TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24üncü
Birleşim
28
Kasım 2019 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara
Milletvekili Asuman Erdoğanın, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, iyi tarımın ve organik
tarımın desteklenmesi gerektiğine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, tarım kooperatiflerinin
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, gelir uzmanı, devlet gelir
uzmanı ve mali hizmetler uzman yardımcılıkları ile
vergi müfettiş yardımcılığı için sınav
ilanı verilip verilmeyeceğini Hazine ve Maliye Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, tasarruf yapılamayan ve faturası
vatandaşa kesilen yaz saati uygulamasında neden ısrar
edildiğini, sorunun çözümü için verilen kanun teklifinin neden Komisyonda
bekletildiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın önderliğinde geleceğin güçlü Türkiyesinin
inşa edildiğine ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Şanlıurfa ili Akçakale
ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı
sonucu şehit düşen askerlerimiz ile Hakkâri İl Jandarma
Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım
düşmesi sonucu şehit düşen askerlerimize Allahtan rahmet
dilediğine, savunma sanayisinde büyük atılımlar
gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması
5.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Tut ilçesi, Yaylakonak
beldesi ile çok sayıda yerleşim birimini Adıyaman merkeze
bağlayan Kırkgöz Köprüsünün trafik yoğunluğunu
karşılayamadığına ilişkin açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersin ilinin coğrafi
konumu ve tarihî geçmişinin ortaya çıkardığı zengin
kültür birikimiyle önemli bir turizm merkezi olduğuna ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Kenan Evren isminin her
yerden silinmesi kararının yeterli olmadığına, darbe
zihniyetinin ve hukukunun ne zaman ortadan
kaldırılacağını Hükûmetten öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, bin yıllık kardeşlik, millî
birlik ve beraberlik şuuruyla Türk milletinin Türk vatanı üzerinde
oynanan oyunların bilincinde olduğuna ilişkin
açıklaması
9.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, 2 Aralık itibarıyla asgari ücret
görüşmelerinin başlayacağına ve bir asgari ücretlinin
karnını doyurabilmesi, faturalarını ödeyebilmesi,
çocuğunun eğitim ve sağlık masraflarını
karşılayabilmesi için en az 5 bin lira alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
10.- Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, sağlıkta çağ
atladığımız iddia edilen dönemde Kütahya ilinde nefrolog
olmadığı için diyaliz hastalarının
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
11.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Türkiyenin NATO
toplantısında PYD ve YPGnin terör örgütü olarak
tanımlanması isteğinin ABD tarafından veto edilmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
12.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, yirmi ayda elektriğe
yapılan zammın rekor seviyeye ulaştığına
ilişkin açıklaması
13.-
Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Akayın, Şanlıurfa ili
Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan
saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimize Allahtan rahmet
dilediğine ve bir damla petrolü bir damla kandan daha kıymetli gören
emperyalist güçlerin emellerine ulaşamayacağına ilişkin
açıklaması
14.- Bursa
Milletvekili Refik Özenin, 26 Kasım 2019 tarihinde Arnavutlukun
Dıraç kentinde meydana gelen deprem nedeniyle yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet dilediğine, Sağlık
Bakanlığımız, AFAD Başkanlığımız
ve Türk Kızılayının afetzedelerin ihtiyaç duyabileceği
insani yardım malzemelerinin temin ve tespitine yönelik
çalışmalarını sürdürdüğüne ilişkin
açıklaması
15.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı
Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu
şehit olan hemşehrisi Uzman Çavuş Furkan Yılmaz ile Uzman
Çavuş Bünyamin Duymaza, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi sınır
karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan
Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş
Davut Armağan Keskine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
16.- Yozgat
Milletvekili Yusuf Başerin, Hakkâri İl Jandarma
Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım
düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Uzman Çavuş Bünyamin
Duymaza Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
17.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Hakkâri
İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine
yıldırım düşmesi sonucu şehit olan askerlerimiz ile
Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan
havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman
Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut
Armağan Keskine Allahtan rahmet dilediğine, İzmir ili Gaziemir
ilçesinde cereyan eden olayın münferit bir hezeyandan ileri gitmeyeceği
kanaatini taşıdığına ilişkin açıklaması
18.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi
Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu
şehit olan 2 askerimiz ile Hakkâri İl Jandarma
Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine ve Pençe Hakekâtı
bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan 3
askerimize Allahtan rahmet dilediğine, 28 Kasım Arnavutlukun Bayrak
ve Bağımsızlık Gününe, İzmir ili Gaziemir ilçesinde
Alevi ailenin yaşadığı evin duvarına çarpı
işareti konularak hakaret içerikli yazı yazılmasını
nefretle kınadıklarına ilişkin açıklaması
19.- Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın, 28 Kasım Tahir Elçinin
öldürülmesinin 4üncü yıl dönümü vesilesiyle Tahir Elçinin failini
koruyan, yargılanmasını engelleyenler ile delillerin
yasaklı alan içerisinde yok olmasını bekleyen, olay yeri
incelemesi için gelenleri ateş altına alanların aynı
zihniyet olduğuna ve gerçeklerin bir gün gün yüzüne
çıkacağına, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin
evinin duvarına Defol Alevi yazılarak çarpı işareti
konulması olayının katliamla sonuçlanan vakalara
dönüşmemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Şanlıurfa ili
Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan
saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman Çavuş
Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskine,
Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs
bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan Uzman
Çavuş Bünyamin Duymaz ile Uzman Çavuş Furkan Yılmaza ve Pençe
Harekâtı bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu şehit
olan Piyade Uzman Onbaşı Bünyamin Çabuka Allahtan rahmet
dilediğine, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin yaşadığı
evin duvarına çarpı işareti konularak yazı
yazılması olayının yaşanılan derin
acıların hatırlanmasına vesile olduğuna ve yürütme
organının gerekli tedbirleri hayata geçirmesini beklediklerine, 28
Kasım Tahir Elçinin öldürülmesinin 4üncü yıl dönümü vesilesiyle
Tahir Elçiye sıkılan kurşunun barışa, demokrasiye ve
kardeşliğe sıkıldığına ilişkin
açıklaması
21.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan
havan saldırısı sonucu şehit olan Mehmetçiklerimiz ile
vatan, millet müdafaası uğruna şehit olan askerlerimize ve
güvenlik güçlerimize Allahtan rahmet dilediğine, uluslararası terör
ve uluslararası ekonomik saldırılara muhatap olunduğuna,
küresel krizin yaşandığı bu dönemde büyümemizin devam
ettiğine, Barış Pınarı Harekâtıyla sahada ve
masada başarıya ulaşıldığına, aktif, dinamik
ve çok yönlü dış politikayla Türkiyenin küresel bir aktör olarak
dünyanın gündeminde olduğuna, 82 milyon insanımızla, Türk,
Kürt, Alevi, Sünnisiyle bir ve beraber olunduğuna, içeriden ve
dışarıdan her türlü provokasyona karşı gerekli
tedbirlerin alınacağına ilişkin açıklaması
22.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
Türkiye'nin nereden nereye geldiğiyle ilgili rakamların ortada
olduğuna, bütün provokasyonların, ekonomik
saldırıların ve algı yönetimlerinin dağıtılarak
hedeflere ulaşılacağına ilişkin açıklaması
24.- Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun Genel Kurulu bir miting alanı gibi
gördüğüne ilişkin açıklaması
25.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu konuşunca
Genel Kurulun miting meydanına döndüğüne ilişkin
açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Türkiyede her gün ekonomik
sebeplerden dolayı insanlar intihar ederken Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun pembe bir ekonomik tablo çizdiğine
ilişkin açıklaması
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, intihar
olayları ile ekonomi meselelerini ilişkilendirmenin sosyal anlamda
talihsiz bir durum olduğuna, ülkeyi nereden alıp nereye
getirdiklerinin mukayesesini yaptıklarına ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve intiharların ekonomik
sebeplere dayandırılmamasının vahim bir durum olduğuna
ilişkin açıklaması
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
yaptıkları başarıları dile getirdiklerine,
sorunları tespit ve teşhis edip, tedavi yollarını ortaya
koyduklarına ilişkin açıklaması
30.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Şanlıurfa ili
Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan
saldırısı sonucu şehit olan hemşehrisi Tankçı
Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin ile Tankçı Uzman Çavuş
Şevket Tekine, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı
Davuş Tepe üs bölgesi ile Pençe Harekâtı bölgesine
yıldırım düşmesi sonucu şehit olan 3 Mehmetçikimize
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
31.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Adana
Milletvekili İsmail Koncukun 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
11inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine, her türlü kamu memuriyetine
atanmalarda sözlü sınavın var olduğuna ve Anayasa'ya
aykırılığın söz konusu olmadığına
ilişkin açıklaması
32.- Adana
Milletvekili İsmail Koncukun, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve her alana sözlü sınav getirilerek tüm kurumlarda
subjektif değerlendirmeyi yöntem hâline getirdiklerine ilişkin
açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Musa
Piroğlunun 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin 16ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında
soyadını Altaylı olarak ifade ettiğine ilişkin
açıklaması
34.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, tutsak ve esir
kelimelerini kabul etmelerinin söz konusu olmadığına
ilişkin açıklaması
35.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve bu zamana kadar Meclis
tarafından Kürt raporu adı altında bir raporun
hazırlanmadığına ilişkin açıklaması
36.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
ayrıştırıcı bir dili kabul etmelerinin mümkün olmadığına,
Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin kırmızı çizgileri
olduğuna ve Türkiyenin Kürtlerle ilgili bir meselesi
olmadığına, Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın
Bulgaristana yönelik kardeş şehirler beyanına ilişkin
açıklaması
37.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, ayrıştırıcı değil
birleştirici bir dil kullandıklarına, Kürt sorunu olduğunun
kabul edilmesi hâlinde demokratik çözümün bulunması doğrultusunda
adım atılabileceğine ilişkin açıklaması
38.- Ankara
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin 144 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.-
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuzun, Şanlıurfa
ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı
sonucu şehit olan 2 askerimize Allahtan rahmet dilediğine ve millî
güvenliğimiz için Barış Pınarı Harekâtının
devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
42.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın 144 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Tank Palet Fabrikasıyla
ilgili konunun Türkiye gündemini bir süre daha meşgul edeceğine ve
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, ALTAY
tankının prototipi için OTOKARın görevlendirildiğine,
denetleme hakkı Millî Savunma Bakanlığında olmak
kaydıyla yeni bir şirketin kurulduğuna, tahsis işleminin
yapıldığına ve Cumhurbaşkanlığı
kararı olduğu için Resmî Gazetede
yayımlanmadığına ilişkin açıklaması
46.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, kamuoyunun yanıltılmayıp doğru bilgilerin
verilmesi gerektiğine, bağımsız ve tarafsız olan
yargının yürütmenin güdümünde olmadığına ve
olmayacağına ilişkin açıklaması
48.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
49.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, tank
yapımıyla ilgili firmaların tekliflerini verdiğine ve en
uygun fiyatı veren şirketle ilgili İhale Kanunu çerçevesinde
değerlendirmeler yapılarak Tank Palet Fabrikasıyla ilgili
konunun neticelendirildiğine ilişkin açıklaması
50.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Millî Savunma
Bakanının Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi görüşülürken Tank Palet Fabrikasıyla
ilgili sorulara verdiği cevaba ilişkin açıklaması
51.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Millî
Savunma Bakanının, Millî Savunma Bakanlığı
bürokrasisinin, Cumhurbaşkanının, AK PARTİ Genel
Başkan Yardımcıları ile AK PARTİ Grup Başkan
Vekillerinin Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konuda kamuoyunu bilgilendirici
açıklamaları defaatle yaptığına, yalan siyaseti
güdenler ile hakikati ortaya koyanların ayrımını milletin
sandıkta yapacağına ilişkin açıklaması
52.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Tank Palet Fabrikası
konusunda usulsüzlük olmadığına yönelik Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun Kuran-ı Kerime el
basmasını istediğine ilişkin açıklaması
55.- Antalya
Milletvekili Kemal Çelikin, Antalya Milletvekili Hasan
Subaşının 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
56.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun 144 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 24üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki ifadelerine katılmalarının mümkün
olmadığına ve Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun hangi
dostluk grubu üyesi olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
57.- Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun, Türkiye-Çin Parlamentolar Arası
Dostluk Grubu üyesi olduğuna ilişkin açıklaması
V.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 28 Kasım 2019
Perşembe günü yaptığı toplantıda, 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine karar verilen
29 Kasım 2019 Cuma, 30 Kasım 2019 Cumartesi ve 1 Aralık 2019
Pazar günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
VI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Antalya
Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)
28 Kasım 2019
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 24 Kasım
Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Asuman
Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Asuman
Erdoğanın, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Kıymetli
Başkanım, Gazi Meclisimiz ve saygıdeğer milletvekilleri;
hepimizin bildiği gibi, 24 Kasım Pazar günü Öğretmenler
Günüydü. Ben de bu günü anmak amacıyla söz almış
bulunmaktayım.
Öğretmenler Günün kutlu olsun öğretmenim.
Aziz milletimiz öğretmeninin kıymetini hep
bildi, biliyor. Çiçeği burnunda yeni atanmış bir köy
öğretmenine evini açtı, sofrasına buyur etti. Gözbebeği
çocuklarını ona emanet ederken Eti senin, kemiği benim. deme
kadirşinaslığını gösterdi. Kendi bağrından
çıkan, memleketin okumuş öğretmen olmuş insanına,
öğretmenine gönlünü açtı.
Dünyaca tanınmış
mimarlarımız, hekimlerimiz, mühendislerimiz,
iktisatçılarımız, siyasetçilerimiz, hepsi öğretmenlerimizin
eseri. Bizim kültürümüzde öğretmenlerimizin üzerimizdeki hakkı, anne
babalarımızınki seviyesindedir. Bizde, özellikle Anadolu
kültüründe el öpmek yaygındır. Çocuklara Annenin, babanın, bir
de öğretmenin elini öpeceksin. denir. Öğretmenlerimize her zaman
hürmet ediyoruz. Medeniyetimizin bize verdiği tavsiye Bana bir harf
öğretenin kırk yıl kölesi olurum. anlayışı
öğretmenlik mesleğinin en çarpıcı ifadesidir.
Öğretmenlerimiz bayrağımızın
dalgalandığı her yerde görev yapan birer kahramandır.
Sözlerime benim öğretmenliğe
başladığım ilk senelerde çok etkilendiğim 2
değerli ve güzel öğretmenimizi ve sevgili öğrenicilerini anarak
devam etmek istiyorum. Görevlerinin ilk senesinde atandıkları
Ağrının Doğubayazıt ilçesi Ortadirek köyünde sobadan
çıkan yangında öğrencilerini kurtarmak için kendilerini feda
eden Aysun ve Burçin öğretmenlerimizi ve Okan yavrumuzu 24 Kasım
Öğretmenler Günü vesilesiyle rahmetle anmak istiyorum. 24 Aralık 2003
tarihinde yanarak şehit olan güzel ve fedakâr öğretmenlerimizin
vefatının 16ncı yıl dönümleri bu yıl.
Meslektaşlarımın göstermiş olduğu bu fedakârlık,
öğretmenlik mesleğinin ne kadar kutsal, ne kadar yüce bir meslek
olduğunun en sembolik örneklerinden biridir. Şüphesiz ki Türkiyenin
birçok bölgesinde nice Aysun ve Burçin öğretmenler öğretmenlik
mesleğinin kutsallığını yerine getirmekte ve gelecek
nesiller böylesi değerli öğretmenlerin toprağında
yetişmektedir.
Evet, değerli milletvekilleri, öğretmenlik
mesleği öyle kıymetli ve önemli bir meslektir ki öğrenciler için
yeri gelir anne, yeri gelir baba ama en önemlisi öğretmen olursunuz ki
öğretmen olmaya öğrenciniz için ateşe karşı siper
olmak da dâhildir.
Konuşmamda, şehit edilen
meslektaşlarıma da değinmeden geçmek istemiyorum. PKK terör
örgütü tarafından 80li yıllardan bu yana şehit edilen,
zihinlerimizde içten gülüşleri, pırıl pırıl gözleriyle
son derece derin izler bırakan Şenay Aybüke Yalçını,
Necmettin Yılmazı ve tüm şehit öğretmenlerimizi rahmet ve
minnetle yâd ediyorum.
Öğretmenlerimize en kıymetli hazinemiz
olan geleceğimizi, geleceğimizin teminatı olan
çocuklarımızı emanet ediyoruz. Bundan daha büyük itibar, bundan
daha büyük bir şeref olabilir mi? Geleceğe dair ne plan
yapıyorsak hepsinin öznesi öğretmenlerimizdir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
eğitim ortamlarının kalitesinin artırılması
adına sıkça dile getirdiği gibi: Onurlu bir nesil
yetiştireceksek -aslan yattığı yerden belli olur-
çocuklarımızı en iyi imkânlara kavuşturmak boynumuzun
borcudur. Öğretmensiz geçen derslerden, 60-70 kişilik sınıf
mevcutlarına kadar birçok sorun varken önümüzde; spor salonları,
laboratuvarlar, kütüphaneler, pansiyonlar, yurtlarla eğitim alanında
âdeta bir devrim gerçekleştirildi.
Kıymetli vekillerim, kendi öğrencilik
hayatımdan biliyorum, devlet parasız yatılı okuduğum
hâlde kitaplarımız ücretliydi ve ancak 3-4 arkadaş birleşerek
bir kitap alabiliyor ve sırayla ders çalışabiliyorduk. Çok
şükür, artık, ders kitaplarını zengin fakir ayırt
etmeden öğrencilerimize ücretsiz olarak verdik, veriyoruz.
Ülkemizde örgün eğitim alan okulöncesi,
ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyonu aşkın
öğrencimiz var. Bizzat Emine Erdoğan Hanımefendinin
başlattığı kampanyaların desteğiyle, kız
öğrencilerimizin okullaşma oranları 2002 yılında yüzde
45,2yken; şu anda ilköğretim düzeyinde yüzde 92, ortaokulda yüzde
93, ortaöğretimde yüzde 83 ve yükseköğretimde de yüzde 46ya
ulaşmıştır.
Müfredattan sınav sistemimize kadar pek çok
farklı projeyi hayata geçirdik. Öğretmenlerimizin daha iyi
hazırlanması için video kütüphaneleri oluşturuyoruz. Çok
yakın zamanda -Millî Eğitim Bakanımız Sayın Ziya
Selçukun da müjdesini verdiği gibi- Türkiye'nin 957 ilçesinde
öğretmen destek noktaları açacağız. Öğretmenlerimiz,
öğretirken öğrenmeye devam edecek. Eğitimle ilgili yeni
projelerimizle eksiklerimizi tamamlayarak inşallah ülkemiz için çok daha
farklı bir noktaya ilerleyeceğiz. 2023 eğitim vizyonuyla,
eğitimimizde hedeflediğimiz seviyeye çıkacağımıza
inanıyorum.
Bizim gözümüzde eğitim öğretim meselesi,
özünde bir insan meseledir ve onu biçimlendiren öğretmenlerimizdir. Ben de
bir öğretmenim, sınıf atmosferini yıllarca teneffüs
etmiş biriyim. İnanıyorum ki büyük ve güçlü bir ülke olma
yolunda en büyük pay siz kıymetli meslektaşlarıma düşüyor.
Meslektaşlarımın Öğretmenler
Gününü tekrar kutluyor ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
organik tarımın desteklenmesi konusunda söz isteyen Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzele aittir.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, iyi tarımın ve organik tarımın
desteklenmesi gerektiğine ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; iyi tarım ve organik tarım
kapsamında 2007den beri çiftçilerimize destek verilmektedir. Toprak
tahlili, kayıt ve dosya parası ve sertifikasyon işlemleri için
her yıl çiftçilerimiz yaklaşık 400-500 lira para ödemektedir. Bu
sene de 150 bin çiftçimiz başvurdu, bir de ne görelim, tam 9 kasım
2019da yayınlanan bir tebliğle bu 150 bin çiftçiden 110 binini devre
dışı bıraktınız yani 2016, 2017 ve 2018de
destekleme alan üreticilerin 2019da alamayacağına dair bir ibare
getirdiniz. Bu şekilde, parasını yatıran bir sürü çiftçiyi
mağdur ettiniz.
Bakın, devlet dolandırmaz, devlet sözünün
arkasında durur. Zaten 50 lira, 40 liraya inmiştiniz, en son bu sene
de 20 liraya kadar indiniz. 2007den itibaren çiftçiye toplam borcunuz 135
milyar lira, çiftçi başına 67.500 lira borcunuz zaten var. Zaten
sabıkalısınız, en azından bu sene kayıtlarını
yaptırıp ücretlerini yatıran çiftçinin desteklenmesini
sağlayın ve bu ayıbı kapatın.
Zaten uyguladığınız
politikalarla yerli tarımı bitirdiniz. 1920lerde bu ülke
buğday, tütün, zeytin satıp fabrikalar kurdu; bugünlerde o
fabrikaları satıp buğday, nohut ve patates alıyorsunuz.
Millî ürünümüz fındıkta durum belli; yüzde
70ini ürettiğimiz, dünyada tekel olduğumuz
fındığı bir İtalyan firması Ferreroya teslim
ettiniz. Ta Oltan Gıdayı satıp ihracat yetkisini ona
verdiğinizde sarı öküzü kaybetmiştiniz zaten.
Bu Ferrero başka neler yapıyor biliyor
musunuz? Sezon öncesi rekolte oyunları yapıyor. El altından
düşük fiyatla piyasaya, yandaşlarına fındık veriyor,
bu şekilde piyasa fiyatıyla oynuyor. Geçen yıl bütün
stokları erimiş Avrupa'dan fındık talebi beklerken tam
sezon başında 300 bin ton fındığı Avrupa'ya
vererek piyasada bize gelecek talebin önünü kesti. 11 milimin üzerindeki
fındıkları kullanıyor, kalanı da, 11 milimin
altındaki fındıkları da diğer sanayiciye veriyor.
Bizim yerli sanayicimiz de bu fındığı istiyor. Ne
yapıyor biliyor musunuz? Bizim yerli sanayiciye vermiyor, Avrupa'daki
sanayiciye veriyor çünkü yerli sanayiyi bitirmek istiyor. Bu TMO da
aldığı bütün fındığı bu Ferrero ve
yandaşlarına veriyor. Bizim yerli üretici, yerli sanayici TMOdan fındık
istediği zaman depolar kapatılmış. Aynen pavyon
kapatılır gibi TMOda depo kapatılıyor sevgili
arkadaşlar.
Bu sene 80 bin ton TMO fındık aldı.
Ferrero, o fındığı kendi fındığı gibi
görüyor. Hâl böyleyken geçtiğimiz günlerde İtalyan firmasından
yetkili, Cumhurbaşkanlığının ilgili birimine gidip bir
talepte bulunuyor. Cumhurbaşkanlığının ilgili
birimindeki yetkili de -ismi bende var- Orduya gidiyor, Orduda bu firma
adına 60 dönüm arazi arıyor. Ne için biliyor musunuz? Bu Ferrero,
ihracatçı birliklerinde var, çikolata sanayisinde var, tarlada var -biraz
sonra söyleyeceğim- şimdi de kırma işine giriyor; natürel
fındık işine, vagonculuğa, tüccarlığa soyunuyor.
Değerli arkadaşlarım, Orduda 7.500
işçi çalışıyor bu kırma sanayisinde az sayıdaki
fabrikada -ihracatçı fabrikalar bunlar- 3 bin kişi de manavlarda
deyin, 10 binin üzerinde -sadece Orduda- insan işsiz kalacak. Bakın,
eğer bu Ferrero bu işe de Karadenizde girerse Karadenizde
artık ot bitmez. İhracat biter, manavlar biter.
Yabancı yatırım bir ülkeye ancak
orada o sektörde eksiklik varsa girmelidir ama yabancı yatırım
gelip o ülkedeki yerli sanayiyi bitirmek için girmemelidir. Tütün böyle oldu.
Bakın, şeker böyle oldu. Fındık da böyle olmasın çünkü
fındık millî bir davadır. Bakın, Ferrero, tarlada 40 bin
üreticiyle anlaşma yaptı. Eğer bu üretici sayısını
120 bine çıkarırsa zaten kimseye ihtiyacı kalmayacak, sizlere de
ihtiyacı kalmayacak.
Ve fındığı başka yerde
yetiştirmek adına Ferrero, bakın, Gürcistanda fındık
dikti, Balkanlarda dikti, Şilide dikti, Arjantinde dikti, olmadı,
şimdi de fındığın ana vatanı
toprağımıza göz dikti.
Sevgili arkadaşlarım, şu anda
ülkemizin 70 bin hektarı yani diğer bir deyişle 700 milyon
metrekare vatan toprağı işgal altındadır. Çiftçiden
sanayicisine Demoklesin kılıcı gibi durmaktadır. Ferrero
piyasayı tehdit etmektedir, piyasayı terbiye etmeye
kalkmaktadır. Ferrero kendini terbiye etsin, piyasa kendi düzenini bulur.
Bütün bunlar olurken Rekabet Kurulu ne iş
yapıyor? Rekabet Kuruluna daha önce defalarca başvurduk fakat bir ses
çıkmadı. Yapılması gereken şudur: Derhâl, enerji
piyasasındaki EPDK gibi, bankadaki BDDK gibi, FPDK, fındık
piyasası denetleme kurulu acilen kurulmalıdır. Bu, piyasadaki
Ferrero terörüne son verilmelidir. Devlet kurumları ve devlet
kurumlarının görevlileri de bu yabancı firmaya
ayakçılık yapmaktan vazgeçmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
tarımsal kooperatifler hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili
Ayhan Erele aittir.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
tarım kooperatiflerinin yaşadığı sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; tarım kooperatiflerinin
yaşadığı sorunlar hakkında söz almış
bulunmaktayım. Partim İYİ PARTİ adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Aksaray Tarım
Kooperatifleri ve Hayvancılık Kooperatifleri yöneticileriyle
yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda yem
fiyatlarının artması, süt fiyatlarının düşmesi,
süt alan büyük firmaların ödeme güçlüğüne düşmesi ve
ortaklarının kooperatiflere borçlarını ödeyememesi
dolayısıyla bu durumlardan dolayı kooperatiflerimiz mali
sıkıntılar içerisine düşmüştür.
Kooperatiflerin geçmişten gelen mali
borçlarının defterdarlık tarafından yakın takibe
alındığı ve hesaplarına bloke konulma
aşamasında olduğu, kooperatif yönetim kurulu yetkililerinin de
şahsi mal varlıklarına haciz konulacağı
belirtilmiştir. Ödeme konusunda kolaylık sağlanmadan, süre
verilmeden bu tür işlemlerin yapılması kooperatifleri ve ortaklarını
sıkıntıya düşürecek, faaliyet gösteremeyip kapanmasına,
kooperatiflerde çalışan personelin işsiz kalmasına,
kayıt dışı işlemlerin artmasına sebep
olacaktır.
Kooperatiflerden fayda sağlayan binlerce
ortağın sütlerini satacak kurum bulamayacağı, yem alacak
firma bulamayacağı, mağdur olacakları ve bu sebebe bağlı
olarak hayvanların satılacağı veya kesimin
artacağı bir gerçektir.
Birliklerin 2017 yılında Ziraat
Bankasıyla yapılan ithal simental gebe düve projesinden kooperatif
ortaklarına alınan kredili 7.500 adet gebe düvenin
borçlarının da ödenmesinde sıkıntılar olacak,
kooperatif ile Ziraat Bankası arasındaki sıkıntı da
had safhaya çıkacaktır. Bu sıkıntılar sadece
kooperatiflere değil, bölgemize, ülkemiz ekonomisine,
hayvancılık ve tarım sektörüne büyük bir darbe vuracaktır.
Sayın milletvekilleri; çiftçi, köylü
perişan, tarım kredi kooperatiflerinden ve bankalardan
almış olduğu kredi borçlarını maalesef ödeyemiyor.
Bulunduğumuz bu günler, bu borçların ödemesinin yapılması
gereken günler. Zaten yeterli derecede gelir elde edemeyen çiftçilerimiz
borcunu ödeyemez hâle gelmiştir. Bu nedenle, tarlasını satmak
istiyor ama maalesef tarlasının üstünde ipotek var, traktörünü satmak
istiyor traktörü rehinli; varsa evindeki, ahırındaki
hayvanlarını satmak zorunda kalarak borcunu ödemeye
çalışıyor. Milletin efendisi olduğuna
inandığımız köylülerimiz, çiftçilerimiz,
borçlarının faizsiz iki yıl ertelenmesini, erteleme sonunda da
beş yıllık bir ödeme planının
yapılmasını, bu uygulamanın da acilen yürürlüğe
girmesini ilgili ve yetkililerden talep etmektedirler.
Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendinin dediği gibi: Tarımda kendi kendine
yetebilen Türkiyede, patates, soğan, buğday, et, fasulye, nohut,
hatta saman ithal edilerek çiftçilerimizin beli bükülmüştür. AK PARTİ
iktidara geldiğinde 1 lira 10 kuruş olan mazot, günümüzde 6 lira 60
kuruş olmuştur, 1 ton yem 784 lirayken 5 kat artarak 4 bin lira
olmuştur. Avrupanın en gelişmiş tarım alanına
sahip Türkiye, tarımda ithalata muhtaç hâle gelmiştir. Son on yıldır
artık bizim soframız değil, bir misafir gibi oturup Amerikan
pirincinden yapılmış pilava kaşık sallıyoruz, Rus
buğdayından pişirilmiş ekmeği Sırp koyunundan
yapılmış kavurmanın suyuna bandırıp
karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Son on
yılda çiftçimiz yüzde 38 azaldı. 400 binden fazla insanımız
toprak işlemeyi bıraktı. 2002den bu yana tarım
alanlarımızın yüzde 12sini yitirdik yani tarımsal üretimde
dünyanın 2nci büyük ülkesi olan Hollanda kadar tarım
alanımızı maalesef kaybettik.
Dünya tarım gerçeğinin farkında.
Bizim Tarım Bakanı da ithal patatesin önünü açmakla meşgul.
Çiftçimizin ürünü depolarda çürürken elin çiftçisi bayram ediyor.
2002 yılında tarım kesiminin toplam
borcu 2 milyar 600 milyon lirayken bugün 45 kat artarak 119 milyar lira
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şeker fabrikaları ve ÇAYKUR iki yıl
önce Varlık Fonuna devredildi, devredildiğinden bugüne zarar
açıklıyor.
1 milyon aile çiftçiliği bıraktı.
Anasını alıp gitmesi istenen çiftçilerin ülkesinde tarım
ölüyor. Tarımla birlikte medeniyetimiz ölüyor, Anadolu ölüyor,
insanlık ölüyor.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Çelebinin, gelir uzmanı, devlet gelir uzmanı ve mali hizmetler uzman
yardımcılıkları ile vergi müfettiş
yardımcılığı için sınav ilanı verilip
verilmeyeceğini Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanına soruyorum:
Bakanlık bünyesinde çeşitli unvanlarda alımı yapılan
gelir uzman yardımcılığı, devlet gelir uzman
yardımcılığı, mali hizmetler uzman
yardımcılığı, vergi müfettiş
yardımcılığı ve diğer alımlar için yakın
zamanda sınav ilanı verilecek midir? Adaylar 2018-2019
yıllarında KPSSye girmiş ve yüksek puanlar
almıştır. Bu puanları hâlâ hiçbir kurum sınavında
kullanamamış ve mağdur olmuşlardır. Adaylar on sekiz
aydır gelir uzman yardımcılığı, iki
yıldır vergi müfettiş yardımcılığı,
dört yıldır mali hizmetler uzman
yardımcılığı sınavlarını beklemektedir.
Bu sınavların planlaması ne aşamadadır? 2019
yılı bitmeden bu unvanlardan herhangi biri için sınav ilanı
verilecek midir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
tasarruf yapılamayan ve faturası vatandaşa kesilen yaz saati
uygulamasında neden ısrar edildiğini, sorunun çözümü için
verilen kanun teklifinin neden Komisyonda bekletildiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, yaz
saati uygulamasına toplumumuzun her kesimi büyük bir tepki göstermektedir.
Uygulamadan eğitim öğretim çağındaki öğrencilerimiz ve
çalışma hayatında olan vatandaşlarımız olumsuz
etkilenmektedir. Yaz saati uygulaması insanlarımızda can
güvenliği, psikolojik, sosyal ve kültürel sağlık sorunları
yarattığı gibi, çocukların bedensel gelişimini de
olumsuz etkilemektedir. Yaz saati için vaktiyle yetkililer, Avrupa ülkelerinin
de bu uygulamaya geçeceğini ve elektrikte tasarrufa gidildiğini
söylemişlerdi fakat böyle bir gelişme olmadı. Sadece, ülkemizi
Avrupa ülkelerinden uzaklaştırıp Orta Doğu ülkeleriyle
aynı zaman dilimine getirdi.
Uygulamayla tasarruf olmadığı, daha
çok tüketimin yapıldığı, faturanın ise
vatandaşımıza kesildiği, tek kazançlı çıkan
kesimin de elektrik üretim ve dağıtım şirketleri
olduğu tespitlerine rağmen uygulamada neden ısrar edilmektedir?
Sorunun çözümü için verdiğimiz kanun teklifi işleme alınmadan
Komisyonda neden bekletilmektedir? Yaz saati uygulamasının
insanlarımıza, üreticilerimize, tüketiciye
sağladığı kazanç ne olmuştur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
3.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde geleceğin güçlü Türkiyesinin inşa edildiğine
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Cumhurbaşkanımız, liderimiz Sayın
Recep Tayyip Erdoğanla geleceğin güçlü Türkiyesini hep birlikte
inşa ediyoruz. Bölgemizde üstlendiğimiz tarihî ve insani
sorumluluğumuzdan dolayı Türkiye'nin çok güçlü olması
lazım. İşte bu yüzden millî ve yerli kavramının
üzerinde çok duruyoruz; yerli ve millî teknolojimizi üretiyor, her geçen gün
bir yenisini ekliyoruz. Özellikle savunma sanayisinde yüzde 70 yerli üretim
oranına ulaştık; hedefimiz yüzde 90a çıkarmaktır.
Ülkemizin 2023 hedeflerini gerçekleştirme adına, gece gündüz demeden
çalışmaya, üretmeye, milletimizin yüzünü güldürmeye devam
edeceğiz.
Büyük ve güçlü Türkiye'yi 2023 hedeflerine
ulaştırmanın her birimizin vazgeçilmez görevi olduğuna
inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut
Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit
düşen askerlerimiz ile Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı
Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu
şehit düşen askerlerimize Allahtan rahmet dilediğine, savunma
sanayisinde büyük atılımlar gerçekleştirildiğine
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sözlerimin başında, Şanlıurfa
Akçakale Tekçe Hudut Karakolunda teröristlerce yapılan havan
saldırısı sonucu ve Hakkâri Merkez Davuş Tepe üs bölgesine
yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen kahraman
askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize
başsağlığı diliyorum.
Savunma sanayisi sektöründe son yıllarda
ülkemiz çok büyük atılımlar gerçekleştiriyor. Küresel ölçekte
rekabetin her alanda giderek arttığı, ekonomik
savaşların verildiği ve bu küresel rekabette dışa
bağımlılığın büyük handikaplar oluşturduğu
günümüzde, Türkiye olarak yerli ve millî savunma sanayisi projelerimize daha da
yoğunlaşmış durumdayız. Yapmış
olduğumuz atılımlar ise meyvelerini çoktan vermeye
başladı. ALTAY, ANKA, ATAK, BAYRAKTAR, HÜRKUŞ, MİLGEM gibi
isimlerle başlattığımız projelerimize devam ediyoruz.
Dünyada sadece 9 ülkenin ürettiği havadan havaya atılabilen özelliğe
sahip Bozdoğan füzesi, test atışlarının da
tamamlanmasının ardından, Allahın izniyle Türk
Silahlı Kuvvetlerinin envanterine girecek.
Tüm bu çalışmaların milletimize,
devletimize, ordumuza hayırlar getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
5.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Tut ilçesi, Yaylakonak beldesi ile çok sayıda yerleşim
birimini Adıyaman merkeze bağlayan Kırkgöz Köprüsünün trafik
yoğunluğunu karşılayamadığına ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tut ilçemiz ve Yaylakonak beldemiz ile
Kaşlıca, Akçatepe, Yalankoz, Tepecik, Dandırmaz, Atatürk,
Durukaynak, Çınarik, Dardağan, Kuşakkaya, Karaağaç,
Çamyurdu, Uzunköy, Tekpınar, Çokpınar, Ulubaba, Güneşli
köylerimiz başta olmak üzere çok sayıda yerleşim birimini
Adıyaman merkeze bağlayan grup yolu üzerinde bulunan Kırkgöz
Köprüsü trafik yoğunluğunu karşılayamamaktadır. Eski
ve dar olan bu köprü trafik güvenliği için tehlike
oluşturmaktadır. İsimlerini saydığım
yerleşim birimlerinde oturan halkımız adına buradan
Adıyaman Valiliğine çağrıda bulunuyorum: İl Genel
Meclisimiz tarafından onaylanan 2020 bütçesiyle, öncelikli olarak bu köprüyü
yapın, vatandaşımızı bu sıkıntıdan
kurtarın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Mersin ilinin coğrafi konumu ve tarihî
geçmişinin ortaya çıkardığı zengin kültür birikimiyle
önemli bir turizm merkezi olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Akdenizin incisi Mersin coğrafi konumu ve
tarihî geçmişinin ortaya çıkardığı zengin kültür
birikimiyle önemli bir turizm merkezidir; deniz, kum ve güneş turizminin
yanında inanç ve kültür turizmi açısından da çok zengin bir
potansiyele sahiptir. Tarsusta bulunan Eshab-ı Kehf Mağarası,
Makamı Şerif Camisi, Ulucami, Gülnarda bulunan Zeyne Türbesi ile Mut
Alahan Manastırı önemli dinî ziyaret merkezleridir. Türkiyenin en
uzun sahillerinden birine sahip olan Mersin -Tarsustan Anamura kadar- antik
kentleri, tarihî ve doğal değerleri, ören yerleriyle ziyaretçilerine
birçok alternatif sunmaktadır.
Anlatmakla bitiremeyeceğimiz güzellikleri
görmek ve bir gastronomi şehri Mersine ait lezzetleri tatmak için herkesi
Mersine davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
7.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Kenan Evren isminin her yerden silinmesi
kararının yeterli olmadığına, darbe zihniyetinin ve
hukukunun ne zaman ortadan kaldırılacağını Hükûmetten
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, darbeci Kenan Evrenin ismi her yerden silinecek, bu yönde bir
karar alındı ve bu oldukça memnuniyet verici. Peki,
uygulamaları, çıkardığı kanunlar; bunlara ne olacak?
Tek problem ismi midir? Darbecinin ismi silinecek de darbe hukuku sürecek mi?
Halkın iradesini yok saymak darbe hukuku değil midir?
Kenan Evren darbe anayasasına koyduğu
zorunlu din dersleri nedeniyle Fetullah Gülen tarafından cennetlik ilan
edilmişti. Kazanılan davalara rağmen -AKP zamanında-
bırakın zorunlu dersleri kaldırmayı, tam tersine, tüm
eğitim sistemi din dersine dönüştürüldü. İsminin
kaldırılması yeterli değildir, darbe hukukunun ve darbe
zihniyetinin ortadan kaldırılması gerekiyor,
uygulamalarının ortadan kaldırılması gerekiyor. Ben
buradan Hükûmete soruyorum: Darbe zihniyeti ve hukuku ne zaman ortadan
kaldırılacak?
BAŞKAN Sayın Kılavuz
8.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, bin yıllık kardeşlik, millî birlik ve
beraberlik şuuruyla Türk milletinin Türk vatanı üzerinde oynanan
oyunların bilincinde olduğuna ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türk milleti, bin yıllık
kardeşliğinin, millî birlik ve beraberliğin şuurunda, Türk
vatanı üzerinde oynanan oyunların bilincindedir. Alevilere yönelik
provokasyon yaratmaya çalışan hainler iyi bilmelidir ki hamuru
binlerce yıl önce karılmış yüce Türk milleti bölünme kabul
etmez bir bütündür. Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yeseviden Hacı
Bektaş-ı Veliye uzanan anlayışın, Türkistandan
Anadoluya aktarılan insan odaklı medeniyet davasının
temsilcisi olan milletimiz, Alevi kardeşlerimizin evlerine işaret
koyarak onları hedef gösteren rezil senaryolara fırsat vermeyecektir.
Milletimizin ayrılmaz bir parçası olan canlarımızın
sonsuza kadar yanındayız. Ne güzel söylemiş Hacı
Bektaş-ı Veli: Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız/ Her
nefeste aşk ile Yaradanı anarız/ Erenler meydanına vahdet
ile gir de gör/ Kırk budaklı şamdanda kırkımız
bir yanarız.
BAŞKAN Sayın Özer
9.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
2 Aralık itibarıyla asgari ücret görüşmelerinin
başlayacağına ve bir asgari ücretlinin karnını
doyurabilmesi, faturalarını ödeyebilmesi, çocuğunun eğitim
ve sağlık masraflarını karşılayabilmesi için en
az 5 bin lira alması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2 Aralıkta asgari ücret görüşmeleri
başlıyor. Bugün TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün
Atalay konuya dair bir açıklama yaptı, Yaşam maliyeti 2.578
lira. Asgari ücret teklifimiz yaşam maliyetinin altında olmayacak.
dedi. Asgari ücret işçiye insan hüviyeti sebebiyle sosyal bakımdan
uygun bir yaşama seviyesini sağlamaya yönelik bir ücrettir. O hâlde
bir asgari ücretlinin 2020 yılında en az 2.578 lira alması
yeterli olmaz. Bakınız, TÜRK-İŞin
açıkladığı kasım ayı açlık
sınırı yani sadece aylık gıda harcaması 2.103
lira. Demek ki bir asgari ücretli bugün en az 5 bin lira almalı ki asgari
düzeyde karnını doyurabilsin, faturalarını ödeyebilsin,
çocuğunun eğitim ve sağlık masraflarını
karşılayabilsin. Masaya oturacaklara hatırlatırız.
BAŞKAN Sayın Kasap
10.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, sağlıkta çağ atladığımız
iddia edilen dönemde Kütahya ilinde nefrolog olmadığı için
diyaliz hastalarının yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bir hasta mektubunu okumak istiyorum: Sayın
Milletvekilim, Kütahyada nefrolog 15 Ekim 2019 tarihinde
ayrılmıştır. Özel diyaliz merkezinde 200 diyaliz
hastası, devlet hastanesinde 85, toplamda 63 periton diyaliziyle beraber
350 hasta mağdur durumdadır. İlde nefrolog yoktur şu anda.
İki gün merkezde, iki gün ilçelere gitmekteyken tek doktor yetmiyordu,
şu anda o doktor da ayrıldı. Yıl başına kadar
kasım ve aralıkta Balıkesirden ayın sadece 19 ve 20sinde,
iki gün gelen bir nefrolog tarafından hastalara bakılıyor,
hastaların ilaçları yazılamıyor. İlde nefrolog
olmadığı için diyaliz hastaları civar illere gidip
dört-beş gün sonra ilaçlarını temin edebiliyorlar ve tahlilleri
yapılamıyor, hastalar mağdur durumda.
Burası bir eğitim araştırma
hastanesi; hani şu meşhur, ameliyat sütürleri de bulunamayan bir
hastane ve sağlıkta çağ atladığımızı
iddia eden bir dönemdeyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Türkiyenin NATO toplantısında PYD ve YPGnin terör
örgütü olarak tanımlanması isteğinin ABD tarafından veto
edilmesini kınadığına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, NATO toplantısında ülkemizin, güney
sınırlarımızın güvenliği için PYD ve YPGnin
terör örgütü olarak tanımlanması isteğini ABDnin veto etmesini
kınıyorum. Amerika Birleşik Devletleri, yine terör örgütlerinin
hamiliğine soyunmuş ve ikircikli davranmıştır. Bu
durum, NATOnun anlayışına da çelişkilidir. Bizim
güvenliğimizi dikkate almayan yaklaşımın,
ortaklığın da sorgulanması gerekir. Türkiye bu konuda
haklıdır. Ülkemizin NATO toplantısındaki tutumunu ve genel
olarak dış politikada ve güvenlikle ilgili politikalardaki tutumunu
destekliyoruz. PYD-YPG/PKK terör örgütüdür ve ülkemizin güvenliğini tehdit
etmektedir, NATO gereğini yapmalıdır.
Saygılarımla, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan
12.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, yirmi ayda elektriğe yapılan zammın rekor seviyeye
ulaştığına ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AK PARTİ iktidarının
yaptığı son zamla birlikte yirmi ayda elektriğe
yapılan zam yüzde 61le rekor seviyeye ulaştı. Yirmi ay önce 100
lira elektrik faturası ödeyen vatandaşımız bugün aynı
kullanım bedeline 170 lira ödüyor. Bu süre boyunca Türk
lirasının artan enflasyon oranı karşısında ne
kadar değer kaybettiği ortada. Asgari ücretle çalışan,
toplam geliri kira ve fatura ödemelerine dahi yetmeyen emekçilere Kredi çek.
önerisinde bulunan sorumluların da soruna ne kadar eğildiklerini
vatandaşlarımızın takdirine bırakıyorum.
Özetle, iktidar ve yandaşları
ihtişamdan tasarrufu itibar kaybı sanıyorken ihtişamın
maliyetini yine borç batağındaki vatandaşa yükledi.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Akay
13.- Şanlıurfa Milletvekili Ahmet
Akayın, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna
yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimize
Allahtan rahmet dilediğine ve bir damla petrolü bir damla kandan daha
kıymetli gören emperyalist güçlerin emellerine ulaşamayacağına
ilişkin açıklaması
AHMET AKAY (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış Pınarı
Harekâtında teröristlerden arındırılan Suriyenin Tel
Abyad kentinin Ayn İsa bölgesinden dün gece saatlerinde PKK/YPGli
teröristlerce memleketim Akçakaledeki Tekçe Hudut Karakoluna havan mermisiyle
saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırıda 4 askerimiz ve 1
hekim arkadaşımız yaralanmış, 2 askerimiz şehit
olmuştur. Bu hain saldırıları şiddetle
kınıyor, şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
sabırlar, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Emperyalist uşağı PKK/PYD terör
örgütünün Tel Abyad ve Resulaynda düzenlediği bombalı araç
saldırıları masum sivilleri hedef almaktadır.
Savunmasız masum sivilleri ve çocukları hedef almak bir insanlık
suçudur. Bu saldırılar Türkiyede bulunan Suriyeli kardeşlerimizin
evlerine, vatanlarına dönüşlerini engellemeyi amaçlamaktadır.
Bir damla petrolü bir damla kandan daha kıymetli gören emperyalist güçler
emellerine asla ulaşamayacaktır.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özen
14.- Bursa Milletvekili Refik Özenin, 26
Kasım 2019 tarihinde Arnavutlukun Dıraç kentinde meydana gelen
deprem nedeniyle yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Sağlık Bakanlığımız, AFAD Başkanlığımız
ve Türk Kızılayının afetzedelerin ihtiyaç duyabileceği
insani yardım malzemelerinin temin ve tespitine yönelik
çalışmalarını sürdürdüğüne ilişkin
açıklaması
REFİK ÖZEN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
26 Kasım 2019 tarihinde saat 05.54te
Arnavutlukun Dıraç şehrinde 6,2 büyüklüğünde meydana gelen depremde
yaşamlarını yitiren kardeşlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Yaklaşık 40 kişinin
yaşamını yitirdiği ve 650 kişinin
yaralandığı ve hâlihazırda arama kurtarma
çalışmalarının devam ettiği depreme yönelik, dost ve
kardeş Arnavut halkına Türkiye olarak Sağlık
Bakanlığımız, AFAD Başkanlığımız
ve Türk Kızılayımız gerekli insani yardım
müdahalesinde bulunmuş, bölgede ihtiyaç duyulabilecek insani yardım
malzemelerinin temin ve tespitine yönelik çalışmalarını
hâlihazırda devam ettirmektedir.
