TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü
Birleşim
5
Kasım 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 5 Kasım Cumhuriyet Halk Partisinin
3üncü Genel Başkanı Bülent Ecevitin ölümünün 13üncü yıl
dönümü ile 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin
konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaranın, HDPnin siyaset yapmasının
tutuklamalarla engellenmeye çalışıldığına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Şanlıurfa
Milletvekili Halil Özşavlının, 1 Kasım 1928 tarihinde Türk
alfabesinin kabulüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Adana ilinde yaşanılan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlının
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 3 Kasım AK PARTİnin iktidara
gelişinin 17nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, Adana ili Ceyhan ilçesinde 2012 yılında ihalesi
yapılan devlet hastanesinin tamamlanamadığına ilişkin
açıklaması
4.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, 5 Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Eceviti
ölümünün 13üncü yıl dönümünde saygıyla andığına,
ithal edilen angusların İskenderun Limanına getirilmemesi
konusundaki çağrılarını yinelediğine ilişkin
açıklaması
5.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ve
5 Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Ecevite ölümünün 13üncü
yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, kültürün önceki nesillerin
geliştirip sonrakilere aktardığı sosyal bir miras
olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, 3 Kasım AK PARTİnin iktidara
gelişinin 17nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, infaz ve koruma memurlarının
mağduriyetine ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, her ilçeye tam teşekküllü devlet hastanesi yapılması
durumunda insanların sağlığına katkıda
bulunulabileceğine ilişkin açıklaması
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, zeytin ve zeytinyağı
üreticisinin yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklaması
11.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, ülkemizde yaşanılan gıda güvenliği sorununun ele
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, 5 Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent
Eceviti ölümünün 13üncü yıl dönümünde saygıyla
andığına, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ve
Bursa ili Büyükorhan ilçesinde inşaatı devam eden devlet hastanesinin
halkın kullanımına açılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma
Hastanesinin yoğun bakım ünitesinde yaşanılanlarla ilgili
gerekli incelemelerin başlatılıp
başlatılmayacağını ve ihmali bulunan yetkililer
hakkında soruşturma açılıp açılmayacağını,
ülke genelinde devlet hastanelerindeki içler acısı hâlin sebebinin
şehir hastanelerine yönlendirmeyle alakalı devlet politikası
olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
14.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, ithal edilen ilaçların temininde
yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması
15.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, 5 Kasım CHP eski Genel
Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü yıl dönümünde
saygıyla andığına, Karayollarında çalışan
taşeron işçilerin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
16.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, AKP iktidarları sayesinde yenilip içilenin bilinmez
hâle geldiğine ve gerekli önlemlerin alınması için Tarım
Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
17.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Süper Ligde oynanan Trabzonspor-Göztepe maçında
yaşanılanlardan dolayı Türkiye Futbol Federasyonunu göreve
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, ABD Temsilciler Meclisinin sözde Ermeni
soykırımının tanınmasına ilişkin
kararının bilimsel gerçeklikten uzak olduğuna ilişkin
açıklaması
19.- Trabzon Milletvekili
Salih Coranın,Trabzon ili Tonya ilçesi Kadıralak Tabiat
Parkında taş ocağı açılacağı
iddialarına ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, 5 Kasım CHP eski Genel Başkanı
Bülent Eceviti ölümünün 13üncü yıl dönümünde saygıyla
andığına ve İstanbul ili Esenyurt ilçesindeki öğrencilere nitelikli eğitim
verilebilmesinin önünün açılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 5 Kasım CHP eski Genel
Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü yıl dönümünde
saygıyla andığına ve İstanbul ili Ümraniye ilçesi
Finanskent Mahallesindeki vatandaşların yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
22.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Öztürkün, ABDnin 2018 yılı Terörizm Raporuna
ilişkin açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasına ilişkin açıklaması
24.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, 5 Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Eceviti
ölümünün 13üncü yıl dönümünde saygıyla andığına,
Akdeniz meyve sineğiyle mücadelede eylem planı
oluşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, 2018 yılına ait buzağı desteklemeleri ile
sertifikalı tohum kullanım desteğinin ödenmeyerek çiftçilerin
üretimi terk etmesinin mi istendiğine ve Akdağmadeni ilçesinde
işten çıkarılan maden işçilerinin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
26.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, 5 Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Ecevite
ölümünün 13üncü yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediğine ve
Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Turgut Özal ve
Türkiye Cumhuriyetinin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal
Atatürkü rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
27.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, 1 Ocak 2019 tarihi itibarıyla plastik poşet
başına ödenen 25 kuruşun 15 kuruşu Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı payı olarak tahsil edildiğine göre geçen on
aylık süreçte ne kadar para toplandığını ve bu
paralarla çevreyle ilgili herhang bir çalışmanın
yapılıp yapılmadığını Çevre ve
Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
28.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasına ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal
Başkanı ve 25inci Dönem HDP İstanbul Milletvekili Turgut Ökere
yurt dışı çıkış yasağı getirilmesine
ilişkin açıklaması
30.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, 3-9 Kasım Organ Bağışı
Haftası vesilesiyle herkesi organ bağışı yapmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Barış Pınarı Harekâtı
bölgesinde el yapımı patlayıcıya müdahale
sırasında şehit düşen İstihkam Uzman Çavuş Suat
Topçu ile 7nci Komando Er Eğitim Alay Komutanlığında
eğitim sırasında şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet
Yaralıya Allahtan rahmet dilediğine, 5 Kasım CHP eski Genel
Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü yıl dönümünde
saygıyla andığına, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasına, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi hususunun
Meclisin bir numaralı gündemi olması gerektiğine, öğrenim
kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu gençlerin mağduriyetine,
tarım reformuna ihtiyaç olduğuna ve İstanbul Milletvekili Ümit
Özdağın sosyal medyadan yaptığı
paylaşımına Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden verilen
cevaba ilişkin açıklaması
32.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Barış Pınarı Harekâtı
bölgesinde el yapımı patlayıcıya müdahale
sırasında şehit düşen İstihkam Uzman Çavuş Suat
Topçu ile 7nci Komando Er Eğitim Alay Komutanlığında
eğitim sırasında şehit olan Jandarma Uzman Çavuş
Mehmet Yaralıya ve 5 Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent
Ecevite ölümünün 13üncü yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediğine,
Şırnak ili İdil ilçesi Öğündük köyünde 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı kutlamalarında öğrencileriyle birlikte Türk
bayrağıyla yaptığı gösteri sebebiyle hedef gösterilen
öğretmen Seçil Yıldız başta olmak üzere memleketin her
köşesinde hizmet eden
öğretmenlerimizin milletçe yanında olunduğuna ve 2-8 Kasım
Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin açıklaması
33.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Mardin ili Kızıltepe
İlçe Belediyesine kayyum atanmasıyla birlikte 65 HDPli belediyeden
15ine kayyum atanmış olduğuna, kayyum atanan belediyelerde
çoğunluğu elde etmek isteyen iktidarın belediye meclis üyelerini
de görevden aldığına ve bu durumun millet iradesini, sandık
hukukunu ortadan kaldırdığına, Kürt halkının
iradesinin gasbedildiğine ve demokratik siyaset alanında, hukuk
alanında yapılan adaletsizliklerin hesabını sorana kadar
mücadelelerine devam edeceklerine ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, şehit düşen İstihkam Uzman Çavuş Suat Topçu
ile Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Yaralıya Allahtan rahmet
dilediklerine, 5 Kasım Cumhuriyet Halk Partisinin 3üncü Genel Başkanı
Bülent Ecevitin ölümünün 13üncü yıl dönümüne, 2-8 Kasım Lösemili
Çocuklar Haftasına, Faruk Bildiricinin Üst Kurul üyeliğinin RTÜK
Başkanı Ebubekir Şahinin isteği ve talebi
doğrultusunda düşürülmesinin Parlamentoya saygısızlık
olduğuna ve konuyla ilgili hukuki sürecin
başlatıldığına, İçişleri Bakanı
Süleyman Soylunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Ekrem İmamoğluna yönelik hakaret içerikli ifadelerini
kınadıklarına, hangi siyasi partiden olursa olsun milletin
seçtiği belediye başkanı yerine kayyum atanması
anlayışının Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye
demokrasisine sürdüğü kara bir leke olduğuna ilişkin
açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Barış Pınarı
Harekâtında şehit düşen askerlerimize Cenab-ı Hakktan
rahmet dilediğine, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasında İçişleri Bakanı
Süleylan Soyluyla ilgili ifadelerine, RTÜKün Faruk Bildiricinin Üst Kurul
üyeliğinin düşürülmesi yönünde aldığı karara ve bu
karara yargı yolunun açık olduğuna, belediyelere kayyum
atanması hususuna, kullanılan ayrıştırıcı
dilin, yapılan terörle mücadelenin Kürtlere karşı
yapılıyormuş gibi lanse edilmesinin kimseye faydasının
olmadığına ve Türkiye'nin geleceğinin daha
aydınlık olabilmesi için hep beraber terörün lanetlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
söylediği bütün hakaretleri kendisine iade ettiklerine ilişkin
açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma
önergesi vererek gündeme getirdiği LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesiyle
ilgili sorunun mevzuat ile fiziki durum arasındaki problemden
kaynaklı olduğuna ve konunun takipçisi olacaklarına ilişkin
açıklaması
41.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın, Kars Milletvekili Yunus Kılıçın
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasıdaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasıdaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ve DEAŞın ve PKKnın bir terör örgütü olduğuna ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, demokratik siyasete yönelik her
saldırıyı lanetlediklerine ve lanetlemeye de devam edeceklerine
ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahinin TÜRKSAT Yönetim
Kurulu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
49.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahinin TÜRKSAT Yönetim
Kurulu üyeliğinden istifa etmesiyle RTÜK Başkanlığı
görevinden de çekilmiş sayılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
50.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuzun, büyük Türk milletinin çok önemli bir cüzü olan İran
Türklüğüyle yakından ilgilenilmesi, kültürel ilişkilerimizin
güçlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
51.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMM Başkanlığına RTÜK
Başkanı Ebubekir Şahin hakkında sunmuş olduğu
dilekçesine istinaden Meclis Başkanının karar vermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
52.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, tarımsal üretimin
artırılması ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
53.- İzmir Milletvekili
Kani Bekonun, taşeron işçilere kadro verilmesi konusunda
yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması
54.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytakın, ABDnin 2018 yılı Terörizm
Raporuna ilişkin açıklaması
55.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, prim beklentisi
karşılanmadığı, mazot ve gübre desteği
sağlanmadığı takdirde çiftçimiz yerine Amerikan ve Yunan
çiftçisinin kazanmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması
56.- Sivas Milletvekili Ahmet
Özyürekin, Sivas ili Zara ilçesi Zara Devlet Hastanesindeki doktor
ihtiyacının karşılanmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
57.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, İzmir ili Foça ilçesi 7'nci Jandarma
Komando Er Eğitim Alay Komutanlığında eğitim
esnasında şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Yaralıya Allahtan
rahmet dilediğine ve Barış Pınarı Harekâtıyla
sınırlarımızda terör devleti yapılanmasına
müsaade edilmeyeceğinin gösterildiğine ilişkin
açıklaması
58.- Muğla Milletvekili
Suat Özcanın, Muğla ili Milas ilçesinde gerçekleştirilen
6ncı Milas Zeytin Hasat Şenliğine, zeytin üreticilerinin
beklentisinin taban fiyatının açıklanması, prim ödemesinin
yapılması ve yurt dışından zeytinyağı
ithalatının yapılmaması olduğuna ilişkin
açıklaması
59.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 1 Kasım Türk alfabesinin kabulünün
91inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
60.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, görüşülen tekliflerle ilgili soruların muhatabı
olan bakanların Genel Kurul salonunda bulunmaması nedeniyle
sıkıntı yaşandığına ilişkin
açıklaması
61.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
62.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça,
esas komisyon olarak Millî Savunma Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve
Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/2319) esas numaralı 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi tarafından geri
alındığına ilişkin
önerge yazısı (4/47)
2.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin (2/1202) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/46)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı üyelerinden müteşekkil bir
heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere 16-18
Eylül 2019 tarihlerinde Strazburg'a ziyaret gerçekleştirmesi hususuna
ilişkin tezkeresi (3/917)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl ve arkadaşları tarafından, hasta
çocukların tedavisi için ücretsiz hizmet sunan LÖSANTE'nin tümüne ruhsat
verilmesi ve halkın sağlık hakkının önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 4/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- İYİ PARTİ
Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 19 milletvekilinin,
gıda güvenliği sorunları ve bunların nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 30/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/2038) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2019 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 4
Kasım 2016 tarihinde gözaltına alınan ve tutuklanan
milletvekillerimizin maruz kaldıkları hukuksuzlukların
araştırılması amacıyla 5/11/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 117 ve 33 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
sırasıyla 2'nci ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 5, 6, 7, 12, 13, 14, 19, 20, 21, 26, 27 ve 28 Kasım 2019
ile 3, 4 ve 5 Aralık 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 117 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Edirne Milletvekili Fatma
Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin
Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 106)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptğı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, yerel basın sektörünün
sorunlarının çözümüne ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/19330)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplanın, yazılı soru
önergelerinin süresi içinde cevaplandırılmamasının sebebine
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı
(7/19774)
5 Kasım 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 5 Kasım
Cumhuriyet Halk Partisinin 3üncü Genel Başkanı Bülent Ecevitin
ölümünün 13üncü yıl dönümü ile 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasına ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı söz vermeden önce bir iki hususla ilgili düşüncelerimi
paylaşmak istiyorum.
Bugün, Türk siyaset tarihinin unutulmaz isimlerinden
Cumhuriyet Halk Partisinin 3üncü Genel Başkanı Bülent Ecevitin
13üncü ölüm yıl dönümü.
Siyaset tarihimizde dürüstlüğü ve nezaketiyle
sembol olmuş olan Bülent Ecevit, aynı zamanda, siyasetçi
kimliğinin yanında bir şairdi. Kıbrıs fatihi
unvanıyla anılan ve bu nedenle Karaoğlan sıfatı
yakıştırılan Bülent Ecevit, siyasi tarihimizde ölümsüz izler
bırakmıştır. Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzen
sloganıyla ülkemizde adalet ve eşitliğin sağlanması
yolunda önemli mücadeleler vermiştir. Kendisini saygıyla ve rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Ecevitin
beraber siyaset yaptığı diğer partilerdeki siyasetçiler de
Türkiyede Türk siyasi tarihinin önemli kilometre taşları
olmuşlardır. Sayın Bülent Ecevit, Sayın Süleyman Demirel,
Sayın Alparslan Türkeş, Sayın Necmettin Erbakan gibi duayen
siyasetçilerin Türk siyasetine ve Türk siyasi kültürüne kattığı
çok önemli konular vardır. Bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Rahmetli Bülent Ecevitin en sert tartışmalarda bulunduğu ve
iktidar mücadelesi yaptığı isimlerin başında rahmetli
Süleyman Demirel geliyordu. Siyasi tarihimiz Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit
arasındaki siyasi çekişmelere -ki çetin çekişmelere- tanık
olmuştur. Rahmetli Bülent Ecevitin bir ölüm yıl dönümünde
konuşmacı çağrılması gerektiği
düşünüldüğü zaman toplantıyı düzenleyenler tarafından
akla Süleyman Demirelin ismi gelmiştir. Sayın Bülent Ecevitin bir
ölüm yıl dönümünde Sayın Bülent Eceviti anlatmak üzere rakibi, çetin
siyasi mücadelelerden geçtiği Sayın Süleyman Demirel gelmek suretiyle
ve sadece tek konuşmacı olarak Bülent Eceviti
anlatmıştır. Bu durum, bize her türlü siyasi tartışmanın
çetin de olsa yapılabileceğine ama siyasetçilerin her zaman
birbirinin yüzüne bakacak düzeyde saygın bir ilişkiyi
yaratabileceğine çok önemli bir emsaldir. Sayın Süleyman Demirel,
ölüm yıl dönümünde Eceviti öyle güzel değerlendirmiş, öyle
güzel anılarını paylaşmıştır ki sanki
geçmişte iki yakın arkadaş gibi bir ilişkiyi bizlerle
paylaşmıştır. Bu nedenle, ben böyle kalıcı siyasi
kültürlerin gelişmesinin öneminin altını çizmek istiyorum. Her
türlü siyasi eleştirinin sert de olmak kaydıyla yapılması
ama birbirimizin yüzüne bakar bir hâlde sürdürülmesi gerektiğinin
altını Sayın Süleyman Demirel ve Sayın Bülent Ecevit
örneğinde olduğu gibi sizlerle paylaşmak istedim. Ruhları
şad olsun. (Alkışlar)
Diğer paylaşmak istediğim konu: Bu
hafta 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası. Cumartesi günü lösemili
çocuklarımızın bir etkinliğinde onlarla beraber oldum,
farkındalık yaratmak için maske takıp lösemiyle ilgili
mücadeleyi herkese anlatıyorlardı.
Değerli milletvekilleri, lösemi, tedavi
edilebilen bir hastalıktır. Lösemili Çocuklar Haftasında bütün
siyasetçilerimizin lösemiye dikkat çekerek bu konunun üzerine gidilmesini ve
tedavi edilme oranını artırarak çocuklarımızı bu
hastalığın pençesinden kurtarmak üzere herkesin elinden gelen
katkıyı yapmasını da beklediğimi ifade ediyorum.
Şimdi, gündeme geçmeden önce 3 değerli
milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, tutuklu
siyasetçiler hakkında söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın
Ayşe Acar Başarana aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Başaran.
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın, HDPnin siyaset
yapmasının tutuklamalarla engellenmeye
çalışıldığına ilişkin gündem
dışı konuşması
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 5 Kasım, aslında dün Meclis
açık olsaydı 4 Kasım 2016 tarihinde partimize yönelik
gerçekleştirilen darbenin 3üncü yılını tamamlayıp
4üncü yılına girmiş olacaktık. Ne olmuştu 4 Kasım
2016da ama öncesinde ne olmuştu, birazcık o dönemi hepinizin
hafızasında tekrar tazelemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 7 Haziran 2015 seçimi
gerçekleşmiş, AKP iktidarı büyük bir kan kaybına
uğramış, HDP büyük bir başarı elde ederek, yüzde
10luk seçim barajını yıkarak 80 milletvekiliyle Mecliste yerini
almıştı. Ancak siyasi iktidar, AKP iktidarı, seçimde
gerçekleşen bu kan kaybını, bu gerilemeyi sindiremeyerek ülkeyi
büyük bir kaosa sürüklemiştir, akabinde de 1 Kasımda tekrar seçimi
yeniletmiştir. 7 Haziran seçiminin yenilenmesiyle aslında partimizi,
özellikle HDPyi baraj altında bırakmak için her türlü plan, program
ve projeyi devreye koymuştur. Bu süreç içerisinde onlarca parti
binamız saldırıya uğramış,
yakılmış, mitinglerimizde bomba patlatılmış,
birçok arkadaşımıza saldırı
gerçekleştirilmiştir ama bütün bu saldırılara rağmen,
partimiz, programı, tüzüğü, siyaseti, perspektifiyle bu ülkede umut
ve ışık olduğunu bir kez daha gösterip Mecliste yerini
almıştır.
Bu süreç içerisinde, biliyoruz ki AKP iktidarı,
seçimle kazanamadığını, seçimle
gerçekleştiremediğini bir darbeyle gerçekleştirme yolunu tercih
etmiştir. Biz, darbeleri bu ülkede farklı farklı biçimlerde
gördük ve hep beraber yaşadık. Darbeler, sadece apoletlilerin
yaptığı tanklarla toplarla gerçekleşmedi, bu ülkede sivil
darbelerin nasıl gerçekleştiğine hepimiz şahitlik ettik; 4
Kasım da aslında, iktidarın, yargı eliyle siyasete,
demokratik siyasete yaptığı bir darbeydi.
Değerli arkadaşlar, peki, bunu biz neden
söylüyoruz? Şimdi size bir tablo göstereceğim, bunun iktidarın
eliyle nasıl olduğunun ya da özellikle sarayın talimatıyla
nasıl olduğunun anlaşılması için: Erdoğan, AKP
Genel Başkanı, siyaseten bitiremeyeceğini, sandıkla
bitiremeyeceğini bildiği HDPye karşı bir saldırı
dilini kullanmaya başladı. Bizi her yerde terörize eden, her yerde
hedef gösteren açıklamaları vardı ve en son
açıklamasında, 28/7/2015te Parlamento gerekli değerlendirmeyi
yapmalı, demokrasi zırhından bunlar sıyrılmalı ve
gereğini yapmalı. dedi. Bu tarih, 2015 tarihi şurada duruyor.
Peki, bu fezlekeler, aslında suçlar ya da suç denilen bu
değerlendirmeler, olaylar hangi tarihlere ait? 2010 yılındaki
olaylar, 2011 yılındaki olaylar, 2012 ve 2013 yılındaki
olaylar. Düşünün ki bu olaylarla ilgili 1.905 gün hiçbir girişim yok,
763 gün yok, 1.642 gün yok, 1.657 gün yok; hiçbir şey yapmıyor
yargı, bekliyor, bekliyor ve saraydan bir talimat geliyor, yargı
işbaşına geçiyor. Bu tarihler arasında bu olaylarla ilgili
hazırlanan tek bir fezleke yok. Binlerce gün sonra, 15/10/2015te
fezlekeler hazırlanıp Meclise gönderilmeye başlanıyor ve
özellikle bizim söylediğimiz sözlerle, yaptığımız
siyasetle ilgili bu Meclise patır patır fezlekeler geldi. Bu Meclis
dokunulmazlıkları kaldırdı, paket şeklinde
kaldırdı, hiç sorgulamadan kaldırdı. Burada, savunma
hakkı verilmeden kaldırıldı ve bu süreç içerisinde biz
bunun HDPye karşı bir saldırı olduğunu
söylediğimizde Hayır. dediler.
Peki, ne oldu? E, bu milletvekillerinin
dokunulmazlıkları kalktı, biz gerekli işlemi yapalım.
dediler; bir akşam aynı saatler içerisinde Bingöl, Diyarbakır,
Hakkâri, Şırnak, Van illerinde, 5 tane ilde -savcıların bir
anda hepsinin içlerine doğdu- eş zamanlı olarak, ortak operasyon
yapıp bizim 13 milletvekilimizi gözaltına aldılar,
aralarında Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağın
olduğu 13 milletvekilimiz gözaltına alındı. Bu
arkadaşlarımız yıllardır siyasi rehin olarak
cezaevinde tutuluyorlar.
Biz bunun verilerini nasıl elde ediyoruz
arkadaşlar? Şimdi, bakın, kanunda olmayan uygulamaları hep
beraber milletvekili arkadaşlarımızla görmüş olduk.
Milletvekillerimizden Ferhat Encu, dosyasından tahliye oldu, savcı
itiraz etti ama aslında savcının böyle bir yetkisi yoktu.
İdris Baluken tahliye oldu, savcı itiraz etti, aslında
savcının böyle bir yetkisi yoktu. Sonra KHKye böyle bir madde
eklendi, hukuksuzluk kanun kılıfıyla düzeltilmeye
çalışıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Hukuksuzluk
bu şekilde gideriliyormuş gibi yapıldı ama esası,
aslında kanunsuz iş yapılmaya devam edildi. Bunların en son
örneklerinden ikisini kısaca anlatmaya çalışacağım.
Selahattin Demirtaş tutukluydu, tahliye
edilmemek için hükümlü hâle getirildi. Hükümlü hâle geldi, istinaftan sonra
temyiz yolu açılacaktı, başka bir dosyadan ve ana dosyada olan
bir olayla ilgili tekrar tutuklu hâle getirildi yani bir olayla ilgili 2 defa
tutuklandı.
Yine, aynı, birkaç gün önce şahit
olduğumuz bir olay: Abdullah Zeydanın aldığı cezalar
beş yıl ve altında olduğu için temyiz yolu
açıldı. İstinaftan sonra başvuru yaptı avukat
arkadaşlarımız, mahkeme infazın durdurulmasına,
tahliyesine karar verdi. Daha kendisi cezaevinin kapısından
çıkamadan hemen savcı itiraz edip başka bir mahkeme
vasıtasıyla tekrar tutuklanmasına karar verildi. Şimdi,
bunların hukuken bir tutuklanma olduğuna kimse bizi ikna edemez. Daha
bununla ilgili onlarca örnek verebiliriz. Bu bir siyasi darbedir, HDPnin
bitirilme projesidir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) -
HDPnin
siyaset yapmasına direkt bir saldırıdır. Sadece
tutuklamalar vasıtasıyla değil, aslında bizi
çalışamaz duruma getirip fiilî olarak da kapatma tavrının
bir parçasıdır. 28 Şubatçılar, bu bin yıl devam edecek
diye düşünüyorlardı, AKP iktidarı da şimdiki iktidar da bu
uygulamaların -bakın, milletvekillerinin polislerin ortasında
kaldığı, halktan bizi kopardıkları bir görüntüye
hepimizin utanarak bakması lazım- bu sürecin bin yıl daha
süreceğini zannediyor. Bu, bin yıl sürse de HDP direnmeye devam
edecek, HDP siyaseti bu ülkede umut olmaya devam edecek ama sizin ömrünüz de
tıpkı 28 Şubatçılar gibi emin olun bin yıl sürmeyecek.
Gidişiniz yakındır, bitişiniz yakındır,
tükenişiniz yakındır. Siz bizi bitirmeye
çalıştıkça biz daha da güçlenerek karşınıza
geleceğiz. Bunu İstanbul kongremizde hepinize gösterdik, önümüzdeki
süreçlerde de daha güçlü bir biçimde karşınızda olmaya devam
edeceğiz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, Türk harflerinin kabul edilmesi konusunda söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Halil
Özşavlıya aittir.
Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.-
Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlının, 1 Kasım
1928 tarihinde Türk alfabesinin kabulüne ilişkin gündem
dışı konuşması
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Bugün, 1 Kasım 1928de kabul edilen yeni Türk
alfabesi ve Latin harflerinin kabulüyle ilgili gündem dışı söz
almış bulunmaktayım.
Tabii, birileri için yeni alfabenin kabulü,
aynı zamanda birileri için de Kuran harflerinin ilgasıydı 1
Kasım 1928 tarihinde yapılan bu devrim. Şüphesiz bu bir
devrimdi. Kanun metni önümde, 11 maddeden oluşan bu kanunda hâliyle Arap
harflerinin yani Kuran harflerinin okunmasının zorluğu, Türk
toplumunu, Türk milletini aydınlığa çıkarmak için yeni bir
alfabenin neden kabul edilmesi gerektiği uzun uzun
anlatılmaktadır. O gün Mecliste Gazi Mustafa Kemal Atatürk uzun bir
konuşma yapacak ve konuşmasının da son bölümünü yeni
harflerin kabulüne ayıracaktır. Şüphesiz bu bir devrimdir. O
günün koşullarında olması gereken bir devrimdi, hepimiz bunu
benimsiyoruz, özümsüyoruz. Fakat sonraki yıllarda sistemin
sergilediği -AK PARTİ iktidarına kadar hatta- reddimiras
tavrı belki de bu millete en büyük zararı verdi.
Yeni harfler, yeni alfabe kabul edildiği zaman
Avrupa basınında neler yazıldı hızlıca çok
kısa size birkaç örnek vermek istiyorum. The Times gazetesi 31
Ağustos 1928: Arap harflerinin Türkler üzerindeki uzun egemenliği
tutuculuktan, Kuran yazısını kutsanmış gibi gören dincilikten
ileri gelmiştir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çarpıtıyorsun,
çarpıtıyorsun; yok öyle bir şey.
BAŞKAN Sessiz olun arkadaşlar.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Harf
değişikliği eğitimi öğretimi
kolaylaştırmakla kalmayacaktır, Avrupalılar da Türkçe
öğrenme cesareti gösterecektir. Türkler de Avrupa dillerinin çoğunu
çok kolaylıkla öğrenebileceklerdir. Bu sayede Türkler her zamankinden
daha çok Batıya yaklaşmış olacaktır.
Yine, aynı gazete: 1929
yılbaşından sonra artık Arap harfleriyle kitap
basılmayacak. Eski harflerle basılı kâğıtlar resmî
işlemlerden kaldırılacak. Harf Devrimine karşı
direnenler için sert cezalar öngörüldü. Bunun gibi birçok örnek var, hatta
hatta Türklerin bir sonraki aşamasının Hristiyanlığa
geçiş olacağını yazan gazeteler dahi vardır. Tabii ki
bu, asla mümkün olmayacaktır.
Bu bir devrimdir fakat eski harfleri okuma ve
yazmayı bilmenin, hadi yazmayı geçelim, okumayı bilmenin de
şöyle bir faydası vardı sayın milletvekilleri: İki bin
yıllık bir tarihimiz vardır, Selçuklularla, Osmanlılarla
beraber dokuz yüz yıllık bir Arap alfabesinin kullanımı söz
konusudur. Osmanlı Türkçesi aslında hazineye açılan bir
kapıdır. Nedir bu hazine? Tarihtir, ecdadın mirasıdır.
O koruma refleksi yüzünden uzun yıllar halkımız geçmişiyle
kopuk yaşamak zorunda kaldı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yok öyle bir
şey, onu sen söylüyorsun. Kim söyledi sana onu?
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen
sessiz olalım, hatip düşüncelerini ifade ediyor. Lütfen
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Bugün
Osmanlıcaya gösterilen teveccüh aslında geçmişle
kucaklaşmadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sevdiğin
Araplar bugün bizi desteklemiyor.
BAŞKAN Sayın Gürer
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Bugün ortalama
bir Fransız vatandaşı mutlaka monarşi dönemini bilir,
tekrardan monarşiyi istemez fakat monarşi
kazanımlarını reddetmez. Çarlık Rusyasına baktığımız
zaman aynı korumacı tavrı Çarlık Rusyası da
göstermiştir. On beş yıl belki Bolşevik Rusyası yeni
sistemi kabullenememiştir fakat on beş yıl sonra Bolşevik
Rusyası da yeni sistemde Çarlık Rusyasından kalan
değerleri, kazanımları kabul etmiştir.
Osmanlıca Türkçesini yani Osmanlıca
diyorum ama ben
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Son bir dakika
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Özşavlı.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Osmanlıca,
ayrı bir dil değildir kesinlikle, Türkçenin bir periyodudur,
Türkçenin sadece ve sadece Arap harfleriyle yazılıp
okunmasıdır, başka bir şey değildir. Tüm bilim
adamlarının üzerinde hemfikir olduğu bir şey vardır,
Osmanlı Türkçesindeki kelime sayısı günümüz Türkçesinden
katbekat fazladır.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Kaç tane söylesene,
kaç tane?
BAŞKAN - Sayın Enginyurt
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Osmanlıca
Türkçesini okuyan birinin dile vukufiyeti artar, kelime haznesi zenginleşir,
çok daha akıcı bir üslupla konuşabilir. Edebiyatçılar der
ki: Kuracağınız hayaller dahi sahip olduğunuz kelimelerle
doğru orantılıdır. Bir medeniyet projeniz varsa bunu çok
sağlam metinler üzerine kurmalısınız. Osmanlıca
Türkçesini okuyabilen biri ecdadının mimarisini, estetiğini,
musiki metinlerini okuyabilir, geleceğe çok daha sağlam
adımlarla yol alabilir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, pek
kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Özel, bir söz talebiniz
oldu, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Şanlıurfa Milletvekili Halil
Özşavlının yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, iyi
bir hafta diliyorum öncelikle. Birazdan grubumuz adına haftayla ilgili
değerlendirmelerimizi ve diğer değerlendirmelerimizi
yapacağız.
Sayın hatibin konuşmasını
dikkatle dinledim. Harf Devriminin o günün ihtiyacı olan bir devrim
olduğunu ve kendisi için de bunun bir devrim olduğuyla ilgili
düştüğü baştaki kaydı da memnuniyetle dinledik.
Ardından, itirazım olan kısım şudur ki: AK PARTİ
iktidarına kadar Osmanlıcayla ilgili ve o dönemde üretilmiş
tarih, sanat eserleriyle ilgili, edebiyat eserleriyle ilgili bir reddimiras
yapıldığı konusu, Atatürk tarafından kurulmuş
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun çalışmaları, Atatürkün
meseleye hem şahsen hem kurumsal olarak yaklaşımı göz önüne
alındığında, doğru bir eleştiri değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Lakin, darbe dönemlerinden
sonra, özellikle 12 Eylül darbesinden sonra, Atatürk bütün mirasının
en önemli kısmı olan İş Bankasından gelen bütün geliri
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna bağışlamış
olmasına rağmen, o kurumların içeriksizleştirilmiş, o
kurumların Atatürkün vasiyetinden koparılmış, partizanca
davranışlar ve Türk devrimi idealine tamamen, taban tabana zıt
uygulamaları da tarafımızdan hep eleştirilmiştir,
bundan sonra da eleştirilecektir. Ancak burada hem kürsü özgürlüğü
hem düşünce özgürlüğü anlamında Osmanlıcayı ve bununla
ilgili yapılan değerlendirmeleri de dikkate değer buluyoruz. Ve ilk başta yapılan
değerlendirme üzerinden sadece reddimiras kısmına ve
Osmanlıcaya duyulan teveccühün son dönemde arttığıyla
ilgili ifadesine yönelik de, bu konuda seçmeli derslerin konduğunu ancak
öğrenciler tarafından en az tercih edilen ve sınıfı
açılamayan dersler noktasında olduğunu kayda geçirmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bu konuda
karşılıklı bir şeye gerek yok. Siz
konuşmanızı yaptınız.
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa)
Hayır, istatistikler elimizde Sayın Başkan, dersi kaç
öğrencinin aldığıyla ilgili istatistikleri
açıklayabilirim burada.
BAŞKAN Bir saniye
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana ilinde yaşanılan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Adananın sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekilimiz
Sayın Orhan Sümere aittir.
Buyurun Sayın Sümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kimi kentler tarihî özelliğiyle kimi doğal
güzellikleriyle kimi ekonomik değerleriyle kimi nüfus yapısı ve
sosyolojik dokusuyla kimi kültürel zenginliğiyle dikkat çeker; kimi
kentler de vardır ki bunların birçoğunu ya da hepsini içinde
barındırır. Edebiyatın bereketli toprakları,
sinemanın Altın Kozası Adanamız işte öyle bir
kenttir. Sadece havasının değil insanının da
sıcak olduğu kadar güzel lezzetlerle de önemli bir kentimizdir Adana.
Normal şartlarda bu kadar güzelliği ve
özelliği bünyesinde barındıran bir kentin çekim ve cazibe
merkezi olmasını beklersiniz. Gelin görün ki artık Adanada
Adanalı bile kalmak istemiyor. Verimli topraklarıyla romanlara konu
olmuş Adanada çiftçinin durumu içler acısı; sürekli artan girdi
maliyetleri, plansız tarım politikası çiftçiyi kara kara
düşündürüyor. Karpuz üreticisi bu sene ürününü satamadı, tonlarca
karpuz tarlada kaldı. Beyaz altın pamukta rekolte giderek
düşüyor; onlarca sanayi iş kolunun ham maddesi olan pamuk
ihtiyacında Türkiye giderek dışa bağımlı bir hâle
geliyor. Narenciyede de durum farklı değil. Yaşanan verim
düşüklüğünün üzerine uluslararası alanda kaybedilen piyasalar da
eklendi. Verimli tarım arazileri yıllar boyu imara açılarak yok
ediliyor. Özellikle pamuk ve narenciye üretimi teşvik edilmezse
korkarım ki mevcut tarım alanları da imara açılmak için
sırada bekleyecek. Gelin, tarım teşviklerini artırın,
tarım ürünleri ithalatını durdurun; prim ödemelerini
zamanında yapın ve çiftçinin banka borçlarını erteleyin.
Adana, tarımın olduğu kadar sanayinin
de can damarlarının attığı bir kent idi. Adanada
sanayileşmenin tarihi 1800lü yıllara kadar dayanır. Günümüzde
ise Adana sanayisinin durumu içler acısı. Elbette bu kötüye
gidişin tarihini çok daha eski yıllara kadar götürebiliriz. Ancak son
yıllarda devriiktidarınızda Adana can çekişir hâle geldi.
Sadece son on yılda Adanada tam 55 fabrikanın
kapandığını biliyor musunuz? Üstelik bunlar sadece
Adanayı ilgilendiren fabrikalar da değildi, hepsi bu ülke
ekonomisine ciddi katkılar sağlıyordu. Bunlardan
bazıları: Bossa, PAKTAŞ, Millî Mensucat, ÇUKOBİRLİK,
Güney Sanayi, Adana Sigara Fabrikası kapananlardan birkaç tanesi.
Kapanan fabrikaların yanı sıra
yoğun göç dalgası Adanayı işsizlik oranında
Türkiyenin en üst noktalarına taşıdı. Tam 35.321 kişi
işsizlik ödeneğine başvurmuş. İşin başka bir
acı tarafı da eğitimli ve genç işsizlerin
sayısının giderek artması. Adanada binlerce esnaf kepenk
kapattı, kapatmaya da devam ediyor. Esnaf deyip geçmeyelim. Esnafın
bizim toplumumuzda ayrı bir yeri vardır, kadim bir kültürün temsilcisidir.
Hele Adana gibi karakteristik kent kültürüne sahip kentlerde esnaf o kültürün
vazgeçilmez unsurudur. Şimdilerde plansız açılan,
sayıları mantar gibi artan, yine birkaç gün sonra Adanada
açılacak bir AVMyle esnafımız AVMlere teslim edildi. Sorunlar
aslında zincirin halkaları gibi devam ediyor. Fabrikalar
kapanınca işsizlik artıyor, iş bulma umudu kalmayınca
da beyin göçü kaçınılmaz bir son olarak karşımıza
çıkıyor. Tüm eğitimini Adanada tamamlayan pırıl
pırıl gençlerimiz iş bulmak umuduyla artık büyük kentlere
ve hatta yurt dışına giderek maalesef bir daha Adanaya dönmek
istemiyorlar.
Küresel bir sorun hâline gelen ve
iktidarınızın öngörüsüz, yanlış politikaları
nedeniyle bugün ciddi bir sığınmacı sorunuyla
karşı karşıyayız. Bu, artık büyük bir toplumsal
sorun hâline geldi. Türkiye'de 3,5 milyon sığınmacının
239 bini Adanada yaşıyor. Yapılan araştırmalara göre
Adana, sığınmacılardan en fazla etkilenen 5inci il
durumunda. Yani Adanada yaşayan her 100 kişiden 12si Suriyelidir
artık. Eylül ayında bir çocuğa istismar iddiası,
Suriyelilere yönelik linç girişimine neden oldu. Günlerce süren bu
olaylarda gerçekten Adana Valimiz ve güvenlik güçlerimize sağduyulu yaklaşımları
nedeniyle teşekkür ederim.
Türkiye'nin bu konuda kalıcı bir
politikası olmadığı için bu
sığınmacılar ucuz iş gücü olarak görülüyor ve bunun
faturasını da işsizlik ve toplumsal huzursuzluk olarak ödüyoruz.
Adanada şu an bazı okullarda okuyan sığınmacı
öğrenci sayısı Türk öğrenci sayısını
geçmiş durumda. Okula yeni başlayan çocuklarımız uyum
sorunu yaşıyor, veliler artık çocuklarımızı okula
göndermek istemiyor.
Adana, turizm potansiyeli en yüksek kentlerimizden
biriydi tarihî eserleri, yaylaları, zengin bitki örtüsü ve kültürüyle. Gelin
görün ki maalesef sadece yerel yönetimlerin çabasıyla kentin bu
özelliği duyurulmaya çalışılıyor. 2006
yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Karataş ve
Yumurtalık ilçe sahilleri turizm teşvik bölgesi ilan edildi. O zaman
sevinmiştik. O günden bugüne kadar tek bir yatırım dahi
yapılmadı. Bir de Cumhurbaşkanlığı kararıyla
Bakanlar Kurulunun bu kararı iptal edildi. Gerekçesini hâlâ bilemiyoruz.
Yüreğir ilçemizin Havutlu, Solaklı,
Doğankent, Yunusoğlu mahallelerini Karataş ilçemize
bağlayan Karataş ölüm yolu sorununu da gündeme getirmekten dilimizde
tüy bitti ancak bu yoldaki ölümlü kazalar bir türlü önlenemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Sümer.
ORHAN SÜMER (Devamla) Tamam Başkanım.
Bu yolda ışıklı levha yok, alt
ve üst geçit yok. Buradan yetkililere sesleniyorum: Karataş yolunu ölüm
yolu olmaktan çıkarın.
Şimdi, Adananın bazı ürpertici
istatistiklerini sizinle paylaşmak istiyorum. Maalesef, Adana,
uyuşturucu suçlarında Türkiye 3üncüsü, cezaevine giren hükümlü
sayısında Türkiye 5incisi, suça sürüklenen çocuk sayısında
Türkiye 13üncüsü, iş kazası ölümlerinde Türkiye 8incisi, doğum
yapan küçük çocuk sayısında Türkiye 7ncisi, kız çocuk
evliliklerinde ise Türkiye 12ncisi. On yedi yıllık AK PARTİ
iktidarı döneminde bu sorunlar için çözüm üretemeyenlerin bundan sonra
Adananın birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarının çözümü
için hangi adımı atacaklarını merakla bekliyoruz.
Yıllardır bitirilemeyen stadyumumuzun ve
adliye binasının inşaatı da hâlâ devam ediyor. Merak ediyor
ve soruyoruz: Bunların sorunları ne zaman çözülecek?
Değerli milletvekilleri, tüm bu sorunlarla
boğuşmamıza karşın Adanamıza gelen misafirleri
en iyi şekilde ağırlayan sıcakkanlı, güler yüzlü
insanların yaşadığı bir kenttir Adanamız.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. İnşallah Hükûmet duyar, bu sorunlara bir an önce
çözüm bulur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren değerli milletvekillerimize söz vereceğim.
Bugün lösemili çocuklarımız için de
pozitif bir ayrıcalık tanıyacağım sayın
milletvekillerimize; ne kadar çok ses duyulursa Meclisimizin, bizim de o kadar
çok katkımız olur.
İlk söz Sayın Taşkının.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 3 Kasım AK
PARTİnin iktidara gelişinin 17nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
3 Kasım 2002de
Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Her şey Türkiye için diyerek
çıktığımız millete hizmet yılında on yedi
yılı geride bıraktık.
AK PARTİ olarak on yedi yıllık bu
süreçte eğitimden sağlığa, enerjiden ulaştırmaya
her alanda yaptığımız projelerle Türkiyeye âdeta çağ
atlattık; İstanbul Havaalanı, Marmaray, Avrasya Tüneli gibi
dünyanın en büyük projelerini gerçekleştirdik; millet iktidarını
güçlendiren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini Cumhur
İttifakıyla birlikte hayata geçirdik, her türlü vesayet
odaklarıyla mücadele ederek millet iradesini hâkim kıldık; her
alanda yaptığımız hizmetlerle ilklerin partisi olduk.
Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde milletimizle birlikte
nice on yedi yıllara diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal yerine Sayın
Bulut
3.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, Adana ili Ceyhan ilçesinde 2012
yılında ihalesi yapılan devlet hastanesinin
tamamlanamadığına ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Adananın Ceyhan ilçesinde 250 yataklı
devlet hastanesinin yapılması için 2012 yılında ihale
açıldı. Adananın kaderi midir, iktidarın Adanayı
görmezden gelmesi midir bilinmez yedi yıl geçmesine rağmen bu hastane
henüz açılmadı. 2014 yılından sonra her yıl gerek
iktidar milletvekilleri gerek dönemin valisi inşaat alanına gidip
fotoğraf çektirip Önümüzdeki yıl hastane hizmetinize girecektir.
diye açıklama yapıyor. Son olarak, Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğan yine bir seçim arifesinde Ceyhana gelerek hastanenin bu yıl
hizmete açılacağının sözünü verdi ancak 2017
yılından bu yana devam eden inşaat en son TOKİye devredilerek
2019 yılında bitirileceği taahhüt edildi. Yine burada son
bulmadı, hafta sonu hastanede inceleme yaptım, bu yıl bitecek
gibi görünmüyordu.
Ceyhanın bir an önce en temel insan hakkı
olan sağlık ihtiyacının karşılanması için
BAŞKAN Sayın Şahin
4.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, 5 Kasım CHP eski Genel
Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü yıl dönümünde
saygıyla andığına, ithal edilen angusların
İskenderun Limanına getirilmemesi konusundaki
çağrılarını yinelediğine ilişkin
açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle, siyasi hayatımızda unutulmaz
yer tutan halkın Karaoğlanı Sayın Bülent Eceviti ölüm
yıl dönümünde saygıyla anıyorum.
İskenderunda yine angus, yine angus!
İskenderun LimakPort Limanı bölgesinden yayılan ve tüm
İskenderunu kapsayan kötü kokudan İskenderun halkı âdeta bitap
düşmüştür. İthal hayvan istemiyoruz. Evinde oturamayan,
lokantada yemek dahi yiyemeyen halk bu konuya acilen çözüm
bulunmasını ve kokunun giderilmesi için verilen sözlerin tutulmasını
bekliyor. Tarif edilemeyecek derecede kötü olan bu angus kokusuyla ilçe
gerçekten yaşanamaz bir hâldedir. Ayrıca toplum, çevre ve halk
sağlığı açısından da büyük tehlike
yaratmaktadır. Bu konuyu defalarca gündeme getirdik. Canlı hayvan
ithalatının sonlanmasını, hiç olmazsa meskûn mahal
dışında bir limanda yapılmasını istedik.
Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen angus ithalatının
İskenderun Limanından yapılmaması konusunda bu zamana
kadar yaptığımız çağrıyı yineliyor ve
soruyorum: Halkın sağlığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Filiz
5.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 2-8
Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ve 5 Kasım CHP eski Genel
Başkanı Bülent Ecevite ölümünün 13üncü yıl dönümünde Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde 2-8 Kasım tarihleri arası
Lösemili Çocuklar Haftası olarak belirlenmiştir. Löseminin en önemli
sebeplerinin başında radyasyon, çocukların tükettiği
besinlerdeki kimyasal katkılar ve bunların kontrolsüz
kullanımı gelmektedir. Bu hastalıkla mücadelede maddi ve manevi
yükün altında ezilen ailelerin yüzde 87si asgari ücretli, yüzde 12si ise
işsiz durumdadır. Bu konuda yani lösemiyle mücadelede önemli rol
üstlenen LÖSEVin binbir emekle kurduğu 400 yatak kapasiteli tam
donanımlı Lösante Hastanesine Bakanlık 75 yatak ruhsatı
vermiştir. Kalan 325 yatak ruhsatının da bir an önce verilmesini
diliyor, daha yaşanabilir ve sağlıklı bir ortamda mutlu
çocuklarla geleceğe uzanmayı ümit ediyorum.
Ayrıca, 13üncü ölüm yıl dönümünde eski
Başbakanlardan Bülent Ecevite Allahtan rahmet diliyor, Genel Kurula
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç..
6.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, kültürün önceki nesillerin geliştirip sonrakilere
aktardığı sosyal bir miras olduğuna ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kültür, önceki nesillerin geliştirip
sonrakilere aktardığı sosyal bir mirastır. İnanç,
değer, tavır ve maddi unsurları kapsayan ürünlerin
oluşturduğu bir yaşam biçimidir. Summer ve Kellere göre kültür,
insanların yaşam şartlarına uyumlarının
toplamıdır. Kültürlerini kaybeden toplumlar çürür ve başka
toplumların tutsağı olurlar. İngiliz, Çin ve
İranlı normal lise mezunu bir kişi bin yıl önce
yazılmış kaynaklarını okur ve anlar. Bizde üst düzey
akademisyenler bile yüz yıl önce yazılmış kendi
kaynaklarımızı ne okuyabilir ne de anlayabilirler. Bu da
kültürümüz adına önemli bir kayıp olsa gerektir.
BAŞKAN Sayın Gül Yılmaz
7.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, 3
Kasım AK PARTİnin iktidara gelişinin 17nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Her şey Türkiye
için. diyerek çıktığımız yolda millete hizmette on
yedi yılı geride bıraktığımız bugünlerde
aynı heyecan ve inançla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimize yürümeye devam
edeceğiz. Kuruluşunda bulunma şansını
yakalayamamış olsam dahi çatısı altında halka
hizmetkâr olma şansını yakaladığım AK
PARTİmizin iktidara gelişinin 17nci yılını en samimi
duygularımla kutluyorum. Aziz milletimizle birlikte AK PARTİ ailesi
olarak hep birlikte nice yıllara, nice zaferlere diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi...
8.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, infaz ve
koruma memurlarının mağduriyetine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yeri geldiğinde anne, baba, kardeş,
doktor, psikolog; yeri geldiğinde PTT memuru, yangın
durumlarında itfaiye memuru, asayiş durumlarında polis memuru
gibi görevler icra eder infaz koruma memurları. Meslek içi yükselme
şansları yok. Ülkemizdeki infaz ve koruma memurları, dünyadaki
diğer bire bir aynı işi icra eden muadillerinden farklı bir
teşkilat yapısı içerisinde çalışmaktadır. Bu
meslek ülkemizde infaz ve koruma memurları ile başmemurlar
tarafından icra edilmektedir. Dünyadaki diğer teşkilatlarda
infaz koruma memurları genel müdürlüğe kadar yükselebilmektedir.
İnfaz koruma memurları özlük haklarıyla birlikte emniyet
hizmetleri sınıfında tanımlanmalı, 3600 gösterge
verilmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bankoğlunun yerine
Sayın Alpay Antmen...
9.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, her ilçeye tam
teşekküllü devlet hastanesi yapılması durumunda insanların
sağlığına katkıda bulunulabileceğine ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, cuma akşamı
Mersinde kalp krizi geçiren gencecik bir kardeşimiz Mersin Tıp
Fakültesi Hastanesi Acil Servisine götürülmüş, ilk müdahale yapıldıktan
sonra yoğun bakımda yer olmadığı gerekçesiyle Mersin
Şehir Hastanesine sevk edilmek istenmiş fakat yol 20 kilometre
olduğu için bir özel hastaneye sevk edilmiş ve orada
hayatını kaybetmiştir.
Sağlık Bakanına sesleniyorum:
Şehir hastaneleri yapıp insanların
sağlığıyla oynayacağınıza, bu iflas
etmiş hastaneler yerine her ilçeye tam teşekküllü devlet hastaneleri
yaparsanız insanlarımızın sağlığına
katkıda bulunursunuz.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın...
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
zeytin ve zeytinyağı üreticisinin yaşadığı
sorunlara ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Zeytin üretiminin girdi maliyetleri çok yüksek;
gübre, ilaç, mazot ve diğer girdilerden oluşan maliyetler son bir
yılda yüzde 50ye yakın artış gösterdi. Zeytin ve
zeytinyağı üreticimiz artan maliyetler karşısında çok
ciddi sorunlar yaşarken bir de buna birliklerden gelen kota
uygulaması eklendi. Alım fiyatı da artırılmayınca
zeytin üreticisi mağdur durumda. Zeytin üreticimizin korunması
iktidarın görevidir. Ama iktidar ne yapıyor? Afrin
zeytinyağını piyasaya sürüyor. Geçen yıl uyardık,
Üreticimiz zarar eder. dedik, işte gelinen nokta bu. Tarım
politikalarındaki yanlış uygulamalarla zeytin üreticimize ve
birliklerimize sahip çıkmıyorsunuz. Üreticimiz tüccarın
insafına bırakılıyor. Zeytin üreticimiz tüccarın
insafına bırakılmayacak kadar değerlidir.
BAŞKAN Sayın Barut
11.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, ülkemizde
yaşanılan gıda güvenliği sorununun ele alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
ülkemizde gıda güvenliği bir beka sorunu hâline gelmiştir. Et,
süt ürünlerinden sonra dün de ıspanak gibi bitkisel tüketim ürününden
zehirlenmeler yaşanmıştır. Buradan tarım il müdürlüklerinin
ıspanak üretimi yapılan toprak üzerinde ve kullanılan zirai
ilaçlara ilişkin bir inceleme, analiz gerçekleştirmeden,
doğrudan karışmış yabancı otları suçlu ilan
etmelerini doğru bulmuyorum. Eksik bir değerlendirmedir. Üreticiyi
suçlayan bir yaklaşım gösterilmesi kabul edilemez. Yaşanan
vakalar bize ülkemizdeki gıda güvenliği sorununu ciddi bir
şekilde ele almamız gerektiğini göstermektedir. Bunun için
ülkemizde üretimi yapılan gıda ürünlerinin üretim aşamasında
denetlenerek piyasaya sürülmesi sağlanmalıdır. Laboratuvar
sonuçları olumsuz bulunan firma ürünleri hakkında çok ciddi adli ve
idari cezalar uygulanmalıdır. Tarladan Sofraya Gıda
Güvenliği için ziraat, gıda, su ürünleri mühendisi, veteriner hekim,
teknik personellerin atamalarının yapılması,
yetişmiş meslek guruplarına görev verilmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın.
12.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 5
Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü
yıl dönümünde saygıyla andığına, 2-8 Kasım
Lösemili Çocuklar Haftasına ve Bursa ili Büyükorhan ilçesinde
inşaatı devam eden devlet hastanesinin halkın
kullanımına açılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Eski Başbakanlarımızdan ve eski Genel
Başkanımız Bülent Eceviti ölümünün 13üncü yıl dönümünde
saygı ve şükranla anıyorum.
Ayrıca Lösemili Çocuklar Haftası nedeniyle
çocuklarımızın ve ailelerimizin yanında olduğumuzu ve
çocuklara acil şifalar dilediğimizi bildiriyor, Maskemi takar,
farkındalık yaratırız. diyorum.
Ayrıca, Bursanın Büyükorhan ilçesinde
2018 yılı başında başlayan, on ayda bitirileceği
sözü verilen ancak 2020ye gelinmesine rağmen hâlâ bir ilerleme
sağlanamayan devlet hastanesiyle ilgili
Ki Bursada iktidar partisine en
çok oy veren bir bölgenin insanlarına haksızlık edildiğini
düşünüyoruz. Burada sağlık hizmetlerinin büyük oranda
aksadığını bildirerek, iktidarın verdiği sözü
yerine getirerek hastanenin bir an önce yöre halkının
kullanımına açılmasını takip edeceğimizi
söylüyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
13.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinin yoğun
bakım ünitesinde yaşanılanlarla ilgili gerekli incelemelerin
başlatılıp başlatılmayacağını ve ihmali
bulunan yetkililer hakkında soruşturma açılıp
açılmayacağını, ülke genelinde devlet hastanelerindeki
içler acısı hâlin sebebinin şehir hastanelerine yönlendirmeyle
alakalı devlet politikası olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma
Hastanesi anestezi ve yoğun bakım ünitesinde kanlı sargı
bezlerinin ortalıkta olduğu, temizlik malzemelerinin yoğun
bakımın içerisinde bulunduğu, bölüm tuvaletlerinin hijyenden
uzak bir görüntüde olduğu, steril tutulması gereken tıbbi
malzemelerin toz toprak içerisinde olduğu o bölümde yatan
vatandaşlarımız tarafından ifade edilmektedir. İlgili
konu hakkında kayıtlar, fotoğraf ve görüntüler tarafımda
mevcut bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın bu tespit ve
şikâyetleri üzerine Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma
Hastanesindeki ilgili yoğun bakım ünitesinde gerekli incelemeler
başlatılacak mıdır? Bu konuda ihmali ve uygunsuzluğu
bulunan ilgililer ve yetkililer hakkında bir soruşturma
açılması düşünülmekte midir? Ülkemiz genelinde devlet
hastanelerindeki bu içler acısı hâlin sebebi şehir hastanelerine
yönlendirmeyle alakalı bir devlet politikası mıdır? Sağlıktaki
bu sorunlara Sağlık Bakanlığı tarafından gerekli
dikkat ve ihtimamın gösterilmesini, özellikle bu anestezi ve yoğun
bakımdaki olumsuzlukların giderilmesi için gerekli tedbirlerin
alınmasını yüce Parlamentodan bir kere daha kamuoyunun dikkatine
sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
14.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, ithal edilen ilaçların temininde yaşanılan
sorunlara ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Hükûmetin on yedi yıldır uyguladığı yanlış
ve tutarsız ilaç politikaları, dövizdeki dalgalanma, yurt
dışındaki firmalarla yaşanan problemler ve benzeri
sebeplerle, ithal edilen ilaçların temini gün geçtikçe derinleşen bir
sorunu oluşturmaktadır. İlacın stratejik bir ürün
olması ve yerli ilaç sanayisinden istenilen verimin alınmaması,
muadili olmayan veya maalesef aynı düzeyde fayda sağlayamayan
ilaçlara vatandaşlarımızı mahkûm etmektedir. Başta
epilepsi, şeker ve kanser hastaları olmak üzere, bu hastaların
tedavisi için kullanılan ithal ilaçların tedarikinde sıkıntılar
yaşanmaktadır. Örneğin, ülkemizde yaklaşık 700 bin
epilepsi hastasının neredeyse tamamının
kullandığı ve muadili olmayan Trileptal isimli ilacın
piyasada olmayışı bu hastalarımız için çok ama çok
ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Sayın Bakandan en azından
hayati önem arz eden ilaçların tedariki hususunda bir an önce harekete
geçmelerini rica ediyorum. Aksi takdirde bu sorumluluğun
hesabını kimse veremez.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Köksal
15.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, 5
Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü
yıl dönümünde saygıyla andığına, Karayollarında
çalışan taşeron işçilerin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikli olarak, partimizin önceki genel
başkanlarından Biz milliyetçiliği sokak duvarlarına
değil, Kıbrısın Beşparmak Dağlarına,
Afyonun haşhaş tarlalarına yazdık. diyerek dünyaya ders
veren işçi, çiftçi, emekçi dostu, halkın Karaoğlanı
Sayın Bülent Eceviti ölüm yıl dönümünde saygıyla, minnetle,
rahmetle anıyorum.
Karayollarında çalışan taşeron
işçiler üç aydır maaş alamıyorlar. Kiminin elektriği,
suyu, doğalgazı kesik, kimi icralık olmuş, kimi
çocuğuna harçlık bile veremiyor. Seçim bölgem Afyonkarahisarda da
Karayolları 31. Şubede çalışan taşeron işçiler
maaşlarını almadan çalışıyorlar. Kamu-özel iş
birliği projeleri kapsamında hazine garantisi verilen şehir
hastaneleri, köprüler, otoyollar için yandaş müteahhitlere bütçeden 13
milyarın üzerinde ödeme yapıp, iş gariban işçinin alın
terine, emeğine, maaşına gelince Bütçede para yok. diyenlere
yazıklar olsun diyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, AKP
iktidarları sayesinde yenilip içilenin bilinmez hâle geldiğine ve
gerekli önlemlerin alınması için Tarım Bakanına
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarları sayesinde ne yediğimizi,
ne içtiğimizi bilmez hâle getirildik. Dana eti diye at, eşek, domuz
eti yedirilmesine; sütsüz peynir, karışık yağ, boyalı
gıdalar ile bozuk gıdaların piyasalarda satılır olmasına
alıştırıldık. İthal diye gelen ürünlerde de
sorunlar var. Kirlenen ve kimi yerde içinde canlı yaşamayan sularla
sebze üretip yıkanmasını da olağan sayar olduk. Kimyasal
ilaç kalıntıları görmezden gelindi.
Sağlığımız için yememiz önerilen ıspanak dahi
içine karışan otlardan dolayı zehre dönüşüverdi.
