TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12nci
Birleşim
31
Ekim 2019 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, Parlamentolararası Birlik
Grubu Türk Grubunun 13-17 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen
141inci Parlamentolararası Birlik Genel Kurulu toplantısına katılımına
ve katkılarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 31 Ekim SODEPin kurucu Genel
Başkanlığı, SHP Genel Başkanlığı,
Başbakan Yardımcılığı, Devlet ve
Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Prof.
Dr. Erdal İnönünün ölümünün 12nci yıl dönümüne, düzenlenen çeklerin
karşılıksız çıkması hâlinde çek keşide
edenler hakkında hapis cezası uygulamasının
kaldırılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Iğdır
Milletvekili Yaşar Karadağın, Millî Eğitim
Bakanlığı teftiş sistemi ile maarif müfettişlerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, Süleyman Şah Türbesinin 22 Temmuz 2015
tarihinde neden Türk topraklarından
kaçırıldığını, neden gereken müdahalenin
yapılmayarak IŞİD terör örgütüne teslim edildiğini, Sakarya
ilindeki Tank Palet Fabrikasının kâr garantili ve ihalesiz olarak BMC
firmasına verildiğinin doğru olup
olmadığını, ihaleyle verildiyse hangi ihaleyle
verildiğini ve ihale ilanının nerede yayımlandığını,
15 Temmuz şehit ve gazilerine yardım için kurulan vakfın
adresini, yönetim kurulunda kimlerin olduğunu ve yardım için
toplanılan 309 milyon Türk lirasının akıbetini kamuoyu
adına öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 29 Ekim - 4 Kasım Kızılay
Haftasına ilişkin açıklaması
3.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, uzman erbaşların mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 29 Ekim - 4 Kasım Kızılay
Haftasına ilişkin açıklaması
5.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, 29 Ekim - 4 Kasım Kızılay
Haftasına ilişkin açıklaması
6.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çiftçilere niçin 2018 yılına ait
buzağı desteklemeleri ile sertifikalı tohum kullanım
desteğinin ödenmediğini Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, Kahramanmaş ili Dulkadiroğlu ilçesi
Denizli köyünün yolunun olmadığına, Elbistan-Darende yolunun
genişletilmediğine, selden zarar gören Elbistan ilçesi Demircilik
Mahallesi Söğütlü Köprüsünün tamamlanmadığına ve Göksun
ilçesi, Sırmalı Mahallesi Ahmetçik mezrasındaki evlerde içme
suyu sıkıntısı yaşandığına ilişkin
açıklaması
8.- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlunun, Bartın ili Hasankadı beldesinde
yaşanılan sağlık sorunlarına ilişkin
açıklaması
9.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Türkiye'nin açık hava
müzelerinden olan Bursa ili İznik ilçesinin tarihî eserlerine yönelik
tahribatın durdurulması için Kültür ve Turizm Bakanını
göreve çağırdığına ilişkin açıklaması
10.- Hatay Milletvekili
Serkan Topalın, 2018 yılı Sayıştay Raporundaki
tespitlere göre hesap vermeyen kurumların hangileri olduğunu ve
sorumlular hakkında neler yapıldığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 31 Ekim Sütçü
İmamın Fransız işgalcilerine karşı ilk
kurşunu atışının 100üncü yıl dönümüne ve
Kahramanmaraş ilinde açılışı yapılan 5inci
Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı'na ilişkin
açıklaması
12.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, Varlık Fonunun keyfî hizmet fonu olarak
kullanılmasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 31 Ekim Sütçü İmamın Fransız
işgalcilerine karşı ilk kurşunu
atışının 100üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
14.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 30 Ekim Türkiye-Almanya İşgücü
Anlaşmasının 58inci yıl dönümüne ve ülkelerin
kalkınmasının beşerî sermayeyi oluşturan eğitimli,
liyakatli kadrolarla gerçekleşebileceğine ilişkin
açıklaması
15.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, 29 Ekim - 4 Kasım Kızılay
Haftasına ilişkin açıklaması
16.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğde ili Ulukışla ilçesi,
Beyağıl, Hasangazi, Alihoca, Çifteköy ve Elmalı köylerinde
yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması
17.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, Aksaray ilinde gerçekleştirilen toplulaştırma
işleminin amacına uygun gerçekleştirilemediğine
ilişkin açıklaması
18.- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili Dazkırı ilçesi
Kızılören ve Darıcılar köylerinde deprem nedeniyle meydana
gelen mağduriyetin giderilmediğine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, işsizliğin ülkemizin en önde gelen sorunlarından
olduğuna, kaynak sorununa çözümü vatandaşa yeni vergiler yüklemekte
bulan iktidardan üretim ve istihdam sorununa bütüncül bir çözüm
beklenmediğine ilişkin açıklaması
20.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, uygulandığı illerde yatırım ve
istihdam açısından önemli faktör olan istihdam teşvikinin
süresinin uzatılmasını Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması
21.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eskişehirlilerin tarifeli iç hat
uçuşlarının Hasan Polatkan Havalimanından yeniden
başlaması talebine ilişkin açıklaması
22.- Samsun Milletvekili
Bedri Yaşarın, İstiklal Savaşı, Kore Savaşı
ve Kıbrıs Barış Harekâtına katılan muharip
gazilerimize şeref aylığı konusunda yapılan farklı
uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuzun, güvenlik korucularımızın özlük
haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, kooperatiflerin piyasaya arz edecekleri
tütünlere ilişkin uygulanacak vergi konusunda çalışmanın ne
zaman yapılacağını Adıyaman çiftçisi adına Hazine
ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
25.- Kayseri Milletvekili
Dursun Ataşın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızda cumhuriyetimizin
kurucusuna hakaretlerde bulunma küstahlığını, cesaretini
gösteren Fatih Tezcanı hukuk önüne çıkarmak ve cezalandırmak
için neyin beklendiğini öğrenmek istediğine ve cumhuriyet savcılarını
göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
26.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahya ili Yoncalı Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Hastanesinin akıbetini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
27.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, PKKlı teröristlerin tespit edilip cezalarının
verilmesi gerektiği konusunda Cumhurbaşkanına, Adalet
Bakanına ve İçişleri Bakanına seslenmek istediğine
ilişkin açıklaması
28.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, profesyonel hakemlik sözleşmesi feshedilen
Suat Arslanboğanın haklarının geri verilmesi konusunda
Türkiye Futbol Federasyonuna seslenmek istediğine ilişkin
açıklaması
29.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, çocuklara ve kadınlara yönelik her türlü şiddet,
ayrımcılık ve gericilikle mücadelede toplumsal
farkındalık yaratılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
30.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 1 Kasım Tekirdağ ili Çorlu,
Ergene ve Saray ilçelerinin, 2 Kasım Muratlı ilçesinin düşman
işgalinden kurtarılışının 97nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
31.- Bursa Milletvekili
Atilla Ödünçün, kadınlara yönelik şiddetin kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
32.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, cezaevleri yönetimlerinin insan haklarına
saygılı olması konusunda Adalet Bakanını göreve davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
33.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, ABD Temsilciler Meclisinin sözde Ermeni
soykırımının tanınmasına ilişkin
kararının kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
34.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, tarımsal desteklerin kırsal kalkınmayı
esas alacak şekilde yeniden düzenlendiğine ilişkin
açıklaması
35.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, Gaziantep ili genelinde birçok okulun
inşaatı bütçe yetersizliği gerekçesiyle durdurulurken millet
bahçesi için yapılacak milyarlarca liralık israfın
vicdanları sızlatıp sızlatmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
36.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, Türkiye tarımının yanlış
politikalarla ithalata bağımlı
bırakıldığına ve 27 Ekimde İzmir ili Beydağ
ilçesinde düzenlenen 1inci Kestane Festivaline ilişkin
açıklaması
37.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, varlığımızı
korumanın aktif politikaların yanında ihtiyatı da elden
bırakmamayı zorunlu kıldığına, dünya 5ten
büyüktür fakat dünyanın bizim değil 5in yanında durduğunun
aşikâr olduğuna, dünya kamuoyunda tek adam rejimiyle
yönetildiğimize dair bir algının yayılıp
güçlendirildiğine, üzerinde konuşulması gerekenin sistem ve
yönetim anlayışımız olduğuna, 31 Ekim Dünya Tasarruf
Gününe ilişkin açıklaması
38.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, 1 Kasım Dünya Kobani Gününün 5 kıtada
kutlanacağına, kendi toprağına ve yaşam alanına
sahip çıkan Kobani halkının nefes aldığı bu günde
Türkiye'nin de dayanışma içinde olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
39.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 31 Ekim SODEPin kurucu Genel
Başkanlığı, SHP Genel Başkanlığı,
Başbakan Yardımcılığı, Devlet ve
Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Prof.
Dr. Erdal İnönünün ölümünün 12nci yıl dönümüne, 15 Temmuz
şehit ve gazileri için toplanılan 309 milyon Türk lirasının
akıbetini öğrenmek istediklerine ve bu paraların hak edenlere
ödenmesini sağlamak için Türkiye Büyük Millet Meclisini denetim görevini
yerine getirmeye çağırdıklarına ilişkin
açıklaması
40.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, bu topraklarda ebediyete kadar bir ve beraber
yaşayacağımızın beyanı olan cumhuriyetimizin
ilanını kutladığına, cumhuriyetimizi yüceltmek ve
kurumsallaştırmak adına milletin ortaya koyduğu irade olan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine sahip çıkılması
gerektiğine, Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma
Döğücünün İngilterede uğradığı
saldırıyı kınadıklarına, 30 Ekim Türkiye-Almanya
İşgücü Anlaşmasının 58inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
41.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
cumhuriyete sahip çıkmanın yolunun cumhuriyeti demokrasiyle
taçlandırmak olduğuna ilişkin açıklaması
42.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, cumhuriyeti kuran milletin
yaşatmasını da bileceğine ve müsterih olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
cumhuriyeti anlamlı kılanın demokratik niteliği ve
özelliği olduğuna ilişkin açıklaması
45.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
Kürtlerin, Alevilerin, farklı inanç gruplarının kendisini ifade
edebilmesi için cumhuriyetin demokratikleşmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
46.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
ülkemizin bekasıyla ilgili saldırılara boyun
eğilmeyeceğine ilişkin açıklaması
47.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
Türkiye'ye, Türkiye'nin seçilmiş Cumhurbaşkanına Avrupadan ya
da ABDden gelebilecek her türlü tehdide, kumpasa karşı AK PARTİden
önce CHPnin refleks göstereceğine ilişkin açıklaması
49.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Bilecik Milletvekili Selim Yağcının HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasıdaki bazı ifadelerine ve AKPnin belediyelere kayyum
atayarak bölücülük yaptığına ilişkin açıklaması
50.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, AKPnin belediyeleri usulsüzce yönettiğini
söyleyen Ahmet Türk, Selçuk Mızraklı ve Bedia Özgökçe Ertanın
yerlerine kayyum atandığına ilişkin açıklaması
52.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
yasama organının yürütme organının hukuki dayanaktan yoksun
uygulamalarını tasdik etme yeri olmadığına
ilişkin açıklaması
53.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
54.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve her
sistemin, her devletin eleştirilecek yanları olabileceğine ilişkin
açıklaması
55.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, her zaman doğrunun yanında
yanlışın karşısında olduklarına ilişkin
açıklaması
56.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisinin işinin
iktidarı alkışlamak değil uyarmak, ikaz etmek olduğuna
ilişkin açıklaması
57.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, demokrasilerde siyasi iradenin alkışı milletten
bekleyeceğine ilişkin açıklaması
58.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
59.- Elâzığ
Milletvekili Gürsel Erolun, Maden ilçesinin afet bölgesi ilan edilerek bütün
olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
60.- Elâzığ
Milletvekili Sermin Balıkın, Madenli hemşehrilerinin talep ve
istekleri doğrultusunda hareket edileceğine ilişkin açıklaması
61.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, RTÜK üyesi Faruk Bildiricinin üyeliğinin RTÜK
Başkanı Ebubekir Şahinin isteği ve talebi
doğrultusunda düşürüldüğüne ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesinin üstündeki bir iradeyi kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
62.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, DAEŞ terör saldırılarına en fazla
maruz kalan ve en etkili mücadeleyi yapan ülkenin Türkiye olduğuna
ilişkin açıklaması
63.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
64.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Boğaziçi Kanunu ile
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören
kanun teklifi taslağının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından hazırlanmasının yeni
bir yasal düzenleme olduğuna ve teklifin kabul edilmesi hâlinde
İstanbul Boğaz yönetiminin yetkilerinin Bakanlığa ve
Cumhurbaşkanlığına bağlanacağına
ilişkin açıklaması
65.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuşun 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
66.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
67.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, bu ülkede hiç kimsenin Atatürke ve silah
arkadaşlarına tahkir ve tezyif edemeyeceğine, hakarette
bulunamayacağına ilişkin açıklaması
68.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
69.- Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Başkanı Yunus Kılıçın,
Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün 106 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
70.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozanın 106
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
71.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
72.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Barış Pınarı Harekâtıyla ortaya
konulan kararlılığın
milletimizin bekası için ortaya konulmuş bir
kararlılık olduğuna ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı ve milletvekilleri
tarafından, ülkemizin narenciye üretimi konusunda hem sofralık hem de
endüstriyel pazarda yer alan büyük fırsatları yakalayabilmesi,
dinamik üretim ve pazarlama planlamalarıyla ihracat gelirlerini
artırabilmesi, yeni pazarlara ulaşılabilmesi ve rekabet gücünü
artırarak bulunduğu pazarda söz sahibi olabilmesi için gerekli
çözümlerin araştırılması amacıyla 30/10/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
31 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, HDP'li belediye başkanlarının görevden
alınmasına gerekçe gösterilen iddiaların doğruluğunun
araştırılması amacıyla 31/10/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Elâzığın Maden ilçesinin heyelan
riskli alanlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/1475) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
31 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Edirne Milletvekili Fatma
Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin
Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 106)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık
İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşmeye Türkiye
Cumhuriyetinin Beyanlarla Birlikte Katılmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1801) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Arasında IFAD
Ülke Ofisi-Doğu Avrupa ve Orta Asya Merkezi Kurulmasına
İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1541) ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 53)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, milletimizin,
halkımızın temsilcisi olan Meclis çatısı
altındaki her milletvekilinin topluma örnek olması gerektiğine,
eleştirilerde bulunulurken üsluba ve sözün sınırlarına
riayet edilmesini rica ettiğine ilişkin konuşması
31
Ekim 2019 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN YILMAZ (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 141inci IPU
Genel Kurulunda yapmış olduğu çalışmalar ve
görüşmelerle ilgili bilgi vermek için söz isteyen İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kana aittir.
Buyurun Sayın Kan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın,
Parlamentolararası Birlik Grubu Türk Grubunun 13-17 Ekim tarihleri
arasında gerçekleştirilen 141inci Parlamentolararası Birlik
Genel Kurulu toplantısına katılımına ve katkılarına
ilişkin gündem dışı konuşması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Başkanlığını
yürütmekte olduğum Parlamentolar Arası Birlik Komisyonunun 13-17 Ekim
tarihleri arasında Sırbistanın başkenti Belgradda
gerçekleşen 141inci Parlamentolar Arası Birlik Genel Kurulu
toplantısına katılımı ve katkılarıyla
alakalı Genel Kurula bilgi arz etmek istedim.
Malumunuz olduğu üzere, Parlamentolar
Arası Birlik, kısa adıyla PAB bağımsız devlet
parlamentolarının temsilcilerinden oluşan, hâlen 179 ülkenin
parlamentolarının üyesi olduğu, Birleşmiş Milletlere
paralel olarak çalışan, 1889da, Birleşmiş Milletlerden çok
önce kurulmuş bir kuruluştur. Genel merkezi Cenevrede olan Parlamentolar
Arası Birlik, 7 milyarı aşan dünya nüfusunun 6,5 milyardan
fazlasını temsil etmektedir. Parlamentolararası Birlik Genel
Kurulu senede 2 sefer toplanmaktadır, aynı yıl içerisindeki
Genel Kurul toplantıları 1 sefer Cenevrede, diğer sefer de ev
sahibi üye bir ülkede yapılmaktadır. Bu yılın 2nci PAB
Genel Kurulu Sırbistanın Belgrad şehrinde 13-17 Ekim tarihleri
arasında gerçekleştirilmiştir.
141inci PAB Genel Kurulunda ülkemiz, Sayın
Meclis Başkanımız Mustafa Şentop Beyefendinin
riyasetlerinde Mecliste grubu olan bütün partilerden oluşan Parlamentolar
Arası Birlik Komisyonu üyesi 9 milletvekilimiz tarafından temsil
edilmiştir. PAB Türk Grubumuz, kadın ve genç temsili
açısından ve siyasi temsil çeşitliliği açısından
da Parlamentolar Arası Birlik Genel Kurulunda Başkanlık
Divanı ve üye ülkeler tarafından takdir edilmektedir.
141inci Genel Kurulda, gündeme damgasını
vuran 2 acil gündem maddesi görüşüldü. İlki, bizim de üyesi
olduğumuz coğrafi grup olan On İki Artı Grubunun Fransa
liderliğinde, Türkiyenin sınırlarını tehdit etmekte
olan terör örgütlerinden bölgeyi temizlemek ve Suriyeli misafirlerimize güvenli
bölge oluşturmayı hedefleyen Barış Pınarı
Operasyonu aleyhine verilmiş olan acil gündem maddesi teklifiydi.
İkincisi de buna karşılık Türkiyenin, Fransa özelinde
bazı Batı ülkelerinin terörle mücadele ve terör örgütlerine destek
hususunda çifte standartlar içeren davranışlarıyla alakalı
verdiği acil gündem maddesi teklifiydi. Türkiye tarafından stratejik
bir kararla, son anda bizzat Sayın Meclis Başkanımız
tarafından sunulmuş olan acil gündem maddesi teklifi sayesinde,
Barış Pınarı Operasyonu aleyhinde verilmiş olan acil
gündem maddesinin gündeme alınmaması yönünde Genel Kurulda oylama neticelendi.
Böylece Türkiye lehinde büyük bir diplomatik zafer kazanılmış
oldu.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Parlamentolar Arası Birliğin 141inci Genel
Kurulunda Türkiyenin toplantının seyrini değiştiren
girişiminin başarısı arkasında Sayın Meclis
Başkanımızın riyasetinde yapılan girişimlerin
yanı sıra kıymetli heyet üyelerimizin de katkıları
büyük rol oynadı. Parlamentolar Arası Birlik Komisyonumuzun
Meclisimizde grubu bulunan 5 partiyi temsil eden 9 üyesinin 8i, bu meselede
büyük bir beraberlik sergileyerek ülkemizin aleyhindeki önergenin geçmesine engel
oldular, en güzel şekilde ülkemizi temsil ettiler.
Bu vesileyle Parlamentolar Arası Birlik
Komisyonu Başkanı sıfatıyla, tekrar siz
saygıdeğer milletvekillerimiz ve milletimiz huzurunda Komisyonumuzun
Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve İYİ PARTİ temsilcilerine şükranlarımı
sunuyorum ülkemize karşı sergilenmiş olan hasmane tavır
karşısında sergiledikleri duruştan dolayı. Kıymetli
PAB Türk Grubu üyelerimiz birlikten kuvvet doğduğunu, haklı
olmanın insanı güçlü kıldığını, mesele
memleket olduğunda gerisinin teferruat olduğunu siyasetüstü bir millî
duruş sergileyerek dünya ülkelerinin temsilcileri huzurunda tekrar
göstermiş oldular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kan, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
RAVZA KAVAKCI KAN (Devamla) - Bu vesileyle Türkiye
Büyük Millet Meclisimizin 600 üyesinin grubumuzun tabii üyeleri olduğunu
ve daima katkı ve önerilerinize açık olduğumuzu ifade etmek
isterim.
Ayrıca, hafta sonu KEFEK, Birleşmiş
Milletler Kadın Komisyonu ve Parlamentolar Arası Birlik
ortaklığında İstanbulda yapılacak olan Siyasette
Kadın Çalıştayına kadın-erkek bütün
milletvekillerimizi davet ettiğimizi tekrar bu kürsüden ifade etmek
isterim.
Sözlerimi tamamlarken Barış
Pınarı Operasyonunda hem vatanımız hem de mazlum insanlar
için mücadele eden kahraman Mehmetçiklerimize Allahtan muvaffakiyetler
diliyor, şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum, Gazi Meclisimizi
ve milletimizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
karşılıksız çeklere verilen hapis cezaları
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebiye
aittir.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 31 Ekim SODEPin kurucu
Genel Başkanlığı, SHP Genel Başkanlığı,
Başbakan Yardımcılığı, Devlet ve
Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Prof.
Dr. Erdal İnönünün ölümünün 12nci yıl dönümüne, düzenlenen çeklerin
karşılıksız çıkması hâlinde çek keşide
edenler hakkında hapis cezası uygulamasının
kaldırılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlarken Türkiyeye yıllarca bilim alanında büyük hizmetler
vermiş, mütevazı kişiliği, nezaketi ve dürüstlüğüyle
örnek devlet adamı olmayı başarabilmiş, eski Genel
Başkanlarımızdan Profesör Doktor Sayın Erdal İnönüyü
ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyorum, Allahtan rahmetler diliyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bugün gündeme
getirdiğim konu, düzenlenen çeklerin karşılıksız
çıkması hâlinde çek keşide edenler hakkında önce idari para
cezası, bu idari para cezasının da süresinde ödenmemesi
nedeniyle cezanın hapse dönüşmesine ilişkin uygulamanın
kaldırılması, konumuz budur. Buna ilişkin bir kanun
teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
vermiş bulunuyorum.
Düzenleme, vermiş olduğum kanun teklifinin
gerekçesi şunlardan oluşuyor: Birincisi, Anayasamızın
38inci maddesine 2001 yılında eklenmiş olan bir fıkrayla
ekonomik suça ekonomik ceza anlayışı benimsenmiştir.
38inci maddenin ilgili fıkrasına göre, hiç kimse yalnızca
sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirmemiş
olmaktan dolayı özgürlüğünden mahrum bırakılamaz.
Anayasamızın bu hükmü, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine Ek 4 Numaralı Protokolün 1inci maddesinin de amir
hükmüdür. Söz konusu ek protokol, Türkiye tarafından 1992
yılında imzalanmış ve 1994 yılında da Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmıştır. Esasen,
Anayasanın söz konusu 38inci madde hükmü, anılan ek protokolün
hükmünün iç mevzuata, Anayasaya taşınmasından başka bir
şey değildir.
2012 yılına kadar Türkiyede, düzenlenen
çeklerin karşılıksız çıkması hâlinde hapis cezası
müeyyidesi vardı; 2012 yılında yapılan bir düzenlemeyle
karşılıksız çekte hapis cezası uygulaması
kaldırıldı. O zaman Sayın Cumhurbaşkanımız
Başbakandı, şöyle bir demeç de vermişti: Artık çek
borcundan dolayı kimse cezaevine girmeyecek. Cezaevine girmeyecek ama on
yıl süreyle hiçbir yerde çek karnesi alamayacak. diye devam eden
cümleleri vardı Sayın Erdoğanın.
2012-2016 dönemi, çekte hapis cezasının
olmadığı dönemdir. 2016 yılında tekrar eski uygulamaya
dönülmek suretiyle, karşılıksız çekte hapis cezası
uygulanmaya başladı. Şimdi, ben rakamlara baktım; acaba bu
düzenleme istenen sonucu vermiş mi ya da çekte hapis cezasının
kalkmış olduğu dönemde karşılıksız çekte bir
patlama mı olmuş diye. Rakamlar bana böyle bir şeyi göstermiyor
yani karşılıksız çekte hapis cezasının
olmadığı 2012-2016 döneminde çeklerde bir patlama yok
arkadaşlar. Karşılıksız çek sayısı ne zaman
artıyor? Ekonomik kriz dönemlerinde artıyor. İnsanlar, esnaf,
iş adamı, tüccar, çek düzenleyenler geleceğe güvenerek,
gelecekte ekonominin iyi olacağı varsayımıyla çek
düzenliyor; birden bir ekonomik krizle karşılaşıyor çekini
ödeyemiyor, satışlarını yapamıyor çünkü. İflas
eden şirketleri biliyoruz, zor duruma düşen esnafı biliyoruz.
Öte yandan, kendisinin almış olduğu çeki, çeki veren kişi
ödemediği için kendisi de diğer tarafa taahhüdünü yerine getiremiyor.
Siyasal Bilgiler Fakültesi 1inci sınıfta bizim hocamız bize bir
şey söylemişti, borçlar hukuku hocası Profesör Doktor Safa
Reisoğlu, Allah selamet versin: Borçtan şahıs ile sorumluluk
yoktur. Kimse borcunu ödemediğinden dolayı hapse atılamaz. Çek
bir sözleşmeden doğan belgedir, bir karşılıklı
ticari sözleşme vardır; bu sözleşme yazılı olabilir,
şifahi olabilir, bu sözleşmenin gereğinin yerine getirilmemesi
nedeniyle kimse hapse konulamaz.
Şöyle bir tablo göstereceğim size: Şu
kırmızı çizgi -eğri- karşılıksız çeki
gösteriyor. Şurada yıllar var, 2002 yılından 2019a kadar
yılları görüyoruz. Karşılıksız çekin zirve
yaptığı dönemler, ekonomik kriz dönemleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan. Teşekkür ederim.
Bakın, şu en zirveye
çıktığı dönem, karşılıksız çek
tutarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüz binde
23tür, bu yıl 2009 yılıdır. Büyüme de aşağı
inmiş durumda, büyüme yüzde eksi 4,7. Büyüme varsa
karşılıksız çek miktarı azalıyor, büyüme yoksa
karşılıksız çek tutarı ve miktarı sayısal
olarak artıyor. Bakın, şu ceza olmayan dönem, 2002-2016 dönemi,
burada anlamlı bir artış görmüyorum
karşılıksız çek sayısında; ne zaman kriz var o
zaman artıyor. 2011 öncesinde ceza var; karşılıksız
çekler hem sayısal hem tutar olarak olağanüstü seviyelerde. Sürekli
yargı reform paketlerini görüşüyoruz. Gelin, ikinci yargı
reformu paketine bunu dâhil edelim, karşılıksız çekte hapis
cezasını kaldıralım değerli arkadaşlar.
Dolandırıcıları ayrıca cezalandıralım, bu
ayrı bir konu.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Millî Eğitim Bakanlığı maarif müfettişlerinin
sorunları hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili
Yaşar Karadağa aittir.
Buyurun Sayın Karadağ. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağın, Millî Eğitim
Bakanlığı teftiş sistemi ile maarif müfettişlerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Millî Eğitim
Bakanlığı teftiş sistemi ve maarif müfettişlerinin
sorunları üzerine gündem dışı konuşma yapmak için söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bir milletin
geleceği yeni nesillerini nasıl yetiştirdiğine
bağlıdır. Bu nedenle, Anayasamızın 24üncü ve 42nci
maddelerinde ülkemizdeki tüm eğitim öğretim faaliyetlerinin devletin
gözetimi ve denetimi altında yapılacağı hükme
bağlanmıştır. Ülkemizde tüm eğitim
kurumlarının denetimi MEB maarif müfettişlerince
yürütülmektedir. Bu denli önemli bir sorumluluğu olan MEB teftiş
sistemi son sekiz yılda 4 kez değiştirilmiş ancak bir türlü
doğru bir yapıya kavuşturulamamıştır. 2016
yılında yapılan son değişiklikle, müfettişler
arasından mülakatla seçilen 475 müfettiş Bakanlık maarif
müfettişi olarak atanmış, kalan müfettişler ise şahsa
bağlı kadrolarda illerde bırakılmıştır. Bu
mülakatın hukuki olmadığına yönelik onlarca iptal
davası açılmış, dava Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunda neticelenmiş ve mülakatın tüm sonuçlarıyla
birlikte iptaline karar verilmiştir ancak Millî Eğitim
Bakanlığı bu yargı kararını
uygulamamıştır, Teftiş Kurulundaki muamma hâlen devam
etmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığında,
mevcut durumda hukuki durumları tartışılır 498
Bakanlık müfettişi çalışmaktadır.
Bakanlığın sadece kendi bünyesinde 60 bin civarında resmî
kurum ve 1 milyonu aşkın personeli bulunmaktadır. Ayrıca
Bakanlığa bağlı özel öğretim kurumları da dikkate
alındığında, 80 bin civarında kurumun 498
müfettişle denetlenmesi mümkün değildir.
Denetimin olmadığı yerde, devletin
koyduğu kuralların bazı kesimlerce ihlal edileceği
açıktır. Nitekim, yeterli denetim olmadığı için kaçak
dershaneler, kaçak kurslar, kaçak etütler, anaokulları, kaçak öğrenci
yurtları faaliyetlerine devam etmektedir. Ayrıca, devletin resmî
eğitim kurumlarında da yeterli rehberlik ve denetim
yapılmamaktadır. Denetimsizliğin ağır sonuçlar
doğurduğu ortadadır. Ne üzücüdür ki denetim, ancak kötü olaylar
yaşandığında hatırlanmaktadır. Denetim, sadece
bir yurtta yangın çıkıp çocuklarımız yanarak
öldüğünde, kaçak bir kursta çocuklarımız istismara
uğradığında, bir okulda çocuklarımız şiddete
maruz kaldığında, bir öğretmen öğrencisi
tarafından yaralandığında, küçük bir yavrumuz serviste
unutulup öldüğünde akla gelmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, eğitim
kurumlarının denetim ihtiyacı varken mesleki tecrübeye sahip
müfettişlerimizden sadece 498inin çalıştırılıp
1.500 civarındaki maarif müfettişinin bu kapsama
alınmaması, şahsa bağlı kadroyla il millî eğitim
müdürlükleri bünyesinde bekletilmesi izah edilemez bir durumdur. Millî
Eğitim Bakanlığı 2018 yılı Sayıştay
Denetim Raporunda MEB teftiş sistemindeki başarısızlık
alenen ortaya konulmuştur, 498 müfettişle yeterli denetim
yapılmadığı belirtilmiştir. Denetim raporunda
teftiş sisteminin istikrarlı bir yapıya ve yeterli kapasiteye
kavuşturulması gerektiği özellikle
vurgulanmıştır. Devlet denetim görevini ihmal ederse bunun
ülkemiz açısından telafi edilemeyecek sonuçlar
doğuracağı açıktır. Konunun ciddiyetine binaen,
şahsa bağlı kadroyla illerde bekletilmekte olan 1.500 maarif
müfettişinin ivedilikle diğer meslektaşları gibi maarif
müfettişliği kadrolarına geçirilmeleri gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karadağ, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
YAŞAR KARADAĞ (Devamla) Bakanlık
teftiş sisteminin bir an önce istikrarlı bir yapıya
kavuşturulması şarttır. Bunun için Millî Eğitim
Bakanlığınca derhâl bir kadro ihdası yapılarak
hazırlanacak kararnamenin Cumhurbaşkanlığına
sunulması elzemdir.
Saygıdeğer milletvekilleri, müesses
nizamın kurmuş olduğu sömürü düzeninde emperyalist güçler sadece
ülkelerin yer altı, yer üstü kaynaklarını sömürmüyorlar,
aynı zamanda ülkelerin insan kaynaklarını da sömürüyorlar.
Bundan dolayı, bizim, ülke olarak mutlaka ve mutlaka insan
kaynaklarımıza sahip çıkmamız lazım ve bunların
eğitimiyle ilgili alınacak kararları ivedilikle hayata
geçirmemiz lazım.
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karadağ, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren ilk 30 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim. Bu sözlerin ardından da Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sisteme 30 kişi
girmemişse ben de girebilir miyim Başkanım?
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar,
hâlihazırda 27 milletvekili arkadaşımız sisteme
girmiş, 3 arkadaşımız daha sisteme girerse onların da
söz taleplerini karşılayacağım, toplam 30 olacak.
Sayın Şahin, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Süleyman Şah Türbesinin
22 Temmuz 2015 tarihinde neden Türk topraklarından
kaçırıldığını, neden gereken müdahalenin
yapılmayarak IŞİD terör örgütüne teslim edildiğini, Sakarya
ilindeki Tank Palet Fabrikasının kâr garantili ve ihalesiz olarak BMC
firmasına verildiğinin doğru olup olmadığını,
ihaleyle verildiyse hangi ihaleyle verildiğini ve ihale ilanının
nerede yayımlandığını, 15 Temmuz şehit ve
gazilerine yardım için kurulan vakfın adresini, yönetim kurulunda
kimlerin olduğunu ve yardım için toplanılan 309 milyon Türk
lirasının akıbetini kamuoyu adına öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamuoyunun cevaplarını merak ettiği
birkaç soruyu dile getirmek istiyorum.
İlk sorum şu olacak: Süleyman Şah
Türbesi 22 Temmuz 2015 tarihinde neden Türk topraklarından
kaçırılmış ve neden gereken müdahale yapılmamış
ve IŞİD terör örgütüne teslim edilmiştir?
İkinci sorum: Sakaryada ordumuza ait Tank
Palet Fabrikası hangi ihaleyle BMC firmasına verilmiştir?
İhale ilanı nerede yayınlanmıştır? Tank Palet
Fabrikasının kâr garantili, ihalesiz olarak BMC firmasına verildiği
doğru mudur?
Üçüncü sorum ise şu olacak: 15 Temmuz
şehit ve gazilerimize yardım için kurulan vakfın adresi nedir?
Yönetim kurulunda kimler vardır? Yardım için toplanan 309 milyon lira
ne olmuştur? Harcandıysa kimlere harcanmıştır?
Bunları kamuoyu adına soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın, buyurun.
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 29 Ekim - 4 Kasım
Kızılay Haftasına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
29 Ekim-4 Kasım tarihleri Kızılay
Haftası olarak kutlanmaktadır. Kurulduğu 1868 yılından
bu yana, toplumsal dayanışmayı sağlamak, sosyal
refahın gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara
barınma, beslenme ve sağlık yardımlarını
ulaştırmak için önemli görevler üstlenen Türk
Kızılayı, kan, afet, uluslararası yardım, göç ve
mülteci hizmetleri, sosyal hizmetler, sağlık, ilkyardım,
eğitim, gençlik alanlarında faaliyet yapmaktadır.
Kızılayın hayati öneme sahip
faaliyetlerinin başında kan hizmetleri gelmektedir. Ülkemizin ihtiyacı
olan kanın tamamını gönüllü ve sürekli
bağışlardan karşılamayı hedeflemektedir.
Kızılay, ülke çapında
yaygınlaştırdığı afet müdahale ve afet lojistik
sistemleriyle, başarılı çalışmalarıyla
dünyanın en iyi afet örgütlenmelerinden birine sahip yüz akı, millî
bir kurumumuzdur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi...
3.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, uzman erbaşların
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Soru önergeme Millî Savunma Bakanlığı
tarafından 9 Ocak 2019 tarihinde verilen cevapta, uzman
erbaşların kadroya alınmalarına ilişkin
çalışma olmadığı Bakan Hulusi Akar imzasıyla belirtilmiştir.
Bir haberde Sayın Vekil İzzet Ulvi Yönter Uzman çavuşlara kadro
yolda demecini vermiş, Cumhuriyet Halk Partisinin tavrını
tutarsız bulduğunu söylemiştir. Asıl tutarsızlık
buradadır; Bakan ayrı söylüyor, iktidar partisinin ortağının
vekili ayrı konuşuyor.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim teklifimiz mayıstan
beri Komisyonda. Kadro diyoruz, 6000 sayılı Kanunun
mağdurlarının sorunlarını çözelim diyoruz, 3600
gösterge diyoruz, zatî tabanca, kadro görevi dışında
çalıştırmama, doğu görev sürelerinin adil düzenlenmesi,
orduevi diyoruz. Oradan kuru kuruya selam değil, Gazi Meclisimizden uzman
erbaşlarımıza kanunla selam verelim diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
4.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 29 Ekim - 4 Kasım
Kızılay Haftasına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
29 Ekim-4 Kasım tarihleri Kızılay
Haftası olarak kutlanmaktadır. Yüz elli bir yıllık bir
geçmişe uzanan Kızılay, sadece ülkemizde değil,
sınırlarımızı aşan, gönül coğrafyamızı
dolaşan, mazlumlara ulaşan hayır ve yardım
kuruluşudur. Son on yılda, 138 farklı ülkede doğal ve insan
kaynaklı afetlere müdahale etmiş, ihtiyaç sahiplerinin barınma
ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamış,
kırmızı hilalimizi tüm insanlığın yüreğine
sevgiyle fedakârlıkla kazımıştır. Dünyanın
neresinde bir dram varsa orada olmuştur.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan önderliğinde, AK PARTİ olarak bu güzide
kurumumuzun yurt içindeki ve yurt dışındaki tüm
çalışmalarına destek vermeyi nasıl sürdürdüysek bundan
sonra da aynı şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.
1868den beri gece gündüz demeden çalışan
Kızılaya bugüne kadar emek vermiş, yardım etmiş
herkese teşekkür ediyor, Kızılayımızın
yardım çalışmaları sırasında hayatını
kaybeden tüm şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
5.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, 29 Ekim - 4 Kasım
Kızılay Haftasına ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Türk Kızılayı Osmanlı
Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti adıyla 1868
yılında kurulmuştur. İnsan hayatını ve
sağlığını korumak, insanlar arasındaki
karşılıklı anlayışı, sevgi ve saygıyı
geliştirmek amacıyla hizmetlerini sürdüren Türk
Kızılayımız, dünyanın en önde gelen
kuruluşları arasında yer almaktadır; yüz elli
yıllık bilgi birikimi ve tecrübesiyle aziz milletimizin
yardımlaşma ve dayanışma kültürünü tüm dünyaya
yansıtmaktadır.
Türk Kızılayının gücünü ve
itibarını yardımlarımızla ve desteklerimizle
yükseltmek için çalışmak, kendi vatandaşlarımıza,
kardeşlerimize ve tüm insanlığa hizmet etmek demektir.
Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da
ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğine inandığım
Kızılay Haftasını kutluyor, aziz milletimizi, tüm gönüllü
kardeşlerimizi bu güzide kuruluşumuzu desteklemeye davet ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
6.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, çiftçilere niçin 2018
yılına ait buzağı desteklemeleri ile sertifikalı tohum
kullanım desteğinin ödenmediğini Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarım Bakanına bir daha soruyorum:
Türkiyede hayvancılık can çekişirken siz hâlâ 2018
yılının buzağı desteklerini ödemiyorsunuz. Neden yandaşlarınıza
gelince cömert davranıyorsunuz da sıra çiftçiye gelince hiç
oralı bile olmuyorsunuz? Çiftçimiz ne kadar borçlu biliyor musunuz?
Aynı şekilde, 2018 yılının
sertifikalı tohumluk desteklerini de ödemediniz. Çiftçiye
Sertifikalı tohumluk kullan, yüksek verim alırsın. diyorsunuz
ama iş desteklemeyi ödemeye gelince para mı bitiyor? Dünyanın en
pahalı mazotunu, gübresini, yemini, tarım ilacını,
elektriğini Türk çiftçisi kullanıyor. 2020 yılına iki ay
kaldı, siz hâlâ 2018in desteklerini ödemiyorsunuz. Çok merak ediyorum,
çiftçiye bir gareziniz mi var? Çiftçi, alın terinin
karşılığını yani hak ettiği desteği
neredeyse iki yıldır alamıyor. Rahat mısınız
merak ediyorum? Buzağı ve tohumluk desteklemeleri ödenene kadar bu
soruyu sormaya devam edeceğim.
BAŞKAN Sayın Öztunç
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, Kahramanmaş ili
Dulkadiroğlu ilçesi Denizli köyünün yolunun olmadığına,
Elbistan-Darende yolunun genişletilmediğine, selden zarar gören
Elbistan ilçesi Demircilik Mahallesi Söğütlü Köprüsünün
tamamlanmadığına ve Göksun ilçesi, Sırmalı Mahallesi
Ahmetçik mezrasındaki evlerde içme suyu sıkıntısı
yaşandığına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Yerel seçimler öncesinde Kahramanmaraşta
yolsuz köy kalmayacak. sözü veren AKP yönetimi, her zamanki gibi sözünü
tutmuyor. Dulkadiroğlu ilçesi Denizli köyünün maalesef yolu yok. Bu
çağda yolsuz bir köy var. Yıllar önce yapılan su
kanalının çevresini yol olarak kullanıyorlar, ilkel bir yola
insanlar mahkûm bırakılıyor. Bu yol ne zaman yapılacak diye
soruyoruz, cevap verilmiyor. Elbistan ilçesinin Büyükyapalak Mahallesinde
-köyü- şehirler arası yol içerisinden geçiyor. Bakın,
Elbistan-Darende yolu olarak bilinen yolun etüdü bitirildiği hâlde
maalesef hâlâ genişletilmiyor. Elbistan ilçesi Demircilik Mahallesinde
bulunan Söğütlü Köprüsü selden zarar gördü, yapılmıyor. Göksun
ilçesi Sırmalı Mahallesi Ahmetçik mezrasında evlerde su yok. Bu
çağda hâlâ evlerde su bulunmuyor. Bunların hepsi AKPnin eseridir
diyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
8.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Bartın ili Hasankadı
beldesinde yaşanılan sağlık sorunlarına ilişkin
açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bartın Hasankadı beldemizdeki
sağlık sorunlarından bahsetmek istiyorum biraz.
Beldenin kurulduğu 1999 yılından bu
yana herhangi bir 112 acil yardım ambulans istasyonu mevcut değil. En
yakındaki ambulans da yaklaşık 27 kilometrelik, virajlarla
çevrili bir yoldan gelmekte. Bölgenin hasta yoğunluğu ve yaş
ortalaması da dikkate alındığında bu konu son derece
önem taşıyor. Öte yandan, mesai saatleri haricinde ve özellikle hafta
sonları da doktor bulunmaması da belde halkı açısından
ciddi bir sorun teşkil ediyor. Özellikle, acil bir durumla karşılaşıldığında
geri dönülemez olumsuzluklar yaşanabiliyor. Bu problemlerin giderilmesi,
Hasankadı beldesi ile civar köylerde yaşayan yaklaşık 6 bin
yurttaşımız için fayda sağlayacak diye düşünüyorum.
Bakanlığa ilettiğimiz bu husustan bir kez de Genel Kurulda
bahsetmek istedim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
9.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Türkiye'nin
açık hava müzelerinden olan Bursa ili İznik ilçesinin tarihî
eserlerine yönelik tahribatın durdurulması için Kültür ve Turizm Bakanını
göreve çağırdığına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye'nin açık hava müzelerinden biri olan
Bursanın İznik ilçesinden maalesef her zaman kötü haberler geliyor;
ya sahili katlediliyor ya tarihî surları tahrip ediliyor ya iki bin
yıllık Dikilitaş gibi eserleri hedef tahtasına
dönüştürülüyor.
Kültür Bakanına buradan sesleniyorum: Sadece
bir iki gününü İznike ayırsın, gezsin, görsün ve de görevini
yapsın. Düşünün ki iki bin yıllık Roma Dönemi eseri Dikilitaş
silah meraklılarının hedef tahtası hâline getirilmiş,
kurşunlanmış, bütün tarihi yok ediliyor. Bakanlık bu tarihî
eserleri koruyamayacaksa ne iş yapar?
BAŞKAN Sayın Topal
10.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 2018 yılı Sayıştay
Raporundaki tespitlere göre hesap vermeyen kurumların hangileri
olduğunu ve sorumlular hakkında neler
yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
2018 yılı Sayıştay
raporlarında yer alan kamu idarelerinin faaliyet genel değerlendirme
raporlarında çok ciddi tespitler var. Örneğin, yapılan
denetimlerde 141 kamu idaresinin yönetmeliklerde öngörülen şekilde
faaliyet raporu hazırlamadığı tespit edilmiş. Bunların
içerisinde ne yazık ki 35 tane üniversite var. Yine aynı raporda 52
tane kamu idaresinin faaliyet raporlarında kullandıkları
kaynaklar hakkında bilgi vermedikleri de tespit edilmiş. Bugün bir
bakkalımız bile hesaplarını her yıl sonunda
ayrıntılı olarak beyannameyle Maliyeye vermekle yükümlüyken kamu
idarelerinin bu durumu çok acıdır, devletin ne şekilde
yönetildiğinin en çarpıcı örneğidir.
Hükûmete soruyorum: Hesap vermeyen bu kurumlar
hangileridir? Sorumlular hakkında ne yaptınız? Bu liyakatsiz
anlayış daha ne kadar sürecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
Yok.
Sayın Kılıç
11.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 31 Ekim
Sütçü İmamın Fransız işgalcilerine karşı ilk
kurşunu atışının 100üncü yıl dönümüne ve
Kahramanmaraş ilinde açılışı yapılan 5inci
Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı'na ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
31 Ekim 1919da Sütçü İmam
Kahramanmaraşta Fransız işgalcilere karşı ilk
kurşunu attı.
5inci Kahramanmaraş Tarım Fuarı
KAFUMda bugün açılmıştır. İlimiz tarım,
hayvancılık ve tatlı su balıkçılığı
açısından ülkemizin en önemli merkezlerinden biridir. Tarımsal
destekler, havza bazlı da olarak verimlilik, kalite, gıda
güvenilirliği ve kırsal kalkınmayı esas alacak şekilde
yeniden düzenlenmiştir. Havza Bazlı Destekleme Modeli kapsamında
21 ürün, ülkemizde ve ilimizde en uygun yetiştirildiği havzalarda
destekleme kapsamına alınmıştır.
2002 yılından günümüze kadar
hayvancılık destekleme ödemelerinde 45 kat artış
sağlanmıştır.
Kimyasal mücadeleye alternatif yöntemlerden
biyolojik ve biyoteknik mücadele uygulayan üreticilere de destekleme ödemesi
verilmektedir. Son sekiz yılda desteklenen uygulama alanı 19 kat
artmıştır.
Kahramanmaraşımız 2003-2018
yılları arasında toplam 1,3 milyon TL destekleme
almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tarhan
12.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Varlık Fonunun keyfî hizmet
fonu olarak kullanılmasından vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası,
Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atillanın Borsa
İstanbulun Genel Müdürü olmasının ardından hisselerini
satacağını duyurmuştu çünkü şaibe olduğunu, Hakan
Atillanın Borsa İstanbulun başına geçmesinin doğru
olmadığını açıklamıştı. Bunun üzerine,
Türkiye Varlık Fonu, bahsedilen hisselerin tamamını satın
almak istediğini açıkladı. Yine Varlık Fonu eliyle bir
yanlış daha kapatılmak isteniyor. Daha önce İstanbul
Ticaret Merkezinin inşaat işlerini devralan Varlık Fonu
şimdi de Borsa İstanbuldaki hisseleri satın alıyor.
Varlık Fonunu keyfî hizmet fonu olarak kullanmaktan vazgeçin.
Yanlışlarınızın faturasını millete
ödetmekten ne zaman vazgeçeceksiniz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Aycan
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 31 Ekim Sütçü
İmamın Fransız işgalcilerine karşı ilk
kurşunu atışının 100üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugün 31 Ekim 1919un yıl dönümüdür. O gün, Sütçü
İmamın emperyalist, işgalci, namus düşmanı
Fransız askerine ilk kurşunu sıktığı gündür. O
gün ülkemizi oldubittiye getirerek işgal eden emperyalist ülkeler bugün de
Orta Doğuda, Irak ve Suriyede hâlâ cirit atmaktadırlar ve utanmadan
söz söylemektedirler. Fransanın ve diğer emperyalist ülkelerin
ülkemizde yaptığı zulmü, daha sonra ABDnin tüm dünyada
yaptıklarını unutmadık. İngiltere ve Fransanın o
günlerde Ermeni ve Kürt kökenli insanları nasıl birbirine
düşürdüğünü, kullandığını unutmadık. Bugün
de emperyalist ülkeler bölge insanlarını kullanmaya devam etmek
istemektedirler. Biz durumun farkındayız, duruşumuzu bugün de
devam ettiriyoruz. Bölgedeki tüm insanların da emperyalist ülkelere
karşı aynı duruşu göstermelerini dilerim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Filiz
14.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 30 Ekim Türkiye-Almanya
İşgücü Anlaşmasının 58inci yıl dönümüne ve
ülkelerin kalkınmasının beşerî sermayeyi oluşturan
eğitimli, liyakatli kadrolarla gerçekleşebileceğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elli sekiz yıl önce, 30 Ekim 1961de Almanya
ile Türkiye arasında İşgücü Anlaşması imzalandı.
İkinci Dünya Savaşında taş üstünde taş kalmayan
Almanya, kısa zamanda toparlanmış ve oluşan iş gücü
açığını birçok ülkeden işçi alarak kapatmaya
çalışmıştır. 1945ten 1955 yılına
gelindiğinde, İtalya, Yunanistan ve Portekizden, 1961de Türkiye'den
de işçi alan Almanya ekonomi mucizesi adını verdikleri
ekonomik büyümesini biraz da dışarıdan gelen işçilere
borçludur. dense de asıl itici güç, mesleki ve teknik okullarda
yetişen beşerî sermayesinin geçmiş tecrübelerini ve bilgi
birikimlerini kalkınma yolunda ustaca kullanmalarıydı.
Ülkelerin kalkınmasının beşerî
sermayeyi oluşturan iyi yetişmiş, eğitimli ve liyakatli
kadrolarla olabileceğini yönetenlere bir defa daha hatırlatıyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
15.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 29 Ekim - 4 Kasım
Kızılay Haftasına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Kızılay, tarihinden bugüne
sürdürdüğümüz vakıf geleneğimizin, dayanışma
kültürümüzün ve aziz milletimizin hamiyetperver karakterinin en anlamlı
tezahürlerinden biridir. Irk, din, dil ayrımı gözetmeksizin
dünyanın farklı coğrafyalarındaki afetzedelerin,
muhtaçların, yoksulların yardımına koşan
Kızılay, milletimizin vicdanını, hoşgörüsünü
hakkıyla temsil etmektedir. Dünyanın bütün kıtalarında
aktif görev üstlenen Kızılayın gösterdiği eşsiz
başarı memnuniyet vericidir. Meydana gelen her afette
vatandaşlarımızın yanına ilk koşan,
insanımızın imdat çığlığına ilk kulak
veren kuruluşlarımızın başında yine
Kızılay gelmektedir. Dünyanın dört bir yanında büyük bir
özveriyle çalışan Kızılay gönüllülerine ve yardımsever
tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle sevgi, hoşgörü, şefkat,
merhamet, yardımlaşma ve dayanışma duygusunun güçlenmesini
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
16.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ili Ulukışla
ilçesi, Beyağıl, Hasangazi, Alihoca, Çifteköy ve Elmalı
köylerinde yaşanılan mağduriyete ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ili Ulukışla ilçesinde Bayağıl,
Hasangazi, Alihoca, Çifteköy ve Elmalı köylerine gittim.
Taşımalı eğitim tüm köylerde sorundur. Bazı köy
okulları kapanmıştır, binalar ne yazık ki boş
kalmıştır. Öğrenciler taşımalı
eğitimden mağdurdur.
Hasangazi köyünde gölet
yapılmamıştır, sulama suyu sorundur, topraklar susuzdur.
Alihoca köyünün içme suyundan âdeta çamur akmaktadır, bu sorun
çözülmelidir. Alihoca köyünde köy yolu genişletmesi de istenmektedir.
Koçak köyündeki benzer sorun hâlâ çözülmemiştir. Elmalı köyü Pozantı
gidiş yolunda ulaşım sorunları yaşanmakta olup
düzenleme yapılması şarttır. Bayağıl köyünde içme
suyu yakınlarında bulunan İl Özel İdaresi atık toplama
tesisi içme suyu için büyük risk yaratmaktadır, bir an önce bulunduğu
yerden kaldırılmalıdır. Darboğaz köyünün gölet sorunu hâlâ
çözülmemiştir. Tüm köylerde üretilen ürünler maliyetin altında
satılmaktadır. Besicilik yapanlar mağdurdur. 65 yaş
maaşı kesilenler büyük mağduriyet yaşamaktadır.
Yetkililerin dikkatine sunarım.
BAŞKAN Sayın Erel
17.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaray ilinde gerçekleştirilen
toplulaştırma işleminin amacına uygun
gerçekleştirilemediğine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Aksaray ilimizde toplulaştırma işlemi
yapılmıştır. Toplulaştırma işlemi maalesef
amacına uygun bir şekilde gerçekleştirilmemiştir. Ortaköy
ilçemizin Gökler, Sarıkaraman, Çiftevi köyleri başta olmak üzere
yapılan çalışmalar son kez askıya çıkarılmadan
tescil için tapuya gönderilmiştir. Ortaköylü hemşehrilerimiz bu
konuda mağdurdurlar.
Yine, Eskil ilçemizde hazine
taşınmazları 500 dönüm civarında satışa
çıkarılmaktadır. Yıllarca ecrimisil ödeyerek bu
taşınmazları kullanan fakir çiftçilerimiz bu kadar büyüklükteki
taşınmazı alabilecek maddi güce sahip değildirler. Bu tür
taşınmazların en azından 25-30 dönüm hâlinde
satışa sunulması çiftçilerimizin, fakir çiftçilerimizin toprak
sahibi olmasına vesile olacaktır.
Yetkilileri, buradan, bir kez daha göreve davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
18.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili
Dazkırı ilçesi Kızılören ve Darıcılar köylerinde
deprem nedeniyle meydana gelen mağduriyetin giderilmediğine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Merkez üssü Denizli ili Bozkurt ilçesi olan depremde
seçim bölgem Afyonkarahisar ili Dazkırı ilçesine bağlı
Kızılören ve Darıcılar köyleri de zarar gördü. 100ün
üzerinde ev ve ahırda hasarlar oluştu ancak bugüne kadar bu
hasarların giderimi gerçekleştirilmedi, Darıcılar köyünde
hasar gören camiye hiçbir şey yapılmadı. Bununla birlikte,
köylülerin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının
ertelenmesine ilişkin AKP milletvekili tarafından verilen söz de
tutulmadı. Kızılören köyünde 906 kişiye Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan borçlarından dolayı ihtar gönderildi. Bu
kişiler icralık olmak tehdidiyle karşı karşıya
kaldı. Yandaş müteahhidin vergi borcunu bir gecede silenler iş
depremzede çiftçinin borcuna gelince neden dut yemiş bülbül gibi susarlar,
deprem sonrası verdikleri sözleri niçin tutmazlar?
BAŞKAN Sayın Özdemir
19.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, işsizliğin ülkemizin en
önde gelen sorunlarından olduğuna, kaynak sorununa çözümü
vatandaşa yeni vergiler yüklemekte bulan iktidardan üretim ve istihdam
sorununa bütüncül bir çözüm beklenmediğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün ülkemizin en önde gelen sorunlarının
başında şüphesiz işsizlik gelmektedir fakat ne
Cumhurbaşkanlığının ne de Adalet ve Kalkınma
Partisinin işsizlik sorununu çözmeye yönelik kayda değer bir
politikası yoktur; geçen yıla göre 1 milyon 65 bin kişi artarak
4 milyon 500 bin olan işsiz vatandaşımıza iş
imkânı yaratamamaktadır, resmî olmayan verilere göre 1 milyon 100
bini üniversite mezunu 8 milyon işsiz vatandaşımızın
sesini duymamaktadır, 1 milyon 500 binlere yükselen genç işsizlere
bir gelecek sunamamaktadır. Uzun bir süredir üretim düşüyor, istihdam
düşüyor, gerçek enflasyon artıyor, millî gelir düşüyor ve refah
kaybı hızla artıyor. Geçen hafta 2020 bütçe sunuşunda da
gördük ki ekonomik daralma ve kaynak sorununa çözümü vatandaşa yeni
vergiler yüklemekte bulan bu iktidardan üretim ve istihdam sorununa bütüncül
bir çözüm de beklenmemektedir.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz
20.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, uygulandığı illerde
yatırım ve istihdam açısından önemli faktör olan istihdam
teşvikinin süresinin uzatılmasını Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanından talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bölgesel istihdam teşvikinden yararlanarak SGK
primlerinden yüzde 6lık ilave prim desteği alan Düzce ve benzeri 52
ilimiz, bugün itibarıyla bu teşvikten yararlanamayacaklardır. 30
Mayıs 2013 tarihinde uygulanmaya başlayan ve 2 defa uzatılan bu
teşvik süresinin bitmesi Düzceyi ve uygulanan diğer illeri olumsuz
yönde etkileyecektir. Yatırım ve istihdam açısından önemli
bir faktör olan istihdam teşvikinin uygulandığı illerde bu
sürenin en az iki yıl daha uzatılması Düzce açısından
oldukça önemlidir.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının bu süreyi iki yıl süreyle
uzatmasını istiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
21.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eskişehirlilerin
tarifeli iç hat uçuşlarının Hasan Polatkan Havalimanından
yeniden başlaması talebine ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz hafta, bir sayın milletvekili,
Eskişehirlilerin tarifeli iç hat uçuşlarının Hasan Polatkan
Havalimanından yeniden başlaması talebine
karşılık odalar, STKler, üniversiteler 65 kişilik
uçağı dolduracak bilet satışını garanti
ediyorlarsa Türk Hava Yollarıyla görüşeceği
açıklamasında bulunmuştur. Zafer Havalimanını açanlar
diğer havalimanlarında olduğu gibi bu havalimanına yolcu garantisi
vermekteyken Eskişehirli hemşehrilerimize Eğer hava
ulaşımı kullanmak istiyorsan kendin garanti ver, başka
türlü olmaz. diyebilmektedir. Zafer Havalimanının
uçuşlarında beş yıl için 4 milyon yolcu garantisi
verilmiş, 175 bin yolcu uçmuştur yani devlet 21 milyon avro ödemek
durumunda kalmıştır. İktidar, sanki bu
savurganlığın ve yanılmanın sorumlusu
Eskişehirlilermiş gibi hareket etmekte ve Eskişehirlilerin bu
sorunu kendi kendilerine çözmelerini beklemektedir. İktidarın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
Yok.
