TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
116ncı
Birleşim
22
Temmuz 2020 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
YOKLAMALAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, fındık
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncunun, mikroplastiklerin çevreye
etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Antalya ilindeki narenciye
üreticilerinin yaşadığı mağduriyete
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, kadının seçme ve seçilme
hakkına, kadın özgürlüğüne öncelik verilen bir ülkeyken
şiddetin her gün tırmandığı bir ülke hâline
gelindiğine, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin kadına şiddeti durduracak bir düzenlemenin öncüsü
olmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun kentsel
dönüşümün amiral gemisi olarak görevlendirdiği belediyelerin imar
planı revizyonlarını yapıp kentsel dönüşüme hız
vermeleri gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, hızla gelişen sosyal medya
alanında bir düzenlemeye ihtiyaç olduğuna, bu alandan müspet olarak
faydalanılması, kullanıcının kişisel özgürlükleri
ve hakları ile toplum ve aile değerlerinin korunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Türk Tarih Kurumu Başkanlığından
istifa eden Ahmet Yaramış hakkında herhangi bir işlem
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
6.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, Alamos Gold ve yerli iştiraki Doğu Biga
Madenciliğin ruhsatının yenilenmemesine rağmen Kazdağları
Kirazlı bölgesinde varlığını sürdürdüğüne,
doğaya sahip çıkanlara Covid-19 bahanesiyle ceza kesildiğine,
Çanakkale halkının şirketin bölgedeki tüm projelerinin iptal
edilmesini ve ağaç katliamı yapılan alanların rehabilete
edilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 16 Nisan 2017de
yapılan halk oylamasıyla milletin ülkenin
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmesine karar
verdiğine, 24 Haziran 2018de yapılan seçimlerle de
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk başkanı
olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı yetkili
kıldığına, yeni sistemle birlikte ülkenin bölgesel ve
küresel krizlere karşı daha etkin ve daha hızlı tepki
verebilme imkânına kavuştuğuna ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, gündemde olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle Türkiye Bilimler Akademisinde yapılan
görevlendirmelerde kişiye özel bir yasa mı yapılmak
istendiğini, kuruma yapılacak görevlendirmelerin akademik ve bilimsel
şartlarının olup olmadığını ve düzenlemeye
ilişkin YÖKün görüşünün ne olduğunu teklifte imzası
bulunan milletvekillerinden öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
9.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Ayasofyanın
24 Temmuz Cuma günü kılınacak cuma namazıyla yeniden ibadete
açılmasına ilişkin açıklaması
10.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaray ilinde
toplulaştırmadan dolayı yaşanan mağduriyet
giderilmeden ekili alanlarda yol açma çalışmalarına
başlandığına, Niğde-Ankara
Otoyolunun geçtiği Aksaray ili Ortaköy ve Sarıyahşi ilçelerinin
köylerinde kamulaştırma bedellerinin ödenmesini Aksaraylı
hemşehrilerinin beklediğine ilişkin açıklaması
11.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Kabinesi 2 Yıllık
Değerlendirme Toplantısına ve Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın TOGG millî otomobil fabrikasının temel
atma törenindeki ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, ön ödemeli
doğal gaz sayaçlarıyla ilgili yaşanan mağduriyete
ilişkin açıklaması
13.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Kocaeli Milletvekili Haydar
Akara TBMM Başkan Vekilliği görevinde başarılar
dilediğine, Somalı maden işçilerinin tazminat
mağduriyetinin giderilmesine yönelik hazırlandığı
ifade edilen yasa teklifinin işçilerin aleyhine olduğuna ilişkin
açıklaması
14.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akara TBMM Başkan Vekilliği görevinde
başarılar dilediğine, son bir yıl içinde Sağlık Bakanlığına
KPSSyle on binlerce sağlık personeli alınmasına
rağmen EKPSSyle engelli sağlık personeli
alınmadığına, büyük fedakârlıklarla okuyup
sağlık ordusuna katılmak isteyen ve EKPSSde
başarılı olan engelli sağlıkçıların atama
beklediğine ilişkin açıklaması
15.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, emeklilikte yaşa takılan
yurttaşların feryadına neden duyarsız
kalındığını, söz verildiği hâlde neden EYT
mağdurlarının sorunlarının çözülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, Hatay ili Defne ilçesine acilen devlet hastanesi
yapılması için gerekli girişimlerin
başlatılmasını Defneli hemşehrileri adına talep
ettiğine ilişkin açıklaması
17.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya ilinde
vişne ve kiraz üreticilerinin mağduriyetinin giderilmesi için
gerekenin yapılmasını Tarım ve Orman Bakanından talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
18.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, fizik tedavi ve
rehabilitasyon bölümü mezunlarına ihtiyaç olduğuna ve Sağlık
Bakanlığının ivedilikle fizik tedavi ve rehabilitasyon
bölümünden mezun olanların istihdam edilmesi için harekete geçmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akara TBMM Başkan Vekilliği görevinde başarılar
dilediğine ve araç muayene ücretlerinin yüksekliğine
ilişkin açıklaması
20.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, 20 Temmuz
Kıbrıs Barış Harekâtının 46ncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, İstanbul ilinin
büyük projeler ya da vatandaşlık verme bahanesiyle arazilerin ve
konutların yabancılara satışında en fazla
artış gösteren il olması nedeniyle Fatih Sultan Mehmetin
vasiyetinin 24 Temmuz günü Ayasofyada
kılınacak cuma namazı hutbesinde dile getirilmesini
dilediğine ilişkin açıklaması
22.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, turizm sektöründe PCR testiyle
ilgili yaşanacak sıkıntıların çözülmesi için
Sağlık Bakanına seslendiğine ilişkin
açıklaması
23.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, esnafın
yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
24.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, üniversite öğrencisi
Pınar Gültekinin öldürülmesiyle kadın cinayetlerine bir yenisinin
daha eklendiğine, 6284
sayılı Yasa ile İstanbul Sözleşmesinin uygulanması
gerektiğine ve İzmir ilinde Pınar Gültekinin öldürülmesini
protesto etmek için toplanan kadınların polis müdahalesiyle
engellendiğine ilişkin açıklaması
25.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, 506 Sayılı Kanunun
geçici 20nci maddesi kapsamındaki sandıklardan aylık alan
emeklilerin bayram ikramiyesi mağduriyetinin giderilmesi ve dinî
bayramlarda verilmekte olan ikramiye tutarını artırma yönünde
bir çalışma yapılıp yapılmadığını
Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 2019
yılında güvenlik birimlerine suça sürüklenme nedeniyle getirilen
çocuk sayısının TÜİKin açıklamasına göre yüzde
5,8 arttığına, çocukların korunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
27.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, Kocaeli Milletvekili Haydar Akara
TBMM Başkan Vekilliği görevinde başarılar dilediğine,
500 bin Türk Lirası rüşvet alındığı
iddiasının olduğu Serik Belediyesinde rüşveti kimin
aldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
28.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, et ve süt
hayvancılığıyla uğraşan üreticilerin
mağduriyetinin giderilmesi için Tarım ve Orman Bakanı ile
Rekabet Kurumunu göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
29.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, esnaf ve sanatkârların
kredi ve kefalet kooperatifleri aracılığıyla
kullandıkları kredilerin yeniden yapılandırılması
vesilesiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcana teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Semra Kaplan Kıvırcıkın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Bursa ili
Gemlik ilçesinde TOGG millî otomobil fabrikasının temelinin
atıldığına ve hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
31.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Adalet ve
Kalkınma Partisinin, kavga, çatışma, kriz ekseninde yürüyen
siyasi rekabeti, uzlaşma, barış ve güven eksenine
taşıdığına ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Azerbaycanın Tovuz bölgesinde yaşanan
çatışmalarda şehit olan Azerbaycan askerlerine Allahtan rahmet
dilediğine, Ermenistanın Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi ile AGİT kararlarına uyması ve 1992 yılından
bu yana işgal altında bulundurduğu Azerbaycan toprağı
Dağlık Karabağdan çekilmesi gerektiğine, Ermenistanın
saldırılarında Türkiyeye
doğal gaz sağlayan TANAP Boru Hattının ve
Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattının geçtiği bir bölgenin
seçilmesinin tesadüf olmadığına, Türkiye ile Azerbaycan
arasında sarsılmaz temellere dayanan dostluk, kardeşlik
ilişkilerinin ve iş birliğinin ebediyete kadar süreceğine
inançlarını bir kez daha ifade etmek istediğine ilişkin
açıklaması
33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 22 Temmuzda Sakarya ili
Pamukova ilçesinde meydana gelen tren kazasının 16ncı yıl
dönümü vesilesiyle kazada hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, Çorlu tren kazası davasının
bir kez daha ertelenmesini kınadığına ve Çorlu tren
kazasının sorumlularına verilecek cezalarla bundan sonraki
kazaların önüne geçilebileceğine, Türk Tarih Kurumu Başkanı
Ahmet Yaramışın istifa ettiği haberine, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu tarafından Tele 1 kanalına verilen beş
günlük ekran karartma cezasına ilişkin mahkemenin yürütmeyi durdurma
kararı vermesini takdirle karşıladıklarına, Bitlis ili
şehir merkezinde kentsel dönüşüm çerçevesinde esnafın ve 1
Temmuz itibarıyla sarma sigara satışının
yasaklanmasıyla Bitlisli tütün üreticilerinin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 22 Temmuz Kemal
Türkleri öldürülmesinin 40ıncı yıl dönümünde saygıyla
andığına, Yozgat ili Çekerek ilçesine çalışmak için
giden Mardin ili Deriklili işçilerin yaşadığı
mağduriyete, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim
Fakültesi bünyesinde Psikoloji Lisans Programının açılmasına
meslek örgütlerinin itirazlarının dikkate alınması
gerektiğine, pandemi sonrası yeni normalde esnafın
ihtiyaçlarının karşılanması, vergi indirimi, borç
silme, ihtiyaç dâhilinde koşulsuz nakit hibe desteği gibi
konuların değerlendirilmesi gerektiğine, ülkedeki dar gelirli
yurttaşların, ücretli çalışanların, işçilerin,
emekçilerin, işsizlerin, çiftçilerin, köylülerin, esnafın,
kadınların, gençlerin başta
işsizlik ve hayat pahalılığı olmak üzere ciddi
ekonomik sorunları olduğuna, iktidarın politikalarıyla yurttaşların
her gün biraz daha mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
35.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 22 Temmuz Kemal Türkleri
öldürülmesinin 40ıncı yıl dönümünde rahmetle
andığına, Sakarya ili Pamukova ilçesinde on altı yıl
önce meydana gelen hızlı tren kazasına ilişkin davada
Devlet Demiryollarının sekizde 4 kusurlu bulunduğuna,
bilirkişi raporunda yer alan dönemin Devlet Demiryolları Genel Müdürü
Süleyman Karaman hakkında soruşturma açılması talebini
reddeden dönemin Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı
Binali Yıldırım ve partisinin konuyla ilgili ne düşündüğünü duymak
istediklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Kabinesi 2 Yıllık
Değerlendirme Toplantısına, 5 siyasi partinin de söz
verdiği hayvan haklarıyla ilgili kanun teklifinin neden
çıkarılmadığını öğrenmek istediğine,
aromatik bitki çeşitliliği, nadir
görülen hastalıkları, down sendromu ve otizmli çocukların
sorunlarını, bilişim teknolojileri
bağımlılığını ve Rabia Naz
araştırma komisyonları raporlarının Mecliste
görüşülmediğine, sosyal medyayı kısıtlamaya yönelik
düzenlemeler getirildiğine, Meclisin tarımsal afet bölgesi diye bir
tanımlamayı tartışması ve
yasalaştırması gerektiğine, TARSİM yüksek
sıcaklığı kapsamadığı için mağduriyet
yaşandığına, tarımsal sulamada kullanılan
elektrik faturalarında indirim yapılmasını ve afete
uğrayan çiftçilerin bir kereye mahsus bir düzenlemeyle borçlarından
kurtarılmasını beklediklerine, Meclisin bu sorunları
çözmeden çalışmalarını tamamlayıp tatile girmesini
doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması
36.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Meclis çalışmalarında
zamanın çoğunun bir hakkın suistimali denebilecek bir yöntemle
harcandığına, milletvekillerinin de diğer insanlar gibi
tatil yapmayı hak ettiklerine, bu Meclisi
çalıştırmanın asıl görevleri olduğuna, herkesin
kendi içine, kalbine bakması gerektiğine, Ayasofya meselesinde önce
Danıştay kararı, arkasından Cumhurbaşkanı
kararnamesiyle bütün ülkeyi memnun eden bir tablonun ortaya
çıktığına, bütün siyasilerin ve milletin hissedeceği
duygudaşlığın ne olup bittiğini anlamak adına
fevkalade önemli olduğunu düşündüğüne ilişkin
açıklaması
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
45.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, yapılan bir
araştırmaya göre vatandaşların yüzde 51,7sinin
İstanbul Sözleşmesinin ne olduğunu bilmediğine,
hayatın her alanında cinsiyet eşitliğine dayalı
eğitimler verilmesi ve İstanbul Sözleşmesinin gerçek anlamda
hayata geçirilmesi konusunda mücadele edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
48.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın ilinde birinci
sınıf tarım arazilerinden geçen Turizm Yolu Projesindeki yol
çalışmalarının ekim-kasım aylarında
yapılacak hasada kadar durdurulması ve çiftçilerin
mağduriyetinin bir nebze giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
49.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 23
Temmuz 1908 İkinci Meşrutiyetin ilanına ve Jön Türklere
ilişkin açıklaması
50.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, atanamayan diş hekimlerinin
yaşadıkları mağduriyete ilişkin
açıklaması
51.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün,
İstanbul Sözleşmesinden, 6284 Sayılı Kanundan ve Medeni
Kanundan bir adım geri atmayacaklarına ilişkin
açıklaması
52.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
53.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, Korkuteli Belediye
Başkanının İYİ PARTİ Korkuteli İlçe
Başkanının bilgi alma isteğine verdiği cevabın
Türk örf, âdet ve geleneklerine aykırı olduğuna, muhalefetin
saygı ve kişisel hukuk çerçevesi içerisinde eleştiride
bulunmasına bile tahammül edemeyen bu zihniyeti kınadığına
ilişkin açıklaması
55.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akara TBMM Başkan Vekilliği görevinde başarılar
dilediğine, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
56.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, pazar günü Malatya
ilinde 8.600 kilogram Adıyaman sarmalık tütününe el konulduğuna,
İçişleri Bakanı Süleyman Soyluya bu ürünlerin iade edilmesi
için çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
57.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kütahya
Milletvekili Ahmet Tanın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa
ili Karacabey Belediyesi tarafından yapılan mera ve
taşınmazların satışının
durdurulmasını Taşlık, Karakoca ve Fevzipaşa köylüleri
adına Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Tarım ve Orman
Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması
59.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin, 12 Eylül
2018den beri cezaevinde olan ve adil yargılanma talebiyle açlık
grevine giren İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat Ebru Timtik ve
Ankara Barosuna bağlı Avukat Aytaç Ünsalın taleplerinin bir an
önce yerine getirilmesi ve özgürlüklerine kavuşmaları için Meclise
bir kez daha çağrıda bulunduklarına ilişkin
açıklaması
60.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Antalya ilinin 113 bin istihdam
kaybıyla çalışan sayısının en fazla
azaldığı il olduğuna, kredi ödemelerinin ötelenmesi gibi
desteklerin gelecek sezona kadar uzatılması, borç
yapılandırmalarında kolaylık sağlanması gibi
tedbirlerin Antalya ili üzerinde değerlendirilmesinin işletmeler ve
istihdamın korunması için hayati önemi olduğuna ilişkin
açıklaması
61.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, 22 Temmuz Kemal Türkleri ölümünün
40ıncı yıl döneminde saygı ve özlemle
andığına ilişkin açıklaması
62.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bursa ili Yenişehir ilçesi
Kirazlıyayla köyünde maden arama faaliyetlerine karşı çıkan
köylü kadınların uğradığı mağduriyetin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
63.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylanın görüşülmekte olan 225 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
64.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
65.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
66.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Soma faciasına sebep olan
şirket içim tam bir cezasızlığın söz konusu
olduğuna ve Uyar Madencilik ve Soma AŞnin maden işçilerinin
tazminatlarını vermediğine ilişkin açıklaması
67.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
68.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Süper Ligde, 1.
Ligde ve alt liglerde şampiyon olan takımları
kutladığına, Türkiye Futbol Federasyonunu 1. Lig Kulüpler
Birliğinin yazılı başvuruyla yaptığı tüm
liglerde salgın dönemine özel olarak düşmenin
kaldırılması çağrısına olumlu yanıt vermeye
davet ettiğine ilişkin açıklaması
69.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Covid-19
pandemisiyle ilgili Sürü bağışıklık yüzde 60 olursa
salgın önlenir. gibi yanlış söylemler olduğuna, var olan
tek mücadele yönteminin maske ve sosyal mesafeyi korumaya yönelik
yaklaşımı sürdürmek olduğuna ilişkin
açıklaması
70.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, yeni normalde
kısıtlı imkânlarla yeniden faaliyete geçen kıraathane,
kahvehane, kafe, internet kafe, çay bahçesi, dernek ve lokallerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
71.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla ilinde arı
yetiştiriciliği ve balcılık araştırma enstitüsü
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
72.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, Parlamentoda son günlerde
hoşgörüsüzlük, bilgi kirliliği ve karmaşa görüldüğüne
ilişkin açıklaması
73.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının görüşülmekte olan 225 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
74.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
75.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
76.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
77.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
78.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, Milliyetçi Hareket
Partisinin görüş ve düşünce itibarıyla dün neredeyse bugün de
orada olduğuna ilişkin açıklaması
79.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Parlamentonun, seçilmiş Hükûmetin
ve demokrasinin arkasında olduklarına ilişkin
açıklaması
80.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akardan
oturumu yönetirken usul anlamında hassasiyet rica ettiğine
ilişkin açıklaması
81.- Bursa Milletvekili Mustafa Esginin, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, Cumhuriyet Halk Partili Nilüfer Belediyesinin kamu alanlarının
vasıflarını değiştirerek ticari ruhsat vermesini ve
yine Cumhuriyet Halk Partili Bandırma Belediyesinin kırsal
mahallelerdeki yüzlerce dönüm arazi satışına sessiz
kalınmasını milletin takdirine bıraktığına ilişkin
açıklaması
82.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Mustafa Esginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
83.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, ülkenin cumhuriyet tarihinin en
derin ekonomiz krizi, rant yağması ve hak, hukuk ihlallerini
yaşadığına ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA)
ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak üyelerin
isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1273)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Çevre Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair talebininin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1274)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Dışişleri
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair talebininin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1275)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, İçişleri Komisyonunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair talebininin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1276)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuş ve 20 milletvekilinin, pandemi sürecinde yaşlıların
yaşadığı sorunların tespit edilerek gerekli
desteklerin sağlanması ve mağduriyetlerin önlenmesi
amacıyla 26/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3049) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Murat Sarısaç ve 20 milletvekilinin,
Türkiye-İran sınırında yaşanan olayların
incelenmesi ve Van'da kötü koşullarda yaşayan göçmenlerin
sorunlarının tespit edilerek çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 2/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/3063) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Temmuz 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
arkadaşları tarafından, devreden KDVnin iade edilmemesinden
kaynaklanan finansman sorunları ile devreden KDVnin iadesine yönelik
düzenlemenin yapılması hâlinde ekonomide yaratacağı olumlu
etkinin belirlenmesi amacıyla 22/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 22 Temmuz 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar ve Düzce
Milletvekili Ayşe Keşir ile 2 Milletvekilinin İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3037) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın,
İç Tüzük 60a göre söz taleplerini karşılamaya
çalıştığına, bunun suistimal edilmemesini rica
ettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın,
sürecin görülmesini sağlamaya çalıştığına
ilişkin konuşması
IX.-YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücü'nün, Giresun'da bir işçinin ırkçı
saldırıya uğradığı iddiasına ve olayın
soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/31267)
2.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş'ın, Van ve ilçeleri ile
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde bazı mezarların tahrip
edildiğine dair bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31268)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bir sosyal medya platformunda
siyasi içerikli paylaşımlar yapan ve kapatılan hesaplarla ilgili
bazı iddialara ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle
haklarında yasal işlem başlatılanlara ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31269)
4.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, 2019 yılı ve 2020 yılının ilk
altı ayını kapsayan sürede ceza kesilen kişi ve şirket
sayısı ile ödenmeyen ceza tutarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31274)
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, 11 Kasım 2019 tarihinde ülke çapında
yapılan fidan dikme etkinliğine,
2019 yılı ve 2020
yılının ilk altı ayını kapsayan sürede çiftçi
desteği ödemelerinden çiftçilerin özel şirketlere olan borçları
için kesilen tutara,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/31275), (7/31277)
6.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, son iki yılda uyuşturucu madde üretimi sebebiyle
yapılan baskınlarda ele geçirilen uyuşturucu miktarına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/31276)
7.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Kaya'nın, öğrencilerin koronavirüsten
korunmaları için YKS'de alınan önlemlere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31278)
8.- Tekirdağ
Milletvekili Enez Kaplan'ın, belirli suçlardan hüküm giyen öğrenciler
hariç tutulmak kaydıyla üniversitelerle ilişiği kesilen
öğrencilere yönelik bir af düzenlemesi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/31432)
9.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karaduman'ın, okulla ilişiği kesilen Sağlık
Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi öğrencileri
hakkında yürütülen yasal sürece ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/31433)
10.- Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş'un, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünün
tıbbi cihaz ihracatı yapan firmalarla imzaladığı mal
alım sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/31458)
22 Temmuz 2020 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, fındık
üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili
Sayın Mustafa Adıgüzele aittir.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, fındık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
özellikle yeni görevinizde başarılar diliyorum. Dünkü, ilk günkü
performansınızı görünce, ilk günden de bu işe
yakınlık gösterdiniz, acemilik çekmediniz, başarılarınızın
devamını diliyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
fındıkta bir operasyonla karşı karşıyayız.
26 TLlere serbest piyasada ulaşan fındığın günler
içerisinde 19 TLlere indirildiği günlere şahit olduk. Bunu defaatle
dile getirdik ve bu işi kimlerin yaptığı konusunda
açıklamalarda bulunduk uluslararası bir kartel ve Türkiyedeki yerli
iş birlikçileriyle ilgili olarak.
Bununla ilgili, başka partilerden milletvekili
arkadaşlarımız da söz aldılar. Milliyetçi Hareket Partisi
Ordu Milletvekili bu konuya FETÖnün de dâhil olduğunu ifade etti. Keza AK
PARTİ Ordu Milletvekili de fındıkta bir FETÖ oyununun 2 tane
şirket üzerinden -isim de vererek- olduğunu söyledi. Ve biz bunu
Meclis kürsüsüne getirdik, araştırma önergesi verdik, maalesef,
ekseriyetle Cumhur İttifakı vekillerinin ret oyuyla reddedildi. Ne
reddedilmiş oldu? İçinde FETÖnün de olduğu söylenen, çok ciddi
araştırılması gereken bir oyunun, uluslararası bir
oyunun araştırılmasına ret vermiş oldunuz.
Şimdi, artık, bölgede eskiden sadece
üreticilerin sorunları var gibi algılanıyordu; şimdiki
dönemde sanayicinin de, manavın da, fındığın bütün
taraflarının ve bölgedeki -AK PARTİ, Milliyetçi Hareket Partisi,
Cumhuriyet Halk Partisi, hangi kesimden olursa olsun- herkesin topyekûn fikir
birliği vardır ve bu konuda -fındıkla ilgili- bir
beklentisi vardır. Bakın, geçtiğimiz yıllarda Karadeniz
İhracatçılar Birliğinde 396 üye varken bugünlerde 35e kadar
düştü. Sadece Ordudan ihracat yapan 52 firma varken 6ya kadar
düştü. Neden? Çünkü bu uluslararası kartel sadece üreticimizin
hakkını, emeğimizi almıyor, yerli sanayimizi de vuruyor,
bizi topyekûn batağa sürüklüyor.
Bu şekildeyken Tarım Bakanı, tam da
fındık taban fiyatının açıklanacağı
bugünlerde Orduya geldi. Herkes onun iki dudağından çıkacak
rakamları beklerken o fındık fiyatını açıklamak
yerine, geçtiğimiz aylarda INC dediğimiz Uluslararası Sert
Kabuklu ve Kuru Meyveler Konseyinin rekoltesi 620 bin iken ve TÜİK,
devletin rakamı, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamı rekolte
olarak 600 bin tonken, bu Tarım Bakanı Orduya geldi, 665 bin tondan
bahsetti ve fiyat sorulduğunda da Fiyatı ben söylemeyeceğim,
Sayın Cumhurbaşkanı söyleyecek... Peki, Sayın Tarım
Bakanı, fiyat söylemeyecekseniz neden gelip Orduya hem de yapay bir
rekolteyi kimler adına açıklıyorsunuz? Bir de ne dedi?
Avrupalı yüksek fiyattan fındık yemez. Bu lafı biz
hatırlıyoruz; bu laf, Avrupalı kartellerin lafı. Yüksek
fiyat oluşursa fındık satılamaz. lafı, Avrupalı
kartellerin lafı. Dolayısıyla Tarım Bakanı kimin
adına konuşmaktadır? Tarım Bakanı Türkiyenin ve
üreticinin mi yanındadır, yoksa bu kartelin mi yanındadır?
Benzer bir şekilde, Ordu coğrafyasında,
Fatsada bir altın madeni var, çevreyi zehirlemeye devam ediyor.
Bakın, burada göstermek istiyorum, âdeta bir Şark çıbanı
gibi coğrafyanın göbeğine bir hançer
saplanmıştır, bir Şark çıbanı gibi ve bu,
denizden gözükmektedir. Fatsanın arkasında yeni açılması
planlanan diğer madenlerle beraber Fatsa deniz ile siyanür arasına
sıkışmış durumdadır. Bu nasıl bu hâle
gelmiştir? Neden buralarda, Fatsada bu iş yapılmaktadır?
Bakın, sizlere bir resim göstereceğim. Şu resim, ünlü
Hekimoğlu türküsündeki Hekimoğlunun resmidir. Ünye Fatsa arası
ordu da kuruldu türküsüne, Hekimoğlu türküsüne konu olan
Hekimoğlunun vurulduğu zamanki resmidir. Bakın, şu da,
vurulduğu zaman başındaki zabitlerin ve Fatsa Kaymakamının
solunda duran şahıs İtalyan Carminatidir; 1910 yılı
yazmaktadır. Bunun arkasından iki tane büyük savaş verdik
bağımsızlık kazanmak için. Yine yabancı kartellere,
aynı fındıkta olduğu gibi madenlerimizi de teslim ettiniz.
Keza 1980de darbe yapıldığı zaman, darbeden önce ilk
harekât yine bu Fatsaya yapıldı çünkü işte bunları yapmak
için yaptınız.
Burada, bu madenin coğrafyaya zararları
bilimsel olarak kanıtlanmış durumdadır. Bu madenden akan
suyun Elekçi Irmağına boşaltıldığı yerde,
Elekçi Irmağının bugünkü yüzeyiyle on yıl önceki
tabakası arasında, ağır metaller açısından,
kurşun, çinko, kadmiyum açısından bakıldığı
zaman, en az 10 kat fark vardır ve bu ispatlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) - Dolayısıyla,
hem fındıkta hem madenlerde aslında yüz yıl önceki durumdan
farklı değiliz. Atatürk 1927de, Nutukun son bölümünde,
Gençliğe Hitabede Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak
üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta
hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi
menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
demişti; tablo o günden farklı değildir. Ama biz, tarımda
da madencilikte de yeni bir kurtuluş savaşıyla bu bölgemizi
tekrar kurtarmaya hazırız. Birileri Karadenizde İtalyan
tarantella oyunu oynamaya, halk oyunu oynamaya kalkabilir ama Karadenizli,
onları Giresun ve Ordu karşılamasıyla
karşılayıp, Trabzon kolbastısıyla uğurlayıp,
Samsun sallamasıyla sallayıp Sakarya çiftetellisiyle uğurladıktan
sonra hep beraber arkalarından horon tepeceğiz; bunu buradan
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kürsüdeki sayın konuşmacı,
fındıkla ilgili olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin geçtiğimiz
günlerde Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisine ret oyu verdiğini
ifade etti. Öncelikle şunu söyleyeyim ki: Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak başka partilerin verdiği grup önerilerine evet demek zorunda
değiliz. Milliyetçi Hareket Partisinin kendi gündemi vardır ve bu
gündem içerisinde fındık da vardır, Milliyetçi Hareket
Partisinin gündemindedir. Dolayısıyla konu partimiz tarafından
ve bizler tarafından yakinen takip edilmektedir, bu konuda gerekli
açıklamalar da yapılmıştır.
Kısaca şunu özetlemek isterim: Dünyadaki
fındığın yüzde 70i Türkiyede üretiliyor ve Karadeniz
Bölgemizde yaklaşık 500 bin aile ve 8 milyon üreticinin geçim
kaynağıdır, fevkalade önemli bir ihracat kalemidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Her sezon öncesinde
fındık taban fiyatıyla ilgili sorunların ortaya
çıktığını da biliyoruz, tıpkı Manisada üzüm
fiyatları ve rekoltesiyle ilgili sorunların ve
tartışmaların çıktığı gibi. Ayrıca,
İtalyan fındık karteli Ferrero ve onun Türkiyedeki
uzantıları aracılığıyla her yıl fındık
üzerinde spekülasyonlar yapılarak fiyatlarla
oynandığını ve düşürüldüğünü de biliyoruz ve söylüyoruz.
Fındık geçtiğimiz ay 26 lira civarındayken bugünlerde 19
liraya düşmüştür. Fındığın fiyatı
yabancı şirketlerin inisiyatifine
bırakılmamalıdır. Bu yıl rekolte düşmüş,
talep azalmıştır. 2020 yılı için maliyetin üzerine
enflasyon ve üreticinin refah payı da ilave edilerek üreticiyi memnun
edecek bir taban fiyatı mutlaka belirlenmelidir. Ağustos ayında
fındık hasadı başlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Fındık
hasadına başlanmadan önce Hükûmet taban fiyatını
açıklamalı ve Toprak Mahsulleri ve FİSKOBİRLİK eliyle
de bu fındık alımı yapılmalıdır. Temmuz
ayının sonu geliyor, sabırlı olalım. Tribüne oynamak
ve mugalata yapmak yerine Sayın Cumhurbaşkanının
açıklayacağı kararı bekleyelim. İnanıyorum ki
Hükûmet fındık üreticilerimizin beklentilerini
karşılayacaktır; bu ümit ve beklenti içerisindeyim.
Görüşlerimi bu şekilde ifade ettim.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
İzmir Milletvekili Hasan
Kalyoncunun, mikroplastiklerin çevreye etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
mikroplastiklerin çevreyi kirletici etkileri hakkında söz isteyen
İzmir Milletvekili Sayın Hasan Kalyoncuya aittir.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN KALYONCU (İzmir) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; mikroplastiklerin çevreyi kirletici
etkileri hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, yeni görevinizde
başarılar diliyorum, hayırlı uğurlu olsun.
Çevresel kirleticiler incelendiğinde plastikler
ve sebep olduğu kirlilik önemli bir risk unsuru olarak
değerlendirilmektedir. Bu plastikler fiziksel ve kimyasal etkilerle daha
küçük parçacıklara ayrılmaktadır. Bu parçalardan boyutu 5
milimetreden küçük olanları mikroplastik olarak isimlendirilmektedir.
Mikroplastikler, çevrede plastik kirleticilerin muhtemelen en tehlikeli
sınıfıdır. Mikroplastikler parçalanma, ufalanma sonucu
oluşan mikro-nano kirleticilerdir. Mikroskobik boyuttaki bu partiküller
canlılar için olumsuz etkilere yol açabilmektedir.
Mikroplastiklerin bazı örneklerini üretim
döküntüleri, kozmetikte kullanılan mikroboncuklar, sentetik tekstil
lifleri, araç lastiği döküntüleri ve daha büyük plastik parçalardan
fiziksel ve kimyasal etmenlerle parçalanarak oluşan partiküller
şeklinde sıralayabiliriz.
Mikroplastikler; akarsu, göl veya deniz gibi
ortamlardaki özellikle suyu süzerek beslenen omurgasız canlılar ve
balıklar gibi omurgalı canlılar vasıtasıyla, besin
piramidi içerisinde birikerek ve taşınarak insana kadar
ulaşabilmektedir. Ayrıca, sucul sisteme yapılarındaki
kimyasal maddelerin geçişi söz konusu olduğundan, insanlar dâhil birçok
canlıyı tehdit edici bir kirlilik oluşturmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, tek bir sentetik giysi
yıkanırken 1.900 adet mikroplastik lif kanalizasyona geçebilir. Tek
bir cilt temizleme ürünü 360 bin adet mikroboncuğu içerebilmektedir.
Kullanım sonrasında bu partiküller çevreye kirletici olarak
taşınmaktadır. Atık su arıtma tesislerinde bu
mikroboncuklar tam tutulamayıp oradan arıtılmış
sularla beraber alıcı ortamlara aktarılmaktadır. Doğal
su kaynaklarına geçtiğinde, mikroskobik ve büyük canlılar için
büyük tehdit oluşturmaktadır. Mikroplastikler, ağır
metaller gibi katkı malzemesi içermeleri, yüzeylerinde toksik
kirleticileri taşımaları, canlılar tarafından besin
zannedilerek yutulabilmeleri, atık su arıtma tesislerinde
tamamıyla giderilememeleri, atmosferde ve su kaynaklarında kolayca
taşınmaları ve doğada çok zor yok olmaları gibi
özelliklerinden dolayı çevre ve sağlık açısından büyük
tehlike arz etmektedirler. Mikroplastikler taşıdıkları
kirleticileri besin zincirine sokarak bir üstte bulunan canlıya
aktırılmasına sebep olmaktadır. Çeşitli canlılar,
plastik parçalarını bünyelerine aldıktan sonra, sindirim,
boşaltım, üreme ve büyüme sistemlerinde ciddi problemler
yaşamaktadır. Mikroplastiklerin, insan tüketimine sunulan gıda
maddelerinde; tuz, midye, balık gibi su ürünlerinde; şeker, bal,
soda, su gibi yiyecek ve içeceklerde; iç, dış hava örneklerinde
bulunabildiği anlaşılmıştır. Bu sebeple, beslenme
ve solumun yoluyla mikroplastiklere maruz kalabileceğimiz
açıktır fakat bunun insan sağlığı üzerindeki
etkileri henüz tam olarak bilinmemektedir. İnsanlar tarafından
solunması veya yutulması durumunda mikroplastikler vücudumuzda
birikebilir ve bağışıklık sistemini etkileyerek
parçacık zehirlenmesi gösterebilirler.
Ülkemizde bulunan su kaynaklarının kullanımı
ve sürdürülebilirliği açısından su ve hava kalitesiyle ilgili
önemli bir kirlilik olan mikroplastiklerin büyük bir ciddiyetle ele
alınması ve incelenmesi gerekmektedir.
Kıymetli milletvekilleri, sözlerime son
verirken akarsu ve havzalardaki plastik kirliliğinin denizdeki
kirliliğin temel kaynağı olduğuna, tatlı su
kaynakları açısından düşünüldüğünde oldukça ciddi bir
problem teşkil ettiğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Hızla gelişen
sanayi ve nüfus, atık suların deşarjı ve çöplerin
doğaya kontrolsüz bırakılması mikroplastik
kirliliğinin ana kaynağını teşkil etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Kalyoncu.
HASAN KALYONCU (Devamla) Bu bilgi
ışığında mikroplastiklerin su veya havaya ve
dolayısıyla besin zincirine katılarak insana kadar
ulaşmasının önlenmesi, en azından azaltılması
amacıyla kaynakta tedbirler alınması ve bunun bir an önce hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Antalyadaki narenciye üreticilerinin yaşadığı
mağduriyetler hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Aydın
Özere aittir.
Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Antalya Milletvekili Aydın
Özerin, Antalya ilindeki narenciye üreticilerinin yaşadığı
mağduriyete ilişkin gündem dışı
konuşması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, yeni göreviniz hayırlı olsun;
başarılarınızın devamını diliyorum.
Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz
Mayıs ayının 15i ile 25i arasında turunçgillerde büyük
bir boncuk dökülmesi meydana geldi; sebebi de hava
sıcaklığının gündüz 40 dereceyi bulması ve gece
de 10 derecenin altına düşmesi bitkide bir stres yarattı;
arkasından da gelen bir fırtınayla Akdeniz Bölgesindeki ve Ege
Bölgesindeki narenciye üreticileri, büyük ürün kayıpları
yaşadılar. Portakallar, bazı mandalina ve limon çeşitleri
ile çiçeklenme dönemindeki zeytin ağaçlarında görülen kayıplar,
üreticinin kazanç kaybına sebep oldu. Geçen gün bölgede, Antalyadaki
narenciye üreticileriyle bir toplantı yaptık. Sizlerden talepleri
var, bu talepleri sizlere duyurmamı istediler, bunları size bildirmek
istiyorum: Ziraat Bankasından dönüm başına 2 bin liradan az
olmamak üzere iki yıl ödemesiz, sıfır faizli, beş yıl
vadeli kredi talepleri var.
Sevgili milletvekilleri, çiftçilerin bu bankalara
borçları 118 milyar lira civarında; piyasa borçlarıyla beraber
160 milyar civarında borçları var. Bu borçların üzerine bir de
ürün kayıpları var -ki sezonu kapattılar bu sene- bunların
desteklenmesi lazım. Pandemi döneminde de gördük ki gıda ne kadar
önemli, üretim ne kadar önemli; bunu yaşadık hep beraber.
Paranız olsa bile gidip başka yerlerden ithal etme şansınız
kalmıyor. Bütün ülkeler kendini korumaya aldı; bu pandemi süreci
sürüyor, ne kadar süreceği belli değil.
Tarımsal sulama suyu ücretlerinde indirim
istiyorlar. Elektrikte sanayide uygulanan tarifenin aynısının
uygulanmasını istiyorlar. Çiftçinin sulama birliklerine borcu 753
milyon lira civarında, en azından iki yıl muaf
tutulmalarını istiyorlar.
Ödemeleri devam eden zirai kredilerin vadelerinin
iki yıl ertelenmesini istiyorlar. Daha önceden düşük faizli bir
sistemle erteleniyordu, mesela işletme kredilerinin yıllık yüzde
4,5 civarında faizi var, bunu yüzde 3e çekiyorlardı, yüzde 25...
Şimdi, Ziraat Bankası şöyle bir uygulama yapıyor: Cari faiz
üzerinden yüzde 25 indirim yapıyor ki çiftçilerin mağduriyetini daha
da artırıyor; buradaki faiz oranları 6,75. Bunların faizsiz
ertelenmesini isterken biz, Ziraat Bankasının bu uygulaması
çiftçinin üstüne daha da bir yük getiriyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ürünün çiçeklenme, olgunlaşma evrelerinde
meydana gelebilecek sıcaklık dalgalanmaları gibi tüm
meteorolojik risk faktörlerinin bu yıldan itibaren tanzim kapsamına
alınmasını istiyorlar. Şu anda poliçede yazmadığı
için, bu afeti kapsamadığı için, şu anda TARSİM
kapsamında ödeme yapılmıyor. Ama TARSİMe de bu yıldan
başlayarak alınması lazım, gelecek sene alınsa bile bu
yıl kayıp yaşayan çiftçilerimiz burada çok önemli bir zaman ve
para kaybına uğrayacaklar. Sadece bu sezon için değil,
önümüzdeki sezon da sıkıntı yaşanır çünkü şubatta
bakım işlemleri olan meyve, mart ile nisan ayında çiçek açar,
narenciye hasadı eylülde başlayıp bir yıl sonraki
mayıs ayına kadar olur. Üretici bunun içerisinden para kazanır,
bu hasattan kendi bakım ücretlerini öder, ailesini buradan geçindirir,
hasat cirosunu gelirlerinden karşılar. Bu yıl yaşanan ürün
kaybı nedeniyle çiftçimiz bu yılki ihtiyaçlarını
karşılayamadığı gibi, zarar ettiğinden önümüzdeki
sezona da hazırlanamayacak, bu da üretime etki edecek ve
ihracatçısından işçisine tüm sektörün sarsılmasına
sebep olacaktır. Neticede üretimi sağlamaya devam etmek için
alınacak önlemler bir yıllık düşünülmemeli, en az iki
yıl boyunca desteklenmelidir.
Burada, biraz da vaktimiz varken, bu yaz
seracılığını konuşmak istiyorum. Geçen yıl
bu kürsüden bu zamanlar size anlatmıştım. Dedim ki: Türkiyede
yaygın bir yaz seracılığı yapılıyor, örtü
altı tarım yapılıyor. Geçen yıl Irak, Suudi Arabistan
ile Katarın gümrük kapılarının kapalı olması
sebebiyle çiftçiler geçen yılı zararla kapattılar.
Sayın milletvekilleri, bu yıl da
işaretler onu gösteriyor ki yaz seracılığı yine
aynı sorunla karşı karşıya, pazar sorunuyla
karşı karşıya. Bugün Tokattan, Amasyadan tutun,
Antalyanın belli bölgeleri ve Burdura kadar birçok bölgede yaz
seracılığı yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Özer.
AYDIN ÖZER (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Onun için, Sayın Ticaret Bakanı ve
Dışişleri Bakanının özellikle Irak ve Suudi Arabistan
gümrük kapılarının açılması konusunda bir
çalışma yapmaları elzemdir. Çünkü Ağustosun 15i itibariyle
yaz seracılığında büyük bir rekolte patlaması olacak.
Gerçekten de bu mallar satılmazsa, bu yıl da zarar ederlerse bu üreticilerimizin
hiçbirisi borçlarını ne vaktinde ödeyebilir ne de piyasa
borçlarını kapatabilir.
Pandemi döneminde yaşananlar
Tarım
politikamız bundan sonra ne olacak, çok merak ediyorum. Tarımı
bundan sonra nasıl götürmeyi düşünüyoruz, onu merak ediyorum. Hiçbir
planlamamız yok, havza planlamamız yok, hiçbir şey yapmadan
sadece olayları seyredemeyiz.
Buradan Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerinden birer dakikayla söz
vereceğim.
Sayın Aygun
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, kadının seçme
ve seçilme hakkına, kadın özgürlüğüne öncelik verilen bir
ülkeyken şiddetin her gün tırmandığı bir ülke hâline
gelindiğine, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin kadına şiddeti durduracak bir düzenlemenin öncüsü
olmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Üzüntülüyüz. Atatürkün kadın
hayatını, kadının seçme ve seçilme hakkını,
kadın özgürlüğünü, kadının evlenme ve boşanma
hakkını öne aldığı örnek bir ülkeydik. Şimdi ise
kadın cinayetinde rekor kıran, şiddetin her geçen gün
tırmandığı, kadının erkeğin sahip
olduğu bir eşya gibi görüldüğü ülke hâline geldik. Savaştan
yeni çıkmış bir ülkede kadınlara verdiği haklarla
Avrupa ülkelerini geride bırakan Türkiyeden kadına şiddette
geri kalmış ülkeleri dahi geride bırakan bir ülkeye döndük. Her
ay 30a yakın kadın öldürülüyor. Çocuk istismarı önlenemiyor.
2019 yılında 474 kadın öldürüldü; bu rakam, son on yıldaki
en yüksek sayıdır. Son on yılda öldürülen kadınların
sayısı 3 bini aştı.
Peki, AK PARTİ ne yapıyor? Sosyal medya
hesaplarıyla uğraşıyor. Öncelik kadın hayatı,
kadın özgürlüğü olmalıydı. Kendisi de hukukçu olan AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Özlem Zenginin kadına
şiddeti durduracak böyle bir düzenlemenin öncüsü olmasını,
tıpkı sosyal medya hesaplarıyla ilgili kanun teklifine
nasıl sahip çıktıysa bu konuya da sahip çıkmasını
bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 6306 sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun
kentsel dönüşümün amiral gemisi olarak görevlendirdiği belediyelerin
imar planı revizyonlarını yapıp kentsel dönüşüme
hız vermeleri gerektiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, deprem
ülkesinde yaşıyoruz. Depremi önlemek mümkün olmadığına
göre zararını en aza indirmek, can kaybını önlemek bizlerin
elinde. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, afet riski altındaki alanlarda,
riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde fen ve sanat norm
ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama
çevrelerini teşkil etmek üzere, iyileştirme, tasfiye ve yenileme
çalışmalarını yapmak üzere Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını, belediyeleri, il özel idarelerini ve Toplu
Konut İdaresi Başkanlığını görevlendiriyor.
Kanun, kentsel dönüşümün amiral gemisi olarak
belediyeleri görevlendirdiği için belediyelerimiz, öncelikle bu kanunun
amacına uygun olarak jeolojik etütler doğrultusunda fay hatları
ve çökme bölgelerini de dikkate alarak imar planı revizyonlarını
yapıp kentsel dönüşüme hız vermelidir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, hızla gelişen sosyal
medya alanında bir düzenlemeye ihtiyaç olduğuna, bu alandan müspet
olarak faydalanılması, kullanıcının kişisel
özgürlükleri ve hakları ile toplum ve aile değerlerinin
korunması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yeni dönemde oluşan ve durmadan gelişen
sosyal medya alanında bir düzenleme ihtiyacı oluştu. Fransada
internette nefreti önleme, Avrupa Birliğinde yalan haberle mücadele,
Almanyada internet kullanımı yasası var. Dünyada birçok ülkede,
örnek olabilecek, internet yasaları vardır. Türkiyede günlük
erişimi 1 milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı
kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının
Türkiyede temsilci bulundurmaları gerekmektedir. Kişilik hakkı
ihlali için, içerik kaldırılması veya erişimin engellenmesi
başvurusu yapılabilmeli ve başvuruları yanıtsız
bırakan ağ sağlayıcılarına yaptırım
uygulanmalıdır. Milletimizin kullandığı bu geniş
alandan müspet olarak faydalanılmalı, hakaret, küfür, taciz
olayları ortadan kaldırılmalı, kullanıcının
kişisel özgürlükleri ve hakları korunmalıdır. Ayrıca
özgürlükler çerçevesinde toplum ve aile değerlerimizi de korumak
durumundayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal.
5.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Türk Tarih Kurumu
Başkanlığından istifa eden Ahmet Yaramış
hakkında herhangi bir işlem yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, geçtiğimiz nisan ayında bizleri üzen bir atama
yapıldı: Kuvayımilliyeye kudurmuş haydutlar, Atatürke
eşkıya diyen, İskilipli Atıf Hocayı öven, Ensar
Vakfı Afyonkarahisar Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet
Yaramış Türk Tarih Kurumu Başkanlığına getirildi.
Bu şahıs, 14 Temmuz 2020 tarihinde Afyon Kocatepe Üniversitesinde
yaptığı konuşmada da 15 Temmuzla ilgili Darbe
teşebbüsüne karışmış, pişman olmuş, nedamet
duyan kişilere de sahip çıkmamız, onları bu toplumun içine
dâhil etmemiz, kazanmamız gerekiyor. şeklinde açıklamalarda
bulunmuştur. Bu şahsın istifa ettiğini öğrendik ancak
istifa etmesi, hakkında bir soruşturma açılmasına engel
değildir. Neredeyse Bank Asyanın önünden geçenler dahi hapse
atılırken bu kişiyle ilgili herhangi bir işlem yapılacak
mıdır? Yapılmayacaksa FETÖyle böyle mi mücadele ediyorsunuz? Bu
şahsı her türlü uyarıya rağmen o makama atayanlara
soruyorum: Atatürk düşmanı, Kurtuluş Savaşı
karşıtı, darbecilere af ve merhamet dileyen insanlarla aynı
yolda daha ne kadar yürüyeceksiniz?
BAŞKAN Sayın Ceylan.
6.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Alamos Gold ve yerli iştiraki
Doğu Biga Madenciliğin ruhsatının yenilenmemesine
rağmen Kazdağları Kirazlı bölgesinde
varlığını sürdürdüğüne, doğaya sahip
çıkanlara Covid-19 bahanesiyle ceza kesildiğine, Çanakkale
halkının şirketin bölgedeki tüm projelerinin iptal edilmesini ve
ağaç katliamı yapılan alanların rehabilete edilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Alamos Gold ve yerli iştiraki Doğu Biga Madenciliğin
Kazdağlarında Kirazlı bölgesinde yürüttüğü altın
madeni faaliyetine karşı başlatılan Kaz Dağları
nöbeti bir yıldır sürüyor. Çanakkale halkı Kirazlıda
yaşanan rezaleti unutmadı, unutmayacak. Alamos Gold, ruhsatı
yenilenmemesine rağmen, bölgedeki varlığını
sürdürüyor. Doğasına sahip çıkan yaşam savunucularına
ise art arda cezalar kesiliyor; şu ana kadar toplam 300 bin lirayı
aşkın ceza kesilmiş durumda. Çanakkale halkının talebi
açık ve net: Şirketin bölgedeki tüm projelerinin iptal edilmesi ve
ağaç katliamı yapılan alanların hızla rehabilite
edilmesidir. Çanakkaleli, içme ve kullanma suyunu, tarım
alanlarını, ormanını savunuyor, devlet ise ruhsatsız
faaliyet yürüten şirketi kollayıp yaşamı savunan ve
anayasal protesto hakkını kullanan vatandaşlarımıza
Covid-19u bahane ederek ceza kesiyor. Çanakkale halkı cüzdanı ile
vicdanı arasına sıkıştırılamaz.
BAŞKAN Sayın Taşkın
7.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 16 Nisan 2017de yapılan halk oylamasıyla
milletin ülkenin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
yönetilmesine karar verdiğine, 24 Haziran 2018de yapılan seçimlerle
de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk
başkanı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı
yetkili kıldığına, yeni sistemle birlikte ülkenin bölgesel
ve küresel krizlere karşı daha etkin ve daha hızlı tepki
verebilme imkânına kavuştuğuna ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin hayata geçmesiyle başlayan yeni süreçte ikinci
yılını geride bıraktı. İki yıl içerisinde
eğitimden sağlığa, enerjiden ulaştırmaya,
ekonomiden millî güvenliğe her alanda elde edilen başarılar
sistem değişikliği kararının isabetini açıkça
ortaya koymaktadır. 16 Nisan 2017de yapılan halk oylamasıyla
aziz milletimiz ülkemizin Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle yönetilmesine karar vermiştir. 24 Haziran 2018de yapılan
seçimlerle de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk
başkanı olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanı yetkili kılmıştır. Yeni sistemle
birlikte Türkiye bölgesel ve küresel krizlere karşı daha etkin ve
daha hızlı tepki verebilme imkânına kavuşmuştur. 15
Temmuz gecesi tanklara karşı istiklal ve istikbal mücadelesi veren
aziz milletimiz tarafından temeli atılan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yeni Türkiye'nin yönetim
şeklidir. Eski Türkiye özlemi içerisinde olanlara Eski hâl muhal. diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
8.-
İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, gündemde olan 225 sıra sayılı Kanun Teklifiyle
Türkiye Bilimler Akademisinde yapılan görevlendirmelerde kişiye özel
bir yasa mı yapılmak istendiğini, kuruma yapılacak
görevlendirmelerin akademik ve bilimsel şartlarının olup
olmadığını ve düzenlemeye ilişkin YÖKün
görüşünün ne olduğunu teklifte imzası bulunan
milletvekillerinden öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkanım, öncelikle görevinizde ben de çok başarılar
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmelerine bugün başlayacağımız,
geçen hafta torba kanun, İşsizlik Sigortası olarak Komisyona
getirilen, sonra Komisyonda ismi Dijital Mecralar Komisyonu Kurulması
diye değiştirilen ve bugün Genel Kurul gündemine getirilecek kanun
teklifinde Türkiye Bilimler Akademisiyle (TÜBA) ilgili çok tartışmalı
bir madde yer almaktadır. Şimdi, buradan ben teklifte imzası
olan milletvekillerine sormak istiyorum: TÜBAya görevlendirmelerde kişiye
özel bir yasa mı yapılmaktadır? Kuruma yapılacak
görevlendirmelerin kriterleri, akademik ve bilimsel şartları var
mıdır? Düzenlemeye ilişkin YÖKün görüşü nedir? Bütün
kurumlarda nitelik ve liyakati yok sayan siyasi atamalardan sonra, son derece
önemli bilimsel kurumların da içleri maalesef boşaltılmaya devam
ediliyor. Ben bu kanun bugün görüşülürken bu ilgili maddenin çıkarılmasını
tekrar Genel Kurulun takdirlerine sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
9.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Ayasofyanın 24 Temmuz Cuma günü
kılınacak cuma namazıyla yeniden ibadete açılmasına ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Danıştay tarafından 10 Temmuzda
Ayasofyanın camiden müzeye dönüştürülmesini sağlayan 1934
tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptal edilmesi ve buna dayanarak
çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle,
Ayasofyanın yeniden Ayasofya-ı Kebir Cami-i Şerif olarak
açılması kararıyla seksen altı yıllık hasret,
özlem sona ermiş oldu. 24 Temmuz Cuma günü kılınacak cuma
namazıyla ibadete açılacaktır. Ayasofya, ifade ettiği mana
bakımından sadece bir mabet değildir, Müslümanlar için büyük bir
inancın, medeniyetin, ahlakın ve adaletin sembolüdür.
Ayasofyanın dirilişi Bedirden Malazgirte, Niğboludan
Çanakkaleye kadar tarihimizin tüm atılım dönemlerini yeniden hatırlayışımızın
adıdır. Bize düşen, ulu bir cami olarak Ayasofyanın ifade
ettiği manaları yeryüzüne egemen kılmak için daha büyük bir
inanç, azim, heyecan ve özveriyle çalışmaktır. Ayasofyanın
yeniden camiye dönmesini sağlayan başta Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere emeği geçen herkesten
Allahım razı olsun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erel
10.-
Aksaray Milletvekili Ayhan
Erelin, Aksaray ilinde toplulaştırmadan dolayı yaşanan
mağduriyet giderilmeden ekili alanlarda yol açma
çalışmalarına başlandığına, Niğde-Ankara Otoyolunun geçtiği
Aksaray ili Ortaköy ve Sarıyahşi ilçelerinin köylerinde
kamulaştırma bedellerinin ödenmesini Aksaraylı
hemşehrilerinin beklediğine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Aksarayda toplulaştırmadan dolayı
mağdur olan çiftçilerimizin bu mağduriyeti giderilmeden ekili
alanlarında yol açma çalışmaları
başlamıştır. Çiftçilerimiz çok zor şartlar
altında mısır, pancar başta olmak üzere tarlalarına
ekim yapmış ancak yol açma çalışmalarıyla birlikte
çiftçilerimizin ürünleri zarar görmüştür. Yol açma çalışmalarının
en azından hasat mevsiminin sonuna bırakılması
gerekmektedir.
Aksaraylımızın çilesi bir türlü
bitmiyor. Niğde-Ankara Otoyolunun geçtiği Aksaray Ortaköy ilçemizin
Çiftevi, Bozkır, Sarıkaraman, Salarıalaca ve Sarıyahşi
ilçemizin köylerinde kamulaştırmadan dolayı köylülerimize
yapılması gereken ödeme hâlâ yapılmamıştır.
Niğdeye yapılan bu ödeme, Aksaraylılardan niçin
esirgenmiştir? Aksaraylı hemşehrilerimiz bu sorunun
cevabını aramaktadır ve bir an önce kendilerine verilmesi
gereken ödemelerin yapılmasını sabırsızlıkla
beklemektedir.
BAŞKAN Sayın Aydemir
11.-
Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Kabinesi 2
Yıllık Değerlendirme Toplantısına ve Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın TOGG millî otomobil fabrikasının
temel atma törenindeki ifadelerine ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, malum olduğu üzere Sayın
Cumhurbaşkanımız iki yıllık icraatları anlatan
bir toplantı yaptı. Vurguları her zaman olduğu gibi çok
özel, çok anlamlıydı; her sahada yapılanları
ayrıntısıyla izah ettiği gibi aforizmalarla, vulgarize
ettiği aktarımlarıyla da öğreten ifadeler kullandı.
Yine yerli, millî otomobil fabrikasının
temel atma töreninde de hususi kayıtları oldu. Denizin dibinden inci
çıkarmak isteyen vurgun yemeyi göze almalıdır. Biz de vurgun
yemeyi göze aldık, alacağız. ifadesi bunlardan biriydi. Bu
millete yüzlerce yıl sonra yeniden Kızılelma hedefleri
koymuş eşsiz bir lidere yakışır kayıtlardı.
Kendisine minnettarız.
En net tespit yüklü mesaj ise Son on sekiz
yılda hem şeytan taşladık hem de tavaf yaptık;
sıkıntıların, sorunların büyüklükleri
karşısında geri adım atmadık. kaydıydı.
Anlayana, alana
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
12.-
Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, ön ödemeli doğal gaz sayaçlarıyla ilgili
yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ön ödemeli sayaçla peşin gaz ücreti alan
doğal gaz dağıtım şirketleri vatandaşı
istismar ediyor, aradaki sözleşmeyi kendi çıkarına
kullanıyor. Vatandaş, çoluk çocuğun rızkını
kesiyor, gelecekte para bulamazsam diye doğal gazı satın
alıyor. Düşük döviz kuruyla kullanmadığı gazın
parasını şirkete ödüyor. Şirket, aldığı parayı
kullanıyor, tüketici ise aylar sonra gazı kullanıyor. Gazın
bedelini tüketmeden ödeyen tüketiciyi başka sorun bekliyor, şirket
gaza zam geldiği gerekçesiyle tüketiciden fark ücreti istiyor. Fakir
fukaranın nafakasını ayırdığı parayla
peşin aldığı gaz ücretinden fark almak vatandaşa
zulümdür. Kütahya gibi geçim darlığı çeken illerimiz için devlet
harekete geçmeli, gaz şirketlerinin ceberut uygulamalarına göz
yummamalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Başevirgen
13.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akara TBMM Başkan Vekilliği görevinde
başarılar dilediğine, Somalı maden işçilerinin
tazminat mağduriyetinin giderilmesine yönelik
hazırlandığı ifade edilen yasa teklifinin işçilerin
aleyhine olduğuna ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Soma tazminat mağduru madencilerimize
haklarının ödenmesine yönelik hazırlandığı ifade
edilen fakat mağduriyeti gidermeyen ve madencileri
ayrıştıran yasa teklifi işçilerimizin aleyhinedir. Eynez
Ocağı hizmet alım sözleşmesiyle verildiğinden ve
asıl işveren Türkiye Kömür İşletmeleri olduğundan
burada çalışan işçiler beş yıl aradan sonra
tazminatlarının büyük kısmını aldı. Fakat
aynı şirketin redevans sözleşmesiyle
çalıştırdığı Atabacası, Işıklar ve
Geventepe Ocaklarında çalışan ve işten atılan
işçiler tazminatlarını alamadılar. Bu düzenleme, tüm
redevanslı sahalar için geçerli olmalıdır, Uyar Madencilik
işçileri bu düzenlemenin dışında
bırakılmamalıdır. Bu yasa, sadece kıdem
tazminatını kapsamakta, ihbar tazminatını, ödenmeyen
işçi ücretlerini ve diğer işçi alacaklarını görmezden
gelmektedir; malul kalma ve ölüm hâlindeki tazminat ödemelerini içermemektedir.
2014 yılından önce diğer madenlerde çalışan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
14.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akara TBMM Başkan
Vekilliği görevinde başarılar dilediğine, son bir yıl
içinde Sağlık Bakanlığına KPSSyle on binlerce
sağlık personeli alınmasına rağmen EKPSSyle engelli
sağlık personeli alınmadığına, büyük
fedakârlıklarla okuyup sağlık ordusuna katılmak isteyen ve
EKPSSde başarılı olan engelli sağlıkçıların
atama beklediğine ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, öncelikle yeni görevinizde
başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
diyetisyen, hemşire, odyometrist, tıbbi sekreter, ağız ve
diş sağlığı teknisyenliği gibi meslek
unvanlarını almak için uzun ve meşakkatli bir zaman sonucunda
EKPSSyle sağlık kurumlarına atanıp mesleklerini icra
ederek çalışma hayatına katılıp iç barışa,
huzura ve ailelerine katkı sağlamak isteyen engelli
sağlıkçılar, 2019 ve 2020 yıllarında, şu ana
kadar tercih yapmamış ve atamaları olmamıştır.
Son bir yıl içinde Sağlık
Bakanlığına KPSSyle on binlerce sağlık personeli
alınmış fakat EKPSSyle engelli sağlık personeli hiç
alınmamıştır. Engellerine rağmen büyük emeklerle,
maddi ve manevi fedakârlıklarla okuyup sağlık ordusuna katılmak
isteyen ve EKPSSye girip sağlayan tüm engelli sağlıkçılar
atama bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Barut
15.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
emeklilikte yaşa takılan yurttaşların feryadına neden
duyarsız kalındığını, söz verildiği hâlde
neden EYT mağdurlarının sorunlarının çözülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, güzel
ülkemiz salgınla birlikte giderek daha da derinleşen ekonomik ve
siyasi kriz içerisinde. Emeklisinden memuruna, işçisinden köylüsüne herkes
yangın yerine dönen ülkenin düzlüğe çıkmasını istiyor.
Bu yangın yerinde daha da mağdur olan insanlarımız var.
Onlar 1999 yılında çıkarılan bir yasayla daha da çok
mağdur edildi. Emeklilik şartı için gerekli olan prim ve gün
sayısını fazlasıyla yerine getirmiş emeklilikte
yaşa takılanlara verilen sözler yerine getirilmedi. Bu
insanlarımızı devlet Gençsin. diyerek emekli etmiyor, özel
sektör de Yaşlısın. diyerek işe almıyor.
İktidar ve ortaklarının söylediği gibi memlekette her
şey güllük gülistanlıksa neden insanlarımız mutsuz ve huzursuz,
neden emeklilikte yaşa takılanlar olarak bilinen
yurttaşların feryadına duyarsız kalınıyor, neden
söz verdiğiniz hâlde EYT mağdurlarının sorununu
çözmüyorsunuz? EYT mağdurları için mazeret değil, çözüm üretin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
16.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hatay ili Defne ilçesine acilen
devlet hastanesi yapılması için gerekli girişimlerin
başlatılmasını Defneli hemşehrileri adına talep
ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Defneye devlet hastanesi
ihtiyacını iki yıldır dile getiriyorum. Yetkililer de iki
yıldır duymazlıktan geliyor. Defneye en yakın devlet
hastanesi ortalama 45-50 kilometre uzaklıkta. Bu yolu gidene kadar
yaralı insanlar, kronik hastalığı olan insanlar, acil
hastalar yolda hayatını kaybediyor.
Ey yetkililer, sağlığın bu kadar
ön planda olduğu bir dönemde bile 155 bine yakın
nüfusu olan bir ilçede devlet hastanesinin olmamasını içlerine
sindiriyorlarsa söyleyecek sözüm kalmıyor. Sağlık
Bakanının duyarlılığına güvenerek,
Sağlık üzerinden politika yapılmaz. sözünü de
hatırlatarak siyasi hesapları bir kenara bırakın diyorum ve
Defne ilçemize acilen devlet hastanesi yapılması için gerekli
girişimlerin başlatılmasını tüm Defneli
hemşerilerim adına talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kasap...
17.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahya ilinde vişne ve kiraz üreticilerinin
mağduriyetinin giderilmesi için gerekenin yapılmasını
Tarım ve Orman Bakanından talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kütahya il genelinde
yaklaşık 5 bin ailenin geçim kaynağı olan vişne
üreticileri, vişnenin toptan fiyatının 2 liranın
altına düşmesinden oldukça mağdurlar, zor durumdalar. Gübre,
mazot, tarım girdilerinin artması, bir toplama ücretinin bile kiloda
1 liraya mal olması oldukça zor duruma sokmakta. Kütahya merkez
Çamlıca köyünde otuz yıldır vişne üreticiliği yapan
Ali Çakar diyor ki: 1 kilogram vişne 1 bardak çay yapmıyor.
Şaphane,
Pazarlar, Simav gibi ilçelerimiz başta olmak üzere vişne ve
kirazın geçim kaynağı olduğu yerlerde üreticinin
mağduriyetinin giderilmesi, soğuk hava depolarının daha
uygun hâle getirilmesi ve buradaki çiftçilerimizin tefecilerin eline
düşürülmemesi için gerekenin yapılmasını Tarım
Bakanlığından rica ediyoruz.
Teşekkürler
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın İlhan...
18.-
Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü mezunlarına
ihtiyaç olduğuna ve Sağlık Bakanlığının ivedilikle
fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümünden mezun olanların istihdam
edilmesi için harekete geçmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde fizik
tedaviye ihtiyaç duyan hastaların sayısı gün geçtikçe
artmaktadır. Plansız ve kısa vadeli sağlık
politikalarının olumsuz sonucu olarak gerek ön lisans fizik tedavi
teknikeri gerekse de fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü mezunlarına
sağlık hizmetlerinde çok ihtiyaç olmasına rağmen büyük bir
yığılma söz konusu olmuştur. Sadece fizik tedavi teknikeri
olarak bekleyen yaklaşık 30 bin kişinin varlığı
düşünüldüğünde, bu sorunun her açıdan ne kadar vahamet içinde
olduğu gözler önüne serilmektedir. İşin lisanslı
uzmanı olan teknikerlerin yerine geçici bir çözüm olarak diğer
sağlık personelinin çalıştırılması ve
açılan şehir hastanelerine taşeron alınması bu bölümün
istihdamını kısıtlamıştır. Tüm bu çerçevede
bakıldığında, fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü
mezunlarına ciddi bir ihtiyaç olduğu ve istihdam süreçlerinde
mağduriyetler yaşadıkları bir gerçektir. Bu sebeple,
Sağlık Bakanlığının ivedilikle söz konusu
alanlardan mezun olanların istihdam edilmesi adına harekete geçmesi
gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu...
19.-
Edirne Milletvekili Okan
Gaytancoğlunun, Kocaeli Milletvekili Haydar Akara TBMM Başkan
Vekilliği görevinde başarılar dilediğine ve araç muayene
ücretlerinin yüksekliğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan, görevinizde
başarılar diliyorum.
Son günlerde,
vatandaşlarımızı canından bezdiren ücretlerin başında
araç muayene ücretleri gelmektedir. Sonu neye varır düşünmeden araç
muayene istasyonlarını özelleştirdiniz. Aracını
muayene ettirmek zorunda olan vatandaşımız minimum 422
lirayı veriyor. Bu iş sizin için geçilmeyen köprülere, uçulmayan
havaalanına verilen garanti ücretlere döndü, olan vatandaşlara
oluyor. Yakında AKP vatandaşımıza acı su içirir, onun
da hem parasını hem vergisini alır. Devlet vergi alır ama
düzgün vergi alır. Siz vergi almıyor, âdeta haraç alıyorsunuz.
Otomobil alıyorsunuz, çoğu vergi; benzinin çoğu vergi;
önümüzdeki yasama yılına bir de nefes vergisi getirin de tam olsun.
İki yılda bir araç muayenesi, fiyatlar fahiş; vatandaşa ne
kaldı? Vatandaşımız çırçıplak ortada kaldı.
Daha ne kadar soyulacak vatandaşlarımız? Bu düzen nasıl bir
düzendir?
BAŞKAN Sayın Güneş
20.-
Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, 20 Temmuz Kıbrıs Barış
Harekâtının 46ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşuna zemin hazırlayan Kıbrıs Barış
Harekâtının 46ncı yıl dönümünde aziz şehitlerimizi
ve ebediyete intikal etmiş gazilerimizi rahmetle anıyor, hayatta olan
kahraman gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum.
Yavru vatanımızda elli yılı
aşkın bir süredir eşitlik mücadelesi veren Kıbrıs
Türklerine yapılan zulmü ortadan kaldırmak, hak ve özgürlüğüne
sahip çıkmak, kendi devletlerinden silah zoruyla dışlanması
ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına
karşılık aziz milletimiz tek yürek olarak, canını
ortaya koyarak mücadele etmiş, Yunan cuntasına fırsat
vermemiştir ve nihayetinde 20 Temmuz sabahı ise doğan
güneşle harekât filizini vermiş, Kıbrıs halkı özgürlüğüne
kavuşmasıyla bağımsızlığını ilan
ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kurmuştur. Şu
unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin menfaatlerini korumaya ve
Kıbrıslı kardeşlerimizin yanında olmaya her zaman
devam edecektir.
BAŞKAN Sayın Filiz
21.-
Gaziantep Milletvekili İmam
Hüseyin Filizin, İstanbul ilinin büyük projeler ya da
vatandaşlık verme bahanesiyle arazilerin ve konutların
yabancılara satışında en fazla artış gösteren il
olması nedeniyle Fatih Sultan Mehmetin vasiyetinin 24 Temmuz günü Ayasofyada kılınacak cuma
namazı hutbesinde dile getirilmesini dilediğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ordinaryüs Profesör Doktor Süheyl Ünverin
İstanbul Risaleleri kitabından bir alıntı sunuyorum: Fatih
Sultan Mehmet etrafıyla birlikte Ayasofya önlerine geldiğinde bir
inilti duyar, biraz sonra adamları zincire vurulmuş perişan
hâlde bir keşişi getirirler. Keşiş, baktığı
falda Türklerin İstanbulu fethedeceğini söylediği için Bizans
İmparatoru tarafında zindana atıldığını
söyler. Fatih, bu defa İstanbulun geleceği hakkında fala
bakmasını ister ve keşiş İstanbul elinizden harple çıkmayacak
lakin öyle bir zaman gelecek ki arazileriniz yabancılara satılarak
elinizden çıkacak. der. Bunun üzerine, Fatih İstanbulda
edindiğim bu yerleri yabancılara satanlar Allahın gazabına
uğrasınlar. diye beddua eder. İstanbul, büyük projeler ya da
vatandaşlık verme bahanesiyle arazilerin ve konutların
yabancılara satışında en fazla artış gösteren
ilimizdir. Dolayısıyla, Fatihin bu vasiyetinin 24 Temmuzda,
Ayasofyada, cuma namazı hutbesinde dile getirilmesini diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
22.-
Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, turizm sektöründe PCR testiyle ilgili yaşanacak
sıkıntıların çözülmesi için Sağlık Bakanına
seslendiğine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Sağlık Bakanına
sesleniyorum: Covid-19 salgını döneminde, normalleşmeye
adım atıldığı bu sürede ülkemizden yurt
dışına gidecek vatandaşlarımız için birçok ülke
yetmiş iki saat önceden PCR testi mecburiyeti getirdi ancak bu testin
yapılması için oluşacak yoğun talepler dikkate
alınırsa halk sağlığı
laboratuvarlarının bunu karşılaması mümkün
değildir. Ayrıca, ülkemize turist olarak gelecek yabancılar için
de geri dönüşlerinde PCR testi mecburiyeti, zorunluluğu vardır.