Ispanağın içine nasıl bir ot karıştı ki 100
kişi zehirlendi? Yıllardır aynı tarlalardan
karışmayan zehirli otlar nasıl oldu da bu kez toplanıp
pazara geldi? Açıklamalar inandırıcı gelmiyor. Ispanak dahi
dile geldi, haber veriyor. İktidar bir an önce düzenli, sürekli, gerçekçi
denetimleri artırmalıdır. Parasını ödeyip
aldığımız ürünlerle sağlığımızla
oynanmasın. Gerekli önlemleri alması için Tarım
Bakanlığına çağrıda bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaya
17.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Süper Ligde
oynanan Trabzonspor-Göztepe maçında yaşanılanlardan dolayı
Türkiye Futbol Federasyonunu göreve çağırdıklarına
ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Süper Ligde cumartesi
akşamı oynanan Trabzonspor-Göztepe maçı tam bir hakem rezaletine
sahne olmuştur. Maçın hakemi Trabzonsporumuzu resmen katletmiş,
göz göre göre emeğimizi ve 3 puanımızı
çalmıştır. Oyuncumuz Sörlotha yapılan net
penaltıyı vermemiş, kaptan Sosaya yapılan
kırmızı kartlık hareketi görmezden gelmiştir.
Sörlothun pozisyonunda VAR hakemine ısrarla Orta hakemi
çağıralım. dendiği, VAR hakeminin de bu çağrıya
Sorumluluk bende, kes sesini! şeklinde cevap verdiği için de hakemler
arasında tartışma çıktığı
konuşulmaktadır. VAR odasında konuşulanların
açıklanmasını istiyoruz.
Trabzonspor taraftarları olarak adalet ve
şeffaflık istiyoruz. Terimizin çalınmasından ve
haksızlıklardan bıktık usandık. Bu Merkez Hakem Kurulu
ve hakemlerle ligimizin sağlıklı yönetilmesinin mümkün
olmadığını düşünüyoruz.
Türk futbolunda Anadolu devrimini yapmış
Trabzonsporlular olarak temiz futbol istiyoruz. Futbolumuzun içine
yuvalanmış kirli yapılara ve bozuk düzene engel
olunmasını istiyor, Türkiye Futbol Federasyonunu göreve çağırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
18.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, ABD
Temsilciler Meclisinin sözde Ermeni soykırımının
tanınmasına ilişkin kararının bilimsel gerçeklikten
uzak olduğuna ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinin almış olduğu
sözde Ermeni soykırım kararını kınayan, reddeden, yok
hükmünde sayan AK PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve İYİ PARTİ gruplarını ve değerli
milletvekili arkadaşlarımı kutluyorum. İşin
uzmanları tarafından hiçbir bilimsel araştırma ve
arşiv incelemesi yapılmadan bu konunun cahili ve ehliyetsiz
Temsilciler Meclisinin almış olduğu bu kararla fay
hattının kaydırılması için alınan meclis
kararının hiçbir farkı yoktur, her ikisi de bilimsel
gerçeklikten uzaktır. Alınan bu karar, Sülün Osmanın Galata
Kulesini satması gibi hayal ürünü, komik ve gerçek
dışıdır. Temsilciler Meclisinin bu kararı sadece ve
sadece şantaj girişimidir. Türkiye, hiçbir zaman böyle basit
şantajlara boyun eğmemiştir, eğmeyecektir. Alınan bu
karar yok hükmündedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Cora
19.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın,Trabzon ili
Tonya ilçesi Kadıralak Tabiat Parkında taş ocağı
açılacağı iddialarına ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Trabzonun Tonya ilçesinde bulunan mavi
yıldız çiçekleriyle meşhur Kadıralak Tabiat Parkıyla
ilgili ortaya atılan spekülasyonları ve yapılan algı
operasyonlarını kabul etmiyoruz. Burada bir taş ocağı
açılacağına dair iddialar iyi niyetten uzaktır. Kadıralak
bir taş ocağı değil, Türkiyenin 223üncü tabiat
parkıdır. Sadece yapılacak gölet için çıkarılacak
malzemenin temin edileceği taş ocağı Kadiralak
Yaylasının sınırları içerisinde değildir. Kadıralak,
Trabzonun ve bölgenin en önemli turizm lokasyonlarından birisidir.
Yapılan çalışmalar, koruma altına
aldırdığımız bu doğa harikasını güzelleştirmek,
turizm destinasyonunun bir başka aksını tamamlamak içindir.
Velhasıl amacımız, oluşan turizm ilgisini doğru bir
şekilde yönetmektir. Bu amaçla, Kadıralak Tabiat Parkında yayla
turizmine, bölgenin gelişmesine ve sosyoekonomik yapısına daha çok
katkı sağlanması için yapılacak olan göl projesiyle
panoramik bir görüntü oluşturulması planlanmaktadır. Bu güzel
yaylanın korunması ve gelecek nesillere daha güzel bir şekilde
bırakmak için harika bir proje hazırlıyoruz. Biz laf değil,
proje üretiyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Özdemir
20.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 5
Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü
yıl dönümünde saygıyla andığına ve İstanbul ili
Esenyurt ilçesindeki öğrencilere nitelikli eğitim verilebilmesinin
önünün açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uzun siyasi yaşamında
saygısından, nezaketinden, dürüst ve mütevazı
kişiliğinden asla taviz vermeyen Ne ezen ne ezilen; insanca, hakça
bir düzen. diyerek ülkesine ve halkına büyük hizmetleri olan Genel
Başkanımız Başbakan Bülent Eceviti vefatının
13üncü yıl dönümünde ben de saygıyla ve özlemle anıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bir diğer konu olarak İstanbul Esenyurt ilçemizde
geçmişte yapılan ranta ve talana yol açan yanlış
uygulamalar nedeniyle bugün okul inşa edecek alan
kalmamıştır. Yeni göreve başlayan belediye
başkanımızın çözüm noktasında gündeme getirdiği
lise kampüsü yapılması için belediyeye devredilmek istenen arazi,
maalesef, AK PARTİli ve MHPli meclis üyelerinin oylarıyla
reddedilmiştir.
İlçemizdeki 160 bin öğrencimize nitelikli
eğitim verilmesi ve bu imkândan mahrum bırakılmamaları için
AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarının siyasetüstü
bu konuyu bir kez daha değerlendirmeleri çağrısında
bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
21.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 5
Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü
yıl dönümünde saygıyla andığına ve İstanbul ili
Ümraniye ilçesi Finanskent Mahallesindeki vatandaşların
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bizim iki gücümüz var: Biri hak, biri halk. diyen
halkçı devlet adamı Sayın Bülent Eceviti rahmetle ve saygıyla
anıyorum.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; İstanbul ili Ümraniye ilçesinde Finanskent Mahallesinde
Büyükşehir Belediyesi baypas edilerek Ümraniye Belediyesi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığıyla birlikte Emlak Konut, büyük bir
rant ve talan uygulaması başlatmaktadır. Burada 130 tane
gecekondu vardır. Halk burada mağdur durumdadır. Finanskent
mahallesinde oturan vatandaşların barınma hakkının
ranta ve talana kurban edilmemesini, burada halkın barınma hakkı
olan konutlarının bir an önce teslim edilmesini talep ediyor; selam
ve saygılarımı iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Öztürk
22.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün,
ABDnin 2018 yılı Terörizm Raporuna ilişkin
açıklaması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın
Başkan, Amerikanın 2018 terörizm raporunda YPG/PYD ve FETÖ terör
örgütü kapsamına alınmamış, hain teröristbaşı
sürgünde din adamı olarak takdim edilmiştir. Bu durum, melanet bir
projenin uluslararası varlığının perdelenmesine işaret
eden bir tutumdur. Hiçbir zaman unutmayacağız ki FETÖ terör örgütü,
15 Temmuz gecesi devşirdiği dar kadroyla Türkiyeyi işgal etmeye
kalkışmıştır. Yaklaşık üç buçuk
yıldır FETÖ ve kalıntılarıyla, kripto damarıyla
hukuki, siyasi, güvenlik ve diplomatik vasıtalarla kıyasıya
mücadele edilmektedir. Bu kapsamda, bazı siyasi elçilerin FETÖyle
mücadeleyi sulandırmasının yanı sıra KHK
faciadır. değerlendirmesi ve mağdur edebiyatına bel
bağlaması 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine büyük bir
haksızlık ve hadsizliktir. Türkiye bir hukuk devletidir, hukukun
üstünlüğü herkes için bağlayıcıdır, amirdir. Ancak
yargı kararları milletin vicdanıyla çelişmemelidir.
BAŞKAN Sayın Arkaz
23.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 2-8
Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası.
Minicik bedenlerde olan kocaman yüreklerin sevgiyle
kucaklaşacağı bir haftadır. 16 yaş altındaki
özellikle erkek çocuklarda yaygın görünen kanser türlerinden olan lösemi,
halk arasındaki tabirle kan kanseridir. En çok 1 ve 5 yaş
arasında görülür. Dünyada 350 bin lösemi hastası vardır,
Türkiyede ise yılda 4.500 kişiye lösemi teşhisi
konulmaktadır. Lösemi hastalığının tedavisi mutluluk
ve moraldir. Bizler de morallerini yüksek tutmak ve umut vermek için elimizden
geleni yapmalıyız. Lösemili çocukların yüzündeki bir gülümseme
olmamız temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçel
24.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, 5 Kasım CHP
eski Genel Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü yıl
dönümünde saygıyla andığına, Akdeniz meyve sineğiyle
mücadelede eylem planı oluşturulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Genel
Başkanımız, Kıbrıs fatihi, saygın siyasetçi
Karaoğlan, halkçı Ecevitin ölüm yıl dönümü. Aramızdan
ayrılışının 13üncü yıl dönümünde Bülent Eceviti
saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Akdeniz meyve
sineğiyle mücadele başta seçim bölgem Mersin olmak üzere, meyve
üretilen tüm bölgelerimizin en önemli sorunlarından birisi.
Yıllardır bu zararlıyla biyolojik ve biyoteknik mücadele
yapılması çağrısında bulunuyoruz. Bir mücadele eylem
planı oluşturulmalı ve bu zararlıyla mücadele edilmeliydi.
Son olarak, Rusyaya ihraç edilen 379 ton narenciye bu zararlıdan
dolayı geri döndü. Bu da bize gösteriyor ki AKPnin tarım
politikaları çökmüştür; çiftçi ve tarım üretimi bile isteye yok
sayılmıştır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Keven
25.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, 2018 yılına
ait buzağı desteklemeleri ile sertifikalı tohum kullanım
desteğinin ödenmeyerek çiftçilerin üretimi terk etmesinin mi
istendiğine ve Akdağmadeni ilçesinde işten çıkarılan
maden işçilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Çiftçilerimize sertifikalı tohum desteği
ve buzağı desteği hâlâ ödenmedi. Bir yılı geçmesine
rağmen neden hâlâ ödenmiyor, bir açıklama yapılmadı.
Çiftçilerimiz icra tehlikesiyle karşı karşıya. Bundan
dolayı borç ertelemesi yapılmasını bekliyorlar.
Çiftçilerimizin bu sorunlarını defalarca dile getirdik. Yüz binlerce
çiftçi borcunu ödeyemiyor. Tarlasını bırakıp üretimi terk
etmesini mi istiyorsunuz? Zaten yaklaşık 800 bin çiftçi tarım
politikanızdan dolayı üretimi bıraktı. Yozgatta çiftçi
dertli, esnaf dertli, işçi dertli, emekli dertli ve perişan.
Akdağmadeni ilçemizde Yıldızlar Holding 130 maden işçisinin
tazminatlarını bile ödemeden işten attı, işletmeyi
kapattı. Bu şirket işçilerin üç buçuk aydır
maaşlarını ve tazminatlarını ödemiyor. 130 maden
işçisi Biz hangi cumhuriyetin vatandaşlarıyız? diye
yazdıkları mektupla bana soruyorlar. Sizce bunlar hangi cumhuriyetin
vatandaşlarıdır?
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Enginyurt
26.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, 5 Kasım CHP
eski Genel Başkanı Bülent Ecevite ölümünün 13üncü yıl
dönümünde Allahtan rahmet dilediğine ve Süleyman Demirel, Alparslan
Türkeş, Necmettin Erbakan, Turgut Özal ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucu
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürkü rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, 21inci Dönemde 57nci Hükûmette birlikte çalışma
imkânı bulduğum merhum Başbakan Sayın Bülent Eceviti
rahmetle, şükranla anıyorum; Allah rahmet eylesin diyorum. Onun
şahsında Sayın Süleyman Demirel, Sayın Alparslan
Türkeş, Sayın Necmettin Erbakan, Sayın Turgut Özal ve en
önemlisi Türkiye Cumhuriyetinin kurucu Cumhurbaşkanı Sayın
Mustafa Kemal Atatürkü de rahmetle anıyorum. Özellikle son günlerde
Mustafa Kemal Atatürke yönelik saldırıları şiddetle
kınıyorum. Mustafa Kemal Atatürkü Staline benzetenlerin aynaya
bakmasını tavsiye ediyorum. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Girgin
27.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, 1 Ocak 2019
tarihi itibarıyla plastik poşet başına ödenen 25
kuruşun 15 kuruşu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
payı olarak tahsil edildiğine göre geçen on aylık süreçte ne
kadar para toplandığını ve bu paralarla çevreyle ilgili
herhang bir çalışmanın yapılıp
yapılmadığını Çevre ve Şehircilik Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına: 2872
sayılı Çevre Kanununda yapılan değişiklik
sonrası 1 Ocak 2019 tarihi itibarıyla plastik poşet
başına 25 kuruş ücret ödenmekte ve bu rakamın 15
kuruşu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı payı olarak
tahsil edilmektedir.
Bu bağlamda;
1) Yasanın uygulamaya girdiği tarih
itibarıyla aradan geçen on aylık süreçte plastik poşet
ücretlendirmesinden toplam ne kadar para toplanmıştır?
2) Toplanan bu paralarla çevreyle ilgili herhangi
bir çalışma yapılmış mıdır?
Yapıldıysa bu çalışmalar nelerdir?
3) Toplanan paralar nerededir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
28.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin
açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu hafta Lösemili Çocuklar Haftasıdır.
Lösemi, çocukluk çağının en sık görülen kanser türüdür.
Lösemi hastalığının iki üç yıl devam eden bir tedavi
süreci olabilir; zaman zaman hastalık yatışarak, zaman zaman
alevlenerek yıllarca sürebilir. Hastalık yüzde 45-85 oranında
tedavi edilebilir. On yıl hastalıksız geçen süre tam
iyileşme kabul edilir. Bazen kemik iliği nakli de gerekebilir.
Tedavinin uzun sürmesi nedeniyle hastanın sosyal ihtiyaçları da
karşılanmalıdır. Çocuğun eğitim ihtiyaçları,
ailenin konaklayabileceği yerlerin ayarlanması modern dünyada lösemi
tedavisine paralel düşünülmesi gereken durumlardır.
Buradan iktidarı -bu günün anlam ve öneminden
yola çıkarak- lösemili çocuklarımızın ve ailelerinin
yaşadıkları zorlukları anlama adına
farkındalığa ve bu hastalığın tedavisi için daha
fazla kaynak ayırmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özen
29.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Avrupa Alevi
Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı ve 25inci Dönem HDP
İstanbul Milletvekili Turgut Ökere yurt dışı
çıkış yasağı getirilmesine ilişkin
açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Değerli
Başkan, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı
ve Alevilerin kanaat önderi eski milletvekili Turgut Öker hakkında,
savcılık tarafından çağrıda bulunulması üzerine
Almanyadan geldiği, aynı gün gittiği Anadolu Adliyesinde yurt
dışı çıkış yasağı konulmuştur.
Kendisinin çifte vatandaş olarak yurt dışında tedavisi
devam ederken böyle bir karar verilmiştir. Alevilerin iradesinin
kırılması için verilen bu karar Turgut Öker şahsında
tüm Alevilere yapılmış bir operasyondur. Fakat ne
yaparsanız yapın Aleviler, iradesine sahip çıkmaya devam edecek,
yoluna sahip çıkacak, asla size teslim olmayacak. Yüzyıllardır
dediğimiz gibi: Dönen dönsün, biz dönmeyiz yolumuzdan. Aşk ile.
BAŞKAN Son olarak Sayın Ersoy, buyurun.
30.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, 3-9
Kasım Organ Bağışı Haftası vesilesiyle herkesi
organ bağışı yapmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tıbbi olarak tüm yeterliliklere sahip olan
ülkemizde organ nakli bekleyen hastaların sayısı gün geçtikçe
artmakta iken organ bağışları bu kişileri kurtaracak
boyutlara maalesef ki ulaşmamaktadır. 3-9 Kasım Organ
Bağışı Haftası kapsamında bu hayati konunun
önemine dikkat çekmek, farkındalık oluşturmak ve insan
hayatının devamlılığının sürdürülebilmesi
için üzerimize düşen görevi yerine getirmemiz gerekmektedir. Hepimizin bir
yakını, sevdiği, eşi, çocuğu, anne veya babası
nakil bekleyen bir hasta konumunda olabilir. Organ nakli bekleyen tüm
hastalarımıza acil şifalar diliyorum ve herkesi organ
bağışı yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekillerimize
teşekkür ederim.
Şimdi grup başkan vekillerimizin söz
taleplerini karşılayacağım.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Türkkanda.
Buyurun Sayın Türkkan.
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde el yapımı
patlayıcıya müdahale sırasında şehit düşen
İstihkam Uzman Çavuş Suat Topçu ile 7nci Komando Er Eğitim Alay
Komutanlığında eğitim sırasında şehit olan
Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Yaralıya Allahtan rahmet dilediğine,
5 Kasım CHP eski Genel Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 13üncü
yıl dönümünde saygıyla andığına, 2-8 Kasım
Lösemili Çocuklar Haftasına, güçlendirilmiş parlamenter sisteme
geçilmesi hususunun Meclisin bir numaralı gündemi olması
gerektiğine, öğrenim kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu
gençlerin mağduriyetine, tarım reformuna ihtiyaç olduğuna ve
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağın sosyal medyadan
yaptığı paylaşımına Göç İdaresi Genel
Müdürlüğünden verilen cevaba ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün yine şehit haberleri aldık.
Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde teröristlerden
temizlenen alanda yapılan mayın temizleme çalışmalarında
tespit edilen el yapımı patlayıcıya müdahale
sırasında ne yazık ki İstihkâm Uzman Çavuş Suat Topçu
şehit oldu. İzmirde eğitim sırasında fenalaşan
Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Yaralı kardeşimiz de tüm
müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Şehitlerimize Yüce
Allahtan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum; ruhları şad olsun.
Türk siyasi tarihinin önemli isimlerinden olan eski
Başbakan Bülent Eceviti, ahirete intikalinin 13üncü yıl dönümünde
saygı ve rahmetle anıyorum. Merhum Ecevit, özellikle 1974
Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasında Türkiye'ye
uygulanan ambargoya karşı verdiği mücadeleyle akıllarda yer
etmiş bir siyasetçidir. Mekânı cennet, ruhu şad olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2-8 Kasım günleri arasında Lösemili
Çocuklar Haftasını idrak ediyoruz. Lösemi, tedavi edilebilen bir
hastalık. Lösemili çocuklarımızın en temel ihtiyacı da
sevgi ve umut. Bu farkındalık haftasında küçük bedenleriyle
kansere karşı büyük mücadele veren çocuklarımızı
sevgiyle gözlerinden öpüyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçilmesinden sonra özellikle Avrupa ve Amerika başta olmak
üzere, tüm dünyada tek adam algısı yaratılmış ve
yayılmıştır. Gücün tek elde toplanması, iç ve
dış tüm kararların aynı kişiye bağlanması
dış politikada Türkiyenin demokrasi ve hukuk kavramlarını
zora sokmuştur. Demokrasinin gereği olan çoğulcu
katılım ile ortak karar alma mekanizması devre
dışı bırakılmıştır. Özellikle son
zamanlarda yabancı sermayenin ülkemize gelmemesinin ve ülkemizdeki
sermayenin dışarıya kaçırılmasının temel
sebebi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği
güvensizlik ortamıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tek bir kişinin
kontrolündeki ekonomi ve tek bir kişiye bağlı iç ve
dış politik kararlar ne Türk devletinin geleneğine ne de
muasır medeniyetler hedefimize uygun değildir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle maalesef iç cephede de siyasal bloklaşma oluşmuş,
toplumsal ayrışma meydana gelmiştir. Kuvvetler
ayrılığını yok sayan ve yetkiyi tek elde toplayan bu
sistemin işlemediğini geçtiğimiz bir yıl içinde tecrübe
ettik. Hep vurguladığımız gibi, Türkiyede demokrasiyi
güçlendirmek ve cumhuriyet değerlerinin gerektirdiği kuvvetler
ayrılığını esas kılmak için güçlendirilmiş
parlamenter sisteme geçilmesi şüphesiz ki en doğru ve en
akılcı yol olacaktır. Bu sorumluluk, başta iktidar olmak
üzere Meclisin bir numaralı gündemi olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede öğrenim kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite
mezunu sayısı 5 milyona dayandı. Borç vadesi dolan yüz binlerce
öğrenci için yasal işlem yapılması Hazine ve Maliye
Bakanlığına bildirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bugün 280 bin üniversite
mezunu öğrenci hakkında yasal işlem
başlatıldığı ifade ediliyor. Asgari ücretle
çalışanlar, maaşları öğrenim kredisi
borçlarının kredi taksitlerine yetmeyince haciz tehlikesiyle
karşı karşıya geldi. Kredi ve Yurtlar Kurumundan kredi alan
ancak borç taksitlerini ödeyemeyen öğrencilerin maaşına e-haciz
uygulanıyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamayan
gençlerimizin sorunları, okurken aldıkları geri ödemeli kredinin
borcu nedeniyle daha da büyüyor. Ödenmeyen borçlara aylık yüzde 1,4
oranında gecikme faizi uygulanıyor. Öğrenim kredisi
başvurusu sırasında 16 bin liraya imza atan öğrencilerin
borçları bugün faiziyle beraber 30 bin liraya kadar
çıkmıştır. İYİ PARTİ olarak konuya önemle
dikkat çekmek istiyoruz, zira mağdur olan kişi sayısı çok
fazladır. İş bulmakta ve hayat kurmakta oldukça zorlanan
gençlerimizin hayatı daha da
zorlaştırılmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devan edin, tamamlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gıda enflasyonundaki
yükselme ihtimaline karşı, iktidar partisi, Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçen kanun teklifine yeni bir madde ekledi ve Toprak Mahsulleri
Ofisine ihalesiz, sınırsız her türlü tarım ürününü ithal
etme yetkisi verildi yani zorda olan çiftçimiz bir de ithalat darbesiyle
karşı karşıya kaldı. Toprak Mahsulleri Ofisine
soğan, patates ve domates dâhil her türlü tarımsal ürünü İhale
Kanununa tabi olmaksızın ithal etme yetkisi verilmesini öngören
madde vergi paketine ilave edildi. Toprak Mahsulleri Ofisinin ihale
mevzuatı dışına çıkarılma gerekçesi olarak da üretimin
yetersiz olması nedeniyle ürün fiyatlarında meydana gelebilecek
olağanüstü dalgalanmaların önlenmesi veya ürünlerde fiyat
istikrarının sağlanması gösterildi.
Bir tarafta tarlalar boş duruyor, diğer
tarafta Hükûmet Toprak Mahsulleri Ofisine ithalat yetkisi veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - AK PARTİ usulü yerli
ve millî tarım politikasında geldiğimiz son nokta şu: Saman
Ukraynadan, hayvanlar Arjantinden, çobanlar Afganistandan. Hep söylüyoruz,
yanlış tarım politikalarıyla tarımı da çiftçiyi
de bitirdiniz. Tarımda çok ciddi anlamda, ciddi bir Tarım
Bakanıyla ciddi bir reforma ihtiyacımız var.
Buradan bugün, karşı karşıya
kaldığımız bir garabeti sizlere bildirmek istiyorum:
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ümit Özdağ, Twitter
hesabından bir paylaşımda bulundu ve Hükûmetin Afganistandan
çoban ithal edecek olmasını eleştirdi. İnanılır
gibi değil. Türkiyede 500 bin Afgan zaten var. Şimdi Afganistandan
5 bin lira maaşla 150 bin çoban daha getireceklermiş. Türkiyeyi iç
savaş toplumları cehennemine götürüyor bu iktidar. diye
yazmış Sayın Ümit Özdağ, siyasal bir eleştiride
bulunmuş. Bu paylaşıma cevap vermesi gereken siyasi
muhatabı yerine, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Twitter
hesabından bir cevap vermiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Cevabı aynen
okuyorum: Son üç yıl içerisinde toplam 93.123 Afganı ülkesine geri
gönderdik. Verdiğiniz bilginin hiçbir gerçekliği yok; biz
yalanlamaktan bıktık, siz iftira atmaktan bıkmadınız.
Bürokrasi terbiyesinden yoksun, çirkin bir ifadeyle verilmiş bu
cevabı şiddetle kınıyoruz. Ne zamandan beri bir bürokrat
sosyal medya üzerinden bir milletvekiline cevap veriyor? Ben de buradan Göç
İdaresi Genel Müdürüne söylüyorum: Sen git, Bakanın gelsin; bizim
muhatabımız senin Bakanın. Bu terbiyesizliği, bu
hadsizliği Sayın AK PARTİ Grubunun da bizzat gündeme
taşımasını istiyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, bu daha önce de yaptığı bir
hadise. Bugün arkasında durduğunu zannettiği Bakan
olmayınca bu bürokratın durumunu merak ediyorum. Siyaset böyle bir
şey; yarın siyasetçiler bir araya gelir anlaşırlar, bu
bürokratlar ne olur onu bilmiyorum. Bir devlet kurumunun, bir devlet kurumunun başındaki
adamın, halkın oylarıyla seçilmiş bir siyasetçi için
kullanacağı bu üslup olmaz, olmamalıdır.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Bülbüle
ait.
Buyurun Sayın Bülbül.
32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde el yapımı
patlayıcıya müdahale sırasında şehit düşen
İstihkam Uzman Çavuş Suat Topçu ile 7nci Komando Er Eğitim Alay
Komutanlığında eğitim sırasında şehit olan
Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Yaralıya ve 5 Kasım CHP eski Genel
Başkanı Bülent Ecevite ölümünün 13üncü yıl dönümünde Allahtan
rahmet dilediğine, Şırnak ili İdil ilçesi Öğündük
köyünde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında öğrencileriyle
birlikte Türk bayrağıyla yaptığı gösteri sebebiyle
hedef gösterilen öğretmen Seçil Yıldız başta olmak üzere
memleketin her köşesinde hizmet eden öğretmenlerimizin milletçe
yanında olunduğuna ve 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış Pınarı Harekâtı kapsamında
terörden temizlenen alanlarda yapılan, el yapımı bomba temizleme
operasyonu sırasında meydana gelen patlamada Uzman Çavuş Suat
Topçu kardeşimiz şehit olmuştur. Yine, dün akşam
saatlerinde Foça 7. Komando Tugayında eğitim yaparken fenalaşan
Uzman Çavuş Mehmet Yaralı yapılan tüm müdahalelere rağmen
kurtarılamayarak şehit olmuştur. Aziz şehitlerimize
Allahtan rahmet dilerken ailelerine ve milletimize sabırlar niyaz
ediyorum.
Sayın Başkan, bugün Türk siyasi
hayatına damgasını vurmuş, dürüstlüğü ve
saygınlığıyla ön plana çıkmış olan, temayüz
etmiş olan Sayın Bülent Ecevitin 13üncü ölüm yıl dönümüdür.
Sayın Bülent Ecevite Allahtan rahmet dilerken tüm sevenlerine tekrardan
başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, Şırnakın
İdil ilçesine bağlı Öğündük köyünde ana
sınıfı öğretmenliği yapan Seçil
Yıldızın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları
kapsamında öğrencileriyle yaptığı Türk bayraklı
gösteri sosyal medyada paylaşılmış ve büyük beğeni
kazanmıştır. Ancak vatanımızın ve milletimizin
birlik ve beraberliğine kastı olan hainler gözlerini şimdi de
küçük öğrencilerin olduğu okul bahçelerine dikmiş ve
milletimizin evlatlarını yetiştirmeye çalışan Seçil
Öğretmenimizi hedef göstermiştir.
Seçil Öğretmenimiz yalnız değildir.
Seçil Öğretmenle birlikte memleketin her köşesinde fedakârca hizmet
eden ve evlatlarımızın yetişmesinde başlıca pay
sahibi olan öğretmenlerimizin milletçe yanında olduğumuzu ifade ediyor,
kendilerine buradan şükranlarımızı sunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, 2-8 Kasım haftası Lösemili Çocuklar
Haftasıdır. Küçücük bedenlerde kocaman yürekleriyle hayata tutunmaya
çalışan evlatlarımızın sevgiyle
kucaklaşacağı, farkındalıkların daha da gün
yüzüne çıkacağı bir hafta olmasını temenni ediyorum.
Lösemi tedavi edilebilen bir hastalıktır.
Özellikle erken teşhis çok önemlidir. Bu hastalıklarda en önemli
tedavi moral ve motivasyondur. Uzun yılları alabilen tedavi
süreçlerinde hayata umutla tutunmaya çalışan evlatlarımıza
moral vermek ve onların karşılaştığı her
türlü sıkıntıyı paylaşmak bizim asli görevlerimizden
olmalıdır.
Bu hafta vesilesiyle, hastalıkla mücadele eden
bütün evlatlarımızın yanlarında olduğumuzu bir kez
daha ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Oluça aittir.
Buyurun.
33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Mardin ili Kızıltepe İlçe Belediyesine kayyum atanmasıyla
birlikte 65 HDPli belediyeden 15ine kayyum atanmış olduğuna,
kayyum atanan belediyelerde çoğunluğu elde etmek isteyen
iktidarın belediye meclis üyelerini de görevden aldığına ve
bu durumun millet iradesini, sandık hukukunu ortadan
kaldırdığına, Kürt halkının iradesinin
gasbedildiğine ve demokratik siyaset alanında, hukuk alanında
yapılan adaletsizliklerin hesabını sorana kadar mücadelelerine
devam edeceklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, çok uzunca zamandır
konuştuğumuz bir konu var fakat bunu belli ki daha uzun zaman da
konuşmaya devam edeceğiz, onlar hakkında bir şeyler
söylemek istiyorum.
Dün Mardin Kızıltepe Belediyemize kayyum
atandı, böylelikle 15inci belediyeye kayyum atanmış oldu. Şimdi,
biz 31 Martta yapılan yerel seçimlerde 3 büyükşehir, 4 il, 47 ilçe ve
11 beldede toplam 65 belediye kazanmıştık; 6 ilçemizde de
kazandığımız belediye eş
başkanlıklarını, Yüksek Seçim Kurulu kurduğu tuzak
nedeniyle, kanun hükmünde kararnameli oldukları için
mazbatalarını vermedi. Şimdi, bu 65 belediyeden 15ine şu
ana kadar kayyum atanmış oldu. Bakın, Diyarbakırda yüzde
63le, Vanda yüzde 54le, Mardinde yüzde 56yla, Hakkâride yüzde 60la,
Yüksekovada yüzde 66yla, Kulpta yüzde 50yle, Kayapınarda yüzde
66yla, Bismilde yüzde 71le, Kocaköyde yüzde 62yle, Karayazıda yüzde
62yle, Nusaybinde yüzde 77yle, Ercişte yüzde 50yle, Cizrede yüzde
77yle, Sarayda yüzde 61le, Kızıltepede yüzde 70le
küsuratları var, toparlamak için böyle söyledim- bu oranlarda
kazandığımız belediyelere kayyum atanıyor.
Birincisi, şunu saptamak gerekiyor: Bu,
sandık hukuku ve sandık adaletini, halkın iradesini
gasbetmektir, açıkça hırsızlıktır, başka hiçbir
şey değildir; seçmenlerin oyunu çalmaktır, seçmenlerin iradesini
çalmaktır ve bunun adı siyasette ve gündelik yaşamda
hırsızlıktan başka hiçbir şeyle tanımlanamaz.
Bu çok açık ortada, bir kere bunu tespit etmiş olalım.
Şimdi, 15 belediye gitti, 65 belediyeden 50 belediyemiz daha kaldı.
Şimdi bakalım, bunlar için ne yapacaksınız.
Şimdi, bu belediye eş
başkanlarını görevden almakla yetinmiyor iktidar, aynı
zamanda, belediye meclis üyelerine de musallat olmuş vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Daha yeni Van
Tuşbada 4 belediye meclis üyemiz görevinden alındı. Neden bu
yapılıyor? Çünkü hangi belediye meclisinde bu iktidar sandıkta
kaybettiyse seçimi, o belediye meclisinde azınlıktaysa o belediye
meclisindeki bizim belediye meclis üyelerimizi görevden alıyor belediye
meclisinde çoğunluğu elde etmek için. Bunun adı nedir Allah
aşkına? Yani burada siyaset yapılıyor bu Mecliste. Bu
Mecliste bulunan grupların hepsine soruyorum iktidara da muhalefete de:
Böyle bir şey olabilir mi? Oturmuş birisi İçişleri
Bakanlığında koltuğuna, eline almış bütün
belediyelerin listesini, bir mühendislikle belediye meclislerinde nasıl
bizi azınlığa düşürür, belediye eş
başkanlarını nasıl görevden alır, nasıl o
belediyeleri gasbeder, halkın iradesini gasbeder bunun hesabını
yapıyor ve teker teker bu belediye başkanlarını görevden
alıyor. Bu, demokratik siyaset adına asla kabul edilebilir bir
şey değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, Türkiye'de muhafazakâr sağın, ta Menderes
zamanından bugüne kadar geldiğimizde; Süleyman Demirel zamanında
da Turgut Özal zamanında da özenle sahip çıktığı bir
şey vardı: Sandık iradesi, millet iradesi. Sandık hukuku ve
adaleti özenle sahip çıktıkları bir şeydi. Bu iktidar
Türkiye'deki muhafazakâr sağın önemle sahip
çıktığı sandık iradesini, millet iradesini,
sandık hukukunu ve adaletini ortadan kaldırmıştır.
Artık yoktur böyle bir şey. Ve bu, Türkiye'deki muhafazakâr sağ
açısından son derece ciddi bir sorundur; demokratik politik kültürün
ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Bunu bir kez
daha tespit edelim.
Şimdi, biz bu halk iradesi gasbına, bu
sandık hukuku ve adaletinin çiğnenmesine, yok sayılmasına
elbette ki kolay kolay boyun eğmeyeceğiz, bunu söylemek istiyorum.
Yani bakın, söyledik, tekrar söylüyorum: Kendinize çok güveniyorsanız
bugün o 65 belediyeyi kazandığımız yerlerde ve sizin
gasbettiğiniz bütün yerlerde, YSKnin de gasbettiği bütün yerlerde
koyun sandıkları, hepsinden biz gümbür gümbür tekrar
çıkarız çünkü halk, iradesinin gasbedilmesine asla rıza
göstermeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Oluç.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Şimdi, kimdir bu seçmiş olan, bizim
belediyelerimizde oy kullanmış olan halk? Kürt halkı. Büyük
ölçüde Kürt halkıdır ve Kürt halkının iradesi
gasbedilmektedir. Diyor ki bu iktidar: Kürtsen istediğini seçemezsin,
seçersen sana yönettirmem, onu görevden alırım; orayı ben kendi
atadığım vali ve kaymakamlarla yöneteceğim. Âdeta bir
sömürge ülkesi gibi, vali ve kaymakamlarla halkın iradesi gasbediliyor.
Bunu asla kabullenmiyoruz, bir kez daha buradan ifade etmiş olalım ve
demokratik siyaset alanında, hukuk alanında bu yapılan
adaletsizliklerin hesabını sorana kadar da mücadelemize devam
edeceğimizi bir kez daha vurgulamış olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özele aittir.
Buyurun Sayın Özel.
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, şehit düşen
İstihkam Uzman Çavuş Suat Topçu ile Jandarma Uzman Çavuş Mehmet
Yaralıya Allahtan rahmet dilediklerine, 5 Kasım Cumhuriyet Halk
Partisinin 3üncü Genel Başkanı Bülent Ecevitin ölümünün 13üncü
yıl dönümüne, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına, Faruk
Bildiricinin Üst Kurul üyeliğinin RTÜK Başkanı Ebubekir
Şahinin isteği ve talebi doğrultusunda düşürülmesinin
Parlamentoya saygısızlık olduğuna ve konuyla ilgili hukuki
sürecin başlatıldığına, İçişleri Bakanı
Süleyman Soylunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Ekrem İmamoğluna yönelik hakaret içerikli ifadelerini
kınadıklarına, hangi siyasi partiden olursa olsun milletin
seçtiği belediye başkanı yerine kayyum atanması
anlayışının Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye
demokrasisine sürdüğü kara bir leke olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son iki günde aldığımız 2
şehit haberi yine hepimizin yüreğini dağladı. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
Allahtan sabır diliyoruz.
Bugün 5 Kasım. On üç yıl önce bugün 3üncü
Genel Başkanımızı, Bülent Eceviti kaybettik. Bülent Ecevit
siyasi kimliği, kişiliği, yaşantısıyla; özellikle
emekçilere, madencilere, dar gelirlilere yaptığı
katkılarla, onlara sahip çıkmasıyla ve mütevazı
kişiliğiyle halkın Karaoğlanı olmuştu. Bizim
iki gücümüz var; biri hak, biri halk. derdi. Toplumun her kesimini kucaklar,
alın terinden, işçiden, emekten yana mücadele etmekten vazgeçmez,
özellikle işçilerin sendikal haklarının gelişmesi için en
önemli katkıları sunardı. Nezaket ile siyasetteki
kararlılığı birlikte yürütmeyi başarmış
ender liderlerden biriydi Bülent Ecevit ve kendisi siyasi
kararlılığının yanında şair ve çevirmen
kimliğiyle gerçek bir aydın olarak Türkiye siyaset tarihine ismini
yazdırdı. Bugün gerek benden önce konuşan grupların
kendisiyle ilgili kullandığı ifadelerden gerek her partiden
sayın milletvekillerinin sosyal medya paylaşımlarından
duyduğumuz memnuniyeti bir kez daha ifade ediyor, Bülent Eceviti rahmet,
minnet ve özlemle anıyoruz.
Bugün, Turgutlu ilçemizden, Manisamızın
Turgutlusundan pırıl pırıl gençler Meclisimizi gezmeye
geldiler. Meclise, halk iradesine, demokrasiye, parlamenter demokratik sisteme
sahip çıkan bu arkadaşlarımıza, Turgutludan bu dönem
seçilmiş tek milletvekilimiz olan Bekir Başevirgen eşlik ediyor
ve kendileri Meclise saygılarını sunarak Meclisi takip
ediyorlar. Biz de CHP Grubu olarak onları sevgiyle, saygıyla
yüreğimize basıyoruz, hoş gelmişler Meclisimize.
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası ve
burada önemli bir farkındalığa ihtiyaç olduğu çok
açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benden önce konuşan
değerli milletvekillerimizin, değerli hatiplerimizin de ifade
ettiği gibi, aldıkları kemoterapi nedeniyle
bağışıklık sistemleri zayıflayan bu küçük yaştaki
çocuklarımız enfeksiyonlara karşı savunmasız
kalıyorlar. Bu yüzden de mikroplardan korunmak için ağız ve
burunlarını kapatan birer maske takmak durumundalar. Bu maskeyi
kendilerinde bir bulaşıcı hastalık varmış gibi
algılayıp kendilerinden uzak durmaya çalışanlara
karşı önemli bir farkındalık olarak LÖSEV talep ediyor ki
bu çocuklarımıza mesafeli durmayalım, onlarla ilgilenelim,
onların sağlıkları için hem
bağışlarımızı hem de onlara verebileceğimiz
en değerli şey olan sevgimizi esirgemeyelim. Biz de tüm lösemili
çocuklarımızı bir kez daha buradan, bu önemli haftada sevgiyle
selamlıyoruz.
Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta
Türkiye siyaset tarihinde görülmemiş bir olay yaşandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda tüm siyasi partilerin -çıkan oylara
bakıldığında- müşterek oylarıyla seçilmiş
olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi Faruk Bildiricinin üyeliği,
RTÜKün yine bu Meclis tarafından seçilmiş üyeleri tarafından
bir oylamayla düşürüldü. Bunun bir tane sebebi var, bunu bütün Türkiye'nin
bilmesi gerekiyor, o da şu: Faruk Bildirici bir şey fark etti ve ona
itiraz etti. Fark ettiği şey şuydu: Kanuna göre, 24 Mayıs
2013te çıkan kanun hükmünde kararnameye göre, RTÜK Başkan ve üyeleri
kendi görevleriyle benzer işler yapan şirketlerin yönetim
kurullarında görev alamazlardı. Faruk Bildirici bir baktı, RTÜK
Başkanı iki yerden daha maaş alıyor. EYTlilere çift
maaş diyenler falan bütün eleştiriler dursun, iki maaş daha
alıyor ama bu maaşların bir tanesini Basın İlan Kurumundan
alıyor, diğerini TÜRKSATtan alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) TÜRKSAT, RTÜKle işi
olan, tarife talep eden, RTÜK yönetimi tarafından tarifesi onaylanan bir
kurum ve RTÜK Başkanı gidiyor TÜRKSATın Yönetim Kurulunda bu
kararı çıkarıyor, RTÜKe gelip bu kararı onaylıyor ve
Böyle bir görevi kabul edenler direkt görevden geri çekilmiş
sayılır. diyor kanun. Faruk Bildirici bunu söylüyor, Görevden geri
çekilmiş olmanız lazım. diyor, buna karşı oylama
yapıyorlar, RTÜK Başkanı görevde kalıyor, öbür hafta Faruk
Bildiriciyi Sen tarafsızlığını kaybettin.
gerekçesiyle oylama yapıp görevden düşürüyorlar.
Bu, Parlamentoya saygısızlık,
Parlamentonun seçtiği bir üyeyi Parlamentonun seçtiği diğer üyeler
düşüremezler. Bununla ilgili hukuki süreç başladı, bununla
ilgili siyasi değerlendirmelerimizi bugün Sayın Genel
Başkanımız yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz, Meclis Genel Kurulunun,
kendi iradelerine sahip çıkması, kendi iradelerine karşı
yapılmış bu hadsizliğe karşı gerekli hassasiyeti
göstermesi gerektiğini söylüyoruz.
RTÜK Başkanının doğrudan
görevden çekilmiş kabul edilmesi lazımdır. RTÜK Kanunundaki
önemli bir eksiklik, buradan seçilen üyelerin yanlış işler
yaptıklarında Meclis tarafından geri
çağrılamamasıdır. Bu konuda gerekli bir kanun teklifi
verdik, bu konuda çalışmamız lazım. Meclisin iradesini hiçe
sayan RTÜK Başkanının derhâl hem diğer maaş
aldığı görevlerden istifa etmesi hem de Meclis tarafından
geri çağrılması, eğer bunu yerine getirmiyorsa Meclis
tarafından gerekli yasal düzenlemenin yapılması lazım.
Son olarak iki konuyu daha ifade etmem gerekiyor
Sayın Başkan, gündem çok yoğun. Anlaşılıyor ki
Kabine revizyonu konuşulmaya başlayınca şartlı refleks
olarak Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partililere sataşan
Süleyman Soylu -İstanbulun seçilmiş Büyükşehir Belediye
Başkanına seçim döneminde dünya kadar hakaret eden ve bu zehirli dili
23 Haziranda cezalandırılan Süleyman Soylu- yine tuttu, döndü
dolaştı Belediye Başkanımıza ağza almaktan
utanacağım bir ifade kullandı; utanılacak bir söz söyledi;
kayıtlara geçmesi benim açımdan ayıp bir ifadeyi Ekrem
İmamoğlu için kullandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayıp bitirelim.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu kınıyoruz ama
AK PARTİ Grubuna da soruyoruz: Farkında mısınız, sizin
demokrasi anlayışınızı, sizin
itibarınızı -bu Mecliste yüz yüze bakıyoruz- bunların
hepsini yerle bir eden biri var. Ne için yapıyor bunu? Koltuğa
tutunmak için yapıyor. Koltuğu tartışılıyor,
tartışılan koltuğunu sağlama almak için görevini iyi
yapmak yerine, gidiyor, insanlara küfrediyor ve dönüyor dolaşıyor,
Sayın Genel Başkanımıza hakaret ediyor, Ekrem İmamoğluna
hakaret ediyor ve bütün AK PARTİliler biliyorlar ki Ankarayı
Özhasekiye kaybettiren önemli etmenlerden bir tanesi, Özhasekiye fırsat
bırakmayıp, Ankaranın bütün ilçelerini gezip
adayımıza hakaretler eden Süleyman Soyludur; 31 Martta seçmenden
tokadı yemiştir ama doymamıştır. Süleyman Soylu
Ankarayı kaybettirirken Muğlaya gitmiştir, Muğlayı
da kaybettirmiştir; Aydına gitmiştir, Aydında da zarar
vermiştir; İstanbula gitmiştir, İstanbulda 31 Marta kadar
bir hafta hakaret dolu konuşmalar yapmış, 31 Mart
akşamı seçmenden tokadı yemiş, yetmemiş, iptal edilen
-haksızca iptal edilen- o seçimden sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, tamamlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mesela görevi ne? Terörle
mücadeleyle ilgili görevleri var, değil mi? Sen git işini yapsana.
İstanbullular seçimini yapar. Adayın var -geçmişin
Başbakanı, Meclis Başkanı- o kendini savunamaz mı, o
anlatamaz mı? Yok. Binali Yıldırım sussun, Süleyman Soylu
sövsün; Binali Yıldırım sussun, Süleyman Soylu sövsün; sövsün,
hava hoş! Sonuç: 13 bin olan fark, 806 bin. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu zehirli dil mahkûm edilmiştir seçmen
tarafından. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi de
Genel Başkanımıza iftiralar, hakaretler
İstanbulun
seçilmiş Belediye Başkanına laf söylüyor: Seçmen senden hesap
sorar. Bunu söylediği kişi, seçmenin tarihî bir zaferle
ödüllendirdiği Ekrem İmamoğlu. Esas hesap Süleyman Soyludan
sorulacak, yapılacak ilk seçimlerde sorulacak; bunu herkes bilsin.
Son sözüm Sayın Başkan, birkaç cümleyle
15inci kez bir siyasi partiden seçilmiş bir belediye başkanına
kayyum atanıyor, bu hazımsızlık. Yüzde 70 oy
almış, yüzde 70; Mardin Kızıltepe. AK PARTİye yüzde
70 yetmemiş demokrasiye saygı göstermesi için; gitmiş, oraya da
kayyum atamış. İleri demokrasi diye gelenlerin demokrasiyi
geri vitese taktığını, Türkiye demokrasisini yıllarca
geriye götürdüğünü, halkın iradesine saygı duymayanlara
karşı eninde sonunda halkın gerekli cevabı verdiğini
görmediklerini bir kez daha hatırlatıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son sözüm Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi siyasi partiden olursa
olsun milletin seçtiği belediye başkanına, milletin seçtiği
milletvekillerine karşı Biz sizi sandıkta yenemedik, kayyumla
yeneceğiz. Biz sizi sandıkta yenemedik, mahkemede yeneceğiz,
hapse attıracağız. anlayışı Adalet ve
Kalkınma Partisinin Türkiye demokrasisine sürdüğü kara bir lekedir.
Bu leke sizin alnınıza yakışır ama bu Meclisin, bu
Parlamentonun, Türkiye'nin alnına yakışmaz. Bu tutumların
tamamının Türkiye siyasi tarihinde ayıplı ve iddia
ediyorum, bundan üç sene, beş sene, sekiz sene sonra arkadaşlar
televizyonlara davet edildiklerinde savunamayacakları tutumlardır,
utanç duyulacak tutumlardır. Bunu bir kez daha bu yüce çatı
altında kayda geçirmek istiyorum.
Başarılı bir hafta diliyorum
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Grup Başkan Vekilleri adına
son söz AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Muşa aittir.
Buyurun Sayın Muş.
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Barış Pınarı Harekâtında şehit düşen
askerlerimize Cenab-ı Hakktan rahmet dilediğine, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasında İçişleri
Bakanı Süleylan Soyluyla ilgili ifadelerine, RTÜKün Faruk Bildiricinin
Üst Kurul üyeliğinin düşürülmesi yönünde aldığı karara
ve bu karara yargı yolunun açık olduğuna, belediyelere kayyum
atanması hususuna, kullanılan ayrıştırıcı
dilin, yapılan terörle mücadelenin Kürtlere karşı
yapılıyormuş gibi lanse edilmesinin kimseye faydasının
olmadığına ve Türkiye'nin geleceğinin daha
aydınlık olabilmesi için hep beraber terörün lanetlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Barış Pınarı Harekâtıyla
bölgede Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve milletimizin Türkiye'nin
güvenliği için başlatmış olduğu harekât önemli
seviyelere ulaşmıştır. Bu anlamda, bu harekâtta
şimdiye kadar şehit düşen kahraman askerlerimize, kahraman
güvenlik güçlerimize bir kez daha Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum,
gazilerimize acil şifalar diliyorum. Milletimiz, ülkemizin
geleceğiyle alakalı atılacak olan bütün adımlarda dimdik,
ordumuzun arkasındadır.
Değerli milletvekilleri, az önceki konuşmaları
dikkatle dinledim. İçişleri Bakanımızla alakalı
bazı ifadeler kullanıldı. Şimdi, bu noktada, işte,
iller sayılıyor Bunları Süleyman Soylu kaybettirdi
Sizin
Süleyman Beye teşekkür etmeniz lazım o zaman. (CHP
sıralarından Ediyoruz, ediyoruz. sesleri) Tamam mı? Yani
rahatsız olmamanız lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ediyoruz, ediyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hiç rahatsız
olmayın, sevinin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Küfürbaz Süleymana
teşekkür ediyoruz. Gitsin küfretsin o, küfretmeye devam etsin o.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla, böyle rahatsızlık duymanıza gerek.
Dolayısıyla, madem böyle bir düşünceniz var, o zaman gezersiniz,
Süleyman Beye teşekkür edersiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadsiz Süleymana bir
teşekkür ederiz!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Diğer bir
konu: Şimdi, seçim değerlendirmesi yapılıyor. Değerli
milletvekilleri, 2002den beri seçimler yapılıyor, Cumhuriyet Halk
Partisi ilk defa bir seçimle alakalı, işte İstanbulu Süleyman
Beyden kaybettiniz, Ankarayı Süleyman Soyludan dolayı
kaybettiniz
İlk defa oturmuş da bizim niye kaybettiğimizi
kendileri bir değerlendirmeye tabi tutmaya çalışıyorlar.
Arkadaşlar, siz kaybettiğiniz illeri bir
değerlendirin, niye alamadınız veya şimdiye kadar neden
kaybettiniz? İlk defa belli büyük şehirlerde, bir ittifak neticesinde
kazanımlarını milletten tokat yiyenler olarak ifade ediyor.
Sizi millet tokat manyağı yapmış, tokat manyağı
olmuşsunuz, hâlen farkında değilsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Ve şimdiye kadar
MURAT EMİR (Ankara) Bu nasıl
konuşma ya! Yakışıyor mu bu sana? Bir Grup Başkan
Vekiline yakışıyor mu bu konuşma?
KANİ BEKO (İzmir) Bu manyak kelimesi
nereden çıkıyor ya!
ATİLA SERTEL (İzmir) Çok ayıp!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Arkadaşlar, bir
sakin olun.
BAŞKAN Sayın Muş
Değerli
arkadaşlar
Değerli arkadaşlar, bir saniye lütfen
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Muş
Değerli arkadaşlar, lütfen, Grup
Başkan Vekilimiz konuşuyor.
Sayın Muş, lütfen, sizin de daha özenli
bir dil kullanmanızı rica edeceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nasıl dil
kullanırsanız aynı şekilde mukabele
alırsınız. (CHP sıralarından gürültüler)
KANİ BEKO (İzmir) Sözünü geri al!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
MEHMET MUŞ (İstanbul) Diğer bir
konu şu: Faruk Bildirici meselesi.
ATİLA SERTEL (İzmir) Saygısız!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi,
değerli arkadaşlar, Faruk Bildirici meselesi
KANİ BEKO (İzmir) Dangalak dangalak
konuşuyorsun, sözünü geri al!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dangalak sensin!
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
KANİ BEKO (İzmir) Sensin dangalak!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
KANİ BEKO (İzmir) Sözünü geri al!
ATİLA SERTEL (İzmir) Saygılı
konuş!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Grup Başkan
Vekili sahip çıksın.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Beko
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ağzına
geleni saydın. Sahip çıkılsın
BAŞKAN - Sayın Beko, lütfen...
ATİLA SERTEL (İzmir) Saygılı
konuşun.
BAŞKAN - Grup Başkan Vekillerimiz var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Değerli
milletvekilleri, diğer bir konu şudur: Faruk Bildirici meselesi.
Şimdi, kurul üyelerinin nasıl hareket edeceği bellidir, neye
göre hareket edecekleri de bellidir; hukukları vardır, kanunları
vardır, buna göre hareket etmek zorundadırlar. Şimdi, buradan
pek çok üye seçilip gidiyor. Partilerin kontenjanından seçiliyor ama
onlar, o seçilenler partilerinin bir üyesi değillerdir. AK PARTİ
kontenjanından seçilenler de oldu, Milliyetçi Hareket Partisi
kontenjanından seçilenler de oldu, Cumhuriyet Halk Partisi
kontenjanından seçilenler de oldu ama hiçbiri ne CHPnin ne AK
PARTİnin bir üyesi gibi hareket edemez. Şimdi, Faruk Bildirici
meselesine baktığımız zaman
Bakın, az önce
bürokrasiden dert yanılıyor. Mecliste basın toplantısı
düzenliyor arkadaş. Ne işi var bu arkadaşın Mecliste?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclisten seçilmiş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Mecliste ne
işi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sana şikâyet ediyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Mecliste ne
işi var?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Milletin
Meclisinde milletin yeri var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, bu
657ye tabi birisi, 657ye tabi şekilde hareket etmek zorundadır.
Bakın, bu arkadaşı buraya getirip buna konuşma
yaptıranlar kim?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Memur gelir
buraya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) CHPnin âdeta bir
üyesi gibi, bir mensubu gibi basın toplantısına iştirak
ediyor ve bu onların tabi olduğu kanunu çiğniyor
dolayısıyla ihlal ediyor. Yapılan bir hukuki işlem var.
Neden yapılıyor? Durup dururken yapılmadı. Bundan önce
Cumhuriyet Halk Partisinin üyeleri vardı, onlara karşı neden bir
şey yapılmadı? Niçin bir üye atanmadı? Niçin RTÜK böyle bir
karar almadı?
İkinci konu: Bakın,
katıldığı bir televizyon programında
açıklamalarda bulunuyor, diyor ki
Meseleyi anlatayım. 16 Eylül 2019
tarihinde Halk TVde bir programa katılıyor Faruk Bildirici. Günün
Raporu programında RTÜK üyesi Faruk Bildirici şu ifadeleri
kullanıyor: Şu anda medyanın büyük bir bölümü iktidarın
propaganda aygıtı durumunda. Böyle bir işlev sergiliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Başkanım, böyle
bir usul yok Mecliste ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onun
dışında baktığınızda, yüzde 90-95in
dışına baktığınızda, birkaç televizyon Halk
TV, Tele 1, KRT, FOX gibi kanallar var; gazetelere baktığınızda,
işte Sözcü, Evrensel, Birgün, bu kadar, onun dışındakilerin
gazetecilikle çok fazla bir ilgisi kalmadı. Şimdi, bunu kullanan, bu
ifadeleri kullanan şahıs gidiyor kurula, bütün medyadaki,
televizyonlarla, gazetelerle alakalı rey ihdas edecek. Adamın fikri
belli. Nasıl bir görüş ifade edebilirsin sen? Kanunlarla alakalı
konuşamaz, böyle bir yetkisi yok, kanunu çiğniyor, ihlal ediyor.
Bir diğer mesele, değerli milletvekilleri,
RTÜKün aldığı kararlar gizlidir ancak karar
alındığında açıklama kararı
alınmadığı müddetçe saklıdır; bunu ihlal ediyor.
Kurulun açıklanmaması gereken, gizli kalması gereken
müzakerelerini kamuoyuna ifşa ediyor, bunlar ihlaldir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
Dolayısıyla bu gerekçeler gösterilerek -Üst Kurulun- 38/2 ve 38/4e
göre görevden alınmıştır, düşürülmüştür. Ha,
yargı yolu açık mıdır? Açıktır. Türkiye bir hukuk
devletidir, yargıya gidebilir, bunda bir mahzur yoktur ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin oraya seçtiği üyeler -sadece RTÜKe üye seçmiyor,
başka yerlere de seçiyor- kurallara bağlı kalmak
zorundadır. Herkesten daha fazla onların sorumluluğu vardır
çünkü onlar Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından
seçiliyorlar.
Bir diğer konu, değerli milletvekilleri,
az önceki konuşmalarda bu belediyelere atanan kayyumlarla alakalı
çeşitli ifadeler kullanıldı. Şimdi, bakın, Kulpta bir
terör saldırısı yapılıyor, 7
vatandaşımız şehit ediliyor, Kulp. Tahkikat sonucunda
tutuklananlar: HDP Belediye Başkan Adayı -YSK bunun
adaylığını reddetmiş- HDP Belediye Başkanı
ve Belediye idarecileri, HDP İlçe Başkanı. Şimdi,
şüpheli olarak bunlar tutuklanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Değerli
milletvekilleri, bakınız, Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanlığına seçilen... Pek çok şey var, sadece bir
iki örnek vereceğim. PKKnın ilk terör eylemini
yaptığı 1984 yılında 1 askerimiz şehit oluyor.
Onun yıl dönümünde bir anma programı düzenliyorlar, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı orada. Ne işi var orada?
Değerli arkadaşlar, ilk silahlı
eylemin anma gününde orada program yapıyorlar. Şimdi, orada ne
arıyor, ne işi var orada?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) 2005te orada tören
yapıldı, iktidarınız zamanında.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi, bir
diğer konu, Diyarbakır Anneleri var değil mi? Nereye gidiyor
insanlar? Diyor ki: Benim çocuğumu -isim veriyor- buradan aldılar,
HDPye getirdiler, gittim milletvekilleriyle konuştum, milletvekillerine
geldim. Oğlumu HDP almış, dağa çıkarmışlar.
Vatandaş bunları anlatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi bu
kadar iç içe bir yapı var. Seçilmiş olmak, insanlardan rey almak
aldığı yetkileri vatandaş için kullanmak demektir. Biz,
sonuna kadar, demokrasiyi savunduk, savunuyoruz ama demokrasi, seçilmiş
olmak
Kamunun tahsis ettiği bütçeyi millet için kullanmak gerekir.
Değerli arkadaşlar, bakın, bundan
birkaç sene evvel, o menfezlere bombalar, EYPler konduğu zaman, üzerine
asfalt döküldüğü zaman bunu hangi imkânlarla yaptılar, hangi iş
makineleriyle yaptılar? Belediyenin vatandaşın kullanması
için tahsis ettiği o imkânları kullanarak terör örgütünün işini
kolaylaştırdılar, işinde kullandılar.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) AK
PARTİnin imkânlarıyla yaptılar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi, buna
nasıl müsaade edeceğiz? Millet için mücadele eden, millet için
çalışanlarla alakalı hiçbir tereddüdümüz yok. Sonuna kadar,
bakın, sonuna kadar ilk itiraz eden biz oluruz ama siz, kaynakları
çıkarıp burada terör örgütüne peşkeş çekerseniz,
insanları alır dağa götürürseniz, beraber ortak hareket
ederseniz demokrasiden hareket edemezsiniz değerli arkadaşlar.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Külliyen
yalan ya, külliyen yalan! Bir tane deliliniz yok.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Yalan, yalan!
