TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci
Birleşim
26
Kasım 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Sivas Milletvekili Semiha
Ekincinin, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıkın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak EYTlilerin yanında
olduklarına ve sorunlarını çözeceklerine ilişkin
açıklaması
2.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, itfaiye teşkilatlarının tek çatı
altında toplanarak çalışanlarının mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
5.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Edirne ilinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün
uhdesinde bulunan gayrimenkullerin kira artışları
yapılırken hangi kriterlerin esas alındığını
Kültür ve Turizm Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, AK PARTİ iktidarının 82 milyonun
sorun ve taleplerini görmezden geldiğine ilişkin açıklaması
7.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, Çanakkale ili Eceabat ilçesi TMO ofisinin
kapatılması durumunda üreticinin zor durumda kalacağına
ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, icra ilanlarının yerel gazetelerde
yayımlanması zorunluğunun kaldırılmasının
yerel basını zor durumda bırakacağına ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Burgazadada yaşanılan
sorunlara ilişkin açıklaması
10.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, öğretmenlerin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutladığına ve her yıl
öğrenci sayısı artarken atanan öğretmen
sayısının niçin azaldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, ülkede yaşanılan işsizlik sorununa
ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 23 Kasım Dersim Mebusu Hasan Hayri
Beyin idam edilişinin 94üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
13.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 25 Kasım Başbuğ Alparslan Türkeşin
doğumunun 102nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 22 Kasım Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfının kurucusu Prof. Dr. Turan
Yazganın vefatının 7nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
16.- Bursa Milletvekili
Atilla Ödünçün, 18 Kasım millî halterci Naim Süleymanoğlunu
vefatının 2nci yıl dönümünde rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, yargının istismarına devam
edildiğine ve gerçeklerin cezalandırılamayacağına
ilişkin açıklaması
18.- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlunun, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
19.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, HGS geçiş ihlali cezalarının
zamanında tebliğ edilmemesi nedeniyle yaşanılan
mağduriyete ilişkin açıklaması
20.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin Devlet Hastanesindeki anjiyo ünitesi
eksikliğinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
21.- Şanlıurfa
Milletvekili Ahmet Akayın, 24 Kasım Öğretmenler Gününe
ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, Arnavutlukun başkenti Tiranda meydana
gelen deprem nedeniyle Arnavutluk halkına geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
23.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, Kocaeli ili HDP il ve ilçe binalarına polis
tarafından düzenlenen baskınlarda gözaltına
alınanların serbest bırakılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
24.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Asgari Ücret Tespit Komisyonu masasına oturacak Hükûmet ve
işveren temsilcilerine 2020 yılı için yaşamayı
sağlayacak bir asgari ücretin tespit edilmesi gerektiği konusunda
seslenmek istediğine ilişkin açıklaması
25.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, AKP döneminde parası olana sağlık
parasıza zulüm sisteminin devam ettiğine ve hastaneler büyüdükçe
sağlık hizmetlerinin küçüldüğüne ilişkin
açıklaması
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
27.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, 2018 yılı vergi rekortmenlerinin
yayımlandığı mükellef listesine giren ilk 100 kişinin
57sinin isminin kamuoyundan neden gizlendiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
28.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Bozdoğan Belediyesinin çalışanlarını
işten çıkarma dışında tasarrufa gidebileceği
başka harcamasının olup olmadığını ve
yapılan haksız işten çıkarmaların vicdanları
sızlatıp sızlatmadığını Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
29.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, 25 Kasım Başbuğ Alparslan Türkeşin
doğumunun 102nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
30.- Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, cezaevlerinde her türlü hak ve
hukukun devre dışı bırakılarak tutsaklara esir muamelesi
yapıldığına ilişkin açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 25 Kasım Başbuğ Alparslan
Türkeşin doğumunun 102nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
32.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuzun, Niğde ili Çiftlik ilçesinin meslek yüksekokuluna kavuşmasının
ilçenin gelişmesinde önemli rol oynayacağına ilişkin
açıklaması
33.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsalın, Konya ilinde 24 Kasım Öğretmenler Günü
etkinliğinde Konya Valisinin öğretmen sandığı
gazeteciye yönelik ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, vatandaşın gerçek gündemi
işsizlik, yoksulluk iken gündem sahteciliğinin
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
36.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
37.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, zor durumda olan zeytin üreticisinin gerekli
zirai mücadelenin yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
38.- İzmir Milletvekili
Kani Bekonun, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin açıklaması
39.- Gaziantep Milletekili
İrfan Kaplanın, Hükûmetin görevinin çevre
sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek
olduğuna ilişkin açıklaması
40.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, Yozgat ili Sarıkaya Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Yüksekokulunun
eğitime kazandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
41.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
42.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe ilişkin açıklaması
43.- Osmaniye Milletvekili
Baha Ünlünün, Osmaniye ili esnafının zor durumda olduğuna,
Hükûmetin esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici önlemleri ivedi
olarak alması gerektiğine ilişkin açıklaması
44.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin
açıklaması
45.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe, 25 Kasım Başbuğ Alparslan Türkeşin doğumunun
102nci yıl dönümüne ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Günü münasebetiyle sorunların
aşılmasına katkı sağlayacak yol ve yöntemlerin
kamuoyuyla paylaşılması amacıyla düzenledikleri
etkinliklerde Kayseri ilinde İYİ PARTİnin standı ile parti
binasına yapılan saldırıyı telin ettiklerine
ilişkin açıklaması
46.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 25 Kasım Başbuğ Alparslan Türkeşin
doğumunun 102nci yıl dönümü münasebetiyle Türk milliyetçiliğini
siyasi program hâline getiren Alparslan Türkeşin ülkücülüğün siyasi
çatısına ilişkin ifadelerine, 23 Kasım ülkücü Ertuğrul
Dursun Önkuzunun şehadetinin 49uncu ölüm yıl dönümüne, 25
Kasım Sütçü İmamın vefatının 97nci seneidevriyesi
vesileyle Halide Onbaşı, Gördesli Makbule, Yörük Ali Efe, Şahin
Bey ile Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle
andığına, öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
47.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Uluslararası Şeffaflık
Derneğinin Adalet Bakanlığının
yayımladığı adli istatistiklerden yararlanarak
yapmış olduğu araştırmaya göre AK PARTİ
iktidarları döneminde yolsuzluk, rüşvet ve görevi kötüye
kullanmanın normalleştiğine, TÜRK-İŞin
açıkladığı kasım ayı açlık ve yoksulluk
sınırına, TÜİKin rakamlarının inandırıcı
olmadığına, Engelsiz Bileşenler Federasyonunun talepleri
ile engellilerin sorunlarına duyarlı olunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 24 Kasım Öğretmenler Günü
vesilesiyle Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve
arkadaşları tarafından öğretmenlerimizin
yaşadığı sorunların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
destekleneceğine inandığına, Arnavutlukun başkenti
Tiranda meydana gelen deprem nedeniyle Arnavutluk halkına geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna, Meclisimizin depreme hazırlık
noktasında üstüne düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğine,
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Günü münasebetiyle tüm kadın milletvekillerini
dayanışmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
49.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, eğitim
camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü tebrik
ettiğine, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Gününe, 25 Kasım Edirnenin düşman
işgalinden kurtuluşunun ve Kahramanmaraşın kahraman
evladı Sütçü İmamın vefatının 97nci seneidevriyesi
ile Başbuğ Alparslan Türkeşin doğumunun 102nci yıl
dönümüne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın bir
CHPliyle görüştüğü ve kendisine CHP Genel
Başkanlığı teklif ettiği iddiasında bulunan Sözcü
gazetesi yazarı Rahmi Turanın bir yalanın parçası
olduğu gerekçesiyle özür yazısı
yayımladığına ilişkin açıklaması
50.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın siyaset literatürüne kattığı kelimelere
ilişkin açıklaması
52.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve İçişleri
Bakanının halka düşman olduğu yönündeki
yaklaşımının da kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
56.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul ilinde şiddete
karşı yürüyen kadınlara devletin şiddet
kullandığına, demokrasinin Parlamentoda korunacağına
ilişkin açıklaması
58.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadeleri ile özgürlüklerin genişletilmesi noktasında on yedi
yıllık AK PARTİ iktidarının devrimlere ve reformlara
imza attığının yadsınamaz bir gerçek olduğuna
ilişkin açıklaması
59.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Muş Milletvekili
Mensur Işıkın 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı beyanlarının gerçek dışı olduğuna,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik bir hukuk devleti olduğuna
ilişkin açıklaması
60.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlunun 144 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
61.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve savunduğu şeyleri
müdellel şekilde ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
63.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
mülakat sınavlarında kamera kaydı yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
64.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
65.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, kurumların objektif
çalışabilmesi için önerilerde bulunduklarına,144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu ve 20nci maddelerinin teknik
anlamda Anayasaya aykırı olduğunu ifade ettiğine
ilişkin açıklaması
66.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Erzurum Milletvekili Selami Altınokun
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, TBMM Başkan Vekili Levent
Gök'ün Kazakistan Meclis Başkanı Nurlan Nigmatulin'in vaki davetine
icabetle Başkanlığın Kazakistan Modeli konulu Uluslararası
Parlamenter Konferansı vesilesiyle 25-28 Kasım 2019 tarihleri
arasında Astana'ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/990)
B) Önergeler
1.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin (2/832) esas numaralı Çocuk Hakkı İzleme
Komisyonu Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/50)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican ve 21 milletvekili
tarafından, Osmanlı arşivinin su ve nemden zarar gördüğü iddialarının
araştırılması ve varsa zararın giderilerek bu soruna
yönelik alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 21/11/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 26 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, artan işsizlik rakamları ve bölgesel
eşitsizliğin araştırılması amacıyla
26/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Ankara
Milletvekili Yıldırım Kaya ve arkadaşları
tarafından, öğretmenlerimizin yaşadığı
sorunların araştırılması amacıyla 22/11/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 144 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1'inci
sırasına, 66 sıra sayılı Kanun Teklifinin ise yine bu
kısmın 2'nci sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklaması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Antalya Milletvekili
Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)
26 Kasım 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
münasebetiyle söz isteyen Sivas Milletvekili Semiha Ekinciye aittir ve
diğer 2 gündem dışı söz talebi de aynı mahiyettedir,
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Ekinci Buyurun lütfen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
dolayısıyla Genel Kurulda gündem dışı konuşma
yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Uğradığı şiddet sonucu
hayatını kaybeden tüm kadınlarımızı rahmetle
anıyorum.
Kadınlara karşı
ayrımcılık ırkçılıktan beterdir. diyen
Cumhurbaşkanımıza, Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana her platformda göstermiş olduğu samimi
duyarlılıkları için teşekkür ediyorum.
Şiddetin dini, inancı, kültürü ve
milliyeti olmaz. Katliam, her yerde katliamdır, kimse savunamaz ve sonuna
kadar da katillerle mücadele şarttır. Bizler ak kadrolar olarak,
yeryüzünde Allahın verdiği canları korumak için her türlü
mücadelede yer alacağımızı yineliyoruz.
Bugüne kadar kadınların
yaşadığı sorunlarla ilgili yapılmış yasal
düzenlemelerle kadınlarımızın ekonomi, siyaset, bilim ve
eğitimde güçlendirilmesine önemli katkılar sağlanmıştır
fakat daha bu konuda yapacak çok işimiz olduğu da bir gerçektir. Hâl
böyle iken her kadın konusu gündeme geldiğinde veya acı bir
hadise yaşandığında, devletimizle dayanışma
yerine birtakım çevrelerin bu meseleyi istismar etmeleri de kendi çirkin
siyasetlerine malzeme yapmaları da bir o kadar üzücüdür.
Dolayısıyla bugün, öncelikle herkesi genelgeçer açıklamalar
yapmak yerine samimiyete davet ediyorum. Yaşanan acıların,
cehaletin yurdumuzda ve dünyanın her yerinde son bulması için,
kadınlar ve erkekler olarak hep birlikte gerçek anlamda bir
dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Bir annenin, bir genç
kızın ya da sadece bir insan olarak yaşama savaşı
veren mazlum bir kadının köşesinde Allaha yakarırken bir
başkasından yardım dahi alamadan can vermesi hiçbir siyasete
malzeme yapılamaz. Söz konusu insanın yaşam hakkı
olduğunda, siyaset dâhil her şey ayaklarımız
altındadır. Dünyadaki hiçbir kazanım, güç ve makam bir
kadının yaşam hakkından daha değerli olamaz.
Bugün gerçekten bir dayanışmadan
bahsedecek isek başta, HDP Diyarbakır İl
Başkanlığı önünde yavrularına kavuşma
acısıyla gözyaşı döken analarımızın
haykırışlarına kulak verilmelidir. Her türlü terör örgütü
lanetlenerek annelerimizin taleplerinin karşılanması için
dürüstçe somut adımlar atılmalıdır.
Gerçekten dayanışma gününden bahsedeceksek
sokakta yürüyen tüm kadınların kılık ve kıyafetlerine
bakılmaksızın, yaşam tercihini veya inancını öne
çıkarmadan, tüm siyasi partiler tutarlı ve ortak bir tavır
içerisinde olmalıdır.
Bugün kadına şiddet konusunda
dayanışma mesajı verilecekse öncelikle, bir Grup Başkan
Vekilinin partisinden olmayan kadın Grup Başkan Vekiline haddini
bildirmeye kalkışmasına hangi partiden olduğuna
bakılmaksızın gerekli tepki verilmelidir.
Bizler, dün olduğu gibi bugün de kadına
yönelik her türlü şiddete karşı sessiz kalmadık ve 25
Kasım Pazartesi günü 81 ilimizde yüz binlerce kadınımız,
erkeğimiz, çocuğumuzla yürüyerek şiddete karşı turuncu
çizgimizi çektik.
On yedi yılı aşkın
iktidarımızda, her daim ortaya koyduğumuz samimiyet ve
sorumluluk bilinciyle, şiddete sıfır tolerans ilkemizle,
ülkemizde tek bir kadın, çocuk ve canlının şiddet görmemesi
için çalışmaya devam edeceğimizi belirtiyor, sultan şehir,
yiğitler diyarı, yiğidolar diyarı Sivaslılar
adına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyıka aittir.
Sayın Karabıyık, buyurun lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şu anda burada, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü sebebiyle
gündem dışı konuşma yapıyorum.
Ama çok uzakta değil, belki bir arka sokakta ya
da herhangi bir şehirde veya köyde kadınlar şiddet görmeye devam
ediyor; bazen babalarından, bazen ağabeyden, bazen eşten, bazen
sevgiliden, nişanlıdan ya da herhangi birisinden. Daha dün,
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününde bir kadın Eskişehirde toprağa verildi. Ayşe Tuba
Arslan, korunma talebine rağmen, eski eşi tarafından
satırla yaralandı, kırk dört gün boyunca hayata tutunmaya
çalıştı ama olmadı.
Mecliste bizler, öncelikle bu sorunlara
eğilmeliyiz, asıl sorumluluğumuzun bu olduğunu
unutmamalıyız. Bu, partilerüstü bir konudur. Unutmayınız ki
İstanbul Sözleşmesi bir kazanımdır,
uygulanmalıdır ve arkasında kesinlikle duruyoruz.
Değerli vekiller, eminim sizlere de
çığlıklarını duyurmak isteyen kadınlar
ulaşıyordur. Bu konuda söylenecek çok şey var ancak rakamlar
vermeye, istatistiklerden bahsetmeye gerek olmadığını
düşünerek bana gelen bir mektuptan belli bir kısmını,
gerçek yaşamdan bir kesit olarak buraya getirmenin anlamlı
olduğunu düşündüğüm için burada paylaşmak istiyorum.
Değerli vekiller, bir kadının
haykırışı şöyle: Lale abla, Vekilim, biz
babamızdan daha 3-4 yaşından itibaren dayak yemeye
başladık. Kız kardeşimi 6 yaşında otlağa
hayvanların yanına gönderdi babam. Hiç unutmam, bir gün hayvanlardan
biri otlaktan kaçıp evimizin ahırına gelmiş. Babam
Otlaktan neden eve döndü bu inek? diye 6 yaşındaki kardeşime
elindeki küreği fırlattı, kafası yarıldı
kardeşimin. Annem çığlıklar içinde başındaki
eşarbı saracaktı ki babam annemi de dövdü, kardeşimi ise
ahıra gönderdi. Babam evden çıkana kadar annem kardeşimin
yanına gidemedi, sonra aldı bezi kardeşime koştu. Köyde
doktor da yoktu, olsaydı babam bizi zaten göndermezdi. Babamdan hayvanlar
için ya da bakkaldan geç geldik diye her konuda hep dayak yerdik. Kablo, sopa,
ne bulsa döverdi babam bizi. Okul zamanı geldi. Öğretmen ve muhtar
babama Kızlarını okula yazdıracaksın. dediği
için babam bizi okula yazdırmıştı. Biz her sabah okula
giderken annem bizi giydirirken babam anneme de tekme atar, öğretmenlere
de hep küfür ederdi. Annem çok çaresizdi Baban bizi evden atarsa ne
yaparız? sözüyle büyüdük biz hep. Ailesi fakirdi annemin, cebinde 10
liradan fazla parası hiç olmadı. Evlenirken anneme Bu evden
gelinlikle çıktın, ancak kefenle dönersin. demişler. 2 kız
kardeşiz, ikimiz de çok çalışkandık, ortaokulu bitirdik.
Annemin babama Kızlar okumaya devam etmek istiyor. dediği gün,
babam inşaat demiriyle annemi dövdü. Öğretmenlerimiz geldi eve Bu
kızları biz okutalım. dediler. Kapıyı onlara
açtığım için ben de dayak yedim. Babama şiddet eğilimi
olduğu için tedavi olması gerektiğini söyledi öğretmenim
ancak kapıyı vuran babam, bizi yine dövdü. Evlenme
çağımız gelince beni ilk isteyene verdiler. Ben
şanslıyım, eşim iyi birisi. 2 çocuğum var. Eşim
küçük yaştayken annesi babası ölmüş ve garip büyümüş. Ben
iyiyim, kıt kanaat geçiniyoruz işte ama kız kardeşim
acı çekmeye devam ediyor. Küçüktü kız kardeşim, amcam ve babam
karar verdi, amcamın oğluyla evlensin istediler. Kardeşim okumak
istediğini babaanneme söylemişti, babaannem babam ve amcama Bu
kız daha küçük, evermeyin. dedi. Babam gitti, dedeme dedi ki Annem ne
karışıyor baba? Biz ne karar verdiysek o. Dedem
Karışma sen! diye ayağa kalktı, babaannemi itti,
yaşlı kadının ayak bileği kırıldı.
Babam, sonuçta döve döve kardeşimi yeğeniyle evlendirdi. 2 de
ağabeyimiz var bizim. Birisi hep kurtardı bizi dayaktan. Babama
karşı gelirdi Yapma baba! diye. Ama diğer ağabeyim Biz
erkeğiz, karı gibi davranmasana! derdi diğer ağabeyime.
Kız kardeşim amca oğlumuzla evlendikten sonra
çalışmaya başladı çünkü eşi işsizdi. Bir gün
kardeşim açmadı telefonunu, aradım, üç gün ulaşamadım,
sonra duydum ki eşi dövmüş, yengemiz yani kardeşimin
kayınvalidesi elinden parasını istemiş, kardeşim
parayı vermeyince de kocası dövmüş, kardeşim intihara
teşebbüs etmiş; çok şükür kurtulmuş. Ben geç duydum.
Kardeşim eşinden, evinden kaçtı, sığınmaevine
gitti sonrasında, kaçmasına çığlıklarını
duyan komşuları yardım etmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla) Süre rica edebilir miyim
çok kısa, bitiyor.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Devamla) Teşekkür ederim.
Ancak nasıl oldu, bilmiyorum, ağabeyim ve
babam gidip almışlar. Kardeşimi tekrar telefonla
aradığımda babamların yanındaydı. Ancak büyük
ağabeyim dövüyormuş bu defa da sürekli Kocaya gittin, geri geldin.
diye. Abla, benim elimden bir şey gelmiyor, ne olur kardeşime
yardım edin, kardeşimin yaşadıkları ölüp gittikten
sonra duyulmasın, bize yardım edin.
Değerli vekiller, bu mektup yaşamın
içinden bir kesit. Bu nedenle, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi
partiler üstü bir konu olarak görelim ve kadına karşı
şiddete, kadın cinayetlerine de Dur diyelim.
Teşekkürler Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruça aittir.
Buyurun Sayın Hatimoğulları Oruç.
(HDP sıralarından alkışlar)
3.-
Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günüydü ve Dominik
Cumhuriyetinde Faşist Trujillo diktatörü tarafından katledilen
Mirabel kız kardeşlerin kanlarıyla yazmış olduğu
bir mücadele günüdür, bir tarihtir. Ben burada, Mirabel kız kardeşler
şahsında, erkek-devlet şiddeti sonucu katledilen bütün
kadınları; Hevrin Halef şahsında, savaşta
yitirdiğimiz bütün kadınları saygıyla, sevgiyle ve umutla
anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede Kadın
cinayetlerini durduracağız. dedikçe cinayetlerin
arttığını görüyoruz. Sadece son on bir ayda 358 kadın
katledildi ve son on yılda çocuk istismarları yüzde 700 oranında
artış göstermiş durumda. Peki, bunlara karşı bizler,
burada üç beş cümle konuşmak dışında, ne
yapıyoruz? İktidar açısından şu soruyu çok net
yanıtlamak isterim: Koca bir hiç. Yapılan şey, işte,
Diyanetin yaptığı bir kamu spotu. Yani kadın-erkek
eşitsizliğini daha da derinleştirmek için, elinde çayıyla,
kekiyle munis bir kadın ve bir erkekten şefkat, sevgi bekleyen bir
kadın çıka çıka spot olarak çıkabilmiş. Bu
anlayış ve bu zihniyetle kadın-erkek eşitsizliğiyle
mücadele etmeye asla imkân yoktur.
Yine, aynı biçimde, bu iktidar zamanında,
kadınların mücadele ederek bu ülkede kazanmış olduğu
haklar ellerinden tek tek alınmaya çalışılıyor. Neydi
bunlar? Şiddete uğrayan, uğrama ihtimali olan kadınlara,
çocuklara, aile bireylerine koruma sağlamayı hedefleyen 6284
sayılı Kanun. Bir diğer şey, nafaka hakkı; nafaka
hakkı konusunda şu an tartışma sürdürülüyor. Değerli
arkadaşlar, bir de yine bu iktidarın, imza atmış
olduğu İstanbul Sözleşmesinden kaçma hâlleri. Bütün bunlara
karşı, biz şunu çok net ifade ediyoruz: Kadınlar
arasında zaten yasama, yürütme ve yargıda çeşitli bölücülükler
yaratıyorsunuz; kadınlar arasında bölücülüğü bu anlamda da
yaratmayın.
Bakın Cumartesi Annelerini biz dayakla, copla
dizginleyemedik; bari Diyarbakırda, HDPnin il binası önünde
alternatif bir anne eylemi örelim. dediniz. Yine, aynı şekilde,
kadınların yasayla kazanmış oldukları hakları
ellerinden almak için Aileyi yıkan yasalardır bunlar. İstanbul
Sözleşmesi uygulanmasın. gibi, kendinize göre sivil
çalışmalar örgütlüyorsunuz. Şunu çok net bilesiniz ki: Bu
şekilde bir toplum mühendisliğiyle, burada ne kadına yönelik
şiddeti ne kadın cinayetlerini ne çocuk istismarlarını asla
engelleyemezsiniz. Bakın, şiddetsiz, eşit, adil bir toplum
talebi, bir devleti yıkmayacağı gibi kadın ve erkeğin
birlikteliğini de yıkan bir şey değil, daha güzel bir ülke
ve daha büyük, daha mutlu bir hayatı tarif eder bunlar.
Buradan biz bir öneri sunmak istiyoruz: Çaylı
kekli, kadını sadece evinde yemek yapan, hizmet eden bir özne olarak
göstermekten ziyade bir kamu spotu yapın ki kadının siyasetteki
eşit temsiliyetini yansıtsın, bir kamu spotu yapın ki bugün
uğraştığınız eş başkanlık
sistemini öne çıkarsın. Ben buradan, bu sıralarda bulunan bütün
kadınlara seslenmek istiyorum, toplumda bu mücadeleyi yürüten bütün
kadınlara seslenmek istiyorum: Eş başkanlık, eş
temsiliyet bizim siyasette vazgeçilmezimiz. demeliyiz ve biz kadınlar,
bir erkek gibi partiyi yönetebileceğimize, bu Mecliste şu kürsüyü
yönetebileceğimize dair inancımızı zerre yitirmeyelim.
İşte, değerli arkadaşlar, siyasi
fikri ne olursa olsun, ideolojik geleneği ne olursa olsun, kadın
dediğimiz ortak paydada birleşerek taleplerimizi bu şekilde
açığa çıkarmak dışında hiçbir seçeneğimiz
yoktur. Bakın, bizler, başta bu sıralardaki vekiller olmak
üzere, toplumda sesini çıkarabilme ihtimali olan kadınlar eğer
sessizliğe bürünürsek, eğer sesimizi çıkarmazsak daha çok
kadın yaşamını yitirecektir. Eğer bizler sesimizi
çıkaramazsak daha çok çocuk istismara uğrayacaktır.
Bakın, İranlı sanatçı
Füruğun bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
İranlı sanatçı Füruğ: İnsanı sessiz kalmaya
zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok
daha ağırdır. der. O hâlde, biz kadınlar, acıyı
yaşamımızın her alanında hisseden biz kadınlar,
daha çok bağırmak zorundayız; daha çok
bağırmalıyız ki herkes bizi duymalı, daha çok
bağırmalıyız ki istismara uğrayan çocukların da
sesi olabilmeliyiz, daha çok bağırmalıyız ki erkek
şiddeti, devlet şiddeti son bulsun.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giriş yapan ilk 30 milletvekilimizin tamamına yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Gürer, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
EYTlilerin yanında olduklarına ve sorunlarını
çözeceklerine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Emeklilikte yaşa takılanlar, Dernek
Başkanlığının öncülüğünde Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldiler, tüm partilere görüşme taleplerini ilettiler.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu EYTlilerle görüşme öncesinde, grup
toplantımızda Bugünü not edin. EYT sorununu çözeceğim. dedi.
İktidar EYT sorununu çözmeyeceğini açıkladı, biz
çözeceğiz. EYTlilerin kamuya zararları yoktur, anayasal
haklarını istiyorlar. EYT mağdurları yük ve maliyet olarak
nitelenemez, yirmi beş yıldır ödedikleri primlerinin
karşılığını istiyorlar. Prim ve günü tamam olan,
işsiz kalınca açlığa mahkûm olan EYTlinin sorunu mutlaka
çözülmelidir. Yaş değil, prim ve gün esaslı emeklilik
sağlanmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak EYTlilerin
yanındayız ve emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarını biz çözeceğiz.
Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çelebi
2.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, itfaiye
teşkilatlarının tek çatı altında toplanarak
çalışanlarının mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İtfaiye teşkilatı
çalışanları arasında statü, standart, özlük ve sosyal
haklar gibi birçok durumda farklılık görülebilmektedir. İtfaiye
teşkilatları tek çatı altında toplanmalıdır.
İtfaiye istatistiki tutacak merkezî bir birim
oluşturulmalıdır. Köklü bir itfaiye yönetmeliği
değişikliği yapılmalıdır. Yıpranma
hakkı doksan güne çıkarılmalıdır. İş riski
ve güçlüğü tazminatı itfaiyecilere en üst limitten verilmelidir.
İtfaiye meslek hastalıkları tanımlanmalıdır.
İtfaiye erleri en fazla 1380 ek göstergeye, itfaiye amirleriyse 2200 ek
göstergeye kadar yükselmektedir; itfaiye unvanlı tüm personelin ek
göstergelerinin 3600e çıkarılması gereklidir. Yükselme ve unvan
değişikliği sınavlarının açılması zorunlu
tutulmalıdır diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
3.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Günü çerçevesinde, ülkemizde
farkındalık ve duyarlılık oluşturmaya yönelik birçok
etkinlik düzenlendi.
Yaratılmışların en
şereflisi olan insana, hele hele kadına yönelik şiddet asla
kabul edilemez. Bizim medeniyetimiz ve inanç değerlerimizde şiddetin
yeri yoktur.
AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz günden
beri, her alanda kadınlarımızın önündeki engelleri
kaldırmak için tarihî reformlar gerçekleştirdik. Aile kurumunun
güçlendirilmesi, ülkemiz için bir gelecek meselesidir, gündelik siyasi
kaygılara alet edilmeden ele alınması gerekmektedir. Kadına
şiddeti uzun vadede önleyecek en önemli yöntem eğitimdir. Yediden
yetmişe toplumun her kesiminde yapılacak eğitim
çalışmaları artarak devam etmeli diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
4.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dün, Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Günü idi. Seçim bölgem Kocaelide
kadın kollarımızın düzenlediği ve
vatandaşlarımızın da yoğun ilgisinin olduğu
yürüyüşü Kadına karşı her türlü şiddete turuncu
çizgimizi çekiyoruz. sloganıyla gerçekleştirdik.
Kadına yönelik şiddete, istismara, tacize
ve ayrımcılığa karşı mücadeleyi bu Meclisten
başlayarak yapmalıyız.
Kadına şiddet, fizikî müdahale olduğu
gibi psikolojik şiddet şeklinde de olmaktadır. Milletimiz 28
Şubatta başörtülü kızlarımıza yapılan psikolojik
şiddeti unutmadı. Milletimiz yine bu dönemde milletin oyuyla
seçilmiş milletvekili Merve Kavakçıya Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılan psikolojik şiddeti unutmak isterken maalesef,
aynı zihniyet yirmi bir yıl sonra yine bu Mecliste hortladı.
Kadına şiddet meyline sahip zihniyetler
öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinden temizlenmelidir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yuh! Yuh!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sana yuh! Sana
yuh!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ne alakası var?
Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen
Sayın
Yalım
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Burada kadına
şiddet uygulayana Yuh! diyeceksin.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu,
buyurun.
5.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirne ilinde
Vakıflar Genel Müdürlüğünün uhdesinde bulunan gayrimenkullerin kira artışları
yapılırken hangi kriterlerin esas alındığını
Kültür ve Turizm Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Edirnede çok sayıda tarihî
çarşı bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğünden
gelen kira artış yazılarında istenen rakamlar
esnafımızı şaşırtmış ve mağdur
etmiştir; esnaftan yüzde 150yi bulan miktarlarda kira
artışı istenmiştir. İstenen artışların
kabul edilebilir bir yanı yoktur. Başka hiçbir ilde bu
artışlar yapılmamışken sadece Edirnede
yapılmıştır. Edirne, Türkiyenin Batıya açılan
kapısı, cumhuriyetin öncü ilidir ancak sizin deneme tahtanız
değildir.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoya
soruyorum: Kira artışları yapılırken hangi kriter esas
alınmıştır? Artışlar yapılırken Hazine
ve Maliye Bakanlığının açıkladığı
enflasyon rakamları dikkate alınmış mıdır?
Vakıflar Genel Müdürlüğünün başka illerde bulunan benzer
nitelikli tarihî çarşılarda yaptığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir
6.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, AK PARTİ
iktidarının 82 milyonun sorun ve taleplerini görmezden geldiğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜRK-İŞin yaptığı
araştırmaya göre bugün Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin
sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması
gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık
sınırı 2.102 TL. Gıda harcamasıyla birlikte elektrik,
su, doğal gaz faturaları; giyim, kira, ulaşım, eğitim,
sağlık gibi zorunlu diğer aylık harcamaların toplam
tutarı yani yoksulluk sınırı 6.849 TL olarak
hesaplanmıştır. Peki, bu iktidarın asgari ücretle
çalışanlara reva gördüğü maaş ne kadar? Sadece 2.020 TL.
İşte, bu tabloyla üretime, istihdama dayalı ekonomi modeli yerine
ülkeyi tüketime, ithalata, faizciliğe mahkûm eden, eğitimi çökerten,
ekonomik darboğazda olan vatandaşın sorunlarını
öncelemeyen AK PARTİ iktidarı ülkemizin, 82 milyonun sorun ve
taleplerini görmezden gelmektedir. Tüm
başarısızlıklarına gerekçeler üretmekten başka
bir çaba içerisinde değildir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Ceylan
7.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Çanakkale ili Eceabat ilçesi TMO
ofisinin kapatılması durumunda üreticinin zor durumda
kalacağına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
2015 yılından itibaren TMOnun bazı bölgelerdeki ofislerinin
kapatılacağı yönündeki söylentiler Gelibolu
Yarımadasında tarım yapan çiftçileri
kaygılandırmaktadır. Ofisin Eceabattaki birimlerinin
kapatılma gerekçesi olarak zaman zaman Ofisin ilçeden
yaptığı alımların miktarının düşük
olması ifade edilmektedir. Kurumun silo ve ambarlarının
bulunduğu Eceabattaki arazisinin yaklaşık 28 dekar olduğu
ve özelleştirileceği söylentileri gerçek midir? Bu durum gerçek ise
üretici hem artan girdi maliyetlerine katlanacak hem de nakliye sorunu ve
maliyetiyle karşı karşıya kalacaktır; bunun
yaratacağı ekonomik mağduriyet bölge üreticisini zor durumda
bırakacaktır. Zaten, Ofis kış aylarında kapalı
durumdadır. Alımların sürdüğü takvim içerisinde Ofisin ilçe
merkezinden alımlarına devam etmesinin sürdürülmesi bölgedeki
üreticilerimizin korunması noktasında son derece önemlidir. Bu
konudaki çalışmalar ne aşamadadır?
BAŞKAN Sayın Tanal
8.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, icra ilanlarının yerel
gazetelerde yayımlanması zorunluğunun
kaldırılmasının yerel basını zor durumda
bırakacağına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türk basını yargı reformunun ikinci
paketini endişeyle bekliyor çünkü pakette, İcra ve İflas Kanunu
ilanlarının gazetelerde yayınlanmasını kaldıracak
olan düzenlemeler de yer alacak. Bu düzenlemenin hayata geçmesi, artan
maliyetler nedeniyle zaten zor günler geçiren basın için felaket olur,
özellikle yerel gazete diye bir şey kalmaz. Bakın, sadece bir
yılda 200'ü aşkın yerel gazete ve televizyon kapandı. Resmî
ilan yayınlama haklarını ellerinden alırsanız yerel
gazeteler ayakta kalamaz. Sayın Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanına
sesleniyorum: Bürokratlar danışmanlarınızı, danışmanlarınız
da sizi yanıltıyor. İcra ve iflas ilanlarının
gazetelerde yayınlanma zorunluğunun kaldırılması
tasarruf anlamına gelmez, ihaleleri mafyaya peşkeş çekersiniz,
basını bitirirsiniz, işsizler ordusuna yenilerini eklersiniz.
Resmî ilanlardan elde edilen gelirler kamuya geri dönüyor. Vergileriyle,
Basın İlan Kurumu kesintileriyle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Adıgüzel...
9.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Burgazadada
yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem olan Burgazadadaki
vatandaşlarımız yaşadıkları sorunlara ne
yazık ki muhatap bile bulamıyor. İlk olarak, Adalılar uzun
yıllardır Burgazadada hizmet veren postanenin kapatılmasından
dolayı ciddi bir mağduriyet yaşıyorlar. Görevi kamu hizmeti
sağlamak olan bir kurumun Kâr etmiyoruz. gerekçesiyle
kapatılması kabul edilemez. Kaldı ki Adalar Belediyesinin
Postane için yer tahsis edelim. demesine rağmen postanenin
kapatılmasında ısrarcı olunması, Adalıların
siyasi tercihlerinin iktidar eliyle cezalandırılması
anlamına gelmektedir.
İkinci konu ise Burgazadadaki okul sorunu. En
temel insan hakkı olan eğitime erişim ne yazık ki
diğer bölgelerde olduğu gibi, İstanbulun göbeğinde de
kanayan bir yara. Bilindiği üzere, Burgazadadaki ilkokulda 1, 2, 3 ve
4üncü sınıflar aynı sınıfta okumaktadır.
Çocukların nitelikli bir eğitim almamasından şikâyetçi olan
veliler, birleştirilmiş sınıf uygulamasından
vazgeçilmesini talep etmektedir. Ben buradan Eğitimde çağ atladık.
diyen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal...
10.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, öğretmenlerin 24
Kasım Öğretmenler Gününü kutladığına ve her yıl
öğrenci sayısı artarken atanan öğretmen
sayısının niçin azaldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz pazar Öğretmenler Günüydü.
Öğretmenlerin kadrolu sözleşmeli ücretli diye
ayrılmadığı, 3600 ek göstergelerinin verildiği, ekonomik
sıkıntılarının giderildiği, hak edilen
değerin verildiği, mobbinge maruz kalmadığı, atama
bekleyen öğretmenlerin öğrencilerine kavuştuğu bir Türkiye
dileğiyle, başta anne babam olmak üzere, tüm öğretmenlerin
Öğretmenler Gününü kutluyorum ve Millî Eğitim Bakanına
soruyorum: 2012de 56.102 öğretmen ataması yapılmışken
yıllar içinde bu sayı düşerek 2018de 27.239 öğretmen
atanmıştır. Öğrenci sayısı artarken niçin atanan
öğretmen sayısı azalmaktadır? FATİH Projesine
ayırdığınız 8,5 milyar lirayla 100 bin öğretmen
atayabilecekken niçin bunu yapmadınız zira bu para resmen çöpe gitti.
Taşımalı eğitimde yaşanan sıkıntılara
rağmen, 2020 yılında taşımalı eğitime ayırdığınız
4,5 milyar lirayla kapatılan 17 bin köy okulunu açıp bu okullara
atama bekleyen öğretmenleri atayabilecekken bunu niçin yapmıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Bulut
11.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, ülkede yaşanılan
işsizlik sorununa ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, gerçek işsiz sayısının 8 milyon kişiyi
bulduğu ülkemizde vatandaş evine ekmek götürememekte, işi
olanlar da ayın sonunu zar zor getirmektedir.
Hazine ve Maliye Bakanlığının bu
yılın başında vadettiği 2,5 milyon yeni istihdam sözü
ise lafta kalmıştır. Vatandaşlar iş bulmak için
çaresizce İŞKUR kapılarını
aşındırmaktadır.
2005te 918 bin olan kayıtlı işsiz
sayısı, 2019da 4 milyon 417 bine kadar
çıkmıştır. İŞKURun Toplum Yararına
Programında 2018 yılında 350 bin, 2019 yılı ocak-mayıs
dönemlerinde 190 bin kişi yararlanmıştır. Ancak program
süresinin en fazla dokuz ay olması nedeniyle vatandaşlar üç ay
işten çıkartılmakta, yeni bir programdan yararlanmak için üç ay
beklemektedir. Programdan en fazla yirmi dört ay yararlanabilen
vatandaşlar, bu sürenin sonuna geldiğinde yeniden işsizlik
mücadelesine girmektedir. İşsizlik mücadelesi için bu program
yaygınlaştırılmalı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
12.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 23 Kasım Dersim Mebusu
Hasan Hayri Beyin idam edilişinin 94üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, 1920-1923 yıllarında Dersim Milletvekili olan Hasan
Hayri Bey, İsmet İnönünün Lozan görüşmeleri esnasında
Mecliste yer alan Kürt mebuslardan Lozana Türk ve Kürt halkının
birlik ve beraberlik içerisinde yaşadıklarına dair bir telgraf
çekmelerinin istenmesi üzerine bu telgrafa imza atmış ve yine talep
üzerine Meclise yerel kıyafet giyerek gelmiştir. Ancak Hasan Hayri
Bey özellikle Koçgiride Topal Osmanın uyguladığı
kırım, tecavüz ve yağma uygulamalarına karşı
durup bu vahşeti Mecliste teşhir ettiği için Hükûmetin
düşmanlığını kazanmıştır. Hasan Hayri
Bey, 1923te biten milletvekilliği görevinden sonra da siyasetle
uğraşmış ve bölge halkının çeşitli hak ve
taleplerini dile getirmiş olduğu için Hükûmetin
düşmanlığından kurtulamamıştır. Bu durumun
sonucu olarak istiklal mahkemelerinde, bugünlerde de çok bildiğimiz
suçludan suça gitme, suç uydurma yöntemiyle cezalandırılarak 23
Kasım 1925te -ilginçtir ki yerel kıyafetle Meclise gelmesi de gerekçe
gösterilerek- 44 yaşında idam edilmiştir. Bu Meclisin bir üyesi
ve Dersim halkının vekili olan Hasan Hayri Beyi saygıyla
anıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
13.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününün
ülkemizde ve dünyada kadına yönelik şiddetin önlenmesine,
kadının haklarının korunup geliştirilmesine ve
sorunlara karşı duyarlı olunmasına zemin teşkil
etmesini temenni ediyorum. Kadına yönelik işlenen her türlü
şiddet, insanlığa karış yapılan en büyük suçtur.
Teşkilat mensuplarımız ve Mersinli hemşehrilerimizle birlikte
dün meydanlarda bir kez daha kadınlara yönelik işlenen her türlü
şiddete Dur! dedik. Hayatın her anında
varlıklarını yanımızda hissettiğimiz değerli
kadınlarımıza herkesin gerekli sevgi ve saygıyı
göstermelerini; tüm kadınlarımızın mutlu,
sağlıklı ve sevgi dolu bir dünyada hiçbir şiddete maruz
kalmadan yaşamalarını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
14.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 25 Kasım Başbuğ
Alparslan Türkeşin doğumunun 102nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 25 Kasım 1917, Türk
dünyasının son Başbuğu, Başbuğumuz Alparslan
Türkeşin 102nci doğum yıl dönümüdür. Başbuğumuzun
102nci doğum yıl dönümünü kutluyorum.
Milyonlarca ülkücü Türk genci yetiştiren,
komünistlerin Türkiye'de her şeyi hallettik ama Alparslan Türkeşin
komandolarını aşamadık. dediği Başbuğumuz,
Türk gençliğine yapmış olduğu bir seslenişte Ben,
sizleri Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, adalette
yarışa, yoksullukta savaşa; kısacası hak yolu, hakikat
yolu, Allah yoluna çağırıyorum. diyen Başbuğumuzu
rahmetle, minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Filiz
15.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 22 Kasım Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfının kurucusu Prof. Dr.
Turan Yazganın vefatının 7nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta, 22 Kasım, Türk
dünyasının hizmetkârı, ömrünü Türk kültürüne, tarihine ve
medeniyetine adamış değerli dava ve ülkü adamı, Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfının kurucusu Profesör
Doktor Turan Yazganın vefatının 7nci yıl dönümüydü.
Saygı ve rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun.
Turan Yazgan, Türk dünyası idealini
yaşatan Gaspıralı İsmailden sonra okullar açarak Türkçe
konuşup Türkçe düşünen nesiller yetiştirmeye kendini
adamıştır. Türk dünyasında FETÖnün okullar
kurmasının ardında büyük tehlikeler
yattığını açıkça beyan eden ilk yürekli sesti; bu
yüzden de FETÖ, Turan Hocamızın eğitim faaliyetlerinin bu
coğrafyada sonlandırılması için bütün imkânları
kullanmış ancak başarılı olamamıştır.
Türk Dünyası Çocuklar Şöleni, Türk dili eğitiminin
yaygınlaştırılması gibi büyük işlere ve
sayısız eserlere imza atan Turan Yazgan Hocaya tekrar Allah'tan rahmet
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ödünç
16.-
Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 18 Kasım millî halterci Naim
Süleymanoğlunu vefatının 2nci yıl dönümünde rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Naim Süleymanoğlu Bulgaristandan ülkemize göçmen olarak
geldi, aziz milletimizin yüzünü ak etmek için var gücüyle
çalıştı, ülkemizi temsil ederek rekorlara imza attı.
Halterde ülkemizi en yüksek seviyelere çıkaran ve bütün zamanların en
iyi haltercisi olarak kabul edilen Naim Süleymanoğlu, milletimize
armağan ettiği altın madalyalar ve dünya rekorlarıyla
gönüllerde taht kurmuştur. Sahip olduğu spor ahlakı ve millî
duruşuyla bütün Türk milletinin saygısını, sevgisini
kazanmıştır.
Tam 46 kez dünya rekoru kırdı. Kendi
ağırlığının 3 katını kaldıran
halterci olarak tarihe geçen Türk halterinin efsanevi ismi Naim
Süleymanoğlunu, vefatının -18 Kasım 2019 tarihi
itibarıyla- 2nci yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
Bu aziz millet seni unutmayacak büyük şampiyon
Cep Herkülü.
BAŞKAN Sayın Şeker
17.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, yargının
istismarına devam edildiğine ve gerçeklerin
cezalandırılamayacağına ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yargı, iktidarın sopası olarak
istismar edilmeye devam ediliyor. Sinopta nükleer santrale karşı
toplanan, mücadele veren ve ÇED toplantısına katılmak isteyen
vatandaşlar orada toplantıya alınmamışlardı.
Doğayı savunan, orada kesilen 650 bin ağacın ve orada
yaşayan canlıların hakkını savunan bu kişilere
karşı dava açıldı ve bu davada, maalesef, bu
vatandaşlarımız, doğaya sahip çıkan vatandaşlarımız
yargılanacak. Bu nükleer santralden kilovatsaati 13,5 dolar sente elektrik
almak zorunda bırakılacak Türkiye. Bu, rüzgâr ve güneş enerjisi
santrallerine göre 4 kat daha pahalı. Bunun bedelini
çocuklarımız ödeyecek.
Gizli tanık üzerinden kumpas davaları
devam ediyor ve itirafçı bu gizli tanıklar üzerinden davalar devam
ederken bunları yazan gazetecilerden Erk Acarer de bu konuda bir davaya
muhatap edildi. Gerçekleri yazanları cezalandırma çabası devam
ediyor. Gerçekler cezalandırılamaz.
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
18.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe
ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Dün, Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Günüydü. Kadın kuruluşları yurdumuzun dört
bir yanında etkinlikler düzenledi ve Yaşasın kadınlar!
denildi ama Taksimde şiddet gördüler. Şiddetin önlenmesi için biz
kadınların talepleri çok net: 6284 sayılı Yasa ve
İstanbul Sözleşmesi tam anlamıyla uygulansın ki
kadınlarımız yaşasın diyoruz.
Biz diyoruz ki: Yasayı uygula, kadını
yaşat çünkü kadınlar Ölmek istemiyoruz. diye çığlık
atıyor. Kadın cinayetlerini durdurmak için süregelen bu ataerkil
düzeni bozalım diyoruz. Neden mi? Çünkü kadına şiddeti hak
görenlerle yaşamak ve bunu kabullenmek bir ülkenin geri kalmışlıkta
ısrar etmesinden başka bir şey değildir. Kadını
birey olarak görmeyen bu karanlık zihniyetten ancak kadınlar ve
erkekler birlikte hareket ederek kurtulabiliriz diyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım, yalnız
Sayın Gaytancıoğlunun on beş saniyesini demin
aldınız, on beş saniyenizi ona ekleyeceğim ben.
Buyurun.
19.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, HGS geçiş ihlali
cezalarının zamanında tebliğ edilmemesi nedeniyle
yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Sayın Ulaştırma Bakanına özellikle
seslenmek istiyorum: Şu anda tüm muhtarlıklarımıza, 52 bin
muhtarlığımıza, vatandaşlarımızın 2018
yılına ait -Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım yani bir yılı
geçmiş- HGS para cezaları gelmektedir bir yıl sonra, on iki ay
sonra; on üç, on dört, on beş ay sonra. Hatta buna bir de 4 kat da gecikme
cezası ekleniyor. Hem görevinizi yapmıyorsunuz hem de 4 kat
fazlasıyla vatandaşı cezalandırıyorsunuz. Bu
uygulamanın bir an önce düzeltilmesi, en azından cezaların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
Yok.