Bu testlerin yapılması konusunda altyapısı olan birçok kamu
hastanesine ve özel hastaneye PCR testi izninin hemen verilmesi, turizm
sektöründe bu testle ilgili yaşanacak sıkıntıları
çözecektir. Ülkemize milyonlarca turistin geleceği düşünülürse bu
konunun aciliyeti ortadadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
23.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
esnafın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hemen her Meclis birleşiminde esnafın
sorunlarını gündeme getiriyoruz ancak iktidar bunu ısrarla
duymak istemiyor. TESKin verilerine göre, 2020nin ilk altı ayında
35.965 iş yeri kapandı; sadece haziran ayında 7.222 esnaf
iş yerini kapatmak zorunda kaldı. Bu rakam, son beş
yılın en yüksek haziran ayı ortalaması. İnternet
üzerinden satılık dükkân oranındaki artış yüzde 51
oldu. 25 bin okul kantini kapandı; okullara kira ödemeleri durdurulsa da
okullar açıldığında bu kantinlerin rafları nasıl
dolacak? Kontak kapatan okul servisçileri kendilerinin ve yanlarında
çalıştırdıkları kişilerin sigorta primlerini
yatırmak zorunda kaldılar. Bu iki grup neredeyse unutuldu.
Kredi vererek, borçları erteleyerek
esnafın sorunları çözülmez, kapsamlı bir paket yaşama geçirilmeli.
Bu yapılana kadar esnafa acilen karşılıksız nakit kira
desteği sağlanmalı; ticaretin artması için, başta
gıda ve temizlik ürünleri olmak üzere, birçok ürünün KDVsi
düşürülmeli; esnafın vergi ve SGK prim borçları ertelenmeli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Serter
24.-
İzmir Milletvekili Bedri
Serterin, üniversite öğrencisi Pınar Gültekinin öldürülmesiyle
kadın cinayetlerine bir yenisinin daha eklendiğine, 6284 sayılı Yasa ile İstanbul
Sözleşmesinin uygulanması gerektiğine ve İzmir ilinde
Pınar Gültekinin öldürülmesini protesto etmek için toplanan
kadınların polis müdahalesiyle engellendiğine ilişkin
açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün yine bir cinayetle
karşılaştık. Bu, bitmeyen kadın cinayetlerinin bir
yenisi. 27 yaşındaki Pınar Gültekin kızımız
katledildi. Şeref yoksunu, haysiyetsiz, insan demenin ayıp
olduğu bir mahluk
Bu mahluklara dur demenin ve var olan cezaları en
ağır şekliyle uygulamanın vakti çoktan gelip geçiyor. Durum
buyken iktidar vekilleri, kadınların yaşam hakkını
koruyan İstanbul Sözleşmesinin iptalinden söz edebiliyorlar. Bu
yaşadığımızı, akıl tutulması diye
düşünmeden edemiyorum.
Kadına karşı şiddeti önleyen
6284 sayılı Yasayı ve İstanbul Sözleşmesini acilen
uygulamalıyız. Dün ayrıca Pınar Gültekin öldürüldü.
haberinin ardından, eşitliğin başkenti İzmirde
kadınlar, bu vahşi cinayete tepki göstermek için Kıbrıs
Şehitleri Caddesinde buluştular fakat güvenlik güçleri
orantısız ve çok şiddetli bir tepki koyarak onları
püskürttü ve susturmaya çalıştı.
Burada AKP olmasaydı kadınlar hangi hakka
sahip olacaktı? diyen ve kendisi de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin
25.-
Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, 506 Sayılı Kanunun geçici 20nci maddesi
kapsamındaki sandıklardan aylık alan emeklilerin bayram
ikramiyesi mağduriyetinin giderilmesi ve dinî bayramlarda verilmekte olan
ikramiye tutarını artırma yönünde bir çalışma yapılıp
yapılmadığını Hazine ve Maliye Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanlığına:
Emeklilerimizin tamamına yakınının özlük hakları 5510
sayılı Kanun kapsamında düzenlenmiş olsa da
sayıları yaklaşık 500 bini bulan emeklimiz, 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20nci maddesi
kapsamındaki sandıklardan aylık almaktadır. Bu Kanun
kapsamında aylıklarını almakta olan bankalar, sigorta
şirketleri, ticaret ve sanayi odaları ile borsalardan emekli
olmuş emeklilerimiz, söz konusu bayram ikramiyesi düzenlenmesinden ne
yazık ki yararlanamıyorlar. Bakanlığınızca,
adı geçen sandıklarca geliri ve aylık ödemesi yapılan
emeklilerimizin bayram ikramiyesi alabilmeleri için herhangi bir
çalışmanız bulunmakta mıdır?
Bakanlığınız tarafından bu sandıklarca gelir ve
aylık ödemesi yapılan emeklilerimizin mağduriyetlerinin
giderilmesi için herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz? Emeklilerimize dinî bayramlarda verilmekte olan ikramiye tutarını
artırmaya yönelik bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, 2019 yılında güvenlik birimlerine suça sürüklenme
nedeniyle getirilen çocuk sayısının TÜİKin
açıklamasına göre yüzde 5,8 arttığına, çocukların
korunması gerektiğine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Türkiye İstatistik Kurumu, 2019 yılında güvenlik
birimlerine suça sürüklenme nedeniyle getirilen çocuk
sayısının yüzde 5,8 artarak 511 bine
çıktığını açıkladı. Suça sürüklenen
çocukların yüzde 31i yaralama, yüzde 25i hırsızlık, yüzde
25i de uyuşturucu madde kullanmak ve satmak suçunu işlemiştir.
İki gün önce de 15 yaşındaki bir çocuğumuz
uyuşturucudan dolayı ölmüştür. Çocukları
korumalıyız. Özellikle, suça sürüklenen çocukların, anne veya
babasız çocuklar, parçalanmış aile ve fakir aile çocukları,
sokakta yaşayan çocuklar olduğu dikkate alınarak sosyal
hizmetleri artırmalıyız. Risk grubuna giren sokakta
çalışan, yaşayan çocukları takibe almalıyız,
bunları koruma altına almalıyız. Riskli ailelerin
çocuklarını taramalıyız, takibe almalıyız.
Emniyet güçleri de bu çocukların suç örgütlerinin eline düşmesini
önleyici önlemler almalıdır. Suça bulaşmış
çocukları rehabilite etmeliyiz.
BAŞKAN Sayın Zeybek
27.-
Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akara TBMM Başkan Vekilliği görevinde
başarılar dilediğine, 500 bin Türk Lirası rüşvet
alındığı iddiasının olduğu Serik
Belediyesinde rüşveti kimin aldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
RAFET ZEYBEK (Antalya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Serik Belediyesinde 500 bin Türk lirası
rüşvet alındığının ortaya
çıkmasının ve bunu 2 bakanın bilmesinin üzerinden
yetmiş dokuz gün geçti, rüşveti kim aldı? Serik Belediyesinde
500 bin Türk lirası rüşvet alındığının
ortaya çıkması üzerine yapılan suç duyurusunun üzerinden
yetmiş iki gün geçti, rüşveti kim aldı? Serik Belediyesinde 500
bin Türk lirası rüşvet alındığının ortaya
çıkması üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, rüşvetin
araştırılması önerisinin AK PARTİ ve MHP
tarafından reddedilmesinin üzerinden yedi gün geçti, Serikte 500 bin Türk
liralık rüşveti kim aldı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Göker
28.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, et
ve süt hayvancılığıyla uğraşan üreticilerin
mağduriyetinin giderilmesi için Tarım ve Orman Bakanı ile
Rekabet Kurumunu göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, Burdur ilimizde yaklaşık 396 bin ton süt
üretilmektedir. Gerek et hayvancılığı gerekse de süt
hayvancılığı yapabilmenin en önemli şartı yemin
ucuz olmasından geçmektedir. Ulusal Süt Konseyi süt için referans
fiyatını 2,30 lira olarak belirlemiştir, sütün maliyeti ise
bunun çok daha üzerindedir. Buna ek olarak, firmaların Yemimi almazsan
sütünü almam. dayatması bu sektörde kartel oluşumuna ve üreticinin zararına
işlemektedir. Üstelik, dayatılan yemin kalitesinin de ne denli
sağlıklı olduğu ayrı bir sorundur. Bu nedenle,
Tarım Bakanlığını ve Rekabet Kurumunu göreve davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
29.-
Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, esnaf ve sanatkârların kredi ve kefalet kooperatifleri
aracılığıyla kullandıkları kredilerin yeniden
yapılandırılması vesilesiyle Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcana teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Esnaf ve sanatkârlarımızın kredi ve
kefalet kooperatifleri aracılığıyla kullandıkları
kredilerden takipte olanları yeniden yapılandırıyoruz. 30
Haziran 2020 tarihinden önce kredi borcu kooperatif takibine intikal eden esnaf
ve sanatkârlar, kredi ve kefalet kooperatiflerine yazılı olarak
başvurmaları ve yapılandırma talebinde bulunmaları
hâlinde yeniden yapılandırmadan faydalanabilecekler. Bu uygulama 220
bin esnaf ve sanatkârın gecikmiş 2 milyar liraya ulaşan borcunda
iyileştirme sağlanmasının ve yaklaşık 322 milyon
lira gecikme faizinin düşürülmesini mümkün kılacaktır.
Ekonomimizin can damarı esnaf ve
sanatkârlarımızdan desteğini esirgemeyen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana ve
Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcana teşekkür ediyor,
uygulamanın hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
Kıvırcık
30.-
Manisa Milletvekili Semra Kaplan
Kıvırcıkın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan tarafından Bursa ili Gemlik ilçesinde TOGG millî otomobil
fabrikasının temelinin atıldığına ve
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiyenin altmış yıllık hayali
yerli ve millî elektrikli otomobilin üretileceği tesislerin ilk harcı,
hafta sonu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından Bursanın Gemlik ilçesinde atıldı. 1 milyon
metrekarelik dev arazide kamu-özel ortaklığında toplam 22 milyar
TL yatırımla hayata geçirilecek olan fabrika, yılda 175 bin adet
araç üretim kapasitesine sahip olacak. 2022 yılından itibaren üretime
başlayacak olan fabrikada 4 bin kişi doğrudan
çalışacak. Yedek parça ve yazılımsal desteklerle
dolaylı olarak yaklaşık 20 bin kişiye iş
kapısı açılacak.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde, AK PARTİ Hükûmetleriyle
başlayan, savunma sanayisi başta olmak üzere her alanda yürütülen
yerli ve millî projelerimizin altın halkasını oluşturan
elektrikli otomobil üretim tesisinin ülkemize ve aziz milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
31.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Adalet ve Kalkınma Partisinin, kavga, çatışma,
kriz ekseninde yürüyen siyasi rekabeti, uzlaşma, barış ve güven
eksenine taşıdığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ederim.
AK PARTİ, siyasetin kaybolan
anlamını, seviye kaybeden itibarını, tükenen ulvi
amacını on sekiz yıl önce Tek başına iş
başına. diyerek geri kazandırmıştır. Siyasetin amacı,
artık belli zümrelerin menfaatlerini korumak, belli çevrelere çıkar
sağlamak, sadece seçimleri kazanarak iktidara gelmek değildir.
Halkın verdiği gücü yine halk için, yine ülkenin büyümesi için
dünyayı sömüren ülkeler karşısında hem kendi vatanı
için ve hem de zulüm gören diğer ülkeler için dimdik durmak, onların
yüzüne yaptıkları yanlışları haykırmaktır.
AK PARTİ, kavga, çatışma, kriz
ekseninde yürüyen siyasi rekabeti, uzlaşma, barış ve güven
eksenine taşımıştır. Siyaseti farklılıklar
üzerinde ayrışmaya sebep olacak şekilde değil, ortak
hedefler, ortak akıl ve maşerî vicdana cevap verecek şekilde
yaparak gerçek rotasını kurmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçayda.
Buyurun Sayın Akçay.
32.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Azerbaycanın Tovuz bölgesinde
yaşanan çatışmalarda şehit olan Azerbaycan askerlerine
Allahtan rahmet dilediğine, Ermenistanın Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi ile AGİT kararlarına uyması ve 1992
yılından bu yana işgal altında bulundurduğu Azerbaycan
toprağı Dağlık Karabağdan çekilmesi gerektiğine,
Ermenistanın saldırılarında Türkiyeye doğal gaz sağlayan TANAP
Boru Hattının ve Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattının
geçtiği bir bölgenin seçilmesinin tesadüf olmadığına,
Türkiye ile Azerbaycan arasında sarsılmaz temellere dayanan dostluk,
kardeşlik ilişkilerinin ve iş birliğinin ebediyete kadar
süreceğine inançlarını bir kez daha ifade etmek istediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Muhterem milletvekilleri, 12 Temmuz 2020 tarihinde
Ermenistanın Azerbaycanın Tovuz kentine düzenlediği
saldırı sonucunda 4 asker şehit olmuş, 4 asker de
yaralanmıştır. Takip eden günlerde Ermenistanın devam eden
saldırılarında 8 asker şehit olmuştur. Bu menfur
saldırıda şehit olan kardeşlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum;
yaralılara acil şifalar temenni ediyorum. Azerbaycan
halkının ve Türk milletinin başı sağ olsun.
Ermenistan bu hain saldırıyla
uluslararası hukuku ve komşu ülkelerin egemenlik haklarını
hiçe saydığını bir kez daha ispatlamıştır.
26 Şubat 1992 tarihinde Dağlık Karabağın Hocalı
kasabasında ve 27 Mart 1993 tarihinde Kelbecer kasabasında yüzlerce
Azerbaycan Türkünü katledip yüzlercesini sürgüne yollayan Ermenistan, 1992den
bu yana Dağlık Karabağı işgal altında
bulundurmaktadır.
Covip-19 salgını nedeniyle ekonomik ve
siyasi çöküntü yaşayan Ermenistan yönetimi, akıl hocaları ABD ve
Fransanın emperyal planları doğrultusunda Azerbaycana olan
saldırılarını sürdürmektedir. Ermenistan bu şirret
tavrından acilen vazgeçmeli, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi ve AGİT kararlarına uymalı ve işgal ettiği
Azerbaycan topraklarından çekilmelidir.
Batılı ülkeler, uluslararası
mecralarda her fırsatta Türkiye ve Azerbaycanın aleyhine kara
propaganda yapan Ermeni localarının etkisinden
kurtulmalıdır.
Saldırıda Türkiyeye doğal gaz
sağlayan TANAP Boru Hattının ve Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru
Hattının geçtiği bir bölgenin seçilmesi tesadüf değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiyenin bölgedeki etkin
konumu ve komşu ülkelerle olan ekonomik, siyasi ve kültürel iyi
ilişkileri alenen hedef alınmaktadır. Şurası
unutulmamalıdır: Türkiye tarihsel süreçte iki devlet, bir millet
perspektifiyle Azerbaycan Cumhuriyetinin ve Azerbaycan Türklerinin daima
yanında olmuştur. Türkiye, 18 Ekim 1991de
bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan
Cumhuriyetini 9 Kasım 1991de tanıyan ilk devlettir. Azerbaycan ile
Türkiyenin kaderi birbirinden ayrılamaz; Azerbaycanın sevinci
sevincimiz, kederi kederimizdir. Türkiye ile Azerbaycan arasında
sarsılmaz temellere dayanan dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin
ve iş birliğinin ebediyete kadar süreceğine
inancımızı ve irademizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, şimdi İYİ
PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın Türkkan.
33.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, 22 Temmuzda Sakarya ili Pamukova ilçesinde meydana gelen tren
kazasının 16ncı yıl dönümü vesilesiyle kazada
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine,
Çorlu tren kazası davasının bir kez daha ertelenmesini kınadığına
ve Çorlu tren kazasının sorumlularına verilecek cezalarla bundan
sonraki kazaların önüne geçilebileceğine, Türk Tarih Kurumu
Başkanı Ahmet Yaramışın istifa ettiği haberine,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından Tele 1 kanalına verilen
beş günlük ekran karartma cezasına ilişkin mahkemenin yürütmeyi
durdurma kararı vermesini takdirle karşıladıklarına,
Bitlis ili şehir merkezinde kentsel dönüşüm çerçevesinde esnafın
ve 1 Temmuz itibarıyla sarma sigara satışının
yasaklanmasıyla Bitlisli tütün üreticilerinin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 22 Temmuz 2004 günü Sakaryanın Pamukova
ilçesinde meydana gelen feci tren kazasının 16ncı yıl
dönümündeyiz bugün. Ankara-İstanbul arasında hızlandırılmış
tren seferini yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu adlı tren
aşırı hız nedeniyle raydan çıkarak 41 kişinin
ölümüne, 89 kişinin de yaralanmasına sebep oldu. Kazada
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha
Allahtan rahmet diliyorum. Bu vesileyle, adalet
arayışlarını iki yıl geçmesine rağmen hâlâ sürdüren
Çorlu tren faciası davasının üstünü kapatma ve oyalama
çabalarını da bir kez daha şiddetle kınıyorum. Adalet
önünde sorumlulara verilecek cezalarla bundan sonraki tren
kazalarının önüne bir nebze de olsa geçilebileceğini
hatırlatmak istiyorum.
Evet, Türk Tarih Kurumu Başkanı Ahmet
Yaramışın istifa ettiği haberini bugün öğrendik biz.
Yaramışın bugüne kadar tepki çeken açıklamalarına
şahit olmuştuk. Ben daha önce şu soruyu sormuştum, tekrar
soruyorum: Türk Tarih Kurumunun Başkanı Yaramış bugüne kadar
ne işe yaramış? (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bir vazifeyle buraya gelmiş, vazifesini de idrak
ediyor. Ona Bunları ifade edeceksin. diye vazife verilmiş. O,
vazifesini idrak etmiş sorumlu bir memur aslında. Vazifeyi verenlerle
beraber değerlendirmek lazım onun bu ifadelerini. Gelinen noktada,
vazifesini yaptığını, toplumun nabzını ölçmek
için birileri tarafından birtakım sözler sarf ettirildiğini
gördük. Göreceğiz bakalım, hayırlı olsun, bundan sonraki
aşamada gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.
RTÜKün Tele 1e verdiği beş günlük ekran
karartma cezasına ilişkin kanalın avukatları
tarafından açılan davada Ankara 4. İdare Mahkemesi cezanın
doğrudan basın özgürlüğü ve yurttaşların haber alma
hakkına müdahale niteliğinde olduğuna hükmetmiş. Mahkeme, cezanın
yürütülmesinin durdurulmasına oy birliğiyle karar vermiş. Bu
kararı son derece haklı ve doğru buluyoruz. Yargının
bu baskı ortamında böylesine adaletli bir karar vermesini ise
takdirle karşılıyoruz.
Bir de Türkiyede yeni bir sorun var, TÜVTÜRKün araç
muayene istasyonları. Araç muayene ücretlerine 2018 yılına göre
yüzde 51 zam yapmış. Bu araç muayene istasyonlarının sahibi
kim? Ferit Şahenk, Doğuş Holding. İki yılda Türkiyede
yüzde 51lik bir enflasyon var mı? Yok. Bana göre var ama size göre yok.
Eğer yoksa, buna nasıl yüzde 51 zam yaptı? Varsa, niye gerçek
enflasyon rakamını saklıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, böyle bir
enflasyon oranı yok. diyorsanız bu Doğuş Holdingi
kayırma, vatandaşa da eziyet etme anlamına gelen fiyat
artışını çıkıp izah etmek zorundasınız.
TÜVTÜRKün bu fahiş artışı hangi rakama veya hangi ekonomik
veriyi göz önüne alarak yaptığını biz anlayamadık, siz
anlarsanız bize de anlatın. Bunun adı -bir tek adı var-
bunun ismi düpedüz soygundur. Milyonlarca işçinin, memurun, emeklinin
aldığı ücretler yıllık enflasyon kadar
arttırılırken yüzde 4ler, 5ler arttırıldı-
TÜVTÜRKün iki yılda yüzde 51 oranında yaptığı zam
kabul edilemez. O yüzden buradan sormak istiyorum: Vatandaşın
cebinden alıp size yakın holdinglere para kazandırmaktan
bıkmadınız mı? Buna daha ne kadar devam edeceksiniz?
Sayın Başkan, son olarak Bitlisten söz
etmek istiyorum. Bitlis şehir merkezinde kentsel dönüşüm
çerçevesinde, kenti doğal dokusuna kavuşturmak amacıyla yüzlerce
iş yeri yıkılacak. Ancak yıkılacak iş yerlerine;
konumu, işleyişi ve faal olmasına göre değil, binanın
yapısı, yaşı gibi şartlara göre değer biçilmesi
ve buna göre yıkılacak olması birçok esnafı, iş yeri
sahibini şimdiden mağdur etmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Esnaflara alternatif
iş yeri yapılmadı ve yüzlerce esnaf vakıflar, belediye gibi
resmî kurumların kiracıları. Bu dükkânları kiralarken de
hava parası gibi birçok para ödediler bunlar. Büyük tadilat
yaptırdılar. Şimdi âdeta sahipsiz bırakıldılar.
Alternatif iş yeri sunulmayan yaklaşık 600 Bitlisli esnafın
iş yeri yıkılacak ve daha da acısı, Bitlisten
başka yerlere göç etmek zorunda kalacaklar.
Bitlislilerin en önemli
sıkıntılarından biri de şu: TEKELin
özelleştirilmesiyle yaklaşık 17 bin 500 tütün ekicisi aile,
âdeta ekmek almaya muhtaç hâle gelmiştir. Ancak üreticilerimizin büyük bir
kısmı, içimlik tütün ekip piyasada satıyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 1 Temmuzda gelen yasak
uygulamasıyla, Adıyamanda olduğu gibi Bitliste de tütün
ekicileri daha da zor durumda bırakıldı. İzinle tütün
ekilebileceği söylense de Bitlisli tütüncü, kendileriyle sözleşme
yapılarak ekim yapılabileceği önerisi getiriyor ancak bu da
mümkün olmayınca ekmeğe muhtaç olan tütün ekicileri de şehirlerini
terk etmek ve göç etmek zorunda kalacaklar. Bu konularda Bitlisin sesinin
duyulmasını ve onlara yardım elinin uzatılmasını
istiyorlar.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, sıra, Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluçun.
Buyurun Sayın Oluç.
34.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, 22 Temmuz Kemal Türkleri öldürülmesinin 40ıncı
yıl dönümünde saygıyla andığına, Yozgat ili Çekerek
ilçesine çalışmak için giden Mardin ili Deriklili işçilerin
yaşadığı mağduriyete, İstanbul Üniversitesi
Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi bünyesinde Psikoloji Lisans
Programının açılmasına meslek örgütlerinin
itirazlarının dikkate alınması gerektiğine, pandemi
sonrası yeni normalde esnafın ihtiyaçlarının
karşılanması, vergi indirimi, borç silme, ihtiyaç dâhilinde
koşulsuz nakit hibe desteği gibi konuların
değerlendirilmesi gerektiğine, ülkedeki dar gelirli
yurttaşların, ücretli çalışanların, işçilerin,
emekçilerin, işsizlerin, çiftçilerin, köylülerin, esnafın,
kadınların, gençlerin başta
işsizlik ve hayat pahalılığı olmak üzere ciddi
ekonomik sorunları olduğuna, iktidarın politikalarıyla
yurttaşların her gün biraz daha mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bundan
kırk yıl önce Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu
Genel Başkanı ve aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi
kurucusu ve yönetim kurulu üyesi olan Kemal Türkler, evinden çıkıp
sendikaya giderken bir pusu kurularak katledildi. Kemal Türkler, sendikal harekette
kararlı duruşu, çalışkanlığıyla çok önemli
deneyimler kazandıran bir kişi olmuştu. 22 Temmuz 1980de evinin
önünde katledilmesinin 40ıncı yılında kendisini
saygıyla anıyoruz.
Yozgatın Çekerek ilçesinde orman işinde
çalışmaya giden Mardin Derikli işçiler var. Onlardan
ayakbastı parası almak isteyen muhtarların isteklerini yerine
getirmeyince muhtarların organize ettiği bir
kalabalığın saldırısına uğruyor Mardin
Derikli işçiler. İşçilerden aldığımız
bilgilere göre, toplamda 13 aile üç aydır orada çalışıyorlar,
muhtarlar da kendilerinden ayakbastı parası olarak hane
başına bin Türk lirası istiyor. İddialara göre, Çekerek
Kaymakamlığı, işçilere Can güvenliğinizi
sağlayamayız. diyerek ilçeden çıkmaları gerektiğini
bildiriyor. Bu yapılan saldırıdan sonra 3 aile, Jandarma
eşliğinde işlerinden alınıp Mardine gönderiliyorlar,
Maraşa kadar Jandarma eşlik ediyor, 10 aile ise hâlâ orada ve
şu anda can güvenlikleri olmadan çalışmak durumunda
kalıyorlar.
Tabii ki saldırı, anlaşılmaz bir
durum. Tabii ki Kaymakamlığın Can güvenliğinizi
sağlayamayız. demesi, anlaşılmaz bir durum. Hani biz
bunların hepsini anlıyoruz da hani hukuk devleti açısından,
insanlık açısından baktığımızda
anlaşılmaz diyoruz.
Yani bir kez daha buradan sesleniyoruz hem Kaymakama
hem Çekerek ilçesindeki bu saldırıyı yapmış olanlara:
Bu insanlık dışı tutumunuzdan vazgeçin. İnsanlar
aş için, iş için, çocuklarının geleceğini
sağlamak için, çalışmak için oraya geliyorlar. Bu ülkenin
yurttaşlarıdır, hiç kimsenin onlara kötü davranmaya, onları
horlamaya, onlara saldırmaya ya da onlardan haraç isteme hakkına
sahip değildir; bunu bir kez daha vurgulayalım.
Sayın vekiller, bundan beş sene önce de
gündeme getirilmiş olan bir konuydu. Şimdi bu alandaki meslek
örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının itirazları var,
onu dile getirmek için bir kez daha belirtmek istiyoruz biz de. Psikoloji
bölümü, açık öğretime dâhil edildi ve tercih listesinin
açıklanmasıyla bu durum netleşti. Bütün meslek örgütlerinin buna
itirazları var çünkü psikoloji eğitiminin ve mesleğinin
sorunlarını değiştireceğini, bilimsel ve pedagojik
formata aykırı olduğunu söylüyorlar. Psikoloji bilimini
vasıf gerektirmeyen teknik bir işe indirgeme riskini
barındırdığını söylüyorlar; konu, insan
sağlığıyla ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tıp bilimi
nasıl uzaktan eğitimle ya da açık öğretimle
yapılamıyorsa psikoloji bilimi eğitiminin de böyle ele
alınması gerekiyor. Bir an önce bu karardan dönülmelidir ve
üniversite yönetimleri, bu kararı tekrar değerlendirmelidir. Konuyla
ilgili, sivil toplum örgütlerinin ciddi itirazları var; bunlar dikkate
alınmalı, kendileriyle konuşulmalı ve değerlendirmeye
dâhil edilmelidirler.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, haziran
ayına ilişkin, kurulan ve kapanan şirket istatistiklerini
açıkladı. Buna göre haziranda kapanan şirket sayısı
yüzde 116 artmış, 1.112ye varmış. Aynı dönemde
kapanan kooperatif sayısı yüzde 350, kapanan gerçek kişi ticari
işletme sayısı da yüzde 16 oranında artmış. Bunlar
son derece ciddi veriler, alarm işaretleri çok açık bir biçimde.
Devren kiralık iş yerlerine baktığımızda, yine
haziran ve temmuz verilerine baktığımızda çok ciddi
artışlar olduğunu görüyoruz, yüzde 51 artış var devren
kiralık iş yerlerinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu oran
temmuzdaki oran, haziranda ise yüzde 77 olarak gerçekleşmiş
vaziyette.
Pandemi sonrası, esnaf iş yapamadı,
bunun olumsuz ekonomik sonuçları hızla yükseliyor. Sadece
dükkânların, iş yerlerinin kapanması değil, burada istihdam
edilen insanların -binlerce, on binlerce insanın- durumu da son
derece ciddi bir mağduriyet yaratıldığını
gösteriyor. Bugün, esnaflar bankalardan kredi kullanarak günü kurtarma derdine
düşmüş durumda ama bu, sorunun çözümü açısından bir
adım sayılmamalıdır. Dolayısıyla, esnafın
ihtiyaçlarının karşılanması; bu konudaki vergi
indirimi, borç silme, ihtiyaç dâhilinde esnaflara koşulsuz nakit, hibe
desteği gibi konular mutlaka değerlendirilmelidir.
Son olarak değinmek istediğim konu,
bireysel borçlanmayla ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlıyorum
efendim.
Son derece birbiriyle bağlantılı bir
konu olduğu için söylemek istiyorum: Son verilere göre tüketici kredileri
ve kredi kartı harcamalarında 700 milyar Türk liralık bir
artışa ulaşılmış vaziyette ve kullanılan kredilere baktığımızda, bunun
millî gelire, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise son altı
ayda yüzde 38den yüzde 47e ulaşmış vaziyette yani aslında
borçlanmada, kredi alma oranında ciddi bir artış var. Özellikle
pandemi dönemine baktığımız zaman, hem şirketlerin hem
vatandaşların daha fazla borçlanma yoluyla bu krizi atlatmaya
çalıştıklarını görüyoruz. İktidarın da
borçlu toplum, borçlu yurttaş yaratma ekonomisini teşvik
ettiğini görüyoruz. Yılın ilk yarısında bütçe
açığının geçen yıla göre yüzde 40 civarında daha
yüksek olduğu belli; cari açık büyüyor, bütçe açığı
büyüyor, enflasyon artışı sürüyor, işsizlik
artışı sürüyor ve iktidar hâlâ ekonomi konusunda pembe tablolar
çizmeye, hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Özellikle, bu
ülkedeki dar gelirli yurttaşların, ücretli
çalışanların, işçilerin, emekçilerin, işsizlerin,
çiftçilerin, köylülerin, esnafın, kadınların, gençlerin son derece
ciddi ekonomik sorunları olduğunu hepimiz biliyoruz, görüyoruz;
işsizlik, hayat pahalılığı bunun başında
geliyor. İktidarın bu politikalarıyla yurttaşlar ne
yazık ki her gün biraz daha fazla mağdur oluyorlar, her gün biraz
daha fazla zulümle karşı karşıya kalıyorlar. Bunu bir
kez daha belirtmiş olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özgür Özel, buyurun.
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 22
Temmuz Kemal Türkleri öldürülmesinin 40ıncı yıl dönümünde
rahmetle andığına, Sakarya ili Pamukova ilçesinde on altı
yıl önce meydana gelen hızlı tren kazasına ilişkin
davada Devlet Demiryollarının sekizde 4 kusurlu bulunduğuna,
bilirkişi raporunda yer alan dönemin Devlet Demiryolları Genel Müdürü
Süleyman Karaman hakkında soruşturma açılması talebini
reddeden dönemin Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı
Binali Yıldırım ve partisinin konuyla ilgili ne düşündüğünü duymak istediklerine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Kabinesi 2 Yıllık
Değerlendirme Toplantısına, 5 siyasi partinin de söz
verdiği hayvan haklarıyla ilgili kanun teklifinin neden
çıkarılmadığını öğrenmek istediğine,
aromatik bitki çeşitliliği, nadir
görülen hastalıkları, down sendromu ve otizmli çocukların
sorunlarını, bilişim teknolojileri
bağımlılığını ve Rabia Naz
araştırma komisyonları raporlarının Mecliste
görüşülmediğine, sosyal medyayı kısıtlamaya yönelik
düzenlemeler getirildiğine, Meclisin tarımsal afet bölgesi diye bir
tanımlamayı tartışması ve
yasalaştırması gerektiğine, TARSİM yüksek
sıcaklığı kapsamadığı için mağduriyet
yaşandığına, tarımsal sulamada kullanılan
elektrik faturalarında indirim yapılmasını ve afete
uğrayan çiftçilerin bir kereye mahsus bir düzenlemeyle borçlarından
kurtarılmasını beklediklerine, Meclisin bu sorunları
çözmeden çalışmalarını tamamlayıp tatile girmesini
doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, işçi sınıfının
önderlerinden, DİSKin kurucu Genel Başkanı Kemal Türklerin
suikaste kurban gidişinin 40ıncı yıl dönümü. On yıl
boyunca görev yaptığı DİSKte, işçi
sınıfının örgütlenmesinde, çok sayıda grevde etkin rol
oynamış bir sendika lideriydi Kemal Türkler. 12 Eylül faşist
darbesine giden karanlık süreçte, 22 Temmuz 1980de, evinin önünde bir
suikaste kurban gitti. Kemal Türkleri bir kez daha minnetle, saygıyla ve
rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, 2004 yılında
Pamukovada, on altı yıl önce,
hızlandırılmış tren olarak adlandırılan,
hızlı tren süsü verilen ve vatandaşlarımızın,
canları pahasına bindirilerek siyasi bir şov uğrunda ölüme
taşındıkları bir faciayı
yaşamıştık. 41 vatandaşımız bu faciada
hayatını yitirdi. Pamukovada sorumlular hesap vermediği için
daha sonra Çorluda ve Ankarada tren kazalarında başka canlar
yandı, hanelere ateş düştü, yüreğimize ateş
düştü.
Bilirkişi raporunda birinci makinistin sekizde
3, ikinci makinistin sekizde 1 kusurlu bulunduğu davada, dönemin Devlet
Demiryolları Genel Müdürü Süleyman Karaman hakkında soruşturma
açılma talebi, Demiryolları sekizde 4 kusurlu bulunmuş
olmasına rağmen dönemin Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından reddedildi ve o gün sekizde 4 kusurlu
olan kurumun başındaki kişiyi yargıdan kaçıran Binali
Yıldırım, daha sonra çok farklı görevlerde bulundu ama on
altı yıl önce yaşanan bu faciayla ilgili Binali
Yıldırım ve Başbakanlık yaptığı ve daha
sonra Başbakanlık koltuğunu feda edip rejim
değişikliğine de olanak sağladığı partisi ne
düşünüyor? Bunu 16ncı yılda bir kez olsun duymak isteriz.
Sayın Başkan, Meclisin
çalışmalarını tamamlayıp yaz tatiline girme gibi bir
sürece sürüklendiği bugünlerde dün sarayda yapılan ve kendi kendine
karne veren, pekiyi veren, iki yıllık süreci değerlendiren
yürütmenin başını bütün Türkiye hayretlerle izledi. Yürütmenin
başındaki Adalet ve Kalkınma Partisinin Başkanı, kendi
dönemine karne verdi. İlk yüz seksen günde dediklerimin yüzde
90ını yaptım. dedi, iki yılda ne söz verdi ne yaptı
konuşmadı. Biz sadece son mitingini hatırlasak, Haklarını
helal etsinler, güvenlik görevlileri, polisler, korumalar bizimle bir
koşturdular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yeni dönemde inşallah
ilk işim, 3600 ek gösterge. diyen Recep Tayyip Erdoğan, dün Her
kararı hızlı alabiliyoruz, önümüzde hiçbir engel yok
Doları düşüremedi, euroyu düşüremedi, işsizlik
tırmandı, ekonomi diplerde ama 3600 ek göstergeyi bekleyen polisler,
yine görevlerini yapıyorlar; Mecliste yapıyorlar,
Cumhurbaşkanlığında yapıyorlar, kara yollarında
yapıyorlar ama 3600 ek göstergenin yerinde yeller esiyor. Sırf onlar
değil; öğretmenler, hemşireler, din görevlileri, infaz koruma
memurları bu verilen sözlerin tutulmadığının hayal
kırıklığında ama diğer taraftan Çok iyi
gidiyoruz. diyor.
Tek adam rejimi başladığında
istihdam 28 milyon 738 bin iken bugün 25 milyon 614 bin, resmî rakamlarla. 3
milyon 124 bin istihdam kaybı var Türkiye'de, tek adam rejimi
başarılı!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geniş tabanlı
işsiz sayısı 3 milyon 259 bin artmış, tek adam rejimi
başarılı; devletin borcu 567 milyar artmış, tek adam
rejimi başarılı; vatandaşın bankaya borcu 211 milyar
lira artmış, tek adam rejimi başarılı;
yabancıların Türkiye portföyü 82 milyardan 62 milyara gerilemiş,
20 milyarlık portföy kaybı var, yangın yerinden kaçar gibi
kaçıyor yabancı yatırımcı Türkiyeden; tek adam rejimi
başarılı! Ama bir yandan da emekli perişan, yüzde 50si
asgari ücretin altına inmiş, iki yıl önce yüzde 11,9u asgari
ücretin altındaydı, yüzde 50si asgari ücretin altında. Çiftçi
yanıyor, memur yanıyor, esnaf yanıyor ama bir bakıyorsunuz,
tek adam rejimi başarılı!
Ve Meclis, Sayın Başkanım, Meclisi
kapatıp gitmeyi düşünenlere şunu söylemek lazım: 5 siyasi
partinin sözü vardı, Meclis Başkanının sözü vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu senenin ilk işi hayvan
hakları yasasıydı. Kim elimizi tutuyor da hayvan hakları
yasasını çıkarmıyoruz; bunu soruyorum. Aromatik Bitki Çeşitliliği
Komisyonu Raporu, Nadir Hastalıkları Araştırma Komisyonu
Raporu, Down Sendromu ve Otizmli Çocukların Sorunlarını
Araştırma Komisyonu Raporu, Bilişim Teknolojileri
Bağımlılığı Araştırma Komisyonu Raporu,
Rabia Naz Araştırma Komisyonu Raporu basıldı, Mecliste
görüşülmedi. Nereye gidiyoruz? Nereye gidiyoruz? Tatile gitmenin, Meclisi
kapatmanın zamanı mı? Bunları gösterip Meclisi
kapatmayacağımıza interneti sansürlemeye, sosyal medyayı
kısıtlamaya, yasaklamaya, şirketlerle ilgili düzenleme diye gösterip
gençlerin, Z kuşağının iletişimini
sınırlamaya yönelik düzenlemelere gidiyoruz. Kabul edilebilir
tarafı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir konum kaldı
Başkanım.
Sayın Başkanım, seçim bölgem
olduğu için Salihli Ziraat Odası bugün, Mecliste. 16-20 Mayısta
yüksek sıcaklıktan, 5-6-7-8 Temmuzda aşırı
yağıştan, doludan, fırtınadan başta Salihli ve
civarındaki ilçelerimizde inanılmaz hasarlar oluştu. Tabii, ilk
akla geleni milletvekillerimiz de teklif etti. Manisanın bu sene afet
bölgesi ilan edilmesi lazım ama bütün varlıkların yüzde
40ı diye bir zorluk var. Çiftçi perişan ama bir başka yerde
bir araba, bir ev, bir fabrika bu hesaba dâhil oluyor. Meclisimizin tarımsal
afet bölgesi diye bir tanımlamayı düşünmesi,
tartışması, yasalaştırması lazım.
Ayrıca, bu, biraz önce de anlatıldı,
45 derece sıcaklıkta üzümde ve zeytinde silkme, dökme
yaşandı ama TARSİM yüksek sıcaklığı kapsama
almadığı için ciddi bir mağduriyet var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tarımsal sulamada
kullanılan elektrik faturalarında biz indirim bekliyoruz hatta afete
uğrayan çiftçilerin belki bu konuda bir kereye mahsus bir başka
düzenlemeyle bu borçtan kurtarılmasını bekliyoruz ama eskiden
mahsulden mahsuleydi şimdi özel şirketler, çiftçinin
gırtlağına her ay yapışıyorlar ve öyle ki sulama
yapacağı günden bir gün önce kesiyorlar elektriği, ürününü de
yakıyorlar. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur ve bizim
Salihlimizin bu talepleri, hem bütün Manisadaki çiftçiler için hem
Türkiyedeki bütün iller için benzer sıkıntılar olduğunu
hatırlatıyor; yüce Meclisin bu sorunları çözmeden çalışmalarını
tamamlayıp tatile girmesini de asla doğru bulmuyoruz Sayın
Başkanım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin.
Buyurun Sayın Zengin.
36.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Meclis çalışmalarında zamanın çoğunun bir hakkın suistimali
denebilecek bir yöntemle harcandığına, milletvekillerinin de
diğer insanlar gibi tatil yapmayı hak ettiklerine, bu Meclisi
çalıştırmanın asıl görevleri olduğuna, herkesin
kendi içine, kalbine bakması gerektiğine, Ayasofya meselesinde önce
Danıştay kararı, arkasından Cumhurbaşkanı
kararnamesiyle bütün ülkeyi memnun eden bir tablonun ortaya
çıktığına, bütün siyasilerin ve milletin hissedeceği
duygudaşlığın ne olup bittiğini anlamak adına
fevkalade önemli olduğunu düşündüğüne ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri, ben de hayırlı çalışmalar
diliyorum, bugünün güzel olması için.
Sayın Başkan, doğrusu, Sayın
Grup Başkanvekilini dinlerken insan hayrete düşüyor çünkü
bahsettiği mevzuları görüşebilirdik, tatile girelim ya da
girmeyelim, görüşebilirdik. Fakat çok uzağa gitmeye gerek yok, dün
yaptığımız çalışma performansına bakarsak;
her üç dakikada bir yoklama iste, ayağa kalk
Yani
zamanımızın yarısını aslında bir hakkın
suistimali diyebileceğim bir yöntemle harcadığımız
için yapmamız gereken işi, iki misli saat diliminde yapıyoruz.
Hâl böyle olunca da işler böyle sarkıyor.
Yani eğer çok arzu ediyorlarsa, bu işlerde
oturalım uzlaşalım, daha hızlı bir tempo içerisinde
götürelim. Fakat arka taraflarda ben de şimdi o yöntemi deneyeceğim-
Meclisi ne zaman kapatıyoruz? Ne zaman kapatıyoruz? diye sorup
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim soruyor onu? Kim soruyor
onu?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben size söylemiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teessüf ederim. Sanki bana
söylüyormuşsunuz gibi anlaşıldı da.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Üstünüze
alınıyorsanız da alının yani kendi
arkadaşlarınız soruyorlar. Kendi arkadaşlarınız
soruyorlar, duyuyoruz bunları.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Nöbetçi olmayan
milletvekilleri sorabilir, Özgür Bey. Bugün nöbetçi olmayan milletvekilleriniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç öyle bir vekil yok.
İsmini açıklayın, ismini açıklayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O yüzden gerekirse söylerim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de dün nasıl bir
hassasiyet gösteriyordunuz, şimdi ne söylüyorsunuz, hadi bakalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, şu var,
nasıl yapacağıma kendim karar veririm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Benim bir ilkem var, ama bu
ilkeler, ilkelere uyanlar için geçerlidir. Siz bu ilkelere uymadığınız
için ben sizin yaptığınıza bir ayna tutuyorum. Nasıl
böyle etrafta insanlar Ne zaman kapatıyorsunuz? Ne zaman
kapatıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç öyle bir şey
söylemedik. Hiç öyle bir şey
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Var var var
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Burada
arkadaşlarımız: Var mı söyleyen, ne zaman
kapatacağız diyen?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir sürü var, bir sürü
var, bir sürü var.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Var, Sayın Özel,
niye yo? Sayın Başkanım var ama bize isim verdirmeyin, isim
verdiğimizde çok ayıp olur, nöbetçi vekil sistemi var sizde, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söyle, söyle.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Sen nöbetçi vekillerle
çalışıyorsun Başkan. Öyle diyor arkadaşlar, sizin
gruplar da aynısını diyor, biz arkada konuşuyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) İsim verin
Özlem Hanım, isim ver. Ayıptır ayıp.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç ayıp
değil. Ya lütfen.
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Grup
Başkanvekilini dinleyelim.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Arkadaşları
satmayız ama, onu bekleme bizden, satmayız; o, bize yakışmaz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hasan Bey
Sayın Başkan, müsaade ederseniz, ben özgür
bir ortamda ifade edeyim, Sayın Özel cevap versin.
Bu Mecliste pek çok vekil soruyor: Ne zaman tatil
olacağız? Ben bu soruyu duyuyorum. Muhalefetteki arkadaşlardan
da duyuyorum, isim söylemiyorum ama buradaki problem şudur: Yani bir
taraftan ne zaman kapanacak? Bir takvim ki bu da suç değil yani Meclisin
tatil olma diye bir hakkı var, öyle olduğu için de Anayasya
konmuş. Hangi şartlarda ne zaman olacak? 1 Ekimde açılacak
Bunların takvimlemesi belli. Ha hâl böyleyken çalışalım,
çalışalım diyorsanız, bizim zaten buna bir
itirazımız da yok biz de arzu ediyoruz, çalışalım ama
bunu yaparken de milletvekillerimiz de diğer insanlar gibi normal
şartlar altında bir tatil yapmayı hak ediyorlar diye
düşünüyorum. Yani, tabloyu şöyle koymak çok sakil: Siz çok
çalışmak istiyorsunuz da biz istemiyoruz. Bu Meclisi
çalıştırmak asıl bizim görevimiz; zaten biz
uğraşıyoruz, sizlere rağmen uğraşıyoruz.
Aman bir kanun daha geçirelim, aman bir kanun daha geçirelim. diye biz
uğraşıyoruz. O yüzden bu konularla ilgili olarak bence bir
samimiyet testinden
Herkesin kendi içine, nefsine, kalbine bir bakması
lazım diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Samimiyetle ilgili bir
başka konuyu da ben açmak istiyorum: Ayasofya meselesi. Biliyorsunuz,
geçtiğimiz hafta içerisinde önemli bir kararı biz burada, bütün
milletvekilleri, mutlu olarak, coşkuyla, hamdederek Ayasofyanın cami
olarak ibadete açılmasını burada gündem yaptık. Önce
Danıştayın kararı, arkasından
Cumhurbaşkanımızın kararnamesiyle bütün Türkiyeyi memnun
eden bir tablo karşımıza çıktı.
Hatta, doğrusu, bu hafta sonu ben
Tokattaydım. Tokatta daha ziyade umre ve hac malzemeleri satan bir
sokağımız vardır, o sokakta birkaç aileye rastladım,
karı kocaya rastladım. Baktım, alışveriş
yapıyorlar, zannettim ki bir hazırlıkları var konuyla ilgili
olarak. Dediler ki: Biz Ayasofya Camisinin açılışına
gelmek istiyoruz, o yüzden kendimize böyle alışveriş
yapıyoruz. Sanki bir umreye gider gibi, bir hacca gider gibi bir
heyecanı görmek, hakikaten, çok mutlu etti beni. Şimdi, onlardaki
heyecanı görünce bizim kendi heyecanımızı fevkalade az
buldum açıkçası. Özellikle de davete icabet etmeyenlerin
heyecanının neredeyse hiçe yakın olduğunu görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hatta bu konuyla ilgili
açıklamalarda, yani neredeyse böyle cuma namazı gibi toplu olarak
kılınan, ibadetin aslında toplu olmasının önemli
olduğu ve farz olduğu -vacip olduğu, öyle söyleyelim, toplu
olarak kılınmasının vacip olduğu- yerlerde, ibadetin
bir gösterişmiş gibi anlatıldığı, buraya gitmenin
sanki bir siyasi şovmuş gibi anlatıldığı
durumlara rastlıyoruz. Bu manada ben bütün siyasileri, milletimizin, biraz
evvel anlattığım hissiyatıyla bir
duygudaşlığa davet ediyorum; bunun, ne olup bittiğini
anlamak adına fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum; Türkiyede
olanı biteni anlamak adına fevkalade anlamlı buluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel.
37.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin ve Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL Sayın
Başkan, önce, herhâlde düzeltilmesi gereken bir tutanakla karşı
karşıyayız, Yanlış mı duydum? dedim.
Amasyanın Sayın Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil, yerinden
yaptığı konuşmada şöyle başladı cümleye: AK
PARTİ; siyasetin kaybolan anlamını, seviye kaybeden
itibarını, tükenen ulvi amacını, on sekiz yıl önce
Tek başına, iş başına! diyerek geri
kazandırmıştır. dedi.
Burada, ben buna
alınırım; bu Meclisin bir üyesi, Türkiye Cumhuriyetinin bir
vatandaşı olarak. Ama herhâlde en çok, o günden önceki, 21inci
Dönemde milletvekilliği yapan arkadaşlarımıza bir özür
borcu var, büyüklerimize bir özür borcu var. O dönemin 3 siyasi partisinin
koalisyon hükûmeti vardı. O partilere... Demokratik Sol Parti, Mecliste
yok ama Genel Başkanı Bülent Ecevit, partimizin 3üncü Genel
Başkanıdır. O açıdan bunu kınarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
O koalisyonun diğer ortaklarının da tutanağa erişme
imkânları var. O günlerde siyasetin anlamını kaybettirdiklerini,
seviye kaybeden bir itibarlarının olduğunu, tükenen ulvi
amacı AK PARTİnin geri getirdiğini, herhâlde o gün siyaset
hayatında olan hiçbir parti de kendisine yakıştırmaz. Bu
konuda iktidar partisinden bir düzeltme gelirse bence çok yerinde olur.
Sayın
Başkan, diğer taraftan, nasıl Meclisi çalıştırmak
iktidar partisinin bir ödeviyse; toplantı yeter sayısı, karar
yeter sayısı, bunları aramak da muhalefet partilerinin ve her
bir muhalefet milletvekilinin anayasal ödevidir. Müzakereler
sırasında çil yavrusu gibi dağılıp oylama
sırasında Çin ordusu gibi içeri girme, bir yasama tekniği
değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen Sayın Özel.
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Başkanım, ya burada siz yanlış bilgi
veriyorsunuz, olmaz Başkanım!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Salonda makul sayıda, yeterli sayıda milletvekili bulunduğu
takdirde...
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Ya, bu, milletvekilinin itibarını düşürüyor! Ya
Sayın Özgür Başkan, ne konuşuyorsun ki dinleyeyim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
...Cumhuriyet Halk Partisi olarak, karar ve toplantı yeter
sayısı arama gibi bir düşüncemiz yoktur.
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Ya, yapmayın böyle ya! Ya, Meclisi bu hâle düşürmeyin ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hatta, bazen biz bu hakkı kullandığımızda siz de düne
baktığınızda...
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Biz ona müsaade etmeyiz!
BAŞKAN
Sayın Çilez...
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Ya, 138 kişiden kaç kişisiniz burada ya?
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Ya, biz de bağırıp
çağıralım mı Özlem Hanım konuşurken?
BAŞKAN - Sayın Çilez, Grup Başkan
Vekiliniz gereken cevabı verir.
Lütfen
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ama bunlar
itibarımızı düşürüyor. Başkanım, müsaade etmeyin
böyle konuşmalara.
BAŞKAN Lütfen
Rica ediyorum. Grup
Başkan Vekiliniz gerekli cevabı verir, her söze cevap vermek zorunda
değilsiniz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ama bu,
itibarını düşürüyor milletvekilinin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
ayrıca karar yeter sayısı istediğimizde -örneğin dün-
siz bakıyorsunuz, salon bomboş olduğunda resen karar
veriyorsunuz. Bazen danışıyorsunuz, hatta elektronik yoklamaya
başvuruyorsunuz, bazen de -ben öyle düşünmüyorum ama- siz
bakıyorsunuz ve diyorsunuz ki: Arkadaşlar, yeterli sayı da var.
Resen kararla devam ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu denetimi yapmak da suç
değildir, orada karar veren riyaset makamının görevini
tartışmaya açmak da had değildir, salonda bulunulması
gerektiğinde bulunmuyorken yoklama alındı, istendi diye buna
tepki göstermek de doğru değildir. Burada yeterli milletvekili varsa
biz bu yola asla başvurmuyoruz.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili
samimiyet sorgulaması falan dedi, sonra da Davete icabet etmeyenlerin
samimiyeti
dedi. Birincisi, ezanın bir davet olduğunu, davet
bekleyenlerin İslamiyete uzak olduğunu söyleyenlerin daha sonra
protokol listesi, VIP, CIP listesi yapıp sonra da davete icabet
etmeyenlerin
Bunu en iyi Özlem Hanım bilmelidir ki herhâlde savrulmakta
olunan yer çok tehlikeli bir yerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İbadet kurumsal
değil, siyasi değil, kişisel bir tercihtir; arada kimse yoktur.
O konuda bir telefon görüşmesine aleniyet kazandırmak bile o görevi
yapan kişi açısından bir şuursuzluktur. Bunun üzerinden
siyaset örmeye çalışmak, ibadet tercihini sorgulamak; bir dinin, bir
mezhebin, bir inancın bir diğerine asla ve asla yapmaması
gereken bir şey ve buna Bu Mecliste en çok kim karşı
çıkmalıdır? diye sorulsa ben ismini başlarda
sayacağım birinin bu siyasi hamasete yeltenmesini doğru
bulmadım. Bu konuda bir cevap değil, belki sükûtun verdiği bir
pişmanlık beklerim.
Teşekkür ederim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
sükût edersem pişman olduğum ortaya çıkacak
BAŞKAN Sayın Oluça söz vereceğim,
sonra size söz vereceğim Sayın Zengin.
Buyurun Sayın Oluç.
38.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekilinin dil sürçmesi olsa gerek, konuşurken dedi ki
muhalefete dönük olarak: Sizlere rağmen Meclisi
çalıştırıyoruz. Yani bunu böyle kastetmediğinizi
umuyorum çünkü iktidar ve muhalefet ilişkisine böyle bakarsak ortada -hani
zaten yok doğru dürüst bir demokrasi de- hiçbir demokratik
işleyiş kalmamış olur. Yani Muhalefet olmasa bu Meclisi ne
güzel çalıştırırdık. zihniyetinin varacağı
yer ki oraya çok az al kaldı zannediyorum- Muhalif halk olmasa bu ülkeyi
ne güzel yönetirdik. noktasıdır.
Şimdi, bu, eğer bir dil sürçmesiyse siz
bunu düzeltin; değilse gerçekten iktidar, muhalefet ve demokrasi
açısından baktığınız yerin çok
sakıncalı bir yer olduğunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
39.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
önce Sayın Oluç için şu cevabı vereyim, rağmenden
kastım şudur: Kesinlikle muhalefetin varlığı bizim
için çok önemli. Her şeye rağmen ne kadar tartışırsak
tartışalım hem öğreniyorum hem keyif alıyorum.
İyi ki varsınız muhalefet olarak, her biriniz iyi ki
varsınız.
Ama buradan kastettiğim şey şuydu:
Dün yaşadığımız bir hadise. İşte,
görüyorsunuz
Yoklama meselesinin bir dozu olmalı diye düşünüyorum.
Yani biz buradayız. Bakın, dün Genel Kurul kapandı mı?
Kapanmadı. Eğer her yoklamada her seferinde biz yeterli sayıya
ulaşıyorsak, artık bu, göründüğü hâliyle amacının
ötesine geçiyorsa burada bir tuhaflık ortaya çıkıyor. Benim
kastettiğim şey budur. Yani verilen bir hak karşısında
bu hakkın, amacının dışında
kullanılmasına ben rağmen diyorum. Yoksa, onun
dışında elbette biz çok büyük bir mutluluk duyuyoruz ve böyle
olmalı, hatta daha fazla
Türkiyeyi temsil edebilecek sayıda ne
kadar milletvekilimiz burada olursa ondan memnun oluruz. Kaldı ki 27nci
Dönem, Türkiyede ilk defa seçmenin yüzde 95inin temsil edildiği bir
Parlamento içerisindeyiz. Ben bundan fevkalade mutluluk duyuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, Sayın
Özel dedi ki: Sükût beklerim pişmanlığın ifadesi için.
Pişman olmadığımın karşılığı
olarak sükût etmek istemiyorum açıkçası çünkü ne söylediğimin
gayet farkındayım.
Şuradan kaynaklandı Sayın Özel: Sizin
Cumhurbaşkanı adayınız, kendi Cumhurbaşkanı
adayınız davet beklediğini ifade etti yani Ayasofyaya gelmek
için ben davet bekliyorum. dedi. Ben davet bekliyorum. dediği için
kendisine cevaben Ezan aslında -hatta salayla başlayan süreç- cuma
için bir davettir. denildi ama bu genel bir ifade fakat daha sonrasında,
öyle protokol falan olsun diye değil, görüldü ki bu manada bir şey de
var, bir talep, kimler gelecek, gelmeyecek
Çok kalabalık olduğu
takdirde de pandeminin getirdiği zor bir durum var, hâl böyle olduğu
için de tamamen oradaki organizasyonu sağlıklı bir şekilde
hayata geçirebilmek için bir planlama yapıldı; süreç bununla
ilgilidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Haklısınız -bir cümle- bitiriyorum.
Şimdi, bu, şudur: Yani kesinlikle
nasıl anlatalım- herkes ister namazını kılar, ister
kılmaz, ister bunu gizli yapar, ister aşikâr yapar, ister evinde
kılar, ister camide, nasıl olursa olsun fakat Ayasofya seksen
altı yıl sonra ibadete açılıyor. Orada bazen olur -ben çok
şahit olmuşumdur- insanlar cenaze namazına gelirler fakat cenaze
namazına iştirak etmezler ama cenaze namazında olmayı
tercih ederler. Burada benim kastettiğim, bire bir namazın içinde
olmayı tercih etmeyebilir, kendi isteğidir, kendi arzusudur ama bizim
asıl arzumuz, seksen altı yıl sonra açılan Ayasofya
Camisinde o mutlulukta, o muştuda buluşmayı ben teklif
ediyorum, bunu söylüyorum, yoksa diğerleri herkesin kendi tercihidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
Son turu yapıyoruz, artık gündeme
geçeceğiz.
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu, son kısım
olmasaydı belki hiç cevap vermeyecektim ama şöyle bir şey
söyleyeyim: Birincisi, Cumhurbaşkanı adayımız Muharrem
İnceye Ayasofyaya gider misin? diye sordular. Kendisi de açık
açık dedi ki: Pandemi şartları var, kapasite de belli, ciddi
bir talep de olacaktır, bir davetli listesi olacaktır; davet
edilirsem gitmeyi düşünürüm. Bunun üstüne, haksızca, hep bir
ağızdan: Ezan zaten davettir. Ya, bunu Muharrem İnce de bilir,
ben de bilirim, siz de bilirsiniz, herkes bilir. Bunu dedi diye Ezan zaten
davettir. deyip sonra bir davetli listesi ortaya koyduğunuzda bu komik
bir durum, çelişkili bir durum. Bir hafta önceki hâlinizi reddeden, alaya
alan, deşifre eden, mahkûm eden bir durum, bir kez bunu görün yani. Bunun,
bu tarafının savunulacak bir şeyi yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkinci
tarafını da söyleyeyim: Sayın Özlem Zengin, birilerinin sizin
inanışınıza, giyinişinize, ibadetinize engel
olması, yasak koyması ne kadar kabul edilemezse sizin de Efendim,
keşke davete icabet etseydiniz de bu davete icabetle samimiyetinizi ortaya
koysaydınız. lafı arasında hiçbir fark yok.
Savrulduğunuz yer çok yanlış, bunu yapmayın. Ben
burası için dedim ki: Bir sükûtu özür kabul ederim. Çünkü lafı geri
almak kolay değil, onu bile etmeyip daha da diyorsunuz ki: Gelseydi,
dursaydı, dışarı çıksaydı da namaza
durmasaydı. Siz neleri sorgulamaya başladınız ya? Neleri
sorgulamaya başladınız?
Şimdi, samimi bir şey söyleyeyim, samimi.
Birbirimizi anlayacaksak, Başkanın da müsaadesiyle samimi bir
şey söyleyeyim mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayasofyanın ibadete
açılması kararında burada sizlerin duyduğu heyecanı,
sadece sizin de değil, MHP ve İYİ PARTİ Grubundan
değerli dostların, değerli milletvekillerinin duyduğu
heyecanı duyunca -belki de bir öz eleştiri bile olabilir bu, benim
açımdan- ben arkadaşlarıma şöyle bir şey dedim: Ben,
Ayasofya meselesinin onlar için önemli olduğunu biliyordum ama
atfettikleri bu önemi gözlerine bakınca anladım. Bakın, bu
böyle bir şey. Benim bu meseleyi sizin ne kadar içinizde
hissettiğinizi, gözlerinizden o gün öğrenmiş olmam da benimle
ilgili bir öğrenmedir, benimle ilgili diyorum. Ama sizin de anlamanız
lazım ki sizin duyduğunuz heyecana bile şaşıracak
kadar bu meseleye bir önem atfeden veya sizin atfettiğinizden haberdar
olan ama dozunun farkında olmayan mevkidaşlarınızın
veya siyasi rakiplerinizin sizin bu coşkunuzu anlaması başka bir
şeydir, ortaklaşması başka bir şeydir, buna
saygılı davranması başka bir şeydir, sizin
dediğiniz gibi davranması başka bir şeydir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Buna başlarsanız
hakikaten işin içinden çıkamazsınız. Bunu yapmayın,
buradan bir siyaset çıkmaz, buradan bir oy çıkmaz, siz böyle dediniz
diye bize oy verecek bir kişi değişmez, tersi için bir tane
değişmez. Ama kendinizle, saygınlığınızla,
geçmişinizle ve bugünkü görevinizle bağdaşmayacak bir tutuma
savrulmayın; savrulmuş durumdasınız.
Teşekkür ederim Başkanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bir cümle ilave etmek istiyorum, önemli.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
41.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, şunu önemsiyorum: Benim için samimiyetle diye
başlayan bir cümle, 1 dinliyorsam 10 heyecanla dinleyeceğim bir cümledir.
O yüzden çok büyük bir özenle ve dikkatle ifade ettim çünkü ben Genel Kurulda
yaptığımız konuşmaları kayda geçsin diye
yapmayı tercih etmeyenlerdenim. Ben birbirimize samimiyetle hitap etmeyi,
birbirimizi anlamayı, dinlemeyi hepsinden önemli buluyorum. O yüzden
teşekkür ederim bu samimiyetle ifadenize.
Şimdi, ben de samimiyetle şunu
söyleyeceğim: Burada benim söylediğim şey çok nettir yani büyük
bir içtenlikle
Ben yasaklarla mücadele ediyorum, ettim, herkesin kendi
inandığı gibi var olmasını arzu ediyorum; hiç kimsenin
de icbar, kendisini mecburiyet altında hissetmesini istemiyorum. Yani
namaz kılma mecburiyetini niye hissetsin? Ama sonuçta benim burada ifade
ettiğim şey -yanlış da anlaşılmak istemiyorum-
biraz önce sizin tanımladığınız, o coşkunun
Ya,
işte, vatandaşımızı gördüm yani insanların hacca,
umreye gider gibi hazırlandığı bir yerde bunun, bu
coşkunun hep beraber, hepimiz tarafından
paylaşılmasının ben altını çiziyorum. O sebeple,
bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
42.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, pek çok milletvekili
arkadaşımız olarak hepimiz de çeşitli yabancı ülkelere
ve yabancı ülke parlamentolarına, genel kurullarına, komisyon
çalışmalarına tanık olduk, ziyaret ettik. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin de katılım bakımından bütün dünyadaki pek
çok demokratik ülke meclislerinden çok da farklı olmadığı,
Genel Kuruldaki görüşmeleri izleyen milletvekillerinin sayısal olarak
da mahdut, sınırlı olduğu yani kendilerince çok önemli
gördükleri bir gündem olmazsa katılımın sayıca nispeten az
olduğu, daha çok oylamalara itibar edildiği de bir hakikat yani bunu
birbirimizden saklayacak hâlimiz de yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dolayısıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu şekilde çalışıyor ve
elbette Meclis İç Tüzükü bütün milletvekillerine ve bütün gruplara
aynı hakları veriyor. Yani bir milletvekili veya bir grup için
geçerli olan haklar diğer milletvekilleri ve gruplar için de söz konusu.
Dolayısıyla, yoklama ve karar yeter sayısı talebinde
bulunmak İç Tüzükten kaynaklanan bir haktır,
mantıklıdır; buna saygı da duyulur. Ancak hem genel
hukukumuz hem de İç Tüzükteki hakların kullanımı
bakımından, hepimizin bu hakları iyi niyet kuralları
içerisinde ve ölçülü kullanma mecburiyeti var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bunun ölçüsü de Meclisin
genel çalışma akışını da aksatmamaya yönelik
olmalı. Yani her şeye karşı çıkarak her şeyi
engellemeye çalışıyorsunuz, biz bunu Meclisin çalışması
olarak değerlendirmekte zorlanırız. Dolayısıyla,
yoklama ve karar yeter sayısı talebinde de ölçüyü kaçırmamak
gerektiğini düşünüyorum. Yani eğer sadece dünkü birleşimin
bir muhasebesini yapacak olursak sırf bu yoklama talepleriyle en az üç
dört saatin gittiğini görürüz ki doğrusu bunu da makul görmek mümkün
değil. Hem bunu yapıp hem de Meclisi
çalıştıralım. demek de bir çelişki ifade eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet Meclis
çalışsın, o bahsedilen hususları da raporları da
görüşelim ama İç Tüzükün uygulamasında da bir makuliyet
içerisinde olmamız gerektiği kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
43.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Akçayın
konuşmasını, biraz önceki benim konuşmama atfen
yaptığı anlaşılıyor. Ben sadece kendisine bir tek
şey hatırlatacağım: 24üncü Dönemdeyiz, iç güvenlik yasa
tasarısı geçiyor. Milliyetçi Hareket Partisi, CHP ve Halkların
Demokratik Partisi ayrı ayrı gerekçelerle iç güvenlik yasasına
karşı çıkıyorlar. O yasada, hem 3 önergenin 3ünde hem de
maddede yoklama istedik ve bütün maddelerde yaptık bunu, günlerce sürdü ve
Türkiye döndü, baktı. O günlerde neden yapıyorduk bunu? İç
güvenlik yasa tasarısıyla ilgili, sizin, bizim farklı
farklı -veya bizimkilerin bazıları ortaktı- sebeplerle
çıkmasın diye elimizden geleni yapıyorduk. Şimdi bir sosyal
medya düzenlemesi var, biz bunu kendimize ait gerekçelerle sansür,
sınırlama, muhalefeti susturma olarak görüyoruz, çıkmasın
diye her şeyi yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, geçmişinizde
bunu yaptıysanız ve bunun içinde olduysanız, bugün muhalefette
Ki o güne göre muhalefetin sesini duyurma araçları çok daha
kısıtlanmış durumda bugün, o gün çok daha fazla gazete
sesimizi sayfalarına taşıyordu, televizyonlar veriyordu, merkez
medyayı sahip değiştirterek
yandaşlaştırmamıştınız o zaman, o
fırsat ellerine henüz geçmemişti ama yine de biz iç güvenlik yasa
tasarısında dünkünden çok ileri engelleme yaptık, birlikte
yaptık Sayın Akçay.
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
44.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu tartışmaya katkıda
bulunalım.
Şimdi, evet, 24üncü Dönemden örnek verdi. Ben
de dünden örnek verdim ve dünkü görüştüğümüz hukuk usulü teklifine
ilişkin hiçbir grubun öyle bir sert muhalefeti olmadı, kanunun özüne
yönelik. Yani bazı gruplar ret verdi, biz kabul oyu verdik Milliyetçi
Hareket Partisi olarak. Şimdi, dolayısıyla, benim
getirdiğim önerinin veya eleştiri olarak kabul edilecekse
söylediklerimin karşılığı o 24üncü Dönemdeki tutum
değil.
Sosyal medyaya ilişkin de muhalefetiniz
olabilir yani ona da saygı duyulur elbette. Fakat sosyal medyaya
ilişkin engelleme gayretinizi ve tutumunuzu da -yani istirham ediyorum- bu
sosyal medya teklifi geldiğinde gösterin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani, şimdi onu
değil torba teklifi görüşeceğiz. Dolayısıyla
İleride o gelecek, ben bunu engelleyeceğim. Vallaha, benim
bildiğim, 23üncü Dönemden beri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
alınıp da -komisyon gündemine ve Genel Kurul gündemine alınıp-
çıkmayan bir kanun hemen hemen yok gibi. Dolayısıyla, bir
müzakere içerisinde bunu tartışarak, uzlaşma arayarak bu
çalışmaları yapmak durumundayız. Yani engelleyerek, süreyi
uzatarak
Üstelik şu anda biz pandemi dönemini yaşıyoruz ki en
fazla dikkat etmememiz gereken hususlardan birisi de budur.
Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Türkkan, buyurun.
45.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ayasofya konusundaki tartışmalara çok
girmek istemiyorum. Biz, son olarak bir şey söylemiştik:
Ayasofyanın ibadete açılmasından duyduğumuz heyecan ve
mutluluk çok fazla ama siyasete açılmasından dolayı çok
muzdaribiz. Görüyorum ki Ayasofya siyaset üretmeye devam ediyor, bunun bir an
önce sona erdirilmesi gerekiyor.
Bugün sosyal medyada, iktidara yakın bir
gazetecinin yazdığı bir şeyi okudum: Allaha hamdolsun ki
ben de içeride namaz kılabilecek 500 kişiden biri olarak davet
edilmişim, ne mutlu bana. Allah, Allaha karşı durulan
kıyamda kimin içeride, kimin dışarıda olduğuna
bakmıyor; kimin o namazı halisane duygularla, nefsine kapılmadan
kıldığına çok bakıyor. Bir de böyle bir listeyi
hazırlamak kimin aklına geldi bilmiyorum ama neye göre
hazırlandı, nasıl hazırlandı,
tartışılacak bir konu bence.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tartışılmadan
bile -Sayın Cumhurbaşkanının güvenlik gerekçesiyle bir özel
durumu olabilir, saygı gösterebilirim- ben burada caminin içinde
kılanların ve dışında kalanların Allahın
huzurunda bir farkı olmadığını herkesin bildiğini
zannediyorum ama bilmeyenlerin böyle bir liste hazırlaması biraz
garip gelmiş.
Yoklama konusunda birkaç şey söylemek
istiyorum. Yoklama konusu, İç Tüzükün gruplara verdiği bir hak. Bu
hakkı iktidar hiç kullanmıyor mu? Nerede kullanıyor biliyor
musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen hemen hemen bütün kanun
teklifleri torba kanun olarak geliyor. Torba kanun teklifi doğru bir
iş mi? Ama İç Tüzükün size verdiği hak olduğu için de onu
bıkmadan, usanmadan kullanmaya devam ediyorsunuz. Bence bir yanlışlığı
dile getirirken esas yapılan yanlışlığı da
unutmamanız gerekiyor.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Özel, son söz sizin.
