TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
17nci Birleşim
13 Kasın 2019
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, 12 Kasım Düzce depreminin
20nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Isparta Milletvekili Aylin Cesurun, 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgünün, 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Gençlik ve Spor
Bakanlığında görevde yükselme ve unvan değişikliği
sınavı yapılmadığı hâlde il, ilçe, şube
müdürü, yurt müdürü, gençlik merkezi müdürünün nasıl
atandığını, gençlik hizmetleri ve spor ilçe müdürü
atamalarının neden görevde yükselme sınavından ayrı
tutulduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
ihracatımızın ekonomimizi büyüten itici güçlerden biri olmaya
devam ettiğine ilişkin açıklaması
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 12 Kasım Düzce depreminin
20nci yıl dönümü vesilesiyle olası depremlere karşı
önlemlerin alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, çiftçinin, üreticinin ve
besicinin zor durumda olduğuna, çiftçinin borçlarına
karşılık desteklemelerine el konulmasına gerekçe gösterilen
30527 sayılı Tebliğin yürürlükten kaldırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Tarım ve Orman
Bakanlığına ilişkin 2018 Sayıştay Denetim
Raporunda yer alan tespit ve bulgulara ilişkin açıklaması
6.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, iktidarın halkın
sorunlarına çözüm üretemediğine ve dar gelirli kesimin
mağduriyetinin arttığına ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, İstanbul ili
Sancaktepe Güreş, Eğitim ve Kamp Tesislerinin vatandaşların
ve sporcuların kullanımına açılması için öngörülen bir
tarihin olup olmadığını ve oluşan kamu
zararının hesabını kimin vereceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.-
Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas ili Kangal ilçesi Pınargözü
köyünde yöre halkının altın madeni sondaj
çalışmalarına yönelik taleplerinin neden görmezden
gelindiğini ve yaşanılan hukuksuzluğa dur denilip
denilmeyeceğini Çevre ve Şehircilik Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
9.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Hazine ve Maliye
Bakanlığının ekonomi aleyhine algı oluşturmaya
çalışanlara karşı hukuki süreç başlatacağına
ilişkin açıklaması
10.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, İstanbul ili Fatih
ilçesi ile Antalya ili Konyaaltı ilçesinde vuku bulan intihar
olaylarının ardından Gaziantep ili Beylerbeyi İmam-Hatip
Ortaokulu sözleşmeli Türkçe öğretmeni Saadet Harmancının
intihar etmesinin insanlarımızın ne denli psikolojik ve ekonomik
buhran içinde olduğunun göstergesi olduğuna ilişkin
açıklaması
11.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, 10 Kasım
günü Atatürkün ebedi istirahatgâhını siyasi parti mitingine
çevirenlerin görmezden gelinip Atasını Gençliğe Hitabesiyle
anmak isteyen gençlerin susturulmak istenmesinin kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, 13 Kasım Nuri
Demirağın vefatının 62nci seneidevriyesi vesilesiyle AK
PARTİ iktidarı olarak Nuri Demirağın havacılık
ve millî savunma sanayisi alanlarında hayal ettiği birçok
çalışmayı gerçekleştirdiklerine ve gerçekleştirmeye
devam ettiklerine ilişkin açıklaması
13.-
Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlıkın,
Şanlıurfa merkez ve ilçelerinde yaşanılan elektrik
kesintilerinin çiftçileri mağdur ettiğine ilişkin
açıklaması
14.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, 11 Kasım Millî
Ağaçlandırma Gününde daha yeşil bir Türkiye için 81 ilde
eş zamanlı gerçekleştirilen 11 milyon fidan dikimi
kampanyasının geleceğe dair umutları yeşerttiğine
ve 14 Kasım Dünya Diyabet Günü vesilesiyle herkesi duyarlı olmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
15.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, 18 Kasım Erdin
Bircanı vefatının 1inci yıl dönümünde rahmetle
andığına, can güvenliği sorunu oluşturan
Keşan-Enez yolunun ne zaman tamamlanacağını ve gecikilen
her gün için meydana gelebilecek kazaların sorumluluğunun üstlenilip
üstlenilmeyeceğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Samsun ilinde vatandaşın
Ekonomi nasıl düzelecek? sorusuna Hazine ve Maliye Bakanının
verdiği cevaba ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, ekonomi yönetiminin
başarısızlığını ortaya koyanlara yönelik
yeni bir baskı ortamının hazırlığı içinde
olunduğuna, yeni yönetim sistemiyle hiçbir temel sorunun çözülemeyeceğine
ilişkin açıklaması
18.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, ülkemizin geleceği
için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde güvenlik, sağlık, eğitim ve adalet
alanlarında güçlü adımlarla ilerlenildiğine ilişkin
açıklaması
19.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğde Ömer Halisdemir
Üniversitesine Diş Hekimliği Fakültesinin
kazandırılmasının Niğde ili için önemli bir
gelişme olduğuna ilişkin açıklaması
20.-
Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplanın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün
ölümünün 81inci yıl dönümüne ve Trakya il ve ilçelerinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 6 üyesi tutuklu bulunan Grup
Yorum üyelerinin açlık grevi eylemlerini sürdürdüğüne ve Meclisi
açlık grevi konusunda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
22.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğluun, 13 Kasım
Kırım Tatar Türkleri Lideri Mustafa Abdülcemil
Kırımoğlunun 76ncı doğum yıl dönümü ile
Tekirdağ ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci
yıl dönümünü kutladığına, Nuri Demirağı
vefatının 62nci seneidevriyesinde rahmetle andığına,
ABD Başkanı Donald Trumpın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana bir mektup daha gönderip göndermediğini, gönderdiyse cevap
verilip verilmediğini Türk milletinin öğrenmek istemesinin en tabii
hakkı olduğuna, dış politikada ebedî düşmanlık ya
da daimî dostlukların olmadığına, Rusya
Dışişleri Bakanı Sergey Viktoroviç Lavrovun Erivanda
sözde soykırım anıtına çelenk bırakmasını
Azerbaycan ve Türk milletine yapılmış hakaret olarak
gördüklerine, İYİ PARTİ İstanbul İl Başkanı
Buğra Kavuncu için verilmiş koruma kararının
kaldırılmasına ilişkin açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, uluslararası hukuktan kaynaklanan
hak ve çıkarlarımızı muhafaza etmek için yürütülen
çalışmalara yönelik tehditlerin devam ettiğine, terörle
mücadelede haklı, meşru ve zorunlu bir adım olarak
Barış Pınarı Harekâtını gerçekleştiren
Türkiyenin ABD ve Rusyayla varılan mutabakatlara tam anlamıyla
uyduğuna ancak bölgede hâlâ faal olan terör unsurlarının
sivilleri de hedef aldığına ilişkin açıklaması
24.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin
işkence gördüğü iddialarına yönelik Metin Yılmaz ile
Nurullah Özgünün avukatlarıyla yapılan görüşmede Metin
Yılmaza Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinden darp
raporu alındığını öğrendiklerine, işkence
denilince sadece Filistin askısının mı
algılandığına, Diyarbakırın Yenişehir ve
Hazro ilçeleri ile Şırnakın İdil ilçesine ve Dersimin
Mazgirt ilçesi Akpazar Belde Belediyesine kayyum atandığına,
Hükûmetin hırsız gibi gece yarısı belediyelere girmesinin
artık sorgulanması ve topyekûn itirazın olması gerektiğine,
demokrasinin her zaman her yerde savunulacak bir olgu olduğuna
ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, AB Dış
İlişkiler Konseyinin Doğu Akdeniz yaptırım
kararına yönelik Türkiyenin ve KKTCnin Doğu Akdenizdeki
haklarından taviz verilmeyerek bölgedeki sorunların kalıcı
çözümü için diplomatik adımların atılmasının zaruri
olduğuna, Türkiye-ABD ilişkilerinin kurumsal kimliğini
kaybettiğine, ambargo yiyen, hakaret ve ültimatom mektubu yiyen bir
Türkiye görüntüsünden çıkılması, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın Türkiyeye yapılan saygısızlığa
milletimize yakışır cevabı vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
26.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 128 sıra sayılı
Kanun Teklifine tüm milletvekillerinden destek ve katkı beklediklerine,
13 Kasım Tekirdağ ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
97nci yıl dönümüne, işkencenin her türlüsüne karşı
olduklarına, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın kayyum
atamalarının Kürtlere karşı bir operasyon olduğu
ifadelerini reddettiklerine, kayyum atamalarının terörle mücadele
bağlamında anayasal bir tedbirin idarece kullanılması
olduğuna, Doğu Akdeniz meselesinde ülkemizin
kararlılığının had safhada devam ettiğine
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Erzurum Milletvekili
Selami Altınokun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 13 Kasım
Tekirdağ ili ile 14 Kasım Malkara, ve Hayrabolu, 17 Kasım
Şarköy ilçelerinin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci
yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
31.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 13 Kasım Gaziantep ili
İslahiye ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu
yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
32.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Çinden yola çıkan China
Railway Expressin Bakü-Tiflis-Kars tren hattını kullanarak Prag
kentine varması vesilesiyle demir yollarında destansı bir
atılım gerçekleştiren Büyük Atatürkü rahmetle
andığına ve demir yollarının yeniden devlet
politikası hâline getirildiğine ilişkin açıklaması
33.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, tarım alanında ülkemizin
önemli ihracat kalemlerinden olan limon üretimiyle ilgili eylem planına
ihtiyaç olduğuna ve limon yetiştiricilerinin karşılaştığı
problemlerin tespit edilerek çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması önergesinin
hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMM
sığınağının Sığınak
Yönetmeliğine uygun hâle getirilmesini Meclis
Başkanlığından istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
35.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Türkiyenin
Bolivyada yaşanılan gelişmeleri endişeyle izlediğini,
yönetimlerin demokratik süreçlerle iş başına gelmesi ilkesine
önem atfettiğini bildirdiğine ilişkin açıklaması
36.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ilinde
özelleştirilen şeker fabrikasının yarattığı
sıkıntıların devam ettiğine ilişkin
açıklaması
37.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, mahalleye dönüştürülen belde
ve köylerde yaşayan vatandaşların mağduriyetine
ilişkin açıklaması
38.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, hazırlanan yeni
yargı paketinde ulusal ve yerel basını zor durumda
bırakacak düzenlemelerin yer aldığına ilişkin
açıklaması
39.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 26 Ekim-4 Kasım tarihleri
arasında Romanyada gerçekleştirilen Dünya Bilek Güreşi
Şampiyonasında dünya şampiyonu olan Yusuf Ziya
Yıldızoğlunu tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
40.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, iktidarı
bir yandan 11 Kasımda 11 milyon fidan dikimi kampanyasıyla övünen
diğer yandan da Bursa ili 75. Yıl Mahallesinde plan
değişikliği yaparak 4.700 metrekarelik yeşil alanı
Dinî eğitim tesisi adı altında imara açan uygulamalarıyla
ortaya koyduğu çelişkilere son vermeye davet ettiğine
ilişkin açıklaması
41.-
Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma
Gününde hemşehrilerinin bir saat içerisinde 303.150 fidanı toprakla
buluşturarak dünya rekoru kırdığına ilişkin
açıklaması
42.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin
işkence gördüğü iddialarıyla ilgili TBMM İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığından
talep edilen bilginin gelip gelmediğini öğrenmek istediklerine ve 128
sıra sayılı Kanun Teklifine karşı olduklarına
ilişkin açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın,
Meclisteki grupların HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence
gördüğü iddialarının araştırılıp
aydınlatılması yönündeki ortak talebini İçişleri
Bakanlığına ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığına yazıyla ilettiğine
ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, HDP
Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığından herhangi bir bilgi dönüşünün
olmadığına ilişkin konuşması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın yaptığı açıklaması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, 13/11/2019 tarihinde Adana Milletvekili
İsmail Koncuk ve 19 milletvekili tarafından, Gaziantep Beylerbeyi
İmam-Hatip Ortaokulunda Türkçe öğretmenliği yapan Saadet
Harmancının kendisine mobbing uygulandığı yönündeki
intihar notu ile aynı vakaların tekrarlanmaması için
sözleşmeli çalışanların çalışma
şartlarının incelenmesi ve iyileştirilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 13/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, belediyelere yapılan
kayyum atamalarının yarattığı hukuksuzlukların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13
Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, iklim değişikliklerinin ülkemize
etkilerinin incelenerek Türkiyenin iklim politikalarının
düzenlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2009) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 13 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, 2003-2019 yılları arasında
AİHMe başvuruda bulunan Türk vatandaşı sayısına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/19848)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2017-2019
yılları arasında TRT Ana Haber bülteninde TBMMde grubu bulunan
siyasi partilere yer verilen haberlerin süresine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/20247)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin, Diyarbakırın
Bağlar ilçesinde zırhlı bir aracın çarpması nedeniyle
bir vatandaşın hayatını kaybettiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı
(7/20637)
4.-
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlis Belediyesinde
çalışan bir kişinin yargılandığı davaya
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı
(7/20641)
5.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, 2010-2019 yılları arasında
istismara uğrayan on sekiz yaş altı kişi sayısına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı
(7/20723)
13 Kasım 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 12 Kasım
1999 Düzce depremi hakkında konuşmak isteyen Düzce Milletvekili Ümit
Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, 12
Kasım Düzce depreminin 20nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 12 Kasım 1999
tarihinde yaşadığımız Düzce depreminin üzerinden yirmi
yıl geçti. Yirmi yıl önce memleketimizde yaşanan şiddetli
deprem neticesinde 710 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş, 2.678 vatandaşımız yaralanmıştır.
17 Ağustos Marmara depremiyle beraber hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın sayısı 980,
yaralılarımızın sayısıysa 3.836ya
ulaşmıştır. Depremde 6.444 bina, 16.666 konut ve 3.837
iş yeri yıkılmış veya ağır hasar
almıştır. Düzcede yıkımın boyutu yüzde
60-70lere varmış, âdeta Düzce yerle bir olmuştur. Düzce
depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, geride kalan yakınlarına
başsağlığı dilerim.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz,
bulunduğu coğrafya itibarıyla topraklarının yüzde
97si deprem riskiyle karşı karşıya olan bir bölgededir.
Son yirmi yıl içinde Marmara, Düzce, Bingöl ve Vanda yaşanan büyük
depremlerde 20 bin insanımız hayatını kaybetmiş, 100
binin üzerinde insanımız yaralanmış veya sakat
kalmış ve bu depremlerin ekonomiye maliyeti 25 milyar doların
üzerinde olmuştur. Düzce depremiyle ilgili söylenecek çok söz vardır
ancak ben bugün artık ülkemizde yirmi yıl önce
yaşadığımız depremin yerine önümüzde olması
muhtemel değil, muhakkak olacak olan İstanbul depremi hakkında
birkaç söz söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
geçtiğimiz günlerde İstanbulda yaşadığımız
5,8 büyüklüğündeki deprem bizleri âdeta uyarmaktadır. Yaşanan
5,8lik İstanbul depremi oldubittiye getirilmeden ciddiye
alınmalı, deprem gerçeği ötelenmemeli ve
unutulmamalıdır. Yaşadığımız 17 Ağustos
1999 Marmara depreminde 17 binden fazla vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, 48 bin vatandaşımız
yaralanmış, 200 binin üzerinde vatandaşımız evsiz
kalmıştır. Bunun yanı sıra Marmara depreminin
ekonomiye 20 milyar doların üzerinde yük getirdiği tespit
edilmiştir. Bunları anlatmamdaki sebep, kilometrekareye düşen
insan sayısı ve ekonomik ağırlığın, Marmara
Bölgesinde meydana gelen deprem bölgesine göre İstanbulda en az 20 kat
daha fazla olmasıdır. Bu tespitler ışığında
hem can kaybı hem de maddi kayıpların varabileceği
boyutlara özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu bilgiler
ışığında yetkililerin yapması gereken açık
ve net şekilde ortadadır. Devletimiz özellikle İstanbulda
yaşanacak bir depreme dünden hazırlanmış
olmalıdır. Bu hazırlıklarını yaparken muhakkak
mevsimsel etkileri göz önünde bulundurarak değişik eylem
planları hazırlanmalıdır. Can kayıplarının
en aza indirgenmesi için binalar tek tek incelenmeli, yıkılması
muhtemel binalarda inisiyatif vatandaşlara
bırakılmamalıdır. Kentsel dönüşüm
hızlandırılmalıdır. Bu arada, özellikle kamu
binaları ayakta, sağlam ve hizmete hazır bir şekilde
bulunmalıdır. Özellikle kamu binalarının ayakta
kalması için sismik izolatör gibi teknik güçlendirmeler acilen
yapılmalıdır.
Erken uyarı sistemleri doğal gaz, elektrik
gibi sistemlerin erken kapanmasını sağlamaktadır. Düzce
depreminde Kaynaşlı ilçemizde yaşayan 20den fazla
vatandaşımız hayatını yanarak kaybetmiştir. Bu da
göstermektedir ki deprem erken uyarı sistemleri kurulmalı,
kurulmuş olanlar dönemsel olarak kontrol edilip çalışıp
çalışmadığına bakılmalıdır.
Ayrıca, deprem gibi doğal afetlerin
ardından insanların toplanacağı toplanma
alanlarının sayıları artırılmalı, belirlenen
toplanma alanlarının başka şekilde
kullanımının ve imara açılmasının önüne
geçilmelidir. Toplanma alanlarının çevresinde yaşayan
vatandaşlarımız, yaşadıkları mahalleye göre hangi
alanda toplanacağını önceden bilmelidir. Özellikle belirli
aralıklarla muhtarlarla yapılacak seminerler, deprem anında
yapılması gerekenleri bilgilendirmek açısından çok
önemlidir. Depremden sonra altyapıda meydana gelecek olası hasarlar
göz önünde bulundurularak vatandaşlarımızın temiz su ve
kanalizasyon ihtiyaçları planlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Yılmaz.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bir diğer önemli konu da deprem anında
kamu görevlilerinin görev dağılımı önceden
planlanmalıdır. Unutmayalım ki depremin olduğu yerde
yaşayan kamu görevlilerinin kendileri de depremzede olacakları için
tam anlamıyla görev yapmalarını beklemek doğru olmayacaktır.
Özellikle çevre illerden gelecek kamu görevlilerinin koordinasyonu önceden
planlamalı, çevre illerdeki kamu görevlileri olası bir depremde
nerede görev alacaklarını önceden bilmelidir. Böylece AFADın
koordinasyonunda, depremde vatandaşlarımızın kamu
imkânlarından hızlı bir şekilde yararlanması
sağlanmalıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yılmaz.
Gündem dışı ikinci söz, 14 Kasım
Dünya Diyabet Günü münasebetiyle konuşma yapmak isteyen Isparta
Milletvekili Aylin Cesura aittir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Cesur.
Süreniz beş dakikadır.
2.- Isparta Milletvekili Aylin Cesurun, 14
Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri ve ekranları başında bizi
izleyen yüce milletimizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Yarın 14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Genel
Kurulda Diyabet Haftasına denk gelen bu günde doktorasını
diyabet üzerine yapan biri olarak diyabet konuşmayı istedim, hâlen
bizlere düşen görevler var çünkü.
Diyabet, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de
görülme sıklığı giderek artan, ciddi organ
kayıplarına yol açan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde
etkileyebilen kronik bir hastalık. Tip 1 ve tip 2 olmak üzere, iki tip
diyabet var. Tip 1 daha çok çocuklarda ve gençlerde görülüyor ve mutlaka
insülin kullanmayı gerektiren tipi diyabetin. Diyabetiklerin yüzde 5 ile
yüzde 10u tip 1 diyabetli ve tip 1 diyabetli birey sayısı da gitgide
artmakta. Tüm dünyada yaklaşık 500 bin çocuğun tip 1 diyabetle
yaşadığı ve her yıl 15 yaş altı 80 bin
çocukta da tip 1 diyabet geliştiği tahmin ediliyor. Dünyada 11
yetişkinden 1i diyabetli, bu 415 milyon. 2 diyabetli yetişkinden
1ine teşhis konulmamış yani hâlâ diyabet olduğunun
farkında değil ve küresel sağlık harcamalarının
yüzde 12si diyabete harcanıyor, 673 milyar Amerikan doları.
Her 7 doğumdan 1i gebelik diyabetinden
etkileniyor. Diyabetlilerin dörtte 3ü düşük ve orta gelir düzeyindeki
ülkelerde yaşıyor. Her altı saniyede 1 kişi diyabetten
hayatını kaybediyor; hayatını kaybedenlerin
sayısı 5 milyon.
Türkiye'de yani ülkemizde diyabet
sıklığı yüzde 14-15 oranında. Türkiye'deki diyabetli
sayısı dünya ortalamasının 2, Avrupanın 3 katı
oranında ve 11 milyon civarında diyabet hastası var. Bölgesel
diyabet prevalansı Kuzey Anadoluda yüzde 14,5la en az, Doğu
Anadoluda yüzde 18,2yle en fazla. Diyabet farkındalığı
Batı Anadoluda en yüksek, Doğu Anadolu Bölgesindeyse en düşük.
Ülkemizdeki diyabetlilerin yarıdan fazlası diyabet olduğunun
farkında değil.
Diyabetli bireylerin yaşam kalitelerinin
artırılması beslenme, egzersiz, tıbbi tedavi ve
eğitimden oluşan 4 temel ana unsurdan oluşuyor. Aslında,
diyabet önlenebilir bir hastalık, o nedenle diyabetli hasta demiyoruz
diyabetli bireyler demeyi tercih ediyoruz. Diyabeti önlemek, onu kontrol
altına almanın ilk adımı. Bizim, ülke olarak, en önemli
hedefimiz, diyabeti önlemek ve en azından erkenden tespit etmek
olmalı çünkü diyabet oluştuktan sonra geri dönüşü çok zor;
körlük, kalp damar hastalıkları, böbrek yetmezliği, ayak, bacak
gibi alt uzuv kayıplarının en önemli nedeni.
Türkiye, dünyada diyabetin en hızlı
arttığı ülkelerden biri maalesef. Uluslararası Diyabet
Federasyonunun, IDFin 2017 raporuna göre diyabetli hasta nüfusunun en yüksek
olduğu ilk 10 ülke arasında Türkiye yok ama 2045 yılına
yansıttığımızda bizdeki artış
sayısını, Türkiye'nin diyabetli hasta nüfusu açısından
en yüksek 10uncu ülke olacağı tahmin edilmekte yani durum ciddi. Bu
durum gerek bireysel bakımdan gerekse topluma getireceği yük
bakımından önem arz etmekte.
Ülkemizde diyabetli bireylerin önemli sorunları
var. İlaç ve glikoz ölçüm çubuklarının temini konusunda hâlâ
zorluklar yaşanıyor. 18 yaşından küçük tip 1 diyabetli
çocuklar ayda 150 kez şeker ölçümü için parmaklarını delmek
zorunda kalıyor oysa bunun yerine, deri altından şeker ölçümü
yapan cihazlar mevcut ve bu cihazlar bu yaş grubunda SGK geri ödeme
kapsamına alınabilirler.
Yine, yaşamı kolaylaştıran
insülin pompalarına ait sarf malzemelerinin tamamı ödeme
kapsamına muhakkak alınmalı.
Diyabetik ayak yaraları çok önemli bir sorun
teşkil ediyor. Bunun için bütün hastanelerde ayak bakım
poliklinikleri kurulmalı. Diyabetik ayak yarası olanların iki
yılda bir devlet tarafından özel ayakkabı bedeli
karşılanmalı ve ücretsiz verilmeli.
Diyabetli çocuklara ve gençlere yönelik eğitim
amaçlı yaz kamplarının sayısı
çoğaltılmalı ve bunlar ücretsiz olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Sonuç olarak diyabet,
ülkemiz için önemli bir toplum sağlığı sorunudur ve bu
sorunun önlenmesi ve diyabetlilerin yaşam kalitesinin yükseltilmesi için
her türlü çabayı göstermek gerekiyor.
Ben de buradan diyabetli bireylerimizi ve bir şekilde
bir yerden, ailesinden veya başka bir yerden bunun içine girmiş olan
tüm milletimizi, herkesi sevgiyle saygıyla selamlayarak 14 Kasım
Dünya Diyabet Gününü kutluyorum ve sizleri, devletimizi, Sağlık
Bakanlığımızı, sivil toplum örgütlerini az önce saydığım
hususları yerine getirme konusunda hem farkındalık yaratmaya hem
de görev yapmaya davet ediyorum.
Hepinize sevgiler saygılar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Cesur.
Gündem dışı üçüncü söz, yine 14
Kasım Dünya Diyabet Günü münasebetiyle konuşma yapmak isteyen Ankara
Milletvekili Arife Polat Düzgüne ait.
Buyurun Sayın Polat Düzgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Beş dakika süreniz var.
3.- Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgünün, 14
Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri ve ekranlarında bizi izleyen siz
değerli vatandaşlarım; Dünya Diyabet Gününde bilinçli bir
farkındalık oluşturmak için ve bizi bekleyen sorunlar
hakkında gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Dünya Diyabet Gününün 2018 ve 2019
yılları teması Diyabet ve Ailedir. Diyabet her aileyi
ilgilendirir. Günümüzde dünyada 425 milyondan fazla insan diyabetle
yaşamaktadır; bu bireylerin çoğu da düzenli bir fiziksel
aktivite, sağlıklı ve dengeli bir beslenme ve
sağlıklı yaşam ortamlarının teşvik edilmesi
yoluyla hastalığa yakalanma riskinin büyük oranda önlenebilir
olduğu tip 2 diyabetli bireylerdir. Hâlâ diyabetle yaşayan 2
kişiden 1i tanı almamıştır ve bu bireylerin çoğu
tip 2 diyabetlidir. Tüm aileler diyabet hastalığından potansiyel
olarak etkilenmektedir ve bu nedenle her tür diyabet için belirti, semptom ve risk
faktörleri hakkında farkındalık, erken teşhis etmede hayati
öneme sahiptir.
Ayrıca diyabet, bireyler ve aile için
pahalı olabilmektedir. Birçok ülkede insülin enjeksiyonu ve günlük
izlemenin maliyeti bir ailenin ortalama gelirinin yarısını
geçmektedir. Temel diyabet ilaçlarına düzenli ve ekonomik erişim
mümkün değildir.
Şu anda dünyadaki ölüm nedenleri içinde diyabet
6ncı sırada ama en fazla ölüme sebep olan 5
hastalığın ilk 3üne diyabet sebep olmaktadır. Yüksek kan
şekeri dünyada her yıl yaklaşık 4 milyon ölüme neden oluyor
ve yetişkinler arasında diyabet için yıllık küresel
sağlık hizmeti harcaması 2017 yılında 850 milyar
Amerikan doları olarak gerçekleşmiştir.
Ülkemizde diyabet nasıldır?
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2018
yılında Türkiyede tanı alan 6 milyon 37 bin 397 diyabetli birey
bulunmaktadır.
2011 yılından itibaren, Sağlık
Bakanlığımız tarafından, toplumda diyabet
farkındalığını artırarak gelecek nesilleri
diyabetten korumayı ve tanı alan hastalara sunulan diyabet bakım
kalitesinin yükseltilmesini, komplikasyonların ve diyabete bağlı
ölümlerin azaltılmasını amaçlayan Türkiye Diyabet Programı
2015-
Diyabetin önlenmesi ve erken tanı
konulmasını sağlamak için lütfen aile hekiminize başvurun.
Diyabet olmamak, diyabet ve komplikasyonlarının etkin tedavisini
sağlamak için de tedavinizi aksatmamanız ve ailece hayat
tarzınızı da tekrar gözden geçirmeniz gerekmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri
ve değerli vatandaşlarım; sözlerime son verirken özellikle
Sağlıklı kalın. diyerek teşekkür etmek istiyorum.
İyi günler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Polat
Düzgün.
Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme
giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Çelebi
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
Gençlik ve Spor Bakanlığında görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavı yapılmadığı
hâlde il, ilçe, şube müdürü, yurt müdürü, gençlik merkezi müdürünün
nasıl atandığını, gençlik hizmetleri ve spor ilçe
müdürü atamalarının neden görevde yükselme sınavından
ayrı tutulduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gençlik ve Spor Bakanına sesleniyorum: On
yıldır görevde yükselme ve unvan değişikliği
sınavını yapmadınız. Yani on yıldır il,
ilçe, şube müdürü, yurt müdürü, gençlik merkezi müdürü nasıl
atandı belli değil. Sonra aklınıza geldi, 20 Ekim 2019da
Resmî Gazetede Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği
Yönetmeliğini yayınladınız, on yıl sonra
Yapıyoruz. dediniz. Ama yazılı sınav
dışında yine mülakat var. Eş dost akraba, yola devam.
diyorsunuz. Ayrıca, gençlik hizmetleri ve spor ilçe müdürü
atamalarını bu görevde yükselme sınavından ayrı
tuttunuz. Neden ayrı tutuyorsunuz? İlçe müdürlerini nasıl
atayacaksınız?
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ihracatımızın ekonomimizi büyüten
itici güçlerden biri olmaya devam ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ekim ayı dış ticaret rakamları
geçtiğimiz günlerde açıklandı. Ekim ayı
ihracatımız genel ticaret sistemine göre 16 milyar 336 milyon dolar
olarak gerçekleşti. İlk on aydaki toplam ihracatımız yüzde
2,1lik artışla 148 milyar 842 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Ekimde ithalatımız 18 milyar 179 milyon dolar oldu. Bu sene genelde
düşme trendinde olan ithalatımız ilk on ayda yüzde 13,2 daha
azalarak 172 milyar 71 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret
açığı ilk on ayda yüzde 55,6 azalarak 23 milyar 228 milyon dolar
olarak gerçekleşti. Bu rakamlar ve olumlu performans bizlere
göstermektedir ki ihracatımız belirli bir dinamizmle sürmekte ve
ekonomimizi büyüten itici güçlerden biri olmaya devam etmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
12 Kasım Düzce depreminin 20nci yıl dönümü vesilesiyle olası
depremlere karşı önlemlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dün 1999 Gölcük depreminden sonra meydana gelen
Düzce depreminin 20nci yıl dönümüydü. Bu depremler, bize
yaşadığımız zeminin hareketli olduğunu ve Deprem
gerçeğini hatırlattı. demiyorum, depremin ne olduğunu
öğretti. Yaşadığımız bu depremler, depreme
hazırlık ile afet yönetimindeki yetersizliğimizi gözler önüne
serdi, depreme hazırlıkta ve afet yönetimi
anlayışımızda da bir dönüm noktasını
oluşturdu. Yaşanan depremlerde büyük can ve mal kayıpları
oldu; gelecekte de olacağı bir gerçektir. Depremde can ve mal
kaybının en aza indirilmesi için, mühendislik hizmetlerinden yoksun,
depreme dayanıksız yapılar ve yerleşim yerleri
dönüşüme tabi tutulmalı, bunun için kentsel dönüşüm
desteklenmeli. Kentsel dönüşüm, kentteki hastalıklı
alanların teşhis ve tedavisidir, aynı zamanda koruyucu hekimlik
görevi üstlenmektedir.
Olası depremlerde artık bir
vatandaşımızın dahi burnu kanamamalıdır diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, çiftçinin, üreticinin ve besicinin zor durumda
olduğuna, çiftçinin borçlarına karşılık
desteklemelerine el konulmasına gerekçe gösterilen 30527 sayılı
Tebliğin yürürlükten kaldırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Çiftçimiz, besicimiz, sütçümüz çok zor durumda.
İktidar, üreten kesimi destekleyeceği yerde üreticinin
hakkını yemekten geri kalmıyor. Çok açık söyleyeyim,
iktidarın insafı kalmadı. DSİnin geçen yıl 6 Eylülde
yayınladığı 30527 sayılı Tebliğ gerekçe
gösterilerek çiftçimizin borçlarına karşılık
desteklemelerine el konuluyor. Oysa çiftçimiz ürününü yeni sattı,
peşin para da almadı ama gelin görün ki üreticimizin nefesini kesmek
için her şey yapılıyor. 23 Ekimde sulama sezonu bitirilip 31
Ekimde vade borcu geldi diye borcunu ödemeyen çiftçinin 8 Kasımda
desteklemesine el konuldu. Bu çiftçinin hakkını bu iktidar asla
ödeyemez. Geçen yıl çıkarılan bu tebliğ derhâl yürürlükten
kaldırılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Özkan
5.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
Tarım ve Orman Bakanlığına ilişkin 2018
Sayıştay Denetim Raporunda yer alan tespit ve bulgulara ilişkin
açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarım ve Orman Bakanlığının
2018 Yılı Sayıştay Denetim Raporuna göre TÜRKVET
tarafından hayvanların kayıt altına alınması
işleminde sisteme sanal hayvan kayıtlarının
yapıldığı ve bunun da destekleme ödemelerinde kamu
zararına yol açtığı bildirilmektedir. İthalatına
izin verilen hayvanlar listesinde yer almayan Sarole, Brangus ve Aubrac gibi
hayvan ırklarının ülkeye girişine izin verildiği
görülmektedir. Yine, 2018 yılında Romanyadan girişi
yapılan toplam 13.420 büyükbaş hayvandan 1.637sinin karantina
süresinde ölmüş olması bu hayvanların yeterince
araştırılmadan ithal edildiğini göstermektedir, ayrıca
yirmi bir günlük karantina süresine de uyulmadığı görülmektedir.
Tüberküloz ve brusella gibi hastalıklar nedeniyle kamu kaynaklarından
115 milyon 538 bin TL tazminat olarak hayvan sahiplerine ödendiği
belirtilmektedir. Diğer yandan, satın alınan
aşıların uygun ve yeterli soğuk zincir
altyapısına sahip olmaması ve yetersiz planlama nedeniyle de bu
aşılamanın hayvanlarda bağışıklık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
iktidarın halkın sorunlarına çözüm üretemediğine ve dar
gelirli kesimin mağduriyetinin arttığına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde dar gelirli kesimin mağduriyeti
artmıştır. 1.000 liranın altında emekli
aylığı alan 847.643 kişi vardır. Emeklilerin durumu
perişandır. Geliri 673 liradan az olan kişilerin sosyal güvenlik
primini devlet karşılamaktadır. Devlet verilerine göre ülkemizde
geliri 673 liradan az olan kişi sayısı 8 milyon 647 bin 283tür.
Ülkede 8 milyon 647 bin kişinin geliri 673 lira yani 100 doların
altında olacak ve iktidar da çıkıp ülkede her şey güllük
gülistanlık gibi anlatacak, bizim de inanmamızı isteyecek. Kabul
edilebilir bir durum değildir. Asgari ücret 2.020 lira olup açlık
sınırının altında kalmış, vergi dilimindeki
artış asgari ücretlinin maaşına düşme olarak
yansımıştır. Vergideki adaletsizlikler sürmektedir, zamlar
da devam etmektedir. On yedi yılda işsizlik patlamış olup 8
milyon geniş tanımlı işsiz vardır. Durum,
işsizlikten kendini yakandan borçlarından dolayı ailece intihar
edenlere kadar gelmiştir. Ekonomi masallarla yönetilirse olacağı
da budur. Bu iktidar halkın sorunlarına çözüm üretemez
durumdadır; olan da vatandaşa, esnafa, çiftçiye, işçiye,
emekliye, memura, hatta sanayiciye olmakta, ülkemizde sorunlar
katlanmaktadır. Yoksul daha yoksul, zengin daha zengin olmaktadır. Bu
gidiş gidiş değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
7.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
İstanbul ili Sancaktepe Güreş, Eğitim ve Kamp Tesislerinin
vatandaşların ve sporcuların kullanımına
açılması için öngörülen bir tarihin olup
olmadığını ve oluşan kamu zararının
hesabını kimin vereceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İstanbul Sancaktepe ilçesinde yer alan ve 2017
yılında Cumhurbaşkanının katılımıyla
açılışı yapılan güreş, eğitim ve kamp
tesislerinin Gençlik ve Spor Bakanlığınca tahsis
işlemlerinin sürdüğü gerekçesiyle uzun zamandır boş ve
atıl durumda bekletildiğine dair şikâyetler tarafımıza
iletilmektedir. Sancaktepe Belediyesinin resmî internet sitesinde 13.500
metrekarelik bir alana inşa edilen tesisin hizmete açıldığı
ifade edilse de ne yazık ki vatandaşlarımız bu hizmetlerden
mahrum bırakılmaktadır. Öte yandan, Gençlik ve Spor Bakanı
tarafından yapılan bir açıklamada tesisin işletmesinin
Sancaktepe Belediyesine verileceği duyurulmuştur ancak aradan geçen
iki yılı aşkın bir süreye rağmen tahsis işleminin
hâlen tamamlanamamış olması akıllarda soru
işaretlerinin oluşmasına sebep olmaktadır.
Buradan yetkililere
soruyorum: Tesisin vatandaşlarımızın ve
sporcularımızın kullanımına açılması için
öngörülen bir tarih var mıdır? Oluşan kamu zararının
hesabını kim verecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Karasu
8.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas
ili Kangal ilçesi Pınargözü köyünde yöre halkının altın
madeni sondaj çalışmalarına yönelik taleplerinin neden görmezden
gelindiğini ve yaşanılan hukuksuzluğa dur denilip
denilmeyeceğini Çevre ve Şehircilik Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivasın dört bir yanında ÇED Raporu
Gerekli Değildir. kararıyla maden sahaları açılarak
vatandaşların yerleşim alanları, tarım arazileri,
inanç merkezleri talan ediliyor. Son olarak, Kangal Pınargözü köyüne -yöre
halkının karşı çıkmasına rağmen-
Bu bağlamda, Çevre ve Şehircilik
Bakanına soruyorum: Pınargözü köyünde yöre halkının
taleplerini neden görmezden geliyorsunuz? Yaşanan bu hukuksuzluğa
dur diyecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Aydın
9.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Hazine ve Maliye Bakanlığının ekonomi aleyhine algı
oluşturmaya çalışanlara karşı hukuki süreç
başlatacağına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrakın
ekonomik gidişatı eleştirenleri teröristlere benzetmesinin
ardından, Bakanlığın ekonomi aleyhine algı oluşturmaya
çalışanlara karşı hukuki süreç
başlatacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Gülsek mi
ağlasak mı? Dolar 2 TL olacak. diyenler Enflasyon yüzde 3e
düşecek. diyenler İşsizlik yüzde 4 olacak. diyenler Millî
gelir 25 bin dolar olacak. diyenler 2,5 milyon kişiye iş
bulacağım. diyenler kimlerdi acaba? Ekonomide algı yapan esas
kimlerdi diye insan sormadan edemiyor. Hafız Esadın Suriyesinde bir
zamanlar halkın moralini bozmak diye bir suç vardı. Yoksulluğun
egemen olduğu toplumlarda baskı rejimlerinden başka bir rejimin
uygulanma olasılığı maalesef ki bulunmuyor. Maalesef bütün
hatalar da her zaman yapanların yanına kâr kalıyor.
BAŞKAN Sayın Filiz
10.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, İstanbul ili Fatih ilçesi ile Antalya ili Konyaaltı
ilçesinde vuku bulan intihar olaylarının ardından Gaziantep ili
Beylerbeyi İmam-Hatip Ortaokulu sözleşmeli Türkçe öğretmeni
Saadet Harmancının intihar etmesinin insanlarımızın
ne denli psikolojik ve ekonomik buhran içinde olduğunun göstergesi
olduğuna ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta biri İstanbulda diğeri
Antalyada iki ailenin intihar etmesinden sonra iki gün önce de seçim bölgem
Gaziantepte bir ortaokulda sözleşmeli Türkçe öğretmeni olarak
çalışan Saadet Harmancının intihar etmesi hepimizi
derinden yaralamıştır.
İntihar etmeden önce sosyal medya sitesinde
yazdığı son söz Her gün Pamuk ipliğine
bağlısınız. sözünden bıktım, usandım.
olmuştur ve ayrıca mobbinge uğradığından bahsetmiştir.
Bu söz, gençlerimizin, insanlarımızın ne denli psikolojik ve
ekonomik buhran içinde olduğunu açıkça göstermektedir.
İnsanlarımızın kendi canlarına hatta
evlatlarının canlarına kıyma noktasına gelmiş
olmaları ciddiyetle incelenmeli, insanlarımıza iş ve
aş temin edilmelidir. Bunun için israf terk edilmeli, üretim
desteklenmelidir. İş verirken de gençlerimizin geleceğini pamuk
ipliğine bağlayanlardan hesap sorulmalıdır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bakırlıoğlu
11.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlunun, 10 Kasım günü Atatürkün ebedi
istirahatgâhını siyasi parti mitingine çevirenlerin görmezden gelinip
Atasını Gençliğe Hitabesiyle anmak isteyen gençlerin
susturulmak istenmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
10 Kasım günü, AKP tarafından getirilen
bindirilmiş kıtaların attığı sloganlara ses
çıkaramayan Anıtkabir yönetimi Akhisarlı gençlerin Atatürkün
Gençliğe Hitabesini okumalarını engelledi. 10 Kasımda
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü anmak için Anıtkabire gelen Atatürkçü
Düşünce Derneği Akhisar şubesi üyesi gençler AKPlilerin
attığı sloganlara tepki olarak Atatürkün Gençliğe Hitabesini
yüksek sesle okumaya başladılar. Bu sırada yanlarına gelen
askerler gençlerin Gençliğe Hitabeyi okumalarını engelleyerek
Anıtkabir içerisinde slogan atmanın yasak olduğunu söylediler.
Duruma tepki gösteren gençler bir başkası için slogan
atmadıklarını, Atatürkün Gençliğe Hitabesini okuyarak Türk
gençliği olarak Atatürke özgürlüğün,
bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve
devrimlerin yılmaz bekçisi olduklarını sözünü verdiklerini
belirttiler. Atatürkün ebedi istirahatgâhını siyasi parti mitingine
çevirenlerin görmezden gelinip Atasını Gençliğe Hitabesiyle
anmak isteyen gençleri susturmak kabul edilemez.
BAŞKAN Sayın Boyraz
12.- İstanbul Milletvekili Osman
Boyrazın, 13 Kasım Nuri Demirağın vefatının
62nci seneidevriyesi vesilesiyle AK PARTİ iktidarı olarak Nuri
Demirağın havacılık ve millî savunma sanayisi
alanlarında hayal ettiği birçok çalışmayı
gerçekleştirdiklerine ve gerçekleştirmeye devam ettiklerine
ilişkin açıklaması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizin yetiştirdiği önemli
şahsiyetlerden biri olan Nuri Demirağ, cumhuriyet tarihimizde birçok
ilklere imza atmış, hayırsever bir iş adamıdır.
Samsun-Sivas demir yolu inşaatını üstlenen Fransız
şirketi işi bırakınca kolları sıvayan
Demirağ,
Bu duygu ve düşüncelerle, Nuri
Demirağı vefatının 62nci seneidevriyesinde saygı ve
rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydınlık
13.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz
Aydınlıkın, Şanlıurfa merkez ve ilçelerinde
yaşanılan elektrik kesintilerinin çiftçileri mağdur
ettiğine ilişkin açıklaması
AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şanlıurfa merkez ve ilçelerimizde maalesef
günde iki üç saat elektrik kesintisi yaşanıyor. 2019 yılında
bu sorun hâlen devam ederken bir de çiftçimiz mağdur ediliyor. Şu an
elimde 2 çiftçimize ait faturalar var. Bu faturaları gördükten sonra
bugünkü siyasi iktidarın çiftçilerimizi bitirmekte kararlı
olduğunu düşünüyorum.