Sayın Bayraktutan
20.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin Devlet Hastanesindeki
anjiyo ünitesi eksikliğinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği üzere Siyasal iktidar
sağlıkta devrim yaptı. deniyor ama benim seçim bölgem
Artvinde, Artvin Devlet Hastanesinde ne yazık ki bir anjiyo ünitesi
olmadığı için en ufak bir kalp krizi geçiren bir kişiye
hastanede müdahale yapılamıyor. Sevk diye bir olay var; Artvine
iki saat uzaklıkta olan ya Rizeye ya Trabzona veya Erzuruma hastalar
sevk ediliyor. Ne yazık ki Artvinli yollarda ölüyor. Bu konuda bugüne
kadar yapmış olduğumuz bütün girişimler başarısız
kaldı. Kalp krizinde dakikaların, hatta saniyelerin bile önemli
olduğu bir ortamda, iki-iki buçuk saatlik yolda bir ambulansta
insanların öldüğü gerçeğini ne yazık
değiştiremiyoruz.
Buradan siyasal iktidara sesleniyorum: Artvinde
Devlet Hastanesinde veya diğer ilçelerdeki hastanelerde en azından
bir anjiyo ünitesinin kurulması için gerekli girişimlerin
yapılmasını, Sağlık Bakanlığının
bu konuda gerekli tedbirleri almasını Artvinli istiyor. Artvinli
yollarda ölmek istemiyor. Bu sorunun ne kadar önemli olduğunu bu kentte
yaşayan insanlar biliyor. İnsanımızın yollarda ölmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akay
21.-
Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Akayın, 24 Kasım
Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
AHMET AKAY (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; medeniyetimizin
inşasını, Anadolu direnişinin ruhunu sağlayan,
geçmişin öğreticisi ve geleceğin kurucusu öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü 24 Kasım Pazar günü bütün yurtta coşkuyla
kutladık. Bir eğitimci olarak belirtmek isterim ki öğretmenlik
kadim bir meslektir. Öğretmenlik, bir meslek olmanın yanında
kişiye şahsiyet ve yön duygusu veren, millî ve manevi değerleri
kazandıran, zihni ve ruhu biçimlendiren, kutsiyeti olan bir iştir.
Öğretmenlik, medeniyetimizin yetiştirdiği büyük dava adamı
Nurettin Topçu'nun ifade ettiği gibi, cephede savaşmaktan daha
değerli bir meslektir. Öğretmenlik, Fatih Sultan Mehmet'i cihanda
manevi olgunluğa ulaştıran, âlimin atının
ayağından sıçrayan çamuru bile şeref olarak gören Yavuz
Sultan Selim'i yetiştiren bir mesleğin adıdır.
Öğretmenlik, medeniyetimizi inşa eden ve ihyasına katkı
sağlayan, daha güçlü ve daha müreffeh bir ülke için, ülkemizi muasır
medeniyetler seviyesine çıkarmak için nesilleri ilim, irfan, güzel ahlak
ve bilgiyle donatarak, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller
yetiştiren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu
22.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, Arnavutlukun
başkenti Tiranda meydana gelen deprem nedeniyle Arnavutluk halkına
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Arnavutlukun başkenti Tiranda bugün sabah
saatlerinde en az 6 kişinin hayatını kaybetmesine ve 200e
yakın kişinin de yaralanmasına sebep olan 6,4 şiddetindeki
deprem dolayısıyla Arnavutluk halkına geçmiş olsun
dileklerimi sunuyorum.
Yine aynı elim hadisede 20 Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşımızın kaldığı otelin çöktüğü
haberi üzüntümüzü katlamış, hepimizi korkutmuştur. Ancak,
Arnavutluk Büyükelçimiz Sayın Ahmet Yörük Beyefendinin 20 Türk
vatandaşımızın hepsinin
kurtarıldığını belirten açıklaması
yüreklerimize su serpmiştir.
Bu vesileyle Arnavutluk halkına ve
vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun dileklerimi sunuyor,
daha büyük bir felaketin yaşanmamasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çepni
23.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Kocaeli ili HDP il ve ilçe
binalarına polis tarafından düzenlenen baskınlarda
gözaltına alınanların serbest bırakılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Bugün yine HDP örgütlerine operasyonlarla güne
başladık. Kocaeli Gebze il ve ilçe parti binalarımız polis
tarafından basılarak dağıtıldı; yetmedi,
binamıza bayrak asıldı. Bayrak, bir kez daha
zorbalığın, kanunsuzluğun örtüsü hâline getirilmiş
oldu. Baskınlarda 30a yakın partilimiz gözaltına
alındı. HDPye, kadınlara, emekçilere, demokrasi güçlerine
saldırılar iktidarı yok olmaktan kurtaramayacaktır. Zalimin
zulmüne karşı kazanan, mutlaka, direnenler olacaktır.
Gözaltında olanlar derhâl serbest bırakılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Sümer
24.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Asgari Ücret Tespit Komisyonu masasına
oturacak Hükûmet ve işveren temsilcilerine 2020 yılı için
yaşamayı sağlayacak bir asgari ücretin tespit edilmesi
gerektiği konusunda seslenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2020 yılında
geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantısını 2
Aralık Pazartesi günü yapacak. Dünyada asgari ücretler hane halkı
dikkate alınarak belirlenirken Türkiye'de sadece işçinin kendisinin
geçimine göre hesaplama yapılmaktadır. TÜİK verilerine göre,
geçen yıl bir işçinin aylık geçim tutarı 2.213 TL tespit edilmişti.
2019 yılı için verilen asgari ücret bunun bile altında kalarak
2.020 TL olarak belirlenmişti. Türkiye'de 14 milyon işçinin
yaklaşık 10 milyonu asgari ücretle çalışmaktadır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu
masasına oturacak Hükûmet ve işveren temsilcilerine sesleniyorum:
İşçilerin yararına olacak her şey ülkemizin ve hepimizin
yararına olacaktır. Yaşanabilir bir ülke yaşanabilir bir
asgari ücretle mümkündür. Gelin, bu krizin faturasını en fazla ödeyen
emekçileri biraz olsun güldürelim, 2020 için yaşanabilir bir asgari ücret
tespit edelim.
BAŞKAN Sayın
Başevirgen
Yok.
Sayın Gökçel
25.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, AKP döneminde parası olana
sağlık parasıza zulüm sisteminin devam ettiğine ve
hastaneler büyüdükçe sağlık hizmetlerinin küçüldüğüne
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP döneminde, parası olana sağlık,
parasıza zulüm sistemi devam ediyor. Adı şehir yeri bayır
Mersin Şehir Hastanesine gidebilmek için kilometrelerce yol tepen
vatandaş randevu alabilmek için de perişan oluyor. Büyüklüğüyle,
katlarıyla, heybetiyle övündüğünüz Şehir Hastanesinde sadece 1
hematoloji uzmanı var. Hastalar dâhiliyeye kayıt yaptırmak
zorunda, dâhiliye hastayı hematolojiye sevk etmeli fakat eski Türkiye'de
değiliz ya bir sevkle randevu alınamıyor, vatandaş 182yi
aramak zorunda. 182, on beş gün içinde hematoloji randevusu veremiyor
çünkü yalnızca 1 doktor var; on beş günden sonraya da randevu
veremiyor çünkü yetkisi yok. Vatandaş haklı olarak tepki gösteriyor,
hastane büyüdükçe sağlık hizmetleri küçülüyor.
BAŞKAN Sayın Aycan
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, dün Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günüydü. Kadına yönelik
şiddet dünya genelinde yaşanan bir sorundur. Ülkemizde de kadına
yönelik şiddet bir türlü önlenememektedir. Kadınların yüzde 35i
hayatlarının bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete ya da
cinsel saldırıya uğramaktadır. Türkiye'de de 2019
yılında ilk on ayda 390 kadın cinayeti işlenmiştir.
Cinayetlerin yüzde 50si eş veya eski eşler tarafından
işlenmiştir. Öfke kontrolü olmayan bir toplum hâline geldik.
Bahanelerin arkasına sığınmadan kadına yönelik her
türlü şiddeti önlemeliyiz. Erkek adam kadına şiddet uygulamaz
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya
27.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, 2018 yılı
vergi rekortmenlerinin yayımlandığı mükellef listesine
giren ilk 100 kişinin 57sinin isminin kamuoyundan neden gizlendiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, Gaziantep ilimizde önemli yatırımlar yapmış,
bölgemiz ve ülkemize büyük katma değer sağlayan birçok iş
insanımız hem kazanıyor hem kazandırıyor hem devlete
vergi ödüyor hem de millete iş imkânı sağlayarak çok önemli bir
vatandaşlık görevini gururla ve onurla yerine getiriyor. Bu köklü
aileyi ve sanayicilerimizi kutluyorum.
Ancak geçtiğimiz günlerde 2018 yılı
vergi rekortmenlerinin yayınlandığı mükellef listesine
giren ilk 100 kişinin 57sinin ismini kamuoyundan gizlemesinin
amacını anlamış değiliz. İlk 10da 1inci, 2nci
ve 10uncu isim gizli. Önceki seneler iş insanları için vergi
rekortmenleri listesine girmek gurur verici, onur duyulan bir durumken artık
bu isimlerin gizlenmesi hem kamuoyu nezdinde hem de bizlerde Şaibeli
isimler mi listeye girdi? sorusunu akıllara getirmektedir. Listede ismi
açıklanan vergi rekortmeni iş insanlarımıza ülkeye
kattıkları katma değerlerden dolayı teşekkürü bir borç
bilir, bu gururlu ve onurlu tablodan ötürü kendilerini tebrik ederim.
İsmini gizleyen vergi rekortmenlerine de
üzerlerindeki şaibeyi kaldırmaları adına buradan
çağrıda bulunuyorum: İsimlerinizi bu gurur duyulan tablodan
neden gizliyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Bülbül
28.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Bozdoğan Belediyesinin
çalışanlarını işten çıkarma
dışında tasarrufa gidebileceği başka
harcamasının olup olmadığını ve yapılan
haksız işten çıkarmaların vicdanları
sızlatıp sızlatmadığını Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Dün Bozdoğan Belediyesi Meclis
toplantısında Belediyenin içinde bulunduğu mali durum nedeniyle
maliyeti yüksek olan kadrolu işçilerin tamamının veya bir
kısmının belirsiz süreli hizmet akitlerinin feshedilmesi
konusunda karar alınmıştır. Bugün ise yaklaşık
500 kişiyi etkileyecek 93 kadrolu emekçinin 27 Aralıkta toplu olarak
işten çıkarılacakları yazısı iş yeri sendika
temsilcisine Belediye Başkanı imzasıyla tebliğ
edilmiştir.
Sayın Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanına sormak istiyorum: Çalışanları işten
çıkararak tasarrufa gidileceğini iddia eden Belediyenin tasarrufa
gideceği başka harcaması yok muydu? İtibardan tasarruf
etmiyoruz. diyen siyasi iktidarın tasarruf önlemi emekçilerin
maaşı mı olacak? Maliyet giderlerinin arttığı,
çocukların okula gönderildiği bu dönemde yapılan haksız
işten çıkarmalar ailelerin yaşamını altüst edecektir.
Bu durum vicdanlarınızı sızlatmıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ali Muhittin
Taşdoğan
Yok.
Sayın Ayhan Erel
29.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 25 Kasım Başbuğ Alparslan
Türkeşin doğumunun 102nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Ben Türk milletini,
sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye; rüşvet ve
hileyle çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlaktan mahrum bir
hürriyete; tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya
çağırmıyorum. Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlak ve
faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe,
kardeşliğe; kısacası hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna
çağırıyorum. Ne yaptımsa bilerek, isteyerek yaptım,
Türkiye ve Türk milleti için yaptım. Milliyetçiliği suç olarak kabul
ediyorsanız ölünceye kadar bu suçun faili olacağım. Mevzu
vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün. diyen, Türkün son
Başbuğu Alparslan Türkeşi 102nci doğum yıl
dönümünde rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşdemir
30.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, cezaevlerinde her
türlü hak ve hukukun devre dışı bırakılarak tutsaklara
esir muamelesi yapıldığına ilişkin
açıklaması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son dönemlerde cezaevlerinde her türlü hak, hukuk
devre dışı bırakılarak tutsaklara resmen esir
muamelesi yapılıyor. Tutsakların bu müdahalelere karşı
yaptıkları suç duyuruları işleme alınmıyor,
üstelik tutsaklara disiplin cezası veriliyor. Spor, atölye ve sohbet gibi
aktiviteler uydurma gerekçelerle engelleniyor, koğuş araması
adı altında tutsakların eşyaları
dağıtılıyor. Cezaevinde benzer bir uygulamaya
yaptıkları itiraza cezaevi müdürü tarafından Elimde olsa kafanıza
sıkardım. denilerek tutsaklar tehdit edilmiştir.
Dolayısıyla tutsakların can güvenliği tehlikededir.
Yine Patnos Cezaevinde hak ihlali had safhada. Hasta
tutsaklar sevk edilemiyor. Son bir ayda 2 kişi yaşamını
yitirdi. Vedat Kalın isimli hasta tutsağın sevki tüm
müdahalelerimize rağmen, maalesef, yapılamıyor. Yine su sorunu
gerçekten yılan hikâyesine döndü. İdarenin bile Lağım
kokuyor. dediği suyu tutsaklar içmek zorunda kalıyor, bundan
kaynaklı ciddi sağlık sorunları yaşanıyor.
Türkoğlu Cezaevi de sık sık
işkenceyle gündeme geliyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 30 milletvekilimizin
söz talebi karşılandı. Şu an sisteme giren 17
milletvekilimiz daha var, onların da söz taleplerini
karşılayacağım ama ondan sonra İç Tüzük 60a göre bugün
bir daha söz vermeyeceğim.
Sayın Arkaz, buyurun lütfen.
31.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 25 Kasım Başbuğ
Alparslan Türkeşin doğumunun 102nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
25 Kasım 1917de dünyaya gelen, ömrünü
ülkülerine adayan, varlığını Türk milletinin bekasına
ve devamlılığına harcayan, fani hayati mücadeleler içinde
geçmiş, seksen yıllık yaşamında zorluklardan asla
yılmamış; derecesi, seviyesi ve boyutu ne olursa olsun hiçbir
tehditten korkmamış; inandığı doğrulardan,
tertemiz hedeflerinden taviz vermemiş; Türk siyasetine yeni bir soluk,
yeni bir yorum ve yeni bir vizyon getirmeyi başarmış olan fikir
ve dava adamı, Türk dünyasının lideri, Milliyetçi Hareket
Partisi Kurucu Genel Başkanımız, Başbuğumuz Alparslan
Türkeşin 102nci yaşı kutlu olsun.
Aklımızdasın, gönlümüzdesin,
rehberimizsin. Ruhun şad, mekânın cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
32.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Niğde ili Çiftlik ilçesinin
meslek yüksekokuluna kavuşmasının ilçenin gelişmesinde
önemli rol oynayacağına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Doğduğum topraklar olan Niğde Çiftlik
ilçemizde meslek yüksekokulu bulunmuyor. Bölgenin dağlık olması hasebiyle
tarım ve sanayinin gelişmediği ilçemizde bir meslek
yüksekokulunun bulunması ilçe ekonomisine ve ilçenin gelişmesine
doğrudan katkı sağlayacaktır.
Malumunuz olduğu üzere, meslek yüksekokulu bir
ilçenin gelişmesinde çok önemli bir role sahiptir. Meslek yüksekokulu hem
ilçenin sosyalleşmesine, kültürel alışverişin
artmasına hem de yüksekokula yönelik yatırımların ilçeye
gelmesine vesile olacaktır. Çiftlik halkımız da ilçelerinde bir
yüksekokulun derhâl faaliyete geçmesinin özlemi ve beklentisi içindedir.
Çiftlikin yüksekokuluna kavuşması için ilçe belediyemiz üzerine
düşeni yerine getirmeye hazırdır. Bu konuda gereken
çalışmaların ortaya konulmasını rica ediyor, konuyu
ilgililerin dikkatine sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ünsal
33.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, Konya ilinde 24 Kasım
Öğretmenler Günü etkinliğinde Konya Valisinin öğretmen
sandığı gazeteciye yönelik ifadelerine ilişkin
açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Evet, arkadaşlar, dün Konyada Öğretmenler
Günü için bir program düzenlendi fakat bu programdan, oradaki konuşmadan
bahsetmeden önce bir şey söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir gün Pir Sultan
yanında müridi Hızır Paşayla oturuyor. Hızır
Paşa diyor ki: Mürşidim, yeter artık, ben İstanbula saraya
gideceğim. Yalnız, Pir Sultan diyor ki ona: Hızır, sen
gidersin ama adam olamazsın. Günler geçiyor, Hızır Paşa
Sivasa Vali oluyor, geliyor, Pir Sultanı astıracak ama Pir Sultana
diyor ki: Bak, Vali oldum Hocam. Pir Sultan da ona Ben sana vali olamazsın
demedim, adam olamazsın dedim. diyor.
Değerli arkadaşlar, bir şehrin valisi
de kendinde büyük bir hak görerek öğretmen sandığı bir
gazeteciyi azarlıyor. Bu olaya maruz kalan kişinin öğretmen
değil de gazeteci olması bu olayın çıkışı
değildir. Aynı vali 14 Ocak 2019da Konyanın ekonomisi için
Konyaya gittiğimde de bana randevu vermedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu...
34.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, vatandaşın
gerçek gündemi işsizlik, yoksulluk iken gündem sahteciliğinin
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ülkemizin gerçek sorunlarını
hasıraltı edip sahte gündem imalatı yapan bir avuç zavallı
ve kaderini bunlara bağlayacak kadar alçalabilenlere sesleniyoruz: Ülkenin
her yeri yangın yeri, bırakın artık gündem
sahteciliğini. Vatandaşımızın gerçek gündemi
işsizliktir, yoksulluktur, siftahsız iş yeri kapatan esnafın
durumudur, oğluna pantolon alamadığı için intihar eden babalardır,
parasızlıktan eşini pazar alışverişine
çıkaramayan kocalardır. Çığ gibi büyüyen
işsizliği iş gücüne katılım artışı
diye çarpıtmakla, zamları güncelleme diye ambalajlamakla artık
milletimizi daha fazla kandıramazsınız. Her suçu örtbas edecek, sahte
gündem imal edecek araçları ve tetikçileri bugün kumanda edebilirsiniz ama
bunun yarını olmayacak. Bu gerçeği görün ve buna göre hizmet
edin.
BAŞKAN Sayın Yüceer
35.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününü yine yasaklarla, engellemelerle, kadın cinayeti haberlerinin
gölgesinde geride bıraktık. Birçok ilimizle beraber dün, Taksimde
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününde Erkek şiddeti, yoksulluk, kriz değil yaşamak
istiyoruz. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. Kadına
şiddete hayır! diyen kadınlara plastik mermi ve biber
gazıyla saldırıldı.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününü yasaklayanların
Kadına şiddete hayır. diye yürüyen kadınlara
saldıranların konuşacak, savunacak bir şeyi olamaz. Bu,
aslında iktidarın kadın sorununa bakışını ve
duyarsızlığını gösteriyor. Anlaşılan,
kadın sorunları, özellikle şiddet sorunu konusunda bir arpa boyu
yol katedilmediği gözlerden saklanmak isteniyor. İktidarın
görevi sarayda Kadınlar haklarını arayabiliyor. deyip gerçekte
ise hakkını arayan kadınlara Ölmek istemiyoruz. diyen
kadınlara yasaklarla, şiddetle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ersoy
36.-
Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
25 Kasım günü, her yıl Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak
anılıyor. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu
yaptığı bir açıklamada 2019da öldürülen kadın
sayısının 299 olduğunu ve faillerinin yüzde 95inin eş
ya da akraba olduğunu söyledi. Bu şiddetin önlenmesi için toplum
olarak her alanda topyekûn mücadele edilmesi şart olmuştur. Aileden
başlayıp okul, sosyal medya, diziler ve hayatın her yerinden
şiddeti çıkaracak çalışmalara öncelik vermeliyiz. Sadece
kanun ve yasalarla sonuca ulaşamayacak bu sorunumuzun toplumsal bilincin
artırılmasıyla aşılabileceği aşikârdır.
Son olarak aramızdan ayrılan
kadınlarımızı rahmetle anıyor, başta kadına
olan şiddet olmak üzere her türlü şiddeti kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
37.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, zor durumda olan zeytin
üreticisinin gerekli zirai mücadelenin yapılmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son sekiz yıldır Edremit Körfezinde
zeytin sineğine karşı havadan ilaçlama Balıkesir Belediyesi
tarafından yapılırken bu sezon, üreticilerin yoğun
isteğine rağmen, bütçe yetersizliği gerekçesiyle ilaçlama
yapılmamış, zeytin sineğiyle yeterince mücadele
edilmemiş ve zirai zararlılardan zedelenen zeytinlerden elde edilen
zeytinyağlarının asit oranı yükselmiş, kalitesi
düşmüş, dolayısıyla da üretici yüzde 25-30a varan oranda
zarar görmüştür. Ayrıca bu yıl elde edilen düşük asit
oranlı sızma zeytinyağı üretimi çok sınırlı
miktarda kalmıştır. Zeytin üreticisinin bu hasat sezonunda 150
milyon civarında zararı vardır. Gelecek sezon da bu
olumsuzlukların yaşanmaması ve ülke ekonomisinin zarar görmemesi
için zeytin üreticisinin isteği olan gerekli zirai mücadelenin
yapılmasını yetkililerden sizin nezdinizde talep ediyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Beko
38.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Sağlık Örgütünün
verilerine göre, dünyada her 3 kadından 1i hayatının herhangi
bir döneminde cinsel veya fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
Türkiye'de ise durum daha da vahimdir. Erkekler bu yıl 1 Ocak-20
Kasım tarihleri arasında en az 302 kadını öldürmüştür,
aynı dönemde en az 532 kadına şiddet
uygulamıştır. Ülkede 833 bin kadın çalışan erkek
şiddetine maruz bırakıldı. Kadınlara dönük erkek şiddetine
Dur! demek için, eşit işe eşit ücret çalışma
hakkı için, sendikal haklar için; sağlık, eğitim ve sosyal
güvenlik haklarının güvence altına alınması için;
kreşler, bakımevleri ile- ev işlerinin
toplumsallaştırılması için, kadınların toplumsal
yaşama eşit biçimde katılımı için bizler de mücadeleye
devam edeceğiz.
Son olarak dün akşam İstanbulda toplanan
kadınlara uygulanan şiddeti kınıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kaplan
39.-
Gaziantep Milletekili İrfan Kaplanın, Hükûmetin görevinin çevre
sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek
olduğuna ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta, torba kanun teklifinin
50inci maddesi üzerine yaptığımız tüm itirazlara
rağmen, yaklaşık 15 termik santralin baca filtrelerinin
takılmasını iki buçuk yıl daha erteleyen kanun maddesi AK
PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi oylarıyla kabul edildi.
Halkımızın sağlığını bozacak, gelecek
nesillerin sağlığını tehlikeye atacak bu kanuna kabul
oyu verenler bilsinler ki termik santrallerin bulunduğu bölgelerdeki
sağlığı bozulan tüm vatandaşlarımızın
sorumlusu sizlersiniz. Bu kanuna kabul oyu verenler milletimizin
sağlığına ve geleceğine suikastı hak
görmüştür.
Çevreyi koruyalım. diye plastik poşeti
paralı yapan ancak termik santrallerden zehir solumamızı kabul
eden bu zihniyeti halkımızın vicdanına emanet ediyorum. Çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin
kirlenmesini önlemek Hükûmetin görevidir.
BAŞKAN Sayın Keven
40.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat ili Sarıkaya Fizyoterapi ve
Rehabilitasyon Yüksekokulunun eğitime kazandırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yozgat Sarıkaya, Roma döneminden kalan tarihî
termal kaynaklarıyla büyük bir mirasa sahiptir. Sarıkaya ilçemizde
bulunan termal kaynaklar uzunca bir süredir fizik tedavi alanında bir yüksekokula
kavuşmayı bekliyordu. Vali, Rektör ve siyasilerce Bozok
Üniversitesine bağlı Sarıkaya Fizyoterapi ve Rehabilitasyon
Yüksekokulu Sarıkaya halkına devamlı müjde olarak
açıklanıyordu. Ancak bu lisans bölümü daha sonra ön lisans bölümü
olarak değiştirildi. 2017de öğrenci
alınacağını dönemin Valisi duyurmuşken şu an
ortada ne yüksek okul var, ne öğrenci var ne de öğretim görevlisi
var. Müjde diye açıkladığınız vaatlerinizin hiçbirinin
peşine düşüp akıbetini merak etmiyorsunuz. Sarıkaya
halkını daha fazla oyalamaya hakkınız yok. Sarıkaya
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Yüksekokulunun lisans bölümü olarak eğitime
kazandırılması gerekiyor. Akademik personel için bir an önce
kadro temin edilmeli ve ilana çıkılmalıdır.
Sarıkayalıları üzmeyin, kızdırmayın, onlarla
oynamayın; yoksa hesabı ağır olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
41.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününe ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Bizler; anaya, babaya,
eşine hayırlı olanın toplumun en hayırlı
kişisi olduğuna inanan bir kültürün mirasçısıyız.
Dedelerimiz cephelerde savaşırken evlerinde çocuklarını
besleyen, büyüten annelerimiz, ninelerimiz Kara Fatmalar, Şerife
Bacılar, Nene Hatunlar olmasaydı bugün bu al
bayrağımız altında bu konuşmayı yapamayacaktık.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğanın önderliğinde, AK PARTİ hükûmetleri olarak
kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadınlarımızın
sosyoekonomik konumlarının güçlendirilmesi, toplumsal yaşama
aktif katılımlarının sağlanması, mesleki
eğitimlerine ağırlık verilmesi ve kamusal alanlarda
varlık göstermelerine dair birçok alanda çalışmalar
yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.
Kadını Allahın emaneti olarak gören
bir dinin mensupları olarak bir anne, bir eş, bir evlat, bir
kardeş, komşu, arkadaş olan kadına yönelik yapılan her
türlü saldırıyı tüm insanlığa yapılmış
olarak görüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
42.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 24
Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
24 Kasımda Öğretmenler Gününü
kutladık. İnsanoğlu fıtratı gereği her an
öğrenmeye açık bir varlıktır çünkü bu, olmazsa olmaz bir
ihtiyaçtır. Eğer bu ihtiyaç gerektiği zamanda ve gerektiği
şekilde karşılanmazsa en başta ferdin kendisini, sonra da
bütün bir toplumu derinden sarsar. Kur'an-ı Kerimin ilk emri Oku!
olduğu gibi, Peygamberimizin kendisi de bir muallim ve mürebbiye olup
ilmi, bilgiyi, okumayı teşvik etmiştir.
Nurettin Topçuya göre yeryüzünün gerçek fatihleri
kalpleri kazananlardır ve bu da eğitimle olur ve yine, ona göre,
içimizde bir büyük kesim hâlâ her şeyden bihaber olma gafletini
gösteriyorlarsa bunun temeli maarifte aranmalıdır. Bu anlamda,
Anadolunun kurtuluş savaşı ruh cephesinde henüz yapılmadı.
Bu savaş, maarif davamızın temelini teşkil etmektedir. Bu
ruh amelelerinin ilk ve esaslı işi, insan yetiştirmektir.
BAŞKAN Sayın Ünlü
43.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Osmaniye ili esnafının zor
durumda olduğuna, Hükûmetin esnaf ve sanatkârları koruyucu ve
destekleyici önlemleri ivedi olarak alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tüm Türkiye'de olduğu gibi seçim bölgem
Osmaniyede de esnafımız yaşanan ekonomik krizden ciddi anlamda
etkilenmiştir. Kira, stopaj, vergi, elektrik, su, doğal gaz ve
iş gücü gibi temel giderlerindeki artış sonucu
esnafımız kepenk kapatmaya başlamış, bankalara ve
toptancılara olan borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir.
Ayrıca, Suriyeli mültecilerin ruhsatsız, vergi vermeden, kayıt
dışı iş yeri açmaları ve bu kayıt
dışı ticari faaliyetlerinin denetiminin tam
yapılmaması haksız rekabeti ortaya çıkarmış ve
zaten zor durumdaki esnafımızın ciddi sorunlar
yaşamasına neden olmuştur.
Bu sebeple, Hükûmetin ivedi olarak esnaf ve
sanatkârları koruyucu ve destekleyici önlemler alması gerekmektedir.
Aksi takdirde esnafımız her geçen gün yok olmaya devam edecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
44.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 24 Kasım Öğretmenler Gününe
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Türkiye Cumhuriyetini gençlere, gençleri de öğretmenlere emanet eden
Başöğretmenimiz Atatürkün şahsında tüm
öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlarım.
Çağdaş ve aydınlık bir gelecek,
gelişmiş bir toplum ve güçlü ekonomi için öğretmenlerimizin
önemini unutmamamız gerekir. Eğitimde öğretmen ve öğrenciyi
merkeze alan bilimsel, laik, nitelikli, kamusal ve parasız bir model
uygulanmak zorundadır. Bunu sağlayacak olan öğretmenlerimizin
sorunlarını ortadan kaldırıp insanca yaşam
koşullarını sunmak iktidarın en önemli görevi
olmalıdır.
Ülkemizde eğitim camiasında
çalışan öğretmenler geçinemiyor. Atanamayan öğretmenlerimiz
ise ne yazık ki canına kıyıyor. On yedi yıldır
ülkeyi yöneten AKP döneminde eğitim de âdeta yazboz tahtasına
döndürülmüş, her dönem sorunlar derinleşerek içinden
çıkılmaz bir hâl almıştır. Fikri hür, vicdanı hür
bireyler yetişmesini hedeflemiş Atatürk cumhuriyetinde
öğretmenlerimizi baş üstünde tutmalı, atamaları yapmalı,
sözleşmeli ücretli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, milletvekillerinin
İç Tüzük 60a göre söz talepleri karşılanmıştır.
Bundan sonra milletvekillerimize bugün İç Tüzük 60a göre tekrar söz
vermeyeceğim.
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
45.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 24 Kasım
Öğretmenler Gününe, 25 Kasım Başbuğ Alparslan
Türkeşin doğumunun 102nci yıl dönümüne ve 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Günü münasebetiyle sorunların aşılmasına katkı
sağlayacak yol ve yöntemlerin kamuoyuyla paylaşılması
amacıyla düzenledikleri etkinliklerde Kayseri ilinde İYİ
PARTİnin standı ile parti binasına yapılan
saldırıyı telin ettiklerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Ben de diğer milletvekili
arkadaşlarımız gibi geçtiğimiz hafta sonu idrak
ettiğimiz 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum. Başta
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehit
öğretmenlerimizi de şükran ve minnet duygusuyla anıyorum.
Yaşayan öğretmenlerimize uzun ömür, ebediyete intikal etmiş
olanlara da Allahtan rahmet diliyorum.
Bilindiği gibi öğretmenlerimiz hak
ettiği değeri görmemektedir. On yedi yıldır iş
başında bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
öğretmenlerin sorunları her geçen gün büyümektedir. Sayıları
neredeyse yarım milyonu aşmış atanamayan öğretmenler
ile düşük ücretle zor şartlarda çalışan ücretli ve
sözleşmeli öğretmenler konusunun Hükûmet tarafından zaman
kaybedilmeden çözülmesine yönelik adımlar atılmasını
temenni ediyorum.
Ayrıca, dün, yine, Türk siyasetine
damgasını vuran, büyük dava ve fikir adamı, Milliyetçi Hareket
Partisinin kurucusu, Türk milliyetçiliği davasını bir siyasi
organizasyona çeviren Başbuğ Alparslan Türkeşin doğumunun
102nci yılını idrak ettik. Türklük davası adına her
türlü çetin mücadeleyi veren ve yeri geldiğinde ağır bedeller
ödemekten kaçınmayan merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş
Beyi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Mekânı cennet, ruhu
şad olsun.
Yine, dün, Kadına Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Günüydü. Türkiye'nin en önemli toplumsal
sorunlarından biri olan kadına şiddet maalesef her geçen gün
artmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Alınamayan tedbirler, yetersiz kalan ve
caydırıcılığı olmayan cezalar kadına
şiddet vakalarını artırmaktadır. Bu konuda Adalet
Bakanlığının açıkladığı rakamlar vahim
bir tabloyu da gözler önüne sermektedir. Kadına şiddetle ilgili
rakamları ve daha detaylı açıklamayı birazdan yapacağım
İçişleri Bakanlığı kanun teklifiyle ilgili
konuşmamda ayrıntılı olarak dile getireceğim.
25 Kasım Kadına Şiddete
Karşı Mücadele Günü münasebetiyle Türkiye'nin her yerinde
çeşitli etkinlikler düzenlemiş, sorunların
aşılmasına katkı sağlayacak yol ve yöntemleri
kamuoyuyla paylaşmayı amaçlamıştık. Şiddete
Karşı Mücadele Gününde Kayseri ilimizde şiddetten nemalanmaya
kalkışan grupların menfur saldırılarıyla
karşılaşmış olmanın derin üzüntüsü içindeyim.
Partili kadınlarımızın kurduğu standa ve Kayseri
İl Başkanlığımıza yapılan
saldırıyı şiddetle telin ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sorumlularını ayıpladığımı
dile getiriyorum. Ayrıca, Türkiyede herkesin güvenliğinden mesul
gördüğümüz Hükûmet yetkililerini de uyarıyorum. Hiç kimsenin kendini
suç işleme imtiyazına sahipmiş gibi hissetmesi kabul edilebilir
değildir. Buna vesile olanlar iyi bilsinler ki bugün silah olarak
kullandıkları, yarın kendilerini de hedef alabilir. Bilinmelidir
ki hiçbir silah sahibine sadık değildir.
Hükûmeti görevini yapmaya davet ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun lütfen.
46.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 25 Kasım Başbuğ
Alparslan Türkeşin doğumunun 102nci yıl dönümü münasebetiyle
Türk milliyetçiliğini siyasi program hâline getiren Alparslan
Türkeşin ülkücülüğün siyasi çatısına ilişkin
ifadelerine, 23 Kasım ülkücü Ertuğrul Dursun Önkuzunun
şehadetinin 49uncu ölüm yıl dönümüne, 25 Kasım Sütçü
İmamın vefatının 97nci seneidevriyesi vesileyle Halide
Onbaşı, Gördesli Makbule, Yörük Ali Efe, Şahin Bey ile Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle
andığına, öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
25 Kasım, partimizin Kurucu Genel
Başkanı, Başbuğumuz Alparslan Türkeşin
doğumunun 102nci yıl dönümüdür. Başbuğ Türkeşin
çocukluk döneminden itibaren başlayan vatan ve millet sevdası,
ilerleyen yaşlarında yazıya ve aksiyona geçmiş, siyasi
platforma taşınmış ve Dokuz Işık doktriniyle
bir düşünce ve kalkınma modeli hâlini almıştır.
Başbuğ Türkeş, Türklük gurur ve
şuurunun, İslam ahlak ve faziletinin, cesaretin, ferasetin ve
dirayetin ete kemiğe bürünmüş hâli, fikir ve hareket
adamıdır. O devlet ebet müddet ilkesi çerçevesinde, Türkiye
Cumhuriyetinin, Türk milletinin ve Türk vatanının ebediyen var
olması için yorulmadan, yılmadan gayret göstermiştir.
Başbuğ Türkeş Türk
milliyetçiliğini siyasi bir program hâline getirmiş ve
ülkücülüğün siyasi çatısını şu sözlerle ifade
etmiştir: Ülkücü MHPde olur. MHPde bulunmayan ülkücü değildir,
gittiği yerin damgasını yer, oradaki genel başkanın
görüşüne göre yaşar, oradaki genel başkanın görüşüne
göre hareket eder. Onun ülkücülüğü kalmamıştır. Bunu böyle
bilmeliyiz. demiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi, Alparslan Türkeşin
tarihin her devrine açıklık getirecek ve bugün içerisinde
bulunduğumuz karanlık bunalım dönemlerinden
çıkışı gösteren ışığıyla yoluna
devam etmektedir. Milyonlarca seveni Başbuğ Türkeş
nidalarıyla, yüreklerinde Yesevi ateşi, gönüllerinde Yunus sevgisi,
bakışlarında Fatih bakışı ve
duruşlarında Atatürk duruşuyla kutlu yolu takip ediyor.
Mekânı nur olsun şahidimdir dediği
şehitler yoldaşı olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 23 Kasım Cumartesi günü,
kısa süren ömrü unutulmayacak bir zalimlikle son bulan ülkücü Dursun
Önkuzunun da şehadetinin 49uncu seneidevriyesidir. Önkuzu, ülkücü
hareketin alnı açık, başı dik tarihinin abidelerinden
birisidir; şehadeti millet uğruna, gözlerini kırpmadan tercih
etmiştir, onunla ve daha nice şehitlerimizle ne kadar iftihar etsek
azdır. Bu vesileyle Dursun Önkuzuyu ve ülkücü hareketin binlerce
şehidini rahmet ve şükran hislerimle yâd ediyorum.
Yine, 25 Kasım Pazartesi günü, Kurtuluş
Savaşımızın simge isimlerinden, Kahramanmaraştan
başlayarak istiklal ve istikbal ülküsünün Misakımillîye dalga dalga
yayılmasına vesile olan, Türk'ün haysiyet ve onurunu Fransız işgalcilerine
sıktığı kurşunla yedi düvele ilan eden ve 1922 yılında
hayatını kaybeden Kahramanmaraşın kahraman evladı
Sütçü İmamın vefatının seneidevriyesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu vesileyle Sütçü İmam,
Halide Onbaşı, Gördesli Makbule, Yörük Ali, Şahin Bey ve nice
millî mücadele kahramanlarını, aziz Mustafa Kemal Atatürkü ve silah
arkadaşlarını, şehitlerimizi rahmet ve şükranla
anıyorum.
24 Kasım Pazar günü, aynı zamanda
Öğretmenler Günüydü ve bugünü kutladık. Her ne kadar
öğretmenlerimizin bir günü olsa da onlar her an hatırlanması ve
saygı duyulması gereken değerlerimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Öğretmen,
aydınlanmış zihinlerin mimarı, cehaletin kara perdesini
yakan ışık, vicdanlara erdem aşılayan rehberdir.
Öğretmenlerimizin ülkemiz için önemi, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. veciz
sözünde gizlidir. Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutluyor, her birine sevgi ve
saygılarımızı sunuyorum.
Bu vesileyle, terör saldırılarında
şehit olan Necmettin, Aybüke öğretmenleri ve nice şehit
öğretmenlerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
47.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Uluslararası
Şeffaflık Derneğinin Adalet Bakanlığının
yayımladığı adli istatistiklerden yararlanarak
yapmış olduğu araştırmaya göre AK PARTİ
iktidarları döneminde yolsuzluk, rüşvet ve görevi kötüye
kullanmanın normalleştiğine, TÜRK-İŞin
açıkladığı kasım ayı açlık ve yoksulluk
sınırına, TÜİKin rakamlarının
inandırıcı olmadığına, Engelsiz Bileşenler
Federasyonunun talepleri ile engellilerin sorunlarına duyarlı
olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Uluslararası
Şeffaflık Derneği var, Adalet Bakanlığının
yayımladığı adli istatistiklerden yararlanarak bir
araştırma yapmış; yolsuzluk suçlarını içeren
çeşitli maddeler uyarınca açılan davaları ve alınan
kararları derlemiş. Bu istatistiklere göre, 2009 ile 2018
yılları arasında kamu güvenine karşı işlenen
suçlarda -yani parada sahtecilik, evrakta sahtecilik, mühür bozma gibi suçlar-
Kovuşturmaya yer yoktur. kararları yüzde 23ten yüzde 45e
çıkmış, işlendiği iddia edilen suçlara yönelik
açılan kamu davaları ise yüzde 44den yüzde 29a düşmüş.
Yine, kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine
karşı suçlara baktığımızda -ki rüşvet, nüfuz
ticareti, görevi kötüye kullanma gibi suçlar var- burada da Kovuşturmaya
yer yoktur. kararları yüzde 44ten yüzde 54e yükselmiş, kamu
davaları yüzde 40tan yüzde 30a düşmüş. Ekonomi, sanayi ve
ticarete ilişkin suçlarda ise -yani ihaleye fesat
karıştırma ağırlıklı olarak-
Kovuşturmaya yer yoktur. kararları yüzde 33den yüzde 47ye
yükselmiş, kamu davaları ise yüzde 43ten yüzde 29a
düşmüş.
Bu istatistikler şuna işaret ediyor elbette:
Maalesef bu iktidar döneminde yolsuzluk, rüşvet, görevini kötüye kullanma
normalleşmiş gözüküyor ve yargı, iktidarın direktifleriyle
hareket ediyor, yürütmenin güdümünde hareket ediyor ve bu istatistikler,
maalesef, kamudaki rüşvetin, yolsuzluğun düştüğünü
değil, yolsuzlukların gizlendiğini gösteren istatistikler. Biz
söylüyorduk toplumda yargıya güven kalmadı diye; sadece siyasi
davalarla ilgili değil, aynı zamanda ticari davalarla da ilgili son
derece ciddi bir sorun yaşanıyor. Buna bir kez daha işaret
etmiş olalım diyoruz.
İkinci değinmek istediğim konu:
TÜRK-İŞ, kasım ayı açlık ve yoksulluk
sınırını açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Buna, bu
açıklanan rakamlara hep açlık ve yoksulluk sınırı
deniyor ama aslında bir vicdansızlık sınırı
demek daha doğru olur herhâlde çünkü TÜRK-İŞin
hesaplamalarına göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı
2.103 Türk lirası, yoksulluk sınırı ise 6.850 Türk
lirası. Asgari ücretle çalışanlara
baktığımızda -ki yine TÜRK-İŞin rakamlarına
göre- 14 milyon ücretli çalışanın içinde yaklaşık 10
milyon kişinin asgari ücretle çalıştığına
işaret ediyor TÜRK-İŞ yani yaklaşık 10 milyon
kişi aylık 2.020 lirayla kirasını ödemeye, evine ekmek
götürmeye, yaşamaya çalışıyor. Vahim bir durum bu tablo
elbette ki.
Baktığımızda TÜİKin
rakamları inandırıcı değil. Bunu her zaman söylüyoruz
ama buna rağmen, inandırıcı olmayan rakamlara bile
baktığımızda, mutfak enflasyonuna baktığımızda,
geçtiğimiz ay yayımlanan rakamlara göre gıdada yüzde 22, konutta
yüzde 16, sağlıkta yüzde 28 gibi rakamlarla karşı
karşıya kalıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani sokaktaki
hayat pahalılığıyla TÜİKin açıkladığı
enflasyon rakamlarının çok fazla bir bağı
olmadığını biliyoruz. Bu kadar ciddi bir sorun
yaşanıyor ve bugün toplumda görülen intiharlar, cinayetler, zaman
zaman lince dönüşen cinnet hâlleri; bunların hepsi aslında
adaletsizlik, eşitsizlik, yoksulluktan kaynaklanan, toplumsal adaletin bu
iktidar döneminde yerle bir edilmiş olmasından kaynaklanan
sonuçlardır diye düşünüyoruz.
Değinmek istediğim üçüncü konu: Engelsiz
Bileşenler Federasyonuyla görüştük. Engelsiz Bileşenler
Federasyonu demokratik sivil toplum faaliyetlerinin etkinleştirilmesini ve
geliştirilmesini sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapmak
amacıyla bir araya gelen derneklerden oluşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Biliyorsunuz
Türkiyede engelli olmak sistematik ve çok boyutlu bir
ayrımcılığa maruz kalmak anlamını da
taşıyor ve tüm engel gruplarına yönelen ötekileştirme evde,
sokakta, iş yerinde yaşanıyor, her gün yaşanan bir sorun
olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışan yaklaşık 57 bin engelli
memurun yalnızca dörtte 1i eğitim durumuna göre yetkin
oldukları alanlarda çalışabiliyor ve Engelsiz Bileşenler
Federasyonu da buna işaret ediyor, geri kalanlar ise zorunlu kotayla belirlenmiş
kadrolarda çalışabiliyor, ağırlıklı olarak mavi
yakalı pozisyonlarda istihdam ediliyor. Engelli Kamu Personeli Seçme
Sınavıyla devlet memurluğuna atanan birçok engelli için
mezuniyetlerine uygun kadrolar açılamıyor. Engelsiz Bileşenler
Federasyonu, bu alandaki eşitsizliklere işaret edip taleplerini
ilettiler. Yetkin olmadıkları alanlarda çalışmak zorunda
kalan engelliler, verimliliklerinin azalmasından ve âciz bireyler gibi
görülmekten ve ayrımcılıktan da son derece rahatsızlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Meclisteki
bütün partilere çağrımız, bu konuda, engellilerin
sorunlarına ilişkin daha duyarlı davranmaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
48.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 24 Kasım Öğretmenler
Günü vesilesiyle Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve
arkadaşları tarafından öğretmenlerimizin
yaşadığı sorunların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin destekleneceğine
inandığına, Arnavutlukun başkenti Tiranda meydana gelen
deprem nedeniyle Arnavutluk halkına geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, Meclisimizin depreme hazırlık noktasında
üstüne düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğine, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Günü münasebetiyle tüm kadın milletvekillerini dayanışmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
geçtiğimiz pazar günü 24 Kasım Öğretmenler Gününü -kutlamak
denilirse- kutladık. Ben de bir öğretmen olarak,
meslektaşlarımın içinde bulunduğu sosyal, ekonomik, özlük
hakları dâhil birçok sorunu yaşarken Türk millî eğitim
sisteminin başarı grafiğinde çok büyük artış
beklemenin mümkün olmadığını bilenlerdenim. Bu vesileyle
başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
ebediyete irtihal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve
şükran duygularıyla anıyoruz.
An itibarıyla, emekli olan öğretmen
ağabeylerimize, ablalarımıza huzur, refah ve esenlik diliyorum.
Zor koşullarda yaşamlarını sürdürürken onlara sadece direnç
ve inanç tavsiye ediyorum.
Çalışan öğretmenlerimize
başarılar diliyorum. Zor koşullarda, ekonomik sorunlarla
boğuşurken onlara emanet ettiğimiz genç
kuşaklarımızı Türkiye'nin geleceğine
hazırlamaları konusunda verdikleri gayretli çalışma ve
özveriden dolayı hepsine Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Grubu olarak şükran ve minnet duygularımızı
iletiyoruz.
Sayın Başkan, tabii, atanmayan
öğretmenlerimize söyleyecek söz bulamıyorum. Bu Parlamentonun şu
an itibarıyla birinci partisinin Sayın Genel Başkanı 3
Kasım 2002 seçimlerine giderken Türkiye'nin 5-6 büyük şehrindeki
-aklıma ilk gelenleri söyleyeyim; Gaziantep, İstanbul, Kocaeli gibi-
mitinglerinde Bizim iktidarımızda atanmayan öğretmen
kavramı Türkiyede silinecek. demişti. O gün 68 bin atanmayan
öğretmen vardı, bugün 500 bine yaklaşan bir sayıyla
karşı karşıyayız. Siyasette söz vermek kolay, tutmak
da kolay olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu vesileyle, AK
PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğana 2002de verdiği ve hâlâ yerine getirmediği sözü
de anımsatmayı bir görev sayıyorum.
Bugün, Cumhuriyet Halk Partimiz, Genel Başkan
Yardımcımız ve Ankara Milletvekilimiz Sayın
Yıldırım Kayanın Meclisimize verdiği bir
araştırma önergesini grup önerisi olarak Genel Kurulun takdirine
sunacaktır. Ben bugün, 24 Kasımı iki gün önce idrak
ettiğimiz bu dönemde tüm Meclisin oy birliğiyle
öğretmenlerimizin sorunlarının araştırılıp
çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla bir komisyon kurulması
iradesini ortaya koyacağına da yürekten inanıyorum.
