Tığlı
Giresun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Necati Tığlının.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
NECATİ
TIĞLI (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
jeopolitik açıdan zor bir coğrafyada olan ülkemizin millî savunma
sistemini oluşturan tüm unsurların eksiksiz olması gerekirken
temel problemlere çözüm üretme noktasında eksik
kalındığını görüyoruz. İktidar partisinin bugüne
kadar askerî personelin beklentilerine ve taleplerine yönelik gerekli
duyarlılığı göstermediğini hepimiz biliyoruz.
Ayrıca, muhalefetin tüm yapıcı uyarılarını
görmezden gelen AKP iktidarının millî güvenlik politikamızı
günlük siyasi gelişmelere göre nasıl şekillendirdiğini,
değiştirdiğini unutmadık.
Türk Silahlı
Kuvvetleri içinde ayrılmaz bir biçimde yer alan astsubay, uzman jandarma,
uzman erbaş ve sözleşmeli er ve erbaşların özlük
hakları, eğitim olanakları, sosyal hakları ve ekonomik
imkânları iyileştirilmediği sürece, asker moral ve motivasyon
açısından zayıf kalmaktadır. Hâliyle de bu sorunlar tüm
orduyu bir bütün olarak etkilemektedir. Her rütbeden personelin özlük
hakları, maaş ve sosyal hakları gibi konularda
iyileştirmelere ihtiyaç olduğu çok açık bir şekilde görülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bu personelden bir kısmı da uzman çavuş olarak
görev yapan arkadaşlarımızdır. Millî Savunma
Bakanlığında 70 bin civarı, İçişleri
Bakanlığında ise 55 bin civarı uzman çavuş görev
almaktadır. Her rütbe ve her kademede görev yapan askerî ve sivil personel
gibi 125 bin uzman çavuş Türk Silahlı Kuvvetlerinin
omurgasını oluşturmaktadır.
Uzman çavuşların
tazminat hakları, kıdem tazminatı hakları, rütbe ve
kıdem ilerlemesi, astsubaylığa geçiş sürecinde çok
sınırlı bir imkân sağlandığı gibi
sorunları çözüm beklemektedir. Görev tanımları
dışında birçok pozisyonda çalıştırılan,
terörle mücadelede en çok kayıp verdiğimiz uzman çavuşlara
devletin üvey evlat gözüyle baktığını görmekteyiz.
Ayrıca 3600 ek gösterge hükümlerinden ayrım gözetilmeksizin
yararlandırılmasını istediğimiz uzman çavuşlara
verilen kadro sözünün yerine getirilmesini bekliyoruz. Ayrıca
sözleşmeli er ve erbaşlarımızın yol ve harcırah
haklarının neden verilmediğini de sormak istiyorum. Aynı
şekilde asgari geçim indirimi, çocuk yardımı, zatî
tabancaların bedelsiz verilmesi, istirahat sürelerinin
arttırılması taleplerinin karşılanması
bekliyoruz. Hastalıktan kaynaklı, subay, astsubay ve uzman
erbaşlar emeklilik hakkı kazanırken uzman jandarmalar neden bu
haktan faydalanamıyor?
Sayın
milletvekilleri, hizmetten çıkarılma gibi bir ceza
yaptırımının disiplin amirinin yetkisinden
çıkarılarak bir kurul etrafında alınması
gerektiğini düşünüyoruz. Hizmetten men cezası verecek disiplin
amirinin keyfîlikten uzak, hukuka uygun davranıp davranamayacağı
hangi kriterlere göre belirlenecektir.
FETÖnün
yarattığı mağduriyetlere ilişkin Türk Silahlı
Kuvvetlerinden örnek vermek istiyorum: Askeri okullardan 15 Temmuz 2016
tarihine kadar binlerce öğrencinin FETÖ üyesi komutanları
tarafından korkutularak, sindirilerek
uzaklaştırıldığına yönelik
soruşturmaları ve yürütülen operasyonları görüyoruz. Türk
Silahlı Kuvvetlerine yerleştirilen FETÖnün rütbeli personeli
tarafından askerî okullarda eğitim gören vatansever çocuklara TSK
bünyesinden ayrılmaları için sistematik şekilde mobbing ve
baskı uygulandığı, işkenceye varan uygulamalara
uğradıkları, şok mangalarına dâhil edildikleri,
haksız yere sicillerinin bozulduğu, her türlü baskı ve
haksız uygulamalara maruz bırakıldıkları, gerçeğe
aykırı sağlık raporlarının tanzim edildiği
ortaya çıktı. Bu şekilde okuldan atılan çocuklara
yazık değil mi? Hatta bu örgütün bu çocukları meslekten
ayrılmaya zorlamak için elverişli bir ortam hazırlamaya
sıfırlamak denildiği; hedef personelin üst amirlerle
karşı karşıya getirilmesi, disiplinsizliklerin
abartılması, okuldan ayrılmalarıyla ilgili disiplin
hükümlerinin işletilme tekniklerinin anlatıldığı ifade
ediliyor. Şimdi, bu arkadaşlarımızdan; başka okullarda
eğitimini tamamlayan, hatta birçoğu üstün başarılarla mezun
olan ve ülkesine asker olarak değil başka alanlarda aynı özveri
ve vatan sevdasıyla hizmet etmek isteyen bu çocuklardan
çalışıp hayatını kazanacak bir iş sahibi olmak
isteyenlerden AKP torpili, referansı olmayanlar yine işsiz
kalıyor. Gelin, bu çocuklara sahip çıkalım diyorum; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci maddesinde yer alan
eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş İbrahim
Halil Oral
Aksaray Ankara Ankara
Şenol
Sunat Orhan
Çakırlar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Ankara Edirne Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Şenol Sunatın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi adına söz almış
bulunmaktayım, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Evet,
konuşmama başlamadan önce Van ve Hakkâride görev uçuşunu
gerçekleştiren keşif uçağımızın Artos
Dağına çarparak kırıma uğradığını
öğrenmiş bulunuyoruz. Uçak içerisinde bulunan 2 pilot ve 5 teknik
Emniyet mensubu şehit olmuştur. Yine, Siirt Pervaride çıkan
çatışmada 2 Özel Harekât polisimiz şehit olmuştur.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum, mekânları cennet olsun.
Sayın
milletvekilleri, Sakaryadaki havai fişek fabrikasında patlama oldu
biliyorsunuz geçen haftalarda; 7 işçiyi kaybettik,
patlayıcıları imha için görevlendirilen 3 Jandarma personelinin
şehadetini yaşadık maalesef ve onlarca yaralımız var.
Biliyorsunuz, her olayın üstü Türkiyede hızlı bir şekilde
kapatılıyor; bu yüzden, bu konuları konuşmak
zorundayız değerli milletvekilleri. Daha önce 6 kez patlama
olmuş bir fabrika neden hemen açılıyor ve daha çok kazanmak için
niye kapasite üstü çalışıyor? Patlamadan önce de sonra da
gerekli tedbirler neden alınmadı? Patlamadan sonra malzemeyi imha
için görevlendirilen Jandarma personelinin uzmanlığı yeterli mi?
Bu konuları etraflıca konuşmak zorundayız. Araştırma
önergesi verildi ama reddedildi saygıdeğer Meclis üyeleri
tarafından.
Sayın
milletvekilleri, havai fişek üretiminde kullanılan kimyasallar
temelinde, payroteknik patlayıcı sınıfından olan
fosfor hammaddesi içerir. Bu tür patlayıcı havayla temas
ettiğinde infilak ediyor. Bu konuda, ihtisaslı personel dışında
başka personelin çalıştırılmaması gerekiyor. Ülkemizde
Makine Kimyada da oldu, ROKETSANda da patlamalarla karşı
karşıya gelindi ve en son havai fişek fabrikasındaki
patlamaların olmasına neden olan faktör bu alanda
çalışmakta olan insanların eğitim eksikliği ile bu
kurumların denetimlerindeki kayırmacılıklardan veya denetim
yapanların ihtisas sahibi olmamalarından kaynaklanmaktadır.
4536 sayılı
Patlayıcı Maddeler ve Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun da
yeterli değil, sayın milletvekilleri.
Şimdi,
bakınız, üretim tesisinin kurulması, üretimde
çalışacak personelin görev tanımı, kalite kontrol, bu
alanda kullanılacak araçlardaki teknik kriter, ürün depolama
standartları, depo ve bina miktarı ve mesafe gibi özellikler
konusunda uluslararası anlaşmalar Dışişleri
Bakanlığımız tarafından imzalanmış ama
maalesef hiçbir kurum bu standartları uygulamıyor ya da haberdar bile
değil.
Güncelleme gerekiyor
sayın milletvekilleri. Havai fişeklerin taşınması,
imha edilmesi gibi hususlarda Avrupa ülkelerinde kanunlar var. Bu kanuna göre
de havai fişek üretici firmalarında bu tür kazalarda nasıl
hareket edilmesi gerektiği, nasıl imha edilmesi gerektiği
hususlarında karar vermek üzere üretici mühendislerden
oluşturulmuş kurullar var. Yani söylemek istediğim: Bu
işlerde patlayıcı uzmanı bile olsa yeterli değil. Bu
konuda özel tecrübeye sahip ve eğitimli personele ihtiyaç var. Jandarma
personelimizin -uzman bile olsa- maalesef bu konularda ihtisasının
olmaması onların hayatıyla ödediği bir sonuca götürdü. O
yüzden, değerli milletvekilleri, bu konuda kanunlarımızı
çıkarıp denetimlerimizi iyi yapmak zorundayız; yoksa insan
bedeninin, insan hayatının önemli olmadığı bir ülke
durumundayız, aynen maden kazalarında olduğu gibi.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
22nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü
madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
MADDE
23- 6413 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan on ibaresi yirmibeş şeklinde ve
yirmi ibaresi kırkbeş şeklinde
değiştirilmiştir.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Aksaray Ankara Edirne
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral Aylin
Cesur
Adana Ankara Isparta
Muhammet
Naci Cinisli
Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Aylin Cesurun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde söz aldığım maddeyle,
uyuşturucu madde kullanan veya özendiren erbaş ve erlere verilen
hizmetten men ceza süresinin 2 katı oranında
artırılması amaçlanıyor. Bu bağlamda
değişiklik teklifiyle hâlen on ve yirmi gün arasında olan
hizmetten men cezası en az yirmi, en fazla kırk olmak üzere bir
güncelleme maddesi belirlenmiş. Ancak güncellemenin sadece rakamsal
boyutta olması, hizmetten men cezasına değinilmemesi
ulaşılmak istenen disiplin seviyesinin yakalanmamasına neden
olacak, bunu baştan söylemek lazım. Bu çerçevede disiplinsizlik
yapanlar bozulan disiplinin yeniden tesis edilmesi amacıyla günlük
hizmetten uzaklaştırılıyorlar. Ceza alan erbaş ve
erler de ceza süresince mesai çizelgesindeki eğitim faaliyetlerine
iştirak edemiyorlar, yalnızca müşterek ihtiyaç duyulan askerî
hizmetlerde görevlendiriliyorlar. Bu bakımdan, hizmetten men cezası
alan ile almayanlar bir arada, aynı alanın içerisinde askerliklerini
yapmaya devam ediyorlar. Hizmetten men cezası alan personel teknik olarak
askerlik görevini yerine getiremediği için de terhis süresi uzuyor. Ceza
alan ve almayan personel arasındaki farklardan biri bu. Ancak bu
hususların hiçbiri disiplinsizlik sorununa çözüm olmuyor. Ceza
caydırıcı olmalı ve hakkaniyetli olmalı, bir
numaralı özelliği bu. Uyuşturucu kullanan askerlere yönelik
disiplin cezalarının ele alınmasında öncelikle işe,
güvenilir veri elde edilmesiyle başlamak lazım.
Sorularım var,
sorularım şunlar: Askerlik çağına gelen gençlerimizin
kaçında uyuşturucu madde kullanımı var, bu oran ne?
Askerlik görevini yerine getirirken uyuşturucu madde
kullanımından vefat etmiş olanlar var mı? Bu sorulara
sağlıklı cevaplar verilmeli. Aslında bu, Türkiyenin
kanayan bir yarası. 2011 yılında 105 ölüm var aşırı
doz uyuşturucudan, 2019 yılında 945e çıkmış.
Nedir yani bunun sebebi? Bunları araştırmak lazım. 100
tedavi merkezi var Türkiyede, yılda 200 binden fazla insan
başvuruyor ve bunların çoğu çok fazla genç. Sadece Ispartada,
2.500 kişi senede uyuşturucu sebebiyle hastanelere başvuruyor,
çok vahim ve çok önemli. Yaşlar o kadar küçük ki artık yüzde 30u
20-24 yaşında, yüzde 30u 25-29 yaşında, yüzde 75i
aslında genç.
Şimdi, bilinçsizce
alınmaya çalışılan tedbirler ne bu türdeki
bağımlılıkları önler ne de disiplini sağlar.
Kifayetsiz işler peşinde koşmamak lazım değerli
arkadaşlar, bunca dert var çözüm bekleyen. Bağımlılık
kazanmış bireylerin bundan kurtulması, ciddiyetle ve uzman
bakışıyla yaklaşılması gerekilen bir konu. Bu
nedenle, silah altında bulunan ve uyuşturucu kullanımları
tespit edilen askerlerimizin hizmetten men cezası yerine tedavi
olmalarına imkân verecek düzenlemeleri yapmalıyız. Bu
çağda, çağın imkânlarını yakalamış bir
Türkiyede bu imkânları sunalım derde düşen kim varsa,
gençlerimize. Gencecik evlatlar, bir batağa düşmüşler, vahim ki
ne vahim, Allah esirgesin. Bu batağa düşmüş gençlerimizin bir
kısmı askerlik hizmetlerini yerine getirirken Acaba tedavi olabilir
miyim? diye de umutlanıyor. Gerekli yasal düzenlemelerle, askeriye içinde
tedavi olacakları birimlerin kurulmasını öneriyorum.
Bağımlılıktan kurtularak tedavi olmak isteyenlerin
sağlıklarına kavuşturulmalarını sağlamak bir
evlada, o evladın ana-babasına ve aslında vatana hizmettir, bunu
da buradan hatırlatmak istiyorum.
Diğer yandan,
uyuşturucu madde kullanmak satın almak ve bulundurmak zaten Türk Ceza
Kanununa göre suç. Uyuşturucu suçlarıyla ilgili uyulması gereken
prosedürler de düzenlenmiş ancak kurumlararası iş birliği
ve koordinasyonun sağlanmasında eksiklikler var ve boşluklar
var. Örneğin, bu tip durumlarda, askerî birlik komutanı
uyuşturucu madde kullanımı tespit ettiğinde, alkol ve madde
bağımlılıkları tedavi merkezinden yardım
alabilecek mi? Yardım talep edebilmeli. Bu bakımdan AMATEM veya bunun
benzeri bir yapının kurulmasını, askerî bir
yapının kurulmasını önerebiliriz. Uyuşturucu madde
kullanan askerlerin hizmetten men cezası almaları yerine askerî
AMATEMe sevkleri hem daha kolay, sağlıklı bir uygulama olur hem
de inanın, askerin orada daha kolay disiplin altına
alınmasını ve tedavi edilmesini sağlar. Öte yandan, askerî
hastanelerin Sağlık Bakanlığına devri sonrasında
yaralanmış askerlerimizin sağlıklarına kavuşma
oranları düştü. Çok tecrübeli olduğumuz harp cerrahisi
alanından uzaklaşıyoruz. Ben de sivil yetişmiş bir
doktor olarak, yıllarını bu mesleğe vermiş biri olarak
bunun eksikliğinin görüldüğünü görüyorum. Bütün
meslektaşlarım arasında da bu böyle konuşuluyor. Bütün bu
olumsuzluklara rağmen, yanlışlarda ısrar etmeye devam
ettiğiniz iktidarınızda önerilerimizin uygulanmasının
çok fazla iyimserlik olduğunun farkındayım ancak
kardeşlerimizin göz göre göre sağlıklarını
kaybetmelerine razı olamadığım için önerilerimizi söylemeye
devam edeceğiz. Allah hepsini korusun diyorum.
Saygılarımla
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/3002) esas no.lu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinde yer alan
kırk ibaresinin kırkbeş olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın İlhami
Özcan Aygun
Gaziantep Balıkesir Tekirdağ
Polat
Şaroğlu
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Polat Şaroğlunun.
Buyurun
Sayın Şaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
POLAT
ŞAROĞLU (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, Vanda keşif uçağının Artos
Dağına çarparak düşmesi sonucu şehit olan polislerimiz ile
Siirtte şehit düşen polislerimize Allahtan rahmet, acılı
ailelerine sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun
diyorum.
Üyesi olduğum Millî Savunma Komisyonunda, son
dönemde askerlik sistemi ve düzeni üzerinde köklü değişiklikler
yapıldığını biliyoruz. Görüştüğümüz kanun
teklifiyle de gücünü milletimizden alan ve ülkemizin dört bir yanında
güvenliğimizi sağlayan ordumuzun çeşitli kademelerinde fedakârca
görev yapan personellerin özlük haklarının iyileştirilmesi ve
daha etkin bir şekilde görev yapmalarını sağlamayı amaçlıyoruz.
Bu düzenlemeyle ilgili olarak Komisyonda görüşmelerimizi, milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte gerekli itirazlarımızı
yaptık, bunlara muhalefet şerhimizde yer verdik.
Teklifi genel olarak ele aldığımızda
ise yetkilerin tek elde toplanması ve ordumuzun siyasallaşmasına
dair endişelerimizin olduğunu belirtmekte fayda var. Öncelikle
şunu belirtmek gerekir ki: Ordunun; yargı, eğitim,
sağlık, atama ve liyakat sistemlerinde önemli sorunları göze
çarpmaktadır. Atama, terfi sistemi komple yeniden düzenlenmiş, rütbe
bekleme ve emeklilik süreleri değiştirilmiştir. Bu durumda
Silahlı Kuvvetlerinde gerçekleşen dönüşümün yapısal
sorunlara yol açtığı bilinmelidir.
Yine, son dönemde, ülkemizde modern tıp
eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilen Gülhane Askerî
Tıp Akademisi gibi askerî hastanelerin Sağlık
Bakanlığına devredilmesiyle asırlık kurumlar yok
edilmiştir. Bu durumda, kritik önemdeki bu kurumların yeniden
faaliyete geçirilmesi, tekrar açılarak Millî Savunma
Bakanlığına devredilmesi noktasında gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması büyük öneme sahiptir.
Genelkurmay Başkanlığının Millî
Savunma Bakanlığına bağlanmış olması
sebebiyle Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilen
kurulların Millî Savunma Bakanlığında teşkil edilecek
olması Genelkurmay Başkanlığının içinin
boşaltılarak tamamen önemsizleştirilmesine yönelik bir adım
niteliğindedir. Bu değişiklik ilave personel, kaynak ve gayret
sarfına neden olacaktır. Bu açıdan, Yüksek Disiplin Kurulunun
devri yerine, Genelkurmay Başkanlığında alınacak
kararların Millî Savunma Bakanlığının onayına
sunulması daha akıllıca olacak ve personel, kaynak ve gayret
sarfını engelleyecektir.
Mevcut düzenleme, Genelkurmay Başkanının
generaller üzerinde emir komuta etme yetkisini de zedelemektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde olduğu gibi Millî
Savunma Bakanlığında da askerî konulardaki yetki
dağıtımı yerine tüm yetkilerin tek bünyede toplanması
kurumu etkisizleştiren ve yarar sağlamayacak olan bir düzenlemedir.
Aynı şekilde, generalliğe verilen Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ayırma cezasını partili
Cumhurbaşkanının onaylaması ise soruşturmanın
bağımsızlığını etkileyecek ve Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki disiplin sistemini
siyasallaştıracaktır. Ayrıca Millî Savunma
Bakanlığında oluşacak kurullara askerî kökenli olmayan ve
askerlik hizmetinden anlamayan kişilerin atanması bu kişiler
tarafından alınacak kararların da siyasi olmasına yol
açacaktır.
Bunun
yanı sıra sözleşmeli erlerin yaşadığı
mağduriyetlere ilişkin de tarafımıza yüzlerce şikâyet
gelmektedir. Sözleşmeli erlere yasal olarak verilen kadro hakkı bir
türlü hayata geçirilememiştir. Sözleşmeli er uygulamasının
başladığı 2011 yılında sözleşme sürecinin
kısalığı ve tazminat oranının düşük
olması nedeniyle istenilen başvuru sağlanamayınca yeni bir
düzenleme yapılmıştır. Buna göre, yedi hizmet
yılını dolduran sözleşmeli erlerden nitelik belgesi olumlu
olanlar, kamu kurum ve kuruluşlarında memur kadrosuna
atanabileceklerdi ancak hâlihazırda bu atamalar
gerçekleşmemiştir. Bu konuda gerekli düzenlemenin yapılması
gerektiğini paylaşmak istiyorum.
Yine,
aynı şekilde, yirmi sekiz gün bedelli askerlik yapacak kişiler,
pandemi sürecine denk gelmelerinden kaynaklı bir mağduriyet
yaşamaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19
salgını nedeniyle başta sağlık olmak üzere ekonomik ve
sosyal alanlarda yaşanan sorunlar nedeniyle devletin ve özel sektörün
işleyişinin sekteye uğradığı zorlu bir süreçten
geçmekteyiz. Milyonlarca vatandaşımızın iş
hayatını etkileyen bu süreç, özellikle, askere gidecek gençlerin
iş ve gelecek planlarını altüst etmektedir. Bedelli askerlik
yapacak gençlerin hayatlarını, işlerini ve geleceklerini ona
göre planlayıp yirmi sekiz günlük askerlik hizmeti için
şehirlerarası yolculuk yapması, kalabalık bir
kışla ortamında bulunması gençlerin
sağlığı açısından büyük riskler barındırmaktadır.
Hazineye
katkı sağlamak amacıyla planlanan bedelli askerliğin
devlette artı bir maliyet çıkarması ve Covid-19
salgınının kışlalarda yeni riskler
barındırması göz önünde bulundurularak yurt
dışında yaşayan vatandaşlar için uygulanan uzaktan
eğitim sisteminin pandemi süresince bedelli askerlik yapacaklar için de
uygulanması salgınla mücadele kapsamında
değerlendirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
POLAT ŞAROĞLU
(Devamla) - Bu gerçekler ışığında Millî Savunma
Bakanlığımızın gerekli düzenlemeyi yapması on
binlerce gencimizin sağlık ve geleceği açısından büyük
önem taşımaktadır.
Bu düşüncelerle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şaroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinde geçen yer alan
ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Habip
Eksik
Bitlis İstanbul Iğdır
Kemal
Bülbül Mehmet
Ruştu Tiryaki Hişyar
Özsoy
Antalya Batman Diyarbakır
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Hişyar Özsoyun.
Buyurun Sayın Özsoy
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Adnan Selçuk
Mızraklı, Diyarbakırın seçilmiş belediye
başkanı, iki gün önce dokuz küsur yıl cezaya
çarptırıldı. Kendisi burada da, biliyorsunuz, kısa bir
dönem, milletvekilliği de yaptı, bir yıl kadar.
Tabii, Türk yargı
sisteminin bu muhteşem hızı karşısında çok fazla
şaşırmadık. 90larda köyün ortasında insanlara
ateş döküp yakarak öldüren derin devletin kimi yüzlerini yirmi yıl
bekletip zaman aşımına uğratanlar, seçilmiş bir
belediye başkanı olan Adnan Selçuk Mızraklıyı dokuz
ayda cezalandırıp istinafta da cezasını
onaylatmışlar. Kıymetli arkadaşlar, Adnan Selçuk
Mızraklının soruşturması 1 Nisanda
başlamıştı, 31inde seçimi kazandı, daha mazbatayı
almadan Valilik soruşturma talep etmişti. Bir itirafçı 2012
yılındaki bir olaya istinaden 2019 yılında
konuşturulmuş ve aynı itirafçı Kayseri Cezaevinden
çıkarılmış, yerine Selçuk Başkan aynı cezaevine
gönderilmiş. İtirafçı, bütün ifadeleri avukatları
tarafından bir bir çürütülmüş bir insan. Bölgenin en bilinen
cerrahı Selçuk Başkan, Hacettepe Tıpta okumuş, çok yüksek
bir başarı oranıyla mezun olmuş, daha önce Kadıköy Anadolu
Lisesini bitirmiş, otuz iki yıllık hekim, yirmi dört
yıllık cerrah, Diyarbakır Tabip Odası
Başkanlığı yapmış, Türkiye Tabipleri Birliği
Yönetim Kurulu üyeliği yapmış, yapmış da
yapmış, bölgenin en fazla bildiği insan. Siz, maşallah,
Belediye Başkanı oldu diye dokuz ayda Selçuk Hocadan kocaman bir
terörist çıkarabildiniz; şimdilik böyle. Size bir türlü Kürt
beğendiremedik, Kürt siyasetçi beğendiremedik yani bu kadar CVsi
olan bir insanı bile dokuz ayda, hile hurdayla, o FETÖcü dediğiniz
yapı var ya, onunkinden daha beter kumpaslarla getirip cezaya
çarptırdınız.
Kıymetli
arkadaşlar, bakın, yakın zamanda Avrupa Konseyinin önemli bir
organı olan Venedik Komisyonu bir rapor açıkladı. Venedik
Komisyonu, bir ülkede olup bitenlerin o ülkenin anayasası ve o ülkenin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelere
aykırılığıyla ilgili sürekli rapor hazırlar.
Venedik Komisyonu diyor ki: Türk Hükûmetinin HDPli belediyelere dair bütün argümanları
baştan sona mesnetsizdir, yanlıştır. O görevden
aldığınız belediye başkanlarını iade etmeniz
lazım. Bir de KHKli diye mazbata vermediklerinizin
mazbatalarını vermeniz lazım. Bunu yapmıyorsanız
belediye meclislerinin kendi içinden bir kişiyi belediye başkanı
seçmesinin önünü açmanız lazım. Bunu da yapmıyorsanız
seçimleri yenilemeniz lazım. Bakın, o kadar tuhaf bir durum ki,
tamam, hadi terörist dediniz, görevden aldınız; yahu,
Diyarbakır halkı oy vermiş, seçimleri yenileyin. Hayır,
biz yenilemeyeceğiz. Belediye meclisi kendi arasından seçsin.
Hayır, buna müsaade etmeyeceğiz. Kıymetli arkadaşlar
-birazdan, sonunda değineceğim- bunun ismi, bildiğiniz, tam
anlamıyla, kavramsal olarak bir yönüyle sömürge
mantığıdır. Bu nedir biliyor musunuz? O insanlar kime oy
verirse versin, oy vermeyi bilmiyorlar, kendilerini yönetmeyi bilmiyorlar;
onların seçtiklerini değil, benim atadığımı orada
kabul edeceksiniz ve bu şekilde orayı yöneteceksiniz; ilginç bir
durum.
Kıymetli
arkadaşlar, bazen televizyonda ve bu kürsüde insanlar Türkiye'nin kabile
devleti olmadığını sıklıkla söylerler. Bir defa,
bu söylem bir taraftan üstenci, diğer taraftan ırkçı çünkü zaten
yoğunlukla da Afrika düşünülür burada; cahilce. Ben bazen
düşünüyorum, samimiyetle, diyorum, ya acaba bir kabile devleti
olsaydı daha mı iyi olurdu? Niye? Kabile devletlerinin
yazılı bir hukuku yok, bir anayasası yok ama çok güçlü toplumsal
normları vardır. İktidarda olanlar, otorite olanlar o toplumsal
normları, etik normları -öyle yazılı değil ama güçlü-
kolay kolay ihlal edemezler. Ünlü bir sosyolog Charles Tilly -siyaset
sosyolojisiyle ilgilenenler bilir- devlet teorisi için şöyle der:
Devletler örgütlü bir suç aygıtıdır. Bu örgütlü suç
aygıtını mafyadan ayıran tek şey var;
meşruiyetidir, hukuk içerisinde hareket etmesidir. Şimdi, bizim
belediyelerimizi polisi, askeri önüne
yığmışsınız, almışsınız; devletin
zoru da sizde, tamam bunu yapmışsınız ama halkın da
gönlü bizdedir.
Kamuoyunu
ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
24üncü
madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/3002) esas no.lu Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Ahmet
Önal
İzmir Denizli Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Akın
Hüseyin Yıldız
Gaziantep Balıkesir Aydın
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Yıldızın.
Buyurun
Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
24üncü
maddede disiplin kurulu cezalarını kuruldan alıp amire
devrediyorlar. Diğer arkadaşlarla görüştüğümüzde, bu görevi
yapan askerlerle, bunun yanlış olduğunu, amire verdiğimiz
zaman haksızlığa uğrayacaklarını söylediler;
aynısının devam etmesini istiyorlar. Bu yüzden Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu maddenin aynı kalmasından yanayız.
Değerli
arkadaşlar, iki gün önce, yine burada, Aydında yap-işlet-devret
modeliyle yapılan otoyolu gündeme getirmiştim. Bu virüsten
dolayı Türkiyede 10 milyon insan işsiz arkadaşlar.
Esnaflarımız siftah yapmıyor, çiftçimiz bitik, turizm desen
gerçekte komple bitik ama ne hikmetse, yıllardan beri söylediğimiz
gibi, karşı olmamıza rağmen, iki gün önce
Ulaştırma Bakanı habersiz, davetiyeli olarak bir ihale
yaptı arkadaşlar: Mersin, Adana ve Gaziantep demir yolları
ihalesi oldu. 5 firmayı davetiyeyle çağırdılar; o 5 firma,
orta masaya oturdular, kafalarına göre rakam yazdılar. Kaç para
biliyor musunuz arkadaşlar? Tam tamına 7 milyar, 7 milyardan
bahsediyorum. Yani biz 2020de burada bütçe yaparken Turizm
Bakanlığının bütçesi 4,1 milyar, diğer bütçeler,
Ticaret Bakanlığının bütçesi 5,2 milyar. Düşünün, siz
7 milyarlık ihale yapacaksınız, 5 firmaya davetiye
çıkaracaksınız, o beyefendiler o yuvarlak masada oturacak ve
diyecek ki: Sen yaz 7 milyar 100, sen yaz 7 milyar 70, sen yaz 7 milyar 20,
ben de yazıyorum 7 milyar bende kalsın diye.
METİN
YAVUZ (Aydın) Sen orada mıydın?