Bakın, çiftçimiz -desteklemeli hâlde- 62 bin
TLlik elektrik tüketmiş. Eğer bunu 2019 yılı içerisinde
öderse 62 bin TL olarak ödeyecek ancak bu ödeme 2020 yılına bir gün
sarkarsa 104 bin TL olarak ödeyecek; bugünden itibaren kalan kırk dokuz
günde de ödemesi mümkün olmadığı için 42 bin TL fazla ödeme
yapacak. Bu ve benzeri örnekleri Ülkemiz, tarımda Avrupada bir numara.
diyenlerin dikkatine sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu
14.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Gününde
daha yeşil bir Türkiye için 81 ilde eş zamanlı
gerçekleştirilen 11 milyon fidan dikimi kampanyasının
geleceğe dair umutları yeşerttiğine ve 14 Kasım Dünya
Diyabet Günü vesilesiyle herkesi duyarlı olmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tarım ve Orman
Bakanlığımızın öncülüğünde Millî
Ağaçlandırma Gününde 11 Kasım Pazartesi günü tüm yurt genelinde
hayata geçirilen 11 Milyon Ağaç; Bugün Fidan, Yarın Nefes
Kampanyası kapsamında 11 milyon fidan toprak anayla buluşturuldu.
Tüm yurt genelinde olduğu gibi, İzmirimizde de Milliyetçi Hareket
Partisi İl Başkanlığımız, bütün
teşkilatlarıyla bu güzel kampanyaya katılım
sağlamış, geleceğe nefes olabilmek için fidanları
İzmirimizin çiçekler açan dağlarıyla buluşturmuştur.
Bu kapsamda, İzmirimizde PKK terör örgütünün
sabotajlarıyla on binlerce ağacın küle döndüğü, on binlerce
canlının yanarak öldüğü alanların da hayata
dönüştürülmesini sağlayacak proje geleceğe dair
umutlarımızı yeşertmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle Geleceğe Nefes Ol
Kampanyasında emeği geçenleri, fidan dikimine katılan
milyonlarca doğa aşığı
vatandaşımızı canıyürekten kutluyorum.
Bu arada, Dünya Diyabet Gününde herkesi
duyarlı olmaya davet ediyorum, acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
15.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, 18 Kasım Erdin Bircanı
vefatının 1inci yıl dönümünde rahmetle andığına,
can güvenliği sorunu oluşturan Keşan-Enez yolunun ne zaman
tamamlanacağını ve gecikilen her gün için meydana gelebilecek
kazaların sorumluluğunun üstlenilip üstlenilmeyeceğini
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Vefatının 1inci yıl dönümüne birkaç
gün kala Edirne Milletvekili arkadaşım, ağabeyim Erdin
Bircanı burada bir kez daha rahmetle anıyorum.
Rahmetli Erdin Bircanın Mecliste defalarca
dile getirdiği bir hususa yeniden değinmek istiyorum. Seçim bölgem
olan Edirnenin Keşan ve Enez ilçeleri arasındaki kara yolu içler
acısı bir hâldedir. Hiçbir standarda uygun olmayan bu yol, Türkiyeye
de yakışmamaktadır. Sürekli Yapıldı yapılacak.
denilerek yapılmayan Keşan-Enez yolu vatandaşlarımız
için ciddi bir can güvenliği sorunu oluşturmaktadır. Yol, yaz
aylarında yüz binlerce vatandaşımız tarafından
kullanılmaktadır. Enez ilçemiz, denizi ve sahilleriyle gittikçe daha
çok insanımızın ziyaret ettiği bir yerdir. 2021
yılında bitirileceği söylenen Keşan-Enez yolunun durumunda
bir gelişme olmamıştır, söz verilen tarihte
bitirileceğine dair ciddi kuşkular vardır. Yaşanacak her
ölümlü kazadan bu yolun yapımını tamamlamayanlar sorumlu
olacaktır. Ulaştırma Bakanına tekrar soruyorum:
Keşan-Enez yolunu ne zaman tamamlayacaksınız? Geciken her gün
için meydana gelebilecek kazaların sorumluluğunu üstleniyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Tarhan
16.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın,
Samsun ilinde vatandaşın Ekonomi nasıl düzelecek? sorusuna
Hazine ve Maliye Bakanının verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Samsunda vatandaş Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayraka Ekonomi nasıl düzelecek? diye soru soruyor. Akdenizde
petrol bulacağız, o zaman her şey çok daha iyi olacak. diyor.
Hükûmet artık umudu petrole, altına bağladı.
Gümüşhanede Taşköprü Yaylasında kaynağı ve
akarı olmayan Dipsiz Gölde define söylentisi üzerine bir kişi
kazı için başvuruda bulunuyor. Gümüşhane Valiliği ile
Kültür ve Turizm Müdürlüğü de kazı için izin veriyor. Gümüşhane
Müze Müdürü ve Jandarma yetkilileriyle beraber gölün suyu tahliye edilip
iş makineleriyle kazılıyor, resmî izinle define aranıyor,
bu güzelim göl bu hâle getiriliyor. Sadece Yazıklar olsun! diyoruz.
BAŞKAN Sayın Özdemir
17.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
ekonomi yönetiminin başarısızlığını ortaya
koyanlara yönelik yeni bir baskı ortamının
hazırlığı içinde olunduğuna, yeni yönetim sistemiyle
hiçbir temel sorunun çözülemeyeceğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ekonomiye dair açıklanan her yeni paket veya
programda yer alan hedefler tutmayınca çareyi zamlar, vergilerin
yükseltilmesi ve yeni vergilerde bulan ekonomi yönetimi şimdi de bu
öngörüsüzlüğünü, bu başarısızlığını
ortaya koyan, kamuyla paylaşan akademisyen, gazeteci, uzman veya
sıradan vatandaşa kadar yeni bir baskı ortamının
hazırlığı içindedir. Hazine ve Maliye Bakanı
Sayın Albayrak Ekonomide işler iyi gitmiyor, hedefler tutmuyor,
başarısızlık var. açıklamalarında bulunanlar
hakkında suç duyurusunda bulunacağı mesajını verdi. Bu
durum iktidar ve ekonomi yönetiminin acizliğini bir kez daha ortaya
koymuştur.
Yeni yönetim sistemiyle vadedilen ekonomik büyüme ve
refah gerçekleşmemiş, işsizlik düşmemiş, istihdam
artmamıştır ve ayrıca, en önemlisi, tüm denge ve denetim
mekanizmaları ortadan kaldırılarak bir tek adam rejimi tahkim
edilmiş ve var olan ekonomik kriz derinleşmiştir.
İşte, bu yeni yönetim sistemi ve yeni ekonomi yönetimiyle, ekonomi
başta olmak üzere ülkemizin hiçbir temel sorunu çözülemeyecektir.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
18.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, ülkemizin geleceği için Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde güvenlik, sağlık,
eğitim ve adalet alanlarında güçlü adımlarla ilerlenildiğine
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde güvenlik, sağlık,
eğitim, adalet politikalarımızda ülkemizin geleceği için
güçlü adımlarla ilerliyoruz. AK PARTİ olarak 2002 yılından
bugüne terörle mücadelede çok büyük adımlar attık. Ülkemiz, sadece
sınırları içerisindeki başarısıyla değil,
sınır ötesinde de teröre karşı verdiği
başarılı mücadeleyle de dünyaya örnek ülke oldu. Terörle
mücadelede son yıllarda elde edilen bu büyük başarının en
önemli nedeni yerli ve millî savunma sanayisinde yapmış
olduğumuz büyük yatırımlardan kaynaklanmakta. Çok şükür,
artık tarihin akışını izleyen değil, tarihin
akışına müdahil olan, yön veren bir devlet olduk.
En çok şehit veren Osmaniye ilimizin
Milletvekili olarak ülkemizin geleceği için, vatanımızın
bölünmemesi için, bayrağımızın inmemesi için,
ezanlarımızın dinmemesi için, milletimizin birlik ve bekası
için terörle mücadelede gözümüzü kırpmadan, kanımızın son
damlasına kadar mücadele edeceğimizi bir kez daha yineleyerek Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gültekin
19.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesine Diş Hekimliği Fakültesinin
kazandırılmasının Niğde ili için önemli bir
gelişme olduğuna ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından imzalanan 10/11/2019 tarih ve 1773 sayılı Kararla
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitemizde diş hekimliği fakültesi kurulmasına
ilişkin karar Resmî Gazetede yayımlandı. Şehrimizin
parlayan yıldızı olan ve sürekli kendisini geliştirerek
başarı çıtasını her daim yükselten Niğde Ömer
Halisdemir Üniversitemize donanımlı ortamda, yetkin kadrolarla en üst
düzeyde eğitim, araştırma ve bilimsel faaliyetlerin
yürütüleceği diş hekimliği fakültesinin
kazandırılması üniversitemiz ve Niğdemiz için önemli bir
gelişmedir. Hem sağlık açısından hem de ekonomik
açıdan Niğdemize katkı sağlayacak diş hekimliği
fakültemizin kurulmasıyla üniversitemizdeki toplam fakülte
sayımız 12ye yükselmiştir.
Ülkemize en iyi şekilde hizmet edecek diş
hekimlerimizin yetişeceği diş hekimliği fakültemizin
kurulmasında, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum.
Niğdemize sağlık alanındaki
yatırımların kazandırılması için
çalışmalarımıza devam edeceğimizi belirtiyor, yeni
fakültemizin üniversitemize, Niğdemize, ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, Gazi Meclisi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
20.- Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplanın,
10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 81inci yıl dönümüne ve
Trakya il ve ilçelerinin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, ülkemizde yas ilan ettiğimiz, bayraklarımızı
yarıya indirdiğimiz, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucu Lideri Büyük
Önder Gazi Mustafa Kemalin ebediyete intikal ettiği kasım
ayındayız. Kasım ayı, aynı zamanda Trakyanın
gurur ayıdır. Trakyanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yılındayız. Şöyle bakacak olursak;
1 Kasım Silivri, Çorlu, Saray, Ergene ilçelerimizin; 2 Kasım,
Muratlı, Vize, Kıyıköy ilçelerimizin; 3 Kasım,
Pınarhisar ve Lüleburgaz ilçelerimizin; 9 Kasım, Babaeski ilçemizin;
10 Kasım, Kırklareli ilimizin, 13 Kasım yani bugün Tekirdağ
ilimizin kurtuluş günü. 14 Kasım Malkara ve Hayrabolu ilçelerimizin,
17 Kasım Şarköy ilçemizin, 18 Kasım Uzunköprü ilçemizin, 19
Kasım Keşan ve Meriç ilçelerimizin, 23 Kasım Enez ve Havsa
ilçelerimizin, 25 Kasım Edirne ilimizin, 27 Kasım Lalapaşa
ilçemizin vatan toprağı olduğu günlerdir.
Tüm illerimizin ve ilçelerimizin kurtuluş
günlerini kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
21.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, 6 üyesi tutuklu bulunan Grup Yorum üyelerinin açlık
grevi eylemlerini sürdürdüğüne ve Meclisi açlık grevi konusunda
duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, halkın sanatçıları olan Grup Yorum üyeleri süresiz
açlık grevinin 181inci gününde. Grup Yorum, halkın
sorunlarını, dertlerini, acılarını otuz dört yıl
boyunca şarkılarında, eylemlerinde dile getirmiş, yetmemiş,
bunun için de bedel ödemiştir. Grup Yorum üyeleri, OHALle başlayan
gayrimeşru gizli tanık ifadeleriyle tutuklandılar. 2015
yılından itibaren neredeyse tüm konserleri yasaklanmış,
sanatlarını icra edemez duruma getirilmişlerdir. Şu an 6
üyesi tutuklu, 5 üyesi de dört aydır açlık grevinde.
Haksız hukuksuz bir şekilde tecride tabi
tutulan halkın sanatçılarının taleplerinin kabul edilmesini
talep ediyor ve Meclisi açlık grevi konusunda duyarlılığa
davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mithat Sancarın, Meclisteki grupların HDP Gençlik Meclisi üyelerinin
işkence gördüğü iddialarının
araştırılıp aydınlatılması yönündeki ortak
talebini İçişleri Bakanlığına ve TBMM İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına
yazıyla ilettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım ama öncesinde çok kısa bir
bilgilendirme yapayım.
Dün Genel Kurulda işkence iddiaları
gündeme getirilmişti ve bu konuda bütün grupların başkan
vekilleri olayın araştırılması, aydınlatılması
yönünde görüş belirtmişlerdi. Ben de bu görüşler
doğrultusunda ve görevim gereği bu iddiaları iki kuruma ilettim.
Birincisi, İçişleri Bakanlığına kendilerinden bilgi
talebi istemiyle bir yazı gönderdim. Buna Genel Kuruldaki görüşme
tutanaklarını da ekledim. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığına da bir yazı gönderdim. Bu yazı
üzerine zaten Komisyon talebi hemen kayda geçirmiş ve işleme
başlamıştır. Ayrıca, ilgili yazışmaları
grup başkan vekillerine de takdim ettim.
Bu konuda sizleri de bilgilendirmek istedim.
Buyurun Sayın Dervişoğlu
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğluun, 13 Kasım Kırım Tatar Türkleri Lideri
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlunun 76ncı doğum yıl
dönümü ile Tekirdağ ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
97nci yıl dönümünü kutladığına, Nuri Demirağı
vefatının 62nci seneidevriyesinde rahmetle andığına,
ABD Başkanı Donald Trumpın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana bir mektup daha gönderip göndermediğini, gönderdiyse cevap
verilip verilmediğini Türk milletinin öğrenmek istemesinin en tabii
hakkı olduğuna, dış politikada ebedî düşmanlık ya
da daimî dostlukların olmadığına, Rusya
Dışişleri Bakanı Sergey Viktoroviç Lavrovun Erivanda
sözde soykırım anıtına çelenk bırakmasını
Azerbaycan ve Türk milletine yapılmış hakaret olarak
gördüklerine, İYİ PARTİ İstanbul İl Başkanı
Buğra Kavuncu için verilmiş koruma kararının
kaldırılmasına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün, Kırım Türk Tatarlarının
lideri, büyük Türk düşünürü Mustafa Abdülcemil
Kırımoğlunun 76ncı doğum günü; kutlu olsun,
kendisine sağlık ve afiyet diliyorum. Sayın Kırımoğlu,
ömrü boyunca Kırım Türklüğünün
bayraktarlığını yapmış, Türklüğün
bekası için sürgüne gönderilmiş, zindanlara atılmış ve
cefa çekmiş çilekeş bir dava adamıdır. Hâlen Parlamentoda
Kırım Türklerinin varlık mücadelesini temsil eden
Kırımoğluna bu haklı davasında üstün
başarılar diliyorum. Nerede bir Türk varsa bizim kalbimiz orada
onunla birlikte atmaya devam edecektir.
Bu vesileyle Tekirdağımızın
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümünü
kutluyorum. Bu cennet diyarı vatan yapan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürkü,
aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Demir yollarına yaptığı üstün
katkılar nedeniyle bizzat Atatürk tarafından kendisine Demirağ
soyadı verilen ve tüm kişisel mal varlığını
harcayarak açtığı fabrikada ilk yerli uçağımızı
üreten Nuri Demirağı vefatının 62nci yıl dönümünde
saygıyla yâd ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde İngilterenin Londra
merkezli bir haber sitesinde çıkan habere göre, Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Trumpın Sayın Cumhurbaşkanına
2nci bir mektup gönderdiği ve mektupta S-400lerin kullanılması
hâlinde ekonomik yaptırımların uygulanacağı iddia
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu, sözlerinizi sürdürün.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkürler.
İki gündür bu iddialar ortada dolanırken
dün ABD ziyareti öncesi yapılan basın toplantısında
gazetecilere bu sorunun sorulmaması talimatı verilmiş.
Sayın Cumhurbaşkanı bu sorudan neden kaçmaktadır? Mektup
geldi mi, gelmedi mi, bunu cevaplamak bu kadar zor mudur? Geldiyse cevap
verdiniz mi, yoksa ilk mektup gibi sessiz mi kaldınız? Bunu
öğrenmek de temsil ettiğimiz Türk milletinin en tabii
hakkıdır.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov
dün Erivanı ziyaretinde sözde soykırım anıtına çelenk
bıraktı. Bunu Türkiye-Rusya ilişkilerinin bugünkü seyrine ters
düşen bir tavır olarak değerlendiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Dervişoğlu lütfen.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Daha önce terör örgütü YPGye başkent Moskovada
temsilcilik açan ve kırmızı bültenle aranan YPGli
teröristbaşına konferans yaptırarak görüşlerine
başvuran Rusyanın bu tavırları Türk milletini
rahatsız etmeye devam etmektedir. Bugün Rusyayla olan stratejik
birlikteliğimiz bu yaşananlara karşı
kulağımızı tıkamak, gözümüzü kapatmak anlamına
gelmiyor. Şüphesiz ki dış politikada ebedî düşmanlık
ya da daimî dostluklar yoktur, bunun farkındayız fakat yakın
tarihte tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen ve çocuklar dâhil 613
kişinin katledildiği Hocalı katliamı henüz tazeliğini
korurken, Lavrovun Erivanda sözde soykırım anıtına çelenk
bırakmasını Azerbaycan ve Türk milletine yapılmış
bir hakaret olarak görüyor ve kabul etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın lütfen
Sayın Dervişoğlu.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Ayrıca, bugün İstanbul Valiliğine bağlı
İl Koruma Komisyonunun İstanbul İl Başkanımız
Sayın Buğra Kavuncu için vermiş olduğu koruma kararı
İçişleri Bakanlığı Merkez Koruma Komisyonu
tarafından gerekçe dahi bildirilmeden kaldırılmıştır.
Alınan bu gerekçesiz karar devlet kurumları arasındaki
çelişkiyi ve koordinasyonsuzluğu bir kez daha ortaya
koymaktadır. Bu kararı doğru bulmuyor ve Sayın Süleyman
Soyluya parti ayrımı yapmaksızın her bir
vatandaşın güvenliğinden sorumlu olduğunu
hatırlatıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Dervişoğlu.
Sayın Akçay
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve çıkarlarımızı
muhafaza etmek için yürütülen çalışmalara yönelik tehditlerin devam
ettiğine, terörle mücadelede haklı, meşru ve zorunlu bir
adım olarak Barış Pınarı Harekâtını
gerçekleştiren Türkiyenin ABD ve Rusyayla varılan mutabakatlara tam
anlamıyla uyduğuna ancak bölgede hâlâ faal olan terör
unsurlarının sivilleri de hedef aldığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan
hak ve çıkarlarını muhafaza etmek ve geliştirmek için
yürüttüğü çalışmalara yönelik tehdit ve şantajlar devam
etmektedir. Akdenizin doğusundaki faaliyetlerine ilişkin önceki gün
de Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyinde
yaptırım tehditleri içeren bir karar alınmıştır.
Suriyedeki gelişmelerden ve Türkiye'nin kararlı bir şekilde
icra ettiği Barış Pınarı Harekâtı ve terörle
mücadele faaliyetlerinden bağımsız olarak
değerlendiremeyeceğimiz bu tür tehdit ve şantajlara hiçbir zaman
boyun eğmediğimiz gibi, bundan sonra da bu tavrımızdan
dönecek değiliz. Doğu Akdenizdeki hak ve
çıkarlarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz.
Avrupa Birliğinin de Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin egemenlik ve meşru haklarına saygı göstermesi
gerekmektedir. Zira, Türkiye'nin Akdenizdeki arama ve sondaj faaliyetleri
hiçbir tehdit ve şantaja aldırış etmeden kesintisiz bir
şekilde devam edecektir.
Türkiye, terörle mücadelede haklı, meşru
ve zorunlu bir adım olarak Barış Pınarı
Harekâtını gerçekleştirmiş, başarıyla devam eden
operasyon ABD ve Rusyayla varılan mutabakatlarla diplomatik safhaya
taşınmıştı. Türkiye her 2 ülkeyle de yapılan
mutabakatlara tam anlamıyla uymaktadır ancak özellikle
Barış Pınarı Harekâtı bölgesindeki terör
varlığı ve terörist saldırıların devam etmesi son
derece dikkat çekicidir. Genelkurmay Başkanlığı bu terör
saldırılarını günlük olarak paylaşmaktadır ve son
paylaşıma göre, son yirmi dört saatte havan, bombalı araç veya
dronelarla toplam 19 taciz ve saldırı
yapılmıştır. Yine 10 Kasım günü Barış
Pınarı Harekâtı bölgesinde terörden arındırılan
Tel Abyada bağlı Suluk kasabasında PKK-YPGli teröristlerce
düzenlenen bombalı saldırıda 9 kişi hayatını
kaybetmiş, 30 kişi yaralanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, Barış
Pınarı Harekâtı bölgesinde PKK/PYD-YPG teröristlerince
tuzaklanmış 337 mayın, 923 el yapımı
patlayıcı etkisiz hâle getirilmiştir. Bütün bu gelişmeler
göstermektedir ki hem ABD hem de Rusya mutabakatlardaki sorumluluklarını
yerine getirmemiştir. Bölgedeki terör unsurları hâlâ faaldir, üstelik
bu teröristler sivilleri de hedef almaktadır.
Barış Pınarı Harekâtı
sonrasında Zekiye el Yasin ve çocukları Tel Abyaddaki evlerine
dönmüştü. Evlerinin bahçesinde oynayan 2 kardeş PKKlı
teröristlerin tuzakladığı mayının patlaması
sonucu yaralanmış ve sonrasında Akçakale Devlet Hastanesinde
tedavi altına alınmıştır. Acılı annenin
şu sözlerine lütfen dikkat ediniz: Allah YPGnin belasını
versin. Tüm dünya, herkes sesimizi duysun ki en çok sevdiğim oğlumun
ayağının kesilmesine sebep olan YPGdir. Tüm dünyadan ve
devletlerden istiyoruz ki bunları dışarı
çıkarsınlar; istemiyoruz, bunların
çıkarılmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kalırlarsa bu olaylar
tekrar yaşanır. Şehrimizin her tarafında mayınlar o
kadar çok ki Türk askeri temizlemekle bitiremiyor. YPGnin
topraklarımıza bir daha gelmesini istemiyoruz. YPGyi Suriyeden
çıkarsınlar, bütün dünya duysun. Ayağı kesilen bu çocuk
yetimdir, benden başka kimsesi yok.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Kurtulan, buyurun.
24.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, HDP
Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik
Metin Yılmaz ile Nurullah Özgünün avukatlarıyla yapılan
görüşmede Metin Yılmaza Haseki Eğitim ve Araştırma
Hastanesinden darp raporu alındığını öğrendiklerine,
işkence denilince sadece Filistin askısının mı
algılandığına, Diyarbakırın Yenişehir ve
Hazro ilçeleri ile Şırnakın İdil ilçesine ve Dersimin
Mazgirt ilçesi Akpazar Belde Belediyesine kayyum atandığına,
Hükûmetin hırsız gibi gece yarısı belediyelere girmesinin
artık sorgulanması ve topyekûn itirazın olması
gerektiğine, demokrasinin her zaman her yerde savunulacak bir olgu
olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Başlarken sizin de belirttiğiniz gibi, dün
burada 36 gençlik meclisi üyemizin gözaltında işkence gördüğüne
dair iddiaları dile getirmiştik. Bizim de avukatlarla
yaptığımız görüşmedeki kimi sonuçları burada
tekrar paylaşmak istiyorum. Burada Metin Yılmazın
avukatıyla ve darbedildiğini iddia eden Nurullah Özgünün avukatlarıyla
görüştüm. Sonuç itibarıyla bir kadın polisle ilgili suç
duyurusunda bulunduklarını söylediler. Metinin avukatı Metini
daha önce de gördüğünü, 11 Kasımda tekrar görmeye gittiğinde
Metinin duvara tutunarak, zorlanarak yürüdüğünü ve Haseki Eğitim ve
Araştırma Hastanesinden de darp raporu aldıklarını
belirttiler.
Türkiye'nin genel bir durumudur bu, yapılan her
türlü hukuksuzluğu ispatlamakla uğraşırız her zaman,
kabul edilmez. Metin şunu söylüyor avukatına, avukatın bizzat el
yazısıyla bana ilettiği şu: Hastane işlemlerinin
ardından adliyeye götürüldüm ve buradaki işimiz bitince tekrar
Emniyete getirildim. Burada çıplak arama yapılmak istendi. Yine,
yukarıda bahsettiğim memurlar, hukuk eğitimi gördüğümü ve
bunun hukuka aykırı olduğunu beyan etmeme rağmen bunu
sürdürüp hakaret ettiler. Ardından, benim karın boşluğuma,
göğsüme vurdular, yere yatırıp üzerime bastılar. Kilolu
olan yüzüme, seyrek saçlı olan beni yere yatırarak ayak bileklerimi
kıracak şekilde bu noktaya ağırlıklarını
verdiler. Ayağım kırılacak sandım. İz
bırakmadan işkence etmeye çalışıyorlardı, bunun
farkındaydım. Yüzüme hiç vurmadılar, sadece ayağıyla
ağırlığını koyup benim canımı
yaktılar, işkence ettiler. demiş. Bunu tekrar burada belirtmek
istedim. Hani, dün İçişleri Bakanı Bu külliyen yalandır.
dedi, yapılan görüşmelerde de AKP yetkilileri -buradakiler de,
dışarıdakiler de- işkence olmadığını,
hâlâ sıfır tolerans noktasında olduklarını iddia
ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) İşkence derken
Filistin askısını mı algılıyorlar sadece?
Bunları işkence olarak Meclisimiz görür mü görmez mi, vicdana ve
takdirlere bırakıyorum.
Sayın Başkan, aynı zamanda, yine
kayyum atanan belediyelerimiz ne yazık ki Meclisin açık olduğu
her gün burada, gündemimizde duruyor. Pazartesi ve cuma günleri rutine
bağlanmıştı, şimdi günüyle
şaşırttılar, bu sabah yine 4 belediyemize kayyum
atandı, 16dan 20ye çıktı. Diyarbakırın
Yenişehir ve Hazro, Şırnakın İdil, Dersimin Akpazar
belde belediyelerine kayyum atandı. Şunu artık açıkça ifade
etmek lazım: Bu bir Kürt düşmanlığıdır, bunun
başka adı yok. Bu, seçme ve seçilme hakkının
gasbıdır. Bu, halk belediyeciliğinin yerine talan
belediyeciliğinin inşasıdır. Seçimle
alamadığımı ben gaspla, zorla, darbeyle
alacağım. demenin adıdır. Bunun başka bir izahı
yok. Gerçekten, her gün bunları söylemekten, bunları yapmaktan,
hırsız gibi gece yarısı belediyelere girmekten
utanmıyor mu artık bu Hükûmet? Bununla ne yapmaya
çalışıyor? Bunun artık sorgulanması, topyekûn bir
itirazın olması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın lütfen
Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Buradan herkese şunu
söylemek isterim: Demokrasi, her zaman, her yerde savunulacak bir mercidir, bir
olgudur. Demokrasinin bazı durumlara göre, bazı partilere göre
savunucusu olmak riyakârlıktan başka bir şey değildir. Bunu
kimileri için buradan söylüyorum. Demokrasi savunuculuğunu, adalet
savunuculuğunu yaptığını söyleyenlerin mesele HDPye
gelince, Kürtlere gelince Orası ayrı. demeleriyle gerçekten bir
demokrasi mücadelesi gösterilmemiş olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurtulan.
Sayın Altay, buyurun.
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
AB Dış İlişkiler Konseyinin Doğu Akdeniz
yaptırım kararına yönelik Türkiyenin ve KKTCnin Doğu
Akdenizdeki haklarından taviz verilmeyerek bölgedeki sorunların
kalıcı çözümü için diplomatik adımların
atılmasının zaruri olduğuna, Türkiye-ABD ilişkilerinin
kurumsal kimliğini kaybettiğine, ambargo yiyen, hakaret ve ültimatom
mektubu yiyen bir Türkiye görüntüsünden çıkılması,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Türkiyeye
yapılan saygısızlığa milletimize
yakışır cevabı vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, bugün konu çok,
toleransınıza biz de sığınacağız diğer
mevkidaşlarımız gibi.
Avrupa Birliği Konseyi yaptırım için
yasal çerçeve metni açıkladı, gerekçe de -ülke ismi verilmemekle
birlikte- Doğu Akdenizde doğal gaz arama faaliyetleri gösterildi.
Yani Türkiye'nin adı verilmeden Türkiyeye yeni bir tehdit, aba
altından sopa gösterme durumuyla karşı
karşıyayız. Sopa da çok aba altından gösterilmedi. Bu
çerçeve metinde Doğu Akdenizde doğal gaz arama faaliyetinde bulunan
gerçek ve tüzel kişilerin banka hesaplarına el koymak ve seyahat
kısıtlamaları öngörülüyor.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeyiz, hiçbirimizin Türkiye'nin çıkarlarını korumak
dışında bir amacı olamaz, olmamalıdır. Doğu
Akdenizde yalnız kaldık. Doğu Akdenizde KKTCnin
haklarını savunamaz olduk. Bütün bunların üstüne, Avrupa
Birliğinin Doğu Akdenizdeki nizalı, tartışmalı
alanlarda, münhasır ekonomik bölgelerle ilgili tartışmalı
alanlarda oturulup paydaş ülkelerle bir değerlendirme yapılmadan
böyle bir yaptırım kararı için yasal çerçeve metni
hazırlaması Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefinden
uzaklaşmasının da bir sonucu. Ancak her şeye rağmen
biz burada, içeride bir suçlu arayacak değiliz; biz burada Türkiye'nin
bölgedeki ve dünya milletler ailesi içerisindeki onurunu korumak
noktasında üstümüze düşeni yapmak ve söylemek zorundayız.
Elbette, hiç şüphesiz, Türkiye, bu karar tasarısı nedeniyle
Doğu Akdenizde Türkiye'nin ve KKTCnin haklarından taviz
vermemelidir. Altını çizerek bunu söylüyorum. Bununla beraber, gene
hiç şüphesiz, bir an önce, Doğu Akdenizdeki
yalnızlığı giderecek diplomatik adımları da
süratle atmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bahse konu bölgede kim var? Bahse konu
bölgede, coğrafyada Türkiye var, Suriye var, İsrail var,
Mısır var, Kıbrıs Rum Yönetimi var, KKTC var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yunanistan var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yunanistanı
ben çok Doğu Akdeniz gibi almıyorum ama velev ki var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İşin içerisinde
yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tamam
Başkanım.
Biz bunların hepsiyle küsüz.
Barışıp taviz verelim diyen yok ama dünyada tek
başımıza yaşamıyoruz. Mısırda, İsrailde,
Suriyede büyükelçimiz yok. Nasıl olacak? Tekrar altını çizerek
söylüyorum, bizi izleyen Hükûmet üyesi varsa, Kabine üyesi varsa -onların
büyük kısmı Amerikada- Doğu Akdenizde Türkiye'nin ve KKTCnin
haklarını korumak noktasında dirayetli olmaya Hükûmeti davet
ederken bölgedeki bu sorunların temelli ve kalıcı çözümü için
diplomatik adımların da atılmasında bir zaruret
gördüğümüzü beyan ediyoruz.
Sayın Başkan, ilaveten, Sayın
Cumhurbaşkanı bugün Amerikada. Çok tartışmalı, çok
nizalı, çok şaibeli bir süreci hep birlikte yaşadık. Bir
hakaret mektubu aldık, üstüne bir ültimatom mektubu aldık.
Sanırım Sayın Cumhurbaşkanı 2 mektubu da cebine koyup
Amerikaya gitti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada söylemek
istediğimiz şudur: Türkiye-ABD ilişkileri hiçbir zaman sütliman
olmamıştır, pürüzler yaşanmıştır ama bugün,
Türkiye-ABD ilişkileri 2 ülke ilişkisi olmaktan
çıkmıştır. Türkiye-ABD ilişkileri kurumsal
kimliğini kaybetmiştir; ilaveten, Türkiye, Amerikan kamuoyundaki
destek ve ilgisini de kaybetmiştir. Onun için bugün Sayın
Cumhurbaşkanımızın kaldığı otelin
etrafı kamyonlarla çevrilmek zorunda kalınmıştır; bu
üzücüdür, bunlar bizi incitir. Türkiye-ABD ilişkileri, Erdoğan-Trump
ailelerinin kişisel siyasi ikbal ve çıkarlarına
endekslenmiş algısı yaratılmıştır, ben ille
öyledir demem ama böyle bir algı var. Bütün uluslararası yayın
kuruluşlarındaki saygın köşe yazarları bunlardan
bahsediyor.
Mesele nedir geldiğimiz noktada Sayın
Başkan? 9 Ekimde Barış Pınarı Harekâtı
başladı, hemen akabinde Ankarada ABDyle, Soçide Rusyayla masaya
oturduk. Ne oldu? Ben size söyleyeyim: Güvenli bölge belirsiz bölge oldu.
Güvenli bölge diye murat ettiğimiz saha Türkiye için daha riskli ve daha
tehlikeli bir hâle büründü. Şimdi, burada maksadımız
bağcıyı dövmek değil.
Şimdi, Sayın Başkan, Avrupa, ABD ve
dünyadan ambargo yiyen, hakaret mektubu, ültimatom mektubu yiyen bir Türkiye
görüntüsünden Türkiye bu akşam sıyrılmak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen
toparlıyorum.
Bölgede etkisizleşmiş ve
itibarsızlaşmış görüntü ve algısını Türkiye
bu akşam yerle yeksan etmelidir. 2 hakaret mektubunu da hak ettikleri
şekilde onlara, o mektubu yazanlara Türkiyenin iade etmesi lazım. Bu
akşam, umarım ve dilerim, Türkiyenin onuruna, şan ve
şerefine yakışır bir sonuç alınır; bunu murat
ediyoruz, bunu arzu ediyoruz.
Recep Tayyip Erdoğana bu vesileyle Türkiye
Büyük Millet Meclisinden bir çağrı yapmak istiyorum: Milletin
başını -Türkiye saatiyle bu gece, Amerikanın saatiyle
öğlen- öne eğdirecek bir işin parçası olma, yapılan
saygısızlığa milletimize yakışır bir cevap
ver. Türkiye de Türkiye Büyük Millet Meclisi de biz de arkandayız.
Saygılar.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Turan
26.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
128 sıra sayılı Kanun Teklifine tüm milletvekillerinden destek
ve katkı beklediklerine, 13 Kasım Tekirdağ ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne, işkencenin her
türlüsüne karşı olduklarına, Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın kayyum atamalarının Kürtlere karşı bir
operasyon olduğu ifadelerini reddettiklerine, kayyum atamalarının
terörle mücadele bağlamında anayasal bir tedbirin idarece
kullanılması olduğuna, Doğu Akdeniz meselesinde ülkemizin
kararlılığının had safhada devam ettiğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün hepinizin bildiği gibi yeni bir kanuna
başlıyoruz. Dün ödeme sistemlerine ilişkin kanun teklifi
yasalaşmıştı. Katkı sunan tüm partilerimize
teşekkür etmek istiyorum.
Bugün de Dijital Hizmet Vergisi Kanun Teklifimiz
görüşülmeye başlanacak. Bu teklifle bilgi teknolojisinde yaşanan
gelişmeler, yenilikler; sosyal, kültürel ve ekonomik alandaki
globalleşme hızını artırdığından
dijital hizmet sunan çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesinin
sağlanması; vergide adalet, vergi rekabeti, etkinlik ve verimlilik
ilkeleri çerçevesinde mükelleflerin gönüllü uyumunu gözeten, vergi
güvenliğini güçlendiren benzer düzenlemeler söz konusu. Tüm
milletvekillerimizden, partilerimizden bu konuda katkılarını ve
desteklerini bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün aynı zamanda 13 Kasım Tekirdağın
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümü.
Milletimiz Çanakkalede, Gaziantepte, Erzincanda, Tekirdağda ve yurdun
dört bir yanında verdiği bağımsızlık mücadelesiyle
her günü, her anı destan ve gurur dolu bir tarih yazmıştır.
Bizlere bu toprakları vatan kılan tüm aziz şehitlerimizi ve
gazilerimizi rahmetle anıyoruz. Bu vesileyle Tekirdağlı
kardeşlerimizi muhabbetle ve saygıyla selamlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Gurup Başkan Vekilinin ifade ettiği
işkenceyle ilgili konuyu dün uzun uzadıya konuştuğumuzdan,
Bakanımızın verdiği bilgileri
paylaştığımızdan dolayı tekrar girmek istemiyorum
ama işkenceyle ilgili durduğumuz yer aynı yerdir Sayın
Başkan. Fakat bunun yanında şunu da ifade etmek isterim
Sayın Başkan: Grup Başkan Vekilinin kayyum atamalarından
yola çıkarak Kürtlere karşı bir operasyon olduğunu ifade
etmesini bir haksızlık olarak düşünüyorum. Kayyum
atamasını beğenirsiniz beğenmezsiniz; kayyum ataması,
terörle mücadele bağlamında anayasal bir tedbirin idarece
kullanılması meselesidir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Anayasal değil bence.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bunu
eleştirebilirsiniz. Fakat bu meseleyi eleştirirken Kürtlere
karşı operasyon derseniz bu, büyük bir itham, büyük bir
haksızlık olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bunu tümden reddediyoruz.
Bizim için 82 milyon kardeşimizin, vatandaşımızın
eşitliği söz konusudur. Bir adım atarken, oradaki insanlar Kürt
müdür, Türk müdür diye bakmak aklımızdan dahi geçmez ama terörle
mücadelemizde tabii ki yasaların verdiği tüm hakları kullanmak
bizim görevimiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir diğer mesele de Sayın Altayın ifade
ettiği, özellikle Doğu Akdeniz sürecinde ülkemizin
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Akçay
da ifade etti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Altay bugün
çok neşeli. Bu neşesinin akşam kanunda da olmasını,
devam etmesini ümit ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu kanuna
şiddetli defans göstereceğiz efendim.
BAŞKAN Devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
demirden korkan, trene binmezmiş. Hiç korkumuz yok; buyurun, meydan sizin
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir şey
demedik, biraz terleyeceksiniz dedik ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Canınız
sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; çok ciddi bir konuyu Sayın Altay sabote etti, baştan
almak istiyorum izin verirseniz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Turan, trene binmeyin sakın, biliyorsunuz trenler güvensiz.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, bugün Sayın Altayın neşesi tüm gruba
yansımış Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Altayın ve yine MHP Grup Başkan Vekilimizin de ifade ettiği
Doğu Akdenizdeki Türkiye'nin varlığı meselesinde bir bilgi
eksikliğini ifade etmek istiyorum Sayın Altaydan yola çıkarak.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, benim
söylediğime yönelik değil, değil mi bilgi eksikliği?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Altayın
ifade ettiği bilgi eksikliğine yönelik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sende eksik bilgi
olmaz, sataşmadan söz iste.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sizin
kaldığınız yerden devam ederek söyleyeceğim Sayın
Başkan.
Bugün herkes neşeli Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama sizde de var bir neşeli hâl,
dolayısıyla birbirini tamamlıyor Sayın Turan.
Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 4 tane belediyeye
kayyum atamışlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, şaka bir yana, şunu ifade etmek isterim: Doğu
Akdeniz meselesinde ülkemizin kararlılığı had safhada devam
etmekte. Türkiyemizin, bundan belli dönem önce
sınırlarımızın ötesine geçemediği zamanlardan
Doğu Akdenizdeki haklarımızı kollayan, iradesi kuvvetli
bir ülke hâline gelmesi hepimiz için bir gurur vesilesi. Bakınız,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin haklarını,
uluslararası alandan kaynaklı haklarımızı sonuna kadar
kullanmakta kararlıyız.
Sayın Altaya şunu ifade etmek isterim:
Bundan birkaç gün önce Dışişleri Komisyonunda Kuzey
Kıbrıs Dışişleri Bakanımızın ifade
ettiği, o bölgede var olan ama Türkiye'nin
kararlılığından sonra çekilmek durumunda olan
İtalyayı da hatırlatmak isterim. İtalya dün vardı,
bugün çekildi. Aynı şekilde, Fransa orada yine uluslararası
hukuka aykırı olarak dün vardı ama bugün Türkiye'mizin,
hepimizin gurur duyacağı şekilde
kararlılığından dolayı o da çekildi. Özetle,
İtalyanın da Fransanın da o bölgede yasal haklarının
dışında olarak arama yapmasına, sözüm ona güven tedbiri
almasına artık son verildi ama Türkiye dünden daha güçlü olarak o
bölgede olmaya devam edecek, Türkiye 82 milyonun hakkını ve Kuzey
Kıbrısta yaşayan kardeşlerimizin hakkını
kollamak için elinden geleni yapmaya çalışacak.
Bilgi vermek istedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Size de söz vereceğim Sayın
Kurtulan.
Sayın Altay, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç sataşmadım
Başkanım, Engin Beye özellikle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Grup
Başkan Vekili benim eksik bilgiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde
konuşma yaptığımı beyan etmek suretiyle
şahsıma ve partime ağır bir sataşmada bulunmuştur
efendim. Söz talep ediyorum sataşmadan.
BAŞKAN Hangi cümleleri
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eksik bilgiyle
konuştuğumu itham etti Sayın Başkanım.
BAŞKAN O zaman, isterseniz yerinizden
tamamlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama bu âdet
oluyor, sataşmalara kürsüden cevap verme hakkımız bu
şekilde gasbediliyor, tıpkı kayyum gibi Başkanım.
BAŞKAN Yok, hayır. Şimdi, Grup
Başkan Vekilleri konuşurken sırayla yerinden
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama bu
sataşma.
BAŞKAN Eğer ısrar ederseniz size
sataşmadan söz veririm. Sadece bu bir tur olarak devam edecek zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İki dakika
BAŞKAN Aynı şekilde iki dakika
konuşursunuz.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki, size
Hayır. demek istemem Başkanım.
BAŞKAN Hayır, burayı
esirgediğimden değil elbette.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sorun değil
efendim, tamam.
BAŞKAN Orada da iki dakika süre
vereceğim zaten.
27.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi ben
Sayın Turana soruyorum: Avrupa Birliği Konseyi yaptırım
için bir yasal çerçeve metni açıkladı mı, açıklamadı
mı? Açıkladı. Açıklamadı. diyemez. Sadece orada
gerçek ve tüzel kişiler ibaresi var; metni ben okudum, gördüm yani
İngilizcem kıt olduğu için danışmanımla birlikte
okudum. Bak, ben bilmediğini de bilenlerdenim. Eksik bilgiyle
konuşmam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Helal olsun, tebrik
ediyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, ben
hangi bilgiyi eksik verdim, merak ediyorum.
İkincisi: Sözlerimi tahrif ederek sanki biz
Türkiye'de, Doğu Akdenizde Türkiye'nin çıkarlarının
korunmasını istemiyormuşuz gibi bir konuşma yaptım
algısını nasıl yarattı, merak ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç öyle bir şey
söylemedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demişim?
Şunu demişim: Elbette, Türkiye bu karar tasarısı nedeniyle
Doğu Akdenizde Türkiye'nin ve KKTCnin haklarından taviz vermemeli.
demişim. Elbette demişim yani Verdi. dememişim. Ben o
bölgede 2 gemimiz olduğunu biliyorum Sayın Turan. 4 gemimiz, pardon,
4 -sorma, ben düzelteyim- 2si sondaj, 2si araştırma gemisi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Süper.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Avrupa
Birliğinin böyle bir karar almasının, bölge politikaları
bakımından yapılan kimi yanlışlardan dolayı
onların elini kuvvetlendirdiğinden bahisle Hükûmetin daha dikkatli
olmasını, Türkiyenin şan ve şerefini korumak
noktasında daha duyarlı olmasını söyledim. Yani bir gün
Amerikadan edepsiz mektup, bir gün Avrupa Birliğinden ambargo, veto,
muhtıra; Türkiye bunları hak etmiyor, bunu söyledim. Sizin de
Meclisin 1inci partisi olarak benim söylediklerimi Hükûmete aynı ton ve
üslupla söylemeniz gerekir. Doğrusu budur.