Sayın Başkan, Arnavutluk bizim direkt
komşu ülkemiz olmamakla beraber bizim için kıymetli ve önemli
ülkelerden biridir. Bugün Arnavutlukta yaşanan deprem vesilesiyle hem
oradaki soydaşlarımıza
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
hem de
Arnavutluk halkına büyük geçmiş olsun diyorum. Bildiğimiz
kadarıyla hayatını kaybedenler var. Yaşamını
yitirenlere rahmet diliyorum.
Ancak bu vesileyle bir kere daha şu soruyu
sormak da gerekir diye düşünüyorum: Türkiyede
yaşadığımız Kocaeli, Düzce, Gölcük depremleri daha
hafızalarda olmasına rağmen, şunu merak ediyorum, her
sayın milletvekilinin de merak ettiğini düşünüyorum: Türkiye
uzun yıllardan beri, son on beş yıldır deprem vergisi almak
dışında, toplamak dışında depreme yönelik,
depreme hazırlık noktasında -başta metropol büyük
şehirler olmak üzere- hangi hazırlığı yaptı? Bu
sorunun cevabı yok Sayın Başkan, sayın milletvekilleri. Bir
gün -Allahım esirgesin- böyle bir afetle
karşılaştığımızda her şey çok geç
olacak ve verilen kayıpların büyük kısmı iktidarın,
Hükûmetin ve Parlamentonun ihmalinden dolayı olacak ve bu bizim için ebedî
bir vicdan azabına dönüşecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu vesileyle de
yürütmenin ve Meclisimizin depreme hazırlık noktasında
Türkiyede gerekli, üstüne düşen görevleri bir an önce yapmasını
bekliyor, temenni ediyor ve talep ediyoruz. Tekrar ediyorum, Hükûmet deprem
vergisi toplamak dışında depremle ilgili bir cümle Şu
hazırlığı yaptık. diyemeyecek noktadır. Bunu
doğru bulmadığımızı ve samimi ve yapıcı
olarak bu konuda tekrar uyarmayı bir görev sayıyorum.
Sayın Başkan, 25 Kasım, dün,
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Günüydü. Bu yılın sadece ilk üç yüz yirmi dört gününde 302
kadın cinayete kurban gitti, 532 kadına da şiddet uygulandı
ve bu yolla hayatları kaybedildi. Dünya Ekonomik Forumu 2018 Cinsiyet
Eşitliği Raporuna göre Türkiye 149 ülke arasında 130uncu
sırada. Bugün bütün partilerin konuşmacıları gündem
dışı konuşmada kadına yönelik şiddete konuyu
ayırdılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
toparlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Madem öyleyse
gelin bu konuda da bir başlangıç yapalım ve Türkiyeyi bu
ayıptan kurtaralım. 149 ülke içerisinde 130uncu sırada olmak bu
Parlamentonun da bir ayıbıdır. Özelde de AK PARTİdeki
kadın milletvekilleri dâhil, bütün kadın milletvekillerinin bu konuda
parti ayrımı yapmaksızın ortaya bir sorumlulukla, bir proje
ve öneriyi koyabilmesi lazım. Bu vesileyle Meclisteki kadın
milletvekillerini parti ayrımı yapmaksızın bu konuda bir
dayanışma, iş ve güç birliğine davet etmeyi de bir
zorunluluk sayıyorum.
Genel Kurulu ve sizi saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun lütfen.
49.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
eğitim camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü tebrik
ettiğine, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Gününe, 25 Kasım Edirnenin düşman
işgalinden kurtuluşunun ve Kahramanmaraşın kahraman
evladı Sütçü İmamın vefatının 97nci seneidevriyesi
ile Başbuğ Alparslan Türkeşin doğumunun 102nci yıl
dönümüne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın bir
CHPliyle görüştüğü ve kendisine CHP Genel
Başkanlığı teklif ettiği iddiasında bulunan Sözcü
gazetesi yazarı Rahmi Turanın bir yalanın parçası
olduğu gerekçesiyle özür yazısı
yayımladığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, mutlu, huzurlu,
müreffeh, güçlü ve büyük Türkiye, adil ve merhametli yeni bir dünya hedefimize
bizleri taşıyacak olan çocuklarımızın yetişmesi
için yurt içinde ve yurt dışında görev yapan tüm
öğretmenlerimize şükranlarımızı sunuyor, eğitim
camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü gönülden tebrik
ediyorum.
Görevi başında şehit düşen ve
ahirete irtihal eden öğretmenlerimize Rabbimizden rahmet ve mağfiret,
hayatta olanlara sağlıklı, hayırlı, uzun ömürler
diliyorum.
Dün, 25 Kasım Kadına Şiddetle
Mücadele Gününü hep beraber idrak ettik. Kadına şiddet asla ve kata
kabul edilemez. Cennet annelerin ayakları altındadır. diyen
bir rahmet Peygamberinin izinde, kendisinin kadınlara verdiği
değeri örnek almalı ve bu konuda çok duyarlı
davranmalıyız. Büyük Usta Neşet Ertaşın dediği
gibi Kadınlar insandır, bizler de insanoğlu. Bu vesileyle kadın,
erkek, çocuk, her birinin hak ve hukukunu gözeten ve toplumumuzun temeli olan
aileyi her zaman güçlü kılmanın gerektiğini bir kez daha
vurgulayarak kadına şiddetin insanlığa bir kötülük
olduğunu ve şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğimizi belirtmek
isterim.
Evet, dün, Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Lideri
ve eski Başbakan Yardımcımız, devlet adamı Sayın
Alparslan Türkeşin doğum yıl dönümüydü. Bu münasebetle, ahirete
irtihal eden Alparslan Türkeşi rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Değerli arkadaşlar, yine, dün, Anadolunun
Avrupaya açılan kapısı Edirnenin düşman işgalinden
kurtuluşunun yıl dönümüydü. Buram buram tarih kokan Edirnemizin
kurtuluşunda şehadet şerbetini içen şehitlerimizi rahmetle
yâd ediyorum.
25 Kasım 1922, Maraşta işgal
güçlerine karşı ilk kurşunu atan ve millî bilincin
oluşmasını sağlayan, millî mücadelenin timsali olan Sütçü
İmamı ölüm yıl dönümünde rahmetle yâd ettik. Bu vesileyle
tekrar belirtmek isterim ki Mustafa Kemal Paşanın liderliğinde
cumhuriyetimizin temellerini atan bu ruh ve manayı bir kez daha
hatırlarken bugün de bu duygu ve düşüncelerle, aynı ruhla
hareket ettiğimizi büyük bir kararlılıkla ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açalım lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
haftadır, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir CHPliyle
görüştüğü ve kendisine genel başkanlık teklif ettiği
yalanıyla ilgili ismi açıklanmayan CHPli bir ismin kaynak gösterildiği,
bir köşe yazarı üzerinden yapılmaya çalışılan ama
tersine dönen kumpasa, algı operasyonuna hep beraber şahit olduk,
oluyoruz. İddianın sahibi Sözcü yazarı Rahmi Turan böyle bir
yalanın parçası olduğu için bugün köşesinden özür
yazısı yayınladı ve Sayın
Cumhurbaşkanımızdan, Sayın İnceden ve
okurlarından özür diledi. İddianın sahibi Rahmi Turan özür
diledi ancak yalanın üretildiği yer olarak gösterilen CHP Genel
Merkezi ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu iftirayı ve
kumpası hâlâ sürdürmeye ne yazık ki devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın lütfen sözlerinizi
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) CHP yönetimi ve Sayın Kılıçdaroğlu
böyle bir yalan ve iftiraya dayalı kumpasla bir haftadır gündemi
meşgul ettikleri için Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve
aziz milletimizden özür dilemelidir. Kendilerini gerçeği açıklamaya
ve özür dilemeye davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay
50.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce sayın milletvekillerinin yerinden
söz alması esnasında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Yozgat
Milletvekili Sayın Ali Keven konuşması esnasında, geçen
hafta perşembe günü kabul edilen ve tümünün oylaması yapılan ve
aynı zamanda termik santrallere ilişkin düzenlemeyi de içeren kanunun
AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi oylarıyla kabul
edildiğini ve bu termik santrallere baca gazı filtresi
yapılması için gereken hassasiyeti göstermedikleri için kınama
mahiyetinde bazı cümleler sarf etti. Şimdi El insaf! demek
lazım, samimi ve tutarlı olmak lazım. Biraz evvel tespit ettim
ki, bu CHPli milletvekili arkadaşımız Ali Keven bu oylamaya
kendisi katılmamış, bir.
İkincisi: Cumhuriyet Halk Partisinin 139
milletvekilinden de sadece 25 milletvekili katılarak Ret oyu
vermiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 114 CHP milletvekili de
oylamaya katılmamış. Dolayısıyla, Sayın Ali
Kevenin bu konuşmasını samimiyetsiz ve tutarsız
bulduğumu ifade ediyorum. Gereken hassasiyeti gösterseydi kendisi oylamaya
da katılırdı, gerekli oyunu da kullanırdı.
Katılmadığına göre, bu konuda bir samimiyet
noksanlığı vardır.
Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisine ve AK
PARTİye yönelik bu tutumunu da reddettiğimi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akçayın ifadeleri için 60a göre bir izahta bulunmam gerekir ama
Sayın Akbaşoğlunun Cumhuriyet Halk Partisine
BAŞKAN Siz birleştirirsiniz nasıl
olsa ikisini.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, bu
sataşma, bu açıklamayı gerektiren, ikisi ayrı iş.
BAŞKAN Ayakta, yerinizden mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada da
konuşabilirim ama yavaş yavaş, Divanda şunu görüyorum:
Sataşmadan söz vermek
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır. Ben de sizi kırmayayım ama bu da bir yol olmasın.
BAŞKAN Burada süreniz iki dakikayla
sınırlı olacak, ben sizi iki dakikanın içine hapsetmek
istemedim.
Buyurun.
51.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın siyaset literatürüne kattığı kelimelere
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) İki dakika
burası için yeterli Başkanım.
Şimdi önce şunu söyleyeyim: Siyasette
polemik güzel şeydir, fırsatı buldu mu rakibine geçirmek iyidir.
Ama bu iddia, bu tartışma çıktığı anda
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Kelime kötü oldu, kelimeyi tashih edin bence, kötü bir kelime. Engin Bey,
düzeltin o kelimeyi.
BAŞKAN Efendim?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Kelimeyi düzeltin, geçirmek ne demek?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne var
düzeltecek? Siyasette bunlar var hanımefendi.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Mecliste geçirmek
ENGİN ALTAY (İstanbul) Laf geçirme
gol atma
Bunlar var, yapmayın Allah aşkına! Bu kadar
evhamlı olmayın ya!
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Yapmayın ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın
Başkan Vekiline lütfen müdahale etmeyin, lütfen!
Sayın Satır, rica ediyorum, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim aklım
öyle çalışmıyor. Gol atma deriz, her şey deriz. Bunlar
olur. La ilahe illallah!
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Ama
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla)
Yakışmıyor ama, daha kibar bir dil kullanabilirsiniz, size hiç
yakışmıyor.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Başkanım, argo bir kelime.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Size
yakışmıyor, o yüzden söylüyoruz, sizin şahsınıza
yakışmıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz ne argo kelimeler
kullanıyorsunuz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, Allah
aşkına. Ben şimdi şuradan, cebimden
Bak, bunu istediniz,
bunu siz istediniz. Dur şimdi. Madem öyle, tamam
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Biz size
yakışmadığı için söylüyoruz Sayın Başkan.
Yakışmaz sizin şahsınıza; daha kibar, daha duru bir
dil kullanabilirsiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hah, şimdi
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Yoksa
konuşuluyor yani.
BAŞKAN Arkadaşlar, bu tarz ifadeler ilk
defa kullanılmıyor; lütfen, bu hassasiyete gerek yok.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Bundan sonra kullanılmasın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, Ulan
ahlaksızlar...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sensin o!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunun da
düzeltilmesi lazım.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sensin o, öyle
dersen bize. Dersen sensin Başkan. Ayıp oluyor ama!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tayyip
Erdoğan demiş bunu; Tayyip Erdoğan mı bu şimdi, Tayyip
Erdoğan mı bu? (CHP sıralarından alkışlar)
adiler
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Allah Allah! Sen
şimdi sordun. Tayyip Erdoğan kime demiş, kime demiş? Hak
eden birisine demiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ha, Tayyip
deyince Hak etti. oluyor, değil mi? Ayıp ya!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hak eden birisine
demiştir.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Ayıp,
ayıp!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp ya! Sen
de hak ediyorsun o zaman!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen hak
ediyorsun!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen de hak
ediyorsun!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen hak
ediyorsun! Ahlaksızın önde gidenisin!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
cibilliyetsiz
Sayacağım şimdi, düzeltme dediniz ya.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Şu tipe bak,
tipe! Yani, utan!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne var?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
zürriyetsiz,
tezek, mankafa, alçak -affedersiniz- Ermeni
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne var?
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Utan!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Utan!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Konuşma!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Gel
konuşuyorum, gel! Gel, konuşuyorum! Sana mı soracağım?
Sana mı soracağım?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Otur!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Oturmuyorum!
Oturmuyorum!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, müdahale etmeyecek misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Otur yerine!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Oturmuyorum! Gel
buraya, gel!
BAŞKAN Sayın Özkaya, lütfen
Sayın Öztunç
Sayın Özkaya
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Beni
kızdırma bak! Kızdırma benim canımı!
Soytarı! Kızdırma beni!
MEHMET GÖKER (Burdur) - Sen kime soytarı
diyorsun?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Soytarı
tabii, değil mi? Aynen
MEHMET GÖKER (Burdur) - Kime soytarı
diyorsun?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Söyleyene.
BAŞKAN - Sayın Altay, buyurun lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
şerefsiz,
edepsiz, yalaka, geri zekâlı. Bunların hepsi Tayyip
Erdoğanın, siyaset literatürüne kattığı kelimelerdir,
tamam mı? Ama Nasıl geçirdik ama? bir spor müsabakasında da
olur, bilgi yarışmasında da, her yerde olur ya. Benim aklım
sizin gibi çalışmıyor. Sizin aklınız nasıl
çalışıyor, ben bilmiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Ne demek? Ne var bunda? Düzeltecekse Türkiye
Cumhurbaşkanı yukarıdan aşağıya
sıraladığım bunları bir düzeltecek.
Sayın Vekil, size gelince, etten önce
çömleğe atlamayın bir daha.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen hep
çömleğin içindesin Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle
yaparsanız ben de size derim ki: Sen hakikaten bir edepsizsin. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Edepsiz sensin!
Edepsizin önde gidenisin! Edepsizin önde gidenisin!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen ne
olduğunu bilmeden Sensin! diyorsun.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Edepsiz
olduğun belli zaten! Az önce gösterdin o edepsizliğini!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sensin!
diyorsun. Ulan ahlaksız
diyorum
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Edepsizliğini gösterdin az önce.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
lafın
peşini beklemeden Sensin! diyorsan sen bir edepsizsin! Sen bir
edepsizsin!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Grup Başkan
Vekili olman edepsiz olmana engel değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Otur yerine!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Kes sesini!
Edepsiz olmana engel değil!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.32
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM
Başkan Vekili Levent Gök'ün Kazakistan Meclis Başkanı Nurlan
Nigmatulin'in vaki davetine icabetle Başkanlığın
Kazakistan Modeli konulu Uluslararası Parlamenter Konferansı
vesilesiyle 25-28 Kasım 2019 tarihleri arasında Astana'ya resmî bir
ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/990)
21/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
TBMM Başkan Vekili Sayın Levent Gök'ün
25-28 Kasım 2019 tarihleri arasında Kazakistan Meclis
Başkanı Nurlan Nigmatulin'in vaki davetine icabetle
Başkanlığın Kazakistan Modeli konulu uluslararası
Parlamento konferansı vesilesiyle Astana'ya resmî bir ziyarette
bulunmaları hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat
Andican ve 21 milletvekili tarafından, Osmanlı arşivinin su ve
nemden zarar gördüğü iddialarının
araştırılması ve varsa zararın giderilerek bu soruna
yönelik alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 21/11/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 26 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
26/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/11/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Ahat Andican ve 21
milletvekili tarafından Osmanlı arşivinin su ve nemden zarar
gördüğü iddialarının araştırılması ve varsa
zararın giderilerek bu soruna yönelik alınabilecek tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla 21/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 26/11/2019 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Abdul Ahat Andican.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT
ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, tarihî arşivler bir
milletin, bir devletin en değerli hazineleridir. Osmanlı
arşivleri özellikle sadece Türkiyenin değil, Osmanlı
İmparatorluğu topraklarından çıkan yaklaşık 60a
yakın ülkenin de tarihini yakından ilgilendirdiği için çok daha
önemlidir, çok daha değerlidir. Osmanlı arşivleri
dediğimizde yaklaşık 100 milyon belgeden bahsediyoruz, 370 bin
civarında defterden bahsediyoruz, bu kadar kapsamlı bir arşiv.
2010 yılına kadar bu arşiv
Babıalideki tarihî binada saklanıyor ve çok doğru ve haklı
olarak, saklama sorunları, yer darlığı olduğu için, o
dönemde Hükûmet, arşivi yeni bir bina yaparak oraya taşıma
kararı alıyor -çok doğru ve yerinde bir karar- fakat seçilen yer
ilginç, seçilen yer ilginç. Kâğıthanede Cendere Deresi ya da Cendere
Vadisi denilen bir dere yatağında yer seçiliyor. Yerin orada
seçildiği anlaşılınca kamuoyunda itirazlar
başlıyor, uyarılar başlıyor. Özellikle Mimarlar
Odası, şehir planlamacıları, Mühendisler Odası vesaire
hatta ve hatta Devlet Su işleri Bu bölgede baskın tehlikesi
vardır, taşkın tehlikesi vardır. diyor ve daha da önemlisi
Su toprak içerisinde emilir ve bütün vadiyi nemli hâle dönüştürür.
diyorlar. Bunları söylüyorlar. Sonuç: Dere yatağına arşiv binası
yapılamaz; söylenen şey bu.
Şimdi, yer seçimini kimin
yaptığını bilmiyoruz, buna kimin onay verdiğini de
bilmiyoruz ama Sayın Cumhurbaşkanının kupon araziler
konusundaki hassasiyetini hatırlarsak ya da daha sonra Bakan olan
Sayın Bayraktarın Ben ne yaptıysam Sayın
Başbakanın emriyle yaptım ve bilgisi dâhilinde yaptım.
dediğini hatırlarsak Sayın Başbakanın o dönemde bu
konuda bilgisi olduğunu düşünebiliriz. Bütün itirazlara rağmen,
sonunda, TOKİ ihaleyi yapıyor, Siyahkalem İnşaat diye bir
inşaat firması 165 milyon bedelle alıyor ve 13 bloktan
oluşan arşiv binasını inşa ediyor.
Açılış töreninde, dönemin TOKİ
Başkanı Erdoğan Bayraktar Cendere Vadisine yapılan Millî
Arşiv Külliyesinin deprem ve sel başta olmak üzere her türlü
doğal afete dayanıklı olduğunu söylüyor, bir de
hızını alamıyor Nükleer ve biyolojik, kimyasal
saldırılara karşı bile dirençlidir. diyor. Sayın
Cumhurbaşkanı da, bu itirazları hatırlatarak
Kâğıthanede böyle bir şey yapılmasına niye
karşı çıkılıyor anlamıyorum; gerek
mimarlarımız ve mühendislerimiz ve bu işin projesini yapanlar
bir sıkıntı yaşanmaması için hassasiyet içerisinde bu
işi ele alıyorlar. diyor ve daha sonra Mimar Hilmi Şenalpe
dönerek İndi İlahîde bunun hesabını verirsin eğer
bir sorun çıkarsa; biz önce Allaha, sonra da sana inanarak yola
çıktık. diyor.
Tabii ki kimse Sayın Cumhurbaşkanına
Efendim, bu belgeler zarar görürse müteahhidin indi İlahîde hesap
vermesi yetmez, onunla birlikte siz de Türk milleti önünde hesap vermek zorunda
kalabilirsiniz. demiyor; belki de söylüyorlar ama Sayın
Cumhurbaşkanı bu işte biraz şerbetli.
Hatırlayacaksınız İstanbuldaki Onaltı Dokuz
kulelerini, İstanbulun o tarihî silueti estetik minarelerin
arasından göğe doğru yükselen o ikiz kuleleri. O kuleler için
mahkeme kararıyla yıkılma kararı alındı fakat
müteahhit yıkmadı. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanına
sordular, Cumhurbaşkanımız -o zaman Başbakan, yine
söylüyorum- dedi ki: Ben ona küstüm, konuşmuyorum. Şimdi, bu
meselede de böyle bir şey söyleyebileceğini düşünmüş
olabilir.
Beş yıl bile geçmeden arşiv
binası dere yatağından sızan sudan etkileniyor, depolarda
rutubet kokusu yayılmaya başlıyor,
araştırmacıların önüne getirilen bazı evrakların
ıslak olduğu ortaya çıkıyor. Bunlar iddia diyebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Andican, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Bu
yılın Ocak ayında, 2019un Ocak ayında TOKİ
İstanbul ili Kâğıthane ilçesi Talatpaşa Mahallesi
vesaire
diyerek susuzlaştırma ihalesi açıyor. Ne demek
susuzlaştırma? Temel altı susuzlaştırma tedbirlerinin
alınması, ihale bu. Yani söylenen doğru. Şu anda
susuzlaştırma ihalesi sözde kasımda tamamlanacaktı ama
devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, burada,
Cumhurbaşkanlığı başarılı bir arşiv
verememiştir. Bu noktada Meclisi göreve davet ediyorum. Bu mesele
partilerüstü bir meseledir. TBMM olaya el koymalıdır, durumu
saptamalıdır, alınacak önlemler varsa almalıdır.
Önlemlerle çözümlenemiyorsa yeni bir binaya taşınma konusunu gündeme
getirmeliyiz. Biliyorum, muhalefetten gelen her teklife asker gibi el kaldırıyorsunuz,
reddediyorsunuz fakat arkadaşlar, 1990dan beri siyasette olan, birkaç dönem
milletvekilliği, bir dönem bakanlık yapmış bir
arkadaşınız olarak bir şeyi söylüyorum:
Milletvekilliği geçici, geride, milletin yararı işler için el
kaldırdıysanız gurur, zararına işlere el
kaldırdıysanız utanç kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Sayın
Başkanım, son cümlem.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım.
Buyurun.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Ben burada,
gurur da utanç da kalbinizde ve ruhunuzda, ömrünüz boyunca sizinle beraber
gidiyor; hangisini seçeceğinize siz karar verin diyorum. Umuyorum gururu
seçersiniz.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Faruk Sarıaslan.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir insanın genetik kodlaması aileden
çocuklarına nasıl geçerse bir milletin genetik kodlamaları da o
şekilde devam eder. Türk milletinin genetik kodlaması
yazılı iki bin yıllık bir tarihe sahiptir. Orta Asyadan
günümüze; Köktürkler, Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye
Cumhuriyetidir. Şimdiki anlamda arşivleme metodu
olmadığı tarihlerde Türkler, Orhun Abidesini, kendinden sonra
geleceklerin öğrenmesi adına taşlara yazarak günümüze
aktarmışlardır. II. Köktürk Kağanlığı
döneminin kağan ve kumandanları tarafından diktirilen ve Türk milletinin
tarihi, yaşayışı ve inanışı hakkında
değerli bilgiler içeren Orhun Yazıtları, Türk dilinin
tarihlendirilmesi söz konusu olduğunda, genelde
araştırmacılar tarafından en eski yazılı belgeler
olarak gösterilir. Şayet o yazıtlar olmasaydı bugün Türk tarihine
daha flu bakmak durumunda kalacaktık, belki de birtakım yanlış
varsayımlar gerçekmiş gibi kabul edilecekti. İşte, Türk
tarihi açısından o taşlar birer arşiv vesikasıdır
ve bir milletin varlığına, kimliğine, geleceğine etki
edecek derecede önem arz etmektedir. Tarih ve kültür arşivciliğinin
önemini bundan daha iyi anlatacak bir durumun olmaması gerekir. Bütün bu
nedenlerle, bugün, tarih, kültür, folklor arşivciliğini
çağdaş, bilimsel yöntem ve araçları kullanarak en ileri düzeyde
kurumsallaştırmak ülkeyi yönetenler için tarihsel bir ödev ve
sorumluluktur.
Selçuklular okuma yazma oranının çok az
olduğu dönemde sözlü kültüre önem vermişler; bu alanda şairler,
ozanlar ve âlimler yetiştirerek kendisinden sonra gelecek nesillere
geçmişi anlatma olanağı sağlamışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu da
Selçukluların devamıdır. Osmanlı, geçmişinden
getirdiği kültürü çağının koşullarına uyarlayarak
günümüz anlamında olmasa da daha kuruluşundan itibaren bir arşiv
fikri oluşturmuştur. Bu, gerek kayıtların defter
şeklinde tanzimiyle ilgili emirlerden gerekse günümüze kadar gelen belgelerin
tanzim ediliş tarzından ve titizlikle korunmuş olmalarından
anlaşılmaktadır.
Cumhuriyeti kuran irade tarih bilincinin ve tarihî
hafızanın önemini bildiği için arşive önem vermiş, bu
konuda uzman kişilerden yararlanarak Osmanlı arşivlerini
kurumsal kimliğe büründürmüş ve Türk Tarih Kurumunu kurmuştur.
Bugünkü iktidar, her zaman yaptığı
gibi, yeteri kadar araştırma yapmadan, uzman kişilerin
görüşlerini almadan arşiv binası yaptırmış. Bunu
Cumhurbaşkanının şu sözünden de anlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sarıaslan, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
FARUK SARIASLAN (Devamla) Eleştirilere
cevaben Eğer böyle bir şey olursa Hilmi Şahap -bahsettiği
Hilmi Şahap o zamanın mimarı- indi İlahîde bunun hesabını
sen verirsin. Biz önce Allaha, sonra sana inandık. demektedir.
Sayın milletvekilleri, Allaha inanmak tamam da
kişilere güvenerek dünyanın en önemli arşivlerinin
konulacağı bir binayı nasıl
yaptırırsınız? Devleti kişilere göre değil; akla,
bilime, araştırmaya göre yönetirseniz başarılı
olursunuz. Böyle yönetmezseniz yaptığınız bina aradan
altı yıl geçmeden tartışılır hâle gelir.
Size Mustafa Kemal Atatürkün arşivlerle ilgili
bir sözünü hatırlatarak sözlerime son vermek istiyorum: Büyük devletler
kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip
olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek
bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını
tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet
bulacaktır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Hacı Ahmet Özdemir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR
(Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi, heyetinizi, Meclisi ve bizleri
televizyonları başından izleyen
vatandaşlarımızı selamlayarak sözlerime
başlıyorum.
Ahat Bey tıp profesörü olmasının
yanında tarihe de ilgi duyan, tarih mevzusunda fevkalade kendisini
yetiştirmiş, kitaplarını okuduğumuz bir insan.
Aslında, bu önergeyi verene kadar Cumhurbaşkanlığı
Arşivleri Başkanımızı ve İstanbuldaki
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri
Başkanımızı arasaydı sorularının
cevaplarını alacaktı. Nitekim ben her ikisiyle de
görüşmelerimi yaptım, cevaplarımı aldım, kısa
bilgi notlarım da burada.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onlara
vermiyorlar.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Verirler
efendim, size de verirler. Bilginin kıskançlığı olmaz,
yapılan işlerin hiçbir şekilde saklanması söz konusu
değildir.
Şimdi, bakın, ben Osmanlı
arşivinin nerelerde saklandığını sizlere söyleyeyim.
Bakanlıkların Ankaraya taşınmasıyla beraber,
bakanlıkların arşivleri dağınık biçimde,
İstanbulda değişik binalarda, artı, Sultanahmet
Medresesinde, Süleymaniye Tabhane Medresesinde, Fuat Paşa
Konağında, Hasdalda bulunan metruk binalarda muhafaza ediliyordu
-1931lerde satıldığını falan dünya âlem biliyor, ben
onlara değinmeyeceğim- 20 kilometre öteden -tarihî antik bina olarak
nitelendirilen bina 1980de otel olarak yapılmış bir binadır,
1984de Arşivlere Özalın gayretleriyle tahsis edilmiştir- taa
Bağcılardan belgeler getiriliyordu. Şimdi, benim asıl
şaşırdığım nokta -buradaki iklimlendirme,
konservasyon falan, onlardan bahsetmeye vaktimizin yetmeyeceğini
biliyorum- şu, galiba biraz medyadan bilgilenmişiz, şöyle: Islak
belgelerin araştırmacıların ellerine
ulaştığından bahsediliyor. Böyle bir şey yok, zira
bugün o modern Osmanlı arşivinde biz artık arşivi dijital
olarak veriyoruz. Ben çok merak ediyorum, hangi
araştırmacılarmış bu ellerine ıslak belgeler
verilmiş olanlar ve ıslaklığı tespit etmiş
olanlar? Çünkü böyle bir şey yok. Şöyle derler: Madûm üzerine -yani
yok olan üzerine, var olmayan üzerine- hüküm bina edilmez. Bina edilirse bu
çürük olur. Dolayısıyla, madûm üzerine hüküm bina etmekle biz büyük
bir yanlış yapıyoruz. Sultanahmetteki binanın otel
kompleksi içindeki 3 otelden 1 tanesi olduğunu ve burada geçici bir
tahsisle hizmet verdiğini, daha sonra da yeni arşivin
yapılmasıyla buraya taşınılması üzerine
amacına uygun olarak tekrar otele dönüştürüldüğünü de burada,
öneride olmamasına rağmen, çokça basında yer alması
sebebiyle tashih amacıyla söylüyorum. Dolayısıyla, gönlünüz
rahat olsun, Osmanlı arşivleri emin ellerdedir. Osmanlı
arşivlerine gereken önem, AK PARTİ iktidarları zamanında,
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, liderliğinde
hakikaten tavan yapmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla)
Tamamlıyorum.
Belgelerde bugün nasıl bir ilerleme
kaydedildiğini de elimdeki rakamlardan ben size kısaca şöyle arz
edeyim: Buraya taşınmayla beraber, daha önce dijitalleştirme
oranları yıllık 500 bin iken, bugün 8 milyona
çıkmıştır. Burada hakikaten nasıl bir
çalışma yapıldığının en güzel örneklerinden
bir tanesidir. Eski eserlerin restorasyonu diye -malum, Ahat Bey de bilir bunu-
bir şey söz konusudur. Eski eserlerin restorasyonu noktasında da
eskiden bir odada çalışılırken şimdi onlarca odada
çalışılmaktadır. Dolayısıyla, kısa bir
telefon konuşmasıyla sizin de elde edebileceğiniz bilgiler
bunlardan ibarettir. Gönlünüz rahat olsun.
Son cümle olarak şunu söyleyeyim: Ben size
Vatan Caddesinin de dere olduğunu söyleyeyim, Ayvansarayın da
zamanında dere olduğunu söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi alayım.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Hemen
bitiriyorum.
Bugün Vatan Caddesinde dereden bahsetmek nasıl
bir tuhaflıksa Osmanlı arşivlerinin üzerine oturduğu yerde
de gerekli önlemler alınarak, deprem dayanıklılık testleri
yapılarak, düzenli binalaşma yapılarak, takviye edilmiş bir
şekilde ve tamir edilerek burası yapılmıştır. Son
düzenleme de çevre ihata duvarlarıyla yağmur sularından
binanın zarar görmemesi, daha önceki ihalede eksik kalan
kısımların tamamlanmasıyla alakalıdır. Mesele
bundan ibarettir. Gönlünüz rahat olsun. İsteyen gelsin, ziyaret
ettirebilirim; sözü de var Başkanımızın.
Hürmetlerimi arz ediyorum, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Gönlümüz rahat
değil.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, artan işsizlik rakamları ve bölgesel
eşitsizliğin araştırılması amacıyla
26/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Kasım 2019 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
26/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/11/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
26 Kasım 2019 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından, 4255
sıra numaralı, artan işsizlik rakamları ve bölgesel
eşitsizliğin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
26/11/2019 Salı günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet
İpekyüz konuşacaktır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine, diğer adıyla tek adam rejimine geçtiğimiz günden bu
yana siyasi, ekonomik, hukuki açıdan krizi konuşuyoruz ve siyaset
tümüyle krize bürünmüş. İşsizliği, yoksulluğu,
iflasları, artan iş cinayetlerini, işsizlik sebebiyle
yaşanan intiharları konuşuyoruz ve her konuştuğumuzda
kimi itirazlar gelse bile kimse geçmişle, bu olan bitenle yüzleşmek
istemiyor. En son, cebinde 1,5 lira parası olan insanların
yaşamlarını yitirmelerine tanık olduk.
Şüphesiz ki bu sorunlar Türkiye'nin her
bölgesinde geçerli ancak Kürt coğrafyasında daha can yakıcı
şekilde yaşanıyor bunlar. Bölgenin uzun yıllar temel geçim
kaynağı olan tarım ve hayvancılık giderek
azalıyor ve güvenlikçi politikalar nedeniyle insanlar bunu yapamadığı
için, göç etmek zorunda kalıyor ve topraklar, hayvanlar sahipsiz
kalıyor. Ticaret koşulları hemen hemen yok. Zaten ticaret riskli
bölgelerde olmuyor, güvenlikçi politikanın olduğu yerde olmuyor. Ve
ekonomik kaynaklar yeterince eşitlikçi bir şekilde
paylaşılmadığı sürece sorunlar daha da
derinleşiyor.
Bakın, Hazine Bakanı demişti ki:
Yıl sonuna kadar 2,5 milyon kişiye istihdam alanı
yaratacağız. Otuz gün var 1inci yılın son bulmasına.
Çıkan rakam, değil 2,5 milyon işsizliğe çözüm, 1 milyona
yakın yeni işsiz ve çoğunluğu da genç, çoğunluğu
da üniversite mezunu. Bunlara yönelmediğiniz sürece olmaz.
Peki, bu rakamları biraz analiz edersek ne
olur? 2018 yılında işsizliğin en yüksek olduğu iller;
yüzde 25, hatta 25i geçen: Mardin, Batman, Şırnak, Siirt. 2nci bir
dilim, bundan sonra 2nci en yüksek iller hangileri? Van, Muş, Bitlis,
Hakkâri. 3üncüsüne geçelim. Oranlar var. 3üncü en yüksek işsizliğin
olduğu yerler: Şanlıurfa, Diyarbakır. Şimdi, böyle
baktığınızda, aslında Türkiyede işsizlik
artıyor ama belli bir yerde işsizlik daha da artıyor ve bununla
beraber yeni istihdam alanları da yaratılmadığı sürece
bu işsizlik daha da pik yapmakta ve işsizlikle beraber yoksulluk
artmakta, yoksulluk hayatın her aşamasında her haneye tesir
etmekte.
Bölgeler arası eşitsizliği dile
getirdiğimizde sadece işsizlik ve istihdamı da ele almamak
lazım. Sağlıkta, Türkiyede şu anda yaşam sürelerini
ele aldığımızda, 65 yaşına ulaşmadan
yaşamını yitirenlere baktığımızda
karşımıza tekrar Batman, Siirt, Mardin ve Diyarbakır gibi
iller çıkmakta. Eğitime baktığımızda, üniversite
sınavlarında, lise sınavlarında en başarısız
illere baktığımızda karşımıza tekrar
aynı iller çıkmakta. İnsanların seçimle belirlediği
insanların yerlerine kayyum atanmasına
baktığımızda karşımıza tekrar aynı
iller çıkmakta. En fazla insan hakları ihlallerinin olduğu
yerlere baktığımızda karşımıza tekrar
aynı iller çıkmakta. Eğer biz sorunların kökenine inmezsek,
sorunların kökeninde araştırma yapmazsak işsizlik artacak,
problemler artacak ve bu sadece bölgeye değil, bütün illere de
yayılacak.
Bir diğer problem: İşsizliğe,
istihdama alternatifler düşünülürken, kanun hükmünde kararnamelerden sonra
yeni bir uygulama da arşiv taraması. Arkadaşlar, bölgede
yaşayan birinin arşiv taramasından, bu mevcut yapılan
taramalardan geçmesi çok sıkıntılı. Biz bununla
yüzleşmediğimiz sürece, buna çözüm bulmadığımız
sürece o, kader değildir, sistematik bir tercihtir; işsizlik de
istihdam da yoksulluk da yatırım da.
Bölgedeki tarım ve hayvancılık da
giderek yok olduğu için mevsimlik işçilerle ilgili sürekli
görüşmekteyiz, sürekli gündeme getirmekteyiz. Bunlar da bir başka
ayıp.
Bir taraftan bölgede veya Türkiyede bu
sorunların giderilmesi için kalkınma ajansları kuruldu.
Kalkınma ajansları bile şu anda kayyumlar tarafından
yönetiliyor. Orada yerel yönetimlerin, belediye başkanlarının
olması gerekirken bir şapkası vali olan, bir şapkası
şu anda belediye başkanı olan kişilerce aynı merkezden
yönetilmekte ve yerel yok olup yerele destekler geri plana düşmekte ve son
dönemde baktığınızda, bu krizle beraber, vergiler, SGK
borçları, banka borçları ödenemediği için bir
yığın küçük düzeydeki esnafa takipler gelmekte, esnaflar kendi
işlerini zar zor idame ettirmekteler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İpekyüz, sözlerinizi
tamamlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) İşsizlik
var, yoksulluk var, bir katkı sağlayabilecek insanlar da
işlerinden giderek daha da uzaklaşmakta.
En büyük sıkıntılardan biri, biraz
önce saydığım bu iller, HDPye yüzde 60tan fazla oranda oy
veren iller. İnsanlar şöyle diyor: Sanki tercih sonucu biz bununla
karşı karşıyayız.
Bakın arkadaşlar, bu, TÜİK
tarafından açıklanan bir harita ve bölgeler arası
eşitsizliği göstermekte; baktığınızda,
şuradan itibaren giderek aslında Türkiye'de işsizliğin,
dezavantajlılığın, yoksulluğun, gayrisafi
hasıladan alınan payın oranını göstermekte.
Türkiye'nin bu gerçekle yüzleşmesi lazım. Biz bunu
yapmadığımız sürece gerçekten geleceğimiz
sıkıntıya düşmekte.
Peki, biz bunu, eşit
yurttaşlığı nasıl yapabiliriz? Sorunların
kökenine inerek, sorunların çözümüne inerek. Bunun yolu da
barıştan geçmekte, diyalogdan geçmekte, müzakereden geçmekte.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Özgür Karabat. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar iktidar
mensupları ve Sayın Bakan bizlere pembe tablo çizse de durum hiç öyle
değil. Günde ortalama 8 kişi intihar ediyor arkadaşlar, ocaklar
sönüyor. Bu 8 kişi bazen baba, bazen anne, bazen bir genç, bazen bir
kadın ama ölenler insan değerli arkadaşlar. Bunlar niye
ölüyor? diye sormamız gerekir.
Ekonomik krizi aşmanın birinci yolu,
ekonomik krizin olduğunu kabullenmektir, sorunu kabullenmektir. Ben krizle
ilgili bazı verileri sizinle paylaşmak isterim.
Değerli milletvekilleri, hepinizin malumudur ki
işsizlik temmuz ayı verilerine göre yüzde 14, üniversiteyi bitiren
her 4 gençten 1i işsiz. Değerli milletvekilleri, işsizlik
rakamlarının tersine -siz öyle düşünüyorsanız eğer-
Türkiyede sadece 100 kişiden 46sı çalışıyor.
İstihdamda olan kişi sayısı da başka bir veri demek.
Biz buna karşı ne diyoruz? Diyoruz ki: İş gücü talebinde
bir artma oldu, bu yüzden işsizlik artıyor. O zaman vizyonumuzu
sorgulamamız lazım. Türkiyede iş gücü talebi artıyor, genç
nüfus artıyor ve siz bunu göremiyor ve kurgulayamıyorsanız,
önceden tedbir almıyorsanız vizyonunuzu sorgulamanız gerekir.
Değerli arkadaşlar, her gün şirketler
iflas ediyor ama ben size işsizlik rakamlarını verirken
işsiz kişilerden daha çok, bir şeyi daha belirtmek isterim:
İnsanlar işsiz ama artık Türkiyede işsiz aileler var,
işsiz aileler var değerli arkadaşlar. Bu büyük bir krizdir.
Evet, şirketler batıyor, şirketler konkordato ilan ediyor ama
artık Türkiyede sektörler batıyor, sektörler; farkında
mısınız? Artık Türkiyede sektörler batıyor, aileler
batıyor, bu ülke batıyor; farkında mısınız
değerli arkadaşlar, farkında mısınız? Durum
budur, batırdığınız şey bir ülkedir; yok olan, o
şirketlerle beraber sadece markalar değil, bu ülkedir; Bunu sizinle
de paylaşmak isterim.
Ekonomi şaha kalkacak. dediniz, kendinizi
şah sandınız değerli arkadaşlar. Muhalefete parmak
sallayan bir anlayışla bunu çözemeyiz. Değerli arkadaşlar,
yapmamız gereken iş: Sorunu kabul edip bütün
katılımcılarla; işverenler, işçiler, muhalefet
partileri; hep beraber çözümün reçetesini oluşturmaya
katılımcı bir anlayışla hazır olmanız gerekir,
buna hazır olmanız gerekir. (CHP sıralarından
alkışlar) Şuradan başlamanız gerekir: Rantçı
ekonomi anlayışı yerine üretimi öne alan ve üretim
yapımızı değiştiren bir anlayışı ve bir
bütçe anlayışını ortaya koymanız lazım.
Değerli arkadaşlar, bizim ihracatımızın
kilogramı 1,29 dolar ama değerli arkadaşlar, el âlemin
telefonunun bir kilogramı 2 bin dolar. İşte
değiştirmemiz gereken yapı bu. Bu ekonomik yapıyı, bu
üretim yapısını -beraber- değiştirmeden çözemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Bir ufak zaman alabilir
miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Değerli
milletvekilleri, sizler, her ne kadar biz Ekonomik kriz var. deyince 2+2, 5
eder. deseniz de 2x2, 3 eder. deseniz de ekonomik kriz gerçekliği
şudur: 2x2, 4tür ve bunun gibi gerçek bir ekonomik kriz vardır. Siz
her ne kadar ekmek elden su gölden bir saray anlayışını
savunsanız da gün gelir değerli arkadaşlar, eloğlu
ekmeğinizi de elinizden alır, o suları da kurutur.
O yüzden, bir an önce çağrımıza kulak
verin, hep beraber bir seferberlik ilan edelim. Ama bu seferberlik sarayı
kurtarma seferberliği değil ülkeyi ve vatandaşı kurtarma
seferberliği olsun diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Şükrü Erdinç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, başta yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
İşsizlik meselesi, istihdam meselesi
muhakkak ki hepimizin önemsediği, üzerinde her birimizin ittifak
edeceği birçok meselenin ortak noktası olan bir konu. Özellikle, bu
konuda dile getirilen çalışmaları hep birlikte izliyoruz, takip
ediyoruz. Burada, Hükûmetimizin yapmış olduğu
çalışmalar, istihdama yönelik olarak yapmış olduğu
çalışmalar gerçekten önemli çalışmalar. Bir taraftan
tarım alanında, bir taraftan hayvancılık alanında, bir
taraftan esnaflarımızın desteklenmesi anlamında, sanayi
anlamında yapılan yatırımlar, desteklenen
yatırımlar, istihdamı artırmaya yönelik
çalışmalardır. Tabii, 2018-2019 yıllarında
yaşamış olduğumuz, içeriden ve dışarıdan
tetiklenen, özellikle dövizin yükseltilmesine yönelik çabalar sonucunda ortaya çıkan
tablolar içerisinde istihdam konusunda belki istenen seviyelere ulaşılamadı
ama yapılan çalışmalar inşallah önümüzdeki dönemlerde bu
istihdamın daha iyi noktalara gideceğini hepimize göstermektedir.
Şimdi, özellikle, Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini incelediğimde -bir hukukçu olarak da söylemek
isterim- burada grup önerisinin içerisinde bir taraftan
baktığınızda, olaya sadece bir bölge üzerinden bakmak veya
sadece CHPnin bakış açısıyla bakmak doğru bir sonuca
götürmez bizleri.
Burada, grup önerisinde SGK borçlarından, vergi
borçlarından yapılan takibatlar sanki sadece Diyarbakırda
yapılıyormuş gibi bir algı ortaya konulması da
doğru değil. Tüm Türkiyede yükümlülüklerini yerine getirmeyen
vatandaşlara yönelik çalışmalar muhakkak surette
yapılır ama özellikle şunu bilmekte fayda var: Burada
belirtildiği gibi sadece satış işlemi gibi göstermek
yanlıştır. Bir işlem yapılır ama bu
satış değildir; icra işlemi yapılır, bir haciz
konma işlemi yapılır ama satış işlemi
yapılmaz.
Burada şuna değinmekte fayda var:
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illerimizdeki bu
işsizlik oranlarının kaynağını da
araştırmakta fayda var. Bakın, bugüne kadar o bölgede Hükûmet
eliyle yapılacak birçok yatırım, özel sektör eliyle
yapılacak olan birçok yatırım PKK terör örgütü eliyle
engellenmiştir. Şantiyeler yakılmıştır,
fabrikalar sabote edilmiştir ama bunlara hiç değinilmeden, oradaki
esnaflarımızın PKK terör örgütü eliyle kepenklerinin
kapatılmasına değinilmeden sadece işsizlik üzerinden
polemik oluşturmak bence doğru bir şey değil, buna bakmak
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Erdinç.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Özellikle
son dönemde bölgenin güven ortamının, huzur ortamının
düzeltilmesi sebebiyle bölgedeki yatırımlar günbegün
artmaktadır. Daha iki gün önce Ağrı ilinde yapılan
tekstille ilgili yatırım, Vanda yapılan yatırımlar,
Şanlıurfada ve diğer illerde yapılan yatırımlar
bölgenin ekonomisine ve istihdamına katkı sağlayacak çok önemli
yatırımlardır.
Bakın, bir taraftan bölgedeki üniversitelerdeki
öğrenci sayıları artıyor, bir taraftan turist
sayıları artıyor ki yeni rakamlara baktığınızda
bunlar da o bölgenin ekonomisine ve istihdamına katkı sağlayan
önemli unsurlardır.
Burada Hükûmetin yapmış olduğu
çalışmalarla, AK PARTİ Grubunun yapmış olduğu
çalışmalarla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta
olmak üzere tüm Türkiyedeki istihdam sorununun tam olarak çözüleceğini
hep birlikte göreceğiz inşallah.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve
arkadaşları tarafından, öğretmenlerimizin
yaşadığı sorunların araştırılması
amacıyla 22/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
26/11/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 26//11/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve
arkadaşları tarafından, öğretmenlerimizin
yaşadığı sorunların araştırılması
amacıyla 22/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1406
sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
26/11/2019 Salı günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Yıldırım Kaya.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle hepinizi bir
öğretmen olarak saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Öğretmenlerin en büyük eseri insandır. Bu
eşsiz eseri yetiştirmek dünyanın en zor işlerindendir,
sabır gerekir, sevgi gerekir, yıllara dayanan fedakârlık
gerekir. İşte bu yüzden, her insan bir emektir. Bu emekte en büyük
payı olanlar da öğretmenlerimizdir. 24 Kasım Öğretmenler
Günü nedeniyle, hem burada öğretmen olanların hem de bizi dinleyen
tüm öğretmenlerin günlerini kutluyorum.