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Yani o firmaların kim olduğunu biliyoruz ama
içlerinde 1 firma var, teşekkür mektubunu bırakmış. Niye
biliyor musunuz? Adamın vicdanı kabul etmiyor. Arkadaşlar, bu ne
demek biliyor musunuz? Size bir örnek vereceğim: Mansur Yavaş Büyükşehir
Belediye Başkanı olduktan sonra ihaleleri açık yaptı yani
herkes ihaleye girebilir. Sizin döneminizde yani Melih Gökçekin zamanında
sıcak asfaltın tonunu 60 dolara alıyordu, açık ihale
yapıldığında o asfalt 25 dolara düştü. Alan firma aynı
firma yani Melih Gökçekin zamanında 60 dolara ihale alan firma 25 dolar
teklif veriyor. Niye biliyor musunuz? Çünkü açık
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Petrol varil fiyatı ne kadardı?
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) O zaman daha mı pahalıydı petrol, daha
mı pahalıydı Sayın Muş?
Şimdi,
bu ihale açık olsaydı arkadaşlar, maksimum 2,5 milyar ile 3
milyar arasıydı. Yani siz, bir gecede, birilerinin cebine 4 milyar
para aktardınız, 4 milyardan bahsediyorum. Yani biner lira
verseydiniz 4 milyon aileye katkı sağlayacaktınız.
METİN
YAVUZ (Aydın) Bağırma, ne bağırıyorsun!
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Şimdi Muşun deminki sözünü söylüyorum:
Çaldıran, soyduran, bu devleti soyanların Allah belasını
versin! Senin sözün Allah belasını versin!
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Amin, amin.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, siz Yol yapıyoruz.
diyorsunuz değil mi? Maliyetini 3 misline çıkarıyorsunuz, 3
misline. Bu kadar, 10 milyon insan işsizken, 5 milyon aile aç yatarken,
öğrencilerimiz okula gitmezken, turizm şu an siftah bile yapmazken
siz utanmadan
Ben özellikle AK PARTİli milletvekillerini tenzih
ediyorum, bu işin sizinle ilgisi yok, sizin yanınızdan geçmez bu
avantalar, yanınızdan bile geçmez, sizi tenzih ediyorum ama siz 7
milyar TLlik ihaleyi açık artırmayla değil, davetiye usulüyle
getirip ihale ediyorsunuz arkadaşlar. Hangi vicdana sığar bu,
hangi vicdana? Size soruyorum: Hangi vicdana? Çiftçi ürününü toplayamıyor,
perişan, satamıyor; esnafın durumu kötü. Üç ay ödemesiz kredi
verdiniz, üç ay doldu; nasıl ödeyecek o vatandaş kredisini arkadaşlar?
Size soruyorum: Üç ay sonra, şimdi, bu ay herkes kredisinin birinci
taksitini ödemek zorunda; ödeme şansı var mı? Hayır, yok
arkadaşlar.
Peki,
nasıl oluyor da davetiye usulüyle çağırıp bir gecede bir
insanın, bir firmanın cebine 4 milyar para aktarıyorsunuz? Sizi
Allaha havale ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım, yerimden bir söz
talebim var.
BAŞKAN
Önce Sayın Altayın var.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Hayır, ben Mehmet Muşa bağlı
olarak istemiştim. Mehmet Bey sataşmadan
MEHMET
MUŞ (İstanbul) CHP zaten bizi takip ediyor, burada da Engin Altay
takip ediyor.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ben, Mehmet Bey sisteme girdi diye girdim, tedbiren
girdim, belki kullanmam.
BAŞKAN
Sayın Muş, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın görüşülmekte olan
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, yani CHP bizi hep takip
ediyor, burada da Engin Altay takip ediyor; ne yapacağız bilmiyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ne güzel
Takip edeceğiz, vukuatınız çok
çünkü.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Şimdi, Sayın Başkan, Sayın
Filizi ben dinledim. Sayın Filize buradan bir çağrım var.
Sayın Filiz
SÜLEYMAN BÜLBÜL
(Aydın) Filiz değil, Yıldız.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yıldız, özür dilerim. Sayın Yıldız,
Hüseyin Yıldız, Aydın Milletvekili.
Şimdi Sayın
Yıldıza diyorum ki: Sayın Yıldız, bak, Ankarada Mansur
Yavaş var ve sizin Belediye Başkanınız, Belediye
Başkanı. Evraklar açık, her şey ortada, alın
bunları götürün, savcılığa suç duyurusunda bulunun.
Şimdi, bir fiyat,
rakam veriliyor, Sıcak asfalt 25 liraya alındı, o zaman 60
liraya alındı... Şimdi, asfaltın hammaddesi nedir
arkadaşlar? Petrol. Petrolün 140 dolara çıktığı, 150
dolara çıktığı, 130 dolara çıktığı,
120-110 dolarlara çıktığı zamanlar oldu. O maliyetleri de
aslında hesaplarsınız, ha burada bir ihmal varsa götürürsünüz,
suç duyurusunda bulunursunuz. Ama ben size bir şey söyleyeyim. Buşon
ücreti diye bir şey duydunuz mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Buşon ücreti diye bir şey duyan var mı?
Buşon. Valla ben de bilmiyordum. 3.115 lira
Buşon şu:
Şampanyanın kapağını açma ücreti. Şimdi,
Sayın Yıldız bunları konuşuyorken bu 3.115 lirayı
konuşalım, asgari ücretin 1,5 katıdır. İstanbulda bir
yemekte belediyenin kasasından 3.115 lira buşon ücreti
çıktı. Bir yemekte kişi başına 6.395 lira verildi.
Sayın Yıldız, bunları da dile getir ki bunların
üzerine de git.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Tirbuşon,
tirbuşon buşon değil.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İşte, biz buşon diye biliyoruz, çok
alanımız olmadığı için, çok bildiğimiz bir alan
olmadığı için, biz buşon diyoruz. 3.115 lira,
değerli arkadaşlar, belediyenin kasasından.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, belediye başkanları geldi, yemek
yediler; hani 150 lira yesin, 200, 300, 500, 1000, kişi başı
değil mi? 6.395 lira nedir arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Dolayısıyla Sayın Yıldızdan
bunların da üzerine gitmesini biz beklemekteyiz.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Altay var mı söz talebiniz?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Var efendim, uygun görürseniz.
BAŞKAN Demin yoktu.
Buyurunuz Sayın
Altay.
41.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi hasıl oldu.
Ben şunu sormak
istiyorum: Her ikisi de AK PARTİli, her ikisi de hâlâ AK PARTİde;
Sayın Bülent Arınç ve Sayın Melih Gökçek. Bildiğim
kadarıyla her ikisi de hâlâ AK PARTİnin üyesi. Birisi diyor ki: Sen
Ankarayı parsel parsel sattın. Parsel parsel sattın. diyen
de AK PARTİli, parsel parsel sattığı iddia edilen de AK
PARTİli. Bu nasıl olacak? Yani ya Bülent Arınç yanlış
ya Melih Gökçek yanlış. Milletvekilimi alnından öpüyorum, dedi
ki: Bu yolsuzluklar, siz saygıdeğer milletvekillerinin yanından
geçmez. Hakikaten ben hepinize ayrı ayrı saygı duyuyorum ama bu
ülkede -AK PARTİ döneminde de, her iktidarda, geçmişte olduğu
gibi- her iktidarın türettiği zenginleri hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Türkiyede artık 5 firma -isimlerini burada
saymacağım, beşli çete namıyla maruf-
dışında devletten büyük ihale alan firma kalmamışsa
Adamcağız oradan feryat ediyor: 2,5 milyarlık iş 7 milyara
verildi. diyor, feryat ediyor. Biraz önce Sayın Muş, siz de
söylediniz: Kim çalıyorsa Allah belasını versin. O da diyor
ki: Kim çalıyorsa Allah belasını versin.
Savcılara gelince
Savcıların saraydan, sarayın basıncından,
baskısından dolayı bu tür iddialarla ilgili ellerinin
kollarının bağlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Sen o
tirbuşonu savcıya gönder de savcı onunla ilgili mutlaka Belediye
Başkanımızı hemen tutuklar zaten.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Şimdi, Sayın Başkan
Madem bu savcılara
güvenmiyorsunuz, Anayasa Mahkemesine niye gittiniz? Demek ki bir güven var. (AK
PARTİ sıralarındın alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002)
ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Oylamadınız ki Sayın Başkanım
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkanım, oylamadan önce yoklama
talebimiz var.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan oylamaya geçti, olmaz.
BAŞKAN Oylamaya
geçmedim, atlamışım ben.
Yoklama talebinde
bulunanların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın
Çelebi, Sayın Bülbül, Sayın Polat, Sayın Aydın, Sayın
Altaca Kayışoğlu, Sayın Aygun, Sayın Kayan, Sayın
Şevkin, Sayın Özkan, Sayın Ünsal, Sayın Erbay, Sayın
İlhan, Sayın Kılınç, Sayın Sümer, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Barut, Sayın Yılmazkaya,
Sayın Ceylan, Sayın Yüceer, Sayın Bayır, Sayın
Yıldız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair kanun Teklifinin 24üncü maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Aksaray
Ankara Adana
Orhan
Çakırlar Yasin
Öztürk Aylin
Cesur
Edirne
Denizli
Isparta
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Yasin Öztürkün.
Buyurun Sayın
Öztürk.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve beraberindeki
torba maddelerden oluşan kanun teklifinin 24üncü maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 24üncü
maddesi, disiplin amirlerinin rütbesine göre erbaş ve erlere
verebilecekleri hizmetten men cezasının sürelerini belirlemektedir.
Kanun teklifinin bütününe bakıldığında Genelkurmay
Başkanlığı, amiral ve generallerin orduyla
ilişkilerinin kesilmesinde yetkisiz kılınırken, askere 6
ila 12 gün kadar hizmetten men cezası verilmesi konusunda
yetkilendirilmiştir. Genelkurmayın elinden birçok yetki
alınırken bu hakkın bırakılması belki asker için
bir başarı bile sayılabilir. Neden? diyeceksiniz.
Bakınız, kanun teklifinin komisyon görüşmelerinde Millî Savunma
Bakan Yardımcısı Sayın Şuay Alpay, kanun teklifini
şöyle savunmuştu: Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin yürürlüğe girmesinin ardından bakanlıkların
merkez ve taşra teşkilatlarında değişiklikler
yapılmıştır. 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet
Komutanlıklarının Millî Savunma Bakanlığına
bağlanması sebebiyle uyum düzenlemeleri yapılması
ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu kanun teklifinde de öyle, kanun teklifinin gerekçesinde
belirtildiği gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekât
etkinliğinin artırılması gibi ulvi bir nedenle düzenleme
yapılmamaktadır. Maksat, murat bellidir: Cumhurbaşkanı,
Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet
Komutanlıklarını Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatı hâline getirmiştir. Genelkurmay
Başkanlığı artık Millî Savunma Bakanlığına
bağlı, merkezde işlevi kalmayan bir teşkilattır.
Napolyonun Kendi ordusunu sevmeyen milletler, gün gelir başka ülkelerin
askerlerini beslemek zorunda kalır. şeklinde bir sözü vardır.
Bizim ülkemiz gibi bir coğrafyada güçlü orduya sahip olmayan devletlerin
ayakta kalabilme gücü yazı-tura atarken paranın dik gelmesi gibi bir
ihtimale denktir. Morali yüksek olmayan bir ordunun manevi gücü kalmaz, ölüme
korkusuzca yürüyen askerimizin ruhu da kalmaz.
Son
on yılda ordumuzun ayarlarıyla sürekli oynandı. Türk
Silahlı Kuvvetleri, bir bakanlığın tabela
teşkilatı hâline getirilemez. Bekçilerden bir ordu
yarattınız ancak Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde yapılan
her düzenleme sadece bir kurum olarak kabul ettiğiniz ordumuzu değil
bütün Türk milletinin geleceğini riske atmaktır. Yapmaya
çalıştığınız, göz bebeğimiz ordumuzu
siyasallaştırmaktır.
Değerli
milletvekilleri, askerlik, hiyerarşik bir disiplin zinciridir. Emir-komuta
dediğimiz hiyerarşi ve katı disiplin kuralları beraberinde
silah arkadaşlığı ruhu da askerin yapı
taşıdır. Siz, hiyerarşiyi bozarsanız disiplini de
sağlayamazsınız, silah arkadaşlığı ruhunu da
yok edersiniz. Birlikte düşmana karşı mücadele ettiği silah
arkadaşlarını koruması gereken de, gerektiğinde ceza
vermesi gereken de ordunun kendi mensupları olmalıdır. Tek karar
verici siyasi iradenin teklif etmesi, yardımcılarının ve
bakanlarının el kaldırması ve uygun bulmasa da birkaç
komutanın el kaldırmasıyla terfi kararı da alınamaz,
askerlikten ayırma cezası da verilemez. Bakınız, yeni
düzenlemeyle general ve amiraller hakkında verilecek Silahlı
Kuvvetlerden ayırma cezasında Genelkurmay
dışlanmış, bu kararı verecek yetkili olarak Millî
Savunma Bakanlığı gösterilmiştir. İlgili
değişikliğin Genelkurmay Başkanlığının
Millî Savunma Bakanlığına bağlanması nedeniyle
yapıldığı belirtilse de Genelkurmay
Başkanlığının yetkisiz, etkisiz bir hâle
getirilmesinin en önemli kanıtıdır. Millî ordumuz ne yazık
ki bu uygulamalarla Hükûmetin ordusuna dönüştürülmeye
çalışılmak istenmektedir. 15 Temmuzda yaşanan darbe
girişiminin Hükûmet için bir travmaya dönüşmesi, iktidar sahiplerinin
Türk Silahlı Kuvvetlerini bitirmek adına, kendini güvende hissetme
ihtiyacını, tercihini üstün kılmıştır. Artık
sivil otoritenin karar alma noktasında asker kişilerden daha fazla
söz sahibi olduğu YAŞ kararlarında reis düşmanı
Hükûmet yanlısı gibi bilgi notları etkili olmaya
başlamıştır. Askerî vesayet kadar sivil vesayete de
karşıyız. Öyle kurumlar var ki siz iktidardan
ayrıldığınızda dahi onların sağlam
kalabilmesi size de lazımdır, bize de lazımdır.
İktidarlar gelip geçicidir ama Türk Silahlı Kuvvetleri gibi
kurumlarımız dimdik, yıpranmadan, aynı güç ve yapıda
devam etmek zorundadır. Bu nedenledir ki Türk Silahlı Kuvvetlerini
ilgilendiren bir kararda siyaseti değil, milleti düşünerek adım
atmanızı tavsiye ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesinde geçen
"Kanuna ibaresinin "Yasaya olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Zeynel
Özen Mahmut
Celadet Gaydalı
Antalya İstanbul Bitlis
Mehmet
Ruştu Tiryaki Ömer
Faruk Gergerlioğlu Hüseyin
Kaçmaz
Batman Kocaeli Şırnak
Garo
Paylan
Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun
Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen
değerli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
iki gündür gündemde olan, Şırnaktaki bir uzman çavuşun
karıştığı cinsel istismar olayı, 13
yaşındaki bir kıza karşı işlenen bu cinsel istismar
olayı var. Her ne kadar AKP Grup Başkan Vekili bu durumu kabul etmese
de elimde gerek mağdurenin, müştekinin gerek şüphelinin gerekse
de sorgu hâkimliğinin zaptı, silahla tehdit ve çocuğa cinsel
istismar nedeniyle söz konusu, bahsi geçen uzman çavuşun
tutuklandığına dair sorgu zaptı. Öncelikle bu bilgiyi
paylaşmak isterim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Çarpıtma olayı, çarpıtma! Meseleyi
çarpıtma!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, TÜİK verilerine göre de 18.623 çocuk 2019
yılında cinsel istismar suçuna maruz kalmış Türkiyede.
Seçim bölgem olan, aynı zamanda memleketim olan Şırnakta da
daha önce, kamu görevlilerinin karıştığı cinsel
istismar olayları ve cinsel taciz olayları maalesef ki
sıklıkla yaşanmakta. Cizre Merkez Anadolu Lisesinde MEMUR-SENe
bağlı EĞİTİM-BİR-SENin okul temsilcisi
öğretmen tarafından 50 kız öğrenci tacize
uğradıktan sonra soruşturma açıldı ve daha
soruşturma neticelendirilmeden ödül gibi bir tayinle söz konusu
öğretmen İstanbula gönderildi. Yine, 2019da Beytüşşebapta
korucuların istismarına uğrayan bir kız çocuğu
vardı ve bu korucular da o dönemde yine görevlerine devam ediyordu. En son
14/7/2020de yani iki gün önce Şırnakın Yenimahallesinde gece
01.00 sularında iddiaya göre bu uzman çavuş tarafından, 13
yaşındaki kızın ensesinden tutulup kendisine doğru
çekilmek suretiyle cinsel istismar suçunun işlendiği durum söz
konusu. Ancak, söz konusu olay Şırnakta bir infial yarattı;
gece saat 01.00 sularında meydana geldi, vatandaşlar, gençler
sokaklara döküldü, tepkilerini gösterdiler, sosyal medyada gündem oldu, ulusal
basına yansıdı ama her ne hikmetse Şırnak
Valiliği 16.43e kadar hiçbir açıklama yapmadı ve
açıklamasında da söz konusu cinsel istismar olayını Olay
mahallinde A. A. İsimli kamu görevlisinin aşırı derecede
alkollü olduğu, çevreyi rahatsız edecek şekilde uygunsuz
tavır ve hareketler sergilediği
şeklinde basit bir adli
olaymış gibi gösterdi. Bunun sonrasında da
baktığınızda, AKP İl Başkanı, Valilik
açıklama yapmadan bir paylaşımda bulunmamış, yine Valiliğin
açıklaması doğrultusunda bir paylaşım
yapmış. Yine, AKP Şırnak Milletvekili aynı
şekilde paylaşımda bulunmuş. Ancak hakkını
yemeyelim -ki o da Validen sonra açıklama yapmış- sadece
Şırnak İl AKP Kadın Kolları Başkanı
Kız çocuklarımıza yönelik yapılan her türlü taciz,
istismar, uygunsuz tavır ve hareketlerin karşısında olmaya
devam edeceğiz. demiş yani diğerlerinin aksine olayı asla
desteklemeyen nitelikte bir paylaşımda bulunmuş.
Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii ki
bir şahsın işlediği bir suç tüm kurumu bağlamaz, bütün
bir kurumu töhmet altında bırakamaz. Ancak size bir örnek daha
göstereyim. Şimdi gördüm bunu. Dün akşam saat 22.50
sıralarında, Kadir Ergün -T.C. İçişleri
Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığında
çalışıyor, şu an Vanda görev yapıyor sanırım,
memleketi Pozantı Adana- Kürtlere Kızlarını
başlık parası için satan ırk. diye hakarette bulunmuş
ve Şırnaktaki cinsel istismar iddiasını açıkça
faşist zihniyetiyle savunmaya kalkışmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, siz
istediğiniz kadar Yoktur. deyin, siz istediğiniz kadar Bunun
politikalarımızla alakası yoktur. deyin ama bu ülkede
-şimdi arkadaşlarımız anlattı- siyasetçi
arkadaşlarımız siyasi rehine olarak cezaevlerinde. Kürt halkının
iradesine her gün darbe yapılıyor. Kürt halkının seçim iradesi
gasbediliyor. Bugün eğer bu durumun bir müsebbibini arıyorsanız
aynı zamanda ülkeyi yönetenlerin politikasına da bakmanız
gerekiyor. Çocukların kahkaha atması gereken yerde bizler çocuklara
bağırmayı, çığlık atmayı öğretiyoruz.
Arkadaşlar, ne çirkin bir şeydir,
değil mi? Bu durum isteseniz de istemeseniz de iktidarın ve mülki
amirlerin çocukların korunması, çocuk cinayetlerinin önlenmesi, çocuk
istismarlarının önlenmesi konusundaki noksan, eksik politikaları
sebebiyle oluyor. Çünkü bütünlüklü ve hak temelli bir çocuk politikanız
yok. Bununla birlikte, tabii, başka örnekler de var. Ensar Vakfında
yaşanan olaylarda da Bir defadan bir şey olmaz. demiştiniz.
Ancak şunu söyleyeyim arkadaşlar: Çocuk uyurken sessiz olunur,
istismar edilirken değil.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, bu konuyu oturumun başında konuştuk, Meclis
açıldığı zaman biz kanaatlerimizi ifade ettik. Israrla
meseleyi çarpıtmaya çalışmanın, meseleyi başka yönlere
çekmeye çalışmanın bir manası yok. Ne söylediğimiz
tutanaklarda var. Anlamak istemeyenler varsa tutanakları getirsin, bir
daha okuyayım, belki anlarlar. Bizim meseleye
yaklaşımımızın, çocuklara
yaklaşımımızın, bu konularla alakalı
kanaatlerimizin ne olduğu ortada fakat ısrarla aynı şey
üzerinden, biz bunu savunuyormuşuz gibi bir şey
oluşturmanın manası yok arkadaşlar. Çok net bir şey
söyledim: Biz sonuna kadar takipçisi oluruz. Olayın nasıl
olduğunu Sayın Bakandan aldığım bilgiler dâhilinde
burada anlattım. Yok, öyle değil, bu cinsel saldırı oldu,
AKP bunu savunuyor. Böyle bir şey yok arkadaşlar.
HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) İfade tutanakları, sorgu
zabıtları var elimde.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey yok arkadaşlar, böyle bir
şey yok arkadaşlar. Tamam mı?
Şimdi,
bir kişinin alkollü olması onun suçunu hafifletmez, suçunu
ağırlaştırır. Bunu da söyledim, temel bir hukuk
bilgisidir. Bir diğer mesele, Sayın Bakanımıza atfen Bir
kereden bir şey olmaz
. Bir kere onu öğrenin, Bir kereden bir
şey olmaz. diye Bakanın bir lafı yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bu, dillerine pelesenk olmuş, çevirip çevirip
duruyorlar. Şimdi, Bir kişinin yaptığını bir
kuruma mal etmeyelim. şeklinde Bakan bir söz kullanıyor. Bir
kereden bir şey olmaz. diye her çıkan konuşmacı olmasa da
2 kişiden 1i bunu konuşuyor. Ya, bu yanlış bir şey
arkadaşlar. Bir çocuğa karşı veya çocuklara karşı
bu tür bir davranışı kimsenin kabul etmesi mümkün değil.
Bakanın söylediği şey başka bir şey ama Bir kereden
bir şey olmaz. diye, sanki bunu ifade ediyor gibi söylemek
yanlış bir şey. Söylediği, Bu olayı bir kuruma mal
etmeyin. diyor ve gereken cezayı yargı en ağır
şekilde, en kısa sürede verdi zaten. Bunu savunan kimse olamaz ve bu
cinsel saldırılarla alakalı, cinsel suçlarla alakalı,
kadına şiddetle alakalı cezaların ve infazların en çok
artırıldığı dönem bizim dönemimizdir. Bu noktadaki
politikamız çok nettir ama bunu duymak istemeyenlere, bunu anlamak
istemeyenlere diyecek bir şeyimiz yok, onları yüce milletimize havale
ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu
Sayın
Kerestecioğlu, sisteme girerseniz arkadaşlar rahat açarlar. Neyse,
buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Giremiyorum, girsem
gireceğim zaten de parmakları almıyor. Yenileyecekmişsiniz
sanırım.
BAŞKAN
Yok, sizin parmak izinizi biz tekrar alalım, faydası olur belki.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Yo, 3 kere verdim yani biliyorum.
BAŞKAN
Anladım, peki. Şifreyi yanlış giriyor olmayın?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Tabii, öyledir!
BAŞKAN
Hayır, ben öyle yaptım da onun için söylüyorum yani.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Yok yani her gün
BAŞKAN
Tabii, insan olunca oluyor bunlar yani.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Her gün, her gün aynı
şeyi yaşıyorum.
BAŞKAN
Ben de geçen dönemin şifresini giriyormuşum ha bire.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Yok, kartımızda
yazıyor zaten unutsak da ama öyle değil yani her gün aynı
şeyi
BAŞKAN
Unuttuğumuzu bilmiyorduk, işin kötüsü o.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sadece ben değil zaten,
birçok arkadaş yaşıyor aynı şeyi sanıyorum.
BAŞKAN
Tamam.
Buyurunuz.
43.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Teşekkür ederim.
Ben
Rabia Naz Komisyonundaydım ve raporu yazarken en çok dikkatimi çeken
şeylerden biri, aslında Türkiyede yargı mercilerine ya da
idareye, kamu mercilerine güvenin ne kadar azalmış olduğuydu.
Yani o olay diyelim ki trafik kazası olsun, diyelim ki düşme olsun,
diyelim ki itilme olsun, ne olursa olsun insanların kafasındaki
yargının Mutlaka bunda bir karartma vardır. şeklinde
olması, bu şüpheyi taşıyor olmaları çok vahim bir
şeydi. Bence bütün olaylardan daha vahim olan bu. O yüzden, bir
şehirde eğer bir çocuk istismar ediliyorsa oranın mülki idare
amiri yani valisi bununla ilgili birazcık bir durmalı,
düşünmeli. Alkollüymüş, çevreyi rahatsız etmiş. lafı
kimseyi tatmin edecek bir laf değil. Biz çocuk haklarından
yanayız. demeli, Biz çocuk istismarına karşıyız.
demeli, Kim bunu yaptıysa bunun peşindeyiz, bunun asla peşini
bırakmayız, soruşturuyoruz. demeli ama ne zamanki bir kamu
görevlisi karşımıza çıkıyor, oradaki devlet refleksi
hemen kamu görevlisini korumak şeklinde oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi toparlayın lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) İşte, bu da insanlarda
güvensizlik yaratıyor. Gerçekten artık bundan vazgeçilmesi, bunun
kırılması lazım.
Şimdi Bir kez oldu, ne olur. demedi. Bakan
diyorsunuz. Dedi ki: Bu kurumda, Ensar Vakfında bir kez oldu. E, Ensar
Vakfı şimdi ne yapıyor? Üstüne şaibe
bulaşmış bir vakıf bu ve kalkıyor, bugün de
İstanbul Sözleşmesiyle ilgili türlü spekülasyonlar yapıyor.
Şimdi burada da özellikle kadınlar başta olmak üzere
şiddete karşı çıkan arkadaşların Bu
sözleşmeyi biz imzaladık, gurur duyuyoruz ve buna ancak kadınlar
karar verir. demesi lazım ama sizin her şeye
Cumhurbaşkanınız karar veriyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Yanlışlarla karıştırmayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) O zaman da tabii söyleyecek gerçeklik, söz, hepsi birbirine
karışıyor. Ayrıca suç duyurusu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ayrıca bir milletvekili bu kürsüden konuşuyorsa, aynı
şekilde daha önceki milletvekilleri de konuştuğunda dediniz:
Suç duyurusunda bulunsunlar. Resen savcılar dikkate alabilirler.
Savcıya evrak götürmeniz gerekmez. Savcılık savcılık
olsa -hukukçular bunu bilirler- resen yapabilir bunu. İlla önüne götürmeniz
gerekmez. Ayrıca bu dönemde bunun hiç kolay
olmadığını, bizim götürdüğümüz her şeyin
takipsizlikle sonuçlandığını, bize karşı olan her
şeyin de suç ve ceza olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. O yüzden,
demin, Hüseyin Kaçmaz vekilin söylediği de, benim de dün gördüğüm
tweette bu Kadir Ergün adlı -Emniyet asayiş- Jandarmanın:
Daha ergenliğe girmemiş öz kızlarını başlık
parası denen bok bir âdetle -affedersiniz- 70li yaşlara öz
kızlarını satan ırk... lafı ayrımcılıktır,
ırkçılıktır ve suçtur. Suç duyurusunda bulunuyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş...
44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu bahsedilen
meseleyi bilmiyorum ama bakacağım bu konuya. Biz böyle
ırkçı bir şeyi kabul edecek, kabullenecek bir parti
değiliz.
Şimdi, Sayın Başkanım,
bakın, Türkiye demokratik bir ülke, İstanbul Sözleşmesiyle
alakalı işte bu vakıf çıkmış şöyle
konuşuyor. Ya arkadaşlar, siz kanaat belirtiyorken, Türkiye
demokratik bir ülke, herkes her konuyla alakalı kanaat belirtir. Yok
sadece biz konuşacağız, bizden başkası konuşamaz,
kimse eleştiremez.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hep onlar demokratik.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz ne diyorsak o
olacak.
Ya, arkadaşlar, insanlar kanaatlerini
belirtsinler, kim ne konuşuyorsa konuşsun. Siz de görüşlerinizi
ifade edin, başkaları da görüşlerini ifade etsinler. Siz
nasıl görüşlerinizi ifade etmek istiyorsanız, sizin
dışınızdakiler de görüşlerini ifade edecekler,
kanaatlerini söyleyecekler. Bu sizin hoşunuza gider, gitmez;
beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama böyle bir realite var. Buna herkes
saygı duyacak. Bu nedir ya?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Muş.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Grup Başkan Vekillerinin sürekli söz
almalarından rahatsızlık duyulduğuna ve İç Tüzükte
Grup Başkan Vekillerine yönelik özel bir düzenlemenin olmadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilleri,
genel manada, Grup Başkan Vekillerimizin sürekli bu söz almalarından
dolayı milletvekillerimiz de rahatsız. Çok açık bir biçimde
salı günü Sayın Akif Hamzaçebi, Grup Başkan Vekillerinin böyle
bir hakkı olmadığını söyledi, doğrudur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O, Akif Hamzaçebinin
kendi kanaatidir.
BAŞKAN - İç Tüzüke göre de
baktığınızda Grup Başkan Vekillerinin de diğer
milletvekillerinden bir farkı yoktur. Grup Başkan Vekillerine özel
bir düzenleme de yok burada.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan...
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bir şey söylüyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, bir
şey söyleyecektim.
BAŞKAN
İşleme başladım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Hayır, işleme
başlamadan önce zaten...
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Ben de sizin yönetme biçiminize
karşı çıkıyorum o zaman, Akif Hamzaçebi...
BAŞKAN
- Sayın Kerestecioğlu, az önce bir açıklama yapıyorum, siz
Grup Başkan Vekili olarak da 60a göre söz talep edebilirsiniz ancak
sürekli olarak biz bunu bir yol hâline getirebilirsek bir yandan da Meclisi
çalıştıramıyoruz, müsaade edin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, kusura
bakmayın da burada önceki dönemleri de yaşadık biz, beş
senedir buradayız.
BAŞKAN
- 24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun,
yerinizden size bir dakika süre veriyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Beş senedir buradayız.
BAŞKAN
Efendim, ne dediniz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Beş senedir buradayız
dedim.
BAŞKAN
- Yanlış yapılıyor beş senedir. Ne 22 ne 23 ne 24üncü
Dönemlerde olmayan bir şey 26ncı Dönemde ortaya çıkıyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Var, var, 24te de vardı.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Hayır, efendim, bu
başkanlık sistemiyle böyle oluyor çünkü bu Parlamento...