Bu vesileyle, dün olduğu gibi bugün de Türkiye
olarak dost ve müttefik Arnavut kardeşlerimizin her zaman yanında
olduk ve olmaya da devam edeceğiz diyor, hayatlarını kaybeden
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil
şifalar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tunç
15.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs
bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan
hemşehrisi Uzman Çavuş Furkan Yılmaz ile Uzman Çavuş
Bünyamin Duymaza, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi sınır
karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan
Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş
Davut Armağan Keskine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı
Davuş Tepe üs bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu
Jandarma Uzman Çavuşlar Furkan Yılmaz ve Bünyamin Duymaz şehit
düşmüşlerdir. Furkan Yılmaz, benim memleketim Bartın
merkez, Büyükkızılkum köyündendir.
Furkan Yılmaza ve silah arkadaşı
Bünyamin Duymaza Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Yine, bugün Akçakale Tekçe Hudut Karakoluna
yapılan saldırıyı kınıyor, saldırıda
şehit düşen Uzman Çavuşlar Şevket Tekin ve Davut
Armağan Keskine Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Başer
16.- Yozgat Milletvekili Yusuf
Başerin, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş
Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan
hemşehrisi Uzman Çavuş Bünyamin Duymaza Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hakkâri il merkezine bağlı Davuş
Tepe üs bölgesinde gece saatlerinde yıldırım düşmesi sonucu
Yozgat ili Kadışehri ilçesi Yelten köyü nüfusuna kayıtlı
Jandarma Astsubay Çavuş Bünyamin Duymaz şehit düşmüştür.
Şehidimiz Bünyamin Duymaza Allahtan rahmet diliyorum, mekânı cennet
olsun. Başta şehidimizin eşi olmak üzere de ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
BAŞKAN Biz de bütün şehitlerimize
Rabbimden rahmet diliyor ve şükranla anıyoruz.
Şimdi sayın grup başkan vekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım. Mümkün olduğunca, çok
fazla uzun tutmadan, kısa kısa rica edeceğim.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
17.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı
Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu
şehit olan askerlerimiz ile Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe
Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit
olan Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman
Çavuş Davut Armağan Keskine Allahtan rahmet dilediğine,
İzmir ili Gaziemir ilçesinde cereyan eden olayın münferit bir
hezeyandan ileri gitmeyeceği kanaatini taşıdığına
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Hakkâri merkez ilçe Davuş Tepe üs
bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen 2
jandarma personelimize Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum.
Dün gece PKK/YPG terör örgütü tarafından,
Şanlıurfanın Akçakale ilçesinde bulunan Tekçe Hudut Karakoluna
bilindiği gibi havan topuyla saldırı düzenlenmiştir.
Saldırıda Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ve Tankçı
Uzman Çavuş Davut Armağan şehadete
kavuşmuşlardır, 2 askerimiz ve 1 doktorumuz da
yaralıdır. Şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet, ailelerine
sabır ve milletimize başsağlığı diliyorum,
yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.
Bilindiği gibi, medyaya yansıyan
haberlerde, İzmirde, hiç hoş karşılanması mümkün olmayan
birtakım olaylar cereyan etmiştir. Bu tür olaylar İzmirde
olmaz. İzmir bizim seçim çevremiz ve dolayısıyla bu konudaki
duyarlılığına bizzat şahit olanlardanım. Bu olup
bitenlerin organize bir hareket olmaktan öte münferit bir hezeyandan ileri
gitmeyeceği kanaatini taşıyorum. Siyasi partilerimizin, sivil
toplum kuruluşlarının ve medya unsurlarının da
sorumlulukla hareket etmesi gerektiğine vurgu yapmakta yarar görüyorum.
Genel Kurulu çok fazla meşgul etmek niyetinde
değilim, önümüzde yoğun bir gündem var, o sebeple sözlerimi
uzatmıyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Dervişoğlu, hassasiyetiniz için özellikle.
Sayın Bülbül, buyurun.
18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna
yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimiz
ile Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs
bölgesine ve Pençe Hakekâtı bölgesine yıldırım düşmesi
sonucu şehit olan 3 askerimize Allahtan rahmet dilediğine, 28
Kasım Arnavutlukun Bayrak ve Bağımsızlık Gününe,
İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin yaşadığı
evin duvarına çarpı işareti konularak hakaret içerikli yazı
yazılmasını nefretle kınadıklarına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış Pınarı Harekâtı kapsamında
27 Kasım 2019 tarihinde Şanlıurfanın Akçakale ilçesinde
bulunan hudut karakoluna yapılan saldırı sonucu 2 askerimiz
şehit olmuştur. Yine, Hakkâri merkez ilçe Davuş Tepe bölgesine
ve Pençe Harekâtı bölgesine yıldırım düşmesi sonucu 3
askerimiz şehit olmuştur. Şehit olan askerlerimize yüce
Allahtan rahmet, başta kederli aileleri olmak üzere aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, bugün Arnavutlukun Bayrak
ve Bağımsızlık Günüdür. Yakın zamanda büyük bir
deprem felaketi başından geçmiş olan ve ölü, yaralı
kayıpları olan kardeş Arnavutluk halkının yanında
olduğumuzu, hükûmetiyle, halkıyla, Arnavutlukla tam bir
dayanışma içerisinde olduğumuzu buradan bildiriyor, 28
Kasım Arnavutluk Bayrak ve Bağımsızlık Gününün kutlu
olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, burada daha önce, bizden
önce yapılan konuşmalarda da değinildi. İzmirin Gaziemir
ilçesinde Alevi vatandaşlarımızın
yaşadığı bir evin kapısına çarpı işareti
konularak üzerine birtakım hakaret içeren yazıların
yazıldığı görülmektedir. Geçmiş dönemlerde de
benzerlerine rastlamış olduğumuz bu tarz haince
provokasyonların kabul edilmesi mümkün değildir. En şiddetli bir
şekilde, en kuvvetli şekilde bu faaliyeti nefretle kınadığımızı
ifade etmek istiyoruz. Türk milletinin, memleketimizin birliği ve
bütünlüğüne inşallah hiçbir güç halel getiremeyecektir diyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Kurtulan
19.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, 28 Kasım Tahir Elçinin öldürülmesinin 4üncü yıl
dönümü vesilesiyle Tahir Elçinin failini koruyan,
yargılanmasını engelleyenler ile delillerin yasaklı alan
içerisinde yok olmasını bekleyen, olay yeri incelemesi için gelenleri
ateş altına alanların aynı zihniyet olduğuna ve
gerçeklerin bir gün gün yüzüne çıkacağına, İzmir ili
Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin evinin duvarına Defol Alevi
yazılarak çarpı işareti konulması olayının
katliamla sonuçlanan vakalara dönüşmemesi için gerekli tedbirlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tahir Elçi, dört yıl önce bugün, Dört
Ayaklı Minarenin dibinde öldürüldü.
Tahir Elçi, ömrünü cezasızlıkla, faili
meçhullerle mücadeleye adamış, dilinden barışı
düşürmeyen bir hukuk insanıydı. Adaleti ve barışı
savunduğu için günlerce hedef gösterildi, tıpkı Hrant Dinkte
olduğu gibi, âdeta barış istediği için
cezalandırıldı. Üzerinden dört yıl geçmesine rağmen,
onlarca kameranın, onlarca insanın, onlarca polisin gözleri önünde
işlenen bu cinayetin failleri yargı önüne
çıkarılamadı. Dosyada hâlâ şüpheli sıfatıyla
yargılanan kimse yok. Dört yıl geçmesine rağmen, dosyada
faillerin yargı önüne çıkarılmasına yönelik atılmış
tek bir adım da yok. Ortada hâlâ bir dava da yok. Dönemin Adalet
Bakanı, Diyarbakırda, cinayeti aydınlatacağına dair
sözler verdi, tutmadı. Dönemin Başbakanı, Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcısı ile Diyarbakır Valisi,
Diyarbakır Emniyet Müdürü ve Cumhurbaşkanı faillerin
bulunacağını taahhüt etti, hiçbiri sözünü tutmadı. Dün, bir
kez daha, cinayeti araştırma komisyonu kurulması önergemiz
burada reddedildi.
Bizler için, Tahir Elçinin failini koruyan,
yargılanmasını engelleyenler ile delillerin yasaklı alan
içerisinde yok olmasını bekleyen, olay yeri incelemesi için gelenleri
ateş altına alan aynı zihniyettir. Bu zihniyet, cinayetin
karanlıkta bırakılması için ne kadar
uğraşırsa uğraşsın gerçek bir gün gün yüzüne
çıkacaktır.
Değerli arkadaşlar, İzmir Gaziemirde
Alevi ailenin evinin duvarına Defol Alevi yazılarak çarpı
işareti konulduğunu hepimiz duyduk. İşaret konulan evde
oturan Bayram Şenal, daha önce de bir kamu yetkilisinin kendisine Elimde
olsa hepinizin evlerini yıktırırız. dediğini ifade
etmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) 10-15 kişiyle
oğluna ve kendisine saldırıldığını ve
darbedildiklerini, olayla ilgili kolluk tutanakları olduğunu ifade
etmiş. Ancak bu son olayla ilgili, polis, aileye Sarhoşların
veya çocukların işidir. demiş. Daha önceki bu gibi olaylarda ve
katliamla sonuçlanan vakalarda deneyimlediğimiz gibi, bu olayın da
oraya gitmemesi için gerekli adımların atılması,
tedbirlerin alınması gerektiğini söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
20.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna
yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı
Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut
Armağan Keskine, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı
Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu
şehit olan Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz ile Uzman Çavuş Furkan
Yılmaza ve Pençe Harekâtı bölgesinde yıldırım
düşmesi sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Bünyamin
Çabuka Allahtan rahmet dilediğine, İzmir ili Gaziemir ilçesinde
Alevi ailenin yaşadığı evin duvarına çarpı
işareti konularak yazı yazılması olayının
yaşanılan derin acıların hatırlanmasına vesile
olduğuna ve yürütme organının gerekli tedbirleri hayata
geçirmesini beklediklerine, 28 Kasım Tahir Elçinin öldürülmesinin 4üncü
yıl dönümü vesilesiyle Tahir Elçiye sıkılan kurşunun
barışa, demokrasiye ve kardeşliğe
sıkıldığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyoruz.
Sayın Başkan, bugün yine Türkiyeye
ateş düştü, acı düştü. Akçakalede bir havan topu
saldırısı sonucu Uzman Çavuş Şevket Tekin, Uzman
Çavuş Davut Armağan; Hakkâri Çukurcada yıldırım
düşmesi sonucu Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz, Uzman Çavuş Furkan
Yılmaz ve Pençe Harekâtında da ismini henüz
öğrenemediğimiz bir kardeşimizin, askerimizin şehit
düştüğünü teessürle öğrendik.
Sayın Başkan, ulusumuzun başı
sağ olsun. Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diliyoruz. Ancak hep söylediğim
şeyi bir kere daha söylemek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi,
taziye çadırı değildir. Bu sorunların çözülmesi
noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstüne düşen görevler
vardır. Yürütmenin yetkilerini kullanırken eksik, yanlış,
hatalı iş yapması olağandır. Müteaddit defalar
söyledik, güvenli bölge diye çıkılan yolda bahse konu bölge,
belirsiz, riskli bir bölgeye dönüştü. Bu konuda yürütmenin gerekli
tedbirleri alması
Bölgede hem bölge halkının güvenliğinin
hem askerimizin güvenliğinin en iyi şekilde sağlanmasını
temin etmek zorundayız.
Sayın Başkan, öte yandan, İzmir
Gaziemirde Alevi yurttaşlarımızın evlerinin
duvarlarına çarpı işaretleri koyulması, kimi burada
telaffuz etmek istemediğim yazıların yazılması,
Türkiye'nin geçmişte yaşadığı derin acıları,
büyük üzüntüleri ve hep birlikte bir provokasyona teslim olduğumuzu bir
kere daha hatırlamamıza vesile oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Herkes şunu
bilmelidir: Aleviler bu ülkenin ev sahipleridir. Türkiyede Alevi ile Sünni
eşittir, birdir; hakları aynıdır. Gerek inanç gerek etnik
farklılıklarımız gerekse yaşam tarzı
farklılıklarımız 82 milyonun zenginliğidir,
Türkiyenin zenginliğidir. Alevisiyle, Sünnisiyle geçmişte
yaşadığımız bunca acıdan sonra Türkiyenin
artık bu tür provokasyonlara gelmeyeceği açıktır. Bu
provokasyonlara gelmeyecek kadar derin acıları yaşadık.
Ancak belirtmek isterim ki, yurttaşlarımızı bu konuda,
provokasyonlara karşı sağduyuya davet ederken yürütme
organının da bu provokasyonu tezgâhlayanlara karşı son
derece acımasız olmasını ve gerekli tedbirleri bir an önce
hayata geçirmesini bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu çerçevede
Sayın Cumhurbaşkanının ve İçişleri
Bakanının açıklamaları olumludur. Ancak iş sadece
sözde olmaz, icraatta da bu provokasyona karşı devletin gereğini
yapmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, öte yandan, dört yıl
önce, 28 Kasım 2015te barışa, demokrasiye ve
kardeşliğe bir kurşun sıkıldı. Diyarbakır
Barosu Başkanı Tahir Elçinin ölümünün
aydınlatılamamış olmasını,
aydınlatılmamasını da kabul etmiyoruz. Tekrar ediyorum,
Tahir Elçiye sıkılan kurşun barışa, demokrasiye ve
kardeşliğe sıkılmıştır. Tahir Elçi
cinayetini aydınlatmayan bir devletin ciddiyetinden şüphe etmek
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Altay.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tahir Elçi
cinayetinin aydınlatılabilememesi mümkün değildir. Burada bu
cinayet aydınlatılmıyorsa benim ve herkesin kafasında
farklı kuşkular, farklı yaklaşımlar doğal olarak
belirir. Devlet, devlet olduğunu göstersin; Parlamento, Parlamento
olduğunu göstersin, Tahir Elçi cinayeti aydınlansın diyorum.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
21.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe
Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit
olan Mehmetçiklerimiz ile vatan, millet müdafaası uğruna şehit
olan askerlerimize ve güvenlik güçlerimize Allahtan rahmet dilediğine,
uluslararası terör ve uluslararası ekonomik saldırılara
muhatap olunduğuna, küresel krizin yaşandığı bu
dönemde büyümemizin devam ettiğine, Barış Pınarı
Harekâtıyla sahada ve masada başarıya
ulaşıldığına, aktif, dinamik ve çok yönlü dış
politikayla Türkiyenin küresel bir aktör olarak dünyanın gündeminde
olduğuna, 82 milyon insanımızla, Türk, Kürt, Alevi, Sünnisiyle
bir ve beraber olunduğuna, içeriden ve dışarıdan her türlü
provokasyona karşı gerekli tedbirlerin alınacağına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak, ben
de Şanlıurfada havan topu sonucu ve Hakkâride
yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen bütün
askerlerimize, Mehmetçiklerimize ve bu vesileyle din ve devlet, vatan ve millet
müdafaası uğrunda görev yaparken şehit olan bütün askerlerimize,
güvenlik güçlerimize Allahtan rahmet ve mağfiret, yakınlarına
sabrıcemil, aziz milletimize de başsağlığı
diliyorum. Ruhları şad olsun. Onlar vesilesiyle, hep beraber, burada
dimdik, birlikte ayaktayız, Allah onlardan razı olsun.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye,
son yıllarda uluslararası terör saldırılarına muhatap
oluyor. Ancak Türkiye, içeride ve dışarıda bu konuda sağlam
duruşuyla çok büyük başarılara imza attı.
Aynı şekilde, uluslararası ekonomik
saldırılara muhatap oldu ve Yeni Ekonomik Programla -elhamdülillah-
bu saldırıları da atlattık ve yolumuza devam ediyoruz.
Küresel bir krizin yaşandığı, birçok ülkenin resesyona
girdiği bu dönemde, biz büyümemizi -elhamdülillah- sürdürüyoruz. Bu
büyüme, daha önce alıştığımız rekor büyüme
oranlarının biraz altında olabilir ama bu, birçok ülkede
durgunluk ve küçülme yaşanırken, Avrupa krizin içindeyken bizim
büyümemizi sürdürmemiz ve buna ilişkin uluslararası Avrupa merkezli
kredilendirme kuruluşlarının ve çeşitli
kuruluşların Türkiye'nin büyümesiyle ilgili beklentilerini
yükseltmesi, hepimiz için ayrıca sevindirici bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tüm bunları yaparken tabii, savunmaya yönelik
yatırımlarımızda da hakikaten çok büyük mesafeler katettik.
Sınır güvenliğimizin sağlanması, halkımızın
huzur ve refahı için başlattığımız
Barış Pınarı Harekâtıyla, Suriyeli misafirlerimizin
güvenli bölgeye konuşlandırılmasıyla ilgili süreçleri hep
beraber sahada da masada da başarıya ulaştırdık. Bunun
sonuna kadar neticelenmesi hususunda gerek yürütme olarak gerekse Mecliste hep
beraber, yüce Meclisin bilgi ve denetimi çerçevesinde bunun takipçisi
olacağız.
Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; millî
meselelerde birlik ve beraberlik her şeyin ama her şeyin önündedir.
Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde,
millî menfaatlerimizi her şeyin önünde tutarak sağlam bir irade,
sağlam bir duruşla hem sahada hem de masada önemli kazanımlar
elde etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aktif, dinamik ve çok yönlü dış politikayla
Türkiye bugün küresel bir aktör olarak dünyanın gündemindedir.
Ahlaklı, ilkeli, vicdanlı ve net, sağlam duruşuyla Türkiye,
bir ayağı millî menfaatlerimizde, kırmızı
çizgilerimizde, güçlü ve büyük Türkiye hedefinde, diğer ayağı
küresel anlamda bütün insanlığı kuşatacak ve kucaklayacak
şekilde tüm insanlığın vicdanı olarak, umudu olarak,
insanlığın refah, özgürlük ve güvenliğinin
sağlandığı yeni bir adil ve merhametli küresel düzenin
inşa ve ihyası hedefinde. İşte tam bu noktada, millî
meselelerde ve dış politik hedeflerimizde birlik ve
beraberliğimize şu an her zamankinden daha fazla
ihtiyacımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Grup Başkan Vekillerimizin biraz evvel
ifade ettikleri üzere, Türkiye 82 milyonuyla, Türküyle, Kürtüyle,
Alevisiyle, Sünnisiyle bir ve beraberdir. Et, tırnak, kemik, sinir, bir
vücudun azaları olarak hepimiz bir ve beraberiz. Sonuç itibarıyla
gerek içeriden gerekse dışarıdan her türlü provokasyonlara
karşı güvenlik güçlerimiz meselenin üzerindedir ve yürütme de bu
konuda tedbirlerini almak suretiyle bu tezgâhtarları, bu provokatörleri,
bu operasyonu mutlaka boşa çıkaracaktır.
Şunu ifade etmek isterim aziz milletvekilleri,
Akif ne güzel ifade etmiş: Girmeden tefrika bir millete, düşman
giremez/Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
Dolayısıyla hep beraber birlik ve
beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bugünleri, bu manayla, tekrar sizlerin
hatırına sunmak ve selam ve hürmetlerimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, bu duygu ve düşüncelerle, Mecliste grubu
bulunan bütün partilerimizin millî meselelerde bu
duyarlılığı her zaman öne alma girişimini ifade eder,
bu yaklaşımınızdan dolayı teşekkür eder ve birlik
beraberliğimizin bu provokasyonları içeride de
dışarıda da mutlaka boşa çıkaracağını
ifade eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ, CHP, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 28
Kasım 2019 Perşembe günü yaptığı toplantıda, 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine karar
verilen 29 Kasım 2019 Cuma, 30 Kasım 2019 Cumartesi ve 1 Aralık
2019 Pazar günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
28/11/2019
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 28/11/2019 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantıda, 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde çalışılmasına karar verilen 29 Kasım 2019
Cuma, 30 Kasım 2019 Cumartesi ve 1 Aralık 2019 Pazar günleri
toplanmaması önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Engin
Altay
AK
PARTİ Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Fatma
Kurtulan Muhammed Levent Bülbül
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi Hareket
Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Dursun Müsavat
Dervişoğlu
İYİ
PARTİ
Grubu Başkan
Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın Dervişoğlu, siz bir şey
söylemek istiyordunuz
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Evet efendim, ben, müsaade ederseniz bir şeyler ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Şimdi, Genel Kurulun gündeminin yoğunluğu
münasebetiyle sözlerimi kısa tutmuştum ama iktidar partisinin
değerli sözcüsü, Grup Başkan Vekili Akbaşoğlu, Türkiyede
her şeyin güllük gülistanlık olduğuna dair birtakım
verilerden bahsetti. Türkiyenin karşı karşıya
bulunduğu şartlar zatıalinizin ifade ettiği gibi değil
efendim, önce bu hususu ifade etmek bakımından söz aldım.
Ekonomik büyümenin kendi içinde farklı parametreleri içerdiğini
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün işsizlik cumhuriyet tarihimizin
zirvesindedir, yüzde 14tür ve Türkiyede her 4 gençten 1i işsizdir, her
3 kadından 1i işsizdir. İşsizlik sıralamasında
dünya ortalamasının 3 katı bir durumla karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Ayrıca ekonomimizin uçtuğundan bahsettiniz. Yine, bu
değerlendirmeleri yaparken mukayeseli cetvellerden istifade etmek
gerekiyor. 1960 yılında Türkiye ekonomisi 20nci sıradaydı,
önümüzdeki yıl yapılacak değerlendirmenin sonucunda da aynı
sırada çıkacağı görülüyor. Dolayısıyla
iktidarınızda geride bıraktığımız on yedi
yıllık zaman zarfında bir arpa boyu mesafe katetmediğimizi
görüyoruz. Dünya gayri gayrisafi millî hasılası içinde 1960
yılında Türkiyenin payı yüzde 1,9 iken bugün, 2019
yılında bu oran binde 8lere kadar düşmüştür.
Millî birlik ve beraberliğimizi sahiplenmek
elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin müşterek görevidir ve bu görevi
de layıkıveçhile yerine getirdiği aşikârdır. Ama biz
millî birlik ve beraberliğimize sahip çıkacağız derken bu,
sizin geçmişteki hatalarınızı görmezden geleceğimiz
anlamına gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu konuşmaların da iç polemikle yeni zaman
kaybına vesile olmamasını temenni ediyorum efendim.
BAŞKAN Onu da en çok ben arzu ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Ama görüldüğü gibi
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
23.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Türkiye'nin nereden nereye geldiğiyle ilgili
rakamların ortada olduğuna, bütün provokasyonların, ekonomik
saldırıların ve algı yönetimlerinin
dağıtılarak hedeflere ulaşılacağına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, biz giriş konuşmasında çok
kısa bir özet meseleyi ortaya koyuyoruz. Şunu ifade etmek isteriz:
Nereden nereye geldiğimizde rakamlar ortadadır. Türkiye, 2002
yılında 236 milyar dolar gayrisafi millî hasıladan bugün 800
milyar doların üzerine çıkmış ve 60lı yıllarda
20nci olabilir, şu anda dünya ekonomisinde 13üncü sırada yer alan,
önemli kazanımlar ortaya konmuş, büyük yatırımlar
yapılmış
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yapma.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) 17nci,
17nci.
BAŞKAN Satın alma paritesine göre dedi
efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Satın alma paritesinde dünyada 13üncü
sıradayız. Hakikaten, on beş yılda 9 milyonun üzerinde bir
istihdamı Türkiyeye kazandırdık ve 36 milyar dolardan 170 milyar
doların üzerine çıkardığımız bir ihracat söz
konusu. Aynı zamanda, Türkiye 1 Türkiyeyken bugün 3,3 büyüklüğünde
bir Türkiyeyle muhatabız. Dolayısıyla 3 mislinden fazla
büyütmüşüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum. Hani bunu polemik olarak değil, bir
bilgi sunmak için söylüyorum. Tabii ki Sayın Grup Başkan Vekilimiz
kendi zaviyesinden meseleyi değerlendirecektir. Biz de bu hakikatleri bu
konuda zapta geçirelim diye ifade ediyorum.
Dolayısıyla Türkiye hakikaten 65 milyondu,
şimdi 82 milyonuz ve bu manada, dünyada yapılan 10 büyük
yatırımın 6 tanesini Türkiyeye kazandırmış ve
satın alma gücünü 3 bin dolarlardan 10 bin dolarların üzerine
çıkarmış bir iktidarız. Evet, ekonomik saldırılar
altındayız ve bu konuda biz dibi gördük. Elhamdülillah, Yeni Ekonomi
Programıyla, Allahın izniyle su yüzüne doğru
çıkıyoruz, kulaç atmaya, daha hızlı yüzmeye ve ülkemizi
daha büyük, müreffeh bir noktaya taşıma noktasında da azim ve
gayretle çalışıyoruz. Bütün provokasyonları, ekonomik
saldırıları, algı yönetimlerini de dağıtarak
hedeflerimize ulaşacağız, o konuda herkes müsterih olsun.
Teşekkür ederiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu, Fatma
Hanım da sürece katkıda bulunmak istiyor.
Önce Sayın Kurtulana söz vereyim.
Buyurun.
24.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun Genel Kurulu bir miting alanı gibi gördüğüne
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Şunu söyleyeyim
Sayın Başkan: Biz sizin uyarılarınıza saygı
duyuyoruz, itibar etmeye özen gösteriyoruz ama Sayın Akbaşoğlu
-sanki burası bir miting alanı, sanırım hâlâ seçim
havasından çıkıp buraya gelmiş değil- her bir
söylediği sözle bizim defalarca, bir kez, bir kez daha söz
almamızı gerektirecek kuru propagandaya zemin sunuyor.
Bunu yapmasın, bundan vazgeçsin, burada
sağlıklı tartışalım diye öneririm.
BAŞKAN İçeriğe ben müdahale
edemiyorum ama Sayın Akbaşoğlu duydular.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu konuşunca Genel Kurulun miting meydanına
döndüğüne ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben katılıyorum Sayın Akbaşoğlu
konuşunca Meclisin miting meydanına dönmesi kanaatine.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Yetenek,
yetenek.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Aslında kötü de olmuyor, bazen tansiyonu yükseltiyorsunuz,
bazen aşağıya alıyorsunuz; saygıyla da
karşılıyorum ama size bu konuda cevap verip bir cevap hakkı
daha doğsun istemiyorum. Size 7,5 milyon işsiz, 6,5 milyon EYTli
cevap versin efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konularla ilgili de ben sadece
Bu konularla ilgili de
merak etmeyin daha güzel günlere beraber ulaşacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, değerli milletvekilleri,
alınan karar gereğince gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Engin Bey, burada o kadar çok şey
var ki o yüzden göremedim. Şu lafımı bitireyim size söz
vereceğim.
Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Antalya Milletvekili
Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türk Vatandaşlığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 144 sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümünde yer alan 11inci maddenin önerge işleminde
kalınmıştı.
Sayın Altay, önce size söz vereceğim.
Buyurun lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Türkiyede her gün ekonomik sebeplerden dolayı insanlar
intihar ederken Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun pembe bir ekonomik tablo çizdiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Akbaşoğlu masal anlatma konusunda La
Fontainei geride bıraktı, tebrik ediyorum. Şimdi, elbette AK
PARTİnin -tasavvur ettiği ya da ifade ettiği- Türkiyede
işler kötü gidiyor. demesi mümkün değil ama şunu söyleyip
bitireceğim. Genel Kurulun ve sizin zamanınızı da çok almak
istemiyorum.
Sayın Akbaşoğlu, Türkiye 82 milyon,
Türkiyede 16 milyon insan açlık sınırının
altında bir gelirle hayatını idame ettiriyor -daha bitmedi, daha
vahimi var- 48 milyon insan çok büyük bir rakam- yoksulluk
sınırının altında gelirle hayatını idame
ettiriyor. Bu kadar insan aç, açık, yoksulken; her gün ekonomik
sebeplerden dolayı insanlar intihar ederken siz Türkiyede pembe bir
ekonomik tablo çiziyorsanız vallahi Allahtan korkun, kuldan utanın.
Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
27.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, intihar olayları ile ekonomi meselelerini
ilişkilendirmenin sosyal anlamda talihsiz bir durum olduğuna, ülkeyi
nereden alıp nereye getirdiklerinin mukayesesini yaptıklarına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, şimdi, bir kere, intihar olayları
ile bu ekonomi meselesini ilişkilendirmek gerçekten sosyal anlamda
talihsiz bir durum, hakikaten talihsiz bir durum. Ve bu konuda, intiharın
propagandasını yapmak buraya yakışmıyor, buraya
yakışmıyor. Çok farklı sebepleri olan -psikolojik sebepleri
olan vesaire- bir meseleyi burayla bağlantılamanın hakikaten
operasyonel bir algı olarak anlaşılması gerekir.
İkinci olarak şunu söyleyeyim:
Bakınız, biz olayın her tarafını görüyoruz, her
tarafını. Biz nereden aldık, nereye getirdik; bu mukayeseyi
yapıyoruz. Mutlaka ekonomide sorunlar var; bu sorunlarla ilgili de biz, bu
sorunları aşıp bütün milletimizin çok daha iyi bir noktaya
gelmesi için canla başla uğraş veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Maliye Bakanımız, ekibi, bütün Kabine, bütün
bakanlarımız, bütün arkadaşlarımız bu yönde,
meselelere büyük bir vukufiyetle, çözüm odaklı olarak bakıyor.
Nereden alıp nereye getirdiğimiz ve nereye götüreceğimizle
ilgili kendi kanaatlerimizi söylemek sizi niye rahatsız ediyor, ben onu
anlayamıyorum. Bu gerçekleri de görelim. Yaptığımız
başarıyı, büyük başarıları, büyük
reformları, büyük yatırımları da görelim; eksiklikleri de
hep beraber gidermek için çalışalım; söylediğimiz şey
bu, bunu ifade ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu makul bir noktada
Herkes bize Akbaşoğlu
Akbaşoğlu
diye atıf yapıyor, biz 1 kere cevap veriyoruz;
3-4 tane atıf oluyor, biz 1 kere cevap veriyoruz arkadaşlar.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altaya da söz verelim,
doğal olarak.
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
intiharların ekonomik sebeplere dayandırılmamasının
vahim bir durum olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akbaşoğlu, 100 gencimizin 27sinin işsiz gezmesi, iş
arıyor ya da iş aramaktan da umudunu kesmiş olması sizi
rahatsız etmiyor olabilir. İşsiz insan sudan
çıkmış balık gibidir. Siz de balık tutmuşsunuzdur
mutlaka, sudan çıkardığınız bir balığı
karaya atın da hâline bakın. Türkiye'de gençlerin yüzde 30u sudan
çıkmış balık gibi çırpınıyor. Bu, bizi
rahatsız ediyor, sizi rahatsız etmiyorsa ben bunu bilemem.
Bizim genel merkezin yanında Adalet
Bakanlığının bir icra dairesi var, Ankarada, oraya beraber
gidelim, bir gelin, oraya bakalım. Oradaki manzara, oradaki tablo sizi
rahatsız etmiyor belki ama beni ediyor. Şu anda 21 milyon icra
dosyası var, 21 milyon Sayın Akbaşoğlu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu Allahtan reva
mıdır? Bu nasıl insanları rahatsız etmez?
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İntiharları ekonomik sebeplere bağlamıyorsunuz, bu daha
vahim bir durum, keşke öyle olmasa ama açın bakın, o intihar
edenlerin yakınlarıyla bir konuşun, evlerine gidin yeter,
yazıktır, günahtır. 8,5 milyon insanın aylık geliri
673 liranın altında. Kişi başı aylık 600 lirayla
geçinen 8,5 milyon insan sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem. 3 milyon
EYTli sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem. 700 bin atanmayan
öğretmen, 200 bin işsiz ziraat mühendisi, 150-200 bine yakın
hukuk fakültesi mezunu işsiz sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem.
Bir şey daha söyleyeyim. Hazinenin 1 trilyon
239 milyar lira borcu sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem. Bizi
rahatsız ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar, sistemi açalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, tamam,
yeter.
BAŞKAN Hatta Grup Başkan Vekillerimizin
mikrofonları sürekli açık dursun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son yok, son
konuşmayı Akbaşoğlu yapmayacak; İYİ PARTİ
yapsın, MHP yapsın, HDP yapsın. Niye hep en son AK PARTİ
konuşuyor?
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, yaptıkları başarıları
dile getirdiklerine, sorunları tespit ve teşhis edip, tedavi
yollarını ortaya koyduklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Efendim, şöyle: Niye en son AK PARTİ
konuşuyor söyleyeyim.
BAŞKAN Ben sonrasında Sayın
Dervişoğluna söz vereceğim çünkü onu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkanım, niye AK PARTİ en son konuşuyor?
ENGİN ALTAY (İstanbul) İktidar
konuşmaz, iktidar iş yapar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İş yapıyoruz zaten, biz iş
yapıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Yapmıyorsunuz. Devleti borca batırdınız. Milleti borca
batırdınız. Yazıklar olsun! Böyle düzene yazıklar
olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yaptığımız işi de
anlatıyoruz.
Sonuç itibarıyla, Sayın Altay, siz söz
alıyorsunuz, bize laf atıyorsunuz, bize cevap hakkı
doğuruyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Biz yürütmeye laf
atıyoruz efendim, biz saraya laf atıyoruz. Siz yürütme misiniz? Siz
yasamasınız, siz yürütme değilsiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Dolayısıyla o sebeple cevap veriyoruz, durup
dururken cevap vermiyoruz.
Sonuç itibarıyla değerli arkadaşlar,
biz yaptığımız başarıları anlatıyoruz,
siz de başarıların anlatılmamasını istiyorsunuz.
Dolayısıyla Türkiye nereden nereye geldi, bunu Türkiye, millet olarak
görüyor, halk olarak görüyor. Biz şunu söylüyoruz değerli
arkadaşlar: Evet, sorunları tespit etmiş, teşhis etmiş
ve tedavi yollarını da ortaya koymuş vaziyetteyiz.
İşsizlik bir meseledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İşsizlik konusuyla ilgili istihdamı
artırıcı önlemlerimizi Yeni Ekonomi Programıyla ortaya
koyduk. Bugüne kadar 9 milyon istihdam sağladık değerli
arkadaşlar, büyük yatırımlara imza attık. Verdiğiniz
rakamların bazıları bizde çok daha farklı, Türkiye
İstatistik Kurumunun rakamları çok daha farklı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz de devletin
rakamlarını veriyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sonuç itibarıyla şunu söyleyeceğim: Niye
bizim başarılarımızı anlatmamızdan rahatsız
oluyorsunuz? Gerek yok buna. Bu başarı Türkiye'nin
başarısı, hepimizin başarısı. Türkiye bundan
sonra yoluna daha emin bir şekilde, güvenli bir şekilde devam
edecektir ve daha büyük başarılara imza atacaktır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
Arkadaşlar, Sayın Akbaşoğluna
hangi Grup Başkan Vekilimiz cevap verecek?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Son sözü kendi söylesin.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Sayın Fikret Şahin, buyurun.
30.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna
yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan
hemşehrisi Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin ile
Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekine, Hakkâri İl Jandarma
Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesi ile Pençe Harekâtı
bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan 3
Mehmetçikimize Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Efendim, bölücü ve hain terör örgütünün
saldırısı sonrası Şanlıurfanın Akçakale
ilçesi sınır karakolunda birisi Balıkesirli hemşehrimiz
Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin olmak üzere 2 askerimiz
ve yine yıldırım düşmesi sonrası Hakkâri ve Pençe
Harekâtı operasyon bölgesinde 3 askerimiz şehit olmuştur. Tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, yaralı Mehmetçiklerimize acil
şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Teşekkür ederim Sayın Başkan,
sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN - 11inci madde üzerinde 3 adet önerge
vardır. Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
11inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE 11 3201 sayılı Kanunun geçici
29uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 29- Başpolis
memurları ve kıdemli başpolis memurları arasında
yapılacak yazılı sınavlarda başarılı
olanlardan, Polis Akademisi Başkanlığınca düzenlenecek ilk
derece amirlik eğitimini başarıyla bitirenler Komiser
Yardımcılığı rütbesine atanır. Adaylarda aranacak
diğer nitelikler, sınavlara ve ilk derece amirlik eğitimine
ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça düzenlenir.
Erkan
Aydın Yaşar
Tüzün Ensar
Aytekin
Bursa Bilecik Balıkesir
Nihat
Yeşil Ali
Öztunç Faruk
Sarıaslan
Ankara Kahramanmaraş Nevşehir
Mahmut
Tanal
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Orhan
Çakırlar İsmail
Koncuk
İzmir Edirne Adana
Zeki Hakan
Sıdalı Ümit
Beyaz
Mersin
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk söz talebi
Sayın Erkan Aydının.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
11inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, dün de 1inci madde üzerinde
uyarılarımızı yaptık; bu madde geçerse mülki idare
amirlerinin büyük sıkıntı yaşayacağını
söyledik ve geri çekilmesi gerektiğini de ifade ettik ve gerçekten Genel
Kurulun sağduyusuyla da 1inci madde tekliften çıkartıldı.
11inci madde de aslında baktığınızda, tekliften
çıkartılmasa bile düzeltilmeye muhtaç bir madde.
Şimdi buraya
çıktığımızda âdeta dejavu yaşıyoruz.
Bakın, bu başpolislikle ilgili 11inci madde
Geçen yıl yine bu
aylarda, ekim ayında 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununda, başpolislik kaldırıldığı için
onların yerine gelecek olan komiser
yardımcılığına sınavla geçmede 45 yaş
şartı getirdiniz. Biz o zaman uyardık ve Bu şartı
getirmeyin; bu kanundan etkilenecek çok sayıda polisimiz var,
başpolisimiz var, başpolis yardımcısı var; bunlar bu haklarını
kaybedecek. dedik. Siz ne yaptınız? Çoğunluğumuz var,
bizim dediğimiz olur. dediniz ve o uyarıları dikkate
almadınız. Ne zamana kadar? Bu şekilde mağdur olan 4.208
kişinin, başpolis olamamış ama 45 yaşını
doldurmuş Emniyet mensuplarının bu şikâyetlerini dile
getirerek Komisyona getirdiniz ve bu yaş şartını
kaldırıyorsunuz. Bunu destekliyoruz çünkü şu anda burada
gerçekten 4.208 başpolisin mağduriyeti var.
Bununla ilgili bir sınav yapacağız.
diyorsunuz ancak gene maddeye -bizim de Komisyonda uyardığımız-
sakıncalı bir bölüm koymuşsunuz. Yazılı veya sözlü
Bakın, bu yazılı sınav olsun, liyakat esas olsun, hak eden
bunu kazansın. Ancak iş sözlü kısmına geldiğinde
-bunun yetkisini de Bakanlığa veriyorsunuz- sizin buradaki
geçmişiniz iyi değil. Biz diyoruz liyakatle siz diyorsunuz
itaatle. Biz diyoruz ki: Evrensel ilkelerle bunu yapın. Siz Bize
yakın, bizim görüşümüzden, bize oy verenden
gibi kriterlerle
kayırmacılık yapıyorsunuz. O yüzden buradaki, 11inci
maddedeki sözlü kısmının kanun teklifinden
çıkartılmasını talep ediyoruz;
çıkartmıyorsanız o zaman bunu kamera kaydı altında
yapın. En azından buraya giren, sınava giren, sizin
görüşünüzü ya da başka bir görüşü
Çünkü buradaki, kanun
teklifindeki Anayasaya aykırılıktaki temel mesele eşitlik
ilkesi, liyakat, bunu hak edenin buraya gelmesi. Bizim görüşümüzden olan,
bize yakın olan, bizim gibi düşünen komiser
yardımcılığına gelsin. değil. E, peki Bunu neye
dayanarak söylüyorsunuz? dediğinizde, yaptığınız
uygulamalara dayanarak. Hadi burası kamu, İçişleri
Bakanlığına yetki veriyorsunuz. Kamuya bağlı olan
taşeronlarda ya da belediyelere bağlı olanlarda üye olma
şartı olmadan iş başvurusu dahi kabul etmiyorsunuz. Önce
gidiyor, Adalet ve Kalkınma Partisine üye oluyor, ondan sonra Getir de
bakalım, işe alacak mıyız, almayacak mıyız? diye
bir teamül oluşturdunuz on yedi yılda. E, bu sefer o işi yapmaya
aslında daha yetkin, hak eden, liyakati olan vatandaş sırf sizin
görüşünüze yakın değil diye sınavlardan 90-95 alıp da
bu hizmetlere, bu görevlere gelemiyor. Ne oluyor? İşte, burada da
Anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesini, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin ayrımcılık
yasağını ihlal ediyorsunuz; bu, yanlış.
Şimdi, biz bununla ilgili burada uyarıda
bulunduk. Siz gene diyeceksiniz ki: Bizim çoğunluğumuz var, elimizi
kaldırıp indireceğiz, bizim dediğimiz olacak. Ama gene
uyarıyorum, gün gelecek Biz gene kandırılmışız,
biz gene hata yapmışız." deyip buraya bir başka ek
kanun maddesi getirip bunu düzeltmeye çalışacaksınız ama
biz de diyoruz ki: Genel Kurulu, yüce milletimizi bu kadar oyalamayalım;
bu hakkı haiz olan, komiser yardımcılığına
geçecek 4208 insanı bekletmeyelim. Bu, Emniyet mensubu polis
arkadaşlar da sınavda hak ettiklerine ve liyakat usulüne göre bu
görevlerine gelsinler, biz de bu konuyu gündemden çıkaralım.
Kanunun özünü destekliyoruz, Komisyonda da söyledik,
mağdur olan Emniyet teşkilatı mensuplarının
yanındayız diyoruz ama kriter de objektif olarak yazılı,
illa sözlü diyorsanız, kamera şartı altında olsun diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın İsmail Koncukun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce konuşan kıymetli hatibin de
ifade ettiği üzere, aslında doğru bir madde ama eksiklerini de
diğer milletvekillerimiz de diğer partilerimiz de zaten ifade
ettiler.
45 yaş sınırı sebebiyle daha
önce komiser yardımcılığı sınavına
girememiş başpolis ya da kıdemli polislere bir defaya mahsus
sınava girme hakkı getiriliyor; doğrudur. Bir kere, bu yaş
sınırının kaldırılması lazım, onu
söyleyeyim. Madem ki biz Beşikten mezara kadar oku. diyen bir kültürden
geliyoruz, bir anlayışı savunuyoruz, o zaman bu yaş
tahditlerini ortadan kaldırmamız lazım. Yani çalışma
hayatının her döneminde memurlarımıza görevde yükselme
hakkının verilebilmesi şarttır. Kaldı ki kıdem
aynı zamanda bir olgunluk belirtisidir yani bu, donanımın daha
yüksek olması anlamına geliyor ki siz bir yaş tahdidi koyarak
bunu da engellemiş oluyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, burada en büyük
yanlış, sözlü sınav ya da yazılı sınav
yapılacağına İçişleri Bakanlığının
karar verecek olmasıdır. Sözlü sınav uygulaması yapıldığı
sürece insanların yaptığınız sınavlara güvenmesi,
objektif sonuçlar beklemesi mümkün değildir. Bunu defalarca
yaşadık biz.
Ben size bir hatıramı anlatayım:
Muğlada okul müdürlüğü sınavı yapılıyor.
Sınav komisyonu oluşturulmuş, sözlü sınav komisyonu.
Sınav komisyonu üyelerinin önüne bir liste verilmiş, yazıyor
listede: Ahmet, 80 puan; Mehmet, 90 puan. Sınav komisyonu üyelerine, kime,
hangi puanı verecekleri yazılı olarak ifade edilmiş,
verilmiş. İçlerinden bir tane -şu anda hâlâ Muğla İl
Millî Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü- delikanlı
çıkmış, adam çıkmış, demiş ki: Ya, ben
Allahtan korkarım. Ben Allahtan korkarım. Ben böyle önceden
hazırlanılmış puanları veremem kardeşim.
Diyorlar ki: O zaman sınav komisyonundan ayrıl, istifa et.
Ederim. diyor, Valiliğe dilekçe veriyor. Dilekçede kendisinin nasıl
bir baskı altında kaldığını, sınav
puanlarının yani olmayan sınavın, daha
yapılmamış sınavın puanlarının kendisine
yazılı olarak iletildiğini ve bu sınav
puanlarının okul müdürü adaylarına verilmesinin kendisinden
istendiğini dilekçesinde ifade etmiş. Tabii, dilekçenin bir
örneğini de bize gönderdi Durum budur. dedi, biz de sahip
çıktık. Ne oldu peki bunu yapanlara, o şube müdürü üzerinde,
komisyon üyesi üzerinde baskı oluşturanlara? Hiçbir şey olmadı
değerli milletvekilleri, hiçbir şey olmadı.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Mükâfatlandırıldı.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Şimdi, bu
kıymetli şube müdürü olmasaydı, cesaret etmeseydi bu olaydan
haberimiz olmazdı. Aslında yaşadığımız çok
olay var; İstanbulda, yine Muğlada, başka bir zaman diliminde
benzeri olaylar. Allah yanıltıyor. Mesela bir tanesi okul
müdürlüğü sınavında yine listeyi hazırlamış,
sınav puanlarını ilgililere gönderecekken
yanlışlıkla -Allah bu ya- WhatsAppta okul müdürleri grubuna göndermiş.
Bu ortaya çıktı, şikâyetçi olduk, suç duyurusunda bulunduk. Ne
oldu? Hiçbir şey olmadı. Yani devriiktidarınızda insan
hakları gasbediliyor.
Geçen burada Kaboğlu ile Akbaşoğlu
arasında bir tartışma yaşandı Bu madde, bu sözlü
sınav meselesi Anayasaya uygun değildir. dedi
hatırlarsanız. Bu, vicdana uygun değil, insan haklarına
uygun değil. Bunun Anayasaya uygun olduğunu savunmak, insan
haklarına uygun olmayan maddelerin Anayasa'da olduğunu savunmakla
eş değerdir. Sayın Akbaşoğlu, hukukçu kimliğinizle
böyle bir yanlışa, subjektif değerlendirmeye karşı
çıkmanız lazım. Kaldı ki ya biri bana izah etsin, neden
kamera kaydı yapılmıyor bu sınavlarda?
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Adana Milletvekili İsmail Koncukun 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
her türlü kamu memuriyetine atanmalarda sözlü sınavın var
olduğuna ve Anayasa'ya aykırılığın söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, hatip bana hitaben bir
atıfta bulunduğu için sadece açıklama mahiyetinde söz
aldım. Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Kaboğluyla da o gün görüşmüştük, konuşmuştuk,
zabıtta vardır konuşmalar ancak, bakınız, biraz evvel
üzerinde konuştuğumuz 11inci maddeyle ilgili, biz, sözlü
sınavla ilgili bir düzenleme falan getirmiyoruz, getirmiyoruz. Şu
anda mevcut, yürürlükte olan kanunu okuyorum, 3201 sayılı Emniyet
Teşkilatı Yasasında geçici 29uncu madde -şu anda
yürürlükte arkadaşlar- diyor ki: Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren kırk beş yaşından gün almamış
lisans mezunu başpolis memurları ve kıdemli başpolis
memurları arasında yapılacak yazılı/sözlü
sınavlarda başarılı olanlardan, Polis Akademisi
Başkanlığınca düzenlenecek ilk derece amirlik
eğitimini başarıyla bitirenler Komiser
Yardımcılığı rütbesine atanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla var zaten, yazılı ve
sözlü sınav mevcut, var. Biz sözlü sınav getirmiyoruz bu teklifle, 45
yaş sınırını kaldırıyoruz.
İSMAİL KONCUK (Adana)
Kaldırabiliriz. diyorum ben de.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 45 yaşını aşanlar da 46
yaşında olanlar da yazılı, sözlü sınava girebilsinler
diyoruz.
Sayın Vekilim, dolayısıyla bu kadar
basit bir durum. Sayın Kaboğluyla o günkü konuşmamızda da
bunları ifade ettik. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
kaymakamlığa atanmalarda, mühendisliklere atanmalarda, her türlü kamu
memuriyetine atanmalarda sözlü sınav söz konusu, hâkimlik ve
savcılık da dâhil. Dolayısıyla Anayasa'ya
aykırılık falan da yok. İşin özü bu, bu kadar basit.
Teşekkür ederim.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, bir söz hakkı istiyorum sataşmadan.
BAŞKAN Sayın Koncuk, yerinizden söz
vereyim.
Buyurun.