Türkiyede 66 bin okulda 1 milyonu aşkın
öğretmenimiz 18 milyon çocuğumuza hizmet vermektedir. Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinde 842.993 kadrolu 103.223
sözleşmeli ve TÜRK EĞİTİM-SENin yapmış
olduğu araştırmaya göre de 81 ilde 90 bin ücretli öğretmen
çalışmaktadır. Öğretmenlerimizin üzerindeki baskılar
çok ağırdır, çok şiddetlidir. Daha Öğretmenler
Gününde, o şaşaalı gösterilerin altında, öğretmen
zannedilerek bir şoföre bir atanmış valinin
yaptığı hakareti unutmadık. Bu, şiddetlerin en
büyüğüdür. Bir öğretmene
Daha sonra, Ben bunu öğretmen
zannetmiştim. diyor. Sayın Vali, asıl, öğretmenin önünde
önünü ilikleyeceksin, saygıya geçeceksin; o, emektir, emek, o, emeğin
en yücesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Evet, 24
Kasım Öğretmenler Gününde, bu şiddet en önemli
şiddetlerdendir.
2017 yılında fiziksel, sözlü, psikolojik
ve cinsel şiddete maruz kalan öğretmenlerin sayısı bir
önceki yıla göre yüzde 4 artarak yüzde 45in üzerine
çıkmıştır. Öğretmen intiharları hepimizin
yüreğini dağlıyor. Atanmayan öğretmen
intiharlarının sayısı 56yı buldu. İki ay önce
sözleşmeli olarak göreve başlayan Türkçe Öğretmeni Saadet, okul
müdürünün mobbingine dayanamadığı için intihar etti. Göreve
başlayamayan, eşinden, çocuğundan ayrı olan sözleşmeli
öğretmenlerin intiharının bini bir para.
Atanmayan öğretmenlerle ilgili Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde, Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın bir sözü
var, 68 bin öğretmen atanmadı, Türkiye Cumhuriyetine
yakışmaz bu. dedi. Soruyorum: Sayı 700 bine çıktı, 10
kat arttı, bu, size yakışıyor mu Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, yakışıyor mu? 700 bin atanmayan öğretmen var.
Öğretmenler eşit işe eşit ücret
ister, aynı emeği verir. Öğretmeni sözleşmeli, ücretli,
kadrolu diye ayıramazsınız, engelli öğretmenleri yok
sayamazsınız.
2002 yılında Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidara geldiğinde 9un 1inde olan bir öğretmen 17,5 çeyrek
altın alıyordu, bugün, yine sizin iktidarınızda, aynı
derecedeki bir öğretmen ne kadar çeyrek altın alıyor biliyor
musunuz? 7,5 çeyrek altın alıyor. Öğretmeni getirdiğiniz
nokta budur, öğretmenin seviyesini getirdiğiniz nokta budur.
35 bin öğretmeni ihraç ettiniz. 35 bin
öğretmen, mevcut öğretmenlerin yüzde 3,5ine tekabül ediyor. Bu ihraç
ettiğiniz öğretmenlere bugüne kadar ekmek vermediniz, limon da
sattırmadınız.
Arkadaşlar, sevgili arkadaşlar, engelli
öğretmenler
657 sayılı Kanuna göre çalışanların
yüzde 4ü kadar engelli çalıştırılmak zorunda. Peki,
946.216 öğretmene karşılık gelen nedir? 37 bin engelli
çalıştırılmak zorunda. Çalışan engelli
sayısı kaç biliyor musunuz? 6.956. Atama bekleyen engelli
öğretmen sayısı 1.250. Yazıktır, günahtır!
Türkiye genelinde rehabilitasyon merkezinde
çalışan öğretmenler açlık sınırının
altında köleliğe mahkûm edildi çünkü siz, 2.650 özel okulun
sahiplerini yoksulluğa mahkûm ettiniz, öğretmenlerini de
açlığa mahkûm ettiniz.
Öğretmen meslek kanunu
çıkartacağız. dedik hep beraber
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya, tamamlayın
sözlerinizi.
YILDIRIM KAYA (Devamla) 23 Kasım 2018
tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir önerge verdik, bekliyor.
Gelin, öğretmen meslek kanununu çıkartalım.
3600 ek gösterge vaadi vermeyen bir siyasi parti var
mı burada?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Niye
gerçekleştirmiyoruz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) AK PARTİ
yapmıyor.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Gelin, hep beraber bunu da
gerçekleştirelim.
Sevgili arkadaşlar, TÜGVA ve Deniz Feneri,
bunlar 1 milyon öğretmenin çalıştığı yerde okullara
hizmet vermeye çalışıyorlar. Deniz Fenerinin
yolsuzluklarını unutanınız varsa ben
hatırlatayım.
Gelin, her önergeye ret demeyin. Hepimizi
yetiştiren öğretmenlerin sorununu bu Parlamentoda birlikte
tartışalım, atama bekleyen 700 bin öğretmenden 60 binini bu
yıl atayalım ve buna hayır demeyin. Hepimizi yetiştiren
öğretmenlere saygınız varsa, eğer 24 Kasımda telefon
ettiyseniz, elini öptüyseniz, burada hayır oyu kullanmayın diyor,
hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün öğretmenlerimizin, aslında bütün
eğitim çalışanlarının 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutluyorum.
Tabii, üç dakikada öğretmen meselesini,
eğitim meselesini anlatabilmemiz mümkün değil ama ciddi problemler
olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Eğitim, bir milletin gelecek davası ise
-ki hepiniz kabul ediyorsunuz- en önemli enstrümanı olan öğretmenin
problemlerini çözmek, sadece öğretmenleri ilgilendiren bir mesele
değil o hâlde. Öğretmenlik mesleğiyle ilgili bir tanım bile
ortaya koyamıyorsunuz. Bakın, 1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Kanununun 43üncü maddesinde öğretmenlik bir uzmanlık
mesleği olarak tanımlanıyor ama siz, bu tanıma uygun
olmayan bir kast sistemi oluşturdunuz; kadrolu hâle getirdiniz,
sözleşmeli öğretmen icat ettiniz, ücretli öğretmenlik sistemini
neredeyse asal istihdam şekline dönüştürdünüz. 75 bin ücretli
öğretmen var, bunu çözmeniz şart. Bu çözülmeden öğretmene
değer veremezsiniz, bu çözülmeden öğretmene değer
verdiğinizi gösteremezsiniz. Onun için, bu istihdam
farklılıklarını mutlaka çözmemiz lazım. Ücretli
öğretmen meselesinin Türkiyede artık
tartışılmaması lazım. Ya, nasıl
yakıştırıyorsunuz? Bir ders
karşılığı 16 lira vererek gençlerin umudunu
çalıyorsunuz ya. Asgari ücret tutarında olmayan bir ücretle -bin
lira, 1.500 lira- gençlerimizi çalıştırıyorsunuz
Türkiye'nin her bölgesinde, her ilinde. Buna yüreğiniz nasıl tahammül
ediyor bilmiyorum. Bu, kabul edilemez.
Öğretmenlerle ilgili ücret konusu son derece
önemli. Gelişmiş Avrupa Birliği ülkelerine bakmamız
lazım. Onların aldığı ücretin beşte 1ini bile
almayan bir öğretmen profili var. 9uncu derecenin 1inci kademesinde bir
öğretmen 3.980 lira maaş alıyor. Ek ders ücreti varsa 3.980 lira
alıyor, yoksa onu da alamıyor. Yani 4 kişilik bir ailenin asgari
geçim haddinin 7 bin TL olduğunu düşündüğümüzde 3.980 TLyle
çalıştırılan öğretmenlerle Türkiye'nin ve Türk
milletinin geleceğini inşa edebilmek mümkün görünmüyor.
Değerli milletvekilleri, ben, eğitim
davasını gerçekten siyasetüstü bir dava olarak görüyorum, hepinizin
de öyle düşündüğünü zannediyorum. Onun için, bu öğretmenler konusunda,
24 Kasım tarihinde Sayın Ziya Selçukun öğretmen ataması
sayısı telaffuz edememesi de düşündürücüdür. Yani 60 bin talebi
var, bu taleple ilgili Sayın Selçuk bugüne kadar 10 bin, 20 bin, 50 bin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Koncuk, tamamlayın
sözlerinizi.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Selçuk şu ana kadar herhangi bir sayı telaffuz edemedi,
enteresandır. Ben Sayın Selçuka güvenen bir insandım -eski
Talim Terbiye Kurulu Başkanımız- ama bakıyorum, kendi
bilgisine, tecrübesine yakışmayacak işler yapıyor. Ensar
Vakfını okula sokuyor, TÜGVAyı okula sokuyor, Deniz Fenerini
okula sokuyor. Bu kabul edilemez, eğitim unsurları dışında
kimse öğrencilerle muhatap kılınamaz. Bu, alenen Tevhidi
Tedrisat Kanununa da muhalefet etmektir. 15 Temmuzdan ağzınız
hiç yanmamış, FETÖden hiç ders almamışsınız.
Aynı şeylere yani paralel yapılanma anlayışında
bir duruma Millî Eğitim Bakanlığında da göz yumuyorsunuz.
Bunlar kabul edilemez diyorum.
Zamanım dar olduğu için derin konulara
giremiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Tüm öğretmenlerimizin de
Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Öğretmenler Günü dünyada 5 Ekimde
kutlanıyor, biz ise cuntacıların almış olduğu bir
kararla 24 Kasımda kutluyoruz. Tabii, hangi gün
kutlandığının çok fazla önemi yok. Esas önemli olan,
öğretmenlerin sadece Öğretmenler Gününde hatırlanır
olmasıdır. Oysa öğretmenlerin toplumu yetiştiren kişiler
olarak yaşadıkları birçok sorun var ve bu sorunların
giderilmesi gerekiyor.
Türkiyedeki öğretmenler, OECD ülkeleri
arasında ekonomik, sosyal ve özlük hakları açısından son
sıralarda yer alıyor. Bu geçtiğimiz günlerde TÜİK,
kasım ayı açlık ve yoksulluk sınırlarını
açıkladı. Bunlara baktığınız zaman 4 kişilik
bir ailenin açlık sınırı 2.103 lira, 4 kişilik bir
ailenin yoksulluk sınırı da 6.850 lira. Öğretmenlerimizin
aldığı maaşların önemli bir kısmı bu
açlık sınırının biraz üzerinde ama tamamı da
yoksulluk sınırının altında. Dolayısıyla bu
koşullarda çalışan öğretmenlerin hangi gün Öğretmenler
Gününün kutlanacağı meselesinden öte, bu koşulların daha
yaşanılabilir, iyileştirilebilir bir hâle getirilmesi gerekiyor.
Ayrıca, 3600 ek gösterge sözü hemen hemen tüm
siyasi partiler tarafından verildi ve 24 Haziran 2018 seçimlerinde AK
PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da
çokça dile getirildi ancak buna rağmen hâlâ bu söz yerine getirilmedi.
Ayrıca, öğretmen atamalarında mülakat
sistemi uygulanıyor arkadaşlar ve bu mülakat sistemi siyasi torpil ve
kayırmacılık anlamına geliyor. Bunun nasıl
uygulandığını da hepimiz çok iyi biliyoruz yani liyakat
yerine sadakati esas alan ve siyasi kayırmacılık üzerine kurulu
bir atama sistemi oluşturulmuş durumda.
Yine, Allahın lütfu olarak görülen 15 Temmuz
sonrasında OHAL uygulamalarıyla birlikte öğretmenleri zora sokan
birtakım uygulamalar getirildi. Bunların başında da
sözleşmeli öğretmenlik var. Sözleşmeli öğretmenlik, okul
müdürlerinin iki dudağı arasına öğretmenlerin kaderini terk
eden bir uygulamadır. En son Antepte okul müdürünün mobbing
uygulamasına dayanamayarak intihar edenlerden birisi de maalesef ki 25
yaşındaki sözleşmeli öğretmenimiz Saadet
Harmancıdır.
Diğer taraftan, KHKlerle işinden
atılan, öğretmenlikten atılanlar var ve bu sayı da oldukça
yüksek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Millî
Eğitim Bakanlığından 34.393 kişi, yükseköğretim
kurumlarından 7.312 kişi görevlerinden el çektirilmiş,
atılmış durumdalar ve bunlardan 56sı
yaşadıkları koşullara dayanamayarak intihar etmek zorunda
kalmış.
Değerli arkadaşlar, bu koşullar
altında eğitim sisteminin iyileşemeyeceğini ve
öğretmenlerin de böyle göstermelik gün kutlamalarla bir yere
gidemeyeceğini bilmemiz gerekiyor.
Son olarak, demokratik, laik, parasız, ana
dilde bilimsel eğitim talebiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nazım Maviş, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ
(Sinop) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, bütün öğretmenlerimizin 24
Kasım Öğretmenler Gününü bir kere daha tebrik ediyorum.
Ayrıca, kadına şiddeti
konuştuğumuz bugünlerde, Aybüke Öğretmenimizin
şahsında bütün öğretmenlere yapılmış olan
şiddeti lanetliyorum ve Aybüke Öğretmenin şahsında,
mesleği başında şehit olmuş olan bütün
öğretmenlerimizi de buradan hayırla yâd ediyorum.
Yine, Öğretmenler Günü vesilesiyle, kendisi de
bir öğretmen olan büyük mütefekkir Nurettin Topçunun sözleriyle sevgili
öğretmenlerimizi selamlamak istiyorum: Düşünülerek girilen kapı
yalnızca sınıf kapısıdır. Şuna
inanınız ki dünyada hiçbir fetih, kaderin sırrına
vâkıf olanlar için sınıf kapsısını açmak kadar
şerefli değildir. Bizim işimiz, sizin yalnız
zekâlarınızı işlemekten ibaret değildir; aynı
zamanda, kalplerinizi yoğurmaktır. Biz, sizin birtakım dersleri
öğrenen zekâ makineleri olduğunuzu hiç düşünmedik. Şahsiyet
ve hâlleriniz bizim hünerimizin gerçek eseridir. Yükseltilen bir ruh, bir deha
eserinden daha fazla bir şeydir, bir âlemin yaratılışı
gibidir. Bize Siz ne iş yapar, ne vazife görürsünüz? diye soranlar
olursa onlara sonsuz bir sevinçle, içimiz taşarak Bizim vazifemiz
karakter yapmaktır, şahsiyet yaratmaktır. diye cevap vermekle
saadet buluruz.
Bu vesileyle, Nurettin Topçunun bu sözleriyle çok
kıymetli öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü bir kere daha
tebrik ediyorum.
Değerli milletvekilleri, biz, eğitimin
niteliğinin öğretmen niteliğiyle çok ilintili olduğuna
inanıyoruz. Hiçbir ülkenin eğitim sisteminin kalitesi
öğretmeninin niteliğini aşamaz. Bu nedenle, eğitimle ilgili
iyileştirme politikalarımızın odağında hep
öğretmen olmuştur. Öğretmen niteliği yükseldikçe
eğitimin niteliği de yükselmiştir. Öğretmen mürebbiyedir,
karakter yapıcıdır. Bütün eğitimsel araç gereç, özne ve
nesnenin ötesinde özel bir anlama sahiptir. Bunun için, hükûmetlerimiz
döneminde öğretmenlerimizin niteliğini iyileştirmek için çok
önemli adımlar atıldı. Bakın, 2002deki öğretmen
sayısıyla kıyasladığımızda, bizim
hükûmetlerimiz döneminde, 2003 yılından 2019 yılına kadar
651.609 yeni öğretmen ataması yapılmıştır. Bu,
oransal olarak baktığımızda çok ciddi bir rakama tekabül
etmekte ve toplam öğretmen sayısı içerisinde hükûmetlerimiz
döneminde atanan öğretmen sayısı yüzde 69a tekabül etmektedir.
Aynı zamanda, bu atamalarla birlikte öğretmen nüfusumuz
gençleşmiş ve 40 yaşın altındaki öğretmen nüfusu
toplam öğretmen sayısının içerisinde yüzde 65lere
erişmiştir.
Yine, burada Öğretmenler Günü münasebetiyle
öğretmenlerin sorunları konuşuluyor. Elbette ki
öğretmenlerimize ne kadar hizmet etsek, öğretmenlerimizin
haklarını hukuklarını, özlük haklarını ne kadar
iyileştirsek onların hakkını ödeme şansımız
yok. Hazreti Alinin söylediği gibi Bana bir harf öğretenin
kırkyıl kölesi olurum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Maviş.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Ancak şu
rakamları da ifade etmekte fayda var: Bakın, 2002 yılında
bir öğretmenin eline ek derslerle beraber geçen rakam ile bugün geçen
rakamı karşılaştırdığımızda AK
PARTİ hükûmetleri döneminde yüzde 670lik bir artış
olduğunu göreceğiz.
YILDIRIM KAYA (Ankara) Yapma Allah
aşkına, yapma ya!
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Öğretmen
başına düşen derslik sayısındaki artış ve
bunun dışında, özlük haklarında yapılan
iyileştirmelerle birlikte önemli mesafeler katedilmiştir. Önümüzde
öğretmenlik meslek kanunu var; inşallah, bu Genel Kurula gelecek ve
öğretmenlerle ilgili çok daha fazla iyileştirmeler
yapılacaktır.
YILDIRIM KAYA (Ankara) 3600?
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Bu vesileyle,
sözleşmeli öğretmenlerle ilgili de iki hususu paylaşmak
istiyorum. Bakın, değerli arkadaşlar, sözleşmeli
öğretmenliği biz birlikte çıkardık, komisyonda birlikte
çalıştık. Sözleşmeli öğretmenler Türkiyede bir
ihtiyaçtan doğmuştur. İlk atamasındaki görev süresini
doldurur doldurmaz öğretmenlerin önemli bir kısmı özellikle
dezavantajlı bölgelerde öğretmenlik yapmaktan imtina etmektedirler.
Dolayısıyla öğretmen sirkülasyonunu ve hareketliliğini
sabit hâle getirebilmek ve eğitim kalitesini artırabilmek
açısından sözleşmeli öğretmenlik Türkiye'nin bugünkü
ihtiyaçları açısından önemli bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NAZIM MAVİŞ (Devamla) - Tabii ki
öğretmenler arasında kadrolu, sözleşmeli ve ücretli
öğretmen ayrımının olmamasını biz de istiyoruz
ancak ihtiyaçlar bunu zorunlu hâle getiriyor.
Bu vesileyle bir kere daha Genel Kurulu
selamlıyor ve bütün öğretmenlerimize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 1'inci sırasına, 66
sıra sayılı Kanun Teklifinin ise yine bu kısmın 2'nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/11/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu
Çankırı
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1'inci sırasına, 66 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ise yine bu kısmın 2'nci
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
26 Kasım 2019 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
27 Kasım 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde 144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin üçüncü bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
28 Kasım 2019 Perşembe günkü
birleşiminde 144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
28 Kasım 2019 Perşembe günkü
birleşiminde 144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık
çalışma günlerinin dışında 29 Kasım 2019 Cuma
günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan işlerin
görüşülmesi ve bu birleşiminde 144 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
29 Kasım 2019 Cuma günkü birleşiminde 144
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin
dışında 30 Kasım 2019 Cumartesi günü saat 14.00'te
toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan işlerin
görüşülmesi ve bu birleşiminde 144 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
30 Kasım 2019 Cumartesi günkü birleşiminde
144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin
dışında 1 Aralık 2019 Pazar günü saat 14.00te
toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan işlerin
görüşülmesi ve bu birleşiminde 144 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
İç Tüzük'ün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
144 sıra
sayılı Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2368)
ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa
Şentopun Türk Vatandaşlığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385)
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 28inci maddeler |
28 |
2. Bölüm |
29 ila 52nci maddeler |
24 |
3. Bölüm |
53 ila 72nci maddeler |
20 |
4. Bölüm |
73 ila 98inci maddeler |
26 |
Toplam Madde
Sayısı |
|
98 |
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Engin Altay konuşacak.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, AK PARTİ grup
önerisiyle 144 sıra sayılı Kanun Teklifi bitene kadar,
aralıksız Meclisin çalışması öngörülüyor. Meclis
çalışmasın diyen yok, olmaz zaten. Şimdi, bu 144 sıra
sayılı Kanun Teklifini Komisyon üyesi arkadaşlarımız
ve uzmanlarımızla değerlendirdik. İktidarın Bu kanunu
bitirirseniz bitirirsiniz, bitirmezseniz cuma, cumartesi, pazar da
çalışırız. yaklaşımı aslında hoş
bir yaklaşım değil. Yani Meclisin gündemini büyük partinin belirlemesini
ben doğal karşılarım. Ama ben, bu Mecliste, bu dönem, bu
yasama yılında Meclisin salı günü çalışıp,
çarşamba çalışıp, perşembe Hadi gidelim.
dediğiniz çok günleri, haftaları da biliyorum.
Şimdi, getirdiniz 144 sıra
sayılı Kanun Teklifini bitireceğiz
Bitirebilirsiniz, gerekli
çoğunluğu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin öngördüğü
çoğunluğu burada toplarsınız, tutarsınız biz de
kanun teklifinin maddeleriyle ilgili düşüncelerimizi söyleriz; neticede,
demokrasi var diyorsak -ki topal da olsa var- Parlamentonun iradesi hepimizin
başının üstünde.
Benim AK PARTİ Grubuna bir teklifim var,
Sayın Akbaşoğlu, teklifim şu, okunuyor mu oradan: Efendim,
burada 98 yazıyor, altında 19 yazıyor, çizdik 79. Bu 98 maddelik
bir teklif değerli arkadaşlar. Bu teklifin 79 maddesi olması
gereken bir iş -bak, 79 madde- yapılması lazım; uyarlama,
düzenleme, vesaire vesaire... Şimdi, bu 19 madde şu, isterseniz not
alın hem milletvekillerimiz hem Genel Kurul hem kamuoyu bilsin: 1, 11, 22,
32, 47, 55, 59, 61, 62, 67, 74, 75, 78, 79, 81, 83, 84, 85, 90; 19 madde.
Sayın Akbaşoğlu, bunların da bir kısmı
muğlak olduğu için rezervimiz var, yanlış demiyoruz,
muğlak yazmışsınız, doğru yazmamış size
bunu dayatanlar. Bu bürokratlar imza atmaya korktuğu için, artık her
konuda Meclisten kanun getirin. diyorlar size. Bunu yazanlar kanun yapma
tekniğinden bihaber. Çerçeve kanunlar vardır ama burada bir kanunun
bir maddesi esneyemez; somuttur, nettir. Örnek vereyim, sizin 81, 83 ve
90ıncı maddeleriniz muğlak olduğu için karşı
çıkıyoruz, kötü, yanlış olduğu için değil.
İşte, yapıcı muhalefet budur arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Eğriye eğri, doğruya
doğru.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, şunu
yapmak sizin hakkınız: Efendim, bizim 290 milletvekilimiz var,
Milliyetçi Hareket Partisi de uygun görür, destek verirse biz bunu böylece
geçiririz. Geçirirsiniz ama biz de o zaman size buradan diyoruz ki
peşinen: Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün bize
verdiği bütün imkân ve obstrüksiyonları sonuna kadar
kullanırız. Şimdi Sapına kadar kullanırız.
diyeceğim, yine Argo dediniz. diyeceksiniz. Sonuna kadar
kullanırız.
Dolayısıyla gelin, maksat üzüm yemek,
milletvekillerimizi de 200 milletvekilini de burada beş gün böyle geç
saatlere kadar kulisten içeri, içeriden kulise, bahçeye gezeletmeye gerek yok.
Harbiden, yapıcı, samimi diyoruz ki: Değerli arkadaşlar, bu
kanunda hakikaten yapılması gereken işler var yani bunların
bir kısmı olmazsa olmaz; yanlış da değil. Ama mesela
şunu merak ediyorum ya: Jandarma ve Sahil Güvenlik İçişleri
Bakanlığına bağlandı diye Bunların sosyal
tesislerini kısmen ya da tümüyle kiralarız. ne demek, kime
kiralayacaksınız? Tank Palet Fabrikası gibi peşkeş
çekeceğinize kiralasanız amenna, Tank Palet Fabrikası gibi
peşkeş çekeceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
Onun için
Ha, şunu kabul ediyorum: Siyaset açık kapı ve
müzakere işidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım, önemli
bir konu, bir daha söz almam.
BAŞKAN Sayın Başkanım, pozitif
ayrım yerinizden var ama kürsüden yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama bu Meclisin
mesaisine de çok katkı sunacak bir şey yani mesaiyle ilgili de
tasarruf edilecek.
BAŞKAN Peki, sözlerinizi tamamlayın o
zaman.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi Bir
Jandarma tesisinin içindeki kuaförü işletmeciye vereceğiz.
diyorsanız bunu anlarım. Türk askeri gidip komutanın
saçını kesmesin kardeşim, buna bir itirazım yok; Türk
askeri gidip komutanın ayakkabısını boyamasın, buna
bir itirazım yok ama sen bilmem neredeki koca tesisi bir yandaşa
kiralama adı altında peşkeş çekersin diye korkum var
çünkü sicilin bozuk! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bakımdan, kanun teklifini müzakere etsin
bizim arkadaşlarımız burada. Ben anlamam, ben bilmediğini
bilenlerdenim, teknik konular var burada. Teğmen Mehmet Ali Çelebi burada,
İçişleri Komisyonu üyeleri Ali Bey burada, Yaşar Bey, diğer
arkadaşlar burada, oturun konuşun. Aha söylüyorum, 98 eksi 19; 79.
Pazara gerek yok, perşembe akşamı bitirelim. Güzel teklif
değil mi bu?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Sayın Akbaşoğlu, sataşma var,
kürsüden mi, yerinizden mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yerimden Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu
sataşmaysa eyvah ya!
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, öncelikli olarak tabii yapıcı
muhalefet kelimesi hoş bir kelime, güzel. Yapıcı muhalefetten
dolayı teşekkür ederiz, yani muhalefetin yapıcı
olmasından memnuniyet duyarız ve
BAŞKAN Ama biraz da yakıcıydı
söyledikleri.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Oraya geleceğim.
Şöyle: Şimdi, her zaman olduğu gibi,
her türlü öneriye, bütün partilerimizin önerilerine açık olduğumuzu,
her zaman önerileri değerlendireceğimizi ifade etmek isterim
öncelikli olarak.
Biraz evvel Sayın Altayın da ifade
ettiği gibi, hakikaten bu tamamen uyumlulaştırmaya yönelik bir
teknik ele alış. Dolayısıyla, maddelerin çokluğunun
-bunların- bizim gözümüzü korkutmasına sebebiyet vermemesi gerekiyor.
Hepsi bir kelimenin, bir kavramın uyumlulaştırılmasına
ilişkin. Dolayısıyla, böyle, hafta sonunu da içine alacak
şekilde başlamışken bitirelim yeknesak bir şekilde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Önümüzde zaten bütçe görüşmeleri söz konusu ve bu
konuda, Meclisin iradesiyle, bundan sonraki çalışma günlerini de ona
göre ayarlayalım beraber uzlaşarak diye düşündüğümüzdendir.
İkinci olarak: Biz hiçbir şeyi
peşkeş çekmedik ne yandaşa ne paydaşa ne başka
birisine. Dolayısıyla, Tank Paletle ilgili dilimizde tüy bitti anlata
anlata.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Anlat, bir daha
anlat.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Yani, ana sınıfına göre anlatıyoruz anlamıyorsunuz,
ilkokula göre anlatıyoruz anlamıyorsunuz, üniversiteye göre
anlatıyoruz anlamıyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bilale göre anlat, Bilale
göre.
MURAT EMİR (Ankara) Hangi ihale yöntemiyle verdiniz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakınız, Tank Paletle ilgili burada
detaylı açıklama var. Ben bundan bir önceki hafta, Tank Paletle
ilgili, Meclis zabıtlarına, bedihi bir şekilde, açık bir
şekilde, meseleyi vuzuha kavuşturulmuş bir şekilde kayıtlara
geçirmiştim. Ancak bu konuyla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) Hangi ihale yöntemiyle
verdiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi ihale yöntemiyle
yaptınız?
BAŞKAN Sayın Emir, müsaade eder misiniz,
Grup Başkan Vekili konuşuyor.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, biraz evvel Engin Altay Bey
konuştular, biz sükûnetle dinledik, aynı şekilde
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de öyle
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok, bir şey demiyorum. Yani, herkes birbirini
sükûnetle dinlesin, rahat olun yani, vakit var; anlatmaya da, anlaşmaya da
imkân var ama hakikatler üzerinden; yalan üzerinden, iftira üzerinden, dolar
üzerinden değil; bunu ortaya koymak istiyorum. Ve bizim de sicilimiz
tertemizdir, bunun herkesçe böyle bilinmesi gerekir.
Tank Palet Fabrikası gündeme geldiği için
şunu ifade ediyorum: Bakınız, 2000li yıllardan bu yana
yerli ve millî tankımızı üretmek için mücadele veriyoruz,
biliyorsunuz. İlk aşamada ALTAY tankı tasarım ve prototip
üretimi için Otokar AŞ görevlendirildi ve bu kapsamda 5 adet prototip
üretildi. Bu süreçte, Arifiye Tank Palet Fabrikasının belirli
alanları 2012-2015 yılları arasında Otokar firmasına
tahsis edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bu prototiplerin kule ve gövdeleri fabrikada üretildi.
Fabrikanın test altyapısı firmaya kullandırıldı,
Otokar firmasına bu fabrika kullandırıldı. Bu süreçte
Arifiye Tank Palet Fabrikasının belirli alanları 2012-2015te
Otokara kullandırıldı, bunu kaydediyorum. ALTAY
tankının seri üretim ihalesi 2018 yılında Savunma Sanayii
Başkanlığı tarafından gerçekleştirildi; ihaleye
katılan 3 firmadan en uygun teklifi veren BMC AŞ ile Savunma Sanayii
Başkanlığı arasında, tankın seri üretimine
ilişkin sözleşme imzalandı. Dolayısıyla, tank yapmak
için 2000li yıllardan bu yana devam eden çabamız bu şekilde son
aşamaya geldi. Burada amaç, ALTAY tankının en hızlı
şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerine kazandırılması ve
tüm imkânların seferber edilerek teröristlerin başının bu
tankla, bu ALTAY tankıyla imha edilmesi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, 14 Mayıs
2019 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - On altı
dakika oldu ya.
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım
Sayın Akbaşoğlu.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvelki açıklamaya bakın, ben
sataşmadan gelmedim.
Fabrikanın mülkiyeti Millî Savunma
Bakanlığında kalmak üzere işletmesinin Askeri Fabrika ve
Tersane İşletme Anonim Şirketine yani ASFAT AŞye
devredilmesine; fabrikada çalışan askerî personel ile
memurların, ilgili mevzuat çerçevesinde, Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde çalışmaya devam etmesine;
fabrikadan işçi statüsünde personelin, her türlü özlük
haklarının korunması kaydıyla, ASFAT AŞye
devredilmesine karar verildi. Burada yapılan şey nedir?
İşletme verimliliğini artırmak bakımından,
ihracatı artırmak bakımından devlete herhangi bir ek yük
getirmeden BMC bu fabrikayı -Otokara
kullandırdığımız gibi BMCye de- çağın
gereklerine uygun şekilde modernize edecek, yirmi beş yıl
boyunca fabrikada ihtiyaç duyulacak bütün yenileme
yatırımlarını gerçekleştirecek ve kapasite
geliştirmeye dönük belirlenecek alanlarda da her türlü makine, teçhizat,
inşaat ve benzerlerini ilk aşamada en az 50 milyon Amerikan
doları tutarında ilave yatırım yapacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, son cümlenizi alayım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak, evet...
Dolayısıyla Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulu bu konuyla ilgili davayı da işlemin hukuka
uygun olduğu şekliyle reddetmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak efendim, son olarak...
Anlaşılacağı üzere, bu temcit
pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp
yeniden CHP tarafından gündeme getirilen Tank Palet Fabrikasıyla
ilgili iddiaların tümü asılsızdır, gerçek
dışıdır, aynen bu, Cumhurbaşkanımızın
bir CHPliyle görüşüp kendisine genel başkanlık teklif
ettiği gibi yalan ve iftiradır.
Evet, dolayısıyla yalancılıkla
siyaset olmaz ancak Hitlerin Propaganda Bakanı Goebbelsin taktiğini
güdenler tabii ki bunu da maalesef anlamazlar. Bu konuda söylemleri
doğrultmak, doğru siyaseti, gerçekleri ortaya koymak gerekir diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkanım, bir kere sataşma var ama sataşmadan,
yalan
BAŞKAN Evet, Goebbelse benzetti sizi,
buradan vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
hayır, sataşmadan söz talebi kullanmayacağım, 60a göre ben
de on altı dakika konuşmak istiyorum efendim, uygun görürseniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok, on altı dakika olur mu canım. Hayır,
hayır, sizin kadar konuştum, rica ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tam on altı
dakika ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok, yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verdiniz mi
efendim?
BAŞKAN Yok, on altı dakika olmadı
ama buyurun siz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Yok, sekiz
dakika.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Yani sizin kadar konuştum Engin Bey hakikaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben üç dakika
konuştum orada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Ama 3 kere artırdınız.
53.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
siyasetin kendini savunma refleksini çok doğal karşılamak
lazım. Bu Tank Paletle ilgili 19 adımda
Bunu size vereceğim,
eğer lütfederseniz, almak isterseniz
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Estağfurullah, ben de bunu size verebilirim, evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bak buradan
başlıyor, 19 adımda ne olduğu burada yazıyor. Ama önce
bir şeyi bilmek lazım. Bilmek lazım derken siz bilmiyorsunuz
anlamında söylemiyorum. BMCye 2013te el konuldu, 2014te Ethem Sancaka
BMC verildi, hikâye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Boyuna bunu
beş dakika yapın kurtulalım Başkanım.
BAŞKAN Efendim, sizin on altı dakika
saymanız gibi bizde de zaman biraz çabuk geçiyor, hızlı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki efendim.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ethem Sancaka
BMC verildi.
Şimdi mesele şu, buradaki çelişki
şu, Sayın Mevkidaşım dedi ki: İhale
yapıldı. Yapılan ihale, BMC ve Otokarın girdiği
ihale tank üretim ihalesi. Vallahi de billahi de Sakaryadaki fabrikayla ilgili
ihale yapılmadı. Kuran-ı Kerimi getirelim, ikimiz de el
basalım, var mısın? Yapılmadı. Var mısın?
Yoksun. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Otokar bu fabrikada prototip üretti, BMC
de üretsin. Kim itiraz etti? Ama bu BMCnin sahibi diyor ki: Liderimiz bana
Sen o otomotiv şirketinin altından kalkabilir misin? dedi. Katarla
neredeyse tek millet iki devlet hâline geldik. Emir de sizi kırmaz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Katar devletini
ve Silahlı Kuvvetleri bana ortak ederseniz bu işin altından
kalkarız. dedim. Sağ olsun Sayın Emiri de aradı, o da
kırmadı.
Şimdi, arkadaşlar, ben bir şeyi
söylüyorum: Türkiye tank üretmesin. diyen yok. Türk Silahlı Kuvvetlerini
başka bir ülkenin patronajına teslim etmenize bizim
vicdanımız el vermiyor ve bu fabrikanın ne kiralanması ne
işletme devriyle ilgili, bunlarla ilgili bir tane evrak yok. Bir tane
evrak var ama o şu: Gizli bir özelleştirme kararnamesi var. CKler
halka açık. Bu özelleştirme kararnamesi nerede? Niye bu
saklanıyor? Niye bu Resmî Gazetede yok? Ve bir şey daha, Tank Palet
Fabrikası 17 Eylül 2019 itibarıyla SGK kayıtlarındaki
adını da değiştirerek ASFAT AŞ olarak, SGK
oradakilerin kayıtlarını buna göre yeniden yapmış.
Şimdi, bunlar da olur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
bak, ben olmaz
demiyorum. Millet size devleti idare yetkisi verdi, devletin malını
peşkeş çekin yetkisi vermedi. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz devletin malını kiralayabilirsiniz,
yandaşınız da alabilir; deriz ki: Kitabına uydurdu; lanet
olsun. Ya bu, kitaba da uymuyor arkadaşlar, kitaba da
uydurmamışsınız. Ne kiralama var ne satma var; hiçbir
şey yok. Bunun resmî adı peşkeştir. Peşkeş
çekilen yerde rütbeli subayımız var; var mı?
Astsubayımız var, vatan görevi yapan askerimiz var. Kime
peşkeş çekiyorsunuz? Ethem Sancaka, Ethem Sancak; artık herkes
biliyor. Kime peşkeş çekiyorsun? Hadi Ethem Sancak bu milletin
evladı diyelim, yandaş diyelim.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) O peşkeş mi
oluyor?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, vallahi
billahi, sabaha cenaze namazımı kılın; bunun adı
peşkeştir. (CHP sıralarından alkışlar) Peşkeş
değilse Allahım benim canımı alsın. Bu başka bir
şey değil arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitmedi
Başkanım, müsaadenizle
BAŞKAN Sayın Altay, son sözlerinizi
alayım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şuna cevap
verirse Sayın Akbaşoğlu Tank Palet Fabrikasının
ihalesi şu tarihte, şurada yapıldı; şu, şu,
şu firmalar girdi. derse, çıkıp kendisinden özür
dileyeceğim bana bunun belgesini de verirse; vermezse siyasi parti, siyasi
aidiyet gereği bu peşkeşi savunmak zorunda kalmasından
dolayı kendisine sadece bir dostu ve arkadaşı olarak
üzüleceğim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
54.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Efendim, çok teşekkür ediyorum.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; tabii biraz evvel hakikaten aslında bir çarpıtma
örneğini hep beraber gördük, önemli bir çarpıtma. Hani Sayın Cumhurbaşkanımız
diyor ya Ben Cumhurbaşkanlığını koyuyorum Sayın
Kılıçdaroğlu, sen de Genel Başkanlığını
koyar mısın?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oradan ekmek yok!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) O da diyor ki: Söylediğin doğru mu,
yanlış mı açıkla. Sayın
Cumhurbaşkanımız İzmirden açıklıyor Bu
yalandır, iftiradır. diyor. Sayın İnce de CHPnin
içerisinde bir çete bunu tezgâhlamıştır. diyor ancak diyor ki
ondan sonra Sizin
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir dakika
Bir dakika
Açıklama yapmadık daha.
Konuya geliyoruz. Bir dakika
Bir dakika
Şöyle, ancak ben benzetme yapıyorum.
Nasıl Sayın Kılıçdaroğlu topu taca atıyorsa
İstediğin televizyonda konuşalım. falan filan, bir ton
laf söylüyor ama hiçbir tane yararlı ve olayın özüne ilişkin bir
cümle yok. Burada da ben Tank Palet Fabrikasının ihale
edildiğini mi söyledim? Yok, öyle bir şey söylemedim. Başka bir
ihale var. [CHP sıralarından alkışlar(!)]
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir dakika
Başka bir ihale var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Alkışlıyoruz.
BAŞKAN Sistemi açalım arkadaşlar,
lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, bakın, tutanaklar
ortada. Okuduğum burada, daha önce bu fabrikanın, Tank Palet
Fabrikasının Otokar AŞye tahsis edildiğini ve kullandırıldığını
söyledim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Fabrika tahsis edilmedi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, burada açık, net. Resmî bilgi olarak
söylüyorum.
Aynı şekilde bu ALTAY
tanklarının yapım ihalesiyle ilgili bir ihale
açılıyor
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
ve bu ihaleye herkes katılıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu BMC, Katar ortaklığıyla beraber
alıyor; 3,5 milyar dolarlık bir ihale. Bunun yapımı için de
Tank Palet Fabrikası BMC firmasına tahsis ediliyor, tahsis ediliyor.
Söylediğim bu, okuduğum bu. Zabıtlara bakın.
Kulaklarınızla duymuyorsanız kendiniz uydurmayın,
çarpıtmayın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İhalede böyle bir
şey yok Sayın Grup Başkan Vekili.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz, hiçbir şeyi peşkeş çekmeyiz, her
şeyi hukuka uygun bir şekilde ortaya koyarız. Nitekim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açın, Sayın
Akbaşoğlunun sistemini açalım arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İhalede böyle bir
şey yok, Tahsis edilir. diye.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, nitekim, Tank Palet Fabrikasının
işletme hakkının devredilmesine ilişkin
Danıştayda açılan bir dava var. Bu davada da Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulu son kararı vererek bu tahsis işleminin hukuka
uygun olduğunu ortaya koymuştur. Bu kadar bedihi bir hakikat varken,
bir Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı varken bunu
tanımazlık, hukuku yok saymak ve Bildiğim bildik,
çaldığım düdük. diyerek yalan, iftira siyasetine devam
etmektir! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, devam edecek miyiz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
şimdi son cümlesi Yalan, iftira siyaseti... deyince, artık etmesek
ayıp olur. Son cümlesi olmasaydı
BAŞKAN Peki, size söz vereyim, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
söz istiyorum Başkan.
BAŞKAN İki dakika. Uzatma
yapmayacağım ama.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Akbaşoğlunun
heyecanı gerçekten takdire şayan ama, tabii,
inanmadığı şeyleri söylerken
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok!
ENGİN ALTAY (Devamla)
biz eski
heyecanından aldığımız o pozitif şeyi
alamıyoruz.
Ben, Sayın Akbaşoğlu konuşurken
sefere çıkmış bir yeniçeri gibi kendimi hissederdim. (CHP
sıralarından alkışlar, gülüşmeler) Fakat, şimdi,
bugün çok öyle hissetmedim. Bugün Sayın Akbaşoğlu
konuşurken ilk defa kendimi sefere çıkmış bir asker
psikolojisine sokamadım.
Değerli arkadaşlar, elbette iddiayla
ilgili herkesin kendi bulunduğu pencereden olayları
değerlendirmesini normal karşılarım ama tekrar ediyorum:
Otokar orada prototip üretirken oranın adı Millî Savunma
Bakanlığı 1. Ana Bakım Fabrikası idi. Devletin bütün
kayıtlarında da öyleydi, SGK kayıtlarında da öyleydi.
Şimdi ise oranın adı ASFAT AŞ oldu. Orada
çalışan personel de SGK ilişkisi noktasında ASFAT
AŞnin çalışanı noktasına geldi.
Ben tekrar ediyorum: Sayın Akbaşoğlu,
bu bir peşkeştir; kiralama, devir, kısmi zamanlı bir
kullanma hakkı değildir. Çünkü alım garantisi veriyorsun on
yıllık ve yüzde 12,5 kâr garantisi veriyorsun tıpkı bu
şehir hastaneleri gibi. Yani adamlara hem devletin yerini peşkeş
çektiniz bir de şehir hastanelerinde olduğu gibi kâr garantisi, bir
nevi Savaş çıkacak, bu tankları kullanacağız
Herhâlde bu adamın kâr garantisini karşılamak için bir de
savaş çıkaracaksınız. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Herhâlde öyle oluyor yani.
Gerçekler ortada. Bu konuyu merak eden
Sakaryalılar başta olmak üzere, TSK mensupları başta olmak
üzere, 82 milyon yurttaşımıza sesleniyorum: İşte, 19
adımda Tank Palet Fabrikasının hikâyesi. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan, il ve ilçe başkanlıklarımızdan bu belgeyi temin
etmeniz mümkündür. Bir nüshasını da Sayın Akbaşoğluna
-uygun görürse- takdim edeceğim.
Akbaşoğlu, istersen artık bitirelim.
Takdir sizin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben de aynı şekilde, ismimi vererek
söylediğinin dışında başka şeyler
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 5 defa verdi ismini.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma
yapmadım. Eski heyecanı bulamadım. dedim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
nasıl olsa geleceksiniz, buyurun.
2.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Evet, hakikaten gereksiz bir
tartışmayı devam ettiriyoruz, bu aynen bir haftadır bir
yalan haber peşine düşen CHPli arkadaşlarımızın
Türkiyeyi meşgul etmesi gibi. (CHP sıralarından Olma.
sesleri)
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Ne
alakası var!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Yani yazan kişi özür diledi, Rahmi Turan bugün Sözcüde
Cumhurbaşkanımızdan özür diledi.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sana ne!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen müsaade edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Sayın Muharrem İnceden özür diledi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, konu ne, bu
ne! Oradan ekmek yok.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Söyleyecek
lafın yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Akbaşoğlu, ne anlatıyorsun?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Bütün milletimizden, CHPlilerden özür diledi. Dolayısıyla, sonuç
itibarıyla, aynı olay aynı şekilde devam ediyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Palete gel,
palete!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Goebbels taktiği
Buna Hitlerin propaganda bakanının Goebbels
taktiği derler arkadaşlar.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Çok iyi bilirsiniz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Bu, literatürde böyle geçer. Bir yalanı ne kadar devamlı söylerseniz
mutlaka inanan çıkar. diye bir yaklaşımı vardır
Goebbelsin. Yalan olduğunu herkes biliyor ama Olsun. diyor, yalan
siyasetine devam ediliyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Söyleyecek
sözün yok, edecek lafın yok ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, söylediğimiz çok açıktır. 3,5
milyar dolarlık bir ALTAY tankı ihalesi
yapılmıştır, BMCyle beraber bir Katar şirketi buna
ortak bir şekilde talip olmuştur ve bu konuyla ilgili de bu
Arifiyedeki Tank Palet Fabrikası bu şirkete tahsis edilmiştir
daha önce başka şirketlere tahsis edildiği gibi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu şartnamede tank
paletin verileceği var mıdır? Tahsis edileceği var mı
o şartnamede? Kiralanacağı var mıdır?
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen,
yakışmıyor ama.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Soruma cevap versin.
Sayın Başkan, yarım saattir aynı şeyi dinliyoruz.
BAŞKAN Bakın, Sayın Grup
Başkan Vekili konuşuyor, lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Böyle şey olmaz ya!
Aynı şeyi tekrar ediyor.
BAŞKAN Lütfen, sizin
yaptığınız olmuyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir tek soruya cevap
verecek: İhale şartnamesinde var mı, yok mu?
BAŞKAN - Sayın Altay, müdahale edin
lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Aynı şeyleri
söylüyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Kesinlikle şunu ifade etmek istiyorum ki hâlihazırda, fabrikada
yürütülen bakım onarım, palet ve optik üretimi gibi hiçbir faaliyet
aksatılmadan ve devlete hiçbir ilave maliyet getirilmeksizin Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasına
devam edilecektir. İşçi personelin her türlü özlük ve toplu
sözleşmeden kaynaklı diğer ekonomik hakları
korunacaktır. Ana Bakım Fabrika Müdürlüğünün işletme
hakkının devredilmesine ilişkin 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 2/i maddesi
kapsamında tesis edilen 14 Mayıs 2019 tarihli 1105 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararı iddia edildiği gibi bir
gizli kararname değil karardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Bir cümleyle bitiriyorum.
BAŞKAN Peki, bir cümle için açalım
lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Birçok Cumhurbaşkanlığı kararında olduğu gibi
ilgili mevzuat hükümleri uyarınca Resmî Gazetede yayımlanma
zorunluluğu da bulunmamaktadır. Buna rağmen, bu kararın
içeriğine ilişkin tüm bilgiler de kamuoyuyla
paylaşılmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Dolayısıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Genel
Kurulunun da açık kararı vardır. Hukuk herkesi bağlar.
Dolayısıyla hukuka uygun yaklaşılmasında hepimiz için
fayda var.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ve
biz bu ürettiklerimizle de inşallah ihracatımızı
artıracağız; Katara da, bütün dünyaya da millî
tanklarımızı inşallah satacağız. Bu konuda
ekonomimize katkıda bulunacağız.
Teşekkür ediyor, hepinizi hürmetle, muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Kifayetimüzakere Sayın Altay.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1'inci sırasına, 66 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ise yine bu kısmın 2'nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yok böyle bir
şey ya!
BAŞKAN - Müsaade edin arkadaşlar
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay, yani bunun sonu yok.
Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bu tutumunuz hiç hoş değil.
BAŞKAN Yok, tutumumla ilgili bir sorun yok,
bir sıkıntı da yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hiç hoş
değil. Bir grup başkan vekili ayaktayken onu gördüğünüz hâlde
oylamaya geçemezsiniz.
