TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
118inci
Birleşim
28
Temmuz 2020 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.-
GELEN KÂĞITLAR
IV.-
YOKLAMALAR
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, cezaevlerindeki
düşünce suçlularına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, Şanlıurfa
ilinde tarım sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergisin, kadına karşı
şiddet konusunda alınan kararlara ve yapılan
çalışmalara ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin eleştiri mecralarını daraltmaya yönelik
olduğuna ve kabul edilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
2.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, 1. Lig Play-Off final maçına
çıkacak olan Adana Demirspora başarılar dilediğine ve SMA
Tip 1 hastalığının tedavisinde kullanılan Zolgensma
adlı ilacın SGK kapsamına alınmasını
Sağlık Bakanından talep ettiğine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, pandemi sürecinde Turizm
Tanıtım ve Geliştirme Ajansının sertifikasyon ve yeni
tanıtım faaliyetleriyle yol alındığına, yeni
normalde kurallara uyularak turizme katkı verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, İstanbul ili
Kadıköy ilçesindeki vatandaşların Kadıköy
Söğütlüçeşme Hızlı Tren Garı Projesinden
vazgeçilmesini Çevre ve Şehircilik Bakanından talep ettiğine
ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesine deprem ve kentsel dönüşüm konusundaki çalışmalarından
dolayı teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
6.- Düzce Milletvekili
Ayşe Keşirin, Açıklanan fındık alım
fiyatlarına ilişkin açıklaması
7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifine ilişkin açıklaması
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, normalleşme sürecinde
okullarda alınacak önlemlere ilişkin açıklaması
9.- Ordu Milletvekili Metin
Gündoğdunun, Açıklanan fındık alım fiyatlarına
ilişkin açıklaması
10.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Antep fıstığı üreticilerinin
yaşadığı mağduriyetin giderilmesi konusunda Tarım
ve Orman Bakanının hassasiyet göstermesini beklediğine
ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili
Radiye Sezer Katırcıoğlunun, Açıklanan fındık
alım fiyatlarına ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, trafik kazalarının
önlenebilmesi için Antakya-Samandağ yolu ile Samandağ Çevre Yolunun
bitirilmesi için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı
yetkililerine seslendiğine ilişkin açıklaması
13.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya ili Emet ve
Hisarcık ilçeleri ile İğdeköy köyünde yaşanan içme suyu
sorununa ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Diyanet
İşleri Başkanının Bizim inancımızda
vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar. Vakfedenin
şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. cümlesine
ilişkin açıklaması
15.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, 7179 sayılı Askeralma
Kanununun 9uncu maddesinin revize edilerek mağduriyetin giderilmesi
konusunda Millî Savunma Bakanlığı yetkililerine
seslendiğine ilişkin açıklaması
16.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Ayasofyanın ibadete açılmasının
hayırlı olmasını dilediğine ve Kayseri ilinde
yıkılan camilere ilişkin açıklaması
17.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, YKS sonuçlarını
nasıl değerlendirdiğini, mevcut eğitim sistemini yeterli
bulup bulmadığını, 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili
değişiklik düşünüp düşünmediğini ve özel liseler ile
nitelikli devlet liselerinden mezun olanların başarı
puanlarında bir eşitsizlik görüp görmediğini Millî Eğitim
Bakanı Ziya Selçuktan öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
18.- Trabzon Milletvekili Muhammet
Baltanın, Açıklanan fındık alım fiyatlarına
ilişkin açıklaması
19.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Amasya Çevre Yolunun
açılmasına ilişkin açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Mersin ili Mut ilçesinde
meydana gelen trafik kazasında şehit olan 4 askere Allahtan rahmet
dilediğine ve Ayasofyanın ibadete açılması sonrasında
Yunanistanın Selanik kentinde yapılan protesto gösterilerinde Türk
Bayrağının yakılmasını lanetlediğine ilişkin
açıklaması
21.- Erzincan Milletvekili Burhan Çakırın, 2. Lige yükselen
Erzincansporu tebrik ettiğine, Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen
trafik kazasında şehit olan askerlere Allahtan rahmet
dilediğine, Ayasofya Camisinin 24 Temmuzda ibadete açılmasına
ve İslam âleminin Kurban Bayramını tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik
kazasında şehit olan 4 asker ile hayatını kaybeden 2
vatandaşa, Hatay ili Dörtyol ilçesinde teröristlerle girdiği çatışmada
yaralanarak yaşam mücadelesini kaybeden Jandarma Uzman Çavuş Ali
Konukcuya Allahtan rahmet dilediğine, CHP 37nci Olağan
Kurultayında yeniden Genel Başkan seçilen Kemal
Kılıçdaroğlunu ve Parti Meclisi ile Yüksek Disiplin Kurulu
üyeliklerine seçilenleri tebrik ettiğine, Diyanet İşleri
Başkanı Ali Erbaşın Ayasofya Camisinin ibadete
açıldığı cuma namazı hutbesinde sarf ettiği
sözlerden dolayı istifa etmesi gerektiğine, 28 Temmuz Dünya Hepatit
Gününe, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akardan Yunanistanın Dedeağaç
bölgesinde açılan Amerikan üssü hakkında açıklama
beklediklerine, Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve
çayır güreşlerinin pandemi nedeniyle iptal edilmesiyle
güreşçilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Gençlik ve Spor
Bakanına çağrıda bulunduğuna, Kars ilinde yaşanan
sorunlara ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Mersin ili Mut
ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit olan 4 asker ile
hayatını kaybeden 2 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine,
Süper Lig Şampiyonu Başakşehir Futbol Kulübünü tebrik
ettiğine, açıklanan fındık alım fiyatlarına,
Ayasofya Camisinde kılınan ilk cuma namazından sonra
Yunanistanda yapılan gösteriler sırasında Türk
Bayrağının yakılmasının kabul edilemez
olduğuna, Ayasofya Camisindeki ilk cuma hutbesinde yapılan
değerlendirmeleri bağlamından koparmanın devlete ve millete
zarar vereceğine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 28 Temmuz 33
yurttaşın Sefo Deresine götürülerek kurşuna dizilişinin
77nci yıl dönümü vesileyisle yaşamını yitirenleri saygıyla andığına, Diyarbakır, Urfa, Mardin, Van ile
Şırnak illerinde Covid-19 vaka sayısında artış
olduğuna ve bölge halkının kendisini koruyacağı
politikalar geliştirmesi, Hakkâri ili Yüksekova ilçesinde yaşanan su
sorununun çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Mersin ili Mut ilçesinde meydana
gelen trafik kazasında şehit olan 4 asker ile hayatını
kaybeden 2 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine, gazeteciler Murat
Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınçın
cezaevinde tutulduğu sürecin bir an önce son bulmasını ümit ettiklerine,
Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlunun başvrusu hakkındaki
kararına, Rize ili çay üreticileri ile Ordu ve Giresun illerindeki
fındık üreticilerinin gerçek anlamda desteklenmesi gerektiğine,
sosyal medyanın yasaklarla kontrol edilemeyeceğine, 226 sıra
sayılı Kanun Teklifine karşı olduklarına ve bu
teklifle ilgili Dijital Mecralar Komisyonunun görüşünün neden
alınmadığını öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Mersin ili Mut ilçesinde
meydana gelen trafik kazasında şehit olan 4 asker ile
hayatını kaybeden 2 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine,
24 Temmuzda Ayasofya Camisinin ibadete açılması sonrasında
Yunanistanın Selanik kentinde yapılan protesto gösterisinde Türk
Bayrağının yakılmasını lanetlediklerine, 226
sıra sayılı Kanun Teklifinin uluslararası alanda
yapılan düzenlemeler incelenerek hazırlandığına ve
milletvekilleri ile siyasi parti gruplarının katkılarıyla
ideal yasanın hayata geçirileceğine ilişkin
açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Antalya Milletvekili
Kemal Çelikin İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Antalya Milletvekili Kemal Çelikin, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Hatay Milletvekili
Hüseyin Yaymanın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Saroz Körfezinde Vakıf köyü
ve Gökçetepe Tabiat Parkındaki bazı tesislerin TÜGVAya
kiralanmasına ilişkin açıklaması
31.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, Diyanet İşleri Başkanı
Ali Erbaşın Ayasofya Camisindeki ilk cuma hutbesinde sarf
ettiği sözleri nedeniyle istifa etmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
32.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 28 Temmuz Dünya Hepatit Gününe ilişkin
açıklaması
33.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, 226 sıra sayılı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin
açıklaması
34.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, 226 sıra sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifine ilişkin açıklaması
35.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adana Demirspora Play-Off final
maçında başarılar dilediğine ve Adana ilinde tamamlanmayan
projelere ilişkin açıklaması
36.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit
olan hemşehrisi Er Mustafa Dağlı ile 3 askere ve
hayatını kaybeden 2 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
37.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 28 Temmuz 1402 tarihinde yapılan Ankara Savaşına ilişkin açıklaması
38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle Komisyona iadesine ve Anayasa
Komisyonunda görüşülmesine dair önergesinin işleme
alınmaması nedeniyle Başkanın tutumu hakkında usul
tartışması açılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
39.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, yapılan
usul tartışmasından sonra Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun tutumunun
değişmediği ve tutumunu Genel Kurulun onayına
sunacağı yönündeki açıklamasından sonra CHP Grubu
tarafından yoklama talep edilmesinin İç Tüzükün 57nci maddesi
gereğince uygun olmadığına ilişkin
açıklaması
40.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, oturumu yöneten TBMM Başkan Vekilinin
tutumunun oya sunulmasının doğru olmadığına ve
emsal teşkil etmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
41.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kişiler, sosyal ağ sağlayıcıları ve
devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek amacıyla
getirildiğine ilişkin açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, 226
sıra sayılı Kanun Teklifinin teknik ve hukuki boyutu
değerlendirildiğinde bir başlangıç
sayılacağına ve 83 milyon
vatandaşın mağduriyetinin giderilmesi noktasında önemli
bir adım olacağına ilişkin açıklaması
49.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Ankara
Milletvekili Zeynep Yıldızın 226 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
50.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin,
Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit olan
hemşehrisi Er Mustafa Dağlı ile 3 askere ve 2 vatandaşa
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
51.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu Başkanının yetkisinin
sınırlarının ne olduğunu, sosyal ağ sağlayıcısı temsilci belirleme
yükümlülüğünü yerine getirmezse yaptırımın ne olacağını,
sosyal medya platformlarının zararları tazmin
yükümlülüğünün olup olmadığını Adalet Komisyonu
Başkanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
52.- Trabzon
Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun, Trabzon
ilinde Sümela Manastırı ile Ortahisar Ayasofya Camiinin
restorasyonlarının tamamlanarak açılışının
yapıldığına, açıklanan fındık alım
fiyatları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
53.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun kâtip üyeler arasında uyuşmazlık
olduğunda oylamanın elektronik cihazla yapılması yönündeki
talepleri göz ardı etmemesini rica ettiklerine ilişkin
açıklaması
54.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın 226
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünün soru-cevap
kısmında yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkayanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkayanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Genel Kurul görüşmelerinde
politik tartışma yapmaya özen gösterilmesi gerektiğine,
kişisel hakaretin ve kişilik haklarına saldırının
kabul edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
58.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
59.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır'ın Birleşmiş
Milletler 75inci Genel Kurul Başkanlığına seçildiğine
ilişkin tezkeresi (3/1279)
B) Önergeler
1.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, (2/2591) esas numaralı
İş Kanunu ve Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında
Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya
Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi
Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/86)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Türkiyenin önemli bir döviz
kaynağı olan turizmin ağır hasar alması nedeniyle
turizmcilerin ülke ekonomisini ayakta tutması ve gerekli desteği
görebilmesi için ekonomik paketlerle desteklenmesi, turizm ve turizmcilerin
sorunlarının araştırılması, çözüm önerilerinin
tespit edilmesi amacıyla 28/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 28 Temmuz 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu
ve arkadaşları tarafından, enflasyon ve ekonomideki kötü
gidişin araştırılması amacıyla 28/7/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 28
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler Kısmında yer alan, Mustafa Necati Kültür Evinin
adının değiştirilmesinin nedenlerinin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3001) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 28
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine; 28 Temmuz 2020 Salı veya 29 Temmuz Çarşamba 2020 günkü
birleşimlerinde 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisin
Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci maddelerine göre 1 Ekim
2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin
önerisi
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Tokat
Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
226)
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle Komisyona iade edilerek Anayasa Komisyonunda görüşülmesi
gerektiğine dair önergenin işleme alınıp
alınmayacağı hakkında
XI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun, İç Tüzükün 63üncü maddesi çerçevesinde
yapılan oylama öncesi yoklama istemini emsal teşkil etmemek üzere
takdiren işleme aldığına ilişkin açıklaması
XII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının yerinden yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XIII.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronata, yerinden sarf ettiği kaba
ve yaralayıcı sözleri nedeniyle kınama cezası verilmesi
kabul edilmedi
XIV.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyık'ın, yıllar içinde açıklanan teşvik ve
reform paketlerine rağmen işsizlik oranlarında meydana gelen
artışa ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrakın cevabı (7/31444)
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlu'nun, ağır hasta ve yaşlı
mahkumların tahliye edilmesi talebine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31469)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlu'nun, ağır hasta ve yaşlı
mahkumların tahliye edilmesi talebine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31470)
4.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu'nun, orman yangınına sebep olduğu
gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırılan bir kişinin
yangını çıkarmadığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31471)
5.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlu'nun, ağır hasta ve yaşlı
mahkumların tahliye edilmesi talebine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31472)
6.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlu'nun, ağır hasta ve yaşlı
mahkumların tahliye edilmesi talebine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31473)
7.- Şanlıurfa
Milletvekili Ömer Öcalan'ın, çocukları olan bir çiftin tutuksuz
yargılanması talebine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdulhamit Gülün cevabı (7/31679)
8.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Van Kapalı Cezaevinde yeterli hijyen
koşullarının sağlanmadığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31680)
9.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda koronavirüse karşı yeterli önlemlerin
alınmadığına dair iddialara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31681)
10.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Antalya Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda bulunan bir mahkûmun kurumda koronavirüse karşı yeterli
önlemlerin alınmadığına dair iddialarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31682)
11.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda koronavirüse karşı yeterli önlemlerin
alınmadığına dair iddialara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31684)
12.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Batman M Tipi Ceza İnfaz Kurumunda
bulunan bir mahkûmun kurumda koronavirüse karşı yeterli önlemlerin
alınmadığına dair iddialarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31685)
13.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda yeterli hijyen koşullarının
sağlanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31686)
14.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda koronavirüse karşı yeterli önlemlerin
alınmadığına dair iddialara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31688)
15.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Edirne Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda yeterli hijyen koşullarının
sağlanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31690)
16.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Şanlıurfa Hilvan Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bir mahkûmun kurumda koronavirüse
karşı yeterli önlemlerin alınmadığına dair
iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün
cevabı (7/31691)
17.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Karabük T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda
bulunan bir mahkûmun sağlık sorunlarına ve kurumda koronavirüse
karşı yeterli önlemlerin alınmadığına dair
iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün
cevabı (7/31692)
18.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Manisa T Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda bulunan bir mahkûmun sağlık sorunlarına ve kurumda
koronavirüse karşı yeterli önlemlerin
alınmadığına dair iddialarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31693)
19.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Kahramanmaraş Türkoğlu
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bir mahkûmun sağlık
sorunlarına ve kurumda koronavirüse karşı yeterli önlemlerin
alınmadığına dair iddialarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31695)
20.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Osmaniye 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda bulunan bir mahkûmun kurumda koronavirüse karşı
yeterli önlemlerin alınmadığına dair iddialarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31696)
21.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Şakran T Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda bulunan bir mahkûmun kurumda koronavirüse karşı
yeterli önlemlerin alınmadığına dair iddialarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31697)
22.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Şakran T Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda bulunan bir mahkûmun kurumda koronavirüse karşı
yeterli önlemlerin alınmadığına dair iddialarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/31698)
23.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Kahramanmaraş Türkoğlu
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bir mahkûmun kurumda koronavirüse
karşı yeterli önlemlerin alınmadığına dair
iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün
cevabı (7/31701)
24.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer'in, Türkiye Varlık Fonunun bir iletişim ve
teknoloji hizmetleri şirketine yatırım yapmasının
gerekçelerine ve bir telekomünikasyon şirketinin yatırım yapılan
şirketteki hisselerinin piyasa değerinin altında
satıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Hazine ve
Maliye Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/31734)
25.- Antalya Milletvekili
Kemal Bülbül'ün, kamu bankaları tarafından bazı kişilerin
bireysel ihtiyaç kredisi taleplerinin reddedilmesine ilişkin sorusu ve Hazine
ve Maliye Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/31735)
26.- Ankara Milletvekili
Mevlüt Karakaya'nın, tahsil edilemeyen vergi alacaklarına ve
mükelleflere ödeme kolaylığı sağlanması önerisine
ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrakın cevabı
(7/31736)
27.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, tarım kredi kooperatifleri ile Ziraat
Bankasının 2020 için kullandırdıkları kredilerin
artırılması ve mevcut kredi dosyası üzerinden işlem
yapılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/31738)
28 Temmuz 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118inci
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz cezaevlerindeki
düşünce suçluları hakkında söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözere aittir.
Buyurunuz Sayın Çakırözer.
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, cezaevlerindeki düşünce suçlularına
ilişkin gündem dışı konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede, iktidarlar, dönem dönem, muhalif
görüşteki gazetecileri, siyasetçileri, aydınları zindanlara
atarak terbiye edecekleri, susturacakları sanısına
kapılırlar; askerî darbelerin sonrası böyledir, DGM dönemleri,
OHAL dönemleri böyledir.
Değerli arkadaşlarım, haftalarca
konuştuğumuz ve çıkardığımız infaz
düzenlemesi kapsamında 100 bin hükümlü özgürlüğüne
kavuşmasına rağmen cezaevleri siyasi tutuklularla, düşünce
suçlularıyla dolu. Geçen hafta Sincan ve Silivri Cezaevlerini ziyaret
ettim. Osman Kavala, dün tutukluluğunun 1.000inci günüydü, Silivri
Cezaevinde tam bin gün. Bizler, hayatlarımızdan, bırakın
bir günü, bir dakikanın bile çalınmasını kabul edemezken
Kavalanın bin günü çalınıyor; hem de hakkında
verilmiş olan 1 beraat, 3 tahliye kararına rağmen
özgürlüğünden, sevdiklerinden mahrum. Hakkında açılmış
3 soruşturmanın hiçbiri hukuken onu cezaevinde tutmaya yetmiyor; ona
yapılan hukuksuzluğu düzeltmek yerine, onu içeride tutmak için apar
topar yaratılmış, içinde tek delil dahi olmayan dosyalarla
mahpusluğu sürdürülmeye çalışılıyor. Kavala
haksız mı Bu hukuksuzluğun kılıfı yok, paralel
bir infaz sistemi kurulmuş. derken, haksız mı OHAL bitse bile,
anlayışı yerleşti; siyasetin yargıya müdahalesi
yaygınlaştı. derken? AİHM Kavala hakkında karar
verdi, cezaevinde bir gün dahi tutulmaması gerektiğini söyledi ama
dinleyen kim! Bizim mahkemeler, AİHM kararını yerine getirmeden
etrafını nasıl dolaşırım derdinde. Bu
hukuksuzluğun sona ermesi için Kavala bir saniye bile gecikmeden
özgürlüğüne kavuşmalıdır.
Benzer biçimde, Selahattin Demirtaş Edirnede,
İdris Baluken Sincanda beş yıldır yatıyor. Ne için?
Düşündüklerini ifade ettikleri için, yaptıkları konuşmalar
için. AİHM kararları dinlenilmiyor, Anayasa Mahkemesi kararları
dinlenilmiyor, yargı reformu yaptık, dinlenilmiyor. İdris
Balukenin konuşmaları nedeniyle her birinden birer buçuk yıl
ceza aldığı dosyaların tümü bozulmuş ama aynı
konuşmalar nedeniyle onaylanmış mahkûmiyeti devam ediyor. Onun
deyimiyle, üst üste kiremitlerden yapılmış bir kule
düşünün; kiremitler kırılmış, siz hâlâ Kule duruyor.
diyorsunuz. Böyle hukuksuzluk, böyle adaletsizlik olmaz.
Değerli arkadaşlarım, üzülerek
şu tespitimi paylaşmak durumundayım: Hiçbir darbe döneminde,
Türkiyede, bu dönem olduğu kadar gazeteci tutuklanmadı, zindanlara
atılmadı.
Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız
tam kırk yedi gündür Sincan Cezaevinde. Gerekçe, iki köşe
yazısı. O yazılar hâlâ internette ama Müyesser cezaevinde.
Libyada, Suriyede yapılanları Cumhurbaşkanı
açıklayınca bir şey yok, gazeteci yazınca at zindana.
İsimsiz, imzasız ihbar mektupları; yok casusluk yok devletin
gizli belgeleri diye şahsiyet karalama operasyonları; sonra
telefonunda, bilgisayarında asla olmayan belgeyi bulma çabaları.
Onunla yetinmiyorlar, oğlunu da mağdur ediyorlar. Hukuka
aykırı el koydukları bilgisayarını hâlâ teslim etmiş
değiller. Haydi Müyesseri 15 Temmuza giden sürecin perde
arkasını ilmik ilmik ortaya çıkardığı için
cezalandırıyorsunuz, ailesinden ne istiyorsunuz? Şimdi, Müyesser
haksız mı Bu yaptıklarınızın FETÖden ne
farkı var? diye sorarken? Müyesser Yıldızın cezaevinde
geçirdiği her gün hepimiz adına ayıptır.
Bir başka isim: Sincanda beş aydır
yatan Rudaw TV muhabiri Rawin Sterk. Sınır bölgesindeki Suriyeli
göçmenlerin haberini yapmak için gittiği Edirnede gözaltına
alınıyor, tutuklanıp Ankaraya getiriliyor. 2008de açılan
bir soruşturma nedeniyle 2020de tutuklanıyor. Dikkatinizi çekerim,
on iki yıl boyunca ifadesi dahi alınmamış. Daha garibi ise
fezlekesinde, iddianamesinde 2008deki iddialar değil, dış
politikayla ilgili birkaç ay önce yazdığı iki yazı ve
"tweet"ler yer alıyor. Hani biz yargı reformu yapmıştık;
haber, eleştiri suç olmayacaktı; haberden terör, gazeteciden terörist
yaratmayacaktık?
Değerli arkadaşlarım, saymakla
bitmiyor. Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan yüz
kırk üç gündür cezaevinde, Manisalı muhabir
arkadaşımız Hülya Kılınç ve Yeniçağ yazarı
Murat Ağırelle birlikte. Gerekçe, Libyada şehit düşen
MİT mensubumuzun cenaze töreni haberleri. Dün tutukluluk
değerlendirmeleri vardı; oy çokluğuyla, kaçma ve delilleri yok
etme şüphesi nedeniyle tutukluluğa devam çıktı. Soruyorum:
Hangi delili karartacaklar? Haber zaten bir şehit cenazesi
fotoğrafı, nesini karartacaklar? Kaçma şüphesi diyorlar;
Barışları, Muratı, Müyesseri, Hülyayı
Kapıkulenin dışına koysanız koşa koşa
Vatanım! diye geri dönerler. Kaçacak olsalar FETÖyle birlikte
kurduğunuz kumpaslarda on altı ay, on dokuz ay Silivride
çektirdiğiniz zulümlerden sonra küserlerdi, kaçarlardı bu
memleketten. Ayrıca, bu gazeteciler neden tutuklu? MİT mensubunun
cenazesinin ifşası. Bakın, iki gün önce MİTin
İstanbul Bölge Başkanlığı binasının
açılışı yapıldı. Orada çekilen fotoğraflar,
videolar Cumhurbaşkanlığının resmî hesaplarından
paylaşıldı, hem de sansürsüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bunu yapanlara bir
işlem yapılır mı? Hayır. Ama MİT mensubunun
cenaze töreninin daha önce çıkmış haberini yaptıkları
için beş aydır zindandalar hem de tecrit hâlindeler.
İşkence üstüne işkence.
Yazarlar Ahmet Altan, Mümtazer Türköne;
görüşlerini beğenirsiniz beğenmezsiniz, onlar da yorumları,
yazıları gerekçe gösterilerek yıllardır cezaevinde. Ahmet
Altan, hakkında hüküm verilmesine rağmen, eşine
rastlanmamış hukuki zorlamayla yeniden tutuklandı. Ne Anayasa
Mahkemesinin ne Yargıtayın, kimsenin sesi çıkmıyor.
Mümtazer Türköne aynı suçlamalarla yargılandı, diğer
isimler dışarıdayken ciddi sağlık sorunlarına
rağmen dört yıldır içeride; gerekçe, köşe
yazıları.
Adı Osman Kavala olsun, Müyesser
Yıldız olsun, Selahattin Demirtaş, Barış Pehlivan,
Rawin Sterk ya da Ahmet Altan; Türkiyede mahkemeler bu
aydınlarımızın özgürlüğünü siyasi iktidarın
tercihine, keyfine, öfke dozuna göre kısıtlayamaz; eğer ki hukuk
devleti olacaksak kısıtlayamamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bu Meclisten
çıkardığımız yargı reformlarına rağmen,
tamamen keyfî uygulamalarla uluslararası sözleşmeler, hukuk, Anayasa
hiçe sayılarak insanımızın özgürlüğü aylarca, yıllarca
çalınamaz. Pandemi döneminde, infaz paketi düzenlemesi sırasında
defalarca çağrıda bulunduk. Gerekiyorsa düşünce suçluları
ve siyasi tutuklular için bir yargı paketi daha çıkaralım ama
Türkiyeyi bu ayıptan mutlaka kurtaralım. Milletin vekilleri olarak
her bireyin hakkını, hukukunu korumak bizlerin birinci görevidir.
Siyaset kurumu bu kanayan yarayı çözmelidir. Bu ülkede cezaevleri
düşünce suçlularıyla dolu. Her düşüneni, her eleştireni
hapse attığımız için insani gelişmişlikte,
demokraside, yargı bağımsızlığında en
diplerdeyiz. Bu yüzden, dünyada, basın özgürlüğü olmayan, ifade özgürlüğünün,
hukukun üstünlüğünün yerlerde olduğu bir Türkiye olarak
algılanıyoruz. Dünyanın, gazetecileri en çok hapseden ülkesi
olmak hepimiz adına utanç vericidir. İfade ve basın
özgürlüğü demokrasi ve hukuk devletinin vazgeçilmezidir, olmazsa
olmazıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz
Şanlıurfada tarım sektörünün sorunları hakkında söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalana aittir.
Buyurun Sayın Öcalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalanın, Şanlıurfa ilinde tarım sektöründe yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Kıymetli
Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu ve
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki tarım sorunları ülkenin
tamamında büyük bir çıkmazın içerisindedir. Urfa, Amed, Batman,
Mardin, Şırnak bölgesinde de büyük tarım sorunları
yaşıyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı geçenlerde
bir açıklama yapmış, bilmem kaç milyon TL çiftçilerin
hesabına aktarılmış. Şimdi, biz bu açıklamaya
bakınca tam bir organize işler, bir organize işler
almış başını gidiyor. Tarım
Bakanlığı çiftçilerin hesabına para aktarmış;
maalesef, bölgedeki enerji şirketi -adına DEDAŞ da
diyebilirsiniz DEAŞ da diyebilirsiniz- çiftçinin hesabına bloke
koymuş, çiftçi gidip tarım destekleme ücretlerini alamamaktadır.
Tam bir organize. Yandaş medya son dakika geçiyor, Tarım
Bakanlığı çiftçilerin hesabına bu kadar para
aktarmış. Bir algı operasyonu. Gidin, bölgeye bakın,
çiftçiye sorun, maalesef, hesapların hepsi blokelidir, çiftçiler o
parayı çekememektedir. 16 Temmuzda örgütümüzle, partimizle gittik
DEDAŞın önünde bir basın açıklaması yapmaya. Ya,
bakarsınız, tam organize işlerin devamı. Orada, 10 vekille
ve partimizle birlikte DEDAŞa karşı, DEAŞa karşı
bir basın açıklaması yapacağız, onu bile engellemeye
çalışıyorlar. DEAŞı korumaya almışlar, bir
iş birliği hâlinde hareket etmektedirler. Atatürk Barajı
yanı başında, hidroelektrik enerjisinin yüzde 20sini
üretmektedir ama bölgemiz enerjisiz, elektriksizdir.
Geçenlerde yine gittik, bir domates üreticisi 70
dönüm civarında araziyi kiralamış, vatandaş ekiyor.
Arkadaşlar, domatesin kilosu tarlada 50 kuruş, 13 kilo domates
eşittir 1 litre mazot. Girdiler, fidesi, gübresi, işçisi, arazinin
kiralanması
Maalesef, çiftçi, orada karın tokluğuna bile
çalışamamaktadır; geçenlerde tekrar gittim bir çayını
içmeye, domates bitmek üzere, yavaş yavaş hasat bitecek, dedi ki:
Vekilim, 10 kuruş zam gelmiş, 60 kuruş olmuş domates.
Vicdan kabul eder mi bunu? İktidarın tarım
politikasını gözler önüne seriyoruz burada, ifşa edeceğiz.
Pamuk desteklemesi, dört yıl önce, iki yıl
önce bambaşka bir aşamadaydı, pamuğun kilosu 4
liraydı. Geçen sene, çiftçimiz -pamuğun yüzde 42sini Urfa
üretmektedir- pamuğu 2,5 liradan sattı; tüccar bulamadı,
pamuğunu satmak için tüccar bulamadı. Maalesef, tarım
politikaları gözden çıkarılmış, yapılan tüm
çalışmalar sadece algı oluşturma, bir algıyı
yaratma. Onun dışında, organize işler
dışında farklı bir durum söz konusu değildir.
DEAŞ Rojavada, Orta Doğuda
insanları öldürüyor vahşi yöntemlerle; DEDAŞ, DEAŞın
buradaki uzantısı, güneydoğuda, bölgede suyu kesiyor,
elektriği kesiyor. İnsanlarımız hayvancılıkla
uğraşıyor, tarımla uğraşıyor; maalesef
hayvanlar susuzluktan ölmektedir, insanlar büyük bir bedel ödemektedir. Gidiniz
bakınız, o tarlalarda 14-15 yaşındaki çocuklar 50 lira
yevmiyeyle çalışıyor. Millî Eğitim Bakanı gitmiş,
bir tarım arazisini ziyaret ediyor, orada bir görüntü veriyor; 10
yaşında bir çocuğa bir salkım domates
karşılığında kendince kitap veriyor. Aslında
utanılması gereken, üzülmesi gereken bir görüntüyü kendi sosyal
medyasında paylaşıyor.
Tabii ki tarımın sorunları çok fazla,
bakınız, fıstık hasadı yavaş yavaş geliyor.
Karadenizdeki fındık üreticisi için devlet taban fiyatı
belirledi. Bu devlet mekanizması, Tarım Bakanlığı,
Urfada, Antepte üretilen fıstığa niye taban fiyat
belirlemiyor? Şimdi gidin bakın, su altı boz
fıstığın kilosu 15 liradır arkadaşlar. İki
ay sonra, üç ay sonra tüccar bunu toplayacak kendi iş birlikçileriyle, iki
üç ay sonra bu fıstık 2 katına, 3 katına piyasaya sürülecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) Gerçekten, çok fazla sorun
var. Fıstık susuz üretilmektedir, artık girdi maliyetlerini
karşılayamamaktadır. Bir aydır Tarım
Bakanlığının, il müdürlüklerinin yetkilileri
fıstık tarlalarını geziyor, kendilerince rekolte
belirliyorlar. Maalesef, rekoltenin oranını yüksek tutuyorlar,
fiyatı düşürüyorlar; tüccarlar, komisyoncular kendi aralarında
anlaşıyorlar, lüks tüketim maddesi olan fıstığı
alıp ucuz bir şekilde stokluyorlar. İki ay, üç ay sonra da
yandaş medyanın gündemine girecek, Fıstık fiyatları 3
katı, 4 katı oldu, 100 lira oldu. diyecekler. Bunun önünü
almamız gerekir, buna bir çözüm bulmamız gerekir.
Ben şimdilik kısaca bunları
belirtiyorum, halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
kadına karşı şiddetle alakalı alınan kararlar ve
yapılan çalışmalar hakkında söz isteyen Kayseri
Milletvekili Hülya Nergise aittir.
Buyurun Sayın Nergis. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Kayseri Milletvekili Hülya Nergisin,
kadına karşı şiddet konusunda alınan kararlara ve
yapılan çalışmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
HÜLYA NERGİS (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şiddetin ırkı, rengi
ve dini yoktur. Şiddet, bütün insanlığın problemidir.
Şiddet, maalesef dünyanın her yerinde hüküm sürmektedir. Amerikada 1
milyonda 21 kadın, Hindistanda 19 kadın, Arjantinde 13 kadın,
Korede 9 kadın cinayete kurban gitmektedir; Türkiyedeyse bu oran 1
milyonda 5 ve 6 arasında seyretmektedir. Tabii ki hedefimiz mümkünse bunu
yok etmek, sıfıra indirmektir.
Dünyada her yıl 1,4 milyon insan şiddet
nedeniyle hayatını kaybetmektedir. 3 kadından 1i
yaşamının herhangi bir döneminde şiddete maruz kalmakta, 10
şiddet mağdurundan da yalnızca 1i kolluk birimlerine başvurmaktadır.
Kadın cinayetlerinde, 2020
yılının ilk altı ayında geçen yılın
aynı dönemine oranla yüzde 34 azalma olduğu, bu yılın
haziran ayında ise geçen yılın aynı dönemiyle mukayese edildiğinde
yüzde 18lik bir düşüş olduğu gözlemlenmektedir. Bizin için her
can kıymetlidir, hiçbir insanımızı şiddete feda
etmemeliyiz.
Hükûmetimiz döneminde, şiddeti önlemek ve
şiddet mağdurunu korumak için önemli yasal düzenlemeler ve
çalışmalar yapılmıştır. Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet
İşleri Başkanlığı bir araya gelerek
hazırlanan 75 maddelik Koordinasyon Planı yürürlüğe
konulmuştur.
Kadına yönelik şiddet olaylarına dair
risk analizi modülü geliştirilmek üzere çalışılmakta olup
şiddete tekrar maruz kalan ya da can güvenliği tehlikesi yüksek olan
mağdurları zamanında tespit etmek üzere kullanılacak olan
sistemin yakın zamanda pilot analizlerine başlanacaktır. Sürecin
en önemli çalışmalarından biri olarak da Adalet,
İçişleri ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlıkları arasında kurulmuş olan UYAP ve POLNETle veri
entegrasyonu tamamlanmıştır. Ayrıca, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız
tarafından 81 ilimizde Şiddet Önleme Ve İzleme Merkezi
açılmıştır, çalışmaya devam etmektedir.
Önümüzdeki süreçte çalışan elemanlarının da
artırılması noktasında çalışmalar
yapılmaktadır.
Bakanlığımızca, 145 kadın
konukevinde, şiddet mağduru kadınlara ve çocuklara,
barınmadan psikolojik desteğe, mesleki eğitime kadar çok yönlü
hizmetler sunulmaktadır. Alo 183 hattıyla kadınlara rehberlik ve
danışmanlık hizmeti verilmektedir. Mobil uygulama sistemi KADES
kadınlara yardım edebilmek amacıyla geliştirilmiştir.
Eşinden veya bir başkasından şiddet gören ya da
şiddete maruz kalma ihtimali olan kadınlar, akıllı telefon
üzerinden yapacakları ihbarlarla hızlı bir şekilde
Kadın Acil Destek İhbar Sistemine ulaşabilmektedirler.
Ayrıca, 15 ilde şiddet faillerine
elektronik kelepçe uygulamasına başlanmış olup 81 ile
yaygınlaştırılması çalışmaları
yapılmaktadır. Eşine şiddet uyguladığı için
evden uzaklaştırılan faillere tebligat sorunu yaşandığından,
tebligatların kolluk marifetiyle yapılması düzenlenmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İstanbul Sözleşmesini
niye kaldırmaya çalışıyorsunuz?
HÜLYA NERGİS (Devamla) 500 bin kolluk
personeli, 2020-2021 yılları arasında, kadına yönelik
şiddetle mücadele konusunda hizmet içi eğitime tabi
tutulacaktır. Kadına yönelik şiddet konusu kolluk birimlerinde
zorunlu olarak okutulmaya başlanacaktır. Aile İçi ve Kadına
Karşı Şiddet Olay Kayıt Formu, olay bazında risk
tehdit değerlendirmesini de daha iyi ortaya koyacak şekilde
düzenlenecek, acil durumun fark edilmesine olanak sağlayacak şekilde
kırmızı ve diğer renklere yer verilerek
farkındalığı artıracak şekilde düzenlenecektir.
Türkiye genelinde cumhuriyet
başsavcılıkları bünyesinde Aile İçi ve Kadına
Yönelik Şiddet Bürosu yaygınlaştırılacak, bu bürolarda
çalışan cumhuriyet savcılarının uzmanlaşmaları
sağlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜLYA NERGİS (Devamla) Şiddeti bitirmek
için topyekûn mücadele gerekmektedir. Şiddetin önlenmesinde
yazılı, görsel ve sosyal medyanın önemi çok büyüktür.
Kadına yönelik şiddetle ilgili haberlerin yansıtılma dili
sonraki karşılaştığımız şiddet
vakalarının seyrini etkilemekte olup medyaya büyük sorumluluk
düşmektedir. Sosyal medyayla ilgili yapılacak olan bugünkü kanuni
düzenleme de bu anlamda çok önemlidir.
Hızla kentleşmeden kaynaklı toplumsal
yapımızda değişiklikler olmuştur, bu sosyolojik
değişiklikler aileyi yakından etkilemiştir. Toplumumuz
geleneksel ve kalabalık aileden çekirdek aile modeline geçmiş, bu
nedenle aile içinde yaşanan sorunlar daha çok dışarıya
taşmaya başlamıştır. Sosyokültürel
değişiklikler toplumsal hayatımızı ve yaşam
tarzımızı derinden etkilemektedir. Bu değişiklikleri
de herkesin iyi okuması ve gerçeklerle yüzleşmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HÜLYA NERGİS (Devamla) - Son günlerde meydana
gelen elim olaydan dolayı duyduğum üzüntüyü dile getirerek vefat eden
mağdurlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Konunun her
mecrada takipçisi olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli hatip gerçekten kadına yönelik
şiddetle ilgili güzel açıklamalarda bulundu. Peki, iktidar olarak
neden bu İstanbul Sözleşmesini kaldırmaya
çalışıyorlar? Yani burada bir tezatlık yok mudur? Bunu bize
bir anlatamazlar mı acaba?
Teşekkür ederim.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Başkanım, nasıl söz alıyor böyle? İsteyen kalkıp
konuşuyor mu? Sayın Başkan, neye göre konuşuyor?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) İstanbul
Sözleşmesi engelliyor mu? Engelliyorsa konuşmamıza gerek yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Tanal.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Barut
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 226
sıra sayılı Kanun Teklifinin eleştiri
mecralarını daraltmaya yönelik olduğuna ve kabul
edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, tek
adam rejimi altındaki ülkemizde özgürlüklerimiz alınırken,
farklı düşünen, eleştiren ve muhalefet eden herkes susturulmaya
çalışılıyor. Âdeta cehenneme çevrilen güzel memleketimizde
kimse sorgulamasın, eleştirmesin, iktidara söz söylemesin isteniyor.
Bu karanlığa itiraz eden herkes baskılarla, davalarla, cezaevleriyle
tehdit edilip içeriye atılıyor. Türkiye özgürlükler
sıralamasında sürekli basamak kaybediyor, cezaevleri de gazetecilerle
dolu. Mecliste görüşülmeye başlanacak sosyal medya düzenlemesi de bu
karanlığı daha derinleştirecek hükümler içeriyor. Yasa
teklifindeki düzenlemeler iktidarın eleştirildiği mecraları
daraltmaya yöneliktir ve asla kabul edilemez. Tüm medyayı ele geçirip
kendilerinin propaganda aygıtına dönüştürenler bununla
yetinmiyor, şimdi de kimse ses etmesin diye sosyal medya
alanlarını da kuşatıyorlar. Biliyorlar ki kendilerine biat
etmeyen, baskı, sansür, ceza ve yasaklarla sinmeyen bir toplum var ama
güçleri yetmeyecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
2.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, 1.
Lig Play-Off final maçına çıkacak olan Adana Demirspora
başarılar dilediğine ve SMA Tip 1
hastalığının tedavisinde kullanılan Zolgensma
adlı ilacın SGK kapsamına alınmasını
Sağlık Bakanından talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle yarın Fatih Karagümrükte 1. Lig
Play-Off final maçına çıkacak olan, benim de taraftarı
olduğum Adana Demirsporumuza başarılar dilerim. Bütün Adana tek
yürek olmuş durumda.
İnsanların hareket kabiliyetini
kısıtlayan bir kas hastalığı olan SMAnın en
ağır olanı Tip 1e yakalanan Adana Sarıçamlı Umut
bebek hastanede yardım bekliyor. Hastalığın tedavisi için
ABDde Zolgensma adlı bir gen terapisi geliştirildi. Bu terapide
kullanılan ilaç henüz Türkiyede onay almamıştır. Bu ilaç
hastanede ölümü bekleyen Umut bebeğin tek umududur. Sağlık
Bakanına sesleniyorum: Zolgensma şu anda dünyanın en pahalı
ilacı olsa da çocuklarımızın göz göre göre ölmesine
razı olamayız. Fiyatı ne kadar olursa olsun bu ilacı SGK
kapsamına alın. Bir bebeğin yaşamından daha
pahalı ne olabilir? Umut bebeğin umutları kararmasın,
yaşamına devam etsin.
BAŞKAN Sayın Demir
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, pandemi sürecinde Turizm Tanıtım ve Geliştirme
Ajansının sertifikasyon ve yeni tanıtım faaliyetleriyle yol
alındığına, yeni normalde kurallara uyularak turizme
katkı verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Turizm sektörünün 2020 hedefi 58 milyon turist ve 45
milyar dolardı ancak pandemiyle planlar değişti. Kültür ve
Turizm Bakanlığımızın başarılı
çalışmalarıyla turizm sektöründe sertifika programını
Avrupada uygulayan ilk ülke olduk, bununla birlikte tanıtım
faaliyetlerimize hız verildi. Pandemiden en çok etkilenen sektörlerin
başında turizm gelmektedir. Bu süreçte turizmcinin yanında
olmaya, onlara destek vermeye devam ediyoruz. Sektör kısa
çalışma ödeneğinden yüzde 80 oranında destek aldı.
Yeni kurulan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme
Ajansımız özellikle sertifikasyon ve yeni tanıtım
faaliyetlerinde hızla yol aldı. Ülkemizin normalleşme sürecinde
kurallara uyarak turizme katkı vermesi gerekmektedir. Böylece, içinde
bulunduğumuz sıkıntılı süreci hızla aşarak
kayıpları azaltacağız, iç ve dış turizmdeki
hareketlilik de artarak devam edecektir.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
4.-
İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, İstanbul ili Kadıköy ilçesindeki
vatandaşların Kadıköy Söğütlüçeşme Hızlı
Tren Garı Projesinden vazgeçilmesini Çevre ve Şehircilik
Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bir süredir, seçim bölgem olan İstanbul
Kadıköyde, Devlet Demiryolları arazisinin
yapılaşmasına karşı vatandaşlarımız
büyük bir mücadele veriyor. Başta Kadıköy sakinleri ve esnafı
olmak üzere İstanbullular, kentin en değerli arazilerinden biri olan
Söğütlüçeşmedeki arazinin yeşil alan olarak
değerlendirilmesini talep ederken Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının onayladığı gar görünümlü AVM
projesine karşı çıkıyor. Kadıköy Belediyemiz konunun
takipçisi olarak konuyu yargıya taşıdı ama ben buradan
başta Çevre ve Şehircilik Bakanı olmak üzere tüm yetkililere bir
kez daha çağrıda bulunmak istiyorum: Kadıköyün yeni bir AVMye
değil, nefes alacağı parka, bahçeye ihtiyacı var; bölgenin
en son ihtiyacı olan şey bir AVM projesidir. Kadıköyün betona heba
edilecek bir karış toprağı kalmamıştır.
Gelin, yalnızca çevreye ve doğaya değil, aynı zamanda bölge
esnafına da zarar verecek, trafik yoğunluğunu artıracak bu
rant projesinden vazgeçin, Kadıköylülerin çağrılarına kulak
verin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
5.-
Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine deprem ve kentsel
dönüşüm konusundaki çalışmalarından dolayı
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, seçim bölgem
Kocaelide Gölcük merkezli yaşanan 1999 Marmara depremi, bize, zemin
etütleri olmadan onaylanan imar planlarına göre yapılan
binaların, görevini ihmal eden fennî mesullerin sözde kontrollüğünü
yaptığı binaların, mühendislik hizmetlerinden yoksun
yapı stoklarımızın
yıkıldığını, can kayıplarının da
özellikle buralarda olduğunu gösterdi. 2004te Kocaeli Büyükşehir
Belediye Başkanlığı görevini AK PARTİ olarak
üstlenince, öncelikle jeolojik etütler doğrultusunda imar planları revize
edildi. Başta İzmit Körfezi ile Sapanca Gölü arasındaki 18
kilometre uzunluğundaki Kuzey Marmara Fay Hattı olmak üzere tüm fay
hatları imara kapatıldı. Vatandaşlar deprem ve kentsel
dönüşüm konusunda bilgilendiriliyor. İlkokullar başta olmak
üzere STKlerde eğitim çalışmaları yapılıyor.
Büyükşehir Belediyemize bu hassasiyetinden
dolayı teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Keşir
6.-
Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin, Açıklanan fındık
alım fiyatlarına ilişkin açıklaması
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz Bölgesi milletvekili
olarak özellikle fındığın bölgem ve ilim için önemli bir
tarım ürünü olduğunun altını çizmek istiyorum.
Yaklaşık üç yıldır Karadeniz Bölgesi milletvekilleri olarak
Fındık Çalışma Grubunu oluşturduk. Bu grup, hasat
öncesi ve hasat sonrası ihtiyaçlarla ilgili olarak bölgede
çalışmalar yapıyor. Yaptığımız
çalışmaların neticesinde Tarım Bakanımızla
istişarelerimiz oldu ve bununla birlikte, dün Sayın
Cumhurbaşkanımız fındık fiyatlarını
açıkladı; Giresun kalite fındık 22,5 TL, Levant kalite
fındıksa 22 TL olarak açıklandı. Alan bazlı destek ve
mazot destekleri gibi destekleri de eklediğimizde -artı 2,5 lira- fındığın
fiyatı bu sezon yaklaşık 25 TL olarak öngörülmüştür.
Ben, başta Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Tarım Bakanımıza ve bu alanda
çalışan tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum, TMO
yetkililerine de teşekkür ediyorum bu süreçte topluma hizmet verecekleri
için. Üreticilerimizden de özellikle dalında fındık
olgunlaşmadan toplamamalarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın
7.-
Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, 226 sıra sayılı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Memlekette bu kadar sorun varken, iktidar
coronanın bu ağır şartlarına rağmen, bugün,
Meclise sosyal medya kanununu getiriyor. Baktığımız zaman,
12 Eylül cunta döneminin dergileri poşete sokarak gönderdiği sansür
uygulaması, bugün internetin, sosyal medyanın poşete
konulması olarak 12 Eylül uygulamalarını resmen andırıyor.
Buradaki amaç -birçok yabancı ülke örnek gösterilse de- gençleri
susturmak, eleştiriyi susturmak, muhalefet edilmesini engellemek; âdeta
Kuzey Kore gibi herkesin mutlu olarak gösterilmeye
çalışıldığı bir ülke yaratılıyor. Bunun
yanında, iktidarın kendi siyasi geçmişiyle ilgili, FETÖyle
ilişkili haberleri, yolsuzluklar ve başka skandal gelişmeleri de
mahkeme kararlarıyla sildirme çalışması olarak göze
çarpıyor. Ancak şunu söylemek istiyorum: Gençleri de
susturamayacaksınız, muhalefeti de susturamayacaksınız, hep
birlikte buna direneceğiz diyorum.
Saygılarımla
(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gürer
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, normalleşme sürecinde okullarda alınacak önlemlere
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
30 Ağustosta okulların
açılacağı açıklandı. Koşullara göre bu tarihte
değişme olasılığı ifade edilmektedir.
Okulların açılmasıyla hijyen ve mesafe kuralları esas
alınması önemlidir ancak tüm okullarda mutlaka sağlık
personeli görev almalıdır. Ülkemizde işsiz sağlık
mezunu 500 bini aşmıştır. Pandemi sürecinin özellikle
kış sürecinde de sorun oluşturma
olasılığını bilim insanları yüksek görmektedir.
Sağlık mezunları işsiz ama yeterli sağlık
eğitimine sahiptir. Bu nedenle, okullara derhâl atamaları
yapılmalıdır. Sağlık mezunlarının okullarda
görevlendirilmeleri sağlık sistemi açısından da önemli
fayda ve katkı sağlayacaktır. Ayrıca, Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesinde hizmetliler ile güvenlik görevlileri ve
toplum yararı projesinde görev alanların tamamına sürekli ve
daimî kadro hakkı verilmelidir. Bu kişiler de hemen okullara
çağrılıp hijyen ve dezenfekte çalışmaları derhâl
başlamalıdır. Millî Eğitimde tüm hizmetli ve güvenlik
görevlilerinin sürekli kadroda çalıştırılması önemlidir.
Sağlıkçıların da Millî Eğitimde görevlendirilmeleri
şarttır.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
9.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, Açıklanan fındık
alım fiyatlarına ilişkin açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Dün, Kabine toplantısı sonrası Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan fındık
fiyatları bölgemizde çok güzel bir şekilde
karşılanmıştır. 500 bin üreticiyi, 8 milyon aile
üyesini yakından ilgilendiren fındık fiyatlarının açıklanması
büyük bir sevinçle karşılanmıştır.
Fındığın ve fındık üreticisinin teminatı
olan Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha Genel Kurulun
huzurunda teşekkür ediyorum ve bu vesileyle fındıkla ilgili
çalışmalarda bulunan bölge milletvekillerimize, aynı zamanda
Hazine ve Maliye Bakanımıza, Tarım ve Orman Bakanımıza
teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
10.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Antep
fıstığı üreticilerinin yaşadığı
mağduriyetin giderilmesi konusunda Tarım ve Orman Bakanının
hassasiyet göstermesini beklediğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antep fıstığı, Gaziantep için
marka değeri yüksek, adıyla özdeşleşmiş, çok emek ve
masraf isteyen bir üründür. Çiftçilerimiz gerek üretimde gerekse de pazarlamada
sorunlar yaşıyorlar. Şu anda yaş boz
fıstığın kilosu 15 TL, kuru kavlağın ise 40
TLdir. Bu fiyatlara çiftçi isyan ederek Bittik artık. diye feryat
etmektedir. Üç ay sonra bu fiyatın 3-4 katına
çıkacağını, bunun da fırsatçılara
yarayacağını belirtiyorlar. Çiftçilerimizin bu tür
mağduriyet yaşamaması için lisanslı depoculuk faaliyetleri
desteklenmeli, güneydoğu tarım birlikleri veya benzer bir
kuruluş yeniden oluşturulmalı, fıstık taban
fiyatı önceden belirlenerek aracılara fırsat verilmemelidir.
Ayrıca fındıkta olduğu gibi dekar başına veya
kilo başına ürün desteği verilmeli, sulu tarım
desteklenerek rekoltenin artırılması
sağlanmalıdır. Tarım ve Orman
Bakanlığının bu konulara hassasiyet göstermesini bekliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Katırcıoğlu
11.-
Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlunun,
Açıklanan fındık alım fiyatlarına ilişkin
açıklaması
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan dün 2020 yılı fındık müdahale alım
fiyatlarını açıkladı. Fiyatlar 50 randıman Giresun
kalite kabuklu fındık için 22,5 lira, 50 randıman Levant kalite
kabuklu fındık için 22 lira olarak belirlendi. Bu fiyatlara mazot,
gübre, tarım sigortası, organik tarım ve alan bazlı
destekler de ilave edildiğinde kilogram fiyatları 25 TL ile 25,5
TLye ulaşmaktadır. Açıklanan fındık
fiyatlarının öncelikle ülkemize, Kocaelimize, fındık
üreticilerimize, sanayicilerimize ve ihracatçılarımıza
hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyor; Kocaeli AK
PARTİ milletvekilleri olarak fındık üreticilerimize her zaman
destek olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana, Tarım ve Orman Bakanımıza, Hazine ve Maliye
Bakanımıza, Fındık Çalışma Grubu Başkanım
ve milletvekili arkadaşlarıma, sahada alım sürecini yürüten ve
yürütecek olan TMO çalışanlarına teşekkür ediyor; bugüne
kadar olduğu gibi, bundan sonra da fındık üreticilerimizin
yanında olmaya devam edeceğiz diyoruz.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
12.-
Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, trafik kazalarının önlenebilmesi için Antakya-Samandağ
yolu ile Samandağ Çevre Yolunun bitirilmesi için Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığı yetkililerine seslendiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
Antakya-Samandağ yolunun bazı bölümlerinin yapımı henüz
bitmedi ve âdeta trafik kazalarına davetiye çıkarılıyor.
Ayrıca, Samandağ Çevre Yolunun bitiş süresi sürekli uzuyor.
Karayollarının uhdesinde olan bu yol, yapan şirketle
yaşanan sorunlar sonucu tekrar ihaleye çıkarıldı, süreç
yine uzadı. Hafta sonları Samandağa gelen araç sayısı
39 bin. Şimdi Samandağ-Arsuz yolunun da açılmasıyla bu araç
sayısı 60 binlere varacak; trafik zaten yoğunken daha da
yoğun olacak. Trafik kazalarına dur demek için Samandağ Çevre
Yolunu bir an önce bitirin.
Buradan Ulaştırma Bakanlığı
yetkililerine sesleniyorum: Samandağa gelmek, gezmek isteyen
vatandaşlarımızı kazalardan korumak için bu yolları
bir an önce bitirin, tamamlayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kasap
13.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahya ili Emet ve Hisarcık ilçeleri ile İğdeköy
köyünde yaşanan içme suyu sorununa ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Özellikle, öncelikle şuna da değinmek
istiyorum: Bu kadar methiye düzdüğünüze göre, demek ki fındık
fiyatlarında aklanması gereken bir şeyler var, kamufle edilmesi
gereken bir şeyler var.
20nci yüzyıl Türkiye'sinde, 2020de
sağlıklı bir çevrede yaşamanın,
sağlıklı bir su içmenin herkesin hakkı olması
gerekiyor; yolu olması gerekiyor, hastanesinde doktoru olması
gerekiyor. Maalesef, Kütahyamızın Emet ve Hisarcık ilçeleri
yıllardır arsenikli su içmeye, zehirlenmeye mahkûm ediliyor.
İğdeköyümüz, yaklaşık bir yıldır, içilmesi
kesinlikle yasak olan suya, zehirli arsenikli suyu içmeye mahkûm ediliyor,
kronik arsenik zehirlenmesi oluyor. Borun ve daha birçok madenin
başkentini bu şekilde mağdur etmek yakışmıyor.
Bu arada, tekrar belirtmek gerekiyor, termik
santraller açıldı, filtreler kül yağdırmaya devam ediyor,
Porsuk Barajı kirleniyor.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
14.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, Diyanet İşleri Başkanının Bizim
inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı
yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete
uğrar. cümlesine ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Son zamanlarda artan Atatürk
düşmanlığına ne yazık ki devlet kurumlarında
sorumluluk taşıyan kişiler de eklenmiştir. Sosyal medyada
pervasızca saldırgan tavırlar sergilenirken Türk milletini
asıl derinden yaralayan gelişme Diyanet İşleri
Başkanından geldi. Atatürk düşmanlarına olan muhabbetini
gizlemeyen bu kişi, Ayasofyayı tapuya cami olarak
kaydettirdiği için saygı göstermesi gerekirken, konuşmasında
Atatürkün adını zikretmeden lanete uğrayacağını ifade
etmiştir. AKP sözcüsü ve yandaşlar her ne kadar anlam
değiştirmeye çalışsalar da söylediği cümle aynen
şöyledir: Bizim inancımızda vakıf malı
dokunulmazdır, dokunanı yakar. Vakfedenin şartı
vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. Burada kastedilen çok
açıktır. Tepkilerden kaçmaya çalışmak, lafı düzeltmeye
uğraşmak yerine Diyanet İşleri Başkanını
istifa etmeye çağırıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaya
15.-
Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın, 7179 sayılı Askeralma Kanununun 9uncu maddesinin
revize edilerek mağduriyetin giderilmesi konusunda Millî Savunma
Bakanlığı yetkililerine seslendiğine ilişkin
açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Tecil yaşının düşürülmesiyle
birlikte binlerce gencimiz, haberleri olmadan, yoklama kaçağı
durumuna düşürülmüştür. Yoklama kaçağı durumuna
düşürülen bu gençlerimiz bedelli askerlik yapma ve üniversiteye girme
haklarını kaybetmiştir. Bu gençlerimizin hiçbir suçu, kabahati
yoktur. Kabahat onları habersizce yoklama kaçağı durumuna
düşürenlerindir. Sayıları 500 bini bulan bu gençlerimizin
psikolojileri bozulmuş, hayatları karartılmıştır.
Bu gençlerimiz bizlerden ne iş ne aş ne atama ne kadro ne maaş
istiyorlar, sadece adalet istiyorlar. Bizler de anne babayız, ortada büyük
bir haksızlık var, hep birlikte bu haksızlığı
düzeltmemiz gerekiyor.
Buradan Millî Savunma Bakanlığı
yetkililerine sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun ve 7179
Askeralma Kanununun 9uncu maddesinin (6)ncı fıkrasını
bir an önce revize ederek yoklama kaçağı ve bakaya durumuna
düşürülen gençlerimize bir defaya mahsus olmak üzere, bedelli affı
çıkararak bu haksızlığa son verin diyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
16.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Ayasofyanın ibadete
açılmasının hayırlı olmasını dilediğine
ve Kayseri ilinde yıkılan camilere ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ayasofyanın yeniden ibadete
açılmasının hayırlı olmasını diliyorum.
Tarihin her döneminde, saltanat kayığına binip İngilizlere
uşaklık eden, Millî Mücadeleyi lanetleyen Mustafa Sabri gibi sözde
din adamları hep olmuştur. Mustafa Sabrinin manevi
mirasçısı, bir soytarı, Ayasofyanın minberine
çıkmış bu topraklarda yeniden ezan okunmasını
sağlayan Atatürke lanet okuyor ve orada bulunan devlet protokolü de
sessiz kalarak bu laneti onaylıyor. Buradan tüm vatan hainlerini
lanetliyorum.
Bir taraftan Ayasofya deyip diğer taraftan para
için, rant için cami satan, cami yıkan anlayışı da
lanetliyorum. Örnek mi? Kayseri Kocasinan Belediyesi 5 cami sattı,
karşılığında baraj manzaralı 100 bin metrekarelik
4 villa arsası aldı. Eski Terminal Camisi benzin istasyonuna çok
yakın diye yıkıldı, Sahabiye Camisi Kentsel dönüşüm
var. diyerek yıkıldı, tarihî Kalem Kırdı Camisinin
yerinde yeller esiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
17.-
Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, YKS sonuçlarını nasıl
değerlendirdiğini, mevcut eğitim sistemini yeterli bulup
bulmadığını, 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili
değişiklik düşünüp düşünmediğini ve özel liseler ile
nitelikli devlet liselerinden mezun olanların başarı
puanlarında bir eşitsizlik görüp görmediğini Millî Eğitim
Bakanı Ziya Selçuktan öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Değerli milletvekilleri,
Covid-19 salgını gölgesinde yapılan ve 2 milyon 296 bin
adayın katıldığı, 2020 Yılı
Yükseköğretim Kurumları Sınavı Sonuç Raporuna göre, on
sekiz yılda, AK PARTİ yönetimlerinde eğitim sisteminin
artık iflas ettiği görülmektedir. Sınava göre, 550 bin aday
barajı geçememiş, 48.288 aday 0 puan almış, matematik testi
net ortalaması 5,5, fen bilimleri ortalaması ise sadece 2,6.
40 soruluk Türkçe testin net ortalaması 14
olduğu gerçeğinden, Millî Eğitim Bakanı Sayın Selçuka
soruyorum: Bir eğitimci olarak bu sonuçları nasıl
değerlendiriyorsunuz? Mevcut eğitim sistemini yeterli ve verimli
buluyor musunuz? Özellikle Türkçe, matematik ve fen bilimleri temel derslerinin
haftalık ders saatlerini artırmayı düşünüyor musunuz? 4+4
eğitim sistemiyle ilgili herhangi bir değişiklik düşünüyor
musunuz? Özel liselerden ve sınavla girilen nitelikli devlet liselerinden
mezun olanlar arasında başarı puanlarında bir
eşitsizlik görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Balta
18.-
Trabzon Milletvekili Muhammet Baltanın, Açıklanan fındık
alım fiyatlarına ilişkin açıklaması
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Dün, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından
fındık fiyatları açıklandı. Giresun kalite
fındık 17 liradan 22,5 liraya, Levant kalite fındık 16,5
liradan 22 liraya, toplamda desteklerle birlikte fındık fiyatı
25 TLnin üzerine çıktı. Sezondan önce açıklanan fiyatlar
fındık üreticimizi son derece mutlu etmiştir.
Her zaman milletinin yanında olan, bu
mutluluğu üreticimize ve bizlere yaşatan başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana, Hazine ve Maliye
Bakanımız Berat Albayraka, Tarım Bakanımız Bekir
Pakdemirliye, emek veren bütün milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ediyor; şimdiden, sizlerin, milletvekillerimizin,
milletimizin ve bütün İslam âleminin Kurban Bayramını tebrik
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
19.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Amasya Çevre Yolunun açılmasına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Amasyamızın şehir içi trafiğini büyük ölçüde rahatlatan
çevre yolumuz halkımızın hizmetine açılmıştır.
24/7/2020 Cuma günü, Değerli Cumhurbaşkanımızın video
konferans yoluyla Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız ve
ekibinin bilfiil katılımıyla çevre yolumuz açılmıştır.
11,3 kilometre uzunluğunda olan yolumuzun yapımında, ciddi
heyelan ve kaymaların olmasından dolayı biraz gecikme
yaşanmışsa da, 1 milyar 267 milyon TLye mal olan yolumuzda biri
1.566 metre, diğeri 735 metre uzunluğunda iki tünel
bulunmaktadır.
Çevre yolumuzun açılışında
bizleri onurlandıran Cumhurbaşkanımıza yürekten
teşekkürlerimizi sunarken yine bizi yalnız bırakmayan
Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Adil
Karaismailoğluna, Bakan Yardımcımız Enver İskurt
Beye, Çorum Milletvekilimiz Erol Kavuncu Beye, Çorum Belediye Başkanımız
Dr. Halil İbrahim Aşgın Beye, Kurucu Genel Başkan
Yardımcımız Akif Gülle Beye, önceki dönem Belediye
Başkanımız İsmet Özarslan Beye, Karayolları Genel
Müdürümüz Abdulkadir Uraloğlu Beye ve Karayolları Bölge Müdürümüz
Murat Gönen Beye teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arkaz
20.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit olan 4
askere Allahtan rahmet dilediğine ve Ayasofyanın ibadete
açılması sonrasında Yunanistanın Selanik kentinde
yapılan protesto gösterilerinde Türk Bayrağının
yakılmasını lanetlediğine ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, dün Mersinde askeri aracın devrilmesi sonucunda 5 asker
şehit olurken, 10 askerimiz de yaralanmıştır.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum.
Türk İslam şehri İstanbulun sembolü
olan Ayasofya Camisinin ibadete açılmasından sonra batıdan pek
çok tepki geldi. Bizans hayali kuran Yunanistanda ise şehitlerimizin
emaneti olan Türk Bayrağı yakıldı. Selanikte, Atatürkün
doğduğu topraklarda meydana gelen bu olayı lanetliyorum,
şiddetle kınıyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
21.-
Erzincan Milletvekili Burhan
Çakırın, 2. Lige yükselen Erzincansporu tebrik ettiğine,
Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit olan
askerlere Allahtan rahmet dilediğine, Ayasofya Camisinin 24 Temmuzda
ibadete açılmasına ve İslam âleminin Kurban Bayramını
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
3üncü Lig Play-Off müsabakalarında rakibi 68
Yeni Aksaraysporu, 2-1 yenerek 2nci Lige yükselen şehrimizin
takımı Anagold 24 Erzincansporu tebrik ediyorum. Bize, bu sevinci
yaşatan futbol takımına, teknik kadro ve yöneticilerimize
gönülden teşekkür ediyoruz.
Takımımızı hiçbir zaman
yalnız bırakmayan, maddi ve manevi varlığını
daima yanımızda hissettiğimiz, bizlere bir ulu çınar
gölgesi gibi güç veren son Başbakanımız Sayın Binali
Yıldırıma ve taraftarlarımıza şükranlarımızı
sunuyoruz.
Dün Mersinin Mut ilçesinden gelen haber
yüreğimizi yaktı. Kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralanan askerlerimize acil şifalar diliyorum.
24 Temmuz Cuma günü ibadete açılan Ayasofya
Camisi bizim için özlemdi, fetih sembolüydü. 86 yıl sonra
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın 10
Temmuz tarihli kararnamesiyle Ayasofya Camisi artık bilet alınarak
girilen bir yer değil, hep birlikte abdestimizi alarak gireceğimiz
kutsal bir mekân oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızdan Allah
razı olsun diyorum.
Bu vesileyle tüm milletimizin ve İslam âleminin
mübarek Kurban Bayramını şimdiden tebrik ediyorum, kutluyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili
Sayın Lütfü Türkkan, buyurunuz.
22.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Mersin ili Mut ilçesinde meydana
gelen trafik kazasında şehit olan 4 asker ile hayatını
kaybeden 2 vatandaşa, Hatay ili Dörtyol ilçesinde teröristlerle
girdiği çatışmada yaralanarak yaşam mücadelesini kaybeden
Jandarma Uzman Çavuş Ali Konukcuya Allahtan rahmet dilediğine, CHP
37nci Olağan Kurultayında yeniden Genel Başkan seçilen Kemal
Kılıçdaroğlunu ve Parti Meclisi ile Yüksek Disiplin Kurulu
üyeliklerine seçilenleri tebrik ettiğine, Diyanet İşleri
Başkanı Ali Erbaşın Ayasofya Camisinin ibadete
açıldığı cuma namazı hutbesinde sarf ettiği
sözlerden dolayı istifa etmesi gerektiğine, 28 Temmuz Dünya Hepatit
Gününe, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akardan Yunanistanın Dedeağaç
bölgesinde açılan Amerikan üssü hakkında açıklama beklediklerine,
Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve çayır
güreşlerinin pandemi nedeniyle iptal edilmesiyle güreşçilerin
yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Gençlik ve Spor
Bakanına çağrıda bulunduğuna, Kars ilinde yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün Kıbrısa gidecek askerlerimizi
taşıyan otobüs, Mersinin Mut ilçesinde devrilerek şarampole
yuvarlandı. Elim kazada 4 askerimiz şehit oldu, 2 otobüs şoförü
de hayatını kaybetti; 27 askerimiz de yaralı. Şehit
askerlerimize ve hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralı evlatlarımıza acil şifalar temenni
ediyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerine ve aziz milletimize de
başsağlığı diliyorum.
Daha önce Hatay Dörtyolda teröristlerle
girdiği çatışmada yaralanan Uzman Çavuş Ali Konukcu da
yaşam mücadelesini dört gün önce kaybetti. Konukcuya buradan Allahtan
rahmet, acılı ailesine ve Türk milletine başsağlığı
diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi, geçtiğimiz hafta sonu
37nci Olağan Kurultayını gerçekleştirdi. Tekrar Genel
Başkanlığa seçilen Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunu tebrik ediyorum. Kurultayda Parti Meclisi ve
Yüksek Disiplin Kurulu üyeliklerine seçilen arkadaşlarımızı
da tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
Cuma günü Ayasofya Camisinde seksen altı
yıl aradan sonra kılınan ilk namazın heyecanı ve
coşkusuna Diyanet İşleri Başkanı Ali
Erbaşın Gazi Mustafa Kemal Atatürke lanet okumasıyla gölge
düştü. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürke lanet
okumak, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet değilse şüphesiz ki
şifa bulmaz bir cehalettir. Atatürkün kurduğu devlette
yaşayarak, Atatürkün kurtardığı İstanbul
topraklarına basarak ve Atatürkün kurduğu Diyanet İşleri
Başkanlığı koltuğunda oturarak, milyonların gözü
önünde Atatürke lanet okumak densizliktir, hadsizliktir. Bu kişi daha
fazla bu makamda kalmamalı, bir an önce istifa etmelidir. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Toplumlarda hâlâ en temel
sağlık problemlerinden biri olan viral hepatitlere dikkat çekmek ve
farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 28 Temmuz Dünya
Hapatit Günü olarak anılıyor. Dünya çapında 325 milyon
kişinin hayatını etkileyen hepatit B ve hepatit Cnin her
yıl yaklaşık 1,5 milyon kişinin ölümüne yol
açtığı belirtiliyor. Şu anda hepimizin korkarak
kaçtığı bu Covid-19un çok çok üstünde insan hayatı bu
virüs yüzünden kayboluyor. Ülkemizde de yaklaşık 3,5 milyon
kişinin hepatit virüsü taşıyıcısı olduğu
tahmin ediliyor. Biz de İYİ PARTİ olarak hepatit hastaları
için oluşturulmak istenen bu farkındalığa katkı
sunuyoruz.
Evet, Amerika ve Yunanistan, bu kez
boğazları devre dışı bırakacak bir projeye imza
attılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Lozan Barış
Antlaşmasına göre asker bulunmaması gereken Türkiye
sınırı yakınlarındaki Dedeağaç bölgesinde
Amerikan deniz ve hava üssü açıldı. Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi
Saygı Öztürkün haberine göre törene Yunan Savunma Bakanı,
Amerikanın Atina Büyükelçisi ve Dedeağaçta konuşlanan Yunan
12nci Mekanize Piyade Tümeni Komutanı katıldı. Üsse getirilen
helikopterler cuma gününden itibaren Romanyadan eğitim alanına
uçmaya başladı. Şimdi buradan sormak istiyorum: Bu durum
Yunanistan ve Amerikanın Lozan Antlaşmasını ve
uluslararası hukuku birlikte ihlal ettiği anlamına gelmez mi? Bu
gelişmeye karşı Dışişleri Bakanı Sayın
Mevlüt Çavuşoğlu ve Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi
Akardan bir açıklama bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, yaz gelince
Anadolunun muhtelif yerlerinde, özellikle Kırkpınarda başlayan
çayır güreşleri Türkiyede gelenekselleşmiş bir spor
dalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu yıl pandemi
nedeniyle Anadolunun her yerinde olduğu gibi Edirnede de bu
güreşler iptal edilmiş. Sadece bu güreşlere çıkarak,
çayır güreşi yaparak hayatını idame ettiren çok ciddi
sayıda çayır güreşçisi var, pehlivan var. Bunlar,
geçtiğimiz günlerde bana ulaştılar: Bizler hiçbir
sağlık güvencesi olmayan, herhangi bir kuruma bağlı olmadan
sadece güreşerek hayatımızı kazanan insanlarız. Bu
pandemi sürecinde toplumun her kesimine uzanan devlet eli bize hiç
uzanmadı. Biz görmemezlikten gelinmeye devam edilecek miyiz? diye
soruyorlar. Ben de buradan Sayın Spor Bakanı başta olmak üzere
Sayın Cumhurbaşkanına çağrıda bulunmak istiyorum.
Son olarak Karstan bahsetmek istiyorum:
Karsın en büyük sorunu işsizlik, diğer bölgelerde olduğu
gibi. Şehirde kamuya ait Et ve Balık Kurumu, çimento fabrikası,
yem fabrikası, ayakkabı fabrikası ve süt fabrikası
özelleştirilmiş ve özelleştirildikten sonra da
kapanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tek bir entegre et tesisi
bulunmayan, geçimini özellikle tarım ve hayvancılıkla
sağlayan Karsta, mevcut olan Et ve Balık Kurumuna ait Kars Et
Kombinası da özelleştirilerek kapatılmış ve hayvan
üreticilerimiz tüccarın insafına terk edilmiştir. Tarım
girdilerinin pahalılığı yüzünden zarar eden çiftçiler
tarımdan vazgeçmek zorunda kaldığı için Karstaki ekili
alanlar her yıl azalmakta dolayısıyla köyler göç vermektedir.
Ayrıca verilen tarım destekleri yetersizdir ve zamanında
ödenmemektedir, Karslı çiftçi borçlu durumdadır. Karsın
sıkıntılarından biri de hastanelerin yetersiz olması.
Bu yüzden doktor sayısı az olan Karslı hastalar Erzuruma sevk
edilmekte, bu da ne yazık ki ciddi sağlık sorunları
yaşanmasına sebep olmaktadır. Sınır ili olan Karsta
gümrük müdürlüğü bulunmaması da şehrin
sıkıntılarından biri, dolayısıyla
vatandaşlar gümrük işlemleri için Erzuruma gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitmek üzere Sayın
Başkanım.
Bu da zaten kısıtlı
ihracatçılarımıza hem ekonomik hem de zaman açısından
büyük zarar vermektedir.
Bu konulara Hükûmetin dikkatini çekmek istiyorum.
Yüce parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül
Buyurunuz Sayın Bülbül.
23.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında
şehit olan 4 asker ile hayatını kaybeden 2 vatandaşa
Allahtan rahmet dilediğine, Süper Lig Şampiyonu Başakşehir
Futbol Kulübünü tebrik ettiğine, açıklanan fındık alım
fiyatlarına, Ayasofya Camisinde kılınan ilk cuma
namazından sonra Yunanistanda yapılan gösteriler sırasında
Türk Bayrağının yakılmasının kabul edilemez olduğuna,
Ayasofya Camisindeki ilk cuma hutbesinde yapılan değerlendirmeleri
bağlamından koparmanın devlete ve millete zarar vereceğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dün sabah saatlerinde Kıbrısa gitmek için yola çıkan ve
Mehmetçiklerimizi taşıyan otobüs Karaman kara yolu Yapıntı
Mahallesi, Zeytinlik mevkisinde fren patlaması sonucu devrilmiştir.
Bu elim hadisede, maalesef, 4 askerimiz şehit olmuş, 2 otobüs
şoförü de hayatını kaybetmiştir. 10u ağır olmak
üzere 26 askerimiz de yaralanmıştır. Şehit olan
askerlerimize ve hayatını kaybeden otobüs şoförlerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına ve büyük Türk milletine sabırlar
diliyoruz. Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, otuz dört haftalık
Süper Lig maratonunun neticesinde lider olarak bu maratonu bitiren ve
şampiyonluk ipini göğüsleyen Başakşehir Futbol Kulübünü
ayrıca tebrik ediyor, başarılarının da
devamını diliyoruz.
Sayın Başkan, dün gerçekleştirilen
Kabine toplantısı sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından 2020 yılı fındık fiyatları
açıklanmıştır. 50 randıman Giresun kalite kabuklu
fındık için belirlenen 22,5 TLlik fiyat, fındık
çiftçimizde ve özellikle, bu gelirle ekonomisi hayat bulan bölgemizde,
Karadeniz Bölgesinde ve Marmara Bölgesinde büyük bir memnuniyete sebep
olmuştur. Bu sebeple, öncelikle, bu fiyatların
açıklanmasında öncülük eden Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Tarım ve Orman Bakanımıza,
Hazine ve Maliye Bakanımıza, Fındık Çalışma
Grubunun değerli milletvekili üyelerine ve emeği geçen herkese burada
ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, geçtiğimiz cuma günü Ayasofya-i Kebir Camii ibadete
açılmış, yüz binlerce vatandaşımızın
katılımı ve millî bir birlik, beraberlik şuuruyla ilk cuma
namazımız eda edilmiştir. Bu minvalde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
egemenlik haklarından kaynaklanan hakkını kullanması hem
içeride hem de dışarıda bazı odakları rahatsız
etmiştir. Özellikle Yunanistan tarafından yapılan
açıklamalar ve eylemler kabul edilebilir değildir. Öncelikle
belirtmemiz gerekir ki Yunanistanda yapılan gösteriler
sırasında şanlı bayrağımızın
yakılıp yerlerde sürüklenmesi tam bir alçaklıktır.
Geçmişte yaşadıklarından hiç ders almayan Yunanistan yine
boyundan büyük işlere kalkışmaktadır. Ege ve Akdenizde
tırmandırdığı tahrik ve gerilimlerle Ayasofya
üzerinden Türkiyeye kin kusmaları planlı bir projenin parçalarıdır.
Bunun yanında, bu gafillere inanıp içeride de Yunan borusu öttürmeye
çalışanlar mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti devleti 29 Ekim 1923teki
kuruluş ruhuna aynen bağlıdır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
ve bu
şuurla 2023e doğru emin adımlarla yürümektedir.
Ayasofya Camisinin ibadete açılmasından
sonra ortaya çıkan tartışmalar dışarıda bizim
tökezlememizi bekleyen güçlerin ekmeğine yağ sürmektedir. Türkiyeyi
dibi görünmeyen çukura doğru çekmeye hiç kimsenin hakkı
bulunmamaktadır. Cuma hutbesinde yapılan değerlendirmeleri
bağlamından koparıp başka emeller doğrultusunda
kullanmak kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi bu tip
tartışmalar devletimize ve milletimize de zarar vermiş
olacaktır.
Ayasofya ibadete açılmıştır,
siyasete değil. Bu açıdan Gazi Mustafa Kemal Atatürkü bu
tartışmaların merkezine oturtmak da doğru değildir.
İstanbulu fethedip bize armağan eden Fatih Sultan Mehmet Han ne
kadar aziz ise İstanbulu işgalden kurtarıp bizlere armağan
eden Atatürk de o kadar azizdir. Bu nedenle Ayasofya etrafında fitne
çıkaran ve insanlarımızı ayrımcılığa
teşvik eden kim varsa kınıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç
Buyurunuz Sayın Oluç.
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, 28 Temmuz 33 yurttaşın Sefo Deresine götürülerek
kurşuna dizilişinin 77nci yıl dönümü vesileyisle
yaşamını yitirenleri
saygıyla andığına,
Diyarbakır, Urfa, Mardin, Van ile Şırnak illerinde
Covid-19 vaka sayısında artış olduğuna ve bölge
halkının kendisini koruyacağı politikalar
geliştirmesi, Hakkâri ili Yüksekova ilçesinde yaşanan su sorununun
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bundan
yetmiş yedi yıl önce bugün, sabahın erken saatlerinde 32 Kürt
yurttaş köylerindeki evlerinden alındılar, Sefo Deresine
götürüldükten sonra orada kurşuna dizildiler. Dönemin 3üncü Ordu
Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalının emriyle bu katliam gerçekleştirildi.
Bu katliamın üzerinden 77 yıl geçmesine rağmen yaralar
sarılmadı. Katliamın 77nci yılında
yaşamını yitirenleri bir kez daha saygıyla anıyor ve
bu katliamı bir kez daha lanetliyoruz.
Sayın vekiller, pandemi meselesini burada çok
tartıştık, konuşmaya da devam edeceğiz; uzun bir zaman
belli ki bizim gündemimizi belirleyecek. Şimdi, geçtiğimiz gün
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Dekanı Profesör Doktor
Tufan Tükek, hastanelerine başvuran hasta sayısında 2 kat
artış yaşandığını belirtti ve Önceki döneme
göre gelen hasta sayısının neredeyse 2 katı kadar
başvuru var. Gelenler içerisinde ağır vakalar bulunuyor, dikkat
edilmezse sayı yükselir. dedi. Bu, İstanbul için geçerli olan
şey.
Şimdi, vahim bir tablo, esas itibarıyla
Diyarbakır, Urfa, Mardin, Van, Şırnak gibi illerde
yaşanıyor. Biz bunu daha evvel dile getirdik, şimdi
Sağlık Bakanıyla bu konuda konuşmalar yaptık ve ortaya
çıkan son durum belli ki Sağlık Bakanlığı
tarafından da kabul edildi ve açıklandı. Özellikle
Diyarbakır, Urfa, Mardin, Van ve Şırnakta salgında çok
ciddi bir artışın olduğu kabul edilmiş oldu. Gerçekten
durum vahim, buradaki hastanelerde yer bulunamıyor şu anda. Bir örnek
yaşandı geçtiğimiz gün. Şeref Yıldız, 5 kentteki
hastanelerden Yer yok. yanıtını aldı, entübe edilmesi
gerekiyordu ve Şeref Yıldız hayatını kaybetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Çok örnek var,
bunlar saymakla bitmez. Hatta hani ismini vermem gerekmiyor belki ama söyleyeyim,
bir milletvekilimizin annesi şu anda coronavirüsle enfekte olmuş
vaziyette ancak milletvekilimiz devreye girince annesine bakım
yapılabildi, halkın nasıl bir durumla karşı
karşıya olduğunu hep beraber düşünmemiz gerekiyor.
Şimdi, biz sevincimizi de acımızı
da toplumsallık içerisinde yaşayan topraklardayız ve
dolayısıyla toplu buluşmalar, taziyeler, mevlitler,
paylaşılan büyük sofralar, hasta ziyaretleri, mezarlık
ziyaretleri, düğünler, misafirlikler bu salgının
yayılmasını kolaylaştırmaktadır maalesef. Bayrama
yaklaşıyoruz ve son derece ciddi bir durumla karşı
karşıyayız. Özellikle Diyarbakır, Urfa, Mardin ve
Şırnak başta olmak üzere bölge illerindeki bütün
halkımıza çağrı yapmak istiyoruz. Maske takmak, mesafeye
dikkat etmek, özellikle el hijyeninin doğru bir şekilde
sağlanmasına dikkat etmek büyük önem taşıyor. Bugüne kadar
halk kendi çabalarıyla bu salgının
yaygınlaşmasını engellemeye çalıştı ama
bugün karşı karşıya kalınan durum, bu engellemenin
yeterince başarılı olmadığını gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi
mutlaka halkın kendisini koruyacağı politikalar
geliştirmesi gerekiyor, mutlaka buna ilişkin -özellikle bayram
günlerinde- adım atmaları gerekiyor.
Birkaç noktada çağrı yapmak istiyorum
çünkü durumun vahim olduğunun farkındayım ve iktidarın da
biraz umursamaz bir tutum takındığını görüyoruz ne
yazık ki ve bu konuda gereken önlemlerin alınmadığını
görüyoruz, o yüzden halka çağrı yapmak istiyoruz. Özellikle bayram
öncesi günlerde, çarşı pazar alışverişini mutlaka,
zorunlu ihtiyaçlar dışında yapmamak gerekiyor, bu konuda
herkesin özen göstermesini istiyoruz. Özellikle bayram öncesi günlerde
mezarlıklar kalabalık hâle gelebilmektedir, her ne kadar açık
alan gibi görünse de öyle değil; önlem alınmalı, mesafeler
korunmalı ve maske, mutlaka kullanılmalıdır. Bayram
ziyaretlerinde ve bayramlaşırken mümkün olduğu kadar teması
azaltmalı, kalabalık bayram ziyaretlerinde bulunulmamalıdır
ve maalesef, bayramlaşmayı mümkünse bu süreçte ertelememiz halk
sağlığı açısından daha doğru olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Kurban
Bayramı olması nedeniyle özgün riskler de vardır, ona da
değinmek istiyorum: Kurban alımı, kesimi ve
dağıtımında aileden bir kişinin bulunması ve
özellikle genç bir kişinin olması riski azaltacaktır; bu konuda
herkes mutlaka dikkatli davranmalıdır. Kalabalık etkinlikler,
düğünler, mevlitler, taziyeler, virüsün en çok
yayıldığı yerler olmuştur; mutlaka bu konularda,
tehlike geçene kadar bir araya gelişler ertelenmelidir.
Ve bir kez daha söyleyelim: Evet, hava çok
sıcak; Diyarbakırda, Mardinde, Vanda, Şırnakta,
Hakkâride, bölgenin her tarafında çok sıcak hava ama maskenin koruyuculuk
yönünden öneminin çok olduğu açıkça
kanıtlanmıştır; yaz sıcağında zorlansak bile
halkımızın maske kullanımına önem vermesi ve maskeyi
çıkarmaması çok önemli, bunu da bir kez daha vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Değinmek
istediğim son konu Yüksekovayla ilgili: Yüksekovada çok ciddi bir
susuzluk sorunu yaşanıyor ve özellikle bu pandemi günlerinde bunu hep
söylüyoruz; bu, çok ciddi bir halk sağlığı tehlikesi de
yaratıyor. Halk, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için
Yüksekovada tanker ve bidonlarla su taşıyor. Yüksekovanın bu
su sorunu yeni değil ama katlanarak korkunç bir hâl almış
vaziyette. Özellikle, belediyelere atanan kayyumlar su sorununu çözmek yerine
daha da derinleştirdiler maalesef. Hatırlarsanız, burada da
konuşmuştuk, Yüksekova Belediyesinin aylık 4 milyon liralık
bir geliri vardı ama kayyum o belediyeyi 680 milyon borçla
bırakmıştı seçimlerden önce. Bunun 608 milyonu İller
Bankasından çekilen krediydi ve kredinin gerekçesi de sözde ilçe 500 bin
nüfusluydu ve orada belediyenin aylık su gelirinin 5 milyon olduğu
söylenerek İller Bankasından kayyum kredi almıştı ama
ortada çok büyük bir yalan olduğu belli; 100 bin kadar nüfusu olan ve su
abone sayısı da 9 bin olan bir ilçeden söz ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Peki, ne oldu? O kredi alındı İller
Bankasından, Yüksekova Belediyesi müthiş bir borcun içine itildi.
Peki, o alınan parayla su ve kanalizasyon sorununun çözülmesi için
herhangi bir şekilde adım atıldı mı? Hayır,
atılmadı, üstelik de bugün baktığımızda, yine
kayyum dönemi Yüksekovada. Yüksekovanın mevcut borcu 925 milyon TLye
çıkmış vaziyette yani yeni kayyum atandıktan sonra daha bir
yıl geçmeden 300 milyon Türk lirası üzerinde yeni borç
yapmış vaziyette. Küçücük bir ilçede, hiçbir
çalışmanın ve hizmetin verilmediği bir ilçede bu paranın
nereye harcandığını elbette ki halk da bizler de merak
ediyoruz, onu da ortaya çıkartacağız ama şunu özellikle
vurgulamak istiyoruz ki: İçme suyu hattında ciddi sorunlar var, eski
borular kanserojen asbest içerdiği için bunların yenilenmesi
gerekiyor, yenilenmiyor ve bu sorunların çözümü için alınan kredi,
herhangi bir şekilde bu iş için kullanılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum.
Ortada para da yok, boru da yok ve su sorununu
çekmeye devam ediyor Yüksekova, üstelik de Hakkârinin geneline
baktığımızda doğal kaynaklara çok ciddi sahip olan bir
ilden söz ediyoruz, Yüksekova da öyle. Örneğin, Zeysu, Türkiyede en
içilebilir sular arasında kabul ediliyor fakat nedense Yüksekovada bu
ağır koşullarda su sorunu yaşanmaya devam ediyor.
Bir kez daha buradan çağrı yapıyoruz:
Yüksekovanın su sorunu mutlaka çözülmelidir ve halkın
yaşadığı sıkıntılara yenileri
eklenmemelidir, bu konuda yetkililer üzerlerine düşeni
yapmalıdır diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Özkoç.
Buyurunuz Sayın Özkoç.
25.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit olan 4
asker ile hayatını kaybeden 2 vatandaşa Allahtan rahmet
dilediğine, gazeteciler Murat Ağırel, Barış Pehlivan
ve Hülya Kılınçın cezaevinde tutulduğu sürecin bir an önce
son bulmasını ümit ettiklerine, Anayasa Mahkemesinin Enis
Berberoğlunun başvrusu hakkındaki kararına, Rize ili çay
üreticileri ile Ordu ve Giresun illerindeki fındık üreticilerinin
gerçek anlamda desteklenmesi gerektiğine, sosyal medyanın yasaklarla
kontrol edilemeyeceğine, 226 sıra sayılı Kanun Teklifine
karşı olduklarına ve bu teklifle ilgili Dijital Mecralar
Komisyonunun görüşünün neden alınmadığını
öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sağ olun efendim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzüntü duyduğumuz kaza nedeniyle askerlerimiz
ve sivil vatandaşlarımızı kaybettik. Askerlerimize ve sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Şu anda yaralı olan
kardeşlerimize de bir an önce şifa diliyoruz.
Değerli Başkanım, Gazeteci Murat
Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınçın
delilleri yok etme, kaçma ve saklama girişiminde bulunma ihtimalleri
olmadığı hâlde cezaevinde tutuluyorlar. Onlar gibi onlarca
gazeteci parmaklıklar arasında. Artık gazeteciler için bu
adaletsizlik öyle boyutlara ulaştı ki mahkeme başkanı bile
Gazeteci Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya
Kılınçın cezaevinde tutulma kararına itiraz etmiş,
gazetecilerin bir an önce cezaevinden çıkartılması için de kendi
fikrini açıklamıştır. Bu usulsüz, hukuksuz sürecin bir an
önce son bulmasını biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
diliyoruz.
Anayasa Mahkemesi, milletvekilliği
düşürülen vekilimiz Enis Berberoğlunun başvurusu
hakkındaki kararını eylül ayına
bırakmıştır. Berberoğlunun yargılanma sürecinin
tam bir hukuksuzluk örneği olduğu açıktır.
Yargılanması sürerken yeniden seçildiği için dokunulmazlık
kazanan arkadaşımız, yerel mahkeme ve Yargıtayın
seçimi tanımaması sonucunda vekilliğinden olmuştur. Bu
konudaki hukuksuzluğu, anayasa profesörleri raporlamış, AYM
raportörü ortaya koymuş ancak AYM kararını bir türlü
açıklayamamıştır. Buradan soruyoruz: AYM, kararı
açıklamayı neden öteliyor? Yoksa AYM üzerinde siyasi bir baskı
var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Değerli
Başkanım, Rizede çay; Ordu, Giresunda fındık üreticimiz
perişan. Üretici tarafından en az 25 TL beklenirken
fındığa 22,5 TL veren iktidar yalandan bir destekle Fiyat 25
TL. gibi ifadelerde bulunmaktadır. Fındık ve çay üreticimiz
yalandan değil gerçekten desteklenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; iktidar otoriter bir anlayışla, bir
oldubittiyle sosyal medya yasasını Meclisten geçirmeye
çalışıyor. Bugün bunu sabaha kadar Meclis Genel Kurulunda
tartışacağız. Ancak şu unutulmamalıdır ki
sosyal medya yasaklarla kontrol edilebilecek bir yer değildir. Bu yasa
sosyal medyayı bitirecek bir yasadır. İktidar kanadı tam
bir tutarsızlık içindedir. Torba kanun görüşmelerinde Dijital
Mecralar Komisyonu kurulmuştur. Kanun üzerinde detaylı bir biçimde
incelenmesi ve düşünülmesi gereken tek teklif Adalet Komisyonuna sevk
edilmiştir. Oysa mademki Komisyon kurduk neden bu Komisyonu
çalıştırmıyoruz? Bu Komisyonun değerlendirmesini
aldıktan sonra neden bu kanun teklifini Mecliste görüşmüyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tüm bu düzenlemelerin
özünde her geçen gün genç seçmenlerin AKPden uzaklaşması var.
İktidar bu durumu göz önüne alarak gençlerin yoğunlukla kullandığı
sosyal medyayı kontrol altına almak ve buradan kendisine yöneltilen
protesto ve tepkilerin önünü kesmek istiyor.
Saraya açıkça söylüyoruz: İşine
geldiğinde FaceTimeı kullanıp işine gelmediğinde,
Twitterdan dislike aldığınızda yasaklara sarılmak
olmaz, olamaz. AKPnin sosyal medyanın ruhundan anlamadığı
ortaya koyduğu ucube Yeşil Küre uygulamasıyla
gösterilmiştir. Bu yasakların mimarı Mahir Ünalın
çalışma ekibinde kimlerin olduğuyla ilgili AK PARTİ
Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Ceviz Ayvalının
Darbeci Kemalist gelenek ile FETÖyü birbirine kırdırdık.
sözleriyle tüm kamuoyu bilgilenmiş olmuştur. Gerçek trol, sosyal
medyayı gerçekten kirletenler, Mahir Ünal ve ekibidir. Mahir Ünal,
partimizi suçlamak için yalan bir gösteriyi sosyal medya hesabından
paylaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ve partimizi
suçladı. Kanıtlayabildi mi bunu? Hayır, kanıtlayamadı
çünkü doğru değildi. Kendisi sosyal medya trollüğü yaptı.
Bakın, Twitter geçtiğimiz aylarda
Türkiyede 7.340 trol hesabı kapattı ve
yayınladığı raporda, bu trollerin büyük
çoğunluğunun AKP hesabına
çalıştığını da ortaya koydu.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Ne biçim şeyler
söylüyorsunuz ya! Doğru değil. Tamam işte
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yeşil benek
uygulamasında çuvallayan AKP şimdi de ülkemizde özgür,
bağımsız ve akıllı gençlerin ahlakına rota
vermeye çalışan Siber Vatan Projesiyle sosyal medyayı zapturapt
altına almaya çalışmaktadır. Ele geçirdikleri geleneksel
medyada insanlar seslerini duyuramayınca sosyal medyaya yöneliyor, burada
bir soluklanma alanı buluyordu. Sosyal medyada ahlak
sınırlarını aşmayan her türlü düşüncenin özgürce
ifade edilmesi gerektiğine inanıyor ve bunu destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu özgürlükleri
kısıtlamayı hedefleyen ucube yasa teklifine de karşı
çıkıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.
Buyurunuz Sayın Özkan.
26.-
Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında
şehit olan 4 asker ile hayatını kaybeden 2 vatandaşa
Allahtan rahmet dilediğine, 24 Temmuzda Ayasofya Camisinin ibadete
açılması sonrasında Yunanistanın Selanik kentinde
yapılan protesto gösterisinde Türk Bayrağının
yakılmasını lanetlediklerine, 226 sıra sayılı
Kanun Teklifinin uluslararası alanda yapılan düzenlemeler
incelenerek hazırlandığına ve milletvekilleri ile siyasi
parti gruplarının katkılarıyla ideal yasanın hayata
geçirileceğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle geçtiğimiz gün Mersinin Mut ilçesinde bir
otobüsün devrilmesi neticesinde hayatını kaybeden 4 Mehmetçikimiz ve
2 sivil vatandaşımıza Allahtan rahmet niyaz ediyorum, aziz
milletimizin başı sağ olsun. Milletimizi ve devletimizi,
Mehmetçikimizi, polisimizi, güvenlik güçlerimizi Rabbim her türlü bela ve musibetlerden
muhafaza buyursun.
Tabii, 24 Temmuz tarihimize Ayasofyanın
yeniden milletimizle buluştuğu bir tarih olarak geçmiştir ve bu
tarihte milletimizle buluşan Ayasofya milletimizin her bir ferdinin
yüzünde tebessüm, kalbinde inşirah oluşturmuştur ve hamdolsun
milletimizden büyük bir teveccüh gören Ayasofyanın ibadete
açılması, dünyadan da farklı tepkilerin gelmesine vesile oluyor.
Ve tabii, dünya, milletimizin egemenlik hakkı olan bu karara saygı
duydu. Ancak bunun da ötesinde özellikle bir Yunan rahip olan Evangelos
Papanikolaounun konuşması manidardır. Papanikolaou
konuşmasında şöyle ifade ediyor: Türkler nerede olursa olsunlar
hep daha iyilerdi, bizim için utanç verici ama bu gerçek. Giritte daha iyi
manastır sistemi vardı, Giritte Türkler bir tane bile manastır
kapatmadı ama Yunanistanda Othonas'ın emriyle çok sayıda
manastır ve kilise kapatıldı. Azizlerin hatıraları
gümüş kutulardan çıkarılıp hükûmet için maaşa
dönüştürüldü. Aynı zamanda Türkler hüküm sürerken insanlar kolayca
dinlerini yaşayabiliyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu yüzden insanlar Latin
serpuşu yerine Türk sarığı görmeyi tercih ederim. diyor.
Bana kalsa ikisi de görülmesin ama birini seçmek zorunda olsam Latin yerine
Türkü tercih ederim. Şimdi söyleyin, yirmi dört saat boyunca Ayasofyaya
tüm turistler umursamadan ve saygısızca giriyordu, şimdi
ayakkabı olmadan gireceksin, bu saygı değil mi? Şimdi Ayasofya
için üzgünüz. diyorlar, Ayasofyayı koruyan Türkler olmasaydı
Ayasofya düşerdi. Böyle büyük bir yapıyı kim koruyacaktı?
Türkler korudu, teşekkür ediyoruz. Ve tabii, buna karşılık
da amacı, düşüncesi, niyeti ibadet olmayan, düşünce ve inanç
özgürlüğüne saygı olmayan Yunanistanda bazı çevreler de
geçtiğimiz günlerde Yunanistanın Selanik kentinde Ayasofyanın
ibadete açılmasını protesto eden bir grup, Türk
Bayrağını yakmıştır. Şanlı
bayrağımızın üzerinden yürütülen bu çirkin ve hadsiz
provokasyonu kınıyor ve lanetliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu tür
provokasyonları yapan oradaki hadsizlere Evangelos Papanikolaounun
konuşmasını cevap olarak iletiyoruz.
Bu çerçevede, özellikle bugün, görüşmeye
başlayacağımız sosyal medya düzenlemesi çok kıymetli
bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyi hazırlarken her şeyden önce
uluslararası anlamda yapılan düzenlemeleri dikkatle inceledik. Bir
taraftan evrensel uluslararası sözleşmelerin kişi güvenliği,
kişi hak ve özgürlükleri, kişilerin verilerinin korunması;
diğer tarafta da basın ve haber alma özgürlüğünün güvence
altına alınması çerçevesinde yaptığımız
çalışmalar neticesinde, ortak aklın bir emri olarak bu kanun düzenlemesini
-hamdolsun- Meclis gündemine getirdik. İnşallah bugün bütün milletvekillerimizin,
siyasi parti gruplarımızın görüşleriyle özgür
tartışma ortamında, bu çerçevede en ideal düzenlemeyi
müzakereler neticesinde hayata geçireceğimize inanıyorum.
Hayırlı, başarılı bir
çalışma temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İstanbul Milletvekili Volkan
Bozkır'ın Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul
Başkanlığına seçildiğine ilişkin tezkeresi
(3/1279)
28/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
İstanbul Milletvekili Volkan
Bozkır'ın Birleşmiş Milletler 75'inci Genel Kurul
Başkanlığına seçildiğine dair dilekçesi
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Dilekçede; 17 Haziran 2020 tarihinde yapılan
seçimle, Birleşmiş Milletler üyesi 192 ülkenin 178'inin oyunu alarak
Birleşmiş Milletler 75. Genel Kurul Başkanı seçilmiş
bulunmaktayım. Bu görevim resmi olarak 15 Eylül 2020 tarihinde
başlayacak ve 15 Eylül 2021 tarihine kadar devam edecektir. Bu dönem
zarfında Birleşmiş Milletler kuralları gereği
şahsıma herhangi bir maaş ödemesi yapılmayacaktır.