32.- Adana Milletvekili İsmail
Koncukun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve her
alana sözlü sınav getirilerek tüm kurumlarda subjektif değerlendirmeyi
yöntem hâline getirdiklerine ilişkin açıklaması
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkanım, Akbaşoğluna veya sayın Genel Kurul
üyelerimize 3201 sayılı Kanunda sözlü sınav yok. mu dedik
biz? Şimdi, 45 yaş sınırı da kanunla getirilmemiş
miydi? Şimdi, bu kanunla 45 yaş sınırını
kaldırabiliyoruz değil mi? Sözlü sınavı da
kaldırabiliriz. Kaldı ki biz sadece komiser
yardımcılığıyla ilgili bir iddiada bulunmadık.
Siz her alana sözlü sınavı getirdiniz; öğretmen atamasına,
memur atamasına, şef atamasına, müdür
yardımcıları atamasına, müdür atamasına. Yani tüm
kurumlarda bu subjektif değerlendirmeyi yöntem hâline getirdiniz. Bu insan
hakları ihlalidir. Yapılan ihlallerin bir kısmından
bahsettim. Şimdi, bu ihlaller yapılırken Anayasaya uygundur.
demek, Anayasayı da insan hakları ihlallerine uygun bir anayasa
olarak tanımlamak demektir ki bu doğru değildir.
Teşekkür ederim.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aynı
mahiyetteki önergelerin oylanmasında karar yeter sayısı talep
ediyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
11inci maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
11inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinde geçen Bakanlıkça
ibaresinin Bakanlık tarafından olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Habip
Eksik Mahmut Celadet
Gaydalı
Muş
Iğdır Bitlis
Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
İzmir
İstanbul
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, her
beş dakikada bir oylama var. Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Komisyon önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali
Kenanoğlunun.
Buyurun.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle barış elçisi Tahir Elçiyi ölüm
yıl dönümünde, katledilişinin yıl dönümünde saygıyla
anıyorum ve ayrıca Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden birisi
olan Teslim Töre bugün İstanbulda toprağa sırlanıyor.
Kendisini saygıyla anıyorum, ailesi ve sosyalist camiaya da
başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, burada biraz önce bir
görüş birliğine varıldı, bu görüş birliği,
İzmirde Alevi bir ailenin yaşadığı evin
işaretlenmesiyle ilgiliydi. Oldukça memnuniyet verici, bütün parti
grupları bu konuda açıklama yaptılar, konunun takipçisi
olacaklarını söylediler; ilk defa böyle bir şeye tanık
oluyorum. Yıllarca Alevi kurum başkanlığı yaptım
ve
Bu işaretleme 32nci ev işaretlemesidir yani 32nci vakadır.
2012nin Şubatında başlamıştır, o günden bugüne
periyodik zamanlarda çeşitli illerde, bölgelerde Alevilerin
yaşadıkları evlere yönelik, tıpkı, bu son
İzmirde olduğu gibi, çarpı işareti konarak çeşitli
hakaretvari kelimeler, cümleler yazılıyor. 32 ayrı bölgede belki
100e yakın, belki 100ün üzerinde eve bu işaretleme yapıldı.
Biz Alevi kurum başkanıyken de bu konuların sürekli takipçisi
olduk ve Hükûmete sürekli, bu işin ciddiye alınması
gerektiğini, araştırılması gerektiğini,
sorumluların bulunması gerektiğini söyledik. Sürekli polis
memuru düzeyinde açıklamalarla geçiştirildi konu ve Çocukların
işidir, sarhoşların işidir. üzerinde duruldu.
Ancak çarpı işaretlemesinin Türkiye
açısından da, Aleviler açısından da bir hafızası
vardı. Bu hafıza, Maraş katliamında yaşanmış
bir hafızadır. Önce evlerin işaretlenip, arkasından
işaretlenen evlerde yaşatılan katliamlardan dolayı biz bunu
biliyoruz. Nasıl ki Almanyada siz bir eve Nazi işareti
yaparsanız, bir evin kapısına Nazi işareti yaparsanız,
bu, en ağır bir suça tabi ise, Türkiyede de bu hafızadan
kaynaklı olarak, Alevilerin evlerine yönelik bu tür tehditkâr çarpı
işaretlerinin konmasının en ağır bir şekilde
cezalandırılması gerekiyor ki bir daha cesaret edilemesin.
Bu, hakikaten, zaman zaman söylendiği gibi
çocuk işi de olabilir, hakikaten adli bir vaka da olabilir ama netice
itibarıyla siz bunun sonucunu çıkarmazsanız, kamuoyunu
bilgilendirici, tatmin edici birtakım açıklamalarla konuyu
aydınlatmadan geçiştirirseniz, hem işaretleyenler bundan cesaret
alıp işaretlemeye devam ederler hem de evleri işaretlenen
insanlar o psikoloji içerisinde, o korku içerisinde yaşamaya devam
ederler. Dolayısıyla biz, bugün burada yapılan
açıklamaları -Sayın Grup Başkan Vekillerinin konunun
takipçisi olmasını arzu ediyoruz- önemsiyoruz ve bu konunun takipçisi
olacağız.
Değerli arkadaşlar, 144 sıra
sayılı Teklif -biliyorsunuz İçişleri Komisyonundan gelen-
kolluk kuvvetleriyle ilgili çeşitli düzenlemeleri de içeriyor. Tabii, biz
bunlardan en çok mağdur olan yani polisin uygulamalarından en çok
mağdur olan bir partiyiz. Gözaltılar, operasyonlar, tutuklamalar ve
kayyum atamaları olanca hızıyla sürüyor.
Şimdi, ben Hükûmete bir şey sormak
istiyorum: Konya Büyükşehir Belediye Başkanını görevden
alacak mısınız? Yerine kayyum atayacak mısınız?
Niye? Çünkü Konya Büyükşehir Belediye Başkanı bölücülük yaptı.
Ne yaptı? Efendim, eş başkan seçilmiş kendisi. Tabii, biz
tebrik ediyoruz, hayırlı olsun diyoruz. Ancak eş
başkanlığı bölücülük olarak nitelendirenler acaba Konya
Büyükşehir Belediye Başkanının eş
başkanlığına ne diyorlar?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Polemik yapma!
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu gözaltı furyaları ve bu operasyonlar bir
cezalandırma yöntemi olarak uygulanıyor. Hiçbir suçu olmayan, hatta
bir gün sonra serbest bırakılan insanların bile sabaha
karşı, oturduğu mahallede, apartmanda onlarca araçla, yüzlerce
polisle evleri basılıyor, evleri darmadağın ediliyor. Bir
gün sonra serbest bırakılanlar bile artık
yaşadıkları bütün mahallede ve sokakta çocukları dâhil
hepsi suçlu ilan ediliyorlar. Bu sistemin artık bir son bulması
gerekiyor. Darbecilerin isimleri kaldırıldığı gibi her
taraftan darbe hukukunun da artık sonlandırılması
gerekiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
12nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Mahmut
Tanal
Kahramanmaraş Ankara İstanbul
Ali
Şeker İlhami
Özcan Aygun Yaşar
Tüzün
İstanbul Tekirdağ Bilecik
Ensar
Aytekin Erkan
Aydın Yüksel
Özkan
Balıkesir Bursa Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Yüksel Özkan, buyurun lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Yine şehit haberleri içimizi yaktı.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralı Mehmekçiklerimize acil
şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, 12nci madde üzerinde
grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu madde teknik bir
düzenleme içermekte olup desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Ben de
sözlerime seçim bölgemi yakından ilgilendiren bir gelişmeyle devam
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Osmanlı-Rus savaşları sonrası
Osmanlının bozgunundan sonra değişik dönemlerde
Balkanlardan ana vatana göç eden milyonlarca Türk aileden geri kalan
yaklaşık 7-8 milyon Türk ve akraba toplulukları hâlen Balkan coğrafyasında
yaşamaktadır. Balkanlarda yaşayan Türklerin çoğu
Osmanlı Döneminde Anadolu topraklarından göç eden Anadolu
Türkleridir. Balkanlarda ulus devletlerin kuruluşundan sonra, Türkler o
coğrafyada o devletlerin sadık vatandaşları olarak
yaşamaktadırlar. Bu azınlık millet ve Müslüman topluluklar
kendi hak ve özgürlüklerini, hukuklarını savunan, bulundukları
ülkelerde toplumsal barışa katkı sağlamak için etnik
kimliğin ve inançların temel alınmadığı, ulusal
parti kimliğine ve içeriğine sahip siyasal parti
oluşumlarına imza atmışlardır.
Sayın milletvekilleri, totaliter Jivkov
rejiminin yıkılmasından sonra çoğunluğunu Bulgaristan
Türklerinin oluşturduğu Bulgar, Pomak ve Romanların aktif
siyaset yaptığı, kısa adı HÖH olan Hak ve Özgürlükler
Hareketi Partisi kurulmuştur. Ülkenin 3üncü siyasi partisi olup yüzde 14
oy alan Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi dönem dönem ülkede hükûmeti yöneten
koalisyonlarda yer almıştır. Bulgaristanın AB
üyeliğinden sonra Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisinin AB
Parlamentosunda seçilmiş birçok milletvekili bulunmaktadır. Bunlardan
biri de Avrupa Birliği Parlamentosunun en genç milletvekili Sayın
İlhan Küçüktür. Bu milletvekilleri Avrupa Birliği Parlamentosunda
Türkiyenin lobi çalışmalarına destek vermektedirler. 27 Ekim
2019 tarihinde Bulgaristanda yapılan yerel seçimlerde Hak ve Özgürlükler
Hareketi Partisi ülke çapındaki 263 yerel yönetimden 48 belediye
kazandı. Bu belediyelerin birçoğunun ülkemizdeki belediyelerle
kardeş belediye protokolleri mevcuttur. Bu protokoller çerçevesinde karşılıklı
kültürel, sosyal, ekonomik birçok faaliyet gerçekleştirilmektedir;
birçoğu AB projesinde ortaklık yapmaktadır. Bu kardeşlik ve
iş birliği protokolleriyle bizler ana vatan olarak o
insanlarımıza tarihî borcumuzu da yerine getirmeliyiz.
Hâl böyleyken dün Dışişleri
Bakanlığından ülkemizdeki bazı belediyeler için
yazılmış bir yazı çok düşündürücü, onu paylaşmak
istiyorum, 7/11/2019 tarihli yazıda şöyle denmektedir: Bursa ili
Nilüfer Belediyesi ile Bulgaristan Ardino yani Eğridere Belediyesi,
İzmir Menderes Belediyesi ile Bulgaristanın Momçilgrad yani
Mestanlı Belediyesi ve Yozgat Boğazlıyan Belediyesi ile
Bulgaristanın Hasköy ili Mineralni Bani Belediyesi arasında
kardeş kent kurulması siyasi saiklerle (her 3 belediye de Hak ve
Özgürlükler Hareketi Partisindendir) Bakanlığımızca uygun
görülmemektedir. Bulgaristanın GERB ve Sosyalist Partilerinin
belediyeleri ile Türkiyedeki kardeş belediyelerin protokolleri devam
ederken Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisinin yönetimindeki belediyelerin
bulunduğu ve Türk ve Müslüman çoğunluğun
yaşadığı bu bölgelerde söz konusu protokollerin
engellenmesi çok şaşırtıcı ve çok düşündürücüdür.
Değerli milletvekilleri, umarım ki bu
yanlıştan bir an önce geri dönülür. Bu tarihî
bağlarımızın koparılması orada yaşayan Türk
ve Müslüman kardeşlerimize sırt dönmek demektir, onları
yalnızlaştırmak demektir ve lobi güçlerimizi dinamitlemek
demektir. Bir milletvekili olarak Gazi Meclisimizin çatısı
altında bu sorumluluk duygusu içinde bu tarihî uyarıyı yaparken
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Belgeyi de paylaşmak isterim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde geçen olarak ibaresinin
şeklinde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Habip
Eksik Necdet
İpekyüz
Muş Iğdır Batman
Mahmut Celadet
Gaydalı Murat
Çepni Filiz
Kerestecioğlu Demir
Bitlis İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Necdet İpekyüzün.
Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
3201 sayılı Kanuna bir geçici madde
ekleniyor. Geçici maddedeki amaç, birinci sınıf emniyet müdürü
rütbesi hizasında olanların on binde 25 olan oranının on
binde 35e, ikinci sınıf emniyet müdürü hizasında yer
alanların on binde 34 olan oranının on binde 50ye yükseltilmesi
ve geçici olarak on yıl düşünülmüş. Peki, nedir bu ihtiyaç?
Bildiğiniz gibi FETÖ darbesi sonucu Emniyet teşkilatında ve
kamunun birçok yerinde insanlar kanun hükmünde kararnameyle
uzaklaştırıldı. Darbe girişimi sonrası
aslında Emniyette çok üst düzeydeki görevliler de bu dönemde birçok
operasyonda yer almıştı. Eminim, burada oturan birçok vekil
hakkında bir fişleme dosyası da
hazırlanmıştı ve beraberinde bu Nisan 2019da Emniyet Genel
Müdürlüğünün açıklamasına göre 33.372 kişi
uzaklaştırılmış. Ne oldu? Bu sefer Emniyette bir
altüst durum yaşandı ve bunu tamamlamak lazım, birinci
sınıf, ikinci sınıf ve çeşitli rütbeler için düzenleme
yapılıyor. Ama aslında, belki de en çok ihtiyaç duyulan ve
yapılması gereken, polisin nasıl
çalışacağıdır.
Polis dediğimiz bizler, bizlerin arasından
çıkan insanlar. Siz bunların insanlara nasıl
yaklaşacağını ayarlamazsanız yaşamın her
alanında problem yaşarsınız ve polis dediğimizin de
birçok basamağı var, sadece trafik polisi gelmesin
aklınıza. Kaçakçılıkla mücadeleden tutun -denizde, havada-
terörle mücadele eden polis özel birimlerine kadar birçok alanı var. Ama
günümüzde güç odağına göre davranırsa, her gördüğünün
gücünü sırtına alırsa muhalif gibi davranabilir. Ve ne olur? Dün
FETÖ için nasıl Biz kandırıldık. deniyorsa yarın bu
da söylenebilir. Çünkü biz biliyoruz ki arkadaşlarımız söyledi,
çeşitli şekilde dile getirdiler- mülakatlarla alınıyor,
tercihlerle alınabiliyor, bir kısım insanlar alınıyor.
Sevgili arkadaşlar, son dönemde polisler dört aylık eğitim
sonrası polis oluyor. Lisans mezunu alınıyor
hızlandırılmış bir şekilde, ihtiyaç var. Dört
aylık süreçte siz buna silah kullandırmayı öğreteceksiniz,
insanlara davranmayı öğreteceksiniz ve kibar olmayı
öğreteceksiniz. Eğer bir polis, gittiği yerde orayı tarumar
ediyorsa, işkence yapıyorsa, kötü muamele ediyorsa herkesi
ilgilendiriyor ve bunu gücü arkasına alarak yapıyorsa daha da beter.
Bunu niçin söylüyorum? Çünkü, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununda
değişiklik yapılması lazım,
yapılmadığı sürece bu böyle oluyor.
Bugün birçok arkadaşımız dile
getirdi, Rahmetli Tahir Elçiyi anıyoruz burada, hâlâ şüpheli yok,
hâlâ fail yok, hâlâ dosya meçhul. Bunu niçin söylüyorum? Tahir Elçi en büyük
yaşam mücadelesini Diyarbakır Barosunda yürütürken daha çok
cezasızlıkla yürütüyor ve cezasızlıkla ilgili şunu
söylüyordu: Ya zaman aşımına uğruyor ya takipsizlik
uygulanıyor ve dosya kapatılıyor. Birçok JİTEM denilen
davalar, birçok kötü denilen davalar, kuyuda kaybolan insanlar, hâlâ cenazelerini
bulamayan anneler, bunun için çaba harcarken bununla ilgili bir şey
yapılmıyordu, zaman aşımına uğruyordu ve bununla
ilgili düzenleme yapılmadı. Korkarım ki Tahir Elçi bu mücadeleyi
yürütürken dosyası dördüncü yılında hâlâ yok. Bunu niçin söylüyorum?
Polislerle ilgili düzenleme yaparken, kolluk güçleriyle ilgili düzenleme
yaparken bunun iyi çalışılması lazım. Kolluk
güçlerinin birinci görev olarak bütün insanları eşit görüp her zaman
insana insan gibi yaklaşması lazım.
Türkiye Cumhuriyeti tarihine
baktığımızda, geçmiş dönemlerde polisler
insanların başı örtülü olduğu için de tutanak
tutabiliyordu, insanlara kendi inançlarından dolayı da tutanak
tutabiliyordu, fişleyebiliyordu. Bugün, bunu yapanlar bilsin ki yarın
yargılanabilecekler, tutuklanabilecekler. Bunun için de kimse
Kandırıldık, kandırılıyoruz. demesin. Bunu
dediğimiz zaman biz geleceğimizi gerçekten barıştan yana
kuramayız. O yüzden polis deyip geçmeyelim.
Bizim partinin gençlik meclisi üyeleri, bütün
basına yansıdı
Birçok yerde bütün partilerin gençlik meclisi
var ve biz seçilme yaşını 18e düşürmüşüz, dünyaya da
örnek olduğumuzu söylüyoruz. Gençler siyasetle
uğraştığı için, gençler muhalefete alışmak
için, siyaseti söylemek için polisle beraber baş başa
kaldığında işkenceye uğruyorlar ve fotoğraflar
görsel olarak yayınlanıyor, çıktıkları hekimlerden bu
rapor alınıyor. Bu raporların işlemi yerine getirilmezse,
siz insanları siyasetten uzaklaştırırsanız, muhalefeti
dile getirmezseniz, sosyal medyada veya yakalandığında kötü
muameleye uğratırsanız geleceğimiz vahim olur. Tam tersine,
onu özendirmemiz lazım.
O yüzden, polislerle ilgili düzenlemeyi yaparken,
kolluk güçleriyle ilgili düzenlemeyi yaparken en temel değer olan insan
hakları evrensel değerlerine göre geliştirmemiz lazım. Bunu
yaparsak önümüz açılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN İlave süre vermiyorum Sayın
İpekyüz. Sadece mikrofonu açayım, siz selamlamayı yapın.
Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bir diğer konu
da kim kime kötü davranıyorsa bunun için mücadele etmek lazım, ceza
vermek lazım.
Bugün, sadece gençlere değil, muhalefetteki
bütün siyasi parti vekillerine de aynı tavır sergileniyor. Biz sahip
çıkmadığımız sürece, bu tür kötü uygulamalar
olduğu sürece kamuoyunda bunların polisliğinden şüphe
duyulur. Onun bir an önce düzeltilmesi lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Orhan
Çakırlar İbrahim
Halil Oral
İzmir Edirne Ankara
Ümit
Beyaz Zeki Hakan
Sıdalı
İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın
İbrahim Halil Oralın söz talebi var.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 47nci
Uluslararası Emmy Ödülünde En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü kazanan
Haluk Bilgineri tebrik ediyor, Türk sinemasında
başarılarının devamını diliyorum.
Sayın grup başkan vekilleri
geçtiğimiz hafta bu kürsüden AK PARTİ iktidarını, grubunu
yanlış yapmaktaki istikrarlarından dolayı kinayeli bir
şekilde tebrik etmişti. Sayın grup başkan vekilleri de
milletin kendilerine yetki verdiğini ve Cumhur İttifakı olarak
yüzde 52 oy aldıklarını vurgulayarak hiçbir yanlış
yapmadıklarını ima etmişti. Bugün gene AK PARTİyi
tebrik ediyorum. Torba kanunları geçtim, bugünkü gibi çuval kanunlarla
yasama sürecini kaosa çeviren politikalarınızdaki
istikrarınız gözlerimizi yaşartıyor. Soruyorum: Torba kanun
mantığını kesintisiz devam ettirmek, yanlış
yapmak da istikrar değil midir?
Meclisi böyle oldubittiyle
çalıştırmak yanlıştır. Milletimiz bu
yanlışı görmektedir. Merhum Necip Fazıl Kısakürek
şu dizeleriyle tam da AK PARTİyi anlatmaktadır: Dağı
tanıyan nasıl tanımaz uçurumu?/ Mademki yükseliş var,
iniş olmaz olur mu? Bugün AK PARTİ başta Ankara, İstanbul
olmak üzere büyük şehirleri kaybetmişse, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tek başına çoğunluğu
sağlayamamışsa, 1 milyona yakın üye kaybetmişse Türk
milletinin iktidarı uyardığı ve yetkiyi elinden almaya
hazırlandığını göstermektedir. AK PARTİ Necip
Fazılın ifadelerindeki gibi uçurumu tanımaya
hazırlanmaktadır. Her insan, her kuruluş ve her siyasi parti
için yükseliş olduğu gibi gerileme ve iniş de mukadderdir ama
önemli olan geriye dönerken milletimizin yüzüne utanmadan bakabilmektir, Yüce
Allahın katına Vazifemi yerine getirdim mi? diye gönül huzuruyla
gidebilmektir.
Kıymetli milletvekilleri, teklifin 12nci
maddesi Emniyet Genel Müdürlüğündeki üst düzey personel
açığının karşılanması amacını
taşıyan bir değişikliktir. İhtiyaçlar olduğu gibi
bu düzenlemelerin yapılması da normaldir. Burada anormal olan mesele,
bu kadar üst düzey personel açığının ortaya
çıkmasıdır. Peki, bunun sebebi nedir? Ben cevaplayayım:
İçişleri Bakanı Sayın Soylunun ifadesiyle Emniyet
teşkilatından 17-25 Aralık ve 15 Temmuz sonrasında sadece
kanun hükmündeki kararname yoluyla ihraç edilenlerin sayısı
yaklaşık 33 bindir. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti on yedi
yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde emniyet
teşkilatında 33 bin FETÖcü ya da terörle iltisaklı personel
istihdam etmiştir. Yani kuzular kurtlara teslim edilmiştir, emanet
edilmiştir. Türkiye'de güvenlik sağlanacaksa, emniyet yerine
gelecekse, adalet tecelli edecekse, ilk önce bu devlet zafiyetini yaratanlardan
hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Sayın Soylu Twitter üzerinden İYİ
PARTİ milletvekillerine laf yetiştirmek yerine bu meseleyi kendine
gündem olarak almalıdır.
Sayın milletvekilleri, bu vesileyle emniyet
teşkilatımıza üstün başarılar diliyor, bu vatan için
şehadet şerbeti içen kahraman polisimizi rahmet, minnet ve duayla
anıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, teklifin
59uncu maddesi bağlamında da birkaç söz söylemek istiyorum. Bu madde
derneklerin üyelerinin bütün kimliklerini mülki idareye bildirme
zorunluluğu getirmektedir. Bu durum, demokratik kurumları düzgün
işleyen devlet ve iktidar yapıları için zarar getirmeyecek bir
durum olabilir ancak ülkemizde açık bir fişlemeye sebebiyet
verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Başkanım
BAŞKAN Uzatma vermiyorum ama sadece selamlama
için açıyorum mikrofonunuzu.
Buyurun.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Çok
teşekkür ederim.
Ben, İYİ PARTİ Teşkilat
Başkan Yardımcısı olarak, özellikle İç Anadoluda
Selçuklu coğrafyasında yaptığım ziyaretlerde
açıkça şunu gördüm: İnsanımız muhalefet partilerine
üye olmaktan korkmaktadır. Sebebiyse, fişlenme, iş bulamama ve
sosyal yardımlardan mahrum kalma korkusudur. Şimdi, siz, buna ek
olarak derneklere üye olma korkusunu da getireceksiniz. Bu resmen sivil toplumun
gelişmesini engellemeye yol açacaktır.
Yarattığınız bu korku imparatorluğunun farkında
mısınız?
Bu yaklaşımlardan vazgeçmeniz sizin ve
milletimizin yararına olacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Oral.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
13üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Mahmut
Tanal
Kahramanmaraş Ankara İstanbul
Ali
Şeker İlhami
Özcan Aygun Yaşar
Tüzün
İstanbul Tekirdağ Bilecik
Ensar
Aytekin Erkan
Aydın Ahmet
Kaya
Balıkesir Bursa Trabzon
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) - Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebinde bulunan Trabzon
Milletvekili Sayın Ahmet Kaya.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
13üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülke olarak
ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bu krizin
yakıcı etkilerinden kurtulabilmemiz ve hızlıca
toparlanabilmemiz için her zamankinden daha çok çalışmaya, üretmeye
ve ürettiklerimizi dış pazarlara satmaya yani ihracata ihtiyacımız
var. İhracatın temelini üretim oluşturur. Bugün Türkiye
özellikle son on yedi yılda AKP iktidarlarının yanlış
politikaları nedeniyle üretemeyen, ürettiğinden verim elde edemeyen,
ürettiğinden daha fazlasını tüketen ve bu nedenle borçları
gitgide artan bir ülke hâline gelmiştir. Bugün üretim sektörümüz
ağır finansal yükler, teknolojik eksiklikler, pahalı girdiler,
yetersiz enerji ve maliyeti yüksek iş gücü kıskacında can
çekişmektedir.
Söz aldığım 13üncü maddeyle
ihracatçılarımızın iki yıllık yeşil pasaport
süresinin dört yıla çıkarılması düzenlenmektedir. Bu
düzenlemeyi parti olarak doğru bulduğumuzu ve desteklediğimizi
ifade ediyorum. Ancak ihracatçılarımızın pasaport süresini
uzatarak sorunlarını çözebileceğimizi sanıyorsak fena hâlde
yanılırız. Toplumun tüm kesimlerinde olduğu gibi,
ihracatçılarımızın da büyük sıkıntısı
olduğunu ve çözüm bekleyen dertlerinin olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Örneğin, daha önce yeşil pasaport verdiğimiz iş
adamlarımız kendi araçlarıyla bir ayda 4 defadan fazla yurt
dışına çıktıklarında ceza alıyorlar.
Bazılarımız bunu şaka sanabilirler ama bu gerçek
arkadaşlar. Ayda dört defadan fazla adlarına kayıtlı
taşıtlarıyla yurt dışına
giriş-çıkış yapan iş adamlarımıza 4458
sayılı Gümrük Kanununun bazı maddelerinin uygulanması
hakkında Bakanlar Kurulu kararının 96ncı maddesi 4üncü
fıkrası gereğince ceza kesiliyor. Bu insanlarımız
iş insanları, iş yapabilmek, müşterileriyle görüşmek
veya ihalelere katılmak için sürekli yurt dışına gitmesi
gereken insanlar. Doğal olarak komşu ülkelere kendi araçlarıyla
gitmek istiyorlar fakat biz ne yapıyoruz? Ülkemize döviz girdisi
sağlayan bu iş insanlarımıza Kendi aracınızla
yurt dışına dört defadan fazla giderseniz sizi
cezalandırırız, size ceza keseriz. diyoruz. Bu son derece
yanlış bir uygulamadır, bu yanlış uygulama bir an önce
düzeltilmeli ve ihracatçılarımız bu cezadan muaf
tutulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Doğu
Karadenizden Rusya Federasyonu ve diğer Bağımsız Devletler
Topluluğu ülkelerine önemli miktarda yaş meyve sebze ihracatı
yapılıyor ve ihraç edilen bu ürünlerin Rus gümrüklerinden geri döndüğü
haberlerini sıklıkla duyuyoruz. Narenciyeden domatese, biberden
şeftaliye kadar birçok tarım ürünümüz ilaç kalıntısı,
zararlı haşere ve Akdeniz Sineği gerekçesiyle Rusya
sınırından maalesef geri gönderiliyor. Bu durum, Türk yaş
meyve sebze ihracatçısı için büyük bir sorun ve Türkiye ile Rusya
arasındaki ticarette de yaşanan sıkıntıların
başında geliyor.
Öte yandan Rus limanlarında yapılan
işlemlerin çok yavaş ilerlemesi gemilerde ve tırlarda bekleyen
ürünlerin bozulmasına ve ticari değerlerini kaybetmesine neden
olmaktadır. Rusya Federasyonuna deniz yoluyla yapmış
olduğumuz ihracatın tamamı Soçi Limanına
yapılıyor. Soçi Limanının turistik liman olması ve
yetersizliği nedeniyle zaman zaman yüklü gemiler burada bekletiliyor ve
boşaltmanın geç yapılması sonucunda ürünler bozuluyor.
Yaş meyve ve sebze ihracatı yapan iş adamlarımız bu ve
benzer sorunların bir an önce çözülmesini beklemektedirler.
Ayrıca, son dönemde petrol fiyatlarında
gözlenen artışlar ihracatta nakliye maliyetlerinin oldukça
artmasına neden olmuştur. İhracatçılarımız, bu
maliyet artışlarının önüne geçebilmek ve komşu
ülkelerle ticaretimizi daha da geliştirebilmek için yurt
dışına ihraç eşyası taşıyan araçları
için özel teşvik ve uygulamalar yapılmasını talep
etmektedirler. Liman ücretlerinin yüksekliği, gümrük ve liman idarelerine
ödenen fazla mesai ücretleri ihraç maliyetlerini büyük oranda artırmakta
ve rekabet imkânımızı azaltmaktadır.
İhracatçılarımıza en büyük
desteği veren EXIMBANKın kaynak sorunu olduğu bilinmektedir. Bu
sorun, Türkiyedeki firmaların yaklaşık yüzde 98ini
oluşturan KOBİlerimizin ihracata yönelmelerinde yeterli desteği
alamamasına yol açmaktadır. Bu nedenle EXIMBANKın kaynak sorunu
mutlaka çözülmelidir.
Değerli arkadaşlar, Karadeniz
Bölgesindeki ihracatçılarımıza hizmet veren EXIMBANK Trabzon
İrtibat Bürosunun Doğu Karadeniz Bölgesi EXIMBANK şubesine
dönüştürülmesi ihracatçılarımızı önemli oranda rahatlatacak
ve daha sıkıntısız biçimde kredi alabilmelerine olanak
sağlayacaktır.
Bunların yanı sıra, Artvin Sarp
Sınır Kapısındaki tır kuyruğu bugünlerde 20
kilometreleri geçmiştir, şoför arkadaşlar orada saatlerce, bazen
günlerce bu kuyruklarda beklemekte ve büyük mağduriyetler
yaşamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaya.
AHMET KAYA (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan, bir selamlama
BAŞKAN Evet, son selamlama için
AHMET KAYA (Devamla) Teşekkür ederim.
Evet, tır şoförlerimizden bahsettim, 20
kilometrelere varan bir kuyruktan bahsettim. Bu şoför
arkadaşlarımız orada büyük mağduriyetler yaşıyor
ve bu kuyruklarda beklemeleri sonucunda da taşıdıkları
ürünlerin bozulması gibi bir sonuçla karşılaşabiliyorlar.
Bu sorunun nereden kaynaklandığı konusunun tespit edilmesi ve
bir an önce çözülmesi gerekiyor.
Son olarak da Artvin Muratlı Sınır
Kapısının bir an önce açılması gerektiğini
hatırlatıyor, tüm sorunların ortak akılla çözülmesi
dileğiyle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde geçen şeklinde
ibaresinin olarak şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut Celadet
Gaydalı Habip
Eksik Mensur
Işık
Bitlis
Iğdır Muş
Hüseyin
Kaçmaz Murat
Çepni
Şırnak İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Mahmut Celadet Gaydalı, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim ve grubum adına görüşülmekte olan 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Barış elçimiz Tahir Elçinin
katledilmesinin yıl dönümünde onu minnet ve rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, Bitlisin Ahlat
ilçesine bağlı Güzelsu (Tapavank) köyünde sağlık
ocağı bakımsız olduğu gerekçesiyle doktor muayene
işlemlerini son iki yıldır caminin bahçesinde bulunan taziye
evinde gerçekleştirmektedir.
Doktor köye on beş günde bir gelmekte, köy
insanlarının sağlıktan yararlanma hakları devletin
yetersizliği yüzünden ellerinden alınmaktadır.
Sağlık ocağının tamirat ve
tadilatından kaçınan zihniyet şehir hastanelerini nasıl
yönetebilecek?
Yine, Adilcevaza bağlı Yarımada,
Akçıra ve Kavuştuk köylerinde aşılar camide
yapılmaktadır. Yoksa verilen mesaj Biz de bu aşının
tutacağına zaten inanmıyoruz ama camide yapılırsa
belki tutar. mı demek istiyorsunuz?
Bunlar bize gelen şikâyetlerden sadece birkaç
tanesi; eminim, daha bir sürü vardır. Büyük devlet büyük hastaneler
kurmakla olmaz. Büyük devlet, mezradan köye, ilçeden ile tüm insanların
sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkıda bulunmakla
olunur. Kırsal alandaki sağlık ocakları sağlık
sisteminin kılcal damarlarıdır. Malum, kılcal damarlar
hücreleri besler ve sağlıklı bir bünye inşa eder.
Sağlık ocakları neden
onarılıp fonksiyonel hâle getirilmiyor ve bir iki insana buralarda
istihdam sağlanmıyor?
Değerli milletvekilleri, maalesef içinde
bulunduğumuz yönetim anlayışıyla ülkeyi şirket gibi
yönetme idealini gerçekleştiren, doğayı ve ekolojik
yaşamı da tarumar etmiştir. Bilindiği üzere, 2013
yılında Elektrik Piyasası Kanunu yürürlüğe girdiğinde
yasanın geçici 8inci maddesiyle, özelleştirme kapsamına
alınan termik santrallere rehabilitasyon ve filtrasyon sistemi
kurulmasının üç yıl ertelemesi öngörülmüştü. Daha sonra
santrallere çevre yatırımlarını tamamlamaları için
2018e kadar süre tanındı. Dikkatinizi çekerim, Anayasa Mahkemesi bu
kadar uzun süre ertelemeyi aykırı bulmuş ve maddeyi iptal
etmişti. Tabii ki Anayasayı ve mahkemesini takan kim?
2016 yılında kanunda tekrar düzenleme
yapılarak yatırımların tamamlanması için verilen süre
Aralık 2019a kadar uzatılmıştı. Son yapılan
düzenlemeyle birlikte bu süreç 2022 yılına kadar
uzatılmıştır. Hükûmetin küçük ortağı da Teknik
bir sorundur, hemen gerçekleştirilebilir bir işlem değildir.
diyerek destek vermiştir. Buradan iddia ediyorum ki finansmanı
hazır ise bu işlemler en geç altı ayda tamamlanabilir.
Arabasında sigara içene Çevreyi kirletiyorsun. diye ceza kesen zihniyet,
binlerce insana ve doğadaki canlılara kül ve zehir solutan sermaye
sahiplerinin lehine süreyi uzatıp duruyor. Bu, günü kurtarma
politikasıdır. Yapılmak istenseydi şimdiye kadar 12 defa
yapılabilirdi. Üzerinden tam altı yıl geçmesine rağmen
yapılmadı ve hâlâ süreler uzatılıp duruyor.
Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun
teklifinin 13üncü maddesine göre, ihracat tutarını sağlayan
ihracatçının iki yıl süreli hususi damgalı pasaport
hakkının, ihracatçıların yeni pazarlara girmeleri ve mevcut
pazarlarda devamlılıklarını sağlamaları amacıyla
dört yıla çıkarılması hedeflenmektedir. Uluslararası
rekabet, pasaportun rengine ve süresine indirgeniyor. Bir milletin
itibarı, uluslararası camiada pasaportuna gösterilen itibardır.
Turgut Özal döneminde İstanbul Arap şeyhlerine parsel parsel
sunulurken ben o yıllarda Körfez ülkelerinden birinde
çalışıyordum. Bu ülkelere seyahatlerimde benim pasaportum didik
didik aranırken Amerikalıların, İngilizlerin,
Hollandalıların pasaportlarının sadece
kapaklarını gösterdiğine şahit oldum. Meclis gündemini her
seferinde böyle meselelerle meşgul etmenin doğru
olmadığı kanaatindeyim.
Yapılması gereken çok basit bir
işlem; tek bir maddeyle sorunu temelli bir çözüme kavuşturmak mümkün.
Eğer ihracatçı gerekli koşulları sağlıyor ise
hususi damgalı pasaport hakkı verilir, sağlamıyor ise geri
alınır veya verilmez. Bu kadar basit bir çözüme kavuşturmak
varken, her dönem bir teklifin içinde yenilik gibi sunmanın manası
yoktur. İhracatçı için illa bir şey yapılacak ise üretim
destekli politikalar gerçekleştirilmeli, üretimde kalite ve verimlilik ön
planda tutulmalıdır.
Sözlerimi Bertrand Russellın bir sözüyle
bitirmek isterim: Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku
içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir ibaresinin
"yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Muhammet Naci
Cinisli Dursun Müsavat
Dervişoğlu Orhan
Çakırlar
Erzurum İzmir
Edirne
Zeki Hakan
Sıdalı Ümit
Beyaz
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Muhammet Naci Cinisli, buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Torba kanun uygulamasını
eleştirirken, 98 maddelik torba kanun teklifi beterin beteri var
dedirtiyor. Bu, Meclisimize taammüden zarar vermekten başka bir şey
değil, çok üzgünüm.
Üzerinde söz aldığım maddeyle,
ihracatçılarımızın rekabet gücünü artırmak,
dış pazarlarla daha güçlü ilişkiler kurmalarını
kolaylaştırmak amacıyla ihracatçılarımıza verilen
hususi pasaport süresinin iki yıldan dört yıla
çıkarılması öngörülüyor. Halk arasında yeşil
pasaport olarak bilinen hususi pasaport, devlet memurlarına ve belirli
şartları taşıdıkları sürece bu memurların
ailelerine beş yıllık süreyle verilen pasaport türüne deniyor.
Hususi pasaportla birçok ülkeye belirli gün sayısıyla
sınırlı olmak üzere vizesiz giriş yapılıyor.
Ancak Hükûmetin yıllardır kamu hizmetlerini
taşeronlaştırması sebebiyle devlet
çalışanlarının çoğu bu ayrıcalıklı
haktan muaf. Örneğin, geçtiğimiz pazar günü süslü laflarla günlerini
kutladığımız öğretmenlerimizin durumu, ücretli
öğretmenlik garabetiyle taşeron işçilerden de beter.
Yabancı ülkeler saygın bir devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin
çalışanından ülkesinde yasa dışı bir işe
kalkışmayacağı için vize talep etmiyor. Diğer taraftan,
devletimiz bu pasaportun kullanıcısına sadece
sınırlı süreyle vizesiz dolaşım hakkını
vermiyor, aynı zamanda kendi referansını da vermiş oluyor.
Öte yandan, iktidarın siyaseten kendisine yakın tutmak istediklerine
göz kırpmak için kullandığı bir araç hâline gelmeye
başlayan yeşil pasaportun ülkemizin dış politikada sözünün
gücü azalmadan kullanıcılarına sağladığı
referansı ve prestiji sürdürmesini temenni ederim. Ülkemiz için hizmette
bulunan tüm vatandaşlarımıza özel haklar tabii ki verilsin. Ancak
demek istediğim, bu yöntemlere başvurulmak ihtiyacı
kalmaksızın ülkemizin standart pasaportunun itibarını,
saygınlığını artırmak ana amacımız
olmalı. Ama bakıyorsunuz, Türk vatandaşı olmak isteyen
yabancıların yapması gereken gayrimenkul yatırımı
19 Eylül 2018den itibaren 1 milyon dolardan 250 bin dolara düşürüldü.
Üstelik oturum izni değil doğrudan ucuz vatandaşlık
veriyoruz. Birkaç gün evvel sonucu açıklanan bir araştırmayla
ülkemiz 160 ülke arasında 82nci olarak vatandaşlığı
orta kaliteli ülkeler içinde gösterildi.
Değerli milletvekilleri, 23 Mart 2017 tarihinde
yürürlüğe konulan ve şartları belirlenen ihracatçılara
hususi damgalı pasaport verilmesi maalesef belirlenen standartlarda
uygulanamıyor, her yıl bir değişiklik yapılıyor.
Uygulama başlangıcında istenilen her yıl ihracat yapma
şartı 3 Kasım 2018 tarihinde kaldırılarak son üç
takvim yılında yapılan toplam ihracat tutarının
ortalaması esas alınmaya başlanmıştı. En son
Resmî Gazetede yayımlanan kararla da ihracatçı firma temsilcilerine
tanınan yeşil pasaport hakkına ilişkin ihracat limiti 1
milyon dolardan 500 bin dolara indirildi. Şimdi de görüştüğümüz
maddeyle son üç yılda yıllık ortalama ihracat tutarları
Cumhurbaşkanının belirleyeceği değerlerin üzerinde
olan firma yetkililerine iki yıl süreyle verilen hususi damgalı
pasaport süresinin dört yıla çıkarılması öngörülüyor.
Milletimizin beklenti ve ihtiyaçlarını
zamanlıca karşılamak adına tekrar tekrar aynı
konuları konuşmayarak ortak akılla bir düzenleme yapmanın
gerekliliğini ifade etmek isterim.
İhracatçılarımızın rekabet ettiği ülkelerdeki
iş insanlarıyla eşit bir şekilde vizesiz dolaşım
fırsatlarına sahip olmaları tabii ki önemli. Bu imkânların
tüm vatandaşlarımız için sağlanması ise daha da önemli
ve iktidarın görevi. İhracata sağlanan maddi desteklerin
yanı sıra yeşil pasaportla
ihracatçılarımızın vizesiz dolaşım hakkına
da sahip olmaları umuyorum ki ihracatımıza avantajlar
sağlar. Ancak 1 milyon dolarlık alt sınırın 500 bin
dolara çekilmesi, ihracatımızda ve dış politikada sorunlar
yaşadığımızın ipuçlarını veriyor.
Diğer yandan, ülkemiz pasaportuyla çok
sayıda ülkeye vizesiz girilebildiği de bir gerçek. Her geçen gün
dış dünyadan kopuk, dış politikamızın temel
prensiplerinden uzak bir anlayışla dış siyaset yaparsak
aklımıza gelmeyen işler başımıza gelebilir.
İleriki süreçlerde yeşil pasaportlulardan
da vize istenmemesi ümidiyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde geçen ...yer
alan iki ibaresi dört şeklinde değiştirilmiştir.
cümlesindeki "şeklinde ibaresinin "biçiminde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gereğini saygılarımızla arz
ederiz.
Esin
Kara Sefer
Aycan Ahmet
Özyürek
Konya Kahramanmaraş Sivas
İbrahim
Özyavuz Halil
Öztürk
Şanlıurfa Kırıkkale
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde Sayın Sefer Aycan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 28 Kasım. 28 Kasım tarihe Bayrak
Olayı diye geçen hadisenin yıl dönümüdür, bu günün 100üncü yıl
dönümündeyiz. Bu günü anlatmak istiyorum.
Bayrak Olayı, Kahramanmaraşı
işgal eden Fransızların ve yerli iş birlikçilerin
şımarıklığı sonrasında Maraş Kalesine
çekilen Fransız Bayrağını indiren iradenin günüdür. O gün,
cuma namazı kılmaya giden Kahramanmaraşlının kalede
bayrağını görememesi üzerine cuma namazını
kılmayarak bayrağı indirmek için kaleye gittiği ve kaleden
Fransız Bayrağını indirerek Türk Bayrağını
tekrar yerine astığı gündür. O gün, Kahramanmaraşın
işgalcilerden kurtulmasının başlangıcıdır.
Aynı zamanda, bu, tüm işgalcilere karşı ilk direniş ve
hareket olarak da başlamış, 12 Şubatta Kahramanmaraş
kendini işgalcilerden kurtararak tarihe geçmiştir. Bu yüzden çok
önemli bir günün yıl dönümündeyiz. O kahramanlığı yazan tüm
kahramanlarımızı Allahtan rahmet dileyerek anıyorum.
Bu olaydan daha sonra cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk bu olayı temsilen bir bozkurt çizmiştir ve
kendi çizimiyle oluşturduğu bozkurdu Kahramanmaraşa hediye
ederek bayrağı korumak için olayı temsilen yerleştirilmesini
istemiştir ve bir süre bu bozkurt yerinde kalmıştır.
Türklüğü ve imanı temsil eden bu bozkurt ifadesi bizim
açımızdan çok önemlidir fakat daha sonra bu bozkurt yerinden
alınmıştır. Şu an kale restore edilmişken, tekrar
düzenleme yapılmışken Büyükşehir Belediyemizden tekrar bu
bozkurdun yerine yerleştirilmesini talep ediyoruz. Bu, Türklüğün ve
imanın göstergesidir ve Atatürkün de hediyesidir, o yüzden bizim
açımızdan çok önemlidir. Buradan ifade ediyorum ki Büyükşehir
Belediye Başkanlığımız bu bozkurdu tekrar yerine
yerleştirsin.
Bu vesileyle, iman şehri
Kahramanmaraştan, biraz da Kahramanmaraşla ilgili sorunlardan
bahsetmek istiyorum. Kahramanmaraş kendi kendine büyümesini de
sağlayan bir şehirdir. Büyük atılımlar
yapmıştır, sanayisini geliştirmiştir fakat özellikle,
Kahramanmaraş, sanayide yeteri kadar imkâna kavuşamamaktadır.
Organize sanayi bölgelerinin kurulması için gerekli desteğe
ihtiyacı vardır. Yeni sanayi bölgeleri için, özellikle,
kamulaştırma sorunu yaşamaktadır, bununla ilgili ihtiyaçların
giderilmesini bekliyoruz.
Diğer bir sorunumuz da şu:
Kahramanmaraş büyük bir şehir olmasına rağmen hava yolu
ulaşımında, kara yolu ulaşımında ve demir yolu
ulaşımında da sorunlar yaşamaktadır. Bitmeyen kara
yollarının bir an önce bitmesini, demir yollarının
oluşturulmasını ve özellikle de hava yoluyla, aksayan
ulaşım sorunlarının da giderilmesini bekliyoruz.
Kahramanmaraşın bunları hak ettiğini ve bir an önce de bu
sorunların giderilerek ülke ekonomisine daha büyük katkıda
bulunacağını düşünüyorum.
Son olarak da bugün şehit olan güvenlik
görevlilerimize ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Saygılarımla.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Mahmut
Tanal
Kahramanmaraş Ankara İstanbul
Ali
Şeker İlhami
Özcan Aygun Yaşar
Tüzün
İstanbul Tekirdağ Bilecik
Ensar
Aytekin Erkan
Aydın Gülizar
Biçer Karaca
Balıkesir Bursa Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Gülizar Biçer Karaca, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Hukuk literatüründe gerçek bir yasaya
karşılık gelmeyen ancak artık bir yasama dayatması
hâline dönüşen, 27nci Dönemin 19uncu torba yasasıyla tekrar
karşı karşıyayız. Torba yasanın içerisinde zaman
zaman olumlu olanlar var mıdır? Elbette vardır. İşte,
14üncü madde de bunlardan biri. Ben de 14üncü maddeye ilişkin partim
adına söz almış bulunmaktayım.
24 Haziran Seçimleri öncesinde 16 Nisanda
gerçekleştirilen referandum öncesi şöyle deniliyordu: Bu
referandumla değişecek olan Anayasada ve değişecek olan
rejimde artık erkler ayrılığı güçlendirilecek,
milletvekilleri yasa teklifi verecek ve böylelikle artık, yürütme
yasamanın faaliyetlerine müdahil olmayacak ve bir daha torba yasayla
karşı kaşıya kalmayacağız. Ama, üzülerek ifade
etmek isteriz ki her sözde olduğu gibi bu sözler de köprüden geçinceye
kadardı ve referandum bitti, 27nci Yasama Döneminin 17nci ayında
19uncu torba yasayla yine Parlamentodayız.
Değerli milletvekilleri, 14üncü madde,
Denizli, Afyon, Malatya, Erzincan illerimizde meydana gelen depremler
sonrasında depremzedelerimizin mağduriyetlerinin kısmen de olsa
giderilmesine yönelik olup, DASK mecburiyetinin ortadan
kaldırılması ve DASK olup olmadığına
bakılmaksızın depremzedelerin kısmen de olsa
yaralarının sarılmasına ilişkin olduğundan, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu maddeye olumlu baktığımızı da
ifade ediyorum.
