TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33üncü Birleşim
14 Aralık 2019 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (x)
2.-
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277),
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine
İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk
Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (x)
A)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1)
Sağlık Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1)
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1)
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1)
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E)
TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
İçişleri Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1)
Jandarma Genel Komutanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Jandarma Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1)
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1)
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1)
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, terör
örgütünün her zaman her türlü mekanizmayı vesile kılarak birlik ve
beraberliğimize kastettiğine ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, atanmış bir
Bakanın seçilmiş bir milletvekiline laf atmasının usule
uygun olmadığına ve yapılan bu hadsizliğe Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevap vermesi
gerektiğine, İçişleri eski Bakanı Efkan Alanın
Kontrol edemediğimiz güçler var. ifadesine ilişkin
açıklaması
3.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve terörün kökünün kazınması noktasında
alınacak her türlü tedbirde Hükûmetle beraber olduklarına
ilişkin açıklaması
4.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin bütçe görüşmelerinde Bakanların
tutumuyla ilgili açıklamasına katılmalarının mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, siyasi bir
tartışma sürdürdüklerine, İçişleri Bakanının daha
önceki partisinden neden ihraç edildiğini öğrenmek istediklerine,
doğruları söylemekten asla vazgeçmeyeceklerine ve FETÖden ceza
almış olan ordu komutanları ile generallerin darbe mekaniğini
harekete geçirdiğine ilişkin açıklaması
6.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, nezaket çizgisinin
muhafaza edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
9.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, nezaketten kastedilenin
nezaketle AK PARTİnin gönlüne uygun bir konuşma
olmadığına, Kürt düşmanlığı ve Kürt
katliamları dilinin doğru, yerinde, tutarlı bir dil
olmadığı gibi bu coğrafyada yaşayan insanları
rencide ettiğine ilişkin açıklaması
10.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
11.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclis eski Başkanı Binali
Yıldırımın 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin Genel Kurulda görüşüldüğü ilk gün yaptığı
konuşmasının aşkın zamanlı oturumlarda
yerleşik bir uygulama, kabul görmüş bir içtihat
olmadığına ve hukuken geçerliliği olmayan bu görüş
metnini tümüyle reddettiklerine ilişkin açıklaması
12.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Batman Milletvekili Mehmet
Ruştu Tiryakinin 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe
Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki ifadeleri ile
benzetmelerinin kabul edilmesinin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
13.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Milliyetçi Hareket Partisinin
yasama ve denetim faaliyetlerine dair varlıklarının
görünmediğine ilişkin açıklaması
14.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Türk milletinin vermiş
olduğu destekle bu memleketin faydası için yapılması
gereken ne varsa ona katkı sağladıklarına ilişkin
açıklaması
15.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Parlamentonun milletin iradesinin tecelligâhı
olduğuna, mücadelelerinin beka, ülkenin istiklal ve istikbali, Kürtlerin,
Arapların ve Türkmenlerin barış içerisinde
yaşamalarını sağlama mücadelesi olduğuna ilişkin
açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve iktidarın iç ve dış politikadaki
yanlışlarını eleştirip tartışmaya devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
17.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, ulusal barış ve
güvenliğimiz için sürdürülen Barış Pınarı
Operasyonunun uluslararası toplum ve uluslararası hukuk nezdinde
kabul gördüğüne ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, terör ve güvenlik gerekçesiyle Adana ilinde
2010 yılından beri yapılan Kebap ve Şalgam Festivalinin
valilik tarafından yasaklandığına ilişkin
açıklaması
20.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Muş Milletvekili Mensur
ışıkın 129 sıra sayılı 2020 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki ifadelerini
reddettiklerine ilişkin açıklaması
21.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Sakarya ilinde gerçekleşen hadiselerin ırkçı
saldırılar olmadığına ilişkin
açıklaması
23.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Kürtçe konuşulduğu için
yaşanılan hadiselerle ilgili ortak araştırma önergesi
verilerek meselelerin tartışılmasını önerdiklerine, 19
Kasım 2013te Recep Tayyip Erdoğanın AK PARTİ grup
toplantısında yaptığı konuşmaya ilişkin
açıklaması
24.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, rakı festivali
geleneğinin olmadığına ve meselenin Adana Valiliği
tarafından yasaklanmasından sonra Kebap ve Şalgam Festivaline
dönüşmüş olabileceğine, İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve başkalarının yaşam biçimini etkilemeyen her
türlü özgürlüğün arkasında olduklarına ilişkin
açıklaması
26.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki Adana eski
Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlüye yönelik ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Recep Tayyip Erdoğanın
1922deki gizli celse zabıtlarından alıntı
yaptığı konuşmasını referans verdiğine,
1921 süreci denilen o devlet aklının günümüz koşullarına
uyarlanarak demokratik cumhuriyeti oluşturmaya katkı sunulabileceğine
ilişkin açıklaması
29.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, özgürlük ve güvenlikten taviz
verilmeden ülkenin barış ve huzurunun güvence altına
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Akit gazetesinin MHPli Adana eski
Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlüye yönelik Rakı
festivaline sahip çıktı, rezalete ortak oldu. manşetine
ilişkin açıklaması
31.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sağlık Bakanlığı
tarafından yerli kan ürünü üretilmesi amacıyla başlatılan
projenin ihalesinin Maxicells İlaç Sanayi Anonim Şirketine
verildiğine ve taahhüt edilen hiçbir işin
yapılmadığına ilişkin açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 15 Temmuz şehit
yakınlarının yapılan yardım kampanyasından
haklarının kendilerine verilmediğini ifade etmeleri üzerine
olayın takipçisi olduklarına ilişkin açıklaması
34.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 15 Temmuz şehit ve gazileri için
toplanılan paranın devletin Tek Hazine Kurumlar Hesabında
olduğuna ilişkin açıklaması
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 21 Nisan 2019 tarihinde CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun şehit cenazesine
katılmak için gittiği Ankara ili Çubuk ilçesinde karşı
karşıya kaldığı organize linç girişimi
olayında İçişleri Bakanının ağır ihmal ve
kusurunun olduğuna ve özür beklediklerine ilişkin
açıklaması
36.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Anayasa ve kanunların bir partinin veya bir hükûmetin bakanının siyaset
yapma yetkisini elinden almadığına ilişkin
açıklaması
38.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Giresun Milletvekili Kadir
Aydının 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe
Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Adalet ve Kalkınma Partisinin
sadece ve sadece milletin gösterdiği istikamette yol alan, milletin
kaderini kendi kaderi olarak gören siyasi bir hareket olduğuna
ilişkin açıklaması
41.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31inci
Birleşiminde Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erime yönelik sarf
ettiği sözlerinden dolayı üzgün olduğuna ilişkin
açıklaması
42.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
beşinci tur görüşmelerinde yürütme adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
kışkırtıcı, kutuplaştırıcı bir
üslup ve dille konuşulmasının aslında iktidarın
Türkiyedeki bugünkü durumunu yansıttığına, Türkiyenin
hakkın, hukukun, adaletin işlemediği bir ülke hâline
getirildiğine ve kayyum meselesini tartışmaya devam
edeceklerine, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun bütçe
görüşmelerinde Halkların Demokratik Partisine yönelik nefret söylemi
kullandığına ilişkin açıklaması
44.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili
Özgür Özel ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soyluyla ilgili olumsuz
değerlendirmeleri reddettiklerine ilişkin açıklaması
45.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve halkların
kardeşliğini ve eşitliğini sağlamak için mücadele
ettiklerine ilişkin açıklaması
46.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde soru-cevap
kısmında yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, kadına karşı
şiddetin önlenmesi ve tedbirler alınmasının Parlamentonun
görevi olduğuna ve bu çerçevede toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin de yapılabileceğine ilişkin
açıklaması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütçe görüşmeleri
sırasında Bakanların hatiplerin yapmış olduğu konuşmalara
karşılık vermesinin bir hakkı kullanmak olduğuna
ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
İç Tüzükün 62nci maddesiyle yürütmenin Cumhurbaşkanı
Yardımcıları ve Bakanlar tarafından temsil
edileceğinin belirlendiğine ve 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin Genel Kurulda görüşüldüğü ilk gün Meclis
Başkanı sıfatıyla Binali Yıldırımın
yaptığı konuşmaya ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
İskenderun Demir Çelik Fabrikasında meydana gelen patlama nedeniyle
vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin konuşması
14 Aralık 2019 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca bugün beşinci turdaki
görüşmeleri yapacağız.
Beşinci turda Sağlık
Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı bütçe ve kesin hesapları yer
almaktadır.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (x)
2.- 2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı
Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (x)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti gruplarına
ve İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince istemi hâlinde
görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye altmışar dakika söz
verilecektir. Bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak
konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır.
Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru-cevap işlemi on dakika
soru, on dakika cevap olarak yapılacak ve sorular gerekçesiz olarak
yerinden sorulacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Beşinci turda siyasi parti grupları,
yürütme ve şahıslar adına söz alanların adlarını
sırasıyla okuyorum:
İYİ PARTİ, Isparta Milletvekili Aylin
Cesur, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu, Muğla
Milletvekili Metin Ergun, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, Mersin Milletvekili
Behiç Çelik; Milliyetçi Hareket Partisi, Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycan, Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan, İstanbul
Milletvekili Hayati Arkaz, Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy, Gaziantep
Milletvekili Sermet Atay, Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz; Halkların
Demokratik Partisi, Iğdır Milletvekili Habip Eksik, Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzel, İzmir Milletvekili Murat Çepni, Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki,
Muş Milletvekili Mensur Işık; Cumhuriyet Halk Partisi, Burdur
Milletvekili Mehmet Göker, Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya,
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan, İstanbul Milletvekili Ali
Şeker, Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy, İzmir Milletvekili
Murat Bakan, Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün, Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Hatay
Milletvekili Suzan Şahin, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur,
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek; AK PARTİ, Uşak Milletvekili
İsmail Güneş, Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Niğde
Milletvekili Selim Gültekin, Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, Kocaeli
Milletvekili Sami Çakır, İzmir Milletvekili Necip Nasır, Kilis
Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger, Kastamonu Milletvekili Metin Çelik, Tokat
Milletvekili Mustafa Arslan, Giresun Milletvekili Kadir Aydın,
İstanbul Milletvekili Serap Yaşar, Hatay Milletvekili Hacı
Bayram Türkoğlu.
Şahıslar, lehinde Karaman Milletvekili
Selman Oğuzhan Eser; yürütme adına da Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu; şahsı adına aleyhte
olmak üzere de Ankara Milletvekili Servet Ünsal.
Şimdi, ilk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesurun.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığı bütçesi
üzerine İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım.
Bütçe deyince -dün de söyledim, yine
altını çizeceğim- bütçe hakkı demokrasinin olmazsa
olmazı. Bütçede, milletin ödediği vergiler nereye harcanıyor,
onu konuşuyoruz ve millet adına bizler de burada bunun temsilcisiyiz.
Bütçede, diğer yasalardan farklı olarak, her zaman, toplumsal
kaynağın nasıl kullanılacağını, kimlere ve
ne için verileceğini konuşuyoruz. Kimse alınmasın, biz
işimizi yapıyoruz. Benim bu açıklamam dün akşamki oturum
için. Muhalefet olarak burada yaptığımız görev nedeniyle,
bütçesini açıklamak için kürsüye gelen Sayın Bakanımız
bizim buradaki iç işleyişimiz üzerine oldukça sert açıklamalar
yapmıştı, bir açıklık da ben getirmek istedim.
2019 yılı bütçesiyle Türkiye yeni sistemin
bir handikabıyla daha tanıştı. Önceki yılların
bütçelerinden ayrılan temel bir fark var; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yürütmeyi, hükûmeti belirleme yetkisi gibi, ülke bütçesinin
yapılmasına ve uygulanmasına ilişkin yetkisi de elinden
alındı. Türkiyede 1999 yılında devlete sermaye kesiminden,
kâr ve sermaye birikimlerinden gelir ve kurumlar vergisi olarak istenen ödeme
yüzde 46. Bu oran AK PARTİ hükûmetleri döneminde yüzde 20ye
düşürülmüş yani alınan kurumlar vergisi oranı yüzde 57
azaltılmış ve 2019 bütçesi de bu anlayış içinde
hazırlanmış. Buna karşın, geniş halk
yığınlarından alınan KDV, ÖTV gibi dolaylı
vergiler 1986da harcama ederinin yüzde 10u iken 2005 yılından
itibaren yüzde 18ine yükseltilmiş. Bu vergiler pırlanta satın
alanlar tarafından ödenmezken ekmek, sebze, meyve, elektrik, su,
doğal gaz, buzdolabı, ayakkabı, simit, şehir içi ve
şehirler arası her türlü ulaşım gideri, sağlık
hizmeti, kitap, gazete ve akaryakıt için ödenmek zorunda. Yani Türkiyede
vergi yükü dar gelirlinin, yoksulun sırtına yüklenmiş ve
işçiden, küçük esnaftan, köylüden alınan vergilerle bir bütçe geliri oluşturulmakta;
biz de burada onun neye harcandığını elbette vergi ödeyen
vatandaş adına soracağız yani biz görevimizi
yapıyoruz.
Gelelim sağlık için ayrılan bütçeye.
2020 yılı bütçesinde sağlık hizmetleri için ayrılan
bütçe yetersiz. Sağlık Bakanlığına ayrılması
hedeflenen bütçenin personel gideri, SGK devlet primi gideri ve genel kamu
gideri olarak planlanan kısmı çıkarıldığında
vatandaşa sağlık hizmeti sunumu için merkezî bütçeden kalan
tutar çağdaş ülkelerde ayrılan payın çok altında.
Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine
göre, Türkiyede sağlık harcamalarının ana
kaynağı SGK. SGKnin sağlık harcamalarındaki payı
2006da yüzde 75,9 iken on bir yıl sonra, 2017de yüzde 92,1e
yükseltilmiş. Bu, şu demek: Türkiyede prim ödeme de dâhil olmak
üzere 2017 yılında sağlık alanında yapılan her
100 liralık sağlık harcamasının en az 73 lirası
kişiler tarafından gerçekleştirilmekte. Bu, kişi
başına gelirin 30-40 bin dolar ve gelir
dağılımının dengeli olduğu ülkelerde aslında
olmalı da ancak sağlıkta dönüşümle, dönüştüre
dönüştüre eczacıları muhasebeci hâline getirdiğiniz ve
yoksul sayısının 50-60 milyonu bulduğu ülkemizde
vatandaşın sırtına taşınamaz bir yük
bindirilmiş durumda. Bunun karşılığı Paran yoksa
öl. müdür? Ben bunu dememiş olayım, en iyisi siz de
duymamış olun. Ne mi yapmalı? Sağlık hizmetleri harcamalarında
merkezî bütçenin payı en az yüzde 40 olmalı ve Sağlık
Bakanlığı bütçesi genel bütçenin en az yüzde 10u olmalı.
Gelin, SGK prim gelirleri içinde çalışanların ve kendi
hesabına çalışanların payını azaltalım.
Bütçe deyince, ilk olarak şehir hastaneleri
konusu var. Bu öyle bir konu ki şu anda tek bir neslin bunun
açtığı yarayı tedavi etmesi pek mümkün görünmüyor çünkü
teslimiyet noktasına kadar gelen imtiyazların Osmanlı
Devletinin ipini çeken kapitülasyonlardan hiçbir farkı yok. Cebimizden
para çıkmadan hastane yapıyoruz. açıklamaları gerçeği
yansıtmıyor. Torunlarımızın bile geleceğini
ipotek altına almaktayız ve bu anlayışla gelecek nesilleri
de borçlandırmaktayız. 427 milyon liraya yapılacak olan bir
hastane yapımı için yabancı ortaklı bir girişime 3
milyar 443 milyon lira ödeme yapılmasına müsaade edilmesi kabul
edilemez. Üç yılda kendini amorti edecek bir yatırıma AK
PARTİ Hükûmetinin imzasıyla devletimizin yirmi beş yıl
boyunca kira vermesi kabul edilemez. Milletimiz adına söylüyorum: Yirmi
iki yıl için de, önümüzdeki yirmi iki yıl için de
hakkımızı helal etmiyoruz. Bu, milletimizin üzerinde büyük bir
kamburdur ve kabul edilemez.
İngiltere 1997-2007 yılları
arasında, on yıllık sürede kamu-özel iş birliği
modelini sağlık alanındaki yatırımlarda yoğun
olarak kullanmış fakat yatırım ve işletme
maliyetlerinin çok artması ve beraberinde halkın sağlık
hizmetlerinden memnuniyetsizliği nedeniyle bu modelden büyük oranda
vazgeçmiştir. Nasıl olmuş da buraya gelinmiş? Bizdeki
sürece bir bakalım: 2003 yılından itibaren Türkiyede Dünya
Bankası destekli Sağlıkta Dönüşüm Programı
başladı. 2007 yılında Entegre Sağlık Kampüsleri
Programına başlandı. 2011 yılından itibaren
İngiliz danışmanlık şirketi Mott MacDonald 6
şehir hastanesi için danışmanlık hizmeti vermeye
başladı. 21 Şubat 2013te Sağlık
Bakanlığınca kamu-özel iş birliği modeliyle tesis
yaptırılması için kanun düzenlendi. 27 Mart 2015te 6639
sayılı Yasayla Londra mahkemeleri yetkili kılındı.
Ekim 2016da Amerika menşeli Frost&Sullivan danışmanlık
şirketi Türkiyede kamu-özel iş birliği modeliyle
sözleşmesi imzalanan 15 şehir hastanesinin listesini ve toplam
yatırım maliyetinin 8,4 milyar dolar olduğunu
yayınladı. 2018 yılında 8, 2019da 2, toplamda 10
şehir hastanesi açıldı. Sözleşmesi imzalanan ve
inşası yapılacak şehir hastanesi sayısı 10.
Türkiyede 31 şehir hastanesi yapılması planlanıyor.
İşlevsel faaliyetleri sınırlandırılsa da kahraman
Sayıştayımızın raporu var. Raporda neler diyor, bir de
ona bakalım. Plan ve Bütçe Komisyonunda ve daha önce de konu olan, cevap
alınamamış önemli bir konu var. Sayın Bakanım,
şehir hastanelerinin ihale dokümanları ile yatırım ve
işletme dönemine ait sözleşmelerini ve eklerini -müşavirlik
hizmetleri alımları da dâhil- bunları talep ediyoruz. Bu daha
önce de dile getirildi.
Yine, bir başka detay var Sayıştay
raporunda. Sağlık tesislerinin yüksek doluluk oranlarına
ulaşmış olmalarına rağmen miktara bağlı
hizmetlerin alt kırılımlarında talep garantili
miktarların altında kalındığı tespit edilmiş
ve Sayıştay diyor ki: Planlama aşamasında verilecek
garanti miktarları ihtiyaç analizi yapılarak belirlenmemiş.
Elâzığ Şehir Hastanesinde tüp bebek birimi bulunmamasına
rağmen laboratuvar hizmetleri adı altında, tüp bebek birimi için
garanti bedeli ödendiği de Sayıştay raporlarında geçiyor.
Hizmete açılan şehir hastanelerinde
uygulama projeleri temin edilemediğinden ticari alanlara ilişkin
değerlendirme yapılamamış, temin edilebilen bir şehir
hastanesine ait uygulama projesinin değerlendirilmesi sonucunda, uygulama
projesinde ticari alan olarak belirtilmeyen sahaların da ticari alan
olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.
Şehir hastaneleri projelerinin
finansmanının genelde yurt dışı finansörler
tarafından finanse edildiği ve finans anlaşmalarının
finansörlerle akdedildiği; taraflardan biri olan finansörlerle hukuki
ihtilaflarda tahkim yerinin Türkiye olması hususu yabancı
yatırımcılar tarafından Türk yargı sistemindeki
çeşitli sorunlar öne sürülerek kabul görmediği ve bu sebeple
bazı proje sözleşmelerinde bu yönde değişiklikler
yapılmasının hasıl olduğu belirtilmiş.
İdare vermiş olduğu cevapta, bulgu
konusu edilen hususun finansörlerden gelen taleplerden
kaynaklandığını ifade etmiştir.
Sağlık tesislerinin hasar görmesi hâlinde,
sigorta gelirlerinin, tesisin yeniden inşası yerine finansman
sağlayanlara aktarılması sonrasında tarafların hak ve
yükümlülüklerine ilişkin olarak sözleşme ve eklerinde düzenleme
bulunmaması nedeniyle, gelecekte ihtilafa neden olma riski de var. diyor
rapor.
Şehir hastanelerinde miktara bağlı
hizmetler için yapılan ödemelere ilişkin belirlenen birim
fiyatların ve hizmet kalemlerinin alt
kırılımlarının birbirinden farklı
olmasının da altı çiziliyor raporda. Örneğin, Adanada 355
birim/fiyat olan kemoterapi ilaç hazırlama bedeli, Elâzığda 1
birim görünüyor, 355 kat fark var.
Şehir hastanelerinde uygulanan hizmet bedelleri
ve kiralarda da ciddi farklılıklar var. Kaynaklar kötüye
kullanılıyor.
Şimdi, ben, müsaadenizle, yine soracağım:
Şehir hastanelerinin açılmasıyla birlikte hangi ilde kaç tane
hastane kapatılmıştır ve yatak sayıları
nasıl değişmiştir?
Sayın Bakanım, bir de 112lerin,
hastaları birçok yakın hastaneyi pas geçip şehir hastanesine
götürdüğüne dair şikâyetler var. Böyle bir şey var
mıdır? Ben bunu da sizden öğrenmek isterim.
Şehir hastanelerinin elektrik, su, doğal
gaz gibi giderleri ne kadardır ve hangi kaynaklardan ödenmektedir?
Bir de şöyle soralım: Sağlık
Bakanlığı bütçesinin ne kadarı şehir hastanelerine
gitmektedir? Önümüzdeki yıllarda bu oran Sağlık
Bakanlığı bütçesi için bir sıkıntı
mıdır?
Bir soru daha: Dünya Bankasından şehir
hastanelerine eğitim fonu desteği gelmekte midir? Geliyorsa bu fon
nasıl kullanılmaktadır?
Şehir hastaneleri projelerinin bir de sahada
yansımaları var. Benim seçim bölgem Ispartada,
Yenişarbademlide, Senirkentte vatandaşlar şikâyetçi,
diğer ilçelerde de öyle. Isparta, Yenişarbademliye iki buçuk saat
uzaklıkta. Daha önce, 98de uzman doktoru olan ilçenin şimdi uzman
doktoru yok, diğer ilçelerde de aşağı yukarı
aynı. Hastalar en ufak bir şey için, bir raporlu ilaç yazdırmak
için şehir hastanesine gitmek zorunda kalıyorlar. Onu alıp
gidinceye kadar iki üç gün orada konaklama ve diğer maliyetleri de
karşılamak zorunda kalıyorlar, çok büyük bir sorun.
Bir önemli konu da birinci basamak sağlık
hizmetleri değerli milletvekilleri. Sayıştay raporuna göre,
milyonlarca doz aşının çöpe atıldığı bir
sağlık ortamındayız. Aşı reddi önemli bir orana
ulaşmış durumda ve bu durum, aşılanmış
bireyler de dâhil, halk sağlığı açısından
aslında çok önemli bir hâl almış. Göçmenlerin
aşılanması yine önemli bir sorun ve bu durum salgın
hastalıklar açısından önemli bir risk hâlini almış
durumda. Kızamık son yıllarda onlarca kat arttı ve
artık memlekette kızamık salgınlarından söz edilir
hâle geldi. Milyonlarca doz aşı çöpe atılırken
Sağlık Bakanlığı hâlâ grip aşısını
yeterli temin edemedi. Aile sağlığı merkezlerinin
altyapısı çok sorunlu, apartman binalarında sağlık
hizmeti veriyorlar ve aile hekimliği sisteminin başından bu yana
ASM binası Sağlık Bakanlığı tarafından hiç
yapılmadı. Birinci basamak sağlık hizmetleri içerisinde yer
alan iş yeri hekimliği ayrı bir sorun. Bir hekim 50-60 iş
yerinin hekimliğini yapıyor; her gün iş kazaları ve
işçi ölümleri oluyor. Yine, birinci basamağın bu kadar
sorunlarla dolu olması, birinci basamağa yönelik güven
bunalımının artmasına neden oluyor ve hastanelerin acil
servisleri çekiyor bunun yükünü. Ülke nüfusunun 2 katına yakın insan
bir yılda acil servislere gidiyor ve Sağlık
Bakanlığı bence bu soruna akılcı bir çözüm bularak bu
yükten de acil servislerimizi kurtarmalı.
Sağlıkta şiddet konusu yine çok
önemli. Bu bütçede Sayın Sağlık Bakanımız her konudan
söz ettiler ancak hekimlerin en büyük sorunu olan şiddete bir detay
vermediler. Bu ülke hekim ölümleriyle anılır hâle geldi maalesef
Sayın Bakanım. Son altı yılda 80 bine yakın
sağlıkta şiddet vakası yaşandı ve saat
başı 1 doktor şiddete maruz kalıyor demek bu. Defalarca
konuştuk bu konuyu, 2013te Komisyon kuruldu, raporları var, biz
kanun teklifi verdik, önergeler sunduk, reddedildi. Aslında yapılacaklar
belli, İngiltere örneği var, İsveç örneği var. Bütün
bunları yapmak gerekiyor, yasal düzenleme yapacaksınız, hepsi
bu. Biz, neden bu yasal düzenleme işini beceremiyoruz burada? Sistemsel
sorun bence.
Ülkeden yurt dışına çıkan
hekimlerin sayısı her geçen gün artmakta. Avrupada
çalışmak, ihtisas yapmak için, Türk Tabipleri Birliğinden sicil
belgesi almak için başvuran hekim sayısı 2012 yılında
59 -yıllara göre her yıl artmış- ve 2018de 802 iken bu
yıl Kasım itibarıyla 906ya ulaşmış. Bu nedir
biliyor musunuz? Hekimler ülkemizden kaçmakta, uzaklaşmakta. Ben
şimdi Sayın Bakanımıza bunu da sormak istiyorum: Bunun için
acaba Bakanlık bir tedbir almakta mıdır?
Hekim ücretleri arasındaki eşitsizlikler,
döner sermaye ücretlerinin hastaneler arasındaki inanılmaz
farklılıkları da ayrı bir sorun. Maaş demişken,
emekli hekimler arasında maaş farklılıkları çok önemli
sorun. SSK ve BAĞ-KURdan emekli olan hekimlerin aldıkları
düşük emekli maaşları -bir hekim olarak söylüyorum-
utanılacak vaziyette, derhâl tedbir alınmalı.
Ne yapmalı biliyor musunuz? Demokrasinin
olmazsa olmazı sivil toplum örgütlerinin aklı başında
önerilerini dikkate almalı. Dişhekimleri Odası, Tabip
Odası, Eczacı Odası, Veteriner Hekimleri Odası ortak bir
çalışma yapmışlar, geldiler bize, sundular, çözüm
aramışlar istihdam sorununa ve bunlar, 2014 yılında,
Sağlık Bakanlığı, YÖK, Maliye ve Kalkınma
Bakanlıklarının Türkiye'de Sağlık Eğitimi ve
Sağlık İnsangücü Durum Raporu yayınlanmış, onu
sundular. Raporda diyor ki: Sağlık insan gücü planlaması,
topluma bugün sunulan ve gelecekte sunulacak sağlık hizmetlerini
gerçekleştirmek üzere, sağlık çalışanlarının
yeterli nicelikte, yüksek nitelikte, düzgün bir dağılımla,
yerinde bir zamanlamayla ve doğru bir şekilde istihdam edilmelidir.
Ancak uygulama, maalesef, böyle değil ülkemizde. Sağlıkla ilgili
mesleklerde bu kriterlere göre planlama yapılamamakta. Tüm dünya
ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de sağlık meslekleri
eğitimi en maliyetli eğitim oysa. Koruyucu ve önleyici
sağlık hizmetlerine öncelik veren, insan gücü planlamasını
ihtiyaç, talep ve nüfus kriterlerine göre belirleyen ulusal sağlık
politikaları oluşturulmadan, toplum
sağlığının çağdaş ülke seviyelerine
getirilmesi mümkün değil değerli milletvekilleri.
Son on yıldır açılan fakültelerle
öğrenci kontenjanlarındaki artış kaygı verici boyuta
gelmiş, mezunlar isyandalar. Siz atama sözü veriyorsunuz, hâliyle, onlar
da sabırla bekliyorlar, istihdam edemeyince bunalıma giriyorlar,
binlerce mesaj geliyor bize ve kendi adıma, ben onların
sağlıklarından kaygı duyar hâldeyim. Geçen sene diyaliz
teknikerlerini dile getirdik, önergeler verdik. Yerel yönetmelikle
alacağız. demiştiniz; 2 alımda toplam 174 kişi
alınmış; sayıları 400e yakın ve isyandalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika veriyorum, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla) Paramedikler,
fizyoterapistler, anestezi teknisyenleri, ameliyathane teknisyenleri ve
aslında, yardımcı sağlık personelleri
Teknisyenlere
kadro verilmemesi, acil tıp teknisyenlerine verilmesi de ayrı bir
sıkıntı olmuş ve gerçekten de sıkıntıdalar.
Geçen sene verilen atama sözünün bu sene 2ye bölünerek uygulanacak
olmasından da çok muzdaripler. Önümüzdeki sene 40 bin kişinin
atanması talebini ilettiler, ben de size iletmiş olayım
Sayın Bakanım, 2020 yılında 40 bin atama bekliyorlar.
Evet, neler yapalım? Biz diyoruz ki: On yedi
yıllık AK PARTİ hükûmetlerinde uygulanan Sağlıkta
Dönüşüm Programı, bu kürsüde her fırsatta söylediğimiz
gibi, maalesef iflas etmiştir; bir an önce geri dönelim. Ülkemizde, 2018
yılı itibarıyla, toplam 1 milyon 16 bin 401 sağlık
personeli var. Onlara 3600 ek gösterge verilmesiyle alakalı 2 tane Meclis
araştırması önergesi verdik İYİ PARTİ olarak ve
reddettiniz; gelin, bunu yapalım. Yeni bir yapılandırmaya
gidilmesi şart. Performans sistemini kaldıralım.
Sağlık çalışanlarının çıplak
maaşlarını emeklilikte geçerli olacak şekilde 2 misli
artıralım. Emeklilerimizden muayene ve ilaç katkı payı
almayalım. Kamu hastanelerini modernize edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Bir cümle
söyleyeceğim müsaade ederseniz.
BAŞKAN Son cümlenizi, sadece son cümlenizi
alayım.
AYLİN CESUR (Devamla) Peki.
Şehir hastanelerinden faaliyete geçenleri bölge
ihtisas hastanesi anlayışıyla ve ihtiyaçlar doğrultusunda,
borçlanma sözleşmeleriyle birlikte yeniden düzenleyelim.
Sağlıkta yeniden iyi bir yapılanmaya gidelim.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arslan Kabukcuoğlu,
buyurun lütfen. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığına bağlı
kurumların bütçeleri hakkında İYİ PARTİ adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, Bakanlığı, sözleşmesi
gizli, tahkimi Londra olan, ne getirdiği ne götürdüğü bilinmeyen
şehir hastanelerini sırtından attığı için, bu
kamburdan kurtulduğu için tebrik ediyorum.
Sağlık Bakanlığı,
verilerini 2002deki verilerle kıyaslayarak, kendi içerisinde, Türkiye
içerisinde ne kadar yol aldığını göstermektedir. Oysaki
dünya durmuyor, dünyadaki diğer ülkelerin de sağlık
teşkilatları var, onlar da birtakım ilerlemeler göstermektedir.
Sayın Bakanım, bütçe sunumunuzda
gösterdiğiniz şöyle bir grafikten dolayı ben şahsım
adına hicap duyuyorum çünkü tüm istatistik kurallarını ihlal
eden bir grafiktir bu. Bir kemiyet anlatılacaksa, bu, değişik
yıllar için anlatılabilir ama farklı kemiyetler, farklı
yıllar alınarak ortaya bir grafik konuyorsa, bu, insanlar
arasında şüpheyle karşılanan bir durumdur, şüphe
doğuran bir bilgidir.
Dünyadaki sağlık gelişmeleri
nasıldır? Örneğin bebek ölüm hızı bizde binde 9,2 iken
OECD ortalaması 6,2dir yani bizde bebek ölümleri OECD ülkelerinden yüzde
50 kadar fazladır. Yine, anne ölüm hızına
baktığımızda, bizde yüz bin doğumda 14,6 iken OECD
ortalaması 6,2dir yani bizim annelerimiz onlardan 2 misli daha fazla
hayatlarını kaybetmektedir. Ülkemizde bin kişiye düşen
hekim sayısı 1,9 iken bu, OECD ortalamasının
yarısı kadardır. Yine, aynı şekilde, bizde bin
kişiye düşen hemşire sayısı 2,1 olup bu, OECD
ortalamasının dörtte 1i kadardır. Ülkemizde 1 hekim 4.765 hasta
muayene ederken, OECD ortalaması 2.181dir. Bizim hekimlerimiz OECD
hekimlerinin 2 mislinden daha fazla çalışmaktadırlar.
Bir diğer veri olan sağlık
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranlarını
karşılaştırdığımızda, bu oran
Türkiyede gayrisafi millî hasılanın yüzde 4,2siyken OECD
ortalaması yüzde 8,8dir; OECD ortalaması bizim
yaptığımız harcamaların 2 katından daha
fazladır. Bu oranla Türkiye, OECD ülkeleri arasında sondan 3üncü
sırada yer almaktadır. Bizde hastanelerde kalma süresi ortalama 4,1
gün iken OECD ortalaması 7,3 gündür. Biz hastalarımızı OECD
ortalamasının yarısı kadar gün hastanede tutuyoruz. Bunlar,
ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin neden ucuz olduğunun
göstergesidir. Tüm verilerde OECD ile Türkiye arasında farklılık
kendini göstermektedir. Sonuç olarak, tüm imkânsızlıklara rağmen,
ülkemizde sağlık hizmetleri OECDyle mukayese edilebilir seviyededir.
Sayın Bakan, hasta memnuniyet anketi
yapıyorsunuz, bu anketlerde hastaya şunu soruyorsunuz: Gittiğin
zaman sağlık personeli, hemşire, doktor, ebe sana iyi
davrandı mı, güler yüzlü müydü? Hastane temiz miydi? Hâlbuki bizim
görmek istediğimiz istatistikler şunlardır: Cerrahi tanı
ile patoloji raporu korelasyonu nedir? Taburcu olan hastalar ne kadar
sıklıkla hastaneye tekrar gelmektedir? Reoperasyon oranları
nedir? Hastane enfeksiyonu oranları ne kadardır? Morbidite ve
Mortalite oranı nedir?
Sağlığın girdileri primer olarak
insandır. Bakanlığımızın her girdisi OECD
ortalamasının altında olmakla birlikte, ülkemiz diğer OECD
ülkeleriyle kıyaslandığında son sıralarda yer
almaktadır. Çıktılarımız OECDyle mukayese
edildiğinde, OECD içerisinde Sağlık Bakanlığı
girdilerine göre başarılıdır. Sağlık
Bakanlığı, Türkiye'nin en başarılı
bakanlıklarından biridir. Peki, bu nasıl başarılıyor?
Sayın Bakanım, bu başarıda hizmetlisi, sekreteri,
sağlık teknisyeni, hemşiresi, doktoru, hepsinin ayrı
ayrı payı var. İki grubu özellikle vurgulamak istiyorum: Birisi,
maalesef, ÖSYM sınavlarında en yüksek puan alanlar tıbba
giriyorlar. Gönül ister ki bunlar öğretmen olsunlar. İYİ
PARTİ iktidar yolunda bunun idrakindedir. Partimiz mecburi hizmet yerine
hekimlere Türkiye'nin her tarafında çalışacak imkânları
sağlayacaktır. İkinci şans, ebeler, hemşirelerdir.
Çoğu kıt imkânlara sahip, dezavantajlı ailelerden gelen bu
insanlar canla başla çalışırlar, başarıya
susamışlardır; ülkelerinin en olmadık yerlerinde hizmet vererek
en olmadık zamanda sosyal hayatlarından ödün verip doktora kader
ortaklığı yaparlar ve muazzam bir beraberliktir. Normal zamanda
doktor ebeyi ve hemşireyi çalıştırır, kritik
zamanlarda ebeler, hemşireler doktora montörlük yaparlar. Bence
Sağlık Bakanlığının avantajı ve Bakanın
söz ettiği başarının temelinde yatan unsurlar
bunlardır.
Sayın Başkanım, sağlık
teknisyenleri ve tüm çalışanlar her türlü takdire layıktır.
Bunların bir kadro sorunları vardır. Ayrıca, Türkiyede
ihtiyaç fazlası, ihtiyacın çok çok üzerinde. Bildiğim
kadarıyla, 17-18 dalda insan yetiştiriyorsunuz ve bunlar hayata
küsüyorlar, Sağlık Bakanlığına ya da herhangi bir
hastaneye girme şansları yok. Bu çocukları, bu gençleri hayata
küstürmememiz lazım. Nerede iş bulmaları gerekiyorsa, nerede
çalışmaları gerekiyorsa ona göre bir planlama yapıp bu
insanların oraya yönlendirilmesi gerekir.
Sizin çözmediğiniz 3600 ek gösterge sorununu
İYİ PARTİ iktidarı çözecektir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan,
Bakanlığınızın personeli kadar şiddete maruz
kalan hiçbir bakanlık personeli yoktur. Onların yanında olunuz.
Popülizmden vazgeçmeye gönlünüz elverirse, bir şiddet davasına
sembolik olarak katılmanız personeli çok rahatlatacaktır,
kendini bilmezlere caydırıcı olacaktır. Sağlık
personeli alternatifsiz diye popüler davranışın kurbanı
oluyor. Hiçbir şey yapamıyorsanız Avustralya Hükûmetinin
hastanelerini donattığı bunlara benzer afişlerle
hastaneleri donatabilirsiniz. Ben dün araştırma yaptım,
Eskişehir Şehir Hastanesinde buna benzer sadece 1 tane afiş var.
Bu şekildeki afişlerin olması, personelde sizin onların
yanında olduğunuz duygusunu uyandıracak ve onların
motivasyonunu artıracaktır. Kamu otoritesi, birtakım kendini
bilmez insana Git, muayeneni yaptır, tedavini ol, hekimlere, hemşirelere
iki tokat at, gel! diyor. Hastane koridorlarındaki bu tür afişler,
hiç olmazsa bu tür sözlerin arkasında
olmadığınızı gösterecektir.
Son yıllarda Sayın
Cumhurbaşkanının da teşvikiyle ülkemize göç eden
yabancıların çocukları ülkemizin, özellikle çocuklarımızın
sağlığını tehdit eder hâle gelmiştir. Göçmen
çocukların beden ve ruh sağlığı, Sağlık
Bakanlığının gerekli özeni göstermesi gereken şeylerdir.
Bu, ülkemiz insanlarının sağlığı ve sosyal
hayatı için zorunludur.
Ülkemizin ulusal ilaç ve aşı üretimine
geçmesinde bir mecburiyet vardır. Yıllık 200 milyon doları
bulan aşı, ülkemizde üretilirse hem çocuklarımızın
sağlığı korunur hem de ülkemiz için yeni bir ihraç
kapısı doğar.
Toplumda akılcı ilaç kullanımı
yönetilebilir bir durumdur, yönetilmelidir. Bu, hem israfın önüne geçecek
hem de birtakım komplikasyonları önleyecektir.
Hastanelerde kullanılan tıbbi cihazlarda
mümkün mertebe standardizasyon ve marka birliği
sağlanmalıdır. Bu olmazsa hastanelerimiz tıbbi alet edevat
hurdalığından kurtulamayacaktır. Bunun en iyi çözümü kendi
ihtiyacımızı ulusal kaynak ve imkânlarla çözmektir. Bu mümkün
mü? Elbette mümkün. Ülkemizin kaynakları var ancak bu durum mevcut
Hükûmetin anlayışıyla mümkün olmayabilir. Gider, bir yandaşa
peşkeş çekersiniz. Tıbbi cihazlarda dışa
bağımlılığımız düşünüldüğünde, bu
çok önemli ve açık bir sahadır; aynı zamanda, ihraç
imkânları olan baki bir alandır.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı, sağlık bilimleri teknolojileri,
hizmetleri ve politikalarıyla ilgili uygulamalara ve araştırmalara
mali ve teknik destek vermeyi misyon edinmiş bir kurum olarak
gözükmektedir. Bu amacı biz de takdirle karşılıyoruz.
Etkili bir şekilde çalışmalarını umut ediyoruz. Böyle
bir kurum için geç bile kalınmıştır.
Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşenerin dediği gibi, başarılı olmak için Türkiye
her türlü imkâna sahiptir. Sağlık hizmetlerinin verimi ve kalitesinde
Maliye Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Tarım Bakanlığı da dolaylı
olarak ilgilidir. Dolayısıyla sağlıkta
çıktıların daha iyileşmesi sadece Sağlık
Bakanlığının iradesine bağlı değil, en az
biraz önce saydığım Bakanlıkların iradesine de
bağlıdır.
Sağlık personeli sabrediyor, ülkesi için
her türlü fedakârlığı yapıyor. İYİ PARTİ
iktidarı sağlıkta şiddeti durduracak tedbirleri
alacaktır. Sağlık personeli hak ettiği maddi manevi
destekleri bulacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Marsta bir meclis toplantısı yapılır. Bir
üye Ben üçüncü nesil üyeyim. Benim yakınlarım ülke içerisinde
farklı yerlere sürüldü. demiştir. Sayın Kamran İnan,
Türkiye Cumhuriyetinde Devlet Bakanlığı, Enerji
Bakanlığı yapmış, öyle ki Fransa Devlet
Başkanının kendisine verdiği Légion D'Honneur
Madalyasını, sözde Ermeni soykırım yasasını
kabul ettiler diye iade etmiş bir vatan evladıdır. Merhum Abidin
İnan Gaydalı, merhum Süleyman Demireli ekibiyle köyünde misafir etmiş
-o zamanki gazete haberlerinden aklımda kaldığı
kadarıyla- Gaydalı, Süleyman Demirel ve misafirlerinin her birisine
birer ipek pijama yaptırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi toparlayın lütfen.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Merhum Kamran
İnan Kahramanları kadar hainleri de bol olan bir ülkedeyiz. Dünya
üzerinde bizim topraklarımız kadar çok hain üreten başka bir
toprak yoktur. demiştir. Mars, muhterem vekili en iyi okullarda okutmuş,
sülalesini bağrına basmıştır. Eğer Antalya
Milletvekili Sayın Kemal Bülbül aramızda olsaydı Edep ya Hu!
derdi.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık
Bakanlığımızın ve Sağlık
Bakanlığı bütçemizin 2020 yılında
başarılı olmasını diliyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Metin Ergun, Muğla
Milletvekili.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
egemenliğin hiçbir koşula bağlanmadan kayıtsız
şartsız ve yalnızca millete ait olduğunun bir kez daha ve
yüksek sesle vurgulanmasının zaruri olduğu bugünlerde Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının 2020 bütçesine ilişkin görüşlerimizi
sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızdayım.
Bir ülkenin şehircilikle imtihanı,
benimsemiş olduğu politikaları ve uzun vadeli hedefleri, o
ülkenin kültürel mirasına yaklaşımını,
modernleşme arzusunu, öz değerlerine duyduğu aidiyeti ve daha da
önemlisi millî hassasiyetlerini temsil eder. Kentsel mekânların
oluşumunda uygulanan politikalar iktidarın toplumsal ve politik
alanla olan ilişkisini de açığa vurmaktadır.
Açık bir şekilde vurgulamak gerekir ki AK
PARTİ iktidarı bu hususta sınıfta kalmıştır.
Kendimizi kandırmadan kabul etmemiz gerekir ki, çağdaş örnekleri
dijital bir devrim yaşarken Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız bu konuda çok geride kalmıştır.
Tapu ve kadastro hizmetlerinde de durum farklı değildir. Bu alanda da
etkin ve acil reformlara ihtiyaç duyulduğu aşikârdır.
Çağın gereklerini yakalayamayan AK PARTİ
iktidarları kültür ve medeniyet kavramlarının
somutlaşmış hâli olan şehirleşme konusunda da büyük
bir basiretsizlik göstermiştir. Esasında şehirler birçok kültür
ve medeniyetin kodlarını bünyesinde barındıran,
ruhlarını yansıtan, ilim ve irfandaki zenginliğini gösteren
toplumun aynası niteliğindedirler. Bu yönüyle şehirler
milletlerin medeniyet anlayışının ve tarihsel kültürlerinin
sergilendiği yerlerdir. Nitekim geçmiş dönemlerde bizim medeniyet
anlayışımızın, tarihsel ve kültürel bakış
açımızın sergilendiği İstanbul, Bursa, Konya, Erzurum,
Semerkant, Buhara, Kaşgar ve Turfan gibi nice şehirlerimiz
vardı. Günümüzde ise bütün şehirlerimiz kimliksiz ve kişiliksiz
hâle getirildi, âdeta birer beton yığınına
dönüştürüldü, hangi kültürün, hangi medeniyetin kimliğini
taşıdıkları belirsiz hâle geldi.
Muhterem milletvekilleri, Türk-İslam
medeniyetinin şehir anlayışındaki rotasını
kavrayabilmek için özellikle Semerkant, Buhara, Kaşgar ve Turfan gibi
şehirlere bakılmalıdır. Bu şehirler yalnızca
basit birer mimari oluşum yahut rastgele inşa edilmiş
yerleşim yerleri değildir, aksine Türk-İslam medeniyetinin ve
kültürünün tüm dünyaya sergilendiği tarihî birer beşik
konumundadırlar. Kaşgar ve Turfandan söz etmişken şunu da
belirtmek isterim: Biliyorsunuz bu şehirler bugün zulüm altında
inleyen Doğu Türkistandadır. Muhterem milletvekilleri, Doğu
Türkistan bizim için sıradan bir coğrafya değildir. Bu
coğrafya ilk Müslüman Türk devleti Karahanlıların
sınırı içerisindeydi ve dolayısıyla biz Müslüman
Türklerin ilk kez La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah dediği
coğrafyadır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) İlk Müslüman Türk Hakanı olan Satuk Buğra
Hanın mezarının bulunduğu yerdir. Doğu Türkistan ilk
Türkçe sözlük olan Divanü Lûgat-it-Türkün yazıldığı ve
yazarı Kâşgarlı Mahmudun ebedî istirahatgâhının
bulunduğu coğrafyadır. Doğu Türkistan, Türk devlet yönetim
felsefesini, erdem ve ahlak anlayışını ihtiva eden Kutadgu
Biligin yazıldığı ve yazarı Yusuf Has Hacipin ebedî
âleme göçtüğü coğrafyadır. Bugün Doğu Türkistanda
yaşanan Çin zulmü yalnızca soydaşlarımızın
boynunda bir zincir ve bağrımızda açılmış bir
yara değildir, aynı zamanda bu zulüm doğrudan tarihe damga
vurmuş Türk-İslam medeniyetini ve şehircilik
anlayışını yansıtan değerlere yönelik bir
saldırıdır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ olarak
soydaşlarımızı ve kültürel mirasımızı sonuna
kadar savunmak boynumuzun borcudur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu zulüm karşısında
iktidarın sessizliğini anlamakta zorlanıyoruz. Bu
sessizliğin sebebi ekonomik olarak Çinin 3,5 milyar dolarına
mahkûmiyet midir, yoksa siyaseten üç buçuk Maocuya mahkûmiyet midir,
bilemiyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, tarihsel
şehirciliğimizi koruyamadığımız gibi modern
şehircilik anlayışını da takip edemiyoruz. Pek çok
ülke, şehirlerinde enerji kullanımı ve ulaşım
faaliyetlerini en az maliyetle sürdürülebilirliği üzerine
çalışmalar yapmakta, bu çalışmaları ivedi olarak
hayata geçirmektedir. Avrupa ülkelerinde dijital çözümler şehircilik politikalarının
esasını ihtiva etmekteyken, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız tarihî yapıların restorasyonunu dahi
çağın gereklerine uygun bir şekilde
gerçekleştirememektedir.
Bakanlığın eksikleri yalnızca
çağın gerisinde kalmayla sınırlı değildir.
İstanbul özelinde bir değerlendirme yaptığımızda,
1999-2003 yılları arasında İstanbul İl Afet Merkez
Kurulu tarafından 493 toplanma alanı belirlenmişken, günümüzde
bu alanların dörtte 3ünden fazlasında yapılaşma
gerçekleştirilmiş, tehlike anında acil durum planlarının
uygulanması ve tahliyeler için zaruri nitelik arz eden bu alanlar
AVMlere, konut projelerine ve otoparklara çevrilmiştir. Bunun yanı
sıra, AK PARTİ iktidarı öncesi Ankarada yalnızca 5
gökdelen varken şu an 68 gökdelenle Ankara Avrupanın en dikey 4üncü
şehri konumundadır. Bu durum yatay şehirleşmeyi
hedeflediğini iddia eden iktidar için oldukça büyük bir sapmadır.
İstanbul ve Ankaranın yanı sıra, Bursadaki TOKİnin
şehir plancılığına tamamen aykırı olarak
yapmış olduğu konutlarla Osmanlı mirası yeşil
Bursamızın tarihî dokusuna en büyük darbe vurulmuştur.
Aynı şekilde, Türkiye genelinde göllerimizin neredeyse tamamına
köy ve mahallelerin arıtılmamış kanalizasyon suları
akıtılmaktadır. Şehirleşme politikalarındaki
eksik planlama ve kanalizasyon sistemlerinin inşasına yönelik
basiretsiz yönetim, doğal kaynaklarımızın kirletilmesi ve
doğa tahribatının artması sonucuna yol açmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bildiğiniz üzere, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının hazırladığı ve
Boğaziçi Yasasında değişiklik öngören yasa teklifinin
Meclise getirileceği iddiası tartışmalara konu
olmaktadır. İddialara göre, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığının Boğaziçi Yasasından
kaynaklanan yetkilerinin, başkan ve üyeleri Cumhurbaşkanınca
atanacak kurum ve kurullara devrini öngören yeni taslakla, yıkılacak
kaçak yapıların yerine yeniden yapılaşma izni
verileceği iddia edilmektedir.
Yerel yönetimler, merkezî yönetimin tüzel
kişiliğinden ayrı birer tüzel kişiliğe sahiptirler. Bu
tüzel kişiliğin mevcudiyeti için yetki paylaşımı
yapılmış olması yetmez. Bu konularda karar alma ve
aldığı kararları yürütme yetkisinin de mahallî idarelerin
kendi organlarına verilmiş olması gerekir. Mahallî idarelere bırakılmış
konularda onların adına merkezî idare makamları karar alacaksa
böyle bir yetki paylaşımının ve dolayısıyla
kanunen öngörülen tüzel kişiliğin varlığının
hiçbir anlamı olmayacaktır. Aynı zamanda bu durum demokrasinin
temel ilkeleriyle ve mahallî idareler hukukunun temel prensipleriyle
bağdaşmamaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, başka
önemli bir hususa daha değinmek istiyorum. Yıllardır süren ve
son dönemde yeniden gündeme gelen Kanal İstanbul Projesi de iktidarın
İstanbulun tarihî dokusuyla bağdaşmayacak projelerinden birini
oluşturmaktadır.
Proje planlanırken İstanbulun doğal
yaşam kaynaklarının tehlikeye atılıp
atılmayacağı, tanker trafiğinin yaratacağı
tehlike, tarım ve orman arazileri nezdinde oluşacak olumsuz sonuçlar,
deprem riskini artırıp artırmayacağı enine boyuna
incelenmiş hususlar mıdır? Sayın Genel Başkanımız
Meral Akşenerin de ifade ettiği gibi, İstanbul Boğazı
Türk halkınındır ve bu konuda milletle inatlaşmamak
gerekmektedir.
Belirttiğimiz tüm bu hususlar
dışında, zamanımız olsa konuşulması gereken
ve hayati öneme sahip Kaz Dağlarındaki ağaç katliamı gibi,
Dipsiz Gölün ganimet avcılarına kurban edilmesi gibi,
Afşin-Elbistandaki, Muğla Yatağandaki filtresiz termik santral
bacaları gibi pek çok çevresel konu mevcuttur. Tüm bu eleştiriler,
iktidarın çevre ve şehircilik politikaları açısından
yetersiz kaldığını ortaya koymaktadır.
Vatandaşlarımızın da Hükûmetin popülist şehircilik
politikalarından bizim kadar rahatsız olduğu 31 Mart yerel
seçimlerinde sandığa yansıyan sonuçlardan kolaylıkla
anlaşılmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken 2020 yılı bütçesinin ülkemiz açısından
hayırlı olmasını temenni ediyor ve hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın
Ümit Özdağ, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2020 yılı İçişleri
Bakanlığı bütçesiyle ilgili İYİ PARTİnin
görüşlerini sizler ve Türk kamuoyuyla paylaşacağım.
Ancak, konuşmama, Doğu Türkistanda Uygur
Türklerine yönelik Çin faşist baskılarını nefretle
kınayarak başlamak istiyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İçişleri Bakanlığı,
çalışma ve sorumluluk alanı açısından en büyük
bakanlıkların başında gelmektedir. Devlet bürokrasisinin
önemli birçok kurumu İçişleri Bakanlığına
bağlıdır; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, güvenlik
korucularıyla birlikte 442.183 kişilik bir silahlı güç
oluşturuyorlar. Bu kurumlara bağlı insanların en temel
görevi, Türk milletinin korunması uğruna gerekirse şehit
olmaktır.
Değerli milletvekilleri, böyle bir görev ancak
yüksek bir moral, kurumsal kültür ve gelenek üzerinde yapılır. Türk
Jandarmasının değerlerinin başında her orduda
olduğu gibi sancak gelir. AKP, her ne kadar Jandarmanın silahlı
kolluk kuvveti olduğu düzenlemesini yapmış olsa da Jandarma,
kurumsal kültürü içinde Türk ordusunun ayrılmaz bir parçası ve askerî
statülü kolluk kuvvetidir. 21 Ocak 2017de Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Yönetmeliğinin 78inci maddesi değiştirildi ve
Jandarma Genel Komutanlığı merkez ve taşra
teşkilatlarındaki mevcut sancaklar Jandarma Müzesinde muhafaza
edilir. diye yazıldı. Jandarma alaylarının
sancaklarının toplanarak müzeye kaldırılma girişimi,
savaşan bir güç olan Jandarmanın ruhuna yapılan
saldırıdır. Şehit olan, gazi olan jandarma Türk
Sancağının şanını canımdan aziz bilip
icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve
hayatımı feda edeceğime namusum üzerine ant içerim. diyerek
yemin ediyor ve siz onun elinden sancağını alıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Çakırsöğüt
Tugay Komutanı kendisinden sancak istendiğinde Ben
savaşıyorum kardeşim, isterseniz gelin alın, ben
vermiyorum. dedi, bunun için adamı görevden aldınız, pasif bir
göreve atadınız, sonra da emekli ettiniz. Alaylara
sancaklarını iade edin. 2017den sonra yani bu yönetmelik
çıktıktan sonra bazı Jandarma alay fotoğrafları
gördüm, orada sancak var. Sordum, dedim ki: Hani sancak
kaldırılmıştı? Dediler ki: Bayrağın etrafına
sarı şerit geçiriyoruz ve onları kullanıyoruz. Böyle saçma
sapan şey olmaz. Jandarmaya uğruna şehit ve gazi olduğu
sancak derhâl geri verilmelidir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, söz gazilikten
açılınca size gazi Üsteğmen Ahmet Ölmezden bahsetmek istiyorum,
bir jandarma gazi üsteğmen, Cizrede hendek çatışmalarında
çenesinden vurulmuş. Ben de kendisini yine bir gazi üsteğmen olan
Bahattin Seçginin Hendeklerde Vurulduk adlı kitabında
bahsettiği bölümde öğrendim. Bu bölümü size okumak istiyorum: Bir
operasyonda Ahmet, teröristlerden temizledikleri binada arama ve tarama
faaliyetlerine başlar. Son kata kadar aramayı sürdürürler, bina
temizdir. Binanın penceresinin önüne buğday torbalarının
içerisine kum doldurarak koyarlar, nöbet yerlerini belirlerler ve çevre
emniyetini alırlar. Ahmet üst kattadır, alt katlara inerek oradaki
PÖH unsurlarını kontrol eder ve on dakika sonra tekrar yukarı
çıkar. Apartman boşluğundaki pencere önüne sadece kalkan
konulmuştur. Termal silah dürbünü kullanan bir uzman çavuş
karşı binalarda ısı kaynağı tespit etmiştir.
Ahmet üzerinde termal dürbün olan silahı alır ve ısı
kaynağını kontrol etmek ister. Bir anda ateş gelmeye
başlar. Yanındaki uzman çavuşun elinden
yaralandığını gören Ahmet can havliyle kendisini yere atar,
boğazından bir sıcaklık hisseder. Elini boğazına
götürdüğünde kan aktığını fark eder. Ahmetin
vurulduğunu gören uzman erbaş şoktadır. Ahmetin
sırtına bastırıyor ve onu yerden
kaldırmıyormuş. Ahmet o anı şöyle anlatıyor:
Yanımdaki uzman çavuş arkadaş karşıdan ateş
geleceğini düşündüğü ve de şokta olduğu için
sırtıma bastırıyordu. Bastırma. diye
bağırıyorum, sesimi duyuramıyorum. Bunlar beni niçin
duymuyor diye sinirleniyorum. Yanımdakiler bağırıyor
Komutanım, komutanım, kelimeişehadet getir çünkü şehit
oluyorsun. diyorlar. En son beni bastıranlara yumruk atmaya
başladım, boğuluyorum, bağırıyorum ama kimse
sesimi duymuyor. Meğerse mermi çenemden girmiş, çenemi
parçalamış ve dilimi kopartmış. O yüzden sesim
çıkmıyormuş. Yanımdakileri yumruklamaya devam ettim,
işaret ediyorum bırak beni diye ama anlamıyor,
boğazıma kan dolmaya devam ediyor, ara sıra nefesim kesiliyor,
kendi kanımda boğulmak üzereydim, Allahım yaşayan
insanı zorla öldürecekler, ne yapacağım? dedim, bu arada
öleceğim diye de düşünmeye başladım, bir yandan da
kelimeişehadet mırıldanıyorum. Bu esnada aklıma bir
şey geldi, cebimden cep telefonumu çıkardım, telefonun mesaj
bölümüne Ben iyiyim, beni kaldırın yerden, boğazıma kan
doluyor, boğuluyorum. diye yazdım. Yanımdaki kişiye
mesajı gösterdim, en sonunda beni yerden kaldırdılar, binadan
yaralı şekilde tahliye ettiler. Bilincim hiç kapanmadı ve
Şırnak Devlet Hastanesine sevk edildim.
Değerli milletvekilleri, Ahmet burada, GATAda
bir buçuk ay midesine sarkıtılan hortumla besleniyor. Olayın
üzerinden iki sene geçmiş, Ahmetin hâlâ ameliyatları
yapılmamış, diz, diş ve yüz estetiği hâlâ
yapılmamış. Muayeneye gittiğinde altı ay
sonrasına gün vermişler, üstelik muayene için de para istemişler
Ahmetten.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız
SALİH CORA (Trabzon) Öyle bir şey var
mı ki yani?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Doğru
değil.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İftira da
olabilir.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Bakın
arkadaşlar, geçen sene burada bir yüzbaşıdan bahsettim,
içinizden birisi, Selami Altınok Doğru değil." dedi. Ben
konuşmayı yaptıktan üç hafta sonra göreve yeniden döndü. Onun
için Doğru değil." deme. Doğru bu.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Parmağınızı sallamanın bir anlamı yok! Doğru
değil. Parmağını sallama!
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Doğru bu.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Doğru
değil.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Evet, gelelim,
devam edelim.
Değerli milletvekilleri, Ordu ilinde evinin
önünde öldürülen Ceren Özdemir kızımızı katil
kilometrelerce izlemiş. Onu caydıracak hiçbir polisle
karşılaşmamış. Oysa önleyici kolluk, caydırıcılık,
görünürlük esasında olur. Eğer caydıracaksanız görünür
olacaksınız.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Şehit ve
gazilerimizi siyasete alet etmeyin.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Emniyet Genel
Müdürlüğü, önleyici kolluk hizmetlerini gerçekleştirmede sayıca
yetersiz kalıyor. Bugün polisin yetki alanı içinde olan bazı
bölgeler Jandarmaya devredilirse önleyici kolluk hizmetleri güçlenecektir.
Değerli milletvekilleri, Jandarma Genel
Komutanlığının genellikle gözden kaçan fakat çok önemli bir
çalışması var. Jandarma Genel Komutanlığı
İstihbarat Başkanlığı, PKKlı teröristleri ikna
yoluyla dağdan indirip topluma kazandırma süreci için önemli bir
çalışma başlattı ve bu, başarıyla devam ediyor;
tebrik ediyorum. Emniyet Genel Müdürlüğü de benzer bir çalışmayı
başlatmış durumda. Bu noktada, İçişleri
Bakanlığına önerim, Emniyet Genel Müdürlüğünün ikna
çalışmalarını PKKya yönelik değil, Selefi örgütlere
ve FETÖ üyelerine yönelik olarak uygulayacak bir uzmanlaşma içerisinde
olmasıdır. Böylece, kaynak tasarrufu yapılmış
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülke bütünlüğümüze
yönelik terörle, Türk ordusuyla birlikte, Jandarma, polis, korucular, Sahil
Güvenlik ve MİT mücadele ediyor. Ancak son yıllarda ülkemize yönelik
ve terörden daha büyük bir tehdit teşkil eden stratejik göç
mühendisliğiyle karşı karşıyayız. Türkiye
2011-2019 arasında milyonlarca göç alarak dünyada en fazla yabancı
nüfus barındıran ülke hâline geldi. Erdoğana göre, Türkiyede 3
milyon 650 bin Suriye vatandaşı ve bunun dışında da
350 bin Suriyeli Kürt var; bunun anlamı, 4 milyon kişidir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, geçici
barınma merkezlerinde 62.578, dışarıda 3 milyon 622 bin 404
kayıtlı Suriyelinin olduğunu söylüyor; bu da 3 milyon 684 bin
982 Suriyeli olduğunu gösteriyor.
Bunun dışında, soruyoruz: Daha kimler
var? Gelen bilgi, incelemeye dayalı tahminle, Türkiyede 1,5 milyon da
kayıtsız Suriyeli olduğunu ifade ediyor. İbrahim Kalın
da, Türkiyedekilerin dışında 3 milyon Suriyeliye Suriyede
baktığımızı açıkladı. Bu,
aşağı yukarı 8 milyonluk bir rakam demek. Sağlık
Bakanının 5 Aralık 2017de yaptığı ve toplam
harcamayı gösteren 30 milyar 285 milyon 573 ABD doları üzerinden
hesaplarsak değerli arkadaşlar, her Suriyeli için ayda 300 dolar
harcıyoruz. Bunun sonucu şu: Harcadığımız rakam,
sizin söylediğiniz gibi 40 milyar dolar değil, Suriyeliler için
harcadığımız rakam 58 milyar dolar; evet, 58 milyar dolar,
devlet rakamıyla. Üstelik, buna Suriyedeki 3 milyon Suriyeli için
harcanan para da dâhil değil. Cumhuriyet tarihinin en ağır
ekonomik krizini yaşıyoruz; nasıl 1999 depremi 2001 krizini tetiklediyse
bugün de yaşanan krizi bu paranın harcanması tetiklemiş
durumda.
Değerli milletvekilleri, ne ekonomik olarak ne
de millî güvenliğimiz açısından artık durum
taşınabilir değil. Burada kalış süresi uzadıkça
geri dönüş daha zor ve yüksek bedelli olacak. Nitekim, Suriyeliler
Kiliste, Kilislilere Devlet bize buraları verdi, siz gideceksiniz, bir
kalacağız. diyor. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının internet sitesinde 1/100.000 ölçekli Kilisin
gelecek yerleşimi planlamasındaki planlar -internet sitesinde
bulabilirsiniz, ben de orada buldum- Suriyelilerin Kiliste kalacağı
hesaplaması üzerinden yapılmış; sadece
kalacaklarını değil, gelecekte nerede, hangi sektörlerde
çalışacaklarını bile planlamışlar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Ne büyük
devletiz be!
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Hatayda Suriyeli
bir kadın öğretmen öğrencilerine şöyle söylüyor: Gülek
Boğazına kadar Arap toprakları, biz kalacağız,
Türkler gidecek buradan. Bu Hatayda konuşuluyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nerede
konuşuluyor?
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, iktidar Zulümden kaçan Suriyelileri koruyoruz. cümlesiyle
yaşananları açıklayamaz. Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet
vatana ihanettir. diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk. O zaman -hani çok merhamet
gösteriyorsunuz ya- size sorarız: Evinin önünde önce sırtından
bıçaklanan, arkasından da Rambo bıçağıyla
boğazı kesilen Necati Bağcıyı katleden katilleri
Esadtan mı koruyordunuz? Ya da İstanbulda, Fatihte gündüz gözüyle
16 yaşındaki İsmail Bayarı kendilerine güldü diye kaburgalarını
kırarak, kalbinden bıçaklayan katiller gerçekten korunmaya muhtaç
mıydı bu ülkede?
SALİH CORA (Trabzon) Aralarında
yanlış insanlar da olabilir.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Türkiye'nin
karşı karşıya olduğu süreç bir stratejik göç
mühendisliğidir. Bu, büyük bir projedir. Orgeneral Wesley Clark 1997-2000
arasında NATOnun Avrupa Birliği birlikleri
komutanlığını yapmış kişi Modern
Savaşları Kazanmak - Irak, Terörizm ve Amerikan İmparatorluğu
adlı kitabında şöyle yazıyor: Kasım 2001de
Pentagona geri döndüğüm zaman yüksek rütbeli bir kurmay subayla sohbet
etme fırsatım oldu. Evet, hâlâ Iraka karşı operasyon için
iz sürüyorduk söylediğine göre ama daha fazlası vardı. Bu,
beş yıllık bir planın parçası olarak
konuşulmuştu ve toplam 7 ülke söz konusuydu. Irakla başlanacak,
sonra Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan gelecekti. Bunu yazan
bir Amerikan orgenerali. Irak parçalandı, Sudan bölündü, Libya iç
savaşta, parçalanma sürecinde, İran gergin; Orta Doğu'ya bir kürdistan
yerleştirmek için Irak ve Suriye'den sonra sırada İran ve
Türkiye var. Türkiye'de bir iç savaş çıkarma girişimleri hep
başarısız oldu; Türk-Kürt çatışması
çıkartamadılar; Alevi-Sünni çıkartamadılar; laik-antilaik
çıkartamadılar çünkü biz bir milletiz. Ama dışarıdan
Türkiye'ye sokulan bir sosyoloji üzerinden, Suriye ulus devleti içinde
formatlanmış milyonlarca Suriyeli üzerinden Türkiye'yi bir iç
çatışmaya sürüklemek çok kolaydır.
Değerli arkadaşlar, çok değil, yirmi
yıl sonra Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatayda nüfus üstünlüğü
Suriyeli sığınmacılar ve çocuklarında olur. Bu nüfus
üstünlüğüyle bunlara vatandaşlık verirseniz, yarın
Suriye'ye bağlanmak istiyoruz, plebisit yapılsın. derlerse ne
diyeceksiniz?
Değerli milletvekilleri, Hispanikleri ABDye
almamak için Meksika sınırına, Pentagonun bütçesinden 197 tane
projeyi iptal ederek duvar ören Trump Türkiye, Suriyelilere
vatandaşlık versin. diyor. PKK-PYD-kürdistan projesine destek
gerçekleşsin diye Suriyeliler Türkiye'de kalsın. diyor. Onu destekleyen
İsrail Suriyelilerin Türkiye'de kalmasını istiyor. Avrupa
Birliği Suriyeliler Türkiye'de kalsın. diye lobicilik yapıyor,
para sarf ediyor. IŞİD ve El Nusra aynı şeyi yapıyor.
Değerli AKP milletvekilleri, bakın, Annan
Planı konusunda sizinle ayrı fikirdeydik siz Annan Planını
desteklediniz, biz karşı çıktık; şimdi, siz de bizim
gibi düşünüyorsunuz. Bundan dolayı da biz Doğu Akdenizde güzel
bir hamle yapmış durumdayız, 4 parti ortak, Doğu Akdeniz
politikasını destekledik. FETÖ konusunda da ayrı fikirdeydik,
bugün aynı düşünüyoruz, siz de bizim gibi düşünüyorsunuz.
PKKyla müzakereler konusunda farklıydık, şimdi siz de bizim
gibi düşünüyorsunuz. Suriyeliler konusunda bugün farklı
düşünüyoruz, bir gün siz bizim gibi düşüneceksiniz; o gün çok geç
olacak. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye ve Suriyeye, esasen Orta Doğuya
kurulmuş büyük bir emperyalist projeyi tarihin çöplüğüne atmak için
Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini hep birlikte desteklemeliyiz.
Suriyeliler, sığınmacılar gönüllü olarak giderlerse
giderler, gitmek istemezlerse kalırlar. şeklinde bir açıklama
kabul edilebilir değildir çünkü Türkiyenin güvenlik çıkarları
ve Türkiyenin toprak bütünlüğü her türlü mülahazanın üstündedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın Behiç
Çelik.
Behiç Bey, buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Bakan
duysun: Ekmeğimizi paylaşırız, vatanımızı
paylaşmayız Suriyelilerle; hiç kimse kusura bakmasın.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Gel, buradan
konuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Hiç kimse kusura
bakmasın, hiç kusura bakmayın.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Bir taraftan
kelimeişehadet bir taraftan ırkçı söylem, bu neyin nesi? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ne alakası var!
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) La ilahe
illallah, Muhammedün Resulullahsa Arap, Kürt, Türk, Türkmen ayrımı
olmaz, olamaz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Ne alakası var! Ne anladın da konuşuyorsun, bunu mu
anladın!
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Bir taraftan
kelimeişehadet bir taraftan ırkçılık olamaz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sen bunu mu anladın bu kadar lafın arasından.
BAŞKAN Arkadaşlar, korsan bildirileri
lütfen keselim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi -AFAD-
Başkanlığı üzerinde konuşacağım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Irkçı ekmek paylaşır mı?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Irkçılık bu, kelimeişehadetin altında
ırkçılık yapamaz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Hadi oradan!
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
arkadaşınız kürsüde.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Ben de Doğu
Türkistanda Çin zulmünü lanetliyorum. Uygurların hukukunu savunmak
hepimizin millî yükümlülüğüdür.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Yaşından başından utan!
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu,
Sayın Çelikin konuşmasını sabote ediyorsunuz.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, İçişleri Bakanlığı, ülkenin mülki
taksimat esasını gözeterek devlet adına mülki idare amirleri
eliyle yönetilmesini takip, teftiş, murakabe ve incelemede tutar. Merkezin
egemenliğinin taşrada da karşılık bulması bu
yönetimin çıkış noktasıdır. Dolayısıyla
merkezin atadığı valilerin, illerini yetki genişliği
esasına göre yönetmesi esastır. Bu yönetim tarzı, bizim idare
tarihimizde 1864 yılından beri uygulanmaktadır. İl sistemi
Türk idare tarihine damgasını vurmuştur, hâlen devam etmektedir.
Evet, idari ve mali özerkliğe sahip olan yerel yönetimlerin merkezî
idaredeki işlerinin takibi, idarenin bütünlüğü ilkesine uygun olarak
İçişleri Bakanlığınca yürütülüyordu ancak
bağlılık Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
yapılmıştır; bundan yakında geri adım
atılacağından eminim çünkü denetim, tetkik ve
soruşturmaların İçişleri Bakanlığında
olduğu bir belediye-Bakanlık vesayet ilişkisi sürdürülemez.
Değerli arkadaşlar, bir devletin
varlık sebebi adalettir, adaletin temeli de emniyet ve asayişten
geçer. Halkın can, mal, ırz ile tasarrufa ilişkin
güvenliğini sağlamak esastır. Devlet, bunu, Emniyet, Jandarma ve
Sahil Güvenlik teşkilatları eliyle yapar. Esenlik, güvenlik ve
sağlık, iç güvenlik teşkilatlarımızın kabaca
birincil görevidir. Bu hizmetleri yapabilmek için yeterli personel istihdam
eder. Bugün toplamda 542 bin civarında sayısıyla Emniyet,
Jandarma ve Sahil Güvenlik, egemenliğimizin güvencesidir,
yurttaşlarımızın her türlü güvenliği, bu
teşkilatlarımız eliyle sağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Emniyet Teşkilat
Kanununun 1inci maddesinde Memleketin umumi emniyet ve asayiş
işlerinden Dahiliye Vekili mesuldür. denilmektedir. Sayın Bakan bu
sorumluluğunu hakkıyla yerine getiriyor mu, ona bakmak lazım.
Hep tema çalışması yapmış gözüküyor,
Kırmızı Düdük, GAMER, 3ü Bir Yerde, Biz Anadoluyuz, MUHATAP,
PERDİS, KADES, UYUMA gibi. Bunlar başlangıçta fikir olarak güzel
şeyler. Acaba son bir yıl içerisinde toplum bünyesinde bunlar ne
ölçüde yankı bulmuştur? Örneğin KADES ne ölçüde başarılı?
Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet azaldı mı?
Verilere göre 14 kat artmış on yedi yılda, cinayet 3 kat
artmış ve uyuşturucu bağımlılığı
7,5 kat, cinsel taciz 4,5 kat, fuhuş 8 kat artmış. Bu rakamlar, kamu
düzeninin cidden tehdit altında olduğunu bize göstermektedir.
AKP daha iktidara gelir gelmez, iki aylık
hükûmet iken Doktor Necip Hablemitoğlu şehit edilmiştir, hâlâ
failleri meçhuldür. Sayın Bakanın bunu ortaya çıkarması
lazım. Mesela değerli Emniyet üst düzey yöneticilerinin bir bir FETÖ
tarafından harcanmasının faillerini ortaya çıkarmak
lazım. Behçet Oktay cinayeti var, bunun faillerini ortaya çıkarmak
lazım.
Çözüm sürecinde, işin başında olan
selefinizin Bakanlıktaki tahribatıyla o dönemdeki FETÖ, PKK
bağlantılarını ortaya çıkarmak lazım. Şunu
diyebiliriz: FETÖden arındırma ve FETÖyle mücadelede sonuç
alıcı gelişmeler sağlanmıştır ancak FETÖyle
bir şekilde bağlantı kurulan fakat gerçekte olmayan
ilişkilerden dolayı binlerce mağduriyetin
yaşandığı da unutulmamalıdır. Kimi
arkadaşlar, beraat ederek Bakanlığa başvurmalarına
rağmen, görevlerine iade edilmemiştir. Bu, büyük bir
haksızlık yaratmaktadır; acil çözüm bekleyen en önemli
hususlardan biridir. Başka bir bela örgüt IŞİD ve türevleridir.
Bu proksi örgütlere karşı uyanık olmak, başını
kaldıranı tasfiye etmek gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, polisin,
ağır ve yıpratıcı çalışma
koşullarının doğal sonucu olarak psikolojik sorunlarla
baş başa kaldığı bilinmektedir. Teşkilat içerisinde
bu konuda bir hayli mesafe alındığı memnuniyetle
öğrenilmiştir ancak polis intiharlarının devam etmesi izaha
muhtaç bir konudur. Bu insani meseleye bilimsel yöntemlerle bir çözüm üretmek
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ulusal güvenlik,
dış politika, millî ekonomi, sosyal politika, adalet hep iç içe
geçmiş daireler gibidir. Her biri, bir diğerinin
tamamlayıcısıdır; öyle olunca özellikle dış
politika güvenlikle birlikte mütalaa edilir. Suriye sorunu da böyledir. 2011
yılında yapılan dış politika yanlışları
ülkemizi neredeyse uçuruma kadar getirmiştir. Haklı olarak
yaptığımız Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Barış Pınarı Harekâtları başarıyla
sonuçlanmıştı -biri daha tamamlanmadı- ama bu haklı
harekâtlar Suriye politikamızın yanlış olduğu
gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bu yanlışlık, bize
göçmenler yönünden 40 milyar dolar bir maliyet çıkarmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı, son olarak,
Suriyelilerin ülkede kalacağını söylüyor. Bu öyle kolay
hazmedilecek bir şey değildir. Suriyeliler meselesi, bir millî
güvenlik meselesidir ve Suriyeliler mutlaka ülkelerine gönderilecektir.
Suriyelilerin yarattığı istikrarsızlık yurdun dört bir
tarafını karabulut gibi kaplamıştır. Memleketim
Mersin, bundan en fazla rahatsız olan illerden biridir. Bunlara
karşı polis yeterince müdahale edememektedir, büyük şehirlerde
asayiş bozulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Kafkasya, Orta Doğu
ve Asyadan gelip bizde ikamet eden iş adamlarına, kişilere
karşı infazlar olmuştur. Bu infazların failleri
yakalanmış mıdır? Keza, gazeteci Cemal
Kaşıkçı cinayetini işleyenler belliydi. Bunlar ellerini
kollarını sallayarak Türkiyeyi terk ettiler. Bu tablo, dünyaya rezil
olduğumuz andır. Yakın geçmişte, devlet büyüklerine yönelik
saldırılarda da İçişleri Bakanlığının
tutumu hiç de şık olmamıştır.
Değerli milletvekilleri, Gazetecileri Koruma
Komitesi geçen hafta bir rapor yayınladı. Bu rapora göre, sicili en
kötü 3 ülkeden sondan 2ncisi Türkiye; 47 gazetecinin tutukluluğu ifade
ediliyor. Haklarında davalar açılarak gazeteciler sindirilmek
istenmektedir. Ülkemizde demokrasinin bütünüyle yerleşmesi için
İçişleri Bakanlığına bu konuda da büyük görevler düşmektedir.
Değerli arkadaşlar, Sahil Güvenlik
Komutanlığına gelince, mavi vatanın bir bölümünde kendisine
yetki verilen alanda, 372 bin kilometrekarelik alanda görev yapan Sahil
Güvenlik Komutanlığı, son geliştirilmiş muhabere
sistemiyle ve tamamlanan gemi ve botlarıyla birlikte verimli sonuç alan
icraatlar yapmaktadır.
Evet, sonuç olarak, Türkiye, kuruluş olarak
millî ve üniter bir devlettir, bu devlet yapımıza mutlaka sahip
çıkmamız gerekir. Türkiye'nin kavimler göçü gibi algılanan bir
operasyona kurban edilmemesinin önüne geçmemiz gerekmektedir.
AFAD teşkilatını da bu vesileyle
tebrik etmek istiyorum. Ancak afet yönetimi bütünleşik bir
çalışmayı gerekli kılmaktadır. Ayrıca,
tatbikatlarla, Emniyet ve çalışma birimleriyle de iş birliğini
kuvvetlendirmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ayrıca, İçişleri
Bakanlığımızın, büyükşehirlerde toplanma
merkezlerini nasıl imara açtığını da burada
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bir şehitler ocağı olan
İçişleri Bakanlığının bütçesinin
hayırlı olmasını diliyorum. Özellikle Emniyetin, Sahil
Güvenliğin ve AFADın bütçelerinin hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Sefer
Aycanın.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığının
kuruluşuyla ilgili 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Sağlık Bakanlığının ilk görevi şu şekilde
tanımlanıyor: Halkın sağlığını
korumak, geliştirmek, hastalık riskini azaltmaktır. diye
belirtiliyor. Yani Sağlık Bakanlığının esas
işi sağlığı korumak, geliştirmek ve hastalık
riskini azaltmaktır. Bu nedenle ben buna bakacağım. Bu konuda ne
yapmış, ne yapmaya çalışıyor, onlara
bakacağım. Bu yüzden, hastaneler beni ilgilendirmiyor. Çünkü
hastaneler hastalıkları tedavi eden yerler,
başarısızlığı örtbas eden yerlerdir.