Sayın Yaşar
22.-
Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın, İstiklal Savaşı,
Kore Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtına
katılan muharip gazilerimize şeref aylığı konusunda
yapılan farklı uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Samsun Muharip Gaziler Dernek Başkanı Gazi
Ahmet Diril Bey diyor ki: İstiklal Savaşı, Kore
Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtına
katılan muharip gazilerimize şeref aylığı konusunda
farklı uygulamalar yapılmaktadır. Hükûmet tarafından 2007
yılında yapılan yasa değişikliğiyle gazilerimiz
sosyal güvencesi olanlar ve sosyal güvencesi olmayanlar şeklinde
sınıflandırılmıştır. Bu
sınıflandırmaya göre, sosyal güvencesi olmayan gazilerimize otuz
günlük net asgari ücret tutarı esas alınarak 1.902 TL şeref
aylığı bağlanırken sosyal güvencesi olan gazilerimize
955 TL şeref aylığı bağlanmıştır. Bu
farklı uygulamadan derhâl vazgeçilmeli ve şeref aylıkları
günümüz ekonomik ve sosyal şartları göz önünde bulundurularak en az
net asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır.
Ayrıca, muharip gazilerimiz, şehit
yakınları ve malul gazilere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılavuz
23.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, güvenlik
korucularımızın özlük haklarının iyileştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; terörle mücadelede güvenlik güçlerimizin en büyük
yardımcılarından biri de korucularımızdır.
Güvenlik korucuları, yıllardır zorlu şartlar altında
yiğitçe hizmet etmekte, hem bulundukları bölgenin asayişinin
sağlanmasında hem de teröristlerle mücadelede çok mühim bir vazife
icra etmektedir. Korucularımızın özlük haklarıyla ilgili
geçtiğimiz sene bazı olumlu düzenlemeler yapılsa da
korucularımız bundan çok daha fazlasını hak etmektedir.
Yurt içinde ve dışında katıldıkları
operasyonlarda kahramanca mücadele veren güvenlik
korucularımızın şu an asgari ücret tutarında olan
maaşlarının iyileştirilmesi, hem üstlendikleri zorlu
görevlerin bir karşılığı olarak isabetli ve
hakkaniyetli olacak hem de terörle mücadelede ciddi bir moral ve motivasyon
yaratacaktır. Terörle mücadelede 1.000den fazla şehit ve gazi veren,
çok zor şartlar altında yaşamlarını sürdüren korucularımızın
maddi durum ve statülerinin iyileştirilmesi, yeniden düzenlenmesi bir
ihtiyaçtır. Korucularımızın her daim yanlarında
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
24.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, kooperatiflerin piyasaya
arz edecekleri tütünlere ilişkin uygulanacak vergi konusunda
çalışmanın ne zaman yapılacağını
Adıyaman çiftçisi adına Hazine ve Maliye Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Adıyamanımız, tütün ve sarmalık
tütünde Türkiyede önemli merkezlerden bir tanesidir. Adıyamanda yüz
binlerce çiftçimiz tütün üretimiyle geçimini sağlamaktadır.
Geleneksel anlamda üretimi, satımı ve pazarlaması yapılan
tütünle ilgili geçen yasama döneminde çok ciddi anlamda bir yasal
değişiklik yapılmış, üreticiler tarafından
kurulan kooperatifler eliyle tütünün pazarlanması ve
satılmasının önü açılmıştır. Ancak bu yasal
düzenlemeye paralel olarak sarmalık tütüne uygulanacak vergi konusunda
bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmamıştır,
mevcut yasaya göre uygulanacak vergi çok yüksektir.
Bugün Adıyamanda çeşitli temaslarda
bulunan Sayın Hazine ve Maliye Bakanına Türkiye Büyük Millet
Meclisinden Adıyaman halkı adına çağrıda bulunuyorum:
Kooperatiflerin piyasaya arz edecekleri tütünlere ilişkin uygulanacak
vergi konusunda çalışmayı ne zaman yapacaksınız? Bütün
Adıyaman çiftçisinin şu andaki tek beklentisi budur. Bu konuda
Adıyamanlılara ve Adıyaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karahocagil
Yok.
Sayın Ataş
25.-
Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramımızda cumhuriyetimizin kurucusuna hakaretlerde bulunma
küstahlığını, cesaretini gösteren Fatih Tezcanı hukuk
önüne çıkarmak ve cezalandırmak için neyin beklendiğini
öğrenmek istediğine ve
cumhuriyet savcılarını göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İki gün önce, 29 Ekimde cumhuriyetimizin
96ncı yıl dönümünü ülke genelinde coşkuyla kutladık. Bu
vesileyle cumhuriyeti bizlere hediye eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkü ve
tüm silah arkadaşlarını bir kez daha rahmet, minnet ve
saygıyla anıyorum.
Ancak Fatih Tezcan denen vatan haini, cumhuriyet,
Atatürk ve Türk düşmanı Cumhuriyet Bayramımızda
cumhuriyetimizin kurucusuna ağır hakaretlerde bulunma
küstahlığı ve cesaretini göstermiştir. Eğer bu
hakaretlerin yüzde 1ini Sayın Cumhurbaşkanına yapmış
olsaydı şu an çoktan tutuklanmıştı. Fetullah Güleni
günde yirmi saat dinler, ağlardım. diyen bu şahsın
Atatürke bu ilk hakareti de değildir. Bu haini hukuk önüne çıkarmak
ve cezalandırmak için ne beklenmektedir? Bu hain kim ve kimler
tarafından korunmaktadır? Görevleri cumhuriyeti korumak olan
cumhuriyet savcılarımızı buradan göreve davet ediyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kasap
26.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya ili Yoncalı
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesinin akıbetini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Devlet hastanesi olmayan, on yedi yıldır
da şehir hastanesi yapılamayan Kütahyamızda kırk
yıllık Kütahya Yoncalı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi
bitirilmek mi isteniyor? 31 Aralık itibarıyla 120 civarında
fizyoterapist işsiz kalacak, sözleşmeleri yenilenmiyor ve bundan
sonraki fizik tedavi süreci yardımcı personellerle yürütülecek. Günde
1.400 kişiye fizik tedavi uygulaması yapan, yoksullara ücret almadan
tedavi yapan hastane kapatılmak, birilerine peşkeş çekilmek mi
isteniyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
27.-
Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, PKKlı teröristlerin tespit edilip
cezalarının verilmesi gerektiği konusunda
Cumhurbaşkanına, Adalet Bakanına ve İçişleri
Bakanına seslenmek istediğine ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Adalet
Bakanımıza ve İçişleri Bakanımıza seslenmek
istiyorum: Yurt dışında yaşayan PKKlılar, Norveçte
bebeğiyle beraber bir aileyi taşlarla linç etmeye kalktılar,
Frankfurt Havaalanında Türk Hava Yolları bürosunu basıp
yağmaladılar. Avrupanın çeşitli bölgelerinde Türk
Bayrağını yakmak da dâhil her türlü şerefsizce eylemi
yapmaktan imtina etmiyorlar. FETÖcü diye adlandırılan hainlerin
yurt dışında yaşayanları Türkiyeye giriş
yapamazken, yaptıklarında pasaportlarına el konulurken bu vatan
haini PKKlılar yaptıkları eylemleri yanlarına kâr kalarak
bir de Antalyaya tatil yapmaya gelip âdeta Türkiye Cumhuriyetine küfretmeye
devam etmekteler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Dolayısıyla
bu PKKlı teröristlerin tespit edilip cezalarının verilmesi
gerektiğini Sayın Cumhurbaşkanımıza tekrar bildiriyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
28.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, profesyonel hakemlik
sözleşmesi feshedilen Suat Arslanboğanın haklarının
geri verilmesi konusunda Türkiye Futbol Federasyonuna seslenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Buradan Türkiye Futbol Federasyonuna seslenmek
istiyorum: Geçtiğimiz aylarda Beşiktaş-Başakşehir
maçı hakemi bir gerekçeyle görevinden alındı, sözleşmesi
feshedildi. Tabii Suat Arslanboğa adlı bu hakemimiz Eskişehir
bölgesini temsilen gidiyor. VAR kayıtları açıklanmadan,
gerekçesiz olarak sözleşmesi iptal edilen bu hakem
arkadaşımızın haklarının tekrar verilmesi veya
kamu vicdanında aklanması için VAR kayıtlarının açıklanmasını
rica ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
29.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, çocuklara ve kadınlara yönelik her
türlü şiddet, ayrımcılık ve gericilikle mücadelede
toplumsal farkındalık yaratılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, geçen
hafta seçim bölgem Adanada Çocuk susar, sen susma! sloganıyla yola
çıkan ve çocuk istismarlarının önlenmesi amacıyla
eğitim, toplumsal bilinçlenme ve farkındalık projeleri üzerinde
çalışmalar yürüten Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile
Mücadele Derneğimizin bir etkinliğine katıldık. Orada da
söylediğimiz gibi, istismara, şiddete, tacize, her türlü
kötülüğe karşı toplumsal değişimi çocukları ve
kendimizi eğiterek gerçekleştireceğiz. Çocuklara ve
kadınlara yönelik her türlü şiddeti, istismarı,
ayrımcılığı, ötekiciliği ve gericiliği ancak
mücadeleyle ortadan kaldırabiliriz. Bu alanda
oluşturacağımız toplumsal farkındalık her türlü
kötülüğün ve istismarın mutlaka kökünü kazıyacaktır.
Yüce Mecliste, köylerden yaylalara, mahallelerden
okullara, bulunduğumuz her alanda ve her ortamda sesimizi daha çok
yükselteceğiz. Bu konuda tüm Meclisin ilgi ve desteğini bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Aygun
30.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 1 Kasım
Tekirdağ ili Çorlu, Ergene ve Saray ilçelerinin, 2 Kasım Muratlı
ilçesinin düşman işgalinden kurtarılışının
97nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 1
Kasım Çorlu, Ergene ve Saray; 2 Kasım Muratlı ilçelerimizin
düşman işgalinden kurtarılışının 97nci
yıl dönümüdür. Bu vesileyle Çorlu, Ergene, Saray ve Muratlı ilçelerimizin
düşman işgalinden kurtarılışının 97nci
yıl dönümünü kutlarken Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri,
ebediyete intikal eden tüm kahraman şehitlerimizi, Ulusal Kurtuluş
Savaşının önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını minnet ve şükranla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Ödünç
31.-
Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, kadınlara yönelik şiddetin kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; kadınlarımız
bizlerin baş tacıdır, onlar bizlere emanettir.
Kadınlarımızı korumak, kollamak, yanlarında olmak
bizler için büyük bir şereftir. Bu nedenle, kimden gelirse gelsin
kadınlarımıza yönelik şiddet kabul edilemez.
Kadına yönelik şiddet, üzülerek ifade
edeyim ki son dönemlerde daha çok gündeme gelir olmuştur. Kadına
şiddete Dur! demek birinci önceliğimizdir. Meclisten tüm
milletimize sesleniyorum; bizim kadınlara elimiz kalkmaz, bizim elimiz
armut toplamak için kalkar diyorum. Gürsuda başlattığımız
meşhur deveci armudu toplanması sırasındaki
sloganımız Bizim elimiz armut topluyor. olmuştur. Bu
sloganı bir kere daha tekrar ediyorum: Sizlerin de eli kadınlara
karşı kalkmasın ve armut toplasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Pekgözegü
32.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, cezaevleri
yönetimlerinin insan haklarına saygılı olması konusunda
Adalet Bakanını göreve davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Kandıra 1 No.lu F Tipi
Cezaevi idaresinin kadın tutsakların ortak kullanım alanına
kamera yerleştirdiğini ve erkek personel tarafından
izlendiklerini, fark etmeleri üzerine kameraları kapattıkları
iddiasıyla Çağlar Demirel ve Selma Irmaka üç günlük hücre
cezası verilmiştir. Kimse biz kadınlara ne giyeceğimizi
söyleyemez, ister şort giyer ister başörtüsü takarız. Cezaevleri
yönetimi insan hakları için harekete geçmeli, insan haklarına bir an
önce saygı duymalıdır.
Adalet Bakanlığını da göreve
davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu
33.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, ABD Temsilciler
Meclisinin sözde Ermeni soykırımının tanınmasına
ilişkin kararının kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemiz terör örgütlerinin cirit
attığı bataklıkları teker teker kurutmakta, terörle
muzaffer olabileceğini sanan ve ellerinden kan damlayan katillerin
tekerine de çomak sokmaktadır. Bu sebepledir ki sözde medeni dünyanın
insanlık onurunu ayaklar altına alan temsilcileri, tozlu raflardan
çıkardıkları karanlık tasarıları tekrar gündeme
getirmiştir. Binlerce Müslüman masum Türkün kanına giren
faşist, ırkçı ve Türk düşmanı Ermeni çetelerinin
itiraflarını referans alarak hazırlanan tasarının ABD
Temsilciler Meclisinden geçirilmesi asla kabul edilemez. Türkiyeye tehditlerle
ve iftiralarla yön verilemeyeceği ve Türk devletinin tam
bağımsız bir ülke olduğu gün gibi ortadadır. Türk
milleti emperyalist sistemin ağababalarıyla ilgili hükmünü Çanakkalede
vermiş, imzasını Sakaryada, mührünü İzmirde,
Dumlupınarda ve Kocatepede vurmuştur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
34.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, tarımsal desteklerin
kırsal kalkınmayı esas alacak şekilde yeniden
düzenlendiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Üreticiye yeterli destek verilmediği
söyleniyor. 2002de tek kaleme indirgenen tarımsal destekler kırsal
kalkınmayı esas alacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Tarım sektörüne 2002de 1,8 milyar TL destek verilmişken 2019
yılında bu destek 17 milyar TLye çıkmıştır. 2017
yılında uygulamaya giren Havza Bazlı Destekleme Modeli
kapsamında, ülkemiz için stratejik öneme sahip, insan sağlığı,
beslenmesi ve bölgesel önemi olan 21 ürün en uygun yetiştirildiği
havzalarda destekleme kapsamına alınmıştır. 2002
yılında bitkisel üretimde 5 ürüne prim desteği veriliyorken 2010
yılında bu sayı 17 ürüne çıkarılmıştır.
2002 yılında hayvancılık desteklemesine 83 milyon TL
verilmişken 2018 yılında bu destekleme 45 kat artarak 3,7 milyar
TLye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya...
35.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantep ili genelinde
birçok okulun inşaatı bütçe yetersizliği gerekçesiyle
durdurulurken millet bahçesi için yapılacak milyarlarca liralık
israfın vicdanları sızlatıp
sızlatmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gaziantep şehir merkezinde yıkılan
Kamil Ocak Stadının yeri ve çevresinde bulunan Valilik binası
ve Demokrasi Meydanı apar topar millet bahçesi projesine çevrildi. 1
milyar liralık devasa maliyeti olan bu projeyi sivil toplum
kuruluşları ve Gaziantepli hemşehrilerimiz onaylamıyor,
Gaziantep ayakta. Millet bahçesinin yapılacağı yerlerdeki
binaları yıkmayı planlayan AK PARTİ iktidarı.
Yıkılan bu yerleri, Valilik binası ve içindeki müdürlükleri
yeniden yapmak için milyonlarca para harcanacak. Daha yirmi beş yıl
önce yaptırılan betonarme binanın
yıkılmasının ardında neler var? Daha yeni sayılan
bu kamu binası neden yıkılmak isteniyor, üstelik yakın
zamanda 10 milyon liralık harcamayla bina yenilendiği hâlde?
Gaziantep genelinde 80e yakın okulun inşaatı bütçe yetersizliği
gerekçesiyle durdurulurken millet bahçesi için yapılacak milyarlarca
liralık israf sizlerin hiç vicdanını sızlatmıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Serter...
36.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, Türkiye tarımının
yanlış politikalarla ithalata bağımlı
bırakıldığına ve 27 Ekimde İzmir ili Beydağ ilçesinde
düzenlenen 1inci Kestane Festivaline ilişkin açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye tarımı yanlış
politikalarla ithalata bağlı bırakıldı. Son on
beş yılda Çiftçi Kayıt Sisteminde neredeyse 650 bin çiftçi
azaldı; 3,2 milyon hektar boş alan kaldı; iktidarın
yaptığı zamlar çiftçilerin, üreticilerin belini iyi büktü. Tablo
bu iken İzmirden umut sesleri geldi, geçtiğimiz hafta sonu
İzmir Beydağ ilçesinde 1inci Kestane Festivali yaptık ve
İzmir kestane üreticileri Her şeye rağmen biz buradayız ve
yerel tarıma, yerel ekonomiye destek vereceğiz. dediler. Neye? Her
şeye rağmen. Ödemiş ve Beydağ sınırlarında
orman alanına giren arazilerde var olan hastalıklı
ağaçların sağlıklı kestane ağaçlarını
etkilemesini mi söyleyelim?
Günlük yevmiye ücreti neredeyse ortalama 400 TL
olmasına rağmen, Ege Bölgesi genelinde sırıkçılık
yapacak işçi bulunamıyor. Köylülerin kestane toplamak zorunda
kalmaları mı gerekli? Bu tablo Sayın Bakan Pakdemirliye
şunu anlatmalı: Artık tarım şirketleri yerine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok
teşekkür ediyorum.
38 milletvekili arkadaşımızın
söz talebini karşıladık.
Şimdi sırasıyla Grup Başkan
Vekillerimize söz vereceğim.
Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.
37.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
varlığımızı korumanın aktif politikaların
yanında ihtiyatı da elden bırakmamayı zorunlu
kıldığına, dünya 5ten büyüktür fakat dünyanın bizim
değil 5in yanında durduğunun aşikâr olduğuna, dünya
kamuoyunda tek adam rejimiyle yönetildiğimize dair bir algının
yayılıp güçlendirildiğine, üzerinde konuşulması
gerekenin sistem ve yönetim anlayışımız olduğuna, 31
Ekim Dünya Tasarruf Gününe ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye'nin güne hangi krizle
başlayacağını kestiremez hâle geldik. Allaha şükür ki
bugün hiç kimse tarafından kınanmamış ve hiç kimseyi
cevaben kınamak mecburiyetinde kalmamışız.
Yaşadığımız
coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı riskler ve sorunlar
elbette ki hepimizin malumudur. Yirmi beş bin yıllık medeniyet
tarihine sahip bu coğrafyada bin yıllık hükümranlık
başka bir millete de nasip olmamıştır; hiçbir kuşkuya
yer yoktur ki bu, kıyamete kadar da böyle devam edecektir.
Topraklarımız ve egemenlik haklarımız üzerinde gözü olanlar
bunu böyle bilmek mecburiyetindedirler ancak bunu sağlamanın
şartları ve esasları vardır. Varlığımızı
korumak, aktif politikaların yanında ihtiyatı da elden
bırakmamayı zorunlu kılıyor. Uzunca bir zamandan beri bölge
şartlarının gerçekleriyle bağdaşmayan maceraperest
politikalardan kaynaklı sorunlar yaşıyoruz. Belki bütün bunlar
Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığının
büyüsüne kapılarak yaptığımız ve sonra da gerçeklerle
yüzleşmek zorunda kaldığımız mülahazasıyla ifade
edilebilir ama artık, şapkayı öne koyup doğru düşünmek
mecburiyetindeyiz. Evet, dünya 5ten büyüktür fakat dünyanın bizim
değil, 5in yanında durduğu da aşikârdır.
Haritalarını emperyalist ülkelerin çizdiği sıradan
devletler gibi anılmayı hiçbirimiz hak etmiyoruz.
Anayasamızı değiştirip
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimiz günden
itibaren, dışarıdan bakıldığında, tek adam
rejimiyle yönetildiğimize dair bir izlenim oluşturulduğu kanaatine
sahibiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Cumhurbaşkanımızın karakteristik
özelliklerinden istifadeyle dünya kamuoyunda böyle bir algı
yayılıp güçlendiriliyor. Dikkat ederseniz, öyledir demiyorum, öyle
bir algı yaratılıyor diyorum. Bunun nedeni eylem mi, söylem mi,
yoksa algı yönetimi mi; üzerinde pek tabiidir ki
tartışılabilir. Ancak bildiğimiz ve gözlemlediğimiz, Türkiye'nin
bu durumdan zarar gördüğüdür. Ülkemizin bu külfetten kurtulması
artık ertelenemeyecek bir mecburiyettir. Üzerinde konuşmamız
gereken, sistem ve yönetim anlayışımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) İYİ PARTİ olarak, on beş aydır
yürürlükte olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden
behemehâl vazgeçilerek iyileştirilmiş demokratik parlamenter sisteme
dönüş hazırlıklarına başlamak hepimizin hayrına
olacaktır diye düşünüyoruz.
Bugün Dünya Tasarruf Günü. Bilindiği gibi, tasarruf
gelirin harcanamayan kısmını ifade eder.
Vatandaşlarımızın gelirlerinden tasarruf etmeye
imkânlarının müsait olmadığını bildiğimden
Hükûmeti ve Külliye yönetimini israftan uzak durmaya ve ülkenin kaynak ve
imkânlarını doğru kullanmaya davet ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Kurtulan
38.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, 1 Kasım Dünya Kobani Gününün
5 kıtada kutlanacağına, kendi toprağına ve yaşam
alanına sahip çıkan Kobani halkının nefes
aldığı bu günde Türkiye'nin de dayanışma içinde
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dünya 2014te barbarlıkla, vahşetle
yükselmeye çalışan bir barbar ordusuyla tanıştı.
Irakta ve Suriyede yüzlerce kilometrekarelik alanı denetim altına
alan IŞİD, Haziran 2014te Musulu ele geçirdi. Burada elde
ettiği ağır silahlarla, cephaneyle Ezidi kenti Şengale
saldırdı. 7 binden fazla kadın, çocuklarıyla birlikte
IŞİD tarafından kaçırıldı, binlerce Ezidi âdeta
kıyımdan geçirildi. Dünyanın gözleri önünde,
sınırımızın hemen dibinde insanları topluca
katletti. Bütün dünya bu soykırımı canlı yayınlarla izledi.
Hâlâ toplu mezarlar ortaya çıkarken kaçırılan 3 binden fazla
Ezidi kadının akıbeti belirsiz.
İnsanlığın gözlerinin önünde
yaşanan bu soykırım binlerce insanın göç etmesine neden
oldu. Ardından, Kobani başladı; IŞİD, insanların
kendi hâlinde yaşamaya çalıştığı Suriye
savaşının ortasında, insanlar için güvenli yerlerden biri
olan Kobaniye saldırdı. Kobani halkı, kendilerini katletmek
isteyen bu barbar ordusuna teslim olmadı. Kadın-erkek,
yaşlı-genç, eli silah tutan herkes IŞİDe karşı
kendini savunmaya başladı. IŞİDe karşı Kobanide
verilen mücadelede sadece Kobanililer yer almadı; Avustralyadan,
Kanadadan, Afrikadan, Danimarkadan, Avusturyadan, İngiltereden,
Hollandadan, Amerikadan ve dünyanın başka birçok ülkesinden insan
yer aldı. Türkiyede her ne kadar Kobani için düştü, düşecek
beklentisi olsa da Kobani düşmedi. IŞİDle olan bu savaşta
Türkiye üzerinden peşmergenin geçişi ve yardım koridorunun
açılması sağlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bu bir anlamda,
uluslararası dayanışmaya ve Kürtler arası birliğe de
büyük bir katkı sağladı. Dünyanın gözleri önünde Kürtler
barbar ordusuna galip geldi.
5 kıtadaki aydınların
çağrısıyla, 1 Kasım günü, 2014 yılından itibaren
Dünya Kobani Günü olarak ilan edildi. Yarın da 1 Kasım;
karanlığa karşı aydınlığın
kazandığı gündür, barbarlığa karşı birlikte
yaşamın, yaşamı barışla örmenin
kazandığı gündür. 5 kıtada onlarca ülke yarın Dünya
Kobani Gününü kutlayacak. Türkiyeye düşen, komşuluk ve kader
birliği yaptığı, kendi toprağına ve yaşam
alanına sahip çıkan Kobani halkının nefes
aldığı bu günü tehlike olarak görmek yerine dayanışma
içinde olmaktır, IŞİD artıklarının
palazlanmasına engel olmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Karanlığa
karşı aydınlığı savunanların günü kutlu
olsun diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
39.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 31 Ekim SODEPin kurucu Genel
Başkanlığı, SHP Genel Başkanlığı,
Başbakan Yardımcılığı, Devlet ve
Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Prof.
Dr. Erdal İnönünün ölümünün 12nci yıl dönümüne, 15 Temmuz
şehit ve gazileri için toplanılan 309 milyon Türk lirasının
akıbetini öğrenmek istediklerine ve bu paraların hak edenlere
ödenmesini sağlamak için Türkiye Büyük Millet Meclisini denetim görevini
yerine getirmeye çağırdıklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim.
Eski Başbakan
Yardımcılarımızdan, Sosyal Demokrasi Partisi SODEPin ve
Sosyaldemokrat Halkçı Parti SHPnin Genel
Başkanlığını yürütmüş, çok değerli siyaset
ve bilim adamı Erdal İnönünün bugün 12nci ölüm yıl dönümü.
Erdal İnönü, zekâsıyla, esprileriyle, hoşgörüsüyle,
yarattığı açılımlarla, Türkiyede siyasete
uzlaşma kültürünü getirmiş ve kazandırmıştır.
Erdal İnönü döneminde uzlaşı kültürü Türk siyasetine egemen
olmuştur. Kendisine en sert eleştirileri getiren insanlarla,
siyasetçilerle yan yana gelebilmeyi; Türkiyenin selameti, Türkiyenin
esenliği için iş ve güç birliği yapmayı
başarabilmiş birisidir. Bugün bu üstün meziyetin ne büyük bir
demokratik anlam taşıdığını, yokluğunun
yarattığı büyük bedeli her birimiz acı tecrübelerle
öğrendik. Kendisini büyük bir sevgi, özlem ve rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
15 Temmuz hain darbe girişimi hepimize çok şey öğretmiş
olmalı. Bu darbe girişimi, demokrasimizin değerini ve önemini ve
demokrasimizin güçlendirilmesinin cumhuriyetimizin bekası için olmazsa
olmaz olduğunu da kavrattı. Ancak 15 Temmuzda bedeller de ödendi.
Herkesin kendince ödediği bedeller şüphesiz var, siyaset kurumunun da
ödediği bedeller var lakin bir bedel var ki değeri parayla, pulla
ölçülmez. 15 Temmuzda hain darbe girişimine karşı demokrasi
için, cumhuriyet için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
bedel olarak
canını ortaya koyan ve şehadet mertebesine erişen 250
şehidimizle ilgili aziz milletimiz şehitlerimizin geride
kalanlarının yaralarını ve acılarını
hafifletmek için bir seferberlik başlattı. Bu seferberlikte benim
bildiğim kadarıyla 309 milyon Türk lirası -yeni parayla- para
toplandı. Bildiğim ve bildiğimiz kadarıyla bu paralar üç
yıldır kayıp. Bu paraların 1 kuruşu bile hiçbir
şehit yakınına ya da gazimize ödenmedi. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iki asli görevi vardır: Biri yasama, biri denetim. Aziz
milletimizin 15 Temmuz şehit ve gazileri için, onların yakınları
için topladığı, rızkından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) ...keserek
topladığı bu paraların akıbetini sormak, bu
paraların akıbetini öğrenmek ve bu paraların bir an önce
hak edenlere ödenmesini sağlamak Türkiye Büyük Millet Meclisinin her bir
üyesinin şeref ve namus borcudur. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu
konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Diğer siyasi partileri de bu
yaklaşım içinde hareket ederek Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli
işlevi olan denetim görevini aksatmadan yerine getirmeye
çağırıyor ve talep ediyoruz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan...
40.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, bu topraklarda ebediyete kadar bir ve
beraber yaşayacağımızın beyanı olan
cumhuriyetimizin ilanını kutladığına, cumhuriyetimizi
yüceltmek ve kurumsallaştırmak adına milletin ortaya
koyduğu irade olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
sahip çıkılması gerektiğine, Sancaktepe Belediye
Başkanı Şeyma Döğücünün İngilterede
uğradığı saldırıyı kınadıklarına,
30 Ekim Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşmasının 58inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
29 Ekim cumhuriyetimizin ilanını bir kez
daha yüce Mecliste kutluyorum. İlanı diyorum, zira kurtuluş
mücadelesi süreci içerisinde, kadını-erkeği,
genci-yaşlısı bütün aziz milletimiz de Kürtü, Türkü,
Lazı, Çerkezi, Alevisi, Sünnisiyle kurduğumuz cumhuriyeti 29
Ekimde ilan ettik, kutlu olsun.
Tabii, yüz kırk iki yıllık demokrasi
tarihine baktığımızda, aziz milletimiz, iradesine sahip
çıkma noktasında, kendi tarihî tecrübesiyle bir kez daha kendi
iradesine sahip çıkmış, ülkemizin istiklalini
kurtarmış ve cumhuriyeti 29 Ekimde hep birlikte ilan etmiştir.
Böylesi millî birlik ve beraberlik günlerimizi kardeşlik içerisinde
beraberce kutlamamız gerektiğini bir kez daha vurguluyorum. Kimsenin
kimseye üstünlüğünün olmadığı ve bu topraklarda ebediyete
kadar bir ve beraber yaşayacağımızın
ilanıdır cumhuriyet. İşte, 2017 yılında,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de demokratik tekamül
süreci içerisinde cumhuriyetimizi yüceltmek ve kurumsallaştırmak için
milletçe kurduğumuz bir tekamül düzenlemesidir. Bu bağlamda,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sadece cumhuriyetimizi
yüceltmek ve yükseltmek olarak AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin
yaptığı bir düzenleme değil, milletimizin iradesidir. Bu
bağlamda, cumhuriyetimize sahip çıkmamızın en önemli
yollarından birisinin de Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine sahip çıkmak olduğuna inanıyoruz.
Diğer taraftan, bilindiği üzere, Avrupada
terör örgütü PKKnın eylemleri oradaki vatandaşlarımıza
maalesef
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) PKK terör örgütü
Avrupada terör örgütü olarak tanınmasına rağmen oradaki dost ve
müttefik ülkeler tarafından yeterince soruşturma
yapılamadığını görüyoruz. Sancaktepe Belediye
Başkanımız Sayın Şeyma Döğücüye,
Uluslararası Dünya Belediyeler Birliği toplantısı için
gittiği İngilterede, Barış Pınarı
Harekâtıyla terör koridoru hayalleri yıkılan çocuk katili
PKKlılar bayrak sopaları ve yumruklarla saldırdılar. Bu
saldırıyı kınıyoruz. Avrupanın her neresinde
olursa olsun Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 11, 12 ve 13üncü maddelerinin
doğrudan emriyle Türkiye aleyhine, Türk vatandaşları aleyhine ister
Türk vatandaşı ister yabancı her kim suç işliyorsa
savcılarımız bunları Türkiyede de takip ediyor.
Onları da işledikleri suçla baş başa
bırakmayacağımızı ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son olarak, Avrupaya
emekçi göçünün bu yıl 58inci yılını kutluyoruz. Elbette
bir kutlama olarak anmaktan ziyade yaşadığımız
acı tecrübelerin tezahürü olarak biz bunları yaşadık. Zira,
60 darbesiyle bu ülkenin kalkınmasına engel olmak isteyen darbeciler
kalkınmanın 3 sacayağı olan emek, sermaye, ham madde
üçlüsünde emeği bu ülkede değil, Almanyada değerlendirmek için
Türkiyeyi buna mecbur kıldılar. Onun için, o günlerde iş,
aş, ekmek için Avrupa kapılarında iş arayanlar -ki onlar da
maalesef eğitilmiş personel de değildi- oralarda
Almanyanın kalkınmasına hizmet etmek için mecburen iş,
aş, ekmek arayışı içerisinde oldular. İşte bugün,
belki o zorlukları geride bırakan oradaki
vatandaşlarımız -yaklaşık 500 bin- Almanyada istihdam
gerçekleştiriyor ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
orada zor
koşullar altında, vatandan cüda, uzakta kalma durumunda kalan aziz
vatandaşlarımız bugün Almanyanın kalkınmasına
hizmet ederken tasarruflarıyla ülkemize de katkı sağlamaya devam
ediyorlar. Asimilasyon değil, entegrasyonla iki devletin, Almanyanın
ve Avrupadaki tüm işçilerimizin bulunduğu devletlerle ülkemizin
intibakını ve dostluklarını geliştiriyorlar.
Bu vesileyle Avrupadaki tüm emekçilere yürekten
başarılar diliyor, nice güzel çalışmalarla ülkeler
arası diyaloğa vesile olmasını temenni ediyorum ve bu hafta
da -Meclisimizin belki de son günündeyiz- başarılı, hayırlı
bir çalışma temenni ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
tutanaklara geçmesi bakımından
BAŞKAN Buyurun efendim.
41.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve cumhuriyete sahip çıkmanın yolunun cumhuriyeti
demokrasiyle taçlandırmak olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
mevkidaşımın biraz önce söylediği bir ifadeyi düzeltmek
istiyorum. Cumhuriyete sahip çıkmanın yolu saraya ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine sahip çıkmak
değildir; cumhuriyete sahip çıkmanın yolu demokrasiye sahip
çıkmak, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmaktır ve
unutulmamalıdır ki demokrasimiz cumhuriyet tarihi boyunca en büyük
tahribatı AK PARTİ iktidarları döneminde
yaşamıştır.
Genel Kurulun bilgisine arz ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
İkinci tura başlıyoruz
arkadaşlar.
Sayın Özkan, buyurun.
42.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Gayet muslihane
inşallah müzakerelerimizi tamamlarız.
Her şeyden önce, sayın
mevkidaşımın ifadesine göre, İngilterede demokrasi falan
yok. Demokrasi ile cumhuriyeti birbirine karıştırmak kabul
edilebilir bir davranış değil.
Bakınız, şu anda tekraren ifade
ediyorum ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini AK
PARTİ olarak sadece biz Milliyetçi Hareket Partisiyle ortak yapmadık;
bu aziz milletimizin aynen kuruluş ve kurtuluş mücadelesi sürecinde olduğu
gibi, milletin bağrından ittifakla çıkmış bir
düzenlemedir.
Geçmiş siyasi liderlere
baktığımızda, Başbakanlarımıza
baktığımızda her siyasi partiden vardı, elbette
Cumhuriyet Halk Partisinden de var. Ecevitle, Süleyman Demirelle -mekânları
cennet olsun- Turgut Özalla, Necmettin Erbakanla, Alparslan Türkeşle,
bu ülkede millî emanetini sırtlanmış her siyasi lider
bakıyor, cumhurla cumhuriyetimizi, devletimizi güçlendirmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu bağlamda,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi demokrasimizi
güçlendirmiş, vesayeti tasfiye etmiş, anayasal krizleri ortadan
kaldırmıştır ve taçlandıkça, kurumsallaştıkça
devlete kazandırdığı işlerlik sayesinde
vatandaşımızın gönlünde çok daha fazla memnuniyeti hak
edeceğine yürekten inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, müsaade edersiniz Sayın
Altay, ikinci tura başladık, Sayın Dervişoğluna bir
söz vereyim.
Buyurunuz Müsavat Bey.
43.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, cumhuriyeti
kuran milletin yaşatmasını da bileceğine ve müsterih
olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, ben bir tartışma yaratmak için
söylemedim, bir tespitte bulunmak için konuştum. Sayın
mevkidaşım da irticalen bazı cevaplar verdi, laf çok olunca hata
çok oluyor, neresini düzelteyim, doğrusunu isterseniz
şaşkınlık içerisindeyim. Ben, cumhuriyetin yüceltilmesiyle
ilgili bir şey söylemedim. Uyguladığımız sistem
münasebetiyle ve Sayın Cumhurbaşkanımızın
karakteristik özellikleri nedeniyle Dışarıda olumsuz bir
algı yaratılmaya çalışılıyor. dedim. Cumhuriyeti
kuran millet yaşatmasını bilir, siz müsterih olunuz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
44.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, cumhuriyeti anlamlı kılanın demokratik
niteliği ve özelliği olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın mevkidaşım cumhuriyet ile demokrasiyi
karıştırdığımı söyledi ama kendisi
karıştırdı. Bir kere şunu söyleyelim: Cumhuriyet her
yerde var, İranda da var. İngilterede krallık var. Cumhuriyet
ile demokrasi ayrı şeyler. Şimdi, İngilterede
krallık, saray var, Türkiyede de bir saray var, diktatör var.
İngilteredeki fark şu
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Olmadı şimdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yahu diktatör
diye bin kere söyledim ben burada, Başkanlık da bunu
Tutanaklara
eleştiri olarak geçti.
Şimdi olay şu: İngilterede saray
sembolik, parlamento işlevsel; Türkiyede saray işlevsel, parlamento
sembolik; aradaki fark bu kadar açık, bunu herkesin görmesi lazım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Yoksa adının cumhuriyet olması temel hak ve özgürlükleri teminat
altına almamışsa; kişi dokunulmazlığı
teminat altına alınmamışsa ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
12 Eylülde bile
yapılmayanlar şimdi yapılabiliyorsa; Tayyip Erdoğana AK
PARTİ Genel Başkanı sıfatıyla laf söyleyen herkes
soluğu cezaevinde alıyorsa; bu yüzden daha bugün Ankara Adliyesinde
eski Parti Meclisi üyemiz Mehmet Tüm ve 60 Parti Meclisi üyemiz, Tayyip
Erdoğana sırf diktatör dediği için yargıç
karşısına çıkıyorsa bunun adı demokrasi olamaz.
Adı cumhuriyet olsa ne olur, olmasa ne olur? Cumhuriyeti bizim için
değerli ve anlamlı kılan, demokratik niteliği ve
özelliğidir. AK PARTİnin -AK PARTİnin sayın
milletvekillerini tenzih ediyorum ama- üst yönetiminin demokrasiyi
içselleştiremediğini ve hazmedemediğini, demokrasinin bir tepki
ve protesto rejimi olduğunun farkında olmadığını
artık herkes biliyor. Sizin tabirinizle, bu referandumda bu işin
geçmesi, Tayyip Erdoğana ilanihaye her yaptığının
doğru olduğuyla ilgili bir millet vizesi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bilakis, millet
yenilenmiş İstanbul seçimlerinde Tayyip Erdoğanın
kulağını şöyle iyice bir bükmüştür ve göreceksiniz,
ilk seçimlerde de tam bükecektir.
Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Birkaç darbe
yaptılar, eksik bıraktılar grup başkan vekillerini.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun lütfen.
45.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Kürtlerin, Alevilerin, farklı inanç gruplarının
kendisini ifade edebilmesi için cumhuriyetin demokratikleşmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AKPnin Grup Başkan Vekili Sayın Özkan
konuşmasında -daha doğrusu yer yer AKPnin içinde bulunduğu
durum olarak tespit etmek isterim bunu, işaret etmek isterim-
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan sonucu
biraz cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarına da tekabül eden millî
bir mesele olarak sürekli ortaya koyar; biraz önce de bu mahiyette bir
konuşma yaptı. Şunu söylemek isterim, tam da HDP şuna
işaret eder: Cumhuriyetin 1920-1921 sürecinin ruhunun şu an
kesinlikle bundan çok uzaklaştığını, bununla
alakası olmadığını; özellikle biz Kürtlerin,
Alevilerin, farklı inanç gruplarının, halklarının
şimdiki cumhuriyette kendisini ifade edemediğini, tam da tersine,
inkâr edildiğini savunuyoruz; bu cumhuriyetin demokratikleşmesi
gerektiğini savunuyoruz. Mustafa Kemalin, Erzurum Kongresindeki Biz
Türk ve Kürt milleti olarak
diye bu vatanı bu halkın ortak
vatanı olarak tanımlayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) -
devlet aklından
şu an zerre kadar bir etki olmadığını, çok
uzaklaştığını söylemek isterim. Cumhuriyetin 96ncı
yılı kutlanırken tekrar demokratik bir cumhuriyet için hep
beraber mücadele etmemiz gerektiğini savunuyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özkan...
VELİ AĞBABA (Malatya) Bunlar darbeci
ağabey, darbeci! Ahmet Davutoğlunu darbeyle gönderdiler, belediye
başkanlıklarına kayyum atıyorlar.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, müsaade edin,
lütfen
Buyurun Sayın Özkan.
46.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve ülkemizin bekasıyla ilgili saldırılara boyun
eğilmeyeceğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, çok fazla
meseleyi uzatmaya gerek yok. Aslında
tartıştığımız mesele olgu ile algı
arasındaki tenakuzdan kaynaklanıyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) O
sizin işiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Her şeyden önce
karar vermemiz gereken en önemli mesele; bu ülkenin ekonomik kaynaklarına,
yer altı, yer üstü kaynaklarına sahip çıkarak, bunları faiz
lobilerine, petrol şirketlerine ve silah baronlarına yedirtmeden
Sadece aziz milletimizle paylaşma iradesi ortaya
çıktığı zaman geçmişte olduğu, her zaman
olduğu gibi diktatör söylemi öne çıkıyor.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Silah baronlarıyla en çok
ilişkiyi siz kuruyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaboğluna
soralım, İbrahim Kaboğluna soralım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şimdi, tabii ki
Avrupada bir algı olabilir. Acaba bugün terör örgütüne binlerce tır
silah gönderenler, kendi ülkelerindeki
VELİ AĞBABA (Malatya) Kanun hükmünde
kararnameyle atıldı hoca.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
Bakın
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
terör örgütlerinin,
kendi ülkelerindeki terör örgütlerinin
BAŞKAN Sayın Özkan, bir dakika, müsaade
edin
Sayın Özkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
efendim, her türlü
eylemi yapmak için önünü açanlar, Türkiyeyle ilgili olumsuz bir algı
oluşturuyorsa buna boyun mu eğeceğiz? Elbette değil.
Onun için, bakınız, Sayın Altay,
biraz önce bir ifade kullandı, diyor ki bir taraftan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Diktatörlüklerin
hiçbirinde propaganda serbestisi olamaz, diktatörlüklerin hiçbirinde seçimle
iktidarlar değişemez. Evet, bugün Türkiye'de sandık ortada.
Cumhuriyet Halk Partisi ve bütün siyasi partiler müşahitleriyle takip
ediyor ve ona göre seçim sonuçları değişebiliyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Diyarbakırdaki gibi mi? Vandaki gibi mi?
BAŞKAN Arkadaşlar, müzakere usulü bu
değil, müsaade edin, lütfen...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yapılması
gereken, algıyı doğru yönetmek. Eğer Avrupada Türkiye
düşmanları, bu aziz vatana, millete, bayrağa ve devlete
kastedenler; eğer ülkemizin bekasıyla ilgili Türkiyeye
saldırıyorsa onlara boyun eğemeyiz. Onlarla mücadelemizi
sürdüreceğiz ve o algı değişsin diye
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Algı sizin işiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
onların bu
vatandan istediklerini onlara terk etmeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Kifayetimüzere
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, benim bir istirhamım var, lütfen.
Sayın mevkidaşım bana dönerek söylüyor. Benim söylediklerime
istinaden söylediği kanaatini taşıyorum. Hâlâ beni
anlayamadığından ötürü de muzdaribim, onu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Dervişoğlu, müsaade edin.
Efendim, şöyle: Yani Beni kastettiğini
zannediyorum.dan hareketle söz vermek mümkün değil ama grup başkan
vekili olarak ben size söz vereceğim.
Buyurun.
47.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben bu tartışmayı uzatmak bakımından
konuşmuyorum. Kurduğu her cümlenin üzerinde saatlerce
tartışabilme imkânına da sahibim, bilgisine de sahibim,
belagatine da sahibim. Bakınız, yani Ne zaman bir hırsız,
bekçi düdüğü duysa Hırsız var. diye bağırır.
davranışını bununla eş değer hâle getiriyorum.
Daha da başka bir şey söylemiyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun lütfen.
48.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Türkiye'ye, Türkiye'nin seçilmiş Cumhurbaşkanına
Avrupadan ya da ABDden gelebilecek her türlü tehdide, kumpasa karşı
AK PARTİden önce CHPnin refleks göstereceğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
mevkidaşım biraz önceki polemiği çok farklı bir yere evriltti;
Avrupadan, dünyadan Türkiye'ye yönelik tezgâh, baskı, kumpaslara getirdi.
Önce şunu bilmesi lazım: Türkiye'ye, Türkiye'nin seçilmiş
Cumhurbaşkanına Avrupadan ya da Amerika Birleşik
Devletlerinden yönelik her türlü kumpasa, tehdide, tezgâha karşı AK
PARTİden önce Cumhuriyet Halk Partisi savunmasını yapacak,
refleksini gösterecektir. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunda emin olun, bunda bir sorun yok, bu paranoyadan
kurtulun. Tayyip Erdoğanı Avrupa, Amerika yiyemez, onların gücü
yetmez. Tayyip Erdoğanı biz yiyeceğiz, sandıkta
yiyeceğiz, içiniz rahat olsun, içiniz rahat olsun, başka da bir
şey söylemiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, çok
teşekkür ediyorum sayın grup başkan vekillerine.
Arkadaşlar, lütfen, tartışmayı yeteri kadar uzattık.
Ama yani neticede Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik diktatör
olduğuna ilişkin bir söylem söz konusu yani bunu da Sayın
Cumhurbaşkanının gene bir partinin genel başkanı
kimliğiyle bağdaştırmak ne kadar doğru olur yani ona
hakareti meşrulaştırmaya kalkmak ne kadar doğru olur, onu
da bilmiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok, bir dakika
Sayın Başkanım
BAŞKAN İç Tüzükü
hatırlatacaksınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İç Tüzüke
göre siz bu tartışmaya giremezsiniz.
BAŞKAN Doğru, İç Tüzükü
hatırlatacaksınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
hatırlatacağım.
BAŞKAN Aldım, doğru.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lütfen,
bulunduğunuz makam size imtiyaz sağlamaz.
BAŞKAN Onun için de gündeme geçiyoruz;
kesiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu makamda bu
Anayasaya ve bu İç Tüzüke uyacaksınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz bu
tartışmalara katılamazsınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaboğlunu
kararnameyle aldılar, Davutoğluna darbe yaptılar
Darbeci
bunlar!
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Mersin Milletvekili Zeki Hakan
Sıdalı ve milletvekilleri tarafından, ülkemizin narenciye
üretimi konusunda hem sofralık hem de endüstriyel pazarda yer alan büyük
fırsatları yakalayabilmesi, dinamik üretim ve pazarlama
planlamalarıyla ihracat gelirlerini artırabilmesi, yeni pazarlara
ulaşılabilmesi ve rekabet gücünü artırarak bulunduğu
pazarda söz sahibi olabilmesi için gerekli çözümlerin
araştırılması amacıyla 30/10/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
31/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/10/2019 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı ve
milletvekilleri tarafından, ülkemizin narenciye üretimi konusunda hem
sofralık hem de endüstriyel pazarda yer alan büyük fırsatları
yakalayabilmesi, dinamik üretim ve pazarlama planlamalarıyla ihracat
gelirlerini artırabilmesi, yeni pazarlara ulaşılabilmesi ve
rekabet gücünü artırarak bulunduğu pazarda söz sahibi olabilmesi için
gerekli çözümlerin araştırılması amacıyla 30/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 31/10/2019 Perşembe
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Zeki Hakan
Sıdalı.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; FAOya
göre dünyada yıllık narenciye üretimi 147 milyon ton. Ülkemiz,
üretimde 4,9 milyon tonla dünya 7ncisi; ürün bazında
bakıldığında dünya mandalina üretiminde 3üncü, limonda
6ncı, greyfurtta 7nci, portakalda ise 9uncu sırada.
İhracat rakamlarında ise, Türkiye dünya
pazarının yüzde 12sini kontrol ederken ihracatta ise 3üncü
sırada yer alıyor. Buraya kadar güzel; potansiyelimiz var ama
ihracattan elde edilen gelire baktığımızda, narenciye
üretimi bulunmayan Hollanda 838 milyon dolar kazanırken 2 milyon ton
ihracat yapan Türkiye ancak 890 milyon dolar kazanabilmiş. Türkiye
narenciye üretiminde dünya 6ncısı, ihracatında dünya
3üncüsüyken gelir elde etmede dünya 5incisi olmuştur. Son beş
yıla baktığımızda narenciye ihracatımız yüzde
47 artmış olmasına rağmen gelirimiz maalesef yüzde 11
düşmüştür. Son beş yılda ton başına ürünlerin
satış fiyatı portakalda yüzde 44, mandalinada yüzde 37, limonda
yüzde 28 ve greyfurtta yüzde 31 ucuzladı. Yani Türkiye, üretimdeki gücünü
gelir elde etmede koruyamamış, katma değer oluşturamayarak
rekabetçiliğini artıramamış, daha çok ürününü daha ucuza
ihraç etmiştir. Bu, sürdürülebilir değildir. Peki, niçin? Çünkü
narenciye ihracatının yüzde 70ini yalnızca 4 ülkeye
yapıyoruz; Rusya, Irak, Ukrayna ve Romanya. Pazar
bağımlılığımız var yani. Talebin yüzde
40ını oluşturan Avrupa Birliği pazarına neredeyse mal
satamıyoruz. En önemli ithalatçılar olan Hollanda, Almanya ve
Fransaya mal satmakta İspanyayla rekabet edemiyoruz. Ticaret Bakanlığına
buradan çağrımdır: Narenciyede acilen ticaret protokolleri
tamamlanmalı ve Uzak Doğu piyasalarına
açılmalıyız. Yine bu kapsamda, kargo
taşımacılığını artırmak için yılan
hikâyesine dönen bölgemizin Çukurova bölgesel havaalanını artık
açmalıyız.
9,8 milyar dolarlık endüstriyel narenciye pazar
payımız yalnızca 49 milyon dolar. Narenciyeyi meyve suyu, reçel,
konserve gibi sanayi üretimine dönüştüremiyoruz. Üstelik bu üretimi
yapamadığımız gibi narenciyede 20 milyon dolar da ithalat
yapıyoruz. Peki, neler yapmalıyız? Öncelikle, iklim krizini
kabul etmeliyiz. Mersinde 2019 Mayısında hissedilen
aşırı sıcaklıklar nedeniyle portakalda yüzde 30, mayer
ve dikenli limonda yüzde 70lere ulaşan rekolte kayıpları
oluştu. İklim değişikliğinin narenciye sektöründeki
riskleri tespit edilmeden yeni rekabetçi politikalar oluşturamıyoruz.
Mayıs-ekim arasında 650 milimetre su
isteyen narenciyeyi bu aylarda Mersine yağan toplam 91 milimetre
yağmur suyuyla yetiştiremeyeceğimizi ve her geçen gün daha fazla
yer altı suyu kullanmak zorunda kalacağımızı da
öngörmeliyiz. Bu üretim modeli, azalan yağış, artan
kuraklık karşısında sürdürülebilir değil. O nedenle
sulamada verimliliği artırmalı, kuraklığa ve tuzluluğa
dayanıklı yeni narenciye çeşitlerini hep beraber üretmeliyiz.
Ek olarak, küresel narenciye piyasasının
talep ettiği tür ve kalitede olan ürünlerin erken, orta, geçici ve
satış fiyatı yüksek olanlarını yetiştirmeliyiz.
Böylece ürün arzını yılın tamamına yaymayı ve
kârlılığı üst seviyeye çıkarmayı teşvik
etmeliyiz.
Bakın, İspanya 950 dolara, Mısır
960 dolara, Çin 1.335 dolara ürün satarken bizim tonunu 413 dolara satıyor
olmamız başarısızlıktır, kabul edilemez.
Hasat ile depolama arasındaki zincirde ürün
kayıplarını azaltmalı, bunun için paketleme kapasitesini,
soğuk hava zincirlerini ve işleme sanayisini hep beraber
geliştirmeliyiz.
Pay sahibi olamadığımız 7,1
milyar dolarlık küresel meyve suyu pazarına girmeliyiz. Bunun için,
meyve suyu sanayisinin ihtiyaç duyduğu verimliliği yüksek ürün tipini
yetiştirmeliyiz. Bütün bunlar ancak planlı bir devlet organizasyonu
ve devlet desteğiyle gerçekleşebilir. Artık üzerimize
düşeni yapmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Son söz olarak,
2020 Kasımında narenciyenin başkenti Mersinde düzenlenecek olan
sektörde tanıtım ve pazarlama imkânlarına kapı aralayacak
14üncü Uluslararası Dünya Turunçgil Kongresinin arifesi, tüm bu
dönüşümlerin başarılması, narenciye üretiminin yeniden
planlanması, bu planlamayı teşvik edecek yeni destekleme
politikasının inşası ve pazarlamada yeni rekabetçi
stratejilerin geliştirilmesi için doğru zamandır.
Ayrıca bu hafta sonu tüm Meclisimizi Mersine
Narenciye Festivalimize bekliyoruz.
Biraz evvel yaptığım önerileri
geliştirmek üzere, Meclis araştırması önergemize destek
vermenizi özellikle her partinin Çukurova milletvekillerinden rica ediyor, yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Dilşat Canbaz Kaya.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİLŞAT CANBAZ KAYA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarımda artan giderlere karşılık devlet desteklerinin
yetersiz olması ve var olan desteklerin daha çok büyük çiftlik sahiplerine
yönlendirilmesi, küçük aile işletmelerine yönlendirilmemesi köylüyü her
geçen gün daha ağır bir borç sarmalının içerisine
sürüklüyor. Bugün bankalara borçlu olmayan köylü yok denecek kadar azdır
ve bu oran her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde ekilebilir tarımsal
araziler her geçen gün azalıyor; köylüler, çiftçiler
topraklarını artık ekmiyor.
AKP iktidarının uyguladığı
yanlış tarım politikaları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu
verilerine göre 2008de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı, 2018
yılında 697 bine kadar düşmüştür. Yine, TÜİK
verilerine göre 2002 yılında 26 milyon 579 bin hektar olan tarım
arazileri, 2018 yılında 23 milyon 200 bin hektara kadar
gerilemiştir. AKP iktidarı bu tarım politikalarında
ısrar ederse küçük ve orta köylülük tasfiye olacak, tarımda büyük
tarım tekellerinin hâkimiyeti maalesef artacaktır.
18 Nisan 2016 tarihinde çıkarılan
Tarım Kanununun 21inci maddesi şöyle diyor: Tarımsal
destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından
ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak
kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz. Buna
göre, 2020 bütçesinde tarım için ortalama 50 milyar TL kaynak
ayrılması gerekirken bu oran bütçede bunun neredeyse yarısı
kadar olan 22 milyar TL olarak planlanmaktadır. Tarıma yönelik
desteklerin yetersiz olması, tarım politikalarının
çiftçileri desteklemek, geliştirmek bir yana dursun onları her geçen
gün daha ağır sorunlarla karşı karşıya getirmesi
kaçınılmazdır. Mevcut tarım politikalarıyla ne
üreticiler ne tüketiciler kazanmaktadır. Tarımda yaşanan krizin
aşılması, üreticilerin sorunlarının çözülmesi ve
tüketicilerin sağlıklı ve daha uygun fiyatlarla ürünlere erişmesi
için kooperatifçiliğin desteklenmesi, şirket tarzı kooperatifçilik
yerine toplum merkezli, üretici veya tüketiciyi destekleyen kooperatiflerin
teşvik edilmesi gerekmektedir.
Tarımda, üreticilerin ekonomik sorunları
ve ekilebilir tarım arazilerinin verimliliği problemin bir
yanını oluştururken diğer yanını da sağlıklı
gıdaya erişim hakkı oluşturmaktadır. İhraç edilen
tarım ürünlerinin sık sık, ihraç edildikleri ülkelerden iade
edilmesi toplum sağlığı açısından önemli riskleri
açığa çıkarmaktadır. Çünkü insan
sağlığını olumsuz etkileyen bu iade tarım
ürünleri iç pazara sürülmekte, bu da halk sağlığı
açısından önemli riskler oluşturmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen
Sayın Kaya.
DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) Son olarak,
bilindiği gibi, Rusyaya ihraç edilen 370 ton mandalina ülkemize iade
edilmiştir. Bu anlamda, tarımda üreticilerin sorunlarının
çözüm bulmasını istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Alpay Antmen.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle belirtmek
istiyorum ki Mersinde narenciye bahçesi içinde doğmuş bir
arkadaşınız olarak, Mersin, Adana, Hatay illerimizde en önemli
geçim kaynaklarımızdan biri narenciye üretimi ve tarım
üretimidir ama narenciye üretimi bu kadar çok önemliyken bölgemizde, AKPnin
hatalı tarım politikaları nedeniyle maalesef narenciye
ürünlerimiz toplanmadan dalında kalmaktadır. İktidarın
bütün tarım ürünlerinde olduğu gibi narenciye konusunda da gerekli
teşvikleri sağlamaması, üreticilerin girdi maliyetlerinde
aşırı yükselme ve yasal mevzuata rağmen tarımın
ekonomik olarak desteklenmemesi bu güzel ülkemizde çiftçileri ve
üreticilerimizi olumsuz olarak etkilemektedir.
Mersinde 1 Kasımda başlayacak narenciye
günlerinde Büyükşehir Belediyemizin de büyük katkılarıyla kentin
tüm dinamikleri narenciye üretiminin hem Mersin için hem de ülkemiz için
önemine işaret edecekler ancak iktidar, bölgemiz için bu kadar önemli olan
narenciye üretimi, satımı ve ihracatı konusunda duyarsız
kalıyor, kalmaya da devam ediyor.
Sayın milletvekilleri, dün Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söyledi,
Tarım Kanunu uygulanmıyor. Çiftçilerimize 2020 yılında 48
milyar 700 milyon lira teşvik ödenmesi gerekirdi ancak 2020
yılında çiftçimize sadece 22 milyar lira ödenecek, çiftçinin
hakkı olan 26 milyar 700 milyon lira çiftçiye ödenmeyecek. Para saraya
var, uçaklara var, makam arabalarına var, yandaşa var ama vatandaşa
yok.
Narenciye üreticileri isyan ediyor. Gübre, mazot,
ilaç giderleri yüzünden maliyetlerini bile karşılayamıyorlar.
Son beş yılda narenciye ihracat gelirimiz yüzde 11 geriledi. Beş
yıl öncesine göre şu anda ton başına satış
fiyatı olarak portakalı yüzde 44, mandalinayı yüzde 37, limonu
yüzde 28, greyfurtu yüzde 31 daha ucuza ihraç ediyoruz. 7,7 milyar dolar
değerindeki Avrupa pazarından ise hiç pay alamıyoruz. 10 milyar
dolarlık endüstriyel narenciye ihracatında ise hemen hemen hiç yokuz.
Hani bizim ülkemizde tatlı bir tartışma konusu var ya
Balığa limon sıkılır mı, sıkılmaz
mı? diye, üreticiyi bu hâle düşürenler sayesinde yakında
balığa sıkacak limon bulamayacağız. Aslında limon
faydalıdır ama iktidar önce çiftçiyi limon gibi sıktı,
sonra da ülkenin bütün değerlerine limon sıktı; orduya limon
sıktı, üniversiteye limon sıktı; emekli
aylığına, fabrikalarımıza, kadınlara, gençlere,
memura limon sıktı; Türk parasına limon sıktı;
demokrasiye, hukuka, insan haklarına limon sıktı, yetmedi.