Bu maddeye ilişkin, bugün aramızda
bulunmayan değerli Denizli Milletvekilimiz Kazım Arslan kendisini
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına saygıyla ve minnetle
anıyoruz, rahmetle anıyoruz- ilk teklifi vermişti. Onun
ölümünden sonra, eylül ayında aynı değişikliğe
ilişkin de tarafımdan bir yasa teklifi sunulmuştu. Bu torba yasa
içerisinde bu teklifin görüşülmesinin bizleri de mutlu ettiğini ifade
etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere
Berfin Özeki göstermek istiyorum, 19 yaşında. Ancak geçtiğimiz
günlerde eski erkek arkadaşı tarafından yüzüne asit
atılması sonucu, maalesef Berfin bu hâle geldi. 19 yaşında
genç kızımız. Berfinin salı günü duruşması
vardı ve yaralamaya teşebbüsten dolayı, kendisini bu hâle
getiren sanık hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası talep edildi. Berfinin kulakları yoktu, kulak
yapıldı; Berfinin burun delikleri yoktu, burun yapıldı;
Berfinin bir gözü tamamen kör oldu, bir gözü kısmen görüyor; Berfin
asidin boğazını yakması sonucu nefes almakta güçlük
çekiyordu, burnuna takılan bir aparatla nefes alması
rahatlatılmaya çalışıldı.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Öldürmeye
teşebbüs değildir. denilen Berfinin hâli budur. Berfin 19
yaşında böyle bir genç kızken maalesef kadına yönelik bu
şiddet nedeniyle bu hâle gelmiştir. Şimdi, öldürmeye
teşebbüs değil de yaralama olarak bunu addetmek mümkün mü? Bu, her
birimizin evladı, kardeşi ve çocuğu olabilirdi.
Evet, Berfin bizlerden adalet bekliyor. Beş
duyu organı ölümcül hasar gören Berfin, sırf kadın olduğu
için bu hâle getirilmesinden dolayı, ne takdiri indirimlerden ne de
yaralamadan faydalanmadan, bu hâle getirenlerin, sanığının
öldürmeye teşebbüsten yargılanmasını istiyor. Bizler de
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Berfin gibi, Hafize Kurban gibi, Emine
Bulut gibi kadınlarımızın haklarına sonuna kadar sahip
çıkmak için üzerimize düşeni yapmayı niye bekliyoruz, hâlâ neyin
peşindeyiz? Her birimiz 25 Kasımda, Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününde ve onun sonrasında
hamasi nutuklarla hem paylaşım yaptık hem açıklamalar
yaptık. Artık hamasi nutukları bir kenara bırakalım ve
Berfine, Hafizeye, Emineye ve nice ismini sayamadığımız
erkek cinayeti, erkek şiddetiyle yaşamına son verilmiş ya
da bu hâle getirilmiş kadınlarımıza sahip çıkalım
diyorum.
Parlamentoyu, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Ümit
Beyaz
İzmir Edirne İstanbul
Zeki Hakan
Sıdalı Aylin
Cesur Hüseyin
Örs
Mersin Isparta Trabzon
Aydın
Adnan Sezgin
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde Sayın Aydın Adnan
Sezgin.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ele almakta olduğumuz 98
maddelik paket 20den fazla kanunda değişiklik yapmaktadır. Bu
kanunlar arasında Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Medeni
Kanun, Kabahatler Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu gibi -geniş bir
yelpazededir- kanunlar bulunmaktadır. Her defasında torba kanun mantığını
eleştirmemize ve bu yolla Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığına verilen zararın altını
çizmemize rağmen, AK PARTİli arkadaşlar bu yöntemi ısrarla
ve giderek artan bir hoyratlıkla uygulamaya devam etmektedirler. Bu,
saygıda kusurdur, millî iradeye saygısızlıktır.
Değerli arkadaşlar, 30 Haziran 2018
tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu
iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında
taşeron işçi olarak çalıştırılmakta olan
işçilerin kadroya alınmasına ilişkin bir düzenleme
yapılmıştır. Ancak, sosyal tesis gelirleri gibi bütçe
dışı kaynaklardan karşılanan hizmet alım
sözleşmeleri uygulamanın kapsamı dışında
tutulmuştur. Bu bütçe türü ayrımı nedeniyle orduevi, polisevi,
vilayetevi, öğretmenevi, Jandarma sosyal tesisi, üniversite sosyal tesisi,
bakanlıkların sosyal tesisleri ve benzeri kamu misafirhanelerinde
çalışan taşeron işçiler düzenlemenin dışında
tutularak mağdur olmuştur. Dönemin iktidarı tarafından,
seçim sürecinde, herkesin şartsız şekilde kadroya
alınacağı belirtilmiş olmasına rağmen,
taşeron işçilerin kadroya alınması sırasında bir
ayrım yapılarak mağduriyet yaratılmıştır. Bu
durumda olan kişilerden CİMERe başvuru yapanların
bulunduğu, ilgili birimlerden kendilerine yapılan geri
dönüşlerde Sorunu incelemek için müfettiş gönderebiliriz ancak
başınızı ağrıtacak hadiselerle
karşılaşabilirsiniz. şeklinde ifadeler
kullanıldığına dair duyumlar mevcuttur. Bu duyumların
doğru olup olmadığının
araştırılması gerekmektedir. İktidarın,
bahsedilen statüdeki işçileri kadroya almak gibi bir niyeti yoksa bile en
azından ortalama asgari ücret düzeyinde olan maaşlarında
iyileştirme yapılması düşünülmelidir.
Ayrıca, hepimizin bildiği gibi,
iktidarın emeklilik düzenlemeleriyle ilgili çok sayıda insan
mağdur olmaktadır. Emeklilikte yaşa takılanlar üzerinde
ısrarla durduk, duruyoruz İYİ PARTİ olarak. Sayın
Cumhurbaşkanı Seçimi kaybedecek olsam bile EYTlilerin taleplerini
dikkate almayacağım. dedi; hatta, İskandinav ülkelerinin erken
emeklilik nedeniyle iflas ettiğini bile söyledi. Bu açıklamanın
garabeti üzerinde durmayacağım. Sayın Genel
Başkanımız, İskandinav ülkelerinin ekonomilerine
ilişkin bazı verileri de paylaşarak bu açıklamaya gereken
yanıtı zaten vermiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı birkaç gün önceki
grup toplantısında da EYTlilerin taleplerini ülke ekonomisini
çökertmeye yönelik bir adım olarak nitelendirmiştir.
İşinize gelmeyen her türlü talebi dış mihrakların
oyunu terör örgütlerinin uzantısı ya da ekonomiyi çökertmeye
yönelik bir adım olarak tanımlayarak bu ülkeyi yönetemezsiniz. Daha
doğrusu, artık ülkeyi yönetemediğiniz için en masum taleplerin
arkasında bile kötü niyet arıyorsunuz. Terörist suçlamalarıyla
vatandaşları caydırmaya, sindirmeye çalışıyorsunuz.
Geçtiğimiz günlerde Meclise sunulan bütçe
raporunda da 2019 yılında emeklilere ödenen bayram ikramiyeleri ve
yaşlılık aylıklarının bütçe
açığının temel nedeni olduğu belirtilmişti.
Emeklilerin yıllardır heyecanla beklediği diğer bir konu da
intibak düzenlemesi. Bilindiği gibi 2000 yılından önce emekli
olan SSK ve BAĞ-KUR emeklileri daha yüksek emekli aylığı
alıyor. 2000 sonrasında emekli olanlar da tabiatıyla bu
eşitsizliğin giderilmesini bekliyor. Ayrıca, aynı unvan ya
da görevden emekli olan memurlar arasında emekli oldukları kurumdan
kaynaklanan emekli maaşı farkı, emeklilikle ilgili önemli
sorunlar arasında.
Aralık ayında yapılacak olan Kamu
Personeli Danışma Kurulu toplantısında bu meselenin de ele
alınarak bir an önce çözüme kavuşturulmasını ümit ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde geçen 26 ncı
maddesinin ibaresinin 26 ncı maddesindeki olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Habip
Eksik Mahmut Celadet
Gaydalı
Muş
Iğdır Bitlis
Murat
Çepni Filiz
Kerestecioğlu Demir Tulay
Hatımoğulları Oruç
İzmir
Ankara
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Filiz Kerestecioğlu Demirin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle,
son dönemde yaşanan depremlerde konutları zarar gören
yurttaşlara verilecek kredi destekleri düzenleniyor.
Köylerde pek çok konut, iş yeri ve
ahırların deprem sigortası olmadığı için
yurttaşlara zararları için destek verilmesi elbette
yapılması gereken bir şey fakat bu, bir deprem tedbiri
değil, yine depremin yarattığı yıkımların
telafisine ilişkin bir düzenleme. Oysa her şeyden önce can
kayıplarını önlemek için alınması gereken tedbirlerden
söz etmemiz gerekiyor. Uzmanlar, olası bir depremde on binleri bulacak can
kayıplarından bahsediyorlar. 17 Ağustos 1999 depreminin
üzerinden yirmi yıl, 23 Ekim 2011 Van depreminin üzerinden sekiz yıl
geçti fakat hâlen ne olası bir depreme ne de herhangi bir afete hazır
durumdayız.
Hazırlık için yeterli kaynak var mı?
Var elbette. 1999 depreminden sonra depremin yarattığı hasarlar
ve alınacak tedbirler için getirilen özel iletişim vergisinden bugüne
dek toplam 66 milyar 379 milyon lira gelir elde edilmiş. 66 milyar 379
milyon lira gelir elde edilmiş özel iletişim vergisinden. Bu vergi,
ilk yıllarda prefabrik ve kalıcı konutlara kira ve barınma
yardımı ile zarar gören altyapıya harcanmıştı
fakat AKP Hükûmeti döneminde kalıcı hâle getirilen bu verginin
yıllardır nereye harcandığı bilinmiyordu, ta ki
dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sağlık,
eğitim ve duble yol için harcandığını söyleyene kadar.
Bir de alay eder gibi Bir aylık maaşımı depremzedelere
bağışlayacağım. lafzına muhatap olmuştuk.
Sonra, yılların deprem vergisinin aslında deprem vergisi
olmadığı bile iddia edildi. AKP Genel Başkan
Yardımcısı Hüseyin Çelik, başından beri deprem
tedbirleri için toplanan vergi için Bu, iletişim vergisidir. deyip
çıktı işin içinden. Zaten ülkemizde haberleşme pahalı,
üzerine eklenen vergiler azmış gibi, bir de ekstra vergi neden
toplanıyor? Herhâlde bu soruları sormamız gerekiyor
arkadaşlar. Üstelik, afet durumunda hayati olan iletişim
altyapısının Türkiyede ne durumda olduğuna, hepimiz, en
son eylül ayında yaşanan İstanbul depreminde de tanık
olduk. GSM operatörleri, altyapılarına zarar vermeyen 5,8
büyüklüğündeki bir depremde bile kilitlendiler.
Bakınız, toplanma alanları
demiştik. 1999 depreminin ardından İstanbulda 496 toplanma
alanı belirlenmişti. Bugün, hemen hepsi ranta açılan toplanma
alanları 77ye düşmüş durumda 496dan. AFAD ise minicik
alanları, çocuk parklarını, cami avlularını toplanma
alanı göstererek 2.354 toplanma alanı olduğunu iddia ediyor;
oysa toplanma alanlarının, ikamet edilecek yani konteyner ve
çadır kentlerin kurulacağı, duş, ısınma gibi
temel ihtiyaçların da yer alabileceği alanlar olması gerekiyor.
Ranta açılan toplanma alanlarına birkaç örnek vereyim:
Yapımı sırasında 10 işçinin iş cinayetinde
hayatını kaybettiği Torun Centerın yükseldiği Ali
Sami Yen Stadı, Akasya AVMnin yer aldığı eski OTOSAN
arazisi ve daha niceleri, Erenköyde Tarım İl Müdürlüğünün
bulunduğu yerler.
Evet, mesele yine rant, yine rant. Her şey ve
her dönüşüm deprem değil rant odaklı arkadaşlar. 2 milyon
ruhsatsız ve iskânsız bina var fakat projeler kentlerin rant
değeri yüksek bölgelerinden başlatılıyor. Mevcut yapı
stokunun büyük bir kısmı onarılıp güçlendirilebilecekken
yık, yap anlayışıyla yalnızca kârı hedefleyen
projeler hazırlanıyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin
ve akademisyenlerin yıllardır üzerinde durduğu gibi, tüm mevcut
binaların önce envanterinin çıkarılması yık, yap
anlayışı yerine güçlendirilebilecek binaların bir an önce
güçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor.
İstanbul ve Van depremleri yüreğimizin büyük bir
acısıdır ama biz bunun sadece bir felaket, doğal afet
olmadığını biliyoruz. Deprem değil sorumsuzluk öldürür
arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum.(HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
15inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Tanal Yaşar
Tüzün Ali Mahir
Başarır
İstanbul
Bilecik
Mersin Ali Öztunç Erkan Aydın Nihat Yeşil
Kahramanmaraş
Bursa Ankara
İlhami
Özcan Aygun Ali
Şeker Ensar
Aytekin
Tekirdağ
İstanbul
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
vardır.
Sayın Ali Mahir Başarır, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Hakkâri ve Şanlıurfada
şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Dün Mecliste milletvekillerimiz bu ucube sistemi
tartışırken AKP Grubu bu sistemin makul bir sistem
olduğunu, doğru bir sistem olduğunu anlatmaya
çalıştı. Bakın, bir örnekle bu sistemin bu ülkeyi, bu
Meclisi, bir milletvekilini ne hâle getirdiğini anlatmak isterim.
İçişleri Bakanı Soyluya bir soru yönelttik, soru aynen şu:
2002 yılından bu zamana kadar geçen süre içerisinde
Bakanlığınız, valilikler, kaymakamlıklar
aracılığıyla kutlamaları iptal edilen kaç millî
bayramımız vardır? Neden iptal edilmiştir?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok eskidi bunlar ya, çok
eskidi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Cevap
geldi -ben bunu konuşmuyorum- cevap şu: İletiniz
görülmüştür. Bilgilerinizi rica ederim. Ve boş bir sayfa.
Bakın, ciddiyetten uzak, Meclisi, halk iradesini hiçe sayan bir cevap, bu
Meclisle dalga geçen bir cevap; atanmışların seçilmişleri
tanımadığı bir sistemi anlatıyor. Ama bu
yaklaşım böyle bir Bakana yakışır, tam Soylunun
kendisinden beklenen bir davranış. Dünü ile bugünü belli olmayan,
geçmişini unutan bir Bakan ama bu Bakana geçmişte söylediği
bazı cümleleri buradan hatırlatalım, belki Meclis hatırlar.
Bakın, bu Bakan 20 Nisan 2008de ne demiş:
Bu ülkenin herkese çatan ve kaos yaratan bir Başbakanı -pardon,
şimdi Cumhurbaşkanı- var. Akşam evine gittiğinde
karısına ve çocuklarına boynu büyük kalan esnafın,
çiftçinin yerine kendini koymuyor. Kendisi evindekilerin yüzüne nasıl
bakıyor? Başbakan at üstünde durmayı nasıl beceremediyse
ülkeyi yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi. Soylu diyor bunu.
10 Aralık 2008: AKP Hükûmeti yanlış
ekonomi politikası sonucu bayramları da millete zehir etti.
İnsanlarımız gülmeyi unuttu. Beceriksizlik ve yetersizlikle
Türkiyeyi krizle karşı karşıya bıraktılar -en
güzeli, belki söylediği en doğru şey- paçalarından
yolsuzluk akıyor. Bunu Soylu diyor.
31 Aralık 2008: Sen Olmertle
görüşüyorsun, ertesi gün katliamlar oluyor. Milletin ümitlerini boşa
çıkardın, boyan döküldü Recep Tayyip Erdoğan.
25 Şubat 2009: Yolsuzluklarla mücadele
edeceğim. diyen Hükûmet, Türkiye'yi yolsuzluk çukurunun içine
batırdı. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını
yedirmeyeceğim. dediler, her gün, tüyü bitmemiş yetimin üzerinden
siyaset yapıyorlar. Başbakan bu ülkeyi rantın babası hâline
getirdi.
Evet, son, 14 Mart 2009: AKP mensupları uzun
zamandır Genel Başkanları ve Cumhurbaşkanlarını
padişah olarak görmek istiyor. Eleştirilmesi gerekenler,
insanları bu duruma getirenler, sadaka kültürünü yaratanlar.
Peki, bu İçişleri Bakanı bugün ne
diyor? Allah şahittir ki bütün bedenim kan gölüne dönse de
Erdoğandan ayrılmayacağım.
Sorumuza cevap vermeyen bir İçişleri
Bakanı, hukuku tanımayan bir İçişleri Bakanı. Bana
göre, vermiş olduğu ahlaki olmayan bir cevap; diyor ki:
Milletvekilleri kim? Meclis kim? Benim tek bir sorumluluğum var Recep
Tayyip Erdoğana. Ama dün dediklerini kendisine hatırlatmak isteriz.
Siz, saraya girenin çıkanın hesabını yapıyorsunuz,
bence bir saraydakilere bakın, ne diyor Cumhurbaşkanıyla ilgili;
bir Bakanlığınıza bakın, geçmişte ne diyor. Bence
en çok AKP Grup Başkan Vekilleri, yöneticileri, bu soruya verilen
yanıttan utanç duymalı, utanç duymalı çünkü 100 tane soru
soruyorsak bu Bakana, 90 tanesine cevap verme tenezzülünde bulunmuyor. En son
yaptığı da boş bir kâğıt yolluyor. Yani tekrar
tekrar söylüyorum, diyor ki: Şu Meclis benim için hikâye, varsa yoksa
saray.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, biraz evvel konuşan hatibin üslubunu,
dilini, tarzını tasvip etmek asla mümkün değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yakışıyor
ona, yakışıyor!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Temiz bir dille konuşulması ve şahsiyatla
uğraşılmaması İç Tüzükün bütün milletvekillerine amir
hükmü. Gerçi cevap vermeye de tenezzül etmemek isterdim ama kayıtlara
geçmesi açısından sadece bunu ifade etmek istiyorum: Sayın
İçişleri Bakanımızın hakikaten terörle mücadele
konusunda canhıraş bir şekilde büyük mücadelesini herhâlde
hazmedemeyenler, bu konuda güvenlik güçlerimizin
başarılarını hazmedemeyenler bu yönteme başvurup -hani,
müflis tüccar eski defterleri karıştırma ihtiyacı
hissedermiş- yıllar önce söylediği iddia edilen sözlere bu
konuda hakikaten vurgu yapması bu acziyetin ifadesi olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
milletimizin huzurunda acziyetin tecellisi olarak ortaya
konulmuştur. Bunun kayıtlara geçmesini istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kayıtlara geçti.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Orhan
Çakırlar İsmail
Tatlıoğlu
İzmir Edirne Bursa
Şenol
Sunat Zeki Hakan
Sıdalı Ümit
Beyaz
Ankara Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde Sayın Şenol Sunat,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım, Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.
Evet, bugün peş peşe gelen acıyla
kahrolduk, 5 şehit; 2 askerimizin havan topuyla, 3 askerimizin de Hakkâri
ve Pençe Harekâtı bölgesinde yıldırım çarpması sonucu
şehit olması. Allah hepsine rahmet eylesin, mekânları cennet
olsun. Allah ailelerine sabır versin.
Değerli milletvekilleri, her gün bir iki
şehit veriyoruz sessiz sedasız ama bu gelen 98 maddelik kanun
teklifinde keşke şehitlerimiz ve gazilerimiz için de bazı
değişiklikler yapılabilseydi.
Bakın, Türk vatanı ve milletinin
varlığı için, Türk devletinin bölünmez bütünlüğü için
canlarını feda etmekten çekinmeyen ve genç yaşta,
hayatlarının baharında toprağa düşen
şehitlerimizin yakınları ve gazilerimiz için ne yapsak
azdır. Evet, bildiğiniz gibi Anayasa 61inci maddede Devlet, harp ve
vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve
toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. hükmü
var. 10uncu maddeye göre Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Evet, değerli milletvekilleri, bu teklifte
şehit ve gaziler için sadece derneklerle ilgili şehit ve gazi
ibaresinin kullanımını idareye bırakmışlar.
Hâlbuki, biz bu konuda
Bir de 5inci maddede Cumhurbaşkanı
yardımcısı ve bakanların bakmakla yükümlü bile
olmadıkları ailelerine ömür boyu sağlık hizmeti öngören bir
madde de var. İşte, keşke bunu yapabilsek hep birlikte
sayın milletvekilleri, bunu yapabilsek; şehit erbaş ve er
evliyse, biliyorsunuz, anne ve babaları çok düşük maaş alıyorlar
ve bu kişilere en az asgari ücret tutarında maaş verilebilmesini
sağlayabilsek. Malul gazilerin sigorta prim
başlangıçlarını ve prim günlerini sıfırlayan,
ayrıca gazilikten doğan sakatlıklarını hiçe sayan
maddeler mutlaka yürürlükten kaldırılmalı ve erken emeklilik
hakları malul gazilere mutlaka verilmeli. Şehitlerimizin ikinci
çocuklarına, malul gazilerin çocuklarından en az birine istihdam
hakkı verilmeli. Ülkemizde engellilere verilen ÖTVsiz araç alma
hakkının malul gazilere de verilmesini mutlaka istemeliyiz ve yerine
getirmeliyiz. Şehit ve gazi çocuklarına ÖSYM, KPSS
sınavlarında ek puan verilmesi ve vakıf ve özel üniversitelerde
ücretsiz kontenjan açılmasını sağlamalıyız.
Değerli milletvekilleri, şehit ve gaziler,
maalesef basına intikal ettiği gibi ve belki kulaktan duyma
haberlerle güneydoğu gazileri ve şehit yakınları 15
Temmuz şehit ve gazileri olarak ifade ediliyor. Bu doğru olmayan
bilgiler yüzünden şehit aileleri bizi çok sık arıyor.
Açıklamaların bir kere resmî bir hüviyet kazanması lazım.
Mesela, otobüse biniş kartlarında, birinde kocaman gazi yazarken
diğerinde serbest kart yazmamalı.
Hassas bir dönemden ve süreçten geçiyoruz.
Bunların mutlaka dikkate alınmasının çok önemli
olduğunu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde geçen ibaresinden sonra
ibaresinin ibaresinin ardından olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Celadet
Gaydalı Habip
Eksik Mensur
Işık
Bitlis
Iğdır Muş
Murat
Çepni Abdullah
Koç
İzmir Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Abdullah Koç, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sözlerime Sayın Tahir
Elçiyi rahmetle anarak başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün kayyumun
tarihine şöyle bir bakmak istiyorum. Kayyum, esasında kelime olarak
Medeni Kanunda düzenlenmiştir. Medeni Kanunda Kayyum, tüzel
kişiliklerin kendilerini idare etmemeleri durumunda atanır.
şeklinde bir hüküm söz konusudur.
Diğer tarafta, yine bu hükme benzer hususlar
Anayasa 127nci maddede ve Belediye Kanunu 45inci maddede yer almaktadır.
Anayasanın 127nci maddesi Seçilmiş organlar hakkında bir
soruşturmanın olması hâlinde İçişleri
Bakanlığı kesin hükme kadar görevden
uzaklaştırır. diyor ama bütün meclisten bahsetmiyor. Yine,
Belediye Kanunu 45inci madde, başkanlığın
boşalması durumunda on gün içerisinde seçime gidilmesi
gerektiğini belirtiyor. Ancak 2016 yılındaki
değişiklikle Terör suçlamasından doğrudan atama
yapılır. diyor. Bu durumun Anayasanın 127nci maddesi ile
2nci maddesine tamamen aykırı olduğunu açıkça belirtmek
istiyoruz. Neden? Çünkü kayyum uygulamalarıyla meclis feshediliyor, çünkü
kesinleşmiş bir suç olmadığı hâlde görevden
alınıyor, çünkü terör kavramı tartışılan bir
kavram olması nedeniyle buna dayandırılıyor. Bunların
tamamı Anayasanın sert çekirdek hakkı olan demokratik ve hukuk
devleti ilkesinin ihlali anlamına geliyor.
Sayın milletvekilleri, Kürtlerin
yoğunlukta yaşadığı bölgeler hep olağanüstü
yöntemlerle idare edildi. Şöyle bir iki örnekle ve harita üzerinde
göstermek istiyorum: Değerli milletvekilleri, Şark Islahat
Planı, 1925; umumi müfettişlik uygulanan iller, 1927-1935;
olağanüstü hâl bölge haritası ve olağanüstü hâl bölge
valiliği, 1986; AKPnin geçici güvenlik bölgesi ilan ettiği dönem ve
2016da kayyum haritasıyla ortaya çıkan harita.
Değerli milletvekilleri, sizce bu haritalar
neyi ifade ediyor? 1991 yılına kadar şaki diye adlandırmalar
yapıldı, 1991 yılından itibaren Terörle Mücadele
Yasasıyla -tırnak içerisinde- terörist tanımlamasıyla
Kürtlerin her türlü talebi bu kanunla örtbas edildi, terörize edildi.
İnsan, aklıyla insandır değerli
milletvekilleri. Manipülasyonlarla gerçeklerin üstü örtülüyor, tarihimiz ve
insanlığımızla alay ediliyor âdeta. Bu haritalar Kürt
sorununun yüz yıldan bu yana devam ettiğinin ve bir kangrene
dönüştüğünün fotoğrafıdır. Halkı kandıramazsınız
ve haritalar tesadüf değildir. Aynı bölge, aynı iller ama sadece
tarihler ve adlandırmalar değişiyor.
Değerli milletvekilleri, 31 Mart seçimlerinde
partimiz toplam 65 belediye kazanmıştır. 19 Ağustos 2019
tarihinde Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerimize
kayyum atandı ve neredeyse her hafta bu yenileniyor. Son durumdaki
verileri özetlersek kayyum atanan belediye sayısı 24, kanun hükmünde
kararnameyle alınan belediye sayısı 6dır. Kayyum
uygulamasıyla özellikle eş başkanlık sistemimiz hedef alınmaktadır.
Kayyumlar yolsuzlukla işe başladı. 9
kayyum yolsuzluktan görevden alındı, 55 kayyum cemaatten dolayı
görevden atıldı, Sayıştay 58 adet suç duyurusu dosyası
teslim etti. Yolsuzluk ve borç miktarı toplamda 6,3 milyar TL
civarında değerli milletvekilleri.
Sonuç olarak, 31 Mart 2019 yerel seçimleri
sonrasında Türkiyede yaklaşık 4 milyon 723 kişi
seçtiği kişiler tarafından yönetilmiyor. Sayın
milletvekilleri, bu iktidar halkımıza demokrasiyi layık görmüyor
ve şunu belirtmek istiyorum: Bu halk neden bu kadar sessiz biliyor
musunuz? Bu halk sandığın yeniden kurulacağı günü
bekliyor, o günü bekliyor bu halk ve günü geldiğinde bu halkın
sizleri bu iktidara layık görmeyeceği ortaya çıkacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde 3 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
16ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Mahmut
Tanal
Kahramanmaraş
Ankara İstanbul
Ali
Şeker İlhami
Özcan Aygun Yaşar
Tüzün
İstanbul Tekirdağ
Bilecik
Ensar
Aytekin Erkan
Aydın
Balıkesir Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Nihat Yeşil, buyurun. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
NİHAT YEŞİL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 16ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben konuşmama başlamadan önce dün
İzmirde Alevi vatandaşlarımıza karşı işlenen
bu insanlık dışı suçla ilgili özellikle kamu
görevlilerinden ve cumhuriyet savcılarımızdan
istirhamımız şudur: Hep bu olaylar sürekli gündeme gelirken ya
basit bir olay diye ya da hamasi nutuklarla geçiştirip götürüyoruz. Bu
olayların sadece dünü bugünü olarak hesaplandığı zaman
yüzlerce, belki binlerce insanımızı bu noktada provoke eden bu
tür unsurların mutlaka kamuoyu tarafından teşhir edilip gerekli
cezanın verilmesi lazım. Bu, Sivasta oldu, Maraşta oldu,
Malatyada oldu, Elâzığda oldu, hemen hemen her yerde benzer olaylar
gündeme geliyor ama ne hikmetse bir türlü bu faili meçhul cinayetler
aydınlatılmıyor. Bugün faili meçhul cinayetlerden bahsederken
rahmetli, barış elçisi, gerçekten demokrasi yanlısı Tahir Elçiyi
de buradan rahmetle anmak istiyorum. O da faili meçhul bir cinayet
noktasında devam etti gitti. Buna benzer olaylar hep örtülerek gidiyor.
Demokrasiye karşı işlenmiş bu cinayetlerin mutlaka ortaya
çıkarılıp sorgulanması lazım.
Değerli arkadaşlar, dün Kenan Evrenle
ilgili bir önerge verildi, adının sokaklardan, yollardan, beldelerden
silinmesi için. Sadece ad silmekle bunlar silinmiyor. Eğer o ülkenin
hukukunu, demokrasisini geliştiremezseniz, demokratik
kurallarını oturtamazsanız, asla, bu darbe hukukunu ortadan
kaldırmadığınız sürece bu insanların isimleri ne
silinir ne de anlayışları yok edilir. Biz dün olduğu gibi
bugün de diyoruz ki demokrasiye inanan, demokrasi güçlerinin tümünün -sivil
toplum örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, aydınların,
yurtseverlerin- olması gereken o temel değerleri bir bütün olarak, bu
yasalar gelirken de aynı noktayı taşıyoruz ama maalesef
kırk yıldan beri darbe hukukuyla
Bir de Anayasaya tüm siyasi
partilerimizin ortak bir önerge vermesi doğru bir yöntemdir ama önerge
vermekle, hamasi nutuklar atmakla bunlar çözülmüyor. Bunların gerçekten
köklü çözümü olmuyor. İşte üç gün önce kadına karşı
şiddet noktasında sözüm ona anmaya, gene hamasi nutuklarla
Genel
Başkan Yardımcımız Sayın Gülizar Biçer biraz önce bir
genç kızımızın fotoğrafını bize gösterdi.
Bunlar hepimizin ibret alması gereken temel değerler. Biz niye bu
ibreti almıyoruz? Sadece ölenlerle
Sayın İçişleri
Bakanımızın, Sayın Adalet Bakanımızın,
Sayın Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanımızın 2019 yılı için verdikleri rakam 309
kadınımızın cinayetle gittiği yönünde. Bu sadece
cinayete resmî olarak yansıyan rakam ama böyle, mağdur edilip sakat
kalan binlerce kadınımız, gencimiz var. Sadece laflar ile hukuk
dışı yöntemleri bu ülkede egemen kılan bu
anlayışı yok etmediğimiz sürece biz bunlarla daha çok
baş başa kalırız ve bunun ağırlığı
altında da hepimiz ezilir, gideriz.
O anlamda, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında olan tüm siyasi partiler olarak bizler,
gerçekten, eğer darbe hukuku üzerinde demokrasiyi, insan
haklarını egemen kılmak istiyorsak önce arınmamız
lazım. Biz ekonomisi bozuk olan
En temel sorunlar olan bu sosyal ve
toplumsal sorunlar başta ekonomik sorunların çözülmesiyle çözülüyor.
Bu bütçenin yoksula, garibana, fakire, memura, işçiye getirdiği
hiçbir şey yok; ne yatırıma var ne işçiye var ne köylüye
var ne çiftçiye var ne çalışana var, hiçbirine bir şey
getirmiyor. Sadece ne getiriyor? Güvenlik yasalarıyla bir şeyler
örtülmeye çalışılıyor. Tabii ki güvenliğimiz önemli.
Biz güvenlik yasaları çıkarılmasın, onlar önlenmesin
demiyoruz ama bunları yaparken de bu mutlaka ekonomik sorunların
çözülmesiyle mümkün olur. Eğer bir insan huzuru yerindeyse gidip intihar
eder mi değerli arkadaşlar? Huzuru yerinde olan adam hiç gidip bir
cinayet işler mi arkadaşlar? Huzuru yerinde olan insan gidip
başka insanlara müdahale eder mi arkadaşlar? Asla etmez.
Bunların tüm temel sorunu; başta ekonomi, hukuk ve demokrasi sorunu.
Eğer biz bunları çözersek, bunlarla ilgili kanunları
düzeltirsek, bu ülkeye doğru şeyler yapmış olursak hepimiz
vicdanımızla kamuoyu nezdinde gidip o değerleri savunmaya gönül
rahatlığıyla devam ederiz ama bunlar olmazsa, işte,
çıkıp burada -müsamere yapar gibi- birbirimize laf atarak bunlar
olmuyor, bunlar çözülmüyor. Temel sorunumuz demokrasi sorunu, hukuk sorunu,
ekonomi sorunu. Biz bunları çözdüğümüz an Türkiyede demokrasiyi de
çözmüş oluruz. Demokrasiyi getirirsek bunları da çözeriz, ekonomik
sorunları da çözeriz, insan hakları sorununu da çözeriz, faili meçhul
cinayetleri de çözeriz ama bunları yapmadığınız sürece
bunların hiçbirini çözemezsiniz, onun altında ezilirsiniz, yok olmaya
da mahkûm olursunuz.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Ümit
Beyaz Ahmet Kamil
Erozan
İzmir İstanbul Bursa
İbrahim
Halil Oral Feridun
Bahşi Hüseyin
Örs
Ankara Antalya Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Feridun Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan, şehitlerimize rahmet diliyorum, ruhları şad
olsun.
Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı
ve adalet bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Hazreti Ali, kendisine
sorulan bir soru üzerine Devletin dini adalettir, adalet olmayan devlet
dinsizdir. diye cevap vermiştir. Nisa Suresinin 58inci ayeti ise
Kesinlikle Allah size devlet yönetimi ve milletin iradesiyle ilgili emanetleri
mutlaka ehil ve emin kimselere vermenizi ve karar verirken veya tercih yaparken
insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adalet ve hakkaniyetle
hükmetmenizi emretmektedir. şeklindedir. Adaletin anlamı ise hak
ve hukuka uygun, hak ve hukuku gözetme ve yerine getirme, doğruluktur.
Adalet olmayan yerde ne ahlak olur ne huzur ne de mutluluk.
Peki, hak ve adalet nasıl sağlanır?
Tabii ki ehliyet ve liyakatle ancak günümüzde, ehliyet ve liyakat tamamen
ortadan kaldırılmış, yerine ise sadece ve sadece sadakat
geçerli akçe hâline getirilmiştir. Siyaset, cemaat ve tarikata
bağlılık bir göreve gelmede âdeta ön şart hâline
getirilmiştir. İşe alım sürecinde, başvuranların
teknik yeterliliği, kişiliği, zekâsı yani işe ehliyeti
veya liyakati olup olmadığına bakılmaksızın
sadece ve sadece mensup olduğu parti, tarikat veya cemaate
bakılmaktadır. İşe gireceksen önce AK PARTİli
olacaksın, sonra, AK PARTİli olmak yetmiyor, önceleri, 2014
yılına kadar, FETÖ'cü olacaksın, sonrasında ise Menzil ya
da başka bir cemaate mensup olacaksın. Bunun dışında
bir mensubiyetin varsa veya herhangi bir gruba mensubiyetin yoksa işe
girmen imkânsız.
Anayasa'nın, Kamu Hizmetlerine Girme
Hakkı başlıklı 70inci maddesinde, Her Türk kamu
hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.
denilmektedir. Yine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda kamu
hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve
yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırma
zorunluluğu dile getirilmiştir. Gördüğünüz gibi, memur
alımlarında ve görevde yükselmelerde ehliyet ve liyakatin esas
alınması gerektiği Anayasa ve kanunlarda açıkça
belirtilmiştir. Buna rağmen, bizde torpil almış başını
gidiyor. Anayasa Torpil yapamazsınız. demesine rağmen,
siyasetçilerin ve yüksek bürokratların Anayasa'yı hiçe sayıp
torpili Türkiye'de rutin uygulamaya sokmaları Türkiye'nin bir hukuk
devleti olduğu gerçeğiyle bağdaştırılamaz.
İnsan kayırmacılığının zirve
yaptığı yeni Türkiye'de liyakat sistemini yeniden tesis
edebilmek için memur alımları ve görevde yükselme uygulamaları
muhakkak merkezî sınav, artı, merkezî yerleştirme esasına
göre yapılmalıdır. Adına mülakat veya sözlü denilen
sınavlar mutlaka ve mutlaka kaldırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu
ise 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle belediye
şirketlerine aktarılan işçiler. 696 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle belediye şirketlerine aktarılan işçiler
maalesef mutlu değiller. Bu işçiler kadroya geçtikten sonra sosyal
haklar yönünden değişen hiçbir şey olmamış, hatta,
geriye gidiş olmuştur. Taşeronda çalışırken
maaşları asgari ücret, artı, eğitim durumuna göre yüzdelik
farklar olarak yansıtılıyordu fakat kadroya geçince bu fark
ödemeleri kaldırıldı. Yine, kamu kesimi toplu iş
sözleşmesine dâhil edilmedikleri için de her altı ayda bir yüzde 4
zamma mahkûm edildi. Hâlen bir köle düzeni içinde yokluk ve yoksulluk içinde
çalıştırılmaktadırlar. Tayin hakkı
verilmediği için aile bütünlükleri bozulmuş durumdadır.
Taşerondan belediye şirketlerine geçirilen bu işçilerin
sorunlarına acilen çözüm bulunmalıdır. Buralarda
çalışan işçiler de sürekli işçi kadrosuna geçirilerek mahrumiyetleri
sona erdirilmelidir. Yargı kararları uygulanmamakta, işe iade
davalarını kazanan işçiler kadroya alınmak için
başvurduklarında ret cevabı almaktadırlar. Bu konuda da bir
düzenleme yapılmalıdır diyor, Gazi Meclisi ve yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinde geçen sonra
ibaresinin ardından olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mensur
Işık Habip
Eksik Mahmut Celadet
Gaydalı
Muş Iğdır
Bitlis
Musa
Piroğlu Murat
Çepni Ayşe
Acar Başaran
İstanbul İzmir Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Musa Piroğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, dün burada bir konuşma yaparken dedim ki: Bütçeden
kendilerine yönelik çeşitli kolaylıklar bekleyen,
yaşamlarını kolaylaştıracak adımlar bekleyen
çalışan milyonların bu Meclisten bir beklenti içinde
olmaması gerekiyor. Zira bu iktidar çoğunluğunun onların
çıkarlarını temsil etmeye niyeti yok. Bugün yapılan
tartışmalar ve Sayın Engin Altaylının bir sürü
rakamla açık açık söylemesine rağmen iktidar temsilcilerinin yok
saydığı işsizlik, sefalet ve benzeri rakamlar karşısındaki
duyarsızlık, bu dediğimi bir kere daha haklı
çıkarıyor.
Ben, engellilerin iki temel konusunu vurgulamak için
buraya çıktım. Bunlardan birincisi, KHKyle işten atılan 2
bin engellinin sorunudur. İşsizlik rakamı dile getirildi, yüzde
14e dayanmış durumda ve işsizlik, emek gücünü satarak geçinen
insanlar için ölüm demektir, emek gücünü satarak geçinen insanlar için
işsiz kalmak hayatını sürdürememek demektir, bir engellinin
iş bulması ise bu koşullarda çok daha zordur.
Hükûmet, yaklaşık 125 bin insanı
işten atarken, aynı zamanda 2 bin engelliyi de bir gece
kararnamesiyle işinden atmıştır. Kendi
kadrolarını doldurmayan iktidar, çalışan engellileri
işten atarak onları sefalete ve ölüme terk etmiştir. Bu 2 bin
engellinin bin tanesi emeklilik yaşına gelmiştir, on beş
yıl çalışmıştır ve şimdi, bu bin engellinin
emeklilik hakkı da elinden alınmıştır.
Bütün bu uygulamalar, doğal olarak şu
soruyu getiriyor: Vicdan var mı? Ve ben diyorum ki bu iktidar zaten
vicdanla çalışmıyor, emirle çalışıyor ve bu emirler
gereği bu insanlar mağdur ediliyor ve mağdur edilmeye devam
ediliyor, ölüme ve sefalete mahkûm ediliyor.
Bu iktidarın bir engelli politikası var.
Bu engelli politikası engelliliği ticarileştirmek üzerinden
yürütülüyor. Engellilere birtakım sadaka niyetine maaşlar
bağlanıyor, bakım ücretleri bağlanıyor ve engelli
sorunu özel sektöre ya da ailelere havale ediliyor.
Bunlardan birisi de özel rehabilitasyon merkezleri.
Sayısı yaklaşık 2.650 civarında olan bu merkezlerin
önemlice bir kısmının yöneticisi ya da mülkiyetinde siyasiler
var. Bunlarda 32 bin öğretmen çalışıyor. Devlet, dört
yılda 24 milyar lira bu merkezlere para yollamış. Bu 32 bin
öğretmen, öğretmen olmalarına rağmen, 657ye bağlı
olmalarına rağmen, işçi statüsüyle çalışıyor.
Engelli birey ticari bir meta olarak burada pazarlanırken, bu
işletmeleri işletenler kısa yoldan para kazanırken bu
engelli öğretmenlerin bütün statüsünü yok sayıyor. Köle gibi
çalıştırılıyorlar, hiçbir sosyal hakları yok,
hiçbir kazanımları yok ve bunlar aslında öğretmen olarak
sayılmıyorlar ve Millî Eğitim bütçesinden bu yıl da bu
işletmelere oldukça yüksek bir rakamın ödenmesi planlanıyor.
Şimdi, bütün bunlar, bu yoksulluk, bu sefalet
anlatılırken ısrarla bu kürsülerden bir pembe tablonun
çizilmesi, bir başarı tablosunun çizilmesi, bir yükselen, güçlenen
ülke tablosu çizilmesi insanı hayrete düşürebiliyor ve bütün bunlar
yapılırken siyasi iktidarın bütün sözcüleri temel bir dilekle
sözlerini bitiriyorlar, diyorlar ki: Allahın yardımıyla
hepsini çözeceğiz.
Ben buradan tekrar seslenmek istiyorum: Sizin bu
yardıma ihtiyacınız yok. Yardıma ihtiyacı olan,
kanı emilen, sefalete, intihara sürüklenen yoksul
yığınlarıdır. Eğer bir dilekte bulunacaklarsa,
Allahtan yardım dilenecekse bunu dilemesi gerekenler yoksullardır
çünkü seçtikleri bu çoğunluk bu yoksulları bu sefalete iten ana
etmendir. Allah esas onlara yardımcı olsun. Size ise zaten yapacak
hiçbir şey yok, yardımla da bu ülkeyi bir yere çıkarma
şansınız yok. (HDP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasında soyadını
Altaylı olarak ifade ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Musa Piroğlu
BAŞKAN Altaylı dedi size, düzelttik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, Altay.
Yalnız, herhâlde şöyle oluyor: Bu Fatih Altaylı ne zaman sükseli
bir program yapsa ertesi gün bana da Altaylı diyorlar, üzülüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sükseli program mı yaptı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, evet.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Babacanla
yaptı. İkizlerden Babacan var ya
BAŞKAN Efendim?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
İkizlerden Babacanla yaptı. Davutoğlu ve Babacan ikiz,
Babacanla yaptı.
BAŞKAN Öyle mi? Biz Mecliste yoğun
biçimde çalıştığımız için öyle ufak tefek
işlerle ilgilenmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Siz zaten
ilgilenmeyin Sayın Başkanım.
BAŞKAN 16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
17nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Tanal Yaşar
Tüzün Mehmet Ali
Çelebi
İstanbul Bilecik İzmir
Erkan
Aydın İlhami
Özcan Aygun Ali
Şeker
Bursa Tekirdağ
İstanbul
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Ensar
Aytekin
Kahramanmaraş Ankara Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet
Ali Çelebinin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şehitlerimiz var, onlara Allahtan rahmet
diliyor, milletimize başsağlığı diliyorum. Türkiye
Cumhuriyeti devleti düşmanlarına da buradan seslenmek istiyorum: Biz
bitmeyiz, bizi bitiremezsiniz. Mustafa Kemal Atatürkün Çanakkalede Ben size
taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. emrinden beri biz bitmedik. Yerimize
hep yenileri gelmiştir, bundan sonra da gelecektir. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki statüyle ilgili sorunlardan bahsetmek
istiyorum, birincisi uzman jandarmalar. Şimdi, uzman jandarmalar uzman
erbaşlarla karıştırılıyor. Aslında, hiç
alakası yoktur bunların, isim benzerliği vardır. Bunu
önlememiz lazım öncelikle. Uzman jandarmalar, uzman erbaş ve erlerin
üstüdür. Tamamına yakını da üniversite ve yüksekokul mezunudur.
Şu an uzman jandarma statüsünde bulunan 17 bin
personel sadece Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde
çalışmaktadır. Hava, Kara ve Deniz Kuvvetleri bünyesinde
eşiti ve emsali bulunmayan bir statüdür, eşiti yoktur. Bunlar,
Jandarma Okullar Komutanlığı bünyesinde faaliyet gösteren uzman
jandarma okullarından mezun olmuşlardır. Okulları
vardı önceden, 2012den sonra Avrupa Birliği uyum yasaları
çerçevesinde bu okul kapatılmıştır. Kuvvetler reorganize
olup bu kadrolar kapatıldığı için astsubay kadrolarına
çevrilmiştir. Yani yaptıkları iş aslında o kadar
teknik, o kadar önemli ki şu an astsubay kadrolarında
çalışıyorlar, astsubay gibi çalışıyorlar fakat
astsubaylarımızın özlük haklarına sahip değiller, onu
da dipnot olarak söylemek isterim. Bu nedenlerle, isimlerinin
yardımcı astsubay olarak değiştirilmesi personelde genel
bir beklenti hâlini almıştır. Yardımcı astsubay olmak
istiyoruz. diyorlar, bu konu da önemli.
Şimdi, asıl önemli konu şu:
Okullarının hizmetten sayılmaması. Bamteline geliyorum. Bir
okul okuyorlar, bu, hizmetten sayılmıyor. Bu, Komisyonda da görüşüldü
aslında, bir onay da çıkmıştı, inşallah
çözüleceğini de düşünüyoruz. Silahlı Kuvvetlerde 3 tane muvazzaf
statü var: Subay, astsubay ve uzman jandarma. Şimdi, biz subaylar harp
okulunda okuyoruz dört sene, bunlar fiilî hizmetten sayılıyor;
astsubaylar okuyor okullarında, onlar da fiilî hizmetten
sayılıyor ama iş uzman jandarmalara geliyor, onların da
okulları var, onlarınki sayılmıyor. Direkt burada bir
haksızlık var, direkt bir haksızlık var, işin bamteli
de bu zaten. Bunların bir senelik okul sürelerinin hizmetten
sayılması gerekiyor.
Bakın, daha alt rütbedeki uzman
erbaşların askerlikte geçen süreleri dahi hizmetten
sayılırken, uzman jandarmaların okulda geçen süreleri
sayılmıyor. Bu işin mutlaka düzeltilmesi gerekir. Bu, negatif
ayrıştırma demektir düzeltilmezse.
Komisyonda önerge verdik Çözeriz. denilerek geri
çekildi. Kurum olarak Jandarma Genel Komutanlığından
bahsediyorum. Jandarma Genel Komutanlığının oluru var,
herkesin oluru var şu an. Milliyetçi Hareket Partisinin
onayladığını biliyorum, değilse, tersini söylerlerse
sevinirim. İYİ PARTİ de onaylıyor, Komisyonda AK PARTİ
Grubu da onayladığını söyledi. Dolayısıyla
şu an bir sıkıntı yok. Artı, mali açıdan da Siz
hizmetten sayın, parasını biz öderiz. diyorlar. Bu, önergemizde
de mevcut. Yani bu işin yarısını direkt uzman jandarmalar
üstleniyor, diğer yarısı SGKye kalıyor. O da olağan
bir süreç. Dolayısıyla bunun geçmesi gerekiyor.
Artı, kanun teklifinde yani kurumun
önerdiği teklifte şu da var: Geçmişe yönelik herhangi bir hak
doğurmayacağı ve borç tutarının kendileri
tarafından ödeneceği yazılmış. Yani bu insanlar daha
ne yapsın bu hakkı almak için? Dolayısıyla bu iş
çözülmelidir. 120 milyon liralık bir bütçe gerektiği ifade edildi,
Başkanımızla görüşmüştüm. Evet, ekonomi zor durumda da
hep mazlumdan mı keseceğiz? Yani hep mazlumun hakkını
yiyerek mi bunları telafi edeceğiz? Yani israf edilen o kadar çok
kalem var ki Sayıştay raporlarında, burada hiç bundan bahsetmek
bile istemiyorum, önemli olan onların sorununun çözülmesidir diyorum.
