TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20nci
Birleşim
20
Kasım 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Muğla ili Fethiye ilçesi turizminin çözüm bekleyen
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, polisin yaşadığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Serap Yaşarın, Sıfır Atık Mavi
Projesine ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, ülkemizde son günlerde yaşanılan siyanürle toplu
intiharların Hükûmetin sorumluluğu olduğuna ilişkin
açıklaması
4.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, besicilerin zor durumda olduğuna ilişkin
açıklaması
6.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Gününe ilişkin açıklaması
7.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Ankara ilinden Mersin iline dönüş yolunda AK
PARTİ Toroslar İlçe Teşkilatı Başkan ve üyelerini
taşıyan aracın kaza yapması sonucu vefat eden
hemşehrisi İsmail Ayberke Allahtan rahmet, yaralanan Avni Atmaca
ile Ertan Kökere şifa dilediğine ilişkin açıklaması
9.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe ilişkin
açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Ednan Arslanın, sanayi mirasımızın gelecek kuşaklara
aktarılmasının yerel yönetimlerin ve Hükûmetin görevi
olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, Bartın ili Amasra ilçesinde eğitim maksatlı
dalış esnasında şehit olan Sahil Güvenlik Astsubayı
Hakan Karataşa Allahtan rahmet dilediğine ve 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Gününe ilişkin açıklaması
12.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, belirli sosyal medya hesapları üzerinden Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkün şahsına yapılan hakaretleri adalet
mekanizmasının görmezden mi geldiğini ve bu kişi ya da
grupların arkasında kimlerin olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, TÜİKin açıkladığı tüketici
fiyatlarındaki artışın ve sanayi üretici
fiyatlarının inandırıcılıktan uzak olduğuna,
5 Şubat 2009 tarihinden bu yana Ekonomik ve Sosyal Konseyin neden
toplanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
14.- Afyonkarahisar
Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
15.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Tutturmuşlar bir EYT, İskandinav ülkeleri bu
sistemle battı. söylemine ilişkin açıklaması
16.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Bartın ili Amasra ilçesinde eğitim
maksatlı dalış esnasında şehit olan Sahil Güvenlik
Astsubayı Hakan Karataşa Allahtan rahmet dilediğine, 20 Kasım
Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle çocuklarımızın büyük
güçlerin dünyada yaptıkları menfaat çatışmaları
sonucunda hayatını kaybetmesinin kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Günü vesilesiyle çocukların, istismar, ihmal ve
ayrımcılıktan korunması ile tüm kamu hizmetlerinden
eşit ve parasız biçimde yararlanmasının
sağlanmasının zaruri olduğuna, gazetecilerin sosyal ve
özlük haklarını düzenleyecek adımların atılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle Meclisin en
temel görevinin çocuklarımızı geleceğe hazırlamak ve
tüm dünya çocuklarının hakkını hukukunu korumak
olduğuna, eğitim maksatlı dalış esnasında
şehit olan Sahil Güvenlik Astsubayı Hakan Karataşa Allahtan
rahmet dilediğine, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanının 15 Temmuz bağışlarının
nemalandırılarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Teşvik Fonu altında duruyor. ifadesine, 15 Temmuz şehit ve
gazileri için toplanan 309 milyon Türk lirasının sahiplerine bir an
öncc verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle çocuklara
kodlanmış olan masumiyet duygularının korunması ve
evlatlarımızın bizlere emanet olduğunun bilincinde
olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 20 Kasım 2003 tarihinde İstanbul Levent ve
Beyoğlunda teröristlerce düzenlenen bombalı saldırıda
hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle andığına,
PKKnın elinde tutulan Astsubay Semih Özbey ile 12 devlet görevlisinin
hâlâ serbest bırakılmadığına, savaşın ve
yoksulluğun hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi
veren çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek
maksadıyla farkındalık yaratılmaya çalışılan
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününü kutladıklarına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Hiçbir emekli
maaşının bin liranın altında kalmamasını sağladık.
ifadesine dayanarak bin lira emekli maaşıyla nasıl
geçinilebileceğini öğrenmek istediğine, Türk ekonomisinin
uçuruma doğru sürüklendiğine ilişkin açıklaması
21.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ olarak
hedeflerinin işçi, emekli ve çiftçilerin hayat kalitesini yükseltmek
olduğuna ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
devletin çok pahalı yönetildiğine ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Türkiye Emekliler Derneği Başkanı Kazım
Ergünün yaklaşık 130 bin kişinin bin liranın altında
maaş aldığını ifade ettiğine ilişkin
açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili İffet Polatın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Günü vesilesiyle dağa kaçırılan çocuklarını geri almak
için Diyarbakır HDP il binası önünde eylem yapan ailelerin evlat
nöbetlerinin devam ettiğine ilişkin açıklaması
25.- İzmir Milletvekili
Kani Bekonun, çocuk işçiliğinin kalmadığı,
geleceğini borç altına almadığımız,
haklarını her yerde gözettiğimiz güzel bir dünya ve Türkiye
umuduyla tüm çocukların 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü
vesilesiyle çocuklarımızın çocuk yaşta evlendirilerek
sömürülmesine müsaade edilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
27.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü
vesilesiyle çocukların daha güzel bir dünyada yaşayabilmesi için
seferber olunması gerektiğine ve Sevgievleri Projesinin önemine
ilişkin açıklaması
28.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, dünyada artan iyi tarım ve organik tarım desteklemelerinin
ülkemizde kaldırılmasının üreticiyi cezalandırmak
anlamına geldiğine ilişkin açıklaması
29.- Aksaray Milletvekili
Ramazan Kaşlının, Aksaray ili Helvadere beldesinin ilçe
olmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
30.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Kürt düşmanlığı
sözünün bir strateji çerçevesinde sürekli tekrar edildiğine ve bir kriz
çıkartılarak derinleştirilmek istenildiğine ilişkin
açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasında dile
getirdiği Kürt düşmanlığı ifadesinin sistematik bir
kara propaganda faaliyeti olduğuna ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı ile Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ve amaçlarının kriz
çıkarmak değil, İçişleri Bakanlığı ile
iktidarın çıkardığı krizi demokratik yollarla çözmek
olduğuna ilişkin açıklaması
33.- Erzincan Milletvekili
Süleyman Karamanın, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesinin
Erzincan ve civar illerdeki vatandaşlara kaliteli hizmet sunduğuna,
Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmete
açılan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama merkezinin şifa
kaynağı olmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
34.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, Hatay ili Tahtaköprü Barajının su tutma
kapasitesinin artırılması ve Reyhanlı Barajının
tamamlanmasıyla vatandaşların mağduriyetinin giderileceğine
ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
36.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun 128
sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
ihanet suçlamasını iade ettiklerine ilişkin açıklaması
39.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
Türkiyede tek bir hukuk sistemi olduğuna ilişkin
açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
tartışılan konunun kayyum atamaları olduğuna
ilişkin açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun Biz itibarımızı halktan ve bize oy veren
seçmenlerimizden alırız. ifadesine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Halkların Demokratik Partisinin
herhangi bir terör örgütünü öven, eylemlerine çağrı yapan bir
tutumunun olmadığına ilişkin açıklaması
43.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsalın, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü vesilesiyle diyabet
hastalarının kullandığı cihazlarla ilgili
sorunların devam ettiğine ilişkin açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Şehir Üniversitesi
hakkında başlatılan ihtiyati haciz kararı nedeniyle
üniversitenin çalışamaz duruma getirildiğine ilişkin
açıklaması
45.- Eskişehir
Milletvekili Metin Nurullah Sazakın, 20 Kasım 1979 tarihinde terör
odakları tarafından şahadete uğurlanan Osman
Günaydını ve tüm şehitleri rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
46.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
47.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, devlet yurtlarında kalan
öğrencilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Günü vesilesiyle insan haklarının ihlal edildiği ve
yok edildiği bir ortamda mağdur ebeveyn çocuklarının hak ve
özgürlüklerinden söz edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
49.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsalın, 13 Aralık 2018 tarihinde Ankara ilinde 9
kişinin hayatını kaybettiği tren kazasına ilişkin
iddianamede şüpheli olarak değerlendirilen Devlet Demiryolları
yöneticilerinin terfi ettirildiğine ilişkin açıklaması
50.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Eskişehirde sergilenen
Türkiyenin ilk yerli otomobili Devrimin ilgi odağı olmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
51.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, Hatay ilinin tarihî yerlerinin ve turizm
çeşitliliğinin doğru tanıtılabilmesi için Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından nasıl bir
çalışma yapılacağının merak konusu olduğuna
ilişkin açıklaması
52.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, kamu araçlarında kira bedeliyle ilgili
sınırlamanın olup olmadığını ve Meclisin tek
bir kiralık araç için ödediği rakamın ne olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
53.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytakın, 16 Kasım 2019 tarihinde New York Times
gazetesi tarafından Çin Komünist Partisinin Uygur Türklerine
uyguladığı baskı politikasının belgelerle ortaya
konulmasına ilişkin açıklaması
54.- Kayseri Milletvekili
Dursun Ataşın, Aralık 2017de Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı, Şubat 2019da İŞKUR ve
Temmuz 2019da SGK tarafından gerçekleştirilen sınavların
sonuçlarının neden hâlâ açıklanmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
55.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Dünya Antibiyotik
Farkındalık Haftasına ilişkin açıklaması
56.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğlunun 128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
30uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
57.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın 128 sıra sayılı Kanun Teklifinin 35inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki Hazine ve Maliye Bakanıyla ilgili sözlerinin
iftira olduğuna ilişkin açıklaması
58.- Erzincan Milletvekili
Süleyman Karamanın, Ankara Milletvekili Servet Ünsalın 13
Aralık 2018 tarihinde Ankara ilinde 9 kişinin hayatını
kaybettiği tren kazasına yönelik ifadelerine ilişkin
açıklaması
59.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Hazine ve Maliye Bakanının ekonomik konularla
alakalı olumsuz görüş beyan edenlerin, Türkiye aleyhinde algı
oluşturanların birer terörist olarak nitelendirilebileceğini
ifade ettiğine ilişkin açıklaması
60.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, her sözü kendi
bağlamında değerlendirmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
61.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasında kendilerini
teyit ettiğine ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 19 milletvekilinin,
polislerin çalışma koşullarında mevcut olan
sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/1900) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
20 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan tarafından, eş
başkanlık sistemine karşı çıkarılan engellerin
ortadan kaldırılması amacıyla 20/11/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, şehir hastaneleri modelinin incelenerek
problemli alanların tespit edilmesi ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1666) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin HDP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul
Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığın taraf
olduğu adli ve idari davalar ile icra işlemlerinin sayısına
ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/20449)
20 Kasım 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Fethiye
turizminin çözüm bekleyen bazı konuları hakkında söz isteyen
Muğla Milletvekili Metin Erguna aittir.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Muğla ili Fethiye ilçesi
turizminin çözüm bekleyen sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
METİN ERGUN (Muğla) Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, huzurlarınıza,
Türk turizminin göz bebeği olan Muğla ilimizin Fethiye ilçesinde
yaşanan bazı sıkıntıları gündeme getirmek
amacıyla gelmiş bulunuyorum.
Fethiye, deniz turizminin yanında tarih ve
kültür turizmi açısından da çok büyük bir potansiyele sahiptir ama ne
yazık ki Fethiyenin tarihî ve kültürel potansiyeline gereken önem
verilmemektedir. Nitekim, Fethiyede dünyanın denize en yakın antik
tiyatrosu olan Telmessos Antik Tiyatrosu da benzer bir ihmali
yaşamaktadır. Bu tiyatro, 1995 yılına kadar yapılan
çalışmalarla ortaya çıkarılmış olan âdeta antik
bir hazinedir. Gün ışığına çıkarılan birçok
tarihî eser gibi, Telmessos Antik Tiyatrosu da aslına uygun şekilde
ve iyi yapılmış bir restorasyona ihtiyaç duymaktadır. 2012
yılında bu tiyatronun restorasyonunun altı yüz günde bitirilmesi
taahhüdüyle ihalesi yapılmış idi. İhaleyi alan firma,
restorasyona, âdeta skandal olarak nitelendirebileceğimiz şekilde
uygun olmayan malzemelerle ve aslına uygun olmayan metotlarla
başlamıştır; dolayısıyla tarihî dokuya zarar
verilmiştir. Bununla beraber, bir de yüklenici firma ile Muğla
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
arasında alacak verecek sorunlarından dolayı mahkeme süreci
ortaya çıkmıştır ve hâlen de devam etmektedir. Bu sebeple
restorasyon çalışmaları durmuştur. Dolayısıyla an
itibarıyla ne sağlıklı bir restorasyon
yapılmış ne de bu süreç doğru yönetilebilmiştir. Bu
süreç tam anlamıyla bir skandala dönüşmüş durumdadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere, devletimizin
ilgili kurumlarını Telmessos Antik Tiyatrosu konusunda harekete
geçmeye, ülkemizin tarihî ve kültürel turizm potansiyeline ciddi katkılar
yapacak olan bu antik hazineye sahip çıkmaya çağırıyorum
çünkü Fethiye turizminin bu tiyatroya ihtiyacı vardır.
Sayın milletvekilleri, Fethiye, birçok turistik
alanda olduğu gibi, yamaç paraşütü sporu için de dünyanın önemli
merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Fakat yamaç paraşütü sporuyla
uğraşan sporcular ve turistlerin çok önemli bir sorunu vardır:
Paraşütçüler, Babadağdan havalandıkları zaman iniş
pistlerinin bulunduğu Ölüdeniz kıyısındaki Belcekız
Plajına sağlıklı bir şekilde iniş
yapamamaktadırlar. Çünkü Belcekız Plajındaki iniş
parkurlarının bulunduğu yerleri işleten işletmeler
paraşütçülerin iniş esnasında kullandığı
alanları şezlonglarla ve büfelerle doldurmuş durumdadırlar.
Bu nedenle, son yıllarda paraşütçülerin inişi esnasında
yaşanan kazaların sayısında ciddi artışlar
yaşanmaktadır ve bu durum da Fethiyede paraşüt sporuna olan
talebi azaltmıştır. Oysa paraşüt sporu için
kalkış ve iniş güvenliği bir bütündür, ciddi bir
koordinasyon gerektirir. Bu bütünlüğün bozulmasının temel sebebi
şudur: Paraşütçülerin Babadağdan havalandıkları
parkurlar ile Belcekız Plajındaki iniş pistlerinin
bulunduğu yerleri farklı işletmelerin işletmesidir.
İniş pistlerinin bu şekilde kullanımı, sadece paraşütçülerin
değil, bu işletmelerde çalışan
insanlarımızın da can güvenlikleri için bir tehdit hâline
gelmiş durumdadır. Bu durumdan sadece paraşütçüler değil,
bölgedeki esnaf da şikâyetçidir çünkü bu tablo, bölgenin imaj ve
itibarına da zarar vermektedir. 2022de Dünya Hava Oyunları
Fethiyede yapılacaktır, onun için bu problemin bir an önce ortadan
kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca, son yirmi
yıldır ekim ayında Hava Oyunları Festivali de Fethiyede
gerçekleşmektedir. Hava sporları için böylesine önemli bir yer olan
Fethiyenin imaj ve turizmi için bu konu oldukça önemlidir. Bu sebeple,
iniş parkurlarında bulunan alanların işletmesinin ve
kalkış parkurlarının bulunduğu alanların
işletmesinin kâr güdüsüyle hareket etmeyen ve aynı zamanda Fethiye
Ticaret Odasının iştiraki olan teşekküle
bırakılması, bu sorunun çözümü noktasında uygun bir
adım olacaktır. Eğer paraşüt sporuyla uğraşanlar
için iniş güvenliğini sağlayamaz isek Fethiyeye gelen birçok
yamaç paraşütü seven turisti kaybetmiş olacağız.
Vurgulamam gereken bir başka husus da
şudur: Turizm alanında faaliyet gösteren firmalarımız,
geçtiğimiz günlerde Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından kabul edilen
konaklama vergisi konusunda oldukça rahatsız durumdadırlar; bu
düzenlemenin konaklama maliyetlerini artıracağını ve
özellikle yerli turistler açısından konaklamayı pahalı hâle
getireceğini ifade etmektedirler. Ayrıca, bu düzenleme, toparlanmaya
çalışan otelcilerimize de darbe vuracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
METİN ERGUN (Devamla) - Bildiğiniz gibi,
mevcut kriz ortamında vatandaşlarımızın hayatları
zaten ciddi şekilde zorlaşmış ve harcamaları
azalmıştır. Böyle vergilerle varabileceğimiz tek yer yerli
turist sayısının azalması, dolayısıyla turizm
gelirlerinin azalması olacaktır. Bu sebeple, sizleri bu düzenlemeyi
tekrar gözden geçirmeye çağırıyorum.
Konuşmama son verirken yüce heyetinize
saygılarımı sunuyor, hepinizi selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
polisin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, polisin
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, polislerimizin
sorunlarını dile getirirken ilk önce, polisin Türkiyede bulunan
sorunlarını maddi olan sorunları ve maddi olmayan
sorunları olarak ikiye ayırmak lazım. Polislerimizin
sorunlarının çokluğu doğal olarak güvenlik hizmetlerindeki
başarı ve kaliteyi de düşürmektedir.
Polislerin maddi olan sorunlarını
eğer başlıklar şeklinde sayacak olursak:
Birincisi, polisin mevzuattan kaynaklanan
sorunları.
İkincisi, polisin ücret, giyim, kuşam ve
diğer maddi haklarla ilgili ekonomik sorunları.
Üçüncüsü, polisin silah ve mesleki diğer
donanımlardan kaynaklanan sorunları.
Dördüncüsü, mesai durumu ve çalışma
ortamı.
Beşincisi, tayin, terfi konusundaki
sorunları.
Altıncısı, sağlık, sosyal
yardım hizmetleriyle ilgili sorunları.
Polisin ekonomik olmayan sorunlarıysa
şunlar: Polisimizin can güvenliği sorunu; polisin motivasyon
eksikliği ve psikolojik sorunları -son yıllarda çok fazla
intihar vakaları yaşanmakta- polisin yaşamış
olduğu ailevi sorunları; adliye, askeriye, jandarma, politik kurumlar
olmak üzere polisimizin diğer kurumlarla yaşadığı
sorunlar; polisimizin hizmet içi eğitimle ilgili yaşamış
olduğu sorunlar; polisin temel haklar ve insan haklarıyla ilgili
sorunları; polis memurlarımızın
yaşadığı amir-memur ilişkilerinden doğan
sorunlar.
Bunları özet olarak geçtikten sonra asıl
olan sorun şu: Bugüne kadar her fırsatta ve sürekli dile
getirmiş olduğumuz, siyasi iktidarın da polise seçim vaatlerinin
arasında söylediği 3600 ek gösterge. Maalesef, siyasi iktidar bugüne
kadar vadettiği hâlde bunu yapmıyor. Ana muhalefet partisi olarak
kanun teklifleri verdik. Bu kanun tekliflerini, sadece Cumhuriyet Halk Partisi
değil, diğer muhalefet partileri de verdiği hâlde burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilgili komisyonlarında beklemektedir;
bunun bir an önce Parlamentoya gelip yasalaşması lazım. Emniyet
mensuplarının çalışma saatleri, özlük hakları ve
ekonomik anlamda 3600 ek göstergeleri âdeta bir yılan hikâyesine
dönüştü. Bunun bir an önce Parlamentoya gelip yasalaşması
lazım.
Polislerimiz yasal anlamda, mevzuat anlamında
jandarmayla aynı yasaya tabi oldukları hâlde özlük haklarına
baktığımız zaman, polisin özlük hakları
jandarmanın çok çok gerisinde. Yasalar nezdinde eşitlenen jandarma ve
polise baktığımız zaman, ikisi de şehit oluyor, ikisi
de ağır koşullarda çalışıyor, ikisi de ülkenin
güvenliğini sağlıyor ancak mali eşitlikleri yok. Jandarma
emekliye ayrıldığı zaman 5 bin ila 7 bin arasında
emekli maaşı alıyor, polisler emekliye
ayrıldığı zaman 2.000 ila 2.500 arasında emekli
maaşı alıyor.
Polislerin daha önce POLSANa kayıtlı olma
zorunlulukları yoktu, sonradan yasayla zorunluluk getirildi.
POLSANın OYAK gibi iyileştirilmesi lazım. OYAKta nasıl
düşük faizle kredi veriliyorsa bu anlamda polislerin de bundan
yararlanması lazım.
Polisler gece gündüz demeden sürekli nöbette.
Örneğin, saat üç buçuk, dörtte göreve davet edildikleri zaman servis yok,
araç yok Hangi imkânlarla giderseniz gidin. deniliyor. Bu şekilde, saat
üç buçukta, dörtte gerek nöbetlerinin bitmesi gerekse nöbetlerinin başlaması
hâlinde, görevli polis arkadaşlarımıza mutlak surette araç
tahsisi gerekmektedir.
Aylık 610 TL mesai ücreti veriliyor. Hafta sonu
yok, resmî tatil yok, dinî bayram, millî bayram yok; 610 TL fikslenmiş
durumda. Bu anlamda polisler gerçekten mağdur.
Maçlara özel güvenlik görevlileri gönderiliyor. Özel
güvenlik görevlileri para aldığı hâlde polis para almıyor.
Peki, arkadaş, benim bakkal dükkânım varsa, benim manavım varsa
benim kapımda polis bekliyor mu?
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Polisler de
alıyor, polisler de.
MAHMUT TANAL (Devamla) Polislere verilmiyor,
dışarıdaki polislere sorun arkadaş. Yani keşke
verseniz.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Polisler
alıyor, alıyor.
MAHMUT TANAL (Devamla) Polise veriyorsanız
özür diliyorum. Zamanımızı almayın, sizden istirham
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, polislerimizin
sorunlarını anlatsak sabaha kadar bitmez. Efendim, mesela mitinglere,
konserlere özel güvenlik görevlisi gidiyor, ücret alıyor. Peki, manav ile
bakkalın kapısında özel güvenlik görevlisi bekleyince
Mademki
mitinglerde para alınıyor, e polise niye vermiyorsun kardeşim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Sayın Başkan, çok
önemli bir sorun.
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Yani bu anlamda, polisi dış göreve
gönderdiğiniz zaman -ya Allahtan korkun- sandviç, bir ekmek veriyorsunuz,
içine 1 tane de gofret koyuyorsunuz yani arkadaşlar doymuyor bu insanlar
ya, aç; o sandviç yetersiz, küçük; biraz onun kalorisini yükseltin.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Yaptık,
yaptık; kanunlaştı o.
MAHMUT TANAL (Devamla) Burada Emniyet müdürleri
gayet rahat. Polis arkadaşlarımız Emniyet müdürlerinin iki
dudağının arasında. Kılıfına uyduruyorlar,
herhangi bir şehre tayini çıkarılıyor; yazıktır,
günahtır; polislerin aile düzeni ve sosyal yaşantısı bu
anlamda bozuluyor.
Polisler liyakat ve kıdem anlamında da
büyük sıkıntılar yaşıyor. Liyakatte ne esas
alınıyor? Ya siyaset esas alınıyor ya cemaat esas
alınıyor ya da tarikat esas alınıyor. Arkadaşlar, bana
verilen bilgilere göre şu anda yine polis teşkilatı içerisinde
değişik değişik cemaat grupları egemen ama burada
Menzil tarikatının daha egemen, yoğun olduğu söyleniyor.
Ya, arkadaşlar, 15 Temmuz darbesinden ders almadınız mı?
Sizden rica ediyorum, sizden istirham ediyorum, devlet hukukla yaşayabilir
sayın vekiller.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Bitiyorum Sayın
Başkan, özür diliyorum.
Devlet hukukla yaşar, devlet cemaat hukukuyla
yaşayamaz. Onun için
Burada itiraz eden
arkadaşlarımızın herhangi bir cemaatle
bağlantıları var mı, yok mu bilemiyorum ama demek ki
ağır bir şeye basmış olduk, yaralarına
basmış olduk.
Son sözlerimi şu şekilde bitiriyorum:
Sayın Başkanım, Türkiyede 971 başpolis var. Kanunen
bunların kıdem anlamında dört yılda bir yükselmesi
gerekirken sekiz yıl geçtiği hâlde bu
arkadaşlarımızın yükselmesi için maalesef imkân
tanınmadı. Bu anlamda, bu arkadaşlarımızın en
azından kanunen yükselmesi gerekiyor.
Polis arkadaşlarımıza amirleri
tarafından mobbing uygulanıyor. Bu mobbing de hem insanı
açıdan hem ceza açısından suç teşkil etmektedir.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Ek süre verdiği için ayrıca da
Başkana teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun, teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz,
Sıfır Atık Mavi Projesi hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Serap Yaşara aittir.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın, Sıfır Atık
Mavi Projesine ilişkin gündem dışı konuşması
SERAP YAŞAR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Dünya
Çocuk Hakları Günü. Başta savaş ve terör mağduru
çocuklarımız olmak üzere, tüm çocukların Çocuk Hakları
Gününü kutluyor; daha yaşanılır, barış içinde bir
dünya diliyorum.
Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Anayasamızın 56ncı
maddesi herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkını güvence altına almıştır. Bu maddeye göre
çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Çevre
hakkı, en temel insan hakkı olan yaşam hakkı ve
insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme
hakkıyla doğrudan bağlantılıdır.
İnsanın bedensel ve ruhsal yönden sağlığı
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamasıyla doğru
orantılıdır. Üçüncü kuşak bir insan hakkı olarak ele
alınan bu hakka ilişkin sorunlar tüm tarafların
katkısıyla ve tüm insanlığın bir araya gelmesiyle
çözülebilir; ayrıca ortak gözetim, iş birliği ve
dayanışma hâlinde diğer tüm hakların korunmasına
katkı sağlayacaktır.
Bugün Anayasayla güvence altına alınan ve
korunması konusunda vatandaşlara ve devlete yüküm yüklenen bu hakka ilişkin
yeni başlatılan bir projeden bahsetmek istiyorum. Projenin adı
Sıfır Atık Mavi Projesi. 2017 yılında bir geri
dönüşüm seferberliği olarak Sıfır Atık Projesi,
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin öncülüğünde tüm
Türkiyede uygulanmaya başlandı. Geçtiğimiz haziran ayında
da 81 ilde karşılık bulan Türkiye'nin en büyük çevre projesinin
önemli bir parçasını ve deniz ayağını oluşturan
Sıfır Atık Mavi Projesi hayata geçti.
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde
denizlerde kirliliğe yol açan ve özellikle deniz
canlılarının yaşamını tehdit eden kirliliğin
telafi edilemez sonuçlarına dikkat çekmek,
farkındalığı ve duyarlılığı
artırmak için bu önemli konuyu Meclis gündemimize taşımak
istedim.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız ve TURMEPA iş birliğiyle
başlatılan bu projeyle bireysel ve kurumsal bazda ve yerel yönetimler
nezdinde farkındalığı artıracak kapsamlı bir
değişim ve dönüşüm başlamış oldu. Yaşam
kaynağımız oksijen olduğu düşünüldüğünde, bu
değişim ve dönüşümün ne kadar önemli olduğu görülmektedir.
Deniz altındaki oksijen deposu ormanları en az karadaki ormanlar
kadar önemlidir. Oysa Birleşmiş Milletler verilerine göre
denizlerdeki çöplerin yalnızca yüzde 15i deniz yüzeyinde, yüzde 70i
deniz yatağında bulunmakta; bu çöpler, dipteki doğal hayata
telafisi güç zararlar vermektedir. Soluduğumuz havadaki oksijenin yüzde
70e varan kısmını deniz altı ormanları ve planktonlar
üretiyor yani aldığımız 2 nefesten 1ini denizlerimiz
sağlıyor. Ancak günümüzde deniz ve okyanuslardaki plastik tehdidi çok
ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. Bugün okyanuslardaki
plastik atıkların kapladığı toplam alan ne yazık
ki Türkiyenin yüzölçümünden daha büyüktür. Bu plastikler deniz ortamında
daha küçük parçalara ayrılarak planktondan balinaya, tüm besin zincirine
girerek deniz ekosistemini tehdit ediyor. Yapılan uluslararası
araştırmalarda ihtiyacımız olan oksijeni üreten, tüm
ekosistemin birincil üretimini yapan planktonların da mikroplastik
yediği tespit edildi.
Kirliliğe en fazla sebep olan plastik
çeşidi ise bir kez kullanılıp atılan plastikler. Bunu tüm
dünya çok önemsiyor, biz de eş zamanlı olarak aynı önemi
veriyoruz çünkü durum sanılandan daha ciddi. Her yıl denizlere ve
okyanuslara 8 milyon tondan fazla plastik atılıyor. Bu plastiklerin
doğada ve denizlerde çözülmesi dört yüz elli yıl sürüyor ve ne
yazık ki aslında, tamamıyla hiçbir zaman yok olmuyorlar;
partiküller hâlinde yediğimiz yemekten, içtiğimiz suya, hatta
soluduğumuz havaya bile karışıyorlar. Plastik kirliliği
biyoçeşitliliği de olumsuz yönde etkiliyor; her yıl 1 milyondan
fazla deniz kuşu, binden fazla deniz memelisi ve kaplumbağanın
ölümüne neden oluyor. Oksijen kaynağı denizlerin nefesi tüketiliyor.
50li yıllarda hayatımıza büyük bir
kolaylaştırıcı olarak giren bir malzeme olan plastik, zaman
içerisinde tüm canlılığı tehdit eder hâle gelmiştir.
Sıfır Atık Mavi Projesiyle,
ülkemizde projenin başladığı 2019 Haziran ayından
bugüne sürdürülen eğitimlerle 30 bini aşkın öğrenciye
ulaşıldı ve yaz boyunca büyük-küçük 4 bin gönüllüyle
yaklaşık 9 bin kilogram atık kıyılardan
uzaklaştırıldı, 163 bin metreküp deniz çöpü toplandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
SERAP YAŞAR (Devamla) Ancak aslolan,
ekosistemi korumak, çevreyi ve denizlerimizi kirletmemek ve bu anlamda zihinsel
değişim ve dönüşümü sağlamaktır. Bu amaçla,
Türkiyenin önde gelen 760 kuruluşu Sıfır Atık Mavi sözü
vererek denizlerimizin kirliliğini önlemek için
çalışacağını taahhüt etmiştir.
Bizler, hep birlikte, hayatımızda
yapacağımız küçük değişimlerle dünyada büyük bir
değişimin parçası olabiliriz.
Sözlerime son verirken
yarınımızı kurtarmaya bugünden başlayalım diyorum
ve Parlamentomuzdan başlayarak herkesi çevre sorunlarının
çözümünde rol almaya ve bu seferberliğe katılmaya davet ediyorum.
Saygıdeğer hanımefendiye bu konuda
yapmış oldukları öncülük için teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkürler.
Çok teşekkür ederim Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Kaplan...
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü.
Cinsiyet, dil, din, ırk gözetmeksizin her çocuk sağlık,
eğitim ve bakım hakkına sahiptir. Bu haklar ihlal ve istismar
edilemez. Eşit, huzurlu, sağlıklı, aydınlık bir
gelecek tüm çocuklarımızın hakkı. Hiçbir çocuğun
tacize, tecavüze, zorla evlendirilmeye, çalıştırılmaya,
iş cinayetlerine kurban gitmeyeceği; çocuklarımızın
hiçbir tehlike ve tehdide maruz kalmadan, gelecek kaygısı duymadan,
barış içinde ve güvenli bir ortamda mutlu ve özgürce yaşayabilmeleri
için haklarına sahip çıkmak hepimizin en temel görevidir.
Genel Başkanımızın da
söylediği gibi, hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi ve
çocuklarımıza mutlu bir gelecek sağlayabilmek için hak ve adalet
temelinde çocuklarımız için mücadele etmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü
ülkemizde ve tüm dünyada değişik etkinliklerle kutlandı.
Özellikle savaş ve yoksulluğun hüküm sürdüğü coğrafyalarda
yaşam mücadelesi veren çocukları korumak ve yaşam
koşullarını iyileştirmek için, Birleşmiş
Milletler, 20 Kasımı Dünya Çocuk Hakları Günü olarak ilan
etmiştir.
Dünya üzerinde yaşanan savaşların,
zulümlerin sebep olduğu açlık ve yoksulluktan maalesef en çok
çocuklar etkilenmektedir. Gazze, Arakan ve Suriye gibi bölgeler çocuk
katliamlarına sahne olmaya hâlâ devam etmektedir. Birleşmiş
Milletler Çocuklara Yardım Fonu verilerine göre, dünyada her gün 5
yaşın altında 22 bin çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı
hayatını kaybetmektedir. Hâl böyleyken Birleşmiş Milletler
ne yazık ki tüm bu katliamlara ve çocuk ölümlerine sessiz
kalmaktadır. Çocuklar yarınlarımız, geleceğimizdir.
Çocuklar ölmesin diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
3.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, ülkemizde son günlerde
yaşanılan siyanürle toplu intiharların Hükûmetin
sorumluluğu olduğuna ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Son günlerde ülkemizi derinden sarsan ve toplum
vicdanını yaralayan siyanürle toplu intiharlar
yaşanmaktadır. Bu intiharlar farklı şehirlerde
olmasına karşın göze çarpan ortak özellik, bu ailelerin yoksul
ve işsiz olduğudur. Bir anne ve babanın çocuklarının
katili olması veya kendilerini yok etmesi tıbben ne anlam
taşır, onu hekimlerimiz açıklayabilir ama insan vicdanında
derin yaralar açarak ömür boyu kapanmayacak travmalar yarattığını
söylemek zor değildir.
Şimdi buradan Hükûmet yetkililerine
sesleniyorum: Şeyh Edebalinin İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. deyişini sık sık kullanıyorsunuz.
İnsanı yaşatmak yerine siyanüre mahkûm ederek devleti nasıl
yaşatacaksınız? Artık bu söylemleri bırakın ve
siyanüre mahkûm edilen vatandaşların sorununa çözüm üretin. Hükûmet
sizsiniz, çaresizlikten intihar eden her vatandaştan siz sorumlusunuz,
eğer çare olamıyorsanız lütfen bu işi bırakın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap
4.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dünya Çocuk Hakları Günü var ama hakları
yok. Eğer yetişkinlerin hakları ihlal edilirse aslında
böyle bir yaptırım çocuklara yönelik olmasa bile çocuk
haklarını da ihlal eder. Sabahın köründe, gecenin ortasında
basılan evlerde uykudan uyandırılan çocukların,
cezaevindeki mazlum çocukların psikolojisini düşünebiliyor musunuz?
Anne babaları hapiste, çocuklar sahipsiz. Cezaevlerinde 780 bebek çocuk
var. Küçük yaşta çalıştırılan, iş cinayetlerine
kurban olan, küçük yaşta evlendirilen, eğitimden eşit
yararlanamayan, sağlıktan eşit yararlanamayan, istismar edilen
çocuklar bizim çocuklarımız. Verilere göre 2017de 18.623 çocuk
cinsel istismara uğradı, 2012de 601 bin olan çocuk işçi
sayısı 2016da 709 bine çıktı, 309 çocuk iş
cinayetinden gitti. Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, besicilerin zor durumda
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
2020 yılı Hayvancılık
Desteklemeleri Uygulama Tebliği yayınlandı. Ülkemiz
hayvancılığının geliştirilmesi,
sağlıklı hayvansal üretimin teşviki için destekler
veriliyor. Oysa besiciler 2018 yılına ait desteklerini dahi alamadılar.
İnek doğumunda inek için verilen buzağı desteği
değiştirilmiş ve buzağı için verilir olmuştu.
Uygulama devam ediyor ancak yüz yirmi gün buzağı yaşama
şartı var. Bu durumda ülkemizde buzağı ölümleri yüzde
12leri aştığı için buzağı desteğinden çok besici
yararlanamıyor. Yeniden buzağı desteği doğum yapan
inek için verilmelidir.
Yem fiyatları bir yılda yüzde 60
artmıştır. Şeker fabrikaları özelleştirilince
geçen yıl tonu 90 TLden satılan küspe paketli tonu 260 liraya
çıkmıştır. Süt fiyatı gelecek ay 2 lira 30 kuruşa
çıkacak olsa da üreticiden ürününü toplayan sanayici daha düşük
fiyatla alım yapmaktadır. Ziraat Bankası besici için 2020
ödemeleri dâhil erteleme sağlamalı, faizler silinerek besiciyi
desteklemelidir. Besiciler çok zor durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tutdere
6.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü.
Birleşmiş Milletler tarafından 1954 yılında kabul
edilen günün amacı uluslararası birliktelik, dünyadaki çocuklar
arasında farkındalık yaratmak ve çocukların refahını
artırmaktır. Çocukların refahının artması,
adaletin çocuklar için de tesis edilmesiyle mümkündür.
Bugün, Adıyamanda, Türkiye'nin her yerinde
çalışmak zorunda bırakılan, ırgatlık yapmak
zorunda kalan, okula gidemeyen, anne baba sevgisinden mahrum
bırakılan tüm çocukların günü. Bugün çocukluklarını
doyasıya yaşayamayan, aramızdan ayrılan Rabia Naz, Eren
Bülbül, Oğuz Arda Sel, Ceylan Önkol, Güleda Cankel, Berkin Elvan, Aylan
Kurdi ve hemşehrimiz Hüseyin Nasrullah Çelik ve ismini buradan
sayamadığımız binlerce çocuğun günü.
Aramızdan ayrılan
çocuklarımızı rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
7.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 20 Kasım Çocuk Hakları Günü kutlu
olsun.
Dünyada yaşanan silahlı
çatışmalardan en büyük zararı gören savaş mağduru
çocuklar olmaktadır. Suça sürüklenen, eğitim dışı
kalan, risk altında sokakta çalışan ve istismara uğrayan
çocuklarımızın haklarını korumak için Millî
Eğitim Bakanlığına; Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığına, yerel yönetimlere, sivil toplum
kuruluşlarına ve hepimize görevler düşmektedir. Bu arada 12
Nisan 2018 tarihinde Giresunun Eynesil ilçesinde şüpheli şekilde
yaşamını yitiren Rabia Naz Vatanın ölümüyle ilgili
sebeplerin bir an önce tespit edilmesi birazcık da olsa kalbimizi
ferahlatacaktır.
Atatürkün söylediği gibi Çocuklar her türlü
ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden
daha özel ele alınmalıdır. diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
8.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Ankara ilinden Mersin iline
dönüş yolunda AK PARTİ Toroslar İlçe Teşkilatı
Başkan ve üyelerini taşıyan aracın kaza yapması sonucu
vefat eden hemşehrisi İsmail Ayberke Allahtan rahmet, yaralanan
Avni Atmaca ile Ertan Kökere şifa dilediğine ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Grup toplantımıza katılan ve Gazi
Mecliste bizleri ziyaret eden AK PARTİ Toroslar İlçe
Teşkilatımızdan değerli kardeşlerimiz Mersine
dönüş yolunda yoğun sis sebebiyle maalesef kaza yaptılar.
Bizleri son derece üzen bu kazada hemşehrimiz İsmail Ayberk
kardeşimiz vefat etmiştir. Merhuma Cenab-ı Allahtan rahmet,
ailesine sabır, teşkilatımıza ve bütün milletimize
başsağlığı diliyorum. Kazada yaralanan İlçe
Başkan Yardımcımız Avni Atmaca ve önceki dönem
yöneticilerimizden Ertan Köker kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Tüm vatandaşlarımızdan yaralı
kardeşlerimizin şifa bulması için dua bekliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özer...
9.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Gününe ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Komisyondaki bütçe görüşmesinde temel hedefinin, çocuğun
üstün yararını ön planda tutarak çocuk hakları
doğrultusunda çalışmak olduğunu söyledi; resmî veriler ve
sivil toplum kuruluşlarının araştırmaları tam
tersini söylüyor. Bugün Türkiyede yaşayan her 4 çocuktan 1i yoksul, her
5 çocuktan 1i çalışıyor. Çalışan her 10 çocuktan 8i
kayıt dışı. Son bir yılda her 100 bin çocuktan 1.598i
suça sürüklenmiş. Adalet Bakanlığı verilerine göre
2002-2018 yılları toplamında 173.894 çocuk bedensel, zihinsel ve
ruhsal istismara uğramış. Bu yıl yaklaşık 1
milyon 930 bin çocuk okullaşamamış. Yani yaklaşık her
10 çocuktan 1i kayıp.
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ve
maalesef bugün Türkiyede çocuk hakları doğrultusunda çalışmayan
bir yönetim var ve bu yönetim küçücük bir çocuğun ölümünü bir buçuk
yıldır aydınlatamıyor.
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü,
soruyoruz: Rabia Naza ne oldu?
BAŞKAN Sayın Arslan
10.-
İzmir Milletvekili Ednan Arslanın, sanayi mirasımızın
gelecek kuşaklara aktarılmasının yerel yönetimlerin ve
Hükûmetin görevi olduğuna ilişkin açıklaması
EDNAN ARSLAN (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemizin sanayi mirasını kültür
varlığı olarak değerlendirip gelecek kuşaklara
aktarmak öncelikle yerel yönetimlerin ve Hükûmetin görevidir.
İzmirde bulunan tarihî elektrik fabrikası
ihalesini İzmir Büyükşehir Belediyesi adına ihaleye katılan
Grand Plaza AŞ kazanmıştır. Maalesef bu ihale
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
hâlen onaylanmamıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi
burayı müze olarak değerlendirmek istemektedir.
Bursa Büyükşehir Belediyesinin benzer projesini
zamanında onaylayan Hükûmet, aynı hassasiyeti neden İzmir
konusunda göstermemektedir? Söz konusu muhalefet partilerine ait belediyeler olunca
süreçler neden bu kadar uzamaktadır? Bu yolla, iktidara oy vermeyen
şehirler cezalandırılmak mı istenmektedir?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tunç
11.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Bartın ili Amasra ilçesinde
eğitim maksatlı dalış esnasında şehit olan Sahil
Güvenlik Astsubayı Hakan Karataşa Allahtan rahmet dilediğine
ve 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün Bartından üzücü bir haber aldık. Sahil
Güvenlik Batı Karadeniz Grup Komutanlığında görevli
astsubayımız Hakan Karataş, Bartın Amasra ilçemiz
Tarlaağzı Limanında eğitim dalışı yaparken
su yüzeyine çıkamamış, tüm çabalara rağmen de
kurtarılamayarak şehit olmuştur.
Şehit astsubayımız Hakan Karataşa
Allahtan rahmet diliyorum; ailesine, sevenlerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Bugün ayrıca 20 Kasım, Dünya Çocuk
Hakları Günü. Bu vesileyle ülkemizdeki ve dünyadaki tüm çocuklara her
türlü istismardan uzak, şiddetten, savaşlardan uzak ve
haklarının ihlal edilmediği bir gelecek diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şehidimize biz de
başsağlığı diliyoruz. Bütün şehitlerimize Allah
rahmet etsin diyoruz.
Sayın Özkan
12.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, belirli sosyal medya hesapları
üzerinden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün şahsına yapılan
hakaretleri adalet mekanizmasının görmezden mi geldiğini ve bu
kişi ya da grupların arkasında kimlerin olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, son günlerde belirli
sosyal medya hesapları üzerinden cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkün şahsına ağır hakaretler
yapılmakta ve çirkin iftiralar atılmaktadır. Kimileri için
hakaretin düşünce özgürlüğü, kimileri için eleştirinin suç
sayıldığı günümüzde Sayın Cumhurbaşkanı veya
Hükûmeti eleştiren vatandaşları gözaltına alıp jet
hızıyla yargılayan, tutuklayan ya da mahkemelerde âdeta
süründüren adalet mekanizması ilk Cumhurbaşkanımız Mustafa
Kemal Atatürke yapılan bu hakaretleri görmezden mi gelmektedir? Bu
kişi ya da grupların arkasında kim vardır? Bunlar
hakkında gerekli kanuni işlemin yapılmasını yüce Türk
milleti beklemektedir.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
13.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, TÜİKin açıkladığı
tüketici fiyatlarındaki artışın ve sanayi üretici
fiyatlarının inandırıcılıktan uzak olduğuna,
5 Şubat 2009 tarihinden bu yana Ekonomik ve Sosyal Konseyin neden
toplanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
TÜİKin açıkladığı tüketici
fiyatlarındaki artış inandırıcı
olmadığı gibi, sanayi üretici fiyatları da
inandırıcılıktan çok uzak. Tüketicinin ve üreticinin yaşadığı
gerçek enflasyon, on iki ay boyunca ödenen zamlı fiyatların
ortalamasını bir önceki on iki ayın artış
ortalamasıyla kıyaslayarak ortaya çıkar. Makine Mühendisleri
Odasının TÜİK istatistiklerine göre
hazırladığı raporda elektrik ve doğal gazda on iki
aylık ortalama artış yüzde 48,5, ham petrol ve doğal
gazdaki ortalama artış ise yüzde 31e yakın. İthalata
bağımlı kâğıt ve otomotiv sektörlerinde bu oran yüzde
27nin üzerinde, kimya ve elektrikli teçhizatta ise yüzde 25in üzerinde. Ülke
ekonomisinin can damarı sanayi bu durumdayken işsizlik ve ekonomik
kriz de bitmez. Merak ediyoruz, ülkedeki durum bu hâldeyken Ekonomik ve Sosyal
Konsey 5 Şubat 2009dan bu yana neden hiç toplanmamıştır,
gerekçeleri nelerdir?
BAŞKAN Sayın Yurdunuseven
14.-
Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin, 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Gününe ilişkin açıklaması
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Çocuk, umuttur; çocuk, gelecektir ve geleceğe
ilerlerken çocuk bu yolda altın bir anahtardır. Şimdinin
çocuklarının geleceğin yetişkinleri
olacağını unutmamamız, çocuklarımızı buna
göre yetiştirmemiz ve haklarına sahip çıkmamız
gerekmektedir.
Çocuk Hakları Alt Komisyonu üyesi olarak
çocuklarımızın Çocuk Hakları Gününü kutluyor, bütün
çocuklar için daha güzel bir gelecek diliyorum.
Buradan terör sevicilere
Dağa
kaçırılan çocuklarını isteyen Diyarbakır Annelerini
selamlıyorum. Şu anda dünyada FETÖ ve PKK hükümlülerinin ve
çocukları hakkında oluşturulmaya çalışılan
algının aksine, tüm hükümlü ve tutukluların 0-6 yaş arasındaki
çocuklarının cezaevinde anneleriyle birlikte
kaldığını ve yaş gruplarına göre kendilerine ek
yiyecek verildiğini Genel Kurula bilgi olarak sunuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ünver, buyurun.
15.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, AKP Genel Başkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Tutturmuşlar bir EYT, İskandinav
ülkeleri bu sistemle battı. söylemine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP Genel Başkanı, geçtiğimiz
günlerde EYT konusunda Tutturmuşlar EYT. İskandinav ülkeleri bu
sistemle battı. diyerek EYTlilerin hayallerini yıktı. Kendisi
çift dikiş olduğu hâlde, geçmişte de EYTlilere Çift
dikiş. diyerek aşağılamıştı.
Erdoğanın İskandinav ülkeleri bu yüzden battı. söylemine
bir kişi hariç kimse inanmadı. MHP Genel Başkanı Sayın
Bahçeli Erdoğana inanan tek kişi. Sayın Bahçeli, konuyla ilgili
olarak, Cumhurbaşkanının açıklamalarının Türkiye
açısından isabetli olduğunu söyledi. EYT konusunda MHP seçimde
verdiği sözleri unutmuş anlaşılan.
EYT böyleyken, Erdoğan, yandaşın
zengin edildiği şehir hastaneleri konusunda Halkıma hizmet için
zarar edeceksek edelim be! diyerek devleti zarara
uğrattıklarını itiraf etti. Zararlar yandaş
zenginleşirken görmezden gelinirken EYT için ülke batar yalanına
sığınılıyor. Cumhur İttifakının
adaleti bu mu, garezi EYTye mi?
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden Grup
Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Sayın Bülbül, buyurun.
16.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Bartın ili Amasra
ilçesinde eğitim maksatlı dalış esnasında şehit
olan Sahil Güvenlik Astsubayı Hakan Karataşa Allahtan rahmet
dilediğine, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle
çocuklarımızın büyük güçlerin dünyada yaptıkları
menfaat çatışmaları sonucunda hayatını kaybetmesinin
kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, öncelikle, Bartının Amasra ilçesinde dalış
eğitimi yaparken denizde kaybolan Sahil Güvenlik astsubayı Hakan
Karataşın şehadet haberini bizler de üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayız. Şehidimize Allahtan rahmet dilerken kederli ailesine
ve milletimize de başsağlığı diliyoruz.
20 Kasım yani bugün, Dünya Çocuk Hakları
günü olarak kutlanmaktadır. Çocuklar hem bugünümüz hem de
yarınımızdır. Peygamber Efendimiz Her ağacın bir
meyvesi vardır, gönlün meyvesi de çocuklardır. demiştir. Gönül
gözümüz, gülen yüzümüz, geleceğimizin teminatı olan tüm
çocuklarımızın Dünya Çocuk Hakları Gününü kutlarken,
sadece bizim bölgemizde değil, bütün dünyada yaşanan
çatışmalarda, kargaşada, kaosta ve bunların neticesinde
doğan göç olaylarında birçok sivil hayatını kaybederken
bunların çok önemli bir kısmının da masum ve mazlum
çocuklarımız olduğunu, çocuklar olduğunu büyük bir
acıyla, üzüntüyle takip etmekteyiz. Büyük güçlerin dünyada yapmış
olduğu menfaat kavgalarının, menfaat
çatışmalarının neticesinde en masum, en mazlum olan
çocuklarımızın bu noktada hayatını kaybediyor
olması, yaşam haklarının elinden alınıyor
olması asla ve asla kabul edilebilecek bir durum değildir. Ne yazık
ki dünyada uluslararası örgütler, uluslararası kuruluşlar hâlen
bu probleme çare bulabilmiş, çare üretebilmiş değildir.
Bu noktada, yaşam hakları elinden
alınan çocukların, açlıkla, sefaletle boğuşan
çocuklarımızın dünyada daha iyi şartlara kavuşabilmesi
temennisiyle bugünü tekrar yâd ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
17.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Günü vesilesiyle çocukların, istismar, ihmal ve
ayrımcılıktan korunması ile tüm kamu hizmetlerinden
eşit ve parasız biçimde yararlanmasının
sağlanmasının zaruri olduğuna, gazetecilerin sosyal ve
özlük haklarını düzenleyecek adımların atılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Evet, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü.
Birleşmiş Milletlerin otuz yıl önce Çocuk Hakları
Sözleşmesini oy birliğiyle kabul etmesinden bu yana 20 Kasım,
Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanıyor.
Türkiye bu sözleşmeyi 1995 yılında
yürürlüğe koydu. Çocuk hakları, ülkenin demokratikleşmesiyle ve
adalet mekanizmalarının işler çalışmasıyla iç içe
bir meseledir bildiğimiz gibi. Bu sözleşmeye Türkiye'nin koymuş
olduğu çekinceler çocuk haklarını kısıtlayan
özelliktedir. Parti olarak tutumumuz, Türkiye'nin çekince koyduğu dil ve
kültür haklarına yönelik 17, 29 ve 30uncu maddelerden çekincesini kaldırması
yönündedir.
Bugün çocuklar Türkiye nüfusunun yüzde 28ini
oluşturuyor. Buna rağmen Türkiye, çocuk hakları konusunda
oldukça sorunlu bir noktada. Çocuk olmalarından kaynaklı
haklarının korunması gereken milyonlarca çocuk varken bir de
kırılgan ve dezavantajlı çocukların her gün hakları
gasbediliyor; ana dilinde eğitim görmeyen çocuklar, göçmen çocuklar,
engelli çocuklar, yoksulluk içinde büyüyen çocuklar, cinsel istismar
mağduru olan çocuklar, erken yaşta evlendirilen çocuklar, cezaevinde
büyümek zorunda kalan çocuklar, işçi çocuklar. Bunların hepsi,
Türkiye'nin çocuk hakları konusunda sorunu olduğunu gösteren ve
gündelik yaşamımızda kullandığımız
kavramlardır.
Türkiyede 12-18 yaş aralığında
3.100 çocuk mahpus bulunuyor biliyorsunuz. TÜİK verilerine göre 2018de 15
yaşından küçük 167 çocuk doğum yapmış, 15-17 yaş
grubunda ise 11.636 çocuk anne olmuş; 2018 yılı içerisinde
çocuğun cinsel istismarı suçundan 18.290 dava açılmış.
Vahim bir tablo. TÜİK verilerine göre, yine Türkiyede çocuk işçi
sayısı 2 milyona dayanmış. 2019un ilk on ayında 55
çocuk çalışırken yaşamını yitirmiş. Bu
istatistikler aslında hepimiz için bir utançtır ve bunun
değiştirileceği ortamı sağlamak hepimiz için önemli
bir görevdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Çocukların, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun olmasın,
göçmen olsun olmasın, istismar, ihmal, kötü muamele ve
ayrımcılıktan korunması, tüm kamu hizmetlerinden eşit
ve parasız biçimde yararlanması için mücadele edilmesi gerekir. Bu
imkânları sağlayacak olan, Meclisin çatısı altında
çalışan bu partilerdir. Çocuk Hakları Gününde bir kez daha
bunları hatırlatmak istedim.
İkinci konu
Gazetecilerle ilgili bir konuya
değinmek istiyorum. Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz günlerde,
gazetecilerin fazla mesai ücretinin zamanında ödenmediği her gün için
işverenin yüzde 5 fazla ödeme yapmasını öngören kanun maddesini
iptal etti ve bu iptalle birlikte gazetecilerin bir hakkı daha yok
edilmiş oldu. Bugün çoğunluğu asgari ücret seviyesinde ücretle
her türlü baskı ve saldırı altında çalışan
gazetecilerden söz ediyoruz; yaptıklarının
karşılığını alamayan, fazla mesai ücretlerinin
zamanında ödenmemesine ilişkin sorunlarla karşı
karşıya bulunan gazetecilerden söz ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla Anayasaya aykırılık nedeniyle bu maddenin
iptal edilmesi çok anlaşılır değil. 4 Ocak 1961 tarihinde
varlığına önem verilip düzenlenen ve gazetecilerin ekonomik
haklarını korumaya ve böylece gazeteciyi mali kaygılardan
uzaklaştırıp özgürce çalışmasını
sağlamaya yönelik kanun düzenlemesinin altmış yıl sonra
gazeteciye fazla bulunması anlaşılır değildir.