BAŞKAN
Hayır, hiç alakası yok, hiç alakası yok.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Karşılıklı
mı konuşacağız?
O
zaman, kusura bakmayın, Başkanlar da Başkan Vekilleri de az
konuşsun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, o zaman kapatalım Meclisi,
bizleri de gönderin, siz gelin görüşün, gidin!
BAŞKAN
Olabilir Sayın Türkkan!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ne demek olabilir canım, ne demek olabilir! Olur mu
öyle şey!
BAŞKAN
- Var mı, İç Tüzükte yeri var mı Sayın Türkkan? Bana
İç Tüzükte onun yerini gösterin o zaman.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, benim
yerime siz konuştunuz, o yüzden bir şey söyleyemedim.
BAŞKAN
Buyurun, açıyorum mikrofonu zaten.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, getirilen başkanlık sistemiyle Parlamentonun işlevsiz
hâle geldiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Yani beş senedir burada
Parlamento daha işlevselken ki en zor şeyleri
yaşadığımız zamanlarda dahi, Sevgili İdris
Baluken, Çağlar Demirel de burada Grup Başkan Vekiliyken burada çok
sayıda söz alınıyordu ve bu Parlamento gerçekten
tartışmanın daha fazla yapıldığı bir Parlamentoydu.
Şimdi, başkanlık sistemini getirdiniz ve ondan sonra Parlamento
işlevsiz bir hâle geldi. Artık Grup Başkan Vekilleri de
konuşmasın istiyorsunuz, aslında olan budur yani başka bir
şey değil, kusura bakmayın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Aldığımız para haram olmaya
başladı, haram para almaya başladık. Fikir bile beyan etmek
mümkün değil.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) - Tek bir soru soracağım
size: Allah aşkına, şu
duyarlılığınızı bir de PKKnın
katlettiği çocuklar için gösterin
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN 25inci
madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır.
Evet, ilk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25nci maddesinde yer alan tabi
ibaresinden sonra gelmek üzere olan ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu
Ankara Edirne Eskişehir
Aylin
Cesur Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Isparta Aksaray Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime son bir günde kaybettiğimiz İçişleri
Bakanlığının 9 kahraman personelini saygıyla anarak
başlıyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
Askerî personelin maddi
imkânlarında birtakım iyileşmelerden bahsedilmektedir. Bu
düzeltmeler, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin hak ettikleri düzeyin
altında olmakla birlikte kabul edilecek şeylerdir. Türk Silahlı
Kuvvetleri, AK PARTİ iktidarında zaman zaman menfi müdahalelere maruz
kalmıştır, zaman zaman sivil otoritenin desteğini
kaybetmiştir. 15 Temmuz hain darbesinde Silahlı Kuvvetler hiç
olmadığı kadar yalnız
bırakılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri yaralar
almıştır. Türk Dil Kurumuna göre kahraman Savaşta veya
tehlikeli bir durumda yararlık gösteren kimse. diye tarif ediliyor.
Kahramanlar, ülkesi için, vatandaşları için, insanlık için
kendilerini feda eden kimselerdir. Bu duygu, bu ruh, bu düşünce ancak uzun
süre geçmişi olan, kahramanlar yetiştirmiş, tarihini
kahramanlıklarla zenginleştirmiş, belli ülküsü, kültürü,
birikimi olan milletlerin işidir. Bir grup insana belli bir toprak
parçasında tutup Burası sizin vatanınız, burada
yaşayın, burada hayatınızı devam ettirin. deseniz
dahi ne kendilerine ayrılan yere hâkim olabilirler ne de hayatlarını
devam ettirebilirler. Ondan sonra da başka ülkelerin askerleri gelsin
kendilerini kurtarsın diye medet umarlar. Bulunduğun
toprağın kıymetini anlayabilmek için can verilmeli, kan
dökülmeli, o toprağın kendisinde bir geçmişi
olmalıdır. Kahramanlar, ülkelerinin tarihinin milletine bir
emanetidir, bozuk para gibi harcanacak bir şey değildir. Bunu
yapanlar nefretle karşılanır, ülkelerine de büyük kötülük
ederler. Miralay Reşat Bey başarılı bir subaydır, pek
çok madalyayla taltif edilmiştir. Büyük Taarruzda önemli bir yeri
alması kendisine emir verilmişken istediği sürede bunu
gerçekleştiremedi diye orada canına kıymış bir
komutanımızdır; birliği, komutanının
hayatını kaybetmesinden, şehadetinden kısa bir süre sonra
görevini yerine getirmiş ve ifa etmiştir.
Eğitim
yalnızca ülkenin ırmaklarını ezberlemek, kimya
formüllerini, matematik, fizik formüllerini öğrenmek değildir.
Şehitlerimizin adının yazılı olduğu okulda okumak
da bir eğitimdir, hem de eşsiz bir eğitimdir.
Değerli
AK PARTİ milletvekilleri, içinizden pek çok insanı tanıdım
ve pek çoğunuzu biliyorum ki hepiniz vatan sevgisiyle dolusunuz, bu konuda
hiçbir kuşkuya yer yok. Albay Reşat Çiğiltepe isminin para
karşılığında değiştirilmesinden
rahatsızlık duyduğunuzdan kesinlikle eminim. Albay Reşat
Çiğiltepenin isminin bir okuldan para
karşılığında silinmesi hiçbir Türk
vatandaşının içine sindirebileceği bir şey
değildir. Kritik bir savaşın kahramanının ismi para
karşılığında siliniyor. Bu durumu o okulda okuyan
çocuklara nasıl anlatacaksınız? Bunun kelimelerle izahı var
mı? Hangi ülkede kahramanlık parayla değiştirilmiştir?
Amaç parayı kutsallaştırmak mı? Bizden sonraki nesillerin
kahramanlara ihtiyacı yok mu? Manevi değerlerimizin yüceltilmeye
ihtiyacı yoktur. Biz onları koruyalım, gelecek nesillere
aktaralım yeter. Böyle kahramanların isimlerinin verildiği pek
çok yerleşim merkezi, okul, yol ve hastane vardır. Bunlar birkaç
densizin kararıyla değiştirilmemeli, bu kahramanların ismi
bir kenara atılmamalıdır. İYİ PARTİ olarak
toplumun bu konudaki hassasiyetini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verdiğimiz bir kanun teklifiyle ilettik.
İYİ PARTİ olarak toplumun bu konudaki hassasiyetini biliyoruz,
bunu Meclise taşımış olduk. Şimdi, bu hassasiyete siz
değerli vekillerimizin de önem vereceğini ve icabını yerine
getireceğinden eminim.
Teşekkür
eder, hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Bileşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram Özçelik
(Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesi üzerinde
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
oylama işlemini tekrarlayacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesinde geçen
yer alan ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Bitlis Antalya Kocaeli
Zeynel
Özen Murat
Çepni Mehmet
Ruştu Tiryaki
İstanbul İzmir Batman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Ali Çelebi Ali
Öztunç Cavit
Arı
İzmir Kahramanmaraş Antalya
İrfan
Kaplan Ahmet
Kaya Burhanettin
Bulut
Gaziantep
Trabzon Adana
Haşim
Teoman Sancar Erkan
Aydın
Denizli Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz, Sayın Murat Çepninin.
Buyurun Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ
(İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve
değerli halkımız; evet günlerdir özellikle Ayasofya üzerinden
bir fetih edebiyatına maruz kalıyoruz ama şunu kabul etmek
lazım ki AKP iktidarının fetihçi yanının en göze
çarpan yanlarından bir tanesi, doğaya karşı
açtığı savaş. Sakarya Karasuda Hürriyet Mahallesinde
kuş cenneti niteliğinde doğal alana taş ocağı
yapılmak isteniyor. Buna tabii ki yöre halkı itiraz ediyor. Çünkü
alan; su değirmenlerinin, su yataklarının, derelerin, mesire
alanlarının, fındık bahçelerinin ve tapulu evlerin
bulunduğu bir alan.
Yine, Konya Ilgın
Çavuşçugölde yapılmaya çalışılan kömür madenine
karşı köylüler direnişteler ve günlerdir de yüzlerce askerin ve
polisin köye yığılmasıyla birlikte bir ablukayla bu
direniş kırılmaya çalışılıyor.
Evet, yine geçtiğimiz
günlerde, beklenmeyen doğa olayları da dediğimiz, felaket
dediğimiz, aslında malumun ilamı olan su baskınları
gerçekleşti. Daha öncesinde, Van Ercişte sel felaketleri oldu ve
100ün üzerinde hayvan hayatını kaybetti, en son da Artvinde 4
vatandaşımız hayatını kaybetti ve yine Rize İkizderede
bir sel oldu fakat bir can kaybı neyse ki yaşanmadı.
2020 Haziran ayında
304 madene ruhsat verildi. Temmuz ayında ise 36 maden projesine ÇED
Olumlu veya ÇED Gerekli Değildir. kararı verilmiş oldu.
Şimdi yine, bugünlerde Karadenizde Yeşil Yol Projesinin Danıştay
tarafından iptal edilmesine tanık olduk, iyi bir karar fakat geç
kalınmış bir karar çünkü zaten Yeşil Yol Projesi
bitmişti. Sadece geriye kalan Çamlıhemşin Yaylaları,
Samistal Yaylası -herkes bilir- vardı, aslında sadece orası
kalmıştı; dolayısıyla zaten Samsundan Artvine kadar
Yeşil Yol Projesi yolları neredeyse tamamlanmıştı.
Şimdi, burada ne yapılmaya çalışılıyor
aslında? Ayderin durumu malum, işte, Aydere ihanet ettik.
demişti birileri. Yani vahşi bir turizm baskısıyla
yaylalar, dereler, ormanlar, tarım alanları sermayeye
peşkeş çekiliyor.
Peki, en çarpıcı
yere gelelim: Kanal İstanbul Projesi de yine gündemimizde. İşte
bütün bu fetihler doğaya karşı, tarım alanlarına
karşı; derelere, ormanlara, yaylalara karşı geliştirilen,
AKPnin rantçı fetih politikalarının en çarpıcı
örneklerinden bir tanesi Kanal İstanbul Projesi. Burada da şunu
görmüş olduk: Elin Suudi Arabistanlısı Süleyman Al Muhaidip; bu
arkadaşın tarla vasfındaki 9 dönümlük arazisi imara
açılmış, çok ileri görüşlü, arkadaşlar. Yine Kuveytli
birisi aynı zamanda, Kanal İstanbulda arazisinde zemin artı 4
katlı izinli konut artı ticaret alanı hakkına sahip
olmuş; bu da çok ileri görüşlü bir arkadaş. Yine, Katar
Emirinin annesi de -basına da yansıdı- 44 dönümlük tarla, turizm
artı ticaret alanı sahibi artık Kanal İstanbulda. Şimdi,
bu iktidar, Boğazın etrafındaki yalılarda oturanları
eleştirmişti fakat kendisi, Kanal İstanbulda
aynısını yapmaya çalışıyor.
Peki,
burada daha da çarpıcı olan şu: Bakan Albayrak, biliyorsunuz,
aynı yerde 3 dönümlük bir arazisi vardı, bunu daha sonra 13 dönüme
çıkardı ve onun da yeri yine konut artı ticaret alanı oldu,
3 dönüm artı 13 dönüm. Şimdi, tabii, insan soruyor. Bakan Albayrak,
damat Albayrak tabii ki bu öngörüye sahip olabilir; zekidir, Maliye
Bakanlığı boşuna verilmedi kendisine, mutlaka böyle bir
ileri görüşlülüğü vardır, verilmiş fakat insan şunu
anlayamıyor: Ya, bu elin Suudi Arabistanlısı,
Katarlısı nasıl oluyor da bu Kanal İstanbul arazisinde,
İstanbulda böyle bir ileri görüşlülüğe sahip oluyor?
İşte, bu, AKP siyasetinin yarattığı çok ileri
görüşlü sonuçlar!
Buradan
şunu söyleyerek bağlamak istiyorum: Evet, AKP siyaseti bir fetih
yürütüyor ve bu fetih, halka karşı, halklara karşı ve
doğaya karşı geliştirilen bir fetih ve bu fetihten
faydalananlar, bu ülkenin işçileri, emekçileri, köylüleri değil, bu
ülkenin ekmeğini sömüren bir avuç, saray etrafında kümelenmiş
şirketlerdir. İşte biz bu fetih siyasetine, halka
karşı, doğaya karşı bu düşmanca siyasete itiraz
etmeye, kral çıplak demeye devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelerin ikinci konuşmacısına söz
vereceğim.
Sayın
Burhanettin Bulut, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün, hain FETÖ darbe girişiminin yıl
dönümüydü. Birliğimize, beraberliğimize, demokrasiye yapılan bir
müdahaleydi. Bu darbe girişimine ilişkin çokça
konuşacağız, bundan sonra da konuşacağız çünkü 15
Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağı açığa
çıkmadığı müddetçe, bu sis perdesi
kalkmadığı müddetçe bu tartışmalar devam edecek. Ama
ben bugün daha çok, o gün canları pahasına tankların önüne
kendilerini atan Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
şiarıyla şehit ve gazi olanlara ilişkin konuşma
yapacağım.
251 vatandaşımız o gün şehit oldu,
yüzlerce vatandaşımız da gazi. İktidar, geride kalan
şehit yakınlarına ve gazilere ilişkin bir yardım
kampanyası başlattı. Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinde bu
tür dayanışmalar, vefa örnekleri sıkça olur ve o gün de kimileri
5 lira, kimileri 10 lira yardımla 309 milyon TL para
toplanmıştı. Bugün, o rakamlara ilişkin çeşitli
senaryolar var, 350 milyon kadar olduğuna ilişkin. Bu millî
dayanışma kampanyasında toplanan paralar kadar doğal bir
şey yok. Ancak, doğal olmayan, anormal olan, aradan dört yıl
geçmiş olmasına rağmen bu toplanan paraların ilgili
kişilere verilmemiş olması. Yani, yardımı
düzenlediğiniz kişilere, bu parayı dört yıldır
tutuyorsunuz ve vermiyorsunuz. Vatandaş, o parayı size niye verdi?
Çünkü hazinenin parası değil, şehit yakınlarına
verelim diye, gazilere verelim diye, onların dertlerine derman olsun diye.
Ancak, dört yıldır bu kürsüden ve yazılı önergelerle bu
soruldu. Genel Kurul dâhil olmak üzere bu soru genelde geçiştirildi. Biz
de bunu sık sık dile getiriyoruz, endişeliyiz çünkü. Çünkü bu
iktidarın sicili bu anlamda bozuk, deprem vergisini hiç etmiş. Deprem
vergisini bütçeye almışsınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dünyadan haberin yok
senin.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Almadınız
mı? İşsizlik Fonuna hâlâ göz dikiyorsunuz, kıdem
tazminatını daha iki gün önce tartıştınız, Merkez
Bankasının kefen parasına bile göz diktiniz. Hâl öyle olunca da
bu paranın üzerine de yatarsınız diye korkuyoruz. O yüzden de
sürekli dile getiriyoruz.
Dün,
yine, şehit yakınlarımıza ve gazilerimize başka bir
şey daha yapıldı bu konuda, aynı baro
başkanlarına yapıldığı gibi. 15 Temmuz
Anıtına yürümek istediler ancak engellendi, önüne bir polis bariyeri
konuldu. Burada dikkat çekmek istediğim konu şu: O anıt, yürümek
istedikleri anıt neden dikildi? Bu anıtın dikilmesine vesile
olan, bu şehitler, bu gaziler değil mi? Bu şehitlerin
yakınları ve gaziler, kendileri için dikilen anıta, kendilerinin
canı pahasına verdikleri mücadele sonucu dikilen anıta
yürütülmedi. Şehit yakınları ve gaziler, bu konuda polis
engeliyle karşılaştı.
Sizin
istediğiniz şu, anlıyorum onu, makbul avukatlar istiyorsunuz,
makbul emekliler istiyorsunuz, makbul işçiler istiyorsunuz, makbul de
gaziler istiyorsunuz; bunu anlıyoruz ama acı olan, bu pandemi
döneminde, bu yürütmediğiniz şehit yakınları ve gazilere verdiğiniz
para. O parayı da ne diye söylediniz, ne diye ifade ettiniz? Bin TL
yardım yaptık. dediniz. Yardım nasıl yapılır?
Kendinden yapılırsa yardım yapılır ama siz şehit
yakınlarının ve gazilerin kendi parasını şehit
yakınlarına vererek Yardım yaptık. dediniz. Bin lira
verdiğiniz bir parayı yardım olarak ifade ettiniz.
Yine,
aynı dönemde, 10 milyona yakın işsizin olduğu bir dönemde,
esnafın cumhuriyet tarihinde ilk defa yardım paketine muhtaç
olduğu bir dönemde sizler şehit yakınlarına kendi
parasını, gazilere kendi parasını vererek Yardım
yaptık. dediniz. Bu da sizin ayıbınız oldu.
Buradan soruyorum size, Meclisin 1inci partisine
özellikle: Şehitlerimizin yakınları ve gazilerimiz, pandemi
döneminde parasını tıkır tıkır ödediğiniz
sarayın 5 müteahhidinden daha mı değersiz? Yine, bu 5 müteahhide
parasını ödüyorsanız, gazilerin hakkını
ödemiyorsanız bu, sizin ayıbınız olur. Eğer kasada
para yoksa, bu parayı veremiyorsanız dürüstçe söyleyin. Eğer bu
parayı bütçede kalem olarak kaydettiyseniz mertçe söyleyin, yeter ki
şehit yakınlarını ve gazilerin umutlarını
istismar etmeyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde 2si aynı mahiyette
3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Murat
Çepni Mehmet
Ruştu Tiryaki
Şırnak
İzmir
Batman
Züleyha
Gülüm Kemal
Bülbül Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İstanbul Antalya
Kocaeli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Ali Çelebi İlhami
Özcan Aygun Kamil
Okyay Sındır
İzmir Tekirdağ
İzmir
Cavit
Arı Burhanettin
Bulut Ömer
Fethi Gürer
Antalya
Adana
Niğde
Süleyman
Bülbül
Aydın
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Sayın Ömer Faruk
Gergerlioğlunun. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, OHAL üzerine konuşacağım.
Dört
yıldır OHAL devam ediyor. Dün, başarısız bir darbe
girişiminin yıl dönümü idi. Sonrasında dört yıl darbe devam
etti. Gerçek anlamda darbe, dört yıldır devam ediyor. Neye
yapılıyor? Demokrasiye, hukuka, insan haklarına, millete
yapılıyor; annelere, babalara, çocuklara, seçilmişlere, belediye
başkanlarına, milletvekillerine yapılıyor.
İşte,
bütün bu OHAL macerasını biz büyük bir araştırmada
inceledik. Üç yıldır inceliyoruz, 3.305 kişiyle. Üçüncü yıl
OHAL araştırmasını geçtiğimiz günlerde
açıkladık. 1.667 sayfalık dev bir rapor hakkında size bilgi
vermek isterim değerli arkadaşlar. OHAL, Anayasanın izin
verdiği bir hâl ama OHAL, Anayasaya aykırı bir şekilde
kullanıldı. Anayasa ayaklar altına alındı, anayasal
rejim yerine bir KHK rejimi kuruldu ve insanlar, sorgusuz sualsiz ihraç edildi.
Kamu görevinden ihraç edilmekle kalmadı, özel sektörde iş
bulmalarının önüne geçildi. Öğretmenler; şu anda 55 bin
öğretmen açıkta, hiçbir iş yapamıyor. Hukukçular avukat
olamıyor, özelde bile iş yapamazsın denildi, ne denildi? Öl
denildi, öl
Seni imha etmek istiyorum. denildi. Yurt dışına çıkışları
bile engellendi. 3,5 yıldır pasaport yasakları getirildi.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur, yargı kararı
olmaksızın pasaport yasağı getiremezsiniz, sonuna kadar
bunu yaptılar. Ve sonunda aç susuz kalan insanlar, sivil bir ölüme
uğratıldı. Yani, yaşayan insanı ölü kabul eden bir
iktidar var karşımızda.
Sosyal
ölüme uğrattılar, aforoz ettiler, siyasi ve sosyal bir
soykırıma uğrattınız ve insanlarımız intihar
etmeye başladı. Bakın, dört yıldır 60tan fazla
intihar var. İnsandan bahsediyorum, siyasi kelam etmeyin bana, insanlar
intihar ediyorlar, çaresiz kalıp intihar ediyorlar. Boşanmalar normal
popülasyonda binde 1, KHKlilerde yüzde 3,2, yani 17 kat artmış. Yani
insanların evlerini yıkmışsınız,
ocaklarını darmadağın etmişsiniz, aile birliği,
bütünlüklerini perişan etmişsiniz, intihar eden, sosyal
dışlamaya uğrayan, ekonomik sefaleti, psikolojik sorunları
yüzde 90 oranlarında yaşayan bir topluluk var
karşımızda ve şu an Türkiyenin en önemli sorununun bu
olması lazım.
İnsanların
mallarına çökme, ganimet gibi görme, emekli hakkını alan
insanların emeklilik hakkını gasbetme, emekli ikramiyesini
gasbetme -yasal hakkı aslında- veyahut da aç susuz kalan insanlara
sosyal yardım vermeme, ondan da menetme. Bunlar, soykırımdan
başka nedir?
Bir
de bütün bunların üstünü örtmeye çalıştınız. Evet
sayısal çokluğunuzla, Cumhur İttifakıyla AK
PARTİ-MHP, bunun üstünü örttü, ne yaptı? 31 Ekim 2019 öncesi, tüm
SGKnin suç ve günahlarını örtmek üzere SGK yetkililerine yasal
zırh getirildi, bunu bu Meclis çıkardı. Utanç verici bir
yasadır, soykırımı örtme yasasıdır bu, başka
bir şey değildir. Suçsuzsa niye bu yasayı
çıkarıyorsunuz? Minareyi çalan, kılıfını
uydurur. demiş bizim halkımız, değil mi? Bakın,
öylesine bir soykırım yaptılar ki Almanlardan tek farkı,
gaz odası eksikti ve bu, sonuçta topluma da yansıdı.
Nereye
yansıdı? Bakın, elimizdeki bulgular net, 2015te kişi
başına düşen millî gelir 10.082 dolar iken 2019un sonunda 8.960
dolara düşmüştür. Toplum da çökmeye başlamış. Topluma
da sirayet etmiş. Hepsini bilimsel çalışmalarla bulduk. Sadece
mağdurlar değil, mağdur yakınları ve toplum da çökmeye
başlamış. Siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, psikolojik olarak
arkadaşlar, şu değerlerin hepsinde büyük çöküşler var.
Bakın,
Nature Endeksini söylüyorum: 47 ülke arasında bilimsel çalışma
üretme açısından Türkiye sondan 12nciydi. Ne oldu, biliyor musunuz?
Bizim ligimizdeki Tayland, İran gibi ülkeler bilimsel
çalışmalarını artırırken bizimki azaldı OHAL
döneminde.
Yine,
ülkeden bir kaçış başladı. Cumhuriyet Döneminin en büyük
beyin göçü yaşandı, insanlar ülke dışına çıkmaya
başladı.
Merkez
Bankasının döviz rezervleri, 105 milyar dolardan 55 milyar dolara
düştü ve sonuçta insanlar, bu ülkede kalmak istemedi arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, İmkânınız
olsa yurt dışına yerleşip orada yaşamak ister
miydiniz? diye sorulmuş.
BAŞKAN
Sayın Gergerlioğlu teşekkür ediyorum.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Halkımız, Türkiye genelinde
yüzde 62,5 şu ortamda evet demiş ve AK PARTİ seçmeninin de yüzde
47si evet demiş.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Gergerlioğlu, süreniz doldu.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
RECEP
ÖZEL (Isparta) Gergerlioğlu, darbe yapanlar hain mi, değil mi, onu
söylesene?
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Haindir tabii.
Siz,
hepiniz ortadan kaybolmuşken darbeye ilk dakikada karşı
çıkan insanlarız biz.
HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) FETÖde alınan takkeler daha internette
duruyor, halen oradan sataşıyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bir söz talebimiz var Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Muş
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun görüşülmekte olan
223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan konuşmayı
hakikaten Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunda olmasak başka bir
yerde dinlesek herhâlde Burası neresi? diye sorarız. Türkiye'nin
karşı karşıya kaldığı çok ağır bir
darbe süreci var, bu darbe süreciyle mücadele ediyor. Oradan belirli rakamlar
alınarak, yok siyasi, yok soykırım, yok Almanlardan
farkı gaz odası
Bunların hepsini reddediyoruz.
Ganimetmiş, insanların hakkına el konuyormuş; Türkiyede
OHAL ilan edilmesi Anayasada varmış ama bu, yasalar çiğnenerek
yapıldı. Nasıl yapıldı ben anlayamadım arkadaşlar?
Buraya geldi, Anayasaya uygun şekilde oylandı, ilan edildi; OHALden
kaynaklanan yetkiler kullanılarak darbe bastırıldı; bu, çok
açıktır.
Efendim Türkiyenin millî geliri
düşmüştür. Kur yükselirse, arkadaşlar, TL bazında
ölçtüğünüz zaman düşük görülür. Satın alma paritesine göre
Türkiyede kişi başına düşen millî gelir 28 bin
dolardır. Dolayısıyla kur yukarı çıktıkça bu,
aşağı düşer. (CHP ve HDP sıralarından
gülüşmeler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Ne!
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Öyle öyle.
BAŞKAN Açalım mikrofonu. Sözlerinizi
tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ortaya atılan
iddialara bilimsel bir temellendirme yapmaya çalışmanın,
aslında bir altyapısı yoktur. Dolayısıyla
bunların hiçbirine katılmadığımızı, tamamen
reddettiğimizi de kamuoyunun bilgisine sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3002) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz, Sayın Süleyman Bülbülün.
Sayın Bülbül, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vanda düşen uçakta şehit
olan 7 Emniyet mensubumuza ve Siirtin Pervari ilçesinde operasyonda şehit
olan 2 polisimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır diliyorum; milletimiz
sağ olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar, bir Aydın
Milletvekili olarak Ege bölgesindeki 152 ada ve adacıkla ilgili
görüşlerimizi belirtmek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
Osmanlı Devleti zamanında İtalyanlarla 1912de yapılan
Uşi Anlaşmasıyla 12 ada İtalyanlara belirli şartlarla
verildi. Bu şartların yerine getirilip getirilmediği konusundaki
tartışmalardan sonra yine, 1915te Londrada yapılan Londra
Paktı denilen bir anlaşma yapılarak bu adaların
tamamı İtalyaya bırakıldı. Yani, adalar önce
Uşide, daha sonra da 1915te Londra Paktında İtalyaya
veriliyor. O zamanki, Londra Paktındaki görüşmelerde Osmanlı
Devletinin görüşmelerdeki temsilcilerinden biri, Rumbeyoğlu
Fahreddin Beydir. Bu Rumbeyoğlu Fahreddin Bey ise
Kuvayımilliyenin karşısında yer alan, Damat Feritin
kurduğu Kuvayıinzibatiyeyle ortaya çıkan ve Yunan ordusunun
yanında yer alan, Kurtuluş Savaşı karşıtı
bir kimliktir. 12 adayı İtalyaya veren, Londra Paktında
Osmanlı Devletini temsil eden bu zat, ne yazık ki bu 12 adanın
İtalyaya verilmesindeki anlaşmanın altına imza
atmıştır.
Asıl sorun şu: Uşi Anlaşması
nerede imzalanıyor? Uşi Anlaşması Lozan kentinin bir
semtinde. O nedenle İtalyanlar bunu Lozan Anlaşması olarak
kabul ediyor ancak bizler Türkiyede Uşi Anlaşması olarak
kabul ediyoruz çünkü 24 Temmuz 1923te adaların Türkiyeye dâhil
edilmesini sağlayan Lozan Anlaşmasını
ayırıyoruz.
Bu Uşi Anlaşmasına
vatanımıza, milletimize neden Lozan Anlaşması deyip de
tarihi çarpıtmak istiyorlar? Bunu yapanların isimleri belli: Kadir
Mısıroğlu gibi tarihçi oldukları şüpheli,
Kurtuluş Savaşı düşmanı ve Atatürk düşmanı,
milletimizin düşmanı şahıslardan oluşuyor.
Bakınız, arkadaşlar, Dokuzu beş
geçe kenefe gidin. Bir Müslüman Atatürkü seviyorum. derse ya ahmaktır
ya da sahtekâr. Yunanlılar Kurtuluş Savaşını
kazansalardı. diyebilecek kadar vatan haini Kadir
Mısıroğlu, Uşi Anlaşmasını çıkıp
da Lozan Anlaşması adı altında millete sunmaya
çalışıyor. Milleti Lozan barışına, Lozan
Anlaşmasına düşman etmeye çalışıyorlar ne
yazık ki. Milletimiz bunların dediklerine inanmıyor
arkadaşlar.
Bakınız, Lozan Anlaşması
yapıldıktan sonra 24 Temmuz 1923te birçok ada Türkiyeye geçiyor.
Lozan Anlaşmasıyla geçen bu adalar ne yazık ki 2004ten sonra
AKP iktidarının dış politikadaki yanlışları
yüzünden Yunan işgaline maruz kalıyor. Yunan işgaline maruz
kalan adalardan birisi Aydının 9 mil ilerisinde bulunan Eşek
Adası.
Değerli arkadaşlar, ben geçenlerde bir
konuşmamda Aydına bir Cumhurbaşkanı gelmiş. derken bizim Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğandan bahsetmedim. Yunan Cumhurbaşkanı Katerina
Sakelaropulu Aydının Eşek Adasına gelerek Eşek
Adasını ziyaret ediyor ve diyor ki: Bu ada Yunanistanın
ayrılmaz bir parçasıdır.
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) 1947ye bakalım.
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Devamla) 21inci yüzyılda Ukrayna dışında toprak
kaybeden 2nci ülke Türkiye oluyor arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) 12 ada, 1947
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Devamla) Yunanistan tarafından Egede 153 ada, adacık ve
kayalık işgal edilmiş durumda. Adalarımızı
işgal eden Yunanistana karşı AKP iktidarı bir şey
yapamıyor.
SALİH
CORA (Trabzon) İsmail Cem ne yapıyor?
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Devamla) Adalarda 15 üs kurulmuş durumda; üniversiteler, liseler
kurulmuş durumda. Bu çerçevede Lozan ve Paris Anlaşmalarına göre
Türkiye toprağı olan ve Aydın iline bağlı Eşek
Adası Türkiyenin egemenlik hakkını ihlal eder şekilde Yunanistan
tarafından işgal edilmiş durumda arkadaşlar.