Dolayısıyla böyle söylemek, mali yük demek, bence devasa Türkiye
Cumhuriyeti devletine yakışmaz, hakarettir diyorum, çözülmesini
istiyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aylin
Cesur İbrahim
Halil Oral Hüseyin
Örs
Isparta Ankara Trabzon
Feridun
Bahşi Dursun Müsavat
Dervişoğlu
Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta Milletvekili
Sayın Aylin Cesur, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, yüce milletimize ve sevenlerine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
98 maddelik Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesi üzerine
İYİ PARTİ adına vermiş olduğumuz önerge üzerinde
söz aldım. 98 maddelik kanun teklifi yine çat diye önümüze kondu ve yine
yangından mal kaçırırken iktidar partisi, bu kadar kapsamlı
bir torbanın içine her şeyi koymuş, bir kısmı
faydalı maddelerin içinde evlerinde yangın olan milletimizin
sorunlarına yönelik verdiği sözlerin yapılmasını
sağlayacak maddeler unutulmuş. Bir kısmı teknik düzenleme
bunların ancak yangını olanların yaralarına merhem
hiçbir düzenleme yok maalesef. Bir kısmı da araya
sıkıştırılmış ve torba kanun yapmanın
amacına uygun olmuş yani iktidara ve yandaşlarına ve
onların çıkarlarına yönelik düzenlemeler var. Burada vaktim yok
hepsini konuşmaya ama siz teklifi geçirinceye kadar
meramımızı biz millete buradan anlatmaya devam edeceğiz.
Anlarsanız size de tabii anlatıyoruz ama şu ana kadar eğer
anlamış olsaydınız İçişleri deyince ilk
yapılacak iş Emniyet teşkilatımızı ve yüz
binlerce insanı ilgilendiren müjdeyi vermeniz gerekirdi, 3600ün
çıkması gerekirdi bu teklifte. Birtakım düzenlemeler
yapılıyor ancak rahatsızlık yaratan farklılık şurada:
Jandarma alay komutanları, Sahil Güvenlik ve Emniyet müdürleri de
aynı kuruma bağlı artık, her ikisi de şehrin
güvenliğini sağlıyor; farklı bölgelerden sorumlular.
Birinde nüfus ve suçla karşılaşma oranı yüksek,
diğerinde yüz ölçümü fazla, suçla karşılaşma oranı
nispeten genellikle daha az ancak ücretlendirmede durum farklılık
gösteriyor. Herhangi bir Jandarma albayı ek göstergesi 4800-5800
arasında değişirken, birinci sınıf Emniyet
müdürlerinin, il Emniyet müdürü de dâhil ek göstergesi 3600 ve
dolayısıyla çok ciddi bir maaş farkı var. Her ikisi de
güvenlikten sorumlu, dengelemek lazım. Jandarma alay komutanları ve
il Emniyet müdürlerinin ek göstergelerini ve maaşlarını
düzenlemek, orada canı pahasına hep birlikte omuz omuza görev yapan
tüm güvenlik görevlilerimizin aslında motivasyonunu da
artıracaktır.
Şimdi, turpun büyüğü heybede, burada çok
dile getirildi, ben de defalarca dile getirdim ama hakları
alınıncaya kadar -tıpkı EYT gibi- dile getirmeye ve onlar
adına istemeye devam edeceğiz. Sakın paramız filan yok
demeyin, her şeye hatta Suriyelilere para buluyorsanız -getirdiğiniz
Suriyeliler de dâhil- ülkemizde güvenlik sorunu yaratan her şeye
göğüs geren ve vatan uğruna kafasını kurşuna uzatan
Emniyet teşkilatımıza verdiğiniz sözü tutmanızı
ve 3600ü çıkarmanızı istiyoruz. Bunu Emniyet
teşkilatı adına istiyoruz; evlatlarıyla, eşleriyle,
anne babalarıyla can pazarında fedakârca ömür harcayan güvenlik
güçlerimiz adına istiyoruz; sabahlara kadar Evladım ne olacak? diye
uykularından olan anneler adına istiyoruz. İzmirde kameralar
önünde kahramanca şehit düşen Fethi Sekin kardeşimiz adına
istiyoruz. Özel Harekât Daire Başkanlığında şehit
düşen güzeller güzeli kardeşimiz Başkomiser Zeynep
Sağır adına istiyoruz. Emniyet Müdürü Taner Zafer Koyuncu
adına istiyoruz. Meriç Alemdar adına istiyoruz. Tüm gazilerimiz ve
canını bu vatana hiç durmadan feda eden şehitlerimiz adına
istiyoruz, milletimiz adına istiyoruz.
Konuşmamın başında yüz binler
müjde bekliyor dedim. Aslında müjde dediğimiz de sizin
verdiğiniz söz değerli arkadaşlar. Sözünüzü tutun istiyoruz,
bunu sizin için de istiyoruz çünkü iç barışımız ve
güvenliğimiz çok önemli. Cumhuriyet kurulalı beri en önemli konu bu
aslında, barışın, huzurun güvenlikle direkt ilişkisi
var çünkü ve hepsinin varlığında, bunların demokratik
kurallarla ve hukukun üstünlüğüyle sağlanması da çağdaş
uygarlığın gereği.
Ülkemizdeki huzur da güven de kurumların
ahenkle çalışmasıyla ve Anayasanın işlemesiyle ancak
mümkün olacaktır, kurumların ahengi de o kurumların
çalışanlarının devletine olan güveniyle ve güven de verilen
sözlerin tutulmasıyla. Yani bunu tekrar söylüyorum: Sizin için de
istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra Kanun
Teklifinin 17nci maddesinde geçen ibaresi ibaresinin ifadesi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Habip
Eksik Mahmut Celadet
Gaydalı
Muş Iğdır Bitlis
Murat
Çepni Ayşe
Acar Başaran Hüseyin
Kaçmaz
İzmir Batman Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Ayşe
Acar Başaran.
Buyurun Ayşe Hanım. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Dün partimize yönelik saldırılardan söz
etmiştim, bugün biraz onun devamını anlatacağım.
Antepten dün söz etmiştim. Antepte 54 yöneticimiz
bir günde gözaltına alınmış, bunlardan 24ü
tutuklanmış, geri kalanı serbest
bırakılmıştı adli kontrol tedbirleriyle. Yalnız,
yetmemiş galiba tutuklamalar, savcı itiraz etmiş, dün 3
arkadaşımız daha savcının itirazıyla
tutuklandı. Bugün 8 kişiyle ilgili daha itirazlarda bulunulmuş
ve korkumuz o ki onlar da tutuklanacak çünkü bir defa oradan talimat
alınmış. Maalesef, durum biraz bu.
Şimdi, bu, konseptin bir parçası;
aslında cezaevlerinde bu konseptin diğer bir parçası devam
ediyor. Cezaevleriyle ilgili olarak nasıl ki dışarıda
muhalefeti zapturapt altına almış siyaset yürütülüyorsa
cezaevlerinde de baskılarla, sindirmelerle -biz işkence diyoruz,
kaba ve yaralayıcı bulunuyor; biz işkence diyoruz, çokça
itirazlar ediliyor ama- işkenceyle, insan onuruna aykırı
davranışlarla orada da bir zapturapt altına alma politikası
yürütülüyor.
Tam bunun karşısında, Osmaniye
Cezaevinde bulunan tutsaklar 12 Kasım tarihinden bu yana ve
Türkoğlunda da 4 tutsak açlık grevine başlamış.
Şimdi, neden kaynaklı bu açlık
grevine başladıklarını anlatacağım. Şimdi,
değerli arkadaşlar, şu anda cezaevlerinde, özellikle insan
onuruna aykırı olarak en yoğun yürütülen siyaset, Ayakta
sayım dayatması. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün
içerideki bu yürütüş biçimiyle ilgili bir tüzük var. Bu tüzüğün
46ncı maddesinin (8)nci fıkrasında aslında
sayımın nasıl yapılacağı düzenleniyor ama
sayımın ayakta nizamla yapılacağı falanla ilgili bir
düzenleme yok. Hatta (9)uncu fıkrada Arama ve sayımlar
sırasında insan onuruna saygı esastır. diyor ama maalesef,
bir genelge yayımlanmış 7 Şubat 2018 tarihinde ve bu
genelgeye göre diyor ki: Personele yönelik saldırı, rehin alma gibi
eylemleri önlemek amacıyla sayımların odaların alt
kısmında, tüm hükümlü ve tutukluların belli bir nizamda ayakta
görülecek şekilde alınması. Şimdi bu belli nizam
dedikleri askerî usul, bizim bildiğimiz 1980 döneminde Diyarbakır
Cezaevinde dizdikleri ve zorla Ayakta sayım yapacaksınız. diye
dayattıkları bir usul. Bunu kabul etmeyen tutsaklara karşı
da büyük bir saldırı geliştiriyorlar. Bunu da şöyle formüle
etmişler: Son günlerde yaşanan terör olayları nedeniyle üzücü
bir olaya sebebiyet verilmemesi için sayımlara yeteri kadar personelle
gidilmesi. Şimdi bu yeteri kadar personel gittiğinde, gidiş
şöyle anlaşılıyor: Biz gideriz, Kalkın, ayakta
sayım yapacağız. diye dayatırız, kabul
edilmediğinde de o tutsakları darbederiz. Bu da yetmez, bir de üstüne
onlara disiplin cezası veririz, infazlarını yakarız,
denetimli serbestlikten yararlanmasını engelleriz. İşte,
şu anda Osmaniye ve Türkoğlu Cezaevlerinde rutin olarak
geliştirilen bir durum bu.
İkincisi ne? Şu anda neredeyse bütün
cezaevlerinde muhalif basının yayınlarının içeri
girişi engelleniyor. Zaten hepimiz artık, bu havuz
medyasını izlemekten kusmuş vaziyetteyken içerideki
tutsakların tek aracı bu; bizim en azından sosyal medya var,
onların tek aracı. Siz sabahtan akşama kadar o havuz
medyasını izleyeceksiniz. diyorsunuz. İzlemiyorlar; başka
kaynakları, gerçekten objektif habercilik yapan kaynakları istiyorlar
Evrensel, Yeni Yaşam gibi. Bunların girişi de engelleniyor.
Şimdi, bir tane daha var, bu da sürekli rutin
bir uygulama. Doktora gidiyorlar, doktora gittiklerinde kelepçeli muayene
dayatılıyor. Oraya giden askerî personel, Jandarma bunu dayatmasa
bile doktorların kendilerine söyledikleri şeyler de aslında
nasıl ayrımcı bir tavırla karşı karşıya
olduklarını gösteriyor. Doktorlar şöyle sesleniyor onlara: Ben
sizin kim olduğunuzu biliyorum, siz teröristsiniz. diyorlar ve
sinkaflı, ağza alınmayacak küfürlerle aslında tedavi
etmeden kendilerini geri gönderiyorlar. Bunları kendi
anlatımlarıyla söylüyorum, avukat arkadaşlarımız gitti
ve görüştü, bunları kayıt altına almışlar.
Adalet Bakanlığına, milletvekillerine
veya resmî kurumlara göndermek istedikleri mektuplara el konuluyor, bir
şekilde, şikâyet etmelerinin de önü kesiliyor. Yani orada diyorlar
ki: Biz size nasıl davranırsak davranalım, sizin hiçbir
şekilde, hiçbir yere ulaşmanıza da izin vermeyeceğiz. Bu
çok daha uzun bir liste, ben gerekli mercilere de iletirim. Ancak bunlarla
ilgili maalesef, hiçbir girişim ve düzeltme yolunda bir adım yok.
Osmaniye Cezaevindeki ve Türkoğlu Cezaevindeki
siyasi tutsaklar, bu uygulamalar ve uzun uzun anlatabileceğimiz başka
uygulamalar nedeniyle, dediğim gibi, açlık grevinin 17nci
günündeler. Bunların sorunlarının derhâl çözülmesi ve gerçekten,
kendilerinde fiziksel bir zarara yol açmadan açlık grevinin
sonlandırılması için herkesi görevini yapmaya çağırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
önemli bir konu olduğu için -çok vermiyorsunuz biliyorum ama- sadece bir
dakika daha istiyorum.
BAŞKAN Hiç vermiyorum ama açayım, siz
selamlamanızı yapın.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bir de
Patnos Cezaevinden kısa bir bilgi vereceğim sadece. Arkadaşlar,
Patnos Cezaevi açıldı beş yıldızlı otel diye
hep anlatıyorsunuz. Bu cezaevinin en büyük sorunu su. 1.500 kişilik
Patnos Cezaevinde iki yıldır kesinlikle içme suyu yok. Bunu
cezaevinin idaresi de söylüyor, içme suyu yok ama buna bir çözüm de bulunmuyor.
Tutsaklar bu suyu içtiklerinde vücutlarında rahatsızlıklar
meydana geliyor, bu suyla yıkandıkları için
kaşıntı ve vücutlarında dökülmeler oluyor, birçok rahatsızlık
söz konusu ama bugüne kadar herhangi bir şekilde Patnos Cezaevinin bu su
problemiyle ilgili bir adım atılmış değil.
Dediğim gibi, cezaevi idaresi de bir sorunun olduğunu söylüyor ama
Bu sorun beni aşar. diyor. O aşmayacak mercilere sesleniyoruz: Bu
sorunun derhâl çözülmesi gerekiyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, kısa bir açıklama yapmam gerekiyor İç Tüzük
60a göre.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın, tutsak ve esir kelimelerini kabul etmelerinin söz
konusu olmadığına ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tutsak ve esir kelimelerini kabul etmemiz mümkün
değildir. Ceza yargılamasında, hukukta savunma vardır,
ifade alma vardır, sonucunda da gerekirse tutuklama ve hüküm vardır.
Dolayısıyla bu gibi beyanları Türkiye Cumhuriyetinin Meclisinde
kabul etmemiz mümkün değildir.
Diğer taraftan Görüşülmekte olan 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinde geçen ibaresi
ibaresinin ifadesi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arkadaş bu önergeyle ilgili konuştu.
Arz ederim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Herkes
aynı şeyi yapıyor.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN 17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir. (Gürültüler)
Maddeyi oyluyorum arkadaşlar, maddeyi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Torba kanun
getirmeyin de daha doğru düzgün konuşalım kanunlarla ilgili
dedik.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ben bir şey
demedim.
HABİP EKSİK (Iğdır) Emirle
kanun teklifi getirdiğiniz zaman olacağı budur, başka
şey olmaz ki.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica
ediyorum, lütfen, Genel Kurulu dikkatli takip edelim.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.52
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
18inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
18inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Tanal Ali
Öztunç Nihat
Yeşil
İstanbul
Kahramanmaraş Ankara
Yaşar
Tüzün Ali
Şeker İlhami
Özcan Aygun
Bilecik İstanbul Tekirdağ
Ensar
Aytekin Erkan
Aydın Okan
Gaytancıoğlu
Balıkesir Bursa Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Okan Gaytancıoğlunun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugün Hakkâri ve
Şanlıurfadaki şehitlerimize rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
milletimize sabır diliyorum.
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Yasa Teklifiyle ilgili olarak 18inci madde üzerinde söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
18inci maddede çok önemli bir şey yok, bizim
de desteklediğimiz unsurlar var, Silahlı Kuvvetlerin sağlık
personelinin tazminatlarıyla ilgili konular var. Ancak yasayı bir
bütün olarak incelediğimizde bazı eksik maddeleri var. Nedir?
Örneğin, bir tanesi Silahlı Kuvvetlerin izinleriyle ilgili. Bunda da
bir şey yok, Silahlı Kuvvetlerin personeli tabii ki izne çıkar,
tabii ki tatil yapar, hatta kendilerine yol izni dahi veriliyor,
hastalandıklarında izinler veriliyor. Örneğin, yıllık
izinlerini kullanacak personel ne yapacak? Otuz gün izin aldıysa Ben bir
ailemi ziyaret edeyim. diyecek ve ailesini ziyaret edecek, on beş gün
ailesinin yanında kalacak Bir de bir tatil yapayım, bir askerî kampa
gideyim. Jandarma Genel Komutanlığının, Sahil Güvenlik
Komutanlığının bir kampına gideyim. diyecek ama bir
bakacak ki burası kiralanmış. Kime kiralanmış? Özel
sektörde birilerine kiralanmış. Yani siz bu yasayla Jandarma Genel
Komutanlığına, Sahil Güvenlik Komutanlığına ait
tesisleri kiralıyorsunuz hem de sadece sosyal tesisleri değil, askerî
gazinolar, vardiya yatakhaneleri, özel, yerel kış eğitim
merkezleri ile kantinlerin tamamı, bir kısmı veya bazı
şubelerinin kiraya verilebilme olanağı sağlanıyor.
Kime verilecek, hangi koşullarda verilecek; bunlar açık ve net
değil. Yani her şeyi satarak, yandaşlara vererek, kiralayarak
nereye kadar gideceksiniz? Sata sata yer bırakmadınız yani bu
ülkede sermaye kalmadı yerli sermaye denilen bir şey kalmadı.
TEKEL, TÜPRAŞ, TELEKOM, bankalar, sigorta şirketleri, limanlar, her
biri gitti; devlete ait üretme çiftlikleri, Süt Endüstrisi Kurumu, Et
Balık Kurumu gibi kurumların hepsi gitti.
Bu ülke kurulurken çok zor koşullarda kuruldu,
Düyun-ı Umumiye vardı, borçlar vardı, bu borçlar ödendi,
kapitülasyonlar kaldırıldı, üretim ekonomisine geçildi, devlete
ait bir sürü fabrika oluştu, devlete ait bir sürü tesis oluştu ama
siz, geldikten sonra haraç mezat ne varsa sattınız. Sadece TEKELi
stoklarında 100 milyon dolarlık üzümle sattınız, sattığınızda
290 milyon dolar ediyordu; satın alanlar, bir yıl sonra bunu
başkalarına sattılar 890 milyon dolara. E, ondan sonra ne oldu?
Tekrar bir satış oldu, şu anda TEKEL 2,1 milyar dolara
yabancılarda, İngilizlerde. Yani satmanın bir sonu yok,
kiralamanın, yandaşlara destek vermenin bir sonu yok. Bunları koruyabiliyor
muyuz? Personelimize ucuz tatil yaptırabiliyor muyuz?
Bakın, askerî personelimiz şehit oluyor,
yaralanıyor, moral bulması lazım, tesislere gitmesi lazım,
dinlenmesi lazım, kafasını dağıtması lazım,
çocuklarıyla, ailesiyle birlikte tatil yapması lazım. Onun için
de bu tip tesisler lazım. Kantinler lazım, ucuza
alışveriş yapabilsinler, piyasa koşullarının
altında ucuza alışveriş yapabilsinler. Çünkü 3600 ek
gösterge vereceğiz. diyorsunuz, vermiyorsunuz. Seçimlerde her yeri
dolaşıyorsunuz, vaatte bulunuyorsunuz, vaatlerinizde durmuyorsunuz.
Hiç olmadı; bu tip tesisler, devlete ait, ordumuza ait, Türk Silahlı
Kuvvetlerine ait tesisler yerinde dursun, yerinde dursun, personel buralardan
yararlansın, uzun yıllar yararlansın. Başka bir şey
veremiyorsunuz; hiç olmadı, bu tip olanaklardan yararlansınlar. Yani,
satışların bir sonu yok. Birazcık yandaşları
değil, yurttaşları düşünelim. Ülkemiz çok zor
koşullarda kuruldu. Gelecek nesillere bırakacak bir şeylerimiz
kalsın diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeki Hakan
Sıdalı Dursun
Müsavat Dervişoğlu Hüseyin
Örs
Mersin İzmir Trabzon
Feridun
Bahşi İbrahim
Halil Oral
Antalya Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime bugün acı haberini
aldığımız şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
de başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli
unsurlarından olan uzman erbaşlarımız, Türkiyenin geçmeye
çalıştığı profesyonel ordu sisteminin de
belkemiğini oluşturmakta. Vatan savunmasında en kritik görevleri
üstlenen kahramanlarımız, ordumuzun en çok şehit ve gazi veren
unsuru olma gururunu da şeref nişanesi olarak göğsünde
taşıyor. Tüm bu cansiparane mücadelelerine rağmen uzman
erbaşlarımız, ne yazık ki hak ettikleri değeri
görmüyorlar. İktidarda olanlar, onların her geçen gün dağ gibi
büyüyen sorunlarını göremiyor ya da görmek istemiyor.
Sınır içi ve sınır ötesi terörle
mücadelenin vurucu ve kritik gücü olan uzman erbaşlarımız,
branşlarında ne kadar uzmanlaşırlarsa
uzmanlaşsınlar, her an işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı
karşıyalar. Liyakat ve tecrübeye bakılmadan, aldıkları
sıralı cezalarla sözleşmeleri feshedilebiliyor; bu sebeple,
uzman erbaşlar ceza almamak, işten atılmamak adına,
görevleri olmayan, kanun ve yönetmeliklerinde de yer almayan işleri yapmak
zorunda bırakılıyorlar. Yanı sıra, sözleşmeli
görev yaptıkları için her sözleşme yenilenmesinde de
sağlık raporu almak zorundalar. Sınıfının
görevini yerine getirebilir. raporu almazsa Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilişiği kesilebiliyor.
Subay ve astsubaylara
baktığımızdaysa bu durumda olanların farklı
sınıflara kaydırılarak görevlerine devam ettiklerini
görebiliyoruz. Size soruyorum: Yıllarca Türk milletine emek vermiş
uzman erbaşları tek kalemde harcamak ne kadar adaletli bir durum?
Uzman erbaşlarımızı kapsayan bir tayin yönetmeliği
bulunmuyor. Subay, astsubay tayin yönetmeliklerinde meslek hayatında 1
kereye mahsus iki yıl ev götürülemez garnizonlarda görev yapma
şartı varken uzman erbaşlar neredeyse meslek
hayatlarının dörtte 3ünü bu şekilde geçiriyorlar. Daha da
somutlaştıracak olursak Tuncelide görev yapan bir uzman Kayseriye
tayin oluyor, Kayserideki birlik geçici görevle Hakkâriye gönderiyor, dört
sene burada görev yapıyor. Geçici görev şark görevi
sayılmadığı için yeni tayin döneminde terörle mücadelenin
yoğun olduğu bir ile tekrar gönderilebiliyor. Ömürleri ev götürülemez
garnizon ve karakollarda geçen uzman erbaşlar aile bütünlükleri olmadan,
çocuklarını görmeden bir meslek hayatı geçiriyorlar. Bu durum
kabul edilemez. İstediğimiz yere gitmezse sözleşme
yenilemeyiz. tehdidi ve baskısıyla bu işi yürütemezsiniz. Uzman
erbaşlarımızı üvey evlat olarak görmek yerine, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin asli unsuru olarak görmenizi istiyoruz.
Uzman erbaşlarımızın bir nöbet
ve izin yönetmelikleri de bulunmamakta. Üstleri ne derse o oluyor. Günü geliyor
üst rütbenin nöbetini tutan uzman, günü geliyor ast rütbenin de nöbetini tutmak
zorunda kalıyor.
Diğer yandan, uzman erbaşların
bireysel izin aldıkları da nadir görülüyor. Bunun yerine takım
ve tim izinleri alan uzman erbaşlar, düğünlerini bile bu izne göre
ayarlamak zorunda kalıyorlar; çocuklarının doğumuna,
yakınlarının cenazesine bile gidemiyorlar. Bu uygulama da kabul
edilemez. Uzman erbaşlarımızın en basit kabul edilen
çalışma haklarını, hatta insan hakları
bağlamında düşünebileceğimiz taleplerini artık
görmezden gelmemelisiniz. Unutmamalıyız ki en kutsal görevlerden
birini icra eden bu kişilerin görevleri dışında bir de
ailevi sorumlulukları var. Dayatılan mecburiyetler, baba veya eş
olma, hatta evlat olma gibi en insani ve en önemli görevlerini gölgelemekte.
Aile bütünlükleri bu şartlarda nasıl sürdürülebilir? Siz olsanız
ne hissedersiniz?
Ayrıca, duymaktayız ki birçok birlikte
görev bitiminde istirahat için üst rütbeliler evlerine giderken uzman
erbaşların gitmelerine izin bile verilmemekte. Tüm bu şartlar,
onların zaten zor ve tehlikeli olan hayatlarını daha da
zorlaştırıyor. Kahraman uzman erbaşlarımızın
aslında bizlerden istediği çok şey yok, daha insancıl bir
kanun istiyorlar. TSKnin düzenlediği gerek yönetmeliklerde gerekse temel
haklarda yok sayılmamalılar.
Konuşmamı onlardan aldığım
bir cümleyle bitirmek istiyorum: Vatana hizmetin sözleşmesi olmaz.
Gelin, artık, bu kardeşlerimizi sözleşmeli
çalıştırmayalım, hakları olan kadroları verelim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra Kanun
Teklifinin 18inci maddesinde geçen Milli Savunma
Bakanlığınca ibaresinin Millî Savunma Bakanlığı
tarafından olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Habip
Eksik Mahmut Celadet
Gaydalı
Muş Iğdır Bitlis
Murat
Çepni Hüseyin
Kaçmaz
İzmir Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1925ten 2010a kadar birçok süreç
yaşadı bu ülke. Belirtmek isterim ki demin arkadaşım da
gösterdi- umumi müfettişliklerden şark ıslahat planlarına,
yine -Türkiye Büyük Millet Meclisinin- 1960 doğu raporlarına ve buna
benzer yaklaşık 30 resmî rapor söz konusu Kürt meselesi üzerinde.
Ancak, bunların hepsinin ortak bir noktası da vardı,
yanıldığı bir nokta da vardı, Kürt meselesini
güvenlikçi anlayışla çözme gayreti, Kürt halkının
taleplerini tasfiyeci anlayışla çözme gafleti vardı bu raporlarda.
Demin arkadaşım gösterdi, haritada gösterdi, 1925teki, 1927 ve
1932deki yine 1987 ve 2002deki, sıkıyönetim dönemlerindeki ve
2016daki kayyum atamalarındaki durumu gösterdi, aslında Kürt
meselesi tam da odur. Kürtlerin yoğun yaşadığı bu
yerlerde bir sorun var arkadaşlar, ismini ne koyarsanız koyun. Bu
meseleyi çözmek zorundayız ve bunun için biz, aslında sürekli bir
paradigma geliştirerek bu meseleyi bu ülkenin gündeminden çıkararak
hakkaniyetli bir şekilde onurlu barışın tesisi için
mücadele ediyoruz. Ama maalesef ki karşımızda şu an
itibarıyla bu durumun ciddiyetini ve bu durumun çözülmesi gerektiğini
kabul eden bir iktidar yok. Dediğimiz gibi, 1925ten itibaren
başladı kayyum politikalarına benzer politikalar. Ancak 2010da
bir ara verildi, 2010da farklı bir akıl devreye sokuldu ve hemen
İmralıdan gelen ve Amedde (Diyarbakırda) Nevrozda
milyonların önünde okunan mektupla birlikte bir barış, çözüm
süreci başlamıştı. Eksiğiyle fazlasıyla tüm
ülkenin sahiplenmesi gereken bir süreçti. Ancak, iktidarın tasfiyeci
politikası maalesef ki bu çözüm sürecinin de
başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep oldu. Daha
sonrasında ortaya çıktı ki 2014te Millî Güvenlik Kurulu
kararıyla birlikte Genelkurmay Başkanlığı Strateji
Daire Başkanlığının belirlediği bir strateji
vardı, çöktürme planı. Çöktürme planı neydi? Bu
bahsettiğimiz diğer 30 raporla birlikte yine Kürt meselesinde tasfiye
politikasının yürütülmesiydi. Ancak, arkadaşlar, hepimiz
şunu biliyoruz: Kürt oku yaydan çıkmış, 40 milyon Kürtü
katledecek değilsiniz, 40 milyon Kürtün talebini yok sayacak
değilsiniz. Kürtler taleplerinde haklıdır, Kürtler bugün Orta
Doğuda mazlum ve mağdur bir halktı ve şu an tüm dünya
Kürtleri artık kahramanlıklarıyla da biliyor, sadece mazlum ve
mağdur bir halk olarak değil. Ben 91 Körfez Savaşını
hatırlıyorum, Kürtlerin nasıl Saddamın zulmünden
kaçtığını. 90lı yılları
hatırlıyorum, akrabalarımızın, köylülerimizin
nasıl yakılan köylerinden kaçtığını; binlerce,
yüz binlerce insanın nasıl göç ettirildiğini; hepsini
hatırlıyorum. Daha çok küçük yaşta, Cem Ersever gibi ya da Cemal
Temizöz gibi hakkında birçok JİTEMvari cinayetlerle iddiası
olan isimleri de duydum. Evet, bu çatışma sebebiyle ben de bu ülkenin
bir yurttaşı olarak çocukluğumun büyük bir
kısmını, gecelerini sığınaklarda geçirdim.
Çatışmanın, savaşın ne demek olduğunu en iyi biz
biliriz.
Dolayısıyla, Orta Doğu bu
şekilde kaynayan bir kazan şeklindeyken, evet, gördük, Irak, Suriye,
şimdi İran, sonrasında sıra Türkiyede. Biz demokratik
cumhuriyette ve demokraside ısrar ediyoruz. Tek çözüm yolu bu
paradigmadır. Gelin, bu hukuksuzluklardan vazgeçin. Kayyum politikası
daha önce denendi, bu ülkeye bir şey kazandırmadı. Şu an
siyasetçi arkadaşlarımız, belediye eş başkanlarımız
siyasi rehine olarak tutuklu. Siz buna itiraz ediyorsunuz arkadaşlar ama
Selçuk Başkan, üç yıl önce, 2016da tutuklanan bir
iftiracının -itirafçı da demeyeceğim- beyanları
üzerine tutuklandı. Bunu ne zaman yapıyor? Seçimden on gün önce. Ya
da Yüksekova Belediye Eş Başkanımız niye tutuklu biliyor
musunuz? Tolstoyun bir sözünü sosyal medyada paylaştı diye.
Arkadaşlar, demokrasi, adalet, bu işi
çözer.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Bülbül, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve bu zamana
kadar Meclis tarafından Kürt raporu adı altında bir raporun
hazırlanmadığına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, önerge üzerinde HDP adına konuşan hatip, daha önce
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 30 Kürt raporu olduğundan bahsetmiştir,
Meclis tarafından hazırlanmış raporlardan
bahsetmiştir. 1925 Abdülhalik Renda Raporundan başlamak üzere, Celal
Bayarın hazırlamış olduğu raporlar da dâhil olmak
üzere Kürt raporu adında böyle bir rapor Meclis tarafından bu
zamana kadar hazırlanmamıştır. Bu 30 raporun içerisinde
-geçen de Mecliste bu gündeme geldi- siyasi partilerin kendi siyasi
anlayışları çerçevesinde hazırlamış olduğu
raporlar olabilir, bu raporları nasıl adlandırdıkları
o siyasi partilerin anlayışı çerçevesinde değerlendirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bu 30
sayısının içerisinde Milliyetçi Çalışma Partisinin 91
yılında hazırlamış olduğu bir rapor da
vardır. Bu, Kürt raporu olarak değerlendirilen veya isimlendirilen
bir rapor değildir, bölgeyle alakalı, doğu ve güneydoğunun
kalkınması, sosyal ve iktisadi yönden nasıl daha dengeli bir
şekilde, Türkiyede hakça bir şekilde bu imkânlardan
faydalanılması için yapılan çalışmalardır. 1925ten
beri yapılan çalışmaların, isyan faaliyetleri,
kalkışma faaliyetlerinin araştırılması,
değerlendirilmesi ve bir kısım ıslahat
çalışmalarıyla ilgili de hazırlanmış raporlar
olduğunu görüyoruz. Türkiyede bugün Kürt sorunu yoktur, terör sorunu
vardır. dediğimiz bu ahvalde, sanki geçmişte bunlar kabul
edilmiş de bugün reddediliyormuş gibi bir algı oluşabilir.
Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ve yüce Meclisimizin çatısı altında
yapılan hiçbir araştırmada bu şekilde değerlendirmeye
tabi tutulmamıştır, bunun altını kalın bir
şekilde çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ayrıca,
konuşmacının Kürt oku yaydan çıkmıştır.
gibi ifadelerini şiddetle kınıyorum, asla ve asla kabul
edilebilecek bir şey değildir. Kürt oku bir yerde harekete geçtiyse,
o ok, hem Türkün hem Kürtün birlikte fırlayan oku olur ve Allahın
izniyle, bu coğrafyada bu millete, bu memlekete, hepimize karşı
yönelen tehditlere karşı o ok yürür. Eğer kastedilen şey
başkaysa, PKKnın ve terör örgütünün oklarından bahsediyorsa
Türk o milleti o oku alır, kırar, atmaya çalışanın da
sadağının içerisine sokar; onu da söyleyeyim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, ayrıştırıcı bir dili
kabul etmelerinin mümkün olmadığına, Türkiye'nin birlik ve
beraberliğinin kırmızı çizgileri olduğuna ve
Türkiyenin Kürtlerle ilgili bir meselesi olmadığına, Bursa
Milletvekili Yüksel Özkanın Bulgaristana yönelik kardeş
şehirler beyanına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak
tabii, bizim ayrıştırıcı bir dili kabul etmemiz mümkün
değil.
Hakikaten 81 vilayetimizde 82 milyon
insanımızın tamamıyla ilgili temel hak ve özgürlükler bizim
için vazgeçilmez esaslardır. Bunlar bütün vatandaşlarımıza
ilişkin kırmızı çizgilerimizdir ve bu konuda, özgürlüklerin
genişletilmesi hususunda da Türkiye muazzam devrimlere, reformlara imza
atmıştır.
Türkiyenin birlik ve beraberliği bizim
kırmızı çizgimizdir -tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet-
ama 82 milyon insanımızın da Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürtü,
Arapı, Lazı, Çerkezi vesaire, alt kimlikler diye ifade
edebileceğimiz yaklaşımlar, mezhebî, tasavvufi bütün felsefi
görüşler; hepsinin üzerinde, büyük bir millet olmanın
kıvancını yaşamak durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu aziz milletin hiçbir ferdiyle ilgili
ayrıştırıcı bir yaklaşımı asla kabul
edemeyiz. Bizim asıl merkezimizde, odağımızda devlet-millet
kaynaşması vardır; milletimizin tamamının refahı,
özgürlüğü ve güvenliği vardır. Dışarıya
karşı da içeride ne kadar kendi aramızda tartışsak,
farklı fikirlerde, siyasi görüşlerde olsak da bir ve beraber, tek
bilek ve tek yumruk olmalıyız. Bunu bir kez daha ifade etmek isterim.
Türkiyenin Kürtlerle ilgili bir meselesi yoktur, Türkiyenin terör meselesi
vardır ve terörle ilgili de sonuna kadar mücadele yapılmaktadır.
Ben bütün güvenlik güçlerimizi buradan tekrar tebrik
ediyorum.
Bir hususu da bilgiye sunmak istiyorum bu vesileyle:
CHP Bursa Milletvekilimiz Yüksel Özkan Bey Bulgaristanla ilgili, kardeş
şehirler konusunda bir beyanda bulunmuştu. Dışişleri
Bakanlığıyla bu konuda hemen temasa geçtik ve sayın
milletvekilimizin de ifade ettiği konular yönünde, kardeş şehir
olma hususunda Dışişleri Bakanlığımızın
da kesinlikle herhangi bir rezervinin olmadığını beyan
etmek isterim.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Oluç
37.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
ayrıştırıcı değil birleştirici bir dil
kullandıklarına, Kürt sorunu olduğunun kabul edilmesi hâlinde
demokratik çözümün bulunması doğrultusunda adım
atılabileceğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, doğru, daha önceki
günlerde de bu raporlar meselesi gündeme geldi.
Öncelikle şunu belirteyim: Raporların
nasıl adlandırıldığı, kimler tarafından
nasıl tanımlandığı meselesini
tartışmamıza gerek yok, bu konuda herkes kendisi istediği
gibi adlandırabilir fakat burada raporlardan söz ederken bizim vekilimizin
anlatmaya çalıştığı mesele, esas itibarıyla yani
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar bu meselenin çeşitli
dönemlerde çeşitli biçimler altında
tartışıldığına, değerlendirildiğine ve
yaşanmış olan sorunların ortadan
kalkmadığına dair bir işaret olarak raporlardan söz
etmektir. Yoksa, tek tek raporların içeriğine dair bir
tartışma şu anda yapılmıyor. Dolayısıyla
kastedilen şey, cumhuriyet tarihi boyunca çözülememiş olan bir
sorundan söz ediyor olmaktır.
İkincisi, ayrıştırıcı
değil, tam tersine birleştirici bir dil kullanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Zaman zaman
herkeste belki dil kaymaları olabilir konuşurken ama Halkların
Demokratik Partisi olarak temel hedefimiz ayrıştırıcı
değil, tam tersine birleştirici, birliği farklılıklar
içinde bir birlik olarak tanımlamaktır; yani farklı
olanların farklı kimliklere, kültürlere, ana dillere sahip
olanların aynılaştırılması değil, bu
farklılıklarını özgür bir şekilde, eşit bir
şekilde yaşayabilmeleri ve bu farklılıklarla birlikte
birliğimizin güçlü olabilmesidir esas olarak. Yani birlikte
yaşamayı eşit ve özgür bir şekilde birlikte yaşamak
olarak tarif etmektedir. Şimdi dolayısıyla, anlatılmaya
çalışılan esas itibarıyla budur.
Şunu söyleyeyim: Elbette ki bu konuda da
farklı görüşlerimiz olabilir, ben kimsenin görüşüne bir şey
söylemek istemiyorum bu konuda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ama bu
memlekette, en azından benim bildiğim yakın tarih
açısından baktığımızda, biliyorsunuz, uzun
yıllar bu ülkede Kürt yoktur. tartışması oldu; şimdi
artık Kürt var, herkes bunu biliyor. Bu iyi bir şey, uzun bir zaman
aldı belki bunun anlaşılması, ağır bedeller
ödendi herkes tarafından ama artık bir halk olduğu, bir Kürt
halkı olduğu biliniyor ve kimse de bunu artık reddetmiyor; herkes
işte, Kürt kardeşimizdir. şeklindeki konuşmaları
rahatlıkla yapabiliyor.
İkincisi de Kürtçe yoktur. diye çok uzun
yıllar bu ülkede tartışmalar yapıldı ama artık
çok iyi biliniyor ki Kürtçe bir ana dildir, Kürtçe bir edebiyat dilidir,
Kürtçe, Kürt halkının, Orta Doğuda yaşayan bütün Kürt
halkının farklı lehçeleri de olan ortak bir dilidir.
Dolayısıyla bu konuda da epey bir mesafe kaydedildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Demek ki
şimdi son olması gereken şey -hani Kürt sorunu yoktur. deniyor
ya şimdi- Kürt sorunu da vardır. şeklinde inşallah günün
birinde bu da tekrar kabul edilecek; bu sorunu kabul ettiğimiz zaman bunun
demokratik çözümünün de bulunması doğrultusunda hep birlikte
adım atabileceğiz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN 18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
19uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Tanal Ali
Öztunç Nihat
Yeşil
İstanbul
Kahramanmaraş Ankara
Yaşar
Tüzün Ali
Şeker İlhami
Özcan Aygun
Bilecik İstanbul Tekirdağ
Ensar
Aytekin Erkan
Aydın Servet
Ünsal
Balıkesir Bursa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Servet Ünsalın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir hekim olarak burada daha çok,
ağırlık olarak sağlıkla ilgili konuştum, bugün
yapacağım konuşmada hem sizlerin hem de
yurttaşlarımızın dikkatini bir kez daha çok önemli bir
konuya çekmek istiyorum. Özellikle, hepimizin çocukları var,
torunları var; sevgili arkadaşlar, konuşmak istediğim konu
aşı. Aşı uygulaması, giderek yükselen aşı
karşıtlığı bugün benim konum. Günümüzde, özellikle
televizyonlarda, her şeyden anlayanların, her şeyi bilenlerin
ama hiçbir şeyi bilmeyenlerin aklımızı
karıştırdığını görüyoruz. Özellikle
aşılar hakkında doğru olmayan bilgilerin, bilimsel temeli
olmayan iddiaların yayılması ve bazı gerici düşünceler
nedeniyle aileler çocuklarına aşı yaptırmama yolunu
seçiyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
aşıların içeriğine dair dolanan iddiaların temelinde
üç sorun yatıyor: Birincisi alüminyum, ikincisi cıva, üçüncüsü de
domuz jelatini. Bunları size açıyorum birer birer. Örneğin en
çok bilinen, en çok karşı çıkışlardan biri; grip
aşısında alüminyum olduğunu ve bunun yaşlılarda
alzaymıra neden olduğunu iddia ediyorlar. Sağlık
Bakanlığı ve bilim adamlarımızın bizlere
verdiği bilgilere göre, arkadaşlar, bu aşının içinde
alüminyum yok. Doçent Doktor İlker Belekin bu konuda çok net bilimsel
yayınları var, Sağlık Bakanlığı da bunu
onaylıyor.
Bir diğer eleştiri, aşılardaki
cıvayla ilgili arkadaşlar. Aşılarda bulunan
cıvanın çocuklarda otizme yol açtığı öne sürülüyor.
Hacettepeden sınıf arkadaşım Profesör Doktor Serhat Ünaldan
aldığım ve Sağlık Bakanlığının da
onayladığı net bir bilgiyi size vermek istiyorum
arkadaşlar. İki tip cıva var arkadaşlar: Cıvalardan
birisi etil cıva, birisi metil cıva. Aşılarda bulunan,
zararlı olmayan etil cıva. Bu cıvanın yarılanma ömrü
yedi gündür, kan beyin bariyerini geçemez. Bu anlamda dışkıyla
da vücuttan atılır yani zararı yoktur. Yani insana herhangi bir
zararı olmayan ve otizmle de ilgisi olmayan bir aşı tipidir.
Arkadaşlar, 2003te aşıyı
reddeden aile sayısı 189 iken bu sayı 2016 yılında 12
bine, 2017de de 23 bine yükseldi. Eğer bu sayı 50 bini geçerse
yılda 10 bin çocuğumuzun öleceğini söylemek istiyorum, bu
tehlikeyi göz ardı edemeyiz. Aşılamanın henüz
yaygınlaşmadığı yıllarda Türkiyede doğan
her bin çocuktan 150 ile 200 arası çocuğumuz ölüyordu
arkadaşlar. Mesela, Türkiyede kabakulak vakaları yaygın ama
aşılamayla 2005te 20 bin kabakulak vakamız varken 2017de
sadece 419a düştü arkadaşlar. 2004te difteri vakamız yok.
2001de 30 bin olan kızamık vakası 2016da 9a düştü, daha
sonra aşı karşıtlığıyla 2.391e
çıktı. Örneğin boğmaca, difteri, tetanos,
kızamık, çocuk felci ve verem gibi aşıyla önlenebilir
hastalıklar nedeniyle hayatını kaybeden çocuk sayısı
1989larda 5 milyon iken bugün sayı 100 binlere düştü
arkadaşlar.
Ülkemizde tabii, aşı
karşıtlığının tehlikeli boyutları var.
Özellikle bir olayı hatırlatmak istiyorum, can alıcı bir
olay. Geçmiş yıllarda Hüseyin Ayyayla diye bir savcı
arkadaş, ikiz çocuklarına aşı yaptırmamak için mahkeme
mahkeme dolandı bir dönem. O dönem nasılsa -yöneticilerin, hâkimlerin
kim olduğunu çok iyi bildiğiniz bir dönem- bu arkadaş ikiz
çocuklarına aşı yaptırmamak için karar aldırdı.
İşin dikkat çeken tarafı ne biliyor musunuz arkadaşlar? Bu
savcı daha sonra FETÖden içeri alındı.
Özellikle göç, mültecilik gibi unsurların ön
plana çıktığı bugünlerde aşılamanın çok önem
kazandığını görüyoruz. Gerek ülkeye girişlerde gerekse
kamplarda gerekse toplumsal yaşam geçişlerinde -mülteciler,
sığınmacılar için çok gerekli- sağlık
çalışmaları ve aşıların yapılması
gereklidir. Çünkü aşısız her çocuk, aşı yaptıran
çocuklarımız için risk faktörüdür arkadaşlar.
Sisteme eleştiri getirmek isteyen, farklı
fikirlere sahip olduğunu düşünen herkes bu şekilde aşı
karşıtlığını destekliyor ve bununla oynuyor.
Tıp konusunda eğitimi olmayan kişilerin bile kitap yazarak,
sağdan, soldan topladığı bilgilerle, insanları
yanlış yönlendirdiğini görüyoruz; bu kişilere izin
vermemeliyiz. Çok önemli olan bir nokta şu: Salgına neden olacak
durumlar söz konusu olduğunda aşılama bireysel değildir,
toplumsaldır. Aşılanmayan kişi sadece kendisine değil
bütün topluma risk oluşturur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERVET ÜNSAL (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım lütfen.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Evet, arkadaşlar,
aşı içeriğine karşı çıkışa neden olan
bir diğer gerekçe neydi arkadaşlar? O da domuz jelatiniydi, bunu da
Sağlık Bakanlığımız yalanladı.
Sağlık Bakanlığımızdan
aldığımız bilgiye göre böyle bir olay yok, onun için buna
da inanmayın arkadaşlar.
Yerli ve millî üretim atağını ilaç ve
aşı alanında geliştirmek halk
sağlığımız ve ülke ekonomimiz anlamında çok
doğru bir iştir. Aşı candır, aşı
hayattır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Bedri
Yaşar Hüseyin
Örs
İzmir Samsun Trabzon
İbrahim
Halil Oral Feridun
Bahşi
Ankara Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, şehitlerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum, yüce Türk
milletinin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
19uncu maddesi Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde
sözleşmeli olarak çalışan personelin özlük haklarını
düzenlemektedir. Kurumda çalışan subay, astsubay ve uzman
erbaşlar bugüne kadar iaşe parası alırken
yaklaşık 250 kişilik sözleşmeli personel maalesef iaşe
parası alamamıştır. Bu düzenleme sözleşmeli statüde
çalıştığı için yıllardır iaşe
parası alamayan sözleşmeli personelin iaşe parası
alması konusunu düzenlemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada yapılan düzenleme sözleşmeli statüde
çalışan personelin yaşamış olduğu onlarca
sorundan yalnızca birini oluşturmaktadır. Kamuda
çalışan 254.563 sözleşmeli personelin pek çok sorunu çözüm
beklemektedir. Sözleşmeli personel konusu, ülkemizin artık âdeta
kanayan bir yarası hâline gelmiştir. Bu statüde çalışan
personel konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak mutlaka kapsamlı
bir çalışma yapmamız gerekmektedir. Sadece sözleşmeli
personelimizle ilgili değil, taşeron olarak çalışan
personelimizi de bu çalışmanın içerisine dâhil etmemiz
gerekiyor. Zira ortada çok büyük bir adaletsizlik ve haksızlık
bulunmaktadır. Bu konuda yaşanan adaletsizlik ve
haksızlıklar bir an önce ortadan kaldırılmalıdır.
Eşit işe eşit ücret diye her
meydanda konuştunuz. Kamuda birçok eşitsizliğin önünü
açtınız. Aynı kurumda aynı işi yapan, aynı odada
çalışan 2 kişi, Hükûmet tarafından, 4/Alı ve 4/Bli
olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Bunlarla da
yetinmediniz, vekil ebe, vekil hemşire, vekil imam, sözleşmeli öğretmen,
ücretli öğretmen ve her kuruma sözleşmeli personel atamaya başladınız.