Gazeteciler zaten işsizlik, işten
atılma, düşük ve süresinde ödenmeyen ücretler, patron ve hükûmetlerin
ağır siyasi baskısı altında nefes almaya
çalışmaktadırlar. Süresinde verilmeyen alacaklar, yine
mahkemelerce yapılan yüksek indirimlerle ödenmesine dahi tahammülsüz
olunması gazetecilerin basın mesleğinden biraz daha
uzaklaşmalarına, daha vahimi halkın haber alma
hakkının ağır darbeler almasına neden olmaktadır.
Dolayısıyla bu konuda Meclis üzerine düşeni yapmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Ve gazetecilerin haklarını, sosyal ve
özlük haklarını, ekonomik koşullarını düzeltecek
adımları atmak için hep birlikte birtakım düzenlemelerin
yapılması gerekir. Gazeteciler ne kadar iyi çalışırsa
halkın haber alma hakkı da o kadar iyi gerçekleştirilmiş
olur. Gazetecilik yapmak suç değildir, bir kez daha söylemiş
olayım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
18.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Günü vesilesiyle Meclisin en temel görevinin çocuklarımızı
geleceğe hazırlamak ve tüm dünya çocuklarının
hakkını hukukunu korumak olduğuna, eğitim maksatlı
dalış esnasında şehit olan Sahil Güvenlik Astsubayı
Hakan Karataşa Allahtan rahmet dilediğine, Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanının 15 Temmuz
bağışlarının nemalandırılarak Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu altında
duruyor. ifadesine, 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan 309 milyon
Türk lirasının sahiplerine bir an öncc verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 1inci görevi Türkiyedeki çocuklarımızın ve
tüm dünya çocuklarının hakkını, hukukunu korumak ve
onları geleceğe hazırlamaktır.
Çocuklarımızın çocuk işçiliğine karşı, çocuk
istismarına karşı korunması gerekmektedir. Çocuklarımızın
geleceğinin garanti altına alındığı bir sosyal
devletin oluşturulması gerekmektedir. Bu yüzden, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak çocuklarımızın geleceğine sahip çıkan
bir anlayışla bundan sonra önümüze gelen, onların
hakkını, hukukunu koruyan her konuda el birliğiyle
çalışmalıyız. Bu vesileyle ülkemin ve dünyanın tüm
çocuklarını saygıyla selamlıyorum.
Bugün de yine 1 şehidimiz var. Şehidimize
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
Sayın Başkan, üzerinde günlerdir
duruyoruz, dün Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda, şehit
yakınlarıyla ilgili toplanan parayla ilgili bir açıklama yaptı
ve dedi ki: Bu para hazinenin uhdesindedir. Bilindiği üzere bu para 15
Temmuz darbe girişiminden sonra yurttaşlarımızın,
şehitlerimizin ailelerine yardım etmek için katkı sağlamak
amacıyla toplanan bir paradır. 25 Temmuz 2016 tarihinde Sayın
Binali Yıldırımın Başbakanlık döneminde bu para
toplanmıştır. Daha sonra bir vakıf eliyle şehit
ailelerine yardımcı olacağı söylenmesine rağmen, bu
vakıf hâlâ kurulmamıştır. Bugün
arkadaşlarımız kurulduğu iddia edilen vakıf
binasının önünde bir basın toplantısı yaptılar ve
oradaki mülk sahibiyle ve kiracılarla konuştular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Maalesef, orada böyle
bir vakıf binasından kimsenin haberi yok, mülk sahibinin de haberi yok.
Yani bu vakıf binası burada hayalî bir vakıf binası. 309
milyon liranın hazinenin imkânlarına sunulması ve orada
kullanılıyor olması ve arkasından da Biz bu 309 milyon
lirayı bugüne kadar değerlendirdik, 330 milyon lira
yapıldı. açıklaması çok gayriciddi bir
açıklamadır. Normal bir vatandaşımız 309 milyon
lirayı bankaya yatırmış olsaydı bugün
alacağı miktar 500 milyon lira civarında bir paradır. Yani
şehit yakınlarımızın, ailelerimizin 500 milyon lira
gibi bir parası gasbedilmiş durumdadır. Buradan tekrar Hükûmet
yetkililerine, iktidara sesleniyorum ve diyorum ki: Şehit aileleri için
toplanan parayı şehit yakınlarımıza lütfen bir an önce
verin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
ve onların
hakkını iade edin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin
19.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü
vesilesiyle çocuklara kodlanmış olan masumiyet duygularının
korunması ve evlatlarımızın bizlere emanet olduğunun
bilincinde olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün ben de Çocuk Hakları Günüyle
alakalı birkaç şey ifade etmek istiyorum. Tabii, çocuk hakları
meselesi aslında 19uncu yüzyıldan sonra gündeme gelen bir mevzu.
Çünkü modern dünya için yani İslam coğrafyasından ziyade modern
dünya için o vakte kadar yetişkinlerle neredeyse aynı şartlarda
muamele gören, madende çalıştırılan, ucuz bir iş gücü
olarak kullanılan, hak kavramından çok uzak telakki edilen çocuklar
için hazırlanmış olan bu sözleşmeye de Türkiye 1995te imza
koymuş oldu.
Burada belki ben şunu ifade etmek istiyorum:
Daha evvel söz alan Grup Başkan Vekili arkadaşlarımız
sözleşmenin içeriğinden de kısmen bahsettiler. Çocuklarla
alakalı, sanıyorum yapabileceğimiz en iyi şey, onların
mevcut olan hâlinin, ruh hâlinin, o masumiyet hâlinin, onlara
kodlanmış olan o kıymetli duyguların korunması diye
düşünüyorum. Genelde çocuklar ve gençler olduğunda, bizler
konuşurken hep onlara anlatmaktan, onları geliştirmekten
bahsediyoruz. Ben, çocuğa ait olan bu kıymetli hâlin, kıymetli
değerlerin, ruh dünyasının korunmasının, biz
yetişkinlere düşen birinci vazife, en önemli mesele olduğu
kanaatindeyim. Onu koruyarak hayata hazırlamak, bize düşen şey
bu. Belki klasik bir ifade ama söylemekte çok fayda görüyorum,
evlatlarımızın bir emanet olduğunu bilmek, bize ait bir mal
değil bir emanet olduğunu bilerek hayatı yaşamak, idrak
etmek, bu manada sadece annelere değil
Bir de böyle bir sorunumuz
olduğunu düşünüyorum, çocuk meselesi kadın meselesi olarak
görülüyor. Oysaki çocuklar kadına ve erkeğe beraber emanet, topluma,
hepimize emanet. Bu anlayış içerisinde çocuklarımıza
yaklaşacağımız bir tablo içerisinde var olmayı, bugün
kendim de dâhil olmak üzere hatırlatma ihtiyacı duydum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkanın
programı vardı, kendileri mazeret belirttiler son sözü almak için.
Sayın Türkkan, buyurun.
20.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 20 Kasım 2003 tarihinde
İstanbul Levent ve Beyoğlunda teröristlerce düzenlenen bombalı
saldırıda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızı rahmetle andığına, PKKnın
elinde tutulan Astsubay Semih Özbey ile 12 devlet görevlisinin hâlâ serbest
bırakılmadığına, savaşın ve yoksulluğun
hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren
çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek
maksadıyla farkındalık yaratılmaya çalışılan
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününü kutladıklarına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Hiçbir emekli
maaşının bin liranın altında kalmamasını
sağladık. ifadesine dayanarak bin lira emekli maaşıyla
nasıl geçinilebileceğini öğrenmek istediğine, Türk
ekonomisinin uçuruma doğru sürüklendiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 20 Kasım 2003te yani bundan on altı yıl evvel
El Kaide bağlantılı teröristler tarafından İstanbul
Leventteki HSBC Genel Müdürlüğüne ve Beyoğlundaki İngiltere
Başkonsolosluğuna bombalı saldırılar
düzenlenmişti. Bu saldırılarda tam 31 kişi
hayatını kaybetti, 450den fazla kişi de yaralandı.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bir kez daha
rahmetle anıyorum. Bu hain terör saldırısının yıl
dönümü vesilesiyle tüm terör örgütünü ve her türlü terörü nefretle
lanetliyorum.
Daha önce, terör örgütü PKKnın elinde bulunan
Astsubay Semih Özbeyle ilgili 2 defa konuşma yapmıştım
Mecliste. En son 6 Kasımda da Astsubay Semihin terör örgütü PKK
tarafından dört sene önce kaçırıldığını, 12
asker ve polisin, 2 MİT görevlisinin de dört yıldır PKKnın
elinde olduğunu ifade etmiştim. Bu konuşmamdan sonra Semihin
babası beni telefonla aradı ve Sayın Vekilim, ne olur bir
şeyler yapın. dedi. Feryat ediyor; evet, oğlu dört
yıldır terör örgütü PKKnın elinde olan bir babanın
feryadı bu. PKK/HPG tarafından yolları kesilip yol kontrolleri
yapıldığı sırada alıkonulan asker ve polislerimiz
aradan geçen dört yıla rağmen hâlâ serbest bırakılmamıştır.
Meclisten Hükûmete bir çağrıda bulunmak istiyorum: PKKnın
elinde 12 devlet görevlisi var, bunlarla ilgili lütfen harekete geçin. Bir
devletin zafiyetidir bu. Devletin 12 görevlisi; askeri, polisi, MİT
görevlisi eğer bir terör örgütünün hâlâ elindeyse, dört sene geçtiyse
aradan oturup tekrar düşünmeniz gerekiyor. Biz bu
evlatlarımızı oraya terör örgütüyle mücadele etsin diye
gönderiyoruz. Bu annelerin feryadı kulaklarımızı
tırmalarken bu evlatlarımızı terör örgütüyle mücadele etsin
diye nasıl göndereceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu
konuşmalarımızın Mecliste kalmamasını, bu kubbede
seda bulmamasını, gerekli mercilere de ulaşmasını
niyaz ediyorum.
20 Kasım, 1989 yılından beri yani
otuz yıldır Birleşmiş Milletler tarafından dünya genelinde
çocukların karşı karşıya kaldıkları hak
ihlallerini gündeme taşımak amacıyla Dünya Çocuk Hakları
Günü olarak kutlanıyor. Özellikle savaşın ve yoksulluğun
hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren
çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek amacını
taşıyan bu farkındalık gününü biz de İYİ
PARTİ olarak kutluyoruz. Çocuklarımızın geleceğe daha
umutla bakabilmesi için çalışıyoruz, onlara daha güzel bir dünya
bırakabilmek için de çabalıyoruz. Öncelikle çocuk işçiliği
konusuna, çocuk istismarı konusuna her zaman dikkat çekiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çekmeye de devam
edeceğiz.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan
geçtiğimiz günlerde Emekli maaşlarını 4 kata varan
oranlarda artırdık, hiçbir emekli maaşının bin
liranın altında kalmamasını sağladık.
demişti. Şimdi sormak istiyorum: Bin lira emekli maaşıyla
bir insan nasıl geçinir? Yani bunun doğru olduğunu kabul
ediyorum. Ben bin liranın altında emekli maaşı
olduğunu biliyorum ama bunun da doğru olduğunu kabul ediyorum.
Bin lirayla bir insan nasıl geçinir? Anadolunun en ücra köyünde bile
kiraların 500 lira olduğu bir ülkede o 500 lirayla bu insanlar
giyinecek mi, ısınacak mı, yemek mi yiyecek; nasıl
geçinecek? Yani insanları yokluğa ve fukaralığa mahkûm
etmenin başarı diye takdim edilmesinin doğru
olmadığını düşünüyorum.
Şimdi sormak istiyorum: Hediye
alamadığı için torununa gidemeyen, ayağına giyecek
ikinci bir çift ayakkabı bulamayan bu insanların durumu sizlerin
vicdanını hiç mi sızlatmıyor? Bu hak mıdır, bu
reva mıdır? Bu kadar mı koptunuz bu milletten? Bu kadar mı
uzaklaştınız milletin dertlerinden? Emeklinin feryadı size
hiç gelmiyor mu, hepsi bize mi geliyor? Kulaklarınızı
tıkamayın, emeklinin feryatlarına kulak verin. Türkiyede israf
yönetimine son verip kaynakları vatandaşa aktarırsanız bu
yoksulluk, bu fukaralık bitecektir.
Geçtiğimiz hafta açıklanan TÜİK
verilerine göre Türkiye genelinde 15 yaş üzeri işsiz sayısı
2019 yılı Ağustos döneminde geçen yılın aynı
dönemine göre 980 bin kişi artmış yani hemen hemen 1 milyon
kişi daha artmış işsizlik, 4 milyon 650 bin kişiye
ulaşmış işsiz insan sayısı. İşsizlik
oranı ise 2,9 puanlık artışla yüzde 14 seviyesine
çıktı. Ben TÜİK rakamlarına inanmıyorum ama bütün
bunların hepsinin doğru olduğunu kabul ederek ifade ediyorum,
yüzde 14.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Başkan Vekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Genç nüfusta işsizlik
oranı ise 6,6 puan artışla 27,4e ulaşarak 2005ten beri en
yüksek seviyeye ulaşmış. İstihdam edilenlerin
sayısı ise 2009 yılı Ağustos döneminde bir önceki
yılın aynı dönemine göre 789 bin kişi azalmış,
istihdam oranı olarak da 2 puanlık bir azalma
yaşanmış. Bu verilerden sonra da fazla söze gerek kalmıyor
aslında. İşsizlik her geçen gün artıyor, istihdam
azalıyor; gençler iş bulamadığı için, umutsuz
oldukları için ülkeyi terk edip yurt dışına yerleşiyor
yani Türk ekonomisi AK PARTİnin elinde uçuruma doğru sürükleniyor.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
21.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK
PARTİ olarak hedeflerinin işçi, emekli ve çiftçilerin hayat
kalitesini yükseltmek olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, izninizle kısa bir açıklama yapmak istiyorum
Sayın Türkkanın ifadeleriyle ilgili olarak.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaptığı
konuşmanın bir çerçevesi var, bir sebebe binaen bir açıklama
yapma ihtiyacı duydu. Sebep şu: Sürekli kamuoyunda tekrar edilen,
Türkiyede emeklilerin bin liranın altında maaş
aldığı iddiası var. Sayın
Cumhurbaşkanımızın cevabı: Türkiyede bin
liranın altında maaş alan yok. Nasıl var? Varsa şöyle
var: Bir kişi vefat ettikten sonra eğer maaşı
mirasçıları arasında paylaştırılıyorsa o
zaman maaşta ancak paylaşımdan kaynaklanan bir bin liranın
altında kalma hâli var. Bir kişi kendisi hayattayken emekli maaşı
alıyorsa bu maaş bin liranın altında değil.
Buradan şuraya gelmek istiyorum: Bizim bütün
hedefimiz
Toplum kesimleri olarak baktığımız zaman zaten
bizim seçmenimizin en büyük kısmını bu insanlarımız
oluşturuyor; işçiler, emekliler, çiftçiler. Ve bizim en
önceliğimiz onların hayat kalitesini yükseltmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Zaten
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği Göreve geldikten
sonra maaşlar 4 kat arttı. derken bu gayretin tezahürü olarak buraya
gelindi. Peki, bu yeterli midir? Asla, hiçbir zaman yeterli değildir.
Gönül ister ki hep beraber, gücümüz yettiğince daha, daha fazla
artıralım. Onların refah düzeyinin artması her şeyden
öte bizim için hem onların mutluluğu adına çok önemli hem de
baktığımız zaman bizim zaten seçmen kitlemiz,
vatandaşımız, onların rahat etmediği bir yerde
nasıl rahat edebiliriz? Kaldı ki bizler de oradan gelen
insanlarız. Baktığımız zaman, annesi babası
köyden, kentten, çiftçi olan, çok zor şartlarda okuyarak gelen
arkadaşlarımızın ben Mecliste çok daha fazla olduğu
kanaatindeyim. Bunu bilmemek, bunu hissetmemek, idrak etmemek mümkün değil
zaten. O sebeple, buradaki açıklamanın bu çerçeve içerisinde
olduğunu bir kez daha ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)- Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz toparlayayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
22.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
devletin çok pahalı yönetildiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben zaten konuşmamda
Sayın Cumhurbaşkanın bu ifadesinin doğru olduğunu
kabul ederek söylemiştim yani Bin lira yeterli mi? diye
söylemiştim. Yani, hepimiz bir bakalım; hepimizin ailesi var,
çoluğu çocuğu var, torunumuz var, bunlarla ilgili sosyal
hayatımız var, bu bin liranın ne kadar yetip yetmeyeceği
konusunda bir soru sormuştum.
Bir de öneride bulunayım: Bakın,
Sayın Sağlık Bakanı bir açıklamada bulundu Biz
şehir hastanelerini yüzde 50 daha pahalıya mal ettik. dedi. Yani bu
rakam bile aslında bizim emeklilere verebileceğimiz o ufak
artışları bile sağlayabilecektir.
Devleti çok pahalı yönetiyorsunuz, hiçbir
devlet bu kadar pahalı yönetilmiyor. Sadece ve sadece tek adamların
hüküm sürdüğü devletlerde bu böyle yani demokrasilerin çok
geliştiği ülkelerde devlet bu kadar pahalı yönetilmiyor. Bu
pahalı yönetim, gelirlerin halka yansımamasına sebep oluyor.
Dolayısıyla emekli sıkıntıda, öğrenci
sıkıntıda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
Ben pazartesi günü Kocaeli Üniversitesindeydim,
öğrencilerle beraber kantinde yemek yedim. Kendi öğrencilik
hayatımı da hatırladım. Bizim o çok
sıkıntılı olduğumuz süreçten emin olun daha zor
durumdalar. Sebebi şu: Şimdi onların sosyal gereksinimleri
bizden çok daha fazla. Biz biraz iki lokma, bir hırka meselesine daha
fazla inanan çocuklardık -çocuktu onların hepsi- ama şu anda
gençlerin sosyal ihtiyaçları bizim dönemimizden çok fazla. Onlar sadece
örtünmek ve doymakla yetinmiyorlar, onların da durumu çok fazla
Devletin
gelirlerini fakire, fukaraya, emekliye, öğrenciye
ayırırsanız, pahalı devlet yönetmekten vazgeçerseniz bu
mesele kendiliğinden çözülmüş olur.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
23.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Türkiye Emekliler Derneği
Başkanı Kazım Ergünün yaklaşık 130 bin kişinin
bin liranın altında maaş aldığını ifade
ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, şimdi
Mecliste konuşurken tabii, birbirimizi düzeltmek de durumundayız. Yanlış
bir bilginin algı yaratmaması gerekiyor.
Emekliler Derneği Başkanı bundan iki
gün önce yaptığı bir basın toplantısında bin
TLnin altında maaş alan 130 bin kişinin olduğunu ifade
etmiştir. Ayrıca, dul ve yetim aylığı alanlarla
birlikte bu sayı 847 bin kişiye ulaşmaktadır. Zaten bin
lira bir para geçimle ilgili bir para değilken bu sayının sanki
yokmuş gibi ifade edilmesi doğru değildir. Meclisin bilgisine
arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok
ve 19 milletvekilinin, polislerin çalışma koşullarında
mevcut olan sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1900) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/11/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/11/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili İsmail OK ve 19
milletvekili tarafından emeklilik haklarını kazanıncaya dek
yüksek tempo ve ağır mesai şartlarında, yaşamsal
tehlikenin varlığını sürekli hissederek çalışan
polislerimizin çalışma koşullarında mevcut olan
sorunların tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 20/11/2019 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Balıkesir
Milletvekili Sayın İsmail Ok konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubumuzun hazırlamış
olduğu, polislerimizin çalışma koşullarındaki
sorunların tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi için
vermiş olduğumuz araştırma önergemiz üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle başta Sayın Başkan
olmak üzere bütün milletvekillerimizi partim ve şahsım adına
muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk polis
teşkilatımız yüz yetmiş dört yıldır ülkemizde
huzur ve güven ortamının korunmasının en büyük
güvencesidir. Hakka, hukuka, vicdana ve ahlaka uygun şekilde milletimizin
can ve mal güvenliğinin sağlanması için fedakârca görev yapan
polislerimiz, özlük hakları başta olmak üzere, toplum içerisinde
birçok sorunla baş başadırlar. Dünyanın bu en zor
coğrafyasında, başka ülkelerdeki meslektaşlarından çok
daha ağır ve geniş bir sorumluluk sahasında faaliyet gösteren
Türk polisimiz, her türlü organize çetelerle ve hain terör örgütleriyle
mücadele etmenin yanında, çocuklarına ve eşlerine de iyi bir
hayat yaşatabilmek adına ekonomik sorunlarla mücadele etmek zorunda
kalmışlardır. Özlük haklarının bir türlü
iyileştirilmemesi ve hayat pahalılığı birçok
polisimizin meslekten ayrılmasıyla ve hatta, maalesef, intihar
etmesine kadar varan üzücü olaylarla sonuçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, polis
memurlarımızın bizlerden beklentilerini sizlerle paylaşmak
istiyorum. Yirmi beş yıl hizmet eden polisin en düşük devlet
memuruyla aynı maaş üzerinden emekli maaşı alması
sizce doğru mudur? Polislerimizin meslekte aldığı maaş
üzerinden emekli edilmesi gerekmez mi? Polislerimizin çalışma
şartları amir ve müdürlerinin iki dudağının
arasında nasıl olabilir? İkinci bir emir kavramı ortadan
kaldırılmalı ve polisin de insan olduğu
hatırlanmalıdır. Emniyet teşkilatında, başka
bölümlerden mezun olan gençlerimiz maalesef işsizliğin
girdabından kurtulmak için polisliğe müracaat etmekte ve polis
olmaktadırlar. Oysa, bütün polislerimizin liseden sonra en az dört
yıllık bir eğitim alması gerekir; hatta, askerî okullarda
olduğu gibi, okuldan mezun olduğunda branşı
belirlenmelidir. Polislerimizin bugün en büyük sorunlarından birisi bu
eğitimdir.
Polis, Jandarma ve Sahil Güvenlik için ortak bir
taltif sistemi kurulması gerekmektedir. Daha önce, FETÖ terör örgütünün
suistimal ettiği ödüllendirme işinin tekrar hayata geçirilmesi ve
objektif kriterlere bağlanması gerekmektedir.
Yine, polislerimizin çözülmesini en çok
istediği 3600 ek göstergedir. Bütün siyasiler, özellikle AK PARTİ, bu
seçimlerden önce bu konuda söz vermelerine rağmen, hâlâ maalesef bu sözler
yerine getirilmemiştir. Bunları bizler de sık sık
hatırlatmaya devam edeceğiz.
Yine, üniversite mezunlarının göstergeleri
3000e çıkarılmasına rağmen, lise mezunları hâlâ bu
haktan mahrum edilmektedir. Bunun da düzeltilmesini talep ediyoruz.
Polislerimizin özlük haklarının
jandarmanın özlük haklarıyla eşitlenmesi gerekmektedir. Bundan
tam üç yıl önce, 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
Jandarma teşkilatının sivilleştirilmesi, emniyet
teşkilatı ile Jandarma teşkilatının eşitlenmesi
amaçlanmıştı ancak yasalar nezdinde eşitlediğimiz
jandarma ile polislerimiz maalesef hâlâ özlük hakları nezdinde
eşitlenmemiştir.
Yine, polislerimizin en büyük sorunlarından bir
diğeri de mesaidir, ucu açık mesaidir daha doğrusu. Amirlerinin
iki dudağı arasında, mesainin ne zaman biteceği belli
olmayan çalışma koşullarında polislerimizin ruh hâlinin
sağlıklı olması söz konusu değildir. Bu, aile
bağlarını da zayıflatmaktadır, özellikle polislerimizi
psikolojik anlamda sıkıntıya sokmaktadır ve bunun için
verilen ek ücret de burada dile getirilmeyecek kadar komiktir. Polislerimiz
maalesef diğer memurların neredeyse 2 katı kadar mesai yapmak
durumunda kalmaktadırlar.
Tabii, bu kısa zaman zarfı içerisinde
polislerimizin bütün sorunlarını buradan dile getirmek mümkün
değildir. Ama özellikle, polislerimiz liseden sonra en az dört yıl
eğitim almalı, iyi bir yabancı dil bilmeli, özellikle
kendileriyle ilgili bütün araçları kullanabilecek şekilde
yetiştirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL OK (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakikada toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) 3600 ek göstergeleri
mutlaka halledilmeli ve jandarmayla aralarındaki özlük haklarındaki
uçurum, dengesizlik giderilmeli, polisler lehine geliştirilmeli ve mesai
şartlarının ağırlığı mutlaka
düzeltilmelidir.
Ben, polislerimizin sorunlarının gerçekten
bu kadar kısa sürede dile getirilmesinin mümkün olmadığına
inanıyorum. Ama özellikle vatanı ve milleti için, toplumun huzur
içerisinde yaşaması için, her türlü hain terör örgütlerine
karşı ve çetelere karşı mücadele eden polislerimizden
hayatını kaybedenlere, şehadet şerbetini içenlere Allahtan
rahmet diliyorum, gazilerimize de hayırlı, huzurlu ömürler diliyorum.
Polis demek, huzur demek, adalet demek, güvenlik demek. Ben bu vesileyle
buradan bütün siyasi parti gruplarına sesleniyorum: Bu konu
siyasetüstüdür, bu önergeye hep beraber evet oyu vermenizi özellikle arz ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi konuşacak.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Polislerimizin sorunlarına özet olarak
değinmek istiyorum: Polislerimiz, emekli olunca maaşları
neredeyse yarı yarıya düştüğünden dolayı yaş
haddine kadar çalışmak zorunda hissediyorlar kendilerini; emekli
olunca da şiddetli geçim sıkıntısı
yaşadıklarından dolayı ek bir iş yapmaya
çalışıyorlar, bu da psikolojik olarak onları daha da zor
duruma sokuyor. Bu nedenle polislerimizin en çok çözülmesini istediği
sıkıntı 3600 gösterge, zaten bunun da sözü verilmişti; her
seçim öncesinde tekrarlanıyor ama bir türlü yerine getirilmiyor.
Diğer bir sorun şu: Polislerimiz ortalama
iki yüz kırk saat çalışmaktalar, ek görevlerle birlikte bu süre
dört yüz saate kadar varabiliyor. Bunların çalışma sürelerinin,
senelik ve haftalık izinlerinin, fazla mesai ücretlerinin yeniden
tanımlanması gerekiyor ve ek görev tazminatının da
verilmesi gerekiyor.
Ayrıca, görev tanımları da çok
açık, görev tanımları dışında birçok iş
yaptırılmaktadır. Hani şu meşhur emir var ya
İkinci bir emre kadar
Öyle başlayan cümleler en tehlikeli
cümlelerdir, ucu açıktır ve bu şekilde de sıkıntı
yaşamaktalar.
Özlük haklarına
baktığımızda, kendilerini Jandarmayla
karşılaştırıyorlar çünkü İçişleri
Bakanlığına bağlılar, haklılar; jandarmaya neyse
polise de aynı hakların verilmesi gerekiyor.
Ayrıca, ilginç bir nokta, bazı birimlerde
-Çevik Kuvvet ve Terör haricinde- polislerimize cop, polis rozeti,
tabancasına taktığı o fişekler, polis yelekleri
parayla veriliyor Kendi paranla al. deniliyor. Bunun devlet tarafından
verilmesi gerekir.
Ayrıca, POLSAN sandığı var
biliyorsunuz, burada da OYAK benzeri bazı iyileştirmelerin
yapılmasını kendileri beklemekteler.
Tabii, polislerimizi söylediğimizde bekçileri
de es geçmemek lazım, onlar da en yakın
yardımcılarıdır kendilerinin. Bekçiler görev aldıktan
sonra -iyi bir uygulama- suç oranında gözle görülür bir iyileşme
oldu; özellikle gece yaşanan hırsızlık, kapkaç,
yankesicilik suçlarında da düşme var. Dolayısıyla, 22.00-06.00
arası görev yaptıklarından dolayı onlara da fiilî hizmet
süresi zammının yani yıpranma payının verilmesi
gerekiyor. Artı, aile yaşamları da ciddi manada olumsuz
etkilendiğinden dolayı izin sürelerinin de artırılması
gerekmektedir. Bekçileri söylediğimizde de tabii korucuları da es
geçmemek lazım. Onlar da yiğit ama mali açıdan da gariban bir
camiadır. 2.162 lira maaşla gerçekten geçinmeleri zordur. Emekli
ikramiyesi alabilme, çocuk parası, engelli parası, doğum
yardımı alabilme gibi özlük haklarından yararlanmaları
gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Mustafa Yel.
Buyurun Sayın Yel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA YEL
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; İYİ
PARTİnin polis memurlarının çalışma
şartları ve sorunlarının araştırılarak
belirlenmesi ve gereken önlemlerin alınması amacıyla Meclis
araştırması açılması talebiyle ilgili grup önerisi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Emniyet teşkilatı personelinin
çalışma saatleri Devlet Memurları Kanununun ilgili maddelerine
uygun olarak Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personelinin
Çalışma Saatlerine İlişkin Esaslar çerçevesinde
yürütülmektedir. Söz konusu esasların 4üncü maddesinde Merkez ve
Taşra teşkilatında görevli olup, nöbet usulü ile
çalışması zorunlu olan personelin çalışma saatleri,
hizmetin gerekleri göz önünde bulundurularak olağan üstü durumlarda 12/12;
diğer hallerde 12/24 veya 12/36 esaslarından herhangi birine veya her
birine göre; Taşra Teşkilatında Mülki Amirin, Merkez
Teşkilatında Genel Müdürün Onayı ile düzenlenir. Ayrıca,
çalışma süresi haftalık 40 saatten az ve 12/24 (60 saat)
esasından daha ağır olmayacak biçimde, aynı makamların
onayı ile değişik çalışma usulleri uygulanabilir.
hükmü yer almaktadır.
Emniyet teşkilatında FETÖ/PDY silahlı
terör örgütüyle yapılan kararlı mücadele sonucu ortaya çıkan
personel açığını hızlı bir şekilde
kapatabilmek amacıyla hain darbe girişiminden bu yana 6.228 komiser
yardımcısı ve 74.723 polis memuru alımı
gerçekleştirilmiştir. Ayrıca zaman içerisinde
işlerliğini kaybeden çarşı ve mahalle bekçiliği
uygulaması 2016 yılından itibaren yeniden canlandırılmıştır
ve bugüne kadar 19.641 çarşı ve mahalle bekçisi alımı
yapılarak görevlerine başlatılmış, 8.242sinin ise
alım süreci devam etmektedir. Darbe girişimi sonrasında
yapılan ihraçların da etkisiyle 250 civarına yükselen 1 polise
düşen vatandaş sayısı, söz konusu alımlarla birlikte
211e düşürülmüştür. Mevcut durum itibarıyla uluslararası
alanda iyi bir standart yakalanmış olmakla birlikte, önümüzdeki
süreçte yapılması planlanan alımlarla bu sayı daha da iyi
bir duruma getirilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın ve
Sayın İçişleri Bakanımızın talimatları
doğrultusunda Emniyet teşkilatı personelinin çalışma
koşulları, çalışma saatleri ve özlük haklarının
iyileştirilmesi ile motivasyonlarının
artırılmasına yönelik olarak çok sayıda tedbir
alınmış ve bu konuda uygulama
başlatılmıştır.
Personel sayısı bakımından
gerekli yeterlilik sağlanan birimlerimizde 8/24 çalışma sistemi
uygulanmaya başlanmıştır. Örneğin İstanbul gibi
bir megakentte, polis merkezleri başta olmak üzere, belirli birimlerde
8/24 çalışma sistemi şu anda uygulanmaktadır.
Futbol müsabakaları ve sınavlar gibi ek
görevlere gönderilen Emniyet personeline görev ücreti ödemesi
sağlanmıştır.
Emniyet teşkilatına ait polisevlerinde ve
kamplarda yapılan iyileştirmeler sayesinde personele Antalya, Didim,
Urla ve Ayvalık gibi turistik bölgelerde bulunan sosyal tesislerde
ailesiyle birlikte daha iyi şartlarda tatil yapma imkânı
sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
MUSTAFA YEL (Devamla) Pasaport, sürücü belgesi ve
araç tescil işlemleri diğer kurumlara devredilerek bu birimlerde
görev yapan personelin diğer Emniyet hizmetlerine aktarımları
sağlanmış ve bu sayede aktif olarak suçla mücadele eden
birimlerdeki görevli sayısı artırılmıştır.
Meslekte fiilen on yılını dolduran
Emniyet hizmetleri personeline askerlik muafiyeti getirilmiştir.
Polis akademisi öğrencileri Sosyal Sigortalar
Kanunu kapsamına alınarak burada geçen sürelerin emekliliğe
yansıması sağlanmıştır.
Bu ve buna benzer daha pek çok alanda polis
arkadaşlarımızla ilgili iyileştirmeler
yapılmıştır.
Bu vesileyle sözlerime son verirken
vatanımızın birliği ve dirliğini sağlama
sırasında hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimize
Allahtan rahmet, gazilerimize ise şükranlarımı sunuyor,
hâlihazırda görevi başında bulunan tüm polis teşkilatı
mensuplarımıza da sağlık, başarı ve mutluluklar
diliyor, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan
tarafından, eş başkanlık sistemine karşı
çıkarılan engellerin ortadan kaldırılması
amacıyla 20/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/11/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20 Kasım 2019 tarihinde Mersin Milletvekili
Grup Başkan Vekili Fatma Kurtulan tarafından verilen (4214 grup
numaralı) eş başkanlık sistemine karşı çıkarılan
engellerin ortadan kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
20/11/2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan.
Buyurun Sayın Kurtulan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Mersin)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerekçemizde de bahsettiğimiz gibi eş
başkanlık sisteminin araştırılmasına ihtiyaç
olduğu kanısına vardık; bir süredir bu kürsüde de eş
başkanlığın kayyumlara gerekçe yapıldığını,
âdeta suç olarak gösterildiğini, kamuoyunun bu tarzda, bu yöntemle
yanıltıldığını bilerek. Eş
başkanlık sistemini bugün, şu anki mevcut durumda da uygulayan
belediyelerimizde eş başkanlık sistemi birdenbire
açığa çıkan bir sonuç değil asla. Eş başkanlığın
tüm partilerimizden öre öre geldiğimiz uzunca bir mücadelenin, deneyimin,
birikimin, nice kadınların emeğinin sonucunda oluşan bir
sistem olduğunu ve şu anda bunun vazgeçilmez bir mor çizgimiz
olduğunu hep söyledik. Bunu, burada tekrar, biraz sizinle, sizin
üzerinizden de bu vesileyle kamuoyuyla paylaşmak istedim.
Şimdi, bizim kadın mücadelemiz
biliyorsunuz HADEPle başlar. Türkiyede, 12 Eylülden sonra, ilk defa
güçlü bir kadın kongresi yapmış parti -yaklaşık 10 bin
kadının katıldığı- unvanına sahip olan ve
kendi yönetimini seçtiği bir parti geleneğinden geliyoruz. O dönem,
işte, yüzde 25 bir kadın kotasıyla başladık
çalışmalara. O dönem partimizde bulunan erkeklerin Kadın
belediye başkan adaylarıyla biz buraları kaybederiz. demelerine
rağmen, kendi içimizdeki erkeklere karşı da mücadele etmiş,
3 belediyeyi ancak alabilmiş bir mücadeleden geliyoruz.
DEHAPla kadın kotasını yüzde 35e
çıkardık ve burada da yine aktif olarak, erkeklerin de Kota
doğru değil. Siz bunu bulamayacaksınız. demesine
rağmen, bu oranla mücadelemizi sürdürdük.
Sizin hep kapattığınız ve bizim
de tekrar, yeniden yerine başka partileri ikame ettiğimiz gelenekle
süren DTP partisinde de yüzde 40 kadın kotasıyla kadınlar
mücadelesini sürdürdü. Ve ilk defa orada, kadına yönelik şiddette
bulunan erkeklere karşı da yaptırım uygulanması
maddeleri tüzükte yerini buldu.
DTP bünyesinde, ilk defa, 9 Kasım 2005
yılında, bir kongremizde eş başkanlık sistemini
tüzüğe yerleştirdik. İlk Eş Başkanlarımız
Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk olarak görevlerini sürdürdüler; şimdi
birisi cezaevinde, Ahmet Türk arkadaşımız da kayyum baskısıyla,
marifetinizle, görevden alınan Eş Başkanımız olarak
şu an bulunuyor.
DTPde 2004 seçimlerinde 9 kadın belediye
başkanı seçtirdik, daha sonra yine DTPde 2009 seçiminde 15
kadın arkadaşımız belediye başkanı seçildi ve bu
oranla Türkiyede yerel yönetimlerde kadının irade olması
yönünde oranı da artıran parti olduk, HDPli kadınlar, daha
doğrusu, o gelenekten gelen siyasi partilerin kadınları olarak
yerimizi aldık.
Daha sonraki süreçte de sistemde yani 2 Mart 2014te
Siyasi Partiler Yasasında da biliyorsunuz, eş başkanlık
sistemi yasallaştı, yasallaşır yasallaşmaz da
Partimiz hâlihazırda eş başkanlık sistemiyle
çalışmalarını merkezî düzeyde yürütüyor. Zaten, her yerde,
tüm yazışmalarımızda eş başkanlara hitaben
yazışmalar olur. Bunu sizler de iktidar partisi de yapar ya da Meclis
bünyesindeki yazışmalarda da bu böyle yerini alır.
2014 yerel seçimlerinde ilk defa eş
başkanlık sistemini uygulamaya başladık ve orada 106
belediyemizin 96sında eş başkanlık sistemi uygulanmaya
başlandı. Meclis üyesini de aynı şekilde yürürlüğe
koyduk. Fermuar sistemiyle meclis üyelerinin artışını,
kadınların oradaki, yereldeki temsilini sağlamış
olduk.
HDP bir kadın partisi olarak kendini kamuoyunda
siyasi partiler arenasına koyduğunda kendisini bir kadın partisi
olarak tanımladı ve artık kotanın kadınlar için daha
geri bir sistem olduğunu, arayışı olduğunu savunarak
burada da eşit temsiliyet ilkesini benimsedi. Her alanda,
yaşamın her alanında, tüm çalışmalarda eş
başkanlık sistemi olarak çalışmalarımız
sürdürülüyor ve bunun devamı olarak da biliyorsunuz, şu anda da,
belediyelerimizde 31 Mart seçimlerinde de eş başkanlık sistemini
yine tekrar hayata geçirmek üzere çalışmalarımızı
başlatmıştık. Şunun da kesinlikle illegalize
edilmesini reddediyoruz. Seçime giderken zaten biz bunu kamuoyunun,
halkımızın onayına sunuyoruz. Resmiyetteki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FATMA KURTULAN (Devamla) Erkekse de kadınsa
da resmî olarak başkanı ve 1inci sırada yer alan kim ise o da
eş başkan olarak yerini alır. Bunu kamuoyuna sunarız ve biz
böyle oy alırız. Dolayısıyla bunu illegalize etmenizi,
meşru görmemenizi kabul etmiyoruz. Çok meşru bir sistemdir,
demokratiktir, katılımcıdır, adil bir sistemdir,
kadınların yaşamın her alanında eşit
temsiliyetini sağlayan bir sistemdir. Bunu illegalize edip kirli
politikalarınızı eş başkanlık sistemi üzerinden
bahane ederek kayyum zihniyetini, baskıcı zihniyetinizi
halkımıza dayatmanızı kabul etmiyoruz. Kadınların
bu sistemde de şu an, hâlihazırda 8i tutukludur, 4ü de
gözaltındadır. Kadınlar bu yöntemle tüm
baskılarınıza rağmen sinmeyecek, korkmayacak, geri
çekilmeyecek, mücadelelerini sürdürecektir.
Az önce bu konuda bir toplantı yaptık
Ankarada. Eş başkanlık sistemi de dâhil olmak üzere, daha doğrusu,
belediyelere atanan tüm bu kayyumlarınıza rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KURTULAN (Devamla) Bir bağlayayım
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Devamla) Az önce bir
toplantıda, tüm baskılarınıza, kayyum politikalarınıza
rağmen Tüm belediyelerde devam edelim mi, çekilelim mi? diye
tartışmasını yaptık. Herkesin
katıldığı çok önemli mesajlar vardı. Bir anne bize
şunu söyledi: Çocuklar, aslanlar sakın bu alandan çekilmesin ki
tilkiler bu alanlara yerleşmesin. Tilkilere bu alanları
bırakmayacağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kadınların siyasette ve hayatın her
alanında maruz kaldıkları ayrımcılığa
karşı aslında eş başkanlık sisteminin bütün
kurumlarda ve kurullarda doğru bir sistem olması gerekir. Cumhuriyet
Halk Partisi de kendi parti tüzüğünü değiştirerek seçimle
gelinen her kurulda yüzde 33lük bir cinsiyet kotası getirdi ve partimiz
buna uymaya çalışıyor, zaman zaman aksasa da uymaya
çalışıyor.
Şimdi, aslında eş başkanlık
sistemi, bu sistem 2014 yılında da Siyasi Partiler Yasasına
girdi; fiilen vardı ve girdi ve uzun bir zamandır da
uygulanıyor. Belediye Yasasına baktığımız zaman
buna imkân veren iki düzenleme var; 40ıncı madde başkan
vekilini düzenliyor, 42nci madde de yetki devrini düzenliyor.
Dolayısıyla belediye başkanı, belediye meclis üyeleri
içerisinden bir tanesini hem 40ıncı maddeye göre başkan vekili
olarak görevlendirebilir veya 42nci maddeye göre de yetki devriyle, kullandığı
bazı yetkileri ona devredebilir. Dolayısıyla biz buna
başkan vekili deriz, başkaları eş başkan der ama
seçilenler sonuçta, eş başkan olarak seçilenler, erkek veya
kadın hangi cinsiyetten olursa olsun belediye meclisi içerisinden seçilenlerdir.
Dolayısıyla, bunun bana göre bir suç organizasyonu olarak
gösterilmesi son derece yanlıştır, son derece.
Beni heyecanlandıran arkadaşlar, açık
söyleyeyim, bir yurttaş olarak beni heyecanlandıran durum şuydu:
Feodal ilişkilerin en yaygın ve yoğun olduğu yerlerde,
Türkiyenin büyük ilçelerinde şimdiye kadar olmamış işler
oldu ve belediye başkanları o ilişki ağı içerisinde
kadınlardan seçildi. Bu, bence toplumsal yapının dönüşümü
bakımından da çok önemli bir şeydi. Size söyleyeyim bu ilçeleri,
bakın, Bitlisin ilçeleri, Viranşehir, Suruç, Yüksekova. Buradaki
aşiret ilişkilerinin, feodal ilişkilerin kadın
başkanlar üzerinden, kadın belediye meclis üyeleri üzerinden
kırılması, Türkiye bakımından da bir ilktir aynı
zamanda. Böyle bir şey oldu ve dolayısıyla da yeni bir yenilik
ve zenginlik katıldı. Ama şimdi ne oluyor, ne
yapılıyor? Kadın belediye başkanları üzerinden,
kadın belediye meclis üyeleri üzerinden, seçilmiş kadın
milletvekilleri üzerinden bir kriminalize etme durumu yaşanıyor.
Çok yakın tanıdığım 2
belediye başkanı var. Birisi, Kayapınar Belediye
Başkanı, Diyarbakır Barosu üyesi, avukat; tutuklu şu anda.
Yine -bir kez daha- Nusaybin Belediye Başkanı Semire Nergiz, yirmi
yıllık avukat; 31 Marttan önce kendisiyle ilgili hiçbir
soruşturma yok, hiçbir dava yok. Keza, Keziban Yılmaz, avukat
arkadaşımız, yakinen tanıdığım için
söylüyorum, bir dava yok, ihale yöneticisi. Ama 31 Marttan sonra, bu ortam
içerisinde, kriminalize edildiler ve tutuklandılar. Belediye
başkanı oldukları için tutuklandılar, başka bir nedeni
yok. Bu nedenle yani kadınlara karşı bu
ayrımcılığa, bu cinsiyetçiliğe bence son verilmesi
lazım.
Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisinin
politikasını da biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Uzun
zamandan beri uygulanan politika şudur: Eğer birisinin gözaltına
alınması isteniyorsa, tutuklanması isteniyorsa ilk önce
gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, aylarca iddianamesiz
yatırılıyor, daha sonra ise hakkında iddianame
hazırlanıyor. Yani ilk önce yakala, tutukla, sonra bir suç uydur
politikası izleniyor.
Bize çocukluğumuzda şunu
anlatırlardı: Bir baba oğluna demiş ki: Git şu
adamı döv. Oğlu demiş ki: Baba, döveceğim de bana suçunu
söyle. Demiş ki: Ya oğlum git, döv. Demiş ki: Ya baba, bana
suçunu söyle, vallahi gidip döveceğim. Demiş ki: Oğlum, sen
git döv, biz daha sonra ona bir suç buluruz. Şimdi izlenen politika da
budur doğu ve güneydoğuda, kayyumlar üzerinden izlenen politika
budur. Bu politikanın maliyeti de ağır olacaktır, buradan
ifade ediyorum. Umarım bu maliyet çok ağır olmadan bu
yanlıştan dönülür.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Başer
Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BAŞER (Yozgat)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin kayyum
atamaları ve eş başkanlık sistemi hakkında vermiş
olduğu grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman
Soylunun da ifade ettiği gibi, kayyum ataması yapılacak
belediyeler hakkında kayyum ataması yapılmadan önce en ince
ayrıntısına kadar gerekli araştırma ve incelemeler
yapılmakta ve bu çerçeve içerisinde kayyum atamaları
yapılmaktadır, yoksa biraz önce konuşmacıların da
ifade etmiş olduğu gibi eş başkanlık sistemine
geçtiği için bu zamana kadar herhangi bir kayyum ataması
yapılmamıştır. Kayyum atamaları, bilakis, ülkemizde
yıllardır kan döken, ülkemizin üniter yapısını bozmak
için terör eylemleri yapan, terör örgütüne belediyelerde eleman
yetiştiren, belediye imkânlarını vatandaşa değil,
terör örgütlerine peşkeş çekenler için
yapılmıştır; terörle bağını koparmayan veya
koparamayanlar için yapılmıştır; terör örgütüne mesafe
koyamayan ve koymayanlar için yapılmıştır; şehirde
yaşayan vatandaşlarımızın hayatını çekilmez
hâle getirenler ve hizmet üretmeyenler için yapılmıştır.
Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti devleti de suç işleyenlere karşı
hukuk içerisinde, kanun içerisinde gereken iş ve eylemleri
yapmıştır, bundan sonra da yapacaktır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Eş başkanlar
seçilmiş değildir. dedi ya, doğru konuşun.
SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) Şu
anda kimse belediyelere giremiyor.
YUSUF BAŞER (Devamla) - Belediye
başkanlarının seçilmiş olması, belediye
başkanına suç işleme özgürlüğünü tanımıyor,
tanıyamaz. Bilakis belediye başkanı olanların, o manada
şehirde yaşamış olduğu insanların
hakkını ve hukukunu korumak ve hizmet üretmesi gerekirken,
yapmadıkları için kayyum atamaları
yapılmıştır ve bu atamalar hukukidir, meşrudur ve
yasaldır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Yeniden seçim yapın, bir
yerde kazanamazsınız. En güvendiğiniz yerde yapalım.
YUSUF BAŞER (Devamla) Alenen terör örgütüne
yardımda bulunmakta beis görmeyen belediyeler için kayyum ataması,
daha çok da çocuklarımız için yapılmıştır. Kimi
HDPlilerin çocukları Maldivlerde, Batı ülkelerinde okurken
KEMAL PEKÖZ (Adana) Yalan! Yalan!
YUSUF BAŞER (Devamla)
bölgede korku ve
endişe içinde yaşamını sürdüren, daha iyi bir şehirde
yaşamayı hak eden, yetim ve öksüz olarak değil, aile saadeti
içinde yaşamayı, iyi okullarda okumayı hak eden, geleceğimiz
olan yavrularımız için yapılmıştır; huzur ve
refahı hak eden aziz milletimiz için yapılmıştır;
akşam hava karardıktan sonra sokağa çıkamayan
vatandaşlarımız için yapılmıştır;
çocuğunun okuldan dönüşünü Acaba yolunu kesmişler midir, terör
örgütü musallat olmuş mudur? diye korkuyla bekleyen anneler için
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF BAŞER (Devamla) Kayyum
atadığımız her yere devletimizin şefkat elini,
merhamet elini ve hizmet elini ulaştırdık. Bundan sonra da ulaştırmaya
devam edeceğiz diyor, grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, söz veriyorum, yerinizden.
FATMA KURTULAN (Mersin) Oradan kullanayım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden konuşun. Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
kürsüde lütfen.
BAŞKAN Buyurun.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Yozgat Milletvekili Yusuf
Başerin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Söylediklerine sayın hatip kendisi de
inanmıyordu ki zaten gülerek, böylesi önemli bir meseleyi gülümseyerek
Ben konuşuyorum ama siz dinler gibi yapın. dedi.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Ben gayet ciddiydim.
Herhâlde siz şimdi konuştuklarınıza inanmıyorsunuz.
Baskıyla konuşuyorsunuz şimdi siz.
FATMA KURTULAN (Devamla) Sonuçta
İçişleri Bakanını referans vermek, bozacının
şahidi şıracı olmuştur. Onu referans vermenizin
adı budur. Hizmet üretemeyenler, vesaire
dediniz Seçilmiş
olmaları suç işlemelerine engel değildir. dediniz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Siz kabul etmiyor
musunuz bunu?
FATMA KURTULAN (Devamla) İddianamelerde
seçildikten sonra itham edilen bir suç yoktur, bunu anlayın. Defalarca
bunu söyledik.
Bütün belediye başkanlarımız
hakkındaki iddianameler seçilmeden önceki iddianamelerdir eğer varsa.
Biraz önce CHPli sayın vekilin de
söylediği gibi, önce tutukluyorsunuz sonra suç oluşturuyorsunuz.
Hepimizin de başına gelen bu oldu.
Bizim çocuklarımız sizin gibi Man
adalarına paracıklar götürmüyorlar, paraları götürmüyorlar.
Baba, ben bu parayı ne yapayım? Ayakkabı kutularındaki
paraları nasıl, nereye götüreyim, nerede saklayayım? diye
feryat edip babalarını aramıyorlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) İspat
et! İspat et!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Ne alaka?
FATMA KURTULAN (Devamla) Rezil
olacaksınız. Bu kayyumlarla rezil olacaksınız. Bunu
savunamayacaksınız.
BAŞKAN Evet, Fatma Hanım,
teşekkürler.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan
tarafından, eş başkanlık sistemine karşı
çıkarılan engellerin ortadan kaldırılması
amacıyla 20/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, sadece zapta geçmesi anlamında
BAŞKAN Sayın Can, buyurun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, Yusuf Başer arkadaşımızın
söylediği gibi, hiç kimse suç işleme özgürlüğüne sahip
değildir. Eğer millî iradeyi hâkim kılmak esassa, millete hizmet
etmek de esas. Bunlar hukuk kuralları içerisinde, mevzuat çerçevesi
içerisinde yapılacak şeylerdir. Aksi davranış, yargı
denetimine tabidir.
Diğer taraftan, 17-25 Aralıkta mizansen
senaryoları, tapeleri burada kullanmak doğru değildir.
Bunların cevabını 15 Temmuzda aziz Türk milleti vermiştir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Polat, buyurun, siz söz
istemiştiniz.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
İstanbul Milletvekili İffet Polatın, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Günü vesilesiyle dağa kaçırılan
çocuklarını geri almak için Diyarbakır HDP il binası önünde
eylem yapan ailelerin evlat nöbetlerinin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
İFFET POLAT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Çocuk Hakları Günü.
Ağustos ayından beri Diyarbakırda HDP il binasının
önünde dağa kaçırılan çocuklarını geri almak için
eylem yapan ailelerin evlat nöbetleri 79uncu gününde de devam etmektedir.
Anaların bu çağrısına toplumun
bazı kesimleri yalnızca kulak tıkamakla kalmamış,
evlatlarının akıbetinden endişe edenlere de
saldırılarda bulunmuştur. Ama bütün bu saldırılara
rağmen annelerin eylemleri devam etmektedir.
Otuz beş yıllık kanlı tarihinde
yaklaşık 20 bin çocuğu ailelerinden koparıp kirli
yöntemlerle dağa çıkaran terör örgütü ve uzantıları
bilmelidir ki Diyarbakırda bu annelerin direnişi devam edecektir. Bu
direniş siyasetin ve siyasi kimliklerin üstündedir. Bu
başkaldırı yıllardır bölge insanına korku, kan ve
göz yaşından başka bir şey vermeyen terör örgütüne ve terör
sevicilere karşı onurlu bir eylemdir. Bu millet, Diclenin
kuzularını çakallara yem etmeyecektir. Bu millet, dağ gibi duran
anaların yanındadır. Yüce Meclisin huzurunda, bu şanlı
direnişe katılan koca yürekli analarımızı
selamlıyorum, bir an evvel yavrularına kavuşmalarını
Rabbimden niyaz ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beko
25.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, çocuk işçiliğinin
kalmadığı, geleceğini borç altına
almadığımız, haklarını her yerde
gözettiğimiz güzel bir dünya ve Türkiye umuduyla tüm çocukların 20
Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününü kutladığına
ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Değerli
milletvekilleri, bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Dünya
çapında 5-17 yaş arası 154 milyon çocuk yani dünyadaki çocuk
nüfusunun yüzde 11i çocuk işçi olarak çalışmaktadır. Çocuk
işçilerin yüzde 72si tarım, yüzde 16sı hizmet sektörü, yüzde
12si ise sanayi sektöründe çalışmaktadır. Tüm bunların
yanı sıra, dünya genelinde her gün yaşanan iş cinayetleri
neticesinde ortalama 10-12 bin arası çocuk işçi iş
cinayetlerinde yaşamını yitirmektedir. Çocuk
işçiliğinin kalmadığı, onları bedenen ve ruhen
koruyabildiğimiz, geleceğini daha doğmadan borç altına
almadığımız, haklarını sadece kâğıt
üzerinde değil, okulda, evde, sokakta, oyunda, kısacası her
yerde gözettiğimiz, onların da birey olduğunu bilerek hareket
ettiğimiz güzel bir dünya ve Türkiye umuduyla tüm
çocuklarımızın 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününü
kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan, buyurun.