Çıkıp delil sunun, hiçbir deliliniz yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İlk önce
sizin itiraz etmeniz gerekir, ilk önce sizin karşı çıkmanız
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siyasetten bahsediyorsanız,
demokratik siyasetten bahsediyorsanız, buradaki partilerin hepsinin önüne
geçip ilk önce sizin PKKyı lanetlemeniz gerekir, sizin karşı
çıkmanız gerekir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Burası
lanetleme merkezi mi? Siyaset yeri ya. Sürekli bize dil öğretmeyin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunu
yapmadığınız müddetçe, ortak hareket ettiğiniz
müddetçe, değerli arkadaşlar, kusura bakmayın, biz, orada
yaşayan vatandaşlarımızın güvenliği için gereken
adımları sonuna kadar atacağız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Vatandaşlar sizi istemiyor, siz ne istiyorsunuz onlardan?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
konu da şudur: Efendim, bunları Kürtler seçtiği için
alındı
Değerli arkadaşlar, sizin isminiz ne?
Halkların
değil mi, bak, Halkların Demokratik Partisi.
Şimdi bölgede sadece Kürtler mi yaşıyor? Değil; o bölgede
Araplar yaşıyor, o bölgede Türkler yaşıyor, o bölgede
başka etnik unsurdan olan insanlar var, sadece Kürtler
yaşamıyor. Burada yapılan işlem insanların Kürt, Türk
veya başka bir etnik kökenden olmasından dolayı değildir;
altını çizerek söylüyorum, burada yapılan işlem terörden
kaynaklanıyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Yalan!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hiçbir
şey bulamazsanız gizli tanık uyduruyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sadece, teröre
karşı yaptığımız bütün hamleleri Kürtlere
karşı yapılıyor. diye sunmaktan vazgeçin. Kürtler bu
ülkenin asli kurucu unsurlarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Hayatınızı Kürt düşmanlığına
adamışsınız.
BAŞKAN Sayın Muş, son sözlerinizi
alalım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkler kadar
Kürtlerin de bu ülkede hakkı vardır, benim ne kadar hakkım
varsa.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Hakkı
olduğu için dayak yiyor, hakkı olduğu için cezaevinde,
hakkı olduğu için seçilemiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiye'nin 82
milyon nüfusu var Sayın Başkan. Benim 82 milyonda 1 hakkım varsa
bu ülkede yaşayan her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
da bu kadar hakkı vardır, ne benden fazladır ne benden eksiktir;
bunun altını çizmek lazım. Sürekli olarak kullanılan bu
ayrıştırıcı dilin, yapılan terörle mücadeleyi
Kürtlere karşı yapılıyormuş gibi lanse etmenin
inanın, size hiçbir faydası yok.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Terörle
mücadele derdiniz yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiye'nin geleceğine
de faydası yok, Türkiye'nin istikrarına da faydası yok.
Yanlış yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz. Terörü
hep beraber lanetlediğimiz müddetçe, o zaman Türkiye'nin geleceği
daha aydınlık olur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve söylediği bütün
hakaretleri kendisine iade ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Mehmet
Muşun seviyesine inmeye kalksak gerçekten bu Meclisten hepimiz utanarak
ayrılırız. Demokrasi tokadı denilir, siyaset dilidir;
tokat manyağı denilmez, argodur, sokak dilidir, tehdit dilidir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ben Süleyman Soylunun kullandığı
ahmak kelimesini tutanağa geçirmekten imtina ettim, siz mermi
manyağı kelimesinden türetilmiş tokat manyağı
kelimesiyle, mafya diliyle cumhuriyetin kurucu partisini tehdit etmeye
kalktınız, yazıklar olsun! Size pabuç bırakmayız. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu seviyeye inersek çıkarken
vurgun yeriz, o yüzden Mehmet Muşun seviyelerine kadar inemeyeceğim.
Söylediği bütün sözleri, bütün hakaretleri, bütün o sokak
ağzını kendisine iade ediyoruz. Keşke tutanaklara böyle
şeylerin geçmesine vesile olmasaydı.
Şimdi, gelelim, Faruk Bildirici meselesine. Ne
diyor? Tarafsızlık. Tarafsızlığını
yitirmiş, tarafsız görev yapması lazım, kanununda
tarafsızdır yazıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, öyle
yönetmelik, kanun manun hatırlatmayacağım; Anayasa, Madde 103,
Cumhurbaşkanının andı:
üzerime aldığım
görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle
çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum
ve şerefim üzerine andiçerim. diyor. Namus ve şerefini ortaya koyup
tarafsızlık üzerine ant içmiş partinizin Genel
Başkanı, her gün çıkıp siyasi partilerin liderleriyle
polemik yapıyor. Türkiyede başta Genel
Başkanınızın parti il başkanı gibi atadığı
valilerle, ilçe başkanı sıfatına büründürmeye
çalıştığınız kaymakamlarla, askerin
sınır ötesi operasyon brifingine partinizin sözcülerini alıp
oturtmanızla, protokol düzeninde Kara Kuvvetleri Komutanının
önünde partinin bürokratlarını ve atanmışları oturtmanızla
tarafsızlığı aşındırdınız,
tarafsızlığın canına okudunuz. Faruk Bildirici
tarafsızlığı gereği Cumhuriyet Halk Partisinin
basın toplantısı salonuna gitmedi, Meclise geldi, Meclisin
basın toplantısı salonunda Faruk Bildirici Millet Meclisine
seçtiği RTÜK Başkanını şikâyet etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın, lütfen, bitirin
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ona niye değinmiyorsun
Sayın Muş? Göreviyle benzeşen görev kabul edemez. diyor, RTÜK
Başkanı TÜRKSATtan maaşa bağlanmış. Sen bu
maaşı doğru buluyor musun? Bu görevlendirmeyi yasaya uygun
buluyor musun? RTÜK Başkanı oradan 25 bin lira fazladan maaş
alıyor, milletin parasını ayrı, orada belirlediği
tarifeyi gelip burada onaylıyor; sen bunu görmüyor musun? Buna
vicdanın sızlamıyorsa, buna yüzün kızarmıyorsa, bunu
savunurken sesin titremiyorsa sana da yazıklar olsun be Mehmet Muş!
(CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Darbecilik
ruhlarına işlemiş, ruhlarına, iliklerine.
BAŞKAN Sayın Oluç
37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii, kolay bir konu değil bu kayyumlar
meselesi, bunu savunmanız kolay bir konu değil;
savunamıyorsunuz, mesele o. Yani siz nasıl olup da sandık
hukukunu, sandık adaletini, halkın iradesini böyle
gasbettiğinizi kendinize bile anlatamıyorsunuz aslında. Bakın,
tekrar söylüyorum: O İçişleri Bakanı almış eline bir
kalem, siyaset mühendisliği yapıyor. Neden? Koltuğunu korumak
için, başka bir şey için değil, onun için yapıyor.
Şimdi, bakın, Kulptan bahsediyorsunuz
Sayın Grup Başkan Vekili. Kulp Belediye Eş Başkanları
tutuklandı, bir tek delil yok. Onu koyalım bir kenara.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanı Selçuk Mızraklı, 27nci Dönem Milletvekilimizdi, bu
sırada oturuyordu, gitti, orada belediye başkanı seçildi. Selçuk
Mızraklı otuz yıldır Diyarbakırda hekimlik yapan bir
cerrah arkadaşımız, otuz yıl. Bu hekimliğinin çok
büyük bir kısmını kamuda yapmış, son dönemlerde özelde
çalışmış, büyük kısmı kamuda. Şimdi, bu
genel cerrah olan, Diyarbakırdaki bütün sivil toplum kuruluşlarının,
herkesin tanıdığı, bildiği Selçuk
Mızraklıyı sahtekâr, yalancı, ne olduğu belirsiz bir
gizli tanıkla siz Belediye Eş Başkanlığından
aldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yetmedi, Selçuk
Mızraklıyı ring aracına bindirdiniz Diyarbakırdan,
on saat boyunca elleri kelepçeli vaziyette Kayseri Bünyan Cezaevine getirdiniz.
Bu nedir ya? Bu, zulümdür; bu, eziyettir; bu, adaletsizlik ve hukuksuzluktur;
bu, rezalettir, rezalet; kusura bakmayın bu kelimeyi
kullandığım için. Sadece Selçuk Mızraklı değil,
yanında Keziban Yılmaz ile Rojda Nazlıer de vardı. Biri,
Kayapınar; diğeri, Kocaköy Belediye Eş Başkanları, 2
kadın arkadaşımız, ring aracında on saat elleri
kelepçeli getiriyorsunuz. Nedir bu? Otuz yıl Diyarbakırda görev
yapmış bir insanı ailesinden uzaklaştırmak için
Kayseri Bünyan Cezaevine
Eziyete bakın! Aynı, Selahattin
Demirtaşı Diyarbakırdan Edirneye gönderdiğiniz gibi
Örnekler saymakla bitmez. Bunun nesi savunulabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bakın,
bütçe meselesine gelelim. Ya, bir tane dava açılmış
değildir belediye eş başkanlarımız hakkında. Daha
önce kayyum atanmış 95 belediye eş başkanı için de
söylüyorum, şimdiki 15 kişi için de söylüyorum. Usulsüz harcamadan,
paraların yolsuzluğa sarf edilmesinden dolayı bir tek dava
açılmış değildir. Yok öyle bir şey. Gültan
Kışanak üç yıldan fazladır cezaevinde, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında böyle
açılmış bir tek dava yok. Hangi kaynakların usulsüz kullanılmasından
söz ediyorsunuz? Tamamen uydurma, tamamen uydurma bütçe meselesiyle ilgili. Ama
uydurma olmayan bir şey var. Sizin atadığınız
kayyumlar yolsuzluk yaptı, hırsızlık yaptı, usulsüz
harcama yaptı. Bakın Sayıştay raporlarına, bakın
bizim seçilmiş olan belediye başkanlarımızın ortaya
çıkardıkları faturalara; usulsüz harcamalara, bunların
hepsini yaptılar. Şimdi, bunlar ortadayken savunamıyorsunuz bu
kayyum atamalarını. Savunamıyorsunuz ve
savunamayacaksınız. Ne halkın iradesinin bu şekilde gasbedilmesini
savunabileceksiniz ne de bu demokratik olmayan hukuk dışı
adımı ve emin olun halk bunu affetmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, lütfen son sözünüzü
söyleyin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Sanmayın
ki sadece oradaki belediyeleri kastediyorum, batı için de kastediyoruz
aynı şeyleri. Bütün batı illerinde, ilçelerinde,
büyükşehirlerinde bu yaşananı gören demokrat ve vicdan sahibi,
hukukun üstünlüğüne inanan hiçbir insan bunu kabullenmeyecek ve bunun
hesabını mutlaka ama mutlaka demokratik siyaset içinde ve hukukta
sizden soracaktır, bundan emin olun. O İçişleri Bakanı
günün birinde Bakanlığı bittiğinde bunun hesabını
hukuk önünde mutlaka verecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkanım, kayıtlara geçmesi için bir şey arz edebilir
miyim?
BAŞKAN Bir saniye
Değerli arkadaşlarım, özellikle tüm
konuşmalarda, özellikle grubu yöneten değerli yöneticilerimizin her
zaman bir nezaket üslubu içerisinde konuşmalarını arzu
ettiğimi her fırsatta söylüyorum, herkes için de geçerlidir bu. Bazen
olayın heyecanından, konuşmanın heyecanından
maksadı aşan sözler de söylenebiliyor ama Meclisimizin büyük bir saygınlık
içerisinde konuşmalarını götürmesi en iyi yoldur.
Buyurun Sayın Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkanım, iki konunun kayda geçmesi için söz aldım.
Bunlardan birisi -geçmişte böyle bir gelenek
yoktu- grup başkan vekilleri kendilerine verilen söz hakkını
abartılı bir şekilde kullanıyorlar, bir nevi
milletvekillerinin söz hakları ihlal edilmiş oluyor. Çok uzun süre ve
çok farklı konularda görüş bildiriliyor. Sizin de geçmişten daha
iyi bildiğiniz gibi Mecliste böyle bir gelenek yoktu, önce onu arz etmek
istiyorum.
İkincisi: Söz Eruhtan
açılmışken, 15 Ağustos 2010 tarihinde Eruhta 25 bin
kişinin katıldığı ve bir teröristin veteran gibi
karşılandığı sözde çözüm süreci adı altında
bir büyük gösteri yapıldı. Devletin valisi, savcısı,
kaymakamı ve jandarma komutanı bu terör gösterisine 2010 senesinin 15
Ağustosunda sessiz kaldı; bunun da kayıtlara geçmesini
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, sizden ricam
toparlayarak bir değerlendirme yapmanız, ondan sonra gündemimize
devam edeceğiz.
Buyurun.
38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bir kere burada Sayın Cumhurbaşkanı yapılan
Anayasa değişikliğinden sonra parti genel başkanı
olabiliyor. Bu Anayasa değişikliğini kim onayladı? Millet
onayladı, yüzde 52yle oy verdi.
Şimdi, belediye başkanları var,
İstanbulda var, Ankarada var, Kayseride var, Konyada var; bunlar
farklı partilerden seçildiler, bunların bir partisi var mı
arkadaşlar? Var. Peki, bunlar hizmet götürüyorken CHPli olan CHPye
götürüyor, AK PARTİli olan AK PARTİye mi götürüyor? Hayır. Yol
ihtiyacı varsa yol ihtiyacını gideriyor, park ihtiyacı
varsa park ihtiyacını gideriyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) AK PARTİ
Oy almadığımız yere hizmet götürmeyiz. dedi.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla oradaki şehrin tamamına hizmet etmekle görevli.
Sayın Cumhurbaşkanının kamu gücünü kullanıyorken de
milletin tamamına hizmet etmesinden hiçbirimizin en küçük bir şüphesi
yoktur. Belediye başkanı olunca partili oluyor, onda bir
sıkıntı yok. Anayasa değişikliği
yapılmış, millet onaylamış, parti genel
başkanı olabiliyor
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tarafsız değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ama o zaman
şu söylenir arkadaşlar: Büyükşehir belediye başkanları
tarafsız davranmıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yemin ediyor mu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ankaradaki
tarafsız davranmıyor.
Değerli arkadaşlar,
yaptığınız iş ve işlemlerde vatandaşa
götürdüğünüz hizmette tarafsız olacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğeri
arkadaşlar, bakın, parti il başkanı gibi valilik
İnanın, şu konuşmaları alsanız birine
okutsanız, bir de Türkiyenin 1950ye kadar olan sürecini bir
okutsanız hakikaten bunları dinleyen insan şaşkınlık
içerisinde kalır. Bu ülkede il başkanları, CHPnin il
başkanı, aynı zamanda valiydi arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne zaman, kaç
yılında?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunu yapan
CHPdir. Şimdi o gün bunu yapan CHP kalkmış, bizim
atadığımız valilerle alakalı il başkanı
diyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Kaç
senesindeydi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Şimdi ne fark
var?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi arkadan
sesler geliyor Kaç senesindeydi? 1950den itibaren tek başına
geldikleri iktidar yok ki arkadaşlar; gelseler, ellerine imkân geçse,
şüpheniz olmasın, yine aynısını yapacaklardır.
Şimdi, eğer partizanlıktan
bahsediyorsanız, bakın, size bir şey göstereyim.
BAŞKAN Sayın Muş, toparlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, toparlıyorum ama bazı şeylere cevap vermem
gerekiyor.
İstanbulda belediyeyi kazandınız
değil mi? Partizanlıktan bahsediyorlar, bakın şuna ya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya, resmî kurumsal
yazı işle alakalı, resmî kurumsal yazı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Aman aman!
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Yazmışlar Alımları şu şekilde
yapacaksınız. diyor, yazmış. Adamların hiçbir
çekincesi de yok. Ne bu yazı? Bu yazı doğru bir yazı
arkadaşlar. Ellerine bir imkân geçse
Mesela, Büyükşehri
kazandılar, hemen uygulamaları bu. Yarın öbür gün merkezî
hükûmette olmaz ama- hakeza iktidara gelseler yapacakları bundan
farklı bir şey değil. İnsan yedisinde ne ise
yetmişinde de odur.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Darbeye gel,
darbeye!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Darbede Adnan
Menderes o duruma düştüğünde CHPnin nasıl roller
üstlendiğini iyi bilirsiniz. Okuyun, bakın o tarihe. Darbeyi orada
arayacaksınız.
Bir diğer konu da şu değerli
arkadaşlar: Faruk Bildiriciyi Meclise getiren kim? Faruk Bildiriciyi
Meclise getirip CHPnin bir üyesi gibi takdim eden Şimdi RTÜK üyemiz size
gerekli belgeleri sunacak. deyip basın odasında ona açıklama
yaptıran kim? Özgür Özel. Sana yazıklar olsun!
Tarafsızlığını bozdun adamın, adamın
başını yedin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdi çıkmış Bu işi nasıl
toparlarım? diye düşünüyor. Aynı Özgür Özel, bakın,
aynı Özgür Özel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, aynı Özgür Özel ağustos ayında RTÜK üyeleriyle
alakalı kanun teklifi veriyor Bunları görevden Meclis alabilsin.
diyor, eylülde de Faruk Bildiriciyi buraya davet ediyor. Demek ki bu işi
planlamış, kurgulamış, ağustosta teklifi veriyor,
eylülde buraya çağırıyor.
Yazıktır, günahtır, milleti meşgul
etmeyin. Hem siyasi tartışmanın içerisine çekiyorsunuz o üyeyi
Faruk Bildiricinin yapması gereken bir tek şey var, Özgür Özelin
yakasına yapışmak. Onu bu duruma düşüren Özgür Özelin
kendisidir, şimdi de işi kurtarmak için uğraşıyor.
Bir diğer mesele de şudur
VELİ AĞBABA (Malatya) Adama 4 maaş
veriliyor, yüzleri kızarmıyor.
BAŞKAN Sayın Muş, tamamlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
mesele de şudur
VELİ AĞBABA (Malatya) 4 maaş, 4
maaş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
mesele de şudur: Değerli arkadaşlar, ben, her zaman Meclisin
nezaketine uygun davranmaya çalıştım, uygun davranmaya
çalışırım.
VELİ AĞBABA (Malatya) 4 maaş
alıyor RTÜK Başkanı, yüzleri kızarmıyor!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada eğer
bir sokak ağzı arıyorsanız
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
konuşursan ben de aynısını yapacağım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Özgür
Özel, sizin nasıl bir üslup kullandığınızı millet
gayet iyi biliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sokak
ağzı kullanıyorsanız, kendi
kullandığınız üsluba bakın. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA ( Malatya) Adam 4 maaş
alıyor.
BAŞKAN Sayın Muş, artık lütfen
tamamlayalım.
Değerli arkadaşlar, bir saniye
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz tokat
diyeceksiniz bu tehdit olmayacak, siz tokat diyeceksiniz, seçimle
alakalı bir değerlendirme yapılıyorken tokat ifadesini
kullanacaksınız bu bir tehdit olmayacak, bizden karşılığını
alınca bu bir tehdit olacak, ondan sonra başlayacaksınız
demagojiye. Tokat kelimesi kendi başına bir tehdittir, fiziki
işlemdir, fiziki uygulamadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vatandaştan yediniz
dedim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz eğer bir
ifadeyi, Bunu mecazi bir anlamda kullandım. diyorsanız, bizim
kullandığımızla kimseye hakaret etme kastımız
yoktur, bir deyimdir. Dolayısıyla, bunu bu şekilde alıp
kullanacaksınız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi değerli
arkadaşlar, bu tartışmayı bir yerde bitirmek lazım ama
Sayın Özelle ilgili, isim de bildirilerek ifade edildiği için ben
Sayın Özele söz vereceğim.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
neresinden tutsan tutulacak bir tarafı yok ama şöyle bir gerçek var
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ya, burada
biri konuşurken devamlı
BAŞKAN Sayın Özel, bir saniye
Değerli arkadaşlar, lütfen
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Burada
konuşma yapılırken devamlı konuşuyorsunuz, ayıp
ama ya! Ben de aynı şeyi yapıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, zaten biz seni oluruna
bıraktık ağabeyciğim, sen her zaman bunu yapıyorsun,
sen yap, sen serbestsin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Aynı saygıyı sizden de görmek istiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz seni oluruna
bıraktık Sayın Vekilim, nasıl istersen yap. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Aynı saygıyı sizden de bekliyoruz.
BAŞKAN Zülfü Bey, lütfen
Değerli arkadaşlarım, lütfen
Şimdi değerli arkadaşlarım,
elbette tartışmaların belli bir düzlemde de kesilmesi gerekir,
bu doğrudur. Biz Başkanlık olarak
arkadaşlarımızın görüşlerini özgürce ifade etmesine
olanak tanıyoruz çünkü Meclis konuşulan bir yerdir ve bu
konuşmalara herkesin de ihtiyacı oluyor.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bizim de
görüşlerimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çıray, herkesin de
ihtiyacı oluyor.
Ve özellikle grup başkan vekilleri partiyi
temsil ediyorlar, ben onlara daha bir özenli olmaya gayret ediyorum. Yani bunu
zannetmeyin ki İç Tüzükteki hükümlerin dışında
davranıyoruz, hayır, tam tersine, Meclis kavga edilen değil,
konuşulan bir yer olsun ama her şey de belli bir seviyede ve medeni
ilişkiler çerçevesinde geçsin ve bir tartışma da artık bir
noktada bitsin.
Sayın Özel, ben size bu çerçevede,
adınız geçtiği için ve toparlayacağınıza olan
inancımla söz veriyorum. Bundan sonra, tartışmaya daha fazla da
fırsat vermeyeceğim. Siz de lütfen bu üslup içerisinde
konuşmanızı sürdürün.
Buyurun.
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Birincisi: Anayasa değişikliği
yaparken Cumhurbaşkanlığı metnini
değiştirebilirdiniz, tarafsızlık ifadesini
kaldırabilirdiniz; yapmadınız ve milleti
kandırdınız. Millet kıl payı bir farkla bu Anayasa
değişikliğine oy verirken, sizin propaganda
aygıtlarını kullanmanızdan ve OHAL şartlarındaki
eşitsiz propaganda koşullarından dolayı bu durumdaydı.
Hepimiz biliyoruz, cümle âlem biliyor -ki siz de yaptırıyorsunuz-
şu anda partili Cumhurbaşkanlığına destek yüzde 30un
altındadır.
Bu maddedeki namus, şeref üzerine
tarafsızlıkla yemin belediye başkanının ettiği
bir yemin değildir; belediye başkanları partilidir ve onlar
namusları, şerefleri üzerine Tarafsız olacağım.
demez ama sizin genel başkanınız bu yemini ettiği hâlde her
gün taraftır ve taraf olarak davranmaktadır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Genel
başkanlık ayrı, Cumhurbaşkanlığı ayrı.
Genel başkan olarak ayrı.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Tabii
canım, çok ayrı!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bölücülük
yapmayın.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ben ne
yapacağımı biliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaldı ki
partizanlık dediğinizde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Hadi, tamamlayın, son cümle, son
dakika Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum, başka da istemeyeceğim.
Buradan bütün halkımıza, milletimize
şunu söylüyoruz: Ey milletim, ey halkım; iktidarda AKP. AKP
üyeliği, girilen mülakatlarda -belediyelerde temizlik işçisi olarak
bile girilecek olsa, en zor görevlerde bile- AKPden üyelik yoksa,
kurdukları geçmiş taşeron sisteminde AKP ilçe
başkanlığından giden listede adın yoksa ve sen
işe girebildiysen ben yalancıyım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Belge var, belge.
Belge var ya. Özgür, belge resmî; resmî belge.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama eğer AKPye üye olma
şartı varsa, AKPden gelen listeler olmadan insanlar
yıllardır iş bulamıyorsa Mehmet Muş
yalancıdır. Kararı milletim versin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu da yalansa bunu
da söyle Sayın Özel, bak, resmî belge. Yalansa bunu da söyle.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, esas komisyon olarak Millî Savunma
Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen
(2/2319) esas numaralı 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi tarafından geri
alındığına ilişkin önerge yazısı (4/47)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak Millî Savunma Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve
Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/2319) esas numaralı 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Çelebi tarafından geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu
(KPK) Başkanlık Divanı üyelerinden müteşekkil bir heyetin
Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere 16-18 Eylül
2019 tarihlerinde Strazburg'a ziyaret gerçekleştirmesi hususuna
ilişkin tezkeresi (3/917)
1/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK)
Başkanlık Divanı üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa
Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere 16-18 Eylül 2019
tarihlerinde Strazburg'a bir ziyaret gerçekleştirmesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 19/8/2019 tarihli ve 19
sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu ziyaret, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 10'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, grup
önerilerine başlayacağız. Burada grup başkan vekillerimizin
bilgisi ve muvafakati doğrultusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
vermiş olduğu önergeyi 1inci sırada okutarak işlemimize başlayacağız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve
arkadaşları tarafından, hasta çocukların tedavisi için
ücretsiz hizmet sunan LÖSANTE'nin tümüne ruhsat verilmesi ve halkın
sağlık hakkının önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 4/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 5/11/2019 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve
arkadaşları tarafından "Hasta çocukların tedavisi için
ücretsiz hizmet sunan LÖSANTE'nin tümüne ruhsat verilmesi ve halkın
sağlık hakkının önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 4/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (1351 sıra no.lu) diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 5/11/2019 Salı günlü
Birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekilimiz Sayın Tekin Bingöl.
Süreniz beş dakika Sayın Bingöl.
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Meclis Başkan Vekilimize ve siyasi partilerimizin grup
başkan vekillerine, bu haftanın önemine hassasiyet gösterip
konuşma sıralamasını değiştirdikleri için
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 2-8 Kasım haftası
Lösemili Çocuklar Haftası. Hepimizin gerçekten çok önemsediği o masum
yavrularımızın tedavilerinin bizim için ne kadar değerli
olduğundan burada bahsetmeye gerek yok. Ancak Osmanlıdan gelen çok
önemli bir gelenek vardır: Alan el ile veren eli buluşturan insan
odaklı bir hizmet anlayışı, hayır
anlayışı bazı vakıflarda vücut bulmuştur,
bunlardan bir tanesi de yine hepinizin bildiği gibi LÖSEVdir. Yirmi
yıldır LÖSEV, lösemili çocukların tedavisi için ciddi bir
uğraş vermektedir ve bu uğraşı verirken en temel
dayanağı vatandaşlarımızdır.
Vatandaşlarımızın katkısıyla, o mütevazı
katkılarıyla bu hizmeti bugüne kadar sürdürdü ve daha da önemlisi çok
büyük bir hastanenin, tam kapasite çalışabilecek bir hastanenin
temelini atıp bitirdi. Bu Vakfın bir başka özelliği var
değerli milletvekilleri, o da böylesine önemli bir hizmeti ifa ettiği
için Bakanlar Kurulu kararıyla bu Vakıf vergi muafiyetine tabi
tutuldu. Vakıf 2008den sonra bir büyük temel attı ve LÖSANTE
adıyla bir hastane inşa etti. Gerçekten, bu hastaneyi gezen
arkadaşlarımız göreceklerdir ki çok ciddi, çok önemli bir
iş yapılmış. Bu hastane 400 yataklı bir hastane, ayrıca 80 yataklı bir
yoğun bakım ünitesi var ve 10 adet son derece donanımlı
ameliyathanesi var ama gelin görün ki bu hastane tam ruhsatla
çalışamıyor. 400 yatağın yerine 75 yatağa ruhsat
verilmiş.
Şimdi, dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum:
OECD ülkeleri arasında hastane yatak kapasitesi yüzde 4,2 iken Türkiyede
yüzde 2,4. Son yıllarda artış göstermesine rağmen, dünyada
gelişmiş ülkelerde hastane yatak kapasitesi -günübirlik, hastayı
hastaneye yatırmadan tedavi olanağı
tanındığı için- yüzde 5,6dan yüzde 5lerin altına
düşmüş ama gelin görün ki Türkiyede bu artış öyle bir
noktaya taşınmış ki hastane yatak ihtiyacı
artış gösteren nadir ülkeler arasında Türkiye de var.
2008 yılında Sağlık
Bakanlığı bir planlama yapıyor; doğrudur, hastane
yatak sayısı ile doktor sayısını planlayarak, devlet
hastaneleri ile özel hastanelere düzenli bir şekilde planlama yaparak bunu
uygun gören bir planlama yapıyor ama 2008de Türkiyenin nüfusu 70 milyon,
bugün 82 milyon, bir de buna 5 milyona yakın mültecileri
kattığımızda 20 milyona yakın bir nüfus
artışı var. O zaman, 2008 yılında yapılan bu
planlamanın çok da geçerliliği yok.
Bir de 2008den sonra özel hastanelerin Ankarada,
İstanbulda, Bursada ilave yatak ve doktor sayısı
artırılıyorken bu hastanenin, halkın katkılarıyla
yapılan bu devasa hastanenin, tam kapasiteli hastanenin ruhsatlandırılmaması
son derece manidar.
Bakın, arada çok temel bir fark var: Devlet
hastaneleri elbette bu hastalığın tedavisini parasız
yapıyor, hiçbir ücretlendirme yok; özel hastaneler ise bu
hastalıkların tedavisini ücretle yapıyor ama LÖSEV,
hastalığın başından sonuna kadar tedaviyi ücretsiz
yapmasının yanı sıra başka ulvi işler de
yapıyor. Bir defa, uzun süreli bir hastalık olan bu
hastalığın tedavisi sırasında çocuklarımız
eğitimlerinden geri kalmasın diye kolej ayarında bir
eğitimi bu kampüsün içinde veriyor. Bununla da yetinmiyor Hastane,
Vakıf, her hastanın annesinin hesabına her ay bin lira para
yatırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Ayrıca,
sadece bu hastalıkların tedavisiyle sınırlı
değil; iyi bir bakım, hijyenik koşullar ve tabii ki sağlıklı
beslenme. Bunu sağlamak adına da bu Vakıf, hastaların
tamamının oyuncağından, giyiminden gıdasına
varıncaya kadar tümünü karşılıyor. Ve başka bir
şey daha yapıyor: Uzun soluklu bir hastane tedavisi söz konusu
olduğu için, Türkiye'nin her tarafından gelen hasta aileleri
çocuklarıyla beraber konaklayabilsin diye yine o kampüsün içinde
yaptığı evlerde ücretsiz konaklamalarını
sağlıyor. Bunu devlet yapamaz. Devlet sadece bu
hastalıkların tedavisini ücretsiz yapıyor, özel hastaneler
bunların hiçbirisini yapmadığı gibi ücretli tedavi
sağlıyor ama asıl çekim merkezi LÖSEVin kurmuş olduğu
bu hastane.
Şimdi, bir araştırma komisyonunun
yapması gereken bir şey var. Bakın, bunun Meclisimize ve Meclis
bütçesine hiçbir maddi yükü yok. Niye? Sağlık
Bakanlığı üç adımlık mesafede, Vakıf ve Hastane
keza öyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Çok kısa
süre içerisinde bu araştırma komisyonu, rahatlıkla
tarafları dinleyecektir, belgeleri inceleyecektir. Varsa eksiklikler
tamamlattırılır, varsa kusurlu işler giderilir, hatta
Sağlık Bakanlığının üzerindeki yük dahi
alınır. Kamuoyundaki olumsuz algıyı gidermek adına bu
komisyon kurulduğunda inanın ki bu Meclis çok önemli bir işlevi
yerine getirmiş olacaktır. Burada herhangi bir siyaset aramayın
lütfen, burada herhangi bir siyasi rant söz konusu değil. Tamamen bu
çocuklarımızın sağlığıyla ilgili böyle bir
komisyon talebimiz var. Biz bu hasta çocuklarımıza elimizi
uzattığımızda ne olacak biliyor musunuz? Onların
dökülen saçlarına; suratlarındaki, yüzlerindeki maskelere
rağmen, gözlerindeki gülümsemeyi bizim gözlerimize
yansıttıklarında biz orada mutlaka ama mutlaka gereğini
yapmak gibi bir duyguyla karşı karşıya kalırız.
Yüreğimizin götürdüğü yer vicdani muhasebe.
Vicdanımızın sesini dinleyelim, bir kez olsun siyasi parti grup
başkan vekillerimize ve milletvekillerimize seslenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Burada
yapacağımız bir ortak davranış, inanın, bu sorunu
ortadan kaldıracaktır.
Başka bir şey: Kaan Özelçam diye bir
kardeşimiz var, 16 yaşında pırıl pırıl bir
genç ve bu genç kardeşimiz millî dansçı, bu hastalığa
yakalanıyor, tedavi oluyor, daha sonra kemik iliği nakli olacak.
Gelin görün ki radyoterapi cihazına ruhsat verilmediği için o tedavi
dışarıdaki bir hastanede yapılmak zorunda kalıyor ve
maalesef enfeksiyona yakalanıyor. Bir mektup yazıyor, o mektubunda
uzun uzun LÖSEVi ve LÖSANTEyi anlatıyor, son cümlesi şu: Umut
ediyorum ki ben hayatımı kaybetsem dahi benden sonra bu hastanede
tedavi olacaklar hastanenin dışına çıkmadan buradaki
ruhsatlandırılan radyoterapi cihazıyla tedavi olurlar. Eğer
ben ölürsem lösemiden ölmeyeceğim, bürokrasiden öleceğim." diyor
ve maalesef Kaanı kaybediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde söz isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın
Tuba Vural Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Çokal.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TUBA VURAL
ÇOKAL (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten trajikomik bir konu için söz
almış bulunuyorum. Ülkemizin sağlıktaki durumu malum.
Sağlıkta yaşadığımız sorunlara her geçen gün
yeni biri ekleniyor. Usulsüzlük ve yolsuzlukları Sayıştay
raporlarından hepimiz öğrendik. Şehir hastaneleri desen, evlere
şenlik. Hasta garantisi meselesine değinmiyorum bile.
Sağlık Bakanımızın önceliği ise kendi
hastaneleri. Biz Sayıştay raporlarına yansıyan
usulsüzlüklerle ilgili açıklama beklerken Sayın Bakanın tarihî
binayı kendi hastanesine tahsis ettirdiğini öğreniyoruz.
Sağlık Bakanımıza bu da yetmiyor, cumhuriyetimizin kurucusu
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün milletimize vasiyeti olan Atatürk Orman
Çiftliğinden de tahsis yaptırdığını
öğreniyoruz. Bu da yetmiyor, kendi hastanesine yüz milyonlarca lira
teşvik verdiriyor. Sağlık hizmetlerinde aksamalar var; doktorlar
dertli, hasta dertli.
Tüm bunlar olurken biz, yaptığı
çalışmalarla dünyaya örnek olan LÖSEV Hastanesine ruhsat verilmesini
konuşmak zorunda kalıyoruz. Lafı hiç eveleyip
gevelemeyeceğim, bu hastanenin çok büyük bir kısmının
çürümeye terk edilmesinden rahatsızlık duyuyor musunuz? Orada tedavi
edilebilecek iken ruhsat sorunu nedeniyle yer bulamayan çocukların vebali
hiç mi aklınıza gelmiyor, hiç mi vicdanlarınızı
rahatsız etmiyor diye sormak istiyorum.
(Uğultular)
Sayın Başkan, ben kürsüde
konuşmamı toparlayamıyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
sessiz olalım.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Sol taraftan
LÖSEVle
ilgili böyle bir konuda konuşurken
BAŞKAN - Sayın Özel, değerli
arkadaşlar; lütfen, rica ediyorum.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Gerçekten konu çok
önemli.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Recep sen YSKye git,
işin var orada.
BAŞKAN Buyurun.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Orada tedavi
edilebilecek iken ruhsat sorunu nedeniyle yer bulamayan çocukların vebali
hiç mi aklınıza gelmiyor? Ama anladığım kadarıyla
gelmiyor. Meclisteki bu konuşmadan, bu gürültüden bunu anlıyorum.
Dünyanın ilk lösemili çocuklar hastanesini
kuran LÖSEV tarafından çok daha fazla kişiye hizmet için kurulan
LÖSANTE Hastanesini çürümeye terk ettiniz. Bakınız, 400 yataklı
hastanenin sadece 75 yataklı kısmına ruhsat verildi, 325 yatak
çürüyor ve her gün 325 çocuk burada tedavi görmesi gerekirken hizmet
alamıyor; inanılır gibi değil ama bu gerçek böyle.
5 milyon dolarlık dünyanın en
gelişmiş radyoterapi ve kalp anjiyo cihazlarına Sağlık
Bakanlığı ruhsat vermediği için kullanılamıyor.
Hastanenin 80 adet yoğun bakım yatağı bulunmakta ve
yoğun bakıma bu kadar ihtiyaç varken ancak 10 adedi işlev
görebilmekte. Hastanede 10 tane çok gelişmiş teknik
donanımlı ameliyathanenin sadece 3 adedi kullanılmakta, 7 adedi
boş bekletilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) 100 milyon dolar
değerindeki bu hastane âdeta çürümeye terk edilmiştir. Minicik
bedenleri olan kocaman yüreklerin sevgiyle kucaklaşacağı,
toplumsal farkındalığın yaratılacağı bir
haftadayız. Ama bu haftaya çok saygı
duyulmadığını gerçekten görüyorum.
(Uğultular)
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) Sadece
burası konuşmuyor ki.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Onlar seçilmiş
çocuklar, her biri küçücük yaşlarında hayata dirense Oscar
kazanırdı diyorum.
LÖSEVe destek olun deyip Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
salondaki uğultunun kesilmesini rica ediyorum, arkadaşlarımızın
konuşmalarını dışarıda yapmaları uygundur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Sayın Recep Özeli YSKye gönderin, bir seçimi daha iptal ettirsin, 1
milyon daha fark olsun.
BAŞKAN Şimdi söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz
Sayın Necdet İpekyüze aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın İpekyüz.
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) -
Sayın Başkan, değerli vekiller; Lösemili Çocuklar
Sağlık ve Eğitim Vakfıyla ilgili, LÖSEVle ilgili söz
almış bulunmaktayım.
LÖSEV dediğimiz kurum, az önce de dile
getirildi, arkadaşlarımız dile getirdi, aslında Türkiye'de
vakıf denilince, sağlık alanındaki vakıflarla ilgili
konuşulunca belki de ilk akla gelecek vakıflardan biri. LÖSEV sadece
Türkiye'de değil, Birleşmiş Milletler tarafından
danışmanlık statüsü de getirilmiş bir vakıf. LÖSEV
sadece tedavi amaçlı çalışmıyor; tanı
aşamasında, tedavi aşamasında ve tedavi sonrasında
insanların yaşama bağlanması için de
çalışıyor. Sadece hastayı değil, hastayı bir
bütün olarak ailesiyle birlikte ele almakta LÖSEV. Peki, ne oluyor? Az önce
arkadaşlar da dile getirdi, 400 yataklı hastanenin 75
yatağına izin veriliyor; bununla da yetinilmiyor, radyoterapi
cihazına, modern bir cihaza -kanser tedavisinin olmazsa olmazlarından-
Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan ruhsat alınmış fakat hastalara
kullandırılmıyor. Ne oluyor? Anjiyo cihazı
kullanılamaz. Ne oluyor? Doktor, planlamaya göre getirilmiş, fazla
doktor çalıştırılamaz. Ne oluyor? Hastaların
yatması için yoğun bakım odaları var, kısıtlama
getirilmiş, kalanlar kullanılmamakta. Biz kanserden söz ediyoruz, tam
teşekküllü bir hastaneden söz ediyoruz. Neymiş? Planlama
yapılmış. Peki, bu planlama yapılırken
Bugün
Türkiye'de 16 yaşın altında 2 bin çocuk lösemiye yakalanmakta ve
bunların büyük bir çoğunluğu 1 yaşın altında.
Böyle, Birleşmiş Milletler tarafından örnek bir hastaneye niçin
bu hizmet getirilmiyor? Niçin getirilmiyor arkadaşlar? Çünkü siz
sağlıkta reform deyip Sağlık
Bakanlığının başına bir patron getirmişsiniz,
bir işletmeci getirmişsiniz. Çünkü neden getirilmiyor? Çünkü siz
sağlık kurumlarını bir işletmeye
dönüştürmüşsünüz, gelen yurttaşı müşteri gibi
düşünmektesiniz ve o yüzden, rekabet ortamı için, kanserli
hastaların, Anadolunun birçok yerinden gelecek hastaların
ulaşabilecekleri yerlere engel olmaktasınız. Bu engel,
çocukların veya yetişkinlerin sağlık problemlerini ortaya
çıkarmaktadır.
Bakın, kemik iliğiyle ilgili Türkiye'de
çok az merkez var. Bu merkezin elinde olanaklar olmasına rağmen
kullanılmamaktadır. Peki, ne olmakta? Siz Sağlık
Bakanının kendi kurduğu vakfa her türlü desteği
vermektesiniz, her türlü teşviki vermektesiniz. Dün gazete
manşetlerinde vardı; Sayın Fahrettin Kocanın vakfına
220 milyon TL teşvik, gümrük muafiyeti, yüzde 50 vergi muafiyeti,
çalıştırdığı işçiye sigorta muafiyeti
verilecek ve gelen hastayı müşteri olarak görecek, kendisi
işletme yönetecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Başka bir
yerde, insanların katkısıyla, insanların çabasıyla
oluşturulmuş bir hastane -örnek olabilecek şekilde okulu var,
köyü var; eğitime, aileye destek sunan bir kurum- ve o hastanenin
çalışmasını siz engelleyeceksiniz.
2-8 Kasım haftası Lösemili Çocuklar
Haftası diyoruz. Gelin, bu haftada Türkiye Büyük Millet Meclisi bir görev
üstlensin. En azından, kamu yararına, kanser gibi konuda ciddi
çalışan bir vakfa katkı yapalım; bir yönetmelikle, bir
düzenlemeyle bu izni gerçekleştirelim; bir an önce çocuklarımız
sağlığına kavuşsun, insanlar sağlığına
kavuşsun. Bunu yapmadığımız takdirde
Sağlıkta reform dediğiniz şey, Türkiye'de halk
sağlığı problemine dönüşmüştür, gerçekten
halkın sağlığını tehdit edecek düzeye
gelmiştir. Bu konudaki bir düzenlemeyi bir an önce çıkartalım.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Ordu Milletvekilimiz Sayın
Şenel Yediyıldız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Yediyıldız.
Sessiz olalım arkadaşlar. Salonun solundan
ve sağından, her yerinden sesler geliyor.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞENEL YEDİYILDIZ
(Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Yediyıldız, sürenizi başlatacağım.
Arkadaşlar, bir uğultu var. Bakın,
önemli bir konu konuşuluyor. Sayın hatibin söylediklerini
duyalım.
Buyurun.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
LÖSEV Hastanesiyle ilgili verdiği Meclis araştırması
önergesiyle ilgili olarak, grubum adına, AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, evet, bu hafta Lösemi
Haftası. Değerli milletvekili arkadaşlarımızın
hepsi bahsettiler, lösemi, çocukluk çağlarının en çok görülen
kanseri, bir kan hastalığı, kan kanseri. Çocuklarda olunca daha
da kıymeti ve önemi ortaya çıkıyor ve bu hususta da değerli
çalışmalar var. Bu çalışmaları yapan kurumların
en başında da LÖSEV geliyor. Evet, LÖSEV, yirmi yıldır bu
işle uğraşan bir vakıftır ve bu işle de
uğraşmak ve tedavisini yapmak için bir hastane kurma
çalışması yapmış ve belli bir noktaya
getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede hastaneler
kurulurken, Özel Hastaneler Yönetmeliği diye bir yönetmelik vardır, o
yönetmeliğe uyarak hastaneler açılır, o yönetmeliğin
gereği olarak ihtiyaç görülen yerlere hastaneler açılır; ihtiyaç
görülmeyen yerlere o yönetmelik gereği izin alınamıyorsa o
hastaneler açılmaz. LÖSEVin açtığı LÖSANTE Hastanesi,
maalesef, ön izin alınmadan belediye ruhsatıyla
açılmış bir hastanedir. Ön izin alınmadığı
için de kendi arzu ettikleri vasıfta çalıştırma
imkânları yoktur; kural budur. Sağlık Bakanlığı
75 yataklı bir çalışma izni vermiştir. Şayet 33
doktora tamamlarsa sayısını onu 100 yatağa tamamlayacaktır;
böyle bir kural var.
Ayrıca, değerli konuşmacı
arkadaşlarımız, radyoterapi cihazının kullanma izninin
verilmediğinden bahsettiler. LÖSEV vakfı yöneticileri, hastane
yöneticileri, kamu hastanesi gibi çalışmaya söz verdikleri ve öyle
çalıştıklarını söylediklerinden dolayı onlara
radyoterapi cihazını kullanma izni de verilmiştir.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) PET cihazına
verilmiş, radyoterapi değil.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Radyoterapiye
de verildi efendim. Sorun, bir daha sorarsanız
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Hayır, yazı
bende.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Hayır,
ben de Sağlık Bakanlığından öğrendim.
BAŞKAN Devam edelim.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Şimdi,
siz Biz nasılsa bu işi hallederiz, bunu yapalım, daha sonra
hallederiz. şekliyle yola çıkarsanız yolda
kalırsınız.
Onun için, doğrudur, bu hafta, Lösemi
Haftasıdır ama LÖSANTE Hastanesi haftası değildir.
Türkiyede bu hastanenin dışında 34
tane daha hastanemiz vardır, lösemi tedavisi yapan 34 tane daha hastanemiz
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Hepsi paralı,
paralı
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Yediyıldız.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Devlet
kurumlarının, kamu hastanelerinin hiçbiri lösemi tedavisinden para
almamaktadır.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Özel hastaneler
alıyor.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Ama,
maalesef, Sağlık Bakanlığından bana gelen bilgi,
denetlemelerde LÖSEV hastanesinin de para aldığına dair. Bana
gelen bilgi o.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Ayıp ya
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Tabii, bunlar
tartışılırken şunu açık yüreklilikle söylüyorum:
AK PARTİnin on yedi yılda yaptığı
sağlıktaki büyük dönüşüm, büyük açılım, büyük hizmet
karalanmak isteniyor malum diye ifadelerle o hizmetler karalanmak isteniyor.
Malum deyince, ben, 1990lı, 1980li
yılları hatırlıyorum arkadaşlar. Bazı
arkadaşlarımızın o yıllara aklı ermiyor ama.
Sadece birkaç tanesini söyleyeyim: Yirmi dört saat kapısında nöbet
beklenen, sıra beklenen bir hastanede doktorluk yapmış
birisiyim. Allah bize o günleri bir daha göstermesin. Devletin
sağlıkta yaptığı işler
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Şu an
yoğun bakımlarda yer var mı?
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın lütfen
Yediyıldız.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) - Parası
yetmiyor. falan, öyle değil arkadaşlarım. Dünyada hekime en
kolay ve en ucuz ulaşılan ülke Türkiyedir, bunu kimse inkâr edemez.
18 yaş altındakilerin hepsine bedava bakılmaktadır.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Siz Türkiyede
mi yaşıyorsunuz, başka ülkeden mi bahsediyorsunuz?
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Şu an
yoğun bakımlarda yer yok. Lütfen, 112yi arayın sorun.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Yoğun
bakımlarda yer yok, doğrudur.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin Sayın
Yediyıldız, buyurun.
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Özür dilerim,
bir dakika.
Yer olur, yaparız, onları da yaparız;
bunları yapan adam onları da yapar merak etmeyin.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) İnşallah!
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) 18
yaşın altındakiler hiçbir yerde para ödememektedir, acillerde
para ödenmemektedir, kanser tedavisinde para ödenmemektedir. Daha ne istiyoruz?
Hastanelerimiz son model hastanelerdir, binalarımız en son modeldir.
Hizmetin en güzelini veriyoruz. Eksik var mıdır? Hizmet verilen
yerler eksiksiz olmaz arkadaşlar. Otel de yapsanız hizmet
veriyorsanız oranın eksiği vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENEL YEDİYILDIZ (Devamla) Lüksün
eksiği her zaman vardır, lüks devam ettikçe eksiği de
olacaktır. Onun için eksiklerimizi de tamamlayacağız
Allahın izniyle.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş bir söz talebiniz
oldu; buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesi vererek gündeme
getirdiği LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesiyle ilgili sorunun
mevzuat ile fiziki durum arasındaki problemden kaynaklı olduğuna
ve konunun takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Cumhuriyet Halk Partisinin
araştırma önergesi vererek gündeme getirdiği hastaneyle ilgili
ortada bir sorun vardır, mesele şudur: 400 yataklı bir hastane
yapılmıştır. Hastane Sağlık
Bakanlığına 75 yatak kapasiteli bir hastane yapılması
için müracaat etmiştir ve ruhsatı buna göre düzenlenmiştir. Daha
sonra 400 yatağa çıkartılmıştır bu.
Dolayısıyla cari mevzuat ile, şu anki mevzuatımız ile
fiziki durum arasında bir problem bulunmaktadır yani mevzuat ve
fiziki durum arasındaki problemden kaynaklı olarak hastanenin geri
kalanı kullanılamamaktadır. Dolayısıyla bu, idareyle
alakalı bir meseledir. Bizim, evlatlarımızın
sağlığına kavuşması için şu ana kadar yaptığımız
sağlık politikalarında, özellikle bu lösemi hastalarıyla
alakalı attığımız adımlar kamuoyunun malumudur. 6
tane araştırma komisyonu vardır şu an.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu konuyla ilgili,
AK PARTİ Grubu olarak biz de meselenin mevzuat ve fiziki durum arasındaki
problemin nasıl çözüleceğiyle alakalı yakın takipçisi
olacağız, onu söyleyeyim. Ama şöyle bir durum daha var: Yani
biz, hepimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, sizler de, bizler de yasal
mevzuatımıza göre hareket etmek zorundayız yani neyse şartlar
ona uygun hareket etmek zorundayız. Burada Vakıf yönetimi biraz bunun
dışına çıkmış ve bir uygulama oluşturup
şu an ortaya çıkan problemi Meclisin düzeltmesini beklemektedir. Bu,
bir idari meseledir; Meclisin bir araştırma önergesiyle, bir
araştırma komisyonuyla çözebileceği bir hadise değildir.
Dolayısıyla biz, bu araştırma
önergesine hayır oyu vereceğiz. Ama bu meselenin, ortadaki sorunun
nasıl çözüleceğiyle alakalı da AK PARTİ Grubu olarak
yakın takipçisi olacağımızı da ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve
arkadaşları tarafından, hasta çocukların tedavisi için
ücretsiz hizmet sunan LÖSANTE'nin tümüne ruhsat verilmesi ve halkın
sağlık hakkının önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 4/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, öneriyi okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- İYİ PARTİ Grubunun, Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş ve 19 milletvekilinin, gıda güvenliği
sorunları ve bunların nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 30/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/2038) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/11/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 19
milletvekili tarafından, insanların
sağlığını tehdit edecek gıda ürünlerinin
üretimini en aza indirgemek, insanların gerçek besinleri tüketmesini
sağlamak ve bu konuda kamuoyuna yeterli bilgi akışının
sağlanmasıyla bilinçli tüketici profiline ulaşmak amacıyla
28/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 5/11/2019 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
oylamadan sonra yine salonda bir uğultu oldu. Rica ediyoruz, daha
işlemlerimiz devam ediyor. Biraz sessizlik rica edeceğim. Önemli
konular konuşuluyor, herkes fikirlerini söylüyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİ
Grubundan gürültü geliyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen, kürsüde konuşan
arkadaşlarımızın da seslerinin duyulmasına engel
olmayalım.
Şimdi, İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Konya Milletvekilimiz
Sayın Fahrettin Yokuş konuşacak. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yokuş.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde gıda sahteciliği adı
altında yapılan gıda teröründe ciddi oranda artışlar
görülmektedir. Tükettiğimiz gıdaların büyük bir bölümünde gerek
firmalar gerek kişiler merdiven altı taklit ve tağşiş
gıdaları üreterek piyasaya sürmektedir. Vatandaşlarımızın
beslenmek için alıp tüketmiş oldukları bu ürünler ne yazık
ki halkımızın sağlığını tehdit
etmektedir.
Gıda ürünleri içerisinde hile yapılmayan
ürün neredeyse yok gibi. Tarım ve Orman Bakanlığının
verilerine göre, en çok hile yapılan ürün grubunda yüzde 35 oranıyla
peynir ve tereyağı başı çekmektedir; daha sonra yüzde
22yle et, yüzde 13le zeytinyağı, yüzde 11le katkı maddeleri,
yüzde 10 oranıyla da bal ve baharat ürünlerinde görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, birçok firma,
maalesef, gıdaya uygun ürün üretmiyor. Bu firmaların
bazılarının ürettiği bir kısım gıda
ürünlerinde ne gibi katkılar olduğunu kısaca şöyle ifade
etmek istiyorum: Yoğurda bitkisel yağ ve jelatin katıyorlar.
Bilindiği gibi, jelatin, domuzun deri veya kemiklerinin
kaynatılmasından elde ediliyor. Tulum peynirine bitkisel yağ ve
nişasta, şekere tekstil boyası, yumuşak şekere domuz
jelatini karıştırılıyor. Tavuk kemikleri öğütülüp
salama katılıyor. İçtiğimiz çaylara kimyasal
renklendiriciler katılıyor. Sucukların içine at, eşek ve
kanatlı hayvan eti karıştırılıyor. Dünya Tüketici
Örgütünün verilerine göre, dünyada 50 milyar dolar civarında olan hileli
gıda sektörünün Türkiye'deki büyüklüğü 10,6 milyar doları
buluyor. Bu hileli ürün üretiminin devlete maliyeti ise 2,4 milyar dolar.
2018 sonu itibarıyla Türkiye'de gıdada
kayıtlı ve onaylı işletme sayısı 674.409dur,
denetçi sayısı ise sadece 6.825tir. Bu denetçilerin de 2.250si
gıda mühendisidir. Bu denetçi sayısıyla sayıları yüz
binleri bulan işletmeler nasıl denetlenecek? Halkın sağlığıyla
oynayan firmalara yılda en fazla, 1 kereye mahsus olmak üzere, 22.742 TL
tutarına kadar ceza verilebiliyor. Bu ceza miktarı yetersiz
kaldığı için firmalar hileli gıda üretimini artırarak
aralıksız sürdürüyorlar. Para cezalarının yetersizliği
nedeniyle, Bakanlığın kamuoyuna ifşa ettiği firmalar
isim değiştirerek hileli üretimlerine devam ediyorlar. Bu hususta
Tüketici Dernekleri Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı
Sayın Sinan Vargı diyor ki: Hileli gıdaları üretip
piyasaya süren firmaların ve şahısların bir
kısmının sahtekârlık ve yüzsüzlükleri öyle bir noktaya
gelmiştir ki 21 kez ceza kesilip yine aynı suçu işleyen firma ve
kişilere rastlanmaktadır. Bakanlık bu firmaları ancak on
dokuz ay sonra kamuoyuna açıklıyor ve sadece on beş gün ilanda
tutuyor.
Değerli milletvekilleri, son bir yılda
hileli gıda üretimi yapan firma sayısı 173ten 618e, hileli
ürün sayısı da 282den 1.211e yükselmiştir.
Dolayısıyla bu cezayı göze alarak üretimi sürdüren
firmaların sayısı artarak devam ediyor. Şu andaki cezaların
caydırıcı olmadığını ne yazık ki bu
rakamlar bize gösteriyor. Gıda sahteciliğinin en aza indirilmesi ile
cezaların caydırıcı hâle getirilerek ağır hapis
cezası, ticaretten men cezası, kara listeye alma gibi cezaların
mutlaka konulması ve tüketicinin korunması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir diğer
gıda tehlikesi ise palm yağlarıdır. Yemeklik yağlar,
margarinler, dondurma, hazır yemek ve şekerlemeler gibi
işlenmiş gıdaların çoğunda palmiye yağı
kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü gibi kuruluşlar palmiye
yağındaki kanserojen maddelere dikkat çekiyor.
Diğer yandan, şifa olarak
tükettiğimiz bal yerine glikoz ve mısır şurubu yani zehir
yiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
balın dışında, özellikle gıda sanayisinde maliyeti
ucuz olduğu için kullanılan NBŞler halk
sağlığını tehdit ettiği uzun zamandır
bilinmesine rağmen hâlen kullanılmaktadır. Neden nişasta
bazlı şekerleri, ürünleri üretiyoruz? Ne oldu bizim şeker
pancarımıza, ne oldu bizim şeker fabrikalarımıza? Bu
hileli gıdaların önünü kimler açtı? Maalesef AK PARTİ
iktidarı açtı. On yedi yıldır halkın
sağlığıyla oynamak gerçekten çok üzücü bir durumdur. Ne
yediğimizi, ne içtiğimizi bilmiyoruz. Nerede bizim doğal
şeker pancarlarımızdan üretilen şekerlerimiz? Nerede
şeker fabrikalarımız? İktidar eliyle kapatıldı ve
özelleştirildi. Halkı nişasta bazlı şekerlere yani
zehre mahkûm ettiniz. Sonrasını da düşündünüz tabii ki size
haksızlık etmeyelim, sağlığıyla oynadığınız
halka hasta garantili hastaneler yaptırıyorsunuz. Gıda terörünün
önüne acilen geçmeli ve tedbirler almalıyız. Bakınız, bu
işin artık şakası yoktur, sizler ile bizler de çocuklarımız
da ne yediğimizi bilmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bu gıda
terörü sadece muhalefet ve iktidar diye ayrım yapmıyor, gıda
terörü hepimizin sağlığını vuruyor. Bu konuda
kamuoyuna yeterli bilgi akışını
sağlamalıyız.
İYİ PARTİ Grubu adına
halkımızın ve gelecek nesillerimizin sağlığı
için önergemizi desteklemenizi talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz
Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Turan.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; çok önemli bir halk
sağlığı meselesini konuşuyoruz. Bu mesele 2
uyanık esnafın üretim yaparken taklit ve tağşiş
yapması meselesi değil. Örneğin gazlı içeceklere, yüksek
şeker bulunduran içeceklere uyarıcı madde katarsanız bunu
tüketen ölebilir, zeytinyağına kolza katarsanız oradan son
derece toksik bir kimyasal madde çıkar ve kansere kadar varan bir süreç
başlayabilir ya da kanola katarsanız GDO olduğundan dolayı
GDOlu besin tüketmiş oluruz.
Şimdi, çok ilginç bir şeyden
bahsedeceğim. 2016, 2018 ve 2019da denetlenmiş olan firmaların
-ki taklit ve tağşiş yapan firmaların- olduğu gibi
üretime devam ettiklerine ilişkin veriler var elimizde. Yani 2016da firma
bu üçkâğıtçılığı yapıp yakalanmış,
bunlar kayıtlara geçmiş, aynı firma 2018de, 2019da
işlerine devam etmiş. Buradan görülen şey, bu konudaki denetim
ve kontrol hizmetlerinin çöktüğü ya da en azından
işlemediğidir. 618 firmaya ait 1.211 ürün 2019 yılında
denetlenmiş, taklit ve tağşiş olduğu ortaya
çıkmış.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu
meselede, bir defa, Bakanlık bunları ifşa ediyor ama ifşa
sorunu çözmüyor çünkü Bakanlığın internet sitesinde
yayınlanmış olsa da halk hangi firmanın bu işi
yaptığını ve ne yiyip ne yiyemeyeceğini takip
edemiyor. İkinci mesele, etse bile bu konuda hakkını arayacak
bir bilince, bir sivil toplum inisiyatifine sahip
olmadığımızdan dolayı, bizim memlekette de
hakkını arayanın başına envaiçeşit hadise
geldiğinden dolayı hiç kimse bu taklit ve tağşiş
konusunda mahkemelere ulaşamıyor ve gerekli şeyleri yapamıyor.