Böylece 4/A kadrosunda çalışan personel güvenceli hâle gelirken 4/B
kadrosunda çalışan personel sözleşmeli olduğu için daha
güvencesiz bir hâle gelmiştir. Yapılan bu düzenleme sonrası,
aynı kurumda aynı işi yapan ve aynı odada çalışan
2 kişi ayrı ayrı ekonomik ve sosyal haklara sahip hâle
gelmişlerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadrolu personelin tayin hakkı bulunurken sözleşmeli
personelin tayin hakkı bulunmamaktadır. Kadrolu personel görevde
yükselme sınavına girebiliyor, sözleşmeli personel maalesef bu
sınava giremiyor. Kadrolu personelin yıllık izni devrediyor,
sözleşmeli personelin yıllık izni devretmiyor. Kadrolu
personelin arazi tazminat hakkı bulunuyor, sözleşmeli personelin bu
hakkı bulunmuyor. Yine aynı şekilde kadrolu personelin süt izni
doğumdan sonra ilk altı ay için günde üç, ikinci altı ay için
bir buçuk saat. Sözleşmeli personelin süt izni doğumdan sonraki ilk
bir yıl için sadece bir buçuk saat. Kadrolu personelin babalık izni
on gün, sözleşmeli personelin babalık izni sadece iki gün. Kadrolu
personelin evlilik izni yedi gün, sözleşmeli personelin evlilik izni üç
gün. Kadrolu personelin mazeret izni yılda on gün, sözleşmeli
personelin maalesef mazeret izni bulunmuyor. Kadrolu personelin analık
izni 1inci doğumda iki ay, 2nci doğumda dört ay, 3üncü
doğumda altı ay; sözleşmeli personelin analık izni maalesef
bulunmuyor. Değerli milletvekilleri, buradan da
anlaşılacağı gibi, kamuda sözleşmeli statüde
çalışan personelin tüm hakları ne yazık ki elinden
alınmıştır. Daha birkaç hafta önce, Gaziantepte
sözleşmeli statüde görev yapan Türkçe Öğretmeni Saadet Harmancı,
ailesinin yanına tayin yaptıramadığı için ve Pamuk
ipliğine bağlısınız. sözünden bıktığı
ve sözleşmeli statüde güvencesiz bir şekilde
çalıştığı için intihar etmiştir; bunun
acısını hepimiz yüreğimizde paylaşıyoruz. Bu
konuda düzenleme yapmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Gelin, yeni Saadet Öğretmenlerin ölmesini
beklemeyelim; çalışma hayatında dayanışmayı
ortadan kaldıran ve çalışma barışını bozan
sözleşmeli personel uygulamasına son verelim, böylece sözleşmeli
personelimizin de hepsini kadroya alalım.
Biraz önce burada konuşan hatip, her seferinde
aynı şeyleri söylüyor ama ben beklerdim ki
Bugün 4 şehidimiz
var. Siz, bu kürsülerde acılarımızı
paylaşmadığınız sürece, sevinçlerimizi
paylaşmadığınız sürece barışa hizmetten söz
edemezsiniz diyorum ve buradan sizi kınıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Biz de
sizi kınıyoruz! Tahir Elçiyi de siz anmadınız. Tahir
Elçiyi anmaya davet ediyoruz sizi.
BAŞKAN Sayın Yaşar, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde geçen ibaresi
ibaresinin ifadesi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mensur
Işık Habip
Eksik
Ankara Muş Iğdır
Mahmut Celadet
Gaydalı Murat
Çepni
Bitlis
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun lütfen. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime bir
haberle başlayacağım: 100 kişiyi öldüren canlı
bombalara Ankaraya kadar eskortluk yapan Yakup Şahin, Gaziantepteki bir
gübre bayisinden 2 ton 33 nitrat almaya çalıştı, kimliği
istenince ise vazgeçti. Şüphelenen gübre satıcısı Emniyete
bildirdi, kamera kayıtlarından şüpheli tespit edildi ama
işlem yapılmadı. Belgeler, mahkemeden kaçırılan ve bir
buçuk yıl sonra kimliği belirsiz bir kişi tarafından
savcılığa bırakılan dosyalardan çıktı.
Neden söz ettiğimi biliyorsunuz; Ankara Garı katliamı.
Bu olayda görülüyor ki tarım ilacı bayisi
kendisine düşeni yapmış yani ihbar etmiş ancak önleme
sorumluluğu olan idare ise hiçbir şey yapmamış;
aslında yapmış, 103 kişinin ölümüne sebep olmuş.
Ölümle tabii ki bitmemiş, belgeler resmen saklanmış, bu da
yetmemiş, mağdurların, ölenlerin yakınlarının
adalete erişimi engellenmiş. Yine yetmemiş,
kızını bu katliamda kaybeden Hatice Çevik yılmamış,
33 genci yitirdiğimiz Suruça Her şeye rağmen barış.
diyerek Belediye Eş Başkanı olmuş. Hepimiz
umutlanmış ve gurur duymuşuz çünkü kızını yitiren
bir anne bir beldeyi çekip çevirmeye talip olmuş ama şimdi sevgili
Hatice Çevik hapiste ve Suruça kayyum atandı.
Ankara Garı katliamının geçen hafta
takip ettiğim davasında ise Her şeye cevap vermeyeceğim.
diyen tek bir tutuklu sanık ve IŞİD liderine -hani şu
bizden 5 kilometre ötede öldürülen- halife Bağdadi diyen bir
avukatı vardı. Evet, bu bir yargı katliamıdır
arkadaşlar.
Yine, yakın zamanda, Ankara 12. İdare
Mahkemesi Gar katliamında ölen 9 yaşındaki Veysel ve babası
İbrahim Atılgan için açılan tazminat davasında, devleti,
eylem istihbaratının geldiği ama gerekli önlemin
alınmadığı gerekçesiyle 1 milyon lira ödemeye mahkûm etti.
Rücu edebilecek misiniz sorumlulara?
Sorumlu var mı, yoksa hâlâ Ankara
Valiliğinin Soruşturulamazlar. kararıyla korunuyorlar mı?
Biz, artık gerçekten Veyselin gözlerine bakarak gerçek sorumluların
yargılandığını görmek istiyoruz, artık bu
çocuklar ölmesinler istiyoruz ve ölenler için de kim hesap verecekse o versin
istiyoruz.
Şimdi, İçişleri ne yapıyor bu
durumda? İnsan Hakları Derneği Ankara Şube
Başkanı Fatin Kanatın da içlerinde olduğu onlarca
arkadaşımızı yine gözaltına alıyor. Bu, Ankarada
bir rutin arkadaşlar. Gözaltılara neden mi arıyorsunuz? 2016da
yapılan bir basın açıklaması. Şimdi, toplantı,
gösteri, basın açıklaması, düşüncenin ifade edilmesi
haktır diyoruz ve bunu belki 40 kere, daha da fazla söylemişizdir ama
gerçekten anlaşılmamakta ısrar ediliyor. Önceki dönem
Adıyaman Milletvekilimiz Doktor Behçet Yıldırımı
hepiniz hatırlıyorsunuz, dün gözaltına alındı
arkadaşlar. İnanabiliyor musun, Behçet Hoca gözaltına
alındı.
Bu arada çok ciddi bir başka sorun var.
İnsanlar tahliye ediliyorlar ve tahliye edilir edilmez -ya da
gözaltına alınıyorlar- ve gözaltından
bırakıldıktan sonra sürekli itiraz ediliyor ve sürekli keyfî,
gerçekten belirsizlik içerisinde yaşatılıyorlar.
Yargının bu duruma düştüğü gerçekten hiç
olmamıştı ama Neden yargı bu durumda? derseniz ben size
bugünkü bir haberden de söz edeyim.
Berlin Dış Politika Forumunda
Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalına sunucu soruyor: Kürt
belediye başkanlarını görevden aldınız. Kalın:
PKKyı destekliyorlardı. Kanıtlandı mı?
Yargılama sürüyor, cezalandırılacaklar. Siz de Gülenci gazete
için çalışıyordunuz. Bir gün cezalandırılabilirsiniz.
diyor sunucu. Yargılanıyorlar, cezalandırılacaklar.
İşte, bunu söylediğiniz zaman ortada bir yargılama
faaliyeti zaten kalmıyor.
Bir başka önemli sorun daha: Gözaltına
alınan istisnasız herkesin telefonuna, bilgisayarına el
konuluyor.
Arkadaşlar, despotizmden sonra bir de
gaspçılık mı eklendi literatüre? Herkesin bilgisayarına,
telefonuna
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Herkesin telefonuna, bilgisayarına el konuluyor, gazetecilerin
fotoğraf makinelerine el konuluyor, insanların işlerini
yaptıkları harddisklerine el konuluyor. Ya, imaj alabilirsiniz,
teknoloji çağında yaşıyoruz. Bakın,
Ulaştırma Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Üstelik
Ankarada Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 29 Ocakta verdiği karar var;
sosyal medya paylaşımı nedeniyle evi basılan ve
gözaltına alınan, bilgisayarlarına el konulan biriyle ilgili
karar verilmiş, tazminat ödemeye mahkûm edilmiş idare İmaj
almadan el konuldu. diye. Bu karara rağmen neden yapılıyor hâlâ
bunlar? Neden insanlar
Milletimiz zengin mi? Gerçekten bunları almak kolay
değil, yeniden para vermeleri gerekiyor, hele bizim gibi Ankaradaki
rutinde ha bire gözaltına alınan arkadaşlar yeni yeni
telefonlarını da sürekli Emniyete vermek zorunda kalıyorlar.
Neden oluyor bunlar? İşte, İbrahim Kalının dediği
gibi, Cezalandırılacaklar; yargılanıyorlar. denildiği
için oluyor. Yapmayalım, ülkeye yazık ediyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
20nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Tanal Ali
Şeker Yaşar
Tüzün
İstanbul İstanbul Bilecik
Erkan
Aydın Suzan
Şahin Ali
Öztunç
Bursa Hatay Kahramanmaraş
Nihat
Yeşil İlhami
Özcan Aygun Özgür
Karabat
Ankara Tekirdağ
İstanbul
Ensar
Aytekin
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde Sayın Suzan
Şahin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli üyeler; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir süren Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmelerinde, Sayıştayın hazırladığı
raporlar, her kurumda mali kayıtların çelişki ve usulsüzlüklerle
dolu olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. AKP Hükûmetinin
plansız ve ranta dönük politikalarıyla kamu kurumlarının
nasıl zarar ettirildiğini, bunun yanında yandaşın ise
nasıl zengin edildiğini üç haftadır tartışıyoruz.
Tarım ve Orman Bakanlığı için
hazırlanan 2019 Sayıştay Raporuna göre taşınmaz
envanterleri düzgün tutulmamış, rapordaki mali tablolarla usulsüz bir
şekilde düzenlendiği saptanmıştır. Bakanlık da
bunu kabul etmiş "Bilgi işlem sistemi yenileniyor."
cevabı vermiştir. Mali konularda yetkisiz kişilerin görev
yaptığı ve banka hesaplarında usulsüzlükler
saptanmıştır. Bakanlığın meraları kiraya
verdiği ancak bu meraları kiraya verirken aldıkları depozitoları
ve taşınmazları kaydetmediği, mali tablolarda
göstermediği belirlenmiştir.
TİGEM tarafından çiftçileri destekleme
projesi kapsamında satın alınan hayvanların şartnamede
belirtilen ırklardan olmadığı, damızlık olarak
alınan hayvanların damızlık çıkmadığı
ve şartnamede yer alan özellikleri taşımamasına rağmen
satın alındığı tespit edilmiştir. Şartnamede
ithal edilen hayvan ırkları ve menşesi görülmediği hâlde,
ithal hayvanların çok büyük çoğunluğunun Romanyadan ithal
edildiği ve bu hayvanların yüzde 10unun karantina bölgesinde
öldüğü tespit edilmiştir. Ayrıca, Bakanlığın daha
sonraki ithalatlarda ise hayvan telefi olmadan hastalıklı etleri
erkenden piyasaya sürmek adına yirmi bir günlük karantina bekleme süresine
uymadığı ve sisteme hızlıca giriş
yaptığı belirtilmiştir. Yani devlet hastalıklı
hayvan ithal etmiş, bu hastalıklı hayvanları sisteme sokmak
adına gerekli kılıfı uydurmuş, çiftçiye
satmış, en sonunda da halk sağlığını hiçe
sayarak vatandaşın sofrasına kadar getirtmiştir.
Raporda tespit edilen usulsüzlüklere devam edelim.
Yine hayvan kayıt sistemine sanal hayvan kayıtları
yapılarak destekler alınmış ve kamu zarara
uğratılmış.
Kanunun müsaade etmediği lüks ithal araçlar
kiralanmış. Bazı kiralanan araçlar ise ticari sınıf
araç kiralandığı gösterilmesine rağmen binek oto olarak
kiralanmış ve kimin altında olduğu belli değil.
Yapılan ihalelerin Kamu İhale Kanunu
kapsamında değil, pazarlık usulü kapsamında
yapıldığı tespit edilmiş.
Kurumların döner sermayelerinde ve kiralama
işlemlerinin neredeyse tamamında usulsüzlükler tespit edilmiş.
Sayıştay ne yapsın, söz konusu AKP hükûmetleri
olunca usulsüzlükler say say bitmiyor, nereden tutsak elimizde kalıyor
arkadaşlar.
AKP Genel Başkanının hayalim
dediği şehir hastaneleri de yirmi beş yıl boyunca kamuya
getireceği 142 milyar dolarlık yükle cumhuriyet tarihinin en büyük
kara deliği olmuş, bir büyük hayaliniz de yine hüsranla
sonuçlanmıştır.
Değerli üyeler, Sayıştay bu
raporları yazmış olsa da AKP Hûkümeti yine bildiğini okuyor
ve milletin parasını, sağlığını,
emeğini hiçe sayarak uygulamalarına devam ediyor. Çok şükür ki
Sayıştay hâlâ görevini layıkıyla yapıyor da bu
usulsüzlükleri ve yönetememezlikleri vatandaşa anlatabiliyoruz.
Aylardır İskenderun Limanından
ülkeye sokulan hastalıklı angusları gündeme
taşıyıp çözüm bulunmasını talep ediyoruz; dinleyen,
cevap veren yok.
Aylardır çiftçinin anayasal hakkı olan
gayrisafi millî hasıla payının ödenmesi ve yerli üretime
teşvik verilmesini dillendiriyoruz; dinleyen, cevap veren yok.
Aylardır sel, dolu gibi afetlerden zarar gören
çiftçiye destek verilmesi gerektiğini söylüyoruz; dinleyen, cevap veren
yok.
Sayın üyeler, 2006 yılında
tarıma destek olmak amacıyla çıkarılan kanunla devlet,
gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1'ini tarıma vermek
zorundadır. 2007 yılından bu yana hiçbir zaman bu destek yüzde
1'i bulmadı. Bu oran sürekli yüzde 0,5-0,7 arasında değişti
yani çiftçimiz beklenen desteği bir türlü göremedi, üstüne üstlük Hatay
örneğinde olduğu gibi, Türkiyenin önemli kaynağı patates
ve tütün üretimi yasaklandı.
Ülkemizde yıllar boyu yerli yersiz kalemlere
hoyratça harcama yapılırken üretimin belkemiği olan tarıma,
Anayasa'mızın emrettiği destek dahi verilmiyor.
İthalatın had safhaya
çıktığı bu dönemde çiftçiye hakkını vermek,
üretimi artırmak için devlet teşviki gerekmektedir. AKP eliyle
açlığa, iflasa, ölüme terkedilen çiftçimize sabır dileyerek
çözümün üretime dayandığı gerçeğini bir kez daha
seslendirerek soruyorum: Devlet çiftçiye olan borcunu ne zaman ödeyecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin, süre
uzatımı yapmıyorum biliyorsunuz, sadece selamlama için
açıyorum.
Buyurun.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) - Değerli
üyeler, Sayıştay raporlarına göre hemen hemen her kurumda zarar
gözüküyor. Bir yerde zarar eden varsa kâr eden de vardır. Peki, devlet
zarar ederken kimdir bu kâr edenler? Rantiyecilere rant sağlayacak her
ihaleye para var.
BAŞKAN Sayın Şahin, selamlama
konuşmanızı rica ediyorum, lütfen.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) - EYTliye, 3600 ek
göstergeye, işçiye, çiftçiye, esnafa para yok. Saraylarda, şehir
hastanelerinde, havaalanlarında, köprülerde, otobanlarda, belediye
ihalelerinde har vurup harman savurduğunuz paralar, zamlarla, vergilerle
nefes alamaz hâle getirdiğiniz halktan topladığınız
paralardır.
BAŞKAN Sayın Şahin, teşekkür
ediyorum.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Bir saniye lütfen.
BAŞKAN Yok, teşekkür ediyorum.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Yolsuzluklar,
yasaklar ve yoksulluk tavan yapmışken ülkeyi batırma
noktasına getiren AKP Hükûmeti
AHMET SALİH DAL (Kilis) O, 2000lerden
önceydi, önce.
SUZAN ŞAHİN (Devamla)
yandaşını besleyip vatandaşı vergilerle
ezeceğine, kamu kurumlarını zarar ettirip yabancı
dostları ve yandaşlarını kâr ettireceğine kendi
vatandaşına baksın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şahin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Bir elinde
cımbız./Bir elinde ayna./Umurunda mı dünya! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Bostancı, buyurun
lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Biraz önce Filiz Hanım konuşurken
bahsettiği konuya ilişkin gazete kupürlerine baktım, haber
çerçevesinde. Filiz Hanım, orada İbrahim Kalın Almanyada
yaptığı söyleşide kendisine sorulan soru üzerine, HDPden
seçilen belediye başkanları vardı, görevden
alınmışlardı. diye onlar sorulduğunda, bazı suç
unsurları bulunduğunu ifade ediyor doğru- bir mahkeme süreci
olduğundan bahsediyor. Filiz Hanımın dediği gibi,
Cezalandırılacaklar. demiyor.
BAŞKAN Yargılanacaklar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Yani orada
mahkeme sürecinin neticesine ilişkin bir hüküm bildirmiyor.
Yargılanacaklar. diyor efendim, ikisi birbirinden farklı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, ben de gördüm,
Yargılanacaklar. diyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hayır, ben de gördüm, Yargılanıyorlar,
cezalandırılacaklar. diyor.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN - Peki, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
20nci madde üzerinde bir önerge daha vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Hüseyin
Örs Hayrettin
Nuhoğlu
İzmir
Trabzon İstanbul
Feridun
Bahşi İbrahim
Halil Oral
Antalya
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 20nci maddesi üzerine söz aldım; selamlarımı
sunarak başlıyorum.
Bu madde, ifade edildiği gibi, kararnameyle
İçişleri Bakanlığına bağlanan Sahil Güvenlik
Komutanlığının aynı doğrultuda kanunla uyumlu
hâle getirilmesinden ibarettir. Bizim verdiğimiz önerge bir kelime
değişikliğidir ama değişiklik önergelerinin bugüne
kadar kabul edildiğini görmediğim için ben de diğer
arkadaşlar gibi sözlerime güncel bir konuyla devam etmek istiyorum.
Ali Kabasakalı birçoğunuz
hatırlayacaktır, hatırlayamayanlara ben hatırlatmak
istiyorum. Beş gün önce İzmirde eşinin Pazara
çıkalım. dediği Ali Kabasakal; eşine Sen biraz oyalan,
ben hazırlanayım. diyerek banyoya giren ve orada intihar eden Ali
Kabasakal. Cebinden sadece 1,5 lira çıktı. Şimdi
hatırladığınızı umuyorum. Ondan birkaç gün önce
ekonomiden sorumlu bakan, Hazine ve Maliye Bakanı ekonomiyi
değerlendirirken ne demişti? Dünyaya örnek olacak bir
noktadayız.
Değerli milletvekilleri, dünyaya nasıl
örnek olacağız? Örnek olabilecek pembe tablolara, o tabloları
hazırlayanların kendileri inanıyor mu? Bu toplum bu
çelişkileri, bu vurdumduymazlığı, bu ağır yükü
kaldıramıyor, aynı zamanda bunları hak etmiyor. Türk
milleti, gözlerimizin önünde çözülüyor ve bir uçuruma doğru gidiyoruz.
Daha geçen hafta bu kürsüden konuşmuş ve toplu intiharlara dikkat
çekmiştim. Münferit olaylar ihtar olamamış, uyandırmaya
yetmemiş, bari bundan sonra acil tedbirler alınsın, çareler
bulunsun. demiştim. Yaklaşık iki ay önce de gene bu kürsüden
yaptığım bir konuşmada İşsizliğin
getirdiği ağır sonuçlar ile ekonomik kriz birleşince
toplumun huzuru öylesine bozuldu ki her gün artarak devam eden aile faciaları
ve korkunç cinayetler dayanılmaz noktalara ulaşmıştır;
sosyal yapı sarsılmış, insanlarımızın
psikolojisi de bozulmuştur. Mutlaka çare bulmalıyız.
demiştim. Çare arama, çözüm üretme gayreti göremediğimiz gibi Her
şey iyi gidiyor. açıklamaları ailelerin yaralarını
daha da büyütmekte, umutsuzluğa, çaresizliğe ve
tükenmişliğe sürüklemektedir.
Buradan bir kez daha ikaz ediyorum: Merkezî idareden
mahallî idarelere kadar herkes ve her kesim artık uyanmalıdır.
Özellikle belediyeler bir acil durum merkezi oluşturarak halka
duyurmalıdır; çaresiz kalanlara kısa sürede ulaşmalı,
umut kapılarını açmalıdır. Sonrası için de
kalıcı çözüm yolları araştırılmalı ve
bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak bizler de bu duruma kayıtsız kalamayız,
kalmamalıyız. Bütün siyasi partiler önce acil çözüm, sonra da
kısa zamanda kalıcı çözüm üreterek Hükûmeti bunları
uygulamaya mecbur etmeliyiz. Sadakayla çözüm getirilemeyeceğini;
insanların gururlarına halel getirecek, onları incitecek hiçbir
davranışta da bulunulmaması, çalışma
yaşındaki herkesin üretime katılması gerektiğini
hatırlatmak istiyorum.
Acil çözüm olarak benim önerim şudur: Bir
ailede iş bulup çalışan hiç kimse yoksa, o aileden bir
kişiye, iş temin edene kadar işsizlik ücreti ödenmesini
sağlayacak şekilde bir yasal düzenlemeyi burada hep beraber
yapalım. Biz her türlü bilgi paylaşımını yapmaya,
katkı vermeye hazırız. Umudumu korumak istiyorum ve Meclise
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinde geçen yer alan
ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Celadet
Gaydalı Habip
Eksik Mensur
Işık
Bitlis
Iğdır
Muş
Murat
Çepni Hüseyin
Kaçmaz
İzmir
Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Mensur Işık.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MENSUR IŞIK (Muş) Sayın
Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesi üzerine partim
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında bu madde, değerli arkadaşlar,
teknik bir madde, daha çok Sahil Güvenliğin İçişleri
Bakanlığına bağlanmasıyla ilgili bir maddedir. Ben
bunun üzerine birkaç şey söylemek istiyorum ama biraz önce Mecliste olan
tartışmalardan dolayı konuşmamın içeriğini
değiştirmek zorundayım değerli arkadaşlar çünkü birkaç
şey söylemek gerekiyor, birkaç not tarihe düşmek lazım
tutanaklara geçmesi açısından.
Öncelikle, ben, Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihini
Kürtler açısından üç bölüme ayırıyorum. Birincisi, 1919,
1920, 1921, 1922 yılına, hatta 1923 yılına kadar olan
süreçte Kürtleri kabul eden, Kürtleri diliyle, kültürüyle,
varlığıyla Mecliste kabul eden, bir ulus olarak kabul eden ve
şu Mecliste de kürdistan mebusu olarak da tanımlayan bir
durumdaydı o dönem için. Aynı zamanda size şunu söyleyeyim: 1920
Şubat ayı olsa gerek, şu Meclise sunulan kürdistana özerklik
yasa tasarısı var arkadaşlar ve Mecliste büyük bir çoğunlukla
kabul edilen bir yasa tasarısı. Neden böyle bir yasa
tasarısına, daha doğrusu yasaya ihtiyaç duyulmuştu? Çünkü
Erzurum, Sivas Kongresi belli, 1921 Anayasasının ruhu belli; bundan
dolayı, Kürtleri kabul eden, varlığını kabul eden bir
süreç. İkinci süreç, 23le beraber, 24le beraber gelişen, Türkiyenin
tarihindeki 1924 Anayasasıyla ret ve inkârı Kürtlere dayatan bir
süreç. Bu süreçte, işte, bahsettiğimiz, o biraz önce de Mecliste
tartışma konusu olan raporlar gündeme geldi değerli
arkadaşlar. Şimdi, bu raporlar için bizler Raporların ismi
Kürt raporudur ya da Kürt sorununun çözümü raporudur. demiyoruz. Bu
raporların temel amacı ve çıkış gayesi, Kürtlerin
sorunlarına çözüm bulamaması, bulunamaması ya da çözüm
bulunması açısından ortaya çıkan raporlar.
Şimdi ben bu raporlardan birkaç tanesine
değinmek istiyorum. Örneğin, Dâhiliye Vekili Cemil
Uybaydının 1925 tarihli raporu arkadaşlar: Kürt köylerine ve
yerleşim yerlerine Türkleri yerleştirmek ve Hristiyanları o
bölgeden yani -o dönem kürdistan deniliyor- kürdistan
coğrafyasından uzaklaştırmak. Abdülhalik Renda raporunda
-1925 tarihli ve o dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
arkadaşlar- diyor ki: Kürtlerin özellikle kendi dillerini
yaşatıyor olması Türkleştirme politikasına zarar
vermektedir. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken en önemli şeylerden
bir tanesi de Kürtçe konuşan yurttaşların,
vatandaşların devlet işlerindeki işlerini
zorlaştırmak. Raporun özü bu. Bir başka rapor arkadaşlar,
Recep Tayyip Erdoğanın 1991 tarihli raporu. Bu rapor da daha çok,
Kürtlerin ana dilinin üzerindeki engellerin kaldırılması, ana
dilde eğitimin yapılması gibi olumlu şeyler içeren bir
rapor. Yine, Adnan Kahvecinin 1992 tarihli raporu. Ki biliyorsunuz Adnan
Kahveci Özalın Maliye Bakanı olarak görev yaptı ve daha sonra
ne olduğu belirsiz bir kazayla yaşamını yitirdi. Aynı
şekilde o raporun özünde -yine olumlu sayılabilecek bir rapor-
deniyor ki arkadaşlar: Kürtlerin talep ettiği demokratik
hakların verilmesi. Yine, Cumhuriyet Halk Partisinin 1999 tarihli
Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporu var değerli
arkadaşlar. Bu rapor da sosyal demokrat bir çizgide olumlu,
yapıcı tespitleri ve öngörüleri olan bir rapor. Arkadaşlar en
son şundan bahsetmek gerekiyor: Adalet ve Kalkınma Partisinin 2010
tarihli Demokratik Açılım raporu, kitapçığı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, biz bu
raporlardan bahsederken hiç kimsenin zoruna gitmesin. Bir defa, Türkiye
Cumhuriyeti devleti 1920li yılların hemen sonrasında, 1923 ve
1924le beraber Türk Tarih Kurumu tezi ve Güneş Dil Teorisinden bugüne
kadar gelmiş bir süreçten geçmiş.
Şimdi, biraz önce bir milletvekili
arkadaşımız, Grup Başkan Vekili Türkiye neyi kabul etti ki
bugün değişik itirazlar var? falan diyor. Türkiye her şeyden
önce Kürtleri kabul etmedi. Güneş Dil Teorisi de Kürtçenin, Türkçenin bir
yansıması, bir parçası olduğunu söyledi; Kürtlerin de
Türklerin bir kolu olduğunu söylemişti. Ama bugün itibarıyla
-biraz önce Grup Başkan Vekilimiz de dile getirdi- Kürtler artık
kabul ediliyor, Kürtçe kabul edilme aşamasına gelmiştir.
Biz umut ediyoruz ve diliyoruz ki Türkiyeyi kuran
nasıl iki ulussa, iki halksa, bu cumhuriyet bu Meclisin çatısı
altında nasıl kurulmuşsa, aynı şekilde, Kürtler ve
Türkler tekrar, 1920li yılların ruhuyla, cumhuriyetin ilk
felsefesindeki o ruhla ve 1921 Anayasasının ruhuyla, hep beraber
-bir kez daha, birbirlerini kabul ettiği, hukuken kabul ettiği-
anayasal güvence altına alınmış olan bir sistemle bu sorunu
çözmüş olacağız ve bugün itibarıyla Türkiyenin içerisine
girmiş olduğu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MENSUR IŞIK (Devamla) Başkanım,
selamlamak için
BAŞKAN Son cümlenizi alayım, uzatma
yapmıyorum.
Buyurun.
MENSUR IŞIK (Devamla) Tamam.
Bugün itibarıyla ülkede yaşanan
sosyoekonomik sorunların da temel kökeninin aslında Kürt sorununun
çözümsüzlüğü, inkâr ve savaş politikasının olduğunun
da görülmesi ve bu çerçevede bir çözümün bulunması temennisiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Değerli
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ederim. Yani çok uzun bir polemik olsun diye
değil ama kayıtlara geçmesi için söyleyeceğim.
BAŞKAN Mensur Beyin sözleri üzerine mi?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yo, hayır.
Biraz evvel Sayın Bostancı kayıtlara
bir şey geçmesini sağladı. Biraz evvel izledim Sayın
Kalının yaptığı röportajı, İngilizcesiyle
(x) diyor
yani Cezalandırılacaklar. diyor. Bunun da kayıtlara geçmesini
istiyorum, daha sonra tartışmasını yapacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Yapalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Şunu ifade etmek isterim: Anayasamız
ilgili maddesinde tanımını ortaya koymuş: Türk Devletine
vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Sonuç itibarıyla, 82 milyonun kardeşliği esastır ve bu
konuda, hak ve özgürlükler konusunda AK PARTİ döneminde bütün
vatandaşlarımızın her türlü hak ve özgürlüklerine
ilişkin muazzam reformlar hayata geçirilmiştir. Aynı zamanda,
biraz evvel Sayın Grup Başkanımızın ifadesiyle de bu
konuda orada kullanılan kelime, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
çerçevesinde yargılanıp neticenin herkesi bağlayıcı
olması niteliğindedir. Bunun da kayıtlarda olmasını
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 20nci maddesine "Kanunun
ibaresinden sonra gelmek üzere "Üçüncü Bölüm
başlığında yer alan "Emir Komuta
Bağlantısı, Görev İlişkileri, Askeri ve ibaresi
metinden çıkarılmış, ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Ramazan
Can Fehmi Alpay
Özalan
Çankırı Kırıkkale İzmir
Hasan
Çilez Ahmet
Çakır Öznur
Çalık
Amasya Malatya Malatya
İshak
Gazel
Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz talebi? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 2692 sayılı Kanunda
yapılan düzenlemelere uygun olarak üçüncü bölüm
başlığının uyumlaştırılması
sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Habip
Eksik Mensur
Işık
Mersin Iğdır Muş
Mahmut Celadet
Gaydalı Murat
Çepni
Bitlis İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Ali
Şeker
Kahramanmaraş Ankara İstanbul
Mahmut
Tanal İlhami
Özcan Aygun Yaşar
Tüzün
İstanbul
Tekirdağ Bilecik
Ensar
Aytekin Erkan
Aydın Baha
Ünlü
Balıkesir Bursa Osmaniye
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk söz talebi
Sayın Rıdvan Turanın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli vekiller; geçen hafta 3üncü Tarım Şûrası
toplandı 2nci ne zaman toplandı? diye soracak olursanız,
bundan tam on beş yıl önce, 2nci Tarım Şûrası 2004
yılında toplandı. 2nci Tarım Şûrasında 36 madde
karara bağlandı, geçen hafta toplanan Tarım Şûrasında
da 60 madde karara bağlandı. On beş yıldır
tarımın içerisinde olduğu olanca soruna rağmen Şûra
toplama iradesi göstermeyen bir tarım yönetimiyle karşı
karşıyayız. Aslında 36 maddeden 60 maddeye bu iş
çıkmışsa, belli ki bu on beş yıl içerisinde
sorunların çözümünden ziyade sorunların çetrefil hâle gelmesiyle
ilgili bir durum söz konusu. Aslında normal koşullarda, demokratik ülkelerde
hâl böyle olunca yürütme çıkar der ki: Ya, kusura bakmayın,
şöyle oldu, böyle oldu
Bunun öz eleştirisi budur. Bizde böyle bir
teamül ne yazık ki yok.
O gün Erdoğan önemli bir söz söyledi, dedi ki:
Ambarın anahtarı kimin elindeyse güç onun elindedir. Öyle
değildir Sayın Erdoğan, ambarın anahtarını elinde
tutana ambar bekçisi derler. Güç ne zaman elinizde olur biliyor musunuz?
Gıda egemenliğini, gıda güvenliğini ve gıda
güvencesini uluslararası tarım tekellerine rağmen, onların
her türlü tasallutuna karşı sağlayabiliyorsanız o zaman güç
sizin elinizde olur. Yine, ne ekeceğinize, ne zaman ekeceğinize,
hangi girdileri kullanacağınıza uluslararası tarım
tekelleri, uluslararası şirketler değil, siz karar
verdiğinizde güç sizin elinizde olur.
Türk tarımını küresel
şirketlere ezdirmeyeceğiz. diye devam etmiş Tayyip
Erdoğan. Fakat geçmiş olsun, geçmiş olsun; girdilerden
başlayarak hemen bütün alanda bu sözünü ettiğimiz uluslararası
şirketlerin Türkiye tarımı üzerinde son derece olumsuz etkisi
var. Zannediyorum Sayın Erdoğan yanlış
bilgilendirilmiş çünkü Erdoğanın verdiği bilgileri
TÜİK verileri kökten yalanlıyor. Yüzde 112 buğday üretiminde
artıştan bahsediyor Erdoğan. Oysa on altı yılda nüfus
yüzde 23,5 artarken, buğday üretimimiz, 2002yle büyük
olasılıkla -istatistik sonucu çıktığında-
aynı olacak, o da 19,5 milyon tona tekabül ediyor. Yani böyle bir
artış TÜİK verilerine göre söz konusu değil. 2006dan bu
yana 317,8 milyar lira ödeme yapılması gerekiyorken destekleme
babından, 140,8 milyar lira ödeme yapılmış durumda. Yine
TÜİK der ki: 2002de 41 milyon 196 bin hektar arazi tarım alanı
olarak kullanılırken şu anda 37 milyon 817 bin hektar alan
tarım arazisi olarak kullanılıyor. Yani 3 küsur milyon, 4 milyon
hektara yakın tarım arazisi, tarım arazisi vasfını
kaybetmiş durumda.
Bu Tarım Şûrası 60 maddelik bir
vazifeler bütünü koymuş. Fakat aslına bakarsanız
tarımın ticarileştirilmesi, şirket tarımının
egemen kılınması dışında çok köklü, çözüme
ilişkin bir şey yok. Çiftçi şunu bekliyordu: Tarım
Şûrasında girdilerden bahsedilecek mi? Çünkü tohumda, gübrede,
mazotta ve tarım zehirlerinde dışa
bağımlılık çiftçiyi perişan etmiş durumda.
Bunların hiçbir tanesine çiftçi ne yazık ki yetişemiyor. Mesela
çiftçi borçlarının ertelenmesine ilişkin bir şey olacak
mı? 266 milyon dekar tarım alanının 40 milyonu çiftçi
borçları sebebiyle ipotek altında çünkü ve tabii, şunu da çiftçi
bekledi: Küçük aile çiftçiliğine ilişkin, kooperatiflere ilişkin
buradan, Allah rızası için, ilaç namına herhangi bir şey
çıkacak mı? Bu da söz konusu olmadı. Dolayısıyla bir
kez daha palyatif önerilerle, palyatif tedbirlerle sorun çözmeye
çalışan bir tarım aklıyla karşı
karşıyayız. Buradan Türkiye tarımının
gelişmesi değil, tam tersine, uluslararası tarım tekellerine
daha fazla bağımlı, küçük çiftçinin ve üreticinin bu tekellerin
sultası altında ezildiği ve her açıdan dışa
bağlı bir tarım kompozisyonundan başka ne yazık ki bir
şey çıkmaz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önerge üzerindeki ikinci söz,
Sayın Baha Ünlünün.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün yine şehitlerimiz var. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.
Yaralılara acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, 144 sayılı
Kanun Teklifinin 21inci maddesiyle 2692 sayılı Kanunun 19uncu
maddesinde düzenleme yapılarak Sahil Güvenlik Komutanlığı
personelinin çeşitli ödüllerle taltif edilebilmesi ve ödül verilecek
durumların daha açık ve net ortaya konulmasına ilişkin
düzenleme yapılması amaçlanmaktadır. Bu madde, grubumuzca olumlu
karşılanmaktadır fakat kanun teklifinin tümünü
incelediğimizde bazı maddelerin eksik olduğunu ya da teklifte
hiç değinilmemiş sorunların olduğunu görmekteyiz. Bu
sorunların başında, özellikle, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
ordunun temel taşı olan uzman çavuşların ve sözleşmeli
erlerin yaşadığı ciddi problemler gelmektedir.
Sayıları 100 bini bulan uzman çavuşlar, sözleşmeyle görev
yaptıklarından dolayı herhangi bir kanun ve yönetmeliğe
dayanmadan sözleşmeleri feshedilmekte ve mesleki güvenceleri
bulunmamaktadır. Doğu tayin sürelerinin çok olduğu uzman
çavuşlar yirmi beş yıllık görev sürelerinin yirmi
yılını evlerinden uzak geçirmektedirler. Garnizonlarda ya da üs
bölgelerinde ailelerinden uzak şekilde geçirmektedirler. Anayasanın
aile bütünlüğünü koruma maddesine istinaden, doğu görev sürelerinin
düşürülmesi gerekmektedir. 45 yaşına gelen fakat görev
sürelerini doldurmamış uzman erbaşlarımız sivil
memurluğa geçirilmiş ve emekli olduklarında sivil memur
statüsünden emekli edilmişlerdir; böylece, uzman erbaş özlük
haklarından faydalanamamışlardır. Bu mağduriyetin
giderilmesi ve düzeltilmesi gerekmektedir. Görev yaparken almış
oldukları kıdem işaretleri rütbeden sayılmamaktadır.
Rütbe, yetki ve sorumlulukları belirlenerek kıdem işaretleri
rütbe olarak verilmelidir. Orduevi ve kamplara alınmayan, hatta kampa
girmek için elektrik direğinden atlarken hayatını kaybeden uzman
çavuş çocuğumuz da vardır. Adı orduevi olmasına
rağmen, ordu mensubu uzman çavuşlarımız buralardan da
faydalanamamaktadır.
Uzman çavuşların hiçbir yönerge ve
yönetmeliği yoktur. Durum böyle olunca 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanunu üstleri tarafından kendilerince yorumlanmakta, ortaya
adaletsizlik ve eşitsizlik çıkmaktadır. Bu sebeple,
açıklayıcı görev yönetmelikleri yapılarak 3269
sayılı Kanunun düzenlenmesi gerekmektedir.
En zor şartlarda görev yapan uzman
çavuşlarımız bir yıl içerisinde doksan gün hava
değişimi aldıklarında sözleşmeleri feshedilmektedir.
Sağlık şartlarının subay ve astsubaylardaki gibi
düzenlenmesi de gerekmektedir.
Ayrıca, uzman
çavuşlarımızın aldığı ek gösterge 3000dir.
Bu ek gösterge astsubayların 6/5 oranında verilmektedir. Uzman
çavuşlarımızın da ek göstergelerinin 3600 olması
gerekmektedir.
Uzman çavuşlarımızın bir
diğer sorunu ise Türk Silahlı Kuvvetlerinde sayıları en
fazla olmasına rağmen, lojman tahsis edilme yüzdesi yüzde 2,5le
sayıları en az olan grup olmalarıdır. Uzman
çavuşlarımıza tahsis edilen lojman yüzdelerinin
artırılması da gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ordumuzun önemli
yapı taşlarından biri olan sözleşmeli erlerimizin de
sorunları vardır. Sorunlarına baktığımızda
7/24 birlik içinde iskân edilen sözleşmeli erler, aile bütünlüğü
olmadan görev yapmaktadırlar. Evli sözleşmeli erlerin aile
birliklerinin bozulmaması amacıyla evci izinlerinin
artırılması ya da güvenlik imkânlarının el
verdiği durumlarda vardiya sistemine geçilmesi gerekmektedir.
Sözleşmeli erler devlet memurlarına tanınan refakat izni, mehil
izni, yol harcırahı, asgari geçim indirimi, aile yardımı ve
çocuk yardımı gibi haklardan yararlanamamaktadır, eş
durumundan tayin hakları da kısıtlıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAHA ÜNLÜ (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Uzatma yapmıyorum, selamlama için
açacağım.
Lütfen tamamlayın.
BAHA ÜNLÜ (Devamla) Peki Sayın
Başkanım.
Sonuç olarak uzman
çavuşlarımızın ve sözleşmeli erlerimizin
yaşadığı sorunların bir an önce giderilmesi
gerekmekte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan
bu kanun teklifinin tamamı ortak bir heyet tarafından tekrardan ele
alınmalı, eksikler giderilmelidir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Şenol
Sunat Dursun Müsavat
Dervişoğlu İbrahim
Halil Oral
Ankara
İzmir
Ankara
Feridun
Bahşi Hüseyin
Örs
Antalya
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Sayın Şenol
Sunat, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yine bir AKP klasiğine dönüşen bir
torba kanun teklifini görüşüyoruz. Hani, yeni sistemde kanunları
Meclis yapacak, güçler ayrılığı daha da güçlenecekti,
pekişecekti; değil mi değerli milletvekilleri?
Evet, imzası olan çoğu vekilin, kanun
teklifinin içeriğinden bile haberi olduğunu zannetmiyorum.
Çoğunlukla önlerine konulan kanun teklifini imzalayan vekil Genel Kurulda
bazen oturmuyor bile. Ama bugün Sayın Kemal Çelik burada, çoğunlukla
da dışarıda.
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Siz
dışarıdasınız herhâlde, ben buradayım.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Sayın vekiller,
kanunlar hakkındaki bilgilendirmeleri bile bakanlıklar yapıyor,
bürokratlar yapıyor. İşte bu ucube sistemin, işte bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen kuvvetler
birliği sisteminin sonuçları bunlar. Gazi Meclisin yetkileri
alınmış; itibarı, maalesef, yerlerde sürünüyor. Ülkemizin
tek kurtuluşu, kuvvetler ayrılığını esas alan,
iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemdir.
METİN YAVUZ (Aydın) Geçti, geçti onlar.
Geçti onlar, geçti.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Bizim 27nci Dönem
milletvekilleri olarak bu millete boynumuzun borcudur, bunu da asla
aklınızdan çıkarmayınız.
Evet, sayın milletvekilleri, bu kanun
teklifinde, Emniyet teşkilatıyla ilgili yükselme
sınavının yazılı veya sözlü olarak yapılması
hususunu Bakanlık takdirine bırakan bir madde var. Özellikle
dikkatimi çektiği için, yoksa konuştuğumuz madde bizim
karşı olduğumuz bir madde değil. Ama son yıllarda kamu
kurumlarında yapılan sözlü sınavların ve mülakatların
hangi amaçla yapıldığı, hak etmeyenlerin en üst
sıralarda yer aldığı mülakat sorularının
içerikleri biliniyor. Çok değil, daha on-on iki yıl önce FETÖ terör
örgütü hem Emniyet birimlerinde hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinde at
koşturuyor; istediklerini terfi ettiriyor, istemediklerini de yok
ediyordu; çaldıkları sorularla da sınav
kazandırıyorlardı. Bu güce ulaşmalarının ve
devletin kılcal damarlarına kadar sirayet etmelerinin en büyük
sebepleri, sınav, atama ve terfi yöntemlerinde yaşanan keyfiyet ve
belirsizliklerden yararlanmalarıydı, tabii, iktidarın da bunlara
bu ortamı hazırlamasıydı. Hâlen o kötü uygulamaları
taklit etmemelisiniz. Dün FETÖ, bugün metö olacak şekilde uygulama
yapmayınız. Sayın milletvekilleri, aynı hataları devam
ettiriyorsunuz; vatan evlatlarını ocu, bucu diye ayırmadan
adaleti esas alın, liyakati esas alın, bu millete bir daha 15
Temmuzları da yaşatmayın.
Sayın milletvekilleri, polislik çok zor bir
meslek. Bir Emniyet mensubunun kızı olarak söylüyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Gecesi yoktur, gündüzü
yoktur, çok yıpratıcıdır. Şair diyor ya: Polisim, sen
bayram, pazar bilemezsin / Hasta olsan yatamazsın / Çocuğun
doğsa göremezsin / Anan ölse gömemezsin / Polisim, bu öyle bir meslek ki
sen ecelinle bile ölemezsin.
Toplumun huzur ve güvenliğini emanet
ettiğimiz polisler vatan evlatları, hak ettikleri ücretlendirme için
ek göstergelerinin 3600 olmasını istiyorlar. Vaadiniz vardı,
bütün siyasi partilerin vardı ama maalesef bu taahhüt seçim öncesi
haklı bir istek olmasına rağmen ne polislere ne
öğretmenlere ne de hemşirelere verilmedi. Lütfen, polislerimizin hak
ettikleri bu hakkı kendilerine teslim edelim.
Bakın, polis memurları yirmi dört saatin
üçte 2sini çalışarak geçiriyor, fazla mesai onların yaşam
tarzı hâline gelmiş durumda. Polise ek gösterge tazminatı bile
verilmiyor. Sayın milletvekilleri, Jandarma ile polis aynı yasaya
tabii, aynı görevleri yapıyorlar, aynı Bakanlığa
bağlılar ama özlük hakları aynı değil; bu, mutlaka eşitlenmelidir.
Her kurumda olduğu gibi, tabii ki liyakat de çok önemli. Polislerimiz hak
ettiği haklarına kavuşmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 21inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 21- 2692 sayılı Kanunun 19
uncu maddesinin başlığı "Nakdi Tazminat, Madalya ve
Ödüller şeklinde, ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Kendisine tevdi edilen görevleri fiilen
hayatını hiçe sayarak üstün bir cesaret, feragat ve kahramanlıkla
yerine getirdiği tespit edilen personele, İçişleri Bakanı
tarafından Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası verilebilir. Başka
devletlerce tevcih edilen madalya ve nişanlar ile bunlara ait rozet ve
minyatürler, İçişleri Bakanlığınca tasvip ve tescil
edildikten sonra takılabilir. Verilen madalyaların imalatı ve
bunların muhafazalarının temin giderleri bir defaya mahsus olmak
üzere bütçeden karşılanır.
Bu madde gereğince verilen ödüllere
ilişkin esaslar, teklif ve değerlendirme işlemleri, ödül verme yetkileri,
ödül gerekçelerine göre verilecek ödülün cinsi ve miktarı ile diğer
usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikler ile belirlenir.""
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Fehmi Alpay
Özalan Ramazan Can
Çankırı İzmir Kırıkkale
Abdullah
Güler Cemil
Yaman
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sahil Güvenlik Komutanlığı
Personeline madalya verilmesi ile madalya ve ödülle ilgili hususların
yönetmelikle düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 22'nci maddesi ile değiştirilmesi teklif edilen 2692
sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu'nun ek 4üncü
maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Vardiya yatakhaneleri, gazinolar,
sosyal tesisler, özel, yerel ve kış eğitim merkezleri ile
kantinlerin tamamı, bir kısmı veya bazı şubeleri
kiraya verilebilir, bu şekilde elde edilen gelirler genel bütçe gelirleri
ile ilişkilendirilmeksizin tesis ve kantin gelirlerine dâhil edilir
cümlesi ile beşinci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Ensar
Aytekin
Kahramanmaraş Ankara Balıkesir
Ahmet
Önal Erkan
Aydın Yaşar
Tüzün
Kırıkkale Bursa Bilecik
Gökan
Zeybek
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Gökan Zeybekin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Umarım iktidar partisi bir önergeyle
görüşmekte olduğumuz Sahil Güvenlik
Komutanlığının kafeteryaları ve gazinolarıyla
ilgili bu maddeyi metinden tümüyle çıkarır ya da değişiklik
yapar çünkü bu biçimiyle uygulanmasının çok mümkün
olmadığını düşünüyorum.
Yine, değerli arkadaşlar, bugün
Türkiyenin değişik bölgelerinde çok sayıda şehidimiz var;
her birine Allahtan rahmet diliyorum. Anadolunun yürekli evlatları
vatanın güvenliğini ve sınır güvenliğimizi korumak
için gerek yurt içinde gerek yurt dışında görevlerini
yapıyorlar, çoğu zaman da yaşamlarını yitirerek
şehitlik mertebesine ulaşıyorlar.
Bizler de burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kimi yasaları değiştirmek için görüşme yapıyoruz ama
aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
birlikte Türkiyenin bazı bakanlık bürokratları da hani orada
şehitlerimiz vatanı korumak için gidiyorlar,
yaşamlarını kaybediyorlar ama bakanlık bürokratları da
rant uğruna, yapmamaları gereken işleri yapmaya devam ediyorlar.