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Günü vesilesiyle çocuklarımızın çocuk yaşta
evlendirilerek sömürülmesine müsaade edilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Çocuk Hakları
Bildirgesini ilk imzalayan ülkelerden biriyiz. Elbette bugüne kadar çocuk
haklarıyla ilgili çok gelişme oldu, Türkiye Cumhuriyeti bu konuda,
sağlık konusunda çocuklara çok iyi hizmetler de verdi ama hâlâ
eksiklerimiz var. En önemli eksiklerimizden biri, çocuklarımızın
çocuk yaşta evlilikleridir. Resmî veya gayriresmî çocuk yaşta
evliliklere asla izin verilmemelidir. Hele bir çocuğun yani 18 yaş
altında bir kadının hamile kalması da sağlık
açısından da psikolojik açıdan da uygun değildir. Bu, bir
ölçüde kız çocuklarına karşı bir cinsel şiddettir,
buna müsaade edilmemesi gerekir.
İkinci konu da: Hâlâ Türkiyede çocuk
işçiler vardır. Çocuk işçilerin, maalesef 15-17 yaş
grubundaki çocukların yüzde 21i emek yoğun
çalışmaktadır, bu da çocukların kullanılması,
sömürülmesi anlamına gelir; buna da müsaade edilmemesi gerekir.
Çocukların yeri okullarıdır. Gelişmelerine katkıda
bulunmak lazım.
Teşekkür ederim.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, şehir hastaneleri modelinin incelenerek
problemli alanların tespit edilmesi ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1666) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
20/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/11/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, şehir hastaneleri
modelinin incelenerek problemli alanların tespit edilmesi ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/1666) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 20/11/2019 Çarşamba günlü
(bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şehir hastaneleriyle ilgili yaşadığımız sorunlara
dair Meclis Başkanlığına vermiş olduğumuz
araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer bir ülkede
yöneticiler kamu kaynaklarıyla ve kanunlara aykırı olarak
yandaşlarını zengin etmek isterlerse şehir hastanelerinden
daha iyi bir model bulamazlardı. Arsa devletin, kredi Hazine garantisinde,
sıfır risk, sıfır öz kaynakla yirmi beş ile otuz
yıla varan muazzam bir gelir akışı. Bu gelir kimden gelip
kime veriliyor? Tabii ki vatandaşın vergilerinden sağlanan
gelirler; tüyü bitmemiş yetimin hakkını alıyoruz,
yandaş müteahhitlere ve onlara bu modeli öğreten yabancı
danışmanlık şirketleri ve yatırım
şirketlerine aktarıyoruz.
Birilerinin Hayalim. dediği bu şehir
hastaneleri vatandaşın kâbusu olmuş durumda. Modern bir sömürü
modeli ve çağımızın kapitülasyonları olarak
adlandırılan bir model. Bunu sadece biz demiyoruz. Bakın,
şu anda İngiltere Başbakanı olan Boris Johnson
zamanında bu model için şunu söylüyor: Başka ülkelerde
yağma olarak adlandırılan bu sistemi siz bize kamu-özel
iş birliği olarak sunuyorsunuz. Yine, İngiltere
Sayıştayı benzer şekilde Eğer bu yatırımları
devlet kendisi yapmış olsaydı en az yarı yarıya kâr
ederdi. diyor, tıpkı Sağlık Bakanı Sayın
Fahrettin Kocanın yaptığı açıklama gibi.
Sayın Bakan bakın neler söylüyor:
Kamu-özel iş birliğiyle tecrübeye de sahip olduk. Bu dönemde de
şehir hastanelerini artık bu tecrübeyle birlikte kendi
imkânlarımızla yapmayı planladık. Sizin bütçenizde bunu
yapabilirliğiniz mümkünse niye bir finans modelini devreye sokmak
isteyesiniz? Finans modelinin de sonuçta bir yükü yok mu? diye soruyor. Evet,
Sağlık Bakanı ilk kez doğru bir tespit yapmış
durumda. Ama Sağlık Bakanlığı tecrübeye sahip olurken
vatandaş maalesef soyuluyordu. Öyle anlıyoruz ki sizleri
halkımızın alacağı sağlık hizmeti üzerinden
de aldatmışlar; müteahhitler, danışmanlık
şirketleri sizi bu alanda da kandırmışlar.
İngilizler bu modeli yaptı, denedi ve
vazgeçti; bunu dahi göremediniz. İktidarınızın ilk
dönemlerinde Devlet Planlama Teşkilatı uzmanları bu modeli
incelemek, sizlere rapor vermek için süre istediklerinde onlara bu süreyi
tanımadınız. Bu şehir hastaneleri modeli için ne diyorlar
biliyor musunuz? Gelecek kuşaklardan bütçe aktarım projesi
diyorlar. Bakın, bugün de Çocuk Hakları Günü. Çoluğumuzun
çocuğumuzun gelecekte sağlık alanında harcayacağı
bütçeyi bugünden harcıyoruz. Onların bütçelerinin üzerine şimdiden
ipotek getirmiş durumdayız.
Bunu sorguladığımız zaman
Şehir hastaneleri sözleşmeleri nedir? diye sorduğumuz zaman
bize verilen cevap: Söyleyemeyiz, ticari sır. Bakınız, burada
iktidar partisinden milletvekili arkadaşlarımız var, hiçbiriniz
şehir hastaneleri sözleşmelerini bilmiyorsunuz. Millet adına
görev yapan milletvekillerine bu sözleşmeler verilmezken
bürokratların bu sözleşmelerden haberi var, yabancı
danışmanlık şirketlerinde çalışan personelin
haberi var, onun da ötesinde, yine yabancı danışmanlık
şirketlerinin internet sitesinde bazı bilgileri görmüş oluyoruz.
Yani millet adına görev yapan milletvekillerinden bu bilgileri
kaçırarak, denetimi engelleyerek ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Bakın, bu sorunun cevabını da yine elimde gördüğünüz
şu İngiltere kaynaklı bir sivil toplum kuruluşunun
raporunda görüyoruz. Bu raporda Ticari sır denilen kavramın
arkasında rant arayışı ve yolsuzluk vardır. deniyor.
Evet, işte neden bize bu sözleşmenin verilmediğini açık
olarak buradan anlıyoruz ve belki de bu şehir hastaneleri cumhuriyet
tarihinin en büyük yolsuzluğunu barındırmakta, cumhuriyet
tarihinin en büyük kara deliği durumunda. Plan ve Bütçe Komisyonunda,
maalesef Sağlık Bakanlığı şeffaf ve hesap
verebilir bir bakanlık olmadığını gösterdi bizlere.
Sağlık Bakanından defalarca Şehir hastaneleri
sözleşmeleri nedir? diye istediğimiz zaman maalesef Sayın Bakan
Evet, şehir hastanelerinin sözleşmeleri burada, buyurun. diyemedi.
Efendim, Sağlık Bakanı daha sonra
Bizler artık şehir hastanelerini kamu-özel iş birliğiyle
yapmaktan vazgeçtik, genel bütçeden yapacağız. diye bir
açıklama getirdi. Tabii, Bakanın bu açıklaması yeterli
değil; bu zamana kadar kamu-özel iş birliği çerçevesinde
yapılmış olan 10 tane hastane hizmette, 9 tane hastanenin
inşaatı devam ediyor yani toplam 19 hastane üzerinden
vatandaşımız hâlâ soyulmakta. Biz istiyoruz ki Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu hastaneler tekrar milletin ve devletin hastanesi olsun yani
tekrar devlet bu hastaneleri uhdesine alsın, kamulaştırsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Bir dakikanızı
rica edeceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Buna yönelik
olarak da bu şehir hastanelerinin tekrar kamuya mal edilmesi
noktasında Meclis Başkanlığımıza verdiğimiz
bir yasa teklifimiz var, bu yasa teklifine de tüm gruplardan destek bekliyoruz.
Kamu zararı hâlâ devam etmekte.
Bakınız, şunu ifade etmek istiyorum: Bu 19 hastane için toplam
11,2 milyar dolarlık bir kaynak ayırıyoruz ama yirmi beş
yıl sonra bu 11 milyar dolara karşılık 94 milyar dolar para
ödeyeceğiz ve bu parayla, 94 milyar dolarla 1.200 yataklı tam 575
tane hastane yapılabilecek durumda. İşte burada Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu hastaneler üzerinden vatandaşımızın daha
fazla soyulmaması adına bu araştırma önergesini vermiş
durumdayız. Bu, bu hastaneleri tekrar devletin devralması adına
ilk adım olacaktır.
Bu önergeyle ne yapmak istiyoruz? Şehir
hastaneleri sözleşmelerinin içeriğini görmek istiyoruz; şehir
hastanelerinin mali durumunu incelemek istiyoruz; kamu zararı hangi
noktadadır, bunu ölçmek istiyoruz; bu hastaneleri tekrar
halkımıza kazandırmak istiyoruz ve halk soyulmadan, halk zarar
ettirilmeden halka hizmet yapılabileceğini göstermek istiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHPnin grup önerisi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sağlık Bakanlığının
bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Fahrettin Koca şehir
hastanelerinin artık, kamu-özel iş birliği modeli yerine genel
bütçe kaynaklarıyla yapılacağını
açıklamıştır. Sayın Koca bu açıklamasıyla
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
hayallerini suya düşürmüş, eski Sağlık Bakanı Recep
Akdağın sözde başarı hikâyesini ise çöpe atmıştır.
İktidar, şehir hastaneleri için seçtiği kamu-özel iş
birliği uygulamasıyla 81 milyonun, yeni doğacak çocukların
ve hatta onların torunlarının gelecekleri için devasa taahhütler
altına girerek, gizli sözleşmelere rağmen, kamuoyuna
yansıyan bilgilere göre, yirmi beş yıl için en az 80 milyar
dolar kira bedeliyle büyük bir borç batağına girmiştir.
Ayrıca, o hastanelerin yüksek teknoloji isteyen tetkik yöntemleri ve
otelcilik hizmetleri gelirlerinin de yine o şirketlerin olması, bu da
işin cabası.
Hâlbuki Sayın Cumhurbaşkanı ve
Sayın Başbakan şehir hastaneleri yatırımları için
vatandaşın cebinden bir kuruş bile
çıkmayacağını söylemişti, vatandaşımız
yine kandırıldı. Aynı zamanda, Sayın Kocanın
açıklaması şehir hastanelerinin böyle bir modelle yapılmasının
büyük bir kamu zararı gerçekleştirdiğinin itirafıdır.
Bizler İYİ PARTİ olarak her
defasında Türkiyenin geleceği için ümit vermeyen ve kaş
yapayım derken göz çıkartan bu projelerden geri adım
atılması için uyardık, Bu çıkmaz sokakta daha fazla
ilerlemeyin. diye halkımızın adına uyarılarda
bulunduk.
Devletimizin Ödemişte
yaptırdığı hastane ile şehir hastanelerini şöyle
bir kıyaslamaya gidebiliriz: Ödemiş Devlet Hastanesinde 1
yatağın maliyeti 43 bin dolar iken şehir hastanelerinde bir
yatağın maliyeti 338 bin dolardır yani 1e 8 fark vardır.
Şehir hastanelerini topladığımız vakit, onlara verilen
toplam para 11 milyar dolardır. Eğer şehir hastaneleri rant
yerine kamu yararı düşünülüp Ödemiş Devlet Hastanesi
muhasebesiyle yapılsaydı bizlere maliyeti 1 milyar 350 milyon dolar
olacaktı. Londra mahkemelerinin anlaşmazlık durumu için yetkili
olması da işin cabası.
Bizler İYİ PARTİ Grubu olarak öneriyi
destekliyoruz. Bu çağın kapitülasyonları olarak
nitelendirilebilecek şehir hastanelerinin, gizli sözleşmeleri de
dâhil, her yönüyle araştırılıp devlet kaynaklarının
bir daha çarçur edilmemesi için bu projelerden ders
çıkarılmasını sağlamayı bütün milletvekillerinin
halka karşı sorumluluklarının gereği görüyoruz. 1e 8
maliyet bir skandaldır. Eğer İskandinav ülkelerinde olsaydı
hükûmet istifa ederdi.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Necdet İpekyüz konuşacak.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) -
Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şehir hastaneleri, başta söyleyelim,
şehirden uzak yerlerde şehir hastaneleri. Önce binalar
yapılıyor, sonra yollar yapılmaya
çalışılıyor. Çok övünülen Ankara Bilkent Şehir
Hastanesinde hâlâ toplu ulaşımda sıkıntılar var.
Böylelikle aslında projede önce finans sağlayanlara, fon
sağlayanlara bir şey düşünülmüş, halk
düşünülmemiş, sonradan düşünülmüş.
Değerli arkadaşlar, çalışanlar
açısından bir baskı, şiddet, rekabet; hastalar
açısından ulaşamama sorunu var. Bir taraftan, hastalıklar
artıyor, hastaneler yapılıyor, hastalıkların önlenmesi
için ciddi bir çaba yok.
Kamu-özel iş birliği, bakın,
soralım: Bu, kamu mu, özel mi? İsmi kamu-özel iş birliği.
Mersin Tabip Odası Başkanı kalkıp şehir hastanesinin
bahçesinde basın açıklaması yapacak, kolluk güçleri geliyor
Yapamazsın
Niçin? Burası özel mülkiyet.
Bir diğer konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Sayıştay, kamu denetçileri, vekiller, hepimiz sözleşmeyi
istiyoruz, verilmiyor; ticari sır. Sağlık
Bakanlığı öyle bir hâle getirmiş ki birçok şekilde
anlatıyor fakat AKP Genel Başkanı bile diyor ki:
Müşteriler gelecek, memnun kalacak, zarar ediyorsak edelim. Bile bile
zarar. Zarar edeceğine o parayı aşıya verelim, yemeğe
verelim, aşa verelim, temizliğe verelim, içme suyuna verelim. Böyle
olmadığında ne oluyor? Bu özel dedikleri şey; arsa
bedava, kredi bedava, fon bedava, KDV yok, gümrük vergisi yok, yirmi beş
yıl kirala.
Sevgili arkadaşlar, şu anda Ankara
Şehir Hastanesinin arsasının içinde yapılmış
otelde kim kalıyor biliyor musunuz? Sağlık
Bakanlığı kiracı olmuş, her ay kira veriyor ve
yetinmiyor, bununla beraber yirmi beş yıl boyunca çeşitli
hizmetler için deniyor ki: Bize sat. Kamu, özelden alıyor
temizliği, tıbbi atık toplamayı, diğer atık
toplamayı, çamaşır yıkamayı, laboratuvar ve
görüntülemeye kadar bütün hizmetleri.
Ve biliyor musunuz öyle adil olmayan bir düzenleme
yapılmış ki -Yozgat Şehir Hastanesi ve Sorgun Devlet
Hastanesi- Yozgat Şehir Hastanesinde 1 kilogram çamaşır
yıkamanın bedeli 14 lira, Sorgun Devlet Hastanesinde aynı firma,
1 lira. Bunun 14 katını hepimiz veriyoruz, göz göre göre veriyoruz.
Yemeklerde böyle, temizlikte böyle; Elâzığda fark var,
Eskişehirde fark var, Mersinde fark var. Bile bile sözleşmeyi
saklıyorlar, sır gibi niteliyorlar çünkü bu sır gibi dedikleri
hepimizin cebinden çıkan bir bedeldir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bunu önlememiz
lazım.
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bunu biz
önlemediğimiz zaman
Teslim aldıkları hastanelerde hâlâ
şantiye devam ediyor, park, bahçe, peyzaj parası ödüyorlar. Böyle bir
şey mi olur? Eskişehirde normalde yangından kaçarken
yangın merdiveninden çıktın mı otoparka
çıkıyorsun, böyle mi olur? Kamu-özel diyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı biri, bir özel şirket, girişim, kişi
gittiğinde, bir yönetmelik var, o yönetmeliğe tabidir ama özel
hastaneler değil, şehir hastaneleri her şeyden muaftır;
paradan muaf, yasadan muaf, denetimden muaf, vali bilmiyor, sağlık
müdürü bilmiyor, doktor bilmiyor. Bir an önce burayı
kamulaştıralım, sağılığı koruyucu
sağlık hizmetlerine ayıralım, geleceğimiz daha iyi
olsun.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Mustafa Esgin...
Buyurun Sayın Esgin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ESGİN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ iktidarlarının ilk
yıllarında sağlık altyapımızın
güçlendirilmesine büyük ihtiyaç bulunmaktaydı. Mevcut hastanelerimizin yaş
ortalaması 49 iken birçoğu da deprem güvenliği ve fonksiyonel
açıdan kötü durumdaydı. Toplam 107 bin yatağın sadece 7
bini nitelikliydi. Hastanelerimizin hemen hepsinde yataklar koğuş
sistemi şeklindeydi. Çağdaş bir sağlık hizmeti
verebilmek için 100 bin civarında yatağın yenilenme
ihtiyacının yanı sıra, artan nüfus nedeniyle 50 bin ilave
yatağa ihtiyaç vardı.
AK PARTİ olarak muhalefetten işte böyle
bir Türkiyeyi devraldık. AK PARTİyle birlikte, devlet
hastanelerimiz bugün tek ve çift kişilik odalarda son teknoloji cihazlarla
modern ve beş yıldızlı konforda donatıldı. Hastane
binalarının yaş ortalaması 49 yaşından 13e
indirildi.
Günün ekonomik imkânları çerçevesinde
yapılan planlamada, bir kısım hastaneler klasik ihale yöntemiyle
planlanırken özellikle büyük yapıların alternatif finansman
yoluyla yapılması öngörülmüştür. Mevcut kaynaklarla ve kısa
sürede hedefe ulaşmanın ancak bu şekilde mümkün
olacağı öngörülmüştür. Günün şartlarında kamu-özel
iş birliği finansman yöntemi de tercih edilmiştir, ihtiyaç
hâlinde gelecekte de yine tercih edilebilecektir.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Niye
vazgeçtiniz?
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Bütün bunlarla
birlikte, Türk halkının yüzde 30lardaki memnuniyet oranları
yüzde 78lere çıktığı hâlde muhalefetin bu başarı
öyküsünü şehir hastaneleri finansman modeli üzerinden istismar etmesini
hayret verici bir akıl tutulması olarak görmekteyiz.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Niye
vazgeçiyorsunuz?
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Sağlık
sistemimizde ve şehir hastanelerinde hasta garantisi diye bir olgu
yoktur. Bu şekilde bir itham butlanla iştigal etmektir. Bütün bu
söylediklerimizi Bursa örneği üzerinde ele alacak olursak on yedi
yılda 26sı hastane olmak üzere toplam 68 sağlık
yatırımı yapılmıştır. Bunların
tamamı merkezî bütçeden gerçekleştirilmiş olan
yatırımlardır. Bursa Şehir Hastanesi, genel hastane,
kadın doğum ve çocuk hastanesi, onkoloji hastanesi, kalp damar
hastanesi, fizik tedavi hastanesi, psikiyatri hastanesi olmak üzere 6
hastaneden müteşekkil, entegre bir sağlık kampüsüdür ve
kısa bir süre önce açılmış olmasına rağmen
mükemmel ekip çalışmasıyla yüzde 90lar düzeyinde hasta
memnuniyeti oluşmuş, yüz akı bir projedir.
Uzun lafın kısası AK PARTİnin
öncesinde geceden başlayan poliklinik kuyruklarını, eski ve
bakımsız hastane binalarını, 10 kişilik
koğuşlardaki hasta odalarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Sayın
Başkan, toparlıyorum.
senetsiz cenazelerin dahi teslim edilmediği
Türkiye'yi anlaşılan o ki muhalefet çabuk unuttu ama aziz milletimiz
o günleri unutmadı ve ayrıca kendisine hizmet edenleri de asla
unutmayacaktır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sözleşmeyi
okudunuz mu, biliyor musunuz? Sözleşmeden haberiniz var mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.26
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97
Milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128) (X)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 128 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 20nci maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi, 21inci maddenin önerge işlemlerini
yapacağız.
21inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık derecesine göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılma
Hakkında Kanun Teklifinin 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Madde 21 193 sayılı Kanunun geçici 72
nci maddesinin birinci fıkrasında bulunan 31/12/2019 ibaresi
31/12/2023 şeklinde, fıkranın (a) bendinin (1) numaralı
alt bendinde bulunan %15, ibaresi %20, şeklinde ve ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(2) Bu ödemeler üzerinden 94 üncü madde
kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz. Bu madde kapsamındaki
gelirler toplamının, 103 üncü maddede yazılı tarifenin
dördüncü diliminde yer alan tutarı aşması hâlinde, bu gelirler
yıllık beyannameyle beyan edilir.
Mehmet
Bekaroğlu Alpay
Antmen Lale
Karabıyık
İstanbul Mersin Bursa
Cavit
Arı Türabi
Kayan Bülent
Kuşoğlu
Antalya
Kırklareli Ankara
Turan
Aydoğan İlhami
Özcan Aygun Burhanettin
Bulut
İstanbul Tekirdağ Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan.
Buyurun Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Dijital Hizmet Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize sevgi ve
saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, dünyanın en
hassas ve en zor işi vergi almaktır. Vergi almayı
sağlıklı bir şekilde yapamazsanız ve
aldığınız vergileri adaletli bir şekilde,
sağlıklı bir şekilde kullanamazsanız sürekli olarak vergide
problem yaşarsınız. Özellikle ülkemizde son yıllarda
vergilerde sürekli olarak düzenleme yapmaya gitmek, bu ülkede vergilerin çarçur
edilmesinin de en basit göstergesidir.
Şimdi, vergiyi aldığınız
zaman bu vergiyi adaletli bir şekilde dağıtamazsanız,
kullanamazsanız, kendi yandaşlarınıza ihale verirken taraf
tutarak, kollayarak, kayırarak yaparsanız ve bunu da ülkeden
aldığınız vergileri peşkeş çekerek
yaparsanız vergi almakta büyük bir müşkülatınız doğar.
Bu müşkülat sonucunda da sürekli olarak problem yaşarsınız.
Arkadaşlar, vergiyi almanın en güzel
yöntemi, insanların verdiği vergiyi seve seve vermesini
sağlamaktır. Bunu yaptığınız müddetçe
sağlıklı bir politika, sağlıklı bir devlet
yönetimi gösteriyorsunuz demektir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, vergilerde
düzenleme yapıyorsunuz. Yaptığınız düzenlemelerle, son
zamanlarda bazı kurumların, özellikle kuruluşların 800
milyon, 500 milyon, 400 milyon ve 300 milyon gibi vergilerinin affını
sağladınız. Bu, vergi veren vatandaşta muazzam bir
güvensizlik duygusu yaratır. Bu güvensizlik duygusuyla vatandaş
nasıl size vergi versin? Önce kazandırmasını
bileceğiz. Bu kazanmak da üretimle olur değerli arkadaşlar.
Üretmek için de sağlıklı bir ekonomi politikası
uygulamanız gerekiyor. Sağlıklı bir üretim politikası
sağlıklı sanayileşmeyle olur. Bu sanayileşmede, sizler
bir sanayi kuruluşu kurulduktan sonra ona destek vereceğiniz yerde,
onlara ön açacağınız yerde gidip de aynı kuruluşun
yaptığını bir başka yerden, özellikle de
dışarıdan ithal ederseniz, onun batmasına sebep verirseniz
ülkede vergi alamazsınız değerli arkadaşlar. Vergi almadan
devlet yönetilemez ama aldığınız vergiyi de
sağlıklı bir şekilde işletmeniz ve
sağlıklı bir şekilde kullanmanız gerekiyor.
Şimdi, aldığınız vergilerle
yol yapıyorsunuz, efendime söyleyeyim, metro yapıyorsunuz.
Yaptığınız metro bir tarafta üçte 1 fiyatına
yapılıyor, bir tarafta da bakıyorum 3 katı fiyatına
yapılıyor. Şimdi bu para nereden gidiyor? Vatandaşın
verdiği vergiden gidiyor. Nasıl 3 katı fiyatına
yapılıyor aynı metro? Bunların mutlaka bir çözüme
kavuşturulması lazım. Böyle devlet yönetimi olmaz değerli
arkadaşlar. Böyle vergi de alınmaz, devletin vergisi böyle çarçur da
edilmez.
Şimdi, bir Maliye Bakanımız var
evlere şenlik, diyor ki: Aya otoban yapsak vatandaşımız
inanacak, bakmaya gidecek veyahut da bize oy vermeye devam edecek. Şimdi,
böyle absürt bir devlet anlayışı, devlet yönetimi olur mu? Ondan
sonra gideceksiniz vatandaştan vergi alacaksınız.
Şimdi, en son gelinen noktada sporcuların
aldıkları paralara göz diktiniz, yüzde 15ten yüzde 20ye
çıkarıyorsunuz bu maddeyle.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Avrupada
yüzde 60.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Olabilir,
alabilirsiniz de. Avrupa, aldığı verginin her kuruşunu
vatandaşına en sağlıklı bir şekilde, en
güveneceği bir şekilde izah eder ve ondan sonra kimse de verdiği
vergiden dolayı problem çıkarmaz veyahut da homurdanmaz. Ama siz,
aldığınız vergiyi adam gibi kullanmazsanız,
dediğim gibi, peşkeş çekerseniz, o zaman vatandaştan vergi
almakta müşkülat çekersiniz.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede son on yedi
yıldan bu yana İhale Kanunu kaç defa değişti bana söyler
misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Son on yedi yılda
80-90 defa İhale Kanunu değişti mi değerli arkadaşlar?
Bu ne demektir? İşinize geldiği gibi İhale Kanunu
çıkaracaksınız, işinize gelen kişiye ihale
vereceksiniz, işinize gelmeyeni bir tarafa atacaksınız. Bunun
gibi aynı zamanda aldığınız vergilerle
yaptığınız şehir hastanelerinde çamura battınız,
bunu siz de kabul ediyorsunuz.
Peki, bunların dışında
yaptığınız hangi işte sağlıklı bir
şekilde yürüyorsunuz, bize bir söyleyin görelim. Eğer bu kadar
sağlıklı gidiyorsak ülke niye on sekiz yılda geldi çamura
saplandı? Niye doğdu ekonomik kriz bizim karşımızda? 3
defa büyük ekonomik kriz yaşadınız, 3 defa: 2008de, 2014te ve
şimdi. Nereden kaynaklanıyor bunlar? Vatandaş vergisini mi
vermiyor? Veriyor, vatandaştan alıyorsunuz, hatta o da yetmiyor, size
gelene kadar bütün hükûmetlerin yaptıklarını satarak onlardan da
para aldınız, o paralar da bütçenize girdi. O paralarla ne
yaptınız da biz tekrar 3üncü defa krize girdik arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Şöyle gelip de
buradan kürsüden izah etmeniz lazım. İzah edemezsiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir vergi
de boğazdan geçen bir şekilde olmadığı zaman vergi
vereni zora soktuğu gibi, vergi verene ülke de değiştirttiriyor.
Bakın, Fransanın ünlü sinema oyuncusu Gerard Depardieu, adam
Fransada vergiler fazla yüksek diye vatandaşlıktan çıktı,
Rus vatandaşlığına girdi. Onun için dünyanın en hassas
işi vergi almaktır, bu vergiyi aldığınız zaman da
en sağlıklı, en adaletli bir şekilde kullanmaktır
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Milletvekili, sağ olun.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Ama bunu
sizler yapamazsınız değerli arkadaşlar, bu ülke kimin ne
yaptığını öğrendi artık, bundan sonra da ne
yapacağını biliyor.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
21inci maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Enez
Kaplan Hüseyin
Örs
Tekirdağ Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADBULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Komisyon önergeye katılamıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 21inci maddesi
üzerinde söz aldım ama maddeye geçmeden önce, seçim bölgem Trabzonda
yaşanan bir hadiseye dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Seçim bölgem Trabzonun Düzköy ilçesi Haçka
Yaylasında birkaç gündür yaşanan yayla evlerinin
yıkımı operasyonuna dikkatlerinizi çekmek isterim. Buradaki
yıkımlarla vatandaşlarımız mağdur edilmektedir.
Burada yaşayan insanlarımız geçimini tereyağı, süt,
peynir satarak sağlamaya çalışan, atadan kalma evlerini
eskidiği için tadilat yaparak korumaya çalışan
vatandaşlarımızdır. İktidar, seçim öncesi bu
insanlarımıza İmar barışı var, gelin müracaat
edin. deyip paralarını alarak yapı kayıt belgesi
vermiştir. Şimdi soruyorum: Bu insanların evlerini
yıkacaktınız da neden bu insanlara yapı kullanma belgesi
verdiniz? Konuyla ilgili olarak 8 Ekim günü Türkiye Büyük Millet Meclisine bir
önerge vermiş ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kuruma
İmar barışıyla başvurusunu yapan ve harcını
ödeyen, dekontu elinde olan ancak Tarım ve Orman Bakanlığı
ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasındaki
anlaşmazlık sonucu mağdur olan
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için
herhangi bir çalışmanız var mıdır? diye
sormuştum. Bakanlıktan bu önergemize bir cevap gelmediği gibi,
orada yaşayan vatandaşlarımız bir sabah vakti kolluk
kuvvetlerimizle karşı karşıya getirilmiştir. Seçim
öncesinde o bölgede gezen Çayırbağını yatırıma
boğacağız. diyenlere sesleniyorum: Çayırbağı
şimdi feryat ediyor, bu feryadı duyuyor musunuz?
Değerli milletvekilleri, söz konusu maddeyle
ilgili düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu maddede
yapılan değişiklikle sporcuların
yarıştıkları liglere göre vergi oranları yeniden
düzenlenmektedir. Aslında şuna dikkat etmemiz gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki
futbol, transfer merkezli bir oyun hâline geldi. Kulüplerin transfer
yarışı son yıllarda saha içi rekabeti gölgede
bıraktı. Birden fazla talibi olan futbolcuyu renklerine katan
kulüpler bunu zafer gibi kutladı. Başkanlar, yöneticiler transfer
ettikleri futbolcuların adlarıyla hatırlanır oldu. Bu
anlayış, yöneticileri tribünlerin istediği isimleri transfer
etmeye yönlendirdi. Böylece ipin ucu bir daha yakalanmamak üzere kaçtı.
Taraftarlar, yeni transferleri karşılamak için
havaalanlarını stadyuma çevirdi. Yapılan transferlerin kulübe
maliyeti ise unutuldu. Camialar, parasını almadan antrenmana veya
maça çıkmak istemeyen oyuncularla tanıştı. Hatta, kulüpler,
kadro dışı bıraktığı oyunculara milyonlarca
dolar ödemek zorunda kaldı. Bu durum çoğu zaman Türk futbolcular için
Futbol Federasyonuna, yabancılar için de FIFAya yansıdı.
Yaşanan ekonomik kriz sonrası ülkemizin en büyük kulüpleri UEFA yaptırımlarıyla
karşı karşıya kaldı, Avrupa kupalarından
menedilmenin yanı sıra transfer kısıtlamaları gündeme
geldi. Kısaca yüksek faizli banka kredileri, kaosu krize çevirdi.
Bankalarla yapılan anlaşmalarla borçlar yeniden
yapılandırıldı.
Burada bir hususu da söylemeden geçemeyeceğim.
Yapılandırmayla TFFnin yürürlüğe koyduğu lisans
talimatları gereği her kulübün kendi finansal verilerine göre
oluşturulmuş harcama limitleri var. Öyle bir kulüp bu limitlere uysun,
diğeri uymasın ama göz yumalım olmasın diyorum. Bu
haksız rekabeti doğurur ki buna da tepkisiz kalamayız.
Ekim ayında Trabzondaydım, Trabzonsporun
divan toplantısına katılmıştım. Bu
toplantıda Trabzonsporun Değerli Başkanı şöyle
demişti: Trabzonsporumuz tüm bu kriterleri sağlamış
durumda. Sağlamış ama nasıl sağlamış? En
başta alabileceği oyuncular varken almayarak sağlamış.
Bugün bir sürü sakat oyuncusu olduğu gerçeğinden hareket edersek
bunun Trabzonspor için ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. O
yüzden, bir kulüp bu yaptırımlara uyabilmek adına
kısıtlı kadrolarla hareket ediyorsa kuralların herkese
eşit uygulanması gerektiğini TFFye buradan
hatırlatıyor, bu durumun takipçisi olacağımı da
söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir)
FIFAnın, UEFAnın talimatları bunlar.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Değerli
milletvekilleri, yaşanan ekonomik kriz sonucu birçok Anadolu kulübünün
kapısına kilit vurulduğunu hepimiz biliyoruz. 4 büyük kulüp ise
borç sarmalını yeni kredilerle eritmeye çalışıyorlar.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Artık
kulüplerimiz ayağını yorganına göre uzatmayı
öğrenmeli, gelir gider dengesini gözeten transfer politikaları
izlenmeli ve ülke futbolu için olmazsa olmaz olan altyapıya gereken önem
verilmelidir diyorum.
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesinde bulunan ve ibaresinin
ayrıca olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Garo Paylan
Adana Antalya Diyarbakır
Semra
Güzel Murat
Çepni Sıdık
Taş
Diyarbakır İzmir Siirt
Salihe
Aydeniz
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde büyük bir
gelir ve servet adaletsizliği var; gelir ve servet çok küçük bir
azınlığı daha da zenginleştiriyor ama maalesef
geniş kesimlere de bu konuda yalnızca borçlanmak düşüyor.
AKPden önce de durum böyleydi; yalnızca yüzde 1 zenginleştiriliyordu
arkadaşlar. O dönemin elitleri Tayyip Erdoğanın da deyimiyle
Ülkenin kaymağını yiyorlardı. AKP Bu ülkede bu adaletsizliği
gidereceğiz. iddiasıyla iktidara geldi ama yaptığı
tek şey, o kaymağı yiyen yüzde 1leri değiştirmek
oldu. Kaynaklar yine küçük bir azınlığa doğru akıyor,
yüzde 1e doğru akıyor; o yüzde 1 zenginleşiyor, geri kalan
vatandaşımız borç altında inim inim inliyor, işsiz
milyonlarca vatandaşımız buhran altında hatta intiharlara
doğru sürükleniyor arkadaşlar.
Bu adaletsizlik nasıl giderilir? Vergi
politikalarıyla giderilir arkadaşlar. Eğer küçük bir
azınlığın elinde servet birikmişse, gelirin büyük çoğunluğu
yalnızca yandaşlara akıyorsa adil bir iktidar veya adalet
dağıtan bir Meclis vergi politikalarıyla bunu dengeler.
Nasıl yaparız bunu? Gelir vergisi reformuyla, servet
unsurlarını servete duyarlı vergilendirmelerle vergilendirerek
bunu dengeleriz. Mesela rant vergisi getiririz. Bir arsayı 10 liraya
alıp bir imar geçirtip -belediyeden veya iktidara yakın noktalardan-
bin lira yapanlara vergi koyarsınız ama arkadaşlar, bunu
yapmıyoruz. Ne yapıyoruz bu torbada biliyor musunuz? Diyoruz ki:
Geliri 500 bin liradan fazla olanlara vergi koyacağız,
futbolcuları da buna dâhil edeceğiz. Arkadaşlar, isterseniz bu
oranı yüzde 70e çıkarın, bakın, deyin ki: Ben geliri 500
binden fazla olandan yüzde 70 vergi alacağım. Vergi
alamazsınız. Neden biliyor musunuz? Nereden buldun? diye
soramıyor Maliye idaresi. Arkadaşlar, bakın, bir kişi vergi
levhasında 1 lira yazmadığı hâlde 5 milyonluk Mercedese
biniyor, Maliye idaremiz Nereden buldun arkadaş bu 5 milyonu? diyemiyor.
Amerikada siz eğer ki vergi vermiyorsanız, bırakın 5
milyonluk, 100 bin liralık bir araba alsanız IRS (Amerikan Vergi
İdaresi) anında yazıyı yazar. Nereden buldun arkadaş
bu 100 bin lirayı? der, hesabını veremezsen de senin canına
okur.
Bakın, size söyleyeyim ne
olacağını. Futbolculara diyecekler ki: Arkadaş, senin
sözleşmen resmî olarak 100 bin lira, açıktan sana parayı
veriyoruz, bak böylece vergiden yırtarsın. O futbolcu gene gidecek
Mercedese binecek Maliye idaremiz Nereden buldun? diyemeyecek arkadaşlar.
Niye diyemiyor biliyor musunuz? Çünkü Nereden buldun? yasasını
çıkarsak önce yandaşlara gidecek Maliye idaresi, o yüzden
çıkaramıyorsunuz. Ya, bütün kaynaklar yandaşlara doğru
akıyor. Yapmamız gereken bütün servet unsurlarını
kayıt altına almak, bütün gelir unsurlarını kayıt
altına almak ve bu çerçevede bir gelir ve servet vergisi reformu yapmak,
rant vergisi reformu yapmak ve bu çerçevede haksız şekilde
zenginleşenlerden vergiyi almak.
Çıkan videolar sizlerin canını
acıtıyor mu bilmiyorum, benim canımı acıtıyor.
Bakın, ben başörtülü, başörtüsüz, şu bu diye ayırmam,
eğer kim haksız servet sahibi oluyorsa ve vergisini ödememişse
ve vergisini ödemediği kaynaklarla o Mercedeslere biniyorsa, lüks
villalarda geziyorsa, çoluğuna çocuğuna lüks düğünler,
şatafatlı törenler yapıyorsa haram zıkkım olsun ve bir
Maliye idaresi eğer onlardan hesap soramıyorsa haram zıkkım
olsun.
Değerli arkadaşlar, yapmamız gereken
bütün bu çerçevede gelir ve servet reformunu yapmak. Bakın, AKPden önce
nüfusun yüzde 1i servetin yüzde 38ine sahipti, bugün aynı yüzde 1 -sizin
yandaşlarınızla yüzde 1 yine oluştu- servetin yüzde 55ine
sahip arkadaşlar. Bakın, yüzde 1i zenginleştirdiniz, toplumun
yüzde 70ini borçlandırdınız, borç altında inim inim
inliyor vatandaşlarımız. Ne yapmamız lazım, nasıl
adalet dağıtacağız? O yüzde 1i vergilendireceğiz
arkadaşlar, başka bir yolu yok. Bu çerçevede de böyle torba yasalarla
adalet dağıtamayız. İvedilikle bu Meclis, gelir vergisi
reformunu önüne koymalı, kurumlar vergisi reformunu önüne koymalı,
rant vergisi reformunu önüne koymalı arkadaşlar ve maliyemiz özerk
olmalı, damat beye bağlı olmamalı maliyemiz; maliyemiz
özerk olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Kim haksız kazanç elde
etmişse ve vergilendirilmemişse onun peşine düşmeli Nereden
buldun? diye sorabilmeli. Aksi takdirde arkadaşlar, böyle torba yasalarla
vergi filan toplayamayız.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın Bulut, söz mü istiyorsunuz siz?
BURHANETTİN BULUT (Adana) Vazgeçtim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Durmuşoğlu.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Günü vesilesiyle çocukların daha güzel bir dünyada
yaşayabilmesi için seferber olunması gerektiğine ve Sevgievleri
Projesinin önemine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü.
Bir ülkenin çocukları o ülkenin mirasçısıdır,
geleceğidir. Dünya üzerinde yaşanan savaşların, zulümlerin
sebep olduğu açlık ve yoksulluktan maalesef en çok çocuklar
etkilenmektedir. Çocuklarımızın daha güzel bir dünyada
yaşayabilmesi için bütün ülkelerin seferber olması gerekiyor.
Çocuklara yapılan yatırım
geleceğe yapılan yatırım bilinciyle Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde ülkemizde çocuk
haklarının en yüksek düzeye ulaştırılması,
çocuklarımızın daha nitelikli ortamlarda yaşamaları,
yetişmeleri amacıyla son yıllarda birçok önemli adım
atıldı. Bunların en önemli örneklerinden biri Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız
tarafından yapılan Sevgi Evleri Projesidir. Ben buradaki
çocukların yetiştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum.
Bu düşüncelerle Dünya Çocuk Hakları
Gününü kutluyor, çocuklarımızın çok daha huzurlu ve
aydınlık bir geleceğe sahip olmaları umuduyla dünyanın
bütün çocuklarını sevgiyle kucaklıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, söz
talebiniz olunca uzun süre de bekleyince ben üzülüyorum ama Grup Başkan
Vekillerinin çok güzel bir şekilde dile getirdiği talepleri
ayrıca ona benzer çıkışlarla devam ettirmenizin ne size ne
bize ne de zamana faydası var.
Ayhan Bey, buyurun.
28.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, dünyada artan iyi tarım ve organik
tarım desteklemelerinin ülkemizde kaldırılmasının
üreticiyi cezalandırmak anlamına geldiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
dünyada iyi tarım ve organik tarım desteklemeleri artarken Türkiyede
kaldırılması üreticiye vurulan bir başka darbe
olmuştur. İyi ve organik tarım yapan üreticilerimize destek
verilmemesi demek, alacağı desteğe güvenerek yatırım
ve üretim yapan çiftçinin büyük zarar etmesi ve mağdur olması
demektir; üreticinin aldatılması, kandırılması
demektir. Üstelik son yıllarda büyük bir ilgiyle artan iyi organik
tarım yapan çiftçi sayısının azalmasına neden olmak
demektir.
Adana Yüreğir Ziraat Odası
Başkanımız Adanada sivil toplum kuruluşlarıyla
yaptığı bir toplantıda bu konuda Tarım Bakanına
İyi tarım uygulamalarında destekleri kaldıracak
mısınız? diye sorduğunda cevap olarak daha çok
destekleneceğini söylemiştir. Sayın Bakanın cevabı
böyleyken, bugün destekleme vermekten vazgeçtiği yaklaşık 100
bin üretici hem şaşkın hem perişan olacaktır.
Bakanı üreticiye doğrudan verdiği sözü
tutmaya, üreticiyi cezalandıran bu karardan vazgeçmeye davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ramazan Bey, buyurun kardeşim.
29.-
Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlının, Aksaray ili Helvadere
beldesinin ilçe olmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Aksarayımızın dünyaca ünlü Hasan
Dağının eteğinde bulunan Helvadere beldesi çevresindeki
Karkın, Yuva, Yenipınar ve Elmacık gibi nüfusu çok olan köylerle
birleştirildiğinde beldelerimizin daha elverişli şekilde
kamu hizmetlerinden faydalanmaları için Helvadere ilçe
olmalıdır. Helvadere beldemizde dünyanın en büyük yamaç
paraşütü organizasyonun yapıldığı Hasan
Dağı, turizme kazandırılacak olan Nora Antik Kenti,
eşsiz manzaralı bir doğa harikası olan Helvadere Göleti
gibi değerler bulunmaktadır. Bu sebeplerle, turizm amaçlı
ilimize gelen misafirlerin, yurt dışında yaşayan
gurbetçilerimizin beldemize gelerek ekonomimize katkı
sağlamaları için, ağırlanmaları için Helvadere
beldemizin ilçe olmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN 22nci madde üzerinde 3 önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesinde bulunan ihdas eden
ibaresinin oluşturan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Salihe
Aydeniz Semra Güler
Şırnak
Diyarbakır Diyarbakır
Murat
Çepni Kemal
Peköz
İzmir Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine bir torba yasa görüşülüyor ancak ülke
resmen batıyor -bilmiyorum farkında mısınız- iktidar
oturmuş tali işlerle uğraşıyor; kış
kapıya dayandı, doğal gaz inanılmaz pahalı, elektrik
resmen çarpıyor. Suni gündemlerle nereye varacaksınız?
Demokrasi, hukuk yerlerde, işsizlik had safhada, eğitim,
sağlık bitmiş durumda. Tüm bu sorunların bir çözümü var
değerli milletvekilleri; tüm bu sorunların çözümü diyalog ve tüm bu
sorunların çözümü barıştan geçer.
Tarihten bir sözü size hatırlatmak isterim:
Ekonomi zorlanıyor, kriz ve işsizlik artıyor, memnuniyetsizlik
yayılmaya başlıyordu. Herkesi bir araya getirecek milliyetçi bir
dalgaya, bunu yaratacak bir savaşa ihtiyaç vardı. Yanlış
anlamayın; bu, Mussolininin sözü. Maalesef, şu an içinde
bulunduğumuz durum tam da bu. Ülkede kriz var, memnuniyetsizlik var ve
artık iktidar politika üretemiyor, çözüm üretemiyor ve bu sebeple Kürt
düşmanlığı üzerinden de bugün Rojavada bir savaş
politikası devam ediyor. Bu yanlış arkadaşlar. Biz bu
sorunları çözmek zorundayız. İşsizliği de krizi de
yoksulluğu da çözecek olan barıştır. Bunu öncelikle net bir
şekilde belirtmek istiyorum.
Yine, AKP'li vekil arkadaşlarımıza
şunu belirtmek isterim: 2002den önce, seçilmeden önce Hazreti Ömerin
mumunu, Diclenin kenarındaki kuzuyu, parmağınızdaki
yüzüğü gösterdiniz Kuyuya atılan Yusufuz. Harunuz. dediniz ama
makamı, mevkiyi kendi saltanatınıza çevirmede, hukuksuzlukta,
zulümde, haksızlıkta maşallah Karuna tur üstüne tur
bindirdiniz. Hani, yanlış anlaşılmasın, daha önce bu
Harun-Karun meselesini bir milletvekilimiz söylemişti ama
Şunu net söyleyelim: Kendi çizgilerinizi
gerçekten savunabiliyor musunuz? 2002den önceki AKP ya da AKP
iktidarının ilk yıllarındaki çizginiz ile bugünkü çizginiz
birbirini tutuyor mu? Lütfen, bir gözden geçirin. Çünkü bugün bu ülkedeki
yoksulluğun, yolsuzluğun, haksızlığın,
hukuksuzluğun temel nedeni maalesef ki Kürt
düşmanlığıdır. Kürt düşmanlığı
bugün bu ülkeye çok ağır bedeller ödetiyor. Açıkça söyleyeyim:
Evet, kayyumlar atanıyor; evet, siyasetçi arkadaşlarımız,
milletvekili arkadaşlarımız tutuklanıyor; siyasi tutsak olarak,
rehine olarak cezaevlerinde tutuluyor; her gün neredeyse bir veya birden fazla
il ve ilçe yöneticisi arkadaşımıza -bazen sayılar 50leri,
100leri buluyor- siyasi soykırım operasyonları düzenleniyor.
Bu, hiçbir sorunu çözmüyor değerli milletvekilleri. Kürtler, demokrasiye
inananlar pes etmez. Kürtler Zilanda, Koçgiride, Dersimde, Halepçede,
Roboskide, Cizrede bedel ödedi ama vazgeçmedi. Bu işin çözümü
barıştır, bu işin çözümü diyalogdur.
Dün, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Özkan
-Kürtleri tabii kastederek- Amerikayla, Rusyayla iş tutmaktan bahsetti,
çözümün onlar olmadığını ve onların Orta Doğuya
barış getirmeyeceğini söyledi. Evet, hemfikiriz ancak şunu
da söyleyelim değerli arkadaşlar, biz de size söyleyelim: Bir
Amerikaya gidiyorsunuz, bir Rusyaya gidiyorsunuz ama size söyleyeyim,
İmralı ikisinden de daha yakın. Çözüm İmralıda, çözüm
bu Mecliste, çözüm bu ülkenin sınırlarında. Çözümü biz
üreteceğiz, çözümü başkasından beklemeyeceğiz. Ama maalesef
ki yerleşik olan bu Kürt düşmanlığı ve Kürt düşmanı
politikalar iktidarın gözünü bürümüş durumda, hiçbir şey
göremiyor.
Biz, 1917 Amasya Tamimine, Sivas Kongresine,
Erzurum Kongresine, 1921 Anayasasına yoğunlaşacağız,
bunun üzerinde çözüm üretmeye çalışacağız ve bu ülkedeki
Kürt meselesini çözeceğiz, bu ülkedeki yoksulluğu da yolsuzluğu
da hukuksuzluğu da hep birlikte çözeceğiz. Başka çözüm de
yoktur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Naci Hocam, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kürt
düşmanlığı sözünün bir strateji çerçevesinde sürekli
tekrar edildiğine ve bir kriz çıkartılarak derinleştirilmek
istenildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sanıyorum, bir strateji çerçevesinde bu Kürt
düşmanlığı sözü sürekli tekrar ediliyor ve buradan bir
kriz çıkartılarak derinleştirilmek isteniyor. Bunu doğru
bir tavır olarak görmem çünkü herhangi bir toplumsal kesimin adını
zikrederek, öyle olmadığı hâlde, kendilerine karşı
husumet güdüldüğü, düşmanlık edildiği şeklindeki dilin
tekrar edilmesi, esasen nefret suçu kapsamına girecek bir durumdur.
Yürüttükleri siyaset itibarıyla nefret suçlarına karşı
mesafeli olduklarını ifade edenlerin, esasen insanları
birbirlerine karşı getirebilecek böylesi dillerden
kaçınması diğer türden stratejilerden daha kıymetlidir diye
düşünüyorum çünkü Türkiye Cumhuriyetinin ve burada siyasi heyetlerin
genel olarak bulunduğu pozisyon teröre karşı olmaktır. Kürt
düşmanlığına ilişkin eğer bir arayış içinde
olacaksak gerçekten de bize yakın tarihin de söylediği,
olayların da söylediği PKKnın oynadığı roldür,
PKKnın şiddet marifetiyle insanları birbiri aleyhine
kışkırtma stratejisidir. Aynı zamanda, Suriyede,
Suriyenin kuzeyinde bir özerk bölge oluşturmak için kendisine itaat
etmeyen Kürtleri sürgün eden siyasal yaklaşımdır. Hepsinden daha
önemlisi, Kürtlerin kanı ve canı üzerine emperyal bir siyaset
uygulayan politikalara karşı sesini çıkarmamaktır diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
31.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şırnak Milletvekili
Hüseyin Kaçmazın 128 sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında
dile getirdiği Kürt düşmanlığı ifadesinin sistematik
bir kara propaganda faaliyeti olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, konuşmacının dile getirdiği ve diğer
HDPli milletvekillerinin kürsülerden devamlı surette dile getirdiği
bu Kürt düşmanlığı ifadesi, bizce de sistematik bir
çalışmadır, sistematik bir propaganda faaliyetidir, kara
propaganda faaliyetidir çünkü bunun tarihsel ve sosyolojik anlamda herhangi bir
gerçekliği söz konusu değildir.
Konuşmacının bahsettiği
Dersiminden, Koçgirisinden Şeyh Sait isyanlarına varıncaya
kadar ifade edilenlerde, devlete karşı girişilen bir isyan
faaliyetinin bastırılmasında bunun hangi etnik kökenden veya
kimler tarafından yapıldığı gibi bir şey
gözetilmez.
Bu noktada, dün de bugün de Türkiye Cumhuriyeti
devleti, tarih boyunca Kürt kökenli vatandaşlarımıza bu
memleketin, bu milletin kurucu unsuru olarak bakmıştır, bizler
de öyle bakmaktayız. Yüce Meclis çatısı altında
kendilerine, Kürt kökenli kardeşlerimize reva görülen bu ifadeleri asla ve
asla kabul edemeyiz.
İfade edildiği üzere asıl
haksızlık, asıl kötülük, asıl zulüm, bizzat
Haklarını güdüyoruz ve takipçisiyiz. dedikleri yapıların
ve onların kınamadıkları terör örgütünün kundakta Kürt
kökenli ailelerin evlatlarına, kundaktaki bebeklerine kurşun
sıktığı ahvalde onlara karşı çıt ses
çıkaramamaktır Kürt düşmanlığı.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Oluç
32.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı ile Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ve
amaçlarının kriz çıkarmak değil, İçişleri
Bakanlığı ile iktidarın çıkardığı krizi
demokratik yollarla çözmek olduğuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu konuyu birkaç kez daha tartıştık
ama belli ki tartışmaya devam edeceğiz. Önce bir şeyi
söyleyeyim yani o suçlamayı kabul etmiyoruz gerçekten. Bir sistematik kara
propagandadan söz etti konuşmacılar. Yani kesinlikle bir sistematik
kara propagandayla alakası yok olanın. Sistematik bir hukuksuzluk yaşanıyor
Türkiyede, sistematik ve biz bu sistematik hukuksuzluğu dile getiriyoruz.
Şimdi, biz burada kuzey ve doğu
Suriyedeki Kürt sorununu tartışmıyoruz, oradaki Kürt örgütleri,
partileri arasındaki ilişkiyi tartışmıyoruz;
başka bir şeyi tartışıyoruz, çok net ve açık. 31
Mart seçimlerinde kazanmış olduğumuz 65 belediyenin 24üne
kayyum atanmış vaziyette, belki önümüzdeki birkaç gün içinde yenileri
de atanacak. Biz bu hukuksuzluğu, bu demokrasisizliği konuşuyoruz
esas itibarıyla; seçme seçilme hakkının gasbedilmesini
konuşuyoruz. Orada milyonlarca insan oy vermiş; kendisini yönetecek
belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel
meclis üyelerini, büyükşehir belediye başkanlarını
seçmiş ve bunlar gasbediliyor; oyları, iradeleri açıkça gasbediliyor.