Arz ederim efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kurtulanın da söz
talebi var, tekrar size döneceğim Sayın Turan.
Buyurun Sayın Kurtulan.
28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AKP Grup Başkan Vekili kayyumları
savunurken İster beğenin ister beğenmeyin, bu bir
gerekliliktir. diyor ve Anayasaya dayandırıyor, yasal
ayağı olduğunu söylüyor. İster beğenin ister beğenmeyin
sözünü şöyle söylemek isterim ki: Kürtler beğenmediğini size
defalarca söyledi, ne zaman anlayacaksınız bunu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Anlayacaklar.
FATMA KURTULAN (Mersin) 2014ten beri kayyum
atıyorsunuz, seçime gidiyorsunuz, Kürtler tekrar sizinle birlikte
kayyumunuzu sandığa gömüyor, sizi de kayyumunuzu da sandığa
gömüyor, tekrar, yeniden yeniden adaylarını, temsilcilerini seçiyor;
seçtiği belediye başkanlıklarına tekrar darbeyle siz
yeniden kayyum atıyorsunuz.
Şunun altını çiziyorum
arkadaşlar, defalarca bunu söyleyeceğiz: Siz çok büyük bir Kürt
düşmanısınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın
bunları ne olur ya! Yapmayın bunları ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) Defalarca söyledim, bir
kez daha söyleyeyim: Allahtan korkmayan, kuldan utanmayan, sürekli kötülük
organize eden bir organizasyonsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kürtlere en büyük düşmanlığı yapan sizsiniz!
FATMA KURTULAN (Mersin) Sürekli kötülük
üretiyorsunuz. Kürtlere sürekli kötülük üretiyorsunuz siz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayıştay Başkanınız, bu
Meclisin görevlendirdiği, bizim adımıza, Meclis adına orada
bulunan Sayıştay Başkanı bile, Seyit Ahmet Baş bile
bütçe görüşmelerinde sorulan sorunun yanıtında Bizim
yaptığımız araştırmada, kayyumlar yolsuzluk
yapmıştır. demiştir. Buna ne diyeceksiniz?
Sayıştay Başkanlığına da kayyum atayacak
mısınız? Utanın. diyorum gerçekten artık. Bu gece
hırsız gibi belediyelere dayandınız, oraları karakola
çevirmişsiniz. Hırsızlar gece yarısı girerler;
kendinize güveniyorsanız bunu gündüz gözüyle gelin bir istişare
edelim. Bir yasal dayanağını getirin arkadaşlar, bir yasal
dayanağınız yok. Belediye Yasasının 47nci maddesine
dayandırdığınızı söylüyorsunuz; böyle bir
şey yok. Bu arkadaşlarımızın görevleri süresi boyunca,
buna dayanarak görevlerini kötüye kullandıklarına dair
savcıların bir iddiası yokken AKPnin şu
sırasında oturanlar ikide bir bunu söylüyorlar.
Ne demiştik? Biz şunu söyledik defalarca
size: Süleyman Soylu önünüze koyuyor. Mahcupsunuz. Şuna inanıyorum,
şunu görüyorum ki: Hiçbiriniz kayyumu savunacak hâlde değilsiniz ama
ne yapacaksınız, eli mahkûmsunuz, yukarıdan emir gelmiş,
siz de sadece elinizi kaldırıp indiren mahkûmlar olarak, eli
mahkûmlar olarak mecburen bu görevi icra ediyorsunuz. Sorumluluğunuz
sadece budur. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Aynen
öyle.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kürtlere en büyük kötülüğü yapan PKK ve sizsiniz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurtulan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Daha da ötesini
söyleyelim: Süleyman sizi de yiyecek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
Kürt düşmanı iddiası ağır bir iddia.
BAŞKAN Mikrofonu açalım
istiyorsanız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, bu çok
açık sataşma, kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın yaptığı
açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Altay ifade ettiğim konuda biraz
alınganlık gösterdi. Kastım onu itham etmek değildi, aksine
İtalyanın ve Fransanın bölgeden çekildiğini, Türkiye'nin
kararlı olduğunu hatırlatmaktı. Bu konuyu kapatıyorum.
Az önce büyük bir hüzünle,
şaşkınlıkla dinlediğim Sayın Grup Başkan
Vekilinin yaklaşımını adan zye reddediyorum. Bu dil
Meclisin dili değil, Kürt düşmanı, irade
hırsızları
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizin
uygulamalarınız bu ülkenin dili mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bunlar, bu Meclisin
mehabetine yakışan ifadeler değil Sayın Başkan,
şaşkınlıkla izledim.
Bir defa şunu söyleyeyim: Kürt
düşmanı diyorsunuz, sizin toplam vekilinizden daha çok Kürt
milletvekili AK PARTİde var kardeşim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Önemli olan
sayı değil, sayı değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) Siz hangi hakla, hangi
yetkiyle kendinizi Kütlerin temsilcisi olarak düşünüyorsunuz. Biz Kürt
düşmanıysak siz insan düşmanısınız. Biz 82
milyonu beraber değerlendiriyoruz. Bir adım atarken, ister kayyum
ister başka bir mesele, bunları yaparken bunlar Kürt mü, Türk mü diye
bakmıyoruz. Bu yaklaşım yanlış, bir daha söylüyorum:
Kayyum atamasını teknik olarak eleştirebilirsiniz ama buna Kürt
düşmanlığı diyemezsiniz.
NURAN İMİR (Şırnak) Bütün
sokaklar bağırıyor Kürt düşmanı olduğunuzu.
BÜLENT TURAN (Devamla) Kaldı ki Kürtlerle
ilgili yapılan işleri, adımları şimdiye kadar ne kadar
mesafe alarak yaptığımızı siz biliyorsunuz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Suriyedeki Kürte düşmansınız, Doğu Akdenizdeki Kürte
düşmansınız, Türkiye'deki Kürte düşmansınız; her
yerde Kürte düşmansınız.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, hatibin
konuşmasına izin verelim.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, siz Kürt düşmanı diyerek aynaya baksanız
mahcup olursunuz. Kürtlerin hiçbir hakkını savunmadan, sadece bir
terör örgütünün hakkını savunarak Kürt dostu olamazsınız.
Kürtlerin dostunun düşmanının kim olduğunu herkes biliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR (Şırnak) O
askerler, panzerler ne duruyor belediyelerin önünde?
BÜLENT TURAN (Devamla) Siz Kürtlerin vekili
değil, Kandilin vekilisiniz!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Niye
hep tabelalardan Kürtçe ibareleri çıkarıyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Devamla) Siz Kürtlerin değil,
PKKya göz kırpanlarsınız, bunu öğrendik artık. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Niye
Afrinde Kürtçe tabelayı indirdiniz, niye belediyelerde Kürtçe
tabelaları indiriyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bakınız,
şimdiye kadar belediye başkanlığı makamına
otururum deyip de güya halkın iradesine saygı gösterdiğini iddia
ederek adım atarken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika daha
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Turan.
BÜLENT TURAN (Devamla)
aynı zamanda eş
başkanlık atamasını Kandilden yapan sizsiniz, hangi
egemenlik? Egemenlik milletindir, tartışmasız. Halkın
dediği baş tacıdır, tartışmasız. Ama
halkın dediğini, iradesini siz bir örgüte, Kandile peşkeş
çekerseniz, halkın verdiği yetkinin yanına bir başka
başkan koyarsanız bu millet size hayır der.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Utan be, utan ya!
Gerçekten utanın! Yazıklar olsun size!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Yazıklar olsun, yazıklar olsun!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gerçekten
utanmanız gereken, her yerde Kürte düşmansınız; kültürüne,
diline, her şeyine düşmansınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bir defa, sizi edebe davet
ediyorum Sayın Başkan. Bağırmayacaksınız, ne
bağırıyorsunuz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen
bağırıyorsun, sen terbiyesizlik yapıyorsun.
BAŞKAN Lütfen değerli milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Devamla) Şimdiye kadar her
şeyi söylediniz; iftira var, hakaret var, itham var,
ağzımızı açmıyoruz, kürsüden konuşuyoruz ama
buraya çıktığımızda bağırıyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
İftira yok, gerçekler var. Yalan söylüyorsunuz, gerçekleri
söylemiyorsunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çünkü mahcup
olmalısınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu bile sizin konuya ne
kadar uzak olduğunuzu gösteriyor, ne kadar samimiyetten uzak
olduğunuzu gösteriyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Aynaya
bakın aynaya!
BÜLENT TURAN (Devamla) Mesele Kürtlerin
hakkıysa sağduyuyla konuşursunuz. Böyle bir şey yok. Varsa
yoksa bir örgütün, PKKnın söyleminin tekrarı. İşkence
meselesi de öyle, dün konuştuk, adam PKK lehine slogan atıyor.
FATMA KURTULAN (Mersin) İşkence
yapamazsınız!
BÜLENT TURAN (Devamla) Polis müdahale ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA KURTULAN (Mersin) İşkence
yapamazsın Bülent Turan!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İşkence
yapmanın gerekçesini oluşturamazsın, işkence insanlık
suçudur!
BÜLENT TURAN (Devamla) Bununla ilgili, kanunun
gereği olarak Doktora götüreceğim. dediğinde de İzin
vermem. diyor.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan,
teşekkürler.
BÜLENT TURAN (Devamla) Peki.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İşkenceyi mi destekledi ya?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Üstlendin, işkenceyi üstlendin.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, bana kürsüden söz vermedin, Bülent Turana kürsüden söz
verdin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Açık sataşma
vardı, o yüzden.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Açık
diyorsun da seninki gizli miydi? Bilgisiz, eksik bilgiyle konuşuyor.
diyorsun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben sana takviyede
bulundum.
NURAN İMİR (Şırnak)
Yazık, gerçekten yazık!
2.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün, gençlerin
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ayıp ya,
gerçekten yakıştırabiliyor musunuz kendinize?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Her
sabah sizin belediyelerinize kayyum atansaydı burada görürdüm sizi; burada
halay çekip türkü söylemezdiniz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Yakıştırabiliyor musunuz siz kendinize?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatip
kürsüde, konuşmasını dinleyelim lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Her
gün biri size kayyum atasın, o zaman görürüm sizi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla) Bülent Turan bu kürsüde
işkenceyi savunmuştur arkadaşlar; bunu beyan ederim, tekrar
tekrarlayayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aha, çok
ayıp, geri alsın efendim sözünü.
FATMA KURTULAN (Devamla) PKK lehine mi, her neyse
Slogan attıkları için biz işkence yaptık. demiştir,
bunu itiraf etmiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yalan atıyorsunuz.
FATMA KURTULAN (Devamla) O gençler ne demişse
de, ne için, hangi gerekçeyle orada gözaltına almışsanız
da
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Öyle
bir şey demedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Sonra cevap verirsiniz Sayın
Turan, lütfen oturun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, Sayın
Başkan, demedim öyle bir şey, yalan söylüyor.
BAŞKAN Durun, oturun, cevap verirsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen, ben izin vermeden
konuşamazsınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İç Tüzük
hakkınız var Sayın Başkan.
FATMA KURTULAN (Devamla) Hayır, dinlersiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Demediğim bir
şeyi söylüyor.
BAŞKAN Siz oturun, biraz sonra cevap
verirsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Demediğim bir
şeyi söylüyor.
BAŞKAN Sayın Turan
FATMA KURTULAN (Devamla) Her alanda böylesiniz,
her alanda böylesiniz. Şimdi de kürsüyü
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Niye
bağırıyorsun, niye bağırıyorsun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İşkence
insanlık suçudur.
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen oturun.
Sayısız söz söylediniz kürsüden. Kimsenin konuşmasına
müdahale etmem ben.
FATMA KURTULAN (Devamla) Şimdi
BAŞKAN Sayın Kurtulan, bekleyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İç Tüzüke
bakın Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz burada ağır ithamlarda
bulundunuz, ben size müdahale ettim mi? Ben değil, hitap ettiğiniz
diğer Başkan Vekili cevap verecek, biraz sonra siz de cevap
verirsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
siyasi olarak eleştireceğiz ama Bülent Turan bunu dedi. diyemez,
demediğim bir şeyi söylüyor.
FATMA KURTULAN (Devamla) Kürsü hakkımı
gasbedemezsin, kürsü hakkımı gasbediyorsun.
BAŞKAN Hakkınızı kullanarak
cevap verirsiniz.
FATMA KURTULAN (Devamla) Her yerde
haklarımızı gasbettiğiniz gibi şu an kürsü hakkımı
gasbetmek istiyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın
Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla) Bülent Turan,
gaspçısınız, her yerde gaspçısın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hâlâ devam ediyor, hâlâ.
FATMA KURTULAN (Devamla) - Söyleyeyim, bir dakika, dinleyin.
Ne dediniz? İftira atmıyorum ben size. Biz
Orada bir işkence vakası var. demişiz, siz şunu
savunuyorsunuz: Gençler PKK lehine slogan attılar. demişsiniz. Bu
ne demektir? Slogan attıkları için işkenceye maruz
kaldılar. diyorsunuz. Bunun anlamı,
karşılığı budur.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Öyle bir şey
diyen olmadı.
FATMA KURTULAN (Devamla) Kürtüz ama biraz
Türkçeden de anlarız, bunun karşılığı bu.
Öbür tarafa gelince Aynaya bakın, kendinizi
görürsünüz. dedik. Evet, aynaya baktık, ne gördük? Direnişi gördük,
size başkaldırmayı gördük, hak ve adalet savunuculuğunu
gördük, dürüstlüğü gördük; halktan gelen hakkı, belediyeciliği
tekrar halka hizmet olarak götürmeyi öğrendik. Bizim belediyecilik
anlayışımız bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla) Defalarca söyledik:
Kayyum atadınız, seçime gittiniz; halk kayyumu tanımadı,
tekrar seçimde kendi temsilcisini çıkardı. Niye bunu görmüyorsunuz?
Ahmet Türkten, o gün de söyledim, barışa, demokrasiye, adalete
adanmış bir yaşamdan, utanmazca, bir terörist çıkarmaya
çalışıyorsunuz, Selçuk Mızraklıdan bir terörist
çıkarmaya çalışıyorsunuz. Tutukladığınız
belediye başkanını, ta Diyarbakırdan Kayseriye elleri
kelepçeli sürgüne gönderiyorsunuz. Utanmıyor musunuz, bir seçilmişe
bunu yapmaya utanmıyor musunuz?
Tekrar söylüyorum, altını çiziyorum,
Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük Kürt düşmanı sizsiniz
arkadaşlar! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan be! Hadi oradan
be!
FATMA KURTULAN (Devamla) Kürt
düşmanısınız!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) PKK
düşmanıyız biz, PKK.
FATMA KURTULAN (Devamla) 10 tane de, 20 tane de
vekiliniz varsa bile
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) PKK
düşmanıyız, sen yanılıyorsun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Aynen öylesiniz,
aynen öylesiniz.
FATMA KURTULAN (Devamla)
10 tane vekiliniz olsa
bile sizin kadar Kürte düşman olan, Kürtüm. diyen herkese
düşmanlık yapan bir Hükûmeti Türkiye görmemiştir.
Dışarıda paçayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KURTULAN (Devamla)
Bağlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Bağlayın, tamam.
FATMA KURTULAN (Devamla) Dışarıda
paçayı, iradeyi, Rusyaya, Amerikaya teslim etmişsiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Kürtlere
en büyük düşmanlığı yapan PKKdır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Otur be! Otur!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
otur!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Otur!
FATMA KURTULAN (Devamla) İçeride de Ergenekon
zihniyetine kendinizi teslim etmişsiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
kimsin?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen kimsin? Otur
lan!
FATMA KURTULAN (Devamla) Hadi kolay gelsin size.
Teşekkürler Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
kimsin?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurtulan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Her seferinde
bağırıyorsun. Otur!
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz değerli milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 13/11/2019
tarihinde Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19 milletvekili
tarafından, Gaziantep Beylerbeyi İmam-Hatip Ortaokulunda Türkçe
öğretmenliği yapan Saadet Harmancının kendisine mobbing
uygulandığı yönündeki intihar notu ile aynı vakaların
tekrarlanmaması için sözleşmeli çalışanların çalışma
şartlarının incelenmesi ve iyileştirilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
13/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 13/11/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Orhan
Çakırlar
Edirne
Milletvekili
Grup
Başkanı
Öneri:
Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19
milletvekili tarafından, Gaziantep Beylerbeyi İmam Hatip Ortaokulunda
Türkçe öğretmenliği yapan Saadet Harmancının kendisine
mobbing uygulandığı yönündeki intihar notu, aynı
vakaların tekrarlanmaması için sözleşmeli çalışanların
çalışma şartlarının incelenmesi ve
iyileştirilmesi amacıyla 13/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 13/11/2019 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili İsmail
Koncuk konuşacaktır.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gaziantepte vefat eden Saadet Harmancı
öğretmenimizi rahmetle anıyorum, ailesine ve bütün eğitim
camiasına başsağlığı diliyorum.
Saadet Harmancının mobbinge maruz
kaldığına dair tweet leri var, hatta
açıklamasının sonunda Hayatınız pamuk ipliğine
bağlı tehditlerinden yıldım, usandım. şeklinde
ifadeler var. Saadet Harmancının hayatını kaybetmesinde
kendi özel hayatından kaynaklı sebepler de vardır. Ancak bir
sözleşmeli çalışan olan, sözleşmeli öğretmen olan
Saadet Harmancının intiharı akla şunu getirmeli:
Sözleşmeli çalışan personel üzerinde mobbing uygulaması
genel bir tavır mıdır? Bunun mutlaka
araştırılması gerekir. Ben sözleşmeli
çalışan bütün memurların kendilerini ikinci sınıf
memur olarak gördüklerini biliyorum. Kadrolularla haklarını mukayese
ettiklerinde Ben bu ülkenin ikinci sınıf memuruyum. Kadrolu
çalışanın şu hakkı var, benim bu hakkım yok.
gibi bir psikolojiye girdiklerini ve bu olumsuz psikolojiyle çalışma
hayatında yer aldıklarını görüyorum.
Şimdi, bakın, önümüzdeki günlerde
belediyelerde sözleşmeli çalışanların sözleşmesi
yenilenecek ya da yenilenmeyecek, o belediye hangi siyasi partide olursa olsun.
Şu anda, bütün belediye çalışanları, 5393 sayılı
Kanun doğrultusunda istihdam edilmiş bütün belediye
çalışanları diken üzerinde Acaba sözleşmem yenilenecek
mi? diye. Hele o belediyede bir önceki dönem belediye başkanı olan
siyasi parti değil de yeni bir siyasi parti belediye
başkanlığını kazanmışsa bütün
çalışanlar diken üzerinde. Sizleri arayanlar da mutlaka vardır
Aman benim sözleşme vaktim geliyor, Sayın Milletvekilim, belediye
başkanını arar mısınız? filan gibi talepler geliyordur.
Dolayısıyla çalışma hayatında bu sözleşmeli
uygulaması, maalesef AKPnin çalışanlarımıza bir
hediyesi. Bunu defalarca dile getirdik, geçen yıl burada kanun teklifim
doğrudan gündeme alınma önergesiyle Meclis Genel Kuruluna indi,
olumsuz oy verdiniz.
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanı Sayın Emrullah İşlerin -burada mı
Sayın Başkan bilmiyorum ama- geçen sene burada Sözleşmelilerle
ilgili bir çalışma yapacağız. sözü vardı. Bu söz ne
zaman yerine gelir bilmiyorum ama çalışanlar, bu sözün yerine
getirilip getirilmeyeceğini yakından takip ediyor.
Değerli milletvekilleri, çalışma
hayatının bu kadar parçalı olması esasında hukuka da
aykırı. Farklı hukuki normlara tabi çalışanlar
oluşturmak maalesef sizin icadınız. Bunu çalışma
hayatımızın uzun süre taşıyabilmesi mümkün değil.
Merhumeye Allah rahmet eylesin tekrar,
öğretmenimiz Saadet Harmancının vefatı sebebiyle
sözleşmeli çalışanların problemlerini gündeme getirme
vesilesi olarak görerek AKP Grubuna sesleniyorum, iktidara sesleniyorum,
Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Bu bir zulüm hâline gelmiştir.
Düşünün, kadroya geçtiği hâlde sözleşmeli öğretmenin,
kadrolu öğretmen gibi tayin hakkı, atama hakkı yok ve bu, sizin
iktidarınız döneminde oldu ve seyrediyorsunuz; çözmek bir yana,
sözleşmeli çalışma hayatını daha da içinden
çıkılmaz hâle getiriyorsunuz. Bakın, geçen sene
yaptığınız düzenlemeyle 4+
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) 3+
Bu sözleşmelilik meselesi çözülene kadar biz
mücadelemizi yapacağız diyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koncuk.
Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Sayın milletvekilleri, değerli halklarımız;
öncelikle Saadet Hocanın yaşamını yitirmesinden dolayı
duyduğum üzüntüyü burada belirtmek istiyorum ve rahmetle anıyorum.
25 yaşında, gencecik, sevgi dolu bir
öğretmene sürekli olarak pamuk ipliğine bağlı olduğunu
hissettiren, güvencesizlik ve yaşanan bu çalışma
ortamıdır, kölelik düzenidir. İnsanları korkuyla,
kamçılayarak, işsizlikle, yoksullukla tehdit ederek
çalıştıran bu düzen değişmelidir. Kapitalizm, bu
sömürü cenderesi bir halk sağlığı sorunudur. Yaşanan
intiharlara başka bir kılıf aranmamalıdır. Kapitalizm
öldürüyor, ölmesi gereken ise kapitalizmin ta kendisidir. Korku kaygı, huzursuzluk
ve mutsuzluk doğurur. Güvenceli bir toplum yaratmak ise
sağlıklı ve öz güvenli yurttaşlar doğurur. Şu
bütçede ayrıcalıklara, muafiyetlere, istisnalara ayrılan pay var
ya hani, patronlar için ayırdığınız pay, işte bu
payın küçük bir parçasını bile işçilere, emekçilere,
kadınlara, gençlere ayırsak Fatihteki 4 kardeş de, Antalyadaki
2 çocuklu aile de, Saadet hoca da bugün hayatta olacaktı.
Yoksulluğu yoksullar yaratmıyor,
yoksulluğu siz yaratıyorsunuz. Saadet hoca bugün yok çünkü siz
varsınız. İşsizlik ve güvencesizlik kişinin,
yurttaşların bireysel yetmezliğinden kaynaklanmıyor, bir
günahından, suçundan kaynaklanmıyor; sosyal bir sorundur ve çözülmesi
gerekir. Yaşadığımız kriz, bütçe tercihlerini Saadet
hocadan yana değil de sermayeden, devlet elitlerinden yana yapmaktan
kaynaklanmaktadır. İşsizlik yok, iş beğenmeme var.
diyorsunuz, 2.020 liraya bin türlü hakaret ve haksızlık altında
günde 12 saat çalışmak çok istenecek bir şey midir? Bunu
yapabilir misiniz acaba? Buna rağmen, 10 kişilik kontenjana bile
yüzlerce kişi başvuruyor.
Bugün bütün dünyada açlar, yoksullar sokakta;
Lübnandan Azerbaycana, Şiliden Endonezyaya kadar halklar ayakta,
neoliberal kapitalizmin yarattığı kriz karşısında
halklar sesini yükseltiyor. Kapitalizm öldürüyor, o hâlde, ölmesi gereken de
kapitalizmin ta kendisidir. Umutsuzluğa kapılmayalım, kendimizi
değil, bizi güvencesiz bırakan iktidarları öldürelim. Benim
halkımıza, Saadet öğretmenlere çağrım budur.
Sosyalizmin güncel bir program olarak önümüzde durduğunu da
unutmamamız gerekiyor. Herkese ekmek ve gül verecek bir toplumu beraber
yaratabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Kemalbay Pekgözegü.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bizlerin
herkese iş, su, elektrik, doğal gaz, barınma, ulaşım
ve internet hakkı sunacak bir sisteme ihtiyacımız var. Bireyi
yalnız bırakan, eşitsizlik üreten, sömürüden beslenen devleti,
düzeni değiştirmemiz lazım.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep
beraber ya hiçbirimiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kemalbay
Pekgözegü.
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan konuşacaktır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kaplan.
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, ilçem olan İslahiyenin kurtuluş
günü, buradan bu kurtuluş gününü de kutluyorum.
AK PARTİnin on yedi yıllık
iktidarı ülkemize ne yazık ki ekonomik bunalım, işsizlik,
yoksulluk, psikolojik travmalar bıraktı. Türkiye İstatistik
Kurumu verilerine göre, on yedi yılda 50.378 kişi hayatına son
verdi. On yedi yılda ülkemizde her sene ortalama 3 bin kişi intihar
etti. Ekonomik sıkıntılar, işsizlik, evine ekmek
götüremeyen vatandaşlarımız artık bir çıkmazda.
İki gün önce yaşamına son veren,
Gaziantepte görev yapan Türkçe öğretmeni Saadet Harmancıya
Allahtan rahmet diliyorum.
Saadet Harmancı idari amirlerince kendisine
uygulanan psikolojik şiddet, yıldırma ve baskı nedeniyle
6ncı kattan, apartmanın terasından atlayarak yaşamına
son verdi. Darp iddiaları söyleniyor, bu darp iddialarının da
araştırılması gerekiyor. Her gün pamuk ipliğine
bağlısınız sözünü duymaktan bıktım. dedi Saadet
Öğretmen. Ülkemizin trajik bir gerçeği olan atanamayan öğretmen
sorununa, ücretli veya sözleşmeli öğretmenlik gibi güvencesiz
istihdam şekillerinin bir çözüm olmadığı açıkça
ortadadır. İdari amirleri tarafından baskı altında
çalışmak zorunda bırakılan öğretmenlerimizi intihar
edecek kadar çaresiz bırakan bu istihdam şekillerine bir an önce son
verilmelidir. Saadet öğretmenin yaşadıklarına maruz kalan
yaklaşık 100 bin sözleşmeli öğretmenimiz daha var. Bu
mutsuz öğretmenler ülkesinde bir kayıp daha vermeden, sadece Saadet
Öğretmenin değil hiç kimsenin pamuk ipliğine bağlı
olmadığı bir düzen için yetkilileri göreve davet ediyorum.
Saadet Öğretmeni intihara sürükleyenler, sorumlular yargı önünde
hesap vermelidir.
Değerli arkadaşlar, işsizlik, iş
yerinde psikolojik şiddet ve baskı, geçim
sıkıntısı, ödenemeyen faturalar nedeniyle evine ekmek
götüremeyecek duruma gelen, çaresizlikten ölümü göze alan
vatandaşlarımızı AKP Hükûmeti ne kadar umursuyor, yorumu
değerli halkımıza bırakıyorum. Bir kez daha
hafızalarımızı tazeleyelim. Ataması
yapılmadığı için intihar eden Merve Öğretmeni,
İsa Öğretmeni, geçinemediği için kendini yakan Gaziantepli
hemşehrim Eyüp Dalı, oğluna pantolon alamadığı
için kendini asan İsmail Devrimi, borcunu ödeyemediği için kendini
yakan çiftçi Metin Çeliki, çocuklarını
ısıtamadığı için kendini yakan annemizi,
Şanlıurfada İşsizim ve açım. diyerek kendini
ateşe veren gencimizi, Antalyada geçim sıkıntısı
nedeniyle siyanürle intihar eden Selim Şimşeki, 4 kardeş olan
Cüneyt, Oya, Kamuran ve Yaşar Yetişkinin intiharlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Kaplan.
İRFAN KAPLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, dün Saadet Öğretmen canına kıydı,
yarın hangi öğretmen, hangi çiftçi, hangi işsiz
vatandaşımızın canına kıyacağını
bilmiyoruz. Saraylarında vatandaşlarımızı görmeyen
Hükûmete buradan seslenmek istiyorum: 2002den bu yana ülkemizdeki ekonomik
kriz, işsizlik, geçim sıkıntısı ve yoksulluğa
bağlı intihar olaylarının belirlenmesi, sosyoekonomik ve
psikolojik sebeplerinin araştırılması ve bu
intiharları önleyebilecek tedbirlerin yerinde ve zamanında
alınması için herkesi sağduyu ve vicdana davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Öneri üzerinde son konuşma, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğluna aittir.
Buyurun Sayın Kirazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT
KİRAZOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Gaziantep ilimizde görevli Türkçe öğretmeni bir
kardeşimizin müessif bir olay neticesinde vefatını derin bir
üzüntüyle hepimiz öğrendik. Merhume öğretmenimize Allahtan rahmet
diliyorum, ailesine sabır ve selamet diliyorum, eğitim
camiasının başı sağ olsun.
Malumunuz olduğu üzere, basın-yayın
organlarından, merhum öğretmenimizin müessif olaydan önce ailesiyle
görüşmeler yaptığını, ailesinin öğretmenimizi
engellemeye çalıştığını ancak öğretmenimizin
maalesef, sosyal medya hesabından bir veda mesajı yayınlayarak
ayrıca mobbingden dolayı da öğrencilerine karşı
görevini yapamadığını ifade ederek aramızdan
ayrıldığını öğrendik.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Nereden biliyorsunuz
öğrencilerine karşı görevini yapamadığını?
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla)
Konu hakkında ivedilikle başlatılan inceleme ve
soruşturmada, söz konusu kurumda çalışan hiçbir öğretmenden
bugüne kadar mobbing iddiasıyla ilgili herhangi bir bulguya
rastlanılmadığı, bugüne kadar okuldaki gerek vefat eden
öğretmenimiz gerekse diğer öğretmenlerden herhangi bir
şikâyetin olmadığı tespit edilmiştir. Okula ve Millî
Eğitim idarecilerine intikal eden, bu noktada herhangi bir bilgi
bulunmamaktadır.
Mevzuatımızda bulunan bir istihdam türü
olan sözleşmeli statüsü ile müessif olay arasında bir
bağlantı kurmak hakikaten pek doğru görülmemektedir. Bu noktada
sözleşmeli, kadrolu fark etmez- kamuda tüm çalışanlarımızın
çalışma koşullarını ve özlük haklarını iyileştirmek
her zaman gündemimizdedir, önceliğimizdir ve imkânlar ve ihtiyaçlar
ölçüsünde gerekli adımlar her zaman atılmaya
çalışılmaktadır.
Yine, sözleşmeli öğretmenler ile emsali
kadrolu öğretmenler arasında gerek özlük gerek mali haklar gerekse de
iş güvencesi bakımından belirgin bir farklılık
bulunmamaktadır. Ama yine de Millî Eğitim
Bakanlığımızla birlikte bizler bunlar arasında var
olan farklılıkları gidermeye dönük çalışmalara
ilişkin hazırlıklar içerisindeyiz.
Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili başlayan
inceleme ve soruşturma süreci devam etmektedir. Başta mobbing dâhil
olmak üzere tüm iddiaların titizlikle araştırılıp
gereğinin yapılması birinci önceliğimizdir. Biz de bölge
milletvekilleri olarak grubumuz adına süreci yakından takip
edeceğimizi bildirir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla) -
aileye tekrar sabırlar dileğimizi, eğitim camiasına
başsağlığı dileklerimizi iletiriz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kirazoğlu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerçi sunmuş
oldunuz, ben bir karar yeter sayısı talep edecektim ama...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Geç kaldı
Başkanım.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylama işlemini
tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İshak GAZEL (Kütahya),
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisinin ikinci
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylama işlemini
tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 13/11/2019 tarihinde Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, belediyelere yapılan kayyum atamalarının
yarattığı hukuksuzlukların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
13/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 13/11/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Kasım 2019 tarihinde İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
-4178 esas numaralı- belediyelere yapılan kayyum
atamalarının yarattığı hukuksuzlukların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/11/2019 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryaki konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkın
seçme, seçilme ve yönetme hakkını ortadan kaldıran kayyum
atamalarının yarattığı hukuksuzluk ve yolsuzluk
çarkının bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılması
amacıyla Meclis araştırması açılması önergemiz
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Daha önce de söyledim, Türkiye artık anayasal
bir hukuk devleti değildir, Türkiye'de Anayasanın üstünlüğünden
söz edilemez. Eskilerin silsileimeratip yani normlar hiyerarşisi
dediği ilke de Türkiye'de hukuk ilkeleri arasında yer
almamaktadır. Neden mi? Ben şimdi size açıklayacağım.
Anayasa madde 127/4 Mahallî idarelerin
seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına
ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim
yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile
hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare
organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı,
geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.
Normlar hiyerarşisi ilkesi uyarınca Türkiye'deki hukuk düzeninin en
üstündeki düzenleme hangisi? Anayasa. Görevden uzaklaştırıp
kayyum atadığınız belediye eş
başkanlarımız, meclis üyelerimiz hakkında görevleriyle
ilgili herhangi bir soruşturma var mı? Hiçbirisi hakkında
görevleriyle ilgili başlatılmış tek bir soruşturma
yok. Peki, görevleriyle ilgili bir soruşturma olmadığı hâlde
İçişleri Bakanlığı tarafından belediye
başkanlarının ve meclis üyelerinin görevden
uzaklaştırılması ne anlama geliyor? Anayasanın
açıkça ihlali anlamına geliyor. Evet, atanmış
İçişleri Bakanlığı, 19 Ağustos 2019 ve 13
Kasım 2019 tarihleri arasında Anayasayı tam 20 kez ihlal
etmiştir. Bakın, gidin herhangi bir adliye sarayına, her adliye
sarayında anayasal düzeni korumakla görevli cumhuriyet savcıları
vardır. Ben, buradan, bu anayasal düzeni koruma savcılarını
göreve çağırıyorum. 20 kez Anayasayı ihlal eden
İçişleri Bakanlığı yetkilileri hakkında
işlem başlatılması gerekiyor. Anayasayı yok
sayıyorsunuz da bunu neye dayandırıyorsunuz, ben onu söyleyeyim:
Kalıcı hâle getirdiğiniz olağanüstü hâl rejimine
dayandırıyorsunuz. Soruyorum size: OHALi kaldırdınız
mı? Uzatmayarak olağanüstü hâl yönetimini kaldırdınız,
sona erdirdiniz öyle mi? Elbette ki kaldırmadınız. Neden? Çünkü
OHALi kalıcı hâle getirdiniz, geçici önlem olan OHALde onlarca
yasada yüzlerce madde değiştirdiniz. Bunlardan bir tanesi ne? 5393
sayılı Belediye Yasasının 45inci maddesinin ikinci
fıkrası. 5393 sayılı Kanunun 45inci maddesinin ikinci
fıkrası, Anayasanın 127nci maddesi karşısında
yok hükmündedir. Buna dayanarak hiçbir belediye başkanını veya
seçilmiş organı görevden alamazsınız.
Şimdi, ben size bir resim göstereceğim,
daha önce de gösterdim belediyeleri nasıl gasbettiğinizi. Görüyor
musunuz, uzun namlulu silahlarla askerler belediyeyi kuşatmış
durumda, uzun namlulu silahlarla. Bu size neyi hatırlatıyor? Darbe
girişimi sırasında tırnak içerisinde söylüyorum- emir
komuta zinciri içerisinde verilen emirleri yerine getiren asker ve polisleri ne
yaptınız? Görevden attınız ve hepsi hakkında
soruşturma başlattınız, hatta askerî okul
öğrencilerini bile okuldan attınız, onların hakkında
soruşturma başlattınız, yüzlerce öğrenci tutuklu. Bunu
hangi gerekçeyle yaptınız? Dediniz ki: Eğer konusu suçsa
komutanı tarafından yazılı olarak verilmiş bir emir
olsa bile o asker veya askerî okul öğrencisi bunu yerine getirmemeliydi.
Şimdi, Anayasaya açıkça aykırı
olan, seçme ve seçilme hakkını yok sayan bu uygulamanın ne
farkı var? 15 Temmuzda da Anayasaya ve hukuk düzenine açıkça
aykırılık vardı, burada da aynı şey var. 15
Temmuzda da seçilmiş Hükûmet hedefti, bugün bu
yaptıklarınızla seçilmiş belediyelerimiz ve belediye
başkanlarımız hedef hâline getirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Tiryaki, tamamlayın lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Demek ki neymiş? Seçimle gelenlere yönelik
tavır açısından 15 Temmuz darbecilerinden, 28 Şubat
postmodern darbecilerinden hiçbir farkınız yokmuş; darbecisiniz,
darbeyle seçilmişlere el koyuyorsunuz.
Ne diyorsunuz? Bu belediyeler belediyecilik
yapmıyor, yasa dışı örgütlere yardım ediyor.
diyorsunuz. Buyurun, size bu önergeyle bunu kanıtlama şansı
veriyoruz. Gelin, bir araştırma komisyonu kuralım, belediyelere
gidelim ve her iddiayı araştıralım.
Atadığınız, görevlendirdiğiniz kayyumlar ne yapmış,
seçilmiş belediye başkanlarımız ne yapmış? Kim
hırsızlık yapmış, kim yolsuzluk yapmış, kim
hukuk dışı işler yapmış? Ama kabul
etmeyeceksiniz. Neden? Çünkü gerçeklerle yüzleşmekten korkuyorsunuz.
Propagandaya evet, yalan propagandaya evet ama gerçeklerle yüzleşmeye
hayır.
Daha dün, önceki gün Sayıştay
Başkanı ne dedi biliyor musunuz? Israrlı sorularımıza
cevap verirken aynen şunu söyledi Sayıştay Başkanı,
dedi ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamamlasın
efendim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Son
cümlelerim Sayın Başkan, özür diliyorum.
BAŞKAN Bağlayın lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bazı sayın vekillerimizin Kayyum atanan belediyelerle ilgili
herhangi bir suç duyurusu var mıdır? sorularına cevaben
şunu söyleyebilirim: 2017 yılında 31 müzekkerenin tamamına
yakını kayyum belediyelerine ilişkin suç
duyurularıdır. Kim hırsızmış? Sayıştay
Başkanı sizin kayyum olarak görevlendirdiğiniz kişilerin
hem seçilmiş belediyeleri gasbettiğini hem de hırsızlık
ve yolsuzluk yaptığını söylüyor. Biz varsa
belediyelerimizin yaptığı her türlü hukuksuzlukla
yüzleşmeye hazırız. Peki, siz kayyumlarla
yaptığınız yolsuzluklarla, tepsi tepsi baklavalarla, saray
yavrusuna çevirdiğiniz hamamlarla, belediyeleri hediyelik gümüşçüye
çevirdiğiniz uygulamalarla yüzleşmeye hazır
mısınız? Biz hazırız, siz de hazırsanız
buyurun evet deyin ama nerede sizde o cesaret.
Çok teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tiryaki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, tutanaklara geçsin diye efendim
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuşan
hatip AK PARTİ Grubunu darbecilikle itham etti. Sükût ikrardan gelir, AK
PARTİ Grubunun buna sessiz kalmasını kabullenme olarak
yorumladım. Tutanaklara geçsin efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
kayyum atamalarına CHPnin karşı olduğunu biliyorduk, bir
daha görmüş olduk. Fakat grup adına konuşmacımız az
sonra bu konuyla ilgili cevapları verecek Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
Evet, öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
demokrasi yerelden başlar ve her kademesinde yerelde seçim olması
lazım, esas budur. Seçimle gelen, seçimle gider. Yerel demokrasi de
demokrasinin özüdür. Bunlar kitaptan ve sizlerin en fazla söylediği
sözler. Ama ne oldu? 15 Temmuzda bir darbe girişimi oldu. 15 Temmuzdan
önce de doğu ve güneydoğuda görevden alınan belediye
başkanları vardı, o belediyeler görev yapıyorlardı 15
Temmuzdan önce ama kayyumla ilgili bir düzenleme bu Parlamentoya gelmedi; bakın,
15 Temmuzdan önce kayyumla ilgili bir düzenleme bu Parlamentoya gelmedi. Ne
zaman geldi? 411 sıra sayılı Yasa Tasarısıyla. Ne
zaman geldi? 15 Temmuzdan hemen sonra, 1 Ağustosta. Peki, bu belediyeler
iddia ettiğiniz gibi 15 Temmuzdan önce bu suçları işlememişler
miydi? Neden kayyumla ilgili düzenlemeyi o zaman yapmak aklınıza
gelmedi? Zira şöyle, hep söylediniz, her zaman söylediniz, darbe
girişimini Allahın lütfu saydınız, darbe girişimini
Allahın lütfu saydınız. O nedenle darbeyle alakası
olmayan, o güne kadar gündeme gelmemiş bir konuyu 411 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 51 ve 52nci maddelerine
koydunuz ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz, sonra ne oldu? Plan ve Bütçe Komisyonundan aynen
geçti 52nci madde, Genel Kurula geldi. Bütün siyasi partilerin ortak
imzası var. İmzalar burada; Elitaş var, Mehmet Doğan Kubat
var AK PARTİli, diğerlerini söylemiyorum, bütün siyasi partiler
-şu anda cezaevinde, Çağlar Demirel var HDP adına- beraber imza
atmışsınız ve 52nci maddeyi, kayyum düzenlemesini yasadan
çıkarmışsınız. Burada 18 Ağustosta
görüşülmemiş, tüm siyasi partilerin ortak iradesiyle, demokrasiye
aykırı olduğu gerekçesiyle çıkarılmış ve
yasalaşmamış. Sonra ne yapmışsınız? Sizden
bekleneni yapmışsınız. O da ne? Meclisin iradesine
karşı çıkmak, kanun hükmünde kararnameye koymak. Kanun hükmünde
kararnameye koydunuz onu ve yasalaştırdınız. Hangisine?
674e. Sonra da 6758 sayılı Yasayla bunu yasalaştırdınız.
Ama nasıl? Bakın, halkın iradesine, Meclisin iradesine darbe
indirerek. Elinizi vicdanınıza koyun, bu şekilde görevden alma
Anayasa'ya aykırıdır ve halkın iradesine darbedir, çok
açık bir biçimde darbedir.
Bakın, alınan belediye
başkanlarıyla ilgili olarak
20 belediye başkanı
alındı, ben de takip ediyorum. 3 büyükşehir belediye
başkanını yakından tanıyorum, 3ü de bu Parlamentoda
milletvekilliği yaptı; hepiniz tanırsınız, 3ü
Parlamentoda milletvekilliği yaptı: Diyarbakır, Mardin ve Van
Büyükşehir Belediye Başkanları. Bakın, bir tanesiyle ilgili
olarak, bir belediye başkanıyla ilgili olarak bir soruşturma
yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Selçuk
Mızraklı Tabip Odası Başkanıydı, ben de Baro
Başkanıydım; kendisini tanırım. Sarmaşık
Derneğinin yöneticisi olması kendisine sorulmuş, kurucusu
olması sorulmuş. Kurulduğu zaman ben de Baro
Başkanıydım, kurucu üyesi oldum. Kutbettin Arzu -AK PARTİ Milletvekili
oldu daha sonra- o da kurucu üyesidir, Galip Ensarioğlu da üyesidir
aynı derneğin değerli arkadaşlar. Tutuklama gerekçesinde bu
var.
Selçuk Mızraklının başka bir
tutuklama gerekçesi: Bakın, 2016 yılının Mart ayında
Nusaybinde bir itirafçı yakalanır, beyanlarda bulunur, Selçuk
Mızraklının adı yok içinde. Selçuk Mızraklı
milletvekili seçilir, yine adı yok, ifadesi yok. Kendisi 20 Mart 2019
tarihinde, seçilmeden sadece on gün önce bu itirafçı ek beyanda bulunur. O
zamana kadar beyan yok. Seçileceği anlaşılmış, kendisinden
beyan alınır, der ki: Benim duyduğuma göre
Ne zaman bunu
söylüyor? Üç yıl sonra, seçilmesinden on gün önce. Benim duyduğuma
göre, Selçuk Mızraklı bir örgüt üyesini tedavi etmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, avukatlık yaptık hepimiz. Bu beyanların ne anlama
geldiğini buradaki vicdan sahibi olan bütün milletvekilleri bilir.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, lütfen
sözlerinizi bağlayın.
Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Şimdi, bakın, bu sahte tutanaklarla, sahte beyanlarla kimlerin
nasıl mağdur edildiğini biliyoruz ama bir belediye
başkanını bu tür sahteciliklerle tutuklamak, hapse atmak hangi
vicdana uyar?
Dahasını söyleyeceğim bakın,
dahasını söyleyeceğim: Keziban Yılmaz, Diyarbakırda
avukat; Rojda Nazlıer, Diyarbakırda siyasetçi; aldınız,
tutukladınız. Ya, insaf! İnsaf edin ya! Bu kadar mı
vicdansız oldunuz, bu kadar mı oldunuz ya! Koyun Diyarbakırdaki
cezaevine. Gece yarısı on saat uzaklıktaki Kayseriye gönderin,
on saat boyunca elleri kelepçeli kalsın, tuvalet ihtiyaçları
karşılanmasın ve her hafta çocuklarını, ailesini
Diyarbakırdan ta Kayseriye kadar görüşmeye götürün. Ya, böyle bir
vicdansızlığı gerçekten tarih yazmadı, gerçekten
yazmadı.
Bakın, kayyumla oluşturduğunuz
düzenin maliyetinin ne olacağını bugün hesaplayamazsınız
ama yarın öbür gün bunların siyasi maliyetinin ne
olacağını hep beraber göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) O nedenle,
bir yurttaş ve burada konuşan birisi olarak sizden ricam,
isteğim: Bu uygulamalardan vazgeçin, siyasi olarak darbe yapmayın,
sandığı esas alın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Tanrıkulu.
OYA ERONAT (Diyarbakır) PKK
marşında kim saygı duruşunda bulundu, söyleyin.
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Selami Altınok
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Altınok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAMİ ALTINOK
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bir buçuk
senedir hukuki yapılan her işlemden sonra
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hangi
hukuk ya! Hangi hukuk!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hangi
hukuk!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Ayıptır, ayıp!
SELAMİ ALTINOK (Devamla)
HDP Grubunun bu
kayyum meselesini ısıtıp ısıtıp Meclisin
gündemine getirmesinden -bir anlam ifade etmiyor- biz de bir şey
anlamıyoruz. Onlar da ne amaçlıyor, onu biz de anlamakta
zorlanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 127nci maddesi, Belediye Kanununun 45 ve 46ncı
maddeleri çok açık ve nettir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Görevleriyle ilgili diyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Görevleriyle ilgili
Görevleriyle ilgili
SELAMİ ALTINOK (Devamla) 127nci maddesinde,
idarenin vesayet yetkisi çok açık ve net bir şekilde ortaya
konulmuştur.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Halka
yalan söyleme! Halka yalan söyleme!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Halkı yanıltıyorsunuz.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Belediye Kanununun
45 ve 46ncı maddesinde, biraz önce hatiplerin söylemiş olduğu
değişiklikler yapıldıktan sonra
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Halka
yalan söylüyorsun.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Daha önce de bu
yetki vardır, yapılan değişiklikle sadece belediye meclisi
içinden belediye başkanı vekili seçmenin dışında
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Masal
anlatıyorsun, masal!
SELAMİ ALTINOK (Devamla)
İçişleri
Bakanına ve valiye -duruma göre, il ve ilçe durumuna göre-
dışarıdan da belediye başkanı vekili atama yetkisi
verilmiştir. Geçmiş dönemde de yapılan atamalarda,
görevlendirilen, benim de meslektaşları olmaktan gurur duyduğum
vali ve kaymakamlar
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Utanmanız gerekiyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Utanmalısın, utanmalısın.
SELAMİ ALTINOK (Devamla)
güneydoğuda
bugüne kadar yapılmamış çok büyük hizmetleri
vatandaşımızın hizmetine sunmuştur.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Aslolan
burada, aslolan!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yolsuzluk
yapmışlar yahu.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Kim ne derse desin
kim nasıl kabul ederse etsin, bu, milletimizin gözü önündedir,
milletimizin gözü önünde yapılmaya da devam etmektedir. Ancak hizmetin de
yanında şunu da özellikle belirtmek lazım geliyor değerli
arkadaşlar
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yolsuzluklardan
bahset, yolsuzluklardan! Sayıştaydan bahset!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Seçim
yapmayalım o zaman!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Seçim
yapmayalım!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
Buyurun, devam edin Sayın Altınok.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Seçim
yapmayalım yahu! Çalışkan adamları gönderelim, seçim
yapmayalım!
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Yahu bu
müdahalelerle falan olmaz, biz işimizi biliriz, biz ne
konuşacağımızı da biliriz, müdahaleyle olur mu yani?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Tabii, tabii
Doğru
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Evet,
evet, işinizi bilirsiniz, siz işinizi iyi bilirsiniz.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Onlar müdahale
ediyor diye biz konuşmayacak değiliz ya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devletinde,
devletimizin birliği, milletimizin birliği ve bekası adına
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ha,
bekası adına, evet, evet!
SELAMİ ALTINOK (Devamla)
hizmet etmenin
dışında, belediye imkânlarını, belediye personelini,
aracını gerecini terör örgütü amaçlarıyla hiç kimsenin
kullanmasına
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Darbecisiniz, darbeci!
SELAMİ ALTINOK (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti
devleti bugüne kadar müsaade etmedi, bundan sonra da müsaade etmeyecek. Bunu
herkes bilecek. Bunu herkes bilecek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bunun
alkışlanacak hiçbir yanı yok.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Çukur terörünün
olduğu süreçlerde, belediye araç gereçleriyle belediye
başkanlarının, belediye personelinin, bu memlekette birliği
ve dirliği sağlamak adına görev yapan polisimizin
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Yalancısınız! Halkı kandırıyorsunuz! Halka yalan
söylüyorsunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya yalan
atıyor ya, Allah aşkına ya!
SELAMİ ALTINOK (Devamla)
askerimizin
şehit edilmesi için sokak ortalarına, sokak çukurlarına
bombaları yerleştirdiklerini bilmiyor muyuz zannediyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Utanmazca yalan söylüyorsun şu anda, utanmazca!
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Bir önceki
konuşmamda da aynı konuyla alakalı bunun örneğini verdim.
Biz, Türkiye Cumhuriyeti devletinde, biz olalım hükûmet, başkası
olsun hükûmet, hiç fark etmez
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
hükûmet değil, darbecisiniz, darbeci. Hükûmet değilsiniz.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Altınok.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içerisinde PKKnın da, DEAŞın da,
FETÖnün de
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Onlarsız yaşayamıyorsunuz.
SELAMİ ALTINOK (Devamla)
aklınıza
ne geliyorsa, ne bela geliyorsa gelsin bu milletin birliğini,
dirliğini bozmasına müsaade etmeyeceğiz, etmeyeceğiz,
etmeyeceğiz, sonuna kadar etmeyeceğiz diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Altınok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip HDP her hukuki işlemeye karşı
çıkıyor. diyerek bir iftirada bulunmuştur. Bu konuda kürsüden
söz istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden açıklama
yapmanızı isteyeyim.
Buyurun, aynı şeydir zaten yani iki dakika
süre tanıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Doğrudan
sataşma yani Hukuki işleme karşı çıkıyor."
diyor, kendi hukuksuzluklarını bizim üstümüze yıkmaya
çalışıyor.
BAŞKAN Aynı süreyi tanıyorum zaten
Sayın Oluç, yerinizden açıklama yapmanız daha iyi olabilir.
Buyurun.
Süreniz iki dakika.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Erzurum Milletvekili Selami Altınokun HDP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Peki,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bu
kayyum meselesini bugün, yarın ve önümüzdeki günlerde, haftalarda
tartışmaya devam edeceğiz.
Kesinlikle şunu söyleyeyim: Biz kesinlikle
bunun üzerine soğuk su içip susmayacağız. Neden olduğunu
size anlatalım: Bakın, hukuku çiğniyorsunuz, demokrasiyi
çiğniyorsunuz, bütün demokratik teamülleri çiğniyorsunuz, sandık
hukukunu ve sandık adaletini yok sayıyorsunuz, halkın iradesini
gasbediyorsunuz, açıkça oy hırsızlığı, emek
hırsızlığı, bu yapılanın adı budur,
açıkça budur, başka bir şey değildir. Halkın iradesi
gasbediliyor. Bakın, siz muhafazakâr sağ kanatta yer alan bir
partisiniz. Ya, rahmetli Menderesin zamanından bugüne kadar muhafazakâr
sağın önem verdiği sandık iradesini yok ettiniz, millet
iradesini yok ettiniz. Orada oy veren milyonlarca insanın iradesini bir
İçişleri Bakanının kararıyla açıkça
gasbediyorsunuz, ortadan kaldırıyorsunuz. Bunu anlatıyoruz size.
Demokrasiye sahip çıkın diye anlatıyoruz ama siz hikâye
konuşuyorsunuz hikâye. Emin olun, bunun suçu büyüktür, halkın
iradesinin gasbedilmesine bu halk asla boyun eğmeyecektir. Sandık
iradesinin gasbedilmesine asla boyun eğmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum.
Bunu sık sık söyleyeceğiz.
Savunamıyorsunuz, utanmanız gereken bir durum. Bir kayyum rejimi
ihdas ediyorsunuz kayyum rejimi, demokrasi yerine, bunu anlatıyoruz.
Şimdi, konuşuyorsunuz
Ya,
Sayıştay Başkanı ortaya koydu, Sayıştay
Başkanı dedi ki: 2017de 31 müzekkerenin tamamı neredeyse
kayyumlara aittir. Ne oldu bunlar? Sümen altı edildi. Niye
Sayıştay Başkanlığının
yaptığı suç duyuruları konusunda herhangi bir işlem
yapılmadı? Sümen altı ediyorsunuz. Çünkü kayyumlarınız
yolsuzluk yaptı. Kapı gibi faturaları ortaya çıktı
İçişleri Bakanına hediye verilmiş, Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanına hediye verilmiş. diye. Biz dedik ki bu
faturalar sahteyse Hediye almadık. desin İçişleri Bakanı
ve Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Almadık. dedik
Sayın Başkan, izah edildi bunlar.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Önceki dönem,
sizin dönem değil.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Değilse o
faturaları düzenlemiş olan kayyumlar hakkında işlem
yapılsın dedik, hiçbiri yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN Lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bütün
bunları konuşacağız ve konuşmaya devam edeceğiz.
Çünkü biz demokrasiye, hukuka, sizin çiğnediğiniz Anayasa'ya, sizin
çiğnediğiniz uluslararası demokratik sözleşmelere sahip
çıktığımız için itiraz ediyoruz. Siz ise
iktidarınızı sürdürebilmek için her türlü usulsüzlüğü, her
türlü yolsuzluğu, her türlü irade gasbını kabulleniyorsunuz ve
bunun arkasında duruyorsunuz. İçişleri Bakanının bu
yaptıklarını asla ama asla ne Kürt halkı ne Türk halkı
kabullenmeyecek. Buna karşı mücadelemizi her an sürdüreceğiz,
bundan da haberiniz olsun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Teşekkürler Sayın Oluç.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sondan
başlayacağım. Böyle masaya vurarak filan
Korkacak vekil yok
burada Sayın Başkan.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Alışmışlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Buna ilişkin her
türlü cevabımızı verdik, Grubumuz adına Selami Bey
konuştu, kayyum meselesi de halledildi Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de sisteme girmiştim ama.
BAŞKAN - Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) 60a göre pek kısa
bir söz talebim var, tutanaklara geçirmek maksadıyla.
BAŞKAN Tabii ki.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, biraz
önce konuşan Sayın Altınok bir söz sarf etti, çukur terörü
dedi; dur bakayım, evet, çukur terörü dedi. Tutanaklara geçmesi için ve
bir yüzleşmeye ihtiyaç olduğu için şunu söylemek lazım:
Çukur terörünün müellifi dönemin AK PARTİ hükûmetleridir, yüklenicisi de
PKK terör örgütüdür. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yani HDP mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sizsiniz, siz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) PKK dedim, PKK.
Biz size IŞİD diyor muyuz?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Buyurun Sayın Turan.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Tabii, IŞİDle ortak ol, öyle iftira at sonra.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Amerikadır o.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Abdullah Bey, bir dakika
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az sonra görüşeceğimiz kanun teklifine
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Birleşmiş Milletler raporlarını inceleyin,
IŞİDle nasıl iş birliği
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Amerikan
uşağıdır o.
BAŞKAN Sayın Tiryaki
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Raporların hepsi yazıyor. Hesap vereceksiniz, IŞİDle
iş birliğiniz nedeniyle hesap vereceksiniz, emin olun, hesap
vereceksiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
IŞİDi anlatın, IŞİDi.
BAŞKAN Sayın Tiryaki, lütfen
Sayın Turan, buyurun.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Zaten PKK diye bir
terör örgütü de yoktur, değil mi?
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen
Biri
susuyor, diğeri başlıyor. Grup Başkan Vekiliniz ayakta
bekliyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Sayın Altay ve CHP az sonra görüşeceğimiz kanun teklifine
karşılar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
karşı olmaktan da iftihar ediyoruz. Aha masaya da vuruyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O yüzden her türlü
vesileyle uzasın, Meclis kanun teklifine geçmesin diye
çalışacaklar.
Biz terör eylemlerinde durduğumuz yeri
biliyoruz, bu ülkede terörle nasıl mücadele ettiğimizi tüm dünya
biliyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Destek
verdiğiniz günleri de gördük.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ufak oyunlara gelecek bir
parti değiliz biz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 13/11/2019 tarihinde Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, belediyelere yapılan kayyum atamalarının
yarattığı hukuksuzlukların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
iklim değişikliklerinin ülkemize etkilerinin incelenerek Türkiyenin
iklim politikalarının düzenlenmesi amacıyla verilmiş olan
(10/2009) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
13/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 13/11/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, iklim
değişikliklerinin ülkemize etkilerinin incelenerek Türkiye'nin iklim
politikalarının düzenlenmesi amacıyla verilmiş olan
(10/2009) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
görüşmesinin Genel Kurulun 13/11/2019 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sera
Kadıgil konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kadıgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın üyeler; biz burada,
aramızda kavga edip duralım, insanlık şimdiye dek
gördüğü en büyük tehditle karşı karşıya. Üstelik uzak
bir gelecekte değil, tam da bu yaşadığımız
günlerde toplu bir yok oluşa sürükleniyoruz ve bilim insanları bunun,
sürüklendiğimiz 6ncı büyük yok oluş olduğunu söylüyorlar.
Bunu ben değil, dediğim gibi, dünyanın en saygın bilim
insanları söylüyor.
İklim değişikliği adı
altında, manasız bir hassasiyet gibi sunulan iklim krizinden söz
ediyorum. Biliyorum, bunu çoğunuz gereksiz hatta romantik bir konu gibi
görüyorsunuz Yüz yıl sonranın meselesi. diyorsunuz. Gerçekten ciddi
ve acil bir durum olsa, koca koca devletler elbet önlemini alır,
gereğini yapar diye düşünüyorsunuz. Bizi bu denli büyük bir rehavete
sürükleyen tam olarak bu sevgili arkadaşlar. Hani, bize ne diyoruz, bizden
çok uzak şeyler sanıyoruz ya fena hâlde yanılıyoruz.
(Uğultular)
Lütfen dinleyin beni, lütfen dinleyin beni
sayın arkadaşlar
Bakın, daha iki gün önce Çevre Bakanı
bütçe sunumunu yaptı Komisyonda. Ne diyor sunumda? Yüz yıl sonra
diyor. İklim değişikliği için gerekli adımlar
atılmazsa yüz yıl sonra büyük felaketler olacak. diyor. Oysa
başımıza gelecek bu felaketler meçhul bir gelecekte
değiller, geldiler, buradalar şu anda. Ne mi oluyor mesela?
Gelmiş geçmiş en sıcak yılları, en sıcak
mevsimleri yaşıyoruz, buzullar eriyor, havamızdaki karbondioksit
yoğunluğu dünya tarihinde görülmemiş bir noktaya yükselmiş
durumda. Şu seviyeyi geçersek geri dönüşü olmaz. diyordu bilim
adamları, bilim insanları bundan yirmi yıl önce, biz o seviyeyi
geçmiş bulunuyoruz arkadaşlar.
Sadece insanlık değil şu anda söz
konusu olan, her gün 200e yakın canlı türü dünya yüzünden siliniyor,
her gün 200e yakın canlı türü dünyamızdan siliniyor ve büyük
yok oluş dediğimiz şey tam olarak bu. Tüm
insanlığı etkisi altına alan büyük ölçekli felaketler,
kuraklıklar, hortumlar, seller, hatta savaşlar işte tam olarak
bu sebeple başlıyor.
Ülkemize bakıyorum, durum inanın hiç iç
açıcı değil. Sadece son kırk yılda 1,3 milyon hektar
sulak alan kaybetmişiz biz. Yağışsızlık, anormal
sıcaklıklar nedeniyle kuraklıklar yaşıyoruz. Çiftçimiz
toprağını ekemiyor şu anda, bunun müsebbibi iklim krizidir.
Bazı bölgelerimizde eşi benzeri görülmemiş sel felaketleriyle
baş etmeye çalışıyoruz.
Türkiye'nin havası, bakın, AB
ortalamasına nazaran yüzde 33 daha kirli artık. Biz her yıl 30
bin yurttaşımızı hava kirliliğinden kaybediyoruz. Yani
iklim krizi dediğimiz şey, artık sadece kutuptaki bir ayının,
Amazonlardaki bir ağacın derdi değil sevgili arkadaşlar,
hepimizin derdi, biz, hepimiz şu anda bunun etkilerini
yaşıyoruz.
Peki, bunlar olurken biz ne yapıyoruz? Yeni 7
tane kömürlü termik santral açacağımızı müjdeliyoruz
mesela. Sanki mevcutların hâli çok iyiymiş gibi, bir de yenilerini
yapma vaatleriyle övünüyoruz burada. Tüm partiler, bakın, istinasız
tüm partiler bir araya geliyoruz, mevcut santraller için getirilen süre
uzatım teklifini kesin bir dille reddediyoruz -daha geçen sene- aradan bir
yıl geçmeden aynı ahlaksız teklif utanmadan Meclisimizin önüne
getirilebiliyor. Plastiği azaltalım diyoruz, bir yandan poşeti
paralı hâle getirirken bir yandan atık ve çöp ithalatında ne
yazık ki rekor üstüne rekor kırıyoruz biz. Bütün bunları
ekonomik büyüme, enerji bağımlılığını çözme
masallarıyla yapıyoruz. Havamızı, suyumuzu,
toprağımızı, toprağımızın
altını dahi şirketlere peşkeş çekiyoruz. Bugünün
yetişkinlerini daha da zengin etmek uğruna, biz, yarının
çocuklarını öldürüyoruz şu anda. Oysa iklim kriziyle ilgilenmek
için, sevgili arkadaşlar, sandığımız gibi yüz
yılımız falan yok. Bilim insanları çok net bu konuda. Bu
hızla gidersek aslında bizim on yılımız bile yok
biliyor musunuz. Hemen bugün, şu an bir mucize olsa, fosil yakıt
kullanımını tamamen durdursak, hepimiz bugün vegan olsak bile
her şeyi düzeltemiyoruz, o seviyeyi geçmiş bulunuyoruz. Biliyorum
bazılarınız şimdi içinizden şöyle diyor: İyi
hoş da bize ne? Yani biz mi kirlettik dünyayı bu kadar, biz
ceremesini çekelim. Yani Çinin, Amerikanın, Avrupanın onda 1i
kadar zararımız yok. Memlekette bu kadar dert var, bir de bunlarla
mı uğraşacağız? diye düşünüyor bazı
arkadaşlarımız. Ne yazık ki durum öyle değil.
Bakın, geçtiğimiz on yılda dünyanın en çok salım yapan
ülkelerinden biri hâline geldik biz. Bacalara filtre takmıyoruz, termik
santraller havamızı, suyumuzu mahvediyor. Paris
Anlaşmasını imzaladık, hâlâ yürürlüğe sokmadık
biz. Tüketimimizi on yıl sonra azaltmayı taahhüt ettik ama ne
yazık ki 2020de Çevre Bakanlığına kuş kadar bir
bütçeyi reva görüyoruz. Bu da artık ülke olarak o kadar masum
olmadığımız anlamına geliyor. Doğru Tarihsel
sorumluluğumuz onlar kadar değil. Biz mi yaptık ki biz
düzeltelim? diye düşünebilirsiniz ama biz bu ülkeler kadar çirkin ve
hoyratça davranmayı bu gezegene, kendimize yakıştırıyor
muyuz, bunu merak ediyorum. 30 bin insan diyorum sevgili arkadaşlar, 30
bin insan öldü. Hangi ekonomik büyüme, hangi kalkınma bu canlardan daha
kıymetli? Ne yapabiliriz biz? Bu sorunun cevabını aramak için
ben buradayım aslında. TBMM ne yapabilir? Mesela, biz bugün hemen
burada, kendi aramızda anlaşıp Meclisin tüm itibarını
ayaklar altına alan o tasarıyı geri çektirebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) -
Devam edebilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun Sayın Kadıgil,
tamamlayın lütfen.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla)
Bununla da kalmayabiliriz, Çevre Bakanlığımıza biraz bütçe
ayırabiliriz mesela bunlarla mücadele etsin diye, termik santrallere
yatırım yapmak yerine mevcutları düzeltebiliriz, yeşil
enerjiye harcayabiliriz biz paralarımızı. Hiçbir şey
yapmasak bile ne yapabiliriz biliyor musunuz, bu Meclisteki insanlar bir
komisyonda toplanabiliriz, bu teklifi kabul edebiliriz ve gerçekleri
araştırıp halkımıza anlatabiliriz. Milyonlarca çocuk 7
kıtada bunun için sokaklara çıkıyorsa, herhâlde vekiller olarak
biz de bu kadarını başarabiliriz diye düşünüyorum.
Bakın, Meclisin yaş ortalaması 52 ve
çoğunuz bu bahsettiğim büyük yıkım geldiğinde
ölmüş olacaksınız. Ama ben mesela o gün geldiğinde 65
yaşında olacağım, beni bırakın Rümeysa var AK
PARTİde, Rümeysa henüz 52 yaşında olacak, Dersim henüz 52
yaşında olacak ve biz hâlâ yaşıyor olsak bile sizin
yüzünüzden nefes alamıyor olacağız arkadaşlar. Yani böyle
devam edersek iklim krizi hepimizi öldürecek. Hadi bizi öldürmedi,
çocuklarınızı öldürecek, torunlarınızı öldürecek
arkadaşlar; susuzluktan ölecekler, açlıktan ölecekler,
kuraklıktan ölecekler ama bu çocuklar ölecekler ve bizim yüzümüzden
ölecekler, önlem almadığımız için ölecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Özür
diliyorum Sayın Başkan, tamamlayayım.
BAŞKAN Tamam, Sayın Kadıgil, bir
dakika daha süre veriyorum.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Yani
biz ülkemizi kendi doğru bildiğimiz şekilde yönetmek için burada
bu kavgaları ediyoruz ya, biz böyle devam edersek ortada ne muhafazakâr
kalacak ne demokrat kalacak ne de milliyetçi kalacak, ortada yönetecek insan
falan bulamayacağız biz sevgili arkadaşlar.
Ben buradan sadece kendi Meclisimizin gençlerine
seslenmiyorum, tüm dünyadaki genç parlamenter arkadaşlara seslenmekle
kendimi artık mükellef hissediyorum. Lütfen derhâl harekete geçin ve
siyasi görüşünüz her ne olursa olsun iklim krizi için bir araya gelin,
hükûmetlerinize baskı yapın ve bilime kulak verin arkadaşlar. Bu
kötülüğü durdurmak, bu çarkı yıkmak bizim elimizde. Tek
ihtiyacımız olan inanın bunu fark etmek ve o sokağa
çıkan 10 yaşındaki çocuklar kadar cesur olmayı
başarabilmek, insanlığın geleceğini kurtarmak gibi
olağanüstü bir yük yüklediniz sırtımıza -çok teşekkür
ediyoruz- ve biz kendi aramızda siyasi kavga vereceğiz diye
çekildiğimiz köşelerde bu yükün altında ezilerek öleceğiz.
Hep birlikte bir araya gelmezsek bunlar başımıza gelecek.
Greta diye bir çocuk şöyle seslendi BMde,
onun sözleriyle sesleneceğim ben de size: İnsanlar ızdırap
çekiyorlar, insanlar ölüyorlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla)
Bitiyor Sayın Başkan, özür diliyorum.
BAŞKAN Sayın Kadıgül,
uzatmayın, üçüncü dakika oluyor. Siz yine konuşun ama ben mikrofonu
açmayayım.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Son
üç cümle Sayın Başkan.
İnsanlar ızdırap çekiyor
arkadaşlar, insanlar ölüyorlar. Koca ekosistemler çöküyor şu anda.
Bir kitlesel yok oluşun eşiğindeyiz ama bizim tek
konuştuğumuz şey paradan puldan, sonsuz ekonomik büyüme
masallarından ibaret. Bu ne cüret? diye soruyor çocuklar bize. Bu ne
cüret? (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kadıgil.
Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Rıdvan Turan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İklim krizi dediğimiz şey, esasen
insan türünün devam edip etmemesi meselesi. Artık, aslına
bakarsanız, bıçağın kemiğe dayandığı
bir noktadayız. Jeologlar dünyayı zamansal süreçlere
ayırırken insanın daha organize yaşamaya
başladığı son Buzul Çağından sonraki dönemi
Holosen Dönem olarak nitelendirmişler. Holosen Dönem, aşağı
yukarı 12 bin yıl önce Buzul Çağının ortadan
kalkmasıyla birlikte, daha organize hayatların kurulduğu ve Orta
Doğu coğrafyasında da Neolitik Dönemin
başladığı yani ilk kez insanın doğada avcı,
toplayıcı olmaktan organize tarım faaliyetlerine
başladığı dönemi ifade eden bir süreç ve aslında
devletin kökenini, şu anda içinde olduğumuz bütün uygarlık
süreçlerinin kökenini Neolitik Dönemde aramak lazım.
Şimdi, bazı bilim insanları der ki
Holosen Dönemden yani iklimin yumuşadığı ve insanın
organize tarıma başladığı dönemden sonra 1800lü
yıllarda Antroposen Dönem başladı. Antroposen Dönemin
özelliği şu: Dünyada şimdiye kadar çok fazla iklim krizi oldu,
çok fazla felaket oldu. Dinozorlar bir göktaşının
çarpmasıyla yok oldu, bu iklimi değiştirdi. Örneğin
altmış beş milyon yıl önceki hikâye bu fakat ilk kez dünya
iklimi, dünya vasatı insan eliyle ve geri dönüşümü mümkün olmayan bir
biçimde dönüştürülüyor. Buradan çıkan şey şu: Daha önceki
dönemler jeolojik hadiselerin sonucunda ortaya çıkarken artık dünyada
insanın, esas olarak da kapitalizmle birlikte yani 1800lü yıllarla
birlikte, buhar makinesinin bulunması, ardından lastikli
taşıtların devreye girmesi, ardından fosil yakıtların
dünyanın en büyük değeri hâline gelmesiyle birlikte Antroposen
Çağ geri dönülmez biçimde ortaya çıktı. Nedir özelliği?
Evet, insan eliyle başlamıştır. Denizlerin kirlenmesi,
biyoçeşitliliğin ortadan kalkması, uluslararası tekellerin
kâr hırsıyla dünyanın bütün ekolojik niteliğini
alaşağı etmesi bunların tipik özelliği. Şimdi
soru şu: Acaba kapımızı çalan bu büyük felakete
Kardeşim, bu dünyayı biz mi kirletiyoruz da biz
temizleyeceğiz? diyeceğiz yoksa Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve
İç Anadolu Bölgesinde giderek belirginleşen bu iklim
değişikliği ve çölleşme gibi faktörleri önceden görüp buna
ilişkin tedbirler mi alacağız? Bu mesele çok temel bir
meseledir. Eğer ikincisini yapacaksak, eğer bunu dış
kapının dışındaki bir hadise olarak değil, bu
memleketin meselesi olarak göreceksek bir defa AKPnin çevre
politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın, Sayın
Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) Fosil yakıtlara
dayanarak sürekli enerji arzı yaratmaya hedeflenmiş termik santraller
başta olmak üzere, nükleerler başta olmak üzere ekolojik
yapımızı geri dönüşsüz biçimde tahrip edeceğini ve
ciddi bir iklim krizini bir kez daha tetikleyeceğini hep beraber
biliyoruz. Kaldı ki bu, bacalara takılması öngörülen filtre
sistemlerinin daha sonra ertelenmesi, uzun vadeye yayılması gibi
faktörler dikkate alındığında ve bunların
yanında, AKPnin enerji arzına yönelik olarak çok önemli yerlerde,
mesela seçim bölgem olan Mersin bölgesinde, Çanakkale bölgesinde çok
sayıda termik santrali kurmaya çalışması geri dönülmez bir
süreci tetikleyecek arkadaşlar. Bu yalnızca hastalıkların
artması açısından değil, aynı zamanda bir bütün olarak
ekolojinin çökmesi, bir bütün olarak insanın sayesinde de dünyanın
mahvolması anlamına gelecek. O sebeple, yol yakınken bu konuda
önlem almaya hepinizi davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Eroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
CHP Grubunun önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Efendim, özellikle, tabii, küresel iklim
değişikliği çok önemli, dünyanın problemi bu. Özellikle,
malum olduğu üzere, sera gazı denilen gazlar, karbondioksit ve
diğer metan gibi gazlar atmosferde birikmek suretiyle güneş
ışınlarının tekrar atmosfer dışına
çıkmasını önlüyor, böylece sera etkisi göstermek suretiyle
dünyanın sıcaklığı gitgide artıyor.
Tabii, dünya, özellikle küresel iklim
değişikliğiyle mücadele için taraflar konferansını
topladı ve burada artı 2 dereceyi geçmemesi konusunda bir
çalışma yapılmaya başlandı. Ama Türkiye ne yaptı?
Evvela tarihsel sera gazı salımlarına bir bakarsak Türkiyenin
cürmü çok düşük, binde 4 ama -elimde rakamlar var, onları kayda
geçmesi için vereceğim- 1850 ile 2002 yılları arasında, bu
sanayi inkılabı zamanında en büyük sera gazı
salımları olmuştur ve burada özellikle -Amerikanın
salımı- dünyadaki salımın yüzde 29,3ü Amerikaya ait,
Avrupa Birliğinin ise yüzde 26,5. Diğer ülkeleri
saymayacağım ama Türkiyenin bu sürede binde 4 gibi bir salımı
var. Ama biz bu konuda ne yaptık? Özellikle şunu ifade edeyim:
Gereken her şey yapıldı.
Biliyorsunuz, Riodan sonra Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ortaya
çıktı. Bunu ilk defa Hükûmetimiz imzaladı. Bakın, 24
Mayıs 2004 tarihinde bu çerçeve sözleşmesine imza attık.
İkinci husus: 26 Ağustos 2009 tarihinde
ise Kyoto Protokolüne taraf olduk, hatta ben o zaman Çevre ve Orman
Bakanıydım, 2009da Kopenhang ve Cancundaki Taraflar
Konferansına katıldık. Hatta Türkiye ilk defa Avrupa
Birliği müzakerelerinde çevre faslını açan bir ülke oldu;
gerçekten çok önemli.
Peki, bu konuda ne yapıyoruz? Türkiye boş
kalmıyor bakın. Sera gazı neden kaynaklanıyor? Enerji
üretiminden. Bu konuda özellikle termik santral için gerekli tedbirler
alınmıştır, alınıyor.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Alınmadı Sayın Bakanım, alınmıyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Alınmıyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yeni santrallerde
gerekli emisyonların azaltılması için en ileri teknikler
kullanılıyor; bir.
İkincisi: Türkiye, Avrupada Finlandiyadan
sonra, özellikle hidroelektrik üretiminde yani temiz ve yenilenebilir enerjide
2nci sırada. Ama rüzgâr ve güneşi dâhil edersek Türkiye temiz
enerjide Avrupada 1inci sırada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Eroğlu,
tamamlayın lütfen.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım çünkü bu çok önemli bir konu.
BAŞKAN Buyurun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yalan
söylemeyin, yalan söylemeyin.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Dolayısıyla
şunu ifade edeyim: Biliyorsunuz, küresel iklim
değişikliğiyle mücadelede en önemli unsur ormanlar, yutak
alanlar. Çünkü ormanlar karbondioksiti yutarak oksijen veriyor.
Dolayısıyla biz büyük bir seferberlik gerçekleştirdik. Şu
ana kadar ormanlarımızdaki 4,5 milyar adet fidanı Hükûmetimiz
döneminde dikmiş bulunuyoruz. Ayrıca, orman alanları pek çok
ülkede azalırken Türkiyede ormanlık alan artıyor, şu ana
kadar 1,8 milyon hektar alan artırdık. Ayrıca, biliyorsunuz, 11
Kasımda, aynı zamanda 21 Mart Dünya Ormancılık Gününde
fidan dikiliyor, seferberlik her yerde devam ediyor.
Ayrıca sulak alanlar ve korunan alanlar aksine
arttı. Bizden önce özellikle toplam korunan alan sadece 9,7 milyon hektar
iken şu anda 30 milyon hektara yükseldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Başkanım,
bir dakika verirseniz
BAŞKAN- Bir dakika daha veriyorum Sayın
Eroğlu ama bu son olsun.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tabii, trafikten
kaynaklanan emisyonları azaltmak için toplu ulaşımda
İstanbulda işte -siz İstanbulun milletvekilisiniz- metrobüs,
Marmaray ve aynı zamanda özellikle Avrasya Tüneli gibi tüneller,
bölünmüş yollar; bunlar gerçekten emisyonu çok azalttı. Eski
araçları sistemden çektik.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Bir Yatağan Santrali kadar faydası yok Sayın Bakan.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir de katı
atık konusunda
Efendim, bizden önce tıbbi atıklar
İstanbulda tamamen atılıyordu. İlk defa, biz, tıbbi
atıkları düzenli toplayıp bertaraf ettik. Katı atıklar
konusunda muazzam bir seferberlik yaptık. Hava kirliliği konusunda
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hava
kirliliği sigaradan çok öldürücü artık.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Siz İstanbulda
yaşıyordunuz. Bakın, 1993 yılında -Çevre Teknolojisi
Ana Bilim Dalı Başkanıyken- İstanbul Teknik Üniversitesinde
aşağı yukarı bir tek biz ölçebiliyorduk; 10 katı,
standardın 10 katı SO2 ve partikül konsantrasyonunu İstanbulda
ölçtük. Ama İstanbulun havası şu anda Türkiyenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Şu anda iyi olduğu anlamına gelmiyor. ABnin 33 katı
fazla. 30 bin insanımız ölüyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Dünyada en temiz hava
İstanbulda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Siz biz diye konuşmuyorum ben, bak, hepimiz için konuşuyorum,
sizin çocuklarınız için konuşuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Eroğlu.
Ama üçüncü kere uzatmadım, kimseye söz
vermedim, 2 kere uzatma yeter.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, bu konu
aslında önemli ama bu konuda çok şey yaptık, yapmaya devam
ediyoruz, yapacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Eroğlu.
Şimdi de İYİ PARTİ Grubu
adına Balıkesir Milletvekili İsmail Ok konuşacak öneri
üzerinde.
Sayın Ok, aslında ilk başta siz
konuşacaktınız ama en önemli konuşmayı
yapacağınızı varsayarak sizi sona bıraktım! Yok,
aslında sehven oldu, kusura bakmayın lütfen.
Buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izlemekte olan yüce
Türk milletinin bütün mensuplarını muhabbetle selamlıyorum.
Gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve
arkadaşlarının gündeme getirdiği iklim kriziyle ilgili
olarak ülkemizin karşı karşıya bulunduğu problemleri
araştırmak ve bunlardan çıkış yollarını
belirlemek amacıyla verilen önerge gerçekten ama gerçekten çok önemli.
Ben, bu vesileyle sayın vekilimizin şahsında emeği geçen
herkesi kutluyorum.
Bu konuyu saatlerce konuşsak içinde
bulunduğumuz bu iklim değişikliğiyle ilgili olayı
ifade etmek çok zor ama öz olarak şunu söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti
devleti ve bu devletin yönetiminde söz sahibi olan irade yarın değil,
bugün hemen bir eylem planı hazırlayarak bu konunun üzerine
ciddiyetle gitmelidir. Dolayısıyla, bu önergeye İYİ
PARTİ Grubu olarak evet oyu vereceğimizi ve bu önergenin her türlü
siyasetin üzerinde olduğunu, memleket meselesi olduğunu ifade etmek
istiyorum ve İYİ PARTİ Grubu olarak da bizim destek
vereceğimizi bu vesileyle yüce Meclise arz ediyorum.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın
Vekilim, stratejik eylem planı hazır hâlde.
İSMAİL OK (Devamla) Biraz önce, önergeyi
veren arkadaşımız konuşurken özellikle iktidar grubu
mensubu arkadaşların kendi aralarındaki sohbetlerini büyük bir
zevkle izledim oradan ama Sayın Bakanım son derece ilgiyle takip
ediyordu, bundan dolayı da memnun oldum.
Sayın Bakanım, biraz önce
yaptığı konuşmada, yapılanlardan bahsetti. İyi
niyetle yapılan her şeye gönülden teşekkür ediyoruz ama
Sayın Bakanım, şu anda ülkemiz çok ciddi yer altı, yer üstü
sularının kirliliğiyle, tehdidiyle karşı
karşıya ve buna bağlı olarak da topraklarımız
zehirleniyor, çoraklaşıyor; burada, zaman geçirecek bir saniyemiz
bile yok.
Sayın Bakanım çok iyi bilecektir; Gönen
Çayı, Susurluk Çayı, Manyas Gölü, kısacası Güney Marmara,
hani bir söz vardır ya Adamı ters diksen düz bitecek. diye, bu
kadar verimli ve yer altı, yer üstü sularıyla da o kadar zengin bir
bölge. Manyas Nehri, Manyas Gölü ve özellikle Gönen Çayı, Susurluk Çayı,
Bandırma, Manyas, Gönen ve Karacabey havzasını besleyen bu
sularımız çok ciddi bir şekilde kirlilikle karşı
karşıyadır.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ama Manyas
Gölünü kurtardık biliyorsunuz.
İSMAİL OK (Devamla) Sayın
Bakanım, vakit çok dar, ben sizinle bunları konuşmak isterim.
Bu konunun önemine binaen Sayın
Başkanın da bir iki dakika bize özel zaman
ayıracağını ümit ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ben veriyorum. Tamam, 2 kere uzatma
verdim, size de vereceğim Sayın Ok, buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) Sağ olun.
Bakın, bu, Gönen Çayında geçen hafta ölen
binlerce balığın görüntüsü, aynı şekilde Susurluk
Çayında da... Kendim Susurluk Çayına yakın bir köyde
büyümüş çiftçi ailesinin çocuğuyum. Çocukluğumda hatta gençliğimde
bu çayda yüzüp susadığım anda su içiyordum. Şimdi,
içerisine kimse giremez Sayın Bakanım. Amerikaya lanet olsun!
Emperyalistlere lanet olsun! Daha fazla para kazanma uğruna bunları
katledenlere lanet olsun! Şimdi, bu nehirlerimizi de mi Amerika bu hâle
getirdi?
Bölge Milletvekilim Sayın Subaşı bu
nehirde inceleme yaptı, bunların giderileceğini söyledi ama o
incelemeden sonra nehirdeki balık ölümleri daha da arttı.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) 2020, 2020...
İSMAİL OK (Devamla) Evet, balık
kalmayacak, 2020de siz kalmayacaksınız böyle giderse, memleket
kalmayacak, su kalmayacak.
Değerli arkadaşlarım, bunu Allah için
söylüyorum. Bırakalım siyaseti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL OK (Devamla) Bir dakika daha rica
ediyorum.
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Ok, buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) Bu toprakların
altı da değerli, üstü de değerli. Bu
topraklarımızın her bir karışı için
atalarımız kan verdi, can verdi. Şu anda da Suriyede can
veriyor, kan veriyor ama biz kendi ellerimizle
Balıklar
yaşamıyor, kurbağalar yaşamıyor Sayın
Subaşı. Kurbağa sesi bile duyamaz olduk. Öyleyse gelin, siyaseti
bırakalım Sayın Bakanım. Lütfen, vicdan sahibi olan herkese
sesleniyorum, bu konulara el atalım. Bakın, millî güvenlik
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Vekilim, Balıkesirde su yoktu. Suyu kim getirdi Balıkesire?
İSMAİL OK (Devamla) Sayın
Bakanım, getirdiğiniz sulara girilemeyecek durumda, şu anda
girilemeyecek durumda. Gel, beraber gidelim. Şu balıkların
öldüğü yerde -arkadaşlarımızın suya girmesi
değil- orada beş dakika otursunlar, o havayı teneffüs etsinler,
beraber gidelim. Bu toprakları yarın tekrar temizlemek için yüz
yıllar gerekecek ama iş işten geçmiş olacak. Gerçekten
siyaset için söylemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL OK (Devamla) - Burada görevini
yapmayan bürokratlar ve sıralı amirler başta olmak üzere, ülkeyi
yöneten siyasi irade suç işlemekte, suç. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, içme suyunu
bırakın, bu nehirlerin yanında dahi gezemeyeceğiz, o hâle
geldik.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Vekilim, içme suyu problemini biz çözdük ya.
İSMAİL OK (Devamla) - Ben vicdan sahibi
olan herkese sesleniyorum: Bu vatan bizim, her türlü siyasetin üzerinde.
Dolayısıyla Sayın Bakanım başta olmak üzere bu
Meclisteki herkesi, başta bu iklim krizi olmak üzere özellikle güney
Marmaraya, Türkiye'nin en verimli topraklarının ve suyunun
olduğu güney Marmaraya sahip çıkmaya davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ok.
Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme
giren milletvekillerinin bir kısmına sırayla söz vereceğim,
diğer talepleri karşılayacağım ama önce öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın Aygun, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, 13 Kasım Tekirdağ ili ile 14 Kasım Malkara, ve
Hayrabolu, 17 Kasım Şarköy ilçelerinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümünü kutladığına
ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
13 Kasım, bugün Tekirdağımızın,
14 Kasım Malkara, Hayrabolu ve 17 Kasım Şarköy ilçelerimizin
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümü, kutlu
olsun. İstiklal mücadelemizde emeği geçenleri, ebediyete intikal eden
tüm kahraman şehitlerimizi, Ulusal Kurtuluş Savaşının
Önderi, Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını minnet ve şükranla anıyorum,
ruhları şad olsun. Yaşasın bağımsızlık,
yaşasın cumhuriyet.
BAŞKAN Sayın Filiz
31.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, 13 Kasım Gaziantep ili İslahiye ilçesinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 13 Kasım, Gaziantepin İslahiye
ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümü,
kutlu olsun. Milattan önce 9000 yılına kadar inen bir tarihi olan
İslahiye, sırasıyla Hititliler, Yunanlılar,
Bizanslılar, Hazreti Ömer, Mısırlılar, Selçuklular,
Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti Dönemlerinde önemli bir yerleşim
yeri olmuştur.
İslahiye adı 1866 yılında
Osmanlı Devleti tarafından bu bölgeye gönderilen Derviş
Paşa komutasındaki Fırka-i İslahiye olarak bilinen
birliğin isminden gelir. 1933 yılında ilçe olan İslahiye,
kırmızıbiberi başta olmak üzere üzümcülüğüyle de
meşhur tarımsal alanda faaliyet gösteren bir ilçemizdir.