46.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, bir gerçek var ki bizim İç Tüzükümüz kanunların
nasıl müzakere edileceğini tarif ediyor; bir de özel bir durum tarif
ediyor -Sayın Erkan Akçay benden de kıdemli bir milletvekili olarak
bunu çok iyi bilir- normalde her madde üzerinde gruplar konuşur ve önerge
hakları vardır ama çok büyük kanunlar için temel kanun
tanımlaması yapılmıştır -121- Sayın Erkan
Akçay bilir ki bu tanımlama şunun içindir: Örneğin, Vergi Usul
Kanunu, diyelim ki 1.500 maddelik bir kanun getirdiniz, 50 bölümde, 30ar
maddeye bölersiniz öyle görüşürsünüz. Bugün görüşeceğimiz kanun
11 madde, 5 ve 6 maddelik iki bölüme bölmüşler. Neden? Maddeler üstünde
konuşulmasın diye.
Sayın Akçay, bunun muhalefete
yarattığı baskıyı iki yıl öncesine kadar siz de
yaşıyordunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 21inci Dönemde
kanunların yüzde 15i temel kanunken, 22nci Dönemde bunun işte yüzde
20si temel kanunken şimdi yüzde 100üne getirdiniz, müzakereye engel
olduğunuz için. Ve bu söz hakkını kısıtlamanız,
bize İç Tüzükün başka yerlerinden başka hak
arayışları getiriyor. Bir eleştiri yapılacaksa ilk
önce iktidar olarak 11 maddelik bir kanunu nasıl temel kanun
yapabiliyorlar onu konuşmak lazım, sonra geri kalanı.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Grup Başkan
Vekillerime teşekkür ediyorum ben de.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk Dili
Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak üyelerin isimlerine ilişkin
tezkeresi (3/1273)
21/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 2nci maddesine göre Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk Dili Konuşan Ülkeler
Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturacak üyelerin isimleri ekte yer almaktadır.
Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri:
Ayhan Altıntaş Ankara Milletvekili
Uğur Bayraktutan Artvin Milletvekili
Cemal Öztürk Giresun
Milletvekili
Tülay Kaynarca İstanbul
Milletvekili
Cemal Enginyurt Ordu
Milletvekili
Metin Gündoğdu Ordu
Milletvekili
Ahmet Demircan Samsun
Milletvekili
Kemal Zeybek Samsun
Milletvekili
Meral Danış Beştaş Siirt Milletvekili
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi
(TÜRKPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri:
Yüksel Özkan Bursa
Milletvekili
Yaşar Karadağ Iğdır Milletvekili
Hüda Kaya İstanbul
Milletvekili
İsmet Uçma İstanbul
Milletvekili
Recep Şeker Karaman
Milletvekili
Hakkı Köylü Kastamonu
Milletvekili
Ömer Fethi Gürer Niğde
Milletvekili
Şenel Yediyıldız Ordu Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 3 tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Çevre
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair talebininin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1274)
22/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Çevre Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dışişleri Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
talebininin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1275)
22/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dışişleri Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
İçişleri Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair talebininin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1276)
22/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
İçişleri Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İç Tüzük 60a göre 4 milletvekili
arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın Şevkin
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
47.-
Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, yapılan bir araştırmaya göre
vatandaşların yüzde 51,7sinin İstanbul Sözleşmesinin ne
olduğunu bilmediğine, hayatın her alanında cinsiyet
eşitliğine dayalı eğitimler verilmesi ve İstanbul
Sözleşmesinin gerçek anlamda hayata geçirilmesi konusunda mücadele
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Artık yeter, bu ülkede kadınlar olarak her
gün ama her gün öldürülüyoruz. Sadece haziranda 27 kadınımız
öldürüldü. Temmuz ayında da baba, oğul, eş, kardeş, sevgili
tarafından her gün bir kadın yaşamdan koparıldı.
Yetmedi, yurdun dört bir yanında bunu protesto eden kadınlara
şiddet uygulanıyor, darbediliyor, gözaltına alınıyor.
Artık, erkeklerin adamlık demenin kadına şiddet
uygulamak veya öldürmek demek olmadığını, kadının
kendilerinin eşiti olduğunu kabul etmeleri gerektiğini burada
dikkate sunmak istiyorum.
Yapılan bir araştırma,
vatandaşların yüzde 51,7sinin İstanbul Sözleşmesinin ne
olduğunu bilmediğini, bilenlerin yüzde 39,5unun da sözleşmeden
çıkılmaması gerektiğini, kalan yüzde 8,8i iktidarın
baskısıyla çıkılması gerektiğini savunmaktadır.
Aile içinden başlayarak hayatın her alanında cinsiyet
eşitliğine dayalı eğitimler verilmeli. Bırakın
İstanbul Sözleşmesini kaldırmayı, gerçek anlamda hayata
geçirilmesi konusunda mücadele edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül
48.-
Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, Aydın ilinde birinci sınıf tarım arazilerinden
geçen Turizm Yolu Projesindeki yol çalışmalarının
ekim-kasım aylarında yapılacak hasada kadar durdurulması ve
çiftçilerin mağduriyetinin bir nebze giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Yüksek mazot, gübre, ilaç ve tohum fiyatlarına,
çiftçiyi fakirleştiren ithalat politikalarına, ödenmeyen destekleme
primlerine, JESlere, dolu ve ısı değişiklikleri gibi
afetlere rağmen üretmek için çabalayan çiftçilerimiz şimdi de Turizm
Yolu Projesi adı altında mağdur ediliyor. Aydında Söke
Bağarası Büyük Menderes Köprüsünden başlayıp Koçarlı
ilçesinden geçerek Çine yolu kavşağına bağlanacak olan ve
birinci sınıf tarım arazilerinden geçen Turizm Yolu Projesi
nedeniyle yaklaşık 8 bin dekar arazide ekili bulunan pamuk, bamya,
kavun, mısır, buğday gibi ekonomik değerleri yüksek
tarım ürünleri hasat mevsimi beklenmeden yola kurban edilecek. Yol çalışmaları
ekim-kasım aylarında yapılacak olan hasada kadar
durdurulmalı, çiftçilerimizin mağduriyeti bir nebze olsun
giderilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
49.-
Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 23 Temmuz 1908 İkinci
Meşrutiyetin ilanına ve Jön Türklere ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
23 Temmuz 1908, İkinci Meşrutiyetin
ilanı. Jön Türkler Osmanlı Devleti içinde 19uncu
yüzyılın ikinci yarısında meşruti bir temele
dayalı bir sistem kurmak gibi fikirlerle yola çıkan, hedef olarak
Batı örnekliğini seçen Osmanlı aydınlarının ortak
adıdır. Ayrıca Birinci ve İkinci Meşrutiyet
Dönemlerinde de bütün ihtilalciler için bu isim kullanılmıştır.
Jön Türklerden İttihat ve Terakkiye uzanan yolda Osmanlı temelinden
sarsılmıştır. Kuruluş ve başlangıç
noktaları ile sonuçları farklı neticeler doğuran hareket
hem bir felaket hem de geleceği etkileyen bir kaosa dönüşmüştür.
Jön Türklerin, Türk tarihine damgasını vurdukları 1890-1918
yılları arası Osmanlı İmparatorluğunun
çöküşünün hızlanıp tamamlandığı bir dönem
olmuştur. Çizgileri Halka rağmen halk için.dir. En sonunda bu
çizginin önderleri Avrupaya kaçıp sığınmışlardır.
BAŞKAN Sayın Bulut
50.-
Adana Milletvekili Burhanettin
Bulutun, atanamayan diş hekimlerinin yaşadıkları
mağduriyete ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Atanamayan sağlıkçılar, sosyal
medyada seslerini duyurmak için kampanya üzerine kampanya düzenliyor ancak
mağduriyetleri Sağlık Bakanlığı tarafından
görmezden geliniyor.
Atama mağduriyeti yaşayan mesleklerden
biri de diş hekimleri. 2012-2013 eğitim öğretim
yılında 37 olan diş hekimliği fakülte sayısı,
2020-2021 yılında 2 kat artarak 97e kadar yükseldi. Üniversitelerde
diş hekimliği kontenjanları her yıl artarken atamalar ise
her yıl azalıyor: Üniversitelerde bu yıl 6.680 olan diş
hekimliği kontenjanı 7.752ye çıktı, 2019 yılında
422 olan atama sayısı ise bu yıl 220 olarak belirlendi. Bu
sayılar arasındaki dengesizlik, işsiz diş hekimlerinin
oluşmasına neden oluyor. Diş hekimleri işsiz kalmamak için
atama sayısının yükseltilmesini, üniversitelerde
kontenjanın indirilmesini, sahte diş hekimleri ve tekniker bazlı
diş hekimlikleri için yapılan denetimlerin
artırılmasını istiyor.
BAŞKAN Sayın Kadıgil
51.-
İstanbul Milletvekili Saliha Sera
Kadıgil Sütlünün, İstanbul Sözleşmesinden, 6284
Sayılı Kanundan ve Medeni Kanundan bir adım geri
atmayacaklarına ilişkin açıklaması
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Pınar Gültekin 27 yaşında
Muğlada Cemal Metin Avcı tarafından katledildi, bedeni bir
varile kondu, yakıldı, ormanlık alana gömüldü. Seher Fak, 50
yaşında Antalyada oğlu tarafından pompalı tüfekle
öldürüldü. Fatma Altınmakas, Muşta eşinin kardeşinin
tecavüzüne uğradı, şikâyetçi oldu, kocası tarafından
öldürüldü. Erdene Batsukh, 40 yaşında, İstanbulda sevgilisi
tarafından 9 yerinden bıçaklanıp öldürüldü. Sultan Kaya, 32
yaşında, İzmirde eski eşi tarafından sokak
ortasında öldürüldü. Bunlar, sadece geçtiğimiz bir hafta içinde
kaybettiğimiz kadın arkadaşlarımız. Bu
kadınların katili, utanmadan sahiplendiğiniz bu düzendir; bu
kadınların katili, kadına şiddeti tartışmak
yerine utanmadan İstanbul Sözleşmesini tartışanlar,
tartıştıranlardır. Ant olsun bir adım geri
atmayacağız; ne İstanbul Sözleşmesinden ne 6284ten ne
Medeni Kanundan bir adım geri atmayacağız. Sizden korkmuyoruz.
Siz, bu ülkenin kadınlarından korkacaksınız!
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun,
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 20 milletvekilinin, pandemi
sürecinde yaşlıların yaşadığı
sorunların tespit edilerek gerekli desteklerin sağlanması ve
mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla 26/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3049)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
22/7/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/7/2020 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 20
milletvekili tarafından 65 yaş ve üstü vatandaşlarımız
pandemi sürecinde uygulanan sokağa çıkma yasakları neticesinde
ekonomik, sosyal, psikolojik ve fiziksel birçok sorunla karşı
karşıya kalmışlardır: 65 yaş ve üstü
vatandaşlarımızın ihtiyaç duydukları fiziksel,
ekonomik ve sosyal refahlarının artırılması için gerekli
desteklerin hazırlanmasının yanı sıra
dışlanma ve bağımlı kalma risklerinin de
azaltılması hususunda gerekli çalışmaların
yapılması amacıyla 26/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 22/7/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Sayın
Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkanım, öncelikle, yeni görevinizde
başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Grubumuz olarak, 65 yaş üstü
vatandaşlarımızın pandemi sürecinde
yaşadığı sıkıntıların
araştırılmasını arzu ettik ve bu vesileyle söz
almış bulunmaktayım.
Yaşlanma, kişinin fiziksel ve ruhsal
yönden değişmesidir. Yaşlılık, bireysel
olmasının yanı yaşlılığa verilen toplumsal
değerlerle de ilişkilidir. Yaşlılığa verilen
toplumsal değerlerle yaşlılığın değeri ve
yeri belirlenmektedir. Bilindiği gibi, yaşlılık, sadece
biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir durumdur.
Türk toplumunun tarihine
bakıldığında yaşlılar, geleneksel aile modeli
içinde söz sahibi ve otoriter bir kişiliktir.
Yaşlılarımız; atalarımız, dedelerimiz,
ninelerimiz, babalarımız ve analarımızdır.
Yaşlılarımıza duyulan saygı, sevgi, merhamet duyguları
bizim dinimizin, kültürümüzün en önemli özelliğidir.
Değerli milletvekilleri, yaş ilerledikçe
yaşın getirmiş olduğu fiziksel nedenler, her şeyden
önce yaşlıların üretime yeterince katkı
sağlayamamasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte, ekonomik
olarak bağımlı olmaları da
yaşlılarımızın statüsünü kaybettirmektedir. Dünya
Sağlık Örgütünün tanımlarına göre, 65 yaş ve üzeri
kişiler yaşlı olarak kabul edilmektedir. TÜİK verilerine
göre, ülkemizde çalışamayan yani çalışma
yaşını aşmış olan 65 yaş ve daha yukarı
yaştaki nüfus son beş yılda yüzde 21,9 artarak 7 milyon 550 bine
ulaşmıştır, yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki
oranı da 2019 itibarıyla yüzde 9lara çıkmıştır.
Dünya ülkelerine baktığımızda,
yaşlıların sayısındaki artışla birlikte
sosyal politikaların daha çok önem kazandığını
görmekteyiz. Türkiyede de nüfus giderek yaşlanmakta ve devletin sosyal
yönü ağır basan politikalar üretmesini zorunlu kılmaktadır.
Bilindiği gibi, yaşlılık döneminde hastalık ve
bağımlı kalma riski artmaktadır. Bu faktörlerin etkilerinin
azaltılması, hastalıkların önlenmesi için politikalar
üretmeliyiz.
Özellikle dünyayı etkisi altına alan
pandemi sürecinde 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımıza uzun
süre sokağa çıkma yasağı uygulanmıştır.
Geçtiğimiz ramazan ayında ve bayramında aile büyüklerimizin Türk
toplumunun en büyük değeri olduğunu bir kez daha anladık.
Onları korumak adına aile büyüklerimize yaklaşmayarak büyük bir
özveri gösterdik, hâlâ da aynı özveriyi göstermekteyiz. Birçok
yaşlımızın pandemi nedeniyle kamuoyuna yansıyan
sorunlarına ve yalnızlıklarına şahit olduk.
Değerli milletvekilleri, ayakkabı boyamak
için sandığını alarak para kazanmaya çalışan
yaşlılarımızdan tutun da bakacak kimsesi
olmadığı için bir barakada yaşayan ve
maaşını çekip ekmek almak için şehir merkezine gelen
yaşlılarımızı gördük,
yaşlılarımızın bir yerlerde unutulduklarını
ve yalnız kaldıklarını gördük.
Yine, olumsuzlukları da gördük hep birlikte;
yaşlılarımızın pandemi sürecinde yardımcı
olacak yakınları olmadığı için zorunlu olarak
dışarı çıktıklarında saygısızca
davranan bazı kişiler tarafından alay konusu hâline
getirildiklerini de gördük. Türk toplumuna, kültürümüze yakışmayan bu
görüntüleri izlemek hepimizi üzmüştür.
Değerli milletvekilleri, pandemi sürecindeki bu
uygulama sonrasında yaşlı vatandaşlarımız
fiziksel, psikolojik, ekonomik ve sosyal olarak olumsuz etkilenmişlerdir.
Diğer yandan, 65 yaş üstü
vatandaşlarımıza kısıtlamalar maalesef devam
etmektedir ve kaldırılmalıdır. Sayıları 8 milyona
varan büyüklerimiz, yasaklar nedeniyle yatsı ve sabah
namazlarını maalesef cemaatle kılamamaktadırlar.
Yine, yaşlılarımız seyahat
izinlerinin kaymakamlık ve e-devlet kanalıyla yapılmasından
büyük sıkıntı çekmektedir; bir aylık geçici izin vermek,
bir ay zorunlu ikamete tabi tutmak gerçekten yaşlılarımıza
yapılacak en büyük saygısızlıktır.
Değerli milletvekilleri,
yaşlılarımıza hak ettikleri değeri vermenin en önemli
göstergesi olarak, bir an önce bu kısıtlamalar
kaldırılmalıdır. Şu anda büyüklerimiz ruhen ve bedenen
bitmiş durumdadır. Buradan iktidarımıza sesleniyoruz,
diyoruz ki: Yaşlılarımıza güvenelim, onlar kendilerine
bizden daha iyi bakarlar, kendilerini daha iyi korurlar.
65 yaş ve üzeri
vatandaşlarımızın kalkınma, sağlık,
refahlarının artırılması, destekleyici
ortamlarının sağlanması, sosyal devletimizin görevidir.
Yaşlılara yönelik sosyal, kültürel, kalkınma, sağlık
ve refahın artırılması, destekleyici ortamların
sağlanması gerekmektedir. Yaşlılar için gıda
maddelerine ulaşmanın ve yeterli beslenmenin sağlanması,
sağlık ve bakım hizmetlerine eşit olarak ulaşımının
sağlanması için yaş, cinsiyet ya da herhangi bir nedene
dayalı sosyal ve ekonomik eşitsizlikler ortadan
kaldırılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Pandemi
sürecini de göz önüne alarak 65 yaş ve üzeri
vatandaşlarımızın uzun süre ekonomik, sosyal, kültürel
anlamdaki kısıtlamalara maruz kalmasıyla birlikte
yaşlı vatandaşlarımız fiziksel, psikolojik, ekonomik
ve sosyal olarak olumsuz etkilenmişlerdir.
Yaşlılarımızın, emekli
vatandaşlarımızın pandemi süreci dahilinde
yaşamış oldukları etkenleri tespit ederek ihtiyaç
duydukları destekleri sağlamak, dışlanma ve
bağımlı kalma risklerini azaltmak; bununla birlikte,
hastalıklarının önlenmesi hususunda oluşan ve
oluşabilecek mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla
araştırma önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubunun
önerisi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünya Sağlık Örgütü çeşitli
tanımlamalar yapmakta, bu tanımlamalardan birisi de 65 yaş
üstünü yaşlı olarak tanımlamakta ama biz biliyoruz ki bir ülkede
insanlar ne kadar uzun yaşıyorsa sosyal devlet
anlayışı o kadar gelişiyor ve yaşlıların
üretime katılımı, toplumsal açıdan her süreçte
varlığı anlamlıdır.
Peki, Dünya Sağlık Örgütü başka
tanımda mı yapmıyor? Yapıyor, Dünya Sağlık
Örgütünün bir diğer tanımı da sağlığın
tanımı. Sağlık ne? Fiziksel, ruhsal, sosyal tam iyilik
hâli. Tam kelimesini niçin ekliyor? Birçok açıdan var olan
çelişkilerin görülmesi açısından ve en az düzeye indirilmesi
açısından. Son dönemde buna ne eklendi? Siyasal anlamda da tam iyilik
hâli. Buna bakarsanız, aslında Türkiyede zaten bir
sağlıksız ortam yaşanıyor ve Türkiyede son dönemde en
önemli süreçlerden birisi de her alınan kararda karardan etkilenecek kim
varsa onların görüşünün alınmaması. Diyelim ki bir meslek
örgütü var, görüşü alınmıyor; bir sivil toplum örgütü var,
görüşü alınmıyor. Burada yaşlılarla ilgili bir
şey Evde kal, çıkma. Resmen bir tecrit politikası
uygulanırken pandemi süreçlerinde, hiçbir görüş alınmadı.
Peki 65 yaş; yaşlı, evde kal,
işe yaramayacak. şekilde mi ele almak lazım? O zaman bu ülkenin
çeşitli siyasi partilerinin yöneticilerinden tutun en üst düzeydeki
yöneticilerine kadar 65 yaşın üstündekilere ne diyeceğiz? Bizim
Parlamentoya baktığımızda yüzde 10a yakın bir oran
var, bunlara ne diyeceğiz? Susacak mıyız? Peki, bunlar kim?
İlk dönemde Evde kal. denildi; çiftçi var içinde, esnaf var içinde,
üretici var içinde. Hiçbir düzenleme yapılmadı.
Bir diğeri ne? Bu insanlara Evde kal.
dediklerinde, peki bu insanların evde kaldıklarında ne
yapması lazım? Bir kısmı akciğer hastası
olabilir, bir kısmı diyabet hastası olabilir, bir
kısmının kalp problemi olabilir; bunlar efordan yoksun kalacak,
hareket edemeyecekler. Ne olacak? Düzenli ilaç kullanması gerekenler var;
ne olacak? Bunlar da dikkate alınmadı ve bunlara ne denildi? Evden
çıkmayacaksınız. ama evde yalnız mı kalıyor,
başkalarıyla mı kalıyor, birileri
çıktığında döndüğünde ne olacak? Bunlar dikkate
alınmadı. Yaşlı dediğiniz, 65 yaş üstü
dediğiniz insanlar kırılgan olabilirler ama zayıf
değiller, onlar bir şeye muhtaç değiller. Sürece
katılmaları lazım, onlarla beraber yol alınması
lazım. Siz bunu yapmadığınız zaman sosyal devlet
anlayışından yoksun oluyorsunuz.
Bir diğeri: Bu pandemi sürecinde ölçüsüz,
eşitsiz davranıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün, birçok yerde, 65 yaş üstünde olup okuma
yazması olmayanlar olabilir, Türkçe bilmeyenler olabilir. Bunlar hangi
ilacı nasıl alacaklar, sürece nasıl katılacaklar,
kendilerini nasıl koruyacaklar; bunlarla ilgili hiçbir eğitim
çalışması yürütülmedi. Peki, bunların gerçek
ihtiyaçları ne? Ekonomik açıdan bir ihtiyaçları var mı yok
mu, bunların ruhsal açıdan bir ihtiyaçları var mı yok mu?
Akrabalık ilişkilerinin yoğun
olduğu Türkiye gibi bir ülkede insanları eve hapsedip yalnız
bırakmak, gerçekten, sanki zulmetmek gibi. Bunu araştıralım
ve gelecekle ilgili bir kurgu yapalım. Epidemiyolojik açıdan
araştıralım, kaç kişi etkilendi, kaç kişi
yaşamını yitirdi, ne tür problemler var; soralım,
öğrenelim ve gerçek ihtiyaçları nedir öğrenelim. Bu süreçte
elektrik parasını ödeyemeyen, doğal gazını ödeyemeyen,
birçok borcunu ödeyemeyen insanlar ne yaptılar; bunu öğrenelim,
bunlarla ilgili bir düzenleme yapalım. Her nedense Türkiye sanki büyük
metropollerden oluşuyor gibi düşünülüyor, herkesin cebinde mobil
telefon varmış gibi düşünülüyor. Bu insanların
ihtiyacı ne, iletişimle ilgili ne yapılabilir; bunların da
dikkate alınması lazım, araştırılması
lazım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ahmet Akın,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkanım, öncelikle yeni görevinizde başarılar dilerim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET AKIN (Devamla) Sizi ve tüm heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
herkese sevgiler.
Öncelikle, sonda söyleyeceğimizi baştan
söyleyelim: İYİ PARTİnin grup önerisini destekliyoruz çünkü bu
öneriye ihtiyaç var, bunun araştırılmasına ihtiyaç var.
Bizler grup olarak destekliyoruz, aynı hassasiyeti ve önemi sizlerden de
görmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve
emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en
önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle
çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir
milletin geleceğe güvenle bakma hakkı yoktur. demiştir. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi,
bunu neden diyor? Çünkü yaşlılara -yaşlı demeyelim de-
kıdemli vatandaşlarımıza verdiği değeri
anlatıyor. E, bizler de onun emanetçileriyiz, onun için burada hep
birlikte bunu savunmakla mükellefiz. Aynı zamanda, bizi bugünlere
hazırlayan yaşlılarımız için hayatı
kolaylaştırmak burada bulunan her milletvekilinin bence asli
görevidir, devletimizin de asli görevidir ve bunun için de mücadele etmesi
gerekir ama ettiği mücadele öyle yapıyormuş gibi değil,
gerçek anlamda mücadele edip arkasında durması gerekir.
Şimdi, iktidardakiler sadece bir kesimin
değil, yoksulların, kadınlarımızın, aynı
zamanda bakıma muhtaç yaşlılarımızın,
işsizlerimizin yanında olmakla mükelleftir. 2019 yılındaki
verilere göre 65 yaş ve yukarı yaştaki nüfus yüzde 21,9
oranında arttı ve 7 milyon 550 bine çıktı. Bu da nedir?
Kıdemli vatandaşımızın sayısı. Açlık
sınırı 2.500, yoksulluk 7.900
65 yaş üstü
vatandaşlarımız aldıkları maaşla geçinmeye
çalışıyorlar.
Ben buradan defalarca söyledim: Değerli
arkadaşlar, bu 65 yaş üstü vatandaşlarımızın
aldığı parayı cebinize koyun, pazara gidin, elinize o
fileyi alın; bakalım o parayla, o maaşla o file nasıl
dolacak! (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, diyorsunuz ki
Yaşadığım bir anıyı anlatayım: Pazara
gittim
Çalışıyoruz çünkü bizim Sayın Genel
Başkanımız bize her zaman Sokakta olun. diyor, sizlerinki gibi
sadece sıkıştığı zaman değil. Ben,
şimdi, merak ediyorum, siz sokağa çıktığınız
zaman nasıl ama nasıl konuşacaksınız?
AHMET ARSLAN (Kars) Biz sokaklardayız.
AHMET AKIN (Devamla) Diyor ki oradaki teyzem:
Yahu, TÜİKe göre enflasyon yüzde 12ymiş. Aynen verdiği cevap
şu: Hadi oradan! Enflasyon yüzde 90. diyor. Siz ne yapıyorsunuz?
Yüzde 12 diye gösterip yüzde 90a insanları muhtaç ediyorsunuz.
Bakın, ayrıca, arkadaşlar, hiçbir
şey bilmiyorsanız, sadece elektriğe şu iki yılda
yapılan zamma bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Akın.
AHMET AKIN (Devamla) Tamam Başkanım.
İki yılda zam yaptınız, yüzde
72; bir de millete dediniz ki: Enflasyon yüzde 12. Gerçekten, milletle dalga
geçmeyi bırakmanız gerekiyor. Bizlerin projesi, Sayın Genel
Başkanımızın daha önce söylediği, işte, dinî
bayramlarımızda ikramiye vermek; bunu bile delik deşik
yaptınız, tam doğru dürüst uygulayamadınız. Şimdi
yapılması gereken nedir?
Bakın, bayram geliyor. Bayramda büyüklerimize
saygı göstermek, hürmet göstermek bizim inancımızdan gelir.
Gelin, hep birlikte, bu bayramda ve bundan sonraki dinî bayramda emeklilerimize
2 bin lira verelim, ne olacak? Siz istediğiniz her yere para
aktarıyorsunuz. Maaşlar parça parça geliyor; emeklilerimize,
kıdemli yaştaki vatandaşlarımıza da desteğinizi
görelim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Onun için, Covid-19 sürecinde, Sayın Genel Başkanımız ve
bütün belediye başkanlarımız, daha o süreç
başladığı gün 65 yaş üstünün listesini
belediyelerimize yolladılar, hizmet etmek için. Onu bile
kaldıramadınız. Ama ben size son olarak söyleyeyim: Bu millet
sizi kaldıracak. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Muhammet Müfit Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ayasofyanın seksen altı yıl sonra
tekrar ibadete açılmasının hayırlara vesile
olmasını Allahtan niyaz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hafta sonu ilçemiz Gemlikte temeli
atılan araba fabrikası TOGGun da hayırlara vesile
olmasını Allahtan niyaz ediyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ama
elektrik yok!
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Şeyh Edebalinin Osman Gaziye söylediği Ey
oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın. düsturuyla,
biz, on sekiz yıllık hayatımızda
Daha önceki
sağlık sektörünü anlatmaya kalkarsak burada saatlerce konuşuruz.
Sağlık diye bir sektör yoktu, doğru dürüst bir yaşam yoktu.
Ben kendim, saat beşte, altıda hastaneye gidip, kuyruğa girip
sıra almak için uğraştım ve sıra alamadım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Doğru
söylüyorsun.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz bu on sekiz yılda çok ciddi manada bir mesafe
aldık. Bunu, elimizi vicdanımıza koyduğumuz zaman
görebiliriz, tabii eğer bu varsa. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, pandemi sürecinde,
sözde medeniyet sahibi diye bildiğimiz ülkeler sınıfta
kaldı. Hepimiz, Amerikasını ve Avrupasını gözlerimizin
önünde seyrettik; kendi yaşlılarına ve hastalarına
nasıl muamele çektiğini, kendilerine nasıl para olarak, ekonomik
olarak sıkıntılar yaşattığını hep
beraber duyduk. Biz ülkemizde, hamdolsun, bunları yaşamadık. (CHP
sıralarından Gündemimiz farklı. sesi)
Değerli arkadaşlar, laf atmakla bu mesele
çözülmez. Önemli olan gerçekleri görmektir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bazı arkadaşlarımız
çıkıp burada
Doğrusu, ben, hatiplerin
konuşmalarını hayretler içinde takip ediyorum. Yani sanki
Türkiye güllük gülistanlıktı, 2002den önce Türkiye uzaya gidecek
bütün imkânlara sahipti de AK PARTİ geldikten sonra bu
kısıtlamalar oldu!
Değerli arkadaşlar, dün Sayın
Cumhurbaşkanımızın açıklamış olduğu,
yapılan hizmetlerin karnesini -biraz önce bir Grup Başkan Vekilimiz
söyledi- millet veriyor; sizler değil, bizler vermiyoruz, kendisi de
vermiyor; bu milletin takdiridir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Millet sınıfta
bıraktı sizi!
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) On sekiz
yıldır nasıl ki milletin takdirine gidiyorsak bundan sonra da
ona gitmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, biz
yaşlılarımıza son derece saygı gösteriyoruz,
inancımızdan dolayı saygı gösteriyoruz. Bir
hadisişerifte Anne ve babasına veya bunlardan birine
Yetişip
de onlar sayesinde cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün. deniliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Çok önemli bir
şey yaşlıya verilen önem. Bir genç ihtiyar bir kimseye
yaşından dolayı hürmet ederse Allah da onun
yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini
hazırlar. buyurmuştur. Bunların hepsini biz şiar olarak
edinmiş ve hayatımıza bunları monte etmişiz.
Değerli arkadaşlar, uygulamada herhangi
bir aksaklığa meydan verilmemesi ve mağduriyetlere neden
olunmaması için ilgili bakanlıklar, valilikler, kurum ve
yetkilileriyle gerekli koordinasyon sağlanarak hiçbir yaşlı ve
kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşımız
mağdur edilmemiş, inşallah bundan sonra da edilmeyecek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu mücadelede büyük fedakârlık gösteren
başta Sağlık, İçişleri ve belediyeler olmak üzere,
diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
çalışanlarını tebrik ediyor, Cenab-ı Allahtan,
ülkemizi ve dünyayı tehdidi altına alan bu virüsün bir an önce
bertaraf edilmesini temenni ediyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
İYİ PARTİ grup önerisini kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, söz
talebim var.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydının İYİ PARTİ
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce konuşan kıymetli hatip, benim rakamlarla ortaya koyduğum...
Kendi kendine karne veren birisi var çünkü bu yeni rejimde her şeyi bir
kişi yapıyor, kendi icraatına karneyi de dün bir kişi
açıkladı. Ben rakamları açıkladım, bütün rakamlarda
çok ciddi şekilde, iyi olması gerekenlerde gerileme, kötü olması
gerekenlerde ilerleme var ama doğrudur -bugünkü basın toplantımdan
da esinlenmiş- gerçek karneyi millet verecek. 24 Hazirandan beri millet 2
kez karne verdi: İşler iyiye gidiyor olsaydı 31 Martta bütün
büyükşehirleri kaybetmezdiniz, 23 Haziranda 806 bin farkı
İstanbul gibi bir şehirde yemezdiniz. Bu 2 karne ara karnedir, kanaat
notu bellidir, asıl karnede millet sizi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 31 Mart ve 23 Haziranda ara
karneyi aldınız, kırıktır; milletin size gönlü
kırıktır, kanaat notu kırıktır; ana karneyi
bekleyin, gidiyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Van Milletvekili Murat
Sarısaç ve 20 milletvekilinin, Türkiye-İran sınırında
yaşanan olayların incelenmesi ve Van'da kötü koşullarda
yaşayan göçmenlerin sorunlarının tespit edilerek çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 2/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/3063) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
22/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/7/2020 Çarşamba
günü toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Temmuz 2020 tarihinde Van Milletvekili Sayın
Murat Sarısaç ve arkadaşları tarafından, 7996 grup
numaralı, göçmenlerin yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 22/7/2020 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Muş Milletvekili Sayın
Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Size de yeni görevinizde başarılar
diliyorum Sayın Başkan.
Sözlerime başlamadan önce, 22 Temmuz 1980
yılında kontrgerilla tarafından, gizli odaklar tarafından
katledilen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun kurucusu
ve aynı zamanda ilk Genel Başkanı Kemal Türkleri saygıyla
andığımı ifade etmek istiyorum.
Yine, dün Muğlada katledilen Pınar
Gültekin ve ilim olan Muş Malazgirtte erkek şiddetiyle katledilen
Fatma Altınmakası da andığımı ifade etmek
istiyorum. Bu erkek şiddetini bir kez daha kınayarak bu erkek
şiddetinin önüne geçmek için İstanbul Sözleşmesinin ve 6284 sayılı
Yasanın hayati olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bizim
önergemiz, aslında, son dönemlerde Vanda yaşanan göçmenlik krizi
üzerinedir. Evet, biliyorsunuz, aslında, dünyanın birçok yerinde
savaşlar, salgın hastalıklar, ekonomik krizler, dinî ve
mezhepsel çatışmalar nedeniyle ciddi göç hareketleri olmakta ve
insanların çoğu kendi doğdukları ülkelerinden başka
coğrafyalara göç ederek mülteci statüsüne ulaşmaktadırlar. Bu
anlamda, Türkiye, Asya ile Avrupa arasında olması nedeniyle
aslında temel bir geçiş güzergâhıdır ama bütün bu
geçiş güzergâhı olmasına rağmen ne yazık ki
göçmenlerin hayatını, göçmenlerin yaşam
koşullarını ve en temelde de göçmenlerin yaşamaları
için gerekli önlemleri almamaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben size
birkaç rakam ifade etmek istiyorum. Örneğin, Birleşmiş
Milletlerin Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
yayınladığı bir rapor var. Bu rapora göre Türkiyede 3,6
milyon Suriyeli, 170 bin Afgan, 142 bin Iraklı, 39 bin İranlı,
5.700 Somalili ve diğer uyruklardan 11.700 kişi olmak üzere toplam 4
milyon sığınmacı yaşamaktadır. Bu tabii ki çok
büyük bir oran değerli arkadaşlar ve bu oranı
karşılamak açısından da gerçekten yapısal önlemlerin
ve yasal mevzuatın buna uygun hâle getirilmesi gerekiyor.
Şimdi, Türkiye 1951 yılındaki Mülteci
Sözleşmesine imza koydu, bu sözleşme 1961 yılında
yürürlüğe girdi fakat bu sözleşmeye coğrafi bir çekince konuldu,
ne denildi: Doğudan gelen göçmenleri mülteci statüsüne kabul etmiyorum ve
bunlara mülteci olarak da yaklaşmayacağım. Şimdi, bunun
yarattığı ciddi zorluklar var yani Afganistandan, Pakistandan,
Hindistandan ya da Afrikanın diğer ülkelerinden gelenleri mülteci
olarak kabul etmediğimiz için bunların mülteci olarak başvurusunu
almıyoruz ve bunların bir başka ülkeye gitmeleri için de
aracılık etmiyoruz. Bu anlamıyla, aslında, geldiklerinde
görüldükleri yerde, gittikleri ülkelerde yaşam koşulları olup
olmadığına bakılmaksızın hızlı bir
şekilde sınır dışı ediliyorlar ve bu
sınır dışı edilmeler sırasında hem yolda
ciddi yaşam riskleriyle karşılaşıyorlar hem de
gittikleri ülkelerde aslında kaçış nedenlerine bağlı
olarak yaşam hakları tehdit edilebiliyor ki biz bunu İranda
görmüştük.
Şimdi, Van niye özel? Değerli
arkadaşlar, Vanın 4 ilçesi İranla sınır
komşusu, 295 kilometrelik bir sınırı var ve şu anda
aslında temel bir geçiş alanı olmuş durumda.
Şimdi, yeterli önlemler
alınmadığı zaman ne oluyor? Her gün facialar oluyor
değerli arkadaşlar. Bakın, 2002 yılında, Van
Çaldıranda karların erimesinden sonra 19 mültecinin cesedine
ulaşıldı ve bunların dört ay önce öldüğü ve
cesetlerinin artık çürümeye başladığı tespit edildi.
Kimdi bunlar? 6 kadın, 9 çocuk ve 4 de erkekti. Evet, bunların hepsi
yaşandı.
Başka ne oldu? Van Çaldıran ilçesinde yine
karların erimesiyle 24ünün donarak, 1inin de vurularak öldüğü
anlaşılan 25 göçmen cesedi bulundu. Aynı dönemde, yine,
Vanın Özalp ilçesinde 57 göçmenin bindirildiği minibüsün
şarampole yuvarlanması sonucunda 17 kişi hayatını kaybetti.
Yine, Aralık 2019da 71 göçmeni
taşıyan teknenin Van Gölünde alabora olması sonucunda 7 göçmen
yaşamını yitirdi. Ve en nihayetinde, 27 Haziran tarihinde Van
Gölünde alabora olan teknede 100e yakın mültecinin sular altında
kaldığını biliyoruz, bunlardan 60ının cenazesine
ulaşıldı, 60ı çıkarıldı, kalanlara hâlâ
ulaşılmaya çalışılıyor fakat biz şunu
biliyoruz ki birçoğunun kimlik tespiti bile yapılamayacak, ülkelerine
ve ailelerine gönderilemeyecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen Sayın
Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Ve aslında kimsesizler mezarlığında birer sayıdan
ibaret olarak -ki başlarına VG1 yazılıyor yani Van Gölü
1 VG2 Van Gölü 2 diye tabelalar vurularak- gömülüyorlar. Bunlar birer
sayıdan ibaret olarak orada yatacaklar.
Değerli arkadaşlar, bizler bu önergemize
destek vermenizi istiyoruz çünkü göçmenlik ve mültecilik meselesinin sistemsel
kapitalizmden kaynaklı bir sorun olduğunu biliyoruz. Her an, hepimiz
yaşadığımız coğrafyadan başka
coğrafyalara gitmek durumunda kalabiliriz, mülteci durumuna
düşebiliriz. O zaman, ülkemize gelen mültecilere de insani koşullar
sağlamamız, onların yaşam hakkını ve diğer
bütün sosyal haklarını sağlayacak bir mevzuatı, bir yaklaşımı
ortaya koymamız gerekiyor. Bu, hem insanlığın
gereğidir hem vicdanın gereğidir hem evrensel hukukun
gereğidir hem de aslında her birimizin geleceğe dair daha
insancıl bir dünya umudunun yükselmesi için de bize konunun önemi
itibarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Geleceğe olan umudumuzu artırmamız
açısından da çok önemlidir.
Değerli arkadaşlar, bakın,
Hükûmetiniz çok uzun bir süre mültecilere ev sahipliği yapmakla övündü.
Doğru, bir ev sahipliği yapıldı fakat bu ev
sahipliğinin hangi koşullarda olduğuna dönüp bakmamız
gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu insanlar savaştan kaçıyor,
kurşundan kaçıyor, kandan kaçıyor, ölümden kaçıyor, yoksulluktan
kaçıyor; bu insanlar can havliyle kendilerini bu ülkeye atıyorlar. O
zaman, bu ülkenin de onların yaşam hakkını gözeten,
onların insanlık hukukunu gözeten bir yaklaşımı
açığa çıkarması, ortaya koyması gerekiyor. Ve
sanırım hepimiz açısından çok önemli olan mülteci
meselesinde siyasetüstü bir noktada, insanlık noktasında
buluşabilir, bu meseleyi bütün Meclis olarak ele alıp sorunu gidermek
için hep beraber çaba harcayabiliriz diyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin İran
sınır boyu ve Van Gölü çevresindeki
sığınmacıların yaşadıkları sorunlar
hakkındaki grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, size de yeni görevinizde
başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, çocukluğu Van
Gölü kıyısında olan Ahlatta geçmiş, bizim tabirimizle Van
denizinin yapısını, geçmişini iyi bilen bir
kardeşinizim. Van Gölü, özellikle İran üzerinden gelen
kaçakçıların ve sığınmacıların
kullandıkları güzergâhın üzerindedir. Tekneler, polise ve
jandarmaya yakalanmamak amacıyla göl üzerinden Bitlisin kıyı
ilçelerine gelir ve buradan, kara yoluyla büyük şehirlere ya da Avrupaya
gitmek için batıya doğru yönelirler.
Van Gölü, sürekli alabora olan teknelerin
haberlerine, batan salların facialarına sahne olmaktadır. Son
olarak, 27 Haziran tarihinde bir insan kaçakçısının teknesi
batmış, son tespitlere göre 60 sığınmacı
hayatını kaybetmiştir; hayatını kaybedenlere Yüce
Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın milletvekilleri, bu meselenin iki boyutu
vardır; birincisi, burada bir insanlık dramı yaşanmaktadır.
Ne olursa olsun, sebep ve sonuç değerlendirmesi yapmadan şunu
söylemek istiyorum ki, burada ölen -diline, dinine, milliyetine
bakmaksızın- Allahın yarattığı kutsal olan
insandır. Bu insanların göçmen kaçakçılarının eline
düşmemesi için Hükûmetimizin çok daha kapsamlı tedbirler alması
şarttır. Ülkemizden Yunanistana geçmek isteyen
sığınmacıları taşıyan insan
kaçakçılarının televizyona demeç verebildiği bir ortamdayız,
demek ki ortada doğru gitmeyen bir şeyler var. Göç İdaresi
bilimsel bir temel yapmamaktadır, maalesef yapılmıyor.
Sözleşmeli personelin ceplerine para doldurup
sığınmacılara 100 lira, 200 lira dağıtmakla Göç
İdaresi yönetimi olmaz.
İkincisi, ülkemizin bir
sığınmacı otobanına dönmüş olmasıdır.
Suriyeli sığınmacıların hem kendi yaşadıkları
dramlar hem de ülkemize getirdikleri sosyal ve ekonomik sorunlar hepimizin
malumudur. Türkiye, içinde bulunduğu ekonomik krizde, her gün yeni
sığınmacı akınlarını göğüslemek zorunda
mıdır? Her şeyden önce, Covid-19 salgınının hâlen
sona ermediği bir ortamda ülkemize sığınmacı
girişlerine izin verilmesi nasıl bir aymazlıktır,
nasıl bir sorumsuzluk örneğidir!
Değerli milletvekilleri, son tahlilde, Van Gölü
ve çevresindeki tedbirsizlikler insan kaçakçılarının cirit
atmasına, bir umut ülkemize gelen sığınmacıların
acı bir şekilde can vermesine, ülkemizin ekonomik, sosyal ve
sağlık açısından büyük riskler yaşamasına
sebebiyet vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Oral.
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Bu hususun ortak bir akılla
araştırılması gerektiği kanaatindeyiz ancak önerinin
içindeki Mülteciler Hukuku Sözleşmesine dair ifadelere de katılmamaktayız.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, önce, yeni görevinizde başarılar diliyor, kutluyorum.
Deneyiminizle, üretkenliğinizle Parlamento çalışmalarında
son derece başarılı işler yapacağınıza
yürekten inanıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, sağ olun.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Değerli arkadaşlar,
çağın sorunu göç ancak göçmenler yaratılan bu büyük sorunun
mağdurlarıdır. Nedir bu sorun? Dünya genelinde yaşanan güç
çatışmaları, savaşlar, ırkçılık, ayrımcılık,
yoksulluk ve çaresizlik çağımızda bir büyük sorun olarak
dünyanın önünde duruyor. Ülkemiz, bu sınır yapısıyla
birlikte hedef ülke ve transit ülke; doğal olarak, Asyadan, Orta
Doğudan, Afrikadan göç eden insanlar bizim
sınırlarımızdan geçiş yapmak üzere bir gayret
içerisine giriyorlar ve maalesef birçoğu büyük dramatik sorunlarla karşı
karşıya kalıyor. 295 kilometre sınır var Van ile
İran arasında, bu büyük bir sınır ve sınırın
çok büyük bir kısmı sarp dağlarla, geçit vermez vadilerle
kaplı ama insanlar o çaresizliğin içerisinde umuda yolculuk
adına yola çıkıyorlar, maalesef hayal kurdukları o sonraki
yaşamları ölümle sonuçlanıyor ve umut yolculuğu ölüm
yolculuğuna dönüşüyor. Vanda son facia, şu ana kadar 60 cesedin
bulunmasıyla önümüzde duruyor ama bu, Vanda yaşanan ilk göçmen faciası
değil ki. 2002 yılından bugüne kadar onlarca kez o bölgede bu
tür göçmen faciaları yaşandı. Örneğin, Mart 2020de
Çaldıranda 7 göçmenin cesedi bulundu, donmuşlardı. Yine, Vanda
55 kişinin taşındığı minibüs devrildi, 20 mülteci
yaralandı, bir kısmı daha sonra hayatını kaybetti. 71
kişinin seyahat ettiği otobüs şarampole yuvarlandı ve 17
göçmen hayatını kaybetti. Peki, bunlar sonlanacak mı? Mümkün
değil. Bir bakış açısı çok önemli, maalesef,
göçmenliğini sonlandırıp ulaştığı hedefte
göçmenleri bir başka büyük sorun bekliyor, o da korsan emek sömürüsü. Oraya
gittiklerinde mutluluğa ulaşamıyorlar, oraya gittiklerinde ucuz
iş gücü, güvencesizlik, çaresizlik ve bütün bunlar yeniden onların
yakasına yapışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bütün
bunları çözmenin bir temel yolu var, o da bir siyasi iradenin samimi,
içtenlikli ve bu olaylara duyarlı bakışı bu sorunları
önemli ölçüde asgariye indirgeyebilecektir ama önemli olan irade, bu iradeyi
ortaya koyan bir iktidar gerekiyor.
Şimdi, bu araştırma önergesine,
koalisyon partilerine mensup milletvekilleri evet oyu mu verecek? Vermeyecek.
Bu konuda bile o duyarsızlığın ve o samimiyetsizliğin
sonucunu göreceğiz biraz sonra. Niçin? E, çünkü bir muhalefet partisi bu
önergeyi verdi. İçlerine siner mi? Mümkün değil.
Dolayısıyla, bu önerge reddedilecek ama birçok kez dile
getirdiğimiz gibi, tarihin akışı, bütün bu vahim
sonuçların, bu faciaların, bu ölümlerin sorumlusu tedbir
almayanların da yakasına yapışacak. O açıdan bu tür
sorumluluk sahibi insanların burada, bu Meclis kürsüsünde gelip bunu
gerçekçi bir şekilde dile getirip olumlu oy vermeleri, o tarihî
sorumluluğun yerine getirilmesini gerektiriyor. Ama neylersiniz ki bugüne
kadar verilen araştırma önergelerinin hiçbirinde Adalet ve
Kalkınma Partili ve MHPli milletvekili arkadaşlarım bu
duyarlılığı göstermediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Umut ediyorum ki
Vanda yaşanan bu facia son bulur diyeceğim ama tedbir
alınmayacaksa, önlemler sınırlı kalacaksa, o
hayatını kaybedenlerin cenazeleri bile yok olup gidecekse, sadece
ahla vahla insanlık suçu işleyen bir iki insan kaçakçısına
fatura edilip unutulacaksa bundan sonra yaşanacakların da sorumlusu
ve müsebbibi iktidar partisi ve onun destekçileri olacaktır diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Van
Milletvekili Sayın Abdulahat Arvas. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULAHAT ARVAS (Van)
(X)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin Asya, Avrupa
ve Afrika kıtalarının kesişim noktasında
bulunması, politik ve ekonomik açıdan gelişmemiş devletler
ile zengin Batı ülkelerinin arasında bir köprü konumunda olması
gibi nedenlerle Türkiye, düzensiz göçmenler tarafından transit güzergâh
olarak kullanılmaktadır. Doğu
sınırlarımızın dağlık ve kontrolünün zor
olması, düzensiz göç açısından güvenliğinin yeterince
sağlanamaması, Ege ve Akdeniz sahillerinin coğrafi
yapısının yasa dışı geçişlere uygun
olması gibi faktörler de göz önünde bulundurulduğunda göç zemini
sağlamaktadır.
Ayrıca ülkemizin bölgesinde yükselen güç
olması, üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiyeyi transit ülke
konumundan çıkarıp hedef ülke konumuna
taşımıştır. Bunlarla birlikte Orta Doğu, Kafkasya
ve Balkanlarda yıllardır süregelen çalkantılar Türkiyeye
kitlesel akınlara yol açmış, tarihsel bağları ve
sorumluluk anlayışıyla ülkemiz zor durumda bulunan bu
sığınmacılara kucak açmıştır.
Özellikle, son zamanlarda, ülke genelinde yer alan
"İran sınırı ve düzensiz göçmenler konusu yakın
tarihsel konjonktür ve pek çok farklı değişken birlikte
değerlendirildiğinde, İran sınırı üzerinden
yaşanan düzensiz göçmen akınını salt siyasi bir mesele
olarak değil, göç kaynağı ülkelerin durumlarını göz
önünde bulundurarak ele almak gerekir. İran sınırından bir
şekilde gayriresmî yollardan Türkiyeye gelen göçmenler çoğu zaman
yürüyerek veya farklı yollarla Iğdır, Ağrı ve Van
üzerinden ülkeye giriş yapmakta ve buralarda da yürüyerek İstanbul'a,
nihai hedefe ulaşmak, Avrupa'ya ulaşmak istemektedirler.
27 Haziran 2020 tarihinde düzensiz göçmenleri
taşıyan tekne Van Gölünde alabora olarak batmıştır.
Olayın öğrenilmesinin ardından 28 Haziran 2020 tarihinde arama
kurtarma çalışmaları başlatılmış, Van Gölü
yüzeyinde havadan ve karadan devam eden çalışmalarda, Jandarma Sahil
Güvenlik, Emniyet, AFAD, UMKE ve sağlık ekipleri faaliyetlerini
sürdürmektedir.
Van Gölündeki aramalar, SONAR, ROW ve YTS cihaz ve sistemleriyle
desteklenmektedir. Su altı görüntüleme cihazıyla, ROWla yapılan
çalışmalarda batık göçmen teknesi 8.7.2020 tarihi
itibarıyla Çarpanak adası 7-8 mil açıklarında 107 metre
derinliğinde tespit edilmiştir. Bugün itibarıyla 60 cesede
ulaşılmıştır. Tekne ve cenazelerin
çıkartılması için gerekli bütün çalışmalar büyük bir
özveri ve titizlikle devam etmektedir.
Allah kimseyi yeni vatanlar aramak zorunda
bırakmasın. Buradan hayatını kaybeden göçmenlere tekrar
Allahtan rahmet diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ABDULAHAT ARVAS (Devamla) - Türkiye, düzensiz göçmen
karşısında gerek ulusal düzeyde etkin tedbirler alarak gerekse
uluslararası düzeyde sorunların tespiti, bilgi
alışverişi, ortak mücadele ve iş birliği
şeklindeki çalışmalarını aktif olarak sürdürmekte ve
bu konudaki kesin tavrını ortaya koymaktadır. Ülkemiz üzerinden
düzensiz göçü önlemek ve ülkemizde yasa dışı bulunan
yabancıları ülkeden çıkarmak için etkin ve kararlı bir
mücadele sürdürülmektedir.
Bu konuyla ilgili yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var. Yoklama
talebini karşılayacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özel, Sayın Emre, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Erdan Kılıç, Sayın
Adıgüzel, Sayın Zeybek, Sayın Ünsal, Sayın Ünal, Sayın
İlhan, Sayın Alban, Sayın Bingöl, Sayın Köksal, Sayın
Özkan, Sayın Güzelmansur, Sayın Kılınç, Sayın Aygun,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Emecan, Sayın Arslan, Sayın Tutdere.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika
süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Van Milletvekili Murat
Sarısaç ve 20 milletvekilinin, Türkiye-İran sınırında
yaşanan olayların incelenmesi ve Van'da kötü koşullarda
yaşayan göçmenlerin sorunlarının tespit edilerek çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 2/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/3063) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22
Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisinin
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
53.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün HDP grup önerisi üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce, Sayın Tekin Bingölün kürsüdeki
konuşması esnasında bu grup önerilerine ilişkin Hiçbir
önergeye AK PARTİ ve MHP destek vermedi. Göçmen kayıplarından ve
ölümlerinden AK PARTİ ve MHP sorumludur ve destek olmadılar
önergelere. şeklinde bir ifadesi olmuştur. Bu konuda bir açıklama
yapmak istiyorum.
Şimdi -daha evvel de ifade ettim, dün de bugün
de kısmen söyledim- biz bütün partilerin verdikleri grup önerilerine
saygılıyız, verebilirler çünkü o partinin o günkü gündemidir o
ve her parti kendi gündemine hâkim olmaya çalışır. Cumhuriyet
Halk Partisi gibi Milliyetçi Hareket Partisi de kendi gündemine hâkim bir
partidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani biz verilen bu grup
önerilerine kabul vermek mecburiyetinde değiliz; buna da saygı
duyulması gerekir. Bu ifadeleri haksız ve yersiz bulurum. Zaman zaman
da tekrarlanıyor, kamuoyuna da sürekli, İşte, MHP-AK PARTİ
oylarıyla reddedildi. gibi ifadeleri doğru
bulmadığımı ifade ediyorum.
Öncelikle, 370 veya 380 civarında bugüne kadar
bu dönemde grup önerileri verildi. Zaten bunların bir, kabul edilme
imkânsızlığı var. Ayrıca, bu Meclis
araştırma komisyonları bugüne kadar Meclis teamülü olarak bütün
partilerin mutabakatıyla kuruldu. Önceden, Genel Kurula gelmeden bu
mutabakat sağlanıp da geliyor, diğer türlü her isteyen parti
kendi gündemini burada konuşuyor. Ve dediğim gibi bizim kendi
gündemimiz var Milliyetçi Hareket Partisi olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisi de
kendi gündemine hâkimdir. Kabul oyu vermememiz o konuyu ret anlamını
veya gündemimizde olmadığı anlamını taşımaz.
Ve Milliyetçi Hareket Partisi tekrar ediyorum- kendi gündemine hâkimdir ve
Milliyetçi Hareket Partisinin gündeminde göçmen meselesi de vardır.
Şimdi, 2019 yılında Sınır
Aşan Göçler Komisyonu Raporu vardır Milliyetçi Hareket Partisinin.
Türkiye'nin gündeminde olduğu gibi Milliyetçi Hareket Partisinin de
gündemindedir. Genel Kurula gelmeden evvel ben de gerekli
hazırlığımı yaparak geldim. Türkiyede düzensiz göç ve
göçmen kaçakçılığına ilişkin bilgi notumu da
hazırlayarak Genel Kurula geldim. Ben, Tekin Beye bunları, bu raporu
ve notları da verebilirim. O nedenle herkes kendi işine baksın.
Yani önergesini vermiştir, gündeme de getirmiştir; parti
grupları da kendi gündemi ve politikası doğrultusunda bir tutum
alırlar ve bu tutuma da saygı duymak gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Bazı milletvekillerimizin 60a
göre söz talepleri vardır.
Sayın Bahşi, buyurun.
54.-
Antalya Milletvekili Feridun
Bahşinin, Korkuteli Belediye Başkanının İYİ
PARTİ Korkuteli İlçe Başkanının bilgi alma
isteğine verdiği cevabın Türk örf, âdet ve geleneklerine
aykırı olduğuna, muhalefetin saygı ve kişisel hukuk
çerçevesi içerisinde eleştiride bulunmasına bile tahammül edemeyen bu
zihniyeti kınadığına ilişkin
açıklaması
FERİDUN BAHŞİ (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta İYİ PARTİ Korkuteli
İlçe Başkanımız Cemal Tınkaz basın
toplantısı yapmış ve ilçede konuşulan bazı
konulara açıklık getirmesi için Korkuteli Belediye
Başkanından bilgi istemiştir. Korkuteli Belediye
Başkanı ise saygısızca ve Türk örf, adet, geleneklerine
aykırı bir şekilde zarfın içerisine büyükçe bir
salatalık koyup İlçe Başkanımıza göndererek cevap
vermiştir. Belediye Başkanının yaptığı bu
hakaret bir kişiye değil, tüm Korkuteli halkına
yapılmıştır. Demokrasimiz içinde yer alan muhalefetin,
saygı çerçevesinde ve kişisel hukuka dikkat ederek eleştiride
bulunmasına bile tahammül edemeyen bu zihniyeti kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karaman
55.-
Erzincan Milletvekili Süleyman
Karamanın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akara TBMM Başkan
Vekilliği görevinde başarılar dilediğine, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, öncelikle görevinizin
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 22 Temmuz 2004 yılında, Pamukovada, hepimizi
derinden üzen elim bir tren kazası olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel tarafından gündeme
getirilmiştir ve dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırımın, dönemin Genel Müdürü olarak şahsımla
ilgili soruşturma açılma talebini reddettiğini ve hesap
vermediğimi iddia etmiştir. Bu, doğru değildir. On
altı yıl önce meydana gelen Pamukova kazası, Sakarya
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından saptandığı üzere,
80 kilometre hızla gidilmesi gereken yerde 130 kilometreyle gitmeye
çalışılmış, hız aşımı
yapılması sebebiyle meydana gelmiştir. Bu sebeple de makinistler
hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir. Dönemin Genel Müdürü
olarak şahsım hakkında soruşturma talebi
karşılığında dönemin Ulaştırma Bakanı
tarafından soruşturma izni verilmiştir. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tutdere
56.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, pazar günü Malatya ilinde 8.600 kilogram Adıyaman
sarmalık tütününe el konulduğuna, İçişleri Bakanı
Süleyman Soyluya bu ürünlerin iade edilmesi için çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Pazar günü Malatyada bulunan bir kargo aktarma
merkezine yapılan operasyonda 8.600 kilogram Adıyamanın
sarmalık tütününe el konulmuştur. Bayram arifesinde 260 çiftçinin
alın terine, ekmeğine, aşına yapılan bu operasyonu
buradan kınıyorum ve buradan Süleyman Soyluya açıkça
çağrıda bulunuyorum: Adıyamanlının ekmeğinden,
aşından elinizi çekin. Bayram arifesinde çocukların
bayramlıkları için, kurbanlık için harçlık olacak olan bu
ürünleri derhâl iade edin diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından,
devreden KDVnin iade edilmemesinden kaynaklanan finansman sorunları ile
devreden KDVnin iadesine yönelik düzenlemenin yapılması hâlinde
ekonomide yaratacağı olumlu etkinin belirlenmesi amacıyla
22/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 22 Temmuz 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/7/2020 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
arkadaşları tarafından, devreden KDVnin iade edilmemesinden
kaynaklanan finansman sorunları ile devreden KDVnin iadesine yönelik
düzenlemenin yapılması hâlinde ekonomide yaratacağı olumlu
etkinin belirlenmesi amacıyla 22/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1946 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 22/7/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, üstlenmiş olduğunuz Meclis
Başkan Vekilliği görevi nedeniyle size hayırlı olsun dileklerimi
iletiyorum. Genel Kurul çalışmalarını Parlamento
kurallarına uygun olarak yöneteceğinize inancım tamdır.
Tebrik ediyor, görevinizde başarılar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adım
atılması, çözülmesi hâlinde ekonomiyi ve reel sektörü rahatlatacak,
yüz binlerce katma değer vergisi mükellefini ilgilendiren bir sorunu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiriyorum.
Sorun şöyledir: Katma değer vergisi
Türkiyede 1985 yılından beri uygulanmaktadır yani
yaklaşık otuz altı yıllık bir geçmişi
vardır, dünyada da 166 ülkede uygulanmaktadır. Son derece modern bir
vergidir, tüketimi vergileyen bir vergidir ve tüketimin her
aşamasında yaratılan katma değer üzerinden alınan bir
vergidir, nihai aşamada da bu vergiyi tüketici öder. Buradaki sorun
şu: Hepinizin bildiği gibi, mükellefler mal ve hizmet
alışları esnasında bir katma değer vergisi öderler,
mal ve hizmet satışları sırasında da bir katma
değer vergisi hesaplarlar ve tahsil ederler. Eğer mükelleflerin
alışları sırasında ödemiş oldukları KDV,
satışları sırasında hesapladıkları KDVden
daha fazla ise aradaki farkı önümüzdeki döneme, önümüzdeki aya devrederler
ta ki mahsup edilene kadar. Ekonomideki konjonktüre göre bu mahsup işlemi
çok uzun zaman alabilir; aylar, seneler alabilir. Özellikle yatırım
aşamasında ya da stok devir hızı düşük olan
işletmelerde, üretim sürecinin son derece uzun zaman aldığı
işletmelerde ya da örneğin kriz dönemlerinde maliyetinin altında
satış yapan işletmelerde bu katma değer vergisinin mahsubu
mümkün olmaz ve işletmeler üzerinde bu bir yük olarak kalır.
Doğrusu nedir? Doğrusu, mahsup edilemeyen
bu katma değer vergisini yani sonraki döneme devreden katma değer
vergisini belli şartlar dâhilinde mükellefe iade etmektir, doğru olan
budur. Avrupa Birliğinin, Avrupa Konseyinin bu konuda bütün ülkeleri
bağlayan bir direktifi yok. Ancak 2016 yılında
çıkmış olan 2016/112/EC sayılı Direktifinde
şöyle diyor Avrupa Konseyi: Eğer alışlar
sırasında ödenen KDV, satışlar sırasında
hesaplanan KDVden fazla ise üye ülkeler bunu mükellefe iade edebilir veya
sonraki döneme devredebilir. Bir takdir hakkı bırakmış
ülkelere ama uygulamaya baktığımızda bu işlemi iade
yönünde yapan çok sayıda ülke var. Bu ülkelerin hepsini sayarak sizin
vaktinizi almayacağım, birkaç örnek vereceğim: İngiltere,
İspanya, Portekiz, İsveç, Almanya, Fransa, İrlanda, Yunanistan,
Danimarka, Avusturya, Malta, Hollanda, Belçika -devam ediyor- Çek Cumhuriyeti,
Güney Kıbrıs, Hırvatistan -ABye en son giren ülkeler dâhil-
bunların hepsi bu KDVyi mükellefe iade ediyor. Hatta bazı ülkeler
bunu hemen ertesi ay yapıyor. Örneğin, İngiltere bu ayki -bu
ayki derken haziran ayında- verilen beyannamede mahsup edilemeyen KDVyi
hemen temmuz ayında mükellefe iade ediyor. Bazı ülkeler daha da ileri
gidiyor, devreden KDV uygulamasını önlemek için farklı
kategoriler oluşturmak suretiyle ona göre bir sistem kurmuşlar.
Türkiye bunu uygulamak, bu sisteme geçmek zorunda. Şu anda, bu
şekilde, KDV mükelleflerinin devletten olan alacağı, 2019
yılında Vergi Konseyinin düzenlemiş olduğu rapora göre tam
191 milyar Türk lirasıdır.
2018 yılı Ocak ayında Sayın Naci
Ağbal Maliye Bakanıyken bir tasarı Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldi, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu madde vardı, daha sonra
Genel Kurul görüşmeleri sırasında bu madde
çıkarıldı. Ben, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımla birlikte dört yıl önce bu konuda bir kanun
teklifi verdim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekliyor, her yeni dönemde onu
yineledim. Bu verginin iadesine yönelik olarak, belli şartlar dâhilinde
Cumhurbaşkanına yetki verilmesi yönünde bir düzenlemeyi Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirdim ancak bugüne kadar gündeme alınmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
İç Tüzükün 37nci maddesindeki
olanağın kısıtlı olması nedeniyle de bunu ben bir
araştırma önergesi olarak gündeme getirdim.
Size bir tablo göstermek istiyorum: İstanbul Sanayi
Odasının İSO 500 raporundan aldığım bir tablo bu,
işletmelerin borç öz kaynak oranını gösteriyor. Bakın, 2004
yılında işletmelerin toplam kullandığı
kaynağa 100 lira dersek bunun 45,5 lirası borç, 54,5 lirası öz
kaynak iken 2019 yılında bu borç rakamı 68,4 liraya
çıkmış durumda. Böyle bir süreçte işletmeleri öz kaynak
yönünden güçlendirmek lazım. Uygulanmakta olan politika mükelleflere
devamlı olarak kredi verme, onları borçlandırma yönünde bir
politikadır, bunun sonu yok. Doğru olan budur, belli şartlar
dâhilinde bu iadeyi gerçekleştirecek bir düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapmalıyız. Bu, kriz dönemi için de önemli bir düzenleme
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben altı dakikada bitireyim
diye gayret etmiştim ama ilave süreniz için ayrıca çok teşekkür
ediyorum.
Arkadaşlar, 191 milyar lira çok yüksek bir
rakam olarak gözükebilir. Sanıyorum, Sayın Naci Ağbal döneminde
Komisyona gelen tasarıdaki bu maddenin çıkarılmasının
ardındaki gerekçe de bu. Ya, bu rakam bir anda kamunun hesaplarında
borç olarak gözükürse devletin borcu çok yüksek olabilir. Böyle bir
endişe olabilir diye düşünüyorum, herhangi bir bilgiye dayalı
olmadan. Devletin hesaplarında borç olarak gözükmeyecek şekilde
farklı bir düzenleme yapabiliriz. Bu konuda muhtelif ülkelerin farklı
uygulamaları var, bunlar bize örnek olabilir ya da bu birikimi iki üç
yıllık bir dönemi esas almak suretiyle tamamen tasfiye edecek bir
düzenlemeyi yapabiliriz; hemen yapmayız, iki yılda yaparız.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın İsmail Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle göreviniz hayırlı olsun,
başarılar dilerim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Çok
değerli milletvekili arkadaşlar, Sayın Hamzaçebinin
verdiği önergeyi, ta başından söylemek gerekirse destekliyoruz.
Neden destekliyoruz? Çünkü biz bu meseleyi iki hafta önce bir basın
toplantısıyla kamuoyuyla paylaştık. Bunun sebebi de şu:
ASOyu ziyaret ettik Ankara Sanayi Odasını- ve bu nezaket
ziyaretimizde ve sanayicilerle ilgili sorunları değerlendirme
sürecinde ASO Başkanı bize bir dosya verdi ve temel
sorunlarının bu dosyada olduğunu söyledi. Gerçekten,
sanayicimizin ve iş adamlarımızın toplam olarak
yaklaşık 200 milyar liralık bir katma değer vergisi
alacağı var. Bunun yaklaşık 90 milyar lirası
sanayicide, imalat sektöründe ki bunlar 165 milyar dolarlık
ihracatımızın yaklaşık yine 138 milyar dolarlık
kısmını yapan, istihdamın yüzde 25ini sağlayan bir
sektör ve aynı şekilde bunlar, bankacılık sektörüne toplam
borcun da yüzde 37sine sahipler, ciddi bir borçları var. Bu anlamda,
sadece KOBİlerin borçları geçen seneye göre yüzde 40 artarak 62
milyar liraya ulaşmış.
Biraz önce Sayın Hamzaçebi söyledi, o rapora
binaen söyleyeyim; eğer 20yse yeterli öz kaynak, bunların elinde 2
var yani 18lik kısım boş. Böyle bir finansman ihtiyacına
sahip sektörün, ilaveten devletten böyle bir alacağının
olması doğru değil, bu bir.
İkincisi, bakın, dünyada bunu iade etmeyen
iki ülke var; biri Çin, biri Türkiye. Yıl sonu itibarıyla bu katma
değer vergilerinin iade olması lazım. Ayağına pranga
vuruyoruz sanayicimizin, bir şey vermediğimiz gibi de pranga
vuruyoruz. Bu, doğru değil, bunu telafi etmek lazım.
Yine, sanayi odamız bir öneri getiriyor, diyor
ki: Tamamlayıcı para sistemi çıkaralım. Yani kupon para
gibi bu piyasada dolaşmasın, bize verin, biz bununla temel
ihtiyaçlarımızı görelim. veya tutun gelin, bu para, bu alacak
sosyal güvenlik primlerinden, normal vergi ödemelerinden mahsup edilsin. Hatta
bu da olmuyorsa buna mahsus devlet iç borçlanma senediyle ödensin, belli bir
süreye dayalı ödeme yapılsın. Ama bu sorun mutlaka çözülmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Sanayimizin
temel sorunu finansman, bunu hepimiz biliyoruz. İSO 500ün
açıklamasına bakın. 100 liralık gelirin 70 lirası
finansman maliyeti olan bir sanayimiz var. Ve pandemiyle beraber
düşündüğümüzde, yıl sonuna yönelik hedeflere
baktığımızda, sonuçlara baktığımızda
durumun daha da iç karartıcı olacağını görüyoruz.
Çözüm bulmak lazım. Bakın, ASO ve sanayici kendi çözümlerini
üretiyor, burada yürütmenin de kendisine ait çözümlerle masaya gelmesi
lazım. Kör ve sağır kesilmenin çok anlamı yok. Bu problem
bütün Türkiyenin ve ekonominin problemi; en kısa sürede uygun bir çözümü
var, çok sayıda çözümü var.
Uygun bir tanesinin seçilmesiyle katma değer
vergisi alacağı meselesinin Türkiyenin gündeminden kalkması
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan ben de yeni görevinizde
başarılar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Değerli
vekiller, doğrusunu isterseniz bizim açımızdan
baktığımızda ekonomideki gelişmelere çok
endişeleniyoruz. Türkiye ekonomisi gerçekten ölçüsüz bir yere doğru
gidiyor ve üstelik de Hükûmetten gelen seslerden bizim
anladığımız, gidişatın nereye olduğuyla
ilgili olarak da çok net bir fikri de yok. Dolayısıyla da Cumhuriyet
Halk Partisinin bu önergesi ilginç geldi bize de. Birkaç cümleyle -zaten iki
dakikamız var- şöyle bir özet yapayım, neyi yaşıyoruz:
Bir kere, bu kriz, sadece taleple ilgili bir kriz değil, aynı zamanda
arzla ilgili bir kriz. Yani sadece şirketlerin satışlarının
düşmesi değil, aynı zamanda işletmelerin maliyetlerinin
artmasıyla ilgili bir mesele bir kriz olarak yaşanıyor.