Dünyada hiçbir ordu, silah fabrikasını başka bir orduya
satmadı. Bunu da AKP iktidarıyla gördük. Tank Palete, millî üretime
ve milliyetçiliğe bile bu iktidar limon sıktı.
Gelin, narenciye üreticilerinin
sorunlarını araştırıp çözüme kavuşturalım,
bari onlara bir şeyler yapalım.
Teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Abdullah Doğru, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH DOĞRU
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
İYİ PARTİnin Meclis araştırması komisyonu
açılması teklifi üzerine, aleyhte söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde turunçgil
üretim alanımız altıntop, limon, portakal, mandalina
bazında 2002 yılında 1 milyon dekar iken 2018 yılında
yüzde 38 artışla 1 milyon 434 bin 895 dekara yükselmiştir.
Aynı dönemde, ülkemiz turunçgil üretimi 2002 yılında 2,4 milyon
ton iken yüzde 104lük artışla 2018 yılında 4,9 milyon ton
olarak gerçekleşmiştir. 2019 yılı TÜİK tahminlerinde
toplam turunçgil üretimimizin yaşanan iklimsel olumsuzluklar nedeniyle 4,3
milyon ton seviyelerinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
2002 yılında toplam turunçgil
ihracatımız 811.474 ton iken 2018 yılında 2 milyon tona
ulaşmıştır. 2019 yılı ilk dokuz ayında ise
640 bin tonluk ihracatımız söz konusudur; hasat yeni
başlamıştır zaten. Aynı dönemde, ülkemizin ihracattan
elde ettiği gelir 2002 yılında 258 milyon dolar iken 2018
yılında 890 milyon dolara ulaşmıştır. 2019
yılı ilk dokuz ayında ise 277 milyon dolar seviyesindedir. Hem
alanda hem de üretimdeki artışta,
Bakanlığımızın vermiş olduğu destekler, hibe
programları, eğitim ve yayım çalışmalarının
yanında üreticilerimizin daha bilinçli, modern tarım tekniklerini
uygulamalarının katkısı büyüktür.
Zamanımız fazla yok. Sadece bu rakamlarla
dahi belli olduğu üzere tablo değerli milletvekillerimizin
anlattığı gibi karanlık değildir.
Daima ifade ettiğimiz gibi üreticimizin
yanındayız. Bir sorun varsa gereğini yapacak güce, bilgiye de
sahibiz, herkesin gönlü rahat olsun. Çiftçilerimizin hem ihracattaki hem
üretimdeki bütün sorunlarının çözümü noktasında Hükûmetimiz var
gücüyle gayret ediyor. Biz de sahada Adana Milletvekili olarak Çukurovadaki
bütün çiftçilerimizin sorunlarına gereken ilgiyi, alakayı gösteriyor
ve çözüm noktasında Bakanlık nezdindeki
çalışmalarımıza bir bütün olarak devam ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, HDP'li belediye başkanlarının görevden
alınmasına gerekçe gösterilen iddiaların doğruluğunun
araştırılması amacıyla 31/10/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
31/10/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/10/2019 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
31 Ekim 2019 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Semra Güzel ve arkadaşları tarafından verilen 4078 sıra
numaralı HDP'li belediye başkanlarının görevden
alınmasına gerekçe gösterilen iddiaların doğruluğunun
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 31/10/2019 Perşembe
günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal
Bülbül konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İşte, sistematik olarak hemen her gün
belediyelerimize, belediye eş başkanlarımıza
karşı uygulanan siyasi inkâr, imha, darbe rejiminin ne olup
olmadığını tartışmak için bir fırsat.
Bununla ilgili, geçen kayyum atamalarında da yani 31 Mart yerel
seçimlerinden önceki kayyum atamalarında da bu dönemde yapılan
atamalarda da hiçbir hukuki gerekçesi olmayan, hiçbir insani, ahlaki, vicdani
gerekçesi olmayan, siyaset aklıyla tabir ve tarif edilecek hiçbir
şeye sığmayacak uygulamalar yapılıyor. Bunun ne bir
kitapta ne bir insanlıkta ne bir hukukta ne bir siyasette tarifi yoktur.
Bunun ancak 3 tane karşılığı olabilir: Cunta, darbe ve
faşizm; bunların dışında hiçbir tarifi yoktur. Kim,
hangi yöntemi kullanarak bunu tarif etmeye çalışırsa
çalışsın tarih karşısında suç işlemektedir.
Yüzde 60ları aşan oy oranıyla seçilen, milyonlarca insanın
desteğini almış insanları gece yarısı
darbeleriyle görevden almak, bu da yetmiyor tutuklamak asla hukuk aklıyla,
hukukla açıklanacak bir şey değil. 19 Ağustosta
Diyarbakır, Mardin ve Van Belediyelerimize yönelik başlayan bu
ırkçı, inkârcı, retçi, darbeci uygulama Kulp, Erzurum
Karayazı, Nusaybin, Hakkâri, Bismil, Kocaköy, Kayapınar, Erciş, Cizreyle
devam etmiştir ve görülüyor ki maalesef devam edeceği de
ortadadır.
Bunun bir tek tarifi vardır; bunu yürüten
akıl Türkiye kamuoyuna, Kürt halkına, HDPye oy vermiş kesime
şunu diyor: Sizi kamusal alanda hiçbir yere dâhil etmeyeceğiz. Siz
yönetici olamazsınız, belediye başkanı, belediye meclisi üyesi
olamazsınız. Kamusal haklarınızı elinizden
alıyorum. İşte bu nedenle darbedir, işte bu nedenle
ırkçılıktır, işte bu nedenle faşist bir
uygulamadır ve bu sistematik olarak devam ederken buna gerekçe uydurmaya
çalışanlar
Bakınız, bir zamanlar televizyonda Kürt sorunu
tartışılırken arabesk bir laf olarak ne deniyordu? Ya,
vekil oluyorsunuz, belediye başkanı oluyorsunuz, öğretmen
oluyorsunuz. İşte, daha ne istiyorsunuz? Kimliğinden,
kültüründen, dilinden, siyaset yapma hakkından, yönetme iradesi ve becerisinden
yoksun kılınmış insanlar için böylesine arabesk, böylesine
pespaye bir cümle, kesinlikle sorunu tarif etmek açısından yeterli
olmadığı gibi yeni sorun yaratmalara neden olan bir cümledir.
Dünya insanlığının önünde,
Türkiye insanlığının önünde demokrasiye, insan
haklarına, hukuka ve hatta, yürürlükte olan Siyasi Partiler Yasasına
karşı suç işlenmektedir, yürürlükte olan kanunlara
karşı suç işlenmektedir. Bunun en bariz örneği de Yüksek
Seçim Kurulu tarafından adaylıkları onaylanıp halkın
iradesiyle seçilmiş olmaları göstergesidir. Dolayısıyla,
burada, bunun enine boyuna araştırılması
Bizce çok
araştırılacak bir şey yok, bir hakikatin ispatlanması
açısından biz bunu söylüyoruz. Selçuk Başkanın, Ahmet
Türkün, Bedia Başkanın, diğer eş
başkanlarımızın hakkaniyetle, adaletle yönettiklerini,
yürüttüklerini biz çok iyi biliyoruz ama kamuoyunun buna tanık olması
ama halkın buna tanık olması ama ekranlarda biz yokken bize
hakaret etmeyi marifet sanan sözde bilim insanlarının, sözde
siyasetçilerin gözüne bir hakikatin batırılması
açısından böyle bir şey gereklidir.
O televizyon ekranlarında tartışan
siyaset devşirmelerine diyorum ki: Yüreğiniz ve beyniniz yetiyorsa
hangi danışmanı, hangi kişiyi yanınıza
alıyorsanız alın, hangi televizyon ekranında diyorsanız
gelip tartışalım ama yüreğiniz, beyniniz yetmez çünkü
yalandan çünkü iftiradan çünkü darbeden çünkü inkârdan çünkü
ırkçılıktan besleniyorsunuz ve bu yapılan uygulamalar da
bunun çok bariz göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Bu önergenin
desteklenmesini ve konunun enine boyuna
araştırılmasını öneriyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Tekin Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başkanım,
kayıtlara geçmesi açısından birkaç hususu belirtmek istiyorum.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Ama beni
çağırdınız artık Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bingölü
çağırdım, konuşması bittikten sonra söz veririm.
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Ülkenin birliğini, bütünlüğünü, 82 milyon
vatandaşın kardeşlik hukuku içerisinde, barış içinde
yaşamasını savunageldik. Şiddeti, terörü, silahı, kan
ve gözyaşını reddeden, sosyal demokrat bir anlayışa
mensup siyasi partiyiz ama vazgeçemediğimiz bir başka özellik de
demokrasi. Demokrasinin evrensel ilkeleri vardır, bunların içinde 3ü
çok önemlidir:
Birincisi: Hukuk, bağımsız
yargı.
İkincisi: Özgürlükler. İçinde düşünce
özgürlüğünü, haber alma özgürlüğünü, birçok özgürlüğü
barındırır.
Üçüncüsü: Temel ilkelerden biri olan seçimdir.
Dünyanın birçok ülkesindeki yönetim biçimlerinde elbette iktidarlar
vardır. Muhalefetin yasal güvence altına alındığı,
yasalarla korunduğu ve seçimle iktidar olabileceği tek sistem
demokrasidir. İşte, demokrasi, seçimi bu kadar önemser ve en temel
özelliklerinden biri olarak algılar.
Türkiyede seçimler yasalarla belirlenmiştir;
adaylar, hepimizde olduğu gibi, belli kriterlerle tespit edilir, belediye
başkanları da bu kriterlere tabi tutularak
adaylaştırılır. Peki, ne oluyor? Seçimler
yaşanıyor, seçim sonrasında antidemokratik yöntemler hayata
geçirilip belediye başkanları görevden alınıyor.
Hatırlayalım, 2014 seçimlerinden sonra 95in üzerinde belediye
başkanı -ki içlerinde Cumhuriyet Halk Partili belediye
başkanları da vardı- görevden alındı.
Alınmaları bir tarafa, birçoğunda seçilmiş belediye meclisi
üyeleri eliyle yeni belediye başkanlarının seçilmesi söz
konusuyken bu yapılmadı, yine antidemokratik bir yöntemle kayyum
atandı. Peki, ne oldu? O kayyumların yaptığı
usulsüzlükler, devletin bütün olanaklarını fütursuzca
kullanmalarına rağmen borç batağına sürükledikleri
belediyeler açığa çıktı. Ama seçmen bir şey
yaptı, bizim belediyelerimiz de dâhil, o belediyelerde tepki olsun diye,
çok daha yüksek oy oranlarıyla ya o belediye başkanlarını
ya da o siyasi partileri seçim sonucunda yeniden başarılı
kıldılar. Yeniden bir başka yöntem hayata geçirildi, kayyum
uygulaması tekrar söz konusu oldu. Oysa Anayasanın 38inci maddesi
çok açık değerli arkadaşlar, der ki bu madde: Bir kimse kesin
yargı sonucunda hükme bağlanmış bir suçu yoksa masumluk
hakkına sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bu kadar
açık. Peki bu uygulanıyor mu? Asla. Yapılan ne? Yapılan,
değerli arkadaşlar, hani deniyor ya millet iradesi, millet iradesi
yok sayılıyor. Peki, bu nedir? Yetki gasbıdır, yetki
gasbı. Bu nedir? Seçmen iradesine saygısızlıktır.
Bütün bunlar asla ve asla demokraside yer bulmayan uygulamalardır ve çok
temel bir ilke vardır: Seçimle gelen seçimle gider. Tahammül edeceksiniz,
sabırlı olacaksınız, saygı göstereceksiniz, nasıl
ki siz bir seçimle iş başına geldiğinizde milletin
tamamının kendinize saygı göstermesini istiyorsanız siz de
sonucuna saygı göstereceksiniz, katlanacaksınız. Bu
antidemokratik uygulamalar Türkiyeye zarar veriyor değerli
arkadaşlar, itibarımızı yitiriyoruz, itibar kaybına
uğruyoruz. Ha, bir tek bu yapılmıyor, mademki görevden
aldınız, yargı sürecini başlatın. O da
yapılmıyor. Bir başka garabet daha var. Belediye meclis üyeleri
ile il genel meclisi üyelerinin de mazbataları ellerinden
alınıyor. Ya, bu kadar usulsüzlük, bu kadar adaletsizlik
dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Darbeci bunlar,
darbeci Sayın Başkan, darbeci bunlar.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Selim Yağcı.
Buyurun Sayın Yağcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM YAĞCI
(Bilecik) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin
bazı belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına
ilişkin olarak verdiği grup önerisi hakkında partimin
görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli milletvekillerimizin
açıklamalarını az önce gördük. Cumhuriyetimizin 96ncı
yılını kısa bir süre önce kutladık. Demokrasi,
cumhuriyetin vazgeçilmez bir unsurudur ve demokrasinin de vazgeçilmez unsuru
seçimlerdir. Seçimle gelenin seçimle gitmesi de esastır, bu doğrudur
ama seçimlerde
(HDP sıralarından Ama ne? sesleri)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama
Devam et.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Ama ne?
SELİM YAĞCI (Devamla) Bakın,
karşınızda on beş yıl hâkimlik yapmış ve on
beş yıl belediye başkanlığı yapmış bir
arkadaşınız olarak bulunuyorum. Seçimle gelenin halka bazı
sözleri ve vaatleri vardır. Müşterek mahallî ihtiyaçları
karşılamak için belediye başkanları seçilir. Bu halk
başka yerlerin ihtiyaçlarını karşılamak adına
TUMA ÇELİK (Mardin) İspat edin, ispat
edin!
SELİM YAĞCI (Devamla)
devletin
imkânlarını kullanarak bunları başka noktalara götürmek
adına belediye başkanlarını seçmiyor.
KEMAL PEKÖZ (Adana) İspat edin, ispat!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) İspatlayın,
ispatlayın!
SELİM YAĞCI (Devamla) Değerli
milletvekilleri, buradaki mesele bir yargı kararı mıdır
yoksa bir disiplin işlemi, bir tedbir midir; buna bakmak lazım. Az
önce HDP Grubu adına konuşan değerli milletvekilimiz
hukuksuzlukla yargıladı ve hadsizlikle yargıladı. Bunun
temelinde yatan Anayasanın 127nci maddesi ve Belediye Kanununun 47nci
maddesi son derece açıktır ve bunlara dayalı olarak
İçişleri Bakanlığımız bu konu üzerindeki
yetkisini kullanmış, tedbir niteliğinde görevden
uzaklaştırılmış, kayyum da değil, vekil
atanmıştır. Buna ilişkin sorgu ve soruşturmalar devam
ediyor, devam edecektir. Eğer bizler, bu anlamda, yasalara
inanıyorsak, burada milletvekili olarak, bu yasalar hükmünde kalarak
burada bu görevleri yapıyorsak o yasalar hükmünde yapılan bu
işlemi de saygıyla karşılayacağız ve
yargının da bu anlamda vermiş olduğu kararları hep birlikte
göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yağcı, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hangi
yargı?
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) 12 Mayısta
söylüyor, 12 Mayısta.
SELİM YAĞCI (Devamla) Eminim, siz hiçbir
şeyi kabul etmezseniz, yargıyı kabul etmezseniz, Anayasayı
kabul etmezseniz zaten bu sorunların da çözümünü bulamayız diyorum.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Yargı talimatla
SELİM YAĞCI (Devamla) Ben, bu noktada,
HDP Grubunun vermiş olduğu bu önergeye karşı
olduğumuzu ifade ediyorum ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Niye
araştırmıyorsunuz? Niye araştırmıyorsunuz madem
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
ben bir söz rica ediyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun Sayın Kurtulan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Bilecik Milletvekili Selim
Yağcının HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasıdaki bazı ifadelerine
ve AKPnin belediyelere kayyum atayarak bölücülük yaptığına
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AKP bu sorunu tartışmaktan kaçamaz, bu
sorunu araştırmaktan kaçamaz. Bunun peşini
bırakmayacağız. Tam da biz de Anayasanın ve yürürlükte
olan yasanın çiğnendiğini iddia ediyoruz. Sayın hatip
referans olarak beş yıl hâkimlik yaptığını
söyledi, keşke bu referansı göstermeseydi. Hâkimlerin şu an
ülkemizdeki hâli, sadece cüppelerinde düğme oluşturma
peşindeler. Genel Başkanları açık açık Hâkimler de
kimdir, kararları da nedir? Ben tanımıyorum. demektedir. AKP bu
yasayla, daha doğrusu bu kayyum atamalarıyla birlikte aslında
bölücülük yapmıştır. Ülkede tam 13 belediyede 4 milyon
insanın iradesini yok saymıştır. Siz Ahmet Türkten, barışa
adanmış bir yaşamdan terörist çıkaramazsınız,
haddinizi bileceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) Haddini sen bileceksin ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) Siz Selçuk
Mızraklıdan, iki dönem burada milletvekilliği yapmış
Bedia Özgökçe Ertandan terörist çıkaramazsınız. Eninde sonunda
bu haksız uygulamanızın hesabını vereceksiniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
50.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
bölücülük ifadesini asla kabul etmediğimizi ifade ediyor, aynen iade
ediyorum. Her şeyden önce Cumhurbaşkanımızın sürekli
seçimler evvelinde ifadesine dayanarak bazı açıklamalar
yapılıyor. Diyorlar ki
FATMA KURTULAN (Mersin) Ülkenin bir
kısmını bölmüşsünüz
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya seçimler
yapılmadan söyledi Cumhurbaşkanı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet,
Cumhurbaşkanımız söyledi Eğer böyle olursa böyle. dedi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne oldu? Ne oldu?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
Anayasamızın 104üncü maddesi, Cumhurbaşkanının görev
ve yetkileri, ilk fıkra diyor ki: Devletin başıdır.
Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Devam ediyorum: Cumhurbaşkanı,
Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk
Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını
sağlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama şu anda
AKPyi temsil ediyor, şu anda!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eğer bu ülkede
anayasal düzenimize karşı, hukukumuza karşı, birlik ve
beraberliğimize karşı bir suç işlendiği
iddiasıyla bir görevden alma söz konusuysa bunların da yasal
yolları var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yok işte, söz
konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ha, diyelim ki
alınan karar yanlış, hukuki açıdan değerlendirmeler
yapılmış, neticede demokratik denetim de bu ülkede sonuna kadar
açıktır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne demokratik
denetiminden bahsediyorsun!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Demokratik olarak bugün
69 tane HDPli belediye var.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Ne buldunuz söylesenize, bir
şey söyleyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, bunların da
12 tanesiyle ilgili bu iddialar sebebiyle bir tasarrufta bulunulmuştur,
diğer HDPli belediyeler de görevine devam ediyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) 20 tanesi, 20
tanesi... Daha önce 6sını gasbettiniz, daha önce 6sını
gasbettiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Demek ki mesele, bir
bölücülük, bir kayırmacılık, belirli bir toplum kesimini
dışlama değil...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Aynen öyledir, tam
da tarif ediyorsunuz. Tam da tarif ediyorsunuz, aynen öyledir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) ...ülkemizin birlik ve
beraberliğini teminat altına almak ve suçla, terörle, suçluyla
mücadeledir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Her şeyin
arkasına terörle mücadele deyip de ondan sonra sorumluluktan
kaçamazsınız.
BAŞKAN Sayın Mahmut Toğrul, müsaade
edin.
Sayın Kurtulan, buyurun.
51.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, AKPnin belediyeleri usulsüzce
yönettiğini söyleyen Ahmet Türk, Selçuk Mızraklı ve Bedia
Özgökçe Ertanın yerlerine kayyum atandığına ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
çok sağ olun.
Tekrar burada söylemek isterim: Seçimin gecesinde bu
belediye başkanlarının hangi suçu işlediğini tespit
ettiniz? İçişleri Bakanı, kimi müdürlüklerin personelinin veya
daire başkanlıklarının görev yerlerinin usulsüz olarak
değiştirildiğine dair kanaat getirip bunu görevden alma
gerekçesi saymış.
Dün de söyledik, bugün de söylüyoruz, siz bunu kabul
edene kadar, bu yanlışınızı düzeltene kadar söylemeye
devam edeceğiz; yasaya, Anayasaya uygunluk arz etmeyen bir görev
ifşa olmamıştır, icra olmamıştır. Defalarca
söylüyoruz, savcıların böyle bir iddiası yoktur. Sizin hâlâ
rantla çarçur ettiğiniz borçlarınızı ödemekle
meşgulken arkadaşlarımız görevden alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ahmet Türk, Selçuk
Mızraklı ve Bedia Özgökçe Ertan, AKPnin belediyeleri ne kadar
usulsüzce yönettiğini defalarca, nefesleri yettiği sürece, beş
buçuk aylık bir sürede söylemeye çalıştılar. Hazmedemediniz,
rant kapılarınız kısıldı, tekrar bunu elde etmek
için apar topar kayyum atadınız. İki ay doldu, yasa İki
ayda bir bunu gözden geçirir. diyor. Niye düzeltmediniz, hiç incelemediniz?
Neden tekrar devam ettiriyorsunuz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Şu anda gözden geçiriyorlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bilip bilmeden
konuşma!
FATMA KURTULAN (Mersin) - Üstüne üstlük, 29 Ekim
günü tekrar Cizreye karakol inşa ediyorsunuz belediyede;
ayıptır, günahtır. Şu an halk o belediyelere gitmiyor,
seçtiği belediye başkanı cezaevinde; üstelik, Selçuk
Mızraklıyı ve diğer belediye başkanlarını
apar tapar Kayseri Cezaevine sürgün ediyorsunuz, gece yarısı oraya
sürgün ediyorsunuz. Ayıptır size, bunu savunmayın, savunacak bir
şey yok; yere, önünüze bakın. Utanın, ne Allahtan korkuyorsunuz
ne kuldan utanıyorsunuz! (HDP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bu
sözleri HDP söylüyor, ağlar mısın, güler misin?
52.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve yasama organının yürütme organının hukuki
dayanaktan yoksun uygulamalarını tasdik etme yeri
olmadığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de tutanaklara geçsin diye söz aldım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Vicdandan bahsediyor, vah, vah! PKKnın vicdanından bahsediyor.
MENSUR IŞIK (Muş)
Saygısızlık yapmayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Zülfü Bey, bir
dur, konuşalım ya. Gel, burada söz al da konuş, bir dur ya.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Konuş, sana bir şey diyen yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yerinden
konuşup da her şeye maydanoz olmasan olmuyor.
BAŞKAN Zülfü Bey, müsaade eder misiniz, Grup
Başkan Vekili konuşuyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben şunun
için söz aldım: Anayasa 104e atıfta bulundu sevgili
mevkidaşım. Ben yanlış mı duydum diye baktım.
BAŞKAN Hangi mevkidaşınız
efendim? Çok mevkidaş var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİ...
Evet, evet, çok mevkidaşım var. Cahit Bey efendim, Cahit Bey.
Cumhurbaşkanı devletin
başıdır; bu, Anayasaya göre öyle, doğru. Yürütme yetkisi
Cumhurbaşkanına aittir, yargı yetkisi Cumhurbaşkanına
ait değil bu Anayasaya göre; bu yapılan yargısız
infazdır.
Daha vahim olan şudur -hep söylediğim bir
şey var, siyaset vicdan ve nezaket işidir diye, oraya geleceğim
aslında- burada vicdan kısmıyla ilgili AK PARTİnin
sayın milletvekillerine bir şey söylemek istiyorum: Yasama
organı yürütme organının hukuki dayanaktan yoksun
uygulamalarını tasdik etme yeri değildir; bilakis, yasama
organı ve yasama üyeleri, yürütmenin hukuksuz uygulamalarına
karşı önlerindeki Anayasaya ve vicdanlarına dayalı olarak
söz söylemelidir bu çatı altında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, yürütme
yaptı, ne yaptıysa doğrudur. mantığı kötü bir
mantıktır. Bu kayyum uygulamaları -sizin çok şey
yaptığınız, o katil, cani Esad diyorsunuz ya- El Muhaberat
devletlerinde olan işlerdir. Bir istihbarata dayalı olarak,
İçişleri Bakanının istihbaratıyla, seçilmiş bir
belediye başkanını oradan almak, sonra da onu sabahın
altısında evinden derdest etmek ve oraya tekrar kayyum atamak
siyasetin kabul edebileceği bir şey değildir, yasamanın hiç
kabul edebileceği bir şey değildir. Şu murat ediliyorsa
bunu müteaddit defalar söyledim, Sayın Ankara Milletvekilimiz Tekin Bey
de söyledi- burası terörden beslenme yeri değildir siyaseten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
işte PKK terör örgütü var. E var. Burada müşteki olmayan yok PKK
terör örgütünden ama 6 milyon oy almış bir partinin -biraz önce
söylendiği gibi- bir Ahmet Türkü terörist olarak zanlamak, sıfatlandırmak,
nitelemek ne Türkiyede toplumsal barışa, ne Türkiyenin Kürt
sorununun çözümüne zerre katkı sağlamaz. 3 oy fazla
alacağız diye milliyetçi duyguları kaşımak da
siyaseten ayıptır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
53.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, bir kere biz
utanılacak bir şey yapmıyoruz; savunulacak bir şey de
değil, haykırılacak, bütün dünyaya bağıra bağıra,
anayasal hukuk düzenimizin ve ülkemizin birlik ve beraberliğinin
savunulması için haykırılacak bir iş yapıyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Dünya izliyor sizi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Göreceksiniz, tarih
nasıl bizi haklı çıkartıyorsa gelecekte de görmeye devam
edeceğiz.
Evet, çok fazla tartışma
çıkmasın ama Sayın Altay, bir taraftan Muhaberat devletinden
bahsediyorsun, diğer taraftan da Genel Başkanın, sürekli,
Muhaberat devletiyle; onlarca, binlerce, yüz binlerce insanı katleden
Beşar Esadla ilişkiler kurulmasını istiyor. Bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu! Derhâl kararınızı verin,
mutabakatınızda yapılacak işle ilgili bize fikir verin.
Boş yere konuşmaya gelmeyelim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
54.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve her sistemin, her devletin eleştirilecek yanları
olabileceğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Her ülkede her
sistemin, her devletin eleştirilecek yanları vardır, yerden yere
vurulacak yanları da vardır. Ama Esad şu anda
Birleşmiş Milletlerce de dünya milletler ailesince de Suriyenin
resmî ve meşru hükûmetidir. Nitekim, üç gün sonra o masaya oturacaksınız
zaten, üç gün sonra oturacaksınız merak etmeyin, bakalım o zaman
ne diyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim, bu, bir zaman Esaddı, sonra Esed
oldu, şimdi yeniden Esad oldu mu diyeceksiniz, merak ediyorum. Bu,
Esadın yanlışlarını kabul etmek demek değildir.
Suriyeyle bunca bitişik sınırımız var, orada
sınırın iki tarafında akrabalar var, bu sorunu çözmek için
Türkiye yönetimiyle Suriye merkezî hükûmetinin oturup çözebileceği bir
işi bu hâle nasıl getirdiğinizin hesabını sonra
vereceksiniz. Fetih diye başladınız Adana Mutabakatıyla
bitirdiniz, bunun bir vebali yok mu, bir günahı yok mu? Ne
yapacaksınız yani Esadı devirecektiniz, namaz
kılacaktınız Emevi Camisinde, şimdi tıpış
tıpış Esadla oturacaksınız. Bu, Esadı aklamaz,
Esadın antidemokratik uygulamalarını aklamaz. Tıpkı
Tayyip Erdoğanın antidemokratik uygulamalarına rağmen
Amerikadan, Avrupadan yönelecek tehditlere karşı Tayyip
Erdoğanı nasıl savunmak durumundaysak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şu anda
Suriyede dünya milletler ailesi tarafından kabul edilen meşru bir
hükûmeti ve yönetim sıfatıyla Esadla çözeceğiniz bir konu için
Amerika ile Rusya arasında pinpon topu gibi olmaya gerek yok;
söylediğimiz bu kadar basit.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
55.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, her zaman doğrunun yanında
yanlışın karşısında olduklarına ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Her şeyden önce,
biz doğrunun yanındayız. Her şey tarihin
yargılamasından geçecek ve herkes yaptıklarıyla da tarih
nezdinde, toplum nezdinde hesaba çekilecek. Hani biz şunu demedik
Şu
Meclis bunu Biz, en doğru işi de yapsanız, bu millet için en
güzel icraatı da yapsanız, ağzınızla kuş
tutsanız sizleri alkışlamayacağız. diyenleri duydu.
Ama biz öyle demiyoruz, biz her zaman doğrunun yanında,
yanlışın karşısındayız. Ha, yarın
eğer bölgesel ve küresel barışın inşası için, bu
ülkenin istiklali ve istikbali, milletimizin bu topraklarda bekası için ve
ulusal güvenliğimiz için gerekli olursa vakti saati geldiği zaman,
siz dediniz diye değil, doğru olduğu için her türlü düzen ve her
türlü ilişki de kurarız. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açalım arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ama sizler her zaman
şunun hesabını vereceksiniz bu ülkede ve bu coğrafyada,
kendi ülkesinde fitne tohumları ekilirken, PKKyı, PYDyi, YPGyi
kendi ülkesinde barındırırken, bu ülkeye ihaneti kendi ülkesinde
beslerken ve kendi vatandaşına sarin gazıyla
EBRÜ GÜNAY (Mardin) IŞİD,
IŞİD
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
kimyasal ve biyolojik
silahlar sıkarken böylesi bir Devlet Başkanının,
gayrimeşru bir liderin gidin de masasında oturun ifadesini asla ve
asla tarih nezdinde veremeyeceksiniz. Gelin, bu ifadenizden ve
çıktığınız bu yanlış yoldan tez elden dönün.
Bu millet sizlere bunun hesabını her yerde, uluslararası
toplumda sormaya devam eder.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Açın Sayın Altayın mikrofonunu.
56.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisinin
işinin iktidarı alkışlamak değil uyarmak, ikaz etmek
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Açın.
Başkanım sevdi bu işi.
Şimdi, bu alkış işini ben bir
sene önce söyledim. Dünyanın
BAŞKAN Hangi işi sevdiniz, mikrofonun
açılışını mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yo, yo
Başkanım, bu polemik güzeldi, iyiydi.
Şimdi, ben bunu söyledim, bu havuz medyası
da bunu bir senedir yazmaya ve konuşmaya doyamadı. Ben iyi biliyorum,
bu sözümle ilgili havuz medyasında bu işi yazmayan köşe
yazarı yok, bazen tartışma programlarında da sık
kullanılır; kullanmaya devam etsinler, ben ne söylediğimi biliyorum,
aynısını tekrar ederim.
Eğer iktidar muhalefetten alkış
bekliyorsa gaflet içindedir ama ey AK PARTİ Grubu, Allah da şahit,
siz de şahitsiniz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, şuraya
getirdiğiniz kanun teklifleriyle ilgili doğruya doğru demedik
mi, eğriye eğri demedik mi? Diyeceğiz. Bizim işimiz sizi
alkışlamak değil, size yapıcı, yol gösterici muhalefet
anlayışını sergilemek, sizi uyarmak, ikaz etmek. Bunu
yapıyoruz, işimizi yapıyoruz. Bizden alkış beklerseniz
daha çok beklersiniz. Kaldı ki Allah için alkışlanacak bir
şey yaptığınız da yok, millet kan ağlıyor,
mutfaklar yangın yeri, pazarlar yangın yeri,
sınırlarımızda güvenliğin zerresi kalmamış,
toplum cinnet geçiriyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
her gün onlarca
intihar vakası var, gençler uyuşturucu batağında;
kadınlar, çocuklar taciz ve tecavüz tehdidiyle karşı
karşıya. Şu ülkede bana bir tane iyi bir şey söyleyin,
hakikaten burada sizi alkışlayacağım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
57.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, demokrasilerde siyasi iradenin
alkışı milletten bekleyeceğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, demokrasilerde
siyasi irade alkışı milletten bekler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bizden
beklemeyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yine Yendi de yendi,
yendi de yendi, çıktı bir daha yendi. ifadeleri sizlere aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Demek oluyor ki
alkışı milletten alacak hareketler içerisinde olmak lazım.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
bağırmayalım, Genel Kurul burası. Söyleyecek bir
şeyiniz varsa buyurun öne gelin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eğer bu ülkede 35
milyar dolar ihracat 180 milyar dolarlara çıktıysa, kişi
başına gayrisafi millî hasıladan düşen pay 11 bin dolarların
üzerine çıktıysa, vatandaşlarımızın satın
alma kabiliyeti itibarıyla dünyanın en gelişmiş, en
müreffeh 12nci ekonomisi olduysak bu, gayretle, çalışarak oluyor.
Evet, eğer siz Bu ülkede AK PARTİ neyi doğru yaptı ki?
sorusunu soruyorsanız o zaman tartışılması gereken
mesele şu: Eğer milletin kaderiyle kendi kaderinizi ters
görüyorsanız, milleti güldüren, sevindiren hadiseler size acı ve
ıztırap veriyorsa, milletin acıları da size mutluluk,
sevinç veriyorsa burada bir tartışma var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Demokrasilerde
vatandaşlar her zaman kendisine çalışan, kendisini ihya eden,
ülkesini ve milletini ihya eden, kalkındıran siyasilere yol verir,
bunun karşısında duranlara da engel olur. Onun için, on yedi
yıldan beri ortada milletimiz adına ortaya koyulmuş
başarıların tezahürü olan bir siyasi irade vardır. Milletin
kaderini de kendi kaderi olarak gören bir anlayış vardır. Onun
için biz milletten takdir görmeye, milletten alkış almaya Allahın
izniyle devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Sayın Altay, oturarak da konuşabilirsiniz.
58.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim
diyaframım oturup konuşurken beni
sıkıştırıyor, onun için ayakta konuşuyorum.
Cahit Bey Genel Kurula bir yanlış bilgi
verdi, önce onu düzeltmemiz lazım. Biz dünyanın en gelişmiş
12nci sırasında değiliz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Satın alma gücü
itibarıyla. dedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle söylemedin,
aç tutanaklara bak En gelişmiş. dedin.
Biz AK PARTİ geldiğinde de G20nin
içindeydik, hatta AK PARTİ gelince 2 sıra aşağı
düştük, bu yanlışı bir düzeltelim.
Asıl şunun için söz aldım: Bu
söylediklerinizin hepsi pembe bir tablo; milletin çektiği ortada. Ya,
bütçe geldi Meclise; baktın mı bütçede ne kadar faiz
ödeyeceğinize, bütçe açığına baktın mı, rakamlara
baktın mı? Bir bunu söylüyorum, bir.
İkincisi: Yendi de yendi, yendi
Evet, birkaç
maç üst üste aldınız. Ben son seçime bakarım. Son seçimde
-yenilenmiş İstanbul seçimleri Türkiyeyi yansıtır-
hezimete uğradınız ya; başınız öne düşsün
biraz, Nerede hata yaptık da İstanbuldan bu tokadı yedik? deyin
ya, bir buna bakın ya. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Madem seçim, seçim
Hadi
-şimdi, medya yanlış yazacak- varsa, yüreğiniz yetiyorsa
İstanbul seçiminin rövanşını yapalım, hadi. Hadi,
yenilenmiş İstanbul seçiminin rövanşını yapalım.
BAŞKAN Evet, teşekkür ettim Sayın
Altay.
Değerli arkadaşlar, Sayın Grup
Başkan Vekillerimiz, söz almak isteyen var mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yok, tamam, bu
kadar yeter.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Yok, yok.
BAŞKAN Canım, Sayın Kubat, belki
vardır.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, HDP'li belediye başkanlarının görevden
alınmasına gerekçe gösterilen iddiaların doğruluğunun
araştırılması amacıyla 31/10/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Elâzığın Maden ilçesinin heyelan
riskli alanlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/1475) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
31 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
31/10/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/10/2019 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Elâzığın Maden
ilçesinin heyelan riskli alanlarının tespiti ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1475)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin Genel Kurulun 31/10/2019 Perşembe günlü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gürsel Erol. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz
günlerde, 29 Ekimde cumhuriyetimizin 96ncı yılını
kutladık. Cumhuriyetimizin 96ncı yılı Parlamentomuza ve
milletvekillerimize de hayırlı olsun ve cumhuriyetimizi anarken
tabii, Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. diyerek
bugün bizim burada milletvekili unvanı ve sıfatını
taşımamıza sebep olan, başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkü
ve silah arkadaşlarını da rahmetle, saygıyla anıyorum.
Aynı zamanda, bugün yine 2nci
Cumhurbaşkanımızın oğlu, Sosyaldemokrat Halkçı
Partinin eski Genel Başkanı Erdal İnönünün ölüm yıl
dönümü, kendisini de saygı ve şükranla anıyorum.
Bugün burada Elâzığın Maden
ilçesinin Camiikebir Mahallesinin afet bölgesi ilan edilmesiyle ilgili ve
Elâzığda bu anlamda yaşanan bir sorunla ilgili sizleri
bilgilendirmek için karşınızdayım ve bu sorunun daha
detaylı tespitiyle ilgili bir araştırma komisyonu kurulması
talebiyle karşınızdayım.
Sayın milletvekilleri, bu talebi siyasi bir
talep olarak değerlendirmeyin. Gerçekten Maden ilçesinde afet riskine
karşı, başta ilin valisi, siyasi partilerimizin, AK
PARTİnin milletvekilleri, belediye başkanları, bürokratlar,
inanın herkes iyi niyet içerisinde, bir arayış içerisinde. 1150
sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla Camiikebir Mahallesi
afet bölgesi ilan edildi ama bu yeterli değil.
Şimdi, ben, resim üzerinde Madenin nasıl
bir riskle, tehlikeyle karşı karşıya
kaldığını sizlere göstermek istiyorum çünkü -demin Grup
Başkan Vekillerimizin konuşmasını dinlerken- muhalefet,
olabilecek sorunlar ve risklerle ilgili de iktidar partisini
uyarmalıdır. Burada bir facia yaşandıktan sonra bir
komisyon kurup oraya göndermek, bu facianın nedenini, gerekçelerini
araştırıp oradaki faciayı yaşayan mağdurların
sorunlarının çözümüyle ilgili araştırma yapmak çok
anlamlı değil, önemli olan sorun olmadan o sorunu çözebilmek ve
tedbir alabilmektir.
Bakın, bu resim, Madende afet bölgesi ilan
edilen Camiikebir Mahallesinin fotoğrafı, resmi, o bölge. Şu
hafriyat alanı, Maden Bakır İşletmesinin, özel
işletmenin hafriyat döktüğü alan ve bu toprağın bir
özelliği var: Maden toprağı olduğu için normal
hafriyatın 4-5 katı özgül ağırlığı olan bir
toprak; yağmur yediği zaman bu yağmurun verdiği yükle de bu
bölgeyi olduğu gibi heyelan riskiyle karşı karşıya
bıraktı ve Cumhurbaşkanı kararıyla burası afet
kapsamına alındı, boşaltılmasıyla ilgili
Cumhurbaşkanı kararı yayınlandı.
Birinci risk şu: Eğer bu hafriyat buradan
alınmazsa -şurada bir su akıntısı ve dere var- bu hafriyat
aşağı geldiği zaman derenin önünde bir doğal set
oluşturur, bir baraj gövdesi oluşturur doğal olarak -sayın
milletvekillerim, AK PARTİ milletvekillerim burada, yanılıyor
muyum- barajın önünde bir set oluşturur, on gün içinde Tekevler
bölgesine kadar doğal bir baraj alanı olur ve su baskınıyla
ilçe karşı karşıya kalır. Aynı zamanda,
Diyarbakır yolu yanından geçiyor, ana yol, yol trafiğe
kapanacak, Devlet Demiryollarının yolu oradan geçiyor ve yol
trafiğe kapatılacak ve insanların can ve mal güvenliği riski
var. Bu, birincisi.
İkincisi: Yalnızca Madende yaşanan
olayla ilgili bir bölge afet bölgesi ilan edildiği için Madenin geri
kalan mahallesi bu bölge. Bakın, dağlık bölge yani burası
Afrikada bir şehir değil, Maden; burada çöpler bile eşekle
toplanır hâlde yani yolları yok, dar. Geçmiş dönemlerde Madende
maden fabrikasındaki yoğun işçi çalışmasından ve
nüfusun fazlalığından dolayı ilçe gelişemediği
için, dağlık bölge olduğu için her metrekareyi
kullanmışlar ve ev yapmışlar, dar dar sokaklar, evler
Şimdi, bu bölge -demin size gösterdiğim- Camiikebir Mahallesi
eğer boşaltılırsa ve bir başka yere
taşınırsa bu sefer burası terk edilen bir ilçenin
yalnızca oturumuyla ilgili, konaklamasıyla ilgili bir mahallesi
olarak kalacak ve üç beş ay sonra veya üç beş yıl sonra bunlar
da doğal olarak Madeni terk etmek zorunda kalacaklar. Esas
mağduriyet burada oturan insanlarla ilgili.
Bizim önerimiz ne? Bizim önerimiz: Şu anda
orada 278 konut ve 232 iş yerinin afet kapsamından
yararlanmasıyla ilgili karar çıktı ama sonuç itibarıyla
müracaat eden, konutta 20 kişi, iş yerinde 15 kişi. Madenliler
diyorlar ki: Kardeşim, biz göçeceksek ya hepimiz göçeriz ya da hiçbirimiz
göçmeyiz, hepimiz burada ölürüz. Burada yapılması gereken iki
şey var: Madenin tümünü ya afet bölgesi ilan edeceğiz ve Madenin
tümünü taşıyacağız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
GÜRSEL EROL (Devamla)
ya da Madenin tümünü
kentsel dönüşüme tabi tutup oradaki halkın rızası
alınarak bu işe bir çözüm bulunmasıyla ilgili bir
yaklaşım getirmek lazım. Ama her şeyden önemlisi, o
hafriyatın mutlaka her koşulda ve şartta oradan
alınması lazım; bununla ilgili sizden talebim ve isteğim.
Bu, siyasi bir talep değildir; buradan, AK PARTİ Grup Başkan
Vekili arkadaşlarımdan da özellikle rica ediyorum, bu, siyasi bir
talep değildir. Bu, bir ilçenin yok edilmesi, yok olması ve o ilçede
yaşayan insanların can ve mal güvenliğiyle ilgili müthiş
bir tehdittir. Bugün, Meclis tutanaklarına girsin diye bunu gündeme
getiriyorum ama yarın inşallah acı bir tabloyla
karşılaşmadan bu işe el atılır ve çözülür diye
temennide bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Elâzığ ili Maden ilçesinin
sorunlarını yakinen bilen, Maden ile ilgili henüz
cevaplanmamış 2 soru önergesi vermiş bir milletvekili olarak
huzurlarınızda bulunuyorum.
Görüştüğümüz önergeyle, Maden ilçesinde
özelleştirilen Bakır İşletmesine ait hafriyatların
neden olduğu doğal olmayan bir heyelanın sonuçlarının
araştırılması ve Madenli
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi teklif
ediliyor.
Eylül 2017 tarihli AFAD raporunda, heyelanın Bakır
İşletmesinin 2007-2015 yılları arasında döktüğü
hafriyatın zemine uyguladığı yükten
kaynaklandığı ifade edilmiş. Bu nedenle, doğal olmayan
heyelana sebep olan hafriyatın kaldırılması vakit
kaybetmeksizin gerçekleştirilmeliydi. Hafriyattan kaynaklı doğal
olmayan heyelanları önleme projeleriyle de alanın rehabilite edilmesi
bir an önce sağlanmalı. Diğer yandan, hafriyat mağduru
vatandaşların taleplerine azami özen gösterilmeli. Örneğin,
Eylül 2017 tarihli AFAD raporu sonrası hafriyat mağdurlarına
geçici barınma sağlanmadı, Valilik ve Belediye tarafından
taahhüt edilen kira yardımı da bugüne kadar yapılamadı.
Maden ilçesinde yaşayan vatandaşlarımızın
haklarını koruyarak daha fazla mağduriyet
yaşamamalarını sağlamalıyız.
Ayrıca, yeni yapılaşma alanları
belirlenirken özellikle Bermaz Ovası gibi nitelikli tarım
havzaları imara açılmamalı, bölge ekonomisine can veren
tarım alanlarına kesinlikle dokunulmamalı, günlük, geçici
çözümler yerine gelecek kuşaklara karşı sorumluluk
düşüncesiyle hareket edilmeli, binilen dal kesilmemelidir. Bununla
birlikte doğal olmayan heyelandan kaynaklı, Maden ilçesi
sınırları içerisinde kalarak riskli alan içerisinde bulunan ve
korunması gerekli kültür varlıkları olarak tescillenen tarihî yapıların
da korunmasına dikkat etmeliyiz.
Sayın milletvekilleri, Madendeki tarihî Camii
Kebirin 2010 yılında korunması gerekli kültür
varlığı olarak tescil edilmesinden dört sene sonra restorasyon
çalışmalarında uygulanacak projelerin uygun bulunduğu
kararı açıklanmıştı. Günümüze kadar ise Camii Kebire
bitişik parsellerin kamulaştırılması
tamamlanamadığından dolayı restorasyon
çalışmalarına başlanamadığı farklı
zamanlarda ifade edilerek çalışmalara aradan geçen beş yıla
rağmen hâlâ, bir türlü başlanılamadı. Son kez restorasyon
çalışmasının yapılmayışı için ise
hafriyattan kaynaklı doğal olmayan heyelan sonucu 19 Haziran 2019
tarihli 1150 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararıyla afet riskli alan ilanı gerekçe gösterildi. Tekrar sormak istiyorum:
Camii Kebir ve minaresinin restorasyonunun yapılmasına engel olan
sebep hafriyattan kaynaklı doğal olmayan heyelan ise bu konuda ilgili
kurum yöneticileri hakkında görevi ihmal ya da görevi kötüye kullanma
suçlarından yürütülen bir soruşturma var mıdır?
Sözlerimin sonunda Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Murat Kurumun geçtiğimiz aylarda
gerçekleştirdiği Elâzığ ziyaretinde Madene gitmemesinin
bölgede büyük bir tepkiyle karşılandığını
belirtir, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Esin Kara.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım.
Maden ilçesi Elâzığa 80 kilometre
uzaklıkta, Diyarbakır yolu üzerinde bulunmaktadır. Mihrap
dağlarının eteğinde kurulmuş, yamaç bir vadinin
eteğindedir. 1927 yılında ise ilçe Elâzığ iline
bağlanmıştır. Engebeli bir bölgededir, adını da
geliri olan madencilikten, madenden almaktadır. İlçe halkı maden
işletmesinin faaliyetlerinden, galeriler açılması ve dinamitle
patlatılmasından dolayı yıllar içerisinde her zaman heyelan
tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Toprak
kaymasının nedeni 1 Eylül 2017 tarihinde Elâzığ ili AFAD
Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmada Bakır
İşletmesinin 2007-2015 yılları arasında döktüğü
pasanın zemine uyguladığı yük olarak
açıklanmıştır, 2014-2015 yıllarında atık
sahası yerine Camiikebir Mahallesinin üst kısmında bulunan
düzlük alana boşaltılmasından dolayı heyelan riski
tetiklenmiş ve hızlanmıştır. Bu uygulama zeminin üst
yapısında doğal olmayan ekstra bir basınç
oluşturmuş ve bu basınç zeminin yapısında kaymalara
neden olmuştur, yaklaşık 15-20 metre derinliklerde
kırılmalar gözlenmiştir; bu da toprak kayması riskini
günümüzde daha da güçlendirmiştir.
Cumhurbaşkanlığımızın
19/6/2019 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararı uyarınca,
Camiikebir Mahallesi bölgesi afet alanı ilan edilmiştir, 278 konut,
232 iş yeri riskli olarak görülmüş ve tahliye kararı alınmıştır.
Durum bu olmasına rağmen, bugün Milliyetçi
Hareket Partili Maden Belediye Başkanımızı aradım ve
son gelişmeler hakkında kendisinden bilgi istedim. Almış
olduğum bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Pazartesi gününden
itibaren Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerinin kira
yardımı çalışmalarına başlayacağını,
Maden ilçesinden Elâzığa taşınan 48 aileye totalde,
toplamda 242 bin TL kira yardımında, taşınma
yardımında bulunulduğunu, TOKİnin bugün itibarıyla
hak sahiplerinin tespiti ve yer tespiti çalışmalarını
yaptığını, yeni yerleşim yerinin Belediye tarafından
tespit edilerek bildirildiğini, Belediye tarafından gösterilen yere
hem imar hem de altyapı çalışmalarının TOKİ
tarafından ihale edilmiş olan firma tarafından on gün içerisinde
tamamlanarak teslim edileceğini bildirmiştir. Yıkılan
köprünün trafiğe daha önceden kapatılmış olduğunu
bildirmiştir.
Belediye Başkanımız heyelanın
önlenmesi için Bakanlığımızın gerekli
çalışmaları bir an önce yapmasını istemiştir.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak Belediye Başkanımızın
yanındayız ve onunla Maden bölgemizdeki bu tehlikeyi yakinen takip
etmekteyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Murat Çepni konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız; 2019
senesinde Cumhurbaşkanı Kararıyla Madenin Camiikebir Mahallesi
afet bölgesi ilan edildi. Oysa, 2016 senesinde ise Fırat Üniversitesi
afetin, afet riskini yaratan temel unsurun oradaki Eti Bakır maden
şirketi olduğunu ortaya koydu; Eti Maden şirketinin maden
çıkartma esnasında işte dinamit patlatması ve
açığa çıkan pasaların gelişigüzel bölgede çevreye
bırakılmasından oluşan bir riskin altını
çizmişti. Şimdi dolayısıyla biz, burada Camiikebir
bölgesinin afet bölgesi ilan edilmesinden ziyade, şunun
tartışmasını yapmamız gerekir: Şimdi, sorunun
temel kaynağı maden şirketiyken ve bu maden şirketinin
doğrudan yarattığı riskler iken burada afet bölgesinin ilan
edilip oradan insanların yaşam alanlarından çıkıp
gitmesini, göç etmesini tartışmak kuşkusuz esas meseleden
uzaklaşmak anlamına gelir. Dolayısıyla halkın ve
ilgili çevrelerin temel talebi şudur: Şirket gitmelidir, biz burada
kalmalıyız.dır. Dolayısıyla esas olarak bizim üstünde
durduğumuz nokta şudur:
Şimdi AKP Hükûmeti söz konusu olduğunda ve
enerji yatırımları söz konusu olduğunda Maden ilçemizde
yaşanan şeylere benzer bir dizi olay yaşanıyor.
Örneğin, İzmirin Karaburun ilçesine bağlı Yaylaköyde
yirmi sene önce verilen afet riski raporuna bağlı olarak bugün orada
50 tane türbin kuruluyor ve köyün hemen üzerinde türbinler kurulurken köylüye
Buradan gidin. deniyor. Yine, işte İda Dağında Alamos
Goldun ruhsatı uzatılmadı, büyük direnişler
sonrasında fakat hemen akabinde 29 yeni ruhsat verildi. Munzur vadisi buna
benzer. Yine Manisanın Salihli ilçesinin Hacıbektaşlı
köyünde, köyün hemen 50 metre üzerinde kurulan JES projesi aynı zamanda
halkın oradan göç etmesine neden oluyor. Yani söz konusu Hükûmet olduğunda
en istikrarlı olduğu şey doğanın talanı
politikası. 3-5 tane doğrudan saraya bağlı enerji
şirketinin kârı için bütün doğanın katledilmesiyle
karşı karşıyayız.
Biz şunu söylüyoruz: Doğanın
katledildiği, insanların yaşam alanlarını terk etmek
zorunda bırakıldığı, ormanların katledildiği
hiçbir politika millî politika olamaz; hiçbir politika insanlar ve ülkenin
lehine gerçekleşemez. Tek kazanan saray ve onun şirketleridir.
Dolayısıyla, Maden ilçemizde de yaşanan şey budur, orada
şirket gitmelidir, onun tahribatları devletin gerekli müdahaleleriyle
giderilmelidir, halkın yerinden yurdundan edilmesi engellenmelidir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Sermin Balık konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SERMİN BALIK
(Elâzığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi
Meclisimizi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Maden,
Elâzığımızın kadim bir tarihe ve geçmişe sahip
güzide ilçelerinden biri. Fakat bilindiği üzere bir heyelan tehlikesiyle
de karşı karşıyayız, bu bir gerçek. Bu risk ortaya
çıktıktan hemen sonra Valiliğimiz, milletvekillerimiz, ilgili
kurum müdürlerimizle birlikte çalışmalarımızı
yaptık ve çalışmalarımızın sonucunda da ilçemiz,
1150 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararıyla,
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesi gereğince de
riskli alan ilan edildi.
Camiikebir Mahallesinde meydana gelen heyelan riski
sonucu İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından kamu
binalarının büyük bir kısmı tahliye edildi. Burada 278 tane
konut, 232 tane iş yeri, toplamda 510 binanın tahliye edilmesi
gerekmektedir. Afete maruz kalan bölgedeki vatandaşlarımız için
Maden Kaymakamlığımızın hesabına 1 milyon 350 bin
lira aktarılmıştır. Bu doğrultuda, bölgedeki
vatandaşlara gerekli tahliyeleri yapmaları için tebligatlarda
bulunulmuş olup oradaki evler için 7 bin lira, iş yerleri için de
3.500 lira taşıma için destek verilmiştir. Şu ana kadar da
47 vatandaşımızın talepleri doğrultusunda
taşıma yardımı yapılmış, önümüzdeki haftadan
itibaren de TOKİ tarafından kira yardımıyla ilgili
çalışmalar yapılacaktır. Geçtiğimiz haftalarda Çevre
ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurumun
Elâzığa ziyareti sırasında da ilgili tüm kurum müdürleri,
belediye başkanı, milletvekilleri, hep birlikte bir toplantı
yaparak bu sorunu enine boyuna çözümleriyle ele alarak gerekli istişareler
yapılmıştır, adımlar atılmıştır.
Bunun üzerine de Maden ilçesinde TOKİ ve Yapı İşleri Genel
Müdürlüğümüz tarafından konut yapımı için yer seçimi
çalışmaları yapıldı. Bu alanlarda, Madende ikamet
eden vatandaşlarımızın takdirine sunulduktan sonra
halkımızın vereceği nihai kararla birlikte ivedilikle
gerekli çalışmalar yapılacak ve orada bir dönüşüme
gidilecektir. TOKİ tarafından yapılacak binalar maliyetine, iki
yıl ödemesiz, yirmi yıl vadeyle hak sahiplerine teslim edilecek, bu
süreçte de otuz altı aya varan kira yardımı TOKİ
tarafından yapılacaktır.
Unutulmaması gereken en önemli hayati gerçeklik
şudur ki: Burada bir riskle karşı karşıyayız.
Bizim buradaki önceliğimiz, vatandaşlarımızın ve
hemşehrilerimizin can ve mal kaybına uğramadan buradaki
alanı bir an önce tasfiye etmektir.
Muhalefet milletvekillerinin hassasiyetlerine biz de
katılıyoruz, elbette ki birlikte çalışmalarımız
da oldu. Orada büyük bir risk olduğu bir gerçektir ancak Madenli
hemşehrilerimiz müsterih olsunlar ki Hükûmet olarak elimizdeki bütün
imkânları kullanarak bir an önce sorunları çözmek için çalışmakta
ve hemşehrilerimize daha iyi bir yaşam standardı sağlamaya
gayret etmekteyiz.
Yüce Meclisimizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Erol, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
59.-
Elâzığ Milletvekili Gürsel Erolun, Maden ilçesinin afet bölgesi ilan
edilerek bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, ben özellikle AK PARTİ milletvekilimiz ve Milliyetçi
Hareket Partisi milletvekilimizin bilgilendirmelerine teşekkür ediyorum.
Yapılan işleri tarif ettiler ama ben yapılan işlerin
yapılmadığını iddia etmiyorum, yapılan
işlerin sorunun çözümüyle ilgili yetersizliğini iddia ediyorum ve
olabilecek risklerle ilgili Meclisi bilgilendiriyorum. Burada, önümüzdeki
süreçte büyük risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Yani
sorun, oradaki konut sahiplerine, hak sahiplerine kira yardımı,
taşıma yardımı vermek değil. Şu anda bu
hafriyatın olduğu bölgenin hemen yanında ilçenin giriş
merkezi var. Orada eski, tarihî bir köprü var ve dün itibarıyla bu köprü
yerdeki, zemindeki oynamadan ve basınçtan dolayı
yıkıldı. Yani bu hafriyat mutlaka buradan
kaldırılmalı.
Bu 1150 sayılı Cumhurbaşkanı
Kararı da yalnızca Madenin bir bölgesi için çıktı.
Madenin tümü için afet bölgesi ilan edilmeli ve Maden bir bütün olarak
değerlendirilmeli, yoksa yapılan işlerle ilgili, önlemlerle
ilgili, girişimlerle ilgili, bir eksiklik tespitiyle ilgili benim bir
yorumum yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Elâzığın Maden ilçesinin heyelan
riskli alanlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/1475) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
31 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
SERMİN BALIK (Elâzığ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Balık, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
60.-
Elâzığ Milletvekili Sermin Balıkın, Madenli
hemşehrilerinin talep ve istekleri doğrultusunda hareket
edileceğine ilişkin açıklaması
SERMİN BALIK (Elâzığ) Sayın
Başkanım, o bölgede yaptıklarımızı elbette ki
söyledik ancak şu da bir gerçekliktir ki orası
boşaltılmadan, bölge boşaltılmadan önce pasaya dokunmak,
pasayı oradan tahliye etmeye çalışmak çok büyük risk
oluşturacaktır çünkü orada hâlâ konutlar ve iş yerleri
vardır. Dolayısıyla bunu defaatle söyledik. Bizim birinci
önceliğimiz, orada can kaybına neden olmadan, can kaybını
önlemek için bir an önce oranın boşaltılmasıdır ve
bundan sonraki süreçte yer tespitiyle ilgili de bizim önceliğimiz Madenli
hemşehrilerimizin talepleri ve istekleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet
SERMİN BALIK (Elâzığ)
Dolayısıyla bu süreçten sonra da Madenli hemşehrilerimiz hangi
bölgede isterlerse yeni konutlar orada yapılacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, birleşime
17.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin),
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Genel Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Edirne Milletvekili
Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile 40
Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (X)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük'ün 91'inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen 106 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 10uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ
Grubu adına Sayın Ayhan Altıntaşa aittir.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle cumhuriyetimizin 96ncı yılını kutluyorum.
Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifi genel olarak olumlu bulsak da sektörün
sorunlarından bazılarının göz ardı edildiğini
belirtmekte fayda var. Bu durumun belki de en temel sebebi, AK PARTİnin
kanun tekliflerinin istişare edilmeden, muhalefetle görüşülmeden ve
komisyonlarda detaylı tartışılmadan yapılma
alışkanlığıdır. Öncelikle, sorunların
tespiti, çözüm önerileri, maliyetleri, önceliklendirilmesi gibi
çalışmalar yapılıp ardından yasa teklifi
hazırlanmalıdır diye düşünüyorum. Yani Bir veya birkaç
yıl içinde bu yasa teklifi neleri düzeltecek, nelerde başarılı
olacağız, başarı kriterlerimiz nelerdir? gibi sorulara
somut yanıtlar verebilmemiz lazım. Haksızlık etmeyeyim, bu
açılardan bakacak olursak, bu yasa teklifi Meclisimize gelen teklifler
arasında en iyilerden ama yine de balıkçılığı
destekleyecek, balıkçıların refahını artıracak
bir düzenleme maalesef yok.
Yine teklifte balıkçıların
borçlarıyla ilgili de bir çalışma yok.
Balıkçıların refahını artırmadan sadece cezalarla
gidebileceğimiz mesafe sınırlı. Kaldı ki teklifte
bahsedilen düzenlemeler Türkiyede balıkçılığı
geliştirmek için yeterli değildir. Türkiye coğrafi konumu
itibarıyla zengin su ürünleri potansiyeline sahip bir ülke. 8.333
kilometrelik bir kıyı şeridimize ek olarak su ürünleri
üretiminde kullanabileceğimiz 170 bin kilometrekare doğal ve 3.442
kilometrekare baraj gölüne sahibiz fakat ne yazık ki bu nimetlerden
yeterince faydalanamıyoruz.
Kıyı uzunluğunda dünyanın 20nci
ülkesi olmamıza rağmen balıkçılığın
gayrisafi yurt içi hasılamıza sağladığı
katkı yalnızca binde 4. Su ürünleri için, balıkçılık
sektörü için eğer ciddi adımlar atmak istiyorsanız balıkçılık
sektöründe istihdamı ve balıkçılık sektörünün ekonomik
alanda etkisini artırmanız gerekir. Balıkçılık
sektöründe Yunanistanın gerisinde olmamız bize gösteriyor ki esas
problem kaynakla değil, kaynak yönetimiyledir. 2016da dünyada su ürünleri
üretimi yılda 170 milyon ton, bizim payımız 590 bin ton yani
binde 4 bile değil.
Değerli milletvekilleri, bilmeyen birine
ülkemizin su ürünleri potansiyelini anlatsanız herkes bol bol su ürünleri
tükettiğimizi düşünür; anlatmasanız da Türkiyeyi haritada gösterebilecek
birisinin çok farklı düşünmeyeceğine eminiz. Gelin görün ki
Avrupada yaşayan insanlar, bizim vatandaşımızın
tükettiğinden 3 kattan daha fazla balık tüketebiliyor. Bizde
yılda kişi başı ortalama 8 kilogram balık tüketilirken
Avrupada 26 kilogram tüketiliyor.
Balıklarımız bitiyor. 2002
yılında 22 bin ton olan lüfer üretimimiz 2017 yılında 2 bin
tona inmiş yani on birde 1i. Yine, 2002de 373 bin ton olan hamsi
üretimimiz 2017de 160 bin tona inmiş. Medyada izlediğimiz
kadarıyla, bu sene durum daha da vahim.
Vatandaşımızın cebine giren
parayla balık hesabı yapmak, maalesef, çay-simit hesabı yapmak
kadar kolay değil. İstanbulda yaşayıp deniz görmeyen belki
milyonlar vardır; bu da o hesap işte, üç tarafı denizlerle
çevrili bir ülkede balığın tadını bilmeyen insanlar
var.
Hazır fırsatını bulmuşken
tarım konusunda da sorunları dile getirmek istiyorum. Tüm
yurttaşlarımızı en çok ilgilendirmesi gereken konulardan
birisidir bu fakat ülkemizde, maalesef, tarım gözlerden uzak. Yetkililer
tarımı ve hayvancılığı geliştirmek için pek
de çaba sarf etmiyor. Mesela bu yüzden Tarım Bakanı pek
tanınmıyor. PİARın anketiyle konuşuyorum: Sayın
Bekir Pakdemirliyi ülkede tanıyanların oranı yüzde 4,3 idi.
Bayağı düşük bir oran. Gerçi bu, İzmirdeki orman
yangınlarından önceydi, o dönemde yaptığı
açıklamalarla daha da artmış olabilir.
Değerli iktidar milletvekilleri, gençler
köylerden kente kaçıyor. Sayın Bakan gençlere Köyde kalarak AVMden
kazanacağınızdan daha fazlasını
kazanırsınız. diye bir tavsiyede bulundu ama gerçekler maalesef
öyle değil. Çiftçiler bunalımda, borç içinde çoğu.
Yakın zamanda Uşakta gencecik bir çiftçi,
bir baba intihar etti. Bir iki yerel gazete hariç hiçbir yerde geçmemiş.
Mustafa Oskaydı adı. Yerel basına yansıyan habere göre,
borcu yüzünden intihar etmişti. Yine habere göre, borcu 50 bin
liraydı; 50 bin lira. Bu borcun 66 bin katı, eski bir
bakanımıza göre devletin çerez parası bile değildi.
Yine, Yozgat Yerköy'de bir şeker pancarı
üreticisi çiftçimiz Ali İhsan Yılmaz borçları yüzünden hapis
yatıyor. Hapishaneden bize yazıyor Ben hapisteyken ürünlerim tarlada
kaldı, onları kim toplayacak? diye soruyor. Yani hapiste
olduğundan çok ürününün tarlada kalmasını düşünüyor.
İşte böyle, üretimden yana çiftçilerimiz mağdur edilmiş
durumda. Öte yandan konu makam arabaları olunca çerez parası diye
küçümsenen meblağ vatandaşın canından değerli oluyor.
Yandaşa bol keseden destek saçarken
vatandaşa gelince cebinizde akrep var. En son
açıkladığınız tarım destekleri de çiftçiyi memnun
etmedi. Çiftçiler daha fazla batmadan bu işlerden kurtulma peşinde.
Tarımın içinde bulunduğu durumun en temel özeti şu: Çiftçi
borç içinde. Bir an önce bu borçları yapılandıracak
düzenlemeleri yapalım; sulama sistemlerini kuralım, kurduralım;
belediyelerde tarımı geliştirecek projelere destek verelim;
üretimi teşvik edelim; çiftçilerin en başta gelen sorunu olan yüksek
girdi maliyetlerine çözüm bulalım; tohum, gübre, ilaç, mazot, yem ham
maddelerindeki aşırı fiyat artışlarını
dengeleyelim.
Son bir yılda gübrenin fiyatı yüzde 113,
mazotun fiyatı yüzde 33, DAP gübresinin yüzde 103, yemin yüzde 55
artarken, buğdayın alım fiyatı yüzde 11, pancarın
yüzde 12, çay yaprağının yüzde 16 artmıştır. 2006
yılında çıkarılan Tarım Kanununda zorunlu hâle
getirilmiş gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1i olan asgari
çiftçi destekleme hedefine hiçbir zaman
ulaşılamamıştır.
Köylere yeniden köy diyelim, köylünün suyuna el
koyup şehirli gibi ücretlendirmeyelim. Büyükşehirlerde köy
kalmadı, hepsi mahalle oldu; köy kültürünü de yok ettiniz. Kültüre böyle
mi sahip çıkılır? Maalesef yıllardır tarım,
tarımdan anladığını iddia etse de anlamayanların
elinde. Bu Bakanlığa 2002den son döneme kadar 7 bakan
atanmış. Kendi alanlarında çok başarılı
olabilirler, kabul fakat demek ki ülkede tarımı düzeltecek kadar
yetenekli değiller. 2002 yılında tarım sektörünün gayrisafi
yurt içi harcamaya katkısı yüzde 10 iken günümüzde bu rakam yüzde
5,5e kadar düşmüştür.
Mesela zeytin ağaçları konusunda gelecek
düşünülmeden hareket ediliyor. En son Aydın Milletvekilimiz
Aydın Adnan Sezginin gündeme getirdiği, jeotermal enerji santrali
yapımı için Aydın Kuyucakta zeytin ağaçlarının
kesilmesi vardı. Aydın Sezgin JESlerin verimli tarım
arazilerine ne kadar zarar verdiğini anlatmıştı. Santraller
yapılırken sanırım muhalefet hariç kimse Ne zararı
olur? diye düşünmüyor. Herhâlde iktidar hazinedeki açığı
kapatmak, firmalar da yalnızca para kazanmak derdinde. Yarın bu
ülkede nasıl yaşayacağımızı sorgulayan yok.
Hâlbuki Türkiye zeytin ve zeytinyağı
üretimi konusunda da ihracat konusunda da dünyada en başta gelen
ülkelerdendir. Dünyada zeytin üretiminin yaklaşık yüzde 9u
Türkiyeden sağlanmaktadır. Bu da yaklaşık 1 milyon 300 bin
tona denk gelmektedir. Zeytinyağı konusunda ise 3üncü sırada
yer alıp 430 bin ton üreten Yunanistanın ardından 190 bin tonla
geliyoruz.
Tüm olumsuzluklar birbirini tetikliyor. Üretim
düşünce tüketici mağdur oluyor. Destek bulamayıp maddi
zorluklardan dolayı üretim yapamayan çiftçi şehirlere göç ediyor.
Şehirlere göç edenler işsiz kalıyor.
Ülkede nasıl ki olumsuzluklar birbirini
etkiliyorsa olumlu adımlar da etkileyecektir. Tarıma destek
olmanız belki de diğer sorunlarımızdan bazılarına
da çözüm olabilir. Umarım kısa zamanda gerçekçi ve çiftçi odaklı
çözümler bulursunuz ya da istişare etme yoluna girersiniz, birlikte
buluruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Lütfi Kaşıkçı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 106 sıra
sayılı Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Yasa Teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk milletinin
kimliği ve karakterine en uygun yönetim biçimi olan cumhuriyetimizin
96ncı yıl dönümünü kutlar, bu hikâyenin oluşmasında
emeği geçen kahramanlarımıza, başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet ve şükranlarımı
sunuyorum. İlelebet vatanımız olacak bu aziz topraklar için can
veren İstiklal Harbi şehitlerimizden Kıbrıs Barış
Harekâtı şehitlerine, terörle mücadele şehitlerimizden
Fırat Kalkanı Harekâtı şehitlerimize, Zeytin Dalı
Harekâtı şehitlerimizden Barış Pınarı
Harekâtı şehitlerimize kadar ebediyete intikal etmiş olan tüm
şehitlerimize birbiri arasında bir farklılık gözetmeksizin
rahmet, minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Gazilerimize de
Cenab-ı Allahtan acil şifalar diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, kanun teklifiyle
ilgili Komisyon tutanaklarına şöyle bir bakarken bu kanunun hem geç
kalmışlığından dolayı hem de öneminden
dolayı çok güzel bir ifade okudum. İfadenin sahibi Ege Üniversitesi
Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Uğur Sunlu. Uğur
Sunlu Hocamız kendisinin fikirleri ve görüşleri alınmak üzere
Komisyona davet edildiği zaman yasayla ilgili, yasanın önemiyle
ilgili ve geç kalmışlığıyla ilgili güzel bir ifadede
bulunuyor, Uğur Hocam aynen şunu söylüyor: Türkiye'nin en
yaşlı su ürünleri mühendislerinden bir tanesiyim. Biz herhâlde 1380
sayılı Kanunla emekli olacağımızı
düşünüyorduk ama Allah bize bugünleri de gösterdi. Aslında Uğur
Hocamın bu ifadeleri bu kanunun ne kadar kıymetli ve değerli ama
biraz da geç kalınmış olduğunu gösteriyor.
Değerli milletvekilleri, su ürünleri
vatandaşlarımız için değerli bir gıda
kaynağı olmasının yanında 82 ülkeye ihracı
yapılan ve 950 milyon dolarlık girdi elde edilen önemli bir ihraç
kalemidir. Biyolojik zenginlik bakımından çok nadide ülkelerden biri
olan ülkemiz, aynı zamanda 4 denize sahip olmakla da büyük bir avantaja
sahiptir.
Denizlerimiz hem ekolojik hem de biyolojik
özellikleri bakımından birbirinden farklı özelliklere sahiptir.
Denizlerimizin yanında, 200ün üzerinde göl mevcudiyetimiz de
bulunmaktadır. Sahip olduğumuz tüm tatlı ve tuzlu su
kaynaklarımız aynı zamanda su ürünleri varlığıyla
da değerli konumdadır.
Su ürünleri, bugün itibarıyla
yaklaşık 250 bin insana iş alanı açan ve
oluşturduğu katma değerle ülkemize artı bir değer
katan önemli bir sektördür. Bu sektör, gelişimini bugünlere 1971
yılında çıkarılan 1380 sayılı Su Ürünleri
Kanunuyla taşımıştır. Ancak bu kanunun aradan geçen
onca yıl, gelişen teknolojik imkânlar, bilimsel, çevresel, ekonomik
ve sosyal hususlar ile sektörün ihtiyaçları da göz önüne alınarak
günümüz koşullarına uyumlu hâle getirilmesi ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Unutulmamalıdır ki doğal
kaynaklar sonsuz değildir, koruma ve kullanma dengesi mutlaka
sağlanmalıdır. Bu ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak
hazırlanan kanun teklifiyle su ürünlerinin sürdürülebilir yönetimi ve
balıkçılık kaynaklarımızın korunmasına
ilişkin ihtiyaç duyulan hususlarla ilgili düzenlemeler
yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
bu kanun teklifiyle başlıca yasa dışı su ürünleri
avcılığı ve kural dışı su ürünleri
yetiştiriciliği faaliyetlerinde caydırıcılığın
sağlanması, su alanı ve suyun kiralanmasında yetkili
kurumların belirlenmesi, doğal türlerin korunmasına,
istilacı ve yabancı türlerin kaynaklarımızda
yayılmasının önlenmesine yönelik balıklandırma
faaliyetlerinin kurallara bağlanması, avcılık ve
yetiştiricilikte verilen izin ve ruhsatların günün
şartlarına göre düzenlenmesinin sağlanması,
balıkçı gemilerimizin başta ülke kara sularına ve
uluslararası sulara avcılık amaçlı gidişlerinin kurala
bağlanması, su ürünlerinin kaçak yollardan yurt dışına
çıkarılması ve canlı olarak yurt içine
sokulmasının engellenmesi, su yapılarının
bulunduğu alanlarda biyoçeşitliliğin korunması
amacıyla bazı değişiklikler yapılması
öngörülmektedir.
Kanun teklifi hazırlanırken konusunda
uzman bürokratlardan, bilim insanlarından ve STKlerden görüş
alınmış ve nihayetinde bugünkü seviyeye getirilmiştir.
Elbette hazırlanan bu yasa teklifinin eksikleri olacaktır. Ortaya
çıkabilecek bu eksiklerin gözlemlenerek iyileştirilmesi hususunda
gerekli çalışmaların da süreç içerisinde
yapılacağını ummaktayız.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi açısından sürece olumlu katkı
sağlayacağını düşündüğümüz bazı
hususları siz değerli milletvekillerimizle paylaşmak isterim.
Türkiyede kişi başına yıllık su ürünleri tüketim
miktarı yıllardır 5-6 kilogram arasında seyretmektedir. Hâl
böyle olunca üretimimizin büyük bir kısmını ihraç etmek zorunda
kalıyoruz. Bu da yaklaşık yüzde 75-80 civarında. Aynı
kalite ve büyüklükteki balıklarımız ihraç edilen ülkelerde 7
euro seviyesinde satılırken AB ülkesi mallar 16-17 euro seviyesinde
satılmaktadır. Firmalarımız çoğu zaman zararına
ürünlerini elden çıkarmak zorunda kalmaktadır. Siz üretin,
nasıl olsa balığınızı iç piyasada
satamıyorsunuz, bu nedenle fiyatı biz belirleriz. diye ülkemizi zor
duruma düşüren bir dış piyasa anlayışı
bulunmaktadır. Bu nedenle iç piyasada kişi başı yıllık
balık tüketim miktarımızı muhakkak artırmamız
gerekmektedir.
Buna ek olarak Omega 3 yağ asitleri zengini
diye yapılan reklamlarla yurt dışından getirilen Norveç
balığına yaklaşık 100 TL para ödüyoruz. Vatandaş
bu balığı sahip olduğu pembe rengi dolayısıyla
doğadan avlanmış sanmaktadır. Hâlbuki internet arama
motorlarında somon, scale, colour anahtar kelimeleriyle tarama
yapıldığında renk skalasıyla ilgili görsellere de
ulaşılabilecektir. Ülkelerin müşteri profiline göre yemlere
istenilen pembe rengi elde edebilmek için karoten maddeler ilave
edilebilmektedir. Bu, balıkların sağlıksız
koşullarda üretildiği manasına gelmemekte ancak
paramızın yapılan reklamlar dolayısıyla yurt dışına
gitmesine sebep olmaktadır. Hâlbuki yerli ve millî deniz
balığımız da aynı oranda omega 3 yağ asitleri
içermektedir. Bu nedenle, ithal balıklar üzerindeki verginin
artırılarak yerli ve millî su ürünlerimizin tüketiminin
artırılması gerekmektedir.
Yine bir diğer husus ise, ülkemiz
gökkuşağı alabalığı üretiminde Avrupa 1incisi
olmasına rağmen Norveçten gökkuşağı
alabalığı getiriliyor. Bunun da önüne geçilmelidir.
Sonuç olarak üretimi artırarak aynı
zamanda yerli ve millî balığımızın iç piyasada tüketim
miktarının artırılması yoluna da gidilmelidir. Aksi
takdirde su ürünleri yetiştiriciliği yapan
firmalarımızı zor günler beklemektedir.
Son olarak, kanunla ilgili aynı zamanda seçim
bölgemle ilintili olacağını da düşündüğüm birkaç
hususu dile getirmek istiyorum. Su ürünleri yetiştiriciliği
noktasında ilimizde, malumunuzdur, İskenderun Körfezi var ve bunun
yanında aynı zamanda birçok tatlı su kaynağımız
da var. Deniz balığı yetiştiriciliği noktasında -bunu
ben demiyorum, İskenderunda bulunan Su Ürünleri Fakültesindeki bilim
adamları ve Mustafa Kemal Üniversitesinde bulunan Ziraat Fakültesindeki
bilim insanları ifade ediyor- İskenderun Körfezinde
yetiştirilen balığın Türkiye'nin diğer denizlerinde
yetiştirilen balıklarla kıyaslandığı zaman daha
iyi olduğu ifadesi yine bilim insanlarımızın
yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya koydukları
bir bulgu.
İskenderun Körfezi balık
çiftçiliğinde böylesine elverişli bir noktada iken ruhsat almak için
bakanlığa başvuru yapıp ruhsat alamayan çok sayıda
vatandaşımızın olduğunu biliyoruz. Tabii, biz denizde
su ürünleri yetiştiriciliği dediğimiz zaman özellikle çevre
örgütlerinin üzerimize geleceğini de biliyoruz ancak çevre örgütlerine de
şunu ifade etmek istiyorum: Deniz ürünleri bizim zenginliğimizdir.
Sonuç olarak denizlerimizde gerek çupra gerek levrek gerekse diğer türleri
bizlerin üretmesi lazım. Bu konuda çevre derneklerine de şunu ifade
etmek istiyorum: Eskiden kıyıya çok yakın alanlarda bu
çiftliklere müsaade ediliyordu ancak yapılan yeni çalışmalarla
birlikte artık kıyıya çok uzak ve aynı zamanda derinlik
olarak da öncekilere nazaran daha derin kısımlarda bu çiftliklerin
kurulmasına müsaade ediliyor. Dolayısıyla, burada hiç kimsenin
korkmasına gerek yok.
Bir diğer husus da, Hatay su kaynakları
noktasında Türkiye'nin diğer vilayetlerine göre daha zengin ancak bu
su kaynaklarımızı tam olarak
kullandığımızı ifade edemem. Özellikle Erzin ilçemizde
böyle gürül gürül akan ancak hiçbir şekilde
faydalanamadığımız bir Başlamış
Çayımız var. Başlamış Çayımız, üzülerek
söylüyorum, bütün debisini Akdenize boşaltıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla)
Başkanım, son, bitiriyorum.
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi lütfen.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) İşte,
tam bu noktada Başlamış Çayının üzerinde kurulacak
bir göletin Erzindeki narenciyeyle uğraşan çiftçimize büyük bir
rahatlık getireceğini düşünüyorum. İnanınız, bu
deremiz Avrupanın herhangi bir ülkesinde olsa
Bu derenin üzerine
kurulacak gölet sadece tarımsal sulama amaçlı bir gölet olmaz,
aynı zamanda burada içme suyu da tedarik edilir. Hatta ve hatta bu gölete
bir enerji tribünü kurularak buradan enerji de üretilebilir. O yüzden Erzinli
hemşehrilerimiz bu Başlamış Çayı üzerine kurulacak
olan göleti dört gözle bekliyor. Bu gölette aynı zamanda su ürünleri
yetiştiriciliği yapacağımızı da buradan ifade
etmek istiyorum.
Son olarak, Dörtyol ilçemizde -su ürünleriyle de
ilgili olduğu için- çevresel bir problemimiz var. Buradan Hatay
Büyükşehir Belediye Başkanını ve yetkilileri de göreve
davet ediyorum. Dörtyol Yeniyurtta bir kanalizasyon Akdenize
boşalıyor. Yetkililere bunu defalarca ifade ettik ama bir türlü önlem
alamadılar.
Ben, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç, bir söz talebiniz var galiba,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
61.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, RTÜK üyesi Faruk Bildiricinin
üyeliğinin RTÜK Başkanı Ebubekir Şahinin isteği ve
talebi doğrultusunda düşürüldüğüne ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesinin üstündeki bir iradeyi kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, size olan tüm saygımla
ifade ediyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığı
olarak biz iktidar partisinin grup başkanlarıyla ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde grubu bulunan tüm siyasi partilerin grup
başkanlarıyla Meclisimizin alması gereken kararlarda, Türkiye
Cumhuriyetiyle ilgili gerçekten öncelikli olan her konuda birlik ve beraberlik
içerisinde hareket etmemiz için üzerimize düşen her türlü görevi yerine
getiriyoruz. Bazen, Başkanlığınızda, bizi kendi
odanıza davet ederek, bu ülkeyle ilgili önemli olan sorunlarda
bilgilendirip bunların öncelikle görüşülmesi ve bu konuda siyasetüstü
bir tavır takınmamızı istiyorsunuz, bunu büyük bir
memnuniyetle yerine getiriyoruz. Bu şunu ifade ediyor: Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesi her şeyin üstündedir ve milletin iradesidir.
Sizin de bildiğiniz gibi, RTÜK gibi konularda Türkiye Büyük Millet Meclisi
herhangi bir etki olmadan, siyasi bir baskı olmadan, tarafsızlık
ilkesi içerisinde hareket etsin diye grubu bulunan siyasi partilerden AKP 4
üye, CHP 2 üye, MHP 2 üye, HDP 1 üye vererek bir üst kurul oluşturuyor
RTÜKte, böylece bir tarafsızlık ilkesi oluşuyor. Hatta
muhalefet partileri daha fazla burada fakat Türkiye Büyük Millet Meclisinin
aldığı bir karar, centilmenlik anlayışımız
ve hepimizin oy verdiği bu üyelerden bu göreve gelen
arkadaşlarımızdan Cumhuriyet Halk Partili Faruk Bildiricinin
üyeliği bugün RTÜK Başkanı Ebubekir Şahinin isteği ve
talebi doğrultusunda düşürüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
düşürülme nedeni çok açık ve nettir, Meclisin ve kamuoyunun bilgisine
sunuyorum, özellikle de sizin bilginize sunuyorum önemli olduğu için.
Ebubekir Şahin RTÜK üyesi olarak 15 bin liraya
yakın maaş alıyor, TÜRKSATtaki Yönetim Kurulu üyeliğinden
15 bin lira alıyor, etti 30 bin lira. Basın İlan Kurumundan
5,300 lira huzur hakkı alıyor, etti 35 bin lira. 35-40 bin liranın
üstünde maaş alan bir bürokrat konumunda şu anda. Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki hiçbir milletvekilinin almadığı
maaşı almasına rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kemal
Kılıçdaroğlu kendisiyle ilgili TÜRKSAT ve Basın İlan
Kurumuyla ilgili Yönetim Kurulu üyeliğiniz RTÜKteki
Başkanlığınızla çelişmektedir,
tarafsızlık ilkesini bozar her iki tarafta
aldığınız karar. Eğer aldığınız bu
maaşlar yetmiyorsa başka bir yönetim kurulu üyeliğini tercih
edin, TÜRKSAT ve Basın İlan Kurumundan çıkın. dediği
için ve bu bilgi Faruk Bildirici tarafından kendisine verildiği için,
bugün, cumhuriyet tarihinde ilk defa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
aldığı bir kararın üstünde bir yönetim kurulu
kararıyla bu arkadaşımızın görevine son
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Elbette ki
Danıştaya müracaat edeceğiz ancak, Sayın Başkan,
siyasi partilerin centilmenlik anlaşmalarını bozmaması
gerekir çünkü bu bir temayül oluşturuyor ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin işleyişini belirliyor. Çok üzülerek ifade ediyorum ki
şu andan itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bu tür centilmenlik anlaşmalarının hiçbir tanesine
biz de uymayacağız.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin üstündeki
bir iradeyi kesinlikle kabul etmiyoruz ve bu konuda, şu andan itibaren
muhalefet hakkımızı sonuna kadar
kullanacağımızı ifade ediyor, bana söz verdiğiniz için
çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerine söz almış bulunmaktayım.
Doğrusu, geneli üzerine Komisyon üyemiz
ayrıntılı olarak muhalefetimizi ifade etti, ayrıca
muhalefet şerhimiz de dosyada mevcut, onlara katılıyorum ve
şunu belirtmek istiyorum: Gerçekten, şu an, günümüzde ekolojik krizin
özellikle denizlerin ekosistemi üzerindeki yok edici etkisi hızla
yayılıyor ve çok tehlikeli, çok vahim bir noktaya doğru ilerliyoruz.
Denizler ve okyanuslar, özellikle plastik atıklar sebebiyle ciddi bir
şekilde yine hızla kirleniyor ve suyun kirlenmesi, insanın,
doğanın, hepimizin birlikte kirlenmesi anlamına geliyor ve bunun
paralelinde deniz canlıları da tükeniyor tabii ki.
Bu alanda, maalesef, burada bile, yine tek adam, tek
insan rejiminin etkisi açıkça ortaya çıktı. Su ürünleriyle
ilgili verilecek kararlarda bütün yetkiler kooperatiflerden alınarak
Tarım Bakanlığına devrediliyor. Bunu da kabul edilemez
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, geçen hafta,
Halkların Demokratik Partisi Grubu olarak, kayyum atamalarına, kayyum
darbesine her gün yenisinin eklendiği bir ortamda, uyarı amaçlı,
Genel Kurul çalışmalarına katılmama kararını
yetkili kurullarımız aldı ve biz gittik. Tabii, izledik Genel
Kurulu, milletvekiliyiz. Gerçekten gıyabımızda böyle güçlü
beddua seansları yapılmış burada. Gülümsedim izleyince ben
kendi adıma. Allahtan epeyce şey niyaz edilmiş bizimle ilgili.
Ben de bütün Türkiyenin huzurunda Allahtan istediğiniz her şeyin
bin katını size versin. diyorum, gerçekten yürekten istiyorum ve
bunu hiç etik bulmadığımızı da ifade etmek istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, gerçekten ne
yaşıyoruz Türkiye olarak, bunu söyleyeyim. Geçen haftayı geçtik
ama şu anda bütün dünya Türkiyeyi konuşuyor. Neden? Çünkü biz
konuşamıyoruz çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi
konuşamıyor. Biz konuşamıyoruz ama Kürt meselesi,
Türkiyenin Suriyeye saldırı savaşı, Suriyede ÖSO
çetesinin yaşattığı insanlık dışı
suçlar, savaş suçları, bütün dünya parlamentolarının
gündeminde.
Biz ne diyoruz? Mecliste konuşalım. Bizim
Mecliste konuşamayacağımız hiçbir şey yok,
çözemeyeceğimiz hiçbir şey yok diyoruz, Hayır. diyorsunuz ama
Trump ve Putinle konuşuyorsunuz. Burada HDP Meclis Grubuyla
konuşmadığınız meseleleri gidip altı saat, yedi
saat Cumhurbaşkanı müzakere ediyor, tartışıyor ve
kararları canlı yayınlarda yayınlanıyor. Gelin
şu Kürt meselesini çözelim; diyalogla, müzakereyle çözelim. Burada bir
deneyim yaşadık. diyoruz, Hayır. diyorsunuz ama şimdi
Kürt meselesi Türkiyenin değil, dünyanın sorunu. Artık dünya
Kürt meselesini konuşuyor. Şu anda bizim uluslararası
seyahatlerimizde, Amerikadan Avrupanın herhangi bir ülkesine kadar,
gittiğimiz her yerde, Türkiye'nin Kürtlere yönelik
yaklaşımı, karşıtlığı ve düşmanca
tutumları görüşülüyor. Meclis savaş tezkeresini reddetsin.
dedik. Burada konuşmalar yaptık Bu Meclis savaş kararı
değil barış kararı alsın, bizler barış için
buraya gelelim. dedik. Hayır. dediniz ama şu anda Fransadan
ABDye, ABDden Uzak Doğu ülkelerine kadar neredeyse her yerde milyonlarca
insan bu savaş kararına ve Kürtlere yönelik bu düşmanlık
politikasına karşı çıkıyor. Burada çözemedik dünyada
tartışılmaya devam ediyor.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Dünyanın öyle bir
derdi yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Dün
Dün
Dün önerge verdik değerli arkadaşlar Şu IŞİD
meselesini gelin, araştıralım. dedik. Bakın,
IŞİDle ilgili bütün dünya
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Türkün
düşmanı her yerde düşmandır. Alayına gider.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Lütfen, kürsüden konuşursunuz.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Tamam da
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Lütfen
sözlerime müdahale etmeyin.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ne demek bütün dünya
bize düşman?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sözlerimi dinleyin, sonra yanıt verirsiniz.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Dünya bize
düşmanmış. Mutlu musun dünyanın bize düşman
olmasından?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Başkanım,
lütfen müdahale edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Dedik
ki: Gelin, şu IŞİD meselesini konuşalım.
Hayır. dediniz, dün hayır oyları verdiniz. Şu anda
bütün dünya Türkiye'nin IŞİDle ilişkisi nedir, hangi
boyutlardadır, Bağdadiye ne oldu -ona geleceğim- bunları
tartışıyor. Bütün dünya basını, New York Timestan
Financial Timesa bütün uluslararası basın Türkiye IŞİDi
koruyor. diye sayfa sayfa, bütün manşetlerinde bunları atıyor.
Şimdi biz burada, ilk gün Bu IŞİDi
koruma kollama meselesine düşmeyin. Türkiye bunu hak etmiyor. Türkiye'nin
yurttaşları kendi arasında barış yapabilir. Başka
güçler kullanmayın. dedik. Ama IŞİDin lideri burnumuzun
dibinde vuruluyor, 5 kilometre mesafede ve bütün dünya Bağdadinin orada
ne işi vardı? diyor. 2018 yılından bu yana Türkiye'nin
gözlem noktaları var orada ve üstelik böyle bir evde falan değil ha,
bir sarayda vuruluyor. Lütfen görüntüleri izleyin. Tabii buradaki asıl
mesele şu: Türkiye orada olduğunu biliyorsa da büyük bir mesele,
bilmiyorsa da büyük bir mesele. Yani buna cevabı biz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tartışamıyoruz. Neden? Çünkü hemen cevaplar
veriliyor.
Şimdi diğeri, ya ABDnin İncirlik
Üssü var yanı başımızda. Bağdadi nerede vurulmuş?
5 kilometre yanı başımızda. İncirlik Üssünü niye
kullanmıyor? diye soruyor dünya. Neden Erbile kadar gitti
Bağdadiyi vurmak için timler? Ve bu sorulan soruya ilişkin Trump
diyor ki: Türkiye karşı çıksaydı vururduk. Bütün
dünyanın gözü önünde ABD, Türkiye'nin karşı çıkma
ihtimalini ve Vuracağız. demesini
Neden diyor? Çünkü burada
konuşamıyoruz, konuşuyoruz ama bize farklı bir muamele,
sanki bu ülkenin düşmanıymışız muamelesi
yapılıyor. Hâlbuki düşman olan, bu ülkeyi bu hâle getirenlerdir.
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Ne alakası var!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bölücü
olan, bu ülkeyi bütün dünyanın gözü önünde Kürt düşmanı yapan,
Türkiye'nin düşmanı olan, ÖSOya savaş suçu işletenlerdir.
Türkiye yurttaşlarına söylüyorum: Bu
savaş sizin yararınıza değil, bu savaş sizin
savaşınız değil; bu, yönetimin, iktidarın, kendi
iktidarını devam ettirmek için yürüttüğü bir savaştır.
CEMAL BEKLE (İzmir) Telaşlanmayın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şimdi, biz dedik ki: Kuzeydoğu Suriyeden Türkiyeye ya
sınırlar düz, dağ bile yok- bir saldırı yok. Dün
Erdoğan da bunu doğruladı, Taciz var. dedi; taciz nedir
bilmiyorum. Şimdi bütün dünya diyor ki: Ya, saldırı yok. Niye
oraya girdiniz?
Şimdi, değerli arkadaşlar, lütfen,
burası çok önemli; ÖSO çetesinin kadınları nasıl
kaçırdığını bütün dünya izliyor.
METİN YAVUZ (Aydın) Çete değil,
ordu ordu, Özgür Suriye Ordusu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) ÖSO
çetesinin nasıl işkence, taciz ve tecavüze
karıştığını görüyor ama burada ÖSO,
Kuvayımilliyedir. ÖSO, millî orduyla omuz omuzadır. deniliyor.
METİN YAVUZ (Aydın) Aynen, öyle.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) YPG
unsurlarının lafı bu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Uluslararası Ceza Mahkemesi Eski Başsavcısı savaş
suçundan Türkiye'nin yargılanması gerektiğini söylüyor. Gelin,
yol yakınken bu ÖSO çetesinden ilişkinizi koparın.
İşte, bu itirazlardır bizi ÖSO çetesiyle yan yana gösteren,
Türkiyeyi savaş suçuyla andıran ve dünyanın her yerinde bunu
söyleyen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Evet, değerli arkadaşlar, şimdi,
dünya Türkiyenin
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) PKKyı söyle.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
lütfen
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin,
Sayın Grup Başkan Vekili cevap verecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Dünya,
Türkiyenin tanımadığı Kürt gerçeğini her gün daha çok
tanıyor, biliyor musunuz?
METİN YAVUZ (Aydın) Hadi oradan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizin
burada terörist demenizle kimse terörist olmuyor. Türkiyede de AKPli
olmayan herkesi terörist ilan ettiniz, gerçekten öyle bir şey yok.
METİN YAVUZ (Aydın) Ne alakası var?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ama
siz düştükçe daha çok saldırmaya devam ediyorsunuz. Kürtçe
yapılan yazışmalar Türkiyede yasak ama Twitter, sosyal medya
ağı, dünyanın en geniş sosyal medya ağı Kürtçeyi
resmî dil olarak kabul etti. Siz hâlâ Kürtçeye tahammülsüzlüğünüzü
göstermeye devam mı edeceksiniz?
METİN YAVUZ (Aydın) Sen nerede
yaşıyorsun? Nereden bakıyorsun olaylara?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
ülkenin bir dili
Evet, ABye uyum olsun. dedik, her gün savunduk bunu. Siz Hayır, ABye
kafa tutuyoruz, Ankara kriteri belirleriz. dediniz. Almanyada bir anketi
söyleyeceğim sadece.
METİN YAVUZ (Aydın) Almanyadan bize ne?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Ankette yüzde 58 diyor ki: Türkiyenin NATO üyeliği düşürülsün. Dün
yayımlandı. Ekonomik yaptırım. diyenler yüzde 61,
işte bu tutumdur buna sebep olan.
Emniyet Genel Müdürlüğü dün sosyal medya
operasyonlarını açıkladı. 1.297 hesap tespit edilmiş,
452 gözaltı, 78 tutuklama var. diyor. Türkiyenin içinde
konuşmayı yasaklıyorsunuz da Putini, Trumpı, Macronu,
diğer ülkeleri nasıl engelleyeceksiniz?
METİN YAVUZ (Aydın) Ne yasaklaması
var? Konuşuyorsun orada işte, konuşuyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Uluslararası bir hâle geldi, bunu sizin çözümsüzlük
politikalarınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Beştaş.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
gerçekten ne desek boş ama şunu söyleyeyim: Gerçekten bu
politikalarla yüzleşilmezse çok daha kötü günlere gidebiliriz, bizim
endişemiz budur.
Halka söylüyorum, Dünya Sefalet Endeksinde -Cato
Enstitüsü tarafından Steve Hankenin verileri kullanılarak
yapıldı- 95 ülke arasında Türkiye 5inci sırada ya. Kimden
sonra biliyor musunuz? Arjantin, İran, Brezilya ve Türkiye. İşte
halkın gündemi bu değil. Sefalette derinleşen, yoksullukta
gitgide büyüyen bir Türkiye ve uluslararası parlamentolarda her gün
kararlar almak durumuyla muhatap olan bir Türkiyeyi sizler
yarattınız, bizler çıkarmaya çalışıyoruz.
Sağ olun. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, biraz önce hatip kürsüden grubumuza doğrudan
sataşmıştır IŞİDi korumayın dedik.
ifadeleriyle ve Kürtlere yönelik düşmanca tavırlarınız
var. diyerek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 106 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tabii, biz bu kürsüye
gelip sürekli, bölgemizde ve ülkemizde oynanan oyunlara işaret ediyoruz.
Sözde, Kürtleri koruyoruz bahanesiyle coğrafyamızda IŞİD
belasını başımıza saranların, PKK, PYD, YPG
belasını başımıza saranların tek bir derdi
vardır, onların derdi sadece ve sadece Deyrizordaki petrol
kuyularını korumaktır. Bakınız, tekrar ifade ediyorum:
ABD Senatosu ne karar alırsa alsın, Avrupa Parlamentosu ne derse
desin, Fransa Parlamentosu ne derse desin, biz sadece aziz milletimize
bakarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakınız, bilmeniz gereken tek bir şey var, o da bu
coğrafyada yüz yılı aşkın süreden beri ekilen fitne ve
ihanet tohumlarının kökünü kazımaktır.
Bakın, vaktim belki yetmeyecek ama İsmet
İnönünün bir hatırasını anlatayım
-anılarının birinci cildinin 35inci sayfası- diyor ki:
Bulgaristanla sınır muarazaları yaşıyorduk ve bu
muarazaları sonlandırmak için iki ülkeden birer heyet tertip ettik ve
bu heyetler çalışmaya başladı. Muhatap ülkenin
mevkidaşım olan bir siyasetçisi daha sonra siyasete giriyor- diyor
ki: Türkiye bizi yalnız bıraktı Bulgar makamları diyor-
bizler Habsburglar ile Petersburgların arasında sürekli şamar
yedik ve Türkler bizi bırakmasaydı müreffeh bir ülke olarak beraber
yaşamaya devam ederdik. Ve İsmet İnönü çok güzel bir ifadede
bulunuyor -bakın bugün de Erdal İnönünün vefatının
yıl dönümü, mekânı cennet olsun- diyor ki İsmet İnönü
muhatabına: Bakınız, sizin tek bir siyasi gıdanız
vardı, o da sadece Türk düşmanlığıydı, işte
kurtuldunuz, başınıza da bunlar geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Muhatap diyor ki:
Bakınız, siz bizim ufak tefek
hırçınlıklarımıza fırsat vermeden tutup
oturtacaktınız, içimizdeki hainlere fırsat vermeyecektiniz. Biz
bilemeyebilirdik, içimizdeki hainler ne Bulgarları düşündü ne
Türkleri düşündü, onların bir kısmı Petersburgcu, bir
kısmı da Habsburgcuydu. Biz, sadece milletimiz ne der ona
bakıyoruz, terörle, terör yandaşlarıyla, onlara silah
gönderenlerle, onlara destek olmak için parlamentolarından karar alanlarla
mücadelemize sonuna kadar 82 milyondan aldığımız destekle
devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Cizreye baktığınız gibi mi? Cizredekiler millet
değil mi? Diyarbakır millet değil mi? Mardin millet değil
mi?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Silahı gönderdiniz
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hadi oradan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, bir
sataşma söz konusu değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Açıkça fitne ve fesat tohumları ektiğimizi iddia etti.
BAŞKAN Öyle demedi efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Dedi
efendim.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Dedi, dedi.
BAŞKAN Sizin partinizi hedef alarak
söylemedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, Sayın Başkan, direkt söyledi yani mesnetsiz,
aracısız.
BAŞKAN Yani HDPyi mi kastetti, buna mı
alındınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tabii
ki, tabii ki. Kimi kastetti?
BAŞKAN Yani HDPnin adını mı
verdi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Açık bir sataşma var sonuçta.
BAŞKAN Bir alınganlık
içerisindesiniz. HDP demedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, hiç öyle bir alınganlığım yok.
BAŞKAN Buyurun.
2.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet,
Sayın Başkan, bizim gerçekten tek derdimiz var: Bu ülkede 82 milyon
yurttaşın aynı haklarla, aynı özgürlüklerle, eşit
şartlarda bir arada yaşamasıdır. Kürtü de, Türkü de,
Lazı da, Alevisi de, Sünnisi de, kadını da, erkeği de bu
topraklarda özgürce yaşasın diyoruz.
Cizre bu milletin iradesi değil mi, millet
değil mi? Diyarbakır millet iradesinin bir parçası değil
mi? Orhan Doğan bu Parlamentoda görev yapmış bir milletvekili
değil mi, adını yasakladınız. Ceylan Önkol, 10
yaşında öldürülen bir çocuk, parktan ismini sildiren siz değil
misiniz, iktidar değil mi? Biz, burada Kürtler ile Türklerin -özellikle
altını çizerek söylüyorum- konuşarak çözemeyeceği hiçbir
şey yoktur diyoruz. Bizim kimseye burada düşmanlık
savunduğumuz falan yok. Ben konuşmamda özellikle dedim ki: Bizimle
konuşamıyorsunuz -Kürtlerle yani temsilcileriyle- siz gidip Trumpla
konuşuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Paylaşıma
bakar mısın!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) Bizim
Kürtlerle sorunumuz yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
Putinle konuşuyorsunuz.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) Bizim
Kürtlerle sorunumuz yok!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bağırarak bir şey çözemezsiniz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hayır, hayır,
bağırmıyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
bağırarak, böyle sataşarak emin olun sadece işi daha da
vahim hâle getiriyorsunuz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bakın, bir Kürt
köyünün muhtarının paylaşımı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bakın, şu anda, mesele, Türkiye dünyada tarihinin en büyük
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bunları Kürt olarak
kabul etmiyor musunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Lütfen
buradan konuşun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bu kadar olmaz ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bakın, gerçekten gelin burada konuşun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ama diyorsunuz da,
düşmanlık filan yok.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
lütfen.
Devam edin siz Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Nasıl edeyim Başkanım yani?
BAŞKAN Siz devam edin.
Arkadaşlar müsaade edin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Böyle olmaz!
BAŞKAN - Sayın Toğrul
Değerli arkadaşlar
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bakın, burada
paylaşımını okuyun!
BAŞKAN Sayın Çilez, lütfen
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Paylaşımına bak ya! Allah Allah ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Türkiye, tarihinin en büyük yalnızlığını
yaşıyor ve bu meseleyi biz içeride konuşarak çözebiliriz
diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Buna
bile itiraz ediyorsunuz.
Demirtaşı tutukluyorsunuz,
Yüksekdağı tutukluyorsunuz, HDPye gece gündüz saldırıda
bulunuyorsunuz, terörist ilan ediyorsunuz ama asıl terörizmin ne
olduğunu biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz, IŞİDle kol kola,
omuz omuza kimlerin yürüdüğünü biz de biliyoruz, dünya da biliyor.
Size diyorum ki: Bakın, SETA Vakfının
konuşmacısı Mustafa Sejari çıkıp Yaşasın
Bin Ladin! Yaşasın Bağdadi! diye tweet atıyor ve bu,
AKPnin yan kuruluşu SETAnın panelistiydi. Bu da size yeter yani.
(HDP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, müsaade ederseniz
öncelikle Sayın Akçayın söz talebi var.
Sayın Akçay, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
62.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, DAEŞ terör
saldırılarına en fazla maruz kalan ve en etkili mücadeleyi yapan
ülkenin Türkiye olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
O IŞİD, DEAŞ, DAEŞ her ne ad
altında olursa olsun, bu insanlık düşmanı,
aşağılık terör örgütünün kimler tarafından kurulup
yönlendirildiğini
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) -
Hepiniz oradaydınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
kısa bir süre önce
bizzat ABD Başkanı Trump, bu örgütün, DEAŞın Obama ve
Hillary Clinton tarafından kurulup yönlendirildiğini ve bölgenin
başına bela edildiğini söyleyen resmî ağızlar var.
Türkiye DEAŞ
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Tweeti de burada.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, laf atıp durma,
dinle!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) -
Saygılı ol.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Önce sen saygılı
olacaksın!
Türkiye, en fazla DEAŞ terör
saldırılarına maruz kalan bir ülke ve en fazla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - En fazla, en ciddi ve en
etkili mücadeleyi yapan ülke de Türkiyedir; bu bir hakikattir, bütün ülkeler
tarafından da bu kabul edilmektedir. Öyle işte bütün dünya
Türkiyenin IŞİDle, Bağdadiyle alakası filan yok böyle
bir durum. Hiçbir zaman en küçük bir iddiada dahi, ne Amerika Birleşik
Devletleri kanadından ne Rusya kanadından veya bir başka ülke
kanadından bu tür bir iddia ve ima dahi söz konusu değildir. Bunu
söyleyenler
Kimler söylüyor bunu? Sırtımızı PKKya,
YPGye dayadık. diyenler ve dünyada bunların destekçisi olan
birtakım kesimler söylüyor. Durum budur.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş da zaten
Dünya söylüyor. demedi yani Amerikadaki birtakım gazetelerin isimlerini
verdi.
Sayın Özkan, buyurun
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) -
Saygılı olacaksın!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sen saygılı
olacaksın! Deminden beri laf atıyorsun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Saygılı olacaksın!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Saygısızlık
yapıyorsun! Mahmut Bey, uyar arkadaşını.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
saygısızlık yapıyorsunuz!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
Sayın Grup Başkan Vekilleri, değerli milletvekilleri
Sayın Özkan, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi için sadece bir hususu ifade etmek istiyorum.
Bakın, DEAŞı, Trumpın
ağzından çıkan ifadeyle, Obama PYD-YPG terör örgütüne
meşruiyet zemini oluşturmak için kurdu. Biz Beka mücadelesi ve
istiklal mücadelesi. dedik. Barış Pınarı Operasyonuyla
YPGnin kökünü kazımak için girdiğimizde YPG ve PYDden ilk tehdit ne
oldu? DEAŞ militanlarını salarız. tehdidi oldu.
Bakınız
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - 40
bini sizden gitti, buradan gitti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Cevap vermenize gerek
yok çünkü herhâlde terör örgütünün burada muhatabı yoktur, olmaması
gerektiğine inanıyoruz.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - MİT tırları
kime gidiyordu, onu bir söyler misiniz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz, PYDyle, YPGyle
ilgili konuşunca niye ses sizden çıkıyor ki?
KEMAL PEKÖZ (Adana) - MİT tırları
nereye gidiyordu, onu söyleyin, MİT tırları?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
IŞİDle ilgili konuşunca siz niye susuyorsunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
şu anda orada terör örgütüne silah gönderenler
KEMAL PEKÖZ (Adana) - MİT tırları
nereye gidiyordu, onu söyleyin?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
sözde kendilerinin
kurduğu DEAŞla mücadele ediliyor bahanesiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Cahit Bey, MİT
tırları nereye gidiyordu, onu söyleyin?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
10 bin tır silah
gönderenlerin asla bir Kürt meselesi yok. Keldanileri, Nasturileri,
Süryanileri, Türkmenleri, efendim, Ezidileri düşündüğü yok; onlar
Deyrizordaki petrol kuyularını düşünüyorlar. Yarın o bölgede
Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin, Keldanilerin, Nasturilerin,
Süryanilerin hakkı olan yer altı ve yer üstü kaynaklarını
Amerikaya sömürerek götürmeye başladıklarında açlık ve
yokluk sadece bölge insanına kalacak, yapmayın. Asırlar boyunca
coğrafyamızı parçalayarak diktikleri fitne ve ihanet
tohumlarının bedelini bölge halkları yaşadı ancak o
kaynakları kullananlar müreffeh bir şekilde bugün emperyalist
emellerine devam ediyorlar. Biz istiklalimize sahip çıkarken bölge
halklarının ekonomik kaynaklarını da sadece bölge
halklarının kullanması gerektiğine inanıyor, bunun
mücadelesini veriyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Emperyalistler
diyorsunuz da Amerikayla, Rusyayla kim görüşüyor?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Burada bir sataşma yok
artık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşma değil, grup adına söz alıyorum, Fatma
Hanımın yerine.
BAŞKAN Yani, bunun sonu yok Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Bakın, az sonra
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şu
anda Fatma Hanımın yerine bakıyorum zaten. Ben yerimden bir
BAŞKAN Tamam, doğru, bakıyorsunuz
ama bunun sonu yok diyorum ben de size.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama tamam
da sıra bize gelince mi sonu yok?
BAŞKAN Yani, sıra size gelince
değil ki. Bırakalım o zaman, su ürünleri, balıkçılar
beklesin; karşılıklı bunun üzerinde
tartışalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani,
tamam da o zaman bize yönelik bu kadar
BAŞKAN Arkadaşlar Komisyonda boşuna
oturmasın orada.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yerimden
Kayıtlara geçmesi için söylüyorum.
BAŞKAN - Buyurun en son, hemen, bir dakika
içerisinde toparlayın, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gerçekten bu Parlamentoda, bu Mecliste -3üncü dönemdir buradayım- her
söze müdahale eden bir birleşime tanıklık ediyoruz. Benim
konuşmamda, eğer dinleselerdi, aslında bu itirazların
olmayacağını söyleyeyim. Ben ne dedim? Dedim ki: Bağdadi
bir sarayda öldürüldü 5 kilometre ötede, bütün dünya bunu konuşuyor ama
biz konuşamıyoruz. Bize, her gün Terörle aranıza mesafe koyun.
diyenlerin mesafesi 5 kilometredir, ortaya çıktı.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Siz Türkiye Cumhuriyeti devletini
terörle yan yana koyuyorsunuz, böyle bir şey olur mu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, yönetim, yönetim.
BAŞKAN Yani böyle bir şey
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) AKP
iktidarından bahsediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bu ifadenin kabul edilebilir
tarafı yoktur Sayın Beştaş, kabul edilebilir tarafı
yoktur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben AKP
iktidarını söylüyorum, Türkiyeyle bir ilgisi yok.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Tamamen
kabul edilemez, böyle bir şey kabul edilemez.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
DEAŞlıları hapishaneden bıraktınız.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
63.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, konuşmacı Biz bunu konuşamıyoruz. deyip deyip
konuşuyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Gerçekleri örtbas etmeyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
iktidarı söylüyorum, iktidarı; çok net.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Daha dün HDPnin bu konuda
grup önerisi vardı, herkes de konuştu. Yani konuşamama diye bir
durum yok, biz de görüşlerimizi ifade ettik. Bu IŞİD denen
terör örgütü de YPG/PKK denen terör örgütü de artık açık seçik,
aşikâr bir şekilde Amerika Birleşik Devletlerinin bölgemizdeki
emperyal emelleri için kullandığı bir enstrümandır. Bu
arkadaşlar da bunların savunucularıdır; bu kadar basit.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ayhan Barut.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Su Ürünleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sonda söyleyeceğimi başta söylemek
istiyorum çünkü bu kanun teklifi Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna geldiğinde de aynı düşüncemi orada da belirtmiştim.
Tek adam rejimiyle ortaya çıkan kibirlilik tüm organlara sirayet
etmiş olmalı ki bu kanun teklifi, yine her zaman tüm kanunlarda
olduğu gibi Ben bilirim, yaptım oldu. mantığıyla
hazırlandı ve hazırlanmaya çalışılıyor,
hâlen de bu kanun üzerindeki görüşmeler sürüyor. Su Ürünleri Kanununda
yapılmak istenen değişiklik sektör paydaşlarına,
birliklere, kooperatiflere, akademik çevrelere, meslek örgütlerine
danışılmadan, ortak akıl aranmadan hazırlanmıştır.
Bunu şiddetle reddediyor ve bu kendini beğenmiş tavrı da
kınıyorum.
Komisyonda Su Ürünleri Kanun Teklifi üzerine oldukça
uzun görüşmeler gerçekleştirildi, uzun değerlendirmeler
yapıldı, bazı zamanlar gerginlikler yaşandı. Özellikle
de bu kanun teklifiyle ilgili odalardan, üniversitelerden, derneklerden
aldığımız görüşler doğrultusunda önergeler
hazırlamıştık. Peki, bizim amacımız neydi? Her
şeyin daha iyisini, daha uygununu yapmak, ortak akıl etrafında
buluşmak ve hayata geçirmek. Ancak takınılan bu üstenci
tavır yüzünden önerilerimizin bir tanesi dışında hiçbirinin
dikkate alınmadığını şu dakikaya kadar görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, en ufak bir
eleştiriye dahi tahammül göstermeyenler yapıcı önerilerimizi,
akla, mantığa ve bilime uygun çözüm önerilerimizi dikkate
almıyor, sayısal çoğunluklarına güvenerek yasal düzenlemeyi
bu hâliyle Meclise getirmeye çalışıyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Komisyonda üzerinde konuştuğumuz kanun teklifi
görüşmeleri sürerken orada söz alan Deniz Ürünleri Avcıları
Üreticileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güney
isimli bir vatandaşımız şöyle haykırdı:
Balık avcılarını bu kadar sıkmanın, bu kadar
ezmenin anlamı nedir, onu anlayamıyoruz bir türlü. Konuşmasının
devamında ise Bizim bir tek hatamız var: Biz AK PARTİyi
destekledik tüm balıkçılar olarak, bütün mitinglerine gemilerimizle
gittik ama bedelini çok ağır ödüyoruz, hâlen de ödetiyorlar. diye
isyan etti. Bunu niye anlattım? Ne durumda olduğunuzu görmeniz
açısından anlattım. Gelin, yol yakınken ortak akılda
buluşalım, herkese cevap verebilen kanun değişikliğini
sağlayalım.
Ülkemizde Su Ürünleri Kanunuyla ilgili taslak ilk
defa 1950 yılında hazırlanmış, yirmi bir yıl
Meclisin raflarında bekletildikten sonra 1971 yılında bu kanun
çıkartılmış. Elbette ki 1971 yılında
çıkarılan kanunun eksiklikleri çok, güncellikten uzak ve
değiştirilmeye muhtaçtır ve bu, bir ihtiyaç hâline
gelmiştir. Sektörümüzün tüm paydaşları tarafından mevcut
kanunun yıllar içerisinde yetersiz kaldığı dile getirilmiştir
ve herkesin değişimi desteklediğini görüyoruz ve biliyoruz.
Sizin herkesin değişim istemesini fırsat bilip yangından
mal kaçırır gibi bu teklifi alanında uzman, akademik kesime,
meslek örgütlerine ve sektörlerine danışmadan, sormadan alelacele
getirmeniz buradaki en büyük yanlışların
başındadır.
Sayın Başkan, söz konusu yasa
değişikliği teklifinde öngörülen ruhsat tezkerelerinin veya
izinlerin verilmesinde bir sürenin belirlenmemesi eksikliktir.
Yine teklifte, kiralamada yöntem ve teknik
şartların süreleri, yıllık bedelleri Tarım ve Orman
Bakanlığı tarafından belirleniyor, yine Bakanlık
eliyle kiraya veriliyor; bu, doğru değildir. Burada kiralamalar Kamu
İhale Kanunu esaslarına göre yapılmalıdır, aksi
durumda her kiralamanın altında şaibe aranacaktır.
Teklifte asla kabul edemeyeceğimiz bir
düzenleme ise fahri su ürünleri görevlisi görevlendirilme isteğidir.
Ülkemizde binlerce hem alanında uzman eğitimli su bilimleri
mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknoloji
mühendisleri işsiz dururken biz birilerini fahri olarak bu alanda
görevlendiremeyiz; bu düzenleme kesinlikle tekliften
çıkarılmalıdır. Bu Meclisin sağduyusuna
inanıyoruz, bu kanun teklifini hazırlayanların da
sağduyusuna inanıyoruz; bunun görüşmeler sonunda buradan
çıkarılacağını, bu tekliften
çıkarılacağını düşünüyoruz. Zaten
iktidarınız dönemi boyunca hiçbir meslek grubuna, liyakate de önem
vermediğinizi biliyoruz ve bugüne kadar tarımsal alanda eğitim
almış meslek gruplarına -ziraat mühendislerinden gıda
mühendislerine, veteriner hekimlerden su ürünleri mühendislerine, diğer
tekniker ve teknisyenlere kadar- önceki Tarım Bakanı tarafından
söz verilmiş olan 10.551 kadro sözünü tutmadınız; sizin, bu
sözünüzü gençlerimiz tutmanızı beklemektedir. Binlerce, on binlerce
mühendis arkadaşımız kendisine söz verilen, otuz aydır
atama yapılmayan bu atamaları beklemektedir. Burada sanırım
SMS ve mesaj yoluyla taleplerini iletmedikleri milletvekilimiz
kalmamıştır. Bu genç meslektaşlarımız
atamaları için kesin bir tarihin verilmesini istiyorlar. Buradan
Sayın Bakan veya AKPli bir yetkilinin ne zaman bu atamaları
yapacaklarını söylemelerini dikkatle ve merakla bekliyorlar ve bitsin
artık bu dram diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu teklifin içerisinde genel olarak ne
su ürünleri kooperatifleri ne de su ürünleri meslek grupları, hiçbirisi
yok. Burada kıyıya çıkış noktasından denetimlere
ve pazarlama noktalarına kadar meslek örgütlerinin, alanında yetkili
su bilimleri mühendisleri ve su ürünleri mühendisleri,
balıkçılık teknolojisi mühendislerinin yer alması
sağlanmalıdır.