Topraklarını korumak uğruna
canlarını veren tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle
anıyor, kurtuluş gününü kutluyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Karaman
32.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın,
Çinden yola çıkan China Railway Expressin Bakü-Tiflis-Kars tren
hattını kullanarak Prag kentine varması vesilesiyle demir
yollarında destansı bir atılım gerçekleştiren Büyük
Atatürkü rahmetle andığına ve demir yollarının
yeniden devlet politikası hâline getirildiğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Marmara ve Bakü-Tiflis-Kars demir yoluyla kayıp
halkalarını inşa ettiğimiz modern ipek demir yolunda ilk
kargo treni Çinden kalkıp ülkemiz demir yollarını kullanarak
Çekyanın Prag kentine varmıştır.
Bu vesileyle Demiryolları refah ve ümran
tevlit eder." diyerek demir yollarında destansı bir
atılım gerçekleştiren Büyük Atatürkü ve dava
arkadaşlarını rahmetle, minnetle anıyorum.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde, son Başbakanımız ve
Meclis eski Başkanımız Sayın Binali
Yıldırımın Ulaştırma Bakanlığı
zamanında demir yolunun yeniden devlet politikası olmasına, bu
konuda her karara ve her projeye partimizin üyeleriyle birlikte yüce Meclisin
çatısı altındaki her siyasi parti, her milletvekili heyecanla
destek vermiştir.
Bu vesileyle Sayın
Cumhurbaşkanımıza, son Başbakanımıza
şükranlarımı arz ediyorum; emeği geçen Ulaştırma
Bakanlarımıza
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karaman.
Sayın Kılavuz
33.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
tarım alanında ülkemizin önemli ihracat kalemlerinden olan limon
üretimiyle ilgili eylem planına ihtiyaç olduğuna ve limon
yetiştiricilerinin karşılaştığı problemlerin
tespit edilerek çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması önergesinin hazırlanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkiyenin limon deposu olarak bilinen Mersinin
Erdemli ilçesinde yılda yaklaşık olarak 650 bin ton limon
üretimi yapılmaktadır. Bu rakam, Türkiyenin toplam limon üretiminin
yaklaşık yüzde 70ine tekabül etmektedir. Bölgenin sahip olduğu
potansiyel göz önünde bulundurulduğunda, ülkemizi dünya limon üretiminde
lider hâline getirecek bir zenginliğe sahip olduğu görülmektedir.
Ancak son yıllarda artan maliyetler limon yetiştiricilerimizi
kaygılandırmaktadır; ilaç ve işçi maliyetleri
yükselmektedir. Piyasanın düzensizliği, taban fiyatı
uygulamasının olmaması limon üreticilerini ve
satıcılarını zarara sokmaktadır. Ülkemizin tarım
alanında önemli bir ihracat kalemini teşkil eden limon üretimiyle
ilgili bir eylem planına acilen ihtiyaç vardır. Limon yetiştiricilerimizin
karşılaştığı problemlerin tespit edilerek çözüm
yollarının belirlenmesiyle ilgili bir Meclisi araştırma
önergesinin de hazırlanmasına ihtiyaç vardır.
BAŞKAN Sayın Tanal
34.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, TBMM sığınağının
Sığınak Yönetmeliğine uygun hâle getirilmesini Meclis
Başkanlığından istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, ben biraz önce
sığınıktan geldim. Yani nerenin
sığınağı? Türkiye Büyük Millet Meclisinin
sığınağı. 15 Temmuz darbesinde Meclis
sığınağına gitmiştik, efendim, büyük bir
tartışma yaşandı. Meclis sığınağı
gerçekten yapılmış mı, yapılmamış mı?
Cumhuriyet Halk Partisinin grup toplantısının bulunduğu
yerdeki ok işaretlerinden giriyorsunuz, ok işaretleriyle 2nci
kapıdan çıkıyorsunuz. Sayın Başkanım, ben orada
bir sığınak filan görmedim, sığınak
alanını görmedim. Biraz önce orada sadece düşme tehlikesiyle
karşı karşıya kaldım, orada bir tuzak kurulmuş
durumda. Tuzak nedir? Tuzak şu: İnsanlar o
sığınağa girdiği zaman okları takip ederken duvarların
renkleri ile yerlerin taban renkleri aynı ve önünüze bir merdiven
çıkıyor, o merdivenden her an için düşme riskiyle
karşı karşıyasınız. Sizden Meclis
Başkanlığı olarak oradaki
sığınağın gerçekten sığınak
koşullarına getirilmesini istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
35.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Türkiyenin Bolivyada yaşanılan
gelişmeleri endişeyle izlediğini, yönetimlerin demokratik
süreçlerle iş başına gelmesi ilkesine önem atfettiğini
bildirdiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dostluk Grubu Başkanı olduğum
Bolivyada dış destekli darbe sonucu ordunun baskısıyla
istifa eden Devlet Başkanı Evo Morales Meksikanın iltica
talebini kabul ederek ülkesinden ayrıldı. Morales
yaptığı açıklamada iltica teklifi için Meksikaya
teşekkür etti. Morales Kardeşlerim, Meksikaya gitmek üzere yola
çıkıyorum. Politik nedenlerden dolayı ülkeden ayrılmak
canımı acıtıyor. Yakında daha güçlü şekilde
döneceğim. ifadelerini kullandı. Meksika, Bolivyadaki süreci darbe
olarak değerlendiren ülkelerdendir. Türkiye bu gelişmeleri
endişeyle izlediğini, yönetimlerin demokratik süreçlerle iş
başına gelmesi ilkesine önem atfettiğini bildirdi çünkü ülkemiz
yakın tarihinde kendi demokrasisine yasa dışı
müdahalelerden çok çekti, çok zarar gördü. Bugünlere kolay gelmedik.
BAŞKAN Sayın Köksal
36.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar ilinde özelleştirilen şeker
fabrikasının yarattığı
sıkıntıların devam ettiğine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisarda özelleştirilen
şeker fabrikasından kaynaklı sıkıntılar bitmek
bilmiyor; bir yanda işten çıkarılan işçiler, pancarda
gösterilen yüksek fireler, nakliyecilerin ödenmeyen ücretleri; diğer yanda
fabrikanın bacasından Işıklar kasabasına yağan
siyah tozlar kasaba halkının sağlığını tehdit
etmekte. Özellikle kasabada yaşayan çocuk ve yaşlılar bu yüzden
sürekli hastalanmaktadır. Şeker fabrikalarını
satmayın. dedik, sattınız; satış sonrası pancar
üreticilerini, nakliyecileri, işçileri dinlemediniz. Bugün de insan
sağlığını tehdit eden fabrika bacasını
doğru dürüst denetleyin, vatandaşı hasta etmeyin diyoruz. Sizin
yandaşlarınızı zengin etmek uğruna o bölgede
yaşayan hemşehrilerimizin sağlığını hiçe
saymanıza müsaade etmeyeceğiz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi de gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için İzmir Milletvekili Cemal Bekle aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince, gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97
Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 128 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Cavit Arı; ayrıca, şahısları adına İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz
konuşacaklardır.
Evet, şimdi -grupları adına- teklifin
tümü üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğluna aittir.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, Büyük Milet
Meclisinin çok saygıdeğer mensupları; hepinizi saygıyla
selamlarım.
İstanbul Milletvekili Sayın Vedat Demiröz
ve 97 arkadaşının hazırladığı Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi üzerindeki görüşlerimizi, partimizin görüşlerini paylaşacağız.
Öncelikle usul anlamında
baktığımızda, şöyle bir kavram üzerinden başlamak
istiyoruz. Bu, nihayetinde bir torba kanun şeklinde geldi. Bildiğiniz
gibi, buradaki görüşmeleri yoğunlukla torba kanunlar üzerinden
yürütüyoruz. Bu kanun teklifi de esasında komisyonda görüşülürken
Sayın Komisyon Başkanı gerekli diğer alt komisyonlara
göndermesine rağmen, alt komisyonları ilgilendiren maddelerle ilgili
bir değerlendirme söz konusu olmadı. Yani teklifin 1inci ve 7nci
maddeleri dijital hizmet vergisiyle alakalı. Dolayısıyla bunun,
esasında, Bilim ve Teknoloji Komisyonuyla; 9uncu ve 10uncu maddelerinde
düzenlenen konaklama vergisi; 34 ve 35inci maddelerinde yer alan seyahat
acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği, Türkiye Turizm
Tanıtım ve Geliştirme Ajansıyla ilgili düzenlemelerin yine
turizmle ilgili komisyonda; 37nci maddesinde yer alan KOMBASSAN,
YİMPAŞ, UMPAŞ gibi sermaye piyasalarını ilgilendiren
şirketlerdeki gelişmeleri hedefleyen düzenlemelerin de yine Sanayi ve
Ticaret Komisyonunda görüşülmesi gerekiyordu. Ancak, gerçekten, Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanı gerekli yazışmaları
yapmasına rağmen bu komisyonlarda gerekli çalışmalar
yapılmadı.
Çok değerli arkadaşlar, şunu söylemek
lazım: Genellikle yapıcı muhalefetten bahsediyoruz, muhalefetin
yapıcılığından bahsediyoruz ama esasında
iktidarın da yapıcılığından bahsetmek lazım,
temel olarak iktidarın yapıcı olması lazım. Ne demek
iktidarın yapıcı olması? İktidarın, Meclisin
sağlıklı çalışmasından, kaliteli bir yasama
sürecinden birinci derecede sorumlu olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yapıcı iktidar ne demek? Mesela biraz önce çok değerli, genç
bir milletvekili arkadaşımız iklim değişiklikleriyle
ilgili bir teklif verdi. Bunun reddedilmesinin mantıklı bir
anlamı yok. Niçin bunun üzerinde bir birlik sağlayamadık?
Meclisin çalışmalarında yine iktidar partisi bu anlamda lider
olmalı ama Sayın Bakan, Sayın Eroğlu biraz önce burada
-cevap verirken- termik santrallerin artık havayı kirletmeyen bir
teknolojinin dikkate alınarak işletmeye
alındığını söyledi. Hâlbuki, çok önceden yapılan,
1960larda, 1970lerde yapılan Orhaneli, Seyitömer, Tunçbilek Termik
Santralleri -çok basit örnek olarak- baca temizleme tesislerine sahipler. Baca
temizleme tesisleri yatırım maliyetinin yaklaşık üçte 1i
kadar yani 100 milyon dolarlık bir tesise 30 milyon dolar civarında
ilave bir maliyet gerektiriyor. Bu tesise sahip olmalarına rağmen,
burada yeni kabul edilen kanunla özelleştirmede bunlara bu bacaları
çalıştırmama müsaadesi verildi ve bu, yeniden üç yıl
uzatılıyor. Yenileri nasıl yaparsınız bilmem ama
mevcut bu yörenin havasının kirlenmeye, bu yörenin
toprağının zehirlenmeye, bu yörenin insanlarının
zehirli havayı solumaya mahkûm olmasının sebebi, yapıcı
iktidarın olmamasıdır ve bunların sorumluluğu da
kendilerine aittir.
Bu kanun teklifinde, Sayın Demiröz ve
arkadaşlarının kanun teklifinde 1inci teklif, dijital hizmet
vergisi olarak karşımıza çıkıyor. Biz İYİ
PARTİ olarak dijital hizmet vergisinin gerekli olduğunu ve bu kanunun
lehinde olacağımızı söylüyoruz. Bildiğiniz gibi, biz
kanunlara, görüşmelere toptancı yaklaşmıyoruz; uygun
bulduklarımıza olumlu, uygun bulmadıklarımıza da
hayır oyu veriyoruz.
Dijital hizmet vergisi, son dönemlerde global bir
gelişmenin mecbur kıldığı bir vergi olarak
karşımıza çıkıyor. Esasında, bizim de içinde
olduğumuz OECDnin toplam bir raporu söz konusu bu dijital hizmetlerin
vergilendirilmesi alanında ve OECD, 2020 yılında ortak bir rapor
hazırlayarak bu dijital hizmetlerin vergilendirilmesine bir standart
getirmek istiyor ama bununla beraber, mesela Fransa, böyle bir uygulamaya
geçmiş durumda. Bunun dışında, bazı Avrupa ülkelerinin
de kendilerine özel, kendilerine ait hazırlık
çalışmaları var. Fransadaki sisteme benziyor bizim sistem.
Fransa, içeride 25 milyon avro, dışarıda da 750 milyon avroluk
cironun üzerindeki firmaları vergilendiriyor yani dijital hizmetler
konusunda küresel anlamda çalışan ve bütün dünyada da 750 milyon
avronun üzerinde hacmi olan firmaları, dijital hizmet alanındaki
firmaları vergilendiriyor.
Türkiyenin de sistemi aşağı
yukarı bu. Türkiyede de bu kanun çerçevesinde böyle bir düzenleme var.
Yani Fransada 25 milyon, Türkiyede 20 milyon. Fransada yurt
dışı için 750 milyon avro, Türkiyede yine 750 milyon avro.
Sadece burada iç piyasadaki işlem hacminin Türk lirası olması ve
20 milyon lirayla sınırlı kalması söz konusu. Bu 20 milyon
liralık iç ticaret hacmine ve 750 milyon avroluk bütün global ticaret
hacmine sahip firmalara yüzde 7,5 oranında bir vergi getiriliyor; bu
hizmetler üzerinden bir vergileme söz konusu.
Uluslararası uygulamalara ve
çalışmalara baktığımızda bu verginin yüksek
olduğunu görüyoruz. Normalde Fransa yüzde 3, İtalya ve benzeri
ülkeler yüzde 2 ile 3 arasında bir vergi alıyorlar. Bizde iletişim
vergisinin oranıyla paralel düşünülmüş ve yüzde 7,5luk oran bu
çerçevede gündeme getirilmiş.
Şimdi, bu vergiyle beraber bu teklifte ana
vergiler ve tali gelirler var. Bu kanun teklifinin temel felsefesine
baktığımızda, yaklaşık olarak 25 milyar
liralık bir gelir tahsili amaçlanıyor. Yani toplam olarak bir tahmin,
bir projeksiyon yaptığımızda 25 milyar liralık bir
ilave gelir yaratıyor. Dolayısıyla bu teklifin temel
amacının kamuya gelir yaratmak olduğuna ve bunun nedeninin de
Türkiyede kamu gelir-gider dengesinin bozulduğuna dikkat çekmek
istiyoruz.
Türkiyenin normal olarak ekonomide iki temel önemli
sorunu vardır. Kamu finansmanında ve ekonominin temel kronik sorunu:
Ekonomi büyürken cari açık verir, ekonomi durakladığında
bütçe açığı ve kamu finansman açığı verir.
Hakikaten 2002den sonra global gelişmelerin de etkisiyle kamu
finansmanında ciddi bir düzelme oldu. Yani Türkiye'nin toplam
borçluluğunda değil ama kamu finansman yapısında çok ciddi
bir düzelme oldu. Türkiyede borç, kamudan özel sektöre aktarıldı ve
kamu finansmanı rahatladı. Ancak son beş yıldır burada
bir bozulma söz konusu ve son iki yıldır bu bozulmanın ciddi bir
aşamaya geldiğini görüyoruz. Sadece son 2019 için söyleyeyim, 2019
yılında faiz dışı denge artı 36 milyar lira
olarak düşünülürken yaklaşık olarak eksi 22 milyar liraya
baliğ olacak. Yani yüzde 160lık bir farklılık var.
Mesela 2019 yılı bütçesinde 80,6 milyar
liralık bir bütçe açığı öngörülürken bunun 125 milyar
liraya tekabül edeceği görülüyor. Ayrıca da Merkez Bankasından
yapılan ihtiyat akçesi aktarımını da
düşündüğümüzde yani IMF bazlı bir tanımla hareket
ettiğimizde, Türkiyede bütçe açığının 165 milyar lira
olduğunu söylemek mümkün ve bunu söylemek doğrudur. 165 milyar
liralık açık, planlanan 80,6 milyarın yaklaşık yüzde
100,4üne tekabül ediyor. Bu, beklentilerin çok ötesinde bir açık. Zaten
bu teklifle bu açığa ve bundan sonraki sürece bir ilave tedbir
alınmış. Nedir o ilave tedbir? Cumhurbaşkanına ilave
70 milyar liralık bir borçlanma yetkisi isteniyor.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar,
bütçenin 80,6 milyar lira bir açık tahmini var. Kanun bunları
düzenlemiş, diyor ki hükûmetlere veya yürütmeye: Eğer
açığınız yetmiyorsa, eğer açığı
aşıyorsa giderleriniz, gelir-gider dengeniz, buna yüzde 5
borçlanabilirsiniz. Ayrıca bu da yetmezse ilave bir yüzde 5
borçlanabilirsiniz. Yani 10 milyar liralık bir borçlanmayı uygun
bulmuş. İlaveten, eğer daha büyük sıkıntınız
da varsa bütçenin başlangıç ödeneğinin yani 960 milyar
liranın yüzde 3ü kadar özel borçlanma hakkı getiriyor.
Dolayısıyla 117 milyar lirayı buluyor zaten. Ama, tabii, borç
bunun üzerinde, çok üzerinde arttığı için 70 milyar liralık
bir borçlanma yetkisi veriliyor. Biz bunu tabii ki çalışmalar
sırasında sorduk Hazine ve Maliye Bakanına: Bu 70 milyarın
sebebi ne? Yani bu, neden 20 milyar değil, bu yılki
açığı kapatacak gibi değil? Bize verilen cevap, 2020nin
başında ciddi ödemeler ve itfa var, dolayısıyla bunu
karşılamak için şimdiden bir hazırlık
yapıldığı şeklinde. Ama bunu sağlıklı
bulmuyoruz. Bir şey demiyoruz yani bu ifadenin biz doğruluğunu
tartışmıyoruz ama bunun sağlıklı olduğunu da
söyleyemeyiz. Yani Bu yetkiyi alalım; ihtiyaç olursa
kullanırız, ihtiyaç olmazsa kullanmayız. şeklinde bir arka
planla hareket ediliyor, bu da tabii ki kamunun kendisine yönelik bir borçlanma
politikası olarak karşımıza çıkıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir
başka düzenleme, konaklama vergisi olarak karşımıza
çıkıyor. Yani bu turistik tesislerde, otel, motel ve benzeri
tesislerde konaklayan müşterilerin gecelik ücretleri üzerinden bir vergi.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu, yüzde 2 olarak düşünülmüştü.
Ancak Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmasında bir
değişiklik teklifi geldi ve bu maktu bir vergiye dönüştü; yüzde
2den maktu bir vergiye dönüştü. Yani 5 yıldızlı otel ve
tatil köylerinde 18 lira kişi başı, 4 yıldızlı
otel ve tatil köylerinde 12 lira, sonra 3 yıldızda 9 lira, 2 ve 1 yıldızda
6 lira, butik otel ve özel konaklamalarda 18 lira, diğerlerinde 6 lira.
Baktığımızda bu, aşağı yukarı
Yani biz
bununla ilgili böyle küçük bir çalışma yaptık, 4 yıldızlı
otellerde 2 kişi kaldığınızda, eşinizle falan,
yüzde 6ya, 7ye denk gelen bir vergileme var. Tabii ki konaklama vergisi
dünyada geçerli bir vergi ama bu oran üzerinden bir yeniden değerlendirme
yapmak gerekir.
Bir başka husus da bu verginin bir şehir
vergisine dönüşmesi lazım. Bu verginin otelin, motelin, turizm
konaklama tesisinin bulunduğu ilin yerel yönetimlerine
bırakılması lazım ki bu vergi geliri o şehrin, o
beldenin altyapı yatırımlarının, turizm ve benzeri
hizmetlerin geliştirilmesine yönelik yatırımların
finansmanında kullanılsın. Tabii ki temel sorun merkezî
hükûmetin, merkezî bütçenin açığı olduğu için bu da
doğrudan merkezî bütçeye yönelik bir gelir olarak düşünülmüş.
Bir başka önemli teklif gelir vergisinde bir
değişiklik söz konusu. Gelir vergisi, biliyorsunuz, 18 bin liraya
kadar yüzde 15 ve 18 bin -40 bin lira arası da yüzde 20 olarak geçiyor ve
bu düzenlemeyle 500 bin liranın üzerindeki gelirlere vergiyi yüzde 35ten
yüzde 40a çıkartan bir vergileme oranı var. Yüksek gelirin
vergilendirilmesine itirazımız yok ama itirazımız şuna
Diyoruz ki biz: Bütün siyasi partilerin taahhütlerinde asgari ücretin vergi
dışı bırakılması veya asgari ücrete bir vergi
kolaylığı getirme taahhüdü var. Yani bu taahhütlerimizi çok
çabuk unutuyoruz ama bütün seçimlerde partilerimizin namus sözü vererek kamuoyuna
sunduğu beyannamelerde bu var.
Şimdi, bir asgari ücretin dokuzuncu aydan sonra
artan oranlı bir dilime tabi olması son derece yanlış. O
nedenle, gelin bu vesileyle bu alt gelir basamaklarını bir
düzeltelim. Mesela bizim teklifimiz 15 bin liraya kadar yüzde 5; 30 bin liraya
kadar yüzde 10; 50 bin liraya kadar yüzde 15. Bu basamakları
artıralım ve bu basamakları artırarak çalışma
arzusunu kamçılayalım. Meşhur Laffer eğrisi, İbn-i
Haldundan kaynaklanan bu, çalışmayı teşvik etmek
amaçlı vergi sistemini gündeme getirelim. Aksi takdirde -bu,
meşhurdur- bahçedeki kazları, kümesteki kazları yarın
geldiğimizde tamamen yolunmuş bulma ve de yeni tüy kalmama
ihtimalinin yüksek olduğunu bu vesileyle belirtmek istiyorum.
Bir başka önemli düzenleme, değerli konut
vergisi. Buna çok itiraz edilecek bir şey yok yani devletin, yürütmenin
ciddi olarak gelir ihtiyacı var. Biz, tabii, buna şuradan itiraz
ediyoruz: Bu kanunda 25 milyar liralık vergi geliri yaratıyoruz ve
bunun tamamına yakını orta ve dar gelirlilerin üzerinde kalacak
vergi, bakın, tamamına yakını. Yani bir şekilde, bu
değerli konut vergisi hariçken, bu hâliyle zaten gelir basamakları
orta ve dar gelirlileri eziyor, dolaylı vergi ve bunlar yansıyacak
bir şekilde ama şu teklifte isterdik ki kamu harcamalarıyla
ilgili de bir tasarruf inisiyatifi olsun. 25 milyar liralık ilave vergi
koyarken 3-5 milyar liralık da bir tasarruf inisiyatifi alan bir düzenleme
olsun. Kamu araçlarından korumalarına kadar, bireysel harcamalara
kadar bu kadar vergi yüklerken bir asgari ücretlinin, hayat
standardını koruyacak bir gelire sahip kişinin bile eylül
ayından sonra vergi oranını yüzde 5 yükseltiyoruz, 15i 20
yapıyoruz. Zenginleşti adam, zenginleşmiş, dokuzuncu aya
kadar yaşadı ya, Yaşadın, o zaman yüzde
Bu değerli konut vergisinin merkeze yine-
yerel yönetimlere ait bir gelir olmamasına itiraz ediyoruz. Yani emlak
vergilerinin çağdaş dünyada ödendiği yer bellidir, Türkiyede de
bellidir. Bunu çıkarmak, herhâlde bu 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerine bir
rövanş, bu konaklama vergisi de böyle, bir rövanş âdeta, bu vergi
gelirlerini yerelden alıp merkeze taşımak. Bu rövanşsa
eğer burada seçimi kazananları veya siyasi partileri değil,
vatandaşı cezalandırıyoruz. Vatandaşı
cezalandırmanın da karşılığını hep
beraber görürüz diye düşünüyorum.
Önemli ve son bir konuya vurgu yapmak istiyorum: Bu
Toprak Mahsulleri Ofisinin ithalatı, alımları Kamu İhale
Kanununun dışına çıkartıldı. Bunun sebebini
sorduk Niçin ihtiyaç duydunuz? diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Tatlıoğlu, tamamlayınız.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Yine
Bakan Yardımcısı bize şöyle ifade etti, dediler ki:
Efendim, bunlar acil işler; gerektiriyor. Dolayısıyla,
İhale Kanununa uyarsak gecikiyoruz ve pahalı ithalat
yapıyoruz. Çok değerli parlamenter arkadaşlar, Toprak
Mahsulleri ithalatı buğday, arpa ve benzeri yani çok önceden ne kadar
üreteceğinizin belli olduğu, ne kadar tüketileceği zaten belli
olan ürünler üzerinden yapılıyor. Yani buğdayın nesi acil
olabilir? Ama bunu İhale Kanununun dışına
çıkarmanın
Zaten yapılan ihaleler ve orada yaratılan büyük
yolsuzluk iddiaları, şaibeleri belli. Yani biz ihaleleri kanuna göre
yapmıyoruz da ihaleye göre kanunu düzenliyoruz. Bunu son derece
yakışıksız bir işlem olarak görüyoruz biz.
Şimdi, düşünün, Türkiye, soğanı,
patatesi yönetemedi. Yönetememesinin nedeni olağanüstü bir şey mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Son bir
dakika.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Çünkü
çok belli, bakın, geçen sene yaşadık ve de AK PARTİye
seçim kaybettirdi, kaybettiren önemli unsurlardan bir tanesi. Türkiye, 2 milyon
ton soğan üretir, 1 milyon 800 bin ton tüketir. Türkiyenin normalde 200
bin ton soğan satması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Bu
soğan dediğimiz şey, mayıs ile eylül arasında bitiyor,
ne kadar olduğu belli. Ekim-kasımda pazarcılar bile Türkiyede
soğanın pahalanacağını biliyor, bizim Bakanlık
şubat ayında soğan ithalatı yapıyor. Yani artık
karar alma mekanizması kalmayan bir kamuyla karşı
karşıyayız. O nedenle, bu ihale kanunları üzerinde
ısrarla durmamız lazım. Kuralları dağıtırsak
hepimiz dağılırız diye düşünüyorum.
Biz bu dijital hizmet vergisinin lehinde,
diğerlerinin aleyhinde oy kullanacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Tatlıoğlu.
Şimdi de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı konuşacak.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Vergi kanunları ile diğer bazı
kanunlarda değişiklikler içeren ve birçok sektörü doğrudan
ilgilendiren bu kanun teklifine dair bir etki analizi bulunmamaktadır.
Sağlıklı bir düzenleme yapılması ve uygulamada
sorunlar yaşanmaması açısından kanun tekliflerinin etki
analizi yapılarak müzakere edilmesi ve
kanunlaştırılması büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca, ülkemizde vergi alanında bir
reform ihtiyacı olduğu açıktır. Basit,
anlaşılır ve herkesin mali gücüne göre vergi ödediği
adaletli bir vergi sisteminin tesisi, yıllardır dile getirilmesine
karşın bugüne kadar yapılmamıştır. Hâlbuki geçen
yıl kabul edilen On Birinci Kalkınma Planında gelir ve kurumlar
vergilerini tek bir kanunla birleştiren, vergi tabanını
genişleten, vergiye uyumu kolaylaştıran, öngörülebilirliği
artıran, yatırım ve üretimi destekleyen gelir vergisi kanununun
yasalaşmasının sağlanması, ayrıca yeni bir vergi
usul kanunu çıkarılması hedeflenmiştir.
Geçen ay açıklanan yeni ekonomi
programında da yapılacak olan vergi reformuyla mükellef
haklarının daha etkin bir şekilde korunacağı,
beyanname sisteminin yaygınlaştırılacağı, vergi
gelirlerinin artırılacağı ve vergi adaletinin
sağlanacağı gibi hususlar, temel hedef olarak konulmuştur.
Görüştüğümüz kanun teklifinde bu temel
hedeflere yönelik bazı düzenlemeler yer almakla birlikte plan ve programda
öngörülen köklü bir düzenlemeye gidilmemektedir. Ülkemizde vergi sistemi,
ağırlıklı olarak tüketim ve işlemler üzerinden
alınan vergilerin yer aldığı, tabana yayılmamış
bir yapıdadır. Gelir politikasının temelini
oluşturması gereken gelir ve kazançlar üzerinden alınan
vergiler, kişilerin gelirine bakılmaksızın aynı oranda
alınan dolaylı vergilerin çok altında kalmıştır.
Bu durum, bir yandan vergi ve gelir adaletini daha da bozarken öte yandan reel
ekonominin dengelerini zedelemektedir. Türkiye'nin bir an önce adil, tabana
yayılmış ve hakkaniyetli bir vergi reformunu
gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle
vergiyle ilgili yapılan düzenlemelerde genel olarak vergilendirilmeyen
alanları ve yüksek gelir gruplarını hedef alan yeni vergilerin
ve vergi artırımlarının amaçlandığı
görülmektedir. Dijital hizmet vergisi adıyla yeni bir vergi ihdas
edilmektedir. Teklifte sayılan dijital ortamda sunulan hizmetlerle ilgili
olarak Türkiye'de elde edilen hasılatı 20 milyon lira ve dünya
genelinde elde edilen hasılatı 750 milyon avrodan fazla olanlar,
yüzde 7,5 oranında dijital hizmet vergisi ödeyecektir. Komisyonda verilen
bilgilere göre, tamamı yurt dışında mukim 20 civarında
şirketin kapsama gireceği tahmin edilmektedir.
Yine, ihdası öngörülen değerli konut
vergisi, mesken nitelikli taşınmazlardan değeri 5 milyon
liranın üzerinde olanlar için uygulanacaktır. Buna göre değeri 5
milyon lira ile 7,5 milyon lira arasında olanlara binde 3, 7,5 milyon lira
ile 10 milyon lira arasında olanlara binde 6 ve 10 milyon lirayı
aşanlara binde 10 oranında vergi uygulanacaktır.
Değeri 5 milyon lirayı aşan konutlar
için ek vergi konulurken her biri 5 milyon liranın altında olmakla
birlikte toplam değeri 5 milyon liranın çok üzerine çıkan birden
çok, hatta yüzlerce konut sahibi olanların ek vergi konusuna girmemesi
adaletsizlik sonucunu doğuracaktır. Bu itibarla, yeni bir vergi ihdas
etmek yerine, emlak vergisinin artan usulde kademeli hâle getirilmesi, hem
vergi adaleti açısından hem de vergi imkânı açısından
daha doğru olacaktır.
Diğer taraftan, gayrimenkul devir ve
iktisaplarında ödenen tapu ve kadastro harcının, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünce yapılan veya yaptırılan
değerleme sonucu belirlenmiş değer üzerinden hesaplanması
düzenlenmektedir. Bunlar yapılırken imar ve emlak rantının
vergilendirilmesi için bir düzenlemeye gidilmemesi
anlaşılamamaktadır. Hâlbuki, bu konuda verilen sözler de
bulunmaktadır. 2016 yılında imar planı
değişiklikleri sonucunda ortaya çıkan değer
artışlarından kamunun pay almasını sağlayacak
düzenleme yapılacağı açıklanmış ama bir türlü
yapılmamıştır. İmar ve emlak rantı mutlaka
vergilendirilmelidir.
Yine, teklifle ihdası öngörülen konaklama
vergisiyle otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane ve
kamping gibi konaklama tesisleri ile dağ ve yayla evi gibi kırsal
turizm tesislerinde verilen geceleme hizmeti vergiye tabi tutulmaktadır.
Özelliklerine göre gecelik 6 ile 18 lira arasında değişen
tutarda maktu vergi alınacaktır. Turizm sektörüne yapacağı
etki de dikkate alınarak konaklama vergi tarifesi gözden geçirilmeli ve
adaletli hâle getirilmelidir. Komisyonda bu durumun Genel Kurul
görüşmelerinde dikkate alınacağı ifade edilmiştir.
Teklifle, banka ve sigorta muameleleri vergisi
oranı, kambiyo muamelelerinde binde 1den binde 2ye
çıkarılmakta ve bu oranın 10 katını kadar yani yüzde
2ye kadar artırma yetkisi verilmektedir.
Yine, döviz cinsinden açılmış
hesaplardan ve yabancı para cinsinden ihraç edilen menkul
kıymetlerden sağlanan gelirler üzerinden yapılan yüzde 15 vergi
stopajı oranını 5 puan artırma yetkisi de ayrı
ayrı veya birlikte 1 katına kadar artırma şeklinde
değiştirilmektedir.
Teklifle yapılan düzenlemelere göre, binek
otomobillere ilişkin giderlerin en fazla yüzde 70i ve kiralama yoluyla
edinilenlerin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5.500
lirasına kadarlık kısmı ile binek otomobillerin
iktisabından ödenen ÖTV ve KDV toplamının en fazla 115 bin
lirasına kadarlık kısmı, gider olarak dikkate
alınabilecektir. Ayrıca, binek araçların amortismanına
ilişkin de sınırlama getirilmektedir. Bu düzenlemenin sektöre
etkisi göz ardı edilmemeli ve gerekli tedbirler
alınmalıdır.
Teklifle, amatör olanlar hariç, spor
yarışmalarını yöneten hakemlere ödenen ücretler, gelir
vergisi istisnası kapsamından çıkarılmaktadır. En üst
ligdeki sporcuların aldıkları ücretlerin tevkifat oranları,
yüzde 15ten yüzde 20ye yükseltilmektedir. Ayrıca sporcunun
aldığı ücretin 500 bin lirayı aşması hâlinde
beyanname vermesi, dolayısıyla artan oranlı vergi ödemesi
öngörülmektedir. Uyarılarımız üzerine bu düzenlemenin mevcut
sözleşmelere uygulanmaması teklife eklenmiştir.
Diğer yandan, sporcuların ücretleri
üzerinden ödenen gelir vergisinin amatör spor dalları için
kullanılmak üzere spor kulüplerine iadesine yönelik uygulama yürürlükten
kaldırılmaktadır. Bu uygulamanın kaldırılması,
spor altyapısı yatırımlarının sekteye
uğramasına ve dünya çapında birçok farklı alanda önemli
başarılar elde eden şubelerin kapanmasına yol
açabilecektir. Daha geçen yıl devrim niteliğinde yapılan spor
altyapısı teşvik sistemi, mutlaka devam ettirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifle, gelir
vergisi tarifesine yeni dilim ve oran eklenmektedir. Buna göre, 500 bin lira ve
üzerindeki kazançlar, yüzde 40 oranında gelir vergisine tabi
tutulacaktır. 500 bin lirayı aşan ücret geliri olanlar, yüzde 40
oranında vergiye tabi tutulacak ve beyanname vereceklerdir. 500 bin
liranın altında ücret geliri olanların vergi yüklerinde herhangi
bir değişiklik bulunmamaktadır.
Esasen, çalışanların üzerinde
adaletsiz ve ağır vergi yükü bulunmaktadır.
Çalışanların aylıkları, vergi tarifesinden dolayı
aydan aya azalmaktadır. Sanki yüksek gelirliymiş gibi asgari
ücretlinin bile yıl içinde vergi oranı yükselmektedir. İstihdam
üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik primi yükü, makul düzeylere indirilmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak asgari ücretten vergi alınmaması ve
çalışanların asgari ücret kadar gelirinin, vergi
dışı bırakılması görüşündeyiz. Ayrıca,
net asgari ücretin, açlık sınırının üzerine çıkarılmasını
ve asgari ücretlilere büyük şehirlerde ulaşım desteği
verilmesini gerekli görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, kayıt
dışılık önemli bir sorundur. Haksız rekabete ve
çalışanların sosyal haklardan yoksun kalmasına yol açan
kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdamla
mücadelede daha etkili yöntemler benimsenmeli, hem kayıt
dışılığın önlenmesine hem de kayıtlı
ekonomiye geçişin özendirilmesine yönelik tedbirler bir arada uygulamaya
konulmalıdır. Kayıt dışılıkla mücadele ve
vergi bilincinin yerleştirilmesi için mali müşavirlik mesleği çok
önemli bir işleve sahiptir. Mali müşavirlerin başta muhasebe ücretlerinin
tahsili olmak üzere sorunlarına çözüm getirilmeli, KDV indirimi mali
müşavirler için de mutlaka yapılmalıdır.
Ülkemizde vergi kaçakçılığı
suçlarındaki karmaşık işlemler ve örgütlerle mücadele için
standart vergi inceleme usulleri yerine, geniş bilgi ağı,
yerinde denetim olanakları ve kısa sürede işlem yapabilen uzman
örgütlenme modeline ihtiyaç bulunmaktadır. Kanun teklifinde Vergi Denetim
Kurulu Başkanlığının müfettiş alımı ve
görevlendirilmesine dair hükümlerde değişiklik yapılarak vergi
kaçakçılığıyla etkin mücadele ve vergi incelemelerinde
sektörel ve fonksiyonel uzmanlaşma sağlanması hedeflenmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeyi destekliyoruz.
Maliye ve Gelir İdaresi Teşkilatı ile
bazı kurumlarda çalışan uzmanların çözüm bekleyen
sorunları da bulunmaktadır. Gelir uzmanı, defterdarlık
uzmanı, millî emlak uzmanı, mali hizmetler uzmanı gibi bazı
kariyer meslekler, emsali uzmanlarla aynı statüde değildir. Temel
sorun, diğer uzmanların aldığı 3600 ek göstergeyi
alamamalarıdır. Esasen birçok kamu çalışanı ek
göstergeyle ilgili düzenlemeyi dört gözle beklemektedir. Bu konuda AK
PARTİnin olduğu gibi Milliyetçi Hareket Partisinin de vaadi
bulunmaktadır. AK PARTİ Sözcüsü Sayın Ömer Çelik ve
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın,
geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamalarda, 3600 ek
göstergeye dair düzenleme için çalışmaların sürdüğünü,
meslekler arası dengeleri gözeten bütünsel bir çalışma
yapıldığını ifade etmiştir. Doğrusu da
budur, ek gösterge düzenlemesi yapılırken tüm hizmet
sınıfları gözetilmeli, eşitsizlikler giderilmelidir.
Öğretmenler, polisler, hemşireler ve din görevlilerinin yanı
sıra, ek gösterge eşitsizliğine maruz kalan uzmanlar, kamu
avukatları, müdürler, şube müdürleri; diyetisyen, çocuk
gelişimci, psikolog, sosyal çalışmacı, odyolog,
fizyoterapist gibi sağlık lisansiyerleri ile mahallî idarelerin daire
başkanları, üniversite genel sekreter yardımcıları,
uzman çavuşlar ve uzman jandarmalar gibi çalışanların ek
göstergeleri 3600e çıkarılmalıdır. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz gerekli kanun teklifini verdik. Kanun teklifimizde, ek
göstergeler tüm hizmet sınıfları için hiyerarşik
sırayla yeniden belirlenmiştir. Bu düzenlemenin gündeme alınarak
bir an önce yasalaşmasını diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Komisyonda teklife
eklenen maddeyle, termik santrallerin çevre mevzuatına uyumuna dair yeni
bir düzenleme daha yapılmaktadır. 2013 yılında
çıkarılan Elektrik Piyasası Kanunuyla, çevre mevzuatına
uyumun 31/12/2018e kadar tamamlanması öngörülmüş ve bu sürenin üç
yıl uzatılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki
verilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu yetkiyi, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkından uzun süreli
vazgeçilemeyeceği gerekçesiyle iptal etmiştir. Ancak 2016
yılında, 6719 sayılı Kanunla süre 31/12/2019a kadar
uzatılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi gerek ilk
düzenlemeye gerekse bu düzenlemeye karşı
çıkmıştır.
Teklifle getirilen düzenlemede ise süre iki buçuk
yıl uzatılmakla birlikte, altı ay içinde çevre mevzuatına
uyuma yönelik yatırımlara dair yapım sözleşmesi ile iş
termin planını Bakanlığa sunmayan üretim tesislerinin
bundan yararlanamaması, bu plana uyumun dört ayda bir denetlenmesi, buna
uymayanlara çevre mevzuatında öngörülen cezanın 20 kat
uygulanması ve bir yıl gecikme hâlinde tesisin faaliyetinin
durdurulması öngörülmektedir. İnsanımızın yaşama
hakkını ilgilendiren bu konuda firmaların yıllardır
yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması büyük bir sorumsuzluktur.
Yapılan düzenleme ve yaptırımlar titizlikle uygulanarak söz
konusu tesislerin bacalarına gerekli filtrelerin bir an önce
taktırılması sağlanmalıdır.
Kanun teklifiyle Toprak Mahsulleri Ofisinin
tarımsal ürün ithalatı ve Devlet Malzeme Ofisinin bazı
alımları Kamu İhale Kanunundan istisna edilmektedir. Kamu
İhale Kanununa sürekli istisnalar getirmek yerine, bu kanunun
kurumların ihtiyacına ve günün şartlarına göre yeniden
düzenlenmesi ve hiçbir istisnaya yer verilmemesi suretiyle ihalelerde
saydamlık, rekabet ve kamuoyu denetimi sağlanmalıdır.
Ayrıca, ithalat politikası hem üreticimize
darbe vurmakta hem de sorunları çözmemektedir. Daha fazla üretimi
sağlayacak politikalar uygulanmak suretiyle, ithalat yerine, üreticiden
alınan ürünlerle piyasanın düzenlenmesi hem üretici hem tüketici hem
de ülke ekonomisi için büyük önem arz etmektedir.
Tarımın başkenti olan Konyada
çiftçilerimiz yüksek girdi maliyetleri nedeniyle zor durumda, kredi
borçları katlanarak artıyor. Bu durum sürdürülebilir değildir;
üreticinin temel girdilerini ucuza alabilmeleri sağlanmalı, kredi
borçları uygun şartlarda
yapılandırılmalıdır. Elektrik faturaları önemli
bir maliyet kalemi hâline gelmiştir. Çiftçinin enerji maliyetleri
düşürülemezse İç Anadoluda, Konyada sulu tarımdan
hızlı bir kaçış olacaktır. Bu da ülke üretimini
azaltacak ve ithalatı artıracaktır. Tarımda kullanılan
elektrik için daha düşük tarife belirlenmelidir. Güneydoğudaki
çiftçiye elektrikte sağlanan destek İç Anadolu çiftçisine de
verilmelidir. Ayrıca, elektrik fatura bedellerinin hasat sonrası
fatura edilerek tahsili sağlanmalıdır. Esasen elektrik
faturalarından vergi, fon, pay gibi kesintiler ve kayıp kaçak bedeli
ile sayaç okuma bedeli gibi ücretlendirmeler kaldırılarak çiftçinin,
sanayicinin, esnafın ve ailelerin elektrik faturası yükü
hafifletilmelidir.
Değerli milletvekilleri, son dönemde
ekonomimize yönelik spekülatif kur saldırıları sonucu ülkemizin
içine sokulduğu kur-faiz-enflasyon şeytan üçgeninden
çıkarılması için alınan tedbirler sayesinde döviz kuru
nispeten istikrarlı bir çizgiye oturtulmuş, faizlerin önemli oranda
inmesi ve enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşması
sağlanmıştır.
Son dönemde açıklanan veriler ekonomide bir
toparlanmanın olduğuna işaret etmektedir. Nitekim Avrupa
Birliği Komisyonu, IMF, OECD ve Dünya Bankası ile uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşları da Türkiyeyle ilgili makroekonomik
tahminlerini olumlu yönde revize etmişlerdir. Daha altı ay önce Türk
ekonomisinin 2019 yılında önemli oranda küçüleceğini söyleyen bu
kuruluşlar son raporlarında pozitif büyüme olacağını
kabul etmişler, 2020 ve 2021 büyüme tahminlerini de yüzde 3,1 ve yüzde 4e
yükseltmişlerdir.