Dolayısıyla da burada Hükûmet -ilk anda belli tecrübesizlikleri de
katalım yani bazı yanlış işler yaptı belki ama-
parasal genişlemeye, kredi genişlemesine önemli bir katkı
sağladı diyebilirim yani talebin en azından biraz daha
toparlanmasına yardımcı oldu, nakit akışlarıyla
ilgili olarak sıkıntılar belli ölçüde çözülmüş oldu.
Fakat arkadaşlar, bu kredi genişlemesi
gerçekten çok garip bir yere doğru götürüyor bizi. Bunun bir sebebi
şu: Kredi genişlemesi genişledikçe, kredi verme işlemi
genişledikçe daha fazla riski olanlara doğru gider.
Dolayısıyla da her bir son kredinin daha riskli olma ihtimali
vardır ve dolayısıyla da risk bir anlamda bir balon
anlamına gelir ve ekonomide böyle bir alan açılıyor.
İkincisi, bu genişleme
kaçınılmaz olarak reel faizleri negatif hâle getirdi, enflasyonla
ilişkilendirdiğimizde reel faizler negatif durumda. Bunun anlamı
şu: Bu öyle bir etki yaratıyor ki Türkiye ekonomisi şu anda
tamamen spekülasyon saikiyle hareket eden bir ekonomik aktörler topluluğu
biçiminde davranıyor. Ne demek istiyorum? Şunu demek istiyorum:
Negatif faizlerden dolayı parasal genişlemeyle likidite fazlası
olan şirketler veya kişiler özellikle konut ve borsaya yöneldiler. O
sebeple de Sayın Bakanın geçenlerde açıkladığı
gibi gerçekten 190 bin civarında bir konut satışı oldu. Ama
arkadaşlar, tamamen spekülatif bir amaçla yapılmıştı
bu alışlar. Borsaya bakıyorsunuz, gerçekten de 85 binlerden
şimdi 120 bine kadar geldi borsa endeksi. Sayın Bakan yine buna
bakarak Görüyor musunuz, Türk ekonomisine güven arttı. diye
yorumladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Fakat değerli arkadaşlar, ben, bunu tam
tersi bir biçimde okuyorum: Borsanın yükselişi esas itibarıyla
spekülatif saikle hareket eden, özellikle varlıklı kesimlerin
yönelmesiyle ortaya çıkan bir tabloyu görüyoruz. Bu da esas
itibarıyla Türkiyede varlıklı kesimin bir anlamda
varlıklarının enflasyonu yani varlıkların enflasyonu
hâline dönüşmüş durumda. Ki bu da gelir
dağılımında ciddi bozukluklar yaratacak diye
düşünüyorum. O sebeple de bu önerge esasında bir bilgi olarak
kendileri de vermiş, Cumhuriyet Halk Partisi- aşağı
yukarı 2019 itibarıyla KDV hasılatı içinde iade edilmeyen
KDV, yüzde 49, hatta 50ye gelmiş durumda. Dolayısıyla da büyük
bir miktar para var orada, büyük ölçüde de özellikle maliyet kaynaklı
sıkıntılar çeken işletmelerimize bir avantaj
sağlayabilir. Dolayısıyla da bu önergenin
araştırılmasını desteklediğimizi söylüyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili
Sayın Ahmet Tan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TAN (Kütahya)
Sayın Başkanım, öncelikle görevinizde başarılar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun pandemi sürecinde reel sektör açısından devreden
KDVnin iade edilmemesinden kaynaklanan sorunlarla ilgili önerisi hakkında
grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, coronavirüs
salgınının ülkemizde görülmesiyle birlikte salgının
ülke ekonomisine etkilerini azaltmak, istihdamı ve üretimi korumak ve
vatandaşların salgından en az şekilde etkilenmesini
sağlamak için vergi alanında birçok tedbir
alınmıştır. Alınan tedbirler çerçevesinde mükelleflerimiz
tarafından yerine getirilmesi gereken beyan, bildirim, başvuru ve
rapor ibrazı gibi birtakım vergisel yükümlülüklere ilişkin
süreler uzatılmıştır. Bu kapsamda 2 milyondan fazla
mükellefin 66 milyar Türk lirayı bulan muhtasar, KDV ve prim ödemelerinin
altı aya kadar ertelenmesi, gelir vergisi mükellefi 1,9 milyon
vatandaşımızın mücbir sebep hâli kapsamına
alınması, 53,6 milyar Türk liralık muhtasar, KDV ve sosyal
güvenlik primi tahsilatlarının ertelenmesi, 65 yaş üzerindeki
kronik rahatsızlığı olan mükelleflerin beyanname ve
ödemelerinin mücbir sebep kapsamında değerlendirilerek beyan ve ödeme
yükümlülüklerinin sokağa çıkma yasağının bittiği
tarihi izleyen on beşinci günün sonuna kadar ertelenmesi gibi vergi
yükümlülükleri açısından alınması gereken tüm tedbirler
alınmış ve bu mevcut durum şu anda da yakinen takip
edilmektedir.
Katma Değer Vergisi Kanununa göre
mükelleflerin alışları nedeniyle ödedikleri KDVler ilgili
dönemde satışları nedeniyle tahsil ettikleri KDVlerden mahsup
edilmekte ve aradaki fark Maliyeye ödenmektedir. Ancak bazen mükelleflerin
yüksek stoklu çalışmaları ya da yıllara sâri üretim,
yatırım faaliyetlerinde bulunmaları nedeniyle ödenen KDVler
yüklenim olarak belli bir süre satış yapana kadar üzerlerinde
kalabilmektedir. Bu kapsamda 2020 yılının ilk altı
aylık döneminde 44,1 milyar lira iade yapılmıştır.
Burada şunu ifade etmem gerekiyor: Konuşmacılarımızdan
biri Dünyada KDV iade etmeyen 2 tane ülke var: Bir tanesi Türkiye, bir tanesi
Çin. ifadesini kullandı. Çini tabii bilmiyorum ama Türkiyede katma
değer vergisinin iade yapılmadığına dair bu bilgi
yanlış bir bilgidir çünkü Türkiyede katma değer vergisi iadesi
yapılmaktadır, 2020 yılının ilk altı ayında
da 44,1 milyar lira iade yapılmıştır. Yani iade talebi
olanların talepleri her zaman değerlendirilmekte ve mükelleflerin
iadeleri de yapılmaktadır.
Bu vesileyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisine
aleyhte oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(CHP, HDP ve
İYİ PARTİ sıralarından Kabul edildi. sesleri)
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Kabul
edilmiştir. Kabul edildi, edildi.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
Divan üyeleri arasında karar birliği yoktur,
onun için elektronik oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum oylama için, oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
kabul edilmemiştir.
Şimdi, 2 sayın milletvekiline 60a göre
söz vereceğim.
Sayın Akif Hamzaçebi...
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
57.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kütahya Milletvekili Ahmet Tanın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Devreden KDV Türkiyede iade edilmemektedir. AK
PARTİ Grubu adına konuşan sayın milletvekili
arkadaşımız bir cümle kullandı, Türkiyedeki iade
rakamını verdi. Gerçi bu, benim anlatımıma bir cevap
değildi ama yine de açıklama ihtiyacı duyuyorum.
Devreden KDV Türkiyede iade edilmemektedir,
Türkiyede iade edilen KDV indirimli orana tabi mal ve hizmet satan
işletmelere yapılmaktadır. Örneğin, fırınlara
iade yapılır ya da 150 metrekarenin altında konut inşa eden
mükelleflere indirimli orana tabi bir mal ürettikleri için iade
yapılır ama yüzde 18le mal ve hizmet alıp yüzde 18
oranıyla mal ve hizmet satan mükelleflere devreden KDV nedeniyle iade
yapılmamaktadır. Hemen hemen bütün AB ülkeleri yapmaktadır,
Türkiye yapmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
58.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa ili Karacabey Belediyesi tarafından
yapılan mera ve taşınmazların satışının
durdurulmasını Taşlık, Karakoca ve Fevzipaşa köylüleri
adına Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Tarım ve Orman
Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursanın Karacabey Belediyesi, Büyükşehir
Yasasıyla uhdesine geçen köylülerin mera ve
taşınmazlarını satışa çıkardı.
Taşlık, Karakoca ve Fevzipaşa köylüleri buna karşı
çıkıyorlar. Fevzipaşa köylüleri geçen gün seslerini duyurmak
için belediyeye kadar gittiler. Karacabey ilçemiz tarım
açısından çok önemli bir ilçe ve
bu mera ve taşınmazların satılması üretime ciddi
zarar verecektir. Bu yüzden buradan Çevre ve Tarım Bakanlarına
sesleniyorum, bu satışların durdurulmasını Karacabeyli
köylüleri adına talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Koçyiğit
59.-
Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin, 12 Eylül 2018den beri cezaevinde olan ve
adil yargılanma talebiyle açlık grevine giren İstanbul Barosuna
kayıtlı Avukat Ebru Timtik ve Ankara Barosuna bağlı Avukat
Aytaç Ünsalın taleplerinin bir an önce yerine getirilmesi ve
özgürlüklerine kavuşmaları için Meclise bir kez daha
çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat Ebru
Timtik ve Ankara Barosuna bağlı Avukat Aytaç Ünsal 12 Eylül 2018den
beri cezaevindeler. Timtik ve Ünsal gizli tanık beyanıyla örgüt
üyeliği suçundan ceza aldılar. Örgüt üyeliği suçundan Ebru
Timtik on üç yıl altı ay, Aytaç Ünsal on yıl altı ay hapse
mahkûm edildiler. 2 avukat da adil yargılanma talebiyle önce açlık
grevine girdiler, daha sonra eylemlerini ölüm orucuna çevirdiler. Avukat Ebru
Timtik Silivri Kapalı Hapishanesinde iki yüz bir gündür, Avukat Aytaç
Ünsal Burhaniye T Tipi Hapishanesinde yüz yetmiş gündür ölüm orucundadır.
Şu anda Timtik ile Ünsalın sağlık durumları oldukça
kritik bir aşamada. Her an yaşamlarını yitirebilirler. Tek
talepleri adil yargılanmaktır. Mesleklerinin onuru için ölüm orucunda
olan Timtik ve Ünsalın adil yargılanma hakkının bir an
önce sağlanması ve bu hukuksuzluğa son verilerek özgürlüklerine
kavuşması için Meclise bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.
BAŞKAN Sayın Özer
60.-
Antalya Milletvekili Aydın
Özerin, Antalya ilinin 113 bin istihdam kaybıyla çalışan
sayısının en fazla azaldığı il olduğuna,
kredi ödemelerinin ötelenmesi gibi desteklerin gelecek sezona kadar
uzatılması, borç yapılandırmalarında kolaylık
sağlanması gibi tedbirlerin Antalya ili üzerinde
değerlendirilmesinin işletmeler ve istihdamın korunması
için hayati önemi olduğuna ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Antalya Ticaret Odasının
yaptırdığı araştırmaya göre pandemi Antalya
ekonomisini en iyi ihtimalle yüzde 15, en kötü ihtimalle yüzde 22 daraltacak.
Veriler gösteriyor ki, Antalya, 113 bin istihdam kaybıyla çalışan
sayısının en fazla azaldığı il oldu.
İstanbulda bile istihdam kaybı 51 bin düzeyindeyken Antalyada 2
katından daha fazla kayıp yaşandı. İstihdam
kaybı, özellikle konaklama sektörü ve bağlı hizmet sektörleri,
yiyecek içecek hizmet sektörü ile inşaat sektörü kaynaklı. Türkiyede
SGKli 4/A kategorisindeki zorunlu sigortalı
azalışının yüzde 30u Antalyada gerçekleşti. Turizm
ve istihdamdaki veriler nedeniyle ekonomik tedbirlerin Antalya üzerinde ele
alınması gerekmektedir. Kredi ödemelerinin ötelenmesi gibi
desteklerin gelecek sezona kadar uzatılması, borç
yapılandırmalarında kolaylık sağlanması gibi
tedbirlerin Antalya özelinde değerlendirilmesi işletmelerimiz ve
istihdamın korunması için hayati önemdedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Beko
61.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun,
22 Temmuz Kemal Türkleri ölümünün 40ıncı yıl döneminde
saygı ve özlemle andığına ilişkin
açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DİSK ve MADEN-İŞ
sendikamızın efsane lideri, işçi sınıfının
önderi Kemal Türklerin katledilişinin üstünden kırk sene geçti fakat
acımız ve üzüntümüz ilk günkü gibidir. Unutulmaz Genel
Başkanımız Kemal Türkleri ölümün kırkıncı
yılında saygı ve özlemle anıyorum. Kemal Türklerin;
Türkiye işçi sınıfının, emek hareketinin ve bugün
halkımızın vermiş olduğu bu mücadelede gerçekten
ayrı bir yeri vardır. Kemal Türkleri hiçbir zaman unutmadık.
Yaşasın DİSK, yaşasın devrim, yaşasın
sosyalizm, yaşasın Türkiye işçi sınıfı diyorum.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
62.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Bursa ili Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla köyünde maden arama
faaliyetlerine karşı çıkan köylü kadınların
uğradığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, kadına
karşı şiddet bütün gruplar tarafından kınanırken,
bunun hep birlikte mücadele edilmesi gereken bir konu olduğu ifade
edilirken özellikle Adalet ve Kalkınma Partili kadın
milletvekillerimizin dikkatine bir konuyu sunmamız gerekiyor.
Bursa Yenişehir Kirazlıyaylada
Lübnanlı bir maden şirketi, adı da Meyra
Köylü kadınlar
topraklarını savunuyorlar. Uğramadıkları zulüm,
görmedikleri baskı, işitmedikleri tehdit kalmadı. Yenişehir
Kaymakamı Toplanmayın, pandemiden üçer bin lira ceza keserim, sonra
bir daha keserim, icrayla topraklarınızı
sattırırım. tehdidinde bile bulundu. Jandarma
kadınları, teyzeleri evlerine kadar takip edip adres tespiti
yaptı. Daha önce gözaltıyla gündeme gelmişlerdi, bir yandan
hukuk mücadelesi sürdürüyorlar. Şirket dün köyün sulama için son kalan
kaynağı Kamışlı Gölüne giden yolu kapatmış,
teyzeler de beton mikserlerinin önüne geçip durmuşlar. Biraz önce
Sayın Bursa Milletvekilimize çığlıklar içinde telefonlar
geldi, bana dinletti. 60 yaşından büyük 12 annemizi, teyzemizi,
kadını gözaltına almışlar. Bir tane
Daha önce de
Sevgi Teyze Ben, Cumhurbaşkanımız ne istediyse verdim, hep ona
oy verdim. diye ağlayan Sevgi Teyze... Sizden rica ediyorum: Bursa
Yenişehirde, Kirazlıyaylada örgütünüz, teşkilatınız
vardır, üyeleriniz vardır. Bu çevre mücadelesini, her bir tanesini
partinize karşı siyasi kalkışma sanıyorsunuz,
neredeyse hepsi partinize oy veren değerli insanlar ve orada bir
şahsiyet var -bütün çevre davalarında karşıya tespit
edilen- adı Sevda Kaya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - AR-GE Başkan
Yardımcısı AK PARTİde, Ankara ilinde herhâlde. Kendisini
Cumhurbaşkanlığının
danışmanıyım
Soru önergesiyle soruyoruz: Böyle bir
şirketten danışmanlık almıyoruz. diyor. Ben, Berat
Beyin danışmanıyım. diyor. Nerede bir enerji projesi,
nerede bir çevre konusunda duyarlılık, gidiyor, orada bu
baskıları organize ediyor. Kaymakamı, Jandarma
Komutanını kendisine kul etmiş orada, teyzelere bu zulmü reva
görüyor. Ben, AK PARTİnin kadın milletvekillerine
Hodri meydan!
Gitsinler, baksınlar, bir telefon açsınlar, o köyde en güvendikleri
üyeye sorsunlar ama bir haksızlık var. Allah aşkına, buna
bir Dur. deyin. Ben duyduklarımdan üzülüyorum, sırayla tek tek
telefon açıyorlar, o köyün sesini duyun lütfen.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Alınan karar gereğince
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, İzmir Milletvekili
Yaşar Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/3037) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (×)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 225 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ
PARTİ Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın İsmail
Tatlıoğlu.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çok değerli mensupları; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bu teklifle ilgili görüşlerimizi
paylaşmadan önce, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekilinin bahsettiği Bursa Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla
köyündeki olayla ilgili çok kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Ben daha on gün önce oradaydım ve köylülerin pankartında ne
yazıyor bunu sizinle paylaşmak istiyorum -bunlara zaman zaman da
terörist deniyor- pankartta şu yazıyor: Ey, benim güzel devletim,
bizim düzenimizi bozdurtma. Oradaki mesele, çevre meselesinden ziyade, üç yüz
elli yıllık bir köy düzeninde insanların hayata tutunma
mücadelesi; gerçekten, çok yaşlı teyzelerin,
kadınlarımızın öncelikle, o köylü
kadınlarımızın hayata, geleneklerine tutunma mücadelesi.
Bunlara gerçekten kör ve sağır kesilmeniz vicdanımızı
ciddi anlamda yaralıyor. Bahsedilen ismi -ben tekrar etmiyorum- her
defasında gittiğimizde her ağızdan duyuyoruz ve bu ismi
başka projelerde de duyuyoruz. Bursa Büyükorhan Karaağız
köyündeki biyokütle enerji projesinde de duyuluyor. Buraların temel
amacı, geleneksel yaşamlarını sürdürmek. Lütfen, lütfen;
buralarda yoksunuz, oralarda bari olun, bunu sizden rica ediyorum.
Çok değerli milletvekili arkadaşlar, bugün
İzmir Milletvekili Sayın Yaşar Kırkpınar ve Düzce
Milletvekili Sayın Ayşe Keşir ile arkadaşlarının
İşsizlik Sigortası Kanununda ve bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasıyla ilgili bir torba kanun teklifi
üzerinde konuşuyoruz.
Şimdi, öncelikle bir şeyi belirtmek
istiyorum: Bu teklif bize geldiğinde 8 maddeden ibaretti, yürütme ve
yürürlükle 10 madde. Ama Plan ve Bütçe Komisyonunda teklifin görüşülmesi
biterken bir önerge geldi. Bu önerge de dijital mecralar komisyonu
kurulması. Bu önergenin bu teklifin esas sahipleriyle bir ilişkisi
yok. Baştan bilgileri de yok, bize de böyle bir bilgilendirme yok. Önerge,
kanunun bütünlüğüyle ilgili olmalı. Yani bize deniyor ki: Köye su
getireceğiz. malzemeler böyle alınıyor, bakıyoruz ki
Muhtara ev yapıyoruz. Yani bu, buna benziyor, âdeta böyle.
Çıkış nedeniyle oluş nedeni
Bu önerge, 1inci maddeye gelmiş. Bakın,
1inci madde, şimdi bu ne demek? Bir kere bu önergenin bizim Plan ve Bütçe
Komisyonuyla bir alakası yok, hiçbir ilgisi yok. Bizim ihtisas
alanımız değil. Siyasi etik o kadar zorlanıyor ki
Etiği aştık artık, ahlaki konumlarla ilgili
değerlendirme yapmamız lazım.
Şimdi, buradan nereye geliyoruz, çok
değerli arkadaşlar? Bakın, yasama kalitemiz düşüyor; tabii,
bu, yürütme kalitemizi de düşürüyor. İşte, buradayız,
verilen teklifin peşinde yok AK PARTİ, bu konuda
değerlendirmeleri kendi kendimize yapıyoruz. Komisyondaki üyelere
teşekkür ederim ben, AK PARTİnin komisyondaki üyelerine. Onlar hakikaten
komisyonda var ama arkadaşları buralarda yok.
Şimdi, yasama kalitemiz düşüyor, yürütme
kalitemiz de düşüyor. Peki, ne oluyor? Onun için Türkiyenin CDS prim
oranı 500ün üzerine çıkıyor. Bu 500ü Türkiye hak ediyor mu?
Türkiyenin hangi şartları, yürütmedeki kalitesizlik
dışında, Türk ekonomisinin hangi şartları 500ün
üzerinde bir CDSi hak ediyor? Ne demek bu? Bütün 83 milyon 154 binin ortak
ödediği bir maliyet. Hansın parasına, Dimitrinin parasına,
Joenun parasına daha fazla faiz ödüyoruz. Sebep? Yasama kalitesinin yerde
olması ve yürütme kalitesinin buna devam etmesi. Bunları hiç
konuşmuyoruz. Bugün bakıyorum ben, bütün
konuştuklarımız, bir siyasi çaresizlik. Yürütmeyi gerçekten bir
endişe ve korkunun artık yönettiğini düşünüyoruz. Bir siyasi
çaresizlik bütün bu projelerle ilgili. Bunlar gündemle ilgili
Bir ülkenin CDSi 500ün üzerinde. Kimin
arkasında? Venezuellanın. Enflasyon yüzde 2.200, ülkeyi 5 milyon
kişi terk etmiş, herkes açlıktan ortalama 8-9 kilo
kaybetmiş, zayıflamış ama Venezuella Devlet
Başkanı Maduro açıklama yapıyor, diyor ki: Biz, dünyada,
memuruna en yüksek zammı yapan ülkeyiz. Doğru söylüyor, yüzde 50 zam
yapmış ama enflasyon yüzde 2.200; doğru. Böyle bir ülkenin arkasındayız.
Bu şekilde bir davranış Parlamentoya da yasama yapmaya da
aklı başında hiçbir ülkeye de yakışmıyor.
Şimdi, 2nci maddeye gelelim. Aslında
bunların önemli bir kısmını biz İYİ PARTİ
olarak -Komisyonda da söyledik- olumluyoruz. Ama torba yasa diye bir şey
var. Torba yasa değişti ama -bu partili Cumhurbaşkanlığı
sistemi milletin ayaklarında bir pranga- başka hiçbir şey
değişmedi. Nasrettin Hocanın türbesi gibi -bunu
kaçıncı defa söylüyorum- bir kapı var, her taraf boş.
Şimdi, burada bu torba yasadaki maddelerin birbiriyle ilişkisi yok,
hepsi torba yasayla geliyor. Dolayısıyla milletin iradesini bazı
maddelere olumlu kullanmak istiyoruz, arkasında olmak istiyoruz ama
sonunda, geliyor, diyor ki hepsiyle ilgili: Evet mi, hayır mı? Bu
model bu kanuna uygun değil. Bunun arkasından gelmediniz.
Nihayet, dün, Cumhurbaşkanı da dedi ki:
Bundan da vazgeçebiliriz. Biz buradayız, kendisine yardımcı
oluruz. Cumhuriyet Halk Partisi de burada, biz buradayız. Bu partili
Cumhurbaşkanlığından dönüşte kendisine
yardımcı olmak için buralardayız.
Çok değerli milletvekili arkadaşlar,
şimdi, bir başka konu var, 2nci madde: TÜBA, Türkiye Bilimler
Akademisi. Şimdi, bakın, bu konuda, komisyonda TÜBAyı temsilen
akademik TÜBA Başkanı ve yardımcısı yok. YÖKün haberi
yok, TÜBİTAKın haberi yok, TÜBA Genel Sekreteri gelmiş. Elbette
ki Türkiye Bilimler Akademisi gibi kurumlar, dünyanın her yerinde onurlu
kurumlardır. Yüksek bürokratların artık dört beş yerden
maaş aldıkları dönemde, buralara devletin cimri davranması
doğru değildir. Mali haklarını arttırmalıdır
ama komisyondan geçtikten sonra öğreniyoruz ki -ben o kanaatteyim- bu
konuda detaylı bir bilgi komisyonumuzda da yok. Ben, lütfen,
bilgilendirmelerini rica ediyorum. Halbuki YÖKle aralarında,
TÜBİTAKla aralarında, bu görevlendirmeden dolayı bir
farklılık var. Verilsin, bunun verilmesine karşı
değiliz. Türkiyenin onurlu, Türkiyeyi onore eden bilim adamlarına
mali haklar verilsin ama isteğimiz şu: Bunlar kimdir ve neden
buralara atanmıştır? Hangi bilimsel başarıları
nedeniyle bunlar TÜBAda görevlendirilmiştir, bunu bilmek istiyoruz, bu
kadar da hakkımız olsun. Komisyonda da bunu söyledik. 5 diyorsa 10
verelim ama bunları kime verdiğimizi bilelim, hiçbir problem yok.
Kıymetli milletvekili arkadaşlar, yani bu
konuda, gerçekten, artık bir yetki çıkartıp da Sayın
Erdoğana kanun yapma yetkisini verip ondan sonra da herkes bir işine
bakacak, böyle bir yöne gideceğiz, ya da bu partili
Cumhurbaşkanlığından dönüp bu parlamenter sistemi
iyileştireceğiz ve güçlendireceğiz.
Şimdi, 3üncü ve 4üncü madde, pandemi
süreciyle ilgili. Bakın, çok net bir şey söylüyorum: Bütün bu süreci,
bir cankurtaran simidiyle aştık. Ne bu cankurtaran simidi?
İşsizlik Fonu. İşsizlik Fonu, Türkiyeye 57nci Hükûmetin
kazandırdığı bir kurumdur. O zor günlerde, 1999da
kurulmuş, 2000 yılında faaliyete geçmiş ve neticede 271
milyarlık bir kaynak oluşmuş, harcamalardan sonra 130 milyar
civarında para kalmış. On sekiz yılda AK PARTİnin
buna benzer kazandırdığı bir kurum yok. Eğer
İşsizlik Fonu da o dönemlerde kurulmasaydı ve
çalışmasaydı üzerinden gideceğimiz bir şey yok. Bunun
üzerinden gidiyoruz ve bunu da eritiyoruz, buradan yapmamamız gereken
harcamaları yapıyoruz. Sanayi Bakanlığı üzerinden
yapmamız gereken harcamaları İşsizlik Fonundan yapıyoruz,
İŞKUR üzerinden yapmamız gereken harcamaları
İşsizlik Fonundan yapıyoruz, hazineden yapmamız gereken
harcamaları İşsizlik Fonundan yapıyoruz;
burasını bir bitirelim. Ne olacak bitirince? Türkiye,
İYAKı, MEYAKı bitirdi. Bu, 15 Temmuz, depremle ilgili diğer
kampanyalarda toplanan paraların toplanma amaçlarına uygun yerde
olmadığını gördük ve devlete güven zaafı var. O
nedenle, devlet elini nereye koyuyorsa millet oradan çekmeye başladı.
Bakın Vefa diye büyük bir kampanya düzenledik, millî gelirin binde 1i
kadar bir para toplanmadı. Bundan bir sonuç çıkarmak lazım.
Satsak, Vefada toplanan paraları koysak uçağı anca alıyor
yani. Bu olmamalı millî birlik ama böyle eritiyoruz, değerli
arkadaşlar; böyle, yavaş, yavaş, yavaş eritiyoruz.
Biz bu 3üncü maddede Sayın
Cumhurbaşkanına yetki verilmesi ve bu işin sektörel olarak
alınması konusunda şunu söylemek istiyoruz: Kanun açık,
kısa çalışma ödeneğinin geçerliliği var, sadece süreyi
uzatacaksınız. Bunu neden sektörlere ayırıyoruz?
İhtiyaç duyan işletme bu konuda başvuracak ve bakılacak,
işletme uygunsa devam edecek. Sektörlere ve bir bütün olarak
uygulanmasının Sayın Cumhurbaşkanına yetki
verilmesi... Verilsin Cumhurbaşkanına yetki, ayrı bir şey
ama buna ihtiyaç yok, sistem yürüyor yani. Burada bir sistem kurulmuş,
gerçekten, İşsizlik Fonu ve bu yürüyor.
4üncü madde, firmalar normale dönse, kısa
çalışma ödeneğinden çıkılsa dahi sosyal güvenlik primi
işçi ve işveren payının ödenmesiyle ilgili. Güzel, biz de
söylüyoruz, iç piyasayı canlandıralım. Bu bir iç piyasa
canlandırma politikasıdır, bu bir istihdam arttırma politikası
değil ki. Niçin bunu söylüyorum? Yine, bunu İşsizlik Fonundan
karşılıyoruz. Bunun yeri hazinedir, doğrudan destektir.
Maliyetleri düşürürsünüz ve piyasayı canlandırmak istersiniz.
Bunun İşsizlik Fonuyla ne alakası var. Üç aylık 12 milyar,
altı aylık 24 milyar liralık bir eritme. Madem böyle
yaptık, tamam, o zaman gelin, BAĞKURlunun primlerini de yıl
sonuna kadar hazineden karşılayalım. Neden
karşılamıyoruz? 3 milyon 150 bin BAĞKURlumuz var çok
değerli arkadaşlar. Bunun 2 milyon 950 bini mikro, yani 1 ile 9
arasında işçi çalıştırıyor. Ortalaması kaç?
1,96. Yani, bizim esasında KOBİlerimizin yüzde 94ü -sahibini
çıkartırsak- 0,96 kişi çalışıyor, 1 kişiden
az ortalaması. Bunlar da fakruzaruret içerisinde. Gelin, bu BAĞKURu
da hazineden karşılayalım. Bu çerçevede, madem burada böyle bir
şey yapıyoruz, bunu da karşılayalım, devlete
yakışan bu. Her zaman devletin yanında olan bunları
Böyle
zor zamanlarda madem işverenlere işveren primini, işsizlik
sigortasını ödüyoruz -hiçbir alakası yok, fonksiyonel
değil, amaca matuf değil- o zaman bunu da ödeyelim diyoruz ama
maalesef kabul görmedi bu önerimiz de.
İflas eden firmalardan işçi çıkarmak
Bunun yanındayız. Kapanmış, iflas etmişse işçi
çıkarmanın yasaklanması ve devam etmesinin çok anlamı yok.
Bu uygun bir madde, bununla ilgili bir itirazımız yok.
6ncı madde, Somayla ilgili, kıdem
Zamanında takip edilememiş ve firmalar herhâlde bu kıdem
tazminatlarını ödeyemiyor, bunun kamu tarafından
karşılanması
Güzel ama başka örnekler de var, o gün
konuştuk, Ermenek ve benzeri, bunların tamamını
kapsasın. Bir şey yapıyorsak tamamını kapsayacak
şekilde yapılsın kanaatimiz var. Bu maddeyi destekliyoruz hatta
genişletilmesinden de yanayız bu anlamda.
7nci madde, engellilerle ilgili düzenleme.
Engellilerin araçlara, toplu toplu taşımaya ulaşmalarıyla
ilgili düzenleme. Bu güzel ama bunu artık uzatmamak lazım süreyi.
Şehirlerimizde engellilerimizin toplu taşıma
araçlarını sağlıklı bir şekilde
kullanmaları, uygun bir şekilde kullanmaları için bu
düzenlemelerin tamamlanmış olması gerekiyor. Bu anlamda, bunun
uzatılması değil de bir an önce yerine getirilmesi
taraftarıyız.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar, bir
başka madde var, o madde de iş sağlığı ve
güvenliği konusundaki değişiklik önerisi. Esasında bu
değişiklik önerisi şu: Çalışan
sayısının 50 kişiden az olduğu ve tehlikenin de az
olduğu sınıflarda uygulamanın üç buçuk yıl
uzatılması. Burada bir düzenleme yapılmış, bu
kısmı bu zamana kadar çözülememiş, bakılmış ki
bugün bir üç buçuk yıl daha uzatıyoruz. Buna o zaman bir çözüm
getirelim, çözelim bunu, bitsin yani. Çözümsüz üç buçuk yıldan sonra
Aydan iş güvenliği uzmanları mı gelecek veya bu iş
şekil mi değiştirecek? Burada bir zaruret var, nedir bu zaruret?
Zaruret şu: biraz önce söyledim, 3 milyon 150 bin KOBİnin 2 milyon
950 bini iş güvenliği uzmanı çalıştırabilecek
durumda değil, değil. Bunun için öneriler getirilmiş. Dün
bazı arkadaşlar diyor ki: Bakanlık bir havuzda iş
güvenliği uzmanı bulundursun, bunlara hizmet versin. Esasında
-adını zikretmeyeceğim ama- Komisyonda AK PARTİli bir
arkadaşımız da güzel bir öneri getirdi, dedi ki: Eğitim
versin bakanlık, bunu sertifikalayalım, KOBİ sahipleri veya
devamlı çalışanların bir tanesi bu sertifikayla bu hizmeti
yapsın, kamu denetlesin. Güzel, getirin dedik o zaman, getirin bu
öneriyi, destekleyelim. Getirin, ne güzel, çözülsün ama bu sistem
çalışmıyor, biliyorsunuz. Yani nasıl geldiyse öyle gidecek
ya. Onun için bu sistem çalışmıyor. Bu sistemin
çalışmadığı süreç içerisinde de bunlar çözümlenemiyor.
Çok değerli milletvekili arkadaşlar, bu
kanunun biz bazı maddelerini -biraz önce de belirttim- olumluyoruz ama
kanun yapma tekniğimiz bu torba kanuna göre olmadığı için
millî irade tecelli etmiyor. Bakın, burada temel sorunlar var,
aslında çok temel sorun var. Yani millî iradenin şu Meclise
yansıyan gücü Plan ve Bütçe Komisyonuna yansımıyor. Millî irade
bu Meclise AK PARTİye bir kanunu engelleme gücü vermemiş ama
Komisyona vermişiz. Yani parmak ve matematik hesabıyla bu süreçleri
yapamayız. Olumladığımız, uygun bulduğumuz
maddeler var ve bunlara olumlu veriyoruz, komisyonda da verdik ama çok olumsuz
bulduğumuz maddeler var, bunlara da olumsuz veriyoruz.
Dolayısıyla, esasında, bu kanun yapma kalitemizin, yasama
kalitemizin ve buradan kaynaklanan yürütme kalitemizin Türkiyedeki ekonomi
başta olmak üzere bütün yürütme eylemlerini birinci derecede olumsuz
etkilemektedir. Ve İhlas Finansla kariyerine başlayanları
ekonominin üst kademelerinden uzak tutmak lazım. Aksi takdirde benzer
sonuçlarla karşılaşmayalım.
Bu tasarının milletimize hayırlı
olmasını, sonucun milletimiz için hayırlı
olmasını temenni ederim.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım, bu vesileyle hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Kanun teklifinin 1inci maddesiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi bünyesinde Dijital Mecralar Komisyonu kurulmakta, bu komisyonun
görev ve yetkileri düzenlenmektedir. Bilim ve teknolojinin hızla
ilerlemesiyle birlikte günümüzde internet yaygın bir şekilde
kullanılır hâle gelmiştir. Akıllı telefon ve sosyal
medya iletişim alanında hayatı kökten değiştiren
gelişmeler olmuştur. Ancak bilgiye hızla ulaşımı
sağlayan ve hayatı kolaylaştıran bu gelişmelerin çok
önemli yararları yanında insanlığa çok büyük zararları
ve tehdit oluşturan olumsuzlukları bulunmaktadır. Sosyal medya
karanlık bir kuyuya, izan ve insaf tanımayan mayınlı bir
platforma dönüşmüştür. Sosyal medya iftira sahnesi, ihanet ve isnat
mecrası olmuş çıkmıştır. İnsan
şerefine, insan namusuna, insan haysiyetine envaiçeşit
saldırganlığı provoke eden sosyal medyanın bu hâliyle
varlığı akla, ahlaka ve insani değerlere tamamen
aykırıdır. Başta İngiltere, Almanya, Fransa olmak
üzere birçok ülke kendi kanunlarına aykırılık
taşıyan içeriklerin kaldırılmasından sosyal medya
platformlarını sorumlu tutan; şiddet içeren, terör
bağlantılı, siber zorbalık ve çocuk istismarı gibi
kategorilere girebilecek içeriklerin hızlı bir şekilde
kaldırılmasını ve gerekli adımların
atılmaması hâlinde cezai yaptırım öngören yasal
düzenlemeleri yapmıştır ve yapmaktadır. Ülkemizde de sosyal
medya konusunda, kapsamlı bir yasal düzenlemeye acil ihtiyaç bulunmakta
olup geç bile kalınmıştır. Bu konuda, Milliyetçi Hareket
Partisi Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Öztürk
tarafından 30 Nisan 2020 tarihinde Meclis Başkanlığına
sunulan kanun teklifinde sosyal ağ sağlayıcılarına
bazı yükümlülükler getirilmekte, sahte hesap açılmasının
önüne geçilmesi amacıyla ağır idari para cezaları
öngörülmektedir. Dün itibarıyla da AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekilleri tarafından imzalanan İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Meclis
Başkanlığına sunulmuştur.
Teklifle, kanuni yükümlülüklerini yerine getirmeyen
yer sağlayıcılarına yönelik idari para
cezalarının artırılması, kişilik
haklarının ihlal edilmesi hâlinde erişimin engellenmesi kararı
yerine içeriğin çıkarılması kararının da
verilebilmesi, Türkiyede günlük erişimi 1 milyondan fazla olan sosyal
ağ sağlayıcılarının yetkili en az bir kişiyi
Türkiyede temsilci olarak belirlemesi ve bunu yerine getirmeyenlere
uygulanacak müeyyidelerin belirlenmesi gibi hususlar düzenlenmektedir.
İnşallah, kanun teklifinin kısa
sürede görüşülerek yasalaşmasıyla birlikte sosyal medyanın
zararlı yönleri için önlemler alınmış olacaktır. Bu
düzenlemenin ifade özgürlüğünü ortadan kaldıracağı
iddiaları asla doğru değildir. Kişilik haklarının
ihlali, iftira, hakaret, küfür ve taciz etmek ifade özgürlüğü olamaz;
insan şeref ve haysiyetine, millî ve manevi değerlere saldırmak
özgürlük sayılamaz; çocuk istismarı, siber zorbalık ve
ahlaksızlık yapmak ifade özgürlüğü olamaz. Devletlerin temel hak
ve özgürlüklerin korunması, toplumun refahı, kamu düzeni ve millî
güvenliğin sağlanması gibi yükümlülükleri dikkate
alındığında, egemenlik yetkisi kapsamında, hukuk
kuralı koyma ve bunu uygulama meşruiyetlerinin bulunduğuna
kuşku yoktur.
Sosyal medyaya ilişkin teklif edilen düzenleme,
başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere, tüm
vatandaşlarımızın yanı sıra, insani, millî ve
manevi değerlerimizi internet yoluyla işlenen suçlardan korumayı
amaçlamakta, buna yönelik yeni kurallar koymaktadır. Bu konu siyasetüstü
bir konudur; o nedenle, tüm milletvekillerimiz bu kanun teklifine destek ve
katkı vermelidir.
Değerli milletvekilleri, tüm dünyayı saran
coronavirüs salgınına karşı bütün ülkeler bir yandan
sağlık alanında büyük uğraşlar verirken diğer
yandan da olumsuz etkilenen ekonomilerini desteklemek için tedbirler
almaktadır. Türkiye, salgına karşı her alanda tarihî ve
etkili tedbirler almıştır. Salgının ekonomimiz
üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak, bu süreçten olumsuz etkilenen
vatandaşlarımızı desteklemek amacıyla gerekli önlemler
süratle uygulamaya konulmuştur. Bu kanun teklifi, salgının
olumsuz etkilerinin azalmasıyla birlikte ekonomik ve sosyal hayatın
normalleşmeye dönüşünü sağlamak amacıyla, daha önce alınan
tedbirlerle bağlantılı olarak, özellikle iş gücü
piyasasına yönelik birtakım düzenlemeleri de içermektedir.
Bu yıl mart ayında çıkarılan
7226 sayılı Kanunla, 30 Haziran 2020 tarihine kadar geçerli olmak
üzere, yapılan kısa çalışma başvuruları için
kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartları
kolaylaştırılmış ve başvuru süresinin 31
Aralık 2020 tarihine kadar uzatılabilmesi için
Cumhurbaşkanına yetki verilmiştir. Bu konuda teklifin 3üncü
maddesiyle yapılan düzenlemede, salgın etkisinin sektörler
arasında farklı olması dikkate alınarak başvuru süresinin
ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanma süresinin sektörel
olarak ayrı ayrı veya bir bütün olarak uzatılabilmesine imkân
verilmektedir.
Teklifin 4üncü maddesiyle iş yerlerinde normal
çalışmaya dönülmesini sağlamaya yönelik çok önemli bir
teşvik düzenlemesi yapılmaktadır. Buna göre, kısa
çalışma yapanlar ile ücretli izne çıkarılanların
çalıştıkları iş yerinde haftalık normal
çalışma sürelerine dönülmesi hâlinde sigortalı ve işveren
paylarının tamamının 31 Aralık 2020 tarihini geçmemek
üzere üç ay süreyle İşsizlik Sigortası Fonundan
karşılanması düzenlenmektedir. Cumhurbaşkanına, üç
aylık süreyi sektörel olarak ayrı ayrı veya bir bütün olarak
altı aya kadar uzatma yetkisi verilmektedir. Böylelikle hem iş
yerlerinin normal çalışmaya yani üretime geçmeleri, hem de kısa
çalışma yapmakta olup aylık 1.752 lira kısa
çalışma ödeneği alan işçiler ile ücretsiz izne
çıkarılmış olup aylık 1.177 lira nakdî ücret
desteği alan işçilerin en az 2.324 lira ücret almaları
sağlanmış olacaktır. İşveren desteği olarak
nitelendirilmekle birlikte, işçilerimizin çok yetersiz olan kısa
çalışma ödeneği veya nakdî ücret desteği almaları
yerine normal ücretlerini alabileceği, dolayısıyla işçimizi
destekleyen bir uygulama olacağı açıktır.
Bu yıl nisan ayında çıkarılan
7244 sayılı Kanunla işçilerin iş akitlerinin üç ay süreyle
ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller dışında
işveren tarafından feshedilmemesi düzenlenmiştir. Bu konuda
teklifin 5inci maddesiyle yapılan düzenlemede, belirli süreli iş
veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, iş yerinin herhangi
bir nedenle kapanması ve faaliyetinin sona ermesi, ilgili mevzuatına
göre yapılan her türlü hizmet alımları ile yapım
işlerinde işin sona ermesi hâlleri fesih yasağı
istisnaları arasına eklenmektedir. Ayrıca, Cumhurbaşkanının
altı aya kadar olan süre uzatma yetkisi, her defasında üçer
aylık sürelerle 30 Haziran 2021 tarihine kadar uzatılmaktadır.
Kanun teklifinde coronavirüs sürecinin etkisi
gerekçe gösterilerek bazı konularda süre uzatımı içeren
düzenlemeler de bulunmaktadır. Bu çerçevede, teklifin 7nci maddesiyle
engelliler için erişilebilir duruma getirilmesi kapsamında toplu
taşıma araçlarının sahiplerine eksiklikleri
tamamlaması için verilen ve 7 Temmuz 2020 tarihinde dolan sürenin bir
yıl daha uzatılabilmesi öngörülmektedir.
Teklifin 9uncu maddesiyle de kamuya ait iş
yerleri ile 50den az çalışanı olan ve az tehlikeli
sınıfta yer alan iş yerlerinde iş güvenliği
uzmanı ve iş yeri hekimi görevlendirilmesine ilişkin 1 Temmuz
2020de yürürlüğe giren hükmün 31 Aralık 2023 tarihine kadar
yürürlüğünün ötelenmesi düzenlenmektedir. Esasen daha önce de defalarca
süre uzatımı yapılan bu konuların bugüne kadar neden yerine
getirilmediği sorgulanmalı, ona göre önlemler alınmalıdır.
Ayrıca, uygulama kabiliyeti
olmadığı anlaşılan iş güvenliği uzmanı
çalıştırmayla ilgili hükmün yürürlüğe girme süresinin üç
buçuk yıl daha uzatılması yerine, iş güvenliği gibi
çok önemli olan bu konuya köklü çözüm getirecek ve hemen uygulamaya konulacak
bir düzenleme yapılması uygun olacaktır. Bununla birlikte,
iş güvenliği uzmanlarının daha sağlam bir hukuki
statüye kavuşturulması, işsiz kalma kaygılarının
giderilmesi, ücretleri ve çalışma süreleriyle ilgili
sorunlarının çözülmesi de sağlanmalıdır.
Kanun teklifinde bazı kurumlarımıza
ve vatandaşlarımıza yönelik ihtiyaç duyulan konulara dair
maddeler de yer almaktadır. Bu çerçevede, teklifin 1inci maddesinde,
Türkiye Bilimler Akademisinde görevlendirilen öğretim elemanlarına
TÜBİTAKtaki uygulama esas alınarak ücret ödenmesi düzenlenmektedir.
Teklifin 6ncı maddesinde, Manisa Somada
redevans sözleşmeleri kapsamında yer alan Işıklar,
Atabacası ve Geventepe ocaklarında çalışan işçilerin
kıdem tazminatlarının TKİ tarafından ödenmesi
öngörülmektedir. Somada bazı maden ocaklarında çalışan
işçilerin kıdem tazminatlarını alamaması
yıllardır gündemde olan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekilimiz ve Manisa Milletvekilimiz Sayın Erkan Akçayın sürekli
gündeme getirdiği ve parti olarak yakından takip ettiğimiz bir
konu olup yaşanan bir mağduriyetin giderilmesi memnuniyet vericidir.
Ancak gerek Soma ve Ermenek ilçelerimizde gerekse başka yerlerde redevans
sözleşmeleri kapsamında yer alan diğer ocaklarda
çalışan işçilerin tazminatları konusunda da mutlaka bir çözüm
getirilmeli, işçilerimizin mağduriyeti giderilerek
haklarını alabilmeleri sağlanmalıdır.
Teklifin 8inci maddesinde, yabancı
plakalı araçlarla ülkemize gelen, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız kara yollarında gerçekleştirdiği
ihlalli geçişlerde uygulanan idari para cezaları açısından
yerli plakalı araçlarla aynı düzenlemelere tabi
kılınmaktadır. Böylelikle başta Avrupalı Türkler
diye tanımladığımız vatandaşlarımız
olmak üzere yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın yabancı plakalı
araçlarıyla ülkemizde yaşadığı bir mağduriyet
giderilmektedir.
Coronavirüs salgınının
vatandaşımız üzerindeki olumsuz etkisini gidermek gayesiyle
tedbirler alınmaya devam edilmektedir. Ticaret Bakanı tarafından
yapılan açıklamaya göre esnaf ve sanatkârların Kredi ve Kefalet
Kooperatiflerine olan ve 30 Haziran 2020 tarihinden önce takibe intikal eden
kredi borçlarının yeniden yapılandırılacağı,
böylelikle yaklaşık 220 bin esnaf ve sanatkârın gecikmiş 2
milyar liraya ulaşan borcunda iyileştirme sağlanmasının
ve yaklaşık 322 milyon lira gecikme faizinin düşürülmesinin
mümkün olabileceği ifade edilmiştir.
Çiftçimizin Tarım Kredi Kooperatifleri ve
Ziraat Bankasına olan tarımsal kredi borçları da uygun
şartlarda yapılandırılmalıdır.
Ayrıca, KYK kredi borçları konusunda da
yapılandırma ve faizlerinin silinmesi yönünde yoğun talep
bulunmaktadır. İş bulmakta güçlük çeken gençlerimizin bu
talebine yönelik bir düzenleme de yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, coronavirüs
salgını nedeniyle küresel ekonomi büyük bir ekonomik daralmanın
içindedir. Dünya Bankası, 8 Haziran 2020 tarihli raporunda, coronavirüs
salgınının küresel ekonomiyi İkinci Dünya
Savaşından bu yana görülen en derin ekonomik durgunluğa
soktuğunu belirterek küresel ekonominin bu yıl yüzde 5,2
daralacağı tahmininde bulunmuştur. Raporda, Türkiye ekonomisinin
bu yıl yüzde 3,8 küçüleceği, 2021de ise yüzde 5 büyüyeceği
tahmini yapılmıştır. IMF, nisan ayında bu yıl
için yüzde 3 olacağını açıkladığı küresel
ekonomide küçülme tahminini 24 Haziran 2020 tarihli açıklamasıyla
yüzde 4,9a yükseltmiştir. Türkiye ekonomisine ilişkin tahmininde bir
değişikliğe gitmemiş, bu yıl yüzde 5 daralma, 2021de
yüzde 5 büyüme öngörülmüştür.
Türkiye, son yıllarda
yaşadığı alçak darbe girişimi, terör
saldırıları, ekonomik kuşatma, yaptırımlar,
tehditler ve bunlarla verilen mücadelenin ağır bir maliyet
yüklediği ekonominin alınan isabetli ve etkili tedbirler sayesinde
toparlanmaya başladığı ve zor bir ekonomik dönemden
çıkarak, yüksek büyüme sürecine girdiği bir dönemde, yine ekonomiyi
derinden sarsan virüs salgınına muhatap olmuştur. Nitekim
Türkiye ekonomisi 2019 yılının son çeyreğinde yüzde 6, 2020
yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,5 büyümüştür.
Türkiye, Avrupa Birliği, G20 ve OECD ülkeleri
arasında en güçlü büyüme performansı gösteren ülke olmuştur.
Ancak, ülkemizde Mart ayının 10undan itibaren görülmeye
başlayan coronavirüs salgını ekonomimizi de olumsuz
etkilemiş, bu etki nisan ayında ağır bir şekilde
hissedilmiştir. Türkiye, salgının ekonomimiz ve
vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak
amacıyla bir dizi tedbiri süratle uygulamaya koymuştur. Alınan
etkili önlemler sayesinde, bazı hizmet sektörleri dışında
tüm sektörlerde hareketlilik başlamış, sanayi üretiminde
yaşanan daralma sonlanmış, üretim çarkları yeniden
hızla dönmeye başlamıştır. Nitekim bu yıl nisan
ayı itibarıyla aylık yüzde 30,4, yıllık 31,4 daralan
toplam sanayi üretimi mayıs ayında aylık yüzde 17,5
artmış, yıllık daralma yüzde 19,9a gerilemiştir.
Nisan ayında yüzde 61e inen imalat sanayi kapasite kullanım
oranı haziran ayında yüzde 66ya yükselmiştir. Büyümenin öncü
göstergesi olan ve imalat sanayi performansında güvenilir referans kabul
edilen Türkiye İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI)
verisi, nisan ayında 33,4 seviyesine indikten sonra mayıs ayında
40,9a, haziran aynıda ise 53,9 yükselmiştir. PMI verisi 2020
Şubat ayından beri ilk kez eşik değer olan 50nin üzerinde
gerçekleşmiş ve 2018 Şubat ayından sonraki yirmi sekiz
ayın en yüksek değerine ulaşmıştır. Bu durum Türk
imalat sektörünün haziran ayı itibarıyla yeniden büyüme bölgesine
geçtiğine ve coronavirüs salgınının yol
açtığı daralmanın sona erdiğine işaret
etmektedir. Nisan ayında 51,3e inen Ekonomik Güven Endeksi haziran
ayında 73,5 değerine yükselmiştir. Aynı şekilde,
Tüketici Güven Endeksi, Reel Kesim Güven Endeksi, Sektörel Güven Endeksleri,
Perakende Satış ve Ciro Endeksleri haziran ayında önemli
oranlarda artmıştır. İhracat haziran ayında bir önceki
yılın aynı ayına göre yüzde 15,8 artmış,
mayıs ayına göre yüzde 35,2 artışla rekor artış
hızı elde edilmiştir. Haziran ayında kurulan şirketlerin
sayısı bir önceki aya göre yüzde 179, geçen yılın aynı
ayına göre yüzde 109 artmıştır. Makroekonomik göstergeler,
gelişmeler ve öncü göstergeler başta Dünya Bankası ve IMF olmak
üzere bazı kesimlerin Türkiye ekonomisinin yüksek oranda küçüleceği
tahminlerinin aksine, 2020 yılının büyümeyle
sonuçlanacağına işaret etmektedir. Bu süreçte, Türkiye ekonomisi
için karamsar senaryo yazanlar, ekonominin çöktüğünü söyleyenler ters
köşeye yatmışlardır; olumsuz bekleyişler bertaraf
edilmiştir; kötümser tablo çizenler bir yandan niyetlerinin
kötülüğüne, diğer yandan da yalın gerçekleri kavrayamamanın
cehaletine mağlup olmuşlardır.
Türkiye, salgınla mücadelede ihtiyaç duyulan
her girişimi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
sağladığı imkânlarla, akıl, sabır ve
soğukkanlılıkla tereddütsüz ifa etmiş, salgın sürecini
dünyanın gıpta edeceği bir şekilde yönetmiştir.
Böylesi bir felaket karşısında seri ve etkili kararlar
alınarak kaosa ve karmaşaya asla müsaade edilmemiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte devlet
yönetiminde daha isabetli, uyumlu, hızlı ve etkin karar alma ve
uygulama imkân ve mekanizmaları devreye girmiştir; Türkiyenin maruz
kaldığı her türlü saldırı, dayatma ve tehditlere
karşı daha güçlü karşılık verebilmesi mümkün hâle
gelmiştir; nitekim de vermektedir. İnanıyoruz ki Türk milleti
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin güçlü yönetim
yapısıyla, millî birlik ve dayanışma ruhu içinde, kök
değerlerimiz esasında, kadim ve kutlu yürüyüşünü devam
ettirecektir. Aziz milletimizin iradesiyle kabul edilen
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Lider
ülke Türkiye vizyonumuz gerçekleşecektir. Bunu da Cumhur
İttifakı mutlaka başaracaktır.
Konuşmama son
verirken Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek verdiğimiz bu kanun
teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını
diliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin
tümü üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın
Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, size de görevinizde başarılar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, uzun süredir ekonomik kriz şartlarında
yaşıyoruz. Ekonomimiz hasta arkadaşlar, uzun süredir hasta.
Biliyorsunuz, hasta olan doktora gider, doktor bir reçete yazar, o reçeteyi
uygularsınız; o reçete işe yarıyorsa iyileşirsiniz,
doktora da teşekkür edersiniz.
Değerli
arkadaşlar, yıllardır aynı doktora gidiyorsunuz AKP, MHP
Grubu olarak. Doktor sarayda, bir de damadı var -beraber- asistanı.
Diyorlar ki: Bünye hasta. Beraber reçeteyi, fermanı yazıyorlar
buraya. Arkadaşlar, reçete geliyor, sizler bu reçeteye el kaldırıyorsunuz.
Ferman gelmiş, ne yapalım? Ferman padişahın! diyorsunuz,
el kaldırıyorsunuz. Ferman uygulanıyor, e hasta
iyileşmiyor.
Değerli
arkadaşlar, bir doktor bir reçeteyi bir kere verir, işe yaramazsa
doktoru değiştirirsiniz. Ama siz, aynı reçeteyi uygulamakta
ısrar ediyorsunuz ve hasta iyileşmiyor ve hastalık kronik hâle
geliyor arkadaşlar. Saray fermanları işe
yaramadığı hâlde, benim milletvekilliğim dönemimde, bu
beş yılda onlarca bu tip ferman geldiği hâlde, bu tip reçete
geldiği hâlde, işe yaramadığı hâlde, bir reçeteyle
daha karşı karşıyayız arkadaşlar. Üstelik, bu
reçetede yazılanların hepsi, daha üç ay önce, bir önceki reçetede
gelenlerin düzeltilmesi. Ya, doktor itiraf ediyor: Ben yanlış reçete
yazmışım, size yeniden reçete gönderiyorum. diyor, buna rağmen Meclis irade
koyup da Ya efendim, sizin reçeteniz yanlış. diyemiyor, yine
Ferman padişahındır! deme riskiyle karşı
karşıyayız arkadaşlar. Oysa o doktor dün çıktı,
iki yıllık tek adam rejiminin raporunu açıkladı
arkadaşlar, iki yıllık tek adam rejiminin nasıl bir
çöküşe neden olduğunu açıkladı ve bir itirafta bulundu:
Ya, bu sistemde galiba hatalar var, bu sistemi değiştirebiliriz.
dedi. Doktor itirafta bulundu ama daha Meclis bu itirafı anlamadı
arkadaşlar, bu çöküşü anlamadı.
Milyonlarca vatandaşımız işsiz,
milyonlarca vatandaşımız aşsız; buna karşı
Meclis bir irade koyamıyor. Coronavirüs döneminde bile -bakın, bir
devletin sosyal bir devlet olup olmadığını böyle dönemlerde
anlarız- vatandaşımızı aşsız, işsiz,
güvencesiz bıraktı bu doktor; buna karşı Meclis bir irade
ortaya koyamadı arkadaşlar.
Arkadaşlar, sorun tek adam rejiminde. Tek
yapmamız gereken tek adam rejimini değiştirmek ama saraydan
gelen bu reçetelere maalesef Meclis karşı duramıyor. Bakın,
Meclis devre dışı kaldı; yargı sarayın bir
sopası hâline geldi; şimdi, medyayı da büyük oranda zapturapt
altına aldı, havuz medyasıyla, TRTsiyle medyayı
sarayın borazanı hâline getirdi; bir de arkadaşlar,
yetmemiş, sosyal medyayı da zapturapt altına alacak düzenlemeler
geliyor. Bununla ilgili dediler ki bize Komisyonda: Bir Dijital Mecralar
Komisyonu kurulsun. Memnun olduk, dedik ki; Elbette. Dijital mecralarla
ilgili Mecliste bir komisyon olmalı çünkü çağ dijital çağ.
Değerli arkadaşlar, ama meğerse olay komisyona havale
edilmeyecekmiş. Hemen arkasından, sosyal medyayı yasaklayacak
bir yasal düzenlemeyi de dün Meclise getirdi AKP Grubu. Değerli
arkadaşlar, daha bugün komisyon kurulmasını
düşüneceğiz, Mecliste bulunan siyasi partiler üye verecekler, dijital
alanın nasıl düzenleneceğine dair tedbirleri
konuşacağız ama daha biz teklifi konuşmadan yani daha
komisyonu konuşmadan ferman arkasından geliyor. Benim diyor,
hemen diyor,
bu sosyal medyayı yasaklamam gerekir. diyor. Tayyip
Erdoğan itiraf etmişti, sonra kendi tweetini sildi ama Anadolu
Ajansının arşivinde duruyor, kendi arşivinde de duruyor.
Ne diyor Tayyip Erdoğan? Bu millete, ülkeye bu
tür mecralar yakışmıyor. Bu tür sosyal medya
mecralarının tamamen kaldırılmasını itiyoruz.
diyor. Bakın, Tayyip Erdoğan Bu tip sosyal medya mecralarının
tamamen kaldırılmasını istiyoruz. diyor. Bir de
ardından gençlerin dislike travmasını yaşayınca
Tayyip Erdoğan, fermanı Meclise gönderdi, Sosyal medyaları
yasaklayacağız. dedi. Az önce MHP sözcüsü açıkladı,
efendim, millî, manevi duygulara aykırı açıklamalar
yapılıyormuş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yapılmıyor mu?
Yapıyorlar işte.
GARO PAYLAN (Devamla) Ya, değerli
arkadaşlar, millî ve manevi duygular eğer ki MHPnin gördüğü
parantezde, o gözlükle bakılırsa vallahi her şeyi
yasaklayabilirsiniz. Millî, manevi değerler eğer ki yalnızca
MHPnin değerleriyse sosyal medya da yasaklanır, bütün mecralar da
yasaklanır.
Oysa dünya başka bir noktaya doğru
gidiyor; ifade özgürlüğünü, fikir özgürlüğünü, demokrasiyi ortaya
koyuyor. Yani sizin havuz medyanızda demokrasi var mı? Yok. Tek ses:
Padişahım çok yaşa! O yüzden de sizin medyanız
izlenmiyor, bütün gençler sosyal medyada iletişim kuruyorlar ve size
karşı tepki gösteriyorlar. Bunu da görüyorsunuz. Ne
yapacaksınız? Sosyal medyayı yasaklayacaksınız
arkadaşlar.
Eğer ki bu sosyal medya yasası geçerse
değerli arkadaşlar, Tayyip Erdoğan ve MHP, Devlet Bahçeli
kriterleri oluşacak ve bu kriterler çerçevesinde de arkadaşlar,
sosyal medya mecraları maalesef kapatılacak. Twitterın,
Facebookun, Instagramın, YouTubeun, WhatsAppın kapatılma
riskiyle karşı karşıyayız.
Diyorlar ki: Efendim, biz, yalnızca oradaki
hakaretleri ortadan kaldıracağız. Ya, arkadaşlar, her gün
HDP Grubundan, CHP Grubundan, İYİ PARTİ Grubundan
arkadaşlarımız hakarete uğruyorlar, binlerce hakaretle
karşı karşıya kalıyoruz ve sizin beslediğiniz
troller tarafından bu hakaretler yapılıyor; niye bunlara
müdahale etmiyorsunuz? Madem hakarete karşısınız, niye
beslediğiniz trolleri durdurmuyorsunuz da Efendim, düzenleme
yapağız da hakareti durduracağız
Neyi
durduracaksınız? Yalnızca Tayyip Erdoğanı ve
Bahçeliyi eleştiren
O da hakaret olamaz. Kim hakaret edebilir ki? Gece
yatağından alınır hakaret eden kişi. Tayyip
Erdoğanı, Devlet Bahçeliyi veya Cumhur İttifakını
eleştirenlere karşı bir düzenleme yapılıyor ve
arkadaşlar, bu düzenleme eğer bu şekilde geçerse, birisi
aracılığıyla CİMERe şikâyette
bulunduracaksınız: Efendim, şu paylaşım
varmış. Ee? Türkiye temsilcisini
çağıracaksınız Bu paylaşımı kaldır
Türkiye temsilcisi diyecek ki: Efendim, bu bizim evrensel kriterlerimize
uymaz. ama siz diyeceksiniz ki: Burada Cumhur İttifakının kriterleri
geçerlidir, bu paylaşımı kaldır., o Kaldıramayız.
diyecek.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yalan söylüyorsun!
GARO PAYLAN (Devamla) Birinci ihtar, ikinci ihtar,
üçüncü ihtarda bu sosyal mecralar kapatılacak arkadaşlar.
İşte, yaşadığımız ekonomik krizin temel
sebebi de budur arkadaşlar; demokrasi krizi ekonomik krizi
yaratmıştır. İşlevsiz bir Meclis, sarayın
sopası hâline gelmiş bir yargı, sarayın sopası hâline
gelmiş bir medyanın ardından sosyal medyayı da yasaklama
girişiminiz nedeniyle şu anda ekonomik krizi yaşıyoruz ve
Türkiyenin risk primi 500ün üzerinde ise yani millet yüzde sıfırla
borçlanırken Türkiye dolar bazında yüzde 7yle, 8le, 9la
borçlanamıyorsa işte bunun sebebi budur arkadaşlar; Türkiyeyi
güvensiz bir hâle getirmenizdir, Türkiyedeki yargı mekanizmasını,
hukuk devletini yok etmenizdir. Bu yolda adımlar
atamadığımız sürece, demokrasi yolunda, isterseniz 20 tane
daha bunun gibi reçete getirin, Türkiye ekonomisi dikiş tutmaz
arkadaşlar. Bu açıdan, behemehâl, sosyal medyanın gerçekten, bu
torba yasada olduğu gibi, bir komisyona havale edilmesi, orada bütün
siyasi partilerin görüşleri alınarak tartışılması
ve eğer ki illa Almanya standartlarını getiriyorsanız -ki
bu torba yasada öyle, öyle diyeceksiniz Almanya standartlarını
getiriyoruz.- size çağrımız şudur: Her konuda Almanya
standartlarını getirin. (HDP sıralarından
alkışlar) Demokrasi konusunda, insan hakları konusunda, ifade
özgürlüğü konusunda Almanya standartlarını getirin, o zaman bu
sosyal medya yasasına ben de destek vereceğim. Otururuz,
tartışırız, en güzelini yaparız; Almanya standartlarında
her konuda buluşuruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, yasada
krize dair reçeteler var. Ne diyor? Efendim, kriz çıktı yine.
diyor, coronavirüs krizi. E, ben buna reçete yazdım, gönderdim
Değerli arkadaşlar, her reçete yüzde 1e yarayan reçete mi olur ya?
Her reçete yüzde 1e yarıyor, her reçete yüzde 1 olan zenginlere
yarıyor. Ne hikmetse ya? Vatandaşımızın yüzde 80i
yoksul, aç, açıkta, işsiz; her reçete yüzde 1e kaynak aktaran
gerekçelerle dolu arkadaşlar. Ne diyor bu yasanın gerekçesinde de? Çok
önemli, bakın, gerekçeye bakın, ne diyor, her torbada olduğu
gibi: İş gücü piyasasını koruyacağız. Ee?
İstihdamı artıracağız, istihdam seferberliği
yapacağız. Ya, değerli arkadaşlar, beş
yıldır, ben 50 torba sayarım, her torbada bu gerekçe var. Sonuç
ne? İşte karneniz burada. Beş yıl önce 28-29 milyon olan
istihdam 30-35 milyona mı çıktı arkadaşlar peki bunlarla?
İstihdam 25 milyona düştü, 25 milyona.
Aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya 44
milyon istihdama sahip, 44 milyon vatandaşı çalışıyor.
Bizde 25 milyon kişi çalışıyor. Eğer ki sizin
koyduğunuz reçete işe yarasaydı Türkiyedeki 29-30 milyon
çalışan sayısı, bu beş yılda 35-40 milyona
çıkardı; ben de size derdim ki: Aferin doktor, iyi reçete
yazmışsın, istihdam arttı. Ama siz yalnızca
yandaşlarınızı, patronlarını
desteklediğinizde bakın ne oldu? 30 milyon çalışan, 25
milyona düştü arkadaşlar. Demek ki reçete yanlış.
Yapmamız gereken reçeteyi değiştirmek. Ama siz diyorsunuz ki: Yok,
benim patronları iyi hissettirmem lazım. Yüzde 99 şu anda büyük
bir yokluk yaşıyor, yüzde 1 yalnızca refah içinde çünkü onlar
sizin yandaşlarınız. Ya, yüzde 80i iyileştirsek, iyi
hissettirsek arkadaşlar
Bunu hiç düşünmez misiniz?
İşsizlik Sigortası Fonundan -bu
torbada da var- 24 milyar TL patronlara aktaracaksınız. İnanın,
size anlatayım: Dün bir işveren arkadaşımla görüştüm.
Coronavirüs çıktı. Ben talep olmasına rağmen iş
yerimi kapattım, işçilerimi düşündüğüm için. dedi. Böyle
vicdanlı patronlar da var. İş yerimin şalterini indirdim,
üç ay işçilerime kısa çalışma ödeneği
çıkardım, onların da sağlığını
sağlamak için. Ve devletin verdiğinin üzerine de kendi maaş
farklarını ben verdim, durumum vardı verdim. Geri döndük,
çalışmaya başladık 3 vardiya. Şu anda 3 vardiya
çalışıyorum, talep de var. dedi çünkü o sektöre talep var,
metal sektöründe çalışıyor. Ben ona dedim ki: Meclis bir yasa
çıkarıyor. Ee? Sen işçilerine kısa çalışma
ödeneği çıkardın ya
Ee? Üç ay boyunca sen ona kısa
çalışma ödeneği çıkardın, geri çalışmaya
başladın, üç vardiya da çalışıyorsun; devlet Ben üç
ay bütün işçilerinin sigorta primlerini hem işçi hem işveren
payı olarak sana ödeyeceğim. diyor. dedim. Allah Allah! Niye böyle
bir şey yapıyor ki? Ben çalışıyorum, işim var;
niye böyle bir şey yapıyor? dedi, şaşırdı.
Değerli arkadaşlar, bakın, siz
çalışan işletmelere bu desteği veriyorsunuz. Geride
kalmış işletmeler ayrımı yok, batmakta mı,
çıkmakta mı, durumu mu iyi, patronun bankada milyonlarca doları
mı var bakmıyorsunuz. İşçinin parasından milyarlarca
lirayı patronlara aktaracaksınız. Ya, bu ne
vicdansızlıktır ya! Milyonlarca insanımız işsiz,
aşsız, dün bir vatandaşımız Çocuklarım aç. diye
sokaklarda yürüyor, siz işçinin fonundan 24 milyar TLyi daha patronlara
bu anlamda aktarıyorsunuz. Ya, arkadaşlar, böyle bir
vicdansızlık olabilir mi?
Bakın, İŞKUR raporunda var, corona
döneminde İşsizlik Fonundan işçilere yalnızca 15-20 milyar
TL aktarılmış. Bir kalemde patronlara 24 milyar TL
aktaracaksınız, böyle bir vicdansızlık olur mu ya!
Milyonlarca insanımız işsiz, aşsız, yoksul; siz bir kalemde
24 milyar TL aktaracaksınız. Bu büyük bir
vicdansızlıktır arkadaşlar, bunu hiçbirinizin kabul
etmeyeceğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, neler
yaptık biz beş yılda, size örnek vereyim: İstihdam
artsın diye yaptık bunları ha, istihdam artsın diye
patronlara dedik ki: İşçi al, SGK primi benden. İstihdam
arttı mı? Artmadı. Yetmedi, gene almadı, dedik ki:
Vergisini de ben veriyorum. Buradan çıktı bu yasa ha. Vergisini de
ben veriyorum. Bak, SGKsini veriyorum, vergisini de veriyorum. dedik, yine
artmadı, eksildi. Sonra dedik ki: Maaşını da ben
veriyorum. Bak, SGKsini veriyorum, vergisini veriyorum, maaşını
da veriyorum; yeter ki işçi al. Yine istihdam artmadı, azaldı
arkadaşlar. Yani siz, patronlara üste para verseniz yatırım
yapmıyor, işçi almıyor. Niye? Çünkü Türkiyenin geleceğini
görmüyor. Arkadaşım aynen onu söyledi Kapasitem dolu ama ilave
yatırım yapmıyorum çünkü Türkiyenin geleceğini görmüyorum.
Gidiyorum, başka bir ülkede yatırımımı yapıyorum
çünkü benim burada ne malımın güvencesi var ne canımın
güvencesi var. dedi.
Değerli arkadaşlar, insanların
malının da canının da güvende olacağı bir hukuk
devleti yaratamazsak Türkiyede yatırımlar artmaz. Siz, patronlara
üste para verseniz de istihdam artmaz. Yapmamız gereken, demokratik
reformları, hukuk devleti reformlarını gerçekleştirmek;
ardından iş verenlerimiz zaten yatırımlarını
yaparlar. Türkiye, dünyanın en güzel ülkesi, en büyük imkânlara sahip
ülkesi. Böyle teşviklerle patronları ihya ederek istihdamı
artıramayız. Yapmamız gereken demokratik ve ekonomik
reformlardır.
Değerli arkadaşlar, patronlara teşvik
veriyorsunuz ve bunun finansmanını hâlâ İşsizlik
Sigortası Fonundan yapıyorsunuz. Bakın, yıllardır
İşsizlik Sigortası Fonundan patronlara teşvik verdiniz. Ya
bir vicdana gelin, bari şu corona döneminde -10 milyon, 12 milyon, 13
milyon işsizimiz var- işçilerimize doğrudan gelir desteği
verelim dedik, yapmadınız. Kısa çalışma ödeneği
verdiniz ve milyonlarca vatandaşımızı ücretsiz izne
çıkardınız. Ne karşılığı
çıkardınız? Kısa çalışma ödeneği 1.750 lira.