2000li yılların başında
yoğunlaşan kültür balığı üretimi yıllar
itibarıyla artış gösterirken deniz
avcılığındaki üretimimiz ise milyon tonlardan 300 bin
tonlara kadar gerilemiştir değerli milletvekilleri. Bundan sonraki süreci
de kimse tahmin edememektedir. Ne yazık ki bu tablo
balıkçılık açısından vahimdir. Bir de buna
biyoçeşitlilikten bahseden AKP milletvekillerinin
konuşmasını eklersek denizlerimizdeki balık avcılığının
tamamen bitirileceği ve kültür
balıkçılığının daha çok artacağı
günleri hep birlikte yaşayacağız. Burada ne AKPli milletvekillerinin
biyoçeşitliliği öven açıklamalarını kabul edebiliriz
ne de deniz avcılığıyla birlikte böylesine büyük bir
sektöre darbe vurulmasına müsaade ederiz.
Denizlerdeki bütün balıklar ekosistemin bir
parçasıdır, sürdürülebilirliğin olmazsa olmazıdır ve
hepsi bir dengeyle yaşamı devam ettiren zincirin bir halkası
gibidir. Eğer siz denizden bir balık türünü aşırı
şekilde avlayıp kısa sürede çekerseniz, bu oluşum bütün
türleri etkiler ve özellikle ne yazık ki son yirmi yıldır bu
durumun etkilerini de fazlasıyla izliyoruz. Bu ülkenin halkı dönem
boyu denizlerimizdeki balık stoklarından faydalanmalı ve gelecek
nesillere de yetecek denizi bırakmalıyız. Bu denizler
Avrupalıların balık yeme lüksüne peşkeş
çekilmemelidir. Bu balıklar bizim gelecek nesillerimize de
lazımdır.
1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun
güncellenmesi konusunda aslında gerekli konulardan biri de denetleme
mekanizmasıdır ve ülkemizde bu konunun zaafları yıllardan
beri sürmektedir ve sürecektir de. Türkiye balıkçılığı
bugün kullanım açısından tarımda kullanılan alan kadar
büyük bir sektördür ve bir genel müdürlük, ona bağlı daire
başkanlıklarıyla yönetilmeye çalışılmaktadır
fakat yönetilememektedir. Her konuda zaaflar kendini gösteriyor ve
fazlasıyla da göstermektedir.
Sizlere Sayın Genel
Başkanımızın uzun zamandır ifade ettiği bir
tespitini de hatırlatmak istiyorum: Ülkemiz yönetilemiyor, savruluyor.
İşte, tarımsal alanda da yönetilemiyor, savruluyoruz.
Değerli milletvekilleri, büyüklük
anlamında balıkçı filosu sayılarına
baktığımızda 16 bin ruhsatlı kıyı
balıkçısı, 1.200 ruhsatlı endüstriyel balıkçı ve
sayıları tahmin edilemeyen belki on binleri bulan ruhsatsız
tekneyle devasa bir sektör -bugün denizlerdeki balık stoklarının
çok aşırı bir şekilde üzerinde- olup müthiş bir av
baskısı oluşturmaktadır. Bu baskı stoklarda büyük
çöküntü yaratmakta ve kendini yenileyememektedir, türler yok olmaktadır.
Sadece 1380 sayılı Kanunu güncellemek yetmez, bununla
eşleşmiş 4/1 No.lu Avlanma Tebliğinin de her dört
yılda bir bu sirkülerin de günümüz koşullarına uygun hâle
getirilmesi gerekir.
Başta söylediğim gibi, dile
getirdiğimiz talepler ve sunduğumuz öneriler ülkemizin, sektörümüzün
yararınadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Barut.
AYHAN BARUT (Devamla) Muhalefet söylüyor diye
yapıcı eleştiriler ve önerilerden kaçmayın. Bu ülkenin her
alanda birliğe ve ortak akla, birlikte üretmeye ihtiyacı var.
Değerli milletvekilleri, madde 9un
değiştirilmek istenen 34üncü maddesinde şöyle bir ibare var,
dikkatinizi çekmek isterim: Bakanlık laboratuvarında veya kamu
kuruluşlarında görevli veteriner hekim, Hükümet, belediye veya
sağlık merkezi tabiplerinden birine muayene ettirilir. Burası
doğru olmakla birlikte, buraya Dünya Hayvan Sağlığı
Örgütü ve Avrupa Birliği Direktifine göre, su bilimleri mühendisleri,
balıkçılık teknolojisi mühendisleri yetkilidir. ibaresinin de
buraya ilave edilmesi gerekir diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz
Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair 106 sıra
sayılı Yasa Teklifinin birinci bölümü üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim: Su Ürünleri
Yasasının değiştirilmesi gerektiğine kuşku yok,
kırk sekiz yıllık bir yasadan söz ediyoruz. Kırk sekiz
yılda çok şey değişti, bütün
kıyılarımız ve göllerimiz balık çiftliklerinin
istilası altında; denizlerimizi koruyamıyoruz. Kirletmeye ve
canlı popülasyonunu azaltmaya, hatta yok etmeye devam ediyoruz. Birkaç
hatip de söyledi, Karadenizde avlanan balık türü 26dan 6ya düştü.
Dolayısıyla, yasanın bütüncül olarak ele alınması ve
bu konuda yeni bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğu
konusunda hiçbir kuşku yok.
19 maddelik yasa teklifinin yürürlük ve yürütmeye
dair 2 maddesi dışında kalan 17 maddesinin 15inde genel bir
mutabakat sağlanması mümkün. Fakat bunlardan 2sine ilişkin bir
itirazımız, rezervimiz var, ben onların ne olduğunu
kısaca söyleyeceğim.
Şimdi, şunu da söylemekte yarar var: Bu
yasanın önemli bir kısmı, hiç kuşku yok, palyatif de olsa
bazı sorunları çözecektir, teklif sahiplerinin bu konuda
hakkını yememek gerekir. Ancak yasa bu hâliyle bütün olarak
değerlendirildiğinde denizlerimizi de sularımızı da
korumaktan çok uzak.
Birinci bölümünde 2nci ve 8inci maddeye dair temel
itirazlarımız var. Bunlardan ilki baraj, dalyan, voli yerleri,
göller, nehirler ve nehir ağızlarındaki av yerleri ile deniz ve
iç sularda belirlenmiş yerlerdeki su ürünleriyle ilgili üretim hakkı
ve üretim izinlerinin kooperatiflerden alınarak il özel idareleri ile
Tarım ve Orman Bakanlığına verilmesi yani 2nci maddesi.
Bir diğeri de Su Ürünleri Yasasına aykırı hareketleri
denetleme yetkisinin kooperatifler ve uzmanlar yerine, kolluk, muhtar ve
ihtiyar heyetine verilmesi yani 8inci madde. Komisyonun ve teklif sahiplerinin
bu konudaki itirazları ciddiye alacağını umuyor, gerekli
değişiklikleri yapmasını bekliyoruz.
Bunun dışında değinmek
istediğim iki tane konu var, ilki şu: Dün, yerel yönetimlerde
yaşanan sorunlar üzerine gündem dışı söz aldım ve
seçme ve seçilme hakkının Anayasa'nın 127nci maddesine
aykırı olarak iktidar tarafından gasbedildiğini söyledim.
Atanmışların seçilmişler üzerindeki vesayet yetkisini
kaldırma iddiasında olan AK PARTİnin bugün bu iddiasından
vazgeçtiğini, atanmış İçişleri Bakanının her
gün seçilmiş bir belediye başkanımızı veya meclis
üyelerimizi görevden uzaklaştırdığını, yerine de
atanmış vali ve kaymakamları görevlendirdiğini, bu zihniyetin
de bir tür 28 Şubat zihniyeti olduğunu söyledim. AK PARTİ Grup
Başkan Vekili benim konuşmam üzerine şöyle bir şey söyledi,
sataşmadan söz istedi, dedi ki
Ben güya şöyle bir şey
söylemişim, Sizin kurumuş siyasi görüşünüz
gibi bir laf
etmişim Adalet ve Kalkınma Partisinin kurumuş siyasi
görüşü demişim. Ben böyle bir ifade kullanmadım ama her neyse.
Asıl mesele şu: Şimdi, çıkıp bunun üzerine başka
bir şey söyledi benim konuşmamdan bağımsız olarak
Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. dedi ve benim anlattığımdan
tamamen bağımsız şeyler söyledi sırf konuşma
hakkı almak için olsa gerek, yeterince konuşma hakkı olduğu
hâlde.
Şimdi, biz çıkıp eğitimin
sorunlarını anlatıyoruz, diyoruz ki: Türkiye'de 8inci
sınıfa gelmiş her 6 öğrenciden 1isi dört işlemi
bilmiyor. Bir milletvekili çıkıp bize cevap veriyor, diyor ki: Siz
önce terörü kınayın. Çıkıp başka bir konuda
konuşuyoruz, diyoruz ki: OECD ülkelerinde uygulanan ve öğrencilerin
yeterliliklerini ölçen PISA sınavına göre neredeyse her alanda son
sıradayız. Bir tane milletvekili çıkıp buna cevap vermek
yerine, diyor ki: Siz terör örgütünün uzantısısınız.
Şimdi, biz bir başka konuda, bu kayyum görevlendirmesi konusunda
eleştirilerimizi sunuyoruz, diyoruz ki: Bu kayyum siyaseti
yanlıştır, gayrimeşrudur, Anayasa'ya aykırıdır,
seçme ve seçilme hakkının gasbı anlamına geliyor. Bir
iktidar milletvekili veya grup başkan vekili buna cevap olarak
çıkıp diyor ki: Siz önce terörle aranıza mesafe koyun. Ne
kadar mesafe koyalım? 5 kilometre yeterli mi, sizin Bağdadiyle
aranıza koyduğunuz 5 kilometre kadar? Bu mudur? Böyle bir siyaset
anlayışı olabilir mi? Böyle bir siyaset anlayışı
olamaz.
Bir kez daha söylüyorum: Bu büyük bir
yanlış. Çıkın, deyin ki: Sizin söyledikleriniz
yanlıştır. Eğitime dair söyledikleriniz yanlış.
Kayyum siyasetine dair söyledikleriniz yanlış. Çıkın, bunları
söyleyin. Ama bunları söylemek yerine çok ucuz bir siyaset
yapıyorsunuz, yok Terör uzantısısınız. yok Terörle
aranıza mesafe koyun. yok Terör örgütü demiyorsunuz. falan.
Bunların hiçbiri doğru değil.
Şöyle cevap verin: PISA verilerine göre çok iyiyiz.
deyin, rakamları açıklayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında şu kadar
üniversitemiz var. deyin, bizi yalanlayın. Çıkın, deyin ki:
Üniversite sınav sonuçlarının hepsini değerlendirdik, her
alanda çok iyiyiz. Böyle cevap verin. Kayyum görevlendirilmeleri hukuka
uygundur. deyin ama bunların hiçbirini söylemiyorsunuz, sadece
suçlayıcı ve konudan bağımsız, söylediklerimize
yanıt vermeyen içerikte bambaşka şeyler söylüyorsunuz.
Yapabildiğiniz tek şey var, o da bizi suçlamak.
Zamanım yok ama bu terör kavramını
baştan sona tartışmamız gerekiyor, gerçekten. Bu büyük bir sorun.
Bu terör meselesini kullanmak sadece Türkiyeye ait bir şey değil,
dünyanın bir sürü yerinde herkes muhaliflerini susturmak için terör
kavramını kullanıyor zaten ama bu kavram
muğlaklaşıyor.
Sadece bir örnek vereceğim, günün ilerleyen
saatlerinde bunu tamamlayacağım. Bir milletvekili dün bunu biraz
abarttı, ne dedi, biliyor musunuz? Çevre teröristleri. dedi. Yani
artık çivisi çıkmış bir durumda. Bu terör meselesini, terör
kavramı meselesini baştan sona tartışmamız gerekir.
Bir daha söylüyorum: Günün ilerleyen saatlerinde
buna dair birkaç şeyi söyleyeceğim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın İsmail Emrah Karayelin.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Bir yılı aşkın bir sürelik
çalışmanın eseri olan, konunun tüm paydaşlarıyla bir
araya gelinerek hazırlanan ve birçok açıdan yeni düzenlemeler içeren
bu kanun teklifiyle, 1971 yılında yürürlüğe giren 1380
sayılı Su Ürünleri Kanununun gelişen teknolojik imkânlar,
bilimsel, çevresel, ekonomik ve sosyal hususlar ile sektörün ihtiyaçları
da göz önünde bulundurularak günümüz koşullarına uyumlu hâle
getirilmesi amaçlanmaktadır.
Teklifte, su ürünlerinin sürdürülebilir üretimi ve
balıkçılık kaynaklarımızın korunmasına
ilişkin ihtiyaç duyulan hususlar yer almaktadır. Sektör
paydaşları, akademi camiası, ilgili sivil toplum
kuruluşları ve kurallara uyan gerçek balıkçılar bu teklifin
bir an önce yasalaşmasını beklemektedir.
Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, yürürlük ve yürütme maddeleri dâhil
19 maddeden oluşmaktadır. Bu kanun teklifiyle, başlıca, Su
Ürünleri Kanunu ile Kabahatler Kanununun uyumlaştırılması
ve güncellenen idari yaptırımlar ile başta balık olmak
üzere yasa dışı su ürünleri avcılığının
önlenmesi ve kural dışı su ürünleri yetiştiriciliği
faaliyetlerinde caydırıcılığın
sağlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca balıkçı
gemilerinin ruhsatlarına yeni düzenleme imkânı getirilmektedir. Yeni
düzenlemeyle, kaçak, ruhsatsız teknelerle, gırgır, trol, algarna
gibi vasıtalarla avcılık yapanlara, deniz patlıcanı ve
midye gibi canlıları yasal olmayan yollarla avlayanlara
caydırıcı idari para cezaları getirilmekte, ayrıca,
gemiler dâhil tüm av araçlarına ve yakaladıkları ürünlere el
konularak tekneler ve av araçlarının imha edilmesi hükme
bağlanmaktadır.
Ruhsat sahibi teknelerle, gırgır ve trol
gibi avcılık faaliyetlerinin yapılması durumunda bölgeler, zamanlar,
mevsimler, yerler, istihsal vasıtalarının
taşıması gereken şartlar, cinsler ve büyüklükler gibi
kurallara aykırı olarak yapılması durumunda,
aykırılığın ilk defa işlenmesi hâlinde ruhsatlar
bir ay, ikinci defa işlenmesi hâlinde üç ay süreyle geri
alınması, iki yıl içerisinde üçüncü defa işlenmesi hâlinde
ruhsatların iptal edilmesi düzenlenmektedir.
Su alanı ve suyun kiralanmasında ilgili
kurumların yetkileri belirlenmekte, yetiştiricilik çiftliklerinin
kurulacağı bölgelerin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının
birlikte çalışmasıyla belirlenmesi düzenlenmektedir.
Gelecek nesillere daha çok balık bırakmak
amacıyla, başta Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale
Boğazları ve Karadenizde gırgır, trol gibi ağ
kullanılarak yapılan ışıklı avcılık
yasaklanmaktadır. Bu yöntemi buralarda uygulayan balıkçılara
caydırıcı idari para cezası getirilmekte ve yakalanan
ürünlere el konulması düzenlenmektedir.
Akarsular üzerinde su yapılarının
bulunduğu alanlarda biyoçeşitliliğin sürdürülmesine imkân
sağlanması amacıyla baraj, regülatör ve HESlerde su
canlılarının göç etmesine, üremesine imkân sağlayacak su
yapılarının üniversitelerin görüşü alınarak
yaptırılması düzenlenmektedir. Aynı şekilde
akarsuları kirletenlere veya su canlılarının
yaşaması için gerekli olan can suyunu bırakmayanlara ciddi
yaptırımlar getirilmektedir.
Su kaynaklarımızdaki doğal türlerin
istilacı ve yabancı türlerin yayılmasının önlenmesi
amacıyla, su kaynaklarımızın korunması amacıyla
balıklandırma faaliyetleri kurala bağlanmaktadır.
Doğal göllerimize, akarsularımıza hatta denizlerimize pirana,
Amerikan veya Avrupa levreği gibi yabancı tür canlıları
izinsiz bırakanlara idari para cezası uygulaması
düzenlenmektedir.
Bu düzenlemeyle aslında
farkındalığın artırılması ve
caydırıcılık amaçlanmaktadır. Yeni bir maddeyle su
ürünleri, avcılık ve yetiştiricilik faaliyetlerini uzaktan
algılama sistemleri ve teknolojik imkânlarla denetlenmesi, izlenmesi ve kayıt
altına alınması sağlanmaktadır. Böylece balık
avcılığı faaliyetleri ve çiftliklerde yetiştiricilik
faaliyetleri teknolojik imkânlarla kurumlarca anlık olarak takip
edilebilecektir. Kurallara aykırı hareket edenlere elektronik olarak
para cezası uygulanabilecektir.
Yeni bir düzenlemeyle ülkemize ait doğal
kaynaklarımızdaki canlıların korunması amacıyla
su ürünlerinin kaçak yollardan yurt dışına
çıkarılması ve canlı olarak yurt içine sokulmasının
engellenmesi hükme bağlanmaktadır. Özellikle ülkemizde tüketimi az
olan deniz patlıcanı ve akivades gibi midye türleri hatta sülük gibi
ülkemize ait yerli türlerimizi kaçak yollarla yurt dışına
kaçıranlara ciddi idari para cezası getirilmektedir. Ayrıca bu
amaçla kullanılan nakil ve av araçlarına el konulması düzenlenmekte
ve aykırılığın tekrarı hâlinde bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası getirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla)
Dinamitle, zehirli kimyasal maddelerle veya elektrikle balık
avcılığı yapanlara uygulanan para cezası
artırılmaktadır.
Kanun teklifiyle, başta alnının
teriyle ekmeğini denizden çıkaran gerçek balıkçının
haklarını, denizlerimizi, göllerimizi, akarsularımızı
ve buralarda yaşayan canlıları koruyacak düzenlemeler
yapılmaktadır.
Kanunumuzun hayırlara vesile olmasını
diliyor, Gazi Meclisimizi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, söz talebiniz var
galiba, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu kanunla ilgili sorum var. 11inci
maddede Bu Kanundaki ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerdeki
yasak, sınırlama ve yükümlülüklere aykırı hareket edenlere
verilecek cezalar aşağıda gösterilmiştir. ibaresi var. Bu,
mademki yönetmelikle biz bu yasak ve sınırlamaları
getirmişsek buradaki idari para cezaları yine yönetmelikle
yapılabilir, kanun tekniği açısından
aykırıdır.
Aynı şekilde, yine burada 12nci madde
var. 12nci maddede de on beş günlük süre var. Hukukun genel ilkelerine
aykırılık altmış gün olması gerekir iken hak
sınırlaması açısından on beş günlük itiraz süresi
çok azdır, yetersizdir. Efendim, itiraz edilebilir. Zaten itiraz
anayasal bir haktır Sayın Başkanım, Anayasanın
36ncı maddesinde... Yani burada belirtilen edilebilir şeklinde,
itiraz yapabilir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözünüzü.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Yani burada İdarî yaptırımlara
karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde
yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir. Zaten bu,
Anayasamızın emredici olan hükmü. Bu cümlelerin bir daha burada
tekrar edilmesi kanun yapma tekniğine aykırı ancak itiraz
ettiğim husus şu: Yani trafik cezalarındaki yedi günlük itiraz
gibi bu itirazlar, on beş günlük itiraz süresinin verilmesi hak kaybı
açısından doğru değil, bunu altmış gün olarak
düzeltmekte yarar var. On beş gün seçmenizin mantığı nedir,
bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunarım
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu...
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
64.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Boğaziçi
Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını
öngören kanun teklifi taslağının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından hazırlanmasının yeni
bir yasal düzenleme olduğuna ve teklifin kabul edilmesi hâlinde
İstanbul Boğaz yönetiminin yetkilerinin Bakanlığa ve
Cumhurbaşkanlığına bağlanacağına ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu anda elime ulaşan bir metne göre,
Boğaziçi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi taslağı ilgili Bakanlık
tarafından hazırlanmış bulunuyor. Eğer bu Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelirse, teklife dönüşürse ve kabul edilirse o
zaman Batı yakasında da bir kayyum ataması yapılacak
demektir. Doğuda yapılan kayyum atamalarından sonra
İstanbul Boğazı yönetiminin bütün yetkileri merkeze,
Bakanlığa ve Cumhurbaşkanlığına bağlanacak.
Dolayısıyla İstanbul yerel yönetimi dışlanacak demektir.
Burada Meclisimiz önemli bir sınavla karşı karşıya.
Bugüne kadar getirilen yasa önerileri hep tarafımızca
hazırlanıyor. deniyordu ama şimdi bu metin açıkça
gösteriyor ki Bakanlık tarafından hazırlanmış ve
Meclise intikal edecek. Aslında, bu yeni bir yasal düzenlemedir bir
tekliften çok.
BAŞKAN
Başkanlığımıza intikal eden bir şey yok.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Evet, değerli arkadaşlar,
konuşmalar tamamlanmıştır birinci bölüm üzerinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
sorular sorduk, özür dilerim.
BAŞKAN Komisyona söz vereceğim
sorularınızla ilgili.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Ama öncelikle Sayın Tanalın bir iki
sorusu vardı, Komisyon Başkanına söz vereceğim, onları
bir cevaplarsanız.
Buyurun.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; öncelikle Sayın Tanalın dün sormuş olduğu
bir soru vardı, diyor ki: Neden yürürlük zamanı birinci ayın
1i 2020? Şu sebepten: Bu istihsal alanlarının kiralanma
süreleri yıl sonunda doluyor yani yeni yılın
başlangıcıyla yeni kiralama süreçleri başlıyor. Bu da
bununla uyumlu olsun diye birinci ayın 1i olarak yürürlükte
olmasıyla alakalı kanunda var.
Bir de İtiraz süresi neden on beş gün?
Tabii, bu, hukuki bir süreç. Bir hafta, bir ay, altmış gün ama on
beş gün de bu sürelerin içerisinde kabul edilebilecek bir süre. Yani
sürecin daha fazla uzamaması için
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani kriter ne
Başkanım, ölçüt neyi alıyorsunuz? İdari Yargılama
Usulü Kanununda altmış gün. Yani bu süre ne kadar uzunsa
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Ama bu, bir haftadan
başlayıp altmış güne kadar alınabilecek süreçler, on
beş günü
MAHMUT TANAL (İstanbul) Trafik cezaları
gibi cezalar öyle Sayın Başkanım. Yani denizde olur, vatandaş
kara yollarına uğrayamayabilir, avukatına ulaşamayabilir
yani fırtına olabilir.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Bir de yine dün sorulan
soruların içerisinde vardı Bu göletler tarif içerisinde yer
almıyor. diye. İç sular içerisinde bunların tamamı yer
alıyor yani göletler de bu kavramlar içerisindedir.
Aynı zamanda, Orhan Sarıbal dün yine
geneli üzerinde konuşurken 2 ayrı kanun teklifi daha vardı,
neden birleştirilerek görüşülmedi? demişti. Biz Komisyon
çalışmaları sırasında bu teamüle ve kurala uyduk, iki
diğer kanun tekliflerini de okuduk ve birleştirilmesiyle alakalı
Komisyonun görüşünü aldık ve Komisyon bunun birleştirilmemesiyle
alakalı karar verdiği için mevcut kanun teklifi üzerinden yürüttük.
Daha fazla sorular geldiğinde devam
edeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Ruhsat tezkerelerinin veya izinlerin
verilmesine, yenilenmesine, süresine, iptaline ve ruhsat kod
numarasının gemiye yazılışına, türlerin avlanma
miktarlarına, bölgesel avcılığa ve av araçlarına göre
verilecek izinlere, amatör amaçlı avcılık faaliyetlerinde
türlere, yerlere veya yöntemlere göre belirlenen esaslar dahilinde getirilecek
sınırlamalar veya ruhsata tabi olacaklar ile yerli ve yabancı
uyruklu kişilerce yapılacak amatör avcılığa ve bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman
Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
Nimetullah
Erdoğmuş Hüda
Kaya Rıdvan
Turan
Şanlıurfa İstanbul Mersin
Mensur
Işık Sıdık
Taş Murat
Sarısaç
Muş
Siirt Van
Mehmet
Ruştu Tiryaki Tayip
Temel
Batman
Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Nimetullah Erdoğmuş.
Buyurun lütfen. (HDP sıralarından
alkışlar)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Aslında görüşülmekte olan metnin
muhtevasıyla beraber anlama ve yorumlama kapasitesinin ve etkisinin
aslında genel anlamda her metin için de büyük bir önemi haizdir. Hangi
metin olursa olsun -ister bir kanun metni olsun ister kutsal bir metin olsun-
her şeyden önce o metnin amacı o metni oluşturan koşullar,
o metni tabiri caizse meydana getiren akıl, bütün bunların anlama ve
yorumlama kabiliyeti ve o konuda ortaya koydukları hedefler çok önemlidir.
Bilvesile ben izninizle metnin muhtevasıyla
ilgili şahsen kani oldum, tatmin oldum ama genel anlamda eksikliklerle
beraber, birtakım, metnin amacına ne kadar hizmet edeceği yönde,
iktidarla ilgili, muktedirin genel anlamda karakteriyle ilgili dinî metinlerden
örnek vererek sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Yıl 657, yine Fıratın doğusu ve
orada bir savaş var, bu savaşın adı Sıffin
Savaşı. Beni Ümeyye Emeviler bir hanedan iktidarının
inşasının arifesindeler, eşiğindeler. Bütün
hazırlıklar yapılmış ve savaşa kadar bu iş
taşınmış. Savaşın seyri değişince
oradaki iktidar mensupları, muktedirler savaşçıların
mızraklarına, kılıçlarına Kur'an sayfalarını
geçirerek ilk defa, İslam tarihinde bir kutsal kitap olarak inandığımız
Kur'an-ı Kerimin suistimal edildiğine, istiğlal
edildiğine, istismar edildiğine tarih bize bu şekilde
tanıklık etmektedir. Bu niçin yapıldı? Bu, inşa
edilmek istenen iktidara hizmet edilmek için yapıldı.
Bakınız, bu yapılırken orada bulunan zevatın çoğu
sahabiydi, Hazreti Peygamberin arkadaşlarıydı; buna
rağmen, iktidarın karakterindeki yozlaştırma özelliği,
tehdidi, tehlikesi onları bile Kur'an sayfalarını
mızrakların başına geçirecek kadar tehlikeli bir noktaya
sürükledi.
Bugüne geliyorum. Bakınız, Saddam Hüseyin
Enfâl suresini yine kendi iktidarının ömrünü uzatmak için öylesine
kullandı ki sanki Kur'an-ı Kerimdeki bu surenin nüzul sebebi,
gayesi, anlama ve yorumlama biçimi ters yüz edilmiş oldu. Hâlbuki Enfâl
suresinin girişindeki konu neydi? Yeni bir savaş olmuştu, bu
savaşın adı Bedir Savaşıydı, orada daha önceki
savaşlarda, savaştan fazla kalanlarla ilgili birtakım
uygulamalar olduğu için -ki enfâlin kelime anlamı da fazlalık
demektir- onunla ilgili bir tartışma başladığı
için ahlaki olarak oradaki müminler uyarıldı ve Bu
fazlalıklarla ilgilenmeyin. denildi. Hemen bugünkü iktidara da geliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Sürem
bitti ama bir dakika istirham ediyorum.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Erdoğmuş.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Çok
teşekkür ediyorum.
Bakınız, siz, Fetih suresini getirdiniz,
bir savaşın, bir operasyonun, bir askerî müdahalenin emrine soktunuz.
Fetih suresinin nüzul sebebi neydi, nasıl indi, mesajı neydi? Çok net
bir şekilde bütün ulemanın ittifak ettiği hatta bugün Diyanet
İşleri Başkanlığının bizzat
hazırladığı Kuran meali ve tefsirinde bile açıkça
dile getirilen şuydu: Bir çözümsüzlük vardı, savaş
kapıdaydı, Fetih suresiyle o çözümsüzlük barışla
sonuçlandı ve barış fetih olarak tavsif edildi.
Son bir şey: Kuranın hangi ayet ve
suresinde fetih geçiyorsa ondan sonra da istiğfar geçiyor, mağfiret
dileme geçiyor, tövbe etmek geçiyor. Fetihle meydan okumak Kuranın bu
ruhuna da aykırıdır diyorum.
Bu vesileyle her kanunun, her maddenin, ister
beşerî metin olsun ister ilahi metin olsun, onun eğer
yorumlanması iktidar tarafından yapılıyorsa onun
iktidarın emrine girme riski ve tehlikesi vardır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, kürsüden hatip Kuran-ı Kerimi ve
inancımızı istismar etmek suretiyle maalesef, Barış
Pınarı Operasyonunun din tarafından
yasaklandığını ifade eder tarzda grubumuzu töhmet
altında bırakmıştır.
Bakınız, kayıtlara geçmesi için
söylüyorum, Kurandan bahsedildiği için
(Hatip tarafından Bakara
suresinin 11inci ayetinin okunması) Onlara Yeryüzünde bozgunculuk
yapmayınız. denildiğinde, onlar Hayır hayır, biz
sadece ıslah edicileriz. derler. Bakınız; ifsada, nifaka,
teröre, insanlığa karşı düşmanlığa
karşı mücadelemize ilelebet Allah için, insanlık için,
milletimiz için, bölgesel ve küresel barış için devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Kuranda terör kavramı var mı?
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Terör
vardı yani!
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Muaviye var mı?
BAŞKAN Buyurun Levent Bey.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
65.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şanlıurfa
Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşun 106 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, hatibin Kuran-ı Kerim üzerinden örnekler vermesinin veyahut
da bu noktada birtakım atıflarda bulunmasının herhangi bir
etkisinin olacağını düşünmek zavallılıktır.
Zira, bu coğrafyada Türk milletine, Türk devletine, Osmanlıya
karşı birtakım hasmane girişimler olurken İngilizin
altınıyla, silahıyla birileri lejyoner olarak
kullanıldığı zamanlarda bundan yüz yıl önce, Lawrence
da Kuran ayetlerinden örnekler vererek, birtakım kıssalardan destek
alarak o bölgedeki cahil olan veyahut da bir vesileyle İslamın
sancaktarlığını yapan Türk milletinden intikam almaya
çalışan hainlerle beraber oldular ve bu sayede çemberlerini
genişlettiler fakat doğru tektir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar).
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
Sıffin Savaşındaki hangi tarafı kime benzetmeye
çalışıyorsunuz siz? Hazreti Ali hangi tarafta, Muaviye hangi
tarafta? Siz kimsiniz? Kuran-ı Kerimi mızraklarının ucuna
takmaya çalışan veyahut da bunu âcizlikle niteleyenler olarak sizler
hangi taraftasınız? Ben size söyleyelim sizin hangi tarafta
olduğunuzu: Siz, paçanız sıkıştığı
zaman, erkek olduğunuz hâlde fistan giyip gizlenmeye çalışıp
Türk ordusunun önünden kaçmaya çalışan hainlerle berabersiniz siz!
(MHP sıralarından alkışlar) Kendinizi şerefli duruma
getirmeye çalışmayın. Allahsızlar!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Düzeysizlik diz boyu, cevap bile vermeye gerek yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Densiz sizsiniz.
Hainsiniz!
MENSUR IŞIK (Muş)
Saygısızlık yapma ya! Ne hainliği!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizin
düzeyinize düşmeyeceğiz ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kurtulan
66.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
Hain sizsiniz ben başka şeyler
söyleyecektim ama
Hain sizsiniz
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ne söylerseniz
söyleyin!
FATMA KURTULAN (Mersin) Öyle
bağırmayın! Bağırmayın! HDPye diz
çöktüremezsiniz, bunu bir kere anlayın, MHP Grubu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Size MHP
değil, Türk milleti diz çöktürecek! Göreceksiniz bunu. (MHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) Kabadayılık
yaparak HDP
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Türk devleti diz
çöktürecek size, göreceksiniz.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Sizi
CHP de kurtaramaz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Türk devletini
katmayın. MHP, Cumhur İttifakı HDPye diz çöktüremeyecek. HDP
tüm Türkiye'nin mücadele bileşkesidir.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Halep oradaysa
arşın burada!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
gidiyorsunuz, gidiyorsunuz.
FATMA KURTULAN (Mersin) HDPye diz
çöktüremeyeceksiniz, hiç boşuna masanıza vurmayın, yerinizde
bağırmayın! Bağırmayın! HDP diz çökmeyecek,
dimdik ayakta olacak. Doğru yola gelene kadar; bu ülkede demokrasi,
barış, adalet tesis edilene kadar HDP doğrulardan vazgeçmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KURTULAN (Mersin) Öyle, masalara
vurmayın.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Teröristle
aranıza mesafe koyacaksınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teröristin kim olduğu görüldü, bütün dünya gördü hem de.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Dünya
sizinle, dünya sizinle.
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben dinin, Kuranın istismar edilmesine
dair
(HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, Sayın
Grup Başkan Vekili konuşuyor.
Sayın Kurtulan, devam edin lütfen.
Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
ömrünü dinimizin kutsallarının doğru idrakine adamış
bir hatibimizin, bir arkadaşımızın Kuranın istismar
edildiğine dair beyanlarına zavallılık ve hainlik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açar mısınız?
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sizden bir beklentimiz
var: HDPye böyle hain demek, her yerinden kalkanın kolay
kullanacağı bir ifade olmamalı. Hainlikle itham edilecekse
birileri, herkes bir aynaya baksın, kimlerle iş tuttuğunu
görsünler.
Ülkemizin bu hâle gelmesinde, Orta Doğunun
bataklığa sürüklenmesinde, birçok yönüyle şu an kimi emperyalist
ülkelerin parmağına Türkiyeyi dolamasında kendilerinin
payı vardır. Eğer hainlik denilecekse bunu masaya, buraya
yatırmamız, bunun açık açık
tartışılması lazım. Onun için burada bir tutum
belirlenmesi beklentimiz var. Böyle kolay olmamalı Sayın Başkan
bu laf, bu söz. Öyle her yerinden kalkan, HDPye bağırıp
çağırıp hain diyerek kirliliklerin arkasına gizlenemez,
bunu örtbas edemez, bu yapılmamalı. Buradan bunun takibi
Yani
şimdi bir tutum istiyoruz Sayın Başkan, bununla çok
karşılaşıyoruz ve grubumuz adına sataşmadan dolayı
da hatibimize bir söz verilmesini talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açar mısınız?
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Oylama yapalım
Hain mi değil mi? diye.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bir sabredin, bir
sabredin, çatlamayın, patlamayın!
BAŞKAN Sayın Kurtulan
FATMA KURTULAN (Mersin) Yanlış
yoldasınız, bunu idrak edin.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sen doğru
yolda mısın?
FATMA KURTULAN (Mersin) Bir dinleyin, oraya
çıkın, konuşun; biz de sizi dinleyelim.
İSMAİL TAMER (Kayseri) PKKya destek
vererek doğru yola mı çıkacaksın?
FATMA KURTULAN (Mersin) Burası öyle herkesin
yerinden bağırdığı gibi değil, burada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Evet, değerli arkadaşlar, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, hayır, olmaz!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hayır,
sataşmadan söz talebi var.
BAŞKAN - Etmeyenler
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Söz talebi var
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum ve
grup başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 18.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
milletimizin, halkımızın temsilcisi olan Meclis çatısı
altındaki her milletvekilinin topluma örnek olması gerektiğine,
eleştirilerde bulunulurken üsluba ve sözün sınırlarına
riayet edilmesini rica ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, burada
bulunan bütün milletvekillerimizin tamamı milletimizin,
halkımızın temsilcileri ve bizim de yüce Meclis olarak bütün
topluma örnek olmamız gerekiyor. Bu manada, bütün milletvekillerimizin
tabii ki eleştirileri olacak; işe, davranışa, siyasete
yönelik her türlü sert eleştiri yapılacak ancak bütün bu
eleştiriler yapılırken ben bütün milletvekillerimizden,
arkadaşlarımızdan üsluba ve o sözün sınırlarına
riayet ederek hareket etmelerini hassaten rica ediyorum. Bilhassa Grup
Başkan Vekillerimizden -kendileri ve tüm milletvekili
arkadaşlarımıza da- grupları konusunda;
görüşmelerimizin daha sağlıklı, üslup açısından
bütün millete örnek olacak şekilde geçmesi konusunda bizlere destek
vermeleri hususunda ricacı oluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN 1inci madde üzerindeki önerge
işlemlerine devam ediyoruz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 3üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan türlerin avlanma miktarlarına, bölgesel
avcılığa, ifadesinden sonra
, zamana, ... ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal İlhami
Özcan Aygun Ayhan
Barut
Bursa Tekirdağ Adana
Bekir
Başevirgen Cengiz
Gökçel Okan
Gaytancıoğlu
Manisa Mersin Edirne
Ömer
Fethi Gürer Servet Ünsal
Niğde Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde Sayın Bekir
Başevirgen konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kırk sekiz yıl önce yürürlüğe giren
bu kanunun günümüz şartlarına uyum sağlaması adına
değiştirilmesini doğru buluyoruz. Ancak bunu yaparken sektördeki
sorunları da dikkate alarak çözüm önerileri geliştirmeliyiz.
Üzerine söz aldığım teklifin 1inci
maddesi, su ürünleri ruhsat tezkereleri ve izinlerini düzenlemekte. Kanunun
mevcut hâli nedeniyle işletmeler gemi ve teknelerini
ruhsatlandıramadıkları için ÖTVsiz yakıt almaları
konusunda sıkıntılar yaşamaktaydı. Sektörün artan
maliyetleri içerisinde en büyük gider kalemini oluşturan yakıt ve
enerji tüketimi konusunda yapılacak söz konusu değişiklik olumlu
sonuçlar doğuracaktır. Ancak ilk kez ruhsat alacakların belli
bir süre su bilimleri mühendisleri, su ürünleri mühendisleri veya
balıkçılık teknolojisi mühendisleri tarafından eğitim
almaları sağlanmalı ve sonra yapılacak sınav sonucunda
sertifikaları verilmelidir.
Yine, bu madde kapsamında yapılan
değişikliklerle ülkemiz için ilk defa balık türlerine yönelik
avcılık kotası getirilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi
gereken en önemli husus kotanın nasıl belirleneceğidir.
Avcılık kotalarının belirlenmesinde üniversiteler ve
araştırma enstitülerinin yer alacağı bir komisyon
oluşturulmalı ve kotanın oluşturulmasında bilimsel
ölçütlerden faydalanılmalıdır. Ayrıca, yine bu konuyla
ilgili olarak, stokların yıllık olarak izlenmesi gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, köklü bir düzenleme
yapılması gereken asıl mesele sadece görüştüğümüz bu
kanun teklifi değil ülkenin genel tarım politikalarıdır.
AKP Hükûmetlerinin uyguladığı politikalarla on yedi yılda
ülke tarımı maalesef çöktü. İktidar ülkede üretimi teşvik
etmek yerine ithalat yapmayı tercih etti. Parayı kendi çiftçisinin
yerine ithalat yaptığı ülkelere kazandırdı. Türkiye bu
yılın ilk sekiz aylık döneminde toplam 5 milyon 457 bin ton
buğday ithal etti. İthal ettiğimiz buğdaya 1 milyar 296
milyon dolar ödedik. Mısırdaysa ilk sekiz ayda 2 milyon 800 bin ton
ithalat gerçekleşti. İthal ettiğimiz mısıra da 557
milyon dolar ödedik. Pamukta da durum farklı değil. 2019
yılının ilk sekiz ayında, Çinin 2,6 milyar dolarlık
pamuk ithalatının arkasından, maalesef, 1,1 milyar dolarla 2nci
sırada yer alıyoruz.
Sorun sadece buğday, mısır, pamuk,
ayçiçeğinde değil, bütün tarımsal ürünlerde sorun var, üzümde de
aynı zeytinde de aynı. Sizlere soruyorum değerli
milletvekilleri: Ülkemizin bu güzelim topraklarında bu ürünler
yetişmiyor mu? Niye biz bu ürünleri ithal etmek zorunda kalıyoruz?
Tarımda durum gerçekten içler acısı.
Tarım sektörü bu kadar
sıkıntıdayken hayvancılıkta da durum farklı
değil. Kırmızı ette ithalat rekoru kırmaya devam
ediyoruz. 2018 yılında 55 bin ton kırmızı et
ithalatı için 260 milyon dolar ödedik. 1 milyon 460 bin büyükbaş, 426
bin küçükbaş olmak üzere 1 milyon 886 bin canlı hayvan ithalatı
yapıldı. Sadece et ve canlı hayvan ithalatına 2018de
ödenen döviz 2 milyar doların üzerinde. Yazık değil mi
değerli milletvekilleri? Dört bir köşesi yemyeşil olan,
hayvancılığın her çeşidine müsait olan ülkemizde et
ihtiyacı ithalatla karşılanıyor. Sırf bu durum bile
ülke tarımının doğru yönetilmediğinin en önemli
ispatlarından biridir. Bu kadar parayı ithalatı rant
kapısı olarak gören ve bundan nemalanmaya çalışan bir
sektörün oyuncuları yerine çiftçiye destek olarak vermek doğru
değil mi? Bugün, halkımızın pahalı gıda
tüketmesinin en önemli nedeni, çiftçiyi üretim için desteklemek yerine daha
ucuz diye ithalatı seçen AKP hükûmetlerinin yanlış tarım
politikalarıdır.
Değerli milletvekilleri, bu yanlış
politikalar vatandaşı tanzim kuyruğuna sokarken çiftçiyi de üretimden
uzaklaştırdı. AKPnin iktidara geldiği 2002
yılında 26,5 milyon hektar olan tarım alanlarımız 2018
yılında 23,2 milyon hektara düştü. Tarım alanlarındaki
daralmayla birlikte çiftçi sayısı da her yıl düşmeye devam
etti. Çiftçi Kayıt Sisteminden 2002 yılından 2018
yılına kadar 700 binin üzerinde çiftçi ayrıldı. Çiftçi
üretmeye çalıştıkça emeği karşılıksız
kaldı ve daha çok borç batığına saplandı. Yetersiz
tarımsal destek karşısında özel bankalardan kredi çekmeye
zorlandı. Ürettiği para etmediği için kredisini ödeyemeyen
çiftçiler bu kez icra takiplerine takıldı ve tarlasını
kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Yeri geldi,
elektrik borcunu ödeyebilmek için traktörünü sattı. Çiftçinin bugün bankalara
olan borcu 116 milyar lira. Tarım Kredi Kooperatiflerine, mazot, gübre,
tohum bayilerine olan borçları da eklendiğinde çiftçinin borcu 160
milyar TLyi aşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Devamla) Çiftçiye
Tarım Kanununun 21inci maddesine göre 269 milyar ödenmesi gerekirken bu
süre zarfında sadece 118 milyar ödeme yapıldı. Çiftçinin
devletten 150 milyar TL alacağı var.
Ülke tarımı bütün bu kısır döngü
içerisinde bir çıkış yolu ararken bu yola ışık
tutacak kesim olan ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri ve
orman mühendisleri ile veteriner hekimler hep görmezden gelindi.
Sayın Bakan, bu sözlerim özellikle size: Biz
sormaktan bıkmadık, siz de bu konuyu kurumlar arasında
dolaştırıp kulak ardı etmekten bıkmadınız.
Şubat 2017de sözü verilen 10.551 kişilik atama yılan hikâyesine
döndü. Konuyu defalarca dile getirmemize rağmen bir sonuç alamadık.
Atamalarla ilgili, gözleriniz kör, kulaklarınız sağır oldu.
Tarım Bakanlığını artık bu konuda bir an önce
harekete geçmeye ve bu mağduriyete bir son vermeye davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı
İzmir Adana Mersin
Aydın Adnan Sezgin
Hasan Subaşı Aylin Cesur Tuba Vural
Çokal
Aydın Antalya Isparta Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Tuba Vural Çokal, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan,
dünyanın en önemli denizlerinde kıyısı bulunan ülkemizin su
ürünlerini koruma ve çeşitlendirme iddiasında olan ve çok geç
kalınmış bir kanun teklifi için burada bulunuyoruz.
Konu gerçekten çok önemli; ekonomiyi, iç ve
dış ticareti, çevreyi, gündelik yaşamı ilgilendiriyor.
Gerçek bir deniz ülkesi olan Türkiyede su ürünleri konusundaki
geri kalmışlığımız herkesin malumuyken, toplumun
her kesiminden görüşler alarak sorunları gerçekten giderecek bir
kanun teklifi hazırlanması gerekmiyor muydu? Ama
iktidarımız bunu yapmak yerine, teklifin alt komisyona gitmesine bile
rıza göstermemiş, kendi istekleri doğrultusunda bir kanun
teklifini önümüze getirmiştir. Kanun teklifini incelediğimizde, son
dönemde Meclise getirilen her konuda olduğu gibi burada da mesele, para
cezasının artırılmasına odaklanılıyor.
Hâlbuki bu teklifte, su ürünlerinde markalaşmanın, dünyaya
açılmanın, yeni yatırımların önünü açacak konulara
değinmeliydik.
Bakınız, İstanbulun simgelerinden
biri Eminönünün balık ekmeği. Aranızda yemeyen yoktur. Peki, o
balığın ne olduğunu biliyor muyuz? Yediğimiz
balık ekmeğin arasındaki balık bile ithal uskumru.
Marketlerde ithal balıklar var. Balık sezonunda bile sofralara
balık gelmiyor. Balıkçı ise sorunlarla boğuşuyor.
Balıkçılarımız dedelerinden kalan teknelerle ava
çıkıyor, yenisini alacak durumları yok. Teklif bunlara çözüm
arıyor mu? Tabii ki hayır.
Burada üzerinde durulması gereken bir
diğer sorun, dünyanın en büyük kıyı uzunluğuna sahip
ülkelerden birinde su ürünlerinin ülke ekonomisine katkısının
yalnızca yüzde 0,4 olmasıdır. Su ürünlerinin ülke ekonomimize
katkısı yüzde yarım bile değil. Kırk sekiz yıl
sonra yapılan bir düzenlemede su ürünlerinin ekonomimize
yapacağı katkının artırılmasına daha fazla
odaklanılmalıydı, sektörün sorunları konuşulmalı,
yeni yatırım teşvikleri planlanmalıydı.
Biz ekonomimizi güçlendirmez, yatırım
alanlarını çeşitlendirmez, tarımda, su ürünlerinde, yer
altı zenginliklerimizde gerekli adımları atmazsak, binlerce
kilometre ötede yaşayan bir kişi her aklına estiğinde bizi
tehdit etmeye devam eder. Ama konu yine dönüyor dolaşıyor, her
şeyin en doğrusunu bilen iktidarımızın kendi
bildiğini okumasına geliyor.
Arkadaşlar, bu yaklaşım
anlayışı, her şeyden önce, içinde bulunduğumuz Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ve daha dün 96ncı yılını
kutladığımız cumhuriyetin mantığına ve
ruhuna aykırıdır. Cumhuriyet Ben yaptım oldu. rejimi
değildir. Kırk sekiz yıl sonra hazırlanan bir teklifin
muhalefete, konunun muhataplarına, sektör temsilcilerine sorulmadan
Meclise getirilmesi kabul edilemez. Atatürkü yok sayarak hutbe okutan
Diyanetle, Atatürkü yok sayarak cumhuriyeti kutlayan valilerle ülke yöneten
sizlerin bizleri yok sayması gayet doğaldır. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Son birkaç yıldır hukuku göreceli hâle
getirdiniz. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanımıza ilişkin en
küçük bir yorum savcılar tarafından mercek altına
alınırken Atatürke ve daha dün kutlamasını
yaptığımız cumhuriyete sövenlere dokunan yok.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Halkı kin ve nefrete teşvik pahasına Atatürk ve cumhuriyete
ısrarla söverek halkı kutuplaştırma yoluna giden Fatih
Tezcan için kılını kıpırdatan, işlem başlatan
yok. Bu sözde yazarın Atatürk ve cumhuriyete sövmekten başka bir
işi ve amacı da olmadığı aşikâr. Bu adamı
hukuktan kim koruyor, bilmek istiyoruz.
Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyetinde bir
şehrin valisi siyasal bir partinin il başkanı değildir;
hele ki Atatürkün torunlarının şehrini, Antalyayı
yönetiyorsa Atatürkle husumeti olması düşünülemez bile. Atatürksüz
ve Türksüz bir cumhuriyet kutlanamaz. Atatürke tahammül edemeyenler bize
tahammül etmek zorunda kalacaktır. Yaşadıklarımız
hâkimiyetin niçin kayıtsız ve şartsız millette olması
gerektiğini hepimize öğretti.
Evet, cumhuriyetimiz gerçekten zor günler geçiriyor.
Artık, tek adam rejimi tarafından yönetiliyoruz.
Bağımsızlığımızın, cumhuriyetimizin
sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bile yetkisizleştirildi,
kanunların yerini kararnameler aldı. Kabine yerine kabile devleti
kuruldu. Bakanlar milletin vekilleri arasından değil akrabalar
arasından seçildi. Tüm bunlar bize bir an önce cumhuriyete en uygun sistem
olan parlamenter sisteme dönmemiz gerektiğini gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) - Atatürkün
Gençliğe Hitabesinde söylediği gibi, birinci vazifen, Türk
istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir ve
kimsenin şüphesi olmasın ki bizler bunu müdafaa etmeye devam
edeceğiz, bizler cumhuriyeti aynı coşku ve gururla
kutlayacağız.
Cumhuriyetimizin 96ncı yılında Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürkü ve bu toprakları vatan yapmak için
canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi
şükran ve rahmetle anıyorum, Cumhuriyet Bayramınız kutlu
olsun deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
67.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, bu ülkede hiç kimsenin Atatürke ve
silah arkadaşlarına tahkir ve tezyif edemeyeceğine, hakarette
bulunamayacağına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın hatip
konuşmasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve millî değerlerimiz
üzerinden, AK PARTİnin bu değerleri yok saydığına
ilişkin ifadeler kullandı, bunları asla kabul etmediğimizi
ifade ederim. Her şeyden önce, bir haddini bilmez, bir kendini bilmez Gazi
Mustafa Kemal Atatürke bir saldırıda bulunursa bugün
mevzuatımızda yer alan 5816 sayılı Yasa çerçevesinde
savcıların resen harekete geçerek gerekli soruşturmaları
yapmaları ve iddianamelerini hazırlamaları hukukumuzun ve
mevzuatımızın emridir. Bu düzenlemeye
baktığımız zaman, bu düzenleme, yine, Menderesle beraber
yürürlüğe girmiştir ve o günden bugüne de millî ve manevi değerlerimizle
ilgili, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün şahsıyla ilgili her türlü
hakaret elbette cezai takibata konu ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tabii, bu hususta
soruşturmanın başlatıldığını da
yargının bir görevi olduğundan bahisle biz de istihbar ettik.
Elbette bütün sorumlular takip edilecek ve cezalandırılacaktır.
Böylesi, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu, 100üncü
yılını kutladığımız kurtuluş
mücadelesiyle beraber, Sivas, Amasya, Erzurum kongreleriyle devam etmiş ve
netice itibarıyla Kurtuluş Savaşımızın
doğrudan yönetildiği bir makamdayız, millî iradenin
tecelligâhındayız. Atatürkü ve diğer bütün silah arkadaşlarını
bu ülkede hiç kimse tahkir, tezyif edemez, hakarette bulunamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - O noktada, sadece AK
PARTİ açısından değil, Mecliste grubu bulunan tüm siyasi
partiler açısından böylesi meczupların hakaretlerinin
ilişkilendirilmesini kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
2nci madde üzerinde 4 önerge vardır,
önergeleri aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin kanun
teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Kemal
Peköz Erdal
Aydemir
Muş Adana Bingöl
Murat
Sarısaç Tayip
Temel Meral
Danış Beştaş
Van Van Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Meral Danış Beştaş,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, biz kadınlara yönelik sözleri öncelikle
kınadığımı ifade etmek istiyorum. Türkiye tarihinde de
dünya tarihinde de fistanlı ve etekli dediğiniz kadınlar,
cinsiyet olarak aşağıladığınız kadınlar
destan yazmışlardır. Bu, her şeyden önce kendi tarihinize
de dünya tarihine de bir ihanettir. Ayrıca, şunu da söylemek
istiyorum: Gerçekten bu Mecliste -daha önce de söylemiştim- erkekler gibi,
erkek milletvekili arkadaşlar gibi, kadınlar olarak biz de
varız. Erkek olun. Adam olun. gibi böyle eril bir dil,
kadınları aşağılayan, dışlayan,
ötekileştiren dil topluma şu şekilde dönüyor: Kadın
cinayetleri, kadına yönelik tecavüzler, kadına yönelik şiddet ve
her türlü yöntemle kadınlar buradan nasibini alıyor. Türkiye, Meclisi
izliyor ve Türkiyede kadınlar fistanlı ve etekli diye
aşağılanıyor. Bunu çok sert bir şekilde, bütün
kadınlar adına kınadığımı ve bunu
söyleyenlerin kadınların eline su dökemeyeceğini de ifade etmek
istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şöyle söyleyeyim:
Kayyum meselesini arkadaşlarım da anlattı, ben işin bir de
hani bu suç dediğiniz bölümü var ya, soruşturma dediğiniz,
Bunlar suç işlediler. dediğiniz bölüm var ya, 3 tane dava
dosyası inceledim, onları söyleyeyim. Tabii ki ortada bir suç yok,
tabii ki yok. Nasıl yok? Rojda Nazlıer, Kocaköy Belediye Eş
Başkanı. Ben bizzat baro başkanından ve avukatlardan sordum
ve dosyayı inceledim, hakkında delil yok. Sulh ceza mahkemesi 4üncü
katta, savcılık 1inci katta. Savcılık tutuklamaya sevk
etti, hemen dava dosyası 4üncü kata gönderildi ve gizli tanık
ifadesi tespit etti sulh ceza hâkimi. Bir saat ara verdiler ve sonra
hakkında gizli tanık beyanı var diye tutuklama kararı
verdiler. İşte suç dediğiniz mesele bu. Tabii, gizli
tanık var mı yok mu, onu da bilmiyorum, bence yok.
Yine, Selçuk Mızraklı, Keziban Yılmaz
hakkında... Selçuk Mızraklı tek başına 500 bin oy
almış Büyükşehir Belediye Eş Başkanı. Bir
itirafçı tanık bulmuşlar, itirafçı tanık daha önce, üç
yıl önce tutuklanmış. Savcılık sorgu, kolluk
ifadesinde Selçuk Mızraklı adı yok. 31 Marta on bir gün kala, 20
Martta küçücük bir ifade alıyorlar, diyorlar ki: Selçuk
Mızraklı işte şu hastayı ameliyat etti. O da
sağlık şeyine aykırıymış. Sonra bu da
yetmiyor, itirafçı tabii ki ödülünü almış, 5 Eylülde tahliye
edilmiş ve seçimden sonra bu hazırlığı
yaptığını görmüş olduk. Keziban Yılmaz
hakkında aynı itirafçı tanık diyor ki: Taş atan
çocukları avukat olarak kurtarmaya çalışıyordu.
Avukatlık yapıyor, avukatlık, fiili suç olarak dosyaya
dercedilmiş.
Yine başka bir mesele, Semire Nergiz. Kendisi
de avukat, benim üyesi olduğum baroda arkadaşım aynı
zamanda. Nusaybin Belediye Başkanı, siyasete ilk kez aday olarak girdi.
Kendisine yönelik -diğerleri gibi hiçbir şey yok- 3 tane gizli
tanık var diye hakkında tutuklama kararı verdiler. Bütün bunlar
neyi gösteriyor? Kesinlikle ortada bir düşman ceza hukuku var. Düşman
ceza hukukunu aşan, bu doktrini yazan kişiye de aynı zamanda
büyük bir haksızlık çünkü onu da aşmışlar artık.
Ne yapıyorlar? Kayyum atıyorlar. Bütün hırsızlık,
yolsuzluk orada. Bu da yetmiyor, bir de Kayseriye, Elâzığa sevk
ediyorlar.
Şimdi, kayyum uygulamalarını bütün
Türkiyeye söylüyorum, kayyumlar ne yaptı? Hırsızlık
yaptı, yolsuzluk yaptı. Cizre Belediyesine üç gün önce kayyum
atandı -yüzde 77 oyla belediye başkanlarımız seçildi- Cizre
gibi bir ilçede kayyum 220 milyon borç bıraktı. Kayyum şatafatla,
lüks içinde, belediyeyi karakola çevirerek orayı yönettiğini iddia
ediyor. Bu kayyum atamanın mantığı tam da belediyeleri
istediği gibi kullanmaktır.
Şimdi -zamanım keşke olsaydı-
bir de şunu söylüyorum: Düşman ceza hukuku dediniz. Selçuk
Mızraklı Kayseriye götürüldü, Keziban Yılmaz Kayseriye
götürüldü, Kayseri Cezaevine, Rojda Nazlıer Kayseriye götürüldü, Semire
Nergiz Elâzığa götürüldü sevk adı altında.
Diyarbakırda büyük bir cezaevi kampüsü var. Diyarbakırda her
fırsatta Bakanlık yetkilileri Biz kampüsler yapıyoruz. diye
övünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
sözlerinizi tamamlayınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ama
tutukladıkları, rehin aldıkları belediye
başkanlarını eziyet için, rahat etmemeleri için dört duvar
arasında bile, başka cezaevlerine gönderiyorlar. Bu ne demek biliyor
musunuz? Selçuk Mızraklı Diyarbakırda olsa avukatlar gidecek,
ailesi her hafta gidebilecek, diğer arkadaşlar için de böyle; gitsin
oraya, aile gidemesin, Kayseride can güvenliği tehlikesi yaşasın,
her hafta özgürce gidemesin, avukat gidemesin, orada daha da fazla ezelim
mantığıdır bu. Bunun adına faşizm yetmiyor.