Türkiye'nin zor bir ekonomik dönemden
çıktığı, ekonominin beklenenden daha hızlı
biçimde toparlandığı yine bu uluslararası kuruluşlarca
dile getirilmiştir. Türkiye 2023 yılına kadar siyasi istikrar
içinde ekonomik atılımların gerçekleştirilebileceği
bir vasatı yakalamıştır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
sağladığı hızlı ve etkin karar alma mekanizmasıyla
ekonomik dönüşüm ve değişim süreci daha koordineli bir
şekilde yönetilmektedir.
Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesinin
yanı sıra vicdani ve insani seviyelerin büyümesine de ihtimam ve
irade göstermeliyiz. Geçim sıkıntısına düşen
emeklilerimizin, çalışanlarımızın, dar gelirli
vatandaşlarımızın ve işsizlerimizin yüzünü
güldürmeliyiz. İş ve istihdam artışı için, üreten bir
ekonominin çatısı hızla örülmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi, bugüne kadar olduğu
gibi, bu yönde alınan kararlara ve öngörülen düzenlemelere elbette destek
verecektir. Türkiye'nin gelişmesi parlak bir geleceğe doğrudur.
Unutulmasın ki cumhuriyetin 100üncü yıl dönümü Türkiye'nin lider
ülke olmasına sahne olacak, bu da cumhurun ittifak ve iradesiyle
inşallah gerçekleşecektir.
Teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kalaycı.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.08
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü
üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanda.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmama
başlarken, bir Diyarbakır Vekili olarak, Diyarbakırın
Yenişehir ve Hazro, Şırnakın İdil, Dersimin Akpazar
ilçelerine kayyum atanmasını kınıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, kayyum, gasptır.
Kayyum, halk iradesinin gasbıdır ve halk iradesini gasbedenler eninde
sonunda hem tarih önünde hem de adalet önünde hesabını verecektir.
Değerli arkadaşlar, bir devlet adaleti
tesis eder. Eğer o devlette bir vicdanlı meclis varsa adaleti tesis
etmek üzere yasalar çıkarır, vatandaşın huzurunu ve
refahını tesis edecek yasalar çıkarır. Bakın, elimizde
bir torba yasa daha var. Kalınlığı bu arkadaşlar. Bir
torba yasa. Bir insanın başına atsanız inanın
başını yarar. O kadar kalın bir torba yasa
karşınızda. Ama şu torba yasada vatandaşımızın
huzurunu ve refahını tesis edecek hiçbir madde yok arkadaşlar
çünkü bir reform yasası değil.
Maalesef yıllardır, arkadaşlar, torba
yasalar yapıyoruz. Ama torba yasalar reform değil arkadaşlar. Ne
demokrasimize ne barışımıza ne de refahımıza
herhangi bir katkısı bugüne kadar olmadı. Bu torba yasanın
da olacağını düşünmüyoruz.
Dediğim gibi, bir devlet adalet tesis etmeli.
Maalesef, bu Meclis sorumluluk almıyor. Vicdansız bir iktidar var, o
vicdansız iktidar vicdansız adımlar atıyor, demokrasimizi
tarumar ediyor. Bunun sonucunda ekonomimizde de maalesef bir ekonomik kriz
yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar
-bakın, vergi politikaları bu torbada var- vergileri toplarken
vicdansız bir şekilde topluyor. Çok kazanandan çok, az kazanandan az
vergi toplayacağız. diye bir aydır sloganlar atıyor iktidar
partisinin temsilcileri. İşte, bir torba yasa geliyor, o yasayla Çok
kazanandan çok vergi alacağız. diyorlar. Bunların hepsi hikâye
arkadaşlar. Bu yasayla yeni vergiler ihdas ediliyor ama o vergiler de
arkadaşlar, vatandaşımızdan, yoksul vatandaşımızdan
alınacak; işçiden, memurdan, çiftçiden alınacak. O yandaş
yüzde 1den vergi almayı öneren herhangi bir madde bu torbada maalesef
yok.
Bakın Gelecek yıl 784 milyar lira vergi
toplayacağım. diyor bu iktidar. Kimden toplayacak? Benzin
istasyonlarından toplayacak -orası vergi dairesi- AVMlerden toplayacak
-orada bir vergi dairesi var- beyaz eşya bayilerinden vergi toplayacak,
TEKEL bayilerinden vergi toplayacak. En yoksul da 1 paket sigara
aldığında 15 liralık pakette 12 lira vergi ödeyecek. En
yoksul da en zengin de aynı vergiyi ödediği zaman, arkadaşlar,
işte, gelir adaletsizliği devreye giriyor, bunun sonucunda da servet
eşitsizliği ortaya çıkıyor. İşte, AKP
iktidarlarının politikaları sonucu şu anda Türkiyedeki
toplam servetin yüzde 55i nüfusun yüzde 1inin elinde arkadaşlar.
İşte, bunu değiştirmek için,
yani bütün derelerin nehirlere akmasını değiştirmek için
vergi reformları yapmak lazım. İşte bu, Meclisin görevi.
Yıllardır söylüyoruz Gelin, vergi reformu yapalım. diyoruz.
Gelir vergisi reformu yapalım, kurumlar vergisi reformu yapalım. Bütün
gelir unsurlarını kayda alalım, bütün servet
unsurlarını kayda alalım. Bunları etkin bir şekilde
vergilendirelim ve yoksuldan vergi almayalım ama tam tersine,
topladığımız bu vergilerle onları gelirle
buluşturalım. diyoruz. Ama iktidarın politikası ne?
Gelecek yıl ekonomiyi yüzde 5 büyüteceklermiş. Ben soruyorum buradan
Sayın Berat Albayraka: Kimi büyüteceksiniz Sayın Berat Albayrak?
Kimler büyüyecek? Evet, yandaşlarınız büyüyecek, gelecek
yılın bütçesi de bunu öngörüyor. Kaynakların saraya,
sarayın yandaş 5 müteahhidine akmasını öngörüyor. Evet,
sizler büyüyeceksiniz ama bu politikalarla gene yoksullar daha da
yoksullaşacak.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu torba
yasada bazı vergiler var. Ne diyor? Dijital hizmet vergisi. Kulağa
hoş geliyor, değil mi? Zannediyorsunuz ki bu vergiyle Facebook
vergilendirilecek, zannediyorsunuz ki Netflixi vergilendirecekler veya
Spotifyı vergilendirecekler. Hayır arkadaşlar, eğer ki bu
yasa böyle geçerse onlar vergilendirilmeyecek. Onlar ne yapacaklar? Diyelim ki
bir vatandaşımız malını satmak için yurt
dışında Facebooka reklam veriyor, diyelim ki 10 bin
liralık reklam verecek. Facebook faturayı keserken şöyle
yapacak, bu eğer ki geçerse: 10 bin lira hizmet bedeli, arkadaşlar,
artı yüzde 7,5 dijital hizmet vergisi diyecek, 10.750 lira tahsil edecek
vatandaştan, gidip Maliyeye ödeyecek. Kim ödemiş oluyor vergiyi?
Vatandaşımız ödeyecek. Veya Netflixe abone olan bir
vatandaşımız bir ayda 40 lira ödüyorsa Netflix diyecek ki: Artık
40 lira değil arkadaş, 43 lira senin hizmetin. Kim ödemiş
oluyor vergiyi? Vatandaşımız ödemiş oluyor. Ya, burada
Netflixi vergilendirmiş mi oluyorsunuz? Hayır. Facebook? Hayır.
Vatandaşımız bu vergiyi ödeyecek arkadaşlar. Yapmamız gereken
ne?
RECEP ÖZEL (Isparta) Nasıl olacak?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Anlatıyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Burada, Maliye, hizmet veren
şirketlere gidecek, kapısına dayanacak Gel, kurumlar vergisi
abonesi ol, mükellefi ol. diyecek, Gel, KDV mükellefi ol. diyecek. Bunu
yapamayan bir Maliye idaremiz var. Kazancı üzerinden vergi almayacak
arkadaşlar. Bu vergiyi maalesef, vatandaşımız ödeyecek.
Diğer bir vergi ne? Konaklama vergisi. Adı
güzel geliyor, evet, Avrupada da uygulamaları var ama bu vicdansız
iktidar öyle bir madde göndermiş ki arkadaşlar, Komisyon daha da vicdansız
hâle getirdi.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) O
değişiyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Düşünün ki dar gelirli
bir vatandaşımız yazın bir pansiyona gidecek
arkadaşlar. Biliyorsunuz, çocukluğumuzda hepimiz kaldık, hâlâ da
dar gelirli vatandaşlarımız pansiyona gider. Eşi ve 3
çocuğuyla bir pansiyona gitti Selam, kaç para pansiyon? dedi. Gecelik
60 lira. Aman ne güzel! Ama bir dakika, bu vergi böyle geçerse kendin ve ailen
için her gece için 30 lira da konaklama vergisi vereceksin.
Arkadaşlar, 6 lira kişi başı
vergi öngören bir torba maddeyle karşı karşıyayız. 60
lira oda, 30 lira konaklama vergisi. İşte, bu
vicdansızlıktır arkadaşlar. Peki, vicdansızlık
nerede biliyor musunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) O değişecek,
değişecek.
GARO PAYLAN (Devamla) Beş yıldızlı
otele ne öngörüyor bu torba arkadaşlar? Bakın, beş
yıldızlı oteller
Ben size söyleyeyim, vardır güneyde,
bakarsınız, bin euroya oda var biliyor musunuz, bin euro
geceliği. Bin euro ne yapar? 6.500 lira. Bakın, 6.500 liraya 1 gece
yatan kişiye ne öngörüyor bu torba biliyor musunuz? 18 lira vergi
öngörüyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Düzeliyor onlar, düzeliyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Pansiyondaki 60 liralık
odaya 30 lira vergi öngörüyor; 6 bin liraya, 5 bin liraya 1 gece yatana 18 lira
vergi öngörüyor. İşte, böyle vicdansız, adaletsiz bir yasayla
karşı karşıyayız.
Bir şey daha var Avrupadaki
uygulamalarında arkadaşlar; bakın, bu gelir şöyle
yansıtılır: Gelir toplanır, yerel yönetimlere
aktarılır. Niye? Çünkü yerel yönetim o otellerin çöplerini topluyor,
yollarını yapıyor. İşte, bu mantıkla bu konaklama
vergisinin geliri nereye aktarılır? Yerel yönetime, belediyelere
aktarılır. Bu yasa ne öngörüyor? Bunun gelirlerinin merkezî idareye
aktarılmasını öngörüyor. İşte burada bir adaletsizlik
var. Oysa merkezî yönetim zaten kurumlar vergisini alıyor, zaten KDVyi
alıyor. Konaklama vergisi eğer çıkacaksa bunun geliri yerel
yönetime aktarılmalı.
Diğer bir konu, değerli konut vergisi
arkadaşlar. Bakın, yıllardır diyoruz ki: Servete
duyarlı vergilendirme olsun çünkü servet belli ellerde toplandı.
Dedik ki: Bununla ilgili bir reform yapalım. Şöyle anlattım:
Benim Esenyurtta bir tanıdığım var, babadan kalma 300
dönümlük bir tarlası var, tarla bir anda şehrin içinde kalıyor.
Zamanında babası 3 kuruşa o tarlayı almış,
şimdi o tarlanın üzerinden imar geçmiş. Arkadaşlar, o
tarlanın değeri inanılmaz rakamlara ulaşmış.
Sonra ne yapmış bu kişi? Müteahhitlere vermiş bu
tarlayı arsa olarak. Sonuçta ne olmuş arkadaşlar biliyor
musunuz? 2 bin tane daire sahibi oldu bu arkadaşım, 2 bin tane, 2 bin
daire. Her bir tanesinin değeri ortalama 500 bin lira. diyor. 1 milyar
liralık servete sahip olmuş. 1 milyar liralık servet
karşılığı bugüne kadar tek 1 kuruş vergi vermedi.
Yani o imar artışında, düşünün ki 10 bin liralık bir
tarla olmuş 300 milyon lira, bir de müteahhide vermiş, serveti
olmuş 1 milyar lira; 1 lira vergi almamış devletimiz.
Arkadaşlar, işte biz bu rant artışlarını
vergilendirebilseydik, servet böyle, bir elde toplandığı zaman
vergilendirebilseydik, işte vatandaşımızın sırtına
bu kadar binmezdik.
Şimdi, bu yasa ne öngörüyor? Bakın, o
arkadaşımın şu anda 1 milyar lira serveti var. Ne diyor?
Eğer bir vatandaşın babadan, anneden kalma 5 milyon lira
değerinde bir konutu varsa ben ona vergi koyacağım, değerli
konut vergisi koyacağım. diyor. Koyalım, eyvallah, koyalım
ama onun 5 milyon lira serveti var; diğerinin 1 milyar lira serveti var.
Şimdi, bu yasayı çıkarırsak 1 evi olana vergi
koyacağız, bin evi olana -bin, bin evi olana- 1 lira vergi
koymayacağız. Burada nerede adalet arkadaşlar? Bu yasada bir
adalet görüyor musunuz?
Ne yapalım dedik? Reform yapalım. Bütün
gelir ve servet unsurlarını kayda alalım, bütün konutlar
değerlensin, kaç para değerinde olduğu belirlensin, servetler de
artan oranlı olarak vergilendirilsin; 1 kişinin 1 evi varsa vergi
dışı olsun, mütevazı bir evi varsa vergi
dışı bırakalım ama bin tane evi varsa artan
oranlı olarak vergilendirelim dedik. Maalesef, bu akılda
değiller.
Değerli arkadaşlar, bu yasa başka ne
getiriyor? Bakın, buradan SPKye şikâyette bulunacağım az
sonra anlatacağım konuyla ilgili. Büyük bir borsa manipülasyonuyla
karşı karşıyayız. Geçen yıl Kalkınma
Bankasıyla ilgili bu manipülasyon yapılmıştı,
Kalkınma Bankasına yeni bir yetki vermiştik, borsadaki hisseleri
5 liradan 50 liraya yükseldi arkadaşlar; birileri malı götürdü.
Şimdi de Kombassanla ilgili bir borsa manipülasyonuyla karşı
karşıyayız. Kombassan hisseleri bundan iki ay önce borsada 1
lira 80 kuruştan işlem görüyordu arkadaşlar, 1 lira 80
kuruş. Buraya bu torba yasanın geleceğini bilen birileri 1 lira
80 kuruştan hisseleri paketlemişler. Bunu, paketlemenin ne demek
olduğunu borsacılar bilir. Vatandaşlarımız, Kombassan
mağdurları Kombassana dava açıyorlardı ve bunu kazanıyorlardı.
Şimdi bu yasa geçerse diyor ki: O mağdur vatandaşlar dava
açamayacak ve Kombassan ayağa kalkacak. Kombassanın Yönetim Kurulu
Başkanı gelip bunu Komisyonda itiraf etti. Ne dedi biliyor musunuz?
Bu yasa geçerse hisselerimiz yükselecek. dedi utanmadan. O 1 lira 80
kuruşluk hisseler arkadaşlar, bugün, bakın telefonunuzdan -eski
adı Kombassan yeni adı Bera Holding- 4 lira; birileri malı
götürdü arkadaşlar.
Bu Meclis, bu borsa manipülasyonuna imza atacak
mı atmayacak mı, bugün yarın bunu göreceğiz. SPK bununla
ilgili bir soruşturma açacak mı açmayacak mı, bunu bugün
yarın göreceğiz. Ben suç duyurusunda bulundum, henüz SPK bir ses
çıkarmadı çünkü Kombassanın Genel Müdürü bunu söylerken SPK
yanında oturuyordu arkadaşlar, SPK yetkilisi tam yanında
oturuyordu Komisyonda. Danışıklı dövüş buna denir.
İşte yoksul vatandaşımız maalesef böyle soyuluyor.
Diğer bir mesele arkadaşlar: Bu torba
yasada skandal pek çok madde var. Termik santraller, biliyorsunuz,
vatandaşımızı zehirliyor, yıllardır
zehirleniyoruz, vatandaşlarımız kanser oluyor, çocuklarımız
astım oluyor. Arkadaşlar, o termik santralin etrafında
yaşayan insanlar, maalesef, zehirleniyorlar ve onların etrafında
yaşayan çiftçilerin yetiştirdiği ürünler de kül ve asit
yağmurları altında zehirli ürünlere dönüşüyor.
İşte ıspanaktan zehirlendik, başka ürünlerden her gün
zehirleniyoruz.
Değerli arkadaşlar, 2013 yılında
termik santrallerle ilgili sürenin uzatılmasına dair bir madde geldi.
Anayasa Mahkemesi 2014te Halkın sağlığı asla
herhangi bir şirketin çıkarıyla değiştirilemez. diye
bu maddeyi iptal etmişti. Buna rağmen, 2016 yılında tekrar
bu Meclis, termik santrallerin son kez denilerek 2019 yılına kadar
çalışmasını öngördü. Eğer bacaları
kapatılmazsa gözlerinin yaşına bakmayacağız. dedi
dönemin Enerji Bakanı Sayın Berat Albayrak. Ey Berat Albayrak,
neredesin? Bak, bu torba yasa o termik santrallerin kullanım süresini üç
yıl daha uzatıyor, üç yıl daha
vatandaşlarımızı zehirleyecek. Bu Meclis bu
vicdansızlığa imza atacak mı atmayacak mı, bugün yarın
bunu göreceğiz.
Arkadaşlar, üzerine, enerji
ihtiyacımız da yok ha! Hani 2 trilyon dolarlık bir ekonomi
yapacaklardı ya, 800 milyar dolardayız, enerji santralleri yarı
kapasiteyle çalışıyor, enerji ihtiyacımız da yok.
Arkadaşlar, bu Meclis vatandaşımızın zehirlenme
meselesiyle ilgili mutlaka bir tavır almalıdır.
Arkadaşlar, diğer bir mesele: Bakın,
Toprak Mahsulleri Ofisi, biliyorsunuz, geçen yıl bizi soğansız
bıraktı, geçen yıl patatessiz bıraktı. Şimdi,
diyorlar ki: Arkadaş, biz bunları planlayamıyoruz. Bir
kışta 80 milyon vatandaşın kaç ton soğan
yiyeceğini hesaplayamıyoruz. Eğer o yıl mahsul az
olmuşsa bunu hesaplayamıyoruz. Ne yapacağız? Eğer ki
son dakikada soğan ihtiyacı çıkarsa Sayın
Cumhurbaşkanı Toprak Mahsulleri Ofisine yetki verecek, o saniyede
soğan ithal edeceğiz. diyorlar. Ya, bir devlete bu
yakışıyor mu? Bir kışta kaç ton soğan
ihtiyacımız olduğunu biz daha önceden planlayamıyor muyuz?
Bir eksiklik varsa bunu iki ay önceden göremiyor muyuz? Kamu İhale
Yasasıyla, açık ihaleyle bu ihaleleri yapamıyor muyuz? Yok,
öyle yapmak istemiyorlar; her şey Sayın
Cumhurbaşkanının yetkisinde olsun istiyorlar, ihale mihale
olmasın istiyorlar. Maalesef, bu konuda da büyük bir skandalla
karşı karşıyayız arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bir de kambiyo vergisi
var bu yasada. Bakın, kambiyo vergisinin adı güzel geliyor olabilir,
Dolar alan vergi ödesin. diyor olabilirsiniz. Binde 1 vergi koyduk geçen
sene, bu yasa binde 2ye çıkmasını öngörüyor ve Sayın
Cumhurbaşkanına bir yetki daha veriyor, eğer bu yasa
çıkarsa Döviz alanlara yüzde 2ye kadar vergi getirebilir. diyor.
Kulağa hoş geliyor olabilir ama şunu bilin ki bu vergileri
çıkardığınızda bu işlemler bankada değil,
Kapalı Çarşının döviz bürolarında olur, vergi de
ödenmez ama bir şey daha olur: Yabancı sermaye buraya geldiğinde
Güzel, gelsin. diyorsunuz ama yabancı sermaye çıkarken eğer
yüzde 2 vergi ödeyeceğini düşünürse buraya daha az gelir.
İşte, dolarizasyon böyle yerlerde olur arkadaşlar. Güven
vermeliyiz; bakın, dolara vergi koymakla dolar düşmez, Türk lirasına
güveni sağlayarak dolar düşer arkadaşlar. Önce Türk
lirasına güven sağlamalıyız, güven artırıcı
politikaları ortaya koymalıyız. Böyle vergi koyarak -1980den
önce de biliyorsunuz kambiyo vergileri vardı- ne oldu, güven mi
sağlandı? Sağlanmadı, bu yasayla da sağlanmaz.
Değerli arkadaşlar, bu torbanın en
skandal maddesine geliyorum. Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri orada
oturuyor, günlerdir Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışıyoruz.
Geçen yıl da çalıştık, dört yüz saat
çalıştık geçen sene arkadaşlar, gece gündüz. Niçin
çalıştık? Milletin hakkını yedirmemek için
çalıştık, hesap sormak için çalıştık, hangi
bakanlığa kaç kuruş gideceğini kalem kalem
çalıştı milletvekilleri. Niye? Adaletli ve vicdanlı bir
bütçe olsun diye. Değerli arkadaşlar, yürütmeye ne yetki verdik?
Dedik ki: Şu kadar lira harcayabilirsin, bakanlıklara göre şöyle
dağıtabilirsin, sonuçta da 80 milyar lira açık verebilirsin.
Öyle değil mi? Genel Kurulda da saatlerce çalıştık,
yüzlerce saat. Şimdi ne yapıyor Hükûmet biliyor musunuz Vedat Beyin
imzasıyla, AK PARTİli vekillerin imzasıyla? Diyor ki: Ben 80
milyar lira açık vereceğim dedim ama bu para yetmedi. Ben bu
parayı sizin bilmediğiniz yerlere harcadım. Tamam, ne
yapacağız? 70 milyar lira daha paraya ihtiyacım var, 80 bitti,
70 milyar liraya daha ihtiyacım var. Ne yapacağız? Ben torba
yasa getireceğim, içine bir yetki yazacağım; 80 milyar lira
yetmedi, 70 milyar lira daha borçlanabilirim diyeceğim, siz de buna el
kaldıracaksınız. Değerli arkadaşlar, bu, bütçe
hakkının gasbıdır. Eğer olağanüstü bir durum
olmuşsa, Hükûmet harcamak istediğinden daha fazla
harcamışsa bunun nereye harcandığının bilgisini
Meclise vermek zorunda, bir ek bütçe getirmek zorunda. Bu parayı
vatandaşın hayrına mı harcamış, yandaşlarına
mı aktarmış, saraylar mı yapmış, silahlar mı
almış, bunu vatandaş bilmeli arkadaşlar.
Eğer ki bu maddeye Evet. derseniz, şunu
bilin, size bir önerim var: Plan ve Bütçe Komisyonu çalışıyor,
gece ikilere, üçlere kadar çalışıyoruz. Hemen bu
çalışmayı durduralım, hemen. Meclis bütçeyi görüşmesin
eğer bu maddeye Evet. diyeceksiniz. Ne yapalım biliyor musunuz? Tek
bir madde getirin Plan ve Bütçe Komisyonuna, şunu desin madde: Hükûmet
istediği kadar harcar, istediği kişiden vergi alır,
istediği yere de yatırır. Böyle bir madde getirin, hepimiz bunu
onaylayalım, boşuna uğraşmayalım arkadaşlar. Niye
kaç para harcanacağının, nereden vergi
alınacağının gece sabahlara kadar Hükûmetten
hesabını sormaya çalışıyoruz ki? Arkadaşlar
yapmamız gereken, vicdanlı ve adaletli bütçeler yapmak, vicdanlı
ve adaletli reform yasaları çıkarmak. Ama maalesef, bu Meclisi bir
noter gibi gören Sayın Cumhurbaşkanı ve Hükûmet, işte Ben
istediğim gibi yasa çıkarırım, ben ne gönderirsem siz
onaylarsınız. Bütçe gönderirim ama o bütçedeki
sınırları aşarım, size de torba yasa içinde bir madde
gönderirim, ona da el kaldırır, indirirsiniz. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, bağlayın sözlerinizi
Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Biz ne diyoruz
arkadaşlar buna karşı? İşte bu 70 milyar liranın
S-400 füzesine mi gittiğini yoksa emeklilikte yaşa
takılanların sorununu mu çözdüğünü; bu 70 milyar liranın
yandaş 5 müteahhide mi gittiğini yoksa Kredi ve Yurtlar Kurumuna
borçlu 5 milyon gencimizin sorununu mu çözdüğünü; işte bu 70 milyar
liranın arkadaşlar, saraylar yapılmasına mı
gittiğini yoksa çiftçi desteklerine mi gittiğini bizler bilmek
istiyoruz. Bu anlamda da bir ek bütçe gelmesini istiyoruz. Bu konuda, bu
maddeye hayır diyeceğinizi umut ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
Değerli milletvekilleri, sisteme giren 4
sayın milletvekiline sırasıyla yerlerinden söz vereceğim.
Söz vermeye başladığımda sisteme girecek milletvekillerine
hemen şimdi değil, daha sonraki arada söz vereceğim, bunu da
hatırlatayım.
Sayın Şimşek
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
mahalleye dönüştürülen belde ve köylerde yaşayan
vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, büyükşehir belediye
sınırları içerisinde kalan, kapatılan beldeler ile köyler
mahalle statüsüne alınmıştır. Kapatılan beldeler ile
köylerin yaşam standardı da yaklaşık aynıdır;
genelde tarımla, çiftçilikle, hayvancılıkla uğraşan
insanlar buralarda yaşamaktadır.
Yalnız yasadaki bir uyuşmazlıktan
dolayı kapatılan beldelerdeki ve köylerdeki insanlar çok farklı
su tarifeleriyle karşı karşıya kalıyorlar. Birisi 1 TL
su faturası öderken diğeri 4 TL gibi bir su faturası ödemek
durumunda kalıyor. Bununla ilgili ivedi olarak bir düzenlemenin
yapılmasını
Çünkü bu insanların geçim şartları
aynı, gelirleri aşağı yukarı aynı. Şu anda,
kapatılan köy ve beldelerin tamamı da mahalleye dönüşmüş.
Bununla ilgili mutlaka bir düzenleme yapılmasını talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
38.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, hazırlanan yeni yargı paketinde ulusal ve yerel
basını zor durumda bırakacak düzenlemelerin yer
aldığına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidarın özgür ve bağımsız
basına karşı alerjisi var. Biliyorsunuz, ikinci yargı
paketi hazırlanıyor. Bu ikinci yargı paketinde ulusal ve yerel
gazetelere ağır darbeler indirecek bir düzenlemenin yer
alacağı bilgisini edindik. Nedir o? derseniz de İcra ve
İflas Kanunu ilanlarının gazetelerde yayınlanma
zorunluluğu kaldırılarak bu ilanların internet üzerinden
yayınlanması planlanıyor.
Bu resmî ilanlar özellikle yerel gazetelerin can
damarıdır. Yerel gazeteler resmî ilanlarla ayakta duruyor. Bu düzenlemenin
hayata geçirilmesi hâlinde 1.100 civarında yerel gazeteden 800e
yakınının kapanacağı öngörülüyor, binlerce basın
emekçisi işsiz kalacak.
Yerel gazetelerin kapısına kilit vurma
girişimlerine karşı direneceğiz. İktidara tavsiyem,
yol yakınken bu yanlıştan dönün; medyayı, yerel
basını bitirme planlarını yapmayın. Zor günler geçiren
yerel gazeteleri destekleyelim, yaşatalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
39.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 26
Ekim-4 Kasım tarihleri arasında Romanyada gerçekleştirilen
Dünya Bilek Güreşi Şampiyonasında dünya şampiyonu olan
Yusuf Ziya Yıldızoğlunu tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Ben sporcunun zeki, çevik,
aynı zamanda ahlaklısını severim. ifadesini kendisine ülkü
edinmiş çok kıymetli bir kardeşimiz şu an Gazi Meclisimizin
misafir locasında aramızda bulunmaktadır. Kendilerine Hoş
geldin. diyorum.
Geçmiş dönem Bayburt Ülkü Ocakları
Başkanlığımızı yapan Bilal
Yıldızoğlunun evladı Yusuf Ziya Yıldızoğlu
26 Ekim4Kasım tarihleri arasında Romanyada yapılan Dünya Bilek
Güreşi Şampiyonasında İstiklal
Marşımızı okutarak bayrağımızı
dalgalandırmıştır, dünya şampiyonu olmuştur.
Kendisini ve tüm Bayburtlu hemşehrilerimizi canıgönülden kutluyorum,
başarılarının devamını diliyorum. Allah yolunu
açık eylesin. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
40.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, iktidarı bir yandan 11 Kasımda 11
milyon fidan dikimi kampanyasıyla övünen diğer yandan da Bursa ili
75. Yıl Mahallesinde plan değişikliği yaparak 4.700
metrekarelik yeşil alanı Dinî eğitim tesisi adı
altında imara açan uygulamalarıyla ortaya koyduğu
çelişkilere son vermeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
11 Kasımda 11 milyon fidan dikme
kampanyası başlatıp bununla övünen iktidar, bir yandan da mevcut
yeşil alanları yok etmeye devam ediyor. Örneğin, Bursada
Uludağın eteklerinde, ormanlık alana bitişik 75. Yıl
Mahallesinde plan değişikliği yapılarak 4.700 metrekarelik
yeşil alan Dinî eğitim tesisi adı altında imara
açılıyor. Yeşil Bursayı beton Bursaya çevirdiğiniz
yetmedi mi diye soruyorum ve iktidarı uygulamalarındaki bu
çelişkilere son vermeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kavuncu, sonradan girdiniz
ama yine de söz veriyorum.
41.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, 11
Kasım Millî Ağaçlandırma Gününde hemşehrilerinin bir saat
içerisinde 303.150 fidanı toprakla buluşturarak dünya rekoru
kırdığına ilişkin açıklaması
EROL KAVUNCU (Çorum) Teşekkür ediyorum,
tevafuk oldu.
Evet, 11 milyon fidanı idrak edememişsiniz
anlaşılan. Geçtiğimiz pazartesi günü Tarım ve Orman
Bakanlığı tarafından başlatılan Geleceğe
Nefes Programı çerçevesinde 11 milyon fidan, Türkiyenin 2023
noktasında toprakla buluştu. Bu kapsamda, Çorumlu
hemşehrilerimiz bir saat içerisinde 303.150 fidanı toprakla
buluşturup dünya rekoru kırarak tarihe geçmiştir. Guinness
Rekorlar Kitabına adını altın harflerle yazdıran
Çorumlu hemşehrilerimiz için Çorumlunun yaptığını
herkes yapamaz. diyoruz. Kıyametin kopacağını dahi haber
alsanız elinizdeki fidanı dikiniz. ilahi fermanıyla
Ormanlarımız bize dedelerimizden miras kalmadı, onu çocuklarımızdan
ödünç aldık. diyerek ağaç sevgisini bir seferberlik hâline
dönüştüren başta Çorumlu hemşehrilerimiz olmak üzere aziz
milletimize şükranlarımı sunuyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97
Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Cavit Arı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin tümü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, tüm Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
2019 yılı merkezî yönetim gider bütçesi
olarak 961 milyar lira öngörülmüştü. Yine, 2019 yılı merkezî
yönetim gelir bütçesi olarak 880 milyar lira öngörülmüştü. Bu bütçe
düzenlenirken de 81 milyar lira dolayında bir bütçe
açığıyla bütçe düzenlendi 2019 yılı için. Gelinen
noktada ne oldu dersek: Gelinen noktada, bütçe açığı olarak
hedeflenen 1,8 oranı daha şimdiden yüzde 2,9 oranına yükselmiş
yani tutturulamayan bir bütçe var. Bu durumda, bütçe açığı 81
milyar lira olarak hedeflenmişken neredeyse 2 katına
çıkmış bir bütçeden bahsediyoruz. Ayrıca, 2019
yılında faiz gideri olarak 117 milyar lira hedeflenmişti.
Görüyoruz ki bu rakam da yine aşılmak üzere.
Bu oranlar yönünden baktığımızda,
2020 yılı merkezî yönetim bütçesini değerlendirir isek gelir
bütçesi olarak 950 milyar lira, gider bütçesi olarak 1 trilyon 96 milyar lira
planlandı. Yani bu durumda, yaklaşık 139 milyar lira bütçe
açığıyla yapılmakta olan bir bütçeden, 2020 yılı
bütçesinden bahsedebiliriz. Biraz önce saydığım ve
tutturulamayan oranlar yönünden bakarsak eğer, ekonomi aynı
şekilde devam eder ve yine aynı şekilde ekonomik
başarısızlığınız devam ederse bütçe
açığının önümüzdeki dönemde yaklaşık yüzde 4,7
veya yüzde 5 dolaylarında olacağı öngörülmekte. Yine, rakam
olarak 220 milyar lira civarında bir bütçe açığı bizi
bekliyor değerli arkadaşlar. İşte, böyle bir kötü ekonomi
yönetimiyle karşı karşıya bulunduğumuzu, sizlerin
açıkladığı resmî verilere göre burada ifade ettiğimi
de bilmenizi istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, böyle bir
ekonomi var. Bu ekonomiyi ayakta tutabilmek ve canlandırabilmek için
bazı şeylere ihtiyaç var. İşte, AK PARTİ
iktidarının yapmış olduğu bazı yenilikler de
bugünlerde önümüzde, hep beraber yaşayacağız. İşte
bunlardan bazıları, bugün görüşülmekte olan teklifle getirilen
ve daha önce hiç uygulaması olmayan yeni vergiler değerli
arkadaşlar. Şu an, sayenizde, Türkiye üç yeni vergiyle
karşı karşıya kalacak. Bunlardan bir tanesi dijital hizmet
vergisi, diğeri konaklama vergisi, üçüncüsü de değerli konut vergisi.
Ayrıca, banka ve sigorta muameleleri, gelir vergisi oranları ve tapu
harç oranlarına da tesir edecek şekilde yeni oranlar da
yürürlüğe girmek üzere. Yine, gelir vergisi dilimlerinde de
artışlar sayenizde vatandaşımızı beklemekte.
Değerli arkadaşlar, dijital hizmet
vergisinin konusu: dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri; sesli,
görsel veya dijital herhangi bir içeriğin (bilgisayar programları,
uygulamalar, müzik, video gibi) elektronik cihazlara kaydedilmesi;
kullanıcıların birbiriyle etkileşime geçebilecekleri
dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri
olarak ifade edilmekte. (1)inci fıkrada sayılan hizmetlere yönelik
dijital ortamda dijital hizmet sağlayıcıları
tarafından verilen aracılık hizmetleri de dijital hizmet
vergisine tabi tutulmakta. Bu hizmetin tabii sınırları
Türkiye'de sunulacak hizmetler.
Peki, bu kanunun mükellefi ve sorumlusu kim?
Dijital hizmet vergisinin mükellefi -öncelikle, sizin
hazırladığınız teklifte- dijital hizmet
sağlayıcılarıdır. demektesiniz. Ancak bu 3ncü
maddenin devamında, Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının,
iş yerinin, kanuni ve iş merkezlerinin bulunmaması halleri ile
gerekli görülen diğer hallerde Hazine ve Maliye Bakanlığı,
vergi alacağının emniyet altına alınması
amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanlar ile işleme ve
ödemeye aracılık edenleri verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir.
cümlesi de bulunmakta.
Değerli arkadaşlar, sanki, ilk
bakışta hedefte dijital hizmeti sağlayan yabancı firmalara
vergi getirmiş gibi bir izlenim oluşmakta ise de görüyoruz ki
sonunda, ilgili maddenin son fıkrasında, Türkiye'de bu işe
aracılık edenler sonuçta vergilendirilecek kişiler. Yani iş
dönüp dolaşıp bizim vatandaşımızı bulacak. Önce
bu işe aracılık eden firmalar vergiden sorumlu olacak, sonuçta
da neticede bu hizmetten yararlanan vatandaşımızın da
üzerine yeni bir vergi binmiş olacak.
Yine, maddede
tutabilir. hükmü ifade edilmekte.
Ya,
tutabilir. ne demek arkadaşlar? Bir kanun ya kati olarak hüküm
ifade eder ya da etmez. Şimdi,
tutabilir. derken siz Hazine ve Maliye
Bakanlığına bir yetki veriyorsunuz ve sonuç itibarıyla
diyorsunuz ki:
sorumlu tutabilir. Yani bu, keyfîlik demektir.
Şimdi, kimine göre bu sorumluluğu
yükleyecek, kimine göre yüklemeyecek anlamı çıkar.
Dolayısıyla böyle, keyfîlik yükleyecek bir fıkra, madde olmaz
değerli arkadaşlar.
Yine, Türkiyede hasılatı 20 milyon Türk
lirasından fazla olanlar veya dünya genelinde hasılatı 750
milyon eurodan veya muadili yabancı para
karşılığı Türk lirası kazancı olanlar
dijital hizmet vergisi kapsamına dâhil edilmekte. Yine, bununla ilgili
artış oranları veya indirimler konusunda
Cumhurbaşkanına yetki tanınmakta.
Verginin oranı ise yüzde 7,5 değerli
arkadaşlar. Yine, bu konuda da yüzde 1e kadar indirme veya 2 katına
kadar artırma konusunda Cumhurbaşkanına yetki tanınmakta.
Değerli arkadaşlar, şimdi Vergi
güvenliği başlıklı 7nci maddeye göre, bu vergiden sorumlu
olan kişilerin ilandan itibaren otuz gün içinde bu yükümlülüklerini yerine
getirmemesi hâlinde Hazine ve Maliye Bakanlığınca bu hizmet
engellenebilmekte. Şimdi, örneğin internet üzerinden bir hizmet
sunulmakta ve vergi ödenmedi diye Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafından bu hizmet durdurulabilmekte. Değerli arkadaşlar, bu
hüküm, esasen bir keyfîlik demektir çünkü Hazine ve Maliye
Bakanlığı bir idaredir, idareye böyle bir yetkinin verilmesi,
sonuçta gün gelir keyfîlik doğurur. Eğer bu konuda bir hizmetin
durdurulması kararı alınacaksa bununla ilgili bir yargı
kararının olması esas olmalı. Aksi hâlde, beğenilmeyen
birtakım yayınlar için Efendim, işte, vergisiyle ilgili
yükümlülüklerini yerine getirmedi. denilerek hizmet durdurulabilir.
Değerli milletvekilleri, ikinci olarak
getirilen ve bana göre Türk vatandaşını yani bu ülkede
yaşayan herkesi çok yakından ilgilendiren en önemli düzenlemelerden
bir tanesi de konaklama vergisi adıyla getirilen bir vergi. Şimdi,
otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane ne sayarsanız,
benzeri işletmelerde geceleme hizmetinden yani konaklayandan alınan
yeni bir vergi getirmektesiniz değerli arkadaşlar.
Bakın, son dakikada Komisyona sunulan önergeyle
birlikte beş yıldızlı bir otelde konaklayan bir kişi
günlük fazladan 18 lira ödemek zorunda kalabilecek. Dört
yıldızlı otelde günlük 12 lira şeklinde devam ediyor.
Şimdi, şöyle söyleyeyim: İlk başta, konaklama vergisinin
mükellefi hizmeti sunandır yani otel işletmecisidir.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
örneğin, turizmle uğraşan birçok otel müşterileriyle, tur
acenteleriyle zaten anlaşmalarını yaptı ve
çoğunluğu parasını aldı. Şimdi siz, onlara yeni
bir vergi getirerek müşterisine yansıtamayacağı külfetler yüklemektesiniz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, otel işletmecileri bu vergiyle
karşı karşıya kalmakta ancak süreç içerisinde de sonuçta bu
işletmeler bunu müşterisine yansıtacak. Dolayısıyla bu
işten hem otel işletmeleri zarar görmekte hem de sonuçta buradan
yararlanan müşteri zarar görmekte.
Değerli arkadaşlar, şimdi, oteller
yönünden baktığımızda da örneğin beş
yıldızlı bir otelin uyguladığı ücret farklı,
diğer otelin uyguladığı ücret farklı olabilmekte.
Özellikle de bu yasadan -çıkarılırsa- bu vergiden şehir içi
otelcileri daha çok etkilenecek, küçük otel işletmeleri daha çok
mağdur olacaklar çünkü siz sabit rakamlar koyarsanız iki
yıldızlı, üç yıldızlı otele vatandaş
geldiğinde, otelin alacağı ücret zaten belli. Yani bunun
içerisinden siz 6 lira, 8 lira, 10 lira gibi rakamlar aldığınızda
o otel için ciddi bir zarar demektir, bundan sonrası için söylüyorum.
Şimdi Bu tip vergiler Avrupa ülkelerinde de
var. denilmekte. Evet, oralarda da var ama oralarda bunlar genelde yerel
yönetimler yani belediyeler tarafından uygulanan vergilerdir çünkü yerel
yönetimler genelde şehre gelenlere hizmet ettiği için, sonuç
itibarıyla özellikle belediyelerin gelir kalemleri arasında
sayılır. Adına turizm parası ayakbastı parası
ne derseniz deyin, sonuç itibarıyla bu paralar belediyelere ödenmeli. Siz,
şimdi sadece genel bütçeye gelir elde etmek üzere bir vergi
çıkarmakla uğraşmaktasınız. Eğer biz bu konuda
samimiysek ve turizmi düşünüyorsak gelin, sadece yabancıdan bu
parayı alalım ve yabancıdan alacak olduğumuz bu parayı
da belediyelere aktaralım. Böylelikle hem turizmi
canlandırmış oluruz hem vatandaşımızı yeni
vergilerden kurtarmış oluruz hem de böylelikle, otelcilerimizin yeni
külfetlerle karşılaşmasını önler, belediyelerimize de
yeni gelir kaynakları sağlamış oluruz.
Bu anlamda en önemli düzenlemelerden bir tanesi,
vatandaşımızı ve turizmi etkileyen konulardan biri bu
konaklama vergisidir. Benim önerim, öncelikle bu düzenlemeden bir an evvel
vazgeçmenizdir. Bu düzenlemeden kesinlikle vazgeçilmesi gerekir değerli
arkadaşlar.
Yine, her noktada gelir elde etmeye
çalışmaktasınız. İşte bunlardan bir tanesi de
hakemlerle ilgili; profesyonel liglerde maç yöneten hakemlerin
aldığı ücretlerle ilgili vergi düzenlemesi getirilmekte.
Yine, Avukatlık Kanunuyla ilgili bir düzenleme
var. Karşı taraf vekâlet ücreti olarak ifade edilen ve
Avukatlık Kanununda 164üncü madde olarak geçen, karşı tarafa
ödenmesi gereken yani bir avukatın müvekkili adına takip ettiği
bir davada kazandığı davanın avukatlık ücretinin veya
bir icra takibindeki avukatlık ücretinin müvekkile ödenmesi hâlinde,
müvekkilinin vergi mükellefiyetini yerine getirilmesiyle ilgili bir hüküm
buraya getirilmekte.
Değerli arkadaşlar, getirilen bu
düzenlemenin pratikte çok kolay olmayacağını ifade etmek
istiyorum çünkü birincisi, her müvekkil vergi mükellefi olmayabilir;
avukatın vergi mükellefi olan müvekkili de olabilir, olmayan da olabilir.
Bu durumda uygulanması çok kolay değil. Kaldı ki
karşı taraf vekâlet ücreti olarak ifade edilen kısım,
Avukatlık Kanununun 164üncü maddesi gereğince avukatın
hakkıdır. Değerli arkadaşlar, avukatların
yıllarca vermiş olduğu mücadele sonrasında elde ettiği
bu hakkın bu düzenlemeyle ihlal edilmesine müsaade etmeyelim. Bununla
ilgili de 16 Mayıs 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesine avukatlık ücretinin,
karşı taraf vekâlet ücretinin müvekkile ödenip ödenemeyeceği
konusuyla ilgili bir dava açılmış ve Anayasa Mahkemesi,
karşı taraf vekâlet ücretinin avukata ait olacağına dair
hüküm vermiştir. Yani bu durumda, sizin düzenlemeniz hem Avukatlık
Kanununun 164üncü maddesine hem de Anayasa Mahkemesinin bu kararına
aykırılık teşkil etmektedir. Değerli arkadaşlar,
o yüzden pratik uygulaması da olmayacak olan bu maddenin de geri
çekilmesinde fayda var.