BAŞKAN Geçerim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geçemezsiniz.
BAŞKAN - Geçerim Sayın Altay yani
bakın yarım saattir konuşuyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu
saygısızlıktır, nezaketsizliktir Sayın Başkan!
BAŞKAN Nezaketsizlik değil, sizin bu
tavrınız nezaketsizlik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle şey
yok!
BAŞKAN Hayır, hayır, sizin
yaptığınız şu an nezaketsizlik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aynı
toleransı, buraya gösterdiğinizi buraya da gösterin.
Nezaketsizliktir! Ayıptır! Böyle keyfine göre uygulama olmaz.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Sayın Grup Başkan Vekilinin bir söz talebi
oldu ama ben onu atladım, oylamaya geçtim. Şu an yeniden söz talebi
olmadığı için devam edeceğim.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin (2/832) esas
numaralı Çocuk Hakkı İzleme Komisyonu Kurulmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/50)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasa Komisyonunda bulunan (2/832) esas
numaralı Kanun Teklifim süresi içinde ilgili Komisyonda gündeme
alınmadığı için Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü madde 37ye göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını saygılarımla arz ederim.
Aydın
Özer
Antalya
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Özer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYDIN ÖZER (Antalya) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin 24
Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Söz konusu talebimiz çocuklarla ilgili. Bu Meclis
çatısı altında çocuk haklarının, çocuklara dair tüm
sorunların ele alınacağı daimî bir ihtisas komisyonu
kurulmasını talep ediyoruz. Görüldüğü gibi, konumuz siyasetin de
bu salonda bulunan partilerin de üzerinde. Dolayısıyla ideolojik bir
tavır almaya gerek yok; kendi çocuklarınızı,
torunlarınızı, ailenizin küçük bireylerini düşünseniz
yeterli.
Geçen hafta Aile Bakanı Komisyondaki bütçe
görüşmesinde şöyle söyledi: Temel hedefimiz, çocuğun üstün
yararını ön planda tutarak çocuk hakları doğrultusunda
politikalar geliştirmek ve uygulamaktır. Zaten böyle olmalı,
aksini düşünmek istemeyiz ancak öyle veriler var ki sanki Türkiye'de
büyükler çocukları hiç düşünmüyor.
Bugün Türkiye'de yaşayan her 4 çocuktan 1i
yoksul, diğer bir deyimle her 4 çocuktan 1i insana yakışır
bir yaşam standardına erişim hakkından mahrum. Her 5
çocuktan 1i çalışıyor yani her 5 çocuktan 1i ekonomik
sömürüden korunma hakkından mahrum. Hatta çalışan her 10
çocuktan 8i kayıt dışı. Bu yıl yaklaşık 1
milyon 930 bin çocuk okullaşamadı yani yaklaşık her 10
çocuktan 1i kayıp, yani bu yıl her 10 çocuktan 1i eğitime
erişim hakkından mahrum kaldı. Adalet Bakanlığı
verilerine göre, son on altı yılda 173.894 çocuk bedensel, zihinsel
veya ruhsal istismara uğradı yani son on altı yılda
ülkemizde 173.894 çocuk istismar ve ihmalden korunma hakkından mahrum
kaldı.
Değerli arkadaşlar, hukukçusundan
gazetecisine, mesleki kuruluşlardan sivil toplum kuruluşlarına
birçok mekanizma, çocuk haklarına yönelik ihlalleri düzenli olarak
izlemekte ya da bu konularda bilgi vermektedir. Eğitimde,
sağlıkta, toplumsal yaşamda sorunlar ne yazık ki saymakla
bitmiyor. Adalet Bakanı Komisyondaki bütçe görüşmesinde Çocuk adalet
sistemini onarıcı adalet yaklaşımı üzerine
kuracağız. diyor çünkü yıllardır uzmanların
söylemesine karşın hâlâ çocuk adalet sisteminde hak ihlalleri
yaşanıyor, çünkü bu Meclis çocuklarla yeterince ilgilenmiyor.
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İrfan
Kaplana teşekkür etmek istiyorum. Onun çabası sayesinde İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna bağlı olarak bir Çocuk
Hakları Alt Komisyonu kuruldu. Ancak bu Komisyon daimî
olmadığı gibi kendine ait bir bütçesi de
bulunmadığından yeterli ve gerekli çalışmayı
gösteremeyebilir. Çocuk hakları ekseninde çalışacak daimî bir ihtisas
komisyonu ise çok daha güçlü olacaktır. Böyle bir komisyon her türlü yasa
teklifini çocuk haklarına uygunluk açısından inceleme görevi ve
yetkisine sahip olabilecek, yıllık bütçelerde eğitimden
sağlığa, spordan sanata çocuklara ayrılan kaynakların
sorgulanmasını sağlayabilecektir.
Değerli arkadaşlar, her çocuk
yetişkinlerin hazırladığı ve kurallarını
koyduğu bir dünyaya doğar. Çocuğun doğduğu andan
itibaren karşı karşıya kaldığı dünyada,
toplumsal yaşamda, hukuk sisteminde ve aile içerisinde çocuğun üstün
yararına ve lehine anlayış geliştirmek gerekir. Her çocuğun
hakları vardır ve devlet her çocuğunun esenliğini
sağlamakla yükümlüdür. Çocuk haklarıyla ilgili konuların ve bu
haklara yönelik ihlallerin düzenli olarak izlenmesi ve bunların fark
edilmesi, tanınması ve ele alınması toplumsal bir önem
taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, biz diyoruz ki:
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çocuk haklarının geliştirilmesi
ve çocukların korunması alanında çalışacak daimî bir
ihtisas komisyonuna ihtiyaç vardır. Böyle bir komisyonun profesyoneller ve
sivil toplum kuruluşlarıyla iletişimde olması, her
toplantısına çocuk hakları konusunda uzman isimlerin
devamlı katılımını sağlaması da aynı
derecede önemlidir; onların görüş ve önerileriyle Meclisteki
çalışmaların yürütülmesi en sağlıklı sonucu
getirecektir. Biz, bu komisyonun, çocuğun yüksek yararı
düşüncesi doğrultusunda siyasi partilerin eşit temsiliyle
kurulmasını teklif ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, siz de destek verin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çocuğun üstün yararını gözetsin ve
çocuk hakları doğrultusunda daha verimli çalışsın.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Antalya Milletvekili
Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Türk Vatandaşlığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 144 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu
konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 98 maddelik Kanun
Teklifini değerlendirmek üzere İYİ PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Takdir edersiniz ki 98 maddelik bir kanun teklifinin
incelenmesi, değerlendirilmesi, parti grupları tarafından
görüş ve kanaatlerin ortaya konulması bir hayli zaman
almaktadır. Ancak, diğer tüm torba kanunlarda
yapıldığı ve alışılageldiği gibi
iktidar partisi, ihtiyaç duyulan bu zamanı görmezden gelip bir an evvel
maddelerin kanunlaşması için çaba sarf etmekte ve aceleci
davranmaktadır. Buradan, iktidar partisinin milletvekillerine sormak
istiyorum: Değerli milletvekilleri, kıymetli arkadaşlar, bu
kadar kısa bir sürede siz yeterince hazırlanabildiniz mi? Öyle
görünüyor ki sizlerin içinden de bu maddelerle ilgili yeterli bilgiye sahip
olmayan milletvekillerimiz vardır. Sizler, konunun hassasiyetine
aldırmadan, sipariş üzerine hazırlanan kanun tekliflerini üç
beş saatte komisyondan çıkarıp birkaç gün içerisinde Genel Kurulumuza
getirmeye alışmış olsanız da bizim buna hiçbir zaman
müsamaha göstermeyeceğimizi ve bu duruma
alışamayacağımızı bilmenizi isterim.
Sizler kanun teklifi yaparken, kanun tekliflerini
değerlendirirken bürokrasiden de yararlanabiliyorsunuz. Biz,
sınırlı sayıda milletvekiliyle komisyonlar ile Genel Kurul
arasında koşuşturmak durumunda kalıyoruz. Bu arada grup
çalışanlarımız da gecelerini gündüzlerine katarak
çabalıyorlar. Huzurunuzda onlara da teşekkürü bir borç bildiğimi
ifade etmek istiyorum.
Bu kanun yapma tekniğindeki
aksaklığın diğer bir zararı da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir noter kurumuna getirilmesidir, bu durum Gazi Meclisimizin
saygınlığına gölge düşürmekte ve bir asra dayanan
tecrübesine halel getirmektedir.
İYİ PARTİ Grubu olarak bu
aksaklıkların bir an evvel giderilmesi ve bundan sonraki kanun
teklifi görüşmelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin eski
saygınlığına ve işlevselliğine göre hareket etmeye
kavuşturulması temennisindeyiz.
Değerli arkadaşlar, sizlere bir hikâye
hatırlatmak istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi
hâkimlerinden John Marshall emekli olduktan sonra bir gün
çalışırken kütüphanesinde bir kitap arar. Aradığı
kitap üst raflardan birindedir. Marshall kitaplığın merdivenine çıkar
ve kitabı çeker, çekmesiyle birlikte bütün kitaplar üstüne
yıkılır, merdiven devrilir ve Hâkim Marshall yere düşer.
Gürültüyü duyan uşak koşar gelir. Bu arada Hâkim kitapların
altında kalmış ve katıla katıla gülmektedir. Uşak
Aman efendim, geçmiş olsun. Ne oldu size böyle? der. Emekli Hâkim bir
yandan gülerken uşağı şöyle cevaplar: Bunun böyle
olacağı belliydi. Ben yıllarca kanunları çiğnedim,
şimdi kanunlar benden öç aldı.
Bu apar topar kanun yapma tekniğini benimseyen
ve bundan rahatsız olmayan arkadaşlarımızı uyarmakta
fayda görüyorum. Hukukun, ekonominin, adaletin genelgeçer kurallarını
ve tarihî gerçekleri sıklıkla çiğnemekten çekinmeyen sizlerin
bir gün üzerine Millî Kütüphane yıkılırsa
şaşırmayın. Dilerim ki sizler de Yargıç Marshall gibi
gülmeyi, kendinizle alay ederken olup bitenden ders çıkarmayı
becerebilirsiniz.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere 16
Nisan referandumuyla Anayasamızın 18 maddesi değişmiş
ve neticesinde dünyada örneklerine yalnızca Afrika ülkelerinde
rastlanılabilecek türden bir sistem getirilmiştir. Bu sistemin
adına da hukuk literatüründe yeri olmayan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilmiştir.
Yürürlüğe giren sistemin çağdaş örneklerinden oldukça geri ve
ucube bir sistem olduğunu, başkanlık sistemiyle uzaktan yakından
alakasının bulunmadığını yalnızca biz
değil, anayasa hukukçuları da defaten ifade etmişlerdir.
Sistemi hem yüce Meclisimizde hem de halkın
onayına sunarken kullandığınız argümanların
başında istikrar geliyordu ancak sistem
değişikliğinden bu yana ekonomik verilerin
planladığınız gibi gitmediği de aşikârdır.
25 Haziran 2018de dolar 4,64 lira, euro 5,41 lira, çeyrek altın da 312
lira iken 21 Kasım 2019da dolar 5,69 lira, euro 6,31 lira, çeyrek altın
ise 442 liraya ulaşmıştır. Aradan geçen on yedi aylık
sürede Türk lirası dolar karşısında yüzde 22, euro
karşısında yüzde 16, altın karşısında ise
yüzde 41 değer kaybetmiştir. Haziran 2018de işsiz
sayısı 3 milyon 315 bin iken son açıklanan ağustos
verilerine göre bu sayı 4 milyon 600 bin olmuş ve işsizlik
oranı yüzde 10,2den yüzde 14e yükselmiştir. Yine aynı dönemde
genç işsizlik oranı yüzde 19,4ten 27,4e
çıkmıştır. Yani bu ülkede her 4 eğitimli gençten 1i
işsizdir, her 3 kadından 1i de maalesef ve maatteessüf iş
bulamamaktadır. Yeni sistem değişikliğinden sonra ekonomik
büyüme hızlıca azalmış, 2018in son çeyreğinde Türkiye
ekonomisi 2,8 küçülmüştür. 2019un ilk çeyreğinde ise 2,4; ikinci
çeyreğinde ise yüzde 1,5luk bir küçülmeyle resesyon devam etmiştir.
Sayın milletvekilleri, bahse konu kötü gidişatın
sebebi bellidir. Sözünü etmiş olduğumuz ucube
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yol
açtığı siyasi kutuplaşma, iktidarın
şahsileşmesi ve devletin partileşmesi Türk toplumu nezdinde
telafisi güç yaralar açmaktadır. Bildiğiniz üzere bakanların
ataması da Cumhurbaşkanı tarafından
yapılmaktadır. En iyi işleyen başkanlık sistemlerinden
biri olan Amerika Birleşik Devletlerindeki anayasal uygulamalara
baktığımızda, ilgili bakanların Başkan
tarafından atanması Senatonun onayına tabidir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde ise kabinenin
tamamı ve üst düzey bürokratlar herhangi bir kontrol mekanizması
olmaksızın Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır.
Ülkemizdeki uygulamada yüksek yargı hâkimleri de Cumhurbaşkanı
tarafından atanıyor. Bu husus dahi başlı başına
hukukun bağımsızlığı ilkesine
aykırıdır. Çağdaş örneklerle
kıyasladığımızda, bu niteliği haiz
atamaların her zaman Senatonun onayına tabi olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde ise bahse konu sistemin getirdiği ne olduğu belli olmayan
ve tümüyle hukuka aykırı uygulamalar Türkiye Büyük Millet Meclisinin
fonksiyonunu da ortadan kaldırmaktadır. Bahsetmiş olduğum
tüm bu hususlar yalnızca yasamanın faaliyet alanını
kısıtlamamakta, aynı zamanda yargı bağımsızlığına
da darbe vurmaktadır.
Sayın milletvekilleri, eğer Montesquieuyü
de terör örgütü mensubu filan ilan etmeyecekseniz 1748 yılında
yayınlanan Kanunların Ruhu isimli eserinden bir alıntı
yapmak istiyorum: Eğer aynı idarenin kişilik veya
yapısında yasama erki yürütme erkiyle birleşmişse hiçbir
şekilde hürriyetten bahsedebilmek mümkün değildir." diyor
Montesquieu. Tüm bu hususların yanı sıra yargı sistemimizin
son yıllarda içinde bulunmuş olduğu durum da kabul edilebilir
değildir, zira her geçen gün yeni bir usulsüzlük ve hukuka
aykırılık iddiasıyla karşı karşıya
geliyoruz. Hukuk sistemimizin almış olduğu bu yara anbean
derinleşmekte ve kamu vicdanında kalıcı eser
bırakmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 25/11/2019 tarihinde
yani dün, Adalet Bakanımız yapmış olduğu
açıklamayla 15 Temmuzdan bu yana 3.926 hâkim ve savcının
görevinden ihraç edildiğini dile getirmiştir. Bahse konu 3.926 hâkim
ve savcının yıllar boyunca vermiş oldukları kararlar
ve hukuka aykırı her türlü faaliyetler başlı başına
bir soruşturma konusudur. Şimdi sormak istiyorum: Bu hâkimlerin
işe giriş süreçleri dikkate alındığında,
vazifeleri boyunca terör örgütleri lehine yapmış oldukları
faaliyetlerin ve mağduriyetlerin sorumluları kimlerdir? Demokratik
bir yönetimin olmazsa olmazı, hukukun üstünlüğü ilkesine duyulan
sarsılmaz sadakattir. Hukukun iktidarın keyfî uygulamalarına
maruz kaldığı ülkelerde ekonomik istikrar ve kalkınma
gerçekleşemez; bunun yanı sıra, başarılı
politikalar üretmek ve sürdürebilmek de imkânsız hâle gelir.
Sayın milletvekilleri, asayiş sorununun
maalesef gittikçe çığ gibi büyüdüğünü görmekteyiz. Gazeteler,
haber bültenleri, internet siteleri her gün gasp, hırsızlık,
dolandırıcılık, intihar vakaları, sağlık
çalışanlarına şiddet, kadına şiddet, çocuk
istismarı ve uyuşturucu kullanımı gibi asayiş
sorunlarıyla dolup taşmaktadır. Cezaların yetersiz
kalması ve caydırıcılıktan uzak olmasının
yanı sıra, sistem değişikliği neticesinde meydana
gelen ekonomik buhran ve siyasi dilin kutuplaştırıcı üslubu
da toplumsal şiddeti âdeta teşvik etmektedir.
Genç işsizliğin cumhuriyet tarihinin rekor
seviyesine çıkması gençlerimizde gelecek kaygısı yaratmakta
ve umutsuzluğa neden olmaktadır. İş bulamayan genç nüfus
ile madde kullanım oranlarının doğru orantılı bir
biçimde görülmesi de dikkatlerden kaçmamalıdır. Üzülerek ifade
etmeliyim ki her nevi zararlı madde sokak aralarında satılmaya
başlanmış, kullanım yaşı da 12ye
düşmüştür. Narkotik Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığı 2019 Türkiye Uyuşturucu Raporuna göre
Türkiye genelinde 2017 yılında toplam 118.482 uyuşturucu
vakası görülmüşken 2018 yılında, bu rakam, yüzde 22
artış göstererek 144.819a yükselmiştir. Bu konuyla ilgili
kapsamlı bir mücadele programı uygulanmalıdır.
İYİ PARTİ olarak her türlü sorumluluğu üstlenmeye ve bu
konuda çözüm önerilerine katkı sağlamaya hazırız.
Değerli milletvekilleri, hiç kuşkusuz,
kanayan bir diğer yaramız da kadına şiddettir. Başta
şiddetin en ağır biçimi olan cinayet olmak üzere, kadınlar
ve çocuklarımız fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik şiddete ve
istismara maruz kalmışlardır. Bildiğiniz gibi, dün
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Günüydü. İYİ PARTİ, her zaman, kadınlarımıza ve
çocuklarımıza yönelik şiddet ve istismarın önlenmesi için
hazırladığı ve yürüttüğü programlarla mücadelenin bir
parçası ve güvencesi olmaya devam edecektir.
Sayın milletvekilleri, ne yazık ki 2018
yılında 440 kadın cinayete kurban gitti. 2019 yılı
başından itibaren içinde bulunduğumuz kasım ayına
kadar ise 383 kadın öldürülmüştür. Şiddetin nasıl
duracağını bütün yönleriyle somut kurum ve yetkililere somut
görevler vererek gösteren İstanbul Sözleşmesi bu konuda dünyadaki en
büyük rehberdir. Bildiğiniz gibi, Türkiye bu sözleşmeye ilk imza atan
ülkedir. Sözleşmenin asıl anlamı, kadınların
hayatının kurtarılmasıdır. Bu nedenle, sözleşmeye
her yönüyle sahip çıkılmalıdır fakat maalesef İstanbul
Sözleşmesinin gerektiği gibi uygulanmadığını
birçok kez gördük. Kadın cinayetlerinin önlenmesi ve faillerin
cezalandırılması için yeterli çalışmaların
yapıldığı kanaatinde değiliz.
Yine, çocuk istismarında
karşılaştığımız rakamlar da korkutucu
boyutlara ulaşmıştır. Adalet
Bakanlığının açıkladığı raporlarda yer
alan, çocuğun cinsel istismarı suçuyla açılmış
davalarda, istatistiklere göre 2010 yılı ile 2018 yılları
arasında toplam 153.250 yargılama yapılmıştır.
Üstelik bu rakam sadece açılan davaların sayısıdır.
Şüphesiz, çocuk istismarına karşı da tavizsiz ve en
ağır cezalar uygulanmalı, bu sapkınlara asla ve asla iyi
hâl indirimi uygulanmamalı, mevcut cezaların da artırılması
sağlanmalıdır.
Türkiye, 1951 Birleşmiş Milletler
Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesini 1961
yılında imzalamış, Sözleşmenin kapsamını
genişleten 1967 tarihli New York Protokolüne de 1968 yılında
katılmış ancak Sözleşmeye taraf olurken coğrafi
sınırlama şerhi koymuş ve bu sınırlamayı
günümüze kadar da muhafaza etmiştir. Türkiye, bu konudaki deklarasyonunu
açıklarken Sözleşmenin kapsamını Avrupada meydana gelen
olaylar nedeniyle şeklinde anladığını ve kabul
ettiğini ifade etmiştir. Şimdi, Türkiye 1951 Sözleşmesini
coğrafi sınırlamayla kabul etmişken yani yalnızca
Avrupadan gelenleri mülteci olarak kabul edebilirken Türkiye'nin her
tarafında uluslararası hukuk sözleşmeleri de yok sayılarak
Suriyeli sığınmacıların misafir statüsünde ifade
edilmesinin yanında, neredeyse mülteci olarak anılmasına zemin
oluşturabilecek adımları atmaktadır.
Değerli arkadaşlar, veriler, Suriyeli
sığınmacı sayısının, Türkiye'nin kültürel ve
demografik dokusunu değiştirebilecek bir hızla
arttığını göstermektedir. Türkiye'de bulunan Suriyeli
sığınmacıların mevcut sayısı azalmazken,
ülkemiz sürekli yeni göç dalgalarına maruz kalmıştır.
Eğer resmî rakamları kabul edersek, Türkiye'de bulunan Suriyeli
sığınmacı sayısı 3 milyon 800 bin
civarındadır. Bu rakamlara göre Türkiye'de yaşayan her 20
kişiden biri Suriyelidir. İstatistikler göstermektedir ki 2040
yılına geldiğimizde Suriyeli
sığınmacıların nüfusu 7 milyon 500 bini aşacak ve
bu ülkede yaşayan her insandan 13ü Suriyeli olacaktır. İktidar
bu riskleri geç de olsa görmüştür diye umut ediyorum ve bu risklerin
bertaraf edilmesi için Suriyenin kuzeyinde bir yerleşim
alanının hayata geçirilmesini düşünmesini de haklı ve
yerinde buluyorum ancak gelinen bu noktada hedefin yalnızca bir
kısmına ulaşılabildiği görülmektedir. Sürecin
sonucunda hedeflenen 480 kilometre uzunluğundaki güvenli bölge yerine,
elimize sadece 120 kilometre uzunluğunda bir bölge geçmiştir;
hesaplananın tersine, Barış Pınarı Harekâtı
bölgesinin doğusunda ve batısında kalan 360 kilometrekarelik
bölgeye ise Suriye ordusu girmiştir.
Öte yandan, PKK/PYDli teröristlerin tacizlerinin
devam ettiğini bizzat Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ifade
etmiş, Rusya ile ABDnin PKK/PYD terör örgütünün Suriyenin
kuzeydoğusundan çekileceğine dair söz verdiğini ancak terör
örgütünün ihlallerinin de devam ettiğini kabullenmiştir.
Geldiğimiz bu noktada Barış Pınarı Harekâtı
yarım kalmış ve en başta ifade edilen amaçlar maalesef
gerçekleştirilememiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, ekonomide, iç ve dış politikada çökmüştür. Bu kapsamda
değerlendirdiğimizde, uygulanmakta olan sistemin özelliklerinden
hiçbirinin toplumun hiçbir kesiminin ihtiyacını
karşılamadığı da aşikârdır. Yüz
yıllık hafıza ve birikim neticesinde şekillenmiş olan
parlamenter geleneğimiz, şu an içinde bulunduğumuz konjonktürde
bize bir çıkış yolu göstermektedir. Bu çıkış
yolu, hiç vakit kaybetmeden, iyileştirilmiş demokratik parlamenter
sisteme geri dönüştür.
Değerli milletvekillerini
saygılarımla selamlıyorum ve görüşülmekte olan bu kanun
teklifinin ülkemize hayırlar getirmesini niyaz ediyor,
saygılarımı arz ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Sermet Atay, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
(2/2368) esas numaralı Kanun Teklifiyle
yapılan değişikliklerin ümit edilen şekilde beklentilere
cevap vermesini umuyor, vatanımıza, milletimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklife şöyle bir baktığımızda,
Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ile göç ve nüfus konularını
içeren birçok yeni düzenlemenin teklif içerisinde yer
aldığını görüyoruz. 6755 sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunla
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve teşkilat
yapısından çıkarılarak silahlı bir genel kolluk
kuvveti statüsü kazanmış ve bu değişiklikle -Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü gibi- İçişleri
Bakanlığına doğrudan bağlanmıştır. Bu
bağlamda, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının, Genelkurmay Başkanlığı
ve Millî Savunma Bakanlığıyla hiçbir ilgisi ve bağı
kalmamıştır. Bu sebeple, Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının daha önce tabi olduğu 926
sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve İç Hizmet
Kanunuyla yönetilmesi fiilen mümkün olmadığından çeşitli
yasal düzenleme gerekliliği doğmuş ve bu önümüzdeki kanun teklifi
bu sebeple hazırlanmıştır.
Önümüzdeki kanun teklifinde yaklaşık 30
ayrı kanuna ekleme ve düzenleme yapılmaktadır.
4üncü maddede yapılan değişiklikle,
ikinci sınıf emniyet müdürü terfi bekleme süresi bir yıldan iki
yıla çıkarılmış, Rütbelerde terfi ettirilecek
personelin kurullarda görüşülmesi kıdem sırasına göre,
rütbelerde terfi ise liyakate göre yapılır. hükmü getirilmiş
olup şube müdürü seviyesinde olan müdür terfileri için sözlü ve
yazılı sınav kaldırılmış. Bu
sınavın, sadece emniyet amiri rütbesinde, dördüncü sınıf
emniyet müdürlüğüne geçişte yapılacağı hüküm
altına alınmıştır. Kadro sayısını
aşmamak kaydıyla, her amir rütbesinde bulunması gereken toplam
personel sayısı, hizmet ihtiyacına göre her yıl Yüksek
Değerlendirme Kurulu tarafından tespit edilecektir. Bu düzenlemeyle,
bazı rütbelerde biriken personel sayısının
azaltılması ve her yıl yapılan şube müdürü
seviyesindeki yazılı ve sözlü sınav formalitesinin
kaldırılmasıyla ekonomimize katkıda bulunacağı ve
zaman kaybını önleyeceği açıktır.
5inci maddeyle, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin çeşitli ödüllerle taltif
edilebilmesi, ödül ve madalya verilecek durumların belirlenmesi, madalya,
para ödülleri ve diğer ödüllere ilişkin mali düzenlemelerin
yapılması, her statüden personelin aynı katsayı üzerinden
hesaplanan miktarlarda ödül alabilmelerini sağlayarak daha hakkaniyetli
bir sistem tesis edilmesi amaçlanmaktadır.
6ncı maddede yapılan düzenlemeyle, Çevik
Kuvvetin yanında genel kadroda hizmet gören, kadroları
dışında illere görevlendirilen diğer personelin beslenme,
barınma ihtiyaçlarının karşılanması
sağlanmaktadır. Bu anlamda, çalıştığı ilden
başka bir ile görevlendirilen personelin bulunduğu yerde yemek,
iaşe, barınma gibi temel ihtiyaçlarının
karşılanması ve bu personelin mağdur edilmemesi
sağlanmaktadır.
7nci maddeyle yapılan düzenlemeyle, il emniyet
müdürü ile polis müfettişleri arasındaki maaş
farklılığını gidermek ve bu personel arasındaki
yeknesaklığı sağlamak amacıyla 3201 sayılı
Kanuna konulan ek maddeyle özlük haklarındaki eşitsizlik
giderilmiş ve eşitlik sağlanmıştır.
9uncu maddede yapılan düzenlemeyle, Emniyet
teşkilatı mensuplarından terörle mücadele sırasında
veya başka bir görevi sırasında kaybolan, alıkonulan personelin
ailesinin mağdur edilmemesi için aylıkların ödenmesi ve ailenin
mağduriyetinin önüne geçilmesi sağlanmıştır.
10uncu maddeyle yapılan düzenlemeyle, Emniyet
teşkilatının kanayan bir yarası olan A ve B grubu polis
amirleri arasındaki terfi sistemindeki eşitsizlik ortadan
kaldırılmış olup terfi için bekleme süreleri
eşitlenmiştir. Bu sayede, A ve B grubu polis amiri farkı ortadan
kaldırılmıştır. Ancak bu haksızlık bugün
itibarıyla giderilmiş gibi görünse de A, B grubu terfi sisteminin
2015 yılında Emniyet teşkilatına girdiği
düşünüldüğünde geriye doğru bir haksızlık
olacağı kesindir. Bizim bu konudaki görüşümüz, bu kanun
maddesinin, eşitsizliğin çıktığı 2015
yılından itibaren uygulanması, terfilerde hak kaybı
yaşayan başpolislerin ve polis amirlerinin bu mağduriyetlerinin
giderilmesinin gerektiği yönündedir.
11inci maddede yapılan düzenlemeyle
-Milliyetçi Hareket Partisi olarak baştan beri savunduğumuz ve bu
konuda kanun teklifi verdiğimiz bir düzenleme- başpolis
memurları aleyhine bir hüküm olan 45 yaş sınırı
kaldırılmış ve başpolislerin, yapılacak
yazılı, sözlü sınavda başarılı
olanlarının komiser yardımcılığına atanacağı
hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeyle, Emniyet
teşkilatına yıllarını veren ve amir
sıfatında çalışan başpolislerin biraz olsun
mağduriyetleri giderilmiş olacaktır.
12nci maddede yapılan düzenlemeyle, Emniyet
Genel Müdürlüğü teşkilatına bağlı ikinci
sınıf emniyet müdürü olarak görev yapan müdürlerin yani müdür
yardımcılarının birinci sınıfa terfisinde
kadrosuzluk sebebiyle terfi edememelerinin ve bu sebeple mağdur
olmalarının önüne geçilmiş olup birinci sınıf emniyet
müdürleri kadrosu on binde 25ten on binde 35e
çıkarılmıştır. Aynı zamanda, ikinci
sınıf emniyet müdürü kadrosundaki kadro on binde 34ten on binde
50ye çıkarılmak suretiyle, bu kadroda terfi bekleyen üçüncü
sınıf emniyet müdürlerinin de kadrosuzluk sebebiyle mağdur
olmalarının önüne geçilmiştir.
13üncü maddede yapılan düzenlemeyle, belli bir
oranda ihracat yapan iş adamlarına verilen yeşil pasaportun yani
hususi pasaportun süresinin iki yıldan dört yıla
çıkarılması öngörülmüştür. İş adamlarının
yurt dışına çıkışında ticari faaliyet
yapabilmesinin kolaylaşmasına olanak sağlayan bu düzenlemeyle
iki yıl olan pasaport süresi de dört yıla
çıkarılmaktadır. Bu düzenlemenin ihracatçımızın
önünü açacağı ve olumlu katkı sunacağı
düşüncesindeyiz.
Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının İçişleri
Bakanlığına bağlı bir kolluk gücü olarak
bağlanması sebebiyle çeşitli uyum yasalarına ihtiyaç
duyulmuş; bu sebeple, Jandarma Genel Komutanlığında bulunan
er ve erbaşların harçlıklarının ödenmesine
ilişkin 1inci ve 2nci derecede kalkınmada öncelikli yörelerde ödeme
yapılacak birliklerin tespitinin yetkisi İçişleri
Bakanlığına tanınmıştır. Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
namına okutulan öğrenciler için yurt içinde mecburi hizmet
getirilmesinin kanuni düzenlemesi de bu kanun teklifiyle
yapılmaktadır.
Yine, Jandarma Genel Komutanlığı için
ek tazminat ödenecek birliklerin belirlenmesi hususunda İçişleri
Bakanlığına yetki verilmiş; ayrıca, Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı
envanterindeki ilaç ve tıbbi sarf malzemesinin, herhangi bir ücret veya
katılım payı alınmaksızın, tedavilerde
kullanılabilmesi için İçişleri Bakanlığına yetki
verilmiştir.
Astsubaylıktan subaylığa geçen ve
uzman jandarmalıktan astsubaylığa geçen personelin rütbe ve
yaş hadleri yeniden düzenlenmiştir. Ancak yıllardan beri dile
getirdiğimiz bir husus bu kanun teklifinde de göz ardı
edilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünde çalışan bir polis
memurunun komiserliğe terfide yaş haddi 45 iken yine bir kolluk gücü
olan uzman jandarmadan astsubaylığa geçişte yaş haddi 35
olarak uygulanmaktadır. Bu bir eşitsizliktir. Bir kolluk gücü olan
Jandarma ve polis teşkilatı arasında eşitliğin
sağlanması, rütbe, terfi ve sosyal haklarda polis memuruna tanınan
hakların uzman jandarmalara ve uzman çavuşlara da eşit derecede
sağlanması gerektiği inancındayız.
Subay ve astsubayların Harp Okulu ve astsubay
meslek yüksekokullarında geçen askerî eğitim süreleri fiilî hizmet
sürelerinden sayıldığı hâlde uzman jandarmaların
nasıptan önceki bir yıllık askerî eğitim süreleri fiilî
hizmet süresinden sayılmamaktadır dolayısıyla uzman
jandarmaların aleyhine bir eşitsizlik yaşanmaktadır. Bu
eşitsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Komisyon
çalışmaları sırasındaki bu eşitsizliği
Komisyondaki üye arkadaşlarımızla görüştük, bunun Genel
Kurulda düzeltilebileceği inancındayız, inşallah,
önümüzdeki saatlerde bu konuyla ilgili düzenleme teklifi önümüze gelecektir.
Ayrıca, bu kanun teklifinde yapılan
düzenlemeyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan Jandarma ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı bünyesindeki yatakhanelerin,
gazinoların, sosyal tesislerin, eğitim merkezleri ve kantinlerin
hizmetine devam edebilmeleri için yasal düzenleme yapılmaktadır. Esas
olarak bu düzenleme, İç Hizmet Kanununda olan hükümlerin Jandarma ve
Sahil Güvenlik güçlerine uygulanmasından ibarettir. Yani bu, sanki, sadece
Jandarma ve Sahil Güvenlikte uygulanıyor gibi görünmesine rağmen,
esas olarak Millî Savunma Bakanlığına bağlı kuvvet
komutanlıklarının yani Deniz, Hava ve Kara Kuvvetlerinin
tesislerinde bu kanun olduğu gibi uygulanmaktadır, aslında bu
bir uyarlama maddesidir.
Geçmişte uygulanagelen bu esaslardan biri de
anılan tesislerin tamamının veya bir kısmının
kiraya verilebilmesine ilişkindir. Özellikle toplam meslek sahibi
erbaş ve er miktarının fazla olduğu geçmiş
yıllarda bahse konu tesisler faaliyetlerini kendi personeliyle
sürdürebilirken, zaman içerisinde askerlik süresinin kısalması -yeni
askerlik kanunu- sebebiyle birliklerdeki er mevcudu azalmış;
ayrıca bu tesislerde görev yapacak mesleklere sahip er ihtiyacı
istenilen seviyelerde karşılanamaz hâle gelmiştir.
Bunun yanı sıra her iki
komutanlıktaki erbaş ve er mevcudiyeti geçici hâle gelmiştir. Bu
nedenlerle tesislerin tamamının komutanlık imkânları
kullanılarak işletilmesi yerine bazı bölümlerin kiraya verilerek
işletilmesi yöntemi tercih edilmeye başlanmıştır. Bu
yöntem özellikle personel sayısı az, bulunduğu bölgenin
imkânları kısıtlı birliklerde öncelikle kullanılmaya
başlanmıştır. Birlik personelinin
alışverişini veya sosyal ihtiyaçlarını birlik
dışından karşılamasının mahrumiyet ve
güvenlik gerekçeleriyle uygun olmadığı yerlerde -özellikle
Güneydoğuda- kantin ve sosyal tesislerin faaliyetini sürdürebilmesi
zorunludur. Bu mecburiyet ancak kiralama yöntemiyle sağlanabilmektedir.
Mahrum olmayan yerlerdeki tesisler için ise bu
yöntem daha çok teknik bilgi gerektiren veya ekipman kurulum ve idame maliyeti
yüksek olan üniteler için tercih edilmektedir. Bu şekilde pastane,
lokanta, kuru temizleme, bayan kuaförü gibi üniteler tüm ekipmanı ve
personeliyle birlikte sözleşme yapılan firma tarafından
sağlanmakta; birlikler açısından ise personel, emek ve kaynak
tasarrufunun yanı sıra, tesislerin diğer üniteleri için
kullanabileceği bir gelir söz konusu olmaktadır. Bu maddeyle ilgili
düzenleme askerlerin getirmiş olduğu bir düzenlemedir. Yani bu teklif
bizzat kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının
kendilerinin istediği bir düzenlemedir. Yani kanunu düzenleyen arkadaşlara
bu teklif Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
tarafından iletilmiş, kanun metni hâline getirilmiştir. Bu
konudaki yanlış anlaşılmanın giderilmesi
açısından bunun bilinmesinde fayda vardır.
38inci maddede yapılan değişikle,
2803 sayılı Kanununa ek 17nci madde eklenerek, görevden
uzaklaştırılan hakkında görevden uzaklaştırma
veya tutuklama tedbiri ortadan kaldırılmasına rağmen
yargılamaları devam eden uzman erbaşların, subay ve
astsubaylarda olduğu gibi, terfi ve derece ilerlemesinin durdurulması
kanunlaştırılmıştır.
44üncü maddede yapılan değişikle
geçiş üstünlüğüne sahip araçlar arasına görev ve hizmet
gerekleri veya güvenlik nedeniyle geçiş üstünlüğüne sahip olan
araçlar eklenmiş olup, bu hususta uygulama için İçişleri
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle
düzenleneceği kanuni bir düzenleme şeklini almıştır.
Yani kamuoyunda bilindiği gibi herhangi bir şekilde birilerine bir
imtiyaz tanınması söz konusu değildir. Karayolları Trafik
Kanununun 71inci maddesine bir ekleme yapmıştır ve bunun da
uygulamasını İçişleri Bakanlığına
vermiştir. Kamuoyuna bu yanlış aksettirilmiştir. Bu da
gerekçeyi sunarken bir arkadaşımızın bu kelimeyi
kullanmasından kaynaklanmıştır. Doğrusu, kanun
metninde böyle bir kelime mevcut değildir. Yani bu, sadece 71inci maddeye
bir ektir.
59uncu maddede yapılan düzenlemeyle
geçmişte kişilerin rızası ve bilgisi dışında
derneklere üye olarak kaydedildikleri veya dernek üyeliğinden istifa
ettikleri hâlde üyelikten çıkma işleminin kayıtlara
işlenmediği gibi durumlarda vatandaşın çeşitli
mağduriyetleri meydana gelmektedir.
Vatandaş, bir derneğe bilgisi
dışında üye olarak kaydedilip veya üyelikten
ayrıldığı hâlde derneğin kayıtlarının
düzeltilip düzeltilmediğini mevcut durumda öğrenememekte ve e-devlet
üzerinden sorgulayamamaktadır. Diğer taraftan
katılımcı demokrasinin gereği olarak sivil toplum
kuruluşlarının karar süreçlerine dâhil edilebilmesi için, kamu
kurumlarının ilgili mevzuat gereğince oluşturdukları
kurullarda, kendi görev alanları -yani sağlık, çevre, kadın,
gençlik, engelli, spor ve bunun gibi- çerçevesinde faaliyet gösteren ve en
fazla üyeye sahip olan dernek temsilcisine yer vermek suretiyle dernek üye
sayılarıyla ilgili bilgileri talep etmeleri nedeniyle, bu bilgilerin
kısa bir süre içerisinde verilebilmesi amacıyla, aynı zamanda İçişleri
Bakanlığınca derneklerin kamu yararı statüsü, izin almadan
yardım toplama yetkisi ve adlarına izne tabi kelime kullanma
taleplerinin değerlendirilmesinde güncel üye sayılarının
bilinmesi gerekli olduğundan, derneklere üye olan ve üyelikten çıkan,
çıkarılan veya üyeliği kendiliğinden sona eren
kişilerin bilgilerinin bildirimlerinin zamanında doğru ve
düzenli bir şekilde yapılması önem arz etmektedir.
5253 sayılı Dernekler Kanununun 15inci
maddesi gereğince, derneklerin mahkeme tarafından feshedilmesi
durumunda derneğin tüm para, mal ve haklarının
aktarılacağı, derneğin amacına yakın ve
kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip olan derneğin
tespit edilmesi sağlanacaktır. Maddeyle, dernek üyelik bilgilerinin
doğru ve düzenli bir şekilde bildirilmesi dolayısıyla
vatandaşlarımızın, kendilerine ait bilgiler yönüyle
e-devlet üzerinden üyeliklerini sorgulayabilmesine ve kamu yararı
açısından, hatalı kayıt nedeniyle oluşabilecek
mağduriyetlerin önüne geçilmesine imkân sağlanmaktadır.
Avukat olan arkadaşlarımız bilirler,
özellikle önümüzdeki FETÖ dosyalarının birçoğunda FETÖye tabi
derneklerde, insanların bilgisi dışında bu derneğe üye
kaydedildiği ve ilk defa yargılama sırasında buna
vâkıf olduğunu görmüş olduk. Hep beraber bu yargılama
sırasında, sulh ceza mahkemelerindeki savunmalarında Bir
derneğe üyesiniz. diye önlerine belge çıkarıyoruz, o
şahıs Ben o derneğe üye değilim. diyor. Bunu
ispatlaması aylar sürüyor. Üç ay, dört ay sonra yargılama
sırasında dernekten kayıt getirilip üye kayıt formu
incelendiğinde, o üyenin o kayıt formunda imzasının
olmadığını görüyoruz ama o adam, o insan FETÖye üye
olduğu gerekçesiyle dört ay, beş ay haksız yere tutuklu
kaldı. Binlerce insanımız bu derneklere kendi bilgileri
dışında üye yapılması sebebiyle mağdur edildi. Bu
açıdan, bu kanuna bu maddenin konulmasının olumlu olduğu
düşüncesindeyiz.
60ıncı maddede, toplumda sık
sık önümüze çıkan birtakım derneklerin şehit gazi gibi
isimleri kullanarak bu isimleri suistimal ettikleri görülmektedir ve uygulamada
da bir kısım sorunların olduğu görülmektedir. Bu
sıkıntıların giderilmesi için şehit ve gazi ismi
kullanacak derneklerin bu ismi kullanması yasaklanmış ve izne
tabi kılınmıştır.
Daha önce yapılan bir düzenlemeyle,
yanlış anlaşılabilecek ve anlamı farklı yerlere
çekilebilecek isim ve soy ismi değişikliğinde nüfus
müdürlüğüne yapılacak değişiklik süresini 3+3 yıl daha
uzatarak vatandaşın bu faydalı uygulamadan
yararlanmasının önü açılmaktadır. Yine uygulamada, Türk vatandaşlığından
çıkarılan bir anne ve babanın çocuklarının anne ve
babası gibi doğrudan vatandaşlıktan
çıkarılmasının önüne geçilmiş olup 68inci maddedeki
bu uygulamayla bu husus açıklığa kavuşturulmuş ve
mağduriyet giderilmiştir.
Faydalı bir uygulama olan televizyonlarda
seyrettiğimiz- kamu yararına televizyon kanallarında uyarı
amaçlı zorunlu yayınlara, trafik, uyuşturucu, kadına
şiddet, düzensiz göç, suçun önlenmesi, afet yönetimi, nüfus hizmetleri
gibi konular eklenmiş yani kapsamı genişletilmiş ve
bunların topluma daha fazla duyurulması amaçlanmıştır,
bu da olumlu bir gelişmedir.
Çevre kirliliği suçlarında idari para
cezasının tatbikini geçmişte sadece şehir içinde belediye
zabıtaları yapıyordu; şimdi şehir
dışında, kolluk güçlerini de bu kanuna konulan maddeyle
yetkilendirmiş olduk. Yani şehir dışında
yapılacak çevre kirliliği içeren davranışlara kolluk
gücümüz de bu kanunla getirdiğimiz madde gereği ceza verebilecek.
Ayrıca çevre kirliliğine verilecek para cezaları da artırılmıştır.
Bu da olumlu bir gelişmedir. Çevre kirliliği suçlarında idari
para cezasının tatbikinde şehir içinde belediye
zabıtası, il dışında kolluk görevlileri
yetkilendirilmiştir dedik.
İlgili kanunlarla ülkemizin büyük sorunu olan
göçle ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştır. 911
kilometrelik Suriye sınırımızın tamamına
yakını duvarlarla örülmüştür. Ancak savaş sebebiyle
ülkemize gelen ve ikamet eden yabancılarla ilgili çeşitli yasal
düzenlemeler yapılması bir gereklilik hâlini almıştır.
Şöyle ki: Ülkemizden gönüllü ayrılmak isteyen yabancıların
önü açılmalı, kolaylık sağlanmalı ve bunların
gidişinde eğer bir yardım edilebilecekse bunu kanun altına
almak gerekiyordu. Bununla ilgili de buraya bir madde konuldu, kendisi ülkesine
gönüllü dönmek isteyen göçmenlere verilecek destek
kanunlaştırılmış oldu.
Yine, ülkemizde büyük bir sorun olan göçmen
kaçakçılığı suçuyla ilgili düzenleme
yapılmış, bu suçla ilgili cezalar artırılmış
ve katalog suç kapsamına alınmıştır. Bunu
geçtiğimiz günlerde gördük. Özellikle Ege kıyılarında bu
insanların mağduriyetini kullanmak isteyen göçmen
kaçakçılarının haddinden fazla insanı bir bota bindirerek
çocukların, kadınların ölmesine sebebiyet verdiği açık
bir şekilde görüldü. Bu kanunla hem bu suça verilecek ceza
artırılmış oldu hem de yasal düzenleme şekline
getirilmiş oldu. Ayrıca, katalog suçu olup tutuklamaların önü de
açılmış oldu.
Yasal giriş çıkış hükümlerini
ihlal edenlerle ilgili sınır dışı edilmeyle ilgili
yasal düzenlemeler yapılmış, sınır dışı
kararına karşı itiraz süresi on beş günden yedi güne
düşürülmüştür.
Uluslararası koruma
başvurularının hızlı sonuçlandırılabilmesi için
yetki genel müdürlükten alınıp valiliklere verilmiştir.
87nci maddede yapılan düzenlemeyle genel
sağlık sigortası, uluslararası koruma statüsü başvuru
sahiplerine uygulanan genel sağlık sigortası bir yılla
sınırlandırılmaktadır. Bu uygulama hak suistimaline
neden olunmasına ve kamu bütçesine gelen büyük zararın kısmen
ortadan kaldırılmasına katkı sağlayacaktır.
Bütün bu yasal düzenlemeler yapılırken
yıllardır kanayan bir yara hâlini alan uzman çavuşların
sorunları her geçen gün çıkmaza girmektedir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve Jandarmanın profesyonelleşmesi
çalışmaları, uzman çavuşları Silahlı Kuvvetler ve
Jandarma Genel Komutanlığında personelin bel kemiği hâline
getirmiştir. Her operasyonda önde giden kahraman uzman
çavuşlarımız özlük haklarını alırken hep
ötelenmiştir. Bir hak istendiğinde onların sözleşmeli
olduğu önümüze getirilmiştir. Oysa ülkemizin ve milletimizin
savunmasında kahramanca rol üstlenen uzman
çavuşlarımızın öncelikle kadrosunun, iş güvencesinin
sağlanması moral ve motivasyon açısından bir gerekliliktir.
Uzman çavuşlar yıllarca çalıştıktan sonra sivil memur
emeklisi değil, uzman çavuş emeklisi olmayı hak
etmişlerdir.
Uzman çavuşlar özlük haklarının
iyileştirilmesini, subay ve astsubaylara verilen bedelsiz beylik
tabancaların kendilerine de verilmesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
SERMET ATAY (Devamla)
yeni işe başlayan
uzman çavuş ile yirmi yıllık uzman çavuş arasında
kıdem farkı olmasını ve çeşitli sebeplerle, iş
güvencesi olmadığı için her an işten atılma korkusuyla
baskı altında tutulma durumunun ortadan
kaldırılmasını istemektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve
Jandarmamızın bir silahlı mensubu olarak orduevlerinden
faydalanmak uzman çavuşlarımızın da hakkıdır.