Neyi yapıyorlar mesela? Örneğin, İstanbul Maslakta 2003
yılından beri bir türlü çözüme kavuşamamış, 11 bin
metrekare arsa üzerine toplam 195 bin metrekare inşaat hakkı içeren
Hattatların gökdelenine imar çıkarmak için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı da yani siz burada iktidar partisinin milletvekilleri
ya da iktidar partisine destek olan siyasi partinin milletvekilleri ya da
muhalefet partilerinin milletvekilleri bu millet için yasa yaparken Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının bürokratları da 195 bin
metrekarelik inşaatı, Danıştay tarafından
planları iptal edilmiş, iptal başvurusunun
kaldırılması için yapılan bütün müracaatlar
reddedilmiş ve bölgesi plansız kalmış olan bu bölgeyi imara
katmak için çalışma götürüyor; 53 kat olarak imarı iptal
edilmiş olan yere şimdi 45 kat üzerinden imar veriyor. 193 bin
metrekarelik inşaatı da 185 bin metrekareye düşürecekler.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ranta bak,
ranta!
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
kamu arazilerine, kamu mülklerine plan yapabilir, bir bölgenin
planını yapabilir. Eğer bir belediyenin planlama bürosu yoksa
onun istek ve talepleri doğrultusunda gider, o bölgenin
planlarını yapabilir. Ya, Maslakın imar planları geçmiş,
2,3 emsal bütün bölgeye şamil olmuş, bütün ticaret
arsalarının, gökdelenlerin bulunduğu bölgeye müstakil olarak,
özel bir şahıs adına üç emsalle imar vermeyi siz kendinize
nasıl yakıştırıyorsunuz? Sizin iktidarda
olduğunuz, Adalet ve Kalkınma Partisinin desteklediği bu hükûmet
sisteminde, bütün milletin gözünün içine baka baka, bir şahsa özel imar
verilmesini nasıl içinize sindiriyorsunuz? Yani Türkiye'nin görevi bu mu?
Ya, siz bundan daha akıllanmadınız mı? İstanbulu
kaybettiniz, akıllanmadınız mı? (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Sarıyer Belediye
Başkanımız buranın ruhsatını imzalamıyor.
Bu imar, kente karşı işlenmiş bir suçtur. diyor, imar
planını ve ruhsatını imzalamıyor. Devrisabık Kadir
Topbaş buranın imarını vermek için İstanbulun
muhtelif yerlerinde arsalar alıyor, bağış olarak arsalar
alıyor ve Sarıyer Belediyesinin vermediği ruhsatı,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ruhsatı veriyor.
Ne oldu Kadir Topbaş? Ne oldu Kadir Topbaştan gelen Belediye
Başkanı? Ne oldu bu yanlışları yapanlar? İstanbul
halkı bunlara ağır bir tokat vurdu. Şimdi, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi de sizde değil, yasanın şu maddesini
kullanıyorlar: Vatandaş imara müracaat etti, üç ay içinde imar plan
tadilatları yapılmadı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı olarak biz resen bu planı yaparız. Ya,
sizin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınız hangi
belediyenin planını üç ayda onaylıyor? Hangi belediyeden
gelmiş olan bölge planlarını hiç beklemeksizin üç ayda
onaylıyor da, siz resen özel bir şahsa, özel bir şirketin, özel
bir arsasına imar yapma hakkını kendinizde görüyorsunuz?
Sarıyeri kaybettiniz, Büyükşehri kaybettiniz; bu, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını da sizin elinizden
alacağız. Onun için ilk seçimde Cumhurbaşkanlığı
makamını da kaybedeceksiniz, buradan size belirtmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim.
Biraz evvelki hatibin, tabii, konuşmaları
kabul edilemez nitelikte. Mevzuatla ilgili düzenleme çerçevesinde hareket
edilmiş bir durum olduğu anlaşılıyor
anlattıklarından. Nedir, ne değildir, detaylarına
bakarız hep beraber. Yanlışlık varsa, mevzuata
aykırılık varsa hep beraber karşı çıkarız
ama mevzuat çerçevesinde yapılan işlerin de hukuka uygun işlerin
de burada sanki hukuka aykırıymış gibi
sunulmasını da kabul etmeyiz.
Bununla beraber, önerge dışında
konuşulduğunu da hatırlatarak şunu söylemek isterim:
Bakın, bugün İSKİyle ilgili, suyla ilgili zam
yapmayacağız. diyen İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının getirmiş olduğu yüzde 20den yüzde 80e
kadar su zammını öngören teklif İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde reddedilmiştir. Bunu da kendilerine
hatırlatırım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın
Başkan...
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkan...
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle değiştirilmekte olan Ek
Madde-4ün üçüncü fıkrasında yer alan ile ibaresinin içerisinde
bulunan ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Behiç
Çelik Hüseyin
Örs
İzmir Mersin Trabzon
İbrahim
Halil Oral Feridun
Bahşi
Ankara Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Behiç Çelikin.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Yine şehitlerimiz var. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, söz konusu 22nci
madde metninden de görüleceği üzere, idarenin kiraya vermede geniş
bir takdir yetkisine sahip olduğu anlaşılıyor. Gerek CHP ve
gerekse İYİ PARTİ Komisyon üyelerinin muhalefet şerhlerinde
de ifade ettikleri gibi, oylamada ret yerine idareye sağlam kriterler
konması gerekirdi. Ancak tüm bunlara rağmen, vardiya yatakhaneleri,
eğitim ve kongre merkezleri, sosyal tesisler, gazinolar, moral eğitim
merkezleri, kantinler, özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinden
bazıları, bir kısmı, ya da bir şubesinin kiraya
verilebilmesi hükmü
Buralardan yararlanan personelin ve yakınlarının
temel insani ihtiyaçlarını gidermek için dışarıdan o
işleri yapan kişilere vermek şeklinde açıklamalar
yapılıyor; kuaför, pastane, kafe gibi üniteler şeklinde de bu
yorumlanıyor. Sahil Güvenlik Komutanlığının 22nci
maddenin ruhuna uygun olarak faaliyetini sürdüreceğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, devletin bu
kürsüsünden şerefli Türk subaylarıyla ilgili birtakım istifham
yaratan ya da onları aşağılayan ifadeler
kullanıldı. Bunlardan bir tanesi, Cemal Temizöz, Cemal Temizöz,
albay. Bir zamanlar, 90lı yallarda Cizre şehri cayır cayır
yanarken, Cizre Kaymakamlığı ateşe verilmişken oraya
tayin edilen ve şanla şerefle vatan toprağını savunan,
bu konuda direnen, teröristlere asla fırsat vermeyen ve bir
barış kenti olarak, Türkiye Cumhuriyetinin mümtaz bir kenti olarak
orayı tekrar kazandırmayı başaran çok onurlu bir
subaydır. Söz konusu kişi, 2009 yılında, çok ilginçtir,
PKK-FETÖ iş birliğiyle -2 gizli tanık var onların kod
isimlerini size ifade edeyim Tükenmez Kalem ve Gece Lambası kod isimli
şahısların şikâyetiyle- Kayseri İl Jandarma
Komutanıyken tutuklanan bir kişidir ve Diyarbakıra gönderildi,
ağır cezada yargılandı, uzun bir yargılama süreci
geçirdi ve daha sonra güvenlik nedeniyle yargılaması Eskişehire
alındı ve ağır cezada kendisi beraat etmiş durumda.
Yine söz konusu Cemal Temizöz, Balyoz davasına da konu edildi, Balyozdan
da beraat etmiş durumdadır. Bu sebeple, bu devlet kürsüsünde hiç
kimse, Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarını, üstün millî
çıkarlarını savunan subaylarımıza söz edemez. Bunu, bu
kürsüden ben de kınıyorum. Bundan
sonra herkes, eğer devletimizin bekasını düşünüyorsak,
eğer demokrasimizi düşünüyorsak, eğer insan haklarını
düşünüyorsak, eğer hukukun üstünlüğünü düşünüyorsak
bunların sağlayıcısı, devlet adına zor kullanma
yetkisine sahip olan güvenlik güçlerimizdir
Dolayısıyla onun
şerefli bir mensubu olan Sayın Cemal Temizözdür.
Ben komutanımızı
huzurlarınızda saygıyla anıyor, Allah ona uzun ömürler
versin diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) 22nci maddede Grubumuz
adına konuşan Sayın Gökan Zeybekin maksadı hasıl olan
bir konuşması çarpıtılmıştır. Onun için
yerinden bir dakika açıklama talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Zeybek.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Gökan
Zeybekin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilinin, galiba, benim
teknik olarak ifade ettiğim konuda yeteri kadar bilgi sahibi
olmadığını anlıyorum. Burada bizim itiraz
ettiğimiz nokta şu: Bir bölge var, bu bölgede bütün binalar, bütün
araziler 2,3 ya da 2 emsal üzerinden imar alırken söz konusu parsel tek
başına ilgili büyükşehir belediyesinden değil, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığından imar alıyor, planını
Bakanlığa onaylatıyor. Yani bu niye böyle oluyor? Orada bütün
bölgenin planı 2,3. Plan şartları neyse, adalet neyse, bütün
insanlar hangi hakları kullanıyorlarsa benzer hakları
kullanması gerekir. Üstelik Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının şöyle bir plan notu var, diyor ki:
Mahkemenin iptal ettiği belediye tarafından onanmış olan
imar projesi aynen geçerlidir. Yani mahkeme bir ruhsatı iptal ediyor,
projeyi iptal ediyor, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı plan
notuna iptal edilen projedeki bina kontrollerinin esas olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesinde geçen İçişleri
Bakanlığı tarafından ibaresinin İçişleri
Bakanlığınca olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mensur
Işık Habip
Eksik Murat
Çepni
Muş Iğdır İzmir
Mahmut Celadet
Gaydalı Ali
Kenanoğlu Dilşat
Canbaz Kaya
Bitlis İstanbul İstanbul
Hüseyin
Kaçmaz
Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Ali
Kenanoğlu konuşacaktır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanun üzerinde ve maddeler üzerinde, gerek bütünü
üzerinde gerekse bölümler üzerinde partimiz adına görüşler ifade
edildi. Biz de bu vesileyle kimi konularda kendi görüşlerimizi ifade etmek
isteriz.
Biraz önce haberini aldık, parti meclis üyemiz
Bülent Uyguner tutuklanmış ve şu anda gözaltında bulunan
parti meclis üyelerimiz de var. Şu an HDPnin seçim yapacağı,
genel kurul yapacağı illerde bu genel kurul öncesinde operasyon
düzenlemek bir rutin hâline dönüştü ve uzun zamandır, 2019 içerisinde
özellikle, genel kurul yapacağımız illere yönelik böyle
operasyonlar var. Yani genel kurul yapmak partinin Anayasa gereğince de
yasalar gereğince de zorunlu olduğu bir durum. Ama partiyi etkisiz
hâle getirme ve demokratik siyasetin dışına atma
girişimleri konusunda elinden gelen bütün fırsatlar
değerlendiriliyor anladığımız kadarıyla.
Şunu ifade etmek isterim: Değerli
arkadaşlar, burada, HDPnin demokratik siyasetin dışına
itilmesi kısa vadede iktidar blokunun, iktidar gruplarının
hoşuna gidebilir, işine de gelebilir, ancak şunu ifade edeyim,
yani HDP içerisinde siyaset yapan, milletvekili olan bir Türk, bir Türkmen
olarak, birliğimiz, bütünlüğümüz, ortak vatanda kardeşçe
yaşamamız için, bizim, konuşmaya ve demokratik siyasete
ihtiyacımız var. Eğer bizler Parlamento olarak, Parlamentonun
üyeleri olarak demokratik siyasetin kanallarını kapatırsak
insanların başka türlü yollara yöneleceğini de unutmamamız
gerekiyor. Şimdi, bakıyoruz, kısa vadede şöyle
hoşumuza gidiyor olabilir: Şu anda tek adam rejimine karşı
ortak bir muhalefet bloku oluşmuş. Bu blok, birbirinden haberi de
olmayan bir blok aslında, çoğu kez birbiriyle hiç görüşmeyen,
yan yana durmayan partilerden, hareketlerden de oluşuyor zaman zaman ve
şu anda siz şunu çok iyi biliyorsunuz ki bu bloku
dağıtmadan yapılacak ilk seçimde kazanma şansınız
yok. Tek şansınız, bu tek adam rejimi karşısında
parlamenter demokrasiyi isteyen ve kendiliğinden oluşan bu blokun
dağıtılması gerekiyor sizin açınızdan ve burada,
kendinize kurban seçtiğiniz de en kolay, HDP. HDPyi kriminalize etmek,
HDPyi terörize etmek, bunun üzerinden bir ayrıştırma sağlamak
ve muhalefet blokunu dağıtmak en kolay yöntem. Bu anlamıyla bu
kısa vadedeki tutum, kısa vadedeki sonuçlar sizin işinize
gelebilir, hoşunuza gidebilir ama inanın uzun vadede bu durum, ortak
yaşamımıza, birlikte, kardeşçe bu ülkede
yaşamamıza, çoluğumuzun çocuğumuzun geleceğine yönelik
çok ciddi bir sıkıntı ve sorun oluşturuyor. Demokratik
siyaset çözüm alanı, bizim konuşarak bütün bu konuları çözmemiz
gereken alanlardır. Şunu biz biliyoruz: Şu anda HDPye yönelik
bütün tavır ve tutumlar 2014 MGK kararları gereğince
yapılıyor; onun gerisi hikâyedir, gerisi iftiradır, gerisi
yalandır. O MGKde alınan kararlar bire bir uygulanmaya devam ediyor.
Şimdi, sizin o yalan ve
iftiralarınızı da bu havuz medyanız allayıp
pullayıp halka sunuyor ve oradan bir algı oluşturmaya
çalışıyor. Yani bu havuz medyası o kadar komik duruma
düştü ki, şu manzarayı biliyorsunuz, Dipsiz Göl hikâyesini, bunu
dahi savunur hâle geldiler; televizyon yayınlarında Dipsiz Gölün mahvedilmesini,
talan edilmesini, suyunun boşaltılmasını savunur hâle
geldiler.
Şimdi bununla ilgili birkaç şey söylemek
isterim. Yani bu nasıl bir para, mal mülk hırsıdır ki on
iki bin yıl boyunca insanlık buraya dokunmamış, on iki bin
yıl boyunca; ne devletler geçmiş, ne kavimler gelmiş
geçmiş, ne sultanlar, ne saraylar, ne saltanatlar gelmiş geçmiş
bu topraklardan on iki bin yıl boyunca; yahu, gelmişsiniz, siz
burayı darmadağın etmişsiniz, on iki bin yıl boyunca
insanlığın dokunmadığı bir değeri
darmadağın etmişsiniz. Niye? Akıllının bir tanesi
çıkmış demiş ki: Orada hazine var.
NİHAT YEŞİL (Ankara) Para var
orada, para.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Para var,
hazine var. demiş ve koşarak orası darmadağın
edilmiş. Böyle bir durum olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Bitti zaten süre.
Selamlamanız için açıyorum.
ALİ KENANOĞLU (Devamla)
İnsanların yaptıklarını belki terörize ederek,
kriminalize ederek havuz medyanızla bertaraf edebilirsiniz,
yalanlarınızı bu şekilde bertaraf edebilirsiniz de
insanlık tarihine bunun hesabını nasıl vereceksiniz,
vallahi merak ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22nci maddesiyle 2692
sayılı Kanunun değiştirilen ek 4üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler,
özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinde, özel bir ihtisas
gerektiren hizmetlerin personel yetersizliği veya maliyeti nedeniyle
verilememesi durumunda bu hizmetler kiralama yoluyla dışarıdan
karşılanabilir, kantinlerin tamamı, bir kısmı veya
bazı şubeleri kiraya verilebilir, bu şekilde elde edilen
gelirler genel bütçe gelirleri ile ilişkilendirilmeksizin tesis ve kantin
gelirlerine dâhil edilir. Özel, yerel ve kış eğitim merkezleri
ile birlik dışındaki kantinlerin aylık gayrisafi
hasılatının %1'i her ay genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere
ilgili muhasebe birimine yatırılır.
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Fehmi Alpay
Özalan Ramazan Can
Çankırı İzmir Kırıkkale
Abdullah
Güler Cemil
Yaman
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sahil Güvenlik Komutanlığı
tarafından kurulan vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler,
özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinde, özel bir ihtisas
gerektiren hizmetlerin personel yetersizliği veya maliyeti nedeniyle
verilememesi durumunda bu hizmetlerin kiralama yoluyla dışarıdan
karşılanabilmesi, kantinlerin tamamının, bir
kısmının veya bazı şubelerinin kiraya verilebilmesine
ilişkin maddeye açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 22nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın Özyavuz, size yerinizden bir dakika söz
vereceğim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Özyavuzun, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut
Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2
askerimize Allahtan rahmet dilediğine ve millî güvenliğimiz için
Barış Pınarı Harekâtının devam etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Akçakale sınırındaki Tekçe Karakoluna
havan mermisi düşmesi sonucu 2 askerimiz şehit düşmüş, 1
doktorumuz ve 2 askerimiz de yaralanmıştır. Eli kanlı terör
örgütünün hain havan saldırısı Suriyenin Tel Abyad ilçesinde yuvalanan
örgüt üyeleri tarafından yapılmıştır.
Şanlıurfamızın ve ülkemizin güney
sınırının terör örgütlerinden tamamen temizlenmesi için
Barış Pınarı Harekâtının ısrarla devam
etmesi, millî güvenliğimiz için olmazsa olmazdır.
Bölgede görev yapan başta Silahlı
Kuvvetler mensupları ve diğer kamu görevlilerimize Allahtan güç ve
kuvvet dilerim. Şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize acil
şifalar dilerim.
Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
23üncü madde üzerinde 4 adet önerge vardır.
Aynı mahiyetteki önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 23üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Fehmi Alpay
Özalan Ramazan Can
Çankırı İzmir Kırıkkale
Abdullah
Güler Ahmet
Çakır Cemil
Yaman
İstanbul Malatya Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mahmut
Tanal Ali
Öztunç Nihat
Yeşil
İstanbul
Kahramanmaraş Ankara
Yaşar
Tüzün Ali
Şeker İlhami
Özcan Aygun
Bilecik İstanbul Tekirdağ
Ensar
Aytekin Burcu
Köksal Erkan
Aydın
Balıkesir Afyonkarahisar Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Aytun
Çıray Hüseyin
Örs
İzmir
İzmir Trabzon
Hasan
Subaşı Feridun
Bahşi İbrahim
Halil Oral
Antalya Antalya Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mensur
Işık Habip
Eksik Murat
Çepni
Muş Iğdır İzmir
Mahmut Celadet
Gaydalı Hüseyin
Kaçmaz Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Bitlis Şırnak İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk söz talebi
Sayın Burcu Köksalın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba yasa
dayatmasıyla karşı karşıyayız. Birbiriyle
alakası olmayan konulardaki yasa tekliflerini bir torbaya koyup ilgili
tali komisyonlarda dahi görüşülmeden buraya getiriyorsunuz.
İşinize gelen konularda, daha doğrusu
yandaşlarınıza yarayacak düzenlemelerde varsınız ama
vatandaşın taleplerinde yoksunuz. Mesela emeklilikte yaşa
takılanlar bir talepte bulunduğu zaman Ekonomi batar. diyorsunuz.
Sevgili AKPliler, şu bir gerçek ki emeklilikte yaşa takılanlar
filan ekonomiyi batırmaz ama gece yarısı önergeleriyle vergi
borçlarını sildiğiniz milletin anasına küfreden
müteahhitler ekonomiyi batırır. Örtülü ödenek için harcanan
trilyonlar ekonomiyi batırır. 400 milyon dolarlık özel jetler
ekonomiyi batırır. Afyonkarahisarlı hemşehrilerimi
Havaalanı açacağız. deyip kandırıp Kütahyaya
açtığınız Zafer Havalimanı için yandaşa
ödediğiniz 26 milyon euroluk hazine garantileri, garanti ödemeleri
ekonomiyi batırır. Yandaş müteahhitlere garanti ödemeleri
adı altında 2016 yılından 2021 yılına kadar vereceğiniz
10 milyar 270 milyon ekonomiyi batırır. 1.100 odalı sarayın
2,2 milyonluk kırtasiye ve 5 milyonluk mutfak masrafı ekonomiyi
batırır; giyim, mefruşat, tören, fuar, organizasyon, elektrik,
ısıtma, su, internet gibi giderlerini saymak bile istemiyorum. Çünkü
bir yanda bir kişinin saltanatı için harcanan milyonları,
diğer yanda cebinde 1,5 lira parası olup da eşiyle pazara
gidemediği için canına kıyan vatandaşı gördükçe içim
sızlıyor.
Şimdi, bir saray var bu ülkede, bir de ondan
beslenen avaneleri var. Kim bunlar? Türkiyedeki tüm ihaleleri paylaşan,
sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen ve on yedi
yıllık iktidarınızda beslediğiniz yandaş
müteahhitler. Zira, siz iktidarınız boyunca hayata geçirdiğiniz
tüm projelerde insan hayatını ve kamusal çıkarları
değil, siyasi menfaatlerinizi ve yandaşlarınızın
ihtiyaçlarını gözettiniz. Vatandaş yok gündeminizde.
Hani 3600 ek göstergeyi verecektiniz? 96 maddelik
şu torba yasanın içine bile sığdıramadınız
3600 ek göstergeyi. 100 Günlük Eylem Planına aldınız, ne oldu?
Bakın, geçtiğimiz yıl kasım ayında İçişleri
Bakanının Polislere en kısa sürede 3600 ek göstergeyi
vereceğiz. demesinin üzerinden bir yıl geçti, hâlâ ortada bir
şey yok.
700 bin öğretmen atama bekliyor. Siz
yıllar geçtikçe atama sayısını
artıracağınıza atanan öğretmen sayısını
düşürüyorsunuz. KPSSye giren engelliler var, iş bekliyorlar, hâlâ
atanamadılar. 5 bin engelli öğretmen açığı bulunan
Millî Eğitim Bakanlığına bile 1.200 engelli öğretmeni
hâlâ atamadınız.
İşinize gelmeyen konularda Bütçe yok.
deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorsunuz.
İşinize gelen konularda harcanan trilyonları görmüyorsunuz.
Hazineye hiçbir yük getirmeyen konularda bile duyarsızsınız siz.
KHKyle ihraç edilmiş, takipsizlik veya beraat
kararı almış binlerce vatandaşımızı görevine
iade etmiyorsunuz. Vatandaş masumiyetini ispatlamış Allah
aşkına, daha ne yapsın? Ya da ihraç etmişsiniz ama
hakkında hiçbir soruşturma yok, suç yok, ceza yok, niye ihraç
ediyorsunuz? Ya, bir insan suçluysa cezalandırılır,
yargılanır, ceza alır, amenna. Hem ihraç ediyorsunuz hem
terörist yaftası vuruyorsunuz ama yargılamaya bile gerek
görmüyorsunuz ya da yargılanıp beraat etse bile görevine geri
döndürmüyorsunuz.
669 sayılı KHKyle okulları
kapatılan askerî öğrencilerin dramı bitmek bilmiyor. Onlar,
asker olmayı beklerken kapı önüne konulmuş, hayallerini
çaldığınız çocuklar, terörist yaftası
vurduğunuz çocuklar. Tek istekleri var: Güvenlik
soruşturmasından geçip haklarının iade edilmesi.
Üniversiteli işçiler yıllardır statü değişikliği
için kapınızı çalıyor, Hazineye ek bir külfet de getirmiyor
ama onların da sizin için bir değeri yok.
Sözde yerli ve millîsiniz ama Türk Silahlı
Kuvvetlerinin şerefli mensuplarına gelince yerlilik ve
millîliğinizden eser yok. Uzman çavuşların, sözleşmeli
erlerin, gazilerin, şehit yakınlarının, malul sayılmayan
gazilerin talepleri olunca gözünüzde büyüyor. Türkiyenin en önemli yerli ve
millî fabrikalarından olan Tank Palet Fabrikasını
Katarlılara peşkeş çekecek kadar yerli ve millîsiniz siz!
Para yok, kasa boş. diye bahaneyle
yandaşlarınızı ihya ediyorsunuz. Hodri meydan! Kasaya para
getirecek bir öneri: Sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen
anneler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Toparlayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köksal, ek süre vermiyorum
ama selamlamanız için açıyorum.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Tabii ki.
Gelin, hep beraber onların, annelerin yüzünü
güldürelim; erkeklere tanınan askerlik borçlanması hakkını
sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen anneler için de
tanıyalım.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, konuşmalara, tabii, katılmak
mümkün değil ama bir cümleyle bitirdiği için, Katar ordusuna
peşkeş çekme vesaire
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, Sayın Cumhurbaşkanımız bu
konuyla ilgili, Sayın Kılıçdaroğlunun grupta
yapmış olduğu konuşmalarla ilgili, gerçeği
yansıtmadığı için, dava açtı; hukuk buna karar
verecek. Bununla beraber, Katar ordusuna veya Katara peşkeş çekilen
en ufak bir şey yoktur. Mecliste de bu konuyla ilgili
tartışmalar yapılmıştır; ben tekrar
tartışma açmak için değil, atıf yapmak için söylüyorum:
Bunların hiçbirisi, kabul edilemez, gerçek dışı
beyanlardır.
Biz, gençlere de asla terörist yaftası falan
vurmayız; terörist yaftasını vuracak olan yargı
kararlarıdır. Bunu Meclisin bilgisine sundum.
Teşekkür ederim, sağ olun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akbaşoğlu biraz önce konuşan Afyon Milletvekilimizin kürsüde
yaptığı konuşmayı gerçek dışı beyan
olarak değerlendirmek suretiyle kamuoyunu ve Genel Kurulu konuşmayla
ilgili olarak yanlış yönlendirmiştir; bu bir
sataşmadır. Sayın milletvekilimiz için söz talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Yerinden vereyim, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bu sataşma değil mi?
BAŞKAN Yani içeriğe ilişkin, pek
sataşma değil, kötü, kaba, yaralayıcı söz yok, içerik
tartışması.
Buyurun, Sayın Köksal.
43.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet, şimdi,
öncelikli olarak bu Tank Palet Fabrikasının Katarlılara
peşkeş çekildiği iddiamızda devam ediyoruz çünkü konuyla
ilgili olarak daha önce belgeleri de kamuoyuyla paylaştık ve bunda da
ısrarlıyız. Tank Palet Fabrikasının ihalesini sır
gibi sakladılar, ne şekilde verildiğini kesinlikle kamuoyuyla
paylaşmadılar. Üstelik de Genel Başkanımız daha önce
bir çağrı yapmıştı. Söz konusu, ihtiyaç olan tüm
ücretin karşılanacağını, bir saat içerisinde
kendilerine tedarik edileceğini belirtmiş olmasına rağmen
hâlâ ısrarla Katarlılara, ülkenin namusu olarak gördüğümüz Tank
Palet Fabrikasını götürüp başka bir ülkeye teslim ettiler. Biz
bu iddiamızda ısrar ediyoruz.
Bir ikincisi de yine, askerî öğrencilerle
ilgili terörist yaftası vurdular. Yargı karar verir. diyor
Sayın Grup Başkan Vekili ama o çocuklar yargıya falan gitmedi,
herhangi bir güvenlik soruşturması dahi geçirmediler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) 60a göre pek
kısa bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN Buyurunuz.
44.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konunun Türkiye gündemini
bir süre daha meşgul edeceğine ve Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu Tank Palet Fabrikasıyla ilgili Türkiye
gündemi bir süre daha meşgul olacak. Bu iyi de bir şey çünkü suni
gündemler yerine bir gerçekle Türkiyenin meşgul olmasında fayda var.
Şimdi, kamuya ait bir tesis, özel yabancı
ortaklı bir şirkete, kiralanmadan, bir kira kontratı
yapılmadan, bir takas anlaşması yapılmadan, bir
satış yapılmadan, bir ihale yapılmadan terk edilmişse
Sayın Başkan ve buradaki bu fabrikanın Millî Savunma Bakanlığı
1inci Ana Bakım Fabrikası olan adı değiştirilip SGK
ilişkileri de buna göre yeniden tanzim edilmişse şimdi buna biz
ne diyeceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim efendim.
Kiralama yok, satış yok, takas yok, ihale
yok, hiçbir şey yok. Daha önce yapılmış bir tank ihalesi
var OTOKARın ve BMCnin girdiği. Bu ayrı bir iş, tamamen
ayrı bir iş, sap ile samanı birbirine
karıştırmamak lazım. Satış olmayan, ihale olmayan
bir tesisin milyonlarca metrekarelik arsası, ekipman donatımı ve
içindeki Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay, astsubay ve sivil
çalışanlarıyla birlikte BMC adlı Katar ortaklı bir
konsorsiyuma terkinin peşkeş çekmekten başka bir Türkçe
karşılığını ben bulamıyorum. Sayın Akbaşoğlu
Türk Dil Kurumu sözlüklerini açsın, baksın, araştırsın,
eğer başka bir karşılığı varsa önümüzdeki
hafta bu tartışmaya devam ederiz efendim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, ALTAY tankının prototipi için
OTOKARın görevlendirildiğine, denetleme hakkı Millî Savunma
Bakanlığında olmak kaydıyla yeni bir şirketin
kurulduğuna, tahsis işleminin yapıldığına ve
Cumhurbaşkanlığı kararı olduğu için Resmî
Gazetede yayımlanmadığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN Haftaya devam edeceğiz
tartışmalara. dedi.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Malum, salı günü bu gündeme
gelmişti. Orada Sayın Engin Altay Tank Palet Fabrikasıyla ilgili
Vallahi billahi ihale yapılmadı. diye yemin etti.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Doğrudur, doğrudur, doğrudur. Ancak biraz
evvel milletvekiliniz İhalesi gizlendi, sır bir ihale. dedi. Siz
önce kendi içinizdeki çelişkiyi giderin, bir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Çünkü
yapmadınız, yapmadığınız bir şeyi
açıklayamadınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla Özelleştirme Kanunu
çerçevesinde, 4/i maddesi çerçevesinde millî güvenliği ilgilendiren bir boyutu
olduğu için burada evet, 4/i, açın 4046 sayılı Kanunun
4/i maddesini- bu çerçevede bir tahsis işlemi yapıldı.
İki şey birbirine
karıştırılıyor. Bir daha tahsis edeyim mümkünse.
Sadece bilgilendirmek açısından konuşuyorum; başka bir
sataşma, cevap vesaire değil, bilgi, teknik bilgi sunmak için müsaade
alacağım, konuşmayı bir dakika daha uzatmanızı
istirham edeceğim.
Şöyle: Önce, bu fabrikayla ilgili OTOKAR bir
prototip üretti ve oraya tahsis edildi Gelin, bu mekânı kullanın,
Türkiyenin ihtiyacı olan tank burada yapılsın. denildi.
Otokar, bu prototipi yaptı. Sonra ihale açıldı, herkese
açık ihale açıldı; belki 4-5 firma bu ihaleye başvurdu. En
uygun fiyatı, teklifi veren Katar ortaklı, Katarlı bir
şirket, yüzde 49u Katara, yüzde 51i BMCye ait olan bir firma
kazandı; 3,5 milyar dolarlık bir ihale, tank yapım ihalesi, 250
adet.
Sonuç itibarıyla, bununla ilgili, 4046
sayılı Kanunun 4/i maddesindeki hüküm gereğince yeni bir
şirket kuruldu; bu şirket Millî Savunma Bakanlığına
ait ve Mülkiyeti hazineye ait olan bu Arifiyedeki fabrika mekânı
aynı işlevlerine, fonksiyonlarına devam etmek kaydıyla,
sendikal hakları devam etmek kaydıyla, işçilerin statüleri devam
etmek kaydıyla her türlü makine teçhizatının yenilenerek bu
üretimin yapılması ve Tank Palet Fabrikası olarak zikredilen
yerin eski fonksiyonlarına da devam etmesi kaydıyla, denetleme
hakkı Millî Savunma Bakanlığında olmak kaydıyla gelin,
tankı, ALTAY tanklarını burada üretin. denildi ve tahsis
işlemi yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tahsis işlemi yapıldı burada, tahsis
işlemi ve Bu niye Resmî Gazetede yayımlanmadı? deniliyor.
Resmî Gazetede yayımlanmasını gerektiren bir nitelikte
olmadığı için yayımlanmadı, bir karar çünkü bu;
Cumhurbaşkanlığı kararı ve sonuç itibarıyla,
kamuoyuyla da bunun bütün detayları paylaşıldı
arkadaşlar. Yani ihale süreci başka, tahsis işlemi başka
işler ve dolayısıyla burada yapılacak olan iş
şudur: Arkadaşlar, Katarla ilgili ortaklığa niye bu kadar
karşı geliniyor? İlla Amerika ve İsraille mi ortak
olması lazımdı BMCnin yani? Sonuç itibarıyla, Katarla ortak
olunan bir durum var; BMC şirketi
Yüzde 49u Katara ait, yüzde 51i
BMCye; tamamen Türk yetkililerin kontrolünde
O şirket özel şirket,
bizi ilgilendirmez. Şartnameye, ihale şartnamelerine aykırı
bir davranışta bunun fesih yetkisi Millî Savunma
Bakanlığına ait. Her türlü mülkiyet devletin elinde. Bu konuda
en ufak bir tereddüt yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bu konuda elma ile armudu birbirine
karıştırıp kafaları bulandırmanın bir
anlamı yok, hakikaten anlamı yok. Dolayısıyla millî
stratejimize uygun bir şekilde, biz burada tankları üreteceğiz,
ordumuzun ihtiyacını kendisine teslim edeceğiz ve bunun da
Allahın izniyle ihracını da yapacağız, millî ekonomiye
bu konuda katkı vereceğiz. Özü ve özeti budur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bunu anlattık defaatle.
Yüce Meclisi bilgilendirmek için tekrar söz
aldım. Bu imkânı verdiğiniz için hepinize ayrıca
teşekkür ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım, sağ olun.
BAŞKAN Sağ olun Sayın
Akbaşoğlu.
Sayın Altay, buyurun.
46.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Ne için söz istediniz? deseydiniz üzülecektim
doğrusunu isterseniz.
BAŞKAN Ne için söz istediniz? demedim, size
Buyurun. dedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demediniz.
Hayır hayır Başkanım, Sayın Altay deyip bir
noktalı virgül koyunca peşinden herhâlde bir şey gelecek diye düşündüm,
günahınızı aldım.
BAŞKAN Hayır, elma armut falan deyince
siz de reçel meçel yapıyoruz zannetmeyin diye yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, belki de ALTAY
tanklarına yönelik bir espri de beraberinde gelebilirdi, sizin soy isminizi
veriyoruz tankımıza.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim.
Sayın Cumhurbaşkanı Ethem Sancaka
diyor ki: Sen bu işi halledebilecek misin, altından kalkıp
? Bu
işler bitmiş, Ethem Sancaka peşkeş çekilmiş ama.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Peşkeş yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ethem Sancak,
peşkeşe rağmen altından kalkamayacağını
Sayın Cumhurbaşkanına ıkına sıkına ifade
ediyor diyor ki: Katarda para çok, sizi de kırmazlar, siz bir talimat
verin, Katar da bana bir yandan ortak olsun, biz bu işi belki böyle
hallederiz.
BAŞKAN Siz de mi oradaydınız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Oradaydım.
Ethem Sancak
Sayın Başkan, bu
yaptığınız hoş bir şey değil, Sayın
Başkan bu yaptığınız hoş bir şey değil.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Doğru söylüyorsunuz Engin Bey
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hiç hoş bir
şey değil.
BAŞKAN - Ama Sayın Altay, öyle bir
anlattınız ki hakikaten oradasınız zannettim yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet ama bu
yaptığınız hoş değil, sizi kınıyorum!
BAŞKAN Doğru söylüyorsunuz,
haklısınız.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizi
kınıyorum!
Çünkü bu Ethem Sancakın ifadesidir,
beyanıdır, her yerde var. Yani bunu yapmayın Sayın
Başkan. Şakacı, espritüel birisiniz biliyorum ama oradayken bu
konularda daha objektif ve daha tarafsız bakabilmelisiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İnanın ki çok canlı
anlattınız, ondan.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Orada oturan
herkes buraya tarafsız bakacak. Oraya ait olabilirsiniz, buna saygı
duyarım; orada oturmadığınız zaman oradan her
şeyi söylersiniz, oradan da söylersiniz ama oradayken, izliyorum, sürekli
olarak bir koruma, kollama güdüsü içindesiniz. Bunu zaman zaman espriyle
yapıyorsunuz ama hoş değil. Benim orada olmama gerek yok.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
özetle, Sayın Akbaşoğlunun Tank Palet
açıldığı zamanki telaşından zaten bir mahcubiyet,
bir meseleyi aziz milletimize anlatamama, doğruları biraz gizleyerek
anlatma durumunda olduğunu biz biliyoruz.
Tekrar söylüyorum: Satış
yapılmamış, ücreti mukabilinde bir kira sözleşmesi
yapılmadan koskoca fabrika, Millî Savunma Bakanlığı 1inci
Ana Bakım Fabrikası bir özel şirkete terk ve devir edilmiş
ise ve bu şirketle ayrıca bir ticari sözleşme yapılarak
yüzde 12 kâr garantisi verilmiş ise ve bu mesele rekabete kapalı ise
yani yarın bunlar tökezlediğinde Türkiyenin bu konuda ikinci bir
alternatifi yok ise ve OTOKAR firmasının prototip sürecinde çok daha
nitelikli bir ürünü ortadayken ve BMCnin teklifinden daha makul bir teklifi
orta yerde var iken rekabet şartları da kapatılarak Ethem
Sancaka bu verilmiş ise bunun adı -Akbaşoğlu hiç kusura
bakma, bir daha da söz isteme- peşkeştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen kabul
etmiyorsun, ben böyle diyorum. Kararı kim verecek? Senin mahkemen
değil, yürütmenin güdümündeki mahkeme değil; kararı, aziz
milletimizin vicdanı verecek. Ne zaman verecek? Sandıkta verecek.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım...
BAŞKAN Bakın, bu teklifi görüşmeye
başladığımızdan beri hep aynı şeyi
tartışıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika, söz
vermedi ki. Söz isteyin, söz versin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İstedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
vermedi. Başkan söz verdiyse bir şey demiyorum ama direkt
başladı konuşmaya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır, bakın, sisteme girdim ve söz istedim.
BAŞKAN Söz istediler de
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verirseniz bir
şey demiyorum ama direkt başladı konuşmaya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır, hayır, sisteme girdim ve söz istedim.
BAŞKAN Söz istediler, ben vermedim daha.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yanıp sönüyor, bak.
BAŞKAN - Söz istediler ama henüz vermedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vermedi bak,
Vermedim. diyor.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
gerçekten bu tartışmanın sonu yok. Siz ne derseniz deyin,
Sayın Altay da bildiğini söyleyecek.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Doğrudur ama bazı yanlış bilgiler
vardı, ben onları
BAŞKAN Tamam, siz onları zaten
düzelttiniz. Şimdi size tekrar söz vereceğim, Sayın Altay: Niye
en son gene Sayın Akbaşoğlunu konuşturuyorsunuz? diyecek,
tekrar ona söz vereceğim ben.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben isterim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kendisi konuşsun.
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
kamuoyunun yanıltılmayıp doğru bilgilerin verilmesi
gerektiğine, bağımsız ve tarafsız olan
yargının yürütmenin güdümünde olmadığına ve
olmayacağına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şöyle: Son konuşmak diye bir derdimiz
yok. Eğer iş kıvamında biterse, siz konuşun son ama
kıvamında bitmiyor, doğru bitmiyor.
Bakın, 4046 sayılı Kanunun 2nci
maddesinin (i) bendi -kanun okuyorum, mevzuat okuyorum- diyor ki: Millî
güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlarda devir
yapılabilir. Millî güvenlik ve kamu yararının
gerektirdiği durumlarda
Bunu takdir yetkisi idarenin. Takdir yetkisi
ERKAN AYDIN (Bursa) Nerede kamu yararı var
burada ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Millî güvenlik, strateji canım, millî güvenlik
ALTAY tankı, ordunun silahı yapılacak, bu kadar. Bunun
sorulması bile abes arkadaşlar. Kamu yararı da var.
Dolayısıyla burada ASFAT AŞ diye,
kanunlar çerçevesinde sermayesi yüzde 100 devlete ait olan bir anonim
şirket kuruluyor. Ticaret Kanununa göre yürüyen, Ticaret Kanunu
çerçevesinde işlemlerini yürüten, yüzde 100 hazineye ait, Millî Savunma
Bakanlığına ait devlet şirketi; bu şirkete
devrediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar sistemi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu Arifiyedeki fabrika ASFAT AŞye, yüzde 100ü
devlete ait kuruluşa devrediliyor. Orada devredildikten sonra da deniyor
ki: Şu bölgelerde, bakın, şu bölgelerde, gelin,
masasını, sandalyesini, her türlü ekipmanını,
teçhizatını yenilemek suretiyle ihaleyi aldığınız
tank yapımını burada yapın. Devletin kasasından bir
kuruş çıkmadan
Zaten 3,5 milyar dolarlık ihaleyi en uygun
teklifi vererek bu BMC firması almış. Yani en uygun teklifi o
vermiş. OTOKARın mı alması
? Siz hemen şu firma
mı alsın diye bastırıyorsunuz yani meselenin özü bu mu? Siz
hangi şirket adına
İş takibi mi yapıyorsunuz? Sonuç
itibarıyla en uygun fiyatı veren bir ihale var, bu kadar.
Değerli arkadaşlar, sonuç itibarıyla
ASFAT AŞye bu fabrika devredilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen toparlayın Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) ASFAT bünyesindeyken bu yerde firmanın tank
yapımı için bir tahsis işlemi var, bu kadar. Bu kadar açık
ve net bir durum, dolayısıyla bunu bulandırmanın ve birçok
farklı farklı bilgiyi birbirine yamayarak kafayı başka
noktaya takmanın ve bulandırmanın, kamuoyunu
yanıltmanın bir anlamı yok. Birbirimizi yanıltmayalım,
doğru bilgileri verelim.
Sonuç itibarıyla, yargı da bağımsız
ve tarafsızdır; yürütmenin, idarenin güdümünde değildir ve
olmamıştır, olmayacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de 60a göre
söz istiyorum ama pek kısa değil, takdir sizin.
BAŞKAN Grup Başkan Vekillerimize
olduğu gibi
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah razı
olsun.
BAŞKAN Buyurun.
48.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, ben
OTOKARın temsilcisi değilim de Sayın Akbaşoğlu, sizin
bu BMCyi bu kadar hamaset ve hararetle savunmanızdan sizinle ilgili ben
böyle bir itham yapmayı kendime zül sayarım; yapmıyorum.
Şimdi, bir: OTOKARın ihale almasıyla falan bir işimiz
olmaz ama şöyle kuşkularım var: 3,5 milyarlık
dediğiniz ihaleyi ortaya koyduğunuzda OTOKARın şunlardan
haberi var mıydı mesela: On yıl alım garantisinden haberi
var mıydı? Bir. İki: Arifiyedeki Türk Silahlı Kuvvetlerine,
Millî Savunma Bakanlığına ait Tank Palet Fabrikasının
ve müştemilatının bu işi alan firmaya peşkeş
çekileceğinden OTOKARın bilgisi var mıydı? Bu bilgiler
OTOKARda olsaydı eminim OTOKARın teklifi BMCnin teklifinden daha
cazip olurdu. Olay bu. Ben böyle inanıyorum. Ben OTOKARın, BMCnin
peşinde değilim; Ethem Sancak benim düşmanım da değil,
dostum da değil; tanımam, bilmem, hayatımda karşı
karşıya gelmedim. OTOKARın da Koç ailesinin de Fenerbahçe Spor
Kulübü Başkanı sıfatıyla Ali Koçun dışında
hiçbiriyle temasım yoktur, tamam mı?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) O zaman nereden
biliyorsunuz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim,
Akbaşoğlu uzun konuştu, ben Akbaşoğlunun uzun
konuşmasını mealen Genel Kurula nakletmek istiyorum.
Akbaşoğlu dedi ki: Efendim, biz kamu yararı ve millî güvenlik
bahanesiyle, kamu yararı ve millî güvenliği gerekçe göstererek
burayı peşkeş çektik.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç de öyle bir şey
demedi ya! Çarpıtma ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, mealen ben
öyle anladım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen yanlış
anlamışsın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, bir dakika
Yani kamu yararı dedi. Dedi mi kamu
yararı? Dedi. Millî güvenlik dedi mi? Dedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kamu yararı
ve millî güvenlik için bu fabrikanın BMCye verilmesi mi gerekiyor?
İFFET POLAT (İstanbul) Peşkeş
nereden çıktı?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Peşkeşe kızıyorsunuz. BMCye terk mi edilmesi gerekiyor,
soruyorum, devletin, Millî Savunma Bakanlığının
Hangi kamu
yararı bu? Hangi millî güvenlik gerekçesi bu?
İFFET POLAT (İstanbul) BMCnin savunma
sanayisinde bir sürü yatırımı var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada bu fabrika
yıllardır var. Bu fabrikanın ürettiği askerî, bilimsel
stratejik belge, bulgu, ürünler var. Burada millî sırları da
aynı şekilde Katara vermiş olmuyor musunuz? Ayıp oluyor
arkadaşlar, ayıp oluyor. Bir şeyi savunurken inanarak
savunacaksın, cesaretle savunacaksın.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) İnanıyoruz
biz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bilerek
savunacaksınız hanımefendi, bilerek savunacaksınız!
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Biliyoruz.
İFFET POLAT (İstanbul) Bilerek
savunuyoruz zaten.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Efendim, adımızın Emin olduğu gibi
savunduğumuz her şeyden eminiz, o konuda tereddüt yok.
BAŞKAN Açalım mikrofonunuzu o zaman da
kayıtlara geçerken stenograf arkadaşlar da zorlanmasın.
Buyurun.
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, tank yapımıyla ilgili firmaların
tekliflerini verdiğine ve en uygun fiyatı veren şirketle ilgili
İhale Kanunu çerçevesinde değerlendirmeler yapılarak Tank Palet
Fabrikasıyla ilgili konunun neticelendirildiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Cesaretle ve kendimizden emin olarak, bilgi üzerine yorum
yaparak bu konuşmaları yapıyoruz. Ne OTOKARın ne BMCnin
ne de bir başka firmanın temsilcisi olarak kimse burada bulunmuyor.
Hiçbir firmanın temsilcisi değiliz ve olamayız. Türkiye için
çalışan bütün firmalara da buradan teşekkür ediyoruz, hiçbiri
bizim ne uzağımızda ne yakınımızda. Hukuk bizim
bu konudaki ayarımızdır, herkese hukuk ayar verir. İhale
Kanunu bellidir. Tank yapımıyla ilgili bütün firmalar tekliflerini
vermiştir, teklifler açılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) En uygun fiyatı veren şirketle ilgili
İhale Kanunu çerçevesinde değerlendirmeler yapılarak bu iş neticelendirilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitireceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu A firması olabilir, Z firması olabilir.
Hukuka uygun mu değil mi, onu ortaya koyacağız. Hukuka
uygunlukla, bu işlemlerle ilgili aleyhte dava açılmış,
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu yapılan
işlemin hukuka uygun olduğuna karar vermiş ama bunu da
kabullenmiyorsunuz.
BAŞKAN İsterseniz bunun gerisini
önümüzdeki hafta Sayın Cahit Özkan ile Sayın Özgür Özele
bırakalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Olabilir ama sonuç itibarıyla herkes kendine göre
anlayıp, kendi kabulüne göre çevirip söylediklerimizi başka
şekilde anlayıp Ben böyle kabul ediyorum. deme lüksünde olabilir
ama ne biz sizin anladığınız gibi söyledik ne de bizim
söylediğimizi siz bizim söylediğimiz gibi anladınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama milletin huzurunda cereyan eden bu açık
meseleyi, maşerî vicdanında sağduyusuyla milletimiz gayet iyi
anlamıştır. Millî stratejilerimiz neyi gerektiriyorsa, millî
menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa millî savunma sanayisinde
yaptığımız büyük hamlelerle özel sektör-devlet hep birlikte
yüzde 20lerden 70lere nasıl çıkardıysak millî savunma sanayisi
sistemimizi, ALTAY tanklarının da seri üretimini
gerçekleştireceğiz ve içeride, dışarıda teröristlerin
başını ezmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Son söz Sayın Altayın, buyurun.
50.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Millî Savunma Bakanının Plan ve Bütçe Komisyonunda
Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken Tank Palet
Fabrikasıyla ilgili sorulara verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) İç Tüzükte
de var son söz milletvekilinin, üstelik muhalefet milletvekilinin.