Yine, gelir dilimleri kalemleriyle ilgili, işte
500 bin lira üzerindeki gelirlerin vergi oranlarının
artırılmasıyla ilgili de birtakım düzenleme getirmektesiniz
oradan da biraz fazla para alalım diye.
Yine, vatandaşımızı, özellikle
bizi izleyen herkesi çok yakından ilgilendiren bir düzenleme daha getirilmekte
ve bu düzenlemenin tüm sorumluluğu da AK PARTİ iktidarına
aittir. Buradan ilan ediyorum: Yarın emlak vergisi borcu ödemeye
gittiğinizde hiçbir belediyeye, belediye başkanına sorumluluk
yüklemeyin diyorum çünkü tapu ve kadastro rayiç bedeli adı altında
Harçlar Kanununda yeni bir düzenleme getirmeye
çalışmaktasınız. Değerli arkadaşlar, bu durumda
pratikte bir gayrimenkulle ilgili iki bedel ortaya çıkacak. Emlak vergisi
değerinden az olmamak üzere, beyan edilen ibaresinden ve emlak vergisi
değeri ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünce yapılan veya
yaptırılan değerlendirme sonucu belirlenmiş bir
değerden bahsedilmekte burada. Yani ne anlama geliyor? Bugüne kadar bir
taşınmazla ilgili herhangi bir işlem
yapılacağında, önce vatandaş belediyeye gider emlak beyan
değerini alır ve ona göre işlem yapar. Ha, farklı, daha
üzerinde bir rakamla işlem yapacaksa o, onun bileceği iştir
ancak emlak beyan değeri resmî bedel olarak kabul edilir. Değerli
arkadaşlar, şimdi ise Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
tarafından yeni bir bedel tespit edilecek. Bu durumda, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünce yeni emlak beyan değeri tespit edilecek,
böylelikle bir gayrimenkule 2 tane resmî bedel ortaya çıkmış
olacak. Bu da gerçekten vatandaşın sıkıntısına
yol açacaktır. Çünkü ilk etapta baktığımızda, emlak
beyan değeri üzerinden işlem yapılırken artık bir
anlamda bu yeni bedel üzerinden işlem yapmak zorunda kalacaktır
vatandaş. Böylelikle belli bir rakam üzerinden işlem yapacakken bir
anda ödemek zorunda kalacağı harç 2 katına, 3 katına
çıkabilecektir.
Değerli arkadaşlar, bakın, uygulamada
bu, sıkıntı yaratır; bir tarafta belediyenin emlak beyan
değeri, bir tarafta yeni belirlenecek olan bedel. Yarın belediyeler -diyecek,
demek zorunda kalacak- Efendim, benim emlak beyan değerim düşük
kaldı, şimdi yeni bir bedel tespit edildi, artık ben yeni bedel
üzerinden emlak vergisi alıyorum veya almak zorundayım. dediği
anda bir anda vatandaşın emlak vergisi değeri 2 kat, 3 kat
artacaktır. Şimdiden ilan ediyorum: Bunun bütün sorumluluğu size
aittir; vatandaşımız ileride fazla fazla emlak vergisi ödemek
zorunda kalmaya başladığı anda belediyelerin bir kusuru
yoktur, sizin sorumluluğunuzdur değerli arkadaşlar.
Yine değerli konut adı altında yeni
bir vergi getirerek oradan da bir şeyler almaya çalışıyorsunuz.
Örneğin değeri 5 milyon TLnin üzerinde olan taşınmazlara
yeni bir vergi getirmektesiniz.
Değerli arkadaşlar, çok önemli
düzenlemeler var. Bunlardan bir tanesi de Toprak Mahsulleri Ofisine Kamu
İhale Kanunundan muafiyet. Değerli arkadaşlar, Toprak
Mahsulleri Ofisi, bilindiği üzere öncelikle üretimde sürdürülebilirlik ve
özellikle kalite ilkeleri doğrultusunda ürün stoklarının
depolanması ve muhafazası amaçlı ve faaliyet alanındaki
ürün piyasasını düzenleme görevi üstlenen bir kurumdu. Şimdi
hepimiz biliriz, Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçinin kara gün dostudur diye
bilinir, bu her yerde böyle yazar ancak bugün çiftçisiyle rekabet etmeye
çalışan bir iktidar ve çiftçisiyle rekabet etmeye mecbur
bırakılan bir Toprak Mahsulleri Ofisiyle karşı karşıyayız.
Bugün Türkiye'de tarımın sorunu, Toprak Mahsulleri Ofisinin
İhale Kanunu hükümlerinden muaf tutulması değildir; bugün
Türkiye'de tarımın sorunu, düzenli, planlı bir tarım
yapılamamasından kaynaklanmaktadır. Siz, Türkiye'de hangi
bölgede hangi ürünün ne miktarda ekilip dikileceğini on sekiz senedir
planlayamadınız. Bu nedenledir ki bazen bir ürün bir yıl para
eder, bazen de ertesi yıl ürün para etmez. İşte ürünün çok para
ettiği dönemde Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girecek, ürün ithal edecek.
Ürün ucuzken, çiftçi perişanken siz ne yapıyorsunuz? O zaman
seyircisiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın lütfen Sayın Arı.
CAVİT ARI (Devamla) Bakın, eğer
çiftçiyi destekleyeceksek önce tarımla ilgili çiftçinin hak ettiği
desteklemeleri doğru düzgün bir şekilde sağlayalım ve de
doğru planlamayla doğru üretimler yaparak çiftçinin hak ettiği
şekilde kazanmasına da katkı koymaya çalışalım
değerli arkadaşlar.
Yine aynı şekilde, Devlet Malzeme Ofisine
de getirilmeye çalışılan bir avantaj var. Bu avantajın da
piyasadaki küçük esnafa sorunlar getirebileceğini ve onları
mağdur edebileceğini ifade etmek istiyorum.
Son olarak borçlanma limitinin
2019
yılında borçlanma limiti 90 milyarken siz borçlanma limitinin 70
milyar daha artırılmasını talep ediyorsunuz. Böylelikle
2019 yılı bütçesinde başlangıçta var olan 90 milyarın
üzerine 70 milyar daha borçlanma koymaya çalışmaktasınız.
Bu da bütçenin doğru yönetilmediğinin ve ekonominin doğru
gitmediğinin en bariz göstergelerinden biridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Bağlayın lütfen.
CAVİT ARI (Devamla) Yine, sizler
tarafından Bütçe Komisyonunda yapılmış olan sunumlarda
gördük ki 2019 yılı içerisinde yeni borçlanma için 70 milyar lira
daha talep edilen miktarın 15 milyar lirasının daha bugünden
kullanıldığı ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla bütçe dengeleri altüsttür.
Sonuç itibarıyla Türk milleti üzerine getirilmeye
çalışılan bu vergi düzenlemelerinden derhâl vazgeçilmesi
gerektiğini ifade ediyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arı.
Değerli milletvekilleri, şimdi
şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz. İlk söz
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğluna ait.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 128 sıra
sayılı torba Yasa Teklifiyle ilgili şahsım adına söz
aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa, aslında bir vergi ve borç alma
yasası. Ne var? Arkadaşlarımız kısmen değindiler.
İşte dijital hizmet vergisiyle ilgili bir düzenleme
yapılıyor. 3 adet yeni vergi getiriliyor: İşte dijital
vergi, konaklama vergisi, değerli konut vergisi. Kambiyo muamelelerinde
banka ve sigorta muameleleri vergisinin oranı binde 1den binde 2ye
çıkarılıyor. Telif haklarıyla ilgili bir şey var, 500
bin liranın üzerinde geliri olanlar artık defter tutmak zorunda
kalacaklar ve vergi diliminde yüzde 40 sınırına girecekler. Buna
böyle bir Ahmet Hakan yasası desek
Telif hakkı alıyor ya
Ahmet Hakan. İsim yani isim, çok şey yapıyor.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) 500 bini
geçenlere.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ahmet Hakan
yasası. Ahmet Hakan kıyameti koparacak şimdi.
Spor yarışmalarını yöneten
hakemlere ödenen ücretlere yönelik istisna kaldırılıyor. Bu
şekilde vergiler geliyor değerli arkadaşlarım.
Ne var başka? Bir de borç almayla ilgili
düzenleme var. Çok önemli, biraz sonra üzerinde duracağım. Bir de
zehirlenme maddesi var. Yani termik santrallerde biliyorsunuz izinler üç
yıl daha uzatıldı. Söz verilmesine rağmen insanlar
zehirlenmeye devam edecek.
Bakın, değerli arkadaşlarım, biz
size yıllardan beri, özellikle 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra
ekonominin iyiye gitmediğini, büyük sıkıntıların
bulunduğunu, radikal birtakım adımların atılması
gerektiğini, bu radikal tedbirleri buraya getirin, hep birlikte bunu
yapalım diye defalarca söyledik ama siz asla bunu kabul etmediniz, Kriz
yok filan diyorsunuz. Ama bu yasa teklifi, bu torba yasa bir başka ad
koyacaksak krizin kabul edilmesi yasasıdır. Sadece bu torba yasa
değil. Yeni Ekonomik Program, damadın açıklamış
olduğu Yeni Ekonomik Program da şu anda görüşmekte
olduğumuz 2020 merkezî yönetim bütçesi de bir krizin itiraf edilmesi
bütçesidir değerli arkadaşlarım.
Tabii, işler iyi gitmeyince, problem olunca
birtakım tedbirler alacaksınız. Nitekim bu tedbirleri
bazıları, IMFnin tedbirlerine benzeterek diyorlar ki: Hükûmet
IMFsiz bir IMF programı uyguluyor. Ne yapar IMF programında, ne
ister IMF? Gelirleri artırın. Zaten herkesin aklına gelecek
şey budur, bir problem varsa gelirleri artırın; bir. Nasıl
artıracaksınız? Vergilerle artıracaksınız. Başka
ne yapacaksınız? Hiç aklınıza getirmediniz: Giderleri
azalt. Giderlerle ilgili hiçbir şey yok, azaltmayla ilgili hiçbir
şey yok, israfa devam ediliyor, yine taşıtlar
alınıyor, transferler; hepsi devam ediyor, hiçbir şekilde gider
azaltma söz konusu değil. Azaltılamaz çünkü -yani 2023 dediğiniz
şurada göz açıp kapayana kadar geçecek- yeni seçimler kapıda.
Dolayısıyla azaltamıyorsunuz.
Bu vergi düzenlemeleriyle bir senede
toplayacağınız para 6 milyardır. Bunlar devede kulak bile
değil değerli arkadaşlarım çünkü sizin maliyeniz zaten
gitmiş, batmış; bu şekilde düzeltme şansınız
yok. O nedenle, aslında bu torba yasada da görüşmekte olduğumuz
bütçede de müthiş borçlanma hamleleri görüyoruz.
Bakın, 2019 yılında bütçe
çıkarılırken merkezî hükûmetin açığı 81 milyar TL
olarak gözüküyordu, dolayısıyla 81 milyar TL kadar borçlanma yetkisi
aldı; kanunlar bu şekilde. Daha sonra bunlar yetmedi,
yetmeyeceği de belliydi. Yine kanunlar düzenlenmişti; önce Maliye
Bakanı yüzde 5, sonra Cumhurbaşkanı yüzde 5 artırdı 90
milyar TL oldu. Ama eylül ayı sonunda Türkiye çoktan 114 milyar TL zaten
borçlanmıştı. Şimdi burada bir madde getiriyorsunuz;
bunlardan sonra yani 90 küsur milyar TLlik borçlanma limitinden sonra, yasal
borçlanma limitinden sonra 70 milyar TLlik daha borçlanma hakkı
istiyorsunuz, yetkisi istiyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu, usulen
de mümkün değil. Torba yasanın bir maddesiyle bu şekilde, 70
milyar değil kaç lira olursa olsun, gider artırıcı bir
düzenleme yapamazsınız; bunun için ek bütçe getirmeniz gerekiyor ama
siz getirmiyorsunuz. Anayasayı biz böyle yorumladık,
çoğunluğumuz da var; mesele bitti. diyorsunuz ama bunlar böyle
değil değerli arkadaşlarım, zaman geçecek, bunların
hepsi önünüze konacak.
Bakın değerli arkadaşlarım, siz
geçen sene, aslında, YEPte, Yeni Ekonomi Programında, bütçe
öngörülerinde ve Cumhurbaşkanlığı programında da
2019un 125 milyar TL borçla kapanacağını söylüyordunuz. Hiç de
öyle değil, 2019da -hiç hesapta olmayan- Merkez Bankasından 100
milyara yakın para çektiniz yani o kefen parasını dahi çektiniz.
Efendim, imar affı çıkardınız, oradan 20 milyar geldi;
bedelli askerlik ve vergi prim affı getirdiniz. Dolayısıyla en
az 130 milyar TL, belki de biraz daha fazla, bütçede falan hiç olmayan,
düşünülmeyen gelir geldi. Aslında 125 milyar değil, 70 milyar
borçlandığınız için 90+70=160 milyar, 130 daha koyun, 290
milyar TL 2019da borçlandınız. Hâl böyleyken bütçeye ne koydunuz
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Biz 2020
yılında 139 milyar TL açık vereceğiz, bu kadar
borçlanacağız. Ya, bu bunlar gerçekçi değil. Hâlâ
başınızı kuma sokuyorsunuz. Böyle olmaz, bir problemi
tanımlamadan ona bir çare bulmak mümkün değil değerli
arkadaşlarım.
Bakın, bu ülkenin 453 milyar dolar
dış borcu var; bunun 160 milyar doları kısa vadeli, bir
sene içinde ödemek durumundasınız değerli arkadaşlar. Bu
yetmez, içeride müthiş bir borç çevireceksiniz, 139 milyar değil. O
paralar, 2019da gelecek paralar gelmediği için, asgari, en azından
350 milyar dolar açık vereceksiniz ve borçlanmaya gideceksiniz. Peki,
bunları nasıl yapacaksınız? Bir taraftan kamu
bankalarını Merkez Bankası marifetiyle değişik
şekillerde fonlandırarak onları Mevduat faizlerinin
altında kredi verin. diye zorlayacaksınız, öbür taraftan da
piyasadan 350 milyar TL çekmeye hazırlanacaksınız. Kim olarak?
Hükûmet olarak hazırlanacaksınız. Böyle bir şey mümkün değil
çünkü kamu bankalarının sürekli olarak, devamlı bir şekilde
bu paraları vermeleri mümkün değil, bir yerden sonra duracaklar çünkü
artık yapacak işlem kalmadı, bütün cambazlıklara
rağmen onlar bir yere kadar geldiler. Onlara aslında -adını
koymuyorsunuz ama- para basarak kredi verdiriyorsunuz. Geçmişte
bunları yaşadık değerli arkadaşlarım, 2002
öncesinde bunların hepsi yaşandı bu ülkede ve ağır
bedeller ödendi. Şu anda para basılıyor, görev zararı
bunlar ama özel bankalar bu işe hiç girmiyor. Özel bankalar dediğimiz
aslında yabancı bankalar; hemen hemen hepsi, yerli, millî ne varsa
hepsi sizin döneminizde yabancılara verildi. Onlar vermiyor, onlar piyasa
faiziyle size para verecekler. Bu ne demektir biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Bir taraftan piyasada bankaları Kredi ver. diye
zorlayacaksınız, öbür taraftan da siz paranın en büyük
müşterisi olacaksınız. Olmaz; bu, dışlanma etkisi
olur, faizler artar. Hele hele orta ve uzun vadede faizler müthiş bir
şekilde artar ve artmaya da devam edecektir değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bakın, Türkiye tablosu -felaket
tellallığı yapmayalım- hiç de iyi değil. Yani büyüme
durmuş, yüzde 0,5 olacak -hadi olsun, olmayacak, sıfır olacak
falan ama- yüzde 0,5 olsun, yüzde 0,5. Yüzde 0,5 de 2020ye hedef olarak
koymuşsunuz. Yüzde 14 işsizlik, genç işsizlik oranı yüzde
25 değerli arkadaşlarım. Böyle bir maliyeyle gidiyoruz böyle bir
Türkiyede. Yaptığınız torba yasa da bu değerli
arkadaşlarım. Buradan nereye gideceksiniz? Bu konuyla ilgili hiç
kimse bir şey söylemiyor, bir şey söylemiyorsunuz arkadaşlar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki milletvekili arkadaşlarım,
bunlar yok gibi kabul ediliyor. Deniliyor ki Büyüklerimiz bilir. Bilmiyor
değerli arkadaşlarım büyüklerimiz, gerçekten bilmiyor. Bu, bu
tedbirlerle halledilecek işler değil.
Bakın, geçtiğimiz gün Hazine ve Maliye
Bakanlığı borçlanmayla ilgili üç aylık bir takvim
açıkladı değerli arkadaşlarım, önemli cümleler de
kuruldu orada. Bakın, artık eskisi gibi borçlanamıyoruz. Vade de
müthiş bir şekilde azaldı, faiz de maliyet de korkunç bir
şekilde baskıya rağmen, emir komutayla faizler
düşürülmesine rağmen ciddi bir şekilde arttı değerli
arkadaşlarım.
Başka bir şey daha söyleyeyim size:
Dışarıdan da kolay kolay borç alamıyorsunuz. Şu anda
Hükûmette bu işi bilen insanlar, mesela damat filan şöyle elini
ovuşturuyordur, diyordur ki: Yine Avrupada, Amerikada genişleme
olacak, yine paralar yağacak, gelecek ve yine biz bu işi düzeltiriz.
Öyle bir şey olmayacak değerli arkadaşlarım. Para gelse
bile siz inşaata, betona -ne diyeyim, fazla ağır bir kelime
kullanmayayım- çok yatkınsınız, oraya
yatıracaksınız, yine ciddi problemler ortaya çıkacak
değerli arkadaşlarım. Bakın, ilk defa borçlanıldı
geçtiğimiz günlerde. Avrupada, Amerikada faizlerin neredeyse yüzde
1lerin altına düştüğü bir ortamda kaçtan borçlandık
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bekaroğlu,
tamamlayalım lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Yüzde 5,7; 2
milyar dolar borç aldık, yüzde 5,7den. Tablo bu yani
başınızı kuma gömerek bu tablodan
kurtulamazsınız; bu, Türkiye'nin gerçeği.
Bakın, bir şey yapmak istiyorsanız,
hiç geç değil. Yani Türkiye'de tasarruf yok, bunlar nasıl olabilir?
İnşaat çılgınlığına nasıl son
verebiliriz? Dövizle borçlanmayı nasıl denetleyebiliriz? Yahu
KÖİlerle ilgili, kamu-özel ortaklığıyla ilgili milyarlarca
dolar yük altına girdik, bütçeye koyduk değerli
arkadaşlarım yani bütçeye 22 milyar koyduk, bu parayı
ödeyeceğiz. Böyle bir ortamdayız. Bu şekilde gerçekleri
görmedikten sonra hiçbir yere gidemezsiniz.
Güven filan da yok değerli arkadaşlar,
güven de yok. 2 milyar dolar borçlandığınız 5,7 faiz var ya
bu 5,7nin inanın 3,7si güvenden kaynaklanıyor yani kötü
yönettiğinizden dolayı bu oluyor.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bekaroğlu.
Şahıslar adına ikinci konuşma
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröze ait.
Buyurun Sayın Demiröz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, arkadaşlarımız
aşağı yukarı iki saate yakındır 128 sıra
sayılı Kanun teklifiyle ilgili görüşlerini
açıklıyorlar. Tabii, konu vergi ve Maliye Bakanlığı
veya yeni adıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı olunca çok
fazla siyaset konuşulmuyor. Doğrusu, siyaset de hesap kitabın
arasında kaybolup gidiyor.
Evet, yeni bir kanun teklifiyle
karşınızda bulunuyoruz ama bu kanun teklifi bir reform
değil, öyle bir vergi reformu iddiasıyla karşınıza
çıkmış değiliz. Aynı zamanda, gelir getirici, çok büyük
para kazandıracak, hazineye kaynak sağlayacak bir kanun teklifi de
değil. Biraz sonra maddelerde etki analizleri hakkında bilgi
vereceğim ve bu konuda sizler de buna şahit olacaksınız.
Kanun teklifinin hazırlanmasında
katkısı bulunan başta Hazine ve Maliye
Bakanlığına, onun temsilcilerine, bürokratlarına;
diğer ilgili bakanlıkların torba yasa dediğiniz
maddelerle ilgili olan bakanlıkların bürokratlarına; bu teklif
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken Komisyon Başkanı olan
Lütfi Elvan Bey ve heyetine; ayrıca muhalefet partilerindeki
arkadaşlarımızdan Sayın Aksuya, Sayın
Kalaycıya, Sayın Tatlıoğluna, Sayın Yılmaza,
Sayın Emecana, Sayın Kuşoğluna, Sayın Arıya,
Sayın Hamzaçebiye, Sayın Paylana, Sayın Katırcıoğluna
teşekkür ediyorum çünkü hepsinin katkıları oldu, bu konuda
onların görüşlerini de dinledik, kısmen düzenlemeler
yapıldı, kısmen de Genel Kurul inşallah bu düzenlemeleri
tekrar gözden geçirerek eksik ve yanlışlıkları da
düzeltecek.
Evet, mevcut kanun teklifiyle, 128 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle dijital hizmet vergisini getiriyoruz.
Diğer iki vergi müessesesinin de biri 1319 sayılı Emlak Vergisi
Kanununa ilave edilen değerli konut vergisi, bir diğeri de 6802
sayılı Gider Vergisi Kanunu içine konulan konaklama vergisini
kapsıyor.
Dijital vergi hizmetleriyle ilgili konuşan
bütün arkadaşları dinledim, dünyada örnekleri var, Avrupa bunun
hazırlıklarını yaptı, bazı ülkeler
yasallaştırdı, bazı ülkeler de yasallaştırmak
üzere kanunlarını hazırlamış vaziyette ve herkes
hemfikir. İsimlerini ben saymayacağım, hiçbir çalışma
mekânı olmayan bu kurumlar değişik ülkelerde hizmet veriyor ve
hiçbir vergi ödemeden para kazanıyorlar; buna imkân vermek mümkün
değil. Bu nedenle Türkiyede bu tür hizmetleri verenlerden, Türkiyede
cirosu 20 milyonu aşanlardan, dünya üzerinde de 750 milyon avroyu geçenlerden
yüzde 7,5 dijital hizmet vergisi almak istiyoruz. Eğer bunlardan
alınan bu vergi vicdansızlıksa eyvallah; Sayın Paylan
Vicdansız iktidar vergi alıyor. diye birkaç kere söyledi, eğer
bunlardan vergi almak vicdansızlıksa biz onu kabul ediyoruz, onun için
vicdansız iktidar ifadesini kendisine iade ediyorum.
İkincisi, konaklama vergisi. Bunun da bütün
dünya ülkelerinde örnekleri var. Bugün ülkemize dışarıdan gelen
50 milyona yakın yabancı turist var ve yurt içinden de yapılan
seyahatlerle turizmde Türkiye'nin yıllık geliri TL cinsinden 150-200
milyar civarında. Benim getirdiğim teklifte nispi oran vardı ama
verilen bir önergeyle maktuya çevrildi. Şunu ifade edeyim: Maktu olarak
alınmasında sakıncalar olduğuna biz de kaniyiz, biz de
görüşlerimizi tekrar dile getiriyoruz ve büyük ihtimalle -ki
arkadaşlarım bana onu ilettiler- tekrar nispi orana döneceğiz.
Bu düzenleme yapıldığı takdirde konaklama vergisi de
hasılat üzerinden 1 Nisan 2020den başlamak üzere yıl sonuna
kadar yüzde 1, 1 Ocak 2021den itibaren de yüzde 2 olarak alınmak üzere
inşallah sizin oylarınızla yasalaşacak.
Bir diğer vergi de 6802 sayılı Gider
Vergileri Yasasına koyduğumuz değerli konut vergisi. Bu konuda
da Tapu ve Kadastroyla ilgili Sayın Arı birtakım şeyler
söyledi. 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunuyla bunun herhangi bir
ilişkisi yok. Yani emlak vergileri kendi çapında, kendi arasında
dört yılda bir yeniden değerleme oranının yarısı
kadar artırılıyor.
CAVİT ARI (Antalya) Bugün yok, yarın
olacak mı ileride?
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) Ha, yarın için
ne olur? Ama etik olan, bu işin gerçekten
Tapuya gidildiği zaman
emlak değerine bakıyoruz 300 bin lira, satış 1 milyona
yapılıyor. Yani 1 milyona yapılan satışın harcının
300 bin olarak beyan edilmesi etik olabilir mi? Madem 1 milyona satış
yapılıyor, harcın da 1 milyondan ödenmesi gerekiyor. Bakın
harç oranı binde 20-20, alan satan için binde 40 veya yüzde 4 diyelim,
yüksek bir rakam. Eğer biz bu sistemi oturtabilirsek ya 1/1/2020de yahut
da 2021de belki bir önerge olarak geciktirilebilir. Eğer bunu
geciktirebilirsek tapu harç oranlarını da yüzde 1lere, 1 alana 1
satana diye değiştirmenin uygun olacağı kanaatindeyim.
Ayrıca, gelir vergisiyle ilgili
arkadaşlarımız hep Yüksek, yüksek. diyorlar. 500 bin
liranın üzerinde elde edenler yüzde 40. Eğer bir insan ayda 50 bin
lira kazanıyorsa lütfen yüzde 40lık son dilimi versin. Bunun asgari
ücretle, düşük gelir elde edenlerle ne ilgisi var? Sporcular,
sanatçılar eğer 500 bin liranın üzerinde bir gelir elde
ediyorlarsa lütfen beyanname versinler. Giderlerini de belgelesinler ama
vergilerini de versinler.
500 bin liranın üzerinde şu anda beyan
edenler 46 bin kişi ama yeni yılda sporcular, hakemler,
sanatçılar ve diğer ücret alanlarla birlikte biz bu rakamın 100
bine yaklaşacağını bekliyoruz. Buradan elde edeceğimiz
gelir en fazla 1,5 milyar lira ama biz çok kazanandan alıp bu
paraları nerede harcayacağız? Sosyal alanlarda
harcayacağız. İşte, çok kazanandan alıp az kazanana
vermenin yolu buradan geçiyor.
Ayrıca, özel binek araçlarıyla ilgili bir
maddemiz var. Binek otolarla ilgili, ticari değil. Binek otolarla ilgili
yapılan giderlerin -geçmişte de yaptık, yüzde 50sini gider
yazıyorduk, Maliyedeki arkadaşlar hatırlar- özel
taşıtlarla ilgili giderlerin biz bu defa yüzde 30unu gider olarak
kabul etmiyoruz, kanunen kabul edilmeyen gider olarak vergi matrahına
ilave edilecek ve gelir ve kurumlar açısından vergilendirilecek.
Buradan da beklentimiz en fazla 500 milyon lira, çok
fazla değil ama binek tipi araçların özel işletmelerde bazen
suistimal edildiğini de görüyoruz, yapılan raporlar ortada. Bu
nedenle böyle bir kısıtlama da getirdik.
Bunun yanında, Vergi Usul Kanununda o kadar
çok düzenleme var ki, hiçbir arkadaşımız değinmedi, Vergi
Usul Kanunundaki düzenlemeleri unuttuk. Öncelikle, yapılan bir inceleme
sonunda hazırlanan ihbarnamenin taraflara sunulmasından sonra
herhangi bir aşamada -uzlaşma aşamasında olabilir-
mahkemeye intikal ettiğinde mahkemenin neticesine göre tekrar uzlaşma
müesseseleri getiriliyor. Mahkemeyi kazanana ayrı oranlarda indirim,
mahkeme kaybedilmişse mükellef tarafından daha farklı oranlarda
bir indirim getirilerek uzlaşma müessesesi ve tahsilat sürekli gündemde
tutulmak üzere yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Demiröz.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) Ayrıca, uyumlu
mükelleflere yüzde 5 indirim var. Şimdiye kadar bütün yıl içerisinde
uyumlu mükellefler beyannamesini süresinde verecek, vergisini süresinde
ödeyecek. Herhangi bir nedenle bir unutkanlık, bir gün gecikme bile olsa
yüzde 5lik indirimden uyumlu mükellefler yararlanamıyordu ama getirilen
müessese şöyle: Bundan sonra beyannamelerini süresinde verecek ama ödeme
güçlüğü de çekiyorsa bir sonraki yıl beyanname verilinceye kadar
beyannameler üzerinden tahakkuk edecekleri vergileri ödemek kaydıyla
bunlar da yüzde 5 indirimden yararlanacak.
Vergi Denetim Kurulunda yeniden yapılanmayla
ilgili maddemiz var. Devlet Malzeme Ofisi ve Toprak Mahsulleri Ofisiyle ilgili
maddeler -maddeler geldiğinde konuşacağız- bence çok
yerinde olan maddeler.
Ben bu kanun teklifine bugüne kadar destek verenlere
teşekkür ediyorum, bundan sonra da vereceğiniz destekten dolayı
hepinize teşekkürlerimi arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddelerine geçilmesini
III.
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın Arı, Sayın
Karabıyık, Sayın Hamzaçebi, Sayın Şevkin, Sayın
Kayan, Sayın Karaca, Sayın Hancıoğlu, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Göker, Sayın Tanal, Sayın Sömer,
Sayın Keven, Sayın Ünsal, Sayın Yeşil, Sayın
Kılınç, Sayın Özel, Sayın Purçu, Sayın Özdemir,
Sayın Arık.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
maddelerine geçilmesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97
Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128) (Devam)
BAŞKAN Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, şimdi de birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 29uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ Grubu
adına Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ruştu
Tiryaki, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Mevlüt Karakaya.
Sayın Karakaya aynı zamanda
şahıslar adına beş dakikalık süre kullanma
hakkına sahiptir. Bu iki süreyi birleştirip kendisine on beş
dakika süre tanıyacağım.
Şahıslar adına diğer
konuşmacı Samsun Milletvekili Bedri Yaşar.
İlk konuşmacı olarak İYİ
PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; temel yasa olarak görüşülmesine karar verilen 128
sıra sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1-29
maddelerini kapsayan birinci bölümü hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa bir torba yasa ama önemli bir yasa.
Dolayısıyla ana komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edildi ve orada görüşüldü. Meclis Başkanı tarafından tali
komisyon olarak 4 komisyona daha havale edilmiş ama bu komisyonlarda
maalesef bu görüşülmedi.
Dolayısıyla dijital hizmetlerin vergisi,
vergilendirilmesiyle ilgili konunun bence Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi. Öbür
taraftan, seyahat acenteleri ve Türkiye Turizm Tanıtım ve
Geliştirme Ajansı vesaireyle ilgili düzenlemeler var. Bu konunun da
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi. Öbür taraftan, sermaye
piyasasıyla ilgili, Kombassan veya Yimpaş gibi geçmişte adı
olan şirketlerin bugün yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili bir düzenleme var, onun da bence Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi. Bu da
İç Tüzükün 23üncü ve 34üncü maddelerinin amir bir hükmü ama maalesef
sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Bence bu da yasanın
kalitesini biraz düşürüyor.
Yasa 3 yeni vergi ihdas ediyor. Bunlardan bir tanesi,
biraz önce de söylediğimiz gibi 1 ve 7nci maddeler arasında
düzenlenen dijital hizmet vergisi. Bu düzenlemeleri biz İYİ
PARTİ olarak destekliyoruz. Yeni bir alan ve dünyadaki genel
gidişata, trende, eğilimlere baktığımızda da bu
alan giderek vergilendirilecek. Dolayısıyla oradaki düzenlemeler
şu anda başka ülkelerde uygulanmakta olan düzenlemeleri bir
bakıma esas almış. Bunda da bir sorun görmüyoruz.
Sadece, bu konuyla ilgili olarak yapılan bir
düzenlemeden benim şahsen endişem var ve itirazım var, o da
şu: Ödeme sistemleri işletenleri verginin güvenliği konusunda
sorumlu tutuyor. Hassas bir konu olan ödeme sistemleriyle ilgili olarak bu
kişileri buradan sorumlu tutmak sıkıntı yaratabilir. O
nedenle kanun maddesi görüşülürken bu konu üzerinde tekrar
düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu düzenlemenin buradan
çıkarılması gerektiğine inanıyorum. Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu verginin güvenliğinin sağlanması konusunda eminim bir
başka yöntem bulacaktır.
9uncu maddede konaklama vergisi düzenleniyor.
9uncu maddedeki konaklama vergisiyle ilgili olarak benden önce konuşan
arkadaşlarımız ne tür sorunlarla
karşılaşacağımızı söyledi, detayına
girmiyorum.
Değerli konut vergisi var, 32nci, 39uncu
maddelerde düzenleniyor. Bununla ilgili olarak da cevap verilmesi gereken ve
akla gelen bir sürü soru var. Uygulamada birtakım
sıkıntıların çıkacağını düşünüyorum
ama sonuç itibarıyla özellikle dijital vergiyle ilgili düzenlemeleri
destekliyoruz.
Bu yasaya dair başka bir husus, var olan vergi
kanunlarında ilave düzenlemeler yapıyor, oranları
değiştiriyor. Örneğin serbest meslek erbabının,
ticaret şirketlerinin bilançolarında, defterlerinde kayıtlı
araçlar vesairelerle ilgili olarak birtakım düzenlemeler getiriyor.
Hakemlerle ilgili, sporcularla ilgili düzenlemeler var. Vergi
tabanının genişletilmesiyle ilgili, beyanname verilmesi var.
Toprak Mahsulleri Ofisiyle ilgili düzenleme var. Devlet Malzeme Ofisiyle ilgili
düzenlemeler var. Termik santrallerin bacalarına filtre
takılmamış olması, onlara süre vermeyle ilgili
birtakım düzenlemeler var.
Şimdi, bunları söyledikten sonra, gelmek
istediğim asıl nokta şu: Bu yasa teklifinin özü, esası,
hedefi, amacı ne? Ekonomi yönetimi, önemli bir politika aracı olan
vergiyi kullanarak bütçe aracılığıyla bazı
şeyleri hedefler ekonomide. Ya kaynakların
dağılımının daha iyi yapılmasını
hedefler ya bozulan gelir dağılımının düzenlenmesini
hedefler ya da var olan istikrarın bozulmaması için, onun
sürdürülmesi için birtakım vergi düzenlemeleri yapabilir. Bazı
sektörler arasında dengesizlik varsa onun vergisini azaltabilir veya
yükseltebilir. Ekonomide istenmeyen dışsallıklar varsa
onların önlenmesi için yapabilir. Bütün bunlar makroekonominin
yönetilmesiyle ilgili olarak maliye politikasının
amaçlarıdır. Ama bu yasa teklifi böyle bir hedefi amaçlamıyor.
Bu yasa teklifinin amacı, teklifin 40ncı maddesinde ortaya konulan
ve ne genel gerekçede ne de madde gerekçesinde hiçbir şekilde
zikredilmeyen, adı bile anılmayan borçlanma limitinin
artırılmasıdır. Özellikle maliye politikasıyla ilgili
olarak makro dengeler, mali disiplin bozulmuştur, bu bozulan disiplini en
azından bir müddet daha sürdürebilmek için ek gelire ihtiyaç var; yasa
teklifinin asıl amacı, teması budur, bu vergileri almak
suretiyle, bozulan bu mali disiplini bir miktar daha sürdürebilmek. Ama eminim,
bunu sürdürebilmek o kadar kolay olmayacak, bu da buna yetmeyecek.
Dolayısıyla, bu kanun teklifinin ruhu 40ıncı maddedeki
düzenlemedir ve bununla ilgili olarak da maalesef, ne genel gerekçede ne de
madde gerekçesinde hiçbir açıklama yok.
Oraya bakıyorum, üç dakikam var, çabukça
bitirmem lazım. Söylemek istediğim şey şu: Şimdi, bu
yasa teklifinin, dediğim gibi, asıl amacı bozulan mali disiplini
yerli yerine oturtmak. Ayın 31inde, 31 Ekimde Türkiye Cumhuriyeti
Hazinesi 2020 yılı için kamu borçlanması ve
dolayısıyla da hazine operasyonlarıyla ilgili bir açıklama yaptı.
Bu açıklamadan anladığımız kadarıyla 2020
yılında Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi şu anda toplam iç borç
stokunun yüzde 50sinden biraz daha fazla, 351,2 milyar TLlik bir borcu
çevirmek zorunda. Bunu niçin çevirmek zorunda? Şunun için çevirmek
zorunda: Geçen sene, 2018in Ağustos ayında kurda hareket başladığında
faiz oranları yükseldi, haklı olarak hazine tercihini kullandı,
kısa vadeli borçlanmaya gitti, uzun vadede borçlanırsa, beş
yıllık, on yıllık borçlanırsa oradaki yüksek faizleri
beş yıl, on yıl ödemeye devam edecekti, onu yapmamak için
kısa vadeli borçlandı dolayısıyla 2020 yılına
borçları yığdı. Şimdi, bunların bir
kısmı anapara, bir kısmı faiz. Dolayısıyla bu
yasa, buraya yardım etmek için yapılıyor.
Uzun zamandan beri Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi net
borç ödeyiciydi. 2001 kriziyle ortaya çıkan dönemde yüzde 74lere, yüzde
75lere varan -merkezî hükûmet- millî gelir borç oranı yüzde 30lara,
28lere kadar düşürüldü ama bugün tekrar yükselme trendinde ve bunun
sonucunda da hazinenin iç borçlanma vadesi giderek kısalıyor. Bir ara
71 aya kadar yükselen hazinenin ortalama borçlanma vadesi ağustos
ayında ortaya çıkan durumdan sonra ve kısa vadeli borçlanma
sonrasında ortalaması 58 aya ve dolayısıyla da bugün
itibarıyla aşağı yukarı 28 aya düşmüştür.
Bu, 2001 krizi öncesi seviyelere gelmiştir. Buraya dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Sürem bitmek üzere, bir dakikam var.
Bunun sonucu ne olacak? Şu ana kadar Hükûmet
sürekli olarak Türk bankacılık sistemine Kredi ver, kredi ver, kredi
ver. dedi. Bankacılık sistemi maalesef, bilançolarındaki
dönmeyen kredilerinden dolayı kredi vermeye çok istekli davranmadı
ama kamu bankaları borç vermeye itildi, üzerlerine baskı
yapıldı. Şu an ekonomideki kredi genişlemesi tamamen kamu
bankalarının ortaya koyduğu bir genişleme.
2020 yılında biz şunu göreceğiz:
Artık Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi ve bizi yönetenler diyecek ki: Borcu
bize ver. Borcu bize ver. Borcu bize ver. Çünkü verilebilecek kaynak özel
sektöre giderse hazinenin bu toplam borcu, yüzde 50 üzerindeki borcu çevirmek
için yeterli kaynağı yok. Şu an borç çevirme oranı,
rollover dediğimiz şey yüzde 124lerde, yüzde 125lerde. Tabii,
bunun sonucunda faizler üzerinde bir baskı olacak, faizler üzerinde
baskı olduğu için faizler yükselecek, özel sektör bu konuda çok fazla
kaynak bulamayacak, kaynakların tamamı devlete akacak.
Dolayısıyla yapılması gereken şey şuydu: İç
talep üzerinde yürüyen bir ekonomi modelimiz var bizim. İç talebin
bileşeninin bir tanesi istihdam edilenlerin elde ettikleri gelirler
artı bankalardan aldıkları krediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Bir dakika rica
edeceğim.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Şu anda mevcut
çalışanların işini muhafaza edemediğimiz gibi, son bir
yılda 1,4 milyon kişi işini kaybetti, oradan bir gelir
kaybı var, bankalar da zaten kredi veremiyor.
Dolayısıyla, uzun lafın
kısası, bu yasa, ortaya çıkan bu sözünü ettiğim soruna
kısmi olarak cevap arayan bir yasa. Bu geliri hedefleyen, ekonomide
bozulan dengeleri yerli yerine oturtmayı hedeflemeyen, maliye
politikasını sözünü ettiğim amaçlarla içermeyen -yan etki olarak
belki onlar ortaya çıkabilir- asıl amacı Bu borcu nasıl
çevirebilirim?in cevabıdır bu yasa.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yılmaz.
Şimdi de söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ruştu
Tiryakide.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 128 sıra sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yasa teklifinin ilk 7 maddesiyle yeni bir vergi
ihdas ediyorsunuz. Buna ilişkin mükellefleri ve sorumluları, muafiyet
ve istisnaları, verginin matrah ve oranını, vergilendirmenin
dönemi, beyanı, tarhı, ödenmesi ve güvenliğini düzenliyorsunuz.
Evet, gerçekten de dijital hizmet sunan özellikle çok uluslu şirketler,
yerleşik olmadıkları ülkelerde önemli bir fiziki
varlıkları olmadan ticari faaliyette bulunuyor ve faaliyette
oldukları ülkede kamu gelirlerine hiçbir katkı sunmuyorlar. Bu
şirketlerin gelirleri oranında adil bir vergi vermeleri
gerektiğine hiç kuşku yok. Bu konuda bir mevzuat eksikliği var.
7 maddelik bu düzenleme bu derde ne kadar derman olur, elbette bunu zaman
gösterecek. Dolayısıyla dijital hizmet sunan çok uluslu
şirketlerin gelirleri oranında adil bir vergi ödemelerine
karşı değiliz ama asıl sorun şu: Yeni bir vergi ihdas
ediyorsunuz ve bu vergi bütün dünyada tartışılıyor ancak
kimse tam olarak, bu konuyu derli ve toplu olarak çözebilmiş değil.
OECDde de tartışılıyor, Avrupa ülkelerinde de
tartışılıyor. Az evvel bir vekil arkadaşımız
söyledi, yalnız Fransa gibi birkaç ülkede uygulamaya geçti. Bunun bir tek
açıklaması var, yeterince tartışılmadan bu verginin
getirilmesinin bir tek açıklaması var: Acilen yeni gelire
ihtiyacınız var, gerisi teferruat, yeter ki yeni bir gelir elde
edilsin.
Yine, Komisyonda
arkadaşlarımızın üzerinde ısrarla durduğu bir
konu var, o da Hükûmetin hasılat esaslı vergi konusunda ısrar
etmesi. Evet, bunu siz bulmadınız, bundan önce de hasılat
esaslı vergiler vardı fakat getirdiğiniz her düzenlemede kazanç
üzerinden değil, hasılat üzerinden vergi almaya devam ediyorsunuz.
Oysa herkes bilir ki bazı sektörlerde hasılat çok yüksek de olsa
kazanç çok düşük olabilir, bazı sektörlerde hasılat çok
düşük de olsa yüksek kazançlar elde edilebilir. Dolayısıyla
hasılat üzerinden değil, kazanç üzerinden bir verginin adil
olduğunu düşünüyoruz.
Teklifin 4üncü maddesinde diyorsunuz ki: Çok
uluslu şirket dijital hizmetten Türkiyede 20 milyon TL ve üzerinde
hasılat elde ettiyse veya yurt dışında 750 milyon avro ve
üzerinde gelir elde ettiyse vergilendirilecek. Bu hasılat
eşiğini neye göre belirlediniz? Amaç, adını anmadan
bazı şirketlerin hedef alınması mı; bu hasılat
eşikleri belirlenirken sektörün dengeleri gözetildi mi, bunları
bilmiyoruz.