Birleşmiş Milletler tarihinde ilk defa bir
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, örgütün en üst makamı olan Genel
Kurul Başkanlığına seçilmiş bulunmaktadır.
Ülkemizin, Birleşmiş Milletlerin kuruluşunun 75.
Yıldönümünde, bu görevi üstlenecek olmasının ayrı bir önemi
haizdir. Böylesi bir göreve seçilmiş olmaktan ülkem, milletim ve
şahsım adına büyük bir onur ve gurur duymaktayım.
Seçim sürecinde güçlü bir şekilde destek
vermiş olan TBMM'nin Sayın Başkanı ve Saygıdeğer
Üyelerine içten teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla. denilmektedir.
Milletvekilimiz Sayın Volkan
Bozkır'ın Birleşmiş Milletlerde seçildiği görevi ifa
etmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İYİ PARTİ Grubunun, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Grup
Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından,
Türkiyenin önemli bir döviz kaynağı olan turizmin ağır
hasar alması nedeniyle turizmcilerin ülke ekonomisini ayakta tutması
ve gerekli desteği görebilmesi için ekonomik paketlerle desteklenmesi, turizm
ve turizmcilerin sorunlarının araştırılması,
çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla 28/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 28
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
28/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/07/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü
Türkkan tarafından, Türkiyenin önemli bir döviz kaynağı olan
turizmin ağır hasar alması ve turizmcilerin ülke ekonomisini ayakta
tutması ve gerekli desteği görebilmesi için ekonomik paketlerle
desteklenmesi, turizm ve turizmcilerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm önerilerinin tespit edilmesi
amacıyla 28/07/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 28/07/2020 Salı günü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, İYİ PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önerimizin en önemli nedeni, gerekçede de
görüldüğü gibi, Türkiyede pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörün
turizm sektörü olduğudur. Sadece Türkiyede değil, bütün dünyada hem
konaklama sektörünü hem taşıma sektörünü hem seyahat acentelerini hem
de çalışanlarını ve o bölgelerin, turizm bölgelerinin
esnafını, işçisini, tarımını, her sektörü çok zor
şartlara gark etmiştir. İktidarın başarısız
ekonomi politikalarını ve diğer ülkelerle olan,
komşularıyla olan olumsuz ilişkilerini de pandemiyle
birleştirdiğimizde insanımız çok zor şartlarda
ekonomik zorluklarla karşı karşıya gelmiştir.
Önergede sunduğumuz gibi hibe ve teşvik
unsurlarını barındıran ekonomik paketlerle gerçekten
desteklenme ihtiyacı vardır ama ben turizm bölgesinde belediye
başkanlığı yapmış bir kişi olarak öncelikle
şunu belirtmek isterim: Sadece destek paketleriyle desteklenmekten ziyade
böyle bir konuda, turizm sektöründe ülkemizin değerlerini dikkate
aldığımızda, Türkiyenin birçok konuda maliyetini
karşılayacak zenginliği bulunmaktadır. Hem tarihî
değerlerimizle hem kültürel değerlerimizle ve doğal
kaynaklarımızla Türkiyeyi, bütün borçlarını ve maliyetini
karşılayacak ekonomik zenginliğe kavuşturmak mümkündür.
Paris, Londra ve Bangkok 20 milyon insanın
ziyaret ettiği şehirlerdir ama İstanbulu, bunlardan çok
değerli olmasına rağmen, 13 milyon kişi ziyaret
edebilmektedir. Antalyayı 16-17 milyon kişi ziyaret etmekte, buna
karşılık 12 milyar dolar civarında gelir
sağlamaktadır; bu, tamamen yerli ve millî gelirdir ve ülkemizde kalan
gelirlerdir ama acaba bunun planlaması nasıl olmakta? Ben
Antalyanın 1989 yılında Belediye Başkanı
olduğumda en büyük tehdit ve tehlikenin kanalizasyonunun
olmamasını görmüştüm; altyapı olmadığı için
kuzeyden güneye doğru, denize doğru akan su cereyanı hem denizi
kirletecekti hem de içme suyu kaynaklarımızı kullanılmaz
hâle getirecekti. Beş yıl uğraşmak suretiyle kanalizasyon,
altyapı ve içme suyu kaynakları için, kredi temin etmek için
uğraştığım zaman -tabii, belediyenin geliri
olmadığını söylemeye gerek yok- Avrupa Konseyi İskân
Fonu, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankasından kredi
bulmak suretiyle 1995-1996 yıllarında bu yatırımları
başlatmıştık.
Söylemek istediğim şu: Turizm bölgelerimiz
yoğun göç alan, sürekli büyüyen şehirlerdir. Ben belediye
başkanı olduğum zaman 400 bin olan nüfusumuz bugünlerde 1 milyon
400 bin olmuştur. Eğer biz 90lı yıllarda kanalizasyona
başlamasaydık bugün Antalyanın denizi de kirlenecekti, içme
suları da kirlenecekti. Onun için, bu tür turizm bölgelerinde sadece
destekler vermek suretiyle yönetmek değil, altyapı konusunda borçlanmaya
ve kredilere muhtaç bırakmadan elde edilen gelirlerin önemli bir bölümü
turizm bölgelerinde altyapıya hasredilmektedir ve bu sadece belediyelere
bırakılmamalı, merkezî yönetimin etkisi ve gücüyle bu
altın yumurtlayan tavuk diye tabir edeceğim bu bölgelerin
altyapı sorunları çok önemli planlamalarla mutlaka çözülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Tamamlıyorum.
Turizm, Türkiye için böylesine değerler ifade
eden, kaynakları olan bir ülkede mutlaka yeni bir planlama gerektirmektedir.
Onun için, o bölgelerin gelir kaynaklarının önemli bir bölümü
şehirlerin altyapısına harcanmalıdır.
Ben bazen şunu düşünüyorum: 90lı
yıllarda kanalizasyona başlamasaydık 1,5 milyonluk Antalyada
bunu kazmak ve yapmak bugünlerde neredeyse mümkün değildi. Böylesine risk
altındayız. Mutlaka yeni planlama gerekmekte. Hele hele alınan
konaklama vergilerini merkezî yönetime vermek yerine mutlaka o bölgedeki yerel
yönetimlere hasretmek gerekir.
Eğer tarım ve turizm sektöründe gerçekten
doğru planlamalar yapmamamız hâlinde biz bu sektörleri kaybetmeye
mahkûm oluruz nasıl ki İstanbul, bütün Türkiyeyi
karşılayacak gelire sahip olacakken bugün emsalleri olan birçok
şehirden çok gerilere düşmüştür ve giderek de altyapı
eksiklikleri nedeniyle her yıl biraz daha turizm potansiyelini kaybetmek
tehlikesiyle karşı karşıyadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Daha özenli
olmalıyız. Önergemizin o nedenle kabulünü ve yeni bir
anlayışla, yeni bir planlamayla turizm bölgelerinin sorunlarına
ciddiyetle eğilmek gerektiği düşüncesiyle bu önerinin
desteklenmesini arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii turizm denince, Türkiye açısından
önemli bir gelir kaynağı ve Türkiye gibi turizm açısından
zengin bir yapıya sahip bir yerde çeşitli sorunları gündeme
getirmek lazım, dile getirmek lazım, çalışmak lazım,
araştırmak lazım. Az önce Antalya Milletvekili Sayın Hasan
Subaşının sunduğu konular çok önemli ve
araştırılması lazım. Peki, bu konu niçin şu anda
öncelikli olarak gündeme geldi? Pandemi. Pandemi Türkiyeye mi özgü? Dünyaya
özgü. Pandemi, dünya genelinde daha çok neyi altüst etti? Bir: ekonomiyi,
sosyal yaşamı ve ekonomiyle beraber en dezavantajlı kesimler
bundan daha çok mağdur oldular.
Turizm denince, Türkiyede nedense sadece belli
bir kesim akla gelmekte ve sadece sahil kentleri akla gelmekte; iktidar daha
çok otel sahiplerini, seyahat şirketlerini düşünmekte. Nitekim bunun
ispatı, Kültür ve Turizm Bakanı bir seyahat şirketinin
sorumlusu, sahibi. Peki, burada ne yapmak lazım? Aslında, pandemiyle
beraber en çok etkilenen nedir? Evet, korumak lazım, gelir olması
lazım, gelen gelirin adil paylaşılması lazım ama biz biliyoruz
ki Türkiyede, gelen gelir adil paylaşılmıyor. Peki, burada
çalışan insanlar? Peki, buradaki esnaf? Onlardan da hiç kimse yok
ortada ve mağduriyet yaşanmakta ama tarihle ilgili, kültürle ilgili,
doğayla ilgili turizmler yok. Hasankeyf yok edildi, kaymakam çeşitli
fotoğraflar çıkarmış gösteriyor; Munzur yok ediliyor,
fotoğraflar paylaşılıyor; Kaz Dağları,
Karadenizde birçok güzel yerler yok ediliyor, fotoğraflar
paylaşılıyor ve utanmadan Av turizmi. diyoruz. Az, ender
bulunan canlılar için neredeyse dağa gidip bunların
yaşamına son vermeye çalışıyoruz.
Bu krizde, bir diğer en önemli konu:
Özgürlüğün olmadığı, baskının olduğu
yerlerde turizm de azalmakta, demokrasiyle paralel seyretmekte ve
geldiğimiz aşamada -ekonomiler gider, gelir ama- öncelikle insanları
korumamız lazım, insanların sağlığını
uzatmamız lazım; huzur ve barış içerisinde
yaşamaları için çaba harcamamız lazım.
Batman, Siirt, Mardin, Şırnak,
Diyarbakır, Urfa, Gaziantep, Konya gibi illerde -Ankara dâhil- pandemi en
üst düzeyde. Batmanda şu anda hastalar il merkezinden Batmanın
ilçelerine gönderilmekte. Diyarbakırda -az önce hekim arkadaşlarla
konuştum- gelen hastaların ağırlığına göre
tercih yapmaktayız ama turizmle ilgili -her şey güllük
gülistanlık düşünüldü- bir planlama yapılmadan, 1 Hazirandan
sonra iktidar Her şey normalleşti. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Her şey
normalleşmiş. denildi, hatta üniversite sınavlarının
tarihlerini bile turizme dönük düşündük, hiç de normal değilmiş;
insanlar ölüyor, insanlar kıvranıyor, artık insanlar bu
perişanlıkta nereye nasıl gideceğini bilemiyor, hele
sağlık çalışanları isyan ediyor. Bir bayram var iki üç
gün sonra, hâlâ bir planlama yok ve bu hastanelerde yer yok, yoğun
bakımlarda yer yok, her gün insanlar kıvranıyor ama ne
yapılıyor? Borç vermekte üstünüze yok. Bu sıkıntıda
Tatil kredisi verelim, tatil kredisini canlandıralım. Dünya bununla
uğraşırken, hâlâ aşıyla, ilaçla uğraşırken
Bunun geleceğini nasıl yapalım? derken hiçbir
çalışma yok; buradan bize para gelsin, yandaşa para gelsin,
bunun dışında bir şey yapmayalım.
O nedenle, bu konunun enine boyuna
araştırılması lazım, her şeyin dikkatlice izlenip
ve hele hele bu pandemi döneminde, en yüksek görülen illerdeki
çalışmaların bir an önce yürütülmesi lazım. Turizmde gelir
varsa turizmin sadece belli bir bölge için değil, Türkiyenin bütün
coğrafyası için araştırılması lazım,
incelenmesi lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak.
Buyurunuz Sayın Budak. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, olmayan bir şeyi konuşmak çok zor.
Bugün turizmi nasıl konuşacağız? Çünkü ortada bir Turizm
Bakanı var ama adı var, kendisi yok. Turizm batmış; Turizm
Bakanına baktım biraz önce, konuşmaya gelmeden önce, üç
haftadır tık yok, üç haftadır hiçbir açıklaması yok
ama Turizm Bakan Yardımcısı Beyefendinin geçenlerde, 15 Temmuzda
bir açıklaması var: Rusyadan uçuşlar başladı. Biz
de baktık; bölge adına, Antalya adına, Muğla ve diğer
turizm destinasyonları adına hakikaten sevindik. Anında
Rusyadan yalanlama geldi: Öyle bir şey yok. Uçuş yasağı
devam ediyor çünkü Türkiyede veriler sağlıklı değil.
dedi.
Şimdi, Avrupa Havacılık Emniyeti
Ajansı uçulacak destinasyonlarla ilgili rapor veriyor. Bu raporlara göre
de o ülkeye ya da o destinasyona, o kente uçuş bir şekilde bu
raporların sonucuna göre yapılıyor. Peki o ne? Örnek vermek
gerekirse Gazipaşa Havalimanı. Eğer Gazipaşayla ilgili
sağlıklı veriler verilirse değerlendirme
yapılıyor ve Gazipaşaya uçuş yasağı
kaldırılıyor. Avrupa Birliğinden şu anda Türkiyeye
tek bir uçuş yok. Serbest bırakılmadı. Ama Uruguaya var,
Fasa var, Cezayire var, Tunusa var. Peki bize niye yok, bize düşmanlar
mı? Hayır, şeffaflık yok. Türkiye şeffaf bir
şekilde yönetilmiyor. Nasıl ekonomi yönetilmiyorsa Türkiye de
şeffaf bir şekilde yönetilmiyor.
Özellikle, bizim seçim bölgemiz olan
Antalyanın ana geçim kaynağı turizmdir; Muğlanın
öyle, Aydının öyle. İstanbulun ve diğer turizm
destinasyonlarının da çok önemli turizm gelirleri varken şu anda
yok. Bakın, bir veri vereceğim: 2019 yılı Haziran
ayında Türkiyeye 12 milyon 600 bin turist gelmiş. Bu yıl ne
kadar biliyor musunuz? 260 bin. Ha, bunu pandemiye bağlıyoruz tabii
ki ama şeffaf olsak biz bu rakamların bir kısmını geri
getirebilirdik.
Şimdi, Antalyada 83 esnaf odası ve 100
bine yakın esnaf var. Bunların tamamı turizmden gelir elde
ediyordu; bakın, tamamı istisnasız. Aynı zamanda
zannediliyor ki turizm sadece seyahat acentesi, otel, lojistik,
ulaşım, hava yolculuğu falan. Hayır, tam 60 sektör
arkadaşlar. Trabzondan, Ordudan oraların yerel ürünleri turizmde,
otellerde tüketilmek üzere alınır; doğudan, batıdan,
Türkiyenin her yerinden, sadece kendi bölgesinden değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Doğrudan
döviz kazandıran, tüketiminin tamamını kendi içerideki millî
ürünlerinden sağlayan, tüketiminin yüzde 98i yerli olan bir sektörden
bahsediyoruz. Şimdi bunların hiçbiri kalmadı maalesef. Onun için
Turizm Bakanlığına ve iktidara buradan seslenmek istiyorum:
Lütfen, dönün, sektöre bir bakın, bu sektör sadece turizm sektörü
değil Türkiyenin imaj sektörüdür, Türkiyenin dışa açılan
vitrinidir turizm ve bununla ilgili yapılması gerekenleri lütfen
açıklayın. Bakın, dibimizde Yunanistan, turist almaya
başladı. Turizm esnafının yüzde 60ının
kirasını ödüyor Yunanistan.
Çalışanlarla ilgili de bir şey
söylemek istiyorum: Geçen, 1 Ekim 2019da 700 bin kişi -mevsimlik
işçi- turizmden uzaklaştırıldı, askıda
uygulaması var, 1 Nisanda sektöre döneceklerdi. Bunlar, şu ana kadar
-temmuz ayını bitirdik- o tarihten, 1 Ekimden itibaren bir
kuruş maaş alamadılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla)
İşsizlik Sigortası Fonundan beş kuruş alamadılar
çünkü bunlar askıda uygulamasından dolayı
faydalanamıyorlar. Kısa çalışma ödeneğinden
faydalanamadılar; bunlar aç, aç, 700 bin kişi. Bu 700 bin
kişinin dışında da bakın sigorta rakamlarına,
geçen seneye göre şu anda işsiz kalan sayısı
çalışan sayısından daha fazla. Yazık günah, bu
insanlar ne yiyip ne içecekler? Ha, otelci işini halledebilir. Ne yapar?
Borçlanarak halledebilir ama doğru da değildir; bir yıl
kaybetmiş, o bir yılı on yılda telafi edemez. Gelecek
yıllarda da turizmle ilgili çok büyük, ciddi sıkıntılarla
karşı karşıya kalınabilir, bugün buradan ben
uyarıyorum.
Esnafın durumuyla ilgili de şunu
söyleyeyim, bir örnek vereyim yeterlidir: Restoranlar açık, barlar
kapalı. Restoran da hamburger satıyor bar da hamburger satıyor.
Ama bir fark var, restoranlarda alkol satılıyor. Barların
adı bar olduğu için, içki satıldığı için mi
açılmıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın lütfen.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) - Pekala.
Ve özellikle de sektörde Antalyayı temsil eden
bütün milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum: Lütfen bu konulara siz
de el atın. Sizlerden bu konuda özellikle ricada bulunuyorum.
Ben daha fazla uzatmadan
Ki turizm burada üç
beş dakikada konuşulacak bir konu değil, çünkü Türkiye
ekonomisinin amiral gemisi. Doğrudan döviz kazandıran,
geçtiğimiz yıl 34,5 milyar dolar katkı sağlayan sektörden
bahsediyoruz. Şu 5 tane müteahhide verilen destek kadar bile destek
alamadı turizm sektörü. Bu insanları yaşatın ki ülke
yaşasın. Önümüzdeki yıl da bunlara ihtiyacımız olacak.
Bakın, bugüne kadar turizmden 8 milyar dolar gelir kaybımız var.
Geçen sene ikinci çeyrekte 8 milyar dolar gelir elde edilirken bugün bu
sıfır. Ve göreceksiniz, önümüzdeki ağustos, eylül aylarında
dövizin üstünde büyük bir baskı yaratacak; işte bugün gördük, döviz
rakamları yukarı doğru hızla gidiyor. Çünkü turizmden döviz
girdisi maalesef yok.
O yüzden, buradan dikkatle uyarmak istiyorum ki bu
konuya lütfen el atın. Özellikle iktidara söylüyorum, lütfen el atın.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Budak.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm sektörünün
sorunlarıyla ilgili olarak İYİ PARTİ tarafından
verilen araştırma önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, Mersinin Mut ilçesinde şehit olan
Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, hiç şüphesiz ki
ülkemizin en önemli sektörlerinden birisi de turizm sektörüdür ve bu, her
birimiz için de son derece önemlidir. Biraz önce Sayın Subaşı
bahsetti; doğrudur, gerçekten turizmde en önemli unsur da
altyapıdır. Eğer altyapı sorununu çözmemişseniz
turizmde belirli aşamalara gelemezsiniz. Bu nedir? Yolunuz olacak,
havalimanınız olacak, limanlarınız olacak,
arıtmanız olacak, kanalizasyonunuz olacak. Şimdi, Antalyaya
baktığımız zaman bu sorunların tümünün de
çözüldüğünü ve mavi bayraklı bir turizm destinasyonuna da sahip
olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan, AK PARTİ iktidarlarına da
şükranlarımızı sunmamız lazım, Sayın
Cumhurbaşkanımızın başkanlığında.
Şimdi, altyapı niçin önemli? Altyapı
gerçekten çok önemli. Bir tane örnek vereyim: 2014 yılında,
seçimlerden önce Gazipaşa Havalimanı açıldı, Alanya
bölgesinde turizm 4 kat arttı. İnşallah Kaş tarafına
da bir havalimanı yapılacak ve Antalyada, tüm Türkiyede turizm
canlanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, turizm
sektörünün 2020 hedefi 58 milyon kişi, 45 milyon euro gelir idi. Ama
gördüğümüz gibi bir pandemi gerçeğiyle tüm dünya, sadece biz
değil, tüm dünya karşı karşıya. O hâlde ne
yapmamız gerekiyor, yeni bir turizm politikası uygulamamız
gerekiyordu. Bu bakımdan, Hükûmetimiz yeni bir turizm
politikasını hayata geçirdi. Örneğin, bunların içerisinde
en önemlisi nedir? Güvenli Sertifika Programını Avrupa ülkelerinde
ilk defa uygulayan ülke Türkiyedir. Geçenlerde Sayın
Dışişleri Bakanımızla beraber, Turizm
Bakanımız Sayın Nuri Ersoy Avrupa ülkelerini ziyaret ettiler.
Güvenli turizm olayını, gerçeğini anlattılar.
İnşallah önümüzdeki dönemde Avrupa ülkeleriyle uçuş serbestisi
gelecektir. Bu, arkadaşlar, turizmin ötesinde bir olaydır. Uçuş
serbestisi verilmemesi siyasi bir olaydır ve Türk turizmiyle ilgisi
yoktur. İnşallah en kısa zamanda çözülecek. Nitekim, Rusyayla
çözüldü. 1 Ağustostan itibaren Ankara, 10 Ağustostan itibaren de
Antalya olmak üzere turizm başlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki
turizmden -biraz önce Çetin Bey anlattı- 60ın üzerinde sektör
faydalanıyor. Bu önemli bir şey, yani turizm esnafı çok
önemlidir. Antalyada biz milletvekilleri için esnafımızın
turizmden daha çok faydalanması bir genel politikadır. Bu çerçevede
de hükûmetimiz üzerine düşeni yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, bu
Türkiye'nin sorunu, sadece Antalyanın sorunu değil ki.
BAŞKAN Buyurun.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Evet, Türkiye'nin
sorunu olarak anlatıyoruz; Türkiye'nin sorunu Antalyanın sorunudur,
Antalyanın sorunu Türkiye'nin sorunudur, bunu da bilin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiye'nin sorunlarına eğilmiş
iktidar tarafından G20 Liderler Zirvesi Antalyada düzenlendi ve her
lidere bir otel verilmek suretiyle Türkiye dünyaya hava attı, hava. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Onu da bilin, evet, hava
attık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hava mı
attı? Yaşasın be(!)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İşiniz hava ama
altınız ıslak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne
havasıydı o? Ne havası attı?
KEMAL ÇELİK (Devamla) Ama daha sonra Çine
gitti, Çindeki G20 Zirvesinin ne kadar sönük geçtiğini biliyorsunuz.
Lütfü Bey, siz anlamazsınız bu işten.
Onun için, değerli arkadaşlarım, biz,
pandemi nedeniyle, Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliğini
değiştirdik, turizm tesislerimizin borçlarını 6 ay süreyle
erteledik, işe devam kredi paketini açıkladık ve gerçekten de
bir rahatlama sağladık. Bu nedenle Avrupa ülkeleriyle inşallah
kısa zamanda da normalleşmeye doğru gidiyoruz çünkü Türkiye
güvenli turizm sertifikasını uyguluyor, çünkü güvenli bir ülkeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hiç inanan var
mı? Bu belgeye inanan kaç ülke var?
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Güvenli ülkeler ancak
böyle bir sertifikayı uygulayabilirler, Türkiye de güvenli bir ülkedir.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum ve
bu araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım,
söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Türkkan.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Antalya Milletvekili Kemal Çelikin İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
hatip kürsüdeyken ismimi vererek Siz bu işlerden anlamazsınız
Lütfü Bey. diye bir ifade de bulunmuş. Evet, ben bu işlerden
anlarım, bu sektörü bilirim, bu sektörün bizzat içinden bir arkadaşınızım.
Ama sizin en iyi anladığınız iş; emniyet, güvenlik
meselesi. Bunu da herkes biliyor burada; emekli bir emniyet müdürüsünüz,
emniyet mensubusunuz. Emniyet Genel Müdürü olarak atandığınız
koltuğa kendi iradenizle oturamayacak kadar siz aslında sahip
olduğunuz işten anlamıyorsunuz. Bunu hatırlatmak
istememiştim ama tarihe bir not düşelim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun yerinizden.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
28.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelikin,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KEMAL ÇELİK (Antalya) Lütfü Bey -ismi tekrar
vereyim ama sataşma değil- kimse o görevlere boşuna
getirilmemiştir, herkes hak ederek gelmiştir; bakanlar da hak ederek
gelmiştir, genel müdürler de hak ederek gelmiştir, valiler de hak
ederek gelmiştir, size o tür şeyleri konuşmak da düşmez.
Haddinizi bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Duyamadım, bir daha
tekrarlar mısınız.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Haddinizi bilin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tekrar ederseniz,
duyamadım gerçekten.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Grup
Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından,
Türkiyenin önemli bir döviz kaynağı olan turizmin ağır
hasar alması nedeniyle turizmcilerin ülke ekonomisini ayakta tutması
ve gerekli desteği görebilmesi için ekonomik paketlerle desteklenmesi,
turizm ve turizmcilerin sorunlarının
araştırılması, çözüm önerilerinin tespit edilmesi
amacıyla 28/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 28 Temmuz 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları
tarafından, enflasyon ve ekonomideki kötü gidişin
araştırılması amacıyla 28/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 28 Temmuz 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/7/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
28 Temmuz 2020 tarihinde İstanbul Milletvekili
Sayın Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları
tarafından verilen (8288) grup numaralı enflasyon ve ekonomideki kötü
gidişin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
28/7/2020 Salı günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, her ne kadar
Hükûmet tarafından
gelen işaretlerden, açıklamalardan ekonomiyle ilgili olarak çok ciddi
sıkıntılarımız olmadığına dair bir
izlenim uyandıracak cümleler dinliyoruz. Son olarak, Sayın Berat
Albayrak, özellikle tüketici ve reel kesim güven endekslerine bakarak
aslında ekonominin iyiye gittiğine dair, cesaret verici, insana Ha,
işler galiba rayına giriyor. dedirten açıklamalarda
bulunuyorlar fakat arkadaşlar, biz aynı rakamlara bakıyoruz ve
çok farklı sonuçlar elde ediyoruz. Kimileri bunu şöyle yorumluyorlar:
Bizler muhalefetiz ya, muhalefettekiler tabii ki iktidarın
uyguladığı ekonomi politikalarına itiraz edecekler,
görevleri bu. Dolayısıyla da aslında olması gereken ya da
olan şey ki onların genel olarak olumlu olduğuna, en
azından kriz koşullarından çıktığımıza dair
düşüncelerine karşı bizim açıklamalarımızı
da bir anlamda kimisi öyle de açıklamayı tercih ediyor, bir tür vatan
hainliği gibi de algılanması mümkün olabiliyor. Şimdi,
dolayısıyla da aynı şeye bakıp farklı sonuçlar
çıkarmak doğaldır bir tarafıyla ama sanırım
Meclisin aynı şeylere bakıp farklı yorumlar yapan siyasi
perspektiflerin -ki Mecliste hemen hemen hepsi temsil olmuş oluyor-
bunları konuşması lazım yani gerçekten Türkiye ekonomisi
nereye gidiyor? Çünkü sıradan insanlar belki bunu izleyemeyebilir ama
burası toplumun en önemli merkezi ve toplumun nasıl bir ekonomik
geleceğe doğru yürüdüğünü de burada yapılacak
tartışmaların büyük ölçüde aydınlatacağını
düşünmemiz mümkün. Fakat arkadaşlar, benim gördüğüm
kadarıyla bu konular burada hiç konuşulmuyor. Hani, Plan ve Bütçe
Komisyonunda -ki ben üyesi oluyorum- Orada konuşuluyor mu? derseniz
bence orada da çok anlamlı konuşmalar olduğu kanaatinde
değilim. Bu, bir anlamda buradaki yasa yapma sürecinin bence, benim
görebildiğim kadarıyla sorunu yani bu sorun, bir, zihniyet
dünyasından yansıyor; iki de tabii İç Tüzükten yansıyor,
böyle bir İç Tüzükle de bu kadar oluyor diyebiliriz.
Şimdi, arkadaşlar, biz bir
araştırma önergesi verdik, dedik ki: Ya, bu farklı
algıların, farklı bakış açılarının bir
ortaklaşması mümkün olabilir mi acaba? O sebeple de tabii bu
önergemizi desteklemenizi bekliyoruz.
Esas olarak şunu söyleyeyim: Gerçekten de benim
görebildiğim kadarıyla Türkiye ekonomisinin makro
değişkenlerinde bence beni ve bana benzeyen bakış
açılarını rahatsız eden gelişmeler olmakta. Şimdi,
diyebilirsiniz ki: İyi de mesela -ki demin söyledim, Sayın Bakan bunu
önemli bir gelişme olarak söyledi; evet, doğru- Tüketici Güven
Endeksi artarsa iyi bir şey olur tabii ki fakat artışa
baktığımızda Hangi yılın artışı?
Hangi yılın seviyesine geldik? diye
baktığımızda bizim daha üç beş sene önceki Tüketici
Güven Endeksinin çok altında yerlerde yürüdüğümüzü görüyoruz.
Dolayısıyla da
Hani bu cümleyi öyle söylersiniz, tam da o sizin
söylediğiniz cümle, belki yanlış değildir ama gerçeği
tam olarak açıklama şansına sahip olmayabilir.
Örneğin, biz, daha çok, ülkede özellikle
makroekonomideki değişimlerin ülkedeki gelir
dağılımını hızla bozduğu kanaatindeyiz ve
bunun da -daha önceki konuşmalarda da sık sık altını
çizmeye çalıştığım gibi- gerçekten, önümüzdeki,
Türkiye için büyük bir krizi bir anlamda besleyen bir durum olduğunu
söylemeliyiz. Dolayısıyla da
Mesela sizlerden bunu hiç duymuyoruz.
Mesela son yapılan araştırmalardan
anladığımız bizim, en yoksul yüzde 20lik kesimin gelirleri
bu pandemi sürecinde azalmış. Öyle böyle değil, görece olarak
baktığımızda yüzde 13lük bir azalış var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) -
ama öte yandan,
en zengin yüzde 20ye baktığımızda da orada yüzde 3lük bir
artış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla da, görülen
şu ki çok kısa bir süre önce, yani -pandemi mart ayında
başladı biliyorsunuz- mart ayından bu yana aslında,
gördüğümüz kadarıyla zenginler ve fakirler arasındaki ekonomik
denge giderek bozuluyor.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
bu meselelerin burada konuşulması lazım. Dolayısıyla
da bu önergenin sizler tarafından da desteklenmesini umuyoruz. Hani
-parantez içinde söyleyeyim- desteklenmeyeceğini bilerek bunu söylüyorum
ama yine de söylemiş olayım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu.
Buyurunuz Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Değerli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, Mut ilçemizde kaybettiğimiz
şehitleri rahmetle anarım. İnşallah,
yaralılarımıza da acil şifa dilerim.
Önümüzdeki günler Kurban Bayramı. Hepinizin
Kurban Bayramını şimdiden tebrik ederim ama ekonomiyi
konuşuyoruz, Kurban Bayramı üzerinden bir çıkarım
yapalım. Araştırmalar, son yirmi yılda aile
başına en az kurbanın kesileceği Kurban Bayramı diyor,
ekonomik nedenlerle.
SALİH CORA (Trabzon) Pandemi nedeniyle.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla)
Türkiyenin temel ekonomik özelliği şudur: Nereden bakarsak
bakalım, fakirleşiyor, yoksulluk yaygınlaşıyor.
Pandemi kurban kesilmesini değil, kurbanın vakıflar veya
kurumlar üzerinden kesilmesinin sayısını artırıyor. O
nedenle, ekonomik nedenlerle kurbanın en az kesildiği Kurban
Bayramını yaşıyoruz. Bakın, 2002de asgari ücret 185
lira; bir emekli aylığı asgari ücretten yüzde 30 daha fazla, 240
lira. Bugün ne demek bu? Bugün asgari bir emekli aylığının
3 bin lira olması lazım. Ne kadar peki? 1.030 lira ama düzenleme
gereği taban ücret, taban aylık 1.500 lira olduğu için 1.500
lira. 2002de ortalama emekli 288 lira alıyor. Ne demek bu? Asgari ücretin
1,5 katı fazla alıyor; bugün 3.600 lira alması lazım, ne
alıyor? 3 bin lira alıyor. İşsizlikte hiç
Bütün
hesaplarla, son on yılın en kötü işsizlik dönemi. Bütün
yılların, bütün dönemlerin en kötü on yılı bu son on
yıl, en kötü beş yılı bu son beş yıl; hele
partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi Türk milletinin
ayaklarına tam bir pranga; maşallah, son dönem, işsizlikte
tarihî zirve. İşsizlik ve enflasyonda değerli arkadaşlar,
OECDye ve uluslararası rakamlara baktığımızda
önümüzde 2 ülke var: Birisi Maduronun Venezuelası, diğeri krizin
içinden çıkamayan Arjantin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bu
çerçevede emekli aylıklarının reel olarak yüzde 50
düştüğü bir Türkiye yaşıyoruz yirmi yıl önceye göre ve
de bugün asgari ücretli ve emeklinin enflasyonunun yüzde 25in altında
olduğunu söyleyen hiçbir kalem, hiçbir dil yok.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Abdüllatif Şener.
Buyurunuz Sayın Şener. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Her şeyden önce, Muttaki kazada
hayatını kaybeden şehitlerimize ve
vatandaşlarımıza rahmet diliyorum, yaralılara şifalar
diliyorum.
Tüm ulusumuzun ve sizlerin Kurban
Bayramını şimdiden tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, enflasyon ve
işsizliğin geldiği durum ortadadır. Bunun Meclis olarak
araştırılması ve Hükûmete yön verecek bir politikanın
hazırlanması en acil konularımızdan biri
olmalıdır çünkü mevcut Hükûmet gerçekten bu işi beceremiyor,
yanlış yapıyor. Bu yanlışları nedeniyledir ki
Türkiyede hayat sıkıntısı çok had safhaya
ulaşmıştır, vatandaşlarımız
perişandır. Bu söylediğim tablo, coronavirüs nedeniyle ortaya
çıkmış bir tablo değildir. Yıllardır ekonomiyi
yönetemeyen bir Hükûmet var, bu pandemiye girmeden önce de ülkede enflasyonu
patlatmış, işsizliği ayyuka çıkarmış bir
Hükûmet var ve yıllardır göstermiştir ki bu Hükûmet, bu sorunu
çözme kabiliyetinden mahrumdur. O hâlde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda
ağırlığını koymalıdır ve çözüm
önerilerini oluşturmak suretiyle Hükûmete tavsiye kararında
bulunmalıdır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar Yani Hükûmet bu kadar
mı bu işi bilmiyor? derseniz; bu kadar bu işi bilmiyor.
Bakın, son altı yıl itibarıyla -2019 itibarıyla
söylüyorum, pandemi sürecini söylemiyorum- toplam millî geliri 200 milyar dolar
azaltmış bir Hükûmetten bahsediyorum, kişi başına
millî geliri de 4 bin, 5 bin dolar civarında azaltmış bir
Hükûmetten bahsediyorum. Bu, üstelik Hükûmetin kendi yayınladığı
rakamlara göredir; gerçek ise bundan daha da vahimdir. Böyle bir tabloda çözümü
bulmuş, çözümü TÜİKe havale etmiş Hükûmet. TÜİK sürekli
rakamlarla oynuyor, enflasyonu mümkün olduğunca düşük göstermeye
çalışıyor, aynı şekilde işsizliği düşük
göstermeye çalışıyor ama TÜİKin her türlü çabayla
düşük göstermeye çalıştığı enflasyon
dünyanın en yüksek enflasyonu, TÜİKin her türlü çabayla düşük
göstermeye çalıştığı işsizlikse yine
dünyanın en yüksek işsizliklerinden biri olduğu gibi cumhuriyet
tarihi boyunca, bu verilerin tutulduğu günden bugüne kadarki en yüksek
işsizliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Demek ki
Hükûmetin politikalarında bir köklü yanlışlık vardır;
bu yanlışlık ya kastidir veya politik anlayışı bu
sonucu doğurmaktadır. Türkiyeyi bir felakete doğru sürüklüyor
ve bu ülkede daha önce tartışmadığımız bir kesimi
ortaya çıkarıyor ki bu kesim de umutsuzlar kesimidir.
İşsizliğin en yüksek olduğu kesim, bildiğiniz gibi,
genç nüfus; üstelik de okuyan, üniversite bitiren, tahsil yapan gençlik. Böyle
bir tabloyu ne siz ne de ben siyasi hayatımız boyunca hiç görmedik,
ilk defa ortaya çıkıyor ve Türkiyeyi bir uçuruma doğru
sürüklüyor çünkü umutsuzluk işsizlikten daha büyük bir felakettir. O
hâlde, böyle bir felaket varsa elbette Meclis bu işe el
koymalıdır, araştırmalıdır, çözüm önerilerini
getirmelidir ve Hükûmete yol göstermelidir. Eğer Hükûmet Meclisin
gösterdiği yolu da ciddiye almayacak olursa çekip gitmelidir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Giresun Milletvekili Cemal Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce gruplar adına konuşan
arkadaşlarımız Plan ve Bütçe Komisyonunda da üye
arkadaşlarımız; bu makroekonomik genişlemelerle ilgili,
gelişmelerle ilgili konuları orada da kendi aramızda
tartışıyoruz. Tabii, ben, konu üzerinde, bu üç dakikalık
kısa sürede ekonomi tartışmasına girmeyeceğim ama
şu kadarını söyleyeyim: Bu makroekonomik genişlemeler
sadece Türkiyede değil, bütün dünyada, özellikle de gelişmekte olan
ülkelerde bir sorundur.
Ben, bugün, geçen haftalarda çok sık
tartıştığımız, 2 parti grubumuzca
araştırma önergesi olarak Meclisimize getirilen ama bugün sonucunu
aldığımız fındık üzerinde bir teşekkürü
ifade edip Meclisimizi bilgilendireceğim.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
bundan iki hafta önce, fındık ve fındık müstahsilinin
sorunları üzerine değerli gruplarımızca verilen
araştırma önergelerini görüştük ve ben o zamanlar AK PARTİ
Grubumuz adına demiştim ki: Acele etmeyelim, Hükûmetimiz, Sayın
Cumhurbaşkanımız fındığa en iyi, en güzel
fiyatı verecektir. Nitekim, dün, Bakanlar Kurulu toplantısı
sonrasında, Sayın Cumhurbaşkanımız, Giresun kalite
fındığa, 50 randıman üzerine 22,5 lira ve Levant kalite
fındığa da 22 lira destekleme fiyatını
açıkladı. Bu fiyat hepimize hayırlı olsun. Biz,
fındık üreten illerin milletvekilleri olarak, üç yıldır
Meclisimizde bir grup oluşturduk Fındık Çalışma
Grubu adını verdik ve sahadan aldığımız,
müstahsillerimizden aldığımız bilgileri önce Tarım
Bakanımıza, Hazinemize ve Hükûmetimize, Sayın
Cumhurbaşkanımıza iletiyoruz. Neticede, bugün geldiğimiz
noktada, çalışmalarımızın meyvesini gördük.
Ben, buradan, bir kez daha, her zaman üreticimizin
yanında olan, fındığı ve fındık müstahsilini
her zaman destekleyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana şükranlarımı arz ediyorum. Bu, ülkemiz için,
müstahsilimiz için son derece önemli bir fiyattır. Geçen yıl,
zamanında yapılan açıklamayla yaklaşık 400 milyon
dolar daha fazladan ihracat geliri elde ettik; önümüzdeki sene de bunu,
inşallah, 500 milyon doların üzerine çıkarma imkânına
kavuşacağız.
Bir kere daha, yaklaşan kurban
bayramını kutluyor ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
bayram sevincini, çifte
bayram sevincini fındık müstahsilimize yaşattığı
için başta Cumhurbaşkanımıza, Hazine Bakanımıza,
Tarım Bakanımıza ve emeği geçecek olan Toprak Mahsulleri
Ofisi çalışanlarına tekrar tekrar teşekkür ediyor, tekrar,
ben de yaklaşan Kurban Bayramınızı tebrik ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Gurubunun önerisini oyalarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oyalarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan,
Mustafa Necati Kültür Evinin adının değiştirilmesinin
nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3001)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 28
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
28/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/7/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan Mustafa Necati Kültür Evinin
adının değiştirilmesinin nedenlerinin araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/3001) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun
28/7/2020 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın
Uğur Bayraktutan.
Buyurunuz Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerimin başında, dün Mersin
Mutta meydana gelen acı olayda kaybettiğimiz şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Ankara
Mithatpaşada çok güzel bir ev var, Mustafa Necati Kültür Evi. Mustafa
Necati Kültür Evi, o kadar karmaşıklığın
arasında, Mustafa Gazalcının deyimiyle bir biblo gibi,
gerçekten önemli bir yer. Bu ev, daha önceden, İstemihan Talay
döneminde Mustafa Necati Kültür Evi olarak düzenleniyor. Arkasından, AKP
hükûmetleri döneminde -Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür
Bakanlığı döneminde- bu evle alakalı, bir kuru fasulyeci
yapma girişimi ortaya çıkıyor; değerli arkadaşlarım, daha sonra, tepkiler ortaya
çıkınca Hükûmet, o tarihte, bununla alakalı girişimi geri
alıyor. Daha sonra, Ertuğrul Günay Kültür Bakanı olunca, söz
konusu eve ilişkin olarak, Kültür Bakanlığına devriyle
alakalı bir protokol düzenleniyor. Daha sonradan da Türkiye Büyük Millet
Meclisine devrediliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Kültür
Bakanlığı arasında yapılan protokolün süresi 2018 yılında
dolunca tekrar Kültür Bakanlığına devrediliyor. Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde, bu eve ilişkin olarak,
Nuri Pakdil Edebiyat Müzesi yapılmasıyla alakalı bir düzenleme
yapılıyor.
Değerli arkadaşlarım, Mustafa
Necatinin ailesi, bu evi, kendi adının yaşatılmasına
ilişkin olarak bağış şartıyla devlete veriyor.
Bakın, dikkat edin, yani diyor ki: Mustafa Necatinin adı
yaşatılsın.
Öncelikle değerli AKP milletvekillerine
bahsetmek istiyorum: Mustafa Necati kimdir? Mustafa Necati, İstanbul Hukuk
Fakültesini bitirdikten sonra İzmire göç ediyor, bir süre avukatlık
yapıyor, öğretmenlik yapıyor. Daha sonra, İzmirin Yunan
işgaliyle karşılaştığı dönemde, Yunan
işgaline karşı büyük bir direnişin içerisinde yer alıyor.
Arkadaşlar, arkasından, Bergamada, Akhisarda, Somada
Kuvayımilliye direnişinin içerisinde ciddi bir mücadeleyle
karşı karşıya kalıyor. Arkasından da, bu
direnişlerden sonra, Saruhandan yani Manisadan, 1inci Dönem,
milletvekili seçiliyor. Seçildikten sonra, özellikle Kastamonu bölgesinde -ki birtakım
arkadaşları herhâlde rahatsız eden bu- İstiklal Mahkemesi
Başkanlığı yapıyor. Bakın, çok önemli görevlerde
bulunuyor. 1923te İmar ve İskân Bakanlığı
yapıyor, 1924te Adalet Bakanlığı yapıyor, hemen
arkasından da 1925te -o kısa hayatında- Millî Eğitim
Bakanlığı yapıyor.
Millî Eğitim Bakanlığı döneminde
ne yapıyor değerli arkadaşlar? Değerli
arkadaşlarım, bakın, Talim Terbiye Kurulunu kuruyor, Gazi
Eğitim Enstitüsünü oluşturuyor, köy öğretmen
okullarını oluşturuyor -yaptıklarından birkaçı
bunlar- yani eğitim birliğini sağlıyor; cumhuriyet
devriminin, Atatürk devriminin en önemli politikalarından biri olan
eğitimle alakalı gereğini yapıyor. O kısa
yaşamında, 35 yaşında, bugün için, böyle, ciddiye
alınmayacak bir apandisten dolayı -çok kısa- yaşamı
sonlanıyor ve rahmete kavuşuyor; mezarı da Ankarada, Cebecide.
Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk, Mustafa Necatinin
öldüğünü duyduğu zaman Ne büyük bir evlattı. diye
gözyaşı döküyor.
Şimdi, daha sonra ne oluyor? Aynı yere,
yani devlete bağışlanan, onun ailesi tarafından
şartlı bağışlanan, adı yaşatılsın
diye bağışlanan yere şimdiki Kültür Bakanı
tarafından Nuri Pakdil Edebiyat Müzesi adı veriliyor. Gittik,
oranın önünde gerekli girişimlerde bulunduk, basın
açıklaması yaptık. Nuri Pakdile girmek istemiyorum, burada çok
savunmayasınız diye, başka işlere girmeyin diye. Bir tek
sözünü söyleyeyim: Nuri Pakdil, Mustafa Kemalden ötürü Atatürk bir
firavundur. diyor değerli arkadaşlarım, bir tek onu diyor. Onu
da boş verin, hadi onu da bir kenara atalım, o da ayrı bir olay.
Değerli arkadaşlarım, Mustafa Necatinin ailesi bir şartla
bağışlıyor bunu; Mustafa Kemalin en büyük yol
arkadaşlarından biri olan, Atatürk devriminin kilometre, mihenk
taşlarından biri olan bir ismin yaşatılması
amacıyla devlete bağışlıyor.
Şimdi ben buradan Kültür Bakanına
soruyorum: Sayın Bakan, buranın adını niye
değiştirdiniz? Bizden bazı arkadaşlarımız,
yöneticilerimiz, Kültür Bakanının bu isim değiştirilmesiyle
alakalı kararı tavzih etmesi ve bu kararı geri almasıyla
alakalı Bakanla görüştüler. Bakan dedi ki: Ben bu kararı geri
alamam, ben o tabelayı bir daha aşağı indiremem. Buradan
Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, o gördüğünüz bina Etsturun
turizm danışma şirketi değil ki, orası Mustafa
Kemalin askerlerinden birinin, yol arkadaşlarından birinin adının
verilmiş olduğu, cumhuriyetin kilometre taşlarından
birinin, Mustafa Necatinin adının verildiği bir bina. (CHP
sıralarından alkışlar) Senin kendi turizm büron olsa
anlarım, ister indir, ister kaldır. Niye böyle, böyle
Veya Nuri
Pakdile karşı olan dostluğunuzu, ideolojik
yakınlığınızı anlarım. Gidin, Nuri Pakdilin
adını başka bir binaya verin, sarayda bir odanın adına
verin. Ama cumhuriyet devriminde, Mustafa Kemalin gözyaşlarını
döktüğü Ne büyük bir evlat. dediği bir cumhuriyet askerinin,
Mustafa Kemalin bir askerinin adını niye değiştiriyorsunuz
değerli arkadaşlarım? Bunu, Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekili olarak sormak benim hakkım. Biraz sonra sizlerden biri
geldiği zaman da şunun bir gerekçesini açıklayın
değerli arkadaşlar. Olur, başka bir bina olur, adını
verirsiniz, saygıyla karşılarım. Aile
bağışlamış ya, gittik bütün evraklara baktık,
ailesi bu adla bağışlamış. En azından miras
hukuku vardır, etik kurallar vardır, hukuk vardır, ahlak
vardır. Kim yapıyor değerli arkadaşlarım, hangi akıl
bu talimatı veriyor, size soruyorum şimdi, niye bunu
yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Başkanım
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Bakın, çok
dikkatli konuşmak istedim, kimseyi incitmek istemedim; amacımız
üzüm yemek bağcıyı dövmek değil. Mustafa Necatiyle
alakalı tereddüdü olan, Mustafa Kemalin o dönemdeki cumhuriyet devrimiyle
alakalı arkadaşlarına bakanlar Mustafa Necatinin kim
olduğunu bilirler. Nuri Pakdille alakalı özel bir özleminiz, özel
uğraş ve çabanız varsa gidin başka yere adını
verin, ona diyeceğimiz yoktur ama biraz önce de ifade ettiğim gibi,
Maltepede gerçekten çölde vaha gibi duran, cumhuriyet devriminin kilometre
taşlarından biri olan -bizim de adını duyduğumuz
zaman- millî eğitim politikalarıyla alakalı Türkiyedeki önemli
isimlerden biri olan Mustafa Necatinin adını iadeiitibar yapın
ve oraya verin. Buradan da Sayın Bakana sesleniyorum: Lütfen Sayın
Bakan
Bununla alakalı size kim talimat verdi bilmiyorum. O talimatın
sizin tarafınızdan tek başına alınacağına da
inanmıyorum; o ismin kimseyi de rahatsız ettiğine
inanmıyorum, inanmak istemiyorum. O nedenle, bu yanlışlığın
düzeltilmesini bir kere daha yüce Parlamentodan ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Muğla Milletvekili Metin Ergun.
Buyurunuz Sayın Ergun.( İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesi üzerinde İYİ PARTİ olarak
görüşlerimizi ifade etmek için huzurlarınızdayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, önergeye konu olan Mustafa
Necati Bey cumhuriyetimizin kurulmasında ve cumhuriyet
reformlarının gerçekleştirilmesinde çok büyük emekleri olan
tarihî bir şahsiyettir. Cumhuriyet felsefesinin temsilcilerinden biridir.
Kendisi millî mücadelenin Kuvayımilliyeci kahramanlarından birisi
olup aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal Atatürkün de silah
arkadaşıdır. 3 dönem milletvekilliği
yapmıştır, çok kritik zaman dilimlerinde İmar ve İskan
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı yapmıştır. Ayrıca, Altay Spor Kulübünün
de kurucusudur. Bakanlık yaptığı dönemlerde Türkiye ile
Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasında, harf
inkılabının gerçekleştirilmesinde ve millî eğitimin
cumhuriyet idealleri doğrultusunda dönüştürülmesinde büyük emeği
vardır. Eğitim sistemini modernleştirerek köklü bir biçimde
değiştiren Tevhid-i Tedrisat Kanununun uygulanması ile Mustafa
Necati Bey ismi âdeta özdeşleşmiştir.
Muhterem milletvekilleri, cumhuriyet dönemine
böylesine damga vuran Mustafa Necati Bey henüz 35 yaşındayken hayatını
kaybetmiş ve ölümü, Atatürk dâhil, devletimizin kurucu neslini ziyadesiyle
sarsmıştır. Yaşadığı ev ise
vefatının ardından Millî Eğitim Bakanlığına
bağışlanmış, sonraları ise hazineye
aktarılmıştır. Mustafa Necati Kültür Evi olarak bilinen
bu bina, Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisliyken 21
ağustos 2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Bakanlık
arasında imzalanan sözleşmeyle, kültür ve sanat faaliyetlerinde
kullanılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine tahsis edilmiştir.
Şu an ise sözleşme yenilenmediği için Bakanlık
tasarrufundadır ve ne yazık ki Bakanlık tarafından,
adını cumhuriyet döneminin önemli şahsiyetlerinin birisinden
alan bu binanın ismi değiştirilmiştir. Binaya, cumhuriyet
ve cumhuriyet reformlarıyla kavgalı olduğu bilinen ve cumhuriyetimizin
kurucusuna hakaretlerde bulunduğu bilinen, hatta ve hatta firavun
dediği iddia edilen bir şahsın adı verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
METİN ERGUN (Devamla) Bu tasarruf sadece
cumhuriyete ve cumhuriyetin temsil ettiği değerlere karşı
beslenen bir kinin yansıması değildir; aynı zamanda, tarihe
karşı da büyük bir saygısızlık girişimidir. Biz
İYİ PARTİ olarak bu tasarrufu doğru bulmuyor, bu tarihî
yapının eski ismine ve eski vasfına kavuşturulmasını
talep ediyoruz. Dolayısıyla, öneriyi desteklediğimizi ifade
ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman.
Buyurunuz Sayın Yayman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerinin
aleyhine, AK PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Bir
kez daha, ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımıza da saygılarımı, sevgilerimi
gönderiyorum.
Bu vesileyle, dün Mersin Mutta hayatını
kaybeden kahraman askerlerimize, şehitlerimize bir kez daha Allahtan
rahmet diliyorum. Değerli ailelerine ve milletimize baş
sağlığı dileklerimi ve sabır temennilerimi ifade etmek
isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bahse konu olan Mustafa Necati Kültür Evinin adını
veren AK PARTİdir. Bu binanın bir kültür merkezi olarak
kullanılmasını teklif eden, daha önce AK PARTİde
bakanlık yapmış olan Sayın Ertuğrul Günaydır ve
bu vesileyle bu binanın hâlâ tabelası Mustafa Necati Evi olarak
durmaktadır. Bu tarihî hakikatleri ifade etmek isterim. Burada, söz
konusu, vekillerin dile getirdiği, bir değerler
çatışması, AK PARTİnin ne kültür siyasetinde ne kültüre
bakışında böyle bir yaklaşım bulunmamaktadır. AK
PARTİmiz bu topraklarda kimler varsa, kimlerin kültürel değeri varsa
bunları benimsemiştir ve bu anlamda, Mustafa Necati ne kadar bizim
değerimizse Vehbi Dinçerler de bu ülkenin bakanı olarak
değeridir. Bu noktada, isimler üzerinden, semboller üzerinden bir
tartışma yaratmanın, bunun üzerinden yeni bir kamplaşma
yaratmanın beyhude bir çaba olduğunu ifade etmek isterim. Bu
binanın bir tarihî hikayesi vardır. Çok Değerli Millî
Eğitim Bakanımız Mustafa Necati Bey, sadece bir kısım
partilerin Bakanı değildir, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Bakanıdır, bizim de Bakanımızdır. Nasıl ki Hasan
Ali Yücel de Bakanımızsa Mustafa Necati de
Bakanımızdır. AK PARTİnin bu meselelere komplekssiz bir
yaklaşımı vardır ve bu meselelerde pek çok müze,
yaşayan kütüphane açmıştır. Yine, eğer bizim bir
problemimiz olsaydı Ahmet Arif Edebiyat Müzesi açılmazdı. Yahya
Kemal Müzesi, Tanpınar Edebiyat Müzesi, Orhan Kemal Müzesi, Sait Faik
Müzesi, Bakanlığımıza bağlı ve
Bakanlığın kontrolünde olan edebiyat müzeleridir. Bu anlamda,
Mustafa Necati üzerinden yapılan bir tartışmayı ben
doğrusu ne doğru buluyorum ne etik buluyorum ne de şık
buluyorum. Bizatihi, zaten burada Mustafa Necati Kültür Evi tabelası
hâlâ asılı durmaktadır. Bu binanın içindeki bir kısma,
bir bölüme, yine bu ülkenin değerlerinden biri olan Nuri Pakdil Edebiyat
Müzesi adı verilmiştir. Bundan, bunun üzerinden bir tartışma
çıkarmayı doğrusu şık bulmuyorum, doğru da bulmuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle, yaklaşmakta olan
Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum.
Hatay Milletvekili olarak
Hatayımızın ana vatana katılışının
81inci yıl dönümünü bir kez daha kutluyorum. Bu vesileyle, başta
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Hatayı ana vatana bağlayan büyük
devlet adamı Tayfur Sökmeni bir kez daha rahmetle ve saygıyla
anıyorum. Ve Hatayı ana vatana katan değerin Sen ben yok, biz
varız, Hatay var, Türkiye var. anlayışının
aslında bu Mecliste de geçerli olması gerektiğinin ve burada da
yine, isimler üzerinden -eski Türkiyede olduğu gibi- semboller üzerinden
bir tartışmanın gerçekten kimseye faydası olmadığının
altını çizmek istiyorum.
Sözlerime son verirken, bir kez daha, Hataysporun
şampiyon olması dolayısıyla da şampiyon olan
takımımızı kutluyorum ve bu vesileyle, yine, Süper Lig
Şampiyonu olan Başakşehiri kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Bir kez daha,
yaklaşmakta olan Kurban Bayramımızı tebrik ediyorum.
Hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın hatibin
konuşması esnasındaki maddi olarak bir hatasını
Sayın Uğur Bayraktutan yerinden cevaplamak istiyor müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bayraktutan.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekili bahsetti, bir düzeltme
yapmak istiyorum: Bu evin adı AKPli bakanlar tarafından değil,
Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından Mustafa Necati Kültür
Evi olarak verilmiştir. Sayın milletvekilini tanırım, yani
bir düzeltme yapalım, orada bir yanlışlık var. AKPli
bakanlar tarafından verilmedi, İstemihan Talay tarafından
verildi. Bir de, bahsettiler ki: Bir bölümüne verilmiştir. diye, bir
daha ifade ediyorum: Mustafa Necatinin ailesi tarafından bu ev devlete
bağışlanmıştır; böyle bir şey olabilir mi?
Bu, hem miras hukukuna aykırıdır hem hukuka
aykırıdır hem etiğe aykırıdır, bunun
olağan bir şeyi yoktur. Olan şudur: Cumhuriyet devriminin
askerlerinden biri olan Mustafa Necatinin evi
Cumhuriyet devrimine karşı
olan, Mustafa Kemale firavun diyen bir adamla cumhuriyete karşı çıkılmaktır;
onun dışında bir şey yoktur, kutuplaştırmayı
yapan bu zihniyettir. Biz, Mustafa Kemalin askeri olan Mustafa Necatinin
adına sahip çıkılmasını bir kere daha buradan talep
ediyor, teşekkür ediyorum Başkanım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan,
Mustafa Necati Kültür Evinin adının değiştirilmesinin
nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3001)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 28
Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Oylamaya geçiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 226
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine; 28 Temmuz 2020 Salı veya 29 Temmuz Çarşamba 2020 günkü
birleşimlerinde 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisin
Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci maddelerine göre 1 Ekim
2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin
önerisi
28/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/7/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Cahit
Özkan
Denizli
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 226
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
28 Temmuz 2020 Salı günkü (bugün)
Birleşiminde 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
226 sıra sayılı Kanun Teklifi
görüşmelerinin 28 Temmuz 2020 Salı günkü Birleşiminde
tamamlanamaması hâlinde 29 Temmuz 2020 Çarşamba günkü
Birleşiminde 226 sıra sayılı sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
28 Temmuz 2020 Salı veya 29 Temmuz
Çarşamba günkü Birleşimlerinde 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin; Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci maddelerine
göre 1 Ekim 2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile
girmesi,
226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
226 Sıra Sayılı Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
işlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3050) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 4 üncü maddeler |
4 |
2. BÖLÜM |
5 ila 9 uncu maddeler |
5 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
9 |
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizle gündemin 1inci sırasına
kamuoyunda sosyal medyayla ilgili kanun teklifi denilen kanun teklifini
alıyoruz, bugün itibarıyla yasalaştırmayı umuyoruz.
Şayet bugün yasalaştıramaz isek yarın Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmasını öneriyoruz. Bu kanun teklifi Genel
Kurulun takdirlerinde yasalaştığı takdirde Türkiye Büyük
Millet Meclisi 1 Ekime kadar ara verecektir. Bunların hepsi Genel Kurulun
takdirindedir.
Bilgilerinize arz eder, tekrar saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Oluç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; önümüzde bir kanun teklifi var,
bunu konuşacağız.
Kusura bakmayın ama gerçekten öyle fütursuzca
davranıyorsunuz ki bu kanun teklifleri konusunda, aslında her
seferinde bunu konuşmak insanı yoruyor ama biz bir kere daha,
kayıtlara geçsin diye, hatırlatalım. Dün akşam saat
altıda hâlâ bu kanun teklifinin sıra sayısı belli
değildi. Rahatsınız çünkü çoğunluğunuz var,
çoğunluğunuzla istediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz.
Şimdi, bu kanun teklifi muhataplarıyla
tartışılarak gelmedi önümüze ama bu da tuhaf değil
aslında, sizin açınızdan baktığımızda çünkü
barolarla ilgili bir kanun teklifi hazırlandı, siz muhatabı olan
barolarla bunu tartışmadınız, nerede sosyal medya kanun
teklifiyle ilgili bu konuda çalışan uzmanlarla, akademisyenlerle,
sivil toplum kuruluşlarıyla tartışmanız; değil
mi? Yani, barolarla tartışmayan bunu yapar mı? Yapmaz. Bunu da yapmadınız,
muhataplarıyla tartışmadınız. Dedik ki: Dijital
Mecralar Komisyonu kuruldu. Bu, doğru bir adımdır. İhtisas
komisyonu, bu Komisyon çalışsın yaz aylarında ve önümüze
bir kanun teklifi getirsin. Hep birlikte bu konuda atılması gereken
adımlar var, bütün siyasi partiler bu konuda hemfikir.
Dolayısıyla, ekimde Meclis yeniden açıldığında bu
konuyu rahatlıkla tartışalım ve bir kanun teklifini
kanunlaştıralım. Bunu da kabul etmediniz çünkü
çoğunluğunuz var. Dijital Mecralar Komisyonunu niye kurduk? Süs olsun
diye kurduk. Hani, kurduk onu, iş yapacak günün birinde diye. Bu kanun
teklifini de getirdiniz fakat bu kanun teklifi Anayasaya aykırı
maddeler içeriyor, Anayasaya aykırılığı çok
açık. Yani, diyeceksiniz ki: Nereden çıktı? Çünkü bu kanun
teklifi Anayasada güvence altına alınmış olan bazı
maddeleri açıkça ihlal ediyor; bilgi alma hakkını ve
özgürlüğünü ihlal ediyor, ifade ve düşünce özgürlüğünü ihlal
ediyor; esas önemli olan, özel hayatın gizliliği ve kişisel
verilerin korunması konusunu ihlal ediyor. Yani Anayasanın 5-6
maddesine ihlal var; 2nci, 10uncu, 12nci, 13üncü, 20nci ve
90ıncı maddelerine ihlal var; imzalanmış olan
uluslararası sözleşmelere dair ihlal var; üstelik sadece
uluslararası demokratik sözleşmelere değil, uluslararası
ticari sözleşmelere dair de ihlal var. Bunu da
tartışmıyoruz. Yani aslında bu kanun teklifi Adalet
Komisyonundan önce Anayasa Komisyonunda tartışılmalı,
konuşulmalıydı, onu da yapmadınız ve Anayasaya
aykırı bir kanun teklifini karşımıza getirmiş
oldunuz.
Şimdi, bunları
tartışacağız elbette ki ama biz kısaca bunu
belirtmiş olalım; Anayasaya aykırı, 5-6 maddede Anayasaya
aykırılık içeren bir kanun teklifini Meclis bugün
tartışmaya başlayacak. Elbette ki bu konudaki görüşlerimizi
o genel görüşme içinde de ifade edeceğiz ama başında bir
kez daha söylemiş olalım.
Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, (2/2591) esas
numaralı İş Kanunu ve Kamuda Geçici İş
Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi
Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici
İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/86)
4/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2591) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN Eskişehir Milletvekili Sayın
Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle iki gün önce
vefat eden, Mutta kaybettiğimiz kahramanlarımızı
saygıyla anıyorum, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
İş Kanunu ve Kamuda Geçici İş
Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi
Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici
İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Mart 2020 itibarıyla genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinde 42.707, KİTlerde 3.381, mahallî
idarelerde 4.992 olmak üzere toplam 51.080 kişi istihdam edilmiştir.
Bizim bu kanun değişikliği teklifini verdiğimizde yani
Aralık 2019da bu sayı 25.967 idi. Bir yıllık sürede kamuda
geçici çalıştırılan işçilerin sayısı 2ye
katlanmıştır. Biz Vatandaşımıza kadro verin. Bu
şartlarda yaşamaya zorlamayın. dedikçe iktidar geçici işçi
sayısını artırmaktadır. İnsanların
sabrı ve kanaatleri zorlanmaktadır. Kanunun etraflıca
incelenmesi amacıyla Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına 3 Aralık 2019 tarihinde verdiğim soru
önergesine sekiz ay geçtiği hâlde herhangi bir cevap verilmemiştir.
Yine, aynı tarihte verdiğim Meclis araştırması da
dikkate alınmamış bulunuyor.
Bir geçici işçimiz yılda en az 177, en
fazla 299 gün çalışabilmektedir. Bir işçimizin bu hesapla emekli
olabilmesi için kırk yıl çalışması gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi madde
23e baktığımızda herkesin, kendisi ve ailesi için insan
onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle
desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir
ücrete hakkı olduğunu görmekteyiz. Anayasamızın 49uncu
maddesinde ise devletin; çalışanlarının hayat seviyesini
yükseltmekle, çalışma hayatını geliştirmek için
çalışanları ve işçileri korumakla, çalışmayı
desteklemekle, işsizliği önlemeye elverişli bir ekonomik ortam
yaratmakla ve çalışma barışını sağlamakla
sorumlu tutulduğu yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri, günümüzde açlık
sınırının 2.406 Türk lirası olduğu bir ortamda
vatandaşlarımız devlet tarafından altı ya da on ay
süreyle çalıştırılacak ve ücret verilecek, bunun sonunda da
on iki ay bununla geçinmeleri istenecektir. Buna zorlanmaktadırlar ve buna
mahkûm edilmektedirler. İşçi on iki ay kira ödüyor, elektrik
parasını ödüyor, su parasını ödüyor, evine ekmek götürüyor,
çocuğunu okula gönderiyor. Her ne kadar o altı ya da on ay maaş
alsa da aslında hayat on iki ay devam ediyor.
Geçici işçilik, devlet tarafından
vatandaşın sömürülmesidir. İnsanlar, kültürel dünyadan
yararlanma, insanca yaşayabilecek imkânlara sahip olma, kendini
geleceğe hazırlama, dünyanın bilincinde olma, en önemlisi de
çocuklarını hayata hazırlamakla görevlidirler. Biliyoruz ki
yoksulluk ve yetersiz beslenme, beraberinde çocuk gelişimini etkilemekte
ve çocuğun büyümesine, zihnen olgunlaşmasına sekte
vurmaktadır. Yoksulluğun getirdiği epigenetik
değişiklikler, bu çocuğu ileride, büyüdüğü vakit,
yetişkin hayata geldiğinde de yine yoksulluğa mahkûm etmektedir.
Ülkenin kaynaklarının anlamsız ve
verimsiz bir şekilde heba edildiğinin farkındayız.
Bırakın bugün borçlanmayı, yirmi-yirmi beş yıl
sonrasına borçlanıyoruz. Gelir dağılımı
bozukluğu had safhadadır. Genel Başkanımız Sayın
Meral Akşener, iktidarın yoksulluğu yönetmeyi bırakıp
yoksulluğu ortadan kaldırmayı hedeflemesi gerektiğini
söylemektedir. Şehir hastanelerinin maliyetinin 7 misli kadar para
ödüyorsunuz. Bir işçinin bir ayılık maaşının 500
dolar olduğunu düşünsek dahi şehir hastanelerine fazladan
verilen 70 milyar dolar 140 milyon maaş ediyor arkadaşlar, asgari
ücret olarak. Devletin imkânları ve gücü ihtiyaç olan yere değil,
rant olan yere yönelmektedir. Bizim sorunumuz budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla)
İşsizliğin yüzde 25e çıkması, ücretsiz izne
çıkanlara günde 39 lira ücret verilmesi devlet için bir
fırsatçılık olmamalıdır. Geçici işçilerimizin
kadroya alınması, toplumdaki en dezavantajlı gruplardan birine
kısmen destek sağlayacaktır. Türk milletinin
kanaatkârlığı ve sabrı üzerine kurulan bu sistemi düzeltmek
zorundayız.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
7 sayın milletvekiline 60a göre söz veriyorum.
Sayın Gaytancıoğlu
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
Saroz Körfezinde Vakıf köyü ve Gökçetepe Tabiat Parkındaki
bazı tesislerin TÜGVAya kiralanmasına ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKP, kamu malını yandaş
vakıflara, derneklere aktarmaya hızla devam ediyor. Bunun son
örneğini Saros Körfezinde Vakıf köyümüzde bulunan Köy Hizmetleri tesislerinin
TÜGVAya yirmi yıllığına kiralanmasında gördük. Daha
önce de yine aynı bölgede, Gökçetepe Tabiat Parkındaki yerler de bu
sözde vakfa verilmişti. Elinizden gelse bütün ülkeyi TÜGVAya
kiralayacaksınız. TÜGVA gerçekten hayırlı işler yapmak
istiyorsa bunu sıfırlanan paralarla yapsın.
Sarosu kıyılarının bir
kısmını TÜGVAya verecek, diğer kısmına da
Katarlılar için FSRU limanı yapacak kadar seviyorsunuz. Saros ne
vakfı Bilalgillerin ne Katarlılarındır. Saros, dedeleri
Çanakkalede, Rumelide kefensiz yatan, evladıfatihan olan, Sarosun
kıyısında yüzyıllardır yaşayanlarındır.
Vakıf köyünde, Gökçetepede
aldıklarınız dâhil halkımızın olan ve el
çabukluğuyla, gizli gizli yandaşlara aktardığınız
her şeyi tekrar geri alarak halkımıza vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin
31.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin,
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaşın Ayasofya
Camisindeki ilk cuma hutbesinde sarf ettiği sözleri nedeniyle istifa
etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet tarihi, Ali Erbaş kadar görevini
kötüye kullanan, milleti kutuplaştırıp ötekileştiren,
bölücü bir Diyanet İşleri Başkanı görmedi. Ayasofya
Camisinin açılışında birleştirici, bütünleştirici
konuşma yapması gerekirken halkı kin ve
düşmanlığa tahrik eden, onun da ötesinde üstü örtülü olarak
Atatürke hakaret eden Diyanet İşleri Başkanı Ali
Erbaş bilmelidir ki Ayasofyada cuma namazı
kılınıyorsa bunu Fatih Sultan Mehmete ve Mustafa Kemal
Atatürke borçludur. Ayrıca, işgal ettiği Diyanet
İşleri Başkanlığı Atatürke saldırma
makamı değildir. Ali Erbaşın, FETÖyü aklamaya
çalışan konuşması sebebiyle istifa eden Türk Tarih Kurumu
Başkanı Ahmet Yaramıştan farkı
kalmamıştır. Dolayısıyla Ali Erbaş artık
kendine gelmeli ve görevinden istifa etmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın...
Sayın Aycan...
32.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 28 Temmuz Dünya Hepatit
Gününe ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
bugün Dünya Hepatit Günüdür. Hepatit; A, B, C, D ve E hepatit virüsleriyle
oluşan karaciğer iltihabıdır. Çok yaygın olarak
görülen hepatit vakaları ölüme sebep olabildiği gibi; siroz,
karaciğer kanseri, karaciğer yetmezliği gibi klinik durumlara sebep
olabilmektedir. Çok yaygın olan, ülkemizde de çok yaygın olarak
görülen vakalar özellikle hepatit A ve hepatit B tarafından
oluşmaktadır. Hepatit A suyla, gıdalarla bulaşırken
hepatit B ve hepatit C; temas yoluyla, kanla ve salgılarla
bulaşmaktadır.
Tedavisi olmayan bu hastalıklara ve tüm
hastalıklara karşı en önemli önlem hasta olmamaktır. Kirli
su ve gıdalardan, hasta kişilerden uzak durmak, temas etmemek
önemlidir. Hepatit A ve hepatit Bye karşı en önemli korunma yöntemi
ise aşıdır. Aşı uygulamalarının tam
başarıyla uygulanması hayati öneme sahiptir.
Saygılarımla.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin...
33.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, 226 sıra sayılı
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve
Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Geleneksel medyanın tamamını kontrol
eden AKPnin sosyal medyayı da kontrol altına alma hamlesi olarak bugün
görüşülen düzenlemeyle, AKP ve Genel Başkanı
Erdoğanın özellikle FETÖyle olan ortaklığına ve
halkı soyup soğana çevirdiği yolsuzluklarına ait son on
sekiz yıllık gazete haberleri, videolar, fotoğraflar ve
demeçlerin silinmesinin önü açılacaktır.
Son yerel seçimlerde Z kuşağından
tokadı yiyen AKP, bu kuşağın haber alma
kaynağını kurutmaya çalışmakta, tek haber
kaynağı yandaş ettikleri gazete ve televizyonlar olsun
istemektedir. Bu iktidarın aykırı söyleme tahammülü yok.
Yarattıkları korku imparatorluğunda aykırı ses duymak
istemiyorlar, tüm mesele bu. Gençler zaten bu iktidara oy vermez, vermeyecek;
orta yaşlı ve yaşlılar da batık ekonomi yüzünden oy
vermeyecekler. Halk, sandıkta bu aymazlıkların hesabını
en şiddetli şekilde soracak; hiç kuşkunuz olmasın. Ne kadar
örterseniz örtün halk...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu...
34.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sosyal medya yasası ifade özgürlüğüne
büyük darbeler indirecektir. Şu ana kadar erişim engelleme vardı
ve bundan sonrasında içerik silme ve para cezalarıyla sosyal medya
kurumlarının Türkiyeye gelmesinin önüne geçilmeye
çalışılıyor. Ek bir yasaya gerek yoktu, zaten mahkemeler
adil olmayan kararlar veriyorlardı ve şu anda daha da kötü bir duruma
getirilecek. Sulh ceza hâkimlikleri son derece gayriadil kararlar
veriyorlardı.
Wikipedia kararı Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildi ki Wikipedia Türkiye iktidarının
Suriyedeki silahlı gruplarla ilgili ilişkisini beyan ettiği
için yasaklanmıştı. Sulh ceza mahkemelerinin otomatik onay
verdiği bir yerde ifade özgürlüğünü kısıtlayan yeni bir
sosyal medya yasasının çıkarılmasını son derece
sıkıntılı buluyoruz. Yine ifade özgürlüğü yerine
şiddet ve istismarın cezalandırılması gerekirken
maalesef
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şevkin
35.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adana
Demirspora Play-Off final maçında başarılar dilediğine ve
Adana ilinde tamamlanmayan projelere ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) TFF 1inci
Ligte oynayan ve yirmi altı yıl sonra Süper Lige
çıkmasını beklediğimiz Adana Demirspor, 30 Temmuz
Perşembe günü play-off final maçına çıkacak. Başarılar
diliyorum, onları şimdiden yürekten kutluyorum.
Adanada yüz on yedi yıl boyunca hizmet
ettikten sonra yıkılan Karşıkaya Devlet Hastanesinin yerine
yapılacağı açıklanan 250 yataklı Güney Yüreğir
Devlet Hastanesi 2012den bu yana proje aşamasında ve inşaatına
dahi başlanmadı. Seyhan Devlet Hastanesi 2019da ihale edildi, inşaatı
hâlen sürüyor. 33 bin seyirci kapasiteli Adana Stadyumunun yapımına
2014 yılında başlandı ancak hâlen hizmete giremedi. Yine
Adliye Kompleksinin temeli 2014te atıldı; hafif raylı sistemin
Bakanlığa devri ve 2nci etabın yapımı için Sayın
Recep Tayyip Erdoğan 31 Mart seçimleri öncesinde söz vermesine rağmen
şu ana kadar herhangi bir gelişme olmadı. Vatandaşın
sırtına kambur olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
36.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Mersin ili
Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit olan
hemşehrisi Er Mustafa Dağlı ile 3 askere ve hayatını
kaybeden 2 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün, bütün Türkiye olarak elim bir trafik
kazası haberiyle derinden üzüldük. Manisa Alaşehirden Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetine sevk edilen askerleri taşıyan
otobüs, seçim bölgem olan Mersinin Mut ilçesi Sertavul mevkisinde trafik kazası
yaptı. Talihsiz kazada 2 otobüs şoförü hayatını kaybetti, 2
askerimiz şehit oldu, 26 askerimiz de yaralandı. Olayda
hayatını kaybeden otobüs şoförlerine ve şehitlerimize
Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Üzücü
kazada şehit olan askerlerimizden Ulaştırma Er Mustafa
Dağlının Tarsus Ulu Camisinde bugün kılınan cenaze
namazına bölge milletvekilleri olarak biz de katıldık,
şehidimizi ebedî âleme uğurladık. Kederli ailesine,
yakınlarına başsağlığı diledik,
acılarını paylaştık.
Cenab-ı Hak, askerlerimizi ve tüm güvenlik
güçlerimizi görünür görünmez her türlü kaza ve beladan korusun, bir daha böyle
acılar yaşatmasın diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
37.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 28 Temmuz
1402 tarihinde yapılan Ankara Savaşına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
28 Temmuz 1402de Yıldırım Bayezid
ile Timur arasında Çubukta Ankara Meydan Muharebesi yapıldı.
Ankara Savaşı, Türk tarihinde 2 Müslüman devlet arasında
yaşanan en büyük savaşlar arasındadır. Savaşın
nedeni, Timurun hâkimiyet kurma sahasına Anadoluyu da dâhil etmesinden
kaynaklanmıştır. Bu savaşla Osmanlı ordusu bozuldu,
Yıldırım Bayezid esir düştü, bütün Anadolu Timura mensup
emîrler tarafından istila edildi, Anadoluda Türk birliği bozuldu,
İstanbulun fethi yarım asır gecikti, beylikler yeniden
canlandı, şehirler yağmalandı, şehzadeler
arasında başlayan taht mücadeleleri fetret devrine, pek çok yerin elden
çıkmasına ve kardeş kanı dökülmesine yol açtı.
Birlikte rahmet, ayrılıkta azap
vardır.
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati: 17.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
Birinci sıraya alınan Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili
Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve
Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 226 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özkoç, 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümünün görüşmelerine başlamadan
önce teklifin Anayasaya aykırılığı gerekçesiyle
Komisyona iadesi ve Anayasa Komisyonunda görüşülmesine dair bir talebiniz
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
İç Tüzükümüze göre, Genel Kurulda kanun
teklifinin tümünün Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla
teklifin Komisyona iadesine ilişkin bir hüküm ve uygulama
bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu talep işleme
alınmamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu konuda usul
tartışması rica ediyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Özkoç.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle Komisyona iadesine ve Anayasa Komisyonunda görüşülmesine dair
önergesinin işleme alınmaması nedeniyle Başkanın
tutumu hakkında usul tartışması açılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim,
bildiğiniz üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
10uncu maddesine ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 26ncı
maddesinde düzenlenmiş olan düşünceyi açıklama ve yayma
özgürlüğüne aykırılık teşkil etmektedir. Aynı
zamanda, Anayasanın 38inci maddesinin 4üncü fıkrasına, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesinin 2nci
fıkrasında düzenlenmiş olan Bir suçla itham edilen herkes,
suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir. Anayasanın
20nci maddesiyle ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci
maddesiyle korunmakta olan özel hayatın gizliliği ve kişisel
verilerin korunması haklarına aykırılık teşkil
etmektedir. Anayasamızın 36ncı maddesinde düzenlenmiş
olan hak arama hürriyetine ve 37nci maddesiyle korunan kanuni hâkim
güvencesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı
maddesinde yer alan adil yargılanma hakkına aykırılık
teşkil etmektedir.
Bu yüzden, aldığınız kararla
ilgili usul tartışmasının açılmasını talep
ediyorum efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Lehte.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Lehte.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
226 sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle Komisyona iade edilerek Anayasa Komisyonunda
görüşülmesi gerektiğine dair önergenin işleme alınıp
alınmayacağı hakkında
BAŞKAN Lehte efendim.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Lehte.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Lehte Zeynel Emre
efendim.
BAŞKAN Lehte, Sayın Cahit Özkan.
Buyurunuz Sayın Özkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siz aleyhte
istemiştiniz değil mi Cahit Bey?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet.
BAŞKAN Süreniz üç dakikadır Sayın
Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasamız ve İç Tüzükümüz
çerçevesinde yapmış olduğumuz Meclis Genel Kurulu
görüşmelerinde Anayasaya aykırılığın nasıl
değerlendirileceği, Meclis İçtüzüğümüzün 84üncü
maddesinde net bir şekilde ifade edilmiştir. Müsaadelerinizle hem
Anayasaya aykırılık hem de bunun usul tartışması
noktasında şu hususta yaklaşımımız vardır:
Baktığımız takdirde, hukuk devletinin ya da devletin ortaya
çıkış anı, arkaik toplumlardan sivilleşmiş
toplumlara geçişte hukuk, sınırsız mütecaviz özgürlüklerin
sınırlandırılmasıyla beraber ortaya
çıkmıştır. Yani hukukun doğrudan ortaya çıkışı,
mutlak özgürlük yani kişinin -başka bir kişinin yaşam
hakkından vücut bütünlüğüne, maddi ve manevi varlığına
kadar- bütün mütecaviz özgürlüklerinin sınırlarının
çizilmesi suretiyle hukuk ortaya çıkar.
Bu anlamda, bahsi geçen Anayasaya
aykırılık iddiası, hem İç Tüzükün 84üncü maddesi
çerçevesinde, geneli hakkında görüşmeler yapılmadan değerlendirilemeyeceği,
maddelere geçilmesiyle beraber maddelerin Anayasaya
aykırılığı çerçevesinde değerlendirileceği
Diğer taraftan da biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilinin
bahsettiği, bütün dünyadaki, başka ülkelerle yapılmış
ikili, çok taraflı, ulusal ve uluslararası sözleşmelere
baktığımızda, oralarda, bahsi geçen özgürlükler elbette
güvence altına alınmıştır. Aynı şekilde, bu
özgürlükler, temel haklar bağlamında Anayasamız çerçevesinde de
güvence altına alınmıştır. Ancak, eğer biz bir
hak ve özgürlüğün hiçbir hukuk düzenlemesiyle teminat altına
alınamayacağını düşünürsek, bu durum tam bir kaos ve
kargaşa ortamı çıkarır; başta yaşam hakkı,
ifade özgürlüğü, vücut bütünlüğü, maddi ve manevi dokunulmazlık
bağlamında, kişi hak ve özgürlüklerini, kişisel verilerin
korunması bağlamında her türlü tehlikeye açık bir hâle
getirir ki hukuk devleti buna müsaade edemez.
Bu anlamda, Anayasaya aykırılıkla
ilgili verilen önergenin aleyhinde söz aldım ve İç Tüzük hukuk
kurallarının uygulanması ve bu çerçevede de Anayasaya
aykırılıkla ilgili iddiaların, madde önergeleri
çerçevesinde değerlendirilmesi ve varsa bu çerçevede oylanması
gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte, Sayın Zeynel Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son dönemde, Adalet
Komisyonundan hangi teklif gelirse gelsin Genel Kurulda Anayasaya aykırılık
tartışmasını yaşıyoruz. İstisnasız, son
dönemde buraya getirdiğiniz tüm kanun teklifleri, özünde Anayasaya
aykırı. Meclise geldiği vakit -biliyorsunuz- İç Tüzükümüz
gereğince Anayasaya aykırılık açısından
incelenmesi gereken kanun tekliflerinin hiçbirinin incelenmediği, bu
konuda bir rapor düzenlenmediği çok açık bir şekilde görülüyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Anayasasının 2nci maddesinde en başta hukuk
devleti olduğu yazar. Yine, Anayasamızın 26ncı
maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünden bahsedilir.
Anayasanın 38inci maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı maddesinde düzenlenmiş olan Bir suç ile
itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum
sayılır. hükümlerine aykırılık teşkil
ettiği görülecektir. Yine, İnsan Hakları Sözleşmesinin
8inci maddesini, Anayasamızın 20nci, 36ncı ve 37nci
maddelerini bütünüyle değerlendirdiğimizde ortada şöyle bir
gerçek var değerli arkadaşlar: Bugün getirilen teklifin, gerek bizim
iç hukukumuza gerekse Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası anlaşmalar
gereği tabi olduğu sözleşmelere aykırılık
taşıdığı çok açıktır; biliyorsunuz, Anayasa
90 gereği iç hukuk hükümleri uyarınca Anayasa hükümleri gibi
işlem görür. Dolayısıyla, bu açıdan
bakıldığında, bu teklifin, Adalet Komisyonuna geri
gönderilmesi ve oradan da Anayasa Komisyonuna gönderilip Anayasaya
aykırılık açısından incelenmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, biz bu izahatları
yapıyoruz. Aslında, bizatihi bu teklifi getirenler, bunun böyle
olduğunu en az bizim kadar biliyorlar. Bir gerçeğimiz var bizim, o da
şu: Türkiyede, uzunca bir süredir gerek sivil toplum
kuruluşlarına gerek medya organlarına gerek yazılı
basına yönelik ciddi bir sansür ve baskıyla karşı
karşıyayız. Şimdi, buralardaki sansür, Türkiye
açısından şöyle bir sonuca sebebiyet verdi: İnsanlar,
gerçekleri sosyal medyada haykırıyor ve bu zaman zaman 5 milyon, 7
milyon, 10 milyon gibi izlenme rakamlarına ulaşıyor, tüm Türkiye
gerçeklere sahip oluyor. Yapılmak istenen şu: Türkiyedeki kötü
yönetimin sonuçlarının halk tarafından fark edilmemesi ve bunun
önüne geçilmesi. Bunun için, bilerek Anayasaya aykırı bu teklifler
getiriliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi sürekli Anayasaya aykırı,
Anayasayı çiğner işler yapamaz.
Bu nedenlerle, görüşülen bu teklifin,
görüşmelerinin durdurulup Adalet Komisyonuna geri gönderilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehte Sayın Ramazan Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Başkanımızın tutumu
yerindedir.
Gündemin şu an -bu kırmızı
bültenle Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetiliyor- Kanun Teklifleri ile
Komisyondan Gelen İşler başlıklı 7nci
sırasındayız. Meclis Başkan Vekili
Bu 7nci sıraya
göre şu an gündem akıyor. 7nci sıraya biz nasıl geldik?
Grup önerimizde 226 sıra sayılı Adalet Komisyon Raporunun
gündemin 1inci sırasına alınmasını önerdik ve Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerinin takdiriyle gündemin 1inci
sırasına girdi. Dolayısıyla, Anayasaya
aykırılık itirazı varsa bile bana göre grup önerisi ele
alındığında alınması lazımdı, o
aşamayı geçtik.
İki, diğer taraftan, İç Tüzükün
Anayasaya uygunluğun incelenmesi başlıklı 38inci maddesi
diyor ki: Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce
Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup
olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Anayasayla
ilgili itiraz, önergeler -Adalet Komisyonu Başkanımız da burada-
orada, Adalet Komisyonunda dile getirildi ve oylandı, Adalet Komisyonunda
da bu safahatı geçtik.
Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda tekliflerin Anayasaya aykırı olduğu iddia
edilemez mi? Tabii ki edilebilir. O konuda da Anayasaya
aykırılık önergeleri başlıklı madde 84 Bir
kanun teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında teklifin
belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır. diyor.
Burada da Anayasaya aykırılık itirazında bulunulabilir; o
da maddelerle ilgili, Anayasaya aykırılık önergesi verilebilir.
Dolayısıyla, ayrı bir
başlık, komisyona iade başlıklı 88inci madde var:
Komisyon, raporunun belli bir maddesinin ya da bölümünün komisyona iadesini
isteyebilir, orada tekrar görüşebilir, tekrar bir rapor
hazırlayabilir, Genel Kurul tekrar değiştirebilir, o ayrı
bir adım. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir siyasi
parti grubunun milletvekilinin ya da bir grubun Bunun Meclise iadesini
istiyoruz. talebi, makul bir talep değildir, hukuki bir talep
değildir.
Arkadaşlar, ayrıca, Türkiye Büyük Millet
Meclisine bir kanun sevk edildiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı, akabinde Adalet Komisyonu
ve Genel Kurul, Anayasaya aykırı olup olmadığına
karar verebilir. Bu, bir iddiadır; biz bir kanunu Anayasaya uygun diye
getiriyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi de -iddiadır- Genel Kurul
kararıyla onu kabul eder ya da reddeder. Karşı taraf da Bu,
Anayasaya aykırıdır. iddiasında bulunabilir. Adalet
Komisyonunda ileri sürülebilir, Komisyonun kararı. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ileri sürülebilir, Genel Kurul kararı. Bütün bunlar iki
taraflı iddia. Peki, bunun gerçek, ete kemiğe büründüğü yer
neresidir?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Genel Kuruldur.
RAMAZAN CAN (Devamla) Anayasa Mahkemesidir.
Anayasa Mahkemesi bundan dolayı kurulmuştur. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Adalet Komisyonundan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
iddiası karşılanmayan bir siyasi parti, bunu, yeterli çoğunluğu
sağladığı takdirde Anayasa Mahkemesine
taşıyabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Diğer taraftan, somut
norm denetimi yoluyla dediğimiz, mahkemelerde de bir iddia üzerine
getirilebilecek kanun hükmünün uygulanmasında Anayasaya
aykırılık itirazı mahkemede de defi yoluyla ileri
getirildiğinde, hâkim ya da mahkeme bu işi ciddi bulursa bir
şekilde onu Anayasa Mahkemesine taşıyabilir. Anayasa Mahkemesi
bunu değerlendirir ve neticede, kanunların kazai murakabesi Anayasa
Mahkemesinde son bulur.
Netice itibarıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Anayasaya aykırı kanun çıkarması, bütün bu
safahatla birlikte yetkisindedir. Çıkarsın anlamında
söylemiyorum, bu bir gerçektir. Bu manada gündem zaten bellidir, gündemin 7nci
sırasına göre bizim kanun teklifimiz görüşülmelidir. Adalet
Komisyonu sırasındadır ve dolayısıyla, bu usul
tartışmasında Meclis Başkan Vekilimiz gereğini yapmıştır.
Genel Kurulu bilgilendirir, tekrar hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte, Sayın Hakkı Saruhan
Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; biraz evvel de Anayasaya
aykırılık konusunda bir konuşma yapmıştım.
Bir şeyi tekrar hatırlatmak istiyorum: Bakın, bu mesele sadece
Türkiyenin meselesi değil, bu mesele Avrupada da dünyanın her
yerinde de tartışılıyor. Birleşmiş Milletlerde de
tartışılıyor -sosyal medyayla ilgili konuları diyorum-
Avrupa Birliğinde ve Avrupa Birliği devletlerinde de
tartışılıyor. Mesela Fransa, bir yıl boyunca bu konuyu
tartıştı, bir yıl boyunca ve sonunda bu mayıs
ayında parlamentodan bu yasa geçti. 18 Haziranda, ucu açık
olduğu için ve 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirgesinin 11inci maddesinde yer alan ifade özgürlüğünü ihlal
ettiği ve aşırı sansüre yol açtığı
gerekçeleriyle Fransada Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu. Bir
yıl boyunca tartışıldı ve bozuldu. Şimdi biz
hiçbir yıl filan da tartışmadık, biz hep birlikte de
tartışmadık bunu. Saraydan bir paket geldi, siz de bunu
aldınız bize getirdiniz, Adalet Komisyonuna geldi.
Şimdi, bu gelen teklifte -biraz evvel de ifade
ettim, tekrar söylüyorum- düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik
kısıtlamalar var, Anayasaya aykırı. Kişisel verilerin
korunmasına yönelik tartışmalı hükümler içeren bölümler
var, Anayasaya aykırı. Sadece BTKye, mahkeme kararlarına
itiraz hakkını tanımış, sosyal ağ
sağlayıcılarına itiraz ve temyiz hakkı
tanımadığı için Anayasayı ve uluslararası
sözleşmeleri ihlal var, Anayasaya aykırı. Anayasanın
90ıncı maddesine aykırı, Türkiyenin imzalamış
olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı. Şimdi,
bütün bunlar ortadayken böyle bir durum yokmuş gibi biz bugün bunu
tartışıp bir yasayı bitirecek olursak eğer Anayasaya
aykırı bir işlemi bile bile isteyerek yapmış
olacağız. Hani biz itiraz ediyoruz yapmayalım diye ama siz çok
açık bir şekilde Anayasaya aykırı bir şeyi
yapmış olacaksınız.
Bakın, son bir şey
hatırlatacağım size: Büyük ihtimalle bu teklifin
tartışıldığı ve oradan buraya geldiği bir
yer var: İletişim Başkanlığı, Fahrettin Altun,
değil mi? Fahrettin Altun, şu anda İletişim
Başkanlığı kadük olduğu için kendisi de kadük bir
pozisyonda. Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi, o Başkanlığın
kurulma usulünü geçtiğimiz günlerde bozdu; İletişim
Başkanlığı yani bu teklifi hazırlamış,
getirmiş olan yer, aslında şu anda yasalara uygun bir yer
değil, bütçede geçerli bir bütçesi yok. O yüzden geçtiğimiz günlerde
sizin grubunuz Burada bir düzenleme yapalım. Anayasa Mahkemesi bunu
bozduğu için ortada tuhaf bir durum var. dedi. İşte bu teklifi
hazırlamış olan yer de, İletişim
Başkanlığı da aslında Anayasaya aykırı.
Yani siz, böyle bir çalışmayı getiriyorsunuz bizim
karşımıza.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Biz, Anayasaya
aykırı, uluslararası sözleşmelere aykırı,
hazırlandığı yer bile Anayasaya aykırı diyoruz
ama hiçbir şekilde duymak istemiyorsunuz. Belli ki, nasıl Fransada
Anayasa Mahkemesi, Fransada bir yıl tartışıldıktan
sonra çıkmış olan yasayı bozduysa bu yasanın
başına gelecek de büyük ihtimalle bu olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Oylama
sırasında karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Bir açıklama yapayım ondan
sonra oylama...
Sayın milletvekilleri, malumları
olduğu üzere (2/3050) esas numaralı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet Komisyonu
tarafından görüşülüp karara bağlanmış, Komisyon
raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmuş ve Başkanlıkça da 226 sıra sayısıyla
bastırılarak milletvekillerine
dağıtılmıştır.
Teklif, bugün AK PARTİ grup önerisinin Genel
Kurulda kabulüyle Genel Kurul gündemine girmiştir. Bütün bu
aşamalardan geçerek Genel Kurul gündemine girmiş söz konusu teklifle
ilgili olarak Başkanlığımızın söz konusu raporu
görüştürmeme ve komisyona iade etmek yetkisi bulunmamaktadır.
Genel Kurulda teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler sırasında Anayasaya aykırılık
iddialarının dile getirilmesi mümkündür. Genel Kurulun bu
görüşmelerden sonra Anayasaya aykırılık
iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi
bulunmaktadır.
Yine, İç Tüzükün 84üncü maddesine göre
teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır.
Görüldüğü gibi, bir teklifin Anayasaya
aykırı görülmesi hâlinde gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda
reddedilmesine olanak tanıyan çok sayıda İç Tüzük kuralı
bulunmaktadır. Bu nedenlerle teklifin görüşmelerine başlanmadan
önce Anayasaya aykırılık iddialarını görüşmenin
İç Tüzüke uygun olmadığını düşünmekteyim. Bu
çerçevede söz konusu talebe ilişkin tarafımızca
yapılabilecek bir işlem bulunmamaktadır. Kanunun tümünün
görüşmelerine geçilmesi hususunda tutumumda değişiklik
olmamıştır.
Genel Kurulun bilgisine sunulur.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, az önce usulle
ilgili lehte konuşan arkadaşlarımızın, AKP Grubunu
temsilen konuşan arkadaşlarımızın da ifade ettiği
gibi elbette Anayasa Mahkemesi Anayasaya aykırılıkla ilgili
düzenlemeleri görüşmek için kurulmuştur ama Türkiye Büyük Millet
Meclisi temelde Anayasaya aykırı olan bir kanun teklifini
görüşemez, bu, usulen de uygun değildir. Bu yüzden bunun Genel
Kurulun takdirine sunulması gerekir ve Genel Kurulda bir oylama yapılması
gerekir efendim. Bu oylamayı rica ediyorum ve bununla ilgili ayrıca
da toplantı yeter sayısı istiyorum, yoklama istiyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, kısaca bir şey söyleyebilir miyim?
MAHMUT TANAL (İstanbul) İşlem
başlarken söz verilmez.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İşlem
başlarken söz verilmez.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşlem
başlatmadı ki zaten.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hayır,
oylama yok ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
efendim bu tamamen arkadaşlarımız size
Haddim değildir
efendim, lütfen beni de yanlış anlamayın, tüm saygımla
ifade ediyorum: Arkadaşlarımız sizin takdirinizde olan bir
konuda sizi ikna etmeye çalışıyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hayır
Başkanım.
BAŞKAN Biz bir değerlendirme
hakkımızı kullanalım efendim. Divan olarak biz bir
değerlendirme hakkımızı zaman zaman kullanacağız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Başkanım ama
bu tamamen sizin takdirinizdir ve Genel Kurulun onayına
sunulmasını
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, bir şey söyleyeceğim. Bir dakika
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İşlem tesis
etti efendim, işlem tesis etti.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Görüşünüzü
açıkladınız, işlem tesis etti.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu hak tamamen sizin
hakkınızdır efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hakkınıza
müdahale edilmesine izin vermeyin efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Teknik olarak
bir açıklama yapmam lazım Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tamamen sizin
hakkınız efendim.
BAŞKAN Şu anda bir yoklama talebi var.
Arkadaşlar, bir şey yapalım
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İşlem tesis
etti, yoklamayı gerektirecek bir durum yoktur efendim. Oylama yoktur
efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım bir oylama yok, oylama.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oylama falan yok
efendim.
BAŞKAN Usul tartışmasını
oylamaya sunacağım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Olmaz efendim,
olmaz.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Onun için önce bir yoklama talebi
vardır.
Sayın Özkoç, Sayın Emre
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir oylama
yok ki! İç Tüzük 63 açık ya!
BAŞKAN Sayın Sarıaslan, Sayın
Bülbül
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir işlem
yok efendim! Ya olur mu öyle şey! İşlem yanlış efendim
ya!
BAŞKAN Sayın Özer, Sayın Polat
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel Kurulun
oylarına sunacağınızı ifade ettiniz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Zeybek, Sayın
Hakverdi, Sayın Kayan, Sayın Kaya
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olur mu öyle şey
ya!
Başkanım, yanlış işlem
tesis ediyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Tanal, Sayın
Adıgüzel, Sayın Özkan, Sayın Erbaş, Sayın Tokdemir
(CHP ve AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Görüşünü
belirtti, ne dedi?
BAŞKAN Sayın Ünsal, Sayın Barut,
Sayın Özdemir, Sayın Şahin, Sayın Erbay, Sayın
Şevkin, Sayın Aygun.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın Serkan Bayram burada
mı? Burada.
Sayın Ahmet Erbaş? Burada.
Sayın İzzet Ulvi Yönter? Burada.
Sayın Edip Semih Yalçın? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
226 sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle Komisyona iade edilerek Anayasa Komisyonunda
görüşülmesi gerektiğine dair önergenin işleme alınıp
alınmayacağı hakkında (Devam)
BAŞKAN - Tutumumu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tutumum kabul edilmiştir.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Sayın milletvekilleri, bugünkü
görüşmelerin uzun süreceği Divanca değerlendirildiğinden
sayın hatiplere en fazla bir dakika ek süre verebileceğimi
şimdiden üzülerek belirtmek isterim. Bu doğrultuda bugün konuşma
yapacak hatiplerin bu hususa dikkat edecek şekilde konuşmalar yapacaklarından
eminim diyor, hepinize başarılar diliyorum.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ
PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
biraz evvel tutumunuzun oya sunulmasının İç Tüzükte bir yeri
yok, onu söylemek istiyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Var, var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Tutumunuzu siz tavır
olarak belirlersiniz, ben bu kadar süredir bu Meclisteyim, Meclis Başkan
Vekilinin tutumunun oya sunulduğuna ilk defa tanıklık ettim ama
toplantı yeter sayısı istemekle ilgili Sayın Grup
Başkan Vekilinin talebi doğrudur, onun için de herhangi bir oylamaya
da ihtiyaç yoktur, öncesinden bir önergeye ihtiyaç yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat
Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Ne kadar uzun okudum
değil mi aslında? Kanunun bir tane ismi var: Türkiyede sansür
yasası. Bunun ismi o. Yani bu kadar uzun meseleye hiç gerek yok ya,
Sosyal medyada düzenleme
vesaire. Türkiyede yeni bir dönemin
başlangıcı olan sansür yasasını görüşmek için toplandık.