Kötülükte sınır tanınmıyor gerçekten. Şu anda hukuk
devleti diye iddia edilen bir sistemde bunlar yapılıyor.
Demirtaşın ne işi var Edirnede? Figen Yüksekdağın
ne işi var Kandırada, Selma Irmakın, Çağlar Demirelin ne
işi var Kandırada, Diyarbakırda hapishane mi yok, mahkeme mi
yok? İşte bu iktidar gerçekten kötülük üzerine kurulu. Faşizmi
de öyle bir mertebeye getirdiler ki hukuk devletinden polis devletine zaten
geçmiş durumdayız.
Bu vesileyle hapishanede rehin tutulan Selçuk
Mızraklı, Keziban Yılmaz, Semire Nergiz, Rojda Nazlıere de
sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Deniz ve iç sularda veya bu yerlerden su
alınarak karada su ürünleri yetiştiricilik bölgeleri belirlenirken
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Kültür ve Turizm
Bakanlığının uygun görüşü alınır; ilgili
bakanlıkların altmış gün içerisinde cevap vermesi
zorunludur.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı
İzmir Adana Mersin
Aylin Cesur Hasan
Subaşı
Isparta Antalya
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi var ama
öncelikle Komisyona sorayım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Zeki
Hakan Sıdalı
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; cumhuriyet Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. ifadesinin vücut bulmuş hâlidir. Zorlu bir
mücadelenin meyvesi olan cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalması için
durmadan çalışacağız. Bu vesileyle cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm
kahramanlarımızı rahmetle anıyorum. Cumhuriyetimizin
96ncı yıl dönümü kutlu olsun.
Sayın milletvekilleri, dünyada hızla
gelişen teknoloji, baş gösteren çevresel olumsuzluklar, sosyal ve
ekonomik değişimler kırk sekiz yıl önce
çıkarılmış bu kanunda elbette ki bir revizyonu zorunlu
kılıyordu. Bu şartlarda bile, kanun teklifinin gündeme
geldiği günden beri ulaşan şikâyetlerden anlıyoruz ki sizden
olmayanın, bu işe ömrünü vermiş olsa bile, kesinlikle söz hakkı
olmuyor; değil kanuna ekleme yapmak, bir harfin üstündeki
şapkayı bile ekleyemiyor; yorum yapamıyor, hatta yapmak
isteyenler engelleniyor.
2nci maddeyle ilgili hem Komisyon gündeminde hem de
kamuoyunda büyük bir tartışma var. 30 bin balıkçıyı
bünyesinde barındıran bir kooperatifin başkanı bu maddeye
isyan ediyor, Balıkçı barınakları bizimdir,
yetiştirici ve üreticilere açılmamalıdır. diyor.
Buradan sormak istiyorum: Avlanma
sahalarının art bölgesi olan alanlar yetiştirici ve üreticilere
açılırsa ve balıkçılık yok olursa ne
yapacağız? Ülkemizde üretim yapılabilecek onlarca alan varken
neden balıkçıların barınaklarına göz dikiliyor?
Bu madde, yüksek meblağlı kiralama
işlemlerinde küçük ölçekli yatırımcılardan oluşan
kooperatifleri dezavantajlı duruma düşürmekte; sermaye sahiplerinin
işlemi kontrol ettiği ve rantçı bir zemine imkân
sağladığı kanısı ne yazık ki tüm toplumda
oluşmakta. Altyapı çalışmaları ve çevre düzenlemeleri
vatandaşlarımızın vergileriyle tamamlanmış,
çoğu da şehir içinde kalan balıkçı
barınaklarını balıkçılardan alıp ticari rant için
birilerine tahsis etme zihniyetinizi kabul edemiyoruz. Birileri lüks
yatlarını bağlasın, birileri fahiş gelirler elde etsin
diye deniz emekçilerinin dar gelirleriyle ve yok olmaya yüz tutmuş
meslekleriyle oynamaya hakkınız yok. Balıkçıların
emeği, yeri, geleceği ticari menfaatlere peşkeş çekilmesin;
bunun hesabını veremezsiniz.
Konuyla ilgili açıklama yapan tüccar bürokrat
zihniyeti bir yer için Birisi orayı buluyor, proje yapıyor ve oraya
talip oluyor. Buraya ihale açmak onun emeğini çalmak olur. diyor. Hem
Öncelik kooperatiflerin. diyoruz hem de Projeyi çizene veririz. diyorsunuz,
bu tezattır. İhale Kanunu devreden çıkarılarak su
ürünlerinin emektarı kooperatifler denize mi dökülüyor? Meşhur 5
müteahhit zihniyetiniz karayı bitirdi de şimdi denize mi iniyor?
İhale kanunlarında yaptığınız yüzlerce
değişiklikle hızınızı alamayıp artık
İhale Kanunu zorunluluğunu ilgili kanun maddelerinden kaldırmaya
başladınız. Hukuk engel oluyorsa değiştir,
değiştirmekle uğraşmak istemiyorsan maddeden kaldır.
Bundan sonraki adımınız ne olacak merak ediyorum.
Sayın milletvekilleri, yine bu maddede de olan
bir diğer konu, Çevre ve Şehircilik, Kültür ve Turizm
Bakanlıklarının su ürünleri yetiştiricilik bölgelerinin
belirlenmesinde görüş bildirmesi konusu. Teklifinizde diyorsunuz ki:
İlgili bakanlıklar altmış günde herhangi bir görüş
bildirmezse olumlu sayılır. Neden olumlu görüş
sayılıyor? Veya şöyle sorayım: Bu 2 bakanlık
kendilerini doğrudan ilgilendiren böyle bir konuda neden koca iki ay
boyunca görüş bildirme zahmetinde bulunmuyor? Elbette ki
yatırımcımızı zor durumda bırakmak istemeyiz,
ekonomi böyle kötü bir durumdayken yatırım yapma cesareti gösteren
kişileri tebrik bile ederiz. Ancak kültürel ve çevresel hazinelerimizin de
tahrip olmasının karşısında durmamız gerekiyor.
Bu yüzden yapmamız gereken işlem, ilgili bakanlıklara verilen
sürede cevap verme zorunluluğu getirmek İki ay içinde cevap verirse
verir; vermezse olumlu sayarız. demek değil. Cevap vermeyeceklerse orada
ne işleri var? Bürokrasinin yavaş işlemesinin cezasını
doğaya ve çevreye çektirmek gibi bir lüksümüz yok. Biz bu ülkenin
canlı ve cansız tüm varlıklarını korumak için
buradayız.
Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 2nci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 4üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan Tarım ve Orman
Bakanlığınca kiraya verilebilir." ibaresinin ilgili
bakanlıkların, su ürünü üretim ve pazarlaması ile iştigal
eden kooperatif, kooperatif birlikleri ve köy birliklerinin görüşü
alınarak Tarım ve Orman Bakanlığınca tespit edilecek
esaslar dahilinde, 2886 sayılı Devlet ihale Kanunu hükümlerince
Tarım ve Orman Bakanlığınca kiraya verilebilir."
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Barut Okan
Gaytancıoğlu Cengiz
Gökçel
Adana Edirne Mersin
Orhan
Sarıbal Servet
Ünsal Bekir
Başevirgen
Bursa Ankara Manisa
Ömer Fethi
Gürer İlhami
Özcan Aygun Barış
Karadeniz
Niğde Tekirdağ Sinop
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Cengiz Gökçel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1380 sayılı Su Ürünleri
Kanununu görüşüyoruz. Kanunun eksiklerinin ve hatalarının
mutlaka giderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle hem üretim
aşamasında hem de balıkların karaya çıkarılış
noktalarında yeterli sayıda uzman personel istihdam etmemiz
gerekiyor. Sayıları 15 bini bulan su bilimleri mühendisi, su ürünleri
mühendisi ve balıkçılık teknolojisi mühendisleri
arkadaşlarımız
balıkçılığımızın gelişmesine mutlaka
katkı sunacaklardır.
İkinci olarak: Sularımızı ve su
ürünlerimizi zarardan korumak için bazı ek tedbirler
alınmalıdır. İç suların üzerine yapılacak sulama
faaliyetleri ve enerji çalışmaları, su ürünleri üzerindeki yarar
ve zarar değerlendirmeleri bilimsel araştırmalara göre yapılmalıdır.
Üçüncüsü: Irmak nehir ve gölet gibi su
kaynakları jandarma görev bölgesine girdiğinden 12nci maddede
jandarmanın da yetkili olması gerekir. Ayrıca,
gerçekleştirilecek denetimlerde mutlaka uzman mühendisler yer almalıdır.
Son olarak: Su ürünlerindeki devamı
sağlamak ve gelecek nesillere aktarmak için zararlı yöntemlerle su
ürünleri avlanması yasaklanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, hem denizlerimiz hem
de iç sularımız çok kıymetlidir. Onları gelecek nesillere
aktarmak için üç tarafı denizle çevrili ülkemizde denizlerimize,
kıyılarımıza ve su kaynaklarımıza ayrıca
özen göstermemiz gerekir. Ancak ne yazık ki son yıllarda
sularımızın daha da kirlendiğini ve
kıyılarımızın hızla ranta
açıldığını görüyoruz.
Kurum oluruyla üretim alanları, kamu
malları kiraya verilmemelidir. Bunun bir usulü var, Devlet İhale
Yasası işletilir. Kamu yararına göre alanlar kiraya verilir.
Burada hem devletin hem de vatandaşların yararı gözetilir. Aksi
hâlde karşımıza yandaşlara peşkeş çekilen,
şehirlerimizi ve kıyılarımızı talana açan bir
rant düzeni çıkar ortaya. Bunun en net örneklerinden biri Mersinde
yaşanıyor. 1990ların başından beri yat limanı
olması istenen ve 2000li yılların başında 1/5.000
ölçekli nazım imar planı ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar
planıyla bir yat limanı oluşturulmasına imkân
tanındı. Planlara işlenen yapılaşma oranı,
Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmeliğe uygun olarak yüzde 5le
sınırlı tutuldu çünkü dünyanın her yerinde olduğu gibi
Mersinde de marinanın, yatla gelen turistlerin ihtiyaçlarını
giderecekleri, teknelerine bakım onarım yapacakları,
konaklayabilecekleri alanları karşılaması bekleniyordu.
Fakat Mersin Marina yıllarca yatırımcısını
bekledi. Sonra 2010 senesinde bir yatırımcı Mersin Yat
Limanı AŞ olarak yap-işlet-devret modeliyle bu işe talip oldu.
Yapılaşma oranı yüzde 5ti, kat yüksekliği 4,5 metre, asma
kat olması hâlinde 5,5 metreyle sınırlıydı. Fakat 2013
yılında dönemin Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı tarafından 1/1.000 ölçekli uygulama imar
planı, plan notunda -nedendir bilinmez- durduk yere küçük bir
değişiklik yapıldı. O küçük değişiklikle çok
büyük rant elde edildiğini ben biliyorum. Yani
alışıksınız ya maç devam ederken kural
değiştirmeye, işi alan size ne kadar yakın ki Bakanlık
bunu yapmak zorunda hissetti kendisini. Emsal, Bakanlık tarafından
üst planlara aykırı olarak bir anda 2 katına
çıkarıldı ve yüzde 10 oldu. Dikkatinizi şuna çekmek
isterim: Marina 2010da ihale edildi ama emsal şirket ihaleyi
aldıktan sonra 2013te 2 katına çıkarıldı.
Hani siz şehirlere ihanet etmeye
alışkınsınız ya, Mersine de ihanet ettiniz.
Bakın, 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı yapılaşma
oranı yüzde 5 derken, 1/1.000lik planla verildi bu rant. İmarın
(i)sinden anlayan burada yandaşa nasıl peşkeş
çekildiğini çok iyi bilir. 1/5.000lik plana uyması gereken 1.000lik
plan böyle değiştirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Başkanım,
tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Hani yat limanı
diyorduk ya, burası AVMye dönüştürülerek zengin edildi yandaş.
Buradan gelen ranttan devlet para kazandı, bunu da Mersindeki
yatırımlara harcayayım dedi, havalimanı inşa etti,
Kazanlı turizm bölgesi faaliyete girdi, Pamukluk Barajı
tamamlandı, Mersin-Antalya yolu açıldı, Mersin-Taşucu
Otobanı bitirildi de bizim mi haberimiz yok. Tank Palet
Fabrikasını Katarlılara, başka bir devletin ordusuna
peşkeş çeken Mersin Marinayı yandaşa hayli hayli
peşkeş çeker. Sizden de bu beklenir. Sizin devlet yönetmek gibi bir
derdiniz yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz yönetiyoruz devleti, sen
mi yönetiyorsun?
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Sizin derdiniz
devletin malını yandaşa peşkeş çekmek,
yandaşları zengin etmek. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Haydi oradan!
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) İşte,
görüyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede görüyorsun?
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Görüyoruz, Mersinde
görüyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yanlış görüyorsun.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Yüzde 5lik
inşaat hakkını Bayındırlık
Bakanlığı üst ölçekli planlara uymayarak yüzde 10a
çıkarttı, yüzde 10dan rant elde etti yandaşınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nereden rant elde etti?
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Buyurun, örnek orada,
bana sormayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Bunu üstünüze
alının, biz böyle bir hata yaptık, bunu nasıl düzeltiriz,
onun açıklamasını yapın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Gökçel, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesiyle
değiştirilen 1380 sayılı Kanunun 4üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan genel bütçeye ibaresinin yatırım
izleme ve koordinasyon başkanlıklarına şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit Özkan Mehmet Doğan Kubat İsmail Emrah Karayel
Denizli İstanbul Kayseri
Akif
Çağatay Kılıç Ahmet
Sorgun
İstanbul Konya
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İstanbulu
başarıyla teslim ettin Recep! Recepim, İstanbul'da iyi
başarılıydın! Şimdi oradan laf at.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne diyorsun sen?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sesin duyulmuyor, öne
gel.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Buyurun.
BAŞKAN Söz talebi yapıyorsunuz, söz
veriyoruz, yoksunuz ama geliyorsunuz, oradan bağırıyorsunuz;
lütfen, rica ediyorum yani.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sizden talep etmedim.
Receple konuşuyorum Başkanım.
BAŞKAN - Yok, daha önce talep edip
gitmişsiniz, sabahı söylüyorum ben.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle il özel idarelerinin
bulunmadığı yerlerde su ürünleri istihsal hakkının
kira gelirlerinin yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlıklarına ait olması düzenlenmektedir.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, birleşime
20.20ye kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
3üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 3üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanununun 17nci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal Cengiz
Gökçel Ayhan
Barut
Bursa Mersin Adana
Bekir
Başevirgen Mustafa
Adıgüzel Okan
Gaytancıoğlu
Manisa Ordu Edirne
Servet
Ünsal İlhami Özcan
Aygun Ömer Fethi
Gürer
Ankara Tekirdağ Niğde
Tarım ve Orman Bakanlığı bu
alanlardan elde edeceği gelirleri yeni balıkçı
barınaklarının inşasına ve/veya balıkçı
barınaklarının alt yapı ve/veya üst yapı
ihtiyaçlarına harcamak için kullanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FATMA AKSAL (Edirne) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Adıgüzel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 3üncü maddede getirilen değişiklik
teklifiyle balıkçı barınaklarını kiralama hakkı
Tarım ve Orman Bakanlığına devredilmiş ancak buradan
elde edilen gelirin nerede ve nasıl kullanılacağına dair
bir ibare yok. Ayrıca, bu teklifle kooperatif ve köy birliklerine
tanınan hak ve yetkiler sınırlandırılmış
görünüyor.
Bu Su Ürünleri Kanununa her şeyi
yazmışsınız ancak bir şeyi unutmuşsunuz, Su
Ürünleri Kanununda su ürünleri mühendisi yok; şaka gibi. Yani burada
kimler var? Polis var, bekçi var, jandarma var, muhtar var, aza var, hatta fahri
görevli var, doktora, veterinere kadar var ama Su Ürünleri Kanununda su
ürünleri mühendisi yok, su bilimleri mühendisi yok, balıkçılık
teknolojisi mühendisi yok. Hâlbuki bunların dört yıllık
fakültesi var, oradan her türlü akademik eğitimi alıyorlar;
bunları yetiştiriyorsunuz, diploma veriyorsunuz ama bunları Su
Ürünleri Kanununda ve ilgili yerlerde kullanmayacaksanız nerede
kullanacaksınız, bunları neden yetiştirip neden diploma
veriyorsunuz? Gerçi, sizin Hükûmet sisteminizde kimse asli işini zaten
yapmıyor. Şehir Tiyatrolarına güreş hakemi, TÜBİTAKa
hayvanat bahçesi müdürü, Demiryolları Genel Müdürlüğüne de böyle
mezbaha görevlisi atayan bir liyakat anlayışından, hacamatla
sağlık tedavisi yapan bilimsel bir anlayıştan başka da
bir şey beklenmez zaten.
Arkadaşlar, ne zaman buraya iktidar tarafından
bir kanun teklifi gelse onlar kendine yontmaya, Nereden
tırtıklarım?a bakıyor, biz de halk için, doğa için ve
çevre için bunu korumaya çalışan bir durumla karşı
karşıya kalıyoruz; her yerde böyle.
Size bir resim göstereceğim. Burası Ordu
ili Kabadüz ilçesi Gönderiç Dağının zirvesinde Pazarsuyunun
doğduğu Kırkgöze bölgesi. Kabadüz Belediyesi ve Ordu
Büyükşehir Belediyesi burayı, dereyi boydan boya bu şekilde
kapatarak dereyi tamamen kapatmış durumdalar. Böyle bir teknik
dünyanın neresinde görülmüş, belli değil. Peki, sonuç ne? Sonuç,
bakın, buradaki gibi. Bu doğal hayatı katlettiniz, bu
balıkları öldürdünüz. Bakın, gördüğünüz üzere, bu
şekilde.
Şimdi, bu insanlığa sığmaz,
bu Müslümanlığa sığmaz, bu vatanseverliğe de
sığmaz. Bakın, Kurandan örnekler verildi, ben de okuyayım
bir ayet, Secde suresinin 27nci ayeti: Görmüyorlar mı, biz suyu çorak
toprağa veriyoruz, onunla ekin çıkarıyoruz ki ondan kendileri ve
hayvanları da yesin diye.
Bakın, Müslümanlığa sığmaz.
Vatanseverliğe sığar mı? Öyle sadece profil resmini bayrak
yapıp, Osmanlı tuğrası yapıp vatansever olunmuyor.
Doğayı korumak, sevmek de bir vatanseverlik değil mi? Vatan
bazen bir dağ, bir dere, bazen bir kuş, bir balık değil mi?
İşte, vatan neresi? İşte, vatan burası değerli
kardeşlerim. (CHP sıralarından alkışlar) Vatan neresi?
Vatan, Kaz Dağları; vatan, Cerattepe; vatan, Fatsada Kirazbeli
değerli kardeşlerim. Vatan başka neresi? Vatan, Süleyman
Şah Türbesinin olduğu mekân. (CHP sıralarından
alkışlar) Ne yaptınız? Aldınız atamızın
kemiklerini oradan kaçırdınız, sınırın bir
kenarına getirdiniz, gömdünüz ama bir şeyi unuttunuz, o toprak Türk
toprağıydı, orayı gittiniz, teröristlere teslim ettiniz.
Orası sınıra 37 kilometre, sizin kurmayı
planladığınız güvenli bölge 30-35 kilometreydi. Ta, oraya
tecavüz olduğu zaman o harekâtı yapsaydınız size kim ne
diyebilirdi? Bu basiretsiz, öngörüsüz yönetim
anlayışınızın ülkeyi getirdiği yer burası.
Bu Süleyman Şah operasyonu nedir, biliyor musunuz? Şamda cuma
namazı diye çıktığınız yolculuğun,
sınırın bir kenarında kaza namazıyla
sonuçlanmasıdır Süleyman Şah operasyonu.
Vatan başka neresi? Vatan, Tank Palet
Fabrikası, üç kuruşa peşkeş çektiniz. Vatan başka
neresi? Vatan, devletin en mahrem sırlarını FETÖye ve ABDye
açtığınız kozmik oda değerli arkadaşlarım.
Suriyeyle masaya oturmuyorsunuz ama bölgede
ABD-İsrail çıkarlarını gözetmek için kurulan BOP eş
başkanlığı koltuğuna oturuyorsunuz. Ankarada ABD
yetkilileriyle oturuyorsunuz, teröristleri muhatap almadığınızı
söylüyorsunuz; oysa, Hiroşimadan Vietnama, Iraktan Suriyeye
milyonlarca insanı ve çocuğu katleden bir ülkenin, hem de FETÖnün
hamisi, YPG/PYDnin sözcüsü bir ülkenin Başkan
Yardımcısını masanın eş başkanı olarak
muhatap alıyorsunuz.
Başka bir ülkeden bu ülkenin
Cumhurbaşkanına yapılan bir hakareti tüm Türkiyeye
yapılmış, kendimize yapılmış sayarız. ABD
Temsilciler Meclisi Türkiye aleyhine karar üstüne karar alırken siz hâlâ
daha Twitter manyağı bir Johnynin küstah mektubuna cevap vermediniz.
Tarih şahittir, bu ve bunun gibi bir sürü konuda biz
cevabımızı verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) Siz de korkmadan cevap
verin, biraz yürekli olun, o mektubu aynı şiddetle sahibine iade edin
ya da o makamları bu işe yüreği yetenlere bırakın da
gereğini biz yapalım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hatibin doğrudan
grubumuzu hedef alan, sataşma içeren konuşması sebebiyle
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki tarihî gerçek ortaya çıksın
diye bu sözü almamız gerekiyordu. Belki de gecenin bu saatinde suhuletle
ve uhuletle bu geceyi de tamamlayalım derken Buna da ne gerek var? diye
düşünebilirsiniz.
Gerçekten Trumpın yazdığı
mektupla ilgili kaygınız varsa, bu hususta onurunuz varsa, onurdan
bahsediyorsak öncelikle şuna bakmamız lazım: Acaba Avrupada
bütün Avrupayı gezerek Aman ha, Türkiye'ye gitmeyin, Türkiye tehlikeli,
turizm açısından tehlike arz ediyor. deniyorsa, PYD terör örgütü
müdür değil midir bilmiyoruz. deniyorsa acaba bu, ülkemizin itibarı
açısından ne anlam ifade ediyor?
Gerçekten onurdan bahsediyorsak, bakınız,
yıl 1964 ve yine bugün ikinci kez ifade ediyoruz, Johnsonın dönemin
Başbakanı İnönüye mektubu var ve 1974te gerçekleştirilen,
on yıl önce tamamlanması gereken Kıbrıs Barış
Harekâtı o dönemde Türk devletinin gündeminde. Johnsonın daha sonra
1966da bir buçuk yıl sonra ortaya çıkan o mektubu gösteriyor ki 1964
tarihinde tehditle, Amerikanın baskılarıyla ertelenen bir
Kıbrıs Barış Harekâtı var ve o maalesef AKEL
Partisinin Kıbrısta vatandaşlarımıza karşı
soykırım girişimiyle neticelenmiş
Binlerce
vatandaşımızı kaybettik.
İşte, diyoruz ki Trumpın
yazdığı mektubu eğer onurumuza ve Türkiye Cumhuriyeti
devletine karşı bir başkaldırı, bir meydan okuma
olarak görüyorsanız, ona cevap istiyorsanız cevabı
Barış Pınarı Harekâtıyla yaptık.
Ha, geçmişte, 1964te gerçekleştirilen
Johnsonın mektubuna karşı da biz arzu ederdik ki o dönemde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
Kıbrıs
Barış Harekâtının şartları vardı, o
Barış Harekâtı
AHMET KAYA (Trabzon) Tarihi de bilmiyorsunuz ya!
BAŞKAN Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) 1964te Johnsonın
tehdit içeren o mektubuna boyun eğmeden Kıbrıs Barış
Harekâtını gerçekleştirmesi gerekirdi. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ya, o mektubun
cevabı verildi zaten.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) En güzel cevap da
budur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O mektuba
verilen cevabı dünya öğrendi, dünya!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) İşte, biz
Trumpın mektubuna gereken cevabı Mehmetçikimizle, milletten
aldığımız destekle Barış Pınarı
Harekâtıyla gerçekleştirdik. Bu da bütün dünyanın gözünün
önünde, her şeye rağmen millî iradeyle gerçekleştirildi. (CHP
sıralarından gürültüler)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) Mektup
nerede, mektup?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Teşekkür ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) AKP Grup Başkan
Vekilinin konuşmasının tümünde bize yapılan bir hakaret
var.
BAŞKAN Ne dedi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hem onurunuz varsa gibi
bir ifade kullandı
BAŞKAN Buyurunuz.
4.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; belki de onurdan bahsedecek en son kişiler
sizlersiniz, bunu bir ifade edeyim öncelikle. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu sıralarda oturmak ve bugün Türkiye
Cumhuriyetinin yönetimine talip olmak, Cumhuriyet Halk Partisinin
geçmişte vermiş olduğu mücadele ve Cumhuriyet Halk Partisinde
siyaset yapan insanların verdiği mücadele sonucudur. Bunu hepinizin
bilmesi gerekiyor. Yani altmış yıl öncesine gidip
Johnsonın mektubundan bahsedeceğinize şu fotoğraflara
bakmanızı öneririm. Sizin zamanınızda Türk
Bayrağının 8 Haziran 2014te Diyarbakır 2. Hava Kuvvetleri
Komutanlığında indirilişi; yine, Süleyman Şah
Türbesinin kaçırılışı. Eğer onurdan,
onursuzluktan bahsedecek birileri varsa bunlardan biz bahsetmeliyiz ama bu dil
doğru bir dil değil. Hepimiz tarihimize sahip
çıkacağız, tarihin gerçeklerini doğru anlatacağız.
Püsküllüden öğrendiğiniz tarihle gelip bu kürsülerde Türkiye'nin
geçmişini karalamayacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, bu da Kıbrıstan bir görüntü.
Tarihini de vereyim: 14 Ağustos 1996da Türk Bayrağını
indirmeye çalışan bir vatandaşı Türk askerleri indiriyorlar
ve müsaade etmiyorlar ama sizin döneminizde indirilmedi. Birçok örnek
verebiliriz. Türk askerlerinin kafasına çuval geçirilmesini örnek
verebiliriz. Şimdi bunları yaşayan bir Hükûmetin elemanı
olarak, bir partinin elemanı olarak kalkıp bu kürsüden Cumhuriyet
Halk Partisinin geçmişine hakaret etmek, Türkiye'nin geçmişine
hakaret etmek sizlere yakışmıyor. Bu dil doğru bir
değil, bu üslubu değiştirmeniz gerekiyor.
Çok örnek verebiliriz. Yani icraatlarınız
döneminde özellikle Süleyman Şah Türbesinin
kaçırılışındaki o kahramanlık hikâyesini, gece
üçlerde, beşlerde naklen yayınlarla sen yaptın, ben
yaptım olayını gündeme getirebiliriz, kimlerin kalkıp da
kahramanlık hikâyeleri yazdığını gündeme
getirebiliriz. Yine Rus uçağı düşürüldüğünde
paylaşılamayan kahramanlığı dile getirebiliriz. Bu
değil doğru olan, bu değil. Hep beraber, Türkiye'nin gelecekte
daha büyük bir devlet olması ve Türkiye üzerinde emelleri olan insanlara,
ülkelere karşı birlikte, tarihimizi de kabullenerek, tarihimizle
birlikte, geçmişimizle birlikte karşı koymak durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, Trumpın mektubu
gerçekten içler acısı bir durum, tarihin sayfalarına geçecek.
Yirmi yıl sonra bizim çocuklarımız, torunlarımız
arşivlere baktığında, Türkiye'nin resmî arşivlerine
baktığında Trumpın mektubunu görecekler ama ona verilen
bir cevaptan bahsetmek mümkün olmayacak.
Evet Barış Pınarı
Harekâtıyla gereken cevabı verdik. diyorsunuz. Türkiye saatiyle
16.00da Barış Pınarı Harekâtı başladı ama
Amerikada henüz insanlar uyuyordu başladığında; cevap da
verilmiş sayılmaz. Bunu aldatarak, millî duyguları böyle tavan
yaptırarak, birilerini itham ederek bu işlerden
kurtulamazsınız. Eğer Türkiyeye karşı bir
başkaldırı varsa, Türkiyeye karşı bir mücadele
veriliyorsa biz de birlik ve beraberlik içinde bu mücadeleyi vereceğiz. O
gün Kurtuluş Savaşı yapanları, o günkü konjonktürde
yazılanları bugün karşımıza koyamazsınız.
Niye söylüyorum? Çünkü biz Beşparmak Dağlarında ne kadar
milliyetçi olduğumuzu o dağlara yazdık, herkes de bunu biliyor,
tüm Türkiye biliyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, sizi dinliyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Efendim, defaatle
sataşmada bulundu ancak kayıtlara geçmesi açısından buradan
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Tamam, buyurun yerinizden.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
tarihî bir vesika. Tarih özellikle bu vesikaların
tartışılmasını gerektiriyor ki geleceğimize çok
daha net bakabilelim. Diyoruz ki: 5 Haziran 1964te bir mektup var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bugünü konuşalım,
bugünü.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Denilen şu:
Kıbrısa girmeyeceksin. Ancak o zaman bu mektuba karşı
Hayır, ben milletimden aldığım yetkiyle ülkemi,
vatandaşlarımı korumak için giriyorum. denilmesi beklenirken
maalesef on yıl oradaki vatandaşlarımız, soydaşlarımız
zulümle karşı karşıya kaldı. Diyoruz ki, aynı
mektup yazıldı. Ne zaman? 9 Ekimde. Biz ne yaptık? Sen benim
istiklalimle ilgili karar veremezsin, bu ülkenin güvenliğini,
bekasını biz koruruz dedik ve Barış Pınarı
Harekâtıyla gereken cevabı verdik. İşte, diyorum ki, aynen
o Arif Nihat Asyanın şiirinde olduğu gibi, Süleyman Şah
Türbesi nerede olması gerekiyorsa oraya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Tarihim, şerefim,
şiirim, her şeyim,
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bu ne
ya, buna cevap ver.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Süleyman Şah
Türbesi nerede olması gerekiyorsa, Barış Pınarı
Harekâtıyla her şeye rağmen, gerçekleştirdiğimiz bu
harekâtla oraya dikeriz.
Teşekkür ediyorum.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi için müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi müsamere yeri değildir, şiirler okuyarak
burada devletimizin itibarını kurtaramayız. Türkiye Büyük Millet
Meclisi diplomasinin yürütüldüğü yerin nihai karar
alındığı mecradır. Biz kendilerine sorduk, cevap
istedik. Hiçbir şekilde diplomatik teamüllere uymayan ve hakaret dolu
ifadeler içeren bu mektup, bu üslup kabul edilemez, niye iade etmediniz dedik,
cevap yok. Okuduğunuzda bu ifadeleri nasıl hazmettiniz, neden ve
hangi korku, endişe ve ruh hâliyle bu mektubu kabul ettiniz dedik, cevap
yok. Hakaretler içeren mektubu anında iade etmediğiniz gibi
kamuoyundan neden gizlediniz dedik, cevap yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu mektubu
Amerikalılar kamuoyuna duyurmasaydı çöp kutusundan çıkartacak
mıydınız dedik, cevap yok. Hakaretler içeren mektubun üstünü
artık örtmeyeceğinize göre, milletin onurunu nasıl kurtaracak ve
bu yakışıksız üsluba Türkiye ve ABD arşivlerine
girecek şekilde nasıl cevap vereceksiniz dedik, cevap yok. Türkiye
Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak için Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının anayasal görevinin olduğunu
bildiğiniz hâlde 82 milyonun huzurunda ettiğiniz yemini
hatırlıyor musunuz dedik, cevap yok. Ettiğiniz yeminin bahsi
geçen namus ve şeref kavramları sizin için neyi ifade ediyor dedik,
cevap yok. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Barış
Pınarı, Barış Pınarı...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Türkiye Cumhuriyeti
kendi sınırlarıyla ilgili müdahalede bulunduğu
Barış Pınarı Harekâtını önüne koyarak buradaki
itibarsızlıktan kurtulamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne zaman kurtulur,
Sayın Başkan? Cumhurbaşkanı ben Amerika Birleşik Devletleri
Başkanının Ortadoğu Eş
Başkanlığından istifa ettim dediği zaman, o zaman
kurtulur. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım...
BAŞKAN Sayın Özkan, siz de buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
68.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yıl 1963,
bakın, İsmet İnönü diyor ki... [CHP sıralarından
bravo sesleri, alkışlar; HDP sıralarından
alkışlar (!)] Bir dünya kurulur, Türkiye de o dünyada yerini
alır. diyor, çok güzel, takdir ediyoruz, tebrik ediyoruz. Bakın
burada bir sataşma yok. İsmet İnönünün söylediği söz, aziz
milletimiz adına bütün dünyaya bir haykırıştır.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - 1919da da var, onu da söyle,
1974te de var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Burası güzel ancak
5 Haziran 1964, bu tarihte Johnson dönemin başbakanına mektup
yazıyor, zehir zemberek, 5 sayfa ve maalesef bu mektup bir buçuk yıl
gizleniyor. Diyoruz ki: O sözün arkasında duracaksınız ve gereken
harekâtı Kıbrısta gerçekleştireceksiniz.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi
taşınırken belki unutmuşlardır, ben bu mektubu
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine göndereceğim, sordukları
soruyu bu mektubu okuduktan sonra tekrar cevaplandırmalarını
istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bugüne gel Başkan,
bugüne gel.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Sayın
Cumhurbaşkanı elbette ki büyükşehir belediye başkanı
olabilir, Başbakan olabilir, hatta Cumhurbaşkanı olabilir ama
Kurtuluş Savaşının en önemli liderlerinden biri olan
İsmet Paşanın hiçbir şekilde yerini dolduracak bir
kişi asla olamaz, tırnağı olamaz, inan ki. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tırnağı
olamaz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Geç onu, geç!
Yanlış kıyas!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Efendim, kayıtlara
geçmesi için söylüyorum: Bahsettiğim açıklamayla ilgili itiraz
yoktur, sadece İnönünün dokunulmazlığı vardır.
diyor. Bu itiraz kabilinden diyeceğim bir husus yoktur çünkü bizim
söylediklerimize karşı herhangi bir itirazlarının
olmadığını gördük.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Cumhurbaşkanı
için söylediğim sözleri kabul ettiği için AKP Grup Başkan
Vekiline teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Cumhurbaşkanımızla ilgili, ilgili makamlara gelebileceğini
söyledi. Cumhurbaşkanımız, Barış Pınarı
Harekâtında Trumpa en güzel cevabın verildiğini ifade etti.
Biz de Johnsonın mektubuna karşı, niçin 1964te,
Kıbrıs Barış Harekâtından on yıl önce gerekli
cevap verilmedi? dedik, burada dokunulmazlıktan bahsetti. Bu hususta
diyeceğimiz yok. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Grup Başkan
Vekili kendi grubunun önünde konuşsun; bizim grubun önünde niye
konuşuyor. Böyle şey mi olur!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Johnsonın mektubu
falan kurtarmaz ya.
BAŞKAN Değerli Grup Başkan
Vekilleri, değerli milletvekilleri
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Dokunulmazlığı var. dedi, eyvallah.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet.
BAŞKAN Efendim, aranızda sohbet
edecekseniz ben o zaman birleşime ara vereyim. Böyle bir usul yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ver.
BAŞKAN Yani böyle bir şey yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Grup Başkan
Vekiliniz
BAŞKAN - Sayın Özkan, bir şey
söylemeye çalışıyoruz ama bizi dinlemiyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hayır efendim,
Haydar Akara bakmıyorum, Haydar Akar burada.
BAŞKAN - Haydar Akarla hâlâ orada bir
tartışma içerisindesiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım,
lütfen, Haydar Akar burada, oraya bakmıyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
değerli Grup Başkan Vekilleri, ara ara İç Tüzükü bize
hatırlatıyorsunuz, teşekkür ediyorum ama benim de size İç
Tüzükü hatırlatmam lazım. Burada söz istemenin de belli bir usulü ve
şablonunun olması lazım ve bunların da hepsi İç
Tüzükte belirli. Buna uygun olmayan söz taleplerinin hiçbirini bundan sonra
karşılamayacağım.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle 1380 sayılı
Kanunun 17nci maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Balıkçı barınaklarının
işletilmesine, denetlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına
ilişkin diğer usul ve esaslar Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının uygun görüşü alındıktan sonra
Tarım ve Orman Bakanlığınca çıkarılan
yönetmelikle belirlenir.
Mensur
Işık Kemal
Peköz Ebrü
Günay
Muş Adana Mardin
Murat
Sarısaç Tayip
Temel Mehmet
Ruştu Tiryaki
Van Van Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ebrü Günay
Hanım.
Buyurunuz Sayın Vekilim. (HDP
sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Parlamentonun asli görevlerinden bir tanesi
Anayasanın güvence altına aldığı hakları korumak
ve bunları kollamaktır. Ama maalesef, biz bu konuyla alakalı
birçok konuyu konuşamıyoruz, birçok konuyu
tartışamıyoruz, özellikle Anayasanın güvence altına
aldığı hakların ihlalini ve gasbını
konuşamıyoruz. Bunlardan bir tanesi, izinsiz gösteri ve yürüyüş
hakkının valiler tarafından önce izne bağlanması;
artık yetmedi, valiler hızlarını alamadılar, süresiz
bir şekilde, sürekli yasaklanan bir hakka dönüştü. Ama biz bunu
konuşamıyoruz çünkü atanmış bir vali yasa üzerinde çok
rahat karar alabiliyor.
Bir diğeri ise seçme ve seçilme
hakkının gasbedilmesi. Seçme ve seçilme hakkını en çok
bizim tartışmamız, en çok bizim korumamız gerekiyor ama
maalesef biz tartışamıyoruz. Yeni dönemin seçme ve seçilme
hakkının gasbının ismi kayyum. Ben bugün size
kayyumlardan bahsedeceğim. Önceki dönem yürürlüğe konulan kayyum
rejimi 31 Mart yerel seçimlerinden sonra bir politik tavra dönüştü ve
alenen yürütülmeye başlandı. Biliyorsunuz, seçimlerden sonra ilk
hukuksuzluğu, seçilmişlerimizin adaylıklarını bizzat
kabul eden YSK yaptı ve seçilmişlerin KHKli adaylar oldukları
gerekçesiyle 6 belediye eş başkanımızın
mazbatalarını gasbetti ve gasbedilen 6 belediye ise seçimde ikinci
olan AK PARTİli adaylara verildi. 19 Ağustos tarihinde Mardin, Van
ve Diyarbakır olmak üzere 3 büyükşehir belediyemiz gasbedildi ve
milletvekili olan bizlerin dahi belediyelere girişlerimiz engellendi.
Şu an geldiğimiz noktada toplamda 13 belediyemiz gasbedilmiş
durumda ve seçme seçilme hakkı engellendi. Bakın daha iki gün önce,
29 Ekimde yani cumhuriyetin yıl dönümünde, yüzde 77 oyla seçilen Cizre
Belediyesine kayyum atandı. O gün gördüğümüz fotoğraf, Cizrede
halkın seçme ve seçilme hakkının olmadığı rejim
biçiminin, yönetiminin fotoğrafıydı. Kayyum atama rejimi,
yüzyıllardır sürdürülen Kürt halkını inkâr
politikasının devamı niteliğinde, seçme iradesine
hakarettir. Buradan şunu sormak istiyorum: Egemenlik kayıtsız
şartsız milletin midir yoksa egemenlik kayıtsız
şartsız iktidarın mıdır? Artık bu sorunun
cevabını vermenin zamanının geldiğini
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, belediyelerin
kayyumlar eliyle nasıl borç batağına
batırıldığını hep birlikte gördük. Kayyumlar
sadece iki yılda Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir
Belediyelerinde 3,5 milyar borç bıraktılar. Küçük bir belediye olan
Hakkâri Belediyesi 286 milyon borçla bırakıldı.
Açıkçası kayyumlar belediyeleri bir ganimet gibi görüp talan ettiler,
belediyelerin sahip olduğu taşınmazları başka kamu
kurumlarına bedelsiz olarak hibe ettiler. Yol ve meydanlar dahi kamu
kurumlarına devredildi, belediye binası bile hibe edilmişti.
Cizre Kaymakamlığınızın aklına gelen bütün
ihtiyaçlarını belediye bütçesinden karşıladılar.
Ben Cizre Belediyesinden bazı örnekler vermek
istiyorum kayyumun 31 Marttan önce yaptıklarına dair. Belediye hizmet
binası kaymakamlığa devredildi. Cumhuriyet Meydanı, Emniyet
Müdürlüğüne devredilmiş. Tabii, şunu merak ediyorum: Bir kentin
meydanı Emniyet Müdürlüğüne niye teslim edilir, niye devredilir?
Herhâlde TOMAları park edecek yer bulamayınca meydanı
devretmeye karar vermiş kayyum. Yine, ilçe mezbaha bölgesi Millî
Eğitim Müdürlüğüne devredilmiş. Tabii, bunlar saymakla bitmez,
zamanımız yok. Daha önemlisi, 31 Mart seçimleri öncesi son üç
aylık bazı harcama kalemlerini söyleyeceğim yani gerçekten durup
düşünmek gerekiyor. Cizre Kaymakamlık makamına 1 adet
fotoğraf makinesi, 1 adet tepe flaşı, 32 gigabaytlık
hafıza, 1 adet flaş lensi ve 1 adet çantanın tedarik edilmesi.
Kaymakamlık binasına jeneratör ve kalorifer yakıtı için
1.500 litrelik motorin ve 10 ton kalorifer yakıtı tahsis ediliyor.
Düşünün, borçlarla bıraktığınız belediyelere
patlayan su kanalizasyonu yapmak için maalesef ki belediyelerimiz benzin
bulamazken bir kaymakamlığa nedense benzin ve motorin tahsisi
yapılıyor.
Şimdi, Nusaybine bir kayyum atandı ve
belediye eş başkanlarımız tutuklandı. Belediye eş
başkanlarımıza sorulan soru şu: Belediye bünyesinde neden
kriz masası oluşturdunuz? Ya, el insaf, el insaf yani insanın
akıl sağlığıyla dalga geçilecek bir soru. Bir kente
arka arkaya iki gün havan topu düşüyor, 13 insan yaşamını
yitiriyor, insanlar canhıraş bir kenti terk etmeye
çalışıyor, mülki amir oluşturduğu kriz masasına
belediyeyi dâhil etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Günay, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) Toparlıyorum.
Belediye kendi imkânlarıyla bir kriz
masası oluşturuyor ama bu kriz masası kriminalize edilerek
belediye eş başkanlarının tutuklama gerekçesi
yapılıyor, insaf ve yetmiyor kriz masamız basılıyor,
belediye meclis üyelerimiz darbedilerek, burunları ve çeneleri
kırılarak gözaltına alınıyor. Hizmet etmek ne zamandan
beri kriminalize oldu? Hizmet etmek ne zamandan beri suç unsuru oldu? Sizler
istediğiniz kadar söyleyin, istediğinizi söyleyebilirsiniz ama bizler
kayyum politikalarını asla kabul etmeyeceğiz. Bu halka hizmet
için ayrılmış bütün ödenekleri bu halka hizmet için kullanmaya
devam edeceğiz.
Tabii, şunu da söylemek istiyorum, eklemek
istediğim bir şey daha var: Kayyumla ilgili bütün önergelerimiz
reddedildi, hiçbiri araştırılmadı. En önemlisi, şunu
merak ediyorum: Bu paralar nereye gitti hiç düşündünüz mü? Çünkü ortada
bir hizmet yok. Diyarbakırda bir hizmet yok, Mardinde bir hizmet yok,
Hakkâride bir hizmet yok. İki yılda çalınan bu para nereye
gitti, kimi zenginleştirdi, hangi yandaşı zenginleştirdi?
Bu soruların cevaplarının verilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
İzmir Adana
Zeki
Hakan Sıdalı Hasan
Subaşı Ayhan
Erel
Mersin Antalya Aksaray
Hüseyin
Örs Tuba Vural Çokal Bedri Yaşar
Trabzon Antalya Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun katılmadığı
önerge üzerinde Sayın Bedri Yaşar konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, biraz önce
Parlamentoda yapılan bu tür konuşmaları doğru
bulmadığımızı ifade ederek sözlerime
başlıyorum. 1963te de 1964te de 1974 Barış
Harekâtında da bugünkü Barış Pınarı Harekâtında
da yüce Türk milleti ve onun temsilcisi bu Parlamento her zaman ordusunun
yanında yer almıştır. Bunu burada tartışarak
sulandırmanın hiçbir manası yok. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, aynı şekilde
Süleyman Şah Türbesini siz götürüp ne zaman yerine iade eder, oraya Türk
Bayrağını diktiğiniz gün siz burada o şiiri okursunuz,
söz, biz de sizi ayakta alkışlarız. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, bilindiği üzere
ülkemizde balıkçılık üretimi denildiğinde ilk akla gelen
şehirlerin başında Samsun gelmektedir. Hem balık avcılığı
hem de balık yetiştiriciliği konusunda ilk sıralarda yer
almaktadır. İlimizde denizlerde 477, iç sularda 122 olmak üzere
toplam 599 balıkçı gemisiyle avcılık yapılmaktadır.
Samsunda 2018 yılı içinde avcılık yoluyla 33.774 ton ve
yetiştiricilik yoluyla da 40.440 ton su ürünü elde edilmiştir.
Ekonomik olarak avlanabilir balık türü maalesef Karadenizde 26dan 6ya
düşmüştür. Böyle devam ettiği sürece gelecekte Karadenizde de
avlayacak balık bulabileceğimizi zannetmiyorum.
Balık yetiştiriciliği konusunda su ve
su alanları ile deniz ve iç sulardaki kiralama yetkisi hazırlanan bu
kanun teklifiyle Tarım ve Orman Bakanlığına verilmektedir.
Bu yetkinin Bakanlık yerine 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu
kapsamında yapılmasının herkese faydası var. Şunu
söyleyeyim, belki siz 2886yı zaten kullanmıyorsunuz, onun yerine
21/b diye bir maddeyi daha fazla kullanıyorsunuz. Yapılan ihalelerin
yüzde 60ını, yüzde 70ini 21/bye göre yapıyorsunuz.
2886yı 186 kez değiştirdiniz, biz buna da razıyız ama
insiyatif kullanmak yerine 2886 sayılı Kanuna göre bu
kiralamaları ve ihaleleri yaparsanız hiç olmazsa bir miktar rekabet
oluşur. Bu kiralama işleri Orman Bakanlığına
devredildiği zaman tabii rahatlıkla istediği kişilere
verebilir.
Bu düzenlemeden su ürünleri kooperatifleri
birliklerimiz rahatsızlık duymaktadır. Aynı şekilde
Samsun Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı diyor ki: Bir taksi bir
yayaya çarptığı zaman siz taksiyi mi
cezalandırıyorsunuz, şoförü mü cezalandırıyorsunuz?
Balıkçılarımız da Eğer bizim teknelerimiz kaçak
avcılık yapıyorsa, zor şartlar altında
aldığımız bu tekneleri orman kanunuyla gasbediyorsunuz.
Bunun yerine kullanan kaptana hangi ceza gerekiyorsa, parasal ceza mı
veriyorsunuz, hapis cezası mı veriyorsunuz, ne istiyorsanız
verin ama zor şartlarda elde ettiğimiz bu ruhsatları iptal
etmeyin. diyor.
Diğer bir konu, fahri su ürünleri görevlisi
uygulamasıdır. Bu uygulama konusu da yine hem üniversitelerimiz hem
de balıkçılarımız tarafından büyük bir tepkiyle
karşılanmaktadır. Böyle bir uygulama başlatılması
hâlinde bu uygulamanın mutlaka su ürünleri mühendisleri, su bilimleri
mühendisleri, balık teknoloji mühendislerine verilmesi gerekmektedir. Bu
mühendis arkadaşlarımız bu görevin yanı sıra,
balıkçı gemileri, gırgır tekneleri, sahil güvenlik
botlarındaki görevleri de yürütmelidir. Böylece işi ehline vererek bu
meslek için yeni istihdam kapıları açmış oluruz.
Su ürünleri konusu kıyıdan tekneye,
tekneden kıyıya, tezgâhlara ve sofralara kadar tamamen bilimsel bir
konudur. Bu düzenlemede canlı olmayan su ürünlerinin kontrolü konusunda
veteriner hekim, belediye ve sağlık merkezi tabiplerine yetki
verilmektedir. Bu düzenlemede de yetki tamamen su ürünleriyle alakası
olmayan meslek mensuplarına verilmektedir. Yani düşünebiliyor
musunuz, balık ölümlerini veterinerler araştırıyor. O zaman
üniversitelerde bu dört yıllık bölümleri bu devlet neden açtı?
Bu görevi yine su ürünleri fakültesi ve su bilimleri fakültesinden mezun olan
arkadaşlara vermemiz gerekiyor. Bilindiği üzere, balık
hastalıkları konusunda 15 ders, su ürünleri kalitesi ve hijyeni
konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaşar, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum.
13 ayrı ders görerek bu
arkadaşlarımız bu üniversitelerden mezun oluyor. Ama bunların
yerine görevleri belediye hekimleri ve belediye veterinerleri yapıyor. Bu,
en azından mesleğin adabına aykırıdır.
Bu konularda yetkili olan
arkadaşlarımıza görev verilmeli ve bunların da
istihdamı sağlanmalıdır diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
okutup aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 4- 1380 sayılı Kanunun 18.
Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanı ifadesi
Cumhurbaşkanı yetkilidir şeklinde değiştirilmiş
ve 2. Fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Erol
Katırcıoğlu Kemal
Peköz Mensur
Işık
İstanbul Adana Muş
Murat
Sarısaç Mehmet Ruştu
Tiryaki Tayip Temel
Van Batman Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Erol Katırcıoğlu, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, birkaç konu var, beş dakika içinde
nasıl anlatacağımı ben de bilmiyorum ama bir kere şunu
söyleyeyim: Bu yasayı da yani su ürünleriyle ilgili bu yasayı da
bence olması gerektiği gibi tartışmıyoruz
gördüğünüz gibi çünkü su ürünlerinden başka her şeyi
konuşuyoruz ve ülkenin çok önemli konularına, fay hatlarına
dokunan konulara girip çıkıyoruz. Fakat bir yandan da su ürünleri
diye bir yasa getirildi ve bu yasada esasında, benim
anladığım kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin
Daha doğrusu Adalet ve Kalkınma Partisi dememek lazım belki
yürütmenin demek daha doğru olur çünkü farklı bir ortamdayız.
Bu yasada, yürütmenin yasa yapma konusunda ve Türkiye'ye, Türkiye ekonomisine,
Türk toplumuna bakışıyla ilgili olarak
sıkıntılı bir durum olduğunu gösteren işaretler
var.
Ben bunları şöyle ifade etmeyi tercih
ediyorum: Bu Hükûmet, esas itibarıyla serbest piyasaya bağlı
olduğunu defalarca ifade etmiş olan bir hükûmet.
Dolayısıyla da bazı alanlarda yasalar hazırlarken daha çok
serbest rekabetin artması veya ticarileşmenin belki artması
biçiminde konular gündeme getiriyor fakat öte yandan da serbest rekabet konusundaki
bu tavrına uygun olmayan bir biçimde de iradi yani bir anlamda Hükûmet
kararlarıyla ekonomiye yön vermeye çalışıyor.
Şimdi, esas itibarıyla
baktığımızda, benim anladığım kadarıyla
yasadan, su ürünleri piyasası diye düşünürseniz veya alanı
olarak düşünürseniz, bu yasa, bir tür ticarileşme ve bir anlamda
serbest piyasanın bir formunun buraya girmesi biçiminde bir çerçeveye
sahip. Fakat aynı zamanda okuyoruz ki ve muhalefet şerhlerinden de
görülüyor ki bu yasa hazırlanırken çok fazla kimseye de
sorulmamış. Arkadaşlar, çok fazla kişiye sorulmadan yasa
yapılmaması lazım. Dolayısıyla da bu kanun da bence,
tıpkı geçen gün basına düştüğü gibi
Boğaz
yönetimiyle ilgili olarak yeni bir kanunun, yeni bir teklifin, en azından
içerik itibarıyla Cumhurbaşkanlığına bağlı
bir biçimde, bir yeni yönetim yani İstanbul Belediyesinin elinden
alınarak yeni bir yönetim çerçevesi içine sokulmaya
çalışıldığını görüyoruz.
Arkadaşlar, bunlar, benim
anladığım kadarıyla, ne yaptığını
bilmeyen, biraz el yordamıyla, biraz etrafındaki çıkar
gruplarının etkileriyle alınmış kararlar.
Dolayısıyla da ben bu kanunun ima ettiği sonuçların
Türkiyenin çevresine de, su ürünleri piyasasına da olumsuz etki
edeceğini düşünüyorum.
İki dakikam var, aslında bir başka
konuya da geçmek istiyorum.
Arkadaşlar, burada Türkiyede bir zamandan beri
uygulanan bir kutuplaşma siyasetinin sonucunda siyasi ortamın, siyasi
dilin zehirlendiği bir süreç yaşanıyor ve nitekim bugün de
-başka günlerde de oluyor- öyle konuşmalar oldu ki bu mekânda
Halkların Demokratik Partisi işaret edilerek hainlik biçiminde
suçlamalar yöneltildi, kullanıldı.
Şimdi, arkadaşlar, bunların hakikaten
bir anlamı yok, emin olun bir anlamı yok. Çünkü biz buradayız ve
biz de sizin kadar bu ülkeyi seviyoruz. Bir kere, burada, temelde
anlaşmamız lazım. Yani şunu söyleyemezsiniz
Böyle bir
tartı da yok zaten, kimin bu ülkeyi daha çok sevdiğini nasıl
anlayacaksınız? Böyle bir şey yok. Mesela, biz inanıyoruz
ki, son yapılan operasyon ülkenin geleceğiyle ilgili olumsuz etkiler
üretecektir çünkü Kürtler denilen insanlar bizim halkımızın
bir parçasıdır ve Suriyede yaşayan insanlar da o halkın
akrabalarıdır. Dolayısıyla da biz Türkiyenin genel
çıkarlarına uygun olduğunu düşünüyoruz ki Türkiye Kürtlere
sahip çıkarak Kürtlerle birlikte var olabilir diye düşünüyoruz ve
buna inanıyoruz. Biz buna inanıyoruz, siz de başka bir şeye
inanıyor olabilirsiniz ama lütfen bu konuda konuşurken özellikle
dilimize çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten
de
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Sayın
Vekil, sadece Kürtler yok orada.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Hanımefendi,
ne diyorsunuz?
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Sadece
Kürtler yok; Araplar da var, Türkler de var.
MENSUR IŞIK (Muş) Hatibi dinle!
BAŞKAN Arkadaşlar
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, ne var
bunda?
BAŞKAN Sayın Katırcıoğlu,
siz tamamlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Hayır, ne var
bunda, anlamadım yani.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sakin, sakin.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sakin, evet.
Sayın Başkanım, bir dakikamı
kullanacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açalım arkadaşlar.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
tekrar edeyim: Bu dille, bu yaklaşımla su ürünlerini konuşurken
bile ortaya çıkan bu çatlamayı çözemeyiz. Onun için, bu ülkede
mademki 80 küsur milyon insan bizi seçmiş, buraya göndermiş;
dolayısıyla da bu zeminde, bu mekânda, bu Mecliste uygun bir dille
sorunlarımızı konuşabilmemiz lazımdır. Bunun
aksine, birbirimize küfrederek, birbirimize gerilim yaratarak, emin olun,
hiçbir sonuç alamayız, hiçbir zaman da alınamamıştır
zaten. Onun için, sakin olun. En azından bizim de sizin kadar iyi niyetli,
sizin kadar vatansever olduğumuzu düşünmenizi rica ediyorum ve Kürt
sorunu başta olmak üzere, Türkiyede ezilen ve kendini ifade edemeyen,
sesleri duyulmayan insanların sesleri olmaya çalışan
Halkların Demokratik Partisini biraz olsun anlamaya
çalışın.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 18inci maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanı yetkilidir.
ibaresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkilidir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Barış
Karadeniz Orhan
Sarıbal İlhami
Özcan Aygun
Sinop Bursa Tekirdağ
Okan
Gaytancıoğlu Ayhan
Barut Bekir
Başevirgen
Edirne Adana Manisa
Servet
Ünsal Ömer Fethi Gürer
Ankara Niğde
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Ömer Fethi Gürer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, ucube Anayasa
değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisini hangi duruma
getirdiğimizin somut bir göstergesi çünkü burada konuyu yürütecek bakan
yok. Bakan yok ama kanun teklifini veren milletvekili
arkadaşlarımıza baktım, 42 milletvekili imza
atmış, bu arkadaşlardan 28i deniz kıyısından
milletvekili değil.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen niye
konuşuyorsun?
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Yozgatın,
Kayserinin, Mardinin, Ağrının, Şanlıurfanın,
Batmanın, Nevşehirin milletvekilleri Su Ürünleri Kanunuyla ilgili
teklif veriyor.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Sen niye
konuşuyorsun?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen niye
konuşuyorsun?
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Bu kanunun gerçek
sahibi bakan. Bakan vermiş ellerine kanun teklifini getirmişler
buraya.
Şimdi, ben niye konuşuyorum, söyleyeyim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Niğdeye
niye
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Tarım Kanunu
çıkarmışsınız 2006 yılında, Tarım
Kanununu okuduğunuz zaman tarımla ilgili sorunlara
yaklaşım gösteren bir kanun. Ama burada 21inci maddede diyorsunuz
ki: Millî gelirin yüzde 1ini çiftçiye vereceğiz. Kanun 2006
yılında çıkmış, bugüne kadar çiftçiye hiçbir zaman
yüzde 1i vermemişsiniz, yüzde 0,5te kalmışsınız.
Dünyada tarımın geliştiği
ülkelerde millî gelirin en az yüzde 1,4ü çiftçiye veriliyor. Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında sözümüz söz, çiftçiye biz yüzde 2sini vereceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Olmayacak bir
şey. Altmış senedir olmadı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, desteklemeler var, desteklemeler. Desteklemeyi ne zaman vermen
lazım? Ya ürünü ekerken ya da hasadını yaparken. Siz ne zaman
veriyorsunuz? 2018in desteklemesini 2019da veriyorsunuz, bir de Müjde!
diyorsunuz, bu nasıl müjde? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakınız, size ben bir şey söyleyeyim
arkadaşlar, yapacaksanız tavsiyem şu: Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz kanun teklifleri getiriyoruz, ne yazık ki Meclise inmiyor,
bunlar komisyonlarda görüşülmüyor. Şu anda Tarım Kredi
Kooperatifleri var, 2018in ilk altı ayına kadar borcu bulunan ortak
sayısı 11.911 kişi, icra takibi yapılan ortak
sayısı 7.531 kişi, ertelenen hesap borcu bulunan ortak
sayısı 14.287 kişi.