Şunu
söylemek istiyorum: AKPnin Türk dış politikasında Türkiyeye
ait Ege adaları yok mudur? Bunların sırası ne zaman
gelecektir? Eşek Adasından başlamak üzere ulusal egemenlik
haklarımızı ne zaman koruyacağız arkadaşlar? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) 12 ada, 1947
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı maddesinde yer alan
kaldırılmıştır ibaresinin
çıkarılmıştır ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Aksaray Ankara Edirne
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral
Adana
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun
Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madde üzerindeki görüşlerimizi açıklamadan önce Van
ve Siirt illerimizden gelen şehit haberleri hepimizi üzüntüye
boğmuştur. 15/7/2020 Çarşamba günü Emniyet Genel
Müdürlüğümüz emrine kayıtlı insanlı keşif
uçağımız Hakkâri ve Van illerini kapsayan keşif ve
gözetleme görevini yaptıktan sonra saat 22.45 itibarıyla Van Artos
Dağına çarparak kırıma uğramış ve 2si
pilot, 5i teknik personelimiz olmak üzere 7 kahramanımız şehit
olmuştur. Ayrıca, Siirtte bölücü terör örgütüne yapılan
operasyonda kahraman Özel Harekât polislerimiz Muhammet Demir ve Anıl
Kemal Kurtul da görevleri esnasında şehit olmuşlardır.
Milletimizin birliği, beraberliği için canlarını feda eden
kahraman şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 223 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı
maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tecrübesini
tarihten, gücünü aziz Türk milletinden alan göz bebeğimiz Türk
Silahlı Kuvvetleri, bir yandan yurt içinde hain terör örgütleriyle
mücadele ederken bir yandan da yurt dışında, özellikle son
zamanlarda Irakta ve Libyada görevlerini ifa etmektedir. Görevleri
başında şehit olan tüm Mehmetçiklerimize Allah'tan rahmet,
ailelerine ve büyük Türk milletine sabırlar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu kanun
teklifinin 26ncı maddesiyle, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 26ncı maddesinin ikinci fıkrasının son
cümlesi olan Savunma Sanayi Başkanlığında bu madde
kapsamında proje veya sözleşme süresince
çalıştırılan sözleşmeli personelin ücretleri Savunma
Sanayii Destekleme Fonundan karşılanır. ibaresi yürürlükten
kaldırılmak isteniyor çünkü 7 Kasım 1985 tarihli ve 3238
sayılı Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler
Hakkında Kanunla bu düzenleme yapılmış fakat 3238
sayılı Kanunda yabancı personel ya da personellerden bahsedilmiyor.
Bu husus muallak olup açıklanması gerekiyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; PKK, IŞİDle mücadelemizin
yanı sıra, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişiminden sonra Türk
Silahlı Kuvvetleri, kuvvet komutanlıkları ve Genelkurmay
Başkanlığı ayrı ayrı 1 no.lu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Millî Savunma Bakanlığına
bağlanarak köklü değişikliklere gidilmesi suretiyle
hiyerarşik düzen bozulmuş, silah arkadaşlığı ruhu
ve emir komuta zinciri maalesef tahrip edilmiştir.
Türk
milletinin en önemli güç kaynağı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görev yapan subay, astsubay, uzman jandarma, uzman çavuş, uzman erbaş
ve erler ile Mehmetçiklerimizin lehine yapılacak tüm kanunlara tereddüt
etmeden, seve seve destek veririz fakat TSKnin siyasete alet edilmesini
kesinlikle istemiyoruz çünkü siyasetin oyuncağı olan kuvvet komutanlığı
personelinin moral ve motivasyonu bozulur. Örnek verecek olursak,
binbaşı rütbesindeki bir üstsubay, yarbay gibi tabur
komutanlığı görevine atanmasına rağmen yarbaya verilen
görev ve makam tazminatını alamamaktadır.
Diğer
bir husus: Sözleşmeli subay ve astsubayların da muvazzaf personele
kıyasla özlük haklarındaki farklılıklar,
sözleşmelerinin yenilenmesinde personele güvence verilmemesi, hizmet
süresi dolduğunda sınavsız devlet memurluğuna geçilme
hakkına sahip olmamaları, kamu kurum ve kuruluşlarında
sözleşmeli olarak çalışan personelin durumlarına uygun
kadrolara geçilmesine yönelik düzenlemelerde kapsam dışında
tutulmaları başta olmak üzere pek çok sorun yaşanmakta, maddi ve
manevi yönden mağdur edilmektedirler.
Bir
başka husus da: Uzman çavuşlara 3600 ek gösterge sözü verilmesine
rağmen hâlen yerine getirilmemiş, ayrıca yirmi-yirmi beş
yıl görevini yapan uzman erbaşlar görev şartını
doldurmuş olmasına rağmen yaş şartını
doldurmadığı için sivil memurluğa geçiyor ya da açıkta
kalıyorlar.
İşte
bu kanun teklifinde bu mağduriyetleri gideren düzenlemeler
yapılmalıydı diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
27nci
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 27- Bu Kanunun;
a) 9 uncu maddesi ile 926 sayılı Kanuna
eklenen geçici 47 nci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi
1/9/2020 tarihinde,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinden
3 gün sonra,
yürürlüğe girer.
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Mehmet
Metanet Çuhaoğlu
Aksaray Ankara Adana
Orhan
Çakırlar Bedri
Yaşar Aylin
Cesur
Edirne
Samsun Isparta
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ne yazık ki Van ve
Hakkâride keşif uçağımız düşmüş, 2si pilot 7
Emniyet personelimiz şehit olmuştur. Yine Siirtin Pervari ilçesinde
de 2 Özel Harekât polisimiz çatışmada şehit düşmüştür.
Her 2 olayda da yüreklere ateş düşmüş, milletimizin ciğeri
yanmıştır. Daha geçen hafta Kuzey Irakta Pençe-Kaplan
Harekâtı sırasında şehit düşen Samsunlu
hemşehrimiz Piyade Astsubay Çavuş Ethem Demirciyi de Samsunda
toprağa verdik. Yine Samsunlu şehidimiz var, Pilot Komiser Gökhun
Mete Altunbaş Samsunun evladıdır. Dolayısıyla, her
türlü terörü buradan lanetliyorum, tüm şehitlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize de başsağlığı
diliyorum.
Yine son günlerde,
Azerbaycan ile Ermenistan arasında çıkan olaylarda şehit
düşen Azeri vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Geçtiğimiz günlerde Parlamentoda yaptığım konuşmada
özellikle Türkistanla ilgili, Uygur Türkleriyle ilgili hiç olmazsa bir
kınama yayınlayalım demiştim. Bugün de buradan ifade
ediyorum, hiç olmazsa Parlamento olarak, Azeri kardeşlerimize bu
Parlamentodan bir ses verelim, hiç olmazsa onların yanında
olduğumuzu hep beraber Parlamento olarak ifade edelim diyorum. Bunu da
buradan
METİN GÜNDOĞDU
(Ordu) Ağabey, hazır, hazır; vereceğiz.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) E, inşallah. Yani bazen güzel şeyler de
yaptığınız oluyor, biz de onu canıgönülden
desteklediğimizi daha buradan ifade ediyoruz. Azeri kardeşlerimizin
her zaman, her daim yanındayız.
Diğer taraftan, tabii
bu özlük haklarıyla ilgili
Biz, Millî Savunma
Bakanlığımıza bütçede de olumlu oy vermiştik, bugün de
gerek sınır ötesi harekâtlarda olsun, her daim, her dönem
Silahlı Kuvvetlerin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. Tabii,
onların özlük haklarıyla ilgili beklentileri var, geçim
sıkıntıları var, gazi ve malullerin
sıkıntıları var, mesela uzuvlarını
kaybetmedikleri sürece gazi sayılmıyorlar. Bu Mecliste onlara bir jest
yapalım, hiç olmazsa gazi sayılsınlar; bunu bile yapamıyor
isek hiç olmazsa bunları bir madalyayla taltif edelim. 3600 ek göstergeyi
onlar da bekliyor. Yani burada sadece övgüler düzmemiz yetmez; onların
hayatını kolaylaştıran, sosyal hayatını
kolaylaştıran kanun ve kararnameleri de buradan çıkarmak bizim
görevimiz.
Diğer
taraftan, tabii, bu kadar üzüntülü olaylardan sonra, özellikle, geçtiğimiz
dönemde Samsunsporumuz 1. Lige yükseldi. Dolayısıyla, ben buradan
Samsunsporu tebrik ediyorum. Samsun, tabii, sıradan bir şehir
değil. Yani bakın arkadaşlar, Samsunsporun renkleri
bayrağımızın renkleri, kırmızı ve de beyaz.
Aynı şekilde, armasında Atatürk olan tek spor kulübümüz.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Samsun, cumhuriyetin temellerinin
döşendiği şehirdir. Samsun sıradan bir şehir
değil arkadaşlar. (CHP sıralarından Ters oldu. sesleri)
Ben düzeltiyorum.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Yine ters, yine ters.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Bunun doğrusunu bulacağız. Önemli olan,
Samsunsporun şampiyon olması, asıl olan bu. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Buradan tebrik
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Samsun, bildiğiniz gibi, kurtaran şehirdir. Samsun
ayağa kalkarsa Türkiye ayağa kalkar, bunu unutmayın.
Cumhuriyetin temellerinin döşendiği şehirdir. Ulu Önder Atatürk
Samsuna ayak bastığı zaman demiştir ki: Ben Samsunlu
hemşehrilerimle görüştükten sonra bu ülkenin kurtulacağına
dair inancım arttı. Dolayısıyla Samsunu bugün çok daha
farklı algılamamız lazım. Hatta Ulu Önder Atatürk Benim doğum
tarihim 19 Mayıs 1919, Samsuna çıktığım gün.
demiştir, biz de tabii ki bununla gurur duyuyoruz.
Samsun
sporla her zaman iç içedir; pehlivanlar yetiştirmiştir, olimpiyat
şampiyonları yetiştirmiştir; Mustafa
Dağıstanlılar, Yaşar Doğular hep Samsundan
geçmiştir. Samsun her zaman sporla iç içe olmuştur. Samsunda, spor
demek her şey demektir.
Dolayısıyla,
Samsunsporun şampiyon olmasında emeği geçen başta
futbolcularımıza, yöneticilerimize, idarecilerimize, Türkiyenin en
iyi taraftar grubuna sahip Samsunspor taraftarlarına buradan ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Yine, Çarşambaspor da
3. Lige çıktı, onu da buradan tebrik ediyorum; onun da
başarılarının devamını diliyorum.
Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, 1. Lige yükselen Samsunsporu Başkanlık
Divanı olarak tebrik ettiklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Samsunsporu
biz de tebrik ediyoruz Başkanlık Divanı olarak.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002)
ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 223) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 27nci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımlandığı
tarihten itibaren olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen Kemal
Bülbül
Bitlis
İstanbul Antalya
Mehmet
Ruştu Tiryaki Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Batman
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Evet, söz
talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha iyi
anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 223
sıra sayılı Kanun Teklifinin 27nci maddesinde yer alan
diğer ibaresinin kalan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi İlhami
Özcan Aygun Ömer
Fethi Gürer
İzmir
Tekirdağ
Niğde
Burhanettin
Bulut Cavit
Arı Kamil
Okyay Sındır
Adana
Antalya
İzmir
Baha
Ünlü
Osmaniye
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Baha Ünlünün.
Buyurun Sayın Ünlü.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada bilim ve teknoloji
çok hızlı gelişmektedir. Teknolojinin sürekli ve süratli bir
gelişim göstermesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ileri teknoloji ürünü
silah, araç ve donanımla donatılmasını gerekli
kılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin özüdür,
onurudur. Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizle ilgili olumlu bazı düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir. Fakat, bugün Genel Kurula gelen kanun teklifini
incelediğimizde teklifin eksik olduğunu görmekteyiz.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısal
sorunlarına dönük çalışmalar yapmalıyız. Örneğin,
kuvvetlerin ve Genelkurmayın ayrı ayrı Millî Savunma
Bakanlığına bağlanmasıyla ordumuzdaki birlik ve
bütünlük bozulmuştur. Ayrıca, ordumuzun eğitim sistemi de
bozulmuştur. Harp akademileri ve askerî liseler kaldırılarak
Millî Savunma Üniversitesi açılmıştır; askerî liseler
tekrar açılmalıdır. Ayrıca, ordumuzda bozulan sadece bunlar
değildir. Yargı sistemi, atama sistemi yani liyakat sistemi
bozulmuştur. Terfi, rütbede bekleme, emeklilik süreleri
değiştirilmiş, öğrenci ve muvazzaf alımlarında
usulsüzlükler yapılmıştır. İvedi olarak liyakat
merkezli bir yapı kurulmalıdır.
Teklifte,
Görevli personelin tecrübelerinden uzun süreli ve etkin bir şekilde
faydalanılması, özlük haklarının iyileştirilmesi
suretiyle motivasyonunun artırılması hedeflenmiş.
denmesine rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinde profesyonel ordunun temel
taşı olan sözleşmeli erbaş ve erlerin, uzman
erbaşların yıllardır süregelen sorunlarına yer
verilmemiştir. Sayıları 125 bini bulan uzman çavuşlar,
sözleşmeyle görev yaptıklarından dolayı herhangi bir kanun
ve yönetmeliğe dayanmadan sözleşmeleri feshedilmekte ve mesleki
güvenceleri bulunmamaktadır. Nöbet, izin, tayin, sağlık, sicil
yönetmelikleri, lojman, yemekhane ve orduevi gibi birçok sorunları
olmasına rağmen bu sorunlara teklifte yer verilmemiştir. 6000
sayılı Kanunla, 45 yaşına gelen, fakat görev sürelerini
doldurmamış uzman erbaşlarımız sivil memurluğa
geçirilmiş ve emekli olduklarında sivil memur statüsünden emekli
edilmişlerdir. Böylece uzman erbaş haklarından
faydalanamamışlardır.
2016 yılında
yapılan düzenlemeyle, 45 yaşına kadar çalışabilir.
maddesi 52 yaş olarak değiştirilmiştir. Fakat 2016
yılından önce sivil memurluktan emekli edilen uzman erbaşlar ise
bu yasadan faydalanamamış ve mağdur duruma düşmüşlerdir.
Bu mağduriyetin giderilmesi ve düzeltilmesi gerekmektedir. Görev yaparken
almış oldukları kıdem işaretleri rütbeden
sayılmamaktadır. Rütbe, yetki ve sorumluluklarının
belirlenerek kıdem işaretleri rütbe olarak verilmelidir.
Uzman çavuşların
hiçbir yönerge ve yönetmeliği yoktur. Durum böyle olunca 3269
sayılı Uzman Erbaş Kanunu üstleri tarafından kendilerince
yorumlanmakta ve ortaya adaletsizlik ve eşitsizlik çıkmaktadır.
Bu sebeple açıklayıcı görev yönetmelikleri yapılarak 3269
sayılı Kanunun düzenlenmesi gerekmektedir.
En zor şartlarda
görev yapan uzman çavuşlarımız bir yıl içerisinde 90 gün
hava değişimi aldıklarında sözleşmeleri
feshedilmektedir. Sağlık şartlarının subay ve
astsubaylardaki gibi düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, uzmanların
aldığı ek gösterge 3000dir. Bu ek göstergeyle
astsubayların 6/5 oranı verilmektedir. Bunlara da söz
verildiği için 3600 ek gösterge verilmelidir.
Değerli
arkadaşlar, sözlerimi bitirirken Vanda ve Siirtte şehit düşen
polislerimize ve subaylarımıza Allahtan rahmet ve ailelerine
başsağlığı diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Etmeyenler
27nci madde kabul
edilmiştir.
28inci
madde üzerinde aynı mahiyette 2 adet önerge vardır. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde
28 Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Mehmet
Ali Çelebi İlhami
Özcan Aygun Burhanettin
Bulut
İzmir Tekirdağ Adana
Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer Kamil
Okyay Sındır
Antalya
Niğde İzmir
İbrahim
Özden Kaboğlu
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş Aylin
Cesur
Aksaray Ankara Isparta
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar
Adana Edirne
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın İbrahim
Özden Kaboğlunun.
Buyurun
Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Divan,
değerli milletvekilleri; 18inci madde üzerinde konuşmuştum ve
onun devamı olarak yapacağım konuşmada esasen 18inci madde
ve devamındaki maddelere ilişkin aykırılıklar
konusunda şunu belirtmek isterim: Anayasa istisna koymadığı
sürece askerler de diğer kamu görevlileri gibi hak ve özgürlüklerden ve
anayasal güvencelerden yararlanırlar. Buna örgütlenme özgürlüğü de
dâhildir. Askerlerle ilgili olan kayıtlar üç sözcükte belirlenebilir:
Birincisi hiyerarşi, ikincisi liyakat, üçüncüsü ise uzmanlıktır.
Ama bu konuda hukuktan ayrılmamak gerekir ancak ne var ki, 15 Temmuz
kanlı darbe girişimi devletin hukuk ve Anayasa kuralları
çerçevesinde yönetilmesi gerektiğini bütün acı sonuçlarıyla
hatırlatmış olmalı idi bize. Ama tersi yapıldı,
şimdi de devam ediliyor.
Biraz
önce konuşmamda nasıl vesayet kurumlarının tasfiyesi adına
kolektif siyasal karar mekanizmasının
ayıklandığına, yalnızca Millî Güvenlik Kurulunun
bırakıldığına fakat Millî Güvenlik Kurulunun da
uygulamada esasen siyasetin aracı hâline getirildiğine
değinmiştim. Bu, aslında Osmanlı dâhil olmak üzere bütün
tarihimizde bir ilktir bu büyük tasfiye işlemi ve kanun hükmünde
kararnamelerde, bugün de yasalarda şu hüküm kullanılıyor: Millî
Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
denilmek
suretiyle
1)
Bu kullanım Anayasaya aykırıdır çünkü Millî Güvenlik
Kurulu bir karar mercisi değil, sadece yürütmeye tavsiyede bulunur.
2)
Millî Güvenlik Kurulu kullanılarak cemaat ve benzeri örgütlenmelerle
hiçbir biçimde ilgisi olmayan kişiler kamu kurumlarından tasfiye
edildi.
3)
Bu Anayasa dışı tanım OHAL sonrası dönemde de devam
etmektedir, 7151 sayılı Kanun örneğin.
4) Türk Silahlı Kuvvetleri siyaseten
araçsallaştırılmaya devam etmektedir bununla.
İşte,
bu yasa önerisi de bunun tipik bir örneğidir. Zira, 10 kanunda
değişiklik yapan 28 maddelik bir kanundur ve bu çerçevede daha önce
birçok kez yapılan torba kanun düzenlemelerinde Türk Silahlı
Kuvvetlerine ilişkin Anayasaya aykırı ve ordunun klasik yapısına
aykırı birçok hüküm konmuştur. Özensiz bir biçimde
yapıldı, gayriciddi biçimde yapıldı ve bunlar Anayasaya
andımızı ihlal eder şekilde yapıldı ve bu da
bunun devamı niteliğinde bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Bu
itibarla, bu düzenleme tarzı aslında devam edegelen
araçsallaştırma işleminin bir uzantısı olarak
karşımıza çıkıyor. 15 Temmuzun 4üncü yıl
dönümünde ve OHAL anayasası yıl dönümünde demokratik hukuk devleti
Anayasanın değiştirilmez maddesi olduğuna göre birinci
olarak devlet yönetimini demokratikleştirmek bizim görevimiz olmalı.
İkinci olarak askeriyeyi uzmanlık ve liyakat temelinde
hiyerarşik yapısına döndürmek yasama organının görevi
olmalı. Bunun için bu tür torba kanunlar değil, başta Atatürk
gelmek üzere, cumhuriyetin kurucularının bize miras
bıraktıkları tarihsel, doğal ve kültürel mirasa çok yönlü
ihanetin önüne geçmek iradesiyle hazırlamamız gereken temel yasalar
gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini de yeniden yapılandırıcı
tek yasa düzenlemesi yapmamız gerekmektedir. Bu vesileyle, 15 Temmuz
şehitlerini ve sonrakileri -günümüzdekiler de dâhil olmak üzere- minnet ve
saygıyla anarken Türkiye Cumhuriyetinin fiilî durum ve talimatlar
ikileminde 15 Temmuz anayasasıyla yönetilemeyeceği gerçeğini
vurgulamak isterim ve aslında tarihimize yabancılaşmış
olan bu Anayasadan bir an önce kurtulmak için, demokratik bir anayasa için hep
birlikte çalışmamız gereğini bir kez daha belirtmek
suretiyle hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Aylin
Cesurun.
Buyurun
Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeniden
saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu.
Bir
ülkenin vatandaşlarının ve topraklarının güvenliği
ancak güçlü bir orduyla ve bu güçlü orduyu oluşturan teşkilatın
güçlü bireyleriyle sağlanır. Mazisi 2.200 yıla dayanan Türk
Silahlı Kuvvetleri, yalnızca bölücü terör örgütü PKKyla kırk
altı yıldır, DAİŞ terör örgütüyle de son dönemde
fedakârca mücadele etmekle kalmamış, onlarca yıldır
devletin tüm organlarının içine sızmış, tarihimizin en
büyük iç düşmanı Fetullahçı terör örgütü tarafından
saldırılara, ihanetlere ve kumpaslara uğramış, kan
kaybetmiş, yara almış fakat boyun eğmemiş ve diz
çökmemiştir. Bugün, Suriyede, Irakta, Libyada, Doğu Akdenizde ve
diğer birçok bölgede canı pahasına mücadele eden Mehmetçike
karşı bir milletvekili ve her şeyden önce bir Türk
vatandaşı olarak sorumluluğumuz var.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, ordunun harekât etkinliğinin
artırılması, diğer taraftan da
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum düzenlemesi
amaçlanıyor. Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
olmadı değerli arkadaşlar. İki yıl önce bugünlerde
demokraside çağ atlayacaktık ve ilk 10 dünya ekonomisine girecektik
ya hani, en çok da, vallahi de billahi de size zarar verdi; olmadı
maalesef. Aklıma şu geliyor: Matematikte bir olmayana ergi metodu
vardı; bir şeyi sonuçtan alırsınız, olmuş kabul
edersiniz, ona uydurmaya çalışırsınız. Vallahi bu Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi ya dar geldi ya geniş geldi ama bir şekilde
olmadı, uymadı.
Tüm bu
değişiklikler Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan
birçok meselenin yalnızca çok küçük bir bölümüne yönelik, yetersiz ve
kısa vadeli hesaplar olarak hazırlanmış. Biz Türk
Silahlı Kuvvetlerini güçlendirelim diyoruz, sistemsel ve kalıcı
olsun yapacaklarımız -yoksa destekliyoruz yapılacak
olanları- işte, bu noktada askerî okullar işin kilit taşı
ve çocuklarımızın en verimli çağlarında ordu disiplini
altında alacakları askerî eğitimden yoksun
bıraktırılması yanlıştır; bundan
dönmelisiniz, bundan dönmelisiniz, bundan dönmelisiniz.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin gücünü çeşitli kurumlara paylaştırmak hedeflendi
okullar kapatılırken ve o günlerde belki makuldü ve gerekliydi de ama
artık normalleşti her şey, yeniden bir düzenleme vakti geldi
diyelim. Mücadelemizi yapalım sonuna kadar ama asıl
yapılması gereken, Anayasaya ve kanunlara aykırı olan yasa
dışı yapılanmaların Türk Silahlı Kuvvetlerinde
varlık bulmasının önüne geçmeye yönelik önemli ve
kalıcı tedbirleri almaktır. Yüce Meclisimiz tarihimizden gelen
güçlü ordu temellerinde gençler yetiştirmek üzere askerî okulların
yeniden açılması yönünde düzenlemeleri hayata geçirmelidir.
Bir diğer konu, benim
ilgi alanıma giriyor, askerî hastaneler ve askerî hekimler meselesi. Ben
bunu Mardinin Nusaybin ilçesinde gerçekleşen bir operasyonda tim
komutanı bir subayımızın kendi sözleriyle size aktarmak
istiyorum. Diyor ki: O günler göğüs göğüse muharebenin hayatın
bir parçası olduğu günlerdi; hiçbir şeyden korkumuz yoktu.
Nusaybinde GATAdan gelmiş 20 askerî tabip ve cerrah
görevlendirilmişti çünkü Diyarbakırda silah
arkadaşlarımızın başına gelenler akıl almaz
boyuttaydı. Sivil doktorların muharebe sahasını
bilmemeleri, savaş cerrahisini bilmemeleri, askerî personele olan
soğuklukları, hatta bölge halkının baskıları
yaralılara müdahaleleri zor duruma sokuyordu. Bizde bir söz vardır
Bir askerin basacağı bir mayını vardır, gün gelir o
mayın o askeri bulur. Beni de buldu; kafamdan, kulağımdan,
şah damarımdan, kolumdan, boyun bölgesindeki sinirlerimden, her
yerden 6 tane şarapnel parçasıyla vuruldum. Hayatta kalmamın
yegâne sebebi, bölgede o sırada görevlendirilmiş, konusunda uzman askerî
cerrahlardı. Kanamamı durdurdular, hayata beni tutundurdular ve
aileme hediye ettiler beni. İşte, diyor ki: Herhangi bir doktora
emanet etmeyin lütfen, bütün arkadaşlarımız bu korkuyu
yaşıyor.
Değerli
milletvekilleri, bugün konuştuğumuz kanun teklifi, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kurumsal yapısı ve askerî personele dair
yığınla sorunun sadece birkaç tanesini gideriyor; geçici ve
yetersiz. Bizim İYİ PARTİ olarak, kahraman Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve onun mensuplarının ivedilikle çözülmesi gereken temel,
asli ve somut sorunlarına yönelik çabamız her zaman samimi ve
ısrarcı biçimde devam edecektir diye belirtiyoruz tekrar ve mevcut
kanun teklifini her ne kadar yetersiz ve eksik olsa da Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin güçlenmesi ve
iyileştirilmesi amacıyla desteklediğimizi belirtiyoruz.
Hepinize
saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
28inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
oyunun rengini belli etmek üzere, lehte Sayın Yavuz Erguna söz
vereceğim.
Buyurun
Sayın Ergun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAVUZ
ERGUN (Niğde) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
lehinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Aziz
milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Vanda
görev yapan keşif uçağımızın düşmesi sonucu
şehadete yürüyen Emniyet mensuplarımıza ve terör örgütüyle
çıkan çatışmada şehit olan kahramanlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum.
Dün,
15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümüydü. Milletimiz, o gün,
yedi yüz yirmi bir yıl önce Söğütte olduğu gibi, beş yüz
altmış yedi yıl önce İstanbulda olduğu gibi, Anadolu
topraklarını istikbali olarak gördüğünü tüm dünyaya
haykırmıştır. Ülkemizi bölmek isteyen saldırgan ve
hainlere karşı Çanakkalede, Dumlupınarda ne cevap verdiyse 15
Temmuzda da aynı cevabı vermiştir. Niğdemizin
evlatları olup o kara gecede şehit olan kahramanlarımızdan
Ömer Halisdemir, Ramazan Konuş, Hakan Ünver, Varol Tosun, Kemal Tosun,
Yalçın Aran ile birlikte 251 şehidimize Allahtan rahmet,
gazilerimize şifalar diliyorum.
Geçtiğimiz
cuma günü tarihî bir gün yaşadık. 1934 yılında alınan
karar değiştirilerek Ayasofya Camisi prangalarından
kurtulmuş ve yeniden tüm inananlar için umut ateşi olmuştur;
başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm aziz milletimize
teşekkür ediyorum.
Ayasofyada
ezan sesleriyle yeni bir çağ açan, ruhu üniformalı bir milletin
ordusuna dair cümle kurarken ilk aklımıza gelen, her bir askerine
Mehmetçik diye seslenen ve asker ocağını Peygamber
ocağı olarak kabul eden, vatan, millet ve dini için mücadele ederek
şahadete eren başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere şühedaya Rabbimden rahmet, gazilerimize
şifalar diliyorum.
Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz, iki bin yılı aşkın bir tarihî
geçmişe sahip, bugün dünyada askerî manada uygulanan birçok kavramın
ve sistemin kurucusu, ilk uygulayıcısı bir
teşkilattır, dünyanın görmüş olduğu en disiplinli
ordudur. 1071de temrenin iyisini yapan, 1453te topun en büyüğünü döken,
2020de Akıncıyla uçan ordu bizim ordumuzdur. Bu disiplin ve
hiyerarşiyle gemileri karadan yürüten ordu da bu milletin ordusudur.
21inci
yüzyılın riskleri, tehditleri, saldırıları,
savunmaları, güvenlik anlayışları
değişmiştir. Uluslararası aktörler değişmiş,
kullanılan mühimmatlar değişmiş lakin değişmeyen
tek şey, bizim olmadığımız yerde adaletin
olmayışıdır. Türk milleti Balkanlardan çekilmiş,
ordumuz oradan çıktıktan sonra haksızlık ve hukuksuzluk o
topraklarda hüküm sürmüştür. Gözü yaşlı Boşnak
kadınları Türk beklenendir. demişlerdir. Balkanlardan
Şama, Libyadan Yemene nerede bir haksızlık, nerede bir
gözyaşı varsa bunu dindirecek olan bu milletin bağrından
çıkan şerefli Türk ordusudur. Geçtiği topraklarda karınca
yuvasını bozmaktan imtina eden, geçtiği yollardaki
bağlardan aldığı meyvelerin parasını bırakan
ruh ve disiplin, bugün dünyanın eksikliğini hissettiği ruhtur.
Bu ruhla yola çıkan ordumuz, 15 Temmuz gibi hain bir girişimin hemen
ardından kendi içerisinde gerekli temizliği yaparak, hemen
sonrasında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı, Pençe-Kaplan Operasyonlarıyla kendine tevdi edilen
görevleri yerine getirmektedir. Sınır ötesinde yürütülen operasyonlarda
bir tek sivilin dahi burnunun kanamaması ordumuzun sahip olduğu
disiplin ve karakterinin bir göstergesidir. Sadece operasyon becerisi
değil, aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımızın
gösterdiği vizyon gereği Libyada, Rusyada gösterilen diplomasiyle
Akdenizde mavi vatanın sınırları genişletilmiş,
Kıbrıstan Ege adalarına kadar birçok konuda milletimizin eli
rahatlatılmıştır.
Savunma
sanayimizin yerli üretimi artırılarak dış
bağımlılığımız azaltılmış,
buna mukabil de operasyon kabiliyetimiz artırılmıştır.