Be vicdansızlar, açlık sınırı 2.450 lirayken 1.750
lira kısa çalışma ödeneği çıkardınız.
Yetmedi, patronlara bir hak daha verdiniz İşten çıkarmayı
yasaklıyorum ama bütün işçilerini ücretsiz izine
çıkarabilirsin. dediniz.
Değerli arkadaşlar, patronların
beş kuruş bir yükümlülüğü olmadı. Olabilir, bunu da kabul
edebiliriz. Diyelim ki o sektörde bütün iş durmuş, işçileri
ücretsiz izine çıkarmışsınız. Patronun
yükümlülüğü yok. dediniz. Ama kamu ne yaptı, devlet ne yaptı?
1.168 TLye ücretsiz izine çıkardınız milyonlarca
vatandaşımızı. 1.168 TL günde 39 TL yapar. Günde 39 TLye
geçinebilecek bir kişi var mı içinizde ya, bir kişi? Hele bir
hafta geçinin bakalım 39 TLye. Bir öğünde ne yapar? 13 TL yapar.
Bakın, bir öğünde 13 TLye tenceresini kaynatabilecek bir kişi
var mı içinizde? 4 kişi var bir ailede, kişi başı 2,80
kuruş yapar yani bir çay- bir simit parası değil. Böyle bir
vicdansızlıkla karşı karşıya bıraktık
vatandaşlarımızı. Hadi diyelim ki bunu iki üç ay için
yaptınız -bu da vicdansızlıktır- ama şimdi de ne
yasası getirdiniz biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Bakın, burayı iyi dinleyin, ne yasası getirdiniz biliyor
musunuz? Bu yasayla patronlara şunu diyorsunuz: 30 Haziran 2021 tarihine
kadar yani bir yıl daha işçini ücretsiz izinde tutabilirsin. Bir
yıl daha. Peki, devlet ne yapacak? 1.168 TL verecek yalnızca, bir
yılda.
Arkadaşlar, işçi bir ay ölmedi
açlıktan, iki ay ölmedi, hadi üç ay ölmedi; on beş ay boyunca 1.168
TLyle nasıl geçinecek? Büyük bir vicdansızlık. Hadi bu
vicdansızlığı yaptınız, şunu önerdim
Komisyonda, dedim ki: Ya, arkadaşlar, diyelim ki patron işletmesini
açmıyor veya açamıyor; gelin, hiç yoksa işçi başka bir
iş bulursa -yani diyelim ki 3 bin liraya, 4 bin liraya başka bir
işletmede iş buldu- işten ayrılabilsin. Evet, işçi
işten ayrılabiliyor ama arkadaşlar, bu durumda kıdem
tazminatını yakıyor. Dedim ki: Bari işçi kendisi istifa
ettiğinde haklı fesih sebebi sayılsın ve işçi
kıdem tazminatını alabilsin. Buna bile Hayır. dedi bu
vicdansızlar. Maalesef, arkadaşlar, haklı fesih sebebi şu
anda değil; işçi on beş ay boyunca 1.168 TLye mahkûm olacak,
istifa etmeye kalkarsa da kıdem tazminatını yakmış
olacak. Buna da sizlerin karşı çıkacağını umut
ediyorum arkadaşlar.
Bakın, arkadaşlar, kısa
çalışma ödeneğini uzatıyorsunuz. Çalışma Bakan
Yardımcımız -burada mı bilmiyorum- dedi ki: Ya, bazı
sektörleri uzatacağız. Ben dedim ki: Hangi sektörler? Belli
değil, bilmiyoruz. Şu anda elimizde veri yok. dedi. Bakın, bir
yasa yapıyoruz, elimizde veri yok. Ne yapacağız? E,
Cumhurbaşkanımızın takdiri. dedi. Bak, Meclis yasa
yapacak, hangi sektörlerde kısa çalışma ödeneğinin
uzatılacağına Cumhurbaşkanı karar verecek; bizler
bilmiyoruz, daha bir açıklama yok arkadaşlar. İşte bu da
vicdansız bir düzenleme ve kısa çalışma ödeneğinde de
işçi eğer ki kendisi ayrılırsa kıdem tazminatı
hakkını yakmış oluyor, işte bu da vicdansız bir
düzenleme.
Değerli arkadaşlar, Somayla ilgili
düzenlemeye geleyim, vaktim azaldı. Değerli arkadaşlar,
bakın, Soma hepimizin yüreğini yakan bir işçi cinayeti maalesef;
işçi katliamıyla karşı karşıya kaldık.
Eminim hepinizin vicdanı yaralanmıştır Somada ve
Somanın patronu, arkadaşlar, hâlâ işçilerin kıdem tazminatını
ödemedi. Bakın, gidin İstanbula plazaları var o patronun, pek
çok zenginliği var; bu devlet o patrondan o kıdem
tazminatlarını alamadı, işçiye ulaştıramadı.
Şimdi ne yapıyor AKP-MHPnin getirdiği öneriyle? Kıdem
tazminatları devletin bütçesinden ödenecek arkadaşlar. Ya, bir patron
300ün üzerinde işçinin ölümüne sebebiyet vermiş, bir devlet var ki
yıllar geçmiş üzerinden, işçilerin kıdem
tazminatını o patrondan alamamış ve o patronun
plazaları var şu an İstanbulda ve hâlâ da biz bunu ne
yapıyoruz? Yoksulların verdiği vergilerden o işçilerin
kıdem tazminatını ödüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) - Evet, bunu yapalım ama
o patrondan da bunu alalım arkadaşlar, alamıyorsak da bunu
alabilecek yasal düzenlemeleri yapalım.
Arkadaşlar, bu yasal düzenlemede eksiklikler
var; Ermenekle ilgili, diğer işçi cinayetleriyle ilgili mutlaka
genişletilmesi lazım.
Engellilerle ilgili toplu taşıma
sürelerinin uzatılması çok yanlış arkadaşlar. Bu
konuda da mutlaka düzenlemeyi geliştirmememiz lazım. Corona
gerekçesiyle. diyorlar, bu da yanlış arkadaşlar.
Bir diğer boyutu, işçi cinayetlerinde
dünyada 3üncüyüz, Avrupada 1inciyiz. Arkadaşlar, işçi
cinayetleriyle ilgili düzenleme 31/12/2023e kadar yani üç buçuk yıl daha
uzatılıyor. Herkes elini vicdanına koysun, bu yasaya Evet.
diyen herkesin her bir işçi cinayetinin vebali üzerinde olsun diyorum
arkadaşlar. Bu yasaya Evet. demeyelim, uygulanabilecek bir düzenlemeyi
hemen komisyona getirelim ve buradan geçirelim diyorum.
Son olarak diyeceğim: Doktor yanlış,
doktoru değiştirelim ve yapısal reformlar yapalım
arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
63.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
görüşülmekte olan 225 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kürsüde konuşan konuşmacı, partimizin
ve liderimizin de adını zikretmek suretiyle sataşmada
bulunmuştur. Şunları söylemek isterim: Erdoğan ve Bahçeli
kriterleri diyor, sosyal medyaya ilişkin, bu sosyal ağ
sağlayıcıları için verdiğimiz kanun teklifi için.
Evet, Erdoğan ve Bahçeli kriteridir bu, rahatlıkla bu
başlık altında ifade edebiliriz. Tabii öyle olacak yani Kandil
ve Pensilvanya kriterleri konulacak değil.
Değerli arkadaşlar, ayrıca Sayın
konuşmacının, Mustafa Kalaycının
konuşmasında bu sosyal medya mecralarında millî ve manevi
değerlere vurgu yapmasından da rahatsızlık duyduğu
anlaşılıyor, duyabilir tabii kendisi. Yalnız
atladıkları bir şey var, sosyal medya mecralarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
bu yalanlara, iftiralara,
saldırılara, itibar suikastlarına maruz kalmayan kişi ve
kesim yok gibi artık yani herkesin de mutazarrır olduğu bir
durum; bunu görmek lazım. Ve sosyal medya âdeta Sayın
Kalaycının ifade ettiği gibi karanlık bir kuyuya, izan ve
insaf tanımayan mayınlı bir platforma dönüşmüş ve
ihtiras hanesi, âdeta bir isnat mecrasına dönüşmüş, insan
şerefine, insan namusuna, haysiyetine envaiçeşit
saldırganlığı provoke eden bu mecralara ilişkin
düzenlemenin adımı atılıyor.
Başta İngiltere, Almanya, Fransa olmak
üzere birçok ülke, kendi kanunlarına aykırılık
taşıyan içeriklerin kaldırılmasından sosyal medya
platformlarını sorumlu tutan, şiddet içeren, terör
bağlantılı siber zorbalık ve çocuk istismarı gibi
kategorilere girebilecek içeriklerin hızlı bir şekilde
kaldırılmasını öngören düzenlemeler yapıyorlar. Bu
verdiğimiz kanun teklifi sadece sosyal ağ
sağlayıcılarla ilgili bir düzenlemedir ve kişiler, sosyal
ağ sağlayıcılar ile devlet arasında hukuki bir
muhataplık belirliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani bundan rahatsızlık
duymamak gerekir. Sadece Almanyadan örnek vermek istiyorum. Sosyal ağlar
şikâyet edilen içeriklerin yasalarını ihlal edip etmediğini
inceleyebiliyor. İhlal tespit edilirse yirmi dört saat içinde silinmezse
sosyal ağlara 50 milyon euroya kadar para cezası verilebiliyor,
mahkeme kararı olması hâlinde suç içerikli paylaşım yapan
kişi bilgileri şikâyetçiyle paylaşılabiliyor. Ayrıca
cezai olarak, fiziksel şiddet ve saldırı tehditleri içeren
paylaşımlarda üç yıla kadar, hakaret içeren
paylaşımlarda iki yıla kadar hapis cezası verilebiliyor.
Sosyal ağ sağlayıcıları ülkede temsilcilik açmak
zorunda. Dolayısıyla bu ceza kanunlarıyla ilgili de bir
düzenleme yok, sadece sosyal ağ sağlayıcılarına
yönelik bir düzen vermeye matuf bir düzenleme. Bundan da rahatsızlık
duymamak lazım. El birliğiyle bu tür adımları
atmamızda ülkemiz ve milletimiz bakımından büyük yararlar
olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
64.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, şimdi Sayın
Akçayın söylediği konuları elbette
tartışacağız yani bugün başladı bu
tartışma ama önümüzdeki hafta içinde de sosyal medyayla ilgili olan
teklifi tartışırken bunları çok uzunca, enine boyuna
konuşacağız, tartışacağız. Bir iki noktaya
kısaca değindikten sonra o tartışmaya
bırakacağım bu polemiği ama şunu yadırgadım
doğrusu: Yani Erdoğan-Bahçeli kriterleri dendiği zaman bu niye
iktidar partilerini rahatsız etsin ki?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yo, rahatsız
olmadım, kabul ettim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani
Erdoğan-Bahçeli kriterleri olabilir, iyi bir şey bu belki iktidar
partileri açısından. Bu, muhalefet açısından eleştirel
bir konudur esas itibarıyla. Şimdi, buna cevap olarak
Kandil-Pensilvanya kriterleri mi getirelim? demek yani çok hoş bir
tanımlama olmadı, onu söyleyeyim. Ben Erdoğan-Bahçeli
kriterleri lafını da kullanmayı çok iyi bulmuyorum kendi
açımdan, vekilimiz kullandı onu anlıyorum. Bu,
basbayağı iktidarın sansür yasasıdır,
basbayağı budur yani bunu tartışacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
sosyal medya mecrasında evet, çok sorun var, bunu hep konuştuk. Bu
alanda çeşitli düzenlemeler yapılması gerekiyor, evet, bunu
konuştuk; kişi haklarına yönelik hakaretler vesaire gibi ciddi
sorunlar var ve bunların elbette ki değerlendirilmesi gerekiyor. Bir
sosyal medya etiğinin oluşturulması gerekiyor, hem yasal düzeyde
hem toplumsal alanda bunun oluşturulması gerekiyor. Evet, bu bir
ihtiyaç ama iktidarın hazırladığı ve bize
getirdiği teklifin bu eksikleri düzeltmekle alakası yok. İktidar
esas itibarıyla kendisine yönelik muhalefeti susturmak ve engellemek için
bu teklifi getiriyor. Madde madde bunu tartışacağız, öyle
basit bir şey değil ve şimdiden söylüyorum: Bakın, bu
işin faturası sosyal medya alanında Z kuşağı
dâhil olmak üzere o alanı kullanan herkes tarafından çok
ağır bir şekilde bu iktidara çıkartılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Düşünce ve ifade özgürlüğünü ve
iletişim özgürlüğünü açıkça sınırlamaya yönelmiş
olan bu kanun teklifinin sonucunda eğer bu şekliyle çıkarsa
bunun faturası çok ağır olacak. Bunu da şimdiden
söylemiş olayım.
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Akçay.
Şimdi, sosyal medya Komisyonda görüşülecek ve Genel Kurula gelecek,
daha çok tartışırız, onun için de toparlayalım lütfen.
65.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, zaten bu
görüştüğümüz teklifte Dijital Mecralar Komisyonunun kurulmasına
yönelik bir düzenleme var ve bildiğim kadarıyla hiçbir grup da bu
Komisyonun kurulmasına karşı değil. Zaten yapılan bu
eleştirilere bakarsak bu kanun teklifinin içeriğinde bu Komisyonu
öngören madde olduğu için konuya buradan girildi. Öncelikle, bunun,
düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen bir sansür yasası
değil, aksine ifade ve düşünce özgürlüğü ile iftira, yalan,
itibar suikastlarını ayırt edip sosyal mecrayı daha medeni,
daha demokratik, düşünce ve ifade özgürlüğünün daha iyi bir
şekilde ifade edilebildiği bir ortamı sağlamaya yönelik
olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
66.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Soma
faciasına sebep olan şirket içim tam bir
cezasızlığın söz konusu olduğuna ve Uyar Madencilik ve
Soma AŞnin maden işçilerinin tazminatlarını vermediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın hatip konuşmasında Somadan
bahsetti. Ben bu konuyu önümüzde çalışma saatlerimiz varken zaten
gündeme getirmeyi düşünüyordum, bu amaçla söz aldım.
Şimdi, Somada o faciayı yapan,
facianın oluşmasına sebebiyet veren şirket için tam bir
cezasızlık söz konusu. Tutuklandılar falan ama son af kanunundan
da yararlandılar ve 2 kişi
Bir sene sonra onlar da tahliye olacak,
kimse artık içeride değil. 301 canımız yandı, o
zamanlarda Unutursak yüreğimiz kurusun, kalbimiz kurusun. diyen herkesin
kendini sorgulaması lazım.
İkinci sorun olarak da o şirket ve bu
kazadan birkaç ay önce kapanmış olan Uyar Madencilik ve Soma AŞ
toplam 3.500 işçinin tazminatlarını vermedi. Bugün bir madde var
ama bu madde sorunu çözüyor gibi lanse ediliyor. Bunu en iyi Sayın Erkan
Akçay da bilir, Uyar Madenciliğin 350 mağduru var, onlar çözülmüyor.
Bu Uyar Madencilik malı mülkü çocuklarının üstüne
kaçırmış, Ermenekteki faciaya da sebebiyet veren bir
şirket ve 350 mağduru var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunlardan 2si Somanın
sembolüdür; biri Ali Kandemir, biri İdris Sarıkaya. Ali ile
İdrise Bu patlayıcıları oraya götürün. demişler.
İdrisin bacaklarının arasında, Ali de o tarafa bakarken
patlatmışlar, patlamış. Birinin iki gözü yok, birinin iki
ayağı yok. Birisi oturur, öbürü görmeyen gözleriyle onun sandalyesini
iter veya kol kola giriyorlar, koltuk değneğiyle yürüyorlar. Bu Uyar
Madenciliğin zalim patronu da -affedersiniz, aynen söyleyeceğim,
neyse öyle demeyeyim- Ölmediniz de -daha da kötüsünü söylüyor-
başıma bela kaldınız. Ailelerinize verirdim biraz para,
sustururdum. diye bu çocuklara söyleyen adam. Bu kanun Uyardaki 350
kişiyi, Ali Kandemir ile İdris Sarıkayayı kapsamıyor.
Komisyon aşamasında dediler ki: Bunu aşağıda
önergeyle ekleriz ama biraz çalışalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
Saatler Ali ile İdrisin aleyhine, Uyar
Madenciliğin lehine işliyor. Ayrıca, sadece kıdem
tazminatları için düzenleme var, 3.500 mağdurun ihbarları yok,
iş kazaları yok, uzuv kayıpları için olan yok, ölenler için
olanlar yok yani beklentiyi karşılamayan bir madde. Bunu hep beraber
düzeltebiliriz, bütün gruplardan bu konuda Soma adına ve Manisa adına
çok özel ricamız vardır, onların sesini duyurmak istiyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç
67.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Çok kısa
bir şey söyleyeceğim, demin atladım.
Sayın Akçay bir şey söyledi bu 1inci
maddedeki sosyal medya konusunda bir ihtisas komisyonu kurulmasıyla
ilgili. Bu çok doğru bir adım, bunu biz de destekliyoruz yani
kalıcı bir ihtisas komisyonunun kurulması bu alanda uzun vadeli
çalışmalar yapılması açısından ciddi bir ihtiyaç
ve bu olmalı. Fakat bunu yaparken bu komisyonu diyelim bugün yarın
tartışıp kuracağız, oraya getirilmesi gereken sosyal
medyayla ilgili kanun teklifini ise oraya getirmiyoruz, Adalet Komisyonuna
getirip alelacele halletmeye çalışıyoruz. Teklifimiz şudur,
bir kez daha söyleyeyim: Sosyal medya komisyonunu kuralım ihtisas
komisyonu olarak ve kanun teklifini o komisyona getirelim, komisyon
çalışsın ve sosyal medya konusunda hepimizi rahatlatacak bir
sonuçla ekimden sonra yasayı çıkartmış olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/3037) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Kamil Okyay Sındır.
Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, zatıalinizi,
Divanımızda bulunan değerli üyeleri ve komisyonlara
seçilmiş olan tüm değerli milletvekillerimizi de kutluyor,
başarılarınızın devamını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün DİSKin
kurucusu Kemal Türklerin katledilişinin 40ncı yıl dönümü.
Kırk yıl önce bugün, işçi sınıfı mücadelesinde
vurduğu damgayla adını koyan Kemal Türklere bir kez daha minnet
duygumu, saygılarımı ve rahmet dileklerimi sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dün bir kadın
daha hayatının baharında yaşamdan koparıldı,
Pınar Gültekin katledildi. Herhâlde artık bıçak kemiğe
dayandı değil, kemiği de geçti. Kadına şiddetin bir
insanlık suçu olduğunu artık hepimiz biliyoruz ama iktidardan bu
katliamlara dur diyecek önlemleri duymak isterken katliamı protesto eden
kadınlara karşı güvenlik güçlerinin şiddetlerine şahit
oluyoruz, İstanbul Sözleşmesinden çıkma tehditlerini duyuyoruz.
14 Mart 2012de onayladığımız şiddetin önlenmesi,
kadının korunması ve yol haritasını ortaya koyan
uzlaşma metninden çıkma sözleri maalesef bizi üzüyor.
Değerli arkadaşlar, bir torba kanunla daha
yine karşı karşıyız. Ben her seferinde tekrar
ettiğim, komisyonda da yaptığım eleştirilerimi bir kez
daha ifade etmek istiyorum. Bakın, değerli arkadaşlar, 10 madde
olarak geldi bu teklif komisyonumuza, 1 madde ihdas edildi ve kanun teklifinin
adını değiştirdi o 1 madde. Bu bir torba kanun yani bu
temel kanun niteliğinde bir kanun. Bir kere bu kanun teklifi, tali
komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonuna da gönderildi ama o tabii o raporunu vermedi,
hiçbir tali komisyonun raporu vermediği gibi.
Tamamı Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen,
aslında Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonundan Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonuna, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonuna, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna ve 1, 3 ve 4üncü maddelerin
Anayasaya aykırılıkları nedeniyle Anayasa Komisyonuna da
gitmesi gereken bir teklif, sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek
Genel Kurulumuza geldi.
Değerli arkadaşlar, İç Tüzükün
23üncü ve 34üncü maddeleriyle diğer komisyonların kendi
alanlarıyla ilgili görüş bildirmesi mümkün iken, kendisine havale
edilmemiş olan teklifleri de komisyondan isteyebilecek iken bu konuda
kendisine havale edilmiş olan bir teklife bir rapor üretmemesi Meclisin
çalışma anlayışının ne kadar sakat olduğunun
bir göstergesi.
Anayasaya uygunluğun incelenmesi
başlıklı İç Tüzük madde 38 Komisyonlar, önce
Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup
olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. diyor.
Aykırı görürse gerekçesini belirterek maddelerin müzakeresine
geçmeden reddeder. diyor, bu yapılmıyor.
Değerli arkadaşlar, 5018 sayılı
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu var. Bunun 14üncü maddesi ne diyor, ben
ısrarla bir kez daha vurgulayacağım. Bakın Gelir ve
giderleri etkileyecek kanun teklifleri başlıklı madde aynen
şunu diyor: Kamu gelirlerinin azalmasına veya kamu giderlerinin
artmasına neden olacak ve kamu idarelerini yükümlülük altına sokacak
kanun tekliflerinin getireceği malî yük, orta vadeli program ve malî plan
çerçevesinde, -onları da denetleyeceksiniz diyor- en az üç
yıllık dönem için hesaplanır -bu malî yük- ve tekliflere
eklenir. Şu ana kadar hiçbir şekilde böyle bir ek torba kanun da
gelmedi bize. Sosyal güvenliğe yönelik -bakın, burası da
önemli, bu kanunun bu maddesi- kanun tekliflerinde ise en az yirmi
yıllık aktüeryal hesaplara yer verilir. diyor değerli
arkadaşlar. Bu bir kanun hükmü yani yasama organı kanun tanımaz
bir uygulama içinde olamaz, kendi çıkardığı kanunlara önce
kendisi uymalıdır. Çok güzel bir atasözümüzü hatırlatmak
isterim: Balık baştan kokar. Yasama organı kanunlara, tüzük ve
yönetmeliklere uymaz, yok sayarsa, Adam sende derse milletimizin kanunlara
uymasını bekleyebilir miyiz?
Değerli arkadaşlar, torba kanun bir temel
kanun olarak görüşülüyor. Bu teklifte yer alan maddelerle
değişiklik öngörülen kanunlar hakkında daha çok kısa süre
önce hatta defalarca değişiklikler
yapıldığını biliyoruz. Şimdi, bir başka yama
serisi, yamalı bohça gibi bu kanun teklifinde. Daha yeni yaptık,
birçoğuyla ilgili yeni düzenlemeler. Yarın hemen bir kanun teklifi
daha gelir, bunlar içinden yine birileri değiştirilir. Oysaki her
kanunun o kanunla ilgili devletin iş ve işleyişinde,
vatandaşın sosyal refahı, huzur ve mutluluğu adına
bütüncül bir anlayışla ele alınıp olası
değişiklik önerileri tümüyle ve tek bir kanun teklifi olarak getirilmelidir.
Yasama kalitesi ve etkinliği adına en doğru yol budur. Oysa
şimdi karşımızda yeni bir torba kanun.
İç Tüzük 91e göre de temel kanun olabilmesi
için bakın şu nedenler olması gerekiyor;
bazılarını okuyacağım: Kişisel veya toplumsal
yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi temel kanun olabilmesi
için, kendi alanındaki özel kanunların dayandığı
temel kavramları göstermesi ve burası önemli, bunu özellikle
söylüyorum düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler
arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun
bulunması İç Tüzüke göre. Bunların hangisi bu temel kanun
niteliğinde görüştüğümüz kanun teklifinde var? Hiçbirisi.
Tabii, bu teklifte yer alan bu kanun
değişiklikleriyle ilgili meslek kuruluşlarından, birkaç
sendika ve meslek kuruluşundan temsilci vardı. Onlar da tamamen âdet
yerini bulsun diye getirilmiş, şekil şart yerini bulsun diye ve
görüş bildirdiler. Esasen bu kanun teklifi hazırlanırken
görüşlerin alınması ve o görüşlere dikkat edilerek, riayet
edilerek, itibar edilerek kanunun hazırlanması
Kanun teklifinin
hazırlanış yönteminde bir sakatlık yani bu torba kanun yine
sarayda kaleme alınmış, Meclisimize
taşınmış, talimatla gündeme alınmış ve talimatla
başka bir kanun teklifi yani yine tasarı, teklif kargaşası
içindeyiz, kendimizi kandırıyoruz. Kandırıla
kandırıla kandırmayı da iyi öğrenmişsiniz diyorum
bu kanun teklifini getiren iktidara.
Değerli arkadaşlar, 1inci madde kanuna
adını verdi yani ihdas maddesi geldi, kanunun adı
değişti yani diğer maddelerin hiçbir önemi yoktu,
İşsizlik Sigortası Kanunu diye geçiyordu kanunun adı,
teklifin bir anda Dijital Mecralar Komisyonu Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi olarak geldi. Tabii, onunla ilgili, sosyal medyayla ilgili bir kanun
teklifi gelecek, o konu özünde tartışılacak ama ilginç olan bir
başka mesele de o dijital mecralar komisyonunun kurulmasıyla ilgili
ihdas maddesi ilk geldiğinde, baktığımızda tüylerim
ürperdi arkadaşlar yani o madde, 5651 sayılı bir başka
Kanun altında bir ek madde konulması ve o ek maddeyle komisyon
kurulmasını içeren o madde Başkanlığın -Bilgi ve
İletişim Teknolojileri yani BTK denilen kurulun
Başkanlığının- talep etmesi hâlinde komisyon kurulur.
diye hüküm bile içeriyordu yani şu yüce Meclisin, milletin iradesinin
üzerinde bir irade bile komisyonun kurulmasına önayak olabilecekti.
Yanlışlık yapılmış. dendi, konuşuldu,
düzeltildi; çok şükür ki ek bir, ayrı bir kanun maddesi olarak geldi.
Değerli arkadaşlar, 2nci madde TÜBAya
görevlendirilen akademisyenlerin maaşlarında iyileştirme
öngörüyor. TÜBA, biliyorsunuz, Türkiye Bilimler Akademisi. TÜBAda
görevlendirilenler kimler bilmiyoruz, 3 kişiden bahsediliyor. Sorduk, 3
kişi civarında olduğu söylendi. Sınırı var
mı? Yok. TÜBAya görevlendirildi
Şimdi, aslında YÖK
Kanununun, 2542 sayılı Kanunun ilgili maddesi burada açıkça bu
konu hakkında düzenleme içeriyor yani diyor ki: Öğretim
elemanları; ilgili kurumların talebi ve kendisinin muvafakati,
üniversite yönetim kurulunun uygun görmesi ve rektörün onayı ile ihtiyaç
duyulan konularda, özlük işlemleri kendi kurumlarınca yürütülmek
kaydıyla, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarında geçici olarak
görevlendirilebilir. Hatta Bu şekilde görevlendirilenlerin, kadrosunun bulunduğu
yükseköğretim kurumlarındaki aylık ve diğer ödemeler ile
öteki hakları devam eder. diyor. Yani aslında bir öğretim üyesi
TÜBAya görevlendirildiğinde öğretim üyeliği
maaşını da alıyor, TÜBAya görevlendirildiği
maaşı da alacak. Az veya çok, tartışmıyorum ama bir
devlet memurusunuz, esasen 657ye tabisiniz; daha doğrusu, 2547de hükmü
olmayan konularda 657ye tabi bir devlet memurusunuz öğretim üyesi olarak
ama burada getirilen çok da ilginç, dolambaçlı bir yol; TÜBİTAK
Kanununa TÜBAyla ilgili madde ekleniyor, YÖKün kanununda
değişiklik yapılıyor. Yahu, kardeşim, direkt YÖK
Kanununa ekle bunu, YÖK Kanununun ilgili maddesine koy, Türkiye Bilimler
Akademisi istisnadır. de, Şöyle
de: TÜBİTAK istisnasız
Öyle getirin.
Bakın, TÜBAnın görevleri nedir, biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Bakın, diyor ki, görevleri
arasında bir tanesi şu: Cumhurbaşkanına, Türk bilim
insanları ve araştırıcılarının toplumsal
statüleri, yaşamsal düzeyleri, gelirleri ve bilimsel faaliyetlerin
gereği olan özel kolaylık ve ayrıcalıklara ilişkin
mevzuat değişiklikleri önermek. Bakın, buraya değil,
Meclise değil, Cumhurbaşkanına önermek. Ya, burada
milletvekilleri, yasama organında çok değerli vekillerimiz var, hani
muhalefetten memnun değilseniz iktidar partisinin milletvekilleri var.
Niye Cumhurbaşkanına, bu önerileri, değişiklikleri, mevzuat
değişikliklerini önermek? Cumhurbaşkanı; yasama
organına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, kanun teklifi sunabiliyor mu?
Tasarı diye bir şey yok artık. Sadece bütçe kanunu tasarısını
sunabiliyor, onun dışında Cumhurbaşkanından herhangi
bir teklif gelemiyor. Niye ona önermek? Bakın, niye yasama organına
değil? Mevzuat değişikliğini kim yapacak?
Bakın: Bilimsel konularda ve bilimsel
önceliklerin saptanması amacıyla incelemeler ve
danışmanlık yapmak, toplumda bilimsel yaklaşımın,
düşüncenin yayılmasını sağlamak
TÜBA, işini
gücünü bırakmış; Türkiyede bilim, akademi nereye gidiyor,
bilimsel özerklik var mı yok mu bu ülkede, finansal özerklik var mı
üniversitede
Üniversitelerde düşünce ve ifade özgürlüğü ayaklar
altında, YÖK aracılığıyla tek elden yönlendirilen bir
üniversite
Bilimsel üretim yapılamıyor, üniversitelerin
başına akademik başarısı olmayan rektörler
atanmış, siyasi kadrolar var, siyasi atanmış rektörler,
dekanlar, öğretim üyeleri
196 rektör arasında uluslararası
makalesi olmayan, uluslararası yayını olmayan 68 rektör var bu
ülkede ve yayınlarına hiç atıf yapılmayan 71 rektör var bu
ülkede. TÜBAnın bunlarla uğraşması, bilimle
uğraşması gerekirken, Türkiye'nin bilimde yol katetmesinin
haritasını belirlemesi gerekirken, biz önümüzde, TÜBAnın
Başkanının maaşını kanun teklifi olarak
görüşüyoruz; çok iç acıtıcı bir durum.
3, 4 ve 5inci maddeler
Yani bu işsizlik
sigortasıyla ilgili konulara değinmek istiyorum. Burada 3 ve 4üncü
maddelerin de Anayasaya aykırı olduğunu
Anayasanın hukuk
devleti ilkesine, Anayasanın 11inci maddesindeki kanunların
Anayasaya aykırı olamayacağı ilkesine,
Cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlayan 104üncü
maddesine, 73üncü maddesindeki vergi ödeviyle ilgili
Cumhurbaşkanının sınırlı yetkilerine ve 167nci
maddesindeki dış ticaret düzenlemesiyle ilgili
Cumhurbaşkanının sınırlı yetkilerine
aykırıdır bu maddeler.
TÜİK verilerine göre Türkiyede işsizlik
oranı yani resmî, dar tanımlı işsizlik oranı yüzde
12,8; bu, DİSKin raporunda da yazıyor, TÜİK verilerinde de var.
Ümidini yitirmiş, artık iş aramayanlar, çalışmaya
hazır olup da henüz burada iş aradığı belli
olmayanlar, mevsimlik işlerde çalışanlar; bunları da
eklediğinizde 9 milyon 756 bin işsizden bahsediyoruz.
Öte yandan, kısa çalışma ödeneği
alamayanların, kayıt dışı veya kendi hesabına
çalışıp işsiz kalanların önemli bir bölümü de Covid-19
nedeniyle iş arama eğiliminde olmadığından iş
gücü piyasası dışına çıktılar ve resmî anlamda
işsiz sayılmıyorlar. Oysaki Covid-19 nedeniyle istihdamın
dışında kaldılar. Bunun da eş değer tam
zamanlı iş kaybı 9 milyon 364 bin işçiye denk geliyor ki
Covid-19 etkisiyle geniş tanımlı işsizlik oranı -17
milyon 722 bin işsizin- yüzde 52,2.
Şimdi, burada ek iş kaybı ve
işsizlik 10 milyon 759 bine ulaşmış durumda Covid-19
nedeniyle. Yani ülkemiz tarihinde en büyük istihdam daralmasının,
iş kaybının yaşandığına şahit oluyoruz.
Şimdi, 3üncü maddede, kısa
çalışma ödeneğinden yararlanma süresinin bir bütün olarak ifadesi,
başvuru tarihini ve/veya kısa çalışma ödeneği
süresini, sektörel olarak ayrı ayrı veya bir bütün olarak
şeklini değişen bir düzenleme var ki hangi kıstaslara göre
sektörel ayrımı yapacaksınız ve hangi nesnel gerekçelerle
bu ayrımı yapacaksınız, ortada değil. Ki zaten bu
düzenleme başlı başına Anayasaya aykırı az önce
söyledim.
4üncü maddeyle, kısa çalışma
ödeneğinden veya nakdî ücret desteğinden yararlanan iş
yerlerinin normal çalışmaya dönmesi hâlinde iş verenlerin,
işsizlik sigortasından yararlandırılması öngörülüyor.
Yani şu, işsizlik sigortasına, bütçe dışı
kaynağa el uzatmayı bırakın değerli arkadaşlar,
artık bırakın, yeter. İşsizin hakkı. Yani belki
şunu demek daha doğru olur, o kanunun da, fonun adını da
değiştirelim; İşsizlik Sigortası Fonunu işveren
sigorta fonuna dönüştürelim, çünkü o fon, işsizi değil, iş
vereni güvence altına alan, sigortalayan bir fon hâline dönüşmüş
durumda. İşçinin ödeneklerinden kes, fona aktar, iş vereni destekle.
Yapılan bu, değerli arkadaşlar. Bu fonun temel amacı,
işsiz kalanlara ödeme yapılarak mağduriyetlerini gidermek ve
ayrıca yeniden işe kazandırılması, oysa yapılan,
bu amaca yönelik değil, tamamen amacının dışına
çıkmış durumda.
Bakın, 2019 yılında bu Fonda, iş
veren teşvik ve desteklerinin toplam gider içindeki payı yüzde 43,8
yani 2019 yılındaki bu fonun giderlerinin yüzde 43,9unu işveren
teşvikleri ve destek almış. Bu fon kimin işine
yarıyor? Peki, işsizlik sigorta ödemelerinin toplam gider içindeki payı
neymiş? Yüzde 28,3. İşsizlik için ödemeler, iş verenin
yarısı neredeyse; bu, kabul edilemez.
Görünen o ki değerli arkadaşlar, iktidar,
Covid-19un yarattığı ekonomik, üretime dair ve tüm sektörel
sıkıntıların mali yükünü tamamen ücretlinin
sırtına yüklüyor. İşçinin hakkı olan Fona el
atmış durumda. İşçinin cebine el atmış
durumdasınız, boğazındaki lokmaya uzanmış
durumdasınız, çok görüyorsunuz. İşsizlik Sigorta Fonunun
bütçe dışı bir kaynak olduğunu söyledim. Bu Covid-19un
mali yükünü, iktidar olarak bütçe dışı fonlara uzanarak
kotarmaya çalışıyorsunuz. İşçiye asgari ücreti
garantilemek yerine, aylık 1.168 lira, günlük 39 lirayı reva
görüyorsunuz. Ücretsiz izin ödeneğiyle yaşamını idame
ettirmesini istiyorsunuz. Bu parayla ev kirasını mı ödeyecek,
elektrik parasını mı, su parasını mı, doğal
gazını mı, efendim, çocuğunun okul masraflarını
mı? Ya, hepsini bıraktım, değerli arkadaşlar, bu
parayla temel gıda ihtiyaçlarını mı
karşılamasını bekliyorsunuz?
Tabii, 4üncü maddede bir de hüküm konuyor ki
işçinin, sigortalının hissesine karşılık gelen
işverene destek tutarını işverenden talep edemeyecek
işçi. Ya, kimin parasını kimden kaçırıyorsunuz?
İşsizlik Sigorta Fonundan işverene destek
yapacaksınız, işçinin oradaki sigorta prim hakkını
talep etmesini kanunla engelliyorsunuz. Yani halkından kopmuş,
işçisinin yoksulluğundan, esnafının gerçeklerinden,
çiftçisinin yok oluşundan bihaber olan iktidar, doğal olarak
kendisini iktidarda tutacak yandaş sermayesiyle ve
halkımızın manevi değerlerini de sömürmeye dayamış
saraylarında Lale Devrini yaşama gayretinde; olmaz değerli
arkadaşlar, böyle olmaz. Olmayacağı için gideceksiniz bu
iktidardan ve bu halk size bir daha Yeter. diyecek, vize vermeyecek.
Aslında Soma konusuna girmek istemiyordum,
Sayın Özel konuyu detaylı ifade etti. Dolayısıyla benim
detaylı girmemin bir anlamı kalmadı. Ancak şunu söyleyeyim:
İşletmeye devletin kasasından yapılacak ödemenin rücu
hakkı saklıdır. derken, devletin kasasından para
ödüyorsunuz Rücu hakkı saklıdır. diyorsunuz. İster
alırım, ister almam, saklı tutuyorum ben onu, böyle bir keyfilik
olamaz, olmamalıdır.
Ödenmemiş ihbar tazminatlarının,
ücretlerin, faiz haklarının, malul tazminatlarının, iş
kazası tazminatlarının da mutlaka ödenmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, engelliler hakkındaki 7nci madde 5378 sayılı
Kanunun -2005 yılında çıkmış bir kanun- geçici 3üncü
maddesi, 5 kez değiştirilmiş, bu 6ncı. Daha önce yedi
yıl süre verilmiş, 2012 yılında sekiz yıla
uzatılmış, sonra 7/7/2018 tarihine kadar. Şimdi, iki
yıllık süre biteceği için o ek süre iznini üç yıla
çıkarıyorsunuz. Yani, bu yasa, maalesef arapsaçına dönmüş
durumda. Engelli haklarını verin, ötelemeyin, itelemeyin, engellilere
sahip çıkın, değer verin, kıymet verin. Yani, engellilerin
önündeki en büyük engel olmayın. AK PARTİ ve onun
Cumhurbaşkanı nezdindeki iktidarına sesleniyorum: Lütfen
engellilerin bu tür ötelemeler, itelemelerle önlerine engel olmayın.
Karayollarıyla ilgili yabancı plakalı
araçlara yönelik bir süre eki var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Sındır.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Bununla ilgili,
yabancı plakalı araçlara ilişkin on beş günlük bir süre
veriliyor ceza ödemesi için. Peki, ceza tebligatını nereye
yapacaksınız? Yabancı plakalı araç, adresi belli
değil, nerede olduğu belli değil. Tebligatı nereye
yapacaksınız? O tebligat, on beş günden önce o kişiye
ulaşmış olabilecek mi; bunu da belirsizlik olarak ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, tabii, iş güvenliği
uzmanıyla ilgili uzatılma. Gene bir uzatma, yani gene
Bir kere,
zaten, bu İş Güvenliği Yasasında kamu ve özel sektör
ayrımı yapmak yanlış. İşçi, bir insandır.
Burada temel insan hakkı olarak yaklaşmak gerekir. Kamu
çalışanı ile özel sektör çalışanını
ayrı tutmak kadar abes bir durum da olamaz.
Sonuç olarak değerli arkadaşlar, birçok
maddesiyle Anayasaya aykırı, Meclis İçtüzüğüne
aykırı; kendi içinde belirsizlikler, çelişkiler,
yanlışlar barındıran; halkımızın huzur ve
refahına, ülke ekonomimizin geleceğine katkısı olmayan;
kamu yararı olmayan bu torba kanunun bu şekilde
yasalaşmasını doğru bulmadığımızı
ve karşı olduğumuzu bildirmek isterim.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
225 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Şahıslar adına ilk söz Antalya
Milletvekili Sayın Cavit Arının.
Buyurun Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, öncelikle yeni
görevinizde başarılar diliyorum.
Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan
coronavirüs süreci etkilerini hâlâ devam ettirmekte. Bu süreç içerisinde
esnaflarımız ve işçilerimiz gerçekten büyük bir ekonomik
sıkıntı içerisine düştüler. İktidarın ekonomik
anlamda ortaya koyduğu tedbirler ise yeterli olmadı, bu konuda
maalesef sınıfta kaldınız.
Değerli arkadaşlar, şu an getirilmeye
çalışılan maddelere baktığımızda yine
işçilerle ilgili birtakım düzenlemeleri görmekteyiz. 1 Temmuz 2020
tarihinden önce kısa çalışma başvurusunda bulunmuş
olan özel sektör iş yerlerinde kısa çalışma ödeneğinden
yararlanan sigortalıların iş yerinde kısa
çalışmanın sona ermesi ve aynı iş yerinde
haftalık normal çalışmaya geçilmesi hâlinde 31/12/2020 tarihini
geçmemek üzere üç ay süreyle sigortalı ve işveren hisse primlerinin
tamamı İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır.
hükmü getirilmekte.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada işçinin
sigorta priminin İşsizlik Fonundan ödenmesi normal ancak
işverenin ödemesi gereken sigorta priminin de yine İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanması doğru değil.
Yine, değerli arkadaşlar, işten
çıkarılma daha önce, bu coronavirüs sürecinde yasaklanmıştı.
Bu yasaklanmanın amacı da işçilerin korunmasıydı. Bu,
ilk getirilen düzenleme tarihinde gerçekten işçi yararına bir
düzenleme olarak değerlendirilebildi ancak bakın, şimdi
getirilmeye çalışılan düzenlemede ise 30 Haziran 2021 tarihine
kadar her ne kadar işten çıkarılma yasaklanıyormuş
gibi gözüksede 30 Haziran 2021 tarihine kadar işçinin iş akdi
askıya alınmakta. Değerli arkadaşlar, bir işçinin
iş akdi askıya alındığında artık o iş
yerinden kendi iradesiyle çıkamayacak demektir. Bu takdirde işçi
iş yerinden ayrılmak durumunda kaldığında yani Ben
işten ayrılmak istiyorum. dediği takdirde işçi mağdur
olacak yani kıdem tazminatı gibi haklarından vazgeçmek zorunda
kalacak değerli arkadaşlar.
Yine, bu süre içerisinde işçiyi günlük 39 TLye
mahkûm etmektesiniz değerli arkadaşlar. Bakın, iş akdi
askıya alınan işçi kısa çalışma ödeneğine
mahkûm edilmekte. Bu ücret ise günlük 39 TL, aylıkta ise 1.168 TLye
tekabül etmekte değerli arkadaşlar. Yani şimdi, siz, koruma
adı altında işçinin işten çıkmasını önlemektesiniz,
iş akdini askıya almaktasınız, sonuç itibarıyla da
1.168 TLye mahkûm etmektesiniz. Değerli arkadaşlar, hiç olmazsa
burada, bakın, iş akdi askıya alınan işçinin ücretinin
en azından asgari ücret düzeyinde olabilmesi gerekir. Kaldı ki burada
yapılan ödeme de yine İşsizlik Fonundan
karşılanmakta. Bu durum şunu göstermekte: İşsizlik
Fonu, işveren fonuna dönüşmekte değerli arkadaşlar. Her
fırsatta yapılmaya çalışılan ödemeler, işveren
adına da yapılan ödemeler İşsizlik Fonundan
yapılmakta. Ben şunu söyleyeyim, işverenin desteklenmesine
kesinlikle karşı değiliz, zaten yeterince bu konuda eksikleriniz
oldu. İşverenimize, esnafımıza yeterli desteği
sağlayamadınız ama bu desteğin işverene
İşsizlik Fonundan değil genel bütçeden yani hazineden
karşılanması gerekir. Bakın, bu konuşmayı
yapacağımı duyan EYTliler, aradılar ve dediler ki: Biz
çare bekliyoruz, şu an mağduruz. İşte eğer bir
İşsizlik Fonu kullanılacaksa EYTliler bekliyor. Değerli
arkadaşlar, bakın, haberiniz olsun.
Yine, getirilmeye çalışılan düzenlemelerden
bir tanesi de Yabancı araçların köprülerden ödemesiz geçiş
tarihini izleyen on beş gün içinde geçiş ücretini ödemesi hâlinde
idari para cezası tahsil edilmez. hükmü. Değerli arkadaşlar,
bakın, bu konuyla ilgili yasal düzenlemede neler olmuş 2015
tarihinden bugüne gelinceye kadar? 27 Mart 2015te bu kanun maddesiyle ilgili
bir düzenleme yapmışsınız. Düzenlemeyi doğru
yapamamışsınız, yine 16 Mayıs 2018 tarihinde yeniden
bir düzenleme getirmişsiniz. O tarihteki idari ceza, ücretin 10 katı
olarak geçerken 4 kat olarak değiştirmişsiniz. Bu
değişikliği de yeterli görmemişsiniz, 27/12/2018 tarihinde
yine Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsünden
geçenlere bir af getirmeye çalıştınız. Yine bu da yeterli
olmamış, 30 Mayıs 2019 tarihinde sadece 15 Temmuz Şehitler
Köprüsüden geçenlere dair cezaların iptaliyle ilgili bir yasal düzenleme
yine buradan geçti. Yani değerli arkadaşlar, bir kanunla ilgili, bir
maddeyle ilgili beş senede 5 kere düzenleme yapmışsınız.
Şimdi bu neyi gösteriyor? Bu, sizin
hazırladığınız kanun tekliflerinin gelişigüzel
hazırlandığını, ilerisinin hiç hesap
edilmediğini, birilerinin size Burada bir değişiklik yapmak
lazım, hadi, değiştirelim. demiş olması üzerine
yeniden bir değişiklik yapmakla meşgul olduğunuzu
açıkça göstermekte yani bir yapbozla karşı karşıya
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, köprü meselesi
denince
Bakın, kamu-özel iş birliği projeleriniz var. Bu
kamu-özel iş birliği projeleri içerisinde, özellikle Yavuz Sultan
Selim Köprüsü yani üçüncü köprüye garanti kapsamı içerisinde, 2019
yılında 3 milyar 50 milyon TL hazineden para ödendi değerli
arkadaşlar; bakın, garanti kapsamında. Yine, Osmangazi
Köprüsüne garanti kapsamında 2,6 milyar para ödendi arkadaşlar yani
hazineden devamlı buralara garanti kapsamında ödemeler
yapılmakta.
Şimdi, 15 Mart-15 Haziran arasında araç
geçişinde, araç trafiğinde -bu coronavirüs süreci döneminde- yüzde
70e yakın bir eksilme söz konusu. Bu durumda ne olacak değerli
arkadaşlar? Bu durumda devletin, sizlerin yapmış olduğu
yanlış sözleşmeler nedeniyle, ödemek zorunda kalacağı
garanti kapsamı yaklaşık, bütçede geçen 7,8 milyarın da
üzerine çıkacak, tahminen 9 milyarı bulacak değerli
arkadaşlar yani bunlar hazineye birer yük olarak karşımıza
çıkmakta. Üstelik bu ödemelerin yani garantinin çoğunluğu dolar
bazlı olarak yapılmış sözleşmelerdir.
Herkesten fedakârlıklar beklediniz; esnaftan
fedakârlık beklediniz, işçiden fedakârlık beklediniz yani
toplumun her kesiminden fedakârlık beklediniz. Fedakârlık
beklemediğiniz ve son kuruşuna kadar ödemeler yapmaya
çalıştığınız tek kesim ise işte bu garanti
kapsamındaki yapmış olduğunuz taahhütler. Yani sizin
vermiş olduğunuz bu ihalelerdeki garanti kapsamında olan
müteahhitler, alacaklarını son kuruşuna kadar alıyorlar
değerli arkadaşlar. İşte, Anadolumuzun insanı daha
görmediği, geçmediği köprünün parasını verdiği
vergilerle ödemek zorunda değerli arkadaşlar, sayenizde. Sizlerin bu
yanlış ekonomik uygulamalarınızla, örneğin, burada
yapılmış olan garanti kapsamıyla, hazineden yüklü
miktarlarda yapılan ödemelerle bütçe açığı devamlı
şekilde artmakta.
Değerli arkadaşlar, 2019 yılı
bütçesinde, siz, bütçe açığı olarak 81 milyar lira
öngörmüştünüz ancak yıl sonunda 124 milyarlık bir bütçe
açığıyla karşı karşıya kalındı.
2020 yılı bütçesi düzenlenirken 138,9 milyarlık bir bütçe
açığını öngördük. dediniz yani bütçe yapılırken
daha böyle bir açıkla başladı bütçe ancak haziran ayı
itibarıyla şu an bütçemiz 109 milyar liralık bütçe
açığı vermiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Arı.
CAVİT ARI (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
10 Aralık 2019 tarihinde bütçe
görüşmeleriyle ilgili yapmış olduğum konuşmada aynen
şunu söylemiştim: 2019 yılı bütçesinde vermiş
olduğunuz açık ve ekonomiyi kötü yönetiminizi dikkate alır isek
-yani ekonomiyi doğru yönetemiyorsunuz- bu açık oranıyla
bakarsak, 2020 yılı bütçe açığını 138,9 milyar
olarak öngörseniz de yıl sonunda yaklaşık 220 milyar
dolayında olacaktır. Şimdi görüyoruz ki daha 2020 Haziran
ayı itibarıyla 109 milyarlık bir bütçe açığıyla
karşı karşıyayız. Dolayısıyla yıl
sonunda -üzülerek söylemem gerekir ki- yine bu bütçe
açığının 220 milyar dolayında olacağı
gözükmektedir diyorum. Söz konusu kanun teklifinde işçi aleyhine olan
maddelere özellikle ret oyu vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tümü üzerinde şahıslar
adına ikinci söz İzmir Milletvekili Sayın Yaşar
Kırkpınarın.
Buyurun Sayın Kırkpınar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sayın
Başkan, yeni görevinizde başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sağ olun, teşekkür ederim.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında
bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımız; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
225 sıra sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine şahsım
adına söz aldım. Teklifin geneli üzerine baktığımızda,
özellikle, Covid süreciyle ilgili ekonomik ve sosyal hayatın devamı
için gerekli hususlara yönelik birtakım düzenlemeler içermektedir. Tüm
dünyayı etkisi altına alan Covid salgınının ekonomik
ve sosyal hayatımıza etkilerini azaltmak için geçtiğimiz günlerde
çeşitli kanuni düzenlemeler yapmıştık. Özellikle iş
gücü piyasasındaki olumsuz etkilerin ortadan kaldırılmasına
yönelik kısa süreli çalışma uygulamasının
kolaylaştırılması düzenlemesini yapmıştık.
Yine, istihdamın devamı için, işçilerin işten
çıkarılmasını engellemek için birtakım düzenlemeler
yapmıştık. Özellikle, ücretsiz izin kullananlara nakdî destek
sağlanmıştı. Bu uygulamalarla hem işçinin işini
kaybetmemesi hem de işverenin mali anlamda desteklenmesini
sağlamıştık. Salgının etkilerinin haziran ayından
itibaren azalmaya başlamasıyla birlikte yeni ekonomik ve sosyal
hayata, normalleşmeye doğru bir yöneliş olmuştu.
Teklifimizin maddelerine kısaca değinmek
istiyorum. Özellikle, 1inci maddede yer alan dijital mecralar komisyonu
kurulmasıyla ilgili şunları ifade etmek isterim: Bu mecrada
bireylerin kişisel haklarına, özel hayatın gizliliğine,
diğer temel hak ve özgürlüklere karşı zaman zaman
saldırılar söz konusu olabiliyor. Bu alan iftiranın, karalamanın,
yalan ve yanlış algının zemini hâline gelebiliyor.
Bazı içerikler çocuklarımızın fiziksel, psikolojik
gelişmelerine büyük zararlar veriyor. Bir kısım alanlar
kadına şiddetin ve cinsel istismarın
yaygınlaşmasına yönelik tehditler içeriyor. Ekonomik ve sosyal
hayatımızı zaman zaman tehdit eden bazı içerikler aile
birliğimizi de maalesef tehdit ediyor. İktisadi ve içtimai
hayatımızı derinden etkileyen bu alanla ilgili internet
ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve yayınlar
yoluyla işlenen suçlarla mücadele maksadıyla kanun hükümlerinin
uygulanmasına ilişkin konularda inceleme, görüşme, raporlama,
tavsiye ve görüş bildirme işlemlerini yürütmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisinde daimî bir komisyon kurulmasını teklif ediyoruz.
Dolayısıyla bu komisyonumuzun kurulması
vatandaşlarımızın da uzun zamandan beri beklentisi hâline
gelen sorunlarının çözümüne de ışık tutacaktır.
Kurulacak komisyonumuzun şimdiden hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
2nci maddeye baktığımızda, daha
önce yaptığımız üzere, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumunda ve Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığında yaptığımız
iyileştirmeleri Türkiye Bilimler Akademisi
çalışanlarının sosyal ve mali hakları için de
öngörüyoruz.
Yine 3üncü maddeyle küresel salgınla beraber
hayatımıza soktuğumuz kısa çalışma ödeneği
kavramına yeni bir düzenleme getiriyoruz. Bazı sektörlerde
normalleşmenin farklılık arz etmesi nedeniyle kısa
çalışma uygulamasının sektörel bazlı hâle
getirilmesini öngörüyoruz. Bu sürelerin ayrı ayrı veya bir bütün
olarak uzatılması hususunda Cumhurbaşkanımıza yetki veriliyor.
Bir başka iyileştirmeyi 4üncü maddeyle,
çalışan ve işverene dönük hayata geçiriyoruz. Burada da
kısa çalışma ödeneği ve nakdî ücret desteğinden
yararlananların normal çalışma sürelerine dönmesi hâlinde
sigortalı ve işveren paylarının tamamının
31/12/2020 tarihini geçmemek üzere üç ay süreyle İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanmasına yönelik bir düzenleme
yapıyoruz. Bu sayede iş gücü piyasasının normalleşmeye
doğru daha hızlı bir adım atacağını
öngörüyoruz.
Yine, daha önceki düzenlemelerde kayda geçmeyen bir
durumu tamamlayıcı maddeyle çözme yoluna gidiyoruz. 5inci maddenin
içeriği bunu düzenliyor. Covid nedeniyle uygulanan fesih
yasağının kapsamına istisna getiriyoruz. Buna göre belirli
süreli iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, iş
yerinin herhangi bir sebeple kapanması veya faaliyetinin sona ermesi,
ilgili mevzuatına göre yapılan her türlü hizmet alımları
ile yapım işlerinde işin sona ermesi hâllerinde
karşılıksız kalan iş akitleri fesih
yasağından istisna tutulmaktadır. Sözleşme, fesih
yasağının ve işverenin ücretsiz izne ayırma
hakkının uzatılmasına ilişkin
Cumhurbaşkanımıza verilen altı aya kadar uzatma yetkisinin
her defasında en fazla üçer aylık süreyle 30/06/2021 tarihine kadar
uzatılmasını teklif ediyoruz.
Bir başka toplumsal fayda içeren teklifimizle
ise bazı vatandaşlarımızın muhtemel hak ve
mağduriyetlerinin önüne geçmek için gerekli kanunlarda düzenlemeler
yapılmasını öngörüyoruz. Bir bakıma, bu devletin sorumluluk
almasının çalışanlara dönük bir hak teslimi olduğuna
inanıyoruz.
Manisanın Soma ilçesinde bulunan
Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumunun taraf olduğu redevans sözleşmeleri
kapsamında çalışıp 13/05/2014 tarihinde meydana gelen maden
ocağı kazasında kıdem tazminatına hak kazanacak
şekilde iş akdi sona erdirilen çalışanların kıdem
tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunca
ödenmesine yönelik düzenleme yapıyoruz.
7nci madde de daha önce yapılan bir
düzenlemede sürenin yetersizliğini gidermeye dönük bir düzenleme. Burada
da toplu taşıma araçları sahiplerine, engellilerin
erişebilirliğine uygun olması amacıyla gereken tedbirleri
alması için verilen sürenin Covid nedeniyle iki yıldan üç yıla
çıkarılmasını teklif ediyoruz.
Yine, uygulamada ciddi sıkıntılara
yol açan bir düzenlemeyi çok daha muntazam bir hâle getiriyoruz. 8inci
maddeyle, yabancı plakalı araç sahiplerinin kara yollarında
gerçekleştirdiği ihlalli geçişlerde, ödemesiz geçiş
tarihini izleyen on beş gün içerisinde geçiş ücretini ödemesi
şartıyla idari para cezasının tahsilinden vazgeçilmesini
teklif ediyoruz. Burada, özellikle yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlamayı
hedefliyoruz.
Bir başka maddemizde ise, süre
açısından sorun oluşturan iş güvenliği uzman ve
hekimlerine dönük uygulamada da uzatmaya gidiyoruz. 50den az
çalışanı olup, az tehlikeli sınıfta yer alan iş
yerleri ile kamuya ait iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve
iş yeri hekimi görevlendirilmesine ilişkin ilgili kanun maddesinin yürürlüğünün
31/12/2023 tarihine kadar ertelenmesini teklif ediyoruz.
Bu kanun teklifimize hem Komisyon
aşamasında hem de Genel Kurulda katkı sunan ve sunacak olan
değerli milletvekillerimize şükranlarımı arz ediyor,
desteklerinizi bekliyor, Gazi Meclisimizi bir kere daha saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
görüşmelere devam önergemiz var, işleme alınması talep
ediyoruz.
BAŞKAN Görüşmelerin devamı
konusunda bir önerge verilmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelere İç
Tüzükün 72nci maddesi uyarınca devam olunmasını arz ve teklif
ederiz.
Özgür Özel İlhami Özcan Aygun Neslihan Hancıoğlu Manisa Tekirdağ Samsun
Orhan Sümer Burcu Köksal Fikret Şahin Adana Afyonkarahisar Balıkesir
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçe
Gerekçe:
Konu mühimdir, daha iyi
anlaşılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi kabul edenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN Pardon, yoklama talebi var; önce,
yoklama talebini gerçekleştireceğim, daha sonra önergeyi
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN - Sayın Özel, Sayın Sümer,
Sayın Sındır, Sayın Arı, Sayın Aygun, Sayın
Beko, Sayın Özer, Sayın Hancıoğlu, Sayın Köksal,
Sayın Şevkin, Sayın Önal, Sayın Ünver, Sayın Kaplan,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Gökçel, Sayın
Taşcıer, Sayın Kılıç, Sayın Şahin,
Sayın Özkan, Sayın Özdemir.
Yoklama için üç dakika veriyorum.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 225 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümünün görüşmelerine devam edilmesine dair önergenin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/3037) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
225 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
225 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sisteme giren arkadaşların -şimdi
okuyacağım- tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum çünkü sistem
silindi.
Sayın Taşlıçay, Sayın Kaplan,
Sayın Köksal, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Özdemir,
Sayın Aygun, Sayın Sümer, Sayın Beko, Sayın Şevkin,
Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın Tuncer, Sayın Özer,
Sayın Önal, Sayın Ünsal, Sayın Girgin.
Sayın Köksal, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, devlet eliyle gerçekleştirilen araç muayene hizmeti 2007
yılında yirmi yıl süreyle ve tekel hakkı tanınmak
suretiyle bir şirkete devredildi, özelleştirildi ancak bu
özelleştirmeyle birlikte birtakım sıkıntılar da
baş gösterdi. Bunların başında da araç muayene ücreti
yüksekliği geliyor. TÜVTÜRKün araç muayene ücretinin yüksekliği
zaten ekonomik sıkıntılarla boğuşan
yurttaşlarımızın belini daha çok büküyor. On dakikalık
muayene ücreti için küçük araçlarda 422 lira, büyük araçlarda 542 lira
istenmesinin yanı sıra, vatandaşın araç muayenesi için uzun
süre bekletilmesi, peşin para istenmesi yaşanan diğer
sıkıntılar arasında.
Bir profesörün hastasını muayene
ücretinden bile yüksek olan araç muayene ücretini makul bir seviyeye çekmeyi
düşünmüyor musunuz? Bu gidişata Dur. demeyecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Trafik cezaları AKP döneminde cezadan çok yeni
bir vergiye dönüştü, seçim bölgem Edirnede vatandaşlar âdeta isyan
hâlinde. Cezaların bir caydırıcılığı olur;
amaç, vatandaşın bu davranışları bir daha
yapmamasıdır. Siz caydırmak için değil, para almak için
ceza yazıyorsunuz.
Vatandaşın trafik kurallarına
uyması için bir eğitim çalışmanız olsaydı, bu
cezaları da eğitim için kullanırdınız. AKP, keşke
vatandaş kuralı çiğnese de ceza yazsam diye pusuda bekler
durumda. Devlet, vatandaşını eğitir, ona pusu kurmaz. Siz
trafik cezalarını vatandaşa karşı yeni bir vergi türü
olarak kullanıyorsunuz; beceriksizliğinizden bütçe
açığı büyüdükçe vatandaşın sırtına
yükleniyorsunuz.
Önümüz bayram, vatandaşlarımız
ziyarete gidecek; vatandaşın bayramını üst üste
yazacağınız cezalarla haram etmeyin. Gerekenlere elbette ceza
yazın ama aslolan eğitimdir. Trafik kuralları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Baharat sanayisinin vazgeçilmezi ve ilaç
endüstrisinde kullanılan nane üretimi seçim bölgem Gaziantepin
Karkamış ve Nizip ilçelerinde yapılmaktadır. Türkiyenin
nane üretiminin yüzde 30unu karşılayan bu ilçelerimizde nane üretimi
yapan çiftçilerimiz, girdi maliyetlerinin yüksek olması ve bölgede bir
birlik ya da kooperatif olmamasından kaynaklı, mahsullerini çok ucuz
rakamlarla satmak zorunda kalmaktadır. Üreticilerimizden kilosu 7 liraya
alınan nane, marketlerde gram olarak satılmakta ve kilosu 100
lirayı geçmektedir. Üretimi yapan çiftçilerimiz emeklerinin
karşılığını alamamakta; kazanan, stokçu,
aracı ve tüccar olmaktadır. Nane üretiminin daha fazla desteklenmesi
ve nanenin tarladan çıkışından sofraya ulaşana kadarki
süreçte denetlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Taşlıçay
NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) Teşekkür
ederim.
Pınar Gültekin, gülümseyen
fotoğrafıyla kalbimizi kanata kanata hafızalarımıza
kazımak zorunda kaldığımız gencecik bir kadın,
insan hakları içinde değer sırası bakımından ilk
ve temel olan yaşama hakkı elinden alınmış bir
kadın. Kadınlarımızın insan olmaktan kaynaklanan yaşama
haklarını ve yaşamlarını özgürce, huzurlu bir
şekilde devam ettirebilecekleri bir Türkiyeye ulaşmak yalnızca
yasal düzenlemeler yoluyla siyaset organının yerine getirmesi gereken
bir ödev değil; her bir vatandaşımızın sahiplenmesi
gereken büyük ödevimizdir. Bu hususta yediden yetmişe herkesin şahsi
olarak şiddet karşıtlığının gerçekliğini
sorgulamasının vicdani bir mecburiyet olduğu inancını
taşıyoruz. Her vatandaşımızın, yolda özgürce
yürüyemeyen her kadının vebalini üstünde hissetmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Yaşadığımız sorunlar hepimizin
başına gelebilecek hâldeyken çözümü de herkesten geçmektedir.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanun teklifinin 2nci maddesi Türkiye Bilimler
Akademisi, TÜBAyla ilgili çok tartışmalı bir maddeye ver
vermiştir. Ben teklif sahibi milletvekillerine tekrar sormak istiyorum:
TÜBAya görevlendirmelerde kişiye özel bir yasa mı yapılmakta?
Kuruma yapılacak görevlendirmelerin kriteri, akademik ve bilimsel
şartları var mıdır? YÖK temsilcisi burada mı acaba, bu
konu hakkında nasıl bir görüşü vardır? Ve bu düzenlemenin
TÜBAda görev yapan 3 kişiye yönelik olduğu söyleniyor. Bu, bu
sınırda mı kalacak? Ve gerçekten ucu açık, belirsiz bir
şekilde, yüksek maaşlarla kimlerin bu pozisyona danışman
olarak atanması düşünülüyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aygun...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
TÜİK verileri İLO verileriyle uyuşmuyor çünkü şubatta yüzde
13,6 olan işsizlik oranı, nisan ayında yüzde 12,8e düştü.
TÜİK bürokratları sürekli değişiyor ve TÜİKe göre
sadece 4 haftadır iş arama kanallarından en az birini kullanmış
olanlar işsiz sayılıyor. İş başvurusu yapıp
olumsuz yanıt alanlar iş aramaktan vazgeçiyor; TÜİK,
bunları, iş aramayıp çalışmaya hazır grup içine
ekliyor. Bu hesaplama biçimiyle işsiz oranı düşük gösteriliyor.
Bu hesaplama biçimiyle gerçekleri kaçırıyorsunuz. Bu durumu
nasıl açıklıyorsunuz?
Gençler işsiz. Öğrenim kredisi borcunu
ödeyemediği için erteleme talep eden gençlerin sayısı 2006dan
2019a gelindiğinde yüzde 416 arttı. Her 4 gençten 1i işsiz,
280 bin genç icra tehdidi altında. Gençlere istihdam sağlamak için ne
yapacaksınız? İş bulamayan gençler nasıl öğrenim
kredisi ödesinler?
Yine, Pandemi Sosyal Destek Programına
ilişkin Sayın Bakana sordum, maalesef cevap alamadım; Pandemi
Sosyal Destek Programı kapsamında Türkiyede ve Tekirdağda kaç
esnafa yardım yapıldı? Bu sayıyı
açıklamanızı bekliyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Sümer...
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Başkan.
Çalışma hakkı, sadece ekonomiyi
ilgilendiren bir durum değil, aynı zamanda en temel insan
hakları arasındadır. Anayasamızın 49uncu maddesi
işsizlikle mücadeleyi devletin görevleri arasında
saymıştır. Vatandaşlarına iş imkânı yaratmak
devletin anayasal bir görevidir.
Ülkemizde rekor üstüne rekor kıran
işsizliğin elbette birçok sebebi var. Son iki yılın rakamlarına
baktığımız zaman en önemli nedenleri görebiliriz. Türkiye,
iki yıl önce parlamenter sistemi terk ederek partili
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçti. 2018 Nisanda geniş
tanımlı işsiz sayısı 6 milyon 308 bindi, 2020 Nisanda
10 milyon 221 bin oldu; yani iki yılda 3 milyon 913 bin kişi
işini kaybetti. 2018 Nisanda genç işsiz sayısı 839 bin
kişiydi, iki yıl sonra bu rakam 983 bin kişiye çıktı;
yani 144 bin gencimiz de bu sürede işinden oldu. Her 4 gencimizden 1i
işsiz, her 4 işsizden 1i de üniversite mezunu. Beka sorunu diyerek
bu sistemi ülkemize dayatanlar, ülkemizin en büyük beka sorunu olan
işsizlik ve ekonomik kriz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beko...
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde İzmirin Buca,
Menderes, Seferihisar, Tire ve Özdere ilçelerinde çıkan orman
yangınlarından etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş
olsun dileklerimi iletirken, vefat eden 2 orman işçimize de Allahtan
rahmet diliyorum.
Ormanlar, önce yakılıyor, sonra da talana
açılıyor; bu, İzmir halkına ihanettir. Her aşamada son
model araçlar elbette lazım ancak bunlarla yangınların
azalmadığı ortada. Teknolojiyi artırıyorsunuz ama
insan gücünü azaltıyorsunuz. İşçi sayısı yetersiz
olduğu için yangınlara gereken müdahale yapılamıyor.
Arazözlerde eskiden 5 işçi olurdu, şimdi 2 var. Mühendis
sayısı az, liyakat yok. Eskiden ormancılar o bölgenin
köylülerinden seçilirdi, şimdi bölgeyi bilmeyenler işçi
çalıştırıyorlar. İzmirdeki yangına başka
illerden personel geliyor. Neden? Niçin İzmirde yeterli işçi yok?
Hayvanlarımızı ve doğamızı talan eden bu
yangınlarda ihmali ya da kusuru olanlar derhâl
cezalandırılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Coronavirüs süreci, tüm dünyada olduğu gibi
Türkiyede de derin travmalar yaşatmaya devam ediyor. Bu süreçte intihar
eden vatandaşlarımız ve ekonomik olarak tam anlamıyla çöken
aileler yüreklerimizi dağlıyor. Vatandaşımıza biraz
olsun rahat nefes aldırabilmek adına harekete geçmek zorundayız.
Emeklilikte yaşa takılanların, kamuda 3600 ek gösterge
bekleyenlerin, atama bekleyen öğretmenlerin -milyondan fazla öğretmen
adayının- kadro bekleyen ücretli, sözleşmeli öğretmenlerin,
PİKTES öğretmenlerinin, usta öğreticilerin, yine atama bekleyen
engelli memur ve engelli öğretmen adaylarının, şehir
hastanelerinde kadro bekleyen emekçilerin, bayram ikramiyesinden yararlanamayan
300 bin özel banka emeklisinin, cezaevinde haksız yere tutulan
gazetecilerin, hiçbir mahkûmiyet davası olmamasına rağmen
KHKyle mağdur edilen binlerce insanın sorunlarını çözmek
için daha neyi bekliyoruz? Bu Meclis mağdur ve mazlumların hak ve
hukukunu gözetmek zorunda değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
14 Ocak 2019 tarihinde bu mikrofondan Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varanka Bursa Yenişehir Oto Test
Merkezinin temelinin ne zaman atılacağını ve ne zaman
faaliyete geçeceğini sormuştum. Cevap alamayınca da daha sonra
bir soru önergesi verdim. Geç de olsa gelen cevap Ekim 2018 tarihinde Türk
Standartları Enstitüsü ve Savunma Bakanlığı arasında
protokolün imzalandığını ancak kaynak
arayışının devam ettiğini bildirmektedir.
Geçtiğimiz hafta sonu Bursa Gemlikte temelini
atmış olduğunuz yerli otomobil fabrikasında üretilecek
araçları hangi oto test merkezinde test etmeyi düşünüyorsunuz?