Değerli arkadaşlar, soruyorum, Tarım
Kredi Kooperatiflerine neden yüksek faizle Ziraat Bankası kredi
kullandırıyor? diyorum, Hazine ve Maliye Bakanının
verdiği yanıt aynen şöyle: Tarım Kredi Kooperatifleri tarımsal
üretici ya da çiftçi olmadığından Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası Anonim Şirketi tarafından düşük faizli
tarımsal kredi kullandırılacak kişiler arasında
bulunmamaktadır. Yani Tarım Kredi Kooperatifleri, Bakanlar Kurulunun
Çiftçiye yüzde 8i aşamaz. dediği faizi kaynak kullanım
bedeliyle yüzde 24 olarak alıyor. Çiftçilere kredi sağlayan bir
kuruluşu da çiftçi kuruluşu saymıyorsunuz, tarımdaki
sorunların içinden çıkılmaz hâle gelinmesinin nedeni bu.
Olayı doğru algılarsanız, çiftçinin yanında, besicinin
yanında olursanız, Türkiye'yi ithalata muhtaç hâle getirmezsiniz.
Şu anda ülkemizde üretilen ürünler ya değer bulmuyor çiftçide çürüyor
ya da tüketiciye pahalı ürün olarak gidiyor; bu da tarımda
planlı bir politikanızın olmamasından kaynaklanıyor.
Su ürünleriyle ilgili getirdiğiniz düzenleme
ilgili birimlerle birlikte değerlendirildiğinde belki bazı
beklentilere yanıt verebilir. En azından bir torba yasa olarak
gelmedi, bu da iyi bir şey. Bir de torba yasayı değişik
milletvekilleri imza atıp Meclise getiriyorlardı. Bu bağlamda
bir ilerlemeniz var ama benim size tavsiyem, eğer bu ülkede
tarımı sahiplenmezseniz, çiftçiyi, besiciyi desteklemezseniz, ülkemin
geleceğine en büyük zararı vermiş olursunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu bağlamda, üreticinin ürettiği mal
değer bulmalı. Geçen söyledim, patatesin üretim maliyeti 90
kuruş, şu anda 50 kuruşa tüccar almıyor. Geçen yıl
patates pahalandığı için ithal ürün almak zorunda
kaldınız.
Bu anlamda çözüm üretmesi gereken iktidardır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak çiftçiye, besiciye verilecek her destekte
yanınızda olacağız.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesinde yer alan değiştirilmiş ibaresinin yeniden
düzenlenmiş ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Hasan Subaşı Hüseyin
Örs
İzmir Antalya Trabzon
Tuba Vural Çokal Hayrettin
Nuhoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Antalya İstanbul Adana
Zeki Hakan Sıdalı
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Hayrettin
Nuhoğlu konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken
selamlarımı sunuyorum. Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
konuşacağım.
Su Ürünleri Kanununda kırk sekiz yıl
sonra değişiklik yapılması gereken bir husus olmakla
beraber, getirilen değişiklikler bu hâliyle çözüm olamayacak,
yakın gelecekte yeniden değişiklik ihtiyacı
doğacaktır.
Değerli milletvekilleri, canlıların
en temel ihtiyaç kaynaklarından birisi ve doğal kaynakların en
önemlisi olan su aynı zamanda yaşamın ana kaynağıdır.
Günlük ihtiyaçların yanı sıra tarım, sanayi,
ulaşım gibi alanlarda da sudan ve onun meydana getirdiği
imkânlardan istifade edilmektedir. Artan nüfusa rağmen su
kaynaklarının aynı kalması suyu 21inci yüzyılın
en stratejik maddelerinden biri hâline getirmiştir.
Anadolu ve Orta Doğu, bilinen ilk tarihten
itibaren insanlara sağladığı su kaynağı ve su
ulaşım yollarıyla temel yerleşim ve uygarlık
alanlarından birisi olmuştur. Bilinen en eski uygarlıklar ilk
kez Fırat ve Dicle kıyılarında kurulmuştur.
Su demek hayat demektir. Su demek uygarlık
demektir. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi
başına düşen yıllık su miktarı en az 5 bin
metreküp olmalıdır. Kişi başına düşen
yıllık 1.430 metreküplük kullanılabilir su miktarıyla
Türkiye su fukarası bir ülkedir. Bir kıyaslama imkânı olsun diye
bazı rakamlar vermek istiyorum: Irak 2.020 metreküp, Batı Avrupa
ülkeleri ortalaması 5 bin metreküp, dünya ortalaması 7.600
metreküptür. Türkiyede yıllık kullanılabilir su arzı
bugünkü büyüklükte kalırken nüfus artışı aynı
hızla devam ederse 2030 yılında Türkiyede kişi
başına düşen kullanılabilir su miktarı yılda bin
metreküpe düşecek ve Türkiye'nin pek çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde
su sıkıntısı yaşanacaktır.
Başta Ergene ve Sakarya Nehirlerimiz olmak
üzere akarsularımızın büyük çoğunluğu
kullanılamayacak derecede kirletilmiş durumdadır. Su
havzalarımızın sanayi ve kentsel yerleşim bölgeleri hâline
getirilmesi ve tarımda kullanılan çok miktarda kimyasalın bu
sulara karışması su kalitesinin düşmesine yol
açmıştır. Büyük Menderes, Gediz ve Kızılırmak
gibi su havzalarımız kuraklık tehdidi altında olup
göllerimizden bazıları da kurumaktadır. En büyük tatlı su
gölü olan Beyşehir Gölü küçülüyor, Tuz Gölü küçülüyor, Bafa ve Van
Göllerinin su seviyeleri düştü, Eşmekaya ve Ereğli
Sazlıkları kurudu, Akşehir Gölü havzası çölleşmeyle
karşı karşıya, Meke ve Sultansazlığı yok
oldu. Ülkemizin yer altı suyu potansiyeli yeteri kadar araştırılmadan
ve izleme sistemi kurulmadan tüketime devam ediliyor. Aşırı
tüketim sonucu bazı yer altı suyu havzalarında da seviye
hızla düşmektedir. Türkiyede 90 bin civarında su kuyusu
vardır ve bunlardan sadece yarısı ruhsatlıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
güneydoğusunda uzun zamandır devam eden terörün asıl
sebeplerinden biri su meselesidir. Bazen basında ve sosyal medyada
yayınlanan bölge haritalarında görülen uydu terör devleti Dicle ve
Fıratın açılım havzalarında gösterilmektedir. Orta
Doğuda su stratejilerini yöneten ülkelerin ileri karakolu
İsraildir. İsrail, bölgede yürüttüğü saldırganlıkla
sistematik olarak su kaynaklarını ele geçirmiş ve bu
kaynakların yüzde 80ini denetlemektedir. Şimdi sıra
güneyimizdeki akarsuları ve havzalarını denetlemeye
gelmiştir. Bu planı gerçekleştirmek için de öncelikle bir uydu
devlet kurma hedefleri apaçık anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kadar önemli olan suyla
ilgili yapılması gereken ilk iş, ihtiyaçlara tam olarak cevap
verecek güncellenmenin yapılması olmalıydı. Bununla
birlikte, yönetmeliklerin de uyumlu hâle getirilmesi ve konuyla ilgili
tarafların planlamaya dâhil edilmesi sağlanmalıydı.
Yer altı ve yer üstü kaynaklarının
korunması ve çok amaçlı kullanılmasında millî güvenlik ve
sosyal ihtiyaçlar gözetilerek hareket edilmesi şarttır. Bunun için
esas olan kurumsal yapıdaki eksikliklerin de giderilmesi gereklidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) İçme
suyu, kullanma suyu, doğal yaşamı sürdürme suyu, hayvan sulama
suyu, tarımsal sulama suyu, endüstri suyu, su ürünleri enerji temini ve
ulaşım amaçlı bütün suların tespiti, gözetimi, denetimi,
korunması, zararların önlenmesi, atık suların
toplanması, arıtılması ve yeniden kullanılmasına
yönelik politikaların başarılı olabilmesi için çalışmaların
tek elden yürütülmesi sağlanmalıdır. Bunun için ne gerekiyorsa
hep beraber yapmalıyız; biz varız, hazırız.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık derecesine göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Kemal Peköz Tayip Temel
Antalya
Adana Van
Mehmet
Ruştu Tiryaki Murat
Sarısaç Mensur
Işık
Batman Van Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Kemal Bülbül, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli Genel Kurul; saygıyla selamlıyorum.
Şimdi su ürünleriyle ilgili konu
görüşülüyor, ortada su yok, su kalmamış. Irmak kirlendi, derya
bulandı, göl kurudu ama buna rağmen su ürünleri
tartışılıyor. Öncelikle suyun varlığı, suyun
temizliği, yaşamın kaynağı olan suyun kendisinin nasıl
korunacağı ve kurtarılacağı
tartışılması gerekirken, oradan atlayıp su ürünleri
tartışılıyor. Bu da olaya ne kadar gayriciddi
yaklaşıldığının bir göstergesidir.
Sayın milletvekilleri, bir konuyu özellikle
gündeme getirmek istiyorum. Suyun kirletilmesinde, suyun yok edilmesinde
sistematik olarak yapılan bir politika var ve bu politika
bağlamında sistematik gidiyor, gidiyor Alevi köylerine
dayanıyor. Bakın birkaç tane örnek vereyim size, Sivas Kangal
Bakırtepe, Manisa Hacıbektaşlı köyü, Malatya Dedeyazı
köyü, Antalya Abdal Musa dergâhında işletilen mermer ocağı,
Tokat merkeze bağlı Karakaya köyünde yapılan HES ve yine
yapılan bir HESle Adıyaman merkeze bağlı Çatalağaç,
Doğanlı, Gökçay, Bağlıca, Ağaçkonak köyleri suyun
altında kalacaklar.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bunun dışında sistematik olarak Alevi toplumuna
yönelik hak ihlalleri başka şekilde de devam ediyor.
Bakınız, Adıyaman Gölbaşı ilçesi Belören Çok
Programlı Anadolu Lisesinin Müdürü Alevi öğrencileri zorla namaz
kılmaya zorluyor, zorla camiye götürmek istiyor. Ailelerin ve
öğrencilerin itiraz etmesine rağmen bunu bilinçli olarak
yapıyor. Bugün görüştüm, Adıyamandaki tüm Alevi kurumlar,
KESKe bağlı kurumlar ortaklaşa bir suç duyurusunda bulanacaklar
ve buna karşı ortak tavır geliştirecekler.
Yine, Karsın Sarıkamış ilçesine
bağlı Aşağısallıpınar köyüne
Sarıkamış Kaymakamı tarafından zorla cami
yapılıyor. Muhtar gidiyor, kamu hizmeti istiyor, Kaymakam diyor ki:
Köyünüze cami yapılmasını kabul ederseniz size kamu hizmeti
yaparız, yoksa yapmayız. ve şu anda, cami yapılıyor.
Alevi köyüne cemevi yapılmıyor, cami yapılıyor. Bu,
asimilasyon ve inkârın bir ürünüdür.
Hapishanelerde bulunan, tutuklu olan Aleviler
tutuklular yasa gereği dedeyle, pirle görüşmek istiyorlar ve bu
engelleniyor. Bakın, en son ne olmuş: Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği Sarıyer Şube Yöneticisi Songül Çimen
arkadaşımız Silivride tutuklu bulunan oğlunu ziyarete
gidiyor. Ziyarete gittiği zaman gizli tanık ifadesi nedeniyle
gözaltına alınıyor ve gözaltında ne soruluyor bakın:
Cemevine gidiyor musun? Behey Muaviye soylu yezit, cemevine gidiyoruz, evet.
Buradan Alevi toplumuna çağrı
yapıyorum: Erenler, canlar, yarenler, yoldaşlar; cemevlerine gidin,
cem olun; pirlerinize, dedelerinize, hakka hakikate, yola erkâna sahip
çıkın. Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Türkiye'nin barışını,
adaletini, eşitliğini, özgürlüğünü sağlayacak temel kurucu
unsurlardan bir tanesi biziz. Bizden himmeti, bizden adaleti, bizden kerameti
öğrenenler bugün bize bu yasakları ve bu inkârı koyarak bizim
varlığımızı yok etmeye çalışıyorlar. O
nedenle, Alevi toplumu, tarihine, kültürüne, yurduna, toprağına,
ağacına, çiçeğine, börtü böceğine, doğasına,
varlığına sahip çıkmalıdır. Burada, ikide birde
çevre, çevre diyerek içinde var olduğumuz doğayı sadece bir
çevreciliğe indirgemek yanlış bir tutumdur, egemen bir tutumdur.
Doğanın korunmaya ihtiyacı yoktur, doğaya teslim olun;
doğa hakkın, hakikatin balkıyan nurudur; balkıyan nura
teslim olursanız insanlığınızı, adaleti, kerameti
öğrenmiş olursunuz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu
ırkçı, inkârcı, asimilasyoncu tutum devam ettiği sürece ve
sistematik olarak Alevi köylerine zorla cami yapılma politikası
sürdürüldüğü, cemevleri yasaklandığı
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Neresi?
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Örneğini verdim,
neresi olduğunu; Karsın Sarıkamış köyü.
Aşağısallıpınar köyü, örneğini verdim. Başka
çok örnekleri var.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Laikliğe aykırı bir konuşma yapıyorsun, laikliğe
aykırı senin yaptığın konuşma.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Laikliği bilmezsiniz
siz. Ben, size laikliği de hakkaniyeti de adaleti de öğretirim.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Burada
mezhep ayrımı yapıyorsun, laikliğe aykırı bir
konuşma yapıyorsun.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Sakin olun, siz
laikliği ne bilirsiniz? Size göre, laiklik, Muaviye soylu hizmetlere
inanmaktır. Siz laiklikten ne anlarsınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Laikliğe
davet ediyorum seni, konuşman laikliğe aykırı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Muaviye soylu diyor,
hakaret ediyor Sayın Başkan. Sözlerini geri alsın Sayın
Başkan.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Tamamlayayım
izninizle.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Bunlar laikliği,
devletin şekillendirmiş olduğu Sünniliğe inanmak olarak
adlandırdıkları, Türkiyede Hristiyanları, Alevi
inancını, farklı inançları yasakladıkları için
laikliği böyle telakki ediyorlar. Laiklik, tüm inançların eşit,
özgür olduğu, herkesin kendi inancını eşit ve özgür bir
şekilde yaşayabildiği toplumsal bir ortamdır. Şu ana
kadar Türkiye laik değildi, sahte bir laiklik var. Bundan sonra
Türkiye'nin laik, demokratik olabilmesi için mücadeleyi yükseltmek gerekiyor.
Ben bir kere daha, erenlere, canlara, yârenlere,
yoldaşlara hakka, hakkaniyete, özgürlüğe, adalete, barışa
sahip çıkmalarını
Kızılırmak gibi bendinden
boşan/Hamadan, Mardinden Sivasa döşen/Düldül eyerlendi, Zülfikar
kuşan/Alim ne yatarsın, günlerin geldi.
Eyvallah. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Komisyonun bir söz talebi var.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
69.-
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Yunus
Kılıçın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkanım,
Sayın Kemal Bülbül Beyin Kars Sarıkamış
Sallıpınar köyünde zorla cami yaptırılıyor. ifadeleriyle
alakalı, bildiğim bir mevzuyla alakalı açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Ben de kanunla ilgili bilgi
vereceğinizi zannetmiştim.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Ama bir suçlama var; neticede,
Kars Milletvekili olarak da şu anda ben buradayım, Ahmet Bey olsa
belki o cevap verecekti ama baktım, o yok.
BAŞKAN Peki, buyurun.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Sallıpınar köyü,
doğru, Alevi köyü ve muhtarın bize defalarca gelerek Anamın
vasiyetidir, bu köyde bir cami olmasını istiyor. (HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yapmayın,
böyle savunulur mu ya! Bunu böyle savunmayın.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Arkadaşlar,
konuştunuz, açıklamayı dinleyin; lütfen, konuştunuz,
suçlama yaptınız, açıklamayı dinleyin.
Aynı zamanda, Selimin Alevi Laloğlu
köyüne cemevi yaptıran kişi benim. Bakın, biz bu kadar iyi bir
yaklaşım sergilerken sizin bu suçlamayı yapmanız çok
yanlış oldu burada, cevabı var, onu da dinlemek
zorundasınız. Muhtar defalarca bizzat bize gelerek Bakın,
burası Alevi köyüdür. Bizim gençlerimiz başka yerlere gittiklerinde
Sizin köyünüzde cami var mı yok mu? sorularına cevap vermekte
sıkıntı duyduklarını söylüyorlar ve bu köye lütfen
küçük ölçekli bir cami yapılmasına katkı verin. dedi defalarca.
Muhtarı arayıp sorabiliriz. Biz, bu köy aynı zamanda
Sarıkamış ilçesine bağlı olmakla beraber, betonunu
Selim Belediyesi attı, Sarıkamış Belediyesi buna katkı
yaptı, aynı zamanda Sarıkamışın camilerinde bir
hafta toplanan parayla da yine o köyün camisinin yapılmasına
katkıda bulunduk.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Asimilasyondur bu,
asimilasyon tam da budur!
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Kendi talepleri üzerine
yapılmıştır.
Genel Kurula bu bilgiyi vermek istedim.
BAŞKAN Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel
ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim Sayın Bülbül?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Duyulmuyor da onun için, ne
yapayım? Bülbül sesimi de duymuyorsanız artık
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
Hayır, nedir, talebiniz nedir?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Benim konuşmama
karşı yaptığı açıklama nedeniyle
BAŞKAN Efendim, Komisyon olarak söz aldı
ve yani muhtarın istediğini söyledi.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Tamam, muhtarla ben de
görüştüm.
BAŞKAN - Şimdi diyeceksiniz ki: Muhtar
istememiştir. Sayın Başkan Muhtar istemiştir. diyecek
yani
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Efendim?
FATMA KURTULAN (Mersin) Sataşma oldu
Sayın Başkan, sataşma oldu.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, ama hakaret yok,
suçlama yok yani neye dayanarak söz vereyim?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Beni suçlama yapmakla
suçluyor, ben suçlamada bulunmadım.
BAŞKAN - Sataşma yok, hiçbir şey yok.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sataşma var.
BAŞKAN Nerede var?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Suçlama.
BAŞKAN - Efendim, siz suçladınız.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ben suçlamadım.
BAŞKAN - O da Hayır, öyle değil,
muhtar istedi. dedi. Ne var bunda?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ben suçlamadım, ben
hakikati söyledim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Seninki hakikat,
onunki başka bir şey!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
lütfen
BAŞKAN - 2nci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 5nci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 22nci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Akarsular üzerinde kurulmuş veya
kurulacak olan baraj ve regülatör gibi su yapılarında su ürünlerinin
geçmesine mahsus balık geçidi yapılması ve işler durumda
bulundurulması zorunludur. Ancak yüksekliği 20 metreden daha fazla
olan su yapılarında masrafları müteşebbisçe
karşılanmak üzere Tarım ve Orman
Bakanlığının yetkilendirdiği kuruluşlarca veya su
ürünleri konusunda eğitim veren fakülteler veya su ürünleri
araştırma enstitüleri veya bilirkişiler tarafından Bilimsel
Araştırma ve İnceleme Raporu hazırlanır. Bilimsel
Araştırma ve İnceleme Raporu ile su yapılarının
kurulacağı akarsuda yaşayan canlı türleri, beslenme, üreme
ve göç hareketleri tespit edilir ve raporlanır. Mevcut veya planlanan
baraj veya regülatör yapılarında hazırlanan rapora göre
uygulanacak eylem planı belirlenir. Hazırlanan rapor kapsamında
belirlenen yöntemin uygun bulunması ve uygulanmaya
başlamasının ardından Tarım ve Orman
Bakanlığı tarafından belirlenecek periyotlarla
müteşebbisten sahada raporlarının tekrarlanması istenerek
akarsuda zamana bağlı değişim tespit edilir. Mevcut veya
planlanan balık geçidinin işlevsiz olmasının
anlaşılması durumunda balık geçidi dışında
farklı göç yapıları, balık asansörü gibi tedbirler
alınabilir.
Bu madde kapsamındaki balık geçidi,
balık asansörü ve diğer yapılara ilişkin projenin
onayı, kontrolü ve kabulü inşa tekniği açısından
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından
yapılır veya yaptırılır.
Barış
Karadeniz İlhami Özcan
Aygun Bekir
Başevirgen
Sinop Tekirdağ Manisa
Orhan
Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Ayhan
Barut
Bursa Edirne Adana
Ömer
Fethi Gürer Servet Ünsal Cengiz Gökçel
Niğde Ankara Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, Sayın Karadeniz, buyurun
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Sayın
Başkan, Sayın Divan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
1971 yılında yürürlüğe giren, aradan
kırk sekiz yıl geçen ama kırk sekiz yıl içinde mevcut
şartlara, teknolojik yeniliklere, sosyal ve sektörün mesleki yeniliklerine
cevap vermeyen bir kanun değişikliğinin şu anda Meclis
gündeminde olmasını gayet olumlu ve mantıklı
karşılıyoruz. Bu arada, bu kanun teklifinde emeği geçen
öncelikle Su Ürünleri Genel Müdürlüğümüze ve ekibine teşekkür etmek
istiyorum. Bizim Komisyon üyelerimize ve diğer komisyon üyelerine,
İsmail Beye teşekkür ediyorum ama burada teşekkürü ederken de
şunu belirtmeden geçemeyeceğim: Geçen çarşamba günü,
yanılmıyorsam, AK PARTİ Grubunda AK PARTİ Genel Başkanı
Sayın Cumhurbaşkanının bir konuşması oldu
Mecliste bulunun." diye. Türkiyenin geleceğinde çok önemli
noktalarda olacak Su Ürünleri Kanununda burada Tarım Komisyonunun
olmamasını, Tarım Komisyonunda kanunu oylarken bu muhalefetin
yapıcı olmasına rağmen, her şeyi reddeden Tarım
Komisyonunun burada olmamasını Sayın Başkana sormak
istiyorum: Komisyonu çağırmadınız mı buraya?
Keşke çağırsaydınız da burada da aynı
şeyleri söyleselerdi. (CHP sıralarından alkışlar)
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Komisyon üyelerimiz buradalar.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Sayın
Başkan, Genel Başkan demişti ya Park, bahçelerde... Acaba
nerede bilemiyorum.
Bu arada da teşekkürümüzü etmiş olduk.
Geçmişten bugüne balıkçılık
sektörüyle uğraşan her tür alanında olan bir ilin
milletvekiliyim. Yaklaşık otuz yıldır Su Ürünleri Fakültesi
Sinopa hizmet etmekte ve Sinopa çok büyük katkılarının
olduğunu buradan söylemek isterim. Böyle katkıları olan
fakültelerin değerli öğrencilerinin okulu bitirdikten sonra su
ürünleri mühendisi olması ve sonunda işsiz kalması içimi
acıtıyor açıkçası. Türkiyenin geleceği tarım ve
su ürünleri politikalarına bağlı. Bu politikalar içinde Su
Ürünleri Kanunu burada konuşulurken Su Ürünleri Kanununda kanunun gerçek
sahiplerinin, su ürünleri mühendislerinin adının anılmaması
neye hizmet ben anlamış değilim.
Daha önce konuşmuştuk, 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanununda 83 sefer veteriner ismi geçmiş. Sayın
Komisyon Başkanımız da veteriner kökenli; acaba diyorum, bu
çatışmalar, kurumlar arası çatışmalar burada su
ürünleri mühendislerinin adını geçirmesini engelliyor mu? Onu sormak
istiyorum. Kanunun gerçek sahipleri maalesef kanunda yer almıyor, yetki
sahibi değiller. Bunun bir an önce değiştirilmesini, Meclisimiz
tarafından su ürünleri mühendislerimize yetki kanunu
çıkarılmasını buradan öneriyorum.
Burada su ürünlerinin en önemli şeyi koruma,
kontrol ve denetim. Kanunda koruma, kontrol ve denetimin öncelikle
alınmaması bu kanunun işlevselliğini yitirir, denetim çok
önemli Su Ürünleri Kanununda.
Şimdi, bugün burada -Sayın Cahit
Başkanım da dâhil- Su Ürünleri Kanununu konuşuyoruz, hiç daha
Su Ürünleri Kanunuyla ilgili konuşan yok. Türkiyenin en önemli
kanunlarından birini konuşuyoruz, burada çok daha farklı
şeyler konuşuluyor. Sinopta bir çok vatandaş bekliyor.
Türkiyenin her yerinde Su Ürünleri Kanunuyla ilgili herkes televizyon
başında ama biz burada Su Ürünleri Kanununu maalesef
konuşmaktan imtina ediyoruz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Konuş sen,
konuş.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla)
Konuşuyoruz, konuşuyoruz. Evet, siz de konuşun. Keşke
grubunuz burada tam olsaydı da o Komisyonda reddettikleri şeyleri
burada dinleseydi, maalesef, böyle oluyor işte.
Evet, Sinopta balıkçılardan Oktay reisle
bugün konuştum, diyor ki: Dünyada gırgırların, büyük balıkçıların
av sahası 50 metre. Türkiyede 24 metreydi, biz daha ileri
atılmasını beklerken yönetmelikle 18 metreye çekildi. Biz
balıkçılığı zaten yok ediyoruz. 18 metreyi 24 metreye
bari kanunlaştırsak, bu, geleceğe yatırımdır.
Balıkçılık bir sevda işidir, sabır işidir, emek
işidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karadeniz, sözlerinizi
toparlayın lütfen.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) - Orada emek
veren, bu sektörde var olan kişilere saygı duymamız lazım.
Bu emek çok kıymetlidir, en yüce değerdir. Herkes bekliyor.
İnşallah, önümüzdeki dönemlerde, süreçlerde Su Ürünleri Kanununu çok
daha ciddi bir şekilde ele alıp
Kırk sekiz yıldır
aynı kanunla yönetilen su ürünlerini bir nebze de olsa
değiştirdik. Keşke bu kanunda su ürünlerinin gerçek sahibi olan su
ürünleri mühendislerine de gerekli saygıyı gösterebilseydik, hepsi
bekliyor.
Öncelikle, tekrar, bu kanunu gündeme getiren
arkadaşlara, Komisyon üyelerimize, başta canla başla mücadele
eden, bir kelimesine bile muhalefet etmeden, destek olmak amaçlı
konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Komisyon üyelerine ve diğer
partilerin Komisyon üyelerine tekrar teşekkür ederek konuşmamı
bitirmek istiyorum. Teşekkür ederim, sağ olun var olun. (CHP, AK PARTİ
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aylin Cesur Hasan
Subaşı Hüseyin
Örs
Isparta Antalya Trabzon
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Dursun
Müsavat Dervişoğlu Zeki
Hakan Sıdalı
Adana İzmir Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Örs, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde
konuşmak üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki, üç
tarafı denizlerle çevrili ülkemizde su ürünleri üretiminin her yıl
bir önceki yıla göre azaldığını görmekteyiz.
Türkiyede su ürünleri üretiminde avcılık yoluyla elde edilen ürün
miktarı her geçen yıl azalmakta iken, yetiştiricilik yoluyla
elde edilen ürün miktarı ise artmaktadır.
Konuyla ilgili bazı sayısal verileri
sizlerle paylaşmak isterim: Deniz ve iç sularımızda 2000
yılında avlanan balık miktarı 503.345 ton iken, 2007
yılında bu rakam 632.450 tona ulaşmış, ancak son
yıllarda giderek azalan bir eğilimle 2018 yılında 314.094
tona düşmüştür. 2018 yılı av sezonunda ülkemiz denizlerinde
96.452 ton hamsi, 18.854 ton sardalya, 20.678 ton istavrit, 30.920 ton palamut,
5.767 ton lüfer ve 20.057 ton çaça balığı
avlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
balıkçılığını olumsuz olarak etkileyen birçok
faktör vardır, dün ve bugün de bunları burada çok dile getirdik.
Bunlardan biri de gemi balast sularıyla taşınan ve küresel
ısınma nedeniyle denizlerimize göç eden yabancı türlerdir. Her
ne kadar bu türlerden bazıları ekonomik olarak avlanabilse de
bunların birçoğu ülkemizi çevreleyen denizlerde önemli ekolojik
problemlere sebep olmaktadır. Bu istilacı türler, uygun koşullar
altında hızla çoğalırlar ve denizlerde besin
ağını ve ekosistem işlevselliğini
değiştirerek yerli türlerin biyoçeşitliliğini ve
biyokütlesini azaltırlar. İstilacı türler, özellikle 1980lerin
sonunda, 1990ların başlarında Karadenizin biota ve
ekosistemini doğrudan etkileyerek hamsi stoklarında önemli düzeyde
azalmaya neden olmuşlardır.
Balıkçılığımızı
olumsuz etkileyen diğer bir sorun da üç tarafı denizlerle çevrili
ülkemizin yaklaşık 8.333 kilometrelik kıyı
alanlarının, kıyı yapıları ve deniz
dolguları nedeniyle önemli oranda tahrip olmasıdır.
Kıyılar iki farklı ekosistemin yani deniz ve karanın
kesişim alanları olduğundan ekolojik açıdan çok
değerli alanlardır. Konuyla ilgili en üst düzeydeki karar vericilerin
temel hedefi, bu hassas ekotonların sürdürülebilirliği
olmalıdır. Bu da ancak tüm paydaş ve kurumların hemfikir
olacağı bir kıyı alanları yönetim planıyla gerçekleşebilir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
kıyısal deniz ekosistemlerinin bugün için karşı
karşıya kaldığı başlıca sorunlar,
aşırı ve sürdürülebilir olmayan avcılık, yoğun, plansız
ve aşırı kentleşme, başta plastik atıklar olmak
üzere, deniz çöpleri, su kirliliği kaynaklı su kalitesinde
bozulmalar, kıyıların görsel peyzaj kalitesindeki bozulmalar,
kıyıların alan kazanmak amacıyla doldurulması, iklim
değişimi ve küresel ısınmaya bağlı yaşanan
ve yaşanması muhtemel sorunlar olarak sıralanabilir. Küresel
ısınmaya bağlı bugün yaşanan ve gelecekte
yaşanması muhtemel sorunlar ise deniz su seviyesi yükselmesi, sel ve
taşkın sıklığında artışlar ve
yabancı türlerin ekosisteme girmesi ve benzerleridir.
Yukarıda saydığım nedenlerden
ötürü gün geçtikçe kıyıların ekosistem kalitesi tahrip olmakta,
bu da ileride telafisi güç ve pahalı olan fiilî durumların ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, tüm bu sorunların
çözümü iyi bir planlama yaklaşımıyla gerçekleşebilir; bu da
ancak karar vericilerin duyarlılığı ve inisiyatifiyle
gerçekleşecek bir durumdur diyorum, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
okutup aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle 1380 sayılı
Kanunun 25inci maddesine eklenen fıkranın ilk cümlesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kaynakların korunması amacıyla, su
ürünlerinin yurt dışına çıkarılması ile
canlı olarak yurt içine sokulması izne tabidir.
Mensur
Işık Kemal Peköz Serpil Kemalbay Pekgözegü
Muş Adana İzmir
Murat
Sarısaç Tayip
Temel Mehmet
Ruştu Tiryaki
Van Van Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Serpil
Kemalbay Pekgözegüye ait.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Değerli arkadaşlar, kırk sekiz yıldır bu kanunun
yapılması bekleniyor, evet, büyük bir özlem var. Fakat ne yazık
ki yapılan bu kanunun, yapılmakta olan bu kanunun halkın
ihtiyaçlarına karşılık gelen bir yapısı
olduğunu söyleyemeyiz. Kanun teklifleri buraya geliyor ve parmak sayısına
göre, parmak demokrasisine göre geçip gidiyor. Şimdi de bunu tekrar
yaşıyoruz. Oysa Türkiye'nin sorunlarının bütünsel olarak
ele alınması gerekiyor. Bu tek adam rejiminde, tek adam sisteminde,
Parlamentonun bu kadar etkisizleştirildiği, karikatürize
edildiği bir yerde, durmadan bu salonda hamasi nutukların atıldığı,
âdeta geyik muhabbetinin yapıldığı, sonuç alınmayan,
sonuç alınmayacak şeylerin, konuşmaların,
tartışmaların yapıldığı bir ortamda ne
yazık ki su ürünleri alanında da etkili bir dönüşüm yapabilmemiz
mümkün değil.
Bir kere, bu kanun teklifini hazırlarken
demokratik kitle örgütlerinin, ekoloji örgütlerinin, yerel halkın,
STK'lerin, sendikaların düşüncelerine
başvurulmamıştır. Aslında Bu kanun teklifi niye
getirildi? diye baktığımızda, içinde bulunduğumuz
dönemde en çok karşılaştığımız şey, her
şeyin ticarileştirilmesi ve sermayeye aktarılacak kaynaklar için
doğanın talan edilmesi süreciyle karşı
karşıyayız. Burada da aslında bunu
kolaylaştıracak bir sistem getirilmeye çalışılıyor.
Oysa halkın ciddi sorunları var, özellikle denizlerin kirletilmesi,
yer altı sularının, kaynaklarının tüketilmesi ve
göllerin, derelerin âdeta borularla ticarileştirilmesi, ticarete
aktarılması, bir avuç zengin yaratılması için bütün
bunların peşkeş çekilmesiyle karşı
karşıyayken yapıcı bir yasadan da bahsedemeyiz.
Öte taraftan, ekosistem çok ciddi hasarlar
alıyor, geri dönülmez bir şekilde doğa talan ediliyor ve gelecek
kuşaklara âdeta kirli denizler, kirli göller, nehirler
bırakıyoruz. Dolayısıyla, bu talan ekonomisiyle denizleri,
nehirleri, gölleri fethetme anlayışıyla karşı
karşıyayız. Oysa, bizim denizleri, nehirleri, yer altı
sularımızı koruyacağımız, gelecek kuşaklara
da tertemiz devredeceğimiz bir sistem oluşturmamız lazım.
Bu konuda kabahatleriniz çok, arşa kadar çıktı,
dolayısıyla bu yapılacak yasa da bu sürece hizmet edecek.
Aslına bakarsak kanunlara da
uymadığınız ortada. Özellikle ekolojiyi tahrip etme
konusunda gerçekten sınır tanımıyorsunuz. Zaten her konuda
öyle, Anayasayı da hiçe sayan bir yönetim anlayışınız
var. Anayasa, yasalar, kanunlar o kadar çiğneniyor ki âdeta valilerin,
kaymakamların paspas ettiği; valilerin, kaymakamların sözlerinin
Anayasa, yasa hâline getirildiği bir dönemden geçiyoruz.
Bir şey dediğimiz zaman, bu konuları
tartıştığımız zaman sizin elinizde çok
kullanışlı bir şal var, bu da terör şalı, bu
terör şalıyla her şeyi örterek sorunların üstesinden
gelmeye çalışıyorsunuz. Terör şalıyla, aslında
halkın ihtiyaçlarını, taleplerini örtbas etmek için ve toplumsal
muhalefet yapan, halkçı bir anayasayı, yasayı savunan ve
denizlerin, doğanın korunmasını, su emekçilerinin
haklarını koruyan ve savunanları da örtbas etmeye
çalışıyorsunuz. Bu aslında sizin artık
alışkanlık hâline getirdiğiniz bir durum. Oysa görüyoruz ki
Türkiye şu anda büyük bir savaş ekonomisi içerisinde;
çatışma, işgal girişimi Türkiye'nin bütün gündemlerinin
üstünü örtüyor. Geçim derdi, açlık, yoksulluk nedeniyle bankaların ve
tefecilerin eline düşen insanların, geçinemiyorum diye kendini
ataşe veren insanların sesinin duyulmadığını biz
görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Bunların sesinin tamamen işte bu terör şalıyla örtülmeye
çalışıldığı dönemi görüyoruz. İnsanlar
böbreklerini satacak hâle gelmişler fakat çığlıkları
duyulmuyor.
Öte yandan şunu da söylemeden edemeyeceğim
burada: Demokrasiyi, yasaları o kadar çiğnediniz ki, halkın
iradesini o kadar gasbettiniz ki her gün buna tanıklık ediyoruz.
Cizreye cumhuriyetin 96ncı yıl dönümünde kayyum atama
fütursuzluğunu da göstermeniz utanç vericidir ve aslında sizin
halkın ihtiyaçları karşısında, halkın talepleri
karşısında nerede durduğunuzu da açık bir şekilde
göstermektedir. Cizreye kayyum atıyorsunuz, öte taraftan İstanbul
Boğaziçinde Sülün Osmanı kıskandıracak formülasyonunuzla
oradaki halkın iradesini de gasbediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Dolayısıyla bizim aslında barış içinde, demokratik,
sosyal bir ülkeye ihtiyacımız var ve siz her gün bu talepleri yok
ediyorsunuz diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle eklenmesi öngörülen
1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 25inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan sokulması izne tabidir ibaresinin
sokulması Tarım ve Orman Bakanlığının iznine
tabidir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal İlhami
Özcan Aygun Ayhan
Barut
Bursa Tekirdağ Adana
Okan
Gaytancıoğlu Hüseyin
Yıldız Servet
Ünsal
Edirne Aydın Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Hüseyin Yıldız, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Su Ürünleri Kanununu görüşüyoruz,
kırk sekiz yıl sonra yeniden çıkarılıyor. Ama AKPnin
her çıkardığı kanunun muhakkak bir nedeni vardır. Bu
Su Ürünleri Kanununa bir bakıyorum, bizim Egede, Akdenizde, Karadenizde
balıkçı barınakları var, bunları bir şekilde
özelleştirerek yat limanlarına yani holdinglere verecek. Binlerce
insan geçimini oradan sağlıyor küçük teknelerle. Egeye, Karadenize,
Akdenize gittiğinizde görürsünüz, küçücük teknelerle geçimini
sağlayan binlerce aile var. Maalesef bu kanunla da ilk hedefleri, barınakları
holdinglere, yandaşlara satmaktır.
Değerli arkadaşlar, Tarım ve Orman
Bakanı
Şöyle bir şey düşünüyorum: Ya bu suyu, yer
altı kaynaklarını, yer üstü zenginliklerini
Su kirliliğini
en fazla kim yapıyor? Yine bu iktidar yapıyor. Aydında
jeotermal elektrik santraline izin veren bu iktidar. Şu an
Aydının yer altı ve yer üstü kaynaklarının hepsi
kirleniyor. Peki, ben Tarım ve Orman Bakanına soruyorum: Hangi önlemi
aldınız da onları denetliyorsunuz? Sizin tek amacınız,
yandaş firmalara, Aydında 5 tane firmaya gelir sağlamak için,
rant sağlamak için, 1 milyon 200 bin nüfusluk, geçimini yüzde 80
tarımla sağlayan bir ili yok etmektir.
Değerli arkadaşlar, bundan beş,
altı ay önce de yine su ürünleri kooperatifleriyle ilgili bir kanun
gelmişti. Su ürünleri kooperatiflerinin seçilen
başkanlarını aldınız, kayyum olarak desem,
memurları atadınız. Şimdi, eskiden Aydın bölgesinde
Şu an Koçarlıda su ürünleri kooperatifinin başkanı sizin şu
anki Koçarlı Belediye Başkanınız. Kendisine sorabilirsiniz,
eskiden çiftçiler kendi yönetimini seçtiğinde, parası
olmadığında kendi kendine idare ediyordu Başkan ama şu
an, atadığınız memur altı dedi mi çıkıp
gidiyor, gece on birde boru patlıyor, ortada kimse yok. Bu sene Aydın
Koçarlı, Aydın Merkez, Söke Merkez gerçekten bu konuda çok zorluklar
çekti.
Değerli arkadaşlar, aynı zamanda,
şu an, Aydın, Urfa, Çukurova, Adananın yüzde 70i geçim
kaynağını pamuktan sağlıyor. Arkadaşlar, 2018
pamuk maliyeti 3,46, satış fiyatı 5,2ydi, Tarım ve Orman
Bakanlığı 80 kuruş prim vermişti. Bu yıla
gelelim, 2019da pamuğun maliyeti 4,41, satış fiyatı
şu an 3,7; bir yıl geçmiş yine Tarım Bakanı 80
kuruş verdi, ne zaman ödeyeceği de belli değil.
Değerli arkadaşlar, ben şunu
düşünüyorum: Tarım Bakanının yaptığı bir
şey var, eskiden tabii, yurt dışındaki gıda sektörünün
danışmanlığını yapıyordu, kendisini hâlen
Türkiye Cumhuriyetinin bakanı değil, o firmanın
danışmanı olarak görüyor (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü ne hikmetse, ne zaman pamuk toplansa hemen
kapıları açıyor. Yunanistandan biz şu an pamuk ithal
ediyoruz arkadaşlar.
Bazı arkadaşlarla konuşuyoruz,
diyorlar ki: Ya, dünya pamuk borsası var, ona göre fiyat belirliyoruz.
Eyvallah, kabul ediyoruz. Peki, hiç baktınız mı dünya pamuk
borsasındaki mazotun fiyatına, gübrenin fiyatına? Neden
onları baz almıyorsunuz? Avrupa ülkelerinin kullandığı
gübre fiyatıyla, mazot fiyatıyla Türk çiftçisinin
kullandığı gübre, tohum ve mazot fiyatı aynı mı?
Oraya geldiğiniz zaman uygulamıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, zeytin
topluyoruz. Önemli bir konuya değiniyorum. Biliyorsunuz biz, İspanya,
İtalya, Yunanistanla zeytinde yarışıyoruz. Kaliteli
zeytinyağı üretiyoruz Türkiyede arkadaşlar. Gerçekten
çiftçilerimize buradan teşekkür ediyoruz.
Şu an, zeytinyağı 14 lira. İki
hafta önce Tarım Kooperatiflerinin altında bir şirket kuruluyor.
Sayın Başkanım, sizin aracılığınızla
soru sormak istiyorum Tarım Bakanına: Bu şirket, şu an,
Suriyede
BAŞKAN Sözlü soru sistemi kalktı
Sayın Yıldız, yazılı soru sistemi var biliyorsunuz
artık.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Sizin
aracılığınızla bildirmek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Bir dakika daha rica
edeyim.
BAŞKAN Tabii, tabii
Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Suriyede, bu şirket
-nakliye dâhil olmak üzere- çok kötü bir zeytinyağı getiriyor,
maliyeti 9 lira arkadaşlar. Sonra o zeytinyağı buraya geliyor,
burada bizim zeytinyağlarıyla
karıştırılıyor, Türk amblemi yapıştırılıyor,
yurt dışına ihracat yapıyoruz ve bu gönderdiğimiz
yağın yüzde 50si geri geliyor.
Sayın Bakana soruyorum: Bir: Yıllardan
beri uğraşıyoruz, marka yaratalım zeytinyağında
diyoruz, yarattık da. Neden başkasının
zeytinyağını, iyi olmayan bir zeytinyağını
getirip bizim zeytinyağıyla karıştırıyorsunuz?
İki: Bu şirket Suriyedeki şirketi
aldı, o şirketin IŞİDin bir kolu olduğunu iddia
ediyorlar. Böyle bir şey var mı, yok mu? Bu IŞİD, burada,
104 vatandaşımızı öldürdü, şehit etti; 3 polisimizi
öldürdü; o yetmemiş gibi Süleyman Şah Türbesine baskı
uyguladılar.
Biz dolaylı olarak Tarım
Bakanının eliyle IŞİDin, örgütün finansmanını
sağlıyoruz arkadaşlar. Bir an önce Sayın Bakan bu işe
el atmalıdır, bu ithalatı durdurmalıdır.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı
İzmir Adana Mersin
Ahmet Kamil Erozan Hasan
Subaşı
Bursa Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Ahmet Kamil Erozan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; su ürünleri konusunda bir teklif
üzerinde söz almışken balıktan bahsetmemek mümkün değil ama
ben başka türlü bir balıktan bahsedeceğim. 20nci yüzyılda
bir özdeyiş vardı: Büyük balık küçük balığı
yer. diye, bu özdeyiş 21inci yüzyılda değişti. Şimdi
hızlı balık yavaş balığı yiyor. Bunu niye
söylüyorum? Türk dış politikasında olduğu gibi ekonomide de
biz Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın. modundayız. Bundan bir
müddet evvel damat bey bir laf söyledi, dedi ki: Tünelin ucunda ekonomi
açısından ışık gözüküyor. Muhalefetin cevabı
şu oldu: O ışık acaba karşınızdan gelen
trenin ışığı olmasın! diye. Aynı şey şu
anda dış politikada bizim âdeta üstümüze üstümüze geliyor.
Sayın Cumhurbaşkanının YPGye
sevk edilen silahlar konusunda andığı son rakam 30 bin tır
idi, uçakları saymıyorum. Bu 30 bin tır 5, 3, 5 gelip giderken
Sayın Cumhurbaşkanı ne diyordu diye baktım. Size üç cümle
okuyacağım Sayın Cumhurbaşkanından: Dostum
Trumpın da dediği gibi Suriyede DAEŞi yenilgiye uğratacağız.
Dostum Trump. İkinci cümle Dostum Trump ile olan iletişimimizi
birileri kıskanıyor. Üçüncü cümle, Dostum Trumpla samimi bir
diyaloğumuz var. Bu samimi diyaloğun 9 Ekim tarihli bir mektuba vardığını
da hepimiz biliyoruz. Kimseyi rencide etmemek için o mektuba çok değinmek
istemiyorum ama daha vahim bir şeye değinmek istiyorum. O mektup
geldi, Beştepede duruyor ya masasında Sayın
Cumhurbaşkanının ya da çöp torbasında. Sayın Cumhurbaşkanı
13ünde gazetecilerin bir sorusuna cevap veriyor. Gazeteciler şunu
soruyorlar: Bu Trumpın söylediği tehditleri yani yaptırım
tehditlerini ciddiye almak gerekir mi acaba? Sayın
Cumhurbaşkanı ne diyor biliyor musunuz: Trump çok
şakacıdır. diyor. O şakanın bize neye mal
olduğunu maalesef 29 Ekimde gördük hep birlikte. Yürütmenin
beceremediğini ordu arazide becerirken bu Genel Kurul onun
cevabını verdi. Ama Sayın Cumhurbaşkanı
şakacı dedi Trumpa, biraz öngörülü olması beklenirdi
herkesin.
Mesele bitmedi bizim açıklamamızla, Genel
Kurulun yaptığı açıklamayla. Önümüzde başka badireler
var, ben size altı ay evvelden söylüyorum, 24 Nisan 2020ye ne kadar
hazırdır yürütme, soruyorum, 24 Nisan 2020ye ne kadar
hazırdır?
İki: O kararın içinde başka maddeler
de var, yakında Amerikada eğitim ders kitaplarına sözde
soykırım diye bir ders girecek. Bunu nasıl engelleyeceksiniz?
Amerikada millî eğitim bakanlığı yok, eğitim
bakanlığı eyaletlerde. Bunu çözmek için 50 küsur eyalette gidip
kapı kapı dolaşmanız lazım. Dolayısıyla
bizim vazifemiz sizi uyarmak.
Yine, iktidar, büyük bir başarı öyküsü
olarak bize Putinle varılan Soçi Mutabakatından bahsetti. Ben,
şimdi, ilk önce AKP sıralarına, sonra Milliyetçi Hareket Partisi
sıralarına soruyorum: Türkçe metin ile Rusça metni kontrol edip
karşılaştırdınız mı?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ne gereği
var?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla)
Karşılaştıran varsa Ben
karşılaştırdım. desin, elini kaldırsın
lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yoklama mı
alıyorsunuz?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Hayır, ben
soruyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yoklama mı
alıyorsunuz?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Şimdi
söyleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız çünkü 5inci ve
6ncı maddelerin Türkçesi ile Rusçası aynı değil, aynı
değil maalesef. Türkçesinde YPG yazıyor, Rusçasında ne
yazıyor? KOC yazıyor KOC yazıyor. KOC ne demek?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Kürt
özgürlük hareketi.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Kürt
kurtuluş güçleri demek.
İktidar bunu bu Meclisten de sakladı,
madem hiçbiriniz bilmiyorsunuz, bu Meclisten de sakladı. Siz Kürt
kurtuluş güçleri diyen bir mutabakata evet dediniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) YPGnin
anlamını da açar mısınız, YPGyi de açar
mısınız?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Halk Savunma
Birlikleri. Aynı şey değil. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Terör örgütü
olarak mı gitti?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) O, tabii ki
terör örgütü. Bizimkinde öyle yazıyor, Ruslarındakinde öyle
yazmıyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) KOC geçse ne
olur? Benim için terör örgütüdür bu.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla)
Uluslararası anlaşmalar öyle, iki metin olarak onaylanıyor. Bunu
niçin söylüyorum? Buna en yakın kavram yani Kürt kurtuluş güçlerine
en yakın kavram Filistin Kurtuluş Örgütüdür. Filistin kurtuluş
Örgütü bir terörist örgütü değildir. Ben Ruslardan bahsediyorum,
Türkiyeden bahsetmiyorum. Dolayısıyla YPG, terörist olan YPG bir
siyasi evrim geçirmekte ve karşımıza başka bir kimlikle oturmak
üzeredir.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sen nasıl
Hariciyecilik yaptın ya?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Bu şekilde
yaptım ben.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Nasıl
hariciyecilik yaptın?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Sizde hiçbir
şey bulamadığımız için
Ben şunu iddia ediyorum
daha
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Siz de Hariciyeyi
öğrenemediniz!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Dinle, dinle de
Hariciyeyi öğren!
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Şunu da
iddia ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Şunu da
iddia ediyorum
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sen nasıl
Hariciyecilik yaptın ya?
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Atandı, makama
oturamadı. O Bilmiyor. dediğin adamlar kapıyı
kırıp oturtturdu seni be!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Dinle de öğren.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Bundan niye
rahatsız oluyorsunuz ki?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Şunu da
iddia ediyorum: Tarihe bakarsanız, Arafat İzak Rabinle el
sıkışmıştır, Arafat Şimon Peresle el
sıkışmıştır.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Makamına
oturamadı ya...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Bir yere gidersen çağır, biz kapıyı
açarız.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, sakin
olalım. Rica ediyorum, lütfen
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla)
İzzetbegoviç Tudjmanla el sıkışmıştır,
İzzetbegoviç Miloseviçle el sıkışmıştır.
Şuraya yazıyorum, bu tarafa da yazıyorum: Günün birinde, çok da
uzak olmayan bir tarihte Sayın Cumhurbaşkanının Esadla el
sıkıştığını görürseniz şaşmayın.
Olmaz olmaz. demeyin, olmaz olmaz.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
70.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozanın 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, biz sayın konuşmacının geçmişinde
Hariciye geleneğinden geldiğini, orada Türk devleti adına
birtakım görevlerde bulunduğunu biliyoruz. Şimdi, bizim
beklediğimiz şey, burada geçmiş birikimlerinden de faydalanarak
Türkiyenin geleceğine yönelik olarak birtakım katkılar
sağlamaktır. Biz burada hiçbir parti ayrımı yapmaksızın
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, almış olduğumuz ortak kararlardaki
gibi, bir iradeyi pekiştirecek çalışmaları, vizyonu ve bu
noktada Türkiyeye moral verecek ve aynı zamanda önünü açacak
çalışmaları duymak ve görmek istiyoruz. Burada sadece sayın
konuşmacı açısından söylemiyorum; Hariciye kökenli olan,
diğer meslek erbabı olan ve burada milletvekili olan sayın
üyelerden de bahsetmek istiyorum.
Şimdi, Türk devleti iki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hem daha önceki
konuşmasında bunun bir anlaşma olmadığını
uluslararası ilişkiler, hukuk bağlamında ifade etmişti
kendileri. Bu bir anlaşma değil mutabakatsa eğer, bu mutabakat
içerisinde bunun Rusçasında ne geçtiğini, Türkçesinde ne geçtiğini
kendi içinden çıktığı kurumda bulunanlar, sayın
meslektaşları da çok iyi bilmektedirler; Türk devleti bunu
ziyadesiyle, iyi bir şekilde takip etmektedir. Türkiyenin şu an hem
Amerikaya hem de Rusyaya kendi güneyinde bir terör koridorunun
oluşmasını istemediği hususunu kabul ettirmesi ve burada
oluşacak oldubittilere müsaade etmeyeceğini ifade etmesi ve bunun
karşı tarafça kabul edilmesi, adına her ne denirse densin ama
bunun bir terör örgütü olduğu bellidir ve
sınırımızın 32 kilometre ötesine ötelenmesi gerektiği
hususu hem Rusya tarafından hem de ABD tarafından kabul
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Eğer bunlar
meşru birer güç olarak kabul ediliyorsa ötelenmesi niye kabul
edilmiştir?
Şimdi, bu noktada kendilerinin bunları çok
iyi bildiğini biz biliyoruz. Türkiyenin şu an, aynı Birinci
Dünya Savaşı sonrasındaki gibi, olmayan birtakım
iftiralarla muhatap olduğunu ve bu iftiralara karşı topyekûn bir
şekilde bir cevap verilmesi gerektiğini ifade ettiğimiz bu
süreçlerde, bu zamanlarda kalkıp da burada Yahu, geçmişte sizin
yaptıklarınız var ya, işte, şunlar, bunlar var ya
deyip de bugünü ve geleceği moralman büyük bir karamsarlık içerisine
sokmak doğru bir yaklaşım değildir. Türk devleti, dün
olduğu gibi, o Birinci Dünya Savaşı döneminde olduğu gibi
güçsüz değildir, güçlüdür ve kudretlidir. Allahın izniyle bu
belaları hep birlikte defetmeye de muktedirdir.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
buyurun.
71.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim.
Sayın milletvekilimizin konuşmaları
içerisinde moral bozmaya yönelik, motivasyon bozmaya yönelik herhangi bir ifade
yoktur. Ayrıca, bu Meclis, Türkiye Cumhuriyeti devletinin manevi
şahsiyetine tecavüze yeltenenlere karşı ortak kararlar alma
kabiliyeti sergilemekten de uzak değildir. Bugün Silahlı
Kuvvetlerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortaklaşa olarak kabul
ettiği tezkereyle görev alanındadır. İfadeleri
arasında geçmişe herhangi bir atıf yoktur, geleceğe dair
bir yol göstericilik vardır. O sebeple hassasiyeti pek tabiidir ki
anlıyorum ama Sayın Milletvekilimiz Kamil Erozan Beyin ifadelerinin
doğru değerlendirilmesini de buradan rica ediyorum efendim.
Teşekkürler.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
Konu neydi Sayın Özkan?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aynı konuda
efendim.
BAŞKAN Aynı konu derken
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biraz önce hatibin
yapmış olduğu konuşmayla ilgili olarak
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kanunla ilgisi yok ki
Başkanım, kanunla ilgisi yok, teklifle ilgisi yok Başkanım.
BAŞKAN Anlamadım Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
görüşülen bu kanun teklifiyle ilgisi yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Efendim, şimdi
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Tanala soralım, Başkana soracağımıza Tanala
soralım!
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
72.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Barış Pınarı
Harekâtıyla ortaya konulan kararlılığın milletimizin bekası için ortaya
konulmuş bir kararlılık olduğuna ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
en başında böyle olsaydı zaten çok da fazla iş
uzamamış olacaktı.
Bakınız, şu anda Barış
Pınarıyla ilgili ortada Türk devletinin bir
kararlılığı ve iradesi var. Bu kararlılık da
milletimizin bekası için ortaya konulmuş bir kararlılık.
Afrine girilmesin. Girdik, temizlendi. Cerablus, hakeza. Fıratın
doğusu adım adım, aşama aşama, 32 kilometre alan hem
masada hem de sahada hamdolsun kazanıldı. Şimdi, bu
kazanımları yok sayıp Efendim iki metin var, metnin birinde
şu diğerinde bu. demek
Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti
devleti
Eğer Türkçe metinde YPG/PYD deniyorsa iş bitmiştir,
kim ne derse nasıl yorum yaparsa yapsın çünkü netice itibarıyla
biz milletimize güveniyoruz, devletimize güveniyoruz, Mehmetçikimize
güveniyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son olarak,
bakınız, siyaset kurumu bir kumar masası değil. Burada
Bahse girerim Esedle görüşülecek, televizyonda, medyada, kürsüde
Bahse
girerim görüşülecek. Ya ne görüşülecek? Gerekirse masaya oturur görüşürüz.
Tek bir irade var: Milletimiz ne istiyor, devletimizin bekası neyi
gerektiriyor ve terörle mücadelede kararlılığımız
hangi noktaya kadar gidecek? Biz buna bakar, buna göre kararı vakti saati
geldiğinde veririz.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Evet, 7nci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; okutup aykırılık derecesine göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Kemal
Peköz Necdet
İpekyüz
Muş Adana Batman
Tayip
Temel Mehmet Ruştu
Tiryaki Murat
Sarısaç
Van Batman Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Necdet İpekyüz, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli vekiller; bugün de Meclisteki Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonuna ısmarlama gelen bir yasa teklifini deyim
yerindeyse âdet olsun diye konuşmaktayız. Niçin böyle söylüyorum?
Çözüm üretilmesi gereken onlarca sorun varken, 27nci Dönemde malum Komisyon
sadece 2 kez toplanmış ve alelacele önümüze konuşmak üzere bir
teklif getirilmiş.
İki gün önce, burada da yazılan Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. dediğimiz cumhuriyet
etkinlikleri birçok yerde kutlanırken ve kendi kendini yönetmeden söz
edilirken tekrar Cizre Belediyesine kayyum atandı bu sabah ve birçok kez
birçok ülke için ve Türkiye için seçimler, sandıklar, millet iradesinden
söz edilirken tekrar kayyumlarla karşı karşıya kaldık.