Sağlığı koruyamadığınız zaman
oluşan hastalığı tedavi eden birimler olduğu için
hastanelerdeki durum ikinci derecede benim için önemlidir. Hele hele
sağlık turizmi beni hiç ilgilendirmiyor. Ekilen saçlar,
kaldırılan burunlar, yapılan estetik ameliyatlar, beni hiç mi
hiç ilgilendirmiyor. Beni halkın sağlığını ne
kadar koruduğumuz, hastalık riskini, hastalık yükünü ne kadar
azalttığımız ilgilendiriyor. Onun için de ne
yaptığımıza bakalım. Nerede bu işleri
yapıyoruz? Hangi birimlerle bu işi yapıyoruz? Türkiyedeki
mevcut sağlık sisteminde 2004 yılında oluşan sistemle
birinci basamak sağlık hizmetleri dediğimiz sağlık
hizmetleri, 2ye ayrılmıştır. Bence ayrılmaması
gerekirdi. Aile hekimliği ve toplum sağlığı merkezleri
olarak 2 farklı birim ortaya çıktı. Bunlar
sağlığı korumak ve geliştirmekle görevlidir,
hastalık yükünü azaltmakla görevlidir. Fakat son zamanlarda bir
şeyler oldu. Toplum sağlığı merkezlerinin görevleri
ilçe sağlık müdürlüklerine aktarıldı ve toplum
sağlığı merkezleri ortadan kalktı yani topluma yönelik
sağlık hizmetleri veren birim kalmadı. Aynı şey
değil. Toplum sağlığı merkezleri, topluma yönelik
sağlık hizmetleri veren bir yerdir, ilçe sağlık
müdürlüğü idari bir birimdir. Tersine, toplum sağlığı
merkezlerinin sayısını artırmamız gerekirdi. Bununla
ilgili kanun teklifi verdim. Bana göre her 100 bin nüfusun -hatta daha fazla
sayıda- toplum sağlığı merkezine ihtiyacı var ve
toplum sağlığı merkezlerinin etkin
çalışmasına ihtiyacımız var. Bunlar
çalışmadığı sürece hastalıkları azaltamayız,
hastalık yükünü azaltamayız. Hasta olanları tedavi ederek,
hastalık tedavi ederek bir yere varamazsınız. Tüm sermaye, tüm
kapitalist sistem, sömürü sistemi hastalıklar üzerine
kurgulanmıştır. Bütün dünyada paranın döndüğü şey
hastalıklar üzerinedir, Daha fazla hasta bakalım, daha fazla tüketim
yapalım.dır. Bunlar tüketim harcamasıdır, hiçbir
yararı yoktur. Eğer gelecekle ilgili bir şey yapmak istiyorsak
sağlığı koruyarak yatırım yaparız;
sağlığı koruma, geleceğe yatırımdır,
bir yatırım hizmetidir.
Şimdi, sağlığı korumayla
ilgili ikinci bir birim Türkiyede aile hekimliğidir. Aile
hekimliğinde de birtakım sorunlarımız var, 2004ten
itibaren aile hekimliği sistemine geçtik ama özellikle aile
hekimliğinin yapılanmasında da sorunlarımız var.
Tümüyle organize olundu ama özellikle kırsal alanda aile hekimliği
hizmetlerinde, özellikle tedavi hizmetlerinde aksamalar olmaktadır. Bunun
için, aile hekimliği sayısını artırmalıyız
çünkü kırsal kesimde hâlâ nüfusumuzun yüzde 30u köylerde
yaşamaktadır, buraya tedavi hizmetleri götürmede sorunumuz var, hasta
olan köyde hasta olan birisinin ilçe merkezine gitmesi gerekiyor, bu da ciddi
bir sorundur. Bunu ortadan kaldırmak için daha fazla aile hekimi istihdam
etmemiz, görev tanımında ve uygulamalarda da değişiklik
yapmamız lazım.
Aile hekimlerinin bir görevi de kişiye yönelik
koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında erken tanı hizmeti
vermektir. Evet, erken tanıda da tarama programlarımız var,
çocuklara yönelik tarama programlarında başarılıyız
ama topluma yönelik genel tarama programlarında, hastalık önlemede ve
erken tanıda başarısızız. Kanser tarama programı
yapıyoruz. Sağlık Bakanlığı olarak 3 kanserde
tarama programımız var ama hedef kitleye ulaşmada
sorunlarımız var; bunu artırmamız, risk altındaki tüm
topluma ulaşmamız gerekiyor.
Onun dışında, kronik
hastalıklar dediğimiz hipertansiyon, şeker
hastalığı, aterosklerotik kalp hastalığı,
akciğer hastalığı gibi kronik hastalıkların
tanısında da ya da erken tanısında da sistemi güçlendirmek,
buna özen göstermek lazım.
Tabii, birinci basamak hasta bakımında da
yetersizliklerimiz var, hastalar hâlâ direkt hastaneye gitmektedir; bu, sevk
sisteminin çalışmadığını gösteriyor. Bu da tabii
ki toplumsal anlamda sağlık sistemi açısından bir sorundur
ama çok daha önemli bir konu, acillerin kapılarındaki yığılmaları
da çözmemiz lazım. Birinci basamakta, özellikle mesai saatleri dışında
hasta bakımında sorun yaşadığımız için
yoğunluk acillerde olmaktadır ve en yıpratıcı, en çok
sorun çıkan yerler de acillerdir. O acillerin yükünü azaltacak müdahaleleri
yapmamız lazım. Bu kapsamda, 112den de konuşmak gerekir. Evet,
112 Acil hizmetlerde de bir organizasyonumuz var, bu organizasyon çok mesafe
aldı ama özellikle yine kırsal kesimde sorun var çünkü bir
hastanın, gerçekten ciddi bir hastanın dakikalarının önemli
olduğu durumlar ortaya çıkmaktadır. Acil vakayı on
dakikadan önce hastaneye ulaştırmak lazım ama kırsal
kesimde, köy bölgesinde ambulans çağrıldığında
ambulansın gelmesi ve bu hastayı acile götürmek de bazen saatleri
bulabiliyor, o zaman da yapılacak müdahale gecikmiş oluyor. Burada da
önerimiz 112 istasyonlarının sayısını artırmaktır.
Daha fazla 112 istasyonu açıp daha etkin bir şekilde, daha kısa
sürede ulaşmayı sağlamamız gerekir.
Aşıyla ilgili hizmeti iyi veriyoruz ama
son zamanlarda aşı reddi sorunu ortaya çıktı. Özellikle
aşı reddi sorununu da halletmemiz lazım çünkü 50 bine
yaklaşan aşı reddi ve burada ortaya çıkan 2.500
kızamık vakası çok ciddidir. Sağlık
Bakanlığının da buna müsaade etmemesi gerekir çünkü
aşılar zaten Sağlık Bakanlığından
ruhsatlıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
SEFER AYCAN (Devamla) Son olarak sağlık
personelinden bahsetmek istiyorum.
Sağlık hizmeti bir ekip işidir. Hekim
dışı sağlık personeli var ve bunlar ekibin
tamamlayıcısıdır. Burada çok sorunlar var. Daha fazla hekim
dışı sağlık personeli istihdam etmemiz lazım. 620
bin sağlık personeli atama bekliyor, yeterli gücümüz var,
bunların istihdamını artırmamız lazım.
Bunların bir kısmı sözleşmeli çalışıyorlar,
sözleşmeyi kaldırıp hepsini kadroya geçirmek gerekiyor.
Özellikle 1219 sayılı Kanunda sağlık mesleklerinin
uygulanmasında karışıklıklar vardır. Meslek
tanımlarını, görev tanımlarını yeniden
yapmamız lazım. Özellikle de artık, sertifikalı çalışmaya
son vermek lazım çünkü her alanda yeteri kadar personelimiz vardır.
Sertifikalı personelle hizmet vermek yerine direkt bu işin
eğitimini almış kişilerle hizmet vermek gerekir diye
düşünüyorum.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gaziantep Milletvekili Sayın Ali
Muhittin Taşdoğan.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık alanında yapılan
yatırımlarla temel sağlık göstergelerinde önemli iyileştirmeler
görülmektedir. Hâlâ gelişmiş ülkelerin gerisinde olduğumuz
gerçeği de unutulmamalıdır.
Taşeron işçiler hastane içerisinde
birtakım hizmetleri yaparken kadroya alındılar fakat
hastanelerde bilgi işlem personeli dediğimiz HBYS personeli bu
uygulamanın dışında kaldı. Yardımcı
hizmetler sınıfı personeli ise memur unvanı veya
yaptığı işe göre veri hazırlama ve kontrol
işletmeni unvanı almayı bekliyorlar. İyi eğitim
almış hemşireler, tıbbi sekreterler, paramedikler, anestezi
teknikerleri, fizyoterapistler, odyometristler, perfüzyonistler, ATTler ve
daha birçok branş mezunları iş bulamıyorlar.
Sağlık hizmetlerinin standardı ve kalitesinin yükseltilmesi için
sağlık istihdamı artırılmalıdır. Hasta
memnuniyetleri artmışken sağlık
çalışanlarının memnuniyetlerinin artırılması
için de çalışmalar yapılmalıdır. Bu nedenle,
hastanelerimizde şiddet vakalarının ülke gündeminden
çıkarılması, şiddetin oluşmadan önce tedbirlerinin
alınması, sağlık çalışanlarının güven
ortamında çalışmalarının sağlanması hayati
önem arz etmektedir. Önerimiz: Bakanlığımız bünyesinde
sağlıkta şiddeti önleme daire başkanlığı
kurulmalıdır. Sağlık çalışanlarına yönelik
şiddet eylemlerinin önlenebilmesi için her türlü hukuki, idari ve sosyal
tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanmasıdır.
Sayın milletvekilleri, nüfusumuzun yüzde 8ini
etkileyen, 7 bin çeşit olduğu tahmin edilen nadir hastalıklar
hasta ve hasta yakınlarına büyük mağduriyetler
yaşatmaktadır, ülke ekonomisine de yaklaşık olarak
yıllık 2 milyar TL dışa bağımlı bütçe yükü
getirmektedir. Nadir hastalıklara yakalanmış
hastalarımızın tanı, tedavi yöntemleri ve ilaca erişim
takiplerinin yapılabilmesi, işlemlerinin ivedi şekilde
sonuçlandırılması için bizim önerimiz, millî politikaların
belirlenip geliştirilmesidir. Bu sebeple,
Cumhurbaşkanlığımız veya
Bakanlığımız çatısı altında ve diğer
bakanlıklarla iş birliği ve uyum içinde çalışacak,
bağımsız bir yapıyla yönetilecek Türkiye ulusal nadir
hastalıklar ofisinin kurulması önemli bir ihtiyacı giderecektir.
Bu ofis, aynı zamanda, ülkemizdeki kanser hastalarının ve nadir
hastalıklara yakalanmış hastaların ilaç
ihtiyacını karşılayabilecek, biyoteknolojik ilaç ve
biyobenzer ilaç üretimini yapabilecek bir sektöre kavuşulması için
önemli bir rol üstlenmelidir. Cumhurbaşkanlığı On Birinci
Kalkınma Planında ilaç, tıbbi cihaz sektörü ülkemiz için
öncelikli sektör seçilmiştir. Yurt içinde ilaç, aşı, serum ve
tıbbi cihaz üretimini önceleyen, bunun için AR-GE iklimi yaratan, üretim
süreçlerinin kamu alım politikaları ve üretim teşvikleriyle
desteklendiği bütüncül bir ilaç ve tıbbi cihaz stratejisinin
geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Kıymetli milletvekilleri, Gaziantep sanayisinin
dönüşüm programında, medikal sanayi, yeni organize sanayi bölgemizde
Bakanlığımızın Tıbbi Cihaz ve Tıbbi Hizmet
Alımları Planlama Dairesi Başkanlığıyla ortak
yürütülecek bir projeyle Gaziantep sağlık vadisinin hayata
geçirilmesinin de temeli atılmalıdır.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
tarafından eczacıların mağduriyetleri mutlaka
giderilmelidir. Son yıllarda artan ilaç tüketimine ve bilinçsiz
antibiyotik kullanımına da dikkat edilmelidir.
Sağlık hizmetlerine erişim, koruyucu
sağlık, kurumsal yapılanma, bulaşıcı
hastalıklarla mücadele ve hasta hakları başta olmak üzere
sağlık hizmetlerine ilişkin önemli ilerlemeler
kaydedilmiştir. Ancak fiziki altyapı ve sağlık personelinin
kent, kır ve bölgeler arası dağılımı hâlen
dengeye oturtulamamıştır. Seçim bölgem Gaziantepte, personel
dağılım cetveline göre, bazı branşlarda uzman hekim
sayısında büyük eksiklikler vardır. Örneğin, il merkezinde
4 hastanemizde kadın doğum hastalıkları ve doğum
uzmanı dalında 58 hekim kadrosu olmasına rağmen 21 hekim
bulunmaktadır. İlimizde bebek ölüm hızını acilen
düşürmeye çalıştığımız bugünlerde çocuk
sağlığı ve hastalıkları uzmanı dalında
50 hekim kadrosu olmasına rağmen 23 hekim bulunmaktadır.
Neonatoloji dalında 6 hekim kadromuza rağmen 1 hekim görev yapmakta,
perinatolojide ise 2 kadromuza rağmen hiç hekim yoktur.
Dolayısıyla çocuk sağlığı ve
hastalığı uzmanı hekimi başta olmak üzere çeşitli
dallarda 69 uzmana ihtiyaç vardır.
Bunların yanı sıra, yine Gaziantepte
arsa tahsisleri yapılmış, projeleri tamamlanmış
Nurdağı, Araban, Yavuzeli ve Karkamışta 1er tane,
İslâhiyede 2 tane, Nizipte 3 tane, Şehitkâmilde 5,
Şahinbeyde 12 tane olmak üzere 24 adet aile sağlığı
merkezleri ve sağlık ocaklarıyla göçmen sağlık
merkezleri, 112 sağlık hizmetleri istasyonu yapımına bir an
önce başlanmalıdır. Şehir hastanesi dışında
planlanan ve şehir merkezinde olması nedeniyle mutlak ihtiyaç duyulan
300 yataklı 25 Aralık Devlet Hastanesinin yapımına bir an
önce başlanılmalı ve bitirilmelidir. Yine, 400 yataklı
Nizip Devlet Hastanesi yatırımının da bir an evvel
gerçekleştirilerek hizmete sunulması sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, standart uzman
sayısı yüzde 50 düzeyinin altında olduğu hâlde nüfusu 2
milyonu aşan metropol ilimize ek olarak çevre illerden gelen hastalara ve
Cerablus, El Babtan gelen acil hastalar, Suriyeli yerleşik misafirlerin
de yoğunluğu dikkate alındığında hekim kadrosunun
acilen tamamlanması ilimiz için ihtiyaç değil, mecburiyet olduğu
daha anlaşılır olacaktır. Hekim dışı
sağlık çalışanlarının yıllardır
artırılmamış döner sermaye miktarlarının
çalışan lehine olacak şekilde, günün şartlarına göre
yeniden güncellenmesi gerekmektedir. Bütün sağlık
çalışanları, ek göstergelerinin 3600e yükseltilmesi için
gözlerini Meclisimize dikmiş durumdalar. On yıldır düzenlemeye
ihtiyaç duyan SUTa artık bir el atılması gerekmektedir.
Sözlerimi tamamlarken Sağlık
Bakanlığı bütçesinin yüce Türk milleti için hayırlara
vesile olmasını diler, Gaziantepin adaşı olan Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın
Hayati Arkaz.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı
Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar
bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve büyük Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Sağlık hizmeti tüm bireylerin
hakkıdır ve en ücra köşelere kadar ulaşmalıdır.
Sağlık için yapılan en güzel şey insanlık içindir.
Sağlıkta başarı o devletin kendi insanına verdiği
en büyük değerdir, sosyal devlet olmanın gereği de budur. 18
yaş altı tüm bireylerin sağlık hizmetleri devlet
tarafından karşılanmaktadır. 160 bin doktor, 1 milyon
çalışanıyla büyük bir sağlık ordusuna sahibiz. Yatak
sayımız 250 bini bulmuş, son yıllarda ülkemizde
sağlıkta çok büyük yatırımlar
yapılmıştır. 2019 yılında yurt dışından
600 bine yakın hasta yurdumuza, bizim memleketimize gelip tedavi
olmuştur. Bu, bizim için çok büyük bir gurur ve onurdur. Artık
ülkemiz de başta Avrupa olmak üzere Asya ve Afrikanın
sağlık merkezi hâline geldi. Dünya Sağlık Turizmi Konseyine
göre Türkiye dünyada 3üncü sıraya yükselmiştir.
Sayın milletvekilleri, sağlık
turizminin gelişmesi için daha çok tanıtım yapılması
lazım. Fakat önemli bir coğrafyada yaşıyoruz, öyle bir
coğrafyada yaşıyoruz ki etrafımız ateş çemberi.
Bu kadar olumsuzluklara rağmen, her türlü engellemelere rağmen,
içerideki ve dışarıdaki hainlerin engellemesine rağmen yine
de büyük işler yaptık. Hükûmetimize, devletimize ve turizm
yetkililerine büyük görevler düşmektedir. Yurt içinde ve yurt
dışında ivedi bir şekilde uçak seferlerinin
artırılması lazım. 2023 yılında yurdumuzda 2
milyon yabancı hastayı görmemiz gerekiyor ve 20 milyar ciro
hedeflenmektedir. Avrupalılara tedavi için Türkiyeye niye geldiklerini
sorduğumuzda daha doğru teşhis, daha çabuk tedavi ve iyi
hizmet olduğunu söylüyorlar.
Özellikle, cerrahi dallarda büyük aşama
kaydettik. Bütün büyük ameliyatları artık yurdumuzda, ülkemizde
kapalı yapmaktayız. Da Vinci Robotik Cerrahi Sistemiyle kalp
ameliyatları, beyin ameliyatları, kanser cerrahisi kapalı
yapılmaktadır.
Organ naklinde çok önemli boyutlara
ulaştık. Örneğin, eskiden organ alınır, soğuk
ortamda tutulur, sonra nakledilirdi; şimdi organ alınıyor
canlı bir şekilde, sıcak bir şekilde bir cihaza konuyor,
ondan sonra hastaya naklediliyor. Bu da yurdumuzda ilk defa yapılıyor
ve bir senedir yapılmaktadır. Bu ameliyatlar sadece İstanbul,
Ankara, İzmirde yapılmıyor, Edirneden Erzuruma, Erzurumdan
Diyarbakıra, yurdumuzun önemli köşelerinde, önemli yerlerinde bu
ameliyatlar yapılmaktadır.
Tıpta mutlaka teknolojiyi yakalamamız
lazım. 2019da tıpta çıkan öyle bir şey var ki
arkadaşlar
Teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki bir sene
önceki cihazı bir sene sonra doktorlarımız beğenmiyor. MR,
BT, anjiyo, Doppler, ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri her yıl
kendini yeniliyor. Kamu ve özel dâhil tüm sağlık kuruluşları
acil hastalardan ücret almıyor. Genel sağlık sigortasıyla
ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşlar istediği eczaneden
ilaçlarını bulabilmektedir. 2018 yılı itibarıyla
aşılama yüzde 100e yaklaşmıştır yurdumuzda. Öyle
bir duruma geldik ki eskiden başımızın belası olan bulaşıcı
hastalıklar artık sıfıra inmiştir, ortadan
kalkmıştır. Aile hekimliğinin en temel görevlerinden biri
olan takip sistemiyle yenidoğanda ölüm oranı binde 7nin altına
inmiştir. Ancak tıbbi malzemelerde ve ilaçta büyük oranda dışarıya
bağımlıyız. ASELSAN, MR yapıyor; iyi olur inşallah.
Sağlık, Hazine ve Maliye, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlıklarımız, tıbbi cihaz
kurumlarımız, üniversitelerimiz ve sanayi ve ticaret
odalarımızın bu seferberliğin dinamik unsurları hâline
getirilmesi lazım ve hatta, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi,
tıbbi cihaz üretimini elinde bulunduran medikal kolejlerin kurulması
lazım. Ayrıca tıbbi cihazlara mahsus olmak üzere organize sanayi
bölgeleri için kolları sıvamamız gerekiyor ve
sayılarının artması gerekiyor.
Tıbbi malzeme ve ilaçta yerli ve millî olmak
zorundayız. İlaçtaki dışa bağımlılıktan
kurtulmanın tek yolu, devlet, üniversite, özel şirketlerle birlikte
AR-GE çalışmalarına hız verilmesidir. Bugün yurdumuzda 69
firmada 74 üretim merkezi var ilaçta. 6.328 kalem ilaç yapmaktayız.
Güvenin, güvenliğin ve huzurun
olmadığı bir yerde sağlık hizmeti de olmaz, hiçbir
yatırım da olmaz. Bugün, yurdumuzun doğusunda,
batısında, güneyinde, kuzeyinde huzur var, güvenlik var. Terörün
bittiği her yerde sağlık hizmetleri de güzel olur.
Yalnız şunu söylemek istiyorum: Burada,
huzurunuzda Sayın İçişleri Bakanımızı ve
Sağlık Bakanımızı yaptıkları büyük
çalışmalardan dolayı tebrik ediyorum, milletim adına da
teşekkür ediyorum.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk
milletinin lehine yapılan her türlü politikanın yanındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arkaz, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
Buyurun.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Gazi Mustafa Kemal Paşanın Beni Türk
hekimlerine emanet ediniz. sözünü akıllara kazıyan ve bu uğurda
çalışan tüm sağlık personelimizi kutluyor;
sağlıklı, mutlu, güzel günler dileğiyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Adana Milletvekili Sayın
Ayşe Sibel Ersoy konuşacaktır.
Buyurun lütfen. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi
Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izlemekte olan aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Küresel anlamda, hepimizin bildiği gibi, en
büyük tehlike iklim değişikliği. Yaşamımızı
tehdit eden bu problemi biliyoruz, hatta yaşıyoruz ancak gereken
hassasiyeti gösteriyor muyuz? Ben bugün iklim değişikliği ve
buna bağlı oluşacak sorunlara değinmeye
çalışacağım.
İklim, insanlık tarihinde görülmedik bir
biçimde değişiyor; bu değişim öyle hızlı ki
dünyamızı ve varlığımızı tehdit ediyor ve
önlem almazsak gelecek nesiller zorlu iklim koşullarına boyun
eğecek. Kömür, petrol ve doğal gaz yakarak atmosfere
saldığımız sera gazlarıyla bu sorunu bizler
yarattık ama istersek üstesinden gelebiliriz, yeter ki son buzul erimeden
bilinçlenip gerekeni yapalım.
Küresel iklim değişikliği
denildiği zaman öncelikle hepimizin aklına beklenmeyen hava
olayları, özellikle de sıcak hava dalgaları gelmektedir. Küresel
bir değişimden bahsediyoruz; bundan hiç kimsenin kaçışı
yok, Türkiyenin de kaçışı yok. Peki, küresel iklim değişikliğinden
kaynaklı bu sıcak hava dalgaları ülkemiz için ne gibi sorunlara
sebep olabilir? Yapılan araştırmalar, önümüzdeki yarım
asır içerisinde sıcaklık artışlarının
yaşanacağını söylüyor; şimdiden etkilenen Türkiye, bu
değişiklikten daha fazla zarar görecek. Peki, ne olacak? Türkiye için
tarımda, endüstride, turizmde, ekonomide ve daha birçok sektörde
düşüş anlamına gelmektedir. Bu, işin maddi boyutu tabii ki
ama değişen toprak yapısı, değişen ekosistem,
kaybolan canlı türleri, bunların olması daha da acı olacak
Türkiye için. Tarım için uygun topraklara sahip olan Türkiye,
şimdiden kuraklaşmaya başlayan havzalara sahip. Bunun yanı
sıra, su konusunda çekeceğimiz sıkıntılar
şimdiden kapıdan kafasını uzatmaya başladı bile.
Yağışlar azalacak, karlı karsız kışlar
geçireceğiz, bozulan ekosistem bize hastalıklar getirecek.
Dahası, azalan bu kaynaklar için insanlar mücadele etmeye başlayacak,
belki bu, iç savaşı bile getirecek. Tüm bunlar beraberinde ülkemizin
su kaynaklarında ciddi derecede azalma, kuraklık ve çölleşme,
tarımsal verim kaybı, orman yangınlarının
sayısında ve etkisinde artış yaratıyor ve biyolojik
yaban hayatı her kıtada, her okyanusta, karada ve su altında
kayboluyor ve onun kaderi sadece bir türün elinde: Homo sapiens yani biz yani
insan.
Türlerin birbirleriyle köklü bağı,
birbirlerine olan bağımlılığı büyük
karmaşık sistemler diziniyle ayakta durmakta. Geniş doğal
alanlar tarıma, kentsel büyümeye, madenciliğe ve altyapıya
yeniliyor. Kirliliğin etkilerinden muzdarip istilacı türlere
karşı kırılganlaşıyor. Türlerin yok oluş
hızı doğal döngünün çok ötesinde, öyle ki tükenenler listesini
yapmaya başladık bile.
Şimdi, yaşamsal zenginliklerimizin
nasıl etkilendiğine bakalım. 1 milyardan fazla insanın
gıda ihtiyacını ve geçimini sağlayan, soluduğumuz
oksijenin de neredeyse yarısını üreten denizlerimiz neden
önemli? Denizler mikroskobik planktondan gelmiş geçmiş en büyük
memeli mavi balinaya kadar son derece zengin bir yaban hayatına ev
sahipliği yapıyor. Gezegenimizin
biyolojik çeşitliliğinin ve ekosistem hizmetlerinin önemli bir
kaynağı olan denizler, su döngüsü ve iklim sistemi
açısından hayati bir öneme sahip. Denizler sürdürülebilir
kalkınmaya, sürdürülebilir okyanus temelli ekonomilere, yoksulluğun
ortadan kaldırılmasına, gıda güvenliğine, beslenmeye,
geçim kaynaklarına, deniz ticareti ve
taşımacılığa katkıda bulunuyor. Denizlerimiz
bugün ciddi bir tehditle karşı karşıya. Denizleri ve
kıyı alanlarını kullanma şeklimiz yalnızca tür
çeşitliliğini değil bu doğal kaynakların milyonlarca
insanın temel ihtiyaçlarını karşılama yeteneğini
de yok ediyor. Bilinçsiz avlanma, kirlilik ve iklim değişikliği
bu süreci olumsuz etkiliyor.
Gıda sistemimizi de yeniden gözden geçirmemizin
artık vakti geldi. Hepimiz hayatta kalabilmek için besleyici yiyeceklere
ihtiyaç duyuyoruz. İklim değişikliği nedeniyle
sıcaklıkların yükselmesi, kuraklık ve sel gibi
aşırı hava olayları gıda üretimine zarar veriyor,
üretimin zarar görmesi ise fiyatları etkiliyor.
Tarımsal uygulamalarımız ve tüketim
biçimlerimiz Türkiye'nin doğal değerlerinin sürdürülebilirliğini
koruyacak nitelikte olmalı; toprak, su ve enerji gibi kaynakların
kendini yenileme kapasitesini aşmamalı, aynı zamanda çiftçilerin
kârlılığı ve refahını da artırmalı.
İklim değişikliği geleceğin
değil bugünün problemi ve iklim değişikliğinin insanlar ve
diğer canlılar için geri dönülemez sonuçlara yol açmaması
ortalama yüzey sıcaklığındaki artışın 1,5
derecenin altında kalmasına bağlı.
Dünyadaki birincil enerji üretiminin
yaklaşık yüzde 80'i fosil yakıt diye
adlandırdığımız petrol, kömür ve gazdan
karşılanıyor. Fosil yakıtların
kullanılmasıyla ortaya çıkan sera gazları iklim
değişikliğine neden olur.
Ormanlar her gün hayatımıza dokunuyor ilk
insanların onları barınak, yiyecek, su ve yakacak için
kullanmalarından beri. Günümüzde hâlâ 300 milyon kişi ormanlarda
yaşıyor ve 1 milyonun üzerinde insan yaşamak için ormanlara
bağımlı. Gezegenimizin kara alanının üçte 1ini
ormanlar kaplıyor ve karadaki türlerin yarısından fazlası
ormanlarda yaşıyor.
Gezegenimizde birçok orman türü var ve hepsi hassas
bir dengeye sahip. Sadece bir ağaç topluluğundan ibaret olmayan ormanlar,
ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mantarlar, toprak, su,
iklim gibi canlı ve cansız varlıkların birlikte
oluşturduğu bir ekosistem.
Bunların yanı sıra ormanlar
gezegenimizin akciğerleri; iklim değişikliğine neden olan
karbondioksit ve diğer sera gazlarını atmosferden çekip
depoluyor.
Yaşamın devamı yeterli ve iyi kalite
suyun varlığına bağlı. Yerküre üzerindeki suyun
tamamı 5 litrelik bir şişeye konulsa biz insanların
erişebileceği tatlı su miktarı yalnızca bir yemek
kaşığı kadar. Başka bir deyişle, erişebilir
tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının
yüzde 1inden bile az. Yeterli miktarda ve kaliteli suyun
varlığı, tatlı su ekosistemlerinin olduğu kadar
gıda güvencesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın,
dolayısıyla insanlığın geleceğinin de temel
koşuludur. Tatlı su kaynaklarını korumak işte bu
yüzden çok önemli.
Gezegenimizi, yaşamlarımızı
birçok yönden zenginleştiren milyonlarca bitki ve hayvan türleriyle
paylaşıyoruz. Bu yaşam bize su, temiz hava, verimli topraklar ve
istikrarlı bir iklim gibi güvenli doğal şartları
sağlıyor. Ancak gezegenimizin yaban hayatı krizde. 1970'lerden
bu yana türler endişe verici bir şekilde hızla tükeniyor. Pek
çok bilim insanı, giderek artan tüketim ve bunun sonucunda yükselen
enerji, arazi ve su talebinin bizleri yeni bir jeolojik çağa
sürüklediğine inanıyor. Biyolojik çeşitliliğin azalma
eğilimini tersine çevirmeli ve yaban hayatı ile insanın birlikte
büyüdüğü bir gelecek oluşturmalıyız.
Görüşülmekte olan 2020 yılı
bütçemizin hayırlı olmasını diliyor ve saygılar
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gaziantep Milletvekili Sayın
Sermet Atay, buyurun lütfen. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, 2020 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bütçeleri üzerine
konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz Türk milletini, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı devletimizin
vatandaşa dokunan elidir. İçişleri Bakanlığı 5
bağlı kuruluş, 16 hizmet biriminde 556.278i iç güvenlik
personeli olmak üzere 598.109 personelle çok önemli görevleri yerine
getirmektedir. Vekâlet savaşlarının yaşandığı
coğrafyamızda uygulanmak istenen kaos ortamından ülkemizi
korumak ve uzak tutmak için gerekli tüm önlemler İçişleri
Bakanlığımızca alınmaktadır. Bu doğrultuda,
kara ve deniz sınırlarımızın güvenliği, kent
güvenliği ve düzeni ile kırsal alan güvenliği için kapsamlı
faaliyetler aralıksız ve artırılarak devam etmektedir.
İçişleri Bakanlığının yeni yönetim
anlayışı sunmuş olduğu hizmetlere ve projelere de
yansımıştır. Tüm Türkiyedeki acil durumları tek
merkezden izleyebilen GAMER, kadınların şiddete maruz kalma
durumunda acil durum butonu işlevi gören KADES, personelin performans ve
verimliliğinin takip edildiği İZDES ve PERDİS,
Uyuşturucu İhbar ve Bildirim Yazılımı UYUMA,
yatırımları güncel olarak takip imkânı sağlayan
İLYAS, trafik farkındalığı oluşturmak
amacıyla Kırmızı Düdük, yaya güvenliği için Öncelik
Yayanın, vatandaşın talep ve sorunlarının etkin ve
hızlı bir şekilde çözülebilmesi için kurulan Açık Kapı
gibi uygulamalar vatandaşımızın hizmetine
İçişleri Bakanlığımız tarafından
sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu yönetimi alanında güncel tabirle kapsama alanı
en geniş bakanlıklardan biri olan İçişleri
Bakanlığı, beklentinin en çok hissedildiği bakanlıklar
arasındadır. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde 2019 yılı
yeni personel alımlarıyla toplam personel sayısı 305.328
sayısına ulaşmıştır, bu personelin yüzde
90ı üniversite mezunudur. Emniyet teşkilatına yeni alınan
21.310 çarşı ve mahalle bekçisiyle birlikte mal
varlığına karşı işlenen suçlarda gözle görülür
bir azalma meydana gelmiştir. 18.482 güvenlik korucusu çok iyi
şartlarda emekli edilerek 25.118 yeni güvenlik korucusu işe
alınmış, yaş ortalaması 42den 32ye
düşürülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Jandarma Genel Komutanlığında
profesyonelleşme oranımız hızla yükselmektedir. Bu
sevindirici bir gelişmedir. 2019 yılında Jandarma Genel
Komutanlığı profesyonel personel mevcudu bir önceki yıla
göre yüzde 16 artırılarak personelin yüzde 82si profesyonel hâle
getirilmiştir. 2020 yılında profesyonelleşme
oranının yüzde 83 olması hedeflenmektedir. Terörle mücadelede
kararlı ve stratejik adımlar atılmaktadır. Cumhur
İttifakının sağladığı siyasi
mutabakatın, teröre karşı tavizsiz duruşun verdiği
güçle terörle mücadelede taktiksel ve önleyici faaliyetler hız
kazanmıştır. Bu faaliyetlere dikkat edildiğinde, olay
sonrası operasyon mantığından kesintisiz operasyon
stratejisine geçilerek terörle her alanda topyekûn bir mücadele verildiği
aşikârdır. Terör bitene kadar bitmeyecek topyekûn bir mücadeleye
girilmiştir. Dağda terörist kovalarken şehirde spor
salonları ve okullar açan, fabrikada kendi silahlarımızı ve
insansız hava aracımızı üreten ve her şeyden önemlisi,
terörle baskılanmak istenen yerlerde devleti bütün unsurlarıyla daha
görünür hâle getiren bir hizmet anlayışı oluşturulmuş
ve dolayısıyla hem terörle hem de terörizmle mücadele eden bir
yapı meydana getirilmiştir. 15 Temmuz sonrasında terörle
mücadelede kapasitemizin zayıflayacağı düşüncesine
kapılarak fırsat kollayanlara karşı devletimiz, bütün
bakanlıkları, alt kurumları ve güvenlik birimleriyle topyekûn
kararlılıkla bir karşı duruş sergileyerek terör
örgütlerine Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki örneğine az rastlanan en
etkili cevapları vermiş ve vermeye de devam edecektir. Verilen bu
mücadeleyle terörü kaynağında yok etme metodu geliştirilmiş;
savunma değil, sürekli taarruz hâlinde olunmuş, kesintisiz
operasyonlarla terör örgütlerinin alan kazanmasına müsaade
edilmemiştir.
Bu mücadelenin sonucu olarak PKK/PYD terör örgütü
1990lı yıllardan bu yana en zayıf dönemini
yaşamaktadır. Özellikle hendek, barikat, çukur eylemlerinden sonra
kararlılıkla uygulanan terörü kaynağında yok etme, terör
örgütlerinin faaliyet yürüttüğü her alanda etkisiz hâle getirilmesi
konsepti, devletimiz ve milletimiz açısından somut sonuçları
görünen başarı sürecini ortaya çıkarmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PKK terör örgütünün eylem kapasitesi son iki yılda
yarı yarıya düşürülmüştür. Son üç yılda yurt içindeki
terörist mevcudu yüzde 79 oranında azalmıştır. Teröre
karşı verilen tavizsiz ve kararlı mücadeleyle terör örgütüne
yeni katılımlar âdeta bitme noktasına gelmiştir. PKK ile
KCK terör örgütünün siyasi uzantılarının eylemlerini sözde
tabana yayma, harekete geçirme, halk desteğini sağlama çabaları
boşa çıkarılmış, siyasi uzantıları
marifetiyle düzenlenen toplantı ve organizasyonlar destek
bulamamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğu ve güneydoğuda 24 belediye başkanı
silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma gibi
terör suçlarından haklarında devam eden adli ve idari yargılama
süreçleri göz önünde bulundurularak, İçişleri
Bakanlığınca, Anayasa'nın 127 ve Belediye Kanununun 47nci
maddesine istinaden görevden uzaklaştırılmış,
yerlerine Belediye Kanununun 45 ve 46ncı maddeleri uyarınca
belediye başkan vekili görevlendirilmesi yapılmıştır.
Görevden uzaklaştırılan belediye başkanları
hakkında terör suçları kapsamında toplamda 35 soruşturma ve
17 kovuşturma hâlen devam etmektedir. Toplumda bazı yanlış
algı operasyonları yapılarak, belediyelerde görevden alma,
kayyum atama hususunda yanlış bilgilendirme yapılmaktadır.
Bu bağlamda, belediye başkanı seçilme ehliyeti ile seçildikten
sonra işlediği suçlar anlamında ayrım iyi
yapılmalı ve kayyum atamaları bu çerçevede ele
alınmalıdır. Seçme ve seçilme ehliyeti, Mahalli İdareler ve
Milletvekili Seçimi Kanunlarıyla düzenlenmekte olup seçim
sırasında hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı
olmayan şahısların belediye başkanı olmasında
hiçbir yasal engel yoktur. Ancak, başkan seçildikten sonra devam eden soruşturma
veya yeni bir suç nedeniyle görevden alma yetkisi Anayasa'nın 127 ve
Belediye Kanununun 47nci maddesi gereği İçişleri
Bakanlığına verilmiş kanuni bir yetki olup bu
açığa alma sırasında mahkûmiyet kararı
kesinleşenler belediye başkanlığından
düşürülecek, hakkında soruşturma yapılanların
soruşturma sonucuna kadar geçici bir tedbir olarak görevden
alınması sadece suçun sürekliliğinin engellenmesi ve
soruşturmanın sağlıklı yapılabilmesi için
alınmış bir tedbir kararıdır.
PKK ve PYDyle devam eden bu mücadelenin
yanında, kararlı bir şekilde yürütülen bir FETÖyle mücadele
vardır. Bu mücadele kime giderse gitsin sonuna kadar devam ettirilmeli ve
FETÖnün kökü kurutulmalıdır.
DHKP-C, MLKP gibi aşırı sol terör
örgütleri kırsaldan tamamen silinmiştir. Şehirlerde yapılan
operasyonlarla eylem planlamaları ve örgütsel çalışmalar büyük
oranda engellenmiştir. Operasyonlar karşısında, örgüt,
ciddi kadro kayıpları, örgütsel daralma ve gerileme
yaşamıştır. DEAŞ terör örgütü, yapılan
operasyonlar ve alınan tedbirler neticesinde 31 Aralık 2016dan bu
zamana kadar bir tek eylem dahi yapamamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uyuşturucu kullanımı ve ticareti ülkemiz için
büyük bir problem teşkil etmektedir. Avrupa, doğudan batıya sevk
edilen afyon ve türevlerinin kendi ülkelerine girmesini önlemek adına
ülkemizle yoğun bir şekilde iş birliği yapmaktadır
fakat kendi coğrafyasında üretilen sentetik uyuşturucuların
üretiminin durdurulması ve ülkemize transfer edilmesinin engellenmesi
noktasında aynı iş birliğini göstermemektedir.
Terörün önemli bir ayağı ve en büyük
finans kaynağı olan uyuşturucuyla mücadele operasyonları da
terör operasyonlarıyla eş zamanlı olarak devam etmektedir.
Burada çok önemli bir hususu belirtmek gerekir ki sadece 2019 yılında
dünyada uyuşturucu raporlarında yer alan verilere göre, 2017
yılında dünya genelinde yakalanan eroinin yüzde 17si ülkemiz kolluk
birimleri tarafından ele geçirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Jandarma Genel Komutanlığı,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra bir
kuvvet komutanlığı olmaktan çıkarılmış
genel kolluk kuvveti sıfatı kazanmış olup bu geçiş
sürecinde birtakım uyum yasaları Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kanunlaştırılmıştır. Ancak
Jandarmamızın personel anlamında en büyük grubunu oluşturan
uzman çavuşların sorunu yıllardır bir kanayan yara hâlini almış,
her zaman ötelenmiş, her geçen gün daha da büyük çıkmaza girmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Jandarmanın
profesyonelleşmesi çalışmaları uzman çavuşları
Silahlı Kuvvetler ve Jandarma Genel Komutanlığında
personelin bel kemiği hâline getirmiştir. Her operasyonda önde giden
kahraman uzman çavuşlarımız, özlük hakları
alınırken hep ötelenmiştir. Bir hak istendiğinde
onların sözleşmeli olduğu önümüze getirilmiştir. Oysa
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz Vatan savunmasının
sözleşmesi olmaz. düsturuyla hareket etmekteyiz. O yüzden, ülkemizin ve
milletimizin savunulmasında kahramanca rol üstlenen uzman
çavuşlarımızın öncelikle kadrosunun ve iş güvencesinin
sağlanması, moral ve motivasyon açısından bir
gerekliliktir. Uzman çavuşlar yıllarca çalıştıktan
sonra sivil memur emeklisi değil, uzman çavuş emeklisi olmayı
hak etmiştir. Uzman çavuşlar özlük haklarının
iyileştirilmesini, sözleşme yerine kadro verilmesini, 3600 ek
gösterge getirilmesini, yeni işe başlayan uzman çavuşlar ile
yirmi yıllık uzman çavuşlar arasında kıdem farkı
olması gerektiğini, çeşitli sebeplerle iş güvencesi
olmadığı için her an işten atılma korkusuyla
baskı altında tutulma durumunun ortadan kaldırılmasını
istemektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve Jandarmamızın bir
silahlı mensubu olarak orduevlerinden faydalanmak uzman
çavuşlarımızın en doğal hakkıdır. Eğer
bu sosyal tesisler yeterli değilse uzman çavuşlara yönelik sosyal
tesis inşa edilmesi bir gerekliliktir. Bu saydıklarımız
birer zarurettir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en çok şehit veren
zümresi bunları çoktan hak etmiştir. Asker için moral ve motivasyon
her şeyden önemlidir. Uzman çavuşlarımız yurt
dışında ve yurt içinde kendisine verilen görevleri
başarılı bir şekilde ifa etmiştir. Umuyoruz ve
istiyoruz ki bu kahramanlarla ilgili yasal düzenleme bir an önce Mecliste ele
alınarak arzu ettikleri özlük haklarına kavuşacaklardır.
Jandarma Komutanlığımızın
personeli olan astsubay ve uzman çavuşlar arasında kalan bir
sınıf olan uzman jandarmalarımız toplumda genelde uzman
çavuşlarımızla karıştırılmaktadır.
Jandarma Genel Komutanlığı artık uzman jandarma
almamaktadır. Şu anda Jandarma teşkilatında sadece 17 bin
civarında uzman jandarmamız kalmıştır. Jandarma Genel
Komutanlığında subay ve astsubayların eğitimde geçen
süreleri hizmette sayıldığı hâlde, bu hak uzman jandarmadan
esirgenmiştir. Bu bir eşitsizlik ve adaletsizliktir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu eşitsizliğin giderilmesi için kanun teklifi
verdik, önümüzdeki dönemde de bu teklifin takipçisi olacağız.
Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlıklarının kolluk kuvveti olarak İçişleri
Bakanlığına bağlanmasıyla aynı işi yapan
aynı konumdaki Emniyet personeli ile Jandarma personel maaşları
arasında bir eşitsizlik meydana gelmiştir. Şöyle ki: Bir il
emniyet müdürü 9.352 lira maaş alırken aynı görevi ifa eden bir
jandarma alay komutanı 12.302 lira ücret almaktadır. Bir emniyet
müdürü emekli olduğunda 5.250 lira emekli maaşı alırken bir
albay 6.882 lira almaktadır. Bu hiyerarşiyi sıraladığımız
zaman ikinci sınıf emniyet müdürü ile yarbay aynı konuma denk
gelmektedir. İkinci sınıf emniyet müdürü 7.500 lira
civarında maaş alırken bir yarbay 10 bin lira civarında
maaş almaktadır. İkinci sınıf emniyet müdürünün emekli
maaşına aynı karşılaştırma
yapıldığında aynı farklar karşımıza
çıkmaktadır. 3.400 TL civarında emekli maaşı alan
ikinci sınıf emniyet müdürünün maaşı aynı konumda olan
yarbayın emekli maaşından 2 bin lira daha azdır. Bir polis
memurunun ortalama 6.200 lira civarında maaş
aldığını düşünürsek bu hiyerarşide ona denk gelen
astsubay 8.300 TL civarında maaş almaktadır. Burada
karşımıza neredeyse 2.100 liralık bir fark
çıkmaktadır. Gerekli düzenlemelerin yapılarak
bu farkın giderilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; açıkça görüldüğü üzere,
aynı görevi ifa eden, aynı sorumluluğu alan kolluk personeli
kıyaslandığında maaş ve özlük hakları
bakımından eşitsizlik bulunmaktadır. Her ikisi de
vatanımız ve milletimiz için özverili bir şekilde
çalışmakta olan kolluk personelidir. Bu anlamda, her iki personel arasındaki
maaş ve sosyal haklar yönünden eşitlik sağlanmalı,
aynı düzeyde maaş bağlanmalı ve bu konuda gerekli yasal
düzenlemeler yapılmalıdır.
Sayın
Bakanım, bir de alanda çok gördüğümüz, uygulamada jandarmamız ve
polisimiz Polis Vazife ve Salahiyet Kanunuyla hareket etmektedir. Yeni
düzenlemeyle jandarmamız da bir kolluk sıfatı
kazanmıştır. Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun kolluk vazife
ve salahiyet kanunu olarak değiştirilmesinin olumlu
olacağı düşüncesindeyiz.
Evimizde ve
köyümüzde daha güvenli oturuyor, sokakta daha huzurlu geziyorsak,
canımız gibi malımız da daha güvendeyse bunu
Jandarmamıza, polis teşkilatımıza borçlu olduğumuzun
altını çizmek istiyorum. İçişleri Bakanlığımıza,
Emniyet teşkilatımıza, Jandarma Komutanlığına
güvenimiz tamdır. Kolluk güçlerimiz, bugün olduğu gibi gelecekte de
üzerine düşen görev ve sorumlulukları, ülkemiz ve milletimizin
çıkarlarını her şeyden üstün tutarak, vatandaşın
memnuniyetini gözeterek yerine getirecektir. Bizler de ülkemizin
güvenliğinin ve huzurunun teminatı olan kolluk kuvvetimizin
yanında olmaya ve başarılarını alkışlamaya
devam edeceğiz.
Bu vesileyle, 2020
yılı bütçesinin vatanımıza, milletimize, devletimize
hayırlı olmasını diliyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İçişleri Bakanlığımıza, kahraman
kolluk güçlerimize minnettarlığımızı ve
şükranlarımızı sunuyor, ülkemizin ve devletimizin
güvenliği ve bölünmez bütünlüğü uğruna hayatını
kaybeden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifa
ve görevde olanlara üstün başarılar diliyoruz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Düzce
Milletvekili Sayın Ümit Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığına bağlı
Sahil Güvenlik Komutanlığı, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü ve AFAD bütçeleri üzerine söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
toprakları, bulunduğu coğrafya itibarıyla doğal afetlerin
sıklıkla yaşandığı bir bölgededir. Son
yıllarda yaşanan büyük depremlerin yanı sıra, iklim
değişikliğine bağlı olarak sel, heyelan, hortum ve
benzeri felaketler bunun en büyük göstergesidir. Bu konumda olan ülkemizin,
AFAD gibi bir kurumu hayati önemi haiz niteliktedir. 12 Kasım Düzce
depremiyle alakalı yaptığım konuşmada da
belirttiğim gibi, afetlerle karşılaşmadan önce
alınacak tedbirler, karşılaşıldıktan sonra yapılacaklardan
hem daha ucuz olacak hem de can kayıplarını azaltacaktır.
Değerli milletvekilleri, olası, muhtemel
bir İstanbul depremi bu çerçevede değerlendirilmeli ve
hazırlıklar buna göre yapılmalıdır.
Hazırlıkların başında ise kentsel dönüşüme
hız vermek ve erken uyarı sistemlerinin kurulması gelmektedir.
Deprem yaşandıktan sonra insanların ilk aklına gelen
şey, toplanma alanları olmaktadır. Toplanma
alanlarının sayısı, özellikle İstanbul gibi
metrekareye düşen insan sayısının çok yoğun
olduğu şehirlerde artırılmalı,
vatandaşlarımız bu alanların nerede olduğu konusunda
bilgilendirilmelidir.
Depremin yanı sıra, özellikle Karadeniz
gibi sel felaketlerinin sıklıkla yaşandığı
bölgelerde de gerekli tedbirler alınmalıdır. Yeri
gelmişken, 18 Temmuzda Akçakoca, Cumayeri ve Gümüşova ve Gölyakada
yaşadığımız sel felaketinde Sayın
Bakanlarımızın göstermiş oldukları yoğun ilgiden
dolayı kendilerine hemşehrilerim adına teşekkür etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 18 Temmuzda
yaşadığımız sel felaketi, dere yataklarının
ıslahının bir an önce yapılmasının ve daha
önceden dere yataklarına yapılan yerleşim bölgelerinin gözden
geçirilmesinin gerektiğini gözler önüne sermiştir.
Yaşadığımız sel felaketinden sonra, yerleşim
yerlerine yeni yapılacak konutların dere yatağına olan
uzaklığı göz önünde bulundurularak izin verilmesi doğru bir
yaklaşımdır. Ancak yaşanan selden sonra, Akçakoca ilçemizde
dereye sıfır konumda bulunan beton santraline izin verilmesi ise
oldukça düşündürücüdür. Akçakocada dere kenarına, vatandaş,
bırakın ev yapmayı kümes bile yapamazken beton santrali
yapılmasının ve bu kadar hızlı ruhsat verilmesinin
arkasında kimler olduğu Akçakocalı hemşehrilerimiz
tarafından merak edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sahil Güvenlik
Komutanlığı son yıllarda artan görev ve sorumlulukları
neticesinde oldukça önemli bir konuma yükselmiştir. Bu artan önemi
sonucunda, Komutanlığa ait Sahil Güvenlik Gözetleme Radar Sistemi
Projesinin ilk aşamasının Aralık 2019 tarihinde hizmete
gireceği ve 2021 sonunda tamamlanacağı İçişleri
Bakanlığı tarafından ifade edilmektedir. Projenin
tamamlanmasıyla kara sularımızın tamamı radar ve
kamera sistemiyle kontrol edilebilecektir.
Coğrafyamızda bulunan ülkelerde
yaşanan toplumsal olaylar ülkemize doğru başlayan düzenli ve
düzensiz göçleri artırmıştır. Artan göç trafiği, üç
tarafı denizlerle kaplı ülkemizde Sahil Güvenlik
Komutanlığının önemini artırmaktadır. Türkiyeyi
transit ülke olarak gören ve Avrupa Birliği toprakları olan Yunan
adalarına geçişte deniz yolunu kullanan göçmenlerin, Sahil Güvenlik
Komutanlığının İçişleri
Bakanlığına bağlanması, teknik donanım ve personel
sayısının artırılmasıyla, kaçak geçişlerinde
ciddi düşüş görülmektedir. Sahil Güvenlik
Komutanlığının başarısına, sadece Avrupa
Birliğiyle imzalanan Geri Kabul Anlaşmasından kaynaklanan
sorumlulukla bakılması doğru değildir.
Kendi kara sularımızda ve
uluslararası sularda her gün yaşanan Aylan bebek gibi facialar insan
olarak içimizi acıtmıştır. Uluslararası sularda
göçmenleri taşıyan botları kendi kara sularına sokmayan,
hatta batıran Avrupa Birliği ülkelerinin kolluk kuvvetleri, demokrasi
ve insan hakları konusunda dünyaya nutuklar atanların yüzündeki
maskeyi düşürmüş ve gerçek yüzlerini ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanlığımıza bağlı bir diğer kurum Göç
İdaresi Genel Müdürlüğüdür. Göç, ülkemizin bulunduğu jeopolitik
konumu ve tarihî geçmişi dolayısıyla, belli dönemlerde
yoğun olmakla beraber her zaman
karşılaştığımız önemli problemlerin
başında gelmektedir.
2011 yılının başında
Tunusta başlayan ve Arap Baharı adı verilen siyasi
hareketlerin bazı ülkelerin içinde yarattığı
çatışmalar düzensiz göçün artmasına neden olmuştur. Mart
2011 yılında komşumuz Suriyede başlayan iç savaş,
ülkemizin karşılaştığı göçün kitlesel hâle
gelmesine neden olmuştur. Ülkemizin maruz kaldığı kitlesel
göç neticesinde, Nisan 2013 yılında Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu hazırlanmış ve kabul
edilmiştir. İlgili kanunla mülteci, şartlı mülteci, ikincil
koruma ve geçici koruma statüleri belirlenmiş, 2014te çıkarılan
Geçici Koruma Yönetmeliğiyle de
detaylandırılmıştır.
Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerinin
başlamasıyla birlikte, müktesebata uygun olarak, 6458
sayılı Kanundan sonra Aralık 2013 tarihinde Avrupa
Birliğiyle Geri Kabul Anlaşması imzalanmıştır.
İmzalanan Geri Kabul Anlaşmasıyla, Avrupa Birliği
ülkeleri, ülkemizi transit geçiş için kullanan göçmenlerin ülkemize
iadesini sağlayarak kendilerini bir nevi koruma altına
almışlardır. Yapılan anlaşmalar ve çıkarılan
kanunlar sonucunda, ülkemizde kayıtlı göçmen sayısı 5 milyon
74 bine ulaşmıştır. Kasım 2019 tarihi itibarıyla
bu göçmenlerin 3 milyon 680 bini geçici koruma kapsamına alınan
Suriye vatandaşlarıdır, bu göçmenlerden 79.820 kişiye Türk
vatandaşlığı verilmiştir.
Tarihsel sorumluluğumuz ve Türk-İslam
kültüründen kaynaklanan özelliklerimiz; dini, dili, ırkı, mezhebi ne
olursa olsun, kendi vatanlarında zulüm gören, haksızlığa
uğrayan insanlara kucak açmamıza neden olmuştur. Yüce Türk
milleti bu özellikleriyle tarihin her döneminde takdir
toplamıştır. Hâl böyleyken, kirli geçmişlerinde her türlü
kanlı katliamlar, soykırımlar, köleleştirmeler
bulunanların senatolarında ve meclislerinde almış
oldukları sözde Ermeni soykırımı
tasarılarının nazarımızda hiçbir hükmi şahsiyeti
yoktur. Müslüman Türk milleti tarihin hiçbir döneminde soykırım,
katliam ve köleleştirme yapmamıştır. Siyasi gözle
bakmayıp tarihsel inceleme yapan tüm dünya milletleri, düşünürler ve
tarihçiler bunu böyle ifade etmiştir.
Değerli milletvekilleri, 2011
yılından bu yana, statüleri farklı olsa da göçmen
sayısında her geçen gün artış olmaktadır. Ayrıca,
sınırımızın kenarında, Suriye topraklarında
bulunan İdlibte rejim güçlerinin sivillere yönelik
saldırılarının artması yeni bir kitlesel göç
tehlikesini barındırmaktadır. Ülkemiz an itibarıyla dünyada
en fazla göçmen bulunduran ülke durumundadır, bir de İdlibten
gelebilecek kitlesel göçü kabul edebilmemiz mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde bulunan
Suriye vatandaşlarının geçici koruma statüleri nedeniyle zorla
geri gönderilmeleri gerek imzaladığımız anlaşmalar
gerekse ülkelerindeki yaşam şartlarının uygun olmaması
göz önünde bulundurularak mümkün görülmemektedir. Ülkemizde bulunan
Suriyelilere yönelik iki tane kalıcı çözüm alternatifi olduğu
değerlendirilmektedir: Bunlar, gönüllü geri dönüşün
sağlanması ve yerel bütünleşme olarak adlandırılan
entegrasyondur. Sayıları 4 milyona yaklaşan bir kitlenin
entegrasyonu mümkün görünmemektedir. Entegrasyonun sağlanabilmesi için en
az üç kuşak geçmesi gerektiği düşünülmektedir, bu da
yaklaşık yüz yıla yakın bir zaman etmektedir. Sorun sadece
sayı ve zaman da değildir, bunun yanı sıra, ev sahibi
toplumun ve misafir toplumun da buna çoğunlukla katılması
gerekmektedir. Oysa yapılan sosyal araştırmalarda Türk
toplumunun yüzde 86sı ülkemizde bulunan Suriyelilerin geri dönmesi gerektiğini
ifade etmiştir, aynı araştırmalarda özellikle 18-24
yaş grubundaki Suriyelilerin Türkleri sevmedikleri yönünde ifadeleri
bulunmaktadır. Bu durum, aynı mahallede yaşayan Suriyeliler ile
vatandaşlarımız arasında en ufak bir sürtüşmenin büyük
bir toplumsal olaya dönüşmesi tehlikesini de içinde barındırmaktadır.
Geçmişte Şanlıurfa, Bursa, Denizli, Uşak, Hatay gibi
illerimizde yaşanan olaylar bunun göstergesidir.
Entegrasyonun bir diğer sorunu da demografik
yapıda yaşanacak değişikliklerdir. 2019 yılı
itibarıyla ülkemizde bulunan Suriyelilerin nüfusa göre oranı yüzde
3,7 civarındadır. Ancak Suriyelilerdeki nüfus artış
hızına baktığımızda, bu oranın 2023
yılında yüzde 5-6lar seviyesinde olacağı öngörülmektedir.
Bu demografik yapıda meydana gelebilecek değişiklikler
sonucunda, ileride yaşanması muhtemel
sıkıntıların iyi düşünülmesi gerekmektedir. Yerel
entegrasyonun ekonomik boyutuna göz atacak olursak, Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, şu ana kadar ülkemizin
Suriyeli göçmenlere harcadığı para 40 milyar dolar
civarındadır. Suriyelilerin ekonomiye getirdiği söylenen 2
milyar dolarlık katkı ve Avrupa Birliğinden alınan 3 milyar
euro, yapılan masrafların faizini bile
karşılamamaktadır. Oysa 40 milyar doların ekonomiye ve
yatırıma yönlendirilmesinin ülkemize getireceği kazanç ve refah
hesap edildiğinde, Düzcede tamamlanmayan yolları ve
yatırımları, ülkemizde yapılacak projeleri göz önünde
bulundurmak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir diğer
kalıcı çözüm, gönüllü geri dönüşün sağlanmasıdır.
Maalesef, bu da kısa zaman içinde sağlanabilecek gibi
görünmemektedir. Ülkemizin yapmış olduğu Zeytin Dalı,
Fırat Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtlarıyla
oluşturulan güvenli bölgelere 370 bin civarında Suriyelinin
yerleşmesi sağlanmıştır ancak bu sayı yeterli
değildir. Buraların yeniden inşası ve iş
imkânlarının yaratılmasıyla Suriyelilerin ülkelerine geri
dönüşü cazip hâle getirilmelidir, bunun maliyetinin ülkemiz
tarafından karşılanabilmesi de mümkün görünmemektedir.
Yerleşim yerlerinin imkânı ve iskânı için Avrupa Birliği ve
Birleşmiş Milletler elini taşın altına koymak
mecburiyetindedir. Gönüllü geri dönüşün sağlanmasının hem
ülkemiz hem de dünya açısından en ucuz maliyeti ise yeni Suriye
Anayasasının düzenlenmesidir. Ülkemizde yaşayan Suriyelilerin
canını, malını, inancını, kültürünü koruyacak ve
güvenliğini sağlayacak bir yeni anayasa yazımı sonucunda
ülkelerine gönüllü olarak dönmelerinin önünü açmak en mantıklı
çözümdür.
Güvenlikleri sağlanan Suriyelilerin kendi
ülkelerine dönmeleri, ağır bir yıkım geçiren ve nitelikli
eleman ihtiyacı olan ülkelerinin toparlanması için de gereklidir. Bu
yüzden, Suriyelilere vatandaşlık verilirken bu durumun göz önünde
bulundurulması ve Türk vatandaşlığının
verilmesinde gözetilen istisnai vatandaşlık hükümleri tekrar gözden
geçirilmelidir. Ayrıca, Türk vatandaşlığı verilirken
sadece maddi yatırımları göz önünde bulundurmak da
yanlış bir bakış açısıdır. Türk
vatandaşlığı verilmesinde, en azından, Almanya ve
Fransada olduğu gibi vatandaşlık kazanılmasında dil
yeterliliği ve ev sahibi ülkeye ilişkin çeşitli bilgilerin
sınandığı sınavlar uygulanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, tabii, zamanım
bitti. Konuşmamın son kısmını da eczacı olmam ve
Sayın Sağlık Bakanımızın da burada olması
hasebiyle biraz da sağlığa ayırmak istiyorum.
Sayın Bakanım, hoş geldiniz.
Sayın Bakanım, tabii, Düzcede
yaşanan sağlık problemlerini, hekim eksikliklerini, bunları
size ilettik; bu konuda değil bugünkü başvurum. Bir eczacı
olarak kamuda çalışan eczacılarımızın
sıkıntılarını siz de biliyorsunuz çok iyi. Ama bugün
sizden eczacılar ve vatandaşlarımız adına bir
istirhamım olacak Sayın Bakanım.
Sayın Bakanım, şimdi, iki gün önce
burada Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız
vardı, ben kendisine bu listeyi de ilettim. Burada 130 civarında bir
ilaç listesi var ve bu ilaçların SGK tarafından ödenmeyeceği
söyleniyor. Burada neler var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
İşte, tedaviye yardımcı
olduğu söylenen ağız gargaraları ve burada adı geçen
topikal preparatlar dediğimiz merhemler var Sayın Bakanım,
bunların ödenmeyeceği söyleniyor. Bunlar etofenamat -yetmiş
yıllık ilaç- işte, etken madde olarak söylüyorum, diklofenak
-başka ne var- naproksen sodyum içeren ilaçlar, benzalin içeren
gargaralar, nimesulid içeren yine topikal preparatlar var; bunların
ödenmesi ekonomiye çok büyük bir yük getirmiyordur Sayın Bakanım.
Biliyorum, 38 milyar civarında bir ilaç harcaması var ülkemizin ama
inanın, bunların bir yıllık harcama içindeki kalemi 1
milyon tutmuyordur. SPKde görüşüleceği söylendi, o yüzden sizden
Sağlık Bakanımız olarak rica ediyoruz; bunların
ödenmemesinin, engellenmesinin sizin üzerinize bir sorumluluk olarak
görünmektedir, bununla ilgileneceğinizi düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sivil toplum kuruluşlarından,
sendikalardan, siyasi partilerden âdeta kaçırılırcasına
hazırlanan 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin,
kamu kaynaklarının hangi amaçla kullanılacağı net
olmayan, hesap sorulamayan, denetlenemeyen, katılımcılıktan
uzak, şeffaf olmayan bir saray bütçesi olduğunu görüyoruz.
AKPnin politik yaklaşımını
ortaya koyan 2020 yılı bütçesi sağlığı
öncelemeyen, sermayeyi gözeten, ranta dayalı, yoksulluğu
derinleştiren, özü itibarıyla bir savaş bütçesidir.
Değerli milletvekilleri, sağlık
bedenen ve ruhen tam bir iyilik hâlidir. Bugün, yürütülen Sağlıkta
Dönüşüm Programı neticesinde toplumun sağlığı hem
bedenen hem de ruhen bozulmuştur ve bunun sebebi de AKP
iktidarıdır.
Bugün, baktığımızda,
iktidarın uyguladığı neoliberal politikaların
sağlık hizmetini ticari bir meta olarak görmesinden dolayı,
ülkede hemen hemen her evde kronik hastalığı olan bir
yurttaşımız vardır. Sağlığın
metalaşması neticesinde hastaya müşteri gözüyle
bakıldığından dolayı, mevcut iktidar, daha çok
müşteri için, toplum sağlığını koruyucu
sağlık hizmetlerinden âdeta feragat etmiştir. Evet, tekrar
vurgulamak gerekirse, AKPnin Sağlıkta Dönüşüm Programı:
Hasta et, çok müşteri olsun, yandaşa peşkeş çekilen
hastanelerde tedavi et; hasta yetmiyorsa da hasta garantisi ver, yandaşa
rant sağla, böylelikle ilaç ve tıbbi malzeme lobilerine kıyak
sağla. İşte, AKPnin sağlığa bakış
açısının özeti değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığının bütçesine büyük bir yük oluşturan
şehir hastaneleriyle ilgili söyleyecek çok şey var. Özellikle,
şehir hastanelerinin, halkın bütçesini rant adına
dağıtmak için yapıldığı net bir şekilde
ortadadır. Hasta garantisi vererek resmen Yurttaşımı hasta
edeceğim, olmadı hasta edemezsem bu defa yurttaşların
parasını yandaşa bedava olarak vereceğim. diye hasta
garantisi verilen şehir hastaneleri sistemi resmen halka ihanetin
adıdır. Şehir hastanelerinin ıslak imzalı
sözleşmelerinin yolsuzlukların üzerini örtmek için
saklandığını tüm kamuoyu gördü, biliyor. Yüzlerce kilometre
uzağa kurulan hastanelere yurttaşların ulaşması, hatta
hastane içinde sağlık hizmetine ulaşması dahi âdeta
işkenceye dönüşmüştür. Şehir hastanelerindeki
sayısız usulsüzlükler Sayıştay raporlarına da
yansımıştır. Olmayan tüp bebek merkezi, uygunsuz malzeme
alımı, erken açılış için bitmeyen hastanelerin
açılması, olmayan bahçenin bakımı için ödenen paralar,
sözleşmelerde iptal hakkının sadece yandaş firmalara
verilmiş olması, hastane yönetimine ise sözleşmeleri iptal etmek
için mahkemece ispat zorunluluğunun getirilmesi rezaletin
somutlaştırılmış hâlidir. Bu sözleşmelerde,
herhangi bir uyuşmazlıkta ise bu yandaş firmalar, AKP
iktidarının muhaliflere karşı sopaya dönüştürdüğü
Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine karşı güven garantisi olarak Londra
mahkemelerini hakem olarak tayin etmiştir yani İngiliz mahkemelerine
güveniyorlar, Türkiye mahkemelerine güvenmiyorlar. Nitekim, haklı
olduklarını da vurgulamak lazım çünkü Türkiye mahkemelerinin
taraflı olduğunu ve bağımsız
olmadığını, AKPnin talimatlarıyla
çalıştığını herkes görüyor. HDPlilere yönelik
yapılan hukuksuzluklar ve yaşananlar bunun en büyük
ispatıdır.
Sayın Bakan, günümüzde sağlık hizmeti
halktan uzaklaştırılarak değil, aksine, yurttaşın
ayağına götürülerek sağlanmalıdır; bundan dolayı
şehir hastaneleri sisteminden derhâl vazgeçilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bugün,
sağlığın bu kadar metalaştırılması,
ticarileştirilmesi sağlık emekçilerine olan güveni
sarsmıştır, hastanelere olan güven yok olmuştur. Gecesini
gündüzüne katarak çalışan doktorlara, sağlık emekçilerine
insanlık dışı çalışma koşullarının
dayatıldığını görüyoruz. Bunun neticesinde, toplumun
kanayan yarası sağlıktaki şiddet maalesef gün geçtikçe
artmakta ve derinleşmektedir. Evet, iktidar bu şiddete
çözümsüzlüğü dayatarak sadece seyretmektedir. Sağlık
şiddeti neticesinde katledilen doktorların, sağlıkçıların
vebali AKP iktidarının boynundadır.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
şiddet politikalarındaki ısrarı, oluşturduğu
güvensiz ortam, hukuksuzluklar, ekonominin bozulması, eğitimin
bozulması toplumun ruh sağlığını da maalesef bozmaktadır.
Bakın, ülkede anksiyete ve depresyona bağlı ilaç
kullanımının yüzde 27 oranında arttığı
söylenmektedir. Bu politikalar neticesinde, yoksullukla mücadele eden,
açlıkla baş başa bırakılan insanlar bu mücadeleyi
bırakıp çok üzüntülü durumların yaşanmasına sebep
oldular, maalesef yaşamlarına değişik modellerde ailecek
son verme noktalarına dahi geldiler. AKP iktidarı savaş
politikalarından ve savaş söylemlerinden derhâl vazgeçmelidir.
Değerli milletvekilleri, yaşamın tüm
alanlarında olduğu gibi sağlık alanında da ana dilde
sağlık hizmeti yaşamsal bir ihtiyaçtır. Türkçe bilmeyen
insanların temel anayasal hakları olan sağlık hizmetine
ulaşması engellenmiştir. Ana dil üzerindeki yasaklar ve
engellemeler sonucu yıllarca insanlar derdini hekimlere ifade
edememiş ve büyük acılar yaşamıştır. Ben, bir
doktor olarak, Türkçe bilmediği ve Kürtçe konuştuğu için derdini
anlatamayan sayısız vakaya tanık oldum. Bu açıdan Ana
dilde sağlık hizmeti haktır ve verilmelidir. diyoruz.
Tutukluların sağlık hakkı ve
yaşam hakkı gasbedilmektedir. Bugün, tutuklu hastalara tıbbi
etiğe uymayacak şekilde uygulamaların olduğunu görüyoruz.
Sağlık Bakanına ve bu şekilde davranan doktorlara,
tutsaklara hizmet ederken, Hipokrat yemininde herkese eşit şekilde
davranacağınıza dair yemin ettiğinizi hatırlatmak
isterim.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanı bütçeyi sunarken -unuttuğu- Iğdıra, Ardahana,
Ağrıya şu hastaneyi yaptık. diyemiyor. Benim seçim bölgem
Iğdırın 3 ilçesi var: Aralık ve Karakoyunlu ilçelerinde
devlet hastanesi yok; Tuzluca ilçesinde ise yıkılmak üzere olan,
deprem raporu alamamış bir devlet hastanesi var. Iğdır
Devlet Hastanesinde basit bir anjiyo cihazı dahi yoktur ama Sayın
Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda çıkmış diyor ki: El Baba,
Azeze şu hastaneleri yaptık, şu hizmeti götürdük. Evet,
başka ülkelerde yaşayan insanların sağlık hizmeti
almasına asla karşı değiliz, bunu özellikle belirtmek
isterim ama Tuzlucanın, Iğdırın, Karakoyunlunun bu
bütçede hakkı nedir, bunu da sormak isteriz.
Başka bir ülkenin egemenlik
alanlarını işgal edip, âdeta ilhak etmiş gibi Hastane
yaptık. derseniz, şu soruyu sormak hakkımızdır: Kuzey
Suriyenin bazı kentlerini, yani Rojavanın bir
kısmını, Türkiyenin coğrafik 7 bölgesine ek 8inci bölge
olarak ilhak mı ettiniz? Bu yapılanların uluslararası
sözleşmelere aykırı olduğunu bilmiyor musunuz? Kafanıza
göre Suriyede kalıcı yatırımlar yapmak ve bunu da
halkın verdiği vergilerle yapmanın Anayasaya aykırı
olduğunu bilmiyor musunuz?
Değerli milletvekilleri, KHKlerle ve güvenlik
soruşturmalarıyla binlerce insan hukuksuzca işlerinden edildi.
Özel hastanelerde bu doktorlar, sağlık emekçileri kölece
çalışma koşullarına mahkûm edildiler. Bugün, yurt
dışına beyin göçünün yüzde 15 arttığı basına
da yansımıştır. Bakanlık, bu insanları derhâl
işlerine iade etmelidir.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı -tam bir denetimsizlik- suçluyu koruyan, mesuliyeti
olanı aklayan bir Bakanlığa dönüşmüş. Sağlık
Bakanlığının depolarında miadı dolduğu için
binlerce aşının imha edildiği ve devletin bütçesinin
milyonlarca lira zarara uğratıldığı Sayıştay
raporlarına da yansımıştır. Özel hastanelerdeki
usulsüz faturalara resmen iktidar tarafından göz yumulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, birçok aile hekimi
sağlık hizmetini maalesef derme çatma ASMlerde yapıyor. Bugün,
Türkiyede birçok köyde insanlar ASM ya da sağlıkevi bulunmadığı
için kilometrelerce yol katederek sağlık hizmeti almaya
çalışıyor. Aile hekimleri ve hemşireler,
sağlıkevi bulunmadığı için, gittikleri köylerde
aşıları sağlıksız, hijyen dışı
ortamlarda yapıyorlar. Coğrafyamızın en önemli
sorunlarından bir tanesi de mevsimlik işçiliğe giden ya da
yaylacılıkla geçimini sağlayan ailelerin çocuklarının
aşılarının ve taramalarının maalesef
zamanında yapılmamasıdır. Sağlık
Bakanlığını görevini yapmaya davet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, milyonlarca
liralık fonların ve arazilerin, Sayın Bakanın da daha önce
Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı
Medipol Hastanesi de dâhil olmak üzere birçok özel hastaneye teşvik olarak
verildiği kamuoyunca da bilinmektedir.
Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu
konuyla ilgili tasarrufunun olmadığını belgelere
dayandırmadan açıklamıştır. Bu konu hakkında,
Sayın Bakanı, halkın Meclisinde halka özellikle belgelerle,
altını çizerek söylüyorum, belgelerle açıklama yapmaya davet
ediyoruz.
Sonuç olarak, 2020 yılı bütçesinin
savaş bütçesi olduğunu tekrardan vurgulamak isterim.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Yuh sana!
HABİP EKSİK (Devamla) Halkın
temsilcileri olarak hiçbir zaman böyle bir bütçeye oy vermeyeceğimizi,
sonuna kadar halkın sağlığını, hakkını,
hukukunu savunacağımızı bir kez daha vurguluyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Diyarbakır Milletvekili
Sayın Semra Güzel, buyurun lütfen.(HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığının bütçesine dair söz almış
bulunmaktayım. Tabii, bu kürsüden sağlıkla ilgili güzel
şeyler söylemek isterdik fakat bölgemizde ve ülkemizde her gün insanların
katledildiği, savaşsız bir yaşam için
sınırları geçmeye çalışırken yaşamların
kaybedildiği, ilaç alamadığı için hayattan kopanların
olduğu bir yıl geçirdik yine. Bu yıl da halk
sağlığı neoliberal politikalara kurban edildi. Kaç
insanı hayata döndürürüz? sorusu yerine Hasta olandan ne kadar para
alırız? sorusunun baskın geldiği rant politikaları
uygulandı. Hem Sayıştay raporlarında hem de bu sene
Hükûmetin teklif ettiği bütçe önerisinde gördük ki halk
sağlığı değil şirketlerin kazanç kaygısı
baskın gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde koruyucu
sağlık hizmetlerine teşvik eden politikalar üretilirken
ülkemizde 2019 yılında kişi başına ayrılan
koruyucu sağlık hizmeti bedeli 12,5 lira. Bakanlık
yurttaşların hasta olmaması için bu kadarını yeterli
görüyor yani yurttaşa Hasta olacaksınız. deniliyor. Niye mi?
Çünkü yapılan şehir hastanelerinin dolmaması demek devletin özel
şirketlere borçlanması demek.
Kamu hastaneleri ve halk sağlığı
kurumlarını kapatıp daha iyi sağlık hizmeti
verileceğini söylediğiniz şehir hastanelerini açtınız
fakat gördük ki bu lüks binalar hastane değil, sağlığın
parayla dağıtıldığı, sağlık
emekçilerinin çalışma koşullarının altüst olduğu,
şirket daha fazla para kazansın diye gereksiz yere onlarca tetkikin
yapıldığı AVMye benzer binalar. Hastaneler o kadar büyük
ki kimisinin duvarında Kaybolursanız burayı arayın.
yazılı. Evet, yurttaşlar içerisinde kayboluyor.
Bizler, sağlığın özel sektörle
müşterek yürütülmesinin bir felaket olacağını söyledik,
bugün de görüyoruz ki haklıyız. Devlet özel firmalara hem kendi
arazisini verdi hem de Hizmet veriyor. diye bu özel şirketlere kira
ödemeye başladı. Bu şirketlerle yapılan sözleşmelerin
içeriğini ise hâlâ bilmiyoruz. Sayıştay raporlarında yer
alan bilgilere göre şehir hastaneleri sözleşmeleri ticari sır
olduğu için ulaşılamamış. Sağlık
alanındaki tek sır hasta ile hekim arasındadır ama iki
kurum arasında bir ticari sır oluşmuş ve bu ticari
sırrın altından da bolca yolsuzluk çıkıyor.
Değerli milletvekilleri, Elâzığ Fethi
Sekin Şehir Hastanesinde tüp bebek bölümü olmadığı hâlde,
Sağlık Bakanlığı tarafından bu bölüm için garanti
bedeli ödendiği Sayıştay raporlarına yansıdı.
Raporda, şirketlere doluluk garantisi kapsamında yapılan
ödemelerin muhasebeleştirilmediği tespit edildi. Söz verilen hasta
doluluk oranları sağlanmasına rağmen, şirketlere
yapılan ödemeler garanti miktarının altında
kalmış.
Yine, Sayıştay raporlarında,
şehir hastanesi sözleşmesinde şirketin kusuru nedeniyle
sözleşme erken feshedilse bile Sağlık
Bakanlığının tazminat ödemeyi taahhüt etmesi gerektiği
var. Bu ülkede sokakta yürüyen herhangi bir yurttaşın can garantisi
dahi yokken bu şirketlerin her hâlükârda para kazanacağının
garantisi var. Öyle bir garanti ki bu, bitmemiş bahçeye bile Bakanlık
garanti bedeli verdi. Elâzığ, Manisa, Adana Şehir Hastaneleri
inşaat hâlindeyken ve bahçe bakım hizmetleri
kullanılmıyorken dahi Bakanlık bahçe bakım garanti bedeli
ödemiş. Raporda, şehir hastanesi sözleşmeleri kapsamında
satın alınan tıbbi cihazların bir kısmının
sağlık personelinin ihtiyacını karşılar nitelikte
ve nicelikte olmaması nedeniyle kullanılmadığı
belirtilmiş yani halkın parası yine çöpe gitmiş.
Değerli milletvekilleri, gelelim Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna. Sayıştay raporlara göre, 628
bin doz aşının depolarda unutulması ve tarihlerinin
geçmiş olması nedeniyle 11 milyon TL kamu zararı oluşmuş.
Bir yandan halkın parası bu şekilde heba olurken öte yandan
birçok ilacın SGKnin ödeme listesinden çıkarılmasıyla halk
mağdur ediliyor. SGK, aralarında şeker, kanser, prostat, kalp
hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçların da
olduğu yüzlerce ilacı geri ödeme listesinden çıkarmış
durumda. Bu yıl, 19 Şubatta ilaçlara bir defada yüzde 22 zam
yapıldı ve SGK iskonto oranlarını
değiştirmediği için aradaki farkı yurttaşlar ödemek
zorunda yani ilaçlara zam yapılıyor, SGK farkı ödemediği
için fatura halka kesiliyor. İstanbul Eczacılar Odası ise
ağır hastalıklarda kullanılanlar da dâhil
yaklaşık 500 ilacın eczanelerde
bulunmadığını ve bu durumun ölümlere ve mağduriyetlere
neden olduğunu belirtmekte. Kurum, halktan alıp şirketlere para
yetiştirmeye çalıştıkça yolsuzluk da aldı
başını gitti. Kamu İhale Kurumu şikâyet üzerine
üniversite ihalelerini mercek altına alarak daha çok tıbbi malzeme,
hizmet alımı ve yapım işleri üzerinde yoğunlaştığı
incelemelerde her 3 ihaleden 1inde yolsuzluk
yapıldığını ve incelenen üniversite hastaneleri
ihalelerinde usulsüzlük görülmeyen tek bir üniversitenin
olmadığını tespit etti. Fakat soruşturma izni YÖKe
tabi olduğu için gerekli işlemler yapılamıyor.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığına bu yıl ayrılan bütçe toplam bütçenin yüzde
5i kadar. Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçe
ise 152 milyon 450 bin TL. Bu bütçenin ne kadarı Hudut ve Sahillerde insan
sağlığını korumaya harcanıyor? Kurumun 2008 ile
2013 yılları arasında yaptığı iddia edilen 10
milyon TLlik vurguna ilişkin soruşturma hâlâ tamamlanamadı.
2019 yılında kurum üzerinden yapılan ihaleler de işin içine
katıldığında, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilen dosyalarda, devlete verilen
zararın toplam 65 milyon TLyi bulduğu belirtilmekte ancak
Danıştay, süreci soruşturmak için Sağlık
Bakanlığından ilgili evrakları talep etmesine rağmen
Sağlık Bakanlığı, gerekli evrakları
Danıştaya teslim etmediği için yargı sürecinin
uzamasına neden oldu. Yine, kurumun, 2018 yılı faaliyet
raporları yasal süreç içerisinde hazırlanmamış. Hayati bir
önemi olan ve uygulayacağı her politikanın hayat
kurtaracağı bilinen bir kurumun adı nedense yolsuzluk ve
usulsüzlükle dile geliyor. Aynı kurum, asli görevini hatırlıyor
mu? Hudutları ve sahilleri ne kadar koruyor? Neredeyse her yıl 2 bin
insan Akdenizde ve Ege kıyılarında savaştan kaçmaya
çalışırken hayatlarını kaybediyor. 2018
yılında Akdenizde 2 bin, Egede son dört yılda 4.500 insan
boğularak hayatını kaybetti. Mülteci krizi derinleştikçe
hayatını kaybedenlerin sayısı da artıyor. Hükûmet de
yeni göçlere yol açan savaş politikalarıyla mülteci krizini
derinleştirmeye devam ediyor.
Sağlık Enstitülerinin durumu ise yine
Hükûmetin sağlık politikalarından bağımsız
değil. Bağımsız, bilimsel araştırma yapması
için kurulan Enstitünün Yönetim Kurulu Başkanı, Sayın Bakan.
Dünyada enstitüler, bağımsız araştırma yapan ve bilgi
üretmeye dayalı kurumlardır fakat bizim ülkemizde her şey
iktidarın denetiminde olmak zorundaymış gibi Enstitü
Başkanı da Sağlık Bakanının kendisi.