2002 yılında 62 savunma projesi varken bugün bu sayı 700ü geçmiştir.
Sadece son beş yılda yaklaşık 350 yeni proje
başlatılmış, 2002 yılında 5,5 milyar dolar olan
savunma bütçeleri şu anda 60 milyar dolarlık bütçe hacmine
ulaşmıştır. Aynı yıllarda savunma sanayinde
faaliyet gösteren firma sayısı 56dan 1.500e, 1 milyar dolar olan
ciro 10,8 milyar dolara ulaşmış, 248 milyon dolar olan savunma
ve havacılık ihracatı da 3 milyar doları geçmiştir.
Bugün
gururla belirtebiliriz ki son yıllarda ortaya çıkarılan
ürünlerimiz yurt dışında birçok ülkede talep görmeye
başlamıştır. Zırhlı kara araçlarımızdan
insansız hava araçlarımıza kadar birçok platformda ürünümüz
çeşitli ülkelere ihraç edilmektedir ancak bu alanda da daha yapılacak
çok iş ve alınacak çok mesafe var. İnşallah, Sayın
Cumhurbaşkanımız öncülüğünde sektörümüzün bütün
paydaşlarıyla daha iyi seviyelere geleceğimize inanıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu milletin bağrından
kopmuş ve tarihinde hiç işgalci olmamış bir geçmişi
olan, gittiği her yerde gülerek karşılanıp ağlayarak
uğurlanan ordumuza, başta Başkomutan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere, Millî Savunma Bakanımız Hulusi Akardan
bakan yardımcılarımıza, kuvvet komutanlarımıza
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi Sayın Ergun.
Pardon
Sayın Ergun, bir kural olarak uzatma yapmıyorum, kusura
bakmayın.
Teşekkür
ediyorum.
YAVUZ ERGUN (Devamla) Sözlerimi tamamlarken
ülkemizde yaptığımız kanun değişiklerinin
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Oyunun rengini belli etmek üzere, aleyhte
Sayın Mehmet Ali Çelebi.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teklifte, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısal
sorunlarına dair tam çözüm bulunmadığını görmekteyiz,
bazı pansuman tedbirlere yer verilmiş. Disiplin
mekanizmalarının siyasallaşmasına dair, atama
uygulamalarının siyasallaşmasına dair olan maddelere
karşıyız; bununla ilgili şerh düştük. Genelkurmay Başkanlığının
içinin boşaltılmasına karşıyız yani Genelkurmay
Başkanlığına âdeta ombudsman muamelesi
yapılmaktadır. Ancak özlük haklarına dair olan
iyileştirmeleri destekliyoruz ki bunlar sağlık hizmetleri
tazminatıdır, ayrıca sözleşmeli erlerimizle ilgili 2 tane
maddedir; bunları tamamıyla destekliyoruz. Bu anlamda geneline evet
diyeceğiz ama şerhlerimizi de düştük.
Şimdi, askerî hastane sistemiyle ilgili
aslında bunun basite indirgendiğini fark etmiş durumdayız.
Biz burada betonlardan bahsetmiyoruz, askerî sağlık sisteminin
genelinden bahsediyoruz. Bu sistemin geçmişi de Fatih dönemine kadar
uzanmaktadır. Mesela, Sultan III. Murat döneminde, 1500lü yıllarda
bile her bin ere 1 hekim düşmekteydi. Birinci Dünya Savaşı
öncesinde 1.126 muvazzaf tabip vardı. Şimdi,
baktığımızda aslında 2.043 kadro var 347 de mevcut
var; yani karşılama oranı yüzde 17. Düşünebiliyor musunuz
Birinci Dünya Savaşındakinden bile gerideyiz.
Bu askerî sağlık sistemi kolay
oluşmamıştır. Bakın değerli milletvekilleri;
1853-1856 Kırım Savaşı, 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşında inanır mısınız Avrupa gazetelerine
ilan verilerek hekim ve cerrah aranmıştır; yabancı hekimler
çalıştırılmıştır. 1897 Türk-Yunan Harbinde
ve Balkan Savaşlarında da ciddi sorunlar
yaşanmıştır. 1870 yılında sivil bir okul olan
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ihtiyaçtan askerî okula
dönüştürülmüştür. Zaten sivil bir okuldu ihtiyaç nedeniyle askeri
okula dönüştürüldü ama biz şimdi alıyoruz bu askerî okulu tekrar
sivile dönüştürüyoruz, GATA Haydarpaşanın adı ne oldu?
Sivilleştirdik, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma
Hastanesi yaptık. Sultan Abdülhamid şu an mezarından kalksa size
şunu söyler: Ben kendim 90 tane asker hastanesi yaptım, siz askerî
hastaneyi sivile çevirdiniz, üstüne bir de benim adımı verdiniz.
der, size kızardı. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Avusturya 34 bin askere 3 asker
hastanesi, Almanya 185 bin askere 5 asker hastanesi, Fransa 280 bin askere 8
asker hastanesi kurmuş, şu an devam ettiriyor. Bana göre, Meclis
kapanmadan İzmir, İstanbul, Ankara, Diyarbakır,
Şırnak, Antep bölgelerinde asker hastaneleri acil
açılmalıdır, bu öncelikli olmalıdır.
Aslında mesele, sadece hastane açmak değil
burada, askerî sağlık sistemini işletmek. Hani, askerî
tabiplerin görevi sadece tedaviye indirgeniyor ama öyle değil. Şimdi,
askerî tabip, operasyonda birliğiyle beraber hareket eder, tabur 20
kilometre yürürse o da yürür, yaralıya müdahale eder ve askerî
sağlık sistemini yönetir. Yani şu an yönetecek adam yok,
sıkıntı burada başlıyor. İlk yardım eri
emrindedir, tezkereci emrindedir, hangi yaralıyı nereye sevk
edeceğini bilir çünkü askeriyede bir sevk zinciri vardır; ayırma
istasyonuna gelir, durumu kritikse ilk yardım yerine, oradan revire,
oradan asker hastanesine sevk edilmesi gerekir, bunun kararını da
yine tabip verecektir. Sağlık, hijyen ve psikolojik
danışmanlık görevleri de vardır birlik komutanına
karşı, savaş psikolojisini bilir, uzmanlaşır, yani
Mehmetin yarasını Mehmet anlar.
Şimdi,
görevi, vatan ve milleti için gerektiği zaman canını esirgememek
olan askere, onun sağlığının her şeyden önemli
olduğunu hissettiremezsek o görevi düzgün bir şekilde yerine
getiremeyecektir. Yani esas olan, askerî sağlık sistemini yeniden
tesis etmektir; ilk yardımından yaralı tahliyesine, nakil
esnasından, müdahaleden nekahet etmesine, ikmal ve
eczacılığından sağlık personelinin
eğitimine, hijyen eğitiminden gıda kontrolüne kadar
bunların hepsi içine girer aslında; sadece beton meselesi
değildir bu. Hastaneler açılmalı ve Millî Savunma
Bakanlığına bağlanmalıdır.
Savaşın
doğası değişiyor; artık devlet dışı
aktörler müdahil, asker olanla sivil olan birbirine karıştı,
melez bir mücadele hâkim. Savaşın başlangıcı ve
bitişi belli değil, zafer ve mağlubiyet kavramları da
şu an muğlak bir durumda.
Şimdi,
bu kadar karmaşık bir doğa içerisinde savaş
yapılırken deniz, kıyı, alçak irtifa kara, yüksek irtifa
kara, ayrıca siber mekân, uzay devreye girmişken karmaşık
bir çatışma ortamı var, burada müşterek bir harekât
yapılması gerekiyor. Yani kara, deniz, hava, özel kuvvetler,
sivillerin aynı anda bir harekâta icap etmesi gerekiyor. Bunu kim koordine
edecek? Genelkurmay. Ama Genelkurmayın içi boşaltılıyor,
her gelen düzenlemede Genelkurmaydan bir şey götürülüyor.
Dolayısıyla müşterek harekât önemlidir, bunların tasfiye
edilmemesi gerekir; bunu ben anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.
Askerî
okullar, askerî yargı, askerî sağlık sistemi; bu üçü çok önemli
diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, teklifin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Komisyona
bir dakika söz vereceğim.
Buyurun.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür
ediyorum.
Üç
noktada bir ilave açıklama yapmak isterim. Bir tanesi: Askerî okullar
kapatıldı. diye bir ifadede bulunuldu, sadece ortaokuldan sonra
öğrenci alan askerî liseler kapatıldı; astsubay meslek
yüksekokulları açık, harp okulları açık, harp akademileri
harp enstitülerine dönüştürüldü ve açık.
Yine,
bir başka hatip, uzman erbaş yönetmeliğinin
olmadığını ifade etti. 25942 sayılı 20 Eylül 2005
tarihli Resmî Gazetede Uzman Erbaş Yönetmeliği yayımlandı.
Yine,
sağlıkla ilgili ifadelerde bulunuldu; şu anda Sağlık
Bilimleri Üniversitesinde 693 askerî öğrenci bulunmaktadır. Millî
Savunma Bakanlığı adına Gülhane Tıp Fakültesinde 303
öğrenci eğitim almakta, ilk ve acil yardımda 105; yine,
İstanbuldaki tıp fakültesinde 115 ve 84 de ilk ve acil yardım,
toplam 607 askerî öğrenci Millî Savunma Bakanlığı
adına eğitim almaktadır. İçişleri
Bakanlığı adına da Sağlık Bilimleri
Üniversitesinde eğitim gören var. Gülhane Tıp Akademisinde 49 öğrenci
tıp eğitimi almakta, 1 öğrenci diş hekimliğinde
eğitim almakta; yine, Gülhane Sağlık Meslek Yüksekokulunda ilk
ve acil yardımda da 34 öğrenci eğitim almakta.
Sadece
son cümlem, tamamlıyorum Muhterem Başkanım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Son cümlenizi alayım.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür
ediyorum.
Gülhanede
Azerbaycandan 111 öğrenciye tıp eğitimi veriliyor,
Afganistandan 73 öğrenciye, Arnavutluktan 22 öğrenciye, Somaliden
13 öğrenciye, Kazakistandan 6 öğrenciye, Kırgızistandan 6
öğrenciye, Kosovadan 7 öğrenciye, Libyadan 2, Türkmenistandan 1,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden 1 öğrenciye; toplam 13
ayrı ülkeden 249 öğrenciye tıp eğitimi veren bir
Türkiye'nin kendi Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan tıp
eğitimini vermeyeceğini düşünmek pek sağlıklı bir
düşünce olmaz diyor, tekrar bu kanunumuzun ülkemize, Silahlı
Kuvvetlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, tüm
milletvekillerimize vermiş olduğu destekten dolayı teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir ve teklif kanunlaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Ermenistanın Azerbaycana saldırısına
ilişkin olarak siyasi partiler tarafından yapılan bir ortak
açıklama var, onu okuyacağım. Yalnız, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun imzası yok; o yüzden de Halkların
Demokratik Partisi Grubuna da yerinden söz vereceğim.
X.- BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
A) Bildiriler
1.- Ermenistanın Azerbaycana
saldırısına ilişkin AK PARTİ, CHP, MHP ve
İYİ PARTİnin ortak görüşleri doğrultusunda hazırlanan
metin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bildirisi olarak Genel Kurulun bilgisine
sunulması
Ermenistanın
Azerbaycana Saldırısına İlişkin Olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi Parti Grupları Tarafından Ortak Açıklama
16/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak Ermenistan silahlı kuvvetlerinin 12 Temmuzdan
başlayarak Azerbaycan'ın Tovuz bölgesine gerçekleştirdiği
saldırıyı şiddetle kınıyoruz.
Ermenistan
hatalı bir yoldadır. Azerbaycan toprağı Yukarı
Karabağ ve çevresindeki bölgeleri yıllardan beri işgal
altında tutan Ermenistan'ın bilinen saldırgan tutumuna yeni bir
örnek teşkil eden bu saldırılar, Güney Kafkasya'da
kalıcı barış ve istikrarın önündeki en büyük engeldir.
Ermenistan'ın
hak ve hukuku hiçe sayan bu davranışı karşısında
uluslararası toplumu gereken tepkiyi göstermeye davet ediyoruz.
Yukarı
Karabağ ihtilafının, Azerbaycanın uluslararası
tanınmış sınırları ve toprak bütünlüğü
çerçevesinde barışçı yollarla çözülmesine olan desteğimizi
tekrarlıyoruz.
Ermenistan
BM Güvenlik Konseyi ve AGİT kararlarına uymalı ve işgal
ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmelidir.
İki
devlet, tek millet anlayışıyla her daim huzur ve istikrarın
savunucusu olan Türkiye, bundan sonra da tüm imkânlarıyla, toprak
bütünlüğünü yeniden tesis etme çabalarında Azerbaycanın
yanında yer almaya devam edecektir.
Bu
vesileyle Azerbaycanlı şehitlerimiz için dost ve kardeş
Azerbaycan halkına ve Hükûmetine taziyelerimizi iletiyor,
yaralıların bir an önce iyileşmesini diliyoruz.
Mehmet
Muş Engin
Altay
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili
Muhammed
Levent Bülbül Lütfü
Türkkan
MHP
Grubu Başkan Vekili İYİ
PARTİ Grubu Başkan Vekili
(AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Oluç, buyurun lütfen.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Ermenistanın Azerbaycana saldırısına yönelik 4
siyasi partinin ortak görüşleri doğrultusunda hazırlanan
bildiriyi imzalamamalarının gerekçesine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın vekiller; ilgili bildiriyi imzalamamamızın gerekçesini
kısaca açıklamak istiyorum: Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki
gerilimi dindirmek, barışçıl çözümlerin üretilmesine katkı
sunmak gerekiyor çok açık bir şekilde çünkü Azeriler ve Ermeniler bu
coğrafyanın kadim halklarıdır, barışa Azeri ve
Ermeni halklarının hava ve su gibi ihtiyaçları vardır.
Soğuk
savaşın bitiminden bu yana Kafkasyada devam eden
çatışmaların ve savaşların son bulması ve
barışın sağlanması için Türkiye dâhil bütün komşu
ve çevre ülkeler diyalog ve müzakereyi teşvik etmelidir, bu sorunun siyasi
çözümü için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
tarafından kurulan Minsk Grubu daha fazla inisiyatif alabilmelidir. Ara
buluculuk esas politikamız olmalıdır; barış ve diplomasi,
sorunların çözümünün esas yolu bu olmalıdır. Müzakere ve siyasi
çözüm yöntemleri maalesef uzun yıllardır geri plana itilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açalım
mikrofonu.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Buna karşılık barışçıl bir
dış politikaya öncelik vermek, her iki tarafı da, Azerbaycan ve
Ermenistanı masaya oturtacak ve gerilimi azaltacak adımların
atılmasına katkıda bulunmak esas olandır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, önce 60a göre Sayın Şevkine söz vereceğim.
Sayın Şevkin,
buyurun lütfen.
48.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
İLBANKın İstanbul, Ankara, Samsun ve Van illerindeki konut ve
ticaret alanı konumundaki 22 taşınmazını açık
artırma usulüyle satışa sunduğuna ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisin dikkatine
sunuyorum: Kamu malı, diğer bir deyişle halkın malı
parsel parsel satılıyor. 1933 yılında yerel yönetimlere
kentsel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla Atatürkün
talimatıyla Belediyeler Bankası adıyla kurulan İLBANK, ilk
olarak 2018 ve 2019da taşınmazlarını satışa
sunmuştur. Şimdi de İstanbul, Ankara, Samsun ve Vandaki 22
kıymetli ve çok değerli konut ve ticaret alanını açık
artırmayla satışa sunmaktadır. Bu satış
yarın saat 15.00te gerçekleşecektir. Satışa
çıkarılan yerler Ankara Çankaya, Yenimahalle; İstanbul
Beylikdüzü, Silivri, Zeytinburnu; Samsun Atakum ve Van Tuşbada. Toplam
181.060 metrekarelik taşınmaz için 641,7 milyon bedel
biçilmiştir. Vadeli olarak satın alma talep edilmesi hâlinde arsa
bedelinin yüzde 20lik kısmı sözleşme imzalanmadan önce, kalan
yüzde 80 ise kırk sekiz ayda ödenecek.
Çok
yüksek değerlere sahip bu taşınmazların ne amaçla
satışa çıkarıldığı
açıklanamamıştır. Derhâl iptal edilmesini öneriyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.30
BAŞKAN: Başkan Vekili
Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2nci
sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (x)
BAŞKAN
- Komisyon? Yerinde.
1
Temmuz 2020 tarihli 106ncı Birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 216 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 40ıncı maddesi üzerinde önerge işlemi
yapılarak madde metninden çıkarılmıştı.
Şimdi,
41inci madde üzerinde önerge işlemiyle teklifin görüşmelerine devam
edeceğiz.
1
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 41inci maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi
Kanununun 391inci maddesinin (3)üncü fıkrasında yapılan
değişikliğin üçüncü cümlesinde geçen olarak kelimesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Özkan
Yalım Aysu
Bankoğlu Murat
Bakan
Uşak Bartın İzmir
Sevda
Erdan Kılıç Metin
İlhan Alpay
Antmen
İzmir Kırşehir Mersin
İsmail
Atakan Ünver
Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın İsmail Atakan Ünverin.
Buyurun Sayın Ünver.
(CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN
ÜNVER (Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yapılmakta olan
kanunla ilgili görüşmelerde ele almamız gereken temel konu
şudur: Yargının sorunları bu kanun teklifinin neresinde yer
alıyor? Tabii ki reform adı altında bugüne kadar Meclis
gündemine getirilen yasaların, yasa tekliflerinin birçoğu
yargının temel sorunları, can yakıcı sorunları
dikkate alınmadan hazırlandı. Mesela, bizim
yargımızın en temel sorunu ceza hukukuyla ilgilidir, ceza
yargılamalarıyla ilgilidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunuyla ilgili
sorunlarımız da elbette vardır ama öncelikle can yakan sorunlar
ceza yargılamasıyla ilgilidir. Bugüne kadar getirilen teklifler bu
ceza yargılamasındaki can yakıcı sorunları gidermeye
yönelik olmadı. Elde bulunan, huzurda bulunan bu teklifte de aynı
durum geçerli. Mesela, mahkeme salonlarının durumu hiçbir teklifte
ele alınmamakta yani sav, savunma, yargı dengesi getirilen hiçbir
kanun teklifiyle, hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlette, hukuk
devletinde olması gerektiği gibi düzenlenmedi yani savunma, sav her
zaman kürsünün altında, kürsünün karşısında, daha
aşağıda yer aldı; bunu düzeltmek için hiçbir
çalışma yapmadınız. Mesela, yine,
yaygınlaştırılan yargı dışı çözüm
yollarının avukatlar üzerinde, savunma üzerinde
yarattığı negatif etkilerin telafisi gerekirken bunlarla ilgili
hiçbir düzenleme yapılmadı; aksine, ara buluculuk ve
uzlaşmacılık yaygınlaştırılıyor yani
bu, bir anlamda yargının özelleştirilmesi manasına geliyor.
Devletin temel fonksiyonlarından biri olan adalet dağıtma fonksiyonu,
yargının özelleştirilmesiyle, ara buluculuk ve
uzlaşmacılıkla birlikte
Bir anlamda, artık, devlet bu
noktada kendisini geri çekiyor sayenizde, yaptığınız
düzenlemeler hep buna hizmet ediyor.
Ara
buluculuk mahkemelerin iş yükünü azaltmak amacıyla getirildi bugüne
kadar, alternatif bir çözüm yolu olarak ileri sürüldü ancak mahkemelerin
iş yükünün azalmadığını görüyoruz. Bilakis, güçsüz
olan tarafın, ara buluculuk düzenlemeleri karşısında, ara
buluculuk sistemiyle daha çok zarar gördüğünü, hakkını almakta
daha çok zorlandığını görüyoruz. Zayıfın
değil, güçlünün ara buluculuk sisteminde daha etkili olduğunu hepimiz
biliyoruz bütün hukukçular olarak. Bu anlamda, tüketici hukukuna da ara
buluculuğun sokulması yine aynı sonucu verecektir yani güçlü
olan taraf zayıf olan taraf karşısında yine bir baskı
oluşturacaktır. Bunu, kanunun kabulünden sonra hep beraber
yaşayarak göreceğiz.
Ben
şunu söylemek isterim: Sizin hukuka bakış açınız hep
kürsüden yana yani mahkemelerin, yargılama makamlarının
oturduğu kürsüden bakıyorsunuz ve mahkemelerin iş yükünü
azaltmak için olağanüstü bir çaba sarf ediyorsunuz; bu da adaletin
dağıtılması noktasında, güçsüz olan kesimler yani
devletten adalet bekleyen kesimler açısından büyük
sıkıntı yaratıyor.
Siz, devleti korumayı
bir numaralı amaç olarak edinmiş durumdasınız ve bütün
yaptığınız düzenlemeler devleti korumak adına
gerçekleşiyor. Bunların da hukuk devletinin gereklerini yerine
getirdiğini maalesef ki söyleyemeyiz. Sizin amacınız devleti
korumak derken şunu diyoruz: Devleti korumayı Hükûmetinizi ve
partinizi korumak olarak anlıyorsunuz ve buna direnen her güce
karşı, her düşünceye karşı düşmanca davranıp
onları sindirmek için çaba sarf ediyorsunuz.
2002de demokrasi ve
özgürlük söylemiyle, yasaklarla ve vesayet odaklarıyla mücadele söylemiyle
iktidar oldunuz ancak bugün geldiğiniz durum ibretlik. Vesayetle mücadele
ederken yargı da vesayetin odağı hâline geldi. Kodlarıyla
oynadığınız yargı artık dikiş tutmaz bir
hâle geldi. Siz ne kadar düzeltmeye çalışırsanız
çalışın, anlaşılıyor ki yargı maalesef sizin
zamanınızda düzeltilemeyecek. Bu noktada, elde bulunan kanun
teklifinde de yapılan düzenlemeler yargının hiçbir sorununa
merhem olmayacak, hiçbir yarasına merhem olmayacak.
Özellikle, sizin, tüketici
hukukuna ara buluculuğu sokuyor olmanız tüketiciyi de zor durumda
bırakacak. İş mahkemelerinde, iş hukukunda nasıl
işçi mağdur olduysa burada da mağdur olacak.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
41inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
42nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 42nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Fahrettin
Yokuş Arslan
Kabukcuoğlu Aylin
Cesur
Konya
Eskişehir
Isparta
Aydın
Adnan Sezgin Yasin
Öztürk
Aydın
Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Aylin Cesurun.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu yeniden saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti, aydınlık ve çağı önceden görüp yakalayan bir
lider ve onun etrafındaki yürekli, inançlı ve kararlı bir grup
vatanperverin arkasına çok büyük bir gücü alarak
başardığı mucizenin adıdır. Mucizedir çünkü
içinden çıkıp geldiği şartlar bunu dememe uygundur. O büyük
güç de milletin kendisidir, millî iradedir. Türkiye Cumhuriyeti hukuk
devletidir, unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti sadece bir hukuk
devleti değildir, Osmanlı İmparatorluğunun içinden
çıkan 26 tane devletten biri Türkiye Cumhuriyetidir ve bir tanedir. Halk
aynıdır, ülke aynıdır; Kurtuluş Savaşı
olmuştur, halk kurtarılmış ve kurtarılan ülkenin
milletinin kurduğu cumhuriyet de artık çağdaş nitelik
kazanmıştır. Çağdaşlığı kazandıran
da cumhuriyetin hukukunun çağdaş olmasıdır. Bir Anayasa
devletidir ve ardından çıkardığı Medeni Kanunla
kadını getirip koyduğu yerle de artık çağdaş bir
Türkiye Cumhuriyeti vardır. Buraya büyük bedeller ödeyerek
gelinmiştir, milletimiz getirmiştir buraya bizi, bu asla
unutulmamalıdır.
Doksan
yedi yıl boyunca da temel ölçümüz Büyük Atatürkün belirttiği gibi
çağdaş uygarlık düzeyidir. Amaç, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını çağdaş, demokratik bir devletin
vatandaşı yapmaktır. Cumhuriyetin hukuk kuralları
koyduğu hedefe göre konulmuştur, daha iyi ve güzeli ararken hedeften şaşmadığımız
sürelerdeki büyük siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda gerçekleşen
değişimler Türkiyeyi çağdaş bir devlet
yapmıştır. Bu da her büyük yapı gibi bir temel
gerektirmektedir ve bu temel sarsılmayacak kadar sağlamdır. Bu,
kafalarından boş hayaller geçirenler tarafından bilinirse
maceralarla zaman kaybetmekten kurtulunur. Bugün burada
tartışılan konular gibi, gelip geçen iktidarlar veya demokrasi
dışı zeminlerde yaşanan bunalımlar ve sonrası
yaşanan ve maalesef bugünkü yaşananlarla o günleri çağrıştıran
ara rejim dönemlerinde de bu temel sarsılmamıştır ve sarsılamayacaktır.
Bu temel, yasalar önünde eşitlik, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan
hürriyetini teminat altına alan laikliktir. İşte, bunlar
cumhuriyetimizin temelini oluşturur. Demokratik cumhuriyetseniz eğer
bunların herhangi bir tanesinden vazgeçemezsiniz.
Değerli
iktidar sahipleri, Türkiye, sizden önce de sorunları olan bir büyük
memleketti, kurumlarıyla hukuk devletini işletiyordu, Kafkaslardan
Orta Doğuya, Balkanlara, Rusyaya, Ukraynaya ve Orta Asyaya açılan
bir kapıydı ve bu konumunun avantajlarını iyi kullanarak
bir dünya devleti de olmuştu; yönü Avrupa Birliği olan, Türkiyesiz
Avrupanın eksik olacağını iyi anlatan bir devletti.
Türkiyenin Avrupa sayesinde var olmadığını, menfaatlerimiz
gereği Avrupa Birliği üyeliğini istediğimizi
anlatmış bir Türkiyeydi. Türkiye, dünyanın her yerindeki
girişimcisi ve her yerde alıcı bulan Türk ürünleriyle, özel
sektörüyle dünyanın önemli ekonomilerinden biriydi tüm
sıkıntılara rağmen.
Eğer
gücünüzü iyi kullanamazsanız ve değerlendiremezseniz her şey
deprem ve artçıları gibi üst üste geliyor. Mevzu güven iklimi, bu da
demokrasiyi iyi işletebilmekle mümkün. Bugün nasıl? Maalesef Karar
alacak, temsil kabiliyeti olan bir Hükûmetiniz var mı? sorusuyla
muhatabız. Çünkü millî iradenin girmediği, atanmış
bakanlarla temsil kabiliyeti olamaz. Bu hâliyle Anayasaya aykırı
yeni yasalar yapmıyoruz sürekli ve sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi
değil, maalesef birçok kurumu bugün işleyemez hâlde, oysaki
devletimiz bir kurumlar devleti. Tüm kesimlerin mutlu olacağı yeni ve
köklü bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç var ve bu gerekli. Bu,
demokrasimizin ayakta ve hayatta kalmasını da sağlayacak. Temeli
millet olan cumhuriyetimizin zemininin tutkalı hukuk zedelenmemeli.
Baroları böldük, zedelemeye başladık, aslında çoktan
başlamıştı da...
Temelleri
zedelenecek olan bulanık sulardır; birikir,
yığılır, zedeler ama binaları tutan payandalar gibi
yeni ve aydınlık dünyayla gençleri var bu Türkiye Cumhuriyetinin.
Onlara güveniyoruz, korkmuyorlar onlar. Bakınız, korkmuyorlar
gençler. Gençler, ah gençler! Geleceğe kara kara bakan geleceğimiz,
nasıl da korkmuyorlar ve yetmiş dokuz sene önce söylenen sözlerin
sahibi onlar. Marc Aurelein bir sözü var, diyor ki: Avukatlığa
sövmek, saldırmak, berrak ve tatlı bir kaynağın
yanında durup gürül gürül akan suya sövmeye, saldırmaya benzer. Bu
sövmeler ve saldırmalar pınarı çağlamaktan, suları
fışkırtmaktan geri bırakır mı? İçine çamur
ve gübre atınız, neye yarar? Çabucak onu dağıtacak ve gürül
gürül akmaya devam edecektir. Geliniz, çok geç olmadan, siz, tarihe,
demokrasiye rutubet, kara bir leke olarak geçmeden bugünlerde hep beraber
parlamenter sisteme geri dönelim. Size oy vermeyen milyonlar bunu sizden
bekliyor, inanın, oy veren milyonlar da çok çaresiz. Kucaklayın
herkesi, bu milletin her köşesindeki her kişisi için bizler
buradayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLİN
CESUR (Devamla) Bunu bir kompleks hâline getirmemek lazımdır. Yüz
yıldır her şeyi deneyen ve demokrasiden vazgeçmeyen bir Türkiye
vardır, bundan vazgeçmeyelim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Cesur.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
42nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
43üncü
madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 43üncü maddesi
ile 6100 sayılı Kanunun 394üncü maddesinin (2)nci
fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Esas
hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya
bakan mahkemece karar verilir.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Recep
Özel
Tokat İstanbul Isparta
Oya
Eronat Muhammed
Fatih Toprak Ceyda
Bölünmez Çankırı
Diyarbakır Adıyaman İzmir
Mustafa
Levent Karahocagil
Amasya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle
kanunun 394üncü maddesinin (2)nci fıkrasına eklenen cümledeki
"yapılan ibaresi metinden çıkarılarak yanlış
anlamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Böylece, esas
hakkında dava açılmış ise itirazın
yapıldığı tarihe bakılmaksızın esas
hakkındaki davaya bakan mahkemece itiraz hakkında karar
verileceği açıklığa kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görülmekte
olan (2/2735) sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 43üncü maddesinde geçen aşağıdaki
ibaresinin aşağıda bulunan olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
İstanbul İstanbul İzmir
Şevin
Coşkun Hasan
Özgüneş Filiz
Kerestecioğlu Demir
Muş
Şırnak Ankara
Kemal
Peköz
Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun
Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 16 Temmuz 1998in yıl dönümü. Müslüman
feminist Konca Kuriş Hizbullah tarafından kaçırıldı ve
Konca Kurişten on sekiz ay boyunca haber alınamadı. Kötü haber
aylar sonra Konyanın Meram ilçesinden geldi. Konca Kuriş Hizbullah
tarafından otuz beş gün sorgulanıp işkence gördükten sonra
öldürülmüştü. Kuriş, dinin dogmatik bir biçimde
yorumlanmasını eleştirdiği, feminist olduğu ve bunu açıkça
belirttiği için Hizbullahın hedefi olmuştu. Kendisini
saygıyla anıyorum.