Bunun ortadan kaldırılmasının yöntemi bunu ciddi bir halk
sağlığı meselesi olarak görmekten geçer. Gıda
güvencesi, gıda güvenliği ve gıda egemenliği gibi çok
temelli meselelerin iktidar tarafından, Bakanlık tarafından
kusursuz bir biçimde hayata geçirilmesi gerekir ve mutlaka denetimlerde
gıda mühendisi sayısının daha fazla olması, gıda
mühendisleri sayısının artması lazım ve yine
işletmelerde de yeterli sayıda gıda mühendisinin istihdam
edilmesi lazım. Biliyorsunuz, gıda mühendisliği alanında da
çok sayıda yetişmiş kadronun iş bulamamış
olduğunu hep beraber biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) - Son cümlemi söyleyeyim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
RIDVAN TURAN (Devamla) Aynı zamanda bu
olumsuz tabloya ülkemizde gıda fiyatlarının dünya
ortalamasının çok üzerinde seyrettiği eklendiğinde, bu göz
önüne alındığında bu uyanıklığın
artık münferit bir mesele olmaktan çıkıp bir sektör hâline
dönüştüğünü görüyoruz. Şunun izah edilecek bir tarafı yok:
Bir firma, 2016, 2018 ve 2019 yıllarında bu
üçkâğıtçılığa devam edebiliyor ve buna ilişkin
ciddi önlemler alamıyorsak burada yürütmenin son derece büyük bir
ihmalinin olduğunun bir kez daha altını çizmekte fayda var.
Birtakım diğer firmalar da ticari unvanlarını
değiştirip, isimlerini değiştirip aynı şeyi
aynı biçimde üretmeye devam ediyorlar.
Demek ki neymiş? Bu mesele köklü bir halk
sağlığı meselesiymiş, bu meseleye eğer
layıkıyla eğilmezsek burada çok ciddi, ölümlere varabilen halk
sağlığı problemleriyle karşılaşmamız
işten bile değil. Yapılması gereken, daha güçlü ve
işin uzmanı olan kişiler tarafından denetimlerin
sıklaştırılmasıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Orhan Sarıbala
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Sarıbal.
CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Karaoğlan
lakabıyla anılan, Toprak işleyenin, su kullananın. diyen,
Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzen. diyen partimizin Genel
Başkanı, Başbakanlarımızdan Bülent Ecevitin
anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri, bir mesele
tartışıyoruz. Mesele belli, gıda. Her gün insanın
tüketmek zorunda olduğu, tükettiği gıdalardan bahsediyoruz. Bu
ülkenin bütün sorunlarında olduğu gibi bu sorunun da temeli
politiktir ve iktidarın yaklaşımıyla ilgilidir çünkü temel
mesele denetimdir. Eğer siz denetimi yapamıyorsanız
sorunları çözemezsiniz. Tarımda ve tarladan sofraya kadar gelen
gıda zincirinin bütününde ciddi bir denetime ihtiyaç vardır ama siz
bu denetim meselesini şirketlerin kâr meselesi üzerinden gördüğünüz
sürece, rekabet meselesi üzerinden gördüğünüz sürece bu sorunu önleme
şansına sahip değilsiniz çünkü bu, bütüncül, politik bir
bakışla ilgilidir.
Tarlada, tarlaya düşen tohumdan itibaren orada
kullanacağınız gübreyi, orada kullanacağınız
ilacı, üretime döndüğü andan itibaren onun pazara sunulma yöntemini,
sunulma modelini, onun depolanmasını, pazara ulaştırılmasını,
bütününü eğer kontrol eden bir mekanizmayı hayata
geçiremiyorsanız gıda güvenliğiniz yoktur arkadaşlar,
gıda güvenliği denen bir kavrama sahip değilsiniz demektir;
tesadüfen yaşamaya devam edersiniz. Eğer öyle olmasaydı
Manisada zehirlenen askerlerimizin neden zehirlendiğini ortaya
çıkarır, orada bir tedbir alır ve bugün ıspanaktan
zehirlenme meselesinin önüne geçmiş olurduk. Bu oluyor mu? Olmuyor. Neden?
Bakın, 2003, 2004, 2005 yıllarında
çeşitli kanunlar çıktı. O kanunlardan en önemlilerinden bir
tanesi şuydu: Gıda güvenliğini doğrudan belirleyen bir
kavram vardır, neydi o? 60 KW gücünden daha büyük gıda
işletmelerinde 1 gıda mühendisi ya da 1 ziraat mühendisi ya da 1
veteriner ya da 1 kimyacı vardı, bu devam ediyor ama 60 beygir gücün
altında çalışan bütün gıda işletmelerinde her 4
işletmede 1 veteriner veya mühendis, ziraat mühendisi veya gıda
mühendisi veya kimyacının olması koşulu vardı. Ne
yaptınız? İstanbul Fırıncılar Odası
toplandı, Hükûmete dedi ki: Biz bu mühendis arkadaşlara, bu
veterinerlere, bu kimyacılara boşuna para ödüyoruz. Buradan
çıkalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Hükûmet de gereğini
yaptı, hemen fırıncıların dediğini yaptı. O
günün Bakan Yardımcısı büyük bir toplantıda bir müjde
olarak söyledi, dedi ki: Bundan sonra sizin işletmelerinizde gıda
denetimi yapacak ziraat mühendisi olmayacak, gıda mühendisi olmayacak,
veteriner olmayacak, kimya mühendisi olmayacak. Fabrikalarınızda,
işletmelerinizde, özellikle fırınlarınızda kalfa
olarak görevlendirdiğiniz arkadaşlar on beş günlük eğitim
alacaklar ve orada denetim yapacaklar. Düşünün, ben bir fabrikada ya da
bir işletmede ya da bir gıda üretim alanında bir kalfa olarak
çalışıyorum, benim maaşımı da işletmenin
sahibi veriyor; ben de o işletmede NBŞ kullanımına itiraz
edeceğim, ben de o işletmede tağşiş, taklit, sahtekârlık
yapıldığını deşifre edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Sarıbal.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Bir tarafta 8,5 milyon
işsiz yoksulluk içerisinde ölüyor, bir tarafta pazardan sonra insanlar
çöplerden besin topluyorlar, gıda topluyorlar, öbür tarafta sistemi kâr,
rant, rekabet üzerine kurmuşsunuz ve ondan sonra, maaşını
verdiğim kişinin işletmemde gıda güvenliğini ve
gıda denetimini yapacağını düşünüyorum.
Arkadaşlar, birbirimizle dalga mı geçiyoruz? Gerçekten, nerede
yaşıyoruz? Tamamen tesadüfen
yaşadığımızın farkında
mısınız acaba?
İşte, şimdi bir de ıspanak
meselesi var. Yirmi dört saatten fazla oldu, Tarım
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı henüz bir
açıklama yapamıyor. Binlerce çiftçi var, binlerce dönüm ıspanak
ekili, şu anda pazarlarda kimse ıspanak almıyor.
Arkadaşlar, bakan uyuyor mu? Uyuduğunu biliyorum, seyrettiğini
biliyorum, şimdi uyuduğunu da gördük. Arkadaşlar, derhâl, yirmi
dört saat içerisinde, bu kadar gelişmiş bir teknoloji varken bu
ıspanak hangi tarlada ekildi, hangi çiftçi ekti, nereye ulaştı,
hangi koşullarda saklandı, hangi pazarcı, hangi market
tarafından pazara sunuldu, mikrobiyolojik tahlillerinin yapılıp,
derhâl analizlerinin yapılıp ortaya çıkarılması
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sarıbal,
toparlayalım.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Bütün ıspanak
üreticileri, bütün çiftçiler ve elbette öbür tarafta da 82 milyon tüketici
neden zor durumda kalsın? Neden görevini yapmıyorlar?
Dolayısıyla, arkadaşlar, gıda güvenliğimiz Hak getire,
tamamen tesadüfen yaşıyoruz. Bu model, bu kapitalist, emperyalist,
sömürücü, rantçı, çıkarcı bu yapıdan siz bir gıda
güvenliği çıkaramazsınız. Çıkarsanız
çıkarsanız tesadüfen yaşayan insanların olduğu,
tesadüfen de hastanelerde yoğun bakım bulunursa kurtulan
insanların olduğu bir Türkiye olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekilimiz Sayın Yunus
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kılıç.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gıda
denetimlerinin yetersizliğiyle ilgili İYİ PARTİ Grubunun
Meclis araştırması açılmasıyla alakalı talebi
üzerinde konuşacağım.
Tabii, Türkiye, bir hukuk devleti
saygıdeğer milletvekilleri. Bunun nasıl yapılması
gerektiğiyle alakalı süreçler belli. Öncelikle, hukuk devletlerinde
birtakım eylem ve işlemlerin nasıl yapılması
gerektiğiyle alakalı yön ve yöntemler belirlenir, bunu uygun
yapmayanlarla alakalı hukuki mevzuat eksiklikleri varsa giderilir, sonra
da bu hukuki mevzuatlar gereğince denetim yapılır. Gıda da
hassas bir mesele, insan sağlığını yakından ilgilendiren,
çevreyi ilgilendiren, halk sağlığını ilgilendiren,
hayvan sağlığını ilgilendiren, bitki
sağlığını ilgilendiren çok kapsamlı ve geniş
bir mesele.
Tabii, istatistik bilimi son derece önemli bir
bilim. Yani birtakım şeyleri karşılaştırabilmek
için istatistik bilimine hürmet etmek lazım ve bunu kullanmak lazım.
2002yle alakalı kıyaslamalarımızdan pek
hazzetmediğinizi ben biliyorum ama bizim de referansımız
burası saygıdeğer milletvekilleri. Bakın, ülkemizde 2002
yılında Tarım Bakanlığından veyahut da
Sağlık Bakanlığından toplam 1.500 kişiyle
yılda toplam 40 bin gıda denetimi yapılabiliyordu ama bugün
geldiğimiz safhada aşağı yukarı 7 binin üzerindeki
denetmenle yılda 1 milyon 200 bin gıda denetimi yapılıyor.
Yani 2002ye göre bugün 30 kat fazla bir denetim yapıyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Denetimleri
belediye yapıyordu Başkan; belediye denetimini
kaldırdınız, belediye denetimi vardı.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Saygıdeğer
milletvekilleri, bakın, taklit ve tağşiş yasasını
ilgilendiren usulsüzlükler ortaya çıktığında bunları
kamuoyuna duyurma işine AK PARTİ dönemiyle
başlanmıştır. Toplam 2 binin üzerinde firma çeşitli
usulsüzlüklerden dolayı kamuoyuna duyurulmuş ve kamuoyunun baskısı
bunların üzerinde oluşturulmuştur. Dolayısıyla bu çok
önemli bir şeydir, cesarettir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama ceza
caydırıcı değil.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Aynı zamanda her geçen
gün artırılan denetmen ve denetim sayısıyla bunu kontrol
altına alma noktasında ciddi bir gelişme ve ilerleme var.
Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle son
zamanlarda bu taklit ve tağşişle alakalı elbette etlere
birtakım değişik hayvan etleri; yağlara,
zeytinyağına birtakım değişik tohumların
yağları; peynirlere, süt ürünlerine
Bunların her geçen gün
sayıları artıyor. Bu sayıların artmasının
sebebi ne biliyor musunuz? Topluma deklare edilen sayılardaki
artışın sebebi bunların daha iyi denetleniyor
olmasından kaynaklıyor, denetim yetersizliğinden değil;
bakın, daha iyi denetim yapılıyor olmasından
kaynaklanıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Alo 174e gelen
ihbarları denetliyorlar.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Eskiden de bu usulsüzlükler
yok değildi ama denetimler yeterince yapılamadığı için
bunlar ortaya konulamıyordu ve topluma bunlar deklare edilemiyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yapma
Başkan ya!
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın
Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Dolayısıyla bu geldiğimiz nokta
önemli bir noktadır ama hâlâ varsa bu sıkıntılar,
tamamıyla başarmış olduğumuzu söylemek doğru
değil. Nasıl ki dünyada istemediğimiz bir sürü
sıkıntı, terör, insan kaçakçılığı gibi
suçlar ne yazık ki hâlâ olmaya devam ediyor ve devletler bununla mücadele
ediyorsa Türkiyede de evet, gıda terörünün -her geçen gün azalan bir
seviyede olmakla beraber- üzerine gidilme oranı, denetim oranı
artmaktadır ve bu eksiklikler ve yolsuzluklar her geçen gün
azalmaktadır diyorum.
Bir de Sayın Sarıbal Politiktir.
demişti. Bakın, politik olsa bu denetimlerin azalmış
olması lazım.
Sayın Sarıbal, denetimleri 30 kat
artırmışız, denetmen sayısını 5 kat
artırmışız ve topluma deklare ettiğimiz
usulsüzlüklerin sayısı da 10 kat, 100 kat artmış. Demek ki
politik olsa böyle bir sonuç ortaya çıkmaz. Politikanın daha fazla
denetlemeye yönelik ve halk sağlığını daha fazla
korumaya yönelik olduğunu ifade etmek ister, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yerinden bir söz talep edecektim ama daha sonra hem aynı konuda hem de
ismi zikredilerek Sayın Sarıbalın söylediği söz
bağlamından koparıldığı için kürsüden cevap
hakkımızı kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Ben yerinden söz vereyim.
Sayın Sarıbal, mikrofonunuzu açayım.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Kars
Milletvekili Yunus Kılıçın İYİ PARTİ grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasıdaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorun şurada: Denetim arttıkça
halkımız daha çok zehirleniyor. Aslında iktidarın temel
karnesi bu. (CHP sıralarından alkışlar) Elbette denetim
sayısı 2 binden 5 bine çıkmış olabilir ama Türkiye 82
milyon ve 637 bin gıda üretim merkezinden bahsediyoruz. 4 milyondan daha
fazla parselde üretimden bahsediyoruz ve 82 milyon insanımız, 4,5
milyon sığınmacı, 30 milyondan fazla turistten
bahsediyoruz. Yani bu denetimler ne menem şey ki -askerimiz en önemli
yerde- askerimiz zehirleniyor, ne menem şey ki yurtlarımızda
insanlar zehirleniyor. Böyle bir anlayışı kabul etmemiz, buradan
bir avantaj sağlayıp bu kadar artırdık demekle olmaz.
Tekrar söylüyorum: Gıda mühendisini, ziraat
mühendisini, veterineri, kimya mühendisini sistemden çıkardılar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Bursa) -
bunun yerine kalfaları
koyup gıda denetimi yaptıklarını söylüyorlar. Böyle bir
denetim olabilir mi! Ve bu kalfa arkadaşlar patronlarından
aldıkları maaşla patronlarının gıdasını
denetleyecekler. Böyle bir anlayış olabilir mi! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Belediyelerin
denetimi de kaldırıldı.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylamaya sunmadan önce bir yoklama talebi var.
Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özel, Sayın Gürer, Sayın Şeker, Sayın
Şaroğlu, Sayın Adıgüzel, Sayın Şevkin, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Özkan, Sayın Yeşil, Sayın
Bankoğlu, Sayın Tutdere, Sayın Karaca, Sayın
Başarır, Sayın Tanal, Sayın Kayan, Sayın Barut,
Sayın Keven, Sayın Bayır, Sayın Sarıbal, Sayın
Beko.
Değerli arkadaşlar, yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bazen
arkadaşlarımızın bu oylamaları niçin
yaptığımıza dair soruları oluyor. Biz de doğal
olarak bunları açıklamak durumundayız aslında.
Anayasamız ve İç Tüzükümüze göre Meclisimizin toplanma
sayısı 200dür değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir
yoklama talebinde bulundu dolayısıyla burada 200
arkadaşımızın bulunduğunu aramak durumundayız.
200 kişi bulunamazsa ara vereceğiz. Sonra, yoklama istendiği
zaman bir oylama daha yapıyoruz. O oylamada da o 200
sayısını bulamazsak o gün itibarıyla birleşimi
kapatıyoruz.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur, birleşime on beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ PARTİ Grubunun, Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş ve 19 milletvekilinin, gıda güvenliği
sorunları ve bunların nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 30/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/2038) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisinin bir grup önerisi vardır. Meclis İç
Tüzüğünün 19'uncu maddesine göre verilmiş bu öneriyi okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, 4 Kasım 2016 tarihinde gözaltına
alınan ve tutuklanan milletvekillerimizin maruz kaldıkları
hukuksuzlukların araştırılması amacıyla 5/11/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/11/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
5 Kasım 2019 tarihinde Mersin Milletvekili Grup
Başkan Vekili Fatma Kurtulan ve İstanbul Milletvekili Grup
Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından -4130 grup
numaralı- 4 Kasım 2016'da gözaltına alınan ve tutuklanan
milletvekillerimizin maruz kaldıkları hukuksuzlukların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 5/11/2019 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi öneri üzerinde görüşmelere başlayacağız ama
tabii, salondaki uğultu yine arttı. Rica ediyorum değerli
arkadaşlar, lütfen kürsüde konuşan
arkadaşlarımızın konuşmalarını
engellemeyelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
yukarıdan baktığınızda bir kıraathane görüntüsü
oluşuyor; yakışmıyor bu Meclise, hakikaten yakışmıyor.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
lütfen biraz sessiz olalım. Ben sessiz olalım dedikçe tersine
anlaşılıyor. Lütfen arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir ara verin Sayın
Başkan, bir edep erkân gelsin Meclise.
BAŞKAN Konuşan
arkadaşlarımızın insicamını korumak gerekiyor;
bu, sizlere de lazım olacak her zaman. Konuşmak isteyen
arkadaşlarımızın dışarıda
konuşmalarının uygun olacağını, içecekleri
çayların ücretlerini de bana ciro edebileceklerini ifade ediyorum, ben
öderim onları.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Çıkmasınlar da sessiz olsunlar Başkanım.
BAŞKAN Oylamalar sırasında burada
bulunun değerli arkadaşlarım ama sessizliği koruyalım.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Hakkı Saruhan Oluç konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Oluç.
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üç yıl önce, 4
Kasım 2016 tarihinde o dönem HDP Eş Genel Başkanları Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, Grup Başkan Vekilleri İdris
Baluken, Çağlar Demirel ve milletvekillerimiz Sırrı Süreyya
Önder, İmam Taşçıer, Nursel Aydoğan, Ziya Pir, Abdullah
Zeydan, Nihat Akdoğan, Selma Irmak, Gülser Yıldırım, Faysal
Sarıyıldız, Ferhat Encu, Leyla Birlik ve Tuğba Hezer
hakkında Bingöl, Diyarbakır, Hakkâri, Şırnak ve Van
savcılıklarınca gözaltı kararı verildi yani bundan üç
sene önce, 4 Kasım 2016da.
Türkiyedeki mevcut yargı sistemi içinde
aynı anda farklı illerin farklı savcılıklarının
ve farklı dosyalardan eş zamanlı olarak bir operasyon
yürütmesini işletecek bir mekanizma yok aslında ama bu oldu, bir
akşam vakti bu gerçekleşti ve biz o zaman bu
gerçekleştiğinde demiştik ki: Bu karar hukuki değil
siyasidir, demokratik siyasete iktidarın ağır bir darbesidir. O
günden bugüne yaşananlar bunun aslında demokratik siyasete
ağır bir iktidar darbesi olduğunu çok açık biçimde ortaya
koydu. Ve biz yine o gün demiştik ki: O dönemki Eş Genel
Başkanlarımız ve milletvekillerimiz siyasi rehine olarak
tutuluyorlar. Aradan geçen üç yıl içinde yaşanan her şey,
onların siyasi rehine olarak tutulduğunu da çok açık bir
şekilde ortaya koydu.
Şimdi, bakın, milletvekillerimizin
tutukluluk hâllerinin üzerinden bin doksan yedi gün geçti ve bu süre
zarfında 500ün üzerinde duruşma görüldü, bunların
yarısı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağa ait. Geçen
üç yıllık süreçte 15i HDPli, 2si CHPli olmak üzere, 17
milletvekili tutuklandı. Bu süreçte 27 milletvekili birden fazla
gözaltına alındı ve bu Mecliste 9 milletvekilinin vekilliği
düşürüldü. HDPnin önceki dönem milletvekillerinden 12si hâlen cezaevinde
tutulmakta. Sadece bu veriler bile aslında Anayasaya aykırı
olan dokunulmazlık düzenlemesinin Halkların Demokratik Partisine,
bizlere dönük yapıldığını çok açık bir
şekilde ortaya koyuyor. Amaç belliydi, HDPyi, HDPnin yöneticilerini,
milletvekillerini, Eş Genel Başkanlarını siyasi olarak
tasfiye etmekti, amaç buydu ve bunu yapan kimdi? Bunu yapan, siyasi rakip;
siyasi rakip olan bir parti yapıyordu, iktidar partisi yani herhangi bir
cunta rejimi yapmıyor, siyasi rakibi olan partiyi tasfiye etmeye
çalışıyor. Darbeciliğin en âlâ biçimlerinden bir tanesi
buydu. Biz o zaman dedik ki: Hukuk devletinde kanunlar toplum yararına soyut
ve objektif yapılır ama iktidar, bugün, kendi siyasi
çıkarları doğrultusunda hukukla, kanunlarla dilediği gibi
oynamaktadır. O gün bu tartışmalar yapılırken bunu
söyledik, yine haklı çıktık. Çünkü bakın, 28 Temmuz 2015
tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan dedi ki: Parlamento bence gerekli değerlendirmelerini
yapmalı, bunların dokunulmazlık zırhından
arındırılması sağlanmalı. Bunu dedikten sonra
zaten süreç başladı yani Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 kez, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde kendisine siyasi rakip olmuş olan Selahattin
Demirtaşın siyasi rehine alınması kararını
işte bu zaman verdi, 28 Temmuz 2015. Peki, ne oldu? Bir tablo
göstereceğim size; bakın, Şubat 2016dan Mayıs 2016ya
kadar olan fezlekelerle ilgili bir tablo bu. Şubat 2016da HDPnin
gelmiş olan fezlekeleri 242, mart, nisan, mayısta sayı
çıkmış 510a; inanılmaz bir yükseliş. Bu ne?
Fezlekeler. Ne olmuş? Siyasi irade demiş ki: Dokunulmazlıkları
kalkacak ey savcılar! Bir an evvel, ne varsa elinizde fezleke
gönderebileceğiniz, gönderin. İşte göndermişler. Bu, çok
açık bir şekilde bunun bir siyasi darbe olduğunun
kanıtıydı. Anayasaya aykırı, Türkiye'nin
imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere
aykırı bir değişiklik yapıldı. Peki, sonra? Bu
savcılar bunları gönderdiler de ne oldu? Fezlekeler
hazırlandı, iddianameler ortaya çıktı. Hukuk
açısından içler acısı bir durum, gerçekten içler
acısı bir durum. Hukuk diye bir şey yok, hukukun üstünlüğü
yok; üstünlerin hukuku var, sizin hukukunuz var.
Şimdi, bakın, ben size birkaç tane isim
söyleyeceğim. Büyük ihtimalle bir kısmını
tanıyorsunuz, bir kısmını tanımıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Devam edebilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Şimdi, Ahmet
Karaca, Muhammet Varol, Necati Türkmen, Hakan Dündar, Uğur Özcan, Halil
Yılar, Mesut Arkuntaş, Bayram Bayer, Hakan Can; hâkim ve savcı
bunlar. Ne olmuşlar? Ya tutuklanmışlar FETÖ nedeniyle ya görevden
ihraç edilmişler. İşte bu hâkim ve savcılar, bizim Eş
Genel Başkanlarımızın ve milletvekillerimizin fezlekelerini
hazırlayan, kararları veren hâkim ve savcılar. Yani hukuk
çiğnenmiş, hukukun üstünlüğü yok, üstünlerin hukuku var diyorum
ya, FETÖcü hâkim ve savcılar, sizin işinize gelen işleri
yaptılar mı sizin baştacınız, sizin işinize
gelmeyen şeyler yaptılar mı FETÖden tutuklanıyorlar,
yargılanıyorlar. Böyle bir çifte standarda sahipsiniz. Yani
yargı süreci, tam bir kepazelik aslında.
İnanmayacaksanız, ben gittim, kendi
gözlerimle gördüm geçen haftalarda. Bir dava, Selahattin Demirtaş
yargılanıyor; hâkim, Anayasanın dokunulmazlık maddesinde
iki fıkra arasındaki farkı bilmiyor ya. Bu hâkim karar verdi, bu
hâkim karar verdi, olacak şey değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Şimdi,
sayın vekiller, hani dedim ya, biz, bunun siyasi bir süreç olduğunu,
siyaseten bir darbe süreci olduğunu ve bir siyasi rehine alma operasyonu
olduğunu söyledik, evet. Son kanıtı ne? Son kanıtı
şu: Hani, bir ara Ergenekon davasında başsavcı olmuştu
sizin Genel Başkanınız, şimdi de bizim Eş Genel
Başkanlarımızın ve milletvekillerimizin davalarında
başsavcı oldu. Selahattin Demirtaş için dedi ki: Bırakamayız.
Kararı kim veriyor? Başsavcı, sarayda oturuyor, kararı o
veriyor; karar, hukuken verilmiyor, siyaseten veriliyor. Yani siyasi rakibini
rehine olarak cezaevinde tutuyor. İşte, süreç budur. 4 Kasım
2016dan bugün 5 Kasım 2109a kadar yaşanmış olan sürecin
özeti kısaca budur sayın vekiller. Bunu sizin dikkatinize sunuyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin
Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Tanrıkulu.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 4 Kasımda başlayan süreç, bana göre
de bir siyasi süreçti; yoksa, avukatlık tecrübemle söylüyorum, cumhuriyet
savcıları 5 ayrı ilde aynı anda bir soruşturma
başlatıp gözaltı kararı veremezlerdi, dolayısıyla
siyasi bir süreçti. Ben yakından takip ettim bu davaları, sadece
sizlerin vicdanına sesleneceğim Selahattin Demirtaşla ilgili
olarak: Bakın değerli arkadaşlar, 4 Kasımda
tutuklandı, tam 16 ay sonra, 400den fazla günden sonra kendisine mahkeme
bulunabildi. Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi güvenlik nedeniyle
Ankaraya gönderdi; Ankarada iki mahkeme arasında görev uyuşmazlığı
oldu falan; en son, tam 16 ay sonra hâkim karşısına
çıkabildi, Şubat 2018 tarihinde. Ondan sonra yargılaması
devam etti, etti ve o yargılama devam ederken bütün dosyaları
Ankarada birleştirilmesine rağmen İstanbul 26. Ağır
Ceza Mahkemesi, Nevroz 2013teki konuşmasıyla ilgili dosyayı
birleştirmedi, ısrarla elinde tuttu, ısrarla ve bu dava devam
ederken Kasım 2018 tarihinde AİHMin karar vereceği ve bu
kararın tarihi belli olunca hiç savunma almadan -bakın, savunma
almadan- savunmayı dinlemeden İstanbul 26. Ağır Ceza
Mahkemesi -ki şimdiki meşhur 37. Ağır Ceza Mahkemesi-
Selahattin Demirtaşa Terörle Mücadele Yasasının en yüksek
cezasını verdi: 4 yıl 8 ay ve Sırrı Süreyya Öndere 3
yıl küsur. O dava daha istinafa gitmeden, 20 Kasım 2018 tarihinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ihlal tespiti yaptı. Bu ihlal
tespitinden hemen sonra Sayın Cumhurbaşkanı aynen şu
cümleyi kurdu bakın, şunu söyledi: Hamlemizi yaparız, işi
bitiririz. Bakın, 26. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı
istinafta sadece 40 günde onaylandı, 40 günde, 4 Aralıkta
onaylandı, Sayın Cumhurbaşkanının bu sözlerinden
sonra. Avukat arkadaşlar istatistik yapmışlar, Selahattin
Demirtaşın dosyası istinafta 40 günde onaylandı, diğer
dosyaların ortalama incelenme süresi 418 gün, 40 günde onaylandı. Ne
oldu? AİHMin kararına buradaki ağır ceza mahkemesi
uymadı. Ne zamana kadar? 2 Eylül 2019 tarihine kadar. Niye 2 Eylül? Çünkü
18 Eylülde Büyük Daire önünde duruşması vardı, 2 Eylülde tahliye
kararı verdi. Bakın, mahkeme bu karara karşı tam on ay
direndi Büyük Daire önündeki duruşmada Türkiye zor durumda
kalmasın. diye, Benim kararımı yerine getirmemişsin.
denmemesi için 2 Eylülde tahliye kararı verdi ki o duruşmada ne
Selahattin Demirtaş vardı ne avukatları vardı ve tahliye
talebinde bulunmadılar.
18 Eylülde Büyük Dairedeki duruşmaya ben de
gittim. Bir yurttaş olarak, bir avukat olarak, bir milletvekili olarak
Türkiye'nin içine düştüğü durumdan utandım. Yirmi beş
yıl önce o mahkemede Büyük Daire önünde savunma yapmıştım,
yirmi beş yıl sonra başka bir savunmaya girdim, Türkiye'nin
içine düştüğü durumdan utandım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Hükûmet,
Selahattin Demirtaş davasına karşı Türkiyeli bir hukukçu
bulamadı, bir Alman hukukçudan yardım istemek zorunda kaldı.
Türkiyeden giden hukukçulara oradaki hâkimlerin
sorduğu sorulardan, yargının düştüğü durumdan
utandım. Ne oldu, biliyor musunuz? Duruşma ayın 18inde; 20
Eylülde belgeleri burada- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
sahte evrak düzenleyerek kendisini şüphelisi olmadığı bir
dosyaya dâhil etti ve o dosyadan tutuklama istedi, değerli
arkadaşlar. Bakın, 18 Eylülde Büyük Daire duruşması var,
iki gün sonra, 20 Eylülde, şüphelisi olmadığı bir dosyaya
ekledi ve tutuklama kararı verdi. 21 Eylülde Sayın
Cumhurbaşkanı, TEKNOFESTte, İstanbulda dedi ki:
Bırakamayız.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir örnek
verdim. Bırakamayız. dedi. Şimdi, bu süreçlerin hukuka uygun
olduğunu kim söyleyecek, kim söyleyecek değerli arkadaşlar?
Bunun siyasi olmadığını kim söyleyebilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, dolayısıyla, milletvekillerinin
yargılandığı bütün dosyalar siyaset tarafından yönetiliyor
maalesef. Daha üç gün önce Abdullah Zeydanla ilgili olarak mahkeme, tahliye
kararı verdi, sosyal medyada başladı; başsavcılık
itiraz etti; aynı mahkeme, tutuklu olmadığı Terörle
Mücadele Yasasının 7nci maddesinden bir tutuklama daha verdi! Bakın,
tahliye eden mahkeme, bir tutuklama kararı daha verdi. İdris Baluken,
İdris Balukenin durumu... Hepsi böyle değerli arkadaşlar: Figen
Yüksekdağ; bizim milletvekillerimiz, Eren Erdem, Enis Berberoğlu;
tümü siyasi davalar. Biz burada bu Meclisin iradesini yargıya maalesef ama
maalesef ipotek ettirmek durumunda kaldık. Bakın, bütün
yargılamaları izliyorum; o tutanakları okursanız
yargının içine düştüğü durumdan utanırsınız;
sadece bu kadar söylüyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz isteyen, Bartın Milletvekilimiz Sayın
Yılmaz Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Tunç.
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubu önerisi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP Grubu önerisiyle, haklarında
soruşturma ve kovuşturma açılan önceki dönem HDP
milletvekillerinin adil yargılanma haklarının ihlal edilip
edilmediğine yönelik Meclis araştırması açılması
talep edilmektedir. Gerekçede bahsedilen milletvekilleri hakkındaki
soruşturma ve kovuşturmaların önemli bir kısmı, 20
Mayıs 2016 tarihinde gerçekleştirilen dokunulmazlıkların
kaldırılmasına dair Anayasa değişikliğiyle
başlamıştır. Hatırlayacak olursak, o günlerde HDP
Eş Başkanı da Dokunulmazlıkları kaldıralım,
biz varız. demişti ama Meclise geldiğinde de HDP Grubu olarak
fikir değiştirmişlerdi. Mecliste 376 oyla Anayasa
değişikliği kabul edildi ve bekleyen dosyalarla ilgili bir süreç
başladı.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devleti, bir hukuk devletidir; anayasası vardır, kanunları
vardır; anayasası, kanunları ihlal edildiğinde de
yaptırımları uygulayacak yargısı vardır.
Kırk yıldır ülkemizi rahatsız eden, binlerce insanın
yaşam hakkını ihlal eden PKK terör örgütünün elebaşı
hakkında Başkan Aponun heykelini dikeceğiz, heykelini.
derseniz, terör örgütünün kazdığı hendekler için Bu
direniş kazanacaktır, öyle hendek çukur diyerek küçümsemeye
çalışanlar da dönüp tarihe baksın. derseniz, Kobani
olaylarında sokak çağrısı yapıp 50den fazla
vatandaşımızın ölümüne neden olursanız, demokratik bir
hukuk devletinde yargının tüm bunlara kayıtsız
kalabileceğini nasıl düşünebilirsiniz?
Yine bir eş başkan Biz
sırtımızı YPGye, PYDye yaslıyoruz. Bunu söylemekte,
bunu savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. diyebilmiştir. Bu PYD, bu
YPG, milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden, mülteci yapan,
Akçakalede okulun bahçesindeki çocukların üzerine havan mermisi
fırlatan PKKnın Suriyedeki terörist kolları değil midir?
Yine önergede adı geçen bir HDP milletvekili
PKKnın öyle bir gücü var ki PKK sizi tükürüğüyle boğar,
tükürüğüyle. diyebilmiştir. Dünyanın hangi demokratik ülkesinde
bir terör örgütünün propagandasının yapılmasına bu derece
müsamaha edilebilir değerli milletvekilleri? İnsan hakları
mücadelesi iddiasında bulunurken en temel insan hakkı olan
yaşam hakkını ihlal ederek demokratik siyaset yerine terör ve
şiddetin yanında durmayı hiçbir hukuk düzeni korumaz. Eğer
araştırma önergesi verilecekse, terör örgütünün kırk yıldan
bu yana ülkemize ve insanımıza verdiği zarar hakkında
verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Eğer
araştırma önergesi verilecekse, altmış gündür
Diyarbakırda Evlatlarımızı istiyoruz. diyen annelerin
göz yaşları hakkında verilmelidir.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Verdik,
reddettiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Önergede bahsedilen
bazı eski milletvekillerinin kimi, ilk derece mahkemelerinin, kimi de
Yargıtayın bozma kararları neticesinde tahliye olmuştur.
Aslında bahsedilen o isimlerin birçoğu da şu anda tahliye
edilmiştir, yine yargı kararıyla bu gerçekleşmiştir.
Süreç içerisinde yargı, gerekli kararları vermektedir.
Bağımsız ve tarafsız yargının işidir.
Anayasanın 138inci maddesi, görülmekte olan davalarla ilgili olarak bir
araştırma komisyonu kurulamayacağı hükmünü zaten amirdir.
Bu nedenle, bu konuda bir araştırma komisyonu kurulması da
mümkün değildir. O nedenle, biz, yargı kararlarına saygı
duymak, sonucu beklemek durumundayız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi yargıdan
bahsediyorsun? Tek adam yargısı oldu.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bırakalım
bağımsız ve tarafsız yargı görevini yapsın.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç, bir söz talebiniz
oldu; buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasıdaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ağır suçlamalar var,
hatta ağır tahrik de var ama hani ben aynı şekilde o topa
girmek istemiyorum çok fazla. Yalnız bir iki şeyi düzeltmek
istiyorum.
Bir, sizin bu bağımsız ve
tarafsız yargı dediğiniz, size bağlı ve sizin
tarafınızda olan yargıdır.
SALİH CORA (Trabzon) Hiç alakası yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Âdeta o
yargı, sizin hukuk komisyonlarınız gibi
çalışmaktadır. Ve biraz evvel söyledim -hani düzelteyim, sarayda
oturan başsavcı dedim- başyargıç Bırakamayız.
diyor, yargı demiyor; başyargıç Bırakamayız. diyor.
Ben bunu anlattım orada size. Yani bu aldığınız bütün
kararlar siyasidir. Bu bir siyasi tasfiye operasyonudur, siyasi darbe
operasyonudur. Bunu anlattım size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Siz siyasi
rakiplerinizle siyaset yoluyla hesaplaşmıyorsunuz, yargı
aracılığıyla hesaplaşıyorsunuz ve
yargıyı direktiflerinizle yönetiyorsunuz. Bırakamayız.
dedi başyargıç. İşte, bunun için söyledim. Mesele budur
değerli arkadaşlar, başka bir şey değil.
Mesele, siyaseti siyasetle karşılamak
değil, siyaseti başka yollarla karşılamaktır. Geri
kalan, hatibin bütün söylediklerini tabii ki kabul etmiyoruz.
Kobani meselesinde burada kaç kere
araştırma önergesi verdik, gelin araştıralım,
bakın, ne çıkacaksa boynumuz kıldan ince dedik; kabul etmediniz.
Siz reddediyorsunuz bunu. Kobani için kaç kere verdik araştırma
önergesi. Daha geçen gün yine verdik, gelin araştıralım dedik.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisinin
terör ve şiddetin yanında durduğuna dair iddiaların
tamamı, külliyen asılsızdır, külliyen mesnetsizdir.
Çok açık söylüyorum. Siz siyasi rakiplerinizle
bu şekilde mücadele ederseniz, biz de kalkıp deriz ki: Ya, siz teröre
biraz mesafe koyun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, lütfen, rica
ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum, son cümlem.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) O mesafe 4,5
kilometreden fazla olsun ama. Bağdadiyi 4,5 kilometre ötede
yakaladılar, öldürdüler. (HDP sıralarından alkışlar)
Orada kaç tane gözetim noktası vardı? Demek ki siz de mesafe
koyacaksınız ama 4,5 kilometreden fazlasını koyun. Bunu da
son olarak söylemiş olayım. (HDP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Başkan) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tunç, Grup Başkan
Vekiliniz söz aldı, ona söz veriyorum.
Sayın Muş, buyurun.
43.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve DEAŞın ve
PKKnın bir terör örgütü olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, ben bugün
konuşmamın başında, Meclis açılışında
Biz Türkiyenin demokratik standartlarının yükseltilmesi için çok
büyük mücadeleler verdik, bugün de veriyoruz ve Türkiye, kendisini bu anlamda
geliştirmiş bir ülke, mesafe katetmiş bir ülke.
Şimdi, bir taraftan demokrasi diyeceksiniz,
öbür taraftan arkanıza terör örgütünü destek olarak alacaksınız,
konuşacaksınız kürsüde. O zaman, bakın, ilçe
başkanlarımızı terör örgütü katletti, şehit etti;
bölgede sivil siyaset yapan ilçe başkanlarımızı. Çıkıp
tek kelime edemediler.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Yalan!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Terör örgütünü
arkanıza almayın, bununla aranıza mesafe koyun. dedik, tek
kelime edemediler. Bağdadinin de canı cehenneme, PKKnın da
canı cehenneme, ona destek verenlerin de canı cehenneme, terörle
arasına mesafe koyamayanların da canı cehenneme!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Her şeyi
yapın ondan sonra
Canını siz cehenneme gönderseydiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) PKK terör
örgütünün canı cehenneme. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yok öyle, yok!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ona eleman
devşirenlerin de canı cehenneme, onların da canı cehenneme.
DAEŞe karşı en büyük mücadeleyi biz verdik.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Nerede verdiniz
efendim, nerede verdiniz! Adam ülkeye 4,5 kilometre ötede
MEHMET MUŞ (İstanbul) DAEŞ, bir
terör örgütüdür.
BAŞKAN Sayın Muş, devam edin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) PKK, bir terör
örgütüdür. Her ikisine de en büyük darbeyi vuran, Türkiye Cumhuriyeti
devletidir. Orada PKKnın elemanları da cirit atıyordu. Sistemi
kaç kere anlattım size ben burada, hiç duymak istemiyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Göz
mesafesinde, göz mesafesinde
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - İki
yıldan fazla orası sizin denetiminizdeydi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sistem basit:
DAEŞ, laboratuvarda kurulmuş bir örgüt.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Cerablusa ne zaman
girdiniz? Cerablusta öldürüldü bir tanesi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Dinle,
dinle!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sessiz
olalım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiyenin Suriye
sınırına DAEŞ gibi bir örgüt geliyor, insanlar
korkularından oraları terk ediyor, arkasından PKKyı oraya
yerleştiriyorlar. Diğer bir bölgeye gidiyor insanlar, evlerini terk
ediyor, arkasından PKKyı oraya yerleştiriyorlar. Oyun bu.
DEAŞ ile PKKnın arasında hiçbir fark yok; ikisi de terör
örgütü, ikisi de insanları katlediyor, ikisi de zalim.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Kuranlar da
aynı, kuranlar da aynı
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Her kim ki
bunların arkasında varsa onun zaten hesabını sorduk,
soruyoruz. DEAŞa da en büyük darbeyi biz vurduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onlarca kişiyi, binlerce
kişiyi iade ettik. Binlercesini tutuklayıp cezaevlerine Türkiye
Cumhuriyeti devleti koydu ama siz PKKya gelince tek kelime edemiyorsunuz. (AK
PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sessiz olalım
lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bakın,
Bağdadinin de canı cehenneme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş,
lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) DEAŞ bir
terör örgütüdür ama PKK da aynısıdır. diyebiliyor musunuz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Aranıza mesafe
koyun, mesafe.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Diyemezsiniz, tek
laf edemezsiniz. Ederseniz odanıza talimatlar gelir, sesinizi
çıkartamazsınız Sayın Saruhan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Beslediniz,
büyüttünüz, iyi beslediniz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bir
saniye lütfen
Sayın Başaran, rica ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Oluç, lütfen yeni bir
müzakere alanı açmamak kaydıyla söz veriyorum.
Buyurun lütfen, tamamlayalım, oylamaya geçelim
ondan sonra.
44.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
demokratik siyasete yönelik her saldırıyı lanetlediklerine ve
lanetlemeye de devam edeceklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bir konuya değineceğim sadece. Halkların
Demokratik Partisi -çeşitli örnekleriyle de burada kanıtlamaya
hazırım- sivil siyasetçilere, demokratik siyasetçilere, hangi
partiden olursa olsun
SALİH CORA (Trabzon) Daha açık
konuş.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
bizim
rakibimiz olan, hangi partiden olursa olsun, yapılan
saldırıları, kimden gelirse gelsin, lanetlemiştir, bunu her
zaman yapmıştır.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKK
SALİH CORA (Trabzon) YPG diyelim.
BAŞKAN Arkadaşlar, sessiz olalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bunun örneklerini
size karşı çıkartıp getiririm buraya teker teker. Benim
yaptığım, sadece benim
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Uyuşturucu
kaçakçısı PKK. diyelim, İnsan kaçakçısı PKK.
diyelim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) DAİŞe
kokteyl yapı
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Toğrul, grup başkan vekili konuşuyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
sadece kendi
yaptığım açıklamaları size getirdiğim zaman bu
söylediğinizden utanırsınız. Bu konudaki tutumumuz çok
nettir. Hangi partiden olursa olsun, demokratik siyasete yönelik her
saldırıyı lanetledik ve lanetlemeye de devam edeceğiz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKK
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) PKK
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Şimdi,
dolayısıyla şundan kaçının: Ben onu söylemek
istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, lütfen son defa
açıyorum, tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum,
tabii.
Şunu söylemek istiyorum: Bir şey
anlattık, dedik ki, bu Mecliste çalışmış olan
milletvekillerine yönelik bir siyasi darbe gerçekleştirildi. Gelin bunu
tartışalım, bir daha böyle bir şey olmasın diye
konuşalım, araştıralım; doğrular
yanlışlar neydi ortaya çıkartalım diyoruz. Fakat bu konuda
siz o kadar utanıyorsunuz ki yaptığınızdan,
savunamazsınız ki, tarihe o kadar kötü geçtiniz ki bunu örtmek için
hemen konuyu başka yerlere getirip onları tartışmaya
çalışıyorsunuz. Biz başka bir şeyi
tartışıyoruz. Yani Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı nasıl olur da rakibi olan bir kişi hakkında
Bırakamayız, onu tutuyoruz. diyebiliyor? diyoruz, bunun
cevabını verebiliyor musunuz? Veremiyorsunuz. Mesele bu kadar basit.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, 4 Kasım 2016 tarihinde gözaltına
alınan ve tutuklanan milletvekillerimizin maruz kaldıkları
hukuksuzlukların araştırılması amacıyla 5/11/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan 117 ve 33 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının sırasıyla
2'nci ve 4üncü sıralarına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 5, 6,
7, 12, 13, 14, 19, 20, 21, 26, 27 ve 28 Kasım 2019 ile 3, 4 ve 5
Aralık 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 117 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
5/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/11/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 117
ve 33 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin gündemin "Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının sırasıyla 2'nci ve 4üncü
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
5, 6, 7, 12, 13, 14, 19, 20, 21, 26, 27 ve 28
Kasım 2019 ile 3, 4 ve 5 Aralık 2019 Salı, Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
5 Kasım 2019 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
6 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde 117 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
7 Kasım 2019 Perşembe günkü
birleşiminde 53 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
12, 13, 14, 19, 20, 21, 26, 27 ve 28 Kasım 2019
ile 3, 4 ve 5 Aralık 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde saat 24:00'e kadar;
Çalışmalarını sürdürmesi;
117 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
117 Sıra
Sayılı Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2272)
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
BÖLÜM |
1
ila 10uncu maddeler |
10 |
BÖLÜM |
11
ila 19uncu maddeler |
9 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
19 |
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Tuncay Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Özkan.
CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bugün, rahmetli Bülent
Ecevitin yani Bizim 2 büyük gücümüz var; biri hak, biri halk. diyen
Halkçı Ecevitin siyaset arenasından, yaşamdan
çekilişinin, Hakkın rahmetine kavuşmasının 13üncü
seneidevriyesi; Allahtan rahmet diliyoruz. Mücadelesi, her birimizin gönlünde,
aklında, bundan sonraki yıllar, yüzyıllar boyunca
yaşayacak. Ancak bu çatı altında galiba en çok unuttuğumuz
şey, inançla, imanla, mücadeleyle dolu geçen yılların
arkasından birilerini anmak, onlar üzerine konuşmak. Aslında
kendimize bu kötülüğü yapıyoruz çünkü bizim de hayat hikâyelerimizde
acısıyla tatlısıyla yıllar var ve bu çatı
altında, bu gök kubbe altında, gittikten sonra birilerinin de bizim
hakkımızda iyi konuşması, bizi anlatması ya da
arkamızdan konuşuluyor olması çok değerli bir şey.
Nezaketle, şair nezaketiyle, naifliğiyle
Kıbrıs Barış Harekâtını dünyaya
anlatabilmiş bir lider; kırmadan, dökmeden. Bir yazar zarafetiyle
dünyanın emperyalist güçlerine karşı direnebilmiş, afyon
tarlalarından iktidardan düşürmeye kadar kendisine rüşvet olarak
teklif edilen siyasi ikballerin tamamını onların
sofralarında reddetmiş, onların masalarına
oturmamış bir büyük politikacı. İş Bankası
Yayınlarından külliyatı çıktı; o külliyat içerisinden,
kendisine Şilide Allendenin devrilmesi
karşılığında emperyalistlerin nasıl iktidar
rüşveti teklif ettiklerini ve halkoyuyla gelmiş bir liderin
devrilmesine asla aracılık etmeyeceğini söyleyerek o
toplantıyı nasıl terk ettiğini okursanız bugünlerin
aydınlanmasına çok büyük katkısı olacaktır.
Bülent Ecevit halkçıdır. Bülent Ecevit, bu
çocuğun babasının kaderinde rolü olan bir insandır.
Ankarada Mithatpaşa Caddesinde, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar
olduğu, onun da Başbakanlık forsunu dalgalandırarak Renault
arabasında, Renault Station arabasında gittiği bir gün durdu,
arabanın kapısı açıldı. Babamla el ele yürüyen beni
saygıyla selamladı arabadan. Ben daha küçük bir çocuktum. Nasılsın
Ziya Usta? diye sordu. Babam, matbaa işçisidir, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin matbaasında çalışırken 40 yaşında
kurşun zehirlenmesinden ölmüştür ama ondan önce Ulus gazetesinde
başmürettipti, düzeltme ve dizgi işi yapardı. Nihat Erim ile
Bülent Ecevitin yazısını dizdiği için Tahkikat Komisyonu
tarafından on beş günlük bir işkenceye maruz
bırakılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Özkan.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Derhâl efendim.
Bütün o acıların altından benim çocuk
hafızamın hatırladığı şey şudur: Matbaa
işçisi olan babama nezaketle seslenen bir Başbakan:
Nasılsınız Ziya Usta? Eşi Rahşan Hanım:
Nasılsın Ustacığım? Karşılıklı
sohbetler
Ve biz halkla aramızdaki mesafeleri
kaldırdığımızda ve biz emperyalizmin bize
dayattığı her türlü zorlamaya karşı birlik
olduğumuzda ve biz kendi liderlerimize, kendi siyasetçilerimize, kendi
tarihimize ne kadar sıcak ve yakın davranırsak geleceğimizi
o kadar büyük aydınlatacağımıza inanmak zorundayız.
Cumhuriyet Halk Partisinin bir konferansında
büyük rakibi Süleyman Demirel -elli yıl boyunca çekiştiler- onun
arkasından şunu söyledi: İnancı, azmi, mücadeleci
kişiliğiyle her zaman dik durmayı başardı. Dik durmak
önemlidir arkadaşlar, dik duranları unutmamak lazım.
Tarih bugün yazılmıyor, tarih
yaşadıklarımızın bileşkesi olarak duruyor ama
gelecekten de işaretler barındırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Özkan.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Biz emperyalizm karşısında dik duran,
bu devleti kurarken asla eğilmeyen ve birliğimizi,
beraberliğimizi, nezaketimizi hep beraber paylaşarak
çocuklarımıza büyük bir mirası bırakacak olan Cumhuriyet
Halk Partisiyiz. Kendisini, liderimizi; kendisini, Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanını; kendisini, Türkiye Cumhuriyetinin bir
aydınını anarken saygı, sevgi ve rahmet sunuyorum.
Çelişkilerimiz bizi güçlendirir
arkadaşlar. Allaha çok şükür, tek sesli, tek renkli, tek
düşünceli bir toplumda yaşamıyoruz; Allaha çok şükür, pek
çok farklı düşünce, pek çok farklı grup var ama unutmayın,
biz hep beraber Türkiyeyiz. Eğer büyüklerimizi, bize bu değerleri
öğretenleri, bir miras olarak mücadeleyi bırakanları unutmazsak
bizi de kimse unutmaz. Rahmet ve minnetle anıyorum efendim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde başkaca söz talebi
yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin (2/1202) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/46)
21/05/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç Tüzük 37ye göre (2/1202) esas numaralı
Kanun Teklifimin değerlendirilmek üzere gündeme alınması
hususunu bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ömer
Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, teklif
sahibi Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde emekliler, büyük
sıkıntı içindeler. Emeklilerin geçim
sıkıntısı yanında emeklilere ödenen 3 ayrı ücret
bulunuyor: 2000 yılından öncekiler, 2000-2008 arası, 2008den
sonraki emekli ücretleri. Bildiğiniz gibi 2008 yılında
yapılan aylık bağlama oranındaki düzenlemeyle emekli
maaşları da aşağı doğru gitti. Emekliler
tarafından intibak düzenlemesi olarak bilinen ve bu yönde de talepleri
olan kanun teklifinin komisyonlarda görüşülüp Meclise gelmesi ve
kanunlaşmasının büyük arzusu içindeydim; bu gerçekleşmedi.
37nci madde dayanağıyla bugün buraya huzurunuza getirdim. Yani
ülkemizde emeklilerin yaşadığı geçim
sıkıntısını ortadan kaldırmaktan öte, emekliler
arasındaki maaş farklılığını da
sonlandıracak bu kanun teklifimi desteklemenizi talep ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bildiğiniz gibi, artık emekliler pazarlara
gittiği zaman sabah saatinde gidemiyorlar. Akşam, pazarın
dağılma zamanlarında daha uygun fiyatla sebze meyve
alabileceklerini düşündükleri için o zamanlar gidiyorlar. Emekliler
kahvelere çıkamıyorlar, çay parası onlara artık yük gelmeye
başladı. Parklara gidip dinleniyorlar, oralarda
yaşamlarını idame ettirip evlerine dönüyorlar. Oysa bunlar,
yirmi beş yıl bu ülkede prim ödeyerek devletine katkıda
bulunmuş, emek vermiş, bu yoldan kendi birikimlerini halkı için
feda etmiş insanlar. Bu insanlara sahip çıkmanın Meclisimizin
sorumluluğu ve görevi olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, 37 ülkede yapılan
araştırmada, ülkemiz ne yazık ki emeklilere ödedikleriyle
35inci sırada çıktı. Bir ülkenin büyüklüğü,
güçlülüğü, ekonomisinin büyüklüğü emeklisine ödediği maaşla
ölçülür. Eğer emekliniz mutlu değilse, sosyal yaşamın
içinde değilse
Hepinizin bir gün emekli olacağınızı
düşündüğünüzde onların yaşadığı dramı
hissedeceğinizi düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü emekli olanların torunlarına
karşı, çocuklarına karşı, aile sorumluluğu içinde
mağduriyetlerinin varlığı hepimizi yaralamalı ve
üzmelidir.
Bu anlamda, intibak düzenlemesiyle ilgili
getirdiğim bu kanun teklifiyle düşük emekli
maaşlarının yükseltilmesini huzurunuza getirdim. (CHP
sıralarından alkışlar) Bildiğiniz gibi, aylık
bağlama oranlarının dışında şu anda
emekliler açlık sınırının altında maaş
almaktadır. Hatta ve hatta asgari ücretin de altında maaş alan
çok sayıda emekli vardır. Bin lirayla ilgili getirilen düzenleme dahi
ne yazık ki uygulanmadığı için mağduriyetler
artmıştır. Bu bağlamda, emekliler en az asgari ücret
düzeyinde emekli maaşı almalıdır. Bunun için de
yapılacak düzenlemelere Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz destek
veriyoruz.
Değerli arkadaşlar, emeklinin
sahipsizliği, emeklinin unutulmuşluğu, seçimden seçime
onların hatırlanmasıyla bertaraf edilemez.
Bu bağlamda emeklilikte yaşa
takılanlar olarak bildiğimiz bir kesim de var. Onlar da emekli olmaya
çalışıyorlar. Emeklisi mutsuz, emekliliği hak etmiş
olana da emekliliğini vermiyorsunuz. Onun için, emeklilikte yaşa
takılanların emekli olması sağlanmalı, emeklilerin
insanca yaşayacakları bir ücretin verilmesi de gerçekleşmelidir.
Bunun yolu, bu kanun teklifinin kabulünden geçiyor çünkü emeklinin
yaşadığı sorunları
Alana gidiyoruz, emeklilerle sohbetimizde diyorlar
ki: Biz bu ülkenin neden üvey evladı sayılıyoruz? Çünkü
onların hak ettiklerini bugüne kadar ne yazık ki Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı on yedi yıldır vermedi. Geçim
şartları zorlaştı. Doğal gaza, elektriğe, çaya,
şekere, aklınıza gelen her şeye gelen zam
karşısında emeklilerin yazık ki hak ettikleri bir ücrete
kavuşmamalarının hepimiz için de bir sorumluluk duygusu
olduğunu düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bağlamda, inanıyorum ki intibakla
ilgili verdiğim bu düzenlemeyle ilgili kanun teklifine tüm
milletvekillerimiz olumlu oy kullanacaklar ve emeklilerin bu mağduriyetini
sona erdireceklerini umuyorum çünkü emeklilik -dediğim gibi- hepimizin
yaşamının son kertesinde erişeceği noktadır.
Ben, emeklilerle ilgili, kira ve yakacak
yardımı verilmesi yönünde kanun teklifi verdim. Ayrıca,
emekliler için farklı kanun tekliflerini de gündeme
taşıdım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla)
Aldıkları emekli ikramiyesi, emekliye bayramda verdiğimiz
ikramiye yetersiz olduğu için onun artırılması yönünde
kanun teklifi verdim. Ayrıca, sağlıkta katkı payı
emeklilerden alınmamalıdır. Bu yönde emeklilerin lehine
yapılacak her düzenlemenin ülkenin yaşam kültürünü de
zenginleştireceği unutulmamalıdır.
Sayın Başkan, teşekkür ederim süremi
uzattığınız için. Son olarak şunu söyleyeyim: Bugün
Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevitin ölüm yıl
dönümü. Benim de gençlik kolları yöneticiliği
yaptığımda Genel Başkanımdı. Onu da
saygıyla, rahmetle anıyorum. Ne ezilen ne ezen, insanca, hakça bir
düzen. diyen; toprağın işleyenin, suyun kullananın
olduğunu belirten; bu ülkenin mağdurlarının,
işçilerinin, emekçilerinin, esnafının, çiftçisinin, dar
gelirlinin sesi olan ve onların iyi yaşaması için mücadele veren
Bülent Eceviti bir kez daha rahmetle, saygıyla anıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel, bir söz talebiniz
oldu.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, RTÜK
Başkanı Ebubekir Şahinin TÜRKSAT Yönetim Kurulu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
birleşimin başında, ilk oturumda şöyle bir şey
konuştuk, ben dedim ki: RTÜK üyemizin üyeliğini düşürdüler çünkü
bir şeyi açığa çıkardı. RTÜK Başkanı,
RTÜKle doğrudan ilgili bir kurumda Yönetim Kurulu üyeliği kabul
etmiş; aldığı 25 bin liralık maaş yetmezmiş
gibi, oradan tarife belirliyor, burada onaylıyor. Bu olmaz. Sayın
Muştan bunun doğru olup olmadığını sorduk. O
ısrarla konuyu başka yerlere çekti. Şimdi ajanslara düşen
haber, RTÜK Başkanı TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğinden istifa
etti arkadaşlar, bağdaşmayan görev olduğu ortaya
çıktı. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir şeyi söylüyorsak bilip de söylüyoruz, bir
şeyi söylüyorsak çalışıp da söylüyoruz, bir
haklılığımız var ki ısrar ediyoruz. Bunun
karşısında kafasını kuma gömenlerin, artık istifa
etmek zorunda kalan RTÜK Başkanının tutumuyla herhâlde CHPden
öğrenecekleri çok şey var.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben konuyu başka bir tarafa çekmiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru değil.
deseydin bir saat önce.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Konunun özeti
şu: Faruk Bildirici için itiraz ediliyor Haksız yere
alındı görevden; milletvekillerine, millî iradeye bu bir hakarettir.
Meclisin seçtiği bir kişi nasıl alınabilir? diye. Bunun
gerekçelerini anlattım ben. Neden kurul böyle bir karar aldı, neye
dayanarak bu kararı aldı, hangi donelere dayanarak, hangi verilere
dayanarak bu kararı aldı, bunu açıkladım, ben başka
bir yere çekmedim. Tartışma Faruk Bildirici üzerindendi ve Faruk
Bildiricinin üyeliğinin düşürülmesinin içerisinde, Mecliste âdeta
bir partili gibi basın toplantısı düzenlemesi; Kurulun,
açıklamaması gereken kararlarını açıklaması ve
kanallarla alakalı Şu kanallar iyi, şu kanallar kötü. diye
kanaat belirtmesi var. Bir üye bunu yapamaz, gerekçesi budur.
Şimdi, RTÜK Başkanıyla alakalı
İstifa etti
Etmişse etmiş, memlekete hayırlı
uğurlu olsun. Ben bununla alakalı herhangi bir kanaat belirtmedim.