Değerli milletvekilleri, bugün 14 Aralık,
sokağa çıkma yasaklarının yıl dönümü. Sokağa
çıkma yasakları döneminde temel görevleri sağlık
dağıtmak olan sağlık personelleri yargılandı,
hatta bazıları çatışmalar sırasında öldürüldü. 2
Ağustos 2019da 4 sağlık çalışanı, Cizrede
sokağa çıkma yasakları döneminde 10 yaşındaki
çocuğu tedavi ettikleri için tutuklandı. Ambulansın
çatışma alanlarındaki yaralılara müdahale etmesi
engellendi. Hastaya müdahale için gitmek isteyen ambulans şoförü
Şeyhmus Dursun, Cizre Devlet Hastanesindeki nöbetinden çıkarken Eyüp
Ergen açılan ateş sonucu katledildi. Cizre Devlet Hastanesi
sağlık çalışanı Aziz Yural, 30 Aralık 2015te
mahalledeki yaralı kadına yardıma giderken keskin
nişancılar tarafından vuruldu. Cizre ambulans davası
olarak bilinen davada 14 meslektaşımız resmî başvurular
sonrası gittikleri Cizrede sivillere tıbbi destek sunmak istedikleri
için yargılandı. Sokağa çıkma yasaklarının
olduğu süreçte Cizrede bulunan 8 sağlık ocağı
yetmiş üç gün boyunca kapatıldı ve karakol olarak
kullanıldı. Bunlardan sadece 5i yasaktan sonra açılabildi çünkü
3 tanesi çatışmalar sırasında yok edildi. Cizre Devlet
Hastanesinin acil bölümü askerî üs gibi kullanıldı, üst katları
ise güvenlik güçlerince yatakhane olarak kullanıldı. O dönemde
yaşam hakkından sağlık hakkına birçok hak ihlali
yaşandı.
Değerli milletvekilleri, Dünya Sağlık
Örgütünün tanımlamasına göre, sağlık, sadece hastalık
ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça
ve sosyal yönden de tam bir iyilik hâlinin olmasıdır. Biz,
ayrıca, siyasal iyilik hâlinin de olması gerektiğini söylüyoruz.
Bugün Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ekonomik krizi,
savaşları, hukuksuzlukları ve bir anda insanların
hayatını altüst eden KHKleri, sokak ortalarında öldürülenleri
ve cezasızlıkla sonuçlanan cinayetleri düşündüğümüzde, bu
ülkenin sağlık politikalarının iyi olduğunu söylemek
maalesef, çok zor.
Türkiye, Uluslararası Bütçe
Ortaklığı tarafından düzenlenen ve bütçe hakkını
gösteren ankette, 100 üzerinden sıfır puan aldı ve tarihe geçti.
Halkın katılmadığı, meslek odalarının
görüşlerinin alınmadığı, iktidarın kendi
ihtiyaçları doğrultusunda hazırladığı bir bütçe
ancak antidemokratik uygulamaların bir devamı olabilir.
Sağlık gibi temel bir konuda parayı, rantı esas alan
politikalardan vazgeçilmeli; kadınların, gençlerin, meslek
odalarının, STKlerin içerisinde yer almadığı,
muhalefet önerilerinin göz ardı edildiği bir bütçe, halk
sağlığı değil, daha fazla ölüm ve
sağlıksız bir yaşam getirecektir.
Hepinizi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın
Murat Çepni, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız,
evet, tüm dünyada büyük bir yok oluş sürecinin
tartışıldığı günlerdeyiz ve insanlık eliyle
yaşam alanlarının, dünyanın geleceğinin yok
olması riskiyle karşı karşıyayız. Tam da bu
süreçte, tabii, aynı tartışmaların Türkiyede de
yapıldığı bir süreçte Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz.
Burada, tabii, en temel
sorunlarımızın başında gelen şey, tüm dünyada çok
yoğun tartışılan iklim krizi ekolojik kriz diye de tarif
ettiğimiz doğa ve yaşam alanlarının tahribatı,
ekolojik yıkımın kendisi diye tarif ettiğimiz süreçte
bütün bu tartışmaların, hükûmetler ve halk, hükûmetler ve çevre,
ekoloji örgütleriyle ne düzeyde iş birliği içerisinde
yürütüldüğü tartışmasıdır. Şimdi, hem dünyada hem
de Türkiyede bu anlamda çok ciddi bir sıkıntıyla
karşı karşıyayız yani Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bugün bizi karşı karşıya
bıraktığı en büyük tehlike ve risk, bütün bu çevre ve
şehir politikaları konusunda halkın, çevre ve ekoloji
örgütlerinin, meslek örgütlerinin ve bilim insanlarının bu sürece
dâhil edilmemesi meselesidir.
Şimdi, bu kadar büyük riskle karşı
karşıya kaldığımız bugün, bütün bu çevrelerin bu
tartışmalara dâhil edilmemiş olması doğrudan içinde
bulunduğumuz siyasal politik süreçle bağlantılıdır.
Biz buna yer yer saray merkezli siyaset diyoruz, yer yer tek adam diktatörlüğü
diyoruz, yer yer faşizm diyoruz fakat bütün bunlara rağmen, bütün
bu yaptığımız tarifler aslında karşı
karşıya kaldığımız riski tam olarak
karşılayabilmiş değil maalesef. Çünkü karşı
karşıya kaldığımız risk, telafisi mümkün olmayan
bir risk yani dünyanın yok olmasıyla Türkiyenin geri dönüşü
mümkün olmayan bir tahribatla karşı karşıya kalması
meselesi, dolasıyla bugün herhangi bir tartışmayla, herhangi bir
eleştiriyle, öz eleştiriyle aşılabilecek bir mesele
değil.
Dolayısıyla, burada, Bakanlık, bütün
bu süreçte saydığımız ekoloji örgütleriyle, bilim insanlarıyla,
çevreleriyle, yurttaşlarla çok doğrudan bir ilişki kurmak
zorundadır. Ben yaptım, oldu. Sarayın verdiği
talimatlarla, fermanlarla gereğini yaparız
Bunun yanında
İçişleri Bakanlığının da halkın, ülkenin
güvenliğini sağlamaktan ziyade yıkım şirketlerinin
güvenlik güçlerine dönüşmüş olduğu koşullarda; Çevre
Bakanlığının yarattığı tahribatlara
hayır diyen, itiraz eden yurttaşların, köylülerin
susturulması, bastırılması rolünü üstlendiği
koşullarda karşı karşıya
kaldığımız riskin aslında çok daha komplike bir risk
olduğunu söyleyebiliriz.
İklim kriziyle karşı
karşıyayız. Biz buna kapitalizmin krizi diyoruz çünkü bu kriz,
başta da belirttiğim gibi, insanlığın, daha çok
kapitalizmin -daha çok kâr, maksimum kâr- ve pazar ekonomisinin yarattığı
bir yıkım yani doğal kaynakların ve emeğin
acımasızca sömürüsünün sonuçlarından bir tanesi.
Şimdi, iklim krizi tüm dünyada
tartışılıyor. En son, iklim krizine karşı küresel
eylemler gerçekleştirildi ve milyonlarca insan bu eylemlere
katıldı. Türkiyede de bunlara milyonlarca insanın
katıldığını gördük, biz de katıldık.
Dolayısıyla, bugün, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının temel gündemi, iklim krizi ve bununla mücadele
olmak zorundadır. Bakın, iklim kriziyle mücadele fidan dikmekle
olmaz. İklim kriziyle mücadele ancak ormanların korunmasıyla
olabilir. Siz ormanları korumazsanız, ormanları maden
şirketlerine peşkeş çekerseniz, güvenlik gerekçesiyle
yakarsanız bugün dikilen yeni fidanlar yarınımıza çare
olmaktan uzak kalacaktır.
İklim krizinin temel sebepleri belli: Fosil
yakıtların kendisi yani petrol, doğal gaz ve kömür; termik
santrallerin kömür yakıtının ta kendisi. Dolayısıyla,
bunların yarattığı tahribat ya engellenecek ya da
yıkıma gidilecek, bunun ortası maalesef yok. Dolayısıyla,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu konuda bir eylem
planına sahip olmalıdır. Şimdi, açıklanan eylem
planlarında tüketim alışkanlıklarının
değiştirilmesi, enerji yatırımları adı
altında tarif edilen enerji politikalarının kendisi
tartışılmıyor. Ne tartışılıyor? Bunun
karşısında bisiklet yollarının yapılması
gibi, işte kamu spotu diye tarif ettikleri yayınlarda ifade
ettikleri fidan dikimleri ve benzeri gibi birilerinin, onun bunun himayesinde
yaptıkları kimi düzenlemeler var. Oysa süreç bizden şunu
istiyor: Birincisi -termik santral tartışmasında da bunu çok net
olarak ortaya koyduk- siz termik santrallere baca takarak bile ortadaki riski
kaldırmış olmuyorsunuz. Termik santraller tüm dünyada
sınırlandırılmaya çalışılırken
Türkiyede bunların sayısının artırılması
tartışılıyor. Bakanlık olarak, bu termik santrallerin
sınırlandırılması ve kaldırılması
konusunda bir politikaya sahip misiniz? Ormanların ve tarım
alanlarının yok edilmesine karşı, örneğin, Ege
Bölgesinin JES çöplüğüne dönüştürülmesine karşı, Karadeniz
ormanlarının ve yaylalarının Yeşil Yol diye tarif
edilen yıkım projesine heba edilmesine karşı, Munzur
Vadisinin tümüyle maden sahasına dönüştürülmesine karşı bir
plana sahip misiniz? Böyle bir planlamayı kesin ve kesin görmüyoruz.
Çevre duyarlılığı inşaat
şirketlerinin CEOlarının denetiminde yapılamaz. Çevre
duyarlılığı ancak halkla, çevre örgütleriyle,
vatandaşlarla, yurttaşlarla ve bilim insanlarıyla birlikte
yürütülebilir. Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
bugün, enerji şirketlerinin, inşaat şirketlerinin CEOsu
pozisyonundadır. Onların ihtiyaçları neyse, onların kâr
etmeleri için ne gerekiyorsa bunları planlıyor ve biz de burada,
Mecliste bunları bir biçimde geçirmekle mükellef olarak kalıyoruz.
Evet, başta da belirttiğim gibi, bugün, İçişleri
Bakanlığı da onun kolluk güçleri de bunun
karşısında geliştirilen muhalefeti bastırmakla
görevli.
Bakın, Kaz Dağlarını soruyorum
buradan: Bugün 14ünde yenileme süresi doldu, ne yapacaksınız? Kaz
Dağlarındaki maden ruhsatının durumu ne olacak, bunu
buradan soruyoruz.
Kanal İstanbul Projesi bir yıkım
projesidir, neden yapılacağını
açıklayamadığınız bir projedir. Bunun
yaratacağı büyük yıkımlar defaatle
tartışıldı, tartışılıyor. Bu konuda
fikriniz nedir?
Salda Gölü
Salda Gölünde bir yapılaşmaya
gidiliyor ve Bakanlık bunun çok ciddi bir yapılaşma
olmadığını, epeyce bir uzağında
yapılacağını söylüyor. Biz buradan şunu soruyoruz: Hiç
yapmasanız ne olur? Yapmak zorunda mısınız? Oralardan
elinizi çekseniz, oralara dokunmasanız daha iyi olmaz mı?
Munzur Vadisi çok zengin endemik bitkilere sahip,
bir tarihsel miras aynı zamanda, bir inanç merkezi aynı zamanda.
Buraları hangi cesaretle, hangi cüretle, kime sorarak maden sahası
ilan ediyorsunuz? Bu hakkı size kim veriyor?
İzmir, Aydın JES çöplüğü hâline
gelmiş durumda, nefes alamaz durumda; köylüler feryat figan ediyor, ölüm
oranları artmış durumda. Siz, yetmedi, Aydında yeni
JESler yapmaya çalışıyorsunuz, yetmiyor İzmiri de JES
alanı hâline getiriyorsunuz. Bu nasıl bir cesaret, bu nasıl bir
cürettir; bu nasıl bir halk düşmanlığı
politikasıdır; bu nasıl bir düşmanlıktır;
bunları anlamakta gerçekten zorlanıyoruz.
Dün Karadenizdeki Yeşil Yol Projesini
anlattım. Yani Karadeniz HES çöplüğüne dönmüş durumda ve burada,
Karadenizde yerli ve millî, vatansever politikalar adı altında
bunları yaptığınızı düşünüyorsunuz.
Karadenizi katlettiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Neyi katlettik ya?
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Bunun neresinde
millîlik, bunun neresinde vatanseverlik? Bu, nasıl bir Bakanlık
politikasıdır? Bu, nasıl bir devlet politikasıdır?
Dolayısıyla biz bütün bunlara karşı şunu tekrar ifade
ediyoruz: Bu politikanın sonucu yoktur, bu politikanın geri
dönüşü yoktur; bunun telafisi mümkün değildir.
SALİH CORA (Trabzon) Yaylaya elektrik
istiyorsun, HES istemiyorsun.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Bu, aynı zamanda
Türkiye'nin yönetim biçimiyle de demokrasisiyle de doğrudan
bağlantılıdır. Halka düşman, doğaya düşman
bu politika ancak ve ancak topyekûn demokratik bir siyasetle, demokrasiye
yeniden topyekûn bir biçimde sarılarak aşılabilir yaptım
oldu politikalarıyla aşılamaz.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
İstersen gaz lambasına dönelim, gaz lambasına.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hatibi
dinleyelim.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Halka, sermayeye,
sermaye şirketlerine peşkeş çekilen olanaklarla yapılamaz.
AKPnin yüzde 1 farkla iktidar olduğunu söyledik. Yüzde 1 farkla iktidar
olan AKP, halka ve doğaya düşman politikalarına devam
ettiği müddetçe biz de ezilen milyonlar olarak bunun karşısında
durmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şırnak Milletvekili
Sayın Hüseyin Kaçmaz, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, evet, Mecliste bütçe görüşülüyor. Aynı zamanda, bugün, 14
Aralık 2015 tarihinde Şırnakın Silopi ve Cizre ilçelerinde
ilan edilen sokağa çıkma yasağının yıl dönümü.
Bugün, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin
de raporunda açıkça belirttiği üzere kıyamet benzeri bir
tablonun yaşandığı bu tarihî dönemin
başlangıcıydı.
14 Aralıkta yasaklar
başladığında, sabah saatlerinde hoparlörlerden anonslar
yapılmaya başlandı ve halkın huzuru, can ve mal
güvenliği için sokağa çıkma yasağı ilan edildiği
belirtildi. Ancak ilan edilen bu yasak, maalesef ki birçok sivil
yurttaşımızın canını, malını ve
huzurunu bir ömür boyu alıp götürdü.
Bu dönemde, 14 Aralıktan önce tabii, 4 Eylülde
de Cizrede sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti ve 22
sivil yurttaş hayatını kaybetmişti. Bunlardan birisi de
birçoğunuzun belki bildiği üzere 10 yaşındaki Cemile
Çağırgaydı. Cemile, kapısının önünde vuruldu,
onu almaya çalışan annesi ve amcası da tarandı. Cemilenin
cenazesi üç gün boyunca derin dondurucuda saklanmak zorunda kalındı
çünkü çatışmalar devam ediyordu, cenazeyi defnedemediler.
Tabii, o dönemde de yine yandaş medyada hemen
Teröristler yaptı. diye haberler yapıldı ancak Cemilenin
annesi ve diğer aile bireyleri kurşunun nereden geldiğini çok
net bir şekilde görebilmişlerdi. Zırhlı araçlardan
geldiğini ve bu kurşunlarla Cemilenin hayatını
kaybettiğini belirtmişlerdi. O dönem Başbakan olan
Davutoğlunun Cizrede sivil kayıp yok. sözüne karşı
ailesi Başbakan, Cumhurbaşkanı gelip kızımı
görsünler, o küçük çocuk nasıl terörist? diye sordu. Cemileyle birlikte
onlarca sivil yurttaş hayatını kaybetti. Bu yaşanılan
acının bir tarifini de babasının bir gazeteciye
verdiği cevapta çok net bir şekilde hissedebiliyorduk. Baba Ramazan
Çağırga kendisine Kaç yaşındasınız? diye soran
gazeteciye 53 yaşındayım ancak İki yüz yıllık
acı yaşadı. diye yazabilirsiniz. ifadesinde bulunmuştu.
Çünkü baba Ramazan Çağırga, ilk defa bir çocuğunu kaybetmiyordu,
90lı dönemlerde köyündeyken evine isabet eden havan mermisiyle birlikte
ailesinden 7 kişiyi daha kaybetmişti. Maalesef ki Kürtün makûs
talihi, makûs kaderi Cizrede yine gelip bu sefer Cemile
Çağırgayı bulmuştu.
Yine, Cizrede üç aylık Miray bebek vardı.
Miray bebek evinde keskin nişancıların ateşiyle
yanağından yaralanmıştı, ailesi öldüğünü zannetti
ama beş dakika sonra ağlayınca
yaşadığını fark edip ambulans istediler. 155le
iletişim hâlinde ambulans istediklerinde, ellerinde beyaz bayrakla
dışarı çıkmalarına rağmen, maalesef ki yine
tarandılar ve bu sefer Miray bebek hayatını kaybetti. Miray
bebek daha 3 aylıktı, fotoğrafı şu. O dönemde de hâlâ
Sivil kayıp yok. deniyordu, demek ki Miray bebek de terörist olarak
kabul ediliyordu.
Ve yine, Beytüşşebapta, 94te, evine
yapılan havan mermisi atışından dolayı ailesini
alıp Cizreye gelen -90lı yıllarda- 74 yaşındaki gariban,
yoksul Mehmet amca da evde yiyecek bir şey kalmayınca
-yasağın ilerleyen günlerinde- dışarı çıkıp
yiyecek bir şeyler bulmak istemişti ama maalesef ki onun dediği
gibi olmadı. Ailesi her ne kadar Çıkma, tehlikelidir. dediyse de
Ben yaşlıyım, kimse bir şey yapmaz. dedi. Ama maalesef ki
Mehmet amca da başından vurularak katledildi, cenazesi bir gün
boyunca yerde kaldı.
Ve yine, Silopide de benzer acılar
yaşandı. Silopide -birçoğunuzun yine bildiği üzere- Taybet
İnan, 57 yaşındaki 11 çocuk annesi Taybet İnan
komşusunun evinden dönerken taranarak katledildi; onu kurtarmaya
çalışan kaynı vurularak katledildi; onları,
yaralıları kurtarmaya çalışan eşi de yaralandı.
Bu cenaze bu şekilde -Taybet İnanın cenazesi- yedi gün yedi
gece sokakta kaldı. Dünyanın birçok yerinde, tarihte birçok kez,
savaşlar, katliamlar, acılar yaşandı ama hiçbir zaman bir
cenaze yedi gün yedi gece dışarıda bırakılmadı. O
dönem ben de Silopideydim, gerek mülki amirlerle gerek başsavcıyla
sürekli iletişim hâlindeydik. Bu cenazenin kaldırılması ve
dinî vecibelerinin yerine getirilerek ailenin bu acısının
sonlandırılması için elimizden gelen gayreti sarf etmemize
rağmen, bir türlü bu cenazeyi alamadık ve yedi gün yedi gece bu
cenazeler buradaydı, sokakta kaldı. Daha önce de okudum buradan.
Oğlunun, annesinin bu durumuna ilişkin bazı ifadeleri
vardı: Biz sevgi nedir, hiç dile getirmezdik ama bir sarılması
vardı, dünyaya değerdi, binlerce söz gelse anlatamazdı o
sevgiyi. Annem tam tamına yedi gün sokakta kaldı; hiçbirimiz
uyuyamadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı,
biz 150 metre ötesinde öldük.
Hepimizin annesi var, değil mi? Belki,
bazılarımızın anneleri hayatlarını
kaybetmişlerdir ama anne sevgisi farklıdır arkadaşlar. Bu
aile, bu çocuk yedi gün yedi gece, annesinin cenazesine 150 metre ötede,
kuşlar konmasın, köpekler gelip cenazesini parçalamasın diye
beklemek zorunda kaldı. Kürt meselesi tam da budur.
SALİH CORA (Trabzon) Cesedin altına
bomba yerleştirildi.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Lütfen Sayın
Cora, lütfen...
SALİH CORA (Trabzon) Bomba yerleştirildi
cesedin altına.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Taybet İnan
mı bomba yerleştirdi?
SALİH CORA (Trabzon) Onları hep PKK
yapmıştır, PKK!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Bırak
bu lafları, saçma sapan laf atma ya! Ne uyduruyorsun bomba
yerleştirildiğini, niye yalan söylüyorsun?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen sakin
Sayın Cora, lütfen
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın
milletvekilleri, müsaadenizle, olayları anlatıyorum.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Terbiyesizlik yapmayın be!
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Terbiyesizliği sen yapma ya! Ağzından çıkanı
kulağın duysun!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ne
bombası koymuşlar? Nereden uyduruyorsunuz bomba
koyduklarını?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın Cora, bakın,
orada doğan, büyüyen benim, orada olayları yaşayan benim, o top
atışlarının hepsini gören benim. Bırakın da bir
kere de kimin yaptığına biz karar verelim ya! Gözümüzle gördük
ya! Gözümüzle gördüğümüzü de size inandıramıyoruz. Biz kimiz,
inandıramıyoruz; dilimiz nedir, inandıramıyoruz; kültürümüz
nedir, inandıramıyoruz. Bırakın da bize kimin
düşmanlık yaptığına biz karar verelim ya! Maalesef ki
yapıldı. (HDP sıralarından alkışlar)
Siz Türk ordusu yapmaz. dediniz; burayı
bombaladı, bombaladı, bu Meclisi birkaç gün sonra bombaladı.
SALİH CORA (Trabzon) Onlar haindi!
YUSUF BAŞER (Yozgat) O hainleri örnek
veriyorsun! Çok güzel(!)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Şurada 251
sivili katlettiler.
SALİH CORA (Trabzon) Haindi onlar!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Siz onları
görmüyorsunuz da bizim söylediklerimize mi takılıyorsunuz?
Yapmayın!
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Kimin
bombaladığı belli, teröristler bombaladı.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ne olacak, terör örgütüne teslim mi olacak devlet?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Cizrede üç
bodrumda, herkesin bilmesine rağmen 177 insan katledildi.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Terör örgütüne teslim mi olacak devlet?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) 177 insan
katledildi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Sayın Kaçmaz...
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Siz kabul etseniz
de
BAŞKAN Sayın Kaçmaz Türk ordusu
bombaladı. gibi ağzınızdan bir ifade çıktı.
Bombalama, teröristler tarafından yapılmıştır.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Terör örgütüne devlet teslim olmaz!
FATMA KURTULAN (Mersin) Ordudaydılar o zaman,
o zaman ordudaydılar!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
FETÖcülerden bahset, FETÖcülerden!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Türk ordusu içindeki
hainler
BAŞKAN Bunu düzeltmenizi rica ediyorum.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Ne demek
istediğim çok nettir.
BAŞKAN Düzeltin lütfen!
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
özür dilesin!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Ne demek
istediğim çok nettir.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Yazıklar olsun!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) O dönem de askerin
içinde hainler vardı, burayı bombaladıklarında da yine
hainler vardı. Birileri, derin eller burayı kaşıyor, Kürt
meselesini kaşıyor. Yıllarca size dedik ki: Kürt meselesini,
Kürt realitesini inkâr etmeyin. Kürt meselesinde bu sorunlara inkâr sebep
oluyor. Bütün söyledikleriniz sonuçtur. Bu
yaşadıklarımızı yıllarca size anlatmaya
çalıştık. Biz, bir daha bunlar yaşanmasın diye
mücadele ediyoruz. Biz, orada küçücük çocukların nasıl katledildiğini
gördük.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan be!
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sana Hadi
oradan! Ayıp be!
DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) Kes
sesini ve dinle!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Bırakın, hatibi dinleyin, konuşsun ya!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Bu
anlattıklarımız vicdan sahibi olanlar içindir. Evet, bunu
söylediğimizde rahatsız olabiliyorsunuz, biz de rahatsız
oluyoruz. Biz buraya hiçbirinizle bire bir münakaşaya girmek için gelmedik;
biz buraya sorunu anlatmaya, çözüm üretmeye geldik. O dönemlerde
yaşananların daha birçoğunu anlatamadım, o kadar uzun bir
dönem ki. Çözüm süreci nasıl bitti, hepsini teker teker anlatabiliriz.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Silahları bırakmadığınız için bitti.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Silahları
bırakmadığınız için bitti çözüm süreci.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Nihat
Kazanhanı, Umut Kurtu kimin öldürdüğünü teker teker anlatabiliriz.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Afrinde yaptığınız katliamları niye
anlatmıyorsunuz?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) O gün de bugün de
devletin içinde bir el sürekli bu meseleyi kaşıyor, bu savaşta
sivil yurttaşlar da hayatını kaybediyor.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) -
Savaş yok, terörle mücadele var.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) O zaman, bunu
söylediğinizde, hemen sonrasında bu Meclisi bombaladılar, kabul
etseniz de etmeseniz de.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - FETÖ
teröristleri yaptı, onu da teröristler yaptı, Türk ordusu
yapmadı.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, bu bahsettiklerimin birçok örneği var, daha anlatacaktım,
müsaade etmediniz ama şunu söyleyeyim: Burada hayatını kaybeden
birçok insan, 90lı yıllarda yine aile bireylerinden
hayatını kaybedenlerin, köyleri boşaltılanların, köy
meydanında işkence görenlerin, dışkı yedirilenlerin
çocukları ve torunlarıydı. 90lı yıllarda bunlar
yapıldıktan sonra maalesef 2015e sirayet etti bu ve 2015te
yapılan bu katliamlar da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaçmaz, sözlerinizi
tamamlayın.
HALİL ETYEMEZ (Konya) PKKnın
katliamlarını da saysana sen şimdi.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Bir daha benzer
katliamlara, benzer acılara sebep olmaması için bu meseleyi sulhla
çözeceğiz, diyalogdan başka çare yok.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Bir
kere söyleyin, bir kere, PKKya terör örgütü diyemediniz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Bu katliamları
yapanlar da elbet bir gün hesap verecek.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Doğrudur, katliamı yapan PKKdır, doğrudur.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Biz çok iyi
biliyoruz Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Hadi oradan! (Gürültüler)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sen hadi
oradan!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Hadi oradan!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Haddini
bil, seviyeli konuş, seviyeli ol!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Senin
haddine değil!
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katliamı
yapanlar her gün hesap verecek.
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Bakan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Senin
haddine değil!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Elini indir!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Oturun
yerinize! Oturun yerinize!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Otur be!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) İndir o
elini! Sen otur!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kime
bağırıyorsun!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) İndir o
elini!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kime
bağırıyorsun!
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Oturun
yerinize!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bakan, orada.
BAŞKAN Evet, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalarda kalınmıştı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Özkan, söz talebiniz var
galiba.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci
tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine, terör örgütünün her zaman her
türlü mekanizmayı vesile kılarak birlik ve beraberliğimize
kastettiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
kürsüden hatip konuşurken elbette aziz milletimizin vicdanını
yaralayan bazı tanıklıklarından bahsetti ancak bir devlet
olma sorumluluğuyla biz biliyoruz ve bunun mücadelesini veriyoruz ki o da
bu topraklarda yaşanan acılar, her birisi devletimizin ve
milletimizin sorumluluğundadır. Bu hususlarda konuşma yaparken
çok hassas davranmalıyız. Bakınız, terör örgütü, her zaman,
her türlü mekanizmayı, her türlü propagandayı bir vesile kılarak
bu ülkedeki birlik ve beraberliğe kastediyor. Elbette oradaki tanık
sadece hatip değildi, başka tanıklar da var ancak orada
yaşanan acıları ülkemizin, milletimizin acısı diye
ifade ederken, bu ülkede sadece bir perspektiften bakarak, sadece belli
acılara yoğunlaşarak olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
terörle mücadelede şehitler verdik, kundaktaki
çocuklarımızı kaybettik, bebeklerimizi kaybettik. Kürtüyle,
Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle 82 milyonun kardeşliğine
yönelen bu tehditlerden ve saldırılardan hepimiz nasibimizi
aldık ancak terör örgütünün bu saldırılarını yok
sayarak sadece bir zaviyeden olup bitenlere bakmak kabul edilebilir bir durum
değildir. Hendeklerle mücadelede Kuran-ı Kerimlerin içerisine
saklanan bomba düzeneklerine hep beraber tanık olduk. Yine, orada ölen
kişilerin bedenlerinin, cesetlerinin altına bomba düzeneklerinin saklandığını
gördük ve bu sahte düzenler sebebiyle maalesef şehitler de verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son olarak, biz, bu
ülkede İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla 82 milyonun barışını, huzurunu
savunuyoruz. Bakınız, bu devletin Mehmetçikinin, Silahlı
Kuvvetlerinin, güvenlik kuvvetlerimizin nasıl insani bir
davranış içerisinde olduğu, Afrinde, Cerablusta ve
Barış Pınarı Harekâtlarında ortaya koymuş
olduğumuz o insani tavırdan bellidir. Mehmetçikimizi gören ve
oradaki fitne tohumlarından, ektikleri o fitnelerden kaçmak için
çalışan terör örgütü mensupları çiçekli pazenlerden
yapılmış fistanlarla kaçmaya çalıştılar.
Kaçamayınca nereye sığındılar? Yine, Mehmetçikimize
gelip sığındılar. Demek oluyor ki bizim Mehmetçikimiz,
bırakın masum vatandaşlarımıza, cephede mücadelede
sıfatı ne olursa olsun terör örgütlerine dahi anne şefkatini
gösterebilme kabiliyetini ortaya koymuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen son
sözlerinizi alayım.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun için, bu
çerçevede, tarih boyunca insani değerleri başına taç etmiş
aziz milletimize, Mehmetçikimize yönelik bu tür terör ağzıyla
yapılan saldırıları kabul etmediğimizi ifade ediyor;
terörün ağzıyla değil, aziz milletimizin barışına
hizmet eden konuşmalara bütün milletvekillerimizin hassasiyetle
yaklaşmalarını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, atanmış bir Bakanın seçilmiş bir milletvekiline
laf atmasının usule uygun olmadığına ve yapılan
bu hadsizliğe Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevap vermesi gerektiğine, İçişleri eski
Bakanı Efkan Alanın Kontrol edemediğimiz güçler var.
ifadesine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; önce,
usulle ilgili bir konuya değinmek istiyorum.
Sayın Başkan, burada milletvekilleri,
halkın vekilleri kürsüde görüşlerini dile getiriyorlar,
konuşuyorlar; seçilmiştir hepsi, halkın teveccühüne mazhar
olmuştur. Atanmış bir bakan, konuşma yapan bir
milletvekilimiz yerine otururken ona laf atamaz, ona el kol sallayamaz; usule
uygun değildir. Burada bütçe görüşülüyor. Bu görüşmelerde
milletvekilleri her türlü eleştirilerini kürsüden dile getirme
hakkına sahiptirler. Bu, usule uygun değildir. Bu konuda sizi
eleştiriyorum, Meclis Başkan Vekili olarak Bakanın bu
hadsizliğine cevap vermeniz gerekiyordu; birinci olarak buna değinmek
istiyorum.
İkincisi: Şimdi, efendim, bakın, o
dönemde Mecliste olan, milletvekili olan kişiler var burada biliyorum; bir
de o dönemde olmamış olanlar var. Şimdi, o dönemde olanlara
hatırlatacağım, diğerlerine de bilgi vermiş
olacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu Meclis
kürsüsünde, o dönemde yaşananlar tartışıldı yani
canlı yaşanırken tartışıldı; ölümlerin,
sivil kayıpların önlenmesi için uğraşıldı. O
dönemki Grup Başkan Vekilimiz şu anda cezaevinde olan İdris
Baluken, o dönemde milletvekilimiz olan Osman Baydemir, o dönemde
milletvekilimiz olan Meral Danış Beştaş, bu kürsüden isim
verdiler, şu anda Cizrede şu bodrumda kalan 33 kişinin,
sivilin, bunların isimlerini verdiler, onları kurtaralım diye
uğraştılar ama onların hepsi şu anda
toprağın altında. Bakın Meclis tutanaklarına, bütün bu
tartışmaları göreceksiniz.
Yine o dönemde, ölümler engellensin, sivil
kayıplar engellensin diye o dönemki İçişleri Bakanı
Sayın Efkan Alayla görüşmeler yapıldı. Bunların da
hepsi görüşmeyi yapanlar tarafından bilinen şeylerdi.
Hatırlayın, Efkan Ala o dönemde Kontrol
edemediğimiz güçler var. dedi, İçişleri Bakanı Kontrol
edemediğimiz güçler var. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Efkan Alanın Darbe Komisyonu tutanaklarında söylediklerini
okumanızı salık veririm hepinize.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sizin
ağababalarınızdan bahsetmiştir!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) O dönemi
bilmeyen vekiller açısından söylüyorum, Meclis arşivlerinde
vardır, çıkartırsınız okursunuz ve görürsünüz.
Diyalog kesildi, diyalog kesildikten sonra sivil
insanlar Cizre bodrumlarında katledildi, yakıldılar. Genç
insanlar, sivil insanlardı bunlar. Şimdi, bunu bir kenara
koyalım.
Efendim, ikinci değinmek istediğim konu:
Bakın, size bazı isimler söyleyeceğim şimdi. 2nci Ordu
Komutanı Orgeneral Adem Huduti, 2nci Ordu Kurmay Başkanı
Tümgeneral Avni Angun, Yüksekova 3üncü Taktik Piyade Tümen Komutanı
Tümgeneral Halil İbrahim Ergin, Hakkâri Dağ ve Komando Tugay
Komutanı Tuğgeneral Ahmet Otal, Şemdinli 34üncü Hudut Tugay
Komutanı Tuğgeneral Ali Salnur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Yüksekova
3üncü Piyade Tümen Komutanlığı Kurmay Başkanı Albay
Mehmet Sezgin, Şırnak 23üncü Jandarma Sınır Tümen
Komutanı Tümgeneral Abdullah Baysar, Şırnak Çakırsöğüt
Jandarma Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Osman Gürcan;
bunların hepsi o dönemde o bölgede görev yaptılar, 15 Temmuz darbe
girişimi nedeniyle tutuklandılar, yargılandılar ve ceza
aldılar. O dönemde Cizrede, Silopide, Surda katliamları yapanlar
ve sonra oradan uçak kaldırıp, buraya gelip Meclisi bombalatanlar
FETÖden ceza aldı ve şu anda cezaevindeler, işte bu
komutanlardı. Şimdi, bunu niye söylüyoruz? Orada büyük bir tezgâh
vardı ve bu tezgâhın tartışılması engellendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son
BAŞKAN - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi, ben
bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum; bir polemik olsun diye
söylemiyorum bunu, bilgi olsun diye söylüyorum: O dönemde, 13 Ekim 2018
tarihinde Sayın Devlet Bahçeli, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı
Ertuğrul Özkökle bir röportaj yapmıştı, demişti ki:
Güneydoğuda olaylar başlayınca ben hemen Oralarda
sıkıyönetim ilan edin. dedim ama sonradan gördüm ki iyi ki benim o
sözümü dinlememişler çünkü biz orada, o gün Komutanlar terörle mücadele ediyor.
diyorduk, meğer darbe planı yapıyorlarmış; bir de
ellerinde sıkıyönetim yetkisi olsaydı facia olabilirdi.
Şimdi, bu komutanlar için, o dönemde bu
katliamları yapmış olan bu komutanlar için 6722 sayılı
Kanun çıkartıldı bu Mecliste. Neden? Cezasızlık
sağlansın diye, yargılanmasınlar diye; bu komutanlar için
çıkartıldı. Bu Meclis çıkardı. O zaman dedik
Yapmayın bunu. diye, dinletemedik. Şimdi, bu gerçekler ortadayken
bunları konuşmak, tartışmak elbette ki bu Meclisin
görevidir, başka nerede konuşup tartışacağız biz
bu Meclisteki partiler olarak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet, bunlara
işaret etmek istiyordum Sayın Başkan. Tartışmalara
devam edeceğiz zaten.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Söz vereceğim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
bütçe görüşmeleri sırasında Bakanların hatiplerin
yapmış olduğu konuşmalara karşılık
vermesinin bir hakkı kullanmak olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çerçevesinde
sayın bakanlar gelmişlerdir, burada yemin etmişlerdir ve Meclis
çalışmalarına katılma hakkını da bir şekilde
elde etmişlerdir. Şu anda Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin bütçesini görüşüyoruz. Tabiidir ki sayın
bakanların buradaki Meclis çalışmaları içerisinde
kendilerine karşı hatiplerin yapmış olduğu
konuşmalarda, nasıl diğer milletvekilleri birbirlerine
birtakım sözler sarf edebiliyorlarsa, sayın bakanların da bunu
yapmış olmaları hadsizlik değildir, bir hakkı
kullanmaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
HDP sıralarından Aaa! sesleri, gürültüler)
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve terörün kökünün
kazınması noktasında alınacak her türlü tedbirde Hükûmetle
beraber olduklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
HDP Grup Başkan Vekilinin Sayın Genel
Başkanımızın özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi
arkasından vermiş olduğu bir beyana dayanarak kendi
konuşmasını buna dayandırmaya çalışması
bizim tabii, kabul ettiğimiz bir husus değildir. Genel
Başkanımız ve Milliyetçi Hareket Partisi, tabii ki, o dönemde
gerçekleşen meskûn mahal operasyonlarını sonuna kadar
desteklemiştir, kurumsal olarak ordumuzun, güvenlik güçlerimizin sonuna
kadar yanında yer almıştır ve bunun en kuvvetli
şekilde gerçekleşmesi ve terörün o bölgelerde, o şehirlerin
içerisinde yerleşen yapılarının yok edilmesi
noktasında Milliyetçi Hareket Partisi açık tavır
sergilemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunun yanı sıra, ortaya çıkan
hâl göz önüne alındığında o dönemde bu operasyonların
yanında, bu operasyonların fevkinde bölgede geniş manada
birtakım tedbirleri alabilmek noktasında Anayasada yerini bulan
-şu anki Anayasamızda yok ama o dönemde vardı- sıkıyönetim
tedbirine de başvurulabileceğini ifade etmiştir, bunu teklif
etmiştir. O dönem itibarıyla bunun gerçekleşmesi ihtimaline
binaen ordunun da yönetimsel anlamda birtakım yetkileri, idarenin
yetkilerini de eline alacağını düşündüğümüzde,
ordumuzun içerisinden çıkan hainleri değerlendirdiğimizde
-bunlar 15 Temmuz sürecinde deşifre olmuşlardır- onları
değerlendirdiğimizde onlardan bir tanesinin eline dahi bu idari
yetkilerin geçmemesinin, bu karar alma imkânlarının eline
geçmemesinin büyük bir şans olduğunu ifade etmiştir, bu yönde
bir değerlendirme yapmıştır. Yapılan bu
değerlendirme ordumuzun ve güvenlik güçlerimizin orada yapmış
olduğu, o bölgede yapmış olduğu meskûn mahal
operasyonlarının yanlış olduğu anlamına gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu,
sıkıyönetim tedbiriyle ilgili yapılmış olan
sınırlı bir yorumdur. Onun dışında, bizim o
noktadaki tavrımız o gün de belliydi, bugün de bellidir. Biz, terörün
kökünün kazınması noktasında alınacak her türlü tedbirde
devletimizle, Hükûmetimizle beraberiz.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, sırayla söz
vereceğim.
Sayın Özel, buyurun lütfen.
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin bütçe
görüşmelerinde Bakanların tutumuyla ilgili açıklamasına
katılmalarının mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, dün
yaşananlardan sonra, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın
Varankın burada gerek kürsüden gerek yerinden yaptığı
bazı söz ve davranışlara grubumuzun ve Parlamentonun
verdiği tepkiden sonra bugün biraz önce sizin
yaptığınız açıklamaya katılmam mümkün değil.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Rejime
kasteden 16 Nisan Anayasa değişikliğinden sonra, bizim o dönemde
bütün karşı çıkmamıza rağmen ortaya
çıkarılan ve evet oyu isteyenlerin
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olarak nitelendirdikleri
bu sistemde sadece ve sadece bütçe kanununu Parlamentoya gönderebilen tek
kişilik bir hükûmet anlayışı var. Geçen, İç Tüzük
çalışmaları sırasında hep birlikte oturduk ve
Anayasayı da esneterek, birçok güçlüğü göze alarak ve bu
ihtimallerin hepsini de konuşarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bu sistemin
planlayıcıları, savunucularının bu sistemde Bakanlar
artık eskisi gibi bakan değil, siyasi değil, bunlar teknisyen
dedikleri, sizin ifadelerinize rağmen Sayın Başkan,
hatırlatmak isterim ki bu kürsüyü deyim yerindeyse emaneten kullanan...
Bir yemin edilecek, Ankarada bir kürsü lazım, Meclisin kürsüsünü emaneten
kullanıyorlar. Niye? O yeminden önce bir Hükûmet programı
okunması, Bakanlar Kurulu listesinin takdimi ve bir bütün olarak Hükûmetin
güvenoyu alması artık yok. Bu bakanların Meclisin içinden
çıkan ki eski sistemde pek istisna olarak dışarıdan
atansalar da ilk ara seçimde veya ilk seçimde -sizlerin de birkaç kez tatbik
ettiğiniz üzere- milletvekili yapılan yani esasın, Meclisin
içinden milletvekillerinin bakan olarak seçildiği,
dışarıdan olan istisnaların da ilk seçimde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bunları çok tartıştık!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
milletvekilliğine
kavuştukları oturmuş bir sistemden bakanların kürsüyü
emanet kullandığı, güvenoyu almadığı, sözlü
sorulara muhatap olmadıkları ve yaptıkları siyasi
hataların bedelinin siyaseten kendilerine sorgulatabilmesi
imkânını veren gensoru mekanizmasının Meclisin elinden
alındığı noktada artık bu bakanlar o bakanlar
değil. Burada Kuvvetler ayrılığı daha güçlü tesis
edilecek. iddianız gerçekse bir kere bu hâlden en çok sizin rahatsız
olmanız lazım. Eski yasama, yüksek yargı mensupları Meclisi
gelip izlediğinde nasıl oradan beline kadar sarkıp milletin vekilini
tehdit edemezse, aynı, burada oturan bakanlar da kürsüden inen hatibe ya
da yerinden konuşan hatibe laf atamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda da görev kesinlikle
grupların Başkan Vekillerine bırakılmamalıdır,
görev sizindir; İç Tüzük ortadadır, Anayasa ortadadır. Bu
yapıldığı takdirde buna imkân vermeyecek şekilde buna
yeltenenleri -daha sonrasına örnek teşkil etmemek üzere- uyarmak
sizin göreviniz. Bunu yapmazsanız mecburen Grup Başkan Vekilleri
olarak grubumuzun ve Parlamentonun hakkını, hukukunu korumak zorunda
biz kalırız; bu da gerilimi artırır. Bu yüzden görevinizi
yapınız; oturduğu yerden milletin vekiline el kaldıran, kol
kaldıran, hakaret edenlere, bu işlere kesinlikle geçit vermeyiniz.
Yapıldığı takdirde buna hadsizlik denildi. Siz o konuda,
biraz önceki cümlelerinizle olası hadsizliklere ön açar bir tutum
takındınız, bunu kabul etmeyiz. Hadsizlik yapan olursa da
haddini bildiririz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, siyasi bir tartışma sürdürdüklerine, İçişleri
Bakanının daha önceki partisinden neden ihraç edildiğini
öğrenmek istediklerine, doğruları söylemekten asla vazgeçmeyeceklerine
ve FETÖden ceza almış olan ordu komutanları ile generallerin
darbe mekaniğini harekete geçirdiğine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben biraz evvelki konuşmamda ifade
ettiğimi tekrar vurgulamak istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bakın, bir Grup Başkan Vekili konuşuyor,
lütfen...
Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Biraz evvelki söylediğimi tekrar etmek
istiyorum. Herhangi bir milletvekiline -hangi partiden olursa olsun, sadece
bizimle ilgili değil- bir bakanın bütçe tartışmaları
sırasında Hadi oradan! diye laf atma haddi değildir. Net
olarak söyleyelim: Hiçbir şey bunu haklı çıkaramaz ve biz bu
konudaki ısrarımızdan vazgeçmeyiz.
Şimdi, biz biliyoruz tabii bu Bakanın niye
böyle davrandığını, gayet iyi biliyoruz. Yani çok
tartışılacak şey var, bunları gün içinde de
tartışmaya devam edeceğiz. Siyaseten şu anda bulunulan yer
ile geçmişte bulunulan yer arasındaki ilişkiyi elbette ki
tartışacağız. Böyle laf atarak olmaz bu işler,
belgelerle tartışılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Biz
tartışmamızı kimseye hakaret ederek değil, belgelerle
ve analizimizle yaparız. Siyasi bir tartışma sürdürüyoruz. Tabii
ki sormak isteriz, mesela bu kadar heyecanla bizim üstümüze gelen bir
İçişleri Bakanının acaba daha önceki partisinden neden
ihraç edildiğini? Tabii ki o dönemde Demokrat Partiden olanlarla,
bunların herkes tarafından paylaşılmasını
isteriz. Elbette ki o dönem Demokrat Parti ile ANAPı, AKP
karşısında birleştirmek planlarının aslında
cemaatin planları olduğunu konuşmak isteriz. Bütün bunları
bildiğimiz için, bütün bunları konuşacağımız için
de işte İçişleri Bakanı, bizim vekillerimize, partimize
yönelik böyle hadsizlikler yapabilmektedir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Hadsiz
sensin ya! Hadsiz sensin!
SALİH CORA (Trabzon) Hadsiz sensin!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, müsaade
edin...
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ama buna
rağmen biz asla doğruları söylemekten bir an bile
vazgeçmeyeceğiz, birincisi bu.
İkincisi: Bir cümleyle bir şey söylemek
istiyorum Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Biraz evvel
burada isimler saydım, çeşitli ordu komutanlarının ve üst
düzey rütbeli generallerin isimlerini saydım, şu an cezaevinde
olanların, FETÖden yargılanmış olanların ve ceza
almış olanların. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, takip etmekte
zorlanıyorum, lütfen...
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu isimleri
saymamın bir nedeni vardı, bir şey anlatmaya
çalıştım ama tam anlatamadım, belki de benim
eksikliğim olabilir. Bu generaller ve komutanlar bir darbe mekaniğini
harekete geçirdiler, bunun için yaptılar orada birçok şeyi. Yani o
zaman Cizrede, Silopide, Surda, Nusaybinde, çeşitli yerlerde,
Hakkâride, Şırnakta yaşananlar aslında bir darbe
mekaniğini harekete geçirme adımlarıydı. Biz o zaman Meclis
kürsüsünde de bütün grup toplantılarımızda da komisyon
toplantılarında da buna işaret ettik, dikkat çektik,
uyardık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Adalet ve
Kalkınma Partisine Bu darbe dinamiğini harekete geçiren güçler var.
Bu konuda uyanık olun, bunun sonu iyi değildir. dedik ve haklı
çıktık. İşte, bu FETÖden yargılanmış ve
ceza almış komutanlar orada katliamları yaptılar, aynı
komutanlar gelip ondan sonra Meclise de tasallut ettiler. Bu komutanlardır
esas olarak darbeci olanlar, bunu anlatmaya çalıştık, isimleri
saymamın, örnek vermemin nedeni de budur esas itibarıyla.
Bir kez daha kayıtlara geçmesini istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
6.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, nezaket çizgisinin muhafaza edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Öfke öfkeyi çağırır, nezaket de
nezaketi. Eğer ortada gerilimli bir durum oluyorsa mutlak surette burada
kullanılan dilden tavra kadar bir problem var demektir. Akıllı
insanlar, kendi onurları kadar muhatap oldukları insanların
onuruna da dikkat etmek durumundadırlar. Onur söz konusu olduğunda
insanların statülerinin bir anlamı yoktur çünkü insanın en
hayati vasfı onurudur ve insan o onurunu korur.
Sisteme ilişkin birçok değerlendirme
yapılıyor. Bizim kanaatimiz, bütçe görüşmeleri eğer
bütünüyle teknik yürüyorsa sayın bakanlar da teknik cevaplar verirler ama
siz bu görüşmelerde bütçeyi bütünüyle siyasi mülahazalarla
değerlendirirseniz, üzerine konuştuğunuz bütçenin sözcüsü olan,
ifade etmek durumunda olan, ondan sorumlu olan sayın bakan da aynı
şekilde o siyasi mülahazalara cevap vermek durumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bu işin
mantığı budur. Dolayısıyla, teknik
bakıyorsanız teknik konuşacaksınız. Ben kaç gündür
burada bütçeye ilişkin konuşma yapan arkadaşlara bakıyorum,
doğal olarak kaçınılmaz bir şekilde siyasi mülahazalar hep
öne çıkıyor. Bunların cevabı verilecek, kim verecek?
Sorumlu olan bakan verecek.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sırası gelince
verecek.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara)
Dolayısıyla, Ben konuşurum, ben her şeyi söylerim, her
türlü eleştiriyi dile getiririm ama bana kimse cevap veremez. Bu,
doğru bir yaklaşım değil.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kürsü hakkı var, oradan
versin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
bakanların elini kolunu, ağzını bağlayalım,
sadece kulakları açık olsun, her şeyi söyleyelim. Bu,
doğru değil. Kaldı ki bunun doğru
olmadığını esasen konuşan arkadaşların da
takdir etmesi gerekir; mantığın, ahlakın, vicdanın
gereği budur. Söyleyeceksin, muhakkak cevabı olacak. Burada ölçü
nezakettir, burada ölçü müzakerenin yaşamasına ilişkin bir dili
egemen hâle getirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Eğer bunu
yaparsak hep beraber, problemsiz bir şekilde bu konuşmaları
yaparız. Siyasi mi konuşuldu, teknik mi konuşuldu, nezaket
olduktan sonra bunların hepsi aşılır ama bir tür had
bildirme tavrı ortaya girerse, emin olun, burada Parlamentonun olağan
müzakere şartlarına ilişkin dil devreden çıkar. O yüzden,
kimse had bildirmek vesaire buna benzer bir tarzın ve tavrın içinde
olmasın. Burada hepimiz, herhâlde, ortak bir kasıt çerçevesinde,
bütçeyi milletimizin nasıl görmesi, nasıl değerlendirmesi
gerektiğine ilişkin akıl temelinde bir müzakere yürütüyoruz. O
yüzden değerlendirmelerimize dikkat edelim, lütfen, hep birlikte o nezaket
çizgisini muhafaza edelim.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Vereceğim.
Sayın Özel önce söz istemişti,
arkasından size söz vereyim Sayın Kurtulan.
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -Sayın Başkanın
temel yaklaşımına esasta bir itirazım yok. Nezaket
konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bütçenin
başladığı günden bugüne kadar özellikle kendi görev
tanımlarını aşmayan sayın bakanlara nasıl
yaklaştıklarını da söyledik. Bizim burada ifade etmeye
çalıştığımız konu şu: Bütçe, yürütme organı
tarafından -eskiden iktidar, şimdi artık en çok birinci parti
olarak nitelendiriliyor- kendi partisine emanet edilmiş bir kanun
teklifidir. Burada, sayısal çoğunluğu sağlamak,
yoklamalarda gerekli oyu vermek ve görüşmelerin sağlıklı
bir biçimde yürümesini temin etmek bugün Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun birinci sorumluluğudur. Aynı partiye mensup ya da o partinin
Genel Başkanı tarafından görevlendirilmiş -parti üyesi de
olmayabilir- bakanların gelip burada siyasi polemiklerin parçası
olmaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
ve örneğin, tek adam
rejimi eleştirisine karşı tutup da kürsüye çıkıp bir
başka siyasi partinin Genel Başkanına hakarete yeltenmeleri
aslında şunu gösterir: Benim grubum, kendi Genel Başkanını
ya da Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu kendi Genel
Başkanını savunamayacak Grup Başkan Vekillerine, Grup
Başkanına sahip ki ben kendi rolümü aşayım, Recep Tayyip
Erdoğanı ben savunayım. Dün yapılan hata budur. Biraz
önce yapılan hata da... Bir hakaret, bir sataşma, 69a göre cevap
verilecek bir durum varsa, görev, yetki, sorumluluk, hak buradaki Grup
Başkan Vekillerinin ama daha onlar söz hakkını almadan, efendim
Zaten basında da çıktı İnşallah, bu cevabı bizim
Grup Başkan Vekilleri de verebilir. diyor bir sayın bakan yani Grup
Başkan Vekillerince yeterince müdafaa edilemediğini kamuoyuna mal
etmiş bir bakan, kendi işini kendi görmeyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, başta, bütçeyi emanet
ettikleri grubunun emanete gösterdikleri yaklaşımdan rahatsız
olduğunu, gerekli savunu yetisinden mahrum olduğunu ve kendisini bu
salonda sahipsiz hissedip kendini savunmaya geçtiğini ve dil olarak da
siyaset dili yerine, Sayın Naci Bostancının dediği gibi,
hakaret ve tehdit dilini benimsediğini gösteriyor; bu tehdit dili bir
başka cevabı üretiyor, bu konuda haklısınız. O
cevabın gerekmeyeceği bir oturum yürürse bizden de görmezsiniz ama o
cevabı gerektirecek sözler duyarsak sözleri sarf edenler misliyle
cevabı duyacaklardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun.
8.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Üç gün önce burada -hatırlarsınız, üç
gün oldu sanırım- yine siz yönetiyordunuz.
BAŞKAN Doğru efendim.
FATMA KURTULAN (Mersin) Özellikle buradaki
kargaşanın, gerginliklerin nedeni, burada oturan bakanlardan
birisinin damat bey olması, bunun çok etkisi olduğunu
söylemiştim. AKP Grubu her zamanki gibi değil, siz de her zamanki
gibi yönetmiyorsunuz. demiştim. Hatta Bir de İçişleri
Bakanı gelince mahalledeki şenliği görün. demiştik, siz de
İnşallah, cumartesi günü. demiştiniz ve o gün, bugündür.
BAŞKAN Öyle söylemiştim, evet.
FATMA KURTULAN (Mersin) Evet, söylemiştiniz.
Gereğini şu an yapıyorsunuz. Bizim
hatibimiz, yaşadığı bir tanıklığı tane
tane, kimseye iftira atmadan, kimseyi itham altında bırakmadan izah
ediyordu. Sonrasında AKP Grubundan büyük bir hırçınlıkla,
büyük bir öfkeyle Taybet ananın cenazesinin altında bomba
olduğunu
Bir hafta boyunca nedense bu bomba bir türlü patlamıyor bu
cenazenin altında.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bir hafta boyunca bir
cenazenin sokakta bırakılmasıyla, 10 yaşında bir
kız çocuğunun cenazesinin buzdolaplarında muhafaza edilmesiyle
ve o dönemde aslında bir darbe dinamiği sürecinin
hazırlandığıyla ilgili çeşitli görüşlerimiz
vesaire var. AKP bunu oturup düşünme yerine -sizin de tutumunuz sayesinde-
arkadaşımızın bu söylediklerini halkımız
duymasın diye çok farklı ithamlarla aslında sabote etmeye
çalıştı.
Burada şunu söylemek isteriz: AKP Grup
Başkanı da nezaketli bir dil kullanılsın, nezaketli bir
yaklaşım
AKPnin sürekli içinde bulunduğu bir durum. Nezaket
ne demek arkadaşlar? Sizin gönlünüze göre, sizin hoşunuza gidecek
bütün zulüm politikalarınızı örtbas edecek söylemleri
söylemememizi söylüyorsunuz. Kusura bakmayın, siz, şiddetle,
baskıyla, özellikle şu an mevcut Bakanınız koltuğunu
baskıyla, Kürte kiniyle, öfkesiyle sağlama almak istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Öyle bir
şey yok!
NİLGÜN ÖK (Denizli) Böyle bir şey olur
mu?
BAŞKAN Evet, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ben durursam koltuktan
düşerim. diyor. Sımsıkı buna yapışmış.
Buna müsaade etmeyecek HDP, teşhir edecek tüm
politikalarınızı, tüm katliamlarınızı, yaptıklarınızı
tek tek söyleyeceğiz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katliam
yok!
VAHİT KİLER (Bitlis) Artık Kürtleri
kullanmaktan vazgeçin. Düşün Kürtlerin yakasından!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kandilden mesaj
mı geldi size?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
FATMA KURTULAN (Mersin) Tek tek
yüzleşeceksiniz!
Şu an sizden ayrılıp parti kuranlar
da sizler de bunun hesabını vereceksiniz. Gününüzü bekleyin.
Teşekkürler Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Bakanım, Barış Harekâtı sonrasında
psikolojileri bozuldu; cevap vermeye gerek yok bunlara!
VAHİT KİLER (Bitlis) Kürtlerin
yakasından düşün!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Çık kürsüde konuş, kürsüde konuş!
FATMA KURTULAN (Mersin) Çık oraya,
konuş! Çık oraya, konuş!
BAŞKAN Arkadaşlar, saygıdeğer
milletvekilleri, lütfen
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bozuk
psikolojinin bir tezahürüdür!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bağırma o zaman; madem öyle, bağırma.
Bağırma, sakin ol!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, İç Tüzükün 62nci maddesiyle yürütmenin
Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar tarafından
temsil edileceğinin belirlendiğine ve 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Genel Kurulda görüşüldüğü ilk gün
Meclis Başkanı sıfatıyla Binali
Yıldırımın yaptığı konuşmaya
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Evet, değerli milletvekilleri,
Değerli Grup Başkan Vekilleri; burada emin olabilirsiniz ki İç
Tüzük hükümlerine göre kürsüyü ve Genel Kurulu idare etmeye
çalıştığımı ifade etmek istiyorum.
Bakın, yürütmenin temsili, İç Tüzükün
62nci maddesinde yazılmıştır ve yürütmenin,
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar tarafından
temsil edileceği belirlenmiştir.
İç Tüzük 163e
baktığınızda, bu da disiplini uygulayan bir hükümdür. Onun
da son paragrafına geldiğinizde Disiplin cezaları
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında
da uygulanır. diyerek burada net olarak bakanların, Genel Kurul
çalışmalarına aktif bir biçimde
katılacağının altı disiplin cezası hükmüyle de
net olarak çizilmiştir.
Ayrıca, bakın, geçen sene bütçe
görüşmelerinin birinci gününde Meclis Başkanı Sayın Binali
Yıldırımın yapmış olduğu bir konuşma
vardı. Müsaade ederseniz o konuşmayı, metni bir kez daha okumak
istiyorum: Sayın milletvekilleri, bakanların statüsüne ilişkin
olarak, görüşmelerde zaman zaman dile getirilen bazı hususlara dair açıklamada
bulunmak istiyorum. Malumlarınız olduğu üzere
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar Anayasanın 106ncı maddesi
hükmü uyarınca milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından
Cumhurbaşkanınca atanırlar. Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, yine aynı madde hükmü
uyarınca, Anayasanın 81inci maddesinde yazılı olan
şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde ant içerler. Sayın
milletvekilleri de göreve başlarken aynı andı içerler. Yine
Anayasanın 106ncı maddesine göre, Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar görevleriyle ilgili olmayan suçlarda
yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden
yararlanırlar, görevleriyle ilgili suçlarda ise Meclis
soruşturması usulüne tabidirler. Bilindiği üzere, bu usulde üye
tam sayısının salt çoğunluğunun -ki 301 milletvekili-
imzasıyla Meclis soruşturması önergesi verilebilmekte,
soruşturma açılmasına karar verilmesi Genel Kurulda üye tam
sayısının beşte 3 çoğunluğuyla yani 360
milletvekiliyle mümkün olmaktadır. Yüce Divana sevk ise üye tam
sayısının üçte 2sinin, 400 milletvekilinin oyuyla
gerçekleşmektedir. Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar
arasından atanan, Genel Kurulda ant içen, yasama
dokunulmazlığı hükümlerine tabi olan, göreviyle ilgili suçlarda
ise istisnai bir yol olan Meclis soruşturması usulüne tabi olan
bakanların Cumhurbaşkanı tarafından atanmış
olmalarından bahisle birer memur statüsünde olduklarını söylemek
doğru bir yorum olmayacaktır. Yeni sistemde bakanların
milletvekili olmaması bir hiyerarşi meselesi değildir, bu durum,
sert kuvvetler ayrılığının tercih edilmesiyle
ilgilidir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ruhuna uygun
olarak sert kuvvetler ayrılığı ilkesi neticesinde,
Anayasada, bakan olarak atanan milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeliklerinin sona ereceği hüküm altına
alınmıştır. Hükûmet sisteminden kaynaklanan anayasal bir
durumun bakanlar ile milletvekilleri arasında bir altlık üstlük
durumu gibi yorumlanması sayın milletvekillerimize de sayın
bakanlarımıza da haksızlık olacaktır.
Sayın
Bostancı buyurun lütfen.
FATMA KURTULAN
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancının söz talebi vardı Sayın Kurtulan,
size de söz vereceğim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, nezaketten kastedilenin nezaketle AK PARTİnin
gönlüne uygun bir konuşma olmadığına, Kürt
düşmanlığı ve Kürt katliamları dilinin doğru,
yerinde, tutarlı bir dil olmadığı gibi bu coğrafyada
yaşayan insanları rencide ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Ankara) Sayın Başkanım, öncelikle, kısaca,
nezaketle kastettiğimiz,
tabii ki AK PARTİnin gönlüne uygun bir konuşma değildir.
Böyle saçma ve akıl dışı bir talepte
bulunmayacağımızı Sayın Kurtulan da takdir edecektir.
Tabii, bu mantığı tersine çevirerek Sayın Kurtulan acaba
kendi gönüllerine uygun konuşmayı mı nezaket diye
tanımlamak istiyor? şeklinde düşünmek de mümkündür ama öyle
düşünmek istemiyorum elbette. Nezaketin ne olduğunu hepimiz biliriz,
insanların meramlarını dertleri ortaklaştıracak bir
dille anlatabilmesidir. Edward Saidin çok iyi bir sözü vardır; çekilen
acıları insanlar kendi gruplarına, kesimlerine gömülerek
değil, eğer insanlığın ortak bağlamına
taşıyabiliyorlarsa ancak o zaman bence çok anlamlı ve
değerli bir iş yaparlar. Bunu becerebilmek, emin olun, nezaketi
gerektirir. Birincisi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) İkincisi
de Sayın Başkanım, şu Kürt düşmanlığı
Kürt katliamları vesaire, bu dil, emin olun, doğru, hakikatçi,
yerinde, tutarlı bir dil olmadığı gibi, Kürtleri, Türkleri,
bu coğrafyada yaşayan insanları rencide ediyor. Doğru olan
şudur: Bu ülkede her kim kendini hangi grubun içinde hissediyorsa, hangi
kesimde görüyorsa, diğer tarafın acılarına en fazla nüfuz
edecek bir bakışla bakabiliyor mu; önemli olan budur. Yine Edward
Saidden bir örnek vereceğim. Ömrünün sonuna doğru İsrailde bir
radyo programına çıkmıştı, orada diyor ki: En iyi
Yahudi benim çünkü bu topraklarda Arapların ve Yahudilerin kaderlerinin
ortak olduğunu ben hayatın içinden öğrendim. Türkiyede de
eğer acılardan söz ediyorsak, acıları
ortaklaştıran ve mütekabil bir şekilde okuyan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara)
bir
akılla davranmak, insanları, kesimleri rencide edecek, üstelik
adına konuştuğunuzu söylediğiniz, en başta Kürtleri
rencide edecek bir dilden kaçınmak gerektiğini takdirlerinize
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun lütfen.
10.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İsterseniz, Naci Bey Sayın Kurtulan bir
Kürttür, bildiği kadar Türkçesiyle böyle anladı. desin ama
(AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
MELİHA AKYOL (Yalova) Bak şimdi!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Nereden
çıkarıyorsunuz bunu?
FATMA KURTULAN (Mersin) Ama şunu söyleyeyim:
Dün de buradaki bir konuşmama Böyle gereksiz bir konuşma olmaz.
dedi AKP Grup Başkan Vekili. Her gün
karşılaştığımız bir şey, bunu kabul
etmeyeceğiz; bunu söyleyelim.
Bizim eleştirimiz şu Sayın
Başkan: Hatibimiz burada konuşurken, şu Meclisin
bombalanmasından söz ederken siz hemen oradan atıldınız
Ordumuz yapmadı. dediniz. Ordu içindeki bir güç yapmadı mı?
Bunu kabul etmiyor muyuz?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Türk ordusu dedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunu
tartıştık ama Sayın Başkan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bunu düzeltmek sizin
göreviniz değil. Hatibimizi, HDPyi, dediği her şeyi başka
yere çekmeye, orduya, millete, vatana, devletimize ihanet şeklinde, oraya
götürüp bir algı yönetmeye çalışmanızı biz
reddediyoruz; siz de dâhil.
Bizim eleştirdiğimiz, bakanların
burada bütçesi görüşülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Burada
tartıştık ama Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bakanlar burada
bütçelerini sunuyorlar, biz de tartışıyoruz. Sonunda, kendilerine
Anayasanın, Tüzükün verdiği hakla, yetkiyle gelip burada
açıklamalarını yapıp cevaplarını veriyorlar.
Oturduğu yerden el kol işareti yaparak, laf atarak bir
milletvekiline müdahale etme hakkı, yetkisi yoktur. diyoruz. Haddi de
yoktur, değildir. demişiz. Hâlâ bunun arkasındayız
Başkanım.
MELİHA AKYOL (Yalova) Sen ne dersen de!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konunun çok
dışına çıktı Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclis eski
Başkanı Binali Yıldırımın 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Genel Kurulda görüşüldüğü ilk
gün yaptığı konuşmasının aşkın zamanlı
oturumlarda yerleşik bir uygulama, kabul görmüş bir içtihat
olmadığına ve hukuken geçerliliği olmayan bu görüş
metnini tümüyle reddettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ben
biraz önce sizin yaptığınız açıklama üzerine söz
aldım.
BAŞKAN Evet, geçen dönemki Meclis
Başkanımız Sayın Binali Yıldırımın
Genel Kurula yapmış olduğu konuşma metnini sizlerle bir kez
daha paylaştım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
zaten tamamen bunun için söz aldım.
Binali Yıldırımın bugünkü
görevi İzmir Milletvekilliğidir, Meclis
Başkanlığı değildir.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclis Başkanı olsa
dahi yapmış olduğu bir konuşma, Mecliste Genel Kurula kendi
görüşlerini sunması anlamına gelir ama bu konuşmanın,
aşkın zamanlı oturumlarda yerleşik bir uygulama, kabul
görmüş bir içtihat veya kendisinin ortaya koymuş olduğu İç
Tüzük üstü bir doktrin muamelesi görmesi mümkün değildir. Bilakis, kendisi
600 milletvekilli Mecliste, 291 milletvekilli grubu tarafından aday
gösterilmiş, İç Tüzükün elverdiği ve uzlaşmanın asla
tanımlanamadığı noktada dördüncü turda seçilebilmiş
bir Meclis Başkanı olarak ve kendisinin doğrudan taraf
olduğu Anayasa değişikliği tartışmaları
sırasında hatta koltuk elden gitti diye
BAŞKAN Sayın Meclis
Başkanını mı tartışacağız yoksa metni
mi tartışacağız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, o
metne siz böyle bir önem atfetmeseydiniz ve Genel Kurulun bilgisine, biraz önce
yaptığım 3 tanımlamadaki gibi bir önem atfetmeseydiniz...
Benim nazarımda zaten metnin bir kıymeti olmadığı
açık. Dördüncü turda seçilmiş Sayın Binali
Yıldırım bunları o gün bir konuşmada söylemiş.
Kendi arşivi için kıymetlidir, Meclis arşivi için de bir
zenginliktir ancak bugün Anayasa değişikliğini teklif etme
sayısı 360, Mecliste değiştirme sayısı 401 iken
291 milletvekilli bir partinin İzmir Milletvekilinin hatıratında
bıraktığı ve asla hukuken geçerliliği olmayan bir
temenni ve görüş metnini tümüyle reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hatırattan değil ama ben Meclis
tutanaklarından aldım, onu ifade edeyim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Şimdi söz Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet
Ruştu Tiryakinin.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine,
grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İçişleri Bakanlığı bütçesi
üzerine görüşlerimi paylaşmadan önce şunu gündeme getirmek
isterim: Bugün Sağlık Bakanlığının da bütçesi
görüşülüyor, o konuda Batmanın bir talebi var. Kuşkusuz
Batmanın da her kent gibi önemli sorunları var, büyük sorunlar
yaşıyor. Batmanlılar da demokrasi istiyor, Batmanlılar da
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesini
istiyor. Batmanda da işsizlik var, yoksulluk var ve Batmandaki
işsizlik oranı Türkiyedeki ortalamanın neredeyse 2 katı,
yüzde 27 civarında. Ama Batmanlılar bir şey daha istiyorlar.
Bilen bilir, Batmanın çok etkili bir yerel basını var ve
herhangi bir yerel basın mensubuna gidip sorabilirsiniz veya Batmanda
herhangi bir kanaat önderine sorabilirsiniz, bir demokratik kitle örgütü
yöneticisine sorabilirsiniz ya da -sayıları azalıyor ama-
Batmanda AK PARTİye oy veren herhangi birisine sorabilirsiniz. Emin
olun, söyleyecekleri ilk üç sorun arasında başta Batmanın 500
yataklı hastanesinin yapılmaması sorunu söylenecektir.
Yılan hikâyesine dönen bu sorunun çözümlenmesini bekliyorlar. 450 bin
nüfuslu bir kentten bahsediyoruz, hâlâ bir bölge hastanesi yok ve ihtiyaca
cevap vermiyor. Mardinden tedavi almak için Batmana gelen insanlar var,
Bitlisten, Siirtten gelenler var ve Batman sağlık sorunu çözülememiş
bir kent, buradan bir kez daha altını çizmek isterim.
İçişleri Bakanlığının
bütçesine gelince önce şunu söyleyeyim, Komisyonda da söyledim:
İçişleri Bakanlığına ne kadar bütçe
ayırırsanız ayırın yetmeyecek. Bütçe nasıl önceki
yıllarda açık verdiyse bu yıl da açık verecek ve bu bütçe
açığının üçte 1inin sorumlusu yine İçişleri
Bakanlığı olacak. Kuşkusuz İçişleri
Bakanlığı bütçesinin her geçen gün artmasında pek çok neden
var ve bu nedenlerden bir tanesi de güvenlik sorunu. Dünyanın pek çok
bölgesinde güvenlik sorunu var, Türkiye'nin de güvenlik sorunu var, Türkiye'nin
yer aldığı bölgede de bir güvenlik sorunu var ama asıl
sorun şu: Türkiye'nin güvenlik sorununun da bölgenin güvenlik sorununun da
kaynağının bir kısmı bizzat bu Hükûmetin
yürüttüğü politikalardır. Örneğin, Türkiye, Suriyedeki iç
savaşın neredeyse doğrudan tarafı durumunda; Hükûmeti
devirmek isteyen çok sayıda örgütü doğrudan ekonomik olarak finanse
ediyor, siyasi olarak finanse ediyor, askerî olarak finanse ediyor. Bakın,
basında yer aldı, bu örgütlerin içerisinde yer alan insanlar
Türkiyeden maaş aldıklarını söylüyorlar hatta Türkiye
bunları bir tür sosyal güvenlik şemsiyesi altına
almış, öldüklerinde ailelerine nakdî, parasal yardım
yapılıyor ve bunun miktarının ne olduğunu da kamuoyu
yakından biliyor.
Daha geçen hafta, meşruiyeti
tartışmalı Libya Hükûmetiyle bir anlaşma
imzaladınız. Ne büyük talihsizlik ki bizim grubumuz
dışında Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan bütün
partiler bu tartışmalı anlaşmayı onayladılar. Bu
tezkere geçti. Yarın öbür gün Hafterle sorun
yaşadığınızda size tekrar hatırlatırız,
hiç merak etmeyin, örnekleri çok. Yine, Mursi Hükûmetiyle 2 ülke arasında
olağan karşılanmayacak ilişkiler kurdunuz. Daha sonra darbeye
karşı çıktınız, doğru bir politika izlediniz ama
Mursi Hükûmetiyle kurduğunuz ilişki öyle bir noktaya geldi ki
Türkiyenin Mısırla neredeyse artık resmî bir ilişkisi
yok. Evet, Türkiye bir güvenlik sorunu yaşıyor, Türkiye bölgesel bir
güvenlik sorunu yaşıyor ama bu bölgesel ve ülkesel güvenlik sorununun
kaynağı doğrudan, bizzat Hükûmetinizin yürüttüğü
politikalardır.
Peki, bu yanlış, hatalı dış
politikalar sadece yurt dışında yürüttüğünüz politikalarla
mı ilgili? Elbette değil. Yurt içinde yürüttüğünüz politikalar
da aynı zamanda bir güvenlik sorunu yaratıyor. Çok uzağa gitmeye
gerek yok, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğu söylenen
örgüt, Emniyet teşkilatına, bütün valiliklere ve
kaymakamlıklara, adli teşkilatın her birimine, neredeyse
devletin bütün kurumlarına nasıl sızdı, daha doğrusu
süzüle süzüle nasıl yerleşti? Bu güvenlik sorununun
kaynağı, ülkenin güvenliğinden sorumlu olan AK PARTİnin iç
güvenlik bakanlığı, İçişleri Bakanlığı
değil midir?
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl
politikalarla çözümlenmemiş olması, hamasi nutuklarla Gece gündüz ve
sabah akşam terörle mücadele ediyoruz. diyerek güvenlikçi
politikaların sürdürülmesi Türkiyede hiç mi güvenlik sorunu
yaratmıyor? Hasılı, içeride ve dışarıda
yürüttüğünüz politikalar bir bütün olarak güvenlik sorununun
kaynağıdır.
Evet, yürüttüğünüz bu politikalar bir bütçe
açığına yol açıyor ama bütçe açığının
yanında çok daha önemli bir açığa yol açıyor. Ne, biliyor
musunuz? Demokrasi açığına yol açıyor. Yürüttüğünüz
politikalar bu ülkede demokrasi açığı yaratıyor.
Ben, 20 Kasımda İçişleri
Bakanlığı bütçesi görüşülürken Plan ve Bütçe Komisyonunda
İçişleri Bakanının nasıl
anılacağını, bu Hükûmetin bu politikalarının
nasıl anılacağını dilim döndüğünce aktarmaya
çalıştım. 20 Kasım ile 14 Aralık arasında -henüz
bir ay değil- neler olmuş, ben size birkaç başlıkta
bunları anlatacağım.
Antepte, Kocaelide, Vanda, Ağrıda,
Diyarbakırda, Batmanda çok sayıda kişi gözaltına
alındı, onlarca kişi tutuklandı. Bunların neredeyse
tamamı partimiz içerisinde aktif siyaset yürütmüş kişilerdi. Peki,
gözaltına alındıklarında neyle suçlandılar, biliyor
musunuz? Demokratik Toplum Kongresinin yürüttüğü faaliyetlere
katılmakla suçlandılar. Neymiş? Demokratik Toplum Kongresi
PKKnin, KCKnin emriyle kurulmuş. Peki, ne yapmış bu
arkadaşlarımız? Herkese, her kesime açık toplantılar
yapmışlar. Bu toplantılara AK PARTİnin il ve ilçe
yöneticileri de katılmış. Bu toplantılara
milletvekilleriniz de katılmış. Bu toplantılar herkese
açık toplantılarmış. Ayrıca bu ülkenin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Başkanı da Demokratik Toplum Kongresine mektup
yazmış ve Anayasayla ilgili görüşlerini sormuş.
Şimdi niye söylüyorum bunu? Bir kimsenin
terörist olarak yaftalanması için yürüttüğü siyasetin önemi yok, ne
söylediğinin önemi yok, ne yaptığının önemi yok;
Hükûmetin karar vermesinin önemi var, tek ölçüt bu. Ölçüt hukuk değil,
ölçüt eylemleriniz değil, fiilleriniz değil, söyledikleriniz
değil; Hükûmetin bir kararı, o kadar. Ha, bunu bazen başka
ülkelere de yapıyorsunuz ama elin oğlu bizim gibi değil, kabul
etmiyor. En son, Baltık ülkelerinin güvenliği için alınan
kararı veto edecekmiş gibi yaptınız, Ya siz de
teröristsiniz ya da kararı veto ederiz. dediniz. Ne oldu peki,
kararı veto mu ettiniz? Hayır. Peki, karşınızdaki
ülkeler terörist dediğiniz örgütlere terörist mi dediler? Hayır,
yapmadılar. Demek ki neymiş, elin oğlunu bu ülkenin gariban
vatandaşı gibi kolay kandıramıyormuşsunuz. Öyle
Almanya, Fransa, İngiltere ve şahsım deyince olmuyormuş
bunlar, öyle değil mi? (HDP sıralarından alkışlar)
Bir şey daha söyleyeyim, bakın, son
dönemki uygulamayı söylüyorum: Gözaltına almak için gidilen hiçbir
evin kapısının açılması beklenmiyor;
tartışmasız, istisnasız bütün kapılar
kırılıyor, bütün kapılar. On saniye beklenmeden bütün
kapılar kırılıyor, sonra da bu kapılar birilerine
yaptırılıyor, kime? Kapıları
yaptıracağınız kişiler bile iktidara yakın.
Gözaltına alınacak kişilerden bile parasal menfaat elde etmeye
çalışan bir Hükûmet var.
Bakın, dünyanın dört bir yanında
kadınlar, tacizi, tecavüzü ve kadın cinayetlerini protesto etmek için
sokaklara döküldü, danslarıyla protesto etti ve yüz milyonlarca, belki
milyarca insan tarafından izlendi, bu protesto etkinliği takdir
edildi, herkes üstüne düşeni almaya çalıştı; bir ülke
hariç. Dünyada onlarca ülkede bu protesto etkinliği gerçekleştirildi,
binlerce insan katıldı, milyarca insan seyretti; bir ülkede, sadece
bir ülkede kadınlar dans edemediler, kadınlar protesto etkinliği
gerçekleştiremediler. Evet, Türkiyede, Sayın Soylunun iç güvenlikten
sorumlu olduğu Türkiyede kadınlar, bütün dünyanın
gerçekleştirdiği protesto etkinliğini yapamadılar;
işte, tarihe böyle geçeceksiniz.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; ben,
Hükûmetin terörle nasıl mücadele ettiğinin bir örneğini
vereceğim size, sadece bir örneğini; bundan on gün önce, 4
Aralıkta gerçekleşen bir örnek: Diyarbakırın Lice ilçesine
bağlı bir Jandarmanın karakol komutanı baş harfi M
olan bir karakol komutanı ile 3 asker yol kontrolü sırasında
uyuşturucuyla yakalandılar; 8 kilogram uyuşturucu
yakalandı, karakol komutanı ile 3 uzman çavuşun aracında.
VAHİT KİLER (Bitlis) Sizinkilerden
yakalanmıştır, sizinkilerden.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Daha
sonra bu askerler gözaltına alındılar, mahkeme tarafından
tutuklanmalarına karar verildi. İfadeleri
alındığında bu işi uzun süredir
yaptıklarını söylediler, 30a yakın iş birlikçilerinin
de ismini verdiler. Şimdi, Vali bir basın açıklaması
yaptı, bu askerlerden hiç bahsetmedi, 8 kilogram uyuşturucunun
askerlerde yakalandığından söz etmedi, ne dedi biliyor musunuz?
Kıran-5 Operasyonu kapsamında, Lice ilçesi güneyinde kalan
dağlık ve kırsal alanda bölücü terör örgütü ile yasa
dışı uyuşturucu üretimi ve ticareti yapanlar arasında
var olan somut bağı, delillerle ortaya koymak için operasyon
yapıyoruz. dedi. Kimin kiminle varmış ilişkisi, kimin
kiminle ilişkisi varmış? Licede uyuşturucu ticaretinin
arkasında o karakol komutanı ve askerler varmış ama Vali,
karakol komutanı ve askerlerden bahsetmiyor, Yasa dışı
örgütler ile halk arasında veya ticaret yapanlar arasında bir
ilişki var. diyor, öyle mi? İşte, sizin terörle mücadeleden
anladığınız şey bu. Sadece manipülasyon
yaratıyorsunuz ve halk sizi gerçekten bir şeylerle mücadele
ediyorsunuz sanıyor.
Bakın, dün çok önemli bir faili meçhul cinayet
dosyası vardı, yakın tarihimizin en önemli dosyalarından
biriydi. Bu, bir itirafçının, Ayhan Çarkın isimli bir özel
harekât polisinin itiraflarıyla başlatılmış bir
soruşturmaydı. O zaman ilk yapılan şey şu oldu: Bu kesin
meczuptur, bu kesin akıl hastasıdır. denildi ve Ayhan
Çarkın Adli Tıbba gönderildi. Tabii, Ayhan Çarkının akli
melekelerinin yerinde olduğuna karar verdi o zaman Adli Tıp. Uzun
yıllar sürdü bu yargılama ve dün mahkemede karar verildi, bütün
sanıklar beraat etti, bütün sanıklar; soruşturmanın
sonucunda hiçbirisi cezalandırılmadı. Biz şunu
söylemiyoruz: Bu faili meçhul cinayetler sizin Hükûmetiniz döneminde
işlendi. Bu JİTEM cinayetlerinin sorumlusu AK PARTİ
hükûmetleridir. demiyoruz. Ama siz, bu cezasızlık politikasını
sürdürüyorsunuz. Sizin bu cezasızlık politikasına
verdiğiniz destek, sizin bu soruşturmaların
karartılması için verdiğiniz destek sadece ve sadece bu cinayeti
işleyenlere ve gelecekte işlemeyi düşünenlere cesaret veriyor.