Evet, Cizreme kayyum atandığında aslında giderek gerek bu
Meclisin gerekse milletin egemenliğinden fersah fersah
uzaklaşıyoruz. Birçok arkadaşımız dile getirdi, yedi
ay içerisinde 66 belediyeden 6sına KHK nedeniyle resmen el konuldu,
gasbedildi ve -bazı kelimeler artık kullanılmaz hâle geliyor-
işgal edildi ve ikinci partiden seçilen insanlara verildi; birçok yasa ve
hukuksuz işlemler yoluna kondu. Kalan 60 belediyeden 13üne son iki ayda
kayyum atandı. Sadece 1 milyon 500 bine yakın nüfusun seçtiği
iradeye el konuldu. Arkadaşlar, burada kayyumu söylerken kayyum konusu
öyle bir ilerledi ki sadece eş başkanlara yönelik değil, meclis
üyelerine de kayyum atandı. Nasıl ki bir kayyum geldiği gibi
peşinden meclis üyelerine de sıra geliyor. Kürt halkının
toplumsal muhalefetin tepkisi nedeniyle geliştirdiği bir ortamda, 19
Ağustosta bu kayyum atamalarına devam edildi ve beraberinde bir
savaş ortamına sürüklendik ve bu savaş ortamında peyderpey
kayyumlar atanıyor ve sanılıyor ki bu kayyum atamasına
herkes destek veriyor. Destek verilmiş olsaydı daha önce zaten seçime
giren kayyumlar seçilirdi. Hiç kimse vermiyor, hiç kimse
karşılık vermiyor ve toplum öfke duyuyor, hiç benimsemiyor. Ve
bu kazanımlar giderek neye dönüşüyor? AKP Genel Başkanının
veya tüm yöneticilerin Biz sandıktan çıkarsak meşrudur, biz
sandıktan çıkmıyorsak meşru değildir, ya yetkinizi
alırız ya kayyum atarız. sürecine dönüşüyor. Bu
sandığı sadece kendileri için makul görüyorlar, kendilerinin
destek gördüklerini düşünüyorlar. Ancak biliyoruz ki ve hep
sahadayız, halkın gözünde hiçbir meşru değeri yoktur.
Bundan sonra da gittikleri takdirde, aday oldukları takdirde kazanabilme
şansları hiç yoktur çünkü rüyasında görmeyecek yerlere kayyum
şeklinde gitmeye çalışıyorlar.
Arkadaşlar, bunun hiçbir meşru tarafı
olmadığı gibi, artık siyaset yapılmayacak bir noktaya,
baskı, korku imparatorluğuna dönüştürülmeye
çalışılıyor ve bu yapılan işlemlerin,
gasbın, işgalin, operasyonun hepsi hukuksuz bir şekilde kendi
kendine uygulanmaya çalışılıyor. Neden? Çünkü önce bir
siyasi karar alınıyor, bu siyasi karara uygun bir kılıf
bulmaya çalışıyorlar. Arkadaşlarımız dile
getirdi, merdivenden yukarıya çıkarken iddianameler
değiştiriliyor, birçok işlem yapılabiliyor. Nedir? Amaç
tümüyle kendi iradelerini geliştirmek için, insanların kendi kendini
yönetmesi için geliştirdikleri ortamı engellemek.
Peki, bu çıkan şeyleri
arkadaşlarımız söyledi, Nusaybin Belediyesi kendi kendine kriz
masası oluşturmaya çalışıyor, karşı
çıkılıyor; başka belediyelerimiz yolsuzlukları ortaya
çıkarıyor, karşı çıkılıyor.
Eş başkanlık... Arkadaşlar, 15
Temmuz darbesi sonrası 90 küsur belediyeye kayyum atandı.
Atadığınız kayyumlardan hiçbirisinde eş
başkanlıktan söz etmediniz, bugün mü aklınıza geldi?
Hesabınıza geldiğinde istediğiniz şeyi
yapıyorsunuz. Partimiz öteden beri eş başkanlığı
en olmadık yerlerde savunmuştur, savunmaya da devam edecektir.
Bir taraftan da Türkiyeyi bir korku
imparatorluğuna dönüştürüp giderek herkesin, insanların
konuşmasını engellemeye çalışıyorlar. Bunu neyle
yapıyorlar? Kolluk güçleriyle yapıyorlar, çeşitli
baskılarla yapıyorlar. Hiçbir zaman meşru olan bir şeyi siz
baskıyla, kolluk güçlerinin baskısıyla yerine getiremezsiniz,
hukuka da uyduramazsınız, kendi kendinize hukuk çıkartsanız
bile, hukukta olan bir şey meşru değildir, meşru olmaz ve
bunu unutmamanız lazım.
Bir diğer konu, Kuzey ve Doğu Suriyede
yaşanan sorunlar. Bununla ilgili yaşanan süreçlere
baktığımızda, Türkiyedeki her şeyi güvenlikçi
politikalara endekslemişsiniz, güven diye tanımlıyorsunuz,
insanlar oraya gidecek
Güvenlikli bölgeye güvenmiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Güvenmiyorlar çünkü
siz güvenden söz ettikçe güvenlikçi politikalar akla geliyor; siz güvenden söz
ettikçe korku, kâbus akla geliyor. İnsanlar son dönemde yapılan
çalışmalarda da gitmeyi düşünmüyorlar çünkü orada ÖSO gibi bir
barbar yapıyla karşı karşıya kalacaklar.
Sevgili arkadaşlar, bakın, öyle sorunlar
dile getiriliyor ki az önce konuşuldu, el ele tutuşulsa,
tokalaşılsa
Yani dünyada artık ölüm olmasın; insanlar
konuşsun, müzakere etsin, diyalog olsun, tokalaşsın. Daha önce
buraya da insanlar gidip geldi, burada da yaşandı ve en güzel günler
olarak anılıyor, bunun olması lazım. Siz içeride Kürtlerle
konuşmadığınız sürece, dışarıda
konuşmadığınız sürece, bu iş el ele
olmadığı sürece, geleceğin barış inşası
çok zor olur, kutuplaşma çok artar.
Sadece bir olaya değineceğim. Dün
ambulansta birisine işkence yapılıyor ve diyor ki: Ahmet,
görüntüden çık. Ya, bu bir insanlık suçudur, bir savaş suçudur,
birine siz bunu yapamazsınız, bunların ileride, bugün olmasa
bile, hesabı sorulacaktır. Gelin hep birlikte barışın
inşasını yapalım, barışı
gerçekleştirelim.
Teşekkür ediyorum, saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 7- 1380 Sayılı Su Ürünleri
Kanununun 32nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Süleyman
Bülbül Ayhan Barut Okan
Gaytancıoğlu
Aydın
Adana Edirne
İlhami
Özcan Aygun Alpay Antmen Neslihan
Hancıoğlu
Tekirdağ Mersin Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Süleyman Bülbülün.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Havamızı, toprağımızı,
suyumuzu koruyacağız; tabii, üreticiyi, çiftçimizi de
koruyacağız. Hepimizin bildiği gibi, 2006 yılında
Tarım Kanununun 21inci maddesi değişti ve çiftçilere millî
gelirin yüzde 1i oranında tarımsal destek verilmesi
kararlaştırıldı. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi
millî hasılanın yüzde 1inden az olamaz. diye hüküm getirildi. Bu kanun
maddesi gereği 2020 yılında çiftçilere ödenmesi gereken destek
48 milyar 700 milyon lira ama 2020 yılında 48 milyar değil, 22
milyar ödenecek yani çiftçinin hakkı olan 26 milyar 700 milyon lira para
çiftçiye ödenmeyecek. Nereye ödenecek ya da aktarılacak? Faiz lobilerine
mi aktarılacak? Bu soruyu sormak istiyorum.
Geçmişte tarım ülkesi olan Türkiye, temel
gıda ihtiyaçlarını bile ithal eder konuma gelmiş durumda.
TÜİK verilerine göre, 2018 yılında buğday ithalatı
yüzde 32 artmış ve 1975 yılında tarımsal istihdamın
toplam istihdama göre oranı yüzde 65 iken bugün ne yazık ki yüzde
7ye kadar gerilemiştir. Bu büyük sorunda ülkemiz özellikle son
yıllarda tarımsal alanlarını da hızla kaybetmektedir.
2004 yılında 23 milyon 810 bin hektar olan toplam tarım
alanımız, 2018 yılında 19 milyon 740 bin hektara geriledi.
Aradan geçen on dört yılda 4 milyon 70 bin hektar yani yüzde 17,11
oranında işlenebilir tarım alanı kaybedildi. Örneğin,
2002 yılında Türkiyede 721 bin hektar alanda pamuk ekimi
yapılırken, bugün Türkiyede 550 bin hektarda pamuk ekimi
yapılabiliyor yani üçte 1 ekim alanında pamuk ekimi
bırakılıyor. Pamukta çiftçiye, üreticiye destek verilmemiş;
Amerikadan, Yunanistandan pamuk alma yoluna gidilmiş; Türkiye tarımda
ve pamukta ne yazık ki ithalat lobisine teslim edilmiş. Geçen
yıl pamuk ithalatına 1 milyar 153 milyon dolar para ödenmiş.
Türk çiftçisi fakirleştirilmiş; Yunan çiftçisine, Amerikan çiftçisine
para ödenmiş. Aydından Adanaya, Urfaya kadar pamuk çiftçisi
bankalara, tefecilere teslim edilmiş.
Arkadaşlar, bakınız, bir Aydın
milletvekili olarak şu noktayı, hususu gündeminize getirmek
istiyorum: Aydın ilinde ipotekli arazi miktarı yüzde 27,69
arkadaşlar. Aydın ili çiftçisi, köylüsü bankalara ipotek vermede 81
il içinde 1inci sırada. Çiftçiden esirgenen, verilmeyen destekleme
miktarları, köylümüzün deyişiyle -biz Aydında deriz ya her
zaman- elin yabancısına verilmiş durumda. Elin
yabancısı kazanıyor ama biz ne yapıyoruz? Üretici, çiftçi
kazanmıyor.
Pamuk destekleme primi geçen yıl da olduğu
gibi 80 kuruş olarak açıklanmış, Toprak Mahsulleri Ofisi
müdahale alımları yapmamış, pamuk kooperatiflerine
düşük faizle alım kredisi tahsis edilmemiş, çiftçinin Ziraat
Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları faizsiz
ve beş yıl vadeli olarak ertelenmemiş, desteklemeler üzerindeki
sınırlar kaldırılmamış ve çiftçi tefeciye muhtaç
hâle getirilmiş.
Pamukta destekleme kapsamında, dekar
başına 500 kilogram üzeri üretilen pamuğa destekleme
verilmemiş; alan bazlı destekleme kapsamında pamuk üreticisine
dekarda 62 lira mazot, 4 lira gübre desteği sağlanacağı
belirtilmiştir. Fakat üreticilerimiz dekarda ortalama 158 liralık
mazot, 150 liralık da gübre kullanmaktadır. Yani dekarda ortalama 308
liralık mazot ve gübre kullanan çiftçimize 66 lira destek verilmesi akla
ziyandır.
Aydın ilinde ise yüzde 19,76 oranında
işlenebilir tarım alanı -ne yazık ki- işlenemez hâle
gelmiştir. Bunun ilk nedeni, tarım arazilerine açılan jeotermal
elektrik santralleridir. JESler; bölgenin havasını, yer altı ve
yer üstü sularını, toprağını kirleten JESler;
özellikle incir, pamuk, zeytin, kestane gibi çeşitli tarım ürünlerini
olumsuz etkilemiştir.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi
kapsamında konuşulması gereken bir başka konu ise
denizlerin ve suların, barajların kirliliği ve buna
bağlı balık ölümleridir. Bu konuda, Aydın Büyük Menderes
havzasının kirlenmesi konusunda bu dönem vermiş olduğumuz
araştırma önergemiz ne yazık ki AKP milletvekili arkadaşlar
tarafından reddedildi. Bu çerçevede, yapılan araştırmaya
göre, Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Büyük Menderes Nehri ve
kollarında üç yıllık bir su kalitesi analizi
gerçekleştirildi; ölçüm yapılan 42 noktadan 22sinde su kalitesinin
orta ve düşük düzeyde olduğu belirlendi.
Değerli arkadaşlar, Dünya
Bankasının yapmış olduğu bir araştırmaya
göre de şu anda en büyük sorunlardan biri, metrekareye düşen su
azlığı sorunu. Dünya Doğayı Koruma Vakfı 2017
raporuna göre, dünyada denize karışan yaklaşık 8 milyon
plastik madde var, Türkiye ise plastik atık sorununda en büyük pay alan
14üncü ülke.
Değerli arkadaşlar, sadece su
kaynaklarımızı kirletmekle kalmıyoruz, besin zincirimizde
de önemli bir yerde olan balıklarımız ve diğer su
ürünlerimiz de yok olmakta. Bu nedenle ne yapmamız gerekiyor? Su
kaynaklarını korumak için acil tedbirlerin alınması mutlaka
gerekiyor.
Son olarak şunu söylemek istiyorum
arkadaşlar: 15 Temmuzda şehit ve gaziler için toplanan 309 milyon
lira nereye gitti?
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinde yer alan kaldırılmıştır ibaresinin
çıkarılmıştır ibaresi ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı
İzmir Adana Mersin
Hasan Subaşı Feridun Bahşi
Antalya Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Feridun Bahşi, buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 106 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 7nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, önce, milletin bu
kutsal kürsüsünden en yüksek sesle Atatürkün şu sözünü tekrarlamak
istiyorum: Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Bu vesileyle
cumhuriyetimizin 96ncı yılını kutluyor, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere bu uğurda
hayatlarını feda eden tüm şehitlerimize rahmet diliyorum,
ruhları şad olsun.
Değerli milletvekilleri, Gıda ve
Tarım Örgütü dünyada protein ihtiyacının yüzde 15inin sularda
yetişen canlılardan sağlandığının
altını çiziyor. Balık, genellikle lüks bir gıda maddesi
olarak algılansa da esasen çalışan sınıfların ve
dünya yoksullarının beslenmesindeki en önemli mutfak girdilerinden de
birisidir. İnsanlığın beslenmesinde bu kadar büyük bir yere
sahip olan bu kaynaklar ne yazık ki bitmez tükenmez ilahî bir hazine de
değildir.
Yine, Gıda ve Tarım Örgütü, Akdeniz havzasında
yetişen canlıların 550 türünün aşırı
avlandığını, yüzde 35inin tükenmek üzere olduğunu ve
ancak yüzde 15inin güvende olduğunu açıklamaktadır.
İşte bu mevcut durum, tüm dünya devletleri ve kurumlarını
kaynakların korunması konusunda önlemler almaya zorlamaktadır.
Balıkçılık konusunda sorunlar üç
başlık altında toplanmaktadır. Yasa dışı
balıkçılık, kayıt dışı
balıkçılık, plansız balıkçılık.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifiyle
bazı aksaklıkların giderilmeye
çalışılmasını önemsiyoruz ancak kırk sekiz
yıl sonra getirilen bu düzenlemenin yetersiz olduğunu da kabul etmek
gerekir. Kırk sekiz yıl sonra bir yasa teklifi
hazırlanıyor; isterdik ki bu teklifle Türk
balıkçılığının önü açılsın, önündeki
tüm engeller kaldırılsın; üç tarafı denizlerle çevrili
ülkemizde balıkçılık gelişmiş ülkeler düzeyinde olsun,
balık ithal eden ülkelerden balık ihraç eden ülkelere geçelim. Ama
maalesef bu yasa teklifi de bu konuda ümit vermiyor. Yani
ırmaklarımızdan, göllerimizden ve denizlerimizden yeterince
faydalanamıyoruz. Sorunlar devam ediyor. Nedir bu sorunlar? İç
pazarda fiyat dengesizlikleri giderilemiyor, denizde kafes
balıkçılığı sisteminde kira başta olmak üzere
ağır yaptırımlar ve yasal yükümlülükler çok fazla, mevzuat
özel sektörün gelişmesinin önündeki en büyük engel, sektörde soğuk
hava depoları yetersiz, ihracata yönelik kültür
balıkçılığı üretimi ve avlanması
geliştirilemiyor, sektör modern hal binalarından yoksun.
Peki, bu sorunları nasıl aşabiliriz?
Öncelikle, yasal altyapıyı sağlam bir zemine oturtmamız
gerekir; sonrasında, sektörel ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve
ve paketleme ünitesi içeren çok fazla sayıda ve modern işletme
tesisleri kurulmalıdır, bu konuda devlet desteği de mutlaka
sağlanmalıdır. Kaynakların rasyonel kullanılabilmesi
için su ürünleri eğitim merkezleri kurularak eğitimler
yapılmalı ve AR-GE çalışmaları desteklenmelidir.
Balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturulup sürdürebilir
balıkçılığın önü açılmalıdır.
Sınırsız ve kuralsız avcılık mutlaka denetim
altına alınmalı ve her geçen gün artan biyolojik yok oluş
engellenmelidir. Ticari gemilerde olduğu gibi balıkçı
teknelerine de tanker istasyonlarından kartlı sistemle mazot
verilebilmelidir. Kaliteli yumurta ve yavru üretimi amacıyla uzmanlaşmış
damızlık işletmelerinin kurulması ve mevcut
işletmelerin geliştirilmesi teşvik edilmelidir. Üretim
bölgelerinde yol, su ve elektrik gibi altyapı çalışmaları
eksiksiz olarak tamamlanmalıdır. Balık hastalıklarıyla
ilgili laboratuvar ve yetişmiş eleman eksikliği giderilmelidir.
Balıkçılıkla ilgili olarak yaşanan sorunların çözümüne
katkı sağlamak için üretici örgütleri güçlendirilmeli ve
desteklenmelidir. Yasa dışı balıkçılık mutlaka
önlenmelidir, kayıt dışı balıkçılıkla
mücadele edilmelidir. Plansız balıkçılık konusunda
eğitim ve araştırma yapılarak gerekli tedbirler
alınmalıdır. Özellikle yasa dışı ve kayıt
dışı balık avlanmasıyla mücadele edebilmek
amacıyla, deniz koruculuğuyla ilgili mevzuat düzenlemesi yapılıp
koruculuk birimi mutlaka oluşturulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bahşi, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Teşekkür ederim efendim.
Plansız balıkçılığın
önlenmesi bakımından, av sahaları, avlanacak türlerin boy ve
ihtiyaca göre miktarları belirlenmeli, yer ve zaman yasaklarıyla
deniz koruma alanları oluşturulmalı ve bunlar iyi
yönetilmelidir.
Yüce Türk milletini ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 8inci maddesiyle
değiştirilen 1380 sayılı Kanunun 33üncü maddesinin ikinci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet Doğan
Kubat Engin Özkoç
Denizli İstanbul Sakarya
Fatma
Kurtulan Dursun Müsavat
Dervişoğlu
Mersin İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Söz talebi yok, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle fahri su ürünleri görevlisi
uygulaması metinden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İbare madde metninden
çıkarılmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle
değiştirilmekte olan 1380 sayılı Kanunun 34üncü
maddesinin (a) fıkrasının birinci bendinde yer alan
"veteriner hekim, Hükümet, belediye veya sağlık merkezi
tabiplerinden birine ibaresinin "Su Bilimleri Mühendisi, Su Ürünleri
Mühendisi ve Balıkçılık Teknolojisi Mühendisi fakültelerinden
mezun kişilere ibaresiyle ve (d) fıkrasının üçüncü
bendinde yer alan "vali tarafından ibaresinin "mahkeme
tarafından ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel
İzmir
Adana Aksaray
Zeki Hakan Sıdalı Ayhan Altıntaş Fahrettin Yokuş
Mersin Ankara Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Fahrettin Yokuşun, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ PARTİ
adına saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde her geçen yıl su ürünleri üretimi azalmaktadır.
Son on yılda balık üretimi yüzde 10,6 oranında
düşmüştür. Suyun yetersizliği ve su kirliliği nedeniyle göl
ve göletlerin doğal ekosistemleri bozulmakta, buna yanlış
avlanma da eklenince göl ve göletlerimizdeki pek çok canlı türü yok
olmaktadır. Yaşayan Gezegen Endeksi verilerine göre, 1970
yılından bu yana, tatlı su kaynaklarında yaşayan
canlı türlerin yüzde 37si yok olmuştur. Diğer yandan, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının raporuna göre, Türkiye'nin en
büyük sorunu su kirliliğidir. Buradan hareketle, Konya ilimizin su
kirliliğinden bahsetmek isterim.
Konyanın tüm köy ve mahallelerinin
kanalizasyonları arıtmasız olarak dere, ırmak ve göllere
akıyor. Konyamızda binin üzerinde köy ve mahalle bulunmaktadır.
Çumra, Kadınhanı, Derebucak ilçelerimizin kanalizasyon arıtma
sistemi yoktur; kirli sular derelere, ırmaklara ve göllere
akmaktadır. Beyşehir kanalizasyonunun arıtmasından verilen
su Çiçekler köyü halkının sağlığını tehdit
etmektedir.
Konyadaki su kirliliği insan
hayatını tehdit eder hâle gelmiştir. Balıkların bile
yaşamakta zorlandığı göl, gölet ve barajlardaki
arıtmasız kanalizasyonlardan gelen kimyasal sularla sebze ve meyveler
sulanmakta, hayvanlar su içmektedir. Sulama yoluyla topraklara karışan
kimyasal atıklar topraklarımızı verimsiz hâle
getirmektedir. Ülkemizin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir
Gölünün kenarında yaşayan Beyşehir halkı evlerinde
musluklarından su içememektedir. Başta Beyşehir Gölü olmak üzere
Konya ve ülkemizdeki göllerimizin acilen temizlenmeleri gerekmektedir. Dünyanın
önde gelen üniversitelerinden 10 bilim adamının Akdeniz
havzasında yaptığı bir araştırmada, tedbir
alınmazsa Beyşehir Gölünün 2040 yılında
kuruyacağı ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin en büyük
tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü, kirlilik ve su
kıtlığı nedeniyle yavaş yavaş ölmektedir. Bu
gölümüzde bulunan endemik balıklardan gövce balığı yok
olmuştur. 7 endemik balık türü ise yok olma tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Türkiyede son elli yılda 36
göl kurumuş, 14 göl ise kuruma ile yüz yüze kalmıştır.
Konyada ise kuruyan göller; Suğla, Meke Gölü, Arpaçayırı, Çumra
Ovası Gölü, Güvenç Gölü, Hotamış Sazlığı, Samsam
Gölü, Akşehir Gölü, Ereğli Sazlıkları ve Uyuz Gölüdür.
Konya Jeoloji Mühendisleri Odasının
tespitine göre Konya kapalı havzasında 135 bin kuyudan 100 bini
kaçaktır. Yıllık 1,5 milyar metreküpten fazla yer altı suyu
maalesef kaçak kullanılmaktadır. Konya Türkiyenin en az
yağış alan illerinden birisidir. Sulu tarıma dayalı
tarım ürünlerinin ekimi nedeniyle yer altı suları yoğun
olarak tüketilmektedir. Konyada artık yer altı kuyularının
derinliği 150-200 metrelere kadar ulaşmaktadır. Bu nedenle, her
yıl özellikle Karapınar ilçemizin sınırları içinde
obruk çökmeleri artmakta ve ilçe merkezine yaklaşmaktadır. Eğer
Konyamızda yer altı su kaynakları bu şekilde hoyratça
tüketilmeye devam edilirse yakın bir gelecekte Konya büyük bir felaketle
yüz yüze kalacaktır. Konya havzasının acilen yeni su
kaynaklarına ihtiyacı vardır. Özellikle, Dicle-Fırat
havzasından uluslararası anlaşmaların
dışında fazladan akıtılan 35 milyar metreküp suyun
yıllık 8 ila 10 milyar metreküpünün Konya havzasına getirilmesi
gerekmektedir. Tarım kenti olan Konyanın kurtuluşu bu suyun
teminine bağlıdır.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyor,
hayırlı akşamlar diliyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.51
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
9uncu madde üzerinde önerge işleminde
kalınmıştı.
Şimdi sıradaki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle değiştirilen
1380 sayılı Kanunun 34üncü maddesinin d bendinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
d) Fiili imkânsızlıklar nedeniyle el
konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesi mümkün olmayan istihsal
vasıtaları ile ürünlerin kaim değerinin mülkiyetinin kamuya
geçirilmesine de karar verilebilir.
Kemal
Peköz Mensur
Işık Mehmet
Ruştu Tiryaki
Adana Muş Batman
Tayip
Temel Murat
Sarısaç
Van Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 106 sıra
sayılı Su Ürünleri Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Yasa Teklifinin 9uncu maddesi üzerine söz
aldım. Aslında, daha önce de söyledim, bu Madde üzerine söz
aldım. lafı genel geçer bir laf, böyle bir yöntem yok, temel yasa
olmadığı için, işte bir tane önerge veriyoruz ki madde
üzerine konuşabilelim veya genel olarak fikirlerimizi beyan edelim.
Şimdi, teklifin 9uncu maddesi şu
başlığı taşıyor: El konulan su ürünleri ve
istihsal vasıtaları. Keşke daha anlaşılır
olması için istihsal vasıtaları yerine üretim araçları
kavramını kullansak. Emin olun, Meclis çatısı altında
bulunan 600 milletvekilinin önemli bir bölümü istihsal vasıtaları
deyince bunun üretim araçları anlamına gelmediğini çok iyi
biliyor. Dolayısıyla böyle ayrıntılara önem verilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Yanlış
anlaşılmasın, yeni Türkçe, Osmanlıca
tartışması açısından söylemiyorum fakat yasa
metinlerinin anlaşılır olması hepimiz açısından
büyük önem taşımaktadır.
Madde metninde hekimliğe dair bir eksiklik, bir
yanlış düzenleme vardı, sanırım teklif sahipleri buna
ilişkin de bir öneri getirecekler. Dolayısıyla teklifte
bazı meslek gruplarına yer verilmemesi dışında 9uncu
maddede genel bir sorun yok, umarım bazı sorunları çözecektir.
Ben, biraz önceki konuşmamda ifade ettiğim
gibi, bir başka konuya değinmek istiyorum, terör ve terörizm
kavramıyla ilgili. Bu terör kavramının olur olmaz biçimde
kullanılması gerçekten büyük bir sorun. Daha önce de söyledim, bizim
ülkemize ait değil bu sorun elbette; devletler ve yönetimler her tür
muhalefeti susturmanın aracı olarak terör kavramını kullanıyor.
Bu, aynı zamanda, kavramın
muğlaklaştırılması anlamına geliyor. Devlet
politikalarına karşı çıkan herkes terörist olarak lanse
ediliyor ya da terör örgütü propagandasıyla suçlanıyor. Örnekse: Bir
gün PYD yöneticileriyle görüşüyor bu devletin en üst düzey yöneticileri,
diğer gün PYDye, YPGye terör örgütü diyor. Bir gün, IŞİDe
karşı savaşan YPGliler -bakın, çok önemli bir şey- bu
ülkenin devlet hastanelerinde tedavi edildi ve bunların tedavi giderlerinin
tamamı bu ülkenin bütçesinden karşılandı; Ankarada,
Antepte, Mardinde YPGliler tedavi edildi ve bütün giderleri Hazineden
karşılandı.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Doğru.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Fakat şimdi, YPGyi İngilizce okuyorsunuz vay-pi-ci oluyor ve
terörist diyorsunuz.
Şimdi, biraz önce yine söylemiştim, bu
terör meselesi
Bir milletvekili bunu biraz daha abarttı, ne dedi?
Çevreci teröristler. Durum şu: Statükoya, Hükûmetin politikalarına,
şovenist, ırkçı ve başka kimlikleri yok sayan otoriter
milliyetçiliğe karşı çıkan herkes terörist olarak
damgalanabilir. Yani, terörizm bir fiil, bir eylem üzerinden
tartışılmıyor; terörizm düşünceler üzerinden
tartışılıyor. Bunu gerçekten tartışmaya da
ihtiyacımız var. Bu muğlaklık ve bu egemen söylem mahkeme
kararlarına da sirayet ediyor; düşüncesi nedeniyle binlerce kişi
terörist olarak yargılanıyor ve cezalandırılıyor.
Şimdi, bu değişikliği bir
örnekle daha iyi anlatmakta yarar var. 1991 tarihli 3713 sayılı
Terörle Mücadele Yasası var. Kaç kez değişmiş olabilir; 10
kez, 20 kez, 30 kez, 40 kez? Tam 57 kez değişti Terörle Mücadele
Yasası. Terör tanımı yasanın 1inci maddesinde var; daha,
önceki hafta değiştirdik. Ne yaptık biliyor musunuz? Haber
amaçlı düşünce açıklamaları suç değildir. diye bir
şey ekledik terör tanımına. Şimdi, bu ne demek? Demek ki
haber amaçlı düşünce açıklamalarından insanlar önceki
haftaya kadar terör propagandası olarak yargılanmış, bu
nedenle cezalandırılmış. Yoksa böyle bir değişikliğe
neden ihtiyaç duyulsun? O yüzden, lütfen, düşüncelerine yanıt veremediğiniz
muhaliflerinize terör terörist diyerek cevap vermeye
çalışmayın; bunun çok tehlikeli sonuçları var. Siz
söyleyince herhangi bir konuda düşüncelerinizi, mahkemeler diyor ki:
İfade özgürlüğü var. Savaş bir halk
sağlığı sorunudur. diyen hekimlere, barış için
imza atan akademisyenlere
Onların kanında banyo
yapacağız. diyen mafya çetelerine de savcılar Düşünceyi
ifade özgürlüğü var. diyor. Peki, bu düşüncelerle hedef hâline
getirilen kişiler ne oluyor? Siyasetçiler, akademisyenler ve meslek örgütü
yöneticileri ise mahkûm ediliyor terör örgütü propagandası yapmaktan.
Karl Marxın bir sözü var -çok ünlü bir söz-
Aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere. diye. Lütfen,
bakın, çok samimi bir şekilde söylüyorum, kimlerle bir arada
olduğunuza dikkat edin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tiryaki, sözlerinizi
tamamlayın.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Dikkat etmezseniz eğer, aslında öyle
olmadığınızı düşündüğüm ve
inandığım, ırkçı, faşist milliyetçiliğin
içinde yok olup gidersiniz.
Son olarak şunu söyleyeyim: Gerçek
yurtseverler, devrimciler, sosyalistler yalnız bugün değil
geçmişte de vatan hainliğiyle suçlanıyordu ve bence buna en iyi
yanıtı büyük şair Nazım Hikmet vermişti. Uzun uzun bu
şiiri tekrar buradan okumayacağım, zamanım yetmiyor fakat
şunu söyleyeyim: Türkiyenin bir başka ülkenin topraklarına
girerek başlattığı ve işgal dememizi
istemediğiniz savaşa, harekâta -her neyse- karşı
çıkmak ve halklar arasında barışı savunmak vatan
hainliği ise, siz böyle söylemeye devam edin, bizler
coğrafyamızda halkların kardeşliğini ve
barışı savunmaya devam edeceğiz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Silahla
barış olmaz. Silahla barış olmaz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) O
zaman dünyada silahı olan hiçbir devlet barış yapamaz, öyle mi?
Ne söylediğinizi bilmiyorsunuz Sayın Genel Müdür.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Barış
demekle barış olmuyor.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçmesi
için ifade ediyorum.
Hatip konuşmasında pek çok konuyu bir
araya getirip anlatmaya çalıştı. Kendisinin ifade etmeye gayret
ettiğini kendisinin takdirine bırakıyorum ama bu ülkede, biraz
önce bahsettiği o tüm olayların hepsine bir kül hâlinde
baktığımızda, ortada tek bir gerçek var, o da: Ülkemizin
istiklalini ve istikbalini korumak, milletimizin ve devletimizin bu topraklarda
bekasını güvence altına almak. Onun için, bu ülkede, mesela
bugün birisi suç işlememiş olabilir, Türkiye Cumhuriyetinin
varlığını terör eylemiyle tehdit etmemiş olabilir,
tehdit ettiği andan itibaren, her kim olursa olsun devletimizin ve
milletimizin karşısındadır, Türk hukuk sistemi de ona
gerekli mekanizmalarını işleterek hesabını sorar,
Mehmetçikimiz de sahada, bulundukları illerde gerekli dersi verir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 34üncü maddesinin (a)
bendinde yer alan veteriner hekim, Hükümet, belediye veya sağlık
merkezi tabiplerinden ibarelerinden sonra gelmek üzere Su Bilimleri ve
Mühendisi, Su Ürünleri Mühendisi veya Balıkçılık Teknolojisi
Mühendisinden ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Barut Okan
Gaytancıoğlu Cengiz
Gökçel
Adana Edirne Mersin
Orhan
Sarıbal Servet
Ünsal Bekir
Başevirgen
Bursa Ankara Manisa
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Cengiz Gökçel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önceki gün cumhuriyetimizin
96ncı yıl dönümüydü. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün ilk
başkanı olduğu yüce Meclisimizden ulusumuzun Cumhuriyet Bayramını
kutluyorum. Ancak bir üzüntümü de ifade etmek istiyorum. Bayramlar millet
olarak birbirimize kenetlendiğimiz, yan yana durduğumuz
zamanlardır. Mersinde gerçekleşen programda bir eksiklik vardı.
28 Ekim günü çelenk sunma töreni yapıldığı söylenerek
Cumhuriyet Bayramımızda saygı duruşundu bulunulmadı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile tüm şehit ve
gazilerimizi onurlandırmak isteyen Mersinliler olarak töreni buruk bir
şaşkınlıkla izledik, oysa ulusal ve resmî bayramlar
hakkında hem kanun hem de yönetmelik açıkça Türkiyenin içinde ve
dışında Cumhuriyet Bayramı törenleri yalnızca 29 Ekim
günü yapılır. diyor. Dolayısıyla törenlerimizi 29 Ekim
günü saygı duruşu ve İstiklal Marşıyla
başlatıp hep birlikte coşkuyla kutlamalıyız. Bu kötü
uygulamanın tekrarlanmamasını umuyor, ulusal ve resmî
bayramlarımızın coşkuyla kutlanması için azami
hassasiyet gösterilmesi çağrısında bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Ulu Önderimiz Gazi
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet erdemdir. demiştir. Erdem oluşu
ayrıcalıkları ortadan kaldırmasındandır;
kadın-erkek, genç-yaşlı, zengin-fakir demeden herkesin eşit
olduğu bir düzen yaratmasındandır. Bu yüzden halkın her
kesimi Cumhuriyet Bayramlarını coşkuyla kutlar. Cumhuriyet,
Anadolunun bir köyünde doğan çocukların en üst makamlara
gelebilmesine imkân tanır. İlhami Aktaşı Nevşehire
Vali yapan da cumhuriyettir, Cumhuriyet Bayramının
karşısına 15 Temmuzu koyan Vasip Şahini Ankara Valisi
yapan da cumhuriyettir. Cumhuriyetle inatlaşmayın. Ne derdiniz var
cumhuriyetle? Bizi biz yapan, bir arada tutan cumhuriyettir. Milleti
kutuplaştırmaktan vazgeçin. Buradan Hükûmetin valilerine kendi
krallıklarının değil Türkiye Cumhuriyetinin idarecisi
olduklarını hatırlatırım. Sizleri o makamlara getiren
cumhuriyettir; cumhuriyet, sizleri o makamdan indirmeyi de bilir.
Değerli arkadaşlar, 1380 sayılı
Su Ürünleri Kanununda yapılacak değişiklikleri
konuşuyoruz. Kanun sektörde ortaya çıkan ihtiyaçlar
doğrultusunda, yaşanan sorun ve sıkıntıları çözecek
bir anlayışla değiştirilmelidir. Kanunun hazırlık
aşamasında su ürünleri fakülteleri, kooperatifler, üretici birlikleri
gibi sektörün paydaşlarından da görüş alınmış
olması gerekirdi fakat Komisyonda gördük ki bu teklif de bir merkezden
hazırlanmış ve Parlamentoya getirilmiştir. Parmak
kaldır, indir yoluyla Meclisi işlevsizleştiren bir yöntem
izleniyor, bunu kınıyoruz.
Değerli arkadaşlar, teklifin 9uncu
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Su Ürünleri Kanununun 34üncü
maddesinde, el koyma işlemi sırasında, gerektiğinde su
ürünlerinin muayene ettirileceği meslekler şöyle
sıralanıyor: Veteriner hekim, Hükûmet, belediye veya sağlık
merkezi tabipleri. Arkadaşlar, biz hangi yasayı konuşuyoruz? Su
Ürünleri Yasasını konuşuyoruz. Sayıları 15 bini bulan
su, su ürünleri, balıkçılık teknolojisi mühendislerinin adı
bile geçmiyor. Bu yüzden önergemizde, tabiplere ek olarak Bakanlık
laboratuvarlarında veya kamu kuruluşlarında görevli su bilimleri
ve mühendisi, su ürünleri mühendisi veya balıkçılık teknolojisi
mühendisinden birine muayene ettirilir. şeklinde düzenlenmesi istiyoruz.
Bakın, bu insanlar sadece söz konusu olan su ürünleri kalitesi veya
hijyeniyle ilgili olarak 10dan fazla, su ürünleri hastalıklarıyla
ilgili 12-13 adet ders alıyorlar. Bakın, Greenpeace Akdenizin raporuna
göre denizlerimizde incelenen balıkların yüzde 44ünde ve midye
dolmaların yüzde 91inde mikroplastik bulundu yani 2 balıktan 1inde
plastik yiyoruz. Mahmut Ağabey, belki Mecliste yediğin balıkta
da plastik vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın lütfen.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) - El konulan su
ürünlerinin insan tüketiminde veya sanayide kullanılması konusunda,
yetişmiş 15 bin mühendisimizden faydalanmalıyız.
Önergemizin kabulünü yüce Meclisimizin takdirine sunuyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 9uncu maddesiyle
değiştirilen 1380 sayılı Kanunun 34üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinin ikinci paragrafının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Tüketiminde veya kullanılmasında
sakınca görülmeyenler, Tarım ve Orman Bakanlığı
tarafından açık artırma suretiyle satılır.
Cahit
Özkan Mehmet Doğan
Kubat Recep Özel
Denizli İstanbul Isparta
Hacı
Bayram Türkoğlu Oğuzhan
Kaya Semiha
Ekinci
Hatay Çorum Sivas
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle tüketiminde veya kullanılmasında
sakınca görülmeyen ürünlerin satışının sadece
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından
yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 10- "a) Su ürünleri satılarak bedeli
genel bütçeye gelir kaydedilmek amacıyla Hazine veznesine
yatırılır.
Mensur
Işık Kemal
Peköz Hüda
Kaya
Muş Adana İstanbul
Murat
Sarısaç Tayip
Temel Mehmet
Ruştu Tiryaki
Van Van Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Kemal
Peközün söz talebi var.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
10uncu maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 71-76 yılları
arasında balıkçı barınağı inşaatlarında
görev yapmış bir arkadaşınızım. İki sene
önce Acaba ne oldu? diye -kırk üç sene sonra- balıkçı
barınaklarını ziyaret ettiğimde, 71-76 yıllarında
her neyse orada yaşananlar, aynı şeylerin yaşanmaya devam
edildiğini gördüm. Bir kısmına bir restoran ilave edilmiş
ya da bir çardak altına balık pişiren birileri ilave
edilmiş, ne bir soğuk hava deposu söz konusu ne orada
çalışanların banyo vesaire benzeri ihtiyaçlarını
görebilecekleri yer söz konusu ne de ulaşımla ilgili herhangi bir
gelişme var.
Kırk dokuz sene sonra bir kanunun
değişikliğini yapmaya çalışıyoruz ancak burada da
paydaşlarla herhangi bir görüşme olmamış. Esas olarak da
554 adet kooperatifin düşünceleri alınmadığı için de
istenen düzeyde bir şey yapmayacaktır ama Hiç yoktan köse iyidir.
diye bir söz var, bu da bir şeydir. Ama yakın bir zamanda, en
azından bir torba yasanın içerisine, daha uygun, paydaşlarla da
görüşerek, balıkçı barınaklarının bazı
çevrelere peşkeş çekilmesinin önüne geçecek şekilde bir
düzenlemenin yeniden yapılmasının doğru
olacağını ifade etmek istiyorum.
Şimdi, her zaman fırsat
bulamadığımız için bazı konuları da dile getirmek
istiyorum. Her ne kadar farklı görüşlerin dile getirilmesine
karşı çıkılıyorsa da İnsan Hakları
Derneği Adana şubesi, Kürkçüler Cezaevinde, gelen şikâyetler
üzerine bir inceleme yapıyor. İnceleme sonunda
Cezaevinde -isimleri
de burada var- dinlenen kişiler kendilerinin farklı
anlayıştaki, farklı siyasi görüşteki insanlarla aynı
yerlerde görüştürüldüğünü, aynı koğuşlarda
bulundurulmaya çalıştırıldığını ve
bunun 12 Eylül darbesi döneminde yaşanan şeye benzediğini ifade
ediyorlar. O zaman denirdi, yani yaşı müsait olanlar hatırlar,
karıştır barıştır diye. Bu durumun son derece
sıkıntılı olduğu, görüşmeler sırasında
ailelerin sorun yaşadığı ve zaman zaman tehditlerle
karşı karşıya kaldıkları, buna maruz kalmamak
için de açlık grevi ya da görüş çıkışına
katılmadıkları söz konusu. Bu durumun bir an önce giderilmesi
lazım. Daha önce yaşanmış şeylerin bir daha
tekrarlanması Türkiyeye bir şey kazandırmadı, bundan sonra
da bir şey kazandırmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, 24 Ağustos
tarihinden beri Adana ilimizde 3 tane otobüs, 1 tane TOMA, 2 tane de
zırhlı araç sürekli orada beklemekte. Ben de zaman zaman, kendi ilime
girmek istediğim zaman, polis tarafından durdurulmaktayım,
amirleriyle görüştürüldükten sonra ancak girebilmekteyim. Zaman zaman,
arkadaşlarımız dışarı çıkmak istedikleri
zaman da 2 kişi beraber çıkamazsınız, tek tek çıkacaksınız.
deniyor. Niçin? diye sorduğumuzda Valinin emri var. deniyor. Valinin
emri böyle bir şeye nasıl müsaade ediyor ya da böyle bir şeyi
nasıl sağlayabiliyor, bunu doğrusu anlamakta zorlanıyoruz.
Arkadaşlarımız 24 Ağustosta ve 25 Ağustosta, 2
ayrı grup hâlinde, 2 ayrı seferde, sokağa
çıktıklarında da Kabahatler Kanunu gereği 320şer lira
para cezasına çarptırıldılar. Bunun da kanuni
olmadığını, hukuki olmadığını, en
azından haksız olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 1980li yıllarda,
1980 darbesinden sonra, Kenan Evrenin adaşı olan Kenan Güven diye
bir vali vardı; Dersimin Alevi köylerine cami yaptırdı.
Köylülerin hiçbirisi o camiye gitmedi. Daha sonra o camiler çeşitli
şekillerde kullanıldı, bazılarına ot falan kondu. Daha
sonra da propaganda aracı olarak Aleviler camilere şöyle şöyle
yapıyor, şu şekilde kullanıyor. diye Alevilerin aleyhine
kullanıldı. Bunun için, Karsın Sarıkamış
ilçesinde yapılan cami de umarım böyle bir şeye maruz kalmaz.
Komisyon Başkanı arkadaşa şunu
sormak istiyorum: Bir Sünni köyünün muhtarı bir gün gelse, dese ki Ben rüyamda
bir pirifâni gördüm, bana dedi ki Köyümüze bir cemevi yapın. acaba
buraya gösterdikleri ilgiyi buraya da gösterirler mi, buraya da bir cemevi
yapmayı hemen canhıraş bir şekilde sağlarlar mı
diye merak ediyorum.
Arkadaşlar, bırakın insanlar bildikleri
gibi, inandıkları gibi yaşamaya devam etsinler. Kim neye
inanıyorsa o yolda, o şekilde yaşamaya devam etsin, inanmayanlar
da inanmadıkları gibi yaşasınlar. Ancak bu şekilde
birlikte, beraber yaşama şansını elde ederiz; aksi hâlde,
birbirimizin inançlarına, birbirimizin yaklaşımlarına,
birbirimizin düşüncelerine karşı çıkar ve bunu özellikle
bir de şiddete bulandırırsak beraber yaşama umudumuzu her
gün biraz daha kaybetmek durumunda kalırız. Türkiye'nin bunu hak
etmediğini
Beraber yaşamak zorunda olduğumuz bir yerde
kardeş olamıyorsak bile en azından iyi birer komşu olmaya
çalışalım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 35inci maddesinde yer
alan kamuya ibarelerinin Tarım ve Orman Bakanlığına
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal İlhami
Özcan Aygun Ayhan
Barut
Bursa Tekirdağ Adana
Okan
Gaytancıoğlu Ahmet
Kaya Barış
Karadeniz
Edirne Trabzon Sinop
Bekir
Başevirgen Servet
Ünsal
Manisa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Ahmet
Kayanın söz talebi var.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) 106 sıra
sayılı Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz deniz ürünleri
açısından bulunmaz imkânlara sahiptir. Ancak, bu imkânlar son
dönemlerde ve özellikle de son yirmi yılda gözle görülür şekilde
azalmıştır. TÜİKin yaptığı
araştırmalara göre, deniz ürünlerimizdeki azalma son on beş
yılda yüzde 50ye kadar ulaşmıştır. 2007
yılında denizlerimizden elde edilen ürün miktarı 590 bin ton
iken bu rakam 2018de 283 bin tona gerilemiştir. Bakın, bugün
Karadenize kıyısı olan Gürcistan, Romanya, Bulgaristan, Ukrayna
ve Rusya gibi ülkelerde balık bolluğu yaşanırken bizde
balık kıtlığı yaşanmaktadır. Bunun sebebi
nedir? Orası da Karadeniz, oralarda balık var da bizim denizimizde
neden yok? Bu soruya mutlaka bir cevap bulmalıyız.
Değerli arkadaşlar, Karadeniz
kıyılarında son yıllarda yapılan bilinçsiz deniz
dolgularının, kıyı düzenlemelerinin ve endüstriyel
kirliliğin deniz ekosistemi üzerindeki yıkıcı etkileri
balıklarımızın can çekişmesine sebebiyet vermektedir.
Binlerce yılda oluşan doğal kayalar, kıyılar, koylar
ve deniz canlılarının doğal yaşam alanları
dolgularla yok edilmiştir ve bu dolgulara hâlâ devam edilmektedir.
Bakın, arkadaşlar, sizlere bir
fotoğraf göstereceğim, lütfen bu fotoğraflara dikkatli
bakın. Burası Trabzonun merkezi, Beşirli Mahallemiz. Şu
anda bu kamyonlar, gördüğünüz bu alanda, denizimize bu şekliyle
toprağı dökmektedir; tarım toprağı olan, inşaat
hafriyatı olan bu toprakları denizimize dökmektedir. Bakın,
deniz dolgusunu hepimiz biliyoruz, deniz dolgusu tahkimatsız
yapılmaz. Burada tahkimat var mı arkadaşlar? Bu konuyla ilgili
bir soru önergesi verdik ancak maalesef süresinde cevaplandırılmadı.
Burada akıl yok, burada bilim yok, burada kural yok, burada mühendislik
yok. (CHP sıralarından alkışlar) İşte bu nedenle
arkadaşlar, denizimize dökülen bu topraklar deniz suyunda çözüldüğü
için, deniz suyunda çözülen bu topraklar balıkların gözlerini kör
ediyor, balıkların yaşam alanlarını yok ediyor ve
balıklar o nedenle kıyılarımızı terk ediyor. Yani
yapılan bu akılsızlığın bedelini ödüyoruz
arkadaşlar.
Türkiyede balıkçılığın
lokomotifi olan Karadenizde bir zamanlar 300ün üzerinde balık
çeşidi yaşıyordu, bugünlerde bu çeşitlilik 15-20lere kadar
düşmüştür. 2002 yılında 328 bin ton olan hamsi üretimimiz
bugün maalesef 96 bin tona kadar düşmüştür. Oysa hamsi,
balıkların beslenme zincirinin en önemli halkasıdır. Bu nedenle
hamsi stoklarının kontrolü ve doğru yönetilmesi, diğer
balıkların beslenmesi için olmazsa olmazdır.
Değerli milletvekilleri, Karadeniz ve
Karadenizdeki balıkçılık, ülkemizin deniz ürünleri tüketimi
açısından hayati öneme sahiptir. Balıkçılarımız,
Karadeniz hamsisi, istavrit, palamut, mezgit ve lüfer gibi balıklar
sayesinde geçimlerini temin etmekteydiler. Şimdi balıkçı
teknelerimizin birçoğu denize açılamaz oldu çünkü denizlerimizde
balık kalmadı. Tek geçim kaynağı balıkçılık
olan bu insanlar bugün masraflarını karşılayamamanın
çaresizliği içindedirler. Fakir fukara sofrasını hamsiyle
zenginleştirirdi, şimdi o da kalmadı.
Denizlerimizde canlı çeşitliliğinin
korunması ve sürdürülebilir balıkçılık için, burada
yaşayan canlıların üreme, barınma, otlama ve doğal
yaşam alanlarını gözümüz gibi korumak zorundayız.
Ayrıca, deniz ekosisteminin geleceği ve balık
çeşitliliğinin incelenmesi için ulusal bir araştırma
yapılması gerekmektedir. Doğu Karadeniz pilot bölge seçilerek bu
bölgedeki balıkçılar denetimli olarak desteklenmelidir. Toptan
satışlarda kırmızı et ve tavukta uygulanan yüzde 1 KDV
oranı toplumun sağlıklı beslenebilmesi için deniz
ürünlerine de getirilmelidir, hatta mümkünse deniz ürünlerinde KDV
sıfırlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin 8inci
maddesinde, kamuda ihtiyaca göre, fahri su ürünleri görevlisi
görevlendirilmesine ilişkin bir düzenleme yer almaktaydı. Ülkemizde
otuz beş-kırk yıllık su ürünleri ve su bilimleri
fakültelerimiz, balıkçılık teknolojisi mühendisliği
bölümlerimiz ve buralardan mezun binlerce gencimiz varken böyle bir düzenleme
tam bir garabet olacaktı, neyse ki ortak akılla bu garabet metinden
çıkarıldı. Bu garabetin metinden çıkarılmasına
emek veren herkese teşekkür ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz maalesef
doğru yönetilemiyor. Milletimiz liyakatsiz kadroların elinde
sıkıntı üstüne sıkıntı yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
AHMET KAYA (Devamla) - Tarımda kendi kendine
yeten ülkelerden biriydik, bugün büyük sıkıntı içindeyiz. Mavi
vatan dediğimiz denizlerimizden balık
fışkırıyordu, denizlerimiz resmen kurudu. Tabii, bu
sıkıntılar kendiliğinden olmadı, yıllardır
yapılan uyarıları dikkate almadığınız için
oluştu. Bir televizyon programı var, izleyenler bilir, orada
Eşofmanlı Şevket Hoca diye bir hocamız var.
Eşofmanlı Şevket Hoca anlatıyor, anlatıyor fakat
dinleyenler anlamıyor. Şevket Hocam kızıyor tabii, diyor
ki: Biz bunu şöyle anlattık, böyle anlattık. Şevket Hocam
sürekli serzenişte bulunuyor.
Şimdi, bizler de diyoruz ki arkadaşlar:
Biz sizlere bu konuyu akılla anlattık, bilimle anlattık,
verilerle anlattık ama siz bir türlü anlamadınız; yapmayın
dedik, etmeyin dedik, dinlemediniz. Allah akıl fikir versin diyorum, daha
ne diyelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Ayhan Erel Zeki Hakan Sıdalı
İzmir Aksaray Mersin
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Yasin Öztürk İmam
Hüseyin Filiz
Adana Denizli Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Yasin Öztürkün.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Öncelikle Komisyona
iki çift lafım olacak. Tüzük gereği Katılmıyoruz.
değil de Katılamıyoruz. derseniz onu da anlayışla
karşılarız. Komisyonun çoğunluğu
olmadığı için katılamıyoruz. demeniz daha uygundur.
Katılmıyoruz. deyince de Genel Kurula saygısızlık
oluyor diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülen kanun teklifi üzerine İYİ PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Malum, güzel ülkemizi coğrafi olarak
tanımlarken Üç tarafı denizlerle kaplı bir ülkeyiz.
tanımını kullanırdık, hatta Sadece denizler
değil, su kaynakları açısından da zengin bir ülkeyiz.
derdik. Derdik diyorum çünkü artık Türkiye, su miktarına göre su
azlığı yaşayan ülke konumuna gelmiştir. Neden su
zengini bir ülkeyken su azlığı çeken bir ülke konumuna geldik?
Sorun, iklim, küresel ısınma gibi popüler
tartışmaların biraz daha ötesinde, suyumuzu doğru
kullanmıyoruz.
Tarımda vahşi sulamanın ötesine
geçilmiyor, hâlâ yağmurlama ve damlama sulama etkin
kullanılmıyor, bütün uyarılara rağmen, tatlı su ve yer
altı su kaynakları üzerinde kaçak kuyular açılıyor, göller,
nehirler, çaylar kuruyor. İşin en kolayı, çiftçimizi
suçlayalım: Bilinçli sulama yapmıyorsunuz, kaynaklarımızı
kurutuyorsunuz. Çiftçi ne yapsın, gübre para, tohum para, mazot para,
ekmek para, dikmek para, toplama para, elektrik para Bunların üstüne bir
de Allahın suyu mu para olsun. diye düşünüyor. Tamam, sulama için
bir destek veriliyor ama bu tek başına bir işe yaramıyor.
Sulama için kullanılan elektrik faturaları
çiftçiyi elektrik dağıtım şirketleriyle karşı
karşıya getiriyor. Çiftçi aylıkla iş yapmıyor ki,
çiftçinin dönemi bellidir, ekim ve hasat, siz çiftçiyi ayın 15inde
maaş alan memur statüsünde kabul ederseniz çiftçi suyunu da kaçak
kullanmak zorunda kalır. Özelleştirme yapılırken bu dikkate
alınmamış ama artık borç ve masraf bu kadar
artmışken şimdi dikkate alın, elektrik dağıtım
şirketleriyle bu sorunu çözün, faturaları hasat döneminde ödenecek şekilde
ayarlama yapalım. Taahhüdünüz gereği bu yapılamıyor mu; o
zaman ikinci bir şık var, bu, uygulanan bir yöntem, kamu elektrik
üretiyor ve dağıtım şirketlerine sattığı
elektrik birim fiyatında indirim yapıyor, dağıtım
şirketleri bu elektriği hem vatandaşa zamlı satıp
vurgun yapıyor hem de bu indirimden kâr elde ediyor. Eğer bu imtiyaz
dağıtım şirketleri için geçerli ise çiftçi için neden
geçerli olmasın?
Değerli milletvekilleri, sadece su
kaynaklarımız kurumuyor, memleketim Denizlinin Çivril ilçesindeki
Işıklı Gölünde yaşayan birçok canlı türü de yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya. Geçmişte tatlı su
kereviti ihracatı yapılabilen, gölümüze özgü dişli
balığı olan Gökgölde bulunan sazlık alanda sülük avlayan
kişiler sülükleri toplayabilmek için sazlıkları ateşe
veriyor. Şöyle bakarsanız görebilirsiniz. İşin
kolayına kaçan bu kişiler sülükleri rahatça toplayabiliyor ama
sazlıklarda yaşayan birçok canlı türü de yanarak yok oluyor.
Sülük, Emine Erdoğan Hanımefendinin de
öncülük ettiği geleneksel tıp uygulamalarında önerilen bir
tedavi yöntemi. Faydasını zararını tıpçılar kendi
aralarında tartışıyor ama burada yapılması
gereken sülük avcılığının da denetim altına
alınması. Sülük belki yapıştığı bölgede
kanı emerek tedavi ediyor ama doğaya sülük gibi yapışan
insanlar sadece tabiatın kanını emmiyor, aynı zamanda
katliam yapıyor.
Değerli milletvekilleri, dedik ya, su
kaynaklarımız azalıyor ama yine de denizlerimizin, hâlâ
kurumamış göllerimizin nimetlerinden yararlanabileceğimiz
şanslı bir ülkedeyiz. Bizim ülkemiz coğrafi konumunun da
getirdiği zenginliklere sahip. Ama ne üretici ne tüketicimiz zengin.
Derdimiz belli, muradımız belli, biz istiyoruz ki üretici
kazansın, tüketici ucuz yesin. Ancak nereden bakarsak bakalım
asıl sorun şu: Üretemezseniz tüketemezsiniz.
Su ürünleri yetiştiriciliğinin temel
girdisi yem ve enerjidir. Yem ham maddelerinin önemli bir kısmı yurt
dışından ithal edilmektedir ve yüksek gümrük ve KDV
oranları uygulanmaktadır. Doların yüksek, elektriğin de
pahalı olduğu göz önüne alındığında tarım
kesimi için sorduğum soruyu yine soruyorum: Dağıtım
şirketlerine verilen elektrik imtiyaz hakkından neden
balıkçı yararlanamaz?
Tüketici ise balığı yüzde 8 KDV
oranıyla tüketmektedir. Bakınız, su ürünlerinden alınan
2019 yılı KDV oranlarında, hadi, dondurulmuş, salamura
edilmiş, buharda ya da suda pişirilmişini bir kenara
koyalım da taze balıktan neden yüzde 8 KDV alınır,
avcının yakaladığı, tezgâhtan, halden garibanın
sofrasına gelen balıktan neden yüzde 1 oranında KDV
alınmaz?
Bahsi açılmışken, Tarım ve Orman
Bakanlığını da ilgilendiren bir kanun teklifi
getirilmişken, diğer hayvancılık ürünlerinde uygulanan KDV
oranlarını da dile getirelim. Sığır eti, koyun ve keçi
etleri, kümes hayvanlarının etlerinde KDV oranı yüzde 8 ama
aynı zamanda domuz eti, at, eşek ve katır etlerinin de KDV
oranı yüzde 8.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Öztürk,
tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Arada yapılan
kontrollerde tespit edilse de at, eşek ve katır etlerini zaten bilmeden
tüketebiliyoruz ama yüzde 99u Müslüman olan bir ülkede, vatandaşın
protein ihtiyacını karşılayabilecek koyun ve
sığır etinden, su ürünlerinden alınan KDV ile domuzdan
alınan KDVyi bari eşit yapmayın. Vatandaş etten protein
almayı unuttu, indirin KDVyi hatırlasın, bari indirin
balık avcılığından alınan KDVyi, sofrasında
yer alabilecek balık eksik olmasın diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.36
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Bayram ÖZÇELİK (Isparta)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada bulunan 88 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve
Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik
Sözleşmeye Türkiye Cumhuriyetinin Beyanlarla Birlikte
Katılmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1801)
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada bulunan 53 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Arasında IFAD
Ülke Ofisi-Doğu Avrupa ve Orta Asya Merkezi Kurulmasına
İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1541) ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 53)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, denetim konuları
ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 5 Kasım 2019 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.39