SALİH CORA (Trabzon) Alakası yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Dilimizde tüy bitti; ne
emeklilikte yaşa takılanların problemini çözdünüz ne 3600 ek
gösterge düzenlemesini getirdiniz ne de milletin yarasına merhem oldunuz.
Hepimizin malumu önümüz bayram, millete zehir ettiğiniz bir başka
bayrama daha giriyoruz şimdi. İstihdam yok, iş yok, aş yok,
hayat pahalılığı almış başını
gidiyor. Çocuklar arife günü babalarının yolunu gözlüyor ama
babaların elleri boş, keseleri boş, yüzleri mahzun,
evladına mahcup. Anneler babaları karşılıyor, sofra
kuracak ama mutfakta sofrayı kuracak hiçbir şey yok, mutfaklar da
boş.
Bu bayramda milletin yüzünü güldürmek varken herkesi
endişelendiren, tepki çeken sosyal medya yasa teklifini Genel Kurula
getirdiniz. Türkiye'nin gündemindeki sorunları çözmek ve önlem
geliştirmemiz gerekirken bizler, burada, ismine sosyal medya düzenlemesi
dediğiniz sansür kanununu konuşuyoruz. İktidar Sosyal
medyayı düzenleyeceğiz, ahlaklı hâle getireceğiz. diye
attığı her adımda şeytanın rehberliğinde
ilerliyor. Düzenlemedeki birkaç maddeyi parlatıp asıl niyetlerini
saklıyorlar. Asıl mesele ne biliyor musunuz? Maske
dağıtmayı bile beceremeyen iktidar sonbaharda kontrolü iyice
kaybedecek. O yüzden, Meclis kapanmadan iktidar interneti kendi kontrolü
altına almak istiyor; esas amaç budur.
Sosyal medya hakkında
tartışmamız gereken problemlerin olduğuna kimse itiraz
edemez ancak sorun, sosyal medya mecralarından daha çok,
kullanıcıların içerik ve paylaşımlarından
kaynaklanıyor. Sosyal medya mecraları içerik vermiyor, onlar sadece bir
platform; içerik kullanan, kullanıcılar. Toplumdaki ahlaki ve
kültürel çürüme doğrudan sosyal medyaya yansıyor aslında. Bu
paylaşımlardaki içeriklerde bahsedilenlerin bazıları gerçek
hayatta zaten birer suç unsuru. Bu unsurlar sanal dünyada da suç olmalı.
Eğer derdiniz ahlaksa, haksa, hukuksa, sosyal
medyadaki haksızlığa, ahlaksızlığa son vermek
istiyorsanız önce yapmanız gereken bir tek iş vardır, o
yeşil topla tanımladığınız paralı trol
ordunuzu dağıtacaksınız. Topları
dağıtın, sosyal medyada ahlak geri gelir. Önce, Türkiye'nin
kıymetli insanlarına haysiyet cellatlığı yapan;
namuslarına, şereflerine leke sürmeye kalkan o ahlaksız trol
çetelerini susturacaksınız. Ne Genel Başkanımız Sayın
Meral Akşenere yönelik annelik ve kadınlık onuru ile gururunu zedeleyici
paylaşımlar ne de Sayın Berat Albayrakın ailesinin yeni
üyesi, masum bir bebeğe ve annesine yapılan paylaşımlar
kabul edilemez. Bu konuya, Türk milleti olarak, milletimiz ortak tepkisini
zaten koydu. Getirilen düzenleme bu tür paylaşımların önünü
kesmeye yönelik olmalı fakat yapılan çirkin
paylaşımları fırsata çevirmeye kalkmak, interneti, kurmak
istedikleri totaliter rejimin bir parçası yapmak hem ülkemize hem de
geleceğimize ihanettir.
İnternet, her görüşten, her inançtan, her
yaşam biçiminden kullanıcıların buluştuğu
hepimizin ortak alanı ama bakıyoruz ki interneti de AK PARTİ
turuncusu yapmaya kalkıyorsunuz. Tek taraflı yapılan bir kanun
teklifiyle karşı karşıyayız biz. Her zamanki gibi
muhalefet, sosyal medya şirketleri, kullanıcılar ve haber
siteleri gibi paydaşların görüşlerine yine
başvurulmadı. Türkiyede yeni bir rejim inşa etmek için
uğraşıyorlar; copla, polisle, hapisle korkutulan ve özgür
düşüncenin kontrol altında tutulduğu bir Türkiye yaratmaya
çalışıyorlar. Bakın -gençlerimiz ekran işlerini iyi
bilir- birkaç iyi maddeyi, yine, kötü niyetlerinize ekran koruyucu yapmaya
çalışıyorsunuz.
Sosyal medya düzenlemesi daha şimdiden tüm
internet kullanıcılarında bir tedirginlik yaratmaya
başladı. Özgürlüklerin giderek kısıtlandığı
bir ortamda, insanların düşünce özgürlüğünü yaşayabildiği,
fikirlerini ifade edebildiği, kısaca, nefes alabildiği bir tek
alan kaldı. İşte, getirdikleri bu düzenleme, interneti bir
kafese koyuyor. Bir kuş kafeste ne kadar özgürse internette de o kadar
özgür olmamız isteniyor.
Getirdikleri internet düzenlemesinde,
vatandaşlarımızın ifade ve haber alma özgürlüklerine
sınır çiziyorlar. Bu özgürlükler AK PARTİnin rantının
başladığı yerde bitiyor, liyakatsiz ve usulsüz
atamaların başladığı yerde bitiyor, Hükûmetin
yanlışlarının başladığı yerde bitiyor,
yolsuzlukların konuşulduğu yerde de bitiyor, adrese teslim
ihaleler var ya orada da bitiyor, özgürlüklerimiz iktidara yakın
vakıf ve derneklerin skandallarının
başladığı yerde bitiyor.
Sosyal medya kanun teklifinde yer alan ve adına
unutulma hakkı denilen, kılıfı dünden hazır bir
içerik kaldırma maddesi var. Tüm madde, bu otoriter rejimlerin hayalini
süsleyen, gerçeğe dönüştüren bir madde. İçerik çıkarma
maddesiyle, on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarı, kendilerine
ait istemedikleri tüm haberleri silip kaldıracak. İnternette, sosyal
medyada öyle kötü bir sicilleri var ki, bu yasayla, kendi
yarattıkları kirli arşivi silmeyi planlıyorlar. Hükûmet bu
şekilde geriye doğru kendisini aklamış oluyor.
İnternete giriyorsunuz, bir bakıyorsunuz, ne makara kalmış
ne Bakara; ne sıfırlama var ne 5 müteahhit var, hepsi gitmiş. AK
PARTİnin FETÖyle yaşadığı o ihtiras, aşk ve
ihanet dolu ittifakları bile tarih olacak bu sayede. Kısaca, tüm
eleştirel ve yolsuzluk haberleri bu sayede yok edilmiş olacak.
Vatandaş sanmasın ki unutulma hakkı denilen bu madde kendisi
için geçerli, asıl unutturulmak istenen Hükûmetin kendi geçmişi. Bu
kanun teklifiyle tertemiz internetimiz ve siyasetimiz olacak inşallah.
İktidar, tıpkı Kuzey Korede, Çinde, Suudi Arabistanda,
İranda olduğu gibi tek renkli bir internet hayal ediyor. Elinizde
olsa, tuşa bastığımızda hepimizi
receptayyiperdogan.com.tr adresine yönlendireceksiniz; hiç başka yere
bakmayın kardeşim, bas tuşa receptayyiperdogan.com.tr.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinin sebep olacağı telafisi güç
zararlardan bir diğeri kendini temel hak ve özgürlükler alanında
gösteriyor. İktidar, yazılı ve görsel medyada daha önce
uyguladığı otoriter yöntemleri bu sefer sosyal medya
düzenlemesiyle hayata geçirmeye çalışıyor. Yasama vasıtalarını
kullanarak, Türkiyede faaliyet gösteren sosyal ağ sağlayıcılarını
üstlenmesi güç idari para cezalarıyla karşı karşıya
bırakıyor. Örneğin, temsilci bulundurma yükümlülüğüne
aykırı davranılması durumunda, ağ sağlayıcıları
ilk etapta 10 milyon ve 30 milyon liralık idari para cezalarıyla
karşı karşıya kalacak. Bu yaptırımlar reklam ve
sözleşme yapma yasağı uygulamalarına kadar varabilecek.
İktidar, karşılaşılabilecek olumsuzluklara yönelik
olarak muhataplarını caydırmaya değil, aksine,
yıldırmaya çalışıyor. Getirmek istedikleri düzenleme
Anayasanın 12, 13, 20, 22, 24, 25, 26 ve 31inci maddelerine
aykırı. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 8, 9 ve 10uncu maddelerine de ters düşüyor.
İşte bu kanun tanımazlık, sosyal ağ sağlayıcılarını
Türkiye pazarından çekilmeye zorlayacak. Sosyal ağ
sağlayıcıları iktidarın zorlamalarına boyun
eğmek zorunda kalacak, yani dolaylı yoldan sansür
uygulanmış olacak. Bu durum Anayasayla güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerden olan iletişim
hakkının da ihlali anlamına geliyor. Biliyor musunuz bu kanunun
en büyük etkisi de -iddia ediyorum size- ekonomiye olacak. Türkiyeye gelmek
isteyen bir yabancı yatırımcı, geleceği zaman size
şunu söyleyecek: Kardeşim, 3 tane ülkede Twiter yasakları var:
İran, Kuzey Kore ve Çin, siz, 4üncü oldunuz. Böyle bir ülkeye
yabancı yatırımcı gelir mi? Mevcut yatırımcı
bu ülkede ilave yatırım yapar mı? Mevcut
yatırımcı kaçacak yer arar, bunun hiç farkında
değilsiniz. 5651 sayılı Kanuna göre, bu Kanun 2007de ilk
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren zaten sitelerin kendini savunma
hakkı yok. Yani birileri erişim engelleme kararı
aldırmışsa bunu açıklamak veya iptal etmek mümkün
değil. Bu hukuk kararlarına tedbir tanımı
yapılıyor ama tedbir kararları sonsuza kadar sürmez. İsmi
üstünde tedbir, süresi olmalı ama süreç böyle yürümüyor. Aslında,
verilen kararlar, bir nevi tedbir kararı ama sonsuza kadar uygulanan bir
karar bu. Bunun adı da hukuk falan değil.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidar sosyal medya yasa teklifinde her zaman Almanyadaki
düzenlemeyi referans gösteriyor. Almanyadaki düzenlemenin sebebi,
aşırı ırkçı ve faşist yapıların
internet ortamında örgütlenmesini durdurmak, oradan çıkıyor bu.
Oradaki amaç, insanlığın ortak paydada buluştuğu
yaşama hakkını korumak. Kaldı ki Almanyadaki modelin henüz
başarılı olduğuna ve amacına
ulaştığına dair bir bulgu da yok.
Almanyada söz konusu yasayı çıkarmadan
önce iki yıl tartıştılar, tam iki yıl; tüm kesimlerin
fikirlerini aldılar. AK PARTİ ise kendisine yukarıdan gelen
buyrukla beraber Yaptım, olacak. demenin peşinde. Dolayısıyla
bu konuda, Türkiye ve Almanyayı karşılaştırmak,
Almanyada bile var. demek AK PARTİnin çok basit bir algı
oyunundan öte bir şey değil.
AK PARTİ 5651 sayılı Kanunu
internetin üzerinde istediği zaman Demoklesin kılıcı gibi
zaten sallıyor. 5651 sayılı Yasa kapsamında sulh ve ceza
hâkimleri iktidardan gelen tüm talepleri kabul ediyor, muhalefetten gelen
itirazları ise hemen reddediyor. İktidarın istediği gibi
işleyen bir mekanizma olduğu sürece, iktidarın istediği
gibi karar veren bir yargı olduğu sürece bu kanunların
hiçbirinin bir hükmü yok maalesef.
Türkiyede mevcut düzende 2019 sonu itibarıyla
tam 408.494 web sitesi kapanmış ya, 408.494 web sitesi. Daha ne
istiyorsunuz? Türkiyede insanlar nefes alamıyor. 10 bin YouTube videosu,
6.200 Facebook içeriğine de erişim engellenmiş. Almanyadaki
düzenlemede ise kısıtlayıcı, sansürleyici bir yapı yok
orada. Almanya bugüne kadar ne Twitterı ne YouTubeu ne de
Wikipediayı kapatmadı. Biz de sık sık Twittera
ulaşımda zorluk çekiyoruz farkındaysanız, özellikle
gündemde Hükûmeti sıkıntıya koyacak bir şey varsa Twittera
giriş hemen yavaşlar. Almanyada kurumlar demokratik, yargı
bağımsız, bizdeki gibi siyasi baskı yok, haber sitelerine
de baskı yok. Baskı nerede var? Türkiyede var. Ülkemiz maalesef artık
bir demokrasi ülkesi olarak anılmıyor.
Demokrasinin askıya
alındığı Türkiyede kullanıcıları olan
sosyal medya platformları için zorunlu olarak temsilci bulundurma
şartı getiriliyor. Twitter, YouTube, Instagram, Facebook ve
diğer sosyal medya ağları Türkiyede sorumlu temsilci
belirleyecek, bunu da BTKye bildirmek zorunda kalacak. Böyle bir ülkede sosyal
medya temsilcisi nasıl olur? Siz olur musunuz? Mesela Sayın Cahit
Özkana teklif etseler, Böyle bir şeyin temsilcisi ol, sen hukukçusun.
deseler vallahi billahi kabul etmez; şu anda AK PARTİ
sıralarında olduğu için kabul eder. Niye? Tehdit edilmesi
mümkün, hakarete uğraması mümkün, bürosunun basılması
mümkün, daha da kötü bir şey söyleyeceğim size, Hükûmet,
istediği zaman baskı yapıp internette sakladığı o
bütün verilere el koymak durumunda kalacak. O zaman kim burada bulunmak ister,
Türkiyede bulunmak ister? Hiç kimse çünkü Türkiye artık bir hukuk devleti
olmaktan uzakta.
Şirketler Türkiyede temsilci belirlemezse bu
ağlar için de internet trafiği bant genişliğinde yüzde 50
oranında daraltmadan bahsediyorlar. Bunun ardından ikinci otuz gün
içerisinde de temsilci bildirimi yapılmazsa yüzde 90 oranında
internet trafiği daraltılacak. Bunu zaten o kadar çok yapıyorsunuz
ki. Bu sosyal ağlar kullanılamaz hâle getirilecek. Bir şey
söylüyorsunuz Twittera: Sen Türkiyeden git. Niye? Sen bizim işimizi
bozuyorsun arkadaş. Bu millet zaten benim hazırladığım
bu a Haber, Akit TV, diğer kanallar, kanal 24, Ülke TV, TVNET, neyse,
onlardan seyrediyorlar. Bize başka bir şey lazım değil,
millet burada da nefes almasın, boğulsun gitsin. Ama bir şey
söyleyeceğim: Milletin boğulmasını sağlayacak
mecraları ne kadar kapatırsanız size olan tepki o kadar
çoğalacak, hiç kurtulamayacaksınız, bu tepkiler daha da artacak.
Bir gün buraya geleceğim, size hatırlatacağım, ben size
söylemiştim diyeceğim.
Yasal olarak site erişimi açık olacak ama
yüzde 90 giriş engeli, dışarıya da E, biz siteyi
kapatmadık
Ya zaten ulaşamıyor insanlar, kapatsan ne olur,
açsan ne olur? Bunca kapatılan site örneği ve iktidarın emrine
amade 5651 sayılı Yasa varken yeşil toplardan oluşan bir
trol ordusunu bile bunlara karşı kuran AK PARTİ, bu kanuna neden
ihtiyaç duyuyor hâlâ bilmiyorum. İktidar medyayı ele geçirmiş
durumda aslında ama kanalları izlenmiyor, gazeteleri okunmuyor, web
sitelerine girmeye kimse tenezzül etmiyor. Fakat görüyoruz ki onlar bile
yetmiyor, vatandaşların önemli bir kısmı gerçekleri
internetten izliyor çünkü orada yakalıyorlar.
Muhalefet, başta Twitter ve YouTube olmak üzere
sosyal medyada çok aktif ve güçlü. İktidarın korktuğu dislike
ederek abandonize ettiği o Z kuşağı var ya onlar da bu
mecralarda. Bu yüzden yalanlarını sürdürebilmek ve muhalefeti
susturabilmek için bu alanları kontrol altına almak istiyorlar. AK
PARTİ, sosyal medyayı ve interneti böylesine engelleyerek
aslında kendi ayağına sıkıyor. Paralı trolleriniz
dışında internet kültürünüz maalesef çok zayıf. Bu
yasayı çıkarmayı korkunuzdan istiyorsunuz, farkındayım
ama kendi korkularınızı aslıda bu yasayı
çıkararak kendiniz yaratıyorsunuz. İnterneti
yaşamının merkezine koymuş insanların nasıl
davranacağının farkında değilsiniz. Muhtemelen
önümüzde bütün yasakların ters tepeceği, iktidarın ve
ortağının epeyce üzüleceği yeni bir dönem
yaşayacağız. Yakın zamanda halının altına
süpürmeye çalıştıkları ekonomik kriz ne yaparsa
yapsınlar saklanamaz hâle gelecek. Yani, herkes görecek ki kral
çıplak aslında. İktidar, ekonomik gerçekleri, hayat
pahalılığını, enflasyonu, batan şirketleri,
ortaya çıkan yüz binlerce, milyonlarca işsizi gizlemek için interneti
kapatmaya ihtiyaç duyuyor, başka da hiçbir sebebi yok bu kanunun. Sosyal
medyadan rahatsızlık duydukları kadar hem vallahi hem billahi
hırsızlıktan rahatsızlık duymuyorlar, çocuk tacizinden
rahatsız olan yok, liyakatsizlikten rahatsız olan yok,
haksızlıklardan rahatsız olmuyorsunuz, hukuksuzluklardan
rahatsız değilsiniz, on binlerce insanın hakkını,
hukukunu yiyip hapse atmaktan da hiç rahatsız değilsiniz.
Yaklaşan bir erken seçim öncesi on sekiz
yıllık AK PARTİ iktidarı bu kanunla kendini aklamaya
çalışıyor. Z kuşağı, yani gençlerimiz, onlar için
iktidarın hiçbir hedefi ve projesi bulunmuyor; yeni neslin eğilimleri
AK PARTİyle ters düşüyor, bunu zaten hazırlattığı
raporlarla kendisi de çok iyi biliyor. AK PARTİnin Meclise getirdiği
sosyal medya yasa teklifi Oy moy yok. diyen o gençler var ya, o gençlere
duyulan kinin tezahürüdür aslında, o gençler bu kanunu getirtti.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İnterneti kirleten o ahlaksız çeteler olmasa emin olun gençlerimizin
de milletimizin de ahlakı gayet de sağlamdır. Gençlerimizin
zekâsıyla ve özellikle de mizahi gücüyle baş edemedikleri için sosyal
medyanın sesini kısmaya kalkıyorlar. Korkmayın
arkadaşlar ya, zekâdan zarar gelmez, zekâ dolu mizahtan da zarar gelmez;
zekâ öyle bir güçtür ki yasayla falan da durduramazsınız, bu yasa
onları durdurmaya yetmeyecektir. Gençlerimizin zekâsını hafife
aldıkça siz kaybetmeye devam edeceksiniz. Bugün sizi internette dislike
eden gençlerimiz var ya yarın sandıkta sizleri dislike ettiklerinde
benim şu anda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Türk gençliği, iktidarın inşa etmek istediği Türkiye
hayalinin önündeki en büyük engeldir.
Buradan gençlere seslenmek istiyorum: Mecliste
muhalefet olarak bizim bu yasaya karşı durmamız yetmiyor.
Sizlerin desteğine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Gençlerimizle birlikte nefes alabildiğimiz kalan son alanın ele
geçirilmesine, internete sansür getirilmesine biz buradan izin
vermeyeceğiz. İfade özgürlüğünü ortadan kaldıracak bu
düzenlemeye karşı bütün internet kullanıcılarıyla
birlikte özgürlüklerin sonuna kadar savunucusu olacağız; biz
İYİ PARTİ olarak bu yasaya sonuna kadar muhalefet edeceğiz.
Bu arada, lütfen, meseleye sadece internet
platformlarına gelen sansür olarak da bakmayın. Bu yapmak
istediğiniz toplumda artık ciddi olarak görülmeye başlayan
totaliter rejimin son adımlarından biridir, mesele sadece bir
kanundan ibaret değildir anlayacağınız. Bu konuda toplumsal
muhalefete her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, pardon, bir mesele var da açar mısınız mikrofonumu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, yapılan usul
tartışmasından sonra Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Nimetullah Erdoğmuşun tutumunun değişmediği ve
tutumunu Genel Kurulun onayına sunacağı yönündeki açıklamasından
sonra CHP Grubu tarafından yoklama talep edilmesinin İç Tüzükün
57nci maddesi gereğince uygun olmadığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, demin gerçekleşmiş olan usul tartışması
sonrasında gelişen yoklama süreciyle ilgili, meselenin hukuki
boyutuyla ilgili olarak biz grubumuz adına görüşümüzü, kanaatimizi
paylaşmak istiyoruz. Kanaatimizce, doğru bir işlem
yapılmadığını düşünüyoruz biz. Usul
tartışması gerçekleştikten sonra Bu görüşme sonucunda
oya başvurmak gerekirse oylama işaretle yapılır. hükmü yer
almaktadır İç Tüzükün 63üncü maddesinde. Siz de bu noktada oya
başvurma kararı verdiniz fakat burada şöyle bir
ayrıntı var: Siz tutumunuzu belirledikten sonra, izhar ettikten sonra
oylama kararını vermiş oldunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kanaatimizce, bu
doğru bir işlem olmamıştır Sayın Başkan.
Bundan sonra oya sunuldu diyelim, oya sunulmasından hemen öncesinde de CHP
Grubu, 57nci madde kapsamında toplantı yeter sayısı
talebinde bulunmuştur, bu toplantı yeter sayısının da
hangi hâllerde istenebileceği İç Tüzükümüzün bu maddesinde, 57nci
maddesinde açıkça belirtilmiştir. Buna göre, Tüzükün 57nci
maddesinin ikinci fıkrasında Tezkerelerin oylanması ile
kanunların oylanması esnasında, işaretle oylamaya
geçilirken en az yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek
suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir. hükmü yer
almaktadır. Yapılan tartışma ve geçilen oylama, usul
tartışmasına ilişkin gerekirse denilen yani istisnai
olarak düzenlenen bir hükmün uygulanmasıydı, onun
oylanmasıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Dolayısıyla, bu tür bir oylamanın öncesinde yoklama talebi
İç Tüzükün 57nci maddesi gereğince mümkün gözükmemektedir. Bu,
sadece tezkereler ve kanunların oylanmasıyla sınırlandırılmıştır.
Dolayısıyla, bu talebin daha sonra yerleşik hâle gelmesi de
kanaatimizce mahzurlu olacaktır. Böyle bir teamülün gelişmemesi
açısından ve bunun bugünle sınırlı kalması
açısından grubumuzun bu yöndeki görüşünü ifade etme gereği
hasıl olmuştur.
Genel Kurula saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bülbül.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özkan
40.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, oturumu
yöneten TBMM Başkan Vekilinin tutumunun oya sunulmasının
doğru olmadığına ve emsal teşkil etmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce açılan usul tartışmasında
kürsüden de bu noktada açık İç Tüzük hükümlerini ifade ederek
Anayasaya aykırılığın maddelerle ilgili aşamada
değerlendirilebileceği ve bu noktada tutumunuzun lehinde ifadelerde
bulunmuştuk.
Şimdi, Meclisin yönetimi Anayasa, İç Tüzük
ve teamüller çerçevesinde yapılmaktadır. Açık İç Tüzük
hükümleri nasıl oylamayla değiştirilemeyecekse Meclis
Başkan Vekilinin veya Meclis Başkanının Meclisi
yönettiği sıradaki tutumu da aynen açık İç Tüzük hükümleri
gibi bir yaklaşımdır, bir karardır ve bu çerçevede oya tabi
tutulması doğru değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eğer
yaptığımız işlem bir İç Tüzük
değişikliği olsaydı nasıl oya sunulamayacak idiyse bu
noktada Meclis Başkanının da Genel Kurulu yönetirken tutumunu
Meclis Genel Kurulunun oyuna sunması aynı şekilde kabul
edilemez. Bu noktada biraz önce Sayın Milliyetçi Hareket Partisinin Grup
Başkan Vekilinin kanaatlerine, yaklaşımlarına tamamen
katılıyoruz. Kaldı ki biraz önce kürsüde geneli hakkında
konuşmalarını yapan İYİ PARTİ Grup Başkan
Vekili Sayın Lütfü Türkkan da aynı kanaatte olduklarını
ifade etmişlerdir. Yani Meclis Başkan Vekilinin tutumuyla ilgili bir
oya tabi tutma usulü yanlıştır. Ha, efendim, Meclis Başkan
Vekili bu noktada Anayasaya aykırılıkla ilgili
tartışma açmalıdır ve bunun değerlendirmesini
yapmalıdır yaklaşımı, o ayrı bir
yaklaşımdır, o da farklı bir usul tartışması
konusudur. Ancak bu noktada her ne kadar bugün usul tartışmasına
ilişkin oylama yapılmış ise de bunun İç Tüzük, Anayasa
ve bugüne kadarki teamüller, bugüne kadar Meclis başkan vekillerinin
tutumları çerçevesindeki yaklaşımları dikkate
alındığı zaman oylamaya tabi
tutulamayacağını ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son cümlem
BAŞKAN Buyurun efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bunun bir emsal
teşkil etmemesi yönündeki yaklaşımımızı Genel
Kurulla paylaşma ihtiyacı içerisinde olduğumuzu ifade ediyor,
Genel Kurulu selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç.
41.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim,
arkadaşların söyledikleri şeyler doğru, yalnız, burada
bizim söylediğimiz şeyin de dikkate alınması gerekiyor. Siz
Meclis Başkan Vekili olarak bu konuda Anayasaya aykırılığı
kendiniz de ifade edebilir, bu konuyu Meclisin oylamasına
götürebilirsiniz. Bununla ilgili görüşmeler devam ederken,
arkadaşlarımızın gelip de sizin önünüze bir metin koyup da
illa bu metnin bu şekilde uygulanmasıyla ilgili bir
anlayışı orada zikrediyor olmalarına biz
karşıyız. Siz, kendi özgür iradenizle, Meclis Başkan Vekili
olarak, bu yasaların Anayasaya aykırılığını
eğer düşünüyorsanız bunu ifade edip gerekirse oy kullanma
hakkına sahipsiniz. Biz, Meclis Başkan Vekilimize saygı
duyuyoruz, özgür iradesiyle Meclisi yönettiğine inanıyoruz ve Meclis
Başkan Vekilimizin de gerekirse Anayasaya aykırılık
konusunda oy talebinin olmasının da doğru olduğunu biliyor,
onun için bu görüşümüzün arkasında duruyoruz.
XI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, İç Tüzükün 63üncü maddesi çerçevesinde yapılan oylama öncesi
yoklama istemini emsal teşkil etmemek üzere takdiren işleme
aldığına ilişkin açıklaması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç
Tüzükün 63üncü maddesi çerçevesinde yapılan oylama öncesi yoklama
istemini bugünkü görüşmelerde takdiren işleme almış
bulunmaktayım.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, Mersin ili Mut
ilçesinde meydana gelen trafik kazasında şehit olan askerlerimize
yüce Allahtan rahmet yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bilimsel ve teknolojik
gelişmeler ışığında içinde bulunduğumuz
yüzyıl, hayatımıza çok sayıda değişimi de
beraberinde getirmiştir. Söz konusu bu değişimler, hayatı
kolaylaştırıp her alanda olumlu etkiler gösterse de beraberinde
birtakım olumsuzlukların da yaşanmasına sebebiyet
vermiştir. Teknolojik gelişmeler kapsamında internet
teknolojisiyle zamansal ve mekânsal sınırların ortadan
kalkmasıyla insanlar yüz yüze iletişimden sanal iletişime
geçmişlerdir. Geldiğimiz son noktada, toplumun tüm alanlarında
sosyal medya kullanımı ciddi oranda
yaygınlaşmıştır. İnsanların büyük
çoğunluğu, bilgisayarı açar açmaz ya da akıllı
telefonlarından öncelikle, sosyal medya sayfalarına bakmakta ve farkına
varmaksızın, bu sayfalarda amacını
karşılayacağından daha fazla zaman harcamaktadırlar.
Diğer yandan, bu yeni iletişim biçimi, insanların bir yandan
kolay şekilde sosyalleşmesine imkân tanırken, diğer
taraftan çeşitli bağımlılıkların üremesine,
bireysellik ve yalnızlığa sebebiyet vermekte; aynı zamanda,
sosyal ağ olarak nitelendirilen mecrada sahte hesaplar
vasıtasıyla verilen zararların boyutları da her geçen gün
daha da büyümektedir.
Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili
yapılan son araştırmalara baktığımızda:
Örneğin, We Are Social İnternet ve Sosyal Medya Kullanıcı
İstatistikleri Araştırması 2020 Raporuna göre; Türkiyede
62 milyon aktif internet kullanıcısı toplam nüfusun yüzde 70ini
teşkil ediyor ve bu sayının 58 milyonu da telefonlarından
internete bağlanmaktadır.
Yine aynı araştırmaya göre,
Türkiyede internet kullanıcıları internette yedi buçuk saat,
sosyal medyada ve televizyon başında üç saat vakit geçirmektedir ve
on-line müzik dinleme süresi ortalama bir buçuk saate, oyun konsolunda oyun
oynama süresi ise bir saate yakındır.
Araştırma bulgularına göre,
Türkiyede 54 milyon sosyal medya kullanıcısı
bulunmaktadır. 16-64 yaş arasındaki mobil
kullanıcılarının aylık mobil uygulama
kullanımlarına göre, mobil kullanıcılarının yüzde
92si mesajlaşma ve sosyal medya uygulamaları kullanmakta, yüzde 83ü
video platformlarını kullanırken her 10 kişiden 6sı
oyun uygulamalarını tercih etmektedir.
Dile getirmiş olduğum 2020
rakamlarının tamamı bir önceki yıla göre ciddi
artış gösterme eğilimindedir. Diğer yandan, rakamlar
Türkiyede bu kadar yüksek iken tüm sosyal medya mecraları için 2018de
yapılan genel bir araştırma sonucuna göre, Türkiye, sahte habere
en çok maruz kalan ülkeler kategorisinde yüzde 49la 1inci sırada yer
almaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, sosyal
medyanın karanlık ve sahte yüzü diyebileceğimiz önemli bir
diğer kavramı da sahte hesaplardır. Sosyal medyada sahte hesap
kullanıcıları sanal dijital dünyada, özellikle sosyal medyada
Kimseye yakalanmam, görünmem. düşüncesiyle hareket ederek, çoğu
zaman haksız kazanç, dolandırıcılık, itibar
suikastı, terör faaliyeti, algı operasyonu yürütmektedir. Siyasal
aktörler, kamu yöneticileri, sporcular gibi pek çok kesim üzerinden yürütülen
ve genellikle çarpıtılmış içerikle anonim ya da çok
takipçili sahte hesaplarla algı oluşturulmaya
çalışılmakta ve bu olumsuz sürece hukuk dahi
yetişememektedir.
Yine bu tip sahte hesaplar devlet ve Hükûmet
aleyhine yalan yanlış eleştiriler, yazılar yazıp
görüntü, video paylaşımlar yapabilmenin yanı sıra gerçek
kimliklerini, fotoğraflarını, kısacası kişisel
bilgilerini saklayıp diğer insanlara zarar verebilmektedirler. Sahte
profil hesap kullanıcıları bazen başkaları adına
sahte hesap açmakla yetinmeyip bahsi geçen bu sahte hesaplar
aracılığıyla başka gerçek ve tüzel kişilere
karşı hakaret, tehdit, şantaj, haberleşmenin
gizliliğinin ihlali, dolandırıcılık gibi suçları
da işleyebilmektedirler.
Sosyal medya ve sahte hesapların farklı
kötü amaçlarla kullanımına yönelik bir başka önemli itiraf,
Otporun kurucularından Sırp İvan Maroviçin Deutsche Welle
kanalına yaptığı açıklamada yer almaktadır.
Maroviç, Sahte sosyal hesaplar vasıtasıyla rejimin komik
yanlarını gösterirsiniz ve onun meşruiyetini kaybettiğini
söylersiniz; sonrasında da neler yapılması gerektiği
konusunda algı çalışmasına başlarsınız. Bu
süreç Arap Baharında yaşandığı gibi Ukrayna,
Gürcistan gibi ülkelerde de bilindiği üzere görülmüştür.
Değerli milletvekilleri, gün geçtikçe artan ve
zaman zaman ciddi boyutta mağduriyetler yaratan sahte hesapların
işledikleri suçlara da Türk Ceza Kanunumuz caydırıcı ve
önleyici bazı yaptırımlar öngörmüştür. Türk Ceza
Kanunumuzda düzenlenen bu suçlara yönelik cezaların yanı sıra
anayasa hukukundan medeni hukuka, fikrî hukuktan diğer hukuk
disiplinlerine kadar çeşitli suçlar yaptırımlara bağlanmıştır.
Sanal ortamda, sosyal medyada sahte profil, sahte grup, sahte e-posta
oluşturmak Ceza Kanunumuzda özel ve yaptırımları
ağır bir suç tipi olarak düzenlenmese de doğurabileceği
ihmal dâhilindeki sonuçlar bakımından ceza hukukumuz tarafından
yaptırıma bağlanmıştır. Yine de belirtilmesi
gereken, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinden hareketle ve bu konuda
herhangi bir ceza öngörülmemesi nedeniyle sahte profil hesabı açmak hâlen
tek başına suç teşkil etmemektedir. Mevcut, yürürlükte olan
mevzuata göre sahte hesabın suç teşkil edebilmesi için profilinde
kullandığı fotoğraf, e-mail adresi veya kişisel
bilgilerin TCKnin 134üncü maddesi gereği özel hayatın
gizliliğini ihlal suçunu işlemesiyle gerçekleşebilecektir.
Diğer taraftan, ülkemizde internet üzerinden
yapılan yayınların düzenlenmesi, hukuka aykırı
içeriklerin kaldırılması ve internet sitelerine erişimin
engellenmesine dair temel kurallar 5651 sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunla düzenlenmiştir. Bu kapsamda, 5651 sayılı
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve
Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunun 8inci maddesi vasıtasıyla sosyal içerik
sağlayan platformlara mahkemelerce erişim engeli getirilebilmektedir.
5651 sayılı Kanun kapsamındaki
suçlara baktığımızda; İntihara yönlendirme,
çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı
madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık
için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması
için yer ve imkân sağlama suçları ile Atatürk Aleyhine
İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar yine 7258
sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve
Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunda yer alan suçlar
olduğunu görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal medyada sahte hesapların neden olduğu
suçlarla ilgili hâlen yürürlükte olan bizim mevzuatımızdaki
uygulamalar bu şekilde iken dünyada diğer gelişmiş
ülkelerin de mevzuatlarını güncelleme çabası içerisinde
olduğunu gözlemlemekteyiz. Sahte hesaplarla ilgili dünyadaki
gelişmelere baktığımızda, reklam ajansı
sektöründe faaliyet gösteren CRM Medyanın yaptığı
araştırma kapsamında 249 ülkeden, 20 bin web sitesinden ve
toplamda 1,4 milyar kullanıcıdan alınan sonuçlara göre
kullanıcıların yüzde 61,5ini sahte kişiler, spam yani
istenmeyen hesaplar, hackleme, korsan, kaçak kullanım araçları
oluşturmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri merkezli
uluslararası yayınlanan günlük finans ve haber gazetesi The Wall
Street Journalın bir araştırmasına göre internet
kullanıcılarının yaklaşık yüzde 36sı sahte,
dolandırıcı hesaplardan oluşmaktadır.
Almanyada da sosyal medya ağlarındaki
nefret söylemlerini, sahte haberleri ve yazılış içerikleri
paylaşımları hızlı bir şekilde silmeye zorlayacak
yeni bir yasa 2018de yürürlüğe girmiştir; sosyal paylaşım
sitelerine sahte paylaşımları öngörülen sürede silmemesi
durumunda, 50 milyon avroya varan para cezaları verilebilmektedir.
İngiltere, sahte sosyal medya hesaplarıyla
ilgili çok önemli adımlar atmıştır. İngiltere Kraliyet
Savcılık Teşkilatı, sahte sosyal medya hesaplarıyla
ilgili yaptığı açıklamada; Twitter, Instagram ve Facebook
gibi sosyal medya platformlarında sahte hesap açıp diğer
kullanıcıları rahatsız eden, küçük düşüren, taciz
eden, ifşa eden ve haklarında yalan haberler çıkaranlara
karşı yeni bir kanun çıkaracaklarını ve sahte hesap
açmanın suç sayılacağını da kamuoyuna
duyurmuştur. Hâlen İngilterede, sosyal medya platformlarında
yaptıkları paylaşımlarla İletişim
Yasasının 127nci maddesini ihlal edenler altı aya kadar hapis
ve 5 bin sterline kadar para cezasına çarptırılmaktadır;
İngilterede hiç kimse Anonim hesaplar kapatılmasın, sosyal
medya susturuluyor. dememektedir.
Fransa Ulusal Meclisinde internette yayınlanan
haberlerin engellenmesini öngören 2 yasa tasarısı 2018 Kasım
ayında kabul edilmiştir. Tasarı, Almanyadaki gibi Fransada da
Facebook ve Twitter gibi sosyal medya organlarında yer alan yalan
algı üretmeye yönelik gerçek dışı haberlerin en kısa
sürede silinmesinden bu şirketleri sorumlu tutmaktadır. Dile
getirdiğimiz örneklerde de görüleceği üzere, dünyada durum bundan
ibarettir.
Saygıdeğer milletvekilleri, hemen hemen
bütün sosyal ağ sağlayıcıları her yıl belirli
raporlar yayınlamaktadır. Bu raporların bir kısmına
kısaca göz attığımızda, 2019un birinci altı
ayı içinde Türkiyeden Twittera 388 mahkeme kararı ve 5.685
diğer içerik çıkartma talebi gönderildiği ve bu taleplerle 8.993
Twitter hesabının kapatılmasının talep edildiği
anlaşılmaktadır. Twitter ise 2019 yılının birinci
yarı yılı içinde sadece 264 hesabı ve 230 tweetı
Türkiyeden görünmez kıldığını
açıklamıştır. 8.993 nerede, 264 nerede? Buradan dahi
görüşmekte olduğumuz kanun teklifine ne kadar büyük bir ihtiyaç
olduğunu görmekteyiz.
Yine, 2013ün ikinci yarısından 2017
sonuna kadar Facebook, Türkiyeden toplam 24.137 içeriği
çıkartırken 2019 yılı içinde sadece 1.135 içeriği
çıkarmıştır. Türkiyeden mahkeme kararlarıyla içerik
kaldırma talebi Facebookun raporlarında yer
almamıştır.
Sosyal medyayla ilgili rakamlar ortada ve her gün
ayrı ayrı iğrençlikler yaşanmaya devam etmektedir ancak
kullanıcıların tercih ettiği sosyal medya
platformlarının büyük bir bölümü yabancı ülke menşeli
olması ve sosyal medya hukukunun ülkemizde yeni ve dinamik bir kavram
olmasından kaynaklı olarak hukuki boşlukların
varlığı bu süreçte kabul edilmektedir.
Bu bakımdan, kanun teklifimizle, öncelikle
mevzuatımıza sosyal ağ sağlayıcısı
tanımı getirilmektedir. Türkiyeden günlük erişimi 1 milyondan
fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının
Türkiyede temsilci bulundurması zorunlu hâle getirilmektedir;
karşınızda hukukî bir muhatap istemek kötü bir şey olmasa
gerekir. Bunu yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcısına
kademeli olarak artan yaptırımlar getirilmektedir, 10 milyon TLden
30 milyon TLye varan idari para cezaları ve internet bant
genişliğinin yüzde 50den yüzde 90a kadar daraltılması
gibi. Bu kapsamda kanun teklifimizle, sosyal ağ
sağlayıcısına yaptırım olarak Türkiyede mukim
vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili sosyal ağ
sağlayıcısına yeni reklam vermesi dahi yasaklanabilecektir.
Türkiyede vergisini veren her kesim, sosyal ağ firmalarının da
ülkemize vergi vermesini şiddetle isterken Türkiyede temsilcilik açmayan
firmalara verilecek cezalar üzerinden Sosyal medya kapatılmak isteniyor.
diye yaygara yapılabilir mi?
Sosyal ağ sağlayıcıları,
kişilik hakları ve özel hayatın gizliliğinin ihlali
kapsamındaki içeriklere yönelik olarak, kişiler tarafından
yapılacak başvurulara, başvurudan itibaren en geç kırk
sekiz saat içinde olumlu veya olumsuz, gerekçesiyle birlikte cevap verme
yükümlülüğüne tabi olacaktır. Sosyal ağ
kullanıcısı olarak böyle bir düzenleme hepimizi memnun etmez mi?
Sosyal ağ sağlayıcıları
içerik çıkarılması, erişim engellenmesi kararları ve
kendisine yapılan başvurulara ilişkin istatistiksel ve kategorik
bilgiler içeren raporları Türkçe olarak, altı ayda bir Bilgi ve
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna sunacaktır.
Yine, teklifimizle ırk, din, cinsiyet veya
engellilik konularında nefret söylemi barındıran içerikler ile
çocuk istismarı ve terör propagandası barındıran
içeriklerin yirmi dört saat içinde yayından kaldırılması
öngörülmekte, kaldırılmadığı takdirde ise
ağır idari para cezaları söz konusu olacaktır. Buna benzer
hükümler dünyada hemen hemen tüm ülkelerin mevzuatında ya yer
almaktadır ya da tıpkı bizde olduğu gibi yer almak
üzeredir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak dijital mecraların kısıtlanması,
yasaklanması yerine hukuki altyapı üzerine inşa edilecek yeni
toplumsal düzen ve iletişim becerilerini üretmek gerektiğine
inanmaktayız. Dijital mecralar bazılarının bugünkü
yasaklanıyor söylemleri üzerinden ziyade düzenleyici ve yönlendirici
kurallarla etik işleyişi biçimlendiren yeni değerler sisteminin
kurgulanmasıyla sağlıklı bir biçim alacaktır. Dijital
mecraların içeriğine ilişkin bilinçli bir toplum kitlesi
yaratmak ancak böyle bir anlayışla mümkün olabilecektir.
AK PARTİyle Meclis
Başkanlığına sunmuş olduğumuz kanun teklifimizle,
sahte hesapların yarattığı mağduriyetlerle
hakları ihlal edilen kullanıcılar, bundan sonra, adaletli ve
hukuka uygun bir şekilde haklarını arama imkânı bulmuş
olacaktır. Bu alanda atılan önemli ve ciddi bir ilk adım olarak
nitelendirebileceğimiz kanun teklifimizin ardından, devam
niteliği taşıyacak sosyal medyayla ilgili özellikle
uluslararası anlaşmaları Türkiye olarak gündeme getirebilmeliyiz.
Bu alanda İçişleri Bakanlığımızın da uluslararası
diplomaside inisiyatifi eline alması yerinde bir tutum olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kanun teklifinin
sosyal medyaya bir çekidüzen getireceğine inanıyor ve ülkemize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Yine, bu vesileyle yaklaşmakta olan Kurban
Bayramınızı kutluyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; çok önemli bir meseleyi
tartıştığımızı düşünüyoruz ama Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubundan şu anda 8 kişi dinliyor. 8
kişi sosyal medyayla ilgili tartışmayı dinliyor şu
anda, onlara teşekkür ediyoruz, geri kalanları dinlemiyor ama gelip
oy kullanacaklar, sosyal medyanın yasaklanması, sansürü için hepsi
koşa koşa gelip oy kullanacak, durum budur; halk bunu bilsin, görsün.
Sosyal medyayı kullanan Z kuşağı ve Z kuşağı
dışındakilerin hepsi bunu görsün, tartışma ciddiye
alınmıyor. Çünkü bir kere karar vermişler, bunu
yasaklayacağız, bunu engelleyeceğiz, toplumsal ve siyasal
muhalefetin sesini keseceğiz kararını iktidar ittifakı
vermiş.
Şimdi, sosyal medya ve dijital medya alanı
21inci yüzyılın ve geleceğin belirleyici bir mecrası
olmuştur, bunun hepimiz farkındayız herhâlde. Bu, bütün dünya
için tartışmasız bir gerçek; son derece dinamik, her gün yeni
gelişmelere yol açan bir alandan söz ediyoruz. Bu nedenle de bu
alanın etik ilkelerini yani sosyal medya etiğini oluşturmak, bir
taraftan evrensel olan düşünce ve ifade özgürlüğünü, iletişim
hak ve özgürlüğünü korumak gerekirken aynı zamanda kişi
haklarına yönelik saldırılara, hakaretlere yönelik önlemler de
geliştirmek gerekiyor. Bu, evrensel bir sorun, evrensel bir
çalışmayı ve tartışmayı gerektiriyor.
Şimdi, bu gerçeklik üzerinden iktidarın,
ittifakın karşımıza getirdiği teklife bakalım:
İktidar, kanun teklifinin genel gerekçesinde, bu düzenlemenin gerekçesini
temel hak ve özgürlüklerin korunmasında devletin sorumluluğu üzerine
kurmaktadır. Peki, gerçek bu mu? Teklifin niteliği bu mu? Hayır,
değil. Kesinlikle değil. Bu teklif, var olan rejimin, tek adam
yönetiminin kendi güvenliği, kendi bekası için istediği düzenlemeleri
söylemsel olarak ters yüz ederek bunları toplum için düzenlemeler
şeklinde sunma çabası içindedir. Söylemsel oyunlara gerek yok;
iktidar, hakikati ters yüz ederek toplumdan rıza almaya
çalışmaktadır ama bu rızayı alamayacak, bunu bilelim.
Bu düzenleme teklifinin gerçekliği sansürün
artmasında, sosyal ve dijital medyanın hedef alınmasında ve
fişlemenin ivmelendirilmesinde yatmaktadır. İnternet
trafiğinin kullanılamaz hâle getirilmesi, cezaların fahiş
düzeyde artırılması, verilerin saklanmasına dair muğlak
ifadeler iktidarın otoriter ve baskıcı
anlayışının bir tezahürüdür. Otokrasi -yani saray- kendini
korumak için adım atıyor, sosyal medyayı da güvenlik devletinin
bir aracı hâline getirmeye çabalıyor. İktidarın gittikçe
otoriterleşen, her hareketi ve muhalif yurttaşı kendisi için
tehdit olarak kabul eden, güvenlik söylemi adı altında potansiyel
suçlu, şüpheli çemberine Türkiyede yaşayan herkesi ve özellikle de
muhalifleri katan anlayışının sosyal medya
ayağıyla karşı karşıyayız bugün.
Konunun özeti şudur: Adalet ve Kalkınma
Partisi unutulma hakkı adı altında hukuksuz, organize
işler geçmişini silmek istiyor; gelecekte ise içinden
çıkabilecek çürümüşlükleri karartacak adımlar atmak istiyor.
Para kasalarının sıfırlanması gibi geçmişteki
hukuksuzluklar da sıfırlanacak. Bu hâliyle sosyal medya yasası;
siyasal hafızayı sıfırlama yasasıdır, sansür
yasasıdır, toplumsal ve siyasal muhalefeti susturma
yasasıdır. Yani Fetullah Gülenle birlikte çekilen fotoğraflar;
17-25 Aralık yolsuzlukları ve diğer yolsuzluklar; Ensar
Vakfındaki çocuk istismarları; Kızılay, Başkent Gaz,
Ensar Vakfı ilişkileri; kayyum yolsuzlukları; Mardin
Belediyesince Erdoğana, Süleyman Soyluya, Mehmet Özhasekiye ve
diğer iktidar mensupları adına kesilmiş yüklü hediye
faturaları ve buna benzer onlarca, yüzlerce, binlerce belge silinmek
isteniyor. Hedef budur esas itibarıyla ama şunu söyleyelim: Bu
geçmişi temizlemek, bugünü ve yarını kontrol altına almak
için attığınız adımlar gerçekçi değil. Bunlar
silinemez; size bunun haberini verelim çünkü hepsi kayıt altına
alındı. Yani siz orada sildiğinizi zannedeceksiniz ama hepsi
kayıt altına alındı ve sanmayın ki demokratik hukuktan
ve hukukun evrensel ilkelerinin uygulanmasından günün birinde
kaçabileceksiniz.
Bu teklifin Anayasaya aykırı olduğunu,
uluslararası demokratik sözleşmelere ve uluslararası ticari
sözleşmelere aykırı olduğunu biraz evvel
tartıştık, o konuya tekrardan dönmeyeceğim ama en az Anayasa
Mahkemesinin 6 kararına ve uluslararası sözleşmelere
aykırı olduğu çok açık.
Şimdi, metnin tamamına
bakıldığında, internetin dinamiklerini ve teknik
temellerini yeterince kavramayan ancak rejim için gereken otoriter baskı
mekanizmalarını tanımlamaya çalışan, günümüzün
teknolojik ihtiyaçlarını yakalayamamış bir teklifle
karşı karşıya olduğunuzu görüyoruz.
Şimdi, yeşil top fikrini
hatırlıyorsunuz sizler. Yeşil top fikri, ne kadar dijital
iletişimden ve sosyal medya dinamiklerinden anlayan bir ürünün aklı
idi ise bu teklif de aynı aklın ürünüdür.
Günümüz demokrasileri ve medeniyeti matbaanın icadına
çok şey borçludur, bunu hepimiz biliyoruz. Bugün çatısı
altında olduğumuz bu Mecliste yapılan kanunların
yaygınlaşmasını sağlayan şey de matbaadır.
Aslında Matbaaydı. demek lazım, geçmiş zamanda çünkü
günümüzde elimizde basılı bir Anayasa kitapçığı
olmadan da o metni okuyabiliyor olmamız matbaayı artık
aştığımızı gösteriyor. Artık metin
dediğimiz şey bir sayfa sayısıyla değil karakter
sayısıyla ölçülüyor. Kaç gram veya kaç forma kâğıt
kullandığımız önemli değil artık; bu, genel
olarak internet, özel olarak da sosyal medya sayesinde böyle oldu. Artık
yeni bir medeniyet içerisindeyiz; çağ değişiyor, siz bunun
farkında değilsiniz. Günümüzde ticaret, her birimizin
masasındaki cihazlar olmazsa yapılamıyor. Bankacılık
sistemi de adalet sistemi de eğitim sistemi de buna bağlı.
Cebimizdeki telefonlar buradaki her vekili olduğu kadar her
yurttaşı da muhabir, yazar, müşteri, işletme sahibi ya da
sanatçı yapabiliyor ama bu durum pek çok etik meseleyle, suçla karşı
karşıya kalmamıza da yol açıyor ve bütün dünya bugün
bunları tartışarak aşmaya, bu sorunları çözmeye
çalışıyor.
Nasıl her devlet matbaanın icadıyla
yurttaşlarının hepsini okuryazar kılarak sistemin içinde
kalmasını sağlıyorsa günümüzde de dijital
okuryazarlık, sosyal medya okuryazarlığı gerekiyor. Bu,
müfredatın içinde bir dersle değil tüm süreçlerin yeniden ele
alınması ve dijital hakların tanınmasıyla mümkündür.
Nasıl çocuklarımızı hayattaki
fenalıklara karşı uyarıyor ama onları sokağa
çıkmaktan alıkoyamıyorsak internet
kullanıcılarını da sosyal medyada olmaktan
alıkoyamayız. Öncelikle, insanlar, sizin çocuğunuz değil,
bu ülkenin eşit yurttaşları, hakları var ya da öyle
olması gerekiyor.
Peki, uluslararası örneklerde durum ne? Hep
tartışıldı ilk sıralarda Efendim, İktidar, Alman
modelini esas alıyormuş, Fransa modelini inceliyormuş.
İddialar bunlardı. Peki, doğru mu?
Bakın, Fransada bir yıl
tartışıldıktan sonra, pandemi sürecinde mayıs
ayında, Parlamentodan bir yasa çıkarıldı, bu yasa geçti. 18
Haziranda -ucu açık olduğu için ve ifade özgürlüğünü ihlal
ettiği için- Anayasa Mahkemesi, Fransada bu yasayı iptal etti. Yani
bir yıl tartışıldıktan sonra çıkan yasayı
Anayasa Mahkemesi Fransada iptal etti. Biz de öyle bir tartışma da
yok ama sizin umurunuzda da değil zaten çok fazla.
Peki, Almanya
Alman modeli deyip
konuşuyorsunuz. Alman modeli, nefret söylemini sınırlamak için
tartışmaya başlanan bir model, Türkiyedeki gibi muhalefeti,
siyasal ve toplumsal muhalefeti kısıtlamak için değil. Almanya
ile Türkiye arasındaki farklar üstelik yasal mevzuattan değil, ifade
özgürlüğü standartlarından, hukuk devlet olup olmamaktan, hukukun
üstünlüğünün işleyip işlememesinden kaynaklanıyor. Alman
modeli deyip duruyorsunuz; Almanyaya bir bakın, Türkiyeye bir bakın.
Almanyadaki yargı ile Türkiyedeki yargı bir mi, Almanyadaki hukuk
devleti ile Türkiyedeki hukuk devleti bir mi? Hukuk devleti var mı
Türkiyede, hukukun üstünlüğü var mı Türkiyede,
bağımsız ve tarafsız bir yargı var mı Türkiyede?
Hiçbiri yok, ondan sonra Alman modeliyle ilgili konuşuyorsunuz.
Almanyanın hedefi ırkçılıkla, Neonazizmle, nefret
söylemiyle mücadeledir; Alman modeli bunu hedefleyerek ortaya
çıkmıştır ve iki sene
tartışılmıştır Almanyada, bu tartışma
iki sene boyunca yapılmıştır ve iki senenin sonunda
çıktıktan sonra, bugün, hâlâ tartışma konusudur. Yetersiz
olduğu, ırkçılık karşısında engelleyici
olamadığı tartışma konusu olmuştur. Peki, nedir
Alman modelinin esprisi? Sosyal ağ sağlayıcılarından
nefret söyleminin yayılmasını engellemek. Gerekçesini göçmen
karşıtlığıyla, İslamofobiyle ve antisemitizmle
mücadelenin oluşturduğu yasa, aynı zamanda, suçu önceden
önlemeyi ve çoğulcu demokratik toplumu korumayı amaçlıyor.
Buraya sizin getirdiğinizin bununla bir alakası var mı? Yok.
Peki, illa bir modele dayandıracaksak nedir
buradaki yasa? Çin modeli, Çin; Alman modeli değil. Yani tek parti devlet
modeli, parti-devlet örtüşmesinin yaşandığı Çin
modelidir sizin getirdiğiniz model; yasakçıdır, tamamen
kapalı toplum modelidir. Avrupayla bütünleşmeyi hedeflerken
soluğu Çinde aldınız. Bravo(!) İttifak olarak Çinci
müttefikinizin peşine takıldınız. Perinçek
anlayışı, onun yasakçı anlayışı sizin
siyasetinizin ve anlayışınızın zeminini
oluşturmuş vaziyette. Şimdi, Almanya durumu bu. Yani Alman
modelinden söz etmeyeceksiniz, Çin modelinden söz edeceksiniz.
Peki, Alman modelinde başka önemli olan
noktalar nedir? Almanya diyor ki: İçerik kaldırma talepleri
reddedilen kullanıcılara da mahkemeye başvurma hakkı
tanıyorum. Siz tanıyor musunuz? Hayır. İçeriği
kaldırılan kullanıcının da dava açma hakkı
vardır. diyor. Siz kabul ediyor musunuz? Hayır. Almanyadaki
tartışmalar buna rağmen sürüyor, buna rağmen sürüyor; bunu
özellikle vurguluyorum.
Şimdi, bakın, sayın vekiller,
Türkiyede durum nedir? Hani, öyle bir konuşuluyor ki sanki Türkiyede
sosyal medya ve dijital medya alanında böyle bir özgürlükler var, hiç
kimsenin hiçbir şeyine karışılmıyor, her şey
olduğu gibi devam ediyor da bazı sorunlar ortaya
çıkmış; öyle değil. Şimdi, bakın, geçmiş
yıllara doğru kısa bir gezinti yapalım. 2012 başı
ve 2019 birinci yarıyıl sonu itibarıyla Twittera dünya
genelinde gönderilen 7.396 mahkeme kararından 5.487 mahkeme kararı
Türkiyeden gitmiş, yüzde 74ü. Utanın yahu, utanın; bütün
dünyadan giden mahkeme kararlarının yüzde 74ü Türkiyeden gidiyor.
Peki, şimdi, kim var Türkiyenin arkasından? 5.487
sayısının arkasından Rusya var 1.096 kararla, 336 kararla
Brezilya 3üncü sırada. 1inciliği açık ara
almışsınız.
Şimdi, dünya genelinde diğer çıkarma
taleplerine bakıldığında Twittera toplam 66 bin talep
gönderilmiş, bunun 30.769 tanesi Türkiyeden gitmiş, yüzde
46sı. Bütün dünyada açık ara öndesiniz yine. 2nci Rusya, 3üncü
Japonya ama açık ara öndesiniz, Rusya sizin yarınızdan az. Yani
derdiniz ne? Yasakçılığınız, müdahaleciliğiniz
1inci sırada bütün dünyada. Bu, Twitter. Yani Twitterdan toplam 181.271
hesabın kapatılması istenmiş, Twitter dünya çapında
toplam 2.877 hesabı kapatmış. Bu 181.271 hesaptan 84.258i yani
yüzde 46sı yine Türkiyeden gitmiş, Rusya yine 2nci sırada,
Japonya 3üncü sırada. Twitterda kapatılan veya görünmez
kılınan toplam 2.877 hesaptan 2.243ü Türkiyeye ait. Sizden yahu,
sizden geliyor. Durum budur. Yani bu da yetmiyor size, bu da yetmiyor. Siz ne
istiyorsunuz biliyor musunuz? Mutlak itaat ve mutlak biat istiyorsunuz bu
uluslararası kurumlardan.
Twitterda böyle de Facebookta farklı mı?
Yo, Facebookta da böyle. Sayılara baktığımızda, yine,
Facebook, Türkiyeden toplam 24.137 içeriği çıkarmış,
2019da çıkarılan içerikler devam etmiş, 2018de de devam
etmiş; sayılar ortada. Türkiye Facebookta biraz daha geride, 1inci
sırada değil, 4üncü sırada yer almış ama hızla
yükseliyor. Googleda da durum aynı, Googleda da taleplerde öndesiniz;
YouTubeda da taleplerde öndesiniz. Yani bütün dünyada, sosyal medya
mecralarında yasaklama yapılması, hesap kapatılması,
içerik kaldırılması konularında iktidar olarak 1inci
sıradasınız. Türkiyeyi bu hâle düşürmüşsünüz ama hâlâ
bu yetmiyor size, siz her şeyi kapatmak istiyorsunuz; size muhalif tek bir
ses duyulmasın istiyorsunuz, derdiniz bu.
Şimdi, ilginç bir şey var; Türkiyede
nefret söylemi, ırkçılık vesaire gibi konularla ilgili Türkiye
bu mecralara hiç başvurmuş mu? diye baktık. Yok, 11inci
sırada yer alıyorsunuz. Nefret söylemiyle ilgili başvurunuz yok
çünkü iktidar zaten her gün nefret söylemini kendisi kullanıyor. Sizin
Genel Başkanınız her gün nefret söylemini yeniden yeniden
üreterek toplumu kutuplaştırıyor. Neden nefret söylemi
hakkında siz şikâyette bulunasınız ki!
Sadece sosyal medya değil, bakın, dijital
medyada da feci bir durumla karşı karşıyayız.
İfade Özgürlüğü Derneği tarafından hazırlanan
EngelliWeb 2019 Raporu var. Türkiye, 2019 yılı sonu itibarıyla
408.494 web sitesi ve alan adına erişimi engellemiş. Her
yıl inanılmaz ölçülerde artıyor, 2007den 2019a kadar
baktığımızda sürekli yükselen bir eğri var; bunu
göstereceğim şimdi, oradan göremeyeceksiniz. Yani genelde
baktığımızda, Türkiye bu alanda, dijital medyada ve sosyal
medyada zaten yasakçı bir anlayışa sahip. İktidar zaten
yasakçı ve engellemeci bir anlayışı sürdürüyor ama yetmiyor
bu.
Şimdi, bakın, hukuki durum ne? Anayasa
Mahkemesinin performansı vahim, çok yavaş işliyor; çok
yavaş işliyor ama verdiği kararlar var. Mesela, 17 farklı
başvuru hakkında, erişimin engellenmesiyle ilgili 2019da karar
vermiş; bu başvurulardan, 17 karardan 13 tanesinde yani neredeyse
tamamına yakınında ifade ve/veya basın özgürlüğünün
ihlal edildiğine karar vermiş Anayasa Mahkemesi. Yavaş
işliyor ama işte sizin durumunuzu gösteriyor.
Peki, Anayasa Mahkemesinin aldığı bu
kararlar sulh ceza mahkemeleri tarafından uygulanıyor mu?
Uygulanmıyor, yargı elinizde çünkü. Anayasa Mahkemesi hiç karar
vermemiş gibi davranıyor sulh ceza mahkemeleri. Üstelik bu sulh ceza
mahkemeleri ihtisas mahkemeleri de değil, hiçbirinin bu alanda
ihtisası yok, ihtisas mahkemesi kurulmamış. Bu sulh ceza
mahkemeleri, sizin verdiğiniz direktiflerle, Genel
Başkanınızın İletişim Başkanının
-şu anda Anayasa dışı bir kurum olan ve yasa dışı
bir kurum hâline gelmiş olan İletişim
Başkanlığınızın- Fahrettin Altunun verdiği
emirlerle kararlar veriyor ve Anayasa Mahkemesinin aldığı ihlal
kararlarına da uymuyor. Sulh ceza hâkimlikleri, 2019 yılı
içinde, Anayasa Mahkemesinin aldığı karara binde 12
oranında atıf yapmış ya, binde 12! Allahtan korkun ya!
6.200 karardan sadece 22 tanesinde ilk bakışta İhlal var.
demişler. İşte, durum bu.
Peki, bu durum böyleyken, hukuk alanındaki
durum böyleyken bu teklifin hem ülkede hem uluslararası alanda sadece
siyaset, demokrasi, özgürlükler açısından değil; ekonomi
alanında, ticari alanda ne sonuçlar yaratacağını
düşünüyorsunuz, mesela dış yatırımlar konusunda?
Sadece Facebook, Twitter, YouTube, Google açısından söylemiyorum
bunu, bunlar yatırım yapmayacaklar ve bunun sonucunu göreceğiz
-Çinde olduğu gibi- bunu tekrar konuşacağız. Peki,
diğer yatırımcılar açısından?
Bakın -zamanım azaldı- size bir rakam
söyleyeyim: Türkiyede yabancı yatırımcılar her geçen gün
biraz daha çekiliyor, son beş yılda yabancı sermayenin
doğrudan yatırımları yüzde 54 gerilemiş, yüzde 54;
hazine iç borçlanma kâğıtlarına olan ilgi rekor seviyelerde
düşmüş ve Borsa İstanbuldaki yabancı payı on altı
yıl sonra ilk kez yüzde 50nin altına inmiş. Bu rakamları
artırmak mümkün.
Neden böyle oluyor? Neden? Çünkü sizin yargı
mekanizmanız, sizin hukuk diye anlattığınız o guguk
kuralları aslında yabancı yatırımcının
güvensizliğine yol açıyor. Ve insanlar buraya güvenmedikleri için,
istikrar görmedikleri için, adalet görmedikleri için
yatırımlarını geriye çekiyorlar, Türkiyeden gidiyorlar.
Sosyal medya ve dijital medya alanında da aynı şey
yaşanacak ve Türkiyedeki kullanıcılara, milyonlarca
kullanıcıya zulüm edeceksiniz; bunu göreceğiz hep birlikte.
Olması gerekenin ne olduğunu aslında
konuşalım, evet, bu alanda tartışmaya ihtiyaç var,
kullanıcı eğitimine ihtiyaç var, dijital yatırımlara
ihtiyaç var, matematik bilimine ve algoritmaların planlanmasına
ihtiyaç var, şifreleme ve blockchain teknolojisi
yatırımlarına ihtiyaç var; bunların hepsini konuşmak
lazım. Niye siz hep WhatsApptan arıyorsunuz birbirinizi? Niye
güvenmeyip normal hatlardan konuşmuyorsunuz da WhatsApptan
konuşuyorsunuz? Hiç düşündünüz mü bunu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Şimdi, böyle bir
durumla karşı karşıyayız sayın milletvekilleri.
Şunu söylemek istiyorum: Oy
çoğunluğunuz var, bu oy çoğunluğunuz olduğu için bu
teklifi kanunlaştıracaksınız, bunu biliyoruz. Biz
tartışacağız, mücadelemizi vereceğiz, her türlü
eleştirimizi dile getireceğiz ama buradan çağrı
yapıyorum, Z kuşağına çağrı yapıyorum, Oy
moy yok. diyenlere çağrı yapıyorum, toplumsal ve siyasal
muhalefete çağrı yapıyorum; sadece Z kuşağına
değil, sosyal medyayı, dijital medyayı kullanan bütün
yurttaşlarımıza çağrı yapıyorum: Susmayın,
susmayın! İktidarın sansürcü anlayışına,
yasakçı, engelleyici anlayışına karşı toplumsal
ve siyasal muhalefeti durdurmayın ve eninde sonunda iktidarın bu
anlayışı karşısında mutlaka ama mutlaka
demokratik hak ve özgürlüklerden, insan hak ve özgürlüklerinden yana olanlar
yani hep beraber bizler kazanacağız ve bunu da hep birlikte
göreceğiz. İktidar da bunun sonuçlarına katlanmak zorunda
kalacak.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 226
sıra sayılı Kanun Teklifinin kişiler, sosyal ağ
sağlayıcıları ve devlet arasındaki ilişkileri
düzenlemek amacıyla getirildiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu kanun teklifinde imza sahibi olan milletvekili ve
Grup Başkan Vekili olarak şunları hatırlatmak isterim:
Şimdi, öncelikle bu kanun teklifinde herhangi bir yasaklama yok,
muhalefetin sesini kesmek gibi herhangi bir düşünce de yok; bu çok
yanlış bir niyet okumadır. Bu kanun teklifi sadece kişiler,
sosyal ağ sağlayıcılar ile devlet arasındaki
ilişkileri düzenleyen bir kanun teklifi. Ve bu eleştirileri de
gerçeklerden uzak, niyet okumaya yönelik bir propaganda mahiyetinde
gördüğümüzü ifade ediyorum. Şimdiye kadar konuşmasını
dile getiren konuşmacıların da bu sosyal medya mecralarında
âdeta sosyal medya terörüne dönüşmüş olan itibar suikastları,
küfürler, hakaretler, iftiralar ve toplu organize
kışkırtmalardan hiç şikâyetçi olmadıkları anlaşılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, Alman modelinden
bahsedilince de bunun gerekçesi olarak Efendim, Almanların Neonazileri
var, o yüzden çıkarıyorlar. deyip Almanyaya gerekçe sunanların
Türkiyenin maruz kaldığı terör tehdidini görmezden gelmeleri de
ayrıca manidardır. İçerik kaldırmaya karşı itiraz
hakkı da vardır. Zaten, içerik kaldırmalar mahkeme kararına
göre bu kanun teklifinde öngörülüyor, bir hâkim kararı gerekecek. Hem idareten
itiraz hem de mahkemeye başvuru yolları da açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, bu Z
kuşağıyla ilgili bir düzenleme yok ki, niye Z
kuşağının sütresine saklanma gereği duyuyorsunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç
43.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Benim konuşmamın üstüne olduğu için
bir iki konuyu sataşma olarak algıladım, kısaca
değinmek istiyorum.
Aslında, her konuşmanın üzerine bu
şekilde davranacaksak tabii bugün bitmez bu iş, yarın da
uğraşırız bayağı ama olsun. Yanlış
anlamayın, hakkınızdır eleştirmek ve itiraz etmek. O
hakla ilgili herhangi bir şey söylemiyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yok, estağfurullah.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
Türkiyede bir sosyal medya teröründen söz edeceksek eğer, bu sosyal medya
terörünü yaratmış olan paralı ak troller ordusudur. Paralı
ak troller ordusu, bu sosyal medyada sadece terör yaratmakla
kalmamış, sosyal medya etiğini yaratmamıza imkân vermeyecek
bir ortam oluşturmuştur esas itibarıyla. Bunu tartışmak
gerekir, iktidar bu tartışmadan nasıl kaçabilir? Yani
kapatılmış olan hesaplar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Twitterın
son dönemde kapatmış olduğu hesapların neredeyse
tamamının ak trol hesabı olması tesadüf müdür? Ak trol
hesaplarının nasıl işlediğini bizler, hepimiz
yıllarca görmedik mi, yaşamadık mı? Her türlü hakaret,
kişilik haklarına saldırı
Şu anlamda çok
katılıyorum: Sosyal medyada hakaretin, sosyal medyada kişilik
haklarına saldırının, sosyal medyada insanları rencide
edecek, lince uğratacak tutumların karşısında mutlaka
hukuki önlemler olmalıdır. Bundan en fazla ama en fazla çeken
bizizdir, Halkların Demokratik Partisidir ve bütün muhalefettir esas
itibarıyla, bunu görmezden gelemeyiz.
Son bir nokta: Efendim, kesinlikle Z
kuşağının arkasına sığınmak gibi bir
hedefim yok. Z kuşağını çok önemsiyorum, Z
kuşağından önceki Y kuşağını da çok
önemsiyorum. A kuşağına kadar gider bu iş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Ben onun için dedim ki, Z kuşağından
başlayarak alfabenin önüne doğru gelelim. Bütün sosyal medya ve
dijital medya kullanıcılarına çağrı yapıyorum,
ama Z kuşağı yani en genç olanlar en dinamik, en kararlı,
en örgütlü, en yaratıcıdırlar; onun için Z kuşağı
öne düşecek, biz hepimiz arkasına düşeceğiz. Bu
iktidarın yasaklayıcı ve engelleyici tutumu
karşısında toplumsal ve siyasal muhalefet cevabını
verecektir, bunu söylemek istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel konuşacak.
Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yasa teklifinin adı biraz uzun ama özetlemesi
çok kısa olacak, önce adından bahsedelim: İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Bu konu
üzerine söz almış bulunmaktayım ama bu konunun kısaca özeti
şudur: Sosyal medya sansürü yasa teklifi.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: İktidar
partisi ve küçük ortağı geçtiğimiz hafta alelacele bir yasa
teklifini gündeme getirdiler. Bütün itirazlara rağmen, bugün biz bu
pandemi koşullarında, hele de bayrama yetişmek isteyen iktidar
milletvekillerinin de koşturmacasıyla bu yasa teklifini
görüşüyoruz. Peki, ben bu salona gelirken ne düşünmüştüm biliyor
musunuz? Komisyonda dinleyecek kimseyi bulamadık, ikna edemedik; belki bu
salonda birilerini bulurum, içeriği tek tek anlatırım, teknik
arızalarını anlatırım, belki ikna ederim diye
düşünmüştüm ama iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekiline konuştuğumuzu
görüyoruz.
Tabii, öncelikle hafızaları bir tazelemek
gerekiyor. Nereden çıktı bu teklif? Türkiyede internet böyle gürül
gürül akan bir nehirdi de bir sorun mu vardı? Hayır arkadaşlar,
Türkiyede internet yıllardır tartışılan 5651 sayılı
Kanun çerçevesinde düzenleniyordu ve bu kanun da her fırsatta
eleştiriliyordu. Hatta Dünyada en çok hangi iki kanun
eleştiriliyor? diye sorarsanız da Almanyadaki düzenleme ile
Türkiyedeki düzenleme eleştiriliyordu ama tabii, iktidar her
fırsatta, tweet atan gençlere baskı uygulayarak, onları
gözaltına alarak, eleştiren gazetecileri beş yıl önce
attığı tweetlerden dolayı ifade vermeye
çağırarak, kendini eleştiren bütün muhalefeti susturma çabasıyla
sosyal medyayı zapturapt altına almaya çalışıyor. Ne
zaman ilk defa gündeme geldi bu konu? Tam da pandemi koşulları
çerçevesinde gündeme geldi yani millet canıyla, aşıyla,
işiyle meşgulken, bir baktık, pandemiyle mücadele kanununun
içinden sosyal medya çıktı. Herkes Bu internet iyi ki
varmış, e-ticaret sayesinde evimizde aç kalmadık. diye
düşünürken siz bir anda bu alanı düzenleme niyetine giriştiniz,
hepimiz şaştık. O an kamuoyunda tepkiler yükseldi ve ne oldu?
Adalet ve Kalkınma Partisi geri adım attı. Tabii, bu geri
adımı atarken bugünleri hesaplamıyor değildik, bugünlerin
geleceğini çok yakından biliyorduk. Çünkü sizin asıl derdiniz
fişlemeydi. Biraz önce anlatıldı buradan; Mahir Ünal
çıktı, yeşil toplu ak trollerden bahsetti, bizim yapamadığımızı
yaptı. Allah razı olsun Mahir Ünaldan. Yıllardır fişleyemediğimiz,
daha doğrusu yıllardır burada varlar diye bildiğimiz
yeşil toplu trolleri gördük ki Mahir Ünal etiketledi, Twitter da
bunları engelledi.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Fişlemeye mi
çalışıyorsunuz?
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Sonra Mahir Ünal döndü, dedi ki: Ben bu
meseleden vazgeçiyorum. Ama bu yeşil toplu trollerin
yaptıklarına ne demeli? Önce Meral Akşenere, Sayın Canan
Kaftancıoğluna, Sayın Başak Demirtaşa
saldıranlar, gördük ki yeşil toplu troller. Yine, Sayın Esra
Albayraka yapılanları da hiçbir zaman tasvip etmedik ama
bunların Adalet ve Kalkınma Partili olduğunu ben söylemedim,
Mahir Ünal söyledi. Hatta Mahir Ünal Twittera da cevabı Twitterdan
verdi: Ey Twitter, sen nasıl benim
trollerimi temizlersin, ben onları etiketlemiştim. dedi. Sonra, yine
iktidarın, Cumhur İttifakının ortaklarından
Sayın Bahçeli Twittera küstü, Twittera küstüğünü Twitterdan
duyurdu. Böyle bir süreç yaşıyoruz.
İki hafta önce bir
ihtisas komisyonu açılması kararı alındı, hepimiz
heyecanlandık, dedik ki: Adalet ve Kalkınma Partisi -bozuk saat de
olsa günde 2 defa doğruyu gösterir- ilk defa bir ihtisas komisyonu
kuruyor. Hazırlık yapacağız, yazın
çalışacağız ve doğru bir düzenleme ortaya çıkaracağız.
Ama yanılmışız, her zamanki gibi bizi
şaşırtmadınız, tebrik ediyorum sizi! Döndünüz dolaştınız,
saraydan gelen talimatla bir anda alelacele hazırlanmış, özensiz
hazırlanmış bu sosyal medya teklifini önümüze koydunuz. Bir de
müthiş fikirler geliyor arada, Milliyetçi Hareket Partisinden öyle bir
fikir, öyle bir öneri geldi ki şaşırdık, ne
yapacağımızı şaşırdık; dediler ki:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının T.C. kimlik
numaralarını kullanarak sosyal medya mecralarına girmelerini
istiyoruz. Yani adında milliyetçilik geçen bir parti bizim kimlik
numaralarımızı Amerikalı sosyal medya şirketlerine
vermeye niyetlenmiş. (CHP sıralarından alkışlar)
Tabii, Komisyon görüşmelerinde biz teknik
meselelerden bahsederken üzülerek gördüm ki iktidar partisinin Grup Başkan
Vekili Özlem Zengin on dakikalık konuşmamıza tahammül edemedi ve
on dakikalık konuşmamızı bile dinleyemeden gitti.
Tabii, bu arada her fırsatta kürsüye
çıkıyorlar ve diyorlar ki: Muhalefetle de biz istişare ediyoruz
bu konuları. Ne zaman istişare ediyorlar biliyor musunuz? Önce
teklifi götürüp Meclis Başkanlığına veriyorlar, kendi
aralarında anlaşıyorlar. Zaten tekliften de bir haberleri yok
gelirken. Sonra oturuyoruz Burada eksikler var. Önerilerinizi yapın.
Önerilerimizi de yapıyoruz, madde madde önerilerimizi yapıyoruz.
Yapmadınız. desinler. Madde madde önerilerimizi yapıyoruz.
Sonuçta ne var? Bir virgül bile değişmiyor. Bu meselenin özü ne
biliyor musunuz? Maksat dostlar alışverişte görsün yani
iktidarın hikâyesi dostlar alışverişte görsün hikâyesi.
Hele bu Almanya ve Fransa meselesi var ya, bu
inanılmaz bir mesele yani şaşarak izliyorum. Yani işinize
geldi mi Avrupa standartları, işinize gelmedi mi Şanghay
Kriterleri. İşinize geldi mi Batı ahlaksızlığı,
işinize gelmedi mi Ama Avrupada da var. İşinize gelmedi mi
PISA değerlendirmelerini tanımıyorsunuz, Standard and Poorsu
tanımıyorsunuz, OECDyi de tanımıyorsunuz ama işinize
geldi mi de diyorsunuz ki: Almanyada da var. Bir kere, problem burada
değerli arkadaşlar Almanyada var, bizde niye olmasın. Ki,
tarihsel süreci incelemek lazım, Almanyada neden olduğunu iyi
incelemek lazım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dünyada örneği yok.
deyince biz de onu örnek verdik.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Ben buradan iktidara
sormak istiyorum: Almanya her işi doğru mu yapıyor
arkadaşlar? Sizin yol göstericiniz Almanya mı, bana bir anlatın,
Komisyonda bu kadar Almanya lafı ettikten sonra.
Şöyle devam etmek isterim, kaldı ki bunu
Komisyonda defalarca da ifade etmeye çalıştım: Almanyada bu
teklif iki yıl tartışıldı, bütün paydaşlar sürece
katıldı ve tartışıldı, hâlâ da
tartışılmaya devam ediyor. Bir de kolaycılık
yapıyorsunuz, kurnazlık yapıyorsunuz, aslında
Fransa'yı da söylemekten kaçınıyorsunuz. Niye
kaçınıyorsunuz biliyor musunuz Fransa'yı söylemekten? Çünkü Fransa'da
Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü kapsamında bazı maddeleri
iptal etti. Onun için Fransa örneğinden de kaçıyorsunuz ki aman
oradan laf gelmesin. Bu sadece kurnazlıktır. Ben size şunu
soruyorum: Almanya'da ya da Fransa'da bu projelerin, bu yasaların
başarılı olduğunu gösterecek herhangi bir
değerlendirme var mıdır, herhangi bir çıktı var
mıdır? Vallaha, araştırdım ben, bulamadım.
Bu teklif, açıkça bir sansür teklifidir. Neden
sansür teklifidir, onu özellikle açıklamak istiyorum çünkü iktidar
sıralarındaki arkadaşlar sansür teklifi
olmadığını ifade etmeye çalışıyorlar.
Şöyle: Muhalif görüşlerin, artık, Türkiye'de tek ifade
edilebilindiği alan sosyal medya. Siz, önce televizyonları, sonra
gazeteleri yandaş hâle getirdiniz; şimdi de sosyal medyanın Alo
Fatihlerini yaratmaya çalışıyorsunuz. Vatandaşın
kendini ifade edebildiği tek ortam, bugün, sosyal medya. Hatta sosyal
medyayı da tam anlayamıyorsunuz, onu da söylemek isterim.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Bir siz
anlıyorsunuz(!) Bir siz anlıyorsunuz(!)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Sosyal medya
şirketleri normalde sadece alan sağlıyor. Sosyal medyada
içeriği insanlar oluşturuyor yani hem bu salondaki insanlar hem de
Türkiye'deki 83 milyon insan oluşturuyor.
Önce, sansürün neden temsilcilik meselesinden geldiğini
anlatmak isterim. Şimdi, çağımız bilgi çağı,
teknoloji çağı; bunu da her fırsatta ifade ediyorlar. Biraz önce
Cahit Özkanı da dinledim -ne kadar o beni dinlemese de- Bilgi yeni
petrol. dedi o da. Evet, katılıyorum buna, bilgi yeni petrol ama iktidar
bunun farkında değil. Bilgiyi, teknolojiyi geliştireceğine
kısıtlamanın derdine düşmüş durumda. Temsilci
açarsanız ne olacak biliyor musunuz? Size hemen bir kol boyu mesafede bir
temsilcisi olacak bu şirketlerin. Evet, bu temsilcilik, 1 milyonun üzerinde
insanın hareketli olduğu yani 1 milyondan fazla erişimin
olduğu, bir platformun olduğu şirketler için geçerli ama bu
arada vereceğiniz para cezalarıyla bu şirketleri caydırmaya
çalışıyorsunuz birinci seviyede, sonra diyorsunuz ki Biz, bu
temsilcinin bütün bilgilerini kamuoyuyla paylaşacağız. Ya, siz
hangi coğrafyada yaşıyorsunuz arkadaşlar?
İki örnek vermek istiyorum size: 2015
seçimlerinden sonra, sizin milletvekiliniz, Gençlik Kolları Genel
Başkanınız Hürriyetin kapısına gitti mi? Camı,
çerçeveyi kırdı mı? Adını da söyleyeyim, siz unuttunuz
ama ben söyleyeyim: Abdurrahim Boynukalın. Sonra da ödüllendirilip Gençlik
ve Spor Bakan Yardımcısı yapıldı mı? Daha üç ay
önce Sputnik Ajansının Türkiye temsilciliğinin 3 gazetecisi
saldırıya uğradı mı uğramadı mı? Bu
soruların cevaplarını merak ediyorum. Bu soruların
cevaplarını, lütfen, birazdan Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşımız versin.
Örnekleri artırmak mümkün, daha çok şey
söyleyebiliriz. Diyelim ki temsilcilik açıldı
Biraz önce Cahit Bey
-diyorum ya beni dinlemedi ama- çıktı dedi ki Biz, kişisel
verilerin korunmasıyla ilgili olarak bu yasayı
çıkarıyoruz. Ya, bu yasanın içinde kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili hiçbir şey yok; aksine, o temsilcilik
açılacak, kendilerine bir kol boyu mesafede duracak o temsilciyi
düşünün, ne olacak? Getir o bilgileri. Sıkıyorsa getirme.
Sabah kapısına polis mi gelir, saldırıya mı
uğrar!
Değerli arkadaşlar, bu firmaların
geçmişte kamu politikaları temsilcileri de vardı, öyle tehdit
etti ki bunları trolleriniz, öyle sözler ettiler ki bunlara,
çalıştıracak adam bulamadılar, adam.
Çalıştıracak adam bulamadıkları için şu an
Türkiyeden, Türk bir temsilci çalıştıramıyor bazı
firmalar. Bu ayrıntıları da bilmenizi isterim. Öyle, buradan,
kişisel verilerin korunması çıkmaz; herkesin kişisel
bilgilerinin Adalet ve Kalkınma Partisinin, iktidarın eline gitmesi
sonucu ortaya çıkar. Yani ne çıkar biliyor musunuz? Şu eski
ortağınız FETÖnün taktikleri var ya, o taktiklerin yeniden
gündeme gelmesi, sizin tarafınızdan kullanılması meselesi
ortaya çıkar. Siz ne istiyorsunuz, biliyor musunuz? Herkes sussun, bizi
övsün, herkes bizi övsün. istiyorsunuz. Susmayanın da övmeyenin de
başına ne geleceğini kimse bilmiyor. Kimse şunu
düşünmüyor: Ya, bu Türkiye bu yaptırımları uygularsa bu
firmalardan herhangi biri
Ki, bu firmaları da çok iyi
tanımlamamışsınız arkadaşlar. Şimdi, sizin
hedefinizde 3 firma var, temelde de Twitter var ve diyorsunuz ki: Biz bunu
nasıl hallederiz? Net tavrınız bu ama bu arada Türkiyede
gençlerin kullandığı bir sürü platform var. Bu
platformların ekonomik anlamda bu yükleri kaldırıp
kaldırmayacağını bile bilmiyorsunuz. Komisyonda sordum,
Twitchi bilen var mı dedim, neredeyse hiç bilen çıkmadı.
Herhâlde içimizde TikToku kullanan birkaç milletvekili çıkar, gerisi
çıkmaz. Bu platformların hepsine karşı bir
yaptırım uygulama niyetindesiniz. Diyorum ya, iki niyetiniz var; biri
fişlemek, ikincisi de fişlemeye izin vermeyeni ülkeden kaçırmak
ama bu arada ülkemizin itibarının ne hâle geleceğini
söylemiyorsunuz.
Temsilcilik meselesinden yaptırımlara
geçelim. Para cezaları caydırıcı dedik. Sonra ne var? Bant
genişliğinin daraltılması. Bir otoban düşünün, 4
şeritli bir otoban, trafik akıyor, bunu bir anda tek şeride
düşürüyorsunuz. Bir daha kimse o otobandan geçmeye niyetlenmiyor ne
yazık ki. Tabii, bu arada ne oluyor? İnsanlar bu platformlara
erişim sağlayamıyor. Bunu defalarca yaptınız. Ne zaman
yaptınız biliyor musunuz? Bunu Suruç katliamında
yaptınız, bunu Ankara katliamında yaptınız, bunu
Beşiktaştaki katliamda yaptınız, bunu 2016da HDPli
yöneticiler gözaltına alınırken yaptınız ve Binali
Yıldırım çıktı, şunu söyledi: Güvenlik
açısından zaman zaman bu tedbirlere başvurulur. Bunlar geçici
tedbirlerdir, tehlike bertaraf edildikten sonra her şey normale
dönecektir. Yani siz defalarca bu yaptırımları
uyguladınız ve insanların internete erişim
hakkını elinden aldınız. Şimdi de bu sopayla sosyal
medya mecralarını zapturapt altına almaya çalışıyorsunuz.
Yine bir mesele var, diyorsunuz ki: Eğer
Türkiye temsilciliği açılmazsa bu firmalara reklam
verdirmeyeceğiz biz. Peki, sadece Facebooktaki bir yıllık
ticareti biliyor musunuz? Ben size hatırlatayım da ne
yaptığınızın farkında olun. 1,7 milyon KOBİ,
Türkiyedeki KOBİlerin yüzde 55i, sadece 2018 yılı içinde
Facebooktaki ticaret üzerinden 15,3 milyar katma değer
sağlamış. Bu, 209 bin insanın istihdamına katkı
sunmuş, 135 ülkeden binlerce şirket, vatandaş bizim
KOBİlerimizle ticaret yapmış. Şimdi, siz bunu engelleyince
ne olacak? Zaten pandemiyle baş edemeyen, pandemi koşullarında
zar zor ayakta duran esnaf iyice perişan olacak. Ama ne olacak? Adalet ve
Kalkınma Partisi istediğini susturacak, kendini övmeyenlerden hesap
soracak.
Yine, verilerin yerelleştirilmesi, ya gerçekten
şaşırıyorum bu akla, teknik olarak mümkün değil.
Dünyada defalarca denenmiş, olmamış; Hindistan denemiş,
Endonezya denemiş, Rusya yasayı çıkarmış
uygulayamamış ama siz inatla diyorsunuz ki: Yerelleştirin.
Teknik olarak mümkün değil arkadaşlar. Herhangi bir firmanın,
bugün, Türkiyenin verisini ayrı tutayım, başka bir ülkenin
verisini ayrı tutayım, onu o ülkede tutayım, bu ülkede
tutayım deme şansı yok. Hatta, bunun teknik özelliklerine
baktığımızda; hava koşullarından tutun enerji
maliyetlerine kadar birçok gerekçesi var. Bunu, sadece Biz yaptık oldu.
Sadece hukukçular biliyor. anlayışıyla da
sıkıştırmayın. Ben, Komisyonda dinledim, tabii Sanayi
ve Teknoloji Komisyonuna gelmeden buraya geldiği için -pandemi
koşullarında- sadece hukukçu görüşlerini dinledim
arkadaşlar, hiç teknik görüş dinleyemedim. Birazdan da bunun
örneklerini vereceğim.
Bir mesele daha var, çok önemli olduğunu
düşünüyorum: Erişimin engellenmesinin yanına, içeriğin
çıkarılmasının eklenmesi. Sulh ceza hâkimleri alacak
diyorlar bu kararı, sulh ceza hâkimleri kim arkadaşlar? Binlerce
Adalet ve Kalkınma Partisinin il başkan yardımcısı, il
başkanı, yöneticisi. Bunlar atandı, hepimiz biliyoruz.
İfşa oldu bunlar.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Hiç de öyle değil.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Peki, bunların
aldığı kararlar ne? Eğer yandaşa ufak bir
eleştiri varsa ceza ama eğer muhalif biri bir saldırıya
uğramışsa burada hiçbir sorun yok. diyen bir anlayış
var yani yandaşı koruyan, muhalifleri de hiçbir zaman korumayan bir
anlayış var. Bu anlayış ne biliyor musunuz, bu geçmişi
temizlemedeki niyet ne? Ayakkabı kutularını unutturma niyeti
yani Adalet ve Kalkınma Partisinin kirli geçmişini aklama niyeti.
FETÖyle olan geçmişini aklama niyeti. Fetullah Gülen ile Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerinin fotoğraflarının
internetteki arama motorlarından temizlenme niyeti. Tabii, Özlem
Hanım şöyle demişti: Nereden çıkarıyorsunuz? Bunlar
kamuya mal olmuş kişiler için kullanılmaz. Ben de özellikle bir
örnek getirdim, Maliye Bakanı Berat Albayrak şöyle bir karar
aldırmış: Kişilik hakları ihlali gerekçesiyle
-herhâlde damat olduğu için çıkmış bu karar, yoksa
çıkmaz bu karar- erişimi engellettiği haber. Nedir biliyor
musunuz bu haber? Hazine Bakanı Berat Albayrakın soru önergelerine
cevap verme oranı yüzde 1i bulmuyor. Berat Albayrakın
performansı yüzde 0,80. dediği için bu haberler engellenmiş.
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. derler; aynanız bu
işte. Şimdi bize diyorsunuz ki: Nerede sansür? Alın size
sansür. Burada iftira mı var, burada yalan mı var, ne var? Basit bir
eleştiriye bile tahammül edemiyorsunuz. Konu sadece basit bir temsilcilik
açılması meselesi değil. Konu, sizin bu ülkede bütün muhalifleri
susturma niyetinizdir.
Biraz önce rakamlar açıklandı, çok uzatmak
istemiyorum. Twitterda kaldırma taleplerinin yüzde 74ü Türkiyeden
geliyor dedik. Wikipedia bu ülkede iki buçuk yıl kapalı kaldı
mı, kalmadı mı? Basit bir URL engellemesi yapılabilecekken
yapılmadı ve iki buçuk yıl, YouTube iki buçuk yıl
En az
ortalama beş yıl sürüyor bir davanın sonuçlanması.
Tabii, bu da yetmedi, ben bugün yine
şaşarak izledim, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan
Yardımcısı bir yasa teklifi vermiş. Arkadaşım,
hiç mi danışmanınız yok, uyaracak hiç mi birisi yok?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Senden
akıl mı alacak?
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Dört yıl öne VPN
Türkiyede zaten engellendi, yine vermişler VPN engellensin. Ama
iktidarın da küçük ortağının da bu yüzyıla
uymadığı apaçık ortada
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Senden
akıl mı alacak? Sen kendi aklına mukayyet ol, kendi aklına!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla)
çünkü ne VPN ne
başka bir uygulama böyle engellenemez.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yılışık!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Lütfen, bunları
geliştirmek gerekiyor, kendimizi de geliştirmemiz gerekiyor,
gençlere, çağa uymamız gerekiyor.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Nerede ne
yapacağını bilir, senin aklına ihtiyacı yok! Sen kendi
projene bak!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) VPN ne yapıyor,
biliyor musunuz? VPNleri bankacılık sisteminde de kullanıyoruz.
VPNler aslında sizin bu yasaklarınızla çok egemen hâle gelecek çünkü
yasaklanamıyor, VPN engellenemez. Yani bunu ben bir teknik adam olarak
söylüyorum, gidin, araştırın lütfen, engellenemez. Ama sosyal
medyayı engellediğinizde, herkes VPN kullanacak ama Türkiyenin bir
VPN üreten firması yok. Bir tane vardı, o da diyorum ya, taktikleri
üzerinden, FETÖcü taktikleri üzerinden, iktidarın firmasıdır,
kapandı. Bütün yabancı istihbarat firmalarının VPNleri var
ve buradan duyuruyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket
Partisi bizi yabancı istihbarat şirketlerinin kucağına
atıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Biliyorsunuz, dönemin Başbakanı gençler
için demişti ki: VPN kullansınlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Toparlayayım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Dönemin
Başbakanı, sanırım, Binali Yıldırımdı,
dedi ki: Ne olacak, gençler VPN kullansınlar Wikipedia için, bu
engellemeler için. dedi.
Son olarak, toparlayayım arkadaşlar, zaman
olsa tabii anlatacak çok şey var ama bu sansür teklifine, tabii, biz neden
hayır diyoruz biliyor musunuz? Çünkü dönem bilişim çağı,
bilgi çağı, bu çağda ifade özgürlüğünü güçlendirmemiz
gerekiyor. İfade özgürlüğünü kısıtlayacak yasa tekliflerini
görüşeceğimize, gençlerin işsizlik sorununu çözecek, Türkiyede,
eğer teknolojiyle ilgili bir iş yapacaksak internet
altyapısının nasıl geliştirileceği, fiber optik
altyapısının nasıl geliştirilebileceği, internete
erişimin nasıl ucuzlaştırılabileceği
konuşulmalı. Unutmayın ki bu çağ yasakların
değil, özgürlüklerin çağı. Siz sansür ve yasaklar konusunda
kendinizi geliştiredurun, gençler de sizin yasaklarınızı
delmenin yollarını çok çabuk üretiyorlar çünkü dünya tam da böyle bir
dünya. Siz, baskıya başvurdukça, gençler de yeni taktiklerle bu
baskının üzerinden atlayacaklar, sadece Z kuşağı
değil, 2023te 25 milyon seçmen olacak, Y ve Z kuşağı size
gerekli dersi verecek.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan hatibin bir
defa, bir siyasi partinin Genel Başkanına karşı
kullandığı üslup...
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
dedim ben.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kendisi de
yanlış hatırlamıyorsam kendi partisinin Genel Başkan
Yardımcısı, kendi partisinin Genel Başkan
Yardımcısı olması hasebiyle de daha hassas
davranmasını beklediğimiz bir hatibin, burada, Meclis Genel
Kurulunda, bu kürsüde öyle gerine gerine, işte Twittera küstü
şöyle oldu, böyle oldu, işte böyle küçük ortak vesaire söylemleriyle
birbirimizi çok rahat tahkir edebiliriz, buradan da sabaha kadar
çıkamayız. Bu sorumluluğu, hepimizin taşıması
gerekir, özellikle partinin Divanında yer alan insanların, yer alan
siyasetçilerin daha fazlasıyla taşıması gerekir. Bu üslubu
kabul etmediğimizi ve kınadığımızı buradan
ifade etmek istiyorum; bu, doğru bir ifade şekli değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Arkadaşlar,
bakın, burada biz konuşmaya kalkarsak bizim de söyleyeceğimiz
şeyler olduğunu biliyorsunuz.
Şimdi, Genel Başkanımız sosyal
medyayla ilgili olarak, bu devam eden rezilliğin artık bir son
bulması gerektiğini ifade etmiş ve bununla alakalı bir
hukuki düzenleme yapılmadığı sürece sosyal medyadan, sosyal
mecralardan bir paylaşım yapmayacağını ve bunun son
paylaşımı olduğunu dile getirmiştir. Bu, Türkiyede,
Türkiye kamuoyunda son derece büyük yankı
uyandırmıştır ve biliyoruz ki sadece Türkiyede değil,
dünyada ve özellikle bu sosyal medya ağ sağlayıcıları
tarafından da son derece dikkat çekici bir açıklama olmuştur.
Şu anda da bunu Mecliste görüştüğümüze göre netice de
vermiştir. Dolayısıyla, Genel Başkanımızın
yaptığı açıklamaları dikkatle ve ciddiyetle takip
etmenin de uygun olacağı kanaatimizi buradan dile getiriyorum.
Şimdi, partimizin, adında milliyetçilik
olan bir partinin T.C. kimlik numaralarının verilmesiyle ilgili
olarak bir kanun teklifinde yer aldığını ifade ettiler. Bu,
daha önce verilmiş olan başka bir kanun teklifiydi ve bu kanun teklifinde
T.C. kimlik numaralarının yer alması gibi bir düzenleme söz
konusu değildir, böyle bir düzenleme yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir saniye
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, devamlı yanıp söndüğü için ben
yanılıyorum.
BAŞKAN Sanıyorum bir arıza
olması lazım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yan tarafa
geçeyim ben.
BAŞKAN Mümkünse
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tabii, tabii.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim.
Şimdi, bu kanun teklifi, Cumhur
İttifakı olarak birlikte verdiğimiz bir kanun teklifidir. Bu
konuyla alakalı olarak gerekli analizler, gerekli uzman görüşleri
alınmıştır. Bununla alakalı meselenin mahzurları
görüldükten sonra, tabii ki Türkiyede adında milliyetçilik olan bir parti
olarak doğabilecek en ufak bir mahzurun dahi söz konusu olabilmesini
istemeyiz ve bu kanun teklifinde de bunlar yer almamıştır.
Hiçbir kanun teklifi daha verildiği anda mükemmeldir iddiasında bulunmuyoruz
fakat bunların gerekli değerlendirmeleri yapıldıktan sonra,
gerekli olgunlaşma süreçlerinden geçtikten sonra en mükemmel şekilde
kanunlaşmasını arzu ederiz. Bu noktada Milliyetçi Hareket
Partisi son derece dikkatlidir.
Dünyada, şu an itibarıyla bir
kuralsızlık düzeni var ve biliyoruz ki dünyadaki bütün ülkeler bu
sosyal medyayla alakalı olarak birtakım hukuki düzenlemeler ve
birtakım tedbirler üretme doğrultusunda hareket etmektedirler ve
bununla alakalı olarak ciddi bir düzenleme söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu mücadele
içerisinde Türkiye, ön alma gibi bir ihtimali olan bir ülke olamaz mı?
Yani, Türkiye bununla alakalı doğru bir düzenlemeyi yapmak, ciddi bir
hukuki zemin oluşturmakla ilgili ilk adımı atan ülke dahi olsa
bu kabul edilemez bir şey mi? Dünyada, bugün, bütün uluslararası
hukuk yerle bir olmuş, tamamen kuralsızlık düzeni hâkim. Güçlü
haklı, haklının hukukunu koruyan kimse yok. Bugün, sosyal
medyada da haklı olanın hukukunu, adaleti temin edebileceği,
adaleti tecelli ettirebileceği hiçbir zemin söz konusu değil.
Karşınızda muhatap bulamıyorsunuz. Benim başımdan
yakın zamanda geçen bir hadisede, çok ağır hakaretlere maruz
kalan bir kişinin savcılıktan gelen yazısıyla biz hukukçu
olarak muhatap olduk. Amerikada ilgili şirkete istinabe yoluyla
yazı yazılarak bu IP adreslerinin sorulması
diye bir cevap
geldi. Bunun mümkün olmayacağını görüyorsunuz fakat
kişilerin itibarının, hayatının, haysiyetinin yerle
bir edildiği, yok edildiği bir düzenin devamını savunmak
mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu düzen bir
işporta düzenidir. Biz işporta düzenini kabul etmiyoruz. Yeri yurdu
olan, hukuki zemini olan, muhatabı, levhası, tabelası olan,
hukuki altyapıya sahip bir sistemi öngörüyoruz. Bununla alakalı
olarak yapılan düzenleme şu an itibarıyla sınırlı
bir düzenlemedir. Bunlar daha da ayrıntılı, daha da tekâmül
etmiş başka düzenlemeleri de beraberinde getirecektir. Türkiye
şu an doğru bir adım atmaktadır ve temsiliyet
noktasında kendisine çok haklı bir şekilde bir muhatap
istemektedir. Dünyada sosyal medya mecralarını, sosyal
ağları en fazla kullanan ülkelerden bir tanesiyiz. Bu noktada
birtakım istatistiksel verilerde Türkiye'nin oransal olarak yüksek
çıkması noktasında da bu kullanımın yüksekliğini
göz önünde bulundurmak lazım. Aynı zamanda yalan habere dünyada en
fazla muhatap olan ülkelerden bir tanesiyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum.
Bu yalan haber sadece Türkiye kaynaklı
değil, Pensilvanya kaynaklı ve diğer terör örgütü kaynaklı
manipülasyonları, sahte hesaplar yoluyla yapılan operasyonları
görüyoruz, bunlarla sınırlı kalmıyor biliyorsunuz. New York
Timesda, Amerikanın birçok ileri gelen gazetesinde Avrupaya seyahat
yasağının haberi yapılırken Türkiyeden bir caminin
içerisinin görüntüsünün verildiğini daha yakın zamanda gördük. Yani
Türkiyeye karşı yöneltilen bu işler, bu yapılan işler
sadece sahte hesaplardan değil; dünyadaki birçok farklı mecradan,
farklı hesaplardan Türkiyeye bu noktada birtakım
saldırıların olduğunu da görüyoruz. Türkiye bunlarla
mücadele etmek durumundadır ve en önemlisi vatandaşının
hukukunu korumak zorundadır; vatandaşının bununla
alakalı bir yakınması bir şikayeti olduğu zaman
karşısında muhatap bulabilmelidir. Türk devleti de bu konuda
vatandaşına karşı Evet, ben bununla ilgili hukuki
düzenlemeyi yaptım, senin muhatabın burasıdır, bu noktada
gereken başvuruyu yapabilirsin. diyebilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunun
dışındaki değerlendirmeler lafügüzaf. Siz diyorsunuz ki
Temsilcilik açmayacaklar. temsilcilik açılmadığı zaman da
Türkiye birtakım kısıtlamalara gidecek, dolaylı olarak
bunun neticesinde, kimse artık bu sosyal medya mecralarını
kullanamayacak. Bu, sizin değerlendirmeniz, sizin niyet okumanız;
bu, subjektif görüşünüzdür. Bu kanun düzenlemesinde
kullanıcılara ve içeriğe yönelik bir düzenleme yoktur. Zaten
Türkiyedeki hukuk kuralları bu içeriğin nasıl olması
gerektiğini ortaya koyuyor; hakaret, sövme, diğer birtakım
suçları işleyemezsiniz bunlar yoluyla. Bunlara dair bir
kısıtlama söz konusu değil. Sadece, bunlar olduğu zaman,
hukuka aykırı birtakım fiiller sosyal medya
aracılığıyla işlendiği zaman bunlara
karşı tedbirler nasıl alınır, hukuki yol nasıl
oluşturulur, karşımızda nasıl muhatap bulunur; bunu
temin eden ve bunu düzenleyen bir kanun teklifidir. Bunun ötesinde bir
düzenleme yoktur, benim değerlendirmelerim bunlar.
Saygılar sunuyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
45.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum efendim.
Milliyetçi Hareket Partisindeki Değerli Grup
Başkan Vekilimiz yaptığı açıklamalarda kendi siyasi
partisinin bu olaya bakışını
açıklamıştır ama bazı gerçekler var, bu gerçekleri de
Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşmamız lazım. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bir yasayı çıkarmadan önce ilgili komisyonda yeterince
tartışması gerekir. İlgili komisyon bu konu için yeterli
komisyon mudur, doğru komisyon mudur, ona da bakması gerekir. Biz
teknolojiyle ilgili bir yasayı çıkarırken eğer bu götürülüp
de alakasız bir komisyonda tartışılıyorsa o zaman,
niyet okumak değildir, dayatmadır bu; bu dayatmadır, niyet
okumak değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir ikincisi: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda eğer biz samimiysek
Dijital Mecralar
Komisyonu kurduk. Madem bu Komisyonu kurduk, ne acelemiz var? Bu Komisyonu
kurduysak bu Komisyon görevini yapıp, bunu araştırıp
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurduğu bir Komisyon olarak bir ay sonra,
iki ay sonra, üç ay sonra -yıllardan beri bu Twitter var, yıllardan
beri bu Facebook var, sosyal medya var- Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getiriyor olsaydı, doğrusu bu değil miydi? Peki, bunun
adı dayatma değil midir? Bu, bize dayatılmıyor mu Türkiye
Büyük Millet Meclisinde? Üçüncüsü, arkadaşlar, Covidden bahsediyoruz, bilmem
neden bahsediyoruz. Bu yasanın, bütün bu olaylar bittikten sonra sadece
bir gecede geçirilmesi bir dayatma değil midir Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yani Yeteri kadar
oyumuz var, iktidarın oyu var, onu destekleyen siyasi partinin oyu var.
Biz, beraber geçiririz bunu, siz ne derseniz deyin. bir dayatma değil
midir? Asıl dayatma işte tam da budur. Biz, elbette ki
yaşadıklarımızdan örnekler alarak söylüyoruz. Görsel ve
yazılı basın iktidar tarafından yok edilmeye
çalışılmış mıdır,
çalışılmamış mıdır? Yandaş medya hâline
getirilmiş midir, getirilmemiş midir? Gerçekleri konuşmamız
gerekiyorsa, bu medya patronlarına yapılan baskı neticesinde
şimdiki medya patronları, kol kola girdikleri kişiler
medyayı ele geçirip de sayfa sayfa hakaretler edip mahkemelerde
yargılanmaya çıkartılmaları gerekirken ellerini
kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar mı,
dolaşmıyorlar mı? Bu hak ihlali değil midir? Bu, bize
dayatılan, Türkiye Cumhuriyetinde zorla uygulatılan iktidarın
bize dayatması değil midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Peki, tüm bunlar
olurken insanların nefes aldığı ve doğru
insanların gerçekten muhalefeti kendi alanlarında rahatça
uygulayabildiği bir sosyal medyada Troller vardır. dedikten sonra,
internetin kimin trollerinin olduğunu açıkladıktan sonra bu yasa
buraya getiriliyorsa utanması gereken buna karşı çıkan
muhalefet midir, iktidar mıdır? (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar,
birisini savunalım, birisine destek olalım ama her şeye
rağmen olmayalım. Namuslu, dürüst insanların sesini
duyurmasına rağmen olmayalım. Milletimizin bütün bilgilerini
açan, FETÖye veren ve ondan dolayı bizim vatanımız için
başka ülkelerde mücadele ederken şehit düşen insanların
sorumluluğuna karşı onlara destek olmayalım mı? Bu
vatan hepimizin vatanı, bu millet bizim milletimiz. Farklı
düşünüyor olabiliriz ama adalet sizin parmağınızın
ucunda olacak, medya, görsel sizin parmağınızın ucunda
olacak, sosyal medya sizin parmağınızın ucunda olacak,
gazetecileri tutuklayacaksınız, profesörleri
tutuklayacaksınız, yazarları tutuklayacaksınız,
dayatmayı Cumhuriyet Halk Partisi yapacak; böyle bir şey olabilir mi?
Onun için bunu şiddetle reddediyoruz. Türkiyede bir dayatan siyasi parti
varsa adı Adalet ve Kalkınma Partisidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sadece bir düzeltme yapacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Adıgüzel.
46.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz böyle bir
tasarılarının olmadığını söyledi. 30/4/2020
tarihinde 914 sayılı
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Gene
anlamamışsınız, iyi dinlememişsiniz. Dinleseydiniz
anlardınız, tutanağı bir okuyun.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Halil Öztürkün
Teklifinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasıyla eşleşmeyen
hesaplar kapatılır. gibi böyle bir öneri var, 3üncü maddede.
Bir de toparlamak gerekirse tabii ki ben öncelikle
şunu söylemek isterim. Biz, bu firmaların filan savunucusu
değiliz, temsilcilik açıp açmamalarının peşinde
değiliz. Biz, Türkiyedeki haber alma özgürlüğünü savunmaya
çalışıyoruz. Biz, Türkiyede ifade özgürlüğünü savunmaya çalışıyoruz.
Biz, Türkiyede internete erişim özgürlüğünü savunmaya
çalışıyoruz, veri güvenliğini korumaya
çalışıyoruz, bunu anlatmak isterim.
Uluslararası düzenlemelerden bahsettiler. VPNe
engel uygulayan ülkeler: Belarus, Çin, İran, Irak, Umman, Rusya, Uganda,
Birleşik Arap Emirlikleri, Venezuela ve Türkiye, bunlarla
yarışacaksak zaten sorun yok uluslararasılıkta.
Bir de bir yanlış anlaşılma
oldu, ben küçük ortak derken sandalye sayısını
kastetmiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Tamamlaya bilir
miyim?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Tamamlayayım
hemen efendim.
BAŞKAN Peki, tamamlayın efendim.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Ben küçük ortak
derken sandalye sayısını kastetmiştim ama fark ettim ki
büyük ortak MHPymiş çünkü ne diyorlarsa o olmuş, sosyal medyayı
da onlar getirmiş.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Özrü kabahatinden büyük, sen
harbi yılışıksın ya.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, cevap vereyim, tutanaklara geçsin, açarsanız sevinirim.
BAŞKAN Peki, buyurun.
47.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Keşke
layıkıyla bir düzeltme yapabilseydiniz, bitirişiniz de iyi
olsaydı keşke, yani bir şeyi düzeltelim derken
Bununla ilgili
atasözü var da neyse, şimdi onu söylemeye gerek yok. Yani bu üslubu
Mecliste hâkim kılmaya çalışıyoruz, biz değerlendirmelerimizi
bu minvalde yapmaya çalışıyoruz.
Bir sefer, VPNle alakalı
değerlendirmeniz, kürsüden yaptığınız, o eksik
kaldı, Milliyetçi Hareket Partisinin böyle bir kanun teklifi yoktur.
Elinizdeki kanun teklifinde, T.C. kimlik numarasıyla ilgili kanun teklifinde
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Ben T.C.yi
söyledim siz de T.C.ye cevap vermediniz, bakın tutanaklara.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) T.C.ye cevap
verdim de iyi dinlemediniz beni çünkü ben dedim ki: Evet, böyle bir kanun
teklifimiz vardı fakat şu an görüşülmekte olan kanun teklifinde,
Cumhur ittifakı olarak vermiş olduğumuz kanun teklifinde T.C.
kimlik numarasına ilişkin bir düzenleme söz konusu değildir.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Ben zaten Bu
kanunda var. demedim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizler,
milliyetçi bir parti olarak bu noktada değerlendirmeleri yaparız
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Bu teklifi kim
verdi?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
bunun analizleri
yapıldıktan sonra kanun teklifini
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Siz bunu
onaylamadınız mı Sayın Başkan? Grup Başkan
Vekilinden geçmeden mi geldi?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bir
dinlemeyi öğrenin ya, bir Grup Başkan Vekili konuşuyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) O zaman
Sayın Başkan, tutanaklara geçsin: Biz kanun teklifini
verdiğimizi fakat şu an görüşülmekte olan kanun teklifinde bunun
yer almadığını ifade ettik. Bu, doğru bir şekilde
dinlenilmemiş herhâlde, anlaşıldığı
kadarıyla, bu konuda değerlendirmemizi burada ifade ediyorum.
Şimdi, VPNle alakalı olarak, meseleyle
ilgili olarak da Sayın Genel Başkan Yardımcımız Feti
Yıldız Bey, VPN diye bir mesele olduğunu yani sosyal medyada,
sosyal mecralara kendi adınızla girmediğiniz veya kendi
ülkenizden bağlanamadığınız durumlarda VPN yoluyla da
bağlanılabileceğini; bunun, bu meselelerde, bu düzenlemelerde
değerlendirilmesi gereken, düşünülmesi gereken ve buna dair de bir
tedbir üretilmesi gereken bir husus olduğu söyledi. Burada, yapılan
bu açıklama da -açıklamadır, altını çiziyorum- bu
kanun teklifi değildir.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Zaten var diyorum
ben de yok demiyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu bir
açıklamadır; bu açıklama gibi açıklamalar sayısız
bir şekilde yapılmıştır. Yani şu denmiştir:
VPN var, siz istediğiniz kadar engelleyin, VPN yoluyla herkes bir
şekilde bağlanır.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) VPN engellenemez
Sayın Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu
açıklamalar sayısız bir şekilde
yapılmıştır ama Türkiyede de dünyada da eğer böyle
bir sistem varsa bu düzenlemelerin hepsinin bir kaçak yolu vardır demektir
bu; bunu ifade ediyoruz, Sayın Genel Başkan
Yardımcımız da bunu ifade etmiştir. Bu noktada bir kanun
teklifimiz bulunmamaktadır, bunun altını tekraren çizmiş
olayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
48.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin teknik ve hukuki boyutu değerlendirildiğinde bir
başlangıç sayılacağına ve 83 milyon vatandaşın
mağduriyetinin giderilmesi noktasında önemli bir adım
olacağına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, Avrupa ülkelerindeki müzakere süreçleri kıyasen
Türkiyede ifade edildi, doğrudur ancak Türkiyede de sosyal medyayla
ilgili yapılması arzu edilen
Ki bu noktada vatandaşlarımızdan
da ciddi bir sosyal, toplumsal talep var. Kaldı ki geçmişte de,
şu anda Mecliste müzakere ettiğimiz ortamlarda bu mağduriyetlere
dikkat çekilerek sosyal medyada bir düzenleme yapılması gereği
ifade edilmişti ve biz de özellikle Mecliste çoğunluğu bulunan
Cumhur İttifakı olarak bu çalışmayı yapmadan, Meclisin
gündemine getirmeden önce -Türkiyede yaklaşık bir yıla
yakın da bu tartışılıyor- konuşuldu bunlar. Bu
noktada gerek çağın en önemli değeri olarak görülen veri; veri
depolama, veri üretimi, veri paylaşımı, veri transferi, veri
güvenliği ve bu çerçevede de kişisel verilerin korunması ve yine
bir anayasal ve uluslararası değer olan, hak olan gerek basın
özgürlüğü, haber alma hakkı ve özgürlüğü çerçevesinde bu
çalışmayı Meclisin gündemine getirirken biz de
değerlendirmelerimizi yaptık, konunun gerek teknik gerek hukuki
boyutunu değerlendirdik. Uluslararası alanda yapılmakta olan
Ki
biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz Levent Bülbül Bey de ifade
etti, o da şunu ifade etmişti: Daha bu işin başındayız.
Bu nokta, çok büyük çalışmalara, çok büyük düzenlemelere hazır,
bekliyor. Burada sadece Türkiyenin değil bütün uluslararası alanda
bahsettiğimiz konularda ciddi düzenlemelerin yapılmasından ve
belki de bunun nihai amacı, nihai hedefinde yapay zekayı konuştuğumuz
bir alanda çok ciddi, gerek anayasal, gerek yasal gerek yönetmeliklerle
düzenlemelere konu olacak bir alandan bahsediyoruz. Bu bir başlangıç
aslında ama bizim Meclisin müzakere mehabetine uygun bir şekilde
çalışmalarımızı yapmamız lazım. Ne
çoğunluğu bulunduran ittifakımız açısından bir
yaptırım ve bir baskı olarak bunun değerlendirilmesi
doğrudur ne de farklı eleştirilere
kulağımızı kapatmamız açısından
doğrudur. Elbette herkes görüşünü ifade edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son cümlemi ifade
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, tamamlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Gerek komisyonlarda
gerek Genel Kurulda bu noktada görüşünü beyan eden, yapıcı
katkılar sunan bütün milletvekillerimize ve gruplara teşekkür
ediyoruz ve inşallah inanıyoruz ki bu yasal düzenleme yarın
yürürlüğe girdiği zaman gerek 83 milyon
vatandaşımızın mağduriyetini giderme noktasında
önemli bir adım olacak gerekse bugün
tartıştığımız pek çok konunun tehlikelerinin
olmadığını da görmüş olacağız diyor, Genel
Kurulu selamlıyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Zeynep Yıldız.
Buyurunuz Sayın Yıldız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP YILDIZ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.
Hepimizin malumu olduğu üzere İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifini görüşmek üzere toplanmış bulunmaktayız. Ben de
teklifin tümü üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle sözlerime şununla başlamak
istiyorum: Sıklıkla, son zamanlarda muhalefetin Z
kuşağı atfını görüyoruz. Z kuşağı
atfının, açıkçası bu kadar sık
yapılmasını çok sağlıklı
bulmadığımı ve bu aşırı kullanım
hâlinin aslında bir kimliklendirme çabası olduğunu ve en
nihayetinde siyaseten belirli bir grubu işlevsel hâle getirme çabası
olarak okuduğumu ifade etmek istiyorum. Bizler, burada gençler olarak
bulunuyoruz ve açıkçası bu kanun teklifinin de
hazırlanış sürecinde genç bir avukat olarak bütün
safhalarına katıldığımı ifade etmek isterim.
Dolayısıyla, bu kanunun yapım safhalarında da gençler aktif
bir şekilde rol aldılar. Bunu belirterek sözlerime başlamak
istiyorum.
Şöyle: Şimdi, bizim uzun zamandan beri
aslında gündemimizde olan bir mesele, verilerin kullanımı. Dünya
bambaşka bir yere ilerlerken biz burada nereye gideceğiz?
Dolayısıyla buna ilişkin kanuni düzenlemeleri nasıl
yapacağız? Bu, bizim uzun zamandan beri gündemimizde ve aylardır
biz bu kanuni düzenleme üzerinde çalışıyoruz. Dolayısıyla
bugünden yarına Ben yaptım, oldu. diyerek yapılmış
bir düzenleme değil. Dolayısıyla bizim çok ciddi anlamda
çalışmalarımızın ürünü olan bir kanuni düzenlemeyle
karşınızdayız.
Aslında dünya bambaşka bir yere gidiyor
esas itibarıyla. Yani gerçekten tarihsel süreç içerisinde, malumunuz,
belirli sosyal vakıalar olur, sosyal vakıaların akabinde bir
ekonomi oluşur ve o ekonomi de beraberinde bir hukuk sistematiğini
getirir. İşte, her nasıl Kavimler Göçünde Vizigotlar bir
başka yere göçmüştür, efendime söyleyeyim, Saksonlar buraya
göçmüştür; o başka bir düzen getirmiştir, o düzen farklı
bir ekonomi, o ekonomi başka bir hukuk getirmiştir. İstanbulun
fethi, akabinde coğrafi keşifler yine benzeri şekilde
farklı bir ekonomi getirmiştir, o ekonomi peşi sıra
başka bir hukuk sistemini getirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada
da esas itibarıyla -malumunuzdur zaten hepinizin- Sanayi Devriminde
benzer şekilde yine farklı bir ekonomi oluşmuştur, onun
peşi sıra farklı bir hukuk gelmiştir. Şimdi de dünya
dijitalleşiyor. Dünya dijitalleşirken dijitalleşen dünyanın
da farklı bir hukuka ihtiyacı var ve dolayısıyla dünya bunu
tartışıyor.
Ben de açıkçası vekil olmadan evvel
kişisel veriler alanı da gerçekten çok ilgimi çeken bir alandı
ve bunu bir insan hakkı meselesi olarak görüyordum ve gerçekten bu alanda
da ciddi anlamda çalışmalara katılma imkânım olmuştu.
Gerçekten bugün bu noktada bu kanunun bir parçası olmak kendi adıma
çok mutluluk verici.
Şimdi, tabii ki dünyanın dönüşümünden
bahsettik. İnternetin ortaya çıkışı aslında
farklı bir egemenlik tanımını da getiriyor. Malumunuzdur,
geçenlerde, dünyaca ünlü bir pop star çıktı hikâyesinde bir şey
paylaştı, bir arama motoruna isyan etti Siz burada Filistini ve
Kosovayı neden tanımıyorsunuz? dedi. Artık çok
farklı bir döneme geldik. Burada egemen devletler var. Egemen devletlerin
yanı sıra, kendilerine göre aslında bir çeşit sanal devlet
gibi belirli mekanizmalarda devlet tanıyan ya da devlet tanımayan ya
da kişileri belirli noktalarda tanımlayan ya da tanımlamayan bir
mecraya dönüşmüş vaziyette bu sosyal alanlar. Dolayısıyla
bunların her birine ilişkin olarak da aslında bir düzenleme
gerekliliğiyle karşılaşıyoruz
Mesela her birimizin akıllı
telefonları var ve o akıllı telefonlarda, düşünün, biz
herhangi bir şey konuşurken işte, süpürge diyoruz, önümüze
süpürge reklamı düşüyor. Bu noktada şunu düşünüyoruz: Ya,
birisi bizi dinliyor. Birisinin bizi dinlemesinin ötesinde dile
dökmediklerimizi aslında aklımızdan geçirdiklerimizi bile zaman
zaman telefonlarımızda görebiliyoruz ve bizi dinlemenin ötesinde bir
şey de yapıyorlar galiba vehmine kapılıyoruz. Bunların
her biri aslında mahremiyet; kişinin mahremiyeti açısından,
özel yaşamın gizliliği açısından çok çok önemli
başlıklar yani bizim rızamız dışında acaba
bizim bilgilerimizin ne kadarını biz buralarla paylaşmaya
rıza gösteriyoruz ve bunların ne kadarı acaba
paylaşılıyor ve ne kadarı nerede, nasıl
saklanıyor, ne maksatla kullanılıyor, nasıl işleniyor
ve sonrasında nasıl kullanılıyor? Bunların her biri
bizim için çok önemli başlıklar ve biz de bu noktada dünyadaki
sistematiği yakından takip ediyor olmalıyız.
Şimdi, tabii, hani derler işte:
Tarım devrimi toprağı dönüştürdü, Sanayi Devrimi
insanın kullandığı aracı dönüştürdü. ve bugün de
dijital devrim aslında insanı dönüştürüyor ve insan
dönüşürken bu insanın hukukunu korumak adına da -devletler,
farklı bir egemenlik tanımı da gelişirken- devletler, kendi
egemenlik sahaları içinde bir pozitif yükümlülük olarak aslında
vatandaşlarının da hukukunu koruyor olmak durumundalar.
Şimdi, az evvel de aslında, kısmen
değinmiş oldum: Mahremiyet bir temel insan hakkıdır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 12nci maddesinde, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesinde, yine,
Anayasamızın ilgili maddelerinde mahremiyet ve özel
yaşamın gizliliği aslında koruma altına
alınmıştır ve mahremiyete ilişkin aslında çok
farklı tanımlar da vardır. Mahremiyetin bir insan hakkı
olarak aslında ortaya çıkışı Amerikalı bir
yargıcın buna ilişkin bir tanımlamasıyla olmuştu. Mahremiyeti yalnız bırakılma
hakkı olarak tanımlıyor ve biz,
şu an elimizdeki telefonlarla ailemizle bile
paylaşmadığımız mahremimizi kim bilir kimlerle
paylaşıyoruz ve aslında yalnız bırakılma
hakkımızdan çok çok daha uzaklaşmış bir hâle
geliyoruz.
Yine, aynı şekilde bizim bu yalnız
bırakılmayı tercih edemediğimiz sistem içerisinde, kendi
akıllı telefonlarımız içerisinde bir uygulama yüklüyoruz ve
o uygulamanın içinde evime gidiyorum Evinize hoş geldiniz.
yazıyor yani bu her birinizi rahatsız ediyordur. Bu neden bunu
biliyor, bu uygulama neden bunu biliyor? Ben, ev adresimi verdiğimi hatırlamıyorum
ona, ev adresimi kullanabileceğini söylediğimi de
hatırlamıyorum. O hâlde bu uygulama benim evimi neden biliyor?
Dolayısıyla bunların ne kadarı rızaya
dayalıdır, ne kadarı aslında insanın mahremiyet
hudutları içerisindedir, bu, dünyanın gündeminde. Daha da önemli olan
bir husus var. Biz bunları fark ederken bireyler olarak bunlarla
nasıl mücadele edeceğiz, bizim ne kadarına kudretimiz yetecek?
Bizim bireyler olarak bununla aslında mücadele edecek bir kudretimiz yok. Bu
noktada düzenleme yapıyor olmasını bekliyoruz devletlerimizden.
Çünkü bu bizim kişisel alanımız ve kişisel
alanımızın kullanılıyor olması lazım ve buna
yönelik de aslında şeffaf kullanım mekanizmaları
oluşuyor olması lazım.
Açıkçası bu kaygılar bize mahsus
değil, dünyanın tamamındaki dünyalılar zaten bu
kaygıyı taşıyorlar ve bu kaygıyı
taşıyan insanlar da en nihayetinde devletlerde bu tip
mekanizmaları, yasal düzenleme zaruretine ilişkin mekanizmaları
da harekete geçiriyorlar. Devletlerin aslında burada bir pozitif
yükümlülük olarak vatandaşlarının hukukunu koruması,
onların kişisel verilerine, onların kişilik haklarına
sahip çıkıyor olması da beklenen bir şey çünkü devletler
mevcudiyetini vatandaşların hukukunu korudukça kazanırlar. Bu
minvalde Avrupada malumunuz olduğu üzere Avrupa Birliği nezdinde 95
direktif yayınlandı, akabinde bunun yönetmeliği olarak GDPR
yayınlandı ki kişisel verileri koruyabilelim. Ne yazık ki
bunlar kıtasal bazlı düzenlemeler ve kıtasal bazlı düzenlemelerin
kâfi gelmediğini görüyoruz ve biz de gittiğimiz her uluslararası
toplantıda bunu zaten dile getiriyoruz. Mesela, benim, bir buçuk sene
kadar önce katıldığım bir toplantı olmuştu
Birleşmiş Milletler nezdinde ve orada bu küresel mahiyette bir
mutabakata ihtiyaç olduğunu dile getirmiştim. Yani bu bizim partimizin
çok çok uzun zamandan beri gündeminde olan bir şey çünkü bu çok çok temel
bir insan hakkı.
Yine bu noktada küresel mutabakata duyulan
ihtiyacın bir tezahürü olarak 108+ Sözleşmesi var, yine harmonize bir
hukuk düzeni ve aslında küresel olarak uzlaşılmış bir
metin üzerinde dünya çalışıyor. Dünya bunları yaparken,
yeni bir ekonomi oluşmuşken ve bunun akabinde bir hukuk
şekillendiriliyorken bizim ülkemizin de bu hukuku şekillendiriyor
olmasını hakikaten çok çok önemsiyorum ve biz de bunun devamı
olarak bu düzenlemeyi getiriyoruz.
Şimdi kişisel verilerin bir mütemmim cüzü
olarak ülkeler sosyal ağların düzenlenmesini gündeme getirdiler ve
dünyada bu noktada çok ciddi anlamda gelişmeler yaşandı. Çok
kısa bunlardan bahsetmek istiyorum, gerçi zaten bir miktar gündem oldu ama
ben tekrar etmekte herhangi bir zarar görmüyorum. Almanyada 2017
yılında sosyal ağların düzenlenmesi kanunu yürürlüğe
girdi ve burada, en temelde dikkat edilen unsur şuydu: Şeffaf bir
şikâyet mekanizması talep edildi. Dolayısıyla, sosyal
ağ sağlayıcılarının
şeffaflığına ilişkin dünyada genel bir tereddüt var.
Dolayısıyla, bu tereddüdü gidermek adına da egemen devletler,
vatandaşların hukukunu korumak için şeffaf mekanizmalar
teşekkül edilmesini öngörüyorlar. Yine, benzeri mahiyette bir rapor
tutulmasını istediler; bu, aslında bir öz denetim
mekanizmasıdır. Dolayısıyla sosyal ağ
sağlayıcılarına nasıl şikâyetler
yapıldı, bu şikâyetlere nasıl cevaplar verildi, buna
ilişkin bir rapor öngörülüyor. Benzer şekilde, bir temsilci
bulundurma zorunluluğu getirdiler ki bunu, ben muhataplık
ilişkisi kurulması açısından çok önemli buluyorum. Yine, bu
da Almanyanın denediği bir sistemdi.
Yine, nefret, istismar, hakaret, Anayasaya
aykırı örgüt propagandalarına dair içeriklerin yirmi dört saat
içerisinde kaldırılması da bu kanunla hüküm altına
alındı. Az evvel bahsettiğim şeffaflıkla alakalı
olarak 28 Mayıs 2020de Amerika Birleşik Devletlerinde şöyle
bir başkanlık kararnamesi yayınlandı: Sosyal ağ
sağlayıcılarının, kullanıcıların ifade
hürriyetine mâni oldukları yönünde bir kararname yayınlandı.
Yani dolayısıyla, buradaki algoritmaların, aslında
kullanıcıların nihai kararını yansıtması
noktasında da zaman zaman çeşitli engellemelere sebebiyet
verdiğine dair belirli bir kanı da gelişiyor. Yine, Fransada
2018 yılında Enformasyonun Manipüle Edilmesine Karşı
Mücadele Kanunu kabul edildi. Dolayısıyla, dünyanın pek çok
yerinde böyle kanunlar var. İngilterede, yine, buna benzer kanunlar
konuşuluyor. Benim çok önemsediğim bir diğer başlık,
mesela Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde geçtiğimiz oturumda
şöyle bir rapor kabul edildi: Demokrasiler hacklendi mi? diye Alman
bir parlamenterin hazırladığı bir rapor vardı ve bu
rapor bu sosyal ağlardaki algoritmaların, bireylerin iradelerini,
aslında belirli noktalarda manipüle edebileceği ve bunun
demokrasilerin geleceği açısından sıkıntı
teşkil edeceğine ilişkin bir rapordu. Bizim, aslında
gerçekten bu noktadaki farkındalığımız, zaten çok
ciddi anlamlarda önceki zamanlardan itibaren devam etmektedir çünkü Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisinde, mesela Ziya Altunyaldız -bizim
Vekilimiz- Yapay Zekâ ve İnsan Hakları Alt Komitesi
Başkanı. Dolayısıyla, biz zaten bu sürecin her zaman
içindeydik ve her zaman bu süreci takip etmekteydik.
Şimdi, bunların
ışığında şunu soruyoruz: Biz bu düzenlemeyle ne
yapıyoruz? Dünya devletleri burada sosyal ağ
sağlayıcılarını sorumlu olmaya davet ederken,
şeffaf olmaya davet ederken çeşitli hukuki düzenlemeler
yapıyorlar. Dolayısıyla, bizim burada herhangi bir
vatandaşımızın bir çaresizliği varsa... Nitekim,
bunlarla sizler de karşılaşıyorsunuzdur, bana zaman
zaman... Mesela, bir öğrenci, lise öğrencisi uygunsuz bir video
çekmiş, arkadaşlarına yaymış, sonra rumuzlu hesaplardan
bu defaatle paylaşılmış ve bir muhatap bulamıyor ve
gerçekten intiharın eşiğine gelmiş ve bir noktada benim de
avukatı olduğum birisi Ne yapabilirim? diye bana soruyor. Benim bu
noktada ona önerebileceğim şeyler, rumuzlu bir hesap arkasından
yapıldığı için, ne yazık ki çok kısıtlı
ve bu rumuzlu hesaplara erişim neredeyse yüzde 30 safhasında. Yani
dolayısıyla gerçekten çok ciddi anlamda sıkıntıyla
karşılaşıyor vatandaşlar ve devletler de bu noktada
çare ve çözüm üretmekle mükellef, biz de burada bu çözümü getiriyoruz.
Bu kanun teklifinin getirdiği en önemli
başlıklardan bir tanesi aslında muhataplık ilişkisi
tesisi. Kişilik hakları incinen vatandaşımız, burada
bir temsilci bulundurulduğu takdirde, gidip o temsilciye Bakın,
şu şu gerekçelerle benim kişilik hakkımın
incindiğini düşünüyorum ve bunu inceleyin. diyerek
başvurabilecek. Dolayısıyla, bu noktada, çeşitli rumuzlu
hesapların arkasına saklanan kişilerin suç işleme
kabiliyetlerini de indirmiş olacağız. Mesela, dikkatinizi
çekmiştir, bir tane kız çocuğu kedileri öldürüp öldürüp sürekli
paylaşıyordu ve rumuzlu bir hesap arkasından bunu yapıyordu
ve sonrasında şöyle bir şey paylaştı: Bana bir
şey olmaz ki beni bulamazlar. Çünkü neticede, zırh gibi başka
bir kimliğin arkasına saklanmış vaziyette.
Dolayısıyla, bu tip meselelerde, siber zorbalıkla mücadelede
burada bir temsilcinin bulunmasını, aslında doğrudan
doğruya o temsilciliğe bunun ifade edilmesini, bunun bir şekilde
aktarılmasını çok önemsiyoruz. Böylelikle, aslında, sosyal
ağ sağlayıcısı ile vatandaşı karşı
karşıya getirip devlet olarak aradan çekilmiş oluyoruz.
Böylelikle, sosyal ağlar üzerinde kişilik hakları zedelenen
vatandaş, bir şekilde gidip doğrudan doğruya sosyal ağ
sağlayıcısının temsilcisine bunu aktarıyor
olacak.
Vergilendirme noktasını da ben çok önemli
buluyorum çünkü bizim asgari ücretli vatandaşımız vergisini
öderken sosyal ağ sağlayıcısı neden ödemesin?
Bir üçüncü başlık, tebligatlar meselesi.
Tebligat kabul etmiyorlar yani biz muhatap bulamıyoruz.
Dolayısıyla, bir muhatap bulabilmemiz de çok önemli. Bu noktada,
tebligatların da usulünce yerine iletilmesi noktasında çok çok önemli
bir düzenleme olduğunu düşünüyorum.
Yine, içeriğin çıkarılması
meselesi
Malumunuz olduğu üzere, öncesinde erişimin engellenmesi
meselesi vardı ve erişimin engellenmesi meselesinde herhangi bir suç
teşkil eden içerikten dolayı bütün sitenin külliyen engellenmesine
sebebiyet veriliyordu ama şu an bu kanun teklifiyle problemli
içeriğin çıkarılması unsurunu getirmiş olduk ve
böylelikle ifade ve haber alma hürriyeti de aslında güvenceye
kavuşmuş oldu.
Yine, malumunuz olduğu üzere, unutulma
hakkına ilişkin bir düzenleme var. Aslında 2012
yılında, Avrupa Komisyonunda, bir uzmanın gündeme getirdiği
bir kavramdı; çok insani bir kavram çünkü zaman zaman
Mesela isim
benzerliğinden dolayı belirli bir etiket yapışıyor ve
sonrasında insanlar hiçbir surette ondan kurtulamıyor.
Dolayısıyla, bu noktada, unutulma hakkı da çok insani bir
düzenleme olarak yerini almış vaziyette.
Şimdi, sizlerin de en çok
takıldığı temsilci bulundurma meselesine ayrıca bir
parantez açmak istiyorum. Biz neden temsilci bulundursunlar istiyoruz? Az evvel
ifade ettim, bir muhataplık ilişkisi kurgulansın istiyoruz. Siz
hep temsilcinin gelmeyeceğinden hareketle bütün
argümanlarınızı sıraladınız ancak ve ancak biz
temsilcilerin gelebilmesi için bu noktada çok ciddi anlamda, aslında
etraflıca bir düzenleme yaptık, zaten bu unsurları teker teker
kendi içimizde de yoğun bir şekilde konuştuk. Ne dedik? Temsilci
göndermeleri için bir bildirimde bulunuyor kurum. Kurumun bu bildiriminin
akabinde eğer otuz gün içerisinde bir temsilci atanmazsa idari para
cezası var, 10 milyon liralık. Yine, eğer otuz gün içerisinde
bir temsilci atamazlarsa bu sefer 30 milyonluk bir ceza, yine temsilci
atamazlarsa reklam yasağı, yine atamazlarsa
Bakın, üçüncü
adım oldu yani. Dolayısıyla biz burada, temsilci atamaları
noktasında, aslında ciddi bir adımlandırma yaptık ve
gerçekten o noktada mümkün olduğu kadar şeffaf bir süreci
işletmek adına elimizden geleni yapıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir ay geçiyor, idari para cezası; iki ay
geçiyor, idari para cezası; akabinde üç ay geçiyor, reklam
yasağı
Bakın, beş ay oldu, hâlâ atamamışlarsa bu
noktada yüzde 50 bant daraltma -ki bu, mahkeme kararıyla- yine atamazlarsa
bu takdirde de hâkimin takdir yetkisinde olarak hizmetin niteliği ve
amaçla uyumluluk gözetilerek yüzde 50 ilâ yüzde 90 bant daraltma
uygulaması geliyor. Bunların her biri bant daraltma ve yüzde 100
olmayacak mahiyette yani hizmetin tamamen alınmasını
engellemeyecek mahiyette. Biz burada 5 basamaklı bir sistem
öngörmüşken sizlerden de ricamız Türkiyenin vekilleri olarak Yahu
bu 5 adıma kadar siz niye temsilci atamıyorsunuz ey sosyal medya
sağlayıcıları? diye onlara ben açıkçası bir soru
sormanızı beklerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yine, biz raporlamayı gündeme getiriyoruz,
raporların altı aylık süreçler içerisinde kişisel
verilerden arındırılmış Türkçe rapor
olmasını bekliyoruz. Yine, günlük erişimi 1 milyondan fazla olan
yurt içi ve yurt dışı kişilik haklarının ihlal
olduğunu düşünen vatandaşlarımız yine bu temsilciye
başvurabilecek ve kırk sekiz saat içerisinde bir geri dönüş
almayı bekleyecek ve bu noktada bir gerekçe gösterecek, olumlu veya
olumsuz olduğu taktirde bu noktada sosyal ağ
sağlayıcısı temsilcisinden bir gerekçe göstermesini
bekleyeceğiz. Yine bu da bir öz denetim mekanizması olarak
karşımıza çıkıyor.
Verilerin Türkiyede kalması meselesi yine
benim çok önemsediğim meselelerden biri çünkü ülkelerde bulunan herhangi
bir veri merkezi
Bizim ülkemizde mesela şu an bir veri merkezi bulunsa
yaklaşık 1,5 milyar TLlik bir kazanç getirecek.
Dolayısıyla biz veri merkezlerini Türkiyede bulundururken
açıkçası hani dünyayı yakalamaktan bahsediyoruz ya
aslında bu düzenleme dünyayı yakalamanın düzenlemesi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla biz burada
veri merkezlerinin Türkiyede oluşmasını istiyoruz. Şu an
Bulgaristanda Sofyada bir veri merkezi var, dolayısıyla bu noktada
Sofyaya güvenirken kendi ülkemize de bir zahmet güveniyor olalım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, bu noktada ben sözlerimi tamamlarken şunu
ifade etmek istiyorum: Biz doğru bir iş yapıyoruz,
insanların verilerinin sömürülmesini engellemeye
çalışıyoruz, bu bizim devlet olarak bir mesuliyetimizdir.
Dolayısıyla kapitalizmin en çalkantılı zamanlarında
biliyorsunuz Vahşi kapitalizm, vahşi kapitalizm
denir. Şimdi
de insanların verilerinin çok vahşi bir şekilde
kullanılmasını istemiyoruz ve bu noktada sosyal medyaya bir
şeffaflık gelmesi, denetlenebilir olmaları ve bu noktada
aslında hesap verilebilirlik kavramını birazcık daha içselleştirmeleri
noktasında bir düzenleme getiriyoruz. Çünkü eski çağlarda olduğu
gibi Bırakınız yapsınlar, bırakınız
geçsinler. diye bir anlayış yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, burada, bizim devletimiz ve onun
egemenlik hakları var. Biz de buna göre ülkemizin bu hukukun gerisinde
kalmadığı bir düzenlemeyle aslında yolumuza devam ediyor
olacağız. Ve ben açıkçası dünya düzenlemelerine
sıklıkla yer vermeye çalıştım çünkü bu düzenleme
esnasında dünyadaki farklı düzenlemeleri ciddi anlamda gözden
geçirdik.
Dediğim gibi bu, yeni oluşan bir hukuk. Bu
noktada, dünyada motamot Şu şöyledir, bu böyledir. denilen bir
sistem yok ama dünya bu noktada yeknesak bir hukuk oluşturmak
noktasında ciddi bir temayül gösteriyor. Biz de bunun bir
parçasıyız, biz de buna dâhiliz. Ve bu noktada, dünyayı takip
ederek aslında bu ekonominin bir parçası hâline gelir hâle
geleceğiz.
Ben açıkçası bu çatı altındaki
aklı hür, vicdanı hür, fikri hür vekillerimizin bu düzenlemeye destek
vereceğine inanıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve ben bu düzenlemenin oy birliğiyle geçeceğine
inanıyorum çünkü burada, az evvel kanun maddelerini belirli ölçülerde
saydım, doğrudan doğruya yasaklamaya ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) Bir dakika daha alabilir
miyim
BAŞKAN Tamamlayınız.
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) Dolayısıyla,
burada maddeleri teker teker kaldırayım isterseniz. Maddelerin
hiçbirinde yasağa ilişkin bir hüküm yok. Sadece sizin
takıldığınız husus, temsilci atanması hususu.
Orada da 5 tane başlık koymuşuz. O beşinci
başlığın beşine kadar da gelmesin. O noktada da,
lütfen, o sosyal ağ sağlayıcısının
karşısında durup Siz neden temsilci atamıyorsunuz bu
ülkeye? Gerçekten neden burada daha merdiven altı bir sistemi tercih
ediyorsunuz? sorusunu biz soruyor olalım.
Bu noktada, ben açıkçası küresel
şirketlerin kârlılığının değil kişilik
haklarının, yine küresel şirketlerin değil milletimizin ve
Türkiye'nin yanında olmamız gerektiği kanaatindeyim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben hâlâ inancımı muhafaza ediyorum. Oy
birliğiyle bu kanun teklifinin yasalaşacağına
inandığımı tekrar ifade ediyorum.
Dinleme sabrınız için tekraren
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Hatibin konuşmasını dikkatle
dinledik. Burada iki noktaya itiraz edip iki noktada Meclisimizin de sayın
hatibin de dikkatini çekmek isteriz. Kişisel verilerin korunması
meselesiyle ilgili geçmişteki çalışmasını ve meseleye
duyduğu önemi, meseleye atfettiği önemi ben de önemsedim, çok
doğru bir şey. Peki, kişisel veriler, Adalet ve Kalkınma
Partisinin yaptığı bu düzenlemeyle, Adalet ve Kalkınma
Partisine emanet edilebilir mi diye düşündüğümüzde iki şeyi
hatırlatmak isterim: Birincisi: Davutoğlu Hükûmeti, Avrupa
Birliğine tam üyelikle ilgili Türkiyenin önünde 55 tane görev listesi
varken ve müzakerelerin açılabilmesi için son kalan 6 kanundan 1 tanesi
Kişisel Verilerin Korunması Kanunuydu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mecliste bu
yapılırken biz, Kişisel Verileri Koruma Kurumuna yapılacak
atama şeklinden, atayacak kişilerin orada elde edilecek ekseriyetin
sorunlu olduğundan bahsetmiştik; hiç dinlenmedi ama daha sonra Avrupa
Birliği Kişisel Verileri Koruma Kanunu Avrupa Birliğinin ortak
müktesebatına ve beklentisine uygun çıkmadı. dedi. Türkiye
pratiğine bakalım: Sayın Vekilimiz bu konuda hassas, hassasiyet
gösteriyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin parti çıkarları,
kendince 31 Mart seçimlerini iptal ettirmeyi gerekli görmüştü ve
İstanbulda, ruh ve sinir hastalıklarından rapor almış
bütün hastaların raporları, kişisel verileri bir valize konularak
bir siyasi parti tarafından Yüksek Seçim Kuruluna götürüldü. Adalet ve
Kalkınma Partisi bir seçimi iptal ettirmek için Argüman olabilir mi?
diye en mahrem veri olan ruh ve sinir hastalıklarına ilişkin
raporu Acaba bu kısıtlı seçmen midir? ona bile bakmadan,
tümünü Kısıtlı seçmen olabilir mi? diye bildirip bunların
YSK tarafından tetkikini istemişti, bunu söyleyelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Anlamadık,
anlamadık!
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de teknik bir itirazda
bulunalım, o da şu: Niçin Sofyada veri tutuluyor? Bu büyük
şirketler dünyada 5 yerde, 6 yerde eş zamanlı veri tutuyorlar ve
bütün dünyanın verisini tutuyorlar. Keşke Türkiye, yatırım
yapılabilirlik, hukuk güvencesi ve enerji maliyetleri açısından
en kötü ülkelerden biri olmasa da dünya devi şirketler küresel veriyi
Türkiyede tutmak isteseler, ancak
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Güzel gelişmeler
olacak, bekleyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben sizi ne kadar dikkatle
dinledim oysa.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Tamam, teşekkür
ederim, kusura bakmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani laf atıp insicam
bozmaksa, o konuda hakikaten yarışırız.
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Yok, yok, laf atmadım,
sadece küçük bir not.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, Sayın
Başkanım, keşke Türkiye hukukun üstünlüğü, hukuk
güvenliği, kişisel verilerin korunması, enerji maliyetleri ve
yatırım yapılabilir bir ülke olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
dünya devi şirketler
için cazip bir ülke olsa, en az cazip ülkelerden biri hâline getirmeseniz de
öyle olsa. Sizin dediğinizi yaptı Rusya, Putin Dediğimi
yapacaksın, verileri yerelleştireceksin. diye kanun
çıkardı ama şimdi döndü dolaştı, bir tek kanunun o
maddesini uygulamıyor çünkü küresel şirketler Çekiliriz. diyor. Bir
ülkeye ait verilerin o ülkede tutulması diye bir şey yok, küresel
verilerin en uygun 5 yerde ve birbirini yedekleyerek -enerji maliyeti olarak,
hukuk güvencesi olarak- tutulması söz konusu.
O zaman, şuna itiraz edeceksiniz: Turkcellin,
TÜRK TELEKOMun da verileri Sofyada tutuluyor, hem de hiçbiri zorla
tutturmuyor Sofyada o verileri. Siz meseleyi yaparken, bu
çıkardığınız kanunla Sofyadaki veriyi Türkiyeye
getiremezsiniz; siz çıkaracağınız teşviklerle, enerji
maliyetleriyle, hukuk güvencesiyle ve o veriye, günün birinde OHAL ilan edip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son cümlem.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
dünyanın verisine çöküp
de tüm dünyanın kişisel verilerini ihlal etmeyeceğinize dair bir
hukuk güvencesi verebiliyorsanız olur. Onu yapmakta, maalesef, Adalet ve
Kalkınma Partisinin yürütmekte olduğu, başında olduğu,
hükûmette olduğu Türkiye dünyada bu skalanın en kötü yerindedir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili
Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5
Milletvekilinin İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
BAŞKAN Şahıslar adına
İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, muhtemelen bugün ya da
yarın 27nci Yasama Dönemi Üçüncü Yasama Yılının son günü
ve son çalışması olacak. Bu süre içerisinde Adalet Komisyonu
oldukça yoğun çalıştı. Nasıl
başlamıştık? OHAL döneminde çıkarılan hukuka
aykırı o antidemokratik uygulamaları
olağanlaştıran süreçle başlamıştık; bugün
burada bir başka yasakla, sansürle, sosyal medya yasaklarıyla
sonlandırıyoruz.
Değerli arkadaşlar, aslında
karşı karşıya kaldığımız, orta yerdeki
gerçek şudur: Cumhur İttifakı miadını
doldurmuştur ve çıkardıkları yasaklarla, düzenlemelerle
kendi ömrünü uzatmaya çalışıyor. Bu nedenle susan, sorgulamayan,
çekinen, korkan, yolsuzlukların üzerine gitmeyen, kafasını
dışarı çıkarmaktan ve sokağa çıkmaktan korkan bir
kitle yaratmaya çalışıyorsunuz. Son dönemde peş peşe
gelen bütün düzenlemeler bunun izlerini taşıyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye adalet
konusunda maalesef çok kötü bir çizgide. Bunu bizler söylüyoruz muhalefet
olarak, bu durum uluslararası kuruluşların tespitlerinde
çıkıyor; sizler söylüyorsunuz, sizin Hükûmetinizin temsilcileri yüzde
30ların altında olduğunu ifade ediyorlar. Yargıtay
başkanları, Anayasa Mahkemesi başkanları Türkiyede
adaletin içinde bulunduğu noktayı göz önüne alarak mevcut yasal
düzenlemeyi değerlendirmenizi istiyordu. Ortaya şöyle bir şey
çıkacak değerli arkadaşlar: Bakın, bizim siyasetçi olarak
amacımız nedir? Farklı siyasi partilerden olabiliriz,
farklı hayat görüşlerimiz olabilir ancak bir siyasetçinin amacı
inandığı değerleri, düşünceleri, fikirleri o doğrultuda
vatandaşlara benimsetebilmek, iktidar olabilmek. Ama siyasetçinin
asıl hedefi içinde bulunduğu ülkeyi daha iyi bir seviyeye
çekebilmektir. Çıkarılan yasaların ülkeye ne oranda faydası
olduğunu bütüncül bir açıdan bakıp analiz etmeden, sadece el
kaldırıp indirerek milletvekilliği olmaz değerli
arkadaşlar.
Bakın, Türkiyenin çok ciddi problemleri var;
yüzde 24e varan işsizlik sorunları var gençlerimizin, yoksulluk
sorunu var; çocuklarımızın yaşam kalitesi, eğitimi,
geleceğe hazırlanması, sosyal adaletsizlik, dış
politikadaki sıkıntılar, bütün bunlarda ciddi problemler
taşıyoruz. Biz, uzunca bir süredir Türkiyenin gerçek problemlerine
yönelik burada bir yasa geldiğini görmedik. Gelen yasaların hepsinde,
burada konuşulan kanun tekliflerinin hepsinde istisnasız, mevcut
düzeni devam ettirmeye yönelik düzenlemeler var.
Değerli arkadaşlar, argümanlar söyleniyor;
bakın, biz nasıl bir sonuçla karşı
karşıyayız: Basın özgürlüğü
Şu an Türkiyenin
basın özgürlüğü, içler acısı durumda; yüzde 90ı
kontrol altına alınmış durumda, yüzde 10u da gerek Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu gerekse özerkliği bozulan diğer
kuruluşlarla birlikte, etki altına alınan yargıyla birlikte
tamamen baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Böyle bir ortamda insanların sesini duyurabildiği, düşüncesini
ifade edebildiği bir sosyal medya var. Sosyal medyayı da baskı
altına alırsanız öngörülemeyen sonuçlarla
karşılaşırsınız; insanların enerjisini,
kızgınlığını, öfkesini
boşalttığı mecralardır buralar.
Sosyal medyada istenmeyen
paylaşımların önlenmesine gelince, bu bir irade meselesidir.
Partiler belli noktalarda anlaşıp, paylaşılan bir tweeti,
bir açıklamayı kınadığı zaman onun
azaldığını görüyorsunuz. En son, Sayın Esra
Albayrakla ilgili yapılan paylaşımdan sonra, verilen tepkilerde
-ki o zamana kadar maalesef diğer siyasi partilere, onlara yönelik,
oradaki kadın siyasetçilere yönelik yapılan paylaşımlarda
gösterilmeyen tepkide- Türkiye ortaklaştı ve bakın, o sosyal
medyada o konuda ciddi azalma görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, örnekler veriliyor,
deniyor ki mevcut düzenlemede: Dünyada yapan ülkeler var. 200 devlet varsa 1
tane örnek verilebiliyor: Almanya. Ama Almanyanın basın
özgürlüğü, Almanyanın demokrasi seviyesi, Almanyanın
gelişmişlik düzeyi; bütün bunları bir arada
değerlendirmeniz lazım. Almanya, her yıl bütçesi fazla veren bir
ülke ve parayı nereye harcayacağını düşünen bir ülke.
Almanyada Merkel, tek başına iktidar fırsatı varken
meşruiyeti güçlü olsun diye koalisyon kurmuş bir iktidar.
Dolayısıyla, içinden tekil örnekleri alarak örnekler
verdiğinizde bir şey ifade etmiyor. 2015 yılında 7 Haziran
seçimlerinin sonuçlarını tanımadı bu ülkede iktidar,
tekrardan seçime gitti. Yani bunu kıyaslamak açısından
baktığınızda bu doğru bir örnek değil.
Değerli arkadaşlar, evet, unutulma
hakkı son dönemde insan hakları açısından
tartışılan bir kavram. Ancak şunu unutmayalım: Bir
iktidar düşünün, yaptıkları bütün işler -özellikle son
dönemdeki- antidemokratik ve baskıcı. İçinden unutulma
hakkını, insan haklarına duyarlı olmak için, demokrasiyi
geliştirmek açısından, işte, demokratik ülkelerdeki
örneklere dayanarak böyle bir şeyi ileri sürdüğünüzde bu gerçekçi
olmaz. Şundan olmaz, biz biliyoruz ki bunun asıl gerekçesi şu:
Mahcup olduğunuz, rahatsız olduğunuz, başta 17-25
Aralık olmak üzere ortaya çıkan belgeler, bilgiler, yolsuzluklar,
hırsızlıklar -içine ne katarsanız katın- bunların
sosyal medyadan temizlenmesini istiyorsunuz. Bugün internete girin, AKP-FETÖ
diye yazın, dünya kadar örnek görürsünüz. Nasıl ittifaklar
yapıldığı, hangi milletvekillerinin gidip yanında
âdeta el etek öper pozisyonda durduğu, nasıl siyasal ortaklık
yapıldığı, nasıl kumpaslar kurulduğuna
ilişkin onlarca örnek görürsünüz. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz biliyoruz ki bu yasa çıktığında
temizlenecek olan bunlardır. Normal bir hukuk düzeninde olması
gereken işler olmayacak. Siz, kendi geçmişinizi, kendi
mahcubiyetinizi unutturmak istiyorsunuz. Buradaki çabanız açıkça bu.
Değerli arkadaşlar, bakın, Hitlerin
ulaştığı güçte Propaganda Bakanı Goebbelsin büyük
katkısı vardır, tarihte bu var. Ve Goebbels toplumu yalanlarla
yönlendiren, gerçek sorunların görülmesini engelleyen ve siyasi
muhalifleri hedef gösteren yöntemler uyguluyordu. Ne diyordu biliyor musunuz?
Diyordu ki: Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa
yalana devam edin. Bir insana, yalan olsa bile, bir söylemi sürekli tekrarlarsanız
o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve
savunur. Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve
düşünmesine izin vermeyin, hatalı olduğunuzu ya da
yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin, asla
kabahat ve suç üstlenmeyin. Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz
bir halk sunayım. Goebbelsin taktiklerinden bazıları
bunlardı. Aslında ne demek istediğimi gayet iyi
anladınız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye iyi bir
noktada değil. Türkiyeyi kurduğunuz düzen,
çıkardığınız Anayasa,
çıkardığınız yasalar düzeninizle uçurumdan
aşağı doğru götürüyorsunuz. Artık daha fazla
Türkiyenin bütün bunlara tahammülü yok, tahammülü olmaz değerli
arkadaşlar. Türkiye ne kadar isteseniz de bir Kuzey Kore olmaz, ne kadar
isteseniz de Orta Doğu devletleri gibi olmaz. Yüz yıllık
parlamento deneyimine sahip; az çok, eksik gedik bir demokrasi geleneğine
sahip bir ülkedir. Türkiyede faşizme giden yolların
taşlarını daha fazla öremezsiniz. Bu topluma haksızlık
etmeyin, daha fazla zarar vermeyin. Bu düzenleme de büyük planın bir
parçasıdır. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz bu
teklife hayır diyeceğiz, diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) FETÖnün 17
Aralıktaki şantaj ve montaj kasetlerine ve belgelerine milletimiz
hem hukuk nezdinde hem siyaseten cevabını verdi. Onları
kullananları da iyi cezalandırdı milletimiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanaklara geçmesi
açısından
Atılan sözlerde Dailymotion adı altındaki
siteden kendi yapmış olduğu açıklamaları sildirenleri
de unutmadık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Muhammed Fatih Toprak, Adıyaman
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Toprak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır/Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bu
vesileyle tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize acil
şifalar diliyor, ailelerine sabırlar diliyorum.
Teklifin tümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, iletişim
teknolojilerindeki yeniliklerle birlikte sosyal medya kullanımı, her
yaş grubundaki bireylerin, özellikle gençlerin hayatının merkezi
konumuna gelmiştir. Ülkemizde aktif sosyal ağ
kullanıcılarının sayısı 54 milyon kişiyi
aşmıştır. Sosyal ağlardan sadece Instagram
kullanıcısı sayısı 38 milyon kişidir. Uzun
süreden beri kamuoyunda, dijital dünyanın güvenilirliği ve sosyal
medya tartışılmaktadır. Amacımız dijital
dünyayı yoğun biçimde kullanan vatandaşlarımızı,
kötüye kullanmaya karşı korumaktır.
Bu amaçla hazırlanan kanun teklifimiz toplam 9
maddeden oluşmaktadır: 1inci maddede sosyal ağ
sağlayıcıları tanımlanmakta; 2nci maddede, ağ
sağlayıcılarının ülkemizde resmî tebligat adresi zorunluluğu
ve kamu kurumlarınca yasal temsilciliğe yapılacak
tebligatların 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre
yapılacağı; 3üncü maddede, kanundaki sosyal ağ
sağlayıcılarının yükümlülüklerini yerine
getirmediği takdirde ödemeleri gereken cezanın belirlenmesi; 4üncü
maddede, ağ sağlayıcılarının suç oluşturan
yayınları erişime engellemesi ve kaldırılması
hususu düzenlenmektedir. 5inci maddede, özel hayatın gizliliğinin
korunarak kişilik haklarının etkin korunması
sağlanmaktadır. 6ncı maddeyle de günlük en az 1 milyon
erişim sağlanan ağ sağlayıcılarının
ülkemizde resmî temsilci belirleme zorunluluğu, başvuruların 48
saat içinde cevaplandırılması, istatistiksel raporlama
zorunluluğu, Türkiyedeki kullanıcıların verilerinin
Türkiyede bulundurulması, yargı kararlarının 24 saat
içinde uygulanma zorunluluğu ve usulleri düzenlenmektedir. 7, 8 ve 9uncu
maddeler usul ve yürütmeyle ilgilidir.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi
siber tehditlerin yanı sıra özellikle çocukların ve gençlerin
maruz kalabildikleri; çocukları intihara yönlendirme, çocukların
cinsel istismarı, uyuşturucu madde kullanımını
özendirme, yasa dışı terör faaliyetleri, kişisel
mahremiyetin ihlali, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama,
dolandırıcılık gibi ülkemizi ve milletimizi tehdit eden
durumlara karşı devletimiz amansız mücadele etmektedir.
Ülkemizde suç kapsamında olan bu vahim suçları üretenlerin sosyal
ağları bir ortam, bir fırsat olarak değerlendirip
yoğun olarak kullandıkları bilinmektedir. Her biri Türk Ceza
Kanununda karşılığı olan bu suçların yanı
sıra, gençleri intihara sürüklediği söylenen Mavi Balina gibi siber
zorbalık talimatları içeren yayınların sosyal ağlar
vasıtasıyla kendilerine zemin buldukları da hepimizin malumudur.
Sahte hesaplar üzerinden kendini gizleme imkânı vermesi nedeniyle
vatandaşlarımız bu ağlar üzerinden siber
zorbalığa, tacize, iftiraya, itibar suikastlarına, haysiyet
cellatlığına uğramakta ancak sosyal ağlara
ilişkin başvuracakları hiçbir muhatap bulamamaktadır. Siber
zorbalığa uğradıklarından dolayı birçok gencimiz
psikolojik sorunlar yaşamaktadır. İçerikleri şikâyet
etmelerine karşı içeriklerin sosyal ağ
sağlayıcıları tarafından çıkarılmaması
nedeniyle intihar olayları dahi yaşanmaktadır. Kişilik
haklarının ihlali, marka hakkına tecavüz, Fikir ve Sanat
Eserleri Kanununa aykırılık,
dolandırıcılık, spam, kişi adına sahte profil
oluşturulması, taciz, şantaj, özel hayatın
gizliliğinin ihlali konularında ağır mağduriyetler
yaşamaktadır vatandaşlarımız. Anayasal koruma
altında olan birçok temel hakkın ihlaline karşı
vatandaşlarımız ağır bir çaresizlik duygusuna maruz
bırakılmaktadır. Amacımız
vatandaşlarımız üzerindeki bu çaresizlik duygusunun bir an önce
giderilmesidir. Sosyal ağlar üzerinden fikrî ve sınai hakları
zedelenen binlerce girişimci, sanatçı bu hakların korunması
noktasında çözümsüz kalmaktadır. Sosyal ağların Türkiyede
anlaşmalı oldukları ajanslara milyonlarca lira reklam bedeli
ödeyen Türk iş adamlarımızın bu reklamlarına
verdikleri bedel kadar ilgili ağda yayınlanmaması üzerine
ajanslara yaptıkları başvurular cevapsız kalmakta, Biz
sadece aracıyız, burada temsilcimiz yok. Amerikada dava
açabilirsiniz. şeklinde, asla kabulü mümkün olmayan durumlarla
karşılaşılmaktadır. Sosyal ağ
sağlayıcıları birçok ülkede temsilci bulundurmalarına
karşı her türlü davetimize rağmen ülkemizde temsilci
bulundurmamakta, kendilerine bildirilen suç içerikli bildirimleri yasal süre
olan dört saat içerisinde çıkarmadıkları için suç, sürecin
uzamasıyla birlikte hızla yayılmakta ve mücadelede beklenen amaç
hasıl olamamaktadır.
Öte yandan, sosyal ağlar hem adli mercilerin
taleplerine çoğu zaman cevap vermemekte ya da gecikerek içeriklerin uzun
süre yayında kalmasına sebep olmaktadır. Hukuka aykırı
zararlı içeriklerin kaldırılmasıyla ilgili isteksiz bir
tavır sergilenmektedir. İnternet ortamının dinamik
yapısı nedeniyle zararlı içeriklerin hızlı ve
yayılımına imkân sağlayan bu ağların tamamen
kontrolsüz ve iletişimsiz biçimde varlıklarını devam
ettirmeleri asla düşünülemez.
Öte yandan, terör içerikli yayınların
gerek bildirim metoduyla bildirilmesine gerek yargı kararlarının
iletilmesine rağmen sosyal ağlarda yayınlanmaya devam edilmesi
ülkemizin terörle mücadelesine de sekte vurmaktadır. Hâlen PKK, DEAŞ,
FETÖ ve buna benzer terör örgütlerinin ülkemiz aleyhine yayın yapan birçok
hesapları yargı kararlarına rağmen yayınlanmaya devam
etmekte, büyük bir hukuk tanımazlık tutumu sergilenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, ülkelerin
yaptığı yasal düzenlemeler neticesinde sosyal ağ
sağlayıcıları birçok ülkede resmî temsilcilik açmaya
başlamış ve o ülke vatandaşlarının isteklerine
hızlıca çözüm sunmaktadır. Twitterın ABD, Kanada,
İngiltere, Fransa, Almanya gibi 18 ülkede; Youtubeun yine ABD, Kanada,
İngiltere, Fransa, Almanya gibi 9 ülkede; Facebook ve Instagramın
ABD, Kanada, İngiltere, Almanya ve Fransanın da yer
aldığı 35 ülkede yasal temsilciliği bulunmaktadır.
Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin 8 Kasım 2016 tarihli seçim
kampanyasındaki deneyiminden sonra, sosyal ağlarda kişisel
verilerin korunması ve hukuka aykırı içeriklerin yol
açtığı suçlara karşı mücadele de birçok Avrupa
Birliği ülkesinde öncelikli durum hâline gelmiştir. Bu ülkeler sosyal
ağ platformlarının kötüye ve uygunsuz kullanılmasını
engellemek ve bu platformları suç ile hakaretten uzaklaştırmak
amacıyla birtakım hukuki düzenlemeler yapmaya
başlamıştır. Federal Alman Meclisinin 244üncü Oturumunda
CDU, CSU ve SPD ortak kanun teklifiyle sosyal ağlarda hukuk
uygulamasının iyileştirilmesi hakkında olan
Netzwerkdurchsetzungsgesetz (NetzDG) Kanunu bu amaçla kabul edilmiş, bu
kanun 1 Ekim 2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir ancak Almanyada
zaman içinde yeterli bulunmayıp 19 Haziran 2020 tarihinde kabul edilen
teklifle ağ sağlayıcılarına, suç işleyenleri polise
IP adresleriyle bildirme zorunluluğu getirilmiştir. Bu kanun Türk
hukuk sisteminde 5651 sayılı Kanunumuzla benzerlik göstermektedir
ancak Alman Sosyal Ağ Kanunu 5651 sayılı Kanuna göre sosyal
ağ sağlayıcılarına çok daha fazla yükümlülük getirdiği
gibi, söz konusu işletmeler için, bu yükümlülükleri yerine getirmedikleri
durumda yüksek idari para cezaları öngörmüştür. Federal Alman Adalet
Bakanlığı tarafından uygulanacak para cezası
miktarı 50 milyon avroya kadar çıkmaktadır. Almanyada
yürürlükte olan yasal düzenleme neticesinde, ilk çeyreğinde sadece Facebookta
160 bin hukuka aykırı paylaşımın yüzde 70i
sağlayıcı tarafından kendiliğinden
kaldırılmıştır. Avrupa Komisyonu, Almanyanın bu
düzenlemesini memnuniyetle karşılayarak Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine uygun olduğunu
açıklamıştır. Avusturya Meclisi Almanyayı örnek
alarak hazırladığı kanun teklifini bugünlerde Meclise
getirmeye hazırlanmaktadır.
Almanyada hukuk fakültesi okumuş ve uzun
yıllar Avrupada yaşamış biri olarak şunu
rahatlıkla söyleyebilirim ki: Kanun teklifimiz, dünyadaki örnekleri
incelendiğinde çok daha demokratik ve özgürlükçüdür. 83 milyon nüfusa
sahip ülkemizde, sosyal ağlarla, ancak sınırlı yetkiye
sahip vekâlet verdikleri ve temsilci vasfı taşımayan bir
kısım avukat üzerinden sınırlı bir iletişim tesis
edilmesi kabul edilemez. Her biri aslında büyük bir ticari şirket
olan sosyal ağların ve içerik sağlayıcıların
milyonlarca dolar reklam geliri elde ettikleri bilinmektedir. Ülkemiz
insanına yönelik bu profesyonellik dışı, aslında
kendilerine de yakışmayan tutumların devamını kabul
etmek asla mümkün değildir. Bu nedenle, sosyal ağların,
diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiyede de temsilci
bulundurmaları, bu yolla Türk vatandaşları ve adli, idari
mercilerle muhataplık ilişkisi kurmaları zaruret hâline
gelmiştir. Tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bu hususlara
ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması zorunluluğu
doğmuştur. Başka ülke vatandaşlarının temel hak
ve özgürlükleri ne kadar korunmaya değerse Türk vatandaşlarının
hakları da o kadar korunmaya değerdir. Bu çifte standardı
ortadan kaldırmak amacıyla teklifimiz temsilci bulundurma
zorunluluğu getirmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, şu hususu
özellikle belirtmek isterim: Bu kanun teklifimizde,
vatandaşlarımızın ifade hürriyetini
kısıtlayıcı herhangi bir düzenleme kesinlikle bulunmamaktadır,
sosyal medyanın yasaklanması kesinlikle söz konusu değildir. Bu
yasal düzenlemeyle birlikte vatandaşlarımızın kişisel
hak ve hukuku güvence altına alınmaktadır. Bu Meclis çatısı
altındaki hiçbir milletvekilimizin suç olan, dünyanın birçok ülkesinde
yayınlanmasına izin verilmeyen, hukuka aykırı herhangi bir
içeriğin uzun süre yayında kalmasına tahammülü
olmadığına ve söz konusu içeriklerle mücadele edilmesine sansür
olarak bakmadıklarına ve bu suçlarla mücadeleye destek vereceklerine
inanmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Devamla) Sosyal
ağlar üzerinden gerçekleşen, ceza hukukunu ilgilendiren hususlara
hepimizin ortak bir şekilde çalışması gerekir ve bu
hususlar çözüme kavuşturulmalıdır. Anayasaya uygun olarak
hazırlamış olduğumuz, yüce Meclisimize sunduğumuz bu
kanun teklifimizle kamu güvenliği ve vatandaşlarımızın
kişisel hak ve hukukları koruma altına alınmış
olacaktır.
Sözlerimi tamamlarken adan zye tüm Türk
gençlerinin, herkesin her zaman yanında olan Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana teşekkür
ediyor, sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerin devamı hususunda İç
Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde yapılan görüşmelere
İç Tüzükümüzün 72nci maddesi uyarınca devam edilmesini öneriyoruz.
Kabulünü Genel Kurulun takdirlerine arz ederiz.
Özgür
Özel Engin
Özkoç Onursal
Adıgüzel
Manisa Sakarya İstanbul
Cengiz
Gökçel Kani
Beko Ali Mahir
Başarır
Mersin
İzmir Mersin
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özkoç, Sayın Özel, Sayın Gökçel, Sayın Tanal,
Sayın Bülbül, Sayın Özer, Sayın Özkan, Sayın
Yıldız, Sayın Zeybek, Sayın Güzelmansur, Sayın Sümer,
Sayın Beko, Sayın Erbay, Sayın Biçer Karaca, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Hancıoğlu, Sayın Köksal,
Sayın Şahin, Sayın Özdemir, Sayın Emecan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın milletvekilleri, ismini
okuyacağım değerli arkadaşlarım tekrar sisteme
girerlerse
Sayın Özdemir, Sayın Şahin,
Sayın Özer, Sayın Tanal, Sayın Erbay, Sayın Tokdemir,
Sayın Ünsal, Sayın Özkan, Sayın Aygun, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Fendoğlu,
Sayın Yılmaz, Sayın Beko, Sayın Serter.
Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyon Başkanına sormak istiyorum: Hukuk
güvenliğinin olmadığı, keyfî uygulamaların
yaygınlaştığı bir süreçte, sosyal medyayla ilgili bu
teklif eğer yasalaşırsa Sayın Başkan, geleneksel
medyanın yüzde 90ını kontrol altına alan siyasi
iktidarın, yükümlü olduğumuz uluslararası anlaşmaları
yok sayarak, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olan sosyal
medyayı sınırlandıracağı, içerik çıkarma
kapsamında tüm haberleri silebileceği ve eleştirisel haberleri
yok edebileceği gibi baskı ortamının daha da
ağırlaşacağı noktasındaki eleştiriler
altında bu teklifi görüşüyoruz. Sosyal medya gerçekten günümüzün
temel iletişim mecrası ve ülkemiz açısından da bir düzenlemeye
ihtiyaç var ama ülkemiz özelinde yeterince tartışma yapılmadan,
yasa hazırlama ve görüşme sürecinde ilgili komisyonlarda, belki de
ilgili milletvekillerinin bu alandaki görüşleri alınmadan, teknik
anlamda da gerekli bir görüşme süreci sağlanmadan ama en önemlisi
toplumsal mutabakat sağlanmadan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yasa teklifinde kişisel hak ve özgürlüklerin
korunması ve güçlendirilmesi gerekçelendirilse de sulh ceza
hâkimliklerinin verdiği erişim engelleme kararlarının
taraflı olduğu şüpheye yer bırakmayacak düzeyde. Bu
bağlamda kanuna yeni giren içerik çıkarma kararlarında, ifade
özgürlüğünün çerçevesi nasıl çizilecektir?
Yasa teklifinde yer alan 6ncı maddeye göre,
sosyal ağ sağlayıcılar kişisel verileri Türkiyede de
saklamakla yükümlü olacak. Bu durumda, verileri saklayan şirketler için
nasıl tedbirler alınacaktır? Veriler hangi durumlarda erişime
açılabilecektir? Diyelim ki Türkiyeye geldiler, milyonlarca itirazı
kim, ne şekilde karara bağlayabilir, doğruyu
yanlışı tefrik edebilir? Denetim nasıl olacak?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özer
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ancak kendisi dışında düşünce ve
ifade özgürlüğünü kimseye hak görmeyen bir anlayış, en küçük
eleştiriyi bile hakaret zanneder. Ancak geçmişi karanlık olanlar
yaptıklarını ve söylediklerini unutturmak, geçmişi yok
etmek isterler. Eğer bir toplum geçmişine sahip çıkmazsa bir gün
birileri gelir, onu değiştirmeye çalışır.
İşte, sosyal medyayla ilgili yapılmak istenen yasal düzenlemenin
asıl gayesi de budur. İktidar ittifakı tarihi yeniden yazma
arzusu içinde ama ben insanımızın vicdanına güveniyorum; ne
milyonlarca kişiyi bulan işsizlik unutulacak ne de ekonomideki darboğaz,
ne evinin yanında maden ocağı istemeyen köylülerin
dövdürüldüğü unutulacak ne de vergi ya da sigorta borçlarını
bile ödeyemeyen küçük esnaf ve çiftçilerin mağduriyeti, ne ülkenin
kurucusuna ve bağımsızlık için canını veren
atalarımıza lanet okuyanlar unutulacak ne de af dileyen FETÖcüler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Efendim, Sayın Komisyon
Başkanımız çoklu baro yasa teklifinde de yine Komisyon
Başkanıydı ve onun aracılığıyla ben Enerji
Bakanına sormuştum soruyu, Enerji Bakanının cevap
vereceğini söylemişti. Ancak hâlen Şanlıurfanın
elektrikleri kesik. Şanlıurfanın elektriklerinin kesik
olması nedeniyle tarlada ürünler kuruyor susuzluktan dolayı ve
hayvanlar da susuzluktan dolayı telef oluyor. Sayın Adalet Komisyonu
Başkanı Enerji Bakanı size yazılı cevap verecek.
dedi. Şanlıurfalıların şu anda elektrikleri kesik,
daha ne kadar bekleyecekler? Ülkenin hiçbir şehrinde elektrikler bu kadar
kesilmiyor. Şanlıurfaya özel olarak bu elektrik kesilmesinin sebebi
nedir?
Yani şu anda Meclis Başkan Vekilimiz de
Şanlıurfa Milletvekili. Urfalıların bu mağduriyeti ne
zaman giderilecek Sayın Başkanım? Komisyon Başkanı ilk
söylediği lafı tutmadı, şimdi ben sizden bekliyorum.
Milletvekilleri suspus, sessiz yani Urfalılarla ilgilenmiyorlar.
Urfalıların suçu AK PARTİye oy vermek mi? Yazıktır
günahtır!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Tanal.
Sayın Erbay
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
20 ve 21inci Dönem DSP Muğla Milletvekili, Ula
İlçesi Büyükşehir Meclis Üyesi, değerli büyüğümüz Fikret
Uzunhasanın vefat haberini üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayız. Milletvekilliği görevini yürüttüğü dönemde
iktidarda bulunan Demokratik Sol Partide tüm yetkilerini kullanarak,
Muğlamızın özellikle kırsal mahallelerinde birçok sorunun
çözülmesini ve köylere hizmet götürülmesini sağlamış,
Muğlamızın her köşesinde izi olan, bu birikimini CHP
Muğla Büyükşehir Meclis Üyesi olarak Ulamız ve
Muğlamız için kullanma görevini almaktan geri durmayan, beyefendi
kişiliği ve mücadelesiyle bizlere örnek olmuş bir aydın
olan Fikret Uzunhasana Allahtan rahmet diliyor, başta değerli
eşi Neriman Uzunhasan olmak üzere tüm ailesine, sevenlerine ve
Muğlamıza başsağlığı dileklerimi
iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hazine garantili ödemeler her Türk
insanının vicdanını sızlatıyor. Kamu-özel iş
birliği ve yap-işlet-devret projeleriyle hayata geçirilen köprü,
tünel, hastane, havaalanlarında uygulanan araç, yolcu, hasta ve uçuş
garantileri hazineyi boşaltıyor. Geçen geçmeyen, binen binmeyen, uçan
uçmayan fark etmiyor. Cebimizden bir kuruş çıkmayacak. denilerek
başlatılan her yatırım garantili hâle geldi.
Son olarak da, Sağlık
Bakanlığının kiraladığı 2 ambulans uçak için
günde iki saat uçuş garantisi verildiğini öğrendik. Bu
uçuşlara, uçsa da uçmasa da, her gün iki saat uçmuş gibi garantili
uçuş parası ödeniyor. Bugünleri düşünmeden, üç beş
kişiye yatırım alanında rant sağlamak adına,
milleti düşünmeden yapılan yatırımların bedelini bugün
milletimiz ödemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; basında yer alan haberler, aile hekimlerine
ücretsiz olarak verilen kişisel koruyucu ekipman
dağıtımının durdurulduğu yönündedir. Corona
virüsüyle hayatları pahasına mücadele eden, ön saflarda yer alan
sağlık çalışanlarının, bu virüse bağlı
olarak hastalandıklarında bile ödeneklerinden kesinti
yapıldı. Bu yetmedi, şimdi de, diyorsunuz ki:
İhtiyacınız olan kişisel koruyucu malzemeleri kendi
cebinizden karşılayın.
Salgın devam ederken, vaka sayısı
günbegün atarken, ikinci dalganın oluşabileceği
uyarıları bilim insanları tarafından yapılırken
bir hekim olarak bu uygulamaları doğru bulmuyorum.
Sayın Sağlık Bakanına iletilmek
üzere soruyorum: Bu uygulama Covid-19 pandemisine karşı yürütülen
mücadeleyle çelişmiyor mu? Hani hekimlerin emeği ödenmezdi? Kamuoyunu
ve sağlık çalışanlarını
aydınlatıcı bir açıklama yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Emeklilikte yaşa takılanlar, 3600 ek gösterge, esnaf sicil affı,
çiftçi borçları gibi birçok sorun varken sosyal medya düzenlemesi çok mu
acildi, bu kadar elzem miydi?
Yine, arama motorlarından geçmişi temizleme
düzenlemesiyle, hakkınızda çıkan olumsuz haberleri silerek
kurtulmayı mı düşünüyorsunuz?
Yine, Cumhurbaşkanının Z
kuşağı tarafından yapılan dislike
rahatsızlığından dolayı mı bu kanun teklifi
geldi? Bu dislikeı silmek mi istiyorsunuz?
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yaşar Kemal bir romanında Yalan
teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. der. Ortada merkez
medya bırakmayan, medyanın çoğunu kontrol altına alan,
muhalif medyaya her türlü baskıyı yapan, trol denen yalan ordusuna
milyonlar aktaran AKP, yeni bir yalanla sosyal medyayı susturmak istiyor.
AKP, bir yalan fabrikası gibi ülkemize bacasından zehirli yalanlar
yaymaya çalışıyor. Hep birlikte söylediğiniz Kabataş
yalanını unutmadık. O zehirli, bölücü ve tehlikeli yalanı
hepiniz söyleyip yazdınız. Şimdi bir teklif getirmişsiniz,
sözde sosyal medya düzenlemesi, özde AKP diktatöryası. Herkesin
ağzını bantlamanız, tehdit etmeniz, korku dağları
yükseltmeniz bir işe yaramayacak. Ülkemizin üzerine zehirli bir hava gibi
yaydığınız yalanlarınızla birlikte gideceksiniz.
Fikrî hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller o kadar çok ki ne AKP
yalanlarına inanırlar ne...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çulhaoğlu...
Sayın Fendoğlu...
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, Turkcell Süper Liginde şampiyon
olan Başakşehire başarılar diliyorum.
Yine, Turkcell Süper Ligine yükselen Erzurumspora
ve Hatayspora da bundan sonraki süre içerisinde başarılar dilerim.
Bugün Kulüpler Birliği Vakfı, 18 kulüp ve
Lig'e çıkan Erzurumspor ve Hatayspor Kulüp Başkanlarıyla beraber
ortaklaşa bir karar aldı. Bu karar Bu seneye mahsus olmak üzere
liglerden düşme olmasın. kararı ve bu kararı da Türkiye
Futbol Federasyonuna ilettiler. Ümit ediyorum ki Türkiye Futbol Federasyonu da
bu kararı uygular çünkü bu sene -olağanüstü- depremler, virüs,
coronavirüs, hastalıklardan muzdarip olan takımlarımız
eşit şartlarda yarışmadılar. Biz de şehrimiz Malatya
adına, Kayseri adına, Ankara adına, bu yıl küme
düşmesin, bu küme düşmenin kaldırılması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz Gürel...
Sayın Beko...
KANİ BEKO (İzmir) Değerli
milletvekilleri, ülkemizde her geçen gün emekçiler aleyhine ve yalnızca
sermaye ve siyasal iktidarın çıkarlarına uygun geliştirilen
politika ve uygulamalar derinleşmektedir. Çanakkalede üretim yapan, bini
aşkın işçinin çalıştığı bir fabrikada
pozitif vaka sayısının 40a yaklaştığı fakat
buna rağmen işçilere test yapılmadığı bilgisi
kamuoyuna yansımıştır. İşçilerin on dört gün
geceleri yurtlarda kalacağı, gündüzleriyse çalışmaya devam
edecekleri ve bu durumun bölgede yaygın bir uygulama olduğu
vurgulanmaktadır. Bu yapılan, insanlık dışı bir tutumdur,
asla kabul edilemez. Kanunlarımızda kapalı sistem
çalışma diye bir mekanizma yoktur; aksine, kanunlarımız
işçilere ciddi ve yakın tehlike durumunda işten kaçınma
hakkı vermektedir. Tüm işçilere yaygın test
yapılmalıdır. Anlaşılıyor ki AKP Hükûmetinin
normali ölüm demek, zorla çalıştırma demek. Bu uygulamadan
derhâl vazgeçilmelidir.
BAŞKAN Sayın Serter...
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İzmirimizin Bergama ilçesindeki çiftçilerimiz
çok dertli. Bergama kavruluyor. Bergamadaki çiftçilerimiz son günlerde
karşı karşıya kaldığı kuraklık
nedeniyle çok zor zamanlar yaşarken bir taraftan da tarımsal sulama
için konutlardan daha fazla rakamlar ödüyorlar. Ama ödeyemiyorlar, daha doğrusu,
gelinen noktada faturaları nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlar.
Türkiyenin bazı bölgelerinde tarım abonelerine uygulanan ve bugün
yüzde 35 oranına ulaşan kayıp kaçağın önlenmesi için
yapılan indirim de bu bölgedeki çiftçilerimize uygulanmamakta. Yortanlı
Barajından zaten planlı bir sulama uygulanmadığından
üretici ürününü ekerken kendini güvende hissedemiyor. Ayrıca da ödenmeyen
sulama bedellerinin alelacele yasal takibe sokulduğunu da söylüyor
çiftçilerimiz. Topraklarını sulamak ve verimini artırmak isteyen
çiftçiye ödül değil, ceza veriliyor. Tarım Bakanını
özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz Gürel
VİLDAN YILMAZ GÜREL (Bursa) Sayın
Başkan, teşekkür ediyor, nezdinizde Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yarın lise tercih takviminin son günü. Bu
itibarla, lise kaydı heyecanı yaşayan, kararsız kalan
sevgili öğrenciler ve kıymetli veliler; mesajım size özel: Bu
yıl tercih kılavuzunda ilk defa yer alan okullarımızı
biliyor musunuz? Siber güvenlik teknolojileri lisesini bilen kaç kişi var
mesela? Yenilenebilir enerji sistemleri, raylı sistemler, tematik uçak
bakım meslek lisesi, mobilya, iç mekân tasarım, ayakkabı ve
saraciye teknolojileri gibi sizleri ülkenin geleceğinde bugünden söz
sahibi yapacak 16 tematik lise ve yine var olan liselerimizde ilk defa açılan
elektrikli araçlar dalı, mikromekanik alanı gibi artık ülke
ihtiyaçlarına uygun yeni nesil mesleki ve teknik eğitim
müfredatıyla eğitim veriyoruz. Özetle sevgili gençler, AK
PARTİyle birlikte meslek liseleri de değişti, gelişti.
Üstelik istihdam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Komisyon, Değerli
Başkan, buyurunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Soru
soran milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemirin sorusu şu:Hukuk
güvenliğinin olmadığı bir ortamda sosyal medyanın
sınırlandırılması uluslararası alanda,
sözleşmeler bağlamında bir eksiklik olarak ortaya çıkmayacak
mı? Yeterli görüş alınmadan bu teklifin
hazırlandığı yönünde görüşleri olmuştu. Öncelikle
şunu ifade edelim: Teklifi incelediğimizde aslında teklifin
hukuk güvenliği, kişisel verilerin korunması, özel hayatın
korunması, haberleşme özgürlüğü, düşünceyi açıklama ve
yayma özgürlüğüyle bağlantılı düzenlemeler içerdiğini
ve bunları koruyucu düzenlemeler içerdiğini de görmek mümkün. Özel
hayatın gizliliğine ilişkin Anayasamızın 20nci
maddesi, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci,
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin
17nci maddesi; yine haberleşme hürriyetini düzenleyen,
Anayasamızın 22nci maddesi, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 10uncu maddesi; düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetini düzenleyen, Anayasamızın 26ncı maddesi, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu, Birleşmiş Milletler
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 18inci maddelerinde düzenlenen
hususlarla alakalı olarak, özellikle sosyal medya alanında kişi
haklarını koruyan, kişi güvenliğini koruyan, hukuk
güvenliğini koruyan önemli düzenlemeler içerdiğini görüyoruz.
Özellikle 5651 sayılı Yasamızda, internet
yayınlarının düzenlenmesi ve internette işlenen
suçların önlenmesi maksadıyla yürürlükte olan kanunumuzda,
günümüzdeki ihtiyaçlar doğrultusunda revizeler gerekiyordu. Bu teklifle bu
revizelerin yapıldığını görüyoruz. Tabii ki
belirttiğimiz hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması belli şartlara tabi
Anayasamızda. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, özel hayatın korunması, kişi haklarının
korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması anlamında tabii ki kanunla sınırlandırmalar
yapılabilir. Teklifteki bu sınırlandırmalar
Anayasamıza da uygun sınırlandırmalardır,
uluslararası sözleşmelere de uygun sınırlandırmalardır.
Komisyon çalışmaları sırasında da Anayasaya
aykırılık önergeleri verilmişti ve Anayasaya
aykırılık iddialarıyla ilgili de
tartışmaları sonuçlandırmıştık ve
Komisyonumuz da İç Tüzükün 38inci maddesi gereğince Anayasaya
aykırı olmadığına karar verdi teklifin ve biraz önce,
genel görüşmeler sırasında da yine bu hususlar ifade edildi.
Yeterli görüş alınması hususu
Tabii,
teklifi hazırlayan milletvekillerimiz akademisyenlerden,
uygulayıcılardan yararlandılar, yararlandıklarını
da açıkladılar, kanun teklifinin gerekçesinde de bundan
bahsediyorlar.
Sulh ceza hâkimlerinin verdiği kararlarla
ilgili olarak Sayın Şahinin sorusu: Evet, sulh ceza hâkimliklerine
bu teklifte ve daha önceki 5651 sayılı Yasada da bazı yetkiler
veriliyor. Tabii, bu kararları verirken sulh ceza hâkimliklerinde hatalı
kararlar olamaz mı? Olabilir ama tabii ki bunun düzeltme yolları da
var. Bu karara itiraz mercileri var, bir üst mahkemeye itiraz hakkı var,
yüksek mahkemeye götürme hakkı var, Anayasa Mahkemesine kadar, hatta
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar götürme hakları da var.
Sayın Şahinin verilerin
saklanmasıyla ve bunun denetiminin nasıl olacağıyla ilgili
sorusu: Tabii ki bu sosyal medya düzenlemeleri yeni bir alan; verilerin
saklanması hususu, kişisel verilerin korunması hususu. Tabii ki
şu anda sosyal medyada hepimizin verileri bu sosyal medya şirketleri
tarafından saklanıyor. Bir uluslararası düzenleme, bir
uluslararası sözleşme, devletlerin kendi iç hukuk düzenlemeleri hep
yeni yeni oluşan hususlar. Bugün Genel Kurulda görüştüğümüz
hususları, evet, Almanya bunları yaptı, düzenledi, Türkiye
şu anda düzenliyor, yarın başka ülkeler... İç hukuk
düzenlemeleri de peşi sıra gelecek. Ve daha sonra, tabii ki,
uluslararası anlamda da, uluslararası sözleşmeler anlamında
da sosyal medyanın sorumsuz bir alan olmaması, kişi hak ve
özgürlüklerini koruyucu düzenlemelerin uluslararası sözleşmeler
bağlamında da yapılması gereği açık. Bunda da
aslında herkes mutabık.
Sayın Özer, sosyal medya düzenlemesinin
amacıyla ilgili soru sordu; Hangi amaçla bunu
gerçekleştiriyorsunuz? dedi. Tabii, bu bahsettiğim açıklamalar
bu soruyla da geçerli. Şöyle, teklife özet olarak
baktığımız zaman, önceki kanunda sosyal ağ
sağlayıcı tanımlanmamıştı, burada
tanımlanıyor.
Yine, Türkiyede temsilci bulundurma zorunluğu;
1 milyonu aşan erişime sahip olan sosyal medya şirketlerine
Türkiyede temsilci bulundurma yükümlülüğü getiriliyor. Bulundurmazsa
bunun müeyyideleri de kademeli olarak düzenleniyor; para cezasından
başlıyor, reklam yasağına kadar uzanıyor ve daha sonra
sulh ceza hâkiminin kararıyla bant daraltmaya kadar giden ama sosyal
medyayı tamamen yasaklamayan, erişimi tamamen engellemeyen bir husus
söz konusu.
Yine, kişilik hakları ve özel hayatın
gizliliğinin ihlaliyle ilgili durumlarda, ne şekilde, kişilerin
nerelere başvuracağına yönelik, cevap sürelerinin ne
olacağına yönelik düzenlemeler yapılıyor.
Yine, raporlamalarla ilgili, sosyal ağ
sağlayıcılarına, içerik sağlayıcılarına
birtakım yükümlülükler getiriliyor. Türkiyedeki
kullanıcılarının verilerini Türkiyede barındırma
yönünde bir düzenleme getiriliyor; çok önemli bir düzenleme.
Ve tebligata ilişkin de -tabii bu
şirketler yurt dışında bulunan şirketler-
birtakım sorunlar çıkacağı ortada. Bu sorunları
giderecek olan düzenlemeler var.
Yine, içeriğin çıkarılmasıyla
ilgili düzenlemede, burada ifade ve haber alma özgürlüğü açısından
daha da güvenceli bir sistem getiriliyor. Siteye erişimin tamamen
engellenmesi değil de o içeriğin çıkarılması ve
erişimin engellenmemesi hususunda önemli bir düzenleme getiriliyor.
Yine, kişilik haklarının ihlali
durumunda verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin
engellenmesi kararlarının yanı sıra kişilik
haklarını ihlal edici içerikler ile başvurucunun
adının ilişkilendirilmemesi kararı verilmesi yani unutulma
hakkıyla ilgili de bir imkân sağlanıyor.
Yer sağlayıcılık bildiriminde
bulunmayan ve kanundaki yükümlülükleri yerine getirmeyenlere de idari para
cezaları bu kanunda düzenleniyor.
Yani, bu sosyal medya düzenlemesinin amacı,
sosyal medyayı 5651 sayılı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunumuzdaki bugün
ortaya çıkan sorunları gidermeye matuf düzenlemeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Tanal, Şanlıurfa elektrikleriyle ilgili,
Şanlıurfa milletvekillerimiz takip ediyorlar, yine biz de Sayın
Bakanımıza bu konuyu ileteceğiz.
Sayın Erbay, Muğla önceki dönem
Milletvekili Sayın Uzunhasana biz de Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine
sabırlar diliyoruz.
Sayın Tokdemir, hazine garantili ödemeler
konumuzla alakalı değil ve bu soruyu da Maliye Bakanımıza
yazılı olarak sorabilirsiniz.
Sayın Özkan, aile hekimlerine kişisel
koruyucu ekipman dağıtımıyla ilgili
Sağlık
Bakanımıza bu konuyu ileteceğiz. Bu yönde bir eksiklik
olmadığını Sağlık Bakanımız daha önce
açıklamıştı.
Sayın Aygun, sosyal medya düzenlemesinin
amacını sordu; amacını biraz önce ifade ettim.
Sayın Gaytancıoğlu Muhalif medyaya
baskı, sosyal medya susturulmak mı isteniyor? dedi. Burada sosyal medyanın
susturulması söz konusu değil, sosyal medya yasaklanmıyor,
sosyal medyada suç işlenmesinin önüne geçilmek isteniyor.
Sayın Fendoğlu, şampiyon
takımları tebrik etti, ben de tebrik ediyorum.
Sayın Yılmaz Gürel, YKS tercihlerinde
öğrencilerimize tavsiyelerde bulundu, biz de bu tavsiyelerine iştirak
ediyoruz.
Sayın Beko, pozitif vaka sayılarıyla
ilgili fabrikalarda yaygın test yapılmasına yönelik talepleri
iletti; bu konuda gerekli çalışmaları Sağlık
Bakanlığımız gerçekleştiriyor.
Sayın Serter de İzmir Bergama
çiftçileriyle ilgili
Bunu da Sayın Tarım Bakanımıza
ileteceğiz.
Çok teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, Komisyon Başkanının evinin yirmi gündür
elektriği kesik olsa bekler mi? Şanlıurfanın elektrikleri
yirmi gündür kesik; yazık günah değil mi? Başkan da geçen hafta
Urfadaydı. Yani lütfen, sizden istirham ediyorum.
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 60a göre 3 sayın
arkadaşımıza söz vereceğiz.
Sayın Şimşek
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
50.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersin ili Mut ilçesinde meydana gelen
trafik kazasında şehit olan hemşehrisi Er Mustafa
Dağlı ile 3 askere ve 2 vatandaşa Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, dün Mersinimizin Mut
ilçesinde meydana gelen üzücü kazada 4ü asker 2si sivil 6
kahramanımız şehit olmuştur, 27 askerimiz de
yaralanmıştır. Dün, olayı duyar duymaz olay mahalline
giderek yaralılarımızı, gazilerimizi hastanede ziyaret
ettik. Bugün de Tarsuslu hemşehrim Mustafa Dağlının cenaze
törenine katıldık, dualarla son yolculuğuna uğurladık.
Ben, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize acil
şifalar diliyorum. Dün, kaza anından itibaren âdeta kentte
seferberlik ilan eden Mutlu hemşehrilerime ve bugün de Tarsusta binlerce
kişiyle şehidine sahip çıkan Tarsuslu hemşehrilerime
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
51.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
Başkanının yetkisinin sınırlarının ne
olduğunu, sosyal ağ
sağlayıcısı temsilci belirleme yükümlülüğünü yerine
getirmezse yaptırımın ne olacağını, sosyal medya
platformlarının zararları tazmin yükümlülüğünün olup olmadığını
Adalet Komisyonu Başkanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, çıkacak olan sosyal medya kanununun
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Komisyon Başkanımıza 3 sorum olacak.
Birinci soru: İçeriği çıkarma ve
erişimi engelleme kararıyla ilgili olarak BTK
Başkanının yetkisinin sınırları nedir?
İkinci soru: Sosyal ağ
sağlayıcısı temsilci belirleme yükümlülüğünü yerine
getirmez ise yaptırımı ne olacak?
Üçüncü soru: Sosyal medya platformlarının
zararları tazmin yükümlülüğü var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ayvazoğlu
52.-
Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun, Trabzon ilinde Sümela
Manastırı ile Ortahisar Ayasofya Camiinin
restorasyonlarının tamamlanarak açılışının
yapıldığına, açıklanan fındık alım fiyatları
nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Trabzonumuzda
restorasyonları tamamlanan Sümela Manastırı ile Ortahisar
Ayasofya Camisinin açılışı bugün
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından yapıldı. İki büyük mabedin, iki büyük
mirasın aynı gün hizmete açılması, dünya medeniyetler
atlasındaki uygarlık yerleşkesinin başat ülkesi
olduğumuzun da tarihî mesajı oldu.
Bu vesileyle, hem böyle özel bir günde Trabzonumuza
verdiği kıymeti taçlandırarak onu ihya ve inşa sürecinde
yeniden özne yapan, öncesinde de fındık için
açıkladığı memnuniyet üstü fiyattan dolayı, Sayın
Cumhurbaşkanımıza üreticilerimizin de gönül selamını
iletiyor, şükran ve minnetlerimi ifade etmek istiyorum. Var olun, sağ
olun Sayın Cumhurbaşkanım.
BAŞKAN Birleşime yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 4üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine partim İYİ PARTİ
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Merhum Başbuğumuz Alparslan
Türkeşin dava ve mücadele arkadaşı, Ocak
Yayınlarının kurucusu, Türk milliyetçiliğinin yılmaz
ve fedakâr savunucusu, ÜLKÜKÖY Genel Başkanlarından yazar, bilim
adamı, doktor Bahattin Ergezer Hakka yürümüştür. Allah rahmet
eylesin, mekânı cennet olsun, başımız sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin,
Komisyon toplantısında şu ifadeyi kullandı: İki
yıllık bu süre zarfında yaptığımız kanun
çalışmalarının en önemlilerinden bir tanesini
yaptığımızı düşünüyorum ve bu kanun
düzenlemesiyle sadece bugüne dair değil, geleceğe dair de çok önemli
bir düzenleme yapacağımız kanaatindeyim. Zaten
yaşadığımız olaylar, problemler bunu ihtiyaç hâline
getirdi.
Vatandaş, sosyal medyaya sansür getirilmesi
yerine hayvana şiddeti, hayvana tecavüzü Türk Ceza Kanunu kapsamına
alan, lafzı ve ruhuyla hayvanları gerçekten koruyan bir yasanın
çıkarılmasını beklemekte. Vatandaş, sosyal medyaya
sansür getirilmesi yerine mutlu olmak istiyor; düşüncelerini, fikirlerini,
kimliklerini saklamadan serbestçe kamuoyuyla paylaşmak istiyor. Gençler,
geleceğini başka ülkeler yerine kendi ülkelerinde inşa etmek
istiyor. Gençler, kamu istihdamında kartvizitler yerine beceri, liyakat ve
kariyerlerinin dikkate alınmasını istiyor.
Ülkenin çok acil ihtiyacı olduğunu
söylediğiniz bu kanun teklifi, işsizliğe çare olacak mı,
Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu olan öğrencilerimizin bu sorununu çözecek
mi, EYTlilerin beklentilerine cevap verecek mi, söz verilen 3600 ek göstergeyi
getirecek mi; gelir adaletsizliğini bitirecek mi, taşeron
işçilerin yaşadığı sorunları ortadan
kaldıracak mı, çiftçilerimizin uykularını haram eden
dertlerine derman olacak mı; atanamayan, sayıları
milyonları geçen üniversite mezunu gençlerimize istihdam sağlayacak
mı, vatandaşın geçim derdine son verecek mi? Nasıl İki
yıl içerisinde yapılan en önemli kanun çalışması.
diyebiliyorsunuz, açıkçası anlamakta zorluk çekiyoruz. Az önce
saydığım bu sorunları, Türkiyenin gündemi olan bu
sorunları çözecek kanun çalışmalarıyla Mecliste huzurumuza
gelseniz hiç bu kadar çekişmeden, tartışmadan hep birlikte sizi
alkışlar, tekliflerinize evet oyu veririz ama sokakta
vatandaşın gündeminde olmayan, aklının
kıyısından köşesinden bile geçmeyen sosyal medya kanununun
kime ne faydası var; açıkçası bilemiyoruz.
Yalan haberle mücadele bahanesiyle basın
özgürlüğü kısıtlanmış durumda. Yolsuzlukları
yapanların değil, maalesef yolsuzlukları yazanların hapse
atıldığı bir dönemdeyiz. Eleştirel haber yapan
gazeteciler itibarsızlaştırılıyor. Hâl böyle olunca
günümüzde sosyal medya; insanlarımızın yaşadıklarını,
görüşlerini, şikâyetlerini, mağduriyetlerini dile getirdiği
tek alan kalmış durumda.
Görüşmekte olduğumuz bu kanunla,
tıpkı görüntülü ve yazılı medyada olduğu gibi
medyanın sosyal medya ayağı muhalefet ve eleştiri
noktasında kontrol altına alınmak isteniyor. Sosyal medya,
insanlarımızın özgürlük alanı, özgürce nefes
aldıkları bir atmosferdir. Bu alanda yapılacak her
kısıtlama vatandaşımızın nefes alamamasına,
özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olacaktır. Onun için
kısıtlamalar yapılmadan, insanların kişilik
haklarına, onur ve şahsiyetlerine yapılacak her türlü
saldırı objektif, tarafsız ve bağımsız yargı
tarafından engellenmeli, bu eylemi gerçekleştirenlere de en üst
düzeyde cezalar verilmelidir. Ancak günümüzde, maalesef, bugün, yargıya
güven yüzde 20lerin altına düşmüştür.
Yaşanılan hadiselere
baktığımızda, iktidar mensubu kişilere sosyal medya
yoluyla yapılan herhangi bir eleştiri bir hâkime şikâyet
edildiğinde en büyük hakaret sayılıyor ve ceza veriliyor.
Aynı eleştiri bir muhalefet milletvekiline veya muhalefette görev
yapan bir siyasiye yapıldığında da aynı mahkeme Bu
bir eleştiridir, siyasiler bu eleştirilere katlanmak
zorundadır. diye birbiriyle örtüşmeyen, birbiriyle yüzde yüz
çelişen kararlar vermektedir. Millet hangi yargıya güvenecek, millet
hangi hâkimin verdiği karara güvenecek; açıkçası anlamak mümkün
değil. Adalete güven olmayan bir ülkede insanların huzurlu
yaşaması, geleceğe güvenle bakması mümkün değildir.
Dolayısıyla düzenlenen bu sosyal medya kanununun adalete güven
olmayan ülkemizde neler doğuracağı vatandaşlarımızın
kafasında büyük soru işaretleri bırakmaktadır.
Bugün ülkemizde birileri her ne kadar kabul etmese
de Z ve Y kuşağı diye adlandırılan yaklaşık
27 milyon vatandaşımız vardır. Özellikle bu kuşak,
yapılan araştırmalara göre, günlük yedi saatini sosyal medyada
geçirmektedir. Her türlü ihtiyaçlarını, duygularını,
düşüncelerini alışverişlerini, bilgi
paylaşımını, ifade özgürlüklerini bu alanda gidermektedir
yani sosyal medya onların yaşam alanıdır. Bu alana
yapılacak kısıtlamalar vatandaşın temel hak ve
özgürlüğü olan yaşama hakkına da müdahale anlamına gelecektir.
Şunu net bir şekilde belirtmeliyiz ki biz
İYİ PARTİ olarak özgürlükler sınırsız
değildir düşüncesiyle ve insanların onuruna, haysiyetine,
kişiliğine, ailesine sosyal medya yoluyla yapılan
saldırıların engellenmesi ve bunu yapanlara da en üst düzeyden ceza
verilmesinden yanayız. Hiç kimsenin onuruna, şahsiyetine,
kişiliğine el uzatılmamalı, onu karalamamalı,
itibarsızlaştırmamalı. Bir insanın özgürlüğünün
de bir başka insanın özgürlüğünün sınırına kadar
olduğunu herkes bilmelidir. Fakat görüşmekte olduğumuz bu kanun
teklifinde bu konuyla ilgili net açıklamalar yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal medya, siyasi hafızanın muhafaza
edildiği en önemli alanlardan biridir. Görüşmekte olduğumuz
kanunun 4üncü ve 5inci maddelerini incelediğimizde ilgili maddelere
içeriğin kaldırılması içeriğe erişiminin
engellenmesi ifadeleri yer almaktadır. İktidarın gelecek
nesillerin görmesini, bilmesini istemediği birtakım içeriklerin
yayından çıkarılması bu kanunun temel amacıdır.
Böylelikle siyasi hafızanın yok edilmesi amaçlanmaktadır.
Kısacası geçmişinden utananlar, geçmişlerinin
ilerlemelerinin önünde büyük bir engel olduğunun çok iyi farkındalar.
Bu yüzden de siyasi hafızayı yok etmek istiyorlar.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
Herkesin düşünce ve kanaatlerini söz ve yazı, resim veya başka
yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahip olması anayasal bir haktır. Bu hürriyet, resmî
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da
vermek serbestliğini de kapsar. İletişim,
Anayasamızın 12 ve 13üncü maddelerinde düzenlenen temel hak ve
özgürlükler içerisinde ve anayasal güvence altındadır.
İletişim hakkı ve kamusal katılıma imkân sağlayan
temel hak ve özgürlükler arasında sıkı bir bağlantı
vardır. Yine, iletişim hakkı temel bir insan hakkı olarak
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19uncu maddesinde yer
almıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; getirilmek istenen yasayla gençlerin dediği gibi bizim
özgürlük alanımıza, yaşam alanımıza müdahale edilmek istenmektedir.
Biz her ne olursa olsun, ne yapılırsa yapılsın
fikirlerimizde, düşüncelerimizde, AK PARTİye bakış
açımızda hiçbir değişiklik olmayacaktır hatta daha
önce de söylediğim gibi AK PARTİ son zamanlarda getirmiş
olduğu hukuki düzenlemelerle tabiri caizse kendi topuğuna
sıkmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYHAN EREL (Devamla) - Yapılan bu icraatlar, bu
düzenlemeler vatandaşımızı huzursuz ve mutsuz etmektedir.
İnternet deyince, sosyal medya deyince
bazılarınızın aklına çok kötü şeyler gelebilir
ama bizim aklımıza 500 kitaplık bir sayfayı beş günde
okumak yerine on beş dakikada özetlemek anlamına geliyor;
istediğimiz bir bilgiye istediğimiz bir şekilde erişme
anlamına geliyor; istediğimiz bilgiyi, istediğimiz bir
araştırmayı çok kısa ve kolaylıkla elde etme
anlamına geliyor. Evde bulunan bıçaklar da zaman zaman zararlı
işlerde kullanılıyor ama bıçakları mutfaktan
kaldırıp atmıyoruz, faydasını ve zararını
ortaya koyuyoruz; faydalı tarafı çoksa kullanmaya devam ediyoruz.
Sosyal medyanın da faydalı
tarafının çok olduğunu bilgilerinize sunuyor;
kaldırmanın, kısıtlamanın hiç bir fayda
getirmeyeceğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut.
Buyurunuz Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda sosyal medya
yasası olarak bilinen kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Gurubu adına söz almış bulunuyorum.
Sosyal medya alanında bir düzenlemenin
gerekliliği ortaya çıktığı günden beri ve bu mevzuat
değişikliği konusunda çalışmaların
başladığı zaman dilimi içerisinde değişik
görüşler de beraberinde dile getirildi. Biz de muhalefet partilerinin ve
değişik siyasi fraksiyonlara ait milletvekili
arkadaşlarımızın bu konudaki görüşlerini hem
Parlamento çatısı altında hem Adalet Komisyonunda hem de
dışarıda dinleme ve bu görüşlerden faydalanma
imkânını da bulduk, hepsini de saygıyla
karışlıyoruz.
Şimdi, tabii sıkça dile getirilen bir
başka husus var, o da: Bu kanun teklifinin şu an zamanı
mıydı, sırası mıydı? Daha önemli konular gündeme
alınamaz mıydı? gibi bazı itirazlar dile getiriliyor.
Tabii, sosyal medyada oluşan tahribatın, sosyal medyada oluşan
bataklığın 83 milyon, bütün yurttaşlarımız
neredeyse mağdur olmuş durumdayken kesinlikle ve kesinlikle sosyal
medya yasasının tam zamanıydı, tam
sırasıydı. Dolayısıyla, bu konuda herhangi bir
acelecilik söz konusu değil, hatta gecikmiş bir düzenlemeydi,
inşallah, bu vesileyle de hayırlara sebebiyet vereceğine
inanıyoruz.
Şimdi, sosyal medya platformları, tabii,
ulaştığı etki gücünün neticesi olarak
hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Milyonlarca
kullanıcıyla birlikte, gerçekten çok ciddi bir boyuta ulaşan
kullanıcıyla birlikte, dünya üzerinde, sadece Türkiyede değil,
çok ciddi bir etki gücüne ulaştılar ve sosyal medya şirketleri
de bu etki gücünün farkında olmalılar ki kendi siber egemenlik
alanlarını bütün dünyada oluşturma gayreti içerisine girdiler.
Bu siber egemenliği de sadece ama sadece bir platform olmaktan
çıkartıp kendi anlayışlarına uygun siyasi ve ahlaki ve
hatta kültürel bir egemenlik sahası oluşturma ve bunu diğer
milletlere dayatma noktasında da politik bir duruşun içerisine
sürüklendiler.
Şimdi, sosyal medya şirketlerinin ortaya
koymuş olduğu bu tavır, takınmış oldukları
bu tavır kendilerini bütün anayasal düzenlerin, bütün hukuk düzenlerinin
üzerinde konumlandıran çarpık ve hastalıklı bir duruş.
Dolayısıyla dünya milletler ailesinin her bir ferdi, her bir devletin
anayasal düzeninin üzerinde, sadece kendi kuralları ve ideolojik
duruşunu temel bir duruş kabul ederek tüm egemenlik haklarını
hiçe sayan bir siber zorbalığa doğru sürüklendiler. Tabii, bu
durum ve tavır, sosyal medya platformlarını kuruluş
amaçlarından hızla uzaklaştırdı, onun yerine
denetimsiz birer bataklık hâline dönüştürdü.
Bugün, dünyada hiçbir hukuk sistemini tanımayan
sosyal medya şirketleri, hiçbir anayasal düzenle kendini bağlı
görmeyen ve kendi ilke ve prensiplerini -sözde kendi ilke ve prensiplerini-
ortaya koyan sosyal medya şirketleri, bu denetimsizliğin içerisinde
suç işleme özgürlüğü vadeden birer kurtarılmış bölge
ve mahalle hâline geldiler. Dolayısıyla gündelik hayatta suç
teşkil eden her eylem, sanal dünyada ve sosyal medya platformlarında
özgürce dile getirilen, faili asla ve asla bulunamayan birer eylem hâline
geldi.
Şimdi, bu bataklığın içerisinde,
bu kurtarılmış mahallelerin içerisinde Türkiye olarak bizim
milyonlarca gencimiz var; milyonlarca gencimiz her gün suçun ve suçlunun
övüldüğü, ahlaksızlığın kutsandığı,
hiçbir şeyin hesabının sorulmadığı bir
bataklıkta maalesef günlük on-on iki saat ve belki daha fazla mesailerini
harcar durumdalar.
Şimdi, bilgiye erişimin temel
kaynağı olması nedeniyle faydasının yanında,
sosyal medyanın bu tip zararları bütün faydalarını gölgeler
bir hâle geldi. Dolayısıyla bugün tüm bu gerçeklerden uzak bir
şekilde sosyal medya yasasını tartışmaya
başladık. Tartışmalarımızın tüm referans
noktası ve sıkıştığı alan fikir hürriyeti
ve ifade özgürlüğü kavramları üzerinden yapılmaya
başlandı. Bu kanun teklifinin hiçbir satırında sansürü
amaçlayan, fikir hürriyetine darbe vurmayı amaçlayan, ifade
özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir niyet olmamasına rağmen
muhalefetteki arkadaşlarımız bütün sorunu ifade hürriyeti
kavramına sıkıştırarak bu çerçevede bir
tartışma alanı oluşturmaya başladılar.
Şimdi tekrar ifade etmek isterim. Bu kanun
teklifinin hiçbir satırında sansür ve ifade hürriyetine darbe vurmak
niyeti olmamasına rağmen sanıyorum ki bir kamuoyu
oluşturabilmek adına sürekli bütün tartışmalar fikir
hürriyeti ve ifade özgürlüğüne sıkıştırıldı.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz
anayasalı bir devlet değiliz, biz anayasal bir devletiz. İkisi
arasındaki farkı uzun uzun anlatmaya gerek duymuyorum. Anayasal bir
devlet olmamız nedeniyle Anayasada anlamını bulmuş temel
hak ve hürriyetlerin her biriyle bağlı olduğumuz, bu temel hak
ve hürriyetleri korumakla yükümlü olduğumuz gibi Anayasa metninde bizlere
yüklenen ödev ve görevleri de harfiyen yerine getirmek zorundayız.
Fikir hürriyeti, ifade hürriyeti, Anayasayla
teminat altına alınmış temel hak ve hürriyet olabilir fakat
yasama organına, yürütme organına ve yargı organına Anayasayla
yüklenmiş başka görevler de vardır yani egemenliği kullanan
bu üç dinamiğe başka görevler de yüklenmiştir. Mesela bunlardan
bir tanesi Anayasanın 58inci maddesi. Ne diyor Anayasanın 58inci
maddesinde? Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği
gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve
inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen
görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini
sağlayıcı tedbirleri alır.
Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden,
uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alır.
59uncu maddede ne diyor? Devlet, her yaştaki
Türk vatandaşlarının beden ve ruh
sağlığını geliştirecek tedbirleri de alır.
Yani devletin fikir hürriyetini korumak kadar -ki bu yasayla aksine hiçbir
düzenleme olmamasına rağmen söylüyorum- başka görevleri de
vardır.
Anayasanın tam 13 maddesinde şu ifade
geçiyor: Genel ahlakın korunması ifadesi. Hatta Anayasa metni 13
maddesinde genel ahlakın korunmasına o kadar önem veriyor ki temel
hak ve hürriyetlerin genel ahlakın korunması amacıyla ve kanunla
sınırlanabilme yetkisini de bu Parlamentoya veriyor.
Dolayısıyla Anayasanın 13 maddesinde atıf
yaptığı genel ahlakın korunması bu yasanın
çıkarılmasında da ortaya konulmasında da
hazırlanmasında da temel referans noktalarından bir tanesi.
Yani meselemiz ve amacımız, fikir
hürriyetine musallat olmak değil. Meselemiz ve amacımız ifade
hürriyetinin, ifade özgürlüğünün kısıtlanması değil.
Temel amaç, sosyal medyanın regüle edilmesi yani bir taraftan
düzenlenirken bir taraftan denetlenmesi ve gençlerimizin de ahlaki bir
bataklık hâline gelmiş burayı daha faydalı ve daha
korunaklı bir şekilde kullanmasının temin edilmesi.
Şimdi, tabii, burada bu kanun teklifini
tartışan hemen herkes siyasetçi olduğu için, milletvekili
olduğu için bütün tartışmalar geliyor ve sahte hesaplarla
uğranılan itibar suikastları ve iftiralara
sıkışıp kalıyor. Bu bir gerçek, hepimiz bunun
mağduruyuz, toplumun genel katmanları da bu işin mağduru
olmakla beraber -az önce burada ifade etmiş olduğum gibi- artık
günlük hayatta itibar görmeyen; hâl, hareket, tavırları,
kişiliği nedeniyle, hastalıklı yapısı nedeniyle
toplumdan izole edilmiş isimlerin âdeta böyle akın akın sosyal
medyada sahte hesaplarla egemen bir dinamik hâline gelmesi ve bu
hastalıklı dili, sağlıksız dili de sosyal
medyanın egemen dili hâline getirmesinden hepimiz rahatsızız.
Dolayısıyla bu düzenlemelerle, en azından bu
hastalıklı yapının, evet, sosyal medyadan tasfiyesini
amaçlıyoruz.
Şimdi, Adalet Komisyonunun görüşmeleri
esnasında muhalefet partilerine mensup milletvekili
arkadaşlarımız sabahın ilk ışıklarına
kadar görüşlerini ifade ettiler, biz de bunları saygıyla
dinledik. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekili
arkadaşımız, yine İYİ PARTİden bir milletvekili
arkadaşımız -sanıyorum ki Feridun Bahşiydi- yasaya
itirazlarını dile getirirken bir hususu açıkladılar. Bu
durumun ya gerçekten bilgiye vâkıf olmamaktan
kaynaklandığını yahut da bilerek kamuoyu oluşturmak
adına bu görüşün dile getirildiğini düşünüyoruz. Nedir bu
görüş? Hem CHPden geldi bu görüş hem İYİ PARTİden
geldi. Kınamıyoruz ama bu eksikliği bu kürsüden düzeltmek
durumundayım. Zaten sosyal medyada tehlike ve suç teşkil eden bütün
eylemlerin Türk Ceza Kanununda bir karşılığı
olduğunu, dolayısıyla ek bir düzenlemeye gerek
duyulmadığına ilişkin görüşler ifade edildi.
Şimdi, evet, Türk Ceza Kanununa göre bu eylemlerin tamamı suç,
bununla ilgili bir sorun yok fakat Türk Ceza Kanununa göre adam öldürmek de
suç. Eğer ki failini bulursanız Türk Ceza Kanununda yazan maddenin
bir anlamı olur, failini bulamadığınız bir eylemin
cezalandırmasını yapamadığınız sürece bir
anlamı yok.
Şimdi, Sayın Özgür Özel bir başka
şeyden bahsetti, dedi ki: Gençlerin sosyal medyaya öyle bir
bağı var ki Hindistanda TikTok kapatılınca o gece 3 genç
intihar etti. Şimdi, kabul, üzüntü verici bir durum ama biz bu
bağımlılığın peşinde sürüklenmek
sorumsuzluğu içerisinde olamayız. Yani Hindistanda ölmüş 3
genci görüyorsak, her gün bu bataklıklarda ahlaken ölen, ahlaken çürüyen
gençlerimizi de görmek ve onları da koruyucu tedbirler almak
zorundayız. Dolayısıyla, sigara içme yaşının 11e
düştüğü bir ülkede, o zaman gençlerin ilgisi var diye sigarayla
mücadelemize de son verelim; uyuşturucu kullanma yaşının 13e
düştüğü bir yerde, gençlerimiz uyuşturucuya ilgi gösteriyor diye
uyuşturucuyla olan mücadelemize de son verelim. Şimdi, böyle bir
mantık ve mantaliteyle bu yasanın ele alınması mümkün
değildir. Dolayısıyla, tıpkı sigaranın
zararlarını anlayabilmemiz için, binlerce insanımızın
kanser olmasından sonra uyanıp da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YÜCEL BULUT (Devamla) Evlerde, biliyorsunuz,
misafir odalarında bile konsollar vardı, içi sigara dolu, onları
kaldırmak için biz yirmi-yirmi beş sene, otuz sene bekledik; toplumda
sigaranın yarattığı tahribatı görmek için bekledik.
Şimdi sosyal medyanın da tüm topluma kanserli hücreler
yaymasını bekleyemeyiz. Bu tehlike gümbür gümbür geliyorken bu
Parlamento tarihî sorumluluğunu yerine getirmeli ve erken bir tedbir
olarak bu yasal düzenlemeyi hayata geçirmelidir.
Tabii, vakit sınırlı olduğu
için, değinmemiz gereken birçok konuya değinemiyoruz ama nihai olarak
şunu söylemek istiyorum: Toplumun kanayan bir yarasıdır ve
günden güne daha büyük bir travma hâline gelen bu konuda ortaya konulmuş,
belki yeterli olmayan ve zaman içinde geliştirilecek bu kanun teklifini
Milliyetçi Hareket Partisi adına destekliyor ve milletimiz için de
hayırlı bir gelişme olarak kabul ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
Şimdi, uzun bir adı olan yasanın
gerçek adını söylemek lazım sanırım, sansür
yasası. Tartıştığımız konu da aslında
bir sansür düzenlemesi. Anlıyoruz, evet, yandaş
medyalarınız gerçekleri gizlemeye yetmiyor, kısmen de olsa gerçeklerin
tartışılabildiği, konuşulabildiği bir sosyal
medya var ve siz bundan çok huzursuzsunuz. On sekiz yıldır her
şeye düşman siyasetinizden bu halk memnun değil. İkna
edemediğiniz toplumu şimdi de Susturarak kontrol etmemiz gerekiyor
yoksa iktidarımızı kaybedeceğiz. diyorsunuz. Aslında
bu hikâyenin altında yatan gerçek bu. Ne kadar güzel sözler söyleseniz de
süsleseniz de başka işler yapsanız da artık algı
operasyonlarınız da tutmuyor çünkü bu halk aslında ne yapmak
istediğinizi çok iyi biliyor.
Geçmiş deneyimlerinize bakmak bile bugün
aslında ne yapmak istediğinizin göstergesi olur. Birkaç örnek
verelim: Savaşa hayır. dediği için Barış
istiyoruz. dediği için Kürt sorununda demokratik çözüm. dediği
için sosyal medyada paylaşım yapan insanları terörist ilan
ettiniz, tutukladınız. Sayın Selahattin Demirtaşı
esir aldınız, halkın tepkisi açığa çıkmasın
diye saatlerce interneti yavaşlattınız; bu ülkede insanlar
internet kullanamadı. Ne istediniz de vermedik? dediğiniz
ortağınız FETÖ 17-25 Aralıkta tapelerle, kayıtlarla
yolsuzluklarınızı ortaya çıkarınca ardından hemen
-bundan önce gelen- 5651 sayılı Yasayı
çıkardınız. Bu yasayı insanların sosyal medyada sizin
yolsuzluklarınızı paylaşmasının,
sıfırladığınız paraları ortaya dökmesinin
önüne geçmek için çıkardınız. O zaman da niyetiniz halkı
korumak değildi, kişilerin haklarını korumak değildi,
kendinizi korumaktı. Şimdi gene aynı yasayla, benzer bir
düzenlemeyle aslında kendinizin işlediği suçların üstünü
örtmeye çalışıyorsunuz.
Yurt Gazetesi ve T24te FETÖyle mücadele biriminin
yöneticisi FETÖ itirafçısı oldu. haberini Millî güvenliği
tehdit ediyor ve kamu düzenini bozuyor. diye erişime engellediniz.
Şanlıurfanın Halfeti ilçesinde gözaltına alınan 43
kişiye işkence yapılmasını haber yapan diken.comun haberine erişimi engellediniz.
Şırnakta bedenine 28 kurşun sıkılarak öldürülen sonra
da bir iple zırhlı polis aracına bağlanarak yerlerde
metrelerce sürüklenen Hacı Lokman Birlikle ilgili yapılan haberlere
erişimi her yerden engellediniz çünkü suçlarınızı gizlemeye
çalışıyordunuz. PTT Varlık Fonuna devredildi, 900 milyon lira
zarar etti. konulu ve başlıklı 125 farklı habere
erişim engeli getirdiniz çünkü buradaki yolsuzluğunuz açığa
çıkmasın istediniz. Ekonomik krize isyan edenleri, Açız.
diyenleri, buradan sosyal medya paylaşımları yapanları
provokatörlükle suçladınız, terörist ilan ettiniz, gözaltına
aldınız, tutukladınız. Cumhuriyet, BirGün, T24, gazete
duvaR, artıgerçek, bianet, sendika.org, Diken, evrensel, ileri haber ve
burada daha çok sayamayacağımız haber sitelerine erişim
engeli getirdiniz çünkü sizin yaptığınız yolsuzlukları
ve hukuksuzlukları, adaletsizlikleri yazıyorlardı, o nedenle de
kapatmaya çalıştınız. Ha, bu da yetmedi erişim
engeli haberine bile erişim engeli getirdiniz. Hani sınırlarınızın
gerçekten
İnsanın hayallerinin ötesinde bir yasakçı zihniyetiniz
var, tezahür ediyor ve ortaya çıkıyor. Yani amacınız
düzenleme falan değil, kişi hak ve özgürlükleri değil; sansür.
Hatırlayalım, savaş
politikalarınıza kimse karşı çıkmasın diye, kimse
Savaşa hayır demesin diye Afrinde öldürülen sivillerden söz
etmeyin. diye dönemin Başbakanı Binali Yıldırım
Zeytin Dalı Harekâtına karşı yürütülen dezenformasyon
faaliyetleri adında bir broşür dağıttı, toplantı
yaptı ve herkese şu talimatı verdi: Sağır olun, kör
olun, dilsiz olun; asla yaptıklarımızı görmeyin. Ne oldu?
Çizilen bu çerçeveye onay vermeyen basından birçok
arkadaşımız gözaltına alındı, yıllara varan
cezalarla cezalandırıldı.
Şimdi, gerçekliğinizi söylemeye devam
edelim: İfade Özgürlüğü Derneğinin EngelliWeb raporu var,
Komisyonda da çok hatırlattık. Bu rapor ne diyor? Türkiyede 2019
yılı sonu itibarıyla 408.494 web sitesi ve alan adına
erişimin engellendiğini tespit ediyor. Engellenen web sitesi ve alan
adı sayısı 2007 yılında 40 iken, bu sayı 2019
yılında 61.049a ulaşmış. 2019 sonu itibarıyla 130
bin URL adresi, 7.000 Twitter hesabı, 40 bin tweet 10 bin YouTube
videosu, 6.200 Facebook içeriği erişime engellenmiş. 5651
sayılı Kanun kapsamında erişime engellenen toplam 16.358
haber adresi, içerik ve haber siteleri tarafından silinen veya
kaldırılan 8.523 haber adresi tespit edilmiş.
Şimdi, bunları görüp de biz, sizin
Özgürlük, eşitlik, adalet, kişi hak ve özgürlükleri için
yapıyoruz. söyleminize gerçekten ikna mı olacağız? Bu da
yetmiyor, mahkeme kararları yetmiyor, bir de ayrıyeten farklı
farklı kurumlara verilmiş engelleme yetkisi var.
Tek taraflı işleyen bir mekanizmanız
var. Nedir bunlar? Sulh ceza hâkimlikleri. Ya, artık öyle bir mahkemeler
sistemi var ki öyle bir yargı var ki inanın devlet güvenlik
mahkemelerine itiraz ediyorduk, devlet güvenlik mahkemelerini arar hâle geldik,
onların kararlarını arar hâle geldik. 80 darbesinin
yarattığı ortamdan daha berbat bir yargı
yarattınız. Kendinize bağımlı, talimatla yürüyen bir
yargının kararlarına güvenin, bu kararlar üzerinden de
yasaklamayı kabul edin diyorsunuz Anayasa Mahkemesi var, Anayasa
Mahkemesine binlerce başvuru var bu konuda, hâlen hiçbir konuda doğru
düzgün karar verebilmiş değil. Verebildiği kararlar da asla sulh
ceza mahkemeleri tarafından dikkate alınmıyor, bu kararlar yok
sayılarak kararlar verilmeye devam ediliyor. Wikipediayla ilgili
kararın verilmesi tam iki buçuk yıl sürdü, iki buçuk yıl
erişim engeli devam etti ve ondan sonra verilen bir karar var. Geç gelen
adalet, adalet mi? Hepimiz bunu biliyoruz.
Şimdi, bu düzenleme neler getiriyor?
Şimdi, gerçekten fırsatçılıkta üstünüze yok. Her musibeti
bir fırsata çeviriyorsunuz. Darbe girişimi oldu, fırsata
çevirdiniz; hastalık, salgın, pandemi oldu fırsata çevirdiniz.
Buradan yararlanıp sayısızca, halka düşman, emekçilere
düşman, gençlere düşman, kadınlara düşman yasalar
çıkartıyorsunuz. Şimdi de düşünce ve ifade özgürlüğünü
ortadan kaldıracak, toplumsal muhalefetin sesini kısacak,
iktidarınızın bekasını koruyacak yeni düzenlemeler
getiriyorsunuz.
Özellikle kadınlar açısından
hatırlatmak istiyorum: Erkek egemen iktidarınızın, erkek
egemen yargınızın çözemediği bir sürü mesele kadınlar
açısından sosyal medyada çözülüyor, farkındasınız
değil mi? Belki de bundan rahatsız oluyorsunuz zaten. Kadına
yönelik şiddeti nasıl beslediğinizin ortaya
çıkmasından rahatsız oluyorsunuz. Bir sürü kadın, adalete
bin kez başvurmasına rağmen çözüm üretilemediği için sosyal
medyada deşifre ederek, kendisine yönelik suçları açık açık
göstererek, kişiyi açık açık göstererek çözüm üretmeye
çalışıyor, bir sürü toplumsal muhalefette olduğu gibi. Kaz
Dağlarını ortadan kaldırmaya
çalıştığınızda, doğayı
katlettiğinizde, insanlara işkenceler
yaptığınızda, gözaltında polis terörünüz deşifre
edildiğinde rahatsız oluyorsunuz ve aslında bunların
susturulmasını istiyorsunuz.
Şimdi, düzenlemeyle getirdiklerinize
bakalım. Şimdi, öyle düzenlemeler getiriyorsunuz ki aslında
sonunda söylediğiniz şu: Bu sosyal ağ
sağlayıcıları bu ülkeden çekilsin. diyorsunuz. Siz de çok
iyi biliyorsunuz ki bu sıraladığınız a
şıkkı, b şıkkı, olmazsa c şıkkı
hikâyelerinin sonunda aslında sosyal ağ şirketleri bu ülkeden
çekilecek. Zaten Cumhurbaşkanınızın söylediği de bu
değil miydi? Buradan hoşlanmadığını, buranın
kapatılması gerektiğini açık açık söylememiş
miydi? Siz de ikrar edin, siz de açık açık söyleyin, boşu
boşuna başka meselelere sanki başka bir niyetiniz
varmış gibi tartışmalara da evriltmeyin.
Dolayısıyla, bunları kabul etmeyeceğinizi hepimiz biliyoruz
ve siz diyorsunuz ki: Sosyal ağlar bütün bu mekanizmalar ortadan
kalksın, muhalefet sözünü söyleyemesin, gençler sözünü söyleyemesin,
gerçekler açığa çıkmasın, deşifre olmasın. Ben
yolsuzluğuma da, haksızlığıma da, adaletsizliğime
de, bu halka zulmüme de devam edeyim, yeter ki benim bekam zarar görmesin.
Bu yetmiyor, geçmişe yönelik de düzenlemeler
yapıyorsunuz, geçmişte yaptığınız yolsuzluklar,
usulsüzlükler ve adaletsizliklere ilişkin de diyorsunuz ki
Geçmişteki verileri de sileceğim; bunları da ortadan
kaldıracağım; tümüyle hafızasız bir toplum,
hafızasız bir siyaset alanı yaratacağım; kendi
açımdan bir temizlik yapacağım. Şunu da çok iyi biliyoruz:
Bütün bu yasalar meselesi uygulanmaya başlandığında sadece
sizin lehinize uygulanır. Asla toplumu, asla muhalefeti, asla başka
bir kesimi düşünmezsiniz. Tek mesele çünkü sizin açınızdan sizin
çıkarınız.
Bir örnek verelim: Şimdi, sesini duyurmaya
çalışan bir kadın, Sevtap Şahin. Evli olduğu erkek
Özcan Şahin tarafından evliliğinin ilk gününden itibaren
şiddete uğradı. Tam 50 kez, 50 kez karakola başvurdu. El
insaf, 50 kez başvurdu, korunmadı; en sonunda bir
uzaklaştırma kararı alabildi, o da uygulanmadı. Olay günü
-yani öldürüldüğü gün- öldüren adamın annesi, polisi aradı, dedi
ki: Benim oğlum, gelinimi öldürmeye gidiyor. Uzaklaştırma
kararı olan bir kadından bahsediyorum. Polis eve gitti Yok burada.
deyip tutanak tutup çekip gitti. Arkasından eski eş eve gitti ve
kadını boğarak öldürdü. Bu sırada Sevtapın annesi,
polisi tam 3 kez aradı. Karakol 2 dakika ötesindeydi, yirmi dakika sonra
geldiler. Yirmi dakika sonra gelip kapının önünde beklediler.
Annesinin Bu ev benim, içeri girin, içeride kızımı öldürüyor.
demesine rağmen, Kararımız yok, biz içeri giremeyiz,
kapıyı kıramayız. deyip kapının önünde
kadının ölümünü beklediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) İşte sizin
yargınız, sizin adaletiniz bu. Bu insan bir anne, bir kız
kardeş; şimdi sosyal medyada adalet arıyor. Getirdiğiniz
nokta budur.
Bir başka örnek: Yakup Akman; adaletinizin
örnekleri. 19 Eylül 2019 tarihinde evine çok yakın olan Pendik Aydos
Ormanına sürekli gittiği gibi gitti, oturdu, bir yangın
çıktığını gördü, polise haber verdi, aradı, kendi
söndürmeye çalıştı, polisi bekledi, gelene kadar da yanında
durdu, yangının büyümesini engellemeye çalıştı. Ne
oldu biliyor musunuz? Önce, beyanı alınmak üzere Görgü
tanığısın, gel. dediler, sonra kimliğine
baktılar Nerelisin? Kürt müsün? diye sorduktan sonra Yakup Akman
gözaltına alındı ve terörle mücadelenin baskıyla
getirdiği 2 tanığın verdiği ifadeyle, ki 155i aramış,
110u aramış, bildirimde bulunmuş, bir yangın olduğunu
ihbar etmiş, orada beklemiş, ayrılmamış, polisin
gelmesini, itfaiyenin gelmesini beklemiş bir kişiye sonunda sahte 2
tanıkla, yönlendirilmiş, terörle mücadelenin kendi eliyle getirip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bitirmek için 10 saniye
rica edeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Terörle mücadelenin kendi
eliyle getirip zorla tanıklık yaptırdığı,
beyanlarını farklılaştırdığı 2
tanıkla ağırlaştırılmış müebbet ve 25
yıl ceza aldı. Bir insanın hayatını mahvettiniz,
işlemediği bir suçtan dolayı bir insanı böyle
ağır bir cezaya mahkûm ettiniz. Neden? Çünkü birine
ihtiyacınız vardı, bir suçlu göstermeniz gerekiyordu,
basınınızda, sizin yandaş medyanızda
göstereceğiniz bir suçluya ihtiyacınız vardı; bir genci
buldunuz, bir Kürtü buldunuz, onun üzerinden suçlu diye ilan edip adaletsiz
yargınızla bu cezaları verdiniz.
Bunların altından nasıl
kalkacağınızı zannediyorsunuz? Susturmayla,
sessizleştirmeyle iktidarınızı
koruyacağınızı zannediyorsanız
yanılıyorsunuz. Bu toplum, özgürlük mücadelesini de biliyor,
demokrasiyi de biliyor, adaleti de biliyor, hiçbirini size bırakmayacak.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aralık ayında Çinde
ortaya çıkan, ocakta dünyaya yayılmaya başlayan, mart ayından
itibaren de Türkiyeyi etkisi altına alan bir küresel salgın ve bu
küresel salgın, bize var olan ama görmezden geldiğimiz veya
hatırımıza getirmediğimiz birçok şeyi
hatırlattı ya da öğretti. Bu salgından önce kıtalar
arasında atılacak füzelere, bu füzeleri erken uyarı
sistemleriyle fark etmeye ve gelen bu füzeyi imha edecek savunma füzelerine
para harcıyordu bütün dünya. Gözün görmeyeceği bir virüs geldi ve
hepimize şunu öğretti: Hiç uğraşmayın, boşuna da
para harcamayın, ben hepinizi birden öldürebilirim." dedi ve
artık dünya kıtalar arası füzeler yerine kıtalar arası
virüsleri, erken uyarı sistemlerini, bu virüsün bulaşmasını
engelleyecek aşıları ya da bulaşsa da tedavi edecek ilaçları
ve buna kaynak aktarmayı tartışmaya başladı. Çünkü
öğrendik ki küresel olarak en yoksulumuzun sağlığı
kadar sağlıklıyız.
Eskiden umurunda değildi, hatta hiç oralı
olmuyordu İngiltere, Çindeki gelir adaletsizliğinden, yoksulluktan,
insan hakları ihlallerinden falan ama Çinin yoksul bir mahallesinde bir
hayvan pazarında 4 yoksul Çinlinin içtiği yarasa çorbası,
İngiliz Başbakanını yoğun bakıma sokuyorsa
artık herkesin oturup düşünmesi gerekiyordu. En yoksulumuzun
sağlığı kadar sağlıklı, en yoksulumuzun
güvencesi kadar da güvenceliydik, hatta en yoksulumuzun eğitimi, toplam
eğitimimiz kadar değerliydi çünkü başımıza ne gelirse
onun üzerinden gelecekti ve bütün dünya Artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak. dedi.
Bunu duyduğunda bunu kabullenmeyen kimse yoktu
dünyada ve aklı başında sosyologlar, toplum bilimciler, siyaset
bilimciler, tarihçiler ve fütüristler şöyle dediler: Sosyal devletler
güçlenecek, sosyal politikalar önem kazanacak ve alan sağ el yerine, veren
ve şefkatli sol elin güçlenmesine, bunu savunan siyasetin öne
çıkmasına, otoriter popülist liderlerin de zaman içinde güç
kaybetmesine sebep olacak bu yaşananların hepsi. Tabii, otoriter
popülist liderler buna karşı aynı söylemi tekrarlayarak meydan
okudular, Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. dediler. Bunu Macaristanda
Orban söyledi, Hindistanda Modi söyledi, Rusyada Putin söyledi, Amerikada
Trump söyledi, Türkiyede de Recep Tayyip Erdoğan söyledi. Otoriter
popülist liderler bu akıma karşı baskıyı
artırmak, otoriterleşmeyi artırmak, kendi iktidarlarını
mutlaklaştırmak için bazı adımlar atmaya
başladılar ve bugünkü kanun teklifi, Türkiyenin gündemine geldiyse
bunu baroları parçalayan ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
örgütlerinin toplumsal muhalif yönlerini bastırmaya çalışan ve
buradaki itirazlara rağmen geçen kanundan bağımsız
düşünmemek lazım veya bunu muhalefetin sesini duyurabildiği
birkaç tane televizyona tekrarında lisans iptaline varacak cezaları
vermekten, muhalif gazeteleri çeşitli yöntemlerle gelirlerinden yoksun
edecek ve peşi sıra kapanmaya mahkûm edecek cezalardan farklı
düşünmemek lazım.
Bugün dört başı mamur bir sosyal medya
sansür yasasıyla ve bir intikam yasasıyla karşı
karşıya olduğumuzu da hatırlamak lazım. Bizi bu
atmosfere bir şeyler hazırlar mıydı? Yani birileri, sosyal
medyada yeşil top uygulaması başlattı, sürecekti, kırk
beş gün sonra pişman oldular çünkü Onursal başkanın ifade
ettiği gibi bir suçüstü durumu da oldu ve öyle bir şey oldu ki
neredeyse Parlamentodaki oturuş sıramıza bile uyarak birileri,
önce Sayın Meral Akşenere karşı, sonra Sayın
Başak Demirtaşa karşı, sonra Sayın Canan
Kaftancıoğluna karşı ve en nihayetinde Sayın Esra
Albayraka ve minicik yavrusuna karşı hiçbirimizin kabul ve tasvip
edemeyeceği saldırıları, sosyal medya üzerinden
yaptılar; zamanlama manidar ve sonuncusundan sonra sosyal medyaya bir
düzenleme lazım, bunu yapmak lazım. Baktığınızda
acaba birileri -hani hep Türkiyeye operasyon çekiyor ya, manipülasyon
yapıyor ya- Türkiyeyi buna hazır hâle getirecek psikolojik, siyasi
atmosferi hazırlıyordu da biz bunun farkında değil miydik
diye düşünmek de hepimize düşer herhâlde ve şöyle bir gerçekle
karşı karşıyayız: Şimdi, bir teklif getirdiniz,
nereden bakarsanız bakın, bu teklif hayata geçtiğinde Türkiyeyi
dünyada 4üncü ülke yapacak. Kimden sonra? Kuzey Koreden, Çinden ve
İrandan sonra. Sosyal medyayı sansürleme, kapatma ve
şirketlerin çekilmesi sonuçlarını doğuracak düzenlemeleri
yapan 4üncü ülke; Kuzey Kore, Çin ve İranla. Türkiyeyi demokraside,
Türkiyeyi sosyal medya özgürlüğünde küme düşen 4üncü ülke yapacaksınız.
Hani hangi ligde oynadığınız önemli
ya; bakın, bu ülkelerle biz hakikaten aynı ligdeyiz yani yapılan
işte bir tutarsızlık da yok. Örneğin Basın
Özgürlüğü Endeksinde Kuzey Kore 180inci, Çin 177nci, İran
133üncü, Türkiye de 154üncü zaten ve Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Kuzey
Kore tasnif dışı ama Çin 88inci, İran 108inci, Türkiye de
107nci zaten. Zaten biz sizin yönettiğiniz on sekiz yılın
sonunda bunlarla aynı ligdeyiz ve o ligde, o sosyal medya ve demokrasi
alanında küme düşen 3 takımdan sonra 4üncü olmamız sürpriz
değil, zaten o kategoride bize maç yaptırıyorsunuz. Ve
geldiğimiz durum...
Dünyada da 3 örneği var. deyince, modern
dünyadan, gelişmiş demokrasilerden bir örnek, hemen Almanya var.
örneğine sarılıyorsunuz. Almanya buna benzer bir kanunu tam iki
yıl tartıştı, Türkiye bu kanunu ikinci gece
tartışıyor. Biri, Komisyonda; 16.00da başladık,
05.00te bitti; on üç saat. Ne derlerse desinler; işte, bir iki
sataşma olursa kavga dövüş
Onun dışında konuşmayın,
savunmayın, bitirelim, gidelim. O gün bitirdiniz, gittiniz; bu gece de
görülüyor ki bitirip gideceksiniz. Almanyanın iki yıl
tartıştığı kanunu iki gün tartıştırarak
buradan gitmek istiyorsunuz. Oysaki hep beraber bir adım
atmıştık, Dijital Mecralar Komisyonu bütün yaz
çalışabilirdi, evrensel ölçütlere bakabilirdi, Türkiye için en
doğrusunu tartışabilirdi, ekim ayında da bize Türkiyenin
toplumsal uzlaşısını yansıtan bir metni önümüze
koyabilirdi ama hayır, siz bunu bu gece halledip gideceksiniz ve bizi
Çinle, Kuzey Koreyle, İranla aynı kategoriye
sokacaksınız ama bu kötülüğü Türkiye'ye yaparken örnek
verdiğiniz Almanyanın iki tane toplumsal çıpası var. Bir,
tarihlerinde bir soykırım utancı var, Neonazizm var, orada
Türklere ve Yunanlara başta olmak üzere yapılan saldırganlıklar
var ve buna karşı yüzde 90ın üzerinde bir toplumsal mutabakat
var. Onlar Neonazileri durdurmaya çalışıyorlar; siz Türkiye'deki
bütün muhalefete Almanların Neonazilere uyguladığı yöntemi
uygulamaya hazırlanıyorsunuz.
İkincisi, Almanyanın bir diğer
çıpası bütün her şey mahkeme kararına bağlı,
bağımsız Alman mahkemelerine. Vallahi dünyadaki ölçütte 4üncü
sıradalar yargı bağımsızlığında,
Türkiye 142nci, 143üncü sırada ve siz, mahkemelerin siyasi ile
şahıs, devlet ile şahıs ve iktidar ile muhalefet
arasındaki davalarda tarafsız, yansız davranabildiklerini
düşünüyorsanız, bu, vicdanınıza sığıyorsa
ben bir şey demeyeceğim ama yetmez. Almanyada mahkeme kararı
var, Türkiye'de mahkeme kararı yerine geçen 14 kurum var. Bir tanesi Bilgi
Teknoloji Kurumu BTK ama devam ediyor: Spor Toto, Millî Piyango, Türkiye Jokey
Federasyonu içerik engelleyebiliyor ve Diyanet İşleri
Başkanlığı. Yani Almanya'da mahkemenin
aldığı kararı Türkiye'de bu kurumlardan herhangi birinden
alabilirsiniz, hepsinin başına gelen kişileri de kimin, ne
şekilde atayabildiğini de biliyorsunuz. Türkiye'yi bu duruma
sürüklüyorsunuz.
Bu kararların sonucunda ne olacak,
bunların sonucunda? Bu küresel şirketler, bu sosyal medya
şirketleri iki kural üstünde yürüyorlar. Bulundukları ülkelerin
kurallarına, kanunlarına uyuyorlar; uyamazlarsa çekiliyorlar. Bu
kanunun bir benzerini Rusya çıkardı, verinin
yerelleştirilmesinde; Twitter Çekilirim. deyince Dur, gitme. dedi. Biz
sizin Twittera Dur, gitme. diyeceğinizden ya da WhatsAppa Aman
yanlış olmuş. diyeceğinizden emin değiliz çünkü Rusya,
kanunun ikincil, üçüncül sonucunu hesaplayamadığı için Dur,
gitme. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu firmaların
Türkiyeden çekilmesini sizin birincil fayda olarak
değerlendirdiğiniz, öncelikli hedefiniz olarak
değerlendirdiğinizle ilgili kuvvetli emareler var. Bu kötülüğü
Türkiyeye yapıyorsunuz. Liderinizi Modiyle, Orbanla, Putinle
andırabilirsiniz, yirmi yıl sonra birileri bugünleri yazınca bu
yasayı buradan geçiren siyaset olarak anılabilirsiniz ama ekonomiye
de acayip bir kötülük yapıyorsunuz.
Şunu düşünün: Dünyanın bir yerindeki
herkes Nerede tatil yapayım. diye bakıyor. Çeşitli sitelerden
bakarken Yunanistana mı gideyim, Türkiyeye mi gideyim? diye
düşünen bir gencin Türkiyede Instagramın engelli olduğunu,
İspanyaya mı, Türkiyeye mi? diye düşünen bir başka
vatandaşın Türkiyede Twittera yüzde 95 bant daraltılması
uygulandığını bildiğinde tatil tercihini siz
düşünün ve küresel sermayenin hukukun üstünlüğüne, hukuk güvencesine
doğru aktığını ve hukuk güvencesinin
olmadığı yerlerden kaçtığını da pek
çoğunuz benden daha iyi bilir, aslında bıraksak benden de daha
iyi anlatırsınız burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkanım
toparlayayım.
Son olarak gelinen noktada yapılanın bir
intikam ve bir gelecek tasarımı olduğundan kimsenin şüphesi
yok. Benim evde de var, çocuklarınız torunlarınız var. Z
kuşağı, onun yerine karar vermekten, ona sormadan ve ona bir
şeyi dayatarak yaptırdığınızda, bir, onu
yapmıyor; iki, yapsa da burnunuzdan getiriyor. Sınavlarını
bir ay ileri aldınız, bir ay geriye çektiniz, 1 milyon tweet
attılar, dinlemediniz Canlı yayında kendinizi ifade
edeceksiniz. dediniz, altına on binlerce eleştiri gelince Fahrettin
Bey yorumları kapattırdı, bu sefer dislike dediler yani
Yaptığını beğenmedim. Görev onayına
bakıyorsunuz ya Cumhurbaşkanının, gelecek seçimlerde oy kullanacak
7 milyon yeni seçmen, görev onayında Beğenmedim. diyor Bu yaptığını
beğenmedim. O disliketan belki bugün kurtulursunuz, belki bizi ve
muhalifleri susturursunuz ama gençleri susturamaz ve onların seçimde size
kesecekleri cezadan kurtulamazsınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Yalova Milletvekili Sayın Ahmet Büyükgümüş.
Buyurunuz Sayın Büyükgümüş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ
(Yalova) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin birinci bölümünün geneli
üzerinde parti grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamı 4 başlıkta sizlere
sunmak istiyorum. İlk olarak, sosyal medya mecralarının
sosyolojik ve ekonomi politik bir incelemesini yapacağım. İkinci
olarak, teklifimizin ana hatlarıyla neler getirdiğinden
bahsedeceğim. Üçüncü olarak, özgürlükler teorisi bakımından
teklifimizi inceleyeceğim. Son olarak, gençlerle ilgili ifade edilen
fikirlere dair görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Değerli milletvekilleri, sosyal medya
mecraları, kendine has sosyalleşme pratiklerini içerisinde
barındıran, kişiler arasında etkileşimlerden
oluşan canlı bir yer; gündelik hayatla benzeşen birçok yönü var.
Sadece dijital alandaki teknik göstergelerden değil, onun ardındaki
insanlardan söz ediyoruz. Gerçek yaşamda hangi suçlar işlenebiliyorsa
dijital alanda da boyut değiştirerek gerçekleşmesi muhtemel. Bu
sebeple, dijital dünyanın gelişimine paralel, oradaki ekonomik ve
sosyal ilişkileri düzenleyecek hukuki yapıların inşa
edilmesi önemli bir zorunluluk.
Gelelim konunun ekonomi politik boyutlarına.
İnsanlara dijital mecralarda sosyalleşme olanağı
sağlayan bu platformlar, aynı zamanda özellikle reklam gelirleriyle
büyük bir ekonomik yapı oluşturuyor. Bu mecralarda
yaptığımız her paylaşım, her veri işlenerek
bilgiye dönüştürülüyor ve tüm endüstri alanlarında üretimden
pazarlamaya, finansa kadar birçok kararın alınmasında bu veriler
kullanılıyor. Sistem aslında basit; bize bir sosyalleşme
imkânı sunuyorlar ve bu alanda yaptığımız tüm
davranışları yani beğenilerimizi,
kızgınlıklarımızı,
heyecanlarımızı, tüm duygularımızı
sayısallaştırıyorlar ve pazarlama stratejilerinin bir
nesnesi hâline getiriyorlar. Bizden ne kadar veri alabilirlerse
satacakları o kadar fazla şeyleri oluyor. Şimdi, böylesine
ticarileşmiş, davranışlarımızı
sayısallaştırarak satan bir platformdan bahsediyoruz ve bu
karmaşık sistem içerisinde birey olarak herhangi bir hak ihlaline uğradığınızda,
sizin muhatap alabileceğiniz, itiraz edebileceğiniz bir merci yok,
bir otorite yok. Öncelikle, bunun kabul edilemez olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Peki, genel bu tablo karşısında,
bizim teklifimiz ne getiriyor? Bugün, artık, gündelik
hayatımızın bir parçası hâline gelen sosyal medya
mecralarına dair, sosyal ağ sağlayıcısı
kavramıyla, mevzuat içerisinde tanımı belli olan meseleyi bir
çerçeveye oturtuyoruz. Devamında, eğer bu sosyal ağ
sağlayıcısı günlük 1 milyon erişime erişiyorsa,
yasal temsilci görevlendirme zorunluluğu getiriyoruz ki ya sosyal
ağın kendisinden yahut bu ağ içerisinde bireylerin
etkileşiminden kaynaklanan sebeplerle ortaya çıkabilecek hak
ihlalleri ve uyuşmazlıklarda sosyal ağ adına taraf
olabilecek bir muhatap arıyoruz.
5651 sayılı Kanunda düzenlenen
kişilik haklarının ve özel hayatın gizliliğinin ihlal
edilmesi durumunda yapılacak başvurulara, bu temsilciliğin
kırk sekiz saat içinde yanıt vermesini kural altına
alıyoruz ki bu muhataplık ilişkisi hakiki bir hukuki zemine
otursun. Yine, 5651 sayılı Kanunda sadece erişimin engellenmesi
bulunurken, içeriğin çıkarılması imkânını da
getirerek hak ihlaline neden olan içerik özelinde işlem yapabilen bir
kabiliyete ulaşıyoruz. Böylelikle, aslında belli bir yerinde suç
unsuru olan internet adresinin tamamının erişimini engellemeden
hak ihlalinin önüne geçebileceğiz, bu durumun ifade özgürlüğünü
kuvvetlendirici, destekleyici bir etkisi olacağını
düşünüyorum.
Peki, temsilcilik açmaktan diğer kural
altına alınan uygulamalara kadar, eğer sosyal ağ
sağlayıcıları, getirilen hükümlere uymazsa ne olacak? Burada
da para cezasıyla başlayan, reklam yasağıyla devam eden,
erişim için bant genişliğinin daraltılmasına kadar
giden beşli kademeli bir süreç var.
Bakın, özellikle vurguluyorum: Bu teklifte
kapatma, sansür yok yani bütün bunların hepsini aşarlarsa, beşli
kademelerin hepsini aşarlarsa, bir bant genişlemesi, bir problem
ortaya çıkabiliyor onlar açısından ama oraya gelene kadar bu
temsilciliği yerine getirebilirler. İkincisi, bant daralmada, hâkim
kararına bağlı olarak, kademeli ve orantılı bir
şekilde bunun uygulanmasını savunuyoruz, teklifimiz buna da
imkân veriyor, idarenin tek taraflı bir uygulaması burada söz konusu
değil.
Teklifimizin reform niteliğindeki
düzenlemelerinden biri de ben bunu çok önemsiyorum- birçok ülkede yeni yeni
tartışılmaya başlanan unutulma hakkının
tanınması. Kişilik hakları ihlal edilenlerin başvurusu
sonucu verilecek mahkeme kararıyla, bireyler, arama motorlarıyla
ilişkilendirilmeme hakkı elde edebilecekler. Böylelikle,
şahsiyetlerini hukuksuz yere zedeleyen ithamlarla birlikte artık
anılmayacaklar. Unutulma hakkını da özgürlükler
bağlamında değerli bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, sosyal medya
yasasının gündeme gelmesinden itibaren özgürlükler
bakımından konunun yoğun şekilde
tartışıldığına şahit olduk. Bir toplumda biz
gerçek anlamda özgürlüğü önemsiyorsak, orada özgürlüklerin bir sistem
dâhilinde hayat bulmasına zemin hazırlamalıyız. Münferit
olarak bir tarafı yahut bir özgürlüğün bir boyutunu alıp öne çıkarırsak,
arzuladığımız özgür topluma maalesef ulaşamayız.
Özgürlükler konusunu ele alırken sadece bireyin devletle
yaşadığı gerilimleri ele alırsak, konuya yüzeysel
yaklaşmış oluruz. Özgürlükler, aynı zamanda bireyler
arasındaki ilişkilerin ve farklı özgürlükler arasındaki
çatışmaların yönetilerek bir düzene oturtulmasıyla hayat
bulabilir.
Soruyu doğru yerden soralım; hak arama
özgürlüğünün olmadığı bir alanda değil ifade
özgürlüğü, herhangi bir özgürlük var olabilir mi? Benim kanaatim,
olamayacağı yönünde. O yüzden, hak arama özgürlüğü tüm özgürlüklerin
hayat bulması için gerek şart konumundayken, aslında bizim ele
almamız gereken tartışma tam da burası, teklifimiz tam da
buna cevap üretiyor. Kişilik haklarına
saldırıldığını düşünen, mahremiyetinin ihlal
edildiği bir durumla karşılaşan, sivil zorbalığa
maruz kalan birey ne yapacak? Günlük hayatta gerçekleştirilebilecek tüm
suçlar bu dijital ortamda da yapılıyor, bunu da biliyoruz. Bunlara
maruz kaldığında nereye müracaat edecek bu birey? Tüm bu
soruları cevapsız bıraktıktan sonra, kusura bakmayın,
özgürlüklerden söz edemeyiz. Böyle bir vasatta ifade özgürlüğü
anlamını bulamaz.
İşte, getirdiğimiz bu teklif,
bireylerin kişilik haklarının ihlal edildiğini
düşündüğü yerde haklarını arayacakları bir platform
sunduğu için değerli. Teklifimizle birlikte, yasal temsilciler
vasıtasıyla hem bireylerin sağlıklı bir
muhataplık ilişkisi geliştirmesi mümkün olacak hem de
mahkemelerimizde alınacak kararların uygulanması yine bu
muhataplık sayesinde teminat altına alınmış olacak.
Şunu asla unutmayalım: Hak arama hürriyetinin olmadığı
bir yerde biz, ifade özgürlüğünden kesinlikle söz edemeyiz ve teklifimiz
bunun için önemli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, bu yasa gündeme geldiğinden itibaren
yoğunlukla gençlerle ilişkilendirildi. Jenerasyon gereği,
yoğunlukla, bu mecraları gençler kullanıyor. Evet, buradaki
hukuksuzluktan da en fazla biz gençler zarar görüyoruz, bu
muhatapsızlıktan.
Kamusal yaşamın parçası olsun ya da
olmasın, en fazla gençler siber zorbalığa maruz kalıyor.
İfşa adı altında, en çok gençlerin şahsiyetleri
yıpratılıyor. Şimdi, bu teklifle, tüm bunlar için gençlere
bir hak arama platformu sunmuş oluyoruz. Bu teklif, umuyorum
yasalaşacak. Bundan sonra da, biz, siyasilerin yapması gereken en
önemli konu, gençleri, tüm toplumu, bu hak arama konusunda bilgilendirmek, bu
yasanın sunduğu imkânları anlatmak ve yenilerini bu anlamda
talep etmek.
Son olarak, elbette, buradaki sayın
milletvekillerine ama daha çok kamuoyunun dikkatine bir hususu arz etmek
istiyorum. Elimde genişçe bir rapor var, Türkiyede internet
özgürlüğünün durumu hakkında yazılmış bir rapor.
Samimiyetle ifade ediyorum, bu konuşmaya hazırlanırken de
rapordan istifade ettim. Türkiyede internet alanına dair
politikaların, yapılan çalışmaların bir mevcut durum
analizini yapıyor, ardından bu rapor belirli politikalar öneriyor.
Şimdi, bu politika notunun iki maddesini
sizlerle paylaşacağım. Birincisi, Geniş içerikli sitelerin
tamamının erişime kapatılması yerine, yalnızca
suç teşkil eden bölümleri engellenmelidir. diyor bu rapor.
İşte, bu teklifle bizim getirdiğimiz bu.
Yine, bu raporda önerilen politikalardan birisi
şu: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu en kısa zamanda
kabul edilmeli. Bunu da bizim partimiz getirdi, geçtiğimiz dönemde
kanunlaştırdı. Ve ekliyor: Unutulma hakkının
tanınmasıyla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.
Şimdi, bu rapor kimin? Değerli milletvekilleri, bu rapor, Cumhuriyet
Halk Partisi Arge-Bilim Yönetim ve Kültür Platformunun; 22 Aralık 2014
tarihinde bu raporu yayınlamışlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Unutulma hakkıyla da ilgili
Meclisi düzenleme yapmaya davet ediyor.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Yargı
bağımsızlığında olur o, taraflı olan
yargıda bu iş olmaz, demokrasilerde olur o! Hangi yargıdan
bahsediyorsun!
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla) Yani diyor ki: Biz
çoğunluğu Mecliste elde edersek unutulma hakkını
getireceğiz, böyle bir düzenleme yapacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Peki, bu platform sıradan bir
platform mu? Değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla) CHPnin Parti
Meclisi yani yönetim organının üyeleri, bu platformun üyeleri
aynı zamanda, tüzükleri gereği bu böyle. Ama aynı önerileri,
özellikle unutulma hakkını biz dile getirdiğimizde aman
veryansın ediyorlar. Burada öyle şeylerle ilişkilendirildi ki,
yok efendim, FETÖymüş, yok şuymuş, yok buymuş. Ya,
Cumhuriyet Halk Partisi bunu istiyor, bunun hayata geçirilmesini istiyor. Biz
de diyoruz ki: Evet, unutulma hakkı, doğru, bu teklifle yasalaşsın
ama meseleyi alıp başka türlü yerlere getiriyorlar. Yine de şu
sevindirici: Sakin kafayla düşünüldüğü takdirde bunun önemli bir
sorun olduğu, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından da söylenmiş
bir söz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi
de milletimizin karşılaştığı bu sorunu biz bu
teklifimizle inşallah çözüme kavuşturuyoruz.
Tüm bu düşüncelerimle teklifimizin
yasalaşması için siz değerli milletvekillerimizin desteğini
istirham ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Süremi bir dakika aştım, her birinizin
affına sığınıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına Hatay
Milletvekili Sayın Barış Atay Mengüllüoğlu.
Buyurunuz Sayın Mengüllüoğlu. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Tüm
halkımızı Türkiye İşçi Partisi adına
selamlıyorum.
Grubu olmayan partilere ve bağımsız
milletvekillerine yeterince konuşma hakkı verilmemesine dair
eleştirilerimizi burada defalarca dile getirdik. Ülkede
yaşanılan, işçilere, çiftçilere, öğrencilere, kadınlara,
gençlere yapılan hak ihlallerini dile getirmeye çalıştık,
kamuoyu yaratmaya çalıştık. İstisnasız her
konuşmamıza itiraz ettiniz. Geçen hafta konuşurken bunun
örneğini ben de yaşadım, birkaç defa
yaşadığım gibi, bağrışmalar, laf atmalar
vesaire; bunların hepsi olur, bunda bir sorun yok. Gerçekler çoğu
zaman rahatsız edici olabiliyor.
Konu neydi o zaman? İktidarınız
döneminde kadın, çocuk cinayetleri ve istismarının
arttığını söyledim, bu sıralardan Her yerde var.
diye cevap geldi. Gerçi doğru, her yerde var; ne yazık ki ülkenin her
ilinde, ilçesinde, köyünde, mahallesinde,
karşılaştığımız her kurumda, her sektörde,
bu eril düzenin devam ettiği, tahakküm kurduğu her yerde
kadınların yok sayılması, istismar edilmesi, şiddet
görmesi, öldürülmesi var. Tabii, o milletvekili bunu söylerken sözüm ona bana
Batı hayranlığım üzerinden laf çarpmaya
çalıştı, bu minvalde söyledi. Ona da katılıyorum, o
ülkelerde de var; Fransada, İngilterede, Amerikada, Norveçte,
aklınıza gelebilen her yerde var; içinizi rahatlatırsa diye
söylüyorum, var yani, rahat olabilirsiniz. Fakat sadece burada olan, başka
bir yerde olmayan ne var, onları söyleyeceğim ben.
Mesela, Fatma Altınmakasa
yapıldığı gibi, eşinin kardeşi tarafından
tecavüze uğrayıp şikâyet etmeye gittiği karakolda bir tek
Kürtçe bilen polis olmadığı için ifadesinin alınmaması,
bunun üzerine kocası tarafından öldürülmesi ve ona tecavüz eden
failin serbest bırakılması dünyanın hiçbir yerinde yok.
Sevtap Şahin gibi, kocası tarafından tehdit edildiği için
tam 60 defa şikâyette bulunması, evinden çıkmamasına
rağmen evine gelen kocası tarafından, yirmi dakikada anca gelip
kırk beş dakikada anca kapıyı kırabilen polisler
yüzünden öldürülmesi dünyanın hiçbir yerinde yok. Ayşe Tuba
Arslanın eski eşi tarafından şiddet görmesi, tecavüze
uğraması ve yaptığı 23 suç duyurusunun üzerine
takipsizlik verilmesi yüzünden satırla öldürülmesi dünyanın hiçbir
yerinde yok. Ayşe Paşalının eşinden boşanmak
için uğraşırken araya giren aile üyeleri tarafından ikna
edildikten sonra kocasından şiddet görüp tecavüze uğrayıp
bir de 11 defa bıçaklanması dünyanın hiçbir yerinde yok. Bir
sapığın, yavru bir köpeğe tecavüz edip öldürmesi ve bunun
üzerine tutuklanmayıp sadece sosyal medyada çok büyük bir kamuoyu
oluşturulduğu için meğerse 9 ayrı suçtan kaydı
olduğu ve arandığı anlaşıldıktan sonra ancak
1 tane suçtan tutuklanabilmesi dünyanın hiçbir yerinde yok. Salihlide
mahallelerine yapılacak olan biyogaz santraline Gediz Ovasını
kirletir. diye karşı çıkan yaşlı başlı
kadınların jandarma tarafından tekme tokat dövülmesi
dünyanın hiçbir yerinde yok. Evinde çalışan Nadira
Kadirovanın, kendi silahıyla ölmesine rağmen daha kendi partiniz
içerisinde bir tane soruşturma açmadığınız bir vekilin
olması dünyanın hiçbir iktidar partisinde yok. İstanbul
Sözleşmesine karşı olduğunu anlatabilmek için Kadın
ile erkeği eşitlemeye çalışanlar en büyük zararı
veriyor, tavuklara zorla horozluk yaptıramazsınız. diyebilen
bir vekil dünyanın hiçbir yerinde yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Eski erkek arkadaşı tarafından boğulan,
yakılan, bir varile tıkılan ve gömülen, bütün ülkeyi infiale
sürükleyen, herkesin kamuoyunda ne yapacağını bilemeyecek kadar
şoka girdiği bir yerde otuz üç saat boyunca tek kelime etme
gereği duymayan bir Cumhurbaşkanı dünyanın hiçbir yerinde
yok, sadece burada var. Bir kadının kendisini aylardır taciz
eden ve tehdit eden bir adamı gözaltına aldırabilmek için
Pınar Gültekinin ölüm haberlerinin altına sosyal medyada tweet
atmak zorunda kalması ve ancak böyle tutuklatabilmesi ya da gözaltına
aldırabilmesi dünyanın hiçbir yerinde yok.
Şimdi siz, bu sosyal medya üzerine bir
düzenleme adı altında bizim iddiamız- sansür getiriyorsunuz.
Geçen de söyledim, o yüzden tekrar söyleyeceğim: Bu ülkede insanlar her
şeyi sosyal medyadan öğrenebiliyorlar, başka bir öğrenme
alanları yok, bununla ilgili tepki gösterme alanları yok. Sokağa
çıkan tutuklanıyor, bir şey söyleyen tutuklanıyor, gözaltına
alınıyor, ellerinde sadece sosyal medya var ve siz diyorsunuz ki:
Sosyal medyada ahlaksızlık var -bu arada bu
saydıklarımın hiçbiri sosyal medyada değil, gözünüzün
önünde oluyor bunlar- faili bulmak istiyoruz. Arkadaşlar, biz ölüm
tehdidi alıyoruz, adını soyadını verdik, şikâyet
ettik, takipsizlik verdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
İsmi, cismi belli olanları bir tutuklayın hele, ondan sonra
adı sanı belli olmayanları yaparsınız. Böyle binlerce,
on binlerce örnek varken, bunları artık söylerken insanlık
adına utançtan başımızı kaldıramazken,
kadınlar sizden gelen bütün saldırılara rağmen bu
mücadeleye devam ederken, İstanbul Sözleşmesini iptal etmek için
kılı kırk yarıyorsunuz, hayvan hakları yasasını
çıkarmamak için bir yıldır uğraşıyorsunuz ve
vekiliniz diyor ki: E, her yerde var. Vallahi, ben şahsen
utanırdım.
Dedim ya, her şeye itiraz ediyorsunuz diye;
buyurun edin, devam edin fakat size karşı artık burada mücadele
eden Türkiye İşçi Partisi var. Aman Ali Rıza Bey,
ağzımızın tadı bozulmasın. tarzı muhalefet
de yok. Nasıl konuşuyorsanız, öyle cevap vereceğiz, ne
tondan söylüyorsanız, öyle karşılık göreceksiniz; dişe
diş, göze göz, bilek bileğe.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Senden korkan senden
beter olsun!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Değil iki milletvekili, yaptıklarınızı görecek iki
göz, karşınızda duracak iki yürek, sizinle mücadele edecek iki
bilek kalsak bu mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz ve gideceksiniz. Bu
söylediklerimi de asla unutmayın, biz buradayız, göreceğiz hep
beraber. Hadi bakalım! (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Çapsız!
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Senden korkan senden
beter olsun!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Hadi
bakalım!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hatibin kendi
kafasındaki algoritmayla söylemiş olduğu ifadelerin hiçbirisini
kabul etmiyoruz, reddediyoruz, iade ediyoruz.
BAŞKAN Şahısları adına
ikinci söz Konya Milletvekili Sayın Selman Özboyacıya aittir.
Buyurunuz Sayın Özboyacı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşülen kanun teklifinin birinci bölümü üzerine söz almış
bulunmaktayım.
En başta ifade etmek isterim ki bu bir sosyal
medya kısıtlaması teklifi değil; aksine, sosyal medya üzerinde
hem kişisel hem de toplumsal suçlarla mücadele edilmesini, kişisel
verilerimizin ve haklarımızın daha sağlam bir şekilde
korunmasını ve özgürlük alanlarının daha da
genişlemesini sağlayacak bir kanun teklifidir.
Tartışmasız, her bir maddesi, AK PARTİ ve Cumhur
İttifakı olarak çıkardığımız diğer
kanunlarda olduğu gibi milletimize fayda sağlayacağını
düşündüğümüz bir tekliftir. Son zamanlarda sosyal medya üzerinden
hepimizin şahit olduğu bazı paylaşımlar taraflı
tarafsız herkesi rahatsız edici boyutlara gelmiş
durumdadır. Türkiye, dünya genelinde sosyal medyayı en aktif kullanan
ülkelerden biridir. Hemen hemen her sosyal medya mecrasında
kullanıcı sayısı olarak ilk 10 sıra içerisinde yer
alıyoruz. Ne yazık ki tüm bu kullanıcı sayılarına
rağmen karşımızda resmî bir muhatap bulunamaması ve
bunun altyapısını sağlayacak yasal bir zeminin
olmaması sebebiyle vatandaşlarımız ciddi mağduriyetler
yaşamaktadır. Açıkça görülmektedir ki bu alanda yeni bir yasal
düzenlemeye ihtiyaç vardır. İşte, biz de bu sebeple, İngiltere,
Almanya, Fransa, Amerika gibi diğer büyük ülkelerin de
yaptığı üzere sosyal medyayla ilgili bir düzenlemeyi devreye
sokmaya hazırlanıyoruz.
Fikir ve düşünce ayrımı gözetmeksizin
hakaret içeren, içerisinde aşağılayıcı ifadeler yer
alan, millî ve manevi değerlerimizi hedef gösteren
paylaşımları eminim ki hiçbirimiz tasvip etmiyoruz. Ancak bu
konulara olan yaklaşımlarımız açısından hepimiz
daha samimi olmalıyız kanaatindeyim. Kanuna duyulan asıl
ihtiyacın kaynağı siyasi olmayan ve
vatandaşlarımızın gündelik hayatıyla ilgili
yaşadığı problemlerdir. Sosyal mecralarla ilgili asıl
rahatsızlık ve güvensizlik buradan kaynaklanmaktadır. Hangi
siyasi görüşten olursa olsun bütün toplum hakaret, taciz, tehdit, iftira
gibi durumlardan çok rahatsız. Bu sebeple, bu konuyu siyasi açıdan
ele almak problemin aslında yalnızca küçücük bir
kısmını ele almak demektir. Milleti temsil eden milletvekilleri
olarak şahsımıza, ailemize, sevdiklerimize, temsil
ettiğimiz insanlara ve inandığımız değerlere
sosyal medyadan yapılan hakaretlerin cezasız kalmasını
istemiyorsak bu yasanın çıkmasına da karşı
olmamalıyız.
Ayrıca, bu kanun teklifi gündeme geldiği
günden bu yana, bu salonda bulunan bazı siyasetçiler başta olmak
üzere, bir çok hesaptan özgürlüklerimizin kısıtlanacağına
dair, gerçekleri yansıtmayan paylaşımları maalesef hepimiz
görüyoruz. Allah aşkına şu teklif maddelerinin hangisinde, hangi
düzenleme özgürlüklere kısıtlama getiriyor? Açıp maddeleri tek
tek bakalım, suç teşkil eden unsurları ve
yaptırımları tek tek inceleyelim, burada, sizlerin deyimiyle
nerede sosyal medya kısıtlaması? Bütün bir mecraya erişim
engeli getirmek yerine sadece sorunlu içeriklerin çıkartılması
mı kısıtlama? Yoksa kişilik haklarını ihlal edici
içerikler sebebiyle mağdur kişi için düzenlenen unutulma hakkı
mı kısıtlama? Kullanıcı verilerinin Türkiyede
depolanması istemi ya da Türkiyede temsilci bulundurma talebi mi
özgürlüğü kısıtlıyor? Yoksa başvurulara kırk
sekiz saat içinde cevap verilmesinin ve belirli aralıklarla raporlar
yayınlanmasının istemi mi özgürlükleri
kısıtlıyor?
Bir de, maalesef hiç dillerden düşmeyen,
adı sanı belli olmayan, bulunamayan ve sürekli yafta aracı
olarak kullanılan trollerden şikâyet eden bir muhalefetimiz var. Hem
hakarete uğradıklarından fakat faillerini
bulamadıklarından şikâyet ediyorlar hem de kendilerine gelen her
olumsuz yoruma trol faaliyeti diyerek konuyu kapatıyorlar. Hadi buyurun,
birlikte geçirelim bu yasayı, trollerle birlikte mücadele edelim. Kimin
trol ordusu varmış, kimin belediyelerinden trol orduları besleniyormuş?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Buyurun, ortaya
çıksın, bütün trollere karşı hep beraber mücadele edelim.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Yeşil toplular kimde var, yeşil toplular?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yeşil toplu
troller kimde var, paralı troller kimde var?
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) - Gazi Mustafa Kemalden
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana kadar,
kadınlarımızdan çocuklarımıza kadar,
tanımadığımız birilerinin değerlerimize, inançlarımıza
hakaret etmesinin engellenmesi niye bu kadar rahatsız ediyor ki sizi? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Lütfen yapmayın, bu
kanunda özgürlüğün kısıtlanması kesinlikle söz konusu
değil, aksine birçok açıdan lehine olacak düzenlemeler
yapılıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Muhalefetin
yasa kapsamında sürekli Z kuşağı üzerinden
konuşması başta genç bir milletvekili olarak beni ve temsil
ettiğim genç kitleyi inanılmaz rahatsız ediyor. Kaç senedir
Şu kuşak iktidarı değiştirecek, bu kuşak iktidarı
değiştirecek. diye diye en son Gezi olaylarında Y
kuşağına, sosyal medya düzenlemesinde Z kuşağına
geldiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) Ya, koca alfabe bitti
ama görüyorsunuz biz hâlâ durduğumuz yerde dimdik ayaktayız ve
görevimizin başındayız iktidar olarak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Gençlerin siyasette neyi bitireceğini ben
sizlere anlatayım. Gençler, ideolojik bir köşe tutup sabah yüzde 25,
akşam yüzde 25 alıp hiçbir iş üretmeden yapılan her hamleye
koşulsuz itiraz eden muhalefet anlayışını bitirecek.
Bizler, sizin o Z kuşağı diye tabir ettiğiniz gençlerle
sürekli bir aradayız, onların dilinden de en iyi biz anlıyoruz
çünkü bizler de genciz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer sizler de gerçekten gençlere değer
veriyorsanız buyurun, müsaade edin, aynı bizler gibi, AK PARTİ
gibi Parlamentoda gençlere sizler de yer verin. Gelsin, gençler burada kendi
kuşaklarının gündemlerini kendileri işlesinler. Yani sizce
de yaşı en fazla 20 olan Z kuşağıyla alakalı
burada 45, 50, 55 yaşındaki milletvekillerimizin yorum yapması
biraz abesle iştigal olmuyor mu yani? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sen babana
eleştiri yaptırmıyor musun, babana?
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) Sayın
milletvekilleri, tüm maddeler açık, konuşmalarımız
kayıt altında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) Görevlerimizden biri de
toplumu doğru bilgilendirmek. Ben buradan, hiç kuşak ayrımı
yapmadan bütün genç arkadaşlarıma sesleniyorum: Gelin; bu kanunu,
maddelerini, gerekçelerini detaylı bir şekilde okuyun, inceleyin. Ve
bakın bakalım, kim gerçekten özgürlükten yanaymış, kim
gerçekten genç kuşakları önemsiyormuş, kim gerçekten ahlaktan,
şeffaflıktan yanaymış; kimler size daha fazla önem
veriyormuş, bunu çok açık ve net göreceksiniz. Ben buradan
söylüyorum: Bütün gençler, bu kanunu alsınlar, incelesinler; burada
kesinlikle özgürlüğün kısıtlanması diye bir durum söz
konusu değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Herkesin hakkının korunacağı;
hakaret, yalan, iftira, taciz, tehdit, ifşa gibi fiillerin faillerinin
bulunabileceği; kısaca, çok daha sağlıklı bir sosyal
medya ortamının hazırlanacağına
inandığımız bu kanun teklifimizin hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, 26ncı Yasama Döneminde, Meclis Genel Kurulunda Yeliz
Adaley ismiyle yayın yapıp deşifre olmuş olan AKP
milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı Kadın erkek eşit değildir,
eşitlik koca bir tantanadır. Kadın ve erkeği
eşitliğe zorlayanlar en büyük kötülüğü yapanlardır;
tavuğa horozluk yaptıramazsın. sözleriyle kadınlara
hakaret etmiş, açıkça ayrımcılık suçu
işlemiştir. Böyle bir milletvekiliyle aynı Mecliste olmaktan öncelikle
utanıyorum ve diyorum ki: Ahmet Hamdi nasıl Yeliz olduysa tavuk da
horoz olabilir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiyedeki bütün elektrik
kullanıcıları, faturalarında TRT payıyla
karşı karşıya kalıyor. Şimdi soruyorum: Toplanan
bu TRT payı 2019 yılında ne kadardı, nerelere
harcandı? Artık birçok insan, TRTnin kanallarını izlemiyor
ama siz hâlâ TRTde kimsenin seyretmediği programlara, dizilere ciddi
paralar ödüyorsunuz. 2019 yılında TRTde yayınlanan dizi ve
yayınlara ne kadar para ödenmiştir? Elektrik faturalarının
biraz olsun azalması için TRT payını kaldırmayı
düşünüyor musunuz? 2002de yani siz iktidara geldiğinizde TRTde kaç
kişi çalışıyordu, şimdi kaç kişi
çalışıyor?
BAŞKAN Sayın Kasap
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ekonominin güllük gülistanlık olduğunu
havuz medyasından, gerçeği ise internet medyasından
öğrenebiliyoruz. Asıl gündem, açlık, işsizlik, EYT,
yolsuzluk, yoksulluk iken siz, barolarla ilgili, sosyal medyayla ilgili kanun
tekliflerini gündeme getirip halkın çığlıklarını
susturmaya çalıyorsunuz. Fransada Covid testinin ücretsiz
yapıldığını internetten, sosyal medyadan
öğreniyoruz. Bir doktor milletvekilimizin -ahbaptı- kanserli
çocukların yurt dışına çıkarılması için
yardımda bulunması, değişik kampanyalar, hepsi sosyal medya
üzerinden yapıldı. Kan anonsları sosyal medya üzerinden
yapıldı. Kemik iliği vesaire yardıma muhtaçlar için, adalet
için, bilinçlendirmek için bütün enstrümanlar sosyal medya üzerinden
kullanıldı. Sağlık Bakanlığı -bu konuda
sabıkanız var- biliyorsunuz, kişisel verileri İstanbul
seçimlerinde kullandınız. Hangi yargıdan bahsettiğiniz
ortamda sosyal medyanın kısıtlanmasından bahsediyorsunuz?
Eski bir milletvekiliniz demişti ki: Yargı da bizim, yasama da
bizim, yürütme de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin bütün genel gerekçelerine
katılıyoruz.
Ordumuzun silah ihtiyacının yerli ve millî
imkânlarla karşılanması için ilk adımı Nuri Killigil
attı ama fabrikasıyla birlikte havaya uçurularak bu gayretini hayatıyla
ödedi. Vecihi Hürkuşun yerli uçak hayali şaibeli bir kaza bahane
edilerek engellendi. Türkiyenin yerli otomobil heyecanı Devrimle
başladı, kısa sürede üretilen araç, otomobil Devrim
bazılarını rahatsız etti, içeriden ve
dışarıdan saldırılarla Devrim doğmadan öldürüldü.
Şimdi ise İHAmızı, SİHAmızı,
tankımızı, topumuzu, helikopterimizi, otomobilimizi, uydumuzu
üretiyoruz. Devletimiz, muasır medeniyet seviyesinin ilerisine bu ve
benzer çabalarla ulaşacaktır. Atatürkün 1936da tapusunu cami olarak
kaydettirdiği Ayasofyanın cami olarak açılması din
değil, egemenlik meselesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (TÜRK-İŞ)
Temmuz 2020 açlık ve yoksulluk sınırı
araştırmasına göre, Türkiyede açlık sınırı
2.406 lira, yoksulluk sınırı 7.839 lira oldu. Yani, asgari
ücret, açlık sınırının altına indi.
İşçisinden çiftçisine, esnafından emeklisine geçinemeyen
yurttaşlarımızı borç batağına sapladılar.
Yurttaşların bankalara ve finansman şirketlerine olan tüketici
kredisi ve kredi kartı borçları son haftada 7,3 milyar lira artarak
737 milyar liraya ulaştı. İşsizlik hortladı, enflasyon
canavarı yurttaşın cebini yakıyor, ocaklara ateş
düşüyor ama saray ve çevresi gününü gün etmeye devam ediyor. Bir avuç
yandaş ve rantiyeci zevk ve sefa içindeyken halkımız
işsizlik ve yoksulluğun pençesinde inim inim inliyor. Feryat ederek
çözüm bekleyen halkımıza bunu reva görenlerden, ekonomiyi
çökertenlerden ilk seçimde sandıkta hesap soracağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, Şanlıurfanın bu elektrik sorunu hakikaten
çözülmüyor. Yani, artık millet gülüyor, mahsuller orada kuruyor, hayvanlar
telef oluyor. Şanlıurfa Belediyesi tabii büyükşehir olduğu
için, o köyler mahalleye dönüştüğü için temizlikleri
yapılmıyor, çöpleri toplanmıyor, yolların asfaltı
yapılmıyor, suları akmıyor vatandaşın. Belediye
hem hizmet vermiyor hem elektrikler kesik. Şu anda, Komisyon
Başkanı diyor ki: Ben, Enerji Bakanına söyledim. Ya,
Sayın Başkan, senin elektriğin yirmi gün kesik olsa sen
dayanır mısın? Urfalılar dayanıyor orada ya! 9
milletvekili verdi, Allahtan korkmuyor musunuz? Ya, bir telefona
sarılın, şu an Enerji Bakanını arayın bir! Yarına
niye bekletiyorsunuz bunu siz? Yani, elektriksiz kalabiliyor musunuz siz? Siz
kalamayınca bunu Urfalılardan niçin istiyorsunuz? Sayın
Başkanım, yani, siz de oranın milletvekilisiniz, bari siz
ağırlığınızı koyun.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Hassasiyetinize biz de
katılıyoruz Sayın Tanal.
Sayın Aygun...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Yem
fiyatları altın gibi patladı ama süt fiyatları yerinde
sayıyor. Çiftçi ürettiğinden kazanamıyor, yeterince
desteklenmiyor. Bakın, devlet, hayvanların çiçek ve şap
aşısını parayla yapıyor. Büyükbaş
başına 5, küçükbaş başına da 4 liraya aşı
yapıyor. Tekirdağ Saraydan Adnan Kızılkaya adlı üreticimiz
beni aradı. Altı ayda bir aşı parası ödemiş; 15
büyükbaş, 60a yakın da küçükbaş hayvanı varmış,
bugüne kadar toplam 300 bin lira borç yapmış. Devletin üreticiyi, yem
ve diğer masraflar açısından desteklemediğini söylüyor.
Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ise üreticinin
aşılarını ücretsiz yapmak üzere varıp Tarım
Bakanlığına teklif sundu. Gelin, bu öneriyi olumlu
karşılayın, üreticinin aşısını bedava
yaptırın. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi bunu yaparken
üreticinin önünü açın. Yine, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi
çiftçilerimizden hayvanlarına 10 tane yem torbası alana 1 tane bedava
kampanyası başlattı ama Şanlıurfadaki Büyükşehir
Belediyesinde hâlâ tarımsal daire başkanlığı yok. Bir
buçuk aydan beri de Şanlıurfada elektrik yok. Bu ayıp iktidara
yeter diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Şanlıurfanın elektrik sorununu çözün artık ya.
BAŞKAN Sayın Erbay
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Covid-19 salgını nedeniyle birçok
işletme uzun süre kapalı kalmış ve bu süre zarfında
kira, vergi ve fatura gibi ödemelerine devam etmeleri işletmelere ağır
bir yük getirmiştir. Yeni normal dönemle birlikte restoran, kafe ve
lokanta gibi işletmeler tekrar hizmet vermeye
başlamıştır ancak seçim bölgem Muğla ve diğer
turizm bölgelerinde aynı hizmeti vermelerine rağmen
ruhsatlarındaki farklı tanımlamalar nedeniyle birçok
işletmenin açılmasına hâlâ izin verilmemiştir. Sezonun dört
ayını kaybetmiş durumda olan turizm sektöründe büyük sorunlar
yaşanmaktadır. Örnek olarak Marmariste geçen yıl haziran
ayında 38.500 olan sigortalı çalışan sayısı bu
sene kısa çalışma ödeneğinden yararlananlar dâhil yüzde 45
azalarak 21.000e düşmüştür. Bu durum ekonomiye katkı sunan,
binlerce insana istihdam sağlayan bu işletmeleri bir daha ayağa
kalkamayacak şekilde iflasa sürüklemektedir. Bu nedenle bu tür
işletmelerin yeniden açılması için acilen düzenleme
yapılması beklenmektedir.
BAŞKAN Sayın Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Z kuşağı gençlerinden bu kadar
korkmayın. Sistemini bozduğunuz ülkeyi düzenleyecek olan onlar.
İnternet ve sosyal medya etkinliği dünya
çapında artarken hukuki statü tartışılmaktadır. Avrupa
ve ABD örneklerine bakıldığında ülkelerin büyük bir
çoğunluğunun bu konuda faaliyet gösteren şirketlere özel bir
düzenleme yapmadığını, bunun yerine içeriklerin yasal
denetimi açısından kendi ceza kanunları, iletişim
kanunları ve ilgili iç hukuk mevzuatını baz aldıkları
görülmektedir.
Yalan haberle mücadele, şiddet içerikli
paylaşımların engellenmesi, nefret söylemlerinin düzenlenmesine
ilişkin Avrupa ve dünya örnekleri incelemeleri yapılmış
mıdır? Bu sağlıksız süreçte bunun aciliyeti nedir diye
sormak isterim.
BAŞKAN Sayın Komisyon, Değerli
Başkan
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Köksalın sorusu teklifle
alakalı bir soru değil.
Sayın Gaytancıoğlunun sorusu -TRT
payıyla ilgili- yine teklifle ilgili bir husus değil ancak 2002de
TRT payı yüzde 3,5tu, şimdi yüzde 2ye düşürüldü. Tek kanal
iken yüzde 3,5, şimdi 16 kanal var ve kamu hizmeti yapan bir
kuruluşumuz. Diğer sorular, işte, TRTde kaç kişi
çalıştığı, dizilere ödenen paralar vesaire,
bunları ilgili Bakana yazılı olarak sorma imkânınız da
var.
Sayın Kasap, sosyal medya üzerinden
yapılan olumlu çağrılardan bahsederek sosyal medyanın
kısıtlanması durumunda bu olumlu çağrıların
yapılacağı mecraların azalacağından ve olumsuz
bir durum ortaya çıkacağından bahsetti. Burada sosyal
medyanın yasaklanması söz konusu değil. İnternet
yayınlarının düzenlenmesi ve internette suç işlenmesinin
önlenmesine yönelik tedbirler var. Burada sosyal medyanın
kısıtlandığından bahsetmek mümkün değil bu
anlamda.
Sayın Kılıç, kanun teklifinin
gerekçelerine katıldığını ifade etti, teşekkür
ediyoruz.
Sayın Ayhan Barut, TÜRK-İŞin
açlık ve yoksulluk sınırıyla ilgili verilerinden yola
çıkarak bazı eleştirilerde bulundu.
Sayın Tanal, bu hususu ilettik. Siz, geneli
üzerindeki görüşmelerde de yine Şanlıurfanın elektrik
problemini dile getirmiştiniz, yine tekrar ettiniz. Bu konunun üzerinde
milletvekillerimiz de hassasiyetle duruyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir ay geçti
Başkanım, bir ay ya! Nasıl olacak?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Aygun, Tekirdağdaki hayvancılıkla
ilgili hususları gündeme getirdi.
Sayın Erbay, Covid nedeniyle hizmet
sektöründeki ruhsat farklılığı sorunlarını gündeme
getirdi. Burada, tabii ki, Covid nedeniyle kademeli olarak hizmet sektöründe de
serbestiyet devam ediyor. Tabii, ruhsat farklılıkları nedeniyle
birtakım aksamalar varsa da bunların dile getirilmesi ve çözümü
noktasında ilgililere, yetkililere durumu aktaracağız.
Sayın Müzeyyen Şevkin, İnternet ve
sosyal medyadaki yapılan düzenlemeler Avrupa ve dünya uygulaması göz
önünde bulundurularak mı yapıldı? Bu konuda Z
kuşağının endişelerini dile getirdi, Z
kuşağı olarak ifade etti gençleri. Şimdi, Sayın
Şevkin, Avrupa ve dünya uygulamalarını teklifin sahipleri
açıklamalarını yaparken belirtiler, Fransa örneğinden
bahsettiler, tabii Almanya örneğinden bahsettiler. İnternetin
yaygınlaşması son yıllarda giderek arttı, sosyal medya
mecra giderek arttı, dünya ülkeleri de gelişen bu durumda kendi
tedbirlerini peyderpey almaya devam ediyorlar, dün Almanya aldı, bugün
Türkiye, yarın başka bir ülke alacak ve uluslararası alanda da yine
büyük bir boşluk var, uluslararası sözleşmelerle de devletler
bir araya gelip bu konunun uluslararası boyutuna da uluslararası
hukuk anlamında çözüm bulmak zorunda.
Teklifin geneli üzerindeki sorularda Sayın
Taşkının cevaplayamadığımız bir sorusu
vardı, zaman yetmemişti, Sosyal ağ
sağlayıcısı yükümlülüklerini yerine getirmezse yaptırımı
nedir? diye sormuştu. Bunu aslında açıklamıştık,
isterseniz ayrıntısıyla bu soruya da cevap verebilirim. Temsilci
bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmemişse bir sosyal ağ
sağlayıcı, kademeli olarak artan yaptırımlara maruz
kalacak; ilk aşamada 10 milyon lira para cezası, daha sonra yerine
getirmezse, parayı ödemezse ve temsilci de bulundurmazsa 30 milyon lira
idari para cezası, bunlar üzerine yine temsilci bildirmezse reklam
yasağına tabi tutulacak ve daha sonra yine buna rağmen temsilci
bulundurmamakta direnirse -bu sefer hâkim devreye giriyor- hâkim kararıyla
ilk aşamada yüzde 50 oranında, ikinci aşamada yüzde 90a kadar
internet bant genişliğinin daraltılması söz konusu olacak.
Cezalar arasında otuzar günlük süreler öngörülüyor ve bant
genişliğinin daraltılması ihtiyari olarak düzenleniyor.
Temsilci belirlemesi durumunda da bu cezaların dörtte 1 oranında
tahsil edileceğine yönelik, teklifte, düzenleme var.
Yine, Türkiyeden günlük erişimi 1 milyondan
fazla olan sosyal ağ sağlayıcılara kişilik
hakları ve özel hayatın gizliliğinin ihlali kapsamındaki
içeriklere yönelik olarak kişiler tarafından yapılacak
başvurulara, başvurudan itibaren en geç kırk sekiz saat içinde
olumlu ya da olumsuz cevap verme yükümlülüğü getiriliyor. Türkiyeden
günlük erişimi 1 milyondan fazla olan sosyal ağ
sağlayıcılarına içerik çıkarılması,
erişim engellenmesi kararları ve kendisine yapılan
başvurulara ilişkin istatistiksel ve kategorik bilgileri içeren
Türkçe hazırlanmış raporları altı aylık
dönemlerle kuruma bildirme yükümlülüğü getiriliyor ve bu yükümlülükler
yeni teklifte, eğer sosyal ağ sağlayıcısı
Türkiyede temsilci bulundurmazsa, en fazla verilecek ceza bant
daraltmadır, bu da hâkim kararıyla olabilecektir; yüzde 90a kadar
bant daraltma mümkün olabilecek.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sorularımızı taca atıyor Sayın Başkan. Yani,
Adalet Komisyonu Başkanı, Enerji Bakanıyla görüşmüyor.
Urfanın elektrikleri kesik. Yirmi gün sizin evinizde elektrik kesik olsa
ne yaparsınız?
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 4 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Muhammet Naci
Cinisli
Aksaray Adana Erzurum
Ahmet Kamil
Erozan Ayhan
Altıntaş Hayrettin
Nuhoğlu
Bursa Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 226 sıra
sayılı İnternet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine söz
aldım. Öncelikle selamlarımı sunuyorum.
Bu maddede sosyal ağ
sağlayıcısı kavramı düzenlenmek istenmiş fakat
her türlü sosyal medya uygulamalarını kapsayacak şekilde
muğlak ifade kullanılmıştır. Daha açık ifadelerin
kullanılmasının gerekli olduğunu ifade ederek, kanun
tekliflerinin hazırlandığı Külliyeyle ilgili bir konuya
değinmek istiyorum. Külliyede sağlıklı bir
çalışma ortamının geliştirilemediğini
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
çağımızın en büyük hastalıkları ne coronavirüstür
ne kanserdir; çağımızın asıl hastalıkları
cehalettir, doymayan gözdür, aşırı egodur, vicdan eksikliği
ve empati yoksunluğudur. Bu hastalıkların biri, birkaçı
veya tamamı artık yaygın olarak bir kişide
görülebilmektedir. Bizi ilgilendiren tarafı, bu hastalıklara maruz
kalanların önemli görevlere gelmiş olmalarıdır.
Bunların bir ortak tarafları daha vardır; kör ve
sağırdırlar, kendilerinden başkasını görmez ve
duymazlar; biat ettiklerine hizmet etmeyi ibadet zannederler. Aslında,
yetişme tarzına uygun olarak gassalın elinde meyyit gibidirler;
kendi iradeleriyle hareket etme kabiliyetleri yok olmuştur.
Bunları dile getirmemin bir sebebi vardır.
İki yıldır partili Cumhurbaşkanlığı
sistemiyle yönetilen bir ülkeyiz. Yönetim merkezi olan Külliyede yani
Cumhurbaşkanlığı sarayında yukarıda
saydığım vasıflarda çok sayıda görevli olduğunu
düşünüyorum. Bunların dışında görevli yok mudur?
sorusu akla gelebilir. Elbette vardır ama onlar her işe
karışmadıkları ve
karıştırılmadıkları için sonuca etkili
olamıyorlar.
Konuşmaları kimler hazırlıyorsa
pek çok konuşmasında Cumhurbaşkanına tuzak
kurmaktadırlar. 10 Temmuzda Ayasofyayla ilgili konuşmanın
içinde şöyle bir cümle geçmektedir: Esasen tek başına veya tek
parti döneminde alınan bu karar, tarihe ihanet olmanın yanında
hukuka da aykırıydı. Cumhurbaşkanının Atatürk
döneminde alınan karar için tarihe ihanet demesi mümkün değildir,
üstelik Cumhurbaşkanının Ayasofyanın 1936
yılında tapuya Ayasofya-ı Kebir Cami-i Şerifi adıyla
kaydedilmiş olduğunu bilmemesi de mümkün değildir. O hâlde
olanları nasıl yorumlayacağız?
Saraydaki aşırı masraflar gibi
personel konusunda da aşırıya kaçılmıştır.
Cumhurbaşkanının da İtibardan tasarruf olmaz. demek
suretiyle görüntüden rahatsız olmadığı
anlaşılabilir; bize göre itibar böyle sağlanmaz. 2 örnekle
açıklık getirmek istiyorum: Birincisi, büyük Türk Hakanı
Attilayla ilgilidir. Milattan sonra 450 yılında Roma elçilik heyeti,
Hun Hakanı Attilaya bütün Romadan topladıkları
altınları haraç olarak götürüyorlardı. Heyette günlük tutan
tarihçi Priskos anlatıyor: Hazar Denizinden Adriyatike, Baltık
Denizinden Karadenize kadar neredeyse Avrasyanın yarısına
hükmeden Hun İmparatoru Attilaya, büyük bir kafileyle Roma
İmparatorluğunun haracını sandıklarla altın
olarak götürüyorduk. Hun başkenti Sycambriaya
vardığımızda Attilanın sarayını sorduk;
büyükçe bir çadırın yerini tarif ettiler.
Şaşkınlık içinde yaklaştık; çevrede ne
muhafızlar vardı ne de korumalar, çadırın
kapısında beli kılıçlı genç bir kız vardı.
Ne istediğimizi sordu, sonra bizi çadıra Attilanın yanına
aldı. Attila bir sedire oturmuş, önünde tahta bir kap, tahta bir
kaşıkla yemek yiyordu. Kim olduğumuzu ve geliş
maksadımızı öğrenince bir yetkilisini
çağırtıp Bu elçilik heyetinin önce yüklerini boşaltıp
teslim alın, sonra bunları rahat ettirip yemek verin. diye emir
verdi, sonra dönüp yemeğini yemeye devam etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) İkinci
örnek de Halife Ömere aittir. 2 yabancı görkemli atları yedeklerinde
Medine sokaklarında sarayın yerini soruyorlardı. Ne
sarayı? Burada saray yok. dediler. Yabancılar Peki,
kralınızın yeri nerede? diye sordular. Bir Medineli Ne
kralı? Burada kral da yok. sonra Siz Halifeyi yani Ömeri soruyorsunuz
galiba. dedi. Yabancılar Evet, onu yani sizi yöneteni soruyoruz.
dediler. Medineli tarif etti: Şu ilerden dönün, karşınıza
uzun yalaklı bir çeşme çıkacak. Çeşmenin arkasındaki
küçük ev, onun yeri. Yabancılar oraya vardıklarında
çeşmenin arkasında, evin önünde bir adam bekliyordu. Ona Ömeri
sordular. Bekçi onları Ömere götürdü.
Bu 2 yabancı, Bizans İmparatorunun
İslam Halifesi Ömere gönderdiği 2 elçi idi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Az bir
şey kaldı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Devam edelim efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Onlar Sen
Halife Ömer misin? dediler. Evet, ben Halife Ömerim. dedi. Elçiler Biz
sarayınıza gelmek isterdik. dediler. Ömer Benim sarayım yok.
Burası benim evim. dedi.
Bizansı dize getiren Müslümanların
Halifesini böyle bulmaktan şaşkındı elçiler. Bu kadar
eşit ve adil bir ülkede Müslüman olarak kalmaya karar verdiler.
Değerli milletvekilleri, biz elbette böyle
olsun demiyoruz; demiyoruz ama asıl itibarın da şatafatlı
saray görüntüsüyle değil, sade ve gösterişsiz bir görüntüyle
sağlanabileceğini, vicdanlı ve adil davranmak gerektiğini
düşünüyoruz.
Türk milletinin de bunu hak ettiğini söylüyor,
Genel Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) 1 kişi
nasıl isteyeceksin?
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
toplantı yeter sayısı istiyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) 1 kişi
nasıl istiyor? 20 kişi ayağa kalkacak.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) 20 kişi
ayağa kalkacak.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aynı anda,
aynı anda 20 kişi ayağa kalkacak.
BAŞKAN Yalnız kaldınız
efendim, bir daha ki sefere
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (s) bendinin;
(s) Sosyal ağ sağlayıcı:
Bireysel iletişim veya belirli bir içeriğin sunumu için tasarlanan
ağlar hariç sosyal etkileşim amacıyla kullanıcıların
kamuya açık ya da kullanıcıların tercihi ile
sınırlandırılabilen çevrelere internet ortamında
metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına,
görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkân sağlayan gerçek veya
tüzel kişileri, ifade eder. şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ömer Öcalan Ayşe
Sürücü Necdet
İpekyüz Şanlıurfa Şanlıurfa Batman Erol Katırcıoğlu Züleyha Gülüm Kemal
Peköz İstanbul İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Batman
Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teklif edilen maddeyle, aslında, bizim
açıkça söyleyeceğimiz, Türkiyede uzun süredir medya alanında
uygulanan sansürün sosyal medyada uygulanmasıdır. Bunun bir
örneği de: Meclis, alelacele, bayram öncesi böyle bir yasayı
çıkarmak için bu saate kadar, detaylarını konuşmadan,
tartışmadan kanunlaştırmaya çalışıyor. Geçen
hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda tekrar işçilerin aleyhinde olan ve
işverenin lehinde alınan kararlara -son şeklinde- bir ihdas
maddesi eklendi; bir komisyon kurulması sosyal medyayla ilişkili. Bu
komisyonun görevlerinden biri de şuydu: İnceleme yapmak, görüş
bildirmek, çalışma yürütmek, rapor sunmak ve özellikle sosyal medya
alanıyla ilgili. Daha komisyonun nasıl
çalışacağı, güncellenmesi yapılmadan bu kanun
yürürlüğe girdi. Belki de bu komisyonla ele alınması
lazımdı ve bir ülkede basının tümüyle sansür altında
olduğu, medyanın tümüyle sansür altında olduğu,
insanların neredeyse televizyonlarda haber izlemek istemediği bir
ortamda, tek nefes kaynağının sosyal medya olduğu dönemde
buna da bir sansür gelmesi
Aslında, iktidar, tümüyle, korktuğu için
bir önlem bulmaya çalışıyor. İktidar neden korkuyor? Çünkü
sosyal medya bir sese dönüşmüştü. Bakın, Roboski olduğunda
inkâr edildi, sosyal medyada kıyamet koptu ve hâlâ o ortaya çıkmadı.
Şu anda sosyal medyada, Twitterda, baktığınızda Lice
yanıyor. deniliyor, Cudi yanıyor. deniliyor.
Maddelerden başka biri: Biz burada Kayyumlar
hırsızlık yapıyor. dediğimizde bize itiraz
ediliyordu. Mardinde kayyumun, iki dönem üst üste kayyumluk yapan valinin
hırsızlıkları konuşuluyor, yolsuzlukları
konuşuluyor. Sosyal medya bir nefese dönüşmüştü, şimdi
bununla ilgili önlem alınmaya çalışılıyor, sansür
getirilmeye çalışılıyor. Kadınlar öldürülüyor,
şiddet ayyuka çıkmış, hırsızlık ayyuka
çıkmış, yolsuzluk ayyuka çıkmış; insanlar sosyal
medya aracılığıyla sesini duyurmak istiyor, bir çare
bulmaya çalışıyor, bunu önlemeye çalışıyorlar.
İktidar bunu niçin yapıyor? Korktuğu
için yapıyor. Asıl, iktidarların muhalefetin sesini dinlemesi
lazım, sosyal medyanın sesini dinlemesi lazım, toplumun ne
dediğini dinlemesi lazım demokrasi için, özgürlükler için ama korku,
baskıyı geliştirirseniz bu artar.
Son dönemde Türkiyede siz bakanlıklara
sorduğunuzda, Mecliste kimi arkadaşlarımız sorduğunda
bile, ceza açısından, mahkemeler açısından,
kovuşturmalar açısından en çok uygulama sosyal medya üzerindeki
paylaşımlardan dolayı. Dünyada belki de örnek olması
gereken, gençlerin sosyal medya aracılığıyla
çıkardıkları seslere engel olmak hiç de kabul edilebilir bir
durum değildir.
Madde 1, öyle bir tanımlama
yapılmış ki bu medya sağlayıcılarının
içerisinde, telefonda kullandığımız -az önce Sevgili
Saruhan Oluçun da söylediği gibi, Grup Başkan Vekilimizin- hepinizin
kullandığı Telegram WhatsApp Signalle ilgili uygulamalarda
bir sansür ortaya çıkmış olacak. Kendiniz bile
güvenemediğiniz ortamda kullandığınız şeyi
insanlara resmen bir kâbusa dönüştürmeye çalışıyorsunuz,
bunu engellemeye çalışıyorsunuz.
Bir diğer konu; siz aslında şunu
düşünüyorsunuz, iktidar diyor ki: Ben herkes adına neyin iyi neyin
kötü olduğunu bilirim, neyin yanlış neyin doğru
olduğunu bilirim. Ben bir pembe dünya çizmişsem siz ona göre
düşüneceksiniz, ben bir yaşam kurmuşsam ona göre
davranacaksınız. Ama gelen bir kuşak var, ses vermek isteyen
bir kuşak var, itiraz eden bir kuşak var ve artık, gerçekleri
gören bir kuşak var. Bu kuşak Sizin bu
yaptığınız çözüm değildir, sansürdür, engeldir,
yasaktır. Biz bu yasağa karşı mücadele edeceğiz.
diyor. Bizim buna yönelik bir çalışma yapmamız lazım ama
siz buna yanaşmıyorsunuz çünkü iktidar, Türkiye için iyi olanı
istemiyor, kendisi için iyi olanı istiyor; Türkiyenin özgür olması
için iyi olanı istemiyor, Türkiyede daha yasakçı, kâbus dolu, korku
dolu bir ortam yaratmak için çalışıyor.
Bugün medyada, başta Halkların Demokratik
Partisi olmak üzere, muhalefet eden, sivil toplum örgütleri dahil birçok kuruma
yönelik bir abluka var, sansür var, yasak var, engel var. Doğru olanı
kamuoyuyla, toplumla paylaşmak için tek bir çıkar yol var, o da
sosyal medya aracılığıyla yaptığımız
çalışmalar, duyurular, konuşmalarımızın ortaya
serilmesi fakat buna engel olunuyor, bu yasaklanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Adaletin
olmadığı yerlerde sosyal medya bir nevi adalet bulmak için
aracı durumuna dönüşmüş, eşitliğin
olmadığı yerlerde sosyal medya bir nevi eşitliğin
vurgulanması için bir çözüm alanına dönüşmüş, her türlü
hilenin yapıldığı bir ortamda sosyal medya bir çareye
dönüşmüş. Seçimlerde bile, birçok yerde sandıklara müdahale ve
bunları paylaşmada sosyal medya kilit rol oynamakta.
Siz korkuyorsunuz. İktidar, gerçekleri
saptırmak için, sansür uygulamak için tekrar bu işe
kalkışıyor. Bu doğru değildir, itiraz ediyoruz ve
gelen kuşaklarla beraber, muhalefetle beraber bugünlerin de
biteceğini düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1'inci maddesine eklenen bendin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(s) Sosyal ağ
sağlayıcı: Doğrudan iletişim kurulanlar, mevcut online
servisin asli işlevinin sosyal etkileşim olmadığı
ve/veya belirli bir içeriğin sunumu için tasarlanan ağlar hariç sosyal
etkileşim amacıyla kullanıcıların internet
ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri
oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına
imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişileri,
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel
Emre
Mersin
Aydın
İstanbul
Mahmut
Tanal Aydın
Özer Ali Haydar
Hakverdi
İstanbul Antalya Ankara
Rafet
Zeybek Turan
Aydoğan
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Turan Aydoğan.
Buyurunuz Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Korku, dağları sarmış; belli,
getirdiğiniz yasalardan belli. Son bir ay içerisinde hem Meclise
uzatmaları oynatıyorsunuz hem iktidarınızın
uzatmalarınızı oynatacağınız yasaları
getirmeye başladınız. Önce, bekçi yasasını getirdiniz
saygı duyduğumuz bir meslek ama sizin getiriş niyetiniz biraz
farklıydı sonra, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla
alakalı yasa teklifini getirdiniz, arkasından barolarla alakalı
yasayı getirdiniz, arkasından da bu yasa teklifini getirdiniz.
Bir otoriter iktidarın, bir oligark
iktidarın yapacağı bütün yasaları yapıyorsunuz çünkü
dünya artık tercihler yapıyor; bir yanda refah devletini ve
demokrasiyi, insan haklarını, sosyal devleti tercih eden ülkeler,
diğer yanda bu pandemi sonrasının otoriterleşmeyi tercih
eden ülkeleri.
Siz, bize bir deli gömleği giydirmeye
çalışıyorsunuz bu yasalarla beraber. Bu yasalar sizin ömrünüzü
uzatmaz ben size söyleyeyim, bu tip yasaları gündeme getiren
iktidarların hiçbirinin ömrü uzun olmadı. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde tabii yeni nesil yasalar olarak
Bu sosyal medyayla ilgili yasa yeni
nesil yasa ama baskıcı iktidarlar benzer yasaları her zaman
getirdiler.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Almanyada da var.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Kurban
olasınız Almanyadaki demokratik normlara. Ne diyeyim kardeşim,
oradan laf atıyorsunuz!
Her zaman getirdiler ama ömürleri uzamadı
çünkü, halkın nefes borusunu kesmeye kalkarsanız halk da sizin
ipinizi keser. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu yasaları getirirken de hiçbir demokratik
olgunluğa da saygı göstermiyorsunuz. İki günde yasa
çıkarmaya çalışıyorsunuz, bir gece orada görüşüp bir
gece burada görüşüp dünyada görülmemiş yasa çıkarma
teknikleriyle beraber yasa çıkarıyorsunuz, sonra da böbürleniyorsunuz
Almanyada öyle oldu, Türkiyede böyle oldu. Almanyanın
yargısıyla sizin yargınız aynı mı? Almanya, hiç
papaz teslim etti mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Siz bu yargı sistemiyle beraber ne
yaptınız biliyor musunuz? Kamu-özel iş birliği
sözleşmelerinin bir tanesinde kalkıp size dediler ki: Kardeşim,
sizin devletinizin taraf olduğu yargıya biz, bağımsız
ve tarafsız olmadığınızdan dolayı güvenmiyoruz.
Şehir hastaneleriyle ilgili yurt dışından kullanılan
kaynaklarla ilgili yapmış olduğunuz anlaşmanın
altına Londranın tahkim şartını koydunuz. Hiç
üzülmediniz mi? Hiç bu ülkeye ilişkin yüzünüz kızarmadı mı?
Size dediler ki: Yargınız bağımsız ve tarafsız
değil, sizin yargınıza güvenmiyoruz, Londranın tahkimine
güveniyoruz. Siz burada kalktınız, bize böyle bir yasayı
yargı margı, falan filan, Almanyayla tarif etmeye
çalışıyorsunuz. Bu yol uzun yol, buna girmenize gerek yok.
Bakın, öyle bir hâle geldiniz ki tekçi bir
iktidarınız var, Türkiyede basının geri kalan
kısımlarını bitirmiş zaten; tamamını, merkez
medyanın, şunun bunun, geleneksel basının. El
atmışsınız, milyonlar satan gazeteler sayenizde hiç
satmıyor, bedava veriyorsunuz okuyan yok. Sonra da onun
karşısında özgür basını susturmak için elinizden
geleni yapıyorsunuz. Halk TVye beş gün karartma cezası;
madalyanız olsun, tarihe geçiyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
görülmemiş cezalar uyguluyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Tele1i kapatalım, Halk TVyi kapatalım, öbür
yayınını kapatalım, OdaTVyi kapatalım, Sendika.Orgu
kapatalım; siz özgürlükçüsünüz öyle mi? Siz hukuk devleti tarifi
yapıyorsunuz öyle mi? Siz demokrasiden nasibinizi aldınız öyle
mi? Ben size söyleyeyim mi, benim bunlardan anladığım tek bir
şey var: Siz artık yol ayrımındasınız. Siz,
demokrasiye, hukuka, özgürlüklere ilişkin her şeyi bir kenara
bıraktınız, elinizde bir sarayınız, bir
uçağınız, bir de malınız gibi gördüğünüz milleti
güdümleme yöntemleri kalmış, başka bir yol yürüyorsunuz.
İşte o yürüdüğünüz yola otoriterlik deniliyor, o
yürüdüğünüz yola totalizm deniliyor, o yürüdüğünüz yola bazen zümre
iktidarı deniliyor halkın iktidarı denilmiyor. Siz hangi yüzle
milyonlarca gencin, başka bir kuşağın nefes alanı
olan, dünyayla globalleşme alanı olan sosyal medyaya el
atıyorsunuz? Hangi yüzle el atıyorsunuz ve burada
çıkardığınız sansür yasasını gelip
demokratik bir yasa gibi anlatmaya çalışıyorsunuz? Her gün
sokakta kadınları dövüyorsunuz, her gün kadınlar ölüyor bu
ülkede, her gün yüzlerce, her ay yüzlerce kadın ölüyor bu ülkede,
kalkıp Kadını şiddete karşı ve kadını
ahlaki anlamda korumak için yasa çıkarıyoruz. diyorsunuz.
Kadınlar sesini buralardan duyuruyorlar. Diyemiyorsunuz ki Biz
kadını evine kapatıyoruz, arkasından da sesini kesiyoruz.
Baskıya maruz kalan kadınlar sosyal medyadan sesini duyuruyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Sokakta duyurtmuyorsunuz; 6284le
ilgili, İstanbul Sözleşmesiyle ilgili tepkisini ortaya koyan
kadınları sizin güvenlik kuvvetleriniz dövdü. Devlet eliyle
kadın dövdürüyorsunuz, bu yasa için de Kadını
koruyacağız, o yüzden bu yasayı çıkartıyoruz.
diyorsunuz. Öyle mi? Yesinler sizin uydurmalarınızı. (CHP
sıralarından alkışlar) O kadar garip şeyler
yapıyorsunuz ki dünyada görülmemiş uygulamalar yapıyorsunuz ya.
Reklam yasağı koyuyorsunuz bu medya kuruluşlarına.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Reklam
yasağı koyuyorsunuz bu medya kuruluşlarına, bu sosyal medya
kuruluşlarına. Dünyanın neresinde görülmüş ya! Alakası
olmayan insanların ticaretini kesiyorsunuz; akıl
dışısınız ya! Küçük ve orta ölçekli işletmeleri
mahvediyorsunuz. Ama siz bir akıl tutulması yaşıyorsunuz
artık, telaştasınız. Siz çıldırdınız,
çıldırdınız çünkü arkanızda halk desteği yok
artık. Burada parmak sayısıyla
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) Ona
halk karar verir.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Buradaki parmak
sayılarınızla beraber aslında rahatsız edici ve
demokrasiye bir saldırı gösteriyorsunuz aynı zamanda. Yüzde 65
karşınızda, yüzde 35lik parmaklarınızla beraber burada
hâlâ ilk oylandığınız tarihteki gücünüzün olduğunu
zannediyorsunuz ve topluma karşı saldırgan yasaları
çıkarmaya çalışıyorsunuz. Gidicisiniz, kusura
bakmayın!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) Ona
toplum karar verir, siz karar veremezsiniz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Gidecekseniz ve bu
yasaları tek tek değiştireceğiz haberiniz olsun.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan
"fıkrasına ibaresinin "fıkrasının (j)
bendine "IP adresi, ibaresinden sonra gelmek üzere "port bilgisi,
ibaresi ve fıkraya şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muhammed Levent Bülbül Cahit Özkan Ahmet Özdemir
Sakarya Denizli Kahramanmaraş
Eyüp Özsoy Hayati
Arkaz Ayşe Sibel
Ersoy
İstanbul İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aynı IP adresi, aynı zaman
aralığında farklı kullanıcılara tahsis
edilebilmektedir. Burada kullanıcıyı ayırt edilebilir
kılan internete bağlantı sağlamış olduğu
port numarasıdır. Önergeyle, kanunda yer alan trafik bilgisi
tanımına port bilgisi ibaresinin eklenmesi suretiyle aynı IP
adresini kullanan farklı kullanıcılar açısından
yaşanabilecek mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Oylandı.
BAŞKAN Kabul edilen önerge doğrultusunda
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2nci madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 2 - 5651 Sayılı Kanunun 3üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanun Kapsamında uygulanan idari para
cezaları, muhatabın yurt dışında bulunması
halinde Kurum tarafından doğrudan doğruya muhataba veya
bildirmiş olduğu irtibat kişisine üçüncü fıkradaki usulle
bildirilebilir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Uluslararası
tebligat anlaşmalarına ilişkin usullere uygun olarak
yapılacak tebligatlar saklıdır.
Ömer
Öcalan Ayşe
Sürücü Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Şanlıurfa Şanlıurfa Muş
Erol
Katırcıoğlu Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz
İstanbul İstanbul Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Mahmut
Tanal Aydın
Özer Ali Haydar
Hakverdi
İstanbul Antalya Ankara
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğit.
Buyurunuz Sayın Koçyiğit. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, bir gece yarısı operasyonuyla
karşı karşıyayız. AKP, yine, yeniden ve bir kez daha toplumun
yararına olmayan, toplumdaki baskıyı, sindirmeyi artıran,
muhalifleri tasfiye amacını güttüğü sansür yasasını
bir gece yarısı operasyonuyla, bütün televizyonlar kapalıyken
aslında tekrardan Meclise getirmiş durumda. Bu, aslında AKPnin
çok alışık olduğu bir yöntem; ya torba yasalarla
kanunları yapıyorsunuz ya da temel kanun olarak getiriyorsunuz ama
yine bir şey değişmiyor çünkü halktan kaçırıyorsunuz,
taraflardan kaçırıyorsunuz, paydaşlarından
kaçırıyorsunuz ve en önemlisi, değerli arkadaşlar, aslında
toplum karşıtı olan bir yasayı özgürlük sosu altında
genel ahlakı koruma gibi kavramların içine
sıkıştırarak da Meclise getiriyorsunuz.
Az önce konuşan AKP vekillerinden biri
özgürlükten bahsetti ve bu özgürlük meselesini de hak arama özgürlüğüyle ilişkilendirdi,
Bir ülkede hak arama özgürlüğü yoksa o ülkede basın
özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden bahsedilemez. denildi;
doğru. Peki, bizim ülkemizde hak arama özgürlüğü var mı? Var
mı değerli arkadaşlar? Hayır, yok. Bakın, az önce,
milletvekili arkadaşım aktardı: Bu ülkede kolluğa onlarca
defa, 50 defa başvuru yapılmasına rağmen bu ülkedeki
kadınların can güvenliği yok ya da bu ülkede defaatle
şikâyet edilmesine rağmen RTÜK gibi bir kurum hâlihazırda o
havuz medyasının bütün yandaş sunucularını, bütün
yandaş programlarını hiçbir şekilde dokunmadan orada
tutuyor.
Peki, hangi ifade özgürlüğü var? Şimdi,
biz HDPliler sokağa çıkıyoruz, daha
adımımızı atar atmaz karşımızda TOMAlar,
Kirpiler, Akrepler, terörle mücadele şube müdürlükleri. Niye? Niye? Çünkü
siz bizim dile getirdiğimiz gerçeklerden ve bizim toplumun sesi
olmamızdan korkuyorsunuz. Siz bir istibdat rejimi kurmaya
çalışıyorsunuz ve bu istibdat rejiminin
karşısında olan bütün güç odaklarını ve bütün
muhalifleri de engellemek, bastırmak ve tasfiye etmek istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, şimdi benim
üzerinde konuştuğum madde, 2nci madde; burada ne diyorsunuz:
Tebligatlar e-posta yoluyla yapılır. Birincisi; bu,
uluslararası sözleşmelere uygun mu? Hayır, değil. Peki,
Tebligat Kanununa uygun mu? Hayır, değil. Bakın, idari bir
işlem tesis ediyorsunuz, sonucunda çok büyük meblağlarda para
cezaları kesiyorsunuz ama bütün bu işlemi de elektronik postayla
yapıyorsunuz. Neden? Çünkü hemen para tahsil etmek istiyorsunuz, çünkü
hemen o kuruluşun, o sosyal ağın sesini kısmak istiyorsunuz
ve sizi rahatsız edecek içeriğin hemen
kaldırılmasını istiyorsunuz. Onun için de uluslararası
olan bu kuruluşlara e-posta yoluyla bildirim yapmayı da usulüne uygun
bir tebligat olarak ifade ediyorsunuz. Bunun doğru
olmadığını ve en nihayetinde bunun Tebligat Kanununa
aykırı olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Özgürlük meselesine ilişkin şöyle bir
şeyi daha ifade etmek isterim: Şimdi, siz özgürlüğü sadece kendi
düşüncelerinizin ifadesi, sadece çoğunluğun söz söyleme
hakkı olarak tanımlıyorsunuz. Bir defa bunun sorunlu
olduğunu ifade edelim. Özgürlük nedir? Bir demokraside en aykırı
olan düşüncenin ifade edilmesinin anayasal güvence altına
alınmasıdır. Yani bu toplumda en zararlı görülen
düşüncenin bile savunulması, konuşulması, anlatılması
hakkının yasal güvencede olmasıdır. Peki, siz bunları
sağlıyor musunuz? Tabii ki sağlamıyorsunuz. Siz size
karşı olan her şeyi yasaklamakla, size karşı olan her şeyi
bastırmakla meşgulsünüz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, İfade
Özgürlüğü Derneği EngelliWeb Raporuna göre Türkiyede 2019 sonu
itibarıyla 408.494 web sitesi, 130 bin URL adresi, 7 bin Twitter
hesabı, 40 bin tweet 10 bin YouTube videosu ve 6.200 Facebook
içeriği erişime engellenmiş. E, hani özgürlükçüydünüz? Bu
nasıl bir özgürlük anlayışı ki önüne gelen her şey
için içerik engellemesi, erişim engeli kararı
aldırıyorsunuz; siz bütün bu pratiklerinizle kendinizi özgürlükçü
olarak da ifade edebiliyor ve özgürlükçü olduğunuzu söyleyebiliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu yasayı niye getirdiniz? Çünkü
siz sosyal medyayı kontrol edemiyorsunuz, sosyal medyada bir esameniz
okunmuyor; yetmedi, 7 binden fazla Twitter trol hesabınızı da
Twitter askıya aldı; bu da kalmadı, parti sözcünüz bir
yeşil top uygulaması çıkardı, sonra gördünüz ki
aslında bütün bu dezenformasyonu yapan, sosyal medyadaki kirliliği
yayan size yakın hesaplarmış. Ne yaptınız? Hemen geri
adım attınız ve o yeşil top uygulamasını da
kaldırdınız. Sonra şuna karar verdiniz: Ya, madem bizden
yana kuramıyoruz bu platformu, madem bize yandaş yapamıyoruz,
madem sesini henüz kısamadık, devşiremedik, havuz medyaya
benzetemedik; o zaman sesini toptan kısalım ve kendimize yakın
bir havuz sosyal medya kuralım. Bu uygulamanın, bu getirdiğiniz
yasanın teknik, hukuksal, toplumsal ve ekonomik sonuçları olacak ve
bu sonuçların müsebbibi de siz olacaksınız. Buradan bir kez daha
uyarıyor, bütün yasayı çekmenizi tekrardan ifade ediyorum.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Aydın Milletvekili Sayın Süleyman
Bülbül.
Buyurun, Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Değerli
Başkan, değerli arkadaşlar; ülkemiz savruluyor. AKP 2002
yılından sonra demokratik atılımlarını bir kenara
bıraktı, artık, güvenlikçi politikalarla, yok Bekçi Kanunu, yok
çoklu baro kanunu ve şimdi de getirilen 5461 sayılı Yasadaki
değişiklikle birlikte sosyal medyayı kısıtlayan
kanunla özgürlükleri bir kenara bıraktı. Memleket artık bu
güvenlikçi politikalarla nefes alamaz hâle geldi. Vatandaş sokağa
çıkıyor, sokağa çıkan vatandaşın önünde polis,
bekçi; vatandaş kendisini ifade edemiyor. Sokakta kendisini ifade edemeyen
vatandaşın basından da haber alma hakkı engelleniyor ve
özgürlükleri bir kenara itiliyor.
Bakınız arkadaşlar, bu güvenlikçi
politikalarla -bu memlekette zaten demokrasi kalmadı, hukuk devleti bir
kenara itildi, yargı bağımsız değil, tarafsız değil-
yapılacak bir tek şey var
Sizin iktidarınızın sona
doğru gittiği görülüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yani bunu neden diyorum ben? Bir iktidar bu tür
politikalara dayanıyorsa, toplumu kategorize edip bir yerlerde
sıkıştırıyorsa, anayasal özgürlüklerin
kullanılmasını engelliyorsa, bu tür yasalarla toplumu
sıkıştırıyorsa ne olacak? Yavaş yavaş,
yavaş yavaş halk desteğinin eridiğini toplum görüyor,
herkes biliyor.
Bakınız arkadaşlar, bu yasayla
birlikte ifade özgürlüğünün, şeffaflık ve kişisel verilerin
korunmasının sağlandığı söyleniyor. Yapmayın
arkadaşlar, bu yasayla birlikte ifade özgürlüğü, şeffaflık
ve kişisel verilerin korunması sağlanıyorsa, bu yasa sansür
yasası değilse yani neyi anlatacağız? Bu yasayı
Almanyadan aldığınızı söylüyorsunuz, Almanyadaki
bütün verilerin bu yasaya indirgendiğini söylüyorsunuz. Arkadaşlar,
Almanyada kuvvetler ayrılığı var, Almanyada özgürlükler
var. Almanyada ne var? Basın özgürlüğü var, yargının
tarafsızlığı, bağımsızlığı
var. Bu nedenle, Almanyada var olan şeyleri getirip de burada sulh ceza
hâkimliklerine mi bırakacaksınız? Bizde de sulh ceza
hâkimlikleri var. Bu hâkimler kimler? Özel yetkili hâkimler gibi, eski AKPnin
yönetim kurulu üyeleri, AKPnin belediye meclisi üyelerinden oluşan hâkim
ve savcılar var. (CHP sıralarından alkışlar)
Yapmayın, eylemeyin yani. Bu yargıçlarla,
bu hâkimlerle siz sosyal medya kısıtlamalarında kararlar mı
verdireceksiniz? Erişim hakkı kısıtlamasını
mı getireceksiniz? İçerikleri mi çıkaracaksınız? Bu
yaptıklarınız Basın İlan Kurumu gibi, bu
yaptıklarınız RTÜK gibi tam anlamıyla vatandaşın
haber alma hakkını engelleyici birçok kısıtlamayı
getirecek, vatandaş nefes alamayacak.
SALİH CORA (Trabzon) Bu yasa özgürlük
yasası, sosyal medyada özgürlük
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Nefes alamayan
vatandaş ne olacak? Nefes alamayan vatandaş yarın
sandığa gidecek, AKPyi yüzde 15lere, yüzde 20lere indirecek, daha
sonra iktidardan düşürecek. Bu kadar basit. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Hangi yargıdan bahsediyorsunuz, hangi sulh
hukuk, sulh ceza hâkiminden bahsediyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon) Türk
yargısından.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Neye göre vereceksiniz?
İçerikleri çıkaracakmış sulh ceza hâkimleri. Sulh ceza
hâkimleri şu anda somut deliller olmadan tutuklama kararları veriyor,
sulh ceza hâkimleri erişime kısıtlama kararları veriyor. Ne
yapacak? İçerik çıkaracak, içerik çıkardığı zaman
ne olacak? AKPnin bugüne kadar yapmış olduğu birçok yolsuzluk
iddiası, birçok iddia silinecek geçmişe dönük olarak. (CHP
sıralarından alkışlar) Ne olacak? Hafıza kaybı
olacak, hafıza gidecek. Kimin hafızası gidecek? Z
kuşağının hafızası gidecek.
Arkadaşlar, gençler unutmuyor. Gençler,
üniversite sınavını bir ay öncesine
aldığınız zaman, o gece 2,5 milyon tweet atarak
unutmadığı hesabı gördü. Gençler bekliyor, gençler
unutmuyor. 7 milyon genç 2023te oy kullanacak. Şu anda yapılan
araştırmalara göre, o gençlerde yapılan araştırmalara
göre AKPnin seçmen desteği yok olmuş durumda.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bitmiş,
bitmiş!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Arkadaşlar,
şimdi, bu yasa teklifiyle birlikte sosyal medyayı bu açıdan
nereye bağlıyorsunuz? Yürütmeye bağlıyorsunuz.
Yargıyı yürütmeye bağladınız daha önce. Bu yasa
teklifiyle birlikte sosyal medyayı da yürütmeye bağlıyorsunuz,
yazılı basını da bağlıyorsunuz, sözlü
basını da bağlıyorsunuz, Basın İlan Kurumunu da
bağlıyorsunuz, RTÜKü de bağlıyorsunuz. Ne yapacaksınız?
Vatandaş ne yapacak? Bunun hesabını, biraz önce dediğim
gibi, sandıkta görecek arkadaşlar; bu kadar açık ve net ve
sandık da yaklaşıyor, sandık da yaklaşıyor. Hiç
merak etmeyin, siz kendiniz geleceksiniz, erken seçim isteyeceksiniz ve
yakında da gideceksiniz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yakın,
yakın!
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, AKPnin getirmiş olduğu yasalarda anayasal hak ve
özgürlükler o kadar ihlal ediliyor ki. Bu yasa teklifiyle birlikte hangi
anayasal hak ve özgürlükler ihlal ediliyor, onları anlatmak istiyorum.
İfade özgürlüğü, 26ncı madde: Kanuna
içerik çıkarma getiriliyor; iktidar kendisine yönelik eleştirileri
içeren her türlü içeriği çıkaracak. Kimin kararıyla
çıkaracak? Sulh ceza hâkiminin kararıyla çıkaracak. Ne yapacak?
İfade özgürlüğünü ihlal edecek.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Arınma
hakkını kullanacaklar.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Ne getiriyor? Basın
özgürlüğüne ihlal getiriyor. Muhalifler için baskı unsuru olarak
kullanılan içerik ve haberleri geriye dönük olarak kolayca kaldırma
yetkisi getiriyor.
Ne getiriyor? Kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili Anayasa maddesine ihlal getiriyor. Bununla birlikte,
verilerin Türkiyede depolanması konusunda sulh ceza hâkimliklerine
verileri alabilme imkânı sağlayacak.
Ne getiriyor? Hak arama hürriyeti ve adil
yargılanma hakkı ihlallerini getiriyor. Bunu anlatmaya gerek yok;
sulh ceza hâkimliği demek, hak arama hürriyetini ihlal demek, adil
yargılanma hakkı ihlali demek.
Ne getiriyor? Temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasını getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Başkanım,
çok faydalı oldu, devam etsin.
SALİH CORA (Trabzon) Başkanım, ek
bir dakika demiştiniz, sözünüzde durun.
BAŞKAN Sayın Bülbül, selamlayalım
lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Selamlıyorum.
Arkadaşlar, ne getiriyor? AKPnin gidişini
getiriyor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan beşinci ibaresinin
yedinci ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İsmail Koncuk Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Adana Aksaray Adana
Muhammet Naci Cinisli Ahmet
Kamil Erozan Ayhan
Altıntaş
Erzurum Bursa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.
Buyurunuz Sayın Koncuk. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu kanundan çok bahsetmek gerektiğini
düşünmüyorum ben. Düşünce ifadesinden, fikir hürriyetinden filan
bahsetmeyeceğim çünkü bu kanun ifade hürriyetini kısıtlayan bir
kanun. Bu kanun, aslında Twittera, Facebooka, WhatsAppa, Instagrama,
şuraya buraya Pılınızı pırtınızı
toplayın, Türkiyeden gidin. diyen bir kanun.
Aslında, milletimizin o kadar derdi varken,
ekonomik, sosyal derdi varken bayrama üç gün kala bu sosyal medya kanununu biz
görüşüyoruz da vatandaş ne düşünüyor, çiftçi ne hissediyor;
memur, emekli, işçi ne hissediyor, asgari ücretli ne hissediyor,
işsiz ne hissediyor, bunlardan bahsetmek lazım.
Gecenin bu vaktinde Abdurrahim Karakoçun bir
şiiri aklıma geldi, onu paylaşacağım:
İsyanlı Sükut
Gitmişti makama arz-ı hâl için,
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi
başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim...
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi
başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı
dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı,
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi
başını.
Çekti ayakları kahveye vardı,
Açtı tabakasın, sigara sardı.
Daldı, neden sonra garsonu gördü,
Çay dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı.
Kalktı ki garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı.
Say dedi, yutkundu, eğdi
başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş,
Sandım can evime döktüler ateş,
Sordum: Memleketin neresi gardaş?,
Köy dedi, yutkundu, eğdi
başını.
Yürüdü, kör topal çıktı şehirden,
Ağzına küfürler doldu zehirden,
Salladı dilini, vazgeçti birden,
Oy dedi, yutkundu, eğdi
başını.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(İYİ PARTİ sıralarından bir
grup milletvekili ayağı kalktı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Türkkan, Sayın Ergun,
Sayın Nuhoğlu, Sayın Bahşi, Sayın Örs, Sayın
Cinisli, Sayın Yokuş, Sayın Filiz, Sayın Çulhaoğlu,
Sayın Sıdalı, Sayın Koncuk, Sayın Kaplan, Sayın
Yaşar, Sayın Cesur, Sayın Ataş, Sayın
Altıntaş, Sayın Çelik, Sayın Sezgin, Sayın Öztürk,
Sayın Tatlıoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde 4
önerge vardır. İlk okutacağım 3 önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dersim
Dağ Ömer
Öcalan Ayşe
Sürücü
Diyarbakır Şanlıurfa Şanlıurfa
Erol
Katırcıoğlu Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz
İstanbul İstanbul Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Mahmut
Tanal Aydın
Özer Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya Antalya
Ali Haydar
Hakverdi
Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Behiç Çelik Ayhan Erel
Adana Mersin Aksaray
Ayhan Altıntaş Bedri Yaşar Muhammet Naci Cinisli
Ankara Samsun Erzurum
Ahmet
Kamil Erozan
Bursa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Dersim Dağ.
Buyurunuz Sayın Dağ. (HDP
sıralarından alkışlar)
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, bugün yine topluma
dayattığı bir antidemokratik düzenlemeyi, bir hukuksuzluğu
yasalaştırmaya çalışıyor. Sosyal medya düzenlemesiyle
neleri yasallaştırmaya çalıştığını
herkes çok iyi biliyor. Bu düzenlemenin hukukla, özgürlükle zerre kadar bir
alakası yoktur. Bu düzenleme, saray rejiminin iktidarını
koruması için yapılan, toplumsal muhalefeti nefessiz ve sessiz
bırakmaya çalışan bir sansür düzenlemesidir.
Yıllardır, bu ülkede sizin gibi
düşünmeyen tüm kesimleri baskılamaya çalıştınız,
medyayı tek bir sese indirgediniz, yargıyı kendi tekelinize
aldınız, şimdi de sosyal medya mecralarında sesini
yükseltenleri sessiz bırakmak istiyorsunuz. Bu mecralarda tüm
antidemokratik uygulamalarınızı,
yolsuzluklarınızı, kirli savaş
politikalarınızı tüm toplum görebiliyor ve buna karşı
tepkilerini dile getiriyor. İşte tam da bu durum sizi rahatsız
ediyor. İktidarınıza karşı tek bir muhalif sesin dahi
çıkmasına, yükselmesine tahammülünüz yok. Sosyal medyadaki tepkilerin
sağladığı toplumsal muhalefet ve baskı sayesinde
iktidarınızın birçok hukuksuzluğu gün yüzüne
çıktı ve politikalarınız teşhir edildi. Sosyal medya
mecralarında sesini yükseltenler olmasaydı bu ülkedeki çoğu
kişi Gülistan Dokunun kaybedilişini duymayacaktı; yine,
milyonlarca öğrencinin eğitime, sınav sistemine ve AKPye olan
eleştirilerini duymayacaktı; Batmanda, Dersimde,
Şırnakta uzman çavuşların çocukları istismar
ettiğini, kadınların her gün taciz ve tecavüze maruz
kaldığını, katledildiğini duymayacaktı; halk,
Batmanda 18 yaşındaki bir genç kadına tecavüz eden uzman
çavuşun serbest bırakıldığını
öğrenmeyecekti çünkü kendi tekelinize aldığınız
basında bunların hiçbirine yer yok, yandaş medyanızda size
karşıt olan hiçbir haberin değeri yok. Tüm bu
hukuksuzlukları gören yurttaşlar, sizin iktidarınız
karşısında tepkilerini daha fazla dile getirip karşı
koyuyorlar. Sosyal medyaya sansür uygulamayı istemenizin en temel sebebi
budur. Sizler toplumun hakikate erişmesini istemiyorsunuz. Tek bir
kişinin dahi politikalarınız hakkında olumsuz bir
eleştiri yapmasına tahammülünüz yok.
Sevgili arkadaşlar, bakın, iktidar
yıllardır baskıyla, sansürle toplumsal muhalefetin sesini
kısmaya çalışıyor. Sadece 2014-2019 yılları
arasında 408.494 web sitesine erişim, 7 bin Twitter hesabı, 40
bin tweet, 10 bin YouTube videosu içeriği engellenmiştir. Yine,
YouTube iki buçuk yıl, Wikipedia ise üç yıla yakın bir süre
engellenmiştir. Sosyal medya platformlarının bant
aralığını daraltma mevzusunu yıllardır
yapıyorsunuz zaten. Buna birkaç örnek verecek olursak; 17-25 Aralık
2013te ortaya çıkan yolsuzluk belgeleri, videoları ve ses
kayıtlarının YouTubeda yayınlanmasından sonra
YouTubea erişimi engelleyen sizlersiniz; 4 Kasım 2016da HDP Eş
Genel Başkanları Sayın Figen Yüksekdağ, Selahattin
Demirtaş ve 10 milletvekili arkadaşımızın rehin
alındığı gece sosyal medyaya erişim yasağı
getiren sizlersiniz; 8 Şubat 2020de İdlibde düzenlenen hava
saldırısında 33 askerin hayatını kaybetmesi üzerine
sosyal medya platformlarına erişim kısıtlaması getiren
sizlersiniz. Anlaşılan, bu sansür ve kısıtlamalar size
yetmemiş olacak ki, şimdi, sosyal medya platformlarının
hepsini tümden sansürün kıskacında boğmaya ve kapatmaya
çalışmaktasınız. Sadece sosyal medya mecralarını
kapatmak da yetmiyor size; geçmişe dönük tüm yolsuzluklarınızı,
hukuksuzluklarınızı, FETÖyle olan kirli ilişkilerinizi
sildirmeye ve unutturmaya çalışıyorsunuz. Bu toplumdaki her
kesime karşı işlediğiniz günahların,
yaptığınız hukuksuzlukların haddi hesabı yok.
Hepsini silebilirsiniz, erişim engeli getirebilirsiniz ama bizlere bu
hukuksuzlukları asla unutturamazsınız, toplumsal belleğimizi
sildiremezsiniz. Gençler sizleri yolsuzluklarınızla, kadın
cinayetleriyle, gençlere olan düşmanlığınızla,
FETÖyle olan ittifakınızla, Roboski, Soma, Suruç ve 10 Ekim
katliamlarıyla, siyasi operasyonlarınızla, kayyum rejiminiz ve
faşizminizle hatırlayacaktır. Bu düzenlemeyle iktidar en çok
gençlere saldırmaya, yaşam alanlarını daraltmaya
çalışmaktadır. Gençlerin sözlerini, tepkilerini, sevinçlerini en
fazla dile getirdiği bu mecraları ortadan kaldırmaya
çalışan iktidar şunu iyi bilmeli ki gençleri dizginlemeye,
tehdit etmeye dönük bu çabalar beyhude çabalardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Dağ.
DERSİM DAĞ (Devamla) - Gençler size hiçbir
zaman boyun eğmez. Bizler, yasaklara karşı kendimizi ifade
edebileceğimiz yeni mecraları ve alanları her zaman
bulacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Beyanların
hiçbirini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Nezdimizde hiçbir
karşılığı yoktur.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla sosyal
medyaya yasak gelmiyor değil mi? Demin hatibiniz de bahsetti, Türkiyede
bir temsilcilik açın, otuz gün süre, idari para cezası;
açmadınız otuz gün süre, bir idari para cezası daha, sonra
reklam yasağı, sulh ceza mahkemesi yüzde 50, daha sonra sulh cezadan
yüzde 90 kısıtlama, yüz elli gün, tebligatlarla yüz seksen gün. Haydi
burada açık konuşalım, altı yedi ay sonra sizin bu
dayatmanıza izin vermeyen, kabul etmeyen sosyal medya şirketleri
Türkiyede olmayacak. E, ne olacak? Türkiyede sosyal medya kalmamış
olacak.
HAMZA DAĞ (İzmir) Siz avukatı
mısınız sosyal medya şirketlerinin?
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bakın, değerli
milletvekilleri, bu teklif, Sayın Cumhurbaşkanınızın
ve AKPnizin dislike yapılmasına verdiği tepkidir,
cezadır, ceza. Bu teklif, kişisel verileri elde etme yani
röntgencilik yapma önerisidir. Bu teklif, gençlerin oyunu kazanamayınca
Size oy moy yok. denilince gençleri cezalandırma teklifidir. Bu teklif,
yasakçı ve baskıcı bir anlayışın Türkiyeyi tüm
dünyada rezil etme teklifidir. Bu gençlerden ne istiyorsunuz? Beyin göçünde
dünya rekorunu kırıyoruz, yetişmiş gençler ülkeden gidiyor,
oturup Bunu nasıl önleriz? diye düşüneceğinize bu gençlerin
sesini daha da kısmak istiyorsunuz. Kısamayacaksınız.
Gençler sizin gibi düşünmek zorunda mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Benzer düzenleme
Almanyada var.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Dünya Marsa araç
gönderiyor, Ayda koloni kurmaya çalışıyor ve siz ne
yapıyorsunuz, AKP iktidarı? Sosyal medyayı
yasaklayacağım. diyorsunuz. Eller gidiyor Mersine, siz gidiyorsunuz
tersine; bravo, devam edin(!) Beyler, Orta Çağ bitti,
kafalarınızı buna göre değiştirin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Orta Çağ buraya
hiç gelmedi ki.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bakın, bu teklifin bir
ayağı Kuzey Korede, bir ayağı Rusyada, diğer
ayağı İranda ve esas, sarayda. Bakın, Z
kuşağı korkusu önce dağları, sonra sarayı
sardı. Korkunun ecele faydası yok. Ne olacak? Ekşi Sözlükü mü
kapatacaksınız? Ak Sözlük mü kuracaksınız? Twitterı
yasaklayıp sarayın Twitterını mı
kuracaksınız?
Ancak esasen, bu teklifle geçmişe dönük
birtakım haber ve tweetleri silmek istiyorsunuz. Nedir bunlar? O
anlı şanlı zamanında, şimdinin alçak, sümüklü FETÖsü
var ya, ona güzellemeleri sileceksiniz; ondan sonra, Ergenekon, Balyoz
kumpaslarını temizleyeceksiniz; Zekeriya Öz denen namussuzla ilgili
destek tweetlerinizi kaldıracaksınız; PKK lideri Öcalana
övgüler, açıklamalar falan kalkacak. Bu ne demek? Değerli
milletvekilleri, yapmayın. İktidar yetkilileri bunu yani getirdikleri
sansür teklifini Alman modeli diyerek bize yutturmaya
çalışıyorlar. Hangi Alman modelinden bahsediyorsunuz? Ben size
söyleyeyim: Hitler modelinden; şimdiki Almanyayı değil,
Hitleri örnek alıyorsunuz. İşinize geldiğinde Avrupa,
işinize gelmediğinde Kuzey Kore. Beyler, Türkiyede 2019 sonu
itibarıyla 408 bin web sitesi, 7 bin Twitter hesabı, 40 bin tweet,
10 bin YouTube videosu, 6.200 Facebook içeriği erişime engellendi.
Zaten sansür var, daha düne kadar Vikipedi yasaklıydı. Gençler ne
yaptı? Wikipedia Zeroyla yine girdiler. Peki, o zaman, bu teklif ne
teklifi? Alman teklifi değil, Kuzey Kore teklifi, Kuzey Kore. Siz,
Almanyada Başbakan Merkeli eleştirdiği için tutuklanan birini
gördünüz mü? Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Almanya dünyada 6ncı
sırada, Türkiye ise 128 ülke arasında 107nci sırada. Alacaksanız
bunu alın Alman modeli olarak. Almanyada hâkimler var, hâkimler
Berlinde; Türkiyede hâkimler var, sarayın hâkimleri, önlerini
ilikliyorlar.
Bakın, diyorsunuz ki: Sosyal medyada insanlara
hakaret edenleri bulalım, belirleyelim, ceza verelim. Peki, açıkça
sorayım: Sosyal medyada silahla hem de otomatik ağır makineli
tüfekle -bunu nereden bulduysa- poz veren, tehdit yağdıran biri var,
parti görevliniz, Yargıtayın kayıtlarında da var;
hakkında ne yaptınız? İşte, adı sanı belli.
Peki, hepimizin şanı şerefi, bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürke her gün ağız dolusu küfür eden alçaklar var, bunların
sosyal medyada adları, adresleri belli; ne yapıyorsunuz? Bir
sırtını tıpışlamadığınız
kalıyor. Devam edin, devam edin!
HAMZA DAĞ (İzmir) 9uncu maddeyi
okursanız görürsünüz.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Fakirlik,
eğitimsizlik, adaletsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, şiddet, tehdit her
yeri sarmış ama konumuz ne? Netflix, sosyal medya. Devam edin
arkadaşlar(!) On sekiz yıldır iktidardasınız, şu
ülkenin fakiriyle fukarasıyla uğraşacağınıza
sosyal medyayı kısıtlayıp insanların hak ve
özgürlüklerini engellemek istiyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı YouTubea çıktı,
bir yayın yapmak istedi. Canlı yayında ne oldu? Sayın
Cumhurbaşkanı YouTubea çıktığı bir yayında
yüz binlerce dislike aldı.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Beğenmedi
gençler.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Ardından da hemen
sosyal medyayı yasaklamak istiyorsunuz. Yani gençler Size oy moy yok!
diyor, siz hâlâ bu yanlış tutumunuzda ısrar etmeye devam
ediyorsunuz. Siz baskıyı, sansürü, hukuksuzluğu, yolsuzluğu
artırdıkça sanıyor musunuz ki oylarınız artacak? Oylarınız
eriyecek, eriyecek ve bu gençlik en sonunda sandıkta sizin Z raporunuzu
alacak. Gideceksiniz; gençler gelecek, AKP gidecek! Peki, bu getirdiğiniz
dislike yasasının yanıtını sandıkta
göreceksiniz, gençler bunun hesabını size ilk seçimde soracak. Biz de
o gençlerin size yanıtını her yerde yüzünüze
vuracağız.
TAMER DAĞLI (Adana) Ters tuttunuz, ters.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Gençlerin sözünü size daima
hatırlatacağız. Gençler geliyor, AKP gidiyor; güle güle!
SALİH CORA (Trabzon) Z kuşağı
sizden hesap soracak, Z kuşağı.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bak, sayın vekil, bak,
görmeyi bilmiyorsan bak. Bak, bak, gör!
SALİH CORA (Trabzon) Alpay Bey, ters
tuttunuz, ters.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Okumayı bilmiyorsunuz,
dinlemeyi bilmiyorsunuz, gör. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen
Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 226 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi için verdiğimiz önergemiz üzerinde
konuşmak için söz aldım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün memleketim olan
Mersinin Mut ilçesinde meydana gelen trafik kazasında
hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Şehitlerimiz
Caner Mayendağı, Samsun; Mustafa Dağlı, Mersin Tarsus;
Samet Çaldır, Bursa; Kerim Arslan Kırıkkale. Şehitlerimiz
defnedildiler, tekrar Allah rahmet eylesin, Allah Türk ordusunun
yardımcısı olsun.
Değerli milletvekilleri, ben konuyu farklı
bir açıdan değineceğim. AK PARTİ, kendi
kayıtlarına hâkim olarak beğenmediklerini yok etmek için böyle
bir yasa teklifini huzurunuza, Genel Kurula getirmiş bulunuyor. Çünkü
hatırlarsanız birkaç yıl önce Wikipedia yasaklandı
Türkiyede ve sebep AK PARTİ aleyhine yayın yapmak, sonra serbest
bırakıldı ama birçok baskı oldu, şimdi
sansürlenmiş bir Wikipediayla karşı karşıyayız.
Yani artık, şu anda da hedef olarak Youtube ve Twitter mecraları
üzerinde bir baskı oluşturma ve yasaklama cihetine gitmeye
çalışıldığı açık.
Şimdi, ben bunları size arz ederken
aklıma bir olay geldi: İncekte bir istihbarat merkezi vardı
Emniyet teşkilatımızın İstihbarat Dairesine
bağlı olarak çalışan. Burayı devletimiz, çok güzel bir
şekilde kurdu ama burayı İsrail firmasına kurdurdular. Bu
İsrail firması, burayı öyle bir tanzim etti ki 14 kartuştan
oluşan sıralı, birbirini takip eden ardışık bir
kayıt sistemi oluşturdular, burada bütün kopyalar saklanır hâle
geldi ve daha sonra burayı FETÖ ele geçirdi veya AK PARTİ
iktidarı burayı FETÖye verdi. Bu kayıtlar, daha sonra, 15
Temmuzun hemen sonrasında dağıtılmak istendi; bu
kartuşları hep söktüler, parçaladılar, çıkardılar;
tabii, bir izleme, dinleme ve kayıt merkezi olmaktan burası
çıktı. Ama şunu unutuyor tabii AK PARTİ iktidarı: Uydu
aracılığıyla bunların tekrar başka yerde
kopyalandığı akıllara da gelmiyor. Böylece,
çıkarılan kartuşları tekrar yerine koymaya
çalıştılar, ardışık sistemini
ayarlayamadıkları için dinleyemediler ve burası şu anda
atıl durumda. Ve burada milyarlarca sayfa kayıt var arkadaşlar
ve bu kayıtlar darmadağınık; tekrar toparlayıp ortaya
getiremiyorlar, getirmek de aslında AKP açısından iyi bir
şey değil. Bunları niye anlatıyorum biliyor musunuz? Bu
merkezin kayıtları, herkesin, özellikle de AK PARTİnin
sevaplarının ve günahlarının da kayıtlarıdır
yani bizim inancımıza göre amel defteri gibi bir şeydir bu. Bu
açılırsa AK PARTİ yandı yani amel defteri bir de soldan
verilirse -Allah korusun- çok kötü. Yani o zaman cehennemde kütük olma gibi bir
durumla karşı karşıya kalınabilir. Allah korusun yani
böyle bir şey arzu edilmez ama bura henüz açılmış
değil, açamıyorsunuz çünkü.
Bir de, geçenlerde bir doktor, Profesör Doktor Metin
Feyzioğluyla ilgili bir şehirden -şehrin ismini vermiyorum- bir
mesaj paylaştı. Orada Sen de mi satıldın.
yazmış doktor. Hemen dava açılıyor. Ara bulucuya gidiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Uzlaşma
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Uzlaşmaya
gidiyor, 6 bin lira ceza; arkasından birçok olaylar oluyor ve eline bir
mesaj veriyorlar Özür dile, bunu yayınla. diye. Derhâl nasıl
buldunuz, nasıl ele geçirdiniz de Feyzioğlunu böyle bir himaye ve
koruma altına alıyorsunuz? Hayret edilecek bir şey ve çok süratli
bir çalışma.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Daha çok olay var
ama süremiz yetmiyor. İnanın yani bu aşamada AK PARTİ
tetikçisi, insanlık ve ahlak yoksunu trol ve troliçeler var. Bundan
konuşmacılar bahsetti, ben bunları anlatmıyorum ama
şunu kesinlikle bilmenizi istiyorum: Bu, AK PARTİnin lehine bir
şey değil. AK PARTİ, demokrasi içerisinde hayatiyetini muhafaza
etsin. Arkadaşlar diyorlar ki: İktidarız. İktidar
değilsiniz siz, birinci partisiniz; o eskidendi, 2018den önceydi, böyle
bir şey yok. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz iktidar değilsiniz ama bundan sonra birinci mi
olursunuz yoksa ikinci mi olursunuz, buna karar verecek olan büyük Türk
milletidir; bunu bilmek lazım.
Fettah Tamince olayı var, Libya olayı var,
bunlara değinmiyorum. Bakın, inanın, yüz karası
gelişmeler var.
RECEP ÖZEL (Isparta) Türkiyede çok güzel
gelişmeler var.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Allah sizi
korusun, bizi korusun, büyük Türk milletini korusun diyorum. Devletimiz var
olsun diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Geçenlerde
söylediğim gibi, yaşasın devlet diyorum, yıkılsın
düzeniniz diyorum, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3üncü maddesinde yer alan "bir
milyon Türk lirasından on milyon Türk lirasına ibaresinin "yüz
bin Türk lirasından bir milyon Türk lirasına şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Muhammed Levent
Bülbül Salih Cora
Denizli Sakarya Trabzon
Mustafa
Demir Erkan Akçay Ahmet Özdemir
İstanbul Manisa Kahramanmaraş
Hayati
Arkaz Mehmet Celal
Fendoğlu
İstanbul Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen yok,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yer sağlayıcılık bildiriminde
bulunmayan veya kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer
sağlayıcı hakkında verilecek idari para cezasının
100 bin Türk lirasından 1 milyon Türk lirasına olacak şekilde
yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Arayacağım efendim.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir üyelere
sorsanız, üyeler arasında bir fikir birliği var mı acaba?
Fikir birliği yok efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kabul edildi efendim, sonucu
açıkladınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Üyelere sordunuz mu
efendim?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Üyeler arasında
ihtilaf var efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sonucu açıklamasa
olabilir de
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 4üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkoç.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
53.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun
kâtip üyeler arasında uyuşmazlık olduğunda oylamanın
elektronik cihazla yapılması yönündeki talepleri göz ardı etmemesini
rica ettiklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, orası bir Divan ve Divanda biliyorsunuz kâtipler var.
Kâtipler arasında herhangi bir uyuşmazlık varsa bunu Genel
Kurulun takdirine sunmak elbette ki yetkinizdedir. En azından muhalefetin
bu tür taleplerini göz ardı etmemenizi sizden rica ediyoruz efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 4'üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Mahmut
Tanal Aydın
Özer
Mersin İstanbul Antalya
Süleyman
Bülbül Zeynel
Emre Rafet
Zeybek
Aydın İstanbul Antalya
Ali Haydar
Hakverdi Hüseyin
Yıldız
Ankara Aydın
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Hüseyin
Örs Ayhan
Altıntaş Ahmet
Kamil Erozan
Trabzon Ankara Bursa
Muhammet Naci
Cinisli Ayhan Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Erzurum Aksaray Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Değerli Başkanım, bugün Meclis
Başkanlığından bize böyle bir Sivil Toplum İçin
Yasama Sürecine Katılım El Kitabı gönderildi. Herhâlde tüm
milletvekili arkadaşlara gönderilmiştir bu kitap. Öncelikle ben bu
Sivil Toplum İçin Yasama Sürecine Katılım El Kitabını
hazırlayan Meclis Başkanlığına teşekkür ediyorum
ama bu kitabı yayına hazırlarken içerisindeki bilgilere de
keşke uyulsa. Yani Anadoluda derler ya Kitapta
yazıldığı gibi uygulanmıyor. Evet, bu Parlamento da
yasama el kitabını yazmış durumda ama maalesef yasama el
kitabına göre burada ne Komisyonda ne Genel Kurulda çalışmalar
yapılmıyor. Nedir mesele burada? Hemen bu kitabın 75inci
sayfasında Komisyon nedir, sivil toplum kuruluşları için neden
önemlidir? diyor. Yapılan yasama faaliyetleriyle ilgili sivil toplum
örgütlerinin de en azından kanunla ilgili görüş ve
düşüncelerinin alınması gerekir, bir katkısının
sunulması lazım. Sizden istirhamım Sayın
Başkanım, bunu Meclis Başkanlığına
hatırlatın yani madem ki bu kitapçığı
milletvekillerine dağıtmışlar hiç olmazsa bunun
gereğini yapsınlar. Bu birincil bir husus.
İkinci konu, şimdi, internet
medyacılığıyla ilgili düzenleme yapılıyor. Evet,
bununla ilgili, biz (27/3), (2/2398) esas numaralarıyla 29/11/2019
tarihinde ve yine aynı şekilde 30/9/2019 tarihinde (2/2239) esas
numarasıyla 2 tane kanun teklifi vermişiz internet
medyacılığıyla ilgili. Nedir bu? Peki, şu anda bu
getirilen düzenlemeyle
Gerçi Komisyon da kendi sorunlarıyla ilgileniyor,
kimsenin dinlediği de yok, Başkan da sağ olsun burada cep
telefonu kullanıyor! Burada, bu internet
medyacılığıyla ilgili, bir, zaman aşımı var
mı? Yok. Peki, bunlarla ilgili, süreli ve süresiz yayınlarda
Süreli
yayınlarda dört ay içerisinde, süresiz yayınlarda altı ay
içerisinde dava açılması gerekir, bununla ilgili, bir, düzenleme niye
yapmıyorsunuz?
Yani Allahtan korkun, orada, hazır bir
vaziyette vermiş olduğumuz bir emek var, emek. Kanun ne diyor,
İç Tüzük ne diyor? Birbiriyle irtibatlı olan yasaları
birleştirin diyor. Yasa yapma tekniği açısından hazır
bir şekilde bizim sunmuş olduğumuz bu kanun tekliflerini
birleştirmiş olsaydınız ne olacaktı? Yani sizin
İşte, biz istişare ediyoruz, birlikte kanun yapıyoruz.
anlayışınız bu mu? Maalesef sıraya bakarsan bu kanun
teklifimiz sizden daha önce, eğer sorunun çözümü açısından bakarsanız
da yine aynı şekilde maalesef. Yani bu konuda diyeceksiniz bu kanuna
kimin ihtiyacı var, niçin bu kanun getirildi? Bu kanunun getirilmesiyle
yani bu kanun teklifi kesinleşince Türkiyede işsizlik mi bitecek,
adaletsizlik mi bitecek, hukuksuzluk mu bitecek, liyakatsizlik mi bitecek,
özgürlük alanları mı genişleyecek, istihdam alanları
mı yaratılacak, aç ve açıkta kalan yoksulun evine ekmek mi
aş mı götürülecek, demokrasi mi güçlenecek, hukuk devleti mi güçlenecek?
Yok değerli arkadaşlar. Kimin ihtiyacı? Maalesef burada
açık ve net bir şekilde bunu söylersek bu soru, neden bu kanuna
ihtiyaç var, kimin ihtiyacı var? Tek adam rejiminin bekası için,
güvenliği için, mevcut olan iktidarın sürdürülmesi için. Yani, burada
biz bu kadar pahalık var, işsizlik var, yoksulluk var
vatandaşın bu sorunlarını konuşalım.
Adalet Komisyon Başkanı, o da gariban bir
adamcağız belki ona ben çok yükleniyorum, kendisinden özür dilerim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Estağfurullah ne demek.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yani, şunu söyleyeyim,
işte, bir ay öncesi Şanlıurfanın elektriğini
söyledim. Aynı şekilde Sayın Meclis Başkan Vekili burada,
Şanlıurfa milletvekili, 9 AK PARTİli Urfa milletvekili var. Ya,
arkadaşlar, Urfanın elektrik sorununu gelip kanunla halledin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sorduk Bakana.
MAHMUT TANAL (Devamla) Halledin kardeşim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hallediyor hallediyor,
çözüyor.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sizin evinizin elektriği
kesik olsa bir ay elektriksiz kalır mısınız, yazık
günah değil midir? Türkiyede 81 tane il var, 81 ile tek tek bakarsak
Şanlıurfa kadar elektriği kesilen başka bir vilayet var
mı, başka bir il var mı? Şimdi 30 tane büyükşehir var
30 tane büyükşehrin tüm köy yolları yapılmış
değil mi? Şanlıurfanın köy yolları niye asfaltlı
değil, niye yapılmıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Şanlıurfanın
köylerinin yolları niye asfaltlı değil? İlçeler
arasında belediye otobüsleri niye çalışmaz, o köylerin çöpleri
niye toplanmaz, o elektrikler niye kapalı, yazık günah değil mi?
(AK PARTİ sıralarından Sayın
Tanal, Sayın Tanal sesleri)
MAHMUT TANAL (Devamla) Oradan laf
atacağınıza gelin buradan vatandaşa hizmet için bir laf
söyleyin Allah rızası için ya. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunarım, iyi akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı, Trabzon milletvekili Sayın Hüseyin
Örs.
Buyurun Sayın Örs
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 4üncü maddesi üzerine söz
aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin çözüm
bekleyen birçok sorunu var, milletimizin derdi çok. Milletin derdi
işsizlik, geçim sıkıntısı, mutfaktaki yangın;
milletin derdi kurban parası, emekli maaşı. Bugün, ekonomik
sıkıntılar had safhadayken, esnaf perişanken, üretici kan
ağlarken, işsizlik almış başını
gitmişken, hülasa Türkiyenin çözüm bekleyen birçok sorunu dururken bu
sosyal medya düzenlemesini bir an önce çıkarma hevesini pek de
anlamış değilim işin doğrusu. Bu pandemi sürecinde
vatandaşın sırtındaki yük iyice
ağırlaşmış; mutfakta tencere kaynamaz olmuş;
esnaf, köylü, işçi perişan olmuş; 1 dolar 7 TL seviyelerinde
gezinir olmuş; 2005 yılında 35 lira olan çeyrek altın bugün
700 TL olmuş yani cebimizdeki para kuş olmuş, uçmuş;
işsizlik almış başını gitmiş; Hazine
boşalmış, kara günde, zor günde, merhem olsun diye
saklanması gereken ihtiyat akçesi yok olmuş; İşsizlik Fonu
tükenmiş ve coronalı günlerde ekonomik destek paketi diye de
vatandaşa Git, bankadan, becerebiliyorsan kredi al. denmiş. Yani,
vatandaş borcunu ödemek için yeniden borçlanmışken biz, burada
sosyal medyayı konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
konuştuğumuz 4üncü maddeyle kanunun Erişimin engellenmesi ve
yerine getirilmesi başlıklı maddesinde değişiklik
öngörülmektedir. Hâlihazırda mevcut olan erişimin engellenmesinin
yanı sıra içeriğin kaldırılması da öngörülmüştür.
Bu vesileyle internet ortamında yapılan ve suç teşkil eden
yayınlara mücadele kapsamında suç oluşturan kısmi
içeriğin çıkartılmasına yönelik bir düzenleme
öngörüldüğü belirtilmektedir. İçerik kaldırma kurumu kolektif,
siyasi hafızanın ortadan kaybolmasına neden olur. Elektronik
medyaya erişim sosyal boyutuyla yurttaşlığın
inşası, politik boyutuyla da katılımı teşvik
etmesi açısından iletişim sürecinin önemli bir
parçasıdır. Aynı zamanda siyasi hafızanın muhafaza
edildiği en önemli alanlardan biridir. Bu kapsamda, birtakım
içeriklerin kaldırılması yoluyla siyasi hafızanın yok
edilmesi hiç uygun değildir. Bu maddeyle iktidar, kendilerine ait
istemedikleri tüm haberleri silme ve kaldırma imkânına
kavuşacak; kısaca, tüm eleştirel ve olumsuz haberler bu sayede
yok edilmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, sosyal medya üzerinde
konuşmamız, tartışmamız gereken sorunlar
olduğunda bir itirazımız yok; sorun, sosyal medya
mecralarından daha çok, kullanıcıların içerik ve
paylaşımlarından kaynaklanıyor. Ne Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşenere yönelik trollerce yapılan
ve sıkça tekrarlanan, annelik ve kadınlık onuruyla gururunu
zedeleyici paylaşımlar ne de çok yakın bir zamanda Sayın
Berat Albayrakın ailesiyle ilgili yapılan paylaşımlar asla
kabul edilemez, zaten bunlara ortak tepkimizi de ortaya koyduk.
İnternetteki paylaşımlara ilişkin
düzenleme, bu tür paylaşımların önünü kesmeye yönelik
olmalı. İnsanların onuruna, haysiyetine, kişiliğine,
ailesine sosyal medya yoluyla yapılan saldırılar tabii ki
cezasız kalmamalı fakat görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinde bu konuyla ilgili de net bir düzenleme maalesef yoktur.
İnsanların Ben bireyim, özgür bir bireyim. Benim de görüşlerim
var; doğru ya da yanlış, katılırsınız ya da
katılmazsınız. şeklinde kendini ifade ettiği bir alan
hâline gelen sosyal medya alanını kısıtlamak doğru bir
şey değildir. İnsanların birey olmanın
özgürlüğünü yaşadığı bu sosyal mecrada muhalefeti
dikkate almadan, kullanıcıları dikkate almadan yani
muhatapları hiç dikkate almadan yapılan düzenlemelerin bir de
Dünyada öncü olacağımız bir kanun teklifi getirdik. cümlesiyle
sunulması hiç doğru değildir. Sosyal medya üzerinden getirilecek
yasaklamalarla fikir özgürlüğünü kısıtlamak, muhalefetin sesini
kesmeye çalışmak hiç doğru değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Çok özür dilerim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Değerli
milletvekilleri, sosyal medya düzenlemesi, daha şimdiden, başta
gençler olmak üzere tüm internet kullanıcılarında bir
tedirginlik yaratmıştır. İnsanlar özgürlüklerinin
kısıtlandığı bir dönemde düşünce özgürlüklerini
yaşayabildikleri, fikirlerini serbestçe ifade edebildikleri bir
alanın daha kapatılmasından endişe duymaktadırlar.
Getirilen bu düzenlemeyle vatandaşlarımızın hem ifade hem
de haber alma özgürlüklerine sınır çizilmeye çalışılmaktadır.
İYİ PARTİ olarak sosyal medya
platformları ve internet şirketleri için ülkemiz kanunlarıyla
uyumlu hukuki ve mali bir altyapının hazırlanmasına,
düzenlenmesine ve bununla ilgili düzenlemelerin getirilmesine karşı
değiliz. Ancak bunu yasaklarla değil, özgürlükleri
sınırlayıp insanlarımızı mağdur ederek
değil, aklıselim davranarak yapmaktan yanayız diyorum.
Genel kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 4- 5651 sayılı Kanunun 8inci
maddesinin birinci ve beşinci fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
İnternet ortamında yapılan ve
içeriği aşağıdaki suçları oluşturduğu
hususunda kuvvetli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak
içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine
karar verilir: a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda yer alan; 1) İntihara yönlendirme (madde 84), 2) Çocukların
cinsel istismarı (madde 103, birinci fıkra), 3) Uyuşturucu veya
uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde
190), 4) Sağlık için tehlikeli madde temini (madde 194), 5)
Fuhuş (madde 227), 6) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama
(madde 228), suçları.
İçeriğin çıkarılması
ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereği, derhal ve
en geç kararın bildirilmesi anından itibaren yirmi dört saat içinde
yerine getirilir.
Şevin
Coşkun Züleyha
Gülüm Ayşe
Sürücü
Muş İstanbul Şanlıurfa
Ömer
Öcalan Erol
Katırcıoğlu Kemal
Peköz
Şanlıurfa İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muş
Milletvekili Sayın Şevin Coşkun
Buyurunuz Sayın Coşkun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 4üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum.
Mevcut kanunla çocuklara yönelik cinsel
istismarı, uyuşturucu madde kullanımı ve müstehcenlik gibi
suçlara erişim engeli getirilirken teklif aynı zamanda içeriğin
engellenmesini de beraberinde getirmektedir. Mevcut düzenlemeyle çocuk
istismarı suçlarında, içeriğin kaldırılması ve
erişimin engellenmesi yoluna gidilmesi yerindedir. Ancak daha önce de
birçok yasa tasarısında gördüğümüz gibi siyasi iktidar tüm hak
ve özgürlüğü kısıtlayıcı maddeleri gizlemeyi de
amaçlamaktadır. Erişimin engellenmesine ek olarak bahsi geçen
düzenlemeyle içeriğinin kaldırılmasının da
öngörüldüğü katalog suçlar kesinlikle daraltılmak zorundadır.
Aksi hâlde hak ihlallerine neden olacak bir dizi uygulama yaşanacaktır.
Söz konusu katalog suçlardan olan ve kanunda tanımı bile bulunmayan,
dolayısıyla çok geniş yorumlanmaya müsait müstehcenlik suçunun
yer alıyor olması da kabul edilebilir değildir. Bu kavramın
geniş kullanım alanı iktidarın kendi ahlaki
değerlerini kanun olarak topluma dayatması anlamına gelecektir.
Bu durum iktidarın ideolojik kodlarına uymayan her türlü yaşam
tarzının suç sayılacağı bir pratiğe
dönüşecektir.
Değerli milletvekilleri, illa katalog suçlara
müstehcenlik de eklenmek isteniyor, o zaman neden uluslararası hukuk esas
alınmıyor? Evrensel hukukun asgari noktalarını baz
alırsak çocuk pornografisinin yanında nefret söylemi, şiddete
çağrı ve soykırımı teşvik suçları da katalog
suç olarak almamız gerekiyor. Bunların uygulanması için de
demokratik toplumun gereklerine göre orantılılık ve ölçülülük
ilkeleri çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun şekilde mevzuatta
açıkça düzenleme yapılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı yasa
yapım süreçlerinde samimiyeti ve toplum yararını
gözetmemektedir. Mecliste kabul edilen yasa tekliflerine
bakıldığında toplum yararının, hak ve
özgürlüklerin dikkate alınmadığı, iktidarın ve
sermayenin can simidi niteliğindeki yasa tekliflerinin kabul edildiği
görülmektedir.
İktidar, bu yasa teklifini, 4üncü maddede
olduğu gibi çocukların korunması açısından savunabilir
ancak birkaç veriyle çocukların korunması ve çocukların üstün
yararı açısından iktidarın bu konudaki
samimiyetsizliğini ortaya koymak istiyorum.
Türkiye kadına, çocuğa yönelik istismar ve
tecavüz vakalarında dünyada 5inci sıradadır. AKP
iktidarının son on yılında bu vakalar 3 kat
artmıştır. Cinsel suçların yüzde 46sı çocuklara
yönelik gerçekleşmiştir. AKP son dört yıldır çocuklara yönelik
cinsel istismar suçlarına af getirmek istemektedir. 2002
yılından bu yana 18 yaş altı 440 bin çocuk ve yine 15
yaşında 16 bine yakın çocuk doğum yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, tablo bununla da
sınırlı değildir. Çocukların yaşam
haklarının korunmasına yönelik çok ciddi bir
pervasızlık sürmektedir. Son on yedi yılda yaşam hakkı
ihlal edilen çocuk sayısı 875tir. AKP döneminde çocuk işçilik
de hızla artmıştır. Türkiyede her 5 çocuktan 1i
işçidir. Çalışan çocukların yüzde 80i ise kayıt
dışı çalışmakta, çocuklar iş gücü olarak
görülmekte ve iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmektedir.
2020 yılının ilk altı ayında 14 çocuk, son altı
yılda ise 365 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını
yitirmiştir.
Değerli milletvekilleri, tüm bunlarla birlikte
kadına yönelik şiddet ve yaşam hakkı ihlalleri de artarak
devam etmektedir. Son on sekiz yılda en az 15.557 kadın
katledilmiştir. Geçen hafta Muşun Malazgirt ilçesine bağlı
Gölağılı köyünde yaşayan Fatma Altınmakas, eşinin
kardeşi Sinan Altınmakas tarafından saldırıya
uğramış, ölüm tehdidinden kaynaklı şikâyette
bulunmuştur. Gözaltına alına alınan Sinan Altınmakas
14 Temmuzda serbest bırakılmış, Fatma Altınmakas ise
aynı gün eşi Kazım Altınmakas tarafından
katledilmiştir. İktidar, cinayetin peşine düşmek yerine Fatma
Altınmakasa ilişkin haberlerin birçoğuna erişim engeli
kararı çıkarmıştır. Buradan da
anlaşılacağı gibi iktidarın asıl hedefi mevcut
sorunu çözmek değil, sansürlemektir. Kendisine yönelik biriken öfke ve
eleştirilerin herkes tarafından görüldüğü sosyal medyayı
kontrol altına alarak uyguladığı sansürü daha da
ağırlaştırmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, toplumun gerçek bilgiye ve ifade özgürlüğüne
ihtiyacı vardır. Biz, bu teklife sessiz kalmayacağız; bugün
de, yarın da bu gibi uygulamalara karşı mücadele etmeye devam
edeceğiz. Biliyoruz ki bu teklife sessiz kalmak Türkiyeyi nefessiz
bırakmaktır. Bizler, bu ülkenin halklarının nefes
alması için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Biraz önce
ismimi kullanarak bir arkadaşımız sataşmada
bulunmuştu, onunla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çamlı.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
54.-
İstanbul Milletvekili
Ahmet Hamdi Çamlının, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın 226 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümünün soru-cevap kısmında yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
Biraz önce bir arkadaşımız ismimi de
zikrederek birtakım sözler ifade etmiş, o sözleri duyunca
Gerçekten,
bu akşam burada o kadar önemli bir çalışma yapıyoruz ki
-sosyal medya çalışması, çok önemli- hatta
arkadaşların acele edip Bir an evvel bitirelim. demesi lazım
çünkü artık, mümkün olduğunca, sosyal medyada çöplük bilgiler
olmayacak ve arkadaşlarımız da daha rahat, daha sarih, daha
düzgün bilgiler edinmiş olacaklar. Burcu Köksal Hanımefendi, tabii,
benim söylediklerimle hiç alakası olmayan şeyler söylemiş ama
şunu anladım ki: Gerçekten Burcu Hanımla eşit değiliz
yani o, sosyal medyadaki çöplükten faydalanmayı tercih ediyor kendisi; ben
etmiyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, şahsıma bir sataşma var, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, yerinizden Sayın
Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kürsüden cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Lütfen, yerinizden Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kürsüden efendim.
BAŞKAN Sayın Köksal, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 69a göre söz vermeniz
lazım, kürsüden söz vermeniz lazım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Lütfen, kürsüden
cevap vermek istiyorum. Açık sataşma var, kürsüden cevap vermek
istiyorum, lütfen.
BAŞKAN Buyurun, kürsüden. (CHP
sıralarından alkışlar)
XII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, İstanbul Milletvekili
Ahmet Hamdi Çamlının yerinden yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Biraz önce konuşan
milletvekili Yeliz olarak mı konuşuyor, Ahmet Hamdi Çamlı olarak
mı konuşuyor; öncelikle buna bir açıklık getirsin. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkincisi: Kadınlara hakaret eden birisinin
milletvekili olabildiği bir ülkede bir tavuk aslan kesilebilir, bir
kadın ise dünyanın en güçlü, en karakterli insanı olabilir.
Üstelik, adamlık cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir;
herkese de nasip olmaz.
Herkese iyi akşamlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Çamlı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ya,
gerçekten, Fatma Hanımın performansını bütün milletvekili
arkadaşlarımız çok iyi biliyor, onu takdir edecektir. (CHP
sıralarından Hangi Fatma? Fatma kim? sesleri, gürültüler) Burcu
Hanım, Burcu Hanım... Özür diliyorum. Burcu Hanım -önemli
değil- gerçekten beni anlamamış. Bu akşam çok önemli bir
çalışma yapıyoruz Fatma Hanım...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Fatma kim, Fatma?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Burcu Hanım.
Bir daha çöplük bilgilerle...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Anlat Yeliz kim,
Fatma kim?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Onlar
biliyorsunuz çamuriyetçilerin bana atmaya çalıştığı
çamurlar, hiç aslı astarı yok. Hepsiyle ilgili
açıklamalarım, beyanatlarım var ama siz çamuriyetçi
medyanın çamurlarına iltifat ettiğiniz için ne kadar anlatsam
az, yapacağım bir şey yok. Eğer samimiyseniz gelirsiniz bir
çay ısmarlarsınız, ben de ısmarlarım, size tek tek
bunları izah ederim ve gerçek, sahih bilgiye ulaşmış
olursunuz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Benim kadınlara
hakaret eden insanlarla işim olmaz!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Kadınlara
ben hiçbir zaman hakaret etmedim; ne usulüm ne üslubum öyledir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Ayrımcılık suçu işleyen insanlarla benim işim olmaz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Aile terbiyem de
hiç böyle değildir; kendi usulüm, üslubumda da yok, medeniyet
anlayışımda da yok. Gayet açık ve sarihtir.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Yanlış
anlaşılmaya çok müsait.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Tweetteki mesajlarım
çok açıktır ama bugün de bir medyacı arkadaşımız
belli ki ifadelerimi sözlük aracılığıyla anlamaya
çalışmış. Siz de bir sözlük kullanırsanız gayet
sarih, açık bir şekilde anlarsınız.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sizin
söylediklerinizin sözlükte bir karşılığı yok ki.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Çok önemli bir
kanun çıkarıyoruz. Bu işlere fazla eğilmeyelim, isterseniz
çay ısmarlarım size, anlatırım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 5 ila 9uncu maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan
Subaşı.
Buyurunuz Sayın Subaşı.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
226 sıra sayılı Sosyal Medya Kanun
Teklifinin ikinci bölümü hakkında görüşlerimizi açıklamak
amacıyla İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım.
Anayasanın 34üncü maddesinde Herkes, önceden
izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. hükmü
bulunmaktadır. Geçtiğimiz ay, baro başkanları bu anayasal
hakkını kullanamadı ve rejim tarafından kontrol
altında tutulamayan barolar, bölünmek suretiyle etkisizleştirildi.
Anayasanın 26ncı maddesi şöyledir: Herkes, düşünce ve
kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına
veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet
resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya
da vermek serbestliğini de kapsar.
Değerli vekiller, bireyler bugün,
Anayasanın 26ncı maddesinde tanınmış özgürce kendini
ifade edebilme hakkını ancak sosyal medyada kullanabilmektedir.
İnternet, çağımızın en değerli, en etkin
aracıdır; fikir özgürlüklerinin yaşanabildiği ve her
bilgiye erişilen alanlardır. Bu platform, ekonomik değer ve
iş sahaları üreten alan hâline gelmiştir. 2000lere kadar
dünyanın en büyük şirketleri petrol şirketleri iken bugün bilgi
teknolojileri şirketleri lider şirketler hâline gelmiştir. Bu
yeni dünyada öncelikle, veri üretenler pazar, veriyi işleyenler ise
pazarın yöneticisi konumundadır. Biz de veriyi üreten ama aynı
zamanda işleyen olmak zorundayız. iktidar adına konuşan
hatibin Bu yasa teklifinin gönlümüzden oybirliğiyle geçmesini diliyorum.
demesi ironi olsa gerek. Diğer hatipse Bu yasa teklifinin neresinde
özgürlükler daralıyor? Genç kuşağı en iyi biz
anlıyoruz. demişti. Oysa Gezi olaylarında iktidarınız
genç kuşağı o kadar iyi anladı ki Bunlar terörist.
diyerek silindir gibi ezip geçtiler. İktidarın teröristlikle
suçlaması üzerine yıllar sonra yargı beraat kararını
verebildi. Osman Kavalaysa rejimin iddiayı boşa çıkarmamak
adına bir simge olarak bin günü geçen tutukluluğu hâlâ devam ediyor.
17-25 Aralık 2013 tarihlerinde ortaya
çıkan ve sosyal medyada geniş çapta yer bulan içerikler,
iktidarınız üzerinde ciddi rahatsızlıklar
yaratmış ve kırılma noktası olmuştur. 2014 Mart
ayında, sosyal medya üzerinde kısıtlamalar
başlamış, aynı tarihlerde 5651 sayılı Yasada
değişiklik getiren teklif sansür yasası olarak
adlandırılmıştı. Dönemin Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğanın Twitter mwitter, hepsinin kökünü
kazıyacağız, uluslararası camia şunu der, hiç beni
ilgilendirmiyor. konuşmasından bir gün sonra Twiter
kapatılmış ve on üç gün boyunca erişime engellenmiş,
gerekli gözdağı verilmişti. Yine aynı tarihlerde YouTube
kapatılmış ve altmış yedi gün sonra erişime
açılmıştı.
2017 yılında açık ansiklopedi diye
adlandırılan Wikipedia kapatılmış, ancak üç yıl
sonra, 15 Ocak 2020de tekrar kullanıma açılabildi. Bunların
yanı sıra, 2012-2019 yılları arasında dünyadan
Twittera 7.396 mahkeme kararı gönderiliyor, bu kararların 5.487
tanesi yani yüzde 74ü Türkiyeden gidiyor. 5651 sayılı Yasaya göre
10 bin YouTube videosu çıkarılmış, 6.200 Facebook
içeriği erişimi engellenmiş, 408.494 web sitesine erişim
engeli getirilmiştir. Googledan 65.973 içeriğin
çıkarılması istenmiş ancak bunlardan 25.051 adedi
çıkarılmıştır. Türkiyede ofis açılması
hâlinde yüksek cezalara muhatap kalmamak adına 65.973 içerik
çıkarılması isteği muhtemelen tümüyle
gerçekleşmiş olacaktı. Bugün pandemi sürecinde deprem
hareketliliği yaşandığı bir süreçte ekonomik
zorluklara, işsizlikte geldiğimiz duruma rağmen bunlarla ilgili
tedbirler düşünülmeli iken yine 5651 sayılı Yasa üzerinde
sansür yasası denilebilecek bir yasa teklifi daha önümüze
gelmiştir.
On sekiz yıl önce Yasakları
kaldıracağız, yolsuzluğu ve yoksulluğu kaldıracağız.
diyen Hükûmetin sicili bozuktur. Ve sadece Türkiyede değil dünyada da
hukukumuzun güvenirliği kalmamıştır. Yasa teklifinin
gerekçesinde Bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması adına
bu yasa teklifini hazırladık. deseler de arka planda rejimin
muhalefeti ve eleştirel her platformu kontrol altına alma çabası
vardır. Bu yasa teklifiyle sosyal ağ
sağlayıcılarını cezalarla yıldırmak ya da
Türkiyeden uzak tutma çabası bulunmaktadır. Suç işleyen
kullanıcılar tabii ki cezalandırılmalı, erişim
engeli sağlanmalıdır. Ceza Kanunumuzda ve 5651 sayılı
Yasada gerekli tedbirler bulunmaktadır. Orantısız ceza ve
sınırlamalar rejimin kendisini güvenceye alma çabasıdır.
17-25 Aralık 2013 tarihi kırılma
noktası demiştik. O günler rejimin baskıcı, otoriter bir
rejime dönüştüğü günlerdir. Rejim, o tarihi milat olarak ilan
etmişti. Milat ilan edilmesi de yargının tümüyle baskı
altına alınması, bağımsızlığın ve
tarafsızlığın kalmadığı tarihtir. Ancak,
Türkiye tekrar demokratik düzeni sağladığında, yargı
bağımsızlığı, tarafsızlığı
tekrar kazanıldığında 17-25 Aralığın milat
sayılamayacağı açıktır. O tarihteki ve ondan önceki
iktidarı rahatsız edici içerikler soruşturma konusu
olabilecektir. Bütün bunlar, bu yasa teklifinin içeriklerin ortadan
kaldırılması amacını taşıdığı
kuşkusunu akla getirmektedir.
Dünya örneklerini inceledik; Almanya ve Fransa
örneğinden yararlandık. diyorsunuz ama gerçekle
bağdaşmıyor. Fransa bir yıl tartıştıktan
sonra yasa, Anayasa Mahkemesince reddedilmişti. Almanya örneğinde ise
Alman Yargıtayı bir emsal davada, kamuoyunun bilgi alma
hakkının kişisel verilerin korunması hakkından üstün
olduğuna hükmetti. Hâkimler, hem kamuoyunun bilgi alma hakkının
hem de bireylerin kişisel haklarının korunması
hakkının önemli değerler olduğunu, her davada tekrar hangi
özgürlüğün daha ağır bastığına
bakılması gerektiğini belirttiler ancak kişisel verilerin
korunması hakkının önceliği olmadığına
hükmettiler, başvuran kişinin unutulma hakkı talebini de geri
çevirdiler. Oysaki, Türkiyede mahkemelerin de bağımsızlıklarını
kaybetmesiyle beraber bu denge yitirilmiş durumda. İktidara
yakın grupların yaptığı taleplere binaen hemen
erişimin kısıtlaması kararı verilebilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bu açıdan
uygulama Almanyanın tam tersi istikametinde ilerliyor ve sansür
yasası diyebileceğimiz bir teklif yine virgülüne dokunulmadan
kanunlaşıyor.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç
konuşacak.
Buyurunuz Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, yine tarihî bir
süreç yaşıyoruz. Yine, Komisyonda ve Genel Kurulda birçok
eleştiriye rağmen, birçok tarihî belirlemelere rağmen, maalesef
bu kanunda da bir cümle dahi değiştirilmeden, bir virgül dahi
değiştirilmeden bu yasanın maalesef maddeleri geçiyor ve bu
şekilde yasalaşacak maalesef.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ikinci
bölümde çok önemli olan 5inci ve 6ncı maddenin içeriğini şöyle
bir değerlendirmeye alırsak; 5inci maddede içeriğin
çıkarılması, 6ncı maddede ise ne yazık ki bu sosyal
medya sağlayıcılarına ilişkin çok ciddi cezaların
yer aldığını görmekteyiz. Şimdi, bu içeriğin
çıkarılması meselesi gerçek anlamda mevcut olan siyasal
iktidarın kendi geçmişini temizlemeye ilişkin bir madde
olduğunu çok net bir şekilde görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, 6ncı madde de
ise Türkiyede günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt
dışı kaynaklı sosyal ağ
sağlayıcısının mevcut olan işleyişine
ilişkin çok ciddi cezaların yer aldığını
görüyoruz. Bu cezalar kademeli olarak 10 milyondan başlıyor, 30
milyon
Reklam yasağı, para transferi yasağı, yüzde 50
oranında bant genişliğinin daraltılması ve yüzde 90a
kadar olan internet erişiminin engellenmesine ilişkin ciddi
cezaları içinde barındırıyor.
Bu maddedeki bir diğer husus ise, yine
verilerin Türkiyede depolanması ve bunun sonucunda meydana getirilen
Çok
ciddi bir şekilde içinde sansür barındırıyor bu madde.
Değerli arkadaşlar, her alanda olduğu
gibi siyasal iktidarın yine bu alanda da çok ciddi
saldırıları söz konusu. Bakın, sadece sosyal medyaya
ilişkin değil, son yıllarda Türkiyede birçok hak alanı
gerçek anlamda saldırı altında ve ne yazık ki biz bunu çok
canlı bir şekilde yaşıyoruz. Bu iktidar 52 tane
belediyemize kayyum atadı ve 3,5 milyon kişinin iradesini gasbetti.
10 binden fazla üyemiz, şu anda hapishanelerde ve cezaevlerinde.
Bakın, 2911 sayılı Yasa yani Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu şu anda rafa kaldırılmış ve
Anayasa şu anda çiğneniyor. Hiçbir şekilde, 81 ilde sokağa
çıkıp basın açıklaması yapma, toplantı, gösteri
ve yürüyüş yapma hakkı kesinlikle yok ve buna ilişkin bütün
haklar şu anda askıda. Mahkemelerin tahliye kararlarına
diğer mahkemeler uymuyor veya bu yönde bir karar alınırsa da
mahkemeler dağıtılıyor. Sulh ceza hâkimlikleri âdeta tutuklama
makineleri hâline getirilmiş durumda. Sulh ceza hâkimliklerinin önüne
giden kim varsa tutuklanıyor ve aylarca cezaevlerinde tutuluyor.
Kısacası, kasıtlı olarak demokratik uygulamalardan
vazgeçiliyor ve bu yönde çok ciddi uygulamalar da var. Bu kısıtlama,
düşünce hürriyetine doğrudan doğruya bir müdahaledir
değerli arkadaşlar. Düşünce hürriyeti macerasının
tarihsel bir geçmişi var ve bunu tarihsel bir süreçle adlandırmak
gerekiyor. Türkiyenin düşünce haritası pek de aydınlık
değil ne yazık ki. Bu alan, 1925 yılından bu yana
olağanüstü yargı rejimleriyle sekteye uğratılmış,
hâlâ devam ediyor ve bu macera yüz yıldır devam ediyor ne yazık
ki. Bu olağanüstü yargı rejiminin son ve en tehlikeli halkası
ise sulh ceza hâkimlikleridir. Bu yargının temel hedefi, düşünce
hürriyetinin ta kendisidir. Bu siyasal iktidarın yani AKPnin en büyük
sorunu, yapılan eleştirilere karşı değişmez
tutumudur; bir diğer sorunu ise yolsuzlukların ve insan hakları
ihlallerinin üzerini örtme çabasıdır. Her bir internet kullanıcısı
tek başına bir medya etkisine sahiptir. Bu sistem, AKPnin
düşünüp konuşan, eleştiren gazeteciyi, düşünürü, ekolojik
yıkımı önleyeni, savaş istemeyeni, siyasetçiyi ve aynı
zamanda iktidara karşı olan kişileri hedef almasının
başka bir versiyonudur.
Bu toplum sandık başına giderken
bütün temel hak ve hürriyetlerinin kısıtlanması için bu
iktidarı seçmedi değerli arkadaşlar. Bakın, bu iktidara oy
verirken Temel hak ve hürriyetleri askıya alın. şeklinde asla
ve asla bir beyanda, açıklamada bulunmadı bu toplum. Bu Meclis,
yüksek oranda bir temsiliyet gücüne sahip olan bir Meclis fakat temel hak ve
hürriyetleri kısıtlama hakkını kesinlikle bu iktidara
vermemiştir bu halk. Parmak hesabı her zaman doğruyu
yansıtmaz değerli arkadaşlar. Bakın, parmak hesabıyla
bir ilkeyi, bilimsel bir ilkeyi yok sayamazsınız yani başka bir
açıklamayla mevcut olan hak ve hürriyetleri bu şekilde askıya
almanız mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, bu AKPnin
iktidarında, on sekiz yılda en az 721 gazeteci tutuklandı.
Gazeteciler artık haber yazamaz hâldedir ne yazık ki. Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütünnün 2020 Dünya Basın Özgürlüğü
Endeksinde 180 ülke arasında Türkiye 154üncü sırada yer
almaktadır. 17 Temmuz 2020 tarihi itibarıyla en az 93 gazeteci
tutuklu ya da hükümlü hâldedir. 10 binin üzerinde gazeteci işinden
atılmış ve işsiz kalmış durumdadır. İlk
altı aylık dönemde en az 19 gazeteci, yazar, yayıncı hapse
mahkûm edilmiş ve 16 gazeteci çok yakın bir tarihte
tutuklanmış durumdadır. Bakın, RTÜK, Basın İlan
Kurumu ve BTK en az 158 basın-yayın kuruluşu ve internet sitesi
hakkında erişim yasağı, ilan kesme, yayın ve program
durdurma, para cezası vermiş durumdadır. İfade
Özgürlüğü Derneğinin Mayıs 2020 verilerine göre değerli
arkadaşlar, toplamda 622 bin alan adı, link, tweet, YouTube
sayfası, Twitter hesabı, Facebook hesabı engellenmiş
durumdadır, 622 bin. En az 5 gazeteci fiilî ve silahlı
saldırıya maruz bırakılmış durumdadır.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu iktidar
döneminde 2006, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında sadece 537 gazeteci
tutuklanmıştır. Türkiye'nin karnesi bu yeni
kısıtlamalarla yani Twittera, yani sosyal medyaya getirmiş
olduğu sansürle başka bir boyuta ulaşmış
durumdadır. Bu iktidarın hedefi Yasa yaparız, sonra
bakarız. mantığıyla ölçülmektedir. Bu iktidar, on sekiz
yıllık iktidarında sadece kısıtlamayla hâkimiyetini
sürdürdü ve yasaklı bir uygulamayla toplumu karşı
karşıya bıraktı. Bakın, bu yasanın Anayasa ve
uluslararası hukuka aykırı olduğuna ilişkin olan
kısmını ise şu şekilde değerlendirmek lazım:
Bakın, temel hak ve hürriyetleri düzenleyen Anayasanın 12nci
maddesi ve Anayasanın 13üncü maddesi bu yasayla çiğnenmiştir
ve bu yasayla rafa kaldırılmış durumdadır.
Anayasanın 22nci maddesi yine bu kanun teklifiyle rafa
kaldırılacak durumdadır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 8inci maddesi yine bu kanun teklifiyle ihlal edilmektedir.
Bir diğer önemli husus değerli
arkadaşlar, bakın, temel yasa olan Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi
Kanunu ve ilgili diğer kanun maddeleriyle de bu mevcut olan kanuni
düzenleme çelişme durumundadır. Ceza Muhakemesi Yasasının
135inci maddesiyle 134üncü maddesi ve 137nci maddesi bu sosyal medyaya
ilişkin olan, mevcut olan düzenlemeleri getirmekte fakat bu yasa iki
günlük bir çalışma sonucunda maalesef Meclis gündemine
getirildiği için bu mevcut olan temel yasalarla ilgili olan sorunu da
kendi beraberinde getirecek ve bu da başka bir sorun alanı hâline
gelecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yine, Türk Ceza Kanununun 132nci maddesi, 243üncü
maddesi ve 245inci maddesi de yine sosyal medya alanlarında işlenen
suçlara ilişkin olan kısımları belirtmektedir ve bu konuyu
içermektedir fakat bu getirilen sosyal medya sansür yasası bu mevcut olan
Ceza Yasasını da ilgilendiren bir husus fakat yine oldubittiye
getirildiği için bu mevcut olan temel yasalara çelişik bir durum arz
etmektedir. Dolayısıyla Biz yasayı yapalım ama daha sonra
bakarız. mantığı mevcut olan temel yasaların
çiğnenmesi anlamına geleceği gibi yine uluslararası
yasaların ve Anayasanın da çiğnenmesi anlamına gelecektir.
Bu nedenle, bu iktidarın derhâl bu uygulamasından vazgeçmesi ve bu
kanun teklifini geri çekmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç.
Buyurunuz Sayın Özkoç. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde bir yasa teklifini
tartışıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde on yıla
yakındır milletvekiliyim, çok yasa tartıştık AKP
iktidarında. 4+4+4 hâlâ hafızalarda; saatlerce konuştuk,
saatlerce tartıştık, anlatmaya çalıştık; bu yasa
yanlıştır, çocuklarımız için yanlıştır,
millî eğitim için yanlıştır, Türkiye'nin gelecek nesilleri
için yanlıştır dedik ama ne oldu? Parmak sayısı ya
Hani, milletimizin sandığa gidip, kabine girip beş dakikada
kullandığı oylar var ya, Türkiye'nin kaderini belirliyor. Kimin
ne kadar maaş alacağına Türkiye Büyük Millet Meclisi karar
veriyor, Türkiyede emeklilerin nasıl yaşayacağına Türkiye
Büyük Millet Meclisi karar veriyor. Biz karar veriyoruz,
çocuklarımızın nerede ve nasıl öleceğine biz karar
veriyoruz. Elimizi kaldırıyoruz tezkerelere, çocuklarımız
oraya gidiyorlar ve fidan gibi delikanlılar şehit düşüp
geliyorlar. Hiç mi sorumluluğumuz yok
çıkardığımız yasalarda? Vicdanımız hiç mi
rahatsız olmuyor? Biz başımızı yastığa
koyduğumuz zaman gerçekten uyuyabiliyor muyuz?
Burada Adalet ve Kalkınma Partisinin gencecik
insanları çıktılar, konuştular sosyal medya yasa teklifiyle
ilgili. Aslında bakarsanız kendilerini fena da ifade etmediler, güzel
ifade ettiler, düzgün ifade ettiler ama gerçeklerden uzak ifade ettiler. Gerçekleri
kendi aralarında tartışmıyorlar, konuşmuyorlar
maalesef. Gerçekler konuşulmadığı zaman üstü örtülüyor
sanılıyor. Şimdi bir gerçeği burada vurgulamak gerekiyor:
Bu yasa teklifiyle beraber unutma yasası da geliyor. Peki, biz, Balyoz ve
Ergenekon davalarını gerçekten unutabilecek miyiz? Türkiye
Cumhuriyetinin yönetiminde bulunan bir iktidar, Balyoz ve Ergenekon
davalarının arkasında dimdik durdu. İnsanlar suçsuz yere
mahkum edildiler, zindanlarda tutuldular, orada öldüler. Yıllarca orada,
hücrelerde kaldılar ve sonunda ne oldu? Sonunda beraat ettiler ve
dışarıya çıktılar. Peki ölenler? Çocukları? Peki,
o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iktidara yönelik, kalkıp da o
konuşanlar Türkiye temizleniyor. Türkiyenin bağırsakları
temizleniyor. diye nutuk atanlar
Ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin o
gençlerinden, o insanları bulup da sormalarını istiyorum Neden
o masum insanları zindanlara attınız? diye. Türkiye
Cumhuriyetinin Genel Kurmay Başkanını -PKK madem terör örgütüydü-
PKKlı bir sanığın gizli tanıklığıyla
zindana atarak Fetullahçı Terör Örgütünün general ve subaylarını
niye getirdik biz? diye sormanızı isterim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Büyük Ortadoğu Projesini unutturabilir
misiniz? Gerçekten mi? Ben, telefonumu açıyorum, Googledan giriyorum
Büyük Ortadoğu Projesi diyorum, bu ülkenin Cumhurbaşkanı
çıkıyor. Ne diyor? Ben bu Büyük Ortadoğu Projesinin eş
başkanıyım. diyor. Bu Genel Kurulda oturan değerli
milletvekillerine soruyorum: Haçlı seferlerinden sonra ve haçlı
seferleri dâhil, hiç, bu kadar Müslümanın katledildiği başka bir
savaşa şahit oldunuz mu? Peki, o gençlerimiz, Adalet ve Kalkınma
Partisinin pırıl pırıl gençleri, Genel
Başkanlarına dönüp de Siz bu Büyük Ortadoğu Projesinin, bu
Amerikan oyununun, neden oyuna geldiniz de ortağı oldunuz? diye sormayacaklar
mı? (CHP sıralarından alkışlar) Sormayacaklar mı?