Dolayısıyla, siz de dolaylı biçimde bu cinayetlere ortak olarak
algılanırsınız, bunu unutmayın.
Biz bu haksızlıkları,
hukuksuzlukları dilimiz döndüğünce anlatmaya
çalışıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim; yine
İçişleri Bakanı gelecek, yine hamaset dolu sözler sarf edecek,
Terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz. diyecek, Son terörist ölene
kadar mücadele edeceğiz." diyecek.
VAHİT KİLER (Bitlis) Etmesin mi?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Bin
kişiyi öldürdük, üç bin kişiyi öldürdük. diyecek. Bunların her
biri birer insan, unutmayın arkadaşlar. Sayıların büyümesi
hiç kimseyi başarılı yapmaz, bunu unutmayın. Hiçbir
savaşta, hiçbir çatışmada sonucu belirleyen sayılar
olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NİLGÜN ÖK (Denizli) Terörle mücadele var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bakın, ben size bir tane sadece bir tane örnek vereceğim,
teşbihte hata olmasın: Amerikanın Vietnamda yürüttüğü
savaş sırasında 60 bin Amerikan askeri öldü. Kaç milyon
Vietnamlı öldü biliyor musunuz? 3 milyon Vietnamlı; 10 bin, 100 bin,
500 bin değil, 3 milyon Vietnamlı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Ama
ne oldu? Amerika, o Vietnam sendromuyla Vietnam topraklarını terk
edip gitmek zorunda kaldı.
VAHİT KİLER (Bitlis) Öyle bir hayal
kurmayın.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Dolayısıyla, bir sorundan, bir sorunun çözümünden bahsederken lütfen
hiç kimse Bu kadar kişiyi öldürdük, son terörist kalana kadar
öldüreceğiz, son kişi kalana kadar öldüreceğiz. demesin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
NİLGÜN ÖK (Denizli) Askerimizi,
öğretmenimizi katleden terörün hepsini yok edeceğiz.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Ayıp bir kere, insan teröristi savunabilir mi? Hangi vicdanla
savunuyorsunuz ya!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Bu
bir başarı olamaz arkadaşlar. Lütfen insanların
hayatını sayı olarak görmeyin diyorum.
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki ifadeleri ile benzetmelerinin
kabul edilmesinin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, HDPli konuşmacı konuşmasının sonunda
Teşbihte hata olmasın. diyerek
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Saçmaladı.
VAHİT KİLER (Bitlis) Bir hayalinden
bahsetti.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Amerikanın
kendi idealleri, kendi hedefleri doğrultusunda -hatta emperyalist emelleri
doğrultusunda da diyebiliriz- dünya hâkimiyet mücadelesi çerçevesinde
geçmişte yapmış olduğu Vietnam Savaşıyla
alakalı olarak bir değerlendirme yapmış ve bu
değerlendirmesini Türkiyenin şu andaki terörle mücadelesiyle
eş, aynı mesafede değerlendirmeye
çalışmıştır. Başında da Teşbihte hata
olmasın. diyerek bu söze girmiştir. Bunu kabul etmek mümkün
değildir. Bu tarz benzetmeler, sinsice yapılan benzetmelerdir. Bunlar
belli maksatlarla yapılan benzetmelerdir ve özellikle Meclis
çatısı altında, bu kürsülerde dile getirilmeye
çalışılıyor. Bunlar kabul edilecek şeyler
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunlar kabul
edilecek benzetmeler veya ifadeler değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti,
şu an kendi topraklarında, kendi milletine yönelen tehdit ve
tehlikelere, saldırılara karşı canhıraş bir
mücadele vermektedir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vermiş olduğu bu
mücadeleyi başka coğrafyalarda, on binlerce kilometre ötelerde, başka
topraklarda, başka milletlerin topraklarında girişilen
mücadelelerle, efendime söyleyeyim, emperyalist emellerle yapılan
mücadelelerle kimse bir tutmaya kalkmasın. Biz şu an bir hayat memat
mücadelesi içerisindeyiz. Türkiyede kimse Türkiye Cumhuriyeti devletinin
teröristlerle mücadelesine ve teröristlerin etkisiz hâle getirilmesine itiraz
edemez. Onlar insan değil, onlar insanlık suçu işleyen
mahluklardır.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun.
13.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Milliyetçi Hareket Partisinin yasama ve denetim faaliyetlerine dair
varlıklarının görünmediğine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
MHPnin buradaki tek görevi
HDPden sonra söz
aldığında, insan bir başka grubun burada
varlığını hissediyor, onun dışında biraz
oksijen tüketiminden başka bir şey olmadığını
düşünüyoruz. (HDP sıralarından alkışlar) Yani, bir
varlıkları, yasama ve denetim faaliyetlerine dair bir varlıkları
görünmüyor. Onun için, MHPnin parmak sallamaları ancak AKPye söker, bize
sökmez; onu iyi bilsin. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Bülbül buyurun.
14.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Türk milletinin vermiş olduğu destekle bu memleketin faydası
için yapılması gereken ne varsa ona katkı
sağladıklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Biz, burada,
Allaha hamdolsun, oksijeni helalinden tüketiyoruz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu milletin vermiş olduğu
destekle, Türk milletinin vermiş olduğu destekle, bu memleketin
faydası için yapılması gereken ne varsa ona katkı
sağlıyoruz, yanlış gördüğümüz ne varsa da bunları
söylüyoruz. Türkiye'nin, bu, demin ifade ettiğim şartlarında
başka bir tavır sergilemesi Milliyetçi Hareket Partisi
açısından söz konusu dâhi olamaz. Bizim derdimiz, bizim
sıkıntımız, bizim itirazımız, Türkiyede bu kadar
terör faaliyeti olmasına rağmen, bu kadar kan ve gözyaşı
olmasına rağmen, hâlâ Türkiyede bunlara terör diyemeyenlerin yok
yere oksijen tüketmesidir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan buyurun.
15.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Parlamentonun milletin iradesinin tecelligâhı olduğuna,
mücadelelerinin beka, ülkenin istiklal ve istikbali, Kürtlerin, Arapların
ve Türkmenlerin barış içerisinde yaşamalarını
sağlama mücadelesi olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, burası aziz
milletimizin iradesinin tecelligâhı. Burada, Parlamentoya milletimizin
çizdiği istikamet, gösterdiği hedef ancak rota olur.
Bakınız Teşbihte hata olmaz. Bal
gibi hata var ancak doğru yerler de var, o da nedir: ABD-Vietnam
benzetmesinde tek benzerlik, ABD tarafı. Bakınız, şu anda,
Orta Doğuda coğrafyamıza fitne tohumları, ihanet
tohumları ekenler, petrol, silah ve faiz üzerinden Kürtlerin,
Arapların, Türkmenlerin, Ezidilerin, Keldanilerin, Nasturilerin
barışına, huzuruna kastedenler, vaktiyle orada da Vietnamda da
Vietnama kastetmişlerdi. Gereken cevabı nasıl
almışlarsa Allahın izniyle, Türkiye Cumhuriyeti devletinden ve
aziz milletimizden de gereken cevabı alacaklar, istediğiniz kadar göz
ardı edin, istediğiniz kadar kulaklarınızı
tıkayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakın, ABD
Başkanı ne dedi: Petrol şirketlerini, petrol
kuyularını güvence altına aldık.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Mektup da gönderdi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kimin hakkı?
Orada, Deyrizor'da Kürtlerin ve Arapların, o coğrafyada yaşayan
Türkmenlerin hakkı olan, ancak ve ancak onların kullanımına
tahsis edilmesi gerekenleri bugün PKK terörüyle, IŞİD terörüyle,
DEAŞ terörüyle ektikleri fitne tohumları üzerinden o coğrafyada
ele geçirmeye çalışıyorlar.
Bakınız, bizim mücadelemiz beka
mücadelesidir, ülkemizin istiklal ve istikbali mücadelesidir.
FATMA KURTULAN (Mersin) Koltuk
Koltuk
Koltuk
Başka bir derdiniz yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kürtlerin,
Arapların ve Türkmenlerin barış içerisinde yaşama
mücadelesidir, bu mücadeleyi ilelebet sürdüreceğiz Allahın izniyle.
(HDP sıralarından gürültüler)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Mektubu ne
yaptınız? Mektuba ne oldu?
BAŞKAN Sayın Oluç
16.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve iktidarın iç ve
dış politikadaki yanlışlarını eleştirip
tartışmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii, heyecan verici oldu Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilinin Amerikan emperyalizmi
karşısında Vietnamı savunması; Ho Chi Minhi
savunmuş olması tabii bizi sevindirdi. (HDP sıralarından
alkışlar) Yani inandırıcı mı? Trumpla
görüşebilmek için her şeyi yapıyorsunuz; telefonlar,
aracılar, lobiler
Bir görüşme imkânı sağlayalım diye
bunların hepsini yapıyorsunuz. Bunları yaptığınız
yetmiyor, size bir mektup geliyor, o mektubu da yutuyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) 33 bin
tır silahı kime verdi? 33 bin tır silahı kime verdi?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
bundan sonra gidiyorsunuz, görüşmeyi yapıyorsunuz, yan yana, kol kola
çok güzel fotoğraflar veriyorsunuz; sonra geliyorsunuz, bu milletin
Meclisinde Trump ve Amerika aleyhine konuşup duruyorsunuz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Üç maymunu oynuyorsunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ya
Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda sizin Genel
Başkanınız olan kişi sizi kandırıyor ya da siz
burada yaptığınız konuşmalarla halkı kandırıyorsunuz
ya da siz burada yaptığınız konuşmalarla milleti
kandırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Yani görmüyor mu insanlar bu durumu Allah
aşkına? Görülüyor.
Şimdi, bunu örtmek için de çeşitli laflar
bularak, Kuzey Doğu Suriye'de ne kadar müthiş bir iş
yaptığınızı anlatarak filan olmaz. Yani mızrak
çuvala sığmıyor, gerçekten sığmıyor ve
sığmadığını gördük, siz de gördünüz yakın
zamanda. Ya, sizin başlattığınız işgal
girişimini Lavrov sonuçlandırdı, Lavrov; yakıştı
mı şimdi bu? Akşam açıklama yaptı Bitti. dedi,
ertesi sabah siz açıkladınız Bitti. diye. Şimdi,
dolayısıyla bu dış politikadaki ve iç politikadaki
yanlışlarınızı tartışacağız,
eleştireceğiz; siz de cevap verin, peki ama bu kadar da
gocunmayın. Cevap verirken de sanki sizin hatalarınız
yokmuş gibi dönüp de bütün hatayı başka taraflara yüklemeye
çalışmayın lütfen.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
17.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
ulusal barış ve güvenliğimiz için sürdürülen Barış
Pınarı Operasyonunun uluslararası toplum ve uluslararası
hukuk nezdinde kabul gördüğüne ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, bizim şu anda ülkemizin bekası
için, ulusal barışımız ve güvenliğimiz için
sürdürmekte olduğumuz Barış Pınarı Operasyonu, her
şeyden önce uluslararası toplum ve uluslararası hukuk nezdinde
kabul görmüş ve milletimiz tarafından tamamen desteklenen bir
operasyondur; terörle mücadeledir, ülkemizin varlığına ve
birliğine kasteden ihanet şebekeleriyle mücadeledir. Bu konuda hiçbir
tartışma yok ancak lütfen, istirham ediyoruz; büyük oyuna bir
bakın, bu parçalanan coğrafyada, Osmanlı coğrafyasında
Kuzey Afrikadan ta Yemene kadar, Balkanlara kadar vaktiyle PKK terör örgütü
gibi çok terör örgütleri geldi geçti. Ne kaldı geriye? Kan ve
gözyaşı kaldı bölge halklarına. Şimdi, yeniden terör
örgütünü kullanıyorlar, binlerce tır silahla kullanıyorlar. (HDP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için, şu anda
ABDnin de kendi içerisindeki lobilerin varlığı ortada. 11
Eylülün hesabını verememiş, kendi halkının içerisine,
yeniden kendisi tarafından fitne tohumları ekilmiş bir yapı
şu anda Orta Doğuda ihaneti yeniden yeşertmeye
çalışıyor. Bakınız, çok iyi biliyorsunuz, yarın
Kürtler, Araplar ve Türkmenler bu coğrafyada ekilen fitne
tohumlarının bedelini -Allah korusun- yüz yıllar boyunca ödemek
zorunda kalır. (HDP sıralarından gürültüler) Ve yarın bu
ihanet tohumları bu coğrafyada yeniden kan ve
gözyaşının egemen olmasına neden olur.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bilerek
konuşmuyorsunuz ya, ezbere
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için, petrol
şirketlerine, faiz lobilerine ve silah baronlarına destek için var
olan ihanete, teröre destek olmayın, millî ve yerli siyasette
halklarınızın yanında olun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Böyle diyemezsiniz!
NURAN İMİR (Şırnak) Terör
diye diye kimseyi yanıltamazsınız.
BAŞKAN Sayın Oluç
FATMA KURTULAN (Mersin) Teröre destek veren
sizsiniz, IŞİDe destek veren sizsiniz! IŞİDle beslenen
sizsiniz!
HABİP EKSİK (Iğdır)
Gönderdiğiniz silahları bütün dünya âlem biliyor ya.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Hadi
canım sen de! Hadi canım sen de oradan!
VAHİT KİLER (Bitlis) Teröre
sırtını yaslayan da sizsiniz! Kürt halkını kullanan da
sizsiniz! Bırakın, düşün artık yakalarından!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
DEAŞla ortak çalışıyordunuz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Konuşma sen ya!
Koskocaman adamsın ya! Gün görmüş geçirmiş adamsın ya! Gün
görmüş geçirmiş insansın, utanmadan gelmişsin öne,
sataşıyorsun!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
utan! Sen utan!
FATMA KURTULAN (Mersin) Güngörmüş
geçirmiş insansın ya! Çocuk musun? Toplandın o arkadan
gelmişsin öne, sataşıyorsun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ben
senin gibi psikolojik bozukluğu olanları tedavi ediyorum!
BAŞKAN Sayın Demirbağ
Sayın Oluç, buyurun lütfen.
18.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, tabii, bu konu İçişleri
Bakanlığını aştı, Dışişlerine
geldik ama madem başladınız devam edelim.
Şimdi, gerçekten, dün de Grup Başkan
Vekiliniz buna benzer bir şey söyledi de siz, hangi uluslararası
toplumun ve uluslararası kurum ve kuruluşların, bu
yaptığınız işin arkasında dimdik durduğunu,
Devam edin, sizi destekliyoruz, sizinle beraberiz. dediğini
düşünüyorsunuz, bilmiyoruz çünkü tam tersini yaşadık yani tam
tersini yaşadı bütün dünya. Birleşmiş Milletler dâhil bütün
uluslararası kurum ve kuruluşlar, NATO, Avrupa Birliği -tek tek
devletleri saymakla bitmez- bütün bu kurum ve kuruluşların hepsi
sizin yaptığınız uygulamaları eleştirdi
Yapmayın. dedi Durun. dedi Geri çıkın. dedi
Yaptığınız iş değil. dedi. Üstelik bir şey
daha söyledi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKK de,
PKK! Ondan bahsetsene!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu
IŞİD artığı El Nusra, El Kaide artığı
ÖSO ya da Millî Suriye ordusunun yaptığı savaş ve
insanlık suçlarının da yanında durmuyordur inşallah
Türkiye. dedi. Türkiye derken iktidarı kastediyorlar.
Şimdi, dolayısıyla, böyle bir durum
varken, siz nasıl bu halka tam tersini anlatıyorsunuz; bu,
anlaşılabilir değil ama usulünüz bu, belli.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKyı
anlatsana biraz, PKKyı
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
efendim, ikincisi şuna işaret etmek istiyoruz: Biz, size bu işin
en başından beri -şimdi demiyoruz- Suriyedeki iç savaşa
vekilleriniz aracılığıyla -buradaki vekilleri kastetmiyorum-
vekil örgütleriniz aracılığıyla vekâlet savaşına
dâhil olduğunuz andan beri, hani Gideceğiz, orada namaz
kılacağız. dediğiniz andan beri diyoruz ki: Biz
Suriyedeki halklarla, bu devletlerle yıllardır, yüzlerce
yıldır komşuyuz, birlikte yaşıyoruz. Komşu
olduğumuz için araya kan, gözyaşı, fitne girmemelidir. Tam
tersine, bir barış politikası yapılmalıdır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKya söyle
sen bunları.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Türkiye, tam tersine, Orta Doğuda bir
barış merkezi olmalıdır, bir demokrasi merkezi
olmalıdır, cazibesi buradan kaynaklanmalıdır, güçlü devlet
ancak böyle olunur, güçlü ülke ancak böyle olunur. diyoruz. Siz gittiniz,
komşumuzdaki bir iç savaşın içine boylu boyunca
daldınız; şimdi diyorsunuz fitne mitne. Fitneyi kim
yaptı? Orada yaşayanlar, Araplar, Türkmenler, Ezidiler, Kürtler,
Kuzeydoğu Suriyede yaşayanlar, onlar barış içinde bir
arada yaşıyorlardı. Siz niye komşunuzun barış
içinde bir arada yaşayan insanlarına müdahale ediyorsunuz?
ŞAHİN TİN (Denizli) Rüya
görüyorsun, rüya!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
dolayısıyla, bu sorunların hepsini tartışmamız
gerekiyor.
ŞAHİN TİN (Denizli)
Çarpıtıyorsun olayları, çarpıtıyorsun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Öyle hamaset
yaparak bu işin üstesinden gelemezsiniz. Türkiye, bütün millet sizin
yanlış politikalarınız yüzünden, şimdi bir sürü
sorunla karşı karşıya kalmış vaziyette; hem iç
sorunlar hem dış sorunlar açısından
baktığımızda bu böyle. Ya, her yerde sıfır dosta
sahip olduk ya! Bu, nedir Allah aşkına? Bu sizin
politikalarınız işte, siz yaptınız bunu!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Yani, şimdi, bir örnek verecektim ama
vermeyeyim isterseniz, onu başka bir sefer söylerim, çok vakit
kullanmayayım.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel, buyurun, sizin de alayım.
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, terör ve
güvenlik gerekçesiyle Adana ilinde 2010 yılından beri yapılan
Kebap ve Şalgam Festivalinin valilik tarafından
yasaklandığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yanımda, arkamda Adana Milletvekillerimiz var. Size başvurdular ama
siz bütçe görüşmeleri gereği bunun soru-cevap kısmında
olabileceğini söylediniz. Kısaca ben onların derdini, Adanadaki
nöbetçi olmayan 2 milletvekilimizin Adanadan sürekli bildirimlerini ve Adana
esnafının bir yakarışını Parlamentonun dikkatine
sunmak istiyorum. Ümit ediyorum İçişleri Bakanının da
burada olması, bu açıdan, soruna çözüm getirmek açısından
fırsat olur.
Şimdi, Adanada 2010 yılından beri
bir festival yapılıyor; kimsenin cebinden beş kuruş
çıkmıyor; ne Belediye ne Valilik ne Turizm Bakanlığı.
1 milyon kişi geliyor Adanaya ve Kebap ve Şalgam Festivalinde bütün
Adana sokakları bir festivale dönüşüyor. Bugüne kadar kayda
değer tek bir olay olmamış. Oteller dolu, komşu illerin
otelleri dolu. Biraz önce konuştular, aktardılar; telefonda esnaflar
ağlıyor. Geçen sene de Valilik bu festivali yasaklamış ama
festival fiilen gerçekleşmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 1 milyon kişi birkaç gün
içinde geliyor, döviz bırakıyor, herkesin yüzü gülüyor Adanada.
Valilik bu sene tekrar yasaklamış, herkes geçen seneki gibi olur diye
düşünmüş ama geçen seneki fiilî kutlamadan Valilik, polis ders
almış olacak ki her yere TOMAyı yığmış,
etrafa demirleri çekmiş. O kebap dumanı yerine gaz kokusu
Esnaf
telefonda ağlıyor Bu kadar eti ne yapacağız, bu kadar
hazırlığımızı ne yapacağız? diye.
Gelenler pişman, esnaf pişman. Gerekçe, geçen senekiyle aynı
cümle: Terör, güvenlik. Geçen sene bir olay olmamış.
Bu kadar kadim bir medeniyet, bu kadar güçlü bir
devlet, mangalda kül bırakmayan bir İçişleri yönetimi, Adana
gibi bir ilimizde, Türkiye'nin dört bir yanından gelen güzel
insanların bir gün boyunca Adana kebabını yemelerini, orada eğlenmelerini
sağlayamayan bir idare görüntüsüne
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gelecek sene diyelim ki her
şey yolunda olacak, Adanaya kimse gitmez ki. Aylar öncesinden ucuz uçak
biletleri alınmış, ek otobüs seferleri dolmuş, Adana bugünü
bekliyor
Örneğin, başka ülkede olsa kültür bakanlığı
teşvik eder bunu. Biraz destek versek uluslararası bir boyut
kazanacak.
Bu, gerçekten büyük bir yanlış; buna
müdahale edilmesi lazım. Bizim sözümüzün kıymeti ne kadar bilinir
bilinmez ama iktidar partisinin milletvekillerini, Sayın Bakanın çok
kıymet verdiği Milliyetçi Hareket Partisinin Adana milletvekillerini,
konuyu işe bir siyaset katmaksızın ifade etmeye
çalıştığımızı teyiden, Sayın Bakana
bilgi vermeye davet ediyorum kendilerini.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
.
BAŞKAN Sayın Tanal, biliyorsunuz, 60a
göre söz kullandırımı yapmıyoruz, çok özür diliyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok önemli bir konu
Sayın Başkan.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına son konuşmacı Sayın Işık
Bu arada, Sayın Bakan, bu Adana kebabıyla
ilgili bir açıklama yapacaksanız Mensur Beyden sonra söz vereyim? Bu
kebapla ilgili, festivalle ilgili bir açıklamanız olacaksa,
konuşmadan sonra size söz vereyim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Tamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kebap değil
efendim, orada sokağa çıkma yasağı var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Festival, festival!
BAŞKAN Buyurun Sayın Işık.
(HDP sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
(Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
HDP GRUBU ADINA MENSUR IŞIK (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İçişleri Bakanlığı ve
ilgili birimlerinin 2020 yılı bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve bizleri ekranları başında izleyen
halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sevgili
arkadaşlar, ben, bugün buradaki tartışmalarımızın
temel sebeplerine, aslında, ülkede son yıllarda yaşanan birçok
olayın temel sebebine değinmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk,
Erzurum Kongresinin açılışında Biz Türkler ve Kürtler,
iki milletin, iki halkın hukuku için burada bir araya geldik. diye
başlamıştı. Şu Meclis, Kürt ve kürdistan
coğrafyasının ismini kabul eden bir hakikatle hareket
etmişti.
VAHİT KİLER (Bitlis) Kürdistan neresi
ya!
MENSUR IŞIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 1921 Anayasası, aynı şekilde, iki halkın
varlığı ve ademimerkeziyetçi bir sistem üzerinde,
akılcı bir akılla yapılmıştı. Ama bugün o
akıl terk edildiği için, örneğin, 16 yaşındaki
Şirin Tosun, Kürtçe konuştuğu için Sakaryada 6 kişi
tarafından linç edilip öldürülüyor. Örneğin, Ekrem Yaşlı,
Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesinde eşiyle beraber tedavi görürken,
eşiyle Kürtçe konuştuğu için bir başka hastanın
refakatçisi tarafından darbediliyor, değerli arkadaşlar, o
akıl terk edildiği için. Aynı şekilde, Muş
Bulanık Liz Belediyesinde, Aydın Kaya bir siyasetçi olarak cezaevinde
öldükten sonra, ağabeyi onun mezarının üzerine Kürtçe bir cümle
yazmıştı (
)(x) Yani Biz seni
unutmayacağız. diye bir yazı yazdığı için o
Kürtçeye düşmanlık yapılıp o mezar taşı
yıkılmazdı, kırılmazdı değerli
arkadaşlar.
Aynı şekilde, o akıl terk
edilmemiş olsaydı İçişleri Bakanı tarafından
bugün HDPnin Kürt belediyelerine, 28 belediyemize kayyum atanmazdı,
bugüne kadar 18 belediye eş başkanımız da
tutuklattırılmazdı. O akıl terk edildiği için...
Değerli arkadaşlar, aynı şekilde, o akıl terk
edildiği için şu an burada bulunan ve bütün bu hukuksuzlukların,
cinayetlerin, ölümlerin sebebi olan İçişleri Bakanının
altı yıl önce Demokrat Partinin Genel Başkanı olarak
Mardinde
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Konya
MENSUR IŞIK (Devamla) Türkiye'nin
geçmişiyle yüzleşmesi gerekir. Ben bunu Kocaelide, Trabzonda,
Aydında ülkü ocaklarında da söyledim, Batmanda, Mardinde de
söylüyorum. Türkiye, Şeyh Sait meselesiyle yüzleşmedikçe, istiklal
mahkemeleri meselesiyle yüzleşmedikçe, Dersim meselesiyle, Sivas ve
Madımakta yaşananlarla yüzleşmedikçe 21inci yüzyılda
benim bildiğim modernleşmeyi, zenginleşmeyi,
demokratikleşmeyi, özgürleşmeyi zor yakalar; benim düşüncem
budur. Ben Türkiye'nin 3 temel sorunu olduğuna inanıyorum. demezdi.
Aynı şekilde Kürt sorunu çözülmeden yeni bir anayasa yapmak mümkün
değildir. Çünkü vatandaşlık tanımından kimlik, dil
tanımına kadar pek çok konu gelip Kürt sorununa
takılacaktır...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Doğru.
MENSUR IŞIK (Devamla)
diye bir
konuşmayı da Sayın Soylu yapmayacaktı.
Aynı şekilde, dediğimiz gibi,
1920nin, 1921in ruhu terk edilmemiş olsaydı, Sayın Soylu o
görüşlerinden de dönmemiş olacaktı. Değerli
arkadaşlar, Sayın Soylu o görüşlerinden döndüğü için,
devlet aklı o görüşlerden döndüğü için bugün -Binali
Yıldırımın birkaç yıl önce söylediği gibi- otuz
beş yıllık savaşta 500 milyar dolar, dolaylı
maliyetiyle beraber 1 trilyon para harcanmamış olacaktı.
Değerli arkadaşlar, bakın, o görüşlerden döndüğü için
50 bin insanımız -Kürtü, Türkü, askeri, polisi, PKKlisi- bu
toprakların altına gömülmeyecekti.
Değerli arkadaşlar, bizi kurtaracak olan
tek şey var, bakın, tekrar buradan söylüyorum
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Devlet size
haddinizi bildirir!
MENSUR IŞIK (Devamla) Önce şunu
söyleyeyim: Burada kimse efendi, bizler de köle değiliz. Bunu herkes böyle
bilsin. Herkes bunu bilsin. Öyle haddinizi bileceksiniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
VAHİT KİLER (Bitlis) Sizler de Kürtlerin
temsilcisi değilsiniz. Kendinizi Kürt temsilcisi yerine koymayın.
MENSUR IŞIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bizi kurtaracak olan tek şey var, tekrar söylüyorum, bizi
kurtaracak olan tek bir şey var: Sayın Soylunun altı yıl
önce Demokrat Partinin Genel Başkanı olarak yaptığı
söylemler önemlidir; Cumhurbaşkanı Erdoğanın çözüm süreci
dediğimiz o süreçte yaptığı açıklamalar; biraz daha
geriye gideyim mi? Özalın tam tamına yirmi yedi yıl önce PKKyle
başlatmış olduğu diyalog. Biraz daha geriye gidiyorum. Bizi
kurtaracak olan, değerli arkadaşlar, Süleyman Demirelin 1994
yılında Ya, arkadaşlar, biz yüz yıldır asimile etmeye
çalışıyoruz, bu olmuyor artık başka bir akıl
bulmak lazım, bu sorun böyle çözülmez. dediği akıldır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi.
MENSUR IŞIK (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun.
MENSUR IŞIK (Devamla) Bizi kurtaracak olan
tek şey, 1921 Anayasasının ruhudur değerli
arkadaşlar. Bizi kurtaracak olan şey, Atatürkün Erzurum Kongresinde
söylediği gibi Biz Türkler ve Kürtler iki millet, halklar, halkın
hakkı hukuku... diye başladığı söylemlerdir, aksi
hâlde hiçbir şey bizi kurtarmaz. Aksi hâlde bu akıl, Kürtleri inkâr
eden akıl, asimile etmeye çalışan akıl, bu ülkeyi
bölecektir.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum
değerli arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Atatürk Bolşevizmi, komünizmi nerede görürseniz kafasını ezin.
diyor, Atatürk öyle diyor.
MENSUR IŞIK (Muş)
Saygısızlık yapma.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Atatürk
öyle diyor. Atatürk: Komünizmi nerede görürseniz kafasını ezin.
diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok öyle bir şey
Sayın Başkan ya. Allah aşkına... Atatürkün böyle bir sözü
yok efendim, yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Atatürkten bahsediyoruz, Atatürk öyle diyor. Sana bir şey diyen yok, sen
otur, üstüne alma canım.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sahip
çıkın şuna ya!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Her
şeyi kullandılar, Atatürk de dâhil, yeter artık ya!
BAŞKAN Zülfü Bey...
Sayın Bülbül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Muş Milletvekili Mensur ışıkın 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki ifadelerini reddettiklerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, şimdi, kürsüde hitap eden HDPli milletvekilinin ifade
ettiği hususları baştan sona reddediyoruz, önce onu ifade
edelim.
MENSUR IŞIK (Muş)
Şaşırmadık.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Şaşırmayacaksınız,
şaşıramazsınız zaten, sizin ne dediğinizi
biliyoruz, biz de ne dediğimizi biliyoruz Allaha şükürler olsun.
Şimdi, bu konuşmalara müdahale edilmese bu
işler, bu yalanlarla, dolanlarla geçip gidecek.
Şimdi, Sakaryayla alakalı olarak, Kürt
olduğu için Şirin Tosun kardeşimizin katledildiğini, öldürüldüğünü
ifade ediyorsunuz. Daha önce, Sakaryanın Hendek ilçesinde, yine Kürt
olduğu için öldürüldüğünü iddia ettiğiniz, yıllardan beri
orada yaşayan, bizim kardeşlik ilişkisi içerisinde
olduğumuz, şahsen de tanıdığım bir
kardeşimizin ailesi, Anadolu Ajansına açıklama yapıp
Cinayetin onunla bir alakası yok. dedikten sonra ses kesildi. Şimdi
bu hadisede de karşı tarafta o saldırıyı
gerçekleştiren ve ağır yaralanmasına sebep olan grubun
içerisinde olanların bir kısmının da Kürt kökenli
olduğu ortaya çıktı.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kökenli değiliz, biz
Kürtüz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır,
hayır, kayıtları var; soruşturma dosyasında belli,
açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi, bunun
böyle olduğu bir ahvalde, kim kimi Kürt kökenli olduğu için
öldürmüş olabilir? Bu Meclis kürsüsünden bu yalanları, bu
iftiraları atıp da nasıl hicap duymadan, nasıl bunlara
karşı hiçbir şekilde başınız öne eğilmeden
bunları ifade ediyorsunuz, şaşmamak mümkün değil. Bu kadar
yapmayın, bu memleketi birbirine böldürmeyin. Türkiyeyi manipüle etmeye
çalışıyorsunuz.
Bakın, özelinde de her defasında
Sakaryayla alakalı olarak bu manipülasyonu yapmaya
çalışıyorsunuz. Sakarya ili, Türkiyede millet olabilmeyi
başarabilmiş, doğusundan batısına, Balkanlarından
Kafkasyasına, her taraftan insanların bir araya geldiği ve
Allaha şükür, vatan ve millet noktasında en fazla hassasiyet sahibi
olan illerden bir tanesidir. Sizin burada amacınızın ne
olduğunu biz biliyoruz ama o tuzağa Allahın izniyle bizler
düşmeyeceğiz.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kurtulan
21.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
biz, burada, Sakarya halkına, milletine bir iftira atma peşinde
değiliz. Ne yazık ki sadece Sakaryada değil, Türkiye'nin birçok
yerinde Kürtlerin, dolmuşlarda, sokaklarda, iş yerlerinde Kürtçe
konuştuğu için lince uğradığını biliyoruz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) Yok öyle bir
şey! Yalan söylüyorsun!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Değerli
milletvekilleri
VAHİT KİLER (Bitlis) Yok öyle bir
şey! Açık açık iftira ediyorlar ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) Hatibimizin verdiği
örnekte, bir hastanede tedavi olurken lince maruz kaldığını
bütün gazeteler yazdı, çizdi. Bununla yüzleşmek, özellikle Sakaryada
daha çok olan bu vakalara karşı -hazır oranın vekiliyken-
oradaki bu ırkçı girişimlere karşı, Sayın
Bülbülün tedbirler alması, mücadele etmesi gerekiyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ne
ırkçısı ya! Irkçı olan sizsiniz, siz!
FATMA KURTULAN (Mersin) Bir vekil olarak da görevini de
hatırlatmak isterim. Yoksa bunun üstünü örtmekle bu sorunlarla baş
edemeyiz.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim efendim.
Toplantının esas gündemine zarar vermemek
ve insicamını bozmamak adına bu tartışmalara dâhil
olmaktan azami ölçüde uzak kaldım ama görülen ve anlaşılan odur
ki bu ifadeler karşısında hem partimin görüşlerini hem de
şahsen fikirlerimi beyan etme ihtiyacı hasıl olmuştur.
Halkların Demokratik Partisinin hatibi, kürsüde
ifadede bulunurken cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürke atıfta
bulunarak bu cumhuriyeti, vatanı, milleti birlikte kurduğumuzu ya da
o kongreyi müştereken topladığımızı ifade eden
beyanlarına yer vermiştir. Bunu bütünüyle reddebilmek mümkün
değildir.
MENSUR IŞIK (Muş) Ohoo!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Müsaade buyurun efendim, siz bir şey söylediniz, ben de
anlatıyorum. Reddetmedim ki yani niye tepki gösteriyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Fakat Gazi Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetlerini birleştirme ve akabinde Kurtuluş Savaşı verme
mücadelesi sürdürürken Diyarbakırda 1908 yılında kurulmuş
Kürt Teali Cemiyeti, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin temeline dinamit
koymak için çaba sarf ediyordu.
Bugün görülüyor ve anlaşılıyor ki bir
kesim, Türkiye'nin birliği ve beraberliğini temin etmeye
uğraşırken bir diğer kesim de 1908 senesinde kurulmuş,
1919 senesinde de farklı bir misyon ifa etmiş bu cemiyetin
devamı olma özelliğini sergiliyor. Bunun mutlak suretle bilinmesi ve
değiştirilmesi lazımdır. Zabıtlara geçmesi için söyledim.
Yaşasın Türkiye, yaşasın Türkiye
Cumhuriyeti. Cumhuriyeti kuran millet, onu yaşatmasını da bilir.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Sakarya ilinde
gerçekleşen hadiselerin ırkçı saldırılar
olmadığına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, tekraren
ifade etme gereği doğdu. Sakaryada gerçekleşen hadiseler,
ırkçı saldırılar değildir. Bunu şiddetle
reddediyorum, bunun olmadığını, bunun bir iftira
olduğunu ifade ediyorum. Bunun böyle olduğunu ispat etmek külfeti
size aittir fakat bütün gerçekler, bütün somut gerçeklik bunun böyle olmadığını
ortaya koyuyor.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Saldırı değilse
nedir?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bunun
dışında bir durum söz konusu değildir.
İnsanların dolmuşa bindiği zaman
Kürtçe konuştuğu için birtakım şeylere maruz
kaldığını ifade ediyorsunuz. Böyle bir şeyle
karşılaştığımız vaki değildir. Bu
memlekette kimin, ne dolmuşa bindiğini biliyoruz, sizin de hangi
dolmuşun içinde olduğunuzu da biliyoruz biz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kurtulan
23.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Kürtçe konuşulduğu için yaşanılan hadiselerle ilgili ortak
araştırma önergesi verilerek meselelerin
tartışılmasını önerdiklerine, 19 Kasım 2013te
Recep Tayyip Erdoğanın AK PARTİ grup toplantısında
yaptığı konuşmaya ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sorunun araştırılması için bütün
grupların bütçeden hemen sonra bir araştırma önergesi vermesini
öneriyoruz; indirelim, hep beraber bu meseleyi tartışalım, böyle
bağlayalım diye öneriyorum.
Sayın Başkan, İYİ PARTİ
Grup Başkan Vekilinin söylediklerine kısaca, uzatmayayım,
sabrınızı da çok zorlamayalım.
Kürt sorununun demokratik çözümünü her daim burada
söyledik. Yakın tarihe baktığımızda Özalın bu
yönlü girişimleri olduğunu biliyoruz, Demirelin olduğunu
biliyoruz, Erbakanın girişimlerinin olduğunu biliyoruz ve en
son da Tayyip Erdoğanın bazı girişimleri
İşte
yakın tarihte kimi partilerin de eleştirdiği, bizim de AKPnin
şu ana kadar millete yaptığı en iyi iş, tamamına
erdiremediği en faydalı iş olarak tanımladığımız
bir dönemi yaşadık. Yer yer en çok nutuk çeken, Ben
bitireceğim. diyen Tansu Çillerin bile bir Bask modelinden söz
ettiğini biliyoruz.
Tayyip Erdoğanın 19 Kasım 2013te
grup toplantısında yaptığı bir konuşma var
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Şu
zabıtları işaret ederek, gizli celse zabıtlarını
işaret ederek diyor ki milletvekillerine: Milletvekilleri ilk Meclis
zabıtlarını, gizli celse zabıtlarını okusunlar
hem de en başta Gazi Mustafa Kemalin nutuklarında görecekler, Kürt
kelimesini o Mecliste görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak
kelimelerini o zabıtlarda görecekler, Kürdistan kelimesini o Meclis
zabıtlarında görecekler. Kendi tarihini bilmeyen, okumayan cehalet ve
karanlıktan başka hiçbir şey söylemez. Şöyle biraz daha
geçmişe, Osmanlıya gittikleri zaman, doğu, güneydoğunun
Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler, Doğu Karadenizin Lazistan
eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği
mirastır, bunları görmemezlikten gelemezsiniz. demiş 19
Mayıs 2013teki grup konuşmasında Tayyip Erdoğan.
İşte, devlet aklından uzaklaşma dediğimiz durum budur.
Buraya geri dönülmesi
HDP, 1921 sürecindeki devlet aklını burada
boş yere bangır bangır bağırmıyor her seferinde.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun söz talepleri
karşılanmıştır.
Sayın Bakanın bir söz talebi vardır.
Sayın Soylu, buyurun.
24.- İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun, rakı festivali geleneğinin olmadığına ve
meselenin Adana Valiliği tarafından yasaklanmasından sonra Kebap
ve Şalgam Festivaline dönüşmüş olabileceğine,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, biraz önce Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin Kebap ve Şalgam Festivaliyle
ilgili bir sorusu vardı, müsaade ederseniz ona cevap vermek istiyorum.
Adanada şu anda Kebap ve Şalgam Festivali diye bir festival söz
konusu değil. Niye değil? Bir müsaade ederseniz, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Maalesef yani ne kadar geleneklerimize uygun bilmiyorum ama şurada 2015te
var, burada 2019da var, bahsettiğiniz festival bu olsa gerek: Adana dünya
rakı festivali. Şimdi, bu konuda Valiliğin bu rakı
festivaline bir yasağı söz konusu. Zannediyorum, bu rakı
festivaline yasağı koyduktan sonra meseleyi Kebap ve Şalgam Festivaline
döndürmüş olabilirler. Yine, bundan kısa bir süre önce -zannediyorum
ondan da bahsetmiyorsunuzdur- bütün Adananın
katıldığı -tam da bahsettiğiniz gibi bir kültür
durağı olan- Türkiyeden herkesin katıldığı, tam
da Adanayı ifade eden bir Adana Lezzet Festivali oldu. Adananın
bütün sivil toplum kuruluşlarının, bu konudaki tüm
paydaşların katıldığı festival, 4-6 Ekim
tarihlerinde oldu. Bu, her yıl da yapılıyor ve her yıl da
görkemli yapılıyor ama zannediyorum bir bilgide eksiklik söz konusu.
Eğer bahsedilen, rakı festivali ise bu rakı festivaline Adana
Valiliği geçen yıl da yasak koydu, bu yıl da yasak koydu. Ne
geleneklerimizde, göreneklerimizde, ananelerimizde ne de herhangi bir durumla
örtüşebilir değildir. Ama yasak konulduktan sonra, eğer mesele
Kebap ve Şalgam Festivaline dönmüşse onu bilmiyorum.
Bir cümlem daha var Sayın Başkan, bir
maddi hatayı düzeltmem lazım.
BAŞKAN Buyurun, buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Biraz önceki konuşmacı, benim altı yıl önce Demokrat
Partide olduğumu söylemişti, ben on buçuk yıl önce Demokratik
Partideydim. Ben o sözleri söyledim ama o sözlerin öncesi var. Ben o sözleri
bugün de söylüyorum. Neden söylüyorum? Çünkü bugün, biraz önce savunulan çukur,
barikat olaylarıyla biz niçin karşılaşmışsak, bu
ülkede biz 15 Temmuzla niçin karşılaşmışsak o gün de
biz güzel cumhuriyetimizi kurup birlik ve beraberlik içinde olduktan sonra bu
sürecin tamamıyla karşılaştık. Eğer biz bu
süreci iyi anlayamazsak, eğer biz bu süreci, gelecek nesillerimize iyi
anlatamazsak bundan sonra da aynı işlerle
karşılaşabiliriz. diye bunu defalarca ifade ettim,
anlattım ve o sözlerimin tamamen arkasındayım.
Şunu ifade edeyim: Bakın, demin burada bir
cümle oldu, denildi ki: Bu devlet, katliam yaptı. Bakın -ne
olursunuz- burada, çukur ve barikat olayları, Doğu ve
Güneydoğuda yaşayan vatandaşlarımızın da
nefretini kazanan olaylardır ve siz de ben de biliyoruz ki orada
yaşayan insanlar, aşiretler, şehirde yaşayanlar PKKya çok
büyük ceza kesmişlerdir çukur, barikat olaylarından dolayı.
Yazılan mektuplar, yapılan değerlendirmeler, oturulan
birtakım sohbetler de göstermiştir ki bunun bedelini PKK, oradaki
halka çok net bir şekilde ödemiştir. Bir: Şimdi, bu çukur,
barikat olaylarını devlete yıkmayı, uzun zamandır
PKKnın sözde serhildan diye yapmaya çalıştığı
ve bu ülkede, Doğu ve Güneydoğuda yaşayan Kürt
kardeşlerimize yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisini devlete
yıkarak bir meşruiyet sağlanmasını çok doğru
buluyor değiliz; bu, yanlış bir şeydir. İki: Burada
defalarca konuşulan, benden önceki kıymetli Bakanımız Efkan
Alanın da defalarca burada söylediği ve devletin orada bütün
anlayışıyla birlikte yapmaya çalıştığı
hassasiyeti ve orada Şunlar öldü, bunlar öldü; şunlar öldürüldü,
bunlar öldürüldü... Devletin hiçbir insanı, devletin hiçbir kişisi,
devletin hiçbir görevlisi, kendisi suça teşvik edilmediği, kendisi
suça girmediği hâlde devletin adına ve devletin kararıyla böyle
bir şeyi gerçekleştiremez. Kendi başına bir hata yapabilir,
orası için söylüyor değilim bunu da. Ama bunun
dışında, bizim böyle topyekûn bir katliamla Türkiyeyi
karşı karşıya bırakmak ve böyle bir
anlayışla karşı karşıya bırakmayı kabul
edebilmemiz de mümkün değildir.
Bir şeyi daha söyleyeyim ister kızın
ister kızmayın: Ya, bu performansınız, PKK tarafından
kabul görmez; bunu çok açık söyleyeyim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Ne olursunuz, kabul edin. Biraz daha
bu performansı yükseltmeniz lazım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizin
performansınız saraydan kabul görür ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Dervişoğlunun
söz talebi vardı ama Sayın Dervişoğlu, konu kebap ve
şalgam; önce Sayın Özele vereyim, sonra size vereyim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Buyurun efendim.
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve başkalarının
yaşam biçimini etkilemeyen her türlü özgürlüğün arkasında
olduklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
doğrudan büyükşehir belediyesine maddi bir yük getirmemekle birlikte
ilk olarak 2010da Aytaç Durak döneminde başlatılmış,
2014te yine, MHPden seçilen Hüseyin Sözlünün döneminde devam
ettirilmiş, sahiplenilmiş -ki kişi, bu dönemde de Cumhur İttifakının
adayıydı Adanada, olsaydı da şu an büyükşehir
belediye başkanıydı- bu festivalde bugüne kadar hiçbir olumsuz
mesele yaşanmamışken ve adı 2015ten beri Şalgam ve
Kebap Festivali olarak anılıyorken siz bunu rakı festivali
olarak nitelendirerek ne yapmaya çalışıyorsunuz, bilmiyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ben nitelendirmiyorum, belgeler burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İki husus
söyleyeceğim. Benim derdim: Örneğin, Adana milletvekilleriniz gidip
de Adana esnafına bu tutumunuzu savunamazlar; bu, doğru bir şey
değil. Adana esnafı, bugün ekmeklerine, aşlarına kimin mâni
olduğunu bu ifadelerle duyar.
İkincisi, şöyle diyorsunuz, rakı
diyeceksiniz ya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne kadar geleneklerimizde var
bilmiyorum. Açıkça hiç de çekinmeden söyleyeyim, sizin de özelinizi
tartışmam.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Rakı festivali.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu Parlamentodaki birçok
kişinin temsil ettiği seçmenin geleneğinde rakı yoktur,
birçok kişinin de geleneğinde vardır. Anadoluda öyle
IŞİDin dayattığı gibi bir Müslümanlık
anlayışı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Kimse kimsenin yediğine
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Rakı festivaline dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başka bir maksatla
söylemiyorum, dinleyiniz. Ya, şuna müsaade eder misiniz
Ben sizi
dinledim.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir cevap versin
Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anadoluda komşusunun
yaşam tarzına karışmayan, giyimine karışmayan,
yediğine içtiğine karışmayan, yasını da iyi
gününü de paylaşan, kendi içtiği iki duble rakıyı günah
saymayan, yılbaşında oynadığı tombalayı
kumar saymayan bambaşka bir Anadolu Müslümanlığı
anlayışı da vardır; bunların hiçbirini yapmayan, daha
muhafazakâr yaklaşanlar da vardır; bunların tamamını
terk edenler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz, devletin
Bakanının veya milletvekillerinin Geçmişimizde o yok,
geçmişimizde bu yok
İçmeyene de laf söylemeyiz, içene de
söylemeyiz. Görevini aksatmadan, başkasının özgürlük
alanına karışmadan, başkasının yaşam
biçimini etkilemeden, her türlü özgürlüğün arkasındayız. Bir
yerlerde insanlar rakı demeye korkacaklarsa sizin
yaptığınız iş yaşam biçimine müdahaledir. Bunu
sonuna kadar da reddediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu...
26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Kurtulanın ifadelerine istinaden bir iki kelime sarf
etme arzusu taşıyorum.
Şimdi, ben O kongrede Kürtler yoktu. demedim.
O dönemde kürdistandan, lazistandan bahsetmek de mümkün değildir.
demedim. Ben, tarihî gerçekleri inkâr etmem. Biliyorum ve eminim ki Erzurum
Kongresinin, bizim Erzurum Kongresi diye bildiğimiz o kongrenin
asıl adı Vilâyatı Şarkiye Kongresidir ve o kongreye
katılan Vilâyatı Şarkiye Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti
vardır o kürdistan delegelerini temsilen.
Şimdi, şunu ifade ettim: Nasıl o
dönemde millî meselelerin çözümü için gayret sarf eden bir kesim var ise
aynı zamanda da Kürt Teali Cemiyeti gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
millî birlik ve beraberliğe zarar vermek amacıyla kendilerine yol
haritası belirlemiş başka bir siyasi yapı da vardır
demek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Sayın Cumhurbaşkanının beyanlarına
sarılarak cevap vermeniz, doğrusunu isterseniz, benim tebessüm etmeme
de vesile olmuştur. Haklısınız, belki zaman zaman
farklı beyanlara tevessül edeceksiniz ama ben tarihi dizilerden, dini de
menkıbelerden öğrenenlerden değilim efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bülbül çok kısa bir
söz istedi.
Buyurun Sayın Bülbül.
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki Adana eski Büyükşehir Belediye Başkanı
Hüseyin Sözlüye yönelik ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın
Başkan, CHP Grup Başkan Vekili Sayın Özelin, demin, Milliyetçi
Hareket Partili Belediyenin -Sayın Hüseyin Sözlünün de- geçmişte bu
festivali desteklediği gibi bir beyanı oldu. Bu noktada, şimdi,
telefonla kendisiyle bir bilgi alışverişinde bulunduk.
Milliyetçi Hareket Partisinin Büyükşehir Belediye Başkanı
olarak, o dönemde Büyükşehir Belediyesi tarafından ne kendisinin
organizasyonuyla ne de madden desteklediği
ORHAN SÜMER (Adana) Organizasyonu belediye yaptı
demedik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Madden değil dedik.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yani, şimdi
Büyükşehir Belediye Başkanı destekledi. dediğiniz zaman
ne anlamamız gerekiyor buradan? Yani, Büyükşehir Belediye
Başkanının desteği yok; bunun haricinde, kamunun da
desteğinin olmadığını ifade etti. Sosyal medya
üzerinden, sivil toplumun kendi arasında organize olarak tertip
ettiği bir festival olduğunu ve şu anki Büyükşehir
Belediyesinin de resmen desteklediği bir festival
olmadığını ifade etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aynen öyle.
ORHAN SÜMER (Adana) Aynen, aynen; doğru,
aynen.
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlarsanız
Sayın Bülbül.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bilgiler bu
şekildedir, onu düzeltmek istedim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ORHAN SÜMER (Adana) - Doğru, aynen doğru
Başkan, teşekkür ediyorum. Aynen, doğru.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
ben çok kısa
BAŞKAN Söz vereceğim Sayın
Kurtulan.
Değerli Grup Başkan Vekilleri, artık
tekrar bütçe görüşmelerine dönelim lütfen.
Sayın Kurtulan, son kez size söz vereyim.
Buyurun.
28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Recep Tayyip Erdoğanın 1922deki gizli celse zabıtlarından
alıntı yaptığı konuşmasını referans
verdiğine, 1921 süreci denilen o devlet aklının günümüz
koşullarına uyarlanarak demokratik cumhuriyeti oluşturmaya
katkı sunulabileceğine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) - Tamam Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben Sayın Erdoğanın söylemlerine
atıfta bulunurken aslında 1922deki gizli zabıtlardan
alıntı yaptığı konuşmasını referans
vermeye çalıştım biraz; aslında, orada referans olarak
göstermeye çalıştığım, gizli celse
zabıtlarıdır ve Erdoğanın da demesi çok önemlidir.
Ben, Sayın Dervişoğlunun çok derin
bir tarih bilincine sahip olduğunu biliyorum, duymuştum yani en
azından; kendi Genel Başkanlarının da bir devlet
aklına sahip olduğunu biliyorum. O anlamda, ülkemizin içinde
bulunduğu derin meselenin çözümüne dair, daha bir geçmişten günümüze
getirerek, 1921 süreci dediğimiz o devlet aklına hep beraber sahip
çıkarak, günümüz koşullarına uyarlayarak demokratik bir
cumhuriyeti oluşturmaya hep beraber katkı sunabiliriz diye
tamamlayarak size de teşekkür etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulan.
Sayın Özkan, sizi de dinleyeyim ama çok
kısa lütfen.
29.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
özgürlük ve güvenlikten taviz verilmeden ülkenin barış ve huzurunun
güvence altına alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, ülkemizin güvenliği ve huzuruyla ilgili
tartışmaların ortasına Adananın
şalgamının ve kebabının girmesi günün
kazananının Adananın şalgamı ve kebabı
olduğunu gösteriyor. Ancak özgürlüğümüzle ilgili hadisede
güvenliğimizden taviz vermeden, güvenlikte de özgürlükten taviz vermeden
yolumuza devam etmemiz aklın, tarihin bize emridir. Zaten
tartışma da bu noktada yoğunlaşıyor. Biz tarihimizde,
siyasilerin bu tür acılarla ilgili yapmış olduğu
konuşmalarda Herhangi bir ayrım gözetmeksizin herkes etnik
kimliğini, düşüncesini, siyasal yaklaşımını,
dilini ifade etsin. diye bir yaklaşımı ortaya koymuşuz.
Ancak bu kimliklerin ifade edilmesinin de asla ülkemizin güvenliğini
tehdit etmemesi ve tehlikeye düşürmemesi lazım. Bu bağlamda,
özgürlükten ve güvenlikten taviz vermeden ülkemizin
barışını ve huzurunu güvence altına almamız
gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, birleşime on
dakika veriyorum.
Ondan sonra da Cumhuriyet Halk Partisinin grup
sözcüleriyle devam edeceğiz.
Kapanma Saati: 16.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakanlar yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
kapatalım, Meclis kapandı; Hükûmet yok, Bakanlar yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Bakan Yardımcıları var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok efendim, Bakan
Yardımcıları için özel kâğıt olması lazım.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
yerlerinizi alın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu saçı
boşa dökmedik, yazılı yetki olacak.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, Genel
Kurulun çalışabilmesi için Komisyonun yerinde olması yeterli,
Sayın Bakanlar da geliyorlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nerede yazıyor
Başkan?
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisinin bütün
konuşmacıları geldi mi? Ben onun için bekliyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Herkes hazır,
CHP sürekli ayakta.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Akit
gazetesinin MHPli Adana eski Büyükşehir Belediye Başkanı
Hüseyin Sözlüye yönelik Rakı festivaline sahip çıktı, rezalete
ortak oldu. manşetine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
önceki oturumun tartışmasını sürdürmek adına veya
Sayın Grup Başkan Vekiliyle ters düşmek adına değil
ama -belki de böylesi daha doğru olacak- Adanadan telefonlar geldi ve tam
da aslında bugün yaşadığımız ve bugün
kullanılan dile benzer bir dille Akit gazetesinin -iktidara en çok destek
veren, hatta iktidar yerine bazen en kötü sözleri kullanan, en kötü
manşetleri atan Akit gazetesinin- MHPli Adana Büyükşehir Belediye
Başkanı Hüseyin Sözlü hakkında Rakı festivaline sahip çıktı,
rezalete ortak oldu. diye bir manşetinden bahsettiler. Sayın
Sözlünün açıklamaları, aslında, Sayın Başkanın
kullandığı ifadeler ve bizim baştan beri
kullandığımız ifadeler. Belediyeye bir ekonomik yükü yok,
halk kendisi gelenekselleşmiş bir şekilde işte sosyal
medyadan veya kendi aralarında örgütlenerek bu işi yapıyorlar
ama yerel yöneticiler de bunun -burada Sayın Sözlünün ifadelerinde de-
doğrudan kendi düzenledikleri bir festival olmamakla birlikte,
engellenmesine değil yaşanmasına imkân tanıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu, örneğin, ertesi gün
oraların temizliğinin yapılması, oralara birtakım
lojistik desteklerin sağlanması da dâhil olmak üzere, esnafın
yüzünü güldüren, 1 milyon kişiyi getiren böyle bir festivale
yapıyorlar.
Milliyetçi Hareket Partisinin tutumuna
karşı söylediğim bir şey yok; teyiden de söylüyorum ama
geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisinin neredeyse Pravdası
olarak görülen bir yayın organının, bugün olduğu gibi,
aynı dille Hüseyin Sözlüye de sataştığını ve
rakıyla ilişkilendirerek festivali
şeytanlaştırdığını ifade etmeliyim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan, buyurun.
31.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
Adananın şalgamına ve kebabına hiçbir sözümüz olamaz ancak
başka herhangi bir siyasi yaklaşımla yazılmış bir
gazetenin, bir köşe yazarının da AK PARTİ adına hiçbir
bağlayıcılığı olamaz; AK PARTİnin
bağlayıcı sözleri, Genel Başkanı, parti yöneticileri
ve grubu adına yapılan yaklaşımlardır, Hükûmet
adına yapılan yaklaşımlardır.
Bu bağlamda bizim
yaklaşımlarımız, on yedi yıldan beri ülkemizin
refahını ve huzurunu artıracak yapısal reformlar, hukuk
devleti, insan hakları ve demokratikleşme reformlarıdır.
Hiç kimsenin bir ayrımcılıkla karşı karşıya
kalmaması için biz, farklılıklara saygıyı esas alan
bir yargılama hukuku, bir hukuk düzeni ortaya koyduk; bu bağlamda
nefret suçunu, farklılıklara hakaret içeren
yaklaşımları da yasakladık. Ancak görülmesi gerekir ki
gençliğimizi her türlü kötü alışkanlıklardan korumak ve
bunların kullanımını da belli bir disipline bağlamak
gerekir. Gelişmiş Batı demokrasilerinde var olan düzenlemeleri,
yaklaşımları elbette biz de hukuk sistemimiz içerisine
almalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Özkan,
buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İsteyen
istediği yaşam tarzını tercih eder; alkol kullanır
ancak bunları da tabii ki gençlerimizi belli bir çerçevede korumak
suretiyle yapmak durumunda olduğumuzu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Müsaade ederseniz, bütçe
görüşmeleri esnasında İç Tüzük 60a göre söz vermiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de söz talebimi geri
aldım.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, İskenderun Demir Çelik Fabrikasında meydana
gelen patlama nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Bu arada, İskenderun Demir
Çelikte fırınlardan bir tanesinde bir patlama meydana geldi ama çok
şükür, ölen ya da yaralanan yok. Geçmiş olsun diyoruz. Bunu da
paylaşmış olayım çünkü Sayın Şahinin bu konuda
bir söz talebi olmuştu.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sırf tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Özür dilerim
sizden.
Üsküdar ilçemizin nüfusu 600 bin. Üsküdar ilçemizde
ağız ve diş sağlığı hastanesi yok.
Sağlık Bakanı buradayken, kendilerinden istirhamım, Üsküdar
ilçemiz ağız ve diş sağlığı hastanesi
açılmasını istiyor, bu mağduriyetin giderilmesini talep ediyor.
Sağ olun.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Daha yeni
açtık.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Tanal.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
(Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ilk söz Burdur Milletvekili Sayın Mehmet Gökerin.
Buyurun Sayın Göker. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, şalgam ve Adana
kebabın gölgesinde bir sağlık bütçesi konuşacağız,
bu da bana nasip oldu.
Fıratın kıyısında kaybolan
koyunun hesabını vermeye hazır olan Hazreti Ömerden yardım
paralarının hesabını vermeyen Hükûmet yöneticilerine
geldiğimiz günümüz Türkiyesinde konuyla ilgili olarak bir soru da ben
sormak istiyorum: 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için
toplanan yardım paralarını, maksadı ne olursa olsun, uygun
olarak kullanmak yerine bankaya yatırıp faiz altında
işletmenin mantığını bize açıklayabilir misiniz?
(CHP sıralarından alkışlar)
Şehir hastanelerinin bütçeyi en az çeyrek
yüzyıl borç yükü altına soktuğunu biliyoruz. KÖİ ortaklığıyla
yapılan şehir hastanelerinin pahalıya mal olduğunu,
Sayın Bakan, Bütçe Komisyonundaki sunuş konuşmasında
kendisi de ifade etmiştir.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Öyle
demedim.
MEHMET GÖKER (Devamla) - Sadece bizim
geleceğimizi değil, çocuklarımızın da geleceğini
ipotek altına aldığı da bir gerçektir. Bu gerçekle
yüzleşmek ve bu garabeti sorgulamak bizim boynumuzun borcudur. Sayın
Bakanın, bütçe sunuş konuşmasında KÖİ modeliyle
yapılması planlanan 9 şehir hastanesinin genel bütçeden
karşılanacağını belirtmesine rağmen,
inşaatının devam ettiğini beyan etmesi çelişkili bir
ifadedir. Ne yazık ki söz konusu projelerden, ihale ve sözleşme
bedellerinin ağır yaptırımları nedeniyle
vazgeçilemeyişinin itirafıdır. Zira bu modelde
yapılması planlanan hastanelerle ilgili olarak ekstra bir ihaleye
çıkılmış olmayışı bunu kanıtlar
niteliktedir ve bu konu Sayın Bakan tarafından izaha muhtaçtır.
Tüm sorularımıza ticari sır diyerek cevap vermediğiniz
şehir hastaneleri ne hastanın ne sağlık
çalışanlarının ne de toplumun yararına değildir.
Açıklamaya ve izaha muhtaç olan maddeleri Sayıştay
raporlarına dayanarak yüce Meclis çatısı altında
açıklayacağınızı umut ediyorum.
Soru bir: Şehir hastanelerinde
yaşanabilecek anlaşmazlıkta tahkim yerinin Londra olarak
belirlenmesini egemen bir ülkenin Bakanı olarak nasıl içinize
sindiriyorsunuz ? (CHP sıralarından alkışlar)
Sayıştay yetkililerinin şehir
hastanelerinin ihale dokümanlarını ve işletme
sözleşmelerini talep etmelerine rağmen
Bakanlığınızca bunların verilmeyişini ya da
verilemeyişini devlet ciddiyetiyle nasıl
bağdaştırıyorsunuz?
Doluluk garantisini vermediğinizi her ortamda
ifade ederken ve bunu reddederken Sayıştay raporunda yer alan
Planlama aşamasında verilecek garanti miktarı ihtiyaç analizi
yapılarak belirlenmemiştir. ifadesini nasıl
açıklıyorsunuz?
Şirketin sözleşme hükümlerini ihlal
etmesi ya da sözleşmeyi haksız şekilde feshetmesi durumunda
oluşacak her türlü ceza ve masraf idare tarafından şirkete
tazminat olarak ödenecektir. maddesindeki kamu yararı nerededir?
Elâzığ Fethi Sekin Hastanesinde tüp bebek
birimi bulunmamasına rağmen şirkete tüp bebek birimi için
garanti bedeli ödemesini nasıl açıklıyorsunuz?
Sağlık Bakanlığı
tarafından Manisa Şehir Hastanesi ihalesi için hazırlanan ön
fizibilite raporunda toplam maliyet 122 milyon lirayken ihalede sadece bina
kirası 64,25 milyon lira olarak belirlenmiştir. Yani, bir başka
deyişle, iki yıllık kira bedeliyle hastaneyi yapabilecekken
ekstra yirmi üç yıl kirayı hangi kamu yararına göre
vereceksiniz?
Yozgat Şehir Hastanesinde çamaşır
hizmetini yürüten firma ile Sorgun Devlet Hastanesine bu hizmeti veren
şirket aynı firmadır. Sadece tek fark var; şehir
hastanelerindeki bu temizlik firmasının ihalesi 14 kat daha
pahalıya mal olmaktadır. Bu, kirli çamaşırlardan
kazanılan kirli bir para değil de nedir? (CHP sıralarından
alkışlar)
Evladına pantolon alamadığı için
intihar eden babanın olduğu bir ülkede, saraya 10 milyon liralık
mensucat harcamasını itibar olarak gören bu bütçeye Cumhuriyet Halk
Partisi olarak hayır diyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Parasızlıktan pazara çıkamayıp intihar
eden eş varken mutfak giderlerine 5 milyon 300 bin lira harcanan
sarayın bütçesine seçildiğimiz halk adına hayır
diyeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Bayram
Yılmazkaya, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, diğer
arkadaşlarım çok bahsetti ve bahsedecekler, ben de bir doktor milletvekili
olarak birkaç konuya değinmek istiyorum.
Bütçenin olmazsa olmazı şehir hastaneleri.
Şehir merkezlerinin uzağında, ulaşımı güç olan ve
yollarda ölümün olduğu, devasa, modern, teknolojik binalar; bir ucundan
diğerine geçerken nefesi kesilen doktor ve personelin
varlığı; unutulmuş ve olmayan doktor, personel dinlenme
odaları; eski veya yeni ancak kesinlikle yetersiz ve temin edilemeyen
tıbbi cihazlar ve malzemeler; birbirini tanımayan, yöntemleri
farklı doktorların ve yardımcı sağlık
personelinin bir araya toplanması ve doktor gözüyle daha
sayamayacağım birçok şey.
Sayın Cumhurbaşkanı çok övünüyor ama
benim gibi doktorların gözünde övünülecek hiçbir yanı olmayan, bir
garabet olan şehir hastaneleri için -eminim ki- hastanecilikten anlayan
Sağlık Bakanımızın da bizim gibi ilk gördüğünde
Bu nasıl tuhaf şey! dediğini duyar gibiyim.
Doluluk garantisi vermediğinizi söylüyorsunuz
ancak 112 Acil sistemini bu hastaneye çevirdiğinizde, öyle olunca, şu
anda ülkemizdeki yoğun bakım hizmetlerinin yaklaşık yüzde
50sini karşılayan özel hastanelerdeki yoğun bakım
üniteleri ve klinikleri ne olacak, bir fikriniz var mı?
İnsanları daha fazla nasıl hasta edebilirizin
yollarını mı arayacağız? Ya da daha önceki
yıldız projeniz olan özel hastaneleri kademeli olarak bitirmeye mi
çalışıyorsunuz? Doğrusu merak ediyorum.
Diğer bir konu, kan ürünleri. Sağlık
Bakanlığı, SGK ve Türk Kızılayı tarafından
yerli kan ürünü üretilmesi projesi çerçevesinde, 2017 yılında, on iki
yıllığına Murat Sancaka ait Maxicells AŞye verilen
ihalenin üzerinden iki yıl geçti. Silivride 150 dönüm hazine arazisi
tahsis edildi sırf bu proje için ama ortada ne bir fabrika var ne de bir
çalışma. Ayrıca yurda sokulması yasak olmasına
rağmen, miadının dolmasına üç ay kalmış kan
ürünleri Almanyadan ucuza toplanıp fahiş fiyatla devlet
hastanelerine satılıyor. Alım garantili bir ihale ve iktidara
sevdalı bir şirket ama ortada ne bir fabrika ne bir laboratuvar ne de
bir üretim var. SGKyle anlaşmaya imza atmak ve ruhsat almak
dışında kılını kıpırdatmayan şirkete
milyonlarca lira ödenmeye hâlen devam ediliyor. Bu sağlıksız ve
hukuksuz uygulamadan bir an önce dönülmesi lazımdır. Yeter,
kanımızla oynatmayın artık diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sağlıkta şiddete gelince: Eğitim
düzeyi ayırt etmeksizin toplumdaki bütün bireyleri etkileyen şiddet,
günlük yaşamımızın giderek bir parçası hâline gelmekte
ve sağlık çalışanları için önemli bir sorun
olmaktadır. Yine bu yıl, birçok doktorumuz ve sağlık
çalışanımıza defalarca saldırı gerçekleşti.
Eğitimsiz ve zor yaşam koşulları içindeki vatandaş,
kendisine karşı ufacık bir ilgisizlik gördüğünde
şiddetle karşılık veriyor. Yoğun iş yükü ve
performans uygulaması yüzünden yorgun olan doktor ve sağlık
çalışanlarının hata yapma olasılığı da
maalesef artıyor. Bir tarafta yoğun ve zor çalışma
ortamında bunalan, çeşitli zorluklar altında çalışan
sağlık personeli ve doktorlar, diğer tarafta eğitimsiz,
tahammülsüz ve psikolojik bunalım içinde olan hasta ve hasta yakınlarıyla
şiddet vakaları kaçınılmaz oluyor. Bunu engellemenin önceliği
ise her iki tarafın koşullarını düzeltmekten geçer.
Öncelikle, doktor ve sağlık çalışanlarının
çalışma ortamlarının ve koşullarının
düzenlenmesi gerekir. Ayrıca, Cumhurbaşkanının doktora ve
sağlık çalışanına daha fazla sahip çıkması
gerekirken söylemlerinde bu çalışma grubu için açık ve net bir
söylem maalesef yok. Bence daha da önemlisi, keşke
Cumhurbaşkanının, sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet olaylarına karşı Benim sağlık
çalışanıma, benim doktoruma şiddet uygulayan
karşısında beni bulur. söylemi olsa; toplumda ve kolluk
kuvvetlerinde olumlu neticeler doğuracak ve şiddetin bitişini
hızlandıracaktır diye düşünüyorum.
Gaziantepin sorunlarına gelince: Gaziantepin
sağlıkla ilgili birçok sorunu var. Örneğin, Gaziantepte tamamen
devreye girmeyen Abdulkadir Yüksel Devlet Hastanesi var; bu hastanenin personel
eksiği var, malzeme eksiği var, doktor eksiği var.
Yine, Gaziantep, Türkiyenin bebek ölümlerinin en
fazla yaşandığı ili olarak gösterilmekte. 600 bin
Suriyeliyle birlikte 3 milyon nüfusu bulunan Gaziantepin bölge illerine hizmet
eden kamu hastanelerine acilen kadın doğum uzmanı, çocuk
uzmanı ve yenidoğan bakım uzmanı, perinatoloji uzmanı
atanması gerekli. Bu branşlardaki doktor yetersizliği için
Sağlık Bakanlığının acilen uzman doktor tahsis etmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Yenidoğan yatak sayısını üçte
1e indirmek gibi bir karar alınmıştı daha önce, neyse ki
Bakanlığın hızlı düzenlemesi sayesinde bu hatadan
çabucak dönüldü.
Son olarak, değerli arkadaşlar, bizler
milletvekilleri olarak bölgemizde ve ülke genelinde vatandaşın ve
sağlık çalışanlarının
yaşadığı sorunları gündeme getirmeye
çalışıyoruz, çözüm üretmesi için soru önergeleriyle konuyu
Sağlık Bakanına iletiyoruz ama görüyoruz ki Sağlık
Bakanlığı yüce Meclisi dikkate almıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Sadece bu dönem
Sağlık Bakanına 1.493 soru önergesi verilmiş ancak sadece
14 soru önergesine cevap verilmiş.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Öyle değil,
öyle değil.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Sağlık Bakanının milletvekillerinin soru
önergelerine cevap vermemesi, ciddiyetten uzak bir harekettir diye
düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sağlık
Bakanımız siyasetten gelmediği için duruma hâkim olmayabilir,
kendisi mütevazı, sakin kişiliğiyle belki bu olayı bilmiyor
olabilir ama ben bu işi bilen deneyimli bürokratlara hayret ediyorum; bu
Hükûmet hiç gitmeyecekmiş gibi hareket etmeleri çok yanlış ve
anlam veremiyorum açıkçası. Olası bir erken seçimde iktidar
değiştiğinde, biz ve bize benzer bir arkadaşımız
bakan olduğunda yüzümüze nasıl bakacaklar doğrusu merak
ediyorum, bu utancı nasıl kaldıracaklar ya da Bu iktidarla
geldik, bu iktidarla gideriz. diye mi düşünüyorlar, göreceğiz
inşallah. Sayın Bakanı ve bürokratları bu konuda daha
duyarlı olmaya davet ediyorum.
Her şeye rağmen, bütçemizin
sağlık çalışanlarımıza ve halkımıza
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Sağlık Bakanlığı tarafından yerli kan ürünü
üretilmesi amacıyla başlatılan projenin ihalesinin Maxicells
İlaç Sanayi Anonim Şirketine verildiğine ve taahhüt edilen
hiçbir işin yapılmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, benim
mesleğim eczacılık ve eczacılık örgütünde Manisa
Eczacı Odasından Türk Eczacıları Birliği Genel
Sekreterliğine kadar her kademede görev yaptım. Her partide
eczacı milletvekillerimiz var ve hepsinin bildiği bir gerçek var.
Sayın Sağlık Bakanı ne kadar meselenin farkında
bilmiyorum ama bir el, bütün eczacıların ceplerinden çok önemli bir
geliri alıyor ve bundan yirmi altı ay önce bu şöyle
gerekçelendirildi, gerçi serüven beş yıllık: Yerli ve millî kan
ürünü yapacağız. Çok klişe bir laf ama eğer
yapılabilirse çok doğru bir iş. Bununla ilgili de çok ciddi bir
yöntem buldular. Türkiyeye kan ürünü ithal eden 7 tane firmayı
çağırdılar, bir de başka işler yapan 11 tane firma
çağırdılar, bir masada oturdular ve dediler ki: 1 firma
seçeceğiz en sonunda, bu firma Türkiyedeki kan ürünlerini, eczanelerin
sattıklarını -yüzde 15 eczane pazarı, çok önemli bir para
bütün eczacılar için- ve bütün hastanelerin sattıklarını
tek başına getirip verecek ama nihayetinde yerli, millî kan ürünü
firmamız olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve Silivride kocaman, 150
dönümlük bir arazi vereceğiz. Verdiler. Firmaya dediler ki: Bu
seçeceğimiz firma 6 adet soğuk hava deposunu hemen, 10 adet de
plazmaferez merkezini, biri hemen, diğerleri bir yıl içinde
hazırlayacak. Önce yerli kanlar Almanyada işlenip gelecek, fabrika
bitince de bütün hepsi yerli, millî olacak. Bunun
karşılığında tek başına satış
tekeli Sayın milletvekilleri. Fiyat da, eczacılar gibi en ucuzunu
verme zorunluluğu yok, oldukça yüksek bir fiyat.
Bugün geldiğimiz nokta şu: Bu işi
bilen bütün firmaların ellerindeki dosyaları aldılar, Sen
elendin. dediler. Bakanlık kapısında ağlıyor o büyük
7 firma. Herkesten gitti Maxicellse kaldı, Maxicells. Biraz önce de
söylendi ve çok yakından bildiğiniz Murat Sancak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kritik gördüğüm için
Murat Sancak ne soğuk hava deposunu açtı
ne kan toplama merkezini yaptı; sadece ne yaptı biliyor musunuz? Tek
başına satma imtiyazını yirmi altı aydır
kullanıyor, geziyor dolaşıyor; Türkiye kanunlarına
göre, Sayın Bakan bilir, Türkiyeye son kullanma tarihi bir yıldan az
kalmış kan ürünü sokamazsınız, sokarsanız çok
ağır cezalandırılırsınız ama bunda imtiyaz
var ya, üç ay süresi kalmış, firmaların atmak zorunda
kaldığı ürünü on sekizde 1 fiyata alıyor Murat Sancak;
getiriyor, eczaneler yerine ve hastaneler yerine, üstünde yazan fiyattan -ama
o, on sekizde 1e alıyor- devlete fatura ediyor ve daha bir çivi
çakmadı. Yirmi altı aydır, taahhüt ettiği hiçbir işi
yapmadı. Soğuk hava depoları yok, merkez yok, fabrika yok;
imtiyaz devam, paraya para katıyor. Ne oluyor? AK PARTİli
eczacının da cebinden her ay, orta gelirdeki bir eczacının
cebinden her ay bir kira parasını alıyor bu adam.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Özel tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL(Manisa)
HDPli eczacının da alıyor, MHPli eczacının da
alıyor, İYİ PARTİli eczacının da alıyor. Ve
bu adam isminin, soy isminin üstünden de işte, Ethem Sancak Çok
seviyorum, Reisim. dediği için
Bunun faturası tamamen AK PARTİye.
Şunu da söyleyelim: Murat Sancak adına Sağlık
Bakanlığıyla imzayı atan isim de Hakan Kazancı. Hakan
Kazancıyı da herhâlde hepiniz tanıyorsunuz; Bilal
Erdoğanın en yakın arkadaşı, Okçular Vakfındaki
Başkan Vekili. Buranıza kadar bu işe batmış durumdasınız
Sayın Bakan. Bu pislikten partinizi de kurtarın, Sağlık
Bakanlığını da kurtarın, Türkiyeyi de kurtarın;
bütün eczacıların iki eli yakanızda olur öbür türlü. Millî varlıklarımızı
da böyle, sözünü tutmayan soygunculara peşkeş çekmeyin.
Teşekkür ederim.(CHP
sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Sayın İrfan Kaplan
(CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, nerenin milletvekili İrfan Bey?
BAŞKAN
Gaziantep
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Onu da söyleyerek çağırmanız gerekmiyor mu?
BAŞKAN - Okudum
başında, tekrarlamak zorunda değilim Sayın Akar.
Sayın Kaplan,
siz buyurun, devam edin; kusura bakmayın.
CHP GRUBU ADINA
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Muğlada,
madde bağımlısı bir kişi antidepresan ilaç almak için
eczanelerin camlarını kırarak eczanelere zarar vermiştir. Muğladaki
eczacı arkadaşlarıma geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, bu
ve buna benzer şiddet olaylarını kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2020 yılı
bütçe görüşmeleri ülkemize ve milletimize hayırlı olsun
diyeceğim ama diyemiyorum. Bu bütçede işçi yok. Bu bütçede emekçi
yok, çiftçi yok, üretici yok. Bu bütçede esnaf yok, memur yok, emekli yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu bütçede işsizler yok,
gençler yok, kadınlar yok, engelliler yok. Bu bütçede emeklilikte
yaşa takılanlar yok, taşeronlar yok. Bu bütçede Suriyeli mülteci
sorununa bir çözüm yok. Bu bütçe de sadece saraya ve yandaşlarına
hayırlı olacak gibi görünüyor.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe, kepçeyle
alıp kaşıkla dağıtanların bütçesi. Bu bütçe,
yoksula zam bütçesi. Bu bütçe, vergide adaletsizliğin bütçesi. Bu bütçe,
asgari ücretle evini geçindirmeye çalışan vatandaşın
sırtına yük bütçesi. Bu bütçe, ülkede emeği, yoksulluğu,
kadın cinayetlerini, açlığı, işsizlikten intihar eden
vatandaşları görmeyenlerin bütçesi. Bu bütçede dar gelirliye zam var,
vergi var; bu bütçede yandaşa bol bol kıyak var.
Değerli arkadaşlar, Sağlık
Bakanlığı bütçesini görüştüğümüz bugün, seçim bölgem
Gaziantepte de sağlığın nasıl sınıfta
kaldığını göstermek istiyorum. Sanayisiyle, ticaretiyle,
turizmiyle ünlü gastronomi kenti Gaziantep, ne yazık ki sağlık
alanında ünüyle değil, eksiklikleriyle gündeme gelmekte. Gaziantepin
nüfusu 2 milyon 28 bin, kayıtlı Suriyeli sayısı 457 bin,
kayıt dışı Suriyelilerle birlikte neredeyse Gaziantep 3
milyona yakın bir nüfusa sahip. Cerablus ve El Bab bölgesinin
sağlık hizmeti de Gaziantepte yapılıyor. O bölgedeki
ağır yaralılar ve tedavisi zor olan ağır hastalar da
Gaziantepte tedavi ediliyor. Tüm bunların dışında, bir de
komşu illerden gelen sevkler var; Kahramanmaraş, Kilis,
Adıyaman, Şanlıurfa illerinden de birçok hasta ilimize geliyor.
Değerli arkadaşlar, sağlık
planlaması yapılırken Suriyeliler hesaba katılmıyor,
komşu illerden gelen sevkler hesaba katılmıyor. Ekonomik krizle,
işsizlikle boğuşan dar gelirli vatandaşlarımız
sadece kamu hastanelerinden faydalanabiliyor. Yaklaşık 3 milyon
kişiye ev sahipliği yapan ilimizin devlet hastanesi sayısı
yetersiz. Gaziantepte çok ciddi boyutta uzman hekim eksikliği var.
İlimizde kadın doğum uzmanı sayısı oldukça az.
Suriyelilerin doğurganlık hızını ve Gaziantep
nüfusunun ciddi oranda artış gösterdiğini de düşünürsek 3
milyona yaklaşan ilimizde kadın doğum uzmanı
sayısı oldukça yetersiz kalmaktadır.
Gaziantep, bebek ölüm hızının da en
yüksek olduğu ildir. Özellikle, riskli gebelik durumlarını takip
eden ve değerlendiren perinatoloji uzmanı da ne yazık ki
Gaziantepin hiçbir hastanesinde yok. Yine, Gaziantepte sadece 1 yenidoğan
yoğun bakım uzmanı ve çocuk endokrinoloji uzmanı var. Çocuk
uzman hekim sayısı oldukça yetersiz. Geçtiğimiz hafta Gaziantep
sevgievlerinde 10 çocuğun tüberküloz tedavisi gördüğü açıklandı.
Bu çocukların tedavileri tam anlamıyla yapılmazsa ileriki
zamanlarda bölge halkı için hastalık tehdidi oluşturabilir.
Bir diğer önemli konu, beyin cerrahisi
uzmanı eksikliği Gaziantep merkezde 10 tane. İlçelerde ise ne
yazık ki hiç beyin cerrahı yok. Son altı yılda Gaziantepe
beyin cerrahisi uzmanı atanmadı. 300 yataklı 25 Aralık
Devlet Hastanesinde 1 tane bile plastik cerrahisi uzmanı yok. 2015
yatırım planları arasında 25 Aralık Devlet
Hastanesinin yanındaki 30 dönümlük alana 300 yataklı bir hastane
kurulması planlanmaktaydı, proje bitti ancak bütçe yetersizliğinden
yapılmadı, başlanmadı.