Biz bu sistematik hukuksuzluğu konuşuyoruz ve bunu konuşurken de
diyoruz ki
Yani ben gidip -bütün arkadaşlarımız gibi- orada
insanlarla konuştuğum için bunu aktarıyorum size yani uydurup
bir şeyi söylemiyorum. Orada yaşayan halkı istiyorsanız
gidin kendiniz de görün, Bu yapılanı nasıl
değerlendiriyorsunuz? diye sorun, Bize düşmanlıktır.
diyecekler. Budur, böyle tanımlıyorlar. Yani orada yaşayan halk
bunu Türkçe de Kürtçe de Bize düşmanlık. diye tanımlıyor.
Şimdi, bu düşman hukuku uygulanmasını biz
eleştiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu düşman
hukuku uygulanmasını eleştirip Meclisteki siyasi partilerden ve
Meclis dışındakilerden şunu bekliyoruz: Bu
hukuksuzluğa, bu demokrasisizliğe karşı sesinizi
yükseltin. diyoruz. Halkın iradesi resmen gasbediliyor; seçmen iradesi,
sandık hukuku, sandık adaleti, hepsi gasbediliyor. Siyaset ve toplum
mühendisliği yapan bir odak var, darbeci bir odak var; biz bunu
eleştiriyoruz, bunu konuşuyoruz.
O yüzden, asla sistematik bir kara propaganda
değildir yapılan; çok açık bir sistematik hukuksuzluk
karşısında, siyasi partilerin hukukun üstünlüğüne,
demokrasiye, hakka sahip çıkması talebidir esas itibarıyla.
Dolayısıyla, bunu bir kez daha vurgulamış olalım,
derdimiz kriz çıkarmak değil, bu İçişleri
Bakanlığı ve iktidarın çıkardığı krizi
demokratik yollarla çözmektir; konuştuğumuz her şeyin de
anlamı esas itibarıyla budur.
Teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22nci
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ümit Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Enez
Kaplan İmam
Hüseyin Filiz
Tekirdağ
Gaziantep
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Tekirdağ Ankara
Alpay
Antmen Lale
Karabıyık Turan
Aydoğan
Mersin Bursa İstanbul
Burhanettin
Bulut Cavit
Arı
Adana Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergelere katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Gaziantepli olarak hepimizi derinden etkileyen, üzen,
vicdanlarımızı sızlatan, 14 Kasım 2019 Perşembe
günü cami iskelesinin çökmesi sonucu İnşaat Mühendisi Korkut
Küçükcanın ölümüyle sonuçlanan olayı paylaşmak istiyorum.
Seçim bölgem Gaziantepte Şahinbey Belediyesi
tarafından Türkiyenin 2nci büyük camisi olduğu söylenen cami
yapılmaktadır. Bu caminin bir ay önce çekilmiş
fotoğrafı bu; 67 metre yüksekliğinde olan kubbesi 34 metre
çapında. Kubbesi, gördüğünüz gibi henüz bitirilmemiş. 14
Kasım 2019 Perşembe günü saat 15.14te, İnşaat Mühendisi
Korkut Küçükcan inşaatta inceleme yaparken iskelenin çökmesi sonucu göçük
altında kalmıştır. Burada da size fotoğrafları
sunmak istiyorum: Göçük budur. Gördüğünüz gibi böyle bir göçükle
karşı karşıya kalınmıştır. Bu da
başka bir fotoğraf. Otuz üç saat süren kurtarma
çalışmalarının ardından maalesef Korkut
Küçükcanı kaybettik. Yasaların ve yönetmeliklerin çiğnenmesi,
yapılan hatalar ve ihmaller yüzünden bir aile daha çöktü. Deprem için
yapıların güçlendirilmesi konusunda çok iyi yetişmiş, genç,
aynı zamanda tecrübeli Mühendisimiz Korkut Küçükcana Allahtan rahmet,
ailesine ve sevenlerine sabırlar niyaz ediyor,
başsağlığı diliyorum. Allah bu acıyı hiç
kimseye göstermesin.
Konuyla ilgili olarak, Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği heyeti 17 Kasım 2019 tarihinde caminin
inşaat sahasında teknik incelemede bulunmuş ve tanıklarla
görüşmeler gerçekleştirerek benim de altına imzamı atacağım
raporu hazırlamıştır. Bilgilerinize özetle sunmak istiyorum.
Cami inşaatının, 2012 yılında başlamasına
rağmen statik projesi ve ruhsatının bulunmadığı
tespit edilmiştir. Olay yerinde yapılan incelemede, inşaata
ilişkin levhada sadece Şahinbey Belediyesi Akkent Camisi
İnşaatı ibaresinin bulunduğu görülmüştür. 2012
yılından beri yürürlükte olan Yapı İşlerinde
İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde
de zorunlu olan işveren, proje sorumlusu, sağlık güvenlik
koordinatörleri ve yüklenicilere ilişkin bilgilerin olmaması birçok
hususu boşlukta bırakmakta ve dolayısıyla
inşaatın bir mühendislik ürünü olmadığını ortaya
koymaktadır. Yapıda kalıp sistemleri incelendiğinde,
kalıpta kullanılması gereken malzemelerin kullanılmadığı,
kalıp sistemlerinin denetlenemediği ve onay alınmadan ilkel bir
şekilde yapıldığı tespit edilmiştir.
Cami inşaatına 2016 yılında ara
verilmiş ve inşaatta, kubbe imalatı henüz
tamamlanmamış olduğundan, yapı içerisindeki iskele,
kalıp, donatı gibi yapı malzemeleri ortam koşullarına
açık şekilde bırakılmıştır.
İnşaata yeniden başlamak için gereken planlama ve fizibilite
çalışmaları sırasında bu malzemelerin
durumlarının hiçbir şekilde kontrol edilmediği ve
inşaata giriş çıkışların
kısıtlanmadığı tespit edilmiştir.
Çöken iskele, 50-60 metre yükseklikte, metal
olması gerekirken ahşaptan yapılmıştır. Malzeme
kavaktan mamul olup çeşitli kesitlerde malzeme
kullanılmıştır. İskelenin statik hesabı ve projesi
de bulunmamaktadır. Bu koşullarda, ilkel olarak kurulup yıllarca
ortam koşullarına maruz bırakılan ahşap iskelenin
çökmesi hiç de şaşırtıcı olmamıştır.
Çöken iskelenin iş iskelesi olarak dahi
kullanılamayacağı görülmekteyken, inşaatın
sürdürülmesi durumunda inşaat yüklerinin de iskeleye
taşıttırılmasına çalışılması çoklu
ölümlerle sonuçlanacak daha büyük bir faciaya sebep olabilirdi.
Bu tespitler cami inşaatının bir
mühendislik ürünü olmadığını göstermektedir. Cami
inşaatı da bütün yapılar gibi bilim ve teknik esaslara
uyulması zorunlu olan mevzuata göre yapılması gereken bir
yapıdır. Otuz üç saat süren arama kurtarma operasyonunda ise AFAD,
AKUT, belediye ve itfaiye ekiplerinin koordinasyonunun tam olarak
sağlanamaması, dağınık, verimsiz çalışmalara
sebep olmuştur. Canla başla çalışanlar da olmuştur,
onlara da teşekkür etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bu olay kriz ve acil
durum yönetiminde hazırlıksız olunduğunu, kurtarma
ekiplerinin, ekipmanların, iş makinelerinin acil durumlar için her an
hazır tutulması gereğini bir kez daha ortaya
çıkarmıştır.
Buradan ilgililere sesleniyorum: İnşallah
ders alınmıştır. Ancak şunu da ifade etmeliyim:
Meydana gelen bu olaya çok üzüldük, biz de acılıyız,
başsağlığı mesajlarıyla geçiştirilemez, geçiştirilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Böylesi devasa projeler yerine daha mütevazı camilerin
yapılmasının gerektiğini hatırlatarak camiler yapan,
yaptıran hayırseverlere teşekkür ediyoruz ama bu, onları
projesiz, ruhsatsız, iş güvenliği ve sağlığı
tedbirlerinden uzak tutmamalıdır.
Yeniden konuya dönersek, sorumluluklarını
yerine getirmeyen, yasa ve yönetmeliklere rağmen ihmali olan herkes
hakkında, makamı ne olursa olsun, yasal işlemler
başlatılmalıdır. Ailenin ve vicdan sahibi herkesin
acısı ancak bu şekilde diner diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge hakkında söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Sıdık
Taş
Adana Antalya Siirt
Salihe
Aydeniz Hüda
Kaya Semra Güzel
Diyarbakır İstanbul Diyarbakır
Murat
Çepni
İzmir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 23üncü
maddesi üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum.
Kanunun teknik noktalarıyla ilgili gerekenler
konuşuldu. Ben, ülkemizin ve toplumumuzun içinde bulunduğu ahval
hakkında birkaç noktaya değinip hemen şu kısa süremi
doldurmaya çalışacağım.
Öncelikle, önümüzdeki günlerde, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününü anacağız biliyorsunuz. Bir kez daha, AKP döneminde ülkemizde
de her geçen gün artan kadına yönelik şiddete ve cinayetlere -yine-
dikkat çekeceğiz. Bu gündemi ifade ederken ülkemizde mücadeleden
vazgeçmeyen; kimliğini, özgürlüğünü, varlığını
istismar eden erkekçi her çeşit dinciliğe karşı çıkan
kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum.
25 Kasımın Şiddetle Mücadele Günü
olmasının sebebi olan Mirabel kardeşleri de hayırla,
saygıyla anıyorum. Bugün kadına karşı
saygısızlıklar ifade edilirken başörtülü
kadınların karşılaştığı şiddet ve
örnekler de dün, bugün, günlerdir ifade ediliyor, seslendiriliyor. Müslüman
kadınlar olarak içimizde derin bir yara olan, insanlık dışı
işkence ve şiddetle katledilen bir kadın
arkadaşımız olan Konca Kurişi de saygı, özlem ve
rahmetle anıyorum. Konca Kuriş, Mirabel kardeşlerin ülkemizdeki
karşılığıdır; kendisine Müslüman ve feminist
dediği için, erkekçi ve dinci zihniyete karşı kadın
özgürlüğünü savunduğu için vahşice katledilmiştir. Tekrar
hayırla anıyorum bütün kadınlarımızı. Bunu da
ifade etmişken
Biraz önce gelen, aldığımız
haberde, bilgide
Suruç Belediyesi Eş Başkanımız Hatice
Çevik, hatırlarsınız, Ankara Garı patlamasında -kanlar
içerisinde yaralı vaziyette sembol olan bir fotoğraf vardı-
kızını kaybetti, yakınlarını kaybetti orada,
kendisi yaralı kurtuldu. Kürt halkımız her şeye maruz
kalıyor fakat Hatice Çevik Kürt de değil, Suruç Belediyesi Eş
Başkanı ve IŞİDin saldırdığı, muhatap
aldığı, düşmanlık ettiği
insanlarımızdan birisi. Biraz önce, AKP iktidarı,
yargısız, haksız, hukuksuz kadın düşmanı
politikalarıyla onu da tutukladı. AKP iktidarı, bir zamanlar
dillere destan bir şekilde 3Y ile mücadele etmeye geliyoruz. diyordu.
Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz. dediler. Ama öyle
bir dönem oldu ki AKP iktidarı, Türkiye siyaset tarihine tam da
yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla kendini taçlandırdı ve tarihe
böyle gömülüp gidecek bir iktidar olmayı kendine reva gördü. AKP
iktidarı, tüm bunları bir iktidar politikası hâline getirenler
olarak tarih yazdı.
On yedi yılın sonuna gelindiğinde
artık halkımıza bir umut bile vadedemeyecek hâle gelindi.
İntiharlar arttı; EYTliler, KHKler, her gün cinnet geçirenler,
kadın cinayetleri, işsizlik, bunalım...
Fakat son olarak hemen şunu ifade etmek
istiyorum: Halkımız ümitvar olsun, AKP iktidarı da daha
öncekiler gibi zulümleriyle, saltanat ve israfıyla yok olup gidecektir ama
geride direnenler, haktan ve adaletten yana olanlar, zulümlere karşı
itirazı olanlar, barışa ve özgürlüğe kavuşmak için
bedel ödeyenler kalacaktır ve inşallah halkımız bu
şekilde selamete kavuşacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Enez
Kaplan Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Altıntaş
Tekirdağ
İstanbul Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Antalya Ankara
Lale
Karabıyık Burhanettin
Bulut Alpay Antmen
Bursa Adana Mersin
Turan
Aydoğan İlhami
Özcan Aygun
İstanbul Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergelere katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 128 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 23üncü maddesi üzerinde konuşacağım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 23üncü maddesinde gecikme faizi
uygulanacak hâllere ekleme yapılmaktadır. Burada yasal bir açık
kapatılmıştır, bu nedenle bu maddeyi olumlu buluyorum. Fakat
kanun teklifinin geneline bakınca pek de olumlu yorumlar yapamıyorum.
Bir vergi kanununda esas amaç ne olmalıdır? Kalkınmayı
sağlamak olmalıdır veya gelir ve servet
dağılımındaki eşitsizliği gidermek
olmalıdır veyahut ekonomik istikrarı sürdürmek olmalıdır.
Maalesef, bu kanun teklifi bu amaçları taşımıyor. Bu kanun
teklifiyle iktidar bütçe açığına acilen kaynak aramakta,
devletin nakit ihtiyacını vatandaşa ek vergi salarak
karşılamaya çalışmaktadır. Aynı zamanda, yeteri
kadar etki analizi de yapılmamış görünmektedir.
Dolayısıyla, nakit ihtiyacına hem iyi bir çözüm sunamamakta hem
de vatandaşı iyice sıkıntıya sokmaktadır.
İktidarın yöntemi, ekonomiyi içeride
vergilerle, dışarıda da borç çevirerek sürdürmeye
çalışmak gibi görünüyor ama nedense lüks makam araçlarına,
şatafatlı binalara, belediye başkanlık ofislerine, ihalesiz
iş vermelere, israfa son vermek hiç aklına gelmemektedir.
Değerli milletvekilleri, dijital hizmet vergisi
makul bir uygulamadır. Türkiyede 20 milyon liradan fazla hasılat
yapan bir şirketin Türkiyeye vergi vermemesini doğru kabul edemeyiz.
Birçok ülke de bu şekilde vergiler uygulamaya koymuştur.
Bakınız, Trumpın tüm tehditlerine rağmen Fransa, dijital
hizmet vergisini getirdi. Fransada bu vergi hasılat üzerinden yüzde 3
olarak uygulanmakta, Türkiyedeyse bu oran yüzde 7,5 olarak öngörülüyor. Bu
oran çok yüksektir. Buradan da anlaşılıyor ki Hükûmetimizin
amacı vergisiz kazancı önlemekten çok, acilen kaynak bulmaktır.
Tabii ki firmalar bu vergiyi nihai olarak vatandaşa
yansıtacaklardır. Dolayısıyla, bu yük yine
vatandaşın sırtına binecektir.
Diğer bir vergi kalemi olarak konaklama vergisi
konulmuştur, bu vergi yine konaklayacak vatandaşı
etkileyecektir. 5 yıldızlı bir otelde, 3 çocuğu olan 5
kişilik bir aile gece başına 90 lira vergi ödeyecektir, bu durum
aynı zamanda turizm sektörüne de büyük darbe vuracaktır. Bu yüzden bu
hususta da meslek kuruluşlarıyla, komisyonlarla görüşülmesi ve
kâr zarar analizinin doğru yapılması önemlidir. Ayrıca, yeni
vergi ihdas etmek yerine eğer bir gelir hedefleniyorsa KDV oranı
yükseltilerek de yapılabilirdi.
Değerli milletvekilleri, vergi salmak hassas
bir konudur; aslolan, verginin adil, şeffaf ve makul olmasıdır.
Sadece vergi oranını artırarak vergi gelirini
artırmayı garanti edemezsiniz. Vergi oranı sıfırken
vergi geliriniz sıfırdır ama vergi oranı çok yüksekken de
vergi geliriniz sıfıra yakın olabilir, optimum gelir ortada bir
yerdedir. Dolayısıyla, vergiyi hesaplarken, vergiyi salarken bu
konulara dikkat etmek gerekir.
Ayrıca, iktidarınız boyunca 7-8 kez
vergi affı söz konusu olmuştur. Vergi afları çıkarmak gibi
yanlışlar, düzenli vergi ödeyen vatandaşları bu alanda
adaletsizlik olduğuna inandırmaktadır. 2002den beri vergi
kanunlarında 141 kez değişiklik yapılmıştır.
Vatandaşlarımız vergi sistemindeki belirsizlik
dolayısıyla şirket kurmaktan, iş kurmaktan
kaçınmaktadırlar. Ekonominin düzelmesi için en başta ülkemizdeki
firmaları desteklemek ve üretimi artırmak gerekmektedir. Biz hep
çiftçinin, esnafın, emeklinin, çalışanların ekonomik
sıkıntı içinde olduğunu söylüyoruz, maalesef sizi ikna
edemiyoruz; siz bunların hepsini bozgunculuk, felaket
tellallığı olarak görüyorsunuz. Bunun çözümü şu olabilir,
şöyle bir öneri yapabiliriz: Gelin, iktidar şapkanızı
bırakın, muhalefet şapkası takın, beraberce
halkın içine karışalım ve halkın dertlerini beraberce
dinleyelim.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Bizim hiç muhalefet
şapkamız olmadı ki.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Ayrıca,
ekonomik kriz, siz ne kadar saklarsanız saklayın, devletin resmî
rakamlarından görünüyor; işsizlik rakamı ortada, enflasyon
rakamı ortada. Dolayısıyla, gelin, gerçeği kabul edin ve
bir an önce halkın sorunlarına çözüm bulalım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Burhanettin Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe
görüşmeleri devam ediyor, bizler de burada yine sarayın talepleri
doğrultusunda yeni vergiler getiriyoruz. Bu vergiler esas itibarıyla
yeni zamlar anlamına geliyor çünkü vatandaşa yeni bir külfet
getirdiğinizde, yeni bir maliyet getirdiğinizde onun bir diğer
tarifi de zamdır. Bu vesileyle, Meclise bu anlamda önemli bir görev
düşüyor; eğer ülkede bir kriz varsa bu krizin
paydaşlarını iyi değerlendirmek gerekiyor. Önümüzde de
ciddi felaketler yaşandı, işte, Fatihte, Bakırköyde,
Antalyada; bu yaşananların hepsi ekonomik kriz kaynaklı. Madem
ülkede böyle bir kriz var, o zaman Meclise bir görev düşüyor,
vatandaşa bir görev düştüğü gibi. Devlete düşen görev,
düzenli bir mali tablo yaratmak yani düzenli bir vergi almak ve vatandaş
da gelir durumuna göre bir vergi vermek durumunda.
Hatta, bu vergilendirmenin, verginin
anlamını demokrasiyle özdeşleştiren bir örnek var
İngilterede. 1215 yılında Magna Cartadaki ilk açıklama
vergilendirme üzerinedir çünkü kralın vergi salma hakkına Parlamento
sınırlandırma getirmiştir. O gün çıkarılan
vergiyi sınırlandırma, demokrasinin başlangıcı
sayılır. Böylesi önemli bir konuda Meclis, hele hele bu yeni sistemde
kendi üzerine düşen görevi yapmak durumunda. Elbette, saraydan böyle
talepler gelebilir; elbette, yürütme daha rahat yürütmek adına, kendi
bütçesini güçlü tutmak adına taleplerde bulunabilir, Ben yanlış
yaptım, vatandaşı yoksulluğa sevk ettim. demez, yeni
vergilerle bu taleplerde bulunabilir ama bize düşen, Meclise düşen,
vatandaşın ihtiyacına göre bir vergi sistemi getirmekti. O
anlamda, iktidarların, Meclisin çıkardığı vergilerle
nasıl bir anlayışta olduğu görülür yani yüzünü nereye
döndüğü çıkardığı vergiyle görülür. İşte,
çeşitli tanımlar yapılır, denir ki: Sosyal demokrat. ya
da Kapitalist bir anlayışta. Bu formüllerin hepsi, bu
tanımların hepsi sizin çıkardığınız yani
Meclisin onay verdiği bütçeyle örtüşür. O anlamda, verginin tüm
kesimlere hitap etmesi için, ülkede demokrasiyi, huzuru ve güveni getirebilmesi
için vergi adaleti çok önemlidir ama Türkiyeye
baktığımızda maalesef büyük bir vergi adaletsizliği
ortada çünkü Türkiyede iki tip vergilendirme var: Bir tanesi, doğrudan
dediğimiz vergilendirme sistemi; kazancınıza göre vergi
alıyor. Aldığınız maaşın oranına göre
vergi veriyorsunuz, kazancınıza göre vergi veriyorsunuz. Diğer
vergi sistemi, dolaylı vergi sistemi; asıl haksızlık orada
yaşanıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer
siz, geliri düşük olanlar yani fakirlik sınırında olanlar
ile gelir düzeyi yüksek olanlardan benzer vergileri, aynı vergileri
alırsanız orada adaletsizlik başlar. Bir vatandaş et almaya
gittiğinde Senin gelir durumun düşük, bu et için senden
sıfır vergi alıyoruz. ya da diğerine de Senden yüksek
vergi alıyoruz. deme şansı olmadığı için
dolaylı vergi adaletsiz bir vergidir. Fakirden daha fazla vergi alma
şansınız yok.
Adaletli vergilendirmede zenginden daha fazla yani
gelirine göre bir vergi almak durumundasınız. Ülkemizde bu orana
bakalım. Dolaylı vergiler; -biraz önce bahsettiğim gibi- her
üründe KDV, ÖTV, turizm vergisi -bu torba yasada olduğu gibi- bu
vergilerin hepsi dolaylı vergilerdir. Bu vergilerin Türkiyedeki
oranı yüzde 67, geriye kalan yüzde 33 ama dünya örneklerine baktığınızda,
Almanyada yüzde 30, İngilterede -en yüksek oran- yüzde 46larda. Demek
ki siz dolaylı vergileri bu kadar yüksek tutuyorsanız adaletsiz bir
vergi sisteminiz var. Peki, bizim ne yapmamız gerekiyor?
Konuşmamın başındaki noktaya geri dönüyorum. Yürütmenin
böyle bir talebi olabilir ama Meclisin de ona verilmiş bir yetkisi var.
Gelirine göre vergi ödevi dediğimiz, gelirine göre vergi almak durumunda.
O vesileyle yapmamız gereken tümüyle şudur: Sarayın artık
vatandaşından alıp o 5 müteahhide kaynak aktarmasına dur
dememiz gerekiyor. Bakın, bugün vergi ödeyenlerin listesi
yayımlandı, oraya baktığımızda sadece 1 saray
müteahhidi görüyoruz, diğerlerinin hiçbiri ilk 20de yok, en yüksek vergi
ödeyen listede maalesef o müteahhitler yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Buradan hemen
bağlıyorum.
Buradan görünen tablo şu: Vatandaştan
alıp bu müteahhitlere kaynağı aktarıyoruz ama bu
müteahhitler hiçbir şekilde vergi vermiyorlar. O vesileyle
söylediğimizi tekrarlıyoruz. Anayasada belirtilen görevleri
yapmamız için bizim yüzümüzü halka dönmemiz lazım, halkın mali
gücüne göre de vergi toplamamız lazım yoksa diğer faciaları
sadece üzüntüyle karşılamak dışında yapacağımız
bir şey kalmaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Süleyman Bey, söz istiyordunuz, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Erzincan Binali
Yıldırım Üniversitesinin Erzincan ve civar illerdeki
vatandaşlara kaliteli hizmet sunduğuna, Mengücek Gazi Eğitim ve
Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmete açılan geleneksel ve
tamamlayıcı tıp uygulama merkezinin şifa kaynağı
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Seçim bölgem
Erzincanın bir üniversiteye kavuşması 1 Mart 2006 tarihinde
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
öncülüğünde her ile bir üniversite projesi kapsamında olmuş,
Mayıs 2018de isim değişikliğiyle de üniversitemiz son
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırımın
ismini almıştır. Erzincan Binali Yıldırım
Üniversitemiz hızla gelişmekte, Erzincan ve civar illerdeki
vatandaşlarımıza kaliteli hizmet sunmaktadır. Bunlardan
biri de geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama merkezidir.
Türkiyedeki 35 geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama
merkezinin 36ncısı da üniversitemiz Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde hizmete açılmıştır. Bu vesileyle
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana, son
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırıma,
Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca ve ekibine
şükranlarımı sunuyorum; Sayın Valimize, Sayın
Rektörümüze, Sayın Başhekimimiz ve Sağlık İl
Müdürümüze teşekkür ediyorum. Bu yeni merkezin Erzincan ve çevre illerdeki
vatandaşlarımıza şifa kaynağı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur...
34.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hatay ili Tahtaköprü
Barajının su tutma kapasitesinin artırılması ve
Reyhanlı Barajının tamamlanmasıyla vatandaşların
mağduriyetinin giderileceğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
Hatayda yağışların başlamasıyla birlikte
Tahtaköprü Barajının kapasitesi dolduğundan dolayı,
kapakların açılmasıyla Amik Ovası baraj suları
altında kalıyor; ekili araziler, çevresindeki köyler, evler sular
altında kalıyor. 2019 yılı başında Hatay bunu
yaşadı; vatandaşın evi, çiftçinin ekili arazileri,
büyükbaş, küçükbaş hayvanlar su altında telef oldu. Şimdi
aynı sorunla karşılaşacağımız aylara
geliyoruz. Yağışlar başlayacak, Tahtaköprü Barajı
dolacak, kapakları açılacak, vatandaş, çiftçi bu felaketi yine
yaşayacak. Buradan tüm yetkililere sesleniyorum: Gerekli tedbirleri
şimdiden alın lütfen. Suyu peyderpey bırakın.
Vatandaşın sadece evini, eşyasını değil,
hayvanlarını da emniyetli bölgelere taşımak için gereken
neyse bir an önce yapılsın. Reyhanlı Barajını da
acilen bitirin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arkaz...
35.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bir çocuk sahibi olmaya karar vermek önemlidir.
Peygamber Efendimizin de dediği gibi, her ağacın bir meyvesi
vardır, gönül meyvesi de çocuktur. Çocuk yuvanın tadı, tuzudur.
Çocuk, geleceğin teminatıdır. Her çocuğun eğitim,
sağlık, bakım ve yaşam hakkı vardır.
Çocukların temel hakları olan bu haklar ihlal ve istismar edilemez.
Çocuklarımızın gözlerinden bir damla yaşın
akmadığı, anne ve babalarıyla mutlu ve huzurlu
yaşadıkları bir dünya diliyorum. Başta şehitlerimizin
evlatları olmak üzere, dünya üzerindeki bütün
çocuklarımızın Dünya Çocuk Hakları Günü kutlu olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.36
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL
(Afyonkarahisar), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
24üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Sıdık
Taş
Adana Antalya Siirt
Semra
Güzel Salihe
Aydeniz Murat Çepni
Diyarbakır Diyarbakır
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz.
Buyurun Salihe Hanım. (HDP
sıralarından alkışlar)
SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde her geçen gün
işsizlik ve yoksulluk çoğalırken, ekonomik krizden dolayı
insanlar hayatlarına son verirken, fakirler ve zenginler arasındaki
uçurum derinleşirken iktidarın bulduğu tek çözüm yöntemi yoksul
halktan nasıl daha fazla vergi alabileceğinden ibarettir. Dijital
hizmet vergisinin kapsamı çok geniştir. Hasılat üzerinden
alınacak verginin tüketiciye yansımayacağı garantisi
verilmelidir. Zira Avrupa Birliği dijital vergi düzenleme önerisini en çok
yüzde 3 verirken bize sunulan teklif yüzde 7,5tur.
HDP olarak vergi ve ceza indiriminden
yararlanabilecek mükelleflerde vergi kalemine üst limit getirilmesini
savunuyoruz. Büyük ölçekli vergi mükelleflerine getirilen yüzde 40lık
indirim geçmişte vergi aflarıyla silinen milyonluk vergilerde
olduğu gibi kamu vicdanını yaralayacaktır.
Değerli milletvekilleri, ben
konuşmamın devamında, son dönemlerde Demokratik Toplum Kongresi
üzerinde devam eden baskı ve kriminalize politikalarına vurgu yapmak
istiyorum.
Demokratik Toplum Kongresi, 2007 yılında,
binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir
konferansta kuruluşunu ilan eden bir platformdur. Demokratik Toplum
Kongresi halkların, inançların, sivil toplum örgütlerinin, siyasi
partilerin, siyasi oluşumların, kadınların, gençlerin
temsiliyetlerinin bulunduğu bir platformdur. Amacı, Kürt sorununun
demokratik yol ve yöntemlerle çözümü için toplumun bütün kesimlerini bir araya
getirmek ve bu sorunu çözmek için çaba harcamaktır. Bunun için, Demokratik
Toplum Kongresi birçok alanda -eğitim alanında, sağlık
alanında, ekonomi alanında, ekoloji alanında, siyasi alanda-
onlarca konferans, kongre, çalıştay, sempozyum organize
etmiştir; bu organizasyonların hepsini de basına, kamuoyuna
açık, şeffaf bir şekilde yapmış ve sonuç bildirgelerini
de basınla paylaşmıştır. DTKnin hiçbir yasa
dışı organizasyonu yoktur çünkü ilkesine
aykırıdır. Defalarca Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü
için konferanslar düzenlemiş ve birçok kesimi de bu konferanslarda bir
araya getirmiştir. Demokratik Toplum Kongresi olarak
gerçekleştirmiş olduğumuz çalışmalara, bugün bizi
kriminalize etmeye çalışan siyasi iktidarın milletvekilleri,
il-ilçe yöneticileri katılmış ve konferanslarda görüş ve
önerilerini bizimle paylaşmıştır. Yine, 2012
yılında, yeni anayasa yapımı sürecinde, dönemin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek tarafından
Demokratik Toplum Kongresine bir davet mektubu gönderilmiş ve bu davet
mektubunda Demokratik Toplum Kongresinin anayasayla ilgili görüş ve
önerileri sorulmuştur. Bunun için de -anayasa için- Demokratik Toplum
Kongresi, görüş ve önerilerini, Demokratik Toplum Kongresinin ambleminin
olduğu bir önergeyle göndermiş ve o komisyonda olan
arkadaşlarımız, bu Meclis çatısı altında,
Demokratik Toplum Kongresinin yeni anayasa için görüşlerini ifade
etmişlerdir. Yine, Demokratik Toplum Kongresinin Meclise
çağrıldığının çizelgesi de elimizde.
2013-2015 yılları arasında yürütülen
diyalog süreci içerisinde Sayın Hatip Dicle DTK Eş
Başkanı sıfatıyla İmralı heyetinde yer
almıştır. İmralı heyetinde yer alan devlet heyeti
Demokratik Toplum Kongresini tanımış ve muhatap
almıştır. Çalışmalarını da iyi tanıyor
ve biliyorlar. Uzun bir süre Demokratik Toplum Kongresi faaliyetleri
tanınmış ve muhatap alınmış olmasına
rağmen son dönemlerde Demokratik Toplum Kongresinin
çalışmalarına katılan bir sürü arkadaşımız
siyasi operasyonlarla gözaltına alınmış ve
tutuklanmışlardır. Bunun sebebi Kürtlere, Kürt halkına ve
demokratik halklara aslında tahammülsüzlüğün bir göstergesidir, demokrasinin
Türkiyeye gelmesini istememektir.
Yine, Demokratik Toplum Kongresine ilişkin
dosyaları hazırlayan ve kriminalize etmeye çalışan
savcı ve hâkimler bugün FETÖ dosyalarıyla yargılananlardır.
Bu hâkim ve savcılar, neredeyse, Demokratik Toplum Kongresinin
kapısının önünden geçenleri bile Demokratik Toplum Kongresinin
çalışmasına katıldı diye yargılamakta ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) Son bir dakika
Toparlıyorum Başkanım.
Her seferinde bir terör örgütü bahanesiyle Kürtlerin
demokratik siyaset yapmasını engellemeye
çalışıyorsunuz ama bunu başaramayacaksınız, bir
kez daha vurgulamak istiyorum. Yıllarca Demokratik Toplum Kongresi, faaliyetlerini
şeffaf, basın önünde yapmış olmasına rağmen ne
oldu da bir defada terör örgütü olarak tanımladınız? Ne
değişti, söyleyeyim: Aslında meşruluğunu
kaybetmiş olan iktidarınız, Demokratik Toplum Kongresini
terörize ederek meşruiyetini zorla, baskıyla, gözaltıyla,
tutuklamayla devam ettirmenin çabasındadır.
Yine, Türkiye'de ekonomik, toplumsal ve siyasal
krizlerin daha çok yaşanmasına sebep olmuştur. Ben aynı
zamanda Demokratik Toplum Kongresinin Divan üyesi olarak diyorum ki:
Demokratik Toplum Kongresi, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun
demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi için bir şanstır.
Yıllardır bu çözümsüzlükte ısrarınız bizi bitiremedi
ama bu çözümsüzlük sizin iktidarınızı bitirecektir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle 213
sayılı Vergi Usul Kanununa 160ıncı maddesinden sonra
gelmek üzere eklenen maddenin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mükellefiyet süresi, aktif ve öz sermaye
büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, çalışan sayısı,
vergisel yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği gibi hususlar
dikkate alınarak mükelleflerin vergisel uyum seviyelerine yönelik olarak
Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan analiz ve
değerlendirme çalışmaları neticesinde sahte belge düzenleme
riskinin yüksek olduğu tespit edilen mükellefler derhal bekletilmeksizin
vergi incelemesine sevk edilir ve bunlar nezdinde yoklama yapılır.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Antalya Ankara
Burhanettin
Bulut Lale
Karabıyık Alpay
Antmen
Adana Bursa Mersin
İlhami
Özcan Aygun Turan
Aydoğan Erkan
Aydın
Tekirdağ İstanbul Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bursa Milletvekili Erkan Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
128 sıra sayılı Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Adı üzerinde, dijital hizmet vergisi yani her
şeye vergi; kasada para bitti, buralardan toplanacaklarla da ülkeyi
yönetebilmek için getirilen bir kanun. Ancak Komisyonda bu hizmet vergisi ve
diğer vergilerle ilgili görüşmeler yapılırken, 50nci
maddeye son dakika bir önerge getiriliyor. Bu önergede de termik santrallerle
ilgili, baca filtresi olmadan çalışmaları 31/12/2019 tarihinde
dolacak olan termik santrallerle ilgili süre uzatımını teklif
eden ve çevre uyum kriterlerini yerine getirmeyenlere otuz ay daha ceza
verilmemesiyle ilgili bir teklif geliyor ve şu anda bu kanun teklifinin de
50nci maddesi olarak görüşülecek.
Şimdi, değerli üyeler, iktidar, şu
anki adıyla yürütme bunu devamlı yapıyor. İlk defa ne zaman
getirmiş? 14/3/2013 tarihinde Elektrik Piyasası Kanununda bir
değişiklik teklif ederek 31/12/2019a kadar özelleştirilen
termik santraller çevre uyum kriterlerini yerine getirmese de ceza almaz.
diyor. Tabii ki biz bunu Anayasa Mahkemesine götürüyoruz; Anayasa Mahkemesi
14/3/2013 tarihinde yapılan değişikliği 22 Mayıs 2014
tarihinde iptal ediyor ancak bu iptale rağmen yürütme yine durmuyor, 2016
tarihinde bir teklif daha getiriyor, diyor ki: Bu tarihten önce de
özelleştirilmiş olan, daha sonra da özelleştirilecek olan termik
santrallerde çevre uyum kriterleri aranmaz.
Şimdi arkadaşlar, zaten Anayasa Mahkemesi
bu konuda durdurmuş, içtihatları var yapamazsın diyor. Siz iki
yıl sonra kanun çıkartıyorsunuz ve kanunu geriye doğru
işletiyorsunuz ve Bursada, benim seçim bölgem olan Orhanelinde Temmuz
2015te özelleştirdiğiniz termik santralde ki buranın bir
özelliği daha var, burada filtre var; oradaki termik santral için de
diyorsunuz ki 31/12/2019a kadar sen kardeşim filtreyi
çalıştırma, biz de sana ceza meza kesmeyelim. Bununla ilgili de
geçen dönem, 31 Temmuzdan önce 17 Temmuzda yine son dakikada getirdiğiniz
bir kanun teklifiyle otuz altı ay uzatma vermiştiniz; şimdi gene
son dakika teklifiyle otuz ay daha uzatma veriyorsunuz. İnsan
düşünüyor Ya, bu şimdi nereden çıktı? diye. Tabii ki
biraz araştırınca sebebi anlaşılıyor.
Yandaşa ceza kesmemek, yandaşın yatırım
yapmasını sağlamak için devamlı süre uzatımı ama
Anayasa Mahkemesi iptal etmiş bunu. Biz 13 Eylül tarihinde Anayasa
Mahkemesine götürdük, bu, gene oradan iptal olacak, içtihatları var ama
siz ısrarla peşkeş çekilmiş, yandaşa bedava parayla
verilmiş termik santrallerin kârına kâr katması için,
kazancını daha da artırması için bu teklifi tekrar
getiriyorsunuz. Bu hatadan dönün. Bu şekilde 17 tane termik santral var. Bunun
4 tanesi de devletin, devlet işletiyor ama bunların içerisinde
filtresi olmayanlar olduğu gibi, benim seçim bölgem ve memleketim olan
Orhanelinde filtre var. Daha önce Tabipler Odasının, akademik
odaların, sivil toplum örgütlerinin açtığı davalar
sonucunda o termik santralin çalışması durdurulmuş ve
devlet işletirken burada filtre çalıştırılmaya
başlanılmış, filtre burada çalışıyordu ama
özelleştirildikten sonra kârdan zarar ediyor diye, yani yandaş
şirketin kârı azalıyor diye fitreyi
çalıştırmıyor. Ama yandaş şirket kârına kâr
katarken ne oluyor biliyor musunuz değerli vekiller, değerli
yurttaşlar? İşte burada görüldüğü gibi Bursa, Türkiye'de
hava kirliliğinde partikül madde, PM10 İndeksinde 2nci sırada.
Yani havası en kirli 2nci şehir; 1incisi Ankara, 2ncisi Bursa ve
bu bacadan çıkan -şurada gördüğünüz- Orhaneli Termik
Santralinin bacasından çıkan bu partiküller, -şurada daha net
görülüyor- insanları zehirliyor -maske gibi düşünün siz bunu-
insanları zehirliyor. İnsanlar akciğer kanseri oluyor, KOAH
artışları var. Türkiye ortalamasında akciğer
kanserinde, KOAHda, solunum sistemi hastalıklarında, diğer
kanser türlerinde, hepsinde Bursa daha üst sıralarda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AYDIN (Devamla) Bunun da tek bir sebebi var:
Bu termik santralde filtre olmasına rağmen sizin verdiğiniz bu
izinle yandaş şirketin bunu çalıştırmaması. Bunun
yanında orada tarım, hayvancılık, üretim de tamamen yok
olmuş durumda; domates, biber dahi yetişmiyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şeftali
de...
ERKAN AYDIN (Devamla) Şeftali zaten
kalmadı.
Gelin, bu 17 santral içerisinden en azından
filtresi olanları -Bursa Orhaneli Termik Santralinde olduğu gibi-
bunları ayıralım. Filtresi olmayanlarla ilgili 1 Temmuz 2020
tarihine kadar süre vermişsiniz, Uymazsa dört ayda bir denetlenip ceza
kesilecek. diyorsunuz ama bunun gibi olanları bu kapsam
dışına çıkaralım ve bundan sonra en azından yöre
halkı, Bursa zehirlenmesin, suyu kirlenmesin diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 24üncü
maddesinde yer alan "eklenmiştir ibaresinin "ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Enez
Kaplan Muhammet
Naci Cinisli
Tekirdağ Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
128 sıra sayılı torba kanun teklifi,
iktidarın üretim ekonomisinin uzağında tüketim ve dış
borçlanmayla yürüttüğü ekonomi politikalarının sebep olduğu
derin krizi, vergi oranlarını artırıp yeni vergiler ihdas
ederek gidermeye çalışacağını ifade ediyor. Vergi
dilimleri üzerindeki adaletsizliği gideremeyip üstüne üstlük cefakâr
milletimize artık taşımayacağı kadar yüklenilen ilave
vergilerle insanlarımız geleceklerine nasıl umutla bakacaklar?
Toplumun tümünü ilgilendiren bu tür yasal düzenlemelerin ilgili ihtisas
komisyonlarında geniş bir katılımla
tartışılması gerekirken geçtiğimiz yasama
yıllarından kalan kötü bir alışkanlıkla sadece Plan ve
Bütçe Komisyonunda alelacele görüşülmesi, kuruluşunun 100üncü
yılını kutlayacak Gazi Meclisimizin felsefesine
yakışmıyor ve uymuyor.
Yasama faaliyetlerimizin kalitesini
artırıp Meclisimizin saygınlığını korumak
tüm milletvekillerinin sorumluluğundadır. İçinde
bulunduğumuz hükûmet sistemi, ortak aklın egemen olmasına engel
oluşturuyor maalesef. Bu tarifsiz sistemin Meclisimizi işlevsiz hâle
getirmesini önlemek, milletimizin devletiyle olan mesafesini açmamak için, yüz
elli yıllık bir tecrübeye sahip olduğumuz
iyileştirilmiş parlamenter sisteme geçişi bir an önce sağlamalıyız.
Sayın milletvekilleri, teknik konular içeren
bir maddeyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Üzerinde söz aldığım maddeyle, sahte belge düzenleyenlerle etkin
mücadele edilmesi amaçlanıyor. Bu bağlamda kayıt
dışı ekonominin de bertaraf edilmesi hedefler arasında
gösterilmiş. Sahte belge düzenleyenlerin tespit edilmesi için mükellefiyet
süresi, aktif ve öz sermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı,
çalışan sayısı, vergisel yükümlülüklerin yerine getirilip
getirilmediği gibi bilgiler Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafından yapılacak risk analiz çalışmalarında
kullanılacak. Elde edilen sonuçların, hedeflenen amaçların
sağlanmasında etkin olarak kullanılacağı ifade
ediliyor. Ayrıca, analiz neticesinde sahte belge düzenlemede yüksek riski
bulunduğu değerlendirilen mükellefler hakkında incelemeye sevk,
mükellefiyet kayıtlarının terki, mükellefiyetlerinin
devamını isteyenlerden teminat istenmesi, teminatların iadesi
gibi yapılacak işlemler düzenlenmiş. Ancak mükelleflerin neden
sahte belge düzenleme yoluna gittiklerini maddede göremiyoruz. Hayat
pahalılığının günden güne arttığı,
kâğıt üzerinde gösterilen fiyat ortalamalarının ve
enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığı,
iktidarla ilişki kabiliyetini geliştirmiş şirketlerin
açıkça kayırıldığı bir mali ortam, sahte belge
düzenlenmesinin teşvik edici nedenleri olabilir mi mesela? Milletin kan
ağladığı, hayat pahalılığının
alıp başını gittiği bir kriz ortamında ülkenin
Hükûmeti enflasyonu yüzde 8,5 olarak hesap edebiliyorsa bunu örnek alan
mükelleflerin evrakta neler yapabileceğini varın siz düşünün.
Değerli milletvekilleri, sahte belge düzenleme
riski kavramının çerçevesinin çizilmesi ve uygulamasının
belirli bir hâle getirilmesi gerekmekte. Zira tanımı ve
uygulaması belli olmayan bir sahte belge düzenleme riski kavramı,
fiiliyatta Hazine ve Maliye Bakanlığının keyfî
uygulamalarına ve bu nedenle mağduriyetlerin oluşmasına
sebebiyet verebilir. Bu bağlamda risk kavramını tanımlayan
alt hususlar da detaylıca belirlenmeli. Sahte belge düzenleme ve kullanma
fiiline karşı mevzuatta ağır cezaların öngörülmesine
karşın yıllar itibarıyla sahte belge düzenleme giderek
yayılmakta, bir kangren gibi sistemi sarmaktadır. Defter kayıt
ve belge sistemini çökertip büyük vergi kayıplarına da yol açan sahte
belge düzenlemesi, yürütülen vergi incelemelerinin de çoğunluğunu
oluşturuyor. Dolayısıyla sahte belge düzenleme ve kullanma
fiiliyle mücadelede vergi incelemelerinin yanı sıra, vergi
mevzuatındaki açıkların giderilmesi de aynı derecede
önemlidir. Örneğin, mükellefiyet kaydının vergi dairesince
terkin edileceği hüküm altına alınmış olsa da esas
işi sahte belge düzenlemek olanlar vergi incelemesine girmemiş iseler
faaliyetlerine devam edebiliyorlar. Diğer yandan, mükellefler vergi
incelemesine alınmış olsalar bile vergi incelemeleri uzun
sürebilmekte ve nihayetinde hakkında rapor düzenlenene kadar mükellefiyet
kaydı devam edebilmekte. Hakkında düzenlenen vergi inceleme raporunda
mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediği belirtilip
mükellefiyeti terk olunanlar veya onunla ilişkili kişiler bir
başka mükellefiyet tesis ettirmek suretiyle sahte belge düzenleme
faaliyetlerini maalesef sürdürebilmekteler.
Giderilmek istenen düzenlemeyle yolun
başında sahte belge düzenleme ve kullanma fiiline engel olunmaya
çalışıldığı görülmekte. Doğru bir adım
olarak atılmış olsa da sahte belgeyle mücadelede kesin çözüm
sağlayacak yeterli bir düzenleme değil. Örneğin, suçun gerçek
faili farklı ve suçun işlenmesi çok daha organize olabilmekte;
ayrıca, suçun tespiti hâlinde yargı süreçleri de uzun sürebilmekte.
Bu nedenlerle Hazine ve Maliye Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının
görüş ve talepleri doğrultusunda yasal bir düzenleme
yapılması daha doğru olacaktır.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Buyurun okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Hakkında Kanun Teklifinin 25inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 25- 213 sayılı Kanunda bulunan 370
inci madde aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 370- a) Vergi incelemesine
başlanılmadan veya takdir komisyonuna sevk edilmeden önce verginin
ziyaa uğradığına delalet eden emareler bulunduğuna
dair yetkili merciler tarafından yapılmış ön tespitler
hakkında tespit tarihine kadar ihbarda bulunulmamış olması
kaydıyla mükellefler izaha davet edilebilir. Kendisine izaha davet
yazısı tebliğ edilen mükellefler, davet konusu tespitle
sınırlı olarak, bu Kanunun 371 inci maddesinde yer alan
pişmanlık hükümlerinden yararlanamaz. İzaha davet
yazısının tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük süre
içerisinde izahta bulunulması durumunda, yapılan izah değerlendirilerek
değerlendirme sonucunu içeren yazı mükellefe tebliğ edilir.
1. Mükelleflerce
yapılan izah sonucu vergi ziyaına sebebiyet verilmediğinin
idarece anlaşılması hâlinde mükellefler söz konusu tespitle
ilgili olarak vergi incelemesine tabi tutulmaz veya takdir komisyonuna sevk
edilmez.
2. Mükelleflerce
yapılan izahın yeterli bulunmaması hâlinde, değerlendirme
sonucunu içeren yazının tebliğ edildiği tarihten itibaren
30 gün içerisinde; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi,
eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının
tamamlanması veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan
vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı
Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı
oranında bir zamla aynı sürede ödenmesi şartıyla vergi
ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20
oranında kesilir. Bu durum vergi incelemesi yapılmasına ve
gerekirse tarhiyatın ikmaline engel teşkil etmez.
b) (a)
fıkrası uyarınca yapılmış ön tespitlerin,
verginin bu Kanunun 359 uncu maddesinde yer alan fiillerle ziyaa
uğratılmış olabileceğine ilişkin olması
hâlinde bu kapsamdaki mükellefler izaha davet edilmez. Şu kadar ki, sahte
veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma
fiilinin işlenmiş olabileceğine dair yapılan ön
tespitlerde, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla
yanıltıcı belge tutarı, bir takvim yılında 100
bin Türk lirasını geçmeyen veya bu tutarı geçse bile ilgili
yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5ini
aşmayan mükelleflere ön tespite ilişkin yazı tebliğ
edilebilir. Mükelleflerce, haklarında yapılan tespite ilişkin
yazının tebliğ edildiği tarihinden itibaren 30 gün
içerisinde; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik
veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması
veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin
geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci
maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir
zamla aynı sürede ödenmesi şartıyla vergi ziyaı
cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında
kesilir. Bu durum vergi incelemesi yapılmasına ve gerekirse
tarhiyatın ikmaline engel teşkil etmez. Bu fıkra kapsamında
kendisine ön tespite ilişkin yazı tebliğ edilen mükellefler,
tespitle sınırlı olarak bu Kanunun 371 inci maddesinde yer alan
pişmanlık hükümlerinden yararlanamaz. Bu fıkrada yer alan tutar,
her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak bu Kanun uyarınca
belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle
uygulanır.
c) Hazine ve Maliye Bakanlığı bu
madde uyarınca ön tespiti ve/veya izaha daveti yapacak ve yapılan
izahı değerlendirecek mercii, yapılacak ön tespitin ve/veya
izaha davetin şekli ve kapsamını, davet yapılacakları,
yapılan izahın değerlendirme süresini, yapılan izahta
kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin usul ve
esasları belirlemeye yetkilidir.
Mehmet
Bekaroğlu Alpay
Antmen Lale
Karabıyık
İstanbul Mersin Bursa
Turan
Aydoğan İsmail
Atakan Ünver Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Karaman Ankara
Burhanettin
Bulut Cavit
Arı
Adana Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver.
Buyurun Sayın Ünver. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bu teklifle, termik santrallere filtre kullanma
mecburiyeti getiren düzenleme tekrar erteleniyor. Termik santrallerin
zararlı etkileri nedeniyle tek bir yurttaşımız bile zarar
görürse, hastalanırsa, ölürse -ki bunlar oluyor, olacak- hepiniz
üzerinizde o kişilerin vebalini taşıyacaksınız. Siz
şirketlerden alkış, Cumhurbaşkanından da aferin
alacağız diye sevinedurun, asıl mükafat ömür boyu üzerinizde
taşıyacağınız yurttaşlarımızın
vebali olacaktır. Burada enerji şirketlerini kurtarmak ya da parti
yöneticilerinizi memnun etmek için kaldıracağınız parmaklar
bizi, çocuklarımızı, milletimizi zehirleyecek. Buna sizin
hakkınız yok. Bu sebeple, çevre üzerinde hak sahibi bir dünya
vatandaşı olarak ve bir baba olarak bu teklifin arkasında
duranları aziz milletimize şikâyet ediyorum. Diyarıdiclede bir
kurt aşırınca koyunu adliilahi nasıl onu Ömerden sorduysa,
Türkiyenin herhangi bir köşesinde termik santrallerin zararlı etkisi
nedeniyle bir yurttaşımızın tırnağı
incinirse adliilahi bu sefer hesabı size, hepinize soracak. Umurunuzda
mı, bilemiyorum.
Bu kanun, bir krizin itirafı aynı zamanda.
Tabii, sizin oralarda, yüksek yerlerde, saraylarda kriz olmayınca
farkına varamıyorsunuz. Krizi gelin, 2.020 liralık asgari
ücretle bir ay ev geçindiren işçiye sorun. Aldığı yüzde 4+4
zamla enflasyon altında ezilip inim inim inleyen memura sorun krizi. 6 milyon
850 bini 2.058 liralık açlık sınırının ve büyük
kısmı asgari ücretin altında aylık alıp torununa
harçlık verirken eli titreyen, çoğu zaman da veremeyen emekliye sorun
krizi. Ektiğini, diktiğini, hak ettiği bedelle satamayan
çiftçiye sorun krizi. Siftah etmeden dükkân kapatan, BAĞ-KUR borcunu
ödeyemeyen, kredi borcu, iş yeri kirası gibi giderler altında
ezilen esnafa sorun krizi. Siz kriz nedir bilmezsiniz elbette; bir eliniz
yağda, bir eliniz balda. Bakın, bu ülkede dar ve sabit gelirliler zor
durumda. Başınızdakiler de sizler de fakirin fukaranın derdine
bigânesiniz. Hani reis sık sık Bu fakir. derdi ya eskiden,
şimdi demez oldu. Ne oldu, fakirlik mi bitti yoksa fakirin fukaranın
derdini mi unuttu? Bence ikisi de. Harun geldiniz, Karun oldunuz; bu sözü
söyleyeni de partinize Genel Başkan Vekili yaptınız. Hanginizin
fikri değişti arkadaşlar? Harun gelip Karun olmak makbul bir
şey mi oldu yoksa para, mevki, makam her şeyden tatlı mı
gelir oldu? Biz size Kriz var. diyoruz, siz Yok. diyorsunuz; Yok. diyorsunuz
da 50 milyon dolar bulamadık diye 20 milyar dolarlık Tank Palet
Fabrikasını Katar ordusunun ortak olduğu bir yandaş
şirkete ihalesiz verip peşkeş çekiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Sonra Savunma sanayisinin millîsini
kurduk. diye ortalıkta geziyorsunuz. Bu nasıl millîlik, nasıl
milliyetçilik? Ha, siz bugünün millîcileri, IŞİDden korkup Süleyman
Şah Türbesini sırtınıza yüklenip kaçan millîcilersiniz
değil mi? Sonra da Nasıl da güzel kaçtık! diye yandaş
TVlere yayın yaptıranlarsınız. Evet, çok millîcisiniz.