Dolayısıyla, hukuk neyse herkese eşit uygulanmalı.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Soruyu
cevapla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
47.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
net olan bir şey var; Faruk Bildirici burada basın
toplantısı yaparken dedi ki: Ben, Meclisten seçildim. RTÜK
Başkanını, onu seçen Meclise şikâyet ediyorum; bu adam RTÜK
Başkanının yapmaması gereken bir görev almış, bu
ortaya çıktı. Bu basın toplantısından dolayı
Faruk Bildiricinin RTÜK üyeliğini düşürdüler. Ne diyor? Gizli toplantıyı
açıklamak." diyor. Bak, gizli olan ne? Kanuna
aykırılıkmış. Kanuna aykırı bir işin
gizliliğinde kamu menfaati olmaz, bunu açıkça görelim ve burada biraz
önce, bir saat önce deseydi Ben de doğru bulmuyorum., bu istifayla
beraber ben de kendisini tebrik ederdim sizin tutumunuzdan diye ama o konuyu
konuşmayıp Faruk Bildirici basın toplantısı
yaptı
Faruk Bildirici Kral çıplak." dedi, Faruk Bildirici
Kral çıplak." dedi diye bedel ödedi. Bunu hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sanırım konu
aydınlandı Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir saniye,
hayır
BAŞKAN Artık toparlayın siz de.
48.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Toparlayacağım.
Sayın Başkan, şimdi, Efendim, bu
kamuoyundan gizliydi, bunu açıkladı
Bakın, bütün insanlar,
bütün kamu görevlileri görev aldıkları kurumun kanunlarıyla
bağlıdırlar. Burada siz kafanıza göre hareket edebilir
misiniz? Edemezsiniz. Ben de edemem. Niye? Siz burayı bir İç Tüzüke
göre yönetmek zorundasınız. Şimdi, RTÜKün kanunu vardır.
Burada Kurulun kanallarla alakalı, basın-yayın organlarıyla
alakalı, görev alanlarıyla alakalı, almış olduğu
kararlarla alakalı yapmış olduğu açıklamalar var
kamuoyuyla paylaşmaması gereken. Ne zaman paylaşabilir? Kurul
bir karar alır, paylaşır.
Az önce bir şey daha söyledim, sadece bir
şey değil, burada 3 tane unsur var. Şimdi, bir üye bir partiden
seçilebilir ama o partinin bir mensubu gibi davranamaz. Gelip de Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, 657nin sınırları içerisinde kalmakla yükümlü
olan bir kişi için, bir tarafta Grup Başkan Vekili, Şimdi de
üyemize söz veriyorum, basına açıklama yapacak. diyemez. Bu, nettir
kanunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın artık Sayın
Muş, artık gündemimize geçelim.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamam.
Dolayısıyla, konu RTÜK
Başkanının Yönetim Kurulu üyeliği tartışması
değil; konu, Faruk Bildiricinin üyeliğinin Kurulda neden
düşürüldüğü hadisesidir. Bakın, diyor ki: Halk TV, Tele1, KRT,
FOX gibi kanallar var; gazetelere baktığımızda, Sözcü,
Evrensel, Birgün, bunlar var; bunlar bağımsız, tarafsız,
bunların dışındakiler iktidara yakın. Yahu, sen Kurul
üyesisin, bu kanalları denetleyen Kuruldasın, bunlara karşı
cezai müeyyidede oy kullanıyorsun. Nasıl böyle bir açıklama
yaparsın? Bundan dolayı alındı bu adam, sebebi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Konu aydınlığa
kavuşmuştur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir müsebbibi de
Sayın Özgür Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir dakika
BAŞKAN Lütfen Sayın Özel, bir cümle
MEHMET MUŞ (İstanbul) Vebali Özgür
Özeldedir bu adamın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sadece bir dakika istiyorum,
bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Bir cümle
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yazık günah
adama!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Adamı da
yedin.
49.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, RTÜK
Başkanı Ebubekir Şahinin TÜRKSAT Yönetim Kurulu
üyeliğinden istifa etmesiyle RTÜK Başkanlığı
görevinden de çekilmiş sayılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
o zaman, samimiysek şu ortaya çıktı: RTÜK Başkanı
göreviyle bağdaşmayan bir iş yapmıştı, istifa
etti. O zaman ne diyordu: Göreviyle bağdaşmayan iş yapan
görevinden çekilmiş sayılır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Adamın
ekmeğiyle oynadın ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Faruk Bildiriciye
ne cevap vereceksin, dışarıda bekliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Gereğini yapacak
mısınız? Görevinden çekilmiş
sayıldığının gereğini yapacak
mısınız? Konu, Faruk Bildiricinin üyeliğinin
düşürülmesi değildir; konu, Faruk Bildiricinin, doğruları
söylediği için, RTÜK Başkanının kurduğu kumpasla,
tuzakla üyeliğinin düşürülmesidir ama bu istifa şunu göstermektedir:
RTÜK Başkanı artık görevinden çekilmiş
sayılmalıdır çünkü bu, itiraf niteliğinde bir
istifadır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Adamın
ekmeğiyle oynadın ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yazık, günah!
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin (2/1202) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/46) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Bayraktutan, Sayın Sertel,
Sayın Gürer, Sayın Şevkin, Sayın Kaya, Sayın Tutdere,
Sayın Özcan, Sayın Antmen, Sayın Tanal, Sayın Bulut,
Sayın Karaca, Sayın Hancıoğlu, Sayın Keven, Sayın
Sarıaslan, Sayın Barut, Sayın Sümer, Sayın
Başarır, Sayın Aygun, Sayın Yeşil.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
kapıları kapatın. Yani yoklama yapılırken içeride
bulunan arkadaşlarla yapılır, dışarıdan gelen
sayılmaz ki.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Olur,
Tanal istedi diye Meclisi de kapatalım yani.
BAŞKAN Arkadaşlar, işlem
yapıyoruz, lütfen sessiz olalım.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Arkadaşlar, pusula gönderen
arkadaşlarımızın kendilerini görelim burada lütfen.
Sayın Taner Yıldız? Burada.
Sayın Çiğdem Erdoğan Atabek? Burada.
Sayın Muhittin Taşdoğan? Burada.
Sayın Selman Oğuzhan Eser? Burada.
Sayın Asuman Erdoğan? Burada.
Sayın Ahmet Zenbilci? Burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
dijital liste ile pusulaların mükerrer olup olmadığının
karşılaştırılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
pusulaları elektronik cihazdan çıkan listeyle
karşılaştıracağız.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.32
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Değerli milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin (2/1202) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/46) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, birkaç
arkadaşımıza 60a göre söz vereceğim. Ondan sonra, Komisyon
yerine otursun, kanun görüşmelerine başlayacağız.
Sayın Kılavuz
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, büyük Türk
milletinin çok önemli bir cüzü olan İran Türklüğüyle yakından
ilgilenilmesi, kültürel ilişkilerimizin güçlendirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İran Türklerinin millî gururu olan Tractor
takımının kızıl kurtları, yiğit
soydaşlarımız muhteşem bir atmosferin yaşandığı
stadyumlarında Türkiye tezahüratlarıyla birlikte asker selamı
vererek kahraman ordumuza ve ülkemize destek vermişlerdir. Tractorün
kızıl kurtlarına gösterdikleri bu millî duyarlılık ve
samimiyetten dolayı teşekkür ediyorum. Bizden de bütün İran
Türklerine selam olsun. Birlik ve beraberliğimiz, kardeşlik ve
muhabbetimiz daim olsun. İran Türklüğünün medarıiftiharı
olan Tractorün başarıları hepimizi gururlandırmakta,
soydaşlarımızın heyecanları bizlerin de sevinç ve
heyecanına vesile olmaktadır.
30 milyona ulaşan nüfuslarıyla büyük Türk
milletinin çok önemli bir cüzü olan İran Türklüğüyle daha
yakından ilgilenmeli, kültürel ilişkilerimizi daha da
güçlendirmeliyiz. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
51.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMM
Başkanlığına RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin
hakkında sunmuş olduğu dilekçesine istinaden Meclis
Başkanının karar vermesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğum bir dilekçe var;
dilekçenin özü şu: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiştir- RTÜK Kanununun 38inci
maddesinin (2)nci fıkrasına aykırı bir şekilde
eylemde bulunduğu için, aynı kanunun 38inci maddesinin (6)ncı
fıkrası uyarınca istifa etmiş sayılmasına karar
verilmesini ben Meclis Başkanlığından talep etmiştim.
Aynı dilekçeyi Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna pazartesi günü verdim.
Netice itibarıyla, RTÜK Başkanı
kanunun 38inci maddesinin (2)nci fıkrasını ihlal
etmiştir. TÜRKSATtan istifa etmesi, onun istifa etmiş
sayılmasına engel teşkil etmez; davanın, şikâyetimizin
konusuz kalmasına da sebebiyet teşkil etmez. Meclis
Başkanının, talebim doğrultusunda, bu konuda derhâl karar vermesini
arz ediyorum.
Selam ve saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
52.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, tarımsal üretimin artırılması
ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizin
sahip olduğu doğal kaynaklar ve ekosistemin korunması
önceliğiyle, tarımsal üretimin artırılması ve tarıma
dayalı sanayi entegrasyonunun sağlanmasının önemi
artmıştır. Tarım işçilerinin, tarımsal ve
kırsal alandaki köylülerimizin gelir düzeyinin yükseltilmesi de ülke
ekonomisinin önemli bir konusudur. Ürün bazlı devlet desteğiyle
tarımsal üretim yapan köylülerimizin desteklenmesi, tarımsal
pazarlamanın geliştirilmesi, gıda güvenliğinin daha da
güçlendirilmesi gerekmektedir. Gerek tarımsal plan ve altyapının
güçlendirilmesi gerekse Gaziantepe tescillenmiş Antep
fıstığına verilecek ürün bazlı destek Gazianteplilerin
hem beklentisi hem de hakkıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Beko
53.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun, taşeron
işçilere kadro verilmesi konusunda yaşanılan mağduriyete
ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Taşeron
işçilere kadro konusu, olağanüstü hâl döneminde, 24 Aralık 2017
tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 696 sayılı torba Kanun
Hükmünde Kararnameyle düzenlenmişti. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine
göre, 744.342 kamu taşeron işçisi merkezî ve yerel yönetimlerde
kadroya alınmış, yaklaşık 275 bin işçi kadrosuz
kalmıştır. Kamu iktisadi teşekkülleri (KİT) ve
bazı ortaklıklarda çalışan taşeron işçiler
kadroya alınmamıştır. Belediyeler, il özel idareleri ve
bağlı kuruluşlarda çalışanlar ise kamu işçisi
olarak kadroya alınmamış, bu işçiler belediye
şirketlerinde işe alınmıştır. 696
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle işçilere yılda yüzde 4
+ yüzde 4 ücret artışı getirilirken işçilerin sosyal
yardım, prim ve tazminatları için herhangi bir artış söz
konusu değil. Enflasyonun yüzde 20yi aşması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taytak
54.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın,
ABDnin 2018 yılı Terörizm Raporuna ilişkin
açıklaması
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Amerika
Birleşik Devletleri 2018 Terörizm Raporunda, YPGnin ismi zikredilmeyip
yerine PKKnın Suriye uzantısı, FETÖnün elebaşı ise
sürgündeki din adamı olarak değerlendirilmiştir. Nasıl
oluyor da eli kanlı YPG/PKK yabancı terör örgütü, FETÖ
elebaşı ise mağdur sayılıyor? YPG/PKK terör örgütü ve
FETÖyle iş birliği yapan ve bunlara sponsor olan Amerika Birleşik
Devletleri makamları ikiyüzlülüklerini bu raporda bir kez daha ispat
etmiştir. Barış Pınarı Harekâtının
başlamasıyla, YPG/PKKlı hainler Avrupadaki Türklere yönelik
terör saldırıları düzenlemektedirler. ABD, bir an önce ikiyüzlü
ifadeden vazgeçmeli ve Türkiye ile gayrimeşru çocuklar arasında bir
seçim yapmalıdır; aksi takdirde, Amerikan rüyasının
cenazesi kalkacaktır. Küresel imparatorluk hayali kuran efendilere kulluk
edenler Türk milletinin gücü ve kudreti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şevkin
55.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, prim
beklentisi karşılanmadığı, mazot ve gübre desteği
sağlanmadığı takdirde çiftçimiz yerine Amerikan ve Yunan
çiftçisinin kazanmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pamuk üretim alanlarında bu yıl fiyat ve
verimin düşük olması pamuk çiftçisini kara kara
düşündürmektedir. Türkiye'nin yıllık pamuk ihtiyacı 1
milyon 600 bin ton civarındadır. Aşırı yağışlar,
Çukurova, Aydın, Şanlıurfa başta olmak üzere, pamuk ekimi
yapılan diğer kentlerde yüzde 30a varan verim kaybına sebep
olmuştur. Bu gerçekler ışığında, ülkemizin pamuk
açığı 900 bin ton civarında olacaktır.
Dolayısıyla fiyatların açıklanmaması, desteklerin
açıklanmaması
Prim beklentisi en az 1.500 lira olan pamuk
üreticisinin en azından bu beklentisinin karşılanması,
mazot ve gübre desteğinin de zaman geçirilmeden sağlanması
gerekmektedir; aksi hâlde, gelecek yıl pamuk üretimi daha çok gerileyecek
ve kendi çiftçimiz yerine Amerikan, Yunan çiftçisi kazanmaya devam edecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özyürek
56.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürekin, Sivas ili Zara
ilçesi Zara Devlet Hastanesindeki doktor ihtiyacının
karşılanmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sivas ilimizin Zara ilçesindeki 55 yataklı, 3
tane ameliyathanesi bulunan Zara Devlet Hastanesinde 2 dâhiliye doktoru
vardır, genel cerrahi ve kadın doğum doktoruna ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu sebepten dolayı vatandaşlarımız
mağdur olmaktadır. En kısa zamanda ilçemize 1 genel cerrahi
doktoru ve 1 kadın doğum doktoru atanmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu.
57.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, İzmir ili Foça ilçesi 7'nci Jandarma Komando
Er Eğitim Alay Komutanlığında eğitim esnasında
şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Yaralıya Allahtan
rahmet dilediğine ve Barış Pınarı Harekâtıyla
sınırlarımızda terör devleti yapılanmasına
müsaade edilmeyeceğinin gösterildiğine ilişkin
açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Foça ilçemizde 7'nci Jandarma Komando Er Eğitim
Alay Komutanlığında eğitim esnasında fenalaşarak
tedavi altına alınan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet
Yaralının şehadete eriştiğini üzülerek öğrendim.
Allahtan şehidimize rahmet, acılı ailesine sabır, yüce
Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Diğer yandan, ABD ve Rusyayla yapılan
anlaşmalara rağmen, vadedilen süre içerisinde bebek katili YPG/PKK
terör örgütü mensuplarının Tel Rıfat ve Menbiç başta olmak
üzere, çekilmesi gereken bazı bölgelerden hâlen çekilmediği
gözlenmektedir. Fırat
Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtıyla birlikte Suriyenin
kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan terör koridoruna Dur.
diyen ülkemiz, Barış Pınarı Harekâtıyla
sınırlarında terör devleti yapılanmasına asla müsaade
etmeyeceğini göstermiştir. Umarız ki bebek katilleri ve
destekçileri, Türk milletinin terörle amansız mücadele sürdüren devletinin
sonuna kadar yanında olduğundan haberdardır.
BAŞKAN Sayın Özcan...
58.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın, Muğla
ili Milas ilçesinde gerçekleştirilen 6ncı Milas Zeytin Hasat
Şenliğine, zeytin üreticilerinin beklentisinin taban
fiyatının açıklanması, prim ödemesinin yapılması
ve yurt dışından zeytinyağı ithalatının yapılmaması
olduğuna ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Teşekkürler.
2-3 Kasım tarihlerinde Muğla ili Milas
ilçesinde 6ncı Milas Zeytin Hasat Şenliği yapılmış olup ulusal düzeyde zeytinyağı
firmalarının, paydaşların ve ulusal basının
ilgisini çeker hâle gelen şenlik, ilk günden beri başta Milas
Belediye Başkanı Muhammet Tokatın önderliğinde yerel
yönetici ve zeytin birliklerinin, oda ve yöneticilerinin büyük emekleriyle
bugünlere ulaşmıştır. Bu yıl şenliğin
açılış töreninde Milas Belediye Başkanı konuşmacı
listesinden çıkarılıp konuşturulmamıştır
çünkü Belediye Başkanı Cumhuriyet Halk Partili seçilmiş bir
başkandır. Bu durum, on binlerce Milaslının oyuyla seçilen
Başkana ve bunun yanı sıra halkımıza
yapılmış olan ayıp ve saygısızlık olarak
görülmektedir.
Tarım Bakanının
açıklamış olduğu 15 kuruşluk teşvik, tüm zeytin
üreticilerini hayal kırıklığına ve hüsrana
uğratmıştır. Zeytin üreticilerimizin beklentisi, diğer
tarım ürünlerinde olduğu gibi, taban fiyat açıklaması, prim
ödemesinin yapılması, yurt dışından
zeytinyağı ithali yapılmamasıdır.
Tüm zeytin üreticilerimizi selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan...
59.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 1
Kasım Türk alfabesinin kabulünün 91inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 1 Kasım 1928, Mustafa Kemal Atatürkün
hazırlattığı Türk alfabesinin kabul tarihidir. Türkçede
olmayan harflerin çıkarıldığı, Türkçede var olan
seslerden oluşan alfabe, tam bir Türkçe alfabedir. Bu durum, dilimizin
doğru kullanımı açısından bir dönüm noktası
olmuştur. Bu alfabeyi kabul ederek kimse kültüründen, dilinden, dininden
vazgeçmemiştir. Türkçe, bilim dili olmuştur, bilim ve sanat dilidir
aynı zamanda. Bilim yapmak için de İngilizceye ihtiyacımız
yoktur. Kur'an-ı Kerim de kutsalımızdır ve Arapçanın
tekelinde de değildir. Bu gerçeklere rağmen Türkçemize, alfabemize ve
Atatürke laf söyleyenler ya art niyetlidir ya da cahildir.
Teşekkür ederim. (MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve
Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin Su
Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106)
(X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
31/10/2019 tarihli 12nci Birleşimde, İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 11 ila 19uncu maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen
gruplarımızın ve şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, gruplar adına, İYİ
PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan
Sıdalıya aittir.
Süreniz on dakika Sayın Sıdalı.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Türk siyasetinde her zaman nezaketi, zarafeti ve
dürüstlüğüyle hatırlanacak olan eski
Başbakanlarımızdan Sayın Bülent Eceviti saygı ve
rahmetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri, yaklaşık
yarım asır önce çıkarılmış ve o günden beri köklü
değişikliğe uğramamış Su Ürünleri Kanununda
elbette kapsamlı bir revizyon gerekiyordu. Aradan geçen kırk sekiz
yılda köprünün altından çok sular aktı;
insanlığın işini kolaylaştıran teknolojilerin
yanında, insanları zorlayan riskler ve sorunlarla dolu bir dünya da
doğdu. Bu sebeple, ilgili kanunun teknolojik ve bilimsel gelişmeleri
içinde barındıran, risk ve sorunlara önlem ve çözümler yaratan bir
mahiyette olmasını bekliyorduk. Bu kanun teklifinin yenilikçi,
sürdürülebilir ve bütünleyici olması gerekirdi. Birlikte
çalışsaydık da aynen öyle bir kanun yapardık. Ancak kanun
maddelerine baktığımızda, maalesef ki idari ve cezai
yükümlülükten öte bir şey göremiyoruz. Hâliyle bu teklif, sektörün uzun
süren beklentisinin çok altında kalan bir düzenleme olarak Genel
Kurulumuza geldi.
Üç tarafı denizlerle çevrili ve her denizinde
kendine özgü biyolojik çeşitliliği olan ülkemiz, kıyı
uzunluğu bakımından dünyanın 20ncisi. Ayrıca,
ticarete konu olan 100 farklı su ürünü deniz ve iç sularımızda
yaşamaktayken Türkiye, ne yazık ki elindeki mevcut potansiyeli ciddi
kazanımlara dönüştürmekte zorlanmakta. Bakın, ülkemizdeki
balıkçılık sektörünün gayrisafi millî hasılaya
katkısı sadece yüzde 0,4.
Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütünün yaptığı tespitlere göre, son on beş
yılda dünya genelinde en gelişen gıda üretim sektörü su ürünleri
yetiştiriciliğidir. Aynı zamanda bu sektör, gıda
ihtiyacının artması, doğal stokların azalması,
gıda değerinin yüksek olması, ekonomik getirisinin
fazlalığı ve ülke ekonomisine doğrudan katkısı
gibi sebeplerle de geleceğin sektörü olarak görülmektedir. Yani gelecekte
de çokça konuşacağımız bu sektör, ciddi bir
planlamayı, çağdaş teknolojiyi kullanmayı ve işin
uzmanı elemanlardan faydalanmayı hak ediyor. Ancak ülkemizdeki mevcut
tabloya baktığımızda, konu hakkında söz sahibi
olması gereken meslek kollarının sürekli dışarıda
tutulduğunu görüyoruz. Kırk sekiz yıl sonra böyle bir kanun
değişikliğine gidiyorsunuz lakin konunun uzmanlarının
adı bile geçmiyor. Şimdi değilse ne zaman bu uzmanları
dinleyeceğiz? Su ürünleri mühendisliği, balıkçılık
teknolojisi mühendisliği gibi bölümlerden öğrencileri mühendis
unvanıyla mezun ediyorsunuz fakat imza yetkisi dâhil olmak üzere birçok
yetkilerini gıda mühendislerine, ziraat mühendislerine ve veterinerlere
veriyorsunuz.
Binlerce işsiz su ürünleri ve
balıkçılık teknolojisi mühendisi yıllardır bu kanunu
bekliyordu. Kanun teklifi nihayet geldi ama sonuç onlar için yine hüsran oldu.
Çünkü onlar, kendilerini doğrudan ilgilendiren bu kanunda kendilerine dair
bir atıf bile bulamadılar. Yazık, gençlerimizin okumak için
yıllarca harcadığı emeklere, ailelerinin onları
okutmak için dişinden tırnağından artırıp
gönderdiği paraya, fedakârlığa yazık. Dünya, su ürünleri
yetiştiriciliğine geleceğin sektörü gözüyle bakıyorken
gençlerimiz gelecek kaygısıyla bu meslekle ilgili bölümlerden sizin
yüzünüzden umudunu kesmiş görünüyor; yazıktır, bu büyük bir
ayıptır.
Sizlerle, ilgili bölümlerin 2019 yılı
öğrenci yerleştirme tablosunu paylaşmak istiyorum.
Balıkçılık teknolojisi mühendisliği bölümü Türkiyede 3
üniversitemizde eğitim veriyor; kontenjanı 33, yerleşen öğrenci
sayısıysa yalnızca 13. Su ürünleri mühendisliği ülkemizde
14 üniversitede mevcut; kontenjan sayısı 330, yerleşen kişi
201, bunların 114ü İzmir ve Ankarada, diğer 12 üniversiteye
ise ya 3 kişi yerleşmiş ya 5. Üç beş kişiyle koca
bölüm nasıl eğitim yapıyor, hiç düşündünüz mü? Koca koca
üniversite binaları yapıyorsunuz ama içinde ne eğitim ne hoca ne
öğrenci var. konusuna hiç girmiyorum bile. Bu tablodan görünen şu:
Ne yetişen mühendisleri önemsiyorsunuz ne de yeni mühendis
yetiştirmeye hevesiniz var. Size tavsiyemiz şu: Bilimsel ve
teknolojik çalışmalara, yatırımlara kapalı kalmak
yerine onu her alanda kullanmalısınız. Bilim korkulacak,
kaçılacak bir şey değildir. Geleceğin sektöründe Türkiyeyi
lider konuma getirebilmek adına bunun temellerini atmak size düşüyor.
Veri girişi çok az, sezon boyunca tüm karaya
çıkış noktalarından daha fazla veriye ihtiyaç var. diye
itiraf ediyorsunuz ve bunun için veri sistemi geliştireceğinizi
söylüyorsunuz. Avrupa Birliğiyle yapılan balıkçılık
konulu görüşmelerde anlaşmaya varılmasına rağmen,
hâlen karaya çıkış noktalarında yeterli sayıda uzman
personelin görevlendirilmediği anlaşılıyor. Bu personelin
kimlerden oluşacağı açık. Bunun yanı sıra,
diğer tüm denetim, kontrol ve geliştirme işlemlerinin de kimler
tarafından yapılması gerektiği ortada. Bu sebeple, hem
mezunlarımıza istihdam yaratmak hem de su ürünleri
yetiştiriciliğini daha bilimsel ve sürdürülebilir kılmak için
mühendislerin görevlendirilmesi şarttır.
Tarım ve Orman Bakanlığı, 2023
yılında su ürünleri ihracat gelirleri hedefini 2 milyar dolar olarak
açıkladı. Hedefi destekliyoruz, bu rakama ulaşılması
her Türk vatandaşı gibi bizleri de gururlandırır ancak öyle
bir planlama yapılmalı ki hedef rakamın 10 milyarlara
çıkmasının sonuçlarını başta vatandaşlarımız
olmak üzere tüm kesimler olumlu anlamda hissetmeli. Zenginliği, gelir
artışını tabana yaymalıyız ya da devletin hedef
gördüğü ihracat rakamlarına ulaşmasının refah açısından
yansımasını vatandaş sofralarında görmeliyiz. Ticari
büyümenin gerekliliği kadar, bu büyüklüğün KOBİler ve
kooperatiflerce yapılmasının da faydalarını
unutmamalıyız. Aksi takdirde, rakamların büyüklüğü
üç-beş firmanın öncülüğünde gerçekleşiyor ise hata var
demektir. Yani Yeni balıkçı baronları mı
yaratıyoruz? sorusu haklı olarak akla gelmektedir. Bu yüzdendir ki
tüm emek sahiplerini kapsayan KOBİ ve kooperatifler eliyle hedeflere
ulaşılması, sektör zenginliğinin bu ailelere ve
vatandaşlarımıza yansımasını sağlayacaktır.
Böylece, ortaya çıkacak olan sektör baronlarının zengin
olması yerine, halka ve milletin sofrasına giden bir fayda zincirinin
sebebi olmamız gerekiyor.
İhracat üzerine konuşurken şuna da
değinmeden geçemeyeceğim: Konuşmamda da altını çizdim,
denetim ve kontrol uzman ellerle yapılmak zorunda. Geçtiğimiz eylül
ayında Rusyaya ihracat edilen alabalıklarda kadmiyum, çipuralarda
cıva maddelerinin yanında, levreklerde ise listeria bakterisinin
tespit edildiğini ve ürünlerin Türkiyeye iade edildiğini biliyoruz.
Bizim sağlıklı diye gönderdiğimizi ithalatçı ülkeler
sağlıksız diye geri gönderiyor. Peki ya
sağlıklı diye iç piyasaya verdiklerimiz?
Arkadaşlar, vatandaşların
sağlığı hem ticaret hacimlerinden hem de kazanılan bol
sıfırlı paralardan daha değerlidir. Bu sebeple, gerçek bir
denetim ve kontrol mekanizması ivedilikle uygulanmalıdır. Biz
sizden vatandaşlarımızın protein eksiğini
tamamlamanızı bekliyoruz, su ürünlerinden cıva almaya
hiçbirimizin ihtiyacı yok.
Su ürünleri üzerine konuşurken 321 kilometrelik
kıyı şeridine ve hem denizinde hem de iç sularında
yoğun canlı türü çeşitliliğine sahip olan Mersinden de
bahsetmek istiyorum. Yoğun bir potansiyele sahip olan kentimiz ne
yazık ki fiziki yetersizliklerinden dolayı yıllardır tam
kapasite olarak çalışamıyor. Mersin gibi büyük ve önemli bir
sahil kentinde modern ve tam donanımlı bir balık hali yok.
Balıkçıların ürünlerini muhafaza edebilecekleri soğuk hava
depoları küçük ve yetersiz. Orta Doğuda yaşanan
sıkıntılar doğrudan Mersinli balıkçılarımızı
etkiliyor ve alternatif pazar arayışlarına giriyorlar ancak
başarılı oldukları söylenemez. Yıllardır
bitirilmeyen Çukurova Havalimanı da yeni pazarlara ulaşmakta bir
diğer engel. Bunların yanında, plansızlık,
programsızlık ve iklim değişikliğinin
yıkıcı etkilerinin hissedilmeye başlaması Mersinli
balıkçılarımızı doğrudan etkiliyor. Tüm bu
sorunları gidermenin yolu ciddi ve sürdürülebilir projelere imza atmaktan
geçiyor. Daha önce de bu kürsüden ve soru önergeleriyle yaptığım
teklifi yinelemek istiyorum: Gelin, hep beraber Mersinimizde balık ve su
ürünleri ihtisas organize sanayi bölgesinin kurulmasına öncü olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Hem üretime hem
istihdama fayda sağlayalım. Su ürünleri sektörümüzde katma
değerli ürünlerle dünyaya açılalım ancak bunu çevreyle
barışık yapalım. Örneğin, Mersinde deniz içine
kurulmak istenen balık çiftliklerine de hep beraber karşı
duralım. Hepimiz, bu çiftliklerin çevre sağlığına,
denizlere, doğal yaşam alanlarına ve turizme geri dönülemez
zararlar verdiğini biliyoruz. Mersinde ve Türkiye'de illa çiftlik
balıkçılığını artırmak istiyorsanız
gelin, verimsiz arazilere yönelelim ve tarla
balıkçılığını yaygınlaştıralım,
böylece hem kırsal bölgelerde yeni istihdam alanları yaratır hem
de kırsal kalkınmaya katkı sağlarız. Bu bağlamda,
ilgili bölgedeki bu gelişmeler balıkçılığa dayalı
turizmi ve hizmet sektörünü de geliştirir. Hadi gelin, bu kanunu böyle
yarım yamalık değil, el birliğiyle, adamakıllı
bir daha yapalım; sektör kazansın, vatandaş hayrını
görsün, devletimiz büyüsün.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekilimiz Sayın Cemal
Enginyurtta. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Enginyurt.
MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu) 106
sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Son olarak 1971 yılında
çıkarılmış Su Ürünleri Yasasından sonra, aradan
kırk sekiz yıl geçtikten sonra yeni bir su ürünleri
yasasını bugün Meclisimizde görüşmekteyiz. Yasa, inşallah
hayırlı olur, hayırlı olacağına inancım da
tamdır. Yasasız olmaktansa yasanın olması her zaman iyidir.
Orduda, hayatını deniz kenarında
yaşamış, büyümüş bir insan olarak,
balıkçılığımızın en önemli sorunu olarak
şunu görüyorum: Bundan yirmi yıl önce, Orduda mezgit
balığını balık diye tutup yemezdik. Birçok
balık, hakikaten balık olarak kabul edilmezdi. Onlarca çeşit
balık olurdu ama bugün geldiğimiz noktada, maalesef, balık nesli
büyük oranda kıyıma uğradı. Dolayısıyla yasa
muhakkak çıkmalı ama ilk önce Balığın yeniden
yeşerebilmesi, büyüyebilmesi, canlanması, daha da çeşitlenmesi
için ne yapabiliriz? sorusuna cevap aramalıyız diye
düşünüyorum.
Hepimiz tarım, çiftçi çocuğuyuz. Hep ne
öğrendik? Toprak nadasa bırakılırsa iyi olur. Bir yıl
nadasa bırakılan toprak seneye daha verimli ürün verir diye
öğrendik ve hakikaten de öyledir. Maalesef, denizi nadasa
bırakamadığımız için ve denizde acımasız bir
avcılık senenin altı ayı sürekli devam ettiği için
balık nesli her geçen gün yok oluyor. Yirmi yıl evvel istavrit
dediğimiz balık 16 santimdi, maalesef, şu an 13 santimin altına
düştü. Hamsi hakeza ki şu an hamsi yiyenleriniz varsa tezgâhlarda
görmüşsünüzdür, çok ince bir hamsi yiyoruz. Sebebi nedir? Sebebi,
vahşi bir avlanma şekli.
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel
Müdürümüz burada, Tarım Bakanlığı yetkilileri burada. Trol
ve orta trol avcılığı 12 milin ötesinde yapılabilir
denilirken maalesef, son bir ayda, şehrim olan Orduda trolcüler âdeta
kıyıya kadar geldiler, suyun dibinde ne varsa -balık yemi de
dâhil olmak üzere- silip süpürüyorlar. Trol avcılığı
acımasız bir vahşet oluşturuyor. Özellikle orta trol
avcılığı acımasız bir şekilde balık
neslini yok ediyor. Bundan bütün balıkçılar da şikâyetçi.
Dolayısıyla bu trol
avcılığının önüne geçilmeli. Bununla ilgili yasal
düzenleme yapılıyor, cezalar getiriliyor ama sadece ceza yetmez.
Örneğin Gürcistanda bir yunus balığı avlamak, tek bir yunus
balığını avlamak 100 bin lari, eğer ince bir
balık avlarsanız 200 bin lari, eğer kaçak avlanırsanız
geminize el konuluyor. Türkiyede maalesef gemiye el koyma işi
yapılmıyor, para cezası bir şekilde telafi ediliyor, Benim
memurum işini bilir. diyen zihniyet hâlen devam ettiği için para
cezasından bir şekilde kurtulunabiliyor ama muhakkak tekneye, gemiye
-küçük balıkçı, büyük balıkçı- el koyma işi muhakkak
dikkatle yapılmalı, buna özen gösterilmeli.
Bir de yine, Sayın Genel Müdürün bilgisi
muhakkak var, misina ağıyla avlama yapılıyor. Bu yasak,
doğru bir yasak ama Sayın Genel Müdür ve Sayın Bakanlık
yetkilisine buradan şunu hatırlatmak istiyorum: Misina
ağıyla balık yakalayana ceza veriyoruz,
cezalandırıyoruz ama misinayı ithal eden, üreten ve satana hiçbir
uygulama yapmıyoruz. Bu, çok yanlış; bunun derhâl önüne
geçilmeli, bunun ithali durdurulmalı. Yani bu misina ağı
eğer denizimizi hakikaten kirletiyorsa -ve kirletiyor- balığa en
büyük katliamı yapıyorsa bunun satışı
durdurulmalı, Türkiyeye girişi durdurulmalı daha doğrusu,
ithali yasaklanmalı.
Yine, balıkçılarımızın -en
büyük sorunları cezalar- yeni çıkan tebligatlarla, yönetmeliklerle
ilgili sıkıntıları var. Su Ürünleri Genel Müdürümüzden ve
Tarım Bakanlığımızdan hassaten şunu rica
ediyorum: Balıkçılık kooperatiflerine ve
balıkçılıkla uğraşan insanlara -ayda 1 kere olabilir,
üç ayda 1 kere olabilir- yeni yönetmelik ve yasalarla ilgili bilgi vermek üzere
muhakkak seminer veriniz, eğitimci gönderiniz; balıkçılarımızı
eğitiniz. Eğitilmiş bir balıkçı, yaptığı
birçok yanlışın zaman içerisinde farkına varacak ve
balık katliamını durduracaktır.
Yine, burada bir önerim daha olacak: Şu an
İmralı Adasının etrafında değil balık
avlamak tekne gezmesi yasak. Örneğin, Ordu Giresun Havaalanının
çevresinde tekne gezmesi yasak, avlanmayı bırakın; ciddi bir
şekilde balık popülasyonu oluşmaya başladı, balık
artışı var. Bu ne demek? Balığa korunaklı alanlar
yaratmalıyız. Topyekûn bütün denizi nadasa bırakamayız
belki ama hiç olmazsa belirli bölgelerde yıl içerisinde birer yıl
arayla balıkları koruma altına almalıyız. Maalesef
balıkları koruma altına almadığımız için ve
insaf da olmadığı için, örneğin bu sene boğazlardan
torik gelemedi, gelemeyen torik yumurta bırakamadı, yumurta
bırakmadığı için palamut büyümedi, palamut büyümediği
için de denizde palamut yok, bu sene kimse palamut yiyemedi. Çünkü geçmesine
fırsat vermiyorsunuz ki, acımasız bir avlanma şekli var.
Denizin dibindeki yumurtayı bile orta troller yerle bir edip paramparça
yapınca balık büyüme imkânı zaten bulamıyor.
O sebeple, balıkçılarımızın
bu sorunlarını dikkatle incelemeliyiz, balık deyip
geçmemeliyiz. Norveç bizden çok küçük olmasına rağmen,
balıkçılıkla ilgili bakanlığı var. Dolayısıyla
Türkiyede Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kapsamında bunu
geçiştirmek yerine, bana göre -yapar yapmaz iktidarın takdiridir- üç
tarafı denizlerle çevrili bu ülkede bir balıkçılık
bakanlığının kurulması zarurettir, Su Ürünleri Genel
Müdürlüğüyle idare edilmemelidir. İnşallah, bu kanun hayra
vesile olur diyorum.
Son olarak, kanunla ilgili olmayan bir konuya
değinmek istiyorum: Tam üç yıldır FETÖ mücadelesi
yapılıyor. 15 Temmuzda 254 vatan evladı uykudayken- katledildi.
Ahmet Altan diye bir adam televizyonda çıktı dedi ki: Sayın
Cumhurbaşkanı seçimle gitmezse darbeyle gidecek. Nazlı
Ilıcak diye bir hanımefendi bu iktidara ağzına gelen her
türlü hakareti etti, FETÖye methiyeler düzdü. Dün gördük ki Bülent Arınç
diye ağlak bir adamın başlattığı kampanya
neticesinde Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hapisten serbest
bırakıldı. Sayın Genel Başkanım da en
ağır şekilde eleştirisini bildirdi, açıkladı.
Bunları serbest bırakanlara şunu sormadan geçemeyeceğim:
Zaman gazetesine abone olan, yurdunda kalan, Bank Asyaya kira yatıranlara
hapiste yedi yılı, on yılı layık gördünüz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla)
üç yıldan
beri yatmalarına rağmen yedi yıl alanları
çıkarmadınız; on yıl alan Ahmet Altan ile dokuz yıl
alan Nazlı Ilıcakı cezaevinde yattığı süreyi göz
önüne alarak serbest bıraktınız. FETÖ mücadelesine en büyük
zararı bu vermektedir.
Bülent Arınç diyor ki: KHK bir faciadır.
KHK faciaysa bu KHKyi ben yazmadım, ben de onaylamadım.
Sayın Cumhurbaşkanımıza buradan
sesleniyorum: Bülent Arınç susturulsun artık. Bülent Arınç
gibiler susturulmadığı sürece FETÖyle mücadele -Sayın
Genel Başkanımızın dediği gibi- sadece ve sadece, 15
Temmuz şehitlerini ve şühedayı incitmekten başka hiçbir
işe yaramaz.
Dolayısıyla, Ahmet Altan FETÖcüdür,
Nazlı Ilıcak FETÖcüdür; bütün FETÖcüler haindir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut
Toğrula aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Toğrul.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine partim Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve Genel Kurulun sevgili
emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Ekolojik krizin deniz ekosistemi üzerindeki
yıkıcı etkisi artık telafi edilemez noktalara
ulaşmıştır. Dünyanın denizleri ve okyanusları
plastik atıkların istilası altındadır.
Yaşamın ve varlığımızın kaynağı
olan suyun kirleniyor olması, aslında bizzat kendimizin de kirleniyor
olması anlamına gelir. Deniz canlıları da ekosistemdeki
kirlenme ve bozulmayla birlikte tükeniyor, oysa denizlerden elde edilen
canlılarla insanlara her yıl 90 milyon ton gıda üretiliyor. Bu,
balıkçılıkla geçinen 1 milyar insanın da bildiği
yaşam biçiminin yavaş yavaş yok olması anlamına
geliyor.
Teklif, tam olarak ülkenin şu andaki rejimine
uygun bir şekilde hazırlanmış; su ürünleri alanındaki
tüm yetkiler kooperatiflerin elinden alınarak Tarım ve Orman
Bakanlığına devredilmiş. Devleti tek kişiyle yönetme
aklınızın yansıması, su ürünleri alanında
hazırlanan kanuna kadar sirayet etmiş. Kanun kapsamına giren
alanlarda yetkilendirilmiş olan tek bir uzman kişi yoktur. Bu kanun
teklifinin oluşturulmasında, diğer birçok kanun teklifinde
olduğu gibi, muhatap kurum ve kişilerden yeterli görüş
alınmadığı ve katkı istenmediği
açıktır. Ekolojik krizin olumsuz etkisi ve endüstriyel
balıkçılığın baskısı altındaki denizlerimizin
ve balıkçılığımızın kurtuluş reçetesi,
küçük ölçekli ve kooperatiflerde örgütlenmiş
balıkçılığın desteklenmesidir.
Nehirler, deniz ekosistemi açısından besin
yoğunlukları yüksek kaynaklardır. Denizleri besleyici rolü olan
nehirlerin, derelerin üzerine HES yapıldığında deniz
canlıları besinsiz kalmaktadır. Bu durum, deniz ekosistemini
altüst etmektedir.
Balık avcılığındaki kabahat
ve suçlarla ilgili denetlemelerde üniversitelerin su ürünleri fakültelerinden
mezun olmuş yetkin, eğitimli personel kanunda dikkate
alınmamaktadır. Hâlbuki meslek grubu belirtilmiş olsa, su
ürünleri fakültelerinden mezun olan kişiler açıktan
yetkilendirilmiş olsa en azından bu alandan mezun olmuş
kişilere istihdam imkânı yaratılmış olur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öte yandan, cumhuriyetin 96ncı kuruluş yıl dönümünde Cizreye
kayyum atanması, şimdiye kadar 4,5 milyona yakın insanın
iradesinin yok sayılarak 21 belediyenin gasbı ve birçok belediye
eş başkanımızın tutuklanması cumhuriyeti
demokratikleştirmenin zaruretini ortaya koymaktadır. Cizre Belediye
Başkanının hem de Cumhuriyet Bayramında görevden
alınması bize şunu gösteriyor ki cumhuriyetin en kısa
tanımı Halkın kendi kendini yönetmesi. değilmiş; AKP
iktidarı bu tanımı değiştirmiş, cumhuriyetin en
kısa tanımı Erdoğan iktidarında halkı
kayyumların yönetmesi. olmuş.
Kayyum politikanızla halka yönelik tecrit
uyguluyorsunuz. İktidarınıza destek verenleri millet iradesi
olarak görüyorsunuz ama politikalarınıza karşı
çıkanları, itiraz edenleri, eleştirenleri düşman ilan
ediyorsunuz. Kayyum atamalarında insan haklarına yönelik bir darbe
gerçekleştiriyorsunuz, kayyum politikanızla seçme ve seçilme
hakkını yok ediyorsunuz. Utanmasanız Bundan sonra bizim
kazanmadığımız yerlerde seçim yapılmayacaktır.
diyeceksiniz.
Neden kayyum atıyorsunuz? Çünkü çaresizsiniz.
Neden kayyum atıyorsunuz? Çünkü siyasetsiz
kalmışsınız. Neden kayyum atıyorsunuz? Çünkü
korkuyorsunuz. Yönetemeyen bir iktidarla karşı
karşıyayız ve korkuyorlar. Basın açıklamalarından
korkuyorsunuz, insanların düşüncelerini ifade etmelerinden
korkuyorsunuz, sosyal medyadan korkuyorsunuz. Bu korkuyla aslında bir
bütün olarak ülkeyi açık bir cezaevine çevirmiş
durumdasınız.
Kayyumlar korkuyor çünkü bizler HDP olarak toplumcu
belediyecilik anlayışımızla, radikal demokrasi
anlayışımızla halkın kaynaklarını halkla
beraber yöneteceğimizi söylüyoruz. Sizler ise halkın
kaynaklarını gasbeden, ranttan beslenen bir anlayışa
sahipsiniz. İşte bu rantı kaybetmekten korkuyorsunuz ve bu
yüzden de vesayet rejimini her yere yaymak istiyorsunuz.
Türkiyede yönetimin adını
değiştirdiniz -belki farkındasınız, belki
değilsiniz- yönetimin adı artık cumhuriyet falan değil,
yönetimin adı kayyum oldu. Belediyelerimize yönelik ikinci kez geliştirmiş
olduğunuz kayyum uygulaması bunun açık kanıtıdır.
Kadınların, gençlerin, bütün halkların ilmek ilmek
dokudukları emeklerini gasbettiniz. Bugünler de geçecek; nasıl ki
daha önceki kayyum uygulamanıza bu halk karşılık verdiyse,
gereken cevabı verdiyse bu durumda da elbet size cevap verecektir; bu
halk, iradesine sahip çıkacaktır.
Seçilmişseniz ve kayyumlara karşı
sessiz kalıyorsanız bu utanç boynunuza asılmış bir
belgedir. Kayyumlara karşı çıkmak en temel vatandaşlık
görevidir. Bugün kayyumlara sessiz kalıyorsanız vatandaşlık
hakkından feragat ediyorsunuz demektir, seçme ve seçilme hakkından
feragat ediyorsunuz demektir. Hele hele sizler seçilmişlerseniz, sizler
halkın temsilcileriyseniz; sizler belediye başkanı, meclis
üyesi, muhtar veya milletvekiliyseniz ve bu kayyumlara sessiz kalıyorsanız
bu utanç sizin boynunuza asılı kalmıştır. Kayyumlara
sessiz kalmak, hangi partiden olursanız olun, aslında kendinizi inkâr
etmek demektir; kendisini inkâr edenden de bu halka bir yarar gelmez. O yüzden,
buradan hem Meclise hem tüm Türkiyeye bir kez daha sesleniyorum: Gelin, bu
kayyumlara son vermek için inisiyatif alalım.
Bizim belediyelerimize kayyum atıyorsunuz,
kayyum atayamadığınız ve sizin yönetiminizde olmayan
yerlerde ise yetkileri törpüleyerek üstü kapalı bir kayyum politikası
uyguluyorsunuz. Bunun en iyi örneği, boğazların yönetiminin
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alınıp
Cumhurbaşkanına verilmek istenmesidir ve aynı şekilde,
büyükşehir belediyelerindeki genel sekreterlerin ve genel müdürlerin de
Cumhurbaşkanı tarafından atanacağını duyuyoruz.
Burada özellikle muhalefete seslenmek istiyorum: Bu
politikalara hep birlikte karşı çıkmazsak bunun vebali sizler
için de çok ağır olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başkaca ülkelerde Savaşa hayır. demek
sıradan bir olaydır ve herkes tarafından desteklenir,
yürüyüşler düzenlenir; günümüz Türkiyesinde artık bu mümkün
değil, Savaşa hayır. demek suç sayılıyor. Bunu
söylediğimiz zaman diyorsunuz ki: Durum aynı değil. Yahu, her
durum birbirine benzemek zorunda değil ama sonuçta silah var ama sonuçta
kurşun sıkılıyor ve insanlar ölüyor. Bakın, Irak
işgali döneminde İngilterede 1 milyon insan sokaklara
çıktı ve o dönemki başbakanlarına Yalancı. dedi.
Daha bir başka örnek: Fransanın Cezayir işgali döneminde ünlü
Fransız yazar Jean-Paul Sartre, Fransaya işgalci demekle
kalmadı, aynı zamanda katil Fransa dedi ve bunun üzerine
Sartreın cezalandırılmasını isteyen milliyetçilere o
dönemin Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulleün cevabı hepimiz için
ibret verici olmalıdır. De Gaulle, o çevrelere Sartre
Fransanın vicdanıdır. cevabını veriyor. Bizdeyse
bunları söylemek, böyle bir şey söylemek mümkün değil, günümüz
Türkiyesinde artık bu mümkün değil
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar. Türkiyenin sürekli dile getirdiği bir diğer önemli
şey var: Türkiyenin güvenli bölge istemesi. Bunun nedeni basit bir
sınır güvenliği tehdidi değildir; Kürtlerin geniş bir
coğrafyada, kendilerine ait özerk yönetim oluşturmasına
katlanılamıyor. Siyasi iktidarın temel sorunu güvenlik
değil, Kürtlerin kazanımlarını yok ederek yeni Suriyenin
inşasında siyasi statü elde etmesini önlemektir. Bu amaçla, bütün
enerjisini ve imkânlarını ABD ve Rusya arasında tüketmekte ve
Türkiyeyi dünya kamuoyu önünde IŞİD türevi çetelere hamilik yapan
bir ülke konumuna düşürmektedir. İdlibte çetelere hamilik, Rojavada
Kürtlere düşmanlık politikası, siyasi iktidarı Suriye iç
savaşının sona ermesi ve siyasal çözüm sürecinin önünün
açılmasının en büyük engellerinden birine dönüştürmüştür.
Sayın Başkan, bu politika, Suriyede
mültecilerin yaşam ve güvenlik ihtiyaçlarını
karşılamaktan çok uzaktır. Adına güvenli bölge denilen
yerlerin ne kadar güvenli olduğu ortaya çıkmıştır.
Demokratik Suriye Güçleri ve ABDnin ortak operasyonuyla öldürülen
IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadinin aylardır bu güvenli
bölgede barındığının açıklanmasıyla söz
konusu bölgelerin ne kadar güvenilir olduğu da ortaya
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İktidarın
mevcut politikasının Suriye iç savaşının
derinleşmesine, Suriyeli mülteciler sorununun devasa boyutlara
ulaşmasına, Kürt sorununun da 90lı yılları aratacak
yere sürüklenmesine, savaş ve yıkımlara neden olduğu aşikârdır.
Son yıllarda siyasi iktidar buraya nasıl
sürüklendi? sorusunun yanıtı zor değil. Suriye
politikasının ilk mimarlarından olan ve bugün kenarda oturtulan
Davutoğlu ve iktidarınızın öngörüsüzlüklerinin sonucu bizi
buralara kadar sürükledi.
Kürt meselesinde ortaya çıkan her çözüm
önerisinin üzerine topla tüfekle gidiyorsunuz. Bırakın çözüm
üretmeyi, Kürt meselesini daha da çözülemez, içinden çıkılamaz hâle
getirdiniz. Daha önce sizi uyarmıştık, çözmezseniz Kürt sorunu
küreselleşir demiştik; nitekim öyle de oldu. Şimdi bu küresel
meselenin çözümüne siz katkı sağlamak yerine, ortaya çıkan her
çözüm önerisinin üzerine topla tüfekle ve savaş
çığırtkanlığıyla, ayrımcılıkla,
nefretle gidiyorsunuz. Bu, böyle çözülmez. Biz diyoruz ki halklar, inançlar
arasına nifak tohumları ekmeyin ve bu mutlak tecridi
kaldırın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım, lütfen son bir
BAŞKAN Verdim, buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Tamam, teşekkür
ederim.
Halkların üzerindeki tecrit
kaldırılmalı, halkların düşüncelerini özgürce ifade
etmesinin imkânı yaratılmalı. Müzakere, diyalog ve konuşma
kültürünü oluşturmak zorundayız.
Türkiye halklarına karşı
sorumluluğumuz gereği siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz:
Başlattığınız savaş yıllarca sürse de dönüp
dolaşacağınız yer yine demokratik siyasal çözüm
olacaktır, olmak zorundadır. Yol yakınken başta Kürtler
olmak üzere Türkiye halklarına ağır bedeller ödeten
savaştan, şiddetten, halklar arası
düşmanlığı körükleyen politikalardan vazgeçin.
Washingtonda, Moskovada çözüm üretmenize gerek yok. Çözümün adresi bir
adım ötenizdedir; İmralıdadır, seçilmişlerdedir,
belediye eş başkanlarındadır, milletvekillerindedir, Kürt
halkının siyasi iradesini yansıtan siyasi partilerdedir. Aksi
yaklaşımların tamamı çözümsüzlüktür, çıkmazdır ve
bir bütün olarak ülkeye kurulmuş karanlık bir tuzaktan başka bir
şey değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Edirne Milletvekilimiz Sayın Okan
Gaytancıoğluna aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Gaytancıoğlu.
CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Su
Ürünleri Kanunuyla ilgili teklifin ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Önce bir anma yapmak istiyorum, kısa bir
yazı okuyacağım: Maden ocağına bir kere inmek...
Yerin yüzlerce metre altında, denizin sularından, günden ve geceden
derinde, karanlık, ıslak, soğuk dehlizlerde uzun uzun yürümek...
Hayatta bir kez, bir kömür işçisinin yer altı
yaşantısını yaşamak da değil, sadece görmek
İnsanın sobasında yanan kömürle
birlikte içinin yandığını hissediyorsan ortanın
solunda bir insansın. Siz hissetmiyor olabilirsiniz çünkü yasa sizin
yasanız, bir elin parmakları kadarsınız, yoksunuz.
Evet, böyle bir giriş yaptım. 3üncü Genel
Başkanımız, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlarından
Sayın Bülent Ecevitin 13üncü ölüm yıl dönümü. Saygıyla
anıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Su Ürünleri Yasasına devam ediyoruz. Evet,
geçen hafta da söyledik, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasayı
doğru buluyoruz, olumlu buluyoruz; cezalar artırılıyor,
iyi, güzel ama eksikleri olduğunu söylüyoruz. Niye söylüyoruz? Yeterince
tartışmadık. diyoruz. Bilim adamları doğru dürüst
tartışmadı, bu işle muhatap olan kooperatifler, birlikler
devre dışı bırakıldı. Yasanın önceki hâli
ki elli yıl önce yazıldığını söylüyoruz- daha
demokratikti. Neden? İçinde birlikler vardı, kooperatifler
vardı, üretimde birliklere, kooperatiflere öncelik tanınıyordu;
karada veya deniz ya da iç sularda av ve üretim sahalarının
belirlenmesinde, korunmasında, işletilmesinde kooperatiflere, birliklere
öncelik tanınıyordu. Şimdi ise bu, sadece avcılıkla
sınırlandırıldı. Yani siz sadece diyorsunuz ki:
Şirketler bu işi yapsın. Yani yetiştiricilik konusunda
aslan payı kime verilmiş? Şirketlere verilmiş. Tabii şirketler
deyince bizim aklımıza ne geliyor? Yandaş şirketler
geliyor. AKP Konfüçyüsün sözünü bile -bana göre- kendine göre
değiştirdi. Konfüçyüs ne demişti, sözü neydi? Su ürünleri
yasasıyla ilgili olduğu için söylüyorum: Bana balık verme,
balık tutmasını öğret." demişti. AKP ne diyor?
Yandaşlarıma hem balık ver hem de sadece balıkları
onlar tutsun." Biz böyle anlıyoruz.
HACI TURAN (Ankara) Yanlış
anlamışsınız.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Doğru
anladık.
Yasa teklifi bu hâliyle geçerse kafeslerde ve
havuzlarda su ürünleri üretimi yapılan ve yapılacak sahaların
kiralanmasında sermaye açısından güçlü şirketler, güçlü
firmalar ve holdingler korunacak yani buna neden olacak bu yasa. Hatta
kiralamalar 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında
değil, Tarım Bakanlığı karar verecek yani adrese
teslim ihale dönemine geçilebilir. Geçilebilir diyorum, geçilecek
demiyorum; inşallah, siz bunu güzel bir şekilde denetlersiniz.
Teklifte, cezalar dışında ekosistemi
koruyacak, balık popülasyonunu koruyacak, su ürünleri popülasyonunu
koruyacak, bunu artıracak herhangi bir madde yok;
varlığımızı artıracak, gelecek nesillere miras
olarak bırakabileceğimiz bir önlem yok, bir politikanın
oluşturulamadığını görüyoruz. Nereden biliyoruz? En
yakın örneğini daha geçen gün yaşadım, cuma günü Edirne
Keşan Saros Körfezinde bunu yaşadık. Şimdi, orası
neresi biliyor musunuz? Doğal sit alanı. Saros Körfezi, kendi kendini
temizleyebilen, yenileyebilen su akıntısına sahip; balık
popülasyonu açısından, su ürünleri popülasyonu açısından
çok zengin bir yer ama doğal sit alanı olmasına rağmen,
oraya sıvılaştırılmış doğal gazı,
yeni gaz hâline getirecek FSRU denilen bir liman yapılıyor. O
limanın yapılması belki güzel ama 2,5 kilometre ilerisinde fay
hattı var. Bilirkişiler cuma günü geldiler Ya, burada bu kadar bitki
çeşitliliği var, bu mevsimde bu yapılmazdı, bununla ilgili
bir çalışma yaptınız mı? diye soruyor bilirkişi
oradaki yetkililere, yetkililer de şunu diyor: Dosyada hepsi
yazıyor. Ya bilirkişi dosyayı görmeden nasıl keşif
yapacak? Başka bir bilirkişi şunu soruyor, diyor ki: Yahu,
buraya büyük gemiler yanaşacakmış, gemiler
yanaşacakmış, acaba bir deniz kazası olursa bununla ilgili
bir önlem düşünüldü mü? Şirket yetkilisi cevap veriyor: Dosyada
yazıyor, okuyun. Yani dosyayı vermemişler ki bilirkişi
heyetine.
E, deprem uzmanlarına ben sordum Burada bir
fay hattı olduğu söyleniyor, öyle mi? diye. İTÜ Jeoloji
Mühendisliği Bölümünden bir hoca gelmiş, kendisi gösteriyor Evet,
2,5-3 kilometre ileride fay hattı var. diyor. Şimdi, biz deprem
gerçeğiyle yaşıyoruz, neden o zaman böyle büyük bir
yatırımı buraya, fay hattına yapmayı düşünüyoruz?
Oradaki balık popülasyonu ne olacak, su ürünleri popülasyonu ne olacak?
Tekrar, gelecek nesillere bu bırakılabilecek mi? Bunlar
tartışılmadan
Yani yasa teklifinde bunlar yok. Gelecek
nesillere ne aktaracağız, koruyabilecek miyiz? Elli yılda bir
yasa çıkartıyoruz ama bunlar yok, biz bunları görmek isterdik.
Bunlar bilinmeden keşfe zorlanıyorlar.
Tabii biz sizi çok iyi tanıyoruz. Neden çok iyi
tanıyoruz? Çünkü Avrupanın çok önem verdiği, ortak
balıkçılık politikası izleyen ülkeler bütününe girmek
istiyoruz ama siz maalesef onlara göre de bir yasa hazırlamıyorsunuz,
her şeyi kendinize göre yapıyorsunuz. Türkiye tarımını
da bu hâle getirdiniz. Süt teşvik primi var; adı üzerinde, süt
üretimini teşvik etmek için veriliyor. Nedir? Türkiyede kişi
başına süt daha fazla içilsin, daha fazla üretim yapılsın
diye, onun için destek veriliyor. Yerel seçimlerden önce uyanıklık
yapıyorsunuz, 10 kuruştan 25 kuruşa çıkarıyorsunuz
-kim kanarsa diye bu mantık- şimdi, geçen hafta tekrar 10 kuruşa
çekiyorsunuz hem de mayıs ayından geçerli olmak üzere, yasayı
geriye yürütüyorsunuz. Neden? Para yok. Böyle olur mu? Böyle süt üretimi
nasıl artar, nasıl özendirici olur?
Toprak Mahsulleri Ofisine, istenilen ülkeden
istediği kadar her ürünü ihalesiz bir şekilde ithal etme yetkisini
veriyorsunuz. Arkadaşlar, biz tarım ülkesiyiz; bizim neslimiz,
Türkiye dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri diye büyüdü, bütün derslerde
bunlar anlatıldı ama şimdi her ürünü ithal eder konuma geldik.