Eğer bu sosyal tesisler yeterli değil ise uzman çavuşlara
yönelik sosyal tesisler inşa edilmesi bir gerekliliktir.
Bu saydıklarımız birer zarurettir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en çok şehit veren zümresi bunları
çoktan hak etmiştir. Asker için moral ve motivasyon her şeyden
önemlidir. Uzman çavuşlarımız yurt dışında ve
yurt içinde kendilerine verilen her görevi başarılı bir
şekilde ifa etmiştir. Umuyoruz ve istiyoruz ki bu kahramanlarla
ilgili yasal düzenleme bir an önce Mecliste ele alınacak, hak ettikleri
özlük haklarına kavuşacaklardır.
İlgili düzenlemelerin vatanımıza,
milletimize, devletimize, İçişleri Bakanlığı
bünyesinde görev yapan Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik personeline
hayırlı uğurlu olmasını diler, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Hakkı Saruhan Oluç, buyurun lütfen. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; evet, bugün, İçişleri
Komisyonundan gelen teklifi konuşuyoruz, görüşüyoruz, önümüzdeki
günlerde de tartışmaya devam edeceğiz. Önce bu kanun yapım
süreci üzerine birkaç kelime etmek istiyorum doğrusu. Yani artık
usulsüzlüğü usul hâline getiren bir kanun yapım sürecini benimsediniz
ve bunu böyle sürdürüyorsunuz; iktidara söylüyorum. Meclise sunulan bu kanun
teklifi, siyasi iktidarın genel olarak yasama sürecini toplumdan, sivil
toplum kuruluşlarından, toplumsal ve siyasal muhalefetten
kaçırma tutumunun bir devamıdır. Özellikle bu kanun teklifiyle
ilgili bakarsak da hukuk ve insan haklarıyla ilgili sivil toplum
kuruluşlarından ve barolardan özellikle kaçırarak,
danışma ve ortaklaşma süreçlerini işletmeyerek
gerçekleştirme tavrının bir devamıdır. Bu yönüyle,
iktidarın şeklî usuller açısından çoğunluğuna
dayanarak kanun tekliflerini yasalaştırması tabii ki mümkündür,
bu da gerçekleşiyor ama bunun meşruluk dairesinden
çıktığını unutmamak gerekir ve böyle bir tarz yasa
yapım süreci aynı zamanda sorunlara çözüm getirmeyecek bir uygulamaya
yol açmaktadır; bunu bir kez daha vurgulamış olalım.
Nitekim bu kanun teklifinin Komisyon
aşaması da meşruluğu sorun hâline getiren bir süreç olarak
işletilmiştir. Komisyona 21 Kasım Perşembe günü saat on bir
itibarıyla gelmiş ve görüşmelerine başlanmıştır.
Neredeyse sekiz dokuz saatte 95 maddelik bir teklif ki o zaman 95 maddeydi
Komisyona geldiğinde- bitirilmiş ve
sonuçlandırılmıştır. Yani bu tutumun bir yasama süreci
açısından sağlıklı olduğunu söylemek mümkün
değil. Yasama erkinin meşruluğunu halktan aldığı
gerçekliğinden hareketle, yasa yapma süreçleri en az içerikleri kadar
meşruluk testine tabidir, bunu unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla
bu yönüyle de baktığımızda, söz konusu kanun teklifi kendi
meşruluğunu da tartışmalı hâle getirmiştir. Bu
söylenenler elbette ki hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu durumlar
için geçerlidir, demokrasinin olduğu durumlar için geçerlidir; bizim
durumumuz buna pek uygun değil.
Şimdi, kanun teklifleri sadece hukuki teknik
açısından değil kanun teklifini hazırlayan iktidarın
siyasal yönelimini de ortaya koyması açısından önem
taşır. Dönemin ruhunu oluşturan iktidar politikaları kanun
tekliflerine de yansır kaçınılmaz olarak ve bu teklifler
aracılığıyla bağlayıcı kurallara döner.
Dönemin ruhu otoriterleşmedir, baskıdır; demokrasiden, hukuktan
ve adaletten uzaklaşma ruhudur; tek kişi yönetimi ruhudur. Kurumsal
işleyiş ve hukukun üstünlüğü ilkeleri yürütmenin insafına
terk edilmiştir, yürütme de tek kişinin eline
bırakılmıştır, işte dönemin ruhu budur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adıyla yürürlüğe
girmiş olan sisteme baktığımızda yürürlük anından
itibaren Türkiyede tarihsel, siyasal ve ekonomik sorunlar ve sosyal sorunlar
derinleşmiştir, kriz yükselmiştir. İddia ve vaatlerin
aksine bu sistem sorunların çözümü değil, etkin bir parçası
hâline gelmiştir. Toplumsal taleplerin baskı araçlarıyla
sindirilmeye çalışılması, yargının yürütmeye
bağımlılığı, yürütmenin direktifleriyle hareket
ediyor olması ve taraflı tutumu, hukukun üstünlüğü yerine
parti-devlet ilişkisinin tahkim edilmiş olması, yasama süreçlerinin
prosedürel ve kalitesiz bir şekilde yerine getirilmeye
çalışılması birçok antidemokratik uygulamayla
karşı karşıya kalmamıza yol açmıştır.
İktidar yöneldiği otoriter yönetim
anlayışına, baskıcı ve hukuksuz yönetim
anlayışına uyumlu şekilde bu kanun teklifini de gündeme
getirmiştir. İktidarın bu yaklaşımı
İçişleri Komisyonunda kabul edilen bu kanun teklifinin içeriğine
de yansımıştır üstelik ve kanun teklifinin birçok
maddesinde de kendini göstermektedir. Konu İçişleri Komisyonu ve
İçişleri Bakanlığı olunca, tabii, kaçınılmaz
olarak insan hakları ve hukuk açısından ağır ihlaller,
geri dönülemez ve ağır nitelikte sonuçlar yaratacak bir teklifle de
karşı karşıyayız, özellikle teklifin bazı
maddeleri gerçekten son derece sorunludur ama normal yani. Nedir?
İçişleri Bakanlığından söz ediyoruz.
İçişleri Bakanlığı üzerine
de birkaç söz söylemeden bu kanun teklifini tartışmak elbette ki
mümkün değil çünkü insan hakları, adalet, hukukun üstünlüğü,
evrensel ve demokrasi ilkeleri söz konusu olduğu zaman bunların
hiçbir tanesinin İçişleri Bakanlığıyla kurum olarak ve
İçişleri Bakanıyla kişi olarak alakası olmayan
kavramlar olduğunu ve işleyişler olduğunu biliyoruz.
Bakın, dün 25 Kasımdı, burada
çeşitli konuşmalar da yapıldı o konuda. 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Günü ve bu 25 Kasımda birçok ilde, her 25 Kasımda olduğu gibi
kadınlar meydanlara çıktılar, sokaklara çıktılar ve
kadına yönelik şiddetin vardığı boyutları
protesto ettiler ve iktidarın görmezden geldiği uygulamalara dikkat
çektiler. Örneğin, İstanbul Taksimde basın açıklaması
sonrası polis, kadınlara biber gazıyla saldırdı. Geçen
sene de aynı şey olmuştu, geçen sene de bu engellemelerle
karşı karşıya kalınmıştı. Yeni
değil, 8 Martta da bu İçişleri Bakanı kadınların
üzerine Uluslararası Kadın Gününde kolluk kuvvetini gönderip gaz
sıktırmıştı, su sıktırmıştı
hatırlarsanız. Yani öyle ilginç işlerle karşı
karşıya kalınıyor. Mesela, bizim
arkadaşlarımız -HDPliler- Esenyurtta meydanda bildiri
dağıtıyorlardı 25 Kasıma çağrı yapmak için,
6sı kadın 7 kişi tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi ne
biliyor musunuz? Bildiride yer alan erkek devlet şiddeti sözü. Erkek
devlet şiddeti sözü kullanıldığı için bildiride, onu
dağıtanlar tutuklandılar. Vanda kadın
arkadaşlarımız meydanda 25 Kasımla ilgili açıklama
yapmak istiyorlar, İstanbul Sözleşmesinden söz ediliyor, Emniyet
gelip diyor ki Ya İstanbul Sözleşmesinin kadınlarla ne ilgisi
var da İstanbul Sözleşmesini konuşuyorsunuz? Vandaki
Emniyetin İstanbul Sözleşmesi hakkındaki bilgisi bu.
Yürüyüşlere izin verilmedi, fiilî basın açıklamaları
yapıldı.
Şimdi, neden bahsediyoruz? Kadına yönelik
şiddetten. Bu yılın başından beri yani ilk on ayda 383
kadın, erkekler tarafından öldürülmüş. Bu kadınların
sesi olmaya çalışanlara yapılan saldırılardan söz
ediyoruz. Geçen yıl, 2018de 440 kadın öldürülmüş erkekler
tarafından. Şimdi, bunu protesto etmeye çalışanlara
saldıranlara ne demek lazım? Aslında bunu sizin takdirinize bırakmak
isterdim ama pek bir şey söylemeyeceğinizi düşünerek o konuda da
birkaç cümle etmek istiyorum.
Şimdi, bu İçişleri
Bakanının zihniyeti nedir? Bu İçişleri Bakanının
zihniyeti şu, dedi ki geçen günlerde: Efendim, kadın cinayetleri
diyerek sokağa çıkan terör örgütlerine müsamaha etmeyeceğiz.
İşte, yani bu anlayış, İçişleri Bakanı,
kadın düşmanı bu anlayışta olduğu için 25
Kasımda sokağa çıkan kadınlara karşı biber
gazı sıkılıyor, anlayışı bu yani bir
toplumsal muhalefetin, bir kadın muhalefetinin karşısındaki
yaklaşımı bu.
Ama sadece bu değil, bir başka örnek vereyim:
Kayyum atamaları. Burada hep konuşuyoruz, burada defalarca bunu dile
getirdik ve dile getirmeye de devam edeceğiz. Biliyorsunuz, 19
Ağustostan 16 Kasıma kadar 3ü büyükşehir, 1i il, 19u ilçe,
1i belde belediyesi olmak üzere 24 HDP belediye eş başkanı
İçişleri Bakanının talimatıyla görevden
uzaklaştırıldı, yerlerine vali ve kaymakamlar kayyum olarak
atandı.
Şimdi, biz bunu hep eleştirdik,
eleştirmeye devam ediyoruz. 36 belediye eş başkanımız
gözaltına alındı bu süreçte, 15i tutuklu, 3ü -Savur, Mazıdağı
ve Derik belediye eş başkanlarımız- 3 kadın
arkadaşımız şu anda gözaltındalar, tutuklama talebiyle
sevk edildiler, onun sonucunu bekliyoruz. 15 kişi tutuklu, artı 3
olacak büyük ihtimalle.
Şimdi, bu hukuksuzluk, bu adaletsizlik,
halkın iradesini tanımama, halkın iradesini çiğneme,
sandık hukukunu ve adaletini yok sayma, seçimleri yok sayma tutumu
İçişleri Bakanlığının esas itibarıyla
sürdürdüğü bir tutum.
Kayyumlukta bir model yaratmaya
çalışıyorlar, bunu söylüyoruz. Mesele sadece kayyum
atamaları değil, bir model geliştirmeye
çalışıyorlar. Nereden çıkarıyoruz? İçişleri
Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin
hazırladığı bir rapor ortaya çıktı. Eylül 2019da
Mardine gidiyor bu müfettişler ve bir rapor hazırlıyorlar ve
diyorlar ki o raporda, bir öneride bulunuyorlar 400 sayfalık raporun
sonunda: Kayyumlukta Mardin modeli yaratmak gerekir. Mardin modelini de
şöyle tarif ediyor müfettiş, diyor ki: Merkezî Hükûmetin temsilcisi
olan valinin yerel yönetimin de başı olacağı bir sistemin
oluşması için çalışmalar yapılmalıdır.
Yani, raporun önerdiği model diyor ki: Belediye meclisi seçimle kurulsun,
halk oy versin ama belediye başkanını Cumhurbaşkanı
atasın.
Bir atanmışlar rejimi oluşturmaya
çalışıyor işte bu rejim. Bizim eleştirdiğimiz
esas itibarıyla budur yani dikkat çekmeye
çalıştığımız, hukuksuzluk açısından,
demokrasi düşmanlığı açısından dikkat çekmeye
çalıştığımız budur. Bizim bunları anlattığımız
kayyum raporunu İçişleri Bakanlığı toplattı ama
Sayıştay raporlarını toplatamadı tabii.
Sayıştay raporlarında kayyumların yaptığı
bütün yolsuzluklar, usulsüz harcamalar, hırsızlıklar ortaya
çıktı. Sadece 2017 yılında Sayıştay
Başkanı dedi ki: 31 tane müzekkere gönderdik, suç duyurusunda
bulunduk kayyumlarla ilgili. Herhangi bir işlem yapılmış
değil ama bu İçişleri Bakanı bunların hiçbiri
yokmuş gibi davranıp Plan ve Bütçe Komisyonunda yalan üzerine yalan
anlatmaktan da asla vazgeçmedi.
Bakın, kayyumları atadınız.
Mesela, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş
Başkanımız Selçuk Mızraklı şimdi Kayseri Bünyan
Cezaevinde kalıyor; biliyorsunuz, tutuklandı; burada milletvekiliydi
27nci Dönem ve nasıl tutuklandı bu arkadaşımız? Bir
gizli tanık ifadesiyle. Bu gizli tanığa demişler ki: Sen
yalandan bir şey uydur -o gizli tanık da çünkü cezaevinde- biz seni
salacağız. Uydurmuş, salmışlar ama uydurduğu
yalan o kadar bariz bir yalan ki. Sözde, cerrah olan bizim Büyükşehir
Belediye Eş Başkanımız günün birinde bir ameliyat
yapmış bir akşam, bir kişinin bağırsaklarını
kesmiş, sonra ertesi sabah da o kişi taburcu edilmiş, yürüyerek
çıkıp gitmiş. Yani çocuklar bile güler bu yalana ama işte
bunu bu gizli tanık sayesinde düzenledikleri iddianameyle Selçuk
Mızraklıyı tutukladılar.
Adamın bir yalanı daha ortaya
çıktı. Adam diyor ki: Ben şu tarihlerde o hastanede
çalışıyordum. Şimdi dosya üzerindeki gizlilik kalktı,
o tarihlerde hastanede çalışmadığı da SGK
kayıtlarından ortaya çıktı. Yani yalanın bu
kadarı görülmüş değil ama gizli tanık sever bir İçişleri
Bakanı var, bütün her şeyini yalan, iftira üzerine kuran bir
İçişleri Bakanı var. İşte, gizli tanıklarla da
bunu yapıyorlar. İlk değil ama, şimdi cezaevinde olan bizim
geçmiş dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaşın da gizli tanık ifadesiyle
tutuklandığını burada defalarca söyledik. Mercek diye bir
gizli tanık icat etiler, sonra Diyarbakır Cumhuriyet
Savcılığı Böyle bir gizli tanık yok. diye cevap
verdi ama o fezlekeyi gönderen savcı Uğur Özcan FETÖye üye olmak
nedeniyle tutuklandı. Yani işiniz gücünüz bu tür gizli tanıklarla,
bu tür kumpaslarla siyasete karşı mücadele etmeye çalışmak.
Şimdi, bakın, bize karşı
mücadelenizi siyasi araçlarla yapmıyorsunuz; bize karşı
mücadelenizi kolluk güçleriyle ve Adalet Bakanlığıyla
yapıyorsunuz. Neden bunu söylüyorum? Şimdi, geçen hafta Antepte
-burada yine dile getirdik- bir operasyon yaptınız, 54 kişi
gözaltına alındı, 25i tutuklandı. Neden? Ne
yapmıştı bu Antepteki arkadaşlarımız? Antepteki
arkadaşlarımız bu Antep il örgütünün kongresini hazırlıyorlardı,
il kongresi yapılacaktı. İçişleri Bakanı gözaltı
ve tutuklamalarla bir siyasi partinin kongresini yapmasını engelledi.
Anayasal bir suç işliyor ama sadece Antepte olmadı bu geçen hafta,
dün ve bugün itibarıyla Kocaelide bir operasyon yapılıyor ve
şu anda Kocaelide çok sayıda arkadaşımız, 20den
fazla arkadaşımız gözaltına alındı, büyük
ihtimalle bunların da bir kısmı tutuklanacak. Neden? Ne
yapıyor arkadaşlarımız Kocaelide? Kocaeli il örgütünün
kongresini hazırlıyorlar. Siyasi partinin faaliyetini sürdürmesini
engelliyor, anayasal suç işliyor İçişleri Bakanı bunu
yaparak. Yani Halkların Demokratik Partisine karşı, sizin siyasi
rakibiniz olan partiye karşı siyasetle mücadele etmiyorsunuz;
polisle, kolluk gücüyle, gizli tanıklarla, sahte iddianamelerle,
yalanlarla, baskıyla mücadele ediyorsunuz. İşte budur esas
durum, esas sorun budur ve bu İçişleri
Bakanlığının tabii ki merdiven altı yasalarla yönetme
anlayışıdır bu, merdiven altı yasalarla. Yani bir
merdiven altı üretim var biliyorsunuz, bu da merdiven altı yasalarla
yönetiyor. Organize işler bakanı, İçişleri Bakanı
değil, organize işler bakanı. Bir darbe odağı
olmuş, demokrasiye darbe, insan haklarına darbe, adalete darbe,
hukuka darbe, darbe odağı olmuş İçişleri
Bakanlığı artık, böyle bir yer olarak
çalışıyor. Kadınlara düşman, emekçilere düşman,
hukuka düşman -Kürt halkına düşmanlığını
burada defalarca ifade ettik- hiç tartışmasız Kürt halkına
baş düşman, halka düşman, halkın seçme seçilme
hakkını çiğniyor çünkü, halka düşman.
Şimdi, işte, bu teklif de bu
anlayışla hazırlanmış. Yani nereden geliyorsa, hangi
bakanlıktan geliyorsa teklif o bakanlığın
anlayışıyla hazırlanmış. Bakın, bu teklifin
teknik maddelerine değinmiyorum, teknik madde birçoğu, bunu
tartışmıyorum ama içinde gerçekten, bazı maddeler var ki bu
maddeler son derece sıkıntılı. Bakın, Anayasanın
amir hükümleri bazı maddelerde ihlal ediliyor. Bu kanun teklifi, evrensel
hukukun temel değerlerine ve Anayasanın bazı maddelerine
aykırıdır. Anayasanın eşitlik ilkesini ihlal ediyor,
47nci madde. Örgütlenme ve güven içinde yaşama ilkelerini ihlal ediyor,
59uncu ve 62nci maddeler. Yaşam hakkını engelleyen, ihlal eden
51inci madde var bu teklifte.
Şimdi, yani, Anayasanın amir hükümlerini
ihlal eden bir teklifle karşı karşıyayız ama hiç
umurunda değil bunu hazırlamış olanların ve bunu
savunanların. İstibdat rejiminin alametifarikasıdır
fişleme, teklifin içinde var. Kanun teklifinin 59uncu ve 62nci maddeleri
Dernekler Kanununda değişiklik yapmak istiyor ve derneklerde
üyeliği sona erenlerin ve derneklere yeni üye yapılanların
kişisel bilgilerinin mülki idare amirlerine bildirilmesi
zorunluluğunu getiriyor. Yani dernekler üzerinde, sivil toplum örgütleri
üzerinde büyük bir baskı uygulamak istiyor aslında bu teklifle siyasi
iktidar. Zaten böyle bir baskı var, zaten sivil toplum örgütleri,
dernekler adım atamaz durumda ama o baskı yani istibdat rejimini
artıracak bir baskı da bu teklifin içinde geliyor ve hukuk devletinin
en temel güvenceleri bile ayaklar altına alınıyor.
Bir klasiğiniz daha var: Şimdi,
misafirdiler mülteciler, göçmenler; şimdi müşteriye dönüyor onlar da.
Hani, nasıl hastalar müşteriye döndü, şimdi onlar da. Kanun
teklifinin en dikkat çekici kısımlarından bir tanesi,
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda yapılmak istenen
değişikliklerle ilgili. Gerçekten çok sıkıntılı.
Yani sadece bu yasalarla, Anayasayla ilgili sorun taşımıyor bu;
aynı zamanda, evrensel hukukla, uluslararası demokratik
sözleşmelerle ve Türkiyenin altında imzası olan
sözleşmelerle ilgili de sıkıntılar taşıyor. Özellikle
misafir denilen ve Orta Doğudaki, Suriyedeki çatışmalardan
dolayı ağırlıklı olarak Türkiyeye doğru yerinden
edilenlerin süreçleriyle ilgili çok ciddi sorunlar taşıyan maddeler
bu teklifin içinde yer alıyor. Bunları tek tek
tartışacağız ve gerçekten, mülteci haklarının
Türkiyede de uluslararası alanda düzenlendiği gibi düzenlenmesi için
görüşlerimizi, önerilerimizi, eleştirilerimizi bir kez daha
anlatacağız ama bunların bu iktidar tarafından çok fazla
kale alınmayacağını biliyoruz. Neden biliyoruz bunun kale
alınmayacağını? Çünkü, mültecileri Avrupaya
karşı bir şantaj malzemesi olarak kullanıyorsunuz. Buraya
gelmiş olan milyonlarca insanın hakkı, hukuku, onların
burada huzurlu bir şekilde yaşama haklarını çiğneyerek
onları bir şantaj malzemesi hâline dönüştürüyorsunuz. O nedenle,
bizim anlatacaklarımızın uluslararası kurallara ve
uluslararası sözleşmelere uygun hâle getirilmesi gerektiği
konusundaki önerilerimizi dinlemeyeceğinizi biliyoruz.
IŞİDlilerle ilgili de böyle bir madde var
yani bir siyasi şantaj malzemesi olarak kullanılmasının önü
açılıyor buradaki değişimle. Biz, bunu daha evvel de
söyledik, bir kez daha söyleyelim: Uluslararası, çeşitli devletlerden
gelmiş, yakalanmış olan IŞİDliler var. Bunların
bir kısmı da Türkiyede şimdi, cezaevinde. Hoş, bu konudaki
hangi sayıların gerçek olduğuna dair bir türlü bize cevap
veremediniz. Cumhurbaşkanı her seferinde başka bir sayı
açıklıyor. Bunu burada sorduk, onun da cevabı gelmedi ama biz,
yine de bu muğlaklığı göz önünde bulundurarak da
söylüyoruz, dedik ki: Bu meseleyi çözmek istiyorsanız teklif edin uluslararası
alana, uluslararası bir mahkeme kurulsun ve IŞİDliler yani
Almanı da, İngilizi de, Fransızı da,
Hollandalısı da Amerikalısı da varsa içinde -ya da nereden
geliyorsa gelsin- uluslararası mahkemede yargılansınlar, tabii
Türkiyeden gitmiş olanlar da o uluslararası mahkemede
yargılansınlar ve uluslararası alanda IŞİDlilerin
bütün ilişkileri ortaya çıksın. Bunu söyledik, söylemeye de
devam ediyoruz.
Sayın vekiller, bu yasa teklifi üzerinde biz bu
tartışmamızı sürdüreceğiz. Maddeler konusundaki önerilerimizi
de söyleyeceğiz, eleştirilerimizi de dile getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Ama bir kez daha bunu vurgulamış
olalım, teknik maddelerle ilgili söylemiyorum ama teknik maddelerin
dışındaki bazı maddeler var ki bir kez daha
vurgulayalım, Anayasa'ya, yasalara aykırılık içeriyor ama
en önemlisi uluslararası demokratik sözleşmelere, Türkiye'nin
altında imzası olan sözleşmelere çok açık
aykırılıklar içeriyor, bunu bir kez daha vurgulamış
olalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
55.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
İçişleri Bakanının halka düşman olduğu yönündeki
yaklaşımının da kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel Sayın Oluçun
açıklamalarıyla ilgili, değerlendirmeleriyle ilgili şu
açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim: 25 Kasım 2019
tarihinde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele Günü kapsamında 81 vilayetimizde yaklaşık 30 bin
kişinin katılımıyla 282 etkinlik yapılmış,
buralarda basın açıklaması, yürüyüş, stant açma, bildiri
dağıtma gibi etkinlikler yapılmış, bunların hepsi
normal olarak sona ermiş. İstanbulda, Beyoğlu ilçesinde -Taksim
Tünelinde başlayan, yaklaşık 100 metre mesafede- bir önceki
yıl 1.200 kişi katılmış, bu yıl ise 2.500
kişi katılmış ve normal olarak sona ermiş.
Dağılmaları esnasında alanda bekleyen ve mevcut polis
barikatının üstüne gelerek mukavemette bulunan yaklaşık 50 kişilik
gruba dağılmaları yönünde ikazda bulunulduğu hâlde, bir
mukavemet göstermesi üzerine bu grubun, dağıtılması
sağlanmış. Olayla ilgili de herhangi bir yakalama ve
gözaltı olmadığı ortada. Bu bilgiyi paylaşmak
istiyorum. Ayrıca tabii, Sayın İçişleri Bakanımızın
halka düşman olduğuyla ilgili bir yaklaşım sergilendi, bu
asla kabul edilemez, halkımızın hizmetinde görev yapıyor.
24 belediye başkanının görevden
uzaklaştırılmasıyla ilgili, malum, Anayasa'nın 127nci
maddesi, Belediye Kanununun 45, 46 ve 47nci maddeleri gereğince,
haklarında terör soruşturması ve kovuşturması olan
kamu görevlileriyle ilgili geçici bir tedbir olarak
Görevden
uzaklaştırma bütün kamu görevlileri için geçerlidir, bu kişiler
de kamu görevlisidir ve olay bundan ibarettir, geçici bir tedbir olarak
görevden uzaklaştırılmışlar ve belediye
başkanlığına vekâleten görevlendirmeler
yapılmıştır.
Mültecilerin şantaj olarak
kullanılması asla ve kata doğru değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Bitiriyorum efendim, son cümlem.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) DAEŞle de PKKyla da DHKP-Cyle de FETÖyle de
bütün terör örgütleriyle bugüne kadar mücadele edildiği gibi, bundan sonra
da kanunlar çerçevesinde mücadele edileceği açıktır. Bu
açıklamayı yapmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Biz de
açıklama yapalım.
BAŞKAN Evet, buyurun.
56.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yani konuşurken de söyledim ama tekrar
kısaca değineyim. Kadınların miting yapma talepleri
neredeyse her yerde reddedildi, sadece fiilî basın
açıklamalarına izin verildi, orada da çeşitli müdahaleler oldu,
çeşitli engellemeler oldu, yürüme imkânı sağlanmadı. Bu,
Türkiye'nin her tarafında böyle oldu.
İkincisi, bakın, şu, Taksimdeki
kolluğun gaz sıkma fotoğraflarından bir tanesi. Burada
gördüğünüz gibi herhangi bir direnme, herhangi bir şey yok, insanlar
gayet normal bir şekilde duruyorlar fakat kolluk doğrultmuş
silahını, gazı sıkıyor.
Şimdi, bunu niye söylüyorum? Bu
İçişleri Bakanının -bir alıntı yaptım-
tutumu budur. Yani kadınlara yönelik şiddet karşısında
sokağa çıkanları terörist gibi görüyor. Alıntı
yaptım size söylediği bir cümleden. Bu işin bir yanı.
İkincisi, şimdi, lütfen Sayın Grup
Başkan Vekili, bakın, bu kayyumlar meselesini kaç kere
tartıştık ve tartışmaya da devam edeceğiz burada
çünkü büyük bir hukuksuzlukla, büyük bir demokrasisizlikle karşı
karşıyayız.
Anayasanın 127nci maddesi Görevleri nedeniyle
işlediği suçlar diye tarif eder. Bunların göreve geldiklerinden
dört buçuk ay sonra kayyum atanmış. Elimizde belge var.
İçişleri Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonunda Yok o. dedi,
elimizde belge var. Elimizdeki belgede 31 Martta seçimler bitti, 1 Nisanda
Diyarbakır, Van ve Mardin valilerinin oraya kayyum atanmasıyla ilgili
dilekçeleri var İçişleri Bakanlığına il genel meclisi
üzerinden gönderilmiş olan. Belge elimizde, damgalı, olurlu belge
elimizde.
Şimdi, dolayısıyla, bu açıkça
halkın iradesini gasbetmek üzere ve özellikle de Kürt halkının
iradesini gasbetmek üzere atılmış bir adım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum.
Biz bunu defalarca konuştuk, konuşmaya da
devam edeceğiz. Bu konuda çünkü çok meşru, çok haklı, çok hukuki
ve çok demokratik bir yerde durduğumuzu biliyoruz. Yapılan iş
gayrimeşrudur, demokrasiye aykırıdır, hukuka
aykırıdır, bunu çok iyi biliyoruz ve bunu
savunamazsınız, kimse de savunamaz. Biraz evvel anlattım Selçuk
Mızraklı neden tutuklandı? diye anlattım size. Ya,
yaptığı bir görev suçu muymuş o? Yok; üstelik de bir gizli
tanığın yalanı üzerine. Şimdi, şu anda gözaltında
olup tutuklamayla mahkemeye sevk edilmiş olan 3 kadın Belediye
Eş Başkanımız hakkında da aynı sahte iddialar söz
konusu.
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
OIuç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla İçişleri Bakanını siz savunmayın
Sayın Grup Başkan Vekili, o kendini savunsun çünkü yarın öbür
gün onun yaptığı hukuksuzluklardan ve demokrasi ve halk
düşmanlığından dolayı siz onu savunmaktan dolayı
zor bir duruma düşeceksiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, ayaktasınız, söz
istediniz değil mi?
57.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul ilinde şiddete
karşı yürüyen kadınlara devletin şiddet
kullandığına, demokrasinin Parlamentoda korunacağına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet Sayın
Başkan.
Çok teşekkür ederim, dikkatinize ayrıca
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan -bu tartışma
açılmışken- tabii, bugün, Uluslararası Kadına
Şiddetle Mücadele Günü ama dün İstanbulda şiddete
karşı yürüyen kadınlara devlet şiddet kullandı.
Şimdi, şu yok: Efendim, şuradan şuraya kadar yürümene izin
verdim. Önce Vermedim. Sonra Hadi şuraya kadar bir yürüyün
bakayım. Sonra Tamam, süreniz doldu, dağılın
bakayım.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
burası Parlamento. Demokrasi korunacaksa bu Parlamentoda korunacak. 15
Temmuz darbesi -hep söylüyorum- sokağın gücüyle bertaraf
edilmiştir, püskürtülmüştür. Sokak hak arama zeminidir. Ama Hükûmette
zaman zaman şunu görüyoruz: Birileri sokağa çıktıysa bu
bize karşı yapılmış bir darbedir. Böyle bir şey
yok. Kimse Türkiye Cumhuriyetinde Hükûmete, Meclise darbe yapamaz, yapmaya
tevessül edemez; yapan, AK PARTİden önce karşısında bizi
bulur. Ama yürütmenin ve AK PARTİnin de demokratik hak ve taleplerini
arayan insanları, sokağa çıkan her insanı terörist diye
yaftalamasını kabul etmek mümkün değil. Bu, bırakın
içeride, dışarıda da Türkiye'nin itibarına halel getiren
bir tablodur. Şimdi, şiddete karşı yürüyen kadınlara
devletin şiddet uyguladığı başka bir ülke de dünyada
göremezsiniz. Bu konu AK PARTİnin, CHPnin, HDPnin konusu değil.
Demokrasi var olduğu için buradayız. Demokrasiyi korumak, demokrasiyi
yüceltmek iktidarın da muhalefetin de görevi. Demokrasi olduğu için
iktidar var, muhalefet olduğu için iktidar var; böyle bakılabilmeli.
AK PARTİ Grubunun ve yürütmenin bu konuya bu pencereden
bakmasını salık veriyorum, yoksa kaybedilen demokrasiden en çok
zararı iktidar görür.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, son
sözlerinizi alayım.
58.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadeleri ile özgürlüklerin
genişletilmesi noktasında on yedi yıllık AK PARTİ
iktidarının devrimlere ve reformlara imza
attığının yadsınamaz bir gerçek olduğuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bir kere, kesinlikle, sokağa
çıkanları terörist diye yaftalamak söz konusu değildir,
olamaz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
İçişleri Bakanı söyledi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben AK
PARTİyi kastetmedim, ben Akbaşoğlunu kastetmedim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hepimiz demokratik haklardan yanayız. Demokrasinin
genişletilmesi, özgürlüklerin genişletilmesi noktasında on yedi
yıllık AK PARTİ iktidarında da muazzam devrimlere ve
reformlara imza atılmıştır, bu yadsınamaz bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar, bununla beraber, dün
olan hadiselerde hem yurt sathında 282 eylemde hiçbir vukuatın söz
konusu olmadığı hem de İstanbulda Taksimde normalde izin
verilmeyen bir yerde ısrar üzerine izin verildiği,
açıklamaların yapıldığı; bütün, 2.500 kişinin
dağıldığı ama 50 kişilik grubun, özellikle orada
âdeta provokatif bir tutum ve davranışla barikata doğru
yürüyerek çıngar çıkarmaya yönelik bir durumda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Çıngar
çıkarmak ne demek ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
bakın, orada o topluluğun
dağıtılmasıyla ilgili, kendilerine yöneltilmeden
olayın dağıtılması, hiç kimseye bir zarar gelmemesiyle
ilgili bir idari tedbir, kolluk kuvveti tedbiri söz konusu olmuştur ve
kimse de gözaltına alınmamıştır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ama şu
anda bile ayrımcı bir dil kullanıyorsunuz. Ne demek çıngar
çıkarmak?
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu kadar basit bir durumu kendi bağlamından
kopartarak başka noktalara bağlamak olayı çarpıtmak
anlamına gelir. Bu konuda da hepimizin duyarlı olması
şarttır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Yaşar
Tüzün.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu teklif 29 ayrı
konuyu ilgilendiren, 29 farklı kanunu ilgilendiren bir teklif olarak
İçişleri Komisyonuna sunuldu. Bu teklifin içinde neler var diye
kısaca Genel Kurulu bilgilendirecek olursam: 1700 sayılı
Dahiliye Memurları Kanunu, 3201 sayılı Emniyet
Teşkilatı Kanunu, 5682 sayılı Pasaport Kanunu -sıra
sayılarını söylemeyeyim- Umumi Hayata Müessir Afetler Kanunu, Er
ve Erbaş Harçlıkları Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Sahil Güvenlik
Komutanlığı Kanunu; Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri
Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu; uzayıp gidiyor. Birbiriyle
ilişkisi olmayan, birbiriyle bağı olmayan 29 farklı kanunu
ilgilendiren bir teklifle karşı karşıyayız. Bu
teklifin torba kanun olarak geldiği yetmiyor, aynı zamanda temel
kanun olarak Genel Kurulun gündemine geliyor.
Sayın milletvekilleri, yasama üyesi olarak,
Parlamento olarak, parlamenter olarak biz, yetkilerimizi yürütmeye bu
şekilde devrettiğimiz müddetçe bunun önüne geçilmeyecektir ve bugünkü
bu sistemle de bürokrasi ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemindeki model her zaman ama her zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üzerinde istediği kanunu ve yetkiyi almak durumunda kalacaktır. Yüce
Meclis olarak, Parlamento olarak, milletvekilleri olarak bizim, buna -iktidar
muhalefet fark etmez- karşı duruş sergilememiz gerekiyor.
Bakınız, bu teklif, belki de Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı gibi
isimler uyum yasası adı altında bugün Parlamentoya geldi,
geçtiğimiz hafta Komisyonumuza geldi ama bu teklif, gerçekten masum bir
teklif değil. Bu teklifin içerisinde 98 maddenin 19 tanesi hem yasalara
aykırı hem Anayasamıza aykırı hem de kanun yapma
tekniği açısından aykırı bir kanun teklifi.
Dolayısıyla, sevgili arkadaşlarım, bu teklifin -sayın
grup başkan vekilimizin dediği gibi- 98 maddesinin 19 tanesi bu
tekliften geri çekilmeli. Geriye kalan 79 madde uyum yasaları adı
altında çok kısa bir sürede Genel Kurulumuzda kabul edilebilir ve
geçirilebilir.
Değerli arkadaşlarım, tabii
kuşkusuz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
yönetilen bir dönemden geçiyoruz. Bu sistemde sayısız kanun hükmünde
kararname çıkarılarak düzenlemeler yapılmaktadır ancak
şu anda görüşmekte olduğumuz Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde olduğu gibi, kanun hükmünde
kararnamelerdeki eksiklikleri -burası çok önemli- ve
yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz. Komisyonumuzda
olduğu gibi, bu çatı altında çıkaracağımız
bu kanun teklifleri ve maddeleriyle kanun yasallaşmalı ve
yürürlüğe girmeli. Ama Komisyonda verdiğimiz bütün önergeler hiç
dikkate alınmadan, sadece kamudan gelen bürokrat
arkadaşlarımıza sorularak, onların düşüncesi
alınarak Komisyonun oylamasına sunuldu. Bütün maddelerde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak önergemiz var; inanıyorum ve tahmin ediyorum ki
bu önergelerimizin çoğu yine Komisyon tarafından uygun görülmeyecek,
Genel Kurul tarafından reddedilecek.
98 maddeye çıkan bu paket, torba yasa
dayatmasıyla karşımıza, maalesef, bu şekilde
gelmiştir. İçişleri Komisyonumuzun da 21 Kasımda
yapılacak toplantısının -burası da çok önemli-
Komisyon Başkanlığı yazısı üyelere 19 Kasım
akşam saatlerinde ulaştırılmıştır. Komisyona
davet yazısı geliyor fakat teklifin metni Komisyon üyelerine
gelmiyor.
Sayın milletvekilleri, gerçekten yasama üyeleri
olarak, milletvekilleri olarak buna karşı duruş göstermemiz
hepimizin asli görevidir. Dolayısıyla oradaki
ikazlarımızı yapmamıza rağmen, bir anda, teklifin
sonuna gelindiğinde yani 94üncü maddeye gelindiğinde 3 madde ilave
önergesi geldi. Geçmişteki dönemlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine ait
yani sizlere ait olan Millî Saraylar tarafından yönetilen ve yönlendirilen
başta kasır ve köşklerin devri
Cumhurbaşkanlığına verilmişti. Ben, o dönemde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı üyesi olarak
duruşumuzu sergilemiştim, karşı duruşumuzu
anlatmıştım; Millî Saraylar isminden de
anlaşılacağı gibi, bu hazinenin, Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait bu değerli menkul ve gayrimenkullerin bir siyasi hükûmete
devredilmesinin son derece yanlış olduğunu söylemiştim. Ama
Başkanlık Divanında yine oy çokluğuyla bu karar
çıktı, bir anda TBMMye ait olan menkul ve gayrimenkuller ilgili
Hükûmete ve Cumhurbaşkanına devredildi. Şimdi ne oldu? Biz
haklı çıktık Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak. Biz o zaman
dedik ki: Bunlar devredilmemeli. İktidar temsilcileri Devredilmesinde
bir sakınca yok. dediler. Şimdi,
Cumhurbaşkanlığı bu menkul ve gayrimenkulleri Türkiye Büyük
Millet Meclisine iade etti. Şimdi, bu 3 madde birer imzayla Komisyonumuza
geldi. Komisyonumuza Meclis Genel Sekreterliği tarafından herhangi
bir bilgilendirme yapılmadan geldi, herhangi bir sunuş
yapılmadı. Neyi geri aldık, neyi tamir, tadilat edeceğiz
doğrusu bilmiyoruz. 3 madde teklife ilave edildi ve kabul edildi.
Şimdi aklıma şu geliyor: Sarayın bütçesi bitti de geçmişte
kullandığı bu menkul ve gayrimenkullerin tamir ve tadilatını
Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptıracak, yaptırdıktan sonra da
yeni hâliyle, yapılmış hâliyle tekrar geri mi alacak? Bunu
sormadan geçemeyeceğim, Komisyonumuzun da buna cevap vermesini talep
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, 16 Nisan 2017
Anayasa referandumuyla kabul edilen Anayasa değişikliklerinde en
fazla savunulan temel argüman olarak, Anayasa değişikliklerinin
güçler ayrılığı ilkesini pekiştirerek yasama ve
yürütme erklerinin birbirinden kesin çizgilerle ayrılmasını
sağlayacağı söylendi. Yasama faaliyetlerinin yalnızca
Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle yapılacağı, bütçe
yasaları hariç tüm yasaların milletvekilleri tarafından
hazırlanıp teklif edilerek görüşüleceği ifade
edilmişti. Bugün gelinen noktada, yasa tekliflerinin yürütme
organının talimatıyla hazırlanıp Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulduğu görülmektedir. Yasa
tekliflerinde milletvekillerinin imzasının bulunması,
tekliflerin yasama organı üyeleri tarafından
hazırlandığı anlamına gelmemektedir. Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmeden önce, içerikle ilgili, bakan ya da bürokratlar
tarafından kamuoyuna maalesef açıklama yapılmaktadır.
Komisyonda çoğunluğu bulunan partilere mensup üyeler
bürokratların onaylamadığı hiçbir önergeyi maalesef kabul
etmiyorlar.
Şunu da belirtmek isterim ki, Komisyon
görüşmelerine Bakanlıklardan gelenler, genel müdür düzeyinde hiçbir
bürokrat katılmayıp, ilgili birimlerin daire başkanı, hukuk
müşaviri yani -buraya katılanları tenzih ediyorum ama- 3üncü
derecede, 4üncü derecede, 5inci derecede bürokratlardan oluşuyor.
Bugün burada konuşacağız. Neyi
konuşacağız? Örnek veriyorum, Emniyet Teşkilatı
Kanununu konuşacağız. Emniyet Genel Müdürü burada mı
arkadaşlar?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Neyi
konuşacağız? Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununu
konuşacağız. En yetkilisi burada mı arkadaşlar? Neyi
konuşacağız? Türk Ceza Kanununu konuşacağız,
Dernekler Kanununu konuşacağız, Ceza Muhakemesi Kanununu
konuşacağız, Nüfus Hizmetleri Kanununu
konuşacağız -maddeler var- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununu konuşacağız, hatta
Türk Vatandaşlığı Kanununu konuşacağız,
RTÜKle ilgili kanunu konuşacağız ama maalesef bu birimlerin
hiçbirinin genel müdürlük düzeyinde bir bürokratının
olmadığını, Komisyonda da, Genel Kurulda da gözlemliyoruz.
Buna karşı duruş göstermemiz
milletvekilleri olarak bizim asli görevimizdir. Yasa çıkarıyoruz
arkadaşlar. Bu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sorunu değil, bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 600 milletvekilinin sorunu olarak görüyorum.
Bunu bilgilerinize sunmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, devletimizin en köklü
kurumlarından biri Emniyet teşkilatımızdır. Devletin
ana kurumlarından biri olan Emniyet teşkilatına dair
çıkarılan kanunları ısrarla, devamlı
değiştirme yoluna gidiyoruz. Burada müdürlerin rütbe bekleme
sürelerinden, para mükâfatı, takdirname, başarı belgesi, üstün
başarı belgesi veya şerit rozet ödülleri gibi düzenlemeler var.
Yine, teklifin 11inci maddesiyle,
sayıları 4.208 olduğu bildirilen başpolis ve kıdemli
başpolis memurlarının 45 yaş sınırı
nedeniyle daha önce giremedikleri komiser yardımcılığı
sınavına yaş sınırı kaldırılarak
girmeleri sağlanmaktadır.
Evet, teşkilatımız bu yönüyle
haklı olabilir ancak bizler Komisyonda dedik ki: Yazılı ve sözlü
olarak yapılması konusunda karar verme yetkisi İçişleri
Bakanlığına verilmektedir. Son yıllarda işe
giriş, terfi ve benzeri nedenlerle kamuda yapılan sözlü sınavların
-genellikle demiyorum- tamamı kayırmacılık amacıyla
kullanılabildiğini, yapıldığını hepiniz
biliyorsunuz. Dolayısıyla, sayın milletvekilleri, komisyonlarda
değerlendirme yazılı sınavda objektif olabilir ama sözlü
sınavda objektif olmasının mümkün olmadığını
hepiniz daha iyi biliyorsunuz. Israr ettik Kamera karşısında
bunlar yapılsın, ileride bir itiraz olduğunda bu kameralardan
görüntü alınsın. dedik ama Komisyonumuz verdiğimiz önergeyi
kabul etmedi.
Değerli arkadaşlar, yine, biliyorsunuz,
terörle mücadele sırasında alıkonulan ve kaybolan Emniyet
teşkilatı personelinin ailelerinin her türlü sosyal hak ve
yardımlardan yararlandırılarak mağdur edilmemeleri hususu
devletimizin temel görevidir. Ancak, asıl mağduriyet, bu ailelerin ve
milletimizin evlatları olan, Emniyet teşkilatının
alıkonulan ve kaybolan personelidir. Terörle mücadele ve sınır
ötesi operasyonlarda kaç personelimiz kayıptır? Kaybolma ve
alıkonulma süreleri ne kadardır? Bu personelimizin en acil
şekilde bulunmaları ve kurtarılmaları gerekmektedir diye
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, gelelim seçim
meydanlarına. Kısa bir süre önce mahallî idareler seçimini
gerçekleştirdik. Bir buçuk yıl önce genel seçimi
gerçekleştirdik. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, bütün
partilerin genel başkanlarının meydanlarda gümbür gümbür
polislere, öğretmenlere, hemşirelere ve din görevlilerine verdikleri
3600 ek gösterge sözüne ne oldu? Halkımız iktidara yani Cumhur
İttifakına görev verdi. Şimdi, başta polislerimiz,
öğretmenlerimiz, hemşirelerimiz ve din görevlilerimize verilen 3600
ek gösterge sözü ne oldu arkadaşlar? (CHP sıralarından
alkışlar) Komisyona soruyoruz: Ne oldu? Seçimler biteli bir buçuk
yılı geçti, meydanlarda büyük coşkularla verilen vaat
gerçekleşmediği gibi herhangi bir çalışma
olmadığı da bilinmektedir. Eğer iktidar sözünü yerine
getiremiyorsa kamuoyunun önüne çıkıp başta polislerimizden,
öğretmenlerimizden, hemşirelerimizden ve din görevlilerinden özür
dilemelidir, özür dilemelidir, özür dilemelidir! (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yine, teklifimizin 14üncü maddesini, doğal afet yaşayan
bölgelerimizde -her defasında geçici bir madde ekleyerek- doğal afet
yaşayan vatandaşlarımıza gerekli yardımların
yapılabilmesini kapsayacak şekilde düzenleyip
yasalaştırmamız gerekmektedir. Geçici tedbirlerin yanında,
ülkemizin doğal afetlere maruz kalacağı hususları tespit
ederek köklü ve kalıcı tedbirler almamız gerekiyor. Ülkemizin
büyük bir kısmı deprem kuşakları üzerinde
bulunmaktadır. İlgili Bakanlık ve kuruluşlar geniş kapsamlı
bir çalışma yaparak, illerimiz, ilçelerimiz, hatta ve hatta köy merkezlerimiz
dâhil olmak üzere deprem haritası uygulamada kullanılır hâle
getirilerek belediyelerle beraber yerleşim alanlarının ve
kriterlerinin oluşturulması gerekmektedir. TOKİ afet olmadan
riskli bölgelerde devreye girmelidir, yeterince gerekli önlemler alınmazsa
Allah korusun olası bir Marmara depremi ülkemiz için bir beka konusu
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, Jandarma Genel Komutanlığının -biraz
hızlandırmam gerekiyor, zamanım yetmeyecek gibi gözüküyor- ve
Sahil Güvenlik Komutanlığının İçişleri
Bakanlığına bağlanması doğrultusunda uyum
maddeleri vardır, bunları destekliyoruz. Ancak, on yedi
yıldır AKP iktidarı döneminde gördük ki bu özelleştirme
veya kiraya verme adı altında tamamı veya hisseleri
satılan, ülkemiz için hayati önem taşıyan yerlerimiz vardı.