Değerli arkadaşlar, ilçelerimizde de durum
farklı değil. İslahiye İlçe Devlet Hastanesinde beyin
cerrahisi uzmanı, enfeksiyon hastalıkları uzmanı, fizik
tedavi uzmanı, göğüs hastalıkları uzmanı ve üroloji
uzmanı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
İRFAN KAPLAN (Devamla) 140 bin nüfusu olan
Nizip İlçe Devlet Hastanesinde de acil tıp uzmanı, enfeksiyon
hastalıkları uzmanı, kadın doğum uzmanı ve çocuk
hastalıkları uzmanı yetersiz. Gaziantep merkez ve ilçelerindeki
hastanelerde hekim ve uzman hekim ihtiyaçları bir an önce giderilmelidir.
AK PARTİ sayesinde, son yıllarda
antidepresan ilaç kullanımı arttı. On yedi yılda bu ülkede
ne ruh sağlığı kaldı, ne akıl
sağlığı kaldı, ne de beden sağlığı
kaldı. AK PARTİ Sağlıkta Dönüşüm Programı
adı altında, reform dediği programla sağlık
hakkını ticarileştirdi. Şehir hastaneleriyle sağlığı
betonlaştırdı, yandaş müteahhitleri besledi.
Her şeyin başı sağlık
diyor, 3 milyon nüfusu olan Gaziantepte sağlık hizmetine
hemşehrilerimin hak ettiği şekilde
ulaştırılmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ali Şeker, buyurun
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, sayın bürokratlar;
Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Ülkemizde, sağlığa daha da önem
veriliyormuş gibi gösterilirken, aslında bütçe
artırılıyor gibi gösterilirken o artan paranın çok daha
fazlası maalesef, müteahhitlere gidiyor. Cumhurbaşkanının
hayalim dediği şehir hastaneleri nedeniyle gelecek
kuşakların hayalleri çalınıyor, gelecek kuşaklara
ödenemeyecek çok ağır borçlar yükleniyor. 3 firmanın eline
bırakılıyor bütün ülkenin sağlığı.
Dünya, 2019 yılında teknolojide baş
döndüren bir hızla kara deliğin görüntüsünü aldı, Türkiye de
kara delikle tanıştı. (CHP sıralarından
alkışlar). Biz de bütçede kara deliğin ne kadar büyük bir zarar
vereceğini gördük. Bu kamu-özel ortaklıkları geleceğimizden
2 kentilyon parayı alıp birilerinin cebine koyacak, eski parayla 2
kentilyon. Aklımız havsalamız almıyor ama bu kadar büyük
bir parayı maalesef, bu kamu-özel ortaklıklarıyla müteahhitlerin
cebine koyacağız.
Hani hep 1071 diyorsunuz, 1071in 2071de bininci
yılı. diyorsunuz ya; 2071 geldiğinde dahi bu borçlar
bitmemiş olacak. Bu kamu-özel ortaklığıyla birlikte
Sağlık Bakanlığı da önemli ölçüde bütçesini bu
müteahhitlere verecek. 2022 yılında Sağlık
Bakanlığı bütçesinin üçte 1ini bu müteahhitlere vermek zorunda
kalacak, geriye kalan üçte 2yle de devlet hastanelerinin hizmetlerini mi
görsün, aşılama, koruyucu sağlık hizmetlerini mi görsün,
bulunmayan ilaçları mı temin etsin? Ne yapacağını ben
bilmiyorum ama sizin bütçeniz şu anda rehin alınmış durumda,
sadece sizin değil, 2050 yılını geçen Sağlık
Bakanlıklarının bütçesi de bugünden rehin alınmış
durumda.
Şimdi, gençler Biz anestezi teknikeri olduk,
diyaliz teknikeri olduk, fizik tedavi teknikeri olduk, radyoloji teknikeri,
hemşire olduk; iş bekliyoruz. diyor ve bunlara sözler verildi, bu
sözler tutulmuyor. Önümüzdeki yıl tutulabilecek mi? Hayır,
onların paraları betona gömüldüğü için önümüzdeki yıl
bütçedeki personel payı yüzde 44,68den yüzde 41,23e düşecek.
Maalesef, onların paraları geçmişte harcandığı
için, o çocuklarımıza iş veremeyeceğiz, bunu da -üzülerek
söyleyeyim- gösteriyor buradaki rakamlar.
70 milyar dolar özelleştirme yapıldı
sizin döneminizde. Şu geçtiğimiz yıllarda yapılan 70 milyar
dolarlık özelleştirmeyle satılan o fabrikaların, limanların,
tersanelerin, oradaki santrallerin kendisini yapmaya kalksak 300 milyar dolar
eder. Yani bugün 300 milyar dolarımız olsa onları yapamayız
ama onları 70 milyar dolara elden çıkardınız. Bu bütçede
rantı yandaşınızla bölüşüyorsunuz, yükünü de
halkımıza, çocuklarımıza, torunlarımıza
bırakıyorsunuz.
Kamu-özel iş birliği modeli dünyada
terkedilmiş bir model ve siz de geçen bütçede yeni yapılan
hastanelerin artık kamu-özel ortaklığıyla değil, genel
bütçeden yapılacağını söylediniz. Bu, doğru bir
adım ama mevcut hastanelerin de mutlaka
kamulaştırılması gerekiyor, bu ağır yükü bu halk
ödememeli. Eğer yirmi beş yılda hepsini biz kamu-özel
ortaklığıyla yapsaydık, 142 milyar dolar ödemek zorunda
kalacaktık yirmi beş yılda; bunun yarısına
yakını kira, yarısına yakını hizmet ödemesi.
Ancak şu andaki durumda da yine 95 milyar dolar ödeyeceğiz; bunun 50
milyar doları kira ödemesi, 45 milyar dolar kadarı da hizmet ödemesi.
Hizmet almaya mecbur olacağız onlardan, onlara ödemek zorunda
kalacağız.
Şimdi, bir hastane yapıyorsunuz, bu
hastaneyi normalde 150 metrekare civarında yapmanız lazım yatak
başına ama siz 400 metrekare civarında yapıyorsunuz. Bu
kadar büyük niye yapıyorsunuz? Hani Kırmızı Başlıklı
Kız hikâyesinde Gözlerin niye bu kadar büyük? Ağzın niye bu
kadar büyük? diyordu ya, yandaşlar daha fazla yiyebilsin diye 2 katı
büyüklükte bir hastane planlamışlar bunları yapanlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Amerika bile böyle yapmıyor, en
büyüklerle övünen Amerika bile bunu yapmazken, maalesef, bunu planlayanlar böyle
yapmışlar, 3 kat pahalıya mal etmişler. Devlet normal
ihaleyle verse 1e yapacağını 3e yapıyor. 2 kat büyüklük,
6 kat; öderken de 9 kat ödüyor, 40-45 kat borcun altına sokmaya, kimseye
bunun yükümlülüğünü yerine getirtmeye hakkınız yok.
Şimdi, bu kadar büyük borçlar altına
soktuğunuz çocuklarımızın sağlığı ne
durumda? OECD ülkeleri içerisinde yüzde 4,2yle millî gelirde en az
sağlık harcaması yapılan ülke. Müteahhitlere bu paralar bulunuyor
ama Cerrahpaşayı, Çapayı yenilemeye maalesef para bulunmuyor;
bir deprem olduğunda gidecek hastaneleri yok insanların.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker, sözlerinizi
tamamlayın.
ALİ ŞEKER (Devamla) SUT fiyatları
da 2008den beri artırılmadığı için, üniversiteler
bilinçli bir şekilde batırıldı.
Bir yandan da kızamık: Daha önce biz
görmezdik, aşılamayla çok ciddi bir kazanım elde etmiştik.
Kızamık için, Türkiye iyi bir noktadaydı ama 2016da 9
kızamık vakası görülürken 2018de 716 kızamık
vakasına çıktı. Bu dış politika, Türkiyenin
çocuklarını da hasta ediyor.
Sağlıkta şiddet yasası bir an
önce çıkarılmalı. Termik santrallerin çevre kirliliği
sigaradan daha önemli, sigaradan daha çok
sağlığımızı bozuyor. Bu konuda da mutlaka
filtrelerin çalıştırılması sağlanmalı, bu
konuda da sizlerin takipçisi olmanızın önemini belirtiyorum.
Bursada şehir hastanesi burada yani
sağlığı göç etmiş şehrin. Burada, acil hasta
gitmeye kalksa yolda ölecek, kronik hasta gitmekten vazgeçecek,
sağlığından olacak. Bu akıllı bir proje değil,
bir an önce kamulaştırılmalı diyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hüseyin Avni Aksoy,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN AVNİ AKSOY
(Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığı 2020
yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Kırk beş yıldır sağlık
mesleğinin içinde olan bir çocuk doktoru olarak bu onurlu kürsüden
sağlık sisteminde gördüğüm aksaklıkları siz
değerli milletvekillerine aktaracağım.
Sağlıkta ilk konu doğru teşhis
koymaktır. Yanlış teşhis hastanın hayatına mal
olur. Sağlık sisteminde yapılan planlama ve yönetimsel hatalar
da sektörü iflasa doğru sürükler. Dünya Sağlık Örgütüne göre
sağlık bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam iyilik hâli olarak
tanımlanmaktadır.
Ülkemizde sağlık hizmetleri 3 basamaktan
oluşur. Birinci basamak, koruyucu hekimlik yani aile hekimliği;
ikinci basamak, ayakta teşhis ve tedavi klinikleri; üçüncü basamak,
yataklı tedavi merkezleridir.
Koruyucu hekimliğin amacı temel
sağlık hizmetlerini sunmaktır. Burada aşı ve
bağışıklama en bilimsel uygulamadır. Çocuk doktoru
olarak tavsiyem, çocuklarımıza mutlaka aşı yaptıralım,
aşı reddini reddedelim.
Şu anki mevcut sistemde birinci ve ikinci
basamak geri plana itilmiş ve doğrudan üçüncü basamak ön plana
çıkarılmıştır. Tam bu noktada, insanlar üzerinden para
kazanmayı hedefleyen şehir hastaneleri sisteme entegre edilmiştir.
2018 yılında yüzde 6,6; 2019da yüzde 12,4; 2020 yılında
yüzde 18; bunlar Sağlık Bakanlığı bütçesinden
şehir hastanelerine verilen garanti ödeme yüzdeleridir. İlerleyen
yıllarda, bu hızla şehir hastanelerinde ısrar edilirse
-üzülerek söylüyorum- Sağlık Bakanlığı bütçesinin
tamamına yakını garanti ödemelere gidecektir. Bu sistem,
peşin peşin insanlarımızı hasta edip üzerinden para
kazanma anlayışını göstermektedir.
Canımızı emanet ettiğimiz
doktor, hemşire ve diğer sağlık personeline uygulanan
şiddet her geçen gün artmaktadır. Sağlıkta şiddetin
önlenmesi için gerekli yasal düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir.
Beni Türk hekimlerine emanet ediniz. diyen Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürkün canını emanet ettiği
doktorlarımızın meslek örgütü olan Türk Tabipleri
Birliğinin tabipler ve diğer sağlık
çalışanları lehine gerekli yasal düzenlemeler yapılarak
sağlık sistemine entegre edilmesi gerekmektedir.
3600 ek gösterge seçim üzerinden bir buçuk yıl
geçmesine rağmen çalışanlara verilmemiştir.
Anestezi, psikoloji ve sosyoloji mezunu
evlatlarımız mağdurdur ve atama beklemektedirler.
Tüm alanlarda olduğu gibi sağlık
sektörü çalışanları da EYT mağdurudur ve yasanın
çıkmasını beklemektedirler.
Hava ve çevre kirliliğinin çok yoğun
olduğu cumhuriyet kenti Karabükümüzde insan sağlığı
olumsuz yönde etkilenmektedir. İl nüfusu 248 bin olmasına
rağmen, yılda yaklaşık 2 milyon kişi polikliniklere
başvurmuştur. İl merkezinde geçmiş zamanlarda 3 hastane
varken günümüzde halkımız tek bir hastaneye mahkûm edilmiştir. Vatandaşlarımıza
muayene için on beş yirmi gün sonrasına randevu verilmektedir. Bu
süre Safranbolu, Yenice, Eskipazar, Eflani ve Ovacık ilçelerimizde
yığılmalara sebep olmaktadır. Bu onurlu kürsüden 2 kez Karabükte
sağlıkta yönetimsel problemler ve kadrolaşma nedeniyle
işlerin iyi gitmediğini söylemiştim. Bir kez daha tekrar
ediyorum ki başta Safranbolu Devlet Hastanesi olmak üzere,
sağlık yönünden Karabük ili mercek altına
alınmalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan 5
partinin ortak kararıyla Down sendromu, otizm ve diğer gelişim
bozukluklarının araştırılması için komisyon
kurulmuştu. Siyasetüstü olan bu Komisyon, özel gereksinimli bireylere
çeşitli olanaklar sağlanmasına vesile olacaktır.
Komisyonumuzun Sağlık Bakanlığı ziyareti
sırasında talebim üzerine, Sayın Bakanımız ve
meslektaşım Özel Gereksinimli Bireyler Dairesi
Başkanlığı kurulmasına karar verdi. Bu
kararından dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Komisyon
Başkanına ve milletvekili arkadaşlarıma da ayrıca
teşekkür ediyorum. Komisyonumuzdaki uyumun Genel Kurulumuza da
yansımasını temenni ederim.
Karabükümüzün Eskipazar ilçesinde, kesin kabulü
2018 yılında yani bir yıl önce yapılan devlet hastanesi,
zemin kayması sebebiyle boşaltılmıştır. Bu durum
bir millî servet kaybıdır, yetkililerin konuyla ilgili acil olarak
önlem alması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, sağlık hizmetlerinde
çeşitli aksaklıklar mevcuttur. Binalar için en tehlikeli durum zemin
kaymasıdır. Siyasette de zemin kayarsa ayağınızın
altı kayıyor demektir, parti kayıyor demektir. Zemin kaymaya
başladıktan sonra sonuç, çöküş ve yıkımdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada, bir yıl önce
yapılan Eskipazar Devlet Hastanesini şöyle bir göstereyim, Sayın
Bakanımıza da göstereyim.
Sayın milletvekilleri, zemininize dikkat
ediniz, bizim için mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Murat Bakan, buyurun
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz,
yakıcı sorunlarla mücadele ediyor; gündemin başında
ekonomik kriz, ulusal güvenlik sorunları, dış politikada
yaşadığımız savrulmalar, eğitimde çöküş ve
sayısını artırabileceğimiz çok sayıda problemimiz
var. Bunların hepsi de ülkenin bekasıyla ilgili sorun
arkadaşlar. Her ne kadar beka deyince aklınıza sarayın
bekası da gelse vatandaş için beka sorunu, değerli
arkadaşlar, bunlar. Ama bunların tümünden daha önemli bir sorunumuz
var: Günlük yaşamımızın devinimi içinde görmezden
geldiğimiz, belki farkında olmadığımız ancak
yeryüzündeki canlı yaşamını doğrudan tehdit eden iklim
krizi. Bu iklim krizi, aslında insanlığın bugüne kadar
karşılaştığı en büyük sorun değerli
arkadaşlar. Hepinizin adını bildiği -sanırım bir
sene önce vefat etti, hayatını kaybetti- İngiliz fizikçi var;
Stephen Hawking, diyor ki: İnsanlık yüz yıl içinde yeni bir
koloni kurmak için başka gezegenler aramak zorunda. Değerli
arkadaşlar, İklim krizi, nüfus artışı ve bunların
yanı sıra, salgın hastalıklar sebebiyle insanlık yüz
yıl içinde yok olacak. diyor. Daha önce bununla ilgili
değerlendirmesi bin yıldı, ölmeden önce BBCye verdiği
röportajda yüz yıla indirdi. Değerli arkadaşlar, neyle
karşı karşıya olduğumuzun farkında
mısınız? Yeryüzü ölüyor. Sadece ülkemizin değil,
yeryüzündeki yaşamın var oluş sorunudur iklim krizi.
Şimdi gelelim, asıl beka sorunu
dediğimiz, iklim kriziyle ilgili Bakanlığımızın
ne yaptığına: Açıkçası ben şu an Sayın Murat
Kurumun oturduğu koltukta oturmak istemezdim. Yıllar içinde, genel
bütçe içindeki payı düşe düşe binde 26ya düşmüş bir
Bakanlığın koltuğunda oturuyor; zaten payı azdı,
daha da azalmış. Oysa tüm bakanlıklar içinde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı hepimiz için yaşamsal öneme sahip.
Maalesef, ne saray ne de Sayın Bakan bunun farkında. (CHP
sıralarından alkışlar)
Peki, dünya ne yapıyor arkadaşlar bu
konuda? Avrupa Birliği Komisyonu, kıtayı 2050ye kadar iklime
zararsız hâle getirmeyi amaçlayan Avrupa Yeşil
Anlaşmasını imzalıyor ve bu anlaşma çerçevesinde
yasal düzenlemeleri yaparken uzun vadeli bütçesinden yüzde 25
ayırıyor değerli arkadaşlar. Bir tarafta bizim
Bakanlığın binde 26 bütçesi, bir tarafta Avrupa Birliğinde
iklim değişikliğiyle ilgili, çevreyle ilgili tam yüzde 25
ayrılmış bütçe. Utanın Sayın Bakan! (CHP
sıralarından alkışlar) Ve bu utanç sadece Sayın Bakana
ait değil; burada bu bütçeyi savunan, bu bütçeyi hazırlayan saray da
utanmalı değerli arkadaşlar. İklim krizine para
ayıramıyoruz ama IMFe borç vereceğimiz safsatasını
söylüyoruz.
Değerli arkadaşlar, neyle karşı
karşıya olduğumuzun farkında değiliz. Birkaç
dakikalığına gündelik siyasetin hengâmesinden kendinizi
kurtarın ve düşünün. Dünyanın gündemi iklim krizi. Yüzlerce
ülkede, milyonlarca insan iklim krizine dikkat çekmek ve iktidar sahiplerine
taleplerini ulaştırmak için meydanlarda. Peki, biz? İklim krizi
konusunda ulusal bir politikamız olmadığı gibi,
uluslararası politikalara da dâhil olmuyoruz. Avrupa Birliği ve 186
ülkenin altına imza attığı Paris İklim Anlaşmasını
onaylamayarak Sudanla, Güney Yemenle, Irakla, Lübnanla, Libyayla aynı
kategoride istikrarlı duruşumuzu sergilemeye devam ediyoruz.
İklim kriziyle mücadeleyi yalnızca Paris İklim
Anlaşması kapsamında alınacak hibeler ya da aranacak
başka fonlar üzerinden kurmak yanlış politikadır Sayın
Bakan. Uluslararası arayışla sonuç elde edemeyince ulusal
düzeydeki çalışmaların duruyor olması bu konudaki
duyarsızlığınızı ve umursamazlığınızı
zaten gözler önüne seriyor.
Değerli arkadaşlar, 100 milyar galaksiyi gezip
üzerinde canlı yaşamı olan başka bir gezegen bu mavi
gezegen dışında bulamayabiliriz. Hiçbirimiz dünyayı
omuzlarında taşıyan Atlas değiliz; aksine, bu dünya
hepimizi taşıyor değerli arkadaşlar.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Geziden
Cerattepeye, Efemçukurundan, Hasankeyfe, Salda Gölünden, Munzura,
Kadıralak Yaylasından, Kaz Dağlarına uzanan, incirlerin,
zeytinlerin, orkinosların, yüz yıllık ağaçların
çığlıklarını yükselttiğimiz, bu talana, bu
yağmaya, bu ranta karşı verdiğimiz mücadele devam edecek.
Gerçek beka sorunu iklim krizidir. İklim krizi,
hava, su toprak krizi demektir. (CHP sıralarından alkışlar)
İklim krizi gıda krizi demektir, sağlık krizi demektir.
İklim krizi ekonomik kriz demektir. Dünya ölüyor arkadaşlar.
İklim krizi gelecek krizi demektir çünkü ölü gezegende gelecek olmaz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kastamonu Milletvekili Sayın
Hasan Baltacı, buyurun lütfen. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bütçesi üzerine Grubum adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce, büyük mücadeleler verilerek
kazanılmış bütçe hakkını bana bu görevi veren
yurttaşlarımız lehine savunmaktan onur duyarım.
Şunu belirtmek istiyorum: Her şeyden önce
kent demek, bir toplum hâlinde birlikte yaşayabilmek demektir. Kent demek,
kadınla erkeğin, çocukla yaşlının, engelli, dezavantajlı
gruplar ile farklı kimliğe, farklı siyasi görüşlere sahip
bireylerin eşit, adil, özgür bir şekilde yaşayabilmesi demektir.
Kent demek, barış, huzur ve güven içerisinde yaşayabilmek
demektir.
Değerli arkadaşlar, kent demek, her
şeyden önce konut hakkı demektir. Kent demek, içilebilir temiz su
hakkı demektir. Kent demek, yaşanabilir temiz hava hakkı
demektir, ulaşılabilir yeşil alan, ulaşılabilir okul,
ulaşılabilir hastane demektir. Oysa, bugün, kentler, sizin elinizde,
sizin iktidarınızda, ne pahasına olursa olsun büyüme uğruna
ihanete uğramış durumda. Büyüme uğruna, on yedi yılda
550 milyar doların betona gömüldüğü Türkiyede, 2002-2018
yılları arasında toplam 11 milyon 612 bin daireye yapı izni
verilmiştir. Bugün hâlâ satılmayı bekleyen 1 milyon 300 bin
konut var. Geçen gün, Sayın Erdoğanın bir
açılışta söylediği rakamlara göre, TOKİ eliyle 857 bin
konut üretilmiş.
Değerli arkadaşlar, peki, bunca
inşaata rağmen konut sorunu çözülmüş mü? Çözülmemiş.
Bakın, TÜİK rakamlarına göre, 2002 yılında her 100 hanenin
19u kiracıyken 2018 yılında her 100 hanenin 29u kiracı
durumunda. Bugün hâlâ konut hakkını alamamış 6,7 milyon
hane var bu ülkede. Kiracıların ev sahiplerine ödediği para
yıllık 60 milyar civarında. Asgari ücretle çalışan
milyonlarca insanın gelirlerinin yarısı hâlâ kira gideri. Ev
sahibi olanlarsa on yıllarını bankalara ipotek vermiş
durumda. Yani övündüğünüz inşaatlar eşitsizliği
bitirmemiş, aksine derinleştirmiştir.
Değerli arkadaşlar, kent demek, içilebilir
temiz su hakkı demektir. TÜİK 2016 verilerine göre ülkemizin yüzde
46sı hâlâ güvenilir içme ve kullanma suyuna ulaşamıyor. Kent
demek, aynı zamanda temiz hava hakkı demektir. Hâlbuki Türkiye'nin
havası Avrupa Birliği ortalamasına göre yüzde 33 daha kirli hâle
gelmiştir. Hava kirliliğine bağlı ölümlerin
sayısı 30 bini geçmiştir. Kent demek, aynı zamanda güvenli
konutlarda yaşamak demek, her türlü doğa olayına karşı
hazırlıklı olmak demektir. Oysa bir deprem coğrafyasında
yaşıyor olmamıza rağmen kentlerimiz depreme hâlâ hazır
değil. En son, Silivri depreminde yaşadıklarımız
ortada ve hâlâ deprem risk yönetimi üzerine atılmış tek bir
somut adımınız yok, olmadığı gibi, deprem
vergisi adı altında toplanan paralar duble yollara
aktarıldı. Zaten yetersiz olan toplanma alanları da AVMlere,
rezidanslara dönüşmüş durumda. Ayrıca imar barışı
altında, Binaların sağlam olup olmadığına mal
sahipleri, beyan verenler sorumludur. diyerek sorumluluğu da üstünüzden
attınız. Bu arada imar affından toplanan milyonların da
bugün bu bütçede olmadığını görüyoruz, nereye gittiği
belli değil bu paraların.
Değerli arkadaşlar, kent demek, temiz bir
çevrede yaşama hakkı demektir. Oysa daha kendi çöpümüzü geri
dönüştüremezken Avrupadan çöp ithal etmeye başladık. Bu arada,
poşetten toplanan paranın nereye gittiği de belli değil.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, kent demek,
yurttaşların yerel yönetimler eliyle siyasete doğrudan ve
demokratik bir şekilde katılım hakkı demektir. Oysa siz, on
yedi yıl boyunca adım adım, başta planlama hakkı olmak
üzere, yerel yönetimlerin yetkilerini ellerinden alarak Bakanlığa
devrettiniz çünkü imar rantı iştahınızı
kabartıyor. Çünkü iktidara gelmeden önce ilk öğrendiğiniz
iş imar rantıydı. Bu yüzden, Erdoğanın en yakın
çalışma arkadaşları, Belediye
Başkanlığı döneminden arkadaşlarıdır. Parsel
bazında kişiye özel, şirketlere özel, yandaşlara özel
yapılan imar değişiklikleriyle şehirleri birer rant üretim
merkezi hâline getirdiniz. Ne sihir ne keramet, el çabukluğu marifet.
diyerek bir gecede plan değişiklikleriyle kimleri zengin
ettiğinizi biliyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Kimler zengin oldu?
Açıkla da bilelim ya. Kimseyi töhmet altında bırakma.
BAŞKAN Sayın Cora, Sayın Bakan
gereken cevabı verir.
HASAN BALTACI (Devamla) - Öyle ki Ankarayı
parsel parsel sattınız, İstanbula ihanet ettiniz. Yetmedi,
Varlık Fonu üzerinden batan şirketleri kurtarmaya
çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HASAN BALTACI (Devamla) Kent demek toplanma
hakkı demektir. Oysa siz, kimse bir araya gelmesin diye, bu düzene itiraz
etmesin diye meydanları da yok ettiniz. Siz, çocukların
ulaşabileceği yeşil alanları yok ettiniz. İstanbul
gibi dünya metropolünde yüzde 2 yeşil alan bıraktınız.
Son olarak şunu hatırlatmak isterim: Kente
karşı işlenen suçlar, toplumsal suçları
artırıyor. Şehirciliği bir ekonomik birikim modeli olarak
gören anlayış; ekonomik, toplumsal ve siyasi krizi giderek
derinleştiriyor. Ama şunu hatırlatmak isterim: Aynı
kentlerde yükselen kulelerinizin hemen yanı başında
yaşayan, işsizliğe, yoksulluğa mahkûm edilmiş,
gelecekle ilgili umutları karartılmış milyonlar var.
Aynı kentte simit sarayları olduğu gibi simit satan binlerce
tezgâh da var. (CHP sıralarından alkışlar) Aynı
kulelerin yükseldiği yerde, itirazların da yükselmesini
engelleyemezsiniz.
Sonuç olarak, kısa çöp uzun çöpten
hakkını alacak, ama bugün ama yarın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yaşar Tüzün, buyurun
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı bütçesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1839 yılında
kurulan, yüz seksen yıllık bir teşkilat olan Jandarma Genel
Komutanlığı, aslında Kara Kuvvetleri
Komutanlığından sonra 2nci büyük kuvvet olarak asayiş ve
huzurun sağlanması görevini sürdürmektedir. Jandarmanın mülki,
adli ve askerî görevleri vardır. Jandarma teşkilatı,
kurulduğu günden bugüne kadar İçişleri
Bakanlığına veya Genelkurmay Başkanına bağlı
komutanlık olarak da görev yapmıştır. Ancak 27 Temmuz 2016
tarihinde Resmî Gazetede yayınlanan 668 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle İçişleri Bakanlığına
bağlanmıştır, geçtiğimiz hafta da uyum yasaları
çıkarılmış ve İçişleri
Bakanlığıyla ortaklaşa çalışmalarına devam
etmektedir.
Sevgili arkadaşlar, ülkemizin güvenliğine
önemli bir şekilde sahip çıkan Jandarmamızın içerisinde
başta subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş,
sözleşmeli erbaş ve erler bulunmaktadır. Hizmet veren personelin
bu kadar değişik isimlerinin olması ve özlük
haklarının farklı olması hiç doğru değildir.
Vatan sevgisinin ve görevinin sözleşmesi olmaz arkadaşlar. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Aynı görevi yapan personellerin yeni bir
kanunla haklarının verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Dolayısıyla, bu bütçede Jandarma Genel
Komutanlığının artış oranına baktığımızda,
Sahil Güvenlik Komutanlığının artış oranı
yüzde 29,9 ama Jandarma Genel Komutanlığının
artış oranı yüzde 17,2dir. Erlerimize 126 lira,
onbaşılarımıza 146 lira, çavuşlarımıza 163
lira aylık bedel ödeniyor; bunların da artırılması
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
Bakanlığınızın ve yüce Meclisimizin, yaşanan
uygulamalar noktasında da sıkıntılarına değinmek
istiyorum. Ucube bir Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi icat
ettiniz, 16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edildi ama açıkçası bu
yüce Meclise gelen bu bütçede, bugün olduğu gibi, geçmişte
olduğu gibi ve yarın da olacağı gibi, buraya kendi
bütçesini getirip de oy veremeyen bir sistemle karşı
karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Biraz sonra oylamaya geçeceğiz, 3 Bakan kendi bütçesine oy veremiyorsa,
siz milletvekilleri olarak niye oy vereceksiniz arkadaşlar?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sistem
değişti.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Dolayısıyla,
böyle bir sistemin yanlış olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan;
elinizde tüm imkânlar var, Emniyet ve Jandarmanın istihbarat bilgileri
var. Buradan seslenmek istiyorum: Gerekli birimleriniz, gerekli
araştırmaları yapsınlar. Çünkü biz milletvekilleri olarak,
yetkililerden bilgi alamıyoruz. Sormak ve öğrenmek istediğimiz
konu şudur: 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan para nerede? 338
milyon lira para nerede ve niye hâlâ dağıtılmadı?
Şimdi, birçoğumuz, milletvekillerimiz,
ticaretle uğraşan arkadaşlarımız olarak, mevduat faizi
ve hazine bonosunun ortalama getirisine baktığımızda, bu
338 milyon lira paranın bugün 495 milyon lira olması gerekirken
paranın nerede ve ne şekilde olduğu maalesef hâlâ bilinmiyor.
Şimdi, Sayın Bakan, siz İçişleri
Bakanısınız, Bakanlığınıza bağlı
birimleriniz var. Gerçekten 600 milletvekili ve bu yardımları yapan
binlerce insanımız, parasının nereye gittiğini çok
merak ediyor ve bunu öğrenmek istiyor. Öncelikle milletvekilleri olarak
bizler öğrenmek istiyoruz, sonra da bu paraları yatıran
vatandaşlar öğrenmek istiyor. Kuşkusuz, bu paralara
ihtiyacı olan şehit ve gazi yakınlarımız da bu
beklenti içerisindedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüzün, tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir komşu tekerlemesiyle bu paraların nereye ve
nasıl gittiğini kısaca ben size anlatmak istiyorum.
Sayın Bakanlar, yardım parası 309
milyon toplandı mı? Toplandı / Kime kime? Gazilere / Başka
kime? Şehit yakınlarına / Peki, paralar nerede?
İSMET YILMAZ (Sivas) Bankada!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Vakıf kurduk /
Vakıf nerede? Hazineye devrettik / Peki, hazine nerede? Sarayın
içinde / Peki, saray nerede? Ejder yedi / Peki, ejder nerede? Uçan sarayla Man
Adasına gitti. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, işte,
paranın akıbeti böyle. Binlerce insanın yaptığı
yardımlar gazi ve şehitlere verilmediği için, bu insanların
bu bütçede ahı var. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ahlı bütçeye
ret oyu vereceğimizi belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Jale Nur Süllü
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Süllü, bir dakika lütfen.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
bu tekerlemeyi biz daha önce dinledik; Sayın
Cumhurbaşkanımız bunu Türkiye kamuoyuyla paylaştı.
Öncelikle, şehit ve gazilerimizle ilgili, 15 Temmuz şehitlerimiz ve
gazilerimizle ilgili toplanan para devletimizin cebinde; bunu konuştuk.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Nerede? Vakıfta
mı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Böyle bir eleştiri
yapılabilir ancak şehitlerimizin emanetine sahip çıkan
Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK PARTİ grubu olarak bu
ithamları kabul etmediğimizi ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Süllü
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın Süllüyü 2
sefer çağırdım, söz veremedim.
Sayın Süllü, özür diliyorum, biraz daha
bekleteceğim sizi.
Sayın Özel, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 15 Temmuz
şehit yakınlarının yapılan yardım
kampanyasından haklarının kendilerine verilmediğini ifade
etmeleri üzerine olayın takipçisi olduklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Genel Başkanımız, kendiliğinden, 15 Temmuz
şehit ve gazileri için yapılan kampanyanın paralarının
akıbetinin peşine düşmedi. 15 Temmuz şehitleri, mail
yoluyla, telefon yoluyla, milletvekillerimize, Ankara milletvekillerimize,
doğrudan Genel Başkanımızın katıldıkları
programlarında, böyle bir yardım kampanyasından kendi
haklarının verilmediğini söylediler. Biz bu işin üzerine
düşmeye başladık, Ankara Milletvekilimiz Murat Emir de bu konuyu
özel olarak üstlendi. Geldiğimiz nokta şu: O günlerde zaten hepimiz,
herkes bir şeyler yapmak istiyordu ve yardım kampanyası için bir
hesap açıldı. Bir de acılar tazeyken, paranın en çok
lazım olduğu zamanda şehit yakınlarına ve gazilere
verilmek için 314 milyon TL toplanmış, bu doğru.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu para yok, yok, yok. Ne
olacak? Sayın Bakana sorduk, Sayın Fatma Betül Sayan Kaya burada
tutanak altında dedi ki: Bir vakıf kurulacak, oraya
aktarılacak, henüz kurulmadı. Takip ettik. Cumhurbaşkanı
Yardımcısı -tarihsel süreci anlatıyorum, bugün için
değil- bu kürsüden, böyle bir paranın olduğunu, paranın
devletin emanetinde olduğunu, vakıf kurulunca oraya aktarılacağını
söyledi. Sonra vakıf kuruldu, vakfın adresine gittik vakfı
bulamadık, telefon numarası yok, yöneticileri yok. Bunları dile
getirdik. En son, 314 milyon TLnin nemasıyla birlikte devletin tek
hesabında olduğu söylendi. Oysa bu paranın vakıfta
olması lazımdı, paranın 10 milyonu konulmuş. Sizin
hesabınızda paranın nemasıyla birlikte toplamı 342
milyon TL olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi alayım lütfen,
buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiyor zaten.
Ama o parayı, en kötü yönetilen, en az gelir
getiren yatırım aracına koysanız o sürede 496 milyon TL
oluyor, sorun burada. Bu para devletimizde. Devletin hakkı değil.
İnsanlar bu parayı o gece tankın önüne yatanlar için verdi,
evlatlarını kaybedenler için verdi. Bu paranın nasıl kullanılacağının
tasarrufu size ait değil çünkü veren bu parayı verirken şehit
aileleri için verdi; mesele bu, lafı dolandırmayın.
Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 15
Temmuz şehit ve gazileri için toplanılan paranın devletin Tek
Hazine Kurumlar Hesabında olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekilinin de ifade ettiği gibi, toplanan
paralar devletin tek hesabında, paralar herhangi bir yere gitmiş
değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Niye hâlâ orada?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ha, paranın
miktarıyla ilgili, nemalandırılmasıyla ilgili bir
tartışma varsa o ayrı bir tartışmanın konusu.
Ancak dememiz o ki bu ülkede faizler düştü, toplanan para devletin
hesabında ve bu hesaptaki para da şehit ve gazilerimize
harcanacaktır.
Teşekkür ediyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu,
2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Sayın Süllü, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Süllü, zor da olsa sizi aldık
kürsüye.
CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir)
Zamanım yetmezse biraz eklersiniz o zaman Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bütçe teklifinde
halkın güvenliği ile bireylerin anayasal hak ve özgürlüklerini
kullanmalarını sağlamak amaç, bireyi merkez alan özgürlük ve
güvenlik arasındaki dengeyi koruyarak suçu azaltacak hizmeti sunmak hedef
olarak belirlenmiş. Toplumun beklentisinin tam da bu olması nedeniyle
Sayın Bakan ve Emniyet Müdürlüğümüzü kutluyorum. Peki, Emniyet
Müdürlüğümüz, bu bütçe hedeflerini gerçekleştirebiliyor mu? Çevre
katliamı, şiddet karşıtı eylem yapanlara,
haklarını arayan işçilere sert müdahalede bulunarak
Anayasanın izin almadan silahsız ve saldırısız
toplantı, gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlal edilmiş
olmuyor mu? Cezaevlerindeki akademisyen ve gazeteciler düşünüldüğünde,
bireylerin anayasal temel hak ve özgürlüklerini sağlama amacı nerede
kalıyor? Onca güvenlik gücü arasında korunamayan Genel
Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu, öldürülen
kadınlar, çocuk istismarlarında suç önlenebilmiş mi? Rabia Naz,
Burak Oğraş gibi şüpheli ölümler ile sayısız faili
meçhuller etkin müdahaleyle aydınlatılabilmiş mi?
Sayın Bakan, Komisyonda muhalefeti, ülkede can
güvenliği olmadığı iddiasını dünyaya belletmekle
suçluyor. Bizim ana muhalefet olarak dünyaya değil ama ülkemizi
yönetemeyenlere vatandaşlarımızın haklarını,
hukuklarını belletmek gibi bir iddiamız olduğu
doğrudur. (CHP sıralarından alkışlar)
Anayasa Mahkemesi de Berkin Elvanın
cenazesinde plastik mermiyle yaralanan Hasan Fırat kararında kötü
muamele yasağı, Gezi direnişinde göz yaşartıcı
kapsülle yaralanan Eren Şahin kararında insan haysiyetiyle
bağdaşmayan ihlal olduğu, toplantı ve yürüyüş
hakkının engellendiği gerekçesiyle daha geçen ay tazminata
hükmetti.
Uluslararası Af Örgütünün kasımda
yayınlanan anketinde yüzde 82 temel hak ve hürriyetlerin ihlal
edildiğini, yüzde 44 insanların düşüncelerini özgürce ifade
edemediğini, yüzde 75 polisin şiddet ve biber gazı uygulama
hakkı olmadığını söylerken toplumsal destek
amacının da gerçekleşmediği görülüyor.
Gerçekleştirilemeyen hedeflere karşın
Emniyet teşkilatımızın güçlendirilmesi gerektiğine
inandığımızdan 2020 bütçesinde teklif edilen -5 milyar 297
milyon- yüzde 15,4 artışı eleştirmiyoruz. Ancak Kolluk
personeli başına düşen vatandaş sayısı 261den
211e düşmüştür. övünmesiyle 2020 yılında yapılacak
yüzde 16 personel artışının suçu azaltacağı
yaklaşımına da katılmıyoruz.
Personel demişken, özveriyle çalışan
Emniyet personelimizin özlük hakları ve 3600 ek gösterge beklentisine 2020
bütçesinde yer verilmemesini de eleştiriyoruz.
Sayın Bakan, bütçede, 15 Temmuz sonrası
yönetim anlayışında köklü değişikliklerle
başarıları anlatıyor. Basında Emniyetteki Menzilcilere
yönelik iddialar yer alıyor. 33.372 personel ihracıyla FETÖ
yapılanmasını hatırlatarak uyarıyoruz. Aslında
uyarmaya da gerek yok, doksan dört yıl önce Ebedî Önderimiz Atatürkün,
Efendiler ve ey millet, biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,
dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. diyen öngörüsüne kulak
vermeyenlerin yine kandırılmasından endişeliyiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Öngörü demişken, 2018 bütçesinde harcamalar
ödeneği 1 milyar 127 milyon lira aşmış, 2019 bütçesi bir
önceki yıla göre yüzde 21,1 artırılmış ancak
ağustos itibarıyla ödeneğin yüzde 67si kullanılmış,
2020de teklif edilen ise yüzde 15,7lik bir artış.
Bütçenin takipçisi olacağız. Zira 2018
yılı kesin hesapları, Sayıştay denetiminde
muhasebeleştirme sorunlarının olduğu, mali durumun uygun
yansıtılmadığı bulguları çok kabarık, bu da
idareyi suistimale açık bir hâle getiriyor. 2019 ve 2020 yılı
kesin hesaplarında daha iyi raporlar görmeyi umut ediyoruz.
Ayrıca, eleştirilerimizi de dikkate
almanızı istiyoruz. Siyasi ve toplumsal muhalefeti kontrol
altında tutma çabası ve nefret söylemleriyle güvenlik ve huzur
sağlanamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen
Sayın Süllü.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Muhalefete yönelik
olumsuz söylemlerle bu ülkenin ana muhalefet liderini, mesleki
itibarsızlaştırmayla beli kırılan avukatı,
şiddete uğrayan doktoru, şiddete sıfır tolerans
söylemleriyle kadını ve çocuğu koruyamayız. Farklı
düşüncelerin sesini kısmaya yönelik bütçelemeyle bütçe hedefleri
gerçekleştirilemez, oysa konuşmamın başında
kutladığım bütçe hedeflerine ulaşmak hiç de zor değil;
kaostan beslenme kültürünü bir yana bırakarak, ötekileştirici dili
terk ederek, kucaklaşarak başarabiliriz ve inanın buna
değer.
Siyasal kuramcı Thomas Painenin dediği
gibi: Barışın hiçbir maliyeti yoktur. Buna ek olarak tüm
masraflarıyla herhangi bir zaferden son derece avantajlıdır.
Genel Kurulu saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Suzan Şahin, buyurun.
CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
AKP Hükûmeti tarafından hazırlanan ve
toplamda 1 trilyon 95,5 milyar lira olan 2020 bütçe teklifinde eğitim,
sağlık ve sosyal politikalara ayrılan kaynaklar önceki yılların
yine gerisinde kalırken ülke güvenliğinde görev alan kurumlara 2020
için ayrılan kaynak geçtiğimiz yıla göre yüzde 15,9 arttı.
En fazla ödenek artışının ise yüzde 29,9la Sahil Güvenlik Komutanlığında
olduğunu görüyoruz.
AKP hükûmetlerinin yanlış dış
politikalarıyla ciddi bir güvenlik ve beka sorunu hâline gelen kaçak
göçmen ve Suriyeliler sorunu ile Ege Denizi ve Akdenizde gün geçtikçe gerilen
dengeler göz önündeyken donanmamız ve Sahil Güvenliğe ayrılacak
pay çok önemlidir.
Sayın üyeler, mavi vatanımız
denizlerimize hak ettiği önemi vermeden gelişmiş ve
bağımsız bir ülke olmayacağımız bilinen bir
gerçektir. Yüce Atatürk, denizlerin etkin bir şekilde
kullanılması gerektiğini bizlere Denizciliği Türkün büyük
millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda
başarmalıyız. sözüyle vasiyet etmiştir. Türk
Boğazları dâhil, mavi vatanımızda etkin şekilde deniz
güvenliğinin sağlanması için Sahil Güvenlik
Komutanlığı bünyesinde deniz güvenliği ve emniyeti merkezi
kurulmalı, deniz güvenlik ve emniyet timleri teşkil edilmelidir.
Nitelikli personel ihtiyacı için fakülte ve meslek yüksekokulu
kurulmasına yönelik çalışmalara hız verilmelidir.
En önemli hususlardan biri, aynı
Bakanlığa bağlı eş düzeydeki Jandarma Genel
Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüne tanınan
istihbarat yetkisinin Sahil Güvenlik Komutanlığına da
verilmesidir. Deniz istihbaratının ayrı bir uzmanlık
gerektirdiği unutulmamalıdır. Denizlerde görev yapan tüm
kuruluşlar gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Sahil Güvenlik
Komutanlığı bünyesine alınarak Hazine zararı ve
denizde çok başlılık önlenmelidir. Daha hızlı, etkin
ve kaliteli hizmet sunabilmek için, Sahil Güvenlik taşra
teşkilatının görev yapacağı kıyı
tesislerinde altyapı ihtiyaçları öncelikle tamamlanmalıdır.
Sahil gözetleme, radar sistemi, ağır sınıf helikopterler,
insanlı keşif uçağı, İHA, drone projelerinin
gerçekleştirilmesi hızlandırılmalıdır. Sahil
Güvenlik Komutanı koramiral rütbesine çıkarılmalı,
oramirallik yolu açılmalıdır, millî sahil güvenlik gemisi
tasarımı başlatılmalıdır. Ayrılan bu bütçe
umarız bu elzem sorunları çözüm amaçlı kullanılır.
Değerli üyeler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
neredeyse bütün hücrelerine yerleşen FETÖ aktörlerinin alçak darbe
girişimi sonrasında TSKnin yapısının baştan
aşağı değiştirilmesine tanıklık ettik.
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı alelacele Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve
teşkilat yapısından çıkarılarak silahlı bir genel
kolluk kuvveti statüsüne dönüştürülmüştür. Bu durumun orduya
siyasetin girmesine neden olacağı, askerlik
anlayışını bozacağı, dolayısıyla ülke
güvenliğimizin olumsuz etkileneceği, komutanlara karşı
güven duygusunun zedeleneceği, dikey ve yatay güven duygusuna zarar
getireceği göz önüne alınmalıydı. Orduya siyasetin
yerleştirilmemesinin ne demek olduğunu bu ülke 15 Temmuzda acı
bir şekilde gördü. Bu değişiklikler kapsamlı şekilde
tartışılmadığından, ölçülüp biçilmeden
yapıldığı için o günden bu yana onlarca
değişiklik yapılması gündeme geldi, gelmeye de devam
ediyor.
Yıllarca komuta kademesinin kuvvet komutanlığı
gibi eğitim görmesi, personelin bu özlük haklarına tabi olması
sebebiyle birtakım eksiklikler ve uyumsuzluklar ortaya
çıkmıştı. Bu uyumsuzluğun giderilmesi için, bir kolluk
olan bu Komutanlık personelinin Emniyet Genel Müdürlüğünde
çalışan muadili bir polisin özlük ve sosyal haklarına sahip
olması gerekmektedir. Kurumlar arası personel denkliği
gereği, aynı özlük ve sosyal haklara, aynı maaşlara
aynı ölçüde sahip olmalıdır.
Bu Komutanlık personelinin büyük
kısmını oluşturan uzman çavuşlara kadro verilmesi de
öncelikli haklarıdır. EYTliler gibi, 3600 ek gösterge
vereceğiz. deyip vermediğiniz memurlar gibi; işçi, emekli,
çiftçi, esnaf, öğrenciler gibi; atanmayan on binlerce öğretmen,
mühendis, teknik personelden oluşan mağdurlar ordusuna bir de Jandarma
ve Sahil Güvenlik personelimizi eklemeyelim.
Sayın üyeler; maalesef, Jandarma ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı bir kuvvet komutanlığı
olmaktan çıkarılmış, bu da yetmezmiş gibi son torba
kanunla bu Komutanlığa ait orduevleri, gazinolar, sosyal tesisler, özel
yerel ve kış eğitim merkezleriyle kantinlerin
tamamının kiraya verilerek özelleştirilmesinin yolu
açılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) - 15 Temmuz hain
darbe girişimi sonrası şanlı ordumuzdan koparılan
Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının sahip olduğu
ve açacağı tesislerin özelleştirilmesine CHP Grubu olarak
katiyetle karşı olduğumuzu ifade etmeliyim. Faaliyet
alanları samimi ve gerçekçi olmayan düzenlemelerle ranta dönük, kaotik bir
yöntem anlayışı öngörülen Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçesine ret oyu vereceğimizi duyuruyoruz.
Sokağında fener, penceresinde cam ama
umudu var büyük insanlığın. /Umutsuz yaşanmıyor.
değerli milletvekilleri. Tez zamanda bizim iktidarımızda
topyekûn bu millete yaşatılan adaletsizliklerin, yoksullukların,
yolsuzluk ve yalanların biteceği umudu, inancı ve
kararlılığıyla yüce Meclisi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, bu Hatay konusunu buradan
dillendirebilir miyim?
BAŞKAN Hatayı söyledik zaten yani.
Sayın Mehmet Güzelmansur, buyurun lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve ekranları başında
bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinin tutarsız dış
politikası ve özellikle de Suriye politikası ülkemizde tarihte
benzeri görülmemiş göç akımına sebep olmuştur. Resmî
rakamlara göre, yüzde 71i Suriyeli olmak üzere ülkemizdeki yabancı
sayısı 5,1 milyondur. Buna kayıtsızları ve
kaçakları eklediğimizde ülke nüfusunun yüzde 8i yabancı
demektir. Dolayısıyla; öngörülü, tutarlı, ayakları yere
basan bir göç politikası bugün Türkiyenin olmazsa olmazı hâline
gelmiştir. Oysa Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonu sunumunda,
Türkiyenin dört başı mamur bir göç politikası ürettiğinden
bahsetmektedir. Ne Suriye iç savaşının süresini ne ülkemize
gelecek Suriyeli sayısını ne de bunun etkilerini kestiremeyen
iktidardan dört başı mamur bir göç politikası çıkar mı
?
Değerli milletvekilleri, Hatayın üçte 1i
Suriyeli olmuş. 93 bin nüfuslu Reyhanlıda Suriyeli nüfus 123 bine
ulaşmış. Kiliste Suriyeli nüfus, il nüfusunun yüzde 81ini
aşmış ve hâlâ Kusursuz göç politikalarımız var.
diyorsanız biz de size, Allah akıl fikir versin diyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Suriyelilere -göğsünüzü gere
gere- 40 milyar dolar harcadığınızı söylerken engelli
maaşlarını, 65 yaş maaşlarını
kesiyorsanız ve ekonominin ne hâle geldiğini görmüyorsanız biz
de size, Allah vicdan ihsan eylesin diyoruz. İthalatla çiftçimizi borç
içinde inim inim inletirken, mahsulünü dalında, toprakta
bıraktırırken Türk tarımını -Suriyelileri-
ayağa kaldıracağınızı söylüyorsanız biz de
size, Allah kalbinize merhamet versin diyoruz. Esnafımız oda aidatı,
sosyal güvenlik ödemesi ve vergi altında ezilirken Suriyelileri tüm
bunlardan muaf tutuyorsanız biz de Allah aklınıza, kalbinize
adalet duygusu yerleştirsin diyoruz. İktidarınız 8 milyon
işsiz yaratırken ve işsizliği eritmek için hiçbir adım
atmazken 2 milyon Suriyeli istihdamı hedeflediğinizi
açıklıyorsanız biz de sizi millete havale ediyoruz.
Vatandaşımız sağlık hizmeti almak için sıra
beklerken, katılım payları öderken Suriyelilere
sırasız, ücretsiz sağlık hizmeti sunmanız
vicdanınızda ufacık bir rahatsızlık dahi
yaratmıyorsa size acil şifalar diliyoruz.
Türkçe bilmeyen Suriyelilerle Arapça bilmeyen Türk
öğrencileri aynı sınıfa koyup, karma eğitime tabi
tutup bu sınıflarda iyi eğitim almış, yeterli bilgiyle
donanmış nesiller yetiştirmeyi aklınız alıyorsa
size bir kez daha, Allah akıl versin diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Açık kapı politikanızla, elini kolunu
sallayan, ne olduğu belli olmayanları ülkeye sokarken
yarattığınız mutsuzluk, umutsuzluk ve güvensizlikle
eğitimli kalifiye insanlarımızın ülkeden göçüne sebep
oluyorsanız Allah sizi ıslah etsin diyoruz.
Ben, şimdi hepinizin vicdanına,
aklına soruyorum: Bu kadar yanlıştan doğru çıkar
mı? Buradan milletin menfaatine bir göç politikası, dış
politika, iç politika çıkar mı? Çıkmaz elbet, çıkmadı
da. Bu yanlış politikalardan ekonomik kriz çıktı, borç
çıktı, icra çıktı, açlık çıktı, yoksulluk
çıktı, sefalet çıktı. Bu yanlışlardan
dönmediğiniz takdirde, vatandaşlığa alarak seçmen
yaptığınız ve medet umduğunuz Suriyeli oyları da
sizi kurtarmaz, bilginiz olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8 milyon işsizin, binbir umutla üniversiteyi
bitirdiği hâlde ailesinin eline bakan gencin; atanamayan öğretmen,
mühendis, veteriner hekim ve diğer meslek sahiplerinin, ay sonunu
getiremeyen emeklinin, açlık sınırının altında
yaşamaya mahkûm edilen milyonların; pazardan filesini doldurmadan
dönen, mutfakta tenceresi boş kalan anaların, yatağa aç giren
çocukların, borç batağına itilen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) -
mahsulünü tarlada
bırakan çiftçinin, kepenk kapatan esnafın, Yaşlısın.
diye iş verilmeyen, Gençsin. diye emekli edilmeyen; lüks, şatafata
milyonlar harcarken Devlete yük oluyorsunuz. diye hakları verilmeyen
emeklilikte yaşa takılanların, seçimden önce 3600 ek gösterge
sözü verilip seçimden sonra unutulan memurun derdine derman olmayan bu bütçeyle
derdine dert katan göç politikalarınıza hayır diyoruz.
Değerli milletvekillerim, sürem bitmek
üzereyken son söz olarak da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Bugüne kadar
halkı kandırmayan tek kişi Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğludur. Ülkemizin ve milletimizin
geleceği için her zaman doğruları söyleyen tek kişi yine
Genel Başkanımızdır. Dolayısıyla onun
uyarılarına, önerilerine kulak vermenizi istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu, hak,
hukuk, adalet isteyen tüm vatandaşlarımızı bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hasan Baltacı,
buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının bütçesi hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, deprem bir doğa olayıdır,
bir afet değildir. Deprem önlenemez ancak afet önlenebilir. Depremi afete
dönüştüren plansız, çarpık ve ranta dönük şehirciliktir. Bu
bakımdan, esas olan, afet yönetimi değil, risk yönetimini
önceliğe almaktır. Ne yazık ki depremin öncesiyle ilgili bir risk
planımız olmadığı gibi, sonrası için de bir planımız
yok. En son Silivride yaşanan deprem İstanbulun depreme hazır
olmadığını bir kez daha göstermiştir. Silivride
meydana gelen ve üç gün boyunca süren, bulunduğumuz coğrafyada normal
büyüklükte bir depremin kaosa dönüşmesi, depremde insanların nereye
gideceklerini bilememesi, telefonlara ulaşılamaması bunun en net
göstergesidir. Depreme hazır değiliz. Sebepleri de belli:
Plansız kentleşme, depreme dayanıksız yapılar, toplanma
alanlarının ranta açılması, denetim faaliyetinin
özelleştirilerek yapı denetim firmalarına verilmesi, depreme
karşı dayanıklı kentler inşa etmek yerine imar
rantını organize etmek için çıkarılan yasalar, fay
hatlarını gözlemleyecek istasyonların hâlen kurulmamış
olması, afet yönetim planının olmayışı, risk
yönetim planının olmayışı ama esas sorun bilime ve
akla değil, tek amacı kâr olan bir şahıs şirketi gibi
bu ülkenin yönetilmesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Şunu unutmayalım: Türkiyede yerleşim
yerlerinin yüzde 92si fay kuşaklarının üzerinde yer
alıyor; nüfusun yüzde 96sı deprem riskiyle yaşıyor. Buna
rağmen deprem denince ilk aklımıza gelen şehrin
İstanbul olması normaldir çünkü Türkiye nüfusunun beşte 1i ve
sanayinin yarısı İstanbuldadır. Bilim insanları
uyarıyor: Otuz yıl içinde Marmara Denizinde 7 ve daha büyük şiddette
bir depremin olma olasılığı yüzde 65tir. Bu bakımdan
İstanbul depremi olacak mı, olmayacak mı?
tartışması bir an önce bitirilmelidir, gereken tedbirler acilen
alınmalıdır.
En son, Kartalda çöken, 21 kişinin
hayatını kaybettiği Yeşilyurt Apartmanına, imar
affı kapsamında Yapı Kayıt Belgesi almak için
başvurulduğunu göz önüne alırsak denetimsizliğin ve
bekleyen tehlikenin büyüklüğünü görebiliriz. Oysa deprem bütçesiyle otoyol
yapmak yerine deprem riskini önceleyen bir kentsel dönüşümü hayata geçirebilirdik.
Ayrıca, değerli arkadaşlar,
İstanbulu bekleyen tek tehlike deprem değildir. Bakın, daha iki
gün önce, bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen,
Sayın Erdoğan, Kanal İstanbul Projesindeki
ısrarını bir kez daha ifade etti; hatta öyle ki İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğluna
Sen otur, işine bak. diyerek had bildirmeye kalktı. Sayın
Erdoğan; Sayın İmamoğlunun işi, İstanbulu
sizden korumaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın İmamoğlunun işi, İstanbulu yağmadan korumaktır.
On binlerce yılda oluşan ekosistemin dengesini bozarak
Marmarayı ve Karadenizi öldürmenize, İstanbulu yok etmenize izin
vermeyeceğiz. Millet geçim derdindeyken, millet boğaz derdindeyken
siz İstanbulun boğazını sıkma peşindesiniz.
Neymiş? Gemi trafiğini düzenleyeceklermiş. Neymiş? Tanker
geçişlerini düzenleyeceklermiş. Neymiş? Boğazın
güvenliğini sağlayacaklarmış. Madem amacınız
Boğazın güvenliğini sağlamak, madem gemi trafiğini
rahatlatmak; Kanal güzergâhını neden imara açıyorsunuz, neden
Kanal güzergâhı üzerindeki tarım arazilerini imara açıyorsunuz?
Amacınız belli; amacınız, inşaat baronlarına
gelir sağlamak. (CHP sıralarından alkışlar)
Az önce bir milletvekili arkadaşım dedi ya
Kim bunlar? diye; değerli arkadaşım, işte bu.
İstanbulu Katarlılara peşkeş çekemezsiniz, Kanal
İstanbul adı altında Katar İstanbul
yaratamazsınız, İstanbulu katar katar satamazsınız!
(CHP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Sermaye
düşmanısınız ya.
HASAN BALTACI (Devamla) Siz, sükse
yapacaksınız diye, siz rant elde edeceksiniz diye İstanbulu yok
edemezsiniz. Mesele İstanbulu depreme hazırlamak, mesele
İstanbulu yaşanabilir kent olarak tekrar inşa etmektir.
Türkiyenin önünde bir takoz varsa -Sayın Erdoğan öyle söylüyor- o
takoz da sizin iktidarınızdır!
ŞAHİN TİN (Denizli)
İstemezük, istemezük! Başladınız yine.
HASAN BALTACI (Devamla) Oradan laf atmakla olmaz.
Daha geçenlerde Genel Başkanınız
uyardı: Bir tarafta sermaye, bir tarafta halk var. dedi. Nerede
olduğunuz belli kardeşim; siz, sermayenin
yanındasınız, siz Katar sermayesinin
yanındasınız! (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Başkan.
SALİH CORA (Trabzon) İngiliz sermayesi
yapılmasını istemiyor.
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
söz talepleri karşılanmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:17.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
33üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanlar yok ama
BAŞKAN Komisyon yerinde; Sayın Özel
buyurun siz, geliyorlar.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 21 Nisan
2019 tarihinde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun şehit cenazesine katılmak için
gittiği Ankara ili Çubuk ilçesinde karşı karşıya
kaldığı organize linç girişimi olayında
İçişleri Bakanının ağır ihmal ve kusurunun
olduğuna ve özür beklediklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Esasen, Sayın Başkan
-ben başlayayım tabii ama- bütçe görüşmesi olduğu için
Komisyon ile Bakanların birlikte, aynı anda bulunmaları uygun
olur.
Grubumuza verilen söz hakları tamamlandı.
Tabii, hep birlikte şunu düşünmeliyiz: Bu kadar önemli 3
Bakanlığın bir günde görüşülmesi
Ki, artık bakanlar
bu Meclise, Genel Kurula yılda bir gün giriyorken herhâlde bunun daha
geniş bir takvimde, daha iyi müzakere olanaklarıyla, daha geniş
zamanda yapılması lazım.
Bugün İçişleri Bakanlığı
bütçesi görüşülüyor. İçişleri Bakanının bu Meclise
gelip yaptıklarını savunması, sorulara cevap vermesi ve
hesap vermesi gereken bir gün. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem Adalet
ve Kalkınma Partisinden hem Sayın Bakandan beklediğimiz cevaplar
var.
Tarih 21 Nisan 2019 Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 21 Nisan 2019 günü, Sayın
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bir
şehit cenazesine katılmak için gittiği Çubukta organize bir
linç girişimiyle karşı karşıya
kalmıştır. Sayın Bakan Süleyman Soylu ve beraberinde
çalışanların bu olayın öncesinde, sırasında ve
sonrasında ağır ihmalleri ve kusurları vardır.
Şöyle ki: Sayın Süleyman Soylu, 27 Haziran 2018de Valilerime
talimat verdim, CHP il başkanları şehit cenazelerine
alınmamalı. diye ifade kullanmıştır. Ardından 31
Mart yerel seçimleri sürecinde
Aslında Kabineden bir tek kişi bu
işleri yapmayacaksa yapmayacak kişi İçişleri
Bakanıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İleride kendisinin
üzerlerinde denetim yetkisi, kendisinin üzerlerinde idari vesayet yetkisi olduğu,
seçildikleri takdirde en yakın, en doğrudan
çalışacakları Bakan olduğu hâlde belediye seçimlerinde
atanmış bir Bakan olarak, başta önce Ankara ve sonra
İstanbul seçimleri olmak üzere çok sert bir propaganda dili üstlenmiş
hatta adayların bundan rahatsız olduğu bildirilmiş,
konuşulmuş, yazılmış çizilmiş ancak olayın
yaşandığı 21 Nisan gününe kadar, öncesindeki 31 Mart
tarihine kadar Sayın Bakanın ağzıyla partimiz, Genel
Başkanımız birtakım terör örgütleriyle
ilişkilendirilmiş ve örneğin Ankara Belediyesi
kazanılırsa oraya Kemal Kılıçdaroğlunu ayak
bastırmayın, sizden rica ediyorum. gibi ifadeler ve Teröristlerin
Ankara Büyükşehir Belediyesinde çalışacağı gibi
ifadelerle olağan dışı, doğru olmayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir İçişleri
Bakanı; böyle, azmettirme, hedef gösterme gibi meselelerle mücadele etmesi
gereken kişi, aksine, böyle bir atmosfer yaratmıştır
öncesinde. O gün görevler yapılmamış, ardından da suç linçe
maruz kalan Genel Başkanımızdaymış gibi
açıklamalar yapılmış. Örneğin, böyle bir olay
olduğunu düşünün arkadaşlar; hani, Adalet ve Kalkınma
Partisine dönsek
Ömer Çelik Üye olanları ihraç edeceğiz. dedi, bu
konuda kamuoyunu aydınlatmadınız. Nezle olsanız,
başınıza bir şey gelse geçmiş olsun diliyoruz;
özellikle bir tek geçmiş olsun, bir tek üzüntü beyanı duymadık.
Bazı bakanlarınız Mesajı verdiniz arkadaşlar,
dağılın. deyip linçi bir mesaj gibi gösterdi. Sayın
Süleyman Soylunun kullandığı ifadeler doğrudan Genel
Başkanı ve koruma ekibini suçluyordu, İçişleri
Bakanlığı personelini.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiyor Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan yanlış anlamasın,
ben sözlerime başlarken sizin burada olmanız gerektiğini ve bu
görüşmeleri varlığınızda yapmamız
gerektiğini söyledim yani Yokluğumda bu konuya girmiş. diye
düşünmeyin. Yani onu ifade etmek istedim.
Ve gelinen noktada, biz alınmayan ifadelerle,
kasıtları çok belli olan kişilerin tesadüfen orada gösterilmesiyle,
tepelerden demir çubuk istifleyenlerin, dağıtanların
görüntüleriyle, kişilerin parmaklarla gösterip Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunu
sıkıştırmaya ve linçe doğru yönlendirmesiyle organize
edilen linçi bir çalışma grubumuz raporladı, bunu da
yolladık. Ya, üzgünüz, bundan yararlanıyoruz, eksikler varsa
gidereceğiz. deyip bizi ve Türkiye'yi rahatlatacaklarına, rapora
karşı rapor yayınladılar. Hâlen, bakın, bir tutuklu
yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Osman Sarıgül için,
Adalet ve Kalkınma Partili birçok gerçek kişi; öven, Osman Amca
yalnız değildir. diyen eski milletvekillerine varasıya, ifade
vereceği yerde elini öpmek için kuyruğa girenler, onu
paylaşanlar
Burada bir devlet adamı sesi bekledik biz ya, bir devlet
adamı sesi, her şeye rağmen. Eleştiri olur, kavga olur, söz
olur ama ne demek bir şehit cenazesinde linç, ne demek şiddet? Bu
ülkenin protokolünde 3üncü noktada olan Ana muhalefet partisi liderine
yapılan nasıl bir şey? Kendi Genel Başkanıma
yapılmış sayarım. denileceğine, bu tepkiler
gösterileceğine... Namusumuza şerefimize, burada söylüyorum,
şunun beşte 1i herhangi bir Genel Başkana olsa ilk üzüntü beyanı
Cumhuriyet Halk Partisinden gelir ve ilk ifademiz Kendi Genel
Başkanımıza yapılmış sayarız. olurdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son
sözlerim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, sözlerinizi
tamamlayın.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Özgür Bey, bu
konuya nereden geldiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İçişleri
Bakanlığı bütçesindeyiz.
Sayın Bakanın öncesindeki sözleri,
yarattığı vasat, psikolojik ortam doğrudan hedef gösterme,
o günkü koruma zafiyetleri...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkan,
böyle bir usul mu var ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, Grup Başkan
Vekillerinin söz içeriğine de mi müdahale edeceğiz burada?
Devam edin siz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak, bir dinleseydin bir daha uzamayacaktı,
boşuna uzatıyorsun, laf atma. Bak, bizim yüreğimiz yanıyor,
Allah aşkına hafife alma, hafife alma, otur! (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, özür dileyerek
O gün
Sayın İçişleri Bakanının öncesindeki
kullandığı dil, hedef gösterme ifadeleriyle
yarattığı vasat ve yarattığı psikolojik
atmosferle o günkü İçişleri Bakanlığına
bağlı personelin zafiyetiyle, sonrasında meseleyi küçümsemesi,
üstüne düşen tutumu göstermemesi... Ve o gün orada tek devlet adamı
gibi davranan Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya diyor ki: Cesedimi
çiğnemeden bu eve sokmam.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
Lütfen son cümlelerinizi alayım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkanım,
ne zamana kadar açacaksınız?
BAŞKAN Sayın Can, ne istiyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne zamana kadar
açacaksınız, ben anlamadım ki! Süre sınırı var
mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ramazan Can, Allah
aşkına, bir dur ya!
BAŞKAN Sayın Özel, siz devam edin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir
şey olur mu ya! Sınırsız bir şey var mı ya!
İç Tüzük var ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyoruz. Sana ne ya!
Bekle, Başkan yönetiyor ya!
ŞAHİN TİN (Denizli) Gündem bu
değil ki!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve o gün Emniyet Genel Müdürü
Celal Uzunkaya, gerçek bir devlet adamı -hangi siyasi görüşten
olduğunu bilmem ama onu doğuran anaya helal olsun- diyor ki:
Cesedimi çiğnemeden içeri giremezsiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir
şey var mı!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu kişi bu ifadeleri
kullandıktan yirmi gün sonra görevden alınıyor. Bunlara
açıklama ve özür bekliyoruz.
Teşekkür ederim Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Özkan, buyurun.
36.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
tabii, bütçe görüşmeleri olduğu için görüşme takvimimiz belli.
Bu noktada, Sayın Grup Başkan Vekilinin kendileriyle ilgili,
ülkemizle ilgili bahsettiği hususlar da elbette görüşülmeye
değer, onların da konuşulması lazım. Ancak, bu kadar
önemli bir meselenin -kendileri için de önemli, ülkemiz için de önemli
olduğunu düşünüyoruz- her yönüyle değerlendirilmesi önemli. Onun
için, burada usule dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum. Yani bu
noktada diğer Grup Başkan Vekillerimizin de tabii ki söz hakkı
olacaktır ancak eğer görüşme takvimine uygun olarak takvim
ilerlerse, arkasından, zaten Sayın Bakanın
konuşmasından sonra Grup Başkan Vekilleri de kendileri için
önemli gördükleri hususa ilişkin açıklamalar yapacaktır. Bu
noktada, görüşme takvimine uygun olarak
çalışmalarımızın devam etmesini temenni ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkan.
Sayın Bakan, Sayın Soylu, buyurun.
37.- İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Anayasa ve kanunların bir
partinin veya bir hükûmetin bakanının siyaset yapma yetkisini elinden
almadığına ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Sayın Başkan, tekrar çok teşekkür ediyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
yaklaşık üç yılı aşkındır İçişleri
Bakanlığı görevini yapıyorum. Her sabah hangi trafik
kazası olmuşsa onun üzüntüsüyle kalkarım yani bir trafik
kazasının olmasının sorumluluğunu da kendimde
hissederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Yalan!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Beni tahrik etmezseniz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim tahrik ediyor ya? Yok,
tahrik eden kimse yok.
BAŞKAN Sayın Soylu, siz devam edin
lütfen.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Yok, Yalan! diye bir şey geldi de onun için.
Çubuktaki olaydan önce Türkiyede birçok olay oldu.
Sayın Kılıçdaroğlu Türkiye siyasi tarihinde hiç
yaşanmayan bir adım attı. Ankaradan İstanbula bir
yürüyüş gerçekleştirdi. Türkiyeyi kaosa sokmak isteyen unsurlar
elbette ki bu yürüyüşü hem istismar edebilirler hem provoke edebilirler
hem de Türk siyasi hayatını belki de hepimize üzüntü vereceği
bir sonuçla karşı karşıya bırakabilirlerdi. Tüm
Emniyet teşkilatımız
Ve yürüyüş de Türkiyede adaletin,
hukukun olmadığına dair, direkt Hükûmet karşıtı
bir yürüyüştü. Bizim görevimiz, Türkiyedeki 82 milyonun huzurunu, can
güvenliğini temin etmektir. Keşke Tekin Bingöl burada olsaydı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Bilmiyorum, biraz önce buradaydı.
Sayın Tekin Bingölle birlikte,
arkadaşlarımız ve biz, adım adım, saat saat o
yürüyüşün güvenliğini temin edip İstanbula,
sağlıklı bir şekilde, bir miting neticesiyle
ulaştırmayı sağladık.
Çubuktaki olay ve öncesi gelişenler
Çok
doğal, hepimiz siyaset yapıyoruz, siz beni atanmış bir
Bakan olarak değerlendirebilirsiniz ama ben AK PARTİnin hem üyesiyim
hem delegesiyim hem de en son büyük kongredeki büyük kongre delegesiyim ve
bununla da onur duyuyorum, partimin mensubuyum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve herkes gibi
Ne Anayasa -bunu
burada bir müşavere etmemiz lazım- ne kanunlar, bir partinin veya bir
hükûmetin bakanının siyaset yapma yetkisini elinden almıyor
bugün. Ha, siz Meclissiniz, bu, Meclisin en doğal hakkıdır;
Meclis, Anayasayı değiştirebilir, bakanları tam da sizin
söylediğiniz gibi teknokrat konumuna getirebilir, haklarını
alır ve der ki: Ben seni burada memur kıldım, bunun ötesinde
başka bir hak elde edemezsiniz. ama bu şeyde bile ben seçimlerde de
irademi ortaya koyarım.
Çubuk olayı oldu. Çubuk olayına en çok
üzülenlerden biri ben olmalıyım çünkü benim İçişleri
Bakanlığım döneminde oldu. Hiçbir İçişleri
Bakanı, kendi döneminde, bir Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının
böyle bir olayla karşılaşmasını istemez; ben
istemezdim şahsen ama böyle bir olay oldu. Siz biraz önce dediniz ki:
Kimse üzüntüsünü belirtmedi. Tam tersine, çıktım, üzüntümü
belirttim. Telefon çekmemesine rağmen oradan, İstanbuldan, Emniyet
Genel Müdürüne ulaşan, Ankara Emniyet Müdürüne ulaşan, ilgili
Jandarma komutanına ulaşan, oradaki herkese ulaşıp bu
meseleyle ilgili talimatları veren de benim. Uçağa bile binmeden
arabayla derhâl Ankaraya geldim yani gidip de uçak zamanını
beklemeyeyim, direkt Ankaraya gideyim diye. Bu esnada da tüm
arkadaşlarımıza alınabilecek bütün tedbirleri
Ama elhak,
Allah rızası için, bir siyasi partinin Genel Başkanı
Ankaranın ne zaman dışına çıkarsa veya
Ankaranın çeperine çıkarsa, defalarca
Şurada, yani CHPnin
Çubuk raporundaki sizin iddialarınızın her birinin gerçek
dışı olduğunu iddia eden bir rapor ortaya koyduk. Ben bunu
şimdi size de göndereceğim. Yani yarın itibarıyla bu raporu
da size göndereceğim. Hiçbir iddianın sübut bulan bir tarafı
yoktur. Bunu arkadaşlarımız çalıştı, sizin
iddialarınızı da çalıştı ve yapılması
gereken tek bir şey vardı: Zamanında oradaki korumalar
Biz
Çubuka bir şehit cenazesine gidiyoruz. Takdir edersiniz -hepimiz
siyasetçiyiz- Allahınızı severseniz, hepimiz her yere gidiyor
muyuz ya?
MURAT EMİR (Ankara) Gitmeyelim mi Sayın
Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Bir saniye, bir saniye
Bir müsaade edin, önemli bir olayı
konuşuyoruz. Konuşmayalım isterseniz.
BAŞKAN Sayın Emir, lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Yani, hepimiz her yere gidiyor muyuz? Bazı köylere gitmek gerektiği
zaman derler ki: Sayın milletvekili şuraya gitmeyin. veya
Şurada şu kişiyle şöyle bir temasla karşı
karşıya kalmayın. Siyasetçiyiz, karşımızda insan
var, berimizde insan var, konjonktür buna müsaade etmez.
Tam Türkiye'nin terörle mücadelesinin en yoğun
olduğu bir zaman dilimi içerisinde -yine beni
bağışlayın- HDPyle seçim sırasında ortaya
çıkan bir ittifakın siyaset zemininde çok yoğrulduktan sonra
ortaya çıkan iklim, elbette ki herkesin bazı meselelerde seçim sonrası
biraz tedbirini gerektirir. Tedbir de şudur: Gitmemek değil. Bize
haber verin, biz oradaki bütün -nerede, nasıl yapmışsak bugüne
kadar, bakın, nerede, nasıl yapmışsak- tedbiri alalım.
Ama CHP Grubu benden çok daha iyi biliyor ki bunu da burada söylüyorum-
maalesef korumaların korunduğu bir zafiyet ikliminin
oluştuğu ve CHPnin bütün katlarında da bu, çok net bir
şekilde, bu olay olmadan önce de defalarca konuşuldu. Defalarca da
tekerrürün olduğu, sıkıntıların olduğu -tek tek
anlatmayayım- bir hadisede yapılması gereken: Ankara Emniyetinin
aranması ve Biz, buraya gidiyoruz. denmeliydi. Buna nazaran da
tedbirlerin, makul tedbirlerin tedbir almadık değil, burada hepsi
var
Yüzlerce korumayla daha onun ötesinde -hakkını yemeyin ne
olursunuz, üzülüyor- Sayın Millî Savunma Bakanımız Hulusi Akar,
Sayın Millî Eğitim Bakanımız, Genel Sekreterimiz Fatih
Şahin, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan
Yardımcısı Mevlüt Karakaya, bunların hepsi, hem de hepsi bu
meselelerin orada başka bir sonuca sevk edilmemesi için bir çaba ortaya
koydular ama biz bunu tahrik eden olduk, biz bunu yönlendiren olduk, biz
Sayın Kılıçdaroğluna bunu sağlayan olduk.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, toparlayın lütfen.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Bunun doğru olmadığını, tarih
nezdinde de doğru olmadığını, bunun yanlış
olduğunu, tedbiri bize bildirdikleri anda bizim tedbiri her seferinde en
yüksek aldığımızı bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Özel, buyurun.
38.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, hatta Levent Gök var, Meclis Başkan
Vekili, sizin mevkidaşınız Bizzat, Genel Başkana da
eşlik ederek oraya gideceğimi telefonla İçişleri
Bakanlığına ben bildirdim. diyor şimdi telefonda.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU Bakın, böyle bir yöntem yok. Levent Gökün
İçişleri Bakanlığına bildirmesi. diye bir yöntem söz
konusu değildir.
BAŞKAN
Sayın Bakan, müsaade eder misiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Devam ediyorum.
Sayın Bakan,
siz konuşurken çıt çıkmayacak, biz konuşurken devamlı
müdahale edeceksiniz.
BAŞKAN
Sayın Özel, devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İki: Bizim Genel Başkanımızı korumakla görevli
koruma müdürümüzden aldığımız bilgiyle, kendi raporumuzda
yazdığı gibi, daha önce de bildirdiğimiz gibi, önce
cumartesi günü planlanan, daha sonra pazar günü ikindiye alınan ve Çubuk
merkezden köye alınan cenazeye, geceleyin koruma ekibimizdeki
arkadaşımızın
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın lütfen Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
-
Ankara Emniyet Müdürlüğündeki muhatabını arayıp
Yarın gelmeyi düşünüyoruz, gelmemiz kuvvetli ihtimal. dediği,
evden çıkılırken bu durumun bildirildiği ortada. Velev ki
hiçbir şey olmasın, bir şehit cenazesi varsa -ki bu üç telefon
da olmasa- Sayın Genel Başkan Ankaradaysa Ankaradaki şehit
cenazesine gider -ve bunu en iyi İçişleri Bakanı bilir- iki eli
kanda olsa gider. İçişleri Bakanlığı da bir şehit
cenazesine devletin üst düzeyde koruması gereken 9 kişi, bakan,
Cumhurbaşkanı, ana muhalefet lideri, siyasi parti lideri mi gelecek
ile 10 kişi mi gelecek arasında bir zafiyete düşüyorsa
yandı gülüm keten helva.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şunu söyleyelim: İsimler geçti, raporda var. Söylediğiniz
isimlerden bir tanesi, Genel Başkan elini uzattığında elini
vermeyerek arkasındakileri tahrik ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu ama son
cümlelerinizi alayım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir tanesi, kafasını
havaya çevirerek Genel Başkanın uzattığı eli görmezden
geliyor. Bir tanesi, mikrofonu eline alıp Arkadaşlar,
mesajınız alındı. diyerek meseleyi mesaj verme gibi
meşrulaştırıyor. Mevlüt Karakayayla diyaloglarına
arkada şahidim, Yanınızda ben vardım efendim. diye Genel
Başkana gelip geçmiş olsun dilerken Genel Başkan da Evet,
hatırlıyorum, odada beraberdik. dedi. Mesela Mevlüt
Karakayanın varlığını yalanlayamayız.
BAŞKAN Sayın Özel, toparlayalım,
son cümleniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama mesele şu: Siz yerel
seçim sürecinde Ankarada ilçe ilçe gezip
BAŞKAN Sayın Özel, yeni bir
tartışmaya yol açmadan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
CHPyi teröristlerle iş
birliğiyle suçlarsanız ve terör örgütü ile CHPyi sürekli
özdeşleştirirseniz, daha sonra, İçişleri Bakanı olarak
yaptığınız görevde uğradığınız
zafiyeti söylediğimizde bu durumda kalırsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca
BAŞKAN Son cümlenizi alayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son cümle: Ayrıca
Cumhuriyet Halk Partisi Çubuk İlçe Başkanı da Çubuk Emniyet
Müdürünü bizzat arayarak bildirdi. diye de not geldi arkadaşlardan, onu
da ifade edeyim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MURAT EMİR (Ankara) Şehit evinin
bayrağı CHP İlçe Binasından gitmiştir Sayın
Başkan oraya.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi AK PARTİ Grubu adına konuşmalara
başlıyoruz.
İlk söz Sayın İsmail Güneşin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede verilen
sağlık hizmetlerinden tüm toplumun yararlanıyor olması,
diğer taraftan tüm vatandaşların sosyal güvenlik
çatısı altına alınması, sağlığa
bütçeden ayrılan payın yüksek olması o ülkenin hem demokratik
hem ekonomik hem de sosyal devlet olma adına önemli bir mesafeyi
katettiğinin göstergesidir.
Sağlıklı nesiller yetiştirmek ve
toplumun sağlığını korumak için 1 trilyon 95 milyar
TLlik 2020 yılı bütçesinden sağlığa 188,6 milyar TL
kaynak ayırıyoruz. 2002 yılında total bütçeden
sağlığa ayrılan oran yüzde 11,3 iken 2020 yılında
bu oranı yüzde 17,2ye çıkarıyoruz. 2020 yılında
tedavi harcamalarına 98,4 milyar, ilaç harcamalarına 47,3 milyar,
aile hekimlerimiz için de 10,5 milyar TL ayırmış
bulunmaktayız.