Cumhuriyet tarihindeki ilk ve tek toprak
kaybımız sizin iktidarınız döneminde oldu, onu da tarih not
etti. Ülkeyi kötü yönettiniz, yönetmeye de devam ediyorsunuz, hiçbir
uyarıya da kulak asmıyorsunuz. Mesela şehir hastaneleri
konusunda kimseyi dinlemediğiniz gibi bir de gelir garantisi verdiniz. Bu
konuda Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde
Halkıma hizmet için zarar edeceksek edelim be! diyerek
alıştığımız abes itiraflarından bir yenisini
yaptı. Burada soru şu: Şehir hastaneleri, dolayısıyla
devlet zarar ediyor da kim kâr ediyor? Öyle ya, bir zarar varsa bir de kâr eden
olacak. Kim kâr ediyor? Elbette yandaş iş adamlarınız.
Devlet zarar ediyor, millet zarar ediyor ama yandaş iş
adamlarınız hep kâr ediyor. Ne iş? Halkıma hizmet için
zarar edeceksek edelim be! diyor ya Cumhurbaşkanı. Peki, bu
halkın içinde EYTliler yok mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) - Onlar söz
konusu olduğunda Tutturmuşlar bir EYT. diye, çift dikiş diye
neden aşağılıyorsunuz? Madem bazı durumlarda halk için
zarar edebiliyorsunuz EYT o kapsamda değil ama velev ki olsun, onları
niye görmezden geliyorsunuz? EYT için de Halkımız için zarar ettik.
deyiverin bakalım, ne olacak? Deyiverin de bitsin bu EYT çilesi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vergi kazançtan alınır. Verginin kaynağı
kazançtır. Yürüdün vergi, durdun vergi, yedin vergi, içtin vergi,
yaktın vergi, kalktın vergi olmaz. Ekonomi salt dolaylı
vergilerle ayakta tutulamaz. Siz hep en kolayı yapmaya soyundunuz, her
şeyden vergi almak ekonomimizin karakteri oldu. Bu nedenle, size bir
tavsiyem var: Oldu olacak daha vergilendirmediğiniz Allahın
bahşettiği nefese, yanında da yalana vergi koyun, olsun bitsin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Yalana vergi koyarsak en çok
siz ödersiniz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesinde bulunan veya
ibarelerinin ya da olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Serpil Kemalbay
Pekgözegü Kemal Bülbül
Adana İzmir Antalya
Salihe
Aydeniz Sıdık
Taş Murat
Çepni
Diyarbakır Siirt İzmir
Semra
Güzel
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, çok manidar
bir önerge, bir sınav gibi. Acaba biz bu sarayda yapılan torba kanun
teklifinin bir virgülünü değiştirebiliyor muyuz veyayı ya
daya çevirebiliyor muyuz? Gördüğünüz gibi katılamıyormuş
heyet yani çeviremiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bizler
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adı altında
deli gömleği içerisindeyiz ve bu Parlamento tamamen işlevini
kaybetmiş bir durumda. Halkımızı oyalamak için sanki burada
bu kanun tekliflerini tartışıyormuş gibi yapıyoruz.
Biliyoruz ki tek adam sistemi, tek adam rejimi bir avuç elitin, muktedirin
çıkarlarını savunmak için halklarımıza
dayatılıyor. Aslında Türkiyeyi şirket gibi yönetmek
isteyen AKP iktidarı, tek adam iktidarıyla, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle Türkiyeyi bir şirkete çevirmiş durumda.
Diyoruz ki: AKP, doğaya düşman. AKP,
kadınlara düşman. AKP emekçilere düşman. AKP, halklara
düşman. AKP, Kürtlere düşman. Bu, sizleri çok rahatsız ediyor
ama bütün politikalarınızı inceleyelim, bakalım AKP kimlere
hizmet ediyor, kimlere düşman? Bu bizi doğrulayacaktır, bu
çalışma bizi doğrulayacaktır.
Sevgili Hüda Vekilim dedi ki: AKP 3Yyle buraya
geldi; işte, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Ben AKPnin bu duruma bir
boyut kattığını da düşünüyorum, bir Y daha ekledi; o
da yalanlar yani AKP iktidarının yalanlarının ne kadar
maharetli bir şekilde hazırlandığını söylemek
burada gerekiyor çünkü haklarını yememek lazım, yolsuzluk,
yoksulluk, yasaklar konusundaki bizlerin yaptığı
eleştirilerin hiçbirine öz eleştiri yapmadıkları gibi bir
de yalanlarla üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Biz dün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının bütçe görüşmelerindeydik ve Sayın
Bakan âdeta pespembe bir tablo çizdi. Oysa Türkiyede gerçekten insanlar
eziliyor; eti, kemiği kırılan, yok edilen çocuklar,
işçiler, emekçiler, kadınlar, halklar var. Büyük acılar
yaşanıyor fakat bu acılardan habersizmiş gibi davranan, her
şeyin üstünü örten bir iktidarla, bir bütçe çalışmasıyla,
bir yasama çalışmasıyla karşı
karşıyayız.
Bakın, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü ve
çocuklar ölüyor. Türkiyede her yıl en az 50 çocuk iş cinayetlerinde
yaşamını yitiriyor. Savaşta, kuzeydoğu Suriye
savaşında Türkiye güçlerinin ve Türkiyenin yanındaki Millî
Ordu dediği güçlerin açtığı ateş sonucunda yaralanan
Muhammeti burada anmak istiyorum ve yine, Türkiyede bir pres makinesi
arasına sıkışarak yaşamını kaybeden çocuk
işçi Ahmet Yıldızı burada anmak istiyorum.
Bu kadar vahim bir tablo varken, Türkiyede on yedi
yılda en az 24 bin işçi yaşamını yitirmişken,
bunun 6 katı kadar işçi meslek hastalıklarında
yaşamını yitirmişken siz bu bütçedeki pembe tabloyu neye
göre anlatıyorsunuz? Üstelik çalışma yaşamından da
sorumlu olan bu Bakan, biliyoruz ki, İş Teftiş Kurulu
Yönetmeliğine göre Bakanlık tarafından yapılması
gereken genel çalışma planını yapmadığı için
işçiler ölmeye devam etti. Ne zaman? 2019 yılında. 2019
yılının iş denetimi çalışma planını
2018 Aralığında yapması ve müfettişleri sahaya
göndermesi gereken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı bu
programı yapmadığı için on ay boyunca iş
müfettişleri ofislerinde kaldı, sahaya inmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) -
Örneğin Aydın Çinede madenlerde çalışan, ciğerlerine
silikozis dolan işçiler meslek hastalığına yakalanmaya
devam ettiler ve bizler Niçin teftişleri yaptırmadınız?
diye sorduğumuzda yine neyle karşılaşıyoruz?
Yaptırdık. yalanıyla karşılaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, son olarak da buradan
Tuzla Organize Sanayi Bölgesinde direnişte olan Valfsan işçilerini
selamlamak istiyorum. Kırk bir gündür direnişteler,
haklarını istiyorlar. Sendikalılar, sendikalı
oldukları için ve haklarını istedikleri için işten
atıldılar. Bütün sendikaları, başta BİRLEŞİK
METAL-İŞ olmak üzere Valfsan işçileriyle dayanışmaya çağırıyorum.
İşçiler ancak güçlerini birleştirerek ve direnerek
kazanırlar. Valfsan işçileri de direnerek kazanacaklar diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
25inci maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Enez
Kaplan Hasan
Subaşı Hayrettin
Nuhoğlu
Tekirdağ Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
geneline bakıldığında bütçe açığını
kapatmak adına teklif edilen bir torba yasa olduğunu görüyoruz. Bu
kanun teklifi yine para toplamayı hedeflemektedir. Ekonomi kötü demek ya
da Ekonomi iyiye gitmiyor. demek size göre suç sayılıyor ama
Meclise gelen sürekli kanun tekliflerine bakıldığında
neredeyse tamamına yakını para toplamaya dönüktür.
Komisyonlar arasında sadece Plan ve Bütçe
Komisyonu gece gündüz çalışma yapmaktadır. Tarım, Adalet,
Anayasa, Eğitim, Çevre, Sağlık, İnsan Hakları
Komisyonları nadiren çalışma yaptıklarına göre Bu
konularda işler iyi gidiyor da ondan. diyebilir miyiz? Hayır, iyi
gitmiyor, Türkiye iyi yönetilmiyor.
Dünyanın göz bebeği İstanbul
Boğazında bile kaçak yapılara imar affı
çıkardınız. Deprem kuşağındaki -İstanbul
dâhil- illerimizde ileride doğabilecek büyük zararları düşünmeden
para toplamak adına af çıkardınız. Bedelli askerlik,
ihtiyat akçesi ve vergi artırmak dâhil her kaynağa el
atıldı. Meksika ve Şiliden sonra gelir adaletsizliğinde
3üncü sıradayız. Trafik cezalarından umut bekler oldunuz. Oysa
en vahimi vatandaşımız umutlarını kaybetti.
İntiharlar umutlarını kaybeden insanların her şeyi
tükettiği andır. İnsanımızı her şeyin önüne
almak zorundayız.
Dört ay önce turizm katkı payı olarak
binde 7,5 vergi toplamayı öngörmüştünüz. Şimdi, hesap
tutmayınca turisti ve turizmciyi cezalandırır gibi torbadan
konaklama vergisi çıktı. Toprak Mahsulleri Ofisine Kamu İhale
Yasası hükümlerine tabi olmadan dilediği tarım ürünlerini
ithalat yetkisi teklifte yer alıyor. Dolayısıyla
tarımı bir kere daha yok sayıyorsunuz. Çiftçi borçlu, ithalatlar
yüzünden elindeki ürünü değerlendiremez oldu. Oysa çiftçiyi
toprağına küstürmeseydik ithalata gerek kalmayacaktı.
1990lı yıllarda da bugün olduğu gibi
kendi nüfusunun en az 10 katı turist ağırlayan Antalya için özel
yasa düzenlemesi talep etmiştik. Antalyanın altyapısı
yoktu, turistik tesislerin vergilerini ödedikleri iller de Antalya
dışındaydı; o nedenle vergi gelirlerinden
aldığı pay da çok düşüktü. Altyapı için krediler
bularak, yabancı krediler bularak yatırımlara
başlayabilmiştik. O dönemde turizm belediyeleri için farklı,
özel bir yasa ya da ayakbastı parası denilen şehir vergisi
alınmasını önermiştik; aradan yıllar geçmesine
rağmen Hükûmet bu konuda çözüm aramadığı gibi bu
tekliflerle turizmi ve turisti cezalandırma yoluna gitmiştir.
Teklifte sunulan konaklama vergisi ile değerli konut vergisinin en
azından bir bölümünün yerel yönetimlere aktarılması gerekir.
Anayasaya, hukuka, vicdanlara aykırı çıkarılan torba
yasalar iyi gidiyor denilen ekonominin ne durumda olduğunu açıkça
gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, iyi yönetilmiyoruz,
iyiye giden bir şey kalmadı oysa daha iyi yönettiğiniz bir dönem
vardı; 2002-2007 yılları arasındaki acemilik döneminiz.
Neden daha iyiydi? Sorunun cevabını sanıyorum veremezsiniz, ben
cevaplayayım. O zaman bazı eksiklerine rağmen bir parlamenter
sistemimiz vardı, yargı ve yasama denetimleri işlediği için
bu derece şatafat ve israf yapılamazdı; danışır,
tartışır, halka yakın durmaya çalışırdınız
çünkü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Kalfalık
döneminde durakladınız ustalık dönemi dediğiniz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle de felaketler
yaşıyoruz. Sistemin işlemesi mümkün değil, sizlerin de
İyi yönetilmiyoruz. diyeceğiniz günler yaklaşıyor ama
herkes için acilen yapılması gereken en baştan başlayarak
tasarruf yapmak, israfa son vermek, yine acilen insanımızı
kucaklayan sosyal projeleri hiç gecikmeden hayata geçirmektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdullah
Koç Kemal
Peköz Sıdık
Taş
Ağrı Adana Siirt
Murat
Çepni Salihe
Aydeniz Necdet
İpekyüz
İzmir
Diyarbakır Batman
Hüseyin
Kaçmaz
Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ağrı Milletvekili Abdullah Koç.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Dijital Hizmet Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, ben size
konuşulması, gündeme getirilmesi dahi can yakan, tutuklanmaya
tırnak içerisinde- terörist damgasının vurulmaya neden olan
bir sorundan yani biraz Kürt sorunundan bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu sorun aynı
zamanda bütün sorunların da kaynağı. Şimdiye kadar binlerce
defa anlatıldı ama ne yazık ki çözüme
kavuşturulmadığı için anlatmaya yine devam edeceğiz.
Bu ülkede Kürt isen dil ve kültür talebin yoksa bir
sorun yok fakat eğer eşit vatandaşlık, dil talebin, kültür
talebin varsa o zaman kıyametler kopmaya başlıyor, o zaman sorun
ortaya çıkmaya başlıyor. Hemen o ünlü Terörle Mücadele
Yasası devreye giriyor ve Türkiyede ikili devletle yani ikinci hukuk
uygulamasıyla kişi karşı karşıya kalıyor.
Değerli milletvekilleri, serüven o zaman başlıyor;
tıpkı Sayın Selahattin Demirtaşın başına
geldiği gibi, tıpkı Eren Erdemin başına geldiği
gibi, tıpkı Ahmet Altana uygulanan ikili hukuk sistemindeki
uygulamalarda olduğu gibi.
Terör kavramı, Fransızcada değerli
arkadaşlar, dehşet demektir; insanları dehşete
düşürecek eylemler vasıtasıyla yıldırıp
sindirmeyi temel alan bir strateji yani bir fikriyat, ideoloji değil, bir
strateji, dehşet verici bir durum. Sizlere soruyorum: Bir öğrencinin
pankart asması nasıl dehşet verici bir durum oluyor? Sizlere
soruyorum değerli arkadaşlar: Bir emekçinin döviz ile pankart
taşımasının, hak talebinde bulunmasının neresinde
dehşet verici bir durum söz konusu?
Yine bir şey daha devreye giriyor değerli
arkadaşlar: Terör örgütüne üye olmamakla birlikte yani -tırnak
içerisinde- örgüt özellikle de terör örgütü kavramı yürürlükteki
faşizm için tam da bir baskı aracı hâline geliyor.
Bakın, daha yeni değişiklik
yapıldı, Terörle Mücadele Yasasına getirilen yeni bir eklemeyle
Haber verme sınırlarını aşmayan her türlü
düşünce suç sayılamaz. denildi. Peki neyle karşı karşıyayız
değerli arkadaşlar? Onlarca kişi düşüncelerinden
dolayı gözaltına alınıyor ve ne yazık ki mahkemelerle
kovuşturmaya neden olunuyor.
Size kıdemli bir düşünce suçlusu olarak
nitelendirilen Fikret Başkayadan biraz bahsetmek istiyorum. 2016
Kasımında yazmış olduğu bir makaleden dolayı
beş yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak, önümüzdeki
günlerde duruşması var. Bu dava nedeniyle Uluslararası Yazarlar
Birliği (PEN) şöyle bir tespitte bulunuyor: Türkiyede yetkililer,
teröre karşı düzenlenmiş yasaları bir kez daha karşıt
görüşleri cezalandırmak için kullanıyor."
Değerli arkadaşlar, Türkiyede önemli iki
kurum kendi görevini yerine getirmiyor; bunlardan bir tanesi üniversiteler,
diğeri ise medya kuruluşları. Düşüncenin üretilmesi, her
türlü baskılara rağmen, sorunlara karşı bilimsel
yöntemlerle yaklaşım göstermesi gereken üniversitelerden ses
çıkmıyor. Tarih, sosyoloji ve hukuk fakültelerinden gidişata
dair ufak da olsa bir tepki ve görüş gelmiyor; sadece maaş
alıyorlar, siyasal iktidara karşı başlarını
önlerine eğmiş durumdalar. Medya tamamen sarayın denetiminde ve
can yakan sorunları görmezden geliyor. Bütün sorunların ana
kaynağı olan Kürt sorununa ilişkin üniversite kurumlarından
bir tek rapor çıkmıyor. Medya, ülkeyi kasıp kavuran sorunlara
rağmen başka bir dünyayı topluma yediriyor. Bakın, bugün
itibarıyla 26 belediyemize kayyum atandı ve yüzlerce partilimize
Antepte ve Ağrıda operasyon düzenlendi, Hamit Taşdemir
adındaki bir partilimiz darbedildi, daha dün gerçekleşti bu.
Sayın milletvekilleri, bir başka noktaya
gidiyor ülke. Bu bir istiklal mücadelesi midir? Eğer Kürtlerin
yoğunlukta olduğu tüm belediyelere kayyum atayarak bu amaca
ulaşıldığına ilişkin bir yönelim varsa ve
Türkiyede hiçbir kurum buna ses çıkarmıyorsa biz toplum olarak,
halklar olarak başka bir tabloyla karşı
karşıyayız demektir. Bu Meclis bu konuya bu kadar duyarsız
kalmamalıdır. Yeri geldiğinde Bu Meclis bütün kurumların
üstündedir. diyoruz. Bu Meclis halkların iradesini
yansıtıyor. diyoruz, tıpkı 1920 Meclisi gibi.
İşte tam da bu noktada Meclis bu halkın iradesine yönelen gasba
dur demelidir. Kürt sorununu buradan konuşarak çözebilmelidir, o
yeteneği burada sergilemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Zira, bu Meclisteki irade
tıpkı belediyelerde olduğu gibi halkın iradesiyle kurulan
bir iradedir. Bugün bu tepki gelişmezse yarın aynı karanlık
el bu Meclisin de iradesine yönelecektir. Geç olmadan bu Meclisin harekete
geçmesi gerektiğini düşünüyor, hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli hatibi dinlerken 2 tane mevzunun
muhakkak Genel Kurulda düzeltilmesi gerektiği ihtiyacını
duyuyorum. Bunlardan bir tanesi -bir evvelki hatipte de aynı şey
vardı- halk kelimesini çokça kullanıyor; halk halk iradesi.
Konuşmanın bütünlüğü içerisinde bakıldığı
zaman halk kelimesini Kürt kelimesiyle eş değer
kullandığını düşünüyorum. Biz halk kelimesinden Türkiye
Cumhuriyetinde yaşayan Kürt, Türk, Çerkez, Laz, kökeni ne olursa olsun
bütün vatandaşlarımızı anlıyoruz. Önce kelimenin
hakkını bir iade etmek lazım. Halk dediğiniz şey,
Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkestir ve herkesin iradesidir. Bu
kelimeyi böyle kullanmak halk diyerek Kürtleri kastederek -ve ifade de edildi
biraz evvel bir başka hatip tarafından- düşmanlık
yaptığımızı söylemek bu ülkeye bir ihanettir; olmayan
bir şeyi, kendi içimizde olmayan bir şeyi kasten,
olmadığını bilerek çoğaltmaktır. Bunu düzeltme
ihtiyacını muhakkak ki duyuyorum.
Bir diğer mesele, ikili hukuk sistemidir.
İkili hukuk sistemi bu ülkede yok yani ülkemiz içerisinde,
baktığımız zaman, tek bir hukuk sistemimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Müsaadenizle
tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu hukuk sistemi
muhatabı kim olursa olsun herkese eşit bir mesafededir. Yargı
süreçlerinin her bir aşamasında itiraz mekanizmaları vardır
ve hak arama yolları
Biraz evvel ifade ettiğim gibi, kim olursa
olsun hatta suçu sabit bile olsa, insanı elinde silahla da görseniz,
olayı yaparken de görseniz bunun tespiti ancak yargı yoluyla teyit
edildikten sonra suçlu olarak ifade edilebilir. O sebeple, hukuk sisteminin
ikiliği üzerine ifade edilmiş olan cümleleri tabii ki reddediyoruz.
Devamında da aslında bizim gördüğümüz
şey, tam tersine, kendi siyaset yapma şekillerinde ikili bir
modelleme var. Bizim itirazımız zaten buna. Sadece siyaset üzerinden
ifade etmek yerine, terörle temas ederek siyaset yapılmasına biz zaten
itiraz ediyoruz. Bu ikili modellemenin köklerinin nerede olduğuna tekrar
bakmalarında fayda var diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bülbül
37.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Ağrı Milletvekili
Abdullah Koçun 128 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, kürsüde konuşan hatip, konuşması
sırasında Kültürel haklarını talep etmeyen bir Kürt iseniz
hiçbir problem yok ancak kültürel haklarınızı talep
ediyorsanız işte orada ikili hukuk sistemi karşınıza
geliyor, Terörle Mücadele Yasası karşınıza geliyor.
ifadelerini kullanmıştır. Burada bu ifadelerin bilinçli olarak
bu şekilde çarpıtıldığını, Türkiye'de yaşanan
gerçeklerin bu ifadelerle üstünün örtülmeye
çalışıldığını düşünüyoruz. Terörle
Mücadele Yasası ne zaman devreye girer? Aybüke öğretmenin
katledilmesine, şehit edilmesine, Necmettin öğretmenin şehit
edilmesine ses çıkartılmadığı zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
teröristbaşı Aponun Heykelini dikeceğiz. deyip meydanlarda
Türk milletine, Türk devletine efelendiğiniz zaman,
Sırtımızı PYDye yaslıyoruz. dediğiniz zaman,
masum insanları katleden bombalı tuzaklarla binlerce memleket
insanının katline sebep olanlara karşı çıt ses
çıkartmadığınız ve onları baş tacı
ettiğiniz zaman; askerimizin, güvenlik güçlerimizin ve bölge insanımızın,
kırk yıla yakın süredir on binlerce insanımızın
hayatını kaybetmesine, terörle karşı karşıya
gelip canlarından olmasına karşı hiçbir ses
çıkarmayıp, onu yapanları suçsuz addedip onları baş
tacı ettiğiniz zaman Terörle Mücadele Yasası devreye girer.
İnsanları, çok masumane talepleriniz
varmış gibi birtakım güzel sözlerle, insan hakları
demokrasi halkların kardeşliği gibi beylik cümlelerle
kandırmaya çalışmayın. Sizler bir terör örgütünü arkalamaya
çalışıyorsunuz, terör örgütünün yapmış olduğu
katliamları, zulümleri aklamaya çalışıyorsunuz. Sizin
yaptığınız şey budur. Bundan
arınmadığınız sürece Türkiye Cumhuriyeti devleti
önünde, Türk milleti önünde itibar görmeniz mümkün olmayacaktır.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
38.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve ihanet suçlamasını iade ettiklerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii Sayın Grup Başkan Vekili Özlem
Zenginin konuşmasını dinledim. Bir noktasında -genellikle
dikkat eder ama- belli ki o dikkati bu sefer gösterme ihtiyacı hissetmedi.
Herhangi bir ihanet suçlamasını iade ediyoruz. Kesinlikle kabul
etmiyoruz bunu, asla da etmeyeceğiz.
Şimdi, eleştirileri ihanet diye algılayamazsınız
ve tanımlayamazsınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben ihanet demedim
yalnız Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Demediyseniz
geri alıyorum. Sanki öyle bir söz duydum söyledikleriniz içinde.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İhanet kelimesini
kullanmadım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Peki.
Şimdi, bakın, İkili hukuk sistemi
yok memlekette diyorsunuz. Elbette ki şimdi konumuz, Türkiyedeki hukuk
ve adalet meselesini tartışmak değil. Belki ikinci yargı
paketi gelirse onu daha detaylı da tartışırız ama
birkaç örnek vereceğim size.
İkili hukuk sistemi var. Yani söz konusu olan
HDPliler olunca, Türkiyedeki toplumsal ve siyasal muhalefet olunca, Kürtler
olunca, gençler olunca, muhalif olanlar olunca, akademisyen olunca, gazeteci
olunca yani bu iktidarın yanında yer almayıp eleştirenler
olunca ikili hukuk sistemi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Devam edebilir
miyim?
BAŞKAN Tabii tabii
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Gözaltı gerekçelerine bakın, tutuklama
gerekçelerine bakın, iddianamelere bakın, avukatlara yönelik
mahkemelerdeki muameleye bakın, yargı kararlarına bakın,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlara
uymamaya bakın. Yani say say bitmez, uzun uzun tartışabiliriz.
Dolayısıyla bazılarına öyle, bazılarına
şöyle uygulanan bir hukuk sistemiyle karşı
karşıyayız.
İkili hukuk sistemi var; bir tanesi iktidardan
yana olanlara muamele, bir tanesi iktidara muhalif olanlara muamele. Zaten
bizim bu sisteme ilişkin temel eleştirilerimizden bir tanesi de
yürütmenin yargıyı tahakkümü altına alması ve
yargının bütün kurumlarıyla yürütmenin direktifleri
doğrultusunda davranmasıdır. Yani kuvvetler ayrılığının
ortadan kalkması dediğimiz zaten böyle bir meseledir.
Dolayısıyla bir ikili hukuk sistemi var. Dediğim gibi bunu
tartışmaya devam ederiz; onu söyleyeyim.
Bir sonuncusu da: Yani efendim, biz bu
-Halkların Demokratik Partisinden söz ediyorum şimdi;
milletvekillerinden, bütün seçilmişlerinden, belediye eş
başkanlarından, belediye meclis üyelerinden, belediye il genel meclis
üyelerinden ve yöneticilerinden bahsediyorum ve üstelik de bize oy veren 6
milyon seçmenden bahsediyorum- itibarımızı seçmenin ve
halkın bize gösterdiği teveccühten alırız. Hiçbir
başka partiden ya da yöneticiden değil, nokta! (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım.
39.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Türkiyede tek bir hukuk sistemi olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bu Mecliste milletvekili olarak oturan bütün
arkadaşlarım gücünü halktan alıyor yani gücünü başka bir
yerden alan birisi var mı, öyle bir iddia içinde olan var mı, bilemiyorum.
Ama bu halklar arasında bir kademelendirme yok. Yani siz beni teyit
ediyorsunuz söylediğiniz şeyle. Halk kelimesini
ayrıştırarak kullanıyorsunuz. Ben biraz evvel siz
konuşurken ifade ettim, ihanet kelimesini kullanmadım, herhâlde dikkatli
dinlemeyle ilgili bir sorun yaşadık.
Buradaki mesele şu: Şimdi pek çok mesele
var. İşte yargıda, bakıyorsunuz, davalar içerisinde nafaka
meselesinden işte bu aile hukukuna dair davalara kadar yargının
kendi içerisinde uygulamalarla alakalı problemlerinin
olmadığını iddia edemeyiz. Yargı zaten o yüzden
itirazları kademelendirilmiş bir mekanizmadır, bir yerde hata
olursa bir başka yerde hata olmasın diye. Hâl böyle olunca
yargının kendi içerisinde oluşabilecek hataları sizin bir
kast içerisinde değerlendirmenizi problemli görüyoruz, ikili bir hukuk
sistemi olduğunu iddia etmenizi problemli görüyoruz. Türkiyede tek bir
hukuk sistemi var ve hepimiz için de uygulanan bir yaklaşım
içerisinde, her birimize farklı bir muamele değil, aynı
muameleyi hedefleyen; uygulamayla alakalı problemler var ise bunun çözümü
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
inanıyor musunuz buna?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tabii ki
inanıyorum, inanmasam niye söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Adalet
niye yok Türkiyede o zaman?
BAŞKAN Bir dakika, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Dün daha burada bu
tartışmayı yaptık, ben inandığım için bunu
söylüyorum. Eğer bir haksızlıkla alakalı bir meseleyse bu
ortak meselemiz de olmalıdır, bunu her daim buradan zaten ifade
ettim.
Tekrar belirtmiş oldum, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Oluç
40.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve tartışılan konunun kayyum atamaları
olduğuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok uzatmak için söylemiyorum, elbette bu meseleyi
tartışmaya devam edeceğiz. Bir adaletsizlik olduğu belli,
yargı kurumuyla ilgili sorun olduğu.
Şimdi, halkla ilgili onu da söyleyecektim, demin
unuttum, çok kısa bir şey söyleyeyim: Sizin dediğiniz elbette ki
doğru, Türkiyeden bahsettiğimiz zaman Türkiyedeki halklar
arasında çok farklı kesimler var, bunları elbette ki her zaman
saymak lazım, hiçbir itirazımız yok. Fakat bizim
tartıştığımız konu kayyum atamaları ve bizim
belediyelerimize yönelik atamalar olduğu için ve esas olarak da oradaki
seçmenlerle ilgili konuştuğumuz için bu konuyu bu şekilde ele
alıyoruz yoksa halk dediğimiz zaman sadece Kürt ya da sadece Türk
ya da sadece Gürcü, mümkün değil tabii ki böyle bir şey. Eğer
öyle anlaşıldıysa bir yanlış anlaşılma
olmuştur, onu düzeltiriz. Fakat biz kayyumlarla ilgili
tartıştığımız zaman yani şimdi yüzde 75,
yüzde 77 oy aldığımız ilçelerden bahsediyoruz. Orada
seçmenin ağırlıklı etnik kimliğini söylemek için bunu
söylüyoruz yoksa genel olarak Türkiye açısından böyle bir şey
elbette ki söz konusu değil.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Sayın Bülbül...
41.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun Biz itibarımızı halktan ve bize oy
veren seçmenlerimizden alırız. ifadesine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) HDP Grup
Başkan Vekilinin Biz itibarımızı halktan alırız,
bizim seçmenlerimizden, bize oy verenlerden alırız. ifadesi ve arkasından
Bundan sonra bunu söyleriz, nokta! ifadesine karşı şunu demek
gerekiyor herhâlde: Halktan alınan destek hukukilik vasfını
yitirdikten sonra hiçbir meşruiyet arz edemez. Sizler bu, demin ifade
ettiğim hususlarda, teker teker saydığım hususlarda terör
örgütüne ve onun yaptığı çok zalimane işlere, katliamlara
karşı doğru bir tavır içerisinde
olmadığınız takdirde; bunun dışında, bunun
aksine, o terör örgütünü öven, onu yücelten ifadeler ile davranışlar
içerisinde olduğunuz takdirde sizin koyduğunuz noktayı bu devlet
kaldırır, kendi noktasını altına vurur, bunu demek
istedim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
42.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Halkların Demokratik
Partisinin herhangi bir terör örgütünü öven, eylemlerine çağrı yapan
bir tutumunun olmadığına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Elbette ki yani
iktidarda siz olduğunuz zaman hukuk ve demokrasi işlemediği için
devleti istediğiniz gibi bizlere karşı
kullanırsınız, onu biliyoruz, bu ayrı bir
tartışma konusu elbette. Yalnız, şunu tekrar ifade edeyim
ki Halkların Demokratik Partisinin herhangi bir terör örgütünü öven, onun
eylemlerine çağrı yapan bir tutumu olmamıştır. Bu
konudaki iddiaların tamamını da reddediyoruz, her zaman da
reddetmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 26ncı maddesinde yer
alan %75ini ibaresinin %80ini şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Abdurrahman
Tutdere Turan
Aydoğan Bülent
Kuşoğlu
Adıyaman İstanbul Ankara
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı
İstanbul Tekirdağ Antalya
Burhanettin
Bulut Lale
Karabıyık Alpay
Antmen
Adana Bursa Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 128 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasamıza
göre, vergi bir ödevdir, herkes mali gücü oranında vergi ödemekle
yükümlüdür. Yine, Anayasamıza göre, devletin temel ilkeleri, temel
görevleri arasında kamu hizmetlerini yapmak ve kamu finansmanını
sağlamak da vardır. Devletin kamu hizmetlerini yapabilmesi için de,
kamu finansmanını sağlayabilmesi için de tabii ki vergilendirme
yetkisini kullanmasını gerekiyor. Peki, bu vergilendirme yetkisi
Anayasamızca devlete verilen sınırsız bir yetki mi? İktidara
sınırsız bir yetki mi veriyor? Kesinlikle öyle bir şey yok.
Verginin de adaletli ve mali güçle orantılı olması gerekiyor.
Şu anda görüşmekte olduğumuz
teklifte, iktidar tarafından yanlış ekonomik politikalar sonucu
ülkenin içine girmiş olduğu ekonomik krizi bertaraf etmek, bütçe
açıklarını kapatmak adına yeni vergiler getiriliyor. Bu
israfın faturası vatandaşa çıkarılıyor.
Vatandaş hayat pahalılığıyla, zamlarla boğuşurken
bir taraftan da yeni vergi yükleriyle karşı karşıya
kalacaktır. Kanaatimizce, bu vergiler ve bu şekildeki vergilendirme
doğru değildir.
Değerli milletvekilleri, tabii, vergilendirmek
kadar vergilerin nerede kullanıldığı, nasıl
kullanıldığı da önemlidir. Mesela, iktidar tarafından
on yedi yıldır toplanan vergiler halk için, halkın yararına
kullanılıyor mu? Mesela, bu vergiler cumhuriyet tarihinin en büyük
projesi olan, bölgeyi ve Türkiyeyi Orta Doğunun lideri hâline getirecek
olan GAP projesiyle ilgili kullanılmış mı? Buna bir bakmak
lazım. GAPla ilgili, iktidarınız döneminde Diyarbakırda o
zamanın Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanı GAP Eylem
Planını açıklarken aynen şunu diyor: Bugün burada
açıkladığımız bir rapor değil, takvimi
belirlenmiş, kaynağı temin edilmiş bir eylem
planıdır. Aynı tarihte, 26 Mayıs 2008 tarihinde dönemin Tarım
ve Orman Bakanı Mehdi Eker aynen şunu diyor: Devlet sözü, GAP bu kez
bitecek.
Peki, tabloya baktığımızda
dönemin Bakanı ve Başbakanı tarafından verilen bu sözler,
gerçekten sahada GAPa ilişkin tüm projeler tamamlanmış mı,
ona bir bakalım. GAP, hepinizin bildiği gibi, 1985 yılında
başlanılan, 2005 yılında da tamamlanması öngörülen
büyük bir proje ancak bu proje bugüne kadar maalesef
tamamlanamamıştır. On yedi yıllık AK PARTİ iktidarı
dönemine de bakıldığında GAPla ilgili
çalışmaların yeterli hızda yürümediği, GAPın
ihmal edildiğini görmekteyiz.
Şimdi, Sayıştay raporlarında
tabloya bakıldığında, her ne kadar iktidar tarafından
2018 yılı projelerin bitirilmesi için hedef yılı olarak
seçilmiş ise de 2019 yılı Sayıştay raporlarına
baktığımızda eylem planındaki projelerin, değerli
arkadaşlar, yüzde 20sine hiç başlanılmamış. Yine,
eylem planındaki projelerin yüzde 40ı
tamamlanamamıştır bugüne kadar. Dolayısıyla
iktidarınız tarafından da GAP ihmal edilmiştir.
2019 yılında projenin tamamına
bakıldığında, enerji projelerinin yüzde 74ü
tamamlanmış, sulama projelerinin ancak yüzde 30u
tamamlanmıştır, bölgedeki tarım arazilerinin sadece yüzde
15i sulanabilmiştir. Şimdi, Hükûmete bakıyoruz; GAPtaki
arazileri sulayacağına Tarım Bakanı ve Hükûmet Sudana göz
dikmiş, Sudandan arazi kiralıyorlar. Ben buradan, milletin
kürsüsünden çağrıda bulunuyorum: Sudanda işiniz yok. Sudanda
arazi kiralayacağınıza, gelin, Samsat Ovasını
sulayın; gelin, Diyarbakır Ovasını sulayın; gelin,
Şanlıurfayı, Kilisi, Gaziantepi sulayın. Burada binlerce
dönüm, binlerce hektarlık arazi sizi bekliyor. Buradaki arazileri
vatandaşımıza kazandıralım, tarıma
kazandıralım, ürün çeşitliğini artıralım;
ülkemize ekonomik anlamda büyük katkılar sağlasın.
Değerli milletvekilleri, GAP kapsamındaki
illerden bir tanesi de Adıyamandır. Adıyaman, tabir yerindeyse,
GAPın Asıdır. Yani, GAP kapsamındaki diğer iller
ihmal edilmiş; Adıyaman, GAP kapsamında olmasına
rağmen, tamamen yok sayılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) On yedi
yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde GAP kapsamındaki
sulama projeleri tamamlanamamıştır, pompaj sistemleri
yapılamamıştır. Adıyamandaki tarım arazilerinin
yüzde 89unda hâlen kuru tarım yapılmaktadır, arazilerin sadece
yüzde 19u sulanabilmektedir; barajlar, kanallar, hiçbirisine
başlanamamıştır ve AK PARTİ iktidarı
Adıyamanı unutmuştur.
Adıyaman yarımada değerli
milletvekilleri; gideniniz vardır, göreniniz vardır; üç tarafı
sularla çevrili. Bugün Adıyamanda, suyun kenarında benim çiftçim
kuru tarım yapmaktadır. Harran Ovasındaki çiftçi 2 ürün
kaldırıyor, Adıyaman çiftçisi hâlâ klasik sistemde arpa ve
buğday üretiyor; bu, gerçekten, 2019 yılında Adıyamana ve
Türkiyeye yakışmayan bir tablodur. Biz Adıyamanda da, GAP
kapsamındaki bütün illerde de artık bu projelerin hayata
geçirilmesini bekliyoruz; halkın talebi de budur. Artık israf
projelerine, rant projelerine kaynak aktaracağınıza gelin, halkı
ve ülkeyi kalkındıracak GAP gibi projelere kaynak ayırın
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Servet Bey, siz söz istemiştiniz.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü
vesilesiyle diyabet hastalarının kullandığı cihazlarla
ilgili sorunların devam ettiğine ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Kasım ayında Dünya Diyabet Gününü Dünya
Diyabet Haftası olarak değerlendiriyoruz. Ben de diyabetli bir doktor
olarak tüm diyabetlilerin gününü kutluyorum arkadaşlar. Geçen sene 14
Kasımda burada yine bir konuşma yapmıştım. 20 binin
üzerinde olan tip 1 diyabetli 7 yaş altı çocuklarımız için
zorunlu olan sürekli kontrol cihazı ve insülin pompası çok önemli
çünkü 7 yaş altı tip 1 diyabetli çocuklarımızın
şekerlerini çocuklar uyurken ya da okulda teneffüsteyken, onlar
ağlarken ölçüyoruz. Sizin gece gözleri kapalı uyurken ağlayarak
yemek yedirdiğiniz çocuğunuz oldu mu arkadaşlar? Olsa bu konuda
bu kadar rahat olunmazdı. Bu cihazlarla ilgili sorunlar devam ediyor.
Geçen sene burada on yıl önce bu cihazın 5 bin lira olduğunu,
SGKnin 3.500 lirasını karşıladığını
söylemiştim. Aileler, bugün ise cihazın 15 bin lira olduğunu
SGKnin hâlâ 3.500 lirasını ödediğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Tanal
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Şehir
Üniversitesi hakkında başlatılan ihtiyati haciz kararı
nedeniyle üniversitenin çalışamaz duruma getirildiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, İstanbul
Şehir Üniversitesi, Halk Bankasından almış olduğu
krediyi düzenli ödediği hâlde, herhangi bir taksitinde bir aksama
olmadığı hâlde Halk Bankası haksız, hukuksuz ve keyfî
bir şekilde İstanbul Şehir Üniversitesi hakkında ihtiyati
haciz kararı başlatarak üniversiteyi âdeta çalışamaz hâle
sokmuştur. Bu verilen ihtiyati haciz kararı İcra İflas
Kanununun 257nci maddesindeki hiçbir koşula dayanmadığı
hâlde, mahkemelerin siyasi nedenlerle vermiş olduğu bu ihtiyati haciz
kararının derhâl İcra İflas Kanununun 266ncı maddesi
uyarınca kaldırılması gerekir. Aksi takdirde, bu uygulama
Anayasamızın 42nci maddesi hükümleri uyarınca Eğitim ve
öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim,
araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu
faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. hükmü
karşısında haciz konularak üniversitenin
çalışması, eğitimi engellenmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sazak
45.-
Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazakın, 20 Kasım 1979
tarihinde terör odakları tarafından şahadete uğurlanan
Osman Günaydını ve tüm şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Sayın Başkan, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde okurken 20
Kasım 1979 tarihinde terör odakları tarafından şahadete
uğurladığımız Osman Günaydın
arkadaşımızı, ülkücü şehitlerimizi ve tüm
şehitlerimizi rahmetle anarken bugün de benzer taşeron terör
örgütlerinin ülkemizdeki faaliyetlerini, kalkışmalarını,
kışkırtmalarını destekleyen, çıkar beklentisinde
bulunan meslek grupları, STK, parti ve buna benzer grupların
kendilerine gelmelerini, akıllarını başlarına
almalarını temenni eder, terörle mücadele eden güvenlik güçleri ve
ordumuzun her daim muzaffer olmasını dilerim.
Teşekkürler Başkanım.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
26ncı maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu MehmetMetanet
Çulhaoğlu Ümit Bey
İzmir Adana İstanbul
Enez
Kaplan Hayrettin
Nuhoğlu
Tekirdağ İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
26ncı maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 376ncı
maddesinde yapılan değişiklikle, mükellef veya vergi
sorumlusunun kesilen cezaları kanunun öngördüğü süreler ve
koşullar içerisinde ödemesi hâlinde cezada yapılacak indirime
ilişkin düzenleme yapılması getirilmektedir. Nedeni de
uzlaşılan vergi ve cezaları süresinde ödemeyi cazip hâle getirip
yapmadığınız tahsilatı artırmaya
çalışıyorsunuz. Vergi ziyaı cezalarında ilk defa
işlenip işlenmediğine bakılmaksızın indirim
oranı yüzde 50 olarak belirlenmektedir.
Ayrıca aynı düzenlemeye göre,
uzlaşmanın vaki olması hâlinde ödenecek vergi ziyaı
cezası için maddede yer alan şartlar dâhilinde yüzde 25 oranında
indirimden yararlanılmasına imkân sağlanmaktadır. Bunun
yanında, içinde bulunduğumuz ekonomik krizin git gide artması da
uygulamada tarh yani çıkartma, eksiltme yöntemiyle vergi ve kesilen
cezalarda uzlaşma sağlansa bile mükelleflerin uzlaşılan
vergi ve cezaları ödeyemediği gerçeğinin de bilinmesini isterim.
AK PARTİ iktidarı olarak bugüne kadar
betona gömdüğünüz hazinenin paralarını bitirince bu yollarla
sıcak para bulma girişimlerine devam edeceğiniz
anlaşılmaktadır. Fakir fukara edebiyatı yaparak
bitirdiğiniz hazinemize şimdi kaynak yaratma derdine düştünüz
bunu da ağır vergi cezaları kullanarak yapmayı akıl
ettiniz. Pes doğrusu!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşlarımız, esnafımız,
çiftçimiz, memurumuz, emeklimiz çeşitli vergi yükü altında
ezilmektedir.
Üretici ve çiftçilerimiz için çok önemli bir konuya
da değinmek isterim. 25/10/1985 tarihinde kabul edilen 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu otuz beş yıldır
önemli bir değişikliğe uğramamıştır. Avrupa
ülkelerinde KDV uygulamasında ay sonunda bir firmanın
alacağı KDV varsa iade edilir yani nakden alacaklıya ödenir;
şayet KDV'den borçlu ise vergi mükellefleri bunu öder. Bir başka
deyişle, devreden KDV olmaz.
Yine AB ülkelerinde başka ülke
vatandaşları o ülkede kaldıkları süre içerindeki
harcamaları için ödedikleri KDV'yi o ülkeden ayrılırken iade
alır. Bizde ise zirai faaliyetle meşgul olan ama defter tutmayan bir
çiftçi her yıl ödediği KDV'yi geri alamaz.
Seçim bölgem Çukurova çiftçileri çoğunlukla
defter tutmadıkları için her yıl ödedikleri 15-20 milyon
liralık KDVyi iade alamadıklarından mali yönden çok gerilere
düşmüş ve perişan bir vaziyettedir. Çukurova çiftçilerimiz bu
sebepten dolayı traktörünü sattı, sıra tarlasını,
bahçesini satmaya geldi. Çiftçimiz üretimden
uzaklaştırılmamalıdır. Buna mutlaka çözüm bulmak
zorundasınız.
Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu'na
baktığımızda kurumlar vergisi yüzde 22 olmakla birlikte kâr
dağıtımında da yüzde 15 stopaj yapıldığını
düşünürsek yüzde 34'Ieri geçtiği aşikârdır. Gelir vergisi
malumlarınız üzere yüzde 15 ila yüzde 35 arasındadır. Yeni
yasa teklifiyle yüzde 45'Iere çıkacaktır. Gariban asgari ücretliler
bile vergiden muaf olmaları gerekirken yüzde 15 ile yüzde 27'lere varan
vergi ödemektedirler. Bu, asgari ücretliler için çok adaletsiz bir
uygulamadır. Bitmedi; bu asgari ücretliler her türlü tüketim ve
harcamalarına ayrıca yüzde 8 ile yüzde 18 arasında KDV
ödemektedirler. Evet, bu kanunların acilen değiştirilmesi ve daha
anlaşılır, basit ve uygulamaların
kolaylaştırılması yönünde tedbir alınması
gerekmektedir.
Motorlu taşıtlar ve özel tüketim vergileri
de tamamen haksızlıklarla doludur. Mesela, bir yat ve kotra
alımında, 2017 yılında çıkarılan bir yasayla
vergi, ÖTV sıfırlanmıştır. Yine, uçak
alımlarında yüzde 0,5, mücevher alımlarında yüzde
sıfır ama bir insan bir kapalı panelvan alıp bunu karavan
hâline getireyim dediğinde yüzde 9 olan ÖTV birden yüzde 165e
çıkıyor yani yüzde 156 daha fazla ÖTV ödemesi gerekiyor vatandaşların.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Bunların bir an önce düzeltilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, kadınlarla ilgili, 3 çocuğa
kadar borçlanmak suretiyle emeklilik hakkı kazanmasındaki uygulamaya
gelince; bir kadın sigortalı BAĞKUR, SSK, Emekli
Sandığındaki sosyal güvenlik başlangıcını
takiben doğumlar için her çocuk başına iki yıl
borçlanabilmektedir. Burası tamam ama sigorta
başlangıcından önceki doğumlarda borçlanma hakkı elde
edememektedir. Bu da Anayasamızdaki eşitlik ilkesini zedeleyen
adaletsiz bir uygulamadır.
Düşün artık kadirşinas milletimizin
yakasından. Milletimizin parasıyla siz rahat rahat yaşarken,
milletimiz ne yapacağını bilemez bir vaziyette geçim derdine
düşmüş durumda. Taşeronlar içinde bile ikilik yaratarak kimine
kadro verdiniz, kimini ortada bırakarak kaderlerine terk ettiniz.
EYT'lilere seçim beyannamesinde söz verdiniz. Cumhurbaşkanı
açıklamasında EYT konusunun kapandığını söyledi yani
EYT de saraya hapsoldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) EYT'lilere
verdiğiniz sözü de unuttunuz, rafa kaldırdınız. 3600 ek
gösterge bekleyenler sizlerden gelecek olumlu haberleri bekliyorlar.
Getirin bunları, bizde katkı koyalım
olumlu muhalefet adına diyor, tekrar yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 27nci maddesiyle 213
sayılı Kanunun yeniden düzenlenen mülga 379uncu maddesinin birinci
fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan 60 ibaresinin
50, 75 ibaresinin 65 olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Lale Karabıyık Cavit Arı
İstanbul Bursa Antalya
Alpay
Antmen Burhanettin
Bulut İlhami Özcan
Aygun
Mersin Adana Tekirdağ
Bülent
Kuşoğlu Turan
Aydoğan
Ankara
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
birinci fıkrasında yer alan oranlar değiştirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Dijital Hizmet Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27nci maddesinde yer alan "yeniden düzenlemiştir
ibaresinin "değiştirilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ümit Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Enez Kaplan Ayhan
Erel
Tekirdağ Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Sayın Erel, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; partim
İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hayvancılık can çekişmektedir; evet,
yanlış duymadınız, hayvancılık günümüzde can
çekişmektedir. Bunu ben demiyorum, bunu seçim bölgem olan Aksarayda
sığır yetiştiricileri, hayvancılıkla geçimini
temin eden vatandaşlarımız demektedirler. Onlar
hayvancılığın can çekişmesindeki en önemli faktörlerin
başında artan yem fiyatları ve buna bağlı olarak ithal
yem fiyatlarının döviz kuruna bağlı olması sebebiyle
arttığını ifade etmektedirler.
Yine, hayvancılıkla uğraşan
vatandaşlarımız diyorlar ki: Biz 2008 yılında sütün
litresini 1 liraya satıyorduk, yemin torbasını 19 liraya
alıyorduk; günümüzdeyse sütün litresini yaklaşık 2 liraya
satmaktayız, yemin torbasını ise 90 lira civarında
almaktayız yani 2008 yılında 19 litre süt satıp 1 torba yem
alırken günümüzde 45 litre süt satıp ancak 1 torba yem
alabilmekteyiz. Yine onların beyanlarına göre, bir hayvanın
sadece yem maliyeti yaklaşık 20 litre süte karşılık
gelmektedir ve hayvanlar da ortalama 20 litre süt vermektedir. Yani
hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız sütten
elde ettikleri parayla ancak hayvanların yemini temin edebilmektedirler ve
bundan dolayı da üretici kendi kârından vazgeçmiş
durumdadır.
Üretici, giderlerinin yüksek olması sebebiyle
para kazanamıyor, damızlık hayvanlar kesiliyor; süt desteği
düşmüş, süt üreticileri daha önce devletten 25 kuruş süt
desteği alıyorken günümüzde bu rakam 10 kuruş civarına
düşmüştür. Daha önce 25 kuruş olan çiğ süt primi Mayıs
2019dan geçerli olmak üzere 10 kuruşa düşürülmüştür, bu da
çiftçimizin geleceğe ümitle bakmasının önüne geçmiştir.
2018 yılı desteklemeleriyle neredeyse aynı olan 2019
yılı desteklemeleri enflasyon kaynaklı değer
kaybını bile karşılamazken süt desteklemelerinin mayıs
ve haziran aylarında 25 kuruş yerine 10 kuruşa düşürülmesi
kabul edilebilir değildir.
Süt prim desteklemelerinin yüzde 60
azaltılması ile aynı dönemde Rusya Tarım Ürünleri Denetim
Ajansının Türk pazarına süt ürünleri sevkiyatı için
veterinerlik sertifikası konusunda Türkiye'yle mutabakat
sağlandığını açıklamış olması süt
üreticilerini büyük kaygıya ve endişeye düşürmüştür. Onlar
Rusyadan buğday, et alırken bundan sonra acaba süt ürünleri mi
alacağız? düşüncesiyle kara kara düşünmeye
başlamışlardır.
Üreticilerimiz süt prim desteklerinin
düşürülmüş olmasını ve süt ürünlerinin ithal edilmesi
konusunda yapılan çalışmaları endişeyle takip
etmektedirler. Bu yanlışlardan dönülmesini ve üretime köstek olmak
yerine, Tarım Bakanlığının süt üreticilerine destek
olmasını beklemektedirler.
Hayvancılık sektörü yedi gün yirmi dört
saat bir fabrika edasıyla çalışırken bu desteklerin
azalması ve maliyetin fazla oluşu üreticinin belini bükmektedir.
Hayvancılık sektörü istihdam için güzel
bir sektör ama sektörden soğutulan işveren ve işin olumsuz
koşullarından ötürü işi beğenmeyen işçiler olduğu
sürece bu sektör can çekişmeye devam edecektir.
Devlet tarafından desteklerin
artırılması ve yem fiyatlarının düşürülmesi ya da
fiyatların en azından sabit kalması üreticileri kısmen de
olsa rahatlatacaktır.
Şehre göçenlerin çoğalması da sektöre
zarar vermektedir çünkü şehre göç eden bir daha köye dönmek istemiyor.
Gerekirse asgari ücretle çalışır, gene dönmem bakış
açısı hâkim insanlarımızda.
Sanayi sektörüne, inşaat sektörüne verilen
desteğin tarım ve hayvancılık sektörüne de verilmesini
beklemektedirler. Sanayi sektöründen önce tarım ve hayvancılık
gelir. Elbette sanayi sektörü önemli fakat tarım ve hayvancılık
olmadan, ham madde olmadan sanayi sektörünün de ilerlemesi düşünülemez
diyor; bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erel.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 28inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 28- 213 sayılı Kanunun ek 1 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki parantez içi hükümde bulunan
"kesilen ceza hariç ibaresi "kesilen ceza ve 370 inci maddenin (b)
fıkrası kapsamında kendilerine ön tespite ilişkin yazı
tebliğ edilen mükelleflere mezkur maddeye göre kesilen ceza hariç
şeklinde değiştirilmiştir.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Lale
Karabıyık
İstanbul Antalya Bursa
İlhami
Özcan Aygun Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Tekirdağ Mersin İstanbul
Bülent
Kuşoğlu Burhanettin
Bulut
Ankara Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMSİYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşma
isteği yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
28inci maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ümit
Beyaz Enez Kaplan
İzmir
İstanbul
Tekirdağ
İmam
Hüseyin Filiz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Gaziantep
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
28inci maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine İYİ PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son günlerde
yaşadığımız intihar olaylarıyla ülkemiz ekonomik
anlamda âdeta korku tünelinden geçiyor. Ülkemizde yaklaşık 1 milyon
900 bin esnaf ve sanatkâr bulunmakta. Ülkemizin vergi gelirlerinin önemli bir
kısmını esnaf ve sanatkârlar karşılamaktadır.
Geçen yılın bu ayına göre işleri yüzde 50 oranında
düşmüş durumda. İş yerlerine kilit vuranların
oranı ise hiç de küçümsenecek gibi değil. Ayakta kalmaya çalışanlar
ise âdeta borç batağında. İçler acısı durumda olan ve
işletmelerini ayakta tutmak isteyen esnafın, Hükûmetten beklentileri
var ve bu beklentilerinin başında da vergi yükünün
azaltılması geliyor.