Yazık değil mi? Günah değil mi? Libyaya gönderilen uçaklardan
atılan bombalarla, yolda yürüyen masum insanlar, camide ezan okuyan
müezzinler, saf tutan Müslümanlar paramparça oldular. Bunun hesabı
gerçekten hiç sorulmayacak mı?
Peki, biz bir darbe kalkışması
yaşadık. O darbe kalkışmasında, bu ülkenin en üstünde
bulunan kişi telefondan insanlarına seslendi, dedi ki:
Çıkın sokağa, bu darbe kalkışmasının dimdik
karşısında olun. İnsanlarımız Evet, biz bu
darbeye karşıyız. dediler ve sokağa çıktılar.
Sokağa çıkan insanlarımız tankların önüne yattı,
bazılarının kolu koptu, bazıları öldü ve şehit
oldu. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı bu lanet olası darbe
kalkışmasına karşı şehit düşen ve gazi olan
insanlarımızla ilgili bir yardım kampanyası
başlattı; 309 milyon lira para toplandı. O 309 milyon lira, üç
buçuk yıldan beri, o mazlum ve mağdur ama onurlu ve gururlu gazilere
ve şehit yakınlarına teslim edilmedi.
SALİH CORA (Trabzon) Veriliyor ya, veriliyor.
Peyderpey veriliyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Peki, gerçekten bunu da
unutturacak mısınız? Bunu unutturmak için aradan üç buçuk
yıl geçecek ve aradan bir üç buçuk yıl daha geçecek mi? Adalet ve
Kalkınma Partisinin burada konuşan o pırıl pırıl
gençlerinin dönüp de hani 50 yaşında büyükler diyorlar ya, onlara,
o ağabeylerine bir sormalarını istiyorum; gerçekten, şurada
vicdanı kaldıran bir tek milletvekili var mı? Niye vermiyoruz,
niçin vermiyoruz? Evleri yok, barkları yok, hayatları yok. Bundan sonra
yaşam alanları daralmış, sokaklara çıkmış bu
gençleri dövdürtebilme cesaretini gösteriyoruz da bir de üstüne bunu
unutturacak mıyız gerçekten? Bu milletin vicdanına ne oldu? Bize
ne oldu? Ne oldu bizim milliyetçiliğimize? Tank Palet
Fabrikasını unutturacak mısınız gerçekten.
Bir başka ordunun, Katar
Katar kim,
arkadaşlar? Katar ordusu ve Katar, Türkiyenin ekonomisinde nasıl bu
kadar ağırlıklı olabiliyor? Dünyanın ve
Avrupanın en büyük entegre tesisi, Tank Palet Fabrikasında Türk
subayları çalışıyordu, orada Türk işçileri
çalışıyordu. Obüsü yaptılar, tankların bütün
donanımlarını sağlayan optik araçların hepsini bizim
çocuklarımız yaptı. Şimdi, gerçekten vicdanınız
el veriyor mu? Türk subayının Katar ordusunun emrinde, kendi
fabrikamızı hiç bedelsiz olarak teslim edip onların milyonlarca
lirayı bizim üzerimizden kazanmasını unutturacak
mısınız? Gerçekten, bunu yapacak mısınız? (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu bizim vicdanımız
kaldıracak mı, değerli arkadaşlarım?
Ben, çok zengin bir ailenin çocuğu
değildim, yoksulluğu biliyorum ama çok şükür, kimseye de muhtaç
olmadım ama yoksulluk içerisinde bu ülkenin çocukları, o genç
arkadaşlarım, Gençleri siz anlayamazsınız. diyen
insanlar, okusunlar diye, anneleri ve babaları onların okuyabilmesi
için bileziklerini çıkartıp sattılar. Onlar okusun diye,
öğretmen olan babası gece yarılarına kadar simit sattı
sokaklarda. Oğlu, okudu ama ondan sonra o çocuk, işte, az önce bana
bir tweet attı; babası intihar etti, oğlunu işe sokamadığı
ve evine bir lokma ekmek dahi alacak gücü olmadığı için.
Motivasyon yok, Sayın Vekilim; yükselme yok, unvan yok, derece yok,
kademe yok. Tayin yok, Sayın Vekilim; huzur yok; stres, kaygı var,
ayrımcılık var, haksızlık var, zulüm var. diyor. Bir genç
mi söylüyor? Milyonlarca genç söylüyor. Peki, gerçekten siz, onların bu
yoksulluk içerisinde intihar eden babalarını ve annelerini
unutturacak mısınız?
Ben buradan sesleniyorum: Belki siz her şeyi
unutmaya hazırsınız, belki unutmazsanız
yaşayamazsınız, vicdanınızdaki yük çok
ağırdır ama biz asla unutmayacağız ve asla
unutturmayacağız. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya.
Buyurunuz Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekillerimiz; öncelikle, gecenin bu saatinde bütün vekillerimize
hayırlı akşamlar diliyorum.
Sosyal medya kanun teklifini konuşuyoruz. Ben
dinliyorum, muhalefet partisindeki milletvekili arkadaşları
dinlediğimizde Acaba bizim uzun süre
çalıştığımız, yazdığımız,
gayret ettiğimiz bir kanun teklifini mi konuşuyoruz, yoksa hiç ilgisiz
bir kanun teklifini mi konuşuyoruz? diye gerçekten hayretler içinde kalıyorum.
En son konuşulandan başlayayım,
unutulma hakkı. Arkadaşlar, kanun teklifinin unutulma hakkıyla
ilgili kısmı 5651in 9uncu maddesindeki kişilik hakları
ihlaliyle ilgili konu. Bir insanın kişilik haklarını üçüncü
kişiler ihlal edebilir, bir insan kişilik hakkını kendi
kendine ihlal edemez. Yani sizin söylediğiniz gibi Efendim, geçmişte
şöyle bir olay olmuştu, bu olayın siz fotoğrafını
sileceksiniz, onu kaldıracaksınız, bunu çıkaracaksınız.
diye bir konu söz konusu olamaz. O nedenle, insanın kendi
davranışı, fiili, kişilik hakkı ihlali değildir.
Olmayan bir kişilik hakkının ihlalinden dolayı da bir
içerik çıkarılması söz konusu olmaz.
Buradaki konu nedir, unutulma hakkı nedir?
Meselenin özü şu: Hani, geçmişte meşhur bir gazete manşeti
vardı, bir müftünün keçisi çalınmıştı Müftü keçi
çaldı. diye manşet olmuştu. Şimdi, siz bununla ilgili
erişimin engellenmesi ve içeriğin çıkarılması
kararı alıyorsunuz, kişilik hakkının ihlaliyle ilgili
sayfalardan, ilgili yayınlardan. Ancak bu, arama motorlarında durduğu
için onlarca karar alsanız bile Müftü keçi çaldı. dediğiniz an
önünüze o geliyor. İşte, bunun çıkarılması
sağlanıyor, bunun unutulması sağlanıyor. Diyelim ki
bir çocuk ağır bir tacize uğradı veya kötü bir fiile
muhatap oldu. Bununla ilgili hâlâ devam ediyor bu yayınlar.
Çocukları, evlatları büyüdü; on sene, yirmi sene sonra bir intihar
vakası oldu ailesinden; bunun tekrar görülmemesi gerekiyor.
İşte, bunların unutulması isteniyor. Bunun neresi hukuka
aykırı, buna nasıl karşı çıkıyoruz? Yani,
ilgisiz konuları üst üste koyarak sonuca
vardığımızı zannediyorsak, yanlış. Bunun,
onunla hiçbir ilgisi yok.
Bu kanunun birkaç temel ögesi var: Birinci ögesi,
sosyal ağların, bu şirketlerin Türkiyeye gelip bir
muhataplık oluşturmasıdır. Bakınız, Türkiye,
dünya hukuk inşasında internetle ilgili ilk defa 2007
yılında 5651i çıkardı ve bu alanda düzenlenen ilk
kanundur. Bu alanda bir hukuk inşası süreci devam ediyor. 2014
yılına gelindiğinde -ben de o süreçte Sayın
Cumhurbaşkanımız Başbakan iken avukatı
sıfatıyla kanun çalışmalarına
katılmıştım Şubat 2014te çıkan kanunda, 6/a,
8/a, 9/a maddelerinin getirildiği değişiklikle ilgili- o gün
yayınların yüzde 90ı kriptosuzdu URL denilen, sayfaya
erişimle engellenebiliyordu ve buna erişim engellemesi kararları
getirildi. Ama süreç değişti, bugün HTTPS dediğimiz kriptolu
yayınlar yüzde 90a ulaştı. İşte, bunlara erişim
engellemesi getirdiğinizde uygulama kabiliyeti yok. Uygulama kabiliyeti
olmadığı için de erişimi engelleyip sayfanın
tamamını kapatmanız lazım. Tamamını kapatmamak
için içeriğin çıkarılması lazım. İçerik
çıkarma kararını aldınız, Twittera gönderdiniz,
Twitterdan sonuç elde edemiyorsunuz. Bugün, 8/a maddesinden, yani can
güvenliği ve kamu düzeniyle ilgili konulardan 3.500 mahkeme kararı
uygulanamıyor. 9uncu maddeyle ilgili, kişilik haklarıyla ilgili
konularda Türk mahkemelerinin 2.500ün üzerinde kararı uygulanmıyor.
Facebookun 2004 yılındaki geliri 400 bin dolarken 2019
yılındaki geliri 70 milyar dolar. 70 milyar dolarlık
şirketlerin avukatlığını yapmak yerine Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının avukatı olmak gerekiyor;
bunların hak ve hukukunu, bunların menfaatini korumak gerekiyor bu
şirketlere karşı. Bakınız, eleştirildi Efendim,
Almanya kanunu niye
Almanya kanununun burada tercümesi var. Almanlar bizim
kanunumuzdan on kat daha ağırını yaptılar. Önce ceza
kanununu düzenlediler, ceza kanununda 20 temel maddeyle cezaları
arttırdılar. Birinci konu, kamu düzeniyle ilgili millî
güvenliği bozucu suçlar; ikinci konu, cinsel suçlar; üçüncü konu,
kişi güvenliği ve mahremiyeti; dördüncü konu da dinî değerleri
aşağılama suçları. dediler ve bunlarla ilgili
cezaları arttırdılar sonra sosyal medya kanununu düzenlediler.
Yaklaşık beş ay içinde bu kanun düzenlendi, 2018
yılında yürürlüğe girdi. Efendim, işte, 1 milyon sayfaya
erişim engellendi. Bakın, bu kanun çıktıktan sonra hepsi
geldi, Almanyada muhataplıklarını oluşturdular. Almanlar
Twittera dedi ki: Bir, Almanca bilen Alman vatandaşı muhatap
atayacaksın. İkincisi de Soruşturma makamlarına
karşı ilgili irtibat yetkilisi
Ve Altı ayda bir mutlak
suretle raporları Almanca yayınlayacaksın; şikâyetler
nasıl oldu, hangi içerikler çıkarıldı, bu süreçlerle ilgili
neler yapıldı. Altı ayda bir resmî raporları
yayınlıyorlar. En son 2019un son altı ayında 843 bin şikâyet
olmuş, ilk altı ayda da 500 bin yani 1 milyon 300 bin şikâyet
olmuş ve bunun 137 bini sonuçlanıp içerik çıkarmışlar.
Bugün Almanyada yaklaşık 1.800 Facebook çalışanı var,
sırf bunları iletsin diye. Niye biz herkesi mahkemeye
göndereceğiz? Neden Mahkemeden karar al gel de kişilik
haklarınızın ihlaliyle ilgili hususlar
çıkarılsın. diyeceğiz? Vatandaş bir
haksızlığa uğradığını, kişilik
haklarının ihlal edildiğini düşünüyorsa müracaat etsin,
sosyal medyadan mesajını göndersin, kaldırılsın, buna
karar verilsin. Efendim, bu sansür
Sansür, açık bir şekilde
yayınlanmadan önce engel olmaktır. Burada nerede sansür var, hangisi
sansür, hangisine koyabiliyorsunuz? 2014 yılında Twitter
kapatıldığında Twitter Türkiyeye geldi. Ben de o heyete
katıldım, Twitterla görüşen Türkiye heyetinin içinde
vardım. Twitter şunu söyledi, dedi ki: Bizi kriminal bir şirket
olarak dünyaya tanıttınız, ticari olarak batıyoruz; lütfen,
açınız. Biz de dedik ki: Tamam ama sizin İrlandada
şubeniz var, İrlanda kim? Romanyada şubeniz var, Romanya kim?
Türkiye dünyadaki en çok sosyal medya kullanan devletlerden, milletlerden
birisi; gelin, burada şube açın ve bu sorun çözülsün. 28 Mart
2014te 3 kişi müracaat etti Bizim ifade özgürlüğümüz engelleniyor.
diye. Kaç günde karar verdi Anayasa Mahkemesi? 2 Nisanda, altı günde,
altı günde Twitterı açtı. O karardan sonra, bugün hapiste olan
ikinci heyetin başkanı, başkan vekili ve raportör hâkim de ihraç
edildi, bu karar verildi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kararı
verenlerin yarısı orada, onlara niye bir şey demiyorsun?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Ben de Sayın
Cumhurbaşkanımız adına birçok karar aldım, o kararlar
uygulansın diye uğraştık, hiçbirisi uygulanmadı. 18
Nisan 2014te Anayasa Mahkemesine müracaat ettim. Vatandaş için altı
günde karar veren Anayasa Mahkemesi Sayın Cumhurbaşkanı için
-hani, diyorsunuz ya, yargı- bir ay önce karar verdi, altı yıl
sonra. Altı yıl sonra ne dedi biliyor musunuz? Sayın
Cumhurbaşkanı haklı. Kişilik hakları
Erişimin
engellenmesi kararı uygulanamamış ancak TİBin yetkisi bir
imkân yükümlülüğüdür. İmkân yükümlülüğü olduğu için
TİB kriptolu yayınları durduramadığından
dolayı Almanyada, Fransada, İngilterede ve Amerikadaki gibi yeni
kanuni düzenleme yapmak lazım ve bu sorunu çözmek lazım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Fatih Tezcanla
ilgili ne yaptınız kardeşim? Herkese hakaret ediyor her gün.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bakınız, bu
sorun hepimizin sorunu, bu sorunu çözmediğimiz müddetçe hepimizin
başına her dakika bir sosyal medya faciası gelecektir, bundan
hiçbirimizin kurtuluşu yoktur. Ne aile mahremiyeti vardır ne
kişi güvenliği vardır ne dinî değerler vardır ne millî
güvenlik vardır ne başka sorun. Hatırlayın, Küçükçekmecede
basit bir yalan, bir sahte tweet atıldı, ne oldu? Bir anda binlerce
kişi kalktı ve bir sürü olay oldu. İşte bununla ilgili bir
çözüm üretmek zorundayız. Bu kanun -çok iddiayla söylüyorum- hiçbir
basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne engel değil. Tam
tersi, bir tartışma ortamı varsa, bir ifade ortamı, ifade
hürriyeti varsa bunu korumak görevimiz. Burayı sabote eden, buraya hakaret
eden, küfreden kişileri sistemin dışına çıkarmak
durumundayız ki o sözü, beyanı, içeriği o zaman devam etsin.
Efendim, içeriği engellemek
Erişimin engellenmesinden, içerik
çıkarılması daha hafif bir kavramdır. Erişim
engellenmiyor; sorun, suç teşkil eden veyahut da medeni hukuk
kapsamında tazminat doğuracak hususların
çıkarılması kavramıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bunu
yaptığımızda daha demokratik, daha insan hak ve
hürriyetlerini koruyan bir kanun düzenlemiş olacağız. Bu kanun,
gerçekten, gayretiyle iyi bir düzenleme. Az önce Sayın Grup Başkan
Vekiliniz dedi ki: Balyozu mu unutturacaksınız; efendim,
diğerini mi unutturacaksınız? Bakın, Balyozla ilgili 7-8
kişi açısından dava henüz Yargıtayda devam ediyor,
diğer hususlar devam ediyor. Kimse kimseyi unutturamaz arkadaşlar,
böyle bir şey söz konusu olamaz ama unutmayın ki Adli Tıp
kararıyla sahte ve montaj olan bütün kayıtlar Meclis kürsülerinde okundu,
sokaklarda okundu. Şimdi, bunları kabul edeceğiz, bunları
hak ve meşru göreceğiz, bunları demokratik bir toplumun unsuru
göreceğiz ama insanların kişilik ihlallerine Hayır, bunlar
normal. diyeceğiz. Bu normal değil. Yapmaya
çalıştığımız, gerçekten bu milletin;
insanlığa saygı duyan, ifade özgürlüğünü korumak için
gayret sarf eden, temel hak ve hürriyetleri koruyan, bu devletin egemenlik
haklarını koruyan, mahkeme kararlarının
uygulanmasını koruyan bir konudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Burada, hukuku ihlal
eden, basın özgürlüğünü sınırlandıran bir husus yok.
Çok net bir şekilde düzenleme hem Avrupadaki düzenlemelerle eş
değer hem de Amerika Birleşik Devletlerindeki düzenlemelerle eş
değer. Biz ne İran oluruz ne Kuzey Kore ne başka biri. Biz büyük
medeniyetin mensuplarıyız, büyük devletin mensuplarıyız.
Bunu sağlayan da tarih boyunca çeşitli fikirlere olan tahammülümüz,
hoşgörü kültürümüzdür. Bu kültürü hep beraber yaşatacağız,
bu kültürü saygıyla yaşatacağız diyorum ve bu kanunun
hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, hatibi
dikkatle dinledim, kayıtlara geçsin diye ifade ediyorum:
Konuşmacı Samimiyetle söylüyorum. dedi ama Türkiyede sadece
görevini yaptığı için şu anda gazeteciler cezaevinde,
sadece yazı yazdıkları için.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Gazeteci
olduğu için değil ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ancak hatip gerçekten
samimiyse Türkiyede günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt içi ve
yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı
Türkiyedeki kullanıcıların verilerini Türkiyede
barındırma yönünden gerekli tedbirleri alır. Neden biz gerekli
tedbiri almıyoruz? Neden almıyoruz, cevap versin.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bir cümleyle
ifade edeyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir saniye efendim, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
55.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bu konu
Bakınız, 2014 yılındaki kanun değişikliğinde
kanunun 8inci maddesinin zannediyorum (4) veya (5)inci fıkrasında
üç yıldan iki yıla kadar hapis cezası vardı, veri merkezlerini
Türkiyeye getirmeyenler açısından. O yıl o zaman biz
kaldırdık o kanunu çünkü Türkiyeye gelmek istemiyorlardı. Veri
pahalı burada. diye gelmek istemediler ve o cezaları biz
kaldırdık.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz de onu diyoruz
işte, yine pahalı.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bakın, bugün
de veriyi getirmesini arzu ediyoruz, veriler gelsin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama nasıl gelecek,
onu açıklayın.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Verilerin gelmesi
ciddi bir ekonomik
Cezayı o yüzden koymadık, hiçbir ceza yoktur o
maddede. Efendim, bizim Türkiyede bu konuyla ilgili ayrı bir düzenleme
çalışmamız var. Burada vergi destekleri, ekonomik destekler
olacak ki Türkiyeye gelsin insanlar. Bu, ayrı bir konu ve
çalışılmakta olan bir konudur. Bakın, hiçbir ceza
koymadık, neden?
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Çünkü
uygulayamayacağınızı siz de biliyorsunuz. Hamaset
yapıyorsunuz, hamaset.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Çünkü
onların gelmesi bir süreç isteyen konudur.
Çalıştığımız, bildiğimiz bir konu ama sizin
baktığınız açıdan değil.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Bu tamamen
Benim soruma bir cevap yok
yani ben samimiyet istedim, cevap istedim. Madem bununla ilgili bir şeyi
yapabilme imkânına sahipsek ve bu zaman gerektiriyorsa bu kadar aceleye
niye getirdiniz? Bu soruya böyle cevap vermek demek Ben bunu yapamadım, o
yüzden ben buraya herhangi bir cezai işlem koyamadım. demektir.
Bir de Sayın Başkan, müsaade ederseniz,
hatibin maddi bir konuyla ilgili, konuşmasındaki bir
yanlışı, vekilimiz söz istedi, düzeltmek istiyor.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Küçük bir söz
BAŞKAN Buyurun efendim.
56.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Neresinde sansür
var? diye soruyorlar. Ben de şöyle söylemek isterim, birkaç örnekle;
birincisi, baktığımız zaman Almanya örneğine, ben de
ona sormak isterim özellikle, hatibe: Almanyada erişime engellenmiş
bir tane haber sitesi var mıdır? Biliyorsanız
paylaşın, biz de öğrenelim. Sendika.orgu 62 kez engellediniz,
sayenizde Guinness Rekorlar Kitabına girdi. Soruyorum size: Fransada
engellenen bir Oda TV var mıdır?
Sansür nerededir? Bant daraltmadadır. Bant
genişliğini daralttığınız zaman -ki defalarca
bunu Türkiyede yaptınız- bu açık açık sansürdür. Tam da
aslında, biraz önce hatibin de söylediği gibi, haberler çıkmadan
yayılmasın diye yapılmış bir sansürdür ve bunu, Binali
Yıldırım açık açık da ifade etmiştir,
konuşmamda da söyledim.
Şu haberi göstermiştim, bana söyleyin bu
haberde ne var? Sadece, Berat Albayrakın, Bakanın performansı
var. Bu engellenmiş, neden engellenmiş; burada iftira mı var?
Bir de eğer bu yasa geçerse ve diyelim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, neye
göre konuşuyor?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yasanın
yürürlüğe girmesiyle birlikte, veri merkezlerinin nasıl Türkiyeye
aktarılacağını hep beraber göreceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
Sayın Erdem, şahsınız adına
da söz talebiniz var, süreniz on beş dakika. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 226 sıra sayılı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum ve şahsım adına söz
almış bulunmaktayım; Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kahraman askerlerimizi
taşıyan otobüsün Mut-Karaman yolu zeytinlik mevkisinde devrilmesi
sonucu 5 askerimiz şehit olmuş, 10 askerimiz de
yaralanmıştır. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Türk milletimizin
başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, gün geçtikçe internetin
hızına yetişmek mümkün değil artık.
Alışverişlerimizi bir mağazadan yapmak yerine internetten
yapıyoruz, hatta market alışverişlerimizin siparişini
bile internet üzerinden veriyoruz. İnternetten sadece bunları
yapmıyoruz; işlemlerimizi, tanışmalarımızı, tartışmalarımızı
yani aslında gerçek hayattaki fiillerimizin tamamını internette
yaşatıyoruz ve bu da dijital bir dünya oluşturuyor hepimiz için.
Bu dijital dünyada bizim gerçek hayat ile sanal yaşantı
dediğimiz olayın ana kaynağı olan sosyal medya yer almaktadır.
Bu durumda, her bireyin kendi dijital dünyası vardır. Bu dijital
dünyada bir şeye hizmet edilebilir ya da hizmet alınabilir veya her
ikisi de yapılmadan araştırmalar yapılabilir. Dijital
dünyanın insanlara faydası olduğu kadar, maalesef,
zararları da bulunmaktadır.
Aslında, ilginç bir zamanda
yaşıyoruz. Toplumsal değişimlerin tam
ortasındayız. Güzel ve faydalı yönlerini benimsediğimiz,
tehlikeli yönlerini ise tam olarak bilmediğimiz bir dünya bu. Hepimizin
cebinde en az bir akıllı telefon var, hepimizin en az bir e-posta
adresi var, hepimizin dijital dünyada en az bir kimliği var. Hepimiz
internetten alışveriş yapıyoruz, hepimiz
bankacılık işlemlerini sanal dünya üzerinden yapıyoruz.
Gazete okuyoruz, müzik dinliyoruz, görüşlerimizi ve resimlerimizi
paylaşıyoruz. Bu değişim, çok ilginçtir ki sadece ve sadece
son on beş yılda gerçekleşmiştir ve yediden yetmişe
hepimizi etkilemiştir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk, tam bugüne vurgu yaparak şu konuşmayı
yapmıştır: Millî hedef belli olmuştur. Ona ulaşacak
yolları bulmak zor değildir. Önemli olan, çetin olan yollar üzerinde
çalışmaktır. Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz.
Yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız var: Çalışkan
olmak. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir.
Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik her türlü uygar buluşlardan
azami derecede istifade etmek zorunluluktur. Gelişen dünyanın
gereği de tam buydu ve önümüze kocaman bir sanal dünya çıktı ki
hepimiz bu sanal dünyanın parçası olduk. Sanal dünya ne yazık ki
olumsuz etkileriyle geldi ve davranışsal değişikliklere
sebep oldu. Ayrıca, bazı sektörleri de ortadan kaldırdı,
bazı yeni sektörler ortaya çıkardı. Basın, müzik, film,
perakende, kitapçılık, fotoğrafçılık gibi sektörleri
özellikle dönüştürdü ve ortadan kaldırdı, dijital hâle getirdi
ve bu dönüşüme ayak uyduramayanlar da oyunun dışında
kaldılar. Ayrıca, sahneye yepyeni oyuncular da çıktı.
Dijital dünya, ülkelerin yönetimlerinin gündemine de girdi; bilgilendirme,
paylaşım ve katılım sağlandı.
İçinde bulunduğumuz 2020 yılında
100 milyarın üzerinde eşya internete bağlı. Hareketli olan
ve belli değeri olan tüm eşyalar dijital hâle geldi ve internete
bağlandı. 21inci yüzyılda, sermayeye dayalı ekonominin
yanı sıra bilgiye dayalı ekonominin gelişme süreci
yaşanmaktadır. Bunların tamamına, kısacası, yeni
dijital dünya düzeni diyoruz. Yeni dijital dünyanın en önemli
parçalarından bir tanesi sosyal medya olarak tanımlanan internet
tabanlı uygulamalardır. Yine bunlar da her geçen gün sayı olarak
artmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sosyal medyanın
en kısa tanımını yapacak olursak aklımıza ilk
gelen kavram paylaşmaktır. Sosyal medya,
kullanıcılarının paylaşım yapmalarına olanak
sağlayan, kişisel veya kurumsal sayfalar
aracılığıyla dijital içerik oluşturmalarını,
fikirlerini, olaylara bakış açılarını,
düşüncelerini, günlük yaşantılarını, nerede
olduklarını, fotoğraflarını, reklamlarını
veya yaşadıkları önemli bir olayı diğer insanlara
ulaştırmak için on-line bir ağdır. Sosyal medya
aracılığıyla bilgiye hızlı erişim
sağlanmaktadır. Söz konusu uygulamalar, kullanıcı endeksli
olmasının yanı sıra geniş kitlelere de hitap
etmektedir ve pek çok insanın etkileşim içinde olmasını
sağlamaktadır. Sosyal medya olarak adlandırılan bu sanal
ortam, kullanıcı tabanlı olmasının yanı sıra
kitleleri ve insanları bir araya getirmektedir ve aralarında
etkileşimi artırmaktadır. Bu açıdan çok büyük önem
taşımaktadır. Günümüzün sanal ortam kullanıcıları
tarafından bir alışkanlık hâline gelen sosyal medya
kullanımı, her kültürden ve her kesimden geniş kitlelerin sosyal
taleplerine yanıt verirken aynı zamanda bu ortamı
eleştirenlerin de odak noktası hâline gelmiştir. Yapılan
araştırmalar insanların bu sanal gerçeklik içerisinde gün
geçtikçe daha fazla vakit harcadıklarını, bu sanal gerçeklik
içerisinde gerçek yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya
çalıştıklarını ve yine bu sanal gerçeklik içerisinde
yeni bir dünya kurarak yaşamaya çalıştıklarını
göstermektedir. İnsanların sanal platformda fazla zaman geçirmeleri,
kimi zaman sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki sınırın
ayrımının birbirine karıştığı bir
noktaya gelmektedir.
Sosyal ağlar böylesine hızlı bir
gelişim gösterirken birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.
Bunların içerisinde en önemlilerinden biri de sahte hesaplardır.
Sahte hesaplar farklı amaçlarla oluşturulmaktadır: Kimi zaman
terör örgütlerinin uzantısı niteliğindedir, kimi zaman
kişisel bilgilerinizi ele geçirmek için açılmış
hesaplardır; kimi zaman ise başka bireylere karşı öfke,
kin, nefret gibi duygularla iletişime geçmek için açılmış
hesaplardır. Verilere göre -burası çok önemli- aktif
kullanıcıların en az yüzde 15i sahte isim üzerinden diğer
insanlarla iletişim kurmaya çalışmaktadır. Bu hesaplar
oluşturulurken farklı amaçlar hedeflenmektedir. Bu amaçların
kimi masum görünebilir ama büyük bir çoğunluğu aldatmaya veya zarar
vermeye yöneliktir. Neden sahte kullanıcılar? sorusu
sorulduğunda çok az oranda Kendimi daha özgür hissetmek için
yapıyorum. diyorlar ama ağırlıklı olarak kişisel
bilgileri ele geçirme ve dolandırıcılık, kişi ya da
kurumları itibarsızlaştırma çabası, duygusal ve cinsel
istismar ya da taciz geliyor. Hepimiz bu hususta kişisel birtakım
önlemler alıyoruz. Burada bulunan hiçbir milletvekili arkadaşım
yukarıda saydığım tehditlere karşı duyarsız
kalmıyordur ve kendi tedbirlerini de alıyordur.
Ne tür önlemler alıyoruz? Sosyal ağ
hesaplarımızı en yüksek seviyede koruma altına almaya
çalışıyoruz. Arkadaş eklerken çok dikkatli oluyoruz. Göz
bebeğimiz olan çocuklarımızla ilgili, bizler dedektif gibi,
hangi hesapları kullandıklarını, kiminle temasa
geçtiklerini, kimlerle arkadaşlık ettiklerini takip etmek zorunda
kalıyoruz. Bu açıdan, özellikle bankacılık
işlemlerimizi yaparken de şifrelerimiz ele geçirilmesin diye yine
farklı farklı yöntemler uygulamaya çalışıyoruz ve en
önemlisi şunu söylememiz gerekiyor: Tüm teknolojiler doğru
kullanıldığı sürece faydalıdır.
Değerli milletvekilleri, bütün bu
saydıklarımızın doğal sonucu olarak sosyal medya
platformları önü kesilmeyen pek çok suçun işlenmesine aracı olan
bir mecra olarak karşımıza çıkmaktadır.
Akıllı telefonlar aracılığıyla her an her yerde
internete kolaylıkla ulaşılabiliyor olması, o an öfke ve
nefretin daha kolay ifade edilebilmesine olanak sağlamaktadır.
İnternet ortamının verdiği sanallık ve sanal özgürlük
sayesinde kişiler kimi zaman bilinçli, kimi zaman bilincinde
olmaksızın hakaret ve küfre varan ifadeleri daha rahat
kullanabilmektedirler.
İnternet ortamlarında nefret söylemlerinin
daha rahat üretilip hızla yayılması bu söylemlerin
çocuklarımızın, gençlerimizin, kısacası tüm
milletimizin gözünün önünde normalleşmesine, normal
karşılanmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucunda, gündelik
hayatta patlak veren herhangi bir sebepten linç etme eylemleri giderek
yaygınlaşmaktadır ve herkesin gözünde
doğallaşmaktadır.
Aynı şekilde, terör örgütleri
haberleşme, talimat verme ve tehdit gibi örgütsel faaliyetlerini yine bu
ağlar üzerinden devam ettirmekte ve sosyal medya terör propagandaları
yapmak için alenen kullanılmaktadır.
Dijital oyunlar üzerinden intihara yönlendirme,
çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu ve uyarıcı
madde kullanılmasını kolaylaştırma, tehlikeli madde
temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve mekân
sağlanması, Atatürk aleyhine işlenen suçlar gibi gerçekten
hepimizin hassasiyetle önlenmesini isteyeceği suçlar bakımından
da bu platformda maalesef alan çok genişlemiştir.
Sürekli karşımıza çıkan soru ise
Dünya bu konuda ne yapıyor? Evet, yeri geldiği zaman, demokrasiyle
ilgili eleştirilerde bulunurken dünya örneklerini veriyoruz; özellikle
ülke ekonomisini eleştirirken dünya örneklerini veriyoruz ama bu
düzenlemeyle alakalı dünya örnekleri verildiği zaman, her nedense,
maalesef, dünya örneklerinden hiç bahsetmeyelim diye bir eleştiriyle
karşı karşıya kalıyoruz. Hâlbuki -ben burada dünya
örneklerini verirken- Avrupa ülkeleri sosyal ağlara yönelik 2015
yılından beri düzenlemeler yapıyor ve bu sadece Almanya
örneği değil. Özellikle Almanya, Avusturya, Fransa ve
İngilterede cezai müeyyidelerin ve denetimin artırılmasına
yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Yine Almanya, İngiltere ve Fransada sosyal
medya platformlarının ülkede temsilcilik bulundurmaları
zorunludur. Almanyada 2017 yılında çıkan NetzDG, Facebook,
Twitter gibi sosyal medya platformlarını kullanıcıların
yayınladıkları içerikleri konusunda sorumlu hâle
getirmiştir. Bu hususta Almanyada Facebook aleyhine
açılmış olan 2 milyonluk bir dava hâlâ devam etmektedir.
Batılı demokrasilerde bu alanda en
kapsamlı hukuki düzenleme olarak özellikle bu Almanya örneği
görülmektedir; yasa, sosyal ağlarda nefret söylemi, sahte haberler,
hakaretler, tehditler, insanları suça ve şiddete teşvik eden
yasa dışı içerikle mücadeleyi hedeflemektedir. Yasayla birlikte,
Almanyadan erişilebilen tüm sosyal ağlara,
kullanıcıların bu tarz içerikleri şikâyet edebileceği
bir sistem kurmaları zorunlu hâle getirilmiştir; bu bir nevi
temsilcilik demektir. Bu yasada kullanıcıların talepleri
incelenerek şikâyet mekanizması oluşturulmaktadır. Suç
niteliği taşıyan, içeriği zamanında silmeyen sosyal
ağlar için para cezaları öngörülmektedir. Ağır ve
sistematik ihlallerde şikâyet mekanizması sorumlusu 5 milyon euroya
kadar, sosyal medya platformuna da 50 milyon euroya kadar çıkabilen para
cezaları uygulanabilmektedir.
Bu yasanın üzerine, günümüze kadar nefret
suçuyla mücadele amacıyla, video paylaşım platformları da
suç teşkil eden diğer hususlar da eklenerek düzenlenmiştir.
Özellikle Almanya bununla yetinmemiştir; yine, ceza kanununda da
değişiklik yapmıştır. Katalog suçların
kapsamını genişletmiştir; fiziki şiddet, cinsel
saldırı tehditleri, ölüm tehdidi gibi suç sayılacak, internet
üzerinden bu tür tehditler bulunan sosyal medya kullanıcıları
için üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edebilecek duruma
getirmiştir düzenlemeleri. Yine, internet üzerinden hakaret suçunu
işleyenlerin de iki yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılması öngörülmektedir.
İfade özgürlüğü konusunda da -çok
kısa- Almanya Adalet Bakanının yapmış olduğu bir
açıklamayı iletmek istiyorum. Özellikle şunu söylüyor, diyor ki:
Evet, ifade özgürlüğü demokrasinin bir parçası ama ifade
özgürlüğü, özellikle ceza gerektiren durumlarda ve ceza hukukunun
başladığı yerde biter. Bu açıdan, özellikle,
standartlaşan kurallarla ifade özgürlüğüne müdahale edilir. ve Bu
açıdan, yapılması gereken düzenlemelerle ilgili de ifade
özgürlüğü sınırları aşıp
başkalarının özgürlük alanına giriyorsa cezai müeyyideler
devreye girer. diye özel bir vurgusu var. İngilterenin özellikle terör
içerikli mesajların silinmemesi hâlinde ceza uygulamasını
gündeme getirmeye hazırlandığı, iletişim
yasasının 127nci maddesini ihlal edenlere altı aya kadar hapis
cezası ya da 5 bin sterline kadar para cezası getirebileceği
belirtilmektedir. Avusturya, Hollanda, İsveç, İspanya ve Danimarka
gibi diğer Avrupa ülkelerinde de sosyal medya platformları üzerinden
hakaret içerikli, alaycı ve küçük düşürücü ifadeler -bakın,
hakaret içerikli, alaycı ve küçük düşürücü ifadeler yani
bırakın tehdit, şantaj gibi şeyleri- kullanan kişilere
para ve hapis cezası, kamu hizmeti cezaları verilmektedir.
Görüldüğü gibi dünya ülkeleri dijital dünyanın kontrolsüz
alanını kontrollü hâle getirerek, denetleyerek kendi
vatandaşlarını koruyorken elbette ki Türkiye Cumhuriyeti
devleti, kadim devletimiz, Türk milletinin dijital platformlar üzerinden bu
boşluklardan istifade edenlerin saldırılarına maruz
bırakılmamaları açısından da gerekli önlemleri ve
tedbirleri alacaktır.
Yapılan araştırmalara göre sosyal
medya şirketlerinin Türkiyeden yılda 3,5 milyar Türk lirası
reklam kazancı elde etmesi, Türkiyede günde ortalama üç saatin sosyal
medyada geçirilmesi ve sosyal medya platformlarında Türkçenin en çok
konuşulan 5inci dil olması ülkemizin sosyal medya
kullanımında oldukça aktif olduğunu göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ARZU ERDEM (Devamla) Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
Bu denli yoğun bir kullanımda özelikle bu
kanuni düzenlemenin ne kadar gerekli olduğunu hepimiz hissediyoruz
aslında. Hepimiz sosyal medyada saldırıyı
uğramışızdır, evlatlarımız tehdit
altına sokulmuştur; kadim devletimiz, bayrağımız,
ezanımız tehdit altına alınmıştır ve eminim
ki her birimiz bu hassasiyeti göstereceğiz. Bu düzenlemeye karşı
çıkanların bir dönüp kendilerine bakması gerekiyor neden
karşı çıkıyoruz diye. Çünkü aslında hepsi, bu
düzenlemelerin her bir maddesi aslında bizi, evlatlarımızı,
kendi akrabalarımızı koruyacaktır, Türkiye Cumhuriyeti
devletimizi koruyacaktır.
Ben her birinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
İstanbul Milletvekili Sayın Erkan Baş.
Buyurunuz Sayın Baş. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, gönül ekranları başında bizi
izleyen yurttaşlarımızı selamlamak da isterdi ama saat üçe
çeyrek kala herhâlde hiç kimse izlemiyordur.
Şimdi, neden karşı
çıkıyoruz? İşte, biraz da bu nedenle karşı
çıkıyoruz. Düşünün, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türkiyede yasaların yapıldığı, 80 milyonun kaderinin
tayin edildiği yer. Meclis Televizyonu saat dokuzda kapanıyor ama biz
sürekli, böyle kapkaç yasalarla, gece yarısı kanunlar çıkartmak
durumunda kalıyoruz. Bunu kim yapıyor? Doğal olarak iktidar
yapıyor. Bu iktidara güvenmiyoruz. Bu iktidar, bırakın halkı,
halkın temsilcilerinin konuşma hakkını elinden almaya
çalışan bir iktidar.
Ben, sesim ulaşırsa sosyal medya
paylaşımları nedeniyle cezaevinde olan sevgili Taylan
Kulaçoğlunu selamlayarak devam edeceğim.
Gerçekten, bu yasanın
tartışılış biçimi bile aslında bu yasaya neden
karşı olmamız gerektiğini söylüyor. Yani, ısrarla ve
inatla Parlamento çoğunluğu memleketin gerçek sorunlarını
gündem yapmıyor burada, biz de inatla ve ısrarla bu memlekette
açlık sorunundan, yoksulluk sorunundan, insanların ölümle burun
buruna çalışmak zorunda kalmasından, kadın cinayetlerinden
söz etmeye devam edeceğiz; gençlerimizin gelecek kaygılarından,
özgürlük sorunlarından söz etmeye devam edeceğiz ve bu yasanın
da aslında bu sorunları derinleştirdiğini düşünüyorum.
Niye derinleştiriyor? Ülkenin gerçekliği gösterilmezse, insanlar
gördükleri gerçekleri paylaşamazsa iktidar daha rahat yönetir yasası
bu yasa. Aslında bu yasa Keşke herkes sadece Akit TV izlese, A Haber
izlese, işte öyle kanallara baksa ve o gazeteleri okusa memlekette her
şey toz pembe görünür. diyor ve bunu istiyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, ben
diyorum ki insanlar kendilerini ifade edebilsinler, illa bir yerlerden onlara
bir şey dayatılmak zorunda kalınmasın. Şimdi, bu
kanuna baktığımız zaman -açık konuşacağım-
şunu görüyoruz: Bu kanun gerici bir kanun; bu kanun korkak bir kanun; bu
kanun beceriksiz bir kanun; bu kanun gidici olanların
yazdığı her hâlinden belli bir kanun. Niye gerici biliyor
musunuz? Şimdi, belli ki internetten falan da anlamayan birileri
yazmış, şöyle örnek vereyim anlaşılsın diye: Bu
kanunu yazanlar iki yüz yıl önce kanun yazsalar mesela matbaayı
yasaklarlarmış; Almanya, Almanya diyorsunuz ya, o faşist
Naziler kitapları yakarmış ya, bu kanunu yazanlar elli yıl
önce kanun yapsalarmış Bu kitapları yakalım.
diyebilecekleri bir ürün olurmuş.
ALİ ŞEKER (İstanbul) İnterneti
yakamıyorlar.
ERKAN BAŞ (Devamla) Bakın, ben bu
gençleri anlayamama probleminin esas olarak buradan
kaynaklandığını düşünüyorum. Mesele sadece yaşla
ilgili değil, yani kaç yaşında olduğunuzla ilgili değil.
Mesela gençleri anlamamak ne biliyor musunuz? Sosyal medyanın parayla
teslim alınamayacağını anlamamak. Şimdi, ne oluyor?
Milyonlarca maaş verilmiş danışmanlar var, bunlar diyorlar
ki: Sosyal medyada gençler bizi hiç dinlemiyorlar, çok tepki var. Ne
yapacağız? Bir YouTube yayını yapın. Hemen gençleri
kafalayacağız diye
Gençler aylarca seslerini duyurmaya
çalışmışlar, duymayan bir iktidar
Fırsat bu
fırsat, koşuyorlar, hep yaptıkları şeyi yapıyorlar;
aklından, yüreğinden geçenleri yorum olarak yazıyorlar. Çok
akıllılar ya, para çok orada, hemen diyorlar ki: Kapatalım.
Yorumlara kapatıyorlar. Ondan sonra, orada bir dislike var, tuş
yani çok basit bir tuş, basıyorsunuz dislike. Aslında komik,
dalga geçiyorlar sizinle. Hemen paniğe kapılıyorsunuz, Tamam
olmuyor bu iş, kapatalım gitsin. diyorsunuz. Aslında bence
rezil oluyorsunuz. Yani sosyal medya öyle havuz medyasına benzemiyor
arkadaşlar, parayı verince teslim alınamıyor.
Korkak bir kanun, çok açık. Siz
alıştınız, başka bir ses duymak istemiyorsunuz, sadece
sosyal medyayla ilgili değil. Bakın, çok net bir soru soruyorum:
Bugünkü Cumhurbaşkanı, Başbakan olduğundan beri
hayatında bir kez bir muhalifle karşı karşıya oturup
tartışabildi mi? Hiç yapamadı böyle bir şeyi. Yani
karşısındaki birisini, masa başına oturup, karşılıklı
konuşup fikriyle ikna etme yeteneği yok. Başkası bir fikir
söylediğinde onu izleyen herkesin başkasına ikna
olacağından korkuyor. Sosyal medyada bunu engelleyemiyorsunuz ya, başka
fikirleri, o fikirlerden korkuyorsunuz ve aslında tek adam yönetimi
diyoruz ya, tek adam yönetimi, tek ses yönetimi. Başka ses
çıktığı anda, çünkü biliyorsunuz, bir tane doğru bin
tane yalanı tuzla buz ediyor, bir tane doğru çıktı mı
bin tane yalan yıkılıp gidiyor. Bir şey daha
söyleyeceğim, kusura bakmayın, hakaret olarak kabul etmeyin lütfen
ama gerçekten beceriksizsiniz, sosyal medyayı Gezide fark ettiniz,
Burada böyle bir olay var
Geziyle beraber, sosyal medya büyük bir güç,
anladınız, hemen dediniz ki Bizim burada olmamız lazım. Ama
oranın doğallığını, gerçekliğini
anlamıyorsunuz işte. Yani oraya, yalılarda, milyonlarca lira
parayı koyduğunuz trol ordusuyla bir denetim
sağlayamıyorsunuz. O maaşlı trol orduları,
onların yalıları, deniz manzaraları falan hepsi sosyal
medyada mahvolup gidiyor. Tek iyi bir şey yaptınız, gerçekten
teşekkür ediyorum, kimin fikriyse mükemmeldi, o yeşil top meselesi
sizi cennete götürecek kadar büyük bir sevaptı vallahi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
ERKAN BAŞ (Devamla) O yeşil top
meselesi, ne olduğunuzu sizin de görmenizi sağladı; bir
baktık, ya, kim bu sosyal medyadan o şikâyet ettiğimiz, hani
burada herkes, hep beraber şikâyet ediyor ya, bunların kim
olduğu -hemen yanında bir yeşil top var, yanıyor orada-
bakıyorsun hepsi o yeşil topun etrafında toplanıyor. Zaten
bundan dolayı, açık söylüyorum, gerçek yüzünüz açığa
çıktığı için ondan vazgeçtiniz. Şimdi
anladınız Biz bu işi beceremiyoruz. O zaman ne yapalım?
Toptan kapatalım, gitsin! ama bunu da beceremeyeceksiniz arkadaşlar,
bak açık söylüyorum, bunu da beceremeyeceksiniz, ya, bugüne kadar
beceremediniz, bunu da beceremeyeceksiniz çünkü arkadaşlar, bilim ve
teknolojinin, iletişimin ilerlemesine yetişemeyeceksiniz, gençlerin
zekâsına yetişemeyeceksiniz; size bunu çok açık söylemek
istiyorum. Ne yaparsanız yapın bu işi beceremeyeceksiniz.
Bakın, burası öyle bir mecra ki kendi doğallığı,
kendi gerçekliği var.
Son, yaşadığım bir şeyi,
bana anlatılan bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum, öyle
bitireceğim sözlerimi. Sayın Başkanım, izin verirseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ERKAN BAŞ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, bir işçi kardeşimiz sosyal medyayı
iyi kullanıyor, genç bir işçi arkadaşımız. Patronlar
biliyorsunuz, hani -herkesi demeyeyim ama- genellikle
üçkâğıtçıdır, üç kuruşun beş kuruşun
hesabını yapar. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından Ooo sesleri)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu olmadı Erkan
ERKAN BAŞ (Devamla) Bu işçiyi işten
çıkarıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN BAŞ (Devamla) Ya, arkadaşlar,
goygoya getirmeyin, bir şey anlatmaya çalışıyoruz.
Yarası olan gocunur, olmayanı tenzih ederek söylüyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Kendi karakterini
ortaya koyuyorsun.
ERKAN BAŞ (Devamla) Şimdi, bakın,
bu patron şunu yapıyor: İşçiyi işten
çıkarıyor, parasını da vermiyor arkadaşımın.
İşçi, patrona telefon açıyor, diyor ki: Paramı verir
misin? Bir, iki, üç, dört; parasını vermiyor, telefonu kapatıyor.
İşçi WhatsApptan yazıyor: Paramı verir misin? Vermiyor.
Twitterdan, Facebooktan yazıyor, patron blokluyor, orayı blokluyor,
burayı blokluyor falan. En son ne yapıyor biliyor musunuz, hani bizim
iktidar çok yapıyor ya, diyor ki Patron neyi kapatamaz? Banka
hesabını kapatamaz, IBAN numarası var. diyor, her gün 1 lira
para yatırıyor IBANdan ücretsiz, diyor ki: Patron, bana paramı
ver.
Siz her şeyi kapatsanız IBANı
kapatamazsınız, bu halk size sesini duyurur. Her şeyi
kapatsanız -bak, yemin ediyorum- dumanla haberleşip sizi yine
yıkacağız. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Teklifle sosyal ağ
sağlayıcılarının Türkiyede temsilci belirlemelerine
dair zorunluluk getirilmektedir. Türkiyede temsilci belirleme kapsamına
hangi sosyal medya platformları girmektedir? Türkiyede temsilci
belirlenmesinin önemi nedir? Temsilci belirlenmemesi durumunda
yaptırım ne olacaktır?
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bayramlar, insanlar arasındaki sevgi ve
saygının perçinlendiği günlerdir. Bayramlar, insanların
birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları,
barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları günlerdir.
Kurban Bayramınız mübarek olsun. Hayırlı ve güzel bir
bayram geçirmeniz dileğiyle tüm İslam âleminin Kurban
Bayramını en içten dileklerimle kutluyorum.
Son sözüm şu Sayın Başkanım:
Şanlıurfayı bari, hiç olmazsa Kurban Bayramında
elektriksiz ve susuz bırakmayın arkadaşlar. (CHP, HDP ve
İYİ PARTİ sıralarından Bravo. sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Eskişehirimizde, devletin
plansızlığı nedeniyle 50 bin dönüm tarım alanı
kuraklıktan yanıyor. Mihalıççık, Günyüzü, Beylikova
ilçelerimizde; Sazak, Biçer, İlören, Ahurözü, Ömerler, Doğray
köylerimizde pancar, soğan, mısır, ayçiçeği yanıyor.
Sadece ekili alanlar değil, çiftçimizin yüreği de yanıyor.
Kısa vadede, DSİ, bölgeye acilen kontrollü su vermelidir; çiftçimizin
mağduriyeti giderilmelidir. Her yıl yaşanan bu sorunun
artık yaşanmaması için gelecek yıldan itibaren bölgede
planlı ekim yapılması sağlanmalıdır ve son
olarak, kalıcı çözüm için, Eskişehirin temiz su
ihtiyacının Çiftelerdeki Sakaryabaşı bölgesinden temin
edilmesi ve şehre ulaştırılması projesi derhâl hayata
geçirilmelidir. DSİ, bu konuda üzerine düşen vazife ve
sorumlulukları yerine getirmekten kaçmamalıdır.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Nerede iktidar varsa, orada özgürlük sorunu
vardır. der Japonlar. İktidar özgürlük diyalektiğinde, bu
öneride eksik olan husus, sanal özgürlüğün kurumsal boyutunun
düşünülmemiş olmasıdır. Avrupa çok örnek verildi. Avrupada
bağımsız idari otoriteler dördüncü erk olarak
karşımıza çıkar. Bizde ise bağımsız idari
otorite bulunmamaktadır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
Başkanlığı bağımlı hiyerarşik yapı
içerisinde yer almaktadır. Bu, önemli bir eksikliktir. Dördüncü erk yerine,
bizde neredeyse ikinci ve üçüncü erk yerine çoklu unvan kişinin erkler
hiyerarşisi, tek kişinin erkler hiyerarşisi söz konusu. Bu
bakımdan bunun önemli bir eksiklik olduğunu düşüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, sarayın ve yandaşlarının hoşuna gitmeyen
sosyal medya paylaşımlarının
cezalandırılması ve medyanın üzerinde kurulan baskıdan
sonra, bir de sosyal medyayı sarayın vesayetine alma isteğiyle
hazırlanan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Görüşülmekte olan bu teklife baktığımızda, arama
motorlarından içerik çıkarılması isteniyor. Geçmişte
etle tırnak gibi olduğunuz, önünde diz çöktüğünüz FETÖyle boy
boy resimlerinizi; iktidarınızda Haburda PKKlıların
davulla, zurnayla karşılandığı görüntüleri
hafızalardan silmek için mi bunu getiriyorsunuz? Emeklilikte yaşa
takılan vatandaş, 3600 ek göstergeyi bekleyen memur, destekleme
bekleyen çiftçi, kadro bekleyen geçici işçi, intibak bekleyen emekli,
statü değişikliği bekleyen üniversiteli işçi, sigorta
öncesi doğum borçlanması bekleyen anneler, kredi sicil affı
bekleyen esnaf, KOBİ ve binlerce çözüm bekleyen binlerce
yurttaşımız varken acaba onlara ne zaman sıra gelecek? Gecenin
saat 03.00ünde niye hâlâ bu yasayı çıkarmak için direniyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
salgınla mücadele sürerken, normalleşme süreciyle birlikte ülkemizde
tatil sezonu da başladı. Dünyada her yıl 600 bin kişinin
gıda kaynaklı hastalıklardan yaşamını
yitirdiği gözetilirse, coronavirüs salgınıyla birlikte gıda
güvenliğinin ne kadar yaşamsal öneme sahip olduğu
açıktır. Türkiye ekonomisinin yüzde 12lik kısmını
oluşturan turizm sektöründe hizmetin aksamaması kadar, halk
sağlığının korunması, gıda güvenliğinin
sağlanması da yaşamsal önemdedir. İlgili sistemler ekip
hâlinde, koordineli bir şekilde planlanmalı ve işletmeye özgü,
etkin bir gıda güvenliği yönetim sistemi
oluşturulmalıdır. Konaklama tesislerinde oluşabilecek
gıda kaynaklı zehirlenmeler ve özellikle pandemi sürecinde
tesislerdeki hijyen uygulamalarında gıda mühendisleri, gıda
güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Gıda
güvenliğinin bir hak olarak sağlanması; kapsamlı,
ihtiyacı karşılayacak bir gıda mevzuatının
varlığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kasap
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İçme suyundaki arseniğe bağlı
olarak ortaya çıkan hastalıkların tedavisi yoktur.
Hastalığın kuluçka dönemi çok uzun zaman alır, teşhisi
zordur, teşhis edildiği zaman da iş işten geçmiş
oluyor. Arsenik, bilinen bir kanserojendir. İnorganik arseniğin
solunması, akciğer kanseri de dâhil olmak üzere, bir sürü
hastalığa sebep olmaktadır.
Emet İğdeköy ve Emet Hisarcıkta, bor
için Dünya Sağlık Örgütünün kabul ettiği değerin 8 bin
katı, arsenik için 350 katı yüksek olan bir su kullanılıyor
şu anda. Bu suyu değil insanların hayvanların içmesi,
bitkilerin sulanması bile yasak olmasına rağmen
insanlarımız zehirlenmeye devam ediyor. Bunu sürekli gündeme
getireceğim. Hayvanların bile kullanmasının uygun
olmadığı suyun bu ilçe insanlarımıza içirilmesi,
yemeklerde kullanılması, bitkilerin sulanması 2020 Türkiyesine
yakışmıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aygun...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Ziraat mühendisleri güvenli gıdanın anahtarıdır.
Salgın döneminde, sağlık kadar, güvenli gıdaya
erişimin de önemini hep birlikte gördük. Tarladan sofraya gıda
zincirinin en önemli halkasını oluşturan ziraat mühendisleri,
ilaç bayiliği ve satışı için, aldıkları diploma
yetmezmiş gibi, haksızca, bir de zorunlu sınava tabi
tutulmaktadır. Tarım Bakanlığının,
mesleğimizi ve meslektaşlarımızı
itibarsızlaştıran bu sistemden bir an evvel vazgeçmesi
gerekmektedir.
Yapılan yönetmelik
değişikliğiyle birlikte eczacılara, kimyagerlere, kimya
mühendislerine, orman mühendislerine ve orman endüstri mühendislerine ilaç
bayiliği, toptan ve perakende satış yetkisi verilmiştir. Bu
yönetmelikten bir an evvel vazgeçilerek sektörün tek temsilcisi olan ziraat
mühendislerine sınavsız yetkinin devredilmesi gerekmektedir.
Aynı zamanda, tarımsal destek primleriyle
ilgili tebliğin bir an evvel yayınlanması gerekmekte; yedinci ay
bitti, sekizinci ay geldi. Normalde, kanuna göre ocak ayı içerisinde
yayınlanması gereken tebliğ, sekizinci ay geldiği hâlde
hâlâ yayınlanmadı. Cumhurbaşkanı herhâlde saraydaki
odalarda...
BAŞKAN Sayın Şevkin...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adana kentimizde 10 temel sorun bulunmaktadır.
Yüzde 15le, işsizliğin en fazla olduğu iller
arasındadır. Yine, ulaşım ve trafik büyük sorun
yaratmaktadır. Yıllardır söylenmesine rağmen, Ceyhan Enerji
İhtisas Endüstri Bölgesi hâlâ yapılmadı. Çarpık
kentleşme... Uyuşturucu ilkokula inmiş durumda. Karataş ve
Yumurtalık sahili ile dağ ve yayla turizminde hiçbir
çalışma yapılmamaktadır. Adana, göç sorunu
yaşamaktadır; hem göç vermekte hem de göç almaktadır.
İnsanların entegrasyonu sağlanmamakta ve farklı ülkelere
beyin göçü devam etmektedir. Tarım topraklarının imara
açılması, meraların yok olması... Adanada eğitim
sorunu yaşanmaktadır. Suç oranları artmıştır.
Adanalı çözüm beklemektedir.
BAŞKAN Sayın Tosun...
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, seçim bölgem olan Diyarbakırın Lice ilçesinde,
kırsal alanda öğlen saatlerinde yangın çıkmış ve
itfaiye, yangın ihbarında bulunan yurttaşlara,
yangının dağlık alanda olduğunu gerekçe göstererek
müdahalede bulunmayacaklarını söylemiştir. Mahalle sakinleri
daha önce de olduğu gibi yangına kendi imkânlarıyla müdahale
etmiştir. Bu yangınlara müdahale edilmemesi, yangınların
bölgedeki güvenlik güçleri tarafından yapılan top
atışlarıyla kasıtlı olarak
çıkarıldığı iddialarını güçlendirmektedir.
2016 yılından bu yana Lice kırsalında toplamda kaç
hektarlık alan yanmıştır? Licede bir doğa ve
canlı katliamına dönüşen bu yangınların tesadüf
olduğunu söyleyebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, biraz önce konuşan Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya, Anayasa Mahkemesi kararından söz etti, 3
yurttaşın Anayasa Mahkemesine başvurduğunu ve Anayasa
Mahkemesinin altı gün içinde karar verdiğini ifade etti. O
başvuruyu yapanlardan birisi benim, bir diğeri Profesör Doktor Yaman
Akdenizdir, bir diğeri de Kerem Altıparmaktır. Twitterın
kapatılmasına ilişkindir karar, karar elimde. Bu kararı
bağlamından kopartarak anlattı, şöyle: Bu dairenin
başkanı Alparslan Altan -olması lazım- tutuklandı,
cezaevine girdi, şu anda hapiste; ondan hareketle bu kararın
yanlış bir karar olduğunu ifade etti. Bu çok yanlış
bir şey, sonuçta o dairede sadece Alparslan Altan karar vermiyor, 5 üye
var, üyelerin isimlerini de burada ifade edeyim: Serdar Özgüldür, Osman
Alifeyyaz Paksüt
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu Anayasa Mahkemesi üyeleri Celal Mümtaz
Akıncı ve Emin Kuz.
BAŞKAN Soru-cevabı isterseniz bitirelim,
onu sonradan tamamlarız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Hayır, efendim, bakın, şöyle bir şey; başvuran benim,
sanki bizi de bu Anayasa Mahkemesi üyeleriyle iş birliği
yapmış gibi gösterdi. 3 üye hâlen görev yapıyor ve biri
Başkan Vekili yani hepsi birden mi FETÖcü bunların?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Altı günde
karar verdi, altı gün.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Hâlen FETÖcüler mi orada görev yapıyor?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Altı
yılda vermeyen mahkeme, altı günde karar verdi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Kaldı ki Alparslan Altanla ilgili olarak da Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi tam 34 sayfa ihlal kararı verdi.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Geç onu geç.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Dolayısıyla, burada kendilerini savunma imkânı olmayan
insanları da bu Parlamento çatısı altında suçlamak son
derece yanlıştır, burada bakana da yakışmaz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Diğer
üyelerle ilgili hiçbir beyanımız yoktur Sayın
Başkanım, ilgisiz bir şekilde söylüyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Karar, burada, Anayasa Mahkemesinin ender olarak verdiği önemli hukuki
kararlardan bir tanesidir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hiçbir ilgisi
yok, hiçbir ilgisi yok, diğer üyelerle ilgili söylediğimiz tek kelime
yok, olayı saptırma.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu hususlar zaten Genel
Kurulda kürsüden tartışıldı, konuşuldu. İç Tüzük
çerçevesinde görüşmelere devam edelim. 3 kişi aynı anda böyle
konuşmayalım. Hepsini detayla, stenograflar geçirebildiği kadar
geçirsinler.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Zira, idare mahkemesini bir iç hukuk yolu olarak görmemiştir,
görmemiş ve 30 Mart 2014 seçimlerinden önce Twitter
kapatılmıştır bu kararla, o nedenle.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Komisyon, Değerli
Başkan, buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Soru soran milletvekillerimize de teşekkür
ediyorum.
Sayın Kılıç, Türkiyeden erişimi
1 milyonu aşan sosyal ağ sağlayıcılarına
Türkiyede temsilci belirleme yükümlülüğü getiriliyor. Burada, Türkiyede
temsilci belirlenmesinin önemi nedir? Belirlenmemesi durumunda ne olacak? diye
sordu. Türkiyede temsilci belirlenmesinin iki açıdan önemi var, birincisi
kişiler açısından, ikincisi de adli merciler
açısından. Kişiler açısından
baktığımızda, Türkiyede temsilci
aracılığıyla sosyal medya platformları, kişilerin
sosyal medya üzerinden maruz kaldıkları kişilik haklarına
yapılan saldırılar, hakaret, sövme ve benzeri problemlere
ilişkin doğrudan başvurabilecekleri bir ortam
hazırlamış olacak.
Adli merciler açısından
baktığımız zaman da özellikle yurt dışı
menşeli sosyal medya platformlarının suç işlenmesi
konusunda araç olarak kullanıldığını görüyoruz. Ancak,
soruşturma veya kovuşturma makamlarının failin tespiti
amacıyla yapmış olduğu yazışmalarla ilgili sosyal
medya platformlarından cevapların gelmediğini de biliyoruz. Bu
da uzun yargılamalara neden oluyor ve şikâyet eden
vatandaşlarımız da burada cevapsız kalıyor. Bu
noktada, temsilci belirlenmesi durumunda da adli merciler temsilciden kısa
süre içerisinde cevap alabilecekler, bu da adil yargılanma
hakkının tesisine katkı sağlamış olacak.
Temsilci belirlenmemesi durumunda ne olacak? Daha
önceki soru-cevap faslında bunu açıklamıştık, kademeli
bir yaptırım uygulanıyor. Öncelikle para cezası, daha sonra
reklam yasağı, daha sonra da bant daraltma. Bant daraltma işlemi
de hâkim kararıyla gerçekleştirilebilecek. Temsilci belirlenmesi
durumunda ise bu cezalar ortadan kaldırılacak. Hizmet kalitesine
yönelik yapılan o müdahale de bant daraltma işi de ortadan
kaldırılmış olacak.
Sayın Tanal bayramımızı tebrik
etti. Ben de Kurban Bayramınızı şimdiden tebrik ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Elektrikler ne
olacak, Şanlıurfada elektrik ne olacak?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Şanlıurfayla ilgili de takiplerimiz devam ediyor
Sayın Tanal. Buradaki sorun elektrik dağıtım
şirketlerinin iki yıldan fazla zamandır alacaklarını
tahsil edememesinden kaynaklanan bir durum olduğu Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanımızla yaptığımız görüşmede
ifade edildi. Yarın da Cumhurbaşkanı Yardımcımızla
taraflar arasında bir toplantı düzenlenecek ve bu problem çözülecek.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Cereyan gelecek yani Şanlıurfaya.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu problemin çözülmesine yönelik girişimler devam ediyor.
Teşekkür ediyoruz duyarlılığınız için Sayın
Tanal.
Sayın Çakırözer Eskişehirde
tarım alanlarındaki kuraklık problemine değindi, içme suyu
projesiyle alakalı hususlara değindi.
Sayın Kaboğlu sanal özgürlük ve
Türkiyedeki erkler ayrılığıyla ilgili tereddütlerini dile
getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiyede kuvvetler ayrılığı
vardır. Özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden
sonra bu daha da belirginleşmiştir, netleşmiştir. Özellikle
bağımsız kurumlardan şu anda görüşmekte olduğumuz
kanun teklifini ilgilendiren Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
da bağımsız kurumlardan bir tanesidir. Sanal özgürlük, evet,
sınırsız bir özgürlük değildir.
Hocam, sizler anayasa hukukçuları olarak bunu
gayet net bir şekilde biliyorsunuz. Sosyal medya özellikle sorumsuz bir
medya olmamalı. Türk Ceza Kanununda ve ilgili mevzuatta suç olan hususlar
sanal ortamda işlendiğinde suç olmaktan çıkmaz. Gerçek hayatta
suçsa bir fiil sanal ortamda işlendiğinde de suçtur ve Türk Ceza
Kanunumuz ve ilgili mevzuat gereğince cezalandırılır.
Teklifle suç işlenmesinin önlenmesine yönelik önemli düzenlemeler
yapılmaktadır.
Sayın Köksal arama motorlarından içerik
çıkarılmasıyla ilgili hususa değindi. Teklifin 5inci
maddesinin (10)uncu fıkrasında da bu husus düzenleniyor:
İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle
kişilik hakları ihlal edilenlerin talep etmesi durumunda hâkim
tarafından, başvuranın adının bu madde kapsamındaki
karara konu internet adresleri ile ilişkilendirilmemesine karar
verilebilir. Bu tamamen -siz de hukukçusunuz- kişilik
haklarının korunmasıyla alakalı bir husustur.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, AKPlilerin FETÖyle olan fotoğrafları çıkacak
mı? PKKlıların davulla, zurnayla
karşılandığı fotoğraflar çıkacak mı?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Diğer sorular: Sayın Barut, gıda
güvenliğiyle ilgili; Sayın Fazıl Kasap, yine temiz içme suyu
problemleriyle alakalı; Sayın Aygun, ziraat mühendisleriyle ilgili;
Sayın Müzeyyen Şevkin, Adanayla ilgili hususlara değindi;
Sayın Remziye Tosun, Diyarbakırda çıkan yangınlarla
ilgili; Sayın Tanrıkulu da Anayasa Mahkemesi kararlarıyla
alakalı hususlara değindi.
Sayın Taşkının
cevaplayamadığım bir sorusu vardı. Bir dakika müsaade
ederseniz
Sayın Ali Cumhur Taşkın Sosyal ağ
sağlayıcının zararları tazmin yükümlülüğü var
mıdır? diye sormuştu bir önceki soru-cevapta. Evet, teklifin
6ncı maddesinde, ek madde 4te bu husus şu şekilde
düzenlenmiştir: Hukuka aykırılığı hâkim veya
mahkeme kararı ile tespit edilen içeriğin sosyal ağ
sağlayıcıya bildirilmesi durumunda, bildirime rağmen yirmi
dört saat içinde içeriği çıkarmayan veya erişimi engellemeyen
sosyal ağ sağlayıcı, doğan zararların tazmin
edilmesinden sorumludur. Bu hukuki sorumluluğun işletilmesi için içerik
sağlayıcının sorumluluğuna gidilmesi veya içerik
sağlayıcıya dava açılması şartı aranmaz.
Bu maddenin uygulanmasında sosyal ağ sağlayıcının
yükümlülükleri, içerik veya yer sağlayıcısı olmasından
doğan sorumluluk ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 5inci madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 5'inci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Mahmut
Tanal Aydın
Özer Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya Antalya
Ali Haydar
Hakverdi İbrahim
Özden Kaboğlu
Ankara İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin
Yokuş Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Aylin
Cesur
Konya Adana Isparta
Muhammet Naci
Cinisli Enez Kaplan Ümit Özdağ
Erzurum Tekirdağ İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, milletvekilleri; 226 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 5inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Tabii ki burada yapılan görüşmeler
çerçevesinde esasen genel bir değerlendirme yapmakta yarar var çünkü
burada söz konusu olan özgürlük sorunu tabii ki aynı zamanda bir güvenlik
sorunudur ama yalnızca bu metinde yazılı olan maddelerle
değerlendirilebilecek bir konu değildir çünkü esasen
özgürlük-güvenlik ilişkisinde, özgürlük-otorite ilişkisinde ilgili
devletin iktidar sorunsalına da bakmak gerekir. Erkler nasıl
sınırlandırılıyor? Özgürlükler nasıl güvence
altına alınıyor? Bu açıdan bakmak gerekir.
Bu, dikkate alındığı zaman
Avrupayla sıkça karşılaştırma yapıldı ama
tabii ki karşılaştırma yapılırken ilgili
devletlerin mevzuat bütününü dikkate almamız gerekir ve onun
uygulanmasını. Biraz önce bağımsız idari otoriteler
örneğini verdim. Gerçekten, Avrupa devletlerinde, Amerikada
bağımsız idari otoriteler uzman ve özerk kuruluşlar olarak
dördüncü erk şeklinde nitelendirilir yasama, yürütme ve yargıdan
sonra. Özellikle bu alan tam da bağımsız idari otoritelerin
geliştiği bir alandır.
Üzgünüm Sevgili Başkan, Komisyon
Başkanı, bizdeki bu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
bağımlı hiyerarşik yapı içerisinde yer alan bir
kuruldur, bağımsızlıkla bir ilgisi yoktur. Umarım bir
gün onu bağımsız idari otorite hâline getirme
olanağımız olur.
Şimdi, bu bakımdan,
karşılaştırma yaparken
karşılaştırılabilir hususları
karşılaştırmak gerekir ve bütününü de
karşılaştırmak gerekir. Tabii ki hemen ahlaki soruna geliyorum
çünkü bu sanal ortam gerçekten etik bir sorundur ve ahlaki bir sorundur.
Şöyle bir ayrım var: Açık rejimlerde ahlaki sorun daha
azdır, etik değerler daha yüksektir ama otoriter rejimler, totaliter
rejimlere doğru kaydıkça toplumda ahlakilik sorunu artar ve ahlaki
çöküntü başlar. Şimdi, kapalı toplumlara doğru
gidişte, bu açıdan bakıldığı zaman mesela
unutulma hakkı burada pek güzel bir sözcük olarak kullanılıyor
fakat unutulma hakkını övenlerin hiçbiri lekelenmeme
hakkını dillendirmedi. Hele hele bir devlette, anayasasında
demokratik hukuk devleti yazan bir devlette, devlet adına yöneticiler insanları
resmî işlemlerle lekelemişlerse o zaman onların lekelenmeme
hakkını
Hukuk devletinde unutulma hakkı
tartışılabilir ama hukuk devletinde devletin
yurttaşları lekeleyemeyeceği açıktır ve kesindir,
tartışılamaz. İşte, ahlakilik sorunu dediğimiz
zaman sanal medya nasıl kullanılır? Bu, bir ahlaki sorundur ama
burada kullanılan kavramlar açısından ve yapılan
uygulamalar açsından da bu soruna dikkat etmek gerekir.
Bu yasanın temelinde esasen demokratik toplum
sorunu yer almaktadır. Demokratik toplum sorununa farklı biçimlerde
değinildi; çoğulcu toplum, hoşgörülü toplum ve saydam,
düşünce özgürlüğünün geçerli olduğu toplum. Bu açıdan
bakıldığı zaman burada görsel, işitsel iletişim
özgürlüğünün sağladığı güvenceler sanal özgürlükler
alanında sosyal medya için yeterli olmadığından özel
düzenlemeler getiriliyor, özel güvenceler getiriliyor; biraz önce
değindiğim gibi, kurumsal boyutu dikkate alınıyor.
Şimdi, bu nedenle bizim mutlaka bu sorunu, devlet açısından
nasıl ki hukuk devletinde görev, yetki ve sorumluluk üçlüsünü
kullanıyorsak, demokratik toplum açısından da eşitlik
özgürlük ve hak kavramları üçlüsünde değerlendirmemiz gerekir.
Burada bir ters orantı var, bir asimetrik ilişki söz konusu. Zira
devlet görevlilerinin sorumluluğu arttıkça ifade özgürlüğü
alanı daralır, buna karşılık, toplum üyelerinin ifade
özgürlüğü, özellikle toplumsal sorunlara ilişkin olarak
genişler, o ölçüde de eleştiri özgürlüğü artar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Bu
çerçevede, esasen şu anda Türkiyede Anayasada yazılı olan
kurallara; mesela madde 2, demokratik hukuk devleti veyahut da madde 104,
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti ve
Bakanlar Kurulunu bir kişide birleştiren hükümlerin uygulamasına
baktığımız zaman, çok tipik örnek TCK madde 125, TCK madde
299
Hiçbir Avrupa devletinde göremeyeceğimiz bir ayrım. Bu nedenle
Türkiyede rejim, Anayasaya rağmen âdeta otoriterizm ve totalitarizm
sarkacında bir ivme kazanan rejim hâline gelmiştir ve burada ciddi
bir biçimde iktidar fetişizmi yapılmaktadır.
Yurttaşlık kavramının en çok
değersizleştirildiği yıllarda yaşamaktayız. Oysa
yurttaşlık kavramı özgürlüğün öznesi olmak
bakımından çok önemli bir kavramdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) -
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bunun da belki başlıca nedeni, tüm
kolektif siyasal karar mekanizmalarının
kaldırılmış olması, ilk sözü ve son sözü söyleyen
sadece bir kişinin olması. İşte bu açıdan konuya
baktığımız zaman, gerçekten sorunları
karşılaştırılabilir olan ülkelerle tartışmamız
gerekir.
Tours Üniversitesinde Fransa ve Türkiye'deki
olağanüstü hâl karşılaştırmasını
yapıyorduk 2 Aralık 2016 günü. Fransız meslektaş dedi ki:
Ben Fransa'daki durumu eleştiriyorum ama Sayın Kaboğlu
Türkiye'deki durumu eleştirirse üniversiteden atılır.
Şimdi, ben, 2 Şubat günü Sorbonnedan öğrencilerime 20
Şubatta görüşmek üzere diye Hoşça kalın dedim
Marmaradaki derslerimin aksamaması için ama 7 Şubat gecesi
yayımlanan kararname ek listesinde adımın yer alması
üzerine, fiziki özgürlüğümden de alıkonulmam üzerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri)
Anılarını anlatıyor. Tam anlatamadı, beş dakika
daha ver Başkanım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Cümlemi bitireyim lütfen.
BAŞKAN Tamamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) -
22
Şubat günü, Sayın Başbakan Hata yaptık, hata
yapılıyor. dedi. Biz onun için Olağanüstü Hâl
İşlemleri İnceleme Komisyonu kurduk, birkaç haftaya kadar
çalışmaya başlayacak. dedi ve gerçekten dört yıl geçti
aradan. Benim dosyam Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme
Komisyonunun üstünde ve neden kanun hükmünde kararname ek listesinde
adımın yer aldığını bilmiyorum.
Bu geniş açı, tabii ki İstanbul
seçimleri birkaç bin oyla kaybedilmişti, sonra 1 milyon oy farkla
kaybedildi yeniden, ona da benziyor. Dolayısıyla, bir Fransa ile
Türkiye'yi karşılaştırırken bu büyük açıları
da görmek gerekir çünkü birinde hukuk devletinin sınırlamaları
söz konusu iktidar, özgürlük bağlamında; öbüründeyse hesap vermeyen
yöneticilerin, burada göremediğimiz ama aynı maaşı
aldığımız vekillerin keyfî tasarrufları söz konusu.
(CHP sıralarından alkışlar) Sanal düzenleme Avrupada ve
Türkiye'de böyle durum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Ümit
Özdağ.
Buyurunuz Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hapishaneler sadece mahkûmlar için
değil, gardiyanlar için de hapishanedir. Baskıcı yasaları
arttırıp Türkiyeyi büyük bir hapishaneye çevirince biz kendimizi
mahkûm olarak hissedeceğiz ama siz de gardiyanlaşacaksınız.
Sadece bizim özgürlüğümüz kısıtlanmayacak, sizin de
özgürlüğünüz kısıtlanacak ve inanın hayat hepimiz için
birlikte zor olacak. Saldırıları engelleyelim, sosyal medyada
düzenlemeler yapalım, Türkiyenin egemenlik haklarını kabul
ettirelim, buralarda hiçbir sorunumuz yok ama önce trol ordularını
dağıtalım, önce bir trol kalkıp Çocuklarınızın
canını nasıl koruyacaksınız? diye
yazdığı zaman sizden bir ses çıksın ve bu trolü
lanetleyin, bu adamı hapse atın. Ama, bunları yapmadan sosyal
medyada kısıtlamalara giderek meseleyi çözmeye kalkarsanız dünya
4üncü Sanayi Devrimini yaşarken ve biz de 4üncü Sanayi Devrimine
geçmek zorundayken 2010lu yılların başından beri sosyal
medyayı kısıtlamanın hiçbir fayda getirmediğini
defaatle görmüşken bunun Türkiyeyi ne kadar ileriye götüreceğini
düşünüyorsunuz gerçekten? Dünyanın birçok başkentinde Silikon
Vadisi yapılanmaları oluşturulmaya
çalışılıyor, biz ise sosyal medyayı
kısıtlayarak, yasaklayarak, yurt dışından Türkiyeye
gelecek yatırımların önünü keseceğimiz gibi Türkiyede
yetiştirdiğimiz genç yetenekleri de başta Hollanda olmak üzere,
Avrupaya ihraç ediyoruz ne yazık ki.
Biz bugün, sosyal medyayı kısıtlamaktan,
denetim altına almaktan bahsediyoruz. Tamamen denetimsizliğe tabii ki
karşıyız, olmamalı tabii ki tamamen denetimsizlik ama esas
konuşmamız gereken nesnelerin interneti olmalıydı, büyük
veri olmalıydı, yapay zekâ olmalıydı, makine öğrenmesi
alanları olmalıydı; ki bunlar Türkiyeyi marka hâline getirir.
Oysa bu yapacağımız düzenleme Türkiyeyi marka hâline getirirse,
getireceği marka Kuzey Kore markasına yakın bir nokta olacak.
Tekrar ediyorum: Bu medyayı, sosyal
medyayı sınırsız saldırganlık alanı olarak
bırakalım demiyoruz veya yabancı şirketlerin bu ülkede
halka yönelik psikolojik operasyon alanı olarak bu medyayı
istedikleri gibi kullanmalarına izin verelim de demiyoruz. Bu
düzenlemeleri yapalım, halkımızı ve egemenliğimizi
koruyalım ama bunu sadece iktidarı koruma alanı olarak
düzenlemeyelim çünkü yarın o iktidar da muhalefette olabilir ve o günün
iktidarı bugün yaptığınız düzenlemeyi size
karşı da kullanabilir.
Bundan üç yıl sonra Y ve Z
kuşağındaki seçmenler toplam seçmenin yüzde 51ini oluşturacak.
Şimdi biz bu seçmenden özgürlük alanını bu düzenlemeyle
alıyoruz. Türk gençleri işsiz, 20-29 yaş arasındaki her 3
gençten 1i ne eğitimde ne istihdamda ve bir Türk genci yaz tatilinde üç
ay boyunca asgari ücretle tam gün çalışsa 1 adet oyun konsolu alamıyor.
Esas çözmemiz gereken bu.
Yine bu gençlik yorulmuş torpilden, adam
kayırmacılıktan yorulmuş ve gençlerimiz yurt
dışına âdeta kendisini atmak istiyor, umutsuz. Her 3 gençten
2si hayatını yurt dışında geçirmek istiyor. Bizim
çözmemiz gereken mesele bu ama ne yazık ki bu noktadan çok uzak duruyoruz
şu anda ve bu yasayla bu noktadan daha da uzaklaşacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Bu yasa ne size
hayırlı olacak ne Türkiyeye hayırlı olacak ne muhalefete
hayırlı olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 5 - 5651 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin 1 inci fıkrası İçeriğin
çıkarılması talebi yer sağlayıcı tarafından
içerik sağlayıcıya iletilerek itiraz hakkı
tanınır. Kamuya mal olmuş kişilerin kamuya mal
olmalarını sağlayan toplumsal rolleri ya da tüzel kişilerin
tüzel kişiliklerinden doğan faaliyetleriyle ilgili, eleştiri ve
iddialar bu kanun kapsamında kişilik hakkı ihlali olarak
değerlendirilemez ve en geç yetmiş iki saat içinde ilgili içerik ve
yer sağlayıcılar ile erişim sağlayıcı
tarafından yerine getirilir. Şeklinde; ve 8 inci fıkrası
da Birlik tarafından ilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile
erişim sağlayıcıya gönderilen içeriğe erişimin
engellenmesi kararının gereği derhâl, en geç yetmiş iki
saat içinde ilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile erişim
sağlayıcı tarafından yerine getirilir. şeklinde
değiştirilmiştir.
Semra
Güzel Ayşe
Sürücü Ömer
Öcalan
Diyarbakır Şanlıurfa Şanlıurfa
Erol
Katırcıoğlu Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz
İstanbul İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Sayın Semra Güzel.
Buyurunuz Sayın Güzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde,
pandemi şartlarında hâlâ buradayız ve alelacele
çıkarılmaya çalışılan kanun teklifinin 5inci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Madde uyarınca kişilik hakları ihlal
edilenlerin erişim engeli istemesi içeriğin
çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini
şeklinde değiştirilmektedir. Ayrıca maddeye eklenen
fıkrayla bu kararlara ek olarak kişilik haklarını ihlal
edici içeriklerle kişinin adının ilişkilendirilmemesi
kararı verileceği öngörülmektedir. Yani bahse konu olan içeriğin
engellenmesine ek olarak kişiyi ve içeriği ilişkilendiren tüm
veriler arama motorundan kaldırılacaktır.
Günlerdir iktidarın güdümündeki medyalarda
çalışan kalemşorler, bu meseleyi unutulma hakkı olarak
açıklayıp herkesin kendi ismini medyadan sildirme hakkı
olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Hâlihazırda zaten
kişilik haklarına yönelik saldırılar söz konusu
olduğunda, mahkeme kararıyla erişim engeli getirilebiliyor fakat
bizler, bu ülkenin kirli işler çevirmiş politikacılarına,
rüşvetçilerine, hırsızlarına, taciz ve tecavüzcülerine,
şiddet faillerine yönelik haberlerin kaldırılması için bu
yasanın hazırlandığını biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, meselenin unutulma
hakkı olmadığını çok iyi biliyoruz. Neden mi? Parti
olarak biz, bu maddeye, Kamuya mal olmuş kişilerin kamuya mal
olmalarından sağlanan toplumsal rolleri ya da tüzel kişiliklerin
tüzel kişiliklerinden doğan faaliyetleriyle ilgili eleştiri ve
iddiaları, bu kanun kapsamında kişilik hakkı ihlali olarak
değerlendirilemez. cümlesinin eklenerek siyasetçilerin bu haktan muaf
tutulmasını talep etmiştik ancak iktidar, bunun kendilerini
deşifre edeceği refleksiyle değerlendirmeye dahi almadı. Bu
şekilde düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında siyasetçilere
yönelik yapılan eleştirilerin de önü kesilmek isteniyor. Neden mi?
Çünkü siz, yaptığınız ve bir türlü hesabını
veremediğiniz şeyleri unutturmak istiyorsunuz. Her gün üzerini
örtmeye çalıştığınız ve sürekli
karşınıza çıkan 17-25 Aralığı unutturmaya
çalışıyorsunuz. Neredeyse her birinizin FETÖyle olan bağlarını
gösteren fotoğraflarınızı unutturmaya
çalışıyorsunuz.
Ayasofya açılır mı? dedikleri zaman
Cumhurbaşkanının daha önce verdiği bir röportajda
söylediği İyi düşünmek lazım, bunlar kolay alınacak
kararlar değil, bedeli bize ağır olur. sözlerini unutturmak
istiyorsunuz.
Kürt sorununu demokratik yollarla çözeceğiz.
diye yollara düştüğünüz ve imzaladığınız
Dolmabahçe mutabakatını unutturmak istiyorsunuz. Bu halk da biz de
sizlerin unutulma hakkı diye kılıf biçtiğiniz şeyin
ne olduğunu çok ama çok iyi biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, zaten
hâlihazırda sansürde dünya 1incisi, sosyal medya içeriklerinden
rahatsız olmada dünya 1incisi. 2012nin başıyla 2019un birinci
yarı yıl sonu itibarıyla Twittera dünya genelinde gönderilen
7.396 mahkeme kararının toplam 5.487si Türkiye tarafından
gönderilmiş. Son sekiz yılda Türkiye tarafından toplamda
şikâyet edilen 84.258 hesaptan -ki bu da dünya rekoru- Twitter sadece
2.243 hesap için engelleme kararı vermiş.
Binlerce insanı sosyal medya
paylaşımı dolayısıyla gözaltına alıp
tutukladınız. Bu şekilde bu toplumu
susturamayacağınızı anlayınca toplumsal muhalefetin
elinde olan tek alternatif medya aracına göz diktiniz. Mesela
Şanlıurfa Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafından
Halfetideki gözaltılarda işkence izi var. şeklinde
yapılan açıklamaya dair haberlere erişim engeli getirildi ve
bunun gibi binlerce işkence ve hak ihlaline dair haberlere de erişim
engeli getirildi hatta erişim engeliyle ilgili yapılan haberlere dahi
erişim engeli getirildi. Yani bu yasa teklifi de OHALi
kalıcılaştırma yasa tekliflerinizden biri, yasaklar silsilesinin
devamı.
Çok açık bir şekilde Muhalif olanı
şikâyet eder kapattırırız, bizimle ilgili olanı,
unutturmak istediğimizi, hesabını vermediğimiz şeyleri
sözde kişilik hakları kapsamına alarak arama motorundan
sildiririz. diye düşünüyorsunuz. Tıpkı 1984 kitabında
olduğu gibi istemediğiniz şeyleri tüm toplumun da
hayatından çıkarma ve unutturma çabanız var ama
yaptığınız kirli şeyler dağı taşı
aştı. Binlerce işsiz, binlerce KHKli, binlerce savaş
mağduru, binlerce göçmen, binlerce kadın sizin bu kirli politikalarınız
yüzünden yaşam mücadelesi veriyor. Bunları sosyal medyadan
kaldırsanız dahi insanların hayatını derinden
etkileyen kirli politikalarınız hâlâ çok canlı ve her birimizin
aklında. Arama motorundan isimlerini sildirseniz bile katledilen Özgecanı,
Dilek Doğanı, Nadirayı, FETÖ güzellemelerini, Dolmabahçe
Mutabakatını ve binlerce hukuksuzluğunuzu bizlere
unutturamayacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter
sayısı efendim
BAŞKAN Şu anda, 2 Kâtip Üyemiz
arasında bir anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylamaya geçeceğiz.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı.)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır.
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 6ncı madde
üzerinde dört önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir.
Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 6'ncı maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Mahmut
Tanal Aydın
Özer Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya Antalya
Ali Haydar
Hakverdi Gamze
Taşcıer
Ankara Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin
Yokuş Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Aydın
Adnan Sezgin
Konya Adana Aydın
Muhammet Naci
Cinisli Enez Kaplan Yasin Öztürk
Erzurum Tekirdağ Denizli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk
konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.
Buyurunuz Sayın Taşcıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyerek
başlamak istiyorum: Bu teklif bir sansür teklifidir. Zaten AK
PARTİnin genel olarak siyaset anlayışı Kontrol et,
edemezsen sansürle, onu da yapamazsan yasakla.
anlayışıdır.
Şimdi, bu teklifi bize Almanya modeli olarak
sunuyorsunuz ama ben Merkeli eleştirdiği için gece yarısı
evinden alınan bir Alman hiç görmedim ya da Facebookta iktidarın
hoşuna gitmeyen bir yazıyı beğendiği için 13
yaşında bir Alman çocuğunun karakola götürüldüğünü hiç
duymadım. Hani, sizin şu kıskandığını iddia
ettiğiniz Almanya var ya, aslında onu örnek alacaksak eğer,
hukukun üstünlüğü konusunda örnek almalıyız ki Almanya
6ncı sıradayken Türkiye 107nci sırada. Almanya şu içeriği
kaldırıyor. diyorsunuz; peki, içerik kaldırma konusunda siz ne
kadar tarafsızsınız? Örneğin, bir kanal, yandaş
olduğu için, 90 bin şikâyet olmasına rağmen kendisiyle
ilgili yapılan işlem sayısı sadece sıfır.
Dolayısıyla Almanya modeli demeyi bırakın, bu, düpedüz AK
PARTİ modeli bir sansür modelidir.
İbrahim Kalın bugün bir açıklama
yaptı, dedi ki: Sosyal medya kullanıcılarının
fikirlerini özgürce ifade etmesinde herhangi bir sorun yok. Sayın
İbrahim Kalın, sorun tam da burada başlıyor zaten, ifade
ettikten sonra başlıyor. Çünkü siz o tweeti attıktan sonra bir
gece yarısı evinize geliniyor ve karakola götürülüyorsunuz. Yani bir
anlamda, sizin yaptığınız, tamamen, muhalif avlamak ve
gerçekleri gizlemek.
Neymiş? Batı ülkelerinde unutulma
hakkı varmış. Peki, bu hak niçin var? Gerçek mağdurlar için
var. Siz bu kanun teklifini getirirken kişilik haklarının
zedelendiği gerekçesiyle bunu getirdiğinizi söylüyorsunuz; nedense bu
kişilik hakları Canan Kaftancıoğlular için, Berna Laçinler
için, muhalif Ahmetler, Ayşeler için getirilmeyecek. Kimin için
getirilecek biliyor musunuz? Bu yasa Resmî Gazetede
yayımlandığı gün Fetullahla fotoğrafı olan AK
PARTİli vekiller için sadece kişilik haklarını zedeleyecek.
Ayakkabı kutusunda, takım elbise poşetinde rüşvet alanlar
için kişilik haklarını zedeleyecek, Kanal İstanbul
üzerinden kupon arazi aldırdığınız Katar Emirinin
annesi hemen başvuracak Benim kişilik haklarım zarar gördü.
diyecek ve unutulma hakkından yararlandıracaksınız.
Yine, size yakın bir vakıfta çocuklara
istismar yapılacak, onların da kişilik hakları zedelenecek
ve hemen unutulma hakkından yararlandıracaksınız. Yani
amacınız unutma hakkı değil, George Orwelin 1984
kitabındaki gibi Büyük Biraderin amacı hafızaları silmeye
çalışmak. Muhtemelen bir sonraki yapacağınız hamle de
günlükleri silmeye çalışmak olacak. Yani bizi, AK PARTİyi
tanımıyormuşuz gibi düşünmeyin, gerçekten bundan artık
vazgeçin. Niyet okuyuculuğu da yapmıyoruz çünkü on sekiz
yıldır artık sizi çok iyi tanıdık.
Bir AK PARTİli konuşmacı şunu
söyledi, dedi ki: Rumuzlu bir kullanıcı, kediye şiddet
görüntüsünü paylaşıyor ve bunun sonucunda bunu paylaşırsam
nasıl olsa bana bir şey olmayacağını biliyorum. diyor.
Farz edin ki siz bu teklifi geçirdiniz, bu kişi yine kediye şiddet
görüntüsü paylaştı ve tespit edip yakaladınız. Kişiye
bir şey olacak mı? Yine, bir şey olmayacak çünkü geçtiğimiz
günlerde bir köpeği istismar edip ölümüne sebep olan kişiye hiçbir
şey olmadığı gibi bu kişiye yine bir şey
olmayacak çünkü hayvan hakları yasasını getirmediniz.
21inci Yüzyılda Türkiyeyi medeni dünyadan
koparmaya çalışan ne kadar uygulama varsa hepsini hayata
geçiriyorsunuz. Bu mecralar zaten içerik üreten mecralarda değil,
insanların içerikleri paylaştıkları mecralar. Dolayısıyla,
siz içeriği çıkarsanız da VPNden buna bağlanır, onu
da yasaklasanız Tor ağından bağlanacaktır. Gençler
aslında internet sayesinde bütün dünyayı görüyor, kendi
yaşıtlarının üç aylık çalışmayla araba
aldıklarını görüyorlar. Oradaki gençler harçlık biriktirip
oyun konsolları alabiliyorlar. Değil oyun konsolu alabilmek, bizim
gençlerimiz işsiz, iş bulsalar da kazandıkları parayla
sadece karınlarını doyurabiliyorlar. Ve oyun konsolu almak da
zaten gençler için bir rüya çünkü dünyada en çok oyun videosu izleyen ülke
Türkiye. Gençler bunu alamadıkları için kendileri oynayamayınca
oynayanları izliyorlar. Bizim gençler sayenizde gezmeyi de bilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Bilal Erdoğan
şöyle bir açıklama yaptı, dedi ki: Gençlere bir tavsiyesi
varmış, yurt dışına gitmelerini öneriyorlar. Bilal
Bey, şunun farkında değil, babası ve eniştesi
sayesinde Türk lirası pul olduğu için gençler değil yurt
dışına gitmeyi, emin olun Kızılaya inecek parayı
bulamıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Euro
olmuş 8 lira, gençler yurt dışını sadece YouTube
üzerinden görebiliyorlar. Bu getirdiğiniz uygulamayla da gençlerin YouTube
üzerinden dünyayı görme fırsatını bile ellerinden
alıyorsunuz. Amaç, öyle bir sistem getirmek ki zaten siz
kapatmış olmuyorsunuz, YouTube, Twitter, Instagram bu ülkeden
mecburen gitmek zorunda kalıyor. Zaten asıl amacınız da bu,
dünyada olan biteni gençler bilmesin, bizi eleştirmesin yani sosyal
medyayı A Haber yapmak istiyorsunuz.
Sayenizde medeni dünyayla aramızda da uçurum
açıldı ama ne yaparsanız yapın, ne yasaklar yaparsanız
yapın, baskı, sansür yapmanıza rağmen bu gençler sizi
götürecek, işte bunu engelleyemeyeceksiniz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı, Aydın Milletvekili Aydın Adnan
Sezgin.
Buyurunuz Sayın Sezgin. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal medya kanun teklifinin mevcut
hâliyle yasalaşması ülkemiz, toplumumuz adına yeni bir ayıp
oluşturacaktır.
Dünyada birçok demokratik ülke, sosyal medyayla
ilgili düzenlemeler yapılması konusu üzerinde
çalışmaktadır; evet biliyoruz, burada da ifade edildi. Ancak
demokrasi ve hukuk devleti olmanın gereğine uygun olarak bu
çalışmaların özgürlüklere halel getirmemek için kılı
kırk yararak, adımlarını azami dikkatle atarak
yapmaktadırlar. Mesela bugün çok atıf alan Almanyada
halîhazırda yürürlükte olan sosyal medya düzenlemesi, çevrim içi
platformlarda geçerli yasa dışı içerik kategorilerini
belirlerken yeni yasa dışı içerik kategorileri
oluşturmamıştır. Ayrıca, Almanyada siyasetçilerin ve
kamu görevi yapan kişilerin haysiyet veya kişilik
haklarının ihlal edildiğine dair iddialar, kamuoyunun bilgi alma
özgürlüğü ilkesi doğrultusunda çoğu kez reddedilmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Alman Yargıtayı,
kamuoyunun bilgi edinme hakkının kişisel verilerin
korunması hakkından üstün olduğuna hükmetmiştir.
İktidar bloğu sözcülerinin, sosyal medyanın evrensel
sorunlarına dünyada getirilen çözümler hakkında söylediklerinin o
ülkelerde, esas itibarıyla yapılanlarla alakası yoktur;
Fransaya atıflar da tamamen yanlıştır, ABDyle mukayese
gülünçtür. Maalesef önümüzdeki teklifte hürriyetleri gözetme gibi bir
hassasiyetten söz etmek mümkün değildir. Oysa, biraz önce belirttiğim
gibi demokratik ülkelerdeki düzenlemelerde özgürlüklere halel getirilmemesi çok
büyük önem arz eder.
Sosyal medya ve internet kullanımı ifade,
basın ve haberleşme özgürlüğünün ayrılmaz
parçasıdır. İşte, önümüzdeki kanun teklifi zaten
ağır şekilde kısıtlanmış bu özgürlüklere
indirilen yeni bir darbedir. Biz biliyoruz ki siz bu yasayı özgürlükleri
kısıtlayarak kendinizi korumak için ve özellikle genç neslin size
itiraz yollarını engellemek için çıkarmak istiyorsunuz. Gençleri
korumaktan anladığınız aslında bu ve esas
itibarıyla kendinizi korumak istiyorsunuz. Belki de istiyorsunuz ki sosyal
ağ sağlayıcıları ülkeyi terk etsin, böylelikle sosyal
medyadan da kurtulun. Bozuk siciliniz, öne sürdüğünüz ahlaki gerekçeleri
çürük bahanelere indirgiyor. İnandırıcı değilsiniz,
ancak ve ancak kendi kendinizi ikna edersiniz.
Sosyal medyada kişilik haklarına yönelik
saldırıların ve nefret suçlarının önlenmesi elbette gereklidir
ancak bu gerekçeden hareketle suçun şahsiliği ilkesinden
uzaklaşıp toplumun genelinin cezalandırılması
anlayışı sakattır, istibdat
anlayışıdır. Ayrıca, ülkemizde yargının
durumu malumdur. Yargı baskı altındadır ve mahkemelerin
alacağı yahut abartılı şekilde yetkilendirilen
diğer kurumların alacağı yasa dışı içerik
konusundaki kararlar üzerinde mevcut iktidarın iradesinin, keyfinin etkili
olacağı kesindir.
Maalesef, teklif, ülkemizin bilgi iletişim
çağıyla uyumuna değil, baskıcı ve otoriter rejimler
arasında daha üst sıralara yükselmesine katkı
sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Türkiyenin bir tek adam rejiminin baskısı
içinde olduğunu bilmemize rağmen tüm iyi niyetimizle iyi düşünün
diyoruz. Artık değişin. Türkiye bu istibdadı
taşıyamaz diyoruz. Devletin egemenliği, sosyal medyayı
boğmakla değil, hukuk devleti olmakla güçlenir. Büyük devlet böyle
olunur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle 5651 sayılı
Kanuna eklenen ek maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
"EK MADDE 4- Türkiye'den
günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt dışı
kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, Kurum, Birlik, adli
ve/veya idari makamlarca bu Kanun kapsamında iletilecek taleplerin
değerlendirilmesi için görev tanımı Kurum, Birlik, adli ve/veya
idari makamlar ile iletişim ve ilişkileri en üst düzeyde
sağlamak olan en az bir kişiyi Türkiye için irtibat kişisi
olarak belirlemek ve bu kişinin kimlik ve iletişim bilgilerini Kuruma
bildirmekle yükümlüdür.