Değerli milletvekilleri, hükûmetlerimiz
döneminde sağlıkta önemli bir değişim ve dönüşüm
yaşanmıştır. Bunun neticesinde üniversite hastaneleri ve
özel hastaneler haricindeki tüm kamu hastaneleri Sağlık
Bakanlığına bağlanmış, hastanelere belli bir
standardizasyon getirilerek hasta odaları, yoğun bakım
odaları, ameliyathaneler, diyaliz servisleri ve acil servislerin hangi şartları
taşıyacağına dair yeni bir yapılanmaya
gidilmiştir. Ayrıca, hastanelerle ilgili, sınıflarına
göre, hangi birim, araç ve gereçlerin bulunması gerektiği konusunda
yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu yeniden yapılanma
sayesinde, pek çok ilimiz ve ilçemizde -Uşakta olduğu gibi- 636 yeni
devlet hastanesi ve 378 adet ek bina yapılmıştır.
Ayrıca, bunun sayesinde yoğun bakım yatak sayımız
869dan 16.887ye, yanık ünitesi sayımız 35ten 554e
çıkarılmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 10 bin kişiye düşen yatak sayımız da
yüzde 24,8den yüzde 27,9a çıkarılırken nitelikli yatak
sayımız -bu çok önemli- 19 binden tam 145 bine yani oran olarak yüzde
6dan yüzde 78e yükseltilmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnşallah 2023 yılında nitelikli yatak
sayımızı yüzde 100 e çıkaracağız. Palyatif
tedavi merkezleri hayata geçirilmiştir ve 5.360 palyatif tedavi
yatağıyla palyatif tedavi hizmetleri verilmektedir. Ayrıca,
hastaların haklarının korunması adına hasta
hakları birimi kurulduğu gibi çalışan memnuniyeti ve hasta
memnuniyetine de önem verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, birinci basamak
sağlık hizmetlerinde aile hekimliğine geçilerek hekime
hastaları ve hastalara da hekimi daha yakından tanıma ve takip
etme fırsatı verilirken, kırsal kesimde oturan vatandaşlarımızın
oturdukları yerde hizmet almaları sağlanmıştır.
Yine bu kapsamda, yazılan ilaçların vatandaşa direkt
ulaşması sağlanmıştır. Ülke genelinde
aşılama oranı yüzde 96dan, yüzde 98e yükseltilmiştir.
Yine, yenidoğanlarda fenilketonüri, kistik
fibrozis, hipotiroidi, biyotinidaz, adrenal hiperplazi ve işitme taraması
yaparak erken teşhis ve tedavi imkânı yakalamaktayız.
Sigarayla mücadelede önemli düzenlemeler
yapılmış, ayrıca, sigarayı bırakmak isteyen
vatandaşlarımıza her türlü destek ve hizmet verilmektedir.
KETEM birimlerimizce yapılan taramalarla
kanserle mücadele ve erken teşhiste önemli çalışmalar
yapılmaktadır.
Sağlıklı yaşam merkezleri
hizmete sokularak, toplumumuzda sık görülen kardiyovasküler
hastalıklar, hipertansiyon, Diabetes mellitus, onkolojik
hastalıklar, psikolojik hastalıklar ve obeziteyle mücadele alanı
gibi 202 merkezde 16 hizmet türünde hizmet verilmektedir. 2020
yılında sağlıklı yaşam merkezi
sayımızı 285e çıkararak 8 milyon
vatandaşımıza ulaşmayı hedeflemekteyiz.
Diğer taraftan, acil hizmetlerinde zihniyet ve
yönetim değişikliğine gidilmiş, 82 milyon vatandaşa
yedi gün yirmi dört saat boyunca hizmet verilmeye
başlanmıştır. Ambulans sayımızı 5.469a
çıkarmakla kalınmamış, ayrıca kar paletli ambulans,
obezite ambulansı, çok sayıda hastayı aynı anda
taşıma ambulansı, helikopter ambulansı, uçak ambulansı
ve deniz ambulansı hizmete sokulmuştur.
Bugün ülkemizde, pek çok ülkenin
sunamadığı acil hizmetlerini ücretsiz olarak vermekteyiz. Sadece
ülkemizdeki vatandaşlara değil, çeşitli vesilelerle ülkemize
gelmiş dünya vatandaşlarına da aynı hizmet verilmektedir.
2012 yılında hayata geçirdiğimiz evde
sağlık hizmetleriyle 1 milyon 427 bin kişiye evde
sağlık hizmeti sunulmuştur.
Doku ve organ nakli alanındaki
çalışmalara devam edilmiş ve 2019 yılında yerli ve
millî olan TÜRKÖK isimli kemik iliği bankası kurulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Güneş.
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) Diğer
taraftan, e-Nabız vasıtasıyla kişilerin sağlık
bilgilerine ulaşmasını ve bunun hekimiyle
paylaşılmasını sağlıyoruz. Sağlık
hafızası oluşturarak, tekrar eden tahlillerden ve radyolojik
incelemelerden kurtulmuş olacağız.
Yine, aynı şekilde, ağız ve
diş sağlığına büyük önem verdik. 11 bin diş
hekimi ile 31 ağız ve diş sağlığı hastanesi
ve 132 ağız ve diş sağlığı merkezinde her
türlü tedavi verilmektedir. Anlatmakla bitiremeyiz tabii beş dakikada.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarı döneminde İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. sözü hayata geçirilmiş, sağlık alanında
ülkemizde devrim niteliğinde değişim ve dönüşümü yaşatan
başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere bakanlarımıza ve gece gündüz fedakârca çalışan
değerli sağlık çalışanlarımıza
teşekkürü bir borç bilirim.
Sağlık
Bakanlığımızın 2020 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını temenni eder, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın İsmail Tamer, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TAMER
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizi seyreden büyük aziz Türk milleti; hepinizi
saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bugün Sağlık Bakanlığı ve
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2020
yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sağlık Bakanlığına
bağlı özel bütçeli, kamu tüzel kişiliğini haiz Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün önemli görevleri vardır.
Bu görevleri arasında uluslararası önemi haiz uluslararası
giriş noktaları ve gümrük alanlarında gerekli her türlü
sağlık tedbirini almak, aynı zamanda halk
sağlığını etkileyecek hastalıklara
karşı kontrolleri belirlemek, değerlendirmek, denetlemek. Dünya
Sağlık Örgütü, Uluslararası Denizcilik Örgütü, Uluslararası
Sivil Havacılık Örgütüyle birlikte diğer sağlık kuruluşlarıyla
bu görevi Türk boğazları, hudut sahilleri ve sahillerimizde yerine
getiren önemli bir kuruluştur. İki yüzyıldan beri,
Osmanlıdan beri gelen bu kuruluşumuzun 2020 bütçesinin
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Evet, sağlıkta devrim yaptık diyoruz.
Devrim yaptığımızı her platformda ifade ettik. Eskiden
bıçak paraları, rehin almalar, geceden polikliniklerde kuyruklar,
eczane kuyrukları vesaire, vesaire vardı. bunlarla birlikte
sağlıkta dönüşümle bir devrim yaptık. Aslında
asıl devrimi nerede yaptık biliyor musunuz? Zihinlerde yaptık,
ülkemizin sağlık alanında zihinlerin değişmesiyle
yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Başhekimliğim sırasında Kayseri Devlet Hastanesiyle beraber
SSK Hastanesi arasında 1,5 metre duvar, üzerinde de 1,5 metre tel örgü
vardı. Bunları yıkmış bir kişi olarak söylüyorum:
İşte devrimi burada yaptık. O zaman, ülke genelinde olduğu
gibi, Değerli Bakanımız da geldi, Berlinin
duvarlarını yıktık mı, yıktık.
dediğimizin en önemli göstergesi oraydı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
şunu ifade etmek istiyorum: O zaman bir yerel televizyondan mikrofon
tutulan bir taksi şoförünün söylediklerini burada ifade etmek istiyorum.
Duvarı nasıl buldunuz, nasıl yıkıldı?
dendiği zaman Ben bunu istemem, ben, sağlık alanında
duvarların zihinlerde yıkılmasını istiyorum.
İsteyen herkesin tüm hastanelerden yararlanmasını, eczanelerden
yararlanmasını istiyorum. demişti. İşte o devrimi,
sağlıkta dönüşümle beraber AK PARTİ Hükûmeti yaptı ve
sizlere hizmet sunmaya da devam ediyoruz.
Şehir hastaneleriyle ilgili pek çok
eleştirileriniz var. Bakın, arkadaşlar, Ankara Şehir
Hastanesinde, 5 tane transplantasyon aynı anda yapılabiliyor. Bu ne
demek biliyor musunuz? Dünyada bu kadar kısa bir zaman içerisinde 5 tane kalp
ameliyatının, akciğer transplantasyonunun, böbrek
transplantasyonunun, karaciğer transplantasyonun ve aynı zamanda
kornea transplantasyonlarının yapıldığı tek ülke
Türkiye, yine, şehir hastaneleri gerçekleştirdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Memnuniyet oranı şehir hastanelerinde
yüzde 96lara çıktı. Çalışan memnuniyet oranı düşük
seviyedeydi; şehir hastaneleriyle birlikte, onlar da yüzde 90lara kadar
geldi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bana söz vermiştin,
sözleşmeyi verecektin, bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen yerinize
oturun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İsmail Ağabey söz
vermişti bana, sözleşmeyi verecekti.
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen, demin
oturduğunuz yer çok iyiydi.
İSMAİL TAMER (Devamla) Değerli
milletvekilleri, tabii, burada sağlıktaki şiddeti,
altını çizerek ifade etmek istiyorum, sağlıktaki
şiddeti kınıyorum. Aslında, toplumda kadına
şiddet, çocuğa şiddet ve şiddet adına ne varsa
bunları kınıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O açıdan pek çok çalışmalar
yapıldı. Özellikle Kayseri Erciyes Üniversitesinde Profesör Doktor
İbrahim Suat Öktemin sağlıkta şiddetle ilgili bir
çalışması var. Çıkardığı sonuç şu,
diyor ki arkadaşımız: Eğitim, eğitim, eğitim.
Sağlıkta şiddette eğitime önem vereceğiz.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Eğitim de
kalmadı, yarın konuşacağız.
İSMAİL TAMER (Devamla) Ayrıca,
bakın, önemli bir şey var; burada bir yerde hasta, diğer tarafta
doktor, uçurumda. Doktoru vurduğu zaman uçuruma gidecek. İşte
bunun altını çizerek ifade ettiğimiz şey
sağlıktaki şiddetin önlenmesi konusunun aslında partisi
olmaz, aslında tüm partiler bunu destekliyor diye düşünüyorum,
hepiniz de öylesiniz diye düşünüyorum, değil mi milletvekili
arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
O açıdan, sağlıkta şiddetin
bundan sonra son bulmasını temenni ediyorum. 2020 bütçesinin
Sağlık Bakanlığımıza, memleketimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Değerli Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İsmail Ağabey,
bana sözleşmeyi söz vermiştin, getirecektin, getirmedin.
BAŞKAN Sayın Akar, yerinize oturun
lütfen.
Sayın Selim Gültekin, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM GÜLTEKİN
(Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin beşinci turunda
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bütçesi hakkında AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Aziz
milletimizi ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu,
Sağlık Bakanlığımızın politika ve
hedeflerine uygun olarak ilaçlar, ilaç üretiminde kullanılan maddeler,
tıbbi cihazlar, geleneksel tedavi ürünleri, kozmetik ürünler ve özel
amaçlı diğer gıdalar gibi insan sağlığına ve
vücuduna doğrudan temas eden birçok ürün için düzenlemeler yapan,
denetleyen, belgelendiren ve gerektiğinde yaptırım uygulayan bir
kurumdur.
İlaç, aşı, serum ve tıbbi cihaz
üretimini önceliklendiren, kamu, üniversite ve sanayi iş birliğini
sağlayan ve güçlendiren, bunun için AR-GE iklimini sağlayan bütüncül
bir ilaç ve tıbbi cihaz stratejisinin sürdürülmesi Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumunun en önemli sorumluluğudur. Yani, Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumumuz Cumhurbaşkanlığı On
Birinci Kalkınma Planı 2023 hedefleri doğrultusunda
millîleşmeyi amaç edinerek Türkiyeyi ilaçta, aşıda, tıbbi
cihazda, biyoteknoloji ve medikal teknoloji alanında kendi kendine yetecek
bir ülke hâline getirmeyi amaçlamaktadır.
Yapılan çalışmalar sonucunda, bugün
ülkemizde tükettiğimiz her 100 kutu ilacın 83ünü kendi ilaç
sanayimizde üretiyor durumuna geldik. En önemli stratejik hedeflerimizden biri
olan yerli ilaç çalışmalarında ülkemiz önemli bir
başarıya imza atmıştır. 2018 yılındaki ilaç
ihracatı bir önceki yıla oranla yüzde 32 artmış ve rekor
kırarak 1 milyar 173 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bugün,
sektörün önemli üretici ülkelerinin de içerisinde bulunduğu 100den fazla
ülkeye ihracat yapmaktayız.
Dünya üzerinde hızla gelişen teknolojide
biz de yerimizi artık alıyoruz. Sağlık alanında bir
ilk olan ve diğer ülkelere ihraç etmiş olduğumuz İlaç Takip
Sistemimiz (İTS) sayesinde 2010 yılından itibaren güvensiz
ilaçla yani sahte ilaçla mücadele başarıyla yürütülmektedir.
Aynı şekilde Ürün Takip Sistemiyle de (ÜTS) tıbbi cihazda ve
kozmetik ürünlerde de yine dünyada bir ilke imza atarak en güvenilir ve en
kapsamlı şekilde takip edilebilirlik
sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak sağlığa önem veriyoruz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde AK PARTİmiz iktidara geldiği 2002den bu güne
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. düsturuyla
uygulamaya geçirdiği Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
sağlık alanında dünyanın örnek aldığı devrim
niteliğindeki reformlara imza atmıştır. 2002
yılında sağlığa ayrılan bütçe 13,5 milyar TL iken
2020 yılında 2002ye göre yaklaşık 14 kat artarak 188,6
milyar TLye ulaşmıştır. Birçok reformların
ışığında, sağlık hizmetlerindeki memnuniyet
oranı 2002de yüzde 30lardayken günümüzde yüzde 70, yüzde 80lere kadar
çıkmıştır.
Ayrıca, Türkiye sağlıkta kalitenin
yükseltilmesiyle sağlık turizminde de hızla yoluna devam
etmektedir. Yakın zamanda yayınlanan İnsani Gelişme Raporu
2019a göre iktidarımız döneminde sağlık alanında
hayata geçirdiğimiz birçok reformun etkisiyle Türkiye, ilk kez, çok yüksek
insani gelişme kategorisine yükselmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015 yılında Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi
Tıp Fakültemizin kurulması ve yakın zamanda
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından
imzalanan 10 Kasım 2019 tarihli kararnameyle Niğde Ömer Halisdemir
Üniversitemize Diş Hekimliği Fakültesi kurulması kararıyla
Niğdemizin sağlık alanında kazanmış olduğu
ivme daha da artmıştır. Burada Niğdeli hemşehrilerimize
bir müjde vermek istiyorum: Sağlık Bakanımız Sayın
Fahrettin Kocanın onayıyla, inşallah, 2020
yılının ilk aylarında mevcut hastanemizin hemen
yanına, yaklaşık 142 bin metrekare alan içinde, yanık
ünitesine sahip, kardiyovasküler cerrahi, yetişkin-çocuk acil,
yenidoğan bakım ünitelerinin olduğu, yaklaşık 400
milyon TL maliyetli, modern, 400 yataklı ek yeni hastanemizin ihalesini
gerçekleştirip en kısa sürede de inşaatına
başlayacağız. Niğdemize hayırlı uğurlu
olsun. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Sağlık Bakanımıza tüm Niğdeliler adına
teşekkür ediyorum.
Yine, yeni kurulan Diş Hekimliği
Fakültemize uygun Niğde ağız ve diş
sağlığı hastanesi ve bor ilçemize yapılacak olan fizik
tedavi ve rehabilitasyon hastanesi proje çalışmalarının da
Sağlık Bakanlığımızca yürütüldüğünü buradan
ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, 2019 yılında Sağlık
Bakanlığının merkez bütçesinden alınan, Niğde
merkeze 2, Bor ilçemize de 1 adet olmak üzere toplam 3 aile
sağlığı merkezi yapım işi de yakın zamanda
başlayacaktır. Bu vesileyle Niğdemize sağlık
alanında yapılacak işlerin takipçisi
olacağımızı belirtirken Muğla merkez Menteşe
ilçesinde bulunan 3 eczaneye yapılan saldırıyı
kınıyor, meslektaşlarıma geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELİM GÜLTEKİN (Devamla)
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen
Sayın Gültekin.
SELİM GÜLTEKİN (Devamla) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2020 yılı için 169 milyon 645
bin TL olarak planlanan bütçesinin ülkemiz için çok yararlı olacak
çalışmalarda kullanılacağını temenni ediyor, bu
duygularla 2020 yılı Türkiye bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, ekranları başında
bizleri izleyen Niğdeli hemşehrilerimizi, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mustafa Esgin, buyurun
lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ESGİN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına
söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı (TÜSEB) sağlık bilimi ve teknolojisi
alanında bilgi üreterek ülkemiz ve insanlığa hizmet etmek
amacıyla 2015 yılında kurulmuştur. Bilim ve teknoloji
alanında serbest rekabete dayalı, şeffaf ve eşitlik
ilkeleri çerçevesinde bilimsel araştırmalar yapan ve destek veren Sağlık
Bakanlığımızın ilgili bir kuruluşudur. TÜSEB,
stratejik ürünler olan ilaç, aşı, tıbbi cihazlar ve tanı
kitlerinin yerlileşme ve millîleşmesine katkı sağlayacak,
sağlık alanında kanıt bilgi ve ürün ortaya koyacak, AR-GE
yapacak ve bilimsel çalışmalar ile araştırma projelerini
hayata geçirecektir. TÜSEB, proje çağrısı kapsamında,
kişisel ve dönüşümsel tıp alanı uygulamalı iş
birliği projelerini desteklemiştir. Bu projeler, Türkiye Genom
Projesinin ana omurgasını oluşturmaktadır. Türkiye Genom
Projesi kapsamında elde edilecek olan omik verileriyle, ülkemizde
yaygın olarak görülen kanser, ALS, SMA ve DMD gibi nadir hastalıkların
erken tanı, tedavi ve önlenmesinde etkili olabilecek ürünlerin
geliştirilmesi planlanmaktadır. Bu amaçla, Türkiye Genom Projesi
100den fazla hastalık için toplam 12.500 bireyin genomik analizlerini
kapsayacak şekilde başlatılmıştır. Bu projeler
aracılığıyla, tanı ve tedavi yöntemlerinin
geliştirilmesi ve iyileştirilmesi suretiyle bu hastalıklardan
kaynaklanan sosyoekonomik yük ortadan kaldırılabilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren uygulamaya
koyduğumuz Sağlıkta Dönüşüm Programıyla sağlıkta
bir dünya modeli ortaya çıkardık. Bu modelin 3 parametresinden
bahsetmek istiyorum. Evet, ilk olarak, tüm sağlık
kuruluşlarını Sağlık Bakanlığının
şemsiyesi ve organizasyonu altında bir araya getirdik ve biz buna
eş güdüm diyoruz, sağlıkta eş güdümü sağladık.
Evet, sağlıkta birinci basamakta dünyanın gittiği yere
gittik ve aile hekimliği sistemini hayata geçirdik. Yine, sosyal güvenlik
reformunu yaparak toplumun tüm kesimlerini sosyal güvenlik şemsiyesi altında
topladık.
Yapılan devrim niteliğindeki
uygulamalarla, TÜİK istatistiklerine göre, önemli gelişmeler elde
ettik. Evet, bu gelişmeleri şöylece özetlemek gerekirse:
Sağlık ve tedavi
kurumlarımızın sayısı 2.825ten 5.488e
çıktı. Sağlıkta kapalı hizmet alanını 5,5
milyon metrekareden 22,5 milyon metrekareye çıkardık. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hastanelerimizin yatak sayısını 88
binden 239 bine çıkardık, tam 3 kat artırdık. Yoğun
bakım yatak sayısını 869dan 16.887ye çıkardık
yani 20 kat artırdık .(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, sağlık
çalışanı sayısını 378 binden 1 milyon 24 bine
çıkardık yani 3 kat artırdık.
Bebek ölüm hızı çok önemli, bin canlı
doğumda 2002de 31,5 olan bebek ölüm hızını 5 kat
düşürdük ve 6,8e indirdik.
Doğumda anne ölüm oranı yüz binde
hesaplanır ve 2002de 64tü, bunu da 13,6ya yani 5 kat düşürmek
suretiyle çok önemli bir başarı elde ettik.
Değerli arkadaşlar, velhasıl,
sağlıkta memnuniyet oranlarını 2002de yüzde 39lardan
2019da yüzde 70lerin üzerine çıkardık.
Değerli arkadaşlar, bu kadar önemli
gelişmeleri elbette bir stratejiyle ortaya koyduk. Muhalefet, fırsat
buldukça şehir hastanelerini eleştiriyor ama şunu bilmeniz
gerekir ki elbette sağlık altyapımızı güçlendirmemiz
gerekiyordu ve hastanelerimizin 49 olan yaş ortalamasını bu
vesileyle yaptığımız yatırımlarla 13e indirdik.
Şehir hastaneleri konseptiyle Türkiyede
şu ana kadar 10 tane hastane yapılmıştır. Bunlardan
biri de benim seçim bölgem Bursadadır. Evet, muhalefetten bir
arkadaşımız Bursadaki şehir hastanesiyle ilgili bir
değerlendirme yaptı. Ben, kendisini Bursaya davet etmek istiyorum.
Acaba bu şehir hastanesinden Bursalılar memnun mu değil mi,
birlikte görürüz ve birlikte değerlendiririz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, muhalefetin, bu başarı
öyküsünü şehir hastanelerinin finansman modeli üzerinden istismar etmesini
gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sözleşmeyi biliyor musunuz Sayın Vekil? Sözleşme var mı
elinizde?
BAŞKAN Sayın Esgin, sözlerinizi
tamamlayın.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Bursadan Şehir Hastanesine taksi parası ne kadar haberiniz var
mı? Oranın vekilisiniz. 150 lira.
BAŞKAN Sayın Şahin, lütfen
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Dinlerseniz, söylüyorum
gerçeğini.
BAŞKAN Soru-cevap kısmı daha sonra
Sayın Şahin. Orada sorarsınız.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Bakın, şehir merkezinden Bursa Şehir Hastanesi 150 lira.
MUSTAFA ESGİN (Devamla) - Hastane
yapıyoruz, itiraz ediyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) -
Sözleşmeyi biliyor musunuz? Sözleşmeyi biliyor musunuz? Bakın,
burada kimse sözleşmeyi bilmiyor.
MUSTAFA ESGİN (Devamla) - Dünyanın 4üncü
büyük asma köprüsünü yapıyoruz, Osmangazi Köprüsünü, itiraz ediyorsunuz.
Yavuz Sultan Selim Köprüsüne itiraz ediyorsunuz. Boğazın
altından Marmaray yapıyoruz, Avrasya Tüneli yapıyoruz, yine
itiraz ediyorsunuz. İstanbul ve İzmiri entegre ediyoruz, otoyol
yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli projelerine itiraz
ediyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sözleşme Sayın Vekil
Sözleşme
MUSTAFA ESGİN (Devamla) - Anlaşılan o
ki iktidarımızın yapmış olduğu hizmetlerin
haksız ve insafsız olarak
itibarsızlaştırılması üzerine bir muhalefet
anlayışı ortaya koyarak algı illüzyonlarıyla
milletimizi etkilemek istiyorsunuz. Biz bugüne kadar aziz milletimizden
aldığımız ilhamla bu hizmetleri yaptık ve yapmaya
devam edeceğiz. Sizin algı oyunlarınızı da aziz
milletimizin ferasetine havale ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sami Çakır, buyurun
lütfen.
AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
2 milyar 827 milyon 733 bin Türk lirası olarak
öngörülen bütçe rakamının hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Bu bütçe rakamının, yaşanabilir çevre ve marka
şehirler vizyonu, hayat kalitesi yüksek şehirler ve sürdürülebilir
çevreyi temin etmek üzere planlama, yapım, dönüşüm ve çevre
yönetimine ilişkin iş ve işlemleri düzenleyici, denetleyici,
katılımcı ve çözüm odaklı bir anlayışla yapmak
misyonu çerçevesinde çevre, şehircilik, çevrecilik, tasarım, ruh,
anlayış, uygulama üzerine geçmiş-bugün değerlendirmesiyle
gelecek adına harcanacağına inanıyorum.
İnsan, şehir ve çevre ilişkisini
dünden bugüne birkaç cümleyle hülasa etmek faydalı olacaktır.
Kalkınma planları, teşvikler ve şehirleşmenin
özendirilmesi sonucu şehirleşmenin ciddi bir yoğunluk
kazanmasına neden olmuş, bilahare bunun altından
kalkılmasının zorluklarını da beraberinde
getirdiği çarpık yapılaşmanın tersine döndürülmesi
için gayret edilmiş, kimlikli, insan odaklı, akıllı,
yeşil, güvenilir ve yaşanılabilir bir şehir planlaması
gerekliliği her geçen gün daha önemli bir hedef hâline gelmiş
bulunmaktadır. Bilge Mimar Turgut Cansever Her şeyin yerli yerinde
olduğu bir şehir, adaletin tecelli ettiği bir şehirdir.
diyor. İbni Haldun, evlerin, binaların, şehirlerin, hatta
kıyafetlerin, yeme içme alışkanlıklarının dahi
insan kişiliği ve kimliğinin teşekkülündeki dominant
rolünden bahsederken insanın etkilenen ve etkileyen bir varlık
olduğunu asırlar öncesinden hatırlatmış olmaktadır.
Tarihin doğurduğu ve medeniyetin yoğurduğu şehir, doku
ve kimyasıyla her şeyden önce, insanların o şehirde
yaşama gerekçelerini gerçekleştirebildikleri yer olmalıdır.
Yani şehir, insanın mutlu olabildiği kadar, onun yaşam ve
yaşama mekânı olacaktır. Yaşanabilir çevre, afetlere
hazır, kimlikli ve akıllı şehirler inşa etmeyi,
Bakanlığın prensiplerini hayata tam anlamıyla
yansıtabilmesine bağlamak çok da yanlış olmasa gerek. Çevre
ve şehir, insanımızın yaşam kalitesiyle uyumlu hâle
nasıl getirilebilir? Afetlere duyarlı yerleşme, doğal ve
kültürel varlıkların korunması, kentsel dönüşüm, teknik ve
sosyal altyapı, yerel kalkınma, kentlilik bilinci, yönetişim ve
yerel yönetimlerle ilgili olarak yapılan ve yapılacak her
çalışma, toplum, çevre ve şehir uyum ve güzelliğini hayata
yansıtma başarısı kadar karşılık
bulacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
On Birinci Kalkınma Planı, hükûmet
programları, orta vadeli programlar, strateji belgeleriyle
yaşanabilir mekânlar, sürdürülebilir çevre felsefesiyle insanımızın
şehirlerde ve kırsal alanlarda yaşam kalitesini artırma
yanında, çevreye duyarlı bir davranış, ruh
yapısını da artıracak bilinci de içimizde taşıyor
olabilmeliyiz. Bahsettiğimiz bu konular, herkesin ittifak ettiği, her
şeyin yerli yerinde olmasını istemekten başka bir anlam
ifade etmemektedir. Bu da bireylerin kendilerini geliştirebilecekleri
özgür, sağlıklı, güvenli ve yüksek standartta yaşam
sürebilecekleri sosyal bir ortamın oluşturulmasını hedefe
koyma demektir. AK PARTİ iktidarları, bu felsefenin
uygulayıcısı olmaya gayret etmiştir, etmeye devam
edeceği inancımı da huzurlarınızda yenilemek
istiyorum.
Ne yaparsak yapalım, yapılması
gerekenin yanında az kalır. dediğimiz bir konu çevre
hassasiyeti ve medeniyetler ancak bu hassasiyetleriyle övünebilirler. Çevreyi
koruma mecburiyeti, canlı ve cansız varlıkların bir arada
ve doğal ortamında olma, yaşama zorunluluğu, cansız
varlıklar olmadan canlı varlıkların da
yaşayamayacağını kabulden geçmektedir.
Vuslatının 746ıncı
yılında, çağlar ötesinden, Mevlânanın şu ifadelerinin
rayihasını bugüne taşıyan duygu aynı duygu olsa gerek:
Gelin bağa, yeşiller kuşanan doğayı görün. Her
köşede bir çiçek dükkânı açan doğayı görün. Güller gülerek
sesleniyor bülbüllere. Susun, susarak doğayı görün.
Bakanlığın, bu bütçe
kullanımında, tüm ifade edilenlerin yanında bu duygu ve
yaklaşımları öne çıkaracağına inanıyoruz.
Bilvesile, insanın şehirle, çevreyle hemhâl olduğu, şehri
ve çevreyi olması gerektiği yerde
konumlandırdığı, yarınlar için bir bütçe olması
dileklerimle hayırlı olsun diyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Necip Nasır, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NECİP NASIR
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün 2020 yılı bütçesi üzerine grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, ellerinde milyonlarca mazlumun kanı
bulunan, gerçekleri saptırarak tarihi siyasi amaçları için kullanan
Amerikan emperyalizminin, senatolarında Ermenilerle ilgili almış
oldukları geçerli olmayan kararı esefle kınıyor ve
reddediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, kökleri Osmanlı
Devletine dayanan ve yüz yetmiş iki yıllık köklü geçmişe
sahip olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, yılda yaklaşık
9 milyon işlem yaparak 30 milyon vatandaşımıza hizmet
vermektedir.
Cumhuriyetin ilanıyla başlayan tesis
kadastro çalışmalarında, 2003 yılına kadar ülke
genelinde 52.049 birimden 38.796sında çalışmalar
tamamlanabilmiş, 12.968 birimin çalışmaları ise 2003-2019
yılları arasında tamamlanarak ülke genelinde mülkiyet problemi
çözülmüştür.
Değerli milletvekilleri, ülke genelinde tüm gayrimenkul
mülkiyet bilgilerine sahip, stratejik bir e-devlet projesi olan Tapu ve
Kadastro Bilgi Sistemiyle tapu kadastro verileri, binin üzerinde kamu kurum ve
kuruluş, belediye, meslek odası, birlikler ve bankalarla Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu kapsamında on-line olarak
paylaşılmakta ve paylaşılan kurumların veri üretimine
altlık oluşturmaktadır.
Web Tapu Projesiyle, vatandaşlar ile ticaret
siciline kayıtlı şirketler tapu müdürlüğüne gitmeden
internetten işlem başvurusu yapabilmekte ve gerekli belgelerini
uygulama üzerinden gönderebilmektedir. Web Tapu Projesi, kamu
kurumlarının da kullanımına açılarak, kamuda tapu
müdürlükleriyle manuel yazışmalar tamamen ortadan
kaldırılarak elektronik ortama taşınmıştır.
Vatandaşlarımızın tapu işlemlerini sadece
taşınmazlarının kayıtlı bulunduğu tapu müdürlüklerinden
değil, kendilerine en yakın tapu müdürlüğünden yapabilme
imkânı oluşturulmuştur.
Yurt dışı temsilciliği ve yurt
içi farklı müdürlüklerde bulunan alıcı ve satıcılar
arasında yapılacak mülkiyetin devrine yönelik işlemlerin
yapılması mümkün hâle getirilmiştir.
Vatandaşlarımıza, e-devlet üzerinden kendi adlarına
kayıtlı taşınmazları sorgulama imkânı
tanınmıştır. Vatandaşlarımızın tapu
müdürlüklerindeki işlemlerinin hangi aşamada olduğunu internet
üzerinden ve mobil telefonlarından öğrenebilmelerini
sağlayabilmek amacıyla başvuru sorgu sistemi
oluşturulmuştur.
Bürokrasinin azaltılması amacıyla,
mimari projelerin elektronik ortamda gönderilmesine ilişkin, Kat Mülkiyeti
Kanununda gerekli düzenlemeler yapılmış olup kat irtifakı
veya kat mülkiyeti işlemine yönelik mimari projeler tamamen elektronik
ortama aktarılmıştır. Ayrıca, elektronik ortamda
alınan mimari projeler, ihtiyacı olan tüm kamu kurum ve
kuruluşlarıyla da paylaşılmaktadır.
Tapu Takas Projesiyle taşınmazın
devrine ilişkin bedelin güvenli bir yöntemle el değiştirmesi
sağlanırken Tapu Paylaş Projesiyle vatandaşın
satış işlemlerinde doğru bilgiye ulaşması
hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, 2019 yılında
başlayan üç boyutlu şehir modelleri üretimi ve 3 Boyutlu Kadastro
Altlığı Oluşturulması Projesi kapsamında, ülke
genelinde 40 bin kilometrekare kentsel alanda, beş yıllık bir
süreçte üç boyutlu şehir modellerinin üretimiyle, vatandaşların
satın almayı düşündükleri dairenin tüm
ayrıntılarını görüp ölçülendirebileceği üç boyutlu
kadastro altlığı oluşturulacaktır. Türkiye Tapu
Müdürlüğü Sistemiyle tapu işlemlerinin
karşılanmasında talep edilen işlem ülke çapında müsait
olan personele havale edilerek işlemlerin daha kısa zamanda
tamamlanması sağlanacaktır yani İzmirdeki bir işlem
müracaatında Bitlisteki bir personel müsaitse işlemi o
tamamlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Malatyada varsa
NECİP NASIR (Devamla) Malatyadaki de
tamamlayacaktır.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen Sayın
Nasır.
NECİP NASIR (Devamla) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, e- devlete en hızlı geçiş sağlayan ve
teknolojiyi bütün imkânlarıyla kullanan, Türkiyede kalitenin ve güvenin
mimarı olan bir kurumdur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; baş döndürücü yeniliklere imza atan, başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere, ülkemizin 2023 vizyonunda başarılı çalışmalar
yapan Sağlık Bakanımız Doktor Fahrettin Kocaya,
İçişleri Bakanımız Süleyman Soyluya ve gerek çevresel
değerlerin korunması gerekse de şehirleşme noktasında
büyük rol üstlenmiş Çevre ve Şehircilik Bakanımız
Sayın Murat Kurum ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bütün
çalışanlarına milletim adına teşekkür ederim.
2020 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor; bu vatan uğruna
canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve
şükranla anıyor; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mustafa Hilmi Dülger,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığımızın 2020 yılı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, vatanın
selameti, ülkemizin ve milletimizin birliği uğruna şehit
olmuş bütün bürokratlarımıza, Emniyet, güvenlik, Jandarma ve
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin mensuplarına, korucularımıza
ve vatandaşlarımıza Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum.
Ayrıca, görevini ifa ederken bölücü hainlerin çalışma
masasına yerleştirdikleri patlayıcıyla görev
başında şehadete eren, görev şehidimiz, Derik
Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk ile Solhan Kaymakamı rahmetli Ersin
Ateş meslek büyüğümüzü rahmetle anıyor, görevleri esnasında
gazi olan tüm mülki idare amirlerine, güvenlik görevlilerimize
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mülki idare amirleri, cumhuriyetimizin
kuruluşundan bugüne, hatta Osmanlıdan bu yana, hizmetinde
olduğu milletimizin canının, malının ve namusunun
güvencesi olmakta, kalkınma planlarının başarılı
uygulayıcısı, takipçisi olup görevli olduğu yöredeki güç ve
kaynakları harekete geçiren, her alandaki toplumsal kalkınmayı
gerçekleştiren birer önderdirler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde dirlik ve düzenin sağlanması,
hukukun üstünlüğünün garanti altına alınması, kamu
hizmetlerinin etkin sunulması bakımından mülki idare amirlerine
sürekli ihtiyaç vardır ve gelecekte de var olacaktır.
Bugün, ülkeler arası
idari yapıdan kaynaklanan farklılıklar olsa da ortak olan nokta,
kamu hizmetlerinin sağlıklı şekilde yerine getirilmesi için
kamu yöneticilerine önemli görevler verilmiş olmasıdır. Günün
değişen şartlarına uygun olarak, bugün birçok ülkede
olduğu gibi, bizde de mülki idare amirlerinin yetiştirilmeleri esnasında
yeni rol ve fonksiyonlar verilmekte olduğunu, çağa uygun bilgi ve
beceriyle mücehhez bir hâlde hizmete amade hâle getirildiklerini memnuniyetle
müşahede etmekteyiz.
Bu cümleden olmak üzere,
küreselleşme sürecinde kamu yönetiminde meydana gelen
değişiklikler, mülki idare amirlerinin rollerinde de önemli ölçüde
değişime sebep olmuştur. Bundan dolayı bugün mülki idare
amirleri kendilerini yerel demokrasinin sağlıklı işlemesini
sağlayan, garanti eden mekanizma olarak bir kez daha ispatıvücut
etmişlerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasada ifadesini bulan üniter devlet
yapısının korunmasının bir arada yaşama iradesi
olarak anlaşılması gerektiğini burada özellikle vurgulamak
istiyorum. Günümüzde devletin bekası kadar bireyin yaşam hakkının,
ekonomik çıkarlarının, toplumsal ve kültürel değerlerinin,
yaşam tarzının korunması ve geliştirilmesi
gerektiği yönündeki anlayış ön plandadır. İşte
burada mülki idare amirleri varlıklarını bu uğurda feda
etmekten asla çekinmeyerek görevlerini yerine getirmektedirler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mülki idare amirleri değişik
vesilelerle basında veya çeşitli ortamlarda duyduğumuz haberleri
tasdik eden davranışlarla değil, devlet adamı vakarına
yakışır duruşlarıyla mesleğimizin
itibarını muhafaza etmektedirler. Mülki idare amirlerinin
almış oldukları eğitim ve biçimlenme sürecine
baktığımız zaman, İçişleri
Bakanlığımızın dirayetli ve yerinde
uygulamalarıyla fevkalade iyi bir eğitim sürecinden geçtiklerini de
memnuniyetle görmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gelişen ve değişen durumların
sonucunda, birlikte görev yaptıkları bazı meslek
memurlarıyla aralarında açılan mali uçurumun
kapatılmasıyla ilgili Bakanlık merkezinde yapılan
çalışmaların neticelendirilmesiyle önümüzdeki dönemde meslek
mensuplarının moral ve motivasyonlarının daha da artacağını
belirtmekte yarar görüyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vatandaşlarımızın korku ve
endişeden uzak, huzur ve güven içinde bir yaşam sürdürebilmesi için
çalışan tüm İçişleri Bakanlığı personeline
teşekkür ediyor, 2020 yılı bütçesinin İçişleri
Bakanlığına, ülkemize ve milletimize hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Metin Çelik, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA METİN ÇELİK
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet
Genel Müdürlüğünün 2020 yılı bütçesi üzerinde grubumuz
adına söz aldım. Aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Emniyet Genel Müdürlüğümüz, 305.328e
ulaşan personel sayısıyla, vatandaşlarımızın
can ve mal emniyeti ile genel güvenliğin sağlanması
amacıyla üstün bir gayretle çalışmaya devam ediyor. Alım
işlemleri devam eden 8.242 bekçiyle 30 bine çıkacak çarşı
ve mahalle bekçisi istihdamındaki artışla birlikte, özellikle
mal varlığına karşı işlenen suçlarda ciddi oranda
azalma meydana gelmiştir.
Terörle mücadele kapsamında, 2019
yılı içerisinde, bölücü terör örgütüne yönelik 115 bin operasyonda
12.125 şüpheli gözaltına alınmış, 2.152si
tutuklanmış, 972 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Sol terör
örgütlerine yönelik 374 operasyonda 700 şüpheli gözaltına
alınmış, 159u tutuklanmış, 52 terörist etkisiz hâle
getirilmiştir. DEAŞ terör örgütüne yönelik 1.250 operasyonda 2.698 şüpheli
gözaltına alınmış, 860ı tutuklanmış, 283 terörist
etkisiz hâle getirilmiştir. 15 Temmuzdan bu yana FETÖye yönelik
operasyonlarda 245.602 kişi gözaltına alınmıştır,
27 binden fazla kişi hâlen tutuklu bulunmaktadır. Terör örgütleriyle
mücadele kararlılıkla ve kesintisiz şekilde devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüde
teröristlere güzellemeler yapılıyor ve bir taraftan sivil katliamlar
yapıldığı iddia ediliyor; bunlar tamamen abesle
iştigal, gerçeklerle uyuşmayan şeyler. Güvenlik güçlerimiz bu
operasyonları yaparken gerçekten hassasiyetle davranıyor ve sırf
bu hassasiyetleri ve ihtimamları nedeniyle operasyonların süresi
aylara yayılıyor ve tuzaklanan patlayıcılar nedeniyle
birçok güvenlik görevlimiz de maalesef şehit oluyor.
Sayın milletvekilleri,
terörün yok edilmesine yönelik bu operasyonel çalışmaların
yanı sıra, bilinçlendirme ve ikna çalışmalarına da
devam edilmektedir. Bu çerçevede bilinçlendirme faaliyetleriyle bugüne kadar
995 bin kişiye ulaşılmış, 5.183 aileyle yapılan
ikna çalışmaları sonucunda 2016 yılından bu yana 570
terörist örgütten koparak teslim olmuştur. Kuruluşundan bu yana terör
ve organize suç örgütlerine yönelik sayısız operasyona imza atan
Polis Özel Harekât birimlerimizin harekât kabiliyeti aldıkları
nitelikli eğitim ve donatıldıkları modern araç, silah ve
teçhizatla en üst seviyeye çıkmıştır. Polis Özel Harekât
personeli ülke içinde yürütülen operasyonların yanı sıra, yurt
dışı harekâtlarda da Türk Silahlı Kuvvetlerimizle omuz
omuza, müşterek, gönüllü ve fedakârca görev yapmaktadır. Bu görevleri
sırasında ülkemizin bekası, milletimizin geleceği için
canını feda eden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet,
gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
emniyet güçlerimizin uyuşturucuyla mücadelede yürüttüğü etkin
çalışmalar sonucunda son yıllarda olduğu gibi, bu sene de
yüksek oranlarda uyuşturucu ele geçirildi. Uyuşturucuyla mücadelede
vatandaş gözetiminin ve katkısının sağlanması
amacıyla, Uyuşturucuyla Mücadele Aplikasyonu Projesi 2018den
itibaren uygulamaya konuldu. Bu çalışmalar sonucunda, madde bağlantılı
ölümlerde son üç yılın en düşük ölüm oranı 2018de
gerçekleşti. 2019 yılında bu sayı daha da düştü,
şu an itibarıyla 182.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülke genelinde eş zamanlı yapılan huzur
uygulamaları sonucunda hem suçun işlenmesi önlenmekte hem de
çeşitli suçlardan aranan şahıslar yakalanmaktadır.
Ülkemizde 2019 yılında meydana gelen asayiş
olaylarının yüzde 86sı
aydınlatılmıştır. Yine, mal varlığına
yönelik suçlarda yüzde 51 gibi yüksek bir aydınlatılma oranına
ulaşılmış, suç sayısında da yüzde 9a yakın
azalma başarısı sağlanmıştır. Okullardaki
güvenlik ve kolluk güçlerinin sayısının
artırılmasıyla alınan diğer tedbirler neticesinde,
2019 Ekim ve Kasım aylarında okul çevresinde meydana gelen olaylarda
bir önceki yıla göre yüzde 25 azalma meydana gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen
Sayın Çelik.
METİN ÇELİK (Devamla) Trafikle ilgili
yapılan etkin çalışmalar sonucunda ölümlü trafik kazaları
bir önceki yıla göre yüzde 24 azalmıştır. Siber suçlarla
mücadele yöntemleri geliştirilerek bu sene terör örgütü yanlısı
yorum ve paylaşım yapan 14 bin kullanıcı hakkında
işlem yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Ağustos ayında gerçekleşen ülkemize
yönelik ekonomik saldırıdan sonra, kısa sayılacak bir
sürede, alınan tedbirlerin sonuç verdiği, faiz ve enflasyonun
hızla düştüğü, kurun stabil hâle geldiği, borsanın 110
bini aştığı, ekonomimize yönelik iyimser beklentilerin
hızla arttığı bugünlerde görüşmelerini yapmakta
olduğumuz 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mustafa Arslan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ARSLAN (Tokat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığına bağlı Jandarma Genel
Komutanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Milletimizin bağımsız olarak
bugünlere gelmesinde canlarıyla, kanlarıyla mücadele eden aziz
şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi minnetle ve şükranla yâd
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz sonrası devletimizde, bilhassa
İçişleri Bakanlığımızda yeni
yapılanmanın en büyük kazanımlarından biri Jandarma ve
Emniyet teşkilatının entegrasyonudur. Pek çok güvenlik
başlığı altında bu kurumların kendilerine ait
kabiliyetleri oluyor ve bu kabiliyetleri bir araya getiremiyorduk. Bu 2 kuruma
Sahil Güvenlik Komutanlığını da ekleyerek hep birlikte
ortak operasyon yapılabilir, birbiriyle veri paylaşabilir, hepsinden
önemlisi, ortak hedefe doğru birlikte çalışabilir hâle getirdik.
Bir göçmen kaçakçılığı veya uyuşturucu takibini 3
kurum birlikte yapabiliyor ve sonuç alabiliyor. Sabahki oturumlarda sayın
milletvekilinin bu konuda ortaya koyduğu ifadeleri, özellikle güvenlik
birimlerimizin moralini bozacak mahiyette sancak gibi kutsal
saydığımız kavramı da kullanarak yaptığı
yorum ve tespitleri üzüntüyle karşıladık.
Bilindiği gibi, 2016 yılında Jandarma
Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına
bağlanmış, yeni bir yapılanma ortaya konulmuş ve bu
itibarla alay sancaklarının Genel Komutanlıkta müzeye
kaldırılması kararı alınmıştır. Bu
kararı alan Jandarmadır, bu kararı alan İçişleri
Bakanlığıdır. Alaylar, birlikler, komutanlıklar
bağımsız birimler değildir. Bu hadiseyi sanki bir teslim
gibi yansıtmak, buradan bir fitne çıkarmaya çalışmak
doğru değildir. Bu uygulama 2017 yılında
yapılmıştır. Çakırsöğüt Komando Tugay Komutanıysa
oradaki görev süresi dolduğu için 2018 yılında Konya İl
Jandarma Komutanlığına atanmıştır, daha sonra da
30 Ağustos 2019 yılında emekli olmuştur. Sancakla ilgili
uygulamanın 2017 yılında yapıldığını
dikkatlerinize arz ediyorum.
Ayrıca, Jandarma Üsteğmen Ahmet Ölmeze,
gaziliğiyle ilgili olarak yasal mevzuat mucibince, gazilik tazminatı
ödenmiştir. Diş tedavisinin yapılamaması da çene
tedavisinin hâlen devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Kendisi hâlen gaziliğe
ilişkin tüm yasal haklarını kullanmaktadır. Tedavisi de
tıbbi takvime göre en kısa zamanda tamamlanacaktır.
Sayın milletvekilleri, Jandarma Genel
Komutanlığı, ülke topraklarının yüzde 93ünde faaliyet
göstermektedir, büyük bir fedakârlıkla çalışmaktadır; eksi
30 derecede, 3 bin rakımda, her türlü hava ve iklim şartlarında,
yaz demeden kış demeden terörle mücadeleye devam etmektedir.
1984 yılından beri devam edilen
mücadelede, ne zaman ki Jandarmamız ve güvenlik güçlerimiz
aklını dışarıya kiraya veren, asker üniforması
giymiş hainlerden, satılmışlardan temizlendi, yerli ve
millî silahlarla mücadeleye başladı o zaman,
topraklarımızda terör bitme aşamasına gelmiştir.
Barış Pınarı Operasyonuyla
sınırlarımızda terör devleti kurmak isteyenlerin hevesleri
kursaklarında kalmıştır. Bütün dünya bilsin ki Suriyenin
kuzeyindeki ülkemiz sınırlarında bir terör devleti
kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Ecdadımızın bize
emaneti olan aziz vatanımız üzerinde hain emelleri olanlara
sesleniyorum: Bu millet canını verir ama şehit kanlarıyla
yoğrulan bu topraklardan bir çakıl taşı dahi vermez. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) FETÖ, DEAŞ, PKK/PYD,
ismi ne olursa olsun, bu millet terör nereden gelirse gelsin, kimden gelirse
gelsin, hepsinin başını ezecek güce ve inanca sahiptir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarında, güvenlik güçlerimizin kullandığı araç, gereç
ve mühimmatların yerli ve millî olması için çok ciddi
çalışmalar yapılmıştır. Yerli savunma sanayimizin
yüzde 18lik oranı bugünlerde yüzde 70e ulaşmıştır.
Parasını verdiğimiz hâlde silah alamadığımız
günlerden, kendi imkânlarıyla, yerli sanayisiyle her türlü
silahını üreten, bu silahları ihraç eden bir ülke konumuna
geldik.
Gururumuz ATAK helikopteri, silahlı
silahsız insan araçları, yerli insansız hava araçları,
yerli üretim piyade ve keskin nişancı tüfekleri, ALTAY tankı,
hava savunma sistemleri, balistik füzeler, savaş gemileri ve radar
sistemleriyle, ordumuz, dosta güven, düşmana korku veren bir güce
ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın,
Sayın Arslan.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) Terörle mücadele
konusunda milletimizin duygularına tercüman olan, ülkemizin teröre
karşı dik duruşunu dünyaya haykıran
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta
olmak üzere, İçişleri Bakanımıza, Millî Savunma
Bakanımıza, komutanlarımıza ve kahraman askerlerimize,
güvenlik güçlerimize şükranlarımı sunuyorum.
Jandarma Genel
Komutanlığımızın ve tüm kurumlarımızın
2020 yılı bütçelerinin hayırlı olmasını diliyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kadir Aydın, buyurun
lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KADİR AYDIN (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı bünyesinde bulunan Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle şahsım ve gurubum adına
yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bağımsızlık yolunda
yaktığı ateşle dünümüzü kurtaran ve geleceğimize de
ışık tutan Gazi Mustafa Kemal Atatürkü şükranla
anıyorum. (AK PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu toprakları bize vatan kılmak için
canlarını ve mallarını vermekte tereddüt etmeyen bütün
şehitlerimizi rahmetle ve gazilerimizi de minnetle yâd
ediyorum.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Kurtuluş Savaşının
verildiği yıllarda, ümitsizliğin ve çaresizliğin kol
gezdiği ortamda 5 bin kişilik 2 tane gönüllü alay kurarak
Kurtuluş Savaşının kazanılmasında büyük emekleri
olan Topal Osman ve Hüseyin Avni Alparslanı ve yüzde 90dan fazlası
şehit olan Giresunun vatanperver evlatlarını da ayrıca
saygıyla yâd ediyorum.
Sahil Güvenlik Komutanlığı mavi
vatan denizlerimizde emniyet ve güvenliğin sağlanması, denizde
arama kurtarma faaliyetlerinin icrası, düzensiz göç ve
kaçakçılıkla mücadele, doğal afetlerde yardım, stratejik
önemi haiz tesislerin korunması, yasa dışı su ürünleri
avcılığı ve deniz kirliliğiyle mücadele gibi birçok
alanda kanunlarla kendisine verilen görevleri 7/24 esasına göre icra
etmektedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığımız
2002 yılında yalnız 4 bölge ve 6 grup
komutanlığı, 2 helikopter ve çeşitli büyüklükteki 129 yüzer
unsurla görevlerini icra ederken bugün 4 bölge, 13 grup, 4 karakol
komutanlığı ve yüksek teknolojik imkânlara sahip 14 helikopter,
3 uçak, 4 sahil güvenlik korveti ve çeşitli büyüklükteki 180 yüzer unsurla
memleketimize hizmet etmektedir.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
ülkemiz büyük bir devrimin eşiğindedir. Yakın zamana kadar
başkalarının gözleriyle bakardık ama gerçeği
göremezdik, başkalarının kulaklarıyla dinler ancak hakikati
duyamazdık, başkalarının kalbiyle hisseder ve
başkalarının aklıyla karar verir ancak doğruyu
bulamazdık. Şimdilerde hiç olmadığımız kadar
kendimiz olduk; artık kendi gözlerimizle görüyor, kendi
kulaklarımızla duyuyor ve kendi aklımızla karar veriyoruz.
Başkalarının çizdiği istikamette patinaj yapmak yerine hem
kendi istikametimizi çiziyor hem de milletimizin duası, muhaliflerin
ümitsiz bakışları arasında hedeflerimize doğru
ilerliyoruz.
Amerikan Senatosunda kabul edilen sözde Ermeni
soykırım tasarısına gelince: bu kararı
tanımıyoruz, hatta bu kararı alanları da
tanımıyoruz. Bu kararı alanların müttefik yalanlarına
da asla inanmıyoruz, hatta bu kararın reddiyle ilgili olarak karar
alan Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sebebi ne olursa olsun milletin
hayrına kalkmayan eli ve milletin yanında durmayan siyaseti de
tanımıyoruz. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Tarihimizde kara bir leke olarak
milletimizin yürüyüşüne engel olmaya kalkanlar asla
başarılı olamayacaktır. Milletimizin geçmişini iki
kelimeyle özetlemek gerekirse bu kelimeler merhamet ve adalettir.
Bazı arkadaşların
iktidar grubuna yönelik olarak Sizin hiç mi iradeniz yok? Külliye ne derse
harfiyen uyguluyorsunuz. anlamına gelen cümleler söylediğine
şahitlik ediyoruz. Benim de acaba bunlar doğru mu söylüyor diye zaman
zaman düşündüğüm oluyor. Ancak, muhalefet etmeyi bir yaşam
şekline getirmiş arkadaşların kendi genel
başkanlarına gösterdikleri sadakat ve iltifatı görünce bizim,
liderimize olan inanç ve bağlılığımız bir kat
daha artmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bilinmesini isteriz ki bulunduğumuz makam ve statüyü
elde etmek için feda etmediğimiz değerlerimizi, pozisyonumuzu korumak
için asla feda etmeyiz.
Sayın
Başkan; değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemini diktatörlük ve tek adam rejimi, sistem
değişikliğinin adını rejim
değişikliği, kazaları cinayet, terörle mücadeleyi
savaş, sınır ötesi terör operasyonlarını
işgal olarak görenlerin anlattıkları bazı gazetelerin
3üncü sayfa haberlerinden öteye geçmemektedir. Eğer bu
arkadaşların çizdiği olumsuz tablonun onda 1ni milletimiz
yaşamış olsaydı on yedi yıldır kesintisiz
iktidarda kalmamız mümkün olmayacaktı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir de milletin ve
AK PARTİ muhaliflerinin umutlarına değinmek istiyorum.
Amerikadan umut ettiğiniz olmadı; Rusyayla gerilim oluşunca
bir de buradan medet umdunuz, gene olmadı; Macrondan Merkele, Esedden
YPGye umut beslediğiniz ne kadar kaynak varsa hepsi kurudu. Şimdi
umudunuz, AK PARTİ toprağında yeşerip boy salan ayrık
otlarına kaldı. Emin olun burada da aradığınızı
bulamazsınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aydın, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
KADİR AYDIN
(Devamla) - Bunları
nimet bilerek çalışmazsanız acınızdan ölürsünüz. Umut
kaynağınızı değiştirin, Allahtan isteyin ve
umudunuzu sadece milletimize bağlayın. Başkalarının
hayalleriyle yola çıkanlar hedeflerine asla ulaşamazlar. Emin olun ki
siz çalıştıkça bizim de hızımız artacaktır.
Böylece, iktidarda olmasanız da milletimizin daha fazla hizmet
almasında sizin de bir katkınız, bir emeğiniz
bulunacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisimizin
kıymetli üyelerini, sınır boylarında nöbet tutan kahraman
güvenlik kuvvetlerimizi, çocuklarını terörden kurtarmak için mücadele
veren Diyarbakır Annelerini, canından bir parçayı toprağa
koymasına rağmen milletin onurunu toprağa düşürmemek için
duruşunu bozmayan şehit yakınlarımızı;
devletimizin bekası, milletimizin refahı için yedi düvele meydan
okuyan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanı saygı ve hürmetlerle selamlıyor; bütçemiz
hayırlı, geleceğimiz aydınlık olsun diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Giresun
Milletvekili Kadir Aydının 129 sıra sayılı 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısaca, reddetmem
gereken bazı ifadeler var. Diyor ki: AK PARTİ muhalifleri önce
Amerikadan medet umdular, sonra FETÖden, sonra ondan bundan
Aklına
gelebilecek her şeyi sayıyor, sonra da diyor ki: AK PARTİnin
içindeki ayrık otlarından... Şimdi, birincisi: Ana muhalefet
partisi olarak AK PARTİnin muhalifiyiz. AK PARTİnin emek
düşmanı, AK PARTİnin halkın çıkarlarından yana
değil, birtakım çevrelerin çıkarlarından yana;
dış güçlerin emir ve talimatlarına göre
şekillendirdiği politikayla içeride hamaset, dışarıda
dış güçlerle iş birliği yapan politikalarına sonuna
kadar karşıyız. Bizi bir başka siyasi gelenekle
karıştırmayın; 6ncı Filoyu Boğazda denize
dökenleriz biz, siz o 6ncı Filoyu denize dökenlere taş atıp
6ncı Filoya secde duranlarla bizi sakın
karıştırmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama bir gerçek var: Partinizin
içinde geçmişte Aramızda kardeşlik hukuku var, nifak tohumu
sokanlar
diye anılanlara şimdi ayrık otu demeye
başladıysanız siz, o ayrık otlarını, önce
birisinin talimatıyla tek aday yapıp, 1236da 1.236 oyla Genel
Başkan, Başbakan yapıp sonra reisiniz istemeyince ayrık
otunu ayıklayıp kapının önüne atanlarsınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Ne kadar zoruna
gitmiş yahu!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siyaseti vefa üzerinden,
siyaseti düzey üzerinden, siyaseti siyaset diliyle yapma üzerinden
konuşanların partilerinin 2nci Genel Başkanına,
partilerinin 1inci Cumhurbaşkanına, partilerinin 3üncü
Başbakanına karşı kullandıkları bu dil, bir
panikten, bir acziyetten kaynaklanmıyorsa eğer, demek ki siyasetteki
tükenmişlikten kaynaklanıyordur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
40.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Adalet ve Kalkınma Partisinin sadece ve sadece milletin gösterdiği
istikamette yol alan, milletin kaderini kendi kaderi olarak gören siyasi bir
hareket olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AK PARTİ, sadece ve sadece milletin
gösterdiği istikamette, onun çizdiği rotada yol alan, milletin
kaderini kendi kaderi olarak gören
AYHAN EREL (Aksaray) Benim kaderim senin kaderin
olamaz. Lütfen
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
ve siyasi hedefi de
kuruluşundan bugüne milletin istiklalini ve istikbalini güvence
altına alarak refahını artırma anlayışıyla
çalışmak olan bir siyasi harekettir. Onun için, bizler bugüne kadar
nasıl yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele etmişsek bundan
sonra da yine işçinin, ezilenlerin, mazlumların, emekçinin,
esnafın ve 82 milyon aziz milletimizin yanında olmaya devam
edeceğiz. Onun için, AK PARTİyi o, bu lobiyle
yakıştırmayı, yan yana getirmeyi asla kabul
etmediğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Evet, İstanbul Milletvekili
Sayın Serap Yaşar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SERAP YAŞAR
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Göç İdaresi
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama, aylarca havadan ve karadan
bombalanan Rakkadan, eşi Ayşe ve 6 çocuğuyla ülkemize
sığınan Wazzamın hikâyesiyle başlamak istiyorum.
Wazzamın eşi Ayşe Rakkada hayatımız çok zordu,
iş yoktu, çocuklarım açtı. Bizim için ölüm daha kolay olurdu
diye düşünüyorduk. Şimdi ise çocuklar uyurken bazen yalnızca
orada oturup ağlıyorum. Bu hâle nasıl geldik? Bu içinde
bulunduğumuz durum nedir? diye kendi kendime soruyorum. diyor. Bütün bu
acılara rağmen toprağımız, doğduğumuz yer
diyerek en az 5 defa topraklarına geri dönmek için yola
çıktıklarını söylüyorlar. Vatan bu, özlenir elbette. Hani
türkülerimizde de veciz ve içli biçimde söylendiği gibi Gurbet elde garip
kaldım, ağlarım/Ateş aldım, yüreğimi
dağlarım/Garip kaldım, yüreğime dert oldu/Ellerin vatan,
bana yurt oldu. Diliyorum ki kimse ne gurbet elde garip kalsın ne de
vatanından ayrı yaşasın; herkes özgür ve mutlu biçimde, öz
vatanında yaşasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Gurbet elde bir hâl geldi başıma/Ağlama
gözlerim, Mevlam kerimdir. diye de ağlamasın. Wazzam ve ailesi
ölümden kaçarak ülkemize sığınan ailelerden yalnızca biri.
Bugün 5 milyona ulaşan toplam
sığınmacı sayısıyla pek çok ülkenin nüfusundan
daha fazla sığınmacıyı
barındırmaktayız. Ülkemiz ve kurumlarımız sekiz
senedir sığınmacılara, eğitimden
sağlığa tüm hizmetleri insanlık ve adalet algısı
içinde sunarken diğer yandan dünyada her gün 1 kayıtlı göçmen
çocuk kayboluyor. Bu iç acıtan durumu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Göç Komisyonunda hazırlamış olduğum Avrupada Kayıp
Göçmen ve Mülteci Çocuklar başlıklı raporla kayıt
altına aldırdık. Raporumuz geçtiğimiz hafta Paristeki
komite toplantısında oy birliğiyle kabul edildi. Diliyorum ki bu
rapor tüm dünyanın bu yaralı konuya ilgisinin artmasına vesile
olur ve bu kayıplarla ilgili önlemler bir an önce alınır.
Birleşmiş Milletler verilerine göre,
dünyanın insani yardım yapan en cömert ülkesi ve yerinden
edilmiş kişileri en fazla kabul eden devletiyiz.
Küresel adaletsizliğin âdeta sembolü hâline
gelmiş Suriye krizi 2011den bu yana yaklaşık 1 milyon insanın
ölümüne, 12 milyonu aşkın insanın yerinden edilmesine,
bunların yarısının da ülke dışında
yaşamak zorunda kalmasına yol açmıştır. Fırat
Kalkanı Harekâtının başlamasından günümüze bölgede
huzur ve güvenin sağlanmasıyla 370 bini aşkın kişi
terörden arındırılan Cerablusa gönüllü geri dönüş
yaptılar. Geldiğimiz noktada, Barış Pınarı
Harekâtı göç meselesinin kalıcı çözümüne yönelik
attığımız en önemli adımdır. Bu vesileyle
oluşturulan güvenli bölgeyle başlangıçta 1 milyon, bunu takiben
2 milyona ulaşacağını öngördüğümüz Suriyeli
sığınmacı güven içinde ve gönüllü bir şekilde evlerine
ve topraklarına dönecekler. Aslında 2011 yılında bu kriz
henüz ortaya ilk çıktığında Sayın Cumhurbaşkanımızın
fikri bu güvenli bölgenin o zaman kurulmasıydı. Eğer
uluslararası toplum tarafından o zaman kabul edilmiş
olsaydı belki bu kadar acı, bu kadar kayıp yaşanmazdı.
Tüm bu hizmetler ve insani yaklaşım, ne
yazık ki muhalefetin Ülkeyi mülteci çöplüğüne çevirdiniz.
ithamına ve ucuz siyasi malzeme yapma, mazlumları hedef gösterme
çabalarına rağmen gerçekleşmiştir. Ne mutlu bize ki aziz
milletimiz nezdinde bu zihniyet bir kabul görmemektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Tüm dünya ırkçılık ve
yabancı düşmanlığının pençesine
düşmüşken ülkemizde bu neviden olayların yaşanmaması
inanıyorum ki hepimiz için gurur kaynağıdır.
İçişleri Bakanlığının verilerine göre 2018-2019
yılları arasında tüm asayiş olayları içinde
Suriyelilerin suça karışma oranı binde 8dir, bunlara da adil
yargılama çerçevesinde gerekli cezalar verilmektedir.
Sığınmacıların
savaştan ve terörden arınmış topraklarına geri dönüp
eski mutlu yaşamlarına kavuştuklarını görmek en büyük
dileğimiz. Her ne kadar onlara güvenli bir hayat ve birtakım
hizmetler sunulsa da kendi vatanlarındaki hayatlarından daha güzel
bir yaşamı onlara sunduğumuzu söyleyemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaşar, sözlerinizi
tamamlayın lütfen, buyurun.
SERAP YAŞAR (Devamla) Teşekkürler
Başkanım.
İnanıyorum ki ülkemize
sığınanlar için yaptıklarımız bugünle sınırlı
kalmayacaktır. Tarih nezdinde topraklarımızda doğup
eğitim alarak hayata hazırlanan çocukların, meslek sahibi olan
kadınların, yaşamlarını bir dönem burada geçirenlerin
hayatına dokunmuş olmanın elbette bizim için de olumlu bir geri
dönüşü olacaktır; hem insanlık hem de göç tarihindeki müstesna
yerini alacaktır bu yapılanlar. Sadece ülkemize
sığınanların değil, dünyanın dört bir
yanındaki göçmenlerin, Arakandan Filistine, Ürdünden Lübnana tüm mazlumların
sesini Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da dâhil olmak üzere her
platformda duyuran Sayın Cumhurbaşkanımıza
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken
üstlendiği bu ağır sorumluluğu medeniyetimize ve tarihimize
yakışır biçimde yöneten, zaman mefhumu gözetmeksizin
samimiyetle, özveriyle ve fedakârca çalışan, başta Sayın
İçişleri Bakanımız olmak üzere, Göç İdaresi Genel
Müdürümüz Abdullah Ayaz ve onun şahsında tüm Göç İdaresi teşkilat
mensuplarına teşekkür ediyorum.
2020 yılı bütçesinin ülkemiz için
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hacı Bayram
Türkoğlu, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, bir
dakikanızı rica edebilir miyim, bir dakika bekleteceğim.
Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 31inci Birleşiminde Aydın Milletvekili Bekir
Kuvvet Erime yönelik sarf ettiği sözlerinden dolayı üzgün
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
süredir bekliyorum Plan ve Bütçedeki, Komisyon sıralarındaki yerini
aldığında olsun diye, şimdi Aydın Milletvekilimiz
Bekir Kuvvet Erim oradaki yerini almış. Geçtiğimiz gün -siz
yoktunuz- iki gün önce bir bakan ve bakan yardımcısının
aynı anda Genel Kurul salonundan gidip uzun süre gelmemesine tepki
göstermiştik.
BAŞKAN Televizyondan izledim, evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O sırada da Sayın
Bekir Kuvvet Erimin tutanaklara geçen bir ifadesi oldu.
BAŞKAN Nereye gittiğini söylemişti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben o sırada, o sözü
söyleyenin kendisi olduğunu da bilmeksizin, kendisinin görevini de
bilmeksizin sert tepki gösterdim. Doğan Kubat -sağ olsun- bana geldi,
kendisinin Plan ve Bütçe Komisyonunun en müdavim üyelerinden biri olduğunu
ifade etti; bizim arkadaşlar da kendisiyle ilgili çok olumlu şeyler
söylediler. Bir öğretmen çocuğu olarak matematik öğretmeni olan
Bekir Hocanın üzülmesine daha sonra ben de ziyadesiyle üzüldüm ve kendisi
tekrar orada olduğunda bu ifadeyi, o gün yaşananları telafi
etmek için bekliyordum; şimdi öyle bir fırsat oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ondan dolayı -Hacı
Bayram Türkoğlu da kusura bakmasın- kendisini üzdüğüm için üzgünüm.
Çok teşekkür ederim. (CHP, AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Eğer bu açıklama olmasa sizi
de beni de çiğnerdi, rallici biliyorsunuz bir de kendisi.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI BAYRAM TÜRKOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığımızın Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına
söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizin siz değerli üyelerini
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Nerede bir afet varsa AFAD orada. Büyük depremler
yaşayan ülkemizde afetlerle ilgili görev yapan AFAD İçişleri
Bakanlığımıza bağlı bir kuruluşumuzdur.
Türkiye, başta depremler olmak üzere, heyelan, su baskını, kaya
düşmesi ve çığ gibi çeşitli afetlere maruz
kalmaktadır.
Türkiye Afet Müdahale Planıyla 81 ilimizde
afetlerde müdahalenin hangi kurumlar tarafından nasıl
gerçekleştirileceğiyle ilgili 26 adet hizmet grubunun planları
uygulanır hâle gelmiştir. Depreme karşı güvenli yaşam
alanları oluşturmak için AFAD olarak güncellenmiş Türkiye Bina
Deprem Yönetmeliğini yayınladı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AFAD belediyelerce belirlenen afet ve acil durum toplanma
alanlarını dijital ortamda bir araya getirdi.
Vatandaşlarımız kendine en yakın toplanma
alanlarının nerede olduğuna e-devlet üzerinden ve AFAD sitesi
üzerinden rahatlıkla erişebilmekteler. Türkiye Afet Müdahale
Planı kapsamında illerde il afet ve acil durum müdürlükleri
koordinasyonunda hazırlanan il afet müdahale planlarında toplanma
alanları ilgili belediyelerce belirlenmektedir. Türkiyede 6 Aralık
2019 tarihi itibarıyla e-devlet sistemine giriş
yapılmış 16.581 adet toplanma alanı belirlenmiştir.
İstanbulda afet müdahale planıyla 2.864 adet toplanma alanı
belirlenmiş olup toplanma alanlarının yüz ölçümü 16 milyon 894
bin 891 metrekaredir. Toplanma alanlarının kapasitesi 5 milyon 631
bin 630 kişidir. Bunun yanında, 7.060 okul bahçesi ve 98 spor tesisi
toplanma alanı alarak dâhil edildiğinde, toplam 10.022 adet toplanma
alanı kullanılmaktadır. İstanbulda çadır, konteyner
alanı, okul, spor tesisi, misafirhane, otel ve benzeri 2.024 farklı
alanda toplam 2 milyon 391 bin 321 kişinin yani 478.265 ailenin
barındırılması için planlar
yapılmıştır.
Bugün, Türkiye, AFADla ulusal deprem gözlem
istasyonu sayısında 1.100e ulaşmıştır;
Avrupanın en büyük 2nci deprem gözlem ağı olarak
çalışmaktadır. AFAD deprem parametrelerini kamuoyuna resmî
olarak açıklama konusunda tek yetkili kurumdur.
2019 itibarıyla ülke genelinde yürütülen
projeler kapsamında 3.340 afet konutu yapımı devam etmektedir.
Yeni kurulan AFAD lojistik depolarında ve Kızılay
depolarında bulunan çadırlar muhtemel bir afette en kısa sürede
afetzedelere ulaştırılacak şekilde hazır tutulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kesintisiz ve Güvenli Haberleşme Sistemi, 81 ildeki Afet
ve Acil Durum Yönetim Merkezleri ile paydaş bakanlık ve kurumlar
arasında fiber optik, GSM, uydu ve telsiz altyapılarının
yedekli olarak kullanıldığı, sürdürülebilir ve güvenli
haberleşme sağlanmasını hedefleyen bir sistemdir. Ülkemizde
meydana gelebilecek kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer olaylara yönelik
olarak 81 ilimizde müdahale ekipleri bulunmaktadır. Afet ve acil durumlara
yönelik tehlike haberlerinin ilgililere ve halka duyurularak gereken tedbirlerin
aldırılmasını sağlamak amacıyla siren
sistemlerinin yerli ve millî imkânlarla ülke geneline
yaygınlaştırma çalışmaları doğrultusunda
ulusal erken uyarı sisteminin kurulması çalışmaları
devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, son
cümlelerinizi alayım, tamamlayın lütfen.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) Türkiye
Cumhuriyeti devleti, bugün dünya tarafından kabul edilmiş bir insani
yardım hüviyetiyle dünyanın dört bir yanına şefkat elini
uzatmaktadır. Bu kapsamda bugüne kadar başta Somali, Bangladeş,
Suriye, Filistin, Yemen, Sudan olmak üzere 5 kıtada 60 ülkeye insani
yardım götürülmüştür. Arama kurtarma, gıda, hijyen,
sağlık ve benzeri temel insani ihtiyaç malzemeleri din, dil, ırk
farkı gözetmeksizin mazlum coğrafyalara
ulaştırılmıştır ve ulaştırılmaya
devam edilecektir.
AFAD, ayrıca insani yardım ve afetlerle
ilgili Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliğinin ilgili
kurumlarıyla küresel ve bölgesel alanda önde gelen kurum ve
kuruluşlarla iş birliği içerisinde faaliyetlerini
sürdürmektedir.
İçişleri Bakanlığı Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının amaç ve hedeflerine
ulaşabilmesi için 2020 yılı bütçesi 1 milyar 637 milyon 171 bin
TLdir. 2019a göre bu bütçe yüzde 16 artmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkoğlu,
teşekkür ediyorum.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) Afetsiz ve
huzurlu bir gelecek için dua ederken 2020 yılı bütçesinin ülkemiz
için ve kurumlarımız için hayırlı olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.29
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştı.
Şimdi şahıslar adına ilk söz,
lehinde olmak üzere, Sayın Selman Oğuzhan Eserde.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile
İçişleri Bakanlığımızın 2020 yılı
bütçesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Varlığı ve faaliyetleriyle ülkemiz
için hayati önem taşıyan bakanlıklarımızın
çalışmaları hakkında bu kısa zaman zarfında fikir
beyan etmek mümkün değil. Türkiyemizde Artık hiçbir şey eskisi
gibi olmayacak. şiarıyla yola çıkan ve çalışan
kadrolarımızla geçmişin karanlık günlerinden, çok
şükür ki, bugünün güçlü ve büyük Türkiyesine geldik.
Geçmişte çevre, imar ve denetim gibi alanlarda
temel görevlerini dâhi yerine getiremeyen bir bakanlıktan, bu
alanların ötesine geçerek çalışmalarında doğayı
ve canlıyı merkezine alan, projeleriyle sadece ülkemizde değil,
dünyada da örnek teşkil eden Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız, adına yakışır çevre dostu
bir bakanlık seviyesine ulaşmıştır.
Sıfır Atık Projesi kapsamında,
kamu kurumlarımıza atık kumbaraları yerleştirilip
çalışanların bilinçlendirilmesine ilişkin eğitimler
verilerek sadece iki yılda 269 ton değerlendirilebilir atık
toplanıp ekonomiye kazandırıldı. Böylece, 2.557 ağaç
kesilmekten kurtuldu, 1.096 varil petrol tasarruf edildi, 31,1 ton sera
gazı salımı engellendi, 4.211 metreküp su tüketimi önlenmiş
oldu.
Yine, Sağlık
Bakanlığımız, insan için hayati önem taşıyan
asgari sağlık hizmetlerini bile yürütemeyen, insan
hayatının hastane köşelerinde hiçe sayıldığı
Sağlık Bakanlığından başarılı ve güçlü hekim
kadrosu ve son teknolojisiyle sağlık sektöründe çağ atlayarak
çalışması ve başarılarıyla dünyada en iyiler
arasına girmeyi başaran bir bakanlığa
dönüşmüştür.
Gelişmekte olan yapısıyla Türkiye bir
çekim alanı hâline gelmiş olup sağlık turizmiyle
dünyanın her yerinden tedavi için ülkemiz ve hekimlerimiz tercih
edilmektedir. Sadece 2018 yılında Türkiye'ye sağlık ve
tedavi amacıyla gelen 551.748 ziyaretçi kişi başına
ortalama 2.013 dolar seviyesinde harcama yapmıştır.
Yapımı tamamlanan şehir hastaneleri ve buralarda sunulan hizmet,
insana verdiğimiz değerin en büyük göstergesidir.
Son yıllarda hızla genişleyen küresel
kargaşa ve güvensizlik ortamında özellikle coğrafyamızda
yaşanan savaşlar ve terör eylemlerinin ülkeler üzerindeki
yıkıcı etkilerini düşündüğümüzde, bugün hâlâ
eşlerimiz, çocuklarımız güven içerisinde sokaklarda
yürüyebiliyor, bu topraklarda huzur içinde yaşayabiliyorsa
İçişleri Bakanlığımızın özverili çalışmaları
sayesindedir. Geçmişte, potansiyelini ve imkânlarını kullanamamış
bir bakanlıktan, vatan toprakları içinde devlet olmanın
gereğini yerine getiren, vatan evlatlarına güven, hainlere korku
salan bir bakanlık hâline gelmiştir İçişleri
Bakanlığımız. Ülkemizin refahı için
bakanlıklarımızın yaptığı tüm
çalışmalar devlet bütçesiyle destek olduğumuz gibi, birlikte
uyum içerisinde, bir taraftan terörün, insan, doğa, çevre üzerinde
bıraktığı tahribatla mücadele eden, bir taraftan da bölücü
hainlere göz açtırmayan Bakanlarımızın verdiği asil
mücadelesinde de yanında olduğumuzu şahsen belirtmek isterim.
Esasen bakanlıklarımızın
çalışmalarının ortak paydası insani değerler,
yaratılan her canlının yaşam hakkına saygı ve bu
standartları sağlayabilecek doğal hayatı korumaktır.
Tüm bunlar insanlığın tarihteki ortak
arayışının yani güvenlik ve özgürlük içinde müreffeh bir
yaşamın içeriğidir. İnsani bir gelişmenin ortak
arayışına hizmet ederek cumhuriyetimizi muasır medeniyetler
seviyesine taşıyan bakanlıklarımıza buradan tekrar
teşekkür ediyorum.
Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı tarafından 2018 yılı verileri baz alınarak
hazırlanan İnsani Gelişme Endeksinde, Türkiye, 189 ülke
arasında çok yüksek insani gelişme kategorisine girmeyi
başardı. Bizler, daha ileri hedeflere ulaşmak için her
çalışmanın özverili olması gerektiği bilinciyle hareket
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eser, sözlerinizi
tamamlayınız.
SELMAN OĞUZHAN ESER (Devamla) - Çünkü biz, bu
millete ve bu vatana kendini adamış bir siyasi hareketin neferi
olarak yaptığımız her çalışmaya inancımızla
başladık. İnancımız tavizsiz ve açıktır:
Yaratılanı sev, Yaradandan ötürü.
Bu düşüncelerle, görüşülmekte olan
Bakanlıklarımızın bütçesinin lehine oy
kullanacağımı belirterek 2020 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, yürütme adına ilk söz
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Kocanın.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi kapsamında Sağlık Bakanlığının ve
bağlı kuruluşlarının 2020 yılı bütçesi ve
2018 yılı kesin hesabının görüşülmesi
dolayısıyla huzurunuzda bulunuyorum.
Siz değerli milletvekillerimizi, sizlerin
nezdinde bizleri ekrandan takip eden aziz milletimizi şahsım ve
Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sağlık
Bakanlığımızın bütçesi üzerinde söz alan, fikir beyan
eden, yapıcı eleştirileriyle çalışmalarımıza
yön veren, iktidarıyla muhalefetiyle milletvekillerimiz Sayın Aylin
Cesur, Sayın Arslan Kabukcuoğlu, Sayın Sefer Aycan, Sayın
Muhittin Taşdoğan, Sayın Hayati Arkaz, Sayın Habip Eksik,
Sayın Semra Güzel, Sayın Mehmet Göker, Sayın Bayram Yılmazkaya,
Sayın İrfan Kaplan, Sayın Ali Şeker, Sayın Avni Aksoy,
Sayın İsmail Güneş, Sayın İsmail Tamer, Sayın
Selim Gültekin ve Sayın Mustafa Esgine teşekkürlerimi sunarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasamızın 56ncı maddesine göre
sağlık, devletin doğrudan veya dolaylı olarak
sorumluluğunu üstlendiği bir kamu hizmetidir. Herkesin
sağlık hakkının korunması ve ihtiyaç hâlindeki
herkesin vaktinde ve kaliteli sağlık hizmetine kolayca
erişebilmesini temin etme misyonunu üstlenmiş bir bakanlık
olarak, tüm vatandaşlarımızın sağlıklı hayat
tarzına kavuşması için çaba harcıyoruz.
Ülkemizdeki riskli grupları önceleyerek
toplumun en ücra köşesine ulaşabilen, tüm toplumu
sağlıklı olmaya teşvik eden, verimli, hakkaniyetli,
vatandaşımızın alışkanlıklarına, inançlarına
ve beklentilerine saygı göstererek onların ihtiyaçlarını
karşılayan sürdürülebilir bir sağlık sistemine sahip
olmanın uğraşı içindeyiz.
Güvenli bir hizmet ortamı ve güçlü hasta-hekim
iletişimi önceliğimizdir. (Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, biraz
yavaş lütfen.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Vatandaşlarımızın ve sağlık
çalışanlarının, karşılıklı itimat ve
saygıya dayalı iletişimin sağlıklı
kurulabildiği ortamlarda buluşmasını hedefliyoruz. Hasta ve
sağlık personeli olarak, her iki tarafın da kendini güvende
hissettiği bir hizmet ortamının oluşturulmasının
çabası içindeyiz. Nerede vatandaşımız acil bir yardıma
ihtiyaç duyarsa, oraya kara, deniz ve hava ambulanslarımızla
ulaşıyoruz, bu hususta sınırlarımızın ötesinde
hizmet veriyoruz.