Planlanması 2014 yılında 7040
sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış, 2015
yılında da tüm kamulaştırması tamamlanmış
Bursa Yenişehir Oto Test Merkezinin akıbetini Bursalı
hemşehrilerim adına tekrar tekrar soruyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
kanun teklifiyle, Soma maden kazasında mağdur olanların
uğradıkları zararların tazmini Türkiye Kömür
İşletmeleri tarafından karşılanacaktır. Amasya
Yeni Çeltek Kömür İşletmesi yıllar önce redevansla,
işçileriyle birlikte Soma Holdinge bağlı Gürmin AŞye
devredilmişti. Soma Holding Gürmin AŞ bünyesine geçen Yeni Çeltek
Kömür İşletmesi işçileri hem Somadaki maden ocaklarında
hem de Yeni Çeltek maden ocaklarında
çalıştırıldı. Emekliliği gelen işçilere
Emekli olursanız tazminatlarınızı derhâl ödeyeceğiz.
diye telkinde bulunan şirket, bu şekilde 80 işçinin emekliye ayrılmasını
sağladı ancak, sözünü tutmayarak emekliye ayrılan maden
işçilerinin tazminatlarını ödemedi. İşçiler mahkeme
yoluyla haklarını almaya çalışıyorlar.
Bu şekilde mağdur olan Yeni Çeltek
işçilerinin emeklilik tazminatlarının da kanun metnine
eklenmesini öneriyor ve bu konudaki düşünceniz nedir diye soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, söz Komisyonda, soruları
cevaplamanızı rica ediyorum.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sorular içinde özellikle kanunla ilgili gelen sorulara öncelikle cevap vermek
istiyorum.
Özellikle TÜBAyla ilgili sorulan soruda,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sürecinde 703
sayılı KHKnin 97nci maddesiyle 497 sayılı Türkiye
Bilimler Akademisinin Kurulması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname
yürürlükten kaldırıldı. Türkiye Bilimler Akademisi
Teşkilatı 4 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesinin
566ncı ve devam maddesiyle yeniden düzenlendi. Bununla birlikte, mevcut
başkan yeni başkan atanıncaya kadar, üniversite ve diğer
kamu kuruluşlarından görevlendirilenle görevlendirme sürelerinin
sonuna kadar görevine devam etmiş bulunuyor. Anılan KHKde, müteakip
kararnamelerde geçiş dönemine ilişkin bir hüküm düzenlenmemiş.
Ayrıca, şimdiye kadar yeni mevzuata göre ücretleri belirlenmemiş
ve konuya dair alt düzenlemelerin gerçekleştirilmemiş olması
sebebiyle, Akademi Başkanı ve üniversitelerden görevlendirilen
öğretim elemanları -ki toplam 3 kişi bunlar- mevzuat
belirsizliği nedeniyle ücret alamamakta ve on beş aydır özlük
haklarından mahrumiyet yaşamaktadırlar. Bununla beraber,
aşağı yukarı bir önceki döneme göre -yani
TÜBİTAKın da bağlı olduğu düzenlemeyle- daha önce
aldıkları gelirlerinden yüzde 45lik bir gelir kaybına
uğramış bulunmaktadırlar. Bu, tabii, sadece 3 kişi
için değil -şu an 3 kişi için ama- bundan sonraki görevlendirme
yapılanlar için de geçerli olacak.
Geneli üzerine yapılan konuşmalarda da
teklifin geneliyle ilgili bazı sorular vardı, müsaade ederseniz
onlara da cevap vermek istiyorum. Şimdi, TBMMde ihtisas
komisyonlarının kurulması, malumunuz, yasal dayanak olarak üç
şekilde oluyor: Bir, Anayasayla kurulan komisyonlar var, mesela, bizim
burada bulunduğumuz Plan ve Bütçe Komisyonu gibi; İç Tüzükle kurulan
komisyonlar ve kanunla kurulan komisyonlar var. Bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bulunan KİT Komisyonu 87de 3346 sayılı Kanunla
kuruldu. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu 1990 tarihinde
3686 sayılı Kanunla kuruldu. AB Uyum Komisyonu 2003 tarihinde 4847
sayılı Kanunla kuruldu. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu çok yakın tarihte, 2009 tarihinde 5840 sayılı Kanunla
kuruldu. Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu 2014 tarihli 6532
sayılı Kanunla kuruldu. Dijital Mecralar Komisyonunun
kurulmasının müstakil bir kanunla düzenlenmesi ve İç Tüzükle
düzenlenmemesi mevzuat bakımından herhangi bir engel teşkil
etmemektedir.
Bununla birlikte, ilgili teklifte sektörel uzatmaya
niye gerek duyduğumuzla ilgili eleştiriler olmuştu geneli
üzerindeki konuşmalarda. 2020 yılında gerçekleşen
coronavirüs pandemi salgını nedeniyle, malumunuz, kısa
çalışma ödeneği uygulaması başlatıldı, bununla
beraber nakdî destek uygulaması da başlatıldı. 26/3/2020
tarihinde 31080 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
kanunun 41inci maddesi coronavirüse bağlı kısa
çalışma ödeneğinin başvurularını ve hak kazanma
şartlarını esnetmiştir. Yapılan değişiklikle,
işçinin ödeneğe hak kazanabilmesi için gereken son üç yılda 600
gün prim sayısı 450 güne, 120 gün hizmet akdine tabi olma
şartıysa 60 güne düşürülmüştür. Kısa çalışma
ödeneğinden faydalanan çalışanların yüzde 36,6sı
imalat sanayisi sektöründe, yüzde 11,7si konaklama ve yiyecek sektöründe,
yüzde 15,8i perakende ticaret sektöründe faaliyet göstermektedir.
Diğer yandan, kısa çalışma
ödeneği, biliyorsunuz, 29/6/2020 tarihinde de 1 Temmuzdan itibaren bir ay
daha uzatılmıştır.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Kaç
esnafa verdiniz? Onları anlatmaya gerek yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Bununla birlikte, Covid kapsamında yapılan
kısa çalışma ödeneği başvurusu; yine kısa
çalışma süresinin sektörel olarak tüm sektörü içerecek şekilde
uzatılması yetkisi bu kanunla Sayın
Cumhurbaşkanımıza 31 Aralık tarihinde verilmiştir.
Biz, bu kanun teklifiyle, bununla birlikte ihtiyaç duyulan sektörlerde
Biliyorsunuz, bazı sektörler normalleşmeye gitmeye başladı,
özellikle imalat sanayisi sektörleri ama bununla birlikte ister geneline
tamamına tüm sektörlerin- isterse ihtiyaç duyulan sektörler bazında
uzatma yetkisini, biz, bu kanun teklifiyle, Sayın
Cumhurbaşkanına vermeyi teklif ediyoruz.
Diğer yandan, istihdamı teşvikle
ilgili, burada, İşsizlik Fonunun kullanılmasıyla ilgili ve
İşsizlik Fonunun teşvikine rağmen işsizliğin
rekora gittiğiyle ilgili bir görüş vardı geneli üzerindeki
konuşmalarda. Şimdi şunu ifade etmem lazım:
İşsizlik Fonu, istihdamı teşvikle beraber mevcut
istihdamı da korumak için kullanılan bir fon. Yani istihdamı
teşvik etmek, evet, çok önemli ama bununla birlikte, mevcut istihdamı
düşürmemek ve mevcut istihdamı korumak da bu Fonun ve ilgili kurumun
görevleri arasında.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) İşsizler
yararlanamıyor.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Bununla birlikte, 2005 yılında 19 milyon
633 bin olan istihdam 2019 yılında 28 milyon 80 bin kişiye
yükselmiştir. İş gücü de aynı dönemde 21 milyon 691 bin
kişiden 32 milyon 549 bin kişiye yükselmiştir.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya,
pandemiyi sorduk Sayın Başkan. Sana pandemiyi sorduk, sen hikâye
anlatıyorsun bize. 2018
2019
Biz ne yapacağız bunları?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Nüfusumuzun ve dolayısıyla
çalışma çağındaki nüfusumuzun her yıl arttığı
ülkemizde kapsamlı politikalar yapılmaktadır.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Topu
gezdiriyorsun Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Hatta istihdamı teşvik politikasında
-ben kendi ilim adına burada iftiharla kayda geçirmek istiyorum-
teşvik kapsamında, istihdamı artırmakla ilgili iller
bazında yapılan düzenlemede geçtiğimiz yıllarda ilim
Türkiye 1incisi oldu; bu da benim için iftihar verici bir şey.
İşsizlik Fonundan yapılan giderlerin
dağılımına bakıldığında, yapılan
harcamaların yüzde 26,7si istihdamı korumak ve artırmak
amacıyla yapılmaktadır ve bununla birlikte, yapılan
harcamaların yüzde 64,3ü buranın altını çiziyorum-
doğrudan çalışanlara, işsizlere yönelik yapılan
harcamalardan oluşmaktadır. Bu harcamalar işsizlik ödeneği,
kısa çalışma ödeneği, yarım çalışma
ödeneği, Ücret Garanti Fonu ödemesi gibi pasif iş gücü program
ödemeleri ve mesleki eğitim kursları, girişimcilik
eğitimleri ve işbaşı eğitim programları gibi
aktif iş gücü programı ödemelerini de içermektedir. Yine, geri kalan
ödemelerin de istihdamı artırma bağlantısı
olduğunu söyleyebilirim.
Bununla birlikte, teşvik ve asgari ücret
desteği uygulamaları iş gücü piyasasında birbirinden
ayrı düşünülmeyecek üye işçi ve işverene yöneliktir.
Teşviklerin asıl maksadı işvereni desteklemek olmayıp
bu teşviklerle başta kadınlar, gençler olmak üzere tüm iş
arayanların daha kolay iş bulması, işini kaybetme riski
altında olanların da bakın, buranın altını
çiziyorum- istihdamda kalması bu Fonun önemli amaçlarından biridir,
yine, iş imkânları oluşturulması amaçlanmaktadır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Kadın işsizliği
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Ben sizleri dinledim, istirham ediyorum, lütfen beni
dinleyiniz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Siz
de aynı şeyleri daha ne anlatıyorsunuz ki. Sorulara cevap verin,
sorulara.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Neyle
gurur duyuyorsunuz!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Bununla birlikte, Normalleşme teşvikinde
sektör araştırması yapıldı mı? diye bu anlamda
ifadeler vardı geneli üzerindeki konuşmalarda. Hem kısa
çalışma ödeneği hem de nakdî ücret desteği,
çalışamadığı dönemler için işçilere geçici
süreyle gelir desteği sağlayan programlardır. Bizim burada
amacımız işçiyi de işvereni de üretimden
uzaklaştırmamaktır. Bu teşvike geçilmesi, bunu kısa
çalışma ödeneğinden ve nakdî ödemeden
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Esnafa ne kadar para verdiğinizi soruyoruz, esnafa. Sayın
Başkan, pandemide esnafa kaç para verdiğinizi sorduk.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) İstirham ediyorum, ben sizi dinledim, lütfen
sabırla dinleyiniz. Daha kırk altı saniyem var, sabırla
dinleyin lütfen.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Kısa çalışma ödeneği ne verdiniz, kaç esnafa verdiniz,
onları söyleyin bize, masal anlatmayın.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Sorularınızı sordunuz, ben cevap
veriyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Cevap
gelmiyor ki. Kısa çalışma ödeneği kaç para verdiniz
diyoruz, kaç esnafa verdiniz? Topu çevirip duruyorsunuz, sorduğumuz soru
belli. Kaç esnafa para verdiniz?
BAŞKAN Genel Kurula konuşun lütfen.
Sayın Aygun
Sayın Komisyon
Başkanı, siz de
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tekirdağda kaç esnafa para verdiniz? Türkiyede kaç esnafa para verdiniz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Burada, kısa çalışma ödeneği ve
nakdî ödeme desteği İşsizlik Fonundan ödenmekle beraber
-bununla birlikte- sektörün, pandemi sürecinin aşılmasıyla,
sürecin iyileşmesiyle beraber normalleşmeye geçmesi önemlidir; bu,
üretime geçiş için önemlidir, işçi ve işverenin
çalışma motivasyonundan kopmaması için önemlidir. Tabii,
sektörel ayrımlar olacak, bu sektörel ayrımlar ihtiyaçlara göre
Zaten, bizim, burada teklif ettiğimiz, Cumhurbaşkanına
verdiğimiz yetki ihtiyaç olması hâlindedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, cevap alamadık ki hiçbir soruya.
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzük 60a göre 5 sayın
milletvekilimize söz vereceğim.
Sayın Utku Çakırözer
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
68.-
Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Süper Ligde, 1. Ligde ve alt liglerde şampiyon olan
takımları kutladığına, Türkiye Futbol Federasyonunu 1.
Lig Kulüpler Birliğinin yazılı başvuruyla
yaptığı tüm liglerde salgın dönemine özel olarak
düşmenin kaldırılması çağrısına olumlu
yanıt vermeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Süper Ligde, 1. Ligde ve alt
liglerde şampiyon olan tüm takımlarımızı kutluyoruz.
Başta futbol olmak üzere, tüm spor
dallarında salgın nedeniyle çok zor bir dönem yaşandı ve
yaşanmakta. Birçok dalda, birçok kulübümüz hem sağlık riskiyle
hem de büyük ekonomik olanaksızlıklarla mücadele vermek zorunda
kaldı. Bu çerçevede, 1. Lig Kulüpler Birliğinin Türkiye Futbol Federasyonuna
yaptığı yazılı başvuru fevkalade önemlidir. 18
kulübün ortak imzasını taşıyan çağrıda,
haklı olarak, bu sezon ligden düşmenin kaldırılması
talep edilmekte. Futbol Federasyonu ve diğer yetkilileri, Anadolu
kulüplerinden gelen bu samimi çağrıya duyarsız kalmamaya ve tüm
liglerde salgın dönemine özel olarak düşmenin
kaldırılması çağrısına olumlu yanıt vermeye
davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aycan
69.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Covid-19 pandemisiyle ilgili Sürü
bağışıklık yüzde 60 olursa salgın önlenir. gibi
yanlış söylemler olduğuna, var olan tek mücadele yönteminin
maske ve sosyal mesafeyi korumaya yönelik yaklaşımı sürdürmek
olduğuna ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugünlerde Covid-19la ilgili Sürü
bağışıklığı yüzde 60 olursa salgın
önlenir. gibi yanlış bir ifade kullanılmaktadır, öyle bir
kavram yoktur. Sürü bağışıklığıyla
kastedilen, hastalığı geçirerek bağışık
kalma ve salgını önleme yaklaşımıdır ki bu
Covid-19 için doğru değildir. Covid-19, yüzde 5i çok ağır
seyreden bir hastalıktır ve Türkiyede yüzde 2,6 ölümle
sonlanmaktadır. Bu nedenle, kişilerin kendi başına
hastalık geçirmesini beklemek doğru bir çözüm yöntemi, mücadele yöntemi
değildir. Bu yüzden, var olan tek mücadele yöntemi olarak maske ve sosyal
mesafeyi korumaya yönelik yaklaşımı sürdürmek
lazımdır. Bu tür söylemler, maske ve sosyal mesafeye uyumu olumsuz
yönde etkileyecek ve salgınla mücadeleyi sekteye uğratacak bir
yaklaşımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Önal
70.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet
Önalın, yeni normalde kısıtlı imkânlarla yeniden faaliyete
geçen kıraathane, kahvehane, kafe, internet kafe, çay bahçesi, dernek ve
lokallerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Başta Kırıkkalemiz olmak üzere
Türkiye genelinde pandemi nedeniyle hizmet ve faaliyetleri geçici olarak
durdurulan kıraathaneler, kahvehaneler, kafeler, internet kafeler, çay
bahçeleri, dernek ve lokaller normalleşme süreciyle birlikte
kısıtlı imkânlarıyla faaliyetlerine yeniden
başlamışlar, bu kez de ekonomik sıkıntılarla
karşı karşıya kalmışlardır. İktidarca
yapıldığı söylenen yardımlar esnafımıza
ulaşmamış, esnafımız çalışanları ve
aileleriyle birlikte kendi kaderine terk edilmiştir. Birçoğu iş
yeri kirasını ödeyemediğinden iş yerlerini kapatmayı
tercih etmiş ya da çalışan sayısını azaltma
yoluna gitmişlerdir. Kırk yıldır devlete vergi veren
esnafımıza bu süreçte sahip çıkılmamıştır.
Anayasamıza göre, devlet, esnaf ve sanatkârları
korumakla yükümlüdür. Bu sebeple, devleti yönetenler esnafımızın
sesini duymalı, esnafımıza acilen vergi affı, kira
yardımı ve nakit desteği sağlamalıdır. Aksi
hâlde, zaten para kazanmayan esnafımız ekonomik
sıkıntılarla tamamen karşı karşıya kalacaktır.
Kırıkkalede 12 bin olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin.
71.-
Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, Muğla ilinde arı yetiştiriciliği ve
balcılık araştırma enstitüsü kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Muğla, Türkiyede çok önemli bir
arıcılık merkezidir. Arıcılık, ilimiz
insanının ekonomisinin yanında kültüründe de var olan geleneksel
bir üretim faaliyetidir. Arıcılıkta Muğlayı öne
çıkaran faktör, yüzyıllardır orman köylümüze kaynak yaratan çam
ormanlarımızın bizlere verdiği çam balıdır.
Ülkemiz çam balı üretim alanlarının yüzde 80i ilimizdedir.
İlimiz arıcıları 1,2 milyon koloni ve diğer illerden
gelen misafir arıcılarımızla birlikte çam balı üretim
döneminde 3,5 milyon koloniyle çam balı üretimi gerçekleştirmektedir.
Yüzyıllardır ilimiz arıcılığıyla
özdeşleşen çam balı üretimi ve kriterleri konusunda
kapsamlı ve uluslararası kabul görecek bilimsel çalışmalara
ihtiyaç vardır. Bunun için, Muğla ilimizde arı
yetiştiriciliği ve balcılık araştırma enstitüsü
kurulmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünsal
72.-
Ankara Milletvekili Servet
Ünsalın, Parlamentoda son günlerde hoşgörüsüzlük, bilgi
kirliliği ve karmaşa görüldüğüne ilişkin
açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, konuşmama
Nietzschenin bir sözüyle başlıyorum: Kim namus ve ahlak
şövalyeliği yaparsa bilin ki en namussuz odur. Son günlerde
Parlamentoda bir hoşgörüsüzlük, bir bilgi kirliliği, bir karmaşa
görüyoruz arkadaşlar. Hekim olarak bu klinik tanıyı çok somut
bir şekilde görüyorum. Psikiyatride hastalarda sık gördüğümüz bu
kavramı buradan açıklamak isterim. Savunma mekanizmalarından,
özellikle yansıtmadan bahsedeceğim. Herkes üstüne düşeni
alsın.
Yansıtmada bilinçaltındaki ezilmişlik
şöyle tezahür eder: Bir, suçlu çok bağırır; iki, bahaneler
uydurur; üç, gerçekleri saptırır, abartılı konuşur,
yanlışı kabul etmez, kendi dışındaki herkesi
kötü, suçlu görür. Kendisi kötülüğün zirvesindedir ama sorarsanız en
erdemli kişi odur. Bu yaklaşımdaki biri aslında Ben
kötüyüm, bunu kendime itiraf edemiyorum ama biraz seni kötüleyeyim de
rahatlayayım. der.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sesini yükseltme.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Haydar AkarIN, İç Tüzük 60a göre söz taleplerini
karşılamaya çalıştığına, bunun suistimal
edilmemesini rica ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 60a
göre söz taleplerini elimden geldiğince karşılamaya
çalışıyorum. Genel Kurul açılışında 30
arkadaşımıza söz verdim bu hafta itibarıyla, belki
yarın da aynı şeyi tekrarlayacağım ancak daha sonraki
nöbetlerde 20 arkadaşıma söz vereceğim. Geri kalan
arkadaşlarıma da gün içerisinde 60a göre söz hakkını kullandıracağım.
Anladığım kadarıyla, bazı arkadaşlarım
sürekli söz istemektedirler, 60a göre bir kez söz hakkını
kullanmış olsalar bile tekrar söz istemektedirler; bu
arkadaşlarıma ikinci kez söz vermeyi düşünmüyorum, bunu söyleyeyim.
Bir milletvekilinin bir dakikalık sözünün ne kadar kıymetli
olduğunu bilenlerdenim, onun için de söz talep eden bütün
arkadaşlarımıza söz kullandırmaya
çalışıyorum; bunun da suistimal edilmemesini sizlerden rica
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/3037) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (Devam)
BAŞKAN Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 5inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, öncelikle yeni seçildiğiniz Meclis
Başkan Vekilliği göreviniz hayırlı uğurlu olsun. Bir
Kocaeli Milletvekili olarak bir Kocaeli Milletvekilinin Meclis Başkan
Vekilliği yapmasından duyduğum gururu, onuru buradan bütün
milletvekili arkadaşlarımın huzurunda paylaşmak istiyorum.
Allah ayağınıza taş değdirmesin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İşsizlik Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Pandemi başlangıcından bu yana bir
ara ara verdik, sonra tekrar geldik, birtakım kanunlar çıkardık.
Neler çıkardık? Ürün Güvenliği Kanunu vardı, İnfaz
Kanunu vardı, Yükseköğretim Kanunu vardı, Bekçi Kanunu,
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu,
paralel baro düzenlemesi ve önümüzdeki hafta da sosyal medya
kısıtlamalarıyla ilgili kanun teklifi gelmesi planlanıyor.
Bu kanunlarla ilgili aklımda kalanlardan
söyleyeceğim: İnfaz Kanunuyla alakalı, bu İnfaz Kanununun
bir örtülü af olduğunu söyledik. Nitekim, İnfaz Kanunundan sonra
içeriden, cezaevinden bıraktığımız mahkûmların önemli
bir kısmının çok kısa bir sürede tekrar geri
döneceğine dair söylediklerimiz, sanki bizi doğrular gibi, teker
teker birtakım hadiselere karışarak cezaevlerine geri dönmeye
başladılar.
Yükseköğretim Kanunu vardı, içinde ne
vardı? Aklımda şu var: Disiplin kurulunu kaldırdık
yükseköğretimde; onun yerine üniversitelerin yönetim kurullarını
disiplin kurulu olarak da görevlendirdik. Yani hem disiplin kurulu hem yönetim
kurulu ikisini bir arada match ettik, ne kadar gerekliydi bilmiyorum.
Bekçi Kanunu vardı Bayram Bey. Biz kahverengi
gömlekliler diye nitelendirdiğimiz Hitlerin o kahverengi gömleklilerine
benzetmiştik. Dedik ki: Bu Bekçi Kanunuyla siz kendinize ait bir
muhafız ordusu oluşturuyorsunuz. Bu ülkenin gerçekleriyle bağdaşmayan
bir kanun bu. Önümüzdeki süreçte, yakın bir zaman diliminde bunun böyle
olduğunu siz de göreceksiniz.
Evet, paralel baro düzenlemesi dedik, Türkiye'nin
üniter yapısına da çok ciddi zararları olacak, yine bunu da
göreceksiniz. Ya, pandemi süreci hem ülkeyi hastalık olarak vurdu hem de
bu Meclisi çıkardığı kanunlarla akamete uğrattı
aslında.
Bir de önümüzdeki hafta gelmesi beklenen sosyal
medyayla ilgili bir kanun teklifi var. Bu sosyal medya kanun teklifinde ne var?
Ülkede, artık, basının yüzde 93ünü ele geçirmişsiniz,
kimsenin sesi çıkmıyor, kimse herhangi bir yerde konuşacak
televizyon kanalı bulamıyor. Bir tek sosyal medya
kalmıştı, bunu da ele geçirirsek biz seçimi kesin, sağlam
alırız. diyorsunuz. Hayır, alamayacaksınız. Biraz
daha totaliter rejimle beraber anılacaksınız, biraz daha
dışarıdan size diktatör benzetmeleri yapılmaya artarak
devam edecek ama yine de seçim kazanamayacaksınız. Buna yetmeyecek,
sadece bunun için yaptığınızı biliyorum ama buna
yetmeyecek. Zira, sosyal medyadan yapılan ahlaksızlığı
gerçekten önemsemiş olsaydınız o
ahlaksızlığı yapanlara siz maaş ödemezdiniz; siz o
ahlaksızlığı yapanlara maaş ödemeye devam ediyorsunuz,
sizin paralı trolleriniz var, bundan rahatsız olsanız
onları tutmazsınız. Hayır,
rahatsızlığınız o değil;
rahatsızlığınız, muhalefet olacak, çıkabilecek
bir sesin sesini kesmek, bu yetmeyecek. Mutlaka ve mutlaka bu insanlar sesini
bir türlü duyurmaya devam edecekler.
Halkın gerçek sorunlarının üstü suni
gündemlerle örtülüyor, bakıyorum, bir sürü şey çıkıyor
gündeme ama halkın meselesi o değil ki, halk farklı
şeylerle ilgili. Açık, gözden kaçırılmak istenen şey,
sonbaharda gerçek anlamda bir işsizliği hepimiz hissedeceğiz,
daha fazla hissedeceğiz. Şu anda işçi çıkarma
yasağı var, şu anda kısa çalışma ödeneğiyle
beraber işverenler işçilerini istihdam etmeye devam ediyorlar ama
eylül ayından itibaren bunların önemli bir kısmı ayan beyan
ortaya çıkacak ve ekonomik kriz gerçekten o zaman hissedilecek. Böyle bir
kriz istihdamda büyük bir deprem yaratacak ve çok daha büyük bir işsizlik sorunuyla
ortaya çıkacak. OECD ülkeleri içerisinde Türk ekonomisi 2020 sonunda
yüzde 5 küçülecek. demişlerdi. Eğer ikinci dalga gelirse
-inşallah gelmez ama Dünya Sağlık Örgütünün de diğer bilim
adamlarının da dünyada bu işte istatistik yapanların da ortak
kanısı ikinci dalga da gelecek- o ikinci dalgayla beraber Türk
ekonomisi yüzde 5in üzerine artı yüzde 3,5 daha küçülecek. Yani yüzde 8,5
küçülen bir ülkede bu tablo karşısında, işsizlik konusunda
iyimser olmak mümkün değil. İlk açıklanan veriler iş gücü
piyasasında yakın vadede bir iyileştirmeye de işaret
etmiyor. Aslında, mevcut işsizlik oranını değil,
istihdamı izlemek lazım çünkü iş gücünden hızlı
çıkışlar nedeniyle resmî işsizlik oranları
gerçeği yansıtmıyor, bu nedenle istihdam oranına bakmak
daha doğru. Bu şekilde bakıldığında, sadece son
bir yılda istihdam oranının yüzde 46dan 41e indiğini
görüyorsunuz. Özellikle uzun süredir işsiz kalan
vatandaşlarımız iş bulma ümidini kaybetmiş durumda.
İş bulma konusunda ümidini kaybedenlerin sayısının
artması aslında son derece kaygı verici. Umutsuz insanlar
çoğalıyor; umutsuz insanların çoğalmasıyla beraber,
hepimizin çok hüzün duyduğu o intihar vakalarıyla, çocuklarına
yok diyen, eşine yok demek zorunda kalan insanların intihar
tablolarıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Kadınlarımızda iş gücüne
katılım oranı son on beş yıldır ilk defa
düşüş gösterdi ve 5 puan birden düştü. Giderek artan
işsizlik oranlarını standart yöntemlerle tahmin etmek mümkün
değil, farklı bir açıklamaya ihtiyaç var aslında. 2006-2018
döneminde ortalama her yıl 500 bin istihdam artışı
sağlanırken geçen sene 633 bin istihdam kaybı gerçekleşti.
Dikkat edin, her yıl 500 bin istihdam artışı
sağlanıyordu; geçen yıl, bırakın istihdam
artışı sağlamayı, 633 bin istihdam kaybı
gerçekleşti. Bunun başlıca sebebinin, geçen yıl
yaşanan döviz kurlarındaki aşırı artış ve
kurlardaki oynaklık olduğunu söyleyebilirim. Yani her şeyi
pandemiye bağlamayın, bu işin bir de pandemi öncesi var.
İmalat sanayisinde ara ham madde yurt dışı
bağımlılığı nedeniyle fiyatlardaki
aşırı artış, dövizin aşırı artması
dolayısıyla ithalattaki aşırı maliyet
artışı, sabit gelirlinin alım gücünün de düşmesi
nedeniyle üretim düştü, üretim düşünce de fabrikalarda
çalışanların sayısı azaldı ve bu durum
sokağa işsizlik olarak yansıdı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son iki yıldır içinde bulunduğumuz krizi
oluşturan şartlar bugüne kadar yaşadığımız
krizlerden çok daha farklı. Yaşadığımız ekonomik
krizin en bariz örneklerinden biri, yatırımlarda yaşanan
durgunluk hâli. Yeni bir Covid-19 dalgasıyla içinde bulunduğumuz
krizin daha da derinleşeceği artık bir sır değil.
Burada Covid-19u günah keçisi yapmak da doğru değil, istihdam sorunu
salgından önce de vardı. Türkiye birkaç yıldır ciddi bir
istihdam daralması yaşıyor aslında. Diğer bir
ifadeyle, çalışanlar işlerini kaybediyor, iş arayanlar
iş bulamıyor, işi olmayanlar iş aramaktan vazgeçiyor.
Hepinizin ortak sorunudur bu, milletvekili olarak bölgenizden gelen iş
taleplerini karşılamakta zorluk çekiyorsunuzdur. Bir milletvekili ne
kadar bu işe yetişebilir? Belediyeler de elinizden gitti
-İstanbul, Ankara, Adana, Mersin- yani elinizde bulunan belediyeler de
gidince yanındaki şirketler de kayboldu, dolayısıyla
kartvizit yazacak yer de kalmadı. Özel sektör de kendi işçisine
bakamıyor; bırakın, bir siyasetçinin talebini yerine getirsin.
Bu Mecliste, özellikle iktidar kanadındaki milletvekili
arkadaşlarımın bu konuda çok ciddi sıkıntıda
olduğunu düşünüyorum. Çalışmaya hazır olanların
bir kısmı iş bulma umudunu kaybettiği için artık
iş de aramıyorlar, başvurdukları kurumlardan herhangi bir
sonuç alamayınca yakın çevreleri üzerinden iş aramaya
başlıyorlar, size mektup yazmaya başlıyorlar veya telefon
açıyorlar. Nereden bakarsak bakalım bunlar da aslında
işsizler ordusunun bir parçası. Bu durumda fiilî işsiz
sayısı 8 milyon 235 bin, fiilî işsizlik oranı ise yüzde
24,4.
Türkiye, son üç yıldır kayıtlı
veya kayıtsız yeni istihdam yaratamadığı gibi, mevcut
istihdamda da büyük bir kayıp yaşıyor. Kayıtlı
sektörde işini kaybedenler kayıtsız olarak tekrar istihdama
katılmıyorlar. TÜİKin açıklamalarına göre dar
tanımlı işsizlik rakamlarının düşmesi bir
başarı değil, bir kandırmaca. Asıl başarı,
istihdam düzeyinin artıp artmadığı. Bakın, 2017de 28
milyon 189 bin olan istihdam, 2 milyon 56 bin kişi azalmış, 26
milyon 133 bine gerilemiş; 2018e göre istihdam kaybı ise 2 milyon
605 bin daha olmuş. Çok ciddi rakamlar bunlar.
Genç nesil geliyor arkadan, onlara iş
bulmamız lazım, bırakın yeni iş bulmayı
istihdamda daralma var, her yıl 2 milyonun üzerinde. İstihdamda çok
daha büyük bir kayıp bizi bekliyor aslında. Hatırlarsanız,
geçtiğimiz mart ayında istihdam 22 milyon 505 bine geriledi, bu rakam
aslında buz dağının görünen kısmı. TÜİKin
hesabına göre, normal şartlarda, önümüzdeki on yılda nüfusumuzun
yılda 1 milyon kişi artacağı tahmin ediliyor, bu da iş
gücüne 800 bin kişi ilave demek, her sene bir 800 bin gencimize iş
bulmak zorundayız.
İşsizliği sabit tutabilmemiz için her
yıl en az 1 milyona yakın yeni istihdam yaratmamız gerekiyor.
İş gücü piyasasında ciddi başka bir sorun daha var: Yeni
yaratılan istihdamın yüzde 70e yakını hizmet sektöründe
çalışıyor. Üretim ve verimlilik artışı
yapmadığımız için son beş yıldır, maalesef,
imalat sanayisinde istihdam artışı gerçekleşmiyor. Ekonomi,
çalışma çağına girenlere iş
sağlayamadığı gibi, mevcut istihdam düzeyinin de çok
gerisine düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) OECDnin ve Avrupa Birliği
ülkelerinin istihdam oranı ortalamaları yüzde 60 ile yüzde 70
dolayındayken Türkiyede bu oran kaç biliyor musunuz? Yüzde 41; ne kadar
geriye düşmüşüz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ iktidarından önce, bakanlıklar,
sendikalar, SGK ve üniversiteler toplantılar yapardı, bu
toplantılarda işsizlik sorunları ve çözüm yolları
görüşülürdü; aynı sorunlar medyada da
tartışılırdı. Bugün ise işsizlik sorunu yok
hükmünde, kimse konuşmuyor. Bütün televizyon kanalları ve gazeteler aynı
konuyu saatlerce kısır tartışmalar ve kavgalar içinde
gündem olarak işliyor, medya deve kuşu gibi kafasını kuma
gömmüş, yakın gelecekte meydana gelecek olan gündemi halktan
saklamaya çalışıyor. 2020de küresel daralma olacak,
işsizlik oranları daha da artacak; her ülke kendi içinde önlemler
alıyor, bizde de Hükûmet sadece ve sadece kredilere yükleniyor. Merkez
Bankası ve kamu bankaları maliyetinin altında krediler
kullanırdı ancak bu krediler yatırım kredilerine hiç
dönüşmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bitti efendim.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktisat politikaları koordineli olarak bir
planlama içinde uygulanmalı. Etkili iktisat politikaları için önce
etkili altyapıyı oluşturmamız gerekiyor yani hukukun üstünlüğü,
adaletin yeniden tesisi ve demokrasi. Bu üçünün bir arada olabileceği tek
zemin, güçlendirilmiş ve iyileştirilmiş parlamenter sistemdir.
Ekonomide güveni ve istikrarı sağlamanın, yerli ve yabancı
yatırımı atağa geçirmenin, istihdam sorununu çözmenin tek
anahtarı da budur.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 225
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Covid-19 salgınının başta
sağlık olmak üzere hayatın her alanında sorunları
tetiklemesi karşısında devletler, almış oldukları
tedbirlerle, salgının sebep olduğu ekonomik ve sosyal
tahribatı sınırlandırmaya çalışmaktadır.
Güçlü ekonomilere sahip olmalarına rağmen, birçok ülke, çoğu
devlet fonksiyonunda aksamalar yaşamaktadır. Bu ülkelerin
salgınla mücadele yönetimi bakımından gösterdikleri zayıf
performans dikkate alındığında, gücün ne olduğu veya
nasıl ölçülebileceği hususları da tartışma konusu
olmuştur.
Toplumsal dayanışmanın, millî
birliğin, insan sağlığına ve güvenliğine
yapılan yatırımların öneminin ortaya
çıktığı bu dönemde, Türkiye; sağlık
altyapısı, kapsayıcı sosyal güvenlik sistemi, fiziki,
teknolojik ve beşerî kapasitesi, etkili hükûmet etme sistemi, insan
merkezli medeniyet tasavvuru ve buna uygun politikalarıyla dünyada
Covid-19la mücadelenin öne çıkan ülkesi olmuştur.
Türkiye, 2018 yılının Ağustos
ayından itibaren dört önemli ekonomik saldırıya maruz
kalmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin sağladığı etkin icra sayesinde bu operasyonlara
karşı koyabilmiştir. Parlamenter sistemde yaşanan hükûmet
kurma krizleri, yürütmedeki çift başlılık ve siyasi
istikrarsızlıklarla karşılaşılmamış;
yasama ve yürütme, milletimizden aldığı yetkiyle sadece asli
işlerine odaklanmıştır. Türkiye, yeni sistemle, bölgesel ve
küresel krizlere karşı daha etkin, daha hızlı ve daha
kapsamlı karşılık verebilme imkânına
kavuşmuştur. Başta PKK ve FETÖ olmak üzere etkili bir terörle
mücadele yürütülmüş, güney sınırımızda terör koridoru
oluşturma girişimleri engellenmiş, egemenlik
haklarımızı ihlal girişimlerine karşı Suriyede,
Libyada ve Doğu Akdenizde Türkiye belirleyici aktör olmuştur.
Aynı zamanda, Covid-19la örnek bir mücadele sergilenmiş, hiçbir
vatandaşımız mağdur edilmemiştir. Bununla birlikte,
tüm ülke ekonomileri gibi Türkiye ekonomisi de bu süreçten olumsuz
etkilenmiş, yaşanan olumsuzluklar alınan etkili tedbirlerle
peyderpey aşılmış, üretim çarkları yeniden dönmeye,
ekonomi toparlanmaya ve güven artmaya başlamıştır.
Şüphesiz, millet ve devlet olarak güçlü olduğumuz ölçüde önemli
sorunlar karşısında daha dayanıklı bir toplum ve ülke
olacak, yeni krizleri dayanışma içerisinde atlatmamız daha kolay
hâle gelecektir. Nitekim, salgının gösterdiği gerçeklerden biri
de devlet-millet kenetlenmesinin bu tür sorunlarla mücadelede
taşıdığı hayati rol olarak dikkat çekmiştir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Dijital Mecralar Komisyonu adı
altında yeni bir ihtisas komisyonu kurulması öngörülmektedir.
Komisyonun kurulmasıyla internetin kanunlara, bireylerin kişilik
haklarına, özel hayatın gizliliğine ve diğer temel hak ve
özgürlüklere aykırı yahut çocukların fiziksel ve psikolojik
gelişmelerine zarar verici şekilde kullanımının
önlenmesi amacıyla alınan tedbirlerle, yapılan iş ve
işlemler hakkında inceleme, görüşme, raporlama, tavsiye ve
görüş bildirme işlemlerinin yürütülmesi amaçlanmaktadır.
Bilgiye en kısa yoldan, en doğru
vasıtalarla ve en objektif şekilde ulaşılması,
aynı zamanda iletişim kanallarının aktif olarak
kullanılması ihtiyacının giderilmesi için bir araç olan
sosyal medyanın izan ve insaf tanımayan bir platforma dönüşerek
ağır bir güvenlik sorunu hâline geldiği görülmektedir. Bu
yönüyle insan onuruna, şeref, namus ve haysiyetine saldırı
aracı yapılan, insan ve toplum huzuruna kasteden bu mecranın
mevcut hâliyle varlığını sürdürmesinin de insani
değerlere aykırı olacağı açıktır.
İnternetin yıkıcı olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesi ve
sosyal medyanın temiz kullanılması, sağlıklı bir
nesil ve toplum için kuşkusuz hayati önemdedir. Sosyal medyanın insan
şeref ve haysiyetine hürmet gösteren bir çerçeveye, bireysel hakların
korunduğu, hukuki ve mali muhataplığın temin edildiği,
hak arama imkânının sağlandığı, etkili
müeyyidelerin olduğu şeffaf ve ahlaki bir zemine
oturtulmasını ertelenemez bir gereklilik olarak
değerlendiriyoruz. Bu sebeple, sosyal medya tartışmalarına
kalıcı çözüm getirmek üzere atılan adımlardan birisi olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Dijital Mecralar Komisyonu
kurulmasını önemli ve yararlı buluyoruz. Bir güvenlik sorununa
dönüşen sosyal medya terörünü sonlandırmak üzere AK PARTİ ve
Milliyetçi Hareket Partisi olarak birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunduğumuz kanun teklifinin de bir an önce yasalaşmasını
bekliyoruz.
Diğer taraftan, görüştüğümüz
teklifle, salgın kaynaklı zorlayıcı sebebe bağlı
olarak özel sektör iş yerlerinde kısa çalışma
ödeneğinden yararlananların, haftalık normal çalışma
sürelerine dönmesi hâlinde, sosyal güvenlik primlerinin sigorta ve işveren
paylarının tamamının üç ay süreyle İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanarak iş gücü piyasasında
normalleşme sürecinin hızlandırılması öngörülmektedir.
Böylece kısa çalışma ödeneğinden yararlanan işçilerin
tam ücretini alması ve normal çalışma düzeninin
sağladığı diğer imkânlardan da yararlanması
mümkün hâle gelecektir. Ayrıca kısa çalışma uygulama
süresinin sektörel olarak ayrı ayrı veya bir bütün hâlinde
uzatılabilmesi mümkün hâle getirilmekte, işten çıkarmaların
önüne geçmek için getirilen sözleşmenin feshi yasağına zorunlu
hâllere ilişkin bazı istisnalar eklenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak önemle üzerinde durduğumuz, Manisa Milletvekili ve Grup
Başkan Vekilimiz Erkan Akçay tarafından da müteaddit defalar gündeme
getirilen Manisa ili Soma ilçesinde bulunan Işıklar, Atabacası
ve Geventepe ocaklarında çalışan ve kıdem tazminatına
hak kazanacak şekilde hizmet akdi sona erdirilen işçilerden
kıdem tazminatlarını alamayanların tazminatlarının
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu tarafından ödenmesi
sağlanarak bu işçilerimizin mağduriyetleri giderilmektedir.
Öte yandan, engelliler hakkında kanunun geçici
3üncü maddesinde düzenlenmiş olan dolmuş, minibüs, otobüs gibi toplu
taşıma araçlarının engellilerin
erişilebilirliğine uygun hâle getirme yükümlülüğünü yapılan
denetimler sırasında yerine getirmediği anlaşılanlara
7 Temmuz 2020 tarihine kadar verilen ek sürenin bir yıl uzatılması
suretiyle Covid-19 salgını nedeniyle sorunlu duruma düşenlerin
mağdur olmaması temin edilmektedir.
Yine kanun teklifiyle eğitimin aksaması ve
ilgili sınavların gerçekleştirilememesinden kaynaklı olarak
oluşacak uzman ve hekim açıklarının önlenmesi amacıyla
50den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer
alan iş yerleri ile kamuya ait iş yerlerinde iş güvenliği
uzmanı ve iş yeri hekimi görevlendirilmesine ilişkin hükmün
yürürlüğünün 1 Temmuz 2020den 31 Aralık 2023 tarihine
uzatılması öngörülmektedir.
Öngörülen bir diğer düzenleme de yabancı
plakalı araçlarla ülkemize gelen yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın karayollarında
gerçekleştirdiği ihlalli geçişlerde uygulanacak idari para
cezaları açısından yerli plakalı araçlarla aynı
düzenlemelere tabii kılınması, bu yöndeki mağduriyetlerin
giderilmesini sağlamaya yöneliktir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle
yapılan düzenlemeler toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek,
vatandaşımızın hayatını
kolaylaştıracak, huzurunu artıracak, ekonomik gelişmeyi
destekleyecek ve toplumsal refaha katkı sağlayacak niteliktedir.
Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AKP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili
Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun, İpekyüz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle az önce bir haber aldık, dün Batman
Belediyesi Eş Başkanımız Doktor Mehmet Demir, Batman il
binasından çıkışta gözaltına
alınmıştır. Bu akşamüstü yapılan
Savcılık zaten hiç görüşmeden direkt hâkime, tutuklamaya sevk
etmişti, tutuklandı. 23 Martta kayyum atanmıştı. 23
Marttan önce biliyorsunuz bir pandemi süreci vardı ve hem hekim oluşu
nedeniyle hem halkın katılımı nedeniyle müthiş bir
şekilde pandemiyle ilgili mücadele yürütüyordu. Ve son on gündür
Türkiyede en fazla vakanın görüldüğü kentlerden biri de Batman.
Atanmışlarla bu iş olmuyor, gasbederek olmuyor, tutuklayarak
olmuyor. Bunun bilinmesi lazım.
Peki, tutuklanma gerekçesi ne? 2013
yılında Demokratik Toplum Kongresinin sağlıkla ilgili
yaptığı bir çalışmaya katılmasından
dolayı ismi delegasyon listesinde var. O dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanları dâhil davetiye gönderiyorlardı,
konuşuyorlardı. Ve 1 hekim sağlıkla ilgili bir konu
konuşulacak, bebek ölümleri konuşulacak, anne ölümleri
konuşulacak, aşı konuşulacak, salgın konuşulacak
katılmayacak! O zaman hekimlik yapmasın. Eğer toplum
sağlığına duyarlıysa gitmesi lazım. Ne oldu? O
davadan beraat etti. 2018de tekrar bir Demokratik Toplum Kongresiyle ilgili
sorular soruldu, takipsizlik. 2019un Şubatında, seçimden önce tekrar
takipsizlik verildi. Tekrar aynı sorular sorulmuş ve
tutuklanmış. Bu dava hukuksal değil, siyasidir.
Kınıyoruz, kabul etmiyoruz ve bunlar bitecek.
Geldik, Plan ve Bütçede konuşulan yasayla
ilgili
Her zaman torba yasayla ilgili eleştirilerimizi getiriyoruz. Ve bu
konuda yaptığınız çalışmalarda, buraya
getirdiğiniz önergelerde, torba veya diğer kanun tekliflerinde
tercihinizi belli ediyorsunuz. Tercihiniz ya güvenlikçi politikalardan yana, ya
sermayeden yana. Tercihiniz keşke halktan yana olsa, keşke
yurttaştan yana olsa ama bir konuda mahirsiniz; isim bulma konusunda
mahirsiniz. Yani işsizliği önleme, İş Kanunuyla ilgili
düzenleme yani bu konuya bakınca insanlar rahatlıyor ve diyor ki:
İyi bir şeyler. Ya bu pandemi sürecinde -teklifin gerekçesinde
hepinizin önünde var- pandemi nedeniyle düzenleme yapalım deniyor.
Gerçekten pandemi nedeniyle ise
Ben Plan Bütçe Komisyonunda da söyledim,
pandemi ne zaman bitecek? Ya gerçekten merak ediyoruz ama dünya da bilmiyor.
Dünyada üniversiteler bilmiyor, bilim insanları bilmiyor, tedavisi ile
aşısıyla ilgili çok çalışılıyor. Plan Bütçe
Komisyonunda bugüne kadar bu pandemi sürecinde gelen her şeyde pandemi
mazereti gösterildi ve burada birçok konuda da pandemi maskesi adı
altında çeşitli bahaneler söyleniyor. Ama bu önümüze gelen
tekliflerdeki maddelerden birisinde Haziran 2021e kadar erteleme deniliyor.
Bir maddede Aralık 2020ye kadar deniliyor, bu özellikle kısa
çalışma ödeneğiyle ilgili, diğeri işten
çıkarmalarla ilgili. İş yeri hekimliğiyle ilgili bir
düzenleme var, pandemi nedeniyle ertelenecek, 31 Aralık 2023 yani 2024, 1
Ocak 2024. Ya, bu pandemiye buna maske bulmaya çalışmayın.
Bakın, bu pandemi sürecinde maskeyle ilgili 8
kez karar değiştirdiniz, insanlar takmadığında hâlâ
ceza veriyorsunuz. Dün, Batman Barosundan bir haber geldi. Batman Barosu, bu
çıkan Baro Yasasıyla ilgili tepki nedeniyle Batmanda oturmuş,
açıklama yapmış, katılan her avukata 900 lira ceza
vermiş maske ve fiziksel mesafe konusunda. Ya, istediğiniz zaman
istediğiniz şeye maske bulabiliyorsunuz, bu yasalara da maske bulmaya
çalışıyorsunuz ve isimlerini böyle tanımlıyorsunuz.
Burada bir diğeri de geçmişten bugüne
baktığımızda geçmişte çeşitli düzenlemeler
yapmışsınız, 4 Nisan 2004te, 4/4/2004te demişsiniz
ki: İşçi, işveren ve hükûmet beraber bir kurul oluştursun,
üçlü danışma kurulu olsun. İşçilerle ilgili bir düzenleme
yapılırken bunu beraber alalım. Cumhuriyet Halk Partisinden eski
DİSK Başkanımız da burada, kendisiyle de görüştüm.
2018den beri toplanmıyor, Plan ve Bütçede zaten kurullar
çağırılmıyor, görüş alınmıyor ve
işçilerle ilgili bir düzenleme yapılıyor. Burada tercihiniz
işçi değil patron, tercihiniz yurttaş değil sermaye kesimi
ve bu üçlü danışma kurulları toplanmıyor.
Bir diğeri, bu torba yasada birçok şey
var, işlerle ilgili, sermayeyle ilgili tercihler dışında,
bu, Türkiye Bilimler Akademisi
Ya, Türkiyede artık kim akademisyen kim
değil belli değil. Siz gelmeden önce diyordunuz ki: YÖKü
kaldıracağız. Neredeyse YÖK, sizin sayenizde tam bir statükocu
kuruma dönüştü. Bugün, atanan rektörlerin 69unun uluslararası bir
dergide yayını yok, atıfta bulunulan kimse yok. Sonra deniyor
ki: İlk 500de niye üniversitemiz yok? Siz akademisyenleri bitirirseniz,
isimlerini Akademi kurulları. değil ne söylerseniz söyleyin isim
yaramaz, içi boştur.
Bir diğeri, şimdi, pandemi
dışında bir başka gerekçede deniliyor ki: Ekonomi
normalleşti, hayat normalleşti. Ya bugün, arkadaşlar, az önce
düştü: Sağlık Bakanlığından 5 bürokrat istifa
ediyor veya görevden alınıyor yolsuzluk nedeniyle ve gerekçelerden biri
ne? Şu ana kadar yapılan testlerin, biz vekillerin yaptırdığı
testlerin bile, yurttaşların yaptırdığı testlerin
bile yüzde 40ı yanlış, negatif çıkıyor pozitif
olduğu hâlde. Her yanlış, her negatif çıkan yurttaş
birçok kişiye de bulaştırabilir zaten filyasyon
çalışması yürütülmüyor. 5 bürokrat eğer
ayrılmışsa bunda yolsuzluk var, hırsızlık var,
bütünüyle toplumun sağlığıyla oynamak var; halk
sağlığı sorunudur. Ondan sonra bir pandemi diyorsunuz,
ekonomik problemler diyorsunuz.
Peki, makro ekonomik durumda
baktığımızda, bu torba yasada işsizlik mi
azalmış? Hayır. Ekonomi mi düzelmiş? Hayır. Pandemi mi
bitmiş? Vallahi, hayır. Normalleşme dedikleriniz
Vatandaşla ilgili bütün her şey bozulmuş. Peki, şu anda
işsizlik en yüksek düzeyde, dış ticaret açığı
yüksek, Merkez Bankasında para kalmamış, döviz rezervi kalmamış,
iş yerlerinin çoğu kapanıyor, enflasyon zaten TÜİK
sayesinde düzenlenmeye çalışılıyor. Peki, ne
yapmışsınız? Müjde veriyorsunuz, bu torba yasada müjde
veriyorsunuz. Nasıl bir müjde? Diyorsunuz ki: İşçi
rahatlayacak. Bakın, ne oluyor biliyor musunuz? Kısa
çalışma ödeneği veya işsizlikle ilgili ücretsiz izne
ayrılma
Bu ücretsiz izin de kısmen veya tamamen. Asgari ücretten az
bir para veriyorsunuz -günlük 39 lira- 1.168 lira. Ne oluyor? Diyorsunuz ki:
Müjdemiz size. Peki bu işçi bu haktan yararlanıyorsa
emekliliğine yansıyor mu? Hayır. Bu işçinin ayrılmakla
ilgili bir hakkı var mı? Hayır. İŞKURa
başvurabilir mi? Hayır. Bunun dışında,
İşsizlik Fonuna, kısa çalışma ödeneğine
başvurabilir mi eğer bir şeyden yararlanmışsa?
Hayır. Ben bunu kabul etmiyorum. dese, o zaman sen ihbar tazminatı
da alamazsın başka tazminatlar da alamazsın. Ya, o zaman buna
diyelim ki: Modern kölesiniz. Patronun iki dudağına bağlı
İstediğimiz zaman seni çıkartırım, istediğimiz
zaman alırım.
İşçiye Evine git. diyecek, gidecek, üç ay
sonra gelecek. Ücretsiz izne çık. diyecek, çıkacak. Gel, bu
parayı da kim ödeyecek? Ne güzel, ismi İşsizlik Fonu.
İşçi kendi parasından oraya para aktaracak, yurttaşa
yansımayacak, asgari ücretten az alacak. Ne olacak? Patron bu sefer de
rahatlamayacak, diyecek ki: Tümüyle seni gönderiyorum. Siz modern köle
yaratıyorsunuz ve buna müjde diyorsunuz. Ya, bunu toplum biliyor.
Nasıl biliyor? Gelin, hep beraber halkın arasına gidelim;
Batmana gidelim, Mardine gidelim, Siirte gidelim, Urfaya gidelim, Vana
gidelim, İstanbula gidelim, İzmire gidelim, Kocaeline gidelim.
Gelin, genç işsizlerin yanına gidelim, kadın işsizlerin
yanına gidelim ama siz burada bize ahkâm kesmeye
çalışıyorsunuz, ne zaman bir şey söylesek tekrar bir isim
uyduruyorsunuz, bir hamasete gidiyorsunuz. Bu hamasetle çözülmez; gerçekler gün
gibi ortada.
Bir diğeri, siz, işçinin rızası
olmadan birçok şeyi yürürlüğe koyduğunuz gibi ama
tercihlerinizde çok mahirsiniz. Tercihlerinizde nasıl mahirsiniz? Ya,
ödülleri sermaye kesimine veriyorsunuz, ödülleri işverene veriyorsunuz,
işçileri mağdur etmekte de her türlü ortamı
geliştiriyorsunuz; sendikalarını engelliyorsunuz, basın
açıklamalarını engelliyorsunuz, etkinliklerini engelliyorsunuz
ve bu engelleri artırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Vekilim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Adalet ve
Kalkınma Partisi, aslında pandemide de, ekonomide de, insan
haklarında da, çevrede de, düşünce ve ifade özgürlüğünde de,
medya özgürlüğünde de yapmaması gerekenler konusunda nasıl bir
uygulama yapıyor? Tümüyle bunların aleyhinde, düşüncenin
aleyhinde, insan haklarının aleyhinde, çevrenin aleyhinde, ekonominin
aleyhinde, yoksulluğun aleyhinde, her şeyin aleyhinde kendinize bir
tarz geliştirmişsiniz, yapmanız gerekenlerden
uzaklaşıyorsunuz çünkü tercihiniz sermayeden yana, tercihiniz
kendinizden yana. O yüzden diyorsunuz ki: Biz bize yeteriz. Siz size ne
yaparsanız yapın, bu toplum size karşılığını
verecektir. Bu toplum biz. dediniz, biziz! Hep birlikte de bunun çözümünü
vereceğiz, karşılığını vereceğiz.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.
Buyurun Sayın Girgin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Başkan. Yeni görevinizde
başarılar diliyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, iktidar, Meclise mini istihdam
paketi dediği bir yasa teklifi getirdi. Tekliften ise işçiye
açlık, patrona kıyak çıktı. Bu yasa teklifiyle
işçilerimize büyük bir tuzak kuruluyor arkadaşlar. İşçi
sınıfı, AKP iktidarı ne zaman kendisine el
uzattığı görüntüsü verdiyse parmaklarından birini
götürdüğünü tecrübeyle öğrendi.
Pakette, coronavirüse karşı mücadele ile
ilgili önlemler çerçevesinde işten çıkarmalar, ücretsiz izin,
kısa çalışma koşullarıyla ilgili düzenlemeler yeniden
ele alınırken patronlara yine destekler sunuluyor. İşten
çıkarma yasağı adı altında işçilere ücretsiz izin
uygulamasını bir yıl daha uzatma hususunda
Cumhurbaşkanına yetki tanınıyor. Yani, günlük 39 TLyle
geçinme dayatması, işçilere müjde olarak sunuluyor, tuzak budur.
İktidar, işten çıkarmalar yasaklansın talebini tersine
çevirip işçilerimizi üç ay süreyle İşsizlik Fonundan verilecek
günlük 39 TLlik sefalet ücretine mahkûm etmişti, şimdi de açlık
ve sefalete mahkûm etme politikasını bir yıl uzatıyor.
Ücretsiz izne gönderilen işçiler işsiz görünmeyecek, güya
işsizlik oranı görünürde artmayacak. Böylece iktidarın
işsizlikteki bozuk karnesi daha da bozulmayacak. Talimatlı
marketlerden fiyatları toplayıp enflasyonu düşük gösteren
iktidarın işsizliği düşük göstermek için bulduğu yeni
yöntem bu. İktidar, ne kandırmacalara kaldı; bunu işçiler
de halkımız da görüyor.
Peki, bir yıl boyunca işçilerimiz ayda
1.170 lirayla nasıl geçinecek? Bırakın mutfak
masraflarını sadece kiraya ve faturalara bile yetmeyen 1.170
lirayı Al, bununla geçin. demek iktidarın halktan ne kadar uzaklaştığının
göstergesidir. Bu paranın geçinmeye yetmeyeceğini de bunun
işçilerimizi kayıt dışına iteceğini de iktidar
pekâlâ biliyor arkadaşlar. İşçilerimiz bu dayatmaya itiraz edip
Ben bu parayla çocuğumu geçindiremem, kiramı ödeyemem. deyip yeni
iş aramak için işinden istifa etse kıdem tazminatından da
ihbar tazminatından da yararlanamayacak. Ücretsiz izin boyunca
işçilerin SGK primi yatmayacak yani bu süre emeklilikten
sayılmayacak. Yani işçimiz yukarı tükürse işsizlik,
aşağı tükürse sefalet. Bu yapılanın adı ücretsiz
izin değil zorunlu işsizliğe mahkûmiyettir.
Değerli arkadaşlar, işten
çıkarma yasağı dediklerine bakmayın, bal gibi işten
çıkarma bu. Seç beğen al, itiraz ederse gönder izne, günlük 39 liraya
mahkûm olsun. Bunun adı açlıkla terbiye etmektir. Ücretsiz izin daha
önce yasada yoktu, gündeme geldiğinde ise işçinin rızası
aranıyordu. Rıza göstermeyen işçi tazminatını
alabiliyordu; şimdi patron ne derse o. Siz yasak dediklerine
bakmayın, artık patronlar iş yerinin kapanması, belirli
süreli sözleşmenin sona ermesi gibi gerekçelerle işçiyi rahatça
işten çıkarabilecek.
Teklifin 4üncü maddesiyle Sigorta Fonu
kaynaklarından patronlara yeni teşvikler verilmesi öngörülüyor.
İş yerinde kısa çalışma uygulayan patron normal
çalışmaya döndüğünde işçilerin sigorta primlerini ödeme
yükümlülüğünden üç ay kurtulacak, primler İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanacak yani işçinin cebinden ama
bir yandan da işveren işçinin brüt maaşından bu payı
kesmeye devam edecek. İşçi ise işverenin kestiği sigorta
primini talep edemeyecek, buna işçi için çifte soygun, işveren için
ise çifte kazanç denir, başka bir şey değil.
Covid-19 bahanesiyle işçiyi kısa
çalışmaya yolla, ücret ödeme ama aynı bahaneyle ücretsiz izne
çıkar, sıfır maliyet olsun, sonra geri çağır, biraz
çalıştır, çalıştırdığın sürede
sigorta primi ödeme. E, işveren açısından daha ne olsun?
Değerli milletvekilleri, İşsizlik
Sigortası Fonu sigortalı işsizlere işsiz
kaldıkları süre içinde gelir kaynağı oluşturmak üzere
kurulmuş bir fondur. Adı üstünde işçinin fonudur. Sosyal devlet
işçinin fonundaki açığı kapatır, onu büyütür. Peki,
iktidar ne yapıyor? Bütçedeki açığı fonla kapatmaya
çalışıyor. İşsizlik Fonu rakamlarına bir
bakalım, 2019da işsizlik sigortası için işçiye ödenen 10,4
milyar iken işverene ödenen 16 milyar lira yani 2019da fondan
işveren teşviklerine ayrılan pay tamı tamına yüzde 44.
Son altı ayda işsizlere işsizlik ödeneğinden toplam 5
milyar 616 milyon TL ödenirken işverenler fondan işsizlere göre 7.1
milyar lira fazla yararlandı. Rakamlar ortada, fondan işçiler
dışında herkes yararlanıyor. Meclis kürsüsünden
sesleniyoruz: Çekin elinizi işçinin cebinden, İşsizlik Fonu,
yağma Hasanın böreği değildir arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiyede fonlar
tarihi, yağmalamaların tarihidir. Fakir Fukara Fonu için 2011
Sayıştay Raporu diyor ki: Fondaki kaynaklar bürokratların
kuruyemiş, kozmetik parası oldu. Güya işçileri konut sahibi
yapmak için, ücretlerden zorunlu kesintilerle oluşturulan Konut Edindirme
Yardım Fonunun akıbeti de farklı olmadı.
Zorunlu Tasarruf Fonuna gelirsek, bu Fon ile
çalışanlar, tasarruf etmek yerine ceplerinden devlet bütçesine oradan
da sermayeye kaynak aktarmak zorunda kaldılar. Bugün ise
İşsizlik Sigortası Fonu da daha öncekiler gibi işçilerden
sermayeye kaynak aktarmak için sürekli olarak yağmalanıyor.
İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanan kısa
çalışma ödeneği de işçilerin yararlandığı
değil, patronların ücret yükümlülüğünden kurtarıldığı
bir uygulama hâline gelmiştir. Fonun yağması bununla bitmiyor,
İŞKURa göre: Fon kaynaklarının yaklaşık yüzde
80i tahvillere yatırılmış durumda, yani fondan düşük
faizle devlete borç verilmiş. Neden? Kamu bankalarının
inşaat sermayesini ayakta tutmak için verdiği düşük faizli konut
kredilerinin zararlarını ve nihayet devlet bütçesinin
açığını kapatmak için. Kısacası, işçimizden
yapılan kesinti, yerli-yabancı tefecilere faiz olarak gönderiliyor,
yazıktır!
Değerli milletvekilleri, işsize cimri
patrona cömert İşsizlik Sigortası Fonunu gerçekten
işçimizin, emekçimizin fonu yapmak için, yapılması gerekenler
nelerdir diye sorduğumuzda şunları söyleyebiliriz:
İşsizlik sigortasının amacı dışında
kullanılmasına derhâl son verilmelidir, aktif iş gücü
programları fondan değil Türkiye İş Kurumu bütçesinden
karşılanmalıdır, işsizlik ödeneğinden faydalanma
koşulları kolaylaştırılmalıdır, ödeme
süreleri ve miktarları artırılmalıdır, fondan
yararlanan işçi sayısı artırılmalıdır,
İşsizlik Fonu üzerinden yapılan yanlış
yatırım tercihleri nedeniyle fonun uğradığı zarar
hazine tarafından karşılanmalıdır, fon bütçesinden
iş verenlere yapılan teşvik ve desteklere son verilmelidir,
fonun yönetimi işçilerin doğrudan seçtiği temsilcilere
bırakılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Somada 13 Mayıs
2014 tarihinde meydana gelen kaza sonrasında, kıdem
tazminatlarını alamayan işçilerimiz mağdur olmuştu.
Bir düzenleme yapıldı, bu düzenleme olumlu ancak eksiktir. Hâlen
kıdem tazminatı kapsamına alınmayan 800 civarında
madencimiz var. Somada Uyar Madencilik ve diğer madenlerde çalışıp
tazminat alamayan işçiler ve 2014 Ermenek maden kazası sonrası
tazminat alamayan işçiler bu düzenlemeye dâhil edilmelidir. Ayrıca
müracaat süresi uzatılmalı, ödeme süresi
kısaltılmalıdır. Bu noktada insan sormadan edemiyor: Neden
bu kadar süre işçileri ve ailelerini mağdur ettiniz ve neden yine
yarım yamalak bir düzenleme yapıyorsunuz? Beş yıldan beri
Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel olmak üzere, Manisa Milletvekillerimiz
olmak üzere bunun her zaman kavgası veriliyor. Yapacaksanız bu
işi tam yapın. (CHP sıralarından alkışlar) Selam
olsun Yüz karası değil, kömür karası; böyle kazanılır
ekmek parası. diyenlere, selam olsun yer altında ekmek kavgası
verip yer üstünde hakları için mücadele edenlere.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüden iktidara
diyoruz ki: Kursağındaki her lokmanın yarısına gözünü
diktiğiniz bu halk Cumhuriyet Dönemi boyunca hiçbir iktidara nasip
olmamış bir teveccüh gösterdi, sizi tek başınıza on
sekiz yıl iktidar yaptı. Siz ne yaptınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen Sayın
Girgin.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla)
Tamamlıyorum Başkanım.
Her fırsatta Nasıl daha fazla hak
gasbederim? bunun hesabını yaptınız. 3Yyle -yoksulluk,
yolsuzluk ve yasaklarla- mücadele edeceğiz. dediniz ve bugün Türkiyenin
en büyük sorunları yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar. Soruyorum sizlere,
tek başına her türlü yetkiyi elinde tutan bir iktidar, on sekiz
yılda ekonomiyi neden düzeltemez ya da ekonomiyi düzeltmek için kaç on
sekiz yıla daha ihtiyacınız var? AKPnin
uyguladığı politikaların ne kadar yanlış
olduğunu bu ülke halkı bizzat deneyerek, test ederek, pratiğe
dökerek görmüştür. Artık, AKP iktidarının kredisi halk
nezdinde bitmiştir. Nâzım Hikmetin dediği gibi Çok alametler
belirdi, vakit tamamdır. En fazla üç sene ömrünüz kaldı. Bu süreç
içinde gasbınızdan kurtardığımız her hak, yağmanızdan kurtardığımız her kuruş,
talanınızdan kurtardığımız her doğa
parçası, ülkeye verdiğiniz ağır hasardan
çocuklarımızın geleceği için kurtardıklarımız
olacaktır diyorum, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Yüz yıllık enkazı devraldık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Özel...
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
73.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının görüşülmekte olan 225
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bir süredir Sayın Kalaycının salonda
olmasını bekliyoruz. Tabii, tutanak altında ben arkadan
konuşma diye bir şey kabul etmiyorum, hani her zaman da bu mümkün
değil ama ben burada olduğu bir anda konuşmayı tercih
ettim.
Sayın
Kalaycı uzun yıllardır birlikte
çalıştığımız, ikili ilişkilerde nezaketine
saygı duyduğumuz ama muhalefetinin ve dilinin sert olduğunu
bildiğimiz birisi. Bugün de konuşurken tutanak altında
şöyle şeyler söyledi bize, onu istedim: Bu süreçte Türkiye ekonomisi
için karamsar senaryo yazanlar, ekonominin çöktüğünü söyleyenler ters
köşeye yatmışlardır. Kötümser tablo çizenler bir yandan
niyetlerinin kötülüğüne, diğer yandan da yalın gerçekleri
kavrayamamanın cehaletine mağlup olmuşlardır.
Ben Sayın Kalaycıyı
tanıyorum, bir de bakalım tutanaklar ne söylüyor? dedim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Mesela, ben şöyle konuşsam Sayın Zengin: Bugün emekliler
insanca yaşayamıyorsa, mutlu ve huzurlu değilse,
aldıkları aylık yetmiyorsa, şiddetli geçim
sıkıntısı çekiyor ve borçtan bunaldıysa, bunun faili
de müsebbibi de sorumlusu da AKP hükûmetleridir. Emeklilerimizin cebine giren
her kuruş; zamlara, faize, vergiye gitmektedir. AKP, emekliyi borca
batırmış, krize sokmuş, elinde avucunda ne varsa
gasbetmiştir. Emeklilerimiz yıldan yıla fakirleşmiş,
sefalete demir atmışlardır. 11 Mart 2015, MHP Grubu Adına
Mustafa Kalaycı.
Benzer 9 tane tutanak
işaretledim. Kiminde, AKPnin emekliye sürekli masal okuyan bir Maliye
Bakanına sahip olduğunu; bu Hükûmetin hayat
pahalılığından, gıda fiyatlarına zamlardan
haberinin olup olmadığını; AK PARTİ
iktidarının yoksulların hâlinden anlamayan bir iktidar
olduğunu söylüyor. Kiminde: Elbette yaptıkları bu
haksızlıkların, hukuksuzlukların, yolsuzlukların
AKPye bir faturası çıkacaktır. AKP, 7 Haziranda milyonlarca
işsizin, çalışanın ve emeklinin sillesini yiyecek ve bir
daha kendine gelemeyecektir. diyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yine -burası çok dikkat
çekici- MHP Grubu adına aldığı tüm sözlerde: Hükûmetin
çizdiği pembe tablolar artık acı gerçekleri saklamakta
yetersizdir. Yapısal sorunlar, adaletsizlikler, dar boğazlar daha da
ağırlaşmış; Türkiye ekonomisi tabiri caizse
tıkanmış, yolun sonuna gelmiştir. 8 Mart 2016. Bu
cümlelerden sonra şunu söylüyorum: Kötümser tablo çizenler bir yandan
niyetlerinin kötülüğüne, diğer yandan yalın gerçekleri
kavrayamamanın cehaletine mağlup olmuşlardır. denseydi ne
hissederdi? Burada bu kötümser tabloları çizen AKPye de bugünkü AK
PARTİye de biz eleştiri yapıyoruz, AK PARTİnin bu ekonomi
politikaları arasında. O zaman Berat Bey bir başka
Bakanlıkta, bugün ekonominin başında; damat eleştirisi var,
Maliye Bakanı eleştirisi var, emeklinin hâlinden anlamamak var, batan
gemi var, karaya oturmuş ekonomi var, hepsi Mustafa Kalaycının
tutanaklarında var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi, bize diyor ki:
Kötümser tablo çizenler kötü niyetlerinin yanında cehaletlerine
mağlup olmuştur.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Doğru diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben Sayın Kalaycıya
daha ne söyleyeyim? Tarihle ve tutanaklarla baş başa
bırakıyorum kendisini. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Sayın Başkanım, CHPnin grup toplantısındayız
herhâlde.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Kalaycı
74.-
Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bir polemiğe girmeyeceğim, önce şunu
söyleyeceğim: Müflis tüccar eski defterleri
karıştırırmış. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli Başkanım, 15 Temmuz gibi hain
bir alçak darbe girişimini yaşadık. 15 Temmuz bir milat, o
tarihten bu tarafa yaşadığımız olayları hepimiz
biliyoruz; terör saldırılarını, güney sınırlarımızda
nasıl terör devleti oluşumu olduğunu, millî güvenliğimizin
nasıl tehdit edildiğini, Doğu Akdenizdeki durumu, bütün
bunları göz ardı ederek bir değerlendirme yapmak
yanlış, benim orada vurguladığım o. Yani Türkiyenin
başına gelen bunca olaya ve buna karşı verilen
başarılı mücadeleye rağmen ekonomide oluşan
hasarı göz ardı ederek yanlış değerlendirme
yapmanın eleştirisini yaptım ben orada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Daha fazla
uzatmayacağım, teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
75.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, müflis tüccar eski defterleri karıştırır, bir
işten kâr etmiş eskiden, sonra işler kötüye gitmiş,
tükenen, batan ve yavaş yavaş tükenmekte olan bir ticareti
anlatır. Şimdi, siz, yüzde 51 oylardan 40lara, 30lara gerileyen bir
iktidara destek olurken 51i değil 41 bile sizi kurtarmazken
karşınızda güçlenen muhalefeti müflis tüccara
benzetiyorsanız, bu benzetmede bir arıza var kim iflas ediyor kim
eskileri arıyor.