İşte, PETKİM gibi, TÜPRAŞ gibi, TELEKOM gibi, ERDEMİR
gibi, TEKEL gibi, demir çelik işletmeleri gibi, ASELSAN gibi, HAVELSAN
gibi, tersaneler, Galataport, otoyollar, Sabiha Gökçen gibi birçok tesisin
özelleştirildiğini biliyorsunuz. Hatta ve hatta özelleştirme
adı altında bu ihaleleri alan kişi ve firmalara kamu
bankaları tarafından kredi yöntemiyle hangi desteklerin
verildiğini de biliyorsunuz. Dolayısıyla AKP iktidarının
bu konuda sabıkası olduğunu hepimiz biliyoruz.
Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olan,
başta birliklerin içerisindeki sosyal tesislere özelleştirme
adı altında kiraya verme adı altında aynı
uygulamayı getiren bir kanun maddesiyle karşı karşıyayız.
Komisyonumuzda bunu ısrarla söyledik, maalesef uygun görülmedi, kabul
edilmedi.
Diğer bir konu, jandarma uzman
çavuşlarımızın
Yine hepinizin bildiği üzere
subayların, astsubayların, Emniyet teşkilatı
mensuplarımızın okul süreleri görev süresi olarak
sayılıyor yani okulda bir yıl, iki yıl, üç yıl,
beş yıl, kaç yıl okumuşsa görev süresine dâhil ediliyor. Bu
konuda bir mağduriyet yaşanmaktadır. Komisyon temsilcimizin de
konuşmasını az önce dinledim. Madde geldiğinde hiç siyasi
parti ayrımı yapmaksızın bir önergeyle bunu
çıkarmamız gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, teklifin
47nci maddesinde 3055 sayılı Cumhurbaşkanı
Yardımcıları ve Bakanların Ödenek ve Yollukları
Hakkında Kanunla ilgili bir madde var. Bu madde geldiğinde detaylı
olarak konuşacağız, zamanımız yetmediği için
ayrıntıya girmiyorum. Bu hakların devredilmesinin de doğru
olmadığını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçmişte belediye başkanlığı
yapmış bir arkadaşınız olarak biraz da mahallî
idarelerle ilgili yaşanan sıkıntılara dikkat çekmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, büyükşehir
Türkiyede ilk İstanbul ve Kocaelide bütünşehir kavramı
altında başlamış, sonra sayısı 31e kadar
çıkmıştır. Büyükşehir Kanunuyla, 31 büyükşehir
belediyemiz bulunmaktadır. Teklife baktığımızda,
mahalli idareler ile halkın seçtiği, milletin seçtiği belediye
başkanlarının yetkisi noktasında veya görev alanları
konusunda hiçbir maddenin olmadığını gözlemledik.
Şimdi, temelde, büyükşehir belediyelerimizin
karşılaşmış olduğu ciddi sorunlar var. Bunlardan
bir tanesi, 6360 sayılı Kanunla kaldırılan köy
muhtarlığı tüzel kişiliğinin yeniden
kazandırılması, tarımsal sulama tesisleri ve
işletmeleri ve bu tesisler için gerekli ödenek ihtiyacının
kurulması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Tüzün
sözlerinizi.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Büyükşehir belediyelerimizin bu ve buna benzer
ciddi sorunları olduğunu hepimiz biliyoruz.
Şimdi, kamuoyunda konuşulan, yerel
yönetimler tarafından konuşulan bir temel konu daha var. Sayın
Komisyon Başkanına Genel Kurul huzurunda seslenmek istiyorum: Parti
mutfağınızda veya Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünde
31 büyükşehrin dışında 50 tane ili bütünşehir yapma
noktasında bir çalışmanız var mı, yok mu; bunu Genel
Kurulda açıklamanızı bekliyoruz. Geri kalan yani 50 il
belediyesiyle, bütünşehir kanunuyla ilgili bir çalışmanız
var mı, yok mu; bununla ilgili düşüncenizi ifade etmenizi bekliyoruz.
Yine, il belediyelerinin en büyük sorunlarından
bir tanesi İller Bankası katkı payıyla merkeze
bağlı nüfusuna göre yapılan yardımlar. Bu, yaz
aylarında nüfus artışı gösteren illerin katkı
paylarının artırılması gerçekten doğru
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen son
sözlerinizi.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Ülkemizin birçok
yerindeki bu sıkıntıları da biliyoruz ve bu
sıkıntılarla karşı karşıya kalan belediye
başkanlarımız var.
Değerli
arkadaşlarım, sonuç olarak bir konuya daha değinmek istiyorum.
Çok kısa bir süre önce yerel seçim yaptık, mahalli idareler seçimi
gerçekleştirdik. Benim seçim bölgem olan Bilecik ilinde, başta il
belediye başkanlığını kazandık, ilçe belediye
başkanlıklarını kazandık. Yapılan
uygulamaların ne kadar yanlış olduğunu kısaca anlatmak
istiyorum: Biliyorsunuz, TYP dediğimiz ödenek talebi yani Toplum
Yararına Program, bu, İŞKUR tarafından
çalıştırılan işçilerin yaptığı
ödeneklerle ilgili. Bakınız, 11 belediyesi olan bir ilin
milletvekiliyim. AKPli ilçe belediye başkanlarının TYPden
istediği yani Toplum Yararına Programla ilgili istediği
işçi sayısı, kontenjan sayısı anında yerine
getirildi, anında, Cumhuriyet Halk Partili olan Bilecik Belediye
Başkanının 130 olan kontenjan sayısı maalesef
İŞKUR tarafından onaylanmadı. Yine, aynı şekilde,
Bozüyük Belediye Başkanının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
80 tane olan kontenjan sayısı yerine getirilmedi. Bu konuyu da
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Genel Kurulun dikkatine sunuyor, önümüzdeki
maddelerde yine konuşacağımızı ifade ediyorum. Kanunun
bizim istediğimiz ve milletimizin istediği yönüyle kabul edilmesini
talep eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına ilk söz Sayın Faruk
Sarıaslanın.
Buyurun.
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kadına şiddeti
nefretle kınıyorum. AK PARTİ sıralarından bir
milletvekili arkadaşımız Kadınlar bize emanettir."
dedi, bu lafı da şiddetle kınıyorum. Neşetin
tabiriyle Kadın insandır, biz de insanoğluyuz. diyorum.
EROL KAVUNCU (Çorum)
Peygamberimiz de Emanettir. diyor, biz de ona inanıyoruz sen inanmasan
da.
FARUK SARIASLAN (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye,
Fetullahçıların devlet içinde örgütlenmesine izin verilmesi sonucu
birçok kumpas davasıyla karşı karşıya kaldı.
Fetullahçıların içerisinde yer aldığı onlarca olay
Türkiye'nin kaderini değiştirdi. Son olarak da 15 Temmuz darbe
girişimiyle yüzlerce vatandaşımız şehit oldu, binlerce
insanımız yaralandı. Bu olaylardan sonra ülkede demokrasi ciddi
yaralar aldı. Türkiye'de herkes örgütün devlet içerisinde nasıl
yükseldiğini, güç sahibi olduğunu biliyor; bu, biliniyor. Üzülerek
söylüyorum ki devleti yönetenler bunlardan ders almamış gözüküyor. Bu
terör örgütünden boşalan yerlere başka tarikat mensupları
yerleştiriliyor.
Bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Daha önce
FETÖ terör örgütü içerisinde yer alan ve deşifre olmamış
kişiler başka cemaat ve yapılara sızarak kendilerine yeni
yaşam alanı bulup kripto FETÖcüleri oluşturmaya
başladı. 17-25 Aralıktan sonra FETÖ terör örgütüne yönelik tüm
bürokraside başlayan temizlik sonucu farklı tarikatlar devlet
içerisinde kadrolaşmaya başladı. Bu gruptan Okuyucular
Yazıcılar Menzilciler gibi tarikat mensuplarının
Emniyet teşkilatı içerisinde örgütlenmeye başladıkları
kamuoyu tarafından ve hatta devlet tarafından biliniyor. FETÖden
doğan boşluğun Emniyette yapılan tayinlerle Menzilciler
tarafından doldurulduğu, bu grubun gücünü giderek Emniyet
teşkilatında hissettirdiği bilinmekte, bu durum da teşkilat
içerisinde huzursuzluk yaratmaktadır.
İşte, size bir gazete haberi: Malum,
Türkiyede Menzil cemaati -ben pek anlamam cemaatlerden- Adıyamandaki Semerkand
grubu ve Eskişehirdeki Buhara grubundan oluşuyor. Liderleri
farklı olan bu 2 grup, Emniyetteki görevlendirmeler sonrasında
birbiriyle ters düşmeye başladı. Emniyetteki atama ve terfilerde
Semerkand grubunun referanslarına olumlu yanıt verildiği, Buhara
grubunun taleplerinin yerine getirilmediği söylentileri bu
teşkilatı yıpratıyor.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yok öyle bir
şey, yok, yok. Nereden duyuyorsun, nereden duyuyorsun?
FARUK SARIASLAN (Devamla) Buraya gelirsin,
cevabını verirsin.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Gelip oradan da
cevabını vereceğim.
FARUK SARIASLAN (Devamla) Bu tarikatçı
grupların devlet içerisine nasıl yerleştirildiğine dair
kitaplar yazılıyor, kitaplar.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Kim yazıyor o
kitapları, kim yazıyor?
FARUK SARIASLAN (Devamla) FETÖ terör örgütüne üye
olmaktan dolayı yurt dışına çıkış
yasağı konulanlar hâlen bu ülkede dekanlık yapıyor.
İçişleri Bakanlığının bütçesi görüşülürken
Sayın Bakan Bana teşkilatta 1 tarikat mensubu gösterin,
Bakanlıktan istifa ederim. dediğinde zamanın Adalet
Bakanının sözleri aklıma geldi -şimdi Mecliste pek
göremiyorum kendisini- o da diyordu ki: Benim Bakanlığımda 1
kişi dahi FETÖcü, terör örgütü
Terör değil tabii Fetullahçı
göremezsiniz. diyordu. O dönemdeki hâkimlerin yüzde 80i Fetullahçı
çıktı; Sayın Bakana buradan hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, bizim sütten
ağzımız yandı, bu ülkeyi sevenler olarak söylüyorum,
yoğurdu üfleyerek yememiz lazım. (CHP sıralarından
alkışlar) Devleti yöneten iktidar geçmişte yaşanan acı
tecrübelerden hiç ders almamış gözüküyor. Tarikat liderlerinden
talimat alan, aklını tarikat liderine kiraya veren onlarca Emniyet
üst yöneticisinin, bol yıldızlı askerlerin ülkeyi ne hâle
getirdiğini yaşadık, gördük. Hâlâ devlet bu satılık
beyinlerden nasıl kurtulacağının mücadelesini veriyor.
Aynı hataları yaparak farklı sonuçlar alamayız.
Yapılan atamalarda devletten yana taraf olan, emir ve talimatları
devletten alan, Atatürk ilkelerine bağlı teşkilat
mensuplarından olunması dikkatlice incelenmeli. Bu bir zorunluluk
hâline gelmiştir.
Hata yaptım, halkımdan ve Allahtan af
diliyorum. Kabul ediyorum, ahmaklık yaptım yeniden. dememek için,
Emniyet teşkilatı gibi silahı ve üniforması olan devletin
en önemli kurumlarından birisinde yapılan görevlendirmelerin cemaat,
tarikat gibi grupların referansıyla değil kurumsal liyakat ve
kıdeme göre yapılması, kurumun güçlenmesi,
saygınlığının artması açısından da
ülkenin geleceği ve demokrasinin güçlenmesi açısından da
faydalı olacaktır.
Cumhuriyet Halk Partili rahmetli Kamer Genç, FETÖ
terör örgütünün devletin içerisine nasıl
sızdığını, ülkenin başına nasıl bela
olacağını Meclis kürsüsünden, bu kürsüden söylediğinde AK
PARTİ sıralarından üstüne nasıl yüründüğü
hafızalardan silinmemiştir. Yapılan eleştirileri dinlemek,
onlardan faydalanmak yerine Her şeyin en iyisini ben bilirim.
anlayışının ülkeyi ne tür felaketlere götürdüğünü
yaşayarak gördük, görüyoruz. Çok yakın bir geçmişte orduyu,
yargıyı, polisi, eğitim kurumlarını ele geçiren
tarikat görünümlü, emperyalizmin taşeronu bir hain örgütün nasıl
Türkiyenin bağımsızlığını ve demokrasisini
yok etmeyi denediğini hep birlikte gördük, yaşadık. Üstelik,
bizim gibi düşünenlerin yıllardır bu örgütün ihanet
potansiyeline dikkat çekmesine rağmen, ülkeyi yönetenlerin yönlendirdiği
geniş kitleler, altını çizerek bir daha söylüyorum, ülkeyi
yönetenlerin yönlendirdiği geniş kitleler ihanet girişimi
öncesine kadar bu örgütü kamusal kaynakları da kullanarak destekleyip
büyütmüşlerdir.
Bugün acıyla ve ızdırabla görmekteyiz
ki, bırakınız tarihi, dün yaşananlardan ders
çıkarmayan yönetim anlayışı bu kez başka tarikat
oluşumlarının devleti parsellemesine, tıpkı yakın
geçmişte FETÖ terör örgütüne yaptıkları gibi destek vererek ya
da zımni oranda destek vererek seyretmektedirler. Peki, bunu yaparken
bugünlerde beslenip büyütülen tarikat oluşumlarının, yarın
bu tür yapıları allayıp pullamaya pek hevesli emperyalist
odaklarca kullanılmayacağını nasıl garanti
ediyorsunuz? Üzerinde yaşadığımız birçok millet ve
medeniyete mezarlık eden bu topraklar, ancak güçlü olduğumuz takdirde
vatanımız olmaya devam edecektir. Bu coğrafyada zayıf
düşmek, yok düşmekle eş anlamlıdır. Bu nedenle güçlü
olmak ve güçlü kalmak zorundayız. Güçlü olmak için de gençlerimizi ve
geleceğimizi, sömürü odaklı tarikatlarda değil, bilim ve fen
kaidelerinin geçerli olduğu kurumlarda yetiştirmeliyiz, sanat
alanında yükseltmeliyiz. Bunun için de her türlü particilik
mülahazalarından aşarak, arınarak tarikatlardan siyasi rant
devşirme âcizliğinden sıyrılıp cumhuriyetin
kuruluş değerlerine ve özellikle laiklik ilkesine
sımsıkı sarılmalıyız. Bu, siyasetçiler başta
olmak üzere Türkiyede yaşayan hepimizin,
aydınlarımızın, bütün siyasi partilerin
sorumluluğudur.
Değerli milletvekilleri, sözlerime Ali
Şeriatinin şu sözleriyle son vermek istiyorum: Din kendi
alanında muteber bir kurumdur. Siyaset de kendi alanında muteber bir
kurumdur. Ancak din ile siyaset iç içe geçtiğinde ortaya dünyanın en
etkili zehri çıkar.
Bu zehirden kurtulmak için bu Mecliste hepimizin
dikkatli olması gerekir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz,
Sayın Kemal Çelike aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
6755 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunla,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve teşkilat
yapısından çıkarılarak silahlı genel kolluk kuvveti statüsü
kazanmıştır. Bu değişiklikle doğrudan ve her
yönüyle İçişleri Bakanlığının bağlı
kuruluşu hâline gelen Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığının, Genelkurmay
Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleriyle seferberlik
ve savaş hâli dışında herhangi bir bağı
kalmamıştır. Yani, 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa tabi Silahlı Kuvvetler artık, bundan
sonra İçişleri Bakanlığına bağlanmış,
İçişleri Bakanlığının kanunları çerçevesinde
yürütülecektir.
Ayrıca, Emniyet Genel Müdürlüğümüze teknik
bazı haklar getirilmiş. Güzel bir çalışma yapmış
arkadaşlarımız. Emniyet Genel Müdürlüğümüz
açısından önemli bir gelişmedir.
Yine, Göç İdaresi, tabii, ülkemiz
açısından çok önemlidir. Yeni bir göç yönetimine sahip bir ülkeyiz
artık ve bu konuda da ciddi çalışmalar
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye,
küresel düzeyde politika yürüten bir ülkedir yani hem bölgesel hem küresel
düzeyde politika yürüten bir ülkedir. Bu coğrafi ve stratejik konumunun
gereği de böyledir. Yani Türkiye artık Yurtta sulh, cihanda sulh
ilkesi çerçevesinde barışı sağlamak, huzuru temin etmekle
görevlidir. Onun için, Türkiyede İçişleri Bakanlığı
daima önemlidir. Eğer bir ülkede huzur ve güvenlik yoksa devlete itimat, devlete
güvenilirlik yoktur ve o ülkenin gerçekten ciddi
sıkıntıları vardır. Bu nedenle, İçişleri
Bakanlığı da stratejik akıl ve stratejik plan
doğrultusunda çalışmalarını yürütmektedir.
Değerli arkadaşlarım, terörle
mücadeleye baktığımız zaman, İçişleri
Bakanlığının gerçekten çok başarılı bir
noktaya geldiğini görüyoruz. Şimdi, hep geçmişi
düşündüğümüz zaman, terör örgütlerinin nasıl oyuncağı
hâline geldiğimizi hiç unutmayalım. Yani aynı ortak akıldan
emir alan terör örgütlerinin sırayla, Türkiyeyi nasıl kan gölüne
çevirdiklerini, kitlesel eylem yaptıklarını hiçbir zaman
unutmayalım. PKK ve DEAŞ terörlerini unutmayalım. Tabii ki
bunlardan önce de terör örgütü FETÖ gerçeğini anlatalım.
Şu anda, gerçekten, İçişleri
Bakanlığı ve AK PARTİ iktidarları sayesinde, FETÖyle
mücadelede Emniyet teşkilatımız FETÖden
arındırılmıştır. FETÖden
arındırılmış Emniyet
teşkilatımızın kaydettiği başarı
ortadadır. Bugün Türkiyede huzur ve güven hâkimdir.
Şimdi, kısaca bir iki örnek vereyim.
Şimdi, burada, bakıyorsunuz, bir kısım
arkadaşımız PKKyı lanetlemiyor, bir kısmı da
DEAŞı; böyle durumlar var. Hâlbuki PKK da DEAŞ da FETÖ de ortak
akılla hareket eden bir terör örgütüdür.
Şunları unutmayalım: 17 Şubat
2016da Merasim Sokaktaki PKK terörünü, eylemini; 13 Mart 2016da
Kızılaydaki PKK eylemini, kitlesel eylemi; 12 Mayıs 2016da
Diyarbakırın Sur ilçesinin Dürümlü mezrasındaki katliamı,
PKK katliamını; 10 Aralık 2016da Beşiktaştaki PKK
katliamını; 17 Aralık 2016da Kayserideki PKK katliamını;
bunları hiç unutmayalım. Tabii, bir şeyi daha unutmayalım,
DEAŞın saldırılarını da unutmayalım. 11
Mayıs 2013te Reyhanlıda başladı DEAŞın
saldırısı. Nereye saldırıyor? Türkiyeye. PKK nereye
saldırıyor? Türkiyeye saldırıyor, bizim
insanlarımızı hedef alıyor, Türk kökenli, Kürt kökenli,
Arap kökenli vatandaşlarımızı hedef alıyor. 20 Temmuz
2015te Şanlıurfa Suruçtaki DEAŞ eylemini hiç unutmayalım.
Bakın, hep 2015ten, 2016dan bahsediyorum. 12 Ocak 2016da
Sultanahmetteki Alman turistlere yönelik eylemi unutmayalım. 19 Mart
2016da İstanbul İstiklal Caddesindeki İsraillilere yönelik
eylemi unutmayalım. Haziran 2016da Atatürk Havalimanındaki eylemi
unutmayalım. Yani kısaca geldiğimiz nokta nedir? Ortak emirle
hareket eden FETÖ, DEAŞ ve PKK/PYD eylemleri vardır. İşte
İçişleri Bakanlığı ve özellikle bu son dönemlerde, 15 Temmuzdan
sonra, İçişleri Bakanlığımızı gerçekten
tebrik etmemiz lazım, şahsında Sayın Süleyman Soyluya
teşekkür etmemiz lazım, şükran borcumuz var.
Şimdi, terörle mücadelede önce yurt içinde
huzuru sağladık, yurt içinde terörü bitirdik, Allaha şükürler olsun
ki. Bölge halkı, Kürt halkı gerçekten, İçişleri
Bakanlığının, FETÖden
arındırılmış İçişleri
Bakanlığı teşkilatlarının yani Emniyet Genel
Müdürlüğünün, Jandarma Genel Komutanlığının ve Sahil
Güvenlik Komutanlığının fedakâr
çalışmasını unutmasın. FETÖden
arındırılmış diyorum, biraz önce
arkadaşımız hep bu teşkilatları burayla
özdeşleştirdi. Evet, geçmişte şu olmuş, bu olmuş
ama şu anda FETÖden arındırılmış bir
teşkilat var ve Türkiyede huzur ve güveni sağladı; Kürt
halkı da Türk halkı da Arap kökenli vatandaşlarımız da
minnettardır.
Değerli arkadaşlarım, şunu da
unutmayalım: Tabii, terörle mücadelede terörün kaynağına
inmediğiniz sürece başarılı olamazsınız, bu
mümkün değildir. Uyuşturucuyla mücadelede de bizim güvenlik
kuvvetlerimiz son derece başarılı olmuştur. PKKnın en
önemli gelir kaynağı olan uyuşturucuyla mücadelede de çok önemli
mesafeler aldık. Örneğin, Afrin; Afrini unutmayın. Afrinle
ilgili bazı yanlış şeyler söylüyorlar ama Afrin,
PKKnın uyuşturucu atölyelerinin bulunduğu bir yerdi; en büyük
gelir kaynağını, uyuşturucuları, hapları imal
ettikleri, Orta Doğuya ve Avrupaya sundukları yerdi ama şimdi,
Allaha şükürler olsun ki, terörü kaynağında kurutma stratejimiz
sayesinde, bugün sınırımızın güneyinde de huzur ve
güven vardır. Yani bunu hiçbir zaman unutmamamız lazım. Türk
halkı, gerçekten güvenlik kuvvetlerimizle övünebiliriz.
Tabii ki özellikle bölgedeki Türkler, Kürtler ve
Araplar bizim akrabalarımızdır ve onlar için bu mücadeleyi
veriyoruz, şehitlerimiz onlar için vardır. Biz her zaman Kürtlerin
yanındayız, Türklerin yanındayız, Türkmenlerin
yanındayız, oradaki Arap kökenli insanların
yanındayız. Türkiye bir bölgesel güçtür, Türkiye bir küresel güçtür;
bu böyle biline. Biz bir küresel gücüz artık. Bir baro yetkilimizin
söylediği gibi, Türkiye, artık, küresel bir güç olmaya
alışmalıdır, biz küresel bir gücüz. Bunu bazıları
beğenmeyebilir ama biz bir küresel gücüz, bunu görmek lazım.
Artık, terör örgütlerinin arkasındaki güçler de yavaş yavaş
çekilmeye başladı, bunu da görmemiz lazım. Çekilecekler çünkü
yanlış içerisindeler. Yanlış yönlendirmeler,
yanlış stratejilerin devri kapanmıştır; artık,
bundan sonra, Türkiye, bir küresel güç olarak, bir bölgesel güç olarak ne
gerekiyorsa yapacaktır çünkü güçlü bir Silahlı Kuvvetleri
vardır, millî ve yerli silahları vardır çünkü güçlü bir iç
güvenlik teşkilatı vardır, jandarması vardır, polisi
vardır ve FETÖden arındırılmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
teklifiyle Emniyet teşkilatımız için gerçekten çok güzel
düzenlemeler yapılıyor. Onun için biz minnettarız. Gerçekten,
Göç İdaresiyle ilgili düzenlemelerimiz var, özlük haklarıyla ilgili
düzenlemelerimiz var, Türk vatandaşlığından çıkan anne
ve babalarla ilgili düzenlemeler var, ihracatçılarımızın
rekabet gücünü artırmak için pasaportlarla ilgili düzenlemeler var,
derneklerle ilgili düzenlemeler var -ki bunlar Avrupa Birliği ülkelerinde
uygulanan sistemdir- gazi ve şehit gibi kutsiyetlerimizin de dernek
isimlerinde kullanılmamasıyla ilgili düzenlemeler var.
Tabii, çok önemsediğim bir düzenleme daha var,
o da şudur: Radyo ve televizyonlarda, ayda en az doksan dakika süreyle
yapılan uyarıcı ve eğitici mahiyetteki yayınlar
arasına uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklarla
mücadele, trafik, yol ve yolcu güvenliği, suçun önlenmesi, afet yönetimi,
nüfus hizmetleri, göç yönetimi ve düzensiz göçle mücadele gibi konular
eklenerek bu kapsamdaki mücadelelerin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Buna çok önem verdiğimizi ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
Buyurun.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Kısacası
güvenlik kuvvetlerimizin başarısına ve bazı
dengesizliklerin giderilmesine katkıda bulunacak, güvenlik kuvvetlerimizin
başarısını sürdürmesine, Jandarma Genel ve Sahil Güvenlik
Komutanlıklarının tam bir iç güvenlik teşkilatı
olmalarına yol açacak bu düzenlemenin hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde soru yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 28inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Aytun Çırayın.
Buyurun Sayın Çıray. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez
daha bir torba kanun düzenlemesiyle karşı karşıyayız.
Bu seferki torba kanunun özelliği büyük ölçüde İçişleri ve
Emniyet mevzuatında bir dizi teknik düzenlemeyi içermesi. Bu
düzenlemelerin önemli bir bölümü, ilgili kurumların daha etkin ve etkili
işleyişini sağlamayı hedefleyen terfilere, ödüllendirmelere
ve yaptırımlara dair düzeltmeler ve netleştirmeler izlenimi
veriyor. Bu açıdan, ilk bakışta çok keskin bir eleştirinin
konusu değildir. Ancak her torba kanunda olduğu gibi araya
serpiştirilen birtakım maddelerin de olduğunu ifade etmeliyiz.
Bu konuda dikkatinizi çekmek isterim, özellikle iktidar partisinin. 22nci ve
32nci maddeler Sahil Güvenlik ve Jandarmaya ait sosyal tesislerin ve
kantinlerin, diğer merkezlerin ihalesiz kiraya verilmelerine imkân
tanıyor. Bunun ortadan kaldırılması lazım.
Değerli milletvekilleri, artık 18inci
yılına girmek üzere olan Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarının alametifarikası, bitmez tükenmez bir rant
ihtirasıdır. Rövanşist bir ideolojik fanatizmle, sözüm ona,
meşrulaştırılmaya çalışılan bu bitmez tükenmez
ihtiras, maalesef, Türk milletinin doksan altı yılda büyük
fedakârlıklarla ortaya çıkardığı bütün
varlıkları âdeta tamamen bitirdi. Elde avuçta yenecek, tüketilecek
fazla bir şey kalmadı. Nesnesi kalmayan hırslarsa çok
tehlikelidir, hem mukadder sonu hem de milletin uyanışını
hızlandırır. Dolayısıyla, sarayda somutlaşan AKP
iktidarı son bulup bu yüce çatı, 21inci yüzyılın
koşullarında Türkiye Cumhuriyetini var eden o kurumsal anlamı
ve fonksiyonları içinde yeniden rejimin merkezine yerleştiğinde,
şüphesiz, kaybedilen varlıkların hesabı sorulacaktır.
Değerli milletvekilleri, milletimiz,
uğratıldığı ekonomik, sosyal ve siyasi
kayıpların muazzam bir boyutunu işte o zaman görecektir. Geride
bıraktığı on yıllarda geleceğin medeni dünyasından
on yıllarca geride kaldığını, âdeta kasıtlı
ve bilinçli olarak geriye düşürüldüğünü üzüntü ve kederle
karışık kolektif bir uyanışla kavrayacaktır. Bu
idrak ve kavrayış şüphesiz, tarihimizin en keskin sorgulama ve
öz hesaplaşmasını birlikte getirecektir. Bir millet, Aldatıldım.
Kandırıldım. yalanlarıyla aldatılıp
kandırılarak yönetmeyi bir marifet sayıp kötü bir
alışkanlık hâline getirenlerden elinden alınmış
müreffeh geleceğin hesabını mutlaka soracaktır çünkü
insan dediğimiz varlığın tabiatı böyledir, fatura er
geç önüne konulur, gerekli ödemenin hem de faiziyle yapılması mutlaka
istenir.
Değerli milletvekilleri, hemen belirtmeliyim ki
tarihte ahlaki ve siyasi olarak hakkını istemek çok doğru ve
gerçek bir taleptir. Dolayısıyla son noktası konulduğunda
aşağı yukarı yirmi yılı bulmuş olacak olan
iktidar ve unsurları, kendileri için çok yakıcı olabilecek bu
sosyal, siyasi, kolektif talebi ortaya çıkaran gerekçelerle birlikte
anlatacaktır.
Değerli arkadaşlar, nedir yüzleşmeniz
gereken gerçekler? Bakın, sarayda somutlaşan AKP iktidarları,
rahmetli Bülent Ecevit Başbakanlığındaki üçlü koalisyon
hükûmetinden, 57nci Hükûmetten uçuşa geçmeye hazır, bütün
yapısal tedbirlerin alındığı bir ekonomi
devralmıştır, Türkiye devralmıştır. Kendisi
başlı başına bir proje olan Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları ilk beş yılında ekonomik bakımdan
uçuşa geçmiş bu Türkiye'nin imkânlarından akıllıca
istifade etmişlerdir, başarıyı da kitlesel ve kesintisiz
bir propagandayla kendisine mal etmeyi çok iyi becermiştir.
Gelişmiş ekonomilerin özellikle 2008 ve 2010 yılları içinde
düştükleri krizden modern tarihteki en büyük parasal genişleme
politikalarıyla çıkmak istemeleri Türkiyede hiçbir cumhuriyet
hükûmetine nasip olmamış ucuz para bolluğunu getirmiştir.
Böylece, Türk milleti bir zenginleşme duygusu yaşamış, Türk
lirasının değerini dolara eşitlemenin eşiğine
gelmiştir. Bu, aslında Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları için büyük bir fırsattı ancak ideolojik rövanşizmle
bütünleşmiş bir dar grup çıkarcılığı bu
fırsatları heba etmekle kalmayıp tarihimizin en korkunç krizinin
yollarının döşenmesine yol açtı. Daha fecisi, bir milletin
geleceğinden yani gençlerinden onların geleceklerini aldı;
onların hayallerini, rüyalarını, ideallerini, mutluluk
arayışlarını, geleceksizlik kâbusuyla sarmalayıp korku
duvarlarıyla kuşattı. Yirmi yıl önce, AKP iktidarları
başladığında Türkiye gençlerine umut vadeden bir ülkeydi,
demografik kompozisyonumuz bize doğal bir sıçrama için büyük imkân
sunuyordu ama şimdi hâlimize bakın.
Sayın Cumhurbaşkanı muhalefetin Bin
Türk lirasının altında emekli maaşı alanlar var.
eleştirisine Yalan söylüyorlar, bin liranın altında emekli
maaşı alan kimse yok. diye cevap verdi. Velev ki öyle olsun, 100
binlerce emeklimiz bin liranın altında değil, bin lira emekli
maaşı alıyor olsunlar, şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarları bundan gurur mu duyacaklar?
Bugün TÜRK-İŞ açlık
sınırını ve yoksulluk sınırını
açıkladı, her ay yaptığı gibi. TÜRK-İŞin
yaptığı açıklamaya göre, açlık sınırı
2.103 lira, yoksulluk sınırıysa 6.850 lira. Şimdi,
önümüzdeki günlerde Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanacak ve asgari ücreti
tekrar tespit edecek. Türkiye'nin asıl gündemi işte bu, geçim ve
asgari ücret. Bakınız, eğer TÜRK-İŞin tespit
ettiği bu parametreleri ele alacak olursak, 2.103 lira açlık
sınırıysa ve 6.850 lira yoksulluk sınırıysa, hadi
diyelim yoksulluk sınırının yarısını verin,
3.425 lira verin; hadi o da olmadı, 3 bin lira verin. Eğer Türkiye'de
asgari ücret 3 bin liranın altında olursa bu insanları yine
açlığa mahkûm edeceksiniz. Millet hakkını aramalı. Bu
para nereden bulunacak diye kimse sormamalı. Bu paranın
kaynakları belli. Bu bütçede 10,5 milyar lira -eski parayla 10,5 katrilyon
lira- şehir hastaneleri, paralı otoyollar ve paralı köprüler
için para kondu. Alırsınız onlardan, 5 müteahhitten, verirsiniz
işçiye. Bunu yapamıyorsanız da işçinin ve emekçinin
karşısına çıkacak gücü kendinizde bulamazsınız.
Değerli arkadaşlar, Türk milletinin maruz
bırakıldığı geleceksizlik ufkunu ortadan
kaldırmak, inşallah, bizim işimiz olacaktır. Refah
ışığıyla aydınlatılacak, somut gerçeklerin
ortaya konduğu, somut projelerin ortaya konduğu bir Türkiye idealimiz
var. Bunu nasıl yapacağız? Her şeyden önce milletimizin
aklını sahte suni gündem yapılandırmalarıyla
bulandırmak isteyen iktidar odaklarının,
yandaşlarının oyununa gelmeyeceğiz. Kaynak deyince onun
bunun kaynağını değil, milletin geçiminin
kaynağını soracağız. Onun üzerine
tartışacağız.
Değerli arkadaşlar, aslında tümüyle
milletin cebinden ödettikleri 2 köprü, 1 tünel ile şehir hastanelerinin,
esasen Osmanlıyı ekonomik olarak batıran kapitülasyonların
bugünkü versiyonları olduğunu söylemeliyiz. Edirneden Hakkâriye,
Karstan Muğlaya kadar karış karış bunları
anlatacağız. Dolayısıyla rayından
çıkarılmış olan hem dış politikayı hem de
ekonomiyi tekrar rayına getirmek için elimizden ne geliyorsa
yapacağız. Milletimizin kendi geleceğinin ve refah
umutlarının karartılmasına izin vermeyeceğiz.
Hepinize saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Ümit Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda ve
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci kısmı üzerine
söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Emniyet Teşkilatı Kanunu, Jandarma
Teşkilat Kanunu, Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu,
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu başta olmak üzere
birçok kanunda değişiklik öneren bu kanun teklifiyle,
İçişleri Bakanlığına bağlı birçok kurum ve
kuruluşu doğrudan ilgilendiren değişikliklere
gidilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçişin yanı sıra 2016 yılında
İçişleri Bakanlığına devredilen Jandarma ve Sahil
Güvenlik Komutanlığının uyumu açısından ilgili
kanunlarda değişiklik ihtiyacı olduğu açıktır.
Getirilen kanun teklifiyle İçişleri Bakanlığına
bağlı teşkilatlar arasında uyum sağlamak
hedeflenmiş olsa da bu konuda yeterince mesafe
alınamamıştır. Özellikle İçişleri
Bakanlığı gibi ülkemizdeki tüm vatandaşların yanı
sıra 5 milyon 74 bin sığınmacıyı doğrudan
ilgilendiren ve terörle mücadele konusunda en önemli bakanlıklardan biri
olan İçişleri Bakanlığının kurumları ve
personeli arasında çalışma barışının
sağlanması çok önemlidir. Çalışma
barışının sağlanabilmesinin en önemli
şartıysa eşit işe eşit ücret ve eşit sosyal
haklardan geçmektedir.
Bu açıdan bakılınca, getirilen
teklifte, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
programlarında bulunan ve Emniyet teşkilatının dört gözle
beklediği 3600 ek gösterge hakkı yoktur. 3600 ek gösterge problemi
sadece Emniyet teşkilatının değil, Bakanlığa
bağlı çalışan müdürler, şube müdürleri, mahallî
idarelerin daire başkanları ve uzman çavuşları da
yakından ilgilendirmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz
kanun teklifinde ek göstergeler tüm hizmet sınıfları için makam
sırasına göre yeniden belirlenmiştir. Dileğimiz bu
düzenlemenin gündeme alınarak bir an önce yasalaşmasıdır.
Sayın İbrahim Kalın ve Ömer Çelikin bu konuda çalışma
yapması oldukça umutkârdır.
Değerli milletvekilleri, hain terör örgütü
FETÖnün ele geçirmeye çalıştığı kurumların
başında gelen Emniyet teşkilatından, 15 Temmuz tarihinden
bugüne 31 bin kişiye yakın personel ihraç edilmiştir.
Bakanlığa bağlı diğer teşkilatlardan ihraç
edilenlerle beraber bu sayı 39 bin kişiye
ulaşmıştır.
Bu teklifle Emniyet teşkilatında görevli
müdür ve amirlerin görev süreleri uzatılarak yetişmiş personel
kaybının önüne geçilmeye çalışılmıştır.
İhraç edilen personel sayısı göz önünde bulundurulduğunda,
hizmetlerin aksamaması için bu, doğru bir yaklaşımdır.
Ayrıca, Polis Akademisinden mezun amirler ile memurluktan amirliğe
geçen üniversite mezunu amirlerin (A) grubu amir sayılması
doğru, ancak eksik bir uygulamadır. Zira, teşkilatın içinde
yetişen, teşkilat işleyişini iyi bilen ve uzun süren
eğitimler almış, sınavları başarıyla
tamamlamış amirlerin geçmiş yıllarda rütbe terfilerinde
uygulanan altı yıl süresi geriye dönük mağduriyete sebep
olmaktadır. Burada yapılması gereken, en azından 27/3/2015
tarihinde çıkan kanunun başlangıç olarak algılanması
ve mağduriyetlerin asgariye indirilmesine yardımcı
olunmasıdır. Başpolis ve kıdemli başpolis
memurlarıyla ilgili yapılan düzenlemeyle, sınavlarda
başarılı olanların 45 olan yaş sınırının
kaldırılması doğru bir uygulamadır. 15 Temmuzdan sonra
yaşanan sıkıntılar sonucunda kapatılan Polis
Akademisinin önemi gün geçtikçe teşkilat içinde daha fazla
hissedilmektedir. Akademiye genç yaşta kayıt olup dört yıl
eğitim alarak mezun olan personel, sizler de takdir edersiniz ki
teşkilat bilinci oturmuş olarak mezun olacaktır. Bu personel,
polisliği bir iş olarak değil, bir meslek mensubu olarak görecek
ve aidiyetini orada hissedecektir. Emniyet teşkilatının
gelecekte nitelikli personel açısından sıkıntı
yaşamaması için, geçmişte yapılan hatalardan ders
alınarak yeni yapılacak düzenlemelerle polis akademisinin tekrar
açılması gerekmektedir.
Ayrıca, son yıllarda ülkemiz
coğrafyasında bulunan ülkelerde yaşanan iç
karışıklıklar neticesinde maruz kaldığımız
düzenli-düzensiz göç ve geçici koruma statüsü, Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanununda düzenlemeleri de gerekli
kılmaktadır. Bu gelişmelerin yanı sıra ülkemizin
başarıyla tamamladığı Fırat Kalkanı, Zeytin
Dalı ve son olarak Barış Pınarı Harekâtıyla
güvenli hâle getirilen bölgelere geri dönüşlerin sağlanması ve
teşvik edilmesine yönelik düzenlemeler bir an önce
yapılmalıdır. Sadece ülkemizin değil bütün dünyanın
problemi hâline gelmeye başlayan yeni göç dalgalarına karşı
uluslararası göç hukukuna uygun kanun ve uygulamaların derhâl
çıkarılması gerektiği ortadadır.
Ülkemiz sadece Suriyeden gelen göçle
karşı karşıya değildir. Afganistan başta olmak
üzere, Bangladeş, Pakistan, Endonezyadan ciddi bir göç dalgasına
maruz kalmaktadır. Şu ana kadar 3 milyon 680 bini Suriyeli olmak
üzere ülkemizde kayıtlı göçmen sayısı 5 milyon 74 bine
ulaşmıştır. Bu rakam bile ülkemizin kabul edebilirlik
kapasitesini katbekat aşmışken İdlib bölgesi veya Suriyenin
diğer bölgelerinden gelebilecek bir göç dalgasına katlanabilmemiz
mümkün değildir. Ülkemizde yaşanan bu son gelişmeler neticesinde
göç problemi millî güvenlik problemi hâline gelmeye
başlamıştır. Ülkemizde bulunan göçmenlerin statüleri ne
olursa olsun insanca yaşayabilecekleri şartlar sağlandıktan
sonra ülkelerine geri dönmeleri için yapılacak tüm düzenlemeleri
desteklemeye devam edeceğimizin bilinmesini istiyorum.
Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatında
yapılan düzenlemelerle genelde İçişleri
Bakanlığına uyum gözetilmiştir. Bunların yanı
sıra disiplin, ödül ve madalya, mecburi hizmet, izin gibi teknik konularda
düzenleme yapılmıştır. Ancak burada yapılan
tekliflerde de eksiklikler tespit edilmiştir. Özellikle uzman
jandarmalarla ilgili hak mahrumiyetinde herhangi bir iyileştirme söz
konusu değildir.
Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığına bağlı gazino, sosyal tesis, yerel ve
kış eğitim merkezleri, kantinler gibi yerlerin tamamı veya
bir kısmının kiraya verilmesi konusunda getirilen teklifteki
gerekçe olarak sunulan personel eksikliği doğru bir tespittir.
Askeralma Kanununda yapılan değişiklik sonucu kısalan
askerlik süreleri gerçekten personelde eksikliğe sebep olmuş
olabilir. Ancak, burada yapılan düzenlemede tamamı
kısmının tekliften çıkarılarak bir kısmı
olarak kalması kamuoyunda oluşacak şüphelerin önüne geçecektir.
Yapılan kanun teklifinde göze batan bir
eksiklik de nüfus müdürlüklerinin statüleriyle alakalıdır. Son
yıllarda iş yükü artan müdürlükler, hak ettiği konuma bir türlü
getirilememiştir. Yapılan kimlik kartı değişimlerinin
yanı sıra ehliyet, pasaport gibi iş yükünü artıran
işlemlerin ve kişiler hakkında alınan bazı mahkeme
kararlarının nüfus müdürlüklerince sisteme işlenmesi hem iş
yükünü hem de sorumluluğu artırmaktadır. Artan bu iş yükü
ve sorumluluğa karşı il nüfus müdürlerinin makam cetvelinin alt
kısmında bulunması düzeltme yapılması gereken bir
konudur. Bu eksikliğin düzeltilmesi için Milliyetçi Hareket Partisi olarak
verdiğimiz teklifin gündeme alınıp yasalaşmasını
bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Dernekler Kanununda
yapılması teklif edilen değişikliklerle dernek
başkanlarının ve yönetimlerinin yanı sıra üyelerinin
de bir sistematiğe bağlanarak düzenleme yapılması olumlu
bir yaklaşımdır. Geçmişte yaşadığımız
bazı üzüntü verici gelişmeler bu düzenlemenin
yapılmasını gerekli kılmıştır. Dernek üyelik
bilgilerinin doğru ve düzenli bir şekilde bildirilmesi ve
dolayısıyla vatandaşlarımızın kendilerine ait
üyelik bilgilerini e-devlet üzerinden sorgulayabilme imkânına sahip
olmaları doğru bir yaklaşımdır. Ancak, burada
gösterilen altı aylık süre bir yıla çıkarılarak,
özellikle cami dernekleri gibi yaşlılardan oluşan dernek
yönetimlerinin süresinin uzatılması mağduriyetlerin önüne
geçecektir.
Son yıllarda özellikle kırsal alanlarda
yerleşim bölgelerinin çevresindeki çöp yığınları
herkesi rahatsız etmektedir. Çöp yığınlarını
önlemek için belediye hudutları dışında çöp atan ve
dökenlerin kolluk kuvvetleri tarafından para cezasıyla
cezalandırılması doğru bir uygulama olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, sözlerinizi
toparlayın lütfen.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Ancak burada da gözden
kaçırılan önemli bir nokta vardır; köylerimizde çöp konteyneri
ya hiç yoktur ya da bir iki tanedir, konteyneri olan köylere de toplama
aracı bazen haftalarca uğramamaktadır. Özellikle bu
eksikliğin giderildikten sonra bu cezai müeyyidenin uygulanması daha
doğru bir yaklaşım olacaktır.
Değerli milletvekilleri, son dönemde, ülkemizde
terör örgütleriyle mücadele konusunda İçişleri
Bakanlığının ve İçişleri Bakanı Sayın
Soylunun başarıları tüm Türk milletinin takdirini
kazanmıştır. İçişleri Bakanlığımızın
ve Sayın Cumhurbaşkanımızın terörle mücadele
konusundaki, terörü kaynağında yok etme, savunma değil sürekli
taarruz, kesintisiz operasyonlarla sürekli alan hâkimiyeti
politikalarını doğru buluyor ve destekliyoruz.
Konuşmama son vermeden önce, 25 Kasım
1917de dünyaya gelen, Türk milliyetçiliğinin vücut bulduğu
Milliyetçi Hareket Partisinin ve ülkücü olarak yetişmemize vesile olan
Ülkü Ocaklarının kurucusu merhum Başbuğumuz Alparslan
Türkeşin doğum gününü kutlar, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mensur Işık.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MENSUR IŞIK (Muş) 144
sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde partim adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifleri sadece hukuki teknik
açısından değil kanun teklifini hazırlayan iktidarın
siyasal yönelimini de ortaya koyması açısından önem
taşır. Dönemin ruhunu oluşturan iktidar politikaları kanun
tekliflerine yansır ve bu teklifler aracılığıyla
bağlayıcı karara dönüşür. Bu şekilde hareket eden bir
AKP iktidarı özellikle 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra tam olarak bir
otoriter rejim hâline gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, sevgili
milletvekilleri; AKPnin otoriterleşmesi, özellikle 7 Haziran seçimi
sonrası içerisine girmiş olduğu ve Türkiyeyi içerisine
soktuğu savaş politikası, şiddet politikasıyla beraber
1 Kasım seçimlerine doğru gidildi. 7 Haziranda iktidardan düşen
bir AKP gerçekliği toplumu kutuplaştırarak, toplumu savaş
politikasına, şiddet politikasına dönüştürerek 1
Kasımda tekrardan tek başına iktidar olma hedefiyle hareket
etmişti.
Bilindiği gibi, değerli arkadaşlar, 7
Haziran sürecinin hemen öncesi, 28 Şubatta aslında iki yılı
aşkın, iki buçuk yıl boyunca devam eden bir çözüm süreci
vardı. Bu çözüm sürecinde yüz yıllık Kürk sorununun çözülmesi
hedeflenmişti ama maalesef AKP 28 Şubatta Dolmabahçe Sarayında
ortaya çıkarmış olduğu Dolmabahçe mutabakatındaki
hukukun gereğini, orada ilan edilen 10 maddenin gereğini hiçbir
şekilde yerine getirmedi.