Bir başka soru şu: Teklifin 5inci
maddesine göre vergi, hasılatın yüzde 7,5u olacak. Ancak asıl
sorun şu: Cumhurbaşkanlığı bunu yüzde 7,5tan yüzde
1e veya yüzde 7,5tan 15e kadar çıkarabilecek. Bu ne demek? 1 milyar
avrodan 10 milyon avro da isteyebilir, 150 milyon avro da. 1 milyar avrodan 63
milyon TL de vergi alabilirsiniz, 952 milyon TL de. Böyle bir skala olmaz.
Cumhurbaşkanlığına böyle bir yetki verilemez.
Yine, teklifin 7nci maddeleriyle göre vergi
yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere sundukları dijital hizmetler bir
vergi güvenliği olarak engellenebilecek. Buna da Maliye ve Hazine
Bakanlığı karar verecek. Evet, bu da bir sansür sonucunu
doğurabilir. Umarız böyle bir sonuç doğurmaz.
Teklifin 9 ve 10uncu maddeleriyle yeni bir vergi
daha ihdas ediyorsunuz, konaklama vergisi. Geçen hafta burada söylemiştim,
üç, dört, beş yıldızlı otellerde kişi başı
18 TLlik bir vergi öngörüyorsunuz. O arada otel fiyatlarının farkından
bahsetmeyeceğim ama şunu söyleyeyim -Sayın
Cumhurbaşkanı 3 çocuklu bir aileden bahsediyor, 3 çocuğu
teşvik ediyor- 2 çocuklu bir aile için söyleyeyim: On gün tatil
yaptıklarında 720 TL vergi verecek 4 kişilik bir aile.
Şimdi diyebilirsiniz ki bu vergiyi aileler
vermeyecek. Kim verecek? Otel sahipleri verecek. Peki, otel sahipleri bunu
yansıtmayacaklar mı? Elbette yansıtacaklar. 4 kişilik bir
aile on günlük tatile gittiğinde bugünden sonra 720 TL vergi verecek.
Eğer bu konuda bir düzenleme yapmak istiyorsanız
bence gözden geçirin. Neden? Çünkü turizm sektörü en önemli gelir kalemlerinden
birisi ve Türkiye'nin cazip olmasının nedenlerinden birisi de otel
fiyatlarının uygunluğu. Bu düzenleme geçerse Dimyata pirince
giderken evdeki bulgurdan olabilirsiniz.
Son olarak, bir şey daha yapıyorsunuz:
Vergi diliminde 4üncü bir dilim daha getiriyorsunuz. Bu, büyük iş
insanlarını değil, inanın beyaz yakalıları
vuracak. Yine geçen hafta söyledim, ülkemizin en zeki gençleri, en yetenekli
gençleri ABDye, Avrupaya gidiyorlar. Yurt dışına gitmeyip
işe atılmış olan bu gençleri, bu genç iş
insanlarını bu değişiklikle emin olun yurt
dışına göndermeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, teklifin birinci bölümüyle ilgili olarak
özetle söyleyeceklerim bunlar. Arkadaşlarımız
ayrıntılı olarak bu konudaki fikirlerimizi sizlerle
paylaşacak. Fakat sürem yettiğince birkaç konudaki görüşlerimi
paylaşmak isterim. Özellikle yargılamalar konusunda büyük sorunlar
yaşıyoruz, bu konuda görüşlerimi kısaca sizinle
paylaşacağım. Şimdi, öteden beri yargı üzerine
eleştiriler var. Hiçbir siyasi parti yoktur ki geçmişten bugüne kadar
yargıyı eleştirmemiş olsun. Peki, bu eleştiriler
sırasında en yaygın duyduğumuz söz ne? Öteden beri herkes
yargının siyasallaşmasından bahseder. On yıl önce de,
yirmi yıl önce de, otuz yıl önce de bu böyleydi; yargı siyasal
kararlar veriyor. Doğru mu? Elbette doğru, yargı siyasal
kararlar veriyor ama bence bugün başka bir sorun var, o da şu: Bir
süredir, daha spesifik hâle getirelim, 2009 yılından beri bence
yargının siyasallaşmasından değil, siyasetin
yargı eliyle yürütülmesinden söz etmeliyiz. Ne demek bu? Yargı
yürütmenin emrine o kadar girdi ki tarım müdürlüğü gibi,
bayındırlık il müdürlüğü gibi, millî eğitim
müdürlüğü gibi, sağlık müdürlüğü gibi
İnanın
yargı organlarının bunlardan hiçbir farkı yok. Şimdi,
bunun üzerine siz ne yaptınız? Bir de 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra, yargısal hiçbir karara dayanmadan binlerce
savcı ve hâkimin görevine son verdiniz ve bunların yerine partili hâkim
ve savcıları atadınız. Şu anda adliye koridorlarında
yüzlerce partili hâkim ve savcı var. Evet, görevden alınan hâkim ve
savcıların önemli bir bölümü, haksız ve hukuka aykırı
bir şekilde atanmıştı. Evet, görevden aldığınız
hâkim ve savcıların önemli bir bölümü haksız ve hukuka
aykırı bir şekilde yükseltilmişti, buna kuşku yok. Ama
bunların önemli bir bölümünü siz göreve aldınız ve neredeyse
tamamını görevde siz yükselttiniz. Hatta
Cumhurbaşkanımız tarafından zırhlı araç tahsis ettiniz
bu hâkim ve savcılara. Yargısal hiçbir karar olmadan, disiplin
hükümlerini bile işletmeden, savunma haklarını
kısıtlayarak, yargı yolunu kapatarak bu hâkim ve
savcıları OHAL KHKleriyle ihraç ettikten sonra geri kalan hâkim ve
savcıların kendilerini güvende hissederek bir karar vermeleri mümkün
müydü? Elbette değil ve vermiyorlar. Partili Cumhurbaşkanı
yetmedi, artık partili hâkim ve savcılarımız var.
Barış istiyoruz. diyen akademisyenlere
Kanınızda yüzeceğiz. diyen bir mafya babasına bu hâkim ve
savcılar ne dedi biliyor musunuz? Düşünce ve ifade özgürlüğü
hakkını kullanıyor. dedi. Ama öte yandan Savaşa
hayır, barış hemen şimdi. diyen gençleri, önceki hafta
İstanbulda 9 genci bu hâkim ve savcılar tutukladı.
Ana Muhalefet Partisi Liderine yumruk atan,
sığınmak zorunda kaldığı evi taşlayan
insanlara, herhâlde protesto hakkını kullanıyor diye
düşünmüş olmalı ki, hiçbirisini tutuklamayan mahkemeler
Cumhurbaşkanının bir düğüne katılacağı
sırada konvoyunun geçişi sırasında, yolların
kapatılması nedeniyle Hepsi bir düğün için mi? diyen avukat
arkadaşımızı Cumhurbaşkanı polisleri ne
yaptı? Yüzünü, ağzını dağıttı, yetmedi
savcı tutuklamaya sevk etti. İşte, yargının durumu
budur.
Önceki dönem Eş Genel Başkanımız
Sevgili Selahattin Demirtaşla ilgili haksızlık, hukuksuzluk diz
boyu. Onlarca kez anlattık. Ben 3 tane şeyi söyleyeceğim.
Mahkemeler -bakın, başka bir kavram bulamadığım için
söylüyorum- Selahattin Başkanı, önceki dönem Eş Genel
Başkanımızı tahliye etmemek için her taklayı
attılar. AİHMin tedbir kararını vereceğini
anlayınca, bakın, her duruşmaya katılan Sevgili Eş
Genel Başkanımız ve avukatları 1 kez
katılmadılar, mazeret bildirdiler. O duruşmada ne oldu biliyor
musunuz? Tahliye kararı verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tiryaki, bağlayın
sözlerinizi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, çok anlamlı konuşmalar yapıyor hatip bey; biraz
uzun süre verirseniz yararlanmış oluruz biz de.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Topluyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Şimdi, ardından, AİHMin kararı anlaşılınca
birden, apar topar, bakın, bir konuşma nedeniyle, bir mahkeme, dört
yıl sekiz ay hapis cezası verdi. Böyle bir örnek yok, propagandadan
verilmiş böyle bir ceza yok. Çok kısa süre içerisinde de kesinleştirildi.
Neden? Çünkü tahliye etmek zorunda kalacaktınız Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararından sonra. Ne oldu sonra bir gece
yarısı, biliyor musunuz büyük daireden önce? Bu kez şöyle bir
şey oldu: Apar topar Selahattin Başkanı SEGBİSe
çağırdılar, avukatları arayıp İfadeye
çağırıyoruz. dediler ve gecenin bir yarısında, zaten
yargılandığı bir dosyada, zaten tutuklu olduğu bir
dosyada birden yeni bir tutuklama kararı daha verdiler, aynı
dosyanın tıpatıp aynısı nedeniyle. Mahkemelerimiz ne
yaptı, biliyor musunuz? Şapkadan tavşan çıkaramayınca
tavşandan şapka çıkarmaya çalıştılar.
Şimdi, son olarak Ahmet Altanla ilgili bir
şey söylemek istiyorum Sayın Başkan, Sevgili Ahmet Altanla
ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok anlamlı
konuşuyor. Biraz daha süre verin Başkan, çok anlamlı
konuşmalar dinliyoruz şu anda.
BAŞKAN Bağlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Çok
keserek söylüyorum Sevgili Başkan.
Şimdi, Sevgili Ahmet Altan kısa bir süre
önce yargılandığı İstanbul 26. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından tahliye edildi. Bakın, mahkeme hükümle beraber
tahliye kararı verdi ve bu hükmü kurarken Yargıtayın kararı
doğrultusunda karar verdi. Dolayısıyla hüküm mahkemesiyle
aynı seviyede olan karar aşaması bitti. Ne olacak? Savcı
itiraz etse bile aldığı cezadan daha ağır bir ceza
alamayacak. Kim inceleyecek? İstinaf ve Yargıtay inceleyecek.
Bakın, bir savcı buna istinafa, Yargıtaya giderek itiraz
edebilir. Ne yaptı, biliyor musunuz? 27. Ağır Ceza Mahkemesine
başvurdu, yeni atanmış, birkaç gün önce atanmış bir
hâkim sanki özel olarak atanmış gibi çıktı, tutuklama
kararı verdi. Oysa Benim yetkim yok. demeliydi.
Hâkimlerimiz bir kez daha tavşandan şapka
çıkarmayı başardılar diyorum, yargının durumu
budur diyorum.
Hepinizi gecenin ilerleyen saatlerinde saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tiryaki.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, pek
kısa bir söz talebim olacak müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarıyla
ilgili TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığından talep edilen bilginin gelip gelmediğini
öğrenmek istediklerine ve 128 sıra sayılı Kanun Teklifine
karşı olduklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Önce bir konuda bilgi rica ediyorum. Eksik
olmayın, dünkü işkence tartışmasından sonra bir
duyarlılık gösterdiniz, İnsan Hakları Komisyonuna da bir
yazınız var. Tabii, bazı işler öyle zaman beklemez,
İnsan Hakları Komisyonundan Bakanlığa da var da- bir
dönüş oldu mu, onu merak ediyoruz? Yani üç gün sonra dönüldükten sonra bu
Komisyonun bir kıymeti yok, o anlamda hepimizin bir merakı var. Genel
Kurula bilgi verirseniz sevinirim.
İkincisi, Sayın Başkanım, bu
teklifle ilgili tümü üzerinde konuşma yapan Antalya Milletvekilimiz
Sayın Arı partimizin tutumunu belirtti, biraz sonra da Sayın
Hamzaçebi teknik değerlendirme yapacak. Biraz önce yoklama istediğimiz
vakit bazı arkadaşlar farklı değerlendirmişler, biz bu
teklife karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz bu teklifin
sıfırı tüketme belgesi olduğunu, iflas belgesi
olduğunu, Merkez Bankası dâhil hazinenin boşalmasından
kaynaklı olarak devletin kimi ihtiyaçları için acil paraya
ihtiyacın bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Sarayın
savurganlığının faturasının 82 milyona mal
edilmesini doğru bulmuyoruz. Biraz sonra ve ondan sonra konuşacak
grubumuzun sayın üyeleri teklifle ilgili sakıncaları,
çekinceleri ortaya koyacaklar, teklifin mahzurlarını ortaya
koyacaklar. Benim arzum şudur: Meclisteki bütün sayın
milletvekillerimizden Hükûmetin günahının vebalini 82 milyona
çektiren bu teklife refleks göstermelerini hassaten rica ediyorum. Milletin bir
kabahati yok, vatandaşın bir kabahati yok; kusurlu belli, kusur
sahibi ortada. Bu bakımdan vatandaşlarımızın bu
görüşmeleri çok dikkatle takip etmelerini de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Bağlıyorum Başkanım.
Vatandaşlarımızın da bu 128
sıra sayılı Kanun Teklifi görüşmelerini Türkiye Büyük
Millet Meclisi televizyonundan dikkatle takip etmelerinin çok yararlı
olacağı kanaatindeyim.
Söz verdiğiniz için teşekkür ederim
efendim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mithat Sancarın, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü
iddialarına yönelik TBMM İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığından herhangi bir bilgi dönüşünün
olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Rica ederim Sayın Altay.
Ben de bu işkence iddiasıyla ilgili
duyarlılığınız için özel olarak teşekkür etmek
isterim.
Bu saate kadar Komisyondan bir dönüş
olmadı, çok haklısınız, gecikme kaldırmayacak bir
iddia söz konusu yani geciktikçe Komisyonun devreye girmesinin de bir
anlamı kalmayacak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Komisyonun da bir
anlamı kalmayacak.
BAŞKAN Doğru diyorsunuz.
Bugün artık zaten çalışmaları
bitireceğiz, yarın Komisyon Başkanıyla bizzat
görüşmeyi düşünüyorum. Kendisini arayacağım ve bu konuda
bilgi isteyeceğim. Ayrıca bir an önce talebin yerine getirilmesi için
kendisinden de istemde bulunacağım.
Teşekkürler Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Rica ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dün izah etmiştim
Sayın Başkan, konuşmuştu arkadaşlarımız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97
Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi konuşacaktır.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlarken Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidarların görevi halkın mutluluğunu
sağlamaktır. Bunun için ekonomik politikalar uygularlar, sosyal
politikalar uygularlar, vergi politikaları uygularlar. Amaç, bir yandan
millî geliri artırırken diğer yandan da gelir
dağılımında adaleti sağlamak ve servet
dağılımında daha adil bir servet
dağılımını gerçekleştirmektir. On yedi
yıllık AK PARTİ iktidarları döneminde, AK PARTİ
iktidarları Türkiyede geliri ve serveti yeniden bir
dağılıma tabi tutmuştur. Amaç, gelir
dağılımındaki eşitsizliği gidermek, servet
dağılımındaki eşitsizliği gidermekse elbette ki
bu son derece olumlu bir şey. Ancak kullandığı araçlara
baktığımızda on yedi yılın sonunda daha adil bir
gelir dağılımına, daha adil bir servet
dağılımına sahip bir ülke olduğumuzu söylemek mümkün
değildir. Hangi araçları kullanmıştır AK PARTİ
iktidarları? Banka kredileri, özellikle kamu bankaları kredileri.
Kamu ihaleleri, Kamu İhale Yasasında yapılan her türlü
değişiklik, bütün istisna düzenlemeleri ihalelerin belli kesimlere,
belli kişilere verilmesini sağlamaya yöneliktir. Üçüncü araç,
teşviklerdir. Dördüncü araç, özellikle İstanbul olmak üzere,
büyükşehirlerde emsal ve imar uygulamaları yoluyla birtakım
kişilere kentin rantını aktarmaktır. Beşinci araç,
TMSFdir. El konulup TMSFye devredilen şirketlerin daha sonra hangi
yolla, kimlere dağıtıldığını toplum
bilmemektedir. Bu çerçevede kullanılmış olan bir diğer araç
da elbette ki vergi politikalarıdır.
AK PARTİ iktidarları bugüne kadar vergi
oranlarını düşürmekle övünmüşlerdir. Daha düşük vergi
oranı, daha uygun bir yatırım ortamı. Elbette ki daha çok
yatırım çekeceksek, Türkiyeye daha çok doğrudan yabancı
yatırım gelecekse dünyadaki vergi rekabeti çerçevesinde, Türkiye de
vergi oranlarını aşağıya indirmek suretiyle, daha
uygun bir yatırım ortamı sağlamalıdır.
Şu anda Türkiyede kâr payı üzerindeki
vergi yükü yüzde 35,65tir. Dünyadaki en düşük oranlardan bir tanesidir.
Bu teklifin yasalaşmasıyla bu daha uygun yatırım
ortamı iddiasından bir miktar vazgeçmek suretiyle, kâr payı
üzerindeki vergi yükü yüzde 37,60a çıkacaktır.
Bu paketin tamamıyla, on yedi yıllık
iktidar döneminde, bu saydığım araçlar yoluyla gelir ve servet
dağılımına adaletsiz bir şekilde yapılan müdahalelerin
yarattığı sorunları bir parça toparlayabilir miyiz?
Teklifin amacı budur, on yedi yılın sonunda 3 tane yeni vergi
getirilmesinin başka hiçbir nedeni yoktur.
Türkiye ekonomisinin üçüz açık sorunu
vardır; cari açık, bütçe açığı, tasarruf
açığı. Şu anda cari açık yok, fazla var. diyorlar
ama inanmayın, gelip geçici bir olaydır o. Bu üç sorunu, bu paket
aşmaya yetmeyecektir çünkü ülkede güven ortamı yok. Geleceğe
güvenmeyen hiç kimse yatırım için, üretim için, tasarruf için
adım atmaz.
Neler geliyor bu teklifle vergi olarak? Dijital
hizmet vergisi geliyor, yepyeni bir vergi, değineceğim ona. Ne
geliyor? Konaklama vergisi geliyor.
Ne geliyor? Değerli konut vergisi geliyor. Ama
sanmayın ki bu 3 yeni vergiyle sınırlı, çok büyük vergi
düzenlemeleri var.
Kambiyo muamelelerinden alınan yani döviz
alım ve satımından alınan banka ve sigorta muameleleri
vergisi artırılıyor. Şu an binde 1 bu oran, binde 2ye
çıkıyor, 10 katına kadar artırma konusunda da Sayın
Cumhurbaşkanına yetki veriliyor yani yüzde 2ye kadar. Amaç,
bankalardaki toplam mevduatın yüzde 52si döviz cinsinden mevduattır,
bunu çözmek. Sevgili arkadaşlar, bankalarda döviz mevduatının
miktarı son yıllarda artmıştır. Bakın, 2015
yılına gidin, bu mevduatın toplam mevduat içindeki payı
2014-2015, bu yıllarda yüzde 35lerdedir; şimdi yüzde 51 küsur, yüzde
52dir. Bununla onu asla çözemezsiniz.
Gelir vergisi oranı yüzde 40a
çıkıyor. Evet Yüksek gelirlilerden daha çok vergi
alacağız. diye sosyal yönden savunulabilir ama öte yandan, asgari
ücretli için bu tarifede yapılan herhangi bir iyileştirme maalesef
yoktur.
Konaklama vergisi, buna da değineceğim ama
hemen şunu söyleyeyim: Turizmin içinden gelen bu Bakan olmasaydı
turizm sektörüne bu kadar yük bindirilmezdi. Kısa bir süre önce turizmin
sırtına, konaklama tesislerine binde 7,5 oranında bir turizm
payı getirildi. Şimdi yetmiyor, bazı hizmet işletmelerinde
oransal olarak yüzde 10a kadar ulaşabilen bir konaklama vergisi
getiriliyor.
Dijital hizmet vergisine gelmek istiyorum. Sevgili
arkadaşlar, dijital hizmet vergisi dijital çağın birçok ülkede
yaratmış olduğu bir ortamdan kaynaklanan bir vergidir
diyebiliriz. Yani dijitalleşme, bilgi teknolojilerindeki gelişmeler
bugün bütün ekonomilerin itici gücüdür. Klasik, geleneksel şirketleri,
onları tasarlayan, onları merkezine alan ve sınır ötesi
satışları yani ihracatı hedefleyen bir vergi sistemi
dijitalleşme karşısında çaresiz kalabilmektedir. Bu,
uluslararası iş birliğini gerektiren bir konudur çünkü bu bilgi
teknolojisi şirketleri olağanüstü gelişmiştir, büyümüştür.
Bunlar birkaç ülkede kurulmuş şirketlerdir ve dijital hizmetler
yoluyla birçok ülkede milyarlarca kişiye hizmet vermektedir. YouTubedan
Netflixe kadar, Twittera kadar, diğer birçok uygulamalara kadar sosyal
medyada yer alan birçok şirket vardır. 2006 yılında
dünyanın 10 büyük şirketi içerisinde bilgi teknolojisi
şirketinin sayısı 1 taneyken 2018 yılı
rakamını vereyim, en son o var- 2018 yılında dünyanın
10 büyük şirketi içerisinde 7 tane bilgi teknolojisi şirketi
vardır ve OECD olsun, Avrupa Konseyi olsun bu dijitalleşme
karşısında ulusal vergi sistemlerinin yetersiz kalması
nedeniyle matrah aşınmasının önlenmesi ve kârın bir
başka ülkeye kaydırılmasının önlenmesi için
uluslararası bir iş birliğinin çerçevesini hazırlamaya
çalışmışlardır. Avrupa Konseyi bu konuda
çalışmalar yapmıştır ancak bu organlarda, bu
birimlerde, kuruluşlarda gelişmiş ülkeler
ağırlıklı olduğu için bu çalışmalar bugüne
kadar sonuca ulaşamamıştır. Türkiye, dijital hizmet
vergisinin ilk adımı olarak internet reklam hizmetlerinde yüzde 15
oranında gelir ve kurumlar vergisi stopajını uygulamaya
koymuştur Cumhurbaşkanı kararıyla. Yine, yüzde 15
oranında KDV stopajı vardır, bu da bir kararla uygulamaya
konulmuştur. Şimdi, bu vergiyle, dijital hizmet vergisiyle bu
saydığım bilgi teknolojisi şirketlerinin -birkaçının
ismini verdim- Türkiye'de elde ettikleri kazanç üzerinden vergi ödemeleri
öngörülüyor. Ancak bu kazancın tespiti zor olduğu için, bugün
internet reklam hizmetlerine getirilen yüzde 15lik stopajda olduğu gibi
bir vergi getirilmektedir; verginin oranı yüzde 7,5tur. Ancak bu
yapılırken gelir vergisi ve kurumlar vergisi stopajının
yürürlükten kaldırılması gerekir, aksi takdirde mükerrer vergi
olur. Burada o düzenleme yoktur. Bunu Komisyonda teklif sahibimize sordum,
Gelir İdaresi orada, hiçbir cevap vermediler, böyle bir vergi teklifinin
görüşülmesini ilk defa görüyorum.
Burada asıl üzerinde durulması gereken
konu şudur: Bu şirketlere yapılan ödemelerden, Türkiyedeki
şirketlerin bunlara yaptığı ödemelerden bir stopaj
yapılacak. Vergi sorumlusu olarak, Türkiyedeki bir şirket bu
şirkete reklam verirse buradan yüzde 7,5luk vergiyi kesecek ve vergi
dairesine yatıracak. Bunu ödemezse, Hazine ve Maliye
Bakanlığı bu saydığım şirketlere,
örneğin Netflixe, YouTubea erişimi engelleme kararı alacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi,
sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Arkadaşlar, bu asla kabul edilemez. Bu, yargı kararıyla da asla
kabul edilemez. Yani mahkemeye başvursun, idare böyle bir kararı
almasın da mahkeme kararı versin, asla olmaz arkadaşlar. Benim
özgürlüğümü sen vergi alacaksın diye engelleme hakkına sahip
değilsin. Ben film izleyeceğim; ben YouTubedan müzik
indireceğim, dinleyeceğim, onu izleyeceğim; Meclis
konuşmamı YouTubeda paylaşacağım; vatandaş
birtakım anlarını YouTubeda paylaşacak; e, sen vergi
alamadın YouTubeu kullanma. diyorsun vatandaşa; bunu deme
hakkına sahip değilsin.
Ayrıca, böyle bir yetki asla verilmemeli
arkadaşlar, asla verilmemeli. Eskiden iş yeri kapama cezası
vardı Vergi Usul Kanununda, yürürlükten kaldırıldı;
özgürlüklere aykırıydı, kaldırıldı. Bu, ona
benziyor ve bu madde kötüye kullanılmaya müsaittir. Yarın bu
şirketlerle ilgili herhangi basit bir vergi incelemesiyle tarhiyatlar
yapılır; ihtiyati hacizler, ihtiyati tahakkuklar engellendi, topluma
sunulacak gerekçe: Efendim, vergiyi ödemedi; bak, ödemiyor. Nereden bileyim
ben?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayalım Sayın
Hamzaçebi.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu, kesinlikle
olmaması gereken bir düzenlemedir. Bunu buradan çıkarın.
Anayasaya aykırıdır, vatandaşın hukukuna aykırıdır.
Bu vergi, dönüp dolaşıp ayrıca vatandaşın
sırtına binecektir, onu söyleyeyim size. Kimse, burada Ya, biz
uluslararası şirketleri vergiliyoruz. demesin.
Konaklama vergisiyle ilgili de şunu söyleyeyim:
İnternetten baktım, Bodrumda Merhaba Pansiyon, Etsturla giderseniz
gecelik fiyatı 67 lira. Burada konaklayan bir kişi 6 lira konaklama
vergisi ödeyecek, geceleme ücretine kıyasla oran nedir; yüzde 10. Beş
yıldızlı otelde kalan kişi 18 lira ödeyecek, 300 dolar
desek 1.800 lira; 18 lira nedir; yüzde 1. Çok ağır bir vergi
arkadaşlar. Turizm Bakanı Turizm Bakanlığı yapmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu vergi
buradan çıkıyorsa Turizm Bakanı Bakanlık koltuğunu
bıraksın.
Çok teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Mevlüt Karakayaya ait.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
128 sıra sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüş ve
düşüncelerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, teklif yürürlük ve
yürütme dâhil toplam 54 maddeden oluşmakta; hacimli olmasının
yanında, içerik ve etki alanları itibarıyla da önemli bir değişiklik
teklifi. Neden önemli? Bu teklifte 3 yeni vergi ihdas ediyoruz: Dijital hizmet
vergisi, konaklama vergisi ve değerli konut vergisi. Bu teklifte,
ayrıca, Gelir Vergisi Kanununda, Vergi Usul Kanununda, Gider Vergileri
Kanununda, Harçlar Kanununda, Emlak Vergisi Kanununda
değişiklikler yapıyoruz. Bunların bir kısmı
ekleme, bir kısmı çıkarma, bir kısmı mevcut ifadelerin
değiştirilmesi biçiminde.
Tabii ki bunların çoğu, para ve maliye
politikaları üzerinden önemli makro etkiler oluşturacak düzenlemeler.
Gerek Komisyonda gerekse teklifin bütünü üzerinde yapılan
değerlendirmelerde parti grubumuz adına söz alan değerli
milletvekillerimiz bu konudaki görüş ve düşüncelerimizi samimi bir
dille ifade ettiler, ifade etmeye de bu süreçte devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, teklifin birinci
bölümü ilk 29 maddeden oluşmakta ve ihdas edilen 3 verginin 2si de bu
bölümde. Yeni ihdas edilen vergiler için zor ve tartışmalı konu
ve alanlar tanımlamasında bulundum. Çünkü gerçekten biraz önce
buradan, bu kürsüden değerli konuşmacılar dijital hizmet
vergisiyle ilgili değerlendirmelerde bulundular. Belki konuyla
alakalı olarak birçok görüşü paylaşmam mümkün olmayabilir ama
içinde, değerlendirmelerde ifade edilen çok doğru şeyler de var.
Aslında bu konu küresel bir sorun, güçlüğü
de buradan kaynaklanıyor. Yine bu sorunun çözümü, evet, uluslararası iş
birliğini yani küresel bir çözümü gerektiriyor. Bugün başta OECD
olmak üzere küresel kalkınma ve hatta güvenlik kurum ve
kuruluşlarının ajandalarındaki çözüm bekleyen küresel
sorunların başında gelen bir konudur. Dijital ekonomi bu anlamda
yine uluslararası kuruluşların önemli bir ajandasıdır,
önemli bir gündem konusudur. Dünya barışını tehdit edebilecek
seviyelere ulaşabilecek yapay zekâyı da işin içine
kattığımızda -ki bazı uygulamalar ve bunların
sonuçlarının doğurduğu endişeler bugün en fazla
küresel düzeyde tartışılan konular arasında- yapay zekâyla
bütünleşen dijital sistem ve araçların ilkesel ve etik kuralları
dikkate almadan yapılacak üretimi ve kullanımı, üzerinde en
fazla endişe duyulan konulardan biri.
Değerli arkadaşlar, ekonominin
dijitalleşmesi, ekonomik aktivitelerin, özellikle de ticaretin,
finansın ve hizmet sunumunun elektronik ya da sanal ya da dijital olarak
adlandırabileceğimiz ortam ve mecralara kaymasıyla yaşanan
bir süreci ifade etmekte. Bu yeni ortam ve mecraları oluşturan unsur
esas itibarıyla dijital bazdaki sistemleri, yöntemleri ve araçları
gündeme getirmektedir. Bu yeni sistem, yöntem ve araçlar mevcut
konvansiyonların yerini almakta. Özellikle de 20nci yüzyılın
ikinci yarısından itibaren başlayan ve son çeyreğinde
hızlanan bilgi, iletişim, dağıtım ve üretim
teknolojilerindeki gelişmelerin nimetlerinden 21inci yüzyılın
ilk çeyreğinde önemli ölçüde yararlandık. Buraya kadar olan
kısım, geleneksel ortamlarda yeni araç ve yöntemlerin birbirinden
bağımsız olarak kullanıldığı yani
sistemlerin bütününe taalluk etmeyen, ayrışık bir kullanım
biçimiydi. Teknolojideki yeni gelişmeler, özellikle de nesnelerin
interneti alanındaki gelişmeler ve bu konudaki sistemlerin küresel
bazda bütünleşik hâle getirilmesi, kontrolün elden
çıkmasını da dikkate aldığımızda, önemli bir
sorun ve tehdit alanı hâline gelmeye başlamıştı.
Dün 6493 sayılı Kanundaki
değişiklikler üzerinde konuşurken yine buradan ifade ettim,
bugün elektronik ödeme sistemlerine olan bağımlılık ve yeni
ödeme aracı olarak sunulan kayıtsız ve otoritesiz kripto
paraların kontrol edilememesi veya doğru yönlendirilememesi hâli
gerçekleşirse önemli bir finansal güvenlik sorunu oluşabilecektir. Bu
konular uzadıkça uzar, dibi bucağı da yok, duracağı da
yok aslında. Tüm gayret ve çabalar dijital kıymetin dijital
kıyamete dönüşmemesi üzerine olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, biz bugün burada
dijital hizmet vergisi adı altında yeni bir vergi ihdas ediyoruz.
Bu, doğru ve haklı bir düzenleme mi? Evet, öyle. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, evet, böyle bir vergi ihdasını destekliyoruz. Peki,
bu uygulanabilir mi? Bunun için gayretli bir yaklaşım içinde
olduğumuz açık ancak uygulanması ve sonuç alınması zor
görünüyor. Uygulanması ve sonuç alınması zor uygulama kendi
dinamiklerinden, mecrasından kaynaklanıyor çünkü burada mükellefiyet
kapsamının belli ölçeklerin üzerinde olması belki bunun
uygulanabilirliği açısından bir araç olarak görülebilir ancak
burada uygulamayı güçlendirecek erişimin engellenmesi gerçekten
başka yan sorunlara neden olabilecek, yine iletişimle ilgili ciddi
sakıncaları söz konusu olabilecek. Ancak bununla birlikte büyük
firmalar olması, bu noktada belki daha çok uzlaşıyı devreye
sokarak böyle bir sorunun çözümüne bir katkı sağlayabilecek. Bu
alanın vergilendirilmesindeki asıl sorunun çözümünün
ağırlıklı olarak küresel olması,
ağırlıklı olarak uluslararası iş birliğini
gerektirmesidir.
Vergilemede temel kuralın, her ülkede
yapılan ticari faaliyetlerden elde edilen gelirin ve katma değerin
vergiye tabi tutulması şeklinde olduğunu biliyoruz. Dijital
ekonominin vergilendirilmesinde temel zorluk, gelir getiren faaliyetlerle
ilgili bütün unsurların yani mükellefin, vergi sorumlusunun, kazancın,
kazancın elde edildiği dönemin ve bunun gibi diğer tüm
unsurların zamanında ve tam olarak kavranmasında yaşanan
sorunlardır. Fiziki iş yeri kavramından hareketle dijital
ortam vasıtasıyla gerçekleştirilen faaliyetlerden elde edilen
gelirin vergilendirilememesi bu meselenin odak noktası olup dijital
ekonominin çözüm bekleyen önemli bir boyutu hâline gelmiştir. Zira,
uluslararası düzeyde bu konuda henüz somut bir vergilendirme kuralı
geliştirilememiştir. Bu konuda esasen OECDnin de üzerinde
çalıştığı bir gerçektir. OECD, G20yle müştereken
2013 yılında matrah aşındırma ve kâr
aktarımı adıyla bir proje geliştirdi, 15 kategoriden,
terkipten oluşan bir eylem planı yayınladı ve bu eylem
planının 1inci maddesi de dijital gelirlerin vergilendirilmesi konusuyla
alakalıdır. Bu konuda Mart 2018de Buenos Aireste, G20de Maliye
Bakanlarının yaptığı toplantıda, evet, bir karar
alındı, 2020 yılına kadar uzlaşma -altını
çizerek ifade etmeye çalışıyorum- temelli bir çözüme yönelik
olacağı açıklandı burada getirilecek temel ilkelerin.
Aslında bir rapor yayımladı, yayımladığı bu
raporda muhtemel yöntemlerden bahsetti, etkilerinden bahsetti ama herhangi bir
yöntem ya da tekniği vergilendirme açısından önermedi.
Yine 13-15 Şubat 2019 tarihleri arasında
Pariste yapılan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir grup
milletvekiliyle benim de katıldığım bir toplantıda,
OECD Küresel Parlamenterler Ağı ve NATO Parlamenterler Asamblesi
ortak toplantısında da konu gündeme geldi ve burada çözüm mercisinin
OECD olduğu konusunda ortak bir kanaate varıldı. Özetle, burada
uzlaşının ön plana çıkacağı görünüyor.
Tabii, uygulamada biz ne yapacağız? Evet,
böyle bir vergi talep etmekte haksız mıyız? Gayet tabii,
haklıyız. Bunu vergilendirmeyecek miyiz? Gayet tabii,
vergilendireceğiz. Dünyada tüm ülkeler bu dijital hizmetlerin
vergilendirilmesinin peşinde. Şimdi, biz bir olta attık; tabii,
bu oltaya bakalım, kimler takılacak, nasıl takılacak,
umduğumuzu bulacak mıyız, göreceğiz. Hiçbir şey
yapmamaktansa en azından bu girişimlerin yapılması,
başka zorlamalarla, uzlaşıyla birlikte, bizim olmayan yani bize
hak ettiğimiz hâlde gelmeyen bazı gelirlerin ülkemize- bizim dijital
ekonomi havuzumuzdan haksız yere kazanılmış olan
kazançların bir kısmının da olsa vergilendirilmesi
konusunda böyle bir girişimde bulunulmasının ben faydalı
olduğuna inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, diğer vergi
alanlarıyla ilgili olarak da yine bizim parti sözcülerimiz buradan
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına değerlendirmelerde bulundu.
Maddelerde de bu değerlendirmelerimize devam edeceğiz ama burada bir
konunun daha altını çizmekte fayda var. Yine yasanın bütünü
üzerindeki değerlendirmeler yapılırken Konya Milletvekilimiz
Sayın Mustafa Kalaycı hakikaten sistemden, özellikle kanun yapma
tekniği açısından 5018 sayılı Yasanın
getirdiği yeniliklerin altını çizerek buradaki etki
analizlerinin olmamasından bahsetti. Bu gerçekten çok önemli. Ben 5018
sayılı Yasayı herkesin çok göklere
çıkardığı bir dönemde, zamanda eleştirdim.
Eleştirmemin sebebi şuydu: Buna bir denetim olarak
baktığımızda, aslında Kara Avrupası hukuk
sistemine tabi olan Türkiye'nin, Kara Avrupası hukuk sistemini uygulayan
ülkenin Anglosakson hukuk sistemine uygun bir denetim yapısını
getirmesini eleştirdim.
Elbette 5018 sayılı Yasanın
içerisinde çok önemli, çok güzel uygulamalar var ama maalesef o
uygulamaların biz alana yansıdığını göremiyoruz.
Dolayısıyla denetim alanında bakıldığında
biz 5018 sayılı Yasayla Anglosakson ülkelerin, Anglosakson hukuk
sistemini uygulayan ülkelerin dahi kullanmadığı,
uygulamadığı bir denetim yapısını aldık,
getirdik. Neyi mi getirdik?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Karakaya.
Buyurun.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Şunu getirdik:
Paraya dayalı dış bağımsız denetim sistemini,
dış sistemi, yöneticiye bağlı iç denetçi sistemini getirdik
ve bu anlamda denetim sistemiyle ilgili gerçekten çok ciddi hatalar
yaptık. Ki Anglosakson hukuk sistemini uygulayan ülkeler, başta
Amerika olmak üzere özellikle 2001den sonra yaşanan o Enron dot-com
krizlerinden sonra, kapanan bağımsız denetim şirketlerinden
sonra hibrit sistemlere döndüler.
Bunun da altını bir kez daha çizerek ben
bu çalışmaların, bu yasal düzenlemelerin ülkemiz, ülkemizin
ekonomisi için, ülkemizin insanları için hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karakaya.
Değerli milletvekilleri, şimdi de
şahıslar adına Samsun Milletvekili Bedri Yaşar konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 128 sıra sayılı
Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi de saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, geneli üzerinde konuşan
arkadaşlarımızın söylediği bir söz var Bu yasa
teklifi Borçlar artık döndürülemiyor, 2020nin başında
ödemelerle ilgili ciddi zorluklarımız var, bu kaynakları nereden
sağlarız? yasa teklifine dönüştü. diyorlar, ben de buna aynen
katılıyorum. Dolayısıyla, burada getirilen
değişiklikler arasında özellikle 4 tane değişiklik
var. Birincisi: Dijital vergilerle ilgili olan değişiklikler. Tabii,
uluslararası şirketlerin ülkemizde yaptıkları ticaretten ve
işlemlerden dolayı vergilendirilmesi gerekiyor. Biz İYİ
PARTİ Grubu olarak bu maddeyi destekliyoruz. Oranı yüzde 7,5;
uluslararası arenada 3 ile 7,5 arasında değişen oranlar
var, artık uygun olan 7,5 bizim ülkemiz için de uygun. Biz bunun
getirilmesinde bir mahzur görmüyoruz.
Ama devamında konaklamayla ilgili yapılan
değişiklikler var. Burada beş yıldızlı otellerle
ilgili 18 liradan başlayan, kademeli düşen rakamlar var. Bu
doğru değil. Arkadaşlarımız belli örnekler verdiler,
burada sabit bir oranla bu işin getirilmesinin daha doğru
olacağı
Kanun teklifi görüşülürken yüzde 2 oranı teklif
edildi, bu yüzde 2ye tabi olunmasında biz fayda mülahaza ediyoruz. Yoksa,
netice itibarıyla bu rakamların tamamı bize geri dönecektir. Bu
rakamlara yapılan ilaveler netice itibarıyla bu hizmeti alanlar
tarafından karşılanacaktır.
Diğeri de tapu harçları. Bu tapu
harçlarıyla ilgili ortada garip bir durum var. Netice itibarıyla,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bir değer tespitinde bulunacak; iyi,
güzel. Emlak vergisinin değer tespiti konusunda bir fikir var mı?
Yok. Belediyeler emlak vergilerini kendi bildiği veyahut da şu an
mevcut yapı üzerinden alacaklar. Diğer taraftan, tapu harçları,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün tespit ettiği rakamlar üzerinden
alınacak. Burada bir çelişki var, iki türlü uygulama var. Bir daire
üzerinde, bir arsa üzerinde iki tür bedel olmaz. Bir, belediyenin
uyguladığı bedel; iki, satışa tabi olan değer. Bu
değer tespit edilse bile
Konutlarda şu an yüzde 3, iş
yerlerinde bu oran yüzde 4, tapu harçları. Bu çok yüksek bir orandır.
Netice itibarıyla, bu oranların da kesinlikle düşürülmesi
gerekir. Tabii, Sayın Cumhurbaşkanına bu yetkiler veriliyor ama
biz menfi yönde bir uygulama görmediğimiz için henüz bununla daha
tanışamadık. Bunun yanı sıra, özellikle
Büyükşehir Yasasıyla beraber, hepimizin bildiği gibi, köyler de
şehir oldu. Oradaki emlak vergileri zaten ödenemez durumda iken bu yeni
vergi değişikliğiyle yine dar gelirlinin, köylünün, milletin
yükü artacaktır.
Devamında, yine termik santrallerle ilgili
mesele var. Tabii, insan hayatından daha önemli, daha değerli hiçbir
şey olamaz. Bu termik santraller özelleştirilirken ne yapılacağına
dair, hangi yatırımların yapılacağına dair her
şey yazılmış ve de çizilmişti ama ha bire bu süreler
uzatılıp duruyor. İşte Ülkenin enerjiye ihtiyacı var,
termik santrallerden de şu kadar gelir elde ediyoruz, şu kadar enerji
üretiyoruz; millî gelirdir. gibi düşünürsek bunda biraz
yanılmış oluruz. İnsan sağlığından daha
değerli hiçbir şey söz konusu olamaz. Ben, bu verilecek süreyi bile
bundan önce olduğu gibi kullanacaklarını düşünmüyorum.
Dolayısıyla bu değişikliği de doğru
bulmadığımızı, bu süre uzatımlarının
şu ana kadar bir fayda sağlamadığını tekrar ifade
etmek istiyorum.
Şimdi, bunun yanı sıra, 10
Kasımda Samsunda bütün gazetelere manşet olmuş bir
paylaşım var. Maalesef, bir siyasi partinin belediye meclis üyesinin
10 Kasım dolayısıyla, benim buradan ifade edemeyeceğim
kelimelerin, cumhuriyetin temel taşlarının
atıldığı Samsunda, Samsunlu bir siyasi tarafından,
bir meclis üyesi tarafından ifade edilmesini Meclisin kürsüsünden
şiddetle, nefretle kınadığımı ifade ediyorum.
Ben, o siyasi partinin de gereğini yapacağına canıgönülden
inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum
Değerli Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yaşar,
tamamlayın lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Sonuç
itibarıyla, bu kanunun özellikle dijital vergilerle ilgili
kısımlarını desteklediğimizi ifade ediyorum.
Devamında, konaklama vergisiyle ilgili, sabit bir rakam üzerinden bu
vergilendirmenin yapılmasının daha doğru olacağını
ifade ediyoruz. Yine, konut ve iş yerleriyle ilgili tapu
harçlarının da düşürülmesini ve bu aradaki ikiliğin ortadan
kaldırılmasını, gerek emlak vergisiyle ilgili
harçların gerekse tapu harçlarının aynı bedel üzerinden
uygulanması lazım geldiğini bu kürsüden bir daha ifade ediyorum.
Aceleye getirip yaptığımız
yasaları tekrar tekrar buradan geçirmekten herhâlde siz de
yorulmuşsunuzdur diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yaşar.
Değerli milletvekilleri, böylece birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmış oldu.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:21.02
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından, alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 14 Kasım 2019 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.07