Ama esas mesele şu: Şimdi, yarınki
sosyal medya komisyonunda görüşülecek bir kanun var ya, kanunda unutulma
hakkı var ya, Adalet ve Kalkınma Partisinin onu geçmişteki FETÖ
paylaşımları ve birtakım sosyal medyayla ilgili aramalarda
karşılarına onları mahcup eden şeylerle ilgili
çıkıyor. Benim Kalaycıya önerim: Bu önergede nasıl ortaklaştınız,
siz de bu aklanma, temizlenme, geçmişi unutulma hakkını tutanaklar
yönünden talep edin efendim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Peki, Sayın Kalaycı,
buyurun.
76.-
Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tabii, polemik yapmak istemediğimi söyledim ama
anlaşılan o ki Özgür Bey -polemik ustası- polemiği seviyor.
Ben sadece şunu söyleyeceğim: Biraz önce
de ifade ettiğim gibi, bunca olay gelmiş Türk milletinin
başına, Türkiye'nin başına ve bunlara karşı büyük
başarı sağlanmış, en son salgınla ilgili
ekonomideki hasarı gidermeye yönelik başarılı tedbirler
alınmış, uygulanmış. (CHP sıralarından
gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hangi
başarılı tedbirler ya!
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Dinle,
dinle!
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Konuşmama
bakarsanız, konuşmamda satır satır verdim sanayi
üretiminden PMI verisine kadar. Bunlar büyük başarı. Yani bunu daha
önceki yaşanan olaylardan çıkışta IMF, Dünya Bankası
bile kabul etti Türkiye'nin zor bir dönemden
çıktığını.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Çünkü çok yüksek küçülme
öngörmüşlerdi Türkiye ekonomisi için. 2019un ikinci çeyreğinden
itibaren toparlandı, yüksek büyüme sürecine girdi ama şimdi de
coronavirüs nedeniyle tekrar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de olumsuz
etkilendi ama bundan da kısa sürede yukarı çıkış
başladı. Biz buna V çıkışı diyoruz. Nisanda
dibi gördük ama mayısta, özellikle de haziranda -makroekonomik
göstergelere bakan arkadaşlar bilirler- büyük bir toparlanma var, tekrar
büyüme sürecine girdik ki tüm dünyada en önemli göstergelerden biri PMI
göstergesi haziran ayında 53,9, yirmi sekiz ayın rekorunu
kırdı. Bu bile tek başına Türkiyenin bir büyüme sürecine
girdiğini gösteriyor. Yani bunlardan niye rahatsız oluyorsunuz ki?
Ben onu anlamıyorum.(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye rahatsız
olayım?
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
77.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
kere Sayın Kalaycıyı daha fazla yormak, üzmek istemem Neden
rahatsız oluyorsunuz? kısmı dışında... (CHP
sıralarından alkışlar)
Şunu söyleyeyim: 15 Temmuz gerekçelendirmesi
Zaten benim anlatmaya çalıştığım mesele de bu. Siz
teknik birisisiniz, rakamları görüyorsunuz. 2002-2007 arası dünyada
sıcak paranın bulunduğu, Türkiyeye geldiği, millî gelirin
11 bin dolarlara geldiği yerde çok sert muhalefet ediyordunuz,
Başarı yok. diyordunuz. Bugün, 10 yıl içinde millî gelir, bırakın
artmayı 2 bin, 2.300 dolar daha azalmış ve siz, sadece kendi
pozisyon değişikliğinizden mütevellit o gün başarı
olarak görmeyip eleştirdiğiniz şeyin çok daha gerisindeki bir
ekonomik gidişatı bugün, başarı diye söylüyorsunuz. Ben
size şunu söyleyeyim: 15 Temmuz gerekçeniz olmasa -ki bunun nasıl bir
maddi karşılığı var- yani siz taraf
değiştirmeseniz, bugünkü şeye V değil, şimdi
çıkıp diyecektiniz ki: Krizin tam dibindeyiz, L gidiyoruz.
diyecektiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum. Bir cümle
Siz, ekonominin bundan iyi gittiği dönemlerin
en sert muhalifi, bugün 15 Temmuz oldu da ondan ben göstergeleri olumlu
görüyorum. derseniz, işin teknik değil, baştan
aşağı, sırılsıklam siyasi ve kendi pozisyonunuzu
korumak için gerekçeler üreterek ve rakamları çarpıtarak
söylediğiniz izlenimini yaratırsınız. Benim derdim polemik
değil, bu somut gerçeği ortaya koymaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kalaycı son kez söz
veriyorum, lütfen.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Özgüre vermen
lazım Başkanım.
BAŞKAN Gel sen otur, burada yönet.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Oturacağız yani.
BAŞKAN Beceremezsin sen bu işi.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Tarafsız ol
Başkan!
78.-
Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşünce
itibarıyla dün neredeyse bugün de orada olduğuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bir defa olayları değerlendirirken çok iyi
analiz yapılması gerekmektedir. Öncelikle şunu ifade edeyim:
Milliyetçi Hareket Partisi görüş ve düşünce itibarıyla dün
neredeyse bugün de orada. Bizim sevdamız Türkiye, Türk milleti.
Sadece şunu soracağım size Özgür Bey:
Allah muhafaza, 15 Temmuz darbe girişimi başarılı
olsaydı MHPnin bir anlamı var mıydı, CHPnin bir
anlamı var mıydı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoktu.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Şu anda böyle
konuşabilir miydik?
Şimdi Millî gelir düştü. diyorsun da
niye düştü? Ben onu izah etmeye çalışıyorum. Yani
yaşadığımız onca olay var, şu on yıl
içerisinde yaşadığımız onca olay var. Bu olaylarda
verilen mücadelenin ekonomiye bir faturası var, bunları görmezden
gelmememiz lazım. Yani o nedenle daha fazla da bir şey söylemek
istemiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi elli bir yıldır
savunduğu fikirleri aynen devam ettiriyor, dimdik duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Söylediğinizin arkasında mısınız?
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Bu süreçte de Türkiyeye
karşı yürütülen operasyonlar karşısında AK
PARTİyle birlikte kurduğumuz ittifak sürecinde birlikte mücadele
veriyoruz ve verdiğimiz mücadelede de başarılıyız.
Hepsinde de 15 Temmuzda da terör saldırılarında da güney
sınırlarımızda yaşanan olaylarda da Doğu
Akdenizde de -Allaha şükür- büyük bir başarıyla Türkiye
mücadelesini devam ettiriyor. Bu birlikteliğin sağladığı
bir sonuç.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, sadece soruya cevap
verin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sataşma yok
Sayın Başkanım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Usulde böyle bir
şey mi var Başkan?
BAŞKAN Çünkü onun dışında bir
sataşma yok.
Evet, alayım sorunun cevabını.
79.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Parlamentonun, seçilmiş Hükûmetin ve demokrasinin arkasında
olduklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zaten eğer soru
sormasaydı bir şey demeyecektim, onu söyledim.
Soruya cevap şu Sayın Kalaycı: 15
Temmuz başarılı olsaydı aynen, hiçbir partinin manası
olmayacaktı ama bunu sorduğunuz kişi ne 15 Temmuzun
olmasını ne de o geceki duruşunu sorgulayamayacağınız
bir kişi ve bir parti.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan be!
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Ben sorgulamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz 15 Temmuz gecesi bütün
varlığımızla geldik, burada hem de hiç çekinmeden şunu
dedik: Parlamentonun, seçilmiş Hükûmetin, demokrasinin
arkasındayız. İlk demokratik, serbest seçimler yapılana
kadar ana muhalefet partisiyiz; bir başka talebimiz yoktur. Bugün, 15
Temmuz başarısız olduysa o gece burada olan bütün partilerin;
ertesi gün duruş gösteren, imza koyan bütün partilerin; o gece buradaki
114 milletvekilinin hepsinin canını ortaya koyması vardır.
Sorunuzu bu şekilde cevaplamış olayım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir söz rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
80.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akardan oturumu yönetirken usul anlamında hassasiyet rica
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, doğrusu, benim usule itirazım
var. Bir tarafıyla aslında keyifli karşılıklı
konuşmalar fakat bu çok, böyle, serbest zamanda bir muhabbete dönüyor
belli bir aşamasından sonra. Burada amaç belli yani itiraz
söylenmiş, cevaplar verilmiş. Bu manada ben sizden yönetim konusunda usul
anlamında bir hassasiyet rica ediyorum.
Ayrıca, tabii, arkadaşımız size
bir laf attı, attığı laf yanlış da olabilir ama
konumunuz icabı, bulunduğunuz yerde kendisine verdiğiniz
cevapların da bu konumunuzla uyumlu bir cevap olması gerektiğine
inanıyorum; onu bir hatırlatmak istedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Haydar Akarın, sürecin görülmesini sağlamaya
çalıştığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Teşekkür ederim Özlem Hanım
ama çok demokratik davranmaya çalışıyorum. Özellikle
milletvekili arkadaşlarımızın sizin bu
tartışmalarınızdan ne kadar rahatsız olduğunu da
biliyorum. Onun için, biraz daha fazla zaman vererek bu süreci sizin de
görmenizi sağlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yok, biz görüyoruz
zaten.
BAŞKAN Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.14
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
Açıkgöz (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/3037) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (Devam)
BAŞKAN 225 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Evet, birinci bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Düzce Milletvekili Sayın Ayşe Keşir.
Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE KEŞİR
(Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
225 sıra sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifimiz, Covid-19 süreciyle ilgili ekonomik
ve sosyal hayatın devamı, canlanması gereği
hususlarında birtakım düzenlemeler içermektedir. Bununla birlikte
teklifimizin ilk maddesi Dijital Mecralar Komisyonunun kurulmasıyla
ilgili. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte sosyal medya platformları
günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldu. Hem çok
sesliliğin hem etkin iletişimin önemli araçlarından biri. Fakat
bununla beraber bazı kriminal davranışlar da bu
ağların yaygınlaşmasıyla beraber hayatımıza
girerek yöntem değiştirdiler. İnternetin karanlık
taraflarıyla karşı karşıya kalmaya başladık;
çocuk pornografisi, illegal bahis, terör örgütü faaliyetleri, silah ve insan
kaçakçılığı gibi. Bu da, tüm kullanıcılar için ciddi
bir risk oluşturmaktadır.
Bununla beraber, kişilik haklarının
korunması, özel hayatın gizliliği ve diğer temel hak ve
özgürlüklere aykırı davranışları da yine bu
platformlarda görmekteyiz. Meslek mensubu bir gazeteci olarak, okullu bir
gazeteci olarak söylüyorum: Sosyal medya ve dijital platformlar, sorumsuz medya
ya da sorumsuz platformlar değildir, olmamalıdır. Konvansiyonel
medya araçlarının bağlı bulunduğu hukuki çerçevenin
mutlaka bu alanlarda, bu yeni medya alanları içinde uygulanması
ihtiyaç hâline gelmiştir. Özellikle kadın ve çocuklarla ilgili,
kişilik haklarına zarar veren, zedeleyen dezenformasyona ve
mezenformasyona fırsat vermemek son derece önemlidir. Sadece bir örnek
vereceğim: Almanya, 1 Ekim 2017 tarihinde sosyal ağların
düzenlenmesi kanununu çıkarmıştır. Hem AB ülkeleri hem
Amerika Birleşik Devletleri -Kuzey Amerika ülkeleri de- bu alanda gerekli
tedbirleri alma ihtiyacı hissetmektedir.
Bununla birlikte teklifimiz olan kanunun devam eden
ilgili maddelerinde
Biliyorsunuz, pandemi süreci, sadece Türkiyenin yeni
deneyimlediği bir şey değil; bu süreçle, bir salgınla
mücadeleyi, modern dünya olarak hep birlikte deneyimliyoruz. Onun için bu,
sadece Türkiyenin yaşadığı bir süreç değil, tüm dünyanın
karşı karşıya kaldığı, aslında bir
anlamda hastalıkta da eşitlendiği bir süreç. Pandemi sürecinde
ekonomik aktiviteler, tabii alınan tedbirlerle azaldı ve
çalışma hayatında olanların bu süreçten en az etkilenmesi
için pek çok tedbirler aldık; iş akdinin feshedilmesini önleyici
tedbirler, beraberinde kısa çalışma ödeneği, nakdî destek
gibi tedbirler alındı. Ama bununla birlikte, sürecin biraz daha
seyrekleşmesi ve mücadelede mesafe katetmemizle beraber, hem ekonomik
hayatın canlanması hem de özellikle işçinin ve işverenin
çalışma hayatına olan aidiyetinden uzaklaşmaması ve
aidiyetin sağlanması için bazı tedbirlere ihtiyaç duyuldu.
Özellikle birinci bölümde geçecek olan bazı maddeler -birinci bölümün
maddeleri- bu konuya dikkat etmektedir.
Bununla birlikte az önce soru-cevaplarda bazı
rakamlar verdim, tekrara girmeyeceğim o rakamlar noktasında ama
burada önemli olan kısa çalışma ödeneği ve nakdî destekte
bir rakam vereceğim sizlere: Sadece haziran ayında 3,3 milyar lira
ödeme yapıldı. Toplamda yapılanı söyleyeyim: 477.802
iş yeri kısa çalışma ödeneği ve nakdî destekten
faydalandı ve toplamda 16,7 milyar TL İşsizlik Fonundan
işçilerimize ödendi, bu süreçten en az şekilde etkilenmeleri için.
Bununla birlikte, kanun teklifimizde bu iki
ödeneği kullanan iş yerlerinin normal çalışma hayatına
ve üretime geçmeleriyle ilgili bir işveren teşviki var, yine sadece
üç ayla sınırlı. Buradaki aylık maliyette de
yaklaşık 4 milyarı biraz geçen bir rakamdan bahsediyoruz ve bunu
3le çarptığınızda, üç ayda aşağı
yukarı 12 milyarlık bir total bütçeden bahsediyoruz. Hâlbuki biz
şu ana kadar üç aylık dönemde 16,7 milyar TL İşsizlik
Fonundan kullanmışız, aşağı yukarı arada
4,5 milyar TL İşsizlik Fonunda da tırnak içinde söylüyorum-
bir tasarruftan bahsedebiliriz.
Aslında söyleyecek çok notum var ama bir
kısmıyla tekrara girmek istemiyorum. Bununla birlikte, tabii iş
akdinin feshi konusu, biliyorsunuz bu konuda pandemi sürecinde
aldığımız tedbirlerin en önemli
başlıklarından biriydi. Fakat bununla birlikte bazı
istisnalara ihtiyaç duyuldu, özellikle işverenlerin ya da iş sözleşmeleri
biten kurumlar için söyleyeyim yani iş yerinin başka sebeplerle,
normal sebeplerle kapanması hâlinde iş yeri,
kapanışını ilan edecek ama fesih engelinden dolayı
iş yerini kapatamıyor ya da iş yeri bir sözleşme
yapmış, bir iş almış ve işi bitirmiş,
artık devamı yok o işin ama çalıştığı
işçiyle akdini feshedemiyor. Buna benzer bazı örnekleri uygulamak
için birkaç istisna yine bu kanunla geliyor.
Bir önemli konu, çok önemsediğim bir konu:
Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımıza süreyi uzatma yetkisi verdik kısa
çalışma ödeneği ve nakdî ödenekle ilgili ama bazı sektörler
artık üretime geçti ve normalleşiyor. Bu sektörler bugün başka
yarın başka olabilir, çünkü pandeminin yarın bize ne
getireceğini bilmiyoruz ya da bölgesel farklılıklar olabilir.
Onun için, çok sektör zikretmeyi kendi adıma sakıncalı buluyorum
ama bununla birlikte, normalleşen ve normalleşme eğilimi olan
sektörlerle ilgili bunun kaldırılması, ya sektör sektör ya da
tamamı üzerinde yine uzatma yetkisini ilgili teklifimiz sunmaktadır.
Tekrar söylüyorum, söyleyecek çok konu var ama bir kısmını az
önce soru-cevaplarda cevaplandırdım.
Ben kanunumuza vereceğiniz desteğe
şimdiden teşekkür ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz
Hatay Milletvekili Sayın Barış Atay Mengüllüoğlunun.
Buyurun Sayın Mengüllüoğlu.(CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay)
Haklarını savunmak için sokakları dolduran, iktidarın ve
kolluk güçlerinin saldırısına rağmen geri adım
atmayan, İstanbul Sözleşmesi için direnen kadınları, Suruç
için direnen gençleri ve bugün Soma meydanında bizleri izleyen,
İşçi mi patron mu? diye soran Somalı maden işçilerini
selamlıyorum.
İşçi sınıfının en
önemli önderlerinden, Türkiye İşçi Partisi kurucusu ve DİSKin
Kurucu Başkanı Kemal Türkleri katledilişinin ölüm yıl
dönümünde saygıyla anıyorum.
Ve soruyorum: Bir ülkede savaş
çıktığında neler yaşanıyor hiç dikkat ettiniz mi?
İlk olarak kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden insan
hakları ihlalleri yaşanıyor. Savaş
karşıtları, muhalifler vatan haini diye yaftalanıyor. Hava
alanlarının pistleri yok ediliyor. Su kaynakları kirletiliyor.
Tarım alanları kullanılamaz hâle getiriliyor. Ormanları
yakılıyor. Tarihi eserleri, ören yerleri yok ediliyor. Kültürüne,
sanatına edebiyatına saldırılıyor. Medya ele geçirilip
basın özgürlüğü ortadan kaldırılıyor. Gazeteciler
tutuklanıyor, halk kutuplaştırılıyor, ekonomi çöküyor.
Sermaye sınıfı destekleniyor. Ülkenin tüm kaynakları ulusal
ve uluslararası sermayedarlara peşkeş çekiliyor. Devlet
yönetiminde söz sahibi olan çeteleşmiş güç odakları
oluşuyor. Sizin iktidarınız döneminde bunların hangisi
olmadı bu ülkede?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hiçbiri.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Hiçbiri (!)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hepsi.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Kadın, çocuk cinayetleri ve istismar artmadı mı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Her yerde var.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Avukatından öğrencisine, sanatçısından düşünürüne,
siyasetçisinden sivil yurttaşına kadar iktidara muhalif herkes türlü
bahanelerle tutuklanmadı mı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İngilterede
var, Almanyada da var, o çok sevdiğiniz Fransada var.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Atatürk Havalimanı kapatılıp pistlerine inşaat
yapmadınız mı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Terörist onlar,
terörist.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Derelere santral yapılmasına izin verip suları kirletmediniz mi?
Yakılan ormanlık alanlara otel yapılmasına izin vermediniz
mi, villalar inşa ettirmediniz mi? Tüm medya ele geçirilip basın
susturulmadı mı, gazeteciler tutuklanmadı mı? On sekiz
yılda aldığınız kararlarla ya da teslim ettiğiniz
kişilerle ekonomiye can çekiştirmediniz mi siz? Peki, var olan sermaye
sınıfını güçlendirip yandaş sermaye
sınıfı yaratıp ihya etmediniz mi? Bunların ve
uluslararası sermayedarların ülkeyi talan etmesine göz
yummadınız mı? Devlet yönetimine çeteleri de mi
sokmadınız?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hayal
dünyasında yaşıyorsun.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Soruyorum: On sekiz yılda bunların hangisi olmadı?
Bak, lafı eğip bükmeye gerek yok. Siz,
resmen bu ülkenin emekçi halkına savaş açtınız. Öyle, iddia
edildiği gibi yarısına falan da değil ha, size oy verenler
dâhil, bu ülkenin alın teriyle geçinen bütün halkına savaş
açtınız. İttifak kurduğunuz sermayedarlar hariç her
şeye düşmansınız ve bu düşmanlığı,
savaşı ifşa eden, karşısında duran, mücadele eden
herkesi sindirmeye çalışıyorsunuz.
Merak ediyorum iki gündür; IŞİD
tarafından katledilmiş 33 genci anmak isteyenlere niye
saldırır bir devlet ve kolluk güçleri? Vahşice ve canice
katledilmiş bir kadını anmak isteyen, sesi olmak isteyen
kadınlara niye saldırır, niye saçlarından tutup sürükler,
niye gözaltına aldırır? (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) O çok sevdiğin
Fransada nasıl yapılıyor?
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Ya,
bir sus da dinle! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Bağırma!
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Adam gibi
konuş!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ne biçim
konuşuyorsun?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Adam gibi
konuş! Adam gibi konuş!
BAŞKAN Sayın Güler, müdahale etmeyin
konuşmacıya.
Sayın Mengüllüoğlu, siz Genel Kurula hitap
edin.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Çocukların istismar edilmesine, tren katliamının sorumlularının
bulunmasının istenmesine, yüzlerce kişinin madende can
vermesine, insanların meydanlarda bombalarla katledilmesine ses
çıkaran, hesap soran herkese saldırmak nasıl bir aklın
ürünüdür?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Adam gibi
konuş! Adam gibi konuş!
BAŞKAN Sayın Güler
Sayın Güler
Sayın Mengüllüoğlu, Genel Kurula hitap
edin.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Adam gibi
konuş! Adam gibi konuşacaksın. Saygısız, terbiyesiz
adam!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Düzgün
konuş, yalan konuşuyorsun.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Adam gibi
konuşacaksın!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Siz
kimi savunuyorsunuz, neyi koruyorsunuz?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Adam gibi
konuşacaksın! Terbiyesiz adam!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Ben
nasıl konuştuğumu biliyorum. Birazdan çıkarsın, adam
nasıl konuşur gösterirsin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Edepsiz!
BAŞKAN Sayın Mengüllüoğlu, Genel
Kurula hitap edin lütfen.
Sayın Güler
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Şımarık şey.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Saygısız
be!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Şimdi gündemde var? Sosyal medyayı ve dijital her türlü platformu
iyice baskı altına alabilmek için komisyon kurulması ve belki
önümüzdeki hafta bununla ilgili yasa çıkarılması. Neden? çünkü
bu saydıklarımız ve bu ülkede yaşanılan daha birçok
şeyi hepimiz sosyal medyadan öğrenebiliyoruz, başka bir yerden
öğrenemiyoruz. Çünkü insanlar sosyal medyada tepki gösteriyor, çünkü
insanlar sosyal medyada örgütleniyor, size hesap sormaya
çalışıyor. Tabii, doğal olarak hoşunuza gitmiyor. Niye
gitsin? Örneğin sosyal medya olmasa, istediğiniz gibi müdahale
edebilseniz ne olurdu? Çorum Müftülüğünün Kocanız size vurursa
suçlayıcı konuşmayın, yanından uzaklaşın.
Sevdiği şeyleri yapın, çay içerken sakince neden vurduğunu
sorun. dediğini öğrenemeyecektik.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yalan!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Bakın, ben uyarmış olayım: Tarihte hiçbir iktidar yok ki
halka karşı giriştiği savaşı kazanmış
olsun. Emin olun, bizler bu ülkenin geleceğini tekrar inşa
edeceğiz. Kadınlar, çocuklar korkmadan özgürce yaşayacaklar.
Kimse gökkuşağı görünce paranoyalara kapılmayacak. En temel
gereksinimlerimizi ithal etmeyeceğiz çünkü tarım alanları geri
gelecek. Ormanlar tekrar yeşerecek, dereler yine gürleyecek. Bu ülkenin
üzerine çizdiğiniz kara çizgileri sileceğiz, kara bulutları da
dağıtacağız ve böyle bir ülkede yaşamanın
ayrıcalığını siz de yaşayacaksınız,
emin olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Atay.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum.
Fakat yaşarken o sırada nerede
olacağınızı iktidarınız boyunca
yaptıklarınızın sonucu belirleyecek, onu da yeniden
inşa edilecek hukuk sistemi ve gerçekten bağımsız olan yargı
belirleyecek. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Kendine bir ülke
bul o zaman, hayal dünyasındasın.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Ya, çok
konuşmayı seviyorsan çık konuş ya.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İşine
bak!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Ya, hadi
çık konuş ya.
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.
Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken mücadeleci işçi önderi
Kemal Türkleri katledilişinin 40ıncı yıl dönümünde
saygıyla anıyorum.
Yine, 25 Temmuz 1981de, 12 Eylülün en karanlık
günlerinde Zeytinburnu sokaklarında katledilen, sosyalizm ve
sınıf mücadelesinin değerli önderi Kenan Budakı burada
saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz burada bir
tartışma yürütüyoruz
ve işçilerin, emekçilerin, yoksulların hayatına değen bir
tartışma olması gerekiyor. Baktığımız zaman,
İşsizlik Sigortası Kanunu ve bazı kanunlarda
değişikliği burada tartışıyoruz, bundan önce de
Bütçe Komisyonunda ele alındı. Oysa aslında bu, ihtisas
komisyonlarından Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda ele alınması gereken bir konu fakat
burada önemli olan zaten bazı kanunların sarayın dehlizlerinde
yapılıp süratli bir şekilde Genel Kurula getirilmesi; AKP,
MHPnin parmaklarının havaya kalkmasıyla da oylanması ve
geçilmesi yani burada gerçek bir emekçilerin mücadelesi, emekçilerin
haklarıyla ilgili, mücadeleleriyle ilgili bir konuyu ne yazık ki
konuşamıyoruz. Türkiye bugün tarihinin en büyük işsizlik
kriziyle karşı karşıya ve bu işsizlik krizini
nasıl çözeceğiyle ilgili bir tartışma yürütmek gerekiyor
fakat burada ne yazık ki bu tartışmayı da yürütemiyoruz.
Bir yasanın apar topar geçirilmesiyle ilgili bir konu var. Baktığımız
zaman, Bakanlığın temsilcileri, Bakan Yardımcısı
burada tarihin en utanç verici istihdam raporları
yayınlandığı bir anda, bir başarı öyküsü
anlatıyor bize. Yani bir başarı öyküsü varmış gibi,
böylesine karanlık bir tabloda, başarı öyküsü varmış
gibi bize rakamlardan bahsediyor. Oysa biz bu rakamlara baktığımız
zaman -istihdam düzeyi yüzde 41lere kadar düşmüş- dünyanın en
kötü, en karanlık tablosuyla karşı karşıyayız.
Somadan bahsediyoruz, Somayla ilgili konuları
tartışacağız burada fakat bakıyoruz, bugün yine,
Pamukova tren faciasının yıl dönümündeyiz. Pamukova tren
faciasında 41 kişi yaşamını yitirmişti ve 89
kişi de yaralanmıştı. Pamukova tren faciasından acaba ders
çıkarttık mı? Hayır, çıkartmadık; ondan ders
çıkartmadığımız için Çorlu faciası
yaşanmıştı. Peki, Somadaki katliamdan ders
çıkarttık mı? Hayır, Somadaki katliamdan da ders
çıkartmadık; Soma katliamından sonra da yine işçi
katliamları sürüyor. Neden böyle oluyor? Çünkü aslında bu siyasi
tercihlerle ilgili bir şey, sermayenin hizmetkârı olan bir iktidar,
ancak sermayeye hizmet etmek için çalışmalarını yürütüyor
ve işçilerin ağzına bir parmak bal çalarak onları
sakinleştirmeye ve bu ağır sömürü koşullarını,
ceberut devletin anlayışını sürdürmeye
çalışıyor. İşçilerin sendikaları
dağıtılmış durumda, örgütsüzleştirilmiş
durumda ve yıllardır işçiler hakları için mücadele
ediyorlar, yıllardır Soma işçileri cezasızlık
politikasıyla karşı karşıya kalmaya devam ediyor.
Burada konuştuğumuz konularla ilgili
olarak sendikaların talepleri var. Bakın, bu sendikalardan
Bağımsız Maden İşçileri Sendikasının
şöyle bir talebi var, diyor ki: Uyar Madencilik de bu yasanın
içerisine alınsın. Uyar Madenciliğin yıllar içinde mağdur
ettiği yüzlerce işçi var ve bu işçiler bugüne kadar hiçbir
haklarını alamadılar. Neden bu şirketler işçilerin
haklarını gasbediyor, onları çalıştırıyor,
ücretlerini vermeden sokağa atıyor, kıdemlerini vermeden
sokağa atıyor; meslek hastalıkları ve iş kazaları
karşısında hiçbir sorumluluk üstlenmeden işçileri
bildiği gibi eziyor ve neden iktidar bunun üzerine gitmiyor? Sizin elinizi
ne tutuyor, biz size bunu soruyoruz; elinizi tutan kim var burada?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Neden Uyar Madencilik hâlâ
varlığını sürdürebiliyorken, başka
kılıklarda sermayesini büyütebiliyorken işçiler 2009dan bu yana
mağdur ediliyor? Bu yasanın bunu da kapsaması gerektiğini
düşünüyoruz ve bunun için gerekli adımlar atılmalıdır.
Uyar Madenciliğin Türkiye Kömür İşletmelerine redevans
uygulaması gereği olarak da bu sözleşmesi sebebiyle de işçilerin
buradaki kayıpları bu yasa içerisine alınmalıdır diye
düşünüyoruz. Yine, burada işçilerin pek çok hakkı
içerilmemiş; kıdem hakları, işten atılmalardan
kaynaklı hakları, meslek hastalıklarından kaynaklı
hakları içerilmemiş; bu hakların da bu yasa içerisine
alınması gerektiğini düşünüyoruz. İhbar
tazminatları, izin ücretleri ve diğer sosyal haklarının da
bu yasa kapsamına alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Seçim bölgem Tekirdağa bağlı
Hayrabolu ve Malkara ilçelerimizin kırsal mahalleleri Cambazdere ve
Çınaraltı arasındaki ormanlık alanda çıkan yangın
ciğerlerimizi yaktı. Tekirdağ Büyükşehire bağlı
itfaiye ve Malkara Belediyesine bağlı tarım, orman, park, bahçe
müdürlükleriyle beraber Tarım Orman Genel Müdürlüğüne ait helikopter
ve arazözlerle mücadele ederek yangın kontrol altına
alınmıştır. Yaklaşık 20-25 hektar alan kül
olmuştur. Bu vesileyle tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum, inşallah Rabbim böyle yangınları bir
daha bize yaşatmaz.
Yine aynı şekilde, Covid-19 döneminde
kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler,
işsizlik ödeneği süresinden düşülmekte. Yasaya göre, Kısa
çalışma ödeneğinin süresini altı ay uzatmaya ya da
işsizlik ödeneğinden faydalandırmaya Cumhurbaşkanı
yetkilidir. denmektedir. Yani, Covid-19 salgını süresince kısa
çalışma ödeneği alanlar salgın sona erdikten sonraki
süreçte işten çıkarılırsa veya
çıktığında işsizlik ödeneklerinden mahsup edilecektir.
Mahsup edilip edilmeme konusunda yetki Cumhurbaşkanına
bırakılmıştır. Bu durumun Covid-19 salgını
süresince büyük sıkıntı yaşayan ve iş güvencesini
kaybeden kimseyi mağdur etmemesi için düzenleme yapılacak
mıdır?
BAŞKAN Sayın Esgin
Yok herhâlde.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yıllardır Uzunköprü gündeminden
düşmeyen Eskiköy sınır kapısı maalesef son
yıllarda unutulmaya yüz tuttu. Corona salgınından sonra
komşu ülke Yunanistan sınır kapılarını
kapatmıştı. Ancak euro çok pahalı olduğu için, Türk
lirası da çok düşük olduğu için Yunan çiftçiler
alışveriş için Edirne ve İpsaladan özel izinle giriş
yaptılar. Keşan ve Edirne otoyollarında seyahat eden Yunan
çiftçilerin en çok uğradığı yer ise Uzunköprü. Uzunköprü
sanayisine ve zirai ilaç satan esnaflarımıza gelen çiftçiler
alışveriş yaparak aynı gün geri dönüyorlar. Eskiköy
sınır kapısı açık olmadığı için gelen
çiftçilerin sayısı az. Eskiköy sınır kapısı
açık olmadığı için Yunanlı çiftçiler 200 kilometre
daha fazla yol yapmak zorundalar. Sorum şu: İki ülke
halkının da istediği, Selanik ve Uzunköprü Ticaret
Odalarının da anlaştığı, Gümrük
Bakanlığının onay verdiği Eskiköy sınır
kapısının açılması yönünde bir
çalışmanız var mı?
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Pandemi nedeniyle tiyatroların,
sanatçıların, emekçilerin artan sorunlarına karşı
adım atılması ve destek sağlanması gerektiğini
söylememize rağmen mağduriyetler sürüyor. Sinema ve tiyatro
sanatçılarına, sanat emekçilerine verilmesi gereken 320 milyon
nerede, onu soruyorum; 15 Temmuz şehit ve gazilerine toplanan 309 milyonun
akıbetine uğrayacak. Kısaca, sanata verilen değer, bir
ülkenin geleceğinin teminatıdır. Söylememiz gerekeni söylüyorum
tekrar, değerli arkadaşlar; tiyatrolar bu süreçte vergilerden muaf
tutulmalı, mevcut borçları için düzenleme getirilmeli; elektrik,
doğalgaz ve su faturaları durdurulmalı, ihtiyacı olanlara
kira desteği verilmeli, tiyatroların ve personelin
mağduriyetinin giderilmesi için maaş ve SGK primleri devlet
tarafından ödenmeli; tüm bu sorunların yanında tiyatro
yasası çıkarılarak kamu tiyatroları ticarethane
kimliğinden çıkarılıp kamusal hizmet veren sanat kurumu statüsüne
geçirilmeli. Ayrıca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kasap
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Komisyonun cevaplaması amacıyla şunu
sormak istiyorum, orada gerekçede yazan şey şu: Covid
salgını nedeniyle eğitimlerin aksaması ve ilgili
sınavların gerçekleştirilememesinden kaynaklı olarak uzman
ve hekim açıklarını önlemek amacıyla İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 50den az
çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş
yerleriyle ilgili, kamuya ait iş yerlerinde iş güvenliği
uzmanı ve iş yeri hekimi görevlendirilmesine ilişkin hükmün
yürürlüğünün ötelenmesi amaçlanmaktadır 2023e kadar. Peki, bu 50den
az elemanın çalıştığı iş yerlerinde, şu
anda, iş sağlığı ve güvenliğini ve sağlığı
riske atmış olmuyor musunuz? Mezun olmayan öğrenci
sayısı kaçtır? Ayrıca da iş güvenliği
uzmanlarının tıp fakültesi mezuniyeti olması diye bir
şey söz konusu değildir. Buna rağmen bu şekilde bir gerekçe
makul değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle her ne kadar
işsizlik ve istihdam konuları düzenlenecek olsa da burada sadece
ticaret ve sanayi sektörü göz önüne alınmış ama bu ülkenin en
büyük ekonomik gelirlerinden birine sahip olan tarım sektörüyle ilgili
hiçbir düzenleme yapılmamıştır. 2020 yılında
çiftçilerimiz önce don, daha sonra dolu ve peşinden de sel felaketiyle
birlikte büyük kayıplar yaşamış, büyük zararlara
uğramıştır. Peşinden pandeminin de gelmesi ekim
alanlarını ve zamanlarını daha da
azaltmıştır ancak buna rağmen bu pakette herhangi bir
şey yoktur. Özellikle çiftçilerimizin şöyle bir talebi vardır:
Tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin
silinerek anaparasının bir yıl ödemesiz 5 taksite bölünmesini
talep etmektedirler. Böyle bir düşünceniz var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
ABDnin Alexion isimli ilaç şirketinin ABDde
Rüşvetin Önlenmesi Kanunu uyarınca 21 milyon dolar para cezasına
çarptırıldığı basına
yansımıştır. Belgelerde şirketin Türkiye
şubesinin 2010-2015 yılları arasında Türkiye
Sağlık Bakanlığı yetkililerine 1,3 milyon dolar
değerinde rüşvet verdiği belirtilmektedir. Belgelere göre ABDli
ilaç şirketinin, Sağlık Bakanlığının ilgili
komisyonlarındaki temsilcilerine rüşvet olarak nakit para, hediye ve
tatil gibi biçimlerde rüşvet dağıttığı iddia
edilmektedir. Ülkemizde bu olaylar bilinmesine rağmen gerek Hükûmet
gerekse Bakanlık nezdinde hiçbir yansıması olmamıştır.
Olay basit bir olay değildir, ortada halk
sağlığını yakından ilgilendiren gerek
sağlık gerekse rüşvet skandalı boylu boyunca
yatmaktadır. Şu anki Sağlık Bakanlığı
görevinde işini hakkıyla yaptığı alanlarda takdir
edilen Sayın Fahrettin Kocayı ve Sayın Hükûmet yetkililerini bu
skandal zincirlerini araştırmaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beko
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TÜRK-İŞ, DİSK,
HAK-İŞe bağlı sendikalarımızın 15 Haziran
günü maalesef sendikal barajları olduğundan dolayı yetkileri
düşmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu
saydığım sendikalar tekrar yetki alamazlarsa sendikalarına
bağlı olan 10 bine yakın işçi ve aileleriyle birlikte 50
bine yakın vatandaşımız maalesef mağdur
olacaktır. Dolayısıyla, bu Meclisten en kısa zamanda,
geçmişte olduğu gibi, üç yıllık toplu iş
sözleşmesi yetkisinin derhâl verilmesi gerekir diye düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pınar Gültekinin hunharca katledilmesi,
kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda neler yapmamız
gerektiğini, neleri yapamadığımızı yeniden
gündeme getirdi. Bu bağlamda, Eskişehirde, geçtiğimiz
kasım ayında, boşandığı eşi tarafından
satırla saldırılarak katledilen Ayşe Tuba Arslanın 23
kez yaptığı suç duyurusuna rağmen hayatını
koruyamamış olmamızın sorgulanması gerektiğini
düşünüyorum. Bu katliamdan sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu
yetkililerince açıklanan inceleme, aradan geçen sekiz aya rağmen hâlâ
sonuçlanmış değil. Eskişehir Cumhuriyet
Başsavcılığının yürüttüğü adli inceleme,
soruşturmadan da bugüne kadar hiçbir sonuç çıkmadı. Biz
eğer kadınları Biz korunamıyoruz, ölüme gitmek üzereyiz.
demelerine rağmen koruyamıyorsak o zaman bu ölümlerde, bu
katliamlarda, bu cinayetlerde hep birlikte bizim de payımız
vardır.
BAŞKAN Sayın Komisyon, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Sayın Başkanım, şimdi özellikle
kanun teklifiyle ilgili olan sorulara cevap vermek istiyorum; kanun teklifi
dışında olan sorulara ilgili kurumlarımız cevap
verecektir.
Şimdi, iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili bir soru vardı, burada bazı rakamlar
soruldu. Şimdi bununla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu 30 Haziran 2012 yılında yayımlandı biliyorsunuz.
İş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer
sağlık personeli görevlendirilmeleri hariç diğer tüm maddeler,
yayımlandıktan altı ay sonra yürürlüğe girdi. 50den az
çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan 1 milyon
144 bin 499 iş yeri bulunmakta ve 4 milyon 737 bin 881 çalışan istihdam
edilmektedir. Bu iş yerlerinde; işveren, işveren vekili, iş
güvenliği hizmetleri gerekli eğitimleri alarak kendileri de bunu
üstlenebilmektedir; 16 saatlik bir eğitim söz konusu, bu konuyu bilen
arkadaşlarımız da bilecektir. Hâlihazırda eğitimini tamamlayan
85.500 kişiden 53.777si sertifika almıştır. Öte yandan
mayıs ayında yapılacak ama pandemi nedeniyle iptal edilen
sınavda 31.103 kişi etkilenmiştir. Tabii, şunu söylemem
lazım: Az önce verdiğim 53.777si zaten sahada aktif
çalışanlar değil, onun için bu rakam sizleri
yanıltmasın, 31.103 kişinin gireceği sınav
ertelendiği için, kanunda bu maddeye ihtiyaç duyulmuştur.
Aynı zamanda, iş kazalarının
ağırlıklı olarak yaşandığı inşaat,
metal, maden, tekstil gibi tehlikeli ve çok tehlikeli sektörlerle ilgili
herhangi bir öteleme, erteleme mevzubahis değildir bununla ilgili.
Diğer yandan şunu söylememe müsaade edin:
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, Türk Eczacıları
Birliği, Ankara Barosu Başkanlığı, Türkiye Barolar
Birliği Başkanlığı, Türkiye Şoförler ve
Otomobilciler Federasyonu, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve
Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği
Çeşitli ticaret
odaları da var burada, işte: Karabük, Ankara, Manavgat, Karacabey,
Eskişehir gibi
Bunların her birinin, burada, dosyaları mevcut.
Bu konuyla ilgili, adı geçen maddeyle ilgili, önemli talepleri söz konusu.
Bunu da buradan kayıtlara geçirmiş olmak isterim.
Diğer yandan, bu süreci atlatıp,
salgın sürecini atlatıp üretime başlayan sektörler ve
hâlihazırda üretim yapamayan sektörlerle ilgili bir soru vardı: Hem
kısa çalışma ödeneği, hem de nakdî ücret desteği,
çalışılamayan dönemler için işçilere geçici süreyle verilen
gelir desteği sağlayan programlar. Bakın, altını
çiziyorum, geçici süreyle gelir desteği sağlayan programlar.
Dolayısıyla, normal çalışma düzeneğine geçen iş
yerlerinin bunu yeniden talep etmesi mevzubahis değil ve bu kanunun konusu
değil. Bununla birlikte, yine, coronavirüs kaynaklı salgından
ülkemizde birçok iş yeri olumsuz etkilendi ve sektör ayrımı da yapılmaksızın
bu desteklerden faydalandılar. Bir önceki soru-cevapta ve konuşmamda
da iş yeri rakamlarını verdim, onun için burada tekrara
girmiyorum. Temmuz ayı sonuna kadar kısa çalışma ödeneğinin
de uzatılması söz konusu, malumunuz.
Şunu önemsiyorum, burada özellikle bununla
ilgili tekrar ifade etmem gereken bir konu var: 1/7/2020 tarihinden önce
kısa çalışma ödeneğine başvurmuş özel sektör
iş yerlerinde kısa çalışma ödeneğinden yararlanan
sigortalıların iş yerindeki kısa
çalışmalarının sona ermesi ve aynı iş yerindeki
haftalık normal çalışma sürelerine dönmeleri önemlidir.
Diğer yandan, 1/7/2020 tarihine kadar başvuruda bulunarak nakdî ücret
desteğinden yararlanan sigortalının haftalık normal çalışma
süresine dönmesi yine önem arz etmektedir. Bununla birlikte, teklifimizin
temmuz ayında kanunlaştığını varsayarsak -yani
bunun kanunlaştığını varsayarak söylüyorum bunu-
düzenleme 1 Ağustos 2020 tarihi itibarıyla yürürlüğe girecektir.
Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneği sona erip
normalleşmeye dönüldüğü ayı takip eden üç ay süreyle bu
destekten faydalanabileceklerdir.
Bir diğer konu daha vardı, ona da cevap
vermek istiyorum sürem el verdiği süre içinde.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Tıp fakültesi
mezunları sınava girmiyorlar.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜZÜ AYŞE KEŞİR
(Düzce) Bu anlamda, 16/4/2020 tarihli, 7244 sayılı Yeni Koronavirüs
(Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin
Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 4857 sayılı
İş Kanununa geçici 10uncu madde eklenerek, işverenlerin
işçi çıkarması geçici süreyle yasaklanmıştır.
Burada sadece kötü niyet -iyi niyet bulunmayan hâller- ve benzeri hâller kapsam
dışıydı biliyorsunuz. Az önce konuşmamda da söyledim,
tekraren sorulduğu için fayda var, cevap vermek istiyorum: Coronavirüs
dışında işletmeyi kapatma gerekçeleri farklı
sebeplerle olabilir. İşveren işletmesini kapatmak
istediğinde biz bu istisnayı getirdiğimiz için işveren
iş yerini kapatamıyor. Bununla birlikte, sözleşme akdini yerine
getirdiğini
Yani bir sözleşme yapıyor işveren bir yerle ve
bu sözleşme akdini yerine getiriyor yani işi bitmiş oluyor,
biten işten sonra da bu işçileri çıkaramıyor. Sadece bu
konularda, bu iki konuda istisna getiriyoruz. Burada tabii, önceliğimiz,
işçinin iş güvenliğiyle beraber işçinin istihdam
güvenliği ama bununla birlikte, iş akdi bitmiş, sözleşmesi
bitmiş, iş tamamlanmış ya da iş yeri bunların
dışında bir başka sebeple -Covid ya da başka bir
sebeple değil, bunların dışında bir sebeple- iş
yeri kapanmışsa bu durumda da süreci uzatmanın bir gereği
yok. Tabii, bütün bunlarda, tekrar söylüyorum, önceliğimiz işçi
hakları. İşçilerin mağduriyeti ne bunda ne nakdî ödemeyle
kısa çalışma ödeneğinde, işveren teşviğinde
söz konusu değil, işçilerin mağduriyeti hiçbirinde söz konusu
değil.
Ben yüce heyetinize teşekkür ediyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, anladık ama işsizlik maaşını
alıp işten çıkarsa, işsizlik maaşından sonraki
mahsuplaşmayı ne yapacağız?
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerinde önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Dijital Mecralar Komisyonu Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Emine Gülizar Emecan Cavit Arı Abdüllatif Şener
İstanbul Antalya Konya
Süleyman Girgin Mehmet Bekaroğlu Kamil Okyay Sındır
Muğla İstanbul İzmir
Utku Çakırözer
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Değerli
milletvekilleri, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, seçildiğiniz onurlu
görevinizde size başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu torba
kanunda ne var? İşçiye günde 39 liraya, aylık 1168 liraya
mahkûmiyet var. İşverenin tek taraflı iradesiyle, emekçilerin
ücretsiz izne zorlanması uygulaması şimdi bu torbayla
kalıcı hâle getirilmekte. Bu işçiler on iki ay daha, yani 2021
Temmuzuna kadar günlük 39 liraya mahkûm edilmekte. İnsanlar 39 lirayla
neyi, nasıl öderler? Kirasını mı verecek,
gıdasını mı alacak, elektriği, doğal gazı
mı ödeyecek yoksa çocuğunun harçlığını mı
verecek? Bu kanun teklifinin yasalaşması için kalkacak eller yüz
binlerce işçinin bir yıl boyunca açlık
sınırının altında, asgari ücretin altında
yaşamasına neden olacak. Buradan çağrıda bulunuyorum: Zorla
ücretsiz izne çıkarılan bu emekçilerimize en az asgari ücret
oranında destek sağlamak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, yine bu torba
paketle üç aydır uygulanan işten çıkarma yasağı
esnetilmekte. Kimler için? Başta inşaat sektörü için. Önce ekonomik
kriz, ardından salgın döneminde en çok etkilenenlerin
başında inşaat işçileri gelmekte. Şimdi istihdam
paketi diye önümüze getirilen bu teklifle inşaat sektöründe işten
çıkarmaların önü açılacak. Eskişehirde salgın
döneminde emekçilerimizle buluştuk, dertleştik. Bu insanlar dört
aydır haftada bir, bilemediniz iki günlük yevmiyeyle aile geçindirme
derdinde, evlerinin ihtiyacını ancak yardım kolileriyle
karşılayabilir durumdalar. Şimdi, biz bu işçilere güvence
sağlamak yerine, onları müteahhidin iki dudağı
arasından çıkacak karara mahkûm ediyoruz. Değerli
arkadaşlarım, bu yaptığımız büyük
insafsızlıktır, vicdansızlıktır.
Görüşmekte olduğumuz 1inci maddeye
gelince, Türkiyede sosyal medyayı karartmak, sansürlemek için yasal
düzenleme hazırlıklarının
yoğunlaştığı bir dönemde bu kanun teklifine eklenen bu
maddeyle Meclisimizde bir sosyal medya komisyonu kurulmakta.
Hayatımızın her alanını yakından etkileyen
dijital teknolojiler dünyasında bireylerin hakkını, hukukunu
belirlemek ve korumak her şeyden önemlidir. Bu komisyonun ülkemizde
giderek artan baskıcı, sansürcü arayışlar
karşısında yurttaşın özgürlüklerini en geniş
biçimde kullanmasını güvence altına alacak çalışmalar
yapması önemlidir. Ama değerli milletvekilleri, bakıyoruz, bir
yandan Mecliste Dijital Mecralar Komisyonu kuruyoruz, diğer yandan,
eş zamanlı olarak sosyal medyayı karartmaya, sansür etmeye
yönelik yasa tasarısını alelacele Adalet Komisyonuna
getiriyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! O zaman ne anlamı
kalıyor komisyon kurmanın? Dijital hayat, sosyal medya ve bu
alanların hukuku meselesi enine boyuna tartışmamız gereken
bir mesele. Bu komisyon bunun için önemli bir fırsat yaratabilir.
Kuralım komisyonu, meselenin tüm yönlerine çalışalım.
Vatandaşımızın hem ifade özgürlüğünü hem de
hakkını, hukukunu nasıl koruyacağımızı
akademisyenlerle, bu ağ sağlayıcılarla birlikte
belirleyelim. Tabii ki dijital teknoloji alanındaki aktörler de
Türkiyeden ekonomik fayda sağlıyorlarsa bunun vergisini bu ülkede
ödemelidir. Tabii ki hepimiz sosyal medyadan gelen hakaret, taciz, cinsel
içerikli saldırılarda tüm yurttaşlarımızın
hakkının korunmasından yanayız ama bunlar için önlem
alırken bunun bir tek olmazsa olmazı vardır;
çıkardığımız kanunlar vatandaşın
hakkını, hukukunu, özgürlüklerini korumak zorundadır. Ama Meclise
getirdiğiniz teklife baktığımızda,
vatandaşın sosyal medya paylaşımını
fişleyecek, ağ sağlayıcılarını
ağır cezalarla, sansürle yasaklayacak, korkutacak, ürkütecek ve
Türkiye dışına itecek düzenlemelerden bahsediyoruz. Bunlar bizi
demokrasiye götürmez.
İktidar kanadı diyor ki: Almanyadaki
yasaları getiriyoruz. Bu konu Almanyada da başka ülkelerde de hâlâ
tartışılmakta. Ayrıca, Almanyada bu kadar sansür, bu kadar
yasak var mı? Kaç haber sitesini kapatmışlar, kaç televizyona
karartma uygulanıyor, kaç habere erişim yasak, kaç gazeteci
cezaevinde?
Bakın, biz daha kanunu çıkarmadan dünya
rekortmeniyiz, internet sansüründe dünya rekortmeniyiz. İşte
rakamlar: Mayıs 2020 itibarıyla, 415 bin web sitesi, 140 bin link,
42 bin tweet, 12 bin YouTube sayfası, 7 bin Twitter hesabı, 6.500
Facebook hesabı engellenmiş durumda. Twittera Türkiyeden gelen
yasaklama taleplerinde dünyada birinci durumdayız. Mahkeme
kararlarının yüzde 75i Türkiyeden geliyor. Yani, Türkiyede zaten
bir karartma söz konusu değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Peki, o zaman yeni
kanunun amacı nedir? Amaç belli, hedef belli. Eleştirildiğiniz
tüm mecraları sansür etmek istiyorsunuz. İçerik kaldırma
adı altında Türkiyenin kolektif hafızasını silmek;
yolsuzluk, liyakatsizlik, hukuksuzluk geçmişinizin bilinmesini engellemek
istiyorsunuz. Vatandaşın ifade özgürlüğünü yok etmek
istiyorsunuz; kimsenin sesi çıkmasın istiyorsunuz. Kendi sansürünüz
yetmiyor, vatandaş fişlemeden korksun, kendi kendini sansür etsin
istiyorsunuz; muhalif tüm sesler sussun istiyorsunuz. Bunların hepsi
yanlıştır, bunların hepsine Dur. diyoruz. Bu
yanlışta ısrar ederseniz Türkiye'nin itibarını yerle
bir edersiniz. Zaten dünyada basını özgür olmayan, ifade
özgürlüğünün, hukukun üstünlüğünün yerlerde olduğu bir ülke
olarak algılanıyoruz. Şimdi, Türkiye'nin sosyal medyayı
sansür etmesi dünyanın bizi kapalı rejim olarak
adlandırmasının yolunu açacak. Türkiyeye bu zararı vermeye
kimsenin hakkı yok. Vatandaşın ifade özgürlüğünü yok
edenleri, sansür edenleri bu halk eninde sonunda sandığa gömecektir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Tabii.
aynı, gençlerin söylediği gibi: Size oy
moy yok. diyecektir.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Komisyonun üye sayısı on
yedidir. Üye dağılımı siyasi parti gruplarına
eşit şekilde dağıtılır. Fazla kalan üye TBMMde
partisi bulunmayan milletvekilleri arasında yapılacak seçimle
belirlenir. Eğer parti grubu bulunmayan milletvekili yoksa bu üyelik TBMM
milletvekili üye sayısı en çok sayıda olan siyasi partiye
verilir. Komisyon üye tamsayısının en az üçte biri ile
toplanır ve toplantıya katılanların salt
çoğunluğu ile karar verir."
Tulay Hatımoğulları Oruç Erol Katırcıoğlu Gülüstan Kılıç
Koçyiğit
Adana İstanbul Muş
Serpil Kemalbay Pekgözegü Kemal Peköz Mehmet Ruştu
Tiryaki
İzmir Adana Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu 1inci madde esas itibarıyla bir komisyonun
kurulmasıyla ilgili bir madde, adı Dijital Mecralar Komisyonu. Böyle
bir madde Plan ve Bütçe Komisyonunda daha önceden bize verilen metinde olmayan
fakat daha sonra bir biçimde gündeme gelmiş olan bir madde. Tabii, bu
maddenin burada varoluşu bence tuhaf, gerçi her ne kadar torba yasa olsa da
tuhaf, fakat önümüzdeki hafta sosyal medyayla ilgili olarak gelecek olan yasa
teklifiyle yakından ilişkili olduğunu düşünüyorum.
Dolayasıyla da sonuç itibarıyla bizim bir komisyon kurulmasıyla
ilgili olarak itirazımız olmaz. Yani bir komisyonun kurulması ve
o komisyonda farklı görüşlerin karşılıklı gelerek
tartışması ve oradan bazı sonuçlar üretmesi tabii ki itiraz
edeceğimiz bir konu değil fakat değerli arkadaşlar, konu
öylesine önemli bir konu ki kaçınılmaz olarak üzerinde daha fazla
konuşulmayı gerektiriyor çünkü konuştuğumuz mesele medya
konusu -genel olarak söylüyorum, sadece dijital değil, geleneksel
medyayı da dikkate alabilirsiniz- esasında toplumların
demokrasiyle ilişkisini çok büyük ölçüde belirleyen önemli bir alan. Neden
öyle? Çünkü bu alanda çalışan firmalar herhangi bir buzdolabı
üreten bir firma gibi değil. Bu firmalar esas itibarıyla toplumun
insanlarının görüşlerini -siyasi veya siyasi olmayan
görüşler de olabilir, düşünceler de olabilir- etkileme gücüne sahip.
Dolayısıyla da genel olarak medya modern toplumlarda regüle edilmesi
gereken yani düzenlenmesi gereken bir alan olarak karşımıza
çıkıyor. Dolayısıyla da bu konuda gelecek olan kanunun
içeriğini bilmiyorum ama yani bir regülasyon anlaşılan;
böylelikle internet kullanımından kaynaklanan suçların bir
şekilde önlenmesine dair bazı tedbirler getirmiş
olacaksınız benim anladığım kadarıyla. Ama, her
ne kadar suçun ne olduğu konusu dâhil olmak üzere o kadar çok soru var ki
özellikle regülasyon kısmına geçtiğimizde -yani önümüzdeki hafta
konuşacağımız yasa çerçevesinde- gerçekten üzerinde daha
uzun süre kafa yormamızı gerektiren durumların
olacağını düşünüyorum.
Şimdi, bir kere, biliyorsunuz sosyal
medyanın bu anlamıyla ilgili olarak -yani bu gelecek olan yasa
teklifinde de herhâlde altı çizilmekte- sorunları var tabii ki. Yani
internet kullanımından kaynaklanan suç unsuru olabilecek şeyler
var ama unutmayın ki diğer geleneksel mecralarda da bu var yani
televizyonlarda da gazetelerde de bunlar olabiliyor. Dolayısıyla da
bunlarla ilgili olarak zaten var olan düzenlemelerimizi dikkate
aldığımızda, özellikle sosyal medya üzerinde belirsiz bir
kavram olan
Bir anlamda suç kavramı çok çeşitli biçimlerde
değerlendirilebilir, kiminin suç olduğunu düşündüğü
şeyler başkaları için suç olmaz; dolayısıyla bunları
dahi denetleyebilme imkânı veren bir güç, bir şekilde Hükûmetin
kullanabileceği bir güç hâline gelecektir diye düşünüyoruz. O sebeple
de bizim bu konuda, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin bugüne kadarki
performansından giderek yorum yaptığımızda gerçekten
endişe duyduğumuzu söylemem lazım. En basit bir örnek olarak
söyleyeyim size, mesela RTÜK diye bir düzenleyici kurul var; medyadaki
bazı, genel olarak topluma aykırı olduğu düşünülen
konuların gündeme gelmesiyle çeşitli yasakları gündeme getiren
bir mekanizma içeriyor. Fakat geçenlerde, biliyorsunuz ki Halk TVde veya Tele
1de konuşulan konulardan giderek, bunların yasak çerçevesinde
yorumlanmasıyla birlikte, ceza verebilme yetkisini elinde bulunduran RTÜK,
bunları yapabildi. Bunun da ötesinde, hepiniz biliyorsunuz, Halkların
Demokratik Partisine ait herhangi bir milletvekili, yine, Halkların
Demokratik Partisiyle ilgili yapılan tartışmaların
hiçbirine davet edilmiyor; bu bir tesadüf olamaz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bu Hükûmetin, esas
itibarıyla, geleneksel medya üzerinde inanılmaz bir gücü var, bu gücü
zaman zaman anlatmaya çalışıyorum size, yani ihale alan
inşaat şirketlerinin uzantısı gibi işlev gören medya
unsurları var ve bunlar kaçınılmaz olarak Hükûmetin talepleri
doğrultusunda iş yapıyorlar.
Dolasıyla da ortada çok açık olan
gerçekler varken bu konuda hiçbirinizden ses duymuyoruz. Mesela, niye bir
HDPli milletvekilinin bu tartışmalara katılmasıyla ilgili
olarak bir durumu bir sorun hâline getirmiyorsunuz sizler, birinci büyük parti
olarak? Getirmiyorsunuz çünkü arkadaşlar, bölünmüş toplumlarda her
şey bölünür, kutuplaşmış toplumlarda her şey
kutuplaşır burada olduğu gibi, toplantı yaptığımız
-yaptığımız her toplantıda diyebilirim- alanlarda bu
bölünmelerin olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla da buradan
sağlıklı bir şey çıkma ihtimali yok gibi geliyor bana.
Onun için, vakit varken bu meseleleri tekrar düşünelim, önümüzdeki hafta
tekrar konuşacağız nasıl olsa.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İşsizlik Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
özgürlüklere ibaresinin hürriyetlere ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Hüseyin Örs Orhan Çakırlar Ayhan
Altıntaş
Trabzon Edirne Ankara
Yasin Öztürk Dursun Ataş İmam Hüseyin Filiz
Denizli Kayseri Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜCÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu
adına 225 sıra sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde
Dijital Mecralar Komisyonu kurulması öngörülmektedir. Kanun maddesinde
komisyonun görevleri, bireylerin kişilik haklarının
korunması, özel hayatın gizliliği, çocukların fiziksel ve
psikolojik gelişimine zarar verici yayınların önlenmesi gibi
konularda alınacak tedbirler hakkında inceleme, görüşme, raporlama,
tavsiye ve görüş bildirme olarak tanımlanmış. Sosyal medya
hususundaki düzenleme görüşmelerinin bir ihtisas komisyonu
aracılığıyla görüşülmesine taraftarız. Seçilecek
komisyona şimdiden başarılar diliyoruz. Sosyal medyayla ilgili
bir komisyon olduğu için, hemen de yarın Adalet Komisyonunda
görüşülecek bir sosyal medya yasa teklifi var, aslında hazır bu
komisyonu kurarken ilk iş olarak bu yasa teklifine el atmasını
talep ettik ama maalesef iktidar partisi buna olumlu yaklaşmadı.
Dolayısıyla, hem böyle bir komisyona ihtiyaç duyuluyor ama bu
konudaki bir yasa teklifini de bu komisyondan âdeta kaçırıyoruz,
demin Utku Çakırözer Vekilimizin söylediği gibi Bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu. sözüne geliyoruz.
Sosyal medya, toplumun en genç ve en dinamik kesimi
tarafından kullanılıyor. Siz bunu sadece yasaklarla düzenlemeye
kalkarsanız başarılı olamazsınız, sadece sansürcü
olarak nitelenirsiniz. Bunu istişareyle, iktidarıyla muhalefetiyle,
sivil toplum kuruluşlarıyla istişare ederek yapmakta ve bunu da
bir komisyon marifetiyle yapmakta fayda var. Burada, tabii, eğer
yasaklarla giderseniz hukukunuzun ve diğer kurumlarınızın
çok adil olmasını beklemeniz lazım ama maalesef
kurumlarımızın adil olması konusu gündeme gelince pek adil
olduklarını söyleyemeyiz. Örneğin, RTÜK, internet televizyonu
olarak adlandırılan internet platformlarına müdahale ediyor ama
RTÜKe bakarsanız bugün, iktidara bağımlı ve tarafgir bir
kurum statüsündedir. Hepimiz şahit oluyoruz; muhalif kanallara bol keseden
ceza kesiliyor, Hükûmeti destekleyen kanallarda olan bitene RTÜK ses seda
çıkarmıyor. Bu durumlardan RTÜK üyeleri dahi şikâyetçi. RTÜKün
internet üzerinde de denetimini artırma çabalarını görüyoruz.
İnternetteki her film ve dizi platformları televizyon gibi
değerlendiriliyor; televizyon statüsünde bakmak yanlıştır.
Bu manada, RTÜKün Netflix, BluTV gibi dijital platformlara müdahil olması
doğru değildir; internet trafiğinin büyük çoğunluğu
zaten video içerikleri üzerinden. Bu hızla giderse ortadadır ki RTÜK,
YouTube gibi mecralara da el atmaya çalışacaktır. Bu,
hatalı bir tavır olur. Kendisine televizyonlarda yer bulamayan birçok
gazeteci, YouTubeda fikirlerini dile getirmektedirler. Toplumda, RTÜKün ve
yargının, bu kanallardan, muhalif olanları cezalandırma
çabasına gireceğine dair genel kanı mevcuttur. Tüm muhalif
kanallar ceza almamak için ifadelerini uygun seçmek çabasına girmek
zorunda kalıyorlar.
Değerli milletvekilleri, değinmek
istediğim bir başka konu da Türkiye Bilimler Akademisidir. Bu
akademinin kuruluşu 1993 yılında rahmetli Erdal İnönünün
Başbakan Yardımcılığı zamanında
başladı. Özerk bir kuruluş olarak başladı ve daha çok
onursal, fahri bir kuruluş olarak başladı. Akademi üyeleri, yeni
üyelerini kendileri seçiyorlardı akademi konseyi
aracılığıyla. Ancak, 2011 yılında yapılan
bir yasa değişikliğiyle bu özerklik TÜBAdan alındı.
Daha sonra, 2019 yılında TÜBA, Cumhurbaşkanının
atamasına bırakıldı; daha açıkça, siyasi bir kurum
hâline dönüştürüldü, akademik konseyin yetkileri de başkana
devredildi. Hâlbuki bilimi desteklemek ve teşvik etmek için var olan bir
kurumun siyasetin eline düşmesi acı bir durumdur. Bilim ve sanat
bağımsız olmalıdır. TÜBA başkanını
hükûmetin başı atarsa akademide siyasileşme başlar.
Akademiler, kamu kurumu dahi olsalar, devletten destek dahi alsalar üyelerini
hiçbir kurumun etkisinde kalmadan seçmelidirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bilim
akademileri, bilim insanları tarafından kurulur ve onlar
tarafından geliştirilir. Burada aslolan akademik liyakattir, iktidara
veya Cumhurbaşkanına yakın olmak değildir. TÜBA benzeri
Hükûmet bağlantılı bir yapının aslında örnekleri
var. Nerede var? Komünist Sovyetler Birliği ülkelerinde var.
Dolayısıyla ne hazindir ki bunca yıl sonra döndük
dolaştık komünist bir ülkedeki uygulamalara benzer yapılar
oluşturmuş durumdayız. TÜBAnın daha da gelişmesi,
Türk bilimine yeterince katkı sağlaması isteniyorsa üzerinden
siyasetin eli çekilmelidir. Özgürlük ve liyakatin esas
alındığı ortamda bilim daha fazla gelişecektir.
Farklı kaygılarla yapılan hiçbir bilimsel faaliyet ne bilime bir
şey katar ne de insanlığın ve ülkenin gelişimine.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2nci madde üzerinde 3
önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tulay Hatımoğlulları Oruç Mahmut Celadet Gaydalı Serpil Kemalbay Pekgözegü
Adana Bitlis İzmir
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Mehmet Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu
Muş Batman İstanbul
Kemal Peköz
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis
Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 225
sıra sayılı İşsizlik Sigortası Hakkında
Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, maddeye göre Türkiye
Bilimler Akademisinde görevlendirilenlerin sosyal ve mali hakları Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunda ve Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığında
görevlendirilenle eşitlenecektir. Böylece TÜBAda görevlendirilenlerin
ücretleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek
devlet memuruna her ne ad altında olursa olsun fiilen yapılan mali ve
sosyal hak niteliğindeki her türlü ödemeler dâhil bulunacak,
toplamının altı aylık net ortalamasını geçmemek
üzere Cumhurbaşkanlığınca tespit edilecektir. Teklifin
nedeni ise TÜBA Başkanının ve TÜBAda görev yapan diğer
birkaç kişinin, Türkiyenin başkanlık sistemine geçmesiyle
birlikte yapılan mevzuat değişikliğinde sehven yapılan
düzenlemeden dolayı maaş alamamış olması.
şeklinde açıklanmaktadır.
Özerkliği ve bilimsel üretiminin
bağımsızlığı tartışılır bir
kurum olan TÜBAya ilişkin bu düzenleme her nedense eğitimle ya da
bilim ve teknolojiyle ilgili komisyonlarda görüşülmemiş, sadece
birkaç kişiyi etkileyecek mali bir düzenleme için Plan ve Bütçe
Komisyonunun gündemine getirilmiştir. Zaten, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki ilgili komisyonlarda görüşülmesi gereken, ilk elde,
TÜBAnın işlevi, bilimsel üretime ne gibi katkıları
olduğu ve gerçekleştirdikleri bilimsel niteliğidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tartışılması gereken en öncelikli konu, Türkiyede bilimsel
bağımsızlık ve akademik özgürlükler olmalıdır.
Türkiyede binlerce bilim insanı ve akademisyen KHKlerle görevlerinden
atılmış ve mevcut iktidar tarafından sivil ölüme terk
edilmişken, bilimsel ve akademik üretim mevcut tek adam rejiminde âdeta
zapturapt altına alınmışken kişiye özel yasa
çıkarma gayreti gerçekten büyük bir talihsizliktir.
Türkiyede bilimsel ilerlemeyi konuşmamız
gerekirken birkaç kişinin maaşını konuşuyoruz.
Karşımızda bilim deyince aklına maaş, teknoloji
deyince silah gelen bir zihniyet mevcut. AKPnin bilime ve teknolojiye yaklaşımını
gayet iyi biliyoruz. Hepinizin bildiği üzere, TÜBİTAK o kadar
niteliksiz bir konuma dönüştürüldü ki yakına, yandaşa maaş
verelim anlayışıyla, Ankara Hayvanat Bahçesinin eski müdürü
ULAKBİMe müdür yardımcısı olarak atandı. Yine,
TÜBİTAK tarafından kabul edilmeyen bir proje, Amerika Birleşik
Devletlerinde, 54 ülke ve 2.450 proje arasından 1nci seçildi. Bilime ve
teknolojiye bakış açısında bir sorun olduğu
aslında bu iki olayda çok net bir biçimde görülmektedir.
Bilim özelleştirebileceğiniz, alıp
satabileceğiniz, üzerine bina dikeceğiniz bir şey değildir.
Bilim, özgürlük ve özgünlük alanıdır, Türkiyede ise böyle bir alan
yok çünkü Türkiyede özgürlük yok. Özgür olmayan bir toplumun eğitim
sistemi de maalesef nitelik bakımından hiçbir şey sunamamakta,
geçlerimiz ve çocuklarımız bir meta, bir gelir kapısı olarak
görülmektedir.
Bana göre matematik birçok bilimin ana dalı ve
olmazsa olmazıdır. Peki, matematikte karnemiz nasıl? 2019
yılında liselere giriş sınavına 1 milyon 29 bin 555
öğrenci girdi ve 20 matematik sorusunda net ortalaması sadece 5. Yine
uluslararası sınavlarda da Türkiyedeki öğrenciler dünya
ortalamasının oldukça gerisinde. Açılımı
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan PISA,
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
tarafından üç yılda bir 15 yaş grubu öğrencilerin
kazandığı bilgi ve becerilerin değerlendirildiği,
70ten fazla ülkenin katıldığı bir
araştırmadır. Türkiye de PISA 2018e katılan 79 ülke
arasında matematik alanında 42nci sırada, 37 OECD ülkesi
arasında ise 30uncu sırada yer aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bu sonuç,
çocuklarımızın sahip olduğu potansiyelin değil,
niteliksiz eğitim sisteminin neticesidir. Bu Mecliste
tartışılması gereken şey, neden bilim, sanat ve teknoloji
alanında yeterli şey üretemiyoruz sorunudur.