Tütün, alkol, madde ve teknoloji dâhil her türlü
bağımlılığı ve kötüye kullanımı
engellemek hepimizin sorumluluğudur, sağlıklı bir gelecek
için vazgeçilmez bir şarttır, bu konuda taviz vermeyeceğiz.
Yeni kurduğumuz USHAŞ, art arda
açtığımız şehir hastaneleri ve hızla gelişen
özel hastanelerimizle, Türkiye'nin iddialı bir sağlık turizmi
üssü olmasını sağlayacak adımlar atıyoruz. Yeni bir
dinamizmle, harekete geçirdiğimiz TÜSEBin aşı, yerli ilaç ve
tıbbi cihaz geliştirilip üretilmesini destekleyen çağrılarıyla
bu alanda bir ivme kazandırmayı umuyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığının temel
görevlerinden olan koruyucu ve temel sağlık hizmetleri her zaman
önceliğimiz olmuştur. Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri
için ayrılan bütçe, 2002-2019 döneminde 3,8 kat artarak yaklaşık
18 milyar liraya ulaşmıştır. 2020 yılı için bu
konuda ayrılan bütçe miktarı 20 milyar 846 milyon liraya
çıkarılmaktadır.
Doğum öncesi anne adaylarımızı
en az 1 kere kontrol oranımız yüzde 99a
ulaşmıştır. Erken teşhis ve tedaviyle kalıcı
sakatlığın önüne geçmek için bebeklerimizde yaptığımız
taramalarda başarı oranımız da yüzde 99 seviyesine kadar
ulaşmıştır; ayrıca, ücretsiz demir ve ücretsiz D
vitamini desteğimiz devam etmektedir.
Nüfus büyüklüğüne oranla aşılama
başarısında dünyadaki liderliğimizi korumaktayız. Bu
çabaların neticesi olarak dünyada anne ve bebek ölüm hızını
en hızlı düşüren ülkelerin başında geliyoruz. Genişletilmiş
Bağışıklama Programı çerçevesinde 13 antijenle en
geniş aşılama programı uygulayan ülkeler
arasındayız. Aşı reddinin dünyada ve ülkemizde
tartışıldığı bir dönemde Genişletilmiş
Bağışıklama Programımız kapsamında
aşı oranlarımızı yüzde 96dan yüzde 98e
çıkardık.
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin
kuvvetlendirilmesi için 24 binden fazla aile hekimi ve yine aynı
sayıda aile sağlığı çalışanıyla ülke
genelinde hizmet vermekteyiz.
Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
obezite, ülkemizde de önemli bir sorun hâlini almıştır. Maalesef
çocuklarımızda da obezite sıklığı
artmaktadır. Yapılan araştırmalarda her 4 çocuğumuzdan
1inin fazla kilolu veya obez olduğu görülmektedir. Erişkin ve
çocukluk çağı obezitesiyle ilgili eylem planlarını
güncelleyerek Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat
Programını uygulamaya devam ediyoruz.
Vatandaşlarımızın temiz hava
alma hakkını güvence altına almak görevimizdir. Tütünle
mücadelemizi hiç gevşetmeden sürdüreceğiz. Artık, sigara
paketleri tek tip olmuştur ve üzerlerinde cazibeyi artırıcı
herhangi bir unsur bulundurulamayacaktır. Bu alanda dünyada 7nci ülke
olduk. Sağlık, spor ve eğitim hizmeti veren yerlerde sigara
satışına da yasaklama getirilmiştir. Ayrıca, sinema,
tiyatro, hatta internet ortamında sigara reklamı anlamını
taşıyabilecek herhangi bir görüntünün bulunması da
yasaklanmıştır. Bu konudaki mücadelemizi destekleyen yüce
Meclisimize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kapalı alan ve açık alan
tanımlarının çok istismar ediliyor olması yeni tedbirler
almamızı gerektirmektedir. Önümüzdeki günlerde, mevzuattaki boşluklar
nedeniyle istismar edilen hususları netleştirip denetimleri de bu
minvalde sıklaştırmış olacağız.
Hedefimiz, yaşlılarımızın
sağlık talebini karşılamaktan öte, sağlıklı
yaşlanmayı temin etmektir. Bulaşıcı olmayan
hastalıkların önlenmesine yönelik yürüttüğümüz
başarılı çalışmaların Birleşmiş
Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşması için
sağladığı olağanüstü katkılar sebebiyle,
bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler Özel Ödülüne layık
görüldük. Bu husustaki çalışmalarımızı
kararlılıkla sürdürüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk yasama
faaliyetlerinden biri, sağlık çalışanlarının uzun
süredir beklediği özlük haklarıyla ilgili düzenleme oldu. Sayın
milletvekillerimizin destekleriyle, hekim ve diş hekimlerinin emekli
maaşlarında ek ödemeli iyileştirmeler yapıldı, tüm
sağlık çalışanlarımızın beklediği fiilî
hizmet zammı verilmiş oldu. Sağlık personelimizin bu
kazanımları için verdikleri desteklerden ötürü sayın
milletvekillerimize ayrıca teşekkür ediyorum.
2019 yılında devlet hizmet
yükümlülüğü kuralarıyla toplam 14.193 tabip
atanmıştır. Mecburi hizmet dışı atama
kuralarıyla toplam 3.685 sağlık personeli
atanmıştır. KPSS 2019 birinci alımda toplam 12 bin
personelin atamaları yapılmış olup ayrıca, KPSS 2019
ikinci alımı için 17.689 pozisyon ihdas edilmiş ve ilk atama
için kılavuz yayınlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şiddet, her türlüsüyle bir insanlık
ayıbıdır; sadece sağlıkçılara yönelik olarak
değil, bütün insanlar için kabul edilemez bir durumdur.
Meslektaşlarımızın güvenli bir ortamda hizmet vermelerini
sağlamak, şiddeti caydırmak ve suçluların hak ettikleri
biçimde cezalandırılmalarını temin etmek kamunun
sorumluluğundadır. Yüce Meclisimizce kabul edilerek yürürlüğe
giren yeni yasal düzenlemeye göre, sağlık personeline karşı
şiddet uygulayanların, şikâyete gerek kalmaksızın
doğrudan kolluk kuvvetlerince yakalanarak, karakolda serbest
bırakılmaksızın, adli işlemleri tekemmül etmek üzere
cumhuriyet savcılığına sevk edilmesi, cumhuriyet
başsavcılığınca dosyanın tekemmül ettirilmesi,
müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin
ifadesinin iş yerinde alınması yasal zorunluluk hâline
gelmiştir. Bu kanuni düzenlemenin caydırıcı yöndeki
etkisini gördük ama bunu tek başına yeterli görmüyoruz.
İyileştirici tedbirlerle beraber, bu konunun bizzat takipçisi
olacağız.
Kapsamlı bir Sağlıkta Şiddeti
Önleme Eylem Planı hazırladık. Bu kapsamda, hasta ve
sağlık personelinin buluştuğu fiziksel ortamların
rehabilitasyonu, sağlık personelinin stres ve aşırı
iş yükünün azaltılması, doktorlarımızın
malpraktis ve tazminat tehdidinden kurtarılması,
vatandaşlarımızın sağlık
okuryazarlığının artırılması,
sağlık hizmeti verme ve hizmet alma kültürünün toplumsal
barış anlayışıyla geliştirilmesi, hasta ile hekim
iletişimini geliştirici eylemlerin hayata geçirilmesi ve nihayet,
caydırıcı cezai yaptırımların uygulanması
gerekmektedir.
Vatandaşlarımızın ve
sağlık çalışanlarının,
karşılıklı itimat ve saygıya dayalı
iletişiminin sağlıklı kurulabildiği ortamlarda bir
araya gelmesini hedefliyoruz. Hasta ve sağlık personeli olarak, her
iki tarafın da kendini güvende hissettiği bir hizmet
ortamının oluşturulmasını sağlamalıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde, kamu hastaneleri, özel hastaneler, üniversite
hastaneleri başta olmak üzere, ilgili tüm paydaşlarla birlikte
nitelikli sağlık hizmeti sunulması için çalışıyoruz.
Hastanelerimizde koğuş tipi odalardan müstakil tuvaleti ve banyosu
olan, mahremiyete özen gösteren nitelikli odalara hızla geçiyoruz. 2000li
yılların başında yüzde 6 olan nitelikli yatak
oranımızı bugün itibarıyla yüzde 74e
çıkarmış bulunmaktayız. Hedefimiz, 2023te tüm
odalarımızın nitelikli olmasıdır.
Vatandaşlarımızın cepten yaptıkları
sağlık harcaması yaklaşık yüzde 17 seviyesindedir.
Bunu daha azaltmak için gerekli tedbirleri alacağız. Yatan hastalar
için -günübirlik dâhil- kanser ilaçlarının hastanelerimizce teminini
zorunlu hâle getirdik. Hastaların kemoterapi gibi yıpratıcı
bir tedavi öncesinde ilaç teminiyle uğraşmasını önledik.
Bakanlık merkezinden toplu alımlar yaparak fiyat avantajı
sağladık. Yatağa bağımlı hastalara evde
tıbbi bakım hizmeti sunarak devletimizin şefkatli elini
uzatıyoruz. Evde sağlık hizmetleriyle 2012 yılından
bugüne kadar 1 milyon 427 bin kişiye hizmet sunduk. 2020 yılında
bu rakamı 1 milyon 450 bin kişiye ulaştırmayı
hedefliyoruz. Bakanlığımız 2002 yılında 5 milyon
metrekarede hizmet verirken 2019 yılında 22,5 milyon metrekarede
sağlık hizmeti sunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlıkta Dönüşüm Programının
başladığı 2003 yılında mevcut hastanelerimizin
yaş ortalaması 48 iken birçoğu da deprem güvenliği ve
fonksiyonel açıdan çok kötü durumdaydı; toplam 107 bin
yatağın sadece 7 bini nitelikliydi, hastanelerimizin hemen hepsinde
yataklar koğuş sistemindeydi; çağdaş bir sağlık
hizmeti verebilmek için 100 bin civarında yatağın yenilenme
ihtiyacı yanında, artan nüfus nedeniyle yeni tesislere ve en az 50
bin ilave yatağa ihtiyaç vardı. Günün ekonomik imkânları
çerçevesinde yapılan planlamada bir kısım hastaneler klasik
ihale yöntemiyle planlanırken özellikle büyük yapıların
kamu-özel iş birliği modeliyle yapılması
programlanmıştır. Mevcut kaynaklarla ve kısa sürede sonuç
alacak şekilde 150 bin yatak üretmenin finansal olarak mümkün
olmayacağı, bu sebeple dış finansman kullanılması
gereği değerlendirilmiş ve o tarihte birçok ülkenin
başvurduğu kamu-özel iş birliği modeli bu yüzden tercih
edilmiştir. Son on beş yılda inşa ettiğimiz
hastanelerle birlikte ortalama hastane yaşımız 13e
düşmüş durumdadır. Son beş yılda genel bütçe
kaynaklarıyla 351 sağlık yapısı inşa edilerek
ülkemize 31.096 yatak kazandırılmıştır. Bu süreçte
yapımı tamamlanan 10 şehir hastanemizle 13.423 yatak hizmete
sokulmuştur. Şehir hastaneleri, deprem izolatörleri kullanılarak
şiddetli depremlere dayanıklı binalar hâlinde inşa
edilmiştir. Bu süreçte, 2012 yılında mevzuat
değişikliğine gidilerek birinci ve ikinci derece deprem
bölgelerinde genel bütçe kaynaklarıyla inşa edilen hastanelerimizde
de deprem izolatörleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu
sayede, son günlerde gündemde olan deprem konusunda en
hazırlıklı kamu kurumu Sağlık Bakanlığı
olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hastanelerin büyüklüğü eleştiri konusu
yapılmaktadır. Bu hususu toplumun gelişen nüfusu, artan
talepleri ve gelecek projeksiyonlarıyla birlikte değerlendirmek
gerektiği kanısındayım. Şehir hastaneleri sadece bir
hastane değil, alanında özelleşmiş çok sayıda
hastanenin bir arada olduğu hastane şehirleridir. Amacımız,
bu hastanelere başvuran hastaların sağlıkla ilgili
sorunlarının tamamını bir merkezde
sonuçlandırmasıdır. Hastaların büyük şehirlerde
hastaneden hastaneye dolaştırılması yerine, tek bir
yerleşkede bütün sorunlarına cevap vermek üzere
tasarlanmıştır.
MURAT EMİR (Ankara) Bu sefer de hastayı
içinde dolaştırıyorsunuz Sayın Bakan, hastanede
dolaşmak zorunda kalıyor.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Şehir hastanelerinin nitelikli insan kaynağına
altyapısı güçlü modern tesislerde görev yapma
fırsatının verilmesi, ileri eğitim ve beceri gerektiren
özellikli tıbbi hizmetlerin başarıyla verildiği
mükemmeliyet merkezleri kurmamızı kolaylaştırmıştır.
Kamu sağlık sistemimizin sağlık turizmi potansiyeli bu
hastanelerde daha kolay açığa çıkacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çapa Tıp ne
olacak?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Türkiyeyi sağlık turizminde önemli bir marka hâline getirmek
hedefinin en önemli yapı taşlarından biri şehir
hastaneleridir. Bilhassa büyük hastanelerin hızlı sürede inşa
edilerek hizmete sunulabilmesi birçok ülkenin dikkatini çekmiştir.
Romanyayla sözleşme yapılmış durumdadır.
Kazakistanda bir yıl önce 2 adet şehir hastanesi inşaatına
başlanmıştır, bir ay önce de 6 hastanenin sözleşmesi
imzalandı; toplamda 15 hastane inşası planlanmaktadır.
Böylece, Kazakistana toplamda 2 milyar dolarlık şehir hastanesi
ihracı şimdilik yapmış olduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şu ana kadar faaliyete geçirdiğimiz
şehir hastanelerimiz, ilk günlerde tecrübe eğrisini atlattıktan
sonra hastalarımızın yanı sıra, çalışan
memnuniyetini de yükselterek hizmet vermektedir. Kamuoyunda bazı
platformlarda dile getirildiği gibi, şehir hastanelerinde hasta
garantisi verildiği iddiaları gerçek dışıdır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hastanın
tetkiki garantisi bu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Cerrahpaşa ile
Çapa ne olacak Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen, rica
ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Cerrahpaşa ile
Çapa ne olacak, merak edilen bu!
BAŞKAN Lütfen, siz Sayın Karamanla
biraz dışarı çıkın isterseniz.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Ben bu cümlemi tekrarlayayım.
BAŞKAN Lütfen.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Şehir hastanelerinde hasta garantisi verildiği iddiaları gerçek
dışıdır. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hastanın
tetkiki garanti edilmiş.
HABİP EKSİK (Iğdır) Bu
tamamıyla doğru bir ifade değil. Yüzde 70 doluluk oranı
şartı vermişsiniz.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Ne acil hizmetlerde ne poliklinik muayenelerinde ne yatan hastada ne doluluk
oranında ne de ameliyatta herhangi bir taahhüt ve garantisi söz konusu
değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) O zaman
sakladığınız sözleşmeleri paylaşın
Sayın Bakan. Sayıştay raporlarına göre,
sakladığınız söyleşmeyi bir getirin, görelim.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Ya, dinle ya! Dinle be
kardeşim ya!
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Hazine garantisi verildiği, borç üstlenim anlaşmasının
yapıldığı ileri sürülmektedir. Şunu net olarak ifade
ediyorum: Ne Bakanlığımızca ne de Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından bugüne kadar herhangi bir borç
üstlenim anlaşması imzalamış değiliz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) O zaman,
Sayıştay müfettişleri yalan söylüyor çünkü Sayıştay
raporlarında öyle yazıyor.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Bakan,
sözleşmeleri paylaşın o zaman.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Şehir hastanelerindeki doluluk oranı verileri söylenerek özellikle
şehir hastanesine hasta sevk edildiği iddia edildi. Ankara Şehir
Hastanesi açıldığı andan itibaren 148.234 acil hastaya 112
Acil Servis ambulanslarıyla müdahale edilmiştir. Bu hastaların
sadece 11.511i yani yüzde 7,7si Ankara Şehir Hastanesine sevk
edilmiştir. Bu oran da olması gerekenden son derece düşüktür.
MURAT EMİR (Ankara) İnşallah,
müşterisi artacak. denildi mi Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Emir, lütfen
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Şu an Bilkent Şehir Hastanesinin kasım ayında 400 bine
yakın poliklinik muayenesinin, yüzde 81 oranında doluluk
oranının, acil hasta sayısıyla birlikte 400 bine yakın
poliklinik hastasının ve 15 bin de ameliyatının
olduğunu söylemek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ayrıca, doluluk oranına
ihtiyacımızın olmadığını da ifade ediyorum.
Doluluk oranı yüzde 81.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Memleketi hasta
ettiniz.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Kemoterapi: Yeni dönemde özellikle tıbbi hizmetleri yüklenici
tarafından vermemeyi, daha çok Sağlık
Bakanlığınca bu hizmetleri vermeyi planlıyoruz. Bu
çerçevede, kemoterapi, ilaç hazırlama yanında, fizyoterapi ve TPN
gibi tıbbi hizmetler artık bundan böyle
Bakanlığımızca sunulacaktır. Yüklenici firmalarla imzalanan
mutabakatlarla bu tıbbi hizmet sunumları şirketlerin
yarısından geri alındı, gerisiyle de mutabakat
imzalandı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Elâzığ Şehir Hastanesi:
Elâzığ Şehir Hastanesinde tüp bebek birimi
bulunmadığı ifade edildi. Bu gibi durumlarda rutin olarak
uygulandığı gibi tüp bebek hizmetinin
karşılığındaki puan sıfırlanarak
sözleşme kapsamından çıkarılmış ve birinci ödeme
yapma riskinin önüne geçilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, sözlerinizi tamamlayın
lütfen.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Daha çok var Başkanım.
BAŞKAN Zaman çok çabuk geçiyor Sayın
Bakanım burada.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Sayın Süleyman Bakanım izin verir.
MURAT EMİR (Ankara) - Yararlanıyoruz,
Sayın Bakan konuşsun.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Bence de
devam etsin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niğdede
göz doktoru yok.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Mutabakat zaptına kadar yapılan ödemelerin hizmet bedelinden
kesilerek yüklenici firmayla mutabakat imzalanmıştır yani bir
kamu zararı söz konusu değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şehir hastanelerinin maliyetinin devlet
sırrı olduğu gerekçesiyle açıklanmadığı gibi
garip, akıl dışı ithamlara şahit oluyoruz. Şunu
net olarak ifade ediyorum: Bütçede şehir hastaneleri ödenekleri diğer
yatırım bedelleri içinde verilmeyip şeffaf bir şekilde,
ayrı bir kalem olarak yer almaktadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Önümüzdeki yirmi beş
yılı bilmiyoruz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Şehir hastanelerinde verilen hizmet bedeli diğer hastanelerle
birlikte verilmeyip ayrıca şehir hastaneleri özelinde bütçede
şeffaf bir şekilde gösterildi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Sayıştay raporunda ticari sır diye
sakladığınız yazıyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) Bina
ve tefrişat yatırım maliyeti, bakım ve onarım
giderleri, alınan ek hizmetlere ilişkin giderler gibi birçok unsur
bir arada değerlendirilerek belirlenen yıllık bütçe
rakamları tefrik edilmeksizin speküle edilmektedir. Bugüne kadar
tamamlanan 10 şehir hastanesinin yatırım bedeli 5 milyar
dolardır. Yaklaşık 30 milyar liraya tekabül eder. Yani
metrekaresi yaklaşık 5.400 liradır.
Sayın Ali Şeker, bir hastanenin maliyetini
sen daha iyi bilirsin. 5.400 liranın neresi pahalı?
Ancak, tüm bu yatırımlar bütçeden bir
kuruş dahi harcamadan yapılmaktadır. 2019 yılı
bütçesinde kullanım bedeli, işletme, bakım onarım giderleri
ve hizmet alımları dâhil şehir hastaneleri için ayrılan
ödenek toplamda 5,2 milyar liradır. Bunun yarısı ise hizmet
bedelidir. Bu bütçede 2019da 5,2 milyar olmasına rağmen
gerçekleşme oranı 4,2 milyar oldu. Yani bütçede 5,2 milyar gösterilen
şehir hastaneleriyle ilgili olan gider, bu yıl 4,2 milyar olarak
gerçekleşti. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Bu hastanelerimizde hasta
kayrıldığı, fatura şişirildiği gibi
iddiaların ne kadar mesnetsiz olduğunu söylemeye artık gerek yok
sanırım. Bu yıla kadar bütçeden harcama yapılmaksızın
yapılan 30 milyarlık yatırımın 2019 yılı
bütçesinde yer alan kullanım bedeli 2,4 milyar liradır. Yani bizim
toplam sağlık harcamaları içinde -yani 164,6 milyardan
bahsediyorum- yüzde 1,4 eder. Sağlık Bakanlığı genel
bütçesi, merkez bütçesi ve global bütçe içindeki payı yani 117,3 milyar
içindeki payı ise yüzde 2 kadardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, üç dakika
uzattım, süre doldu. Size son kez bir dakika uzatma yapıyorum,
toparlarsanız sevinirim.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Üç dakika olsun mu? Sayın Bakanım verir biraz.
HABİP EKSİK (Iğdır) Daha cevap
vereceği birçok konu var Sayın Başkan.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
2020 bütçesindeyse 18 şehir hastanesi için yani tamamlanacak bütün
hastaneler için söylüyorum, hepsi 18; 12 tane hastaneyi genel bütçeden
yapıyoruz. Bu 18 hastane için toplamda 10,5 milyar lira ödenek
konmuştur. Bunun yarısından fazlası hizmet bedelidir. Yani
bu hastaneleri biz kendi imkânlarımızla
yaptığımızda da bu yarısı olan hizmet bedelini
yine ödemek durumundayız. 5 milyar lirası sadece kullanım
bedelidir. Bu kullanım bedelinin -2020den bahsediyorum, 18 hastaneden
bahsediyorum- toplam sağlık harcamaları içindeki payı yani
188 milyar içindeki payı yüzde 2,65; Sağlık
Bakanlığı merkez bütçesi ve global bütçe yani 133 milyar
içindeki payı ise yüzde 3,7dir, kullanım bedeli.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakana 4 sefer süre
uzattınız ama Çapa ve Cerrahpaşayla ilgili bilgi vermiyor.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Aldığımız tedbirler neticesinde hizmet bedelinin ise bu
yıl olduğu gibi, öngörülenden daha aşağı
olacağını da söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, çok
teşekkür ediyorum.
Mikrofonu açalım selamlama için. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 milyonu aşkın
sağlık çalışanımızın fedakâr
çalışmalarıyla bu başarılara imza attık ve daha
nicelerini atacağımıza inanıyor, kendilerine
şükranlarımı sunuyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, o kadar süre uzatıyorsunuz, Çapayla
Cerrahpaşayla ilgili burada bilgi verilmiyor. Çapayla,
Cerrahpaşayla ilgili bilgi istiyoruz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Sözlerimi sonlandırırken, 2020 yılı bütçemizin ve bu
bütçeyle gerçekleştireceğimiz çalışmaların
hayırlara vesile olmasını diliyor, yapacağınız
katkılar için şimdiden teşekkürlerimi sunuyor, sağlık
dolu günler diliyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, yürütme adına ikinci söz
talebi Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurumun.
Sayın Bakan, buyurunuz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımız ile Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğümüz 2019 çalışmaları ve hedeflerimiz hakkında
sizlere bilgi vermek üzere huzurlarınızdayım. (Gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
hani görsellerle kürsüye çıkmak yasaktı, bakanlara niye serbest? Biz
görsellerle çıkıyoruz yasak diyorsun ama bakanlar
çıkınca
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Sayın Bakan konuşuyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) - Aziz milletimizi, Gazi Meclisimizi, tüm milletvekillerimizi
şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan,
Ekrem İmamoğlu mu İstanbulu idare edecek, siz mi onu idare
edeceksiniz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Yeni bütçemizin, çevre ve şehircilik hizmetlerimizin,
projelerimizin, gelecek vizyonumuzun gelişmesine vesile olmasını
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geride bıraktığımız 2019
yılı dünyanın her yerinde doğal afetlerin
yaşandığı, bir taraftan çevre kirliliği, iklim
değişikliği, şehircilik konularında da birçok yeni
politikanın hayata geçirildiği yeni bir yıl oldu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İstanbulu kim
idare edecek Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Bu süreçte ülke olarak biz de birçok önemli projeyi
başlattık.
Bakanlık olarak
çalışmalarımızı şu başlıklar
altında ifade etmek isterim:
1) Tarımdan sanayiye, ulaşımdan
yeşil alanlara kadar şehirlerimizin yüz yıllık
planlamalarını yapmak amacıyla Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi
Eylem Planı ve Mekânsal Strateji Planı
çalışmalarını başlattık ve 2020 yılı
içerisinde çalışmalarımızı tamamlayacağız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İmamoğlunu
çalıştırmıyor Bakan.
BAŞKAN Müsaade edin Sayın Tanal, lütfen.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) 2) İnsan merkezli bir kentsel dönüşümle, afetlere
hazır, kimlikli, kişilikli, engelli dostu marka şehirler
inşa ediyoruz.
3) Medeniyetimizin mirası mahalle kültürü ve
yatay mimariyi esas alan bir anlayışla, dar gelirli
vatandaşlarımızı ev sahibi yapmak için sosyal konutlar
üretiyoruz.
4) Enerji verimli, sıfır atık uyumlu
ve akıllı teknolojilerle donatılmış binalar inşa
ediyoruz.
5incisi, yeşil alan miktarını
artırmak için millet bahçeleri, ekolojik koridorlar ve yine, kişi
başı yeşil alan miktarını artıracak projeler
yapıyor, ülkemizin doğal koruma alanı büyüklüğünü yüzde
9dan yüzde 17ye çıkaracak çalışmaları yapıyoruz.
Doğal, tarihî ve kültürel zenginliklere sahip
olan marka şehirlerimizi korumak için imara aykırı
yapılaşmayla mücadele ediyoruz.
Coğrafi bilgi sistemlerimizi geliştiriyor,
şehirlerimizin dijital dönüşümünü tamamlayacak adımları tek
tek atıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
birlikte Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Yerel
Yönetimler Genel Müdürlüğü ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü gibi
kuruluşlar Bakanlığımızın bünyesine
katıldı ve görevi aldığımız günden itibaren, 70e
yakın ilimizi 200ün üzerinde ziyaret etmek suretiyle gittiğimiz
illerde ilimizin valisiyle, milletvekiliyle, belediye başkanıyla,
sivil toplum örgütleriyle bir araya gelerek ve istişare ederek
şehirlerimizin geleceğine dair çok önemli kararları aldık
ve aldığımız kararları da akabinde uygulamak suretiyle
de sahada projelerimizi gerçekleştirmeye başladık.
HABİP
EKSİK (Iğdır) Sadece iktidar vekilleriyle, onu söyleyin.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM (Devamla) - Yapmış
olduğumuz projelerde şehirlerimizin elli yıllık, yüz
yıllık planlamalarını yapmak amacıyla Türkiye Mekânsal
Strateji Planı çalışmalarını başlattık ve
2020 yılı içerisinde tamamlayacağız.
Ben bir Çevre ve
Şehircilik Bakanı olarak bu çalışmayı çok önemsiyorum.
Neden? Bu planla birlikte potansiyel yatırım bölgelerimizi tek tek
belirleyeceğiz. Ulaşım sistemlerinin birbirine entegrasyonuyla
trafik sorununun çözümüne yine katkı sağlayacağız.
Tarım arazilerimizi, turizm arazilerimizi, sanayi
alanlarımızı da yine ekonomimize kazandırmak ve doğru
yerde doğru üretimi yapmak amacıyla bu Mekânsal Strateji
Planını çalıştırıyoruz ve 2020 yılı
içerisinde tamamlayacağız.
Yine bir soru
gelmişti
Artık, Meclisimizin takdirindedir,
çalışılıp Meclisimize gönderilmiştir. Bölgesel ve
parsel bazında yapılmaması, ada bazında bölgesel imar
planı yapılması üzerine çalışma
yapılmıştır ve Meclisimizin takdirindedir ki Sayın
Cumhurbaşkanımızın açıkladığı
manifestoda da 11 madde içerisinde yer almaktadır. Diğer taraftan,
kat yüksekliklerine sınırlamalar getirecek düzenleme de
Meclisimizdedir. Bu düzenleme çerçevesinde mevcut gabariler eşiğinde
yükseklikler belirlenecek ve H:serbestin kaldırılacağı
bir çalışma da inşallah yapılacaktır. Bu
değişiklikler gerçekleştirildiğinde tüm belediyelerimizle
birlikte bu düzenlemeyi yapacağız ve daha düzenli, daha
sağlıklı gelişen şehirlere de kavuşmuş
olacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, ülke olarak
baktığımızda maalesef bir deprem gerçeğimiz var.
Yıllık ortalama 23 bin deprem yaşıyoruz ve bugüne kadar son bir asırda
56 büyük deprem yaşadık ve bu yaşamış olduğumuz
depremlerde de 80 binin üzerinde vatandaşımız hayatını
kaybetti.
2012 yılında, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, biliyorsunuz Bedeli
ne olursa olsun kentsel dönüşümü yapacağız ve bu çerçevede
dönüştürülmesi gereken konutları hızlı bir şekilde
dönüştüreceğiz. talimatını verdiler ve o talimatları
çerçevesinde o günden bugüne 1 milyon 350 bin konutun dönüşümünü
sağladık, 5 milyondan fazla da vatandaşımızın can
ve mal güvenliğini sağlamış olduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine, seferberlik kapsamında, kentsel
dönüşüm projeleri kapsamında bugüne kadar yaklaşık 13
milyar lira kaynak kullandık. Kamulaştırma, kira
yardımı, taşınma yardımı gibi, kentsel
dönüşüm projelerinde vatandaşlarımızın projelerinin,
yine, dönüşümün önünü açacak önemli adımlarımızı
atmış olduk.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şanlıurfanın arıtma tesisi ne olacak Bakanım? Şanlıurfanın
arıtma tesisi yok, perişan!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) İller Bankamızda belediyelerimize 4 milyar lira,
yüzde 50ye kadar faiz desteği vermek suretiyle, yine, kentsel
dönüşüm projelerine katkı yapıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Göreve gelir gelmez 81 ilimize bir genelge
gönderdik, genelge çerçevesinde acil öncelikli dönüştürülmesi gereken
alanları bize bildirmelerini ifade ettik ve gelen veriler
doğrultusunda acil öncelikli 1,5 milyon konutun dönüşümünü
sağlayacağız. Her yıl 300 bin konut
dönüştüreceğiz ve 300 bin konutun yaklaşık yüzde 15ini
Bakanlığımız Toplu Konut İdaresi
Başkanlığımız eliyle
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yavuztürk Mahallesini
yapmıyorsunuz. Yavuztürkü yapmıyorsunuz, Üsküdarı. Ünalan
Mahallesini yapmıyorsunuz İstanbulun.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
Sayın
Tanal
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla)
kalan kısmını da yine
Bakanlığımızın özel sektör ve belediyelerle
yapması suretiyle bu dönüşümü gerçekleştirmiş
olacağız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
bildirilmeyen yerleri biz bildiriyoruz.
BAŞKAN Sayın Tanal, böyle bir usul yok,
yapmayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım,
bildirilmeyen yerleri bildiriyoruz biz. Ünalan Mahallesinde
yapılmadı, Yavuztürk Mahallesinde yapılmadı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) 12 Eylül 2019da 8 maddelik Kentsel Dönüşüm Eylem
Planımızı 4 büyük fazda uygulayacak şekilde
açıkladık ve buna göre kentsel dönüşümü deprem riski
altındaki alanların ve yapıların dönüşümü sel ve
heyelan riski altındaki alanların taşınması tarihî
kent merkezleri ve meydanların ihyası sanayi alanlarının
taşınması ve dönüşümü temel başlıkları
altında gerçekleştiriyoruz.
2019 yılında kentsel dönüşüm
kapsamında, 25 bini İstanbulda olmak üzere 65 bin konutun
inşası çalışmalarına başladık ve diğer
illerimizde de kararlı bir şekilde bu çalışmaları
yürütüyoruz. Bugün, İstanbul Esenlerde tüm Türkiye'ye, dünyaya örnek
olacak 60 bin konutluk, yatay mimari esaslı, içinde millet bahçelerinin,
yürüyüş yollarının, bisiklet yollarının olduğu
çok önemli bir projeyi gerçekleştiriyoruz. Bu alan içerisinde, 5 bin
konutu yıl sonuna kadar, etaplar hâlinde de 60 bin konutu yapmak suretiyle
bölgedeki tüm ilçelerimize rezerv konut üreterek buralardaki dönüşümü de
gerçekleştirmiş olacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kartalda 2019un Şubat ayında 21
canımızı kaybettiğimiz Yeşilyurt
Apartmanının yıkılmasıyla birlikte Sayın
Cumhurbaşkanımızın talimatı çerçevesinde
çalışmalarımıza başladık. Sadece apartman
değil bölgede ne kadar riskli yapı varsa o riskli yapıların
tespitini yaptık. Bugün inşaatların durumu budur; inşallah
on beş gün sonra da hak sahiplerine teslim edeceğiz ve burada önemli
bir kentsel dönüşüm projesini yürütmüş, bitirmiş
olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) Önemli
olan, insanlar ölmeden önce o önlemin alınmasıdır.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Bunun dışında, bugün Gaziosmanpaşada,
Güngörende, Üsküdarda, Ataşehirde, Başakşehirde, Zeytinburnu
ve Beyoğlu ilçelerinde de kentsel dönüşüm projelerini kararlı
bir şekilde yürütüyoruz.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul)
Başakşehirde gölet de var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Yine Çapa Tıp Fakültesi ne olacak? Cerrahpaşa ne
olacak? diye sorular geldi. Merak etmeyin, ikisinin de
çalışmalarını başlattık, ocak ayında
ihalelerini yapacağız; hiçbir öğrencimiz dışarıda
kalmayacak şekilde de kentsel dönüşüm projelerini
tamamlamış, bitirmiş olacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine, biliyorsunuz, Karadenizde iklim
değişikliğiyle alakalı yaşanan sel ve heyelanlardan
sonra gittik İklim Değişikliği Eylem
Planımızı açıkladık ve 15 maddelik eylem planı
çerçevesindeki bir eylem planımız da dere güzergâhı üzerindeki
konutların taşınmasıydı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Düzcelilerin
parası verilmedi.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Termede her yıl sel
oluyor, sel.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Bu çerçevede de Trabzon Araklıda, Giresunda
yaklaşık 500 konutun inşasına başladık ve
hızlı bir şekilde diğer alanlardaki tespitleri yapmak
suretiyle de o dere güzergâhı üzerinde can ve mal güvenliği riski
taşıyan alanların dönüşümünü de gerçekleştirmiş
olacağız.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakan, Termede
her yıl sel olması kader midir?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Tarihî kent merkezlerimizi ve meydanlarımızı
eski tarihî kimliğine yakışacak şekilde dönüştürmeye
devam ediyoruz ve bu çerçevede Ankara Hergelen Meydanında, Konya Mevlâna
Meydanında, Niğde Kaleiçi, Erzurum Hacıcuma, yine, Kastamonu
Nasrullah Camisi ve çevresi, Afyon Mısri ve İmaret Camisi çevresi,
yine, Kayseri Kaleiçi, Bursa Ulu Camimizin etrafını açacak çok
önemli adımı, yine, gittik, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin gerektirdiği bir şekilde vekillerimizle bir araya
gelmek, belediye başkanımızla, valimizle bir araya gelmek
suretiyle o masada karar alıp sahada da uygulamalarına ertesi gün
başladık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki vekillerimiz
diyorsanız bize niye haber vermediniz Bakanım?
HABİP EKSİK (Iğdır)
Hasankeyfi niye yok ettiniz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM Öte yandan, 81 ilimizde şehir içinde
sıkışmış sanayi alanlarını, yine, tarım
alanlarını şehir dışına çıkaracak
çalışmaları başlattık. Bu da dönüşümümüzün bir
parçası ve bu çerçevede de İstanbulumuzda, Konyamızda,
Kayserimizde, Kocaelimizde, Aksarayımızın içinde, şehir
merkezinde kalmış sanayi alanlarını şehrin
dışına taşımak suretiyle de burada da dönüşüm
projelerini yapıyoruz.
Yeni bir proje: Ağrıya gittik.
Ağrıda şehrin içinde yaklaşık 1.300 ahır var.
1,2 milyon metrekarelik alana yeni ahırlarımızı, modern
ahırlarımızı yapmak suretiyle 50 başlık, 75
başlık, 100 başlık ahırlarımızı
şehir dışına taşıyacağız ve burada da
şehrimizin güzelliğini bozan bu görüntüleri ortadan kaldıracak
dönüşümü yapmış olacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toplu Konut İdaresi
Başkanlığımız 2003-2019 yılları
arasında yaklaşık 160 milyar liralık yatırımla
857 bin konut üretti ki bu konutların yüzde 90ı alt ve orta gelir
grubuna hitap eden konutlar. İçindeki sosyal donatılarıyla birlikte,
baktığınızda, yaklaşık 1 milyon
bağımsız bölümün inşası başladı ve
bunların yüzde 85i de vatandaşlarımıza teslim edildi.
Bunun dışında, 2019 yılında
dediler ki: Bakanlık olarak siz bu bütçeyle ne yapabilirsiniz? 2019
yılı itibarıyla sadece ve sadece Toplu Konut İdaresi
Başkanlığımızla 16 milyar liralık
yatırım yaptık ve bu ilk on ayda 31 bin yeni konutun
satışını gerçekleştirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yine, 42 bin konutumuzu
vatandaşlarımıza teslim ettik ve yaklaşık 83 bin
konutun inşasına da devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta
perşembe günü Sayın Cumhurbaşkanımızın
teşrifleriyle, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın
desteğiyle, Bakanlığımızın koordinasyonunda, o 50
binlik sosyal konutumuzu 100 bine çıkaracak, 81 ilimizde vatandaşlarımızın
iki yüz kırk aya varan vadeyle, 894 lira sabit taksitle, cumhuriyet tarihinde
daha yapılmamış bir kampanyayı başlattık ve bu
ülkede evi olmayan dar gelirli vatandaşlarımız kalmayana dek de
bu çalışmayı sürdüreceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İnşallah, bu çerçevede
çalışmalarımızı da bir-bir buçuk yıl içerisinde
tamamlayacağız.
81 ilimizde millet bahçesi projeleri yürütüyoruz,
kişi başı 9 metrekarelik yeşil alanı 15 metrekareye
çıkaracak adımları atıyoruz ve bu çerçevede 81 ilimizde 81
milyon metrekare millet bahçesi inşası için yer ve proje
çalışmalarını başlattık. Bu çerçevede 6 ilde 4,9
milyon metrekare 13 millet bahçemizin açılışını
gerçekleştirdik ve tespit ettiğimiz 60 ilde 35 milyon metrekare -134
tane- millet bahçesini de 2020 yılı içerisinde başlamak ve
bitirmek suretiyle de tamamlayacağız, 2023 yılına
geldiğimizde de inşallah tüm şehirlerimizde bir tane millet
bahçesi yapmış olacağız. Aslında bu millet bahçeleri
bir taraftan da şehrin afet toplanma merkezi. Şehirde, Allah
göstermesin, bir deprem olduğu esnada vatandaşlarımız bu
millet bahçelerinde toplanabilecekler. Hem can güvenliği noktasında
hem de buralarda vereceğimiz çadırlar ve yiyecek
ihtiyaçlarını giderme noktasında kendileri millet bahçelerinde,
deprem toplanma alanlarında depremden korunabilecekler.
HABİP EKSİK (Iğdır)
İstanbula nasıl yapacaksınız, İstanbula?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Bu bahçelerimizin içinde
vatandaşlarımızın, gençlerimizin her türlü
ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler olacak.
Korunan alanlarımızın
sayısını, miktarını artırıyoruz, OECD
verileri olan yüzde 17ye çıkarmak için
çalışmalarımızı yapıyoruz, 22 ilimizde ekolojik
koridor oluşturacak çalışmaları yapıyoruz. Başta,
korunan alanlar, SİT alanları olmak üzere ülkemizin her yerinde kaçak
yapılaşmayla mücadele ediyoruz ve bu çerçevede, bugüne kadar 1.100
olan denetçi sayımızı 2.100e çıkardık, inşallah
2020 yılında 3.100e çıkaracağız ve bu çerçevede de
Ayderimizde, Uzungölümüzde, Kapadokyamızda, Saldamızda,
Bodrumumuzda; kıyılarımızdaki o 4.200 kaçak
yapının tespitini yaptık ve kararlı bir şekilde,
burada gördüğünüz gibi bu yıkımları
gerçekleştiriyoruz. İşte, Bodrumdaki, Bodrum Belediyemizin de
ruhsatını verdiği projedeki 108 bağımsız bölümü
yıkım sonrası 54 bağımsız bölüme
düşüreceğiz ve bakın bugün bu 108 bağımsız
bölümdeki alanları düşürdük, yeşil alan miktarını
artırdık ve vatandaşımızın vicdanının
sesi olmak için kararlı bir şekilde
çalışmalarımızı yürütüyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ormanlık
alanınız yok mu Sayın Bakan? Yeşil alan yok mu hiç? Hep
beton fotoğrafı gösteriyorsunuz.
MAHİR POLAT (İzmir) Kaz
Dağları ne oldu Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) - İşte, öncesinde yine Bodrumumuzda yapılan,
sonrasında kaldırdığımız ve o doğal
güzelliğini koruduğumuz bir çalışmamız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ayderimizde o hepimizin içini
sızlatan salıncaklarla ilgili çalışmamızı
yaptık ve öncesinde böyle görüntü kirliliğine sebebiyet veren
çalışma, sonrasında meydanlaştırılarak bu hâle
getirilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) Hasankeyfe
de sahip çıksaydınız.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) - Yine, Karadenizimizin Trabzonunda, Rizesinde, Giresununda
kaçak yapılaşmaya ilişkin dere güzergâhları üzerinde ne
kadar yapı varsa bu yapıları da yine İçişleri
Bakanlığımızın, diğer
bakanlıklarımızın desteğiyle birlikte bunları da
kaldırıyoruz.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Kim izin verdi acaba
bunlar yapılırken? Hükûmet yok muydu, başka hükûmet mi
vardı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bunlar
yapılırken hangi hükûmet vardı?
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Hangi hükûmet
vardı bunlar yapılırken?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son iki
yüz yıldır yaşanan teknolojik gelişmeler ve hızla
artan sanayileşmeyle birlikte tabii, ülkemizin de etkilendiği iklim
değişikliğiyle tüm dünyamız mücadele etmektedir.
İşte sayın vekilimizin de açıkladığı gibi,
şu an 1,5 derece olan sıcaklığın 3 dereceye
çıkmaması için -yine deniz suyu seviyesi 19 santimetre yükseldi-
bunun daha da yükselmemesi için ülkeler olarak tedbir alıyoruz. Sera
gazı emisyonlarına göre baktığınızda dünyada
15inci sıradayız yani dünyayı en az kirleten ülke olmamıza
rağmen çevreyi ve doğayı koruma, iklim değişikliğiyle
mücadele noktasında ulusal ve uluslararası taraflarda
sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Bakan, Iğdırın havası şu an en kirli il olarak
geçiyor; 355 PM, normali 50 olmalı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Bu kapsamda, Birleşmiş Milletler nezdinde ülkemizin
haklarını savunacak ve şehirlerimizin,
vatandaşımızın iklim değişikliğinden en az
etkileneceği şekilde şehirlerimizde projeler
gerçekleştiriyoruz.
Karadeniz Bölgesi İklim
Değişikliği Eylem Planımızı açıkladık.
Diğer bölgelerimizde de yine eylem planlarımızı
sırasıyla açıklayacağız ve eylem planları
çerçevesinde de şehirlerimizde gerekli tedbirleri alacağız.
HABİP EKSİK (Iğdır) Hava
kirliliğine bir önleminiz olacak mı, hava kirliliğine?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Bu tedbirler çerçevesinde 15 bin bağımsız
bölümü dere güzergâhı üzerinden taşımak üzere Toplu Konut
İdaresi Başkanlığımız
çalışmalarını başlattı.
Biliyorsunuz, bütün vekillerimizin de
desteğiyle plastik poşetleri ücretli hâle getirdik ve bu çerçevede
yüzde 77 oranında azalma sağladık. Sıfır Atık
Projemiz var. İklim değişikliğiyle ilgili Sıfır
Atık Projesini çatı proje yapıyoruz ve o proje altında
birçok projeyi gerçekleştiriyoruz. İnşallah 2023
yılında proje bittiğinde Sayın Emine Erdoğan
Hanımefendinin himayelerinde yürüttüğümüz proje çerçevesinde
yıllık 20 milyar lira tasarruf, 100 bin kişiye de doğrudan
istihdam sağlamış olacağız.
Atık su arıtma tesislerimizin, düzenli
depolama tesislerimizin sayısını 2002 yıllarında yüzde
35 iken bugün yüzde 85 seviyelerine çıkardık.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Niğdeninkini de bitirin artık, Niğdeninkini bitirin, çok
sürdü.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) İnşallah 2023 yılına kadar da
şehirlerimizin tamamına, nüfusunun tamamına hizmet vermek
suretiyle bu projelerimizi yürütüyoruz.
Plastik poşetlerden gelen para ne oldu?
Söyleyeyim ne olduğunu: 14 bin projeye son on altı yılda
toplamda 2,5 milyar lira Bakanlık olarak destek sağladık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) 2019 yılında
plastik poşetlerden 220 milyon lira kaynak geldi.
Bisiklet yolu, yürüyüş yolu, atık su
arıtma tesisi, katı atık tesisi gibi bizim çevre projelerimiz
için 659 projeye 527 milyon destek sağladık ve gelen paranın
tamamını, hatta 2 katı fazlasını da çevre projelerine
harcamış olduk.
Ve ÇED onaylarını veriyoruz. ÇED
onaylarını verirken asla ve asla doğaya zarar verecek hiçbir ÇED
onayını vermemeye çalışıyoruz.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Yapılan HESlerin hepsi zarar veriyor zaten.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) İşte, tam bu noktada Kanal İstanbul
Projesiyle ilgili ÇED sürecine değinmek istiyorum. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı olarak Kanal İstanbulu
kıyı yapıları, yat limanları, konteyner
limanları, lojistik merkezleriyle ülkemizin geleceği için son derece
önemli bir proje olarak görüyoruz. Ülkemiz için olduğu kadar dünya için de
çok önemli olan projenin ÇED sürecinde sona yaklaştık. Projemizi
gerekli hassasiyeti en yüksek düzeyde tutarak yürüttüğümüzü
altını çizerek ifade etmek isterim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kanal
İstanbulun çevresi kimlere satılıyor, onu öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen, Sayın
Tanal
Yani Sayın Tanal demekten yoruldum, başka bir şeyden
değil.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Çalışmamızı belediyelerimizle,
akademisyenlerimizle, çevre uzmanlarıyla, kurum ve kuruluşlarla,
kaymakamlıklarla, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşme
yaparak sürdürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
konuşmanızı Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) İnşallah, şunu net bir şekilde ifade
etmek isterim ki Kanal İstanbul Projesi koruma ve kurtarma projesidir,
Boğazın özgürlük projesidir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan,
Kanal İstanbul Katarlılara satılmış, doğru mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) İnşallah bu projeyi
yaptığımızda, Kanalla birlikte, İstanbul
Boğazındaki o mevcut gemi trafiğinden kaynaklanan
Ve o gemi
trafiğinin su kalitesini olumsuz etkilediğini hep birlikte görüyoruz.
İnşallah bu proje gerçekleştirildiğinde deniz suyu
seviyesi, kalitesi ve orada yaşayan vatandaşlarımızın
can ve mal güvenliği sağlanmış olacak ki bugüne kadar, 1960
yılından bugüne 6 büyük kazada 108 bin ton petrol Boğaza
akmıştır, bu çerçevede 100 kişi ölmüştür. Böyle bir
yükü hiçbir Boğaz tek başına kaldıramaz.
İnşallah, Kanal İstanbulla hem Boğaziçinin yükünü
alacağız hem de Boğaziçini gelecek nesillere çok daha güzel bir
şekilde miras bırakacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bir daha Boğazda telafisi olmayan, zor olan bu ve
benzeri olayların yaşanmaması için çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bakan,
buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ olarak son on sekiz yılda 82 milyon
vatandaşımızın ihtiyacı olan, şehirlerimizin
ihtiyacı olan tüm projeleri tek tek hayata geçirdik.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan, bu
Mecliste birçok İstanbul milletvekili var, Kanal İstanbul
Katarlılara satıldı mı, satılmadı mı?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Marmarayı, Avrasya Tünelini, Yavuz Sultan Selim
Köprüsünü, Osmangazi Köprüsünü, İstanbul Havalimanını,
şehir hastanelerimizi nasıl hayata geçirdiysek inşallah Kanal
İstanbulu da aynı şekilde yapacağız ve vatandaşlarımızın
hizmetine sunacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - O güzergâhta kaç
tane FETÖcünün arsası olduğunu biliyor musun? Kaç tane FÖTÖcünün
arsası var o güzergâhta?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Yine, Boğaziçi Kanunuyla alakalı soruldu.
Hakikaten, şunu net bir şekilde söylemek istiyorum: Bu bir CHP, AK
PARTİ meselesi kesinlikle değildir; bu mesele Büyükşehirden
yetki alıp verme meselesi değildir ki. Meclisin takdirindedir, Meclis
ne karar verirse biz yürütme olarak o karara uymak zorundayız ve o
çerçevede uygulamayı yapmak zorundayız. Biz ne yapmak istiyoruz?
Sadece ve sadece 16 milyon İstanbullu değil, 82 milyon Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının hayatını ilgilendiren bu
projeyle ilgili Boğaziçini kesinlikle imara açmıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
tamamlayalım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Tarihî ve doğal siluetini koruyoruz, yeşil
alanları artırıyoruz. Kaçak yapılaşmayla -10 bin kaçak
yapı var- mücadele edeceğiz ve yerel yönetimlerimizle birlikte
inşallah bu projeyi de yapacağız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Belediyelerde
ayrımcılık yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakanım, teşekkür
ediyorum efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) Termik santrallerle ilgili 1 Ocak 2020 tarihine kadar
Bu
çalışma çerçevesinde Bakanlığımızın tüm
ekipleri ay sonuna kadar tespitlerini yapacaklar. 13 termik santralin birbirine
göre durumları farklı; bazılarının filtresi var,
bazılarının bacası var, bazılarının
filtrasyonu eksik. Çevre mevzuatı neyi gerektiriyorsa 1 Ocak 2020de
gerekenleri termik santrallere yapacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu
vesileyle 2020 yılı bütçemizin, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğümüzün bütçesinin şehirlerimiz için, milletimiz için,
vatandaşımız için hayırlı olmasını temenni
ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Yürütme adına üçüncü söz,
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylunun.
Sayın Soylu, buyurun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın 2020 yılı bütçe sunuşu
vesilesiyle söz almış bulunuyor, Gazi Meclisimizin çok kıymetli
milletvekillerini sevgiyle saygıyla hürmetle ve muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütçemizin, çalışmanızın
ülkemize, milletimize, gelecek nesillerimize hayırlar getirmesini
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Hakkımızdaki en küçük olumsuz bir
cümlelerini bile günlerce tartıştığımız Batı
ülkelerini belki de ilk kez bu kadar âciz ve etkisiz gördüğümüz bir zaman
dilimi içerisindeyiz. DEAŞın insanlık dışı
videoları, silahla bile değil kamyonla yapılan terör eylemleri,
Yunanistan ve İtalya kıyılarına yanaşmaya çalışan
birkaç göçmen botu Avrupayı bütün medeniyet kodlarından
uzaklaştırmaya yetti. Güya, geleceğini planladıkları
dünya bugün maalesef yönsüzlük ve vizyonsuzluk içerisindedir. Radikalizm
üzerinden tekrar ana aktör olmaya çalışan emperyalizm suya, adalete,
sağlığa, eğitime erişimi olmayan fakir bir Orta
Doğu ve Asya ile onun kaynaklık ettiği küresel göçü ve maalesef
terörü üretmiştir. Hiçbir öngörüleri tutmadı. Vekâlet
savaşlarıyla baskılamak ve istikrarsızlaştırmak
istedikleri Doğu medeniyetiyse bugün yeniden yükselme evresine doğru
girdi ve sadece modern İpek Yoluyla bile yeni fırsatlar sunuyor.
İtiraf edelim ki 2000li yıllara
başlarken bırakın Orta Doğuyu, kendi
sınırlarımız içerisinde bile, Doğu ve
Güneydoğuda maalesef karmaşıklıklar yaşayan, gücü ve
vizyonu endişeli bir ülke hâlindeydik. Aziz milletimiz 2002de, burada,
sağlıklı bir okuma yapmış ve kendisine en yakın
siyasi tercihle ekonomide, sanayide, üretimde millî olan, kendi güvenlik
politikasını üreten, istikrarı önceleyen ve her alanda
kapasitesini artıran yeni bir anlayışı benimsemiştir.
İşte, bugünkü dünya tablosu ile bu büyük inovasyonu
gerçekleştiren Türkiye tablosuna hep birlikte, bir bütün olarak
bakmalıyız. Türkiye, bugün savunma sanayisinde ihracatçı ülke
konumuna geldiyse, 15 Temmuz darbesini püskürtüp hemen ardından kırk
gün sonra Fırat Kalkanı Harekâtını yapabildiyse, bunun
peşine Zeytin Dalı Harekâtını, Pençeyi, Barış
Pınarını yapabilecek kadar ekonomik, siyasi, askerî, teknolojik
bir kabiliyet ortaya koyabiliyorsa Doğunun makus talihi
değişmez. diye kabullenilen bir hâli -Allaha çok şükür olsun-
doğuda, bugün, turizm rekorlarıyla canlanan bir sosyal ve ekonomik
hayatla değiştirebiliyorsa bunu, 2002den beri
gerçekleştirdiğimiz istikrar ve büyüme performansımızdan
ayrı düşünmek elbette ki haksızlık olur.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın Bakan,
2002de terör yoktu.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Türkiye, bugün, güvenlik meselesini sadece PKK ekseninde düşünen bir ülke
değildir, güvenliğe makrostratejik bir açıyla bakmaktadır.
Önce, içeride 15 Temmuz direnişiyle FETÖyü, ardından Fırat
Kalkanıyla DEAŞ tehdidini temizledi. Ardından, Zeytin Dalı
Harekâtıyla Afrine girerek, PKK/YPGnin terör koridoru projesine ilk
darbeyi vurdu. Sonrasında Pençe Harekâtını başlatarak
Kandile odaklandı ve son olarak da Barış Pınarıyla
PKK ve YPGnin hayallerini söndürdü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Operasyonel saha baskımızın son halkası
Kıran Operasyonuyla da lojistik ve eleman sıkıntısı
yaşayan PKKnın hem varlığını hem de
kış üslenmesini bitirmeyi hedefliyoruz.
Şu hattı görüyorsunuz, Türkiye burada bir
şey yapmaya çalışıyor. Yıllardan beri güneyinden
Türkiyeyi tehdit etmeye çalışanlar bu haritada. Türkiye'nin niçin
Afrinde olduğu ve Zeytin Dalı Harekâtını
yaptığı, Türkiye'nin niçin Fırat Kalkanı Harekâtını
yaptığı ve en son niçin Barış Pınarı
Harekâtını yaptığı, niçin Hakurk, Avaşin,
Basyan, Metina, Zap, Sinat, Haftanin; bütün bu bölgelere yönelik, kendi
hudutlarının ve kendi milletinin birliğini ve beraberliğini
sağlamak için 20-25 kilometre ileriye doğru çıkmak zorunda olduğu
ve yine içeride terör örgütünü, özellikle onu sözde kendi barınma
alanlarında baskılamaya çalıştığı
apaçık ortadadır. Bu harita, Türkiye'nin ne tehditle karşı
karşıya kaldığını ve nasıl bir mücadele içerisinde
olduğunu ortaya koymaktadır.
Yine, burada bunu yaparken ve gerçekleştirirken
en son attığımız adımla, Libya Mutabakatıyla
Akdenizdeki güvenliğimizi ve ekonomik menfaatlerinizi güvenceye
aldık.
Karşımızda sürekli dünyanın
kodlarıyla oynayan bir cephe var, bunu hiç unutmamalıyız.
Türkiye olarak bugün bölgemizde oluşturulan ve üzerimize yıkılmak
istenen tüm problemlere, onları oluşturan asıl sahiplerini de
ortak etmektedir. Bakın, ilk kez Türkiye bir hamle gerçekleştiriyor.
Yıllarca içimizdeki birçok meseleyi bizim üzerimize yıkıp bizi
onlarla uğraştıranların sahasına bu meseleleri
nasıl yıktığımızı, nasıl onların
da bu meselelerle uğraşmak zorunda olduğunu gördüğümüz bir
zaman dilimi içerisinden geçiyoruz. Türkiye, üzerinde oyun kurulan bir ülke
olmaktan, Allaha çok şükürler olsun, bugün hem bölgesel hem de dünyada
oyun kuran, strateji geliştiren, ayaklarının üzerinde duran bir
ülke hâline gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEAŞlıları iade meselesinde
yaptığımız bunun açık bir örneğidir, ne
yaptığımızı biliyoruz. Ürettiğimiz bu güç bir
politika bütünlüğünün eseridir; bunun yetkilendiricisi ve sahibi 2002
yılından beri aziz milletimizdir. Bunu kurgulayan ve sabırla
uygulayan da AK PARTİ ve onun lideridir ve milletimizin iradesiyle bugün
de Cumhur İttifakıyla oluşturduğumuz birlikle, sinerjiyle
2023 yılına doğru ilerlemek ve Türkiye'yi dünya ülkeleri
arasında hak ettiği noktaya taşıyabilmektir. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
Türkiye bugün ne 1999 depremindeki Türkiye'dir,
Türkiye bugün ne PKKnın Aliboğazında 1.500-2.000 kişiyle
kamp yaptığı, top oynadığı, jimnastik
yaptığı bir Türkiye'dir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiye bugün ne -insansız hava aracıyla
birlikte- insansız hava aracı alabilmek için başka ülkelerin
kapısında sıra bekleyen Türkiye'dir ne de televizyonda darbe
bildirisi okunduğunda Emredersiniz. deyip teslim olan Türkiye'dir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakanlığımızda, 15 Temmuzdan
sonra, yeni yapımızda başarılı olabilmek için,
birimler arası entegrasyonun artırılabilmesi, teknik ve
beşerî kapasitesinin yükseltilebilmesi, bir politika ve eylem planı
oluşturabilmesi, aynı zamanda tüm bürokratik işlem ve
süreçlerinin sadeleştirilmesi ve yaptığımız
işlerin izleme ve değerlendirme sistemi üzerine beş adet
mekanizma belirledik. Ve bugün bu mekanizmayı
Bakanlığımızın halka hizmetindeki memnuniyeti
artırabilmek için de takip ettiriyoruz, devam ettiriyoruz. Her yıl
Bakanlığımızda -özellikle Meclisimize arz etmek istiyorum-
bir konu belirliyoruz. Bu yılki konumuz eğitim, denetim, takip. Ve
burada bir şey söyleyeyim: Bu yıl hizmet içi eğitimlerde tüm
personelimizle ulaştığımız sayı 447.526dır
ve diğer konularda da aynı şekilde, 81 vilayette, tüm
arkadaşlarımız, gerek izleme ve değerlendirme olsun
yaptığımız hizmetlerin milletimize ulaşan
tarafını bir vesileyle anlatmaya çalışmaktadır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekillerim; bugünün Türkiyesi, uyuşturucu mücadelesinde küresel bir
aktördür. Afganistanı istikrarsızlaştırdılar ve afyon
üretimi 200 tondan 9 bin tona çıktı. Sentetik uyuşturucu üretimi
son beş yılda Avrupada yüzde 50nin üzerinde arttı ve aynı
Avrupa, hepimiz şahit olduk ki son Avrupa Birliği raporunda
PKKnın uyuşturucu liderliğine yeni ayıldı ve onu
özellikle uyuşturucunun müsebbibi olarak bu yılki kendi
raporlarına aldı. Eğer bu işte mücadele kapasitemizi
artırmamış olsaydık bunun esiri olurduk. Özellikle bu
yıl gerçekleştirdiğimiz uluslararası uyuşturucu
operasyonlarında, Libya açıklarında 4,2 ton
Bakın, Sahil
Güvenliğimiz, polisimiz gitti; Libyanın açıklarında gemiyi
aldılar, getirdiler, Türkiyenin sınırlarına koydular. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bulgaristan,
Sırbistan sınırlarında 500 bin extacy, Yunanistanda 4,5
milyon captagon yakalandı; bunları hep bizim evlatlarımız
yaptı. Akdenizde, İspanya-İtalya açıklarında bizatihi
bizim takibimiz ve İspanyayla ortaklığımızla 12,4 ton
esrar yakaladık. Ayrıca, son bir yılda Türkiyenin en büyük
eroin yakalamalarını yaptık: Erzincanda 1.271 kilo, Erzurumda
tek seferde 1.535 kilo, Mersinde 615 kilo kokain, Edirnede 1.301;
Balıkesirde 1.982; Muğlada 1.500 kilo skunk yakalaması.
Bunlar, örneklerden sadece birkaçıdır. Geçen şubat ayında
Licede yaklaşık 5 ton, geçtiğimiz kasım ayında -geçen
ay- yine Diyarbakırda yaklaşık 5 ton 38 kilogram esrar
yakalandı.
Size bir şey daha söyleyeyim:
Yılbaşından bugüne kadar 42 milyon kök kenevir yakaladık.
Bu, ne demektir biliyor musunuz? 15 milyar yani özellikle bizim narkoterör
olarak tarif ettiğimiz meseledir, tam 15 milyar ve yine bunu ifade etmem
gerekir ki son üç yılda uyuşturucu suçlarından gözaltına
aldığımız insan sayısı -lütfen bu rakama da dikkat
edin- 683 bin, uyuşturucu suçlarından gözaltına
aldığımız insan sayısı. Hâlen uyuşturucu
suçlarından cezaevlerinde yatan tutuklu sayısı ise 79.942dir.
Peki, bu kadar mücadele yapıyoruz biz ve bütün
kurumlar, bütün bakanlıklar, tüm sivil toplum örgütleri, sonuç nedir?
Sonucu söyleyeyim, sonuç şu: Eğer bu sonuca ulaşmamış
olsaydık belki karşınızda bu cümleleri edemezdik. Sonuç,
bakınız, bütün dünyada 180 milyondan 380 milyona
çıkmıştır şu rakamların
karşılığı. Oysa Türkiye'de uyuşturucuya
bağlı ölümler; 232, 497, 590, 920. Bunun artmasının nedeni,
Avrupadan Türkiye'ye akan kimyasal uyuşturucudur. Sonra müdahale ettik,
geçen seneyi 657yle tamamladık, geçen senenin bu ayında toplam 380,
şimdi 221; yüzde 40ın üzerinde bir azalma söz konusu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Büyük bir mücadeleyi hep beraber,
hep birlikte ortaya koyuyoruz, Türkiye ortaya koyuyor ve bütün bunları
ifade ederken yine sadece sade bir mücadele yapmıyoruz; 18 ilimizde
atık su analiziyle beraber kullanılan uyuşturucuları takip
ediyoruz. Narkolog araştırmalarımızda
yakaladığımız bütün uyuşturucu kullanıcılarını,
yaptığımız araştırmalarla sahada takip ediyoruz.
Yine, bunun yanı sıra Narkotır
eğitim faaliyetlerimizi, 81 ile Narkotimlerimizi yayarak bunu
gerçekleştirmeye çalışıyoruz. İnşallah,
amacımız, önümüzdeki yılda, bütün kurumlarımızla
eş güdüm içerisinde, Türkiye'de uyuşturucudan ölen, uyuşturucu
kullanmaya başlayan, uyuşturucu kullanan insanların
sayısını mümkün olduğunca hep birlikte en az seviyeye
düşürmektir.
Biz Müslüman bir milletiz -bunu söyleyeyim- Anadolu
medeniyetinin evlatlarıyız. Bizim çocuklarımızın
zihnini bulandırmak istiyorlar, bunun da bir terör olduğunu burada
söylemek istiyorum. Bunun siyasi partisi olmaz, bunun çatışması
olmaz, bunun kavgası ve kargaşası olmaz. Hep birlikte,
uyuşturucu meselesinde Türkiye'nin geleceğine sahip çıkmak ve
etrafımızdaki coğrafyaya, dünyaya da bu konuda örnek olmak
zorundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, bugünün Türkiyesi, kesinlikle müsebbibi
olmadığı küresel bir göç hadisesini başarıyla
uluslararası hukuka ve maşeri vicdana uygun şekilde
yönetmektedir. Birilerinin zihninde varlığını korusa bile,
Türkiye, oluşturulmak istenen göç paniğine ve korkusuna esir
olmamıştır. Şurası bir gerçektir ki dünyada göçle
fakirleşmiş, yıkılmış hiçbir ülke yoktur. Dünya
genelinde, göçmenlerin, gittikleri ülke ekonomisine negatif etki ettiklerine
dair iddiayla söylüyorum ve altını çiziyorum- dünya literatüründe
hiçbir araştırma ve hiçbir sonuç söz konusu değildir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkelerinin
tamamının kalkınmasının temelinde göçle
kazandığı kapasite vardır. Göçü öcü gibi gösteren
anlayışın içi boştur. Bugün ülkemizin bu konuda
karşılaştığı sorun, bize ait bir sorun
değildir, küresel bir sorundur. Bugün dünyada Endonezya ve Hindistandan
Avustralya ve Yeni Zelandaya, Venezueladan Kolombiyaya, Meksikadan
Amerikaya, Doğu Avrupadan Batı Avrupaya, Asyadan, Afganistandan,
Pakistandan, Afrikadan Avrupaya ve ülkemize çok ciddi sayılarda göç
hareketi yaşanmaktadır.
Türkiye bugün düzenli göçü yönetme konusunda tüm
taşları yerine oturtmuştur. Ufak tefek sorunlar elbette ki
olabilir, bunları da en aza indirmeye gayret gösteriyoruz. Burada
asıl sorun, hep beraber üzerinde odaklanmamız gereken sorun, kaçak
göçteki artıştır ve bunun azalacağını hiç kimse
beklemesin. Biraz önce konuşmamın başında ortaya
koyduğum, eğer Afganistandaki, Pakistandaki bu gelir
eşitsizliği, eğitime, adalete, suya, gıdaya olan
erişimdeki yoksunluk, Afrikada yoksunluk devam ederse bilesiniz ki bu
artışın bütün dünya için devam etmesi
kaçınılmazdır.
Bu yılki kaçak göçmen yakalama
sayımız 423 bin, geçen yıl 286 bin, bir yıl önce 176 bin,
bir yıl önce de 175 bindir. Tabii, bu işin bir de insani boyutu var.
Bu yıl Ege Denizinde ölen kaçak göçmen sayısını
söyleyeceğim, burada kadınlar var, burada çocuklar var, burada
yaşlılar var: 33. Bu konuda da aslında geçen yıllara
nazaran Sahil Güvenlik Komutanlığımız, kolluk kuvvetlerimiz
Türkiyenin her tarafında buraya bu işin sirayet etmemesi için çok
büyük çaba sarf etmektedirler. Siz Yunanistanın laflarına
bakmayın. Bizdeki artış 286 binden 450 bine geliyor, neredeyse
170 bin; Yunanistandaki artış bizim onda 1imizden daha azdır.
Yani buradaki esas yükü hakikaten biz çekiyoruz.
Niye mücadele ediyoruz? Bir göç yolu olmamak için,
Türkiyeyi tam anlamıyla bir göç rotası hâline getirmemek için,
herkesin Türkiyeye gelip Türkiyeden istediği bir yere gidememesi için Türkiyede
ciddi bir şekilde bütün mücadelemizi ortaya koyuyoruz.
Aynı zamanda başka bir şey daha
söyleyeyim: Yani ben kışın gelmesini istemiyorum; Vanda
istemiyorum, Ağrıda istemiyorum. Bu yıl, trafik kazaları
dâhil, Vanda ve Ağrıda toplam 77 insan karın altında
kaldı ve biz bunları ancak dört ay sonra bulabildik. Kim, niçin
gelsin buraya? Bunun sebebi biz değiliz. Bunun sebebi, evet,
Batıdır. Bunun sebebi, insanlıktan nasibini almamış,
güya Medeniyetim var. diye kendi ifadesini ortaya koymaya çalışan
Avrupadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunun sebebi, özellikle Orta Doğu ve Asya içlerinde bu meseleyi kendi
çıkarlarıyla beraber acımasızca yürüten Amerikadır;
çok açık ve net söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bundan, bu cümlelerden hiçbir zaman sarfınazar
etmemeliyiz.
Yine, aynı zamanda, büyük bir operasyon
yürütüyoruz. Bakınız, şu anda 99 bin insanı kendi
ülkelerine gönderdik. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir operasyon söz
konusu değildir. Bu 99 bine, Suriyeye gönderdiğimiz gönüllü geri
dönüşler dâhil değildir. Biz 62 bin Afganlıyı oraya geri
gönderdik ve bunu da yine Afganistanla iş birliği içinde
yapıyoruz. Burada, sizin huzurunuzda söyleyeyim: Kendi bakan
arkadaşlarımdan çok, Afganistan ve Pakistandaki bakanlarla
görüşüyorum sadece bu göç rejimini iyi bir şekilde yönetebilmek ve
ortaya koyabilmek için.
Yine, aynı şekilde başka bir şey
daha gerçekleştiriyoruz, orada da örneğimiz yok. Biz, göçe
kaynaklık eden yerlere de elimizi uzatıyoruz. Suriye iç
savaşının sorumlusu biz değiliz ama bugün 370 bin kişi
Afrin, Cerablus, Azez, Mare ve El Babda
Oraları yaşanabilir hâle
Türkiye getirdi. Biz sömürü düzeni oluşturmadık Avrupa ve Amerika
gibi. Oralarda bugün insanlar eğer yaşıyorlarsa, huzur
içerisinde bulunuyorlarsa ve oralara dönüyorlarsa, inşallah yarın
Resulayna ve Tel Abyada da döneceklerse bilesiniz ki dünyada en
gelişmiş ülkenin bile bunu yapabilme kabiliyeti yoktur; bu asalet
Türk milletindedir ve bu asalet Türkiyededir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Göç konusunda şu notu da eklemek isterim:
Ülkemizde 3,6 milyon Suriyeli var bugün. Bunun içinde Kürtler var, bunun içinde
Araplar var, bunun içinde Türkmenler var, bunun içinde Ezidiler var. Bu
insanların yüzde 65i Misakımillî sınırlarının
içerisinden buraya geldi. Kimse kusura bakmasın, biz bu insanlara
sırtımızı dönemeyiz, bu kadar açık ve nettir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Biz bu insanları
ölüme terk edemeyiz ve ölüme gönderemeyiz. Biz bu coğrafyanın
yerlisiyiz ve bizim bu coğrafyada komşuluklarımız var.
Aynı kıbleye dönüp birlikte namaz
kıldığımız, beraber horon
oynadığımız, beraber halay çektiğimiz, kız
alıp kız verdiğimiz, Gaziantepten Şama ticaret
yaptığımızda evinde kaldığımız,
yaşadığımız, kızını
kızımız, eşini bacımız bildiğimiz insanlar
var. Onun için, şunu ifade etmek istiyorum: Bu insanlara
sırtımızı dönmek, tarihimize, inancımıza,
insanlığımıza sırtımızı dönmektir,
Çanakkaleye sırtımızı dönmektir ve en kötüsü, yüz yıl
önce uğruna savaştığımız değerlerimizi terk
edip Batının anlayışına teslim olmak demektir.
Maliyetine katlansa da, bazen sıkıntıya girse de bu büyük
milletin 2011den beri ortaya koyduğu misafirperverlik ve asalet, bize
bütün dünyaya karşı üstünlük sağlamaktadır. Milletimize, bu
misafirperverliği ve asaleti için de huzurunuzda tekrar teşekkür
etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Beni bağışlayın, zamanım
doluyor ama trafikte neler yaptığımızı size, sadece
bir rakamla anlatacağım. Şu anda, geçen yıldan bu yıla
almış olduğumuz tedbirlerle -Türkiye'nin yol
standartlarının yükselmesi, acil müdahale hâlinin yükselmesi- ve
bütün kurumların ortaya koymuş olduğu başarıyla
birlikte, Türkiyede trafikteki ölümler 100 binde 6,5e düşmüştür.
Geçen yıldan bugüne kadar Türkiyede trafikte ölen insan sayısı
1.250dir. Bu önemli bir rakamdır. Bir önceki yıldaki rakam 752ydi.
Bu, hep birlikte -bunda Türkiye Büyük Millet Meclisimizin de katkısı
var- özellikle yaya ölümlerinde uygulanan politikaların takibinde önemli
bir katkıyı ortaya koymaktadır.
Yine, asayiş olaylarında Türkiye'nin
geldiği noktaya dair olmak üzere sadece bir rakam vereceğim.
Türkiyede evden hırsızlık günlük ortalama, işte 2017, 2018
ve 2019; 282, 203 ve 148. İstanbulda günlük hırsızlık
78den 34e, Ankarada günde sadece 4e, İzmirde günde sadece 6ya
düştü; burada İzmir milletvekillerimiz var, Ankara milletvekillerimiz
var, İstanbul milletvekillerimiz var. Türkiyede asayiş
olaylarıyla ilgili birçok şey söylenmektedir. İnanın,
şu anda, Türkiye, asayiş olaylarında hakikaten en önemli
dönemlerinden birini yaşamaktadır.
Yine, bir şeyi daha burada ifade etmek
istiyorum. Özellikle AİHM tarafından işkence yasağı
ihlal kararları diye bu çok söylenmektedir. Tablo bu. Bakınız,
2012, 2013, 2014, sıfır. 2015, 2; o da 1990 ile 1995
kararıdır. 2016, 2017, 2018, sıfır. Ben söze bakmam,
AİHMin kararlarına bakarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onları da
tanımıyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Anayasa Mahkemesine de bakın biraz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Yine, DEAŞ, FETÖ; bütün bunlarla mücadelemiz en yüksek noktada
sürmektedir.
Kusura bakmayın, bir meseleye girmek için
diğer noktaları geçtim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bütçeye ne kadara mal
oldu, bütçeye?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünün
Türkiyesi PKKyla mücadelede de eski Türkiye değildir. Baskın yiyen,
ateş edilince cevap veren değil, etkin, kararlı, önleyen,
kesintisiz operasyon stratejiyle sahayı basan, örgütün mağdur
edebiyatına da etnik köken istismarına da çocuk istismarına da
kadın istismarına da cevap veren, terörle birlikte terörizmle de
mücadele eden, doğu ve güneydoğuya, kalkınmaya
odaklanmış bir Türkiye var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu sefer sizlere operasyon sayısı, sizlere
etkisiz hâle getirilen terörist sayısı verecek değilim. Cep
telefonlarınızı elinize alın Turistik Doğu
Ekspresinde mart ayına kadar yataklı vagonda boş yer var
mı? diye bakın, meseleyi anlarsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Iğdırda, Karsta,
Mardinde otel arayın, meseleyi anlarsınız. İşte bizim
terörle mücadele karnemiz budur. Bakınız, karne burada, hiç
başka bir karne değil. Türkiye'nin özellikle doğu ve
güneydoğudaki 26 vilayetindeki turist sayısı ile dağdaki
terörist sayısının azalması arasındaki oranı net
bir şekilde gösteriyorum: Dağdaki terörist sayısı 500e
indikçe Türkiye'nin turist sayısı doğu ve güneydoğuda yüzde
241 artmaktadır. Biz tablolara bakıyoruz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Yine, bu ülkeye gelen milyonlarca turist, o
trenleri, o uçakları, o otelleri dolduran binlerce insan Türkiyede mal
ve can güvenliği yoktur. iddialarını çürütmektedir. Çukur ve
barikat eylemlerinden bugüne kadar, Mardindeki üniversite öğrenci
sayısında yüzde 60 artış, Tuncelide gelen turist
sayısında yüzde 365, Mardinde yüzde 138, Diyarbakırda yüzde
244 artış ortaya koymuştur.
Biz, orada, terörün bitmesine, teröre gelen bütün
desteklerin kesilmesine yönelik adım atarken -özellikle siyaset yapan
arkadaşlarımıza söylüyorum- köstek değil, destek
bekliyoruz. Terörle iltisaklı belediyelere görevlendirme yapıyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gasbediyorsunuz; ne
görevlendirmesi, gasbediyorsunuz!
HABİP EKSİK (Iğdır) - Bütün
belediyeler mi öyle?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Her kürsüye çıkıldığında Bunlar seçilmiş.
denilip savunmaya geçiliyor. İki yüz seksen altı yıl cezayı
ben almadım; iki yüz seksen altı yıl cezayı geçen dönem
aldığımız 94 belediye başkanı aldı, ben
almadım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hangi
mahkeme verdi?
MURAT EMİR (Ankara) Bir tane yolsuzluk yok,
bir tane hırsızlık yok.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Burada var; iki yüz seksen altı yıl, iki yüz seksen ay
ceza.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hangi
mahkeme, hangi mahkeme?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Ve yine, kimse çıkıp bizden tek kelime özür dilemedi.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Senin
hâkimlerin veriyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Bunlar seçilmiş. diye suçlarına göz yummak zorunda
mıyız?
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Mardinde hediye alan
kayyumların hesabını verin!
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Adalet nerede,
adalet?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - O zaman, 2010da Adanada Büyükşehir Belediye
Başkanını ihaleye fesat karıştırmaktan niye
görevden aldık?
HABİP EKSİK (Iğdır)
Halılar nerede, halı, halı?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Yine -resmî- söyleyeyim: 2012de Balıkesirde bir belediye
başkanını, Kayserideki, Boludaki, Ordudaki, Ünyedeki,
İstanbuldaki belediye başkanlıklarını usulsüzlükleri
sebebiyle niye aldık? O zaman bu sistem niye var? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Dava
açtınız mı onlara, dava açtınız mı?
HABİP EKSİK (Iğdır)
Kayyumlardan aldığınız hediyeler ne oldu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
sessiz lütfen, biraz sessiz
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Seçilme yeterliliği ile yönetme yeterliliğinin aynı
şey olmadığını, Anayasanın ve kanunların
bunları birbirinden ayırdığını pekâlâ bildiği
hâlde
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Anayasayı
ayaklar altına aldınız.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Ben, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını okurum, senin gibi
PKKnın tüzüğünü okumam! (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar; HDP sıralarından Yuh! sesleri, gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bana da öyle
davranamazsın sen!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Hadi oradan!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen kimsin!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Otur yerine!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bitmedi.
BAŞKAN Sayın Bakan, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bitireceğim efendim. (HDP sıralarından gürültüler)
Bakın, size bir örnek vereceğim:
Şahsın 2017 yılında Erzurum 2. Ağır Ceza
Mahkemesinden
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kaç kadın öldü bunların içerisinde, ondan haber ver!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Lütfen arkadaşlar
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kaç kadın öldürüldü, ondan haber ver! Kadın cinayetlerini
önleyebiliyor musunuz?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yedi yıl
altı ay hapis cezası var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Konuş konuş, heyecanlı oluyor!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) 2018de istinafa başvurmuş.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Hiçbir belediye
başkanı hakkında kesinleşmiş ceza yok!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) 2019da temyiz kararı onanmış ama HDP tutmuş,
Erzurum Karayazı Belediye Başkan adayı göstermiş.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kadınların trafik kazası kadar değeri yok! Tek
kelime laf etmiyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Buradan söyleyeyim: Vallahi billahi almasak bu Gazi Meclisin
ahı bizi tutar, Bedirhan bebeğin ahı bizi tutar ve en son, Esma
Komutanın ahı bizi tutar. Yok öyle bir şey! (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Atanmış memur
seçilmiş yerine karar veremez!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Şov yapıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Son cümlelerim şunlar: Bakınız, Allaha çok
şükürler olsun
FATMA KURTULAN (Mersin) Allah çarpacak seni, Allah
çarpacak!