2020 bütçesinde 2019da uygulanan destekleme
rakamları açıklandı. Türkiye'nin en çok
kullandığı ürünler yağlı tohumlu bitkilerde bir
kuruş bile artış yok. Ben merak ettim, baktım; dört
yıldan beri ayçiçeğinin destekleme primi artmamış, 40
kuruş arkadaşlar ama dört seneden beri mazot kaç paradan kaç paraya
geldi, gübre kaç paradan kaç paraya geldi. Demek ki siz, tamamen ithalata
dayalı politikalar izliyorsunuz, her şeyde ithalata dayalı
politikalar izliyorsunuz. Şimdi, benim aklıma da şu geliyor: Süt
teşvik primini artırmamamızın arkasından acaba süt
tozu ithalatı mı yapacaksınız? Ben bundan
şüpheleniyorum, olabilir çünkü sizden her şey beklenir
arkadaşlar.
Ispanak konusunda da her tarafı
karıştırdınız -Temel Reis, adı üzerinde, biz
bununla büyüdük- ıspanakta demir var, çok tüketmemiz lazım ama
ıspanak üreticimizi de düşünmemiz lazım. Ne var bunun
arkasında, bunu bir an önce açıklasınlar; yoksa hem
yetiştirici hem tüketici mağdur olur. Fiyatları düşürme
politikası mı var bunun arkasında? Çünkü tavukçulukta buna
benzer politikalar güttünüz, dediniz ki: Aman, tavuk yemeyin." Sonra bir
baktınız, Türkiye'nin en önemli büyük firmaları
yabancıların eline geçti. Niye? Çünkü fiyatları ciddi anlamda
düştü, borsa değerleri düştü, kartellerin, başka
şirketlerin eline geçti yani vahşi kapitalizme maalesef alet oldunuz.
Acaba buralarda da birtakım olaylar mı var?
Patates olayını da yine biz ortaya
çıkardık. Bizim patatesler önce Suriyeye gitti, ondan sonra
aynı patatesler geri geldi. Kamyoncu bizi aradı, dedi ki: Sayın
Vekil, ya, aynı patatesleri geri getiriyoruz, bunda bir iş
olmasın? Dedim ki: Ya, olur mu, böyle bir iş olmaması
lazım. Ama bir baktık; evet, önce dışarı sattık,
sonra geri geldi. Niye? Fiyatlar yükselince birileri rant sağladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Yani bu
işlere girmeyelim.
Elli yıl sonra bir yasa çıkartıyoruz,
Su Ürünleri Yasası. Bakın, birkaç maddede uzlaştık,
bazı konuları burada söylemek istemiyorum. Niye?
Uzlaştığımız için söylemiyorum ama şu
kooperatifler konusunda, birlikler konusunda artık biz de dünyayı
takip edelim. Dünyada birleşenler kazanıyor. Küçük ülkeler bile
kooperatifçiliğin, birliklerin önemini anladılar. Suyu
bölüşüyorlar, ürünü bölüşüyorlar, önce üretiyorlar, sonra parayı
da bölüşüyorlar ama şirketler gelince, şirketler hem
doğayı tanımıyorlar, kirletiyorlar hem de kimseye bundan
bir pay vermiyorlar, gelecek nesilleri düşünmüyorlar çünkü
şirketlerde asıl amaç kârdır ama kooperatiflerde, birliklerde
asıl amaç, kim bunların ortağıysa -ki çok sayıda
ortakları vardır- bunların ortak çıkarlarıdır. O
yüzden bu yasayı gelin, eski hâliyle, en azından kooperatifler ve birlikler
bölümünü eski hâliyle kabul edelim, bunlar birlikte üretim yapsınlar
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölümde şahıslar
adına söz taleplerini karşılayacağım.
Şahıslar adına ilk söz
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Sefer Aycana aittir.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Su Ürünleri
Kanununun ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Su ürünleri insan beslenmesini çok ilgilendiren ve
dolayısıyla da sağlığını etkileyen bir
konudur. Bu hafta sağlıkla ilgili bir başka konu da lösemi
konusudur. Bu hafta, bilindiği gibi, Lösemili Çocuklar
Haftasıdır. Bunları birbiriyle ilişkilendireceğim ama
öncelikle lösemili çocuklarımıza Allahtan yardım diliyorum,
ailelerine sabır diliyorum.
Evet, lösemi çocukluk döneminde en çok görülen
kanserlerdendir, bir kan kanseridir lösemi ve ciddi bir hastalıktır.
Maalesef, Türkiyede sık görülen bir hastalıktır ve
çocukların sağlığını direkt ilgilendiren bir
konudur fakat lösemi tedavi edilebilen bir hastalıktır aynı
zamanda. Bugünkü bilgilerimizle lösemiyi çok iyi bir şekilde tedavi
edebiliyoruz, tedavide bir sorunumuz yoktur. Tedavide, sağlık
hizmetleri açısından, hekimlerimiz, hemşirelerimiz ve ekip bunu
başarıyla tedavi etmektedir. Tabii, uzun süreli bir hastalık
olduğu için de tedavi sırasında desteğe ihtiyaç
vardır. Ailelerin ve çocukların psikolojisi çok önemlidir. Bu dönemde
yapılacak destek çok önemli bir katkı sağlayacaktır.
Dediğim gibi, tedavide sorun yoktur. Esas
sorun, bence hastalığın oluşmasını önlemektir.
Yoksa elbette tedavi ediyoruz ama hiç kimse lösemi olmasın diye
uğraşmamız lazım çünkü çok ciddi bir hastalık, ölümcül
olabilen bir hastalıktır ama löseminin nedenlerine bakmak lazım
yoksa tedavi üzerindeki rantın, tedavi üzerindeki işletmenin bir faydası
yok. Birçok insanımızın lösemi olmasına fırsat vermememiz
lazım. Bu, teorik olarak mümkün.
Nasıl yapabiliriz? Lösemi nasıl bir
hastalık, ona bakmak lazım. Burada eksiklerimiz var çünkü lösemi hâlâ
çok ciddi bir şekilde oluşmaktadır. Bu da direkt çevre
sağlığıyla ilişkili bir konudur. Lösemi genetik
geçişli bir hastalıktır ama daha önemlisi, çevre
kirliliğiyle ilişkili bir hastalıktır; radyasyonla,
petrokimya ürünleriyle, benzenle alakalı bir hastalıktır; sigara
tüketimiyle alakalı bir hastalıktır. Onun için, önemli olan,
löseminin oluşmasını önlemektir. Bu konuda Türkiye çok
başarılı değil. Maalesef, lösemi sıklıkla
görülmeye devam etmektedir. Önleme konusunda Türkiyede ciddi bir yetersizlik
vardır. Tedavi konusunda sorunumuz yok, bugün hastanelerde lösemiyi çok
iyi tedavi ediyoruz ama önemli olan, lösemiyi önlemek. Bu konuda ciddi bir
eksikliğimiz, organizasyon yetersizliğimiz vardır.
İşte, konuşulduğu gibi, su
ürünleri de aslında sağlığı etkileyen ürünlerdir.
Bugün çevresel kirlilik, özellikle plastik atıklar denizlerde
mikroatıklara dönüşmektedir, mikrokirliliğe sebep
olmaktadır. Bu kirlilik maalesef deniz ürünlerinin içerisinde yer
almaktadır. Bu yenildiği takdirde insana da geçmektedir ve geçen bu
mikroürünlerin insan sağlığı üzerinde ne gibi etkiler
yaptığı çok iyi bilinmemektedir. Kullanılan hormonların,
kullanılan ilaçların, kimyasalların ne gibi etkileri
olduğunu çok iyi bilmiyoruz. Onun için, bu konuda ciddi bir
başarısızlık, Türkiyede sağlık hizmetlerinde
ciddi bir eksiklik var. Sadece lösemi oluşmasında değil, tüm
hastalıkların oluşmasında genel bir
başarısızlığımız, genel bir
yetersizliğimiz var. Bu da halk sağlığı hizmetlerine,
koruyucu hizmetlere önem vermediğimizden kaynaklanan bir durumdur.
Löseminin önlenmesinde primer korunma yanında ikincil korunma
dediğimiz erken tanı konusuna da önem vermek lazım,
fırsatları değerlendirmek lazım. Çocukta görülen kanamalar
bir lösemi belirtisi olabilir. Ateş değişikliklerini, kan
tablosundaki değişiklikleri de ciddi bir şekilde takip etmek ve
bunları da erken tanı için bir fırsata dönüştürmek
lazımdır. Bu yapılırsa lösemi görülmesini azaltabiliriz, o
zaman daha sağlıklı bir Türkiye gerçeği de
oluşmuş olacaktır. Onun için herkese lösemisiz,
sağlıklı günler diliyorum.
Sayın Başkan, müsaadenizle bir konuya daha
değinmek istiyorum. Bugün, rahmetli Bülent Ecevitin ölüm yıl
dönümüdür. Ben de Sayın Bülent Ecevitle 57nci Hükûmet döneminde beraber
çalışmış bir kişiyim. Hükûmetin son günlerinde
Sağlık Bakanlığı Müsteşarıydım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
SEFER AYCAN (Devamla) Tabii, o, hastanedeyken
ziyaretine gitmiş ve tedavisiyle de yakından ilgilenmiştim. O
zamanki partisinin bir kısım milletvekillerinin bile
haksızlık yaptığı, ihanet ettiği, partisine zarar
verdiği ve Bülent Eceviti yalnız bıraktığı
günleri hatırlıyorum. Sayın Genel Başkanımız çok
nezaket göstererek sabırla koalisyonu yürütürken, tüm emperyalist güçlerin
özellikle 57nci Hükûmeti bölmeye çalıştığını,
yıkmaya çalıştığını, Ecevitsiz ve Devlet
Bahçeli olmayan bir hükûmet kurma modeliyle olaya yaklaştıklarını
ve kumpas yaptıklarını da biliyoruz. Ama beni o gün en çok üzen,
Sayın Eceviti hastanede yalnız bırakan kendi partisinin bir
kısım milletvekillerini de buradan kötü anarak geçmek istiyorum. O,
hastanede tek başına, Rahşan Hanımla, mücadele ederken de
yalnız kalmıştı. Allah rahmet eylesin.
Türkiyede emperyalist güçlere karşı ciddi
bir mücadele veren bir Başbakan olarak hatırlanacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın hatibin
konuşmasının hem lösemiyle ilgili kısmından çok
faydalandık hem son değerlendirmelerini de büyük bir memnuniyetle
takip ettik. Cumhuriyet Halk Partisinin 3üncü Genel Başkanı
Sayın Bülent Ecevitle ilgili söylediği değerlendirmelere çok teşekkür
ediyoruz.
Tabii, Bülent Ecevit olmaksızın ve
Sayın Bahçeli olmaksızın bir hükûmet tasavvur eden
emperyalistlerin çabalarından bahsetti. O çabaların bir ölçüde o
koalisyonu daha sonra bozduğunu ve ardından bu iki liderin de
bulunmadığı bir Meclis kompozisyonu ve onların görev
almadığı bir hükûmetin olduğunu ve o hükûmetin 2nci
Başbakanının da kendisini Büyük Ortadoğu Projesinin
eş başkanı olarak nitelendirdiğini de kayıtlara geçirmek
isterim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Söz sırası, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaşa aittir. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Altıntaş.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, su ürünlerinden
bahsederken çok başarısız olduğumuz bir alandan söz
ediyoruz. En temiz sularımızın aktığı Karadeniz
derelerini, ekosistemini ve doğasını nehir tipi elektrik santralleri
kurarak tahrip ettik; dere yataklarını değiştirerek, su
debisini düşürerek lokal türler açısından fakirleştirdik.
Trakyanın Enez, İç Anadolunun Sakarya ve
Kızılırmakını ve daha birçok akarsuyu sanayi
atıklarıyla doldurduk. Pek çok defa balıkların ölümlerini
televizyonlardan izledik. Hepimiz biliyoruz ki özellikle son yıllarda
güzel ülkemizin bağlarını, bostanlarını,
yaylalarını betonla doldurduk, şehirlerini yağmaladık,
göllerini kuruttuk, meralarını, ormanlarını
peşkeş çektik. Karadenizin muhteşem derelerini tahrip ettik,
oradaki canlıları, ağaçları katlettik. Yer altı
sularının hoyratça kullanımı sonucu sular derinlere indi,
Konya Ovasında obruklar oluştu. Aşırı bilinçsiz avcılıkla
gölleri fakirleştirdik. Göl ekosistemi içerisine farklı türler
bırakarak mevcut türleri yok ettik, biyolojik dengeyi bozduk. Eğirdir
Gölü buna bir örnek olup göle getirilen gümüş balığı,
tatlı su kolyozu gibi türler sonucu doğal kerevit popülasyonu
azalmaktadır. Gölden faydalansın. diye onay verdiğimiz
kullanıcılar bilgisizce kısa vadeli rant ve kâr
kaygısıyla hareket ederek göllerdeki biyolojik
canlılığı ve su ürünlerini yok etti.
Denizlerimize gelecek olursak
kıyılarımızdaki balık zenginliği yıldan
yıla azalmaktadır. Balık mevsimine girdik, kilosu 20
liranın altında balık yok, balıkçılar ise gelir elde
edemediklerinden yakınıyorlar. Yeterli denetim
yapılamadığı için yavru balıkları avladık.
Misina ağların denizde yırtılıp kalmasıyla
balıklar zarar gördü. Trolle balık avlayarak balıkların
yuvalarını bozduk. Aşırı ve bilinçsiz
avcılık, çevresel olumsuz etkenler sebebiyle doğal balık
kaynakları hızla azalmaya başladı, hatta bazı türler
nesli tükenme tehlikesi altına girmeye başlamıştır.
Kısacası, denizlerimiz su ürünleri açısından
fakirleşti.
Diğer bir önemli ancak kanunda bulunmayan husus
ise çevre konusudur. Örneğin, avlanmada biyoçeşitliliği koruma
adına derinlik sınırında da düzenleme yapılması
gerekirdi. Bu da hem balıkların üremesi açısından çok önemli
olan derinliklerde av yapılmaması hem de deniz canlıları
için hayati önem taşıyan deniz çayırlarının ve
diğer üreme alanlarının korunması anlamına geliyor. 40
metre yasağı işte bu çayırları koruma amacıyla
konulmuş bir sınır. Bu çayırların üzerine ağ
atmak, sadece oradaki balığı değil, balığın
geleceğini de yok etmektir. Bizde bu sınır ne yazık ki 24
metredir. Bu konunun da ayrıca ve açıkça düzenleme konusu
yapılması gerekirdi.
Bütün bu mülahazalar dikkate
alındığında böyle bir yasaya ihtiyaç olduğu
açıktır ancak yasa maddeleri sürdürülebilir su ürünleri üretimine
yönelik başarı sağlayabilecek midir sorusu hemen akla
gelmektedir. Bu nedenle teklife muhalefet etmekteyim.
Türk tarımı her geçen gün kan
kaybetmektedir. Çiftçinin borcu sürekli artmaktadır. Girdi maliyetlerinde
dolar ve avronun etkisi oldukça yüksektir çünkü tarım sektörümüz ithalata
bağımlıdır. Örneğin hayvancılık; hayvan
ithalatını belirtmeme gerek yok sanırım. İthal edilen
hayvanları da ülkemizdekileri de beslememiz gerekiyor. Hayvan üretiminde
girdi maliyetlerinin başında yem gelmektedir. Süt
sığırcılığının yüzde 60ını,
besi sığırcılığının da yüzde
40ını yem girdileri oluşturmaktadır.
Kullandığımız yem ham maddesinin yaklaşık yüzde
50sini ithal ediyoruz. Meralarımız da gittikçe küçülüyor. Bu küçülme
çiftçiyi dolar ve avroya daha bağımlı hâle getiriyor. Meralar
1980lerde 20 milyon hektardan bugün 14 milyon hektarlara kadar
düşmüştür. Bu düşüşün altında mera
alanlarının imara açılması ve tarım faaliyetlerinin
dışında bilinçsiz ve kontrolsüz kullanılması da
yatmaktadır.
Sonuç olarak, tarım konusunda acil ve ciddi
tedbirler almak lazım diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemine
başlayacağız. Bu sürenin yarısını sayın
milletvekillerimiz, yarısını da Sayın Komisyon kullanacak.
Komisyonumuz, kendi görev alanına girmeyen konuları daha sonra yazılı
olarak da bildirebilir. Arkadaşlarımızın
ihtiyaçlarını karşılayalım.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ekonomimiz can çekişmekte, son
yılların en yüksek işsizlik rakamlarıyla karşı
karşıyayız. Türkiye ekonomisi üretemiyor, ithalata
bağımlı hâlde, sıkıntı içinde yerinde
sayıyor. Üretebilen ve ticaret yapan en önemli sektörlerden biri olan
esnaf ve sanatkârlarımız siftah yapamıyor, BAĞ-KUR
borçlarını, primlerini, vergilerini ödeyemiyor. Önümüzdeki günlerde
yeni bir vergi yasasının geleceği, vergilerin artacağı
konuşuluyor. İşçinin, çiftçinin, esnafın, emeklinin, dar
gelirlinin gelirlerini, yaşam standartlarını yükseltmeden yeni
vergilerin alınması son derece yanlış olacaktır.
Borcunu ödeyemeyen, kısmen ödeyen, yapılandırması
bozulan yurttaşlarımız için yeni bir borç
yapılandırması planlıyor musunuz? Çiftçilerimiz çok borçlu.
Bugünlerde çıkarılan yapılandırmalarda çiftçi borç ve
faizleri hiç yapılandırılmadı. Çiftçi borçlarının
yeniden yapılandırılması konusunda bir
çalışmanız var mı?
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim.
2020 yılı
Cumhurbaşkanlığı Programında, Alpu Ovasında 60
bin metre sondaj yapılacağı yönünde bir planlamadan
bahsedilmekte. Eskişehirde gerek Alpudaki çiftçilerimiz,
kadınlarımız gerek Eskişehirdeki sivil toplum
örgütlerimiz, meslek odalarımız yani Eskişehirin
yaklaşık 1 milyon yaşayan insanı, bu zehir santraline,
Alpuda bir termik santral yapılmasına karşı olmasına
rağmen, hâlâ programa alınmasını anlamamaktayız ve
buna şiddetle karşı çıkmaktayız.
Seçim öncesinde gelip Alpu Ovasını
korumalıyız. diyenlerin, haziran ayında 7 kez iptal edilen bu
ihaleye karşı çıkanların şimdi tekrar bunu programa
alıyor olması kabul edilemez. Eskişehirin havasını,
suyunu, toprağını korumak hepimizin görevidir, sonuna kadar da
koruyacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İşsizlik ödeneği için 2 milyona
yakın vatandaşımız başvuruda bulundu. 2018
yılında 841.847 kişiye toplam 4.8 milyar lira ödeme
yapıldı. Oysa İşsizlik Sigortası Fonunda biriken para
yaklaşık 130 milyar liraya ulaşmış durumda. Bu kaynağın
çok az bir bölümü işsizler için harcandı. Ayrıca milyonlarca
işsize karşın, İŞKUR verilerine göre 2019
yılında sadece 640 bin kişi işsizlik maaşından
yararlanabildi yani İşsizlik Sigortası Fonu da işsizin
derdine derman olamadı. İşsizlik Sigortası Fonunda biriken
para işsizler için harcanmadıysa nereye harcanmıştır?
Hükûmetin her alanda görülen bu plansızlığına ve bütçeyi
amaç dışı kullanım politikalarına son verilmesini
talep ediyor, bütçede ayrılan, devletin işçiye, çiftçiye, emekliye
olan borcunun vadedildiği gibi ödenmesini bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Tığlı
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKPnin her konuda 2023 hedefi üzerine söylem
inşa etmesi malumunuzdur. Atanamayan öğretmen sayımız
önümüzdeki öğretim yılında 500 bini, dilinizden
düşürmediğiniz 2023te ise 1 milyonu geçecektir. Avrupanın en
genç nüfusuna sahip ve en fazla eğitimciye ihtiyacı olan ülkemizde
öğretmen açığımız yüz binleri bulmuştur. Atama
bekleyen engelli öğretmen mi dersiniz, güvencesiz, sözleşmeli,
ücretli çalıştırılan öğretmen mi dersiniz, hepsi çözüm
bekliyor.
Bir taraftan da işsizken Kredi ve Yurtlar
Kurumuna borcunu ödemeyen mezunları da icralık ediyorsunuz. Çözüm
için öğrenim ve kredi borçlarını neden
yapılandırmıyorsunuz? Neden af çıkarmıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Şimşek? Yok.
Sayın Erbay
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Turizm sektörü ülkemiz açısından en önemli
gelir ve istihdam kaynaklarından biridir. Ancak turizm sektörümüz AKP
iktidarı tarafından üst üste getirilen turizm payı ve konaklama
vergileriyle zor duruma düşmektedir. Son üç ay içerisinde ciro üzerinden
binde 7,5 pay alınmaya başlanmıştır. Şimdi de
Komisyonda kabul edilen yeni yasa teklifiyle konaklama vergisi getirilmek
istenmektedir. Turizm sektörümüzün 2012 yılı gelir ve satış
rakamlarını henüz yakalayamadığı bir dönemde yeni
vergilerle sektörün üzerine bu kadar yüklenilmesi turizmcimizi çıkmaza
sürüklemektedir. Ülkemiz için hayati öneme sahip bu sektörü büyük
zorlukların içine sürükleyecek bu yanlıştan bir an önce
dönülmelidir. Aksi hâlde, yeni toparlanmaya başlayan sektörün ülke ekonomisine
ve istihdamına sağladığı katkıların
azalacağı belirtilmektedir. Turizm temsilcilerinin beklentisi
sektöre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılavuz
Sayın Kaboğlu
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Bülent Ecevitin Pülümürün Yaşsız Kadını
şiirinden:
Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
Yaşını sordum bir giz gibi güldü
Kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
Yüzüne baktım bir giz gibi güldü
Bir Hititliydi o bir Selçukluydu
Bir Ermeniydi bir Kürttü
Bir Türk
Yaşını sordum bir giz gibi güldü
Koluma girdi bir soylu kadınca
Tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
Beni tek gözlü sarayına götürdü
Köy yapısı kulübesinin
Zamanı onda yitirdim ben
Yitik zamanlara onda eriştim
En soylu yoksulluğun toprak döşeli
sarayında
Bir taç gibi kondu başıma
Türkiyeliliğim
Bülent Ecevit
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının bazı pozisyonlar için
açtığı sınavlara dair soru işaretleri ve
yurttaşları mağdur eden uygulamalar var. Çok sayıda insan
sınav sonuçlarının açıklanmasını beklemektedir.
Bu süreler makul zamanı çok fazla aşmıştır ve bu
durumun nedenine dair tatmin edici bir açıklama da yapılmıyor.
İş müfettişi yardımcılığı
sınavı sonucu yaklaşık on dokuz aydır
açıklanmadı. SGK müfettiş yardımcılığı
sınavı sonuçları on dört aydır, İŞKUR istihdam
uzman yardımcılığı mülakatı yedi aydır,
sözleşmeli avukat alımı sınavı sonuçları ise
beş aydır açıklanmıyor. Yeni hükûmet sisteminde her
şeyin hızlı şekilde yapılacağı iddia
edilmişti ancak yine görüyoruz ki gerçekler çok farklı. Sonuç
bekleyenlerin mağduriyetlerinin ve soru işaretlerinin ortadan
kalkması için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının, sonuçların neden bekletildiği ve
sürenin neden bu kadar uzadığı konusunda açıklama
yapmasını bekliyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Barış Pınarı Harekâtı
kapsamında Suriyenin Resulayn bölgesinde EYP araması sırasında
4/11/2019 günü meydana gelen patlama sonucu kahraman hemşehrimiz
İstihkâm Uzman Çavuş Suat Topçuyu bugün Kadirlideki cenaze
namazının ardından ebedî istirahatgâhına
uğurladık. Şehidimize ve tüm şehitlerimize Allahtan
rahmet, ailesine ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına
başsağlığı diliyorum. Ruhu şad, mekânı
cennet olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Enflasyon düştü diyoruz ama gecikme faizlerine
yüzde 22 faiz uyguluyoruz. Yine, Ziraat Bankası, konut ve araç
kredilerinde, taşıt kredilerinde faizleri aşağı
çekmiş olmasına rağmen, tarımsal kredilerde, sübvanseli
kredilerde hâlâ yüzde 16 uygulamaya devam etmektedir. Tarım
Bakanlığı ne zaman uykudan uyanacaktır?
Yine, bakınız, engelli
vatandaşlarımızın atamaları için gün sayıyoruz.
Engelliler KPSS yapıldı ama hâlâ daha atama yok.
Yine, bakınız, Tarım Kredilerin
iştiraki olan TARKİM, Genel Müdürün arkadaşına yüzde 25-30
daha az fiyatla ilaç satarken Tarım Kredinin kendi insanları olan,
kendi ortakları olan çiftçilere ise yüzde 25-30 daha pahalı ilaç
satmaktadır. Bu konuda Bakanlık herhâlde uykudan uyanır diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Komisyonumuzun
Başkanı, buyurun.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Söz alan sayın milletvekillerinin
konuşmalarını dinlediğimiz zaman genellikle su ürünleriyle
alakalı çok ciddi bir sıkıntı
olmadığını sevinerek biz de buradan müşahede
etmiş olduk fakat Sayın Gaytancıoğlunun bir sorusu
vardı, buna cevap vermek isterim, çiftçi borçlarının
ertelenmesiyle alakalı.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere,
afetler sebebiyle çiftçi borçlarının ertelenmesi için kararname
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanmakta ve
Cumhurbaşkanımızın kararıyla yürürlüğe
girmektedir. Türkiye genelinde meydana gelen afetlerle ilgili veriler Hazine ve
Maliye Bakanlığına bildirilerek 6 Eylül 2019da, Hazine ve
Maliye Bakanlığına, afetlerin durumu ve afetlerden etkilenen çiftçilerimizin
borçlarının ertelenmesi konusunda Tarım
Bakanlığının uygun görüşüyle talepte
bulunulmuştur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Googleda
yazıldığı gibi de olmuyor ki Sayın Başkan.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Maalesef
yapmıyorsunuz, yapmıyorsunuz. Dazkırının
Kızılören ve Darıcılar köylerine bahsedilen erteleme
olmadı.
BAŞKAN Bir dinleyelim arkadaşlar,
cevapları bir dinleyelim.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Dinleyelim lütfen.
BAŞKAN Devam edin Sayın Kılıç.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Yine, kanun teklifi
görüşülürken Hüseyin Yıldız Beyin -CHP Milletvekili- bir
iddiası vardı; Suriyeden kalitesiz zeytinyağı ithal
edildiği ve özellikle bunun da IŞİD mensubu kişilerden alındığı,
paralarının bunlara ödendiği ve bu zeytinyağının
da bizim çok kaliteli zeytinyağımıza katılarak ihracat
yapıldığı ve bu ihracattan da birçok ürünün geriye döndüğüyle
alakalı iddiası vardı. Arkadaşlar, tamamen
asılsız, hiçbir kısmı doğru olmayan bir iddia bu.
Evet, doğru, biz oradan zeytinyağı ihracatı
yapmaktayız fakat oradaki 300 değişik üreticiden tek tek
alınıyor ve PTTden bizzat kendi hesaplarına aktarılmak
suretiyle yapılan ve oldukça kaliteli, Dünya Zeytinyağı
Konseyinin kriterlerine uygun olarak alınan zeytinyağları
bunlar. Aynı zamanda, ihracattan da bugüne kadar 1 litre
zeytinyağı geriye dönmemiştir, özellikle bunu çok net olarak
ifade etmek isterim.
Yine, Hüseyin Yıldız Beyin bir
iddiası vardı, diyordu ki balıkçı
barınaklarının yat sahiplerine peşkeş çekilmesiyle
alakalı, şu andaki teklif üzerinde
çalıştığımız maddeler içerisinde buna gelecek
hazırlayan bir durum var diyordu. Oysa maddeyi iyi okuduğunuz zaman
tamamen bunun aksine bir durum için gayret sarf ediyoruz. Şu anda
hâlihazırda balıkçı barınaklarına şöyle ya da
böyle sebeplerden, özellikle az kullanılan balıkçı
barınaklarına birtakım yatların, daha pahalı
araçların çekildiğiyle alakalı iddialar var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hüseyin
Yıldız burada yok ki Başkan, şimdi böyle bir soru yok.
Sayın Başkan, Hüseyin Yıldız bu soruyu sormadı, burada
da yok, böyle bir soru da sorulmadı.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Tanal, hep sizi dinleyecek
değiliz, siz de konuşulduğu zaman lütfen bizi dinleyin.
BAŞKAN Sayın Kılıç, siz Genel
Kurula hitap edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tabii
dinleyeceksiniz, yanlış bilgi veriyorsunuz.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Bu da bir soruydu,
cevaplıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hüseyin Yıldız
burada yok ki böyle bir soru bugün sormadı ki size.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen, Sayın
Kılıç bilgi veriyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, Hüseyin Yıldız bugün burada yok ve böyle bir soru da
sormadı, geçen hafta sordu.
BAŞKAN Sayın Komisyon kendisine gelen
soruların içerisinden cevaplandırıyor.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Bana,
bize gelen soruları fırsat buldukça değerlendirip
anlatıyoruz. Bundan mutlu olmanız lazım Sayın Tanal.
Cevaplamasak kızacaksınız, cevapladığımız
zaman da bağırmayın.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şimdiki soruya cevap verin. Siz zaman harcıyor,
şimdiki soruya cevap vermiyorsunuz ki.
BAŞKAN Sayın
Kılıç, devam edin siz.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Bu
balıkçı barınaklarının özellikle
balıkçılık yapan insanlar tarafından
kullanılmasına zemin hazırlamak için madde konuldu burada ve
yatların ve benzeri araçların, vasıtaların buraya
çekilmesinin önüne geçilmek için konuldu ve şöyle bir ilavesi var: Bu tür
olumsuz ve amacının dışında kullanmak isteyenlere,
yöneticilere, kiralanan bu kooperatifin yöneticilerine ilave cezalar
getiriliyor. Daha önce olmayan bir şeyi getiriyor.
Bir de sayın
milletvekilleri, genel olarak, milletvekilleri, gene gerek bu sorular
sırasında gerekse genelini değerlendirirken bu Su Ürünleri
Kanununun su ürünleri servetimizi muhafazaya yönelik maddeler
içermediğini ifade ettiler. Ama takdir edersiniz ki sabah da gıda
ihlallerinin araştırılmasıyla alakalı, İYİ
PARTİnin bir grup önerisi vardı. Haklı olarak orada da
önlenebilmesi için cezaların arttırılması, denetimlerin
arttırılması, uygulamanın iyi yapılmasıyla
alakalı talepler vardı, çok haklı
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Ama kabul etmediniz.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Çok
haklı ama biz, o
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Haklıyız ama kabul etmediniz. Tenakuz var yani.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Ama
iyi yapıldığını anlattık. Burada da kanunun
ruhunun, şu anda 1380 sayılı Kanunda yapmak istediğimiz
değişikliklerin ruhunun, hem bizim hem dünyanın ortak serveti
olan su ürünleri varlığımızı korumak ve yeni nesillere
aktarmak olduğunu ifade ediyorum.
Daha ilerleyen
safhalarda başka sorular olursa Sayın Başkanım, cevaplamaya
devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
değerli arkadaşlar. Soru-cevap işleminde kalan süremiz var.
Sayın
Şimşek
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
belediyelerde çalışan yaklaşık 20 binin üzerinde 4/Bli
sözleşmeli personel kadro beklemektedir. Bu personellerin geleceği,
31 Aralık tarihine kadar belediye başkanlarının
ağzından çıkacak olan tek bir kelimeye bağlıdır.
En son 2013 yılında, belediyelerde çalışan binlerce
personel kadroya alınmıştır yalnız 2013
yılından bu tarafa sözleşmeli yapılan personelin hiçbirinin kadro hakkı
yoktur ve 31 Aralık tarihine kadar da bu sözleşmeler yenilenmezse 20
binin üzerinde insan işsiz kalacaktır.
Mesleğine ve sınıfına
bakılmaksızın bütün kamu kurumlarındaki sözleşmeli
personelin kadroya alınmasını, bununla ilgili bir kanun teklifi
verilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
soru-cevap işlemi bitmiştir.
Ben daha sonra değerlendiririm arkadaşlar
yani merak etmeyin. 60a göre söz talepleri şeklinde karşılar,
arkadaşlarımızın taleplerini alırım.
Buyurun Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
60.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, görüşülen
tekliflerle ilgili soruların muhatabı olan bakanların Genel
Kurul salonunda bulunmaması nedeniyle sıkıntı
yaşandığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii,
çarpık bir işle uğraşıyoruz. Rejime kasteden Anayasa
değişikliği ve ona uyumlaştırılmaya
çalışılan İç Tüzük, devletin işini görecek milletin
bakanlarını buradan söküp attığından beri soru-cevap
meselesi son derece işlevsiz ve son derece sıkıntılı.
Bazen sorulan sorunun muhatabı burada olmadığı için
sıkıntıya düşüyoruz, bazen sorunun muhatabının
cevap vermesinden dolayı ama sistemsel bir sıkıntı var.
Şu anda Sayın Tarım Komisyonu
Başkanı kendisine sorulan soruların bir kısmını
cevaplandırmaya maalesef orada ben de olsam fark etmez- ehil değil.
O da zamanı tüketmek için geçen hafta Komisyonda kendisine Hüseyin Yıldızın
söylediği bir şeyi söylüyor. Hüseyin Yıldız salonda yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Meclisimizde böyle bir usul
yok ama meselenin kendisi, rejime kasteden Anayasa değişikliği
ve ona uyumlaştırılmış İç Tüzükün
çarpıklığından kaynaklanıyor.
Bu arada, Sayın Komisyon Başkanı bu
Afrin yağını söylüyor ama eğer kendi Komisyonunun
tutanaklarına bakacak olursa, geçen hafta, Sayın Bekir Pakdemirlinin
o Komisyonda, Afrindeki 600 tonluk yağın Türkiyeye
getirildiğini, bunun piyasayı bozduğunu, hatta ve hatta Ne
yapsaydık, bıraksaydık da terör örgütü PKKnın eline mi
kalsaydı? dediğini ve daha sonra da Marmarabirlikin ve bu
birliğin yöneticilerinin de bu işten duyduğu rahatsızlıkları
ve hem imajımızın bozulduğunu hem fiyatların bozulduğunu
söyledikleri bir vakıa.
Şimdi, bu, Böyle bir şey yok. Böyle bir
şey yok. demekle yok olmuyor. Tutanak altında, Bakan söylüyor. Ha,
derseniz ki Kuvvetler ayrılığı varmış gibi
yapıyoruz. Bakan öyle konuşur ama ben yasamanın bir Komisyon
Başkanı olarak Bakanı yalanlıyorum., ona söyleyecek bir
sözüm yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özel,
maddelere başlayacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Ama tutanak altında, Bekir Pakdemirlinin ne
söylediği ortada. Biz tutanaktan okuyoruz, arkadaşların
yaptığı eleştiriler de o kapsamdadır. Buna
karşı, bunu burada, Genel Kurulda inkâr ediyor olmak Bakanın
yaptığı itirafı değiştirmez.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106)
(Devam)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
11inci madde üzerinde 1 önerge bulunmaktadır,
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 11inci maddesiyle
değiştirilen 1380 sayılı Kanunun 36ncı maddesinin
birinci fıkrasının (k) bendinin ikinci paragrafına
"aydınlatma hariç, ibaresinden sonra gelmek üzere
"ağlarla ibaresi, "avlanma amaçlı ışık
kullanan ibaresinden sonra gelmek üzere "veya bu amaca uygun
ışık donanımı bulunduran ibaresinin eklenmesini ve
(p) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve diğer
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Engin
Özkoç Fatma
Kurtulan
Denizli Sakarya Mersin
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Doğan Kubat
İzmir İstanbul
BAŞKAN Evet, ortak bir önerge gördüğüm
kadarıyla.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önerge ile balık stokları üzerinde etkisi
yok sayılabilecek olta ve kepçe gibi küçük istihsal vasıtaları
ile birlikte ışık kullanarak avcılık yapanların
ilgili maddede öngörülen idari yaptırıma konu olmaması
amaçlanmaktadır. Ayrıca 8 inci maddedeki değişikliğe
uygun düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3 ayrı önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul Ali
Kenanoğlu
Siirt Gaziantep
İstanbul
Semra
Güzel Oya
Ersoy
Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, 4 Kasım
darbesinin yıl dönümündeyiz, 3üncü yıl dönümü. Bu, Meclisin kendi
kendine yapmış olduğu bir darbeydi.
Arkadaşlarımız anlattılar ama maalesef HDP Grubu
dışında hiçbir partiden bir tek milletvekili çıkıp
burada Milletvekillerinin bu şekilde muameleye tabi tutulmasını
kabul etmiyoruz. demedi. Ama gün olur devran döner, bugün bizim
arkadaşlarımız rehin tutuluyor, yarın bu size de dönebilir,
bunu asla unutmayın. Bin doksan yedi gündür partimizin önceki dönem
Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin
Demirtaş başta olmak üzere diğer milletvekili
arkadaşlarımız AKP Genel Başkanının
yönettiği, karar verdiği, talimatlarını bizzat takip
ettiği bir süreçle hapishanede tutuluyorlar.
Niye bunu diyorum? Emin olun bu konuda bir milyon
gerekçemiz var yani bunu ispatlamak için üç yıldır burada
söylemediğimiz hiçbir veri kalmadı ama karşımızda
cevap olarak beş cümleyi geçmeyen yanıtlarla karşı
karşıyayız.
Teaser nedir bilirsiniz değil mi ya da
fragman başka bir adıyla? AKP bir teaser partisi aslında,
bir fragman partisi, bir reklam partisi çünkü bize verilen cevaplarla a Haberde
ve diğer ilgili kanallarda yapılan teaserlardan hiçbir farkı
yok, cevaplar aynı: Terör Terörizm işte Şunu söylediler,
bunu söylediler. Ya, ciddi olun ya! Biz size veriyle geliyoruz, veriyle;
Erdoğanın konuşmalarıyla geliyoruz.
Kaç fezleke kaç yıl içinde arttı, hangi
konuşmadan sonra ne oldu, bunları şimdi size tarih tarih
söyleyeceğim ve üstelik bu gizlenmiyor ki zaten, bu gizlenmiyor ki. Bu,
kamuya açık bir şekilde
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ben de sana
şehitleri söyleyeceğim, şehitleri!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sen
bir sus önce, bir dinle! Haddini bil!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Dinliyorum ben!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Tamer
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Haddini bil!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sen de haddini
bil!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Hadsiz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Beştaş, siz Genel
Kurula
Bir dakika Sayın
İSMAİL TAMER (Kayseri) O nasıl bir
üslup! Özür dilemesi lazım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şimdi, dokunulmazlıkların kaldırıldığı
süreçte
İSMAİL TAMER (Kayseri) Özür dileyecek!
BAŞKAN Lütfen, ama siz müdahale ediyorsunuz,
olur mu öyle şey!
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Haddini bil! ne
demek?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Doğrularla
müdahale edince Hadsiz! mi diyecek!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Dokunulmazlıkların kaldırıldığı süreçten
bugüne kadar
Sayın Başkan
BAŞKAN Rica ediyorum
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Hakaret etmek için
mi çıktınız oraya hanımefendi? O ne biçim söz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Tahrikçi sizsiniz, siz!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ben de sana
terörü hatırlatıyorum, şehitleri hatırlatıyorum sana!
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Hakaret etmek için
mi çıktınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz,
milletvekillerini tutuklatan bir partisiniz. Siz, halk iradesine darbe yapan
bir partinin milletvekillerisiniz; bunu söylemeye hakkınız yok. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
hatibi dinleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şu anda bizim hapishanede rehin tutulan
arkadaşlarımızın bugün yıl dönümü diyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Tutuklu, tutuklu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve
şunu söylüyorum: Bir reklam partisi işte burada da böyle müdahale
eder çünkü bir derinlik yok, bir cevap üretme yok, bir mantık yok.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sen terörü inkâr
edersen ben her zaman müdahale ederim!
BAŞKAN Sayın Tamer, rica ediyorum
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ederim ama!
BAŞKAN Rica ediyorum
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sizin de etmeniz
lazım aslında Başkan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çıkar
cevabını verirsiniz ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şunu söylüyorum: AKP Ben HDPyi siyaseten tasfiye edeceğim. diyor.
Ve buna nereden başlayacağım diyor? Genel
Başkanlarından başlayacağım. diyor. Bunun kararını
veriyor çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde rakibi olan
Demirtaşın bugün Erdoğanın kararıyla hapiste
tutulduğunu bütün dünya biliyor.
Bir insan hukuken kaç kere tutuklanabilir, kaç kere
tahliye olabilir? 1 kere tutuklanır, 1 kere tahliye olur aynı
dosyadan değil mi? Demirtaş hakkında size tahliye
kararlarını söylüyorum: 20 Kasım 2018de AİHM Derhâl
serbest bırakılmalıdır. dedi.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) 6-7 Ekim
olaylarının talimatını kim verdi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Erdoğan İşi bitiririz. dedi karşı hamleyle. ACM
tarafından 2 Eylülde tekrar tahliye kararı verildi, hemen tekrar
açıklama geldi. En son, 1 Kasım yargı paketiyle infaz tekrar
durduruldu ve tahliye kararı verildi. 3tür tahliye kararı verildi
ama Demirtaş hakkında dosyada -Sayın Tanrıkulu da söyledi,
ben de söyleyecektim, tekrar ediyorum- sahtecilikle, olmayan bir suçtan,
tümüyle daha önce tutuklandığı bir dosyadan yeni bir sahte
tutuklama kararı verdiler ve Demirtaş şu anda hapiste. Figen
Yüksekdağ, milletvekilliği ilk düşürülen arkadaşlarımızdan
biri. Bu teaserlarla var ya, yıllardır, yok
Sırtımızı şuraya yasladık. yok
Sırtımızı buraya yasladık. diyerek propaganda
yapıyorlar.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Söylemedi mi?
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Söylemediniz mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ya,
siz hukukla gelin, hukukla! Hukuk yok ki elinizde.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Tehditle olmaz
bunlar, tehditle!
BAŞKAN Sayın Tamer
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Gerçekten, kanuna dair, hukuka dair, insanlığa dair, adalete dair
hiçbir veri yok elinizde. Siz, partimizi tasfiye etmek için, iktidarınızı
devam ettirmek için, haksızlığınızı, zulmünüzü,
yoksullaştırma siyasetinizi, rant politikalarınızı
devam ettirmek için HDPye saldırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon)
İnsanlıktan bahsedecek son parti sizsiniz.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şimdi son olarak şunu söyleyeceğim
Maalesef yetişmedi, başka bir
konuşmamda anlatacağım. Burada bu teaserlarla siyaset
yapanlara bir cevap var merak edenlere; Erdoğanın hangi gün ne
söylediğini, o günden sonra nasıl fezlekelerin
arttığını göreceksiniz.
Evet, George Orwellın çok sevdiğim bir
sözü var gerçekten Artık yasa diye bir şey yoktu çünkü her şey
yasa dışıydı. diyor. Şu anda yasa diye bir şey
yok ortada, kanun devleti bile olmanın çok gerisindeyiz, kanun yok çünkü.
Kanun olsa İdris Baluken tahliye olduktan on beş gün sonra hastanede
tutuklanmaz. 3 kere verilen tahliye kararına rağmen, bu ülkenin
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi Biz onu
bırakamayız. demez, bu kadar ileri gidemez diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Teröristlere geçit
yok! Teröristlere geçit yok!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmak iyidir,
konuşmanın yanında ortaya koyduğunuz fiiller de çok
önemlidir. Sayın Beştaş milletvekilimize had bildirmeye
kalkıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet, o
da hadsiz çünkü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya, siz DHKP-C
sempatizanı birisiniz; siz, milletvekilimize had bildiremezsiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya siz kimin
sempatizanısınız? IŞİDin
sempatizanısınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz, bir
savcıyı şehit eden örgüte teşekkür eden bir insansınız,
hangi hukukçu kimliğinizle bize had bildirmeye
çalışıyorsunuz? Bu milletvekilimizden özür dileyeceksiniz siz,
anlatabiliyor muyum?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Özür dileyecek
benden.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teaserlara devam, reklamlara.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şehit Mehmet
Kirazı katleden DHKP-C terör örgütüne teşekkür eden birisidir. Lafa
gelince Hukukçuyum. diye ahkâm keserler ve milletvekilimize had bildirmeye
kalkar.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Utanmadan
gülüyorsun bir de be!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
IŞİDi kucağımda taşımadım,
IŞİDi, IŞİDi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bir bayan olarak
utanmadan gülüyorsun be!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen utan be!
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Bağırma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Utan be!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Terbiyesiz ya!
Yaşına başına bakıp utanmıyor!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biraz utanma olsa,
biraz utanmanız olsa kalkıp da burada siz milletvekilimize had
bildiremezsiniz, kalkıp da hukuktan, haktan, adaletten
konuşamazsınız.
Dolayısıyla, bir savcıyı
katleden bir terör örgütüne teşekkür eden, onların kendilerini
desteklediğini ifade eden bir milletvekilinin hukuk anlamında bu
Parlamentoda söyleyebileceği hiçbir şey yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Açık bir sataşma var.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Söylesin
Yapmadım. desin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen de
Bağdadiyi beslemedim. desene.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
karşılıklı tartışmalar yaratmayalım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) DHKP-C
sempatizanı
BAŞKAN Bakın, değerli
milletvekilleri, kürsüde konuşan milletvekillerine her zaman diğer
partilerin grup başkan vekilleri söz alıp karşı
söylemlerini belirtebilirler. Hatipleri dinleyeceğiz arkadaşlar, bu
işin kuralı bu.
Buyurun Sayın Beştaş.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptğı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bize
terörist diyenlerin ağababalarıdır terörist. Bizi terörizmle
suçlayanlar terörizmle iç içe yaşayan, kendi kucağından FETÖ
terör örgütünü doğuran partidir. Siz bize terörist diyemezsiniz.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Hadi oradan!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teröristin
ağababası sensin, ağababası sensin teröristin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
ülkeye terörü siz getirdiniz, siz, her türlü terörü siz getirdiniz. Şu
anda birlikte iktidarda yıllarca halkı sömürdüklerinizle
fotoğraflarınız çarşaf çarşaf çıkıyor. 15
Temmuz bahanesiyle yok Bu terörist. yok, Bu terörist. Geçin onları.
Reklam partisi dediğim tam da bu. FETÖyle kol kola olanlar bugüne kadar
sizin dışınızda hangi parti olsaydı şimdi bütün
üyeleri cezaevinde olurdu. Siz IŞİDin
Kucağınızda
taşıdığınız Bağdadiyi öldürdünüz. Onu da
sattınız gerçi. Ya sattınız ya size rağmen öldürüldü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onun da Allah
belasını versin, PKKnın da versin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bunları geçin, geçin; bize ezberlerle konuşmayın.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bu ülkede terör
yapan herkes cezasını bulacak, bulmaya mahkûmdur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Eğer Bu ülkede 6 milyon terörist var. diyorsanız sizin artık
siyasetiniz tükenmiştir.
Ama sizi anlıyorum, gerçekten anlıyorum.
Kaybettiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nerede?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kaybettiniz, düşüştesiniz. Savaştan medet umuyorsunuz, medet.
Gelip savaş açarak iktidarınızı devam ettirmeye çalışıyorsunuz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Onun için mi
hendekleri kazdınız? Onun için mi terör yapıyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ama
şunu unutmayın: Bugünler dönecek ve nasıl 3 parti
çıktı ya içinizden, siz yakında 50ye bölüneceksiniz çünkü rant bitti,
rant peşindesiniz. Siz belediyelere de sadece orada
hırsızlık yapmak için bu kayyumları atıyorsunuz.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Hırsızlara engel olmak için yapıyoruz bunu,
hırsızlıklara engel olmak için yapıyoruz! O
hırsızlık yapanları durdurmak için yapıyoruz, o
hırsızları durdurmak için yapıyoruz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Boğaz Köprüsüne de bunu yapıyorsunuz, Amede de yapıyorsunuz.
Gelin
Bu konuda bize böyle tekrar diyorum- hadsizlik yapanlara cevap veririz.
Siz kürsüde bizi tehdit edemezsiniz, biz de sizin gibi geldik buraya. (HDP
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
62.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çok net bir
şey söyledim: Biz DEAŞla da çok çetin bir mücadele verdik, 3 bin
DEAŞ teröristini Suriyenin kuzeyine gömdük, PKKlı teröristleri de
oraya gömdük.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Gördük,
gördük, çok mücadele etmişsiniz! Bağdadinin
BAŞKAN Sayın Başaran, lütfen
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bağdadi de
cehennemi boyladı, diğer teröristbaşları da cehennemi
boylayacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz
teaser veya reklam partisi değiliz ama siz tabelayı indirdiniz,
oraya bir terör partisi tabelası astınız. Bakın, bir
kadın milletvekili olarak burada konuşuyor. Ya, kadın diyor ki
il başkanlığının önünde: Evladımı bunlar
aldı, götürdü. Tek kelime edemiyor.
İSMAİL TAMER (Kayseri) O anneleri de
söyleyin siz, Diyarbakırdaki anneleri! Onlara cevap verin!
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
Dolayısıyla teröre kuluçka olan sizsiniz, teröre kucak açan sizsiniz,
çocukları kandırıp dağa götüren sizsiniz. Lafa geldi mi
konuşursunuz ama bir anne olarak, bir kadın milletvekili olarak
çıkıp da o kız çocuklarını dağa kaçırıp
orada peşkeş çeken teröristlere tek laf edemediniz. Utanın
kendinizden! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Bu ülkenin
bütün çocuklarını siz ölüme götürüyorsunuz. Bütün ölümlerin vebali
sizin boynunuza.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Oluça söz vereceğim
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Utanın! dedi.
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekiliniz
söz istedi Sayın Beştaş. Yani ben grup başkan vekilleri söz
isteyince grup başkan vekillerine veriyorum.
Buyurun Sayın Oluç, toparlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok ağır sataşmalarda bulundu, kürsüden cevap
vermek istiyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ne
sataşması be! Allah Allah!
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika
Sayın Oluç, size de söz veriyorum ama sizden
artık bu konuyu bir başka konu ya da münakaşaya da çevirmemek
kaydıyla, toparlamanız amacıyla veriyorum. Rica ediyorum
sizlerden arkadaşlar
Buyurun.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; bu tartışmaları bu
şekilde yapmaya devam ettikçe içinden çıkılmaz bir noktaya da
geliriz elbette ki. Bakın, yani bağırsanız da
çağırsanız da
Sayın Grup Başkan Vekili, sizin bizi
terörist olmakla suçlama hakkınız yok, bunu size vermiyoruz. Bize
Terörist. diyenin alnını karışlarız! Bu nedir ya!
(AK PARTI sıralarından gürültüler, HDP sıralarından
alkışlar)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Ne demek o ya!
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ne demek
alnını karışlarım!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Sen kime diyorsun?
Sen kimsin! Terbiyesizlik yapma!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Evet, nedir bu?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hadi,
alnımı karışla!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Sayın Oluç, siz devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Yok öyle! Sen kimsin!
Öyle şey yok, dinleyeceksiniz!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teröriste destek
veren herkes teröristtir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Hadi ya,
konuşma! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Oluç, devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Yalan, palavra
şeyler konuşuyorsunuz, buna pabuç bırakmayız! Biz burada
demokrasi mücadelesi veriyoruz, özgürlük ve eşitlik mücadelesi veriyoruz,
adalet mücadelesi veriyoruz. Sizin bu saçma sapan laflarınıza kulak
asmayız. Hayır efendim, dinlemiyoruz ve bu hakkı vermiyoruz
size!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hadi,
alnımı karışla!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bunu bize
söyleyemezsiniz! Kimse beni, arkadaşlarımı teröristlikle
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Siz kimsiniz!
Teröriste destek veren teröristtir.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Siz kimsiniz!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Otur yerine! Otur
yerine! Yaşından utan be!
BAŞKAN Sayın Oluç lütfen, sözlerimizi
tamamlayalım, lütfen, rica ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Senin grup
başkan vekilin var, ne konuşup duruyorsun? Otur yerine! Konuşma
oradan! Allah Allah! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Burada da
teröristlik yapıyorsun!
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen, böyle bir usul
yok.
Sayın Oluç, lüften...
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Diyeceğin bir
şey varsa buraya gelir, konuşursun. Yeter ya, nedir bu!
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı olmasın. Karşılıklı
olmasın Sayın Tamer, rica ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Terörü siz
estiriyorsunuz işte burada. Burada doğru dürüst bir
tartışma yapmaya çalışıyoruz, terör estiriyorsunuz.
Nedir bu! Hayır, buna pabuç bırakmayız! Yok böyle şey!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen,
rica ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Yeter ya! Orada
bağıra bağıra politika mı olur! Dördünüz
konuşacaksanız konuşun, tartışın; neyse
konuşalım, tartışalım. İkide bir aynı
şey. Ben bugün de söyledim, görüş mesafesinde, 12 tane gözlem
noktasının arasında Bağdadi dolaşıyormuş,
sizse ne yapıyordunuz? Hadi
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Kim getirmiş
oraya?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Kim getirmiş
oraya? 12 tane gözlem noktasının arasına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Kim
getirmiş?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) YPG getirdi oraya,
YPG! Amerikan uşağı YPG
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Otur yerine!
Otur, otur!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, niye müdahale etmiyorsun?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Amerikadan
aldığı talimatla Bağdadiyi aldı, oraya getirdi! Alçak
PKK, YPG getirdi oraya!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
oturunuz yerinize.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Ya bırak,
bırak! Hikâye anlatıyorsun.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Amerikan
uşağı alçak PKK getirdi oraya.
BAŞKAN Sayın Oluç, lütfen
Değerli arkadaşlar, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.20
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, 12nci madde
üzerindeki önerge işlemlerinde kalmıştık.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 12nci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun ek 3ncü maddesinin
birinci fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"36 ncı maddede yer alan idari para
cezaları mahallin en büyük mülki amiri ile Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının yetki ve sorumluluk alanlarına göre
Sahil Güvenlik Komutanlığı yada Jandarma tarafından
görevlendirilen personelle birlikte hazır bulunacak Su Bilimleri ve
Mühendisi, Su Ürünleri Mühendisi veya Balıkçılık Teknolojisi
Mühendisi ile beraber uygulanır.
Orhan
Sarıbal Necati
Tığlı Ayhan
Barut
Bursa Giresun Adana
Bekir
Başevirgen Cengiz
Gökçel Okan
Gaytancıoğlu
Manisa Mersin Edirne
Ömer
Fethi Gürer İlhami
Özcan Aygun Servet
Ünsal
Niğde Tekirdağ Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Giresun
Milletvekilimiz Sayın Necati Tığlı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika Sayın
Tığlı.
NECATİ TIĞLI (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Geçtiğimiz yıl Meclis
Başkanlığına Su Ürünleri Kanununun 7 maddesinde
değişiklik yapılsın. diye kanun teklifi sunmuştum ama
bu teklifin Komisyonda okunmasını ve görüşülmesini kabul
etmediniz, oysa bilgilenme adına okusaydınız birazcık daha
güzel olurdu.
Bu kanun teklifinin ilk hedefi su ürünlerinin
korunması ve gelecek nesillere aktarılması olmalıydı.
Teklif, sürdürülebilir hedeflerden yana olmalıydı, ekolojik dengenin
korunmasından yana olmalıydı; su ürünleri mühendisleri, su
bilimleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleriyle
ilgili olmalıydı ama görüyoruz ki bunların hiçbiri yok.
Görüştüğümüz bu kanun teklifinin
maddelerine balıkçılıkla ilgili hangi sivil toplum örgütü olur
verdi? Amatör olta balıkçılığı derneklerini dinledik
mi? Hangi akademisyenlere kulak verip bilimsel verileri inceledik? Acaba su
ürünleri mühendisleri dinlendi mi, görüş alındı mı? Biz
bunların hiçbirini bilmiyoruz, önergeye imza veren milletvekillerinin de
bildiğini zannetmiyorum. Bilinen bir tek şey var, bu kanunun idari
yaptırımlar bölümünde bir sürü rakamsal değişikliğin
yapıldığı ama hiçbirinin koruyucu ve
caydırıcı niteliği olmadığıdır. Örnek
vermek istiyorum: Ruhsat tezkeresi almadan ticari amaçlı su ürünleri
avlayan kişilere 1.000 lira ceza veriyoruz. Bu 1.000 lira cezanın
hiçbir caydırıcılığı yok. 1.000 lira 4-5 kasa
palamudun fiyatı. Yine, aynı şekilde kurallara uymayan amatör
avcılara 250 lira ceza diyoruz. Peki, 250 lira cezanın bir
caydırıcılığı var mı? Çok dikkat edelim
sayın milletvekilleri, 1.000 lira ceza kesmekle, 250 lira ceza kesmekle
caydırıcı falan olunmuyor.
Sayın milletvekilleri, değerli Komisyon
üyeleri; dikkatinizi bu hassas konuya çekmek istiyorum. Sizin kaçınız
balık tutmaya gitti ya da balıkçılıkla ilgileniyorsunuz ya
da deniz kenarında yaşıyorsunuz? Livar nedir? Ağ nedir?
Misina nedir? Tırıvırı nedir? Balıklarda boy limiti ne
olmalıdır, kilo limiti ne olmalıdır? Bunları biliyor
muyuz? Bunları bilenler su ürünleri mühendisleridir, bunları bilenler
sahada gezenlerdir, bunları bilenler balıkçı dernekleridir,
bunları bilenler balıkçılıkla haşır neşir
olanlardır. Sofrasında balık eksik olmayan Avrupa Birliği ülkelerinde
gırgırla avlanma derinliği 50 metre ama bizde 24 metre.
İktidar elinden gelse gırgır teknelerini plajlarımıza
kadar sokacak. Kasım ayı geldi, tezgâhlarda ne hamsi var ne istavrit
var ne mezgit var, palamudu hiç görmedik. Karadenizde üreyen uskumru
tezgâhlara Norveçten geliyor. Hani fakirin umuduydu balık? Fakir,
balığı sadece kitaplarda görüyor, ansiklopedilerde görüyor.
Balıkların üzerindeki baskı azalmadıkça, üremelerine izin
verilmedikçe, boy limitlerine uyulmadıkça balığa hasret
kalacağımız günler çok yakındır. O nedenle,
denizlerimizdeki av yasağı dönemini bir an önce 1 Nisan ile 30 Eylül tarihleri
arasında olarak değiştirelim yoksa yarın çok geç olacak.
Kiraya verilecek yerler belirlenirken neden balıkçı derneklerinden ve
su ürünleri mühendislerinden görüş alınmıyor? Kiraya verilecek
yerler de öyle beş on yılla falan verilmemeli, kiralama tek bir
balık türü için olmalı. Kiraya verilen yerlerde amatör olta
balıkçıları haftanın yedi günü avlanabilmeli. Karaya
çıkartılan su ürünleri için denetime açık şekilde merkezler
belirlenmeli, çıkış noktasından satış
noktasına kadar tüm faaliyetler faturayla belgelendirilmeli, denetimler
çok ciddi yapılmalı. Bu kanuna göre, her dört yılda bir hazırlanan,
amatör ve ticari amaçlı olmak üzere su ürünleri avcılığını
düzenleyen iki tebliğimiz var. Bu iki tebliğ neden her yıl
hazırlanmıyor da dört yılda bir hazırlanıyor? Buna da
sayın milletvekillerimin dikkatini çekmek istiyorum.
Çok önemli bir konuya değinmek istiyorum:
İç sularda avlanma amaçlı kullanılan elektroşok
cihazları. İnsan ölümlerine neden olan elektroşok
cihazlarıyla av yapılması kanunda yasaklanmış olsa da
tekne ve gemilerde bulundurmak yasak değil. Bu cihaz suyla temas
ettiğinde ölümcül bir cihazdır ve caydırıcı
olması için bulundurulması bile yasaklanmalıdır; ceza idari
hükümlere göre değil, TCK kapsamına göre belirlenmelidir.