Tulay Hatımoğulları Oruç Ayşe Sürücü Erol
Katırcıoğlu
Adana Şanlıurfa İstanbul
Kemal Peköz Züleyha
Gülüm Ömer Öcalan
Adana İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurunuz Sayın Hatımoğulları
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; baştan ifade etmek gerekir ki
bu kanun teklifi hiç de anlatıldığı gibi bir teklif
değildir. Bu, kelimenin tam anlamıyla sosyal medyanın
sansürlenmesi için bu Meclise alelacele getirilmiş olan bir tekliftir ve kanunlaşacak
az sonra.
İnsanın en temel özelliği
düşünmesidir ve düşünme, insanı diğer canlılardan
ayıran en temel özelliktir. Sadece düşünme değil,
düşündüğünü ifade etme özgürlüğü ve insanlık tarihi boyunca
insan kendini dönemin koşullarına uygun biçimde ifade yeteneğine
her daim sahip olmuştur. Oysa şu an 21inci yüzyıldayız,
bir bilişim çağındayız ve insanların kendini sosyal
medya üzerinden ifade etmesinin Türkiye'de ve bütün dünyadaki otoriter ve totaliter
rejimlerin en fazla rahatsızlık duydukları, en çok
uğraştıkları alanlardan biri olduğunu biliyoruz. AKP
iktidarı sayesinde ne yazık ki Türkiye, tam bir yasaklar diyarı
hâline gelmiş durumda.
Evet, bu kanun teklifinin 6ncı maddesi
teklifin esas ruhunu bizlere yansıtmaktadır. Burada deniyor ki: Sosyal
ağ sağlayıcıları tarafından Türkiye'de yetkili en
az bir kişi belirlenmeli. ve bu yetkili kişi belirlenmemesi hâlinde,
az önce iktidar tarafından buraya çıkan hatipler, nasıl cezai
uygulamalar yapacaklarını aşama aşama burada
aktardılar, diyorlar ki: Biz koşul hazırlıyoruz. Ceza
sayarak sosyal medyaya özgürlük koşulları
hazırladıklarını bize anlatacak kadar, gerçekten nasıl
bir cüret bu, ben onu anlamakta güçlük çekiyorum. Bizim bunu anlamamız, bunun
ileri demokrasiye hizmet ettiği konusunda da ikna olmamız isteniyor;
bu, tek kelimeyle oldukça komik.
Sosyal ağ sağlayıcılarına
deniyor ki: Bize bir sihirbaz verin. Bu kişi her şeyi yapsın,
en ufak bir konuda onun başını hızlıca ezebilelim.
Fiiliyatta aynı kişinin hem kullanıcı
başvurularını cevaplaması hem de kamu kurum ve
kuruluşları ve adli mercilerle iletişim sağlaması
talep ediliyor. Oysaki bizim teklifimiz, bu konuda bir farklılık
yaratmak ve bunun bir tek temsilciden beklenmemesi yönünde
ısrarımız vardı ama ne yazık ki Komisyonda bunlar
dinlenmedi.
BTK bu kanun teklifiyle diyor ki: Her şeyi ben
denetleyebilirim. Her konuda biz görüş talep edebiliriz ve görüşlerin
anında bizlere iletilmemesi hâlinde bizler gerekli cezai uygulamaları
yaparız. Ve sulh ceza hâkimliğine başvurunun kuralları,
kriterleri bu kanunda belirlenmeksizin BTKnin inisiyatifine
bırakılarak bir yasa çıkarılmaya
çalışılıyor. Yargıya güvenin bu kadar
azaldığı bir ülkede bu tam da şuna benzer: Kurda kuzu
teslim etmek. Başka da bir anlamı olmaz bunun gerçekten.
Evet, suçun şahsiliği deniyor ama suçun
şahsiliği hiçbir biçimde burada göz önünde
bulundurulmaksızın, temsilci vermezse sosyal medya ağlarına
kapatılmakla yüz yüze oldukları yaptırımlar
uygulanıyor ve inanın ki buna hiçbir ağ evet demeyecek ve
eğer koşullar böyle olup bu kanundaki gibi çıkar ve
uygulanırsa ağlar tek tek bu ülkeden çekilecekler. Sosyal ağ
kullanıcıları üzerinde yine uygulanan bu sansür sistemiyle
bazıları, şayet Türkiyede kalmayı kabul ederlerse, risk almamak
için çoğu şeyi sansürlemeye gideceklerdir. Siz de diyorsunuz ki: Biz
sansür getirmiyoruz.
Bakın, bu konuda gerçekten etik
değerlerden bahsedilecekse öncelikle ak trollerle bu ülkenin
hesaplaşması, AKP iktidarının ve
yandaşlarının ak trollerle hesaplaşması lazım
çünkü bugün sosyal medya kirliliğinden bu kadar bahsediliyorsa münferit,
tekil olayları dışında bırakarak söylüyorum, devletin
oldukça örgütlü bütün olanaklarını ak troller için seferber eden,
finanse eden bir yaklaşımla sosyal medya alanı AKP tarafından
kirletilmiştir. Ak trol ordusu, tıpkı bekçi ordunuz gibi örgütlü
bir orduydu şimdi de O orduyu kendi elimizle temizleyeceğiz.
diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Aslında burada özgürlükleri kısıtlamak için bu toplum üzerinde
yaratılmış olan büyük bir provokasyonu yani ak trol
provokasyonunu sözüm ona özgürlükler adı altında ortadan
kaldırmayı şimdilik ümit ediyoruz ki
başarırsınız.
Tek adam rejimini bir telaş sarmış,
Ayasofya kararı, minbere kılıçla çıkmak, İstanbul
Sözleşmesi, sosyal medyayı kapatma; geriye ne kaldı önceden
yaptıklarınızın üzerinde, bunu fazla tabii ki bilemiyoruz.
Bugün bu ülkenin laiklik, özgürlükçü değerleri ayaklar altına
alınmış. Bugün bu ülkede eğer kılıç ve
İslami değerleri yan yana getirecek cüreti gösteren bir
anlayışla çıkılıyorsa bunun manası şudur:
Bugün bu sosyal medya tartışmalarını bizler Türkiyedeki bu
gelişmelerden asla kopuk olarak değerlendiremeyiz. Bunun adı da
tam anlamıyla şudur: AKP, artık ak değildir; AKP, hiç adil
olmadı, adil değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Bunun tam
anlamıyla adı, Türkiyeyi Osmanlının fethetmesidir,
başka bir anlamı yoktur.(HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6ncı maddesiyle 5651
sayılı Kanuna eklenen ek 4üncü maddesinin 7nci
fırkrasının 2nci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit Özkan Erkan
Akçay Salih Cora
Denizli Manisa Trabzon
Mustafa Demir Muhammed
Levent Bülbül Ahmet Özdemir
İstanbul Sakarya Kahramanmaraş
Söz konusu idari para cezası gerektiren
ihlallerin bir yıl içinde her bir tekrarında cezalar bir kat
artırılarak uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen yok,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tekerrür, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
sistematiğinde maddi ceza hukuku kurumu olarak değil, bir infaz
hukuku kurumu olarak düzenlenmiştir. Bu çerçevede önergeyle ilgili hükmün,
adli para cezaları bakımından Türk Ceza Kanunu
sistematiğine uygun hâle getirilmesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde dört önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına gere işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Alpay Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Mersin Aydın İstanbul
Mahmut Tanal Aydın
Özer Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya Antalya
Ali Haydar Hakverdi
Nazır Cihangir İslam Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Nazır Cihangir İslam.
Buyurunuz Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; aslında
madde madde epey üzerinde detaylı çalışmıştık ama
bu elimdeki bilgileri kullanmayacağım. Bunun iki nedeni var; birçok
şey zaten söylendi ama şu kapanış gününde daha önemli
bulduğum birtakım konulardan bahsedeceğim. Zaten bu yasa teklifi
olduğu gibi geçecek, AK PARTİ ve MHPnin blok oylarıyla; belki
tek kelimesi bile değişmeyecek.
SALİH CORA (Trabzon) Değiştirdik,
değiştirdik.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, buraya AK PARTİnin çok değerli
hatipleri çıktı, seçkin bir tim gibi yani imaj mükemmel, hitabet
gerçekten çok iyi, vücut dilini tam yerinde kullanıyorlar, içerik de çok
iyi, yasa teklifinin içeriği. AB standartlarından bahsettiler ama
bizim AByle ilişkimiz yok. Şeffaflık ve hesap verebilirlik yani
sosyal medyanın şeffaflığından ve hesap
verebilirliğinden bahsettiler ama devlette şeffaflık yok. Bir
milletvekili çıkıyor, bakana yazılı bir soru soruyor; cevap
alamıyorsunuz veya kesyapıştır yöntemiyle size
verilmiş bir cevabı karşınızda buluyorsunuz. Yani,
bunu bize altın kapta sundular. Bir şey size altın kapta
sunuluyorsa 2 defa düşünün arkadaşlar ve çok iyi analiz edin; benden
size kırk yıllık bir hekim olarak tavsiye. Aynı
arkadaşları, çok yakın bir sürede -altını çiziyorum-
İstanbul Sözleşmesinin iptali için çalışırken bu
özelliklerini kullandıklarını göreceksiniz.
Değerli arkadaşlar, yasadaki temel saik
yani temel problem bence -bu tutumunuzdaki- muhalefetten
hoşlanmıyorsunuz ve siyasi aklınız gerçekten
karışık, çok ciddi söylüyorum. Muhalefetten istifade
etmiyorsunuz.
Teşbih hatasız olmaz. Size çok kısa,
yıllar öncesinden okuduğum bir makaleden bilgi aktaracağım:
Afrikadan Avustralyaya bir bitkiyi alıp götürürler yeşillendirmek
amacıyla ama bir bakarlar ki daha sonra, bitkinin önü alınmıyor.
Yani bitki, aşağı yukarı her tarafı işgal etmeye
başlıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar bunun önüne geçemiyorlar.
Sonra, geriye dönüp yapılan bir incelemede bakıyorlar ki bitkiyi
almışlar ama onun üzerinde konuşlanan, yaşayan böceği
almamışlar. O böceği getirip bitkinin üzerine koyuyorlar ve
bitki kendi kendisini sağlıklı bir şekilde
sınırlandırıyor. Tabii ki insan ilişkileri
doğayla bire bir benzemez, fizik dünyayla da benzemez ama
muhalefet-iktidar ilişkisi bir anlamda bu dengeye dayanır yani
simbiyotik bir ilişkidir, karşılıklı bilgilenme
ilişkisidir.
İkinci önemli mesele, güvensizlik. Size
güvenmiyoruz değil, güvenemiyoruz arkadaşlar yani
yaptıklarınıza bakıyoruz ve güvenemiyoruz. Ne dediniz:
Dolar 5 lira olacak. Ne kadar oldu? 7; 7yi geçti mi arkadaşlar? Geçti.
ABye tam üyelik hedefti, ilişkileri kesip attınız. Cemevlerine
hukuki statü verecektiniz, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
teklifini MHP ve AK PARTİ oylarıyla reddettiniz. 15 Temmuz oldu,
dediniz ki: Üç ay OHAL. Size söz, kendimize OHAL ilan ettik, devletteki
darbecileri temizleyeceğiz. Ne yaptınız? Bakın, üç senedir
cevap alamıyor insanlar OHAL Komisyonundan. 130 bin kişiyi işten
attınız. Binlerce kişiyi, on binlerce kişiyi cezaevlerine
attınız ve iddianame yazmadınız. Osman Kavala, Ahmet Altan,
Mümtazer Türköne ve ismini sayamadığım birçok düşünür ve
gazeteci; hamile kadınlar, lohusa kadınlar, çocuklu kadınlar...
Dediniz ki: Merkez Bankasını kendi hâline
bırakacağız. İlk fırsatta Başkan
Çetinkayayı görevden aldınız. Bir de 2023 hedefleri
bağlamında sizin Onuncu ve On Birinci Kalkınma
Planınıza bakıyorum; gayrisafi yurt içi hasılayı 2
trilyon dolardan 1 trilyon dolara, kişi başı millî gelir
hedefini 25 bin dolardan 12.500 dolara, ihracat hedefini 500 milyar dolardan
250 milyar dolara düşürmüşsünüz. Bir tek şeyi
artırmışsınız, bir beklentiyi: İşsizlik.
İşsizlik beklentisini yüzde 5ten yüzde 10a
çıkarmışsınız ama tıpkı damping
çalışmaları gibi 9,9 yazmışsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu ülke insanının kredi kartı
borcu 700 milyar lirayı aştı. EYTyi unuttunuz; 3600
getireceğiz. dediniz, getirmediniz; hani Dersim adını iade
edecektiniz? Ondan da vazgeçtiniz.
Çok değerli arkadaşlarım,
belediyelere etkinlik verecektiniz, gelir ve yetki devri yapacaktınız
ama son mahallî seçimden sonra fikrinizi değiştirdiniz; işte
size bu yüzden güvenmiyoruz.
Gelelim Ayasofya konusuna. Sizin Genel
Başkanınız Ben o oyuna gelmem. dediğinde biz Ayasofya
zaten camidir. diyorduk. VIP kurallarını uyguladınız, 500
davetiye bastınız ve gerisine Gelme. dediniz, orayı müsamereye
çevirdiniz. Niye bu kadar büyük bir kart oynadınız? Çünkü ayıp
ne kadar büyükse örtü de o kadar büyük olmalıydı, o yüzden böyle
oynadılar.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle 5651 sayılı
Kanuna eklenen geçici maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
GEÇİCİ MADDE 5- Sosyal ağ
sağlayıcılar, ek 4 üncü maddenin; a) İkinci ve üçüncü
fıkrası kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmek üzere ek 4
üncü maddenin 10. Fıkrasında belirtilen usul ve esasların Resmi
Gazetede yayımını takiben bir yıl içinde gerekli
çalışmaları tamamlar. b) Dördüncü fıkrası
kapsamındaki yükümlülükleri uyarınca hazırlayacakları ilk
raporlarını, 2022 yılı Ocak ayında Kuruma bildirir ve
internet sitesinde yayınlar.
Hişyar
Özsoy Ayşe
Sürücü Züleyha
Gülüm
Diyarbakır Şanlıurfa İstanbul
Erol
Katırcıoğlu Ömer
Öcalan Kemal
Peköz
İstanbul Şanlıurfa Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy.
Buyurunuz Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat dört, bakalım
dilim ne kadar dönecek, sizin de sabrınız ne kadar olacak?
Kıymetli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisinin bir hikâyesi vardı, güçlü bir hikâye ve sürekli
olarak topluma şunu söyledi: Sandık. değil mi Halkın
iradesi sandık. Tam da sandığı savunduğu için 2002
yılında, Cumhurbaşkanının o zaman seçilmesinin
engellenmesi çalışmalarında; 2007 rezaletinde, Abdullah Gülün
önünü kesme çabalarında sürekli olarak halkın iradesini,
sandığı savundu. Bunun için de sadece düşünülenin aksine
sadece dindarlar, İslamcılar değil toplumun çok geniş
kesimlerinden de oy aldı, liberallerden de oy aldı, kimi sol
çevrelerden, Kürtlerden
Çünkü toplumda muazzam bir değişim arzusu
vardı ve AK PARTİ bu değişim arzusunu, siyasi söylemini
kurup bunun siyasetini bayağı bir zaman yürüttü. Fakat bir gözlemimi
paylaşmak istiyorum: 2015 yılından bu yana özellikle de 2019
yerel seçimlerinden sonra Adalet ve Kalkınma Partisi bence kendi
kurduğu hikâyeye en büyük ihaneti yapıyor. Niye? Sandık değil
sandık dışı birçok tekniğe başvuruyor.
Şimdi bu sansür yasası, sandık
dışı bir yöntem, iktidarda kalma yöntemi çünkü Adalet ve
Kalkınma Partisi çok uzun bir dönem sürekli seçimlerle iktidarda
kaldı. 2015 yılında 7 Haziran seçimlerinde bir tökezledi,
yaptığı kimi ittifaklarla biraz toparlar gibi oldu ama 2016daki
darbe girişiminden sonra önce olağanüstü hâl, sonra
kalıcılaşmış olağanüstü hâlle ve sandık
dışı yöntemlerle iktidarda kalmanın, iktidar olmayı
devam ettirmenin yolunu arıyor.
Şimdi, bakın, kıymetli
arkadaşlar, birincisi bu. Artık sandıktan her geçen gün giderek
umudu kesiyorsunuz ve sandık dışı yöntemlerle iktidarda
kalmak istiyorsunuz. Yaptığınız kimi açık, gizli,
yüzeysel, derin ittifaklar bir taraftan, bir de devletin bütün kaynaklarını
kullanıp başta medya olmak üzere toplumu üstten dizayn etmeye
çalışacaksınız.
Bakın, çok ilginç bir araştırma
yakın zamanda çıktı, emiminim bazılarınız
duymuşsunuzdur. Türkiyede yüzde 90ı iktidarın denetiminde olan
medyaya güven AK PARTİye oy veren insanlar arasında yüzde 50
civarında. Size oy veren insanların da yarısı bu medyaya
güvenmiyor. Milliyetçi Hareket Partisine oy veren, Oy veriyorum. diyen
insanların yüzde 67si mevcut medyaya güvenmiyor. Bu, HDP, CHP ve
İYİ PARTİde yüzde 90ların üzerinde. Kimse o medyaya
güvenmiyor.
Medyaya o kadar abandınız ki toplum,
sürekli yalan söyleyen bir medyaya karşı
bağışıklık sistemi kazandı. Samimiyetle
söylüyorum, artık dinlemiyor, doğruyu söyleseniz dahi toplum
artık dinlememeye başladı. Bahsettiğim o
araştırmanın sonuçlarından bir tanesi, toplum ana akım
medyaya ana akım diyoruz ya- artık tek akım medyaya
güvenmediği için alternatif alanlara, özellikle sosyal medyaya yöneliyor,
orada bilgiyi bulmaya, paylaşmaya çalışıyor ve şimdi
oraya doğru da bir müdahale yapıyorsunuz.
Daha önce söyledim, burada tekrar etmekte fayda var
çünkü biraz daha kalabalık bugün. Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002
yılında iktidara geldiği zaman medyanın sadece yüzde 7
desteğini alabiliyordu, yüzde 7yle sıfırdan gelip yüzde 35e çıktınız.
Çünkü toplumda muazzam bir değişim arzusu vardı; çok iyi gördü
Adalet ve Kalkınma Partisi, çıktı Toplumun önünü
açacağım. Avrupa Birliği. Özgürlükler. Adalet. dedi,
birçok şey söyledi; o boşluğu doldurdu ama medya desteğiniz
sadece yüzde 7ydi. Yüzde 85 medya desteği olan Ecevit ise yüzde 21den
yüzde 1e düştü. Bakın, daha önce söyledim, bu medyaya bu kadar
abanmayın, bu kadar da yatırım yapmayın, çünkü
medyanın söylemi gerçeklikle buluştuğu noktada tuz buz oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi, siz,
o medyada Ekonomi iyi, para akıyor, her şey güzel, turist
akıyor. deseniz de Ayşe teyze, pazara gidip fiyatları
gördüğü zaman söylediğiniz hiçbir şeyin kıymeti
kalmıyor; çünkü fileyi dolduramıyor. Bence ortada sosyolojik bir vaka
var. Türkiye toplumu muazzam bir değişim arzuluyor. Biz, bunu
yakın dönemdeki yerel seçimlerde gördük. Adalet ve Kalkınma Partisi
dönüp kendi hatalarına bakacağına, demokrasi, adalet, özgürlük
ve ekmek konusunda halkın önüne bir program koyacağına Adalet,
özgürlük, ekmek, demokrasi. diyen, feryat eden, bağırmak isteyen
insanların boğazını sıkıp susturmaya
çalışıyor bu sansür yasasıyla. Geçmişte de
tutmadı, şimdi de tutmayacaktır. Bu yasayla siyaseten tabutunuza
son çivileri de çakıyorsunuz, haberiniz olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 7- 5651 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 5- (1) Sosyal ağ
sağlayıcılar, ek 4 üncü maddenin;
a) Üçüncü fıkrası kapsamındaki
yükümlülüklerini yerine getirmek üzere altı ay içinde gerekli
çalışmaları tamamlar.
b) Dördüncü fıkrası kapsamındaki
yükümlülükleri uyarınca hazırlayacakları ilk
raporlarını, 2021 yılı Haziran ayında Kuruma bildirir
ve internet sitesinde yayınlar.
Muhammet Naci Cinisli Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar
Erzurum Adana Samsun
Aylin Cesur Fahrettin
Yokuş
Isparta Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Isparta
Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iyi sabahlar dilerim.
Bir hafta önce Netflixte yaşanan ve
Türkiyenin milyonlarca lira dizi ihracatı gelirini çöpe
attığı, yüzlerce sektör çalışanının
işsiz kaldığı RTÜK-Netflix
tartışmasının ardından iktidarınız ve küçük
ortağınızın hedefinde bu defa dünyada milyarlarca
kullanıcıya sahip Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya
platformları var. Daha bu olayın kırkı çıkmadan
önümüze bir kanun teklifi getirdiniz, manidar sizin deyişinizle.
En çok gençler kullanıyor bu platformları
ve gençler korkusuz. Gençlerimiz cesur, gençlerimiz kararlı ve
sabırlı. Seslendiler daha önce size: İşsiziz.
Duymadınız. KYK borcumuz var. Duymadınız. Atayacağız.
dediniz, KPSS kazandılar, atamadınız. ODTÜde mezuniyette
pankart açtı çocuklar, Dilan ve arkadaşları, içeri
aldınız. Rektörü biz yollarız. İşe biz kimi
istersek onu alırız. Bedelliye af mı? Uzaktan eğitim mi?
Iı. yaptınız ve gençler Oy moy yok! dediler. Bu defa duydunuz
sandık, sanmışız çünkü duyup da onların sesini
dinlemek ve çözüm üretmek yerine elinizde kalan son mermiyi de onları
cezalandırmakta değerlendirdiniz.
Sayısal çoğunluğunuzla çözüm
yasaları yapmak yerine, hak arayanların sesi baroları böldünüz.
Ses edeceklere yeni kolluk yaratalım diye bekçileri getirdiniz. Şimdi
de madem gençler Oy moy yok. dediler İntikamı acı olsun.
diyerek bu yasayı sezon finali olarak koydunuz önümüze.
Komisyonda da söylemiştim, bu yasa, bir intikam
yasasıdır; iktidarın Z kuşağına
ulaşamadığının da aslında bir
kanıtıdır. 21inci yüzyılda dijital dönüşüm tüm
dünyada bütün hızıyla devam ederken dünya bilgi ve iletişimi en
hızlı şekliyle sosyal medya platformlarıyla sağlarken
bu kanun teklifi, yaşadığımız dünyanın ve
çağın gerçeklerinden uzaktır.
Burada esas getirilmek istenen, getireceğiniz
sınırlamalarla bu platformları yıldırmak ve
kaçırmak, meydanı da havuza bırakmak; kısaca, özgür
değil, iktidara bağımlı bilgiyi topluma egemen kılmak.
Teklifin bir özelliği daha var, o da içeriğin
kaldırılması meselesi. Eskiler daha iyi bilir çünkü yeniler ya
siliyor ya da arşive atıyorlar, sevgililer
ayrıldığı zaman ya da yakın bir dostunuza
küstüğünüz zaman eskiden fotoğraflar saklı kesilirdi,
atılırdı geri kalanı, hani unutmak için bir an evvel. Siz
de hatırlamak istemediğiniz yol arkadaşlarınızdan,
ilgili bilgi, belge ve fotoğraflardan kurtulmanın derdine
düşmüşsünüz -ki doğaldır- bunları unutmak ve
unutturmak istiyorsunuz. Doğaldır da birlikte yürüdüğünüz yollar
artık çalı olmuş, sazlık olmuş, onların bir
temizlenmesi lazım. On sekiz yılda siz bunu yapmadınız; bir
an evvel vatandaşa iş, ekmek, adalet, huzur vermek yerine
hataları unutturma yolunu tercih ettiniz. Çok mu muhalif? Trol tak koluna.
Çok mu cesur? İftira at, izi kalsın. Çok mu konuşuyor? Hapse at,
susar.
Küçük ortak haklı teklifi yapmakta çünkü
iktidar hakkında geçmişte yaptığı
konuşmaları eğer silmezse hafızalardan...
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayıp, ayıp!
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Konuşmanı kim yazdı?
AYLİN CESUR (Devamla) ...tabelalardan Türkiye
Cumhuriyetinin inmesine, Gençliğe Hitabenin yeniden okutulmasına,
Tank Paletin satışına ve sizin açılım sürecindeki
Megrili eğlencelerinize rağmen ortaklık için bir kulp bulmaları
artık zorlaştı, e beka falan diye de artık bunu yutturmak
da zorlaştı, e o zaman böyle bir şey yapalım, silelim
gitsin.
Sosyal medya paylaşımları yüzünden
hakkında işlem başlatılan binlerce insan varken
bırakın paylaşım yapmayı insanlar evlerinde
konuşamıyorlar ya.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Konuşuyorsun ya işte.
AYLİN CESUR (Devamla) Bu kadar korkarken siz
neden hâlâ çekiniyorsunuz da bir bombayla kapatıyorsunuz sezonu, bunu
anlamak imkânsız. Hafızaları silmenin, aç yatan boş
midelerdeki sancıyı dindirmenin yolu bu değil.
Bu düzenleme bilgiye savaş açmaktır, bu
düzenleme artık hayallerini bu ülkeden gitmenin süslediği gençlere
savaş açmaktır. Bu düzenleme bir intikam yasasıdır ancak
intikamların da sonu acıdır. Siz bu düzenlemeyle sadece gençleri
cezalandırmıyorsunuz, ülkemizi daha da karartıyorsunuz.
Değerli iktidar sahipleri, 2020de milletimizin
ödeyemediği kredi borçları var, kredi kartı borçları var,
faturaları var, kiraları var, eşe dosta, akrabaya borçları
var. Cumhuriyet tarihi boyunca işsizlerin çalışanlardan daha
fazla olduğu bir dönem görülmedi. Böyle bir dönemi
yaşatıyorsunuz, on sekiz yıldır siz yönetiyorsunuz bu
ülkeyi ve kaçışınız yok, sorumlusu sizsiniz bunların
ve gelin, bunu çözmeye çalışın, yardım da edelim biz size
ama vatandaşın derdini haykıracağı iletişim
kanallarını zapturapt altına almayın, benden söylemesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
AYLİN CESUR (Devamla) Hedefini muasır
medeniyetler seviyesine erişmek olarak koyan 1920lerin Türkiyesinden,
ondan koşar adımla uzaklaşsa da sizinle, 2020lerin Türkiyesine
bu yasa yine de yakışmadı. Hayaliniz tepkisiz bir toplum
yaratmak, bizimki özgür, özgürce istediği yere giden, istediği
işe hakkı varsa, liyakatiyle başvuran ve özgürce konuşan
bir Türkiye yaratmak; çok farklıyız.
Sezonu böyle kapatsanız da bilesiniz ki bu
dizinin sonu belli, onu da ben söyleyeyim: Büyük Atatürke dil
uzatılamayan, uzatan ve lanet okuyanların tıpkı
gittiği yerde Türklükten istifa etse bile barınamayan, Sarayın
Şeyhülislamı Mustafa Sabri gibi kaçacak yer arayan veya kalırsa
da Türkiye Cumhuriyeti adil mahkemelerinde yargılanacağı hukuk
devleti Türkiye. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı
o zat istifa etmelidir, etmezse o kurum yok hükmündedir. Türkiye
Cumhuriyetinin yolu belli
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Şov
yapıyorsun, şov!
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya, hadi oradan!
AYLİN CESUR (Devamla) Niye savunuyorsunuz?
Niye savunuyorsunuz? Siz mi yaptırdınız? (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Diyanetle derdiniz ne sizin?
AYLİN CESUR (Devamla) Türkiye
çağdaş bir cumhuriyet, doksan yedi yıl boyunca böyle
gelmiş.
Biz geçici olarak buradayız, gelen ve giden
iktidarlar ve demokrasi zemininin de dışında yaşananlar ve
bunalımlarla cumhuriyetin temeli sarsılamamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Temel yasalar önünde
eşitlik, hukukun üstünlüğü
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Selamlayalım.
AYLİN CESUR (Devamla) - Arkadaşlar, tepki
yasaları hukuk devletlerinde olmaz, mutlak monarşilerde olur,
diktatöryal rejimlerde olur. Yapana faydası hiç kimseye olmamış
bugüne kadar, ne yaparsanız yapın, neyi yasaklarsanız
yasaklayın yolcudur Abbas, bağlasan durmaz. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi ile 5651 sayılı
Kanuna eklenen geçici 5inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Erkan
Akçay Salih
Cora
Denizli Manisa Trabzon
Mustafa
Demir Muhammed Levent
Bülbül Ahmet Özdemir
İstanbul Sakarya Kahramanmaraş
"a) Üçüncü fıkrası kapsamındaki
yükümlülüklerini yerine getirmek üzere bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren
üç ay içinde gerekli çalışmaları tamamlar.
b) Dördüncü fıkrası kapsamındaki
yükümlülükleri uyarınca hazırlayacakları ilk raporlarını,
2021 yılı Haziran ayında Kuruma bildirir ve internet sitesinde
yayınlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önergeyle, kanunun yürürlük tarihine uyum
sağlanması amacıyla düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci madde üzerinde dört önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 8'inci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel Emre
Mersin Aydın İstanbul
Mahmut Tanal Aydın
Özer Rafet Zeybek
İstanbul Antalya Antalya
Ali Haydar Hakverdi Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yasanın
yapılış tarihine ve zamanlamasına bakarsak hangi nedenle
yaptığınızı sizler de çok iyi biliyorsunuz. Türkiye,
sonuç itibarıyla Anayasa değişikliğinden sonra rejimi,
Parlamenter rejim olmaktan çıktı ve bütün uluslararası
derecelendirme kuruluşlarına göre de hızla demokrasiden
uzaklaşıyor. En son Almanya merkezli bir vakfın
yaptığı incelemeye göre de eksik demokrasiden
ılımlı otokrasiye geçmiş durumdayız. 10 üzerinden
puanımız 4,9 ve dünyada 77inci sıradayız. Böyle bir
gidişatınız var.
Yine, Yargı
Bağımsızlığı Endeksinde, 128 ülke arasında
107nci sıradayız ve Basın ve İfade Özgürlüğü
Endeksinde de 180 ülke arasında 154üncüyüz. Yani iktidarınız
döneminde Türkiye böyle bir Türkiye hâline dönüştü. Dolayısıyla
artık bu yasalara ihtiyacınız var. Ilımlı otokraside
liderliğin hayatta kalabilmesi baskıyla ancak mümkün, yasaklamayla
mümkün. Şimdi, bunları yapmaya çalışıyorsunuz.
Dolayısıyla bu dönemle
karşılaştırdığımızda aslında çok
şaşmamak lazım. Çünkü kontrol edemediğiniz bir sosyal medya
alanı var, o sosyal medya alanını da bu şekilde kontrol
etmeye çalışıyorsunuz.
Biraz önce, yakında yayınlanacak bir
kamuoyu araştırmasına baktım.
Yurttaşlarımızın şu anda bile yüzde 50si -bu yasa
çıkmadan- sosyal medyada kendilerini özgür hissetmiyorlar zaten, şu
anda. Yine, yurttaşlarımızın yüzde 50si gelecek bu
yasayı doğru bulmadığını ifade ediyor ve
yurttaşlarımızın yüzde 77si de medyaya güvenmiyor. O
nedenle sosyal medya var, o nedenle mesela şimdi MST TV var. Neden var?
Bakın, bizim gibi muhalifleri verdiğiniz talimatlarla o zaman merkez
medya olan, şimdi yandaş medya olan oralara
çıkartmıyorsunuz. Merkezlerinizden bizim siyasi partimiz bakımından
bile, CHP bakımından bile kimler çıkmayacak listesini
gönderiyorsunuz, kimler çıkmayacak televizyonlara. O listelerin
başında bizler varız.
SALİH CORA (Trabzon) CNNi boykot eden
sizsiniz, medyayı boykot eden sizsiniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) CNNe bak CNNe.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Böyle
ağır bir baskı ortamı var ve baskı ortamında bu
yasaları getirmeye çalışıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) Televizyona
çıkanları ihraç ediyorsunuz. Yasaklayan sizsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 2 kişiyi
ihraç ettiniz ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu yasalar, sizin
baskıcı zihniyetinizin yasaklara karşı olmaktan
yasakçı noktaya gelişinizi de çok açık bir biçimde ortaya
koyuyor. Yoksa, bekçi yasası, çoklu baro yasası, bu yasa inşa
etmeye çalıştığınız, örmeye
çalıştığınız yeni rejimin kodlarıdır.
Bu şekilde yeni bir koda doğru hızla gidiyorsunuz.
Bakın, elimde
Bu Parlamentoya güven de yok.
Neden yok bakın: Ben, bu Parlamentonun üyesi olarak geçen dönem,
İsmail Kahraman döneminde bir komisyon kurulmasını
istemişim, çocuk istismarına karşı bir komisyon
kurulmasını istemişim, kendisinin inisiyatif kullanarak. Ki
örnekleri var, kurulmuş. Örneklerini de göstermişim. Reddetmiş.
Reddettiği haber olmuş, bu istismara ilişkin bir komisyon
kurmaması haber olmuş. Ne yapmış bu Meclis
Başkanlığı biliyor musunuz? Mahkemeye başvurmuş,
mahkemeden soru önergesinin, komisyon kurma önergesinin linklerine erişim
engeli getirmiş, bu Parlamento getirmiş. Bakın, hiçbir hakaret
yok içerisinde, kararı burada. Benim Başkanlığa
verdiğim 1,5 sayfa dilekçeye ulaşamıyorsunuz, hâlen yasak var.
Anayasa Mahkemesine gitmişim, Anayasa Mahkemesinde var. Bu Parlamentoya
güven de yok. Bakın, bizim verdiğimiz, İç Tüzüke göre
verdiğimiz belgelere ulaşılamıyor.
Dolayısıyla bu ağır ortam içerisinde
bu yasaları getirmeye çalışıyorsunuz. Bakın,
YouTubela ilgili yasaklama kararı verdiniz, bizler gittik; ben gittim,
Mahmut Tanal gitti, başka başvurucular gitti, Anayasa Mahkemesinden
karar çıkarttık. Twitterı yasakladınız; ben gittim,
Profesör Doktor Yaman Akdeniz gitti, Kerem Altıparmak gitti, kararı
çıkarttık. Şimdi, bu karar burada ama
arkadaşlarınız bunu çok iyi bildiği hâlde bunu tahrif
ediyorlar. Ne oldu, niye bu karar çıktı biliyor musunuz? 30 Mart 2014
seçimlerinden önce Twitterı kapattınız, yerel seçimlerden önce.
İdare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Evet, otuz gündür
uyma süresi, otuzuncu günde ben uyarım. dedi. Anayasa Mahkemesi Neden
bir günde sen bu karara uymuyorsun, yasağı kaldırmıyorsun?
diye idare mahkemesindeki başvuru yollarını etkisiz saydı
ve kararı verdi. Ne diyor şimdi arkadaşlarınız?
Diyorlar ki: Efendim, o dairenin, o bölümün başkanı zaten
FETÖcüydü, atıldı. Dolayısıyla karar da o şekilde
çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ya,
şimdi, burada 5 üye var; bunlar da FETÖcü mü? Bu Parlamento
atamış ve hâlen görev yapıyorlar. Serdar Özgüldür, Osman
Alifeyyaz Paksüt, Celal Mümtaz Akıncı, Emin Kuz; bunların 3ü
Anayasa Mahkemesinde çalışıyor, birisi Başkan Vekili.
Çıksın bu arkadaşımız, burada beyanda bulunsun. Onlar
bu kararı vermişler. Tümü mü bunların FETÖcü? Eğer
FETÖcüyse neden orada görev yapıyorlar? Kaldı ki Alparslan Altanın
nasıl göreve getirildiğini biliyoruz. Anayasa Mahkemesinde
raportördü, raportörün üye olması mümkün değildi; bir günde bir
kararnameyle, hükûmetleriniz tarafından yüksek bürokrat hâline
dönüştürülmedi mi? Denizcilik Müsteşarlığında
Müsteşar Yardımcısı yapıldı, tam bir gün
çalıştıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyesi oldu. Bakın,
bunları söylerken size döneceğini hesaplayın. O zaman
atamayı yapan kim? O atamaları yapan kim? Kaldı ki Alparslan
Altanın kendisini savunma imkânı yok, hapiste. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvurmuş -tam 34 sayfa- Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, yargılama sürecinin Anayasaya aykırı
olduğuna karar vermiş; böyle bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayınız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Arkadaşlar, bakın, Almanyayla karşılaştırarak,
Fransayla karşılaştırarak bu işleri
yapamazsınız. Türkiyede yargı yok, yargı;
yargının Karayolları Genel Müdürlüğünden farkı
kalmamış. Yargı yok; bağımsız yargı yok,
tarafsız yargı yok. Kendinize benzettiniz o kurumları da, kendi
kötü gidişatınıza benzettiniz. Dolayısıyla Efendim,
Almanyada bu yasa var, o yüzden de biz aynısını aldık,
getirdik, Fransada bu var. diyemezsiniz. Orada bağımsız
kurumlar var, bağımsız yargı var. Ben size somut örnekler veriyorum.
Dolayısıyla bu yasa sizin gidişatınızı
hızlandıracaktır. Dünyadaki bütün otoriter yönetimler, bu
şekilde, gidişlerine yakın zamanda bu tür yasaları
çıkarmışlardır. Bakın, gençler bizler Eğer siz
bizi yasaklarsanız vallahi kapıdan girmezsek pencereden gireriz,
pencereden girmezsek bacadan gireriz ve sizin gidişatınızı
hızlandırırız
Çok teşekkür ediyorum ve hepinize
sağlıklar diliyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve
Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 8 - Bu kanun
yayımı tarihinden on gün sonra yürürlüğe girer.
Aylin Cesur Fahrettin
Yokuş Enez Kaplan
Isparta Konya Tekirdağ
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Muhammet
Naci Cinisli Bedri
Yaşar
Adana Erzurum Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili
düşüncelerimi ben de paylaşmak istiyorum.
Sosyal medya, insanların özgürlük alanı,
nefes aldığı atmosferlerdir; bu alanda yapılacak her
kısıtlama vatandaşın nefes alamamasına,
özgürlüklerinin kısıtlanmasına sebep olacaktır. Onun için,
kısıtlamalar yapılmadan, insanların kişilik
haklarına, onur ve şahsiyetlerine yapılacak her türlü
saldırılar objektif, tarafsız, bağımsız
yargı tarafından engellenmeli, bu eylemi gerçekleştirenlere de
hukuki cezalar verilmelidir. Özellikle 15-30 yaş arası
vatandaşlar her türlü ihtiyaçlarını bu alanda gidermektedir,
yani onların yaşam alanıdır bu alan. Yapılacak
kısıtlamalar vatandaşın temel hak ve özgürlükleri olan
yaşama hakkına da müdahale anlamına gelecektir.
İYİ PARTİ olarak, insanların
onuruna, haysiyetine, kişiliğine, ailesine sosyal medya yoluyla
yapılan saldırılara verilebilecek en üst düzeyde cezanın
verilmesinden yanayız; itibarsızlaştırmaya, itibar
suikastlarına karşıyız. Hiç kimsenin onuruna,
şahsiyetine, kişiliğine hiçbir kimse el uzatamaz, onu
karalayamaz. Bir insanın özgürlüğü bir başka insanın özgürlüğünün
sınırına kadardır; özgürlükler sınırsız
değildir düşüncesindeyiz fakat görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinde de bu konuyla ilgili bir düzenleme net bir şekilde
bulunmamakta. Uygunsuz paylaşımlara erişimin engellenmesi,
kaldırılması veya ortadan kaldırılması
şeklindeki düzenlemeler neye göre yapılacak, nasıl
yapılacak?
Bugün Türkiyede yargıya güven maalesef yüzde
20lerin altında; millet yargıya güvenmiyor, adalete güvenmiyor.
Adalete güven olmayan bir ülkede insanların huzurlu yaşaması,
geleceğe güvenle bakması mümkün değildir. Dolayısıyla,
düzenlenen bu kanunun adalete güven olmayan bir ülkede neler
doğuracağı belirsizdir.
Bir araştırmaya göre, gençlerimizin yüzde
60a yakını fikirlerini açıklarlarsa başlarına bir
şeyler geleceği endişesiyle yaşıyorlar. Bu yüzden,
gençlerimizin birçoğu sosyal medya üzerinden sahte hesap oluşturarak
kendi duygu ve düşüncelerini ifade etme yolunu seçiyorlar. Gerçekten
ülkemizde gençlerin arzu ettiği, hayal ettiği bir özgürlük atmosferi,
bir hürriyet atmosferi olsa hiç kimse kimliğini saklamaz, gerçek
kimliğiyle, kişiliğiyle duygu ve düşüncelerini ortaya
koyabilir ama gerçek duygu ve düşüncelerini ortaya koyduğunda
başına gelebileceklerden dolayı kaygı taşıyor,
endişe taşıyor; bu yüzden kimliğini saklama yolunu seçiyor.
Değerli milletvekilleri, hangi yolla olursa
olsun, hangi kişi olursa olsun, siyasi görüşü, dünya görüşü,
felsefesi, inancı, meşrebi, mezhebi hiç önemli değil; hiç
kimsenin kişilik haklarına dokunulmamalı. Bununla ilgili olarak
yapılacak her düzenlemede biz İYİ PARTİ olarak varız,
bu düzenlemenin uygulayıcıları da her türlü baskıdan uzak,
gerçek, objektif kararlar vererek, mağdur olanların siyasi
kimliği, dünya görüşü, inancı neyse, nitelik ve nicelikleri
dikkate alınmadan uygulama yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, sözün özü şu:
Elbette bu yasada güzel şeyler var, kabul ediyoruz ancak endişeliyiz
çünkü hani derler ya: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. On
sekiz yıllık icraatınıza bakınca buraya
getirdiğiniz ve dayatma şeklinde getirdiğiniz her düzenleme bizi
hatta Türk milletinin büyük bölümünü endişeye gark ediyor. Eğer bu
düzenlemeleri beraber yapabilseydik daha mükemmel sonuçlar alabilirdik. Onun
için, her düzenlemenizden endişe ettiğimiz için, geçmişinizin
eksiklikleri olduğu için, daha kibarca söylersek size güvenmediğimiz
için, maalesef bu yasaya, bu düzenlemeye olumlu bakamıyoruz.
Hayırlı akşamlar diliyorum efendim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Biz de size güvenmiyoruz
ve önergelerinizi kabul etmiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 8inci maddesinde geçen Kanun ibaresinin Yasa olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Katırcıoğlu Züleyha
Gülüm Ayşe
Sürücü
İstanbul İstanbul Şanlıurfa
Ömer
Öcalan Kemal
Peköz
Şanlıurfa Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, doğrusunu isterseniz, bu kadar
önemli bir yasayı bir güne sıkıştırmak herhâlde bu
Parlamentoya özgü bir durum diye düşünüyorum çünkü yani
konuştuğumuz konu bir düzenleme, bir regülasyon konusu ve bu konu
Yani dünyada birçok ülke çıkamadı bu işin içinden, bir tek
çıka çıka Almanya; o da çok spesifik bir konuya odaklanarak bir yasa
çıkardı. Fransa, bildiğiniz gibi, sabahtan beri
konuşuyoruz; Anayasa Mahkemesi bozdu. Çünkü arkadaşlar küresel bir
hizmet söz konusu burada ve eğer bir regülasyon konulacaksa ki
konulması gerekiyor bu regülasyon da küresel olmak zorunda. Yani bu, öyle
bir durum ki mesela, serbest ticaret konusunda 1940ta başladı -Dünya
Ticaret Örgütünden söz ediyorum- dünya ticaretinin hangi kurallara göre
yapılması gerektiğiyle ilgili olarak ulus devletler
arasında bir ortak bilgi, ortak bir çerçeve üretmek, 95e kadar sürdü
neredeyse. Dolayısıyla sanmayın ki Biz bu yasayı
yaptık; işte tamam. Hani, işte, kötülükler var; doğru.
Yani bu sosyal medyanın kötüye kullanılma olasılıkları
var; evet o da doğru hakikaten. İşte, algoritmalar üretiyorlar
vesaire, vesaire, hatta siyasi eğilimlere etki edebiliyorlar gibi;
doğru, bütün bunlar konuşulabilecek şeyler hatta ben size daha
spesifik bir şey söyleyeyim: Yanılmıyorsam, dündü, Amerikan
antitröstü bu şirketlerin CEOlarını çağırdı, bir
kartel anlaşması suçlamasıyla soruşturma konusunu
görüştüler.
Dolayısıyla da bu meseleler, bu mesele,
yani sosyal medya, küresel şirketler meselesi yani bu kadar, böyle bir
günde pıt diye geçecek bir mesele değil. Arkadaşlar, kusura
bakmayın, bu metin
Hatta ben arkadaşlara şey demeyi
düşündüm doğrusunu isterseniz, hani kendi düşünceme saygı
duymasam, ya burada aslında yapmamız gereken şey bence iktidar
partisini desteklemek çünkü, bu, sizi ve tabii Türkiyeyi de duvara
çarptıracak büyüklükte bir konu ve siz bunu yeteri kadar düşünmediniz
zaten, yani anlıyorum onu. Mesela, nereden anlıyorum? Birkaç şey
söyleyeceğim, tabii zaman hızla geçiyor:
Şimdi, Komisyon Başkanı arkadaş
dedi ki: Efendim, BTK var; bağımsız kurum, o denetleyecek
bunları zaten. Arkadaşlar, neden bahsediyorsunuz? Türkiyede bu
bağımsız otoriteleri -İbrahim Kaboğlu bahsetti demin
konuşmasında- 2011 yılında
çıkardığınız, yani Cumhurbaşkanının
çıkardığı bir KHKyle yok ettiniz zaten.
Şimdi, bakın, ben size okuyayım. BTK,
yani bu yasayı yürürlüğe sokacak olan BTK için deniliyor ki 5inci
maddesinde: İdari ve mali özerkliğe sahiptir. Kurum, görevlerini
yerine getirirken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci
veya kişi Kuruma emir ve talimat veremez.
Arkadaşlar, hemen söyleyeyim size: Bu Kurum,
Ulaştırma Bakanlığına bağlıdır.
Ulaştırma Bakanlığında bu Kurumu denetlemesi gereken
kişi, sizin partinizin eski bir bakanının kardeşidir
-adını söylememe gerek yok, anladınız herhâlde- ve bu
arkadaş, BTKyi denetlemesi gereken bu arkadaş aynı zamanda
TELEKOMun da -ki BTKnin TELEKOM'u da denetlemesi gerekiyor- Yönetim Kurulu
Başkanı. Siz bütün bu kurumları, bağımsız
olması gereken kurumları hakikaten bozdunuz zaten.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hocam,
güreşçi mi?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şöyle
söyleyeyim: BTKdeki Yönetim Kurulu üyelerine bakın -siz benden daha iyi
biliyorsunuz ama ben size söyleyeyim- çoğu AK PARTİli.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) HDPli mi
olması lazım Hocam?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Hayır ama
yani görev almış, genel sekreter
yardımcılığı yapmış bir arkadaşın
da BTKde Yönetim Kurulunda olması gerekmiyordu.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Alman Anayasa
Mahkemesinin 18i parti üyesi.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şimdi,
aynı kültürden bahsetmiyoruz dostum, yani onun için
karşılıklı konuşmayalım ama ben size şunu
söyleyeyim
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, çok özetle; yani bu yasa teklifi
nasıl oldu, tam anlamış da değiliz. Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelmesi gerekirdi diye düşünüyorduk, Adalet Komisyonuna
gelmiş ama bu yasa teklifinin ima ettiği şey
Bakın, ben size söyleyeyim, üç ay düzeltme
yaptı arkadaşlar; tamam, iyi ama üç ay sonra, eğer gerçekten bu
yasada ısrar ederseniz çıkarlar arkadaşlar ve
çıktıkları zaman da karşılaşacağımız
sorun, gerçekten sizi de bizi de çok üzecek bir sorun olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Çünkü dünya öyle
bir yere geldi ki bu küresel hizmetler maalesef var, denetlenmesi meselesi bir
meseledir; bu da sizin iki gün önce aklınıza gelen bir mesele
değil, yıllardan beri bu mesele tartışılıyor
zaten: Bu kurumlar, bu şirketler, küresel şirketler nasıl
regüle edilmelidir? sorusunun cevabını henüz kimse tatmin edici şekilde
vermiş değil. Dolayısıyla da siz bunu bir gecede
çıkarıyorsunuz ve diyorsunuz ki: Üç ay sonra yürürlüğe
girecek. Vallahi arkadaşlar, yani hakikaten, sizleri anlamakta
zorlanıyorum çünkü bu yapılan iş gördüğüm kadarıyla,
hep söylüyorum, tekrar edeyim; başka bir amacınız olabilir benim
anlamadığım ama ısrar ediyorsanız bugün
konuştuklarınız üzerinden bunun gerçekten bir
karşılığı olmadığını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.(HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 8 Bu Kanunun;
a) 1 inci maddesiyle 5651 sayılı Kanunun 2
nci maddesinin birinci fıkrasına eklenen (s) bendi, 6 ncı ve 7
nci maddeleri 1/10/2020 tarihinde,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Cahit Özkan Erkan
Akçay Salih
Cora
Denizli Manisa Trabzon
Ahmet Özdemir Mustafa
Demir Muhammed Levent
Bülbül
Kahramanmaraş İstanbul Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle Kanunun yürürlük tarihinin yeniden
düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Arıyorum efendim, karar yeter
sayısını arıyorum.
Bir uyuşmazlık var; oylamayı
elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 04.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 05.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, 9uncu madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 9 Bu kanun hükümleri
Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Alpay Antmen Süleyman
Bülbül Zeynel Emre Mersin Aydın İstanbul Aydın Özer Ali
Fazıl Kasap Rafet
Zeybek Antalya Kütahya Antalya Ali Haydar Hakverdi Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin
Yokuş Muhammet
Naci Cinisli Mehmet Metanet Çulhaoğlu Konya Erzurum Adana Enez Kaplan Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar Tekirdağ Antalya Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergelerde
konuşmacımız Kütahya Milletvekili Sayın Ali Fazıl
Kasap.
Buyurunuz Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yaklaşık -herhâlde yirmi saate falan
yaklaşmak üzere- yirmi saattir Meclisteyiz, yirmi saat oldu. Sussam gönül
razı değil, söylesem tesiri yok. diyor. Hemen hemen hiçbir harfi
değişmeden bu kanun teklifi çıkacak.
Şimdi, bir toplumsal psikoz var, insanlarının
beklentilerine burası cevap vermemeye başladı.
Taşeronmuş gibi
Bakın, yirmi küsur saate yakındır
hepimiz buradayız, bu dimağlardan doğru karar
çıkabileceğine inanıyor musunuz? Erol Hocamı bile yoldan
çıkardınız, yoldan çıkardınız Erol Hocamı.
Bakın, Şehitlerin parası nerede? diye bir soru sorsak cevap
veremeyeceksiniz. Şeffaflık nerede? Yok. İş güvenliği
ve sağlığıyla ilgili bir kanun teklifi çıktı.
Pandemi sürecinde olmaması gereken bir şeyi 31 Aralık 2023e
kadar ertelediniz, 50nin altına eleman çalıştıran iş
yerlerini. Buna da mı sabaha karşı bu hülyalı gözlerle
karar verildi? Uykusuz gözlerde hülya olmuyor, 2023 hülyasını zor
görürsünüz, onu söyleyeyim.
Bakın, arkadaşlar, kırk beş
günde hastane yapıldı, on beş yıldır Kütahyada
hastane yok. Sipariş üzerine konuşuyorum; bir aydır
Urfanın elektriğinden bahsediliyor, Urfanın elektriği
yok. Cevap var mı? Yok. Komisyon Başkanımız burada sorulan
onlarca soruya -anlamadım, nasıl yuvarlayabiliyor- nasıl
beş dakikada cevap verebiliyor? Siz tatmin oluyor musunuz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Çok
başarılı.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Çok
başarılıdır kesinlikle(!)
Bakın, bir ilkokul çocuğu
mantığıyla yapılmayacak şeyler var onlar da mı
sabaha karşı çıktı bilmiyorum- Zafer Havalimanı var,
250 milyon avro vereceksiniz 50 milyon avroluk yere ve şu anda hiçbir
şey uçmuyor, sinek bile uçmuyor orada ya. Sabaha karşı
çıkan kanunlardan ne bekliyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Çoğu milletvekili arkadaşımın
şu anda, emin olun
Ben doktorum, yıllarca nöbet tuttum,
günaşırı nöbetler tuttum ama şu toplumsal psikozun Meclise
yansıması veya Meclisteki şu bizim
yaptıklarımızın, hiçbir şeyinin değişmeden
Hani, nerede kaldı istişare şuuru? Nerede kaldı
uzlaşma kültürü? Denilmiyor muydu, Sözlerin hepsini dinleyip en güzeline
tabi olacaksınız. denilmiyor muydu size, size hitap etmiyor mu o?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, önümüzde bir bayram var, bayramın
adı Kurban Bayramı. Kurban, yakınlaşma demek; kurban,
istişare kültürü demek, birçok şeyi içeren bir şey. Biz
yabancı değiliz, biz de bu milletin ferdiyiz. Hâkimiyet
kayıtsız, şartsız milletindir. diye yazıyor orada ama
siz bir yerden gelen şeyin bir tek noktasını
değiştirmeden burada sabahlara kadar sipariş üzerine hareket
ediyorsunuz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne ilgisi var?
Biz yazdık. Hiç ilgisi yok, biz yazdık.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Çıkarmak
zorunda değiliz. Arkadaşlar, bu kanun teklifi 1 Ekimde geçerli olacak
ise eğer
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hiç ilgisi yok,
iftira atıyorsun!
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) İftira
atmıyorum, gerçekler burada.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Biz yazdık
ya!
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Ya,
arkadaşlar, 1 Ekimde geçerli olacak olan kanun teklifini sabahlara kadar
burada bilinçsiz bir şekilde takip edeceğimize
Bakın,
uykusuzluk da pandemiyi artırır, uykusuzluk. Şu Mecliste
çalışanlar
Dip dibesiniz, hani nerede sosyal mesafe? Hani, nerede
hijyen? (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Verdiğiniz
önergeye bakın, ne önergesi verdiniz?
ŞAHİN TİN (Denizli) Önüne bak,
konuşmanı yap sen.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Ben önüme
bakıyorum.
Uykusuz gözlerde hülya olmuyor, uykusuz gözlerde
sadece bir hülya görüyorsunuz, kâbus
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) Polemik yapma,
konuşmanı yap sen.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Polemik yok burada,
polemik yok.
Ya, arkadaşlar, sizin bu şekilde, sabaha
karşı çıkardığınız kanun teklifini veto
etmediler mi? Veto ettiğini de alkışladınız.
Bakın, bunu çok kısa zamanda veto edecekler, yine
alkışlayacaksınız, yine
alkışlayacaksınız, o günleri göreceğiz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Arkadaşlar, bizim buraya gelme gerekçemiz,
milletin sorunlarına çözüm bulmak değil mi? Bakın, daha da
yakınlaşalım. Ne olur sözleri dinleyin.
HACI ÖZKAN (Mersin) Sen
ayrıştırıyorsun.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Tarife üzerine,
sipariş üzerine taşeronluk yapmayın.
Hepinize şimdiden hayırlı bayramlar
diliyorum. Bayramınız şimdiden kutlu olsun.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Feridun
Bahşi.
Buyurunuz Sayın Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 226 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 9uncu maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İletişim hakkı, ifade
özgürlüğünü, karar alma süreçlerine katılımı ve özel hayata
saygı hakkını içeren bir kavramdır. İfade
özgürlüğü, muhalif görüşleri ifade etmeyi ve iktidarı
eleştirmeyi de içerir ve Anayasanın 26ncı maddesiyle anayasal
bir hak olarak teminat altına alınmıştır.
İnternet erişimi ise ifade özgürlüğünden yararlanmayı sağlayan
temel bir araçtır. İfade özgürlüğünün güvence altında
olmadığı ve bireylerin birbirleriyle kamu işleri
hakkında bilgi ve fikir alışverişinde
bulunmadığı yerde demokratik bir katılımdan söz etmek
mümkün değildir.
Türkiyede 2000li yıllardan itibaren
teknolojinin daha yaygın kullanılmasıyla birlikte dijital haber
ortamları çoğalmıştır fakat iktidarın
izlediği politikalar sebebiyle birçok haber kaynağı
kapanmış, sektörden çekilmek zorunda kalmış veya daha
yumuşak bir çizgiye gelmiştir. Dolayısıyla, anayasal bir
hak olan haber alma hürriyeti de zayıflamıştır. Öyle ki,
Türkiye de Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında
154üncü sıraya gerilemiştir.
Değerli milletvekilleri, onlarca gazetecinin
tutuklu olduğu, yüzlercesinin soruşturmalara maruz
bırakıldığı, haber medyasına para
cezalarının yağdırıldığı ülkemizde iktidar
bu kanun teklifiyle sosyal medyaya zaten uygulanan yasakları
resmîleştirmek, unutma hakkıyla da FETÖyle iç içe olduğu kendi
karanlık geçmişini unutturmak istemektedir. Sadece FETÖyle olan
ilişkiler mi? Elbette değil. Başka ne var unutma hakkıyla
hafızalardan silinmek istenen? 2002de iktidara gelirken vadedilip
gerçekleştirilemeyen 3Y yani yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla ilgili
kötü geçmişlerini de silmek istemektedirler. 700 bin dolarlık
saatleri, para sayma makinelerini, sıfırlanamayan 30 milyon eurocukları
hafızalardan silmek istemektedirler. Amaç nedir? Kimse sesini
çıkarmasın. Televizyonlar kontrol altında, gazeteler kontrol
altında, geriye kontrol edemediğiniz ne kaldı? Sadece ve sadece
internet yani sosyal medya. Şimdi, bu yasayla internet ve sosyal
medyayı da kontrol etmek istiyorsunuz, bunu istemenizin en önemli
sebeplerinden biri herkesin bahsettiği gibi şu meşhur Z
kuşağı. Bunları kontrol edemiyorsunuz. Son olarak, internet
üzerinden yaptığınız görüşmede dünya dislike rekoru
kırılan bir tepkiyle karşılaştınız ve bu
gençler Size oy moy yok. tepkisini yine internet yani sosyal medya üzerinden
verdi. Gençler artık sizin kontrolünüzdeki geleneksel medyayı
kullanmıyor. Ne kullanıyor? Sadece sosyal medya kanalları. Bu
sebeple de kontrol edemiyorsunuz, tepkiniz buna. Kontrol edemiyorsak
yasaklarız. zihniyetiyle bu yasayı hazırladınız.
Değerli milletvekilleri, sosyal ağ
sağlayıcıları şu anda kendi düzenlemelerine
aykırı olan durumlarda erişim engelleme kararı
almıyor. Misal, Twitter, şimdiye kadar bazı engelleme
kararlarını uygulamadı. Eğer Türkiyede ofis açıp
yasal temsilcisi olursa bu kararları sorgusuz sualsiz uygulamak zorunda
kalacak; çok sayıda muhalif kişinin, siyasetçinin hesabını kapatmak
zorunda kalacak. Sosyal medya platformları habere ulaşmada
kullanılmaktadır; bu düzenlemeyle haberler yaygınlaşmadan
engellenebilecek, bu da bağımsız gazeteciliği ve alternatif
medyayı baskı altına alacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede 62 milyon
internet kullanıcısı var yani nüfusun yüzde 75i. Çocukları
çıkarırsak, neredeyse herkes bir şekilde internet
kullanıyor. Dünyada günlük internet kullanım süresi altı buçuk
saat civarındayken ülkemizde bu sürenin ortalaması yedi buçuk saat
yani günlük olarak dünya ortalamasının bir saat üzerinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Tabii ki bu
kadar yoğun kullanım karşısında kesinlikle bir sosyal
medya düzenlemesi gerekir ama kişilerin özgürce fikirlerini dile
getirdiği bir sosyal medya için düzenleme yapılmalıdır;
trol orduları beslenmemelidir, sosyal medyanın ifade
özgürlüğünün bir alanı olacak şekilde düzenlemesi
yapılmalıdır. Türkiyenin şu an temel sorunu ifade özgürlüğü
konusunda karşılaşılan engellerdir, bunu çözecek
adımlar mutlaka atılmalıdır.
Yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 226 sıra
sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde geçen Kanun ibaresinin Yasa olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Öcalan Ayşe
Sürücü Hüseyin
Kaçmaz
Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak
Erol
Katırcıoğlu Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz
İstanbul İstanbul
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurunuz Sayın Kaçmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aslında çok da söylenecek bir söz kalmadı
bu saate kadar. Birçok arkadaşımız aslında söylenecek tüm
sözleri söyledi ve yasaya ilişkin de nasıl bir sansür
uygulandığını, nasıl bir fişleme
mantığının devreye girdiğini anlattı. Sadece,
kısaca şunu söylemek istiyorum: Söz konusu yapılmak istenen
yasada, sosyal ağ paylaşımcısı tarafından
yükümlülük yerine getirilmezse yüzde 90 internet bant daraltması yapılabildiği
yazıyor. Bu ne demek oluyor? 240 karakterli bir tweeti atmak için
normalde 4,3 saniyeye ihtiyacımız var şu anki durumda ancak
yüzde 90 bant daraltmasıyla birlikte bu sekiz buçuk dakikaya çıkacak
yani bu, 10 şeritli bir otobanın 9 şeridini kapatıp sadece
1 şeritten trafik akışını sağlamaya
çalışmaktır. Bu sadece hukuki bir kılıftır
aslında. Bu, sansürün hukuki olarak bir nevi örtbas edilmesi durumudur.
Yine, bilgilerin Türkiyede depolanmasını istemek, tamamıyla
fişleme odaklı ve insanları caydırma amaçlı bir
durumun tezahürüdür.
Değerli arkadaşlar, yasadan
bağımsız birkaç konuyu paylaşmak istiyorum.
Çocukluğumuzda -tabii biz dam yataklarında, damlarda yatarken her
zaman görürdük- Cudi, Gabar her yaz ayında, bir şekilde, operasyonlar
sebebiyle ya da top atışlarıyla komple yakılırdı
ve çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte
Ki, Silopiliyim; oturduğum ilçe,
doğup büyüdüğüm ilçe hemen Cudi Dağının
eteklerindedir, kutsal Cudi Dağının eteklerindedir ama bir defa
bile o dağa çıkamamışımdır. Sebebi, bu ülkedeki
Kürt meselesindeki çözümsüzlükteki ısrardır arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, hiç o konuyu
Bakın, size şunu söyleyeyim: Anayasa madde 169un üçüncü
fıkrasında, açıkçası, ormanların korunması ve
geliştirilmesine ilişkin hüküm var ve özel afta bile, genel afta bile
sadece aftan yararlandırılamayacak tek suç orman
yangınıdır. Ama maalesef ki şu an iktidar eliyle,
iktidarın yürüttüğü politikalar sonrasında sadece size Cudideki
son bir buçuk iki aydaki birkaç yangını paylaşmak istiyorum: 5
Haziran, operasyon sonrası; 16 Haziran, kalekolun
yapıldığı yerde; 22 Haziran, operasyon sonrası; 25
Haziran, operasyon sonrası; 26 Haziran, top atışı
sonrası ve 21 Temmuz, top atışı; 25 Temmuz, yine, Silopi
ilçesinde BOTAŞ karakolundaki top atışı sonrası bu
yangınlar meydana geldi. (AK PARTİ sıralarından Yalan!
sesleri)
Değerli arkadaşlar, bu
yangınların meydana gelmesinin temel sebebi Kürt meselesinde
çözümsüzlükteki ısrardır, bunu net bir şekilde söyleyeyim. Yine,
şimdi, sizinle şunu da paylaşayım arkadaşlar, şu
fotoğrafları size göstereyim: Hani, insanlar zaten bu hashtaglerle
seslerini duyurabiliyor. Orman Genel Müdürlüğünün sayfasında bu
yangınlar yok, verilmiyor. Muğlada, İzmirde, İstanbulda
ormanlar yandığında Ciğerlerimiz yanıyor. diye
feveran yapanların, Cudide, Gabarda ormanlar iktidarın
politikalarının eliyle yakılırken hiç sesi soluğu çıkmıyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) Teröristler
yanıyor orada, teröristler! PKKlılar yanıyor!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Yunanistandaki
yangına gönderilebilecek olan helikopterlerimiz, yangın söndürme
araçlarımız hazır dedik. Evet, yardıma
koşmalıyız her yere ama Cudiye, Gabara gönderecek yangın
söndürme helikopterimiz, uçağımız yok.
Değerli arkadaşlar, size bir konuda da
yine özet geçmeye çalışacağım. Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan
Operasyonları sonucu Irak Kürdistan bölgesinde son beş yılda 180
sivilin hayatını kaybettiği Avrupa Birliğinin alt
komisyonunda da raporlaştırıldı ve son dönemlerde, 15
Haziranda operasyon başladı, 18 Haziranda 1 sivil hayatını
kaybetti. Yine, 19 Haziranda Duhokta 4 kişi hayatını kaybetti,
4 sivil. 19 Haziranda yine 1 sivil hayatını kaybetti.
Arkadaşlar, 25 Haziranda da Süleymaniyenin Şarbajar ilçesine
bağlı Kuna Masi köyünde TSKnin hava saldırıları
sonucu 6 sivil vatandaş yaralandı. Saldırı anı da
-belki birçoğunuz görmüşsünüzdür- piknik alanındaki bir aile
tarafından kaydedildi.
Değerli arkadaşlar, o saldırıda
yaralanan, kendi iş yerinde yaralanan aile babası ve çocukları.
Eşi bir bacağını kaybetti. Şu çocuğun
kafasında şarapnel parçası, yine kız kardeşinin
vücudunun birçok yerinde şarapnel parçası ve babanın da
vücudunda şarapnel parçaları kaldı. Çocuğun beynindeki bu
şarapnel parçası ömür boyu orada kalacak
OYA ERONAT (Diyarbakır) 8 bin kişiyi
öldürdünüz siz! 8 bin sivili öldürdünüz!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
ömür boyu orada
kalacak ve maalesef ki beyin felcine bile sebep olabilir.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Yalan söylüyorsun! Yalan!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sahtekâr! 8 bin
sivili öldürdünüz, şehit ettiniz 8 bin sivili!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar
Değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Kaçmaz.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım, müsaadenizle
Değerli arkadaşlar, sizinle bir şey
paylaşmak isterim
OYA ERONAT (Diyarbakır) 8 bin sivil! 8 bin
sivili öldürdünüz!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Kaybettiklerimiz
bir daha asla geri dönmeyecek. Çok kan aktı, bu topraklar
iyileşmeyecek, kalbimizdeki yaralar kapanmayacak. Tek
yapabileceğimiz, geçmişle barışmak ve ondan ders almaya çalışmak.
Size tanıdık geldi mi bu?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Otur yerine!
Sahtekâr!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bak, burada bir
anne de var, annenin yarası da kapanmayacak. Bak, annenin yarası
kapanmayacak. Kapanmayacak bu annenin yarası.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Bu, Amerikan iç
savaşının ardını anlatan Soğuk Dağ isimli
filmin repliği ve şu an bizim de yaşadığımız
durum tam da bu. Size çözüm derken siz daha çok kan istiyorsunuz. Sizin Kürt düşmanlığınız
artık sınırları aşmış durumda.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bak, şu
annenin yarasına bir bak! Dön de bir bak şuna!
ŞAHİN TİN (Denizli) Neden
bahsediyorsun?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Rojavada,
Başurda, Bakurda, her yerde Kürt düşmanlığı
yapıyorsunuz. İktidarınızın sonu da geldi. Bu halk da
sizden hesap soracaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi bakalım,
hadi! Özgecan Öğretmeni de söyle!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Özgecan
Öğretmen, yalnız Aybüke olmasın! Bak, bilmiyorsun.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Utanmaz! İnsan
utanır biraz be!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) 8 bin sivili
şehit ettiniz!
BAŞKAN İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylamadan önce
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ahlaksız!
Şerefsizsin sen!
(HDP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu ne ya!
Sayın Başkan
Sayın Başkan
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Terbiyesiz! Özür dileyecek.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
05.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 06.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir saati geçti.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır
değil. Olmadı ki bir saat. Lütfen rica ediyorum.
BAŞKAN Müsaadenizle süreyi
çıkaralım efendim. Hemen çıkaralım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mahmut, saate bak konuş.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ya, Allah
aşkına tutanağın saati var. Yirmi beş geçe diye. Bunu
bilip de söylemiyorsanız ayıp ediyorsunuz demektir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Beyefendi ben buradan
aldım. Ne ayıbı?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tutanakta 05.25
yazıyor. Mahmut Bey tutanak burada. Bunu bilmeden konuşuyorsanız
ayıp ediyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ayıp etmiyorum.
Ayıp demek kötü bir şey demektir. Ne ayıbı ya! Her şey
ortalıkta.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
ne kadar devam edeceğiz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ayıbı yapan
küfür eden insanlardır. Ayıp başka bir şey.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sen başka
bir şeyden bahsediyorsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Arkadaşlarımızdan sordum, yanlış söylemiş
olabilirler, bunun ne ayıbı var ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
sayın milletvekilleri tutanaklara bağlı kalarak zamanla ilgili
süreyi arz etmekle başlıyorum sözüme.
Şu anda bir saat dolmadığından
görüşmelere devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Sayın
milletvekilleri
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan
komisyon yerinde demeden devam edemezsiniz.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Komisyon
yerinde demeden devam edemezsiniz.
BAŞKAN -
Açılışı tekrar okuyorum:
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
118inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
XIII.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.-
Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronata, yerinden sarf ettiği kaba ve yaralayıcı sözleri
nedeniyle kınama cezası verilmesi kabul edilmedi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulun istisnasız tüm değerli üyelerinin hassasiyetine iltica ederek
elimdeki metni okumak istiyorum.
Sayın milletvekili, Diyarbakır
milletvekili Oya Eronatın sözleri İç Tüzükün 160ıncı
maddesinin 3üncü fıkrasında yer alan Kaba ve yaralayıcı
sözler sarf etmek ve hareketler yapmak kapmasında olup kınama
cezası gerekmektedir. Bu nedenle Diyarbakır milletvekili Oya Eronat
hakkında İç Tüzükün 163üncü maddesi uyarınca kınama
cezasını teklif ediyorum.
Sayın Eronat buradaysa kendisine savunma için
söz hakkı vereceğim. Sayın Eronat isterse savunmasını
bir arkadaşına da yaptırma hakkına sahiptir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bostancı buyurunuz
efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım teşekkürler.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan
biraz önce tutanağı okurken benim de elimde bulunan bir tutanağa
atıf yaparak o çerçevede okudu. Fakat biraz önce burada yaşanan
hadiseleri takip eden arkadaşlar muhakkak göreceklerdir, Sayın Oya
Eronat şurada oturuyordu ben de hemen şurada oturuyordum.
Dolayısıyla, biraz önce yaşanan hadiselerin birinci elden
şahitlerinden biriyim. Ne duyduğumu söylemeden önce bir hususun
altını çizmek isterim. Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi; bu
Meclisin her üyesi bu Meclisin şerefli bir üyesi. İnsanlar elbette
gelecek ve kürsüden konuşmalarını yapacaklar. Bu konuşmalar
zaman zaman çok ağır konuşmalar oluyor ve bu ağır
konuşmalara ilişkin olarak Meclisin İçtüzükü çerçevesinde
gereken uygulamalar da yapılıyor yahut da gereken açıklamalar
ifade ediliyor. Çok yaralayıcı konuşmalar olduğunda da
oturan milletvekilleri yerlerinden çok çeşitli biçimlerde bu tür
konuşmalara karşı reaksiyon gösteriyorlar. Gösterilen
reaksiyonla yapılan konuşmanın
yaralayıcılığı arasında da bir yakın
ilişki olduğunu herhâlde buradaki bütün arkadaşlar takdir
edeceklerdir. Olaya sebep olan konuşmayı ifade eden
konuşmacının, esasen tutanaklara da yansımış olan
ve burada hepimizin dinlediği konuşması da son derece
yaralayıcıydı ve ben o ifadeleri tekrar kullanmak istemem. Oya
Hanımın göstermiş olduğu tepki de o çerçevede bir tepki
bağlamında görülmesi gerekir. Şu husus yalnız çok önemli:
Tutanaklarda muhtemelen sehven veya yanlış bir duyma neticesinde
konuşmacıya burada ceza istenmesine sebep olan ifadeler, benim tekrar
etmeyeceğim ifadeler konuşmacıya söylenmiş gibi tutanaklara
geçmiş. (HDP sıralarından Söylendi sesleri) Bu şeklinin
yanlış geçtiğini ifade ediyorum. Oya Hanım
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Kabul edin, bu bir
erdemdir ya.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Ya bari
arkasında durun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Hepimiz yanlış mı duyduk?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Arkadaşlar
izin verir misiniz?
Konuşmanın bağlamı içerisinde
konuşmacı çeşitli olaylardan, kanlı olaylardan, dramatik
tablolardan bahsediyor. Bütün bunlardan bahsederken olayın çok önemli
faillerinden birisini ıskalıyor ve ona ilişkin hiçbir ifadede
bulunmuyor. Bu durum karşısında o gizli zamire işaret eden
bir ifade olarak bu kelimeler kullanılmıştır.
Dolayısıyla, konuşmacının kendisine karşı
değildir, tutanaklara geçmiş olan hâlin yanlış olduğu
kanaatindeyiz kesinlikle. (HDP sıralarından gürültüler)
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Ayıp
ya! Biz duyduk, kulaklarımızla duyduk!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) -
Arkadaşlar, buradaki ifade zikredilmeyen PKKya karşı
kullanılmış bir ifadedir.
Teşekkür ederim.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Ayıp
ayıp!
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sosyal medya
sansürleriniz de böyle mi olacak?
BAŞKAN Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronata kınama cezası verilmesini Genel Kurula teklif ediyorum.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sosyal medya
sansürleriniz de böyle mi olacak?
BAŞKAN - Kabul edenler...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama
anlaştınız arkadaşlar! Arkada anlaştınız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Kabul etmeyenler...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, burada vicdan sorunu var, vicdan!
BAŞKAN - Kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ben şimdi
bu Genel Kurula Vicdansızsınız! diyebilir miyim?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Oluç...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bile bile
yanlış yaptınız Başkanım. Sayın
Başkanım, böyle bir şey yapamazsınız,
yapamazsınız!
BAŞKAN Sayın Oluça söz verdim, bir tamamlasın.
Buyurun Sayın Oluç.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
57.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Genel Kurul görüşmelerinde politik tartışma yapmaya
özen gösterilmesi gerektiğine, kişisel hakaretin ve kişilik
haklarına saldırının kabul edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Çoğunluğunuzla beraber küfredersiniz bir daha.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Koro hâlinde, koro
hâlinde
Adalet mi bu ya? Küfredecek ondan sonra da devam edecek. Sayıyla
adalet mi olur? El kaldırmayla adalet mi olur?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sosyal medya
sansürü pratiği mi yapıyorsunuz burada?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller
Sayın Başkan, susturursanız
konuşma hakkımı kullanayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Şimdi, bu Mecliste bugüne kadar çeşitli
sert tartışmalar oldu, çeşitli hakaretamiz kelimeler
kullanıldı, küfürler kullanıldı. Her seferinde, bu tür
olaylar yaşandığı zaman aklıselim bir çözüm bulabilmek
için Grup Başkan Vekilleri olarak toplandık ve her seferinde de bir
çözüm mutlaka bulundu. Bu sefer de bir çözüm bulunduğu zannıyla o
odadan dışarı çıktık ama herhangi bir çözüm
bulunmadığı ve oy çokluğuyla içeride
konuşulanların karşısında
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin
birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Kimsiniz siz ya! Bu
ne ya! Yeter artık! Yeter ya!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati: 06.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 06.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
226 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Oluç buyurun.
57.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Genel Kurul görüşmelerinde politik tartışma yapmaya
özen gösterilmesi gerektiğine, kişisel hakaretin ve kişilik
haklarına saldırının kabul edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması (Devam)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bu
Mecliste birçok sert tartışma yaşadık,
yaşayacağız da bundan sonra. Kimi zaman bu sert
tartışmalar politik olarak baktığımızda
yaralayıcı laflar da içerebilir ama politik bir tartışma
yapmaya özen göstermemiz gerekiyor. Daha evvelden bu tür sorunlarla
karşılaştık. Bu tür sorunların çözümünü aklıselim
bir şekilde bulduk, bu sefer de bulmamız gerekiyordu fakat bu sefer
bulamadık maalesef. Arkada konuştuğumuzun
karşılığında bir tutum olmadı yani verilen söz
tutulmadı.
Şimdi, bu Mecliste sert tartışmalar,
politik olarak ağır gelecek laflar, bunların hepsi hepimizin
bildiği ve yaşadığımız şeyler, yaşamaya
da devam edebiliriz ama kişisel hakaret, kişilik haklarına
saldırı, küfür, bunlar tutanağa girmiş şekliyle asla
kabul edilebilir bir şey değildir, asla kabul edilebilir bir şey
değildir. Bunu öncelikle söyleyeyim.
Laf gelince bütün Grup Başkan Vekilleri bunu
kabul etmediklerini söylüyorlar, hatta daha evvelden
yaşadığımız bu tür konularda ortak açıklamalar da
yaptık Grup Başkan Vekilleriyle ama bugün öyle olmadı, bugün
öyle olmadı.
Şimdi, bu tutumu nasıl yorumluyoruz?
Birincisi, politik olarak şunu söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu, evet, çoğunluğa sahip, çoğunlukçu bir anlayışa
sahip bunu politik olarak hep eleştirdik- çoğulcu bir
anlayışa sahip değil, müzakereci bir anlayışa sahip
değil. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, biraz evvel burada oy
kullanarak milletvekiline hakaret edilebileceğini ve küfür
edilebileceğini Meclis tutanaklarına geçirdi; durum budur. Meclisin
tarihinde ilk defa belki de bir hakaret, açık hakaret Meclis
tutanaklarına kabul edilebilir olarak geçti; durum budur.
SALİH CORA (Trabzon) PKKya hakaret etti.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani oy
çokluğuyla hakareti kabul ettiniz, oy çokluğuyla hakareti kabul
ettiniz. Biz bunu asla kabullenmiyoruz. Hiç kimse de kabullenmemelidir. Siz de
kabullenmemelisiniz çünkü bu, yol olur, yol! Yani bugün siz bunu
kabullenirsiniz, tutanağa geçtiği için bana bu hakkı verirsiniz,
ben size yarın birinize, ikinize, üçünüze, beşinize aynı
hakareti etme hakkına sahip olurum. Bu, doğru bir şey mi? Bu,
kabul edilebilir bir şey mi? Siz, şimdi, bugün bunu kabul ettiniz;
onu eleştiriyorum ve yaptığınız iş, doğru
bir iş değil, bundan emin olun çünkü bunun içinden
çıkamayız. Bugün belki son gün, kapanıyor, ekimde tekrar
açılacak ve biz, burada hep birlikte çalışmaya devam
edeceğiz. Nasıl çalışacağız bu yol almaya
başlarsa? Bu hakaretleri birbirimize ederek mi siyaset
yapacağız? Bu hakaretleri birbirimize ederek mi topluma mesaj
vereceğiz, toplumda kutuplaşmayı azaltacağız, bir
barış iklimi yaratacağız? Böyle mi yapacağız
bunu? Siz, şimdi, bugün kullandığınız bu oyla bunu
sağladınız, buna yol verdiniz. Bu vahimdir, sayın vekiller,
bu hakikaten vahimdir; bir düşünün bunun üstüne. Bu kabul edilebilir bir
şey değil.
Dolayısıyla şunu net olarak
söyleyelim: Hiçbir vekilimize bundan evvel olmadığı gibi bundan
sonra da hakareti asla kabul etmiyoruz. Hakaretlerin hepsini, kimden gelirse
gelsin aynen iade ediyoruz, misliyle iade ediyoruz, aynen misliyle. (HDP
sıralarından alkışlar) Ve bundan sonra -sizi uyarıyorum-
vekillerimizin herhangi birine hakaret
(AK PARTİ sıralarından Kimi
uyarıyorsun? sesi, gürültüler)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet,
uyarıyorum, uyarıyorum! Oturun! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bundan sonra vekillerimizin herhangi birine en ufak bir hakaret
ettiğinizde, rencide edici, kişilik haklarına saldıran en
ufak bir hakaretinizi misliyle cevaplayacağız, bundan da emin olun,
bundan da emin olun! Asla kabullenmiyoruz ve utanmalısınız bugün
kullandığınız bu oydan dolayı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Milletvekilliğinin itibarını
-bakın bizim vekilimizin demiyorum, genel olarak- sizler zedelediniz,
çoğunluk oylarınızla; bravo size (!)
SALİH CORA (Trabzon) O ifadeler PKK için
kullanıldı, PKK için. Şahıs için kullanılmadı,
PKK için kullanıldı.
BAŞKAN Sayın Özkan
58.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, tabii, bizi bugün,
burada bir arada tutan ülkesi ve milletiyle beraber, geçmişten
geleceğe yürüyüşümüzü gerçekleştirecek bir çatı varsa o da
anayasal düzenimiz, toplumsal barışımızdır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Yok ettiğiniz anayasal düzen!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ve bugün anayasal düzenimiz,
İç Tüzükümüz, hukukumuz ve teamüllerimiz bizi bir arada tutan
yaklaşımlardır. (HDP sıralarından gürültüler) Milletin
kürsüsünden, milletin birlik ve beraberlik içerisinde, barış
içerisinde yaşamasını tehdit eden yaklaşımları da
asla kabul etmediğimizi ifade etmek isterim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Özür dilemek erdemdir, erdem!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
geçmişte Meclis teamüllerine ve uygulamalarına
baktığımız zaman, inanın, bugün, milletin kürsüsünden
kin ve düşmanlığı tahrik niteliğindeki söylemler de
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sana göre, sana!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
cezayı müstelzim
bir şekilde uygulamayla karşılaşmıştır. Ve
biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili, özellikle, ne tür olursa olsun,
Meclis İçtüzüğüne
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
İç Tüzük mü kaldı!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
mehabetine,
milletvekilinin şeref ve onuruna yakışmayan her türlü
isnatların bir yaptırımla
karşılaşmasını ifade etti. Bugün burada sayın
milletvekilimizle ilgili kınama cezasını isterken aynı
tutanak içerisinde farklı satırlarda başka milletvekilinin
milletvekilimize karşı hakaretini de gördük. Gönül arzu ederdi ki
malum, böyle bir durum var, o zaman mütekabil bir şekilde aynı talep
Meclis Başkanlığının kürsüsünden ileri sürülebilirdi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Söz verip sözünü yerine getirmeyene ne denir?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız, bu
çerçevede, biz arzu ediyoruz ki toplumsal barışımızı,
huzurumuzu, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğümüzü
(HDP
sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Söz verip de sözünü tutmayana ne denir?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
kin ve
düşmanlığı tahrik etmeden, Meclis kürsüsünden
çalışmalara katkımızı sunmak zorundayız.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Söz vermediniz mi?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Herkes kendi
düşüncesini sunar; kimin ne söyleyeceğini, kimin ne
konuşacağını bizler belirleyecek değiliz. Ancak, bu
konuşmaları yaparken de ortak aklı ve özellikle toplumsal
barışımızı dikkate alarak yapılması
gerektiğini düşünüyorum. Bugün burada
tartıştığımız bu tutanağı, inanın,
aziz milletimizin takdirine sunsak, aziz milletimizin de bugün Meclisin
almış olduğu karara benzer, aynı istikamette
yaklaşım sergileyeceğini düşünüyor; bu çerçevede
yaklaşımımızın, tutumumuzun doğru olduğunu
düşünüyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Hâlâ alkışlayın, biz de sizi alkışlıyoruz!
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Otur!
Otur aşağı!
BAŞKAN Sayın Oluç
59.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; bu tartışma bu şekilde
uzayacak belli ki fakat ben, Sayın Grup Başkan Vekilinin ne kadar
vahim bir yere doğru girmiş olduğunu söylemek istiyorum. Ortak
akıl oluşturmaya çalıştık ve ortak akıl
oluşturduk ama siz o sözünüzden döndünüz, demek ki ortak akıl
oluşturamamışız, bu bir.
İki, bakın Toplumsal barış.
diyorsunuz; evet, toplumsal barış için mücadele ediyoruz. Sizin de
toplumsal barış için mücadele etmenizi istiyoruz, bekliyoruz bunu da
söyleyeyim; böyle bir şey yapıyor olsanız biz bundan
gocunmayız. Toplumsal barış için bu Mecliste bulunan bütün
partiler, hep birlikte mücadele ediyor olsak gerçekten
sorunlarımızın çok önemli bir kısmını birlikte
aşmış oluruz; bu bizim için gocunulacak ya da üzülecek bir
şey değil, tam tersine sevinilecek bir şeydir. Ama, bu
toplumsal barış lafını söyledikten sonra kurduğunuz
cümleler var ya, bunlar nasıl tehlikeli ben size onu söylemek istiyorum
şimdi. Siz dediniz ki: Bu tutanağı halkımıza sunsak,
halkımız da böyle davranır. Yani, işte sorun ne biliyor
musunuz? Halkı böyle kutuplaştırıp bölüyorsunuz. Eğer
siz bunu halkımıza sunduğunuz zaman, halkın bir
kısmı sizin bugün burada davrandığınız gibi bizim
halkımıza karşı davranıyor olsa, o zaman ortaya
çıkacak sonuç nedir biliyor musunuz?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sizin
halkınızla hiç ilgisi yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Halkların
birbirine düşmesidir ve biz bu olmasın diye mücadele ediyoruz.
Halklar birbirine düşmesin, halklar arasında barış olsun;
barış elini herkes birbirine uzatabilsin ve bu barış elini
tutabilsin diye mücadele ediyoruz. Dolayısıyla, esas itibarıyla
eleştirdiğim nokta budur. İşte bugün sosyal medyayı
tartıştık kaç saat boyunca; biz sorun bu derken, hukukun
üstünlüğü yok, hukuk devleti yok, sizin hukuk
anlayışınız yanlıştır derken tam olarak
böyle örneklere işaret ediyorduk. Bu tam olarak nedir biliyor musunuz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Her şeyi ters yüz etmek.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Çoğunluk
oyuyla hukuku yok saymaktır, ortadan kaldırmaktır. Siz
hukukçusunuz, bunu biliyorsunuz. Bir hakareti çoğunluk oyuyla ortadan
kaldırmak olabilecek bir şey mi? Şimdi bu yapıldı.
Buna işaret etmek istiyorum.
Sonuncusu, tekrar söylüyorum: Sert politik
eleştiriler vardır, sert politik eleştirilere sert politik
cevaplar verilmesine hiçbir itirazımız olmaz. Bunu hep yaptık,
birbirimize bazen çok sert ifadelerle politik eleştirilerde de bulunduk ama
ne siz bana küfrettiniz ne ben size küfrettim ne de başka Grup Başkan
Vekilleri birbirine küfretti, değil mi? Şimdi bu usulü bozmuş
olduk, yol olur derken bunu kastediyorum, tehlikeli olan budur.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Meclis küfür yeri değildir! (Gürültüler)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümünü oylamadan önce İç
Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere
lehte İstanbul Milletvekili Sayın Rümeysa Kadak.
Buyurunuz Sayın Kadak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RÜMEYSA KADAK (İstanbul) Sayın
Başkan, çok kıymetli Genel Kurul; oyumun rengini belli etmek üzere
İç Tüzük 86ya göre söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, bugün nelerden bahsedeceğim çok
kısa konuyu hatırlamak gerekirse özet geçmiş olayım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Küfürlerden bahsedelim ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Yetti!
Hayır, yetti! (AK PARTİ ve HDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Bu kanun neden Genel
Kurulda? Bu kanunu getirmemizin sebebi ne? Sadece Türkiyede mi gündemde bu
konu? Bu kanun özgürlüklere karşı mı? Nelerin özgürlüğüne
karşı mesela?
(AK PARTİ ve HDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler; HDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Lütfen rica ediyorum
En temel isteğimiz nedir?
Ben sesimi yükseltebilirim, benim için sorun
değil ama bu tutum gerçekten hiçbir milletvekiline
yakışmıyor diye düşünüyorum,
Başkanımızı da tepki vermeye çağırıyorum.
(Gürültüler)
Bu istek gerçekleşmezse ne olacak, siteler
kapatılacak mı, biraz bunlardan bahsedeceğim. (HDP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Sayın Başkan, sükûnete davet eder misiniz, böyle bir usul yok.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) - Gerçekten çok üzücü
(AKP
sıralarından alkışlar; HDP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
İster Platon ve Farabinin ideal devlet
tasavvuru olsun ister bakıldığında Hobbesun
Leviathanı olsun ister geleneksel devlet anlayışından
bahsedelim, geçmişten bugüne konuştuğumuzda, bütün devlet
mekanizmalarına baktığımızda aslında nihai amaç
insan olmuştur, olmak durumundadır. (HDP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Bu aslında bizzat devlet
olmanın da gereği diye düşünüyorum. Devlet tabii insanı sadece
yaşatmakla da vazifeli değil. Bugün her bireyin, buradaki hiçbir
farklılığa bakmaksızın, ayrım gözetmeksizin,
yalnız insan oluşundan ötürü eşit, özgür ve onurlu bir hayat
sürmesini de sağlamalıyız diye düşünüyorum, böyle bir
vazifemiz var. (AKP sıralarından alkışlar; HDP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Tabii, tüm bu noktaları güvence altına
alabilmek için ihtiyaçlar doğrultusunda kanunlar yapıyoruz. Bugün
konuştuğumuz kanunun konusuna gelirsek de aslında sadece
Türkiyede değil, dünyada sosyal medyanın belirsizliğinden ötürü
kanuni bir arayışın olduğunu görüyoruz, bu kapsamda da ele
almamız gerekiyor diye düşünüyorum. Şimdi, bugün aslında en
çok duyduğumuz nokta, özgürlüklere karşı olduğu
argümanıydı. İlginçtir ki aslında biz bu kanunu tam da
özgürlükleri korumak için çıkartıyoruz. (AKP sıralarından
alkışlar; HDP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar) Sosyal medyaya erişim özgürlüğünü,
kişisel hakları koruma özgürlüğünü, bugün
bakıldığında özel hayatın gizliliği
özgürlüğünü korumak üzere çıkaracağız. O yüzden, bu
tepkiler gerçekten çok çok üzücü.
Mesela, vahşice işlenen bir kadın
cinayeti sonrasında İyi olmuş. yazamama özgürlüğünü
sağlamak istiyoruz bu kanun sonrasında. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
Nelerin özgürlüğüne karşı olduğumuzu da
konuşmamız gerekiyor çünkü. Mesela, tehdit eder biçimde ya da şu
anda savurduğunuz sözcükleri sosyal medyada hiçbir bireye
savurmamanız gerektiğini düşünüyoruz. Siber zorbalığa,
burada zorbalığa mutlaka karşı olmamız
gerektiğini düşünüyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
Tabii, bunlar özünde sizi de rahatsız ediyordur
diye düşünmek istiyorum ben. Çünkü burada kanunun amacı aslında
çok basit: Muhatap bulabilmek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Bütün
savaşı bu sebeple veriyoruz bizler. Bir hayvan katledildiğinde
video yayınlanıyorsa bu konuda hemen harekete geçebilmek, kadına
hakaret eden anonim bir profille ilgili hemen soruşturma
başlatıp hemen mutlaka sonuç alabilmek istiyoruz. Tam da bu sebeple
biz burada savaşıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) O sebeple
argümanlarınızın aslında çok yersiz olduğunu belirtmek
isterim.
Peki, temsilcilik açılmazsa -muhalefetten en
çok duyduğumuz nokta- Darkın yeni sezonunu izleyebilecek miyiz,
biraz ondan bahsedelim. Şimdi, temsilcilik açılmazsa neler olacak?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Siz hakareti kendi
içinizde engelleyin önce!
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Hiçbir sosyal ağ
sağlayıcı kapatılmayacak diyoruz biz burada. Bu noktada da
bir özgürlük sağlayacağız. Eskiden bir problem olduğunda
bütün site kapatılıyordu. Az önce yaptığınız gibi
Meclis çalışmaları durduruluyordu. Biz bunların var
olmaması için çalışıyoruz. (HDP sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Hakaret ediyorsunuz!
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Sayın Başkan
Aslında şu anda getirdiğimiz yasa bir
kısıtlama ya da herhangi bir erişimi ortadan kaldırma
yasası değil. Şu anda getirdiğimiz yasa sosyal medyaya bir
nevi kalite filtresi getirme yasası. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Tabii, yasayla
ilgili şu an daha geniş bilgi vermek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Siz kendi
hakaretinize teslim kaldınız, arkadaşlarınızın
hakaretine teslim kaldınız. Siz bir kadına hakaret ettiniz,
küfür ettiniz!
BAŞKAN Tamamlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Açık açık,
gerçeğe aykırı oy kullandınız.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Gerçekten çok çok üzücü
bence bu da; sosyal medyanın, dünyanın konuştuğu bir
şeyi burada Mecliste konuşamamak. Gerçekten anlamsız argüman
üzerinden, PKKdan bahsediyorsunuz şu anda karşımda; bu konudaki
tutumum zaten her zaman çok net, tutumu net olmayan parti varsa onlar
konuşsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler) Biz burada kanun çıkarmaya
çalışıyoruz. Bu kanun sonunda herkesin işine yarayacak bir
kanun. Bu kanunu millet için, yarın öbür gün milletvekili
olmadığımda da birey olarak faydalanayım diye
çıkartıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; HDP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Şuraya bak,
şuraya bak.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Kendi
sıralarınıza bak.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Oraya bak, oraya.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Çünkü bugün yüz yüze
geldiğimizde bir suç varsa eğer bunun sosyal medyada da suç
olduğunu, insanların bu sebeple, zorbalıktan ötürü binlerce
gencin intihar ettiğini, canına kıydığını
belirtmek istiyorum. Bu, çok tehlikeli bir durum; o sebeple, sosyal medyadaki
siber zorbalığı aslında önleyecek, insanların
artık kadınlara hakaret etmeyeceği bir kanun
çıkartacağız. Bu noktada da tüm milletvekillerinin desteklerini
beklediğimizi belirtelim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Maalesef burada kanundan
bahsederken çok farklı konulara çekilebiliyor, hakaretler duyabiliyoruz.
(HDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Bence bu çok büyük bir utanç Genel Kurul için. Maalesef bunu
sağlıklı bile tartışamıyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; HDP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Aleyhte, Antalya Milletvekili
Sayın Rafet Zeybek.
Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
On altı saattir çalışıyoruz.
Tabii herkeste bir gerginlik var, doğal olarak olacak bir şey bu.
Keşke, üç ay sonra yürürlüğe girecek bir kanun teklifini on altı
saattir, sabahın saat yedisinde hâlâ görüşüyor olmasaydık. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu aceleciliği keşke
yapmasaydık ve bu ortama, bu gerginliğe neden olmasaydık. Çünkü
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına hiçbir
milletvekilinin zarar verme hakkı yoktur, bunu herkes böyle bilmelidir.
Bugün 27 yıl savcılık
yapmış bir arkadaşınız olarak şuna çok üzüldüm:
Meclis asla suçluyu aklama yeri değildir. (CHP ve HDP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Meclisin o büyük
saygınlığına, o yüce Meclise hiç kimsenin zarar verme
hakkı da yoktur değerli arkadaşlarım, bunlara lütfen dikkat
edelim. Bu Meclis hepimizin. Bu Mecliste hepimiz birlikte omuz omuza,
kardeşçe, bu ülkenin sorunlarını çözmek için çalışacağız,
birbirimizle kavga etmek için değil. (CHP sıralarından
alkışlar) Elbette acımasız eleştiriler
yapacağız ama iktidar sahipleri de biraz eleştiriye yani
hakarete varmayan eleştirilere katlanacak, bunu da kabul edeceğiz
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu teklifin
Yani şöyle, değerli
arkadaşlarım, şimdi
Yine gerilmeyeceğim yani söz verdim
kendime, öyle sakin olacağım, kimseyi de suçlamayacağım
açıkçası ama siz de lütfen tahrik etmeyin yani o sakinliğim de
bozulmasın.
Şimdi, böyle bir teklife ihtiyaç var
mıydı? Yani bakın, değerli arkadaşlarım, ülkemiz
çok ağır sorunlar altındayken gerek komisyonlarda gerek Genel
Kurulda sabahlara kadar çalışarak bu teklifleri
Birisinde yirmi
beş gün hep böyle çalıştık, birisi Avukatlık
Kanununun değişikliğiydi, birisi de sosyal medya kanunu
değişikliği. Bu bir ihtiyaçtan mı doğdu? Ben
açıkçası diyorum ki: Bunun bu kadar acil bir ihtiyacı yoktu yani
bu kadar acele etmeye gerek yoktu. Niye doğdu? Bakın, bu tekliflerin
doğuş gerekçesi ihtiyaç değildir; böyle, muhalif güçleri hangi
güç olursa olsun- etkisizleştirmek, kontrol altına almak ve kendi
iktidarınıza karşı olan her eleştiriyi susturmak için
yapılıyor. Biraz da açıkçası şöyle bir şey var:
Bu, bir intikam duygusuyla yapılıyor. Değerli arkadaşlar,
hiçbir yasa intikam duygusuyla hazırlanmaz. İntikam duygusuyla
hazırlanan hiçbir yasanın bu ülkeye hiçbir faydası olmaz. (CHP
sıralarından alkışlar) İhtiyaç için yapılır,
millet için yapılır. Bakın, bunu da hiç yapamadık ama
haklı olarak söylüyorsunuz siz de Uzlaşı içinde olalım.
diye. Evet, bu topraklarda biz birlikte yaşayacaksak
uzlaşabilmeliyiz, bazı yerlerde uzlaşabilmeliyiz. Hep inatla,
hep intikamla hareket edersek onların yolunu kesmiş oluyoruz. Bu
nedenle, değerli arkadaşlarım, bakın, şuna çok
sinirleniyorsunuz, biliyorum ama gerçekten, devlet kurumlarının
tamamı; bakın, devlet kurumlarının tamamı yürütme
tarafından kontrol altındadır. Yani şimdi nereler
kaldı? Ya, işte, sosyal medya şirketleri kontrol altında değil;
işte, barolar kontrol altında değil. Şimdi ne
yapılacak? Bunlar böyle muhalif sesler de çıkarıyor, bunlar bir
kontrol altına alınsın yani bunlar bir susturulsun; bunlara da
devletin bir organı değil ama biz bir şekilde kontrol
altına alalım düşüncesiyle hareket edilmiştir, maalesef
öyle hareket edilmiştir ama bakın, bunu yarın bir gün hepimiz
birlikte göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Hem Avukatlık Yasasının hem de bu
sosyal medyada yapılan değişikliklerin hepimize, bu ülkeye ne
kadar ağır bedeller ödeteceğini hep birlikte göreceğiz.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemde bulunan kanunları sırasıyla
görüşmek için, alınan kararla, Anayasa ve İç Tüzük
gereğince 1 Ekim 2020 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 07.13