HALİL ETYEMEZ (Konya) Seni çarpacak, seni!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bugün Türkiyede Doğunun makûs talihi lafını
PKKnın makûs talihine dönüştürdük, şimdi Kandil
düşünsün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler)
FATMA KURTULAN (Mersin)
Gırtlağınıza kadar günahtasınız!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bu çocuklarımız belediyenin festivallerinden dağa
gitmiyorlar.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Çaldığınız
baklavaların hesabını verin önce! Yediğiniz
baklavaların hesabını verin!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Okula gitmesi gereken, hemşire olması gereken, doktor ve
mühendis olması gereken, anne sevgisine muhtaç
çocuklarımızı taciz ve tecavüz etmek üzere zorla alan, o alçak,
sapık, adı Biçirpinin olan Duran Kalkana -ohh- bugün
göndermiyoruz, göndermiyoruz, göndermiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Alkışlayın, demokrasi katledildi! (AK PARTİ ve HDP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Son cümlemi söylüyorum: Bu Mecliste bu bütçenin
(AK PARTİ ve
HDP sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Yırtınma! Yırtınma!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri herkes
yerine otursun. Değerli milletvekilleri, lütfen sessiz
Sayın Bakan konuşmasını
tamamlıyor, lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun, devam edin.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
bu bütçenin başından itibaren
(HDP sıralarından gürültüler)
HABİP EKSİK (Iğdır) Geç
Geç
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
bu bütçeyi savaş bütçesi olarak söyleyenlere sözümdür: Bu
bütçe savaş bütçesi değildir, bu bütçe Diyarbakır Annelerinin
bütçesidir, Diyarbakır Annelerinin bütçesidir. (AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar, MHP sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
HABİP EKSİK (Iğdır) Geç
Geç
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Hepinizi sevgiyle saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından ayakta alkışlar, MHP
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:21.31
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Özel, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Murat Kurumun ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
beşinci tur görüşmelerinde yürütme adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Öncelikle, aslında aralarda olacaktı ama
şimdi toplu hâlde ve kısa kısa, çok zaman almadan söyleyeyim.
Birincisi: Sayın Sağlık Bakanı Hasta garantisi yok. diyor
ve büyük bir alkış alıyor ama sayın milletvekilleri,
Sağlık Bakanı da biz de biliyoruz ki tetkik garantisi var, MR
garantisi var, tomografi garantisi var, tahlil garantisi var, sonra da Hasta
garantisi yok
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bütün hastanelerde var.
Özgür Bey, bütün hastanelerde var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manasa) Bu tahlilleri üç harfliler mi
yaptıracak, inler cinler mi yaptıracak, bu tahliller kime
yapılacak? Tahlil garantisi veriyorsunuz. Hasta garantisi yok. diye
alıp lafı çeviriyorlar. Hizmet garantisi var, bu da hasta gitmeden
olmaz, hasta gitmeden MR çekilmez. Ama Sayın Sağlık
Bakanına şunu söylemek isterim: Ben bu kadar toleranslı bir
yönetim görmedim. İyidir, sabaha kadar konuşsa bu 3 Bakan, ben
dinlerim, burada bir sorun yok ama şehir hastaneleriyle ilgili aynı
nakaratı tekrar edip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Size çok can alıcı
bir şey sordum. Buraya kadar parti de Sağlık
Bakanlığı da pisliğin içinde. Sebep? Sebep: Bütün
eczacıların, her partiden, eczacının cebinden para alınıyor,
bunu size bütün eczacılar anlatıyor ve bir kişiye imtiyaz verdiniz,
hiçbir sözü tutmadı, kan ürünü tekeli oldu; yerli, millî bir iş
yapmayacak, bu kadar süre verildi, buna çıkıp da şunu deyin ya
Dün, Cumhurbaşkanı Eczacıların alanına neden girdik?
diye soruyor size ama o, Cumhurbaşkanı ile imtiyaz
sağladığı kişilerin kurduğu ilişki üzerinden
yürüyor. Çıkın Eczacıların kan ürününü pazartesiden
itibaren bırakıyoruz. Bu ucuz, dışarıdan kan ürünü
alıp satma imtiyazını sözleşme şartları yerine
gelene kadar asla yaptırmıyoruz. deyin. Diyemiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2 Bakana birden bir şey
söyleyeceğim; hem Sayın Kocaya hem Sayın Kuruma: Değerli
Bakanlar, aramızda kalsın ama rejim değişti ve sizin
arkadaşlar bize numara yapıp sizinle de muvazaa yapıyorlar.
Şimdi, Sayın Koca diyor ya 27nci Dönemde ilk iş
sağlık çalışanlarının özlük haklarını
iyileştirdiniz. Bunu demeyin, duymasınlar çünkü onlar O kanun
teklifi bakanlıktan gelmedi. Biz oturduk aramızda yaptık.
Kuvvetler ayrılığı var, biz yolladık. diyorlar.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Size
teşekkür ettim
Meclise teşekkür ettim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, Biz düzelttik.
diyorsunuz ya
Sayın Kurum, Parsel bazında düzenlemeyi
kaldıracağız -çok doğru, çok geç ama çok doğru- ada
bazında düzenleme gelecek. İşte, gabari hesapları filan H:
Sonsuz kalkacak. Güzel, bu müjdeler önemli. Zaten okuyorum ben sizi. Sonra
diyorsunuz ya: Bunları Meclise yolladık, yakında
Bunları
demeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Onlar Burada katı
kuvvetler ayrılığı var. İmzaları biz
atıyoruz, vallahi de billahi de bakanlardan gelmiyor. Parlamenter
rejimdeki gibi bakanlar kanun tasarısı hazırlayıp da
Meclise yollamıyorlar. diye, vallahi kendilerini bile
inandırdılar. Yemin et. deyince ilk başta edemiyorlardı,
şimdi yemin etmeye bile başladılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, son olarak, tabii, son olarak derken
Çevre Bakanı için: Bir Çevre Bakanının hedefi, dünyanın
gözbebeği, Asya ile Avrupayı birleştiren, üç denize
bağlantıları sağlayan, en çok balık
çeşitliliğinin olduğu o muhteşem, dünyanın incisi
İstanbulun bağrına hançer gibi bir kanal çekmek olamaz. Bu
olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu, Cumhurbaşkanının en büyük hayali
olabilir; bu, Katar şeyhinin rüyasıdır ama emin olun Sayın
Bakan, İstanbulun kâbusudur. Sakın buna ortak olmayın bir Çevre
Bakanı olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son sözüm, söylenecek çok
şey var ama mümkün olduğu kadar kısa tutarak: Bir kez, şu
linç girişimiyle ilgili kitapçığı yolladım, Sayın
Bakan da bana İçişleri Bakanlığı bütçesinden bir
siyasi partiye yapılmış cevap kitapçığını
yollamış. Hiçbir şeye bakmayalım, kitapta defalarca Kemal
Kılıçdaroğlu yazıyor.
O Kemal Kılıçdaroğlu, burada, Türkiye
protokolünde 3üncü sıradadır; değil size, bu Mecliste tesadüfen
denk geldiği kimseye bir kez sayın kelimesini esirgemez. (CHP
sıralarından alkışlar) İçişleri Bakanı
olarak
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Başını oku. Başında diyor ki
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben size siz derken siz bana
niye emir kipiyle konuşuyorsunuz? Bu haddi nereden buluyorsunuz? Ben size
yapın, edin, bakın demezken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Değiştiriyorum, başını okuyunuz. Bazen aceleci
davranıyorsunuz.
Başında şunu söylüyor: Bundan
sonra Kemal Kılıçdaroğluyla ilgili söylenecek her söz
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olarak
adlandırılacaktır. diye kamu yazışmalarında
yapılan en basit işlerden birisi orada
gerçekleştirilmiştir. Ne biz bir şahsa sayın demekten
imtina ederiz ne de böyle bir şey onun dışında
Ta en
başında.
MURAT EMİR
(Ankara) Recep Tayyip Erdoğana yapın da görelim!
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Çok net söyleyeyim
SALİH CORA
(Trabzon) Şimdi özür dile!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Bir, kamu yazışması değildir; iki, Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna bu raporda yazılacak s ve n
harflerinden tasarruf etmeye kalacaksa iş, keşke oralara
gelebilseniz.
SALİH CORA
(Trabzon) Ucuz siyaset yapıyorsunuz ya, ucuz bir polemik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ben sizden bir tane böyle, başta bir kez Sayın deyip sonra hep
Recep Tayyip Erdoğan dediğiniz doküman göreyim 100 sayfalık,
ben sizi alkışlayacağım. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Saray, saray diyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi, sözümüz şu: Bir, Sayın İçişleri Bakanı
çıkıp da 2019 yılında, on yedi yıllık
iktidarın sonlarında, kendi Bakanlığının da
3,5uncu yılında Benim de gidemediğim köyler, benim de
giremediğim mahalleler var. diyorsa vah hâlimize.
SALİH CORA
(Trabzon) Artık yok. diyor. Artık böyle bir mahalle yok. diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Eskiden sizin Genel Başkanınız bize Sivasın
doğusuna gidemezsiniz. diyordu, şimdi 81 ile gittiğimiz gibi
Parlamentoda tüm siyasi partilerle iletişim kurabilen ve herkesle
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
VAHİT
KİLER (Bitlis) Siyaset yapıyorsun ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Siyaset yapacağız, ne yapacağız ya?
VAHİT
KİLER (Bitlis) Yapmıyorsunuz, yapmıyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ya ne yapacağız?
VAHİT
KİLER (Bitlis) Doğuyu teslim etmişsiniz ya! Siyaset
yapın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Hırsızlık mı yapayım, uğursuzluk mu
yapayım?
BAŞKAN
Sayın Özel, siz devam edin lütfen.
VAHİT
KİLER (Bitlis) Doğuyu, güneydoğuyu teslim etmişsiniz.
Gidin doğuda siyaset yapın. Konuşuyorsunuz burada ya!
BAŞKAN -
Sayın Kiler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan Biz her yere gidemiyoruz. ifadeleri talihsizdir. Biz
her yere gidiyoruz. Milletvekili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
gitmeye endişe ettiğimiz hiçbir yer yoktur. Bugüne kadar, şehit
cenazesine, isterseniz Türkiyenin en zor coğrafyasında, CHPnin en
zayıf olduğu, sizin en çok nefret söylemini
kışkırttığınız yerde olsun, 139 vekilimiz ve
Genel Başkanımız aslanlar gibi gitmiştir, bundan sonra da
gidecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer Sayın
Bakan, diyorsanız ki Biz gidemiyoruz., gidemediğiniz yerler varsa
bilin ki sorumlusu oranın halkı falan değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Sorumlusu,
sizin sadece birkaç belediye kaybetmemek, birkaç belediye meclis üyeliğini
fazladan almak için kullandığınız haksız,
kışkırtıcı, hedef gösterici,
şeytanlaştıran, ötekileştirici, zehirli siyaset dilinizdir.
Onu kaybedin, her yere rahat rahat gidersiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ettim.
Sayın Oluç, buyurun lütfen.
43.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, kışkırtıcı,
kutuplaştırıcı bir üslup ve dille
konuşulmasının aslında iktidarın Türkiyedeki bugünkü
durumunu yansıttığına, Türkiyenin hakkın, hukukun,
adaletin işlemediği bir ülke hâline getirildiğine ve kayyum
meselesini tartışmaya devam edeceklerine, İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun bütçe görüşmelerinde Halkların Demokratik
Partisine yönelik nefret söylemi kullandığına ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller
BAŞKAN Sayın Oluç, rahat olun, bugün
bayağı gönlüm açık, herkese bol bol süre veriyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamam,
teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, diğer
bakanlıkların bütçeleri hakkında da konuşmak isterdim fakat
esas itibarıyla İçişleri Bakanlığı bütçesi
üzerine yoğunlaşmak istiyorum ve İçişleri Bakanının
yaptığı konuşma üzerine birkaç şey söylemek istiyorum.
Şimdi, birincisi: Üzülerek bu kelimeleri
kullanacağım ama kullanmak zorundayım; bu kadar
kışkırtıcı, bu kadar
kutuplaştırıcı
SALİH CORA (Trabzon) Doğruları
söyledi.
FATMA KURTULAN (Mersin) Salih, sus!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
bu kadar
ayrıştırıcı, bu kadar düşmanca bir üslup ve dille
konuşulması aslında bugün iktidarın Türkiyedeki durumunu
çok iyi yansıtan bir durumdur. İktidarın aynası, İçişleri
Bakanlığıdır. Kışkırtıcılık,
kutuplaştırıcılık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen de
aynısını yapıyorsun sen de.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
toplumu
birbirine düşürmek, halkı birbirine düşürmek, nefret söylemini
yaymak, Anayasayı çiğnemek, hukuku çiğnemek, yasaları
çiğnemek, Türkiyenin imzalamış olduğu uluslararası
demokratik sözleşmeleri çiğnemek; işte bunların hepsinin
odağı İçişleri Bakanlığıdır. Çok
açık, net.
Ben yüzünüze söylüyorum burada, arkanızdan
konuşmuş olmayalım. Burada siz yokken
konuştuklarımızı şimdi sizin yüzünüze de
söyleyeceğim.
Şimdi, bakın, bu ülkeyi özgürlüklerin ve
demokrasinin, hukukun olmadığı bir ülke hâline getirdiniz; insan
hakları ihlallerinin ayyuka çıktığı bir ülke hâline
getirdiniz; muhalif olanın, muhalif konuşanın, muhalif
düşünenin, muhalif hareket edenin evlerinden alındığı,
gözaltına alındığı, tutuklandığı,
hakkında davalar açıldığı; konuşma, ifade ve
düşünce özgürlüğünün çiğnendiği bir ülke hâline getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Gazeteciler,
akademisyenler, hakkı için yürüyen emekçiler, yaşam alanı için
mücadele eden köylüler; bunların hepsi ama hepsi sizin
saldırılarınız altındadır. Sadece bunlar
değil.
Bakın, bugüne kadar 391 kadın öldürüldü bu
yıl içinde, 391 kadın. Biz, bu bütçe görüşmelerini yaparken 5
kadın daha öldürüldü. Kadınların öldürülmesini protesto
edenlerin, kadınların öldürülmesini engellemek için mücadele
edenlerin gösteri yapmasını engelleyen İçişleri Bakanı
oldunuz. Bütün dünyada yapılan gösterilerin burada
yapılmamasını sağlayan İçişleri Bakanı
oldunuz. Şimdi, bütün bu gerçeklikler üstüne konuşuyoruz.
Yani kısaca bir daha söyleyeyim: Türkiye'yi
hakkın, hukukun, adaletin hiçbir şekilde işlemediği bir
ülke hâline getirdiniz; birincisi bu, bunu tespit edelim bir genel olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İkincisi:
Gelelim, HDPye ve HDPye yönelik yapılan saldırılara. Önce
partimizin örgütlerine yapılan saldırılara değinmek
istiyorum.
Bakın, bir İçişleri Bakanı
olarak sizin göreviniz, siyasi partilerin anayasal hakkı olan siyaset
yapmalarını sağlamak olmalıdır. Siz ne
yapıyorsunuz? Siyasi partinin anayasal hakkı olan faaliyetini
gözaltı ve tutuklamalarla engelliyorsunuz. Bizim, il, ilçe
yöneticilerimize, üyelerimize, Parti Meclisi üyelerimize yönelik gözaltı
ve tutuklamalar yapıyorsunuz. Neden? Çünkü onlar, il, ilçe kongreleri için
çalışma yapıyorlar; partinin il, ilçe örgütlerinin kongrelerini
yapabilmesi için uğraşıyorlar. Bunu yaptırmamak için
tamamen mesnetsiz iddialarla, uyduruk ifadelerle bu insanları
gözaltına alıp tutukluyorsunuz. Siyasi partinin siyasi faaliyetini
engelleyerek anayasal bir suç işliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bunu da bir
kenara koyalım, gelelim ünlü konuya, kayyumlar meselesine. Bunu her
alanda, her platformda elbette ki tartışacağız, bundan
sonra da tartışacağız.
Şimdi, 31 Martta seçim yapıldı. 31
Martta yapılmış olan seçimde biz 65 belediye kazandık.
Aslında 6 tane daha kazandık ama Yüksek Seçim Kurulunun kurduğu
tuzakla -büyük ihtimalle siz de o tuzağın içindesiniz- 6 belediyemiz
gasbedildi, mazbataları verilmedi. 19 Ağustostan bugüne kadar 65
belediyeden 28ine kayyum atadınız. 18 belediye eş
başkanımız tutuklu şu anda.
Şimdi, bu kayyum atamalarının ne
anlama geldiğini ben bir kez daha burada ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) 31 Martta seçim
yapılmıştır, sandık kurulmuştur, insanlar gidip
oy vermiştir. Aday olanlar Yüksek Seçim Kurulunun onayından geçerek
aday olmuşlardır ve seçilmişlerdir. Seçildikleri yerlerde yüzde
65 ile 75 arasında oy alarak seçilmişlerdir. Bazılarında
yüzde 55, yüzde 54 gibi oylar da vardır elbette. Yani seçildikleri o
yerlerde halkın büyük teveccühünü kazanarak seçilmişlerdir.
Peki, siz ne yapıyorsunuz? O seçilmiş
olanları 31 Marttan dört buçuk ay sonra görevlerinden uzaklaştırmaya
başlıyorsunuz, ondan sonra gözaltı ve tutuklama
yapıyorsunuz. Neden? 31 Marttan sonra görevleriyle ilgili herhangi bir
ihlal mi yapmışlar? Yapmamışlar. Peki, neden böyle
yapıyorsunuz? Efendim, haklarında soruşturma varmış.
Soruşturma olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Eskiden
açılmış çeşitli davalar olabilir. Yüksek Seçim Kurulu o tür
soruşturmaların ve açılmış davaların seçimlere
girme konusunda bir engel teşkil etmediğine karar vermiş.
Bir tane örnek verdiniz, 27si için de söyleyin
bakalım. 27si için haklarında verilmiş herhangi bir hüküm yok.
Siz onları zaten görevden almak için plan yaptınız. 31 Mart
öncesinde sandık hukukunu, sandık adaletini ortadan kaldırmak
için, Kürt halkının iradesini gasbetmek için, seçim iradesini
gasbetmek için plan yaptınız ve o plan doğrultusunda 19
Ağustostan itibaren adım adım ilerliyorsunuz. Aslında daha
önce yapmayı planlamıştınız, aslında 1 Nisandan
itibaren yapmayı planlamıştınız. Çünkü neden biliyoruz
bunu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamamlamaya
çalışacağım efendim.
1 Nisandan itibaren yapmayı
planladınız çünkü Mardin, Diyarbakır ve Van Valileri
İçişleri Bakanlığına yazı gönderdiler 1 Nisan
tarihli, kayyum atanmasını istediler. Şimdi, 1 Nisan
itibarıyla kayyumu atayamadınız çünkü İstanbul seçimleri
netleşmemişti, çünkü İstanbulda ne olacağını
bilmiyordunuz; o yüzden beklediniz, yoksa daha önce atayacaktınız
kayyumları. Şimdi, bakın, siz seçim derken şöyle bir
şeye işaret etmek istiyorum: Biraz evvel konuşurken de
söylediniz, Ben parti üyesiyim, partili bir Bakanım. diye. Evet, tabii,
parti üyesisiniz, partili bir Bakansınız ama Seçimlerde seçim
güvenliğini sağlamak için görevli olan İçişleri
Bakanlığı kendisine muhalif olan ve kendisiyle yarışan
siyasi partilerin, bütün muhalif siyasi partilerin seçmenlerine, başkanlarına,
yöneticilerine, milletvekillerine hakaret eder. diye bir kanun yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ama siz bunu
yaptınız, büyük bir eşitsizlik yarattınız, bunu da
koyduk bir kenara.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) 127nci
madde son paragrafı oku, Anayasa 127nci madde, son paragraf!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bütün bu
yaptıklarınıza rağmen Halkların Demokratik Partisi
seçim taktiğini uyguladı ve sizin elinizden birçok belediyenin
gitmesini çatır çatır sağladı, bu da bizim seçim
taktiğimizin başarısıydı işte. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitmedi
efendim, müsaade edin.
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım lütfen.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Sabaha kadar böyle mi
devam edecek Sayın Başkan?
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın
Başkanım, tamamlasın artık ya.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Sayın Oluç, lütfen tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum.
Şimdi, sayın vekiller, bu kayyum
meselelerini çok konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Bakanların
olduğu yerde bir saat konuştu! Aynı şeyleri söylüyor! (HDP sıralarından
gürültüler)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sana ne!
Sen mi yönetiyorsun burayı!
BAŞKAN Sayın Oluç, son cümlelerinizi
alayım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Konuşamıyorum efendim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Aynı
şeyleri bir aydır konuşuyorlar ya!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sana ne!
Sana ne oluyor! Ne bağırıyorsun!
BAŞKAN - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sizin
atadığınız kayyumların bir kısmını ilk
dönemde, Yolsuzluk yaptılar. diye siz kendiniz görevden
aldınız. Ondan sonrakilerin yolsuzluk, usulsüzlük,
hırsızlık yaptığını Sayıştay
raporları gösterdi. Diyorsunuz ki: İstanbul, Ankara ve başka
illerde görevden aldık belediye başkanlarını, ne oldu? Ne
oldu? Belediye meclislerinin içinden başkan vekili seçtiniz. Kayyum mu
atadınız? Atamadınız. Peki, bir şey daha
soracağım: Bu belediye başkanlarını görevden
aldınız, ne yapmışlardı, hırsızlık
mı, yolsuzluk mu, FETÖye peşkeş çekmek mi?
BAŞKAN Sayın Oluç, lütfen
tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim, bunlar
alındı; söyledi çünkü Sayın Bakan.
BAŞKAN Bunların hepsi kayıtlara
girdi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Haklarında
açılmış en ufak bir soruşturma ya da dava var mı? Yok.
Bu nasıl iş?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi, son
sözümü söyleyeyim, son sözüm şu: Siz şimdi burada, başka
zamanlarda da yaptığınız gibi, bizim üzerimizden kendi
iktidarınızı ve koltuğunuzu koruyabilmek için büyük bir
kışkırtıcı dil kullandınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ciddi bir
nefret söylemi kullandınız. Bu Meclisin 3üncü partisine yönelik
yaptınız bunu üstelik.
İSMAİL TAMER (Kayseri) PKKyla senin ne
alakan var ya!
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Bu
partide kimsenin koltuk derdi yok!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi biz
size şunu söyleyelim: Bizim, sizin baskılarınız,
hukuksuzluklarınız ve adaletsizlikleriniz karşısında
direniyor olmamız ve ayakta, dimdik duruyor olmamız sizi
rahatsız ediyor. Bakın, biz direneceğiz, ayakta, dimdik
duracağız, demokratik haklarımızı
kullanacağız ve siz HDPnin bittiğini göremeyeceksiniz ama biz
sizin o koltuktan kalktığınızı mutlaka göreceğiz,
mutlaka göreceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Oluç.
Sayın Bostancı, buyurun.
44.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve İçişleri
Bakanı Süleyman Soyluyla ilgili olumsuz değerlendirmeleri
reddettiklerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Öncelikle Sayın Özgür Özelin bu parsel
bazlı imar değişikliklerine ilişkin yasağın
getirilmesi ve ada bazına ilişkin düzenleme konusunda Bakanlık
gönderiyor ve yasama organı da o çerçevede görev yapıyor.
şeklindeki değerlendirmesinin doğru
olmadığını ifade edeyim. Çünkü Mehmet Muş
Başkanlığında, özellikle konuya yakından muttali olan
eski büyükşehir belediye başkanı milletvekili
arkadaşlarımız yukarıda yirmi günden beri bu yasaya ilişkin
çalışma yürütüyorlar. Takdir edersiniz ki Bakanlıktan
gelmiş olsa üzerinde herhangi bir çalışma
yapılmaksızın doğrudan doğruya Komisyona gidecek
şekilde bir tekemmül etmiş hâl söz konusu olurdu. Böyle bir durum
söz konusu değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Tabii,
Bakanlıktan kimi fikirler, kimi eğilimler almakla birlikte,
çalışma kesinlikle bütünüyle Mecliste yürütülmektedir ve grubumuzun
çalışması nihayete erdikten sonra diğer siyasi parti
gruplarıyla da konuyu paylaşacağız. Bu görüşmelerden
sonra Komisyona mevzuyu intikal ettireceğiz, bunu bir kere bildirmek
istedim.
İkincisi: Sayın İçişleri
Bakanımızla ilgili yapılan bu olumsuz değerlendirmelere
hiçbir şekilde katılmıyoruz ve hepsini külliyen reddediyoruz,
bunu bildirelim.
Daha önce de burada konuya ilişkin kimi zaman
doğrudan İçişleri Bakanlığı hedef alınarak,
kimi zaman yapılan çeşitli icraatlar üzerinden esasen bu
eleştiriler dile getirilmiş ve bunlar konuşulmuştu. Arkadaşlarımız
da buna ilişkin değerlendirmelerini ve mukabil cevaplarını
vermişlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Şunu
bildirmek isterim ki kim, nerede, nasıl seçilirse seçilsin orada
teşekkül eden bir etnik kimliğin, bir kolektif grubun iradesi
değildir, halkın iradesidir.
Kürtlerden bahsediyor arkadaşlarımız.
Kürtler Türkiyenin her tarafında var, benim bildiğim,
ağırlıklı olarak da Batı Anadoluda var. Seçilen
insanlar, oradaki yerleşik halk tarafından seçiliyorlar ve bunlara
yönelik etnik bir adlandırmanın doğru olduğu kanaatinde
değilim. Böyle bir yaklaşım esasen etnik kimliklere dayalı
fragmante bir Türkiye tasavvuruna işaret eder ki bunun
kaynağında da -aslında uzun uzun konuşmak gerekir- halklara
ilişkin bir karşıtlık duygusu ve stratejisi vardır. O
yüzden bu ifadeleri çok dikkatli kullanmak gerekir.
Mesele şudur: Esasen Türkiyede bir
sosyopolitik atmosfer var. Bunun bir kısmı, Halkların Demokratik
Partisi gibi demokratik bir irade çerçevesinde şekillendiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bunların
bir kısmı da -atmosferi belirleme bakımından söylüyorum-
aynı zeminde yer alan, PKK dediğimiz; yöntemi, stratejisi,
kullandığı araçlar belli olan, gayrimeşru bir terör örgütü
tarafından şekillendiriliyor. Ama toplamda bu sahada Halkların
Demokratik Partisi ile PKK aynı atmosferde soluklanıyorlar.
Halkların Demokratik Partisi, demokratik zeminde şüphesiz
çalışmalarını sürdürüyor ve biz şuna inanıyoruz
ki halkla sürekli temas kuran, demokratik zeminde insanlarla iletişim
kuran bir siyasi iradenin gayrimeşru yol ve yöntemlere prim vermeyen bir
aklı olur. Terör örgütünün de, demokratik yöntemleri sadece lojistik
destek olarak gören bir yaklaşımla, onu kendi mühimmatı olarak
gören, esasen kendi amacına yönelik bir arka plan destekçisi olarak gören
bir yaklaşımı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bu ikisi
birbirinden yöntem, araç, amaç itibarıyla ayrılır ama
Türkiyedeki hakikat odur ki bu iki aktör aynı sosyopolitik atmosferden
nefes almaktadır. Bu beraberinde şunu getiriyor ve bence
Halkların Demokratik Partisi için de temel problem bu: Legalite ile
illegalite, meşruiyet ile gayrimeşruiyet bu zeminde kayboluyor. Kimi
insanların akıllarındaki meşruiyet duygusu, Türkiyedeki
egemen, rayiç olan meşruiyet duygusunun dışına
çıkıyor. Böyle olduğunda bunu takip edecek olan kimdir? Hukuk
devletidir; bu takibi yapar, gerekli sonuçları da elde eder.
Yaşananları biz bu çerçevede görüyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Oluç, o zaman kısa, bir
dakikalık bir söz vereyim.
Buyurun.
45.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
halkların kardeşliğini ve eşitliğini sağlamak
için mücadele ettiklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yani halklar arasında bir
karşıtlık, bir düşmanlık bizim asla
yaptığımız bir şey değildir; tam tersine,
halkların kardeşliğini ve eşitliğini sağlamak
için mücadele ediyoruz. Dolayısıyla bütün politikalarımız
da söylemimiz de buna ilişkindir ama şu açık; bunu hep
söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz: Kayyumlarla ilgili
konuştuğumuz zaman, esas itibarıyla HDPye oy vermiş olup
da belediye başkanı, belediye meclisi, il genel meclisi üyelerini
seçmiş olan halkın iradesi gasbediliyor. Gidip
baktığınız zaman görevden uzaklaştırılanların
tamamı Kürttür ve onlara oy vermiş olanların da çok büyük bir
kısmı kayyum atanmış yerler için konuşuyorum,
batı için konuşmuyorum- Kürttür. Şimdi, dolayısıyla,
Kürt halkının iradesi gasbediliyor, Kürt halkına karşı
bir düşmanlık yaratılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümle
efendim.
Düşman hukuku uygulanıyor derken, esas
olarak buradan yola çıkarak bunu söylüyoruz.
Şimdi, HDP, kurulduğu zamandan bugüne
kadar, demokratik siyaset konusunda çok kararlı bir tutum izlemiştir.
Bütün baskılara, tasfiye girişimlerine rağmen demokratik
siyasetten geri adım atmamıştır. Burada bugün bulunuyor
olmamızın nedeni de budur; HDP, Kürt sorununa demokratik bir çözüm,
demokratik ve barışçı bir çözüm yaratabilmek için mücadele
etmektedir.
İllegal bir şey
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son, efendim,
izin verirseniz, gerçekten son cümlelerim.
Herhangi bir illegaliteyle HDPnin alakası
yoktur. Hukuk devleti diyorsunuz Sayın Başkan, hukuk devleti. Tabii
ki hukuk devleti olsa boynumuz kıldan ince ama şu anda bizim
geçmiş dönem Eş Genel Başkanlarımız ve
milletvekillerimiz hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutuluyor, çeşitli
seçilmiş arkadaşlarımız hukuksuz bir şekilde
cezaevlerinde tutuluyor. Bakın, Selahattin Demirtaş, kaç kere
söyledik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum şimdi ama lütfen
son kelimeler olsun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hepinizin
tanıdığı bir kişiden söz ediyorum. Selahattin
Demirtaş, AİHM kararlarına, kendi
yargılandığı 2 mahkemenin tahliye kararlarına
rağmen, tamamen hukuksuz bir şekilde, hile yoluyla, düzmece bir
şekilde cezaevinde rehin tutuluyor. Şimdi, hukuk devleti mi bu, hukuk
devleti uygulamaları mı bu? Dolayısıyla, evet, hukuk devleti
olsa boynumuz kıldan incedir ama öyle bir şey yok ortada.
Ona işaret etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şahısları adına,
aleyhinde olmak üzere son söz Sayın Servet Ünsalın.
Sayın Ünsal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERVET ÜNSAL (Ankara) Değerli Başkan,
Sayın Bakanlarım, milletvekili arkadaşlarım; tabii, bugünle
beraber altı gündür bütçeyle ilgili yaklaşık 10un üzerinde
bakanı dinledik. Muhalefetiydi iktidarıydı, herkes
diyeceğini dedi ama ben de tabii, bir hekim arkadaşınız
olarak birtakım sıkıntıları -tabii, bir aydın
olarak da bazı şeyleri- söylemek zorundayım.
Arkadaşlar, benim aklım almıyor,
büyüme varsa işsizlik nasıl olur; bir.
SALİH CORA (Trabzon) Yok demedik ki.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Evet
İki: Gençlerinin mutlu olmadığı
bir ülke gerçekten sıkıntılı bir ülkedir. Özellikle
şunu söylüyorum: Ülkenin gençleri ancak ve ancak rüyalarında mutlu
oluyorsa bu ülkede gerçekten sıkıntı büyük demektir.
Değerli arkadaşlarım, Sevgili
Bakanlar ve milletvekili arkadaşlarım; Seyid Nesimî diye bir
ozanımız var.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Yaşasın
Seyid Nesimî!
SERVET ÜNSAL (Devamla) Seyid Nesimînin bir dizesi
var arkadaşlar, diyor ki: Har içinde biten gonca güle minnet
eylemem/Arabi, Farisi bilmem, dile minnet eylemem/Sıratımüstakim
üzere gözetirim rahîmi/İblisin talim ettiği yola minnet eylemem.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, arkadaşlar, her ülkede belli dönemlerde
iblisler vardır, sizin de çok iyi tanıdığınız
SALİH CORA (Trabzon) Kimmiş bu iblis?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Tabii, bugün herkes
konuştu -6ncı gün, 7nci güne giriyoruz- bütçeyle ilgili ama
hepinizin de bildiği bir iblisin
İSMET YILMAZ (Sivas) Söz Meclisten
dışarı.
SALİH CORA (Trabzon) Kim bu iblis?
SERVET ÜNSAL (Devamla) -
bu ülkede bir günlük, bir
aylık, bir yıllık bütçeye değil, otuz yıllık
bütçemize mal olan bir iblisin hukuk sıkıntılarını
anlatacağım yani hukukta yapılanları anlatacağım.
SALİH CORA (Trabzon) Söz Meclisten
dışarı mı?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Dışarı.
Üstüne alınan alınsın.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
SERVET ÜNSAL (Devamla) Arkadaşlar, FETÖ terör
örgütü, kurulduğundan beri, her zaman iktidarın ve güçlünün
yanında olmuştur. Beni bir dinleyin, ben bunu bu işi
yaşayan bir arkadaşınız olarak anlatıyorum. 2002
yılında AK PARTİ iktidara gelince -güçlüden yana ya- hemen yanaşacağı
yeri buldu. Bu süreçte orduya, Emniyete, HSYKya, Yargıtaya,
TÜBİTAKa hemen girdi, kadrolaşma hareketini yaptı. 1970lerde
attığı tohumlar Kenan Evrenle yeşerdi, filizlendi
arkadaşlar, 1990lı yıllarda dal budak saldı ama 2000li
yıllara geldiğimizde, altın vuruşu yapacak hâle geldi.
Arkadaşlar, laik devlet yapısını
değiştirerek dinî kurallara dayalı bir devlet düzeni kurmak
amacıyla örgüt kurmak suçundan dava açıldı.
Arkadaşlar, o dönemde öyle hızlı
büyüdü ki gitti bir de Bank Asya diye banka açtı bu arkadaş.
Kurdelesini kesenleri de hepiniz biliyorsunuz.
Arkadaşlar, 15/3/1999 tarihinde -ben
yargının doktoru olarak bunları yaşadım, size bir
görüntü çiziyorum- Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve -Sayın
İçişleri Bakanımız bilir- Yardımcısı Osman
Ak tarafından hazırlanan FETÖ devlet yapılanmasıyla ilgili
ve amaçlarıyla ilgili rapor Emniyet Genel Müdürlüğüne verildi.
Bakın, tarih 15/3/1999.
SALİH CORA (Trabzon) Demek ki o zamana kadar
devlette vardı.
SERVET ÜNSAL (Devamla) 21/3/1999da, beş gün
içinde Fetullah Gülen Amerikaya kaçtı. Niye? Emniyetin içindeki
yapılanması nedeniyle.
SALİH CORA (Trabzon) Hükûmette kim
vardı?
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Evet, FETÖ Amerikaya
gittiğinde 2000li yıllardaki bu iddianame hazırlanırken
benim hepsinden haberim vardı. dedi.
Bakın arkadaşlar, o dönem davayı açan
Nuh Mete Yüksele -bu, Nuh Mete Yükselin iddianamesidir; ben de
yargının, adliyenin doktoruydum o zaman, bende de vardı- bir
kaset kumpası olayı çıkarıldı; nihayetinde, Nuh Mete
Yüksel görevden alındı. Ondan sonra, İlhan Cihaner bu dönemde
kumpasla tutuklandı. Daha sonra, Nuh Meteden sonra, Savcı Hamza
Keleş diye arkadaşımız var -daire doktorları
olduğum için bizzat arkadaşımdır- ona verildi. Ondan sonra
ondan da alındı, Salim Demirci diye bir savcı kardeşimize
verildi. Daha sonra Salim Demirci aynen Nuh Mete gibi bir kumpasa
uğradı ve dinlemeye alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünsal, sözlerinizi
toparlayın lütfen.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Sayın
Başkanım, biraz şey yapın.
SALİH CORA (Trabzon) Bunların
sağlıkla ne alakası var?
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Bu itirazla, Savcı
Salim Demircinin itirazıyla 11. Ağır Ceza Mahkemesinde
yargılanan Fetullah
Ama 2003 yılında, AK PARTİ iktidara
geldiğinde, Terörle Mücadele Yasasını değiştirdi.
Değiştirince Fetullah silahlı örgüt olmaktan çıktı ve
diğer örgüt şekline sokunca, ağır cezada, 11.
Ağır Cezada beraat etti. Bunun üzerine Salim Demirci Yargıtaya
başvurdu, Yargıtayda 9. Ceza Dairesinde, arkadaşlar,
yargılandı. 9. Ceza Dairesinde de bu kanundan dolayı beraat
edince, Abdurrahman Yalçınkaya Ceza Genel Kurulunda dava açtı. Ceza
Genel Kurulundan, arkadaşlar, FETÖ'nün baskısıyla,
şiddetiyle, tehdidiyle 17ye 6 geçti; 17ye 6. Çok ilginçtir, o 17
kişiden -17 kişi beraatını istedi Fetullahın- 3 tane
isim söyleyeceğim, çok önemli, bakın, unutmayın: Bir,
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit. Bakın,
arkadaşlar, çok önemli, bugün görevdedir arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünsal, teşekkür
ediyorum, süreniz doldu.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Lütfen, bir dakika daha
alayım, bitiyor.
BAŞKAN Yok, bir dakika veremiyorum,
veremiyorum. (CHP sıralarından Süre verin. sesleri)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanım, bir dakika
verelim.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Lütfen
BAŞKAN Peki, tamamlayın, umumi istek
üzerine.
Buyurun.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Evet, arkadaşlar iki, 7. Ceza Dairesi
Başkanı şu an, Mehmet Mutlu. Bakın, FETÖ'nün affedilmesini
isteyenler. Bir diğeri, 6. Ceza Başkanı şu an, Erkan
Öztürk.
Arkadaşlar, şimdi, şunu söylemeye
çalışıyorum: Hayat ileri doğru yaşanır ama geriye
doğru anlaşılır. Bu anlamda, değerli
arkadaşlarım, FETÖ'nün siyasi kanadını ya da kimin FETÖ'cü
olduğunu ben bir daha herkese soruyorum. Ama İbretî dediğimiz
Maraşlı bir ozanın bir dizesini daha söylüyorum: Gerçeklerin
kalbi aynadır, ayna / Beytullah gönüldür, değildir Mekke / Ne mescit
isterim ne dahi tekke / İnsanlığa hizmet ibadetimdir. diyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
Hepimizin ibadeti insanlığa hizmet olsun.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
beşinci turda siyasi parti grupları, yürütme ve şahıslar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Sütlü, siz hem kendi yerinize soru
soracaksınız hem de herhâlde Sayın Çelebinin süresini
aldınız.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Evet.
BAŞKAN İki dakika süre veriyorum size.
Buyurun.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın İçişleri Bakanı,
Şilide başlayan ve dünyanın her yerinde kadına
karşı şiddete dikkat çekmek için yapılan bir dans var,
adı Las Tesis. Bu eylemi yapmak için dokunulmaz olmanız gereken tek
ülkeyse sayenizde Türkiye oldu.
Şimdi, kadın milletvekilleri olarak,
şiddet gören, öldürülen tüm kadınlar adına size iki çift
lafımız olacak izninizle.
(CHP milletvekilleri tarafından fotoğraf
gösterilmesi)
(CHP kadın milletvekillerinin sıra
kapaklarına vurarak Ataerkil bir yargıç / Kadın olmak suçumuz /
Kestiğiniz cezamız / Seyrettiğiniz şiddet / Suç bende
değil / Her neredeysem / Ne giydiysem / Suç bende değil / Suç bende
değil / Her neredeysem / Ne içtiysem / Suç bende değil / Tecavüzcü
sensin / Öldüren sensin / Polisler, hâkimler, devlet ve başkan / Direnen
kadınlar / Dünyada, her yerde / Asla yalnız yürümeyeceksin / Asla
yalnız yürümeyeceksin / Asla yalnız yürümeyeceksin / Asla yalnız
yürümeyeceksin / Asla yalnız yürümeyeceksin / Asla yalnız
yürümeyeceksin / Asla yalnız yürümeyeceksin / Asla yalnız
yürümeyeceksin. sözlerini söylemeleri)
(CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
- Bu sene kaybettiğimiz tüm kadın arkadaşlarımız için
de bu eylemi biz de yapabilmek istiyoruz Sayın Bakan, ilgilerinize ve
bilgilerinize.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sorum
Sağlık Bakanımıza.
(CHP ve AK PARTİ sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın Taşdoğan, siz devam edin.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) 4 Nisan 2018 itibarıyla taşeron işçilerin büyük
bir kısmı kadroya alınmıştır fakat hastanelerde
HBYS personeli olarak görev yapan 3 binin üzerinde olduğu bilinen
çalışanlarımıza da kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Yardımcı hizmetler
sınıfında görev yapan taşeron işçiler kadroya
alındıktan sonra hastanelerde memur olarak görev yapmaktadırlar.
Bunlardan bir kısmı da üniversite mezunu personelimiz, memur veya
veri hazırlama kontrol memuru olmak istiyor. Kadro vermeyi düşünüyor
musunuz?
İyi eğitim almış
hemşireler, tıbbi sekreterler, paramedikler, fizyoterapistler, birçok
branş kadro bekliyor, yeni kadro planlamanız nedir?
Metropol kentimiz Gaziantep
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiyemiz bir imparatorluk bakiyesidir. Ülkemizde
yaşayan her 3 kişiden 1i göçmen, göçmen çocuğu ya da göçmen
torunudur. Ülkemize, zaman içerisinde, İspanya, Orta Avrupa, Balkanlar,
Kırım, Adalar, Kafkaslar, Ahıska, Afganistan, Gürcistan ve
Iraktan Türkler, Boşnaklar, Pomaklar, Arnavutlar, Romanlar, Tatarlar,
Kürtler, Yahudiler, Türkmenler, Çerkezler, Çeçenler, Gürcüler zulümden kaçarak
gelip sığınmış, yerleşmiş, hep beraber kaynaşıp
büyük Türkiye'yi oluşturmuşlardır. Keşke oralarda
kalabilselerdi ama bu işler temennilerle olmuyor. Mazluma dini,
kimliği sorulmaz. İş, yine, bizden kopan Suriyedeki zulümden
kaçıp bize sığınan Arap, Kürt, Türkmen kardeşlerimize
gelince, birileri bunu ısıtıp köpürterek başka türlü gündem
yapıyor. Eğer burada ırkçı bir tutum yoksa bile çifte
standart vardır ve kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Bakan,
şehir hastanelerinin sözleşmelerini niçin açıklamıyorsunuz?
Açıklamadığınız sürece, ağzınızla
kuş tutsanız buradaki yolsuzluk iddialarını örtemezsiniz,
bu iddiaları kabul etmiş sayılırsınız,
sözleşmeleri açıklayacak mısınız?
Sağlık Bakanına soruyorum:
İğneden ipliğe her şeye zam gelirken hâlâ SUT muayene
fiyatları on yıldır aynı. Bu son on yıldır dolar
yüzde 450, elektrik yüzde 300 arttı, sadece bu yıl elektrik ve
doğal gaz 10 defa zam gördü. Bu ülkede, araç muayene istasyonunda bir
otomobil muayenesi 280 TL, bir egzoz muayenesi 65 TL; hastanelerde insan
muayenesi içinse sadece 30 TL ödüyorsunuz son on yıldır. Sizin için
bir insan muayenesinin bir egzoz muayenesi kadar kıymeti yok mu?
Yine, hastanelerde binin üzerinde malzeme SUT
fiyatının üstünde, ameliyat fiyatı bin TL, malzeme 2 bin TL. Bu
yüzden ameliyatlar, müdahaleler yapılamıyor; talimatla
yapılmasın deniyor ya da hastaya Bul, getir. deniyor. Artık
bu konuda bir düzenleme yapacak mısınız?
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biz halayı biliriz
tabii, çiftetelliyi biliriz, mehteri biliriz. Aynı şekilde de
yolumuza devam edeceğiz, buradan bir adım geriye dönmek yok.
Sayın Bakanım, Kabinenin 3 etkin
Bakanı burada. Özellikle kamuda çalışan sözleşmelilerin
tamamıyla ilgili
Özellikle belediyelerde çalışan
yaklaşık 18 bin sözleşmeli personel, eğer on beş gün
içerisinde bir karar alınmazsa, belediye başkanları
tarafından -şu anda çoğunluğuna tebligat çekilmiş-
işlerine son verilecek. Bu konuyu Kabinenin 3 Sayın
Bakanının da ivedilikle gündemlerine almalarını bekliyorum.
Bir de Adanada, Çukurovada, biliyorsunuz, Berdan
Tekstil, Çukurova Tekstil kapatıldı. Bölgenin en büyük
fabrikalarından birisi TEMSA. TEMSA da yabancı bir şirkete
satıldığı için şu anda kapısına kilit
vuruluyor. Bunun Bakanlar Kurulunda mutlaka gündeme alınarak
TEMSAnın kurtarılması için
Adana ve Mersin için önemli
fabrikalardan bir tanesi bu. Bunu da gündeminize almanızı bekliyor,
bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Öztunç
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Çevre Bakanına soruyorum.
Sayın Çevre Bakanım, eğer
dinlerseniz, size soruyorum: Yerel seçimler döneminde Kahramanmaraştaki
Aksu Çayının kirli olduğunu, zehir aktığını
söylemiştim, siz de Hayır, temiz. demiştiniz. Ben de size O
zaman, buyurun gelin, beraber burada çimelim. demiştim. Çimmenin
anlamını bilmiyorsanız söyleyeyim: Anadoluda yıkanmak,
yüzmek anlamına gelir. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisinde söylüyorum:
Sayın Bakanım, eğer zamanınız varsa ve Aksu
Çayının hâlâ temiz olduğuna inanıyorsanız buyurun
Kahramanmaraşa hep beraber gidelim ve beraber çimelim, hem de bir hakem
eşliğinde. Hakem de Aksu Çayında hidrobiyoloji
çalışması yapan bilim adamı MHP Milletvekili Hasan Kalyoncu
olsun eğer kabul ederse.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın, Sağlık
Bakanlığımızın, İçişleri
Bakanlığımızın ve bağlı
kuruluşlarımızın 2020 yılı bütçelerinin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sorum İçişleri Bakanımıza
olacak: Sayın Bakanım, sivil toplum ne kadar güçlü olursa ülkemiz de
o kadar güçlü olur. Bu bakımdan, sivil topluma yönelik mevzuatın daha
demokratik seviyeye getirilmesi, sivil toplumda şeffaflığın
artırılması, sivil toplum kuruluşlarının kurumsal
kapasitelerinin güçlendirilmesi, kamu-sivil toplum ilişkisinin karar alma
mekanizmalarına katılımının teşvik edilmesi,
gönüllülüğün toplumun tüm kesimlerine
yaygınlaştırılması, sosyal girişimcilik
anlayışının geliştirilmesi, toplumdaki
hayırseverlik ve bağışçılık duygusunun
gelişmesi noktasında neler yapılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sorum İçişleri Bakanımız
Sayın Soyluya: 2018 yılında kuruluşu yapılan, 2019
yılında projesi ve Malatya Battalgazide 2.200 dönümlük arazi tahsisi
yapılan, ilimiz ve bölgemiz için önem arz eden Malatya Özel Harekât Bölge
Başkanlığının inşaatına ne zaman
başlanacak?
Yine, geçtiğimiz mart ve nisan ayında
ilimizde meydana gelen depremlerde Arguvan, Pütürge, Doğanyol
ilçelerimizde maddi zarar meydana gelmiştir. Büyükşehir
Yasasından dolayı, zarar gören hanelerden DASK sigortası isteniyor.
Bu depremlerden etkilenen yerlerin çoğu kırsal kesim, bundan
dolayı çoğunda DASK yok. Depremden zarar gören
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi için,
2017 yılında 696 sayılı Kararnameyle bir kereye mahsus çıkarılan
DASK muafiyetiyle aynı yönde bir kararname çıkarılması
düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Çevre
Bakanına sormak istiyorum: Çevre kirliliği ülkemizde gittikçe
artmaktadır; bu, geleceğimiz açısından çok tehlikeli bir
durumdur. Şehrim Kahramanmaraş da ciddi çevre kirliliği sorunu
yaşamaktadır. Termik santraller ve sanayi kuruluşları baca
filtresiz ve arıtma tesisleri olmadan çalışmaktadırlar.
Çevre, hastalıkların yüzde 90ının sebebidir fakat Sağlık
Bakanlığı çevreyle ilgilenmemektedir, tüm sorumluluk sizdedir.
Çevre Kanununun çevreyi koruyamadığını düşünüyorum.
İdari cezalar caydırıcı olmamaktadır. Siz ne
düşünüyorsunuz? Çevreyi kasten kirletenlerin TCK 181den
yargılanması gerektiğini düşünüyorum.
Savcılıklara bu konuda hiç başvurunuz oldu mu? ÇED raporunun çevreyi
korumadığını düşünüyorum. Birçok kuruluşun ÇED
Gerekli Değildir. denilerek kurulması hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ataş
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sorum Çevre ve Şehircilik Bakanımıza:
İmar barışı adı altında 2018 tarihinde
çıkarılan kanunla, imara aykırı ve ruhsatsız
yapıların kayıt altına alınması hedeflense de
yapılan düzenlemelerin, denetimin ve bilgilendirmenin düzenli
yapılmamasından dolayı vatandaşlarımız
mağdur olmuştur. Dönemin ilgili Bakanı ve iktidar partisi
yetkilileri, yayla ve mera yapılarının imar
barışı kapsamında olduğunu sözlü beyanlarla
açıklamışlardır. Vatandaşımız da bu
açıklamalar ışığında, yayla ve meralarda bulunan
yapılarla ilgili ödemelerini yapıp yapı kayıt belgelerini
almışlardır. Bugün ise yapı kayıt belgeleri
alınmış olan bu yapılarla ilgili yıkım
tebligatları gelmektedir. Bu durumda,
vatandaşlarımızın hem ödedikleri paralar boşa
gitmektedir hem de yapıları yıkım tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Bu konunun bir an önce çözülerek
vatandaşın kaygılarının ve mağduriyetlerinin
giderilmesi gerekmektedir. Bakanlığımızın bu konuda
bir çalışması var mıdır?
Saygılarımla.
BAŞKAN Evet, cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Koca, buyurun efendim.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Sayın
Grup Başkan Vekili, ben, okuduğum cümleyi tekrarlıyorum: 27nci
Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk yasama faaliyetlerinden biri,
sağlık çalışanlarının uzun süredir beklediği
özlük haklarıyla ilgili düzenleme oldu. Sayın milletvekillerimizin
desteğiyle, hekim ve diş hekimlerinin emekli maaşlarında ek
ödemeyle iyileştirme yapılmış oldu, tüm sağlık
çalışanlarımızın beklediği fiilî hizmet
zammı verilmiş oldu. Olduk demedim, oldu dedim. Sağlık
personelimizin bu kazanımları için verdikleri desteklerinden
dolayı sayın milletvekillerimize ayrıca teşekkür ediyorum.
Cümlem buydu. Bunun neresi sorunlu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne desteği? Biz
yapıyoruz yasayı ya!
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Hayır,
söylüyorum; ben teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz size teşekkür
edebiliriz, yasayı Meclis yapıyor.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz devam edin, süre
geçiyor.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Devam
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İlk
yaptığımız iş diyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Bunun
dışında, şehir hastaneleriyle ilgili; bir, kullanım
bedeli var; iki, bakım; üç, hizmet bedeli var. Kullanım bedeli yirmi
beş yıllık kira dönemi. Bu kira döneminde ne acil hizmetlerinde
ne poliklinik muayenelerinde ne yatan hastada ne doluluk oranında ne
ameliyatta herhangi bir taahhüt ve garanti söz konusu değildir; sadece
hizmette, o da beş yıllık süre, yirmi beş yıl
değil. Beş yıllık sürede ve biz, beş yıl sonraki
süreçte bu hizmetleri satın almayabiliriz, almak zorunda değiliz ve
SUT fiyatları üzerinden görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini yüzde 70
eşik değerle şu an biz kamuda kendi hastanelerimizde de
satın alıyoruz, benzer şekilde burada da yüzde 70le
almış oluyoruz.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Kira ödemiyor
mu, kira?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Yüzde 40
Yüzde 70e kadar indirim sağlanıyor, yüzde 70den sonra bir yüzde 40
indirim daha sağlanmış oluyor. Yani daha fazla indirim
yapılmak için yapılıyor, kirayı belirleyen bir unsur
değil. Bunun altını çizmek istiyorum.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Kira ne
kadar?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Devam
ediyorum. Kan ürünleriyle ilgili
Dün, Sayın
Cumhurbaşkanımızla birlikte eczacı kardeşlerimizle çok
güzel bir görüşme yapıldı ve bu görüşmede birçok konu konuşuldu.
Biz, asla, eczacıların elinden herhangi bir ilacın alınarak
baypas edilmesinden yana değiliz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama şimdi
yapılıyor.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Bir dakika
Söylüyorum, ben sizi dinledim, biz de konuşalım. Burada ben kanaatimi
söylüyorum.
Bir sözleşme yapıldı. Ağustos
2018de yani on beş ay önce yapılan -yirmi altı ay önce
değil, on beş ay önce- bu sözleşmenin yirmi dört aylık bir
zaman dilimi var. Bu zaman dilimi içerisinde -Sağlık
Bakanlığından komisyonda sadece 1 kişi var- ilgili
firmanın bu noktada üzerine düşeni yani know-howı transfer
etme noktasında yapması gerekeni yapma noktasında
Sağlık Bakanlığı olarak sonuna kadar üzerine
gideceğimize adınız gibi emin olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ayrıca miadı yakın, son üç ay
dediğinizin toplam plazma içindeki oranı yüzde 3,6dır.
Oranı özellikle söylüyorum. 2019 yılı ve 2020 yılı
Ocak sonu itibarıyla süresi bitmek üzere olan bu plazmaların 2
Aralık -bu ayın 2 Aralığında- tamamen tüketilmiş
oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir yıldan az
sokamıyor ya, üç ayda sokmuş bedavaya almış!
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Kalan
ürünler 2021 ve 2022 yılı miatlıdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Şu an
diyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Üç aylığı
sokmuş mu? Hastaya vermiş mi? Hastaya verdi.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Hayır,
onlar bitti; ocak ayı bitme süresiydi, onlar bitti, 2 Aralıkta bitti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Normalde bir yıldan az
olunca sokamıyorsun. Bak!
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
Sayın
Özel, diğer sorulara vakit kalmıyor sizinle
karşılıklı diyalogdan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir yıldan az olunca
sokulmaz. Sokmuş mu?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Bundan
sonraki süreçte de
Bunun toplam içindeki payı yüzde 3,6dan bahsediyoruz
ve 2021-2022 miatlı, piyasada devam ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayıptır ya!
BAŞKAN Sayın Özel, diğer sorulara
Sayın Bakan cevap veremeyecek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir cümle
Bunu bizim
hastalarımıza uyguladılar, bizim ve yasak! Yasak olan bir
şeyi yapıyorlar!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, siz devam
edin lütfen.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Bunun
dışında, özellikle Sayıştay raporlarıyla ilgili,
Sayıştayla ilgili ihale dokümanları, veri odası dâhil,
talep edilen tüm belgeler 24/10/2018 tarihinde tutanakla Sayıştay uzmanına
teslim edilmiştir, çift imzalı teslim-tesellüm belgesi de
dosyamızda mevcuttur. Bununla ilgili bir kamu zararı olup
olmadığı Sayıştaya soruldu. 4/10/2019 tarihinde Bu
anlamda kamu zararı içeren yargı raporu mevcut değildir. diye
Sayıştayın raporu var. Ayrıca Sayıştayın
Denetim ekibi tarafından istenilen belgelerin
Bakanlığınız tarafından 29/11/2018 tarihli tutanakla
teslim edildiğinin, anlaşıldığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, teşekkür
ediyoruz.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Şehir
hastanelerine ne kadar kira veriyorsunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN - Evet, Sayın Kurum
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Sayın
Başkan
BAŞKAN Peki.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Özellikle
Yabancı finans kurumlarıyla ihtilaf durumunda neden Türk mahkemeleri
değil de yabancı mahkemeler yetkili kılınıyor? diye
soruluyor. Bakanlık ile yüklenici arasındaki
anlaşmazlıkların çözüm yeri Türk mahkemeleridir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tahkime
nasıl gidiyor?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Bu husus
sözleşmelerde son derece açıktır, aksini düşünmek bile
abestir ancak yabancı finans kuruluşlarıyla ilgili ihtilaflarda
Milletlerarası Tahkim Kanununun geçerli olması yüce Meclisin,
sizlerin çıkardığı kanun gereğidir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz
hayır dedik, onlar evet dedi.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Biz
çıkarmadık, kanunun gereğini yapıyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz
hayır dedik, kabul etmedik. Arkadaşlar evet dedi, biz evet
demedik,
BAŞKAN Sayın Kurum, buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Son cümlem
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Yurt
dışı tahkim seçeneği sadece finansörlerle olan
uyuşmazlıklara ilişkin olarak Türk hukuku uygulanmak üzere getirilmiştir
yani milletlerarası hukuk uygulanırken de Türk hukuku uygulanmak
şartıyla. Yüklenicilerle olan uyuşmazlıklarda ise Türk
mahkemeleri yetkilidir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
Bir hukuk da burada uygulayalım da
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hastanedeki
bilgi işlemcilere kadro verin, kadro.
BAŞKAN - Sayın Kurum, buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM Aksu Çayının kirliliğiyle alakalı
Kahramanmaraşı ziyaretimizde Ticaret ve Sanayi Odamız,
Valiliğimiz, vekillerimizle birlikte toplantı yaptık. Tabii, bu
kirliliğin sebebi oradaki sanayi kuruluşlarımızdan
kaynaklı. Hem oradaki Oda Başkanımıza hem sanayicilerimize,
biz de Bakanlık olarak üstümüze düşen her türlü sorumluluğu
yerine getirebileceğimizi ama burada, artık, çevrenin, Aksu
Çayının kirlenmesine de müsaade edemeyeceğimizi kendilerine
söyledik. Kendileri de çalışma yapıyorlar İller
Bankası Genel Müdürlüğümüz, Bakanlığımız, Çevre
Yönetimi Genel Müdürlüğümüzle birlikte. Aksu Çayının
kurtarılması için atılması gereken adımları
ortaya koyacağız ve bu tedbirleri sanayicimizle, vekillerimizle,
Belediyemizle birlikte alacağız. İnşallah, en kısa
zamanda, diğer çaylarımızda, nehirlerimizde
aldığımız tedbirler gibi Aksuyu da kurtaracak tedbirleri
alacağız.
Mera ve yaylalarda Yapı Kayıt Belgesi
alınabiliyor ama arsayı satın alamıyorlar yani Yapı
Kayıt Belgesi alınabilir, arsanın mülkiyetini satın alamaz;
kanun böyledir. 2018den sonra yapılan yapılar imar barışına
zaten tabi değildir. Biliyorsunuz, imar barışı 31
Aralık 2017 tarihi itibarıyla tamamlanmıştır ve
vatandaşımızın elektrik, su, doğal gaz gibi
problemlerini çözmek, yine, mülkiyete ilişkin konularını çözmek
için çıkarılmış, 10 milyona yakın vatandaşımızın
da faydalandığı bir yasadır. Dolayısıyla 2018den
sonra yapılan yapılar dâhil değildir ve meralarda da Yapı
Kayıt Belgesi alabilirler.
Çevre kirliliğiyle alakalı, Meclisimizle
sürekli istişare etmek suretiyle yasamızda eğer bir eksiklik
varsa yasaya ilişkin ilave her türlü cezai müeyyideleri de artırmak
suretiyle çalışmalar yapıyoruz ve buna ilişkin de
açıkçası, diğer ülkelerle
kıyasladığımızda da ileri bir noktada olduğumuzu
düşünüyorum.
Depozito sistemini getireceğiz ki bu da sistem
olarak önemli bir adım olacak yine çevre kirliliği adına.
Şu an geri dönüşüm oranımız yüzde 13. Bu geri dönüşüm
oranını yüzde 35e çıkaracak adımları
atacağız ve bu çerçevede Sıfır Atık Projesi hakikaten
çok önemli.
Bunun dışında, yine, iklim kanunuyla
alakalı, Meclisimizle, grubumuzla görüşmelerimiz var, yine ilgili
komisyonlarla görüşmeler yapıyoruz. Artık tüm dünyanın
etkilendiği iklim değişikliğinden ülkemiz de -Akdeniz
havzasında yer aldığı için- etkilenmekte. Bu etkiyi en aza
indirecek çalışmaları tabii ki yapıyoruz ama bir iklim
kanununun da hep birlikte Meclisimizce hazırlanması gerektiği düşüncesi
ve kanaatindeyim, bu çerçevede de çalışmalarımızı
yapıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Soylu, buyurun lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Malatya Özel Harekât
Başkanlığı binasının yapımına Allah
nasip ederse 2020 yılı içerisinde başlıyoruz, planı,
projesi, her şeyi yapıldı, para tahsisatı da
yapıldı, inşallah, Allah nasip ederse başlıyoruz.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Her şey
hazır, parayı bekliyoruz zaten.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Başlıyoruz.
Deprem konusunda 95 maddelik bir kanun geçti. Bu
kanunda hem Denizlideki ilçelerimiz var -yani onların DASK muafiyeti,
kırsalda oldukları için- hem de Malatyada Doğanyol ve Pütürge
var.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Arguvan da
var.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ama Arguvan konusuna bir daha bakacağım, Arguvan yok. Yani ben,
Arguvan konusunda konuştuğumuzu
Belki hak sahipliği doğma
konusunda bir problem söz konusu olabilir ama yine bakacağım.
Özellikle, Cumhuriyet Halk Partisinin sorduğu
bir soru var, daha doğrusu, yaptığı bir eylem var,
şimdi söyleyeyim. Bakın, arkadaşlar, oradaki hanımlar,
kadınlar her birimizin acısıdır. Bu meseleyi hep beraber
çözeceğiz ama sizin söylediğinizi size şimdi
okuyacağım, eğer bunları söyleyerek bu mesele çözülecekse
Meclis de duysun. Eğer bu Meclis Bunları söylemeye devam etsinler.
derse ben İçişleri Bakanıyım, kanuna rağmen,
Anayasaya rağmen en geniş hakkımı kullanacağım.
Ama söyledikleriniz şunlar: Tecavüzcü sensin/Öldüren sensin/Polisler,
hâkimler, devlet ve başkan.
HÜDA KAYA (İstanbul) Erkekler
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Şimdi, bakın, sizin söylediğiniz söz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, stenograflar eğer yazıyorlarsa
Şimdi, dans etme
veya bir meseleyi gündeme getirmek için sivil toplum örgütlerinin kadın
meselesi konusunda, cinayetler konusunda söylediği sözlere biz ne
söyleyebiliriz yani? Hep beraber yapacağımız bir iş.
Türkiyenin şu andaki yasaları, bütün kadın örgütleri ve
kadın sivil toplum örgütleri derler ki Avrupa Birliği
yasalarının standardı, hatta biraz da üzerindedir.
Peki, bizim hep birlikte ne yapmamız
lazım? Uygulamayı biraz daha bir noktaya getirmemiz lazım. Peki,
dünyada ölçeğimiz nedir? Elbette ki bir tek kadının şiddet
görmesi bile bizim ıstırabımızdır,
acımızdır ve engellememiz gerekir, bu da doğru.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Engelleyemiyoruz ama.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Bir saniye ya!
Bakın, 2017de Türkiyede 353 kadın
cinayeti oldu. O sivil toplum örgütlerinin gazete kupürlerinden
topladıkları cinayetleri değil, ilgili yasanın çerçevesi
içerisindekileri söylüyorum. 2018de bu, 279a düştü. Bu mart ayından
itibaren sinyali gördüm ve bu konuda ciddi şekilde bütün kamu
kurumlarını hep beraber
Çünkü ilk sinyal bana gelir. Neden? Ölümlere
bakarım. Yani bu kadın cinayetlerindeki artışı gördüm.
Artış sadece bizde değil; Fransada, Avrupada, birçok ülkede
var. Artı, aile içi kadına karşı şiddet olayı
sayısı da 2018de 219 bin, 2019un ilk on bir ayında 170 bin.
Geçen yılın on bir ayına göre de yüzde 17 düştü.
Sonuç şu: Cinayetlerde 2017 gibi olmasa da bir
artışımız söz konusu ama olaylarda azalmamız söz
konusu.
Küresel bazda, dünya ölçeğinde, Dünya
Sağlık Örgütünde kadın cinayeti -ilgili yasa çerçevesinde-
milyonda 13, Avrupa kıtasında milyonda 7, Türkiyede milyonda 3,8.
Peki, bu 3,8 daha aşağı düşmeli mi? Evet, sıfır
olmalı, bu doğru. Bunun için de biz ne yapıyoruz? Bakın,
bu, hakikaten bizim sorumluluğumuzda olan bir meseledir, Türkiyenin
sorumluluğunda. Eğitim var, şu var ama topu eğitime
bırakmam. Şu anda, bütün bakanlıklar, Aile
Bakanımızın liderliğinde -bu işin patronu Aile
Bakanıdır- İçişleri Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî
Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri
Başkanlığı hep beraber bir araya geldik,
arkadaşlarımız çalıştılar, 75 maddelik bir eylem
planına başladılar. Bakın, dört gündür Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bizim üzerimize
düşenlere çalışıyor. Salı günü valilerimiz bir arada
olacak. Ben kadın kaymakamlarımızı geçen gün topladım.
Bütün bakanlıklar kendi eylem planlarını yapıyor. Size
şunu söyleyebilirim: 2020 yılında bu konuda eksikliklerimiz,
uygulamalarda daha yapmamız gerekenler olabilir mi? Evet.
Karakollarımızı yani polis merkezlerini
İşte,
KADESler yaptık, bilmem neler yaptık, bir sürü
Özür diliyorum, Arguvan varmış, Battalgazi
yokmuş.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Battalgazi
değil, Arguvan ve Pütürge.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Arguvan var, Arguvan var.
Şimdi, burada şunu ifade etmem gerekir:
Evet, bu doğru ama şunu hep beraber
Bakın, siz
milletvekilisiniz, sorumlusunuz; ben de Bakanım, ben de sorumluyum,
hepimiz sorumluyuz. Vatandaş, sizi, beni ayırmaz. Ama biz eğer
Tecavüzcü sensin/Öldüren sensin/Polisler, hâkimler, devlet. diye bir grubu
çerçeve içerisine alırsak ki bu Şili de çıkmış
Dans,
elbette ki dans
(CHP sıralarından gürültüler)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
O bir anlayış Sayın Bakan. Kişisel olarak sizden
bahsetmiyoruz ya!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Niye üzerinize
alınıyorsunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU Bakın, bir anlayış değil bu, Hayır,
hayır. Böyle bir şey yok ya!
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ Ataerkil
anlayıştan bahsediyoruz ya.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın
Kadıgil, lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ya, böyle bir şey yok, böyle bir şey yok. Bir şey söylüyorum.
O zaman Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Tamam,
tecavüzcü demekte bir mahzur yok desin ya! Tecavüzcü polis
Böyle bir
şey olabilir mi?
(CHP ve AK PARTİ sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın
Süllü, Sayın Sütlü
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben diyeceğim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Devam ediyorum, lütfen
Bir saniye.
Ben bu meseleyi bitirdim, bir şeyi daha okuyup tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Bask Bölgesinin
bağımsızlığını savunan ETA örgütü 1959da
kuruldu. ETAyla benzer söylemleri dile getiren Herri Batasuna 1978de kuruldu.
2002 yılında ise Herri Batasuna ve 2 siyasi parti daha İspanya
Yüksek Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Kapatma gerekçesine temel olan argümanlar
şunlar:
1) Bu 3 parti ve terör örgütü ETA arasında bir
özdeşlik ilişkisi var. Önemli bir şey daha söylüyorum: Bu
ilişkiyi araştıran hâkim 23 gerekçeyle bu ilişkiyi tespit
etti. Bunlar arasında siyasi tutukluların partiden aday gösterilmesi
de var.
2) Her 3 parti de ETA tarafından sıkı
bir şekilde kontrol altında tutulmaktadır.
3) Partilerin farklı zamanlarda kurulmuş
olmaları da ETA tarafından belirlenen operasyonel planlamanın
ürünüdür.
4) ETA, Herri Batasunayı kuruluşundan
itibaren yönetmiştir.
5) Terör örgütü liderinin fikirleri ve terör
örgütünün ideolojisi kapsamında sistematik eylemlere katılmanın
terör örgütü üyeliği anlamına geleceği;
6) Terör örgütü üyeliği şüphesi
altındaki kişilerin, değişik gerekçelerle, bu eylemleri
devam ettirme gücü veren bir görevde bulunamayacağı.
Bu gerekçelerle İspanya Yüksek Mahkemesi,
partinin ETA tarafından planlanmış bir stratejiye yanıt
veren bir tutum içerisinde olduğunu, toplumsal cepheleşmeyi
beslediğini, terörist faaliyetlere hoşgörüyle
yaklaştığını, terör eylemlerini kınamayıp
burası da çok önemli- bu noktada stratejik ve sistematik bir sessizliği
tercih ederek bu faaliyetleri zımnen onayladığını
belirlemektedir.
Başka bir şey daha: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bu kararı onamıştır.
HÜDA KAYA (İstanbul) Siz şimdi
faşist ilkeleri mi referans alıyorsunuz Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararı onamıştır.
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ben teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Bakan Grubunuz açıklasın o zaman. dedi. O konuya
açıklık getirmek de
BAŞKAN Hangi konuya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz önce konuşması
sırasında
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
beşinci tur görüşmelerinde soru-cevap kısmında
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, önce bir
şeyi netleştirelim. Cumhuriyet Halk Partisi, ben, arkadaşlar,
sizi bir konuda suçlamaktan ve suçlu gördüğü noktada
teşhir etmekten hiç kaçınmazlar ama buradaki meselenin kendisi
şu: Bu şarkı, bu sözler, arkadaki 8 kadın vekil
tarafından -maalesef, bir tek Türkiyede söyleyemeyen- tüm Türkiyedeki
kadınlar adına ve o kadınlar tarafından da öldürülmüş
ve tecavüze uğramış kadınların sesi olarak
dillendiriliyor. Şiliden başlıyor
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kadın istismarı yapıyorsunuz.
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Hiç istismar yok. Ne istismarı ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Çok uluslararası, çok anlamlı ve çok manalı bir şeydi.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İstismar bu, istismar!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Allah aşkına, tutanaklara Türkiye Cumhuriyeti milletvekillerini
utandıracak sözler geçirmeyin, lütfen dinleyin.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kadın istismarıdır bu, kadın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Şili dinliyor bunu, Almanya dinliyor, Japonya, Meksika
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Venezuela, İspanya, Hindistan, Almanya, İngiltere dinliyor. Biz de
bunu dinlemek, duymak ve hissetmek durumundayız. Bu ses
Öldürülen
kadınlar çığlık atıyorlar ve diyorlar ki: Bizi devlet
öldürüyor, bizi polis öldürüyor, hâkim ve başkan...
İSMET YILMAZ
(Sivas) Uydurma!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Burada bizzat polisin öldürdüğünü söylemiyor. Polis, alması gereken
tedbirleri almadığı için, Parlamento çıkarması gereken
yasaları çıkarmadığı için, hâkim canına
okuduğumun bir kravatına indirim yaptığı için ve
koskoca Türkiye için konuşuyorsak- övüneceğimiz bir İstanbul
Sözleşmesi varken ona, bu Meclis tam uyum yasalarını
çıkarmadığı için
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen, son sözlerinizi alayım, son kez açıyorum.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Sayın Bakan, ben bu Meclisin bir erkek milletvekili olarak, bu
kadınların sesi olduğu; öldürülen, tecavüze uğrayan bütün
kadınlardan; onu korumak için gerekli tedbirleri alamamış bir
milletvekili olarak bu eleştiri başımla beraber. Sen de
aynısını yaparsan bu kadınlar kurtulur. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU Başkanım, bir cümlem var.
BAŞKAN
Sayın Soylu, buyurun.
47.- İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU Başkanım bir cümlem var Özgür Beye. Özgür
Bey, muhakkak hepimizin eksikleri olabilir ama Şilide bu şarkı sizin söylediğiniz
sebeple çıkmadı. Neden çıktı, biliyor musunuz? Polis 2
kadını öldürdü, onun için çıktı. Yani sizin
söylediğiniz sebeple çıkmadı. Bunu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Almanyada neden okunuyor?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Bakın, Almanyada malmanyada yok!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her yerde okunuyor.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Evrensel bir hâle geldiği gerçeğini değiştirmiyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Bakın, bunu size söyleyeyim, bu sebepten çıkmadı; sebebi bu.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Ya, sonuçta
kadınlar öldürülüyor ve onun için de bir çığlık
atılıyor. Tamam mı?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ama siz kendiniz buna bir mana üretebilirsiniz.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Kim öldürüyorsa
öldürüyor, fark etmiyor ki öldürülüyorlar sonuçta.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Fakat bu, Türkiyede polise, hâkime, devlete, başkana tecavüzcü ve
öldüren demeyi gerektirmiyor. Eğer dans da olacaksa -hepimiz dans edelim
ayrı da- en çok dansı Latin Amerika yapıyor, ne durumda
olduğunu biliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Utanıyoruz
ya! Vallahi, utanıyorum ya! Hakikaten utanıyorum sizden!
BAŞKAN Sayın Özkan
48.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
kadına karşı şiddetin önlenmesi ve tedbirler
alınmasının Parlamentonun görevi olduğuna ve bu çerçevede
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin de yapılabileceğine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, kadına karşı şiddeti
önlemek ve bu hususta tedbirler almak Parlamentonun en başta gelen
görevlerinden. Herkes bu çerçevede toplantı ve gösteri yürüyüşlerini
de yapabilir.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Yapamıyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ancak anayasal hukuk
düzenimizin gereği olarak Parlamentoda yürürlüğe giren, kabul edilen
yasaların uygulanmasını takip eden, başta hâkim ve
savcılarımız, Emniyet mensuplarımız ve güvenlik
güçlerimizin görevleriyle ilgili yaptıkları hadiselerde,
çalışmalarda hukukun gereğini yerine getirdikleri için bu tür
telin edilmelerini, aşağılanmalarını kabul etmiyoruz.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Kimi aşağılıyoruz? Bir saniye
Ben bunu kabul etmiyorum.
Biz kimseyi aşağılamıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç
anlamamışsın, hiç!
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Biz kimseyi aşağılamıyoruz Sayın Grup Başkan
Vekili!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Oysaki Parlamentoda
yapılan çalışmalarda öncelikle kamuoyu ve bu meselede
duyarlı olanların demesi lazım ki: Yasaların gereğini
yerine getirmedikleri için yargıçların ve Emniyet mensuplarının
başta eleştirilmesi lazım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
O anlama geliyor zaten. Buluttan nem kapmanın ne manası var?
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Özellikle yargı
mensuplarımızla ilgili, ortak barışımızı
tesis eden Emniyet mensuplarımızla ilgili bu tür
yaklaşımları kabul etmediğimizi ve reddettiğimizi,
telin ettiğimizi ifade etmek istiyorum.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Kayıtlara geçsin. Emniyet mensuplarıyla hiçbir alakası yoktur.
Las Tesisin sözleri evrenseldir, ataerkil düzene karşı bütün
dünyada söylenen sözlerdir. Ayıp ediyorsun meslektaşım!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aynı zamanda,
ortaklaştırıcı, bir araya getirici dilin
kullanılması gerekirken kutsal Parlamento çatısı
altında bu tür ayrıştırıcı ifadeleri de telin
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Cerenin katlinde ihmal
yok mu? Cerenin katlinde ihmal yok mu? Bunu söylesinler.
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, kayıtlara geçmesi için
söylüyorum. Şimdi, Sayın Bakan konuşurken çok açık bir
şekilde, ETA-Herri Batasuna örneğini vererek Halkların
Demokratik Partisini kapatmayla tehdit etti. Parti kapatmayı savunan bir
iktidar ve yürütmeyle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz.
Açıkça bu iktidar parti kapatmayı savunuyor, gördük. Şimdi
Yürütme yargı üzerinde direktif veriyor. diyorduk, işte yürütmenin
yargı üzerindeki direktifi de ortaya çıktı. Bakın, bugüne
kadar 7 parti kapatıldı. 7 parti kapatıldı ve
Halkların Demokratik Partisi güçlenerek Meclisin 3üncü partisi oldu.
HDPyi kapatmak için ve HDPnin elinden yerel yönetimleri almak için, bizi
demokratik siyasetten tasfiye etmek için
uğraştığınızı biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, toparlayın Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Derdiniz, HDPyi ve yerel yönetimleri tasfiye etmek
esas itibarıyla, bunu biliyoruz, bunun olduğunu defalarca da
söylediniz.
Sadece şunu söyleyelim, kayıtlara geçsin:
Bu iktidar, parti kapatan, partileri yasaklama yolunda ilerleyen bir
iktidardır. Normaldir, tek kişi yönetimi böyle olur zaten, muhalefete
tahammül edemez. Yapabilirsiniz; yaparsanız demokrasi kaybeder, demokratik
siyaset kaybeder, biz kazanırız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, değerli arkadaşlar
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN -
soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, çok özür dilerim. Bizim partide
kadınlarla ilgili olarak erkek Grup Başkan Vekilleri konuşmaz.
Sadece bir dakika
BAŞKAN Söz veremiyorum Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yahu, bir şey sormak istiyorum. Sadece bir dakika
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)
(Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) İçişleri Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Şimdi sırasıyla,
beşinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin
hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeleri ile kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Okutacağım değerlerin hepsi Türk
lirasıdır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sağlık
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
15) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 58.875.829.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Sağlık
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 30.548.325.007,16
Bütçe Gideri 37.041.199.435,54
Ödenek Üstü Gider 9.042.797.719,97
İptal Edilen Ödenek 2.548.922.258,73
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 15.170.930,32
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2020 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.19) TÜRKİYE HUDUT
VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
GENEL
TOPLAM 152.450.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 339.453.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2020 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2018 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 665.135.359,36
Bütçe Gideri 372.971.290,74
Ödenek Üstü Gider 98.984,03
İptal Edilen Ödenek 292.263.052,65
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 251.800.000,00
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 252.635.000,00
Tahsilat 592.317.417,48
Ret ve İadeler 29.323.636,77
Net Tahsilat 562.993.780,71
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2018 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.59) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
GENEL
TOPLAM 169.645.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 166.345.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 142.949.458,78
Bütçe Gideri 133.456.020,18
İptal Edilen Ödenek 9.493.438,60
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Gelir Tahmini 134.725.000,00
Tahsilat 129.288.335,69
Ret ve İadeler 1.335.523,16
Net Tahsilat 127.952.812,53
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2020
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.62) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 79.578.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 79.578.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2020
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2018
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 57.927.900,00
Bütçe Gideri 25.818.399,19
İptal Edilen Ödenek 32.109.500,81
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Gelir Tahmini 53.166.000,00
Tahsilat 32.728.639,04
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2018
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
27) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 2.827.733.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının 2018 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
|
|
Toplam Ödenek 5.096.659.004,38
Bütçe Gideri 4.750.918.234,75
İptal Edilen Ödenek 135.005.284,88
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 210.735.484,75
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının 2018 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım, AK PARTİ Grubu el
kaldırmıyor, siz bakmıyorsunuz nasıl kabul ediliyor bu,
çekimser kalıyorlar.
BAŞKAN
- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
27.75) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 1.185.359.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 1.283.380.720,08
Bütçe Gideri 1.070.137.823,63
İptal Edilen Ödenek 35.853.290,96
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 177.389.605,49
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1) İçişleri Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 9.672.218.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) İçişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 9.364.400.760,43
Bütçe Gideri 10.166.379.659,27
Ödenek Üstü Gider 1.047.914.218,94
İptal Edilen Ödenek 245.935.320,10
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 172.345.826,00
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 2020
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10.82) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 38.973.189.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 21.381.841.573,01
Bütçe Gideri 28.919.735.536,28
Ödenek Üstü Gider 10.272.232.338,73
İptal Edilen Ödenek 2.725.702.419,71
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.375.204.486,69
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10.81) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 22.968.117.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma
Genel Komutanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Jandarma
Genel Komutanlığının 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 14.238.027.986,69
Bütçe Gideri 16.253.810.766,63
Ödenek Üstü Gider 2.323.594.283,31
İptal Edilen Ödenek 306.924.682,36
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 306.736.011,16
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığının
2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10.83) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 1.128.824.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 875.146.964,21
Bütçe Gideri 812.934.520,18
Ödenek Üstü Gider 39.664.173,12
İptal Edilen Ödenek 101.876.617,15
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 55.709.289,10
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10.85) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 2.511.171.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 942.030.576,83
Bütçe Gideri 890.196.500,83
İptal Edilen Ödenek 51.834.076,00
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 34.302.766,42
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10.86) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
|
|
GENEL
TOPLAM 1.637.171.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2018 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 3.646.302.462,12
Bütçe Gideri 3.574.354.560,63
İptal Edilen Ödenek 71.947.901,49
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.489.862,12
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2018 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının 2018
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
10.84) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 10.761.367,00
Bütçe Gideri 9.659.046,29
Ödenek Üstü Gider 266.380,06
İptal Edilen Ödenek 1.368.700,77
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece beşinci turda yer alan kamu
idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir, hayırlı
olmalarını temenni ederim.
Sayın milletvekilleri, beşinci tur
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre kamu idarelerinin bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 15 Aralık
2019 Pazar günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.08