Sayın milletvekilleri, siz bazı maddeleri
güncellediniz diye kırk sekiz yıllık 1380 sayılı Su
Ürünleri Kanunu hâlâ gençleşmedi, hâlâ kırk sekiz yaşında
ve hâlâ eski ve hâlâ uluslararası kriterlerde değil, zaten bu
mantıkla da olması beklenemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ TIĞLI (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Tığlı.
NECATİ TIĞLI (Devamla)
Kısacası, yaptığımız bu kanun teklifi ne camiaya
ne balıklara ne denizimize ne Karadenizimize ne Akdenizimize ne de Ege
Denizimize bir fayda sağlamaz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlemiştir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
İzmir Aksaray Adana
Zeki
Hakan Sıdalı Behiç
Çelik
Mersin Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 106 sıra sayılı 1380
sayılı Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesi için verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyetimizin
kuruluşunun 96ncı yıl dönümünü geçen salı günü
coşkuyla kutladık ama ne yazık ki müttefik bildiğimiz
Amerika Birleşik Devletlerinin Temsilciler Meclisinde sözde Ermeni
soykırımı kararını alması ve ardından
yaptırım kararını ezici çoğunlukla geçirmesi ittifak
hukukuna ve devletler genel hukukuna, uluslararası sözleşmelere,
temel ahlaki değerlere, Türkiye Cumhuriyetinin onuruna ve mevcudiyetine
doğrudan saldırıdır. Bunu kabul etmemiz mümkün
değildir. Türkiye Cumhuriyetini temsil eden makamların,
bağımsızlık ve egemenliğimizi hiçe sayarak başka
bir devletçe aşağılanması, Türk milletinin mücrim konumuna
düşürülmesi
Buna tevessül edene haddini bildirmek zorunlu hâle
gelmiştir. Türkiye, sömürge değildir. Türkiye, nevzuhur bir devlet de
değildir. Türk milleti, iki yüz elli yıllık bir millet
değildir, en az beş bin yıllık uygarlık kurucusu ve
taşıyıcısı büyük bir millettir. Bunu anlamak
istemeyene de hatırlatacak güç, irade ve imkânlarımız
vardır. Sonuç olarak, Amerika Birleşik Devletlerinin bu çirkin
kararlarını yok hükmünde değerlendiriyoruz ve aynen iade
ediyoruz. Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanının Amerika
seyahatinin de bu bağlamda değerlendirilmesi önemlidir.
Değerli arkadaşlar, yarım asra
yaklaşan Su Ürünleri Kanunu günümüz sektör ihtiyacını
karşılamaktan oldukça uzaktır. Bu sebeple, mevcut kanun üzerinde
böyle geçici muhtelif düzenlemeler getirilmesi de yine çözüm olmayacaktır.
Tarım ve Orman Bakanlığında ana hizmet birimi olarak yerini
almış olan Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel
Müdürlüğü, Türkiye su ürünlerini ve
balıkçılığını takipten, kalkındırmaktan
ve sektörü geliştirmekten yoksundur. Bu Genel Müdürlük güçlendirilmeli,
tarım il müdürlükleri bünyesinde güçlü şube şeklinde örgütlenmelidir.
Zira, yeni teşkilat yapısının; deniz, kıyı,
nehir, göl ve gölet su ürünleri avcılığının temel alet
edevatlarla, araç gereç, tekneleri ve çalışanları kavrayacak
anlayışı ve bunun teamülünü ortadan
kaldırdığı açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu değişikliklerle günümüz su ürünlerinin güçlendirilmesiyle kontrol
ve tecziye işlemlerinin artırılması isabetlidir. Trol
avcılığının çalışma derinliğinin
sıkı bir şekilde takibi önemlidir. Su ürünleri tesis ve
işletmelerinin sürdürülebilir balıkçılığa uygun
olmasının denetlenmesi ya da yeni açılacak tesislerde bunun
gözetilmesi önemlidir. Cezalar artırılabilir. Nitekim 12nci maddede
ceza vermeye yetkili merciler belirlenmiştir.
(AK PARTİ sıralarından
uğultular)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Arkaya çay gönderelim mi,
kahve veya başka bir şey!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Bunlar mahallî
mülki amirler, Sahil Güvenlik Komutanlığının yetki
verdiği görevliler ile sair tutanak tutmaya yetki verilen diğer
görevlilerdir. Ayrıca fahri su ürünleri müfettişi ibaresinin
maddeden çıkarılması da olumlu değerlendirilmektedir.
Ayrıca deniz, göl ve akarsu kirliliği,
aşırı ve hileli avlanma, yasa, kural, adet dışı
avlanma, stok yetersizliği başlıca sorunlar olarak
karşımıza çıkmaktadır. Stok alanları su
ürünlerinin âdeta çiftlikleridir. Stok yetersizliği
balıkçılığımızın en önemli
sorunlarından biridir. Buradan hareketle şunları söyleyebiliriz:
Balıkçılığımız alarm veriyor. Balıkçılık
kooperatifleri etkin gözükmüyor, mutlaka güçlendirilmelidir. Balık
çiftlikleri artırılmalıdır. Stoklar
çoğaltılmalıdır. Kooperatiflere ve üyelerine kredi
kolaylıkları sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Su ürünleri mühendislerinin statüleri yeniden
tanımlanmalıdır. Nihayet yeni bir su ürünleri kanununa ihtiyaç
olduğu izahtan varestedir.
Sayın milletvekilleri, Lösemili Çocuklar
Haftasını idrak ediyoruz. Lösemiyle ilgili farkındalık
yaratmak ve hastalara destek vermek temel insanlık görevimizdir.
106 sıra sayılı Kanun Teklifinin
12nci maddesi uyarınca vermiş olduğumuz değişiklik
önergesinin bu vesileyle kabulünü arz eder, saygılar sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
(AK PARTİ sıralarından
uğultular)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
salonun özellikle şu arka tarafından bayağı uğultu
geliyor, arkadaşlarımızın konuşmasını çok
büyük ölçüde engelliyorsunuz. Rica ediyorum, dikkat edelim o konuya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hanımlar sanki
altın günü yapmışlar orada, vallahi, altın günü
yapmışlar sanki!
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Sanki sadece kadınlar konuşuyor.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 13üncü
madde üzerinde 2 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 13- EK MADDE 4- Tarım ve Orman
Bakanlığı, su ürünleri avcılık ve yetiştiricilik
verilerini elde etmek, faaliyetlerini izlemek ve kural ihlallerini tespit etmek
amacıyla her türlü teknik alet ve sistemlerden yararlanabilir, uzaktan
algılama sistemleri kurabilir, kurdurabilir veya işletebilir, bu
konularda ilgili ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla
işbirliği yapabilir.
Mahmut
Toğrul Erdal
Aydemir Semra
Güzel
Gaziantep Bingöl Diyarbakır
Ali
Kenanoğlu Oya
Ersoy
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bingöl
Milletvekilimiz Sayın Erdal Aydemir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Aydemir.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık on günden beridir
Meclis Genel Kurulunun gündeminde özellikle parti grubumuz, partimize yönelik
hukuksuz uygulamaları dile getirdiği zaman maalesef ki AKP
tarafından muazzam tepkiyle karşılanmakta. Ben de Türkiyedeki
yargının ne durumda olduğunu çok kısa başlıklarla
hatırlatmaya çalışmaya çalışacağım,
gündemimize sokmaya çalışacağım.
Geçen hafta bir hatip kendisinin on beş
yıllık bir yargıçlık hayatının olduğunu
söyleyerek HDPli milletvekillerine, eş belediye başkanlarına,
encümenlerine, yöneticilerine yapılan uygulamaların hukuki
olduğuyla ilgili bazı açıklamalarda bulundu.
Arkadaşlar, Türkiyede yargı,
tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yitirmiştir.
Türkiyedeki yargının tarafsızlığı ve
bağımsızlığı kalmamıştır.
Özellikle de söz konusu Kürtler, Kürtlerin temsilcileri, milletvekilleri,
belediye başkanları, encümenleri, il-ilçe başkanları ve
yöneticileri tamamen taraflı ve bağımlı mahkemeler
tarafından yargılanmaktadırlar.
Yargı kurumu âdeta yürütmenin, iktidarın
bir yan kuruluşu olarak çalışmaktadır; güvenilirliği
kalmamış, itibarı yerle bir olmuş, yerlerde sürünmektedir.
Yargı kendisini bu hâle kendi uygulamalarıyla getirmiştir.
İktidar ve onun başı gibi düşünmeyen kişileri,
kurumları, Alevileri, sendikacıları, akademisyenleri, gazetecileri,
sanatçıları cezalandıran ve AKPnin bir bürosu gibi çalışan
yargı hâline gelmiş bir yargıdan söz etmekteyiz.
Arkadaşlar, Hükûmet yargıyı
kullanarak yargı eliyle çeşitli mühendislik
çalışmaları yürütmektedir. En başta, 4 Kasım 2016
tarihinde Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş
ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere, yine aynı tarihte bu
Mecliste partimizin Grup Başkan Vekilliğini yapmış olan
İdris Balukene yönelik ve bunların şahsında 11
milletvekilimize yönelik yapılan bir hukuk operasyonu neticesinde bu
vekillerimiz ve genel başkanlarımız hâlen cezaevinde.
Şimdi, yürütme ve onun başı neden
yargıyı bu kadar etkilemekte, neden yargıyı yönlendirmekte?
Buna birkaç örnek verelim: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Selahattin
Demirtaş kararında derhâl tahliye kararı verilmesine hükmetti.
Anayasanın 90ıncı maddesi çok açık. Derhâl serbest
bırakılması gereken Demirtaş, yine yürütmenin
başı tarafından Bu karar bizi bağlamaz, karşı
hamlemizi yapıp bunu boşa çıkaracağız. dedi. Bu,
işte, açık bir şekilde, iddiamızın ispatı, delili
konumunda. Bunun neticesinde de Selahattin Demirtaşın apar topar
istinaf mahkemesinin vermiş olduğu karar neticesinde hükmü
kesinleştirildi, cezaevinde tutuldu.
Yine, yerel mahkeme vermiş olduğu bir
tahliye kararı sonucunda Demirtaşın serbest
bırakılmasına hükmetti. Yine yürütmenin başı Biz
hiçbir şekilde bunu serbest bırakamayız. Eğer biz bunu
serbest bırakırsak şehitlere hesap veremeyiz. dedi. Bunun
neticesinde -yargı tarihinde, belki de dünya yargı tarihinde
eşine az rastlanır- aynı iddia ve ithamlarla yeniden ikinci kez
tutuklanmak zorunda bırakıldı ve tutuklandı.
Yine, Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken
24 Haziran seçimlerinde Batman ilinden milletvekili adayı
yapıldı ve birinci listedeydi. Liste açıklanır
açıklanmaz, açıklamanın üzerinden daha yirmi dört saat geçmeden,
Antep İstinaf Mahkemesinde olan dosyası bir gün içerisinde,
arkadaşlar, bir gün içerisinde ele alınıp kesinleştirildi
ve İdris Balukenin milletvekili adayı olmasına engel kondu.
İşte, bütün bunları bir araya
getirdiğimiz zaman, hele hele son dönemde belediyelerimize yönelik kayyum
atamaları
Bakın arkadaşlar, Hakkâri Belediye Başkanı,
Yüksekova Belediye Başkanı, Nusaybin Belediye Başkanı,
Erciş Belediye Başkanı aynı gün ve aynı saatte gözaltına
alındılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Aynı gün ve
aynı saatte savcılık soruşturmasına
çıkartıldılar ve yine aynı gün ve aynı saatte
tutuklanıp cezaevine gönderildiler. Bunlar bir tesadüf müdür arkadaşlar?
Alın, işte bağımsız ve tarafsız olan
yargının düştüğü hâl! Bununla da yetinilmedi, başta
Selçuk Mızraklı olmak üzere, Kezban Yılmaz
Yine bugün yeni
haberini almış olduğumuz Hakkâri Belediye
Başkanımız, Yüksekova Belediye Başkanımız ve
Yüksekova Eş Belediye Başkanımız bulundukları Van
Cezaevinden Elâzığ Cezaevine sürgün edildi, tıpkı Selçuk
Mızraklı ve arkadaşlarının Kayseriye sürgün
edilmeleri gibi.
Arkadaşlar, ceza hukukunun olmazsa olmaz ilkesi
-eğer bir suç isnadı yapılmışsa- suçun
kişiselliği ilkesidir. Siz, bir kişiye vermiş
olduğunuz cezadan dolayı onun ailesi, eşi, çocukları ve
yakınlarına da ceza veremezsiniz. Siz, bu sürgünlerle bu
kişilerin ailelerine de ceza vermiş duruma gelirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Aydemir,
toparlayın.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Çok özür dilerim, son
sözlerim.
İşte, yine konuyla ilgili Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar:
Tutuklandığı yerde eğer uygun cezaevi varsa kişi orada
tutulur. Bunun nedeni de ailesiyle, yakınlarıyla, eşiyle,
çocuklarıyla rahat bir ortamda ilişkisinin sağlanabilmesidir.
İşte bütün bu kararlar olmasına rağmen Anayasanın
138inci maddesi bu ülkede her gün çiğneniyor; yürütme tarafından
çiğneniyor, yürütmenin başı tarafından çiğneniyor.
Yürütmenin başı bir kelamda bulunuyor, aynı gün ve saatte
yargı gereğini yapıyor. Alın size bağımsız,
tarafsız yargı!
Son olarak
Yine bir Alevi Konfederasyonu
Başkanı olan Turgut Öker İstanbul Cumhuriyet
Savcılığının çıkarmış olduğu
davete binaen ifade vermek için İstanbula geldi, kendi rızasıyla
bilerek isteyerek geldi ama karşılığında adli tedbir
uygulanarak, yurt dışı yasağı konarak seyahat etme
özgürlüğü elinden alındı. Bu da yine bir talimat neticesinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydemir, tamamlayın,
bitirin.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) İşte, yargının
düştüğü hâl, talimat yargısı...
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle 1380 sayılı Su
Ürünleri Kanununa eklenen ek madde 4ün ikinci fıkrasında yer alan
belirlenen sürede ibaresinin verilen 30 günlük sürede şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlhami
Özcan Aygun Ayhan
Barut Okan
Gaytancıoğlu
Tekirdağ Adana Edirne
Bekir
Başevirgen Aziz
Aydınlık Servet
Ünsal
Manisa Şanlıurfa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın Ayhan Barut. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Maddede, su ürünleri,
avcılık ve izlenmesi amacıyla gemilerde ve yetiştiricilik
tesislerinde bulundurulması istenen sistem ve cihazların uygun ve
işler durumda olmaması hâlinde Bakanlığın eksiklerin
giderilmesi için ilgililere belirlenen sürede şeklinde muğlak bir
ifade kullanılmıştır. Teklifte bu süre verilmediği için,
uygulamada kişi ve kuruma göre bir süre tanınması gerekir.
Önergemizle bu sürenin tanımlanması ve tüm tarafların bunu
önceden bilerek hareket etmesi amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, biz burada su ürünleriyle
ilgili kanun teklifini görüşüyoruz ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda 1
Kasım Cuma günü yine tarımsal üretim kalemlerine ilişkin bir
değişiklik yapıldı ancak ne Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu olarak bizden ne de paydaşlarımız olan
oda ve birliklerden yine görüş alınmadı. Orada TMO Genel
Müdürünün isteği üzerine bir düzenleme yapılıyor, bunu
kınıyorum. Kimse Meclisin itibarını, biz milletvekillerini
ve komisyonları yok sayamaz, saymamalı. Neden bunu söylüyorum?
Başkanım, orada arpa, buğday, mısır, mercimek, patates
yani tarım ürünleri konuşuluyor ve tarımsal ürünlerin
yeterliliği, yetersizliği, üretim miktarları
değerlendiriliyor; buna karşın, sınırsız ithalat
yetkisiyle bu ithalatın pazarlamasının Kamu İhale Kanununa
tabi tutulmadan, keyfîlik içerisinde yapılması isteniyor ve veriliyor
da. Zaten bu durumlar, ülkemizi de ithalat cennetine çevirmiş durumda ama
Komisyonumuza bir görüş dahi sorulmuyor. Neden? Tarımla ilgili bir
konuda, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonumuzun tali komisyon olarak
bir görüşünün dahi, bir önerisinin dahi alınmamasını ve bu
düzenlemenin bu şekilde Plan ve Bütçe Komisyonunda
yapılmasını ayıplıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; her konuda ve her alanda Kamu İhale Kanunundan
kurtulmak isteyen bu tavrı ayrıca dikkatinize sunuyorum. Önerim
şu: Kamu İhale Kanununun adını saray ihale kanunu
yapın, tek maddeyle Saray hükûmeti, istediği işi, istediği
kişiye sorgusuz sualsiz verir. deyip geçin. Ben yaptım, oldu
yaklaşımı, ülkemiz tarımına çok ağır bir
darbe vurmuştur, hâlâ da vurmaya devam etmektedir.
Bakınız, ülkemizin 24 milyon hektar
tarım arazisinin sadece yüzde 25i sulanmaktadır yani 6,2 milyon
hektarlık alanı sulanabiliyor. 1991-2002 yılları
arasında on bir yılda 714 bin hektar alan sulamaya
açılmış, 2003-2014 yılları arasında yine on bir
yılda 595 bin hektar alan sulamaya açılmış. Ne diyelim yani
şimdi? Sulamaya açılan arazi konusunda, AKPnin söylediği gibi,
şaha mı kalkmış oluyoruz ya da yaya mı kaldık?
Sizler söyleyin.
Değerli milletvekilleri, AKPden önce,
ülkemizde yıllık ortalama 22-24 milyon ton arasında buğday
üretimi vardı, bugün 20 milyon tonun altına düştü. Yani 2002
yılı öncesinde kişi başına 380 kilogram buğday
üretimi varken şu anda bu rakam 250 kilograma indi.
Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyken
bugün bu iktidarın yanlış politikaları nedeniyle kendi
kendine yetmeyen bir ülke hâline geldik, ayrıca net bir şekilde
ithalatçı duruma düştük. Bir tarım ülkesi olan Türkiyede AKP
hükûmetleri tarihinde ilk defa saman ithal edildi, cumhuriyet tarihinde ilk
defa bir yabancı ülkenin Tarım Bakanına devlet nişanı
verildi. Soruyorum buradan, Yerliyiz, millîyiz. diyenlere soruyorum: Nerede
kaldı sizin yerliliğiniz, millîliğiniz?
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
AKPnin yanlışlarını say say bitiremiyoruz ama tarihe de
not düşmek adına yüce Meclis çatısı altında bazı
gerçekleri de haykırmak zorundayız. Çiftçinin ekip biçmekten
vazgeçtiği, ekilmeyen 4 milyon 167 bin hektar alan var, tarımdan
çıkarıldı. Yani bir deyişle, 2 Trakya büyüklüğündeki
alanda ekimden vazgeçildi ya da bir başka deyişle, Hollandanın
yüzölçümü kadar büyük bir alan tarımdan koparılmış oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Barut.
AYHAN BARUT (Devamla) İşte tüm bu
nedenlerle cumhuriyet tarihinde ilk defa ekim alanları, 20 milyon
hektarın altına düştü. 2003 yılında 2,8 milyon olan
çiftçi sayısı, bugün 2,1 milyona geriledi. 2002 yılında
çiftçilerimizin 4,5 milyar olan borcu, 110 milyara kadar çıktı yani
25 kat arttı. Yazık değil mi bu üreticilerimize? Sizlerin
döneminde çiftçilerimiz cezaevleriyle tanıştı. Soruyorum
buradan: Çiftçilerimizle bir alıp veremediğiniz mi var? Nedir acaba
bu zorunuz?
AKP, güya ülkeyi uçurdu ya da ekonomik olarak
gerçekten uçurdu ama çiftçinin ekmeğini havaya, ülkeyi de uçurumdan
aşağıya uçurdu. Bu kapsamda birkaç örnek paylaşmak
istiyorum: AKP iktidarından önce, 2002de mazot 1 liraydı, bugün 6
kat artmış, 6 lira. Gübrenin tonu o günlerde, 2002de ortalama 150
liraydı, bugün 1.250 lira, 8 kat artmış. Süt yemi 200 lirayken
1.350 lira olmuş, tam 7 kat artmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN BARUT (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Barut, buyurun,
selamlayalım.
AYHAN BARUT (Devamla) - Besi tavukçuluğunda
durum vahim, tam bir felaket; 2002de 320 lira olan yem tam 13 kat
artmış, 4.100 lira olmuş.
Ürün maliyetlerindeki fahiş
artışları anlattık; peki, ürün fiyatları ne olmuş
bu dönemde? Buğday 2003 yılında 35 kuruş; 4 kat
artmış, 1,35 lira olmuş. Mısır 2003te 25 kuruş;
4 kat artmış, 1 lira 15 kuruş olmuş. Pamuk 65 kuruştan
3 liraya çıkmış, 4,5 kat artmış. Karkas et 2002de 7
lirayken 4 kat artmış, 25-30 lira arasına gelmiş. Özetle,
fahiş oranda artan maliyetlere kıyasla ürün fiyatlarında elle
tutulur bir artış olmadığı için üretici
kazanamamıştır, kan ağlamıştır; tüketiciler
ise uygun fiyatlarla ürününe kavuşamamıştır. Ekonomiyi
uçurmuşlar mı? Ekonomiyi değil ama ülkeyi köklerinden havaya
uçurmuşlar.
Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir yoklama talebi
var.
Sayın Karabıyık, Sayın Karaca, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Özel, Sayın Köksal, Sayın Emir,
Sayın Aygun, Sayın Sümer, Sayın Bulut, Sayın Özkan,
Sayın Sarıbal, Sayın Yeşil, Sayın
Tığlı, Sayın Özbek, Sayın Ünsal, Sayın
Kadıgil, Sayın Barut, Sayın Kayan, Sayın Baltacı,
Sayın Şaroğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 106 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde Adana Milletvekili Ayhan Barut ve
arkadaşlarının önergelerinin oylanmasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Pusula veren arkadaşlar lütfen salondan
ayrılmasınlar. Hepsini tek tek göreceğim arkadaşlar.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
14üncü madde üzerinde üç adet önerge
bulunmaktadır, önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 14- EK MADDE 5- Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usul ve esaslarla zorunluluktan muaf tutulacaklar ve istisna
sağlanacak faaliyet ve durumlara ilişkin hususlar Tarım ve Orman
Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Mahmut
Toğrul Oya
Ersoy Semra
Güzel
Gaziantep İstanbul Diyarbakır
Ali
Kenanoğlu Rıdvan
Turan
İstanbul Mersin
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu yasa tasarısı
tartışılırken asıl sormamız gereken soru, su
ürünlerinin yetiştirilmesinin ekosisteme etkisinin ne olduğu
sorusudur. Balık çiftliklerinin kurulmasının önü açılırken
doğayı, toprağı, suyu, havayı ve gelecek nesillerin
ihtiyaçlarını koruyabiliyor muyuz? Dünyada birçok ülkeye
baktığımızda su ürünlerinde endüstriyel üretim
miktarının doğal üretim miktarının çok altında olduğunu
görüyoruz ama bizde, 3 tarafı denizlerle çevrili, iç su kaynaklarının
oldukça fazla olduğu bir coğrafyada Çin örnek gösterilerek
endüstriyel üretim özendiriliyor. Peki, bu özenmenin sonucu ne oluyor? Her
geçen gün doğal yollarla su ürünü üretimimiz düşüyor, endüstriyel
üretim hızla artıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine
göre su ürünleri üretimimiz 2011-2018 yılları arasında yüzde
10,6 geriledi. Bu düşüşün en önemli nedeni denizlerin kirlenmesi ve
buna bağlı olarak denizlerdeki canlı yaşamının
zorlaşmasıdır.
Tasarının 14üncü maddesinde, su
ürünlerinin belirlenen merkezlerde boşaltılmasının ve
nakledilmesinin denetimi düzenleniyor. Oysa denetleme, üretildikten sonra
değil, üretim öncesi yapılmalıdır. Doğal yollarla
avlanarak üretim artırılmalı, bunun için de denizlerimizdeki
kirlenmenin önüne geçilmeli, balık üretiminin bol olduğu yerlerde
balık çiftliklerine izin verilmemeli, balık çiftliklerinin de iç
denetimi sağlanarak endüstriyel, kimyasal yemler ve ilaçlar
kullanılmasının önüne geçilmelidir. Denizlerdeki besleyici rolü
olan nehirlerin, derelerin üzerine HES yapıldığında deniz
canlıları besinsiz kalmaktadır. Bu durum, deniz ekosistemini
altüst etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu Meclisin görevi,
aldığı her kararda doğanın yararını, kamu
yararını, halk yararını düşünmektir. Unutmayalım,
ekolojik sisteme verdiğimiz hiçbir zararın geriye dönüşü yoktur.
Biz insanlar doğanın bir parçasıyız ve temiz bir çevrede ve
ekolojik sistemde yaşama hakkımız var. İşin bir
diğer boyutu ise gıda güvenliği ve sağlıklı
beslenme sorunudur. Su ürünleri üretimini ekolojik sistemle uyumlu hâle
getirmeden, doğal su ürünü üretimini artırmadan bu alanda yeterli
verimliliğe ulaşamayız ve halkımız da sofrasında
pahalı gelen su ürünlerini tüketemez.
Değerli milletvekilleri, buradan, halkın
kürsüsünden sizlere ve bizi dinleyen halkımıza seslenmek istiyorum.
Bugün Türkiyede iktidarın aldığı her karar,
attığı her adım ve bizzat rejimin kendi
varlığı hakkında yüksek sesle sormalı ve
sordurmalıyız: Kimin yararına? Yargı kimin yararına
kullanılıyor? Zamlar kimin için yapılıyor? Özelleştirmeler,
kamusal hizmetlerin piyasalaştırılması kimin yararına?
Vergilerimizle oluşan kamu bütçesini şirketlere aktaran, nesiller
boyu bizi borçlandıran o mega projeler kimin yararına? KYK borcunu
ödeyemeyen 5 milyon öğrenci dururken şirketlere
dağıtılan teşvikler kimin yararına? Vergi sistemi
kimin için? Doğamızı katleden ve
varlıklarımızı sermayeleştiren maden, HES, JES
projeleri kimin yararına? En temel yurttaşlık hakkı olan
seçme ve seçilme hakkını gasbeden kayyum sistemi kimin yararına?
Halkın kendi yaşamı, yaşadığı kentler ve
ülkemiz, geleceğimiz, bugünümüz, bütün bunlar hakkında söz ve karar
hakkının yok sayıldığı, iktidarı
desteklemeyen ya da ona biat etmeyenin yurttaş olarak kabul
edilmediği bir sistem kimin yararına? AKPnin duvarında
Egemenlik kayıtsız şartsız sermayenin ve sarayın.
yazıyor. O nedenle, tazminatlarını isteyen Soma işçilerinin
önüne Jandarma barikatı kuruluyor; o nedenle, hakları için
Eskişehirden Ankaraya yürümek isteyen metal işçilerinin önü polis
tarafından kesiliyor; o nedenle, Ankarada yapılmak istenen ekoloji
mitingi Valilik tarafından yasaklanıyor; o nedenle, halkın
seçtiği belediye başkanları, meclis üyeleri halkın
belediyelerine giremiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
OYA ERSOY (Devamla) Bitiriyorum.
Peki, sizler, halkın Meclisinin duvarında
asılı olan şu yazının yerine Hâkimiyet
kayıtsız şartsız sarayın ve sermayenindir.
yazılmasını ister misiniz?
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Nerede
yazıyor, göster!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Hatip konuşurken niye
bağırıyorsunuz değerli arkadaşlarım? Yani,
bakın, herkes kürsüde konuşacak, cevap vermek isterlerse Grup
Başkan Vekiliniz burada. Yani artık birbirimizi yormayalım
arkadaşlar.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 14üncü maddesiyle 1380 sayılı Su
Ürünleri Kanununa eklenen Ek 5inci maddenin birinci fıkrasında yer
alan ...noktalarından ibaresinden sonra "Su Bilimleri ve Mühendisi,
Su Ürünleri Mühendisi veya Balıkçılık Teknolojisi Mühendisi bir
yetkilinin gözetiminde... ibaresinin eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal Neslihan
Hancıoğlu Ayhan
Barut
Bursa Samsun Adana
Cengiz
Gökçel Ömer
Fethi Gürer Bekir
Başevirgen
Mersin Niğde
Manisa
Okan
Gaytancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Servet
Ünsal
Edirne Tekirdağ Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Samsun
Milletvekilimiz Sayın Neslihan Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Hancıoğlu.
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Müzakere ettiğimiz madde ticari amaçlı su
ürünleri avcılığı veya yetiştiricilik faaliyeti sonucu
elde edilen ürünlerin üretimden tüketime kadar olan her
aşamasını kayıt altına alma ve izlenebilirliğini
sağlama iddiasıyla gündemimize geldi. Gözümüzde şöyle bir canlandırırsak,
balıkçı gemisi avını sonlandırdı, karaya
çıkış noktasına geldi; avını boşaltacak,
devlet de bunu en rasyonel şekilde kayıt altına alıp
sürecin takibini yapacak. Peki, bu işi kayıt altına alma,
kanunlara, kurallara, nizama uygun olup olmadığının tespiti
en rasyonel şekilde nasıl yapılabilir? Tabii ki bu işin
ilmini bilen, eğitimini almış insanlar tarafından
yapılırsa olur. Kimdir bunlar? Su bilimleri ve mühendisliği
eğitimi almış mühendislerimiz, su ürünleri mühendislerimiz veya
balıkçılık teknolojisi mühendislerimiz. Bu iş onların
uzmanlık alanı. Bu görevin bu alanda eğitim almış olan
mühendislerimizce yapılacağı mutlaka ama mutlaka kanun hükmü
hâline getirilmelidir. Oysa madde bu hâliyle muğlak
bırakılmış durumdadır, usul ve esaslar sonradan çıkarılacak
yönetmeliğe havale edilerek geçiştirilmiştir.
Bu teklifi hazırlayıp Genel Kurulun
gündemine sunan milletvekillerimize şu hatırlatmayı
yapıyorum: İktidarlarınızın Avrupa Birliğiyle
müzakerelerinde, bu alanda yeterli uzman personel istihdam edilmediği
tespiti yapıldı. Bu tespite, müzakerenin ilgili faslını
yürüten Türk tarafı da katıldı yani Evet, yeterince uzman
personel çalıştırmıyoruz. dendi. Peki, o hâlde gelin, bu
sorunu ortadan kaldıralım. Sağlıklı bir denetim
sistemi kurabilmek için ne kadar ihtiyacımız varsa o kadar su
bilimleri ve mühendisine, su ürünleri mühendisine ve balıkçılık
teknolojisi mühendisine mesleğini yapma imkânı sunalım ve bunu
da kanun hükmü hâline getirelim ki suistimal edilmesin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer bir iş yapılacaksa onu bu işin ehline
yaptırmak zorundayız. Şayet bir işi, bunun ilmini
almamış, yeterliliği olmayan, ilgisi olmayan birine
yaptırırsanız sonuç felaket olur. Ne demek istediğimi size
bir örnekle açıklamak istiyorum. Seçim bölgem Samsun. Çarşamba
Ovasını hepiniz bilirsiniz, Türkiyenin en değerli
ovalarından biridir burası. Bu ovanın yaklaşık 600 bin
dekarlık bölümünde tarımsal ürün üretilmektedir.
Şimdi Çarşamba Ovasının
ortasına ne yapılıyor, biliyor musunuz? Bir enerji santrali. Bu
santral bitkisel atıkları, türü ve menşesi belli olmayan
başka atıklarla harmanlayıp yakacak, bu yolla enerji üretecek.
Bu tesis yer altından günde 1.500 ton su çekecek, kaynatıp tekrar
toprağa verecek. Günde 15 kilo kül filtrelerden süzülecek, havaya karışacak.
Bütün bunların ovayı ne şekilde etkileyeceğini kim
bilebilir? Tabii ki ziraat mühendislerimiz, çevre mühendislerimiz yani bu
işin bilimini öğrenmiş insanlar bilir.
Değerli milletvekilleri, Çarşamba
Ovamızda tarım dışı faaliyetler yürütülmesine yani
sanayi açılması çalışmalarına geçen yıl
başlandı. Sanayicilerle, tüccarlarla toplantılar
yapıldı ama ziraat mühendislerinin, çevre mühendislerinin bilgisine
başvurulmadı. Sanayi tesisi kurulursa bu ova nasıl etkilenir;
tarlalara, bahçelere, yer altı sularına zarar verir mi, vermez mi? Bu
soruların cevabını verecek olan ilim irfan sahibi insanlara
hiçbir şey sorulmadan bu süreç başlatıldı.
Ben yaptım, oldu. Ben nasıl istersem öyle
yaparım. Kimseden akıl almam. derseniz felakete davetiye
çıkarırsınız. Çarşamba Ovasının kaderi de
denizlerimizdeki zenginliklerimizin kaderi de bilime bağlı, akla
bağlı, vicdana bağlı. Vicdanlı olun, akıl ve
bilimin yolundan sapmayın, milletle de inatlaşmayın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
İzmir Adana Aksaray
Tuba
Vural Çokal Aylin
Cesur Zeki
Hakan Sıdalı
Antalya Isparta Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Isparta
Milletvekilimiz Sayın Aylin Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Su Ürünleri Kanununu görüşüyoruz. İçinde
bulunduğumuz yüzyılda ekonomi, ekoloji ve nüfus; bu 3 unsur
sürdürülebilir olmazsa felaket kaçınılmaz. Bu 3 unsurun su ve toprak
kaynaklarıyla direkt ya da endirekt ilişkisi var çünkü.
Memleketimizin en büyük zenginliklerinden birinden, güzel Eğirdirimizin
kalbinden, Eğirdir Gölünden söz etmek istiyorum sizlere. Şiirlere
neden, evlere dua, görene nefes, toprağın ateşine ilaç
Eğirdir Gölü. Rüzgâra ve ışığa göre renk
değiştirdiği için 7 renkli göl. diyor sevdalıları.
Eğirdir Gölümüz maalesef her gün kirleniyor. Yanı sıra, gölde
kaygı verici oranda su çekilmeleri var, gerek bölge halkı gerek
konuyla ilgili kişiler gidişattan endişe duymakta. Çok
duyarlı ve çaba gösteriyor Eğirdir halkı. Su Ürünleri Enstitüsü
eski Müdürü Sedat Karakoyun daha yeni 70 bölgeden gençleri topladı orada
bilgi vermek için, yıllardır çalışıyor ve
çalıştaylar yapıldı, ben araştırma önergeleri
verdim, bu kürsüde defalarca konuştum ama hâlâ etkili bir çözüm
arayışına gidilmedi maalesef. Gölün su seviyesi 16 metreden 7-8
metreye düştü, son iki yılda yaklaşık 100 metre çekildi. Bu
yıl yağışlar bol, ona rağmen gölün seviyesinde önemli
oranda azalma var. 1950li yıllarda Türkiye'nin, hatta dünyanın en
temiz gölü olan Eğirdir Gölü 1980li yılların ortalarından
itibaren başta Gelendost olmak üzere göle sıfır noktasında
elmacılığın yaygınlaştırılması ve
2001 yılından bu tarafa yoğun kullanılan yıllık
ortalama 25 bin ton suni gübrenin yer altı ve yer üstü sularına
karışması başta olmak üzere, evsel ve endüstriyel
atıklar nedeniyle 4-5 kat fazla kirlenmiş durumda.
TÜBİTAKın araştırmalarına ve bilimsel
araştırmalara göre göl suyu 2001e göre günümüzde 5 kat fazla
kirlenmiş ve gölün su kalitesi 1inci kaliteden 4üncü kaliteye
düşmüş.
İçme ve kullanma suyu temin edilen Eğirdir
Gölünün mevcut su kalitesinin korunması ve sürdürülebilir
kullanımının sağlanması için havzadaki her türlü
faaliyetin düzenlenmesi amacıyla yaklaşık kırk yıl
önce içme suyu kullanma yasası çıkarılmış, maalesef
koruma için yeterli olmamış. 16 Haziran 2012de Eğirdir Gölü
Özel Hükümleri çıkarılmış, ancak hükümler
uygulanmıyor. Özel hükümlerin uygulanması Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca yürütülmekte ve geçen yasama döneminde Eğirdir
Gölünün sorunlarını defalarca gündeme getirmeme rağmen iktidar
tarafından çözüme yönelik hiçbir şey yapılmadı. Çözüm zor
da değil eğer istenirse. Çözüm, eş zamanlı olarak
kirliliğin radikal bir şekilde durdurulması ve temizliğin
başlatılması.
Gölümüz dünya mirası, göldeki su kalitesinin
bozulması balık ve kerevit stoklarını olumsuz etkilemekte.
Bunu engellemek için atık su arıtma tesisleri eksiksiz
kullanılıyor mu? Maalesef hayır. 1 Temmuz 2012 tarihinde
uygulanmaya başlayan Eğirdir Gölü Havza Koruma İş
Programı çerçevesinde, göl havzasında yer alan Eğirdir,
Gelendost, Yalvaç ilçelerinde atık su arıtma tesisleri var, ancak
hepsi tam kapasiteyle kullanılmıyor. 2016 yılı sonu
itibarıyla tamamlanması gereken Uluborlu ve Senirkent atık su
arıtma tesislerinin temeli bile hâlâ atılmadı.
Yine, yaklaşık altı yıl önce
gündeme getirilen, gölün tüm çevresinin kanalizasyon yapılması,
Kuşak Kanalizasyon Projesi gerçekleştirilmedi, hayal oldu diğer
söz verilen projeler gibi. Havzada yer alan köylerin doğal
arıtmaları bitirilmedi, yakınlarda Devlet Su İşleri
Genel Müdürü Eğirdir Gölü için müjde verdi ve Yalvaç, Gelendost,
Büyükkabaca ve Barla arıtma tesislerinin 2020 Yatırım
Programına teklif edileceğini söyledi. Takipçisi olacağız
ve önceki sözleriniz gibi kâğıt üzerinde mi kalacak göreceğiz
bakalım hep beraber. İnşallah kalmaz.
Sonuçta durum şu: Devlet kendi koyduğu
yasaları ve koruma hükümlerini uygulamıyor ya da gibi bir durum var
ortada. Acayip bir durum ve Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın
Veysel Eroğlu Sayın Bakan- 2012de kendisi tarafından
yürürlüğe konulan Eğirdir Gölü Özel Hükümlerini açıklarken dedi
ki: Ben bu bölgenin çocuğuyum, Eğirdir Gölüyle ilgili çok orijinal
bir fikrim var, Eğirdir Gölünün etrafındaki köylerin
tamamını ekolojik köy yapacağız, hem köylüler hem göl
kazanacak. Bugüne kadar hiçbir ekolojik köy yok.
Yetmedi mi nedenler? Niye böyle olduk, devam edeyim:
Özel hükümlerde yer alan, göl sınırından itibaren 300 metre
mesafedeki mutlak koruma alanında organik tarıma geçilmedi.
Eğirdir Gölü çevresinde elma ve tarım çok önemli, asla vazgeçemeyiz.
Bunun için Eğirdir Gölü havzası organik tarım konusunda pilot
bölge ilan edilmeli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Cesur,
buyurun.
AYLİN CESUR (Devamla) -
ve meyve
yetiştiricileri üç ila beş yıl devlet tarafından desteklenmeli,
çiftçiyi de gölü de korumalı; Mogan Gölünde, Haliçte
yapıldığı gibi. Gölün ortalama derinliği 6-7 metre.
Haliçte 60 metrede yaptınız bunu, yapın burada da.
Balıklar larval dönemde plankton denilen mikroorganizmalarla besleniyor,
planktonlar sular kirlenince yok oluyor ve balıklar âdeta doğmadan
ölüyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin
köylüsü var, ziraatçısı var, mühendisi var, bilim adamı var,
Türkiyenin her şeyi var ve hazıra kondunuz,
kaynaklarımızdan yararlanmıyorsunuz, seçim dönemlerinde müjdeler
verip sonra unutuyorsunuz. Sanki atari oynuyorsunuz, 1 can daha
kazanıyorsunuz ama artık diyorum ki su bitti, takat bitti, benden
söylemesi game over yani oyun bitti.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 15inci madde üzerinde
3 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 15-
EK MADDE 6- Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usul ile esaslar Tarım ve Orman Bakanlığınca
belirlenir.
Mahmut
Toğrul Habip
Eksik Ali
Kenanoğlu
Gaziantep Iğdır İstanbul
Semra
Güzel Oya
Ersoy
Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen,
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Habip Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın Eksik, süreniz beş dakika.
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 106 sıra sayılı Su
Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle sulardaki biyolojik
çeşitliliğin ve yaşam alanlarının korunması
amaçlanmış. Şimdi, bu maddeyi görünce ben özellikle bu yaz
gördüğüm bir gölle ilgili bir anımı anlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Iğdır ve
Ağrı illeri arasında, yaklaşık 2.241 metre
yüksekliğinde, 34 kilometrekare alanı olan bir göl var, lav set gölü.
Balık Gölü diye bilinir ve gerçekten çok zengin bir
biyoçeşitliliğe sahip bir gölümüz idi. Fakat geçmiş tarihte bir
kaymakam, maalesef, bilinçsiz bir şekilde, balıklandırma
yöntemiyle oradaki biyolojik çeşitliliği yok ediyor, oradaki
insanların bütün itirazlarına rağmen, o güzelim gölün
balıklarının ve çeşitliliğinin yok edilmesine sebep
oluyor. Ne yapıyor? Bir tane balık türü var takoz sazanı diye,
halk arasında da İsrail sazanı diye bilinen bu balığı
orada göle bırakıyor ve oradaki çeşitliliğin yok edilmesine
sebep oluyor. O gölün etrafında yaşayan köylüler, halk itiraz ediyor
ve Biz bu gölümüzden çok memnunuz, balıklar çok verimli ve gerçekten
bizim geçim kaynağımız. Lütfen dokunmayın, bu zenginliğimizi
yok etmeyin. demelerine rağmen dönemin kaymakamı Hayır, olur
mu öyle şey? Bu şekilde balıklandırarak aslında daha
güzelleştireceğiz. deyip maalesef oradaki o güzelliği yok
ediyor.
İşte, bu şeyi görünce benim de
aklıma maalesef Birleşmiş Milletlerdeki bu fotoğraf geldi.
Bu fotoğrafta Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı yani
AKPnin Genel Başkanı orada, şu bölgeye, Kürtlerin
yaşadığı bölgeye, maalesef, dışarıdan
başka bir halkı götürüp, oradaki insanların yaşam
alanlarını bitirip kendince betondan bir alan
oluşturacağını deklare etti. Sonrasını da ben
size söyleyeyim: Hani o göldeki biyolojik çeşitliliğin yok edilmesine
sebep olan kaymakam gibi -o biyolojik istilacı dediğimiz istilacı
neticesinde o çeşitliliğin yok edildiği gibi- oraya şu
biyolojik istilacıları göndermeyi maalesef uygun gördü. Maalesef
oranın işgal edilmesine ve bu görüntülerin ortaya
çıkmasına
Hem de bizim yetiştirdiğimiz, bizim oraya
gönderdiğimiz bu biyolojik istilacıları oradaki insanların
üzerine saldırttılar ve maalesef, oradaki insanların o güzelim
yaşam alanlarını yok etmeyi amaçlıyorlar. Bunun için de bir
an önce bu politikalardan vazgeçilmesini istiyoruz. Oradaki insanların
yaşam alanlarının yok edilmemesi gerektiğini, hepimiz gibi
onların da yaşamaya hakkı olduğunu hatırlatmak
isteriz.
Şimdi, bir diğer konu: Kanun
yapıyoruz, bir şeyi kanunla korumaya çalışıyoruz,
değil mi? Yasa yapıyoruz, Yaşam alanını
koruyalım. diye bazı yasaklamalar getiriyoruz. Şimdi, bu da
Hasankeyf. On iki bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf,
insanlığın beşiği, insanlığın
doğduğu yerlerden bir tanesi. Bakın, Hasankeyfi şimdi bu
hâle soktu bu iktidar yani AKP iktidarı, oradaki insanların ve
canlıların yaşam alanını bu hâle soktu. Ve o insanlara
reva gördüğü yaşam alanı ne? Şu alttaki fotoğraf.
Niçin? Çünkü, kendi iktidarını sürdürmek için, elli yıl
geleceği olan, elli yıl sürecek olan bir tane santral için.
Aslında dertleri santral de değil; dertleri orada yaşayan
insanların kültürünün, tarihinin yok edilmek istenmesi. Maalesef bu da
apayrı bir sorun, apayrı bir sıkıntı. Türkiye
kamuoyunun da bu konuda inisiyatif almasını ve AKP iktidarına,
bu biyolojik istilacılara Dur. demesini ve aynı zamanda tarihimizi,
kültürümüzü yok etmemesi için AKPye Dur. demelerini istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Arkadaşlar, şimdi, bir diğer konu
kayyumlar. Bakın, burada, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
Eş Başkanı Sayın Selçuk Mızraklı elleri kelepçeli
ve bu şekilde zorbaca gözaltına alınıyor. Bu da
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin abluka altına alınma
fotoğrafı. Oradaki insanların yani bizim yüksek oranla
belediyelerini kazandığımız bölgedeki insanların
yaşam alanlarına yönelik maalesef bu iktidar tamamıyla bir
sömürge mantığıyla yaklaşıyor, sömürge valilerini
oraya kayyum olarak atıyor. Bunun adı sömürge valisidir ve
maalesef, zorbalıktır, halk iradesini tanımamaktır.
Bakın, Vana atanan, halk iradesini
tanımayan, oraya hırsızlık için, talan için gönderilen
Vanın kayyumu Van Gölünün kurtarılması için, Van Gölü
havzasının ıslah edilmesi için yapılan
çalışmayı durdurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bakın, Van Gölünün yirmi beş yıl
ömrü kaldığı söyleniyor ve bunun için oradaki belediyelerimiz,
yüksek oranda halk oyuyla kazandığımız belediyelerimiz
orada bir çalıştay yapıyor ve bir karar alıyor, diyor ki:
Biz Van Gölünü kurtarmak için çalışma yürüteceğiz. Bütün
belediyeler bir oluyorlar ve bir birlik kuruyorlar fakat kayyum atandıktan
sonra kayyum efendi oradaki o projeyi askıya alıyor, oranın
kurtarılması için kesinlikle bir adım atmıyor. Zaten biliyoruz,
amaçları halka hizmet değil; amaçları yolsuzluktur,
zorbalıktır; halk iradesini, halkın oradaki emeğiyle,
oylarıyla kazanılan belediyeleri gasbedip talan etmektir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kayyumlar, oraya, halka hizmeti götürmek için vardır;
talanı, yağmayı, kamu kaynaklarının farklı
amaçlar için kullanılmasını engellemek için vardır; sömürge
değildir, orası Türkiye Cumhuriyeti devletinin
topraklarıdır, 780 bin kilometrekarenin içerisindedir. Sömürgeciler,
emperyalist devletler başka yerlerde olur; orası Türkiye
Cumhuriyetinindir. Dolayısıyla, o kaynaklar insanlar için
kullanılacak. Bunun bilinmesini istedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HABİP EKSİK (Iğdır) Benim
konuşmama zaten o şekilde şey yapıyor
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Ne var!
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Ne
yapıyor?
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar
Bir saniye
HABİP EKSİK (Iğdır) Eğer
müsaade ederseniz ben kürsüden 60a göre cevap vermek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, rica
ediyorum, burada bir müzakere yürütüyoruz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Ne
müzakeresi, kumpanya!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Iğdır) Benim
konuşmama yönelik bir eleştirisi oldu ve müsaadenizle ben 60a göre
söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Size karşı bir
sataşmada bulunmadı ama Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Iğdır) Benim
konuşmama yönelik
BAŞKAN - Sayın Eksik, ben bir sataşma
görmedim, bir değerlendirme görmedim.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Kayyumların ne yaptığını zaten biz biliyoruz.
BAŞKAN Tamam.
HABİP EKSİK (Iğdır) O
takım elbisenin de hesabını vermeniz lazım. O takım
elbiseyi de bilmeniz gerekir.
BAŞKAN Sayın Eksik, kayıtlara
geçmiştir, teşekkür ediyorum.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Kendi
eşi için alınan yemek takımını da halk biliyor. Halk,
yapılan yolsuzlukların hepsini görüyor.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesiyle 1380 sayılı Su
Ürünleri Kanununa eklenen Ek Madde 6da yer alan Tarım ve Orman
Bakanlığından ibaresinin Tarım ve Orman
Bakanlığının Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel
Müdürlüğünden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Orhan
Sarıbal Ayhan
Barut Okan
Gaytancıoğlu
Bursa Adana Edirne
İlhami
Özcan Aygun Bekir
Başevirgen Hasan
Baltacı
Tekirdağ Manisa Kastamonu
Servet
Ünsal
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kastamonu
Milletvekilimiz Sayın Hasan Baltacı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Baltacı.
HASAN BALTACI (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime, baba
ocağı Kastamonu olan, siyasi yaşamı boyunca halkçı
kimliğinden ödün vermemiş bir devlet adamı, aynı zamanda
gerçek bir aydın olan 3üncü Genel Başkanımız Bülent
Eceviti ölümünün 13üncü yılında saygıyla anarak başlamak
istiyorum; ruhu şad olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
19 maddelik bu kanun teklifini incelediğimizde,
su ürünleri üretimi ve pazarlamasıyla ilgilenen kooperatiflere, kooperatif
birliklerine veya köy birliklerine tanınan hakların ve yetkilerin
baypas edildiğini görüyoruz.
Yine, bu teklifle birlikte, su ürünleri üretimi
yapılabilen alanların kiraya verilmesi işlemleri Kamu İhale
Kanununun dışına çıkarılırken balıkçı
barınaklarının gerçek ve tüzel kişilere Tarım ve Orman
Bakanlığınca kiraya verilebilmesinin önü açılıyor. Bu
uygulamanın, balıkçılık sektörünün ileride karşı
karşıya kalacağı en büyük sorunlardan biri
olacağını şimdiden söylemek mümkün.
Geçtiğimiz hafta seçim bölgem Kastamonunun en
büyük sahil ilçelerinden biri olan İneboluda
balıkçılarımızın yaşadığı
sıkıntıyı burada, Meclis sıralarında dile getirmiştim.
Barınakların işletilmesinin belediyelerin ve kooperatiflerin
elinden alınıp gerçek kişilere, şirketlere, holdinglere
verilmesinin geçimini denizden sağlayan
balıkçılarımızı ve o yerleşim yerlerini
nasıl olumsuz etkilediğini anlatmaya çalışmıştım.
Bu konuyu biraz daha açmak istiyorum.
İnebolunun tarihî limanı AKPnin bitmek bilmeyen
ısrarı nedeniyle Cengiz Holdinge devredildi. Bugün tarihî
İnebolu Limanı Cengiz Holdinge bağlı olan Eti Bakır
AŞ tarafından işletiliyor. Hatırlayacağınız
gibi, Eti Bakır AŞ, kasasındaki nakit parası,
stoklarında hemen nakde çevrilebilir konsantre bakır rezervi ve
değerli arazileriyle birlikte Cengiz Holdinge
satılmıştı. Eti Bakır AŞ, limanın ve
balıkçı barınağının işletmesini
devralmasıyla birlikte, limanın içine girilmesini,
İneboluluların gümrük iskelesi mevkisinde balık
tutmasını yasakladı. Balıkçı barınağı
limanın özelleştirilmesinden önce belediye tarafından
işletiliyordu ve balıkçı teknelerinden para
alınmıyordu; ilçe ekonomisi göz önünde bulundurulduğundan,
barınağa balık boşaltmak için gelen balıkçı
teknelerinden ücret alınmıyordu. Liman ve barınağın
işletmesini devralan Eti Bakır AŞ, bugün bu ücretleri misliyle
tahsil ediyor. Balık yüklemeye gelen kamyoncular için de durum farklı
değil. Sezon başlayalı iki ayı geçti ama ilçeye gelen tekne
sayısında büyük düşüş var. Çoğu tekne başka
limana, çoğu balıkçı da başka barınağa balık
boşaltmaya gidiyor. Gelen tekneler ise açığa demirliyor. Bu
durumda da tekne ve personeli ihtiyaçlarını karşılamak için
ilçeye gelemiyor ve ilçe esnafı bu durumdan derin etkileniyor.
Açıktır ki Cengiz Holding İnebolu Limanını sadece
kendi çıkarları için kullanmak istiyor. Bu kanun
çıktığında İneboludaki
balıkçılarımızın yaşadığı
sıkıntılar bütün barınaklara sıçrayacak ve maalesef
balıkçılarımız büyük mağduriyet
yaşayacaktır.
Değerli milletvekilleri, 170 kilometreyle Karadenizin
en uzun sahiline sahip olan seçim bölgem Kastamonunun Cide, Doğanyurt,
İnebolu, Bozkurt, Abana ve Çatalzeytin ilçelerini ne zaman ziyaret etsem,
balıkçılarla ne zaman sohbet etsem iki önemli taleple
karşılaşıyorum. 225 teknesi olan Kastamonuda 2 bine
yakın vatandaşımız doğrudan balıkçılık
sektöründe istihdam ediliyor. Türkiye genelinde bu sayı 50 binin üzerinde
ama çoğunun sigortası, sosyal güvencesi yok. 12 metrenin üzerindeki
tekneler için bir zorunluluk getirildi ancak ömrü bu denizlerde geçen
balıkçılarımıza geriye dönük borçlanma hakkı
tanınması için Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda değişiklik yapılmasına ihtiyaç
vardır. Ekmeğini denizden çıkartan
balıkçılarımız bizden bunu bekliyor.
Bir diğer konu ise AB kara sularında 50
metre, bizde 24 metre olan gırgır avcılığıyla
avlanma derinliğinin 18 metreye indirilmesidir. Bu talebin lehine
yapılacak her düzenleme, denizlerdeki yok oluşun
hızlandırılması, sucul ekosistemin idam fermanı
anlamına gelmektedir. Sucul canlı kaynakların korunması ve
sürdürülebilir balıkçılık için, böyle bir hataya
düşülmemesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Unutulmamalıdır ki limanlar ve
balıkçı barınakları halkındır, denizler
geleceğimizdir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
İzmir Adana
Aksaray
İmam
Hüseyin Filiz Zeki
Hakan Sıdalı
Gaziantep Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım, katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Sıdalı.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
maddenin gerekçesinde sulardaki biyoçeşitliliğin ve yaşam
alanlarının korunması ifadesine yer veriliyor. Bunu elbette ki
destekliyoruz ancak devlet tarafından yapılacak
balıklandırma işleminin de çok kontrollü bir şekilde
yapılması gerekiyor. Suya bırakılan bir türün alandaki
diğer canlılara olumsuz etkisinin sonradan anlaşılması
durumunda bundan dönüş ne yazık ki mümkün değil. Yani size
tavsiyemiz, kanun yaparken göstermediğiniz hassasiyeti
balıklandırma yaparken gösterin çünkü bu sefer Ne olacak, yine
değiştiririz. deme gibi bir lüksünüz de olmayacak.
Sayın milletvekilleri, son yıllarda Mersin
kıyılarımızda artış gösteren ve büyük tehlikeler
barındıran istilacı balık türlerinden de bahsedeceğim.
İklim değişikliği nedeniyle artan deniz suyu
sıcaklığı deniz canlılarını göçe zorluyor.
Bu göçler neticesinde Akdenizde yaşamaya başlayan yabancı
türlerin sayısı bini bulurken Türkiye kıyılarındaki
tür sayısı ise 500ü aşmış durumda. Bu türlerin yaklaşık
450 tanesi ise doğrudan tehlike arz eden istilacı türler. Akdenize
ulaşan yabancı türlerin yüzde 74ü Süveyş Kanalı
vasıtasıyla geliyor yani davetsiz misafirlerin ilk
uğradıkları yer Mersin. Kentimizin kıyılarında
normal şartlarda olmaması gereken ancak son yıllarda sıkça
görülen balon balığı, aslan balığı, zehirli
denizanası, mandagöz balığı, şeytan
balığı gibi balıklar istilacı türler. Bu türler deniz
ekosistemine, biyoçeşitliliğe ciddi zararlar veriyor; yerli türlere
parazit ve hastalık bulaştırıyor ve hatta nesillerini
tehlikeye atıyor.
Balıkçılık ve turizmi doğrudan
etkileyen bu istilacı türler insanlarımız için de tehlikeler
barındırıyor. Şunu itiraf etmeliyiz ki yakın gelecekte
bizleri ciddi bir biyogüvenlik sorunu bekliyor. Yakında, denizlerimizin
biyogüvenlik beka sorunu olacak. İstilacı türler arasında yer
alan aslan balığı Edremitte bir
balıkçımızın ağlarına takılabiliyorsa burada
balıkçılığımız için büyük bir sorun var demektir.
Dikenlerindeki zehir büyük bir tehlike yaratan aslan balığı çok
hızlı ürüyor ve özellikle yavru balık ile kabuklu canlı
popülasyonunu hedef alıyor. Aynı türün Hint Okyanusu, Batı
Atlantik ve Karayiplerde yarattığı tahribat raporlarla sabitken
gelecekte bizim ekosistemimize de zarar vermesi ne yazık ki
kaçınılmaz. Bu bölgelerde yürütülen aslan
balığının kontrol altına alınması
çabaları dikkatle takip edilmeli, deneyim aktarımı
sağlanmalı ve gerekirse ortak çalışma grupları
oluşturulmalı.
Diğer bir istilacı tür olan balon
balıkları Mersin kıyılarında son yıllarda büyük
bir artış gösterdi. Zehirli balıklar sınıfında
yer alan bu balığın zehri siyanürden bin kat, arseniktense 1.200
kat daha etkili ve panzehri henüz mevcut değil.
İki hafta önce Akdenizde
balıkçıların ağlarına takılan yüzlerce balon
balığı denizlerimizdeki tehlikeyi de gözler önüne sermekte. Üç
gün önce, kıyıya vuran balon balıklarını yiyen
Mersindeki kediler öldü. Yanı sıra, geçtiğimiz yaz Anamur
ilçesinde çok üzücü bir olay yaşadık; denizde yüzen 8
yaşındaki bir yavrumuza saldıran balon balığı,
kızımızın parmağını kaybetmesine sebep oldu.
Biz Mersinliler olarak, yeni saldırıların gerçekleşmesinden
endişeliyiz. Bu türlerin kentimize gelen turistleri de etkilemesinden
endişeleniyoruz. Denizlerimizdeki ekosistemin bozulmasından
endişeliyiz. Devletimiz bu endişeleri gidermekten sorumludur.
Hükûmete çağrımız, her şey için
çok geç olmadan, istilacı türler henüz kontrol altına
alınabilecek düzeydeyken acilen deniz ve kıyı koruma
alanları ağı oluşturulmasıdır. Tüm denizlerdeki
koordinasyonu sağlamak, dünyadaki mücadele yöntemlerini kendi
denizlerimizde de uygulamak ve istilacı türlere karşı eylem
planları geliştirmek devletin görevidir. Bunların
sağlanması, deniz ekosisteminin sağlığı ve
sürdürülebilirliğinin yanında biyogüvenliğimiz
açısından da çok önemlidir.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 16ncı madde
üzerinde 2 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 16- "EK MADDE 7- Başka ülkelerin
karasularında, münhasır ekonomik bölgelerinde veya uluslararası
sularda ticari su ürünleri avcılığı yapacak gemilerin sahip
veya donatanlarının Tarım ve Orman Bakanlığınca
belirlenen koşullara uyması zorunludur.