İş yapamayan esnaf bir de ağır
vergi yükü altında âdeta eziliyor. Esnaf ve
sanatkârlarımızın vergi ve sosyal güvenlik primi yükleri
bakımından hafifletici önlemler zaman kaybetmeden
alınmalıdır. Yok olmama mücadelesi veren
esnafımızın, birçok vergi ve giderlerini ödemeye
çalışırken, en azından, haksız yere alınan
kalemlerden kurtarılarak, üzerindeki vergi yükü
azaltılmalıdır. Ülke ekonomisinin can damarı olan esnaf ve
sanatkârlarımızın bu beklentileri boşa
çıkartılmamalı, biriken vergi borçları ve faizleri ve prim
borçları yeniden yapılandırılarak esnafımız
rahatlatılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, ekonominin kötü
gittiğini söylemek artık suç mu oluyor? Geçenlerde Hazine ve Maliye
Bakanı, yaptığı bir açıklamada, ekonomi aleyhinde
konuşanlar hakkında hukuki sürecin başlayacağını
söylediler. Peki, ekonominin kötü olduğunu nasıl anlatabiliriz
sizlere? Çocuğuna pantolon alamayan bir babanın intihar etme
olayını, geçim sıkıntısıyla toplu intihar eden
aileleri, yine geçim sıkıntısından kaynaklı
boşanmaları, kepenk kapatan esnafın hâlini, işsiz kalan
insanları nasıl anlatacağız? Böyle mi? Ekonomi çok
mükemmel, bugün yine 5 kişi intihar etti. mi diyeceğiz? Ya, ülke
güllük gülistanlık, bugün de 3 bin kişi işsiz kaldı.
mı diyeceğiz? Bir de, Her şey yolunda, siz söylenenlere
bakmayın, bugün de 2 bin esnaf kepenk kapattı. mı
diyeceğiz? Felsefesi insanı yaşat ki devlet yaşasın
olmayanların, felsefesi holdingleri yaşat ki iktidar
yaşasın olur.
Sayın milletvekilleri, 2018 Nisan ayında
Bank Asyada on altı sene görev yapmış bir kişiyi Sermaye
Piyasası Kurulu Başkanı olarak atadınız. Şimdi,
buradan sormak istiyorum. 15 Temmuz sonrası, adı geçen bu bankaya el
konulduktan sonra, hesapları bulunan vatandaşların
paralarını ve çek ödemesi yapmak için yatan paraları hâlâ neden
ödemediniz? Ama bu bankanın kredi kartları alacaklarından
dolayı vatandaşlarımıza haciz götürmeyi biliyorsunuz.
Alacaklarınızda şahin, borcunuzda âdeta karga gibisiniz. Nedense
konu vatandaş olunca hep sağır, hep dilsiz, hep kör gibi
davranıyorsunuz ama holdingler söz konusu olunca şak diye kanun
çıkarıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, vergi vermeye gelince
Türkiye genelinde 8inci olan Tekirdağ ilimiz, söz konusu
yatırımlar olunca maalesef 40lı sıralarda. Buradan da
anlaşılacağı üzere Hükûmetimiz, Tekirdağı âdeta
cezalandırıyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesinde bulunan mezkur
ibaresinin anılan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Sıdık
Taş
Adana İzmir Siirt
Salihe
Aydeniz Mahmut
Toğrul Hüseyin
Kaçmaz
Diyarbakır Gaziantep Şırnak
Necdet
İpekyüz Semra
Güzel
Batman Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.
Buyurun Sayın Güzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun teklifinin 28inci
maddesi olan, Vergi Usul Kanunu kapsamında sahte veya
yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş
olabileceğine dair hakkında ön tespite ilişkin yazı
tebliğ edilen mükelleflerin süresinde beyanname vermeleri durumunda
kesilen yüzde 20 oranındaki vergi ziyaı cezasının
uzlaşma kapsamı dışında tutulmasına dair söz
almış bulunmaktayım.
Hükûmet sıkıştığı
zaman, vergiye kimi, neyi dâhil ederim diye düşünmeye başlıyor
ve hangi vatandaştan ne kadar alabilirim diye kanun teklifleri çıkartıyor.
Asıl soru, sahteciliğin önüne nasıl geçilebilir, vergiler
halkın omuzlarında bir yük olmaktan nasıl kurtarılabilir
sorusudur.
Değerli milletvekilleri, burada bizler vergi
zamlarını konuşurken yurttaş aç mıdır,
açıkta mıdır diye sormayan, alacağı silahın,
S-400ün, kalacağı sarayın, lüksün hesabını yapan,
halka Bir mermi kaç para biliyor musunuz? diye sorarken vicdanı
sızlamayan bir iktidar var. Siz ne derseniz deyin, bugün insanlar
eğer açlıktan intihar ediyorsa bunun adı cinayettir,
sorumluğu da Meclisimize aittir. Burada cinayetlere neden olan bir Türkiye
ekonomisi ve politikası var. Sizlere bu cinayetlerden bir kaçını
dile getireceğim. 25 yaşındaki Barış Ayas, Konya
Selçuk Üniversitesinde okurken parasızlıktan dolayı intihar
etti. Diyarbakır Çınarda sözleşmeli öğretmen olarak
çalışan Esat Tarhan borçlarını ödeyemediği için geçen
hafta intihar etti. Mehmet Fatih Traş, hepsi hakkında beraat
kararı verdiğiniz barış akademisyenlerinden, bir KHKyle
işinden atıldı, 34 yaşında intihar etti. Bülent Uçar,
Malatya SES Eş Başkanıydı, KHKyle ihraç edildi,
İŞKURa iş için başvurdu, başvurusu reddedildi ve
İŞKURun kapısında kalp krizi geçirerek hayatını
kaybetti, öldükten sonra da ihracı haksız olduğu için işe
iade kararı verildi. Bu yaşananlar gibi 46 KHKli intihar etti,
birçok KHKli kalp krizi, kanser gibi ağır hastalıklardan
hayattan koptu. 39 yaşındaki Sıtkı Aydın, Meclisin
önünde Geçinemiyorum. diyerek kendini yaktı. Fatihte 4 kardeş,
Bakırköyde 3 kişilik bir aile geçinemediği için siyanürle
intihar etti. Antalyada 2 yetişkin, çocuklarıyla beraber bu hayattan
koptu, gitti.
TÜİKe göre, 2018de Türkiyede 3.161 intihar
olayı gerçekleşti ve bunların yarısından
fazlasının gerekçesi ekonomik sıkıntılar. Yine,
TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde 15 yaş ve üstü işsiz
sayısı 2009 yılı Ağustos döneminde geçen yıla
oranla 980 bin kişi artmış, toplam işsiz sayısı 4
milyon 650 bin kişi olmuş, 15-64 yaş arası işsizlik
oranı yüzde 2,4 artmış ve yüzde 14e dayanmıştır.
İstihdam ise geçen yıla göre 789 bin kişi yani yüzde 2 azalarak
yüzde 46,3 oranına inmiştir. Yani çok basit bir denklem; istihdam
azalıyor, işsizlik artıyor, intihar vakaları çoğalmaya
devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, Antalyada Selim
Şimşek bir bilgisayar teknisyeniydi, işsiz ve dokuz ay
kirasını ödeyememişti ve ardında
bıraktığı mektupta Belediyede işe girebilmek için çok
para verdim ama işe almadılar. diyor. Rüşvet, para
kaçırma, yolsuzluk almış başını gidiyor. Ancak,
bu kişileri intihara sürükleyen nedenler sorgulanacağına ne
deniyor biliyor musunuz? Yok, siyanür nereden bulundu? Siyanür etraftakilere
ne kadar zarar verir? Siyanür kaç dakikada öldürür? Tabii ki de siyanüre
ulaşmak bu kadar kolay olmamalı ama ilk sormamız gereken
aslında, Bu kişiler neden intihar ediyor? olmalı. Medyaya
baktığımızda, sizin ekonomi politikalarınızı
eleştirmeyi bırakın, gündemi değiştirmek için
kırk takla atıyorlar, tüm suçlu siyanür oluyor. Gazete demeye bin
şahit gereken Akit, Fatihte intihar eden kardeşler için Evlerinde
Dawkinsin kitabı çıktı, bu kitap ateisttir, insanları
intihara sürüklüyor. diye haber yapıyor. Bir yandan da Hazine ve Maliye
Bakanı çıkmış diyor ki: Ekonomimiz aleyhine algı
oluşturmaya çalışanlar hakkında hukuki süreç
başlatılmıştır. Kriz demeyin, suç; savaş
demeyin, suç; şunu demeyin suç, Kral çıplak. demeyin, suç. Oldu
olacak söylenecekler listesi çıkartın, herkes ne diyeceğini
bilsin.
Değerli milletvekilleri, savaş ölümlere
neden olduğu gibi, halkı, kadınları, gençleri,
doğayı esas almayan, insani kriterleri esas almayan bir ekonomi de
öldürür. Bugün yaşadığımız da budur. Tablo böyleyken
bu Mecliste vergi zamlarını gündemleştirmek utançtır.
Halkın yoksullukla pençeleştiği, yiyecek ekmek bulamadığı,
doğal gaz kombisine uzaktan baktığı ve çözümü intiharda
aradığı bir dönemde Meclisimizin acilen ekonomi
politikalarını gözden geçirmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
SEMRA GÜZEL (Devamla) Herkesin insanca yaşam
standartlarına uygun şekilde yaşaması için gereken
zenginlikler bu ülkede mevcut. Tarımın yeniden
canlandırılması, vergi yükünün düşürülmesi, asgari ücretin
insani yaşam koşullarına getirilmesi gerekmektedir. Bu,
Meclisimizin asli görevlerinden biridir. Aksi takdirde, yoksulluk yüzünden
kaybettiğimiz her insanımızın vebali bu Meclise aittir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İlhami Bey, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
46.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünya üzerindeki her çocuğun eşit
sağlık, yaşam, barınma ve eğitim hakkına sahip
olması dileğiyle Dünya Çocuk Hakları Günü kutlu olsun.
Geleceğin nesilleri çocukların hakkını savunmak bizim en
büyük görevimizdir. Unutmayalım ki dil, din, ırk ve tüm
ayrıcalıklar dünya üzerindeki her çocuğun hakkıdır.
Ülkemiz kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de Çocuklar geleceğimizin
güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğu yarının
büyüğüdür. Çocuklarımızı yetiştirmek hepimizin
insanlık görevidir. Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan
korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele
alınmalı. demiştir. Ve Ey yükselen yeni nesil, gelecek
sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.
diyerek ülkemizi gençlere teslim etmiştir.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Ali Mahir Bey
47.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, devlet
yurtlarında kalan öğrencilerin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Son bir haftadır, yoğun bir şekilde,
üniversite öğrencilerimiz ve ailelerinden şikâyet alıyoruz. Bu
öğrencilerimiz devlet yurtlarında kalıyor; aylık
ücretlerini bir gün geç ödedikleri için kayıtlarını siliyorlar,
bu büyük bir sıkıntı. Bugün bir kriz var; iş yeri ve ev
sahipleri bile kiracılarını üç dört ay idare ediyor. Aynı
anlayışı devletin göstermemesi çok büyük bir yanlış.
Bu çocuklar sokakta kalamaz. Bence ücret ödemediği için hiçbir
öğrencinin kaydı silinmemeli.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN 29uncu madde üzerinde 3 önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 29uncu maddesinin çerçeve
hükmünün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
213 sayılı Kanunda bulunan ek 9uncu
madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Antalya Ankara
Burhanettin
Bulut Lale
Karabıyık Alpay
Antmen
Adana Bursa Mersin
İlhami
Özcan Aygun Turan
Aydoğan
Tekirdağ İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle, madde metninin
daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
29uncu maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Enez
Kaplan İmam
Hüseyin Filiz
Tekirdağ Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, genel prensip
itibarıyla vergiler geçim durumuna göre az kazanandan az, çok kazanandan
çok alınmalıdır, az kazananın üzerindeki zaten var olan
yükü artırmamalıdır. İYİ PARTİ olarak Plan ve
Bütçe Komisyonu üyesi milletvekillerimizin gelir vergisi oranlarıyla
ilgili önerileri maalesef kabul edilmemiştir. Kabul edilen şekliyle
uygulamaya devam edilmesiyle, zaten zamlardan, fiyat
artışlarından, hayat pahalılığından
bunalıma giren vatandaşlarımız perişanlık
yaşamaya devam edeceklerdir. Aslına bakarsanız, vatandaş üç
yüz altmış beş gün boyunca sabah akşam vergi ödüyor; yeme,
içme, barınma, giyinme, haberleşme ve hayatı için zorunlu olan
diğer tüm tüketim mal ve hizmetlerini satın alırken çeşitli
dolaylı vergiler ödüyor. Sabah uyanıp musluğu açan
vatandaş, kullandığı suyun bedelinden hariç, atık su
bedeli, şube yolu bakım bedeli, KDV, çevre, temizlik gibi ilave
vergilerle güne başlıyor; elektrik faturasında ise tüketim
bedeliyle birlikte yüzde 18 KDV, yüzde 5 elektrik tüketim vergisi, yüzde 2 TRT
payı, yüzde 1 Enerji Fonu işlemeye başlıyor,
dağıtım bedeline eklenince fatura değeri 2ye
katlanıyor. Arabasına binen vatandaş kontağı
çevirdiği anda benzin yerine vergi yakmaya başlıyor; KDV, ÖTV ve
diğer vergi ve paylarda pompada litresi 7 TLyi bulan benzine ödenen
paranın üçte 2si vergilere ödenmiş oluyor. Bu vergi ödemeleri
vatandaşın bir günü değil yaşamı boyunca devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, ücretlilerimiz
emeğinin hakkını alırken de gelir vergisi ödüyor, damga
vergisi ödüyor, ayrıca ilave kesintiler var. Seçim bölgem Gaziantep Devlet
Hastanesinde hasta bakıcı olarak işletme yüksek lisanslı
bir çalışan işçinin ücret tablosundan örnek vereyim: Brüt ücreti
gelirler toplamı 3 milyon 689 bin 042 TL, kesintiler miktarı 1 milyon
472 bin 040 TL, eline geçen para 2.217 TL. İnsanlarımız
bırakın özel harcamalarından kesmeyi artık
gıdasından, beslenmesinden, hatta sağlık
harcamalarından dahi kısmak zorunda kalıyor. Bu sıkıntıların
önemli sebeplerinden birisi de ülkemizdeki vergi
dağılımının adil olmadığıdır.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılında
toplanan 621.003 milyar TLlik vergi içinde toplam dolaylı vergilerin
oranı yüzde 63tür. Adaletsiz vergi olarak ifade edilen dolaylı
vergilerden KDV ve ÖTV toplamı 312.003 TL yani toplam verginin yüzde
51ini oluşturmaktadır. OECD ortalamasının dolaylı
vergilerde yüzde 33 olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
Değerli milletvekilleri,
vatandaşımız geçim sıkıntısı içinde,
vergileri ödeyemez durumda, birçoğu kredi mağduru, iş yapamadan
kepenklerini kapatan işletmeler var. İşsizlik
rekorlarının kırıldığı, yuvaların
yıkıldığı, milletin borç batağında ve 3
milyon 300 bin kişinin hacizli olduğu bir ülkede analar babalar
yavrularıyla birlikte intihar ediyorsa şöyle bir durup Nereye
gidiyoruz? demek gerekmez mi? Bir insana ölmek yaşamaktan daha cazip
nasıl gelir değerli milletvekilleri?
İnsanlarımızı biraz rahatlatın, üzerlerinden yükü
alın.
Peygamberimize ait olduğu söylenen şu söz
oldukça çarpıcıdır: Vergiyi zenginlerden al, fakirlere ver. Bu
sözü Yemene görevli olarak gönderdiği Muâz bin Cebele söylediği
ifade ediliyor. Vergi konusunda ilmin kapısı halife Hazreti Aliden
bir örnek vererek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Mısır Valisi Malik
bin Eştere ilkelerini belirleyen bir ahidname yazmış ve bu ahidnamede
vergiyle ilgili şunları söylemiştir: Vergi yönünden halkı
zorlama ve yeni vergi ihdas etme. Onlara öyle davran ki senin hakkında iyi
şeyler düşünsünler. ve devam ediyor Hazreti Ali Ey Malik, şunu
unutma ki vergi toplamaktan ziyade, ülkenin kalkınması için çaba
göstermelisin zira vergi halka hizmetle elde edilebilir, hizmet vermeden vergi
toplama yoluna gitmemelisin. Otoriteleşmeye, her şeyi ben bilirim
zihniyetine karşı çıkıyor Hazreti Ali; halkın zulme
uğramaması için valisini defaatle uyarıyor.
Bunlardan ders alacağımızı ümit
ederek, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesinde bulunan ve ibaresinin
ile olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kemal Peköz Sıdık
Taş
Kocaeli Adana Siirt
Murat
Çepni Salihe
Aydeniz Necdet
İpekyüz
İzmir Diyarbakır Batman
Hüseyin
Kaçmaz
Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Önergeye katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar ülkede bitmeyen
bir OHAL oluşturdu, en ufak ifade özgürlüğü maalesef mahpuslukla
bitiyor; bunun defalarca örneğini veriyoruz. Dün, son bir örneği
yaşandı hem de bir üniversitede; Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesinde, bir üniversitede düzenlenen bir sempozyuma öğrenciler
alınmadı.
Bakın, üniversitede sempozyum düzenleniyor ve
öğrenciler sempozyuma alınmıyor. Burada akademisyen vekil
arkadaşlarımız var, kafalarında bir soru işareti
oluştu; evet. Neden alınmıyor? Çünkü Rektör, yani iktidarın
bir dediğini iki etmeyen Erkan İbiş sorgulanacağından
korkuyor, öğrencilerin sempozyuma girişini engelliyor. Girmek isteyen
öğrenciler, bir üniversite içinde bir sempozyumu dinlemek isteyen -ki
konu, Türkiyedeki modernleşme tarihi ve Mekteb-i Mülkiye, konu bu ama-
öğrenciler giremiyor; Rektör eleştirilmekten korkuyor. İfade
özgürlüğü üniversitelerde bile bu hâlde.
Taksimde anıt önünde Rabia Nazın ölümünü
aydınlatmak isteyen liseli gençler ağır bir şekilde
darbediliyor, gayriinsani bir şekilde polis onları darbederek
götürüyor.
Bakın, size yüz binlerce soykırıma
uğrayan KHKlinin birisinin başına gelen bir hadiseden örnek
vererek nasıl bir bitmeyen OHAL oluşturduğunuzu ispat
edeceğim. Sanırım sizlerin bile vicdanı sızlayacak. Trabzon
Ortahisar Kaymakamlığının bir yazısı. Kişi
KHKli, kayınvalidesi ağır engelli, Trabzon Ortahisar
Kaymakamlığı Sana ağır engelli bakım parası
veremeyiz. diyor. Gidiyor Niye veremezsiniz, yazıyla bana verin. diyor.
Bu yazıyı veriyorlar. Yazıda ne diyor? Kişi KHKyle
görevinden çıkarıldığı için kayınvalidesine bakım
aylığı verilmeyecektir. deniliyor. Hiç de utanmadan bunu bir
resmî yazıya yazmışlar. Bu nedir? Bir soykırım
belgesidir, Nazi belgesidir, başka bir şey değildir. Hiç
aklınız alıyor mu, böyle saçma sapan bir şeyi
aklınız alıyor mu? Buyurun örneği burada, görebilirsiniz.
Bitmedi, bakın, iktidarınız ne kadar
ağır insan hakları ihlali yapıyor. Bir İŞKUR
belgesi, bakın, şurada, yine Trabzonda, İŞKUR belgesi.
İŞKURa başvurmuş, kurs ve programlardan faydalanmak
istiyor, işsiz kişi, aç susuz. Ne diyor İŞKUR? Hayır.
36 OHAL KHK koduyla işten çıkarılan kişilerin
Kurs ve
programlardan yararlandırılmanız uygun değildir. diyor.
Bunlar insani mi arkadaşlar? Soruyum size, bakın, belgeler burada.
Bitmedi, bakın, başka bir belge daha,
SGKnin bu yaptığı işlemlere bir yasal zırh oluşturmak
için bir yasa teklifi getirildi Meclise. Ne diyor? Sosyal güvenlik
haklarına ilişkin başvurular hakkında işlem yapmayan
kamu görevlilerinin bu karar ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai
sorumluluğu doğmaz. Tabii, bu kadar ağır insan hakları
ihlalleri oluşturduktan sonra, bu SGK yetkilerini korumaya da
çalışacak iktidarınız; işte burada, yasa teklifi
burada ve ağır insan hakları ihlalleri de burada
arkadaşlar.
Bitmedi, bakın, bir
başka KHKli öğrenci arkadaşımız, Türk Tabipleri
Birliği aktivisti Onur Erden, dört yüz elli günlük sürenin bitiminde özel
bir üniversitede ihtisas yapmak istiyor ama ÖSYM kendisine ne diyor biliyor
musunuz? Bu bir arındırma politikasıdır. diyor, işte
bir soykırım politikası demek istiyor. ...Sovyetler Birliğinin
dağılmasından sonra Doğu Avrupa ülkelerinde gerekse
birleşme sürecinde Almanyada yapılanlar... Ve olası tehditleri
ortadan kaldırabilmek amacıyla arındırma politikaları
uygulanmıştır, bizim de yaptığımız
budur." diyor. ÖSYMnin mahkemeye gönderdiği yazı bu. Resmen
söylüyor, arındırma politikası yani Nazi politikası,
başka bir şey değil.
Bakın, bütün bu
olaylardan sonra Sayın Bülent Arınç ne dedi? KHK
faciadır." dedi. Evet, sonradan geri adım attı ama KHK
gerçekten faciadır arkadaşlar, bunları reddetmeyin, KHK
faciadır, kâbustur, soykırımdır ve insanlık suçudur,
başka bir şey değildir. Apaçık binlerce örneğiyle size
ispatlıyorum. Bakın, başka örnekleri de var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
tamamlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Devamla) Bülent Uçar Malatya SESte şube başkanıydı ve
KHKyle ihraç edildi, gencecik yaşta, 42 yaşında kahrından
kalp kriziyle vefat etti. İki yıl sonra, geçtiğimiz haftalarda
devlet, iktidarınız Pardon, Bülent Uçar seni iade ettik." dedi,
mezara tebligat gönderdi. Bitmedi, Mücahit Karataş, gencecik yaşta
KHKyle ihraç edilen Sağlık Bakanlığı personeliydi,
Diyarbakırdaydı ve o da ihraçtan sonra gencecik yaşta beyin
kanseri oldu; çok kahroldu, beyin kanseri oldu ve ardından yine iki hafta
önce iade edildi, yine Pardon." dediniz. Eşi ne diyor biliyor
musunuz? Allah kahretsin, benim ihraçtan sonra 5 kuruşum yoktu, tedavi
param yoktu, sersefil oldum. Bana bunu diyenlere dava açacağım,
hakkımı da helal etmiyorum." diyor.
Değerli arkadaşlar, bakın,
dindarlık basit bir şey değildir. Vicdansız dindarlık
kadar dine zarar veren başka bir şey yoktur ve sizin
iktidarınız kadar dine zarar veren başka bir iktidar da bu
ülkeye gelmemiştir. (HDP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya, hadi oradan!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Kendine söyle,
kendine söyle. Ben de size hakkımı helal etmiyorum.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Apaçık örneklerle ispatlıyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Otur yerine!
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 30 ila 54üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 128
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına konuşma yapmak için söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu torba kanun teklifi
yeni vergiler ihdas eden, devlete yeni gelir kaynakları getiren, miktar ve
oranlarda değişiklikleri içeren, bazı kurum ve
kuruluşların ihale iş ve işlemlerinde istisnalar getiren
kanuni düzenlemelerden ibarettir.
Her zaman söylediğimiz gibi, torba kanun uygulaması
hukuk sistemimizi baştan aşağı katleden bir
uygulamadır. Tekrar hatırlatıyoruz, torba kanun
uygulamasına mecbur kalmadıkça başvurulmamalıdır.
Diğer yandan, Anayasaya
aykırılık iddiası hakkında Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülerek karar alınması gerekirdi. Bu
yapılmadığı gibi, kanun teklifinin en az 3 tali komisyonda
da görüşülmesini gerektiren maddeleri olmasına rağmen bu yola da
gidilmemiştir. Dolayısıyla arkadaşlar, bu tür bir yasama
yöntemi sürdürülebilir değildir.
Değerli milletvekilleri, bu teklifle
çağdaş vergileme ilkeleri gözetilmemiştir. Zaten bu teklifin
gündeme gelmesi gösteriyor ki adı konulmamış bir iktisadi krizin
içerisindeyiz. Kriz öylesine köklü ve kalıcı ki ülkemizi orta gelir
tuzağında frenletmiş, daha sonra geriye götürmüştür. Son üç
çeyrekteki küçülme bunun en büyük kanıtıdır. Küçülme döneminde
vergileme yaparken verginin herhangi bir toplumsal katmana aşırı
yük bindirmemesine dikkat etmek gerekir yani genellik ilkesi dikkatlerden
kaçmamalıdır. Verginin adaleti de gözetmesi gerekir. Dolaylı
vergiler hiçbir zaman adil değildir. Konaklama vergisi ve dijital hizmet
vergisi dolaylı vergi vasfındadır. Dengeli bir vergilemenin
gözetildiği de söylenemez. Basit ve anlaşılır vergiler
olmadığı gerek matrahından gerek mükellefinden gerek uluslararası
hukuk hükümlerinden de görülmektedir.
Arkadaşlar, teklif metninde vergi ve diğer
düzenlemelerin içeriğine bir göz attığımız zaman
dijital hizmet vergisinin oranının yüzde 7,5 olduğu gözükmekle
birlikte, mükellefiyet ve matrah konusunda birtakım tereddütler var.
Konaklama vergisi yüzde 2 olarak gelmiş, değerli konut vergisi ise 3
aşamalı olarak düzenlenmiştir; binde 3, binde 6 ve yüzde 1
düzeyinde oranlar konularak servet vergisi şeklinde bir vergi türü
getirilmiştir.
Gelir vergisi düzenlemeleri
içeriğine baktığımız zaman, yine burada 5 ayrı
vergi dilimi şeklinde bir düzenleme var. Tek işverenden alınan
ücretler 500 bin Türk lirasını geçiyorsa beyan zorunluluğu
getiriliyor, hakemlere ödenen ücretlerde istisna kaldırılıyor,
serbest meslek kazançlarının istisnası
kaldırılıyor ve diğer meslek mensupları -mütercim,
heykeltıraş, hattat gibi- için de istisna vardı, 500 bin TLyi
geçmesi durumunda bunlara da istisna kaldırılıyor.
Binek otomobillerin
giderleştirilmesi meselesi var, 2 kademe şeklinde düzenlenmiş.
Araç işletme masraflarının yüzde 70i gider gösterilebiliyor.
Kiralık araç uygulamaları ve araç kiralamasında da 5.500 TLyi geçen
kiralık araç masrafları gider gösterilemez. şeklinde hükümler
getiriliyor.
Evet, yeni vergiler ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri 1982
Anayasasının 73üncü maddesine uygun olmak zorundadır. Bu madde
mali gücüne göre vergi yükümlülüğünü amirdir, Vergi yükünün adaletli ve
dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal
amacıdır. demektedir. Bu hükme uyulmuş mu diye
baktığımızda ne yazık ki uyulmamış.
Vergilemeye gelince; vergi
koyarsınız veya oran ya da maktu değerleri yükseltirsiniz, sonra
tarhiyat, ardından tahakkuk gelir. Tahakkuk edilen verginin tahsilatı
yapıldıktan sonra aşama tamamlanır ama 2004
yılında tahakkukun tahsilatı karşılama oranı
yüzde 94ken 2018 yılında maalesef yüzde 81e gerilemiş. O zaman
yeni vergiler koymak, illa vergiyi çoğaltmak anlamına gelmiyor, tam
tersine etki yapma olasılığı da muhtemeldir.
Değerli milletvekilleri,
dijital hizmet vergisinin matrah, mükellefiyet, oran, hasılat, uyrukluk
gibi açıklığa kavuşturulması gereken müphem hükümler
içerdiği görülmektedir. Çok Taraflı Vergi Anlaşması ülkemiz
tarafından imzalanmış olup Türkiye Büyük Millet Meclisince
onaylandıktan sonra da bizim tarafımızdan da
bağlayıcı olacaktır. Dijital hizmet vergisinin bu
anlaşmayla uyumlu hâle gelebileceği unutulmamalıdır.
Konaklama vergisine gelince; konaklama vergisi bir
yerel yönetim vergisi olarak Türkiyede yıllarca
tartışılmıştır. Vergi bütünüyle bir belediye
vergisidir. Geçmişte 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu
içinde bir düzenleme şeklinde düşünülmüş ancak farklı
saiklerle vazgeçilmiştir. Bu vergi türünün merkezî yönetim kapsamında
mütalaa edilmesi hoş olmamıştır. Zaten artan maliyetler
nedeniyle zor bir dönem geçiren turizm sektörüne merkezî nitelikli bir vergi
daha getirilmesi yıkıcı olacaktır. Zamanlama hiç hoş
değildir. Kriz atlatıldıktan sonra bir belediye vergisi olarak
bu düzenlenebilirdi.
Değerli arkadaşlar, belediye
demişken yerel demokrasiye hiç saygısı olmayan siyasal
iktidarın şehirleri ne hâle getirdiği de ortadadır.
İmar uygulamalarından bunları görüyoruz İstanbul Maslak
gibi, Ankara Çukurambar gibi.
31 Mart seçimleriyle başa geçen yeni
başkanların yetkilerini tırpanlama yönünde de hazırlık
yapıldığını işitiyoruz. Boğaziçi yönetimi
gibi bir uygulamaya gidiliyor. Yakın geçmişte İstanbul
Büyükşehir Belediyesinden ayrı olarak Boğaziçi İmar
Müdürlüğü zaten vardı, çok da sıkı denetim
yapıyorlardı ancak işlerine gelmediği için müdürlük ortadan
kaldırıldı. Şimdi öğreniyoruz ki merkezî yönetime ve
Şehircilik Bakanlığına bağlı bir Boğaziçi
yönetimi kurulacakmış. İnşallah bu haber doğru değildir.
Yine, Şehircilik Bakanlığına
belediyelerin imar yetkilerini paralel olarak zaten verdiler. Her koşulda
bu Bakanlık bütün belediyelerde imar planlama ve ruhsatlandırma
yetkisini kullanmaktadır. Bu da bir yetki gasbıdır. Kendi
belediye başkanlarını süresi dolmadan görevlerinden istifa
ettiren iktidarın bu uygulaması yerel demokrasi tarihine kara bir
leke olarak geçecektir. Bu meselenin arka planı olduğundan,
ayrıca tartışılması gereken bir husus olarak bunu
değerlendiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, kriz, yoksullaşma
ve daralan ekonomi, devalüasyon, açlık ve işsizlik konusuna az önce
işaret etmiştim. Türkiye'nin en önemli sorunu aslında budur yani
açlık ve yoksulluk, ekonomik kriz ve daralmayla işsizliktir. Buna bir
çözüm üretilmesi gerekir. Eğer siz ekonomiyi döviz ve borç
bağımlısı yapıp tüketim ekonomisi hâline
dönüştürürseniz, üretim ekonomisinin tüm dinamiklerini susturursunuz;
olacağı da budur.
Açlık, yoksulluk, zam, işsizlik, nüfusun
yüzde 14,7sinin işsiz kabul edildiği ülkemizde, resmî işsiz
sayısının 5 milyon kişiye ulaştığı
görüldüğünde, yüzde 30a yaklaşan üniversite mezunu işsizlik de
ortadadır. İşsizlik ve açlık deyince açlık çekmeyenler
için açlık acıkmaktır ama gerçek açlık, yiyecek
bulamamaktan dolayı dikkat bozukluğu ve hastalık sebebidir.
Açlığa maruz kalan insanlar ya mutlak olarak aç kalmakta veya
dengesiz ve yetersiz beslenmeye maruz kalmaktadır. Açlık uç noktalara
gelince vücut kendi dokularını tüketerek ölüm kaçınılmaz
hâle gelir. Açlık hem iç hem de dış sömürünün bir sonucudur,
küreselleşme politikaları insanlık için açlığı
tetikleyen bir ideolojidir.
Arkadaşlar, demek ki insanlar açlık ve
yoksulluğa maruz bırakılmamalı, yeni vergiler, zamlar,
işsizlik gibi illetlere çözüm bulunmalıdır. Peki, iktidarın
işsizlik, çaresizlik, yoksulluk ve açlıkla mücadele vizyonu var
mıdır? Tabii ki yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Teşekkür
ederim.
Bu, Türk milletini düşürdükleri çukurun
tamamıyla kanıtıdır, buradan çıkmalıyız.
Devlet, sahibinin elinde bereket yağmuru gibi yağar, ülkemiz huzurlu
ve mutlu insanlar ülkesi olabilir. Bu bahsi kapatırken dünyada
eşitsizliğin çok ezici olduğunu hep birlikte müşahede
ediyoruz ve dünyada da Türkiyede de maalesef durum hiç de iç açıcı
değil.
Aslında sürem olsaydı özellikle Sayın
Cumhurbaşkanının 13 Kasım 2019 ABD ziyaretine de
değinmek istiyordum ama orayı atlıyorum. Burada temennimiz, bu
görüşmelerde inşallah Türkiyenin aleyhine birtakım tavizler
verilmemiş olsun, onu temenni ediyoruz.
İYİ PARTİ olarak, son olarak bunu
söylüyorum, parlamenter sisteme dönüşün herkesin hayrına
olacağını düşünüyoruz ve böylece yönetmenin daha kolay
olacağını hatırlatıyor ve ikaz ediyoruz.
Yüce heyetinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Esin Kara...
Buyurun Esin Hanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) Sayın
Başkan, büyük Türk milletinin değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 128 sıra sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu Teklifinin
ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinin bazı maddeleri vergi
kanunlarında değişiklik yaparak tüm gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerine uygulanmak üzere, bazı hükümleri ise sektör bazında
uygulanmak üzere düzenlemeler getirmektedir. Harçlar Kanununda
değişiklik yapılarak gayrimenkullerin tapuda alım satım
işlemlerinde emlak vergisi değerinin yanında Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünce yapılan ya da yaptırılacak olan
değerleme sonucunda belirlenmiş olan bir değer bulunması,
bu değerden az olmamak kaydıyla gerçek devir ve iktisap değeri
üzerinden harç alınacağı hükmünü düzenlemiştir. Ülkemizde
gayrimenkullerin büyük çoğunluğunun alım satımı banka
kredili olarak gerçekleşmektedir. Bankalar gayrimenkul kredisi verirken
binalar için ekspertiz yaptırmakta, kredi verdikleri kişilerden
ekspertiz masrafı tahsil etmekte ve ekspertiz değerinin belli bir
yüzdesi kadar kredi kullandırmaktadırlar. Vergi daireleri geçmiş
yıllarda banka kredi kayıtları üzerinden denetim yaparak eksik
tahsil edilen harçları tespit etmişlerdir. Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün yapacağı değerlemenin bankalar tarafından
kabul edilmesine yönelik yapılacak bir düzenleme, kredi kullanan
vatandaşlarımızın cebinden fazladan ekspertiz masrafı
çıkmasını engelleyecektir. Ayrıca, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün yapacağı değerlemeler imar planlarında
yapılan değişikliklerle güncellenmelidir. İmar
rantından dolayı gelir elde edenlerin vergilendirilmesi de bu
çerçevede düzenlenmelidir. Ekonominin sıkıntılı olduğu
durumlarda ya da acil finansman ihtiyacı nedeniyle gayrimenkuller gerçek
değerinin altında alınıp satılabilmektedir. Muvazaa
olmaksızın yapılan bu işlemlerde alım satım
devrini yapanların gerçek değerinden daha fazla harç ödeme durumunda
kalabileceklerini de göz ardı etmememiz gerekmektedir.
Kanun teklifiyle, Türkiyede bulunan mesken
niteliğindeki taşınmazların bina vergi değeri veya
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değeri 5 milyon Türk
lirası ve üzerinde olanlar değerli konut vergisine tabi
tutulmaktadır. Bu gayrimenkullerde paylı mülkiyet olması hâlinde
maliklerin hisseleri oranında mükellef olacağı hükme
bağlanmıştır. Bu bağlamda, birden fazla maliki olan ve
değeri 5 milyon TLnin üzerinde olan bir konuttan dolayı her malik
hissesi oranında vergi verirken tek kişiye ait olup değeri 4
milyon 900 bin TL olan bir konuttan dolayı maliki ya da intifa
hakkına sahip olan kişi vergi ödemeyecektir ya da değeri 5
milyon TLnin altında olan, toplamı ise 5 milyon TLnin üzerinde olan
birçok konuta sahip olanlar vergi mükellefi olmayacaktır. Bu hüküm, servet
üzerinden vergi uygulamasında adalete ve eşitliğe
aykırılık teşkil etmeyecek şekilde düzenlenmelidir.
Kanun teklifinde, sıfır binek
otomobillerin alımında gider olarak yazılabilen ÖTV ve KDV
tutarı 135 bin TL, amortismana tabi taşıt bedeli ise 250 bin
TLyle sınırlandırılmıştır. Teklifte, bu
durumun suistimal edilmesi gerekçe gösterilmiştir. İşletmelerde
kayıt altına alınan taşıtların muvazaalı
olarak başkalarına ait olduğunun tespit edilmesi hâlinde
mükelleflere ağır ceza getirilmesi daha uygun bir uygulama
olacaktı. Sıfır araç alımı vergiden kaçırma
değil, vergiden kaçınma niyetinde olan mükelleflerin dönem
sonlarında, özellikle yılın son üç aylarında
sıfır araç alma yoluyla daha az vergi ödemek için
başvurdukları yöntemlerden biridir. Bu maddeyle, mükellefler açısından
sıfır araç alımı cazibesini yitirecektir ki bu da otomotiv
sektörünün önümüzdeki yıllarda olumsuz etkilenmesine yol açabilecektir. Bu
gerekçeyle kanun maddelerinin etkilerinin iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Sıfır otomobil satışının etkilenmesi bütçe
gelirleri içerisinde önemli yeri olan özel tüketim vergisi ve katma değer
vergisi gelirlerinde düşme yaşanmasına neden olabilecektir. Bu
maddenin uygulamaya girmesiyle vazgeçilen fayda-maliyet analizi bize 2020
yılının sonunda ancak gerçek verilerini verecektir. Madde
yapılırken yerli otomobile bir istisna getirilerek yerli
otomobillerin satışının artmasına destek olacak
düzenlemeler yapılabilirdi.
Teklifte, Toprak Mahsulleri Ofisine, tarımsal
ürünlerle ilgili olmak üzere, üretimin yetersiz kalması nedeniyle ürün
fiyatlarında oluşabilecek dalgalanmaların önlenmesi, fiyat
istikrarının sağlanması için Kamu İhale Kanununda
istisnalar getirilmesi düzenlenmiştir. Ülkemizin tarım ülkesi
olması nedeniyle ithal edilmek yerine, tarım
politikalarımızın gözden geçirilip kendi tüketimimizi, kendi
çiftçimizin üretip fazlasının ihraç edilmesini,
dışarıdan mahsul alımının ancak beklenmeyen
doğal afetler sonucu olmasını sağlayan millî bir tarım
politikasının düzenlenmesi esas alınmalıdır.
Çiftçimizin üretim yapabilmesi için
Uluslararası Su Kanununa göre başka ülkelere akan
sularımızın dış havzalar yerine iç havzalara
taşınmasına yönelik sulama proje yatırımları acil
olarak yapılmalıdır.
Tarım girdilerindeki her türlü verginin
kaldırılarak çiftçimizin önünün açılması, çiftçilerimizin
tarımsal kredi borçlarının yeniden
yapılandırılması ivedilik arz etmektedir. Çiftçilerimizin
en önemli sorunlarından birisi, hasat öncesinde gelen yüklü elektrik ve su
bedelleridir. Faturası ödenmeyen çiftçilerimizin elektrik ve suyu
kesilmektedir. Bu durum çiftçilerimizin hasadına az bir süre kala bütün
emeklerinin boşa gidip mahsulünün tarlada kurumasına yol
açmaktadır. Çiftçilerimizin elektrik ve su bedellerinin hasat sonunda
olmasını sağlayan düzenlemeler ivedi olarak
yapılmalıdır.
Kuraklık ve afet dönemlerinde bölgesel olarak
tarımdan başka geliri olmayan çiftçimize destekler verilmelidir.
Özellikle Konya Ovasına dış havzalardan su getirilmesi
sağlanır ise bereketli olan Konya Ovası, geçmişte
olduğu gibi ülkemizin tahıl ihtiyacını karşılamanın
yanında, dünyanın tahıl ihtiyacının da büyük bir
kısmını karşılayacaktır.
Kanun teklifinde gelir vergisinde yapılan
değişiklikle, tek işverenden elde ettikleri ücretin Gelir
Vergisi Kanununun 103üncü maddesinin dördüncü diliminin üzerine çıkmış
olan mükelleflerin beyanname vermesi düzenlenmiştir. Geliri sadece ücret
geliri olan mükelleflerin beyanname vermeleri vergisel açıdan onları
etkilemeyecektir ancak başka bir nedenle gelir vergisi veren mükellefler
istisnadan yararlanamayacaktır; bu da, geliri 499 bin TL olan kişi
vergi ödemez iken 501 bin TL olan kişinin yüksek miktarda vergi ödemesini
sağlayacaktır. Bu kısım ise 500 bin TLlik kısma
istisna getirilerek düzenlenebilirdi.
Yasa teklifinde, vergi müfettişlerinin
alanlarına göre ihtisaslaşması öngörülmekte iken, her çıkan
kanunu takip edip her sektörün mevzuatını bilerek uygulayan, her
sektörün uzmanı olan mali müşavirlerin de sorunlarına
değinmek gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde, en çok vergi kanunları üzerinde
düzenlemeler yapılmaktadır; bu durum, vergi
kanunlarımızın karmaşık, anlaşılması
zor bir hâle gelmesine sebep olmuştur. Vergi kanunlarımızın
yeniden düzenlenmesi ve yeni bir vergi reformunun yapılması ivedilik
arz etmektedir. Kayıp ve kaçağın önlenmesine yönelik reformlar
yapılmalıdır. Vazgeçilen, zaman aşımına
uğrayan ve tahsil edilmeyen vergilerin önüne geçilmesi ülke bütçe
gelirleri açısından önem arz etmektedir. Kurumlar vergisi ve
ücretliler haricinde gelir vergisi mükelleflerinden toplanan vergilerin
bütçemizin yüzde 10luk payına tekabül etmesi ve gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin mali tablolarının büyük çoğunluğunun
gerçeği yansıtmaması kayıp ve kaçağın ne kadar
yüksek olduğunu bizlere göstermektedir. Kayıp ve kaçağın
önüne geçmek ancak vergilerin tarhını, tahakkukunu yapan;
uygulamanın hem idare hem mükellef boyutunu çok iyi bilen serbest
muhasebeci ve mali müşavirler sayesinde olacaktır. Vergi reformu
yapılırken meslek mensuplarının da bulunduğu bir
komisyonun kurulması ülkemiz gelirlerinde kayıp ve kaçağın
engellenmesini sağlayacak, adil ve eşit bir vergi reformunun önünü
açacaktır.
Bu yeni kanun teklifiyle, dijital hizmet vergisi,
değerli konut vergisi ve konaklama vergisi de hayatımıza
girmektedir. Bu vergilerin beyannameleri, bürolarında iş
yoğunluğundan dolayı başlarını kaldıramayan
meslek mensuplarına yeni bir iş yükü getirecektir. Meslek
mensupları acil olarak sorunlarının çözümünü beklemektedir.
Adı mali tatil olan ama beyanname verme süresini bir gün bile uzatmayan
Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanunun yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir. Mali müşavirler otuz, kırk günlük bir mali tatil
değil, sadece beyanname verme sürelerinin beş gün uzatılarak 31
Temmuz olmasını beklemektedir.
Yine, mücbir sebep olan düzenlemede eksiklikler
bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Kara.
ESİN KARA (Devamla) Hastalık, doğum
ve her meslek mensubuna ömründe bir kez olmak üzere hac vazifesini yerine
getirmek üzere, getireceği dönemi de içine alan mücbir sebep düzenlemesi
yeniden yapılmalıdır. Meslek mensuplarının meslekte on
beş yılını dolduranlarına yeşil pasaport
hakkı verilmesi, meslek mensubundan müteselsil sorumluluğun
kaldırılması, katma değer vergisinin yüzde 8e
düşürülmesi veya tevkifat uygulaması getirilmesi ve tahsilat
sorunlarının da düzeltilmesi gibi birçok sorunların mali
reformla birlikte düzeltilmesi çok daha yerinde olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz olarak 19
Haziranda siyanür ve insan sağlığına zararlı
maddelerin satışının internet ve diğer ortamlardan
kolay bir şekilde erişimini engelleyen bir yasa teklifi
vermiştik. Ülkemizde son dönemde yaşanan, ruh
sağlığı yerinde olmayan aile fertlerinden birinin tüm
aileyi cinayet işleyerek öldürmesi ve en sonunda kendini intihar etmesiyle
sonuçlanan bu cinayetlerin son bulması için desteğinizi bekliyorum.
Gazi Meclisimizi ve ekranları başında
bizi izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Ben de Türkiye halklarını sevgiyle saygıyla
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet niye yeni
vergiler koyar? Bir yandan her şeyin iyiye gittiğini söylüyorsunuz,
öbür taraftan yeni vergiler koyuyorsunuz. Bize diyeceksiniz ki: Dijital Hizmet
Vergisi Kanununda vergiyi işletmelerden alacağız, sermayeden
alacağız. Keşke buna inanabilsek çünkü ne yapıp ediyorsunuz,
dönüp dolanıyorsunuz vergi yükünü ücretliden, yoksuldan, emekçiden
alıyorsunuz. İşçi konfederasyonlarının söylediği
gibi bu düzen adil değil. Vergiler de ne adaletli toplanıyor ne de
adaletli dağıtılıyor. Siz, emeğiyle geçinen ücretli
çalışanların ülkenin en büyük vergi mükellefleri olduğunu
biliyor musunuz? 2.020 lira alan bir asgari ücretli senede 4.500 liraya
yakın gelir ve damga vergisi ödüyor. 4.500 lira brüt maaş alan bir
ücretliyse net maaşının, aylığının üçte
1ini vergi olarak ödüyor yani yıllık, net maaş
tutarının 3 aylığını vergi olarak ödüyor,
yaklaşık olarak 10 bin lira.
Buradan İzmirde Kıdem tazminatı
gasbına hayır, vergide adalet şimdi diye sokakları
dolduran DİSK üyesi işçileri selamlamak istiyorum. DİSK,
TÜRK-İŞ, HAK-İŞ konfederasyonlarının basına
deklare ettikleri Kıdem tazminatı gasbına hayır, vergide
adalet şimdi taleplerini sahiplendiğimizi burada belirtmek
istiyorum. Bize göre de asgari ücret her türlü vergiden muaf tutulmalıdır
ve asgari ücret 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının
en az yarısı kadar olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi
merkezîleşme ve tekelleşmenin tezahürüdür. Teklif geçtiğinde
saray hem yerellerden yetki gasbı yapacak hem de ucu sosyal medyaya
uzanabilecek engeller getirecek. Bu kanun teklifi işletmelere yeni
vergiler getiren bir paket olarak takdim edilse de esasen halkın vergi
yükünü artıracağını düşünüyoruz. Bir kere, az
kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almıyorsunuz, hep tersini
yapıyorsunuz. Korkarım, bu torba yasada da tersini yapacaksınız.
Bu paketle yurttaşların payına refah ve özgürlük değil
bilakis daha çok vergi, daha çok otoriterleşme düşecek.
Değerli milletvekilleri, bu kanun paketinin en
kötü maddelerinden bir tanesi de 47nci madde. Bu kanun teklifinin 47nci
maddesi, Cumhurbaşkanına geçici bir maddeyle 2019 yılı için
1/1/2019 tarihinden başlayarak geçerli olmak üzere 70 milyar lira ilave
borçlanma yetkisi getiriyor. Bu maddeyle Parlamentonun bütçe hakkı
açık bir şekilde gasbediliyor. Cumhurbaşkanına 70 milyar
lira ek borçlanma yetkisinin bu şekilde verilmesi kabul edilemez. Bütçe
hakkı diye bir şey var ve tüm dünyada halkların mücadelesiyle
elde edilmiştir. Bütçe hakkı, halkın seçtiği temsilcilerden
oluşan Parlamento tarafından kullanılmalıdır ama
burada bütçe, kapalı kapılar arkasında sarayda yapılıp
bu çatı altında virgülü dahi değiştirilmeden
parmatokrasiyle geçirilmeye çalışılıyor. Bu 70
milyarın nereye harcandığı bilinmediği gibi 2020 vergi
harcaması tahminleri tablolarında da, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulan 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinde yer
almıyor. Halkın vergisi nerelere harcanacak halktan gizleniyor,
gizliyorsunuz. Böylesi düzenlemeler evrensel demokratik bir ilke olan bütçe
hakkının ihlalinden başka bir şey değildir.
Değerli milletvekilleri, bütçe tercihlerinden
bu şekilde tasarruf edilmesi iktidarın da tercihini gösteriyor. Biz
Hükûmetin tercihlerinde sermayeye ayrıcalık, işçiye
güvencesizlik getirildiğini görüyoruz. Savaştan, mermiden,
sermayeden, ranttan ve talandan beslenenlere bu bütçe ayrılıyor.
Örneğin 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinde vergi
alanından yapılan 196 milyar lira tutarında
ayrıcalıklar, muafiyetler ve istisnalar vergi harcaması tahmin
ediliyor. Bu ne demektir? Bu AKP iktidarı halkın bütçesinden 196 milyar
alıp sermayeye ayrıcalıklar, istisnalar ve muafiyetler
sağlayacak demektir. Bu, AKPnin patronlara, Cengizgillere, onların
lehine kamusal gelirin transfer edilmesi anlamına gelmektedir. Patronlara
gelince şıp diye kaynak aktaranlar, EYT için 10 kere düşünüyor,
10 kere analiz yapıyor. Bir de havuz medyasına
sırtlarını dayamışlar EYTlileri hak etmedikleri bir
şeyi almakla suçluyorlar. Bu suçlamaların HDPyi kriminalize etmek
için yapılan suçlamalardan hiçbir farkı yoktur. Değerli
halklarımız, EYT birilerinin iddia ettiği gibi erken emeklilik
değildir, emeklilikte AKPye ve MHPye takılanlardan bahsediyoruz.
EYTliler emeklilik hakları hükûmetlerce gasbedilmiş emekçilerdir.
EYTlileri ne emekli ediyorsunuz ne de insana
yakışır iş verebiliyorsunuz. Hiçbir sorumluluk
üstlenmiyorsunuz. Bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Böyle bir lüksü nasıl
kendinizde görebiliyorsunuz? Çünkü tek adam rejimi bu şekilde işliyor
arkadaşlar. Bu Meclis bir an önce üstüne düşen görevi üstlenmelidir,
halktan aldığı iradeye sahip çıkmalıdır; tek adam
rejiminden, saraydan bütçe hakkını kurtarmalıdır. Bütçeyi
kullanırken halkın yararına tercihler yapmalıdır,
birkaç para babası için değil, halk için bu bütçede tasarrufta
bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, torba yasalarla
yurttaşların payına refah ve özgürlük düşmez. Bilakis daha
çok vergi, daha çok otoriterleşme düşer. Otoriterleşmeye de
adaletsiz vergiye de hayır diyoruz. Tek adam sisteminde her şey
Erdoğanın iki dudağı arasındadır. Merkeziyetçi
ve tekelci yapıyı güçlendirmek için her yola başvuruyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Parlamentoyu
işlevsizleştiriyor, noter pozisyonuna sokuyor. Bazen
yanlışlıkla AKP sıralarına Siz Hükûmetsiniz.
diyoruz. Aslında bu Parlamentoda Hükûmet yok, sarayın noterliği
yapılıyor; bunun değişmesi gerekiyor.
Diyoruz ki: Gelin bu yanlıştan hep beraber
dönelim ve Parlamentoyu Cengizgillerin değil, sarayın değil,
halkların hizmetkârı yapalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaboğlu...
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, 20 Kasım
Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle insan haklarının ihlal
edildiği ve yok edildiği bir ortamda mağdur ebeveyn
çocuklarının hak ve özgürlüklerinden söz edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü, sadece
çocuk hakları sayılarak değil, insan haklarının
gerekleri ışığında anılmalı. Genel olarak
insan haklarının saygı görmediği, ihlal edildiği ve
yok edildiği bir ortamda mağdur ebeveyn çocuklarının hak ve
özgürlüklerinden söz edilemez. Kaldı ki suçlu bile olsalar ebeveynlerin
işledikleri suçun mağduru çocuklar olmamalı. Suçluluğu bir
yana, hukukun genel ilkelerine göre suç oluşturmayan muhalif
görüşlerin bile cezalandırıldığı bir yönetim
tarzında, çocuk hakları bir yana, insan haklarından söz etmek
mümkün değildir. Anayasal sorumluluğu bulunmayan tek kişi
yönetimini eleştirenlerin sanık sandalyesine oturtulması, özgür
düşünen çocukları değil, biat eden kuşakların
yetiştirilmesi tehlikesini beraberinde getirir. Bu nedenle Çocuk
Hakları Gününde hesap verebilir bir yönetim öngören ve insan
haklarına...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Abdüllatif Şener. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Şener.
CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ve bazı
kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki bu kanun
teklifi neden Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiştir? Yani iktidar
partisi böyle bir teklifi verme ihtiyacını nereden duymuştur?
Bunun gerekçesi açıktır, metni baştan sona okuduğumuzda
hemen tespit ederiz. Ekonomiyi yönetememişlerdir ve bir krize
sokmuşlardır, bütçe dengelerini altüst etmişlerdir, bütçe
dikiş tutmaz hâle gelince bir kurtuluş çaresi bulmak maksadıyla
bu kanun teklifi Meclise gelmiştir.