Üyesi olduğum Rabia Naz Komisyonu raporunu
vermiştik geçen haftalarda ve bu davaya takipsizlik kararı
verildiğini görüyorum. Şimdi, gerçekten burada sormak istiyorum: Bu
karar için Komisyon raporunun yayınlanması mı bekleniyordu?
Komisyon bir delil toplama ya da kanıya varma mercisi
olmadığına göre neden bunu bekledi savcılık? Komisyon
raporunda da dava dosyasında da görüldüğü gibi, ilk gün polislerin
olay yerine intikalinden tüm soruşturma sürecine kadar birçok ihmal ve
hata var. Bu kişiler hakkında idari bir soruşturma devam ediyor
mu? Çünkü bu ihmal ve ihlaller olduğu sürece, bizim
yazdığımız muhalefet şerhinde bir karartmanın
olup olmadığı ya da sonucun ne olduğu; gerçekten düşme
mi, atlama mı, itilme mi, trafik kazası mı, buna
ulaşılamayacağını belirtmiştik. Ancak,
savcılığın özellikle simülasyon yapılması,
bazı eksiklerin giderilmesi gibi çalışmalar yapması
gerekirken bunları yapmadan, hemen Komisyon raporunun akabinde takipsizlik
kararı vermesini manidar bulduğumu ifade etmek isterim. Ülkemizde,
gerçekten, hukukun hep güçlüden yana taraflı olduğuna ilişkin
kamuoyu görüşünü de bu durum açıkça pekiştirmiştir.
Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen kanun
teklifinde Soma maden işçilerini de yakından ilgilendiren bir madde
vardı. 13 Mayıs 2014 tarihinde yaşanan Soma maden felaketi
sonrasında çok sayıda işçi işten
atılmıştı. Somada tazminat
haklarını almak isteyen işçiler uzun süre mücadele ettiler; bu
haklı mücadele sonucunda, şubat ayında aslında Eynez
Ocağında çalışan işçilere şirketin ödemesi
gereken tazminat ödemeleri Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından
yapılmıştı. Akabinde, işçiler, diğer ocaklarda ve
redevanslı sahalarda çalıştırılıp işten
atılan, iş kazası geçirip tazminatları ödenmeyen diğer
maden işçilerinin tazminat ödemelerinin de yapılmasıyla ilgili
mücadeleyi sürdürdüler. Bu çabalar sonucunda Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumunun taraf olduğu redevans sözleşmeleri
kapsamında yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe Ocaklarında
çalışıp işten atılan işçilerin kıdem
tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu
tarafından ödenmesine ilişkin madde Komisyonda görüşüldü ve
onlara büyük ihtimalle ödenecek tazminatları, bu iyi bir gelişme ama
hem BAĞIMSIZ MADEN-İŞ Sendikasının hem işçilerin
eksik bulduğu, ilettiği şeyler var.
Şimdi,
teklif bu hâliyle tam olarak bütün sorunları çözmüyor. Soma
işçilerinin yaşadıklarına benzer şekilde, mesela 28
Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen Ermenek maden kazası sonrasında
tazminatları ödenmeyen aileler ve işçiler kapsam dışı
tutuluyor, Somada ve başka şehirlerde faaliyet gösteren Uyar
Madencilik de aynı şekilde. Teklif sadece kıdem tazminatı
ödemesiyle sınırlı, bu yetersiz. Oysa ihbar
tazminatlarını çalıştıkları günler için almamışlar
ve çalıştıkları günler için ücretleri hâlâ ödenmemiş
işçiler de var. Bu anlamda, Türkiye Kömür İşletmelerine bu
konuda da sorumluluk verilmeli ve tüm denetim yargı mekanizmaları
amasız, fakatsız işletilmeli. Yasa teklifi, iş
kazasından sonra malul kalma veya ölüm hâlindeki tazminat ödemelerini de
kapsamalı. Ayrıca, birçok madenden işçiler zaten ya kaza
nedeniyle ya da Yan madende kaza oldu, burada da tehlike var. diyerek
çıkarılıyorlar. Bu nedenle, sadece geçmişi
kapsamamalı, bugün de aynı ödemeler yapılmalı diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 43üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü
bölüm 44 ila 66ncı maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Feridun Bahşinin.
Buyurun
Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Kanun
Teklifinin üçüncü bölümü üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, tarihimizden adları teker teker silinmek istenen
kahramanlarımızdan sadece 2sinin başına gelenleri
hatırlatacağım: 1incisi Mustafa Necati. Gazi Mustafa Kemalin
en sevdiği ve güvendiği Bakanlardan olup Mübadele ve İskân
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı yapmış, bu süreçte 3 devrim yasası
olarak bilinen hilafet ile Şeriye ve Evkaf Vekâletlerinin
kaldırılması ve Tevhidi Tedrisat Kanununun
çıkarılmasını gerçekleştirmiş gerçek vatanseverin
adı kendi evinden kaldırılarak Atatürke firavun diyebilen
birisinin adı verilmiştir.
2ncisi
Albay Reşat Çiğiltepe. Reşat Çiğiltepe, Kurtuluş
Savaşında Atatürke söz verdiği sürede bir tepeyi
alamadığı için canına kıymış bir Türk
kahramanı. Atatürk onun için gözyaşı dökmüş ve aileye
Çiğiltepe soyadını vermişti. Çiğiltepe adı da
Ankara Mamakta bir okulda yaşıyordu ancak okulun adı
değiştirildi ve Millî Eğitim Vakfına bağış
yapıp vefat eden birisinin adı verildi.
Yapacaklarınızın hiç sınırı yok mu? Ama biz sizin
derdinizi biliyoruz; sizin derdiniz cumhuriyetle, sizin derdiniz yüce Meclisi
kuranlarla. Yazıklar olsun!
Değerli
milletvekilleri, Türk hukukunda Anayasanın 140ıncı maddesinin
başlığı Hâkimlik ve savcılık mesleğidir.
Maddenin ikinci fıkrası Hâkimler, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre görev ifa ederler. şeklindedir. Hâkimin
bağımsız olması hiçbir organ, makam, merci veya
kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında hâkimlere emir ve
talimat verememesini, tavsiye ve telkinde bulunamamasını ifade eder.
Bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesi kapsamında
yargının yasama ve yürütmeden bağımsız
olmasının bir sonucudur ve aynı zamanda hâkimin adaletin
sağlanması görevini gereği gibi yapabilmesi için bu kural
getirilmiştir.
Yargı
bağımsızlığı, sadece yargısal kararları
alırken hâkimlerin baskı ve etki altında kalmamaları
şeklinde dar bir alanda kabul edilmemelidir. Yargısal olsun
olmasın, bir meslek olarak hâkimliğin gereği gibi
yapılmasını etkileyen her türlü konuda hâkimlerin etki ve
baskı altında olmaması şeklinde geniş bir alan içinde
değerlendirmek gerekmektedir. Diğer taraftan, bağımsız
olmayan yargının tarafsızlığından da söz
edilemez.
Türkiyede
hukuk ve yargı alanında çok ciddi sorunların
yaşandığı bilinmektedir. Ulusal ve uluslararası
düzeyde yürütülen çeşitli çalışma ve
araştırmaların sonuçları, Türkiyede hukuka ve yargıya
olan güven duygusunun her geçen yıl erozyona
uğradığını; hukuk sisteminin adalet üretme
kapasitesinde gerilemenin var olduğunu; yargının, iktidarı,
Anayasa Mahkemesi aracılığıyla denetlemesi gerekirken
gereği gibi denetleyemediğini ve yargı
bağımsızlığı ilkesinin zedelendiğini ortaya
koymaktadır.
Türkiyede
adalet dağıtmakla görevli hâkimlerin yaşadığı
sorunlar, çok büyük ölçüde, içinde yer aldığı ve doğrudan
etkilendiği siyasi sistemin ve siyasi kültürün olumsuzluklarından
kaynaklanmaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
denilen bu ucube sistem, kuvvetler ayrılığını ortadan
kaldırıp her üç erki de tek adamın kontrolüne vermiş ve
yargı bağımsızlığını tamamen ortadan
kaldırmıştır. Yani çok eleştirdiğimiz FETÖ
mensubu, kumpas davalarının sanıklarının hâkim ve
savcıları gitmiş, yerine AK PARTİ militanlarının
yargısı gelmiştir.
Peki,
bizim Anayasamız ne diyor? Yasama, yürütme ve yargı erkleri devletin
organları eliyle kuvvetler ayrılığı ilkesine göre
kullanılır. Yani erkler ayrımı, devlet organları
arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli yetki
ve görevlerin kullanılmasından ibaret ve bununla
sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliğidir.
Anayasanın 7nci maddesi Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir., 8inci maddesi Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak
kullanılır ve yerine getirilir., 9uncu maddesi Yargı yetkisi,
Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce
kullanılır. demektedir. 138inci maddesi ise Hiçbir organ, makam,
merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere
ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde
bulunamaz., 140ıncı maddesi ise biraz önce dediğimiz gibi
Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik
teminatı esaslarına göre görev ifa ederler. demektedir. Yani Hiçbir
vesayetin emri, boyunduruğu, talimatı altına giremez. der.
Cübbelerinin önünde düğme yoktur ve hiçbir makamın
karşısında düğme ilikleyemez, makamda kalabilmek için çay
toplama seanslarına katılamaz. Yargı kurumları, evrensel
hukuk ilkeleri ortadan kaldırılırken, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi hükümleri, Anayasa ve yasalar, demokratik hukuk
devleti yok edilirken seyirci kalamazlar.
Değerli
milletvekilleri, 2016 Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporunda,
yargı bağımsızlığında gerilemenin
yaşandığı, HSKnin yürütme erkinin etkisi altında
olduğu ve yargılama süreçlerine müdahalede bulunulduğu, yürütme
erkinin yargıya müdahale ettiği; HSKnin, istekleri
dışında, olağanüstü şekilde hâkim,
savcıların yerlerini değiştirdiği; hâkim,
savcılar hakkında ceza ve disiplin davalarında usul
kurallarına uyulmadığı; Yargıtay ve
Danıştayın yapısında yapılan
değişikliklerin yargı
bağımsızlığını etkilemekte olduğu,
ciddi endişeler oluşturduğu, yürütme ve yasama temsilcilerinin
mahkeme kararlarını eleştirmeyi alışkanlık hâline
getirdiği belirtilmiştir. Ayrıca, gazetecilerin sindirildiği,
kamu yayın kuruluşlarının Hükûmet yanlısı
yayın yaptıkları; hâkim, savcılar hakkında verilen
meslekten ihraç kararlarının kişi bazlı
somutlaştırılmadan soyut gerekçelerle verilmiş olduğu;
adli yıl açılışının
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılmasının
kuvvetler ayrılığı ilkesinin sorgulanmasına sebep
olduğu, devletin üst düzey temsilcilerinin nefret söylemlerini artan bir
şekilde kullanmalarının önemli bir endişe kaynağı
oluşturduğu hususlarını tespit etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hâkimlik ve savcılık mesleği en kutsal
mesleklerin başında gelmektedir. Bundan dolayı, hâkim
adayları çok iyi seçilmeli, çok iyi yetiştirilmelidir. Halkın
nazarında hâkimin ayrı bir yeri vardır. Özellikle, hâkimlik
mesleğine aday alınırken bir hâkim için gerekli bütün kabiliyet
ve bilgilere sahip olmanın yanında, adaletli olması da mutlaka
aranmalıdır. İyi hukukçu yetiştirmede hukuk fakültelerinin
de büyük görevleri vardır. Adalet duygusuna tarihin bütün dönemlerinde,
bütün uygarlıklarda ve hem kültürlü hem kültürsüz insanlar arasında
rastlanmaktadır.
İşte, ülkemizin,
bu nazik dönemde, adaleti sağlayacak, uygulayacak, gösterecek hâkimlere
ihtiyacı vardır. Hâkim olabilecek iyi hukukçuların mesleğe
çekilebilmesi, hâkimlik mesleğinin kendi onurlu yerine oturtulmasıyla
mümkün olabilir. Hâkimlerin bağımsızlığının
derecesi, teminatları, ekonomik durumu, toplumun kendilerine
gösterdiği saygı bu mesleğe hep iyi hukukçuların
yönelmesini sağlar.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın tüm ülkelerinde, yargı
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına verilen
değer ile hâkim ve savcıların sosyal ve ekonomik hakları
paralellik arz eder. Bu, ülkemizde de aynı durumdadır. Nitekim,
hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı
konusunda neredeysek hâkimlere verilen değerde de aynı yerdeyiz yani
diplerdeyiz.
Sonuç
olarak, mevcut kanunlarda, tartışma yapılmadan, aceleyle ve
torba kanun içinde kabul edilerek yapılan değişiklikler faydadan
çok, zarar vermektedir. Yapılan değişiklikler kanunlara
güvensizlik yaratmakta, kanunlar uygulayıcılar tarafından takip
edilemeyecek hâle gelmektedir. Değişiklikler fayda
sağlamayınca yeni değişiklikler yapmak gereği ortaya
çıkmaktadır.
Hukukun
boşluklarının hâkimler tarafından zaman içinde
doldurulmasına izin verilmelidir. Yargıtay kararlarıyla içtihat
oluşumuna izin verilmelidir. Yönetmelikle düzenlenmesine dahi gerek
olmayan değişikliklerden vazgeçilmelidir. Mevcut iş yükü ve
alışkanlıklar değiştirilmeden, sadece davaların
hızlanması amacıyla yapılan değişiklikler fayda
sağlamayacaktır.
Gazi
Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Züleyha Gülüme aittir.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Tekrar merhabalar.
HMKye
başlamıştık, sanırım devamı. Şimdi,
yine, söylemiştik Bir torba yasayla karşı
karşıyayız. diye. Maalesef, uzun bir süredir yasalar, bir türlü
kendi adıyla tartışamadığımız süreçlerle
ilerliyor. Birçok yasal düzenlemeye ilişkin, farklı farklı yasal
düzenlemelere ilişkin maddeler bir torba yasa içerisine alınarak
burada tartışılmaya çalışılıyor. AKPden
önce bu ülkede sadece 1 adet torba yasa gelmişken AKP döneminde neredeyse
bütün yasal düzenlemeler torba yasa düzenlemesi şeklinde gelmeye
başladı.
Aslında
bu düzenlemenin kendisi bile yasama faaliyetine nasıl
bakıldığının, nasıl görüldüğünün
göstergelerinden bir tanesi; otoriterleşmenin, tekelleşmenin
aslında yansıması buraya da. Yasama faaliyetleri teknik bir
formata dönüştürüldü -toplumsal etkileri- müzakere kanalları
kapatıldı; demokratik kitle örgütleriyle, konunun
muhataplarıyla, sivil toplum örgütleriyle, kurumlarla görüşme
gereği duyulmuyor, sadece saraydan gelen teklifler virgülüne dahi
dokunmadan komisyonlardan, Genel Kuruldan geçerek yasalaşıyor.
Aslında, yasama faaliyeti içerisinde de yaptığımız
hiçbir tartışmanın bir
karşılığının olmadığı, ne
komisyonlarda yapılan görüşmelerde bir etkisinin olduğu ne de
aslında Genel Kurulda yapılan tartışmalarda bir etkisinin
olduğu çok açıkça gözlemleniyor.
Bunu geçtik, çok açık
olarak yasalara ilişkin tarafların, muhataplarının
açıkça hayır demesine rağmen, bu yasa geçerse tümüyle
antidemokratik, insan haklarına aykırı, demokrasiye
aykırı bir düzenleme geleceği söylenmesine rağmen, taraflarının
yüzde 90ının hayır demesine rağmen, maalesef, iktidar
kendi bildiğini okuyan bir yerden yasal düzenlemeler yapmaya devam ediyor.
Bu yasal düzenleme de böyle bir düzenleme. Yapboz tahtasına dönüşmüş
yasal düzenleme hikâyelerimiz var. Hayatla, pratikle, uygulayıcılarla
aslında teması olmayan kişiler tarafından yapılan
yasal düzenlemeler sürekli tamir gerektiriyor; sürekli bir yerlerinden
yamalı bohça gibi düzenlemeler yapılıyor ama bu düzenlemeler bu
sefer pratikte başka sorunlarla karşı karşıya geliyor,
bu sefer o kısmı düzeltelim derken aslında bütünü üzerinde
sürekli parçalı hâlde oynanması durumu yasayı bir bütün olarak
içinden çıkılmaz bir hâle getiriyor.
Şu anki bütün yasal
düzenlemelere baktığımızda aslında aynı sonucu
gözlemliyoruz. Çünkü gerçek anlamda uygulayıcıların ne
düşündüğünü, nasıl kararlar aldığını, mesela
avukatların bu konuda nasıl önerilerde bulunduğuna, uygulamada
hangi sorunlarla karşılaşıldığına dair
dinlemek, anlamak ve bunun üzerinden yasal düzenlemeleri zamanında ve
yerinde yapmak gibi bir derdimiz maalesef olmayınca yasalardaki
düzenlemeler bu hâle geldi.
Şimdi, HMKyle ilgili
tabii çok sorun var, bunları birinci ve ikinci bölümde
anlatmıştık. Bu bölüme ilişkin birkaç şeyi tekrar
hatırlatmak istiyorum: İhtiyati tedbir kararına muhalefet
edilmesi durumunda disiplin hapsi öngörülüyor. Şimdi, disiplin hapsi, bir
cezai müeyyide aslında; maddi hukuk açısından bir hapis
cezasını tanımlıyor ve biz hapis cezasını Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu üzerinden tarifliyoruz ki bu ceza yargılamasının
konusu olan bir mesele. Dolayısıyla, haklar ve savunmanın
geniş olması gereken bir mesele, çünkü bir kişinin hürriyetini
kısıtladığınız bir durum var, doğal hâkim
ilkesine de aykırı çünkü ceza yargılamalarının konusu
ceza hâkimliği tarafından görülmesi gereken bir durum.
Dolayısıyla, Anayasanın 2nci maddesinde ve 36ncı
maddedeki adil yargılanma hakkının ihlalini doğuracak bir
düzenleme olarak burada duruyor. Bu nedenle, bu düzenlemenin buradan çıkarılması
gerekiyor.
Yine,
diğer bir maddede hâkime geniş bir takdir hakkı verilen bir
düzenleme var. 36ncı maddede, tarafların gösterdiği delillerin
değerlendirilmesi konusunda hâkime çok fazla geniş bir yetki
tanınmış durumda. Bu yetkinin bu kadar geniş
olmasının nasıl kullanılacağının örnekleri
sanırım Man Adası yargılamasında da önümüze
çıkmıştı. Toplanması istenen delillerin
toplanması hâkim tarafından reddedilmişti.
Yine,
en önemli maddelerden bir tanesi, tüketici haklarını ilgilendiren
davalarda zorunlu ara buluculuk şartının getirilmesi, dava şartı
olarak getirilmesiydi. Bu aslında iş hukuku davalarından çok
yakından bildiğimiz bir uygulama. Nasıl gerçekleşti?
İş hukukunda, güçlü olanın güçsüz olan karşısında
haksız da olsa haklı çıktığı, zayıfın
ezildiği bir ara buluculuk sisteminin hâlen pratikte yürüdüğünü çok
yakından biliyoruz. İş hukukuna getirilmemesi gereken bu
düzenleme, yine güçlü ile güçsüz arasında eşitsizliğin
olduğu ara buluculuk meselesi tüketici haklarına da getirilmek
isteniyor bu yasal düzenlemeyle. Oysa ki bir tarafta şirket var, bir
taraftaysa tüketici var. Yani eşit koşullarda olmayan iki tarafı
siz zorunlu ara buluculukla görüşmeye zorluyorsunuz, buradan şirket
avukatıyla gelecek, yanında bir sürü bilirkişisiyle gelecek ama
tüketici tek başına bütün bu güçlü donanımın
karşısında yalnız başına bırakılacak ve
bir uzlaşmaya zorlanacak. Böyle bir uzlaşmanın sonucunun, daha
baştan kurulmuş eşitsiz bir ilişkideki sonucun ne
olacağını hepimiz herhâlde çok yakından biliyoruz. Daha
önce örnek vermiştim iş hukuku davalarının nasıl gerçekleştiğine.
İşçiler ara buluculuk görüşmelerinden şöyle
çıkıyor: Neye imza attığını bilemeden, hangi
haklardan vazgeçtiğini bilemeden bir sözleşmeye imza atmış
şekilde ara buluculuk görüşmelerinden çıkıyor. Aynı
durum tüketiciler açısından da geçerli olacak ve ara buluculuğu
zorunlu, üstelik dava şartı hâline getirdiğiniz, üstelikse
avukattan yararlanma hakkını da zorunlu hâle getirmediğiniz bir
düzenlemeyle burada elbette ki tüketiciler korunmuyor, maalesef büyük şirketler,
büyük firmalar korunuyor. Her zaman yaptığınız gibi yine
onları koruyan düzenlemeler yaptınız.
Buradan yargıya
geçmişken Ebru Timtik ve Aytaç Ünsalı bir kez daha hatırlatmak
istiyorum, bıkmadan, usanmadan hatırlatacağız. Çünkü 2
avukat arkadaşımız ölüm orucundalar. Talepleri bu ülkede olmayan
bir şey için, adil yargılanma için. Çünkü dosyalarında adil
yargılanmanın emaresi olan hiçbir şey olmadı. Hiçbir delil
olmaksızın arkadaşlarımızı yıllara varan
cezalarla cezalandırdılar. Bu ülkede maalesef avukatlar, adil
yargılanma için ölüm orucuna girmek zorunda kalıyorlar. Adil
yargılanma talepleri bir an önce kabul edilsin diyorum. Yargıtayda
olan dosyaları bir an önce ele alınsın ve adil yargılanma
talepleri de kabul edilsin. Ebru ve Aytaç arkadaşımız
yaşasın, bir ölümü daha kaldıracak durumda değiliz zira.
Diğer bir meselemiz
İstanbul Sözleşmesi, yine çok gündem olmaya başladı sürekli
tartışılıyor, kaldırılması, imzanın
çekilmesi vesaire gibi tartışmalar yapılıyor. Ya, buradan
gerçekten sormak istiyorum. İstanbul Sözleşmesinin koruduğu
haklardan neden vazgeçilmek isteniyor? Kadına yönelik aile içi
şiddet, cinsel istismar, tecavüz, zorla erken evlendirme, namus
cinayetleri, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi,
çocukların korunması meselesini düzenleyen bir İstanbul
Sözleşmesinden imzayı neden geri çekmek istersiniz?
Kadınların korunmasından yana değil misiniz?
Kadınların şiddete uğramasından yana
mısınız? Kutsal aile dediğiniz mekânlarda kadınlar
öldürülüyorsa, kadınlar şiddete maruz kalıyorsa, kadınlar
ve çocuklar tecavüze maruz kalıyorsa, aman ailemiz korunsun ama
kadınların başına, çocukların başına ne
gelirse gelsin mi diyorsunuz? Herhâlde bunları diyorsunuz ki İstanbul
Sözleşmesindeki imzayı geri çekmeye, kaldırmaya çalışıyorsunuz.
Gerçekten anlaşılabilir bir şey değil.
Yarattığınız algı da gerçeklere dayanmıyor.
Kesinlikle bu Sözleşmeden kadınlar vazgeçilmesinden yana
değiller. Zaten kadınları korumadığınız bir
sistem var, zaten erkek yargı var ve İstanbul Sözleşmesi
kadınlar açısından gerçekten büyük dayanak. Bu
dayanağı kaldırdığınızda kadınlar daha
fazla şiddetle baş başa kalacaklar, tecavüze, tacize
uğramaya devam edecekler, erken evlendirmeye, namus cinayetlerine kurban
gidecekler. Siz bunları mı istiyorsunuz gerçekten? Lafı
geldiğinde en büyük kadın hakları savunucusu siz olurken,
nasıl oluyor da kadınların kazanımları olan,
kadınların yıllarca mücadele ederek kazandığı
böyle bir sözleşmeden geri çekilmeyi düşünebiliyorsunuz, bunu
tartışabiliyorsunuz? Kusura bakmayın, makbul
kadınlarınız da, şiddete boyun eğen kadınlar da
olmayacağız, aile içerisinde cinayete kurban gitmeye de sessiz
kalmayacağız. Kadınlar bunun için sokaklardalar, İstanbul
Sözleşmesini savunmak için sokaklarda, meydanlardalar.
Kadın
intiharları çok ciddi oranda artmış durumda. Kadınlar,
intihara sürükleniyorlar, zorlanıyorlar. Erkekler, ceza almaktan kurtulmak
için kendileri öldürmek yerine kadınları intihara zorluyorlar. Bu
meseleyle ilgilenin, bu meselenin çözümüyle ilgilenin, sizin
kadınları korumak gibi bir derdiniz varsa asıl olarak
kadınlara yönelik şiddeti azaltacak tüm düzenlemeleri hayata geçirin
diyorum.
Diğer
bir meselemiz, öğrencilerin bursları kesildi biliyorsunuz, Kredi ve
Yurtlar Kurumundan aldıkları öğrenim kredisi ve bursları
kesildi, hiçbir bildirim yapılmadan kesildi. Zaten öğrenciler, bu
kredilerle, burslarla geçinemez durumdaydılar, iş yerlerinde
çalışmak zorunda kalıyorlardı. İş cinayetlerinde
üniversite öğrencileri ölüyor. Bu yetmeyen krediyi bile kestiğinizde
bazı öğrenciler öğrenciliklerine nasıl devam edecekler,
öğrenimlerine nasıl devam edecekler, hayatlarına nasıl
devam edecekler? Bir de buradan bakın, gençlerin geleceklerini
karartmayın, öğrenim kredisi ve bursları tekrar
bağlansın. Bırakın kesmeyi, daha fazla geçinebilecekleri
seviyede artırılması gerektiğini de buradan bir kez daha
hatırlatalım.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına üçüncü söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HMKde değişiklik içeren 216 sayılı Kanun
Teklifinin başına gelmedik kalmadı. Bakınız, 3-4
Haziranda Adalet Komisyonuna geldi. Adalet Komisyonunda biz, iki gün bu konuda
görüşmelerde bulunduk, daha sonra 24 Haziranda Genel Kurul görüşmelerine
geldi, daha sonra 1 Temmuzda 40ıncı maddeye kadar geldik, daha sonra
ne oldu? Birden kaldı, çekildi. Onun yerine 9-10 Haziranda Çarşı
ve Mahalle Bekçileri, 11-16 Haziranda Rekabetin Korunması Hakkında Kanun,
17-18 Haziranda Bazı Kanunlarda ve 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, daha sonra 23 Haziran 1924 tarih ve 491 sayılı
Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı hükümlerinin
değiştirilmesi ve kaldırılmasıyla ilgili düzenleme,
daha sonra çoklu baro ve şimdi Millî Savunmayı bitirdik ve şimdi
de yeniden HMKye geçtik. Demek ki Sayın Adalet Bakanının geçen
yıl açıklamış olduğu yargı reformunun ikinci
stratejik belgesi olan bu HMKyle ilgili düzenlemenin halkta bir talebi
yokmuş, halkın bir talebi yok. Halkın talebi
olmadığı yasa tekliflerini getiriyorsunuz, burada halkın
talebi olan yasa tekliflerini bir kenara itiyorsunuz.
HMKde
ne olacak? HMKde şu olacak: Bizim itiraz ettiğimiz noktalar var, bu
itiraz ettiğimiz noktalarda da herhangi bir değişikliğe
gitmiyorsunuz. Örneğin, bu itiraz ettiğimiz noktalardan,
duruşmaların bir kısmının ve tamamının gizli
olarak yapılması hâlleri arasına kamu düzeni ve genel ahlak
nedeniyle Anayasanın 141inci maddesine göre aleniyeti kaldırıp
gizlilik koyabilme durumuna ne eklediniz? Kişilerin korunmaya değer
üstün menfaatinin bulunması hâlini eklediniz. Niye eklediniz? 141inci
madde açık, duruşmaların aleniyette ve açıklıkta
yapılmasına iki istisna getiriyor: Kamu düzeni ve genel ahlak. Niçin
kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin bulunmasını
eklediniz? Hangi kişiler onlar? Bu kişilerin içerisinde acaba Kanal
İstanbulda yer alan kişiler var mı? Acaba bu kişilerin
içerisinde Kuzguncuktaki kaçak yapısı iptal edilen, yıkılan
kişiler var mı? İktidarın koruduğu kişiler mi
var? İkinci noktayı getirdiniz, bir de tüketici dernekleri
Hayır. dediği hâlde, toplum Hayır. dediği hâlde 61inci
maddede Anayasanın 172nci maddesini yine ihlal ederek getirdiniz,
tüketici uyuşmazlıklarına ara buluculuk şartını
getirdiniz. Ya, arkadaşlar, Arabuluculuk Kanunu açık, ara buluculuk
iradiliktir, ara buluculuk gönüllülüktür. Siz gönüllülüğü
bırakıp da alternatif çözüm yollarını esas duruma
getirirseniz, istisnayı kaldırırsanız o zaman
Anayasanın 36ncı maddesinde açık olan vatandaşın hak
arama hürriyetini nereye koyacaksınız, mahkemelere erişim
hakkını nereye koyacaksınız, adil yargılanma
hakkını nereye koyacaksınız? Vatandaşa zorunlu ara
buluculuğu, ilk önce iş hukukuna getirdiniz -Avrupa Birliği
ülkelerinde bir tek iş hukuku uyuşmazlıklarında iradilik
vardır, zorunlu ara buluculuk yoktur, dava şartı yoktur- daha
sonra ticari davalara getirdiniz, şimdi tüketici
uyuşmazlıklarına getiriyorsunuz ama Anayasanın 172nci
maddesi açık. Anayasanın 172nci maddesi açık ve net diyor ki:
Devlet, tüketiciyi korumak ve koruyucu tedbirler almak zorundadır.
Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, telefon diye salata gönderiyorlar,
ondan sonra sen salata gönderen o şirketle vatandaşı müzakere
yaptıracaksın, ara buluculuk müzakeresi. Böyle bir şey olabilir
mi? Siz vatandaşın mahkemelerdeki yükünü azaltacağız deyip
de mahkemelere erişim hakkını, hak arama hürriyetini niçin
engelliyorsunuz? Hâkimler ne iş yapar, savcılar ne iş yapar?