Sözlerimi bitirmeden Charles Darwinin sözlerini
size aktaracağım: Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı
gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar,
uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplumlar, önüne atılan bir avuç yemi
gagalarken arkadan yumurtalarının
alındığının farkına bile varmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İşsizlik Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hüseyin Örs Orhan Çakırlar Zeki Hakan
Sıdalı
Trabzon Edirne Mersin
Yasin Öztürk Dursun Ataş İmam Hüseyin Filiz
Denizli Kayseri Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Emine Gülizar Emecan Cavit Arı Lale Karabıyık
İstanbul Antalya Bursa
Süleyman Girgin Abdüllatif Şener Kamil Okyay Sındır
Muğla Konya İzmir
Mehmet Bekaroğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurun Sayın Sıdalı.(İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyayı saran pandemi sürecinde
insanlık olarak bilim ve bilimsel kurulların önemini bir kez daha
anladık. Bu yüzden kurullara üye seçimlerinde liyakatin ön planda tutulup
yakınlığın değil akademik çalışmaların
esas alınması gerekmekte. Ancak bu şekilde Türk akademisini
dünyada hak ettiği yere hep beraber getirebiliriz.
Görüştüğümüz madde Türkiye Bilimler
Akademisi başkan ve yardımcılarının özlük
haklarındaki sorunların giderilmesi amacıyla Meclis gündemine
getirildi. Elbette, hiçbir akademisyenin mağdur edilmesini istemeyiz. Bu sebeple gerekli değişiklik yapılarak sorun kökünden
çözülmelidir. Aslında, geçtiğimiz yıl bu konuyla alakalı
bir düzenleme yapılmıştı ancak o görüşmelerde bu konu
gündeme getirilmedi. Görüyoruz ki pandemi herkesin aklını
başına getirmiş. Ama neden bürokrasiden kimse geçen sene burada
Bir eksiklik var. demedi? Yine, görüyoruz ki başkanlık sistemi
deneme yanılmalarla, hazırlıksız ve verimsiz bir şekilde
sürdürülüyor.
Peki, ülkemizin en
itibarlı kurumlarından birisi olan Bilimler Akademisinde bu sorun
neden yaşanıyor? Sebebini siz de çok iyi biliyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerken yeni sisteme
uyum çerçevesinde birçok değişiklik yapıldı. Eskide
kaldı. diyerek kaldırdığımız, yenisini
çıkarttığımız kararnameler, yasalar içerisine eklemeyi
unuttuğumuz hükümler yüzünden biz her hafta yeni bir
değişikliği burada konuşmak zorunda kalıyoruz.
TÜBAnın kuruluşu olan, 1993ten beri mevzuatında yer alan hüküm
bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yer almayınca,
doğan sorunları Meclis olarak biz düzeltiyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi redaksiyon merkezi değil, yasamanın kalbidir ve bu, asla
aklımızdan çıkarmamamız gereken bir gerçektir.
Değerli
milletvekilleri, Temmuz 2018den beri çıkartılan Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri, devletimizin idari teşkilatında kalıcı ve
kontrolsüz değişikliklere sebep oluyor. İçeriklerini
tartışma fırsatımız dahi olmayan bu kararnamelerle onlarca
kamu kurum ve kuruluşu ya başka bir kuruma bağlandı ya da
kapatıldı. Bir kararnameyle kapatılan kurum, diğer
kararnameyle tekrar açıldı. Yeni açılan bir kurumsa başka
bir kararnameyle ya devredildi ya da kapatıldı. Bu kurumlarda görev
yapan deneyimli bürokratlarsa ya emekli ediliyor ya da hiç alakaları
olmayan pasif görevlere çekiliyor. Devletin kurumları kördüğüm oldu,
çalışamıyor. Cumhurbaşkanı kararları ve
kararnameleri o kadar plansız ve kısa dönemli hazırlanıyor
ki neredeyse 2 kararnameden 1isi daha öncekileri düzeltmek için
çıkarılıyor; şimdiye kadar gördüklerimiz yalnız tespit
edilebilenler. Ekim ayında gelip Pardon, şu kanuna bu hükmü ekleyelim,
unutmuşuz, hadi onu da ekleyelim. demeyeceğinizin garantisi var
mı? Yok.
Devlet yönetmek dikkat, ciddiyet ve liyakatli
kadrolar ister. Devleti yönetmek devlet gibi davranmakla mümkündür. Bugün o
noktada mıyız? Kesinlikle değiliz.
Değerli milletvekilleri,
plansızlıktan bahsetmişken, 27nci Dönemin Üçüncü Yasama
Yılının sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. Bu
süreçteki Meclis ve Cumhurbaşkanlığı karnesine baktığımızda,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizler 1.549 maddeyi görüşerek 106 teklifi
yasalaştırırken -ki bunların 53ü uluslararası
anlaşmalar olmuş- Cumhurbaşkanlığı ise 64
kararnameyle 2.229 maddeyi kelimesi dahi tartışılmadan ve
gerekçesiz bir şekilde yürürlüğe koydu. Ayrıca Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak yasalaştırdığımız
tekliflerin 26sını da torba düzenlemeler oluşturuyor.
Vaatleriniz arasında Artık torba yasa olmayacak. iddiası
vardı fakat yeni sistemde görüyoruz ki görüştüğümüz kanunlar
artık genelde torbadan çıkıyor.
Yüz elli yıllık Türk Parlamento
tarihimizin en işlevsiz yıllarını bu dönemde
yaşıyoruz. Yeni getirdiğiniz sistemin yasama
mantığının, teklif ve kararnameleri hazırlama
biçiminin ne kadar yanlış ve hatalı olduğuna hep beraber
şahitlik ediyoruz. Milletten aldığımız yetkiyle
onların faydasına yasalar çıkarmak için yemin ettiğimiz bu
çatı altında hepimiz daha ciddi ve daha dikkatli olmak
zorundayız.
Değerli milletvekilleri, kuvvetler birliği
demokrasinin celladıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Başkanlık sistemi,
yaşadığımız bu verimsiz, sürekli aksayan, kuvvetler
ayrılığından her gün uzaklaşan yasama süreçlerinin ana
kaynağıdır. Bu nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistemle değiştirilmesi gerektiğini bir kez daha
ifade ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyıkın.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu maddenin Komisyonda tam olarak neyi ifade
ettiğinin anlatıldığını düşünmüyorum. Bu
maddeyi konuşurken yapabileceğim en iyi şeyin öncelikle neyi
ifade ettiğini tam olarak bir anlatmak olduğunu düşünüyorum.
Şöyle ki: Yükseköğretim Kanununa göre bir
akademisyenin, bir öğretim elemanının bir kamu kurumunda
görevlendirilmesinin 38inci maddeyle yapıldığını
biliyoruz. Burada kamu kurumunun talebi olur, akademisyenin bunu uygun görmesi
gerçekleşir muvafakati olur yani- ardından rektör onaylar,
üniversitenin yönetim kurulu da uygun görür ise bu akademisyen, bu öğretim
elemanı bu kamu kurumunda geçici olarak görevlendirilir ancak özlük hakları
kendi üniversitesinde kalır ve de aylık maaşını aynen
alır. Bir akademisyen unutmayalım ki maaşının
karşılığında en az on saat ders vermek
mecburiyetindedir. Bu akademisyen kamu kurumunda görevlendirildiğinde
kendi üniversitesinde artık ders vermiyor, bir hizmet icra etmiyordur ama
maaşını alıyordur. Bu maaşı da yeni kurumunda
-yani geçici görev yapacağı kurumda- yapacağı hizmet
karşılığında zaten alır ve de bunun üzerine
38inci maddeye göre yaklaşık 1.120 liraya tekabül eden bir ek ücreti
de alır.
Şimdi, bu maddede öyle bir ifade ediliyor ki
sanki -bu 3 kişiden bahsediyoruz, daha da sayısı daha sonra
artabilir tabii ki- hiçbir şey almıyorlar, mağdurlar ve ücret
filan yok karşılığında hizmetlerinin gibi. Oysa
maaşlarını alıyorlar ve üniversitelerinde başka bir
hizmetleri yok, artı, 1.120 lira gibi 38inci maddeye göre de bir ücret
alıyorlar. Bir bakanlıkta ya da YÖKte, bir kurumda da
görevlendirilmiş olsalar yine aynı şeyi alacaklar. Daha sonra ne
oldu? Özellikle TÜBİTAK için 2004 yılında 38inci maddenin
dışına çıkabileceği yani 1.120 liranın daha
üstünde bununla sınırlandırılmayacak bir ücret
alabileceği ifade edildi, 2004te TÜBİTAK 38inci madde
sınırından çıkartıldı ve Bu rakam hangi rakama
tekabül ediyor? derseniz 10 bin küsur gibi bir rakama tekabül ediyor yani
yaklaşık bir maaşı kadar. Ardından sadece
TÜBİTAKla kalmadı, TÜSEB de buradan çıkartıldı, onlar
da 38inci maddenin dışına çıktı yani 10 bin
liranın üstünde bir ek ücret alabilecek hâle geldi. Dolayısıyla
böyle giderse görevlendirmeleri anlatan 38inci maddenin artık bir
işlevi de kalmamış oluyor. O zaman burada sürekli torba yasayla
ilave bir değişiklik yapmak yerine 38inci maddeyi yeniden düzenlemek
lazım.
Şimdi, aklıma gelen başka kurumlar da
var, o zaman sırada ne var? Adalet Akademisi mi var? Ya da YÖKe giden,
görevlendirilen akademisyen farklı bir ücret alınca bu
mağduriyet olmayacak mı? Şimdi, bunları mağduriyet
olarak gördünüz ve buraya getirdiniz, Plan ve Bütçe Komisyonuna ve Genel Kurula
getirdiniz. Bunlar bir mağduriyet asla değil; bir ücretlendirme
yapılıyor, bir ek ücret veriliyor. Şimdi, 1.120 lira yerine
maaşına yakın yani 10 bin küsur gibi bir rakam daha eline
geçecek. Burada çalışılan bütün işlem bu.
Peki, siz mağduriyetleri gidermek
istiyorsanız ben size başka mağduriyetler söyleyeyim o zaman:
Mesela 1.168 liraya geçinmek zorunda olan ve borca batan çok sayıda
kişi var. Size akademi camiasından mağduriyetler söyleyeyim:
Mesela FETÖcü. diye suçlanan ama daha sonra OHAL Komisyonundan temiz çıkan
ve Pardon, siz suçlu değilsiniz, görevinize iade edilebilirsiniz. deyip
ihraç edilmiş ama daha sonra üniversitesine gönderilen ama Pardon,
gitmeyin, üniversitenize dönemezsiniz, suçsuzsunuz ama orada sizi ihbar
edenlerle bir kaos oluşur. Onun için sizi kilometrelerce öteye, başka
üniversitelere görevlendiriyoruz. Bir kere daha mağdur oluverin, bir
şey olmaz. dediğiniz 956 akademisyen var şu anda. Niye
bunların mağduriyetlerini buraya, gündeme
taşımıyorsunuz? Ya da şunun hesabını yapıyor
musunuz: Kaç beyin göçü oldu bu ülkeden? Bunlar bu ülkeye ne maliyet getiriyor?
Bu kadar yetiştiler yıllarca.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ya da başka bir şey söyleyeyim, o kadar
çok sayıda akademisyen hâlen var ki soruşturması devam ediyor,
FETÖyle suçlanıyor. Onların artık
soruşturmalarını tamamlayın, FETÖcüyse
ayrıştırın tabii ki ama değilse -her şeyi
hızlandırabiliyorsunuz istediğiniz zaman-
hızlandırın bu soruşturmaları, eğer gerçekten
temizlerse onları da üniversitelerine iade edin. İşte,
mağduriyetler bunlar. Size daha çok sayıda mağduriyet
sayabilirim. Burada bir mağduriyet yok, lütfen bunları dikkatle bir
kez daha düşünelim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Karabıyık,
Sayın Kılıç, Sayın Sümer, Sayın
Bakırlıoğlu, Sayın Aygun, Sayın Hancıoğlu,
Sayın Beko, Sayın Yalım, Sayın Adıgüzel, Sayın
Şevkin, Sayın Başevirgen, Sayın Ünsal, Sayın Gökçel, Sayın
Kadıgil, Sayın Demirtaş, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın
Özcan, Sayın Ünver, Sayın Şahin.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/3037) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.45
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.58
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
225 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
60a göre bir dakikalık söz talebi var, onu
karşılayacağım.
Sayın Esgin, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
81.-
Bursa Milletvekili Mustafa Esginin, Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Cumhuriyet Halk Partili Nilüfer Belediyesinin
kamu alanlarının vasıflarını
değiştirerek ticari ruhsat vermesini ve yine Cumhuriyet Halk Partili
Bandırma Belediyesinin kırsal mahallelerdeki yüzlerce dönüm arazi
satışına sessiz kalınmasını milletin takdirine
bıraktığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tutanaklara geçmesi adına bir
yanlışı düzeltmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Bursa
Milletvekili bir arkadaşımız, yaptığı
konuşmada Bursa Karacabey İlçe Belediyemizin Taşlık,
Karakoca ve Fevzipaşa Mahallelerindeki meraların
satıldığına yönelik yanlış bir açıklamada
bulundu. Ben kendisinin ve dolayısıyla kamuoyunun yanlış
bilgilendirildiğini düşünüyorum. Zira mera alanlarının
satışı asla söz konusu değildir. Fakat yeri gelmişken,
öncelikle Cumhuriyet Halk Partili Nilüfer Belediyesinin yirmi bir
yıldır eğitim, hastane, park ve benzeri belediye hizmet
alanı olarak tahsis edilmiş kamu alanlarının
vasıflarını değiştirerek ticari ruhsat vermesini ve
yine Cumhuriyet Halk Partili Bandırma Belediyesinin Edincik,
Doğanpınar, Akçapınar Mahalleleri başta olmak üzere
kırsal mahallelerdeki yüzlerce dönüm arazi satışlarına
sessiz kalınmasını milletimizin takdirine bırakıyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3037)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 3üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Necdet
İpekyüz Tulay
Hatımoğulları Oruç Erol
Katırcıoğlu
Batman Adana İstanbul
Serpil Kemalbay Pekgözegü Gülüstan Kılıç Koçyiğit Mehmet Ruştu Tiryaki
İzmir Muş
Batman
Kemal Peköz Abdullah Koç
Adana Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Emine Gülizar Emecan Cavit Arı Abdüllatif Şener
İstanbul Antalya Konya
Süleyman Girgin Mehmet Bekaroğlu Kamil Okyay Sındır
Muğla İstanbul İzmir
Bülent Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu iktidar döneminde, yani on sekiz
yıllık iktidar döneminde Meclis, tarihinde hiç
yaşamadığı bir süreci yaşıyor. Kalitesiz,
antidemokratik ve toplumsal uzlaşıdan uzak bir yasama sürecini geçiriyor.
Torba yasaların tamamı, toplumsal
ihtiyaçtan uzak olan yasalar ne yazık ki. İşte bu kanun teklifi
de bu özelliği taşıyan bir kanun teklifi. Her toplumsal
muhalefete karşılık siyasal iktidar yeni bir torba yasa, yeni
bir dayatma yasayla toplumu karşı karşıya
bırakıyor. Bakın, barolar muhalefet etmeye başladı,
direkt baroların bölünmesine ilişkin bu siyasal iktidar bir yasa
getirdi ve bütün itirazlara rağmen bu yasa bu Meclisten geçti. Gençler
muhalefet etti, Sizlere oy moy yok. denildi, bu siyasal iktidarın ilk
hedefi sosyal medyaya ilişkin olan yeni bir yasa yolda ve yarın
Meclis komisyonunda görüşülecek.
Bakın, bu siyasal iktidarın
yapacağı iş şu, değerli arkadaşlar: İnsanlar
arasındaki muhabbete, insanlar arasındaki konuşmaya şu anda
bu iktidar göz dikmiş durumda. Sosyal medyadaki o yazışmalar,
insanlar arasındaki o ilişkiler, ilişki kurma, muhabbet etme,
sohbet etme durumu şu anda bu iktidarın hedefi. Başka ne bu
iktidarın hedefinde? Toplumsal anlamda haber alma, bu iktidarın
antidemokratik uygulamalarını topluma yansıtmaya ilişkin
husus da bu iktidarın hedefinde şu anda.
Değerli arkadaşlar, bu Meclisten geçen
yasaların hemen hemen tamamı, Anayasa ve uluslararası yasalara
aykırı. Bakın, yarın komisyona gelecek olan internet yasa
teklifi, aynı zamanda temel hak ve hürriyetleri düzenleyen,
Anayasanın 12nci ve 13üncü maddesine çok açık bir şekilde
aykırılık teşkil ediyor. Ama bu iktidar bu
ikazlarımızı, uyarılarımızı dinlemiyor ve ne
yazık ki yarın bu kanun teklifini de gündeme getirecek.
Bakın, işçilerin muhalefetine
karşı bu iktidar ne yapıyor? Sendikal haklarını
ortadan kaldırıyor ve ne yapıyor değerli arkadaşlar?
Toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını rafa
kaldırıyor, ortadan kaldırıyor. Bakın, işçileri,
emekçileri ücretle terbiye ediyor bu iktidar. Sivil toplum örgütlerinin
muhalefetine yine Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Kanununu rafa
kaldırmak suretiyle cevap veriyor. Başka ne yapıyor? Bakın,
muhalif olan ve zindanlarda olan bütün düşünürlere, siyasetçilere
karşı İnfaz Kanununu geçiriyor ve halkı bu şekilde
terbiye etmeye çalışıyor. Toplumsal muhalefeti bastırmak
adına OHAL Yasasıyla polis yetkilerini artırıyor ve
-90lı yıllardaki süper valiler gibi- süper valileri 81 ilin
başına getiriyor, bu iktidar. Başka ne yapıyor? Başka
bir yasayla Bekçiler Yasasını getirerek yine toplumu bir
şekilde cendere altında tutmaya çalışıyor.
Bu sistem değerli arkadaşlar, sürekli kriz
üreten polis devletini yaratarak ayakta duruyor ve durmaya devam ediyor. AKP
Hükûmeti, topluma kötülük üretiyor ve üretmeye devam ediyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aziz milletimizin
emrinde, milletimize hizmet ediyoruz.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Sürekli torba yasalarla
toplum abluka altında tutulmaya çalışılıyor.
Yaşamın temelini sarsan, doğayı tahrip eden ve
çalışma barışını ortadan kaldıran bir
anlayışla bu yasalar getiriliyor. Bu yasalar birinin zenginliği
diğerinin yoksulluğu pahasına getiriliyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 83 milyon arasında
hakça paylaştırıyoruz.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Bu yasalar değerli
arkadaşlar, toplumun yararına değil, gerçekten toplumun
kötülüğüne getirilebilecek yasalar. Bakın biz bunu da belirtmek
istiyoruz. Bunlar topluma iyilik getirebilecek yasalar değil maalesef.
Değerli arkadaşlar, bu teklif, emekçiden
alıp sermayedara aktarmaktan başka bir teklif değil bu yasa
teklifi. Toplumsal yarar sağlayacak bir yanı da yoktur.
İşçiyi, emekçiyi, toplumu yoksul bırakmış ve bu
iktidarın artık halka, halkın yararına getirebileceği
bir düzenlemesi de ne yazık ki yoktur.
Eğer, görmek istiyorlarsa sokağa
çıksınlar, mahalleye çıksınlar, çarşıya
çıksınlar, pazara çıksınlar bu tabloyu görecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Her gün sokakta,
mahallede halkımızın, milletimizin yanındayız.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Biraz da neredeyse her saat yaşam
savaşı verenlere ve iş cinayetlerinde yaşamını
yitirenlere baksınlar, biraz da işçi sınıfının
mutfağına baksınlar, yoksul bırakılan milyonların
mutfağına baksınlar, sesi kısılan, toplumun
vicdanı olan STKlere baksınlar, cezaevlerindeki gazetecilere
baksınlar, zindanlardaki siyasetçilere baksınlar, zindanlardaki
aydınlara baksınlar. Ama biz, burada belirtmek istiyoruz: Bu
hükûmetin artık bakacak hâli de kalmamıştır.
Teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Bülent
Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, görevinizde
başarılar diliyorum, hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) 24üncü
Dönemden beri birlikte görev yapıyoruz, sizinle gurur duyuyoruz tabii ki.
BAŞKAN Sağ olun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşma
yapmanın, bu etkinliklerde bulunmanın bir kutsiyeti olduğuna
inanıyorum. Yani burada, bu saatte bir şeyler yapmaya
çalışıyoruz ama bunun bir kutsiyeti var, bir sorumluluğu var.
Bunun müdriki olmamız gerekir, millet oyuyla geldik biz buraya, milletin
sorunlarına çözüm bulmamız gerekir, bu çaba içerisinde olmamız
gerekir.
Biz, Mecliste ne yapıyoruz milletvekilleri
olarak? Yasa yapıyoruz, yasamayla uğraşıyoruz, bir de
yürütme erkini denetliyoruz. Yürütme erkiyle ilgili olarak telkinlerde
bulunuyoruz, sorular soruyoruz onlara, Paraları nereye
harcadınız? diyoruz, Programa aldığınız
şu, şu, şu işler konusunda ne yaptınız? diyoruz,
Bu işlerle ilgili ne kadar para harcadınız? Usulüne göre mi
harcadınız? diye soruyoruz, denetim yapıyoruz. Yasa yaparken
bir taraftan da ilgili kurumları denetliyoruz.
Şimdi, şu saatte buradayız, yasa
yapmaya çalışıyoruz. Yasalarla ilgili kurumlar var, bu
kurumlarla ilgili de denetim yapmamız lazım, soru sormamız
lazım ama yürütme erkinden kimse yok burada. Yürütme erkinden kimse yok,
bizim soru soracağımız, muhatap olabileceğimiz, telkinde
bulunacağımız hiç kimse yok. Yasa yapıyoruz değil mi?
Denetliyoruz, hiçbir bakan yok burada. Daha önceki dönemde, biliyorsunuz -biraz
önce 24üncü Dönemden bahsettim- çok memnun değildik, mutlu değildik
ama şurada en azından bir bakan otururdu. O bakana Bu yasayı
neden çıkarıyorsun? Şöyle eksiğin var, şöyle fazlan
var; şunu yanlış yapıyorsun. derdik, o da bize cevap
verirdi, şimdi kimse yok. Milletvekilimiz oturuyor, çok değerli
arkadaşlarım, bir şey demiyorum bu altında imzası olan
milletvekillerimize ama onlar da milletvekili, yürütme erki değil ki.
Yasama, yürütme, yargı diyoruz, güçler ayrılığından
bahsediyoruz ama burada yürütme erkinden kimse yok, kendi kendimize yasa
yapıyoruz.
Ha, buna rağmen, baştan da
belirttiğim gibi bu yaptığımız işin bir kutsiyeti
olduğuna inanıyorum, onun için burada en ciddi şekilde bu
işi yapmamız lazım, konuşmamız, görevimizi
yapmamız lazım sonuç olarak. Tabii, burada bir bakan olsaydı o
da seçimle gelmemiş olacaktı; seçimle gelmemiş, siyasi iradesi
olmayan bir bakan olacaktı; Anayasaya göre bakanlığıyla
ilgili gücü olmayan, siyasi iradesi olmayan, yetkisi olmayan bir bakan
olacaktı; daha önceki bakanlar gibi değil, burada birçok
bakanımız var; böyle farklı bir sistem. Bu sistem içerisinde
hakikaten iş yapmak çok zor, öncelikle onu belirteyim.
Bu yasayla ilgili olarak da şunu söylemek
istiyorum: Bu 11 maddelik teklif içerisinde ekonomik krizle ilgili olarak 3
tane önemli madde var, ekonomik krizi ilgilendiren 3 madde var, 3üncü madde de bunlardan
bir tanesi. 3, 4, 5; bunlar yeni bir şeyler getirmiyorlar. Birkaç ay önce
görüştüğümüz, nisanda görüştüğümüz, mayısta
görüştüğümüz bazı kanunları uzatıyorlar, eksiklerini
tamamlıyorlar çünkü burada ya da Komisyonda bunları yeterince
görüşmedik, tartışmadık; bunları uzatan, öteleyen
kanunlar, yetkiyi genişleten kanunlar. Hâlbuki kriz sırasında,
martta, nisanda burada biz ne söyledik ya da iktidara mensup olan
milletvekilleri ne söylediler? Pandemi dediler, kriz dediler, Bir
fırsattır, bu krizi fırsata çevirmek lazım. Bu, bütün
dünya ülkeleri için böyle, bizim için de böyleydi.
Daha önceden de krizimiz vardı. Yapısal
reformların yapılması şarttır. demiştik.
Şimdi, pandemiden sonra hem yapısal reformların
yapılması hem de çok daha farklı politikalar izlenmesi
lazım. Şimdiye kadar hiçbir şey yapmadık. Bakın, bu 3
madde, ekonomik krizle ilgili sadece öteleme maddeleri. Bu şekilde ülkenin
bu krizden çıkması mümkün değil, bunun altından kalkılması
mümkün değil ama burada yürütme erkinden kimse de olmadığı
için muhatap alıp onlarla konuşmak, telkinde bulunmak, onlara soru
sormak, yanlışlarını anlatmak, hatırlatmak, tartışmak,
istişare etmek; böyle bir imkânımız yok maalesef.
Peki, niçin uğraşıyoruz?
Kayıtlara geçsin, tutanaklara geçsin, gelecek dönemlere, gelecek nesillere
bütün bu konuşmalarımız kalsın, belki bir yararı olur
diye düşünüyoruz ama bütün bunlar gerçekten de eksik konular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bakın, birçok arkadaşımız
değindi, geçen yıldan bu yana, 2019 Mayısından bu
mayısa kadar iş gücüne dâhil olmayan nüfus 4 milyon artmış,
4 milyon 72 bin artmış, TÜİKin rakamı. 83 milyonuz, 29 milyon
çalışanımız var, çok az, bir de 4 milyon azalmış.
Bunları düşünmemiz, tartışmamız, konuşmamız
lazım. İşsizliğimiz azalıyor. diye TÜİK bir
rakam yayınlıyor, bizler de inanıyoruz, burada konuşmuyoruz, şurada ilgili
bakanına sormuyoruz; siyasi irade temsilcisi bize bunlarla ilgili cevap
veremiyor. Böyle bir sistemde bir şeyleri götürmeye
çalışıyoruz.
İnşallah, bundan sonra daha iyi bir
çalışma ortamında daha güzel yasalar yapma imkânı
bulabileceğiz.
Değerli arkadaşlar, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İşsizlik Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hüseyin Örs Orhan Çakırlar Behiç Çelik
Trabzon Edirne Mersin
Yasin Öztürk Fahrettin Yokuş
Denizli Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak isteyen
Mersin Milletvekili Behiç Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de söz konusu kanun teklifinin
3üncü maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yine bir torba kanun
teklifiyle karşı karşıyayız. Aslında torba kanun,
kural olarak istisnai bir durumdur. Kanun teklifleri, Anayasa ve İç Tüzük
hükümlerine uygun olarak verilmeli, Türk Anayasa sistemine daha fazla zarar
verilmemelidir. Diğer taraftan teklifleri Plan ve Bütçe Komisyonundan
geçirerek Genel Kurula indirme kolaycılığı, tam bir
görgüsüzlük örneğidir.
Teklifin 3üncü maddesi, 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 23üncü maddesinin üçüncü
fıkrasına kısa çalışma ödeneğini 31 Aralık
2020 tarihine kadar Cumhurbaşkanının uzatmasına imkân
tanıdığı bir madde.
Değerli milletvekilleri, İşsizlik
Sigortası Kanunu değişikliği konuşulurken
İşsizlik Sigortası Fonunun önemini dikkatinize sunmak istiyorum.
Fon, 2000 yılından beri güçlenerek buralara kadar gelmiş ve
önemli işlevler görmüştür. Ne var ki son iki yılda
yıpratılan, hatta çökertilen bir fon hâline gelmiştir. Covid-19
sürecinde ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneğinin çok
düşük meblağlara bağlanmış olması toplumun, genel
olarak kitlelerin büyük bir açlık ve yoksulluğa mahkûm edilme
gerçeğini önümüze getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, İşsizlik
Sigortasında bulunan 131 milyar Türk lirasının akıbeti de
meçhuldür. Fon paralarının, amacına uygun harcamalar yerine
israf ve kötü yönetimin, nepotizmin, kötü icraatlarına
akıtılması tam bir vebaldir. Gerçi sadece fon değil
istismar ve istimal edilen, genel olarak Türkiye Cumhuriyeti bütçesi de
istismar edilmiştir, edilmektedir; yetmedi tüm madenler, değerli
arsalar, imtiyazlar, tesisler, ticari faaliyet alanları, ihaleler vesaire
hepsi.
Bunlar da yetmiyor değerli milletvekilleri,
örtülü ödenek yoluyla beslenen milyonlarca yabancı, Suriyede, Libyada.
Suriyelilerden 546 bin kişinin Türk vatandaşlığına
geçirildiğini duyuyoruz. Peyderpey 5 milyon Suriyelinin, Türk
vatandaşlığına geçirileceği konuşulmaktadır.
Resulayn, El Bab, Afrin ve İdlib bölgelerinin ekonomisinin Türkiyeye
entegre edildiği duyumu alıyoruz. Türkiyenin millî emniyeti ve
hariciyesi, ümmetçi ve Arapçı değil, millî nitelikli
olunmasını emreder. Jeopolitiğimiz ve müktesebatımız,
bize bu istikameti gösterir. Mesela, Çin Halk Cumhuriyetine karşı
Doğu Türkistanda yapılan katliam ve soykırımlarla,
Azerbaycanın Ermenistan saldırısı karşısında
toprak bütünlüğünün mutlaka korunması, Kırım
Türklüğünün varlığının korunması, Rusyanın
ilhakına karşı durulması, Balkanlar ve Orta Doğudaki
kardeş Türkmen topluluklarının korunması, Egede işgal
edilen adaların ve kayalıkların geri alınması, yurt dışı
Türklerinin sorunlarıyla azami ölçüde ilgilenilmesi millî
politikadır. İşte, AKP bu politikanın yürütücüsü
değil. AKP ihvan siyasetiyle, İbni Haldunun bedevi ve hadari
ikileminin arasına sıkışmıştır.
İbni Haldun demişken AK PARTİnin
adaletsiz bir düzene savrulduğu anlamı da çıkar. Yani adalet
kavramını ortadan kaldırıyor. Şimdi, adalet olmazsa
devlet olmaz. İbni Haldun diyor ki: Diğeri de ordu, bir milleti
ayakta tutan. Şimdi, ordunun başına çuval geçiriliyor.
Şemdin Sakık tanık, Türk Ordusu sanık oluyor. Ergenekon
adını kirletiyoruz, kirletiyorsunuz; Balyoz casusluk diyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) -
ve ordunun kozmik
odasına giriliyor, Hendek savaşlarına sürükleniyor Türk Ordusu
Güneydoğuda ve nihayet, FETÖnün işgaline
uğratılıyor; yetkileri, kurumları, okulları, tesisleri
elinden alınıyor ve başa dönersek, yine İbni Halduna
atıfla Ordu olmadan devlet olmaz. Bunu beş yüz yıl önce
söylemiş İbni Haldun ama acaba şunu diyorum: Vatansever,
inançlı ortalama bir Türk insanı olarak bu değerlendirmeler
ışığında, AK PARTİ iktidarını nereye
koyacağız? Size soruyorum.
Değerli milletvekilleri, sürem az
kaldığı için konuyu bağlıyorum. Gerçekten toplumumuzun
büyük bir hayat pahalılığı ve yoksulluk, işsizlik
girdabında çırpındığını bilelim, esas gündemin
bu olduğunu unutmayalım diyorum, önergemizin kabulünü diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin, kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Tulay Hatımoğulları Oruç Erol
Katırcıoğlu
Muş Adana İstanbul
Serpil Kemalbay Pekgözegü Kemal Peköz
İzmir Adana
Şimdi aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Emine Gülizar Emecan Süleyman Girgin Cavit Arı
İstanbul Muğla Antalya
Selin Sayek Böke Abdüllatif Şener Kamil Okyay Sındır
İzmir Konya İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin 12sini geçti, gece yarısını ve bizler
yine halkın hiçbir şekilde yararına olmayan, tamamen
yandaşı, sermayeyi, iktidarın taraftarlarını korumaya
dönük bir yasayı konuşuyoruz, konuşmaya
çalışıyoruz. Daha doğrusu biz konuşuyoruz, muhalefet
ediyoruz da genelde sizler kuliste dinlenmeyi tercih ediyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, birincisi;
bu yasa yapma tekniğinden artık vazgeçmeniz gerekiyor çünkü
artık böyle kopyala-yapıştır yasalarla gerçek anlamda alt
komisyonlara göndermeden, alt komisyonlarda tartışma
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Siz kendi
arkadaşlarınıza bakın.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Kanunu
getiren sizsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Cahit Bey, ben konuşuyorum.
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun siz
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Alt komisyonlara, tali komisyonlara göndermeden, tali komisyonlarda
tartıştırmadan, birbirine benzemeyen bütün yasa maddelerini,
bütün kanunlardaki şeyleri getirip bir torbaya koyup önümüze koymayı
yasa yapma sanıyorsunuz. Aslında, bu, yasa yapma değil, yasa
yapma sürecinden kaçma olarak ancak ve ancak değerlendirilebilir.
Şimdi, bir İşsizlik Sigortası
Fonumuz var. Benim AKPye tavsiyem şu: Bu Fonun adını
değiştirin. Örneğin Yağmalama Fonu koyabilirsiniz,
Yandaş Fonu koyabilirsiniz, Sermayeyi Besleme Fonu koyabilirsiniz ama
bu Fonu kuruluş amacına uygun olarak kesinlikle
kullanmıyorsunuz. Bu Fon niye kuruldu? Çalışan insanlar
işsiz kaldıklarında yoksulluğa düşmesinler, kendileri
ve aileleri için en azından yeni bir iş buluncaya kadar bir geçim
garantisi olsun diye konuldu.
Peki, siz ne yapıyorsunuz? Mütemadiyen
yaptığınız değişikliklerle, sürekli bu Fonu
yağmalamanın yol ve yöntemlerini arıyorsunuz. Fondan vergi
kesiyorsunuz, Fonu hazineye aktarıyorsunuz, Fonu yandaşa
aktarıyorsunuz; nitelikli eleman yetiştirmek gibi, işverenin
yapması gereken ya da kamunun yapması gereken şeyi yine
işçinin fonunun sırtına yükleyerek oradan yetiştirmeye
çalışıyorsunuz. Fonu teşviklere veriyorsunuz,
İŞ-KURa veriyorsunuz; veriyorsunuz da veriyorsunuz. Peki, bu Fonu,
İşsizlik Fonunu kime vermiyorsunuz? Siz, bu İşsizlik
Fonunu, değerli arkadaşlar, çalışan ama sonradan
işsiz kalan işsizlere vermiyorsunuz.
Bakın, 2018de işsizlik
sigortasının toplam gideri 24 milyar TL. Gider kalemleri içerisinde
işsizlik ödeneği 6 milyar TL iken işverenlere teşvik olarak
ödenen miktar 10,7 milyar TL. 2019 yılında farklı mı?
Hayır, toplam 37 milyar TL harcanmış, bunun 26 milyar TLsi yine
işveren teşviklerine verilmiş. Peki, nasıl oluyor da bu Fon
hâlâ İşsizlik Fonu oluyor? Hayır, bu, İşsizlik Fonu
değil; bu, sermayeyi, yandaşı, patronu, zengini koruma fonu
değerli arkadaşlar.
İkinci bir şey, bu yasa teklifinin en
temel maddelerinden biri bu 4üncü madde. Şimdi ne diyorsunuz? Diyorsunuz
ki: Uzun bir süre ara verdikten sonra, yeni normal çalışma
hayatına geçen kuruluşlara, tesislere biz destek vereceğiz.
Peki, pandemi sırasında çalışanların suçu ne? Orada
bir açıklama yok. Daha başka ne yapıyorsunuz? Hem işveren
katkısını hem işçi katkısını
İşsizlik Sigortası Fonundan ödüyorsunuz ama işçiden
katkıyı kesmeye devam ediyorsunuz.
Peki, bu katkıyı niye işçiye
ödemiyorsunuz? Çünkü sizin derdiniz işçi değil ki, siz patronu zengin
etmek istiyorsunuz, siz patronu kurtarmak istiyorsunuz. Binmişsiniz
işçinin sırtına, almışsınız elinize yasa
yapma kırbacını, Meclis çoğunluğunu, biniyorsunuz da
biniyorsunuz işçinin sırtına. Bu, kabul edilebilir mi? Bu ülkede
insanlar sokaklarda Çocuklarım için artık yemek istiyorum. diye
bağırıyorlar ama siz burada Cengizi, Kolini, Limakı
bilmem kimi zengin etmek için, onlar için yasa yapmak için
uğraşıyorsunuz.
Bakın, ikinci bir şey, bu 4üncü maddede,
ne diyorsunuz? Ya, bir hukuk devletinin bir temel ilkesi vardır ya:
Kanunilik ilkesi, hukuka bağlılığı, anayasal devlete
bağlılığı
Siz bu 4üncü maddeyle hukuk devletine
bağlılığı ortadan kaldırıyorsunuz. Bir yasa
öngörülebilir olur, alt ve üst sınırları olur ama siz
getirdiğiniz düzenlemeyle ne diyorsunuz? Cumhurbaşkanına üç ay
süreyle sektörel olarak ayrı ayrı veya bir bütün olarak altı aya
kadar uzatma. Peki, bu Cumhurbaşkanı hangi sektörü takdir edecek?
Muhtemelen, damadın sektörünü takdir edecektir ya da Limakı takdir
edecektir, değil mi? Herhâlde gariban Ahmetin, Mehmetin şirketini
takdir edecek değil yani.
Şimdi, bunun dışında ne
yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Şimdi, süslü laflar etmeye
hiç gerek yok. Sizin, bu süreç içerisindeki bütün yasalarınız,
pandemiyi yönetme sürecinizin kendisi, bütün bu sigortayı yönetme şeklinizin
kendisi, aslında, bir bütün olarak ele alındığı zaman,
sizin, niyetiniz açık ve net.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Siz işçiyi sadece ve sadece maliyet olarak görüyorsunuz ve o maliyeti de
en alttan ödemek istiyorsunuz. Nasıl? Yani İşçi eve gitsin,
sadece karnını doyursun ve ertesi gün işe gidecek kadar
parası olsun. Bir sosyal hayatı olmasın, kültürel hayatı
olmasın, işçinin çocuğu okumasın, işçidir işçi
kalsın. diyorsunuz ama bu sırada işçinin sırtı
üzerinden, işçinin emeği üzerinden zenginliklerinize zenginlik,
saraylarınıza saraylar, şatafatınıza da şatafat
katıyorsunuz.
Bakın, son olarak, bugünkü bir haber: Rönesans
Holdingin Amur şantiyesinde, gasbedilen hakları için işçiler
eylem yapmışlar. Sizin kolluğunuz, emrinizdeki kolluk ne
yapmış, biliyor musunuz? Bütün o işçileri döverek, darbederek
gözaltına almış.
Evet, kimin iktidarı olduğunuz açık
ve net; siz işçi düşmanı bir iktidarsınız, hep
böyleydiniz, böyle de kalacaksınız. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) AK PARTİ, milletin
iktidarıdır, halkın iktidarıdır; emperyalistlere,
petrol şirketlerine, faiz lobilerine, silah baronlarına
karşı milletin emanetine sahip çıkan iktidardır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Selin
Sayek Böke.
Buyurun Sayın Böke. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Sayın
Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tüm dünya aylardır coronavirüsle
boğuşuyor ama Türkiye, coronavirüs gelmeden önce, yapısal olarak
bu ekonomik düzen nedeniyle bir krize girmişti bile. Bu gerçeğin
altını kuvvetle çizmemiz gerekiyor. Sadece 2019 yılında,
bir yıl içerisinde yani pandemiden çok daha önce Türkiyede 658 bin
istihdam yok oldu. Kriz pandemiden kaynaklı değil, kriz kurmuş
olduğunuz ekonomik düzenden kaynaklı. Pandemi gelmeden önce 658 bin
insan, çalıştığı işinden yoksun
bırakıldı, istihdam yok oldu. Son bir yıl içerisinde bu
veri 2,5 milyona çıktı ve istikrarlı bir biçimde kayıp
süregeliyor çünkü düzen, uzun süredir, istihdam yaratabilecek bir kapasiteye
sahip değil.
Sadece istihdam verilerinde değil, aynı
ağır gerçeklik, işsizlik verilerinde var, aynı
ağır gerçeklik iş gücündeki kayıplarda var. Düzen
umutsuzluk yaratıyor, düzen halkın umudunu elinden çalıyor.
Pandemi gelmeden önce, 2019 yılının
sonunda, baktığınız zaman sadece Ocak 2020de 196 bin
kişi iş gücüne katılmaktan vazgeçmiş. O günden bugüne,
şubatta 1 milyon 102 bin kişi, geldiğimiz noktada ise 3 milyon
13 bin kişi çalışabilir durumda, iş aramak istiyor ama
arasa dahi bulamayacağını bildiği için iş gücüne
katılmıyor. Neden? Çünkü kurduğunuz düzen insanların
elinden umudunu çalıyor ve bu tablo pandemiden önce, ekonominin
yapısı nedeniyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla
ihtiyacımız, mini mini istihdam paketleri değil,
ihtiyacımız, düzeni baştan aşağı
değiştirecek gerçek bir kalkınma hamlesi.
İhtiyacımız, pansuman tedavisi değil,
ihtiyacımız, bu düzeni halk lehine çevirecek sermayeden yana
değil, emekçiden yana; rantçıdan yana değil, üreticinden yana;
parti devletinden yana değil, sosyal devletten yana büyük bir
değişimden geçiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama bir kez daha karşımıza çıkmış olan tabloda
insanlar ne coronadan korunacak ne de işsizlikten korunacak bir sosyal
devleti yanında bulamıyor. Oysaki bütün dünyayı kasıp
kavuran coranavirüs döneminde dünyanın bütün ülkelerinde devletler
yurttaşlarına el uzattı Merak etme ben buradayım dedi.
Oysaki siz ne yaptınız? Doğrudan gelir desteği vermek yerine,
IBAN numarası gönderdiniz, bir kere yetmedi, birkaç kere gönderdiniz.
Adına işten çıkartma yasağı dediniz, ücretsiz izinle
insanları sefalete mahkûm ettiniz.
Milyonlar, bir yandan ayda toplam 1.170 lirayla
geçinecekler, öte yandan da isimleri işsiz olmayacak.
Dolayısıyla hakları da işsiz olarak tanımlanmayacak.
Bunun ne anlama geldiğini bir hatırlatmak istiyorum:
TÜRK-İŞin haziran verilerine göre
açlık sınırı Türkiyede 2.431 lira. Oysaki milyonlara siz
şimdi ne diyorsunuz? Biz, sizi 1.170 liraya mahkûm etmiştik, Aç
kalın. diyorsunuz. Topluma Aç kalın. diyen bu yasayı toptan
reddediyoruz. Bu madde, işte o yoksulluğu ve yokluğu yeniden ve
yeniden üreten, insanları sefalete mahkûm eden ücretsiz izin
uygulamasının süresini uzatıyor. Oysaki ihtiyaç ne? İhtiyaç
çok belli, güçlü bir sosyal devlete ihtiyacımız var, hak temelli, bu
ülkenin yurttaşı olmaktan gelen eşit bir hakla herkesin
gelirinin güvence altına alınmasına ihtiyacımız var,
işsiz olanların korunmasına, işi olanların işini
kaybetmeyeceğine dair devletin gücünü yanında hissettiği bir
sosyal devlete ihtiyacımız var; ihtiyaç çok belli.
Şimdi, sürekli mucize arıyorsunuz,
mucizeleri rakamlarla oynayarak arıyorsunuz. Bir mucize
arayışınız da İşsizlik Sigortası Fonunda.
Başınız ne zaman sıkışsa İşsizlik
Sigortası Fonuna dönüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) İşsizlik
Sigortası Fonunda istihdam yaratma amacı iddiasıyla
-tırnak içerisinde, istihdam yaratma amacı iddiasıyla-
işverene destek aktararak mucizeler yaratılacağını
düşünüyorsunuz. Oysaki İşsizlik Sigortası Fonundan
işverene destek verme fikri yeni olmadığı gibi, bir mucize
kaynak da olamıyor çünkü bakarsanız, sadece 2019 yılında 19
milyar lira doğrudan işverene destek verilmiş ve aynı 2019
yılında istihdam yaratma adına işverene verilen 19 milyar
lira karışığında Türkiyede 658 bin istihdam
kaybedilmiş. Verdiğiniz destekler bırakın istihdamı
korumayı, var olan istihdamı yok etmiş; şimdi, aynı
şeyi yapıyorsunuz.
Defalarca dile getirdik, tekrar söylüyorum: Var
mısınız bu maddeyi değiştirelim? Bu maddede
yaptığınız gibi işverenden ve emekçiden kesip emekçiye
hak iddia etmeyi yasaklayarak değil, işverenden ve emekçiden kesip
işverenin hak iddia etmesini yasaklayarak emekçiye desteği verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Var
mısınız? Yapmazsınız, yapmazsınız çünkü sizi
ayakta tutan düzen işte bu çarpık düzen ama biz mutlaka, halkla bu
değişikliği yapacağız ve güçlü sosyal devleti
kuracağız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İşsizlik Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Şenol Sunat Orhan Çakırlar Hüseyin Örs
Ankara Edirne Trabzon
Yasin Öztürk İmam Hüseyin Filiz Dursun Ataş
Denizli Gaziantep Kayseri
Fahrettin Yokuş
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kayseri
Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 225 sıra sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ilgili maddeyle
ekonominin normalleşmeye başladığı belirtilerek
iş yerlerinin haftalık normal çalışma sürelerine dönmesinin
teşvik edilmesi amaçlandığı söylenmektedir. Düzenlemede,
pandemi sürecinde 1/7/2020 tarihinden önce kısa çalışma
ödeneğinden faydalanan işverenlere normal çalışma
sürelerine dönmeleri hâlinde sigortalı ve işveren
paylarının tamamının üç ay süreyle İşsizlik
Fonundan karşılanacağı, Cumhurbaşkanının üç
aylık süreyle sektörel olarak ayrı ayrı veya bütün olarak
altı aya kadar bu süreyi uzatacağı belirtilmektedir. Bu maddede
de her düzenlemede olduğu gibi tek adama yetki verilmeye devam
edilmektedir. Hâl böyle olunca sormadan edemiyoruz: Bu yetki yine
yandaşlara mı kullanılacaktır?
Değerli milletvekilleri, düzenleme, pandemi
sürecinde kısa çalışma ödeneğinden faydalanan firmalara
ayrıcalık tanımakta ama işçi çıkarmadan zarar etme
pahasına çalışan, üreten iş yerlerineyse bir düzenleme
yapmamaktadır. Bu uygulama işçinin lehine yapılan bir düzenleme
olsa da firmalar arası adaletsizliğe sebebiyet verecektir.
Adaletsizlik, her alana olduğu gibi bu kanun teklifine de
yansımıştır.
Değerli milletvekilleri, geçen yıllarda
kamu kurumlarına ve kamu bankalarına aktarılan
İşsizlik Fonu amacının dışında
kullanılmaya devam edilmektedir. İşçilerimizin işsiz kaldıkları
dönemlerde kendilerine ödenmesi için kesilen paylar bile işverene
aktarılmaktadır. Ekonomik krizin giderek arttığı,
pandemi sürecinin yaralarının sarılmaya
çalışıldığı bu zor günlerde maalesef ki
İşsizlik Fonu iktidarın örtülü ödeneği durumuna
getirilmiştir; İşsizlik Fonunun ödeme alanları
çeşitlenmiştir, işsize değil siyasi iktidara yakın
sermayeye can simidi hâline getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, istihdam ve üretime
dönük tedbir ve önlemler torba yasalarla Cumhurbaşkanının
yetkisine bırakılmaktan ziyade daha kalıcı ve daha
kapsamlı yasalarla düzenlenmelidir. AKPnin on sekiz yıllık
iktidarının sonucunda bu tür geçici düzenlemelerle ülke ekonomisi
iflas etmiş, işsizlik, tarihinin en yüksek seviyesine
çıkmıştır.
Verilerine kimsenin güvenmediği TÜİK bile
nisan ayı işsizlik oranını yüzde 12,8 olarak
açıkladı, Geçen yılın aynı ayına göre
işsizlik sayısının 427 bin azaldığını,
işsizliğin geçen seneye göre yüzde 0,2 düştüğünü söyledi.
Diğer taraftan aynı TÜİK Son bir yıl içerisinde istihdam
edilenlerin sayısı ise 2,6 milyon azalmıştır. dedi.
Nüfus artmış, iş azalmış ama ne hikmetse işsizlik
düşüyor.
Değerli milletvekilleri, hâlbuki dar
tanımlı işsiz sayımız 4 milyon 228 bin kişidir.
Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 24,4 olmuştur. 15-64 yaş
arası grubunda işsizlik oranı ise yüzde 13,9dur. TÜİK
iş bulma umudunu kaybetmiş ama çalışmaya hazır 4,5
milyon vatandaşımızı bu rakamlara dâhil etse işsizlik
yüzde 24lere çıkacaktır. Bu veriler işsizliğin
geldiği vahim boyutu ortaya koymaktadır. İşsizlik bu
boyutlara ulaşmışken İşsizlik Fonunun
yandaşlara, patronlara değil bu işsizlere kullanılması
gerekir.
Sayın milletvekilleri, bugün gençlerde istihdam
oranı yüzde 29,5tir yani AKP iktidarı yaklaşık 3 gençten
yalnızca 1ine istihdam yaratabilmektedir. Ne eğitimde ne de
işte olan gençlerin oranı yüzde 26dır. Gençlerimiz
açısından en büyük sorun beyin göçüdür. Gençlerimiz Türkiyede kalmak
istememektedir. İstihdamı yaratamazsanız, akademik
özgürlüğü sağlayamazsanız, özgürlükleri değil
yasakları konuşursanız, interneti yasaklarsanız, demokrasi
fukarası Çini, Rusyayı dost seçerseniz, insan haklarını
hiçe sayarsanız, insanları kutuplaştırırsanız,
ülkemizi Suriyelilerle doldurursanız elbette gençler ülkemizde kalmak
istemeyeceklerdir.
Sayın milletvekilleri, sonuç olarak suni
gündemleri bırakarak işsizlik, özgürlükler, insan hakları, demokrasi,
adalet, üretim gibi devletin en hassas konulardaki sorunlarını bir an
evvel çözmezsek Türkiye daha çok genç beyin kaybedecek, ekonomimiz daha kötüye
gidecek, işsizlik çığ gibi büyümeye devam edecektir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın Özel
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
82.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Bursa Milletvekili Mustafa Esginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
konuşmalar içinde bir arkadaşımız, Değerli
Milletvekili Mustafa Esgin 60a göre söz istedi ve bir uğultu içinde bir
şeyler söyledi. Biz bir Nilüfer Belediyesi Balıkesiri duyduk. Bu
konuyla ilgili ciddi bir iddia var, hem Nilüferden bahsediliyor, sonra da
Balıkesirdeki 3 belediyenin ismi sıralanmış. Tabii,
gecenin bu vaktinde bir bilgi alıp bir şey söylemek mümkün olmuyor.
Topyekûn bir dille bu söylenen iddiaları reddetmek yerine yarın veya
yapılacak ilk oturumda bu konuda bölge milletvekillerimizin söz hakkı
saklı kalmak üzere tutanağı dikkate
aldığımızı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
83.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
ülkenin cumhuriyet tarihinin en derin ekonomiz krizi, rant yağması ve
hak, hukuk ihlallerini yaşadığına ilişkin
açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye, cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik
krizi ve rant yağmasını, hak, hukuk ihlallerini
yaşıyor. Ekonomi çökmüş, işsizlik, yoksulluk gittikçe
derinleşirken sonunun geldiğini gören AKP kurmayları çareyi
gündemi değiştirmede buluyor. Bir bakıyoruz damat paketleri,
hayali kanal projeleri konuşuluyor. Bir bakıyoruz muhalefet yapan
herkese terörist damgası vuruluyor. Milletvekilleri tutuklanıyor,
barolar bölünüyor. Sosyal medyaya yasak getirilmesi, kıdem
tazminatının fona aktarılması konuşuluyor.
Taktik her seferinde aynı. Yandaş
TÜİK verileri, farklı bir gündem oluşturmak için
aşırı çıkış yap, insanların laf
yetiştirmesini ve gündemin o konuya kaymasını bekle. Ülkeyi
yönetemiyorsunuz. Nereden mi belli? Tam takır kalan hazine
kasasından, yoksulluktan, işsizlikten, emekçinin, işçinin,
çiftçinin, halkın hâlinden. Halk borç batağında, geçinemiyor.
Soruyorum: EYTye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınar ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 2
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/3037) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 225) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 5inci
madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tulay Hatımoğulları Oruç Erol Katırcoğlu Kemal Peköz
Adana İstanbul Adana
Mehmet Ruştu Tiryaki Gülüstan Kılıç
Koçyiğit Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Batman Muş İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Emine Gülizar Emecan Cavit Arı Mehmet Bekaroğlu
İstanbul Antalya İstanbul
Süleyman Girgin Abdüllatif Şener Kamil Okyay Sındır
Muğla Konya İzmir
Kani Beko
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle yeni seçildiğiniz göreviniz nedeniyle
sizi kutluyor, başarılar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Evet, bugün 22 Temmuz 2020; işçi sınıfının unutulmaz
önderi, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel
Başkanı Kemal Türklerin katledilişinin 40ıncı
yıl dönümü. Kırk yılda cinayet aydınlatılmadı,
aydınlatılmadığı gibi dava dosyası adliye
koridorlarında götürülüp getirilerek bütün politik cinayetler gibi zaman
aşımına uğratıldı. Kemal Türkleri Türkiye Büyük
Millet Meclisi kürsüsünden saygıyla, özlemle ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin 5inci
maddesiyle 4857 sayılı İş Yasasının geçici
10uncu maddesi değiştiriliyor, hani bu üç ay önce pandemi nedeniyle
getirdiğiniz geçici 10uncu madde. Teklif sahipleri diyor ki: Biz, bu
düzenlemeyle, ekonominin normalleşmeye başlamasıyla birlikte,
iş yerlerinde haftalık normal çalışma sürelerine
dönülmesini teşvik ediyoruz. Covid-19 salgını nedeniyle özel
sektör, iş yerlerinde kısa çalışma ödeneğinden ve
nakdî ücret desteğinden yararlananların
çalıştıkları iş yerlerinde, haftalık normal
çalışma sürelerine dönülmesi hâlinde sigortalı işveren
paylarının tamamı 30 Haziran 2020 tarihine kadar
İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak.
Teklifin gerekçesi bu ama içeriği öyle
değil. Peki, içeriğinde ne var? Belirli süreli iş veya hizmet
sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, iş yerinin herhangi bir nedenle
kapanması ve faaliyetinin sona ermesi, yapılan hizmet
alımları ile yapım işlemlerinde işin sona ermesi
hâllerinde işveren tarafından iş veya hizmet sözleşmesi
feshedilebilecek. Yani işten çıkarmanın kapsamı genişletiliyor,
işveren işçiyi daha kolay bir şekilde işten çıkaracak.
Şimdi soruyoruz: Covid-19la böyle mi mücadele ediyorsunuz? Bir yandan
Evde kal Türkiyem. derken, diğer yandan işçileri topluca
çalıştırmaya, toplu taşımaya mahkûm ettiniz,
şimdi de işten çıkarmayı bu kanunun bu maddesiyle
kolaylaştırıyorsunuz.
İşçilerin alın teriyle
oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonunu işverene destek
için boşaltmanızdan hiç söz etmiyorum bile. Cumhurbaşkanına
Anayasaya aykırı biçimde süre uzatma yetkisi tanınması da
ayrı bir garabet. Şimdi, Bir yandan istihdam yaratıyoruz.
diyorsunuz, İşsizlikle mücadele ediyoruz. diyorsunuz, diğer
yandan iş verenlerin, işçiyi daha kolay şekilde işten
çıkarmasını sağlıyorsunuz.
Bakın, kısa bir süre önce TÜİK
tarafından nisan ayı iş gücü istatistikleri
yayınlandı. Buna göre, Türkiyede işsizlik oranı nisan
ayı itibarıyla yüzde 12,8, tarım dışı
işsizlik oranı yüzde 14,9, genç işsizlik oranı ise tam
yüzde 24,4 yani her 4 gencimizden 1i işsiz. Milletvekili seçildiğim
Batman ile Şırnak, Siirt ve Mardinde işsizlik rakamı bunun
tam 2 katı, yüzde 29larda. Şimdi, siz bu kanunla işçilerin
işten çıkarılmasını
kolaylaştırıyorsunuz. TÜİK tarafından yayınlanan
iş gücü istatistiklerinde ilginç veriler var. İstatistik diyor ki:
Geçen yılın nisan ayına göre işsizlik azalmış;
2019 Nisan ayında işsizlik oranı yüzde 13ken 2020 Nisan
ayında işsizlik oranı yüzde 12,8e düşmüş. Ama
nasıl oluyor, çok ilginç bir şey, istihdam edilenlerin
sayısı nisanda geçen yılın aynı ayına göre 2
milyon 585 bin kişi azalmış ve 25 milyon 614 bin kişiye
düşmüş. İstihdam oranı da nisanda geçen yılın
aynı ayına göre 4,9 puan azalmış, yüzde 41,1 olarak
gerçekleşmiş. İstihdam edilenlerin sayısı
azalmış, istihdam edilenlerin oranı düşmüş ama her
nasıl oluyorsa işsizlik oranı azalmış. Evet,
geldiğimiz nokta bu. Artık Türkiyede kurumların sunduğu
verilerin hiçbir şekilde güvenilirliği yoktur. Bu iki veriyi üst üste
koyan bir kişinin TÜİKin verilerine inanması imkânsız
olacaktır; gerçekten, bu büyük bir sorun. Eğer TÜİK
istatistiklerine güven azalırsa Türkiyenin
yayınladığı hiçbir veriye güven kalmayacaktır diyorum,
gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar
diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz İzmir Milletvekili Sayın Kani Bekoya ait.
Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından
alkışlar)
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, AKP iktidarıyla
birlikte hızla bir ekonomik krize sürüklenmiştir. Başta istihdam
olmak üzere neredeyse bütün ekonomik göstergelerde hızlı bir bozulma
yaşanmaktadır. İşsizlik, cumhuriyet tarihinin en yüksek
noktasına gelmiştir. Gerçek işsiz sayısı 10,5 milyon
kişiyi geçmiştir. Bu rakamlar dünyadaki 95 ülkenin nüfusundan
fazladır. Bu kadar işsizin olduğu bir ülkede, İşsizlik
Sigortası Fonunun son durumu ise şöyledir: 2020 yılı
itibarıyla 133 milyar TL olmuştur. 2020 yılı
itibarıyla işsizlik maaşı başvurularının 2
milyona yaklaştığını ve bu rakamın korkunç
olduğunu ifade etmek istiyorum. İşsiz sayısı ile
işsizlik maaşı alabilenler kıyaslandığında
ise tablo daha da kötüdür.
Görmüş olduğunuz gibi sevgili mücadele
arkadaşlarım, 81 ilin her köşesinde işsizler ordusu
olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla
2019da işsizlik maaşı almak için 1 milyon 961 bin işçi
İŞKURa başvurmuştur. Ancak, sadece 595 bin kişi
maaş almayı başarmıştır. GAP için bu fondan 11,5
milyar lira kaynak aktarılmıştır. 2013 itibarıyla
GAPa bu aktarmalar sonrasında, kırk yıldır verildiği
hâlde, maalesef GAP bir türlü bitirilememiştir. Ayrıca,
geçtiğimiz yılda fondan ödenen yaklaşık 24 milyar TLnin
sadece 6 milyar TLsi işçilere ödenmiş, kalan 18 milyar TL
işverenlere ödenmiştir. Sanki, işverenler açlık
sınırı altında yaşıyorlarmış gibi bu
paraları her seferinde işverenlere vermekten
bıkmadınız mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla şunu ifade etmek
istiyorum: Bir de meşhur damat bey yani İşsizlik Fonu, sade bir
ticarethaneymiş gibi damat bey 3 milyara yakın İşsizlik
Fonundan da vergi almıştır. Dolayısıyla, arkadaşlar,
Halkbank, Vakıfbank ve Eximbankın İşsizlik Fonundan 10,8
milyar liralık tahvil aldığı ortaya
çıkmıştır. Avrupada fonları yönetenler, bir,
işverenlerdir; iki, işçi sendikalarıdır. Siyasi iktidarlar,
Avrupada sembolik olarak vardır ama maalesef Türkiye'de işsizlik
fonlarını siyasal iktidarlar yönettiğinden dolayı bizim
fonlarımız bu noktaya gelmiştir.
Ülkede ağır bir ekonomik kriz
yaşanmaktadır. İşsizlik rakamları da bu durumu
açıkça ortaya koymaktadır. Ekonomik krizin faturası bugüne kadar
hep emekçilere kesildi. Şimdi de salgın nedeniyle yine emekçiler zor
durumdadır. İşçiler işsiz kaldı. Onların
alım gücü düştü. Şimdi bu teklifle İşsizlik
Sigortası Fonu kaynaklarından işverenlere yeni teşvikler
aktarılması öngörülmektedir. Kısa çalışma ödeneği
ve ücretsiz izin uygulamasına tabi tutulan işçilerin normal
çalışma düzenine dönmesi durumunda işverenlere işçi ve
işveren payı dâhil Sosyal Güvenlik Kurumu prim desteği
sağlanacaktır. Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin tamamı, brüt
ücretin yaklaşık yüzde 35i fon tarafından ödenecek, böylece
İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarından tekrar
işverenlere fazla fazla ödenecektir.
Buradan AKP Hükûmetine sesleniyorum: Yeter
artık! İşsizlik Fonunun tamamını işçilere
vermelisiniz. İşsizlik Fonundan ve işçilerin yakasından
elinizi artık çekin, çekin, çekin! Yeter artık diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sevgili milletvekillerim, ülkemizde her gün ortalama
6 işçi katledilmektedir. Türkiye, iş cinayetlerinde Avrupada 1inci,
dünyada 3üncüdür. Sevgili mücadele arkadaşlarım, bu yasayla ne
yapmak istediğinizi bir türlü anlayamadım. AKP, iktidara geldiği
günden bu yana istatistiklere siz de bakın. 25 bine yakın işçi
kardeşimiz işçi sağlığı, iş güvenliği
önlemleri alınmadığından dolayı maalesef öldü. Eğer
siz bugün bu ertelemeyi yaparsanız, bundan sonra işçi
sağlığı, iş güvenliği önlemleri
alınmadığından dolayı 25 bine yakın işçi
arkadaşımızın ölümüne imza atacaksınız. Somadan,
Ermenekten, Şirvandan, Torunlardan, Sakaryadan hiç mi ders
almadınız. Dolayısıyla bu yasanın kesinlikle geri
çekilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KANİ BEKO (Devamla) - Bir başka maddeyle
işten çıkarma yasağının ve ücretsiz izin
uygulamasının 30 Haziran 2021e kadar sürmesi için
Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir. Ücretsiz izin
uygulamasının, nakdî ücret desteğinin neredeyse bir yıl
daha uzatılması işçilerin ayda 1.168 TLye mahkûm edilmesidir.
Yani işçi arkadaşlarımız, eğer siz bu yasayı çıkartırsanız,
bundan sonra 2.300 lira vermiş olduğunuz asgari ücreti bile
alamayacaklar.
Dolayısıyla son olarak şunu
söylüyorum: Yıllardır kıdem tazminatlarını alamayan
maden işçilerinin bu sorunu çözülüyor. Elbette bu olumlu bir
gelişmedir ancak yapılan düzenlemeyle patronların ödemesi
gereken bir yükümlülük, bir kamu işletmesi
aracılığıyla kapatılmış olmaktadır yani
yine patronları koruyan bir yasadır. Dolayısıyla şunu
en son olarak ifade etmek istiyorum: Somaya gittiniz, gittiğiniz yerde
Somadaki maden işçilerine tekmeleri attınız ama unutmayın
sıra şimdi işçilerde. İşçiler öyle bir AKPye tekme
vuracak ki, öyle bir vuracak ki bir gideceksiniz, bir daha dönemeyeceksiniz!
(CHP sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Çok
beklersin çok!
KANİ BEKO (İzmir) Yâr saçların lüle
lüle, Recep Tayyip Erdoğan sana güle güle. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İşsizlik Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 5inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Yokuş Dursun Ataş Orhan Çakırlar
Konya Kayseri Edirne
Hüseyin Örs Yasin Öztürk
Trabzon Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak isteyen
Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bu konuşmamda Meclis
çalışanlarının sorunlarını dillendireceğim.
Madem çalışma hayatıyla ilgili kanunlar üzerinde
konuşuyoruz, bizlere yardımcı olan, bizlere katkı
sağlayan, elimiz ayağımız bütün personellimizle ilgili
sorunları dillendirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında istihdam edilen personeller dört
farklı statüde çalıştırılmaktadır: Kadrolu
çalışanlar, kadro karşılığı sözleşmeli
çalışanlar, açıktan sözleşmeli çalışanlar yani
danışmanlar, daimî işçi statüsünde çalışanlar.
Yukarıda saydığım farklı statülerdeki personellerin
sosyal güvenceleri, sosyal hakları ve emeklilik hakları farklı
şekillerde değerlendirilmektedir, bu durum da çalışma
barışını ve bütünlüğünü bozmaktadır. Meclisimizde
hizmet veren bu personellerimiz, Meclisimizin imkânlarından da eşit
şekilde faydalanamıyorlar. Yasama organı olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi kendi çatısı altında çalışanlarına
asgari ölçüde adalet ve eşitliği ne yazık ki
sağlayamıyor. Bu oldukça üzücü bir durumdur. Buradan hareketle 81
milyon insanımıza adalet getirecek düzenlemeler nasıl
yapılabilecek. Özellikle İşsizlik Sigortası Kanunu
hakkında konuştuğumuz bugün, işsizlik sigortası almaya
dahi hak kazanamayan Mecliste çalışan personellerimizi anlatmak
istiyorum. Bu personellerimiz açıktan sözleşmeli çalışan
yani danışmanlarımız. Hiçbir güvencesi olmadan
milletvekillerine yani bizlere yasama dönemi boyunca yardımcı olan
danışmanlarımız mağdur durumdadır. Bu
personellerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde istihdam edilen personeller
içerisinde özlük haklarıyla ilgili en çok sorun yaşayan
sınıfı teşkil etmektedir. Milletvekillerinin seçilmesiyle
birlikte açıktan atamayla milletvekili yanında görevlendirilen bu
çalışanlara diğer çalışanların
yararlanmış olduğu iş sonu tazminat hakları ve özel
hizmet tazminat hakları verilmemektedir. Danışmanlar bir
milletvekili yanında dönem sonuna kadar çalışmaktadır. Bu
çalışanların fazla mesai ücretleri yoktur, vergi dilimleri
yüksekliği nedeniyle gelirleri neredeyse her ay azalmaktadır; bu
personelin ihbar tazminatı hakları ve işsizlik sigortası
ödeneği de yoktur. En önemlisi de danışmanlara her yıl
aralık ayı sonunda işe girdi çıktı yapılarak
tazminat ödemesi engellenmiş oluyor.
Kanun yapan yüce Meclisimiz, bünyesinde,
çalıştırdığı bu personeller için neden bir
iyileştirme yapmaz? Özel sektörde bir işçinin girdi çıktı
yapılması kanunlara göre yasak iken Meclis içinde, yıl sonunda
girdi çıktı yapmak ne kadar adildir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seçilmiş bir üyesi olarak -bu kutsal çatı altında hizmet veren
her insanımız bizim için değerlidir. Gazi Meclis ülkemizin
kalbidir, milletimizin gözü ve kulağı buradadır- bizler
öncelikle, sorumlu kişiler olarak, burada biz milletvekillerine Meclis
çalışmalarında en büyük katkıyı sağlayan, hizmet
veren çalışanlarımızın sorunlarını çözmekle
mükellefiz.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin
başında ifade ettiğim gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
farklı statülerde çalıştırılan tüm personel
ayrımsız bir şekilde güvenceli çalışma sistemine
geçirilmelidir. Ayrıca, Emniyet teşkilatımızca Mecliste
görevlendirilen Emniyet mensubu çalışanlarımızın da
emeğinin karşılığı verilmelidir. Başta
Sayın Meclis Başkanımız olmak üzere partilerimizin grup
yöneticileriyle, tüm milletvekillerimizin bu hususta gerekli hassasiyeti
göstereceklerine inancım tamdır.
Değerli milletvekilleri, çok önemli başka
bir konu var; kısaca onu da anlatmak istiyorum. Araç muayene ücretleriyle
ilgili burada daha önce de konuşuldu. Gerçekten, üzülerek ifade etmeliyim
ki bu tam bir soygun, soygun düzeni. Ülkemizde 2019 yılı enflasyonu
11,8, işçisi, memuru, emeklisi ancak bu kadar yıllık zam
alır ama ne hikmetse bu araç muayene istasyonunu
çalıştıranlar ücretlere yüzde 22,5 zam yaparlar. Bu firmayı
aradım, yetkililerle görüşmek istedim -TÜVTÜRK adı- fakat hiç kimseye ulaşamadım. Soracaktım; kardeşim,
siz neye göre bu zammı yapıyorsunuz? 2019 yılında da yüzde
23 zam yapmışsınız; kümülatif olarak iki yılda yüzde
51 zam.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Sayın Başkan...
BAŞKAN Evet,
toparlayalım.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Yani traktörünü muayeneye götürecek çiftçiye,
otobüsçüye, kamyoncuya bu kazığı nasıl atarsınız?
Hadi özel otoları olan vatandaşlara yapıyorsunuz. Bunu kim
önleyecek? Muhatabı kim? Çaresi ne? Böyle bir düzen olur mu? Yani böyle
bir ülke olur mu? Onun için, Allah aşkına, bunu düzeltecek bir yer
arıyorum. Eğer Yahu, TÜVTÜRKün üçte 2si yabancıların biz
onlara sattık onlar keyfekeder zam yapar, soyar soğana çevirir, bu
ülkenin evlatlarının kanını emer, biz de bunu seyrederiz.
diyorsanız, Allah işinizi rast getirsin! derim ama buna itiraz
etmeyen, etmeyecek olan bir vicdan sahibinin şu ülkede olabileceğini
düşünmüyorum.
Hepinize bu vesileyle
saygılar sunuyor, iyi akşamlar diliyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5inci
madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.04
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 01.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
225 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 23 Temmuz 2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.06
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(×) 225 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.