Peki, bütçe açıkları artan, ayyuka
çıkan bu kanun teklifiyle ne yapacaklar? İsmine
baktığınız zaman 3 yeni vergi geliyor, vergi
kanunlarında bazı değişiklikler yapılıyor ve bir
ek gelir temin etme maksadı varmış gibi gözüküyor. Yani dijital
hizmet vergisi, konaklama vergisi veya değerli konut vergisiyle veya
diğer vergi yasalarındaki düzenlemelerle bütçe
açıklarını kapatmaya çalıştıkları izlenimi
veriliyor. Ama gerçekte durum bu değildir. Bu teklif doğrudan
doğruya cambaza bak teklifidir. Vergileri gösteriyorlar ama asıl
maksatları o değil. 47nci maddeye bakıyoruz, 47nci maddeyle
bir borçlanma yetkisi veriliyor.
Komisyonda sorduk, dedik ki: Bu vergi
düzenlemeleriyle kaç liralık bir vergi geliri elde edeceksiniz? Cevap
olarak denildi ki: İşte 6-7 milyar. Peki, 47nci maddede ne diyor?
Hükûmete 70 milyar borçlanma yetkisi veriyor. Yani birçok maddesi var bu
teklifin, çoğunluğu vergilerle ilgili, bir maddesi de borçlanmayla
ilgili. Bütün vergi maddelerinden toplam yıllık 6-7 milyar lira gelir
elde edecekseniz, bir maddeyle de 70 milyar lira borçlanacaksanız bu
teklifin maksadı nedir, amacı nedir? Çok net, bu bir vergi paketi
değildir, bu doğrudan doğruya borçlanma paketidir.
Bakın, 2019 yılı bütçesinde 80 milyar
liralık bir açık öngörülmüştü, şimdi açığın
125 milyara çıkacağını söylüyorlar. Yine, aynı
şekilde, borçlanma olarak bir 80 milyar liralık borçlanma yetkisi
vardı; Cumhurbaşkanının ve ilgili bakanının yüzde
5erden üzerine yeni ilave, ek borçlanma yetkisi vardır; toplam 90 milyar
lira borçlanacak bu Hükûmet, şu ana kadar yasal
sınırını aşmıştır ve 90 milyar
lirayı aşmıştır. Bu kanunla getirilen 70 milyar
liralık ilave borçlanmayla yıl sonuna kadar 160 milyar lira
borçlanacağını ilan ediyor. Bu ne demektir? Demek ki bütçeniz
125 milyar liralık açıkla da kalmayacak; bütçeyi
patlatmışsınız, gelir gider dengesini bozmuşsunuz;
yağmalamaktan, lüksten, israftan, talandan bütçe dikiş tutmaz hâle
gelmiş. Bir taraftan da vatandaş inim inim inliyor; çiftçi
perişan, esnaf perişan; işsizlik patlamış, cumhuriyet
tarihinin en yüksek işsizliği var ama Hükûmet, saray sefada,
keyfinde; borç üstüne borç almak suretiyle bu ihtişamı devam ettirmek
istiyor. Bunun sürdürülebilirliği yoktur değerli arkadaşlar.
Açıkça buraya bir borçlanma kanunu getirseniz bu daha dürüstçe bir
davranış olurdu ama vergi paketi gelmişçesine bir tavır
sergilemek yanlıştır, hem Parlamentoyu yanıltma niyetidir
hem de vatandaşlarımızı yanıltma niyetidir. Bu bir
vergi paketi olmaktan öte bir borçlanma paketidir.
Bakın, ekonomiyi öylesine tahrip etmiş bir
Hükûmet, bir iktidar var ki sadece 2019 yılına ilave borçlanma talep
ederek 2019u bile düzeltemediler. Hazinenin kârına el koydular, o yetmedi
yedek akçelerine el koydular, buna rağmen Bütçe açığı yıl
sonu itibarıyla 125 milyar lira olacak. diyorlar. 2020 bütçesi şu
anda Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşuluyor, görüşmeler devam ediyor.
2020 yılı için daha büyük bütçe açığı var, daha büyük
bir delik var ve de daha büyük borçlanma ihtiyacı var.
Değerli arkadaşlar, bakıyoruz
rakamlara ne var diye. 2020 bütçesinde 140 milyar açık var. 140 milyar
borç, faiz ödemesi var. 220 milyar SSKnin açığına bütçeden
transfer var. Her taraf açık, delik deşik; dört duvar yok, sadece
sütunlar var. Böyle bir çatı olmaz, böyle bir konut olmaz, böyle bir ev
olmaz.
Bu kriz niye çıktı ve ne krizidir bu kriz?
Bir borçlanma krizidir. Peki, bu Hükûmet, bir yılı geçmiş
olmasına rağmen 2018 Ağustosundan beri, şu borçlanma
meselesini çözdü mü? Hayır. Her geçen gün borç yumağı sürekli
büyümektedir, ülkeyi de Hükûmeti de sıkıştırmaktadır.
Bakın, 2020 yılı için 352 milyar borç ödemesi var, iç ve
dış borç anapara ve faiz ödemesi var. 140 milyar da bütçe
açığı var 2020 yılında. Toplam 490 milyar borç çevirmeye
ihtiyacı olan bir hükümetten bahsediyoruz. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı
şudur: Toplam borç stokunun yüzde 40ını bir senede çevirme
ihtiyacına düşmüş, sıkıntısına
düşmüş ama lüksünden, israfından, sarayın
ihtişamından bir türlü vazgeçmek istemeyen bir Hükûmetten söz
ediyorum. Bu doğru bir şey değil sayın arkadaşlar,
değerli arkadaşlar. Getireceğiniz paketleri muhalefetle
tartışın, talimat üzerine buraya kanun teklifi getirmeyin.
Yanlış yapıyorsunuz, yanlış düzenlemeler
yapıyorsunuz.
Bakın, dijital hizmet vergisi.
Uluslararası birtakım kuruluşları vergilendireceğiz.
diyorlar. Vergi alamayacakları için de bir madde koymuşlar. Diyorlar
ki: Eğer kendilerinden vergiyi alamazsak Türkiyedeki
irtibatlarından vergiyi alacağız, ondan da vergiyi alamazsak
erişimi engelleyeceğiz. Türkiyedeki sosyal medyayı engellemek
için getirdikleri teklifi, buraya vergi teklifi diye getiriyorlar,
uluslararası birtakım şirketleri vergilendirme diye
getiriyorlar. Onun için bu, tam bir cambaza bak teklifidir.
Şimdi, değerli konut vergisi. Önümüzdeki
maddelerde bunları işleyeceğiz. Yani bir düzenleme bu kadar
korkunç olamaz, bu kadar yanlışları içermez. Değerli
arkadaşlar, tamam, değerli konutlar vergilendirilsin. Ama nasıl
bir vergilendirme getirmişler? Matrah karmaşası var. Bir
taraftan bina değeri üzerinden bir taraftan Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün belirlediği değer üzerinden vergi
alınır. deniliyor. Yani bir karar verin hangi değer üzerinden
vergi alınacağına. İki kavramı bir arada niye
sıkıştırıyorsunuz?
Aynı şekilde konuda bir karmaşa var.
Konu karmaşasına bakıyorsunuz, bir kişinin meskeni varsa,
değeri 5 milyon liradan yukarıysa bu değerli konut vergisine
tabi ama bir kişinin bir iş yeri var da değeri 10 milyon liraysa
değerli konut vergisine tabi değil veya bir kişinin her biri 4
milyon değerinde 100 tane konutu varsa, toplam değeri 400 milyonsa
yine bu vergiye tabi değil.
Değerli arkadaşlar, böyle düzenleme
yapılmaz. Bu yanlış bir düzenleme. Mükellef karmaşası
var. 5 kişi 5 milyonluk bir konuta ortaksa, kişi başı 1
milyon düştüğü hâlde değerli konut vergisi var ama bir kişi
4 milyon 900 bin lira değerinde bir konuta sahipse vergiye tabi
değil. Bunun neresinde adalet var Allah aşkına? Bu nasıl
düzenlemedir? İnsan oturur üzerinde çalışır, mesai yapar,
emir eri gibi kendisine verilen paketleri buraya tekliftir diye sunmaz bari.
Meclise saygılı olmak gerekir. Milletvekillerine saygılı
olmak gerekir. Gerekçeleri düzgünce ortaya koymak gerekir ve maddeleri de
düzgün, kanun tekniğine, hukuk tekniğine, Anayasanın 73üncü
maddesindeki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) -
vergi
adaletiyle ilgili düzenlemeye uygun olarak getirirsiniz, verirsiniz ve biz de
burada bunu tartışırız, konuşuruz ve gerekirse
yasalaştırırız. Ama bu usulden vazgeçmediğiniz sürece,
bu rastgele kanun teklifleriyle Meclisi boğma adetinizden,
alışkanlıklarınızdan vazgeçmediğiniz sürece
Meclise de kötülük yapmaya devam edersiniz, Türk milletine de kötülük yapmaya
devam edersiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ilk
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Erkan Baş.
Buyurun Sayın Baş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu, ülkemizin tüm işçilerini,
emekçilerini, alın teriyle yaşayan herkesi sevgi ve saygıyla
yürekten selamlıyorum.
Baştan söyleyelim, yine vatandaşın
sırtına yük olacak, cebindeki son kuruşu da almayı
hedefleyen bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.
Kanunu elime alınca
Değerli arkadaşlar, ben Almanyada
işçi bir ailenin çocuğu olarak doğdum. O zaman böyle internet,
uydu televizyonu falan yok, Türkiyeyle bütün bağımız VHS video
kasetleriydi. O yüzden iddialıyımdır yani 80li, 90lı
yıllar arası Türkiyede çekilmiş her filmi üçer beşer kere
seyretmişimdir. Şimdi, bu kanunu elime alınca aklıma
rahmetli Sadri Alışıkın Şalvar Bank diye bir filmi
var, o geldi. Bilir misiniz filmi bilmiyorum, böyle elini her cebine
attığında para çıkar. Bu kanun da aslında bize
şunu söylüyor. Saraydakiler bu Meclisi şalvar bank zannediyor yani
buraya her kanun attıklarında para çıkacak, her kanun
attıklarında para çıkacak. Onlar da o parayı alacaklar,
eşe, dosta, yandaşa peşkeş çekecekler. Gerçekten bu kanun
bunun dışında sanki hiçbir şey söylemiyor. Hani keşke
hayat böyle Sadri Alışık filmleri kadar temiz ve saf olsa ama
üzülerek söylüyorum -bir buçuk yıldır bu Parlamentodayım-
neredeyse bankamatiğe çevirdiniz Parlamentoyu. Sürekli, halkın
cebindeki son kuruşu da alıp yandaşa verelim diye
uğraşıyorsunuz.
Şimdi, boş mu konuşuyoruz;
bakın, rakam söyleyeyim size: On yedi yılda 1 trilyon 100 milyar
dolar para patronlara aktarılmış. Bedava araziler var, SSK prim
ödemeleri diye sözde, İşsizlik Fonundan güvence
aktarımları var, kredi bulamazsa Garanti Fonu var; say say bitmiyor
yani sanki babanızın parasını dağıtıyorsunuz
bu patronlara. Gerçekten sormak istiyorum: Ya hangi hakla veriyorsunuz bu
parayı? Bu parayı size emanet edenlerin yüzüne nasıl
bakacaksınız diye sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, eğer hani bir
umut yaptığının farkında olmayan varsa bu suça ortak
olmayın demek istiyorum. Bakın, Türkiyedeki servet
dağılımını gösteren grafiğe bir bakın:
Şu en zengin yüzde 10, iktidara geldiğiniz günden bugüne her yıl
yüzde 68 almış, yüzde 70 almış, yüzde 72 almış,
yüzde 73 almış, yüzde 81e kadar
çıkartmışsınız, aşağıdakiler ise,
geriye kalan yüzde 90, hepimiz her yıl bu servetten daha az
almışız. Başka grafikler de var.
Değerli arkadaşlar, ortalama yüzde 4,5
büyümüşüz, hadi sevinin, yüzde 4,5 büyüdük diye. Cumhuriyet tarihinin
ortalaması yüzde 5. Bizim gibi ülkeler, AKPnin iktidarda olduğu
dönemde, dünyada ortalama yüzde 8 büyümüşler. Büyümüşüz de bu
büyümeden emekçilere, alın teriyle yaşayanlara hiçbir şey
düşmemiş; anca ara sıra enflasyon oranında, bazen altında
zam yapılmış. Bu arada ne olmuş? Patronların kurumlar
vergisi yüzde 30dan yüzde 20ye düşmüş, işçilerden alınan
ortalama gelir vergisi yüzde 5 artmış yani patronlar sizin sayenizde
yüzde 10 daha az vergi öderken işçiler yüzde 5 daha fazla vergi
ödemişler. Ve bugün geldiğimiz noktada durum şu: Emekçiler,
alın teriyle yaşayan insanlar, daha maaşlarını
almadan, bu ülkede patronların ödediği vergiden yüzde 30 daha fazla
ödüyor sayenizde.
Şimdi, bu ara tutturmuşlar Vergiyi tabana
yayalım. Vergiyi tabana yayalım. diye sürekli aynı lafı
ediyorlar. Arkadaşlar, tabanı ezdiniz. Eğer utanmanız varsa
şuna bakın: Vatandaşı o hâle getirdiniz ki böbreğini
satıyor. Daha neyini alacaksınız vatandaşın? Bak,
bugün çıkarttım bunları. Yoksulluktan borcum var diye acil
böbrek satan bir ülke yarattınız. Sahibinden satılık
böbrek. diyor ya. Hem de diyor ki: Sağlıklıyım, sorunum
yok, borcum var. Başka bir tanesi arkadaşlar, aile kendi içinde
oturmuş konuşmuş, aile üyelerinden bir tanesi alkol, sigara
tüketiyormuş, O satmasın böbreğini, onunki para etmez,
sağlıklı olan böbreğini satsın. diyor. Memleketin
geldiği hâle bakın.
Şimdi, tabii, siz de biliyorsunuz
doğrusunun ne olduğunu. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi
almak gerekir. O yüzden, bu kanun teklifi de o yandaş sayfalarda,
yandaş televizyonlarda büyük bir devrim, Az kazanandan az, çok kazanandan
çok vergi alınacak. diye pazarlanıyor.
Şimdi, Allah aşkına birisi elini
vicdanına götürsün ve göstersin. Bu kanun teklifinde az
çalışanın hangi vergisini düşürüyorsunuz? Kanun teklifi
içerisinde, bu kadar madde içerisinde sizin sayenizde bir tane daha az vergi
verecek yoksul insan var mı? Tabii ki yok. Öbür taraftan, somut, eğer
bu söylediğinize inanıyorsanız, eğer bu söylediğinizin
doğru olduğu konusunda ısrarcıysanız bakın, ben
size yapılması gerekeni söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) Bir cümleyle
toparlayacağım Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın.
ERKAN BAŞ (Devamla) Eğer gerçekten vergi
adaleti sağlamak istiyorsanız az kazanandan az, çok kazanandan çok
alacaksınız. Buyurun, hodri meydan, servet vergisi
çıkaralım. Servet vergisi çıkaralım, çok kazanandan,
sayenizde zengin olanlardan o servetlerinin vergisini alalım;
şatafata, lükse, sefahate gitmesin para, millî gelire kaydolsun. Alın
size bir hodri meydan daha; asgari ücretliden vergi almayalım, asgari
ücreti tümden vergi dışı bırakalım. Temel tüketim
malzemelerini, suyu vergi dışı bırakalım, ekmeği
vergi dışı bırakalım. Adalet midir ya? Milyarlarca
lira alan insanla 2 bin lirayla yaşamak zorunda olan ekmek
aldığında aynı vergiyi ödüyor.
Eğer gerçekten çok kazanandan çok, az
kazanandan az vergi alınacaksa yapılması gereken bellidir. Bunu
yaparsak EYTlinin sorununu da çözeriz, atanamayan öğretmeni de
atarız, sözleşmeli öğretmene de iş buluruz, gençler ülkeden
kaçmaz, insanlar böbreğini satmaz, hep beraber huzurlu bir ülkede
yaşarız diyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı Giresun Milletvekili Cemal Öztürk.
Cemal Bey? Yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Cemal Öztürk olmadığı için şahsı adına ben talep
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Şahıs yoksa verebiliyorum
da
Sayın Ünsal
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, 13 Aralık 2018 tarihinde Ankara
ilinde 9 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasına
ilişkin iddianamede şüpheli olarak değerlendirilen Devlet
Demiryolları yöneticilerinin terfi ettirildiğine ilişkin
açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar; günlerden 13
Aralık 2018, Ankarada yüksek hızlı tren kazası
yaşandı. Kaza yerine ilk giden kişilerden biriyim
sağlık merkezime çok yakın olduğu için. Orada
yaşananları çok yakından gördüm. 9 yurttaşımız
hayatını kaybetti, 86 yurttaşımız yaralandı ve
aradan bir yıl geçti, durum ne? Kaza için hazırlanan iddianamede
şüpheli olarak değerlendirilen bazı Devlet Demiryolları
yöneticileri kazadan sonra terfi ettirildi. Kimler bunlar? Devlet
Demiryolları Trafik ve İstasyon Yönetim Daire Başkanlığı
Şube Müdürü Recep Kutlay bugün Başkan Yardımcısı,
Devlet Demiryolları Genel Müdür Yardımcısı Ali İhsan
Uygun bugün Devlet Demiryolları Genel Müdürü. Demek ki ölüm
sayısı 50yi geçerse bu sorumlu genel müdürler milletvekili olur,
başka şeyler olur. Pamukovada 41 kişinin öldüğü kazadaki
Genel Müdür bugün burada milletvekili.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
50.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Eskişehirde sergilenen Türkiyenin ilk yerli otomobili Devrimin ilgi
odağı olmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiyenin ilk yerli otomobili Devrimin
üretilmesinin üzerinden elli sekiz yıl geçti. 1961de Türk mühendis ve
işçileri tarafından zor şartlarda üretilen ilk yerli otomobil
Eskişehirde sergilendiği fabrikada yirmi ayda yaklaşık 250
bin kişi tarafından ziyaret edilip herkesin ilgi odağı
olmaya devam ediyor. Üretiminden sonra trenle Ankaraya götürülen, demiryolu
kanunları gereğince deposuna az akaryakıt konulan bu araç, test
amacıyla kullanıldığı sırada yakıtı
bitince durdu. Tekrar Eskişehire getirilen otomobil üretildiği
fabrika içerisinde bir süre kullanıldı. Ziyarete açılan Devrim
birçok özelliğiyle dikkat çekiyor. Bu otomobilin serüvenine o gün bugün
kimse akıl erdiremedi.
BAŞKAN Sayın Şahin
51.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay ilinin tarihî yerlerinin ve
turizm çeşitliliğinin doğru tanıtılabilmesi için
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından nasıl bir
çalışma yapılacağının merak konusu olduğuna
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Genelinde 426 adet sit alanı, 786 anıt
yapı ve binlerce taşınmaz kültür varlığı
bulunmasına rağmen Hatay, mevcut kültür varlıklarını
pazarlama noktasında istenilen seviyelere ulaşamamış
durumdadır. Kültür ve tarih turizminin önemli uğrak noktası
olmasına rağmen Hatay, eldeki kültür varlıklarının
doğru kullanılamaması ve reklam, tanıtım, organizasyon
eksikliklerinden dolayı Hükûmet tarafından üvey evlat konumunda
bırakılmıştır. Turizm, kültür, gastronomi, ticaret
kenti Hataya ulaşım zor; uçak seferleri yetersizdir. Direkt
uçuşların sayısının artırılması ve
sefer saatlerinin düzenlenmesi gerekmektedir; direkt uçuşlar kent
ekonomisine ve tanıtımına ciddi katkı
sağlayacaktır.
Hatayın özellikle, hak
kazandığı EXPO öncesinde, tarihî yerlerinin, turizm
çeşitliliğinin doğru tanıtılması için Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından nasıl bir
çalışma yapılacağıysa merak konusudur. Sevgi,
barış ve kültür başkenti Hatay
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
52.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, kamu araçlarında kira
bedeliyle ilgili sınırlamanın olup
olmadığını ve Meclisin tek bir kiralık araç için
ödediği rakamın ne olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben nezaketinizden dolayı size çok teşekkür
ediyorum yalnız soru soracağım ben; acaba soru-cevapta mı
sorayım, şimdi mi?
BAŞKAN Soru-cevap yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, o zaman
şimdi sorabilir miyim, izninizle?
BAŞKAN Tabii, tabii.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, efendim,
bu teklifte özel araçlarla ilgili kira bedeli 5.500 TL olarak getiriliyor;
peki, kamu araçlarında bu sınırlama var mıdır?
İki: Meclisteki araçların kirası
aylık ne kadardır araç bazında? Bilgi verir misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taytak
53.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın, 16 Kasım 2019 tarihinde
New York Times gazetesi tarafından Çin Komünist Partisinin Uygur
Türklerine uyguladığı baskı politikasının
belgelerle ortaya konulmasına ilişkin açıklaması
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, 16 Kasım 2019da New York Times gazetesi, Çin Komünist
Partisinin Uygur Türklerine uyguladığı baskı
politikasını belgelerle sızdırmıştır. Bu
Amerikan gazetesinin sağduyusu acaba yeni bir proje midir? Her fırsatta
Türke düşman olanlar ne oldu da bu zulmü servis ettiler? Çin Eğitim
Merkezi adı altında toplama kamplarında tutulan Türklere
tecavüz, işkence, psikolojik baskı yapılmakta. Yapılan bu
baskılara, caniliklere dünya gözlerini kapamaktadır. Arifin dizelerinde
söylediği gibi Ey Müslüman, neden sesin duyulmuyor? Türkmen Türk diye mi
ümmetten sayılmıyor? diyorum. Türk milletiyle uğraşmaktan
vazgeçmeyenler her zaman olduğu gibi Türkün tokadını
enselerinde hissedeceklerdir. Büyük Turan coğrafyasında gerçekleşen
her şey bizim ilgi alanımız, can damarımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ataş
54.-
Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, Aralık 2017de Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Şubat
2019da İŞKUR ve Temmuz 2019da SGK tarafından
gerçekleştirilen sınavların sonuçlarının neden hâlâ
açıklanmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı tarafından Aralık 2017 tarihinde iş
müfettiş yardımcılığı sınavı
yapılmış ancak sınav sonuçları iki yıl geçmesine
rağmen hâlen açıklanmamıştır. Türkiye İş
Kurumu İŞKUR tarafından Şubat 2019 tarihinde
gerçekleştirilen istihdam uzman yardımcılığı
sınav sonuçları dokuz ay geçmesine rağmen henüz
açıklanmamıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu SGK tarafından
Temmuz 2019 tarihinde gerçekleştirilen 400 kişilik SGK denetmen
yardımcılığı sınav sonuçları SGK
Yönetmeliğinde Otuz gün içerisinde açıklanacaktır. ibaresi
olmasına rağmen hâlâ açıklanmamıştır. Devlette
öngörülebilirlik esastır. Bu sınav sonuçlarının
açıklanmamasının nedeni nedir? Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı sınav sonuçlarını neden
açıklamamaktadır? İnsanların emeklerini hiçe sayarak
sınav kazananların yerine liyakati bir tarafa bırakarak
yandaşları yine torpille işe almaya mı
çalışıyorlar?
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
55.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Dünya Antibiyotik
Farkındalık Haftasına ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
18-25 Kasım Dünya Antibiyotik
Farkındalık Haftasıdır. 1928 yılında Sir
Alexander Fleming tarafından penisilinin bulunmasıyla, tarihte
insanların ölümüne neden olan salgın hastalıklara yol açan
enfeksiyonlar önlenmiş, insan, hayvan ve diğer canlıların
sağlığında yeni bir çığır
açılmıştır. 1940 yılında antibiyotik direnci fark
edildi. Biz mikroorganizmalara antibiyotik kullandıkça onlarda da direnç
gelişmeye başladı, bir kısır döngüye girdik. Antibiyotik
direnci nedeniyle yılda 700 bin hasta yaşamını
kaybetmektedir. Beşeriyet, tarım ve hayvancılıkta
aşırı antibiyotik kullanılması antibiyotik direncinin
başta gelen nedenidir. Tıpta, tarım ve hayvancılıkta
kullanılan antibiyotikler sıkı kontrolle geliştirilmeli,
uygunsuz antibiyotik kullanılmamalıdır, aksi takdirde
insanoğlu 1928den önceki dönemi tekrar yaşayacaktır.
Teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Soru-cevap için talep yok.
İkinci bölüm üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL
(Afyonkarahisar), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
30uncu madde üzerinde aynı mahiyette 3 önerge
vardır; önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
30uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ayhan
Erel Ümit Beyaz
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Aksaray İstanbul Adana
Orhan
Çakırlar Hayrettin
Nuhoğlu
Edirne İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Akif Hamzaçebi Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı
İstanbul İstanbul Antalya
Abdüllatif
Şener Bülent
Kuşoğlu Kamil
Okyay Sındır
Konya Ankara İzmir
Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahiplerini okuyorum:
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Ramazan
Can Mehmet Doğan
Kubat
Çankırı Kırıkkale İstanbul
Fehmi
Alpay Özalan Recep
Özel Mehmet Cihat Sezal
İzmir Isparta Kahramanmaraş
Necip
Nasır
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu
MAHMUT TANAL (İstanbul) Soruma cevap
verilmedi.
BAŞKAN Bir dakika Hayrettin Bey
Komisyon cevabını versin.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Sorunuz: Kanunla araç kiralamalarında
5.500 Türk liralık bir sınırlama getirilmektedir. Kamu
kiralamalarında bir sınırlama var mıdır?
Bu kanun teklifinde önerilen düzenlemede, vergi
mükelleflerinin kiralayacakları binek otomobillerin kira bedellerinin
5.500 Türk liralık kısmının gelir ve kurumlar vergisi
açısından gider olarak kabul edileceği, 5.500 liranın
üstündeki tutarın ise gider olarak kabul edilmeyeceği
belirtilmiştir.
Diğer taraftan, kamu kurumları gelir ve
kurumlar vergisi mükellefi olmadıklarından, bu kurumların
kiraladıkları binek otomobiller için yapacağı kira
ödemeleri gelir ve kurumlar vergisi açısından gider
yazılamayacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sınırsızdır yani sınırsız alabilir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Kamuda gelir vergisi yok ki, hangi kamu
kuruluşu olursa olsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani
sınırsız değil mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Sınırsız olur mu, hesabı
kitabı var. Hesabı kitabı yapılarak
alınmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nasıl hesap
kitap yani? Ben anlamadım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında ilk söz İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 30uncu maddesi üzerine söz aldım, selamlarımı
sunarak sözlerime başlıyorum.
Anayasamızda Herkes kamu giderlerini
karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. ifadesi
yer almaktadır. Bu ifadeden anlaşılacağı gibi kamu
harcamaları için herkese vergi yükümlülüğü getirilmekte fakat bu
yükümlülük herkesin mali gücüne göre olmaktadır. Aynı zamanda, bu
vergilerle sağlanan değerin adaletli olarak
paylaşılması gerekmektedir. Ne yazık ki ülkemizde dar ve
sabit gelirli geniş kesimlerin beklentilerinin aksine vergi adaleti de
gelir dağılımındaki adaletli paylaşım da bir
türlü gerçekleştirilememiştir. Kamu ve özel sektörde
çalışan milyonlarca memur ve işçinin gelir vergileri
kaynağından kesinti yapılarak toplanmaktadır. Gelir vergisi
hasılatının önemli bir kısmını oluşturan bu
miktar, uygulanmakta olan tevkifat sistemiyle sağlanmaktadır. Bu
sistemde, vergi kesintilerinin yılbaşından itibaren artması
ve dolayısıyla ücretlinin gelirlerinin giderek azalmasının
yanında, enflasyon sebebiyle satın alma gücünde de azalma olmakta ve
geçim sıkıntısı artmaktadır. Esasen yeni vergiler
getirilirken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri de tahsilat
oranının artırılması olmalıdır.
İşçi ve memur kesiminden tahsilat tam olarak sağlanmasına
rağmen diğer kesimlerden aynı oranda
sağlanamamaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığının
2004 yılında yüzde 93 olarak gerçekleşen tahsilat
oranının azalarak 2018de yüzde 81e düşmüş olması
konunun önemini ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kanunun tümü
incelendiğinde şu hususlara da dikkat çekmek istiyorum: Dijital
hizmet vergisi ödemek zorunda bırakılanlar hizmetten yararlananlar
olurken kazancı elde edenler sorumlu tutulmamaktadır. İnternet
sitelerine erişimin engellenmesine Hazine ve Maliye
Bakanlığının karar vermesi tartışılacak bir
konudur. Gelir vergisi oranları artırılırken indirimlerin
kısıtlanması ve indirilebilecek giderlerin neler olduğunun
belirtilmemesi vergi yükünü haksız bir şekilde
artırmaktadır. Gayrimenkul değerlerinin hesaplanması Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğüne bırakılırken hesaplanmaya
kriterler getirilmemiş olması vergilerin yasallığı
ilkesine aykırıdır.
Merkezî idarenin, konaklama hizmeti
karşılığında KDV ve -turizm katkı payı
ödemeleri de eklendiği için- ayrıca konaklama vergisi
almasının turizmi olumsuz etkilemesi kaçınılmaz
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
bu bölümünü, kasım ayı çıkmadan, 10 Kasım günü yaşanan
bir olaya ayırmak istiyorum. Bu yıl Anıtkabirde yapılan
devlet töreni sırasında Cumhurbaşkanı lehine slogan
atıldı. Öğrendiğimiz bilgiye göre o sabah tören
dolayısıyla Anıtkabir alanına vatandaş alınmazken
slogan atanlar oraya nasıl ve kim tarafından
alınmıştır? 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında da benzer
olaylar yaşanmış ve gruptan bazıları tarafından
Rabia işareti yapılarak Cumhurbaşkanı lehine Türkiye
seninle gurur duyuyor. Osmanlı torunu geri döndü, Osmanlı da geri
dönecek. diye tezahürat yapılmıştır. Elbette dileyen
herkes her zaman Cumhurbaşkanına tezahürat yapabilir ama
Anıtkabirde yapamazlar, yapılmasına da müsaade edilemez, iki
sebepten edilemez; birincisi, Anıtkabir Yönetmeliği izin vermez. Bu
yönetmeliğin 35inci maddesine göre orada slogan atmak yasaktır. Bu
sloganların atılmasının Cumhurbaşkanı
tarafından da uygun bulunmadığını düşünmek
istiyorum.
İkinci sebep, Türk milletinin ölülerine
gösterdiği saygıdır, bu saygı tarihçilerin naklettiği
olaylardan anlaşılmaktadır; bunu, ziyaretlerde gösterilen saygılı
duruş ve huşuyla okunan dualarda görmek mümkündür.
Açık hava müzesi görünümündeki Ahlatta ve
diğer bütün mezarlıklarda mezar taşlarına işlenen
şekil ve yazılarda aynı durum görülebilir. Geçmiş
dönemlerden günümüze kadar değişmeyen bu davranış biçiminde
mezarlıklara yapılan saygısızlık hakaret olarak
görülür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Hayrettin Bey.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Üstelik
böyle bir gösteri hiç kimseye fayda sağlamayacaktır.
Kurtuluş Savaşımızın kahraman
Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürke saygı göstermek için önce onu tanımak ve onun ülkülerini
anlamak gerekir.
Türkiye Cumhuriyetinin milletler topluluğunun
bağımsız, egemen, şerefli ve itibarlı bir üyesi olması
için ortaya koyduğu ve uyguladığı iradeyle 21inci
yüzyıla ulaşmış olmak, ona hayranlık
duymayanların bile saygı göstermesini gerektirir. Türk tarihi ve
kültürünün süzgecinden geçerek bugüne kadar gelen millî ve manevi
değerlere sahip olan her Türk böyle davranmak zorundadır, beklentimiz
de bu doğrultudadır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
56.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel konuşan hatibin ifadesini şu
şekilde açıklığa kavuşturmak gerekir: 10 Kasımda
Türk milletini ve Türk devletini temsil eden, devletin başı olarak
orada bizzat törende bulunan Sayın Cumhurbaşkanımıza
vatandaşlar tarafından sevgi gösterisinde bulunulmuştur. Bunu
bir karşıtlık olarak algılamak ve başka olaylara
bağlamak, bağlamından koparmak doğru bir yaklaşım
olmaz. Atatürk de Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk
Cumhurbaşkanıdır, Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye
Cumhuriyeti'nin şu andaki Cumhurbaşkanıdır.
Dolayısıyla, her ikisiyle ilgili nezaketi, mehabeti hep beraber
ortaya koyma durumunda olmuştur vatandaşlarımız. Bunu bu
şekilde algılamak gerekir.
Teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
ikinci olarak söz isteyen, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif 3 tane yeni
vergiyi getiriyor; artı, gelir vergisi tarifesinde yüzde 40lık bir
dilimi oluşturmak suretiyle vergi oranlarını
artırıyor, gelir vergisine tabi olmayan bir kısım gelirleri
de gelir vergisine tabi tutmak suretiyle vergi hasılatını
artırmayı amaçlıyor. Bunlarla yetinmiyor teklif, başka
düzenlemeleri de var, görüştüğümüz madde bunlardan biri. Turpun
büyüğü heybede. derler ya, işte o turp bu maddede saklı.
Türkiye'deki tüm gayrimenkul alım
satımlarıyla ilgili olarak bir değerleme sisteminin
getirilmesini ve bu değerleme sistemi uyarınca, vatandaşın
haberi olmadan yükseltilen değerler üzerinden gayrimenkul alım
satımında harç ödenmesini öngörüyor. Madde son derece sorunlu.
İki ayrı hukuk uygulanacak; aynı zamanda iki ayrı vergi
değeri, iki ayrı hukuk. Madde diyor ki: Bir gayrimenkul
alınıp satılacak ise alım satımda alınacak
harcın matrahı Harçlar Kanununa göre belirlenen değer olur.
Vergi değeridir bu, emlak vergisi değerine gider bu. Ama orada Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenmiş bir değer var ise bu
değer esas alınır. diyor. Türkiyede gayrimenkul alım
satımında aynı anda iki ayrı matrah, iki ayrı hukuk
olmaz.
İkinci konu; değerli konut vergisiyle de
bağlantılı bu madde. Bu maddedeki gayrimenkul alım
satımında matrah olacak harca esas değerleri Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü belirleyecek veya özel değerleme şirketlerine
belirletecek. Bu değerlerin nasıl kesinleşeceğine
ilişkin bir hüküm bu maddede yok, değerli konut vergisiyle ilgili
maddede var ama o değerli konut vergisinin kapsamına giren
taşınmazlar için. Türkiyede yılda 3 milyon gayrimenkul
alım satımı oluyor. dedi Tapu ve Kadastro Genel Müdürü
Komisyonda. Bu alım satım için Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün belirlediği değerin vatandaşa tebliğ
edilmesi diye bir şey yok, ilan edilmesi diye bir şey yok. Ben seni
yakaladım, buradan çatır çatır vergimi alırım. diyor.
Komisyonda hatta şunu söyledim, şöyle bir
benzetme yaptım, tutanaklarda vardır: Sanıyorum, bu maddeyi, AK
PARTİ içerisindeki herhâlde AK PARTİyi iktidardan düşürmek
isteyen gizli CHPliler, derin CHPliler hazırlamış olabilir.
dedim. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü
vatandaşı karmaşaya, kaosa sokacak bir düzenlemeydi. Bizim
görevimiz iktidarı uyarmaktır daima; yanlış yapılmamasını,
buradan doğru işlerin, doğru kanunların
çıkmasını sağlamaktır. Böylesine yanlış bir
maddeydi değerli arkadaşlar.
2002 yılında zamanın 57nci
Hükûmetine, o zamanki Maliye Bakanı Sayın Sümer Orala buradan
teşekkür etmek istiyorum. 2002 yılında Harçlar Kanununun
63üncü maddesi değiştirildi. Gelir İdaresindeki arkadaşlar
o maddeyi bilirler. Orada diyor ki: Bir gayrimenkul alınıp
satılırken matrah, emlak vergisi değerinden az olmamak üzere
vatandaşın beyan ettiği değerdir. Gayrimenkulü
değerleyelim, bunun gerçek değeri nedir, bunu bulalım; buna
gitmeye hiç gerek yok. Neden? Harç, devletin sunmuş olduğu bir
hizmetten doğrudan yararlanan vatandaşın ödediği bedeldir.
Burada tapu kaydını devlet tutuyor, bir hizmet sunuyor
vatandaşa, buna da vatandaşın bir bedel ödemesi lazım. O
hizmetten o vatandaş doğrudan yararlanıyor. Vergiden farkı
nedir? Doğrudan yararlanma. Vergide doğrudan yararlanma yok,
karşılıksız olarak alır devlet bunu vatandaştan.
E, tapu kaydını tutması nedeniyle,
tapunun bir güven kurumu olması nedeniyle ödenen bir bedelin,
gayrimenkulün değeriyle ilgisi olmaması lazım. Efendim, gerçek
değer nedir, buna bakalım
Hayır, bu çok yanlış bir
şey. Bu madde onu düzenliyor. Doğru bir şey değil.
2002 yılındaki düzenleme esasında
2008 yılında değiştirildi, şimdi burada bir adım
daha ileri götürülmek suretiyle, hani o düşük geliriyle, ücretiyle,
tasarrufuyla ev almak isteyen vatandaş cezalandırılmak
isteniyor; başka bir şey değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün vergi rekortmenleri
açıklandı. Bu gelir vergisi rekortmen listesine bakıyorum:
İlk 100; 57 kişi isminin açıklanmasını istememiş,
43 kişi açıklanmış. Kurumlar vergisi rekortmen listesine
bakıyorum: 27 kişi unvanının açıklanmasını
istememiş, 73 kişi açıklanmış. Eskiden de
İsmimin açıklanmasını istemiyorum. diyenler
açıklanmazdı ama sayıca bunlar çok
sınırlıydı. Niye açıklanmasını istemiyor bu
vatandaşlar biliyor musunuz? Aslında istemesi lazım çünkü bu bir
ödüldür. Türkiyenin ilk 100üne girdim, çok vergi ödüyorum. bu muazzam bir
şeydir. İnsanlar bu listelere girmekten birincisi korkuyorlar
Başıma bir iş gelir mi? diye. İkincisi de belki iktidara
yakın olup çok kazananlar Acaba ismimiz burada çıkarsa daha mı
kötü oluruz? endişesini yaşıyorlar. Bu eskiden yoktu
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Bakın, dolaysız vergilerden uzaklaşıp böyle dolaylı
vergilere kaydıkça, kayıt dışılık arttıkça,
hukuk güvenliği azaldıkça bu sonuçlar ortaya çıkıyor.
Konuşmamı bitiriyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerden
3üncü önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Teklifinin 30uncu maddesinin metinden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmiştir.
30uncu madde kabul edilen önergeler
doğrultusunda metinden çıkarılmıştır.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek için mevcut madde numaralarından görüşmelere devam
edeceğiz. Kanun yazımında madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
31inci madde üzerinde 1 önerge vardır,
önergeyi işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 31inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Mehmet
Doğan Kubat Recep
Özel
Çankırı İstanbul
Isparta
Fehmi
Alpay Özalan Fatih
Şahin Ramazan
Can
İzmir
Ankara
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Teklifinin 31inci maddesinin metinden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
31inci madde kabul edilen önerge doğrultusunda
metinden çıkarılmıştır. Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için mevcut madde
numaralarından görüşmelere devam edeceğiz. Kanun
yazımında Başkanlıkça madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
32nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128
sıra sayılı Kanun Teklifinin 32nci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal Peköz Murat
Çepni Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Adana İzmir İzmir
Salihe Aydeniz Semra
Güzel
Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözü geçen kanun teklifinin 32nci maddesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Bu düzenlemeyle yeni bir vergi
yaratılıyor ve 5 milyon Türk lirasının üzerinde olan mesken
nitelikli taşınmazlar için değerli konut vergisi almayı
planlıyorsunuz. Bununla, tabii, bütçenin açık bir alanını
bir miktar daha kapatmayı hedefliyorsunuz; bu, işe yarayabilir ancak
bunun olabilmesi için iki şeyin yapılması lazım,
yapılmalıydı daha doğrusu: Buradan elde edilecek gelirin
yerel yönetimlerle paylaşılması, dolayısıyla adil bir
dağılımın sağlanmasının yolunun
açılması gerekirdi. Aksi hâlde, bugüne kadar bütçeyi iktidar kimlere
kullandırdıysa bundan sonra da onlara kullandıracak,
dolayısıyla da adaletten uzaklaşmış olacak. Bu nedenle
de bu maddenin tekliften çıkarılması gerektiğini
düşünüyoruz. Bu, vergi adaletsizliğini de beraberinde getirecek,
ayrıntıları arkadaşlar anlattıkları için tekrar
oraya girmiyorum. O nedenle, yerel yönetimlerle paylaşılması
hâlinde bu olabilir, değilse kanun metninden
çıkarılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bugün Dünya Çocuk
Hakları Günü. Şu anda 12-18 yaş arası 3.100 çocuk
cezaevlerinde, 830 çocuk anneleriyle beraber cezaevlerinde. Anne babası
tutuklu olup yakınlarının yanında yaşamını
sürdürmeye çalışan ve geleceklerini bir travmayla geçirmek durumunda
kalacak olan yüzlerce çocuk var. Bunların olduğu bir yerde çocuk haklarından
söz etmek çok fazla mümkün değil. Türkiyede çocuklarla ilgili Ankara,
Diyarbakır, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri ve Tarsusta olmak
üzere cezaevleri var. Ayrıca, çocuk eğitimevleri var 4 tane, Ankara,
Elâzığ, İstanbul ve İzmir Urlada. Türkiyede resmî olmayan
rakamlara göre, 2 milyonun üzerinde çocuk işçi bulunmaktadır. Son on
yılda 16 tane çocuk zırhlı araçların çarpması sonucu
hayatını kaybetmiştir. Biz, burada çocuk haklarından söz
etmeye devam ediyoruz.
Göçmen çocuklar da ayrıca bir sorun. Suriyede
yaratılan ve iktidarın da destek olduğu iç
karışıklıklar nedeniyle 3 milyon 650 bin Suriyeli
Türkiyeye gelmiş, bunların 1 milyon 600 bini çocuklardan
oluşuyor ve bu çocukların 400 bin tanesi eğitim alamamak
durumuyla karşı karşıya. Bunların düzeltilmesi için
-hem vergi kanunlarındaki problemlerin aşılabilmesi için- hem de
bu çocuklarla ilgili sorunların ortadan kalkması için
yapılması gereken iki üç şey var.
Öncelikle, eğer illaki bütçe
denkleştirilmek isteniyorsa bunun için kayıt dışı
ekonominin bir düzene konması, kayıt dışı
çalışan işletmelerin kayıt içerisine alınması
gerekir.
İkincisi: Bu işletmelerin büyük bir
kısmında gerçek ücretler yansıtılmamakta, düşük
ücretler gösterilmekte, onun üzerinden sigorta ve emeklilik primleri ödenmekte,
o da ayrıca bir problem yaratmaktadır. Bunun için de emeklilikte
yaşa takılanlar -ki iktidar genellikle erken emeklilik diyor oysaki
erken emeklilik diye bir şey söz konusu değil- bu insanlar tabi
oldukları kanunlar sırasında hak ettikleri emekliliklerini
kazanmak, yaşamlarını o şekilde sürdürmek istiyorlar ama
iktidar erken emeklilik diye her şeyi çarpıttığı
gibi bunu da çarpıtıyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin önemli
sorunlarından bir tanesi de cezaevlerindeki insanlar. Cezaevlerinde çok
sayıda, 1.130 civarında kendi başına hayatını
sürdüremeyecek olan tutuklu hastalar var. Bunların bir kısmı
hükümlü, bir kısmı tutuklu, bir kısmı hakkında
raporlar da var Kendi yaşamını tek başına sürdüremez,
cezaevinde kalmaya uygun değildir. diye ama her hafta Adana İnsan
Hakları Derneği Şubesi bu konuda açıklama yapıyor olmasına
rağmen bugüne kadar bu konuda da ciddi bir adım
atılmamış ve şu anda insanlar, iki kolu olmayan, gözü
olmayan, 80-90 yaşlarındaki insanların da içinde olduğu
önemli bir kesim cezaevlerinde hayatlarını yaşamaya, daha
doğrusu yaşamlarını çürütmeye devam ediyorlar. Bu, kanayan
bir yaradır. Cezaevleri devletin kontrolündedir. Devlet, cezaevlerindeki
insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için onlara
yapılması gereken kolaylıkları sağlamak durumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Peköz.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Dolayısıyla
emeklilikte yaşa takılanlar olsun, çocuk hakları olsun, hasta
mahpuslar olsun, bunlarla ilgili ciddi bir düzenleme yapılmaz ise
hayatı düzene sokmak ve Türkiyeyi huzura kavuşturmak mümkün değildir.
O nedenle, gelin, bu düzenlemeleri zamanında yapalım, burada bir
virgülünü bile değiştiremediğimiz vergi kanunlarıyla
uğraşmaktansa bunları bir an önce düzeltelim ve birlikte
yaşama iradesini sakatlamaktan vazgeçelim diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 32nci
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Ümit
Beyaz Enez Kaplan
Aksaray
İstanbul Tekirdağ
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar İbrahim
Halil Oral
Adana Edirne Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Bekaroğlu Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Antalya Ankara
Abdüllatif Şener Kamil
Okyay Sındır Emine
Gülizar Emecan
Konya İzmir İstanbul
Turan Aydoğan
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL
ORAL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 128
sıra sayılı Kanun Teklifinin 32nci maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüştüğümüz teklifin 32 ile 39uncu maddeleri
değerli konut vergisini ihdas eden maddelerdir; bu torba kanunla daha pek
çok vergi getirilmektedir. Keşke teklif sahipleri bu kanun teklifinin
adını Deli Dumrul kanunu koysaydı; bunca vergi getiren bir
kanun teklifine ancak bu isim yakışırdı. Deli Dumrulun,
köprüsünde can aldığı için Azraile meydan okuması gibi
iktidarın da Türkiyede bize sormadan neden öldünüz? diye sorarak
vatandaştan vergi almaya başlamasından korkuyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, partimizin muhalefet şerhinde yer alan şu bilgiler
çok önemlidir: Türkiyede 1960-2017 yılları arasında vergi
kanunlarında 397 adet değişiklik
yapılmıştır; bu değişikliklerin 141 adedi
2002-2017 arasında yani AK PARTİ iktidarları döneminde
gerçekleşmiştir. AK PARTİ döneminde 9 adet de vergi affı
kanunu çıkarılmıştır. Vatandaşımız ne
vergi düzenlemelerinin ne de af kanunlarının hızına
yetişmektedir.
Değerli konut vergisiyle, değeri 5 milyon
Türk lirası ve üzerindeki konutlara vergi konulmaktadır. Ancak bu
düzenleme pek çok adaletsizliğe de kapı aralamaktadır. 1 milyon
değerinde 50 tane evi olan vatandaş bu vergiyi ödemeyecek, 4 milyon
900 bin Türk lirası değerinde mülkü olan, bu vergiye muhatap
olmayacak, aynı değerlerdeki iş yerlerine sahip olanlar bu
vergiyi vermeyecek ama 5 milyon değerinde bir mülkü olan bu vergiyi ödemek
zorunda kalacaktır. Adaletsizlik fakire de yapılsa zengine de
yapılsa adaletsizliktir.
Kıymetli milletvekilleri, ülkemiz ekonomik kriz
yaşarken olağanüstü bir durum olarak mülkiyetten vergi almayı
düşünüyor olabilirsiniz. Ancak bunu yaparken vatandaşın
alım gücünü nasıl yükselteceğinizi de düşünmelisiniz. Bizim
ülkemizde asgari ücretli vatandaştan gelir vergisi, SGK primi,
İşsizlik Fonu gibi vergiler alınmaktadır. Milyonlarca
üniversite mezunu öğrenim kredilerini ödeyememenin getirdiği vergi
borcu altında ezilmektedir. Bu vebalden Aynı gemideyiz. diyerek
kurtulamazsınız. Aynı gemideysek siz bu geminin
kaptanısınız, gemi ise dev bir buz dağına doğru
çarpmak üzeredir, oraya doğru yönelmektedir. İktidar ekonomiyi
düzeltmek istiyorsa önce fakiri fukarayı, asgari ücretliyi, işçileri
ekonomik prangalardan kurtarmalı ve vergi yükünü azaltmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
konuşmamı sonlandırırken başkentimizin
Şereflikoçhisar ilçesinin önemli bir sorununu dile getirmek istiyorum.
Şereflikoçhisar ilçemizin en önemli ekonomik kaynağı olan Tuz
Gölünde ilginç şeyler oluyor. Tuz Gölündeki işletmeler 2006
yılında özelleştirilmişti. 2011 yılında bu yeni
işletmelerin açılması için ihale yapılmıştı.
İkisi Koçhisarlı olmak üzere pek çok firma MİGEMe güvenerek
ihaleye girmiş ve tuz üretimine başlamışlardı. Tuz
fiyatları o günlerde 60 Türk lirasından 18 TLye kadar
düşmüştü. Akabinde ise ÇED raporlarına dayanılarak idare
mahkemesi ve Danıştay kararlarıyla bu ihaleler iptal
edilmiştir. Tuz fiyatları bugün 120 Türk lirasının üstüne
çıkmış durumdadır. İşin ilginç kısmı
ise şu an mevcut olan tesislerin genişlemeye, kapasite artırmaya
hazırlanmasıdır. Madem burada çevreye zararlı bir durum
vardır, mevcut işletmeler nasıl genişleyecektir?
Bir diğer husus ise bu ihaleleri iptal eden
hâkimlerin içinde etkin olarak FETÖcülerin olduğu iddialarıdır.
Bu iddialara Enerji Bakanlığı cevap vermelidir, vermek
zorundadır.
Sayın milletvekilleri, ekonomimizi vergiler
koyarak değil, üretimi artırarak düzeltebiliriz.
Şereflikoçhisardaki bu tuz meselesi siyasi partilerüstü bir konsensüsle
incelenmeli ve milletimizin lehine olacak şekilde çözüme
kavuşturulmalıdır. Bu konuyu hem İYİ PARTİ
Şereflikoçhisar teşkilatımız hem de bizler yakından
takip edeceğiz. Şu bilinmelidir ki meselemiz siyasi rant elde etmek meselesi
değil, memleket meselesidir.
Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şair diyor ki: Herkesin bir derdi var. Kiminin
ekmeği bayat, kiminin pırlantası küçük. Bayat ekmekle
işinizin olduğunu zannetmiyorum, getirdiğiniz vergilerle beraber
ekmekle de çok da alakanızın olduğunu zannetmiyorum ama
pırlantası küçük olanı da artık vergilendirir hâle
geldiniz. Dünya kadar vergi koydunuz, farkında mısınız?
Sadece vergi koyuyorsunuz, hiçbir şey üretmiyorsunuz ama hiçbir şey
üretmiyorsunuz. Memlekette katma değer yaratacak hiçbir şey
yapmıyorsunuz.
İSMET YILMAZ (Sivas) 180 milyar dolarlık
ihracatımız var.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Sayın Bakan,
oradan laf atıyorsunuz ama gelir anlatırsınız.
İSMET YILMAZ (Sivas) Üretmeden 180 milyar
dolar ihracat yapılmaz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Son dönemde cepte ne
varsa onu da sattınız, döndünüz vatandaşın elindekiler
üzerinden yeniden vergi ihdas etmeye başladınız. Biraz mahcup
olasınız diye bir şeyler söyleyeceğim ben size, kendi
ekonomi programınızı hatırlatacağım. Bakın,
orada ne diyor? Diyor ki: Vergi mevzuatını
basitleştireceğiz. Vergi sayısı azaltılacak, vergi
oranları düşürülecek, verginin adil olması sağlanacak.
Adalet ve Kalkınma Partisinin ekonomi programındaki şeyleri
okudum size; sakın itiraz etmeyin mahcup ederim sizi.
Şimdi, vergi sayısını 70 küsura
çıkardınız; bu getirdiğiniz teklifin içerisinde de
internetten lüks konuta, ücretlilerden futbolcuya, hakeme, turizm sektörüne
kadar bir dünya vergi koydunuz. İşiniz gücünüz vergi koymak,
işiniz gücünüz vatandaşın elinin altındaki mala el koymak
neredeyse.
Şimdi, bu yaptıklarınız da
-içinizde çok kıymetli hukukçular var, meslektaşlarım var;
biliyorum, onlar da bu söylediklerimi biliyorlar- Anayasanın 2nci
maddesinden tutun 5inci maddesine, 10uncu maddesine, 73üncü maddenin ikinci
fıkrasına, 125inci maddesine, 128inci maddesine, 153üncü maddesine
aykırı, çok şeye aykırı ama hani Bir şeyi bilip
de söylememek dilsiz şeytanlıktır. derler ya, o duruma Meclisi
de düşürmemek lazım. Meclis bambaşka bir yerdir; Meclis, o çok
savunduğunuz erkler ayrılığının bir şekilde
onurunu kurtarması gereken yerdir.
Şimdi bakın, ben size söyleyeyim, henüz
değerli konut işine geçmeden önce: Çevreyi kirleten -bu baca sorunu
olan- termik santrallerle ilgili süreyi uzatmak istiyorsunuz; söz verdiniz
millete, 2019un sonunda bu işi bitireceğinize söz verdiniz. Ben
şairin dediği şekilde yine size söyleyeyim: Henüz vakit varken
gülüm Parlamentonun onuruna uygun bir iş yapın; başka yerlerden
telkin beklemeden bu maddeyi çıkartın, hemen çıkartın.
Bakın, bir süre sonra çıkarmaya kalkacaksınız bu sefer
Parlamentonun onuruna çok uygun olmayacak bu işler. İsterseniz de
çıkarmayın, tarihe şöyle geçin: Vatandaşını
zehirleyen Hükûmet olarak geçin, doğasını zehirleyen Hükûmet
olarak geçin, canlılarına zarar veren Hükûmet olarak geçin. Bunun
neyini savunuyorsunuz siz ya?