Hâkimlerin, savcıların görevi, iktidarın yaptığı
o icraatları ya da iktidara yönelik yapılan muhaliflere
karşı kararlar almak mıdır? Onu zaten hallettiniz, onu
şöyle hallettiniz: Gittiniz, 2014te sulh ceza hâkimliğini
getirdiniz. Sulh ceza hâkimliğiyle birlikte ne yaptınız? Her türlü
ihlalin ilk durağı sulh ceza hâkimliklerinde başladı. Ne
yaptınız? Sulh ceza hâkimliklerini iktidarın sopası hâline
getirdiniz arkadaşlar. Ne yaptınız? Somut delil olmadan
tutuklama kararları verdirmeye başladınız ve en önemlisi
iktidar lehinde bulunan icraatlarda erişim yasağını
getirdiniz. Erişim yasağı artık sulh ceza hâkimlerinin bir
numaralı kuralı hâline geldi. İktidara muhalif olanları
somut delil olmadan tutukla, CMK 100e aykırı davran, arkasından
da iktidara muhalif olanlarla ilgili açıklama yapan olduğu zaman
iktidara yakın olanlar için de erişim yasağı getir.
Bakınız, Kanal İstanbulla ilgili, Sayın Berat
Albayrakın aldığı mülkle ilgili neden erişim
yasağı getirdiniz? Erişim yasağına karşı erişim
yasağı kondu. Bakınız, yine Kuzguncuktaki
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanının kaçak yapısının
yıktırılmasıyla ilgili niye erişim yasağı
getirdiniz? Ya, bu hâkimler, savcılar işi gücü bırakıp da
iktidarın vermiş olduğu hukuksuz kararlarla iktidarı
korumaktan başka görevleri yok mu? Bu konuda kanunlara uyan, Anayasaya
uyan, anayasal hak ve özgürlükleri savunan hâkim ve savcıları bir
kenara koyuyorum. Zaten onlara gereğini yapıyorsunuz, yaz
kararnamesinde yaptınız, sürgünlere gönderdiniz,
çıktınız Man Adası davasında bozma kararı veren
hâkimi sürgün ettiniz. Dün ve evvelsi gün verilen kararlar, bugün verilen
kararlar açık. Davaya göre heyet oluşturuyorsunuz arkadaşlar;
ÇHD davası, Sözcü davası, il başkanı Canan
Kaftancıoğlu davası. Ya, ÇHD davasında yüzünüz tutmaz ya.
39 baro başkanı aldı, Adalet Bakanına geçen yıl dedi
ki: Adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. Adalet
Bakanına ocak ayında gönderdi, bir buçuk seneden beri cevap
vermiyorsunuz. Nerede HSK? Nerede HSKnin Başkanı? Avukat çocuklar
şu anda açlık grevinde, neden hesap vermiyorsunuz? Adil
yargılanma hakları ihlal edildi. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Bakınız,
arkadaşlar, yani somut delil olmadan erişimin engellenmesi
kararları ver, tutuklama kararları ver, ondan sonra da
Anayasayı ihlal konusunda uzmanlaştınız. Hangi maddesini
tutacaksınız? 36yı mı, 2nci hukuk devleti maddesini mi,
10uncu kanunlar önünde eşitliği mi, Anayasanın
üstünlüğünü mü, 138i mi? Hangisini ihlal edeceksiniz? O kadar çok ihlal
ettiniz ki getirdiğiniz yasa değişikliklerinde.
Bakınız, bugün
ne yaptınız? Bugün de yine derdiniz gazeteciler, derdiniz muhalif basın,
derdiniz medya. Ergenekon, Balyoz, Oda TV, askerî casusluk, kumpas
davalarının ortak özelliği neydi? İsimsiz ihbarlar ve gizli
tanıklardı. Ne oldu? Tüm kumpas davaları çöktü mü? Çöktü ama
çoklu baro gibi FETÖ projeleri şu anda uygulanıyor. Yazık
değil mi millete? En son Aytunç Erkin, Sözcü gazetesi yazarı; isimsiz
ihbar mektubu gönderilmiş, hemen Anadolu Adliyesindeki savcı,
şüpheli olarak ifadeye çağırıyor. Ya isimsiz ihbar
mektubuyla FETÖcüler gibi FETÖcülerin taktiğiyle siz, muhalif
yazarları; siz, iktidara karşı görüşlerini ortaya
koyanları yine adliyelerde, yine mahkemelerde niçin süründürüyorsunuz?
Nerede kaldı ifade özgürlükleri? Nerede kaldı 23, 25, 26, 27 ve
basın özgürlükleri? İnsanlar istediğini yazamadıktan sonra,
özgürce beyanda bulunmadıktan sonra, insanlar muhalif tavrını
ortaya koyamadıktan sonra bu ülkede demokrasi mi olur, bu ülkede
özgürlükler mi olur, bu ülkede
Bu ülkede demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti
yoksa, adil yargılanma hakkı yoksa bu memlekette eğitim de bu
durumda olur, ekonomi de bu durumda olur, kültür de bu durumda olur
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bu FETÖ taktikleri bir yere bırakılacak, ne
yapılacak? FETÖyle kol kolayken
Vatanseverlere kumpas kuran FETÖcüler
bu duruma o zamanlar ses çıkaranları cezaevine atıyorlardı
ya onlar gibi yapmayacaksınız arkadaşlar; özgürlükleri
genişleteceksiniz, anayasal hak ve özgürlükleri insanlara
kullandıracaksınız, Anayasanın 34üncü maddesindeki
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını insanlara tanıyacaksınız,
insanlara bir alan vereceksiniz, bir hava vereceksiniz; insanları
karanlık bir toplum içerisinde kendisini ifade edemeyen duruma
getirmeyeceksiniz. Yoksa -hep denir ya- biz bile sizi kurtaramayız!
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, yerimden kısa bir söz
talebim var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım, bazen kürsünün
şehvetine kapılıp hatiplerin ağzından çıkanı
kulakları duymuyor.
NİHAT
YEŞİL (Ankara) Duyuyor, duyuyor Başkan.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) İnönünün darbecilere selam çakmak için Sizi
biz bile kurtaramayız. diyerek Menderesi tehdit ettiği kürsüdür
burası. Şimdi, aynısından esinlenerek işte Sizi biz
bile
Kimden kurtaracaksınız bizi? Ne yapacaksınız yani?
NİHAT
YEŞİL (Ankara) Ne alakası var!
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Yine darbeye mi
Darbeyle ne alakası var bunun?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sizi biz bile kurtaramayız? Hayır, ne
için, niye o söze o kadar anlam yüklüyorsun, başka söz mü yok söyleyecek?
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Konuşmanın içinde darbe mi var burada?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) - Ne, derdin ne? Ne derdiniz? Sizi biz bile
kurtaramayız. Ya, neyden kurtaracaksınız bizi, neyden
kurtaracaksınız bizi? İktidara geldiğiniz zaman idam
sehpası mı kuracaksınız, ne yapacaksınız? Ne
yapacaksınız yani? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Derdiniz ne?
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Hayır, böyle şey olmaz!
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Yanlış yapmayın diye söyledi.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, ikincisi Bu FETÖ
taktikleri
Çıkan hararetli hararetli aynı şeyleri söylüyor.
Aynaya bakın, aynaya.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Muş.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)
BAŞKAN
- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Feti Yıldız.
Sayın
Yıldız, şahsı adına da beş dakika talebiniz
vardı, ikisini birleştiriyorum, süreniz on beş dakika.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA FETİ YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 216 sıra sayılı
Kanun Teklifinin üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi ve
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dün
gece ve bu sabah gelen iki acı haber yüreklerimizi dağladı.
Vanda keşif görevi yapan uçak Artos Dağına düştü; kazada
2 pilot, 5 teknik personel olmak üzere 7 Emniyet mensubumuz şehit oldu.
Yine, Siirtte terör örgütüne karşı yapılan operasyonda
çıkan çatışmada 2 Özel Harekât polisi şehit düştü.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
Türk
devleti, bundan tam dört yıl önce tarihin en büyük ve en alçak ihanetiyle
karşı karşıya kaldı. Aziz milletimiz feraseti ve vakur
duruşuyla tanklara, toplara, uçaklara karşı direndi ve hainler
sabah ışıklarıyla beraber bertaraf edildi. Bu
şanlı direniş esnasında 250 kahraman vatan evladı
şehadet şerbetini içti, 2.196 vatandaşımız da gazi
oldu.
FETÖcü
teröristler millî iradenin karargâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisini
bombalarken milletvekillerimiz darbeye karşı dimdik durdu. Türk
yargısı, o gün büyük bir fedakârlık sergileyerek kritik bir
görev ifa etti. Hain girişimin daha ilk saatlerinde soruşturma ve
gözaltı işlemleri yapan ve kolluk güçlerine verdikleri talimatlarla
dimdik duran vatansever cumhuriyet savcıları o gecenin ilk
saatlerinden itibaren hain FETÖcülerden hesap sormaya başladı. Hain
darbe girişimi yerle yeksan edildikten sonra, devlete
sızmış olan hâkim ve savcı kılığındaki
teröristlerden 4.500 FETÖcü meslekten ihraç edildi. Cumhuriyet
savcılarının yaptığı soruşturmalarda, 600
bin kişinin üzerinde sorgu yapılmış ve binlerce iddianame
düzenlenmiştir. Bugüne kadar açılan 289 darbe girişimi
davasının 275i sonuçlanmış, karara bağlanmış;
14 dava ise hâlen devam etmektedir. Şu ana kadar sonuçlanmış
davalarda 1.315 sanık ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına, 1.217 sanık da müebbet hapis cezasına
çarptırılmıştır, yine 1.598 sanık ise süreli
hapis cezalarına çarptırılmıştır. FETÖcüler Türk
adaleti karşısında ihanetlerinin ve döktükleri kanların
hesabını vermekte olup adaletin verdiği karar milletimizin
vicdanını kısmen de olsa rahatlatmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Ayasofya Camisi seksen altı yıl sonra ibadete
açılmış, Müslüman Türk milleti sevince boğulmuştur.
1934 yılında, Fatih Sultan Mehmet Hanın vakıf senedine
aykırı şekilde alınan Bakanlar Kurulu kararı,
Danıştay 10. Dairesinin kararıyla haklı olarak iptal
edilmiştir. Bu karar dünyanın birçok yerinde büyük yankı
bulmuş, içimizdeki bazı gafiller Fatih Sultan Mehmet Han ile Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü karşı karşıya getirmeye
çalışmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han da, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk de Türk milletinin 2 asil evladıdır, 2 büyük
kahramanıdır. Yani, Fatih de bizimdir, Mustafa Kemal Atatürk de
bizimdir. Emperyalizmin tüm gayretlerine rağmen, inşallah yakın
zamanda Kudüse, Mescid-i Aksaya vurulan zincirler de tek tek
kırılacaktır.
Yine, Kaşgardaki beş yüz yıllık
Kargılık camisi, yine 1237 yılında inşa edilen Hotan
kentindeki mimari şaheser Bayram Camisi yıkılmış,
soydaşlarımıza zulmeden, binlerce mescidin kapısına
kilit vuran, Türkistanda kültürel soykırım suçunu işleyen Çin
Halk Cumhuriyetinden mutlaka bir gün hesap sorulacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdiye kadar
yaptığım konuşmalarda bildiğiniz gibi ben kürsüye
çıktığımda genel olarak teklif üzerinde konuşurum.
İlk defa teklifin dışına çıkarak günlük meselelere
kısmen de olsa değinmeye çalıştım.
Sayın milletvekilleri, hukukun amacı
öncelikle düzeni sağlayarak adaleti yerine getirmektir. Adalet, bir
şeyin yerli yerine konması, hakkın hak sahibine teslim
edilmesidir; bu arada eşitlik gözetilerek, menfaat, yakınlık,
düşmanlık benzeri nedenlerin etkisinden uzak kalarak doğru ve
dürüstçe iş yapmaktır. Kısaca adalet doğruluk, dürüstlük,
eşitlik, hak, hakkaniyet, meşruluk, tarafsızlık,
kısaca insanlık demektir. Adalet olursa devlet ayakta kalır.
Adaletin olmadığı yerde devletin devamı güçtür. Ancak
adaletin olduğu toplumların devlet hâline gelmesi mümkündür. Büyük
düşünür İbn Haldûn devleti tarif ederken, Devleti nesep kurar, sebep
devam ettirir. demiştir. Buradaki sebep adalettir. Devleti ebet müddet
inancımızla adalet üzerine kuruludur. Osmanlı Türk devletinin
kurucusu Osmangazi, oğlu Orhangaziye vasiyetinde Allahın
hakkını ve kulların hukukunu gözet ve senden sonrakilere böyle
nasihat etmekten geri durma. diye öğütlemiştir. Adalet hizmetlerinin
işlememesi veya geç işlemesi toplumsal düzenin ve
barışın bozulmasına neden olur. Bu nedenle mahkemelerin
etkinliği ve verimliliğinin artırılması, adil bir
karar mekanizmasının kurulması, özellikle yargılama
sürelerinin kısaltılması toplum ve devlet hayatı
açısından çok büyük önem arz etmektedir. Büyük hukukçumuz Cevdet
Paşa Usul esasa mukaddemdir. derken yani usul esastan önce gelir derken
gerçekten de şekil, keyfîliğin can düşmanı, özgürlüğün
ikiz kardeşidir.
İstinaf
mahkemelerinin hukuk dünyamıza girmesiyle üç dereceli yargılama
sistemine girilmiş ve buna zaman içerisinde de uyum
sağlanmıştır. Şimdi, güncel Yargıtay
içtihatları, emsal mahkeme kararları, 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanununda kapsamlı değişiklik
yapılmış ama ihtiyaçlar tam olarak
karşılanmış değildir. Bu amaçla gerekçeleri
hazırlanan kanun teklifinin 44 ve 66ncı maddelerini kapsayan üçüncü
bölümü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, İdari
Yargılama Usulü Kanunu, Kadastro Kanunu, Sigortacılık Kanunu,
Türk Ticaret Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Sınai
Mülkiyet Kanunu olmak üzere 9 kanunda değişiklik öngörmektedir. Bu
değişikliğe kısaca bakıldığında
teklifin 44üncü maddesiyle HMKnin ihtiyati tedbir kararına
karşı itirazı düzenleyen 394üncü maddesinin (2)nci
fıkrasına cümle eklenmiştir.
Bilindiği üzere, ihtiyati tedbir, hukuki
niteliği itibarıyla geçici bir hukuki korumayı ifade etmektedir.
Bu anlamda mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle
hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da
tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir
sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından
endişe edilmesi hâllerinde uyuşmazlık konusu hakkında
ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilebilir. Bu derece önemli bir
müessese olan ihtiyati tedbir uygulaması sırasında ihtiyati
tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin
olarak yapılan itirazların, dava açılmadan önce ihtiyati tedbir
veren mahkemeye mi yoksa esas hakkında dava açılan mahkemeye mi
yapılacağı hususunda kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yapılan düzenlemeyle uygulamadaki belirsizlik netleştirilmiş,
hukuki yarar ilkesi gözetilmiştir. Yani, burada esas davaya bakmayan
mahkemelerin ihtiyati tedbire yönelik itirazları incelemeyeceği
düzenlenmiştir, bu karışıklığın önüne
geçilmiştir.
Yine İhtiyati tedbir kararının
uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına
aykırı davranan kimse, bir aydan altı aya kadar disiplin hapsi
ile cezalandırılır. Bu hüküm bulunmaktadır. Şimdi,
disiplin hapsi, 5271 sayılı CMKnin 2nci maddesinde Kısmî bir
düzeni korumak amacıyla yaptırım altına
alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek
yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas
olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve
adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapis olarak tarif
edilmiştir.
Yine, Anayasa Mahkemesi, HMK 398in (1)inci
fıkrasının birinci cümlesini, hangi eylemlerin
yaptırıma bağlandığını,
ağırlaştırılmış hâllerini ve verilecek
kararlar üzerine başvurulacak kanun yollarını
göstermediğinden, 2nci ve 36ncı maddelere aykırı bularak
iptal etmişti. Mevcut düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen aykırılıklar giderilmiş ve hukuki güvenlik
sağlanmıştır. Teklifin 46ncı maddesinde ihtiyati
tedbire muhalefet teşkil eden eylemlere ilişkin yargılama usulü
karar türleri, itiraz süreleri, merci gibi usul ve esaslar
ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
Yine, ihtiyati haciz kararıyla ilgili teklifin
51inci maddesinde yapılan değişiklikle ihtiyati haczin para
alacaklarına ilişkin mevcut veya müstakbel takibinin sonucunun
güvence altına alınması için yapılır. Burada da
verilen kararlar bazen gıyapta, bazen yüze karşıdır.
Uygulamada yüze karşı yapılan ihtiyati haciz kararlarına
itiraz, istinafa gidilmesi yolu kapalıydı. Bu düzenlemeyle, yüze
karşı da olsa artık aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen
şahıs beğenmediği, aleyhinde verilen karar neticesinde
istinaf mahkemesine başvurabilecek ve hakkını bir üst mahkemede
arayabilecektir. Yani böylece, bu düzenlemeyle adil yargılanma hakkı
önündeki bir engel kaldırılmış, hakkaniyete uygun
yargılama ilkesine böylece hizmet edilmiştir.
Yine teklifin 47inci maddesiyle HMKnin 402nci
maddesinde değişiklik yapılmaktadır; bu, delil tespitiyle
ilgili bir maddedir. Delil tespiti istenirken, tespiti istenen vakıa,
tanıklara veya bilirkişiye sorulması istenen sorular dilekçede
belirtilirdi. Tespit talebi haklı bulunursa, yalnızca karar, talep
dilekçesiyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilirdi. Bu
düzenlemeyle tutanaklar, bilirkişi raporu örneği de karşı tarafa
tespit davasıyla, tespitle beraber tebliğ edilecektir. Bu da elbette
yargılamada bir kolaylık sağlayacaktır, bir hakkın
yerine getirilmesi önündeki engel kaldırılmış
olacaktır.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifi genel hatlarıyla HMKnin uygulanmasına ilişkin
pratikte doğan sorunlara işaret etmekte ve bu sorunları giderme
amacı taşımaktadır. Bu düzenlemeyle hukuk
yargılamaları daha hızlı, adil ve etkin olarak yürütülecektir.
Sözlerime son verirken 15 Temmuzda ve terörle
mücadele esnasında şehit olan kahramanlarımıza, Ermeni
saldırıları sonucunda şehit düşen Azerbaycanlı
kardeşlerimize Allahtan rahmet diler, görüşülmekte olan kanun
teklifinin milletimize ve yargı camiasına hayırlı
olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz talebi Sayın Ayhan Altıntaşın.
Buyurun
Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
216 sıra sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölümü hakkında
şahsım adına konuşmak üzere söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir
kaçıncı yargı paketini konuşuyoruz ama maalesef, bir arpa
boyu yol gidemiyoruz. Hukuka güven vatandaşlarımızda yüzde 28
dolayında yani vatandaşların yüzde 70inden fazlası hukuka
güvenmiyor. Ülkeler arasında yapılan Hukukun Üstünlüğü
Endeksinde 128 ülke arasında 107nci sıradayız yani
sonlardayız. Bizden sonrakiler ise demokrasiyle sorunu olan ülkeler.
Bakın
arkadaşlar, aylardır pandemi dönemindeyiz, ekonomi zaten iyi
değildi, pandemiyle beraber tamamen istop etti. Vatandaş işsiz,
gençler umutsuz, esnaf kan ağlıyor, çiftçi perişan. Bize
soruyorlar: İktidara gelince ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz?
Parayı nereden bulacaksınız? diyorlar. Biz para
aramayacağız, biz ortamı hazırlayacağız, para
kendiliğinden gelecek. Ortamı nasıl
hazırlayacağız? Cevabımız çok basit: Hukuka güveni
yeniden tesis edeceğiz. Hukukun üstünlüğüne inananlar yatırım
yapacaklar, yurt içinden de yurt dışından da
yatırımcılar gelecek, iş sahası açılacak,
ihaleler şeffaf olacak, tasarrufa önem vereceğiz, devlete güven
tazelenecek. Siz ne yapıyorsunuz? Siz hukuku ayak altına
alırsanız, seçim zamanı verdiğiniz sözleri unutursanız
nasıl güven sağlarsınız? EYTlilere seçim zamanı söz
verdiniz ama sonra unuttunuz. Öğretmene, polise, imama, hemşireye
3600 ek gösterge sözü verdiniz ama onu da unutunuz. Unutmayın ki
vatandaş da sandıkta sizi unutacak.
Hukukun
üstünlüğü, yargının bağımsızlığı
tesis edilmeden gerçek demokrasiden söz edilemez. Demokrasilerde kuvvetler
ayrılığı esastır. Cumhurbaşkanını
partinize Genel Başkan yaparak yürütme ve yasamayı
birleştirdiniz. HSKyi de Cumhurbaşkanına bağlayıp
âdeta bir genel müdürlük hâline getirdiniz. Böylece yargı üzerinde de
Cumhurbaşkanına mutlak hâkimiyet verdiniz. Kuvvetler
ayrılığının ruhuna Fatiha okudunuz. Fransız
hukukçu Montesquieunun dediği gibi Üç kuvvetin bir erkte olması
demokrasi açısından tam bir felakettir. Hukukun
bağımsız ve tarafsız olmadığı yerde özgür
basın da olmaz, özgür düşünce de olmaz, özgür üniversite de olmaz.
Yapılan yanlışlıkları ortaya koyan basın,
güvencesini hukuktan alır. Bilimsel gelişmenin temeli olan özgür
düşünce ancak bağımsız hukukla mümkündür.
Kısacası,
detayları bırakıp sistemin geneline bakalım, büyük resme
bakalım; demokratik kurumları tesis edelim, vatandaşa güven
verelim, ekonomiyi rayına oturtalım. Siz yapmazsanız biz
yapacağız. İktidarımız vatandaşa güven;
hırsıza, arsıza, devleti soyanlara korku salacaktır.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Üçüncü bölüm üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
44üncü madde üzerinde aynı mahiyette 2 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 44üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Çanakkale İstanbul Kırıkkale
Ahmet
Çolakoğlu Mehmet
Uğur Gökgöz İsmet
Uçma
Zonguldak Isparta İstanbul
Hamdi
Uçar
Zonguldak
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Özkan
Yalım Aysu
Bankoğlu Sevda
Erdan Kılıç
Uşak Bartın İzmir
Murat
Bakan Metin
İlhan
İzmir Kırşehir
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Takdire
bırakıyorsunuz.
Önerge üzerinde söz
talebi? Yok.
Aynı mahiyetteki ilk
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 6100
sayılı Kanunun 397nci maddesine eklenmesi öngörülen fıkra
tekliften çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ikinci önerge üzerinde söz talebi Sayın Sevda Erdan
Kılıçın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEVDA ERDAN KILIÇ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 44üncü maddesi üzerindeki önergeyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
AKP iktidarının
önümüze koymuş olduğu bu teklif yargının mevcut
sorunlarını ve toplumun beklentisini karşılamaktan çok
uzaktır. Yargı, AKPnin siyasi çıkarları doğrultusunda
dizayn ettiği; muhalifler, gazeteciler ve kendi gibi düşünmeyenler
üzerinde bir baskı aracı olarak kullandığı bir araca
dönüşmüştür. Çağdaş demokrasilerde yasama, yürütme ve
yargı kuvvetleri arasında dengeli bir iş bölümü ve iş
birliği olur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi hangi kuvvet
lehine bozulmuşsa diğer kuvvetlerin işlevlerini ya bizzat yerine
getirir ya da idari vesayeti altında kendi iradesi yönünde işlevlerini
yerine getirmeye zorlar. Günümüzde yaşadıklarımız da
kuvvetler ayrılığı ilkesinin yürütme lehine bozulmuş
olduğunun göstergesidir. Bu durum, yargının siyasallaşma
sürecini oluştururken alınan kararlar da kamu vicdanında kabul
görmemektedir; toplumun büyük kesimlerinin adalet ve özgürlük
ihtiyacını karşılamaktan uzaklaşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük olan artık
suçlulardır. AKP iktidarı döneminde bırakın adaletin
sağlanmasını, büyük büyük suçlular
yaratılmıştır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu suçlular kutsanmış, bizler
Yargılansın. dedikçe de iktidar tarafından korunmuş,
hatta kendilerine yeni görevler verilerek ödüllendirilmişlerdir. Hâkimler,
savcılar iktidarın gözünün içine bakar olmuşlardır; kimisi
yandaşlıktan, kimisi ise sürülme korkusundan. İnsan hakları
ihlalleri çoğalmış; kadına şiddet, taciz, tecavüz
olayları katbekat artmış, çocuklarımızı
sapıklardan koruyamaz olmuşuz. Basın susturulmaya
çalışılmış, susmayana cezalar
yağmıştır. Gazetecilerle ve iktidar gibi
düşünmeyenlerle de cezaevleri doldurulmuştur.
Yıllardır
söylüyoruz, adaletin olmadığı yerde ekonomik refah da olmaz.
Geldiğimiz noktada insanlar sersefil, aç kalmışlardır.
Çocuğuna pantolon alamadığı, evine ekmek götüremediği
için canına kıyan babalar, çaresizlikten kendisini
eşarbıyla asan anneler yaratılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ben de grubumuzu temsilen Rabia Naz Vatan Komisyonu üyesiydim.
Çalışmanın sonunda bir rapor düzenlendi. Rapora grubumuz
adına muhalefet şerhimizi verdik ve bu şerhte birçok hususa
değindik, eksiklikleri anlattık, ihmalleri söyledik ve
araştırılması gereken konulara değindik. Raporun hemen
tesliminden sonra apar topar takipsizlik kararı verilmesini hem
hayatın hem de hukukun olağan akışına aykırı
buluyorum. Bu karar, kamuoyu vicdanını yaraladığı
gibi, bundan sonra Meclis tarafından kurulacak komisyonlara olan güveni de
azaltacaktır. Bu takipsizlik kararıyla bu dosyanın değil,
bu kararı alanların, bu kararı aldıranların
vicdanlarının kapanmış olduğunu bugün bir kez daha
gördük. (CHP sıralarından alkışlar) Ama kamuoyu vicdanı
ve bizler Rabia Naz Vatana ne oldu? diye sormaya ve bir tek çocuğumuzun
bile burnunun dahi kanamaması için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, hukuk devletinin olmadığı, adaletin
sağlanmadığı ülkelerde ahlaki çöküntüler kaçınılmazdır.
Güne her gün birkaç kadın cinayeti, çocuk tacizi haberiyle uyanmaktan ben
bir hukukçu olarak, bir anne olarak ve bir kadın olarak utanıyorum.
Ve sözlerime son verirken
çok da sevdiğim ve bir çok konuşmamda da kullandığım
şu söze de değinmek istiyorum: Kuvvete dayanmayan adalet âciz,
adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Biz bunu on sekiz on dokuz
yıldır görüyoruz ve görmeye de devam ediyoruz. Bu yüzden bu maddenin
tekliften çıkarılmasını ve bundan sonra yapılacak
yasaların hem hukukun gerçek sorunlarına hem de ülkenin gerçek
sorunlarına çözüm olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
44üncü
madde kanun metninden çıkarılmıştır ama bir
karışıklığa sebep vermemek için komisyon raporundaki
madde üzerinden devam edeceğiz. Kanun yazımı sırasında
teselsül ettirilecek.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Başkanım, çok özür dilerim efendim,
tutanaklara geçsin diye söylüyorum. AK PARTİ kendi önergesini reddetti.
Tutanaklara geçsin istedim.
BAŞKAN
Bana çekimser kaldı gibi geldi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Hayır efendim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, tekrar oy
kullandırın. Ben de söz almak istiyorum. Burada önergenin lehinde oy
kullandık, kayıtlara geçmesi adına
Bir daha oylayın
Sayın Başkanım.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Hayır, hayır. Görüntü kayıtlarına
bakın.
BAŞKAN
Evet, 45inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 45inci maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yasin
Öztürk Fahrettin
Yokuş Orhan
Çakırlar
Denizli Konya Edirne
Feridun
Bahşi Muhammet
Naci Cinisli Bedri
Yaşar
Antalya Erzurum Samsun
Zeki
Hakan Sıdalı
Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Bedri Yaşarın.
Buyurun Sayın
Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, son bir
haftadır, Adalet Komisyonunda avukatlarla ilgili yasa teklifini
çıkardık. 80 baro başkanı istemedi, istememesine
rağmen de biz ısrarla istemedikleri kanunları
çıkardık. Dolayısıyla, özellikle son dönemde adaletle
ilgili kanunlar geliyor, bunları düzenlemekten de yorulmadık ama
bunların tamamı da maalesef bu işe bir çözüm olmadı.
İYİ
PARTİ olarak biz, programımızda, her zaman, adil, tarafsız,
bağımsız, çağdaş bir hukuk düzeninden, hukukun
üstünlüğünden ve bireyin haklarını esas alan, demokratik, çoğulcu
ve özgürlükçü bir hukuk sisteminden yana olduğumuzu ifade ettik; geciken
adalet adalet değildir dedik.
Yüksek
mahkemeler ile ilk derece mahkemelerinin iş yükü, maalesef,
getirdiğiniz bütün kanunlara rağmen artmıştır. Birkaç
örnek verecek olursak: Ceza ve hukuk idare mahkemelerine 2018 yılında
gelen dava sayısı 7 milyon 369 bin 647, toplam hâkim sayısı
9.932, 1 hâkime düşen dosya sayısı 742. Bu kapsamda,
Yargıtay genel kurulları dava dairelerine gelen dava sayısı
ise 2018 yılında 1 milyon 17 bin 969, karara bağlanan 511.508,
devredilen 506.461. Yargıdaki gecikme bu örnekte de açık bir
şekilde orta yere çıkmaktadır. Yıl içinde gelen
davaların yarısı maalesef gelecek yıla devretmektedir.
Birinci
derece mahkemeleri de bundan farksız değildir. 2018 yılında
birinci derece mahkemelere gelen dava sayısı 7 milyon 169 bin 685,
karara bağlanan 4 milyon 49 bin, devredilen 3 milyon 119 bin 802.
Mahkemelerin yoğunluğu, ara buluculuk ve uzlaşma kültürüyle de
maalesef çözülememiştir, sulh yöntemleri de işe yaramamıştır.
Mahkemelerin iş yükünde ortaya çıkan artış maalesef bir
türlü önlenememiştir. İş yükü sorunu yargılama sürelerinin
uzamasına ve bazı duruşmalarda adil yargılanma hakkının
ihlal edilmesine yol açmaya başlamıştır. Ayrıca, uzun
yargılama süreleri yargıya olan güveni de azaltmaktadır.
Bütün
bu yaşananlar Türkiye'nin hukukun üstünlüğü konusundaki karnesini de
maalesef kötü yönde etkilemektedir. 2003 yılında hukukun
üstünlüğü sıralamasında 83üncü sırada yer alan Türkiye,
maalesef, 2019 yılında 26 sıra gerileyerek 109uncu sırada
yer almıştır.