Züleyha
Gülüm Mahmut
Toğrul Ali
Kenanoğlu
İstanbul Gaziantep İstanbul
Erol
Katırcıoğlu Oya
Ersoy Semra
Güzel
İstanbul İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Züleyha Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Ben biraz,
tartışılmayan, görülmeyen ciddi bir toplumsal sorun üzerine
konuşmak istiyorum; intihar meselesi üzerine konuşmak istiyorum. Zira
bu mesele, sanki bu ülkede hiç yokmuş, bir artış
göstermiyormuş, sadece psikolojik sorunlardan kaynaklıymış
gibi algılanan çok ciddi bir mesele aslında.
Son on beş yılda Türkiyede ölümle
sonuçlanan toplam intihar sayısı 44.277. Bu bir sayı değil,
bir candan, hayattan bahsediyoruz. İntihar girişiminin ise bunun 20
katı olduğu tahmin ediliyor, tabii ki istatistiki bilgi
çıkmamasına rağmen. Bu insanlar rakamlardan ibaret değil.
Hayatlar var, görmek istemiyor olabiliriz, duymak istemiyor olabiliriz ama her
biri ayrı bir hikâye, her biri derin bir yara.
İntihar sadece yitirdiğimiz insanı
etkilemiyor; ailesini, arkadaşlarını, çevresini ve aslında
toplumun tamamını etkiliyor. Mesela, bir örnek: 28 yaşındaki
mimar Onur Yaser Can 2 Haziran 2010da İstanbul Harbiyede gözaltına
alındı; polisin işkencesine, cinsel tacizine,
aşağılamalarına maruz kaldı, ardından
muhbirliğe zorlandı, tehdit edildi ve intihar etti.
Oğullarının yaşamını yitirmesinin ardından
adalet mücadelesi başlatan aile bir sonuç alamadı, üç buçuk yıl
boyunca hukuk mücadelesi verdi. Bir şey çıkmayınca, saraya
bağlı yargıdan bir adalet çıkmayınca anne intihar
etti. Arkasından, baba Mevlüt Can bu acılara dayanamadı ve o da
hayatını yitirdi.
İktidarın OHAL ve KHKlerle getirdiği
ihraç ve tutuklamalar, toplumda, halklar arasında yarattığı
kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı
politikanın kendisi, ötekine öfke ve kendinden olana koşulsuz destek
ama diğerine düşmanlık siyaseti, adaletin yok edilmesi, güvencesiz,
yarını göremeyen bir hayatın dayatılması, seçme ve
seçilme hakkı dâhil tüm demokratik hakların yok edilmesi,
insanların iradelerinin hiçe sayılması, yok sayılma,
çözümsüz bırakılma, kişilerde, insanlarda öfke birikmesine ama
bunu gösterecek kanalların, demokratik kanalların olmaması
nedeniyle de içe dönmeye ve intiharlara neden oluyor.
OHAL döneminde yaşanan ihraçlardan sonra
soruşturma ve kovuşturmaya uğrayan, hukuksuzca tutuklanan pek
çok kişi, psikolojik, maddi sorunlar yaşadı. Yine güvenlik
soruşturması adı altında ataması yapılmayan ya
da ataması yapılıp daha sonra atamaları iptal edilen birçok
insan yaşamına son verdi.
2017 yılında 52 öğretmen intihar
etti. 2015-1017 yılları arasında 431 sağlık
çalışanı yaşamına son verdi. Son bir yılda geçim zorluğu,
baskı sebebiyle 12 avukat intihar etti. Aydında 25
yaşındaki öğretmen Merve Çavdar, atamasının
yapılmaması ve işsizlik nedeniyle -avukat
meslektaşlarımızdan birisiydi- yaşamına son verdi.
Kapitalizmin krizi ve on yedi yıldır
AKPnin uyguladığı politikalar sonucu ülke derin bir ekonomik
krize sürüklendi. Özellikle genç işsizlik başta olmak üzere
milyonlarca insan işsiz. Esnaf ya dükkânını kapatıyor ya da
bir umut, belki düzelir diye borç batağında hayatını
sürdürmeye çalışıyor. Çiftçiyi üretemez, çalışamaz
hâle getirdiniz. Milyonlarca insan ödeyemedikleri borçları nedeniyle icra
takiplerine maruz kalıyor. Yıllarca gece gündüz demeden
çalışarak alabildikleri evleri haciz yoluyla satılıyor.
Başlarını sokacak bir yerden bile mahrum ettiniz. Evsizlik ne
demek, biliyor musunuz? Evine ekmek götüremeyen insanlar Açız. diye
bağırıyor ama siz, duymak yerine, soruna çözüm üretmek yerine
seslerini kesmeye çalışıyorsunuz. Ekonomik krizin
faturasını işçilere, emekçilere yüklüyor; sermayeyi,
yandaşlarınızı kurtarmaya çalışıyorsunuz.
Sizin mutfaktaki yangından haberiniz var mı? Evine ekmek götürememek,
çocuğuna pantolon alamamak nasıl bir duygu, biliyor musunuz?
Sırça köşklerinizden, muhteşem sofralarınızdan
kaldırın başlarınızı da yoksullara bir
bakın; oy aldığınız ya da
almadığınız milyonların yaşam
koşullarına bakın. Bir süredir işsiz olan İsmail
Devrim, liseye giden oğlunun okul kıyafeti olmadığı
için derse alınmak istenmediğini öğrenince intihar etti.
Babanın intiharının çocuklar üzerindeki etkisini düşünebiliyor
musunuz acaba ya da gerçekten düşünmek istiyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Türkiyede
kadınların yaşam haklarına yönelik
saldırıların nasıl boyutlandığının,
kadın düşmanı politikalarınızın
kadınları nasıl katlettiğinin farkında
mısınız? Kadınlar bu şiddet sarmalı içerisinde
nasıl intihara sürükleniyor, bunun farkında mısınız?
Bu rakamlara rağmen, bu kadın intiharlarına rağmen, siz,
kadınların kazanımlarını yok etmeye, çocuk
tecavüzcülerine af getirmeye, kadınları şiddet dolu ortamlara
mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.
İntihar, önlenebilecek bir davranış.
Tüm toplumda insanların intihar eğilimini artıran etkenlerin
belirlenerek ortadan kaldırılması gerekiyor. En başta
yaşam ve özgürlük olmak üzere, sağlık, eğitim, yiyecek,
barınma, toplumsal hizmetlerin de içinde olduğu, sağlık ve
esenliğe uygun bir yaşam düzeyine kavuşma, yasanın
koruyuculuğundan yani adalet mekanizmasından eşit olarak
yararlanma, barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma,
çalışma hakkı, işini seçme özgürlüğü, din ve vicdan
özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
seyahat özgürlüğü,
gelecek kaygısı olmadan sürdürülebilir bir yaşam ve en önemlisi
de ne biliyor musunuz, savaş ve militarist koşullar yerine
barış içinde bir yaşam hakkının sağlanması
gerekiyor intihar vakalarının önlenebilmesi için.
Öyle bir ülke hâline getirdiniz ki komşunun
komşuya düşman olduğu, akrabaların birbirlerini
öldürdüğü, herkesin birbirine kin ve öfkeyle baktığı bir
ülke yarattınız. Zannetmeyin ki sırça köşklerinizde
yaşıyorsunuz, siz bunlardan muaf olacaksınız, elbette bunun
hesabını halk bir gün sizden soracak.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesiyle 1380 sayılı
Su Ürünleri Kanununa eklenen ek madde 7de yer alan sahip ibaresinden sonra
sahipleri ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Başevirgen Okan
Gaytancıoğlu İlhami
Özcan Aygun
Manisa
Edirne
Tekirdağ
Ayhan
Barut Servet
Ünsal
Adana
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın İlhami Özcan Aygun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Aygun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime Türk siyasetinin unutulmaz ismi,
Kıbrıs fatihi, büyük devlet adamı, halkçı Bülent Eceviti
sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanunun 16ncı maddesinde yapılan
değişiklikle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının,
gemileriyle başka bir ülkenin karasularında, münhasır ekonomik
bölgelerinde veya uluslararası sularda avcılık yapabilmeleri
için Tarım ve Orman Bakanlığının belirlediği
şartlara uymaları zorunluluğu getirilmektedir. Bu madde
muğlaktır. Standartlar nedir, nasıl konulacaktır?
Üreticimizin yükümlülükleri ağır mı olacaktır? Bu konuda
Deniz Ürünleri Avcıları Üreticileri Merkez Birliği
Başkanı Ali Güneyi Komisyonda dinlemiştik. Ali Güney şöyle
diyor: Türkiye karasularında av baskısını azaltmak isteyen
üreticilerimiz Senegal, Moritanya gibi ülkelere giderek balık
avlamaktadır. Balıkçılarımız burada Türk
Bayrağıyla avcılık yapmakta, tuttukları
balıkları da oradaki firmalara tonu 125-150 dolardan
satmaktalardı. Tayfalarının yüzde 85i Türk, yüzde 15i de o
ülkenin vatandaşıdır; böylece, vatandaşlarımıza
da istihdam olanağı sağlamaktadırlar. Ancak ülkemize döviz
kazandıran ve yabancı sularda yapılan bu avcılıkta,
maalesef, üreticimiz yalnız kalmaktadır. Yabancı ülkelerde
yapılacak balıkçılık için Türkiye Cumhuriyetinin devreye
girmesi gerekmektedir. Bu ülkelerle yapılan anlaşmalarda
balıkçılarımızdan taraf olunmalıdır. Ancak Ali
Güney Beyefendinin de işaret ettiği üzere, burada tutulan balıkların
yüzde 25ini de Türkiyeye getirebilmek, bu tip anlaşmalar yapabilmek
mümkündür. Böylece hem iç tüketime dönük adım atılmış
olacak hem de balıkçılarımız kendilerini daha güvende
hissedeceklerdir.
Bir diğer husus da
balıkçılarımızın Ziraat Bankasından 2017-2018
yıllarında kullanmış oldukları sübvanseli, yüzde
4,5luk kredilerin yurt dışında avlanmaları sebebiyle
Ziraat Bankasınca geri istenmesi ve ticari faiz uygulamalarıyla
karşı karşıya kalmalarıdır; bu da kabul edilemez.
Bu durumda üreticilerimiz zora düşmüş, Dışişleri
Bakanlığına, Tarım ve Orman Bakanlığına,
Hazineye yazı yazan üreticilerimiz, maalesef, sonuç
alamamışlardır. Buradan sesleniyoruz: Ülkemize döviz getiren
üreticimizi, balıkçımızı perişan etmeyin, üreticimizin
sesine kulak verin, dertlerine derman olun.
Esasında bu yasa teklifiyle -bütün olarak
baktığımızda- maalesef, küçük üretici değil sadece
patronlar korunmaktadır. Ülkemizde 554 tane su ürünleri kooperatifi
bulunmasına rağmen, küçük kooperatiflerimizin bünyesinde
örgütlenmiş küçük balıkçıların desteklenmemesinin
dışında, sektör paydaşları dahi
faydalanmamaktadır. Zaten ülkemizin en önemli eksiklerinden biri de
kooperatifçiliğimizin desteklenmemesidir. 2020 bütçesine baktığımız
takdirde, su ürünleri örgütleri ile il müdürlüklerinin kapasitelerinin
geliştirilmesi projesi için sadece 100 bin lira para
ayırmışsınız sevgili arkadaşlar.
Baktığınız zaman, bu da şaşılacak bir durum
değil çünkü siz kooperatifçiliği düşünmüyorsunuz, siz küçük
ölçekli işletmeleri düşünmüyorsunuz; sizin için varsa yoksa 5 iş
adamı ve sizin dertleriniz arasında kooperatifleri güçlendirmek yok.
Balıkçılığın gelişmesi
için, limanları kiralayan kooperatiflere balık satışı
açısından da izin verilmesi, barınaklarda satış
yerlerinin açılması gerekmektedir. Bugün esnafımız,
çiftçimiz, üreticimiz, balıkçımız para
kazanamadığı için kan ağlamaktadır. Bu durum dikkate
alınarak küçük balık üreticilerinin de desteklenmesi önemlidir.
Sözlerimi değiştirmem gerekiyor. Ya, ne
değişti? Süt üreticisi vardı. Seçim öncesi
çıktınız, seçim için, oy için, oy devşirmek için 10
kuruş prim desteğini 25 kuruşa çıkardınız ama
şapka düştü, kel göründü, seçim bitti, maalesef, arzu ettiğiniz
sonuçları alamadınız ve o zaman geldiniz, çiftçiyi
cezalandırdınız. Mayıs ayı geldiğinde 25
kuruş olan prim desteğini 10 kuruşa çektiniz. Arkadaşlar,
maç bitti, oyun bitti, siz oyunu tekrar başa alıyorsunuz, diyorsunuz
ki: Oyunun kuralları değişti. Sonuçta, çiftçinin hak
etmiş olduğu 25 kuruş prim desteğini siz gasbettiniz.
Cumhuriyet tarihinde olmayan bir şeye AK PARTİ iktidarları imza
attı. Geriye dönüp çiftçinin parasını gasbettiniz. Nasıl?
Kanunen hakkı olan gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inin
verilmesi gerekirken -gasbettiğiniz destekler gibi- yine çiftçinin süt
primini gasbettiniz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; diğer bir konu da kendi bölgem Ergeneyle ilgili.
Ergenede geçmişte, baktığımız zaman, dedelerimiz 22
tane balık türünü tutarken bugün ise o Ergeneden maalesef, ağır
metaller akmakta ve Ergene ağlamaktadır. Geldiğimiz noktada, baktığınız
zaman, Türkiyede istatistiklerde kanserden ölümlerde kendi ilim 5inci
sırada arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Aygun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Yine,
bakınız, geçtiğimiz günlerde Çorlu Kuruderede
Mayıs
başında, maalesef, Kurudere aynen böyle olmuştu. Kuruderede
balıklar öldü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün
almış olduğu tahlillere bakıyorsunuz, maalesef, diyor ki:
Alınan atık su temiz. Vicdanlara sesleniyorum, balıklar
ölmüş ama sizin laboratuvarlarınızdaki sonuç temiz diyor. Bu
dünya da var, öteki dünya da var arkadaşlar. Bugün laboratuvarda bunu
aklayabilirsiniz ama vicdanlarınızda bunu aklayamazsınız
diyorum.
Bu düşüncelerle saygılarımı
sunuyorum ve inşallah, sizler de bir gün kanserle mücadele etmezsiniz,
kanserli bir yakınınız olmaz temennisinde bulunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Ama bir yoklama talebi var; isimleri
tespit edeceğim.
Sayın Özel, Sayın Köksal, Sayın
Karaca, Sayın Kılıç, Sayın Hancıoğlu, Sayın
Yeşil, Sayın Serter, Sayın Kılınç, Sayın Sümer,
Sayın Aygun, Sayın Tutdere, Sayın Özkan, Sayın Barut,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Ünsal, Sayın Sarıbal,
Sayın Şahin, Sayın Süllü, Sayın Şaroğlu,
Sayın Tokdemir.
Pusula gönderenler lütfen, ayrılmasınlar
salondan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayel ile 40 Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2214) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 106) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 1 önerge bulunmaktadır,
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinde yer alan Tarım ve
Orman Bakanlığınca ibaresinin Tarım ve Orman
Bakanlığı tarafından şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlhami
Özcan Aygun Ayhan
Barut Okan
Gaytancıoğlu
Tekirdağ
Adana
Edirne
Seyit
Torun Abdurrahman
Tutdere Mustafa
Adıgüzel
Ordu
Adıyaman
Ordu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
(Uğultular)
BAŞKAN
Arkadaşlar, şu yoğunluğu bir oturtturalım lütfen. Bir
sessiz olalım, birkaç maddemiz kaldı, sabırlı olalım
bir parça. Bu noktaya kadar getirdik, artık bu işi bugün bitirelim
burada.
Önerge üzerinde söz
isteyen, Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika
Sayın Tutdere.
Biraz sessiz olalım
arkadaşlar, 2 maddemiz kaldı bundan sonra, acele etmeyelim.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) 106 sıra
sayılı, Su Ürünleri Kanununda değişiklik öngören Yasa
Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 22/3/1971 tarihli,
1380 sayılı Kanunda 2019 yılında değişiklik
yapılıyor olması anlamlı ancak bu kanun teklifiyle de
yapılan değişiklikler, hızla kirlenen denizlerimizde, iç
sularımızda, barajlarımızdaki doğal yaşamı,
su ürünlerini korumaya yeterli olacak mı, bir buna bakmak lazım.
Şu andaki teklife bakıldığında, özellikle bazı
konularda birtakım eksiklerin bulunduğunu üzülerek görmekteyiz.
Kanun maddesine baktığımızda,
kanunun ruhuna baktığımızda, su ürünlerinden kasıtla,
denizlerde, iç sularda bulunan bitkilerin, hayvanların ve bunların
yumurtalarının tanımlandığını görmekteyiz.
Peki, şu anda görüşmelerini
yapmış olduğumuz teklif, bizim, Türkiyede, özellikle iç
sularımızdaki su ürünlerinin tamamını koruyacak
şekilde düzenlemeler içeriyor mu, buna bir bakmak lazım. Kanaatimce
çok ciddi anlamda eksiklikler var.
Değerli milletvekilleri, özellikle ülkemizin
çok büyük doğal güzellikleri olan yüzen adalar konusunda çok ciddi
eksiklikler var. Tabii, yüzen ada deyince bazı arkadaşlarımızın,
özellikle teklif sahiplerinin aklına yatlar, gemiler, gemicikler gelebilir
ama benim kastım tabii ki onlar değil. Benim kastım, Türkiyede,
özellikle Adıyaman, Erzurum, Rize, Denizli ve Türkiye'nin
değişik illerinde bulunan doğal güzellikler. Bu doğal
güzellikler yüzen adalar.
Şu anda göstermiş olduğum bu
fotoğraf, Adıyamanımızın Çelikhan ilçesinde Çat
Barajında bulunan yüzen adalar.
Değerli milletvekilleri, bu yüzen adalar, bitki
köklerinin uzunca bir süre sonra, yüz yıl, bazılarında bin
yıllık geçmişle ortaya çıkan tarihî ve doğal
güzellikler. Şu anda mevcut teklifte bu doğal güzellikleri koruyacak
herhangi bir düzenleme var mı? Ben Komisyondaki arkadaşlara ve
teklifte imzası bulunan milletvekili arkadaşlarıma soruyorum:
Şu anda Çat Barajındaki bu yüzen adaya yapılacak bir
saldırıda veya bu yüzen adayı tahrip eden, yok eden herhangi bir
kimseye bu kanuna göre ne ceza verilecek? Buna ilişkin bir düzenleme var
mı?
Bakınız, kanunun 11inci maddesinde
-eğer bunu su ürününden sayarsak ki su ürünüdür - bin liradan 5 bin liraya
kadar para cezası öngörülüyor. Değerli milletvekilleri, şimdi,
bin yıllık tarihi olan, bin yılda oluşabilen bu doğal
güzelliği bin liralık idari para cezasıyla nasıl
koruyacaksınız? Bu konuda, maalesef, bu yasa bu doğal
güzellikleri koruyacak tedbirleri, müeyyideleri içermemektedir. Onun için, ben,
buradan, ülkemizin gerçekten çok büyük bu doğal güzelliklerinin
korunması anlamında bütün gruplara çağrıda bulunuyorum:
Gelin, hep beraber, bu yasaya özellikle yüzen adaların korunması,
gelecek nesillere aktarılması konusunda iş işten geçmeden
bir ekleme yaparak mevzuata bir hüküm koyalım ve bu adalar da gelecek
nesillere intikal edebilsin.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; bunun yanında, son dönemlerde, özellikle iktidar
tarafından akarsularda HESlerin ön plana çıkarılarak
Anadolunun bütün nehirlerinin, çaylarının, derelerinin HESlerle
kapatıldığı bir ortamda sular hızla kirletilmektedir.
Şimdi bu kanunda, evet, avlanmaya ilişkin yasaklar var, hangi
yöntemlerle avlanmanın yapılacağı var; peki, dolaylı
yollardan suları kirleten, binlerce balığın veya
canlının ölümüne sebebiyet verenler hakkında herhangi bir
müeyyide var mı? Bunu da Komisyondaki arkadaşlara ve teklifte
imzası bulunan arkadaşlara soruyorum.
Seçim bölgem olan Adıyamanda Türkiyenin en
büyük barajı Atatürk Barajı var. Atatürk Barajı son günlerde
yeşile boyandı, hızla akan endüstriyel atıklar ve evsel
atıklar barajın rengini değiştirmiş durumda. Yine,
bundan yaklaşık bir ay önce Atatürk Barajının
kıyısında binlerce ölü balık bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Tutdere.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Bu balıklar
suyun hızla kirlenmesi sebebiyle ölmüşlerdir. Sonra, ilgili kurumlar
tarafından yapılan araştırmalarda, özellikle
kanalizasyonlar sebebiyle oradaki suyun yoğun bir şekilde kirlenmesi
sonucu balıkların öldüğü tespit edilmiştir. Daha dün, Besni
ilçemizdeki bir HESte, özellikle şirket sahipleri aşırı
kâr hırsıyla deredeki bütün suyu kanala verdikleri için, dereye su
bırakamadıkları için yine binlerce balık ölmüştür.
Peki, bu kanunla biz bu eylemi gerçekleştirenleri, bu kabahati
işleyenleri cezalandırabiliyor muyuz? Bunlara ilişkin bir hüküm
var mı, bunlara ilişkin bir düzenleme var mı? Üzülerek belirteyim,
yok.
Dolayısıyla bu teklif bu yönleriyle
eksiktir. Türkiyedeki iç sulardaki, denizlerdeki su ürünlerinin korunması
için bu eksikliklerin de giderilmesi gerekiyor. Biz eğer bu eksiklikleri
gideremezsek ne denizlerimizi koruyabileceğiz ne de iç sularımızdaki
barajlarımızı, göllerimizi koruyabileceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 18inci madde üzerinde
2 önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 106 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 18- Bu Kanun 1/1/2020 günü yürürlüğe
girer.
İlhami
Özcan Aygun Fikret
Şahin Okan
Gaytancıoğlu
Tekirdağ Balıkesir Edirne
Ayhan
Barut Mustafa
Adıgüzel
Adana Ordu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Fikret Şahin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama öncelikle
3üncü Genel Başkanımız, Kıbrıs kahramanı, büyük
siyaset adamı Bülent Eceviti saygı ve rahmetle anarak başlamak
istiyorum. Bugün, bilindiği üzere, ölümünün 13üncü yıl dönümüydü.
Sayın Başkan, konuşmama, Genel
Başkanımızın da sıklıkla gündeme getirdiği,
kamuoyunun da cevaplarını merakla beklediği birkaç soruyu
tekrarlayarak başlamak istiyorum.
Süleyman Şah Türbesi 22 Şubat 2015
tarihinde, bilindiği üzere, Türk topraklarından
taşınmıştı. Süleyman Şah Türbesi neden Türk
topraklarından kaçırılmış ve neden gereken müdahale yapılmamış
ve IŞİDe, bir terör örgütüne teslim edilmiştir?
Yine, Sakaryada ordumuza ait tank palet
fabrikası hangi ihaleyle BMC firmasına verilmiştir? İhale
ilanı nerede yayınlanmıştır? Tank palet
fabrikasının kâr garantili, ihalesiz olarak BMC firmasına
verildiği doğru mudur?
Diğer bir sorum: 15 Temmuz şehit ve
gazilerimize yardım amacıyla kurulan vakfın adresi nedir?
Yönetim kurulunda kimler vardır? Yardım için toplanan 309 milyon
liraya ne olmuştur? Harcandı ise kimler için
harcanmıştır?
Bu soruların cevabını kamuoyu ve
bizler bekliyoruz.
Efendim, diğer konumuz: Cumhuriyet Bayramı
öncesi yaptığım kısa konuşmada, Diyanet
İşleri Başkanlığının internet sitesinde yer
alan Kuruluş bölümünde ve yine, 2015 yılından bu yana Diyanet İşleri
Başkanlığının yayınlamış olduğu
245 cuma hutbesinde kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün adının
anılmadığını belirtmiştim ve 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı öncesi cuma gününde yayınlanacak olan hutbede Mustafa Kemal
Atatürkün adı anılacak mı diye sormuştum. Maalesef, o
zamandan bu yana cuma hutbesi sayısı 247ye yükselmiş
olmasına rağmen, yine Mustafa Kemal Atatürkün adı cuma
hutbesinde yer almadı. Birkaç örnek vermek istiyorum sizlere:
Bakınız, elimde, 18 Mart 2016 Cuma günü yani Çanakkale Zaferinin
tesadüf ettiği cuma günü hutbesinde Mustafa Kemal Atatürkün adı yok,
Çanakkale Zaferinde. Yine, 19 Mayıs 2017, 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı, yine cuma günü ve burada yine Mustafa Kemal
Atatürkün adı yok. Yine, 10 Kasım 2017, Mustafa Kemal Atatürkü anma
günümüz, yine burada Mustafa Kemal Atatürkün adı yok. Ve yine, 30
Ağustos -Zafer Bayramımız- 2019 tarihinde de Mustafa Kemal
Atatürkün adı yok. Tabii, bunlar bizler için elbette yaralayıcı
ve üzücü.
Şimdi diyeceksiniz ki: Hiç olumlu bir şey
olmadı mı? Elbette olumlu şeyler olmuştur. En son
yaptığımız konuşmadan sonra Diyanet İşleri
Başkanlığının internet sitesinde Kuruluş
bölümünde kurucusunun Mustafa Kemal Atatürk olduğuna dair -evet-
yazıyı görmüş olduk; bu, bizim adımıza sevindirici.
Yine, Diyanet İşleri Başkanlığının
cumhuriyetimizin 96ncı yıl dönümü münasebetiyle
yayınlamış olduğu kutlama mesajında cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün adını rahmetle ve minnetle
anmasından da oldukça memnun olduğumuzu belirtmek isterim.
Diyanet İşleri
Başkanlığı yayınladığı kutlama
mesajında cumhuriyeti şöyle tarif ediyor: Cumhuriyet, millet
iradesini görmezden gelen ya da hiçe sayan hiçbir tavrın meşru
olmadığının ve asla kabul edilmeyeceğinin de
ilanıdır. Bakınız, dikkatinizi çekiyorum millet iradesini
görmezden gelen diyor. Şimdi, bir milletvekili olarak, milletin bir
temsilcisi olarak işte bize burada görev düşüyor. Milletimiz, Diyanet
İşleri Başkanlığına şöyle diyor: Bizler
Mursi için gıyabi cenaze namazı kılıyoruz, efendim, Suudi
Kralın ölümü için yas tutuyoruz ama bu topraklarda yüce İslam dininin
yaşanmasını sağlayan, cumhuriyetimizin ve ülkemizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün adının millî günlerde, cuma
hutbesinde anılmasını istiyoruz ve onun ruhuna bir Fatiha
okunmasını istiyoruz. Benim de bir milletvekili olarak görevim
işte burada başlıyor; Diyanet İşleri
Başkanlığının yayınlamış olduğu
kutlama mesajında millet iradesini görmesini istiyoruz.
Önümüzde 10 Kasım var. Bakınız, bu
pazar 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün 81inci ölüm yıl dönümü,
anacağız hep birlikte. 8 Kasım Cuma günü Diyanet
İşleri Başkanlığının hutbesini millet
adına dikkatlice takip edeceğiz. Umarız artık bu
inatlaşmadan Diyanet İşleri Başkanlığı vaz
geçer ve ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün hutbede isminin yer
almasını sağlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 18- Bu Kanun yayımı tarihinden on
gün sonra yürürlüğe girer.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı
İzmir Adana Antalya
Zeki
Hakan Sıdalı İmam
Hüseyin Filiz
Mersin
Gaziantep
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, biraz
sessizlik olsun lütfen ve değerli arkadaşlarım,
konuşmacılara lütfen müdahil olmayalım yani bir yasama
faaliyetinin sonuna geliyoruz. Sizlerden, hepinizden birazcık soğukkanlı
ve serinkanlı olmanızı bekliyoruz.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak isteyen
Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce eski
Başbakanlarımızdan merhum Bülent Eceviti ölüm yıl
dönümünde rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Sayın milletvekilleri, 22/3/1971 tarihli, 1380
sayılı kırk sekiz yıllık Su Ürünleri
Yasasının değiştirilmesi elbette yararlıdır
ancak ben yaptım oldu anlayışıyla yapılan
düzenlemeler, maalesef, yine beklentileri çözmekten hayli uzak
kalmıştır.
Denizlerimize musallat olan işgalci göçmen
balıklar denizlerdeki canlı varlıklarımıza önemli
zararlar vermektedir ve henüz hiçbir tedbir alınmamıştır.
Balon balığı olarak bilinen yabancı balığın
bir çocuğa saldırıp parmağını kaybetmesine neden
olması, yine, bu balığı yiyen kedi ve köpeklerin ölmesi
günlerce medyayı meşgul etmiştir.
Tesislerin arıtmalarında temizlik için
kullanılan kimyasalların denize karışması sonucu deniz
çayırları ve bitki türleri zarar görmekte ve balık
yumurtalarının deniz dibinde barınacağı canlı
alan yok olmaktadır. Bilinçsiz balık avlama ve trol
avcılığının büyük zararlar verdiği bilinmektedir
ki yine yeterli önlem alınmamıştır.
Geçen hafta Demre Belediye Başkanımız
Okan Kocakayanın düzenlediği Demre-Kekova kültür sanat festivaline
katılarak güzel etkinliklerini izledim, Demreli ve Kaşlı
balıkçılarla sohbet imkânı buldum. Festival Demrenin kültür ve
tarih değerlerini tanıtmak ve Kekova gibi değerli bir alanı
duyurmak için düzenlenmişti, başarılı da oldu.
Demre ilçemizde St. Nicholas gibi Ortodoks
dünyasının ziyaret merkezi sayılan bir kilise vardır.
Ayrıca Roma, Bizans, Likya medeniyetlerinin tarih ve kültür
varlıklarını barındıran antik kentlere, temiz deniz ve
koylara ve Türkiye'nin en büyük dalyanına sahiptir. Kekova ise üzerinde
Likya ve Roma tarihî eserleri olan ve 2nci yüzyılda
yaşandığı düşünülen deprem nedeniyle önemli bir bölümü
denizin içine batmış, bir kısmı da karada olan bir antik
kente sahiptir. Dünyada eşi olmayan bu ilginç batık şehir yat
turizmi için gelenlere ve teknelerle gezenlere eşsiz bir manzara
sunmaktadır. Demre-Kekova festivaliyle Kekova Adasındaki batık
şehri tanıtmak ve koyun dünya çapında bir dalış ve
turizm merkezi olması için izinli dalışlara açılması
amaçlanmıştı. Aynı zamanda izinsiz, korsan
dalışların ve yarattığı tahribatın da
kontrol altına alınabileceği düşünülüyordu.
Birlikte sohbet imkânı bulduğum Demreli ve
Kaşlı hemşehrilerim balon balığının
balıkçılığa büyük ölçüde zarar verdiğinden
yakındılar. Ağlara çok fazla sayıda takılan bu
balığın tekrar denize atılmasının çözüm
olmadığını ancak -bir ücret
karşılığında- Bakanlığın ya da Su
Ürünlerinin bu balığı yakalayanlara ödeme yapması hâlinde
balon balıklarının azalıp büyük tehlike olmaktan
çıkacağı önerisinde bulundular. Bu konuda yaptığım
araştırmada, balıkta bulunan toksin maddenin ilaç sanayisinde
değerlendirildiğini öğrendim. Bu husus, bu
balığın toplanması için de bir teşvik unsuru olabilir
düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, Kaş ilçemiz,
dünya sualtı şampiyonalarının yapıldığı
Türkiyenin en büyük dalış merkezidir ancak hâlâ bir basınç
odası yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bu sebeple, geçen
haftalarda Jandarma Sualtı Kurtarma Ekibinden 4 askerimizin vurgun
yediği ve 1inin maalesef kurtarılamayarak şehit olduğu
basına yansıdı. Bölgedeki dalış uzmanları ve
vatandaşlar, Kaşa en yakın basınç odasının 200
kilometreden fazla mesafede, Antalya merkezinde olması nedeniyle önemli
kazalar sonucu ölümlere engel olunamadığından
yakındılar. Bölgede basınç odasının kurulması
Kaş ilçemizde dalış yapanlar için hayati önemdedir.
Yine Demreli hemşehrilerimiz, Demrenin
Türkiyenin sebze ihtiyacının yüzde 15ini
karşıladığını ama tarımdaki girdi
fiyatlarının yüksekliği nedeniyle tarım sektörünün giderek
cazibesini kaybedeceğini söylediler. Gerçekten tarım
politikalarının değişmemesi, tarımın bir reform
niteliğinde desteklenmemesi hâlinde Türkiye kısa zamanda,
korkarım, birçok tarım ürününü ithal etmek zorunda kalacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun Sayın
Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Toprak Mahsulleri
Ofisine her türlü ürünü ithal etme yetkisi verilmesi, Hükûmetin gündeminde
tarımı geliştirmenin bulunmadığını, hatta
çiftçiyi yok saydığını bir kere daha açıkça ortaya
koymuştur.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 19uncu madde üzerinde
aynı mahiyette 2 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 19- Bu Kanun hükümleri
Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Tuba
Vural Çokal Enez
Kaplan
Adana Antalya Tekirdağ
Ayhan
Erel Zeki
Hakan Sıdalı Yasin
Öztürk
Aksaray Mersin Denizli
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İlhami
Özcan Aygun İbrahim
Özden Kaboğlu Okan
Gaytancıoğlu
Tekirdağ İstanbul Edirne
Ayhan
Barut Mustafa
Adıgüzel
Adana Ordu
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen, Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Enez Kaplan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kaplan.
ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesi için verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine
İYİ PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Tarım ve Orman
Bakanlığının Karadeniz kıyılarında avlanma
derinliğini 24 metreden 18 metreye düşürmesiyle yeni balık
sezonu tartışmalarla birlikte başlamıştır. Avrupa
Birliğinin kararıyla Akdenize kıyısı olan ülkelerde
bu derinlik 50 metredir. Kim istiyor 18 metrede avlanmayı? Yani, çocuklarımızın
geleceği kimlerin elinde?
20 Aralık 2018 tarihinde Sayın Tarım
Bakanına yazılı olarak cevaplanması istemiyle bir soru
önergesi vermiştim. Neredeyse bir yıl olmuş, daha hâlâ cevap
gelmemiştir arkadaşlar. Şimdi bu soru önergesini hazır yeri
gelmişken sizlerle paylaşmak istiyorum:
Yapılan araştırmalara göre Karadenizde
26, Marmarada ise 124 balık türünün artık olmadığı;
araştırmacılar, bugün var olanların ise gerekli önlemler
alınmazsa yok olan türlerle aynı sorunu yaşayacağı
endişesi taşımaktadır.
Bu bağlamda;
Bugüne kadar kaç balıkçı teknesinin
ağ gözleri bakımından ve avladıkları balık boyu
büyüklüğünden dolayı ceza kesilmiştir?
Bugüne kadar kaç balıkçı teknesine avlanma
sahası dışında avlandığı gerekçesiyle ceza
kesilmiştir?
Bugüne kadar tezgâhlarda küçük balık satan kaç
esnafa ceza kesilmiştir?
Bazı ceza türlerinde olan ihbar ve yakalama
primlerinin, denizlerimizde kaçak ve yasa dışı avcılık
yapanlar için hayata getirilmesi düşünülmekte midir?
Denizlerimizde yok olan türlerin tekrar hayat
bulması ve var olan türlerin de hayatlarını gelişerek devam
ettirebilmesi için hedefler, planlar ve stratejiler nelerdir?
Önergemize hâlâ cevap verilmemiştir.
Değerli milletvekillerim, ülkemizin
kıyı şeridi uzunluğu adalarla beraber 8.333 kilometredir.
Bu uzunlukta dünyada 14üncü sıradayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Denizciliği Türk'ün büyük milli ülküsü olarak benimsemeli ve az zamanda
başarmalıyız. demiştir. Lakin hâlâ denizcilik
bakanlığı kurulamamıştır; denizler âdeta kendi
hâline bırakılmış, vahşice yağmalanmaya maruz
kalmıştır. Hiç düşündünüz mü, çocuklarımız lüfer
yiyecek mi? Peki, size soruyorum, en son ne zaman kofana yediniz? Hemen hemen
her gün medyada zehirli Akdeniz balon balığı haberlerini
görüyoruz. Sayın Bakan bu konuyla ilgili noktalardan bizleri haberdar
ederse seviniriz. Gerçi yazılı soru önergemize cevap alamadık,
buna da cevap alacağımız yoktur.
Değerli milletvekilleri,
çıkaracağımız bu kanunlarla daha caydırıcı
olabiliriz. Usulsüz balık avcılığı vatana ihanettir;
ha ormanları yakmışız ha bu işi yapmışız.
Yok olan türlerle ilgili çalışmalar için su ürünleri fakültesinden
destek almalıyız. Koruma altındaki türlerle ilgili daha
caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır.
Ağ ambarları, ağ gözenekleri bakımından tekneler
limanlardan çıkarken yetkililerce kontrol edilmeli, balığı
denizden yavrularıyla beraber çekme işi son bulmalıdır.
Yasak yerlerde ve yasak zamanlarda trolcülük yapanlar, resifleri yani
balık yuvalarını bozanlar hakkında hapis cezaları
uygulanmalıdır.
Bu yıl tezgâhlarımızda palamut yok,
lüfer zaten yok, çinakopun ise büyümesine asla izin vermiyoruz. Tüm bu
olumsuzluklar yetmiyormuş gibi Karadeniz kıyılarında
avlanma derinliği 24 metreden 18 metreye düşürülmektedir. Bu da
denizlerimizde 40 metreye kadar yayılım gösteren ve koruma
altında bulunan endemik deniz çayırlarına hasar vermekten ve bu
çayırlarda balıklarımızın barınma, beslenme,
avlanma ve üreme gibi yaşamsal faaliyetlerini engelleyerek âdeta
balıkları beşiğinde boğazlamaktan başka bir
şey değildir.
Bu yanlışlıkların en kısa
zamanda düzelmesini temenni eder Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini ele almadan
önce çevreyi ilgilendiren yasalarda yapılan değişikliklere
değineceğim, sonrasında da aynı konuda bekleyen kanun
tekliflerine değineceğim.
Mera Kanunu, İmar Kanunu, Kıyı
Kanunu, Çevre Kanunu, Maden Kanunu, şimdi Su Ürünleri Kanunu, hemen hemen
hepsi torba şeklinde görüşüldü ve bu kanun da dâhil olmak üzere
şu ana kadar 71 maddede değişiklik yapıldı; bunlar
ikişer kez değiştirildi. Şimdi, bunların
dışında, sırada olan 2 yasa teklifi var: Birincisi,
Boğaziçi Kanununun değiştirilmesi; ikincisi, Tapu Kanununun
değiştirilmesi. Dolayısıyla bütün bunları birlikte ele
alacağız.
Birlikte ele aldığımız zaman,
özellikle AK PARTİ Grubuna yönelerek tabii ki şu temel çelişkiye
öncelikle değinmek isterim: Eleştiri yöneltildiği zaman Türkiye
hukuk devletidir. diyorlar fakat hukuk devletinin ilk ölçütü Anayasaya
saygıdır, Anayasanın üstün ilkelerine, üstünlüğüne
saygıdır, hukukun genel ilkelerine saygıdır. Biz
Meşru değil bu Anayasa ama yürürlükte. diyoruz, saygı
göstermeyenlerse Meşrudur ama yürürlükte değil. demek istiyor.
Şimdi, burada çok ciddi anayasal sorun var, bu konuda mutabakat
sağlamak lazım.
İkincisi: Bu salonda sıkça vatan
haini-vatansever ayrımı ve çatışması
yaşanıyor; oysa, çevre ve ülkeyi düzenleyen yasalara dikkat edenler
mi acaba daha çok vatansever oluyor yoksa çevre ve doğal değerleri
torbalara dolduranlar mı? Bu soruyu sağlıklı bir biçimde
yanıtlamak gerekir.
Şimdi, bu konuda bu yasa teklifinin,
görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin en olumlu tarafı
-konuşmacıların da belirttiği gibi- torba yasa
olmayışı, bu bizi teselli ediyor fakat olumsuz tarafı bir,
bunun biyosfer, ekosistem ve ekoloji bütününde ele alınmaması, bu ögelerin
ihmal edilmesi.
Şimdi, bu konulara girmeyeceğim fakat
hukuk açısından esasen ihmal edilen uluslararası
sözleşmeler; Türkiyenin taraf olduğu uluslararası
sözleşmeler; bölgesel, özellikle tam bu konuyu ilgilendiren Barcelona
Sözleşmesi yani Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması
Sözleşmesi ve Bükreş Sözleşmesi yani Karadeniz'in Kirliliğe
Karşı Korunması Sözleşmesi veya Biyolojik Çeşitlilik
Sözleşmesi. Mesela, geçen hafta burada verilen önergede Karadenizin
Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi dikkate
alınsaydı pekâlâ başka ülkelere karşı da bizim
kozlarımız olabilirdi.
Ben, bunlar üzerinde durmayacağım, esasen
benim üzerinde duracağım husus birçok hatibin de değinmiş
olduğu üzere, anayasal açıdan bu düzenlemenin ne ifade ettiği
çünkü esasen bu düzenleme, Su Ürünleri Kanunu, Türkiye açısından
Anayasanın 3üncü maddesi Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bir bütündür. maddesinden başlayarak Anayasanın birçok maddesi
açısından değerlendirilmelidir; ciddi açıdan, ciddi olarak
sorunludur. Bunlar: Esasen, yasayla düzenlenmesi gereken ama yönetmeliğe
bırakılan hususlar açısından -madde 2, madde 11, madde 137-
öte yandan, özellikle su ürünlerinde uyulması gereken kuralların, bu
konuda örgütlenme ve kooperatifçiliğin, Anayasanın ilgili maddeleri
açısından değerlendirilmesi gereklidir. Bunun yanı sıra
mesela, burada, İhale Kanununda yapılan istisna, esasen Anayasa
madde 48 açısından, çalışma özgürlüğü
bakımından sorunludur ama iktisadi liberalizmin yağma düzenine
dönüşmesi açısından da sorunludur. Bu konuda kooperatiflere yer
verilmemesi kooperatifçiliğin gelişmesine dair Anayasanın
171inci maddesi açısından sorunluğu olduğu gibi, özellikle
konunun uzmanlarının dışlanmış olması hem
Anayasa madde 70 hem de sosyal devlet bakımından, Anayasa madde 2
çerçevesinde ciddi soru işaretleri taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu açıdan, tabii ki konuya Anayasa bütününde
baktığımız zaman, esasen, devletin çevre kirliliğini
önleme, çevreyi koruma ve geliştirme ödevi su alanları
açısından da geçerli olduğu için, bu alanların yerel
yönetimlere verilmesi yerine merkezî yönetime geçirilmesi de yine anayasal
açıdan ciddi sorunlar yaratmaktadır; tabii ki madde 171
kooperatifçilik ve madde 172 tüketicilerin korunması açısından
da sorunludur.
Şimdi, bunun yanı sıra
değineceğim özellikle Boğaziçi Kanununda yerel yönetimler ve
koruma kurulları için öngörülen yetkilerin Çevre
Bakanlığına ve Cumhurbaşkanlığına
aktarılması, Anayasanın amir hükmü olan, değişmez
maddesi olan 2nci maddesine aykırı olduğu gibi, 127nci maddeye
da açıkça aykırıdır. Zaten bu alanın Çevre
Bakanlığına verilmesi de Anayasaya aykırı idi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, toparlayayım izninizle.
BAŞKAN Lütfen.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu, bürokratlar tarafından
hazırlanmış olan metin eğer burada kanun teklifi olarak ele
alınırsa Anayasaya çifte aykırılık olacak çünkü
teklifin sahibi bu Meclis olmalıdır ama esasen, bu
yasalaşırsa tam da birçok Anayasa maddesine
aykırılığın ötesinde İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığına kayyum tayin edilmiş
olacaktır. Bu, çok tehlikeli bir girişimdir; dileriz ki bu
gerçekleşmez.
Diğer kanun ise meralarda
yapılaşmanın önünü açan, kıyılarda yapılaşma
hususunda yabancılara mülk satışına kadar birçok hüküm
getiren düzenleme de Türkiye bütününü kıskaç altına almak
anlamına gelmektedir. Bu da çok yönlü olarak aykırılık
taşımaktadır; tabii ki Anayasaya aykırılık
taşımaktadır. Anayasanın 2nci maddesi açısından
her 2 kanun teklifi diğerleriyle birleştirildiği zaman Türkiye
ülkesinin bölünmezliği ilkesine aykırılık
taşınmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, yarım dakika alabilir miyim.
BAŞKAN Bir dakika vereyim ben Hocam, buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Çok
teşekkür ederim.
Şimdi, bu kanun açısından belki tek
teselli kaynağımız, bir çevre kodu hazırlanabilir mi?
Şimdi, elimde Code de Lenvironnement var, Çevre Kodu evet,
Fransanın; çok değil, 1.700 sayfa.
Bizim ülkemiz Fransadan çok daha büyük. Acaba biz
bir çevre kodu hazırlayamaz mıyız? Bizim ülkemiz Fransadan daha
az mı değerli? Fransızlar bizden daha çok mu yurtsever? Biz
yurtsever değil miyiz? Ülkemizin toprak, su ve hava alanını
koruyucu bütüncül düzenlemeler yapamaz mıyız? Ben, otuz yıl,
karşılaştırmalı anayasa hukukunda çevre hakkı
dersini verdim ama sadece Batı ülkelerinde değil, Tunus ve Fas gibi
devletlerde yasa yapım sürecine, anayasa yapım sürecine
katıldım ama bu şekilde bir yasa yapım sürecini hiçbir
ülkede görmedim. Anayasaya aykırılıklarla dolu böyle bir teklif
yasalaşacaksa eğer, tek olumlu tarafı, acaba biz, Türkiye için
bir çevre yasasının -su ürünlerini de kapsamına alan bir çevre
yasasının- yapılma yolunu açabilir miyiz? İşte bu bizi
teselli ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Hocam.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Efendim,
aleyhinde de konuşmuş oldu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Umarım bu konuda hepimiz yurtsever olduğumuza göre, bu konuda
hiçbirimiz diğerini vatan haini olarak suçlayamayacağımıza
göre, gelin hep birlikte yurtseverliğimizi test edelim, Anayasaya bağlılığımızı
test edelim ve bütün Türkiyeyi kucaklayan bir çevre kodu hazırlamak için
bu akşamdan itibaren harekete geçelim çünkü yasama Meclisinde 200 uzman
var, 600 vekil de farklı alanlarda uzmanlaşmış bulunuyor,
gelin Türkiye için uzlaşalım.
Teşekkür ederim dikkatiniz için.
Saygılar sunarım, sağ olun. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19uncu madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Şimdi
İç Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere
lehte ve aleyhte birer kişiye söz vereceğim.
Lehte olmak üzere ilk söz Gümüşhane
Milletvekili Sayın Cihan Pektaşa aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
değişiklik teklifi hakkında şahsım adına lehte
söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
1971 yılından beri yürürlükte olan Su
Ürünleri Kanununda, teknolojik gelişmeler, bilimsel, çevresel, sosyal
hususlar ile sektörün de ihtiyaçları dikkate alınarak günümüz
şartlarına uyumlu hâle getirilmek üzere önemli
değişiklikler yapılmaktadır.
Kanun teklifiyle esas maksadımız,
denizlerimizi, denizlerimizde yaşayan canlıları ve dürüst bir
şekilde balıkçılık yapan
balıkçılarımızı korumak, koruma-kullanma dengesini
daha işler hâle getirmektir.
Balık varlığımızı
artırmak suretiyle hem kendi iç tüketimimizi hem de
ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz. Balık
üretimini artırırken onların kendi doğal ortamlarında
yetişmeleri de çok önemlidir. Bu maksatla son yıllarda denizlerimizin
temiz tutulmasıyla alakalı çok önemli çalışmalar
yürütülmektedir. Deniz çöplerinden atık su yönetimine, atıkların
geri kazanılmasından acil müdahaleye, deniz ekosistemlerinin
korunmasından kıyı habitatlarının korunmasına,
sularımızdaki kirlilik çalışmalarından gemi
atıklarının alınmasına kadar birçok alanda entegre bir
şekilde proje devam ediyor.
Denizlerimize kıyısı olan 28
ilimizdeki 350 ayrı noktadan mutat zamanlarda alınan numuneler 50
ayrı parametre üzerinden inceleniyor ve su kalitesi sürekli takip
ediliyor. Nehir havzalarımızın büyük bölümünde ve göllerimizde
de aynı çalışmalar devam etmektedir.
Denizlerimize kıyısı olan illerimizde
yaşayan nüfusumuz toplam nüfusumuzun yarısından daha
fazladır. Marmara Bölgesi, ülkemiz yüz ölçümünün sadece yüzde 11ini
teşkil ediyor. Buna karşılık, nüfusumuzun yüzde 28i ise bu
bölgede yaşıyor. Ülkemiz nüfusunun beşte 1ine yakını
İstanbulda yaşamakta ve sanayi kuruluşlarımız da
ağırlıklı olarak bu bölgede faaliyet göstermektedir.
Dolayısıyla bu bölgede çevre baskısı oldukça yüksek durumda
ve maalesef bu yoğun baskı altında Marmara
korunamamış, Haliçte canlı hayat yok olmuş ve Haliç âdeta
bataklığa dönmüştü. 1994 yılında, İstanbuldaki
atık suların sadece yüzde 5i arıtılabiliyor, geri
kalanı denize bırakılıyordu; Marmarada yaşayan 125
balık türü 4e düşmüştü, sahillerden denizlere girilemiyordu.
Önce Haliçteki 4,5 milyon ton çamuru temizledik. Haliçin ve
Boğazın her iki yakasına ve İstanbulun bütün sahillerine
kolektörler inşa ederek atık suları toplayıp
arıttık.
İstanbulda 88 atık su arıtma tesisi
inşa ettik. Bunların 9 tanesi ön arıtma, diğerleri
biyolojik ve ileri biyolojik atık su arıtma tesisleridir. Bugün
İstanbuldaki atık suların yüzde 99u
arıtılmaktadır ve denizlerimize her yerden girilebilmektedir.
Şu anda Haliçte en az 42 tür balık yaşıyor. İç
denizimiz olan Marmara Denizi, balık popülasyonu yönünden en zengin
denizimiz hâline geldi. Haliç ve Marmarayı kurtarmak için milyarlarca
lira para harcandı.
Maalesef, korunamamış diğer bir
değerimiz ise Ergene. Ergene, 2 metreküp/saniye debisi olan ancak denize 9
metreküp/saniye olarak dökülen bir nehrimizdir. Hızlı nüfus
artışıyla beraber, o bölgelerdeki şehirlerin atık
suları arıtılmadan Ergeneye deşarj ediliyordu. Asıl
felaket, Çorlu ve Çerkezköy başta olmak üzere, bölgede yüzlerce sanayi
tesisi plansız bir şekilde yapılmış ve faaliyete
başlamıştı. Birçoğu fazla su tüketen sanayi tesisleri
Ergeneye âdeta zehir bırakıyordu. Yok olma noktasına gelen
Ergeneyi kurtarmak için 2011 yılında Ergene Eylem Planı
hazırlanmış ve 15 paketi ihtiva eden entegre proje hayata
geçirilmiştir. 13 adet ileri biyolojik atık su arıtma tesisi
inşaatı bitirilerek oradaki belediyelerimize teslim edilmiştir.
Sanayi tesisleri için ise 5 tane atık su arıtma tesisi inşa
edildi, 1 tanesine devam ediliyor.
Buradaki arıtılan atık sular
artık Ergeneye deşarj edilmeyecek. Yaklaşık 50 kilometre
uzunluğunda yapılan bir tünel ve kolektör inşa edilerek,
yaklaşık 4 bin 500 metre uzunluğundaki deniz deşarj
hattıyla beraber Marmara Denizinin 47,5 metre derinliğinde dip
akıntıya verilecektir. Kolektör inşaatı bir ay sonra
devreye alınıyor. Yüzde 95 mertebesine gelen projenin tamamı
önümüzdeki yıl bitiyor. Maliyeti yaklaşık 4 milyar liradır.
Ergene Projesi dünyanın en büyük entegre havza koruma projesidir.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizde
oluşan atık suların yüzde 87si arıtılmaktadır.
Temiz denizlerin bir göstergesi olan mavi bayrak sayımız 463e
yükseldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Pektaş.
CİHAN PEKTAŞ (Devamla) Şu anda mavi
bayrak sayısında dünyada 3üncüyüz, inşallah 2023te dünya
1incisi olacağız. Denizlerimizin korunması için gerekli
çalışmaları kararlılıkla yürütüyoruz. Bizden sonraki
nesiller inşallah kurtarmak zorunda kalmayacaklar.
Bu kanun teklifine kabul oyu vereceğimi beyan
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, aleyhte
olmak üzere son söz İzmir Milletvekilimiz Sayın Bedri Sertere
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Serter.
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle 3üncü Genel Başkanımız
Sayın Bülent Ecevitin 13üncü ölüm yıl dönümünü rahmetle ve
saygıyla anmakla başlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde grubum adına
evet oyu kullanacağımızı açıklarken
tamamlayacağımız bazı noktaları da sizlerle
paylaşmak istiyorum, ondan dolayı söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bu ülkenin bir milletvekiliyim, sizler de bu
ülkenin seçilmiş değerli milletvekillerisiniz; bugün buradayım,
sizler de buradasınız çünkü bazı gerçekler var ki hepimizi
derinden etkilemekte. İzmir gibi bir deniz kentinde çupranın, barbun
balığının, sardalyanın, tekirin, palamudun, topan
kefalin tadını çocukluğundan beri damağında hisseden
biri olarak, Kemeraltının deniz kokan Havra Sokağında
öğlen yemeğini harçlığının ancak yetebildiği
ekmek arası sardalyayla doyuran 10 yaşında bir çocuk iken
denizin yosun kokusuyla büyümüş, tuzuyla olgunlaşmış yerli
ve millî bir milletvekili olarak bu hazinelerimizin layıkıyla
korunması adına bugün bu kürsüden sizlere sesleniyorum değerli
milletvekilleri. Önümüzde önemli bir gündem maddesi olarak duran ve
değerlendirmeye aldığımız Su Ürünleri Kanununa kafa
yormamak mümkün değil. Bugün burada, ben sizlerle birlikte bunun
kavgasını vermezsem yarın İzmirde balıkçı
kardeşim Şakire ne derim acaba? Kırk sekiz yıl önce
hazırlanmış bir kanunu güncellemek ve hayatın şu anki
gerçekleriyle yüzleşerek yasalaştırmak bizlere
yakışmaz mı? Su ürünleri fakültelerinde okuyan sevgili
öğrencilerimizin ve evlatlarımızın mühendis olabilmek için
dört yıl dirsek çürüterek okumalarını bir kenara itmek
haksızlık değil midir? Su ürünleri mühendisi olmuş
evlatlarımızın ve onları yetiştiren
hocalarımızın çabası, topluma, çocuklarımıza
sağlıklı deniz ürünlerini ulaştırmak ve bu ekosistemin
gelişmesi için çalışmak değil midir? Ve onların
mesleklerini icra etmeleri doğal bir seleksiyon değil midir?
Sevgili vekillerim, bir düşünün, üç tarafı
denizlerle çevrili bu cennet ülkemde Konyanın Beyşehir Gölü,
Erzincanın tuzlu akarsularının damarlarımızda
akışını hissederken ve doğal zenginlikleriyle bu
cennet vatanımızda yaşarken, bizler limanlarıyla dünya
ticaretinde söz sahibi olmak ve bu ticaretin önemli bir paydaşı olmak
isterken, denizcilik ve su ürünleri bakanlığımızın
olması ülkemize yakışmaz mıydı? Sizleri düşünmeye
davet ediyorum. Doğanın ve Allahın bize bahşettiği
tüm bu zenginlikleri sadece Tarım ve Orman
Bakanlığımızın sorumluluğuna vermek hem
Tarım ve Orman Bakanlığına büyük bir yük getiriyor hem de
denizlerimize ve denizcilerimize büyük bir kötülük olmuyor mu?
Bir düşünün, büyüklüğü, büyüklü küçüklü
120 doğal göl, 42 akarsuya sahip, 8.333 kilometre deniz
sınırı olan güzel Türkiyemizin bu doğal
varlıklarını korumak ve daha da zenginleştirmek adına
çalışacak ayrı bir bakanlığımızın
olması nasıl mümkün kılınabilir, siz değerli
vekillerimize soruyorum. Tabii ki bu bakanlığın ismine de
Denizcilik ve Su Ürünleri Bakanlığı desek, herhâlde Afyonlu
hemşehrilerimizin dediği gibi, ekmekli kadayıfın üstüne
kaymak olur, değil mi?
Bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım mı?
Madalyonun öbür yüzünde, bu işe gönül vermiş ve yetişmiş,
sayıları 15 binleri geçen su ürünleri fakültesi mezunu, bunun
yanında denizcilik fakültelerinden mezun olan on binlerce genç
evladımızın bu sorunlarını kim çözecek? Bence, önce bu
yüce Meclis görevini yapmalı, sonra da kurulması gereken denizcilik ve
su ürünleri bakanlığımızı nasıl kuracağımızı
düşünmeliyiz.
Özetle, bu kadar konuşma boşuna
değil. Vekillerim, birçok fakültede su ürünleri mühendisi
yetiştireceksiniz ve sonra bir kanun çıkarıp fahri su ürünleri
görevlisi adı altında bir meslek çıkaracaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Serter.
BEDRİ SERTER (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu kıymetli hazineleri korumak ve
geliştirmek için bu işe gönül verip mezun olmuş ancak işsiz
kalmış evlatlarımızın hakkı değil midir bu
mesleği icra etmek? Bugün buna evet diyenler, bu kadar
yetişmiş değerli bölüm insanlarına
haksızlığın daniskasını yapar,
evlatlarımıza günah eder, bunun vebalini almak hiçbir değere
sığmaz. Böyle bir gerçeklik gözlerinizin önünde dururken bu kanunu
inceleyen ve benzer vicdan muhasebesini yapan milletvekillerinin gözlerinde ben
benzer satırları okumaktayım. Vicdanlarımızla hareket
etmeliyiz bu konuda, değil mi? Fahri trafik sorumlusu değil bu
yetkili. Suyumuz, gıdamız, deniz turizmimiz, geleceğimiz ve
evlatlarımızın geleceği için kimi, kimlere yetkili tayin
ediyoruz? Grubum adına konuşan tüm milletvekillerimizin
düşüncelerine içtenlikle katılıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Serter,
bitirelim.
BEDRİ SERTER (Devamla) - Gelin, bu kadar hayati
olan bu işi, hem hazinelerimizi hem de evlatlarımızın
geleceğini layıkıyla koruyacak, sahiplenecek ve
geliştirecek olan bu işlerin erklerine teslim edelim. Yani su
ürünleri ve denizcilik fakültelerinden mezun olan evlatlarımıza
Meclis olarak bizler, hep birlikte sahip çıkalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
şekilde teklifin tümüyle ilgili olarak bütün görüşmeleri
bitirmiş bulunuyoruz.
106 sıra sayılı Edirne Milletvekili
Fatma Aksal ve Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile 40
Milletvekilinin Su Ürünleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
Değerli milletvekilleri, gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından, alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 6 Kasım 2019
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 00.16