Bilindiği gibi, arkadaşlar, 28
Şubattan hemen sonraki süreçte AKP Genel Başkanı Sayın
Erdoğan tarafından 28 Şubat bir bütün olarak reddedilmişti
yani 28 Şubatta çözüm sürecinin sonucu itibarıyla herhangi bir
deklarasyonun, herhangi bir mutabakatın olmadığı beyan
edilmişti. Oysaki hepimiz şunu çok iyi ve net bir şekilde
bilmekteyiz: Mutabakatın 28 Şubat tarihinde yapılması dahi
iki tarafın konuşması ve görüşmesiyle anlaşılan
bir tarihti. Hatırlandığı gibi, 28 Şubat tarihini
İmralıda Sayın Öcalan kendisiyle görüşmeye gelen devlet
heyetine aktarmıştı. Şunu söyledi, dedi ki: Biz
Dolmabahçede 10 maddelik bir mutabakatı ilan edeceğiz ama bu günün
tarihini ben 28 Şubat olarak öneriyorum. Gelen heyet de Bu işi Reise
soralım, Reis ne emrederse ona göre hareket edeceğiz. demişti
değerli arkadaşlar. Belki size biraz tuhaf gelebilir, Reis denilen
Sayın Erdoğandı. Erdoğanla bu fikir
paylaşıldı ve Sayın Erdoğana şu söylendi, dendi
ki: Öcalan -kendisinin deyimiyle- Bu deklarasyonun 28 Şubatta -çünkü 28
Şubat 1997 tarihi Türkiye demokrasisi açısından ve darbeler
süreci açısından, tarihî açıdan da önemli bir tarih
olduğundan dolayı- yayınlanması Türkiye demokrasisi
açısından önemlidir, bu açıdan 28 Şubat tarihini önerdim.
dedi. Sayın Erdoğan da o gün itibarıyla önemli bulmuştu ve
bunu kabul etmişti değerli arkadaşlar.
Aynı şekilde, size ben 28 Şubattaki
Dolmabahçe mutabakatına dair bir başka ayrıntıdan bahsetmek
istiyorum. Arkadaşlar, 28 Şubatta oturma düzeni dahi
tartışma konusu olmuştu. O dönem devlet adına, daha
doğrusu Hükûmet adına müzakere yürüten Yalçın Akdoğan
kendisi ortada olacak şekilde iki tarafın da sağında ve
solunda oturmasını önermişti ama HDP heyeti bu durumu kabul
etmedi ve iki tarafın görüşmesi varsa iki taraf ayrı ayrı,
karşı karşıya ya da her bir tarafın temsilcisinin
baş köşede oturmasını önermişti. O dönem yine bu
tartışma konusuydu. Bunu Yalçın Akdoğan ve ekibi Sayın
Erdoğana iletmişti. Sayın Erdoğan oturma düzeninin çok
önemli olmadığını, Türkiye tarihi açısından çok
önemli süreçlerden geçildiği ve çok önemli konuların
konuşulduğu bir dönemde bunun tartışma konusu
olmasının gereksiz olduğunu söyledi ve o duruma müdahale ederek
bu şekilde bir durumdan da haberdar olduğunu ve bunu kabul ettiğini
kendisi ifade etmişti.
Sayın milletvekilleri ve Değerli
Başkan, bir siyasal partinin ya da bir ülkenin
Cumhurbaşkanının ya da iktidar partisinin Genel
Başkanının Kürt meselesi açısından Vardır.
demesinin, Yoktur. demesinin ya da Dolmabahçe mutabakatı oldu.
demesinin ya da öyle bir mutabakatın varlığını inkâr
etmesinin bizler açısından, Türkiye'nin demokrasisi ve hukuk tarihi
açısından hiçbir anlamı yoktur. Kürtlerin tarihi, Kürtlerin varlığıyla
beraber sorunları yüz yıldır vardır ve bu, Türkiye'nin ve
bütün halkların başında bir bela olarak devam etmektedir. Neden
bela diyorum? Çünkü ülkeyi yöneten siyasal akıl bunu bir bela hâline
getirmiştir sorunu çözümsüz bırakarak ve sorunun çözümünü
şiddette arayarak değerli arkadaşlar.
Aynı şekilde, Sayın Erdoğanın
bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini öve öve
bitiremediği bir iki kelimesine, bir iki cümlesine ve onun bizim
açımızdan yarattığı sonuçlara değinmek istiyorum.
Sayın Erdoğan 6 Mayıs 2018 tarihinde Adalet ve Kalkınma
Partisinin İstanbul 6ncı Olağan İl Kongresinde Bu yeni
sistemde istikrar kalıcı hâle gelecek. Hızlı karar,
gecikmeyen icraat ve etkili yönetimle ekonomik büyüme ivme kazanacak.
demiştir. Değerli arkadaşlar Ekonomik büyümenin ivme kazanması.
deyince hakikaten bizim gülesimiz geliyor.
Şimdi, Türkiyede aileler artık toplu bir
şekilde intihar ediyor değerli arkadaşlar ve AKPnin
basını, yandaş basın bu siyanürle olan toplu
intiharların kökenini, sebeplerini araştıracaklarına ve
buna çözüm arayacaklarına tartıştıkları konu ne biliyor
musunuz arkadaşlar? İnsanlar veya yurttaşlar siyanüre neden bu
kadar kolay erişim sağlayabiliyorlar? Yani sorunu gördükleri nokta
burası. O zaman ben şunu sormak isterim: İnsanlar toplu bir
şekilde yüksek binalardan atladıkları zaman AKPliler ya da AKP
medyası neyi tartışacak? Bu yüksek binalara imar izni vereni ya
da ruhsat vereni mi tartışacak? O belediyeyi mi suçlayacak? Bu kadar
komik bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Sorunun kökenine
inilmediği müddetçe hiçbir şekilde çözüm bulmak da mümkün
olmamaktadır.
İşte bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türkiyeyi gerçekten de
içinden çıkılmaz bir baskıcı ve faşizan rejim hâline
getirmiş bulunmaktadır. Bu faşizan rejim, 2016
yılından itibaren Kürtlere karşı, Kürtlerin belediyelerine
karşı, kurumlarına karşı
düşmanlığını had safhaya götürmüş
bulunmaktadır. 19 Ağustos tarihinden itibaren 24 HDP belediyesine
kayyum atandı, neden kayyum atandı? Çünkü Kürtlerin iradesi kabul
edilmemekte, Kürtlerin kendi kendilerini idare etme noktasında henüz bir
kabullenme noktasında değiller.
Peki hangi belediyelerimize kayyum atandı?
Herkesin bildiği gibi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Mardin
Büyükşehir Belediyesi, Van Büyükşehir Belediyesi, Hakkâri, Hakkâri
Merkez, Karayazı, Yüksekova, Nusaybin, Erciş, Kayapınar, Bismil,
Kocaköy, Cizre, Saray, Kızıltepe, İpekyolu, Yenişehir,
Hazro, İdil, Savur, Derik, Mazıdağı ve Suruç belediyelerine
kayyum atandı. Buralarda yaşayan toplam 2 milyon 500 bin insanın
iradesi gasbedildi, yok sayıldı. Aynı şekilde,
bilindiği gibi 6 belediyemize de YSKnin -AKP iktidarının daha
doğrusu- eliyle kurulmuş olan kumpasla el konulmuştu. Seçilen
belediye başkanımız, kazanan belediye başkanımız
ama maalesef mazbata kendilerine verilmedi ve Türkiye tarihinde, seçimler
tarihinde ilk kez 2nci seçilene mazbata verilmiş oldu o gün
itibarıyla da değerli arkadaşlar.
Şimdi, 20 Kasım 2019 tarihi
itibarıyla 14 belediye eş başkanımız tutuklandı.
Bugün, biraz önce, saatler önce 3 belediye başkanımız daha buna
eklendi değerli arkadaşlar, 3 belediye başkanımızı
daha AKP tutuklattı maalesef. Nereler bunlar? Ben hemen onların
ismini size söyleyeyim: Savur, Mazıdağı ve Derik. Aynı
şekilde 30 belediye meclis üyemiz haksız ve hukuksuz şekilde
görevden uzaklaştırıldı, 2 il genel meclis üyemiz
tutuklandı ve Muşta 7 il genel meclis üyemiz de görevden
uzaklaştırıldı.
Peki arkadaşlar, ben size şunu çok net bir
şekilde anlatmak istiyorum: Muşta 7 il genel meclis üyesi neden
görevden alındı biliyor musunuz? Çünkü Muş il genel meclisinde
HDPnin çoğunluğu vardı ve bu çoğunluğa valinin el
koyması gerekiyordu. Çünkü AKP Genel Başkanı Sayın
Erdoğanın Muşa gelmesi, AKPnin Genel Başkanı olarak
yaptığı faaliyetler, AKPnin Genel Başkanı olarak
yerel seçimde yapmak istediği, daha doğrusu yaptığı
mitingin masrafı il genel meclisinin bütçesinden
karşılanmadığı için bunu inat yapıp, bunu intikam
meselesi hâline getirip 7 il genel meclis üyemizi görevden aldı.
Aynı şekilde, değerli
arkadaşlar, dediğim gibi, 30 belediye meclis üyemiz de görevinden
alınmıştı. Örneğin Tatvanda, örneğin
Bağlarda. Bunu neden yaptılar? Aynı şekilde, aynı
amaçla. Yani örneğin Bağlarda YSK eliyle yapılan bir darbeyle
bizim belediye başkanımıza değil de AKPli belediye
başkanına verilmiş olan bir mazbata, Tatvanda da AKPnin
kazandığı bir belediye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
MENSUR IŞIK (Devamla) -
belediye meclisinde de
HDPnin çoğunluğu vardı, buna müdahale etmek gerekiyordu, buna
müdahale etti ve hukuksuz bir şekilde halkımızın iradesine
yine müdahale ederek bir gasp rejimini devam ettirdi değerli
arkadaşlar.
Aslında benim sözlerim, anlatmak istediklerim
çok da Sayın Başkan
BAŞKAN Ama süre yok.
MENSUR IŞIK (Devamla) Süremiz yok, evet.
Şunu da izah edeyim ve bitireyim o zaman:
Değerli arkadaşlar, Temmuz 2015 tarihinden itibaren şimdiye
kadar 16 bin HDPli gözaltına alındı. Toplam tutuklu ise 4.904
kişi. Bunlar sadece bizim ulaştığımız
sayılar değerli arkadaşlar. Temmuz 2015ten beri -belirttiğim
gibi- 89 il eş başkanımız, 193 HDP ilçe eş
başkanı, 1 belde eş başkanımız tutuklandı
değerli arkadaşlar. Aynı şekilde, Eş Genel
Başkanlarımız tutuklandı biliyorsunuz, grup başkan
vekillerimiz tutuklandı, 16 milletvekilimiz tutuklandı, 7 MYK üyemiz
tutuklandı ve 18 parti meclisi üyemiz tutuklandı, 750yi
aşkın yöneticimiz tutuklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MENSUR IŞIK (Devamla) Son cümlemi söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, eğer ki bu
baskılar şu Mecliste bulunan herhangi bir partiye
yapılmış olsaydı emin olun ki bırakın o partiyi,
partinin tabelasının yerinde bile yeller eserdi ama biz
beslendiğimiz ideoloji, Türkiyenin geleceğine dair
beslendiğimiz güzel düşüncelerimiz ve umutlarımızdan
dolayı halkımızla beraber bu faşizmi ve tek adam rejimini
yeneceğiz ve Türkiyeyi demokrasiyle buluşturacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
59.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Muş Milletvekili
Mensur Işıkın 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı beyanlarının gerçek
dışı olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik
bir hukuk devleti olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel kürsüde konuşan hatibin gerçek
dışı beyanlarına katılmak mümkün değil.
İddialar doğruyu ifade etmemektedir ve gerçeği ifade
etmemektedir.
MENSUR IŞIK (Muş) Hangisi Başkan?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yani bütün iddialarınız gerçek
dışı iddialardır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir,
demokratik bir hukuk devletidir. AK PARTİ iktidarında da özgürlükleri
demokrasi temelinde geliştirmeye ve genişletmeye ilişkin muazzam
reformlar ve yasal düzenlemeler yapılmıştır. Aynı
şekilde, milletimizin huzuru, 82 milyonun kardeşliği, huzur ve
güvenliği bizim esas ortak paydamız olarak her zaman bütün sevk ve
idarede, bütün kanunlaştırmalarda da öncü ilkelerimiz olmuştur.
Bu konuda herhangi bir tereddüt yoktur.
Bütün dünyada görülen siyanür, vesaire gibi
vakaları başka noktalara bağlamak gerçekten, hakikaten,
intiharın propagandasını burada yapmak doğru değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda Türkiye intihar vakalarında da dünya
genelinde bakıldığında istatistiki olarak da hakikaten
böyle kötülenecek bir ülke değildir. Bu konuda bunu gündeme taşımanın,
övgü noktasına getirmenin de hiç kimseye faydası yoktur.
Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti Kürt kökenli,
Arap kökenli bütün, 82 milyon vatandaşımızın
yanındadır, hizmetkârıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti,
kökeni ne olursa olsun bütün teröristlerin karşısındadır ve
başını ezmeye devam edecektir. Bu konuda herhangi bir tereddüde
mahal bırakılmamaktadır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Herkes hukukla da
bağlıdır. Dolayısıyla Anayasanın 127nci
maddesi, Belediye Kanununun 45, 46 ve 47nci maddeleri çerçevesinde yargı
kararıyla veya idari işlemle kamu hukukunu gözeterek ortaya
koyduğu işlem ve eylemler hukuka götürülmeye açıktır. Bu
konuda da her türlü hukuki karar hepimizi bağlayıcı
niteliktedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda tereddüt söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ali Öztunç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Akbaşoğlu intiharlarla ilgili
az önce kısa bir açıklama yaptı. Efendim, rahmetli Ecevitin
önüne bir yazarkasa fırlattılar, dünyayı ayağa
kaldırdınız, yer yerinden oynadı, etmediğinizi
bırakmadınız. Millet şimdi acından ölüyor, cebinden
1,5 lira çıkıyor, intihar ediyor, hiç oralı değilsiniz.
Öyle şeyler söylüyorsunuz ki sanki gerçekten insanlar keyfine, zevkine
intihar ediyor zannediyorsunuz.
Sayın Akbaşoğlu, insanlar
acından intihar ediyor, insanlar işsizlikten intihar ediyor, insanlar
perişan olduğu için intihar ediyor. Çıkıp bunu
değerlendirebilirsiniz, bunların önüne geçmek için çeşitli
tedbirler alabilirsiniz ama kulağınızın üzerine
yatamazsınız çünkü siz birinci partisiniz, iktidar partisisiniz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Efendim, kanun teklifi üzerinde Sayın Kemal
Çelik dâhil 105 milletvekilinin imzası var. Şu anda AK PARTİden
105 milletvekili var mı? Yok, tövbe. 40, haydi 50 diyelim.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Sizde kaç
kişi var?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Kanun teklifini biz
getirmedik, AK PARTİ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kulisteler.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Kuliste olmayacaklar.
Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün ne dedi? Sayın
Cumhurbaşkanı dedi ki: Bahçede gezmeyin ey AK PARTİ
milletvekilleri. Bahçede geziyorsunuz, kanun teklifi veriyorsunuz, teklifinize
sahip çıkmıyorsunuz. Lütfen şu kanun teklifine sahip
çıkın, milletvekilleriniz gelsinler sahip çıksınlar.
BAŞKAN Sayın Öztunç, siz buradaki
milletvekillerine hitaben konuşun lütfen.
Buyurun.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Ben buradaki
milletvekillerine hitaben konuşuyorum Sayın Başkanım. Siz
de ah bir keşke şu muhalefet milletvekillerinin sözüne müdahale
etmeyeyim, biraz da iktidar partisinin milletvekillerine de zaman zaman
müdahale edeyim deseniz, biraz tarafsız olsanız Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim, genel olarak, bu kanun teklifi olumlu,
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay açıkladı, 79
maddesinde bir sıkıntı yok, olması gereken bir kanun
teklifi, olması gereken maddeler ancak öyle maddeler var ki hiç
olmaması gereken maddeler. Torba yasa olarak getirince, 79 madde güzel,
araya bir 18-19 madde de serpiştirmişler. Mesela, 22nci ve 32nci
maddeler, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik
Komutanlığına ait o güzelim yerleri peşkeş çekme
maddeleri.
Bakın, askerî gazinoların, kantinlerin,
sosyal tesislerin tamamen hepsi kiralanacak. Kime? Belli değil. Hangi
yandaşlara vereceksiniz? Kuaför için. deniyor, efendim
Şırnaktaki askerimizin canı pide istemesin mi, pide yemesin
mi? Onun için. deniyor, Askerlerimiz kalmadı, er kalmadı. deniyor
ama tümü diye yazılmış, yanlış bir ifade
yazılmış burada. Sidede Jandarmanın canım tesisi var,
Sidenin en güzel plajı. Şimdi, orayı peşkeş çekmeyeceğinizi,
kiraya vermeyeceğinizi nereden bilelim? Çünkü sabıkanız var,
geçmişte sabıkanız var. Sahil Güvenlik
Komutanlığının Ege ve Akdenizde çok güzel arazileri var,
oraları vermeyeceğinizi nereden bilelim? Mersinde Jandarmanın
yeri var, oranın verilmeyeceğini nereden bilelim? Kantinler
kiralanacak, kiraya verilecek. Asker, gariban asker ya, gariban asker kantinde
bir alışveriş yapıyor; şimdi, kiraya vereceksiniz,
kiralayan adam ticaret yapacak, kâr edecek, üstüne kârını koyacak,
asker cebinden daha fazla para harcayacak arkadaşlar. Bunlar
yanlış maddelerdir. Bu maddelerle -hiç kusura bakmayın-
ciğer kediye emanet ediliyor, ben size söyleyeyim, ciğer kediye
emanet ediliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Talip Öztürke
verecekler.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Yani her yeri
sattınız, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil
Güvenlik Komutanlığı İçişlerine bağlanınca,
Genelkurmayın iradesinden çıkınca Hemen burayı da
satalım, bitirelim; buraları da kiralayalım. diyorsunuz.
TÜPRAŞı sattınız; SEKAyı, TEKELi, limanları,
demir çelik fabrikalarını, termik santralleri, PETKİMi,
ASELSANı, Galataportu, otoyolları, her şeyi
sattınız. Bütün kuşlar bitti sıra leyleğe geldi, öyle mi?
Yapmayın. Yanlış bir madde bu. Bunu, lütfen geri çekin. Burada çıkıp
da Asker yok, yeni düzenlemeden dolayı er kalmadı, profesyonel
orduya geçildiği için, er olmadığı için hizmet edecek
kişi yok. demeyin. Çok basit, sivil memur var, uzman çavuşlar yapar.
Çok doğal bu. Ha, içine şunu koyabilirsiniz: Kuaför gibi, kantin
gibi ya da lokanta gibi hizmetler kiraya verilecek. denebilir ama tümü
denirse işte orada, bir dururuz, geçmişi hatırlarız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Talip Beye
vereceklermiş.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Muhtemelen
Muhtemelen
bir yandaşa vereceklerdir.
Bakın, derneklere ilişkin maddeler var.
Dernekler yöneticilerini ve başkanlarını İçişleri
Bakanlığına bildirirler, dünyanın her tarafında
böyledir. Şimdi, bu maddeyle öyle bir düzenleme yapılıyor ki
Bütün üyeleri bildireceksin. diyor. Kime? İçişleri Bakanlığına.
Bu, Türkiyede bugüne kadar yapılmış en büyük fişleme
olacak arkadaşlar, çok net. Bu, örgütlenmeye, dernek kurma
özgürlüğüne, özel hayatın gizliliğine aykırıdır.
Hiç kimse gidip de bir derneğe üye olamaz korkusundan çünkü siz korku
imparatorluğu yarattınız. Eğer bir korku imparatorluğu
olmasa memlekette, eğer insanlar adım attıkları zaman
korkmasalar, anlayışla karşılanabilir. Artık simitçi
cep telefonunda konuşamıyor ya Dinleniyorum. diye. Herkes korkuyor,
herkes. Herkes korkarken Dernek üyelerinin hepsini İçişleri
Bakanlığına bildirelim ve bunlara ilişkin bilgilerimiz
olsun. diyorsunuz. Bu, Anayasanın 13, 33 ve 51inci maddelerine
aykırıdır, Anayasa Mahkemesi, buna emin olun Dur. diyecektir.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ali, onları da
fişliyorlar. Fişlenmeyen var mı?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) 11inci maddede
Başpolis ve kıdemli başpolisler yazılı ve sözlü
sınava girecek. deniyor. Tamam, baş polislerin sorunu var, bu
gideriliyor, çok güzel. Burada takıldığımız nokta
şu: Yazılı ve sözlüdeki sözlü kelimesi. Yazılı
sınava giriyor, sözlüye ne gerek var? Sözlü dediğimiz mülakat.
Geçmişte bu mülakat yapıldı mı; yapıldı. Kim
yaptı; FETÖcüler yaptı, değil mi? 38 bin FETÖcü
İçişleri Bakanlığından ihraç edilmiş, Plan ve
Bütçe Komisyonunda Sayın Bakan açıkladı. FETÖcüler daha önce bu
mülakatları yaptılar, kendi adamlarını doldurdular.
Şimdi, yine diyorsunuz ki: Yazılı ve sözlü sınav olsun,
başpolislikten komiser yardımcılığına çıkmak
için. Ee, şimdi, başka tarikatın yapmayacağını
nereden bilelim? Başka bir cemaatin yapmayacağını nereden
bilelim? Bu konuda da geçmişiniz kirli arkadaşlar,
sabıkalısınız. Rahmetli Kamer Genç bu kürsüde söylüyordu,
adamcağızı dövmeye kalkıyordunuz, Fetullah Gülenle ilgili
söylüyordu, söylüyordu, e, ne oldu? İşte, çıktı ortaya.
Şimdi de biz söylüyoruz: Yanlıştır, buradaki sözlü
sınav kaldırılmalıdır, mülakat
kaldırılmalıdır.
Bir başka madde: Belediye
sınırları dışında, kolluk kuvvetleri, çevre
kirliliği yaratanlara ceza keser. Güzel, eyvallah. İyi de, bunu
buraya koyunca çevreci olmuyorsunuz Sayın Başkanım. Daha geçen
hafta, benim seçim bölgem Afşin Elbistan Termik Santralindeki çevre
katliamına oy verdiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Üç
yıl daha uzattınız, daha önce uzatmıyordunuz,
uzatmayacağınızı söylediniz. Sayın Mehmet Muş
burada geldi, dedi ki: Afşin Elbistan rahat etsin, hiçbir şekilde
uzamayacak. Sayın Mahir Ünal gitti, Elbistanda, ilin vekili olarak Bir
gün bile sabredemeyiz, bırakın otuz altı ayı. dedi,
geldiniz, burada otuz altı ay daha uzattınız. Niye? Bir firma
para kazansın diye. Yeşili seviyorsunuz ama doların
yeşilini seviyorsunuz, doların. (CHP sıralarından
alkışlar)
E, bunu koyduğunuz zaman biz sizin çevreci
olduğunuza inanmıyoruz, kusura bakmayın,
kandırdınız, gittiniz, orada insanlara, Afşinde, Elbistanda
Merak etmeyin, hiçbir şekilde bu yasa geçmeyecek, filtre olacak.
dediniz. Saatte 280 ton kül yağıyor insanların üstüne. Ben
şimdi bir kanun teklifi vereceğim, madem öyle, Elbistanın
adını değiştirelim, külbistan yapalım bari,
külbistan olsun, bu hâle getirdiniz.
Büyükşehir Yasası maalesef beldeleri ve
köyleri perişan etti. Kahramanmaraş bir uçtan bir uca 270 kilometre.
Büyükşehirden çıkıp Nurhakın bir köyüne hizmet 190
kilometreye gidecek. Neden? Bu teklifin içerisinde köylerin tüzel kişiliğe
kavuşması, belde belediyelerin en azından açılmasına
ilişkin madde neden yok? Geçmişte bir belde belediyesinin bir
greyderi vardı, çöp arabası vardı, ufak tefek bir şeyleri
vardı, o köye, o beldeye hizmet ediyordu, şimdi büyükşehirden
bekliyorsunuz, ne gereği var? Hizmet yapamıyor büyükşehirler,
işte, Kahramanmaraş Büyükşehir yapamıyor, gidemiyor, bir de
lafa gelince Borcumuz var. diyor, sanki borcu bizden devraldı, AK
PARTİli belediyeden devralmış Borcum var. diye hizmet
yapmıyor ve siz de büyükşehir yasasını yeniden
düzenlemiyorsunuz; yanlış yapıyorsunuz.
Meydan meydan gezdiniz, 3600 ha, 3600
Polise
3600 ek gösterge hakkı vereceğiz. dediniz, ne oldu? Yasa teklifi
geldi işte, bu yasa teklifi buradayken, bu teklif varken niye
95 madde,
bir madde daha koysaydınız, şu polislerin ek gösterge işini
halletseydiniz; elinizden tutan mı vardı, niye yapmadınız
bunu değerli arkadaşlar? Meydanlarda bu sözü verdiniz, her şeye
var ama polislere yok. Bu, yanlış olmuştur. Toplumda
inandırıcılığınız kalmamış, toplum
size artık inanmıyor. EYT meselesi öyle, 3600 meselesi öyle.
Bakın, emekli astsubaylarla ilgili bir sorun
var, emekli astsubaylarda görev tazminatı yok, makam tazminatı yok,
temsil tazminatı yok, kadrosuzluk tazminatı yok, komutanlık
tazminatı yok; yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Öztunç.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Peki, astsubaylar size
geldi, derdini anlattı; dönemin Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz Mesaj alındı. dedi -Sayın Yılmaz burada
mı bilmiyorum- dönemin Genelkurmay Başkanı benzer şeyler
söyledi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey Ben Genelkurmay
Başkanıyım, iktidara, Hükûmete gitmeniz gerekiyor. dedi; bugün
kendisi Millî Savunma Bakanı, astsubayları unuttu; eski Genelkurmay
Başkanıydı, şimdi Millî Savunma Bakanı,
astsubayları unutmuş durumda. Astsubaylarla ilgili de buraya bu
düzenlenin girmesi için çok geç değil, bir maddenin eklenmesinde fayda
vardır.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Önergemiz var.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Bunu hep birlikte
sağlamak gerekir ve bununla ilişkili de bir önerge vereceğimizi
belirtiyorum.
Az önce belirttiğim gibi, kanun teklifinin 79
maddelik bölümünde sıkıntı yok, gayet iyi, olması
gerekenler ama bazı maddeler var ki gerçekten ciğer kediye emanet
edilmiş; gazinolar, askerî tesisler, sosyal tesisler birilerine
peşkeş çekilecek. Özellikle ve özellikle Milliyetçi Hareket Partili
milletvekili arkadaşlarımı da uyarıyorum, bu teklife lütfen
bir kez daha bakın, bir kez daha inceleyin diyorum.
Saygılar sunuyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne uyarıyorsun, kendi
işine bak sen, kimi uyarıyorsun! Hadsizlik yapma! Hadsiz! Ukala!
BAŞKAN Şahsı adına ilk söz
Sayın İbrahim Özden Kaboğlunun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 144 sıra
sayılı yeni bir torba yasa teklifini görüşürken, esasen birinci
bölüm üzerinde görüşler beyan edeceğim ancak birkaç hususu öncelikle belirtmekte
yarar var.
Bu 18inci torba kanun ve 30 ayrı yasada
değişiklik yapıyor, bunların 19u tekrar tekrar torba
yasalar yoluyla değiştirilmiş bulunuyor; zaten bozuk olan
mevzuatımız, iç tutarlılığından uzak olan
mevzuatımız bir bakıma delik deşik edilmiş bulunuyor,
bölük pörçük hâle getiriliyor bununla daha fazla bir şekilde.
Burada bir yasama politikasından söz
etmeyeceğim çünkü yasama politikası yok ama yasal açıdan
ulaşılabilir, öngörülebilir ve anlaşılabilir niteliği
bakımından sıkıntılı bir süreci
derinleştiriyoruz bu yasa teklifiyle.
Şimdi, bu maddeler çerçevesinde, âdeta,
tıpkı Anayasada olduğu üzere olağanüstü dönemde bir
kaçış politikası izlendi, davalarda olduğu üzere
mahkemelerden davalar kaçırıldı, yasalar açısından da
Anayasadan ve İç Tüzükten kaçırma yaklaşımı söz
konusu. İnisiyatif bakımından, evet, bütün burada temsil edilen
kamu kurumu, kuruluşları ihtiyaç bildirebilirler Meclisin yasa
yapması için ama metni kendileri yazmamalılardı, yazamazlar
88inci maddeye göre.
İkinci husus, İç Tüzük açısından
bir tür kaçırma toplantısı yapılmıştır
İçişleri Komisyonunda, o kadar kısa sürede bırakın
mutfak görevini kiler görevini bile görememiştir, üzgünüm, bu konunun
aynı zamanda bir uzmanı olarak.
Bizim partili konuşmacılarımız,
Sayın Grup Başkan Vekilimiz ve diğerlerinin belirttiği
üzere, evet, bu teknik bir yasadır büyük ölçüde fakat 20ye yakın
maddesi gerçekten açıkça Anayasaya aykırıdır, teknik
bakımdan Anayasaya aykırıdır. Bunu belirtmek lazım.
Peki, bu Anayasaya aykırı bir biçimde
geçerse ne olur? Şu olur: 16 Nisan 2017de oylanan Anayasa
değişikliğini daha da eğreti bir hâle getirmiş oluruz
çünkü ona bile saygı duymuyoruz anlamına gelir bu. Peki, o zaman
birinci bölümde özellikle Anayasaya aykırı durumlar hangi
maddelerdir?
11inci maddeye dikkat çekildi. Ayrıca, 22nci
ve 32nci madde ve bir de ben 55inci maddeyle 59uncu maddesine
değineceğim belirttiğim gibi teknik yönleriyle. 11nci maddede
yer alan sınav konusu, kıdemli polis memurlarının bir
defaya özgü olmak üzere sınava başvurma hakları olumludur. Fakat
bu sınavın tıpkı yargıçlarda ve savcılarda
olduğu gibi neden sadece yazılıyla sınırlı
tutulmadığı ve sözlüye açık
bırakıldığı ciddi bir sorundur ve bu açıdan
Anayasanın 10uncu maddesine ve 70inci maddesine, kamu hizmetlerinde
liyakat ilkesi açısından, bunları ihlal etmesi bakımından
riski yüksek olduğundan aykırıdır.
22nci ve 32nci maddelere gelince. Özellikle benden
önceki hatipler bu maddelerde belirtilen Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığına
bağlı tesislerin, sosyal tesislerin özellikle kiraya verilmesinin
sakıncaları üzerinde durdular fakat değinilmeyen bir husus,
Anayasa madde 50, dinlenme hakkı ve Anayasa madde 61, özel olarak
korunması gereken gruplar. Gerçekten bu kurumlarda çalışan
kişilerin sosyal hakları ve dinlenme hakları açısından
bu dinlenme tesisleri çok önemli kuruluşlardır. Bu şekilde bir
oylama Anayasaya açıkça aykırıdır. Bırakın, kamu
görevlileri, en alttakiler kendi sosyal tesislerinde dinlenebilsinler,
bunları kiraya vermeyelim.
Bir başka madde ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, izninizle toparlayayım.
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi lütfen
Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özellikle değinilen madde 55 ve ona atıf
yapan madde 54, resmî sağlık kurulu raporunun alınabilmesini
temin amacıyla kişinin rızası olmadan kişinin
vücudundan çeşitli örneklerin alınabilecek olması ve bu konuda
özgürlüğün sınırlanması Anayasanın 13üncü maddesine,
17nci maddesine ve Avrupa Sözleşmesinin 3üncü ve 8inci maddesine
açıkça aykırıdır. İlgili maddelerde de zaten
konuşulacak.
Son olarak belirtmem gerekir ki Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Mücadele Günü olarak ilan edilen bir günde
kadınlara uygulanan şiddet nasıl Anayasa madde 34e
aykırı ise burada Dernekler Kanununda yapılan değişiklik
de madde 33 açısından açıkça Anayasaya aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, teşekkür
ediyoruz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Anayasaya sadece Anayasa madde 33 açısından değil, aynı
zamanda kişinin serbestçe bir derneğe üye olma özgürlüğünü
ortadan kaldırması açısından da aykırıdır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
60.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, değerli hocamızın fikirlerini,
açıklamalarını dinledik ancak kendilerinin
açıklamalarına katılmak mümkün değil. İlgili
maddelerin Anayasaya aykırılığını iddia etti
kendi yorumuna göre ve polislerin sözlü sınava tabi tutulmasını
da Anayasaya aykırılık olarak zikretti. 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununda bütün kamu görevlileriyle ilgili olarak sözlü
sınav yapılmaktadır. Yani bunu en temel bir bilgi olarak
bilginize sunmak istiyorum, külliyen yanlıştır. Tabii ki
isterlerse Anayasa Mahkemesine de götürme hakları vardır. Ancak
doğru bilgiyi tashih için burada zikretme ihtiyacı duydum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kayıtlara geçti Sayın
Akbaşoğlu, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Akbaşoğlu, bir Anayasa
Profesörü de olan Sayın İbrahim Kaboğlunun anayasal çerçevede
yaptığı değerlendirme için Değerlendirmeye
katılmıyorum. diyebilir, hakkıdır ama İbrahim
Kaboğlunun söyledikleri yanlış. demek, bir kere İbrahim
Kaboğlunun akademik titrine de bir saygısızlık.
60a göre İbrahim Kaboğlunun bunu bir
düzeltmesi gerekir diye düşünürüz. Aslında sataşma da yani biz
gene 60 diyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, yerinizden
buyurun.
61.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Emniyet teşkilatına sızdılar.
dendi bu 15 Temmuz darbesi ardından ama Emniyet
teşkilatının yüzde 74ü, 81 il müdürünün 74ü FETÖcü idiyse bu
sızma değil; onlar tarafından yönetiliyor idiler, bu
açıktı. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, geçen haftalarda hâkim ve savcılar
için konuştuğumuz üzere Biz 4 bin hâkim ve savcıyı hapse
göndermek zorunda kaldık. diyen bizler
Dedim ki on yıl sonra 14 bin
hâkim ve savcıyı göndermek zorunda kalırız eğer
benzeri bir kayırma sistemi devam ederse diye. Anayasaya aykırı,
madde 70e aykırı. Emniyet müdürü sözlü mü yapacak? Ve sözlü
yaptığı zaman kamera kaydı olmayınca edene nasıl
anlatacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Düne kadar böyleydi; polisler, komiserler, emniyet müdürleri
yakınıyorlardı Hocam, FETÖcüler bizi
yaklaştırmıyor. diye. Bundan böyle de benzeri bir sürece girme
tehlikesi açıktır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaboğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hem Sayın Grup Başkan Vekili Engin Altay Beyin
hem de değerli hocamızın ifadeleriyle ilgili açıklama yapma
ihtiyacı var; sataşma ama ben de kürsüden değil yerimden bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sataşma yok.
Buyurun.
62.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
savunduğu şeyleri müdellel şekilde ortaya koyduğuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Ben de İstanbul Hukuk Fakültesi
mezunuyum, hukukçuyum yani o konuda bilerek konuşuyorum. Devlet
kurumlarında hukuk müşavirliği ve 1. hukuk müşavirliği
yaptım, çok mütalaa verdim. Dolayısıyla söylediğimin sonuna
kadar arkasındayım. Bir şeyi savunuyorsam müdellel bir
şekilde ortaya koyuyorum.
Değerli arkadaşlar, sonuç itibarıyla
bir kere nezaketsizlik yapmadım Sayın Altay Sayın Hocam diye
hitap ettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Anayasayı
bilmiyor. dedin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) En temel bilgiyi bilmiyor. dedim.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
göre kamu görevlisi alınırken yazılıyı kazananlar
arasından sözlü mülakata çağrılır, 3 misli, 5 misli neyse
kendi yönetmeliklerine göre orada, mülakatta kazananlar ilan edilir. Aynı
zamanda, Sayın Hocamız kürsüde -tutanaklara bakabilirsiniz- 11inci
maddeyi okudu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yazılı ve sözlü sınavlarda
başarılı olanlar arasından alınır. deniyor.
dedi burada ama hâkimlerde sadece yazılı sınava göre sanki
alım yapıldığını söyledi. Ama o konuda bir bilgi
eksikliği var, hâkim ve savcılar da hem yazılı hem de sözlü
sınav sonuçlarına göre atanıyorlar. Dolayısıyla
doğru olmayan bir bilgiyi tashih etmemden daha doğru ve isabetli bir
yaklaşım olabilir mi?
Sonuç itibarıyla değerli
hocamızın Anayasaya aykırılık iddiası kendi
şahsi görüşüdür, doğru değildir, yanlıştır;
hâkimler ve savcılar da hem yazılı hem sözlü sınav
sonuçlarına göre atanmaktadırlar ve kamu görevlileri de 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre yazılı ve sözlü
sınav sonuçlarına göre atanmaktadırlar. Yapılan aynı
durumdur, aynı düzenlemedir dolayısıyla Anayasaya
aykırılık söz konusu değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Anayasaya aykırılık iddianız varsa
CHP Anayasa Mahkemesine götürme hakkına sahiptir, bu yolda
açıktır, yolunuz açık olsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eyvallah, Allah
razı olsun, götüreceğiz zaten.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Siz de Ben bir hukukçu değilim. diye
başlıyorsunuz
63.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve mülakat
sınavlarında kamera kaydı yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, şimdi, Sayın Akbaşoğlu şöyle
istiyor: Sayın Kaboğlunun topu topu beş dakikalık bir
süresi var. Sayın Kaboğlu beş dakikalık sürede bütün
mevzuatı, hatta külliyatı kürsüden söylesin istiyor. Böyle bir
şey olmaz ki.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır, hayır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
dürüstlük şunu gerektirir: Hepimiz bu milletin hakkıyla
rızkımızı sağlıyoruz, bu millet bize bakıyor.
Gelin bütün sözlülere, mülakatlara kamera, kayıt koyalım, var
mısınız? Dürüstlük bunu gerektirir, bunu teklif ediyoruz. Bu
polemiği de uzatmayalım Sayın Akbaşoğlu, milletin
karnı acıktı. Eğer samimiyseniz gelin mülakatlara kamera
kaydı koyalım, olsun bitsin ya. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bilahare değerlendirin bu hususu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
64.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konu neydi? Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; konu, bir düzenlemenin Anayasaya aykırı olup
olmadığıyla ilgili husustu. Ben diyorum ki, bugün... (CHP
sıralarından kıvır sesi)
Kıvırma falan yok değerli
arkadaşım, gel, istersen, her türlü platformda herkese açık,
ister tek tek gelin, ister topluca gelin fark etmez. Hiç fark etmez yani tek
tek de gelseniz, topluca da gelseniz hiç fark etmez yani.
Sonuç itibarıyla değerli arkadaşlar,
bizim yapmayacağımız tek bir şey vardır, sözümüzün er
olarak sonuna kadar arkasında durmamak. Yanlışımız
varsa özür dileriz ama doğruluğun yanında da bütün dünya
üzerimize gelse hakkı tutar kaldırırız Allahın
izniyle. [AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar; CHP,
HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
arkadaşlar.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)
(Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın Selami Altınokun.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, İbrahim
Kaboğlu Hoca bizim de hocamızdır ama İbrahim hocanın
mantığıyla bakarsak... Biz Meclisten ne kanun
çıkarırsak çıkaralım hepsine Anayasaya aykırı.
diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bize
öğrettikleriyle bugün Mecliste konuştukları aynı
şeyler değil. Ben çok saygı duyuyorum, hürmet duyuyorum ama
İbrahim hocanın bakışıyla Meclisten hiçbir kanun
çıkmaz.
AHMET KAYA (Trabzon) Siz, İbrahim hocayı
Burhan Kuzuyla karıştırıyorsunuz.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Dersinden kaç puan
aldın?
SELAMİ ALTINOK (Devamla) - İyi
öğrenciydim, iyi öğrenciydim, sıkma canını.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan
kanun teklifinin genel itibarıyla uygulamadan kaynaklanan eksiklikleri
giderme noktasında bir çalışma olduğu hepinizin malumudur.
Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Jandarma ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı Genelkurmaydan tamamen alınıp
İçişleri Bakanlığı bünyesine dâhil edildikten sonra
yapılan düzenlemelerle özellikle personel noktasında, Personel Kanunu
noktasında atıflar genelde 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa yapılıyordu. Bu düzenleme, onları
giderip teşkilatın içerisinde yeknesaklık sağlama
adına Jandarma, Emniyet teşkilatı ve Sahil Güvenliğin
aynı mevzuat çerçevesinde, bir arada, aynı şekilde yönetilmesini
amaçlayan bir kanun teklifi ve değişiklikleridir.
Değerli arkadaşlar, bunun yanında
-özellikle tabii ben geçmişte o teşkilatın başında
Bakan olarak, Müsteşar olarak ve Emniyet Genel Müdürü olarak bulunmuş
bir arkadaşınız olarak- Emniyet teşkilatı içerisinde
yapılmakta olan çalışmalarda günümüzden kaynaklanan, güncelden
ve sahadan kaynaklanan birtakım eksikliklerin giderilebilmesi adına
yapılmış olan önemli düzenlemeler var. Ancak özellikle Sahil
Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Teşkilat Kanununda
yapılan değişiklikle
Zannediyorum ki Kahramanmaraş
Milletvekili arkadaşımız söyledi. Kantin ve gazinoların
kiraya verilmesi hususu zaten normalde Emniyet Teşkilatı Kanununda
da vardır ama bugüne kadar hiçbir Emniyet teşkilatına ait kantin
ve gazino kimseye peşkeş çekilmemiştir. Böyle bir şey
yoktur arkadaşlar, böyle bir şey yoktur. Kesinlikle bileceksiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ERKAN AYDIN (Bursa) Bu yasayla çekiliyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Tamamını diyoruz, tamamını.
BAŞKAN Arkadaşlar, dinleyin lütfen.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Ben şunu
özellikle ifade edeyim: Değerli arkadaşlar, Jandarmamız,
Emniyetimiz, Sahil Güvenlik Komutanlığımız gerçekten
kahramanca, muhteşem bir şekilde -yüreğinde vatan sevgisi,
bayrak sevgisi olan herkes tarafından kabul edilir ki- terörle mücadele
veriyorlar. PKKyla, DEAŞla, FETÖyle, aklınıza hangi terör
örgütü gelirse gelsin, yirmi dört saatlerini vererek bu terör örgütleriyle
büyük bir mücadele veriyorlar. Bu mücadeleyi verirken de ihtiyaç duymuş
oldukları değişiklikleri
Bu teklifte benim de imzam var.
Arkadaşlar Kimse yok. dedi ama biz burada kanunu takip ediyoruz, kanunu
takip etmeye devam edeceğiz.
Özellikle İbrahim hocamın söylemiş
olduğu, bu sözlü sınavın Anayasaya aykırı olduğu
iddiası gerçek dışıdır. Şu andaki mevcut Emniyet
Teşkilatı Kanununun geçici 29uncu maddesinde sözlü sınav zaten
mevcut, vardır. Burada tekrar zikredilmesinin sebebi, başpolis
memurlarından 45 yaşından gün alanların da sınava
girebilmelerini ifade edebilme adınadır. Mevcut Anayasaya uygun bir
madde kesinlikle vardır ve herhangi bir sıkıntı yoktur.
Yine arkadaşlarımız söylediler,
değerli arkadaşlar, Emniyet teşkilatında şu anda 320
bin civarında, Jandarmamızda 200 bin civarında, Sahil Güvenlik
Komutanlığında 7 bin civarında personelimiz görev
yapmaktadır. Buradaki personelin göreve alınması, görevde
yükselmesi tamamıyla liyakat esaslarına göre yapılmaktadır.
Böyle Meşrebi nedir? Mezhebi nedir? gibi şeyleri burada yine
arkadaşlarımızdan bazıları söyledi. Değerli
arkadaşlar, bir şeyi elinizde bilgi, belge olmadan ifade etmek
doğru bir şey değildir, kurumları zan altında
bırakmak doğru bir şey değildir. Doğrudur, FETÖ terör
örgütünden dolayı benim başında bulunduğum teşkilat
benim görev yaptığım sürede 31 bin polisi ihraç etmiştir.
17-25 Aralık sürecinde FETÖyle ölümüne mücadele edilmiştir, bugün de
edilmektedir, yarın da yine FETÖ gibi, FETÖ benzeri örgütlerle, PKKydı,
DEAŞtı, başka bir terör örgütü, adı ne olursa olsun,
ideolojisi ne olursa olsun bunlarla Türkiye Cumhuriyeti devleti mücadele etmeye
devam edecektir. Ancak kurumlarımızı,
insanlarımızı, değerlerimizi yargılar mahiyette,
insanların inanç değerlerini, insanların ideolojilerini, hukuk
karşısında eşit oldukları
anlayışını yargılar şekilde kimseyi ilzam etmek
doğru değildir, kurumlarımızı ilzam etmek doğru
değildir. Kurumlarımız gerçekten yirmi dört saatini vererek bu
kurumların içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Altınok.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yani gerek Bakan olarak gerek Müsteşar olarak
gerek Emniyet Genel Müdürü olarak burada oturan kardeşlerimizle beraber
yirmi dört saat mücadele vermiş bir insan olarak söylüyorum: Bu kurumlar
devletimizin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güzide kurumlarıdır. Bu
kurumların dik, ayakta ve sağlam olması lazım gelir.
Getirilen yasal düzenlemeler kurumlarımızın güncel
ihtiyaçlarını karşılama adına çok önemli
değişiklikler getirmektedir. Onun için, biz AK PARTİ Grubu
olarak kanun teklifinin arkasındayız ve sonuna kadar da bu
teşkilatlarımızı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin birlik
ve bekası adına mücadele eden kardeşlerimizi desteklemeye devam
edeceğiz diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
65.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, kurumların
objektif çalışabilmesi için önerilerde bulunduklarına,144
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu ve 20nci maddelerinin
teknik anlamda Anayasaya aykırı olduğunu ifade ettiğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hatip benim adımı birkaç kez
zikrettiği için
BAŞKAN Ben de o yüzden söz verdim.
Buyurun.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Sataşma yoktu
Başkanım, hocamıza saygı duyarız.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Çok teşekkür ederim.
Şimdi, burada kurumları töhmet
altında bırakmamak için, gelecekte kurumların objektif çalışabilmesi
için biz bu önerilerde bulunuyoruz. Kaboğluna sorsanız hiçbir kanun
geçmez. diyor, ben Kanun teklifinin bütünü Anayasaya aykırı.
demedim. Beni sorumsuzlukla itham etmiş oldu, oysa bu kanun teklifinin 19,
20 maddesi dedim ve Teknik anlamda Anayasaya aykırı. dedim ve
aykırılığı her zeminde ortaya koyarım.
Oylanırsa Anayasa Mahkemesine de tabii ki götüreceğiz. Bu muhalefet
olarak sadece anayasal hakkımız değil, aynı zamanda,
ödevimizdir. Bu bakımdan, özellikle, aynı zamanda, İçişleri
Bakanlığı yapmış bir kişi olarak konuşurken
biraz daha özenli olmasını temenni ederdim. Çünkü burada, dikkat
edilirse, Adaylarda aranacak diğer nitelikler sınavlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaboğlu, maksat hasıl olmuştur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
66.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Erzurum Milletvekili Selami
Altınokun 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Bugünkü çalışmamızın sonuna
geldik. Şuna üzüldüm: Bu kurumları istismar etmemeliyiz.
Kurumları ilzam, itham değil
Sayın Genel Müdürüm, Sayın
Valim; kurumları ilzam, itham eden yok da Jandarma kahraman polis
Sahil Güvenlik diye burada hamaset yapıp bunları istismar da
etmemek lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Burada, bu
Mecliste hiçbir Cumhuriyet Halk Partili Jandarmayı, Emniyet
mensuplarını, Sahil Güvenlik Komutanlığı
mensuplarını ilzam ve itham etmiyor. Burada bir ilzam ve itham varsa
o da şudur: Geçmişte bu kurumları FETÖ gibi kimi terör
örgütlerine siz teslim ettiğiniz için 15 Temmuz belasıyla karşılaştık.
diye sizi ilzam ederiz olsa olsa.
Teşekkür ederim.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)
(Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bölüm
üzerinde soru yok.
Bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.50
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 27 Kasım 2019 Çarşamba günü saat 14.00'te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.52