Bugüne kadar bu Meclisten
çok sayıda yargı paketi çıkardık. Bu paketlerin
sayılarını biz de millet de unuttu. Çıkarılan bu
paketlerin bağımsız yargıya maalesef hiçbir faydası
olmamıştır. Yargıya güven, yargı mensuplarının
da söylediği gibi, yüzde 30ların altına düşmüştür.
Aynı şekilde bizim dışımızda OECD ülkelerinde
adaletten memnuniyet oranı 2007 yılında yüzde 51den yüzde 56ya
çıkarken, Türkiyede maalesef yüzde 67 olan bu oran, yüzde 44lere
düşmüştür. Bu durum ülkemiz açısından maalesef üzüntü
vericidir çünkü adaletin olmadığı, hukukun zedelendiği
yerlerde yatırımcıların gelmesini de bekleyemeyiz.
Yatırımcılar, gidecekleri ülkede, yatırım
yapacakları ülkede alfabenin ası gibi öncelikle o ülkede hukuk var
mı, hak arama konusunda sorunlar var mı yok mu, öncelikle buna bakar,
buna göre o ülkelerde de yatırım yapmaya karar verirler.
Dolayısıyla bu
hukuk sistemini getirip doğru düzgün, baştan aşağı
çalışalım. Hani hep beraber çalışıyoruz diyoruz
ya, her seferinde tek başınıza getiriyorsunuz, ondan sonra da
torba torba
Her torbada adaletle ilgili, hukukla ilgili muhakkak bir
şeyler getiriyorsunuz.
Ama bundan da daha
önemlisi, bugün Türkiyenin gerek işsizlik konusunda gerek ekonomiyle
ilgili çok ciddi problemleri var. Mutfakta yangın var. Gerçek gündeme,
gerçek problemlere bu Meclis bir türlü odaklanamıyor. Ümit ediyorum ki
bundan sonra -herhâlde ekim ayına kadar gelecek gibi durmuyor ama ekim
ayına kadar millet dayanır mı dayanmaz mı bilemiyorum-
inşallah Meclisin açılmasıyla beraber ülkenin gerçek gündemine,
işsizlikle ilgili, üretimle ilgili, tarımla ilgili, eğitimle,
sağlıkla ilgili kanunları bu Parlamentoda oylama
şansımız olur diyor Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
46ncı madde üzerinde
1 adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/2735) sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 46ncı maddesiyle eklenen metnin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ruştu Tiryaki
Şırnak Bitlis Batman
Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun Sayın
Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatlerinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz bu teklif mart ayında
aslında Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştu, o zaman
görüşülecekti, pandemi nedeniyle görüşülemedi. Şimdi de
gördüğünüz gibi ara ara yasa teklifini görüşüyoruz. Ara ara diyorum
çünkü başladık ama bitiremedik, arada barolar yasası
görüşüldü, arada TSK Disiplin Yasası görüşüldü. Şimdi de
kalan kısmını görüşüp yasalaştırmaya
çalışıyorsunuz. Kalitesiz ve fabrikasyon yasama faaliyeti
yürütüyoruz. Bu yapılanlar başka şekilde açıklanamaz.
Muhalefetin görüşü zaten alınmıyor, eleştirileri de göz
önünde bulundurulmuyor. Bu yasayı kamuoyuna nasıl
anlatmıştınız? Yargı reformu, ikinci yargı
paketi. Bence bu tür düzenlemelere reform demeyin, reform kavramının
içini boşaltmış olursunuz.
Teklifin görülen ilk
amacı hukuk davalarında bir yenilik olarak getirilen ön inceleme
kurumunun yargılamayı geciktirdiği eleştirilerini ortadan
kaldırmak gibi duruyor. Bu da taraflardan yalnızca birisinin hüküm
makamının talepleri göz önünde bulundurularak yapılıyor.
Getirilen değişikliğin temelinde bu yatıyor. Eğer amaç
yargılama sürecini hızlandırmaksa biliyoruz iktidar
istediği zaman, istediği dosyaları aslında
hızlıca bitirebiliyor. Örneğin -çokça söyledik, bir kez daha
hatırlatayım- Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Adnan Selçuk Mızraklının
dosyası, gözaltına alınması, tutuklanması,
iddianamenin hazırlanması, kovuşturmaya başlanması,
mahkemenin hüküm kurması, istinafa başvuru ve bölge adliye
mahkemesinin onaylaması sadece yedi ay sürdü. Olağan bir
yargılama sırasında yedi ayda mahkemenin yüzünü görme
şansımız yok. Demek ki iktidar istediğinde aslında
bazı dosyaları hızlandırabiliyormuş.
Şimdi,
teklifin 46ncı maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun 398inci maddesini değiştiriyorsunuz. Amaç ne? Daha önce
Anayasa Mahkemesi kanunun bu maddesini, HMKnin 398inci maddesini iptal
etmişti. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi şuydu: İhtiyati
tedbire muhalefet sebebiyle verilen disiplin hapsine karşı
başvurulacak kanun yolunun kanunda gösterilmediğini belirterek iptal
etmişti, şimdi bu boşluğu gideriyorsunuz. Aslında
burada bir boşluk yok. Neden? İki yıldır Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda bu madde yok yani ihtiyati tedbire uymayana disiplin
tazyiki yok ve bunda bir boşluk oluşmuyor. Dolayısıyla
aslında boşluk olmayan bir konuda yeniden disiplin hapsi getirmek
doğru bir uygulama olmayacaktır. Dolayısıyla bu teklifin bu
maddesinin geri çekilmesinin yararlı olacağını
düşünüyorum.
Evet,
ülkemizin yargı düzeninin çok büyük sorunları var ama emin olun
getirdiğiniz bu önerilerin hiçbiri bunları gidermiyor. Bakın,
çokça söyledik, mahkemeleri idareye bağlı kamu kurumlarına
çevirdiniz; tıpkı bayındırlık il müdürlüğü gibi,
tıpkı millî eğitim müdürlüğü gibi, tıpkı
sağlık müdürlüğü gibi, herhangi bir adliyenin bundan hiçbir
farkı yoktur. Ankara Adliyesi de iktidarın gözünde sağlık
müdürlüğü gibi, millî eğitim müdürlüğü gibidir.
Mahkemeler
sadece muhalifleri sindirme, susturma ve hapsetmek için kullanılan aparat
hâline getirildi. Sorgusuz sualsiz FETÖcü diye binlerce hâkimi ve
savcıyı görevden uzaklaştırdınız, onlara dava
açma hakkı bile tanımadınız. Üstelik bu hâkim ve
savcıların önemli bir bölümünün haksız biçimde sizin döneminizde
göreve getirildiğini herkes biliyor. Peki, sorgusuz sualsiz dava açma
hakkı olmadan hâkimlerin kapının önüne bırakıldığı
bir ülkede geri kalan hâkimlerin, geri kalan savcıların
bağımsız karar vermesi mümkün mü? Elbette mümkün değil ama
o ihraç ettiğiniz, FETÖcü terörist dediğiniz hâkim ve
savcıların Kürtler aleyhine, HDPnin üye ve yöneticileri aleyhine,
muhalifler aleyhine, sosyalistler ve devrimciler aleyhine
yaptığı her tür işlemi de kabul ettiniz.
Şimdi, bunların
yerine kimi atadınız biliyor musunuz? Yüzlerce, Adalet ve
Kalkınma Partisinin il ve ilçe yöneticisini hâkim ve savcı olarak
atadınız. Evet, ülkemizin bir yargı reformuna ihtiyacı var
ama bu teklif bu ihtiyacı gidermeyecek, en büyük reform bu ülkede
yargı bağımsızlığı olacaktır.
Türkiyede yargıya güven yerlerde sürükleniyor. Herkes söyledi, bir kez
daha altını çizelim: Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 126
ülke arasından 109uncu sırada diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
46ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
47nci madde üzerinde 1
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 47nci maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar Fahrettin
Yokuş
Denizli
Edirne
Konya
Bedri
Yaşar Zeki
Hakan Sıdalı
Samsun
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Fahrettin Yokuşun.
Buyurun Sayın
Yokuş. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu sabah, Konya Ilgın
Çavuşçugöl köyümüzdeydim. Halkımız şu anda köyümüzde
perişan vaziyette; anarşist, terörist muamelesi görüyorlar. Köyümüz
çevrilmiş, bizzat şahit oldum, yolları kapanmış,
dronelar havada geziyor, TOMAlar meydanlarda dolaşıyor. Köylü
diyor ki: Biz terörist miyiz? Ömrümüzde böyle bir şey görmedik. Allah
aşkına, ben de şaşırdım, derdiniz ne Allah
aşkına, yani ne işi var orada TOMAların. Bir avuç kömür
için aldığınız karardan dönemiyor musunuz? Bin köylüyü
perişan etmenin, zehirlemenin size ne faydası olacak? Ve diyorlar ki:
Biz Filistinde görülen zulmü kendimizde hissettik. Sanki biz Filistinliyiz,
haşa! Yani bu köylünün ruhunu bozan, dengesini bozan bu davranış
ne için Allah aşkına! Feryat ediyor analar, bacılar;
duymuyorsunuz. Niye duymuyorsunuz? Bir avuç kömüre bin tane adam
değiştirilir mi Allah aşkına! Kaymakamla görüştüm,
nedir dedim ya! Onun dediği doğruysa 6 bin ton kömür; bunun için bin
kişiden vaz mı geçilir? Sayın Cumhurbaşkanımıza
bir kere daha sesleniyorum: Allah aşkına ya! Hani İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. diyoruz ya, devletin resmî
politikası ya, neden bu feryadı duymuyorsunuz? Neden bundan
vazgeçmiyorsunuz? Ve yaptığınız, gayretullaha dokunur.
Defalarca söylüyoruz, köylü psikolojisi bozulmuş. Yapmayın Allah
aşkına, yapmayın.
Değerli
milletvekilleri, Konyamız maalesef ihmal bir şehir. Geçenlerde,
Çevre Bakanımız 19 Haziranda Konyaya geliyor, müjdelerle geliyor.
Getirdiği müjdelere bakıyoruz: Yıkılmış olan eski
stadyum millet bahçesi olacak, amenna. Efendim, Konya şehir merkezi
bisiklet yolu uzatılacak, ne güzel. Efendim, 7 projede 2 bin küsur konut
yapılacak, o da çok güzel. Yahu, kardeşim, Konya Belediye
Başkanı bunları yapar, Konya Belediyesi bunları yapar; sen
Çevre Bakanlığını yap, bırak bunları Konya
Belediyesi yapsın. Hayır! Çevre Bakanlığının
bütün imkânları Konya Belediyesinin; o zaman bu belediye başkanı
ne işe yarar? Ha, borç batağında adam, herhâlde ondan. Borç
batağında olduğu için KOSKİnin Beyşehirdeki
arıtma tesisi maalesef çalışmıyor. Efendim, 150 bin lira
elektrik masrafı oluyormuş. Kirli sular benim köylerimi zehirliyor,
kimin umurunda! Çevre Bakanı, Sayın Bakan; Allah aşkına, senin
görevin bisiklet yolu yaptırmak mı ya? Konyalı zehirleniyor,
Çarşamba suyundan giden su Çumrayı zehirliyor, Beyşehirin
gölleri zehirleniyor, köyleri zehirleniyor; Derebucakın, Çumranın
kirli suları, kanalizasyonları akıyor meydanlara. Köylerimin
büyük bölümü asbestli sularla su içiyor, köylerimiz perişan. Sen ne
yapıyorsun? Bisiklet yolu, efendim, millet bahçesi
Ya, kardeşim,
Konya yeşil Konyaydı, yeşil Meramdı. Otuz sene önce
Konyaya baktığınız zaman, yirmi sene önce yemyeşil
bir Konyaydı. Şimdi gidin bakalım, Meram ne olmuş?
Yeşil Meram beton Merama dönmüş, mahvetmişler şehri, hâlâ
da mahvetmeye devam ediyorlar. Vatandaşımız sahipsiz,
köylerimizin ürettiği ürünleri Beyşehir pazarında almıyor
vatandaş, diyorlar ki
Avdancık, Bekdemir, Bayat, Çivril, Çiçekler,
Aşağı Esence, Yukarı Esence hatta Seydişehirin
Irmaklı köylerinin ürünlerini Beyşehir pazarında yemiyorlar,
almıyorlar. Neden? Kanalizasyon sularıyla sulandığı
için. Ve o köylülere gittim söyledim, dedim ki: 15 tane paket yapın,
Beyşehirdeki vatandaşın yemediği o ürettiğiniz
sebzelerden, 15 tane Konya milletvekiline gönderin bakalım, yesinler
dedim, ben de dâhil. Allah aşkına ya! (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
Allah
aşkına diyorum ya! Zehirleniyoruz, zehirleniyoruz beyler! Çumra
Ovasını sulayan, Beyşehir Gölünden giden su zehirliyor!
Zehirli atıklarla, kimyasallarla vatandaşımız zehirleniyor.
Allah aşkına bunlara bir bakın; bırakın şu
bisiklet yolunu, bırakın! Gelin, aciliyetimize bakalım, insan
sağlığına bakalım, azıcık insan deyin yahu!
Azıcık insan, insan, insan! (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 47nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Diyeceğine,
konuşacağına karışacağımız yok da burada
bizi azarlar gibi konuşmasına tahammül edemeyiz. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İnsafa davet ediyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Yokuş, kusura bakma. Biz de insanız.
BAŞKAN Sayın Muş, azarlama
değildi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İnsaf
(CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir saniye
arkadaşlar ya
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
Azarlama değildi yani o, heyecandı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yani burada bir koro hâlinde, CHP milletvekillerinin ne zaman söz
alsak koro hâlinde bir gürültü çıkartma mantığını
anlayabilmiş değilim.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Birlikten
kuvvet doğar(!)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kürsü
hakkınız geldiği zaman çıkar konuşursunuz
arkadaşlar. Sakin olun. Fakat bu tarz, Sayın Yokuş, bizi
rahatsız ediyor. Eleştirinizi yapın; su eksiği varsa
Bakanı eleştirin, onu eleştirin, buna bir itiraz yok fakat
bağırır gibi grubumuza dönüp azarlar vaziyette bir ses tonu
kullanmak, bu doğru bir yöntem değil, buraya da uyan bir üslup
değil. Böyle bir şey yok. Kendinizi kaybetmeyin kürsüde.
BAŞKAN Sayın Muş, teşekkür
ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Sayın Türkkan... (Gürültüler)
Arkadaşlar,
lütfen, bakın, Grup Başkan Vekiline söz verdim, rica ediyorum.
Buyurun.
51.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, yarından itibaren bütün grup
milletvekillerimizi toplayacağım, hepsine de hangi volüm tonunda
konuşmak zorunda olduklarını, hangi üslupta konuşmak
zorunda olduklarını, ses tonunu nerede yükseltip nerede alçak
tutmaları gerektiklerini mutlaka gruba tembih edeceğim, Sayın
Mehmet Muşun bu uyarısını dikkate alacağım(!)
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Muş.
52.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Türkkana nezaketi için teşekkür
ediyoruz. Fakat ses tonunu nasıl ayarlayacağını
Kamera
görüntülerini alın bence, bir izleyin yani en azından hangi volüme
ayarlayacaksınız ona göre ayarlayın. Böyle bir şey olmaz.
Lütfen, gerçekten, lütfen
Böyle bir şey yok ya!
BAŞKAN
Arkadaşlar, rica ediyorum ya
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Yani kaba söz yok, yaralayıcı bir söz yok Sayın Muş. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
CAVİT
ARI (Antalya) Bravo Başkan, doğru söylüyorsun.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, buyurun lütfen.
53.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ben bu Sayın Muşun son uyarısını
da dikkate alacağım, daha ilave edeceği şeyler varsa, vakit
müsait değil ama daha sonra onları da yazılı verirse onları
da mutlaka kendilerine tembih edeceğim; bu uyarılarını çok
önemsiyorum, hele gecenin bu saatinde, böyle bir kanun sırasında
konuşmacının üslubuna, ses tonuna ayar çekecek kadar önemli bir
konuda söz aldığı için de teşekkür ediyorum (!)
Sağ
olun. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)
BAŞKAN
47nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
48inci
madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin
48inci maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
440ıncı maddesinin beşinci fıkrasında Aksi
kararlaştırılmadıkça hakem kararının
şeklinde yapılan ibare değişikliğinin Taraflarca aksi
kararlaştırılmadıkça hakem kararının
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özkan
Yalım Aysu
Bankoğlu Murat
Bakan
Uşak Bartın İzmir
Metin
İlhan Sevda
Erdan Kılıç Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Kırşehir İzmir Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun.
Buyurun
Sayın Kayışoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Bende on ikiyi on geçe, Sayın Muşun biraz önce
sözlü olarak bize sunduğu yönergeye uymaya
çalışacağım, Lütfü Beyin de tavsiyeleri
doğrultusunda. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo!
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Evet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 8
kanunda değişiklik içeren bir yasa teklifiyle karşı
karşıyayız. Ne deniyor buna? Yargı reformu paketi olarak
adlandırılıyor. O yüzden de birtakım teknik düzenlemeler
var.
Öncelikle
ben meslektaşlarımdan gelen talepler doğrultusunda teknik bir
iki şey söyleyeceğim. Şimdi, bölge adliye mahkemeleri neden
getirildi? Yargılama süreçleri çok uzuyordu ve Geç gelen adalet, adalet
değildir. doğrultusunda yargılama süreçleri kısaltılmaya
çalışıldı ama tam tersine gördük ki bu mahkemeler
kurulduktan sonra yargılama süreçleri daha çok uzadı.
Dolayısıyla da makul sürede yargılama ve adil yargılanma
hakkı ihlalleri de çoğaldı. Hemen hemen Türkiyede görülen
neredeyse bütün davalarda bu süre konusundaki ihlalin gerçekleştiğini
söyleyebiliriz ama vatandaş yargılama süreçlerinin uzamasından
illallah ettiği için bunu Anayasa Mahkemesine dahi taşımak
istemiyor.
Şimdi,
bölge adliye mahkemeleri ilk derece mahkemesi gibi dosyanın esasına
girerek karar verebiliyor ve bazı durumlarda -işte, limitler
doğrultusunda- bölge adliye mahkemesinin bu kararı aleyhine bir üst
yargıya, Yargıtaya gidilemiyor. Gidilemediği için de bu karar
ilk derece mahkemesi gibi verilmiş olduğu için denetimsiz
bırakılıyor ve bu durum Anayasaya aykırı. Ceza
yargılamasında benzer bir durumla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine
başvurulmuş ve Anayasa Mahkemesi bu hususun Anayasaya
aykırı olduğunu, bir insan hakları ihlali olduğunu
tespit etmiştir. Hukuk yargılamasında da bu durumun düzeltilmesi
gerekir. Keşke bu kanunda da bu teknik husus giderilmiş olsaydı
diyorum. Ama şunu da söyleyeyim: Şimdi, maalesef ülkemizde yargı
evet her zaman hastalıklıydı, bu tespiti koyalım ama özellikle
son on yılda yaptığınız düzenlemelerle, uygulamalarla
yargı, adalet yoğun bakımda. Hatta en son geçen hafta
geçirdiğiniz, baroları bölen çoklu baro yasasıyla yargı,
adalet maalesef entübe oldu arkadaşlar. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu reformlarla, bu paketlerle,
strateji belgeleriyle, eylem planlarıyla bu yargıyı maalesef
düzeltemezsiniz, reform falan yapamazsınız. Reform yapmak
istiyorsanız yargıya bulaştırdığınız
virüsü temizleyeceksiniz. Sürekli siyasallaştırmaya
çalıştığınız; işte, çay
toplattığınız, il ve ilçe teşkilatlarınızda
görev alan avukatları hâkim, savcı olarak atayıp
siyasallaştırdığınız
Bu virüsü
temizleyeceksiniz, önce yargıyı bağımsız hâle
getireceksiniz ki gerçekten yargıda reform olsun değerli
arkadaşlar.
Şimdi, yargı
tabii böyle olunca ne oluyor? Yürütme organı sahipleri diyorlar ki:
Nasıl olsa bizi denetleyecek bir bağımsız yargı yok,
rahatız; o yüzden ülkeyi istediğimiz gibi yönetebiliriz,
istediğimiz adaletsizliği yaparız, istediğimiz
yolsuzluğu yaparız, nasıl olsa bizi denetleyen yok. Burada da
dile getirdiğimiz de ne diyor hemen oradan Grup Başkan Vekili:
Yargıya gidin efendim, yargıya gidin. diyor. Ama yargıya
gittiğimizde de hemen değişen hâkimler ve yargı üzerindeki
siyasal baskı nedeniyle adaletin gerçekleşmediğini görüyoruz.
İşte Kirazlıyaylada mülki amirinden tutun komutanına
kadar, biraz önce vekilimizin söylediği Konya Çavuşçugöl köyünde,
köylüler üzerinde, topraklarını savunan köylüler üzerinde
gerçekleşen baskıya, tehdide kadar her türlü hukuksuzluk, idare
kısmında da maalesef yoğun olarak gerçekleşiyor.
Evet, Fıratın
kıyısında kaybolan kuzunun hesabını
soracağız. diyenler, böyle bir adalet anlayışıyla
yola çıkanlar maalesef adaletsizliği öyle bir boyuta getirdi ki,
vatandaş artık adaleti nerede arıyor biliyor musunuz? Muhalefet
partilerinde. Adaletsizliğe uğradığında bizi
arıyor, adaletsizliğe uğradığında baroları
arıyor, adaletsizliğe uğradığında meslek
odalarını arıyor. O yüzden onları da yok etmeye
çalışıyorsunuz ama inanın ki bu virüs -nasıl herkese
bir şekilde bulaşıyor- bu adaletsizlik virüsü size de
bulaşır arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) O yüzden, o zaman da biz yine adaleti
savunacağız diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
49uncu
madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 49uncu maddesinde geçen yer alan ibaresinin bulunan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki Züleyha
Gülüm
Şırnak Batman İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Çepni Hişyar
Özsoy
Bitlis İzmir Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hişyar Özsoyun.
Buyurun.
HİŞYAR
ÖZSOY (Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bugün başka bir kanun kapsamında bir madde
hakkında konuşurken bu kayyum meselesini biraz tartışmaya
çalışmıştım, ben oradan devamla devlet ile hukuk
arasındaki ilişkiye dair birkaç şey söylemek istiyorum.
Türkiye'de genel olarak şöyle düşünülür: Devlet bazen hukuk
dışına çıkıyor. Bana sorarsanız baştan sona
yanlış olan bir önermedir. Hukuk dışına çıkan
şey zaten devlet filan değildir, artık başka bir şey
olmuştur. Bunu şunun için söylüyorum; kıymetli arkadaşlar,
siyaset hem teorisinde hem sosyolojisinde şu ayrım sürekli
yapılır: Devlet mafyadan farklı bir şeydir. Devleti
mafyadan farklı kılan şey hukuk ve meşruiyet içerisinde
olmasıdır. Malum, devlet dediğiniz yapı en genel anlamda
bir şiddet tekelidir. Yani toplumla bir sözleşme
yaparsınız, anayasa; toplumu şiddetten
arındırırsınız; sonra, o şiddet
aygıtlarını ancak hukuk ve meşruiyet
sınırları içerisinde kullanırsınız. Eğer,
siz devlet olarak tekelleştirdiğiniz şiddeti hukuk
dışında kullanıyorsanız artık başka bir
şeysiniz. Dolayısıyla Devlet hukukun dışına
çıkmıştır. baştan sona anlamsız,
mantıksız bir önerme.
Bakın,
kıymetli arkadaşlar, çok fazla teorize etmeyeyim, gecenin bu vakti
sizi felsefeye boğmayayım. Şöyle bir örnek vereyim -kendi
kişisel hayatımdan da çok örnek vermek istemiyorum ama- ben de
dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinden biriyim
maalesef. 2016 yılında, o zaman daha yeni gelmiştim, sadece 2
davam vardı; keşke daha fazla olsaydı diyorum. Çünkü bazı
vekillerimizin 60-70 tane vardı, ben burada sadece üç ay
kalmıştım; üç ayda maşallah, hemen, şak şak
birkaç fezleke, dokunulmazlığı kaldırdınız. 2018
yılına kadar ben yargılandım 2 tane hakaret davası
dediler. 2019 yılında Bingöl Belediye
Başkanlığına partim beni aday gösterdi, Diyarbakır
Milletvekiliyken. Tabii, ben üçüncü defa seçilince 2018 yılında,
avukatımız başvurdu Bizim vekilimiz tekrar seçildi,
dokunulmazlığını kazandı. Mahkeme heyeti de benim
yargılamamı durdurdu, yani anayasal olarak benim böyle bir
hakkım var; ki benim suçlandığım madde Anayasanın
14üncü maddesi yani terörle ilgili bir madde değil; bir hakaret, asliye
cezada bir madde. Yargılamamı durdurdu, sonra benim belediye
başkanlığı adaylığım açıklandı, ben
kampanya için Bingöle gittim. İki hafta geçti aradan, avukatım panik
bir şekilde Vekilim, sizin hakkınızda yakalama kararı
çıkmış, sizin yargılamanızı tekrar
başlatmışlar. Ya, nasıl olur? Bu nasıl bir şey?
Benim belediye başkanlığı adaylığım
netleşti, hemen yargıyı başlattılar. Olur da
belediyeyi biz kazanırsak kayyum atayacaklar, bunun
hazırlığını yapıyorlar. Neyse ben gittim, hâkime
hanımı gördüm; genç bir hâkime hanım orada. Benim ilk
söylediğim şu oldu
Hatta ben dedim ki öyle çirkin bir durum olmasın
çünkü daha önce polisle falan kapımıza gelmişlerdi böyle, sanki
büyük suçlar işlemişiz gibi. Ben giderim, bir hâkime
hanımı görürüm, durum neymiş diye. Gittik, hâkime
hanımı gördüm, sordum: Hâkime Hanım -ilk sözüm- siz bu
yaptığınızın suç olduğunun, bir Anayasa ihlali
olduğunun farkında mısınız? Bir milletvekili olarak
benim şu an dokunulmazlığım var ve
dokunulmazlığı olan milletvekili hakkında yakalama
kararı çıkarıp beni yargılamaya
çalışıyorsunuz; Anayasa açık. Bana ne dedi biliyor
musunuz? Dedi ki: Ama Sayın Vekilim, savcı bey itiraz etti, biz daha
önce yargılamanızı durdurmuştuk. Ben de gülümsedim, hâkime
hanıma sadece şu kadar diyebildim: Ya, bu mahkeme heyetinin
başkanı sizsiniz, savcı değil ki! Bir militan savcı
göndermişsiniz oraya; hâkimler bile terörize olmuş, kendisinden
korkuyor, gerçekten. Nihayetinde yargılandım, on bir yıl on bir
ay yirmi gün de ceza aldım, on iki ay alsaydım milletvekilliğim
düşecekti. Biz böyle bir rezaletle karşı
karşıyayız.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, bakın,
mesele, dediğim gibi, devletin hukuk dışına
çıkması meselesi değildir. Devlet rutin bir şekilde, kendi
koyduğu yasanın dışına çıkarsa... Evet, ortada
polisin copu var, görüyoruz; askerin postalı var, görüyoruz; kendisine
hâkimim yargıcım diyen insanlar var, görüyoruz ama ortada
devlet diye bir şey yok. Bizi sürekli devlet düşmanı ilan
ediyorsunuz ya, aslında devletin bütün kurumlarını
yozlaştırarak, devleti hukuktan uzaklaştırarak bu devletin
içini siz boşaltıyorsunuz.
Bu geç vakit dinlediğiniz için de hepinize
teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
49uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
50nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
51inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 51inci maddesiyle değiştirilen 2004
sayılı Kanunun 78inci maddesinin birinci fıkrasının
üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bu takdirde icra dairesi, tespit edilen mal, hak veya
alacağı, elektronik ortamda haczeder.
Özlem Zengin Mehmet
Doğan Kubat Recep
Özel
Tokat İstanbul Isparta
Mustafa Levent Karahocagil Muhammed Fatih Toprak Oya
Eronat
Amasya Adıyaman Diyarbakır
Ceyda
Bölünmez Çankırı
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle 2004 sayılı Kanunun 78inci
maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümleyle borçlunun mal, hak ve
alacağının elektronik ortamda da haczedilebileceği
açıkça hükme
bağlanmaktadır.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 51inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
52nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
53üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
54üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
55inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
56ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
57nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
Orhan Erdem, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 47nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ORHAN
ERDEM (Konya) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Fahrettin
Yokuş Beyin devamlı Konyayla ilgili haklı olarak
eleştirileri olur, Konya vekillerine de çok ağır ithamları
oluyor ama biz onun üslubuyla cevap vermiyoruz. 100üncü yılını
kutlayan bu Meclis çok vekil gördü Konyadan ama ilini bu kadar kötüleyen bir
vekili herhâlde ilk defa görüyor. Konya, bugün dünyada şehircilikte 1inci
bir şehir. Kendisi hızlı trenle gidip geliyor, duble yollardan
gidip geliyor. 5 üniversitesi var, Mavi Tüneli var, onlarca
yatırımı almış bir şehir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AK
PARTİyi 2002den beri 1inci yapan, yüzde 75-80 oy vermiş bir il ve
bunun karşılığını almış, 2020de
Türkiyenin en yüksek yatırımını alan bir il.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.25
BAŞKAN: Başkan Vekili
Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 16
Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde 23 sıra sayılı
Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmaması hâlinde çalışmasına karar verilen 17 Temmuz
2020 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
16/7/2020
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 16/7/2020 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantıda Genel Kurulun 16/7/2020 tarihli Perşembe günkü
birleşiminde 23 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmaması hâlinde
çalışmasına karar verilen 17/7/2020 Cuma günü toplanmaması
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop Mehmet
Muş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Adalet
ve Kalkınma Partisi
Başkanı Grup
Başkan Vekili
Engin
Altay Hakkı
Saruhan Oluç
Cumhuriyet
Halk Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Muhammed
Levent Bülbül Lütfü
Türkkan
Milliyetçi
Hareket Partisi İYİ
PARTİ
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN
Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
216
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan 221 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60
Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan 139 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2273) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 139)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da Komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 21 Temmuz 2020 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.26
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 14/7/2020 tarihli 113üncü Birleşim Tutanak Dergisinin .nci sayfasında yer
almaktadır.
(x) 223 S. Sayılı Basmayazı 11/7/2020 tarihli 112nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) 216 S. Sayılı Basmayazı 24/6/2020 tarihli 104üncü Birleşim Tutanağına eklidir.