Şimdi, ben bir şey soracağım: Bu
meseleyi sayacağım 3 kişiden en iyi hangisi bilir? Bir, Muhammet
Emin Akbaşoğlu; iki, Engin Altay; üç, Millî Savunma Bakanı. En
iyi kim bilir?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Millî Savunma Bakanı bilir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Millî Savunma
Bakanı bilir.
Şimdi, Millî Savunma Bakanlığı
bütçesi görüşülürken bu konu, grubumuza mensup milletvekilleri
tarafından orada da gündeme getirildi. Sayın Bakan, bu konu hariç,
kendisine yöneltilen yanlışsam arkadaşlarım düzeltsin-
bütün suallere cevap verdi. Tatmin eder, etmez ama cevap verdi. Fakat konuyu en
iyi bilen Millî Savunma Bakanı bu konuyla ilgili sorular için
arkadaşlara şöyle dedi: O işi gelin, bir ara özel olarak
ayrı konuşalım. Bu ne demek?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ne demek?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi
şu demek bu: Derhâl Erdoğana, Sayın Cumhurbaşkanına
çağrı yapıyorum: Bu konuyu bile bilmeyen bir general eskisini
Millî Savunma Bakanı yapma. (Gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) General eskisi deme
şimdi ama.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eski general
ile general eskisinin ne farkı var ya?
RECEP ÖZEL (Isparta) Olur mu canım ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne farkı
var? Eski general ile general eskisinin farkını biri bana
söylesin burada.
RECEP ÖZEL (Isparta) Var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok fark var, çok fark var. Hayır, bunu kabul
etmemiz mümkün değil, asla.
RECEP ÖZEL (Isparta) Üslup iyi değil, olur mu
öyle?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eski general
olarak düzeltiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu olur.
BAŞKAN Evet, kayıtlarda eski general
olarak düzeltildi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, şimdi
Sayın Erdoğana çağrı yapıyorum: Bu kadarcık, bu
tank palet meselesinde bile, konusunda bile bilgiye sahip olmayan bir Millî
Savunma Bakanıyla Türkiyenin savunma politikaları
oluşturulamaz. Sayın Akbaşoğlu Millî Savunma Bakanı
olsun, bu konuyu en iyi o biliyor! Ben daha da başka bir şey
demiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son söz olmaz,
gene söz isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, tashih etmem gerekiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir şey
demedim, neyi tashih edeceksin? Millî Savunma Bakanı bilir diyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, söz
vereceğim ama bu iş devam ederse beş dakika ara diyeceğim,
içeriye gideceğim, geleceğim, hatta bir dakika diyeceğim, böyle
keseceğim yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, bakın, kayda geçmesi gereken
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, ne
demek o? Gene son sözü
Siz sözünüzü yemeyin Son söz Engin Altayın
dediniz, sözünüzü yere düşürmeyin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle
BAŞKAN Efendim, açmadım ki mikrofonu,
kayıtlara geçiriyor Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kayıtlara geçirmek için şunu söylüyorum:
Sayın Engin Altayın Sayın Millî Savunma Bakanımıza
general eskisi sözünü asla ve kata kabul etmiyorum.
BAŞKAN O sözü geri aldılar zaten.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Devam edeceğim.
BAŞKAN Geri aldılar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
İkazlarımız üzerine Sayın Engin Altay bunu ne manada
kullandığını tashih ederek düzeltti.
NİHAT YEŞİL (Ankara) Eski general
değil mi yani?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Eski general ile general eskisi bambaşka bir
manadır. Bakın, eğer ısrar ederseniz ona göre
konuşurum. Eğer Yok, tamam, geri aldık bu sözü, düzelttik.
diyorsanız da
BAŞKAN Düzeltti efendim, düzeltti,
kayıtlara da geçti.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aynı şekilde zaten ama milletvekillerimizin,
CHPdeki bazı milletvekillerimizin itirazı üzerine ben bu
konuşmayı
Belki siz onu duymadınız ama, ben yakın
olduğum için
BAŞKAN Siz de duymayın efendim, siz de
sadece Grup Başkan Vekilini duyun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle, ama tutanağa geçiyor efendim,
doğru, duymasak
Tutanağa geçiyor, tutanağa geçtiği için
işin doğrusunu ortaya koymak gerekiyor.
BAŞKAN O zaman şöyle yapalım: Ben
sizin mikrofonunuzu da açayım, sonra Engin Bey'in mikrofonunu tekrar
açayım.
Buyurun.
51.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Millî Savunma Bakanının, Millî Savunma
Bakanlığı bürokrasisinin, Cumhurbaşkanının, AK
PARTİ Genel Başkan Yardımcıları ile AK PARTİ Grup
Başkan Vekillerinin Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konuda kamuoyunu
bilgilendirici açıklamaları defaatle yaptığına, yalan
siyaseti güdenler ile hakikati ortaya koyanların ayrımını
milletin sandıkta yapacağına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla Millî Savunma Bakanımız
da Savunma Bakanlığı bürokrasisi de Sayın Cumhurbaşkanımız
da Genel Başkan Yardımcılarımız da Grup Başkan
Vekillerimiz de bu konuyla ilgili kamuoyunu bilgilendirici
açıklamaları defaatle yapmıştır. Bunlar bilinen
hususlardır. Ancak Dediğim dedik, çaldığım düdük. Ben
bunu anlamam, tanımam, hakikati aramıyorum, ben kendi kabullerimle,
kendi anlamak istediğim gibi olayları değerlendirmek istiyorum.
diyenlere bir şey anlatamayız. İki kere iki dört, siz kabul
etseniz de dört, etmeseniz de dört.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu kamuoyu vicdanıyla, Allahın izniyle
milletimiz sandıkta, bu konuda yalan siyaseti güdenler ile hakkı ve
hakikati ortaya koyanların ayrımını sandıkta
yapacaktır inşallah.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ettim.
Sayın Altay, size de teşekkür ediyorum.
Buyurun.
52.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yalan siyaseti
kimin yaptığını herkes görüyor, biliyor. Benim
söylediğim bir sözle ilgili olarak neyi değiştirip neyi
düzelteceğime ben karar veririm. Benim buradaki meramım eski
general ifadesidir, başka bir kastım yoktur, olursa da açıkça
yaparım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bakanın eleştirilecek bir ton da yanı vardır, zamanı
gelince onları da yaparız ama ben siyasetin bir nezaket ve vicdan
işi olduğunu bilenlerdenim, bir. Yani kimseye hakaret etmedim, kolay
kolay etmem, düşünerek, bilerek ve isteyerek etmem.
Bir şey söyledim, Sayın
Akbaşoğlu, siz şimdi bize Yalan söylüyor. derseniz ben de
derim ki: Sizin söyledikleriniz daha büyük yalan, yalanın
ağababası. Buradan bir yere varamayız. Ben somut bir soru
sordum: Bu işi en iyi bilen Millî Savunma Bakanı, teknik olarak,
teorik olarak, askerî olarak, stratejik olarak, ne derseniz deyin, bu
Sayın Bakan, Genelkurmay Başkanlığından
Bakanlığa geçmiş birisi olarak bu konuda Plan ve Bütçe
Komisyonunda basının önünde bu konunun açılmasından
rahatsız oluyorsa siz bu işe pek girmeyin. Siz de girmeyin.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Size mi
soracağız?
ENGİN ALTAY (Devamla) Siz de girmeyin. Siz de
ne derseniz deyin. Burada o tumturaklı, hamaset dolu güzel konuşmanızla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şunu
zannetmeyin: Bu Tank Palet konusunda milleti ikna ettim zannetmeyin. Biraz önce
şey yaptınız böyle, inanç noktasından, milletin
hakikatleri ilahi adaletten... Ben inanıyorum. Ben diyorum ki: Vallahi
de billahi de bu bir peşkeş. Daha önce de söyledim: Gel,
Kuran-ı Kerimi getirelim, ikimiz de el basalım. Elin onun
üstündeyken söyleyebilecek misin bunu?
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Ya çarpılırsan?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Elin onun
üstündeyken Ben burada bir usulsüzlük olmadığına
inanıyorum, Kuranın üstüne yemin ederim. diyebilecek misin?
Diyemezsin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Bir dakika
Şimdi, bakın
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi
gidelim. Şimdi ver arayı, şimdi ver arayı o zaman.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle
Bir dakika, bir dakika
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi ver
arayı Sayın Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biraz sonra verecek.
Başkanı sen mi yönetiyorsun?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama bir dakika
Ben de cevap vereceğim, sordunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bugün
sormadım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama soru soruyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onu iki gün önce
sordum, salı günü sordum onu ben.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yani, hayır, soru soruyorsunuz, Kuran-ı
Kerime el basacak mısınız? dediniz. Yani cevap vermeyelim mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Salı günü de
sordum. Getir hadi. Getir arkadaş, getir.
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Grup
Başkan Vekilleri, bakın, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir dakika efendim
Önemli bir konu efendim bu. Önemli,
bakın, bir kere, Millî Savunma
BAŞKAN Efendim, yani burada önemli olmayan
hiçbir konu görüşülmüyor ki Sayın Akbaşoğlu, bütün konular
önemli.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Doğru, doğru. Son sözü Sayın Altay
söylesin, önemli değil
BAŞKAN Mesele
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
ama bir açıklamayı ortaya koyalım
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hayır, eninde sonunda son sözü
ben söyleyeceğim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
53.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Siz söyleyin, son sözü siz söyleyin, hakem sizsiniz,
takdir sizde.
Sonuç itibarıyla şunu söyleyeceğim,
bakın: İhale
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya)
Kaçıncı sonuç ağabey? 10uncu sonuç itibarıyla. Hep
sonuç itibarıyla da bir sonuca gel emmioğlu ya! Ne bu ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hep yeni bir fasıl açılıyor, hep yeni
başlangıç açılıyor. Şimdi yeni bir soru soruluyor. Her
yeni soru yeni bir cevabı gerektiriyor. Ne yapalım? Cevap vermeyelim
mi? Sonuç itibarıyla, Millî Savunma Bakanımız Millî Savunma
bütçesi görüşülürken orada bu konuya değinmiş ve bu konuyla
ilgili açıklamayı yapmıştır, bir.
İkincisi: Sonuç itibarıyla,
arkadaşlar, 3,5 milyar dolarlık ihaleyle ilgili dediğiniz
doğru, o konuda ihale açıldı. Ben ona bir şey demiyorum ki
zaten, o
ENGİN ALTAY (İstanbul) ALTAY tankı
için, ALTAY tankı için, evet.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) ALTAY tankı için, tamam, ama bak, siz daha kendi
milletvekilinize anlatamamışsınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, geç sen de.
Şimdi, bir şey yakaladım diye oradan vurma. Ayıp ya! Allah
Allah!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konuşan milletvekili Arifiyeyle ilgili ihaleyi
gizlediniz. diyor. Yani ihale olmuş da gizlenmiş gibi. Yok öyle bir
ihale, ihale yok orada.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) İhale
yaptığınız için, ne yaptığınızı
söyleyemediğiniz için.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Orada tahsis işlemi var diyorum. Birbirine
karıştırılınca meseleler işte ortaya böyle bir
şey çıkıyor. Önce kendi milletvekillerinizi doğru
bilgilendirin.
Teşekkür ediyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Başkanım, cevap vermediniz, Kurana el basacak
mısınız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
RECEP ÖZEL (Isparta) Bitti efendim,
tartışma, tartışma bitti ya.
BAŞKAN Arkadaşlar, yoğun istek var.
Milletvekillerimizden mesaj geliyor devam etsin diye!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Biz de
gönderelim mesaj!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Başkan, cep numaranı ver de birkaç tane de biz mesaj yollayalım!
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
54.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Tank Palet Fabrikası konusunda usulsüzlük
olmadığına yönelik Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun Kuran-ı Kerime el basmasını istediğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir: Benim soruma
cevap vermek için söz istedi
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Onu zatıalinize dedim ya, cevap verdim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim soruma
cevap vermedin.
İki: Sayın milletvekilimiz konunun
teferruatını tümüyle bilmek zorunda değil. Sizin sayın
milletvekilleriniz de konunun teferruatını
Herkes ilgi alanıyla
ilgili konularda ihtisaslaşır, siyasette bu böyledir. AK
PARTİye mensup çok saygıdeğer milletvekillerimizin büyük
kısmı bu konunun teferruatını bilmiyor olabilir. Sizin de
bir Grup Başkan Vekili olarak buradan yürümenizi de
yadırgadığımı söylüyorum.
Tekrar ediyorum, Kuran-ı Kerimi buraya
getireceğiz, ikimiz de el koyacağız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam, neyle ilgili?
ENGİN ALTAY (İstanbul) İkimiz de el
koyacağız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Beraber varız, tamam.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum, sağ
olun.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk Vatandaşlığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)
(Devam)
BAŞKAN - Evet, değerli arkadaşlar,
aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, Sayın Hasan
Subaşının.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Kurana el
basmak laikliğe aykırı olmaz mı? Laikliğe
aykırı olur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmaz, olmaz.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Laiklik hem
bizi hem sizi, hepimizi bağlıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Niye?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Burada
Kurana el basılmaz, laikliğe aykırıdır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Arka odada
basarız.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Niye
aykırı olsun İmran Bey?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Kurana el
basmak aykırıdır.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Aa, duyuyorsunuz
değil mi AK PARTİ milletvekillerini? Laikliğe aykırı
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, bakın,
hatip kürsüde.
Buyurun Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarının ve milletimizin başı sağ olsun.
144 sıra sayılı Kanun Teklifi için
partisi adına sunum yapan Sayın Milletvekili Çelik,
konuşmasının önemli bölümünde terörün kaynağına inerek
15 Temmuzdan itibaren DEAŞ, PKK ve FETÖ terör örgütlerini bitirdiklerini
söyledi ve Sayın Süleyman Soyluya teşekkürlerini iletti.
Bu arada şunu ifade etmeliyim ki güvenlik
güçlerimizin canı pahasına verdikleri mücadele her türlü övgüyü hak
ediyor ve şükranla anıyoruz. Özlük haklarının ve kendilerine
söz verilen 3600 ek göstergenin de uygulanması, eşitliğin
sağlanması için İYİ PARTİ olarak takipçisi
olacağımızı buradan ifade ediyorum.
İktidarın terör konusundaki mücadelesini
yeterince anlayabilmiş değiliz, şeffaf değildir. Gerçekten,
terör bitti mi? Gerçekten, terör bitmişse neden herkes terörist ya da
hain sözünden nasibini alıyor? Meclis çatısı altında bile
bu sözleri her gün duyuyoruz. İktidar devleti yönetiyor. Terörle
mücadelede hedef büyütmek yerine küçültmek önemlidir. Terörün gerçekten kaynağına
inmek ve nedenlerini akılcı yöntemlerle araştırmak gerekir.
Siyasi partileri hedef alarak milyonları rencide etmek, tahrik etmek,
ayrıştırmak amaca hizmet etmez, sadece en önemli sorunları
bile tartışamayan, çözümlerden uzak bir Parlamento görüntüsü verir.
Dün, Genel Kurulda bir hatibin Bu, tek adam
yönetimidir. sözüne cevaben AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın
Akbaşoğlu muhatap partiyi hedef alarak Sizin FETÖyle iş
birliğiniz devam ediyor. diyerek bu yönetimin demokratik bir yönetim
olduğunu da iddia etti. Bu yönetimin ne kadar demokratik olduğunu
söyleyebiliriz? Gülen cemaati, geçmişte milyonlarca insanın sempati
duyduğu, iş birliği yapmaktan çekinilmeyen, birçok iktidar
mensubu tarafından desteklenen bir cemaat olmuştur. İktidar Ne
istediniz de vermedik. sözünü bile sarf etti. Kandırıldık,
Allah bizi affetsin. denildi. Sayın Bülent Arınç 15 Temmuz darbe
girişimine kadar bir terör örgütü olabileceğini hiç düşünemedim,
kandırıldım. dedi.
Şimdi, soruyorum: İktidar mensupları
devletin istihbarat organlarına rağmen
Yanılmışız. diyerek soruşturma ve
kovuşturmalardan muaf tutulabiliyorsa KHKlerle iltisaklı olduğu
gerekçesiyle mağdur edilenler Yanılmışız.
mazeretinden yararlanabildiler mi? Yargıda aklananlar bile işine iade
edilmiyor, yakınları iş bulamıyor. Demokratik yönetimlerin
en güçlü yanı adaletten sapmamak, teraziyi dengeli tutmaktır.
Peşinen Gezi olayları terör olayıdır. denildiği
zaman, 17-25 Aralık milat ilan edildiğinde soruşturma ve
kovuşturmalara istikamet verilmiştir. Bunlar demokratik bir rejimde
söz konusu olabilir mi?
Türkiye Büyük Millet Meclisi işlevini
kaybetmektedir ama burası millî iradeyi temsil eden çatıdır,
hâlâ en saygın kurumdur. Türkiyenin en önemli sorunları ve çözümleri
burada tartışılmalıdır. Burada her şey
konuşulup, tartışılıp, kavga bile edilebilir ancak
terörist ve hain sözü bu çatı altında
kullanılmamalıdır. Biz her şeyi tartışabilirsek
Türkiyede huzur ve güvenlik ortamının sağlanmasına
katkı koymuş oluruz.
Değerli milletvekilleri, maalesef, terörün
kaynağına yeterince inilmedi. Terörün nedenlerine bakmak,
kaynağına inmek, çözüm yollarını bulmak, Parlamentonun
bilgisi, katkısı dışında çözülecek boyutları
geçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Subaşı, ilave
süre vermiyorum, sadece selamlama için açacağım.
Buyurun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Ülkemizde terör için
uygun iklim oluşturmak kolay olursa terör bitse bile yeniden vücut
bulabilir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
söz talebi Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegünün.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Değerli arkadaşlar, halkımızın bir sözü var Çok laf
yalansız, çok para haramsız olmaz. diye. Burada da tanık
oluyoruz, iktidar partisi, tek adam rejimi savunucuları, bütün televizyonlardan
konuşuyorlar, o yetmiyor, bir de Meclis Televizyonunu aynı
şekilde kullanmaya çalışıyorlar.
Şunu açıkça burada ifade etmemiz
gerekiyor: Türkiye çok kötü yönetiliyor, Türkiye halkları kan
ağlıyor. Her bakımdan bu böyle; yoksulluk, işsizlik,
intiharlar, ekonomik kriz, kadın cinayetleri, doğa katliamları,
hepsi bize alarm veriyor fakat Çözüme dair ne var? dersek, iktidar partisinin
herhangi bir çözümü yok; sadece algılar üreterek, halkı manipüle
ederek bu süreci aşmaya çalışıyor.
Biraz önce burada yargının
bağımsız ve tarafsız olduğu söylendi. Yargının
bağımlı ve taraflı olduğunu hepimiz biliyoruz. Nereye
bağımlı? Saraya bağımlı. Kimden taraf?
İktidardan taraf. Bunun pek çok örneğiyle karşı
karşıyayız; özellikle partimiz, bunun muhataplarından bir
tanesi. Fakat öncelikle, burada Sevgili Tahir Elçiyi anmak istiyorum ve Tahir
Elçi neden öldürüldü ve neden bu cinayet, bu katliam bugüne kadar
aydınlatılmadı? diye buradan sormak istiyorum. O bir
barış elçisiydi; emek, demokrasi ve barış için mücadele
ediyordu. Türkiyedeki kutuplaştırıcı ortam sebebiyle bu
katliam hazırlandı ve gerçekleşti. Buna benzer pek çok olgu var.
Hrant Dink cinayetinden tutalım da 10 Ekim katliamına kadar
aslında basit cinayetlerle karşı karşıya
olmadığımızı; devletin ve iktidarın, tek adam
rejiminin bu katliamlarda cezasızlık politikası izleyerek
büyük bir pay sahibi olduğunu burada söylemeliyiz.
Türkiyede aslında Yoksulluk, yolsuzluk,
yasaklarla mücadele edeceğim: diye iktidara gelen AKP iktidarı bugün
hem yoksulluğu büyütüyor, derinleştiriyor hem yolsuzlukları
artırıyor hem yasakları çoğaltıyor hem de
yalanlarıyla toplumu zehirlemeye çalışıyor.
Bakın, bu katliamların üstüne
gidilmediği gibi
Örneğin 10 Ekim katliamında 9 klasörlük delil
dosyası var ve bu dosyalar mahkemeden saklandı. Bunu tespit ediyoruz;
bunu İçişleri Bakanına, Adalet Bakanına soruyoruz fakat
cevap alamıyoruz. Bu 9 klasörde ne vardı? Neden savcılardan
saklandı? Neden bu cinayetler, katliamlar aydınlatılmıyor?
Bu katliamlardaki payınız nedir? diye sizlere sormak istiyoruz.
AKP iktidarının politikalarına devam
edersek; bunların en başında elbette ki, işte, burada da
tanıklığını yaptığımız Kamu
İhale Yasalarındaki manipülasyon geliyor. Mesela on altı
yılda 186 kez bu Kamu İhale Yasası değiştirilmiş.
Sırf buna bakarak da zaten aslında nasıl sermayenin
çıkarlarını kollayan ve kendi yandaşı bir avuç
sermayeyi besleyen bir iktidarla karşı karşıya
olduğumuzu görürüz. Peki, bu iktidar ne yapıyor? Bu kürsüden halka
gerçekleri anlatmaya çalışan Halkların Demokratik Partisini
kriminalize etmeye çalışarak, Halkların Demokratik Partisine
yönelik hukuksuz operasyonlarla terörize etmeye çalışarak, her gün
operasyonlar yaparak Halkların Demokratik Partisini bloke etmeye
çalışıyor, halktan uzaklaştırmaya
çalışıyor.
Bakın, 12 Kasımda İzmirde çok
sayıda arkadaşımız gözaltına alındı ve
tutuklandı. Jin News ve Mezopotamya Ajansından 2 gazeteci
arkadaşımız yirmi dört saat gazetecilik yaptığı
hâlde tutuklandı. Şu anda PM üyemiz Bülent Uyguner tutuklandı.
Onlarca arkadaşımızı her gün gözaltına alarak,
tutuklayarak partimizi bitirmeye çalışanlara ve
iktidarlarını bu şekilde sürdürmeye çalışanlara
karşı şunu söyleyebilirim ki: Partimiz yılmayacak,
mücadelesine devam edecek.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz talebi? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 2692 sayılı Kanunun ek 5inci
maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin maddenin
teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde teklif metninden
çıkmıştır, yazımı sırasında teselsül
ettirilecektir.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Antalya Milletvekili Kemal Çelikin,
Antalya Milletvekili Hasan Subaşının 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Subaşı -ismim geçtiği için
cevap veriyorum- benim çok değer verdiğim bir
arkadaşımdır, hemşehrimizdir. Tabii ki Sayın
Subaşı, bir hukukçudur aynı zamanda ama demokrasi ve hukuk da
terör ortamında asla mümkün değildir. Onun için terör Mecliste de konuşulacaktır,
bir hainlik varsa Mecliste o da dile getirilecektir yani demokrasiden
bahsederken terörü aynı kefeye koymamamız lazım. Yani terör ile
arasına mesafe koyamayanlarla tabii ki burada bazı mücadelemiz
olacaktır. Bunu sizi kastederek söylemiyorum.
Tabii, 1985ten bu yana ciddi terör olayları
var. Hepiniz biliyorsunuz, sizin grubunuz da bunu gayet iyi bilir ve
dolayısıyla otuz beş yıldır biz bu terör örgütleriyle
mücadele ediyoruz. Herhâlde 9-10 iktidar da geldi geçti ama özellikle ben
Sayın Soyludan bahsederken şunu anlattım dedim ki: 2015 ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çelik.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, yanlış anlaşıldı herhâlde, cevap vermek
istiyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN 24üncü maddede 2 adet önerge
vardır, aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
24üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Öztunç Nihat
Yeşil Ensar
Aytekin
Kahramanmaraş Ankara Balıkesir
Ali
Şeker Erkan
Aydın Yaşar
Tüzün
İstanbul Bursa Bilecik
Mahmut
Tanal İlhami
Özcan Aygun İrfan
Kaplan
İstanbul Tekirdağ Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın İrfan
Kaplan
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görev yeri ve koşulları nedeniyle
eczanelerden temini mümkün olmayan hâllerde ilaç ve tıbbi sarf malzemesi
herhangi bir ücret alınmadan, hastalar ve yaralılar tüm imkânlardan
sınırsız ve koşulsuz bir şekilde
yararlandırılmalıdır. Sınır ötesi operasyonlar, uluslararası
barışı destekleme kapsamındaki faaliyetler, terörle
mücadele ve benzeri faaliyetlerde askerlerimiz, askerî personelimiz tedavi
anlamında hiçbir sıkıntı yaşamamalı, ilaçlardan
herhangi bir katkı payı ve ücret alınmadan personele
ulaştırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Sağlıkta
Dönüşüm Programı adı altında AK PARTİnin reform
olarak sunduğu program, ne yazık ki uzun vadede ülkemizdeki
sağlık sektöründe önemli tahribatlara yol açmış ve
sağlık sektörünün birinci basamağı olan eczacılar için
ciddi sorunları da beraberinde getirmiştir.
AK PARTİ Hükûmetinin ilaç alanında
yaptığı yapılandırma eczanelerin payına da daha
çok iş yükü ve daha az kâr payı olarak dönüşmüştür. En
yüksek vergiyi veren eczacılar, Hükûmetin ekonomi ve sağlık
alanındaki yanlış politikaları yüzünden ekonomik erozyona
uğramıştır. Yanlış politikalarla binlerce
eczacı iflas etme noktasına gelmiştir; kârın ilaca
bağlı olarak belirlenmesi ve ciro azalmasının eczanenin
kârını azaltması nedeniyle eczacılar işletim
masraflarını dahi karşılayamaz duruma gelmiştir.
2004 yılından bugüne referans fiyat
uygulamasıyla birlikte ilaç fiyatları düşmüş, üst üste
yapılan fiyat indirimleri ve iskonto zararı nedeniyle eczanelerde
oluşan stok zararlarının yasal güvence altına
alınmaması sonucu birçok eczacı kepenk kapatmak zorunda
kalmıştır.
Hükûmetin uyguladığı yanlış
politikalar sonucu hastalardan alınan katkı ve katılım
paylarının sorumlusu ne yazık ki eczacılar olarak
görülmektedir; bu da eczacılar ile vatandaşı karşı
karşıya getirmektedir. Eczacı, devlete bedava tahsildarlık
yapmaktadır. Sürekli değişen mevzuata bağlı olarak
ödenmeyen ilaçlar, muayene ücretini eczacılarımızın
alması da aynı şekilde vatandaşlarımız ile eczacılarımız
arasında sorun çıkmasına sebep olmaktadır. Vatandaş
ile eczacı arasındaki gerilimin bir sebebi de muadil ilaçtır.
Sağlık Bakanlığının eş değer ilaç
kullanımının yaygınlaştırılması
amacıyla yürürlükte olan genelgeye ve eczacının eş
değer ilaç vermeye yetkili olduğu gerçeğine rağmen ne
yazık ki kamuoyu bu konuda yeteri kadar aydınlatılmamıştır.
Sağlık Bakanlığı muadil ilaç konusunda
vatandaşlarımızı ve kamuoyunu bilgilendirecek,
bilinçlendirecek projeler üretmeli, eczacı ile vatandaşı karşı
karşıya getirmemelidir.
Değerli arkadaşlar, ilaçta reklam
bilinçsiz tüketimi artırmaktadır. Gözünü para hırsı
bürümüş ilaç sanayi ve reklam şirketleri, tüm eczacıların
ve eczacı odalarının da karşı çıkmasına
rağmen halk sağlığını hiçe saymaktadır.
İlaçta reklam bilinçsiz tüketimi artırmakla kalmayıp toplum
sağlığını da tehlikeye sokmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde son
yıllarda artan sağlık çalışanlarına şiddet
maalesef eczacılarımız için de büyük bir tehdit hâline
gelmiştir. Şiddetin boyutu her geçen gün artarak katlanmakta ne
yazık ki ölümlü sonuçlar doğurmaktadır. Bu konuda da gerekli
yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Kamuda çalışan
eczacılarımızın özlük hakları verilmedi. Kamudan
emekli eczacılarımızın maaşlarında yeniden
düzenleme yapılmalıdır. Eczacılık mesleğinin
ülkemizdeki kalitesini artırmak için yurt dışına sıkça
seyahat etmek durumunda kalan ve birinci derece kamu hizmeti gören kamuda ve
özel sektörde çalışan eczacılara ve eczane
eczacılarımıza yeşil pasaport hakkı
tanınması gerekmektedir.
Sözlerimi daha fazla uzatmadan, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak her zaman eczacılarımızın yanında
olduğumuzu belirterek, yaşadığı bütün olumsuzluklara
rağmen bu onurlu mesleği yürüten, büyük fedakârlık, özveri,
sabırla çalışan, kesintisiz sağlık hizmeti sunan
meslektaşlarımızın sorunlarının çözüme
kavuşacağı ve sağlık
danışmanlığının önem kazanacağı
yarınlar diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Enez
Kaplan Ümit
Beyaz
İzmir Tekirdağ İstanbul
Hüseyin
Örs İbrahim
Halil Oral Feridun
Bahşi
Trabzon Ankara Antalya
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Fahrettin Yokuşun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün kaybettiğimiz, Hakka
uğurladığımız şehitlerimize Allahtan rahmet,
büyük Türk milletine sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanımızın bir misafiri vardı; misafir Çin
İnsan Hakları Vakfı Başkanıymış.
Görüşme sonrası basına yansıyan ifadelerde insan
haklarıyla ilgili herhangi bir şey konuşulmamış;
ticaret, ekonomi konuşulmuş.
Sayın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Başkanımız Çindeki zulümden bihaber
değil. Kendilerinden yaklaşık bir yıl önce Türkiyedeki
Doğu Türkistan kökenli vatandaşlarımızın kurduğu
yani Türk vatandaşlarının kurduğu vakıf ve derneklerin
yöneticileri için resmî yazıyla randevu talep ettim ama İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak bu randevuma
Sayın Başkan cevap vermedi. Aslında cevap burada, bugünkü bir
gazetede görülüyor, diyor ki: Çinin parası Müslümanı susturdu.
Yani bütün İslam âlemini susturdu, doğru ya hepsi sustu ama bizim
Türk milletini yönetenler niye sustu acaba? Onun da cevabı şu, diyor
ki bir Alman gazetesi: Müslüman başkentler Pariste
imzaladıkları milyar dolarlık ticaret anlaşmaları
karşılığında yüzyılın en büyük insanlık
zulmüne gözlerini, kulaklarını kapattı. Evet, Çin zulmüne
gözlerini, kulaklarını kapatan iktidara diyorum ki: Allah sizi... Ne
diyeyim, sizi Allaha havale ediyorum. Çıkın da bir gün
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanınız
konuşmaz, Mecliste biriniz konuşmaz, Dışişleri Bakanınız
sessiz. Niye konuşmazsınız? Ne oluyor? Onun için üzülerek bunu
söylemek zorundayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı bütçesini hazırlayan dönemin Maliye
Bakanı Bu bütçe kamuda tasarruf bütçesi olacak. demişti. Ancak,
saray harcamaları ile TBMM harcamaları hariç. diye de
arkasından ifade buyurmuştu. Cumhurbaşkanımız,
biliyorsunuz, demişti ki: İtibardan tasarruf olmaz. 1.100
odalı sarayımız, 300ü aşkın aracımız, 13
tane uçağımız vardı. Elbette arkasından ne oldu? İtibar,
şaşaa, debdebeyle olmaz.ı buradan bir kere daha söyleme
ihtiyacı duydum. İsrafla itibar olmaz, itibar; sevgiyle, adaletle,
hakkı, hukuku gözetmekle olur, daha ötesi hakkı tutup
kaldırmakla olur.
Şimdi, değerli milletvekilleri, TBMMnin
itibarı artsın diyoruz yani yüce Meclisin itibarı artsın.
Hiçbir ayrıcalıklı düzenleme bu Meclisten geçmesin diyoruz.
Elbette ama her gün görsel ve yazılı medyada görüşmekte
olduğumuz torba yasa teklifiyle ilgili de birçok başlıklar var,
manşetler var. Deniliyor ki: Eski, yeni milletvekillerine kıyak.
Bakanların eş ve çocuklarına ayrıcalık. Yüksek
yargı organları başkanlarına kıyak. Allah
aşkına, burası birilerine kıyak Meclisi diye mi kuruldu?
Buradan Türk milletini incitecek, kıyak kelimesini ifade edecek hiçbir
şey çıkmamalı; vekil de olsa bakan da olsa çıkmamalı,
yazık yahu, yazık! Onun için diyoruz ki gelin Eski, yeni
milletvekillerine şu olacak; eski, yeni bakanlara bu olacak,
ayrıcalık olacak.lara son verelim. Eşlerine, çocuklarına
şu gelecek. ayrıcalığına son verelim. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin itibarı ancak böyle sağlanır. Ama siz
ayrıcalıklara devam ederseniz, ayrıcalıkları buraya
taşımaya devam ederseniz işte itibar buradan kaybolur, gider.
Aslında uzman çavuşları
anlatacaktım, o sıkıntıları anlatacaktım, sürem
bitti; zaten Başkan da söz vermiyor, bari şu sözleri söyleyeyim: Sözün
özü, ordumuzda görev yapan şerefli Türk evlatlarına, uzman erlere,
uzman erbaşlara, koruculara, sivil memurlara, astsubay ve subayların
tamamına görev tanımlarına uygun, insanca
yaşayacakları ücret ve sosyal haklar verilmelidir; adalet ve
hakkaniyet ölçüsü içinde bunlar yapılmalıdır diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun 144
sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki ifadelerine
katılmalarının mümkün olmadığına ve Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun hangi dostluk grubu üyesi olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Biraz evvel konuşan hatibin cümlelerine
katılmak mümkün değil, hakikaten baştan aşağı
yanlış.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sen hiçbir
şeye katılmıyorsun zaten.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Siz hangi dostluk grubunun üyesisiniz, oradan
başlayın bakalım; siz hangi ülkenin dostluk grubu üyesisiniz? Ve
Sayın İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımızla
ilgili birtakım tezviratlarda bulunuldu, gerçek dışı.
Bakın, dört saat önce İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Sayın Hakan
Çavuşoğlu sosyal medyadan paylaşmış bunu, diyor ki:
Çin İnsan Hakları Geliştirme Vakfı Başkanı Huang
Mengfu ve beraberindeki heyetle Çinin Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki uygulamalarını
insan hakları perspektifi üzerinden değerlendirerek milletimizin bu
konudaki hassasiyetini dile getirdik. Tutanaklara bakabilirsiniz ama
söylediğiniz gerçek dışı. Bunlara cevap vermeyelim, ne
yapalım? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akbaşoğlu.
Bir soru sordunuz Sayın Yokuş
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla hangi dostluk grubu üyesisiniz,
açıklamanızı rica ediyorum.
Buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yokuş, yerinizden söz
vereyim size.
Buyurun.
57.- Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuşun, Türkiye-Çin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyesi
olduğuna ilişkin açıklaması
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkanım, ben Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi yani
Türkiye-Çin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyesiyim ve özellikle onu
tercih ettim, katıldım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Allah Allah!
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah! Niye
adınız yok burada?
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Dinle, dinle!
Özellikle bir Türk milliyetçisi olarak
katıldım. Niye biliyor musunuz? Defalarca Çin Elçiliğine
protestoya gitmiş, çelenk koymuş, çürük yumurta atmış bir
sendika başkanı olarak Çin Elçisine gittik, beraberdik ve orada Çin
zulmünü sordum, değil mi Başkan Vekilim? Çin zulmünün
hesabını orada sordum!
METİN YAVUZ (Aydın) - Niye yalan
söylüyorsun?
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Hiçbir
milletvekili seslenemedi! Hiçbiriniz, Meclis Başkan Vekili dahi beni
desteklemedi! (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İşte, bunun için, o Dostluk Grubuna
girdim. Dostluk grubu üyesi olmak suç mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Efendim, dostluk grubu üyesi olmak da kötü bir
şey değil. Orada sorun yok.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türk
Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır,
okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu İsmail
Koncuk Hüseyin
Örs
İzmir
Adana Trabzon
Feridun
Bahşi Ümit
Beyaz
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın İsmail
Koncuk.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada bir haksızlığı da
düzeltmek istiyorum. Fahrettin Yokuşla ben yıllarca
sendikacılık yaptım. Şimdi, Çin Dostluk Grubuna girmesinin
tek sebebi bana kendisi de ifade etmiştir- Doğu Türkistandaki zulmü
kınamak adına, muhataplarına iletmek adınadır.
BAŞKAN Sayın Yokuş kendisini
savunur.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Burada Çinli
dostu gibi göstermek vicdanen doğru değildir. Onun için, bir Türk
milliyetçisiyle ilgili değerlendirme yaparken dikkat etmek lazım.
Evet, neyse
METİN YAVUZ (Aydın) Yumurta
atmış, yumurta.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Taş da
attık, yumurta da attık; beraber attık. Hiç gittiniz mi Çin
Büyükelçiliğinin önüne eylem yapmaya? Gösterin resminizi görelim. Bizim
çok var, çok.
Benim dedem Doğu Türkistandan gelme,
Kaşgardan gelme.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama genelde
bazıları da herhangi bir uygulama olunca diyor ki: Ben protesto etme
adına dostluk grubundan istifa ediyorum. Mesela İsrail Dostluk
Grubundan istifa ediyorum. diyen arkadaşlar oldu. O manada
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ama
İsraille dost olduğu için oradadır o.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Alakası
yok! Ne alaka?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Çinliyle dost
olunca orada değil, Doğu Türkistan meselesini
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aynı
gerekçe
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bakın,
mesela İnsan Hakları Komisyonu Sincan Uygur Bölgesi
Oranın
adı Doğu Türkistandır, Sincan Bölgesi değil. Onu bile
bilmiyor. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Neyse konumuz başka. Elbette, o konuya da geleceğiz; bu önemli, millî
mesele.
Subay, sözleşmeli subay, astsubay,
sözleşmeli astsubay, uzman erbaş, er. Yani Türk Silahlı
Kuvvetlerini bile bölük pörçük hâle getirdiniz. Kanun Teklifinin 25inci
maddesiyle ilgili, izin maddesiyle ilgili söz aldım ama bakın, uzman
erbaşlar, onlardan bahsedeceğim.
Sözleşmeli uzman erbaşlar mesleki güvence
istiyor. Herhangi bir yönetmeliğe dayanmadan sözleşme fesihleri
yaşıyorlar. 3269 sayılı Kanunu madde madde okudum. Hava
değişimi üç ayı geçerse sözleşmesi feshediliyor. Kendi
kusurları olmaksızın idare tarafından sözleşmeleri
yenilenmeyenler ifadesi kanunda kaç yerde geçiyor. Ya ne demek bu? Kendi
kusurları olmadan sözleşmesi feshedilenler. Ya, adamın kusuru
yoksa sözleşmesi feshedilemez. İlk beş ay içerisinde göreve
intibak edemeyenlerin sözleşmesi feshediliyor. Almış
oldukları sicile göre kademe ilerlemesi yapılmayanların sözleşmesi
feshediliyor. Bu nasıl bir vicdan ya? Otuz günden fazla adli ve askerî
mahkeme tarafından hürriyeti kısıtlayıcı ceza
alanların sözleşmesi feshediliyor. Taksirli suçlardan altı aydan
fazla kısıtlayıcı ceza alanların sözleşmesi feshediliyor
ve bu sebeple sözleşmesi feshedilenler bir daha da Türk Silahlı Kuvvetlerine
dönemiyor. Bu nasıl bir şey ya? Astsubaylığa geçiş
yapabilmek için yaş şartı 25, 25ten sonra başvuru
yapamıyor. Uzman erbaşlıktan astsubaylığa geçenlerin
zorunlu hizmet süreleri on beş yıl, uzman erbaşlıkta geçen
hizmet süreleri de astsubaylıkta rütbe bekleme süresinden
sayılmıyor. Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde Uzman
erbaşlar bir de falakaya yatırılır. ifadesi eksik! Böyle
bir şey olabilir mi ya? Bu kanun maddesi, bu kanun teklifi
Bu uzman
erbaşları şöyle değerlendirmemiz lazım: Elbette
askerlerimiz vatan için şehit olurlar, seve seve şehit olurlar,
hepimiz oluruz gerektiğinde ama gençlerimiz maalesef mecburiyetten,
işsizlik sebebiyle uzman erbaşlığın bu zulmüne yani
kanunun getirdiği bu zulme rağmen bu alanı seçmek zorunda kalıyorlar.
Bu şartlarda devam edildiği sürece
Bu şartlar olmasa vallahi
var ya bu şartlarda çalışacak bir uzman erbaş
bulamazsınız.
Bugün 5 askerimiz şehit oldu. Şimdi burada
övüyoruz, Allah mekânlarını cennet etsin, milletimizin başı
sağ olsun. Övüyoruz, polislerimizi övüyoruz ama mesele hak vermeye gelince
hiç aklınıza gelmiyor; ne asker geliyor ne polis geliyor. Millî olmak
deyince Millîyiz. diyorsunuz, yerli olmak deyince
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koncuk, ilave süre
vermiyorum, sadece selamlama için açacağım mikrofonu.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Millî olmak
işte o polise sahip çıkmaktır, o uzman erbaşa sahip
çıkmaktır; öldükten sonra, şehit olduktan sonra sahip
çıkmanızın bir anlamı yok. Onun için ben bütün askerlerimizin
tek kanun çatısı altında toplanması gerektiğine
inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 144 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesinde geçen İçişleri
Bakanlığı tarafından ibaresinin İçişleri
Bakanlığınca olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Tulay
Hatımoğulları Oruç Mensur
Işık Habip
Eksik
Adana Muş Iğdır
Mahmut Celadet
Gaydalı Murat
Çepni Ömer Faruk
Gergerlioğlu
Bitlis İzmir Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, buyurun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
barış elçisi Tahir Elçiyi saygıyla, rahmetle, minnetle
anıyorum. O, bu dönemin ruhuna uyan bir insan değildi, bir
barış insanıydı. İktidarın
başlattığı çatışma döneminin insanı
değildi ve maalesef silahlar onu aramızdan aldı götürdü.
Vefatından iki ay önce Tahir Elçiyle bir barış
toplantısındaydım. Bu toplantının içeriğinde çok
nitelikli, barış talep eden konuşmaları vardı Tahir
Elçinin, çok samimiydi, çok içtendi. Bu toplantının ikinci
ayağındaysa biz toplandık ama o gün Tahir Elçi yoktu. Tahir Elçi
o gün öldürülmüştü ve toplantımıza onun ölüm haberi
düşmüştü, kalbimizden vurulmuştuk. Tahir Elçiyi saygıyla,
rahmetle, minnetle anıyorum ve onun değerinin, kıymetinin
bilinmesi gerektiğini söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, önergede -dikkat
etmişsinizdir- İçişleri Bakanlığı ifadesi
İçişleri Bakanlığınca olarak değiştirildi.
Sayın İçişleri Bakanlığı yetkilileri de burada,
beni dikkatle dinlesinler. Bu değişim çok önemli değil, çünkü
İçişleri Bakanlığının vazifesi yerine
getirilmiyor. Güvenliktir vazifesi ama güvenlik yerine getirilmiyor.
İçişleri Bakanlığının uygulamalarında biz
baskı, hukuksuzluk ve güvensizlik görüyoruz. Nasıl mı? Evet,
kayyumlar, gözaltılar yoğun bir şekilde devam ediyor. Yüz
yılı aşkın bir süredir devam eden Kürt meselesini yine
baskıcılıkla, hukuksuzlukla çözmeye çalışıyorlar,
boşuna. Onlarca belediyemize kayyum atadılar, boşuna. Her gün
onlarca üyemizi gözaltına alıp tutukluyorlar, boşuna. Kürt
meselesi böyle çözülmez arkadaşlar, kaç defa diyeceğiz bunu?
Anlamıyorsanız binlerce kez diyeceğiz, bıkmadan usanmadan
diyeceğiz çünkü biz bu ülkede Türkün de Kürtün de ölmesini istemiyoruz.
Bırakırsak yüz yıl daha Türk de ölür Kürt de ölür,
aklımızı başımıza alalım.
Ve İçişleri
Bakanlığını güvenliğe davet ediyorum. Bakın,
Ankarada her gün bir eylem oluyor. Acun Karadağ, Nuriye Gülmen, KHKli
arkadaşlarımız sadece barışçıl bir eylem
yapıyor İşimizi geri istiyoruz. diyorlar ve İçişleri
Bakanlığı polisleri onları yaka paça, darbederek, yerlerde
sürükleyerek gözaltına alıyor. Ne diyor bu insanlar? Ne yapıyor
ki böyle darbederek gözaltına alıyor? İşimizi geri
istiyoruz. diyor. Öncesinde, polis tacizine uğrayan Merve Demirel isimli
genç kız her gün yerlerde sürükleniyor.
Acun Karadağ ve arkadaşları KHK
konseri düzenleyecekti, her etkinliğin yasaklanması gibi bu etkinlik
de yasaklandı. Konser ya, konserin nesini yasaklayacaksınız? Ama
o da yasaklandı ve onlar konseri yapmak istedi, bunun üzerine
İstanbulda darbedilerek gözaltına alındılar,
gözaltında dört gün boyunca boş yere tutuldular ve darbedilmeye devam
edildiler, işkence edildiler.
Bitmedi, yine, bakın, Furkan Vakfı. Furkan
Vakfını da düşman olarak bellemişler. Bir basın
açıklaması yapmak istedi Ankarada Furkan Vakfı üyeleri ama
muhalif gördüğüne o kadar düşmanca bakıyor ki, polis memuru
-kayıtlara da yansıdı- başörtülü kadına Sen mi
vatandaşsın? diyor. Aynen cümle bu. Bir polis memuru vatandaşa
bunu diyor: Sen mi vatandaşsın? Yani artık dönemin ruhu bu
arkadaşlar. İçişleri Bakanlığı personeli
vatandaşa Sen mi vatandaşsın? diyor. Soruyorum: Bu konuda bir
soruşturma var mı? Kesin yoktur, hiç tahmin etmiyorum çünkü
başka birçok şeyde de yok.
Yine Alparslan Kuytula özgürlük
atkıları takmışlar O atkıyı takarsan seni
gözaltına alırım, atkıyı çıkar. diyor. Niye?
diyor, Orada özgürlük yazıyor, slogan olabilir, tehlikeli; çıkar
bunu. Bu derece trajikomik sözler söyleniyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, Ankara
Emniyetinde kaç gündür işkence var. Tutanak burada, avukat tutmuş,
bakın, okuyorum: Abdulkadir Yılmaztürkün -bir memurları- eline
plastik eldiven geçirerek kendisinin -gözaltındakinin- kulak memesi ve
göğüs ucunu defalarca sıkarak işkence ettiğini, bu
sırada sürekli hakaret ettiklerini, bir soda şişesi getirerek bu
şişeyle tehdit ettiklerini
Soda şişesiyle ne
yapılır, tahmin ediyorsunuzdur herhâlde. Ankara Barosunun öncesinde
Ankara Emniyetindeki işkencelerle ilgili hazırladığı
raporla ilgili İçişleri Bakanlığı tek bir işlem
yapmadı değerli arkadaşlar. Bakın, gene,
kaçırılanlarla ilgili, İçişleri Bakan Yardımcısı
Muhterem İnce burada, kendisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İlave süre vermiyorum Sayın
Gergerlioğlu, sadece selamlama için açacağım, buyurun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Tamam.
İnsan Hakları Komisyonunda Haziran
ayında kaçırılan 6 kişi için Biz onları bilmiyoruz.
diyordu ama ben bunu dedikten iki gün sonra Ankara Çamlık mahallesinde
kaçırılan insanların bulunduğu yere, apartmana gittim,
bırakın bir iki kişiyi tüm mahalleli diyordu ki: 13 Şubat
günü buradan 2 insan 50-60 kişilik polis ekibi tarafından
kaçırılıp götürüldü, başına bir çuval geçirilerek
götürüldü.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Bununla ilgili kendilerine cevap vermelerini istedim, hiçbir cevap verilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu,
teşekkür ettim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) -
Apaçık doğru olmayan bir beyandı. İçişleri
Bakanlığının güvenlikle ilgili iddiasına
inanmıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.14
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.15
BAŞKAN: Başkan Vekili
Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
144 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 3 Aralık 2019 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.16