Değerli konut vergisi getiriyorsunuz,
Anayasanın 128inci maddesinde verginin nasıl tahakkuk
ettirileceği yazıyor; diyor ki: Kamu görevlileri ve memurlar eliyle
tahakkuk ettirilir. Şimdi, bu getirdiğiniz yerde bir değerleme
uzmanı gelecek bir rapor hazırlayacak, on beş gün içerisinde
kesinleşecek. Ortada bir şekilde kamu görevlileri yok, vergi
memurları yok, verginin tahakkuk ve tahsilat diye safhaları var ve
bunların tamamı idari işlem. Anayasanın 125inci maddesi
de çok açık; eğer bunu da bir idari işlem sayarsanız,
125inci maddesinin son fıkrasında diyor ki: İdarenin tüm eylem
ve işlemleri yargı denetimine tabidir. Burada yargı denetimi
yok. Ne yapıyorsunuz siz ya! Vallahi, ne yapıyorsunuz,
aklımızı karıştırıyorsunuz ya! (CHP
sıralarından alkışlar) Artı
yaptığınız işlem çok garip 5 milyonluk gayrimenkulü
olan vatandaşa değer vergisi koyuyorsunuz. Değer vergisi koyduğunuz
bu 5 milyonluk vatandaşın 100 kat fazlası 4,99luk, 4lük, 4
milyonluk, toplamda 400 milyonluk varlığı olana bir şey
demiyorsunuz. Anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı,
yaptığınız iş ölçülülük ilkesine de aykırı,
bunun farkındasınız herhâlde ya! Çok basit bir şey. Niye
bunu getiriyorsunuz kardeşim? 400 milyon değerde gayrimenkulü olan
adam 1 lira ödemiyor değer vergisi olarak 4x100 milyon, 5 milyon
hasbelkader değeri olan adam gelecek size bu vergiyi ödeyecek. Ha, bir de şöyle
bir şey var: Bu iştirak hâlinde mülkiyet olabilir, müşterek
mülkiyet olabilir. Bu 5 milyonluk malın 20-30 tane hissedarı
olabilir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hisseleri
oranında paylaştırılır.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Onlardan gene vergi
alacaksınız, garibandan da alacaksınız bu durumda
değerli konut vergisi diye. Çok zekâ oyununa gerek yok, bu
anlattıklarımı iyi anlıyorsunuz.
Yaptığınız işin vergi adaletiyle falan da hiçbir
alakası yok. Az önce size Anayasanın maddelerini sayarken ölçülülük
ve adaletten bahsettim. Ne anlıyorsunuz bilmiyorum. Sevgili
mevkidaşım çıktı burada Deli Dumrul vergisi dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Turan.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Toparlıyorum.
Ben de aynı şekilde katılıyorum.
Niye mahcup ediyorsunuz kendinizi buralarda? Niye bu kadar mahcup olur hâle
düşüyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanı Ben Suriyeliler için 40
milyar dolar harcadım, gerekirse 40 milyar dolar daha harcarım.
dedi. Ya, 40 milyar doları Suriye sorununu yaratıp oraya
harcıyorsunuz da 5-6 milyar TL toplamak için bu kadar adaletsiz işi
niye yapıyorsunuz? Ayranınız yok içmeye neden bu şekilde
gidiyorsunuz Suriyeye? İnsana sorarlar. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Niye bu ülkenin güvenlik
harcamalarını 3 katına çıkardıktan sonra, bu ülkede
yatırımları engelleyecek şekilde turizm sektörüne balta
vuruyorsunuz, gayrimenkul sektörüne balta vuruyorsunuz, bütün sektörleri
baltalıyorsunuz. Hiç düşünmüyor musunuz bu ülkede bundan sonra kim
üretecek, bu kadar vergi koyuyorsunuz?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 33üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Madde 33 - 1319 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde ilave edilmiştir.
"Vergiye ait değerlerin tespiti;
ilanı ve kesinleşmesi:
MADDE 43 - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
ilgili mevzuat kapsamında yapılan veya yaptırılan
değerleme sonucunda belirlenen ve değeri 42 nci maddede yer alan
tutarı aşan (bu tutar dahil) mesken nitelikli taşınmazlar,
ilgilileri tarafından ulaşılabilecek şekilde Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün internet sitesinde ilan edilir ve ilgilisine
ayrıca tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren on beşinci
günün sonuna kadar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne itiraz edilmeyen mesken
nitelikli taşınmaz değeri kesinleşir. Süresinde
yapılan itirazlar, on beş gün içinde değerlendirilerek
sonuçlandırılır ve kesinleşen değer, aynı usulle
ilan ve ilgilisine tebliğ edilir. Bu değer, değerli konut
vergisi uygulamasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen
değer olarak kabul edilir. Mükelleflerin idari yargıya başvuru
hakları saklıdır.
Bu vergi uygulamasında, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünce belirlenen bir değerin bulunmaması durumunda, bina
vergi değeri esas alınarak vergilendirme işlemleri
yapılır.
Bina vergi değeri, 29 uncu maddeye göre
belirlenen vergi değeridir.
Bülent
Kuşoğlu Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu
Ankara Antalya İstanbul
Emine
Gülizar Emecan Kamil
Okyay Sındır Abdüllatif
Şener
İstanbul İzmir Konya
Süleyman
Girgin
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Muğla Milletvekili Süleyman Girgin.
Buyurun Sayın Girgin. (CHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, kamuoyuna Az kazanan az,
çok kazanan çok vergi verecek. sloganıyla sunulan bu kanun teklifi, bu
tanımdan çok uzaktır. Çok kazanandan çok vergi almak hedeflenmekte
ancak az kazanandan az vergi almaya ilişkin bir düzenleme yoktur. AKP
ekonomik krizin faturasını vergi yükünü artırarak halka kesmeye
devam etmektedir. Üstelik, bu yükü halka Vergide adalet sağlanacak.
yalanıyla pazarlamaya çalışmaktadır. Lüks konutlarda emlak
vergisini artırıyoruz, taşınmaz mallarda değer
artışı için vergi getiriyoruz. diyerek bir yandan zenginlik ve
lüks vergilendirilir gibi gözükürken asıl yükü çeken emekçilerden
alınan dolaylı vergilerle gelir vergileri
artırılmaktadır.
Diğer yandan da şirketlerin ödeyeceği
kurumlar vergisi düşürülmekle kalmayıp sonraki düzenlemeler için, 70
milyar borçlanma için Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir.
Cumhurbaşkanının bu yetkisini sermayenin lehine
kullanacağından şüphemiz yok. Oysa asgari ücretle
çalışan işçiler, ücretli çalışan işçiler,
memurlar da dâhil olmak üzere, 7nci aydan itibaren artan vergi dilimine
girerek daha çok gelir vergisi ödemektedirler.
Sayın milletvekilleri, iktidar vergiye
doymuyor. Borç gırtlakta ve tulumbada su bitti. Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından açıklanan kamu yönetimi raporuna
göre, ekim ayına kadar yapılan net borçlanma 2019 yılı için
114 milyar lira. Yani 90 milyar liraya kadar borçlanma yetkisi alan yürütme
organı, bu yetkisini zaten aşmış vaziyette.
Cumhurbaşkanına 70 milyar lira daha borçlanma hakkı verilmesiyle
birlikte, toplam borçlanma miktarı 160 milyar liraya
çıkmaktadır. Niye? Çünkü delik büyük, yama tutmuyor. Gerek 70 milyar
borçlanma yetkisi gerek konaklama vergisi, değerli konut vergisi ve
gerekse bu torbayla getirilen diğer vergiler yoksulun yükünü hafifletmek
için değil, bütçe açığına para bulmak içindir. Mesela
ilgili maddelerin birinde de diyor ki: Değerli konut vergisinden de
konaklama vergisinden de elde edilecek gelirler mahallî idarelere verilecek
payların hesabında dikkate alınmaz. Ya nereye gidecek bu
paralar? Saraya gidecek. Yetecek mi pekâlâ? Tabii ki yetmeyecek. İtibardan
tasarruf olmadıkça vergiler, zamlar yine artacak ama yine Aynı
gemideyiz. demeye devam edilecek. Evet, aynı gemideyiz ancak siz
güvertede lüks kamaralarda, vatandaş makine dairesinde ateşleyici
olarak. On yedi yıldır maalesef vatandaş kazanı besleye
besleye doyuramadı sizi.
Şöyle bir madde getirin isterseniz; üstelik
geçici değil, kalıcı olsun: Biz bütçeyi tamamen
Cumhurbaşkanı Erdoğana bırakıyoruz; limitsiz
borçlanabilir, limitsiz harcayabilir, limitsiz vergi getirebilir. Böyle
deyiverin olup bitsin. Hatta İtibardan da tasarruf etmemesini özellikle
öneriyoruz. deyin, bunu da ekleyin, zaten de öyle değil mi?
Diğer yandan, Cumhurbaşkanı
Erdoğanın maaşının artırılmasını
da ekleyebilirsiniz. Zira aile bütçesini de eğer devlet bütçesi gibi
yönetiyorsa iki yakasının bir araya gelmemesi de
olasılıktır.
Sayın milletvekilleri, değerli konut vergisinden
vergi alınması kademeli vergilendirme açısından olumlu olsa
da bu taşınmazlara hizmet götüren yerel yönetim paylarının
verilmeyerek sadece merkezî bütçeye aktarılması
yanlıştır çünkü bu nitelikteki taşınmazların
bulunduğu mahaller aynı kalitede hizmet beklemektedirler. Bu
konutları yüksek vergilendireceğim. diyorsanız emlak vergisi
oranlarında bir kademelendirmeyle yeni bir vergi ihdas etmeden
demokrasinin vazgeçilmezi olan yerel yönetimlerin öz gelirlerini artırmak
suretiyle bunu yapmak mümkün idi.
Diğer yandan, konaklama vergisinin uygulanma
gerekçesi, bir beldeye, kente gelen turistlerin o beldenin park bahçe, çöp
toplama, itfaiye hizmetlerinden faydalanmaları
karşılığında bunun bedelini ödemelerine dayanmaktadır.
Siz ne yapıyorsunuz? Genel bütçeye aktarıyorsunuz. Hizmeti veren
yerel yönetimler açısından bu yaptığınız
adaletsizliktir.
Muğlamızdan size bir örnek vermek
istiyorum: Yazın 5 milyon nüfusa hizmet veren 1 milyon nüfuslu
Muğlalılar İller Bankasından kış nüfusuna göre
para almaktadır; bu, haksızlıktır.
Değerli milletvekilleri, Ekim 2019 tarihinden
itibaren turizm katkı payı uygulaması
başlatılmış olup bir de konaklama vergisi gibi ilave vergi
turizm işletmelerinin fiyatlarını etkileyeceğinden rekabet
ortamında turizm gelirlerinin azalması sonucunu
doğurabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Rica ediyorum
BAŞKAN Toparlayınız.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla)
Toparlıyorum.
Siz diyorsunuz ki turist gelmesin, gitsin, rakip
ülkelerde tatillerini yapsınlar. Turizm sektörüne bu vergiler çelme
takmaktır. Getirilen bu konaklama vergisi, dişinden
tırnağından artırıp taksitle tatile gidebilmeyi
başarabilmiş vatandaşlarımızın da omzuna yük
bindirmektedir. Yabancı turist zaten genelde paket turla geldiğinden
ve uluslararası rekabetten dolayı bu vergi onlara acentelerce
yansıtılmayacak, olan yine bizim kendi
vatandaşlarımıza olacaktır.
Değerli milletvekilleri, özetin özeti, bu kadar
vergi, bu kadar borçlanmanın, özeti şudur, tarih ileride AKP dönemini
şöyle yazacaktır: Halk ağır vergiler içerisinde ezilirken
yöneticiler sarayda lüks ve şatafat içindeydi.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
33üncü maddesinde yer alan "eklenmiştir ibaresinin "ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan Erel Ümit
Beyaz Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Aksaray İstanbul
Adana
Arslan Kabukcuoğlu Aylin
Cesur Orhan
Çakırlar
Eskişehir Isparta
Edirne
İsmail Ok
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Isparta Milletvekili Aylin Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dijital Hizmet Vergisi Kanunu Teklifini
görüşüyoruz. Bugün aynı zamanda Dünya Çocuk Hakları Günü.
Çocuklar, insanlığın en değerli varlığı.
Çocuk, hem ailenin hem milletin aslında hem de tüm
insanlığın ortak varlığı. Dünya bu gerçeği
anlamış olmakla beraber bunun gereğini yapmakta hâlâ çok
başarılı değil.
Çocukların dünyaya gelme hakkı, yaşam
hakkı, gelişme hakkı, korunma hakkı, kültür ve sosyal
hayata eksiksiz katılma hakkı, dünya ölçüsünde ve en yüksek düzeyde
yerine getirilmesi gerekiyor. Bu düşüncelerle Dünya Çocuk Hakları Gününü
kutluyorum.
Aslında tüm çabamız çocuklarımız
için. Memleketimizi, bize bırakıldığı gibi bütün ve
milletimizi de birlik, beraberlik içinde yarınlara taşıma
gayesindeyiz. Siyaset de kurumları da bunun için var. Gelgelelim hâl
böyleyken durum nasıl? Maalesef gençlerimiz hiç olmadıkları
kadar umutsuz ve kaygılı. Onları suçlayabilir miyiz? Hayır,
ancak durumdan vazife çıkarmamız lazım. Neden
kaygılılar, neden başka ülkelere gitme hayaliyle yanıp
tutuşuyorlar? Cevap verelim. Kaybettiğimiz huzur ve güven iklimi;
aradığımız barış, huzur ve refah.
Birkaç gün evvel işsizlik rakamları
açıklandı. Ağustosta işsizlik geçen yılın
aynı ayına göre 2,9 puanlık artışla yüzde 14
olmuş, işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine
göre 980 bin kişi artmış 4 milyon 650 bin olmuş ve
işsizlik oranı ise son on beş yılın rekorunu kırmış.
İşsizlik, Türkiye'nin en büyük
sorunlarından biri ve gençlerimizin kaygı probleminin de ana
kaynağı. Gençlerimiz umutsuz ya hani, onlara uzaya yolculuk vaat
ederken genç işsizliği uzaya çıkmış. Genç nüfusta
işsizlik oranı 6,6 puan artmış ve yüzde 27,4 olmuş.
Yükseköğrenim mezunu işsizlerin sayısı artmış,
yüzde 14ten 15,2ye çıkmış. İstihdamda dibe vurmuşuz,
789 bin kişi azalmış ve istihdam oranı 2 puanlık azalışla
yüzde 46,3e düşmüş.
Değerli arkadaşlarım, durum vahim.
Her yol aynı şeye çıkıyor: Türkiye güven ve huzur iklimine
geçmeden sorunlarımızı çözemeyiz. Çünkü bu ortam olmazsa
yatırım olmuyor, yatırım olmayınca üretim olmuyor,
üretim olmayınca ekonomi krizde. Dış borçla ve şu ortamda
bulabileceğiniz en yüksek faizli dış borçla ve vergiyi
artırarak sorunu çözemezsiniz. Kamu harcamalarının, büyümenin ve
kalkınmanın sürdürülebilir finansman kaynağı vergiler. Bu
amaçlarla alınan vergilerin ihdasında oranlarının,
istisnalarının ve muafiyetlerinin belirlenmesinde ve diğer
vergilendirme işlemlerinde tüm ülkeler tarafından dikkate alınan
temel vergilendirme prensiplerinden birisi mali güce göre vergi alınma
prensibi. Nitekim bu ilke ülkemizde de anayasal olarak hüküm altına
alınmış. Kanunla getirilen değerli konut vergisi mevcut
vergi sisteminin başarısızlığını gösteriyor
aslında. Yıllardır genel bir vergi reformu
gerçekleştirilmediğinden ve vergi denetimi gereği gibi
yapılmadığından gelir ve kazanç üzerinden
alınması gereken vergiler alınamamakta. Ağırlık
verilen dolaylı vergilerde de son dönemde istenen vergi tahsilatı
gerçekleştirilemediğinden, siyasi irade ortaya çıkan büyük bütçe
açıklarını kapatmak amacıyla vergilendirebileceği
spesifik alanlara yönelmiş. Değerli konut vergisi düzenlemesi de bunlardan
bir tanesi, çok belli. Vergileme adalet ilkesi çerçevesinde kişilerin
harcama ve mülkiyet karşısındaki gelir durumu gözetilerek
yapılır, aksi durumda kişiler koyulan vergilere karşı
kendini korumaya kalkar. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi yapılan
düzenlemenin mali güce göre vergilendirme ilkesiyle
yapıldığı savı doğru çıkmıyor.
Düzenlemeyi getiren siyasi irade bu düzenlemeden beklediği vergi
tutarını hesap etmiş görünüyor. Dolayısıyla bütçe
açıklarını finanse etmek açısından ilk etapta
beklediğinin önemli bir kısmını gerçekleştirebilecek
ama kısa vadede beklentiler karşılansa da orta ve uzun vadede
beklentiler ölçüsünde bir vergi sağlanması öngörülemez bu
şekilde.
Kişiler ellerindeki bu kapsamdaki
konutları çıkarabilecekleri gibi tasarrufları başka
alternatiflere de yönlendirebilirler. Daha da önemlisi son yıllarda
görüldüğü gibi cazip teklifler sunan dış ülkelerden konut
alımlarını yoğunlaştırabilirler. Sonuçta, oku
atınca hedefi vurmak gerekiyor. Eğer gittiği yerde düzeltilmesi
zor yeni yaralar açacak olursanız durum çok daha kötü ve vahim hâle
geliyor. Yatırım olmadan, üretim olmadan vergiyi artırarak
sadece derinin üzerindeki yarayı tedavi ettiğiniz zaman içeri sirayet
eden yara kangrene yol açıyor, ve buradaki kangren tüm vücuda
yayıldığı zaman maalesef demokrasimiz kangren olmuş
oluyor. Sonuçları ortada: İşsizlik, kaygı, buhran, cinayet,
şiddet, intiharlar, yalnızlık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) - Dünya ülkesi Türkiye
iken neredeyse tek başına kalmış bir Türkiye. Şu
global dünyada dünyaya meydan okuyan Türkiyeden dünyanın
sırtını döndüğü Türkiyeye gelirsiniz. Ki en başa
dönüyorum şimdi: Çocuklarımız ve gençlerimiz kaygı denizindeyken
ne size ne bize rahat yok artık bundan sonra gece uykularında.
Türkiye bir an önce parlamenter sisteme geri dönmeli
ve demokratik kurumlarını, yargısını,
yasamasını, yürütmesini çalıştırmalı değerli
arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 34üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 34- 1319 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde ilave edilmiştir.
"Matrah ve nispet:
MADDE 44- Verginin matrahı, bina vergi
değeri ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen
değerden yüksek olanıdır.
Değerli konut vergisine tabi mesken nitelikli
taşınmazlardan değeri;
5.000.000 TL ile 7.500.000 TL arasında olanlar (Binde 3)
7.500.001 TL ile 10.000.000 TL arasında olanlar (Binde 6)
10.000.001 TL'yi aşanlar (Binde
10)
oranında vergilendirilir.
Paylı mülkiyette ve elbirliği mülkiyette,
matrahın hesabında mesken nitelikli taşınmazın toplam
değeri esas alınır.
42 nci maddede yer alan tutar, ikinci fıkrada
yer alan vergi oranlarına esas mesken nitelikli taşınmaz
değerlerinin alt ve üst sınırları ile Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünce belirlenen ve 42. maddede yer alan tutarı
aşan (bu tutar dahil) mesken nitelikli taşınmazların değeri
her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme
oranında artırılır. Bu şekilde hesaplanan
tutarların 10.000 Türk lirasına kadar olan kesirleri dikkate
alınmaz (Şu kadar ki; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
belirlenen taşınmaz değeri, değer tespitinin
yapıldığı yıl yeniden değerleme oranında
artırılmaz.).
Mehmet
Akif Hamzaçebi Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Antalya Ankara
Emine
Gülizar Emecan Kamil
Okyay Sındır Abdüllatif
Şener
İstanbul İzmir Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fransız
İktisatçı Thomas Piketty bu maddenin görüşülmesini izleseydi,
herhâlde gözleri yaşarırdı. Thomas Piketty 2003-2004, o
yıllarda yazmış olduğu bir kitapta şöyle bir
değerlendirmede bulunur: Kapitalizmin eşitsizlik yaratan
dinamiklerinin kontrol altına alınabilmesi, giderilebilmesi için
artan oranlı bir servet vergisinin gelmesi gerekir. Thomas Piketty bunu
o, kapitalizmin çok, son derece kurumsallaştığı zengin
ülkeler için aslında ortaya koymuştur. Bu ülkelerde nüfusun yüzde 1i
nüfusun yüzde 99unun sahip olduğu servete sahiptir. Yine, Piketty
şöyle der: Bu ülkelerde, her ülkenin kendi nüfusunun yüzde 1i de kalan
yüzde 99unun toplumsal, siyasi ve ekonomik hayatını kontrol edecek
güçte bir parasal güce, bir servete sahiptir. Dolayısıyla bu
eşitsizliği gidermek için bir artan oranlı servet vergisi
gerekir.
Yine, Piketty bu öneriyi gelişmiş ülkeler
için yaptığına göre, o ülkelerdeki vergi yüküne, toplam vergi
hasılatına bakmak lazım. O ülkelerde toplanan vergilerin
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 35ler düzeyindedir. Ortalama
OECD oranını söylüyorum, aslında gelişmiş ülkelerde bu
yük biraz daha yukarıdadır. Türkiyede bu oran nerededir? Türkiyede
bu oran yüzde 25lerdedir yani Türkiye OECD ortalamasına göre 10 puan daha
aşağıda vergi topluyor. Türkiyede vergi yükünün düşük
olması az vergi toplandığı anlamına gelmiyor,
kayıtlı olarak faaliyet gösteren mükelleflerin omuzunda çok büyük bir
vergi yükü olduğu anlamına geliyor çünkü Türkiyede kayıt
dışı ekonomi o ülkelerle kıyaslanamayacak ölçüde büyüktür.
Bu bir servet vergisi mi? dersek, hayır,
yarım yamalak bir şey. Ne diyor: Değeri 5 milyon lira ve
üzerinde olan konutlar değerli konut vergisine tabidir. Biraz önce
konuşan Sayın Turan Aydoğan örnek verdi. 4 milyon liradan 100
tane konutu var, 400 milyon lira ediyor; vergiye tabi mi? Hayır. Daha
ilginç olan, daha çarpıcı olan bir şeyi örnek vereyim: Yüksek
ücretli birisi, özel sektörde çalışıyor, 5 milyon lira banka
kredisi aldı, gitti 5 milyon liralık bir konut aldı, yirmi
yıl vadeyle ödeyecek. Bu vergiyi ödeyeceksin. diyorsunuz ona. Borcumu
düş, başka da evim yok, 5 milyon lira banka kredi borcum var, bunu
düş buradan. Hayır, bunu düşmem, senden alırım.
Arkadaşlar, bir vergiyi koyarken adaletli
koyun, adaletli koyun. Örnek verdim, OECD ülkelerinde vergi yükünün gayrisafi
yurt dışı hasılaya oranı yüzde 35lerde, Türkiyede
yüzde 25lerde yani kazanç üzerinden gelir ve kurumlar vergisi
alınamadığı için kimi yakalarsak gayrimenkulde ondan
alalım diyorsunuz. Bu olmaz, bu olmaz. Bu, ayrıca Anayasanın
128inci maddesine de aykırı. Şu şekilde aykırı:
Vergiyi alıyorsunuz da matrahı nasıl belirleyeceksiniz? Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğünün teşkilatı yok, biz bunu
değerleme şirketlerine yaptıracağız.
Yaptırırsınız da Anayasaya aykırı olur.
Komisyonda uyardım, bir daha uyarıyorum, Anayasanın 128inci
maddesinin birinci fıkrası Devletin kamu iktisadî
teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre gördükleri aslî ve sürekli kamu hizmetleri memurlar ve
diğer sözleşmeli personel eliyle yürütülür.
Tarh ve tahakkuk işlemi bir idari
işlemdir, matrah belirleme bir idari işlemdir. Bunu bir özel sektör
kuruluşuna yaptıramazsınız, yaptırırsanız
Anayasaya aykırı olur; ben uyarıyorum. Bu, kentsel
rantları mı vergiliyor? Hayır, kentsel rantlar vergilenmiyor.
Size bir önerim var
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan 21
Ekim 2017de demişti ki: İstanbula ihanet ettik, bu ihanetten ben
de sorumluyum. Bu ihanet süreci de devam ediyor. Bundan amaç
Yine bir
cümlesinde, demecinde söylemişti: Ya, nefes alınacak tek yer
mezarlıklar kaldı. Yani İstanbul inşaata boğuldu.
diyor Sayın Erdoğan; güzel bir cümleydi. Devamında, 2 Aralık
2017de bir şey daha söyledi: İstanbulda binalar 5+1 katı
geçmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Erdoğanın 21 Ekim 2017 tarihinde, İstanbula ihanet
ettik. dediği o cümlenin konuşulduğu tarihten bu yana sadece
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 100ü aşkın
imar planı tadilatında imara açtığı alan tutarı
20 milyon metrekare arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Kentsel rantı vergileyeceksek gelin, bunu
vergileyelim. Bir kalem oyunuyla imara kapalı alanları imara
açtılar, iktidar açtı; AK PARTİ Grubu açtı demiyorum,
iktidar açtı. Eğer rantı vergileyeceksek gelin, onu
vergileyelim. Kazlıçeşmedeki, İstanbulun efsanevi silüetinin
ortasına hançer gibi saplanmış olan, o imar planı
tadilatıyla yapılan yerleri vergileyelim; oradan doğan
kazançları vergileyelim. Bugüne kadar hiçbir iktidarın, hiçbir
Cumhurbaşkanının, hiçbir İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının aklına gelmeyen bir şey yaptılar;
iktidar yaptı. O efsanevi silüetin ortasına; Allahı yücelten,
ona doğru yükselen o minarelerin arasına ranta doğru yükselen
gökdelenleri koydunuz. Gelin, onları vergileyelim.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
34üncü maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar
Aksaray Adana Edirne
Enez Kaplan Ümit
Beyaz Aylin
Cesur
Tekirdağ İstanbul Isparta
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Isparta Milletvekili Aylin Cesur.
Buyurun Aylin Hanım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Az evvel gençlerimiz umutsuz dedik.
Yatırım ve üretim dedik ilacımız. Bu olsa şu elimde
tuttuğum ve sadece birer örneğini sunacağım milyonlarca
genç devletten çare beklemezdi. Her gün kapanan fabrikalarla gelinen noktada
gözlerini devletten gelecek atamalara çeviren gençlerimizden söz etmek
istiyorum.
Biz, ezelden beri bu topraklarda hüküm süren yüce
bir milletiz, manevi değerlerimizi de her şeyin üzerinde
tutarız; biraz da devletçiyiz, güveniriz, severiz bizi yönetenleri,
şans veririz. Verdi de size defalarca bu millet, bir kere daha, bir kere
daha verdi; sözler verdiniz, bir kere daha verdi şans. Söz senet çünkü. Ve
baba kime denir? Koruyup kollayan, sırtınızı
verdiğiniz, en güvendiğiniz kimseye, değil mi? Devlet baba
diyor milletimiz devlete. Başka milletlerde bulamazsınız bunu.
Devlete baba diyen ve her şeyin filizini de ana dediği toprakta
arayan tarım kesiminden bir cümle söz edeceğim. Herkes
çalışırken onlar da çalışır ama en çok onlar
yorulur. Herkes yoksullaşırken onlar da yoksullaşır ama en
çok onlar yoksullaşır. Verin 2006da
çıkardığınız kanunla belirlediğiniz ve hiç
vermediğiniz yüzde 1i bu sene. Çiftçiler her geçen gün güç kaybediyor,
bağırıyor köylümüz Elimizi tutun. diye ve o kutsal eli tutun
artık.
Tarım Bakanı Fakıbaba 1 Ocak 2018de
3.500 personel alacağız. dedi. 150 bin işsiz ziraat, su,
gıda mühendisi ve veteriner var. Sayın Pakdemirli 2019 ikinci
çeyreğine aktardı. Biz de dedik ki bu kürsüde, takip edeceğiz;
ediyoruz, defalarca dedik, olmadı, duyuramadık sesimizi. O hâlde,
düşündüm taşındım geceleri. Niye geceleri? Çünkü geceleri
oturup gelen mesajları okuyabiliyorum, yüzlerce, her gece ve sabah olmuyor
onlara, bize de sabah olmuyor. Senelerdir bekliyorlar ama son iki yıla
odaklanmışlar, yirmi üç ay olmuş Sayın Bakan söz vereli ve
KPSS hakları yanacak gençlerimizin. Feryat ediyorlar, kimi
İntiharın eşiğindeyim. diyor, kimi evlenemiyor, ailelerinin
yüzüne bakamıyorlar, hepsi umutsuz.
Ben de defalarca dile getirdiğimiz bu sorunu
bir türlü size anlatamadığımız için düşündüm
taşındım, her geceyi bir boncuk yapayım dedim ve
saydım sizin için, yan yana koydum, bu upuzun dize onları beklerken
uyuyamadıkları her bir gece için her bir boncuk.
Evet, EYT bekliyor senelerdir ama beklemeye devam
edecekler sanırım, resmî bekleyişleri dernek olarak Ocak
2015ten beri, elli sekiz ayı geçmiş. Her biri için bir boncuk
yaptım, EYTnin boncuğu çok uzun oldu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Evet, bir tane mektupta Sayın Vekilim,
şikâyetimizi binlerce işsiz kardeşim adına dile getirmek
istiyorum. 2018 Mart ayında eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Betül Sayan Kaya Hanımefendi 3 bin ASDEP personelinin istihdam
edileceği sözünü verdi. 2018 Mayıs ayında da Sayın
Cumhurbaşkanımız bunun 4 bine çıktığını
müjdeledi ama olmadı 2018de. 2019da, bu yıl içinde Zehra Zümrüt
Selçuk Hanımefendi alım ilanına çıkarak bini ASDEP, bini
işçi 2.321 sözleşmeli alım ilanına
çıkacağını bildirdi, müjde verdi, hâlen alım
yayınlanmadı. Bu alımı iki yıldır bekleyen biz
gençler için bir şey yapar mısınız? diyor. Onları da
mor zincir yaptım her bir uyumadıkları gece için. (CHP
sıralarından alkışlar)
17 bin sağlıkçı atama bekliyor. En
uzunundan on altı aylık bir dizi de
sağlıkçılarımız için, sarı boncuklar
sağlıkçılarımız için geliyor. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Ulaştırma ve trafik hizmetleri bölümünü
bitirmiş atanmayı bekleyen binlerce mezunlarız. diyor yine bir
mektupta. Bir yıldır atama bekliyoruz.
Atanamadığımız için ailelerimizle geçinemiyoruz. Çok
zordayız. Kimimiz atanamadığı için çoban oldu, kimimiz
kapıcı, inşaatlarda çalışan olduk.
Yaptığımız iş zorumuza gitmiyor ama hayal
kurduğumuz mesleği yapamıyoruz ya -o kara yollarıydı-
mesleğimizi bize verin. diyorlar. Mavi boncuk yaptım onların
uyumadığı her gece için. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, Cebimizde olan en son parayla sırf
sizlere sesimizi duyurmak için gazeteye ilan verdik. diyorlar.
İlanları burada, burada onlar adına gösteriyorum size ve bu da
onların bir yılı içindi.
Mali hizmetler uzman
yardımcılığı sınavını dört, vergi
müfettiş yardımcılığı sınavını bir
buçuk, gelir uzman yardımcılığı sınavını
on sekiz aydır bekliyoruz. KPSS sınavını bizden para almak
için mi yapıyorsunuz? diye soruyorlar; öyle
olmadığını umut ediyoruz.
700 bin öğretmen atama bekliyor, 200 bin
açık var; Şubat ayında 60 bin atama bekliyoruz. diye feryat
ediyorlar. Onlara boncuk sayacak kadar -o kadar uzun tutacaktı ki- kürsüde
yerim yok.
Engelli öğretmenler var; onlar da 40 bin
öğretmen atandı ama yasal hakkımız bize uygulanmadı.
diye feryattalar. Yüzde 3ü engelliler olmalı bunun ama bu yasa
uygulanmıyor ve 5 bin de engelli öğretmen açığı var
aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Engelleri onların
hayallerine koşmasına engel olmamış, siz de olmayın
diyorum engelliler için
Ve rehabilitasyon öğretmenleri atama bekliyor,
denklik getirilsin istiyorlar emsalleri gibi. Doğa Koruma ve Millî Parklar
ve DSİde çalışan taşeron işçiler üç ay, altı ay,
dokuz aylığına alınıyorlar ama dokuz ay yirmi dokuz
gün çalışma istiyorlar, emsalleri gibi özlük hakları olsun
istiyorlar ve Sayın Vekilim, 2018 KPSS sınavından 90 puan
aldım, inşaat mühendislerinin sesi olur musunuz? diyorlar; sesi
olalım onların da.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Önerge neydi,
önerge?
AYLİN CESUR (Devamla) Devletseniz
gereğini yapacaksınız; ya bu çocuklarımıza iş
imkânı sağlayacak yatırım iklimini
sağlayacaksınız ya da verdiğiniz sözleri tutup atama
bekleyen gençlerin atamasını yapacaksınız; bu kısa
vadede acil çözüm. Uzun vadede..
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Önerge neydi,
önerge?
AYLİN CESUR (Devamla) Hoşunuza gitmedi
mi bu?
Yine acil olan, aslında köklü çözümle yeni
uykusuz gençler yaratmamak için önlem almakta.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Önerge boncuk
oldu!
AYLİN CESUR (Devamla) Düğümün çözümü
aslında demokraside. Derhâl işleyen demokrasi ve işleyen devlet
normlarına oturtalım demokrasimizi; bu da parlamenter sisteme bir an
önce geçmekle mümkün; her konuşmamda bunu söyleyeceğim.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Önergeden de
bahsetseydiniz!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde 2 önerge vardır;
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
35inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 35- 1319 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
Mükellefiyet:
MADDE 45- Değerli konut vergisini mesken
nitelikli taşınmazların maliki, varsa intifa hakkı sahibi,
her ikisi de yoksa mesken nitelikli taşınmaza malik gibi tasarruf
edenler öder.
Bir mesken nitelikli taşınmaza paylı
mülkiyet hâlinde malik olanlar, hisseleri oranında mükelleftirler.
Elbirliği mülkiyette malikler vergiden müteselsilen sorumlu olurlar.
Değerli konut vergisi mükellefiyeti;
a) Mesken nitelikli taşınmazın
değerinin, bina vergi değeri veya Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünce belirlenen değerin 42 nci maddede belirtilen tutarı
aştığının (bu tutar dahil) belirlendiği tarihi,
b) 33 üncü maddenin (1) ila (7) numaralı
fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden
sebeplerin doğması hâlinde bu değişikliklerin vuku
bulduğu tarihi,
c) Muafiyetin sukut ettiği tarihi,
takip eden yıldan itibaren başlar.
Yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz
hâle gelen veya vergiye tabi iken muaflık şartlarını
kazanan mesken nitelikli taşınmazlardan dolayı mükellefiyet, bu
olayların vuku bulduğu tarihi takip eden taksitten itibaren sona
erer.
Bülent
Kuşoğlu Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu
Ankara Antalya İstanbul
Emine
Gülizar Emecan Kamil
Okyay Sındır Abdüllatif
Şener
İstanbul İzmir
Konya
Gökan
Zeybek
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Emlak vergilerinin tahakkukunu yapmak,
tahsilatını yapmak uzun yıllardır Türkiye'deki vergi
toplama esasları bakımından yerel yönetimlerin yetki ve
sorumluluk alanına girmiş bir konudur. Çok özel dönemlerde 1999
depreminden hemen sonra konut sahiplerinden, iş yeri sahiplerinden deprem
vergisi adı altında gayrimenkullerden o yıla özgü olarak bir
vergi toplama işlemi yapılmıştı. Şimdi merkezî
Hükûmet yanlış uygulanan ekonomik politikalar, borç sarmalına
sürüklenmek, ödenen yüksek faizler, toplam bütçe içindeki faizlerin bütçeye
oranının yüzde 3lerden 5lere, 5lerden 8lere, şimdi de 8den
13-14lere çıkması sonucunda gerçekten büyük bir çıkmaza
sürüklenmiş durumda ve nereden vergi bulabileceği, vergi
toplayabileceği ve açıklarını nasıl
kapatacağı konusunda bir arayış içinde.
Burada aklıma gelen konu
başlıklarından bir tanesi de özellikle 31 Mart ve 23 Haziran
seçimlerinden hemen sonra toplum tarafından ciddi biçimiyle
uyarıldığı, seçmen tarafından ağır bir
tokatla cezalandırıldığı yerel yönetimlerin önemli
gelir kaynaklarına el atmak olduğunu görüyoruz.
Şimdi, bakın, belediyeler dört yılda
bir gayrimenkullerin ya da o bölgede bulunan arazilerle ilgili sokak rayiçleri
üzerinden, bina rayiçleri üzerinden bir değer tespiti yaparlar. Biraz
önceki maddeyle ilgili benden önce konuşan Sayın Hamzaçebi
aslında iktidarı son derece doğru bir biçimiyle uyardı ve
dedi ki: Sizin elinizde devletin kurumları var. Bugüne kadar
gayrimenkullerin değer tespitini yapma konusunda yetkili olan kurum kimdi?
Büyükşehirlerde veya belediyelerde yerel yönetimlerin kurduğu
komisyonlar, ticaret odaları, o bölgedeki emlak odaları, kamu
tarafından belirlenmiş olan yetkili kurumların tümünün
birleşmesiyle bir gayrimenkul değer tespiti yapılıyor.
Şimdi, iktidarınız döneminde, şu
anda içinizde belediye başkanlığından gelmiş çok
sayıda milletvekili var. Ben soruyorum sayın eski belediye
başkanlarına: Görev yaptığınız belediyelerde son
bir yıl içinde verilen ruhsat sayısından haberiniz var mı?
İstanbuldan gelen belediye başkanlarına soruyorum, Anadoludan
gelen belediye başkanlarına soruyorum, büyükşehir belediye
başkanlarına soruyorum. Son bir yıl içinde, 2019 yılı
içinde sizin ilinizde belediyeniz tarafından, yıllarca
yönettiğiniz belediye tarafından verilmiş yeni inşaat
ruhsat sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Şimdi, belediyenin en önemli gelir
kalemlerinden biri olan inşaat, ruhsat, harç ve iskân harçlarından
zaten mahrum bıraktınız. İller Bankası eliyle siz
yerel yönetimlerin gelirlerinden ciddi biçimiyle bedel alıyorsunuz,
kesintiye uğratıyorsunuz. Şimdi döndünüz, belediyenin önemli bir
gelir kalemi olan emlak vergileri üzerinden bir değer tespiti
yapacaksınız. Değer tespitini de Anayasaya aykırı bir
biçimde dışarıdan anlaşmalı firmalara
yaptıracaksınız. Bakın, buradan elde edilecek olan sonuç
nedir biliyor musunuz? Herhangi bir ilçede, herhangi bir ilde 100, 150, 200
daire
Mesela sizin partinizin içinde yıllarca görev yapmış
olanların Esenyurtta 500 dairesi, bin dairesi, 1.500 dairesi var ama
bunlar 5 milyon değerinde olmadığı için siz onlardan vergi
almayacaksınız. Mesela, Küçükçekmece eski Belediye
Başkanınızın Küçükçekmecede yaptığı yüzlerce
işyeri ve konuttan vergi almayacaksınız, ya ne
yapacaksınız? Veraset yoluyla bir kişiye 5 milyon TLnin
üzerinde bir mülk kalmışsa bunun da verasetle 8, 10, 15, 20 tane
varisi varsa döneceksiniz, payı oranında vergi almaya gideceksiniz.
Şimdi siz lüks konuttan vergi almak istiyorsanız; 5 milyon, 10
milyon, 20 milyon, 50 milyonun üzerindeki lüks konutlardan vergi almak
istiyorsanız, önce buralarda oturanlara Ya arkadaş, gel
bakalım, sen bu kadar malı mülkü nereden edindin? Yirmi sene önce biz
iktidara geldiğimiz zaman bir lokma bir hırka edebiyatı yaparken
şimdi bu büyük gayrimenkullere nasıl sahip oldun? diye sormak
yerine, şimdi dönüyorsunuz, açıklarınızı kapatmak için
vergi alma yoluna gidiyorsunuz. Anayasaya aykırı olduğunu
söylediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Anayasaya aykırı yasa yapma bir
alışkanlık hâline geldi. Burada neye güveniyorsunuz, onu çok
anlamış değilim. Yani Anayasa hepimizin uymakla yükümlü
olduğu kurallar bütünü.
Ben buradan bir kez daha sizi bu yasa içinde geçen
ve gerçekten ciddi biçimiyle sıkıntılar yaratacak olan
Mesela
turizmde belediyelerin alması gereken konaklama vergilerinin tümüne
merkezî Hükûmet olarak göz koydunuz ve yasanın içine koydunuz. Bir tek
kişi çıksın ve burada Dünyanın şu ülkesine gittik,
Avrupa'nın şu şehirlerine gittik ve orada ödediğimiz
konaklama vergilerini, adam başına verdiğimiz günlük otel
konaklama vergilerini merkezî hükûmet alıyor. desin, örnek göstersin.
Bakın, bu belediyelerle
uğraşmayın. Bu belediyelerin gelir kalemlerini merkezî Hükûmete
aktarmak için yaptığınız her adım size ilk
yaşanacak olan seçimlerde büyük bir tokat olarak yansıyacaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 35inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Ümit
Beyaz Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Aksaray İstanbul Adana
Enez Kaplan Dursun
Ataş Orhan
Çakırlar
Tekirdağ Kayseri Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan 128 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 35inci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ilgili kanun
maddesinde Türkiye sınırları içerisinde bulunan mesken
niteliğindeki konutlara yeni bir vergi kalemi olarak eklenen değerli
konut vergisi üzerine düzenlemeler yapılmaktadır. Yani AKP
Hükûmetinin vatandaşlarımızın sırtına
yüklediği vergilere yeni maddeyle bir yenisi daha eklenmektedir. Bu
görüşülen kanun teklifi yasalaşırsa vatandaşın
ödediği vergilere 3 yeni vergi daha eklenecektir. İktidar her ne
kadar Bu kanunla az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi
alacağız. diyerek algı oluşturmaya çalışsa da
bugün hâlâ asgari ücretten vergi kesintisi yapılmaya devam edilmektedir.
Her gün kişilerin harcamaları üzerinden alınan dolaylı
vergilere zam yapılmaktadır. Görülen o ki bu vergiler, yoksulun
yükünü hafifletmek için değil, sarayın bütçe
açığını kapatmak için getiriliyor ama israf ve harcama o
kadar fazla ki bu vergiler, ülkemizin bir yıllık bütçe
açığını kapatmayı bırakın, bir aylık
bütçe açığını bile kapatmaya yetmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, siyasi iktidar her
fırsatta Kriz yok. naraları atsa da, damat Kriz var. diyenleri
terörist ilan etse de, Enflasyon düşüyor, ekonomimiz büyüyor, uçuyor;
işsizlik yok, kimse iş beğenmiyor. dese de
attığı adımlar, aldığı kararlar ve
çıkardığı kanunlar bu durumun tam tersini gösteriyor.
Bakınız, çıkarılan bu kanun maddesi dahi krizin
varlığını ortaya koyuyor. İktidar, bütçe
açığını vatandaşın cebinden çalarak kapatmaya
çalışıyor; yeni vergiler koyuyor, olan vergileri
artırıyor, zam üzerine zam yapıyor ama kesinlikle
yandaşlarına dokunmuyor. Tam aksine, yandaş şirketlere ait
vergi borçlarını siliyor, bakanlara özel teşvikler
çıkarıyor, yandaşlarını kurtaracak düzenlemeler
yapıyor, kendi oluşturdukları zengin sınıfı daha
da zengin etmek için uğraşıyor. Yani mevcut iktidar, ülkemizi,
sadece parası olanın para kazandığı bir rant
ekonomisine mahkûm ediyor.
İktidar tarafında bunlar
yaşanırken vatandaşın yaşadığı geçim
sıkıntısı, milyonlarca işsiz gencimizin iş
beklemesi, atanamayan üniversite mezunlarının feryatları,
iktidar sahiplerinin umurunda bile değil. İnsanlar, son günlerde,
geçim sıkıntısı yüzünden toplu intiharlara
başladı. İstanbulda aynı evde yaşayan 4 kardeş
siyanür içerek intihar etti. Alanyada yaşayan 4 kişilik
Şimşek ailesi yaşamına son verdi; baba Selim
Şimşekin geride bıraktığı mektupta Herkesten
özür diliyorum ama artık yapacak bir şeyim yok, hayatımıza
son veriyoruz. yazıyordu. Daha geçtiğimiz günlerde ise
Bakırköyde, karı koca ve 6 yaşındaki
çocuklarının cansız bedeni bulundu, ağır borç
batağındaki aile ne yazık ki yaşamlarına son verdi. Bu
intiharlara ilaveten Samsunda intihar eden baba, adliyenin önünde intihar eden
anne, çocuklarını ısıtamadığı için
kendisinin canına kıyan, asan anne, atanamadığı için
kendi canına kıyan genç öğretmenler artık Sayın
Cumhurbaşkanıyla aynı gemide değiller. Tüm bunlar olurken
şimdi burada iktidar, yeni vergiler koyarak vatandaşı ezmeye
devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, maalesef,
iktidarın vatandaşın sorunuyla ilgilenmek gibi bir derdi
bulunmuyor. İktidar, kendi yanlış politikalarının ve
damadın neden olduğu krizin bedelini emeğiyle geçinen yoksul
kesimlere ödetmeye devam ediyor. Vatandaş bu denli büyük bir krizle
boğuşurken iktidar sahipleri İtibardan tasarruf olmaz. diyerek
savurganlık ve yolsuzluk içinde yaşamaya devam ediyor. AKPli
belediyelere kadar uzayan bu savurganlık ve yolsuzluklar,
Sayıştay raporlarında açık bir şekilde yer alıyor.
Halkı tasarrufa çağıran yöneticiler
büyük bir şatafat ve lüks içerisinde yaşamaya devam ederken
halkın yoksulluğa mahkûm edilmesini kabul etmiyoruz. Krizin bedelinin
zaten sıkıntıda olan halka, çiftçimize, işçimize,
memurumuza, emeklimize ödetilmesine Hayır. diyoruz ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
57.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın 128 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 35inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki Hazine ve Maliye Bakanıyla ilgili sözlerinin
iftira olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel kürsüde konuşan hatip, Ekonomik
kriz var ve bu nedenle, bu şekilde ekonomik krizle ilgili açıklama
yapanları Maliye Bakanımız terörist ilan etti. şeklinde
bir beyanda bulundu, Ekonomik kriz var diyenler teröristlerdir. demiş
hatibin söylediğine göre.
Bunu ispatlamayan müfteridir. Kendisinin bu konuyla
ilgili açıklaması vardır. Böyle bir cümle söz konusu
değildir. Bu ancak bir iftiradır. Bunu açıklamak istedim.
Teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Şahin? Yok.
Sayın Ödünç? Yok.
Sayın Karaman
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
58.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Ankara Milletvekili Servet
Ünsalın 13 Aralık 2018 tarihinde Ankara ilinde 9 kişinin
hayatını kaybettiği tren kazasına yönelik ifadelerine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
CHP milletvekilinin demir yollarındaki kazayla
ilgili olarak yaptığı konuşmaya açıklık getirmek
istiyorum. Öncelikle şunu açıklamak isterim ki sayın
milletvekilinin açıklamasının gerçekle bir ilgisi yoktur. Beni
buraya Erzincan halkı seçerek göndermiştir, buradan tüm
Erzincanlı hemşehrilerime teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
Bizim demir yollarında neler
yaptığımızı aziz milletimiz bilir. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde Türkiyeye hızlı trenler gelmiş,
dünyanın 8inci hızlı tren ülkesi olmuş, Türkiyede
kıtalar denizin altından demir yollarıyla
bağlanmış, artık Çinden İngiltereye kadar kesintisiz
demir yolu ulaşımı sağlanmıştır. Bahsi geçen
tren kazasıyla ilgili, yargı, kararını vermiş, Genel
Müdür hakkında kovuşturmaya yer olmadığına
hükmetmiştir. Şimdi, Servet Ünsal Tıp Merkezinde vefat eden
hastaların sorumlusu Servet Ünsal mıdır? Bizim ne
yaptığımızı milletimiz bilir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan, söz mü istediniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir zahmet
59.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Hazine ve Maliye
Bakanının ekonomik konularla alakalı olumsuz görüş beyan
edenlerin, Türkiye aleyhinde algı oluşturanların birer terörist
olarak nitelendirilebileceğini ifade ettiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, Sayın
Başkan, geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Sayın
Berat Albayrak ekonomik konularla alakalı olumsuz görüş beyan
edenleri, algı yapanları birer terörist olarak nitelendirilebileceğini
bizzat kendisi ifade etmişti. Sayın Genel Başkanımız
da bunu bir grup konuşmasında dile getirdi. Ekonominin iyi
gitmediğini söylemek terörist olmak değildir. dedi. Bu konuda
sayın hatip, konuşmacı, milletvekili arkadaşımız
da bunu tekrar etti. Burada normal giden düzende bir kanun geçiriyoruz.
Sağa sola illa yaranmak için, birilerine göz kırpmak için ona buna
müfteri demenin de gereği yok. Eğer öyle bir şeye
başlayacaksak müfteri olanların kim olduklarını biz iyi
biliriz, burada dile getirmiyorsak edebimizden dile getirmiyoruz.
Sayın Başkanın da yakın bir
zamanda yaşadığı sıkıntının tezahürü
olduğunu bu ifadenin düşünüyorum, maksadını
aşmıştır ifadesi.
Teşekkür ediyorum.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Siz bir dakikalığına
epey söz istiyorsunuz Sayın Milletvekilim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
toparlayalım.
60.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, her sözü
kendi bağlamında değerlendirmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Şimdi, her sözü kendi bağlamında
değerlendirmek gerekir. Biraz evvel İYİ PARTİ
milletvekilinin kürsüden yapmış olduğu açıklama Sayın
Berat Albayrakın açıklaması değildir. Bunu net bir
şekilde ortaya koydum. Ekonomik kriz var. diyenler teröristtir.
cümlesini çıkartıp ortaya koysunlar, böyle bir cümle yok. Bununla
beraber, birtakım uluslararası şebekelerin
algısını, operasyonunu Türkiyede ekonomik olarak ortaya koymaya
çalışanlar, evet, silahlı teröristler gibi de ekonomik
teröristlerin bir şubesi olarak çalışmış olabilirler.
Ona dair sözün bağlamından koparılarak başka bir söz
söylemiş gibi Sayın Bakana atfedilmesi iftiradır, doğru
değildir, bunun tespitine ilişkin bir açıklamadır.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz bir cevap vereyim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sorumuza cevap verilmiş değil. Sorumu tekrar
sormak istiyorum yani Meclis araçlarını kaç paraya
kiraladınız?
61.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben Sayın
Bakanın açıklamasını okuyorum: İsminin
başında ekonomist profesör ve sair yazan ama bu ülkeye zarar
vermeye çalışan, hangi tabloları çizerek milleti korkutmaya,
Türkiye aleyhinde bir algı oluşturmaya çalışan bu
kişilerin terör eylemlerinde gördüğümüz ekipten farkı yok. Türkiye
teröre yönelik operasyon yapıyor, birileri ne diyor? Türkiye sivilleri
öldürüyor. diyor. İftira, operasyon, korkutma, Türkiyeyi
uluslararası alanda baskılama. Bunları görüyoruz. Bakan
Albayrak daha sonra, ekonomi aleyhinde algı oluşturmaya
çalışanlar ile terör operasyonları sırasında algı
oluşturmaya çalışanların birbirinden farksız
olduğunu ifade ediyor. Yani burada, bakın...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bizi teyit ediyorsunuz, işte biraz evvel benim
söylediğimi teyit ediyorsunuz ama Sayın Vekilim, sayın
milletvekilin söylediği bambaşka bir şey, sizin okuduğunuz
bambaşka bir şey.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakın, bir daha
söylüyorum Terör operasyonları sırasında algı
oluşturmaya çalışanlar ile ekonomi aleyhinde algı
oluşturmaya çalışanlar. diyor. Bakın, ekonominin kötü
gittiğini söylemek algı oluşturmak değil, bir tespittir
yani bunun için burada milletvekili olmaya gerek yok; sokaktaki vatandaş,
ilkokul mezunu bir vatandaş, tenceresini kaynatamayan bir vatandaş,
emekli bir vatandaş, bir öğrenci, herkes bunu söylüyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, biz teklifle
ilgili soru sorduk, ona cevap verilmiyor ama arkadaşlara söz veriliyor, bu
olmaz ki yani sorumuza cevap versin Sayın Komisyon Sözcüsü oradan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, ben Meclisin
araçlarının kaç paraya kiralandığını sordum,
cevap vermedi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
62.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasında kendilerini teyit ettiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aslında, biraz evvel Sayın Grup
Başkan Vekilinin ortaya koymuş olduğu açıklamalarla
kürsüden konuşan İYİ PARTİ milletvekilinin
açıklamalarının nasıl tezat teşkil ettiği
tutanaklara girmiş oldu. Bizim söylediğimizi teyit ettiniz.
Teşekkür ederim.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Aynı, aynı!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, bizim mevzuata gelelim yani biz burada gündemimizde
BAŞKAN Birleşime üç dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL
(Afyonkarahisar), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
128 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Dijital Hizmet
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/2312) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 128)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 21 Kasım 2019 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.14