TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36ncı
Birleşim
17
Aralık 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 129)
2.- 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan
2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ
BAŞKANLIĞI
1) Devlet Arşivleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Milli Saraylar
İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Milli Saraylar
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE
BAŞKANLIĞI
1) Strateji ve Bütçe
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
1) İletişim
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ
BAŞKANLIĞI
1) Savunma Sanayii
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, bir terör örgütü liderine
sayın denilmesinin tasvip edilemeyeceği gibi Türk ordusunun
yaptığı operasyonların da işgal ve ilhak amaçlı
olmadığına ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurul çalışmalarına katılan kamu görevlilerinin uyması
gereken kurallar konusunda bilgilendirildiğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, bu coğrafyada yapılan en
hain girişimin 15 Temmuzda yapıldığına ve devletin
çökertilmek istendiğine ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Millî Sarayların
Cumhurbaşkanlığına devredilmesiyle lojmandan faydalanan
personelin haklarının korunmasıyla ilgili
duyarlılıklarının devam ettiğine ilişkin
konuşması
5.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Türk askerinin davulla zurnayla
karşılandığını gösteren filmi Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulana göndermek istediğine ilişkin konuşması
6.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 129 sıra sayılı 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki şahsına yönelik
ifadelerine katılmadığına ve Barış
Pınarı Harekâtının Türkiyenin birliğinin mührü
olduğuna ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milltevekili Özlem
Zenginin, her grubun gruplar adına konuşmaları bittikten sonra
Grup Başkan Vekillerine söz hakkı tanınmasının
faydalı olacağına ve eleştiriler yapılırken
üsluba özen gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Grup Başkan Vekillerinin bütçe görüşmeleri
sırasında partisini, genel başkanını veya grubunu
müdafaa için gerekli gördüğünde söz talep etmesinin tabii olduğuna,
Isparta Milletvekili Recep Özelin Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarıra yönelik sarf ettiği bazı sözlerinin İç
Tüzükün 161inci maddesi gereğince Meclisten geçici çıkarma
cezası gerektirdiğine ilişkin açıklaması
3.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci
tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerinin hakaret içerdiğine
ilişkin açıklaması
4.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Tunceli Milletvekili
Alican Önlü ve Van Milletvekili Murat Sarısaçın 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci
tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine, Kürt kelimesinin AK
PARTİyle özgürlüğüne kavuştuğuna ilişkin
açıklaması
5.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Genel Kurul salonunda görevli bulunan bürokratların oturumu
usulüne uygun takip etmemelerinin kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
6.- Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın, bütçe görüşmeleri
sırasında yapılan konuşmaları tüm ciddiyetiyle takip
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Muş ili Varto ve Bulanık
ilçeleri ile Esertepe beldesine kayyum atandığına, Kürt
halkının seçme ve seçilme hakkının gasbedildiğine ve
bunun adının da Kürt düşmanlığı olduğuna,
AK PARTİ Genel Başkanının darbeye yönelik Allahın
lütfu. ifadesine ilişkin açıklaması
8.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir, Van Milletvekili Murat
Sarısaç, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe
Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde HDP ve CHP Grubu
adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, muhalefet partilerine
muhalefet etme geleneklerinin olmadığına, MHP Genel Başkanının
2015 yılındaki ifadelerine ve bir darbenin mağduru ya da
muhatabı olunmasının bir başka darbenin faili olunması
gerçeğini ortadan kaldırmayacağına ilişkin
açıklaması
10.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, muhalefet olmanın her
şeye karşı çıkmak anlamına gelmediğine,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve
kurallarıyla yerleşmesi hedefini bir politika olarak belirledikleri
için bütçeye evet oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
11.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve CHP Genel
Başkanını itibarsızlaştırmaya dönük sarayda
kullanılan dilin MHPye sirayet etmiş olmasını üzüntüyle
karşıladığına ilişkin açıklaması
12.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, millî meselelerde bir ve
beraber olabilmenin arayışı, gayreti içinde olduklarına
ilişkin açıklaması
13.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, halktan alınan yetkinin
muhalefet etme görevini hakkıyla yapmayı gerektirdiğine
ilişkin açıklaması
14.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 15 Temmuz darbe girişimi
başladığında ilk beyanatı, ilk açıklamayı yapanın
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olduğuna ilişkin
açıklaması
15.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, olağanüstü hâlin anayasal anlamda verdiği yetkilerle
kamunun içerisindeki FETÖcülerin temizlendiğine, ister parlamenter
sistemde ister Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde olsun
her tür müzakereden sonra nihai kararı verenin 1 kişi olduğuna,
Cumhurbaşkanını değersizleştirmenin kimsenin
hakkı ve haddi olmadığına, Millet size niye güvensin?
sorusunun abesle iştigal olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye güçle, baskıyla
yönetildikçe parti devleti eleştirilerinin devam edeceğine
ilişkin açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, her zaman her türlü darbeye
karşı olduklarına ve olacaklarına, darbenin siyasi
ayağının var olduğuna, HDP düşmanlığı
yapılmasını uygun bulmadıkları gibi Türk halkı,
Kürt halkına düşmanlık yapıyor. şeklinde
konuşmadıklarına ilişkin açıklaması
19.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, muhalefeti önemsediğine ve Meclisin temel konularda ortak akla
sahip olabileceğine ilişkin açıklaması
20.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülerken rejim
tartışması ile sistem tartışması
yapılmasının doğal olduğuna ilişkin açıklaması
21.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz ile İstanbul
Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının 129 sıra sayılı
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bazı kelimelerin
cımbızlanarak anlatılmak istenilenlere zemin
hazırlanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İYİ PARTİ Grubu adına konuşan
milletvekillerine teşekkür ettiğine, İstanbul Milletvekili Abdul
Ahat Andican, İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Sakarya Milletvekili
Ümit Dikbayır ve Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oralın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
sekizinci tur görüşmelerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve din
meselesinin birleştirici bir mesele olarak değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Kanal
İstanbul ismini talan İstanbul olarak değiştirdiklerine,
dış politikada ara bulucu olmanın, taraf olmanın önemli
olduğuna ve İslamı referans alarak gelmiş bir siyasi
partinin İslama en çok zarar veren parti hâline dönüştüğüne
ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek üzere TBMMye sunulan
torba yasa teklifi içerisindeki Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle iptal edilen güvenlik soruşturmasıyla ilgili yeni
düzenlemenin Anayasa Komisyonunda görüşülmemesinin kabul edilemez
olduğuna ve Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına
devredilmesiyle lojmanda oturan personelin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, gruplar adına konuşmalar tamamlandıktan
sonra Grup Başkan Vekillerine söz hakkı tanınması yönünde
prensip kararı alınmasının İç Tüzükün 69uncu maddesinin
ihlali anlamına gelmemesi, kendisine sataşıldığını
ifade eden milletvekillerine de söz hakkı verilmesi hususunun devam etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
28.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
iptal edilen güvenlik soruşturmasıyla ilgili maddenin önce Adalet
Komisyonunda görüşülmesi hususunda Meclis
Başkanlığının çaba göstermesinin önemli olduğuna
ilişkin açıklaması
29.- İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın, Meclisin işlevsiz hâle getirildiğine ve
milletvekillerinin kendilerine yapılan sataşmaları cevaplayamayacak
acziyette olmadığına ilişkin açıklaması
30.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, belirlenen kurallara uyulması gerektiğine ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Muğla Milletvekili
Burak Erbayın, Muğla ili Menteşe ilçesinde reçeteli
satışı zorunlu olan bir ilacı reçetesiz almak isteyen
gencin 3 eczaneye zarar verdiğine, eczacıların
vatandaşların ilaca erişimini kesintisiz ve güvenli şekilde
yerine getirebilmesi için gerekli önlemlerin alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
32.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün
oluşturulacak bölge müdürlüklerinden birinin Malatyaya verilip
verilmeyeceğini öğrenmek istediklerine ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktaydan Malatyada millî müsabaka
oynanması sözünü vermesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşmasındaki cevap verdiği sorular için
teşekkür ettiğine ve bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİye hizmet eden
herkesin işini karşılık beklemeden yaptığına
ilişkin açıklaması
35.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Cumhurbaşkanının Ahmet Davutoğluna siyasi
etik yasasıyla ilgili Bu yasayı çıkarırsan il, ilçe
başkanı bulamazsın. dediğine ilişkin
açıklaması
36.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, darbenin
lanetlenmesi gerektiğinde hemfikir olduklarına ama darbenin bir
ayağının netleşmediğine, Barış
Pınarı Operasyonuna HDP olarak işgal dediklerine, Zeytin
Dalı Gümrük Kapısında ticaretin kimlerle
yapıldığını öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
38.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın konulara müdahil olmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
39.- Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın, Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulan ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Erzurum Milletvekili
Muhammet Naci Cinislinin, On Birinci Kalkınma Planında hedeflenen
rakamların 2023te gerçekleşme ihtimalinin başarı olarak
kabul edilip edilmediğini Cumhurbaşkanı Yardımcısından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
41.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İç Tüzük ve Anayasa gereği
Meclis Başkan Vekillerinin Genel Kurulu tarafsız yönetmesi
gerektiğini ifade ettiğine ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe
Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 129 sıra sayılı 2020 Yılı
Bütçe Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
Türkiyede kimsenin anne diliyle eğitim görmediğine, anne dili ile
ana dili kavramlarının karıştırılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, meri ve yürürlükte olan bazı metinlerin meşru
olmadığına ilişkin açıklaması
46.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, iktidarın ve MHPnin her
sıkıştığında başvurduğu tek
argümanın terör olduğuna ve bu ülkenin barışa, adalete,
Kürt sorununun demokratik çözümüne ihtiyacı olduğuna ilişkin
açıklaması
50.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, terörün lanetlenip siyasi bağın kesilip
atılması gerektiğine ilişkin açıklaması
51.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Genel Kurul salonunun saklanma
yeri değil, onurlu insanların görevlerini yaptığı bir
yer olduğuna ilişkin açıklaması
56.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Ana Binada bulunan bazı kameralara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/21492)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, ziyaretçi girişlerinde kitap
yasağı uygulanıp uygulanmadığına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin cevabı (7/21493)
3.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Mustafa Necati Kültür Evine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/21728)
17 Aralık 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca, bugün sekizinci turdaki
görüşmeler ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
ilk 2 maddesinin oylamasını ve 4üncü madde dâhil, 4üncü usul
maddesine kadar olan maddelerin görüşmelerini yapacağız.
Sekizinci turda, bütçe ve kesin hesapları yer
alan kamu idarelerini okutuyorum:
Kamu İdare Listesi:
Cumhurbaşkanlığı, Millî
İstihbarat Teşkilat Başkanlığı, Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı,
Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı, Strateji ve Bütçe
Başkanlığı, Kalkınma Bakanlığı,
İletişim Başkanlığı, Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü, Savunma Sanayii
Başkanlığı, Başbakanlık.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (x)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (x)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti gruplarına
ve İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince istemi hâlinde
görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye yetmişer dakika söz verilecek.
Bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak
konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır.
Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru ve cevap işlemi on
dakika soru, on dakika cevap olarak yapılacak, sorular gerekçesiz olarak
yerinden sorulacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Sekizinci turda, siyasi parti grupları, yürütme
ve şahısları adına söz alanların adlarını
sırasıyla okutuyorum: Halkların Demokratik Partisi,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Mersin Milletvekili Rıdvan
Turan, Tunceli Milletvekili Alican Önlü, Adana Milletvekili Kemal Peköz, Bingöl
Milletvekili Erdal Aydemir, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, Van
Milletvekili Murat Sarısaç; Cumhuriyet Halk Partisi, Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, İstanbul Milletvekili
Gürsel Tekin, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul
Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç, Muğla Milletvekili Burak
Erbay, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, İstanbul Milletvekili
Özgür Karabat, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu,
İzmir Milletvekili Atila Sertel, İzmir Milletvekili Bedri Serter,
İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke; Adalet ve Kalkınma Partisi,
Yalova Milletvekili Meliha Akyol, Tekirdağ Milletvekili Çiğdem
Koncagül, Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz, Antalya Milletvekili
Kemal Çelik, Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya, Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıç, Karabük Milletvekili Niyazi
Güneş, Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, İstanbul Milletvekili Ahmet
Hamdi Çamlı, Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt, Trabzon Milletvekili
Salih Cora, Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu, Mardin
Milletvekili Cengiz Demirkaya, Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya;
İYİ PARTİ, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican, Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Sakarya
Milletvekili Ümit Dikbayır, Muğla Milletvekili Metin Ergun,
İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz, Ankara Milletvekili İbrahim Halil
Oral; Milliyetçi Hareket Partisi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı,
Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, Bursa Milletvekili
Mustafa Hidayet Vahapoğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy,
Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı; şahıslar, lehinde
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi, aleyhinde Tekirdağ Milletvekili
Enez Kaplan.
BAŞKAN 2020 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin 2nci maddesini okutuyorum:
Gelir ve
finansman
MADDE 2- (1)
Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin
gelirleri 941.944.001.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin gelirleri 12.464.193.000 Türk lirası öz gelir, 71.162.721.000
Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 83.626.914.000
Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların gelirleri 7.488.375.000 Türk lirası öz gelir,
135.325.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
7.623.700.000 Türk lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
138.350.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına ilk söz Diyarbakır Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan.(HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüşeceğiz.
Değerli arkadaşlar, her ülkede bir yürütme var ama o ülkelerde meclis
de var, yargı da var, basın da var, sivil toplum da var. Bu güçler
eğer ki birbirlerini denetleyip, dengeleyebiliyorsa o ülke demokratik bir
cumhuriyet oluyor ama eğer bir yürütme, bir Cumhurbaşkanı bütün
yetkiyi alıp saraya götürüyorsa o ülke demokratik bir cumhuriyet olmuyor.
Bakın, Kuzey Kore de cumhuriyet, İran da cumhuriyet ama onlara
demokratik cumhuriyet denilmiyor.
Bizler de doksan altı yıldır demokratik bir cumhuriyet
mücadelesi veriyoruz ama Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan da olduk
maalesef.
Bakın, Cumhurbaşkanı, gücü merkezîleştirmeye
çalışıyor. Bakın, buraya sonuç olarak bir bütçe
tasarısı gönderdi, arkadaşlar. Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda
yüzlerce saat görüştük, yüzlerce saat.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Yüz doksan dokuz saat.
GARO PAYLAN (Devamla) Ya, Cumhurbaşkanı o kadar
vicdanlı ve o kadar adaletli bir bütçe göndermiş ki bir virgül bile
değiştiremedik arkadaşlar. Bakın, bütçede bir virgülü bile
değiştiremedik maalesef yani o kadar güçsüzüz arkadaşlar. Eminim, AK PARTİ milletvekillerinin
de Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin de bazı talepleri
vardı ama Ferman, padişahındır. dediler maalesef, bir
virgül bile değiştirmediler. Bakın, yargı, sarayın bir
sopası hâline dönüşmüş; medya, sarayın bir borazanı
hâline dönüşmüş; sivil toplum işlemiyor. İşte, bütün
bu güçler dengeleyip denetleyemiyorlar arkadaşlar.
Ama ben bugün belki daha önemli bir konuya
değineceğim. Demokrasilerde güç, merkezde toplanmaz arkadaşlar;
güç, merkezîleşmez; güç, yerellere dağıtılır.
Merkezîleşmeden vazgeçeceğini AK PARTİ de öneriyordu ilk
kurulduğu dönemde ama maalesef, o konuda da arkadaşlar, eski
alışkanlıklara geri döndü; tıpkı 1920lerin,
30ların, 50lerin, 70lerin, 90ların Türkiyesine geri döndük.
Bakın, değerli arkadaşlar, neden demokrasilerde güç, yerellere
dağıtılıyor biliyor musunuz? Çünkü güç, merkezîleşirse
tıpkı Osmanlıda olduğu gibi, tıpkı merkezî
yönetimlerin hâkim olduğu diğer ülkelerde olduğu gibi darbe dinamikleri
devreye geçer. Biz de bu konuda uyardık iktidarı yani o şiddet
döneminde gücün merkezîleştiği ve gücün saraya doğru
gittiği, çatışma, bombalama ve provokasyonların olduğu
ve bunun bir darbe dinamiği olduğu konusunda defalarca uyardık;
bu kürsüden de uyardık, komisyonlarda da uyardık, bizi dinlemediniz.
Maalesef, işte, bu provokasyonlarla bir darbeye yüründü, şükür ki o
darbeyi atlattık ama darbenin hemen ardından arkadaşlar, bir
sivil darbe dinamiğiyle karşı karşıya kaldık. 4
Kasım 2016da Eş Genel Başkanlarımız dâhil
milletvekillerimiz tutuklandı ve onunla beraber kayyum siyaseti devreye
geçti, belediyelerimizin tamamına kayyum atandı. Bakın,
arkadaşlar, Anayasaya göre belediye başkanları yalnızca,
görevlerinden dolayı bir suça göre ancak görevlerinden geçici olarak alınabilirler
ama Anayasa maalesef, ihlal edildi. Ne dendi? Dağa para gönderdiler.
Öyle değil mi arkadaşlar? Gece gündüz medyada
Cumhurbaşkanı, bakanlar ne dediler? Dağa para gönderdiler. Üç
yıldır diyoruz ki: 1 liralık bir belge gösterin, 1 liralık.
RECEP ÖZEL (Isparta) Dağa giden paranın
belgesi olur mu ya?
GARO PAYLAN (Devamla) - Sonuç olarak, belediye
bütçesi belli, belediyelerimizde
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin odası var
arkadaşlar, bir odası var, odası. Müfettişler orada
yatıp orada kalkarlar, her 1 kuruşun peşine düşerler ama 1
kuruşluk bir belge olmadığı hâlde bir algı
yarattınız. Ne dediniz? Dağa para gönderdiler. Medyada da bunu
kullandınız, halkımızı da maalesef bu algıda
buluşturdunuz. Değerli arkadaşlar, bu büyük bir yalandır.
Cumhurbaşkanı Yardımcısına buradan çağrıda
bulunuyorum: 1 liralık bir belge koysun yoksa kendisini müfteri ilan
edeceğiz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, neden bu yerel yönetimlerin güçlü
olmasını istiyoruz? Neden demokratik siyasette ısrar ettik?
Neden merkezî yönetim seçimlerine de yerel yönetim seçimlerine de tekrar
girdik? Çünkü biz demokrasiye inanıyoruz. Dedik ki: Bir yanlış
yapıldı, belediye başkanlarımız hapsedildi, tekrar
seçimlere gireceğiz. Değerli arkadaşlar, seçimlere girdik,
Diyarbakırda yüzde 63 oyla kazandık, Mardinde kazandık, Vanda
kazandık, neredeyse bütün belediyelerimizi bu kayyum siyasetinden geri
aldık ama arkadaşlar, maalesef, iktidar bu kayyum siyasetinde
ısrar edeceğini zaten o günlerde açıklamıştı. Ne
demişti Sayın Cumhurbaşkanı? Bakın, burada haberi:
Kayyum atanan yerleri geri alacağız. diyorlar. Benim
vatandaşım bunları geri almasına fırsat veriyorsa hiç
beklemeden yine kayyumları atarız. demişti. Buna inanmak
istemedik ama maalesef, tıpkı İstanbul seçimlerinde olduğu
gibi, seçim sonuçlarına saygı gösterilmedi.
Arkadaşlar, bakın, biz 31 Martta yüzde 63 oy almış
ve daha halaylarımızı çekerken -Diyarbakırda herkes
halaylara durdu kayyumlardan kurtulduk diye- aynı gece Sayın
Cumhurbaşkanı bir talimat vermiş. Bakın, yazısı
burada, 1 Nisan sabahı Diyarbakır Valiliği Sevgili Selçuk
Mızraklıyı görevden alma yazısını
yazmış arkadaşlar, 1 Nisan sabahı. Daha
mazbatasını almamıştı Selçuk Mızraklı. Geçen
sene bu sıralarda oturuyordu Selçuk Mızraklı, milletvekilimizdi,
Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu, belediye başkanı olması
yönünde herhangi bir engel olmadığı söylendi, aday oldu,
Diyarbakır halkının yüzde 63 oyuyla seçildi. Ama arkadaşlar,
devletten adaleti çıkardığınız zaman geriye bir suç
örgütü kalıyor; işte, maalesef, bu yapı Selçuk
Mızraklıya da saldırdı ve onu görevden aldı.
Değerli arkadaşlar, Selçuk
Mızraklı bir hekim, bir cerrah; yıllarca binlerce insana
dokundu, şifa verdi. Arkadaşlar, Ahmet Türk gibi, Bedia Özgökçe Ertan
gibi, Kürt halkının en barışçı siyasetçilerinden 3ü
de belediye başkanı seçildiler ama maalesef, 3ü bir operasyonla
aynı günde görevden alındılar.
24 Haziran seçimlerinde Selçuk Mızraklı
seçilmişti, burada oturuyordu. Belediye başkanı seçildi, yüzde
63le kazandı ama 1 Nisanda, daha seçim gecesi yazılan bir yazıyla
görevden alındı. Anayasa açıkça ihlal edilmiştir
arkadaşlar. Ne diyor? Görevlerinden dolayı bir suçtan dolayı
görevden alabilirsiniz. Ama Selçuk Mızraklı daha
mazbatasını almadan fermanı yazılmıştı
maalesef.
Bakın, arkadaşlar, ne diyecek şimdi Cumhurbaşkanı
Yardımcısı? Hakkında soruşturmalar var. diyecek. Ben
size o soruşturmalardan bahsedeyim. Ne diyor biliyor musunuz
soruşturmalarda arkadaşlar? Bir itirafçı tanık
bulmuşlar, itirafçı tanık da müebbetle yargılanıyor,
cezaevinde; Selçuk Mızraklının itirafçı
tanığı. 2012 sonunda Selçuk Mızraklı bir ameliyat
yapmış bir hastanede, bağırsak ameliyatı
yapmış -öyle diyor itirafçı tanık- ve sabahında da
taburcu etmiş diyor. Arkadaşlar, içinizde hekimler var ya, bir
insanı, gece yarısı bağırsak ameliyatı yapıp
sabahında taburcu edebilir misiniz? Bunu hekimlere havale ediyorum.
Diğer bir boyutu: Arkadaşlar, bu
itirafçı tanık başka dosyalarda da tanık olmuş,
mahkemeler bütün bu itirafları boş saymış, temelsiz
saymış ve delil olarak saymamış ama bu itirafçı
tanığa dayanılarak Selçuk Mızraklı tutuklandı.
Biz, bakın, SGK verilerine baktık, bu itirafçı tanık o
günlerde bu hastanede çalışmıyormuş arkadaşlar biliyor
musunuz? Bu hastanede çalışmayan bir insanın itirafıyla
Selçuk Mızraklıyı görevden aldı bu iktidar. Şimdi
gelip onu söyleyecek Cumhurbaşkanı Yardımcısı. E, ne
oldu sonra? Arkadaşlar, itirafçı tanık bu itirafı
yapınca, iftirayı yapınca iki ay sonra tahliye edildi yani ödülünü aldı arkadaşlar. 90lı
yıllarda olan siyaset aynen burada da uygulandı. Başka nedendi
Selçuk Mızraklıya iddia? İki, HDPnin düzenlediği eylem,
etkinlik, basın açıklamalarına katılmakmış suçu.
Bakın, iddia buymuş: HDPnin düzenlediği basın
açıklamalarına katılmak. Başka ne? Sevgili Eş Genel
Başkanımız Pervin Buldan bir konferansta konuşuyormuş,
o konuşmasında güya bir suç varmış, Selçuk
Mızraklı da buna müdahale etmemiş arkadaşlar. Bakın,
elli tane milletvekili, Eş Genel Başkanımız -ben dâhil,
Selçuk Mızraklı dâhil- konuşmuş, bir şey
söylemiş; biz koşup müdahale etmemişiz, ağzını kapatmamışız,
bununla suçlanıyor Selçuk Mızraklı. Başka? Grup Başkan
Vekilimiz Fatma Kurtulan bir basın açıklaması yapmış,
bir şey söylemiş neyse, Selçuk Mızraklı koşup Fatma
Kurtulanın ağzını kapatmamış,
susturmamış onu, buymuş suçu Selçuk Mızraklının.
Arkadaşlar işte böyle mesnetsiz iddialarla bir belediye
başkanı görevden alındı.
Kulpta belediye başkanımız görevden alındı,
güya bomba düzeneği tezgâhlamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
GARO PAYLAN (Devamla) Üç ay sonra ortaya çıktı ki -kayyum
atandı bu arada görevlerinden alındılar- orada yoktu belediye
başkanımız. Tahliye edildi ama görevlerine iade edilmiyorlar.
Bakın, başka iddialar var arkadaşlar bizim belediye
başkanımızla ilgili, hırsızlık, yolsuzluk yok ama
bakın, Mardin Belediyesinde belgeler var belgeler
hırsızlık, yolsuzlukla ilgili. Süleyman Soylu, Mehmet Özhaseki,
Recep Tayyip Erdoğan, Fikri Işık, İsmet Yılmaz, Veysel
Eroğlu, Osman Aşkın Bak
Bakanlarınız ve
Cumhurbaşkanınız hakkında, arkadaşlar hediyeler
alınmış, hediyeler; bakın faturaları, belgeleri
burada. Süleyman Soylunun o gümüşçüde fotoğrafları var
hediyeleri aldığına dair. Bunlarla ilgili tek söz yok.
Cumhurbaşkanı Yardımcısına sordum: Soruşturma
açacak mısınız? Soruşturma açmaya gerek yoktur. diyor.
Diyarbakır kayyumu 2 milyon liralık saray yavrusu yapmış, 2
ton baklava, kadayıf yemiş. Bununla ilgili soruşturma açacak
mısınız? Soruşturma açmaya gerek yok. diyor ama Selçuk Mızraklının
siyaset yapmasıyla ilgili maalesef yerine kayyum atanıyor
arkadaşlar. Bu büyük bir haksızlıktır, hukuksuzluktur.
Gelin, bu haksızlık yolundan vazgeçin arkadaşlar.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan Beye ait.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MİTin bütçesi üzerine
konuşacağım. Tabii, istihbarat ve Millî İstihbarat
Teşkilatı üzerine konuşmadan evvel nasıl bir ülke
vasatında konuştuğumuzu iyi bilmek lazım. Olağanüstü
bir devlet rejimi yaşıyoruz, olağanüstü bir devlet biçimiyle
karşı karşıyayız. Klasik demokrasilerde
özgürlük-güvenlik dengesi diye, kişisel olarak liberal bir ütopya
olarak ifadelendirdiğim bir şeyden bahsedilir. Türkiye'de ise
özgürlük-güvenlik dengesi, ne yazık ki özgürlüklerin ilga edildiği,
güvenliğin hemen her şeyin önüne geçtiği, güvenlikçi
politikaların bütün kamusal hayatı belirlediği bir şekle
dönüşmüş durumda. İşte böyle bir ülkenin Millî
İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz.
İşçilerin sendika kurma hakkı anayasal güvence altında
olmasına rağmen, sendikalaşma konusunda attıkları her
adımın bir millî güvenlik riski olarak görüldüğü, dahası,
ilan edilen grevlerin millî güvenliğe tehdit olduğu gerekçesiyle engellendiği
bir ülkede Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz.
Yine, Halkların Demokratik Partisinin anayasal güvence altına
alınmış olan faaliyetlerinin bir millî güvenlik riski olarak
görüldüğü, önceki dönem Eş Başkanlarımız Sayın
Demirtaş ve Sayın Yüksekdağın sırf bu sebeple derdest
edildiği, cezaevine konulduğu, onlarca milletvekili
arkadaşımızın, belediye başkanımızın ve
çok sayıda, sayısı binleri aşan parti çalışanımızın
millî güvenlik riski olarak görülerek cezaevlerine konulduğu bir ülkenin
Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz. Yine,
tweet atanlar malum
Bu ülkenin en komplike terörist
saldırıları, Gar katliamı gibi somut durumlar devlet
tarafından aydınlatılamamıştır ama bir tweet
atmak söz konusu olduğunda, iktidarı eleştiren bir tweet atıldığında
güvenlik bürokrasisi sabahın beşinde o tweeti atanın
kapısına dayanmakta hiçbir beis görmez. İşte, böyle bir
ülkenin Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz.
Çevreci kaygılarla yapılan eylemlerin altında millî güvenlik
riski görecek bir güvenlik bürokrasisi algısını ve aslında
kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi siyaset yürütmeyen herkesi
teröristlikle suçlayan bir iktidarın yönettiği ülkenin Millî
İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz. Yine, muhalif
gazetecilerden, öğrenci eylemlerinden dolayı tutuklanmış
olan on binlerce öğrenciden bahsetmiyorum, bunlardan bahsetsek sabaha
kadar burada konuşmak lazım.
Ama değerli arkadaşlar, bu dönemin
karakteristik özelliği şudur: Aslına bakarsanız devlet
bütün kurumlarıyla toplumun üzerine çökmüştür ve devlet kendi
belirleyiciliği altında olmayan kamusal hayattaki giremediği
bütün ayrıntılara duhul etmeye dönük bir siyasi çalışma,
bir istihbarat çalışması ve bir güvenlik
çalışması içerisindedir. İktidarın buna yönelik
yaklaşımıysa, bu politikaları desteklerken diğer
taraftan iktidarda kalma stratejisini yeni politikalarla -toplumun
rızasını kazanmak değil- karşısındakini,
siyasi muarızını zayıflatmak olarak belirlemiş
durumda. Yani artık iktidar kendi varlığını ancak ve
ancak muarızını zayıflatarak sürdürmek gibi bir yola ne
yazık ki tevessül etmiş durumda.
Bakın Ya, kardeşim, bak, biz de vergi
veriyoruz, askerlik yaptık, bu memleketin insanıyız. Bu güvenlik
bürokrasisi, bu Millî İstihbarat Teşkilatı niye bu konularda
halka eşit mesafede değildir? Niye birileri, bazı odaklar daha
önceliklidir? Niye halkın tümüne eşit hizmet sunmamaktadır?
falan gibi liberal ütopyaları savunacak değilim, bunları
söyleyecek durumda da değilim. Ben otuz senelik sosyalistim ve bu
sosyalist mücadele hayatımda Millî İstihbarat Teşkilatı
gibi kurumların, Emniyet İstihbaratı, Jandarma İstihbarat
gibi kurumların ve militer örgütlerin esasen bir
azınlığın kendi iktidarını sürdürmesinin yol ve
yöntemlerinden bir tanesi olduğunu yeterince tecrübe etmiş, yeterince
deneyimlemiş bir insanım. O sebeple, asla ve asla MİTe yönelik,
MİT bütçesine yönelik yapacağım, yapmakta olduğum
konuşmada Ya, niye bu işler böyle? Mesela, gar katliamı niye
aydınlatılamadı? MİT gar katliamından iki ay önce
bundan haberdar olduğu hâlde bu niye engellenmedi? falan
demeyeceğim, doğası bu. Bunlar baskı ve zor
aygıtları ve baskı ve zor aygıtları bütün kapitalist
toplumlarda bir azınlığın iktidarını sürdürmek
amacıyla işlev yaparlar. Elbette bize eşit mesafede
olmayacaklar, elbette hayata bizim gibi bakmayacaklar. Ama tabii,
halkımızın nazarıitibarına şunları da sunmak
istiyorum: İbrahim Balıyı biliyorsunuz. Bu adam hem Ankara Gar
katliamının hem Diyarbakır katliamının hem Adana ve
Mersin bombalamasının hem de Suruç katliamının
sanığı olarak gösteriliyor ve hâlâ doyurucu bir açıklama
alabilmiş durumda değiliz. MİT yetkililerinin, MİTin
Bu
adamın o tarihlerde Ankarada bir otelde konuk edildiği ve yüksek
düzeyli MİT yetkilileriyle görüştüğüne ilişkin tonla iddia
serdedildi, mahkeme dosyalarına da girdi ama buna ilişkin herhangi
bir açıklama görmedik. Koyalım bunu bir kenara.
Arkadaşlar, oyuncak götüren gençlerin bedenleri
paramparça edildi. Duvara yazı yazan çocukların eyleminden bir millî
güvenlik riski gören MİT, bu saldırıyı önceden haber
alamadı mı? Diğer saldırılar MİT tarafından
önceden haber alınamadı mı? Hadi, bunları bir kenara
koyalım, o tırlar ne taşıyordu, Allah aşkına, o
tırlar ne taşıyordu? O tırların silah taşıdığını,
bomba taşıdığını ve esasen orada, Rojavada bir
statü elde etmeye yönelik olarak geliştirilen mücadeleye karşı
IŞİD terör örgütünü destekleme siyasetinin olduğunu dünya âlem
biliyor artık. Bunları gizlemeye ihtiyaç yok ve yine IŞİD
artığı, El Nusra artığı El Kaide artığı
çetecilerle MİT hattın altında onları toplayarak hangi
ulusal orduların kurulmasına aracılık etti, bunları
biliyoruz. Bunların ne olduğundan hepimizin haberi var.
Dolayısıyla bu memlekette muhaliflere yönelik, demokratlara yönelik,
muhalif Kürtlere yönelik, devrimcilere, sosyalistlere yönelik olarak zaten bir
şeytan azapta gerek politikasının bu örgütler tarafından
sürdürüldüğünün ne yazık ki farkındayız. Keşke böyle
olmasaydı diyoruz. Dolayısıyla MİTin bütçesinin
görüşüldüğü bugün hiç kimse bizden bu konuda olumlu bir tutum
içerisinde olmamızı beklemesin. Bu, MİT için de diğer
güvenlik bürokrasisi için de diğer güvenlik kurumları için de ne
yazık ki geçerli. Ne yazık ki dünyada otoriter popülist bütün devlet
mekanizmalarının aşağı yukarı bu tür güvenlik
aygıtlarına biçtiği rol budur; muhalefetin
bastırılması, muhalefetin susturulması ve her koşulda
iktidarın kendi varlığını devam ettirebilmek için en
ceberrut yöntemlerin kullanılmasıdır.
Bugün Suriye siyasetinin içine düştüğü
bataktan bahsediyorsak, bugün ülkemizin Suriyede ne kadar ciddi açmazlarla
karşı karşıya kaldığını görüyorsak hiç
kuşkusuz bu siyaset AKP iktidarının MİT
vasıtasıyla sürdürdüğü siyasetin geldiği son noktadır
değerli arkadaşlar. O sebeple şunu ifade etmek istiyorum: Bu
eşitsizlik, bu çifte standartlı tutum alış, evet,
iktidarın ve iktidarların doğasındadır. Ama bizim
doğamızda da elbette buna karşı direnmek, buna
karşı mücadele etmek ve bunu her fırsatta halkımıza
teşhir etmek vardır. Biz de sonuna kadar bunu söyleyeceğiz.
Şimdi bu kadar katliamın, bu kadar insan
hakkı ihlalinin, bu kadar yanan canların istihbaratını
önceden almayan, bu konuda çifte standartlı davranan MİT için ben
susayım, siz söyleyin: Bizim MİTe güvenmek için herhangi bir
gerekçemiz var mı?
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Tunceli
Milletvekili Alican Önlüye ait. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce Sevgili Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş
şahsında tüm rehin tutulanları ve parti çalışanlarımızı,
seçilmişlerimizi, devrima tutsakları ve halklarımızı
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bugün, siyasi
soykırımı, kayyum gasbını, rehine
politikalarını planlayan ve örgütleyen Millî Güvenlik Kurulu bütçesi
hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Millî Güvenlik Kurulu, tekçi, inkârcı
İttihat ve Terakki anlayışının ruhunu günümüze
taşıyan, bugünün çok kültürlü, çok kimlikli yapısı üzerinde
vesayet kurumudur; bugün yaşadığımız siyasi kaosun,
toplumsal kutuplaşmanın, halklar ve inançlar üzerindeki inkârın
en önemli kurumudur. Ülkeye kötülük eken, onun harcıyla siyaset kurumunu
şekillendiren, demokrasinin gelişmesini engelleyen ve toplumun
aydınlık geleceği üzerinde ipotek kurumudur.
1924 Anayasasıyla yönünü tekçi, merkeziyetçi
ve asimilasyoncu bir hatta çeviren kurucu iktidar, bu tekçiliği muhafaza
ve korumak için 1933 yılında Yüksek Müdafaa Meclisini kurarak bugünkü
Millî Güvenlik Kurulunun temelini atmıştır. 1933-1949 tarihleri
arasında Millî Savunma Yüksek Kurulu olan Kurul, Türkiyenin baskı
rejimine ve kardeş kavgasına götürüldüğü gerekçesiyle 1960
darbesini planlar ve henüz emekleme döneminde olan demokrasiyi sekteye
uğratarak, o dönemin Başbakanı ve arkadaşlarının
idamının yolunu açmıştır.
Bugün 17 Aralık, aynı zamanda Kürt
aydınları Ape Musaların, Canip Yıldırımların
ve Doktor Şivanların da tutuklandığı 49lar
Davasının yıl dönümüdür, tarihî günüdür. Kürt
aydınları daha o dönemde, askerî vesayet hedefinde olarak
susturulmak, Kürt mücadelesi sekteye uğratılarak engellenmek
istenmiştir. Bugün NATO üyeliği sonrasında, Komünizmle
Mücadele adı altında hukuk dışı yapılar
oluşturmuş, desteklemiş ve kaos ortamını
yaratmıştır. Bütün devrimcileri, aydınları ve
muhalifleri düşmanlaştırmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike altındadır.
denilerek 1968 devrimci muhalefeti bastırılmış ve 12 Mart
1971 darbesiyle devrimci önderler idam edilmiştir.
Yine bu Kurulun yarattığı kaos
ortamıyla 1977 1 Mayısında Taksim'de 34 emekçi, Maraşta ve
Çorumda yüzlerce Alevi katledilmiştir. Bu katliamlarla 1980 darbesinin
zemini oluşturulmuştur. Darbe mekanizmasıyla 1971-1980
arasında 9 seçilmiş iktidar tasfiye edilmiştir. Bütün bu
darbelerle, ülkede neredeyse her on yılda bir topluma gerçek
iktidarın kim olduğu gösterilmiştir. 1980 darbesiyle, Türkiye
solu ve Kürt devrimciler başta olmak üzere toplumsal muhalefeti
Diyarbakır, Mamak, Metris cezaevlerinde en acımasız yöntemlerle
sindirmeye çalışmıştır.
Bu Kurula göre ülkede çalılık
temizlenmiş, artık tek düşman kalmıştı, o da
bütün baskı ve sindirmelere karşı boyun eğmeyen, hiçbir
şekilde biat etmeyen, demokratik ve ortak vatanda eşit
yurttaşlık isteyen Kürtlerdi. Bundan dolayı Millî Güvenlik
Kurulu Siyaset Belgesini Kürt düşmanlığı üzerinden yeniden
güncellemiştir.
Türkiyenin gerçek anayasası olarak kabul
edilen bu kırmızı kitapçıkla 1990larda Kürt köyleri
yakıldı, kontrgerilla faaliyetleriyle 17 bin faili meçhul cinayet
işlendi; Alevilerin toplumsal talepleri ise Sivas katliamıyla
bastırılmaya çalışıldı.
Aynı zamanda toplumsal nüfus
mühendisliğini de görev edinen bu Millî Güvenlik Kurulu 12 Aralık
1996 tarihindeki toplantısında Kürt nüfus
artışını gündemine alarak bunu engellemenin
yollarını tartışmıştır. 28 Şubatta bu
derin yapı yüzünü bir kez daha göstererek seçilmiş bir iktidarı
değiştirmiştir. Postmodern darbe olarak da tarihte yerini alan
bu darbe başta dindar kesime karşı, başörtü
yasağı gibi ayrımcı uygulamalarla insan hakları
ihlallerine imza atmıştır.
Anayasal kurumlar yetkilerini Anayasa'dan
alırken meşruiyetini ise halktan alır. Askerî vesayet kurumu olan
Millî Güvenlik Kurulu, kurulduğu günden bu yana anayasal görevleri
dışında hareket etmiştir. Kendini Anayasa'nın üstünde
gören Millî Güvenlik Kurulu demokrasiyi kesintiye uğratarak, seçilmiş
iktidarları düşürerek, partileri kapatarak, halkları ve inançları,
muhalifleri düşmanlaştırarak toplumsal kaosu
yaratmıştır. Kaos ve karmaşa âdeta bu Kurul için temel,
değişmez bir strateji olmuş, yönetsel bir aygıta
dönüşmüştür.
2002 yılında iktidara gelen AKP Kürt ve
Alevi sorununu, demokrasi ve insan hakları ihlallerini ve ekonomik
bunalımların sorumlusu olan bu askerî vesayet kurumunu
sonlandıracağı sözünü vermiştir. Türkiye halkları bu
söze değer biçerek demokrasi, hak, hukuk, insan hakları talebiyle
AKP'yi iktidara taşımıştır. 1999-2004 tarihleri
arasında ateşkes kararının getirmiş olduğu
çatışmasızlık ortamı, Kürt sorununun demokratik çözüm
zeminini yaratmış ve beraberinde çözüm sürecini getirmiştir.
Erdoğan, Türkiye halkları için tarihsel önemi olan çözüm süreci için
28 Şubat 2015 tarihinde Bu, hasretle beklediğimiz bir
çağrıdır. açıklamasını yapmıştır.
Ancak aynı Erdoğan, 24 Nisan 2016da Dolmabahçe
Mutabakatını inkâr etmiş ve çözüm masasını
devirmiştir. Oysa Sayın Öcalanın 28 Şubat darbesinin
yıl dönümünde açıklanmasını istediği Dolmabahçe
Mutabakatı ruhu itibarıyla zaten darbe ve askerî vesayete
karşı demokrasiyi yaşatacak bir mutabakattı. Erdoğan,
Millî Güvenlik Kuruluyla yaptığı ittifakla bu süreci
sonlandırarak, aslında, Türkiye halklarının yıllarca
özlemini duyduğu barış ve çözüm umudunu kendi kişisel
iktidarı için kurban etmiştir.
Bir başka dönüm noktası da 2014 Millî
Güvenlik Kurulu toplantısıdır. Türkiye tarihinin en uzun Millî
Güvenlik Kurulu toplantısı, Çöktürme planı adı
altında, son beş yıldır yaşadığımız
büyük yıkımları planlamıştır. Seçilmişlerin
muhatap alınmaması, partimizin
itibarsızlaştırılması, özgür basın kurumları
ve muhalif medyanın susturulması, 15 bin insanın ölümü, 8 bin
insanın yaralanması, 7 bin insanın tutuklanması, 30 bin
insanın göç ettirilmesi, kentlerin yıkımı, kayyumların
gasbı, Kürtlerle ortak mücadele edecek güçlerin sindirilmesi
hedeflenmiştir. Bu yıkım planı, temel bir strateji olarak
devreye sokulmuş ve hâlâ devam etmektedir. Çöktürme planıyla sadece
Kürtler değil; Aleviler, kadınlar, gençler, doğa, ekonomi, bilim
ve sanat da çöktürülmek istenmiştir.
Çöktürme planı, 2013 yılında,
Sayın Öcalanın Diyarbakır nevruzundaki mesajına
karşı geliştirilmiştir yani barış eline ve çözüm
umuduna çöktürme planıyla karşılık verilmiştir. Tek
bir insanın dahi burnunun kanamadığı çözüm süreci, çöktürme
planıyla sonuçlandırılarak, bugün toplumsal
yıkımın taşları örülmüştür. Darbe
mekaniğinin ürünü olan çöktürme planı sonrasında, askere
zırh yasası getirilip ve bu planın uygulayıcıları
olan asker, polis ve memurlar için yargıya gizli genelgeler
yollanmıştır. Çözüm süreci rafa kaldırılarak 15 Temmuz
darbesinin altyapısı oluşturuldu, bu da 20 Temmuz OHAL
darbesinin zemini yapıldı. Yürütülen rehin politikaları,
dokunulmazlıkların kaldırılması, belediyelerin
gasbedilmesi, muhalif kurumların kapatılması, KHKlerle binlerce
emekçinin işinden atılması, basının susturulması,
işgal ve ilhak girişimleri, iktidarın ve bu Kurulun ortak
planıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ancak şunu unutmamak gerekir ki bu demokrasi
karşıtı militarist yapıdan söz ederken, ortaklarından
söz etmemek olmaz. Askerî vesayeti sonlandıracağız. söylemiyle
iktidara gelenler, bugün bu vesayeti saraya
taşımıştır. Millî Güvenlik Kurulunu
sivilleştireceğiz. diye yola çıkanlar, bunu
saraylaştırmıştır. Millî Güvenlik Kurulu artık
bir saray kurumudur, saray da Millî Güvenlik Kurulu olmadan
varlığını sürdürmeyeceğini biliyor. İşte, bu
yüzden, AKP Militarist vesayeti kaldıracağız. derken siyasi
parti özelliğini kaybederek, kendisi bizatihi vesayet kurumuna
dönüşmüştür.
Bu Parlamentoda, demokrasi karşıtı bu
Kurulun bütçesini değil kapatılmasını
konuşmalıyız, yargı da bu Kurulun tüm
hukuksuzluklarını yargılamalı ve geçmişinden hesap
sormalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Ne bütçesini
tartıştığımız saray halkın
sarayıdır ne de Millî Güvenlik Kurulu anayasal bir kurumdur.
Bu yüzden Halkların Demokratik Partisi olarak,
gücünü Anayasadan almayan, aksine Anayasayı sistematik bir şekilde
ihlal eden, topluma tekçi gömleği giydirmek isteyen bu Kurulun kendisine
ve bütçesine hayır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adana
Milletvekili Kemal Peköze ait.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesi üzerine Grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Türkiye'deki uygulamalara
baktığımız zaman, en hakkaniyete uygun, en hukuka uygun, en
hakka uygun davranış sergilemesi ve toplumun bir arada yaşama
iradesini göstermesi için gerekli çabayı göstermesi gereken bir kurumun ne
hâlde olduğunu ve neler yaptığını, siyasetin
sopası hâline geldiğini sizlere anlatmaya çalışacağım.
Partimiz, dışlanan ve
ayrımcılığa maruz kalan tüm inanç topluluklarının
ve inanmayanların düşünce, ifade, vicdan ve ibadet özgürlüklerinin,
eşit vatandaşlık hakları temelinde çözüme
kavuşturulması için mücadele etmektedir çünkü Türkiye'de inanç,
devlet yani Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle, hem
bütçe harcamaları hem de uygulanan politikalarla bir sorun
yumağı hâline dönüştürülmüştür. Kamu
kaynaklarının sadece Sünni İslamın yayılması
için kullanılması bize göstermektedir ki Dinde zorlama yoktur.
cümlesi unutulmuştur. Sünni iseniz kamu hizmeti alabilirsiniz demektir bu.
Oysa kamu kaynaklarından diğer dinî gruplar, din adamları ve din
merkezleri için de bütçe ayrılması gerekmektedir. Ne yazık ki
Diyanet İşleri Başkanlığı, farklı inanç
gruplarına dönük bütçe ayırmamakta ve grupları desteklememektedir.
Bakınız, Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesi 8 bakanlığın
bütçesinden daha fazladır. 2020 bütçesi için öngörülen miktar 11 milyar
519 milyon 609 bin Türk lirası. Bütçe kalemlerine yakından
baktığımızda, harcamalarda ve kullanımında da
karanlıklar, bilinmezlikler hüküm sürmektedir. Örneğin, transferlere
ayrılmış 38 milyon lira var ama bunun kime, ne amaçla, hangi
dernek ve kurumlara, hangi vakıflara verileceği konusunda herhangi
bir açıklama görülmemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet; din, rejime ayak bağı olmasın diye
icat edilmiş, günümüzde de toplum mühendisliği için mevcut
iktidarın elinde bir aparata dönüşmüştür. Sünni Hanefi çizgisi
dışında kalan Alevilik ve diğer inanç gruplarına
karşı iktidar politikalarına paralel bir yol izlemekte, millî
coğrafya, millî tarih gibi millî din anlayışının
topluma dayatılması önemli sacayaklarından birini
oluşturmaktadır.
Kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı bölgelerde görev yapan Diyanet personelinin,
başta Kürt dili olmak üzere, Şafii mezhebi, Kürtlerin örf ve âdetleri
hakkında son derece yetersiz olduğu görülmektedir. Örneğin, hiç
Kürtçe bilmeyen bir imam hiç Türkçe bilmeyen bir mezraya atanabildiği
gibi, tamamı Alevi olan bölgelere de Sünni personel görevlendirilebilmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı
resmî sitesinde farklı 6 dil bulunmakta ama 20 milyona yakın Kürtün
yaşadığı ülkede, resmî sitede Kürtlerle ilgili herhangi bir
ibare söz konusu olmadığı gibi herhangi bir bölüm de
açılmamıştır.
Diyanetin siyasetle hassas
sınırlarının çok iyi belirlenmesi gerekir. Diyanet,
iktidarın tekelinden kurtarılmış, kendisini toplumun
hizmetine adamış ve seçimle iş başına gelmiş bir
başkan tarafından idare edilen özerk bir teşkilata dönüştürülmelidir.
Bütçesini Alevilerin de ödediği vergilerden
alan Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevilerin kendi
farklı özgün kimliğine dair tek bir hizmet sunmadığı
gibi, aynı zamanda görevli istihdam etmediği gibi, âdeta bir
asimilasyon merkezi olarak çalışmaktadır. Her fırsatta
cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyip Alevileri camiye davet eden Diyanet
İşleri Başkanı, 2 bin din görevlisinin Alevi köylerinde
görevlendirildiğini ifade etmiştir. Kurumun, Alevileri irşat
yani doğru yola getirme, asimile etme çalışması
dışında Alevilere veya Aleviliğe dair herhangi bir
çalışması yoktur. Dersim, Çanakkale, Manisa ve en son da
Karstaki köylere cami yapılması için bir çaba içerisine
girilmiş, bunun için gerekçeler uydurulmaya çalışılmıştır.
Bu politikalardan bir an önce vazgeçilmeli, bugüne kadar yapılan camiler
bir kararnameyle okula, sağlık ocağına veya cemevine
dönüştürülmelidir.
Alevilerin cami ya da imama değil, inkâr edilen
inançsal kimliğinin tanınmasına ihtiyacı var. İnkâr ve
dayatmayla farklı inanç kimliklerini tekçi bir yapı içerisinde
eritmeye çalışarak sadece var olan huzursuzluğu
artırırsınız. Aleviler bu inkâr politikaları
içerisinde kendilerini asimile etmek için kullanılan vergilerini kabul
etmiyor ve helal etmiyorlar. Bu helal edilmeyen vergilerin vebalini
taşımaktansa gelin, hep birlikte Alevilerin de bütçesini
oluşturabileceği bir çeşitliliğin var olmasına öncelik
edin, cezaevlerinde olup da Alevi dedesiyle görüşmek isteyen mahpuslara
izin verin, onlarla görüşebilsinler.
Ankara, Adana, Antalya, Bursa, Maraş, İzmir,
Malatya ve en son da İstanbulda Alevilerin evleri işaretleniyor,
tehdit ediliyorlar ve bugüne kadar bununla ilgili sağlıklı bir
soruşturma yürütülebilmiş, herkesin nefesini bile dinleyen devlet bu
konuda herhangi bir sorumlu bulabilmiş veya herhangi bir
değerlendirme yapabilmiş değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet kendi görev alanına girmeyen her yerde söz
söylemeye çalışacağına, din ve devlet işlerinin
birbirinden ayrılmasının, inanan ve inanmayan tüm kimliklerin
kendilerini özgürce ifade etmelerinin olanaklarını yaratmalı;
eşitlik ve özgürlük kapsamında, laiklik içerisinde mücadele
etmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Mevlit
Kandili vesilesiyle Telefona değil eşinizin yüzüne bakın.
isimli bir kamu spotu yayınlamış. Burada da yine, erkek egemen,
eril zihniyeti ortaya koyarak kadınların sadece ev işlerinden
sorumlu olduğunu anlatan bir spot yayınlamıştır. Bu da
yine, devletin aile yapısına ve kadına bakışını
gösteren en iyi ifadelerden bir tanesidir.
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet
İşleri Başkanlığı arasında bir protokol
imzalanmış ve bir yıllık hizmet için 711 din görevlisi
okullarda görevlendirilmiştir. Din görevlisi, spor tesislerinde, kamplarda
ve gençlik merkezlerinde görev yapacak. Bunu sizlere sormak istiyorum, ne işi
var din görevlisinin oralarda? Eğer motivasyon gerekiyorsa, eğer
psikolojik destek gerekiyorsa buraya psikologların ya da psikiyatristlerin
gönderilmesi gerekirken, bunların yerine din hizmetinde bulunan kesimlerin
gönderilmesinin, Türkiyede yaratılmak istenen dindar ve kindar nesil için
ancak faydası olabilir; toplumun bir arada yaşamasına herhangi
bir katkısı olmaz.
Diyanet Vakfı aracılığıyla
son iki yılda 51 tane öğrenci yurdu daha yapılmış ve
Diyanete bağlı yurt sayısı 70e
çıkmıştır. Diyanet İşleri
Başkanlığının öğrenci yurdu yapması gibi bir
görevi yoktur. Eğer yurt ihtiyacı varsa -ki vardır- bunu,
Gençlik ve Spor Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ya da
Millî Eğitim Bakanlığı kendi aralarında konuşur,
danışır, ona bir bütçe ayırır ve yurt yaparlar. Diyanet
İşlerinin yurtlar yapması demek, oraya sadece bir düşünceye
mensup olan insanların gidebileceği, kalabileceği yurtlar
olduğu anlamına gelir.
Diyanet neden camilerde olan hutbelerde, vaazlarda
siyaset yapılmasına izin veriyor? Bunlarla ilgilenmek yerine,
Hristiyanlara, Ezidilere, Musevilere, Alevilere de hizmet vermeyi mutlaka
hedeflemeli ve orada siyaset yapılmasını kesinlikle önlemelidir.
Anayasaya göre, Diyanet, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi
görüş ve düşüncelerin dışında kalarak milletçe
dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinmelidir. Ama onun yerine,
iktidar lehine fetva veriyor, iktidar zor durumda kaldığı zaman
da onun işini kolaylaştırarak ikinci bir fetva
yayımlamayı ihmal etmiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm bu anlattıklarımdan hareketle, Diyanet
İşleri Başkanlığı yeniden
yapılandırılmalı, Diyanet İşleri
Başkanlığı seçimle iş başına gelmiş bir
başkan tarafından idare edilen özerk bir yapıya ve
teşkilata dönüştürülmelidir. Zorunlu din dersleri
kaldırılmalı, Alevilerin eşit yurttaşlık
talepleri kabul edilmeli, cemevleri ibadet yeri olarak kabul edilmeli,
ayrımcılığa maruz kalan inançların ibadet yerlerine
eşit muamele yapılmalıdır. Cemevlerinin ibadethane
sayılmamasının gerekçesi olarak gösterilen 12/4/2002 tarihli,
2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 2/f bölümünde
yer alan ifade değiştirilmelidir. Bu durumda Türkiyedeki dinsel
çoğulculuğun tam olarak yansıtılması mümkün
değildir.
Din ve devlet işleri birbirinden
ayrılmalı, inanan ve inanmayan tüm kimliklerin kendilerini özgürce
ifade etmelerinin olanakları yaratılmalı, eşitlik ve
özgürlük kapsamlı bir laiklik yaratılmalıdır. Bu tutum
aynı zamanda, Sünni Müslümanların da inançlarının devlet
tekelinden kurtarılması, özgürleşmesi ve kendi dinî
inançlarını istedikleri gibi yaşamaları için mücadele
etmeleri anlamına gelir.
Değerli arkadaşlar, zaman bitmek üzere ve
bir fıkrayla bitirmek istiyorum. Zamanın birinde, bir kuş yol
kenarında, beslenmek için dolaşmakta, karşıdan da üzerinde
derviş hırkası olan bir insanın geldiğini görmektedir.
Üzerinde derviş hırkası olduğu için kuş tereddüt
etmez, tedirgin olmaz ve dolaşmaya devam eder. Derviş
hırkasıyla dolaşan kişi onun yanına
yaklaşır, üzerine atlar ve kanadını kırar. Mahkemeye
giderler, kuş şikâyetçi olur, der ki: Benim kanadımı
kırdı, bana haksızlık yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Ona sorarlar, derler ki:
Buna ne ceza verelim? Sonra, kısasa kısas gereği derviş
hırkası giyen kişinin kolunun kırılmasına karar
verilir. Kuş der ki: Hayır, onun kolunu kırmayın. Onun
kolunu kırarsanız bir süre sonra kolu iyileşir, gelir ve yine
birilerini derviş hırkasıyla kandırmaya kalkar. Siz onun
üzerindeki derviş hırkasını çıkarın, onun için en
büyük ceza odur.
Bizim de şu anda iktidarın üzerine
geçirdiği derviş hırkasını
çıkardığımız gün bu ülke huzura kavuşacak ve
herkes mutlu mesut, birlikte yaşama şansına sahip
olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, bir terör örgütü liderine sayın denilmesinin tasvip
edilemeyeceği gibi Türk ordusunun yaptığı
operasyonların da işgal ve ilhak amaçlı olmadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir
terör örgütü liderine sayın denilmesi tasvip edilemez. Ayrıca
şanlı Türk ordusunun yaptığı operasyonların
hiçbiri işgal ve ilhak amaçlı değildir. Türk ordusu, terörle
mücadelesini gereken her satıhta yapmaktadır. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu,
2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Söz sırası Bingöl
milletvekili Erdal Aydemire aittir.
HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli Genel Kurul, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Genel Kurul, biliyorsunuz ki her yıl
10 Aralık-17 Aralık tarihleri arasında ülkemizde İnsan
Hakları ve Demokrasi Haftası olarak kutlanır. Ancak bu süreç
içerisinde özellikle de bu haftanın taşımış
olduğu anlam ve önemine binaen biz de yaklaşık on yedi
yıldan beridir AKP iktidarı döneminde yargının, adaletin,
demokrasinin ne hâllere düşürüldüğü konusuyla ilgili birkaç tarihsel
ve güncel örneği vermeyi bir zaruret addediyor, zaruret biliyoruz.
Arkadaşlar, on yedi yıllık AKP
iktidarları döneminde yargı o hâle getirildi ki âdeta içi
boşaltıldı, Zazaca bir tabirle
(x) bir hâle getirildi.
Arkadaşlar Zazaca
(xx) demek İçi çürümüş
ceviz demektir. İşte, AKP iktidarları, yargıyı bu on
yedi yıllık süre içerisinde çürüttü; adaleti, hukuku güvenilmez bir
hâle getirdi.
Değerli arkadaşlar, tarihte yani bundan
yaklaşık iki yüz kırk, iki yüz elli yıl önce Almanya
Kralı IInci Friedrich, Berlinde bir geziye çıkar. Bu gezi
esnasında Berlin yakınlarında manzarası çok güzel olan bir
yeri beğenir ve adamlarına der ki: Bana burada bir saray inşa
edin. Gel gör ki Kralın beğenmiş olduğu sarayın
yanında bir köylü değirmenciye ait olan değirmen
bulunmaktadır. Kralın adamları değirmenciye gidip Kral
burayı çok beğendi. Biz bu değirmeni
kamulaştıracağız, parasını ödeyeceğiz, bunun
yerine de Kralımıza bir saray inşa edeceğiz. derler. Ancak
değirmenci ısrarla değirmenin dedesinden babasına,
babasından da kendisine kaldığını söyler, bundan
dolayı da değirmenini satmayacağını, Krala da
vermeyeceğini ifade eder. Bunun üzerine Kralın adamları söz
konusu olayı Krala taşırlar. Kral II. Friedrich der ki: Bu
değirmenciyi huzuruma çıkarın. Değirmenci Kralın
huzuruna çıkar. Kral der ki: Biliyorsun ki ben Kralım, istersem bu
değirmenin bedelini de ödemeden yıkar, yerine sarayımı
yaptırırım. İşte, değirmenci Krala dönüp adalet
ve yargı tarihine geçen o meşhur özdeyişini söyler: Evet,
Kralım, siz Kralsınız, isterseniz yapabilirsiniz ama
unutmayın ki Berlinde de hâkimler var, yargıçlar var. (HDP
sıralarından alkışlar)
İşte, arkadaşlar, kim olursanız
olun, ister tek adam olun ister kral olun ister egemen olun isterse
iktidarı ne pahasına olursa olsun elinizde tutan güç olun, kanunlar
karşısında herkes eşittir ve bir gün gelecektir ki aynen
Almanyada olduğu gibi bir kral ile bir değirmenci adalet
karşısında, adalet sayesinde komşu olabileceklerdir.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu adalet
vurgularından sonra, özellikle ülkemizde yaşanan, yine, hukuk ve
yargı tarihine geçmesi gereken iki vakadan bahsetmek istiyorum.
Arkadaşlar, Sayın Genel Kurul, sayın
milletvekilleri; bakın arkadaşlar, Sayın AKP Grubu; bu,
Oğuz Arda Sel, Tekirdağ Çorlu tren kazasında
yaşamını yitirdi. Arkadaşlar, o kazada Oğuzun vücudu
ikiye bölündü, ikiye bölünen vücudunu, Oğuzun ikiye bölünen bedenini
doktorlar dikip bir ceset torbasına koydular ve dedesine teslim ettiler.
Oğuz Ardanın dedesi, Çorluda geçen hafta üçüncü celsesi
yapılan duruşmadan sonra adaleti bakın nasıl
haykırdı. Oğuz Ardanın dedesi Mehmet Öz mahkeme
çıkışında aynen şunları söyledi: Bu ülkede
adalet mekanizması çalışmıyor. Adaletin üzerinden
ellerinizi çekin, yukarıdan gelen emirle mahkeme görülmez; adalet,
hâkimlerin vicdanıyla hareket etmek zorundadır. Adalet üzerinden
ellerinizi çekin, bu ülkede adalet mekanizması çalışmıyor,
siyasetin elinin altında mahkûm olmuştur. İşte
arkadaşlar, bakın, Tekirdağ Çorludan Ardanın dedesi
sesleniyor, haykırıyor: Ankarada yargıçlar var mı?
Ankarada adalet var mı? Bunu bütün Genel Kurul şahsında,
başta iktidar partisinin mensuplarına haykırıyor
arkadaşlar.
Arkadaşlar, yine, 28 Eylül 2009 tarihinde,
Bingöl ili Genç ilçesi Yayla köyünde hayvanlarını otlatmaya götüren
Ceylan Önkol, arkadaşlar; Ceylan Önkolun, Yayla Karakolundan atılan
bir havanla bedeni paramparça edildi, paramparça edildi arkadaşlar.
Tıpkı Ardanın cesedi gibi, o da parçalanmıştı.
Ardayla aralarındaki benzerlik ne biliyor musunuz arkadaşlar?
İkisinin de failleri yargı önüne çıkarılamadı. Ceylan
Önkolun annesi, çocuğunun kemiklerini kendi eteğinin içerisine
toplayarak götürüp defnetti ve on yıldan beridir Ceylan Önkolun annesi
Saliha Önkol, Genç ilçesinin Yayla köyünden Ankarada yargıçlar var
mı, Ankarada adalet var mı? diye haykırmaktadır
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
Her iki olay arasında da muazzam benzerlikler
vardı. Benzerlikler neydi arkadaşlar? Her iki ailenin de adalet
arayışı, çürüyen, içi çürütülmüş, çürümeye terk
edilmiş mahkemeler ve yargıdan artık hiçbir beklentilerinin
olmamasıydı.
Yine, şu fotoğrafla, konuşmamı
sonlandırmak istiyorum. Bakın, Arda ve Ceylan, ben eminim ki şu
an cennette bir aradalar ve gökyüzünden şu anda yasama Meclisine
haykırmaktalar: Orada bulunan milletvekili amcalarım, dedelerim,
teyzelerim, bizim için tecelli etmeyen adaletin takipçisi olun; bizi öldüren,
ölümlerimize neden olan kişileri, failleri bulun, soruşturun, mahkeme
önüne getirip yargılayın ki bizden sonra çocuklar ölmesin; mahkemeler
adil bir şekilde olsun, geride bıraktıklarımızın,
annelerimizin, dedelerimizin, abilerimizin, akrabalarımızın
adalete güvenleri yeniden tesis edilsin.
Bu, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin boynuna vurulmuş bir
borçtur. Arda ve Ceylanın faillerinin bulunup adalet önüne
çıkarılıp hesap sorulması gerekir.
Arkadaşlar, ben konuşmama Sezen Aksunun
Ceylan Önkolla ilgili yapmış olduğu bir şarkının
dörtlüğüyle veda etmek istiyorum:
Ah yüreğimde dört nala atlar,
Atların sağrısında kanatlar,
Sağ yanım boydan boya Mezopotamya,
Sol yanımda Rumeli ağıtları
patlar.
Bir tarafta Rumeliden Arda, bir tarafta
Mezopotamyadan Ceylan Adalet! diye bağırıyorlar, Adalet!
Saygılar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Batman
Milletvekili Necdet İpekyüze ait.
Buyurun Sayın Vekil. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli vekiller; yaklaşık iki
aydır, Plan ve Bütçe Komisyonuyla beraber, bu süreçte Türkiyenin 2018 ve
2020ye ait bütçesini görüşüyoruz.
Hep bütçe hakkının öneminden söz ettik,
bir hak olduğundan yola çıktık ve biliyoruz ki bir bütçede büyük
çoğunluğun, dezavantajlı kesimlerin lehine bir bütçe yapmak
lazım -işçi, emekçi, çiftçi, kadın, genç, öğrenci- fakat bu
iki aylık süreçte bunlar yoktu. Tam tersine, daha çok, yandaş bir
grup ve sermaye gruplarının çıkarına hizmet eden bir bütçe.
Emekli için, işçi için, memur için, büyük bir çoğunluk için, asıl,
Türkiyenin büyük zenginliği olan, farklılıkları temsil
eden ve büyük çoğunluğu asgari ücretle geçinen kesimlerle ilgili
hiçbir düzenleme yoktu ve bunu bir çok kez dile getirdiğimizde de maalesef
dikkate alınmadı. Dikkate alınmadığı gibi, kriz
var dediğimizde -ilk bu dönemlerde, geçtiğimiz yıl- Kriz mi
var? Bunu söylemeyin, vatan hainisiniz
Geldiğimiz aşamada tasarrufla ilgili bir
yığın düzenleme yapıldı ve tasarruf iki türlü açıklandı.
Nitekim, aslında stratejik planlamayla ilgili, bütçeyle ilgili,
başkanlıkla ilgili yapılan düzenlemelerde deniyor ki: Toplumu
özendirmek lazım, vatandaşı özendirmek lazım
olağanüstü bir durumda tasarruf yapsın. diye. Aslında belki de
iktidarın yurttaşları dikkate alıp onlara özenmesi
lazım çünkü yurttaş zeytin alırken de yurttaş peynir
alırken de elektrik faturasını öderken de doğal gazı
öderken de nasıl tasarruf yapabileceğini öğreniyor ama bir
taraftan -hep söylüyoruz- bu şatafatlar devam ediyor. Ve ne oldu? Göz göre
göre yapılan bu usulsüzlükler dile getirildiğinde hep suçlamaya
çalışıldı çünkü Türkiyede şu anda bir şeyi
örtmek için en rahat yöntem algı operasyonuyla suçlamak.
Peki, bu bütçede ne yoktu bunun
dışında? Arkadaşlar, demokrasi yoktu, barış
yoktu, adalet yoktu, hukukun üstünlüğü yoktu. Ne vardı? Korku
vardı, baskı vardı ve her söylemde savunmayla ilgili söylemler
vardı. Hazine Bakanlığı gelip sunuş
yaptığında -otuz beş dakika- hamasi nutuklarla sadece
terör, bölünme, vatan hainliği, ihanet ve diğerleri vardı;
işçi, memur, barış, demokrasi, özgürlük, bunlar yoktu.
Başka ne vardı bu bütçede? Bu bütçede
Meclis yoktu, Meclisin denetimi yoktu, Strateji ve Bütçe
Başkanlığının denetleme diye bir şeyi yoktu,
Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştı,
Sayıştay devre dışı bırakılmıştı
ve hazine ayrı, bütçe ayrı bir konuma düşürülmüştü. Ve
neydi? Biz biliyoruz ki 1960larda Devlet Planlama Teşkilatı
kurulmuş. Devlet Planlama Teşkilatı, ta geçmişten gelen,
hep özenilen, hep atıfta bulunulan, dizilerde bile dile getirilen,
Osmanlı şeyinden gelen bir kurum, 2011 yılında
Kalkınma Bakanlığı oldu, Kalkınma
Bakanlığı kuruldu, şimdi o Bakanlık da yok, ismi de
yok; Cumhurbaşkanlığına bağlı bir makam.
İnsanlar dışarıda, müşavirlik hizmeti veren yok ve
Cumhurbaşkanı, programı belirliyor ve Meclise geliyor. Nitekim,
Cumhurbaşkanı dedi ki: Yüzde 5 büyüme düşünüyorum. Kimse itiraz edemedi, buna
göre düzenleme yapıldı. Şimdi, bu bütçede halk yok, rant var;
tümüyle ranta dayalı, üretime dayalı hiçbir şey yok. Bu bütçede
Türkiyenin geleceğiyle ilgili kaygı da yok. Barışı
nasıl inşa edebiliriz? Savunmadan nasıl daha çok
Çünkü
savunmaya baktığınızda, daha çok iç savunmadan söz
ediliyor. Bir taraftan da her şey bitti; Mardinde otellerde yer yok,
Diyarbakırda otellerde yer yok, her şey güllük gülistanlık ama
buraya gelince, bir şey söylediğimizde, yüzleşme olduğunda
da Hayır, büyük bir felaket var... Hiçbir felaket yok; en büyük felaket,
gidiyorsunuz bunu örtmek için bir çaba harcıyorsunuz ve buna
sığınıyorsunuz. Hukuk yok, demokrasi yok.
Şimdi, arkadaşlar, bir taraftan da bütçe
hakkı aslında halkın iradesini temsil ediyor ve bu bütçede mali
yönetimle ilgili bir kısım düzenlemeler, özellikle Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Yasasının 5inci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisine
bütçe hakkına uygun şekilde yönetilmesi hakkını veriyor.
Bu, şu anda ortadan kaldırılmış, bunu kimse
kullanamıyor ve bütçe yapım sürecinde Meclisin de yetkisi yok; gelip
konuşuluyor ve noktası, virgülü değişmeden -sevgili
Paylanın söylediği- buraya, önümüze getiriliyor. Bütün bunlar
Cumhurbaşkanlığı biriminde hazırlanıyor,
Bakanlıklar sözde birbiriyle ilişkili ama ayrı
çalışıyor ve hepsi karman çorman bir şekle
dönüştürülmüş.
Birkaç istatistik versek
İşsizlikle
ilgili rakamları herkes biliyor, daha dün DİSK (Devrimci
İşçi Sendikaları Konfederasyonu) açıklama yaptı.
İşsizlik sayısı hızla artıyor ve en çok gençlerde
ve kadınlarda, gençlerin de üniversite mezunlarında. Yoksulluk
sürekli artıyor. Bu çalışmada Onlarla ilgili nasıl bir
stratejik planlama yapabiliriz? Nasıl, bu bütçede düzenleme yapabiliriz?
hiç yok.
Bir de bu bütçe hep güvenlikten söz ediyor, güvenden
söz etmiyor. Siz bugün, Batmana geldiğinizde, Siirte geldiğinizde,
Diyarbakıra geldiğinizde, bölge illerinin hepsini gezdiğinizde,
Kürtlere Güven mi, güvenlik mi? dediğinizde güvenlikten yaka
silkiyorlar. Güvenlik ta baştan bugüne kadar
Güvenlik denilince akla ne
geldiği biliniyor ve en çok istedikleri güven. Güven olursa
yarının inşası her açıdan dile getirilebilir. Ya,
güven için çalışmayan bütçe güvenliği öne
aldığında, hiç kimse zaten buna güvenmiyor ve
uzaklaşıyor. Güven için çalışanlar, Batmanda Demokratik
Toplum Kongresine bağlı insanlar, Batmanın mahallelerinde
uyuşturucuyla mücadele için çalışıyordu gençler için.
Şu anda bir kısmı tutuklandı, cezaevindeler; bir
kısmı serbest bırakıldı, sekiz gün gözaltında
kaldılar. İnsanlar birçok ilde buna benzer, güven tesisi için
çalışırken, mahrum ediliyorlar.
Planlamadan söz ettik. Bu bütçede başka ne var
arkadaşlar? Bu bütçede bazı şeyleri örtmek için öyle güzel
yöntemler bulmuşlar ki. Biz Ulaştırma Bakanına sorduk Bu
hane halkına transfer nedir? diye. Firmalara veriyorlar. Firmalar kim?
Kara yolu yapan, otoyol dışında köprü yapan, havaalanı
yapan 5 tane şirket, bunlara veriyorlar. İsmi hane halkına
transfer ve hane halkına transfer limitine baktığımızda,
şimdi, giderek bu rakam artıyor. Bir kısmı belki de
amacına yönelik kullanılıyor fakat bir kısmının
üstü örtülüyor, sorduğumuzda da pek yanıt alamıyoruz.
Başka bir konu: Kâr amacı gütmeyen
kurumlar. Arkadaşlar, 2020 bütçesinde kâr amacı gütmeyen kurumlara 2
milyarın üstünde para ayrılmış. Kim bunlar? Zaten bütçede
sivil toplum kuruluşları yok. Bu kâr amacı gütmeyen kurumlar
kim? Yani kimse açıklamıyor. Bu kadar büyük bir meblağ
Şimdi, savaş dediğimizde, bazı
şeyleri bilmiyoruz dediğimizde herkes itiraz ediyor. ÖSO veya Millî
Suriye Ordusuna kim para veriyor bu bütçeden? Millî Savunma Bakanı dedi
ki: Benim Bakanlığım vermiyor ama hangi kalemden
verildiğini bilmiyorum. ama hepimiz biliyoruz ki görünüyor. Bu bütçede
bizler, sivil toplum örgütleri bunu bilmezsek yarının
inşasını nasıl yapacağız? Böyle olunca, bizim
aslında yasa dışı şeylerin de hiçbir şeyini fark
etmemiş gibi oluyoruz, eğer yasalsa da bunun açıklanması
lazım.
Arkadaşlar, bir diğeri de
Ne oldu burada?
Geçmişte, Mecliste milletvekilleri soruyorlardı,
Sayıştaydan bilgi alıyorlardı, Devlet Planlamadan bilgi
alıyorlardı, Kalkınma Bakanlığından bilgi
alıyorlardı, Bakanlardan... Zaten şimdi Bakanlar hiç yanıt
vermiyorlar. Artık vatandaş -buradan değil- direkt CİMERe
soruyor; CİMER de Cumhurbaşkanlığına bağlı
kurumlara soru sormayı kaldırmış. Strateji Bütçe
Başkanlığına soru sormak yasak, MİTe sormak yasak,
Anadolu Ajansıyla ilgili sormak yasak, TRTyle ilgili sormak yasak. Zaten
CİMERi, buradan gideni postalama gibi, ilgili yere yönlendirmeye
dönüştürdüler; bu da ayrı.
Aslında çok değinecek konu var, bir
diğer konu arkadaşlar: Bugün, arkadaşlarımız
değindiler, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası ve
Dersimdeki yaşanan olaylardan söz edildi ve 49lar davasından söz
edildi ama bugün başka bir şeye de değinmemiz lazım. Neye
değinmemiz lazım? Sizler geldiğinizde, hep
arkadaşlarımız tekrarlıyor: Yasak, yolsuzluk ve
yoksullukla mücadele edeceğiz. Yoksulluk zaten diz boyu, yasaklar zaten
alenen ortada, yolsuzluk
Bugün 17 Aralık, bir şey çağrıştırıyor
mu? 17 Aralık ve Halkların Demokratik Partisi ilk
çıktığından beri, her yıl, bu haftanın yolsuzluk
ve rüşvetle mücadele haftası olması için çaba harcadı,
önergeler verdi. Sevgili Osman Baydemir bunu verdi. Sevgili Demirtaş
konuşmasında, Mecliste grupta konuşurken dedi ki: Bir,
şeffaflık; iki, demokratikleşme; üç, adaletin üstünlüğünü
sağlayalım, Türkiyenin önünü açalım, barışa giden yol
hepimiz için açıktır. Şu anda Demirtaş içeride, zat
büyükelçi. Bunu nasıl inandıracaksınız? Öyle bir hâle geldi
ki kayyumlar Vanda 1 milyarın üzerinde, Diyarbakırda 1 milyara
yakın, Mardinde, tekrar, 1 milyara yakın yolsuzluk yaptılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) O gün o
önlenmiş olsaydı, bugün Türkiye, gerek barış sürecinde
gerek yolsuzlukla mücadelede çok büyük adımlar atabilirdi ama bu
olmadı. Ne oldu? Öyle bir hâle geldi ki, sevgili Doktor Selçuk
Mızraklı, daha önce Tabip Odası Başkanlığı
yapan İlhan Dikenin ismini
İlhan Dikenin yaşamını
okusanız, altın gibi bir yaşamı var. Tekrar bir algı
operasyonuyla Gizli örgüt üyesi, teröristin ismi caddelerde
Hiç de
alakası yok. Bunu biz kâğıt üzerinde yapsak bile kamuoyu,
vicdan, bölge halkı biliyor ne olduğunu ve bu oldukça, bu zihniyet
oldukça daha da uzaklaşıp kutuplaşma artıyor, insanlar daha
da birbirinden uzaklaşıyor. Bizim buna çözüm bulmamız
lazım. Bunu yapmadığımız zaman her şeyden
uzaklaşıyoruz ve birçok arkadaşımız şu anda,
geçmişte o günle mücadele etmediğiniz için, gayet onurlu bir
şekilde cezaevlerindedir ama onurlu bir şekilde. Belki bizi
dinliyorlardır, onlara da buradan selam gönderiyorum. Ama bunu çözmemiz
lazım, barış içerisinde çözmemiz lazım.
Sevgili İdris Balukenin yeni kitabı
çıkmıştı geçen hafta içinde, onun kitabında şöyle
diyor: Ya bu politikalardan vazgeçilecek ya da bu iktidar gidecek. Gidiyorsunuz.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Van Milletvekili
Murat Sarısaçta. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT SARISAÇ (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün de yine Muşun iki
ilçesinde ve bir beldesinde halkın seçme ve seçilme hakkı elinden
alınarak demokratik bir güne uyandık(!)
Ben de 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi üzerine görüşlerimi detaylarına girmeden
aktaracağım. Bu vesileyle bizi izleyen değerli
halkımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Neoliberal ekonomik politikalarla yıllarca
yurttaşların emeğini sömüren anlayış, bunu
neomuhafazakâr politikalarla pervasızlığa ve
pişkinliğe kadar vardırmıştır. Öyle ki mücahitler
müteahhit olup ülkenin bütün kaynaklarını âdeta bir vakum gibi
çekerek bitirirken halkın yoksulluğu ise derinleşmiştir.
Dolayısıyla bu bütçe, yurttaşlarımızın ve
halkımızın bütçesi değildir; ekonomik krizin yükünü
halkın sırtına bindiren ama yüzde 1i de ihya etmekten geri
durmayan bir bütçedir. Saray bütçesinin gençlere, işsizlere, çiftçilere,
işçilere ve emekçilere vereceği bir şey de yoktur çünkü bu
bütçenin mantığı, hayat pahalılığından
şikâyet eden yurttaşlara Bir mermi kaç para? cevabı verenlerin
kayıtsızlığına dayanmaktadır.
Siyasetin varlığı, acılara neden
olan sorunlarda diyalog ve müzakere yöntemlerinin uygulanmasında anlam
bulur. Ne var ki siyasi aklın geriye atıldığı bir
dönemdeyiz. Öyle ki AKP iktidarı, çıkarı için Anayasayı ve
kanunları kenara atabilmektedir. Son süreçte saray rejiminin doğrudan
karar sahibi olduğu İmralı tecrit sisteminde de keyfî kararlar
söz konusudur. Özellikle, Sayın Abdullah Öcalana yönelik mutlak tecridin
uygulanmasında evrensel hukuk normlarının ve adalet
anlayışının değil, dönemsel siyasal tercihlerin
etkinliği olduğu aşikârdır. Ne olursa olsun, tecrit bir
insanlık suçudur, bunu evrensel bir norm olarak söylüyorum. Belirtmek
gerekir ki İmralıda sürdürülen tecrit, uluslararası hukuka ve
sözleşmelere, Anayasaya aykırılık teşkil eden bir
işkence sistemidir. Bu nedenle, İmralıdaki tecrit başta
olmak üzere bütün tecrit uygulamalarına derhâl son verilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKPnin savaş politikası bu ülkede birçok
acının yaşanmasına neden olmuştur. Kürt
coğrafyasında yurttaşların yaşam, sağlık,
eğitim ve seyahat hakkı başta olmak üzere temel anayasal
hakları askıya alındı. Öylesine bir vicdansızlık
yaşandı ki Cizrede 200e yakın insan hunharca katledildi.
Taybet ananın cenazesinin günlerce sokakta bekletildiğini gördük.
İnsanlık, bir annenin 10 yaşındaki Cemilesinin cansız
bedeninin bozulmasın diye, buzdolabında saklanmasına da
şahit oldu. Güç zehirlenmesinin yarattığı bu zulmü unutmak
mümkün müdür?
AKPnin methiyeler dizdiği ÖSO çetelerinin Tel
Rıfat, Serekaniye ve Afrinde yaptığı talan, yağma,
tecavüz ve çocuk katliamlarını hangi ehlivicdan görmezden gelebilir?
AKP rejimi içte ve dışta Kürtlerin varlığını,
kazanımlarını tehdit olarak görmektedir çünkü AKP iktidarı,
Kürt düşmanlığında istikbal aramaktadır. Bunu, sadece
Türkiyede değil, Suriye, Irak ve İranda da temel bir politika hâline
getirmiştir. Kürt düşmanlığında istikbal
aramaktadır, öyle ki Kürtler Marsta hak talep etse veya orada statü
istese ilk tepki AKPden gelecektir. Her ne kadar AKP, uluslararası
arenada Kürt düşmanı olmadığını anlatmaya
çalışsa da kamuoyu nezdinde tezlerinin inandırıcı
olmadığı ve Kürt karşıtlığı etiketinin
üzerlerine yapıştığı görülmektedir ki Irak federe
Kürdistan bölgesindeki Kürtlere yönelik Ekmeğe muhtaç olacaklar. sözleri
de terör ezberinin suni bir kılıf olduğunu gösterdiği gibi,
Kürtlere tahammülsüzlüğün bir örneği olarak hafızadaki
tazeliğini korumaktadır. Biliyoruz ki iç siyasette oy kaybı
yaşayan, ahlaki ve vicdani açıdan çürüyen iktidar, Kürt
halkının kazanımlarına saldırarak ömrünü uzatmaya
çalışmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Kürt coğrafyasında,
silah kullanma yetkisinin ihlali veya Dur. ihtarına
uymadığı gibi gerekçelerle birçok sivil insanımız
yaşamını yitirmiştir. Vanda da birkaç ay önce,
açıkça, kolluk güçlerinin bize karşı Gerekirse vururum.
sözlerine bizzat şahit olduk. Tabii, cezasızlık politikası
sonucunda, daha birkaç gün önce de yine bir polis memurunun bir yurttaşa
silahını çektiği de görüldü; daha vahimi ise
Ağrının Tutak ilçesinde 3 çocuk babası bir sivil yurttaş
olan Murat Kaya katledildi ve milletvekillerinden oluşan heyetimizin köye
girişi engellendi. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda
karşımıza çıkan sonuç, Kürt
karşıtlığı değil midir?
Kürtlere yönelik zulüm, zorbalık, hukuksuzluk
politikasına terör kılıfı da uydurmaktan vazgeçin çünkü
artık tuz da koktu. Hadi, tamam, anladık, Kürtlerin diline,
kimliğine, değerlerine yani dirisine düşmansınız,
peki, ya ölüsünden ne istiyorsunuz? Hangi dinde faşizm hariç- hangi
ideolojide insanların cenazelerine işkence etmek vardır,
insanların gelenek ve inançlarına göre defnedilmesine ve taziye
kurulmasına engel olmak vardır? Dünyada buna benzer bir tek örnek
verebilir misiniz? Ama bu, ne yazık ki sadece sizde var. Murat Kaya
akrabalarından, halktan gizlenerek defnedildi, taziyesinin
kurulmasına dahi izin verilmedi. Yine, AKP iktidarı döneminde
mezarlıklar bombalandı, ölülere bile su sıkılıp
tabutlar düşürüldü. Oysaki İslamda ölüden hüküm kalkar ve cenazenin
dokunulmazlığı esas alınır ama ne yazık ki siz
bundan da bihabersiniz çünkü her zamanki ezberinize sığınarak
Onlar teröristtir. deyip bütün Kürtleri terörist olarak görüyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Yok öyle bir
şey.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Hatibi dinleyelim
arkadaşlar.
MURAT SARISAÇ (Devamla) Sizden önceki iktidarlar
döneminde Ahmet Kayaya çatal, bıçak fırlatılıyordu; sonra,
siz ortaya çıktınız ve dediniz ki: Kürt sorunu benim
sorunumdur, ben bu sorunu çözerim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kürt sorunu yok ki terör
sorunu var.
MURAT SARISAÇ (Devamla) Sonra iktidara da geldiniz
ve sizin
iktidarınız döneminde, Ahmet Kayalara bırakın çatal
bıçak fırlatılmasını, Bekir Kayalar zindanlara
atıldı Kürt olduğu için
METİN YAVUZ (Aydın) Hadi oradan ya!
MURAT SARISAÇ (Devamla)
Murat Kayalara da yüzlerce kurşun
sıkıldı, yine Kürt olduğu için. Bunların hepsi sizin
iktidarınız döneminde oldu.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen konuştuğuna
inanıyor musun?
MURAT SARISAÇ (Devamla) Çıkarken bana
dediler ki: Parazit yapacaklar çok dikkate alma. (HDP sıralarından
alkışlar)
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul)
Kürsüden parazit yapan sensin!
MURAT SARISAÇ (Devamla) Sayın
milletvekilleri, 31 Mart seçimleri, AKPnin kayyum darbesi, Türkiyede önceden görece var olan seçim
demokrasisinin artık hiç kalmadığının ilanı
olmuştur. Çünkü AKP saray rejimi, son iki yerel seçimin sonucunu kabul
etmeyerek halkın iradesine ipotek koymuştur. Özellikle 7 Hazirandan
itibaren bombaların patladığı, muhalefetin miting dahi
yapamadığı OHAL şartlarında ülkeyi seçimlere götüren
AKP, sonuçları lehine çevirmek için her yolu mübah görmekten geri
kalmamıştır. Buna rağmen, 31 Mart yerel seçimlerinde HDP
birçok belediyeyi sömürge memuru kayyumlardan geri almıştır.
Belediye eş başkanlarımız,
kayyumların şatafat makamını ve israf düzenini, akla ve hayale sığmayan
yolsuzluklarını belgeleriyle birlikte kamuoyuyla
paylaşmıştır. Böylece halkın üstün yararı için
kullanılması gereken kaynakların, kayyumlar tarafından
nasıl ganimet olarak görülüp talan edildiği ortaya çıkmıştır.
Öyle ki ülkenin batısında Kürt
karşıtlığını körükleyip suni gündemlerle
dikkatler başka tarafa çekilirken birçok belediyede halkın
milyarlarca lirasının malum çevrelere peşkeş çekildiği teşhir
edilmiştir. Öyle ki Yüksekova Belediyesi tek bir ihale dahi
yapmamışken Hakkari Valiliği resmî sitesinden yaptığı
açıklamada,
kayyum atanmasının gerekçelerinden biri olarak, yapılan ihale
bedellerinin yüksek tutulup aradaki farkın örgüte gönderildiğini
iddia etmiştir. Oysa Yüksekova Belediyesi önceki kayyum tarafından
687 milyon lira borçlandırılmış ve HDP belediyesi
olduğu için de gelirlerinin yüzde yüzüne el konulan, aylarca personelinin
maaşını dahi ödeyemediği bir belediye olmuştur.
Altını çizerek tekrar belirtiyorum, bu süreçte Yüksekova
Belediyesinin yapmış olduğu tek bir ihale yoktur. Yine İçişleri
Bakanının bir kahraman edasıyla çıkıp âdeta
Yakaladık. dediği Vanın gasbedilen 10 belediyesinden 1i olan
Saray Belediyesinde de aynı tezgâha başvurulmuştur. Hâlbuki,
halkın resmî dilekçelerle yapmış olduğu talepleri belediye
yönetimi dosyalar hâline getirmiş, bu dosyalar AKPlilerin de yer
aldığı belediye meclisinde oylamaya sunulup karara
dönüştürülmüştür. Yapılan her kuruş harcamanın
faturası ve alımları yapan firmalar açık bir şekilde
ortadadır. Sanırım, İçişleri Bakanı, yıl
sonu olduğu için, Kandilin fatura açığı olduğunu
düşünmüş ki böyle bir iddiayla, iftirayla ortaya
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MURAT SARISAÇ (Devamla) Fakat biliyoruz ki orada,
naylon olan faturalar değildi, sizin onlarca kez ortaya çıkan ucuz
Makyavelist anlayışınızdı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; birkaç örnek üzerinden size demokrasilerin olmazsa olmazı
olan seçme ve seçilme hakkının hayat bulduğu seçimlerin ne hâle
geldiğini anlatmaya çalıştık. Kayyum atanan belediyeler
HDPnin olduğu için, KHK gerekçesiyle gasbedilen 6 belediye HDPnin
olduğu için, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleri uyduruk
soruşturmalarla görevden uzaklaştırılıp yerlerine
kayyum atananlar HDPli olduğu için bahsettiğimiz sorunlar sadece
HDPnin sorunuymuş gibi davranıp dilinden demokrasiyi düşürmeyen
çevreler sağır ve dilsiz kesilmiş olabilirler. Lakin
bilinmelidir ki mesele terör, mesele nizam, mesele beka falan değildir;
mesele artık seçimleri kazanamayacağını anlayan AKPnin
seçimleri ortadan kaldırma meselesidir. Kısacası, mesele
ranttır, mesele faşizmdir, mesele demokrasi ve Kürt
düşmanlığıdır.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ilk söz Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöle aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Günlerdir Plan Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda
bir tiyatro oynanıyor. Bütün yetkileri elinde toplayan tek adam elbette
bütçeyi de hazırlayacak, bütçenin bütün kontrollerini kendi elinde
tutacak. Bu, Parlamentoya yapılan en büyük haksızlıktır, en
büyük ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir
ülkenin parlamentosu eğer bütçesini yapamıyorsa bu büyük bir
garabettir değerli arkadaşlar.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülüp Genel Kurula iniyor. Bakıyoruz, 2018 bütçesinin kesin
hesabı da görüşülüyor. Şöyle bir iki rakamla
değineceğim: 2018de Cumhurbaşkanlığı bütçesinin
başlangıç ödeneği -ucu açık- 845 milyon ama bununla
yetinmiyor saray, 1 milyar 648 milyon bütçe harcıyor. Bu bütçe daha
sonraki yıllarda artıyor, 2019 bütçesinde 2 milyar 818 milyon
liralık bir başlangıç ödeneği -önümüzdeki yıl kesin
hesabını göreceğiz- şimdiden 3,5 milyarları
aşmış durumda. 2020de istenen bütçe, başlangıç
bütçesi 3 milyar 152 milyon
Mahcup bir rakam, mahcup bir ifade. Niçin? Çünkü
hiçbir şekilde başlangıç bütçesi ya da istenen bütçe
tutturulamıyor, tıpkı on yedi yıldır AKP iktidarının
ve Cumhurbaşkanlığının hazırladığı
hiçbir bütçenin hedefinin tutmadığı gibi.
Şimdi, bu sadece ödenek, bir de bunun örtülü
ödeneği var. Geçtiğimiz yıllarda örtülü ödenek
Başbakanlığa aitti ama Başbakanlık Müsteşarı
örtülü ödeneğin farkındaydı, nerelere harcandığını
iyi kötü biliyordu. 2003 yılında AKP ilk bütçeyi
hazırladığında 98 milyon Türk lirası örtülü
ödeneğe para koydu. Sonra öyle bir artış söz konusu ki
akıllara zarar, 2018 bütçesinde 1 milyar 768 milyon örtülü ödenek
parası kullanılmıştır. Peki, 2020de? 2020de normal
Cumhurbaşkanlığı bütçesi 2ye katlanmış yani 3
milyar 152 milyonluk bütçenin yanı sıra bir de 5 milyar 763 milyon
lira örtülü ödenek var. Bununla da yetinilmiyor, daha önce Maliye
Bakanlığına ait olan yedek bütçe var, bu bütçenin tamamı da
Cumhurbaşkanlığında. Bu ne kadar? Bu da sadece 2020
yılı rakamlarıyla 8 milyarın üstündedir. Demem o ki 2020
yılında Cumhurbaşkanı 17 milyarın üzerinde harcama
yapacak ama ucu açık, tıpkı 2019daki 2 milyar 818 milyon, 3,5
milyarı aşmışsa -kayıtlara geçecek- 2021de -2021
bütçesini görüştüğümüzde- göreceğiz ki o başlangıç
bütçesi, 5 milyarı da aşmış.
Şöyle bir geriye gidelim, önceki
Cumhurbaşkanlarından ikisiyle kıyaslama yapmak istiyorum:
10uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, sekiz yıl
Cumhurbaşkanlığı yaptı, sekiz yıl boyunca toplam
harcadığı bütçe 197 milyon; bir yıllık ortalaması
25 milyon. 11inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yedi yıl
Cumhurbaşkanlığı yaptı, yedi yıl boyunca
harcadığı para 746 milyon; artış var, AKPde
doğal ama onun da yıllık ortalaması 106 milyon. 12nci
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
kullandığı para bir yılda -2018den bahsediyorum- 1 milyar
648 milyon, varın gerisini siz düşünün. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu bütçe, bir israf bütçesidir; bu bütçe, lüks
bütçesidir, sefahat bütçesidir, saltanat bütçesidir, şatafat bütçesidir!
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O zaman
Başbakanlığın bütçesi ne kadarmış?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bir şeyden bahsediliyor: İtibardan tasarruf
olmaz. Bir ülkenin itibarı, demokrasisiyle ölçülür, özgürlükleriyle
ölçülür, insan haklarıyla ölçülür. Bir ülkenin itibarı,
sarayıyla, şatafatıyla, saltanatıyla, köşküyle,
uçaklarıyla ölçülmez. Siz, eğer yoksul
vatandaşlarınıza aş, işsizinize iş
sağlıyorsanız, işte o zaman itibarlı bir ülke
olursunuz. Bu ülkenin itibarı ne zaman yükseldi? Mustafa Kemal Atatürk
Cumhurbaşkanı olduğunda, 1.071 rakımlı Çankaya
Köşküne çıktığında bu ülkenin itibarı
vardı. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkenin
itibarı AKPyle birlikte yerle yeksan oldu, şimdi yerlerde sürünüyor.
Bir başka konu: Değerli
arkadaşlarım, kurumlar var, atanmışlar, bir sürü
atanmış bakan var, o kurumların bürokratları var.
Atanmışlar, kim atamış? Cumhurbaşkanı. Demek ki
liyakate göre, birikimine göre donanımlarına göre atamış
ama Sayın Cumhurbaşkanı bu atanmışları da itibarsızlaştırıyor.
Nasıl? Cumhurbaşkanlığında Danışmanlar
Kurulu var. Danışmanların danışmanı var
değerli arkadaşlar. Düşünün, Danışma Kurulu,
danışmanlar, danışmanların danışmanları
Cumhurbaşkanına servis yapıyorlar. Peki, bu bakanlar ne oluyor,
bu bakanların bürokratları ne oluyor değerli arkadaşlar? Bu
bakanlar itibarsızlaştırılıyor, bu bürokratlar
itibarsızlaştırılıyor. Ben ve arkadaşlarım
böyle bir muameleye maruz kalsak bir saat o koltuklarda oturmayız; bir
saat, bir saat oturmayız.(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, dönelim, Danışma
Kurulları var, bir de Yüksek İstişare Kurulu var değerli
arkadaşlar. Yol arkadaşları, birlikte yola
çıktığı arkadaşlar, danışacak, feyzalacak,
onların birikiminden faydalanacak. Yok, yol arkadaşlarına
danışmak bile parayla. Yahu, sizin yol
arkadaşlığınız,
yoldaşlığınız, dostluğunuz da parayla mı
olacak? Herhâlde bir süre sonra Allahın selamı parayla
alınıp verilecek bu ülkede. Bu hâle getirdiler Türkiyeyi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir başka konu: Milletin evi, eyvallah da
milletin evi olması için milletin adamı halkın içinde olacak,
halkıyla kucaklaşacak; itibarsızlaştırmayacak,
eşit davranacak, herkesi kucaklayacak. Böyle bir şey var mı?
Yaklaşabilene aşk olsun. Peki, ya milletin evi
Ya, milletin evinde
demir bariyerler, korkuluklar, bir de etten duvar var; birkaç metre değil,
yüzlerce metre yaklaşamazsınız. Sözüm ona, sarayın
camisine, kütüphanesine herkes elini kolunu sallaya sallaya
gidebiliyormuş; yok böyle bir şey. Araştırılmadan,
soruşturulmadan, isimler yazılmadan bir Allahın kulu onun
önünden geçemez. Alın size milletin evi! Milletin evi, Çankaya Köşkü.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Gün gelecek,
benim yalnız ülkemin, benim güzel ülkemin işsizlerine, yoksuluna,
garibanına, esnafına, işverenine çile çektirenler mutlaka
iktidardan gidecekler ve yeniden tarafsız Cumhurbaşkanı, siyaset
gömleğini üzerinden çıkarıp 82 milyon vatandaşa eşit
davranan Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkünde oturacak ve
halkının içinde olacak, onlarla bütünleşecek.
Bir ülkede eğer ah almışsanız,
bir ülkede işçinin, çocukları taciz edilen ailelerin, sokakta
katledilen kadınların ve koltukları gasbedilen
seçilmişlerin ahını almışsanız o bütçeden hayır
gelmez. Siz istediğiniz kadar Hayırlara vesile olsun. deyin, ah
almışsanız, hayırsızca işler
yapılmışsa asla hayra vesile olmayacak diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Aydın
Milletvekili Bülent Tezcana ait.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bütçesini
görüşüyoruz; başka bir ifadeyle, sarayın bütçesini
görüşüyoruz; başka bir ifadeyle, tek adam rejiminin bütçesini
görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, şu saatten sonra
bütün sözlerim sarayadır, hazıruna değil. Buradan
söylediğim bütün sözlerin muhatabı saraydır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Binaya mı
konuşuyorsun?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Diyorum ki: Saray bir
bütçe teklifi hazırlamış, Millet Meclisinin onayını
istiyor, bizim onayımızı istiyor. Yani aslında milletin
onayını istiyor da ey saray erkânı, bu millet size niye
güvensin? Bu millet size niye güvensin? Bakın, bu rejimi, tek adam rejimini
kurarken Anayasa değişikliğinde, çıktınız milletin
önüne devletin bütün imkânları ve parasıyla Kuvvetler
ayrılığı olacak. dediniz; tek adam rejimi geldi. Ne kadar
yetki varsa, sarayda bir kişinin elinde topladınız, bir
kişinin elinde. Ne dediniz? Çıktınız Parlamento
güçlenecek, daha güçlü bir Parlamento olacak. dediniz, milletvekillerini
ayakçı durumuna düşürdünüz, milletvekillerini! Milletvekilleri,
değil sadece biz, iktidar milletvekilleri dahi bakanlara
ulaşamadığından şikâyetçi.
METİN YAVUZ (Aydın) Ne alakası var?
RECEP ÖZEL (Isparta) Yahu bizim adımıza
konuşma Bülent Bey.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bu ayıbı
gördünüz, sizin şikâyetiniz. Bu ayıbı gördüğünüz için,
alakası olduğu için nöbetçi bakanlık icat ettiniz nöbetçi
çavuş, nöbetçi onbaşı gibi. (CHP sıralarından
alkışlar) Allahtan
RECEP ÖZEL (Isparta) Güzel bir uygulama.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Nöbette uyuyacak olurlarsa
vay hâline bu memleketin. Yani milletvekilleri nöbetçi bakanın
kapısında kuyruk oluşturacak, kuyruk; hani domates, biber,
patlıcan kuyruğu oluşturttunuz ya şimdi de bakanın
kapısında milletvekili kuyruğu oluşturacaksınız;
itibarlı parlamentodan anladığınız bu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O en çok sizde
vardı o dönem.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Yok öyle bir şey!
Yanlış söylüyorsunuz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Sadece bu olsa
Yetmez.
Bakanların yetkisi var mı? E, yok. O bakana da sarayda bir paralel
bakan tayin ettiniz, sarayda her bakanın bir paraleli var. Bakanın da
yetkisi yok. Yani tablo şudur değerli milletvekilleri: Vekil bakana
ulaşamaz, nöbetçi bakan saraydaki paralelini aşamaz. Vekil bakana
ulaşamaz, tablo bu. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Paraleli de söylesene.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Ne dediniz
arkadaşlar? Ne dedi, saray ne dedi kampanya döneminde? Koalisyonlar
bitecek. dedi. E daimî koalisyonlara muhtaç ettiniz memleketi, her seçim
öncesi ittifak siyaseti zorunlu hâle geldi. Hani, bitti mi?
NİLGÜN ÖK (Denizli) Niye? Daha
katılımcı oldu.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Erdoğan
çıktı, hepiniz çıktınız, dediniz ki: Bu sistem
başkanlık rejimi değil, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi. Erdoğan, daha mazbatayı aldığı gün,
mazbatanın mürekkebi kurumadan gazetecilere dedi ki: Bana bundan sonra
artık Başkan diyebilirsiniz. Hani, ne oldu? Millet
başkanlık rejimine itibar etmeyecek, onu bildiğiniz için öyle
söylüyordunuz, mazbatanın mürekkebi kurumadan Bana Başkan
diyebilirsiniz. dediniz. Şimdi, soruyorum: Ya, bu millet size niye
güvensin? Hangi dediğiniz birbirini tuttu, Allahınızı
severseniz, niye güvensin? (CHP sıralarından alkışlar)
Ekonomi uçacak. dediniz. Ne oldu? Dolar uçtu,
dolar uçtu. 16 Nisan referandumunda dolar 3,73; 24 Haziran 2018de 4,66; bugün
5,85; yüzde 50 artmış. Faiz lobisinin belini
kıracağız. dediniz, öyle değil mi? Faiz lobisinin belini
kıracağız. dediniz, memleketi tefeciye muhtaç ettiniz,
memleketi tefeci cennetine çevirdiniz.
ATİLA SERTEL (İzmir)
Vatandaşın belini kırdılar.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bakın, 2003
yılı ile 2019 yılları arasında devletin sadece içeride
faize ödediği para 769 milyar lira. Dışarıda da daha bir
felaket. Dışarıda faize ödenen para 173 milyar dolar.
Düşünebiliyor musunuz ya, 173 milyar dolar.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) 2003ten
önce ne kadar ödenmiş?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Yani
doğmamış çocukların geleceğini Londra bankerlerine
ipotek ettiniz, Londra bankerlerine ipotek ettiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Daha neyi söyleyelim? Zamlar sona erecek. dediniz,
doğal gazdan elektriğe yüzde 64ten yüzde 70e kadar yapılan
zammı mı? Çiftçi toprağa muhtaç, toprak çiftçiye muhtaç. 2
Trakya büyüklüğündeki toprak ekilemez hâlde, 2 Trakya büyüklüğündeki
toprak. Sivasın nüfusundan fazla vatandaş, çiftçi üretimi
bırakmış; 651 bin çiftçi ekimi bırakmış,
bırakmış. Memleket sanki İstiklal Harbindeki, Balkan
Harbindeki gibi, toprak işleyecek adam arar duruma gelmiş. Memleketi
on yedi yılda getirdiğiniz nokta bu. Hangisine inansın? Bu
millet size niye güvensin kardeşim? 3600 ek göstergeden EYTye,
işsizlikten yolsuzluğa, verdiğiniz hangi sözü tuttunuz? Bir dönün
bakın bakalım.
Şimdi, FETÖyle mücadele dediniz, öyle mi?
FETÖyle mücadele dediniz, FETÖ borsası
kurdunuz. Limoncu FETÖcü, portakalcı FETÖcü, yumurtacı FETÖcü,
FETÖ borsasından hisse senedi alabilecek parası olan milyarder
turizmci muteber şahsiyet sizin nezdinizde! (CHP sıralarından
alkışlar) Yarattığınız tablo bu, böyle bir
Türkiye yarattınız.
Ha, bir de başka bir şey var: Sarayın
avukatları da FETÖ borsasının spekülatörleri olmuşlar, bir
borsa spekülasyonu doğmuş. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Yani paralel devletle mücadele dediniz, yeni
paralel devletler, yeni cemaatler yarattınız. Adliye
koridorlarına gidin, hastane koridorlarına gidin, Emniyet
koridorlarına gidin, İçişleri Bakanlığı
koridorlarına gidin, devletin koridorlarına gidin, her birini bir
cemaat ya Hakyolcular ya Menzilciler ya bir başkası parsellemiş.
Bu devleti parsel parsel yeni cemaatlere sattınız! Getirdiğiniz
tablo bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi Millet bize güvensin. diyorsunuz. Ya,
bu millet size niye güvensin? Millî irade dediniz, İstanbulda
kaybettiğiniz seçimde sandığı tekmelediniz ama Allahtan
millet döndü, 806 bin tane tekme attı size! Ondan sonra
anladınız ne olduğunu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Darbelere karşıyız. dediniz, 20
Temmuz darbesini tezgâhladınız. KHK cehennemi yarattınız
Türkiyede, KHK cehennemi. Demokrasiyi tabuta koyup son çiviyi üstüne
çaktınız.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) 15 Temmuza tiyatro
diyenleri Allaha havale ediyoruz, Allaha havale ediyoruz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Hoş, zaten
Darbecileri yargılıyoruz. dediğiniz Kenan Evrene de vazo
hediye etmiştiniz zamanında, öyle de bir tıynetiniz, öyle de bir
geçmişiniz var.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) 15 Temmuza tiyatro diyen
siz değil misiniz?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) 15 Temmuzda biz
buradaydık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) 15 Temmuza tiyatro diyen
siz değil misiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Değiliz, yok öyle bir
şey; bizde tiyatro diyen yok.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) 15 Temmuzda biz
buradaydık. 15 Temmuzda şurada Bugün tankların üzerine
çıkma zamanıdır. diyen benim, ben. (CHP sıralarından
alkışlar) Buradaki arkadaşlarımızla beraber
Tankın üstüne çıkma zamanıdır. diyen benim.
Bırakın 15 Temmuzu. 15 Temmuzun mirasını yiye yiye
tüketemediniz, 15 Temmuz şehitlerinin parasıyla da
doymadınız, 15 Temmuz şehitlerinin parasıyla da
doymadınız! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Dünya lideriyim. dediniz,
Dünya lideriyim. dediniz, Trumpın önünde esas duruşa geçtiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yapma be!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Kendi
Cumhurbaşkanına hakaret etti diye kendi evlatlarınızın
peşine hafiye taktınız, Trumpın hakaretlerinin
tamamını sineye çektiniz. 26 bin kişi hakkında soruşturma
açıldı bir yıl içerisinde, ya, Abdülhamit istibdadında bile
bu kadar hafiye yoktu. Yazıktır, ayıptır ya,
ayıptır! (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, son sözüm teşekkür için,
bitiriyorum.
Şimdi, çıkıp bize diyorsunuz ki: Bu
bütçeye güvenin. Neyine güveneceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Selamlayacağım
Başkanım.
Neyine güveneceğiz? Neyine güveneceğiz
arkadaşlar, neyine güveneceğiz? Güvenecek bir şey
bırakmadınız. Düşün bu milletin yakasından,
yapacağınız en hayırlı iş odur.
Teşekkür ediyorum. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İstanbul
Milletvekili Sayın Gürsel Tekin Beye ait.
Buyurun Sayın Gürsel Tekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL TEKİN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekillerimiz; 2020 bütçesini
görüşürken 2019da manzaranın ne olduğunu ufacık
fotoğraflarla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Milletvekili olarak Enerji Bakanımıza
doğal gazla ilgili sormuş olduğum bir sorudan dolayı,
Sayın Bakan, şu andaki doğal gazı ortalama piyasa
koşullarının yüzde 59 altında verdiğini ifade
etmiş. Çok merak ediyorum, acaba aynı fiyatlarla verilmiş
olsaydı
Bütün buna rağmen şu anda benim
yaşadığım şehirde, İstanbulda 463 bin hanenin ne
yazık ki gazı kesilmiş. Türkiyede 3 milyon 300 bin hanenin
elektriği kesilmiş. Yine, benim yaşadığım
şehirde, İstanbulda 2018 ve 2019 yıllarında 520 bin
hanenin, ne yazık ki suyu kesilmiş. Şöyle bir düşünün, en
insani hakkımız olan hava ve su gibi... Suların kesilmesinin ne
olduğunu anneler, babalar ve sizler takdir edin.
Yine, sizin iktidara gelişinizi sağlayan
2001 yılındaki ekonomik krizi hatırlatmak istiyorum. Ankarada,
Siteler esnafı var, Siteleri bilirsiniz. Özellikle Ankara
Milletvekillerine hatırlatmak istiyorum. Uygun bir zamanınızda,
Sitelerde manzaranın ne olduğunu görmenizi çok arzu ediyorum.
İstanbul Milletvekili olarak, asgari 6 kez Sitelere gittim. 2001
yılında, yani koalisyon döneminde Sitelerde bir tek kapalı
dükkân yoktu. Şu anda, ne yazık ki Sitelerin yarısı kepenk
kapatmış. Sadece Siteler esnafı kepenk kapatmamış,
aynı zamanda -üzülerek söylüyorum- devlet de kepenk kapatmak zorunda
kalmış. Bu ne demektir, yani 2 tane vergi dairesi vardı, devlet
vergi dairesinin 1 tanesini kapatmak zorunda kalmış, geri kalan
esnafın yarısı da borç batağında ve icra
kıskacında.
Değerli arkadaşlar, yine çok dramatik bir
manzara: Özellikle Söğütözünde, bir tarafında AK PARTİ, hemen
yakınında kendi partim ana muhalefet, biraz ilerisinde İYİ
PARTİ, çok yakınında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği,
çok çok yakınında yine Ticaret Odası ve ortasında 82 milyon
vatandaşımızı ilgilendiren, Türkiyenin en büyük icra
dairesi. Bu icra dairesinde 21 milyon 800 bin
vatandaşımızın ne yazık ki icra dosyaları var.
Doğrusu, bütün bu manzaralara
baktığımızda
Geçen hafta arkadaşlarımızla
bir icra dairesine uğramak zorunda kaldık, sabah sayfaya
baktığımızda geçen hafta, pazartesi günü 28.850 icra
dosyası ne yazık ki o gün işleme girmiş yani her gün 28 bin
ila 30 bin vatandaşımız icrayla karşı
karşıya kalıyor. Bütün bu manzaralara
baktığınızda, 2001 ekonomik krizi döneminde icra
dosyası sayısı 8 milyonken şimdi, ekonomi çok iyi ama, icra
dosyası 22 milyona yaklaşmış.
Değerli arkadaşlar, işsizlik
oranıyla ilgili arkadaşlarımız çok şeyler söylediler
ama asıl altını çizerek söylemek istediğim, özellikle genç
nüfusun çok olmasıyla övündüğümüz ülkemizle ilgili bir başka
sorun var. TÜİK verilerine baktığımızda, Türkiyede
2001 yılındaki doğurganlık oranı 2,30; şu andaki
doğurganlık oranı 1,87. Yani Sayın Erdoğan, her düğünde
Mutlaka 3 çocuk, 4 çocuk yapın. diyor ama insanların buna itibar
etmediğini, özellikle ve özellikle listeye de
baktığımızda
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) 1,99 doğurganlık
hızı Gürsel Bey. TÜİKin son yayımlamış
olduğu rakamlara göre 1,99.
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Öyle olsun, fark
etmez, o olsun ama geldiğiniz tarihte neydi Hanımefendi, ona da bir
bakarsanız, geldiğiniz tarihe baktığınızda o
noktada.
Bakın, şurada, bende liste var, yıl
yıl düşüş var.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Bende de var.
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Bu, aynı zamanda,
önümüzdeki on beş yıl sonra nüfusun yaşlanacağını
ve ekonomik sorunla karşı karşıya kalabileceğimizi
gösteriyor.
İkincisi, özellikle de ekonomik krizlerin
olduğu dönemlerde düşüşlerin yoğun olduğunu
görebilirsiniz. Doğurganlık oranı 2nin altına
düşmüş yani bütün bu teşviklerinize rağmen
düşüşün çok can alıcı olduğunu hatırlatmak
istiyorum.
Tabiî sadece buralar değil, örneğin
Kayseri NATO Caddesine baktığınızda, Adanaya, Bursaya,
İstanbulun Kapalı Çarşısına -yani Kapalı Çarşıyı
hepiniz çok iyi bilirsiniz ki Türkiye'nin, Türk ekonomisinin en önemli
yerlerinden bir tanesidir- nereye giderseniz gidin, yoğun bir şekilde
kapalı dükkânları görebilirsiniz. Sadece son bir buçuk yıl içerisinde
binlerce dükkânın kepenk kapattığını çok net olarak
verilerde görebilirsiniz. Bütün buna rağmen, gerçekten benim de
şaşkınlıkla izlediğim, 2001 ekonomik krizi, 1994,
ondan önceki krizlerin tamamında neredeyse televizyon televizyon bu
meseleleri anlatan sivil toplum örgütleri dediğimiz esnaf
temsilcilerinin -örneğin ticaret odası, sanayi odası
başkanları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Başkanı- oda başkanlarının suskunluğunu da
anlayabilmiş değilim. Eğer böyle devam ederseniz sevgili oda
başkanları, inanın bir yıl sonra aidat da alamayacaksınız
çünkü o aidatlardan caka atabiliyorsunuz; altınızdaki lüks araçlar,
oturduğunuz mekânların tamamı esnaflarımızın
ödediği vergilerle oluyor.
Bu manzaranın, 2020 yılında
Türkiyenin beklentilerine cevap verebilecek bir bütçenin
olmadığını gösterdiğini söylemek istiyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum, sağ
olun var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Mersin
milletvekili Ali Mahir Başarıra ait.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
3 milyar 153 milyon lira gibi itibarlı bir
bütçeyi konuşmak üzere söz aldım.
Evet, bu bütçeyi anlamak için bir önceki
Sayıştay raporlarından bazı örnekleri verelim, bakalım,
bu sarayın bütçesi nasıl kullanılmış? Mesela
sarayımızın 10 milyon lira giyecek ve tuhafiye gideri var.
Değerli milletvekilleri, biz bu parayla 20 bin tane takım, 60 bin
kravat, 50 bin tane gömlek alabiliyoruz. Ama bu ülkede çocuğuna 2 metre
kumaştan pantolon alamayan bir baba intihar ediyor; işte
itibarınız! (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru değil o ya.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Doğru
değil o.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Saray
için 4 tane zırhlı araç aldık, 80 milyon verdik. Onu bir kenara
koyalım, sarayın sadece araçlarının lastik gideri 2,2
milyon. Bunlar Sayıştay raporlarından. Ama bu ülkede yüz
binlerce vatandaş çocuklarına 10 liraya lastik ayakkabı
alamıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya! Hadi oradan!
Sen yaşamıyor musun Türkiye'de.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Şimdi, sarayımızın 6,3 milyon yiyecek içecek gideri var;
itibarınız. Ama benim ülkemde pazara gidemeyen bir baba intihar
ediyor, cebinden 1,5 lira çıkıyor itibarlı milletvekillerim!
Evet, sarayımızın sadece hediye
paketlerine hediye demiyorum- 800 bin lira
ayırmışsınız, boş kutulara. Ama kiler boş,
dolap boş, halkın çantası boş.
En ilginç olanı, sarayın 145 bin lira yem
gideri var. Ya, çok merak ettim, bu Cumhurbaşkanı ne besliyor? Aslan,
timsah, sırtlan, ne besliyor bu adam? (CHP sıralarından
alkışlar) Sonra aklıma geldi, beyefendi organik besleniyor,
organik. Yani yumurtası, tavuğu, eti, koyunu, sütü, peyniri;
beyefendi organik beslenmesinin yem parasını halkın vergisinden
alıyor; işte sizin itibarınız! (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya! Bu kadar da
seviye düşmez ki ya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Evet,
evet, senin seviyen de belli, senin seviyeni İstanbulda gördük, sen bir
sus!
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu kadar seviye düştü.
Tavuğa kadar düştü, tavuğa.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Sarayın aylık elektrik faturası ne kadar? 850 bin lira.
Beyler, 2019 Ocak-Eylül ayları arasında
3,5 milyon insanın elektriği kesilmiş, Fatihte 4 kardeş
607 lira elektrik faturasını ödeyemediği için intihar ediyor.
Siz de bu bütçeyle övünüyorsunuz.
Rize eşrafından
Cumhurbaşkanımız. Halkın tepesine 10 liralık
çayları atıyor. Ya kendisi
Kilosu 4.500 lira olan beyaz
çayını yudumluyor. İşte itibarınız!
METİN YAVUZ (Aydın) Her şey yalan!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Burada
bir de Sayıştayın denetiminden geçmeyen harcamalar var. Mesela
nedir? Sayın Cumhurbaşkanının çatal bıçak
takımına 1,5 milyon lira vermişiz, iyi kessin diye. Sayın
Cumhurbaşkanının bir seferlik mutfak kullanım
araçlarına 1,4 milyon vermişiz. Süs eşyalarına 3,6 milyon
vermişiz. Beyefendimizin saray mobilyaları 39 milyon. Peki, son
marifeti ne? Yüzen saray. Yatına da 57 milyon lira para
ayrılmış.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bak suyu döktün, yalan
söylediğin belli oldu!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Yalanı kimin söylediği belli.
Bakın, ben plakalarınıza
bakıyorum, AK; tabelanıza bakıyorum AK; isminize bakıyorum,
AK. Keşke sizin şu sokakta da yüzünüz ak olabilseydi! Keşke.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Fuat Oktay, hoş geldiniz. Ama neden
siz geldiniz?
AHMET SALİH DAL (Kilis) On sekiz
yıldır halkın desteğini alan siz misiniz?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben çok
merak ediyorum, neden siz geldiniz? Bu sarayın bütçesini savunmak yiyip
içen, kullanan Recep Tayyip Erdoğana düşmez miydi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Sayın Cumhurbaşkanı ayda bir Trumpa hesap verirken halkın
Meclisine mi hesap veremiyor, ben çok merak ediyorum.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY- Biz hesap
sorarız, vermeyiz! Uluslararası camiada hesap sorarız!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Evet,
evet, ne durumdasınız biliyor musunuz?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz şu an hangi
durumdasınız biliyor musunuz? Tam bir şarlatansın!
Şarlatanlık yapıyorsun!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bakın,
bütçe görüşülürken asgari ücreti açıklamaktan âcizsiniz, âciz!
Utanıyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Sayın Başkanım, hiç sorun yok, istediğini söylesinler. Siz
nasıl geldiniz, nasıl, siz ona bakın.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Şehit
cenazesinde güldüğünün hesabını ver sen önce!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Sayın Cumhurbaşkanı ve siz, bir elinizde Kur'an, dilinizde iman
ama şu anda sizi görüyorum ki her tarafınız yalan, talan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Artık sizde,
sizinkiler daha iyi yapıyor bizden.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi be! Hadi
be!
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizinkiler daha iyi
yapıyor, sizinkiler. Eyüp Sultanda kim okuyor?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Evet,
sizin hâliniz bu! Bu! Ben neye üzülüyorum biliyor musunuz?
Şu itibar dediğiniz şu
itibarınız ahretteki en büyük günahınız olacak sizin! Hiç
utanmıyorsunuz, hiç sıkılmıyorsunuz, bana cevap
veriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi be!
Doğru konuş be!
RECEP ÖZEL (Isparta) Şehit cenazesinde bile
gülerek şarlatanlık yapan birisin sen.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Bakın, ben
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen
utanıyor musun? Utanıyor musun sen?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben
gayet utanma duygusuna sahibim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) Şehit cenazelerinde sizi
görüyorum. Neredesin sen öyle? Hangi bölücünün yanındasın?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Terbiyesiz!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bende
terbiye var
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Değerli milletvekilleri
Sayın Milletvekili, toparlayın, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın hatibi de
uyarır mısınız Sayın Başkan. Hiç temiz bir dil
değil.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Sayın
Başkanım, kürsüye yakışmayan bir milletvekili, böyle bir
ifade mi olur ya? Bu doğru bir şey değil!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Temiz bir dil
kullan.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben
temiz bir dil kullanıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç de temiz değil;
hiç değil, hiç değil.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) İftira
atmaktan başka bir şeyin yok mu kardeşim senin ya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Son
cümlelerimi söyleyeyim o zaman. Şu kürsüye geldiğimiz zaman sol taraf
bizi konuşturmuyor
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) CHPdeki FETÖden
haber ver, CHPdeki FETÖden!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Sayın Öztunç, Sayın Yavuzyılmaz, bu termik santraldeki filtreler
için uğraştınız ama teessüf ediyorum; burada 4 milletvekili
var, onlara da bir filtre takın, asıl çevre kirliliğini,
gürültüyü yapan onlardır. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan!
Hadi oradan!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
söz istiyorum. Bir cümle söylemem lazım.
BAŞKAN Buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) CHPdeki FETÖye ne
oldu? Ondan haber ver!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Bağırma!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Otur be! Otur
yerine!
BAŞKAN Özlem Hanım konuşuyor
beyler
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milltevekili Özlem Zenginin, her grubun gruplar
adına konuşmaları bittikten sonra Grup Başkan Vekillerine
söz hakkı tanınmasının faydalı olacağına ve
eleştiriler yapılırken üsluba özen gösterilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, iyi çalışmalar hepimize.
Tabii, prensip olarak her bir grubun
konuşmasını yaptıktan sonra bir değerlendirme
yapmamızda bir fayda var, böyle konuşmuştuk. HDP Grubu
konuştu, üzerine konuşmadık; konuşacağız fakat
ben cevap hakkımızı mahfuz tutarak şunu ifade etmek
istiyorum: Sayın hatipler konuşurken elbette çok tabiidir
eleştirilerini dile getirmeleri fakat kullandıkları üslup öyle
bir şey ki
Yani önümüzde beklememiz gereken bir saat, bir buçuk saat
vakit var; bu kadar süre içerisinde bu kadar tahrikkâr bir konuşma Genel
Kurulu hakikaten çok rahatsız ediyor, ajite ediyor. O sebeple, muhakkak ki
eleştiri olacak, zaten onun için var siyasi partiler arasındaki
farklılık ama üslup konusunda özel bir hassasiyetin olması
gerektiğini düşünüyorum; hatırlatmanızı da hassaten
rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olasınız.
Özgür Bey, buyurun.
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Grup Başkan
Vekillerinin bütçe görüşmeleri sırasında partisini, genel
başkanını veya grubunu müdafaa için gerekli gördüğünde söz
talep etmesinin tabii olduğuna, Isparta Milletvekili Recep Özelin Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarıra yönelik sarf ettiği bazı
sözlerinin İç Tüzükün 161inci maddesi gereğince Meclisten geçici
çıkarma cezası gerektirdiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
görüşmeler yapılırken sayın grup başkan vekillerinin
herhangi bir zamanda partisini, genel başkanını veya grubunu
müdafaa için gerekli gördüğünde söz alma hakkını son derece
tabii bulurum, o konuya söyleyecek bir sözüm yok.
Kürsüdeki arkadaşımızın
konuşması ortada. Kürsüde bir hakaret olursa zaten
Cumhurbaşkanı ve avukatları sektirmeden davayı
açıyorlar. Ben, arkadaşımızın ifadelerinde hakaret sayılabilecek
hiçbir şey duymadım; tutanak istedim, birlikte bakalım. Ama
Sayın Grup Başkan Vekilinin hemen arkasındaki Sayın Genel
Başkan Yardımcısı hanımefendinin ve İstanbul
seçimlerinin iptaliyle tanınan Sayın Recep Özelin; konuşmacının
konuşmasını defalarca kesip kendisine ağır
hakaretlerde bulunduklarını, mahkemeler tarafından tazminatla
cezalandırılarak hukuk tarafından da tescil edilmiş 2
kelimeyi kullandıklarını duyduk. Bu konuda takdir
arkadaşımızındır tazminat hukukunu işletip
işletmemek konusunda ancak İç Tüzükün 161inci maddesinin, Cumhurbaşkanına,
Meclisi yönetenlere
diye sayarken devamında milletvekillerine hakaret
etmenin de bir disiplin suçu olduğunu ve cezayı gerektirdiğini
söylediğini hem Başkanlık Divanının takdirlerine
sunuyorum hem de arkadaşlara böyle bir yaklaşımın İç Tüzük
açısından da sizi meneden, cezalandıracak bir husus
olduğunu söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Para cezası kısmıyla ilgili
grubumuzun tutumunda bir değişiklik yok ancak 161in 3üncü
fıkrası Görüşmeler sırasında
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline
ve milletvekiline diyerek devam ediyor. Meclisten geçici çıkarma
cezası gerektirdiğini takdirlerinize arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Efendim, tutanaklara
bakalım, hangimiz ağır konuşmuş ortaya koyalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bir cümle daha
BAŞKAN Özlem Hanım, bir dakika
Ben şahsen Meclis Başkan Vekili olarak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir elinde Kur'an,
bir elinde bilmem ne. deyip hakaret etti herkese. Tutanağa baktın
mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim kime diyor?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hatibiniz, hatibiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Arkadaşınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatibin konuşması
ortada, alın bakın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bakacağız
işte şimdi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Osman Bey;
bir dakika dinler misiniz.
Ben şahsen bir milletvekiline
Sataşmayın, laf atmayın. demeyi çok anlamsız buluyorum
ama buradan samimi olarak söyleyeyim: Ya, Recep Bey, Ispartadan bir heyet
gelmiş, seni bekliyor! (Gülüşmeler) Durmadan laf atıyorsun
gözünü sevdiğim ya. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Özlem Hanım, buyurun.
3.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mersin Milletvekili
Ali Mahir Başarırın 129 sıra sayılı 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerinin hakaret içerdiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, Sayın Özelin hatırlattığı
161inci maddenin üçüncü fıkrası fevkalade önemli. Burada kastedilen
şeyi daha evvel pek çok konuşmada hatırlatma ihtiyacı
duyduk, bir daha ifade etmek istiyorum: Milletvekillerine hakaret
olmayacağı gibi, Cumhurbaşkanına da hakaret olmaz. Bazen
kelimelerin bizatihi kendisi hakarettir, bazen benzetmeler. Sayın hatibin
konuşmalarındaki benzetmelerin başı sonu, her tarafı
hakaret içeriyor. Bu manada eleştiriye sonuna kadar varız ama
üslubuyla, edebiyle.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanım,
tutanağa geçsin: Takdir milletin; burada tekrar etmekten utanç
duyacağım kelimelerle laf atan arkadaşlarını
duymayıp
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben herkesi duyuyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Eleştiri mi hakaret
mi kardeşim!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
yapılan eleştiriye,
en ufak bir hakarete tazminat davasını sektirmeyen
Cumhurbaşkanının avukat ordusu varken hâlâ daha burada böyle bir
hassasiyeti görüp o sözleri duymamayı da gerçekten
yakıştıramıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biz hepsini duyuyoruz
Özgür Bey, nereden biliyorsunuz? Siz kendi konuşmacınızı
duymuyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, yanınızda
şarlatan diyor adam, arkanızda şarlatan diyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben duyuyorum, hoş
bir şey değil, uyarıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır ama Hoş bir
şey değil. lafını tutanak altında söyleseniz tamam,
açıkta olan kusurun tenhada özrü olmaz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben duyuyorum,
uyarıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunları duyuyorsanız
mikrofona söyleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bütçe Türk
milleti tarafından takip ediliyor ve karşılıklı laf
atmaları, hatibe karşı laf atmaları doğru
bulmadığımı ifade ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, hem
Doğru bulmuyorum. diyor hem tutanak altında söylemiyor. Açıkta
olan kusurun tenhada özrü olmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben gizli saklı konuşan biri değilim; aleni
olarak da söylüyorum: Ben şarlatan kelimesini şahsen doğru
bulmuyorum. Bunu buradan da söylerim. Ama milletvekili arkadaşımız
kendi sorumluluğunu alarak bunu söyler, kendi hakkıdır. Ben de
Grup Başkan Vekili olarak ve arkadaşım olarak da doğru
bulmadığımı söylerim. O yüzden onu duymamak, bunu duymamak
falan diye bir şey yok. Biz adiliz herkese, doğru söylüyorsa
doğru, yanlışa yanlış.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Grup Başkan Vekili.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Şimdi söz sırası
İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınçta.
Buyurun Sayın Milletvekili. (CHP
sıralarında alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat
Teşkilatı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
bütçeleriyle ilgili söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Vatan savunması gibi kutsal bir görev
uğruna hayatını kaybeden şehitlerimizi saygıyla
anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyorum.
Başta Suriyede terör örgütlerine
karşı mücadele veren Mehmetçiklerimiz olmak üzere şu anda
görevleri başında bulunan güvenlik güçlerimize de başarılar
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, güvenlik ve savunma
kurumlarına 2020 yılı bütçesinden ayrılan pay 2019
yılına göre artmış, toplam bütçenin yüzde 13 oranıyla
141 milyarı bulmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığının personel sayısı yaklaşık
500 bindir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığı, diğer güvenlik
kurumlarıyla birlikte güvenlik ve savunma kurumlarımızda
personel sayımız 1 milyona yaklaşmaktadır. Güvenlik ve
savunmamız için büyük bir insan gücü ve büyük bir bütçe kaynağı
kullanıyoruz.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin diğer
kurumları gibi güvenlik kurumlarımız da yönetilememektedir.
Terör millî güvenliğimizi, işsizlik toplumsal güvenliğimizi,
Yüksek Seçim Kuruluna müdahale seçim güvenliğimizi ve demokrasimizi tehdit
eder duruma gelmiştir. İstanbulda peş peşe
istihbaratçı cinayetleri işlenmiştir. Bilinenler son üç ayda
Uygur kökenli Samet Erkin, İran istihbarat eski mensubu Mesut Pehlevi
cinayetleri, İngiliz istihbarat subayı James Gustafın
şüpheli ölümü. Bu cinayetler göstermektedir ki ülkemiz, yabancı
istihbarat örgütlerinin el kol sallayarak hesaplaşma içine girdikleri cinayet
mahalli hâline gelmiştir.
Peki, ülkemizde güvenlik ortamı böyleyken
güvenlik ve istihbarat kurumlarımız ne durumda? Millî Güvenlik
Kurulunun yapısını değiştiren iktidar, Kurul
kararlarının icrasına ilişkin izleme, koordinasyon ve
kontrol görevinin, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği de dâhil,
hangi kurum ya da kuruluşlar tarafından yerine getirileceğine
dair bir düzenleme yapmamıştır. Bu kurumlarımızın
liyakat ve koordinasyon kabiliyeti parça parça yok edilirken, devletin millî
güvenlik politikalarını Cumhurbaşkanlığı Güvenlik
ve Dış Politikalar Kurulu ve SADAT gibi yetkisiz kuruluşlar
belirlemektedir. Tek adamın güvenlikten anladığı, ok atma
güvenliği, sarayına geliş gidişlerinde koruma
arabalarıyla konvoy güvenliğidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, MİT
Başkanlığı gibi, devletin temel güvenlik ve istihbarat
kurumları iktidarın arka bahçesi hâline getirilmiştir. Saray
işaret ediyor, ülkemizin güvenlik kurumları Millet İttifakı
aleyhinde faaliyet yürütüyor. Saray işaret ediyor, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun
telefonları dinleniyor. Saray hedef gösteriyor, CHP Genel
Başkanı şehit cenazesinde linç girişimine uğruyor.
Yıldız İstihbarat Teşkilatına benzer bir biçimde,
ülkemizde bugün, saray istihbarat modeli uygulanmaktadır. Kendisini
sarayın kalemimahsusu sayan İletişim
Başkanlığı, medya çalışanlarını, haber
programlarını, basın ve ifade özgürlüğünü millî güvenliğe
tehdit olarak göstermektedir. Kalemimahsus gibi çalışan
İletişim Başkanlığı, WhatsApp grupları
üzerinden gazete manşetleri belirlemekte, Twitter, Facebook ve diğer
sosyal medya mecralarını izleyerek medyayı ve medya
çalışanlarını fişlemektedir. Bölgemiz ve ülkemiz
istikrarsızlık, belirsizlik, çok boyutlu sınamalarla ve
yabancı terörist savaşçı unsurların tehditleriyle
karşı karşıyadır. Güvenlik ve istihbarat
kurumları, ülkemizin güvenliğini, ulusumuzun ve
yurttaşlarımızın güvenliğini gözeten Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından denetlenebilir kurumlar hâline getirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tek adam sarayda, millet
mahkemelerde, icrada, Mehmetçik sınır ötesinde diken üstündedir.
Türkiye yönetilemiyor. Artık, Türkiye huzur istiyor, güven istiyor.
Türkiye, kardeşçe, birlik içinde güvenli bir ülke olmak istiyor. Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün sözleriyle: Birlik ve beraberlik kader-i ilahiden
gayrı her şeyi yener.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Muğla
Milletvekili Burak Erbaya ait.
Buyurun Sayın Erbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURAK ERBAY (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerine CHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe, sadece
rakamların yazıldığı teknik bir metin değildir,
iktidarın gerçek yüzünü ortaya koyan siyasi bir metindir. Bütçe,
iktidarın yurttaşlara karşı nasıl bir bakış
açısına sahip olduğunu gösteren tarihî bir belgedir. AKPnin
yaptığı 2020 yılı bütçesine
baktığımızda, maalesef, bir tek saray ve yandaşları
var ama bu bütçede çiftçi, turizmci yok, emekçi, öğrenci, kadın yok.
Vatandaşın simit alması için bütçe yok ama Simit Sarayları
için bütçe var. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Diyanete 2020
yılı içinde 11,5 milyar TL ödenek ayrılmıştır.
Diyanetin bütçesi 8 Bakanlıktan daha fazladır. Diyanet
İşleri Başkanlığıyla ilgili Sayıştay
raporlarına baktığımızda 2016, 2017 ve 2018
yıllarında ne olduğu, ne iş yaptığı belli
olmayan dernek ve vakıflara toplam 306 milyon TL kaynak
aktarıldığı görülmektedir. Kimdir bu dernekler, kimdir bu
vakıflar, bunlara neden para aktarılmaktadır; defalarca
sormamıza rağmen cevap verilmiyor. Ama biz biliyoruz ki bunların
arasında el kadar çocuklara tecavüz edilen vakıflar var, cumhuriyet
ve Atatürk düşmanı kindar nesiller yetiştirme amacındaki
vakıflar ve dernekler var. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, yine Diyanet
İşleri bütçesini incelediğimizde yurt dışında
yapılan camilere milyonlarca dolar para harcandığını
gördük. Moskova Merkez Camisi, 170 milyon dolar; Amerika Diyanet Merkezi, 100
milyon dolar; Bişkek Camisi, 35 milyon dolar; İngiltere Cambridge
Camisi 30 milyon dolar. Bu camiler de öyle bildiğimiz camilerden
değil arkadaşlar. Bu camilerde güneş enerjisinden elde edilen
sıcak havayla sular ve zemin ısıtılıyormuş;
içeride oksijen azaldığında sıcak havadan üretilen temiz
hava içeriye veriliyormuş. Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Ama
Muğlanın köyündeki Ahmet amca da buz gibi havada soğuk suyla
abdest almaya devam etsin. Bu camilerin toplamı 500 milyon dolar. El
insaf! Bu topraklar için hayatını kaybeden şehit aileleri
sıvasız, boyasız gecekondularda yaşarken,
insanlarımız çöpe atılan bazaların içinde soğuktan
donarak ölürken bu kadar büyük paralar harcayarak camiler yaptırmak
doğru mu? Cumhurbaşkanı Tank Palet Fabrikasının modernizasyonu
için 50 milyon dolara ihtiyaç olduğunu söyleyerek bu fabrikayı
Katarlılara veriyor ama Diyanet 500 milyon dolara cami
yaptırıyor. Bunu içinize sindirebiliyor musunuz?
Diyanet İşleri
Başkanlığının yakın tarihindeki harcamaları
incelediğimizde ilginç bir konuyla daha karşılaştık:
Futbol, güreş, masa tenisi, badminton gibi branşlarda faaliyet
gösteren ancak şu anda kapalı olan Diyanet Gençlik Spor Kulübü. Bu
spor kulübü transfer ettiği voleybolcusunun transfer ücretini
ödemediği için icralık olmuş. Diyanet neden spor kulübü kurar?
Buraya bütçe nereden sağlanmıştır? Spor Totodan bu kulübe
kaynak aktarıldığı ve bu paraların başka
alanlarda kullanıldığı yönünde iddialar var. Bu iddialar
doğru mudur?
Değerli milletvekilleri, bizim dinimiz adaleti,
hakkaniyeti ve adil olmayı emreder. Dinimiz hoşgörüyü ve aklı
benimseyen bir dindir. Uzayı keşfeden NASAnın 20 bin
civarında personeli var ama Diyanetin yaklaşık 125 bin personeli
var. Peki, sormak istiyorum: Bu personellerden kaç tanesi Alevi
vatandaşımızdır? Bu ülkenin eşit yurttaşları
olan, vergi veren, askere giden Alevi yurttaşlarımız için
Diyanet ne kadar bütçe ayırıyor? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin ve Yargıtayın cemevlerinin ibadethane olarak kabul
edilmesine yönelik kararına rağmen vergisini aldığınız
Alevilerin ibadethanesini neden kabul etmiyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, bizim dinimiz israfa,
şatafata, gösterişe karşı bir dindir. Kutsal dinimiz
hakkı, hukuku ve adaleti gözeten bir dindir. Bizim dinimiz kul
hakkını savunan bir dindir. Ama maalesef .bu bütçe israf bütçesidir,
rant bütçesidir, yandaş bütçesidir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu yüzden bu bütçe haram bütçesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
BURAK ERBAY (Devamla) Bugün bu topraklarda özgürce
dinimizi yaşayabiliyorsak, namazımızı kılıp
orucumuzu tutuyorsak, camilerde ezanlar okunabiliyorsa unutmamalıyız
ki bu, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesindedir. Ancak
bunu yok sayarak kurucusu olan Büyük Önder Atatürkün adını özel
günlerdeki hutbelerde dahi anmayan bir Diyanetin bütçesini onaylamamız
mümkün değildir.
Cumhuriyet düşmanı olan derneklere,
vakıflara, tarikatlara milyonlarca lira aktaran Diyanetin bütçesine
karşıyız.
295 bin TL harcayarak
yayınladığı kamu spotunda kadınları
aşağılayan Diyanetin bütçesine karşıyız.
Başkanı 9 Kasımda cumhuriyet
düşmanı fesli bir meczubu ziyaret eden Diyanetin bütçesine
karşı olduğumuzu söylüyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdiye aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkan, Sayın Divan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yüzyıllardır Anadoluda
yeşeren kültürün, devlet geleneğinin hafızası
niteliğindeki belgeleri saklayan Devlet Arşivleri
Başkanlığı, geçtiğimiz yıl birçok kurumla
birlikte saraya devredildi.
Şimdi, Babıalide bulunan o Osmanlı
arşivleri Kâğıthaneye taşındı, Ankarada bulunan
cumhuriyet arşivleriyle de beraber birleştirildi. O zamanlar bu
taşınma sırasında uzmanlar sizlere Kâğıthane, bu
iş için uygun değil, burası dere yatağı, burası
rutubetli ve nemli bir yer, buraya taşınmayın. diye itiraz etti
ama dinlemediniz. Bildiğinizi yaptınız, bildiğinizi
okudunuz. Aradan bir yıl geçti geçmedi, bu kıymetli evraklar rutubet
ve nem içinde bozulmaya başladı ve bir önlem olsun diye de 13 milyon
700 bin lira para harcadınız nemden ve rutubetten kurtarmak için.
Daha bir yıl oldu arkadaşlar, bir yıl ve burası bir dere
yatağı olduğu için yeniden aynı sonuçlarla karşılaşacağız,
bir süre sonra benzer paraları yeniden ödemek zorunda kalacağız.
Yazık değil mi bu vatandaşın parasına? Yazık
değil mi, günah değil mi arkadaşlar?
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanımız, o dönem bu taşınma
sırasında aynen şöyle bir ifade kullandı, dedi ki: Bu
belgeler, bu tarih, bizim bayrağımız kadar değerli ve
mübarektir. Gerçekten çok doğru, katılıyoruz ama
taşınma işleminden hemen sonra o Babıalideki tarihî
binayı restorasyona başladınız, biz müze falan
yapacaksınız diye düşündük ama otel olarak kullanılmaya
başlandı burası. Çok yazık ediyorsunuz, çok yazık.
Şimdi, biz, tabii, sizin tarihimize, kültürümüze ve atalarımıza
verdiğiniz değeri Süleyman Şah Türbesinden biliyoruz, o yüzden
biz buna da hiç şaşırmadık. (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, 100 milyona yakın tarihî
belgeyi dere yataklarında lütfen çürütmeyin. Bizden önceki
kuşakların yaptığı gibi, bizler de bu belgeleri
gelecek kuşaklara taşımak zorundayız. Tam da bu nedenle bu
belgeleri koruma hem Anadoluya hem tarihe bizim borcumuzdur. Tarihi kendi
siyasi ikballeri için değiştirme çabasına düşenler mutlaka
ama mutlaka tarihin siyasi çöplüğünde yerini alacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, arşiv unutmaz arkadaşlar.
Şimdi, geçmiş tarihe baktık, bir de yakın tarihimizdeki AK
PARTİnin on yedi yıllık arşivine bakmak lazım.
Şimdi, gelir gelmez fabrikaları satmaya başladınız,
268 kurumda kamu payını sıfırladınız. TEKEL, Eti
Maden, şeker fabrikaları, Sümerbank, TÜPRAŞ, PETKİM,
Erdemir, TÜRK TELEKOM, daha nicelerini sattınız. Ordu malı olan
Tank Palet Fabrikasını yabancı bir ülkeye peşkeş
çektiniz; sattınız demiyorum, peşkeş çektiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet değerli milletvekilleri, 2002de, sizin
geldiğiniz zamanda cezaevlerinde 98 bin kişi vardı, bugün 270
bin kişi var. Cinsel saldırı suçları sizin döneminizde tam
14 kat arttı, 14 kat. İcra dosyaları da 7 milyondan 21 milyona
çıktı, artık arşivlere sığmıyor.
İşsiz sayısı da resmî olarak 5 milyon ama hepimiz biliyoruz
ki gayriresmî olarak 8 milyonu aştı. Bu halkın sizin on yedi
yıllık arşivinizi çok kısa zamanda önünüze
koyacağınızdan emin olabilirsiniz.
Bütçe yapıyoruz bugün ama aslında bu
bütçeyi hepimiz biliyoruz ki biz yapmadık, saraydan geldi. Bu bütçede
kredi borçlarını ödeyemeyen üniversite mezunu öğrenciler yok, bu
bütçede emeklilikte yaşa takılanlar yok, asgari ücretliler yok, memur
yok, çiftçi yok, işçi yok; bu bütçede maalesef yandaş iş
adamlarınız var, bu bütçede -arkadaşlarım da söyledi- Simit
Sarayınız var.
Arkadaşlar, düşünün, fabrika
satıyorsunuz, fabrikaları satıyorsunuz ama yandaş
şirketi kurtarmak için de Simit Sarayı satın almak zorunda
kalıyorsunuz, devralmak zorunda kalıyorsunuz. Biliyoruz, yazlık
sarayınız vardı, kışlık sarayınız vardı,
uçan sarayınız vardı, şimdi bir de Simit
Sarayınız oldu. Hayırlı uğurlu olsun arkadaşlar.
Şimdi, şairin de dediği gibi
Saraylar saltanatlar çöker/Kan susar bir gün/Zulüm biter/Menekşeler de
açılır üstümüzde/Leylaklar da güler/Bugünlerden geriye/Bir
yarına gidenler kalır/Bir de yarınlar için direnenler.
Saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, İstanbul
Milletvekili Özgür Karabata aittir.
Sayın Karabat, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bütçeye dair genel bir değerlendirmeyi özetle
şöyle söylemek isterim değerli arkadaşlar: Bütçeye
baktığımızda, rakamları analiz ettiğimizde
işin sonucu şu: Bir çıkmaza girdi yolumuz. diyor ya şair,
gerçekten de yolumuz bir çıkmaza girmiş durumda. Bu bütçe
işsizliği düşürmeyen, yoksulluğu önlemeyen,
yurttaşı mağdur eden, sarayı ve yandaşı memnun
eden bir bütçedir değerli arkadaşlar. İşin özü bu kadar
basit ve nettir. Ama bütün bunlara rağmen, bizleri izleyen
yurttaşlarımıza asla umutsuzluğa
kapılmamalarını tavsiye ederim çünkü Bir çıkmaza girdi
yolumuz. diyen şair, devamında diyor ki: Geçit vermez hem
sağımız hem de solumuz. Bu ülkenin aslanlar gibi iktidara
hazırlanan muhalefeti var ve millet bir gün iktidara gelecek değerli
arkadaşlar, o yüzden yurttaşlarımız asla umutsuzluğa
kapılmasın. Değerli arkadaşlar, devamında şair
diyor ki: Öyle bir vakte ermiş ki devran; mert ağlasın, namert
olan utansın. Gerçekten mertlerin artık ağlamaktan
vazgeçtiği, intihar ettiği bir ülkede yaşıyoruz ve bunu
üzülerek takip ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Millî Saraylar bütçesi
üzerine konuşuyoruz ama kısa bir Millî Saraylar tarihçesi
hatırlatmak isterim. 1923te cumhuriyet kurulur, 1924te
Osmanlının bütün mülkleri
cumhuriyetin mülkü hâline gelir, 1925te Mustafa Kemal Atatürk bu mülkleri
korumaya alır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin korumasına alır
ve 1933te ise bu mülkler yani Millî Saraylar, Meclise, bize devredilir; millet
adına bize devredilir. Şimdi geldiğimiz nokta, yüz yıl
sonra bu mülklerin yeniden saraya devredilmesi noktasıdır
değerli arkadaşlar. Demokrasimizin geldiği yeri özetlemek
açısından, anlayışı sergilemek açısından
önemlidir.
Devamı şudur: Bir zirveye
katılır Cumhurbaşkanı ve İngiltere, Almanya, Fransa
ve şahsım bir zirve yaptık. der değerli arkadaşlar.
Şimdi anlayış bu. Peki değerli arkadaşlar, Millî
Sarayları Meclise emanet eden Mustafa Kemal Atatürk -şahsım yerine- ne diyor: Benim naçiz vücudum elbet bir
gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
olacaktır. diyor değerli arkadaşlar. Anlayış
farkı bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi devam edelim, değerli
arkadaşlar, bütçemiz 1 milyar 648 binden 2,3 milyara çıkmış
ve sonra 4 milyara çıkmış yani 2 kat, 3 kat artıyoruz.
Millî Saraylar bütçesi önce 22 milyon, 2019da 120 milyon, 5 kat artıyor;
2020 için 157 milyon yani 7 kat.
Değerli arkadaşlar, kendi bütçelerinize
gelince 7 kat, 10 kat yani yüzde 700 artıyor ama vatandaşa gelince
enflasyon yüzde 13, öyle mi? Kendinize gelince itibardan tasarruf olmaz,
vatandaşa gelince itibar yok, öyle mi? Böyle mi düşünüyoruz
değerli arkadaşlar? Tablo bu. İşte bu tabloyu gören Tevfik
Fikret, Meclis-i Mebusanın yetkileri
kısıtlandığında -aynen bizim gibi- diyor ki: Yiyin
efendiler, yiyin. Bu doyumsuz sofra sizin, doyuncaya,
tıksırıncaya kadar yiyin. Ve değerli arkadaşlar,
elbette Tevfik Fikretin dediği gibi bu harmanın sonu elbet bir gün
gelecek.
Şimdi itibar meselesinden devam ediyorum.
Değerli arkadaşlar Millî Sarayların başına Bilal
Erdoğanın arkadaşının gelmesi itibarlı bir
iş midir? Millî Sarayların başına Camilerde içki içtiler.
yalanını konuşan birisinin gelmesi itibarlı bir iş
midir? Millî Sarayların başına bu Meclisin
Başkanının ihaleyle ilgili soruşturma açtığı
birisinin gelmesi itibarlı bir iş midir? (CHP sıralarından
alkışlar) İtibara bu kadar önem veriyorsanız bu
arkadaşı niçin Millî Sarayların başına getiriyorsunuz
değerli arkadaşlar? Bütün bunlara rağmen görüyoruz ki milletin yerine kendisini koyan
bir anlayış var. Uçan sarayımız elbette var, kaçak
sarayımız elbette var, yüzen sarayımız oldu, sarayın
envaiçeşidi var, şimdi Simit Sarayımız var. Vallahi,
şunu söylemek isterim ki değerli arkadaşlar: Milletin
itibarını simit parasından daha düşük hâle getirdiniz, bunu
bilmenizi isterim, simit parasından daha kötü milletin hâli.
Değerli arkadaşlar, itibar meselesine
devam ediyorum. Millî Saraylarla ilgili ihaleleri kim alıyor? SICPA diye
bir İsviçre firması. Adı Millî Saraylar olan bir yerde bile
yabancı bir firmayla çalışıyoruz, biliyor musunuz? Böyle
bir durumla karşı karşıyayız. Hani yerliyiz, nerede
millîyiz, sormak istiyorum değerli kardeşlerim, sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Millî Saraylarda
çalışanların problemlerini çözmediniz, onun yerine Bilim ve
Değerlendirme Kurulu ve danışmanlık komiteleri
oluşturuyorsunuz; ücretleri 9 bin, 7.500. Bu çalışanların
haklarını savunmak bizim boynumuzun borcudur, bunu buradan
hatırlatmak da boynumuzun borcudur.
Bu saray anlayışının bizi
getirdiği noktayla ilgili şunu söylemek isterim: Demokrasimiz
zedeleniyor değerli arkadaşlar ve geldiğimiz noktada kayyumlar
var. Biz burada merkezi bütçeyi konuşuyoruz. Şimdi bir şeyi
merak ediyorum: 28 kadar kayyum var, sayısını takip edemedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) 31 oldu.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) 31 olmuş.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Karabat.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu kayyum belediyelerin bütçesiyle ilgili araştırma
yapmaya çalıştık, bir haftadır bütçelerine
ulaşamıyoruz. Bazen Meclis üyeleri, bazen encümenler bütçeden
haberdar değil. Bütçe milletin hakkı değil mi?
Diyarbakırdaki, Vandaki, Mardindeki vatandaşın yerel yönetim
bütçesinden haberdar olması ve bilmesi gerekmez mi? Bu bilgilere niçin biz
ulaşamıyoruz? Bu bütçelerin nasıl
yapıldığını ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde kaybedilen bütçenin Diyarbakırdan, Vandan
çıkarılmaya mı çalışıldığını,
yandaşlara oradan pay mı ayrılmaya
çalışıldığını da sormak hakkımız
diye düşünüyoruz değerli arkadaşlar.
Ve sonuç olarak şunu söylemek isterim ki
değerli arkadaşlar: Evet, bir çıkmaza girdi yolumuz
demiştim, sarayın dalkavuğu olmak değil ama halkın da
soytarısı olmak gerekir. Şunu söylemek istiyorum: Ozan Musa
Eroğlu türküsünde diyor ki:
Geçtim dünya üzerinden,
Ömür bir nefes derinden,
Bak feleğin çemberinden,
Yolun sonu görünüyor.
Azrailin gelir kendi,
Ne ağa der ne efendi,
Sayılı günler tükendi,
Yolun sonu görünüyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, İstanbul
Milletvekili Kadri Enis Berberoğluna ait.
Buyurun Berberoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADRİ ENİS BERBEROĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı üzerine konuşmak üzere
huzurlarınızdayım.
Ancak, konuşmaya başlamadan üç tane
kişisel parantez açmak durumundayım. Birincisi: Prensip olarak, cevap
verme hakkı olmayan atanmışların, ismen seçilmişler
tarafından yapılmasını doğru
bulmadığımı söyleyerek ve eleştirilerimi de bu
çerçevede tutacağımı bildirerek söze başlamak isterim.
İkinci olarak: İletişim
Başkanlığında konuşmak üzere grup tarafından
seçilmemin de bir mantığı olduğunu tekrar hatırlatmak
dileğindeyim. O da şu yüzden: Yaklaşık 6 cumhurbaşkanı
döneminde bu işi yapan kişilerin masanın diğer
tarafında muhatap aldığı emekli gazeteciyim.
Dolayısıyla bu işi tersinden iyi bildiğimi iddia etmek
durumundayım.
Üçüncü olarak da: Yine kişisel olarak bu
Başkanlıkla basın kartı yönünden irtibatlı ve
iltisaklıyım. Yani otuz küsur sene taşıdığım
ve sonra şeref basın kartı hâline gelen kartın
basıldığı, tevdi edildiği yer bu
başkanlıktır.
Bu parantezleri boşuna açmadım, sondan
başlayarak en kolayından başlayarak devam edeyim. Kişisel
olarak, dediğim gibi, şeref basın kartı hamili olmama
rağmen, yenilendiğinde buraya başvurmadım. Hani ufak bir
şikâyetimi, sitemimi de bildireyim: Yıllardır bu işle hiç
alakası olmayanların bile sarı basın kartı olarak
tarif ettiği, sadece gazetecinin kimliği olan, başka hiçbir
ayrıcalığı olmayan, taşımayan bir kartı niye
gök mavisi yaptılar, anlamak mümkün değil. Herhâlde, yeni Türkiyenin
gereklerinden biri diyelim geçelim. Başvursaydım, hakkımdaki
davalar sebebiyle verilir miydi, verilmez miydi bilmiyorum. Eşim yirmi
beş senelik gazeteci, başvurdu, aldı. Ben şunu
düşündüm: Benim binlerce sayfalık arşivim, saatlerce süren
televizyon programlarım benim emekli bir gazeteci olduğumu anlatmaya
yeterli. Gazeteciliğimi yeniden teyit ettirmek için böyle bir
Başkanlığın himayesine ya da lütfuna ya da onayına
ihtiyacımın olmadığını düşündüm.
Şimdi, geçelim işin iletişim
kısmına: İletişim kısmı, maalesef, kişisel
değil, kurumsal olarak çökmüş durumda. Şunu arz edeyim:
İletişim Başkanlığının en basit tarifi,
bağlı bulunduğu yerin mesajlarını aktarmak; doğru
aktarıldığına emin olmak, yanlış anlamaları
ortadan kaldırmak. Böyle bir durumda siz kimin iletişimini
yapıyorsunuz? Bu soru çok büyük bir önem arz ediyor. Partili bir
cumhurbaşkanının mı yoksa devlet başkanının
mı? Bu ikisi arasındaki ayrımı ortadan kaldırarak
aslında biz İletişim Başkanlığını
lağvettik, Anayasa değişikliğiyle, bu Meclisten
geçtiği anda. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü biri
parti adına bir iletişimdir, diğeri o partiden çok daha büyük,
Türkiye Cumhuriyetinin iletişimidir. Burada bir meşruiyet
tartışması yok, oraya girmek istemiyorum; tam tersine, ben
Cumhurbaşkanının fiillerinin ve sözlerinin çok açık bir
şekilde tüm nüfusa eşit şekilde dağılması,
anlaşılması, yeri geldiğinde eleştirilmesi, yeri
geldiğinde de onaylanıp arkasında durulması gerektiği
mantığıyla bu konuşmayı yapıyorum.
Ve hemen oradan da şuraya çıkıyorum:
Peki, Türkiyede çok yüksek tirajı olan ve izlenirliği olan
televizyonların Cumhurbaşkanını takip etmesinin
yasaklanmasını nasıl anlayacağım? Şimdi kim
cezalandırılıyor? Bir dakika, burada konuşmak lazım
bunu. O televizyonların, o gazetelerin patronları mı,
çalışanları mı yoksa o televizyonlardan ve gazetelerden
Cumhurbaşkanının -demin de söylediğim gibi-
lafını, sözünü, eylemini takip etmek isteyen seçmen ve izleyiciler
mi? Bunun ayrımına gitmezsek iletişimin en temel
kuralını çiğnemiş oluruz. Ayrıca, akreditasyon çok
yeni bir şey de değil, maalesef yıllardır bunu Genelkurmay
uyguluyordu O tarihte de karşıydım, inanmayan açıp gazetedeki
yazılarıma bakar, bugün de karşıyım. Akreditasyon
seçmene hakarettir, okura hakarettir, izleyiciye hakarettir başka bir
şey değildir. Beni dinleme lütfunu gösterdiğiniz için
teşekkür ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
KADRİ ENİS
BERBEROĞLU (Devamla) Bir cümle zaten, o kadar. Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ve eğer Cumhurbaşkanına sahip
çıkmayı düşünüyorsanız herkese ulaşması için
yolun açık olduğundan emin olmanızı tavsiye ederim.
Çok teşekkür ederim.(CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, İzmir
milletvekili Atila Sertele aittir.
Buyurun Sayın Sertel.(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Sayın Başkanım, saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan meslektaşım Enis
Berberoğlu olayın bir yanını çok açık ve net
anlattı basın kartlarıyla ilgili. Ben Sayın Fuat
Oktayın beni dikkatle dinlemesini rica ediyorum ve bu konuda Mecliste
bulunan gazeteci kökenli, hangi partiden olursa olsun, bütün
arkadaşların, ortak bir şekliyle, kendisine bilgi vermeye ve
basın ve ilişkiler noktasında, iletişim noktasında
mesleki birikimlerimizi aktarmaya hazır olduğumuzu ifade etmek
isterim.
Sevgili arkadaşlarım 15 temmuzdan sonra
3.804 gazetecinin basın kartı şu ya da bu nedenle iptal edildi.
Şimdi bir kısmının değişik örgütlerle
ilişkili olduğu ve iltisaklı olduğu söylendi, bir
kısmı cezaevinde yattı çıktı Enis Berberoğlu gibi
ve beraat etme noktasında olan arkadaşlarımız da var. Ama
ben bir şeyi merak ediyor ve soruyorum: Gazetecilerin kimliğini iptal
etmek iletişim başkanlığının işi mi? Böyle
bir kartın iptali acaba ileride bu arkadaşlarımızın
nüfus kâğıtlarını iptale kadar gider mi diye merak ediyorum
çünkü gazetecilik bir meslektir ve o mesleğin tanıtım kartıdır
o kart. Eğer o arkadaşların bir suçu yoksa o kartı
taşıması kadar doğal bir şey yok. Yani nüfus
kâğıtlarını iptal etme noktasında Öyle saçma bir
şey olur mu? diyebilirsiniz, o zaman, gazetecilerin kimliğini iptal
etmek saçma bir şey değil mi? Kim karar veriyor gazetecilerin
kartlarının iptaline? Sen gazetecisin. ya da Değilsin. deme
yetkisi kimde? Yani soruyorum, o kişiler kimler? Ve onlara soruyorum: Siz
kimsiniz de gazetecilerin kartlarını iptal ediyorsunuz?
Bakın, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin 3.850
üyesi var, İzmir Gazeteciler Cemiyetinin 900, Türkiye Gazeteciler
Sendikasının 1.450 üyesi var, Türkiye Gazeteciler Federasyonunun -78
cemiyetle birlikte- 20 bin üyesi var, Ankara Gazeteciler Cemiyeti 2 bin üyeye
sahip. Eskiden, meslek örgütleri toplanıyor ve basın kartlarıyla
ilgili kararı veriyordu. Şimdi, bazı arkadaşlarımızın
basın kartlarını FETÖcü diye iptal ettiler ama
çoğunlukla da solcu, Atatürkçü, devrimci, yurtsever insanların
kartlarını da iptal ettiler. Şimdi, iptalin gerekçesi olarak sundukları
madde FETÖcülük ama işin aslına bakarsanız, kartı iptal
eden heyette Pensilvanyaya gitmiş, diz çökmüş, el öpmüş
insanlar var. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
İzmirde bir iş adamı vardı,
Saygılı Rulmanın kurucusu Eflatun Saygılı. Bu
kişi Son Dakika diye bir gazete kurdu. Bu gazetenin ortakları
arasında Gökhan Karaca diye biri vardı, Metin Kocakurta bu
hakkını teslim etti. Eflatun Saygılı, Metin Kocakurt,
Mehmet Tahir Kocakurt, Selçuk Karakaya ve Kail Senih Kasapla bu gazetenin
yönetim kurulu oluştu.
Açıklayayım arkadaşlar: Mehmet Tahir
Kocakurtun ağabeyi FETÖnün dünya imamlarından ve bu gazetenin
sahiplerinden biri bugün firarda olan Barbaros Kocakurt. Bu gazetenin sahibi
Ege Üniversitesi Rektörü ve FETÖ firarisi -Cumhurbaşkanı
tarafından atanmıştı ama sonra FETÖcü olduğu ortaya
çıkınca görevden alındı- Cüneyt Hepcoşkun ve firar
etti. Firar ettikten sonra onun temelini attığı Bilal
Saygılı Camisini, FETÖcülerin yaptırdığı ve 30
milyon liraya mal olan camiyi Sayın Cumhurbaşkanı açtı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yalan, yalan
hepsi. İftira ediyorsun.
ATİLA SERTEL (Devamla) - Açtı açtı,
ben
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Açtı ama
Yalan söylüyorsun.
ATİLA SERTEL (Devamla) - Kardeşim,
şeyi okuyun. Bakın, yalan değil. Metin Kocakurtu
araştırın, Cüneyt Hepcoşkunu araştırın,
diğerlerini araştırın, hepsini araştırın
görürsünüz.
Şimdi, bu himmet operasyonu adı
altında bunlar ifade vermiş ve gazeteleri kapanmış
kişiler. Son Dakika gazetesi kapatılmış FETÖcülükten,
FETÖcülükten kapatılan gazetenin orada çalışan muhabirleri
FETÖcü gazetede çalıştı. diye basın kartlarını
alamıyorlar. Bu, vicdansızlık. O arkadaşlarımız o
gazetenin FETÖcü olduğunu bilmez, bilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (Devamla) Başkanım,
bitireyim.
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ATİLA SERTEL (Devamla) 15 Temmuzdan sonra her
şey ortaya çıktı ve bu kaçaklar, bu FETÖcüler
Bir arkadaş bağırıyor,
ilişkisi nedir bilmem.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İşte
hep böyle iftira atıyorsunuz. Yalan yere iftira atıyorsunuz herkese.
ATİLA SERTEL (Devamla) Ben iftira
atmıyorum, İlişkisi nedir bilmem. diyorum yani bilmem.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İşiniz
gücünüz istismar.
ATİLA SERTEL (Devamla) - İlişkin
nedir bilmem kardeşim. Sen de kendin araştır, konuş.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sen öylesin.
ATİLA SERTEL (Devamla) - Şimdi, bu
FETÖcüler, kaçaklar yargıda ve bu kaçaklar hukuk önünde mahkûm
olmuşken, kaçakken onun gazetesinin çalışanlarının
basın kartlarını iptal ediyorsunuz ama asıl kaçanları
görmüyorsunuz ve yargılamıyorsunuz ve kaçanların
ortaklarının yaptırdığı camiyi de Sayın
Cumhurbaşkanına, onu da aldatarak, Sayın
Cumhurbaşkanını da aldatarak açtırıyorsunuz. Gerçekten
ben hiç yalan söylemedim hayatımda ve o Bilal Saygılı Camisinin
ve sahibinin FETÖcü olduğunu ben değil yargı söylüyor ve
soruşturmalar var hakkında. O nedenle bunları buradan
aktardım. Sayın Oktay çağırırsa da gerekli bilgileri
veririm.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İzmir
Milletvekili Bedri Serter Beye ait.
Buyurun Sayın Serter. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; savunma sanayi
bütçesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi sizleri, her şeyiniz para
olmuşken bedava bir konuşma yapıp geçmişe doğru bir
yolculuğa çıkarmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Alışkın değilsiniz, biliyorum ama
endişelenmeyin, dinlemesi bedava.
Erkek vekiller olarak bizler yapmış
olduğumuz askerlik görevlerimizi yıllar boyunca sanki o günmüş
gibi anlatmaktan büyük bir onur ve gurur duymaktayız değil mi
sayın vekillerim? Şimdi ise parası olana bedelli, olmayana
zorunlu askerlik diyerek bunu bitirdiniz. Anılarımızı,
tarihimizi bitirip çocuklarımızı parası olan ve olmayan
diye ayırdınız. Ayırmak bedavaya! Askerliği meslek
edinen tüm rütbeli asker personelimiz için de aynı keyif geçerliydi, onu
da yarattığınız darbe hikâyeleriyle bedavaya
harcadınız. Üstelik, o askerler ki savunma, taarruz, teknik bilgi,
sosyoloji, teknoloji gibi konularda dünya standartları üzerinde
eğitim alarak yetişmiş neferlerimizdi. Ayrıca Bu
eğitimlerin verildiği başka hiçbir üniversite veya eğitim
kurumu da yok. diyorduk değil mi sayın milletvekilleri? Harp
okulları, Kuleli Askerî Lisemiz, Maltepe Askerî Lisemiz, Heybeliadadaki
güzelim okulumuz; bu muhteşem okullar nereye kayboldu? Bedavaya yok
oldular. On yedi yıllık iktidarınızın ve rütbesiz
ortaklarınızın askeriyemizi nerelere getirdiğini 15 Temmuz
2016da finalle canlı canlı izledik değil mi sayın
milletvekilleri?
Konuştuğumuz savunma sanayisine dair yakın
geçmişimizden önemli noktaları hatırlatmak istiyorum sizlere.
Ulusal güvenliğimizi sorguladığımız konuydu kozmik
oda. Niye açtık, neler yapıldı, neler kaçırıldı,
hatırlayın. O zamanki ortaklığınızla her
şeyi bedavaya yaptığınız günlerdi. Sonra neler oldu?
İpin ucu kaçtı ve olay, ülkelerin geleceğini şekillendiren
ve size kadar savunma sanayisinin başarısının temeli olan
araştırma ve geliştirme sisteminin yok edilmesine kadar gitti.
Savunma sanayimizin can damarları olan ASELSAN, HAVELSAN gibi Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde gelişen, güçlenen ve birçok projeye
imza atmış olan şirketlerimiz şimdi kimlerin elinde?
Savunma sanayimizin kurumlarını teslim ettiniz tabii ki bedavaya.
Bunun cevabını çok uzakta aramaya gerek yok. Balyoz
davasının tek sivil sanığı vardı, o da 2003
yılında Hedefimiz on yıl içinde cirolarımızı 1
milyar dolar yapıp Avrupanın ilk beş bilişim şirketi
içine girmek istiyoruz diyen HAVELSAN Genel müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman.
Darbeye teşebbüsten tutuklandığı gün bu kurumları
kimlere teslim ettiğinizi tahmin etmiştik zaten. Savunmanın
beyni seneler önce boşa düştü, bedavaya.
Bugün duyuyoruz ki ASELSAN ve HAVELSAN, Hayra Davet
Vakfı diye bir vakfa teslim edilmiş. Tekirdağ Milletvekilimiz
Sayın İlhami Beyin elinde dosyalar mevcut; arzu eden, merak eden
milletvekillerimiz kendilerinden bilgi alabilirler bedavaya.
Zamanında Rusyanın yumuşak
karnı olan Karadenize yönelik NATOnun atmaya
çalıştığı adımları engelleyen,
Rusya-Gürcistan savaşı sırasında ABDnin Karadenize sokmak
istediği hastane gemisine, Montrö Mütarekesini delme girişiminde
bulunmasına izin vermeyerek ABDyi bu tutumuyla rahatsız eden bir
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz vardı. Hatırladınız
değil mi sayın vekillerim? Askeriyemizi harcadınız
bedavaya. Yine bedavaya bir hatırlatma: Askeriyede yetişen
kıymetli beyinlerimiz tarafından savunma sanayimizin dışa
bağımlılığına son verilen ve TSKyı büyük
ihracatçı hâline getiren adımların atıldığı
günlerdi ama tam o günlerde Ergenekon ve Balyoz darbelerine savcılık
ederek askeriyemizdeki değerli personelleri çürümeye terk ettiniz.
Askeriyemizin beyin ölümüne sebebiyet verdiniz. Hâlen yaşayan efsaneleri
bile harcadınız bedavaya. Peki, cumhuriyetten bugüne bütün askerî
değerleri korumak amacıyla kurulan Türk Silahlı Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfını bugünkü durumuna nasıl getirdiniz? Bu
Vakfın yönetimini de saraya bağladınız. Peki, toplanan tüm
nakdî ve ayni değerleri hangi yapının kontrolüne verdiniz
bedavaya? Burada birikmiş olan yardımları nerelere
harcadınız? diye sorsak savunma sanayisine mi, yoksa savunmama
sanayisine mi? Yoksa yardımlar çok geldi de geri kalan her şey bu
yüzden mi peşkeş çekiliyor bedavaya? (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ SERTER (Devamla) Rica edeyim
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
BEDRİ SERTER (Devamla) Geldiğimiz
noktada ise savunma sanayisine yatırım
yapılmadığını itiraf eden bizzat
Cumhurbaşkanımızın kendisi. Sayın Erdoğan, Türk
savunma sanayisinin önemli bir fabrikasının, tank ve palet
fabrikasının atıl duruma getirildiğini bizzat
söylemişti geçen hafta. Katarlılara bilabedel bu fabrika
peşkeş çekilmiştir yine bedavaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu söylediklerimi yüce Meclisimizin değerli
üyelerinin yorumlarına bırakıyorum bedavaya!
Şimdi, büyük üstat Orhan Veliden bir kısa
şiir:
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur, çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekânlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
On yedi yıldır size ve
yandaşlarınıza Türkiyenin tüm kaynakları bedava ama
milletimize hava da su da bulut da hem vergiyle hem parayla.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İzmir
Milletvekili Selin Sayek Bökeye aittir.
Buyurun Sayın Böke. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Strateji ve Bütçe
Başkanlığı birimine dair bir tartışma
yürüteceğim. Hakikaten nedir bu bütçenin stratejisi? Özetle şu: Üç S
var bütçe stratejisinde: Sükse, simitçi ve saray. Sükse sözlük anlamına
göre gösteriş, ilgi çekecek durum demektir. Cumhurbaşkanı
tarafından en üst düzeyden ekonominin stratejisi olarak ilan edilmiş
vaziyette. Peki, o zaman şu soruyu sormak gerekiyor: Bu bütçe kime
gösteriş yapmak istiyor, kimin ilgisini çekme derdinde, kime sükse yapmak
istiyor? Yanıtı çok net: Rantçılara. Bir yandan rantçı
yandaş müteahhitlere sükse yapmak istiyor, diğer yandan da
iktidarınızın faiz lobisi bize saldıran dış
güçler diye tarif ettiği yabancı finans merkezlerine sükse yapmak
istiyor. Bütçe stratejisinin temelinde -yanlış duymadınız-
iktidarın dış düşmanlar diye sözüm ona
bağırıp çağırdığı, lobi diye
isimlendirdiği, Türkiyeye borç veriyor olan yabancılara hoş
gözükme derdi var, onlara sükse yapma gayreti var. İktidar Program
içerisinde dengeleneceğiz. diyor, Kastettiğim de cari fazla
vermektir. diyor, Bugün fazlayı verdik, yarın daha
fazlasını vereceğiz. diyor. Cari fazla, kabaca, ihracat
gelirlerimizin ithalat giderlerimizden fazla olması demek. O zaman
şunu sormak gerekiyor: Birdenbire bu cari fazlayı, verimlilik çok
arttığı, katma değer yükseldiği için ihracatımızın
değeri arttığından mı verdik? Yoksa, üretimi ithalata
bağımlı kılınmış bir düzende
üretmediğimiz için ithal etmediğimiz bir durumdan mı verdik? Bu
cari fazlayı üretimimiz durduğu için verdik. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tam da bu nedenle, iktisadı bilen hiç kimse,
vicdanı olan hiç kimse bu cari fazla dengelenmesinden gurur ve onur duymaz
hatta bunu söylemeye utanır. Bu cari fazla, üretmemek demek; bu cari
fazla, işsizlik demek; bu cari fazla, yoksulluk demek. Bu durumda
dengelenme halkın isteyeceği bir şey değil, bu durumda
dengelenme sükse yapıyor olduğumuz yabancılar için önemli bir
şey. Türkiyeye yıllardır borç vermiş olanlar için, Bu
borcu bir gün geri alacağız, aman ha. diyenler için, sizin
deyişinizle dış düşmanlar ve faiz lobicileri için. Tam da
bu nedenle hoş gözükmeye çalıştığınızın
kim olduğu belli. Zira şunu söylüyorsunuz: Dengelenme diyoruz ama
halkı işsizliğe mahkûm ederiz, ülkeyi
yoksullaştırırız; aman ha endişeniz olmasın, ne
pahasına olursa olsun size o faizi öderiz. Zira, iktidarınız
boyunca yaklaşık 500 milyar doları faize ödediniz. Bu bütçede de
139 milyar lira dış düşman dediğiniz faiz lobicilerine
faiz olarak ödenecek. Yani faizciye, rantçıya sükse yapmanın iktidar
dilindeki tercümesi şu: Disiplin, dengelenme, değişim. (CHP sıralarından
alkışlar) Sükse peşindesiniz, değiştirmiyorsunuz,
vitrin süslüyorsunuz, doğrunun üzerini örtüyorsunuz, gerçekleri
konuşanlara da terörist diyecek kadar gözünüz kararmış
vaziyette.
Bir yandan da simitçi var bütçede.
İktidarın batan ekonomide kimi kurtaracağına dair tercihini
özetleyen bir kelime bu. Halktan ranta iktidar yolculuğunu da çok
somutluyor çünkü iktidara gelmeden önce halkın çay ve simit
hesabını yapanlar, bugün, halktan aldıkları parayla simitçi
kurtarmak derdindeler. Üstelik halkın olan, kârlı ve stratejik bütün
şirketleri özelleştirmiş olanlar bunu yapıyorlar.
Bütçe, rantçı bütçesi, yandaş bütçesi.
Kamu-özel iş birliğiyle 18,9 milyar lirayı yandaş
müteahhitlere vereceksiniz. 7,9 milyar lirayı geçmediğimiz,
kullanmadığımız köprüleri yapan yandaş müteahhitlere
aktaracaksınız. Özetle, ne içeride ne dışarıda hiçbir
rantçı unutulmamış ama kim unutulmuş? İşsiz
unutulmuş, KOBİ unutulmuş, çalışan emekçi
unutulmuş, üretici güçler unutulmuş, halk tamamen yok
sayılmış. Oysa Türkiyenin ihtiyacı belli, güçlü bir sosyal
devlete, üretken ve üretici bir kamuya ihtiyacımız var. Biz
yapacağız, hazırız, reçetesi elimizde, belli. (CHP
sıralarından alkışlar) Rantçılığın
yerini verimlilik alacak. Kamu kaynakları rantçılara değil,
üreticilere ve emekçilere aktarılacak. Ücretler enflasyon
karşısında korunacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Bizim
iktidarımızda, sadece enflasyondan değil, refahtan da gereken
pay emekçilerin olacak. Asgari ücretten vergi alınmayacak ama vergi
cennetleri listesini bizim hükûmetimiz ilk gün yayınlayacak.
Ötekileştirmenin yerini kapsayıcılık alacak.
İşsizlik sigortasını emekçiler kullanacak, aile
sigortası halkın güvencesi olacak. Çalışma saatleri
insanileştirilecek. Hak temelli bir sosyal devlet kurulacak,
çalışma hayatı güvenceli olacak. İktidarın bekası
değil Türkiyenin geleceğini düşünen bir sürdürülebilirlik
anlayışı olacak, temelinde bütçe hakkı olacak, özgürlük
olacak, hukuk olacak. Bunları siz yapmazsınız,
yapamazsınız demiyorum, yapmazsınız, tercihen
yapmazsınız. Ama biz yapacağız, bu topluma yeniden nefesi
ve bu toplumun hak ettiği renkleri vereceğiz. İçinde
kadının olduğu mor ekonomiyi, içinde şeffaflığın
olduğu beyaz ekonomiyi, içinde geleceğin olduğu mavi ve
yeşil ekonomiyi, birbirimizle dayanışarak nefes
aldığımız bir ekonomiyi biz yapacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Grup Başkan Vekillerimize söz
vereceğim.
Buyurun Özlem Hanım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylan, Tunceli Milletvekili Alican Önlü ve Van Milletvekili
Murat Sarısaçın 129 sıra sayılı 2020 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmalarındaki bazı
ifadelerine, Kürt kelimesinin AK PARTİyle özgürlüğüne
kavuştuğuna ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Tabii geriye dönük olarak konuşulduğunda
hiç tadı olmuyor bu işin ama yani zarurete binaen, notlarıma binaen
söyleyeceğim ve doğal olarak da topluca söyleyeceğim.
Şimdi tabii HDPdeki milletvekili
arkadaşlarımızın genel konuşmalarının
konseptinde şu an dinlediğim kadarıyla en az 2
konuşmacıda bu vardı. Şöyle bir şey ifade ediliyor
yani darbeyle alakalı olarak en büyük suçlu AK PARTİ olarak
addediliyor. İfade aynen şöyleydi: AK PARTİ darbe dinamiği
için malzeme toparlıyor. Yani böyle anlatıyorsunuz. Bunun için
uğraşıyor -olsun darbe- darbeden memnun olan, darbeyi tercih
eden, hatta yaptıklarıyla darbe olsun diye uğraşan bir
parti. Şimdi bu akla ziyan bir teori ve bunu ısrarla söylüyorsunuz.
Hakikaten akla ziyan çünkü birden fazla milletvekiliniz bunu ifade ediyor. Bunu
tabii şiddetle reddediyoruz.
AK PARTİ, darbelerin mağduru bir parti. Ya
bizim fikriyatımız darbelerle mücadele ederek bugünlere gelmiş
bir fikriyattır. Böyle baktığımız zaman AK PARTİ
ilk defa, ilk defa Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber
Türkiyede bir darbeyi durdurmayı başardı. Türkiye demokrasi
tarihinde bir ilktir bu ve bu AK PARTİyle beraber gelişen demokrasi
algısı neticesinde olmuştur hem vatandaşımızda
bir bilinçlenme ve onların çıplak elleriyle ortaya koyduğu bir
direnç ve elbette ki kurumlarımızla ve o gece buradaki siyasi partilerimizle
beraber. Bu nedenle, bu bütçe görüşmeleri esnasında böyle bir
şeyin söylenmiş olmasını esefle kınıyorum.
Bir diğeri, tabii, devamında önemli bir
bahis, Kürt düşmanlığı bahsi. Burada çok defa
konuştuk, ısrarla doğrusu o kadar çok tekrar ediliyor ki bu
ifadeyi kullanmaktan haz duyduğunuzu düşünüyorum. Bir çözüm
olmasından ziyade, bu hâlin muhafazasının sizler için daha
kârlı olacağını düşünüyorsunuz yani bunu iddia
ediyorsunuz ki böyle bir şey yok Türkiyede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Anlatıyoruz: Sadece
sizde değil, bütün siyasi partilerde Kürt milletvekilleri var, sizler
sadece Kürtlerin temsilcisi değilsiniz Anayasaya göre. Bu manada
bakıldığı zaman, Türkiyede AK PARTİyle beraber
Kürt kelimesi telaffuz edilir hâle gelmiştir, başta. İnsanlar,
evlatlarıyla, gittiklerinde ana dilde konuşamazken kendi dilleriyle
konuşma imkânına kavuşmuşlardır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Lütfettiniz!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Efendim?
BAŞKAN Devam edin, devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sorun mu var,
duyamadım? Mikrofonumla alakalı bir sorun mu var arkadaşlar?
Velhasılıkelam yani aslında Kürt
kelimesi özgürlüğüne AK PARTİyle beraber kavuşmuştur. Bu
sistem içerisinde Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren zulüm gören
insanlar yok mudur? Vardır. Kürtler de zulüm görmüştür, dindarlar
zulüm görmüştür; bunu kabul ediyoruz. Bu manada, Kabul ediyoruz.dan
kastım, AK PARTİyi kastetmiyorum, siyaset yapanların bunu kabul
etmesi lazım. Bizlerin siyaseti zaten bu zulmü ortadan kaldırmak
üzerine şekillenmiştir ve bütün varlığımızla,
gücümüzle, emeğimizle bunun için gayret gösterdik ve göstermeye devam
ediyoruz. Ama siz kendi içinize inşa ettiğiniz farklı bir Kürt
düşmanlığı algısıyla bunun üzerinden siyaset
yapıyorsunuz ve bunu yaparken de devamında hiçbir şey
Adı
bebek katili olan birini demokrasi temsilcisi olarak burada
anlatıyorsunuz bize; halkın koyduğu bir isimdir bu, halkın
koyduğu bir isim. O sebeple, demokrasiyle alakalı örneklemelerinizi
verirken de tüm bunları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURAN İMİR (Şırnak)
İsterseniz isim listelerini belirleyin, kime nasıl hitap
edeceğimize karar verin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizin
hitabınızdan bahsetmiyorum ben, vatandaşın hitabından
bahsediyorum. Bebek katili ifadesini, bu isimlendirmeyi yapan
vatandaşın bizatihi kendisidir, o bölgede yaşayan insanların
bizatihi kendisidir. O sebeple, AK PARTİyle beraber yapılan
iyileşmeleri, doğru işleri en azından bir nebze olsun
hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum. Hangi birini sayalım
yani? Tek tek sayıyorsunuz, bir anlamı da yok çünkü dediğim
gibi, siz zaten aslında kendi inşa ettiğiniz bu terörize dilden
beslenmeyi tercih ediyorsunuz. Bu manada söyleyeceklerimi böyle
toparlıyorum.
Teşekkür ediyorum fakat tabii, doğal
olarak CHP milletvekillerimizle alakalı söyleyeceklerim var. Nasıl
bir yöntem izleyelim Sayın Başkanım? Belki cevap vermek ister
arkadaşlarımız, bilemiyorum.
BAŞKAN Prensip olarak Grup Başkan
Vekillerimizin beş dakikalık bir değerlendirme yapma
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu beş dakika çok
az çünkü bu beş dakika HDP içindi, CHPyle alakalı da
söyleyeceklerimiz var.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Her
şeye cevap vermek zorunda mısın?
BAŞKAN Sonuçta, grup
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şöyle olabilir: HDP söz
alır, sonra
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özgür Beyin önerisini
doğru buluyorum, HDPnin bir cevabı varsa bunu bitirelim, sonra
CHPyle alakalı söyleyeceklerimi ifade etmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
arada, başlamadan önce
BAŞKAN Özgür Beyin bir uyarısı
var.
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurul salonunda
görevli bulunan bürokratların oturumu usulüne uygun takip etmemelerinin
kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zaten Meclise karşı
saygısız bir Cumhurbaşkanlığı yönetiminden
bahsedilirken, burada iktidar partisinin veya 1inci partinin Grup Başkan
Vekili konuşuyorken, herkesi rahatsız edecek şekilde, arkadaki
saray bürokrasisinin kahkahalarla, birbirlerini iterek kakarak, gülüşerek
oturumu takip etmemelerini kabul edilebilir bulmuyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar, sizinle ilgili
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Burası saray
değil beyler!
ATİLA SERTEL (İzmir) Devamlı
gülüyorlar ya, arkada konuşup gülüyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda birkaç kezdir de
uyarı yolluyoruz. Bu, kabul edilebilir değil. Yani buraya
gelecekseniz, oturacaksınız, arkadaki bürokrasi kahkahalarla
birbirine vurarak
Böyle bir şey yok. Arkadaşları ya
uyaralım
Çıksınlar, görev yapabilecek başka
arkadaşlar gelsin buraya.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Hakkı Bey, buyurun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY Söz
alsaydık efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı.
6.- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın, bütçe görüşmeleri sırasında yapılan
konuşmaları tüm ciddiyetiyle takip ettiğine ilişkin
açıklaması
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY Efendim,
burada tüm konuşmaları olabildiğince ve olduğunca tüm
ciddiyetimizle, ben şahsen not alarak tamamını takip ediyorum,
gerektiği noktalarda da arkadaşlarımızla görüşerek
cevabi anlamda arkadaşlarımızın not hazırlamaları
üzerine gerekli görüşmeleri yapıyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Siz kendinize
almayın.
BAŞKAN Size söylemedi yalnız Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Dolayısıyla, herhangi bir ciddiyetsizlik söz konusu olamaz burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, arkanızdaki
arkadaşlar buradan herkesin görüp ve herkesin rahatsız
olacağı şekilde dakikalardır birbirlerine bir şey
anlatıyor, gülüyor, yanındakine vuruyor; sizin arkanızda. Yani
alın kayıtları, tasvip ediyorsanız çıkın savunun.
Size, ön sıraya bir şey desem derim zaten. Ben prensip olarak
bürokrasiyi kendim uyarmam. Başkanlık Divanına başvurdum,
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığından arkadaşı
çağırdım, kavas eliyle uyarıldılar ama
umurlarında değil; herhâlde sadece sizden talimat alıyorlar.
Lütfen, Meclise karşı saygılı davransınlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey, teşekkür ederim.
Sayın Oluç, buyurun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Arkadaşlarımız işlerini yapıyorlar. Herhangi bir
sohbet söz konusu değildir, herhangi bir talimat da söz konusu
değildir; işlerini yapıyorlar.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Böyle bir şey yok!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İşlerini
yapmıyorlar, böyle bir şeyi nasıl kabul edelim ya! Hayır,
gülüyorlar ya! Böyle bir şey yok! İşlerini yapmıyorlar.
Sorun bakalım, sorun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gülmek işe dâhil
değil Sayın Başkanım, kahkaha atmak da işe dâhil
değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ara istiyorum efendim, bu
konuyu konuşalım; ara verelim, konuşalım. Böyle bir
şey yok ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, gülmek işe dâhil değil, espri yapmak da işe
dâhil değil; onlar burayı dinlemek zorundalar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Göz göre göre
Biz sizin hangi
dediğinize inanalım? Siz böyle yaparsanız biz sizin hangi
dediğinize inanalım?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özgür Bey, oturur
musunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz böyle yaparsanız biz
hangi dediğinize inanalım?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu uyarıları
dikkate alıp arkadaşları uyarmak varken buraya laf
yetiştirmek doğru değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey yok ya! Bir
cümle Arkadaşlar daha dikkatli olacaklar. dersiniz, biter. Bu Meclise
saygı şunu gerektirir: Arkadaşlar daha dikkatli olacaklar.
Bunu diyeceksin.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Arkadaşlar, burada biz sizi takip ediyoruz, ciddiyetle de takip ediyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, beş dakika ara verir misiniz? Sayın
Başkanım, istirham ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, sorun bakalım
Başkana.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY Son
derece dikkatliyiz.
BAŞKAN Özgür Bey
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bütçe
görüşmeleri sabote edilmek isteniyor, lütfen devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkan da gördü, hak
verdi. Arkadaşlar daha dikkatli olacaklar. diyeceksiniz, başka bir
şey diyemezsiniz. Apaçık yalan, biz görüyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, hatırlatmayı
hakarete çevirmemek lazım. Hatırlattınız, tamam artık
ama hakarete çeviriyorsunuz yani.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul
çalışmalarına katılan kamu görevlilerinin uyması
gereken kurallar konusunda bilgilendirildiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Özgür Bey, peki, çok teşekkür
ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı makamının 26/12/2016 tarih ve 74882
sayılı olurları gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul çalışmalarına katılan kamu görevlilerinin
uyması gereken kurallar kendilerine veriliyor zaten.
Dolayısıyla, Özgür Bey bir uyarıda bulundu Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcım, Lütfü Bey de aynı
uyarıda bulundu; arkadaşlar biraz daha dikkatli olsunlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepimiz gördük ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Farkında
olmayabilirsiniz, saygı duyuyorum, arkanız dönük; mümkün bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
peki, biz sizin adaletinize güveniyoruz.
BAŞKAN Sağ ol, çok teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben işaret edip haber
yolladığımda siz baktığınızdaki görüntü,
bürokrasinin yapabileceği bir davranış mıydı o sizin
gördüğünüz görüntü?
BAŞKAN Gerekli uyarı yapıldı.
Çok teşekkür ederim.
Sayın Oluç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Muş ili Varto ve Bulanık ilçeleri ile Esertepe beldesine kayyum
atandığına, Kürt halkının seçme ve seçilme
hakkının gasbedildiğine ve bunun adının da Kürt
düşmanlığı olduğuna, AK PARTİ Genel
Başkanının darbeye yönelik Allahın lütfu. ifadesine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Birkaç konuya değineceğim, önce
kayyumlardan başlayayım çünkü Kürt düşmanlığıyla
ilgili mesele kayyumlarla ilgilidir birinci derecede, bugün
tartıştığımız açıdan
baktığımızda.
Bakın, bu sabah 3 yere yine kayyum atandı
-bir tanesi Varto ilçesi, diğeri Bulanık ilçesi, bir de Bulanık
ilçesi Erentepe beldesi- ve belediye eş başkanları
gözaltına alındı. Şimdi, şunu biz defalarca söyledik
ve bir daha söyleyelim: Efendim, kayyum atamaları taammüden gasptır,
gasp suçu. Şimdi, bu, aynı taammüden cinayet gibidir yani oradaki
taammüden planlıdır. Şimdi, nedir plan? Ben size söyleyeyim: Bakın,
birincisi, bu plan dün yapılmadı, daha önceden yapıldı.
Planın ilk adımı -İçişleri Bakanı buraya geldi,
konuşuldu o kadar- İçişleri Bakanı 31 Mart seçimlerinden
önce kaymakam atadı; diyor ki açıklamasında: Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki ilçelere tecrübeli ve
başarılı kaymakamların atamaları yapıldı.
Kaymakamsız ilçe bırakılmadı. İçişleri
Bakanı 31 Marttan önce ilçelere kendi adamlarını,
kaymakamlarını yerleştirdi çünkü oralarda kayyum atamasını
planlıyordu. Taammüden gasp!
İki: Sizin Genel Başkanınız
seçim kampanyalarında oralara kayyum atanacağını defalarca
söyledi. Taammüden gasp!
Üç: İçişleri Bakanı seçimlerden sonra
dedi ki Trabzonda yaptığı bir konuşmada: Beş
yıl daha o bölgede kayyumla yönetimi sağlayalım, ortada HDP
belediyesi diye bir şey kalmaz. Taammüden gasp!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitmedi. 1
Nisan itibarıyla yani 31 Marttan bir gün sonra ortaya çıktı ki,
Diyarbakır, Mardin ve Van Valileri, İçişleri
Bakanlığına, Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehirlere
-daha Belediye Eş Başkanlarımız mazbatalarını
almamışlar- kayyum atanmasıyla ilgili dilekçeyle başvurdu.
Taammüden gasp!
Bu da yetmedi, Mardine müfettiş gönderdiniz. O
müfettişler rapor hazırladı ve o hazırlanan raporda Mardin
modeli uygulanmalıdır. denildi. Nedir Mardin modeli diye
önerdikleri? Belediye meclislerini halk seçecek, belediye
başkanlarını Cumhurbaşkanı atayacak. Taammüden gasp!
Ya, daha ne diyelim buna?
Şimdi, bütün bunları üst üste
koyduğumuz zaman Oradaki seçmen ve seçilen Kürt halkının
haklarını gasbediyorsunuz. diyoruz, bunun adı da Kürt
düşmanlığıdır diyoruz. Siz hâlâ diyorsunuz ki:
Yapmıyoruz. Daha ne yapacaksınız? Daha ne
yapacaksınız ya? (HDP sıralarından alkışlar)
Bugün 3 kişi daha atandı. Halkın
iradesini, halkın oyunu, seçme ve seçilme hakkını açıkça
gasbediyorsunuz, gaspçısınız! Daha bunun başka bir
izahı yok, kusura bakmayın. (HDP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, efendim, öbürüne de çok kısa
değinerek tamamlayacağım. Bakın, şöyle bir durum var:
Siz hiç kendi yaptığınızı değerlendirmiyorsunuz,
sorun buradan kaynaklanıyor. Hep doğruyu yapıyorsunuz(!) Ya bir
değerlendirin, bir istişare edin, düşünün. Kendi aranızda
konuşun, bize söylemeniz gerekmiyor illa.
Şimdi, ilk defa, Türkiyede bir darbeye
Allahın lütfu diyen sizin Genel Başkanınızdır.
Allahın lütfu dedi. Yani Bir şey lütfedildi, bize bir fırsat
çıktı. dedi, fırsat; lütuf dediği budur. Şimdi, o
fırsatı kullandınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Bu darbe girişimini bir sonuca
vardırdınız. Sizin kanun hükmünde kararnamelerle devletin
içinden attığınız on binlerce insanın
-İçişleri Bakanlığı, Adalet, Millî Savunma
Bakanlığı, bütün bakanlıklar ve kuruluşlar- hepsini
siz yerleştirdiniz. 150 bin kişiye yakın atıldı,
onların hepsini siz yerleştirdiniz oraya, ne istedilerse verdiniz;
bunu unutmayın, bunu unutmayın.
Ya, ben size göstereceğim bir iki tane
şey. Yani gerçekten söylenenler benim söylediğim şeyler de
değil üstelik. Bulduğum anda hemen göstereceğim.
Sizin Genel Başkanınız o zaman itiraf
etti: Biz bunu bu hâle getirdik. dedi. Bu da belli, ortada. Şimdi,
dolayısıyla, bunu bir görmeniz lazım.
İkincisi, sizin çok fazla sayıda
arkadaşınızın Fetullahın eteğinin dibinde
çektirdiği fotoğraflar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son efendim,
izin verirseniz
Şimdi, mesela, burada bize en fazla
bağıran, hakaret eden vekillerinizin mutlaka fotoğrafları var,
onlar kendilerini affettirmek için yapıyorlar bunu; biz bunu biliyoruz.
Yani biz, fotoğrafları tekrar ortaya çıkarmayalım diye
susuyoruz ama ne kadar çok bağıran, hakaret eden varsa onların
mutlaka işledikleri bir suç var. Eteğin dibinde
fotoğrafları çektirmişler. Şimdi, bu durum böyle.
Peki, bizim seçilmişlerimize kim darbe
yapıyor? 4 Kasımda Eş Genel Başkanlarımızı
ve milletvekillerimizi, 15 kişiyi aynı anda gözaltına alıp
tutuklayanlar kim? Sizin iktidarınız değil mi? Şimdi,
belediyelerimize kim darbe yapıyor? Sizin iktidarınız değil
mi? Bunları tartışmayacak mıyız? Bunları
söyleyince niçin siz kızıyorsunuz? Yani anlıyorum
kızmanızı ama biraz da durun, düşünün, değerlendirin
yahu Bir yanlış yapıyor muyuz acaba? Böyle söyleniyor, bir
haklılık var mı söylenenlerde? diye. Bunu rica ediyoruz yahu.
Bu kadar olmaz yani.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bir cümle ilave etmem lazım.
BAŞKAN Erkan Beye söz vereyim, ondan sonra
size söz vereyim.
Buyurun Erkan Bey.
8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bingöl
Milletvekili Erdal Aydemir, Van Milletvekili Murat Sarısaç, Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
sekizinci tur görüşmelerinde HDP ve CHP Grubu adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi genel itibarıyla değerlendirmek
istiyorum. Şimdi, bir arkadaşımız Genel Kurulda tiyatro
oynanıyor. diyor bu bütçe görüşmelerine atfen. Vallahi, teessüf
ederim gerçekten, yıllardır bu bütçe görüşmelerini hem
vatandaşlarımız hem bizler takip ediyoruz ve bunun
içerisindeyiz.
Ben sadece şunu hatırlatmak isterim:
Bütçe, devlet ile vatandaşların ekonomik, mali, sosyal ve siyasi
düzlemde bir araya geldiği bir alandır, süreçtir ve bütçe
hakkı kavramının da iki yönü vardır, bir vatandaşlar
bakımından, bir de Parlamento yönü itibarıyla. Efendim,
genellikle Mecliste herhangi bir değişiklik yapılmıyor,
genel olarak şikâyetçi olduğumuz bir husus. Yani bu eleştiri
haklı görülebilmekle birlikte, bütçe sürecinin de sadece Parlamentoya
gelen bir metin olarak algılanması yanlıştır çünkü
bütçe, daha evvelki bütçe süreçleri de dikkate alınarak, neredeyse bir
yılı bulan, yedi sekiz aylık bir çalışma neticesinde
hazırlanan, aynı zamanda milletvekillerinin bu Mecliste
yaptığı eleştirilerin, önergelerin, birtakım
taleplerin, tekliflerin dile getirildiği ve vatandaşların, sivil
toplum örgütlerinin de bütçeye ilişkin hususları dile getirdiği,
taleplerin alındığı bir süreçtir. Dolayısıyla,
Parlamento, bu anlamıyla da kesinlikle bir tiyatro oynamıyor.
Ceylan Önkoldan bahsedildi, Allah rahmet eylesin.
Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış bir
bombaatar mühimmatına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
tahrayla vurarak patlama
sonucu hayatını kaybettiği kanaatine
varıldığı yargı kararıyla belirlenmiş.
Kendisine tekrar Allahtan rahmet ve ailesine de başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz. Fakat bunu ifade eden sayın konuşmacı
bu hadiseyi öyle saptırarak anlattı ki, sanki Karakoldan
-Silahlı Kuvvetlerden- yapılan bir atışla bu çocuk öldürülmüş.
anlamı çıkacak cümleler kullandı ki bu doğru değil.
Bölgede, zaman zaman, terör örgütünün döşediği mayınlarla, el
yapımı patlayıcılarla yüzlerce kişi hayatını
kaybetti, sakat kaldı. Bir meseleyi bağlamından saptırmamak
gerekir.
Şimdi, bir tekerleme hâline getirilen bu Kürt
düşmanlığı ibaresi, bunu kabul etmek mümkün değil ve
bu ısrardan da vazgeçilsin. Şimdi, çok partili siyasi hayata sahip
bir ülkeyiz. Şunu dese milletvekilleri siyasi düzlemde
tartışırız; Bu yapılan kayyum atamaları HDP
düşmanlığıdır. demek ayrı bir şey çünkü
Kürt düşmanlığı deyince mesele bağlamından
tamamen farklı mecralara kayıyor ki bunu bizim de kabul etmemiz
mümkün değil. Bunu kendi partinize yönelik bir tasarruf olarak
değerlendirmenizde ve kendinizi bir hesaba çekmenizde fayda var diye
düşünüyorum.
Şimdi, tek adam edebiyatı
yapılıyor: Tek adam, tek adam
saray tek adam bütçesi Yani bu
saray laflarını dinleyen de o Keloğlan masallarındaki
saraylar falan var memlekette sanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, bu tek adam;
peki yani Siz çok adam mı istiyorsunuz, kaç adam istiyorsunuz tek adam
yerine? diye de sormak lazım.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Demokrasi istiyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, 15 Temmuz hain
FETÖ darbe girişimini değil de 20 Temmuzu asıl darbe olarak
nitelemek tamamen bir FETÖ ağzıdır ve talihsiz bir ifadedir.
Ayrıca, yine, bir milletvekili arkadaşımız Tankların
üzerine çıkma zamanı. dedim ben 15 Temmuz akşamı. dedi;
demiştir, doğrudur, katılıyorum, samimiyetine de
inanıyorum. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hep birlikte burada
-Sayın Özgür Özel, Mehmet Muş ve bizler, şu an ismini
sayamayacağım pek çok arkadaşımız- gerçekten en iyi
şekilde bu darbeye karşı çıktık. Arkadaşımız
öyle de demiştir, ben duymadım ama demiştir Tankların
üzerine çıkma zamanı. diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dedi efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Demiştir yani
itirazım yok fakat bildiğimiz bir şey var: O saatlerde kendi
Genel Başkanının havaalanında o darbeci tankların
arasından gittiğini de biliyoruz yani o konuda da
açıklığa kavuşmayan bir durum vardır. Şimdilik
bunları ifade ediyorum.
Bir milletvekili arkadaşımız da
milletvekillerini genelleyerek ayakçı yaftası
yapıştırdı, üsluba dikkat etmek lazım; bu ifadelerin
sığ, mesnetsiz, biraz da seviyesiz hâle gelmemesi gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Özgür Bey, isterseniz Özlem Hanım
CHPye de cevap versin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, onu
yapacağız tabii ama şimdi Genel Başkanla ilgili bu ifade
yakışıksız oldu.
BAŞKAN Buyurun.
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, muhalefet partilerine muhalefet etme geleneklerinin
olmadığına, MHP Genel Başkanının 2015
yılındaki ifadelerine ve bir darbenin mağduru ya da muhatabı
olunmasının bir başka darbenin faili olunması
gerçeğini ortadan kaldırmayacağına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Muhalefet partilerine muhalefet etme gibi bir
geleneğimiz hiç olmadı, geçen dönemde de yapmadık ama tabii,
Milliyetçi Hareket Partisi artık kendisini şeklen bir muhalefet
partisi olarak tanımlasa da iktidara yönelik eleştirileri
savuşturma konusunda da kendisine bir görev addetmiş durumda,
Sayın Grup Başkan Vekili de biraz önce onu yaptı.
Geçtiğimiz günlerde de şöyle bir ifade kullanmıştı:
Ya, bu saray, saray deniliyor, orası da milletin evidir. Oysa ki kendi
Sayın Genel Başkanları 2015 yılında
Erdoğanın bu saray merakı nereden gelmektedir? Kendisi Çankaya
Köşkünde neden bulunmamaktadır? Çankaya Köşküne olan alerjisi,
duvarlarında Atatürkün sesinin çınlıyor olmasından mı
kaynaklanmaktadır? ifadelerinin sahibidir.
Bunun yanında, bugün, 20 Temmuz darbe
girişimiyle 20 Temmuz sivil darbesi, OHAL darbesi dediğimiz mesele
ile 15 Temmuzun peşi sıra ilişkilendirilmesinde hiç
şaşılacak bir durum yok. Bir darbenin mağduru olmanız
ya da bir darbenin muhatabı olmanız bir başka darbenin faili
olduğunuz gerçeğini ortadan kaldırmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Darbeciler eğer emellerine
ulaşsalardı o gün Mecliste olan hepimiz o darbenin mağduru
olacaktık. Onlar daha sonra nasıl getirecekleri bilinmez- bir
meczubu Türkiyenin başına getirip onun söylediği sözlere
yargı yolu da kapalı olmak üzere her türlü haksızlığı,
hukuksuzluğu hepimize yapacaklardı, hepimizin ailesine de
yapacaklardı. Bizim o gün Meclisteki tavrımız şuydu: Önce
darbeye hep beraber karşı çıktık, sonra dedik ki OHAL ilan
talebine karşı: Bırakın birileri de demokrasiyi savunsun.
Çünkü, OHAL ilanının ancak ve ancak bir tek masum gerekçesi olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu Parlamentodaki bazı
milletvekilleri darbeye destek vermiş olsalar veya bazı partiler
genel olarak darbecilerden yana tavır koymuş olsalar, darbecilerle
enfekte olmuş bir Parlamentonun darbeyle mücadele etmesi mümkün
olmayacağı için bir süreliğine, hızla Parlamento seçimleri
yenilenene kadar belki kanun hükmünde kararname düşünülürdü ama bu
Parlamentoda bir kişi çıkıp da darbeden yana tavır
sergilemedi; aksine, ertesi gün hem imzalanan ve okunan ortak metinde hem
liderlerin konuşmalarında 4 parti de Parlamentoda darbeyle mücadele
için katıksız ve darbecilerin tasfiyesi,
cezalandırılması için amasız, fakatsız, virgülsüz,
noktasız destek taahhüt ettiler. Buna rağmen ilan edilen OHAL, Meclise
karşı siyasi nankörlükten başka bir şey değildi. O
yüzden, bunun bir sivil darbe olarak nitelendirilmesi ve FETÖyle mücadele
yetkisi için alınan sopanın bütün muhaliflerin sırtından,
başından eksik edilmemesi, SOMAda hakları için yürüyen
madenciye bile OHAL yetkileriyle yapılan müdahaleler, ülkeyi yönetemez
hâle gelmiş bir iktidarın bunu
araçsallaştırdığı ve fırsata çevirdiği
gerçeğini gözümüzün önüne serdi.
O güne kadar, örneğin, 17-25 Aralığa
kadar, kendi hesaplarından Odalarında Genel
Başkanlarının saati 17.00yi yirmi beş geçiyor, hâlâ saat duruyor.
derken, 17-25 Aralığı İzmir, İstanbul, Ankara İl
Başkanlıklarında Yolsuzlukla Mücadele Haftası
etkinlikleri diye kutlayan Milliyetçi Hareket Partisinin OHAL, OHALle birlikte
rejime kasteden Anayasa değişikliği, daha sonra OHAL
şartlarında yapılan bir seçimle bu ülkenin sırtında
OHAL sopasıyla rejim değişikliği ve seçime
zorlandığı süreçte takındığı tutum,
izlediği yol, söylemleri ve artık ayrı prompterların,
aynı kabloyla sarayın iletişimine bağlı olduğu ve
aynı cümleler, aynı sözlerle hakaret ettikleri noktada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ...orada Özgür Özel kürsüye
çıkarken ya da Bülent Tezcan A Haber kameralarının önünde
açıkça kürsüden Vakit tankların üstüne çıkma vaktidir, milletimizi
direnmeye davet ediyorum. derken, Özgür Özelin ifadeleri Darbeye
karşıyız, yapılacak ilk seçimlere kadar ana muhalefet
partisiyiz, başka bir hevesimiz yoktur. Seçilmiş Hükûmetin ve
demokrasinin arkasındayız. demişken ve bunların
tamamını uçakta Bakanın yanındaki Genel
Başkanıyla telefon irtibatından sonra, burada bulunmuş,
parti adına, Genel Başkan adına söylemişken, orada
hepimizin liderini İçişleri Bakanlığı personeli savunuyorken
ve dönemin Başbakanını Ilgaz Tüneline saklamaya -evlerine
tankların geldiği vehmiyle- giderken çakarları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İftira!
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dönemin
Cumhurbaşkanı uçaktan havaalanına inerken İstanbul İl
Vali Yardımcısına, İl Emniyet Müdürüne bizzat telefonda
Darbecilerden orası arındı mı? dedikten sonra
inmişken, Sayın Genel Başkanın kendisini koruyan ekip
tarafından güvenli bir yere getirilmesi ve Ankaraya dönüş, Meclise
giriş için gayretlerini bütün gece ifade etmişken, bu bühtanı,
bu saldırıyı, kendisinin Sayın Genel Başkanla bire bir
ilişkileri sırasında en olumlu cümleleri kullananların, en
iltifatkâr ifadeleri kullananların tutanak altında
yaptıkları bu iftirayı telin ediyoruz, kendilerine iade
ediyoruz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunlar gerçekleri
kapatmaz. Çok bağırsan da Özgür bular belli. Herkes biliyor meseleyi.
BAŞKAN Erkan Bey, buyurun.
10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, muhalefet olmanın her şeye karşı
çıkmak anlamına gelmediğine,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve
kurallarıyla yerleşmesi hedefini bir politika olarak belirledikleri
için bütçeye evet oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, söylediğim
bir cümlenin Cumhuriyet Halk Partisini sanki diken batmış gibi bu
kadar hoplatacağını doğrusu bu kadar da tahmin
etmemiştim. Demek ki bir yaraya parmak basmışız. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi Asıl darbe 20 Temmuz." diyen
Sayın Kılıçdaroğlu, 15 Temmuza tiyatro kontrollü darbe
diyen ve bunu söylemekte ısrar eden kendileri. Özgür Özelle ve
bahsettiği arkadaşları ile kendi Genel Başkanları
arasında da bir makas açımı vardır bu kanaatte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok öyle bir şey.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çünkü Sayın Özgür Özel
15 Temmuz darbe girişimi bir kontrollü darbe değildir,
basbayağı darbedir, tiyatro değildir." diyen bir
arkadaşımız. Ben, kendisini bu sözleri nedeniyle de takdir ederim,
etmişimdir, yine burada da ifade ediyorum ama kendi Genel
Başkanları ayrı kanaatte.
Şimdi, işe, muhalefet maskesiyle,
birtakım millî meselelerde illa düşmanca bir kör dövüşü içinde
tavır almak gerekmez. Muhalefet olmak demek her şeye
karşı çıkmak değildir. Biz siyasi partiyiz. Milletin
konumlandırdığı sayısal bir durum olsa da İlla
ben her şeye muhalif olacağım. anlayışı marazi
bir siyasi anlayıştır, bir saplantı hâlidir. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hem bir millî muhalefetin hem de bir millî mukavemetin
adıyız ve illa da inadım inat diye belli yere
konumlandırmayız. Bu saray merakını en çok dile getiren,
eleştiren milletvekillerinden birisi benim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Mehmet Ali
Şahin Adalet Bakanıyken, yine böyle bir bütçe görüşmesinde
aramızdaki bir muhavereyi de hatırlıyorum. Yani bir ara adalet
sarayı Emniyet sarayı bilmem ne sarayı filan denilerek
kamuda da başladı, ta oralardan geldi. Daha sonra, muhalefet
partileri de, Cumhuriyet Halk Partisi de bu saray üzerine saray
retoriği üzerine oturtmaya başladı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İlk inşaatta da ak
saray diyordu kendileri.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani bunun makul bir durum
olması gerekir. Yani saray denilerek bahsedilen
Cumhurbaşkanlığının, Beştepenin, Külliyenin
öyle tantanalı, şaşaalı bir şeyini de doğrusu ben
görmedim, gören
Yani Kendileri gitmedikleri için, işte, herhâlde Keloğlan
masallarındaki sarayları falan tahayyül ediyorlar. dedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHP Genel Merkezi daha
lüks Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, biz bu bütçeye
evet oyu veren bir partiyiz; sebebi de, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin 2nci bütçesidir ve biz de
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve
kurallarıyla yerleşmesi hedefini bir politika olarak da
belirlediğimiz içindir ki bu tutum içerisinde devam ediyoruz ve buna da
saygı duyulmasını bekliyoruz. Kaldı ki, ben dâhil olmak
üzere, bütün arkadaşlarımız, çeşitli
konuşmalarında, gerektiği ölçüde kendi üslubumuzca
eleştirileri, tespitleri, önerileri de sıklıkla da dile
getiriyoruz ve bunu da hatırlatmakta fayda görüyorum.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayda!
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve CHP Genel Başkanını
itibarsızlaştırmaya dönük sarayda kullanılan dilin MHPye
sirayet etmiş olmasını üzüntüyle
karşıladığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tekrar söz
alacağımı hiç tahmin etmemiştim ama Sayın Akçay bir
başka boyuta taşıdı. Bir: Genel Başkanla aramızda
15 Temmuza bakış konusunda veya bir başka konuda -hiçbir
arkadaşımın ve benim- farklı bir bakış
açımız yok. Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili yönetici ve yönetim
kademesinde olan kimse darbeye tiyatro demedi, diyemez.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Büyük espri!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak Burdurda bir partilinin
O gece darbe mi yoksa tiyatro mı? sorusu üzerine şunu söylediğimi
çok net hatırlıyorum, Anadolu Ajansı da haberleştirdi.
Eğer siz buna tiyatro derseniz o kadar akan kan, o kadar şehit, o
kadar gazi, o kadar uçan uçak, atılan bomba varken
yapacağınız eleştirinin de hiçbir şeyi kalmaz; bu
kadar insanın da günahına girmiş olursunuz. Ancak, partinin
kontrollü darbe söyleminin tiyatrodan bir farkı vardır. Zaten o
yüzden, Meclis Araştırması Komisyonu raporu bir türlü
basılıp dağıtılmamaktadır. Kontrollü darbeyi
Cumhuriyet Halk Partisi öngörülen, önlenmeyen, sonuçlarından
yararlanılan darbe olarak ifade etmiştir. Öngörülen ifadesiyle
aylar önce yazılan köşe yazılarını, savcılık
iddianamelerini, istihbaratları; önlenmeyen ifadesiyle darbe ihbar
edildiği hâlde Genelkurmayın bütün personele Seferberliktir, birlikleri
terk etmeyin. demek yerine, saat altıda yüzde 98,5 vatanseveri
yollayıp kışlaları yüzde 1,5 darbecilere teslim etmesini;
sonuçlarından yararlanılan ifadesiyle biraz önce
ayrıntılarıyla ifade ettiğim veya biraz önce de
söylendiği gibi Bu, Allahın bir lütfu. deyip, OHAL ilan edip,
bütün muhalefeti sindirip rejim değiştirmeyi kastetmekteyiz. Bunun
ile tiyatro söyleminin uzaktan yakından hiçbir
tutarsızlığı yoktur.
Bir tutarsızlıktan bahsedilecekse
eğer, o tutarsızlığı, Milliyetçi Hareket Partisinin
bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin politikalarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
örneğin geçen hafta ibra
verdikleri KİT raporlarına; 2011, 2012, 2013te yukarıda en
ağır sözlerle, en ağır eleştirileri yaparken geçen
hafta burada o KİT raporlarına ibra vermelerinden yani kendi
eleştirilerine karşı oy kullanmalarından tutun da darbe
öncesi, darbe sonrası partilerin birbiriyle ilişkilerine, liderlerin
birbirine söylemlerine kadar bunları tekrardan hicap duyacağım
ifadelerde bulabilirler.
Genel Başkanıma karşı
kullanılan nezaketsiz ve kendisini itibarsızlaştırmaya
yönelik sarayda kullanılan dilin MHPye sirayet etmiş
olmasını da üzüntüyle karşılıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Erkan Bey, buyurun.
12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, millî meselelerde bir ve beraber olabilmenin
arayışı, gayreti içinde olduklarına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tabii, bu
tartışmayı devam ettirmek niyetinde değilim ama
kullanılan üslup bunu zorluyor. Herhangi bir nezaketsiz ifademiz
olmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sıvışmak..
Sıvışmak tankların arasından
CAVİT ARI (Antalya) Daha ne olacak ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamam, Ayrıldı.
diyelim o zaman, onu o şekilde ifade edelim, Havaalanından
ayrıldı. diyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, bir gün, Genel
Başkanla görüşürken
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Onu o şekilde tutanaklarda
değiştirelim.
Onun dışında, değerli
arkadaşlar, şimdi, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi Türkiye'de
hem siyasi hem sosyal bakımdan bir milattır. Siyaseti, çok partili
demokratik siyasi hayatımız içerisinde demokratik bir rekabet ve
yarış olarak devam ettirmek gerekir. Fakat bu hain darbe
girişimi de göstermiştir ki eğer siyasi aktörler olarak siyaseti
bir kavga, bir kör dövüşü
O, onu dedi. Bu, bunu dedi. Geçmişte
sen şöyle demiştin. O, sana böyle demişti.ye saplanır
kalırsak bu, sadece kör dövüşü ve düşmanlık getirir. Ve bu
da yakın, en az yüz yıllık yakın tarihimizde şunu
göstermiştir ki bu tür kör dövüşleri en çok, en büyük zararı da
ülkeye, millete verir. Yaşadığımız Balkan Harbine
giden süreçlerin, vatan kayıplarının, devlet
kayıplarının ve beka kayıplarının çeşitli
sebepleri olmakla birlikte, birinci derecede, devleti yöneten ve yönetme
iddiasında olan siyasilerin aralarındaki bu kör dövüşleri
olduğunu defalarca dile getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yoksa bütün siyasi partiler
kendi tüzel kişilikleriyle, programlarıyla siyasi hayatının
faaliyetini, tezlerini devam ettirmektedir. Ancak biz, birbirimizin
düşmanı değiliz, sadece ülke ve millî meselelerde bir ve beraber
olabilmenin arayışı ve gayreti içerisindeyiz.
Bu tartışma eğer uzatılacak
olursa biz de uzatırız tabii ama temenni ederim ki artık son
bulsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı üslupla iki dakikada
toparlıyorum efendim müsaadenizle.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama Sayın
Başkan, böyle mi gidecek?
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Yeter ama ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yeter ama bu lafın üstüne
söylemeyince de olmuyor işte.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O zaman biz de bu kadar
süre istiyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, ne? Hangi lafın?
Allah Allah, hiç ağzımızı açmayalım yani!
BAŞKAN Erkan Bey çok makul bir
değerlendirme yaptı.
Buyurun.
13.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, halktan alınan yetkinin muhalefet etme görevini hakkıyla
yapmayı gerektirdiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de çok makul
söyleyeceğim.
Kısacası şu: Şimdi Ben Genel
Başkanınızı itibarsızlaştırmadım.
Tankın yanından sıvışma cümlesini kullanınca o
zaman itibarsızlaştırmış oluyorsunuz. Ona
ayrılma deyince, kastınız aynıysa da daha nazik bir
şey olur ama yine de o iftiraya karşı çıkarız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Doğrusunu anlat,
doğrusunu anlat.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Size doğrusunu
anlatıyım, mesela ben şöyle diyeyim mi size: Milliyetçi Hareket
Partisinin Sayın Genel Başkanı darbe gecesi Genel Merkezde
olduğu hâlde, yollar açık olduğu hâlde, siz gelebildiğiniz
hâlde bu kadar kısa bir mesafeden kalkıp da buraya gelip dayanışmayı
güçlendirmek yerine fıstık aldı. desem ne hissedersiniz? (CHP
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bunu diyemezsin, bunu sana
söyletmeyiz! Yalan! Bu, aynı şey değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz
sıvıştı deyince de aynı şeyi hissederiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aynı şey
değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O yüzden bir Genel
Başkana karşı kullanılacak dile dikkat edilecek.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Orası ülkücü
hareketin karargâhı, ağzını topla!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz toplayın!
Benim söylediğim şudur:
Sıvıştı demekle Genel Merkezden çıkamadı,
fıstık aldı. demek aynı şeydir. o zaman da biz
aynı şeyi hissederiz, bunu yapmayın. Biz yapmıyorsak siz de
yapmayın.
YAŞAR YILDIRIM (Ankara) İlk
açıklamayı yapan Devlet Bahçelidir.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Genel Merkezde
fıstık nerede oluyor, nerede! Genel Merkezde oturup partisinin
başında, devletin başında durmak fıstık yemek mi
oluyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz yapmıyorsak siz de
yapmayın.
YAŞAR YILDIRIM (Ankara) İlk açıklamayı
Devlet Bahçeli yapmıştır, ilk direnen MHPdir.
Konuştuğunuzu bilin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkincisi: Efendim,
Milliyetçi Hareket Partisi muhalefet yapmayı, sert muhalefet yapmayı
kör dövüşü olarak nitelendirirse kendileri açısından çok
kıymetli, çok uzun süren siyasi hayatlarında pek kısa iktidar
oldukları için kalan elli altı, elli yedi yılı da kör
dövüşüne dönüştürmüş olurlar. Ben bunu, Sayın Grup
Başkan Vekiline, kendi partisini savunma açısından da doğru
olmadığını hatırlatmak isterim. Eğer sert
muhalefet, kör dövüşüyse partiniz bunu iktidar olmadığı
elli yedi yıl boyunca yapmıştır. Halktan alınan yetki,
muhalefeti hakkıyla yapmayı gerektirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muhalefet için yetki alıp
iktidar gibi oturmayı herkesin kendi vicdanına bırakıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Erkan Bey, buyurun.
14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Temmuz darbe
girişimi başladığında ilk beyanatı, ilk
açıklamayı yapanın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, Özgür Özel çok
zorluyor kendisini ve üslubumu tekrar ifade edeyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yapayım, siz
diyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Öncelikle, 15 Temmuz darbe
girişimi, o darbe girişimi başladığında Genel
Merkezimize intikal edip Genel Merkezimizin bütün ışıkları
pırıl pırıl yanarken bu darbe girişimine
karşı faaliyetlerini yürüten ve nerede olduğu belli olan tek
lider Devlet Bahçelidir. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Diğerleri değil!
YAŞAR YILDIRIM (Ankara) İlk
açıklamayı yapan odur! Gece 3te yaptı!
ERKAN AKÇAY (Manisa) İlk beyanatı, ilk
açıklamayı da Sayın Genel Başkanımız
yapmıştır, Kılıçdaroğlu ne zaman yaptı
açıklamayı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Darbe bitiminde
yaptı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl nasıl? Utan
ya! Teşekkür kitabı yazdınız ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hangi açıklamaları
yaptığını biliyoruz biz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne zaman? Ya yapma!
Herkes biliyor ya!
CAVİT ARI (Antalya)- Başımıza
bela eden sizsiniz ya, daha ne uzatıyorsunuz? Hayret bir şey!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi Öyle desem.
dedi. Aslında demiyor da diyecekmiş gibi
Hâlâ ısrar ediyor.
Bizim söylediğimiz daha Yeşilköy Havaalanından
ayrılışının izahını yapamamışsınız
siz, kime ne söylemeye çalışıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Neyin izahını
yapamayacağız?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kılıçdaroğlu,
15 Temmuz darbe gecesi neredeydi, niye bir açıklama yapmadı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 15 Temmuz sonrası
neredeydi? KHKlerde neredeydi? Tiyatro diyen ben miydim?
ERKAN AKÇAY (Manisa) 15 Temmuz sonrası
neredeydi, siz onu açıklayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Aşağı
inmeden uçakta karşı durmuş, uçakta hiçbir bilgisi yokken
karşı durmuş darbeye. Daha ne olsun? Hayati Yazıcı
şahit değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Soru soruyor, bitirdi
herhâlde, Sayın Başkan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, bu coğrafyada yapılan en hain girişimin 15
Temmuzda yapıldığına ve devletin çökertilmek
istendiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Şimdi, değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Dönemi, Osmanlı Dönemi, Selçuklu Dönemi de
dâhil olmak üzere, bu coğrafyada yapılan en alçak, en hain
girişim 15 Temmuzdur çünkü bu coğrafya,
yaşadığımız bu coğrafyada, yüzlerce devlete mezar
olduğunu bildiğimiz bu coğrafyada, 15 Temmuz günü devlet
çökertilmek istenmiştir. Dolayısıyla, Allaha çok şükür,
bir büyük irade ortaya çıkmış ve 15 Temmuzu ayaklar altına
almış, demokrasimiz yaşamış, Parlamentomuz
yaşamıştır. Dolayısıyla, bu konuda zaten epey
tartışmalar oldu.
Özgür Bey, Özlem Hanıma söz vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu sonlandırmak
BAŞKAN Ondan sonra size
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama soru soruyor Sayın
Başkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bunun sonu yok ki!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Soru soruyor ne yapabilirim?
Neredeydi? diyor, Ne yaptı? diyor. Sorduğunu cevaplamadan olmaz
efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bunun sonu yok, yeter.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Herkes biliyor nerede
olduğunu, oturup çay içip televizyondan darbe seyrettiğini.
BAŞKAN Peki, bir dakika buyurun.
Bunu devam ettirmeyelim, lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, devam
ettirmeyeceğiz, hatta bence bir öncekine göre de daha iyi bir noktaya
geleceğiz.
Sayın Genel Başkan uçaktaydı, saatler
sonra indiler. Yanında Bakan vardı, Hayati Yazıcı. Hayati
Yazıcı, geldi benim burada elimi sıktı, alnımdan öptü;
Genel Başkanına telefon açtığında, darbeyi haber
verdiğinde -ki Genel Başkana Okan Bey göstermiş cep
telefonundan- Onun tavrıyla da senin tavrınla da gurur duydum.
dedi. Hayati Bey şahittir, her yerde söylüyorum bunu. Ardından,
Sayın Genel Başkanın sayın liderlerle aynı saat
içerisinde yayınlamış olduğu mesajı Necdet Ünüvar bu
Meclisin çıkardığı koca kitapta teşekkürlerle
yayınladı, hepsi orada. Saat kaçta yaptığına
bakabilirsiniz, ne kadar net durduğuna bakabilirsiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kaçta yaptı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Genel
Başkanın
Ha, Sayın Bahçelinin darbe gecesi tavrına
bugüne kadar bir zerre laf etmedim ben, etmem de.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Edemezsin zaten,
edemezsin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Neden? Genel
Merkezindeymiş. Geldiler, Genel Başkan orada.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Siz pijama,
terlik, televizyonken biz silahla direniyorduk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben bugüne kadar Niye
gelmedi, niye tankın üstüne çıkmadı
FETİ YILDIZ (İstanbul) Ne diyorsun sen?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama benim ifadelerime
rağmen, Hayati Yazıcının tanıklığına
rağmen siz tutup da benim Genel Başkanıma o saygısız
ifadeyi kullanınca diyorum ki: Böyle dense ne hissederseniz siz de böyle
deyince biz öyle hissediyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Diyemezsiniz ki zaten öyle
bir şey!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen de diyemezsin arkadaş
o zaman! Hadi bakalım! Ben de dedirtmem.
ATİLA SERTEL (İzmir) Siz diyeceksiniz,
cevap alınca kızacaksınız; olmaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Saat 13.00te
yapacağımız Genel Kurul toplantısını, Sayın
Başkan, saat 17.00de yapabildik.
BAŞKAN Özlem Hanıma söz verdim
değerli milletvekilleri.
ATİLA SERTEL (İzmir) Allah Allah! Siz
istediğinizi diyeceksiniz, cevabı alınca Olmaz!
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kılıçdaroğlu
bir türlü gelemedi Genel Kurula. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA SERTEL (İzmir) Allah Allah! Geldi
ya!
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun! Köprü
kapalı, gemiye araç koyup da geldi adamlar ya! Kılıçdaroğlu
gelememiş!
BAŞKAN Özgür Bey, Özlem Hanıma
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ona bakarsan peşinden
koştuğun Cumhurbaşkanı beş gün sonra geldi Ankaraya.
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olur mu ya?
16.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, olağanüstü
hâlin anayasal anlamda verdiği yetkilerle kamunun içerisindeki
FETÖcülerin temizlendiğine, ister parlamenter sistemde ister
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde olsun her tür
müzakereden sonra nihai kararı verenin 1 kişi olduğuna,
Cumhurbaşkanını değersizleştirmenin kimsenin
hakkı ve haddi olmadığına, Millet size niye güvensin?
sorusunun abesle iştigal olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya, hakikaten enteresan
bir şey ya! Şu Genel Başkanınıza olan sahip çıkma
hâlini keşke şu darbe karşısında yapabilseniz yani!
(CHP sıralarından gürültüler) Hakikaten yapabilseniz yani!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen öyle yaptık!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yapmıyorsunuz,
yapmıyorsunuz, hakikaten yapmıyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun ya!
Ayıp ya! Vallahi yanlış ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olmaz, olmaz! Doğru
değil efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye
Bir saniye
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle laf olur mu ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, öyle. Şunu
söylemek
ATİLA SERTEL (İzmir) Hakikaten
ayıp, hakikaten ayıp! Çok ayıp, çok çirkin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kime söylüyorsunuz bir de ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, düşüncelerinizi ifade
edin, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
Bir saniye
Niye ayıp? Niye çirkin? Ben
şunu söylüyorum: Bakın, biz burada konuşurken
ATİLA SERTEL (İzmir) Solu hep darbeler
ezmiştir Hanımefendi, solu; sizi beslemiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bakın, rica
ediyorum
Bakın, biz darbelerden çok çekmiş birisiyiz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Asıl biz- sol
çekmiştir; sol, sol çekmiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biliyoruz, siz de
çektiniz, amenna, siz de çektiniz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Devrimciler,
solcular, Atatürkçüler çekmiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya, bir saniye
BAŞKAN Ya, bir değerlendirme yaparken
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir on saniye
Her
söylediğim cümleden kendinize muhalif bir şey çıkarmayın.
Bakın, ben şunu söylüyorum: Burada
aslında HDPye ben cevap verecektim ama artık CHP, hepsi beraber
çünkü aynı noktada buluşuyorlar. (CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Resmen siz beraberdiniz
be!
AYHAN BARUT (Adana) Beraber yürüdünüz bu yollarda,
beraber ıslandınız yağan yağmurlarda!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye
Şurada
buluşuyorsunuz değerli arkadaşlarım
ATİLA SERTEL (İzmir) Çok ayıp!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir ayıp demeyi
bırakır mısınız, ayıp neyse ben
söyleyeceğim.
AYHAN BARUT (Adana) Beraber
ıslandınız, beraber yürüdünüz!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir susar
mısınız, derdimi söylemek istiyorum. Lütfen, rica ediyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar, Grup
Başkan Vekilidir, lütfen
BAŞKAN Özlem Hanım, bir dakika, bir
dakika
Değerli milletvekilleri, Grup Başkan
Vekillerimiz düşüncelerini ifade ediyorlar. Emin olun
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkanım, hakaret istemiyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hakaret etmiyorum ben,
tam tersine Sayın Başkanım
ATİLA SERTEL (İzmir) Hakaret ediyor.
BAŞKAN Siz tecrübeli bir
arkadaşımızsınız, bir dakika
Bu laf atmalarla Meclisin
saygınlığına zarar verdiğimizin hesabını
yapalım. Emin olun, bunların ne partinize faydası var ne
şahsınıza faydası var; dinleyelim Özlem Hanımı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben hakaretten yorgunum, asla yapmıyorum ve
yapmayacağım da.
Şunu söylemek istiyorum: Bakın, hayatta
bazı şeyler var ki amasız söylememiz gerekiyor; mesela iman
etmek Allaha iman ediyorum
Bunun şirki yok, ediyor musun etmiyor
musun? Darbe
Darbeye karşı mısın değil misin?
Şimdi, karşıysak arkasına dizdiğimiz argümanların
ilk söylediğimiz cümleyi tamamen ortadan kaldırmaması
lazım; bütün mesele bununla alakalı. Biz burada kimin genel
başkanı daha önce geldi, kimin bilmem nesi falan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu Erkan Bey yaptı, biz
yapmadık.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Herkesin ne
yaptığını zaten
Her şey bütün Türkiye'nin, kamuoyunun
önünde oldu. Buranın takdirini ben milletimize bırakıyorum ama
lütfen, söylediğimiz ifadelerle
Aynı şey HDP Grubundan
dinlerken de vardı. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanımızın söylediği ifade o kadar net ki.
Niçin Allaha şükretti, niçin? Eğer bu darbe girişimini biz
durduramamış olsaydık
BAŞKAN Felaket...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Türkiye Cumhuriyeti
diye bir şey neredeyse kalmayacaktı, ele geçireceklerdi. Bu darbe
girişiminden sonra sizin yere batırdığınız ve
hiçbir şekilde destek vermediğiniz olağanüstü hâl içerisinde,
olağanüstü hâlin anayasal anlamda bize verdiği yetkilerle biz kamunun
içindeki FETÖcüleri temizleme imkânına sahip olduk. Ha, buradan şunu
kastetmiyorum: Bu işler yapılırken uygulama içerisinde idarenin,
yargının yaptığı işlemlerdeki hatalarla
alakalı zaten devam eden süreç var. Burada kastettiğimiz şey
şu: Siz, daha sonra, olağanüstü hâlle alakalı meseleyi izah ederken
öyle bir dil kullanıyorsunuz ki neredeyse darbeye olan karşıtlığınızı
ortadan kaldırıyorsunuz; bu dengede bir sorun var.
Şimdi, buradan şuraya gelmek istiyorum,
konuşmalara gelmek istiyorum: Burada yapılan konuşmalara, hatta
buraya gelmeden evvel Acaba başkanlık sisteminden,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden evvel bütçeyle
alakalı itirazlar hangi minvalde şekilleniyordu yani Sayın
Cumhurbaşkanımıza daha evvel neler söyleniyordu? diye dönüp
baktığım zaman, aslında o gün söylenenler ile bugün
söylenenler arasında hiçbir fark olmadığını görüyorum.
Bir defa, eleştirilerimizi yaparken, bütçeye doğru
eleştirilerimizi yaparken, hâlâ parlamenter sistemin argümanları
içerisinde düşünerek cevap verildiğini görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunlardan bir tanesi,
çok tartışılan -ki tekrar açmak istemiyorum ama-
atanmışlar meselesi, tartışma anlamında. Bizim
elimizde İç Tüzükümüz var. İç Tüzükümüzü
açtığımız zaman, İç Tüzükün 62nci maddesi Sayın
Fuat Oktayın yani Cumhurbaşkanı
Yardımcımızın niçin burada olduğunu çok sarih bir
şekilde izah ediyor. Niçin kendisi burada? Çünkü İç Tüzüke göre -ki
bunu da hep beraber yaptık- kendisi, hukuk çerçevesinde, yetki
çerçevesinde bir temsil adına burada,
Cumhurbaşkanlığını temsil adına burada. Fakat
aynı yaklaşımı
Siz, Cumhurbaşkanlığına
dair her meseleyi konuşurken şuna bağlıyorsunuz, aynen bunu
söylüyorsunuz: Efendim, darbeyi yaptırdınız. E? Buradan da
güç aldınız -siz de biraz evvel buna benzer bir şey söylediniz-
rejimi değiştirdiniz. Ya, bu süreci biz beraber devam ettirmedik mi?
Yani şunu kastediyorum: Siz seçime girerken başka bir yerde miydiniz?
Bu ülkede referandumu hep beraber yapmadık mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Olağanüstü hâl
altında yaptınız Hanımefendi!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dur, bir dakika ağabey,
ben cevap vereceğim, bekleyin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Devam ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, Sayın Özel
cevap vereceğini söylüyor.
Referandum neticesinde ülkemizin insanları bu
Anayasa değişikliğine evet demediler mi? Evet dediler. Bu
sistem içerisinde Cumhurbaşkanımız seçilmedi mi? Seçildi. Hatta,
biz milletvekilleri, buradaki milletvekilleri, siz de CHPli
arkadaşlarım, bu sistem içerisinde yapılan seçimle seçildiniz.
Eğer bunu reddederseniz kendi varlık sebebinizi reddetmiş
olursunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bravo, bravo!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, buradan
şuraya geliyorum: Tutturmuşsunuz tek adam, tek adam, tek adam.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kaç adam çok adam, çok adam
kaç adam?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben şunu
söyleyeceğim: Bakın, bugün burada, burayı idare eden Meclis
Başkan Vekilimiz var. Normalde nasıldı? HDPli
arkadaşlardan sonra biz konuşacaktık fakat kendisi bir irade
kullandı -konuşmacıya söz vermişti- dedi ki: 2nci grubu
tamamlayalım, öyle vereceğim. Kararı veren kaç kişi? 1
kişi. Çünkü bütün nihai kararları veren 1 kişidir. Bütün nihai
kararları, bakın, müzakere, tartışma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İster parlamenter sistemde
ister Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde her tür
müzakereden sonra nihai kararı veren 1 kişidir.
Şimdi, başkanlık sisteminin çok
öncesinde kuvvetler ayrılığının belki de fikir
babası diyebileceğimiz Montesquieu Kanunların Ruhu adlı
eserinde -muhteşem bir eser, adıyla da öyle- orada
baktığınızda bizim gibi yasama meclislerinde
çoğunluğun olması gerektiğini anlatıyor. Öyle; şu
an Türkiye tarihinin en çoğunlukçu Parlamentosundayız. O
beğenmediğiniz sistem buna sebep oldu. 9 tane siyasi parti var, 5
tane grubu olan parti var şu an Meclisimizde. Devamında şuraya
gelmek istiyorum: Orada söylenen yasamayla alakalı kurullarda
çoğulculuk ama karar vermede, yürütmede teklik esastır, bir olmak
esastır. Tartışılır, müzakere edilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Almanyada farklı
mı sistem? Değil yani Merkelden başka karar veren mi var, son
nihai karardan bahsediyorum. O sebeple, bu sistem içerisinde, parlamenter
sistemde de durum aynen böyledir. Başbakanın istemediği bir
şeyi bir bakan yapabilir miydi? Mümkün değil, olamaz böyle bir
şey. Yani Başbakanın seçtiği bakan sizin için kıymetli
ama Cumhurbaşkanı seçilirken aslında yüzde 50+1in, bu kadar
fazla onayın alınmasının sebebi, onun içerisinde, seçilen
kişiye, kendisine Anayasaya uygun olarak Cumhurbaşkanı
Yardımcısının, bakanların, bunların
atanmasıyla ilgili yetkinin zaten veriliyor olması; bu, onun içinde
mündemiç. Bunu tekrar tekrar söylemeyi artık hakikaten abes görüyorum.
Şimdi, burada bir tartışma oldu,
hatta o tartışma esnasında ben kendi arkadaşıma da
dedim ki Söylememeliydi. Aynı şeyi ben Sayın Özelden de
bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, hatip
konuşmasını yaparken konuşması içerisinde enteresan
ifadeler var. Ben merak ettim, bu yem meselesini merak ettim yani bu yem neyin
nesidir? Çünkü yem ifadelerini kullanırken hakikaten çok
aşağılayıcı bir dil kullanılıyor,
aşağılayıcı. Yani sanki almış, kendi
yemiş, yok tavuklara yedirmiş, falan yapmış. Şimdi, bu
ne için kullanılmış? Bu giderlerin ne için
kullanıldığına baktığımız zaman, orada
bomba kontrolüyle alakalı köpekler var, resmî törenlerde kullanılan
atlar var ve devamında da orada evcil hayvanlar var; aslında
bunların hepsiyle alakalı bir giderdir bu. Kaldı ki eğer
gerçekten bir tarafıyla da o...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Pendik
giderlerine ayrı bir kalem var onda.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayıyorum yani ben
Cumhurbaşkanlığımızdan aldığım bilgiyi
paylaşıyorum.
Velhasılıkelam, bunları kullanarak
bir ülkenin Cumhurbaşkanını değersizleştirmek hiç
kimsenin hakkı değildir, haddi değildir. Buradan kürsüden böyle
konuşurken çok doğal olarak hitap ettiğiniz kitleyi de terörize
ediyorsunuz; hitap ettiğiniz kitlede bilerek, isteyerek tahribat yaratarak
size saldırmasını isteyerek bir üslup, bir dil
kullanıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Toparlayacağım
Sayın Başkan.
Madem temiz bir dilden bahsediyoruz, bu temiz dil
herhâlde sadece biz dinleyenlere düşmüyor, hitap edenler için de muhakkak ki
bunun bir karşılığının olması lazım.
Şimdi, Sayın Başkan, şu soru da
çokça vardı, o soruyla, o soruya cevapla ve bir de bir şiirle
bitireceğim. Bugün güzel bir şey oldu, şiirler, fıkralar...
Ben fıkraları da şiirleri de çok beğendim doğruyu
söylemek gerekirse. Soru şuydu: Millet size niye güvensin? Böyle
değil mi, soru böyleydi? Bu millet size niye güvensin? Şimdi, bu
soru o kadar abesle iştigal bir soru ki. Bu kadar zamandan sonra,
girmişiz, girmişiz, her seçimi kazan, kazan, kazan, kazan; işte
bir tek İstanbul, Ankarada Büyükşehir Belediyelerini
almamışız, onların da Büyükşehir Meclislerinin
tamamını gene biz almışız.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yenileseydiniz!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Denilen şu: Millet
size niye güvensin? Bence soruyu şöyle sormak lazım: Bu kadar
kötülemenize rağmen, bu millet hâlâ AK PARTİye güveniyor, bize niye
güvenmiyor? diye sormanız lazım, size niye güvenmiyor? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Size niye güvenmiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şiire sıra geldi mi Özlem
Hanım?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hemen geliyor Sayın
Başkanım.
Şimdi, niye güvenmiyor? Çünkü siz, hâlâ şu
temel değerler konusunda konuşurken bence gereksiz şeylere
giriyorsunuz. Cami meselesi: Şimdi, efendim, niye İngilterede cami yapılmış?
Niye Amerikada cami yapılmış? Afrikada niye cami
yapılmış? Bunlara niye para harcanmış? Memlekette
insanların ayağına giyecek çorabı yokmuş.
Şimdi -bu camileri, bilemiyorum, gidip
görmüş de olabilirsiniz ama gitmediyseniz lütfen görün- ben, yurt
dışına gittiğimde -kendi adıma- sivil olarak gezerken
de orada var olan camileri muhakkak geziyorum çünkü camilerin etrafında
kümelenen bizim vatandaşlarımız var, camilerin etrafında
oraya sarınarak kendini, kendi kültürünü bakın, sadece dinî
değerlerini demiyorum- korumaya çalışan bizim
insanlarımız var, yurttaşlarımız var, dünyanın
farklı coğrafyalarından gelen Müslümanlar var. Neden hâlâ uzak
diyarlarda bir caminin yapılmasını burada gündem yapmayı
tercih ettiğinizi anlayamıyorum. Buna destek vermenizi bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitireceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Buna itiraz etmeyi
hakikaten anlamakta zorlanıyorum. Onlar birer külliyedir, birer külliye;
bizim hayata bakışımızı anlatan, oradaki
vatandaşlarımızın -hem bizatihi kendilerinin hem
evlatlarının- ülkeleriyle olan maddi manevi bağını
koruyan kollayan külliyelerdir. Bunlara hürmet ve teşekkür bekliyoruz.
Şimdi son olarak ben de Âşık
Mahzuninin iki dizesini söyleyerek bitirmek istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Özgüre mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Almak isteyen kalplere
Kim alıyorsa
Kendini bilmeyen eli ne bilsin, halkı ne
bilsin, Hakkı ne bilsin. Önce herkesin kendini bilmesi lazım
diyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Çok
doğru.
BAŞKAN Özgür Bey, toparlayalım ara
vereceğim.
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Türkiye güçle, baskıyla yönetildikçe parti devleti eleştirilerinin
devam edeceğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Sayın
Başkanım.
Bir kez, öncelikle, şunu konuşmak
gerekiyor: Bir rejim tartışmasını dünyanın
gelişmiş, yerleşmiş hangi demokrasisinde
başarabilirsiniz ki eğer kuvvetler ayrılığı
varsa, hukukun üstünlüğü varsa, o konuda bir şüphe yoksa, bir tek
adam eleştirisine sebebiyet verecek tutum ve davranışlar yoksa
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yok zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
muhalefet ne kadar etkili
olursa olsun
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olmuyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
hatipleri ne kadar yetkin
olursa olsun, ne yaparsa yapsın böyle bir tartışma
başlatamaz.
Ama Türkiyede 16 Nisan referandumunun öncesinde,
sırasında ve sonrasında yaşananlar ve
yaşatılanlar ve bugün ülkeyi yönetiş biçimi bir tek adam
eleştirisini fazlasıyla hak ediyor. O kadar zorlanıyorum ki
mantık dairesi içinde cevap vermeye. Sayın Grup Başkan Vekili
diyor ki: Bütün süreçleriyle birlikte yapmadık mı bu
Anayasayı? Referandumu birlikte yapmadık mı? Siz de o seçimden
çıkmadınız mı?
Sayın Grup Başkan Vekili, siz o
referandumu OHAL sopası altında yaptınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç değil!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Örneğin,
televizyonların eşit yayın yapma imkânını yani
Eşit yayın yapmayana ceza verilecek. maddesini OHAL KHKsiyle
kaldırdınız. Niye? Evet ile hayır eşit
savunulmasın diye. Siz OHAL KHKsiyle Bu hükümler bundan sonraki bir
yıl içindeki seçimlerde kullanılmaz. maddesini
çıkardınız ki baskın seçim yapabilesiniz diye.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Halk TVyi kurtardık
o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, siz OHAL
düzeninde 100 billboard kullanırken -ki onların paralarının
da hangi örtülü ödeneklerden, hangi kamu imkânlarından olduğu çok
konuşuldu- muhalefet 1 billboard kullanabildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yalan, yalan!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz, OHAL KHKsi altında,
o korkuyla ve o imkanlarla her yerde dolaşırken
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz mi korktunuz? Korkan
kim yani?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dilerim de bir müsaade
edin ben de bir
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Herkes şunu biliyordu,
referanduma altı gün vardı, WhatsApptan takır takır
herkese geldi: İki gün kala itibarlı bir şirkete yüzde 67
evet açıklatacaklar, o gece de Anadolu Ajansında, devletin
kurumunda yüzde 67den başlatacaklar. O güne kadar saygın olan
birisi perşembe günü öğleden sonra kamuoyu
araştırmacılığını bıraktı,
referandum manipülasyonuna girdi, Yüzde 67. açıkladı.
BAŞKAN Ama bunlar çok konuşuldu Özgür
Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Sayın
Başkanım, sorunca söylenecek.
O gün yüzde 67den başlattı Anadolu
Ajansı; eridi, eridi yüzde 51e kadar geldi. Siz, seçmeni kamuoyu
araştırmasıyla sandıktan uzak tutmaktan tutun da o gece
sandık başını denetimsiz bıraktıracak, hayal
kırıklığına kadar, her manipülasyonu denediniz. Sonra,
zihniyetinizden anlaşılıyor ki
tasarladığınız sistem ifadeleriniz zihniyetinizi ele
veriyor- sadece iktidarı isteyen bir sistem, diyorsunuz ki: Madem
muhalefet edecektiniz, bu seçimle neden Parlamentoya girdiniz? Yani istiyor
ki: Tek adam rejimine hayır diyenler Parlamentoda bulunmasınlar
bile.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Ya, insaf ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, hayır;
reddediyorum, hayır!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kendi de inanmıyor
böyle bir şeye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar sorun şu,
son olarak şunu ifade etmek isterim: Türkiyeyi otoriterleştirdikçe,
güçle, baskıyla yönettikçe ve örneğin, Fahrettin Altun,
Cumhurbaşkanının değil AK PARTİnin iletişim
danışmanı gibi davrandıkça parti devleti eleştirileri
alırsınız. Dışarıdan
bakıldığında parti devleti ama partinizin içinden gelen
eleştiri ne? Ne parti devleti ya! Parti devletinde o partinin
mensupları yönetir; şahıs devleti, aile devleti. Bir damat
ekonominin başında, bir damat savunma sanayisinin başında,
oğlan TÜRGEVi kuruyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Cevap hakkı doğurmadan
toparlayın Özgür Bey.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok doğdu, çok
doğdu Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir damat ekonomiyi yönetecek,
bir damat SİHA üretecek, kızı KADEMin başında olacak,
oğlan TÜRGEVin başında olacak; hanımefendi, Çevre
Bakanından daha çok çevre projelerinde yetkilendirilmiş olacak. Aile
devleti, şahıs devleti
Buna itirazdan ki Adalet ve Kalkınma
Partisinin içinden iki yeni siyasi hareket, iki yeni parti
doğmaktadır. Bundan sonra da yolcudur Abbas, bağlasan durmaz!
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hakkı Saruhan Oluç Bey, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
her zaman her türlü darbeye karşı olduklarına ve
olacaklarına, darbenin siyasi ayağının var olduğuna,
HDP düşmanlığı yapılmasını uygun
bulmadıkları gibi Türk halkı, Kürt halkına
düşmanlık yapıyor. şeklinde
konuşmadıklarına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, iki konuya
değineceğim; birincisi, darbe. Yani biz her zaman her tür darbeye
karşı olduk, bundan sonra da hep karşı olacağız,
bu konuda en ufak bir şüphemiz hiç olmadı. Fakat merak ettiğim
şu: Bu darbenin gelmekte olduğuna dair bu Meclisin içinde sizi
defalarca uyardık yani kimden geleceğini bilerek değil ama bir
darbe ortamının oluştuğuna dair defalarca uyardık,
dinlemediniz.
Peki, oldu, bitti; defalarca önergeler verdik
-sadece biz değil, diğer partiler de verdiler- dedik ki: Bu darbenin
siyasi ayağı nerede? Yani yargıda buldunuz,
İçişlerinde buldunuz, Millî Savunmada buldunuz. Bakın, Millî
Savunma Bakanlığından 18 bine yakın insan ihraç edilmiş,
yargıdan 5 bine yakın insan ihraç edilmiş, İçişleri
Bakanlığından -açıklandı- 33 binden fazla insan ihraç
edilmiş. Yani her yerde buldunuz, bir siyasi ayak bulunamadı. Biz de
defalarca önergeler verdik Gelin, siyasi ayağı
araştıralım. diye, reddettiniz, siz reddediyorsunuz siyasi
ayağın bulunmasını. Siyasi ayağı olmayan bir
darbe bu ülkede hiçbir zaman olmadı, mutlaka vardır. Bunu söyleyelim.
Bir noktaya değineyim. Cumhurbaşkanı
darbenin engellenmesine lütuf demedi ki, darbe için Allahın lütfu.
dedi. Bu konuyu bırakayım, daha fazla devam ettirmeyeyim.
İkincisi: HDP düşmanlığı da
demokratik siyaset açısından bakarsak uygun bir şey değil.
Siyasi partiler birbirlerinin rakipleridir, düşmanlarsa başka türlü
olur iş. Dolayısıyla biz, HDP düşmanlığı
yapılmasını da uygun bulmayız ama şunu özellikle hep
söylüyoruz: Kesinlikle Türk halkı, Kürt halkına bir
düşmanlık yapıyor. diye konuşmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bizim esas
vurguladığımız konu yürütmedir, iktidardır, yürütmenin
arkasında duran siyasi iradedir, siyasi partidir Düşmanlık
yapan budur Kürt halkına. diyoruz çünkü iradesini çiğniyor, çünkü
iradesini yok sayıyor. Sorun buradan kaynaklanıyor. Ya, bir çocuk bir
baklavacıdan bir kutu baklava gasbetse yıllarca çocuk cezaevinde
yatar; bu iktidar, koca koca belediyeleri gasbediyor, gasp. Yani bunun
cezası nedir, bunu bilemiyoruz yani siz karar verin. Biz diyoruz ki: Bu
düşmanlığı devam ettirmeyin, yapmayın bunu,
halkın iradesini böyle çiğnemeyin. Yoksa söylediğimiz bundan
ibarettir. Şundan eminiz: Bunu böyle devam ettirirseniz gerçekten Kürt
halkı bu yapılanı asla unutmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem
efendim.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu, aynı
zamanda, demokrasiden yana olan, seçme, seçilme hakkından yana olan Türk
halkının da bu ülkede yaşayan herkesin de iradesine büyük bir
saygısızlıktır. Bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Sizin seçmenleriniz de bu saygısızlığı
kabullenmeyecektir. Yani bundan da eminiz çünkü bütün iddialar mesnetsizdir,
bugün konuşmacılarımız anlattı, anlatmaya da devam
edeceğiz çünkü 31 kayyum atandı şimdiye kadar; bizim 64
belediyemiz var, demek ki o kayyumların hepsi atanana kadar biz burada
konuşmaya her hafta devam edeceğiz. Tabii, ondan sonra da seçime
kadar konuşmaya devam edeceğiz. Bu
düşmanlığınızı bütün dünya âleme anlatmaktan bir
an bile vazgeçmeyeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben aşağı yukarı
çok dikkatle izliyorum, grup başkan vekillerinin düşüncelerine
saygım var.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bir cümle söylemem gerekiyor.
BAŞKAN Vereceğim Özlem Hanım.
Ama emin olun, çok uzun konuşmaların
tamamı aynı mahiyette gelişiyor, o bakımdan bir anlam ifade
etmeyebilir diye uyarmak istiyorum. Çünkü hep aynı şeyler, sizin
itirazlarınız defalarca aynı konuda.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Kayyumlar da
atanmaya devam ediyor efendim, o yüzden.
BAŞKAN Dolayısıyla bu konuyu
uzatmayalım, bunun bir yararı yok şu anda.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok kısa bir
şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Bunun hiçbir yararı yok, sistemle
ilgili tartışmaların şu anda yararı yok.
Televizyonlarda programlar var, oralarda zaten devam ediyor.
Özlem Hanım, bitirelim, ara vereceğim.
19.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, muhalefeti
önemsediğine ve Meclisin temel konularda ortak akla sahip
olabileceğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, biliyorum, çok kısa şunu söyleyeceğim
Sayın Özele.
Şimdi, bu sistemle ilgili tartışmalar
olurken, o dönemde yani referandumdan önce Sayın Özel, bir gazete
röportajı yapmıştım, hatta kendi partimden de
bayağı bir dayak yemiştim. Orada şunu söylemiştim,
Kübra Parla yaptığım bir röportajda: Evet diyen de
hayır diyen de vatanını seviyor. Buna inanarak
söylemiştim. O yüzden bizim meselemiz, benim şahsen de meselem, ben
muhalefeti çok önemsiyorum. Ve evetlerin, hayırların size oy
verenle yani CHPye oy veren ile AK PARTİye oy verenin farklı bir
yerde yaşamadığını düşünüyorum. Aynı evin
içinde yaşıyorlar, aynı evin içerisinde. Bazen eşler, bazen
evlatlar birbirinden farklı partilere oy veriyorlar. Evet derken de
hayır derken de böyleydi. Şimdi, siz bana zihniyetle alakalı
sorgulama yapıyorsunuz, doğrusu ben hayatım boyunca
aklımdan geçen ile kelimelerimin -bedeline rağmen- aynı
olması için gayret sarf eden bir insanım, bunu önemsiyorum.
Bakın, o yüzden biraz evvel arkadaşımı incitmek
pahasına söyledim. Aynı şeyi ben sizden de bekliyorum. Yani
kürsüye çıkan hatibinizin üslubunun doğru
olmadığını aynı cesur yürekle sizin de söylemenizi
bekliyorum. Ben, Meclisin ortak bir akla sahip olabileceğine
inanıyorum temel konularda, ortak bir akıl. Bu ortak akıl: İşte,
neye darbe denir? Ne terördür? Bunlarda ortak bir akıl üretmemiz
lazım. Artık birbirimizi suçlamaktan vazgeçmemiz lazım.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Özlem
Hanım, gayet güzel oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
ben de bu kadar bile sürmeden
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülerken
rejim tartışması ile sistem tartışması
yapılmasının doğal olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Esas, bu tartışmalar
bazen faydasız gibi görünüyor ama
BAŞKAN Güzel bir noktaya geldik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, size
muhalefet etmek açısından değil.
Özlem Hanımla geldiğimiz nokta önemli,
şöyle önemli, Özlem Hanım diyor ki: Ben evet diyen ile hayır
diyenin bu ülke için kıymetli insanlar olduğunu söyledim ve partimden
de bu konuda bayağı bir dayak yedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zaten biz de o süreçte hep
buna itiraz ettik. Partinizin genel başkanı, sözcüleri yaygın
olarak o kadar şeytanlaştırıcı, Kimler evet diyor,
kimler hayır diyor. diye öyle kategoriler yaptılar ki biz buna
itiraz ettik. Bunu sizden duymak önemli.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye, bir saniye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak biraz önce dediniz ki:
Ben arkadaşımı
Benim de bir arkadaşım, tekrar
edeyim, o cümleyi söylese ben de aynen sizin gibi Doğru bulmadım.
derim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kürsüde söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent Turan da şahittir,
herkes şahittir, ben, burada defalarca arkadaşlarım adına
özür bile dilemiş birisiyim. Ama siz dediniz ki: Aynı şeyi
bekliyorum. Benim arkadaşım siyasi eleştiriler yapıyor,
bir hakaret okumadınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Okudum, var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Veya belki orayı
atladınız, varsa derim yanlış olmuş diye.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söylemedim de var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Veya ben tutanağa
bakayım, yapayım efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Beraber bakalım.
BAŞKAN Milletvekillerimizden bana mesajlar
geliyor, bugünü saat 03.00te ancak bitiririz diye, dolayısıyla
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım,
keyifli gidiyor. Bir saniye, ben bir cümle söyleyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son cümlem efendim. Belki buna
da bir şey söyler Özlem Hanım.
Bugün, çok anlamlı bir gün,
Cumhurbaşkanlığı bütçesinde elbette ki bir tarafı
rakamken bir tarafı siyasetse bu işin, rejim
tartışması, sistem tartışması olacak.
Referandumu tam bilmekle övünen bir
danışmanlık firması -isim vermeyeyim, bugün gazetelerde
var- şu anda evet diyen 100 seçmenin 25inin hayıra
geçtiğini
Bugün, tarafsız cumhurbaşkanı sorulsa ezici
çoğunlukla tarafsız cumhurbaşkanlığına evet
çıkacağını, geçmişte sizin yakın
çalıştığınız danışmanlık
şirketi söylüyor, lütfen dikkatle bakın.
Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım, yok,
bir cümle yapacağız, artık isterse sabah beş, lafı
tamamlayacağız Sayın Başkanım, fark etmez.
BAŞKAN Özlem Hanım, demin çok güzel bir
değerlendirme yaptınız.
Buyurun.
21.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, ben iyi
niyetle söylediğim bir cümlenin hem şahsıma hem Sayın
Cumhurbaşkanına aleyhten bir şeye dönüştürülmesine tahammül
edemem.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Etmeyin de
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, lütfen, ben
ne söylediğimi gayet iyi biliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bize de yaptılar onu,
bize terörist dedi Cumhurbaşkanı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bakın, değerli
arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanımızın
yaptığı bütün konuşmaları başından sonuna
kadar dinleyen birisiyim kampanyasının -devamında- hepsinde. Bu
ülke özgür bir ortamda seçim yapmıştır. Biz elbette -ben de-
sonuna kadar evet için bütün arkadaşlarımla uğraştık
ama bu anlamda da hayır demek isteyen insanlar için de açık bir
alan vardı. O sebeple buradan yola çıkarak ne şahsıma ne de
Sayın Cumhurbaşkanımıza özellikle bunu tersinden, sözün
muhalifinden yola çıkarak böyle laf söylenmesine de tahammül edemiyorum.
Yani ben iyi niyetle konuştuğumu
düşünüyorum Sayın Özel, hakikaten.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim, gayet
güzel.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.38
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Sıra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına yapılacak konuşmalardadır.
İlk söz, Yalova Milletvekili Sayın Meliha
Akyola aittir.
Buyurun Sayın Akyol. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MELİHA AKYOL (Yalova)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Biz, tarihimizde 3 kıtaya, 7 denize, 20 milyon
kilo metrekare toprağa hâkim olmuş bir milletiz; bugün o topraklarda
53 tane devlet var. Böylesine ihtişamlı bir geçmişin bakiyesi
olarak, büyüklüğümüzün farkında olacak şekilde, bir tarih
şuuruna sahip olmamız gerekiyor.
Millî Saraylar İdaresi
Başkanlığımız, ülkemizin paha biçilmez tarihî
yapı, eser ve objeleri ile taşınır ve taşınmaz
kültür varlıklarını geleceğe aktarma, koruma ve
tanıtma faaliyetlerini hassasiyetle yürüten yegâne kurumlardan biridir. 16
Temmuz 2018 tarihli Kanun Hükmünde Kararnameyle Cumhurbaşkanlığına
bağlanmış olan Millî Sarayların görev ve yetkileri Millî
Saraylar İdaresi Başkanlığı adı altında
yeniden tanzim edilmiştir; böylece özgün bir yapıya kavuştu, bütçeye
yük olmadan iş ve işlemler de hızlanmış oldu. Millî
Sarayların gelirlerinin sadece yine Millî Sarayların restorasyonunda
kullanılmak üzere hükmü, yasayla çerçeve altına alındı.
Yani orada Millî Sarayları ziyaret eden bir ziyaretçinin bir bilet
parası dahi -hepsi- bir yıl önce çıkan yasayla Millî
Sarayların restorasyonuna ve bakımına ayrıldı.
Böylece, dünyadaki denkleriyle yarışır hâle geldi, gelirleri
yüzde 100 arttı. Ayrıca Topkapı Sarayının yönetim,
restorasyon, tanıtım ve diğer tüm hizmetleri, Cumhurbaşkanlığının
6/9/2019 tarihli ve 44 sayılı Kararnamesiyle Millî Saraylar
İdaresi Başkanlığına devredilmiştir. Bu kararla
beş yüz yıllık tarihî geçmişi olan Topkapı
Sarayının dünyadaki örnekleri gibi
Cumhurbaşkanlığı himayesine alınması; restorasyon,
koruma ve tanıtım faaliyetlerinin daha planlı ve
başarılı bir şekilde yürütülmesine imkân
sağlamıştır.
Millî Sarayların
Cumhurbaşkanlığına devrinden sonra başta Topkapı
Sarayı olmak üzere saray, kasır ve köşklere yönelik restorasyon
ve konservasyon uygulamaları ivme kazanmıştır. Topkapı
Sarayı depolarında obje ve sayım tespit komisyonları
kurulmuştur. 10 sayım bölgesinde 56 ayrı koleksiyona ait 142 bin
eserin sayımı planlı olarak yürütülmektedir. Komisyon üyelerince
tespit ve tasnifi yapılan depolardaki objeler, ilk defa dijital olarak
kayıt altına alınmıştır. Ayrıca depolarda
muhafaza edilen dünyaca ünlü eserler de tanıtım faaliyetleri
kapsamında ziyarete açılmıştır.
Tarihî elmasların en büyüğü olarak ve en
meşhuru olarak gösterilen 86 karat ağırlığındaki
Kaşıkçı Elması bunlardan biridir. Dünyanın
sayılı hazineleri arasında gösterilen Sultan I. Mahmutun Nadir
Şaha hediye edilmek üzere yaptırdığı Topkapı
Hançeri de yeniden gün yüzüne çıkan eserler arasındadır.
Ülkemizi en iyi şekilde temsil eden Millî
Saraylar, tarihî obje restorasyonu alanında iki büyük başarıya
imza atmıştır. Türkiyenin 406 metrekareyle en büyük
halısı, yüz yirmi yıl aradan sonra ilk defa restorasyona
alınmıştır. Yine, 35 metrekareyle Türkiyenin en büyük
oryantalist tablosu olan Çölde Av, Sait Halim Paşa Yalısından başarılı
bir şekilde taşınarak Millî Saraylara bağlı Resim
Müzesine nakledilmiştir. Millî Saraylar,
Cumhurbaşkanlığı bünyesine katıldıktan sonra, son
bir yılda ziyaretçi sayısını yüzde 27
artırmış, bu oran yabancı ziyaretçide yüzde 54e
ulaşmıştır; artış gişe verilerine de
yansımıştır. Son bir yılda elde edilen gelir
artışı yabancı ziyaretçide yüzde 91, yerli ziyaretçide
yüzde 84e ulaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı
bünyesindeki Millî Saraylar, dünyadaki dengi kurumlar gibi gelirleriyle tarihî
mirasa hizmette kendine yeter hâle gelmiştir. Bu yıl için örnek
verecek olursak Millî Saraylar, tarihî günlerden biri olan 10 Kasımda
Dolmabahçe Sarayında ziyaretçi rekoru kırmıştır.
İlk defa, 205 kişilik ekiple 125 bin ziyaretçinin sorunsuz bir
şekilde Sarayı ziyaret etmesi sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
MELİHA AKYOL (Devamla) - Aynı gün ulusal
ve uluslararası 26 farklı medya kuruluşuna gelişmeleri
kamuoyuyla canlı bağlantılarla paylaşma imkânı
sağlanmıştır.
Millî Saraylar İdaresi
Başkanlığımız, aziz milletimize ait tarihî ve millî
eserlerin sahibi değil, emanetçisi olduğunun bilincindedir. Bu
eserlerin yükünün ağır, sorumluluğunun büyük olduğunun
farkında ve bu onurlu görevi bugüne kadar layıkıyla yerine
getirmiş, bundan sonra da aynı bilinçle yürütme
kararlılığındadır.
Bu vesileyle, yeni dönem bütçe görüşmesinin
hayırlara vesile olmasını diliyor, Türkiye Büyük Millet
Meclisimizin açılışından bugüne kadar bu çatı
altında millî iradenin üstünlüğü inancıyla ülkemize hizmet eden
tüm milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Tekirdağ
Milletvekili Çiğdem Koncagüle ait.
Buyurun Sayın Koncagül. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM KONCAGÜL
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz
milletimizi ve yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinde yer alan Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. AK PARTİ olarak
hazırladığımız 18inci, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi içinde de 2nci bütçe olarak görüşmelerini
gerçekleştirdiğimiz 2020 yılı merkezî yönetim bütçesinin
güçlü Türkiyenin geleceğine ve kalkınma hedeflerimize önemli
katkılar sunmasını ve hayırlar getirmesini temenni
ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri olarak ortaya koyduğumuz bütçe disipliniyle mali alanda ciddi
gelişmeler kaydettiğimiz apaçık ortadadır. 2002
yılında yüzde 11,2 olan bütçe açığını 2018 yılı
sonunda yüzde 1,9a getirerek vergi gelirlerimizi daha etkin
kullanabileceğimiz mali yapıyı inşa ettik. Türkiye
ekonomisi 2003-2018 dönemine baktığımızda, AK
PARTİyle yıllık ortalama yüzde 5,6 oranında büyüme
kaydetti; bu büyümenin neticesinde yıllık ortalama olarak 160 bin
yeni istihdam sağladık. Sağlıktan eğitime,
ulaşımdan sosyal hayata her alanda devrim niteliğinde icraatlar
gerçekleştirdik, AR-GE faaliyetlerine harcanan miktarın millî gelir
içerisindeki payı AK PARTİyle birlikte neredeyse 2 katına
çıkarıldı.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin jeopolitik
yapısı nedeniyle maruz kaldığı tehditlerin
büyüklüğü diğer ülkelerden çok daha fazladır. Savunma
sanayisinin esas üretiminin ulusal güvenlik ve barış ortamı
olduğu, bu ortam olmadan hiçbir ekonomik ve sosyal faaliyetin
gerçekleşemeyeceği, güvensiz bir ortamda ülkenin tüm ekonomik
göstergelerinin olumsuz etkileneceği, devletin bekasından ve
itibarından tasarruf yapılamayacağı kabul gören
gerçeklerdir.
Türkiyenin son on sekiz yılda savunma
sanayisinde elde ettiği kazanımlar, ülkemizde üretilen savunma
sanayisi ve güvenlik ürünlerinin dünya çapında giderek daha çok kabul
görmesi atılan adımların doğruluğunu kanıtlar
niteliktedir. Ülkemiz kendi ihtiyaçlarını karşılamanın
ötesinde, her yıl artan bir rakamla savunma sanayisi ürünü
ihtiyacını da gerçekleştirmektedir. Unutmamalıyız ki
dünyanın her yerinde teknolojinin lokomotifi savunma sanayisidir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarlarımızın on sekiz yıllık geçmişinde temel
ilkelerimizden hiç sapmayarak, Halka hizmet Hakka hizmettir. ilkesiyle
bugünlere geldik. Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde yürüdüğümüz
milletimize hizmet yolunda bir gün olsun yorulmadık. Tek millet, tek
bayrak, tek vatan, tek devlet diyerek daha güçlü bir Türkiye için
çalışmaya devam ettik.
İlk günden bugüne milletimizin derdiyle
dertlenerek çözüm yolları aradık. Ülkemizin kalkınması ve
dış politikada daha güçlü adımlar atmak için mevcut sistemin
eksikliklerini kapatmak üzere Anayasamızda değişiklik yaparak
16 Nisan referandumuyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini
getirdik. Referandum sonrası gerçekleşen ilk seçimlerde, 26 milyonu
aşkın vatandaşımızın teveccühüyle yüzde 52nin
üzerinde oy alarak Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk lideri
olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte
idari ve mali yönetim ile bütçe sürecinin etkinliğinde hissedilir derecede
artış sağlandı.
Ülkelerin varlığının ve
büyüklüğünün ispatlandığı uluslararası arenada bizleri
gururlandıran, yerli ve millî duruşumuzu dosta düşmana gösteren
atılımlara ve çalışmalara da imza attık. Özellikle
yanı başımızda Suriye sınırında oluşan
tehditleri ortadan kaldırmak üzere Fırat Kalkanı, Zeytin
Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarıyla hem bölge halkının
refahı hem de ülkemizin güvenliğini korumak açısından dik
duruşumuzla tüm dünyaya büyük mesajlar verdik. Bu vesileyle,
operasyonlarda görev yapan kahraman askerlerimizi minnetle, aziz
şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, ilk günden
bugüne dek nasıl ki tüm zorluklar karşısında dimdik
durduysak bundan sonra da güçlü Türkiyenin geleceği için 2023, 2053 ve
2071 hedeflerine yürüdüğümüz bu yolda Genel Başkanımız ve
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde milletimizden aldığımız güçle her daim
hizmete devam diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Kocaeli
Milletvekili Mehmet Akif Yılmaza ait.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKİF YILMAZ
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz
aldım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, milletimiz 2017
yılında yapılan referandumda yönetim sistemimize dair önemli bir
karar verdi. Yüzde 86 gibi demokratik ülkelerde ulaşılamayan güçlü
bir katılımla millet iradesi tecelli etti. Sınırsız
yetkili ve sorumsuz Cumhurbaşkanı yerine yargı ve yasama
tarafından denetlenen, millete hesap veren bir
Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturuldu. İdari
yapımız iki başlılıktan kurtarıldı.
Yönetimde istikrar, temsilde adalet anlayışı benimsendi. Ülkemize
yıllar kaybettiren hükûmet krizlerine ve antidemokratik müdahalelere son
verecek bir sistem kabul edildi. Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi milletimizin bir tercihidir ve millete, demokrasiye saygısı
olan herkesin bu tercihe saygı duyması gerekir.
Doksan yıllık bir sistemin
değişmesiyle, yeni sistemin uygulamaya geçmesiyle devlet bürokrasisinin
buna uyum sağlama sürecinde elbette ki sıkıntılar
yaşanacaktır. Muhalefetin bu uygulamaları eleştirmesi
doğaldır. Fakat 14 seçimdir yenemedikleri bir lidere karşı
duydukları nefret üzerinden diktatörlük tek adamlık saray
söylemleriyle milletin seçtiği bir lidere şuursuzca, mesnetsiz
iftiralarla saldırmaları asla kabul edilemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu söylem 15 Temmuz dâhil,
yakın demokrasi tarihimizde millet iradesine yapılan tüm darbeleri
organize eden ve eli silahlı gerçek diktatörleri başımıza
musallat eden Batının söylemidir. Diktatörlük yaftası,
bağımsız hareket eden, millî menfaatlere uygun
adımları cesaretle atarak politika üreten tüm millî liderlerin makûs
kaderidir. Bugün Latin Amerika ülkelerinde yaşanan süreçler bunun en bariz
örnekleridir.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz bütçe, milletin bütçesidir. Milletimizin her ferdine her alanda
yapılacak hizmetleri içinde barındıran millete hizmet
bütçesidir. Ülkemizde ve bölgemizde barışa hizmet edecek bir bütçedir.
Bu bütçe, hain bombalarıyla, alçak hendekleriyle, terörü ve teröristi
cesaretlendiren siyasi söylemleriyle iç barışımızı
dinamitleyen ve terör örgütleri ve siyasi uzantılarının kâbusu
olacak bir barış bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bölgesinde ve dünyada
söz sahibi olmaya başlayan, bağımsız politika üretebilen
bir Türkiye fotoğrafının birilerini çok rahatsız
ettiğini biliyoruz. Ülkemize yönelik devam eden ve özellikle son altı
yıldır artan, yoğunlaşan iç ve dış operasyonlar
bu rahatsızlığın ne boyutta olduğunu göstermektedir.
Yıllarca ülkemiz ekonomisini pranga altına alan IMFye olan borcumuzu
sıfırlayarak ekonomik
bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz
2013 yılı Mayıs ayında başlayan Gezi olayları,
ardından devam eden Kobani ve hendek kalkışmaları,
illerimizde gerçekleşen bombalamalar ve son olarak 15 Temmuz alçak darbe
teşebbüsü ülkemize yönelik iç savaş provalarıydı.
Bu saldırılar sadece iç
barışımızı değil, siyasi
istikrarımızı, ekonomik büyümemizi ve askerî gücümüzü hedef
almaktaydı. Bu hain teşebbüslerde hangi terör örgütlerinin ve
siyasilerin rol üstlendiklerini hepimiz biliyoruz. Milletimizin
varlığına ve birliğine kasteden, milletin Meclisini alçakça
bombalayan, terör yuvası Kandili bir barış merkezi gören, partisini
bebek katili Öcalanın bir projesi olarak takdim eden, Apo haininin
heykelini dikmeyi partisi için hedef olarak benimseyen, halkı sokağa
dökerek, şehirlerimizde çukurlar kazdırarak Mehmetçikimizin,
milletimizin kanına girenleri, terörü ve teröristi himaye eden katilleri
milletimiz asla unutmayacak ve affetmeyecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Zaten unutmasın diye
TRTye çıkardınız!
MEHMET AKİF YILMAZ (Devamla) Son bir dakika
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF YILMAZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi,
devletimize, milletimize, birliğimize karşı yoğunlaşan
bu saldırılar karşısında milletimizin ortaya
koyduğu güçlü bir iradedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bu aziz millet,
Karadenizden Akdenize, güneyimizden Egeye, içte ve dışta tüm
küresel saldırılara karşı boyun eğmeden
kararlılıkla, cesaretle, siyasi, askerî ve ekonomik gücünü büyüterek
mücadelesine devam edecektir.
Birliğin, beraberliğin,
kardeşliğin, barışın ve milletin bütçesi
hayırlı ve bereketli olsun.
Aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Antalya
Milletvekili Kemal Çelikte.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığının 2020 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarla selamlıyorum.
Bölgesel ve küresel dinamiklerin hızla
değişim gösterdiği, ülkemizin jeopolitik ve jeostratejik konumu
sebebiyle çok boyutlu ve çeşitli tehditlerle karşı
karşıya kaldığı bu süreçte, MİT
Başkanlığı, istihbari, teknik, fiziksel ve personel
kapasitesini sürekli geliştirerek ve kurumlar arası koordinasyonunu
artırarak küresel konjonktürün gerekli kıldığı rekabet
gücünü en üst düzeyde korumayı başarmıştır. Millî
İstihbarat Teşkilatımız, özellikle son yıllarda,
güvenlik mimarisinin mevcut yapısını iyi tahlil ederek,
tehditlerin gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında
kaynağında bertaraf edilmesi ve hedef odaklı operasyon prensibi
çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. MİT Başkanlığınca
yürütülen çalışmalar sonucunda terörle mücadele alanında PKK,
PYD, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütlerinin ülkemiz
içerisindeki faaliyetlerine darbe vurulmakta ve söz konusu örgütlerin yurt
dışındaki yapılanmalarıyla da mücadele
sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, biz büyük bir millet
olarak haksızlığa ve zulme karşı çıkar,
mazlumlara her daim kucak açarız. Anasının kucağında
Suriyeden sınırımıza gelen yavrunun ne suçu olabilir ve
ona nasıl kapımızı kapatabiliriz? Biliyoruz ki bölge
coğrafyasına karşı bizim tarihî sorumluluğumuz
vardır. Tüm bu insani değerlerin beraberinde, bir politik gerçek
olarak bu coğrafyadaki gelişmelere siz seyirci kalırsanız
olan bitenin de sonucuna katlanmak durumunda kalırsınız. Nitekim
Türkiye, Kuzey Irakta kurulmak istenen bir yeni kurgu devlete ve Suriyenin kuzeyinde
oluşturulmak istenen terör koridoruna bu coğrafyadaki hâkimiyetiyle
seyirci kalmayıp engel olmuştur. Bir an için bu gelişmelerin
dışında ve kıyısında
kaldığımızı bir düşünün, o takdirde bugün
başka şeyler konuşur olurduk.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri başta olmak üzere, Barış Pınarı
Harekâtı kapsamında görev yapan bütün kurumlarımız
Suriyede askerî ve diplomatik metotları bir arada kullanarak
yürüttüğü koordineli ve hibrit mücadele sayesinde PKK ve PYDnin bölgedeki
etkinliğini kırmıştır. Ayrıca,
Teşkilâtın istihbari ve operasyon kabiliyetlerinin
geliştirilmesi ve teknik donanımının en üst seviyeye
çıkmasıyla birlikte İHAlar ve SİHAlarla yürütülen operasyonlar
neticesinde terörle mücadelede sonuç odaklı faaliyet yürütülmesi mümkün
olmuştur. Bu bağlamda 2019 yılı içerisinde Teşkilat
tarafından güvenlik kurumlarıyla birlikte PKKnın üst düzey
kadrosunun etkisiz hâle getirilmesine yönelik Kuzey Irakta yürütülen
başarılı operasyonlar her türlü takdire şayandır.
Gerek Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış
Pınarı Harekâtları ve gerekse PKK, DEAŞ ve FETÖyle
mücadelede Millî İstihbarat Teşkilatı ile diğer güvenlik
kurumları arasındaki koordinasyonun en üst düzeye ulaştığı
memnuniyetle görülmüştür. Bu durum, tehditlerle daha etkin ve daha
hızlı mücadele edilmesini, ön alıcı istihbaratın
ivedilikle işlenip analiz edilerek gerekli reaksiyonun ve tedbirlerin
geliştirilmesini kolaylaştırmıştır.
İstihbarat Teşkilatımız, bugün FETÖcüleri her ülkeden
cımbızla çekip ülkemize getirecek düzeyde operasyon kabiliyeti
sergilemektedir. Suriyede gelinen nokta, bölge halkının
desteği, tarihten gelen adalet anlayışımızın
yanında yürütülen istihbarat, etkin diplomasi ve yerli ve millî
teknolojilerimiz sayesinde başarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bölge
halkının desteği, her zaman önemli bir kazanımdır ve
başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bu kazanım
haklılığımızın da bir nişanesidir ve
Türkiye, güven veren bir devlet olma özelliğiyle de bu coğrafyada
tektir.
Terör, dünyanın küresel bir sorunudur. Terörle
mücadele de küresel düzeyde olmak zorundadır. Gelinen noktada, MİT
Başkanlığı, yürüttüğü operasyonlar,
kazandığı yetenekler ve istihbarat diplomasisi alanındaki
etkinliğiyle, dünyada ve bölgesinde sözü geçen güçlü bir istihbarat
teşkilatı olarak gurur kaynağımızdır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin eğitim ve teknolojik üstünlüğü, güçlü
istihbarat ağı ve güçlü diplomasiyle elde edilen başarılar,
eylem noktasındaki kararlılık hiç şüphesiz ki güçlü yönetim
ve liderlik gerektirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Bu nedenle, son
dönemlerde elde ettiğimiz başarıların arkasında,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın güçlü
liderliği bulunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu çerçevede, Türkiye, sorunlarını
ertelemeyen, tam aksine sorunların üzerine giden vizyon ve öngörü sahibi
bir ülkedir. Bunda da bölgesel ve küresel plan, program ve stratejiye sahip
olan güçlü İstihbarat Teşkilatımızın rolü elbette
büyüktür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzdeki dönemde Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı görev ve sorumluluklarını yerine
getirirken insan kaynaklı, elektronik, teknik, askerî, psikolojik ve
paramiliter istihbarat kaynaklarının da birlikte
kullanılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, tüm bu
başarıların mimarı olan Millî İstihbarat
Teşkilatımızın değerli mensuplarına, daha
doğrusu isimsiz kahramanlarına takdir, tebrik ve minnet duygularımı
iletiyor, Teşkilat mensubu aziz şehitlerimizi bu vesileyle rahmetle
anıyorum.
Bu çerçevede, 2020 malî yılı bütçesinin
Başkanlığımıza, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Çorum
Milletvekili Oğuzhan Kayaya ait.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZHAN KAYA (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliğinin 2020 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi Gazi
Meclisimizin kürsüsünden saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama, seçim bölgem Çorum ili Osmancık
ilçesinde bulunan yatılı Ömer Derindere Fen Lisesindeki
öğrencilerimizin geçen hafta karbonmonoksit gazından zehirlenmesi
sebebiyle 103 öğrencimize ve 2 öğretmenize geçmiş olsun
dileklerimi ileterek başlamak istiyorum. Çok şükür,
öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin durumu iyidir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Türkiye
Cumhuriyetinin güvenliğini sağlamak için 1933 yılında Gazi
Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi
Kâtipliğinin devamıdır.
Her devlet bekasına, bütünlüğüne ve
refahına yönelen tehdit ve saldırılara karşı kendi
güvenlik tedbirlerini alır. Devletler bu tedbirleri alırken
ülkesindeki ve dünyadaki gündemi takip edip tehditleri, fırsatları
belirleyip en doğru siyaset uygulamalarını sağlayacak süreç
ve unsurları ihtiva eden millî güvenlik sistemlerini tesis ederler.
Devletler, millî güvenliği ilgilendiren konularda sağlıklı,
kurumsal, bütüncül, hızlı ve etkili kararlar almak, hükûmet veya
kurumlar arasında koordinasyonu ve millî bilgi
paylaşımını sağlamak amacıyla Millî Güvenlik
Kurulu adı altında ya da benzer isimlerde kurumlar kurarlar.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 12
Eylül darbecilerinin, cuntacılarının kurmuş olduğu
Millî Güvenlik Konseyiyle karıştırılmaktadır. Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, anayasal bir kurum olan Millî Güvenlik
Kurulunun sekreterya hizmetlerini devam ettirmektedir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 9
Temmuz 2018 tarihinde başlayan Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi çerçevesinde 15 Temmuz 2018 tarih ve 6 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yapısı tekrardan
düzenlenmiştir. Yeni dönemde Millî Güvenlik Kurulunda
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları,
Adalet Bakanı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı,
Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Kara
Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı ve Deniz Kuvvetleri
Komutanları yer almaktadır.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî
Güvenlik Kurulu toplantılarıyla ilgili iş ve işlemleri
gerçekleştirir ve Kurul tarafından verilen görevleri yerine getirir.
Söz konusu görevlere ilişkin araştırma ve değerlendirmeleri
yapmak, yaptırmak, bu araştırma ve değerlendirmelerin
sonuçlarını Kurul üyelerine iletmek ve bu konuları kapsayan bir
dokümantasyon merkezi oluşturmak ve Millî Güvenlik Siyaseti Belgesinin
hazırlanmasına ilişkin çalışmaları yürütmek Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin görevleri arasındadır.
Dünyadaki küreselleşme olgusunun etkileri ve
teknolojideki hızlı gelişmeler, ülkelerin güvenliğine
yönelik risk ve tehditlerin kapsamının da sürekli gelişmesine
neden olmuştur. Bu itibarla, ülkemizin millî güvenliğinin
sağlanması her zamankinden daha fazla önem kazanmış
bulunmaktadır.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği de
ülkemizin millî güvenliğinin sağlanması için Millî Güvenlik
Kurulu tarafından ve kanunlarla verilen görevleri doğrultusunda
uluslararası, bölgesel millî güvenlik ortamını yakından
takip ederek araştırma ve değerlendirmeler yapmak, dokümanlar
hazırlamak, ayrıca seferberlik ve savaş hâli ile kriz yönetimi
konularında kanunlarda verilen görevleri yürütmek üzere yeniden
teşkilatlanmış önemli bir güvenlik kuruluşudur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2020
yılı mali bütçesinin geneline bakıldığında, yüzde
71,27sinin personel giderlerine, yüzde 11,18inin Sosyal Güvenlik Kurumu
devlet primlerine, yüzde 9,70inin cari giderlere, yüzde 0,41inin cari
transferlere, yüzde 7,44nün de sermaye giderlerine
ayrıldığı görülmektedir. Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2020 yılı mali bütçe teklifinde yer alan ödeneklerle
yukarıdaki açıkladığımız faaliyetler devam
ederken Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin başka ülkelerdeki
muadili kuruluşlarla da görüşmeler sürdürülmekte, uluslararası
düzeyde toplantılar devam etmektedir. Yabancı ülkelerde Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin eş değeri olan
kurumları temsil eden heyetler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
OĞUZHAN KAYA (Devamla) Son söz olarak da
Türkiye Cumhuriyeti devletinin istiklaline, istikbaline, vatanına,
bayrağına, ezanına göz koyanlar iyi bilsinler ki sefere giden
askere İstikamet nereye? denildiğinde Kızılelmaya.
diyen yüce bir millete Ölürsek cennet bizim, kalırsak vatan bizim, devlet
bizim. diyen kahraman bir millete, önüne yattığı birinci
tankın üzerinden geçmesi üzerine ikinci tankın da altına yatan
kahraman bir millete Ölümü ölümle korkutacağız, ölürsek de
milletimizle beraber adam gibi öleceğiz. diyen Recep Tayyip Erdoğan
gibi bir lidere sahip bu millete kimse kefen biçmesin, biçtikleri kefenleri
kendilerine giydireceğiz, kazdıkları hendekleri de
çukurları da kendilerine mezar edeceğiz diyor, yüce Meclisi
saygı ve sevgiyle tekrardan selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıça aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; anayasal görevi, İslam diniyle ilgili işleri
yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak, ibadet yerlerini yönetmek olan
Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partimiz adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Osmanlıda, başında
şeyhülislamın bulunduğu meşihat makamı Tanzimattan
günümüze sürekli bir evrim geçirdi. 1917, 1920, 1924, 1931, 1937, 1950, 1957,
1961, 1965, 1978, 1982, 1984 tarihleri bu evrimde çok önemli köşe
taşlarıdır. 1-5 Kasım 1993 Ankara 1inci Din
Şûrası Toplantısında kurumun tedricen
özerkleştirilmesi ve doğrudan Cumhurbaşkanlığına
bağlanması görüşü benimsendi. Diyanet İşleri
Başkanlığı -tartışmalar bir yana- yurt içi ve yurt
dışında imkânları ölçüsünde hizmetine devam etmiştir
ve devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk
tarafından kurulan cumhuriyetin bu en temel kurumu, Kuran, sünnet, sahih
bilgi, tarihî birikim ve tecrübe ışığında birlik,
kardeşlik, eşitlik, adalet, barış, saygı, sevgi,
yardımlaşma, dayanışma ve benzeri değerlerin ikamesi
için çalıştı ve çalışmaktadır.
Cami hizmetleri, Kuran öğretimi, din
görevlilerinin eğitimi, vekâleten kurban kesimi, hac ve umre hizmetleri,
aile irşat ve rehberlik bürolarıyla dinî ve millî zaman dilimlerinde
toplumda bir farkındalık oluşturulması çabaları her
zaman sürmüştür ve sürmektedir. Din görevlilerimizin gerek İstiklal
Savaşı günlerinde gerekse de hain 15 Temmuz FETÖ
saldırısında, yüklenmiş oldukları görevleri yüz
akıyla milletimize karşı yerine getirmiş olmaları her
türlü takdirin üzerindedir. Sahih dinî bilgiyi yayınlarıyla da
yaygınlaştırma sadedinde kaynak ve ilmî eserler
yayınlıyor, radyo, televizyon yayınlarıyla dinimizin
evrensel mesajlarını toplumun bütün kesimlerine
ulaştırıyor bu kurumumuz. Merkez ve taşra olarak
yapılanan Diyanet İşleri Başkanlığı il, ilçe
müftülükleri, eğitim merkezleri, yurt dışı din işleri
müşavirlik ve ataşelikleri şeklinde
teşkilatlanmıştır. Dünyada dinî teşkilata sahip
olmayan bir devlet, bir millet tarihte olmamıştır, günümüzde de
yoktur, bundan sonra da kıyamete kadar olmayacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Birçok tartışma
yapılmıştır bu göz bebeği kurumumuz üzerinde, mesela
bunlardan bazıları şunlardır: Diyanet İşleri
Başkanlığının devlet düzeni içinde bulunup genel bütçeden
pay almasının laikliğe aykırı olduğunu
söyleyenler; siyasi iktidarın emrindeki bir teşkilatın din
konusunda güvenilir olamayacağını, bu sebeple din işlerinin
cemaatlere bırakılmasının gerekli olduğunu
söyleyenler; Diyanet İşleri Başkanlığı
hizmetlerinin uyum içinde yürütülmesinin ancak düzenli bir teşkilatla
mümkün olabileceği görüşünü benimseyen çoğunluk ise Diyanet
İşleri Başkanlığının tedricen de olsa ilmî,
idari ve mali özerkliğe kavuşturulmasını istemektedir.
1993te toplanan 1inci Din Şûrasında böyle bir görüş ortaya
konmuştur. Türkiye; İran, İsrail, Vatikan ve Fransa
değildir ve olmayacaktır; buradaki laiklik buraya hastır, bize
hastır; 2 dinî bayram, aynı zamanda 2 millî ve resmî
bayramımızdır. Bunun ne anlama geldiğini akıl ve idrak
sahibi herkes idrak etmektedir.
Devletin ve toplumun kodlarıyla oynamayın.
Hesapta olmayan olumsuzluklara kapı açarsak altında
kalırsınız, altında kalırız, altta kalırsak
kalkamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
İMRAN KILIÇ (Devamla) Birçok arkadaş
burada ağzına geleni söyledi. Galiba bunlar, FETÖ hain
kalkışmasından ve IŞİD tehlikesinden ders
almamışa benziyorlar.
Diyanet İşleri
Başkanlığımıza da şunu hatırlatmak istiyorum
burada, kıymetli hazırunun yanında: Personelin verimli
çalıştırılması gerekir. Bir sebeple boşalan camilerde
boş kalan kadrolar ve boşta gezen görevliler, bir tarafta da kadro ve
görevli bekleyen cemaati bol camiler. Ve yine, Diyanet İşleri
Başkanlığındaki sendikalaşma, görevliler
arasındaki bölünmelere ve çatışmalara neden olmuştur. Buna
da bir çözüm bulunması gerekmektedir. Ve yine kurumumuz büyümüştür,
bu büyüklüğü içerisinde, bir kısım büyük illerde ve bölgede
denetimi sağlamak için teftiş heyetlerinin kurulması elzemdir,
vakti gelmiştir ve geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
İMRAN KILIÇ (Devamla) Bu
teşkilatımızın bugünümüze gelişinde, bu gücüne
ulaşmasında emeği geçen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere geçmiş bütün büyüklerimize ve halkımızın,
milletimizin gönlünde taht kurmuş, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğana buradan saygılarımı sunuyorum.
Başkanından personeline, bütün din
görevlilerimizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Karabük
Milletvekili Niyazi Güneşe ait.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİYAZİ
GÜNEŞ (Karabük) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı
bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi hürmetle, saygıyla selamlıyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihli kuruluş kanununda da
belirtildiği üzere İslam dininin itikat, ibadet ve ahlak
esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, halkı doğru dinî
bilgiyle aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek amacıyla
kurulmuş, devletimizin önemli bir kamu kurumudur.
Kurulduğu günden itibaren, İslam dininin
iki temel esası Kuran-ı Kerimi ve Peygamber Efendimizin sahih
sünnetini esas almaktadır. Diyanet İşleri
Başkanlığı, hizmetlerini sunarken birleştirici,
kucaklayıcı ve kuşatıcı bir anlayışı
benimsemektedir. Başkanlık için bu hususlar vazgeçilemeyecek
hassasiyetler arasındadır.
Kuruluşunun ilk yıllarında
sınırlı imkân ve az sayıda personelle hizmet sunan
Başkanlık, bugün ülkemizin en ücra köşesine varıncaya kadar
kamu hizmeti götüren tek kurumdur. Diyanet İşleri
Başkanlığı günümüzde sadece ülkemiz
sınırlarında değil, dünya ölçeğinde hizmet vermeye
çalışan bir kuruluş hâline gelmiştir. Afrikadan Asyaya,
Avrupadan Amerikaya 7 kıta ve 100ü aşkın ülkede öncelikle din
hizmeti olmak üzere, insani ve sosyal yardım faaliyetleri yürütmektedir.
Sayın milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığının deruhte ettiği ve periyodik olarak
düzenlenen Avrasya İslam Şûrası, Afrika Dinî Liderler Zirvesi ve
geçtiğimiz günlerde gerçekleşen 6ncı Din Şûrası
Toplantısında önemli kararlar alınmıştır.
Alınan şûra kararlarının ülkemiz, milletimiz, yurt
dışındaki vatandaşlarımız, gönül
coğrafyamız ve akraba topluluklarımız için
hayırlı olmasını diliyorum. Kararların bir an evvel
hayata geçirilmesi en samimi temennimizdir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, gelişen ve değişen şartlar
karşısında halkımıza yeterli, donanımlı ve
daha iyi eğitimli din görevlileriyle hizmet sunmayı amaçlamaktadır.
Başkanlık, bu ihtiyacı bugüne kadar hizmet içi eğitim ve
yüksek ihtisas merkezleriyle karşılamaya çalışmaktadır
ancak hizmette etkinliği ve verimliliğini arttırmak için Diyanet
İşleri Başkanlığının uzun zamandır
gündeminde bulunan Diyanet Akademisi konusunun bir an evvel gerçekleşmesi
temel arzumuzdur.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, dinî bilginin doğru aktarılması
ve öğrenilmesi amacıyla kaynak eserlerden ilmî eserlere ve çocuk
kitaplarına varıncaya kadar çok sayıda eser yayınlamıştır.
Yayınladığı eserler, alanında uzman kişiler
tarafından kaleme alınmakta, satır satır tetkik
edilmektedir. Başkanlığın bu anlayışla
sunduğu eserlerin toplum nazarındaki itibarı memnuniyet
vericidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde
bulunan Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu
Başkanlığının, Kuran-ı Kerimin basımı,
incelenmesi ve mühürlenmesine kadar izlediği usul ve ciddiyet her türlü
takdirin üzerindedir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet
İşleri Başkanlığının varlık sebebi,
halkımızın din konusundaki ihtiyaçlarını
karşılamak ve tesanüdü sağlamaktır. Bu hususta Diyanet
İşleri Başkanlığı 15 Temmuz gecesi
gerçekleştirilen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Güneş.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Din
görevlileri, yurt genelindeki bütün camilerde okudukları selalarla ve ezanlarla
halkımızı hain girişime karşı cesurca tavır
almaya teşvik etmiş, her zamanki gibi milletimizin birliğinin ve
beraberliğinin yanında durmayı
başarmışlardır.
Değerli milletvekilleri, doksan beş
yıllık tecrübeye sahip olan Diyanet İşleri
Başkanlığı kuruluşundan bugüne çizgisini
korumuştur. Bu hususta Başkanlığın durduğu yer
önemlidir. Bugün, başta yakın ve civar komşularımız
olmak üzere, birçok İslam ülkesinde üzülerek izlediğimiz kaos
ortamı bizlere Diyanet İşleri Başkanlığı
gibi bir kurumun ne anlama geldiğini anlatmaktadır. Bu sebeple,
Diyanet İşleri Başkanlığının niçin
kurulduğunu fark edersek niçin olması gerektiğini
anlamış oluruz; bütçesinin yüzde 90ının üzerindeki pay
personel payıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süre verdim ben size Sayın
Milletvekili, bir dakika ek süre veriyoruz dolayısıyla
toparlayın.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Diyanet
İşleri Başkanlığının üstlendiği,
toplumun birlikteliği ve bir arada yaşama gayesi için yürüttüğü
hizmetler takdire şayandır. İlk Başkan Börekçizade Rifat
Efendiden Ali Erbaşa kadar görev yapan bütün herkese buradan
hürmetlerimi, saygılarımı sunuyor, ahirete irtihal etmiş
olanlara rahmet, hayatta olanlara sağlık afiyet diliyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçemizin hayırlı olmasını,
yüce milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi
hürmetle, saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Çorum
Milletvekili Erol Kavuncuya ait.
Buyurun Sayın Kavuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EROL KAVUNCU (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, malum olduğu
üzere, insanlık tarihi boyunca inanma ihtiyacı ve buna
bağlı olarak din olgusu, bireysel ve toplumsal yaşamda en önemli
gerçekliklerin başında gelmektedir. Bu hassas alanın kendi
hâline bırakılması suistimallere ve sapmalara zemin
oluşturacağından, bu alanı düzenlemek ve halkın dinî
konulardaki taleplerini karşılamak üzere 1924 yılında
Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur ve doksan
beş yıldır üstlendiği misyon ve gerçekleştirdiği
hizmetleriyle en güvenilir devlet kurumlarından biri olmanın
haklı gururunu yaşamaktadır.
Dinin iki temel kaynağı olan Kuran ve
sünnete dayalı sağlam bilgiyi esas alan, Müslümanların on dört
asırlık dinî tecrübesini ve insanlığın ortak
birikimini göz ardı etmeyen, insan merkezli hizmete odaklanan Diyanet
İşleri Başkanlığı, toplumsal huzurun en önemli
mimarlarındandır. Bu kapsamda, Türkiye'nin 81 vilayetinde olduğu
gibi, seçim bölgem Çorumda da müftülüklerimiz aracılığıyla
85 bini aşkın camisi, kız-erkek Kur'an kursları, Diyanet
gençlik merkezleri, öğrenci yurtları, aile ve danışma, dinî
hizmet merkezleri büroları olmak üzere birçok kurum ve kuruluş
vasıtasıyla halkımıza hizmetlerine devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet
İşleri Başkanlığının varlığı
milletimizin en büyük imkânlarından biridir. Bugün, birçok ülkede din
üzerinden yaşanan kavganın, kargaşanın ülkemizde makes
bulmaması bu kurumun varlığıyla doğru
orantılıdır.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, Millî Mücadele yıllarımızdan 15
Temmuz FETÖ ihanetine kadar en zor zamanlarda hep milletimizin yanında yer
almıştır. 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde ezanları
susturan darbelerden darbeleri durduran selalara misyonuyla, imam ve
müezzinlerimizin diriliş ve kıyam selalarını unutmamız
asla mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet
İşleri Başkanlığımızdan bir diğer
beklentimiz, verdiği temel dinî hizmetlerin yanında gerçek bir beka meselesi olarak
gördüğümüz -ailelerimiz, çocuklarımız, gençlerimiz gibi- sosyal
konularda da daha fazla inisiyatif alması, daha fazla görev ve sorumluluk
üstlenmesidir.
Başkanlık, bu yıl, Mevlid-i Nebi
Haftasının temasını Peygamberimiz ve Aile olarak
belirlemişti, bu kapsamda hafta boyunca önemli faaliyetler
gerçekleştirildi, tebrik ve teşekkür ediyoruz. Ancak Başkanlığımız
bu faaliyetlerini bir hafta, bir ay, bir yılla
sınırlandırmamalı, böylesine önemli bir konuyu sürekli
gündemde tutmalı, topluma rehberlik etmeye devam etmelidir. Zira gerçek
beka meselemiz olan aile tükenirse umutlarımız tükenir,
geleceğimiz tükenir, yarınlarımız tükenir.
Değerli milletvekilleri, camilerimiz... Evet,
camilerimiz bizim medeniyetimizin merkezidir. Diğer taraftan, camilerimizi
sadece namaz kılıp dağıldığımız bir
ibadet mekânı olarak düşünmek de ona yapılabilecek en büyük
haksızlıktır. Camilerimiz, çocuklarımızın
neşesiyle, gençlerimizin heyecanıyla, pirifânilerimizin tecrübesiyle,
kadınlarımızın nezaket ve becerisiyle de dolmuyorsa o cami
bizim gözümüzde ve gönlümüzde boştur.
Yine, geçtiğimiz yıllarda
Başkanlığımız Camiler çocuklarla çiçek açsın.
Camilerimiz çiçek açsın. temasıyla önemli projelere imza
atmıştı. Bu ve benzeri hizmetlerin artarak devam ettirilmesi en
büyük arzumuzdur. Zira milletlerin, ülkelerin en büyük servetleri, sermayeleri
sadece yer altı, yer üstü zenginlikleri, köprüleri, barajları
değildir, en büyük servetleri iyi yetişmiş, donanımlı
genç nesilleridir. Bu bağlamda, hamdolsun, dünyadaki
bağımsız- yaklaşık 200 ülkeden
yarısının her birinin toplam nüfusundan daha fazla genç nüfusa
sahibiz. Göz bebeğimiz yavrularımızın, gençlerimizin
donanımlı, nitelikli, vatanına, milletine, devletine,
bayrağına bağlı bireyler olarak yetişmeleri en
başta biz milletvekilleri olmak üzere ilgili kurum ve
kuruluşların asli ve öncelikli sorumluluğundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
EROL KAVUNCU (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle, Yüce Allahın Kuranda, sıkça, Müslümanlara bir
sorumluluk olarak yüklediği, iyiliği yaymak ve kötülükten
uzaklaştırmak görevini yerine getiren Diyanet İşleri
teşkilatımızın bütün kademelerinde fedakârca görev yapan
din gönüllülerine şükranlarımızı sunuyor, 2020
yılı bütçemizin bereketli ve hayırlara vesile olmasını
diliyor, Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, İstanbul
Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlıya ait.
Buyurun Sayın Çamlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Gazi Meclisi ve vekillerini saygıyla selamlıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin Devlet Arşivleri Başkanlığı bütçesi
üzerine grubumuz adın söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; istikrarlı bir istikbal yürüyüşü, geçmişin ve
tarihin idrakiyle mümkündür. Geçmişi iyi bilmenin en önemli yolunun, olan
biteni mümkün oldukça detaylı bir şekilde kaydetmek, korumak ve
arşiv çalışması yapmakla olacağı malumdur.
Arşiv tarihimizle ilgili olarak 1931 yılı gazetelerinin Türk
tarihinden beş asır yağma edilmiştir. şeklindeki
manşetleri, dünyada hiçbir ülkede olmayan cevherî arşivimizin
yaşadığı horlanmayı ziyadesiyle anlatmaktadır.
Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalının tesadüfen şahit
olduğu ve Muallim Cevdetin de ilgisiyle ifşa olan bu olay, içler
acısıdır; bir arşiv cinayetinin acı hikâyesini anlatmaktadır.
Sultanahmet Meydanından el arabalarına saman yükü gibi özensiz bir
şekilde yüklenerek Alemdar Caddesinden aşağı doğru
yollara saçılarak taşınırken çocukların
kapıştığı, her biri belki de bir hazinenin altın
anahtarı olacak balyalar hâlinde milyonlarca kıymetli evrakın
Sirkeci İstasyonuna, oradan da kara trenin çektiği yük
vagonlarıyla Bulgaristandaki kâğıt hurdacılarına
satılması, gerçekten de arşive çok ehemmiyet veren büyük medeniyet
çocuklarının, sonraları nasıl bir idrak yolları iltihabına
maruz kaldığının hazin hikâyesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çok şükür artık eski Türkiye yok. Büyük
Türkiye idealine inanmış kadroların gayretleriyle ayağa
kaldırılan ve yenilenen her şey gibi, artık yeni
yapılan arşiv binalarımız da mahzencilerin gözlerini
kamaştırıyor. Rutubetli zindanlara arşivlerimizi mahkûm
edenler, şimdi de kalkmış dönemimizde yapılan en lüks
hastanelerden bile konforlu, sağlıklı ve ameliyathane
nezahetinde olan, medeniyet çizgilerimizi de taşıyan mimarisiyle
muhteşem arşiv binalarımıza çamur atmaktan geri
durmuyorlar.
Arşivi konuşurken, aynı zamanda
şu an itibarıyla da geleceğe bir arşiv oluşturuyoruz.
Konuştuklarımızın hepsi, kayda geçiyor ve tarihe mal olup
bir arşiv oluşturacak. Bu manada, bütçe görüşmeleri
sırasında, sırtını bir elinde Amerikan
bayrağı, öbür elinde Amerikan silahı olanlara yaslamış
bir kısım muhalefet mensuplarının ısrarla gündemde
tutmaya çalıştığı, sözüm ona bir arşiv
oluşturmak amacıyla, Kürt düşmanlığı
Savaş bütçesi Tek adam gibi tantana içerikli yani gerçeği örtücü
ifadelerin, bu milletin tertemiz arşivinde bir toz mesabesinde bile
kalmayacağını arşivlere dercetmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz büyük merhamet
medeniyetinin çocuklarıyız. Bunun en büyük delili, ne kadar
yakılsa yıkılsa ve hurdaya satılsa da sahip olduğumuz
muhteşem arşiv hazinemizdir. Bugün emperyalist güçler ve iş
birlikçileri marifetiyle, dünyanın en sıkıntılı
bölgesi hâline getirilmeye çalışılan, kanın,
gözyaşının, her türlü maddi manevi tecavüzün en modern usullerinin
deney tahtası hâline getirilmeye çalışılan bereketli
coğrafyamızda, geçmişe ait en basit bir bilgiye dahi
ulaşmak, sahip olduğumuz arşive uğramadan mümkün
değildir. Dünyanın bizim arşivimize muhtaç olduğu gibi,
insanlığın kurtuluşu da kesinlikle bizim medeniyet
değerlerimizle tanışmak ve onu uygulamaktan geçmektedir.
İşte, CEO emperyalistler ve işbirlikçilerinin
oluşturduğu batakta çırpınan insanlığın tek
ihtiyacı olan bu medeniyet değerlerini insanlığa
ulaştırmak, sevkiilahî gereği sırtımıza vurulan
mukaddes bir yüktür. Herkese nasip olmayacak bu takdis edilmiş yükün
farkındayız. On binlerce kilometre ötelerden gelip bölgemize
huzursuzluk eken küresel mafyanın tek çekindiği şey de o
sırtımıza vurulmuş mukaddes yüktür. Onun için de
coğrafyamızda iş birlikçilerini de kullanarak sürekli fitne
sokmaya çalışmaktadırlar. Kader, ne çare ki dedemiz gelmiş
bu sırtlan güzergâhına çadır kurmuş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İnsanlığın baş belası
küresel sırtlanlar ve iş birlikçisi çakallarla birlikte tam yüz
yıldır çadırımızın çevresinde
salyalarını akıtarak aranmakta olsalar da halkın sevgisini
kazanarak ve demokratik seçimlerle cumhuriyet tarihinde en uzun süre görev
yapan tek adam Recep Tayyip Erdoğan
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tek adam itirafı geldi.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla)
ve
arkadaşları olarak ve milletimizle el ele bu sırtlanlara terk
edecek ne bir çadırımız ne de bir çakıl
taşımız olduğunu ilan ediyor, bütçemizin milletimize ve
devletimize, insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce Özlem Hanımın gösterdiği hassasiyetle söyleyelim -belki
kendi de düzeltmek ister- Tutanakta şöyle bir cümle kalsın. diyorsa
ben siyasi cevabını veririm. Ama bu Meclisin kürsüsünde cumhuriyet
tarihi boyunca falan deyip gidip halkın sevgisini kazanan tek adam,
hizmet eden
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evetse ben bir şey
demiyorum.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Evet,
halkın sevgisini kazanan, seçimle gelmiş, demokratik usulle
gelmiş tek adam.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) En uzun süre
kalan dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu Meclis kürsüsünde
Atatürkten başlayarak bütün Cumhurbaşkanlarını ve
Başbakanları halkın sevgisini kazanmamakla, halka hizmet
etmemekle suçlayan bir ifade geçti.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Onlara bir
şey demedi, En uzun kalan Recep Tayyip Erdoğan. dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tek adam dediğiniz,
yani bir...
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Niye zorunuza
gidiyor ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, eğer bir ses
oyunu yapayım derken kendi oyunuyla altta kaldıysa bilmem.
Düzeltmeyecekse siyaseten veririz cevabını.
Çekersin ezasını, yapacak bir şey
yok.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Ver, tamam, ver.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Özgürcüğüm
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bana Özgürcüğüm diyecek
bir durumun yok senin!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Özgür Bey,
Sayın Özgür Özel, çamuriyetçilik yapma; gayet açık ne
söylediğim!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grup Başkan Vekilin
duydu.
BAŞKAN Bir dakika beyler, bir dakika
Söz sırası, Tokat Milletvekili Yusuf
Beyazıta ait.
Buyurun Sayın Beyazıt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BEYAZIT (Tokat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Saraylar
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi en kalbî
duygularımla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken; ölüm gününü yeniden
doğuş günü olarak kabul eden, onun için ölüm gününe düğün
günü diyen Hazreti Mevlânayı, Şebiarusun 746ncı
yılında rahmetle ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yazılı eserlerimiz, arşivlerimiz,
kütüphanelerimiz, saray, köşk ve kasırlarımız, tarihî
mirasımızın büyük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Geçmiş ile günümüz arasında köprü kurma vazifesini üstlenen bu
eserler, tereddütsüz bir milletin en kıymetli hazinesi, devletin
mevcudiyetinin hafızası ve aynı zamanda tüm
insanlığın ortak kültür mirasıdır. Tarihî ve kültürel
mirasın korunup yaşatılması ve gelecek kuşaklara en
iyi şekilde aktarılması, ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada
da özel önem verilen bir husustur. Bu yolda önemli bir görevi olan Millî
Saraylar İdaresi Başkanlığı, bünyesindeki saray,
köşk, kasır, müze ve tarihî fabrikaların bakımı,
onarımı, müze olarak işletilmesi ve tüm bu yapıların kültürel
ve tarihî arka planlarına sadık kalınarak korunmaları,
restore edilmeleri gayesiyle faaliyet göstermektedir.
Anadolu coğrafyasının her
köşesinde kadim medeniyetler tarafından bırakılan binlerce
eser vardır. Dolayısıyla, Meriç Köprüsü, Bosna Mostar Köprüsü,
Artuklu Döneminde yapılan Malabadi Köprüsü bizimdir. Anadolunun ilk
üniversitesi, Niksardaki Yağıbasan Medresesi; Ahmet Şah
tarafından yaptırılan Divriği Ulucami; Gevher Nesibe
Şifahanesi; Bitlis El Aman Hanı bizimdir. Sümela Manastırı,
Ayasofya bizimdir. Medine Tren İstasyonu, Mekkeye su getiren su
yolları, Kudüsteki Hürrem Sultan Aşevi bizimdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ahlat da, Ani de, Mardindeki
Deyrulzafaran da bizimdir. İçinde havrası, kilisesi, camisi bulunan,
kimsesizlere şefkat yuvası olan, Abdülhamit Han tarafından
yapılan Darülaceze bizimdir. Dün harabe olan, bugün AK PARTİ
tarafından restore edilen Edirne Büyük Sinagogu bizimdir. Sevakin
Adasındaki Hanefi, Şafii camileri ve Yenikapı Mevlevihanesi de
bizim medeniyetimizdir. İçinde Süleymaniye ve dünya şaheseri
Selimiyenin de olduğu 375ten fazla eseri bırakan koca Mimar Sinan
bizimdir. İstanbulumuzun en önemli ve en gözde eserlerinden Dolmabahçe
Sarayı, Valide Sultan Ortaköy Camii, Çırağan Sarayı ve
Beylerbeyi Sarayı gibi eserler bırakan Balyan kardeşler de
bizimdir. Yapıya tarihin içinden bakmazsan, eser olmaz. diyen
Osmanlının son mimarı, cumhuriyetin ilk mimarı Mimar
Kemaleddin de bizimdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere, Anadolunun, Balkanların,
kısaca Osmanlının gittiği bütün coğrafyada, nerede
bir tarihî han, hamam, kervansaray, cami, mescit, çeşme, sebil,
şadırvan, darülaceze, darületfal, darüleytam, darülkurra, darülhadis,
bimarhane, hastane, medrese, külliye, çarşı görürseniz biliniz ki
ecdadımız tarafından yapılmıştır. Hepsi
birer abide, hepsi birer şaheserdir. Hüccet, berat, ferman, vakfiye,
tezhibiyle, tezyiniyle, hüsnühatlarıyla,
tombaklarıyla, şamdanlarıyla, kündekâriyle, el yazması
Kur'anlarıyla, el dokuması halılarıyla, kilimleriyle bunlar
bizim medeniyetimizdir ve bunlar için mutlaka bir teberrukat müzesine de
ihtiyaç vardır. Bizler, Yunus Emrelerle, Mevlânalarla, Hünkâr Hacı
Bektaşlarla, Hacı Bayram Velilerle hâlâ yaşayan bir medeniyetiz.
İşte, bizler, geleneği ve bize ait olanı modern dünyaya
yeniden söylemek ve söyletmek adına kadim eserlerin hadimi olarak
ufukların efendisi olan ecdadın mirasını yaşatmak,
layık olduğu gibi sahip çıkmak azim ve kararı içindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YUSUF BEYAZIT (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizi soykırımla suçlayanlara,
tarihlerine bakma zahmetinde bulunmayanlara şunu hatırlatmadan da
geçmek istemiyorum: Tarih kitapları, bu milleti, her zaman mazlumun
yanında, onlarla beraber kol kola, onlar için de mücadele eden millet
olarak yazacaktır. Dün olduğu gibi bundan sonra da mazlumlarla
beraber olmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, görüşmekte olduğumuz
bütçemizin devletimize ve milletimize hayırlara vesile olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Trabzon
Milletvekili Salih Coraya ait.
Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Salih
Cora, gel buraya.
CAVİT ARI (Antalya) Sayın Cora
Sayın Cora
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Salih Bey, Salih Bey, ne
yapıyorsun, ne oluyor?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Salih Cora
gel, sana laf atacağız.
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
NİLGÜN ÖK (Denizli) Sayın Başkan,
daha başlamadı, daha başlamadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Salih Bey
Salih Bey
SALİH CORA (Devamla) Arkadaşlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Salih Bey, ne
konuşuyorsun?
SALİH CORA (Devamla) Arkadaşlar, ben AK
PARTİ iktidarının
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Senin
duruşun yeter Sayın Cora.
SALİH CORA (Devamla) Arkadaşlar, AK
PARTİnin 300 milletvekili vardır. Bana yılda 1 defa sıra
gelebilir ama size 5-6 defa sıra gelebilir, ona göre dikkat edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Salih Bey, bir yıl
boyunca attığın lafları toptan iade edeceğiz sana.
CAVİT ARI (Antalya) Seni
konuşturmayacağız.
SALİH CORA (Devamla) Bana 1 defa laf
atabilirsiniz ama ondan sonra sizi pejmürde ederim, şaşırıp
kalırsınız, ona göre. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Süleyman Soylu lafı
bunlar, olmaz.
SALİH CORA (Devamla) Sayın
Başkanım
NİLGÜN ÖK (Denizli) Başkanım,
baştan başlatın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yasama ile yürütme ayrı.
Yürütmenin hakaretini yasamaya taşıyamazsınız.
SALİH CORA (Devamla) Sayın
Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, yürütmeye
yakışan bir hakaret. Yasamanın ağzına
yakışmaz, yürütmenin hakareti o.
SALİH CORA (Devamla) Arkadaşlar
BAŞKAN Sizi seviyorlar, onun için şey
yapıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Toplu iade efendim, toplu
iade. Bir sene boyunca grubumuza attığı lafların toplu
iadeleri.
SALİH CORA (Devamla) Başkanım,
tekrar
BAŞKAN Baştan alayım, tamam.
SALİH CORA (Devamla) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Her
kürsüye çıktığımızda bize laf atıyorsun.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Başkanım,
beş dakikayı yeni verdiniz, adamın bir dakikası bitti.
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika
Süreyi baştan başlatıyoruz
arkadaşlar.
SALİH CORA (Devamla) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; evet, kabul ediyorum,
sataşma çok kötü bir şeymiş, bunu kabul ediyorum; biraz daha
dikkatli olacağım.(AK PARTİ, CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığının bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve çok değerli
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Aziz milletimizin teveccühüyle 16 Nisan 2017
tarihinde referandum gerçekleştirdik ve bu referandumda
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle beraber yeni bir yönetim yapısı oluştu. Bu
yeni yönetim yapısıyla beraber kamu yönetiminde de köklü
değişiklikler gerçekleştirdik. Bakanlık sayısı
16ya düştü. Bunun yanı sıra, politik öneriler geliştirecek
9 kurul ihdas edildi. Ayrıca, ülke olarak özel önem atfettiğimiz 4
farklı ofis kuruldu. Bu kurulların bazıları
Cumhurbaşkanlığına doğrudan bağlı, bazı
kurulların da müstakil çalışmaları söz konusudur.
İşte bunlardan birisi de yine
Cumhurbaşkanlığımıza bağlı Strateji ve Bütçe
Başkanlığıdır.
Strateji ve Bütçe Başkanlığı,
eski Devlet Planlama Teşkilatına, daha sonra da Kalkınma
Bakanlığının yapısına benzerlikler
taşımaktadır. Ancak Strateji ve Bütçe Başkanlığının
misyonuyla, üstlendiği vizyonla beraber daha farklı görevleri de
bulunmaktadır.
Şunu ifade etmeliyim ki: Bu kurumun
başında çok özel bir kişi vardır. Müktesebatıyla,
bilgisiyle, birikimiyle, donanımıyla, tecrübesiyle eski
müsteşar, siyasetçi ve bürokrat, önceki dönem Maliye Bakanımız
olan Naci Ağbalın bu kurumun başında olması, çok
kısa sürede bu kurumun kurumsallaşmasına önemli katkılar
sağlamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu minvalde Strateji
ve Bütçe Başkanlığımızın işlevlerinden de
bahsedecek olursak, esasında temas ettiği bütün konulara
bakıldığında ülkemizin gelişmesinde ve
kalkınmasında çok önemli bir rol üstlenmektedir. Dengeli ve
sürdürülebilir kalkınma için plan ve programlar yapmak, üst politika
belgeleri hazırlamak ana
görevleri arasındadır. Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz aylar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüştüğümüz On Birinci Kalkınma
Planı, Strateji ve Bütçe Başkanlığımız
tarafından hazırlanmıştır. Bundan daha da önemlisi,
şu anda görüşmekte olduğumuz merkezî yönetim bütçe kanun
teklifinin de yine taslağı Strateji ve Bütçe
Başkanlığımız tarafından
hazırlanmıştır. Aynı şekilde, kesin hesap kanunu taslağı da yine Strateji ve
Bütçe Başkanlığı tarafından
şekillendirilmiştir.
Burada atfetmek istediğimiz husus, kurumun
çok önemli işlevler yürütmesidir. Bütçenin hazırlanmasının
yanı sıra, tüm kamu kurumlarına kaynak tahsis etmek, bütçe
hedefleri doğrultusunda politika ve stratejiler belirlemek ve tahsis
edilen bu kaynakların uygulanmasını takip etmek, izlemek ve
değerlendirmek gibi görevleri vardır. Bu görevini yerine getirirken
yıl içerisinde kamu ihtiyaçlarına göre yedek ödenek tahsisi de yine
bu kurum tarafından icra edilmektedir. Örneğin, bir kamu
yatırımı yapılmaya devam ederken eğer bir kaynak
ihtiyacı hasıl olursa ve kaynak yeterli değilse yedek ödenekten
transfer yapılabilme imkânı vardır. Ayrıca, kamu kurum ve
kuruluşlarımızın yıl içerisinde kamu personel kadrosu
ihtiyaçları için de Strateji ve Bütçe Başkanlığı
gerekli çalışmaları ve düzenlemeleri yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanımızın riyasetinde, Sayın Bakanımızın
gayretleri, aziz milletimizin desteğiyle önümüzdeki dönem içerisinde
uzmanlığa dayalı yenilikçi bir yapıyla
kaynaklarımızı etkili ve verimli kullanarak, yatırım
planlarımızı bütüncül bir yaklaşımla tasarlayarak
ülkemize önemli yatırımları ve hizmetleri kazandırmaya
devam edeceğiz. Bunu hem kamuoyuyla, kamu sektörüyle hem özel sektörle
beraber yapacağız. Tabii ki Strateji ve Bütçe
Başkanlığı, kamu ve özel sektöre bir rehber ve öncü olacak
çalışmaların içerisinde olacaktır.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki yıl
kamu yatırımları artarak devam edecektir. Merkezî yönetim kamu
kurum ve kuruluşları tarafından toplamda 88,5 milyarlık
kamu yatırımı öngörmektedir. Burada, daha çok,
ulaştırmadan imalat sanayisine, sağlıktan eğitime özel
sektör yatırımlarını destekleyecek, sanayide
rekabetçiliği ve verimliliği artıracak birçok yatırım
söz konusudur. Bu yatırımlar yapılırken de tabii, farklı finansman modellerinin
geliştirilmesinde de kurum olarak öncü çalışmalar yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu bütçemizde kamu
personeline toplam 700 milyar bütçe ayrılmıştır. 60 bin
yeni personel alınması öngörülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH CORA (Devamla) Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
SALİH CORA (Devamla) Kamunun ve özel sektörün
AR-GE çalışmaları için de 5,5 milyarlık bir kaynak
öngörülmektedir.
Sayın milletvekilleri, merkezî yönetim
bütçesinin üretimin arttığı, adil paylaşımın esas
alındığı, güçlü ve müreffeh Türkiye vizyonuna hizmet edecek
bir bütçe olmasını diliyorum. Bütçe dengesinin, belirlediğimiz
hedeflerden sapmamasına gereken özenin gösterileceğini umuyorum. Her
zaman olduğu gibi tasarrufa daha fazla önem vereceğimizi
düşünüyor, bu duygularla, bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğluna aittir.
AK PARTİ GRUBU ADINA MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, Gazi Meclisimizin siz değerli üyelerini ve ekranları
başında bizi izleyen aziz vatandaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
24/7/2018 tarihli ve 30488 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan 14 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle
Cumhurbaşkanlığına bağlı, genel bütçeli
İletişim Başkanlığı kurulmuş; teşkilat,
görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Başkanlık, anılan kararnamenin 14üncü maddesiyle, Anadolu
Ajansıyla en çok beş yıllık sözleşme yapmaya ve
Anadolu Ajansının faaliyet, bütçe, örgütlenme ve insan
kaynakları yönetimi üzerinde denetim yetkisine de sahip
kılınmıştır. Ayrıca, Bakanlıklara
bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar ile ilgili
Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile Türkiye Radyo Televizyon
Kurumu, İletişim Başkanlığıyla
ilgilendirilmiş ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu
Teşkiline Dair Kanunda yapılan değişiklikle de Basın
İlan Kurumunun denetlenme görevi, İletişim
Başkanlığına verilmiştir. İletişim
Başkanlığı, 14 no.lu Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle kendisine verilen görevler bağlamında
değerlendirildiğinde, devletimizin, stratejik iletişim
konusunda, başta kamu diplomasisi olmak üzere çatı kuruluşu ve
politika belirleme merkezi hâline gelmiştir. Bu çerçevede, ülkemizin millî
menfaatlerini ilgilendiren konular ve ülkemizin 2023 hedefleri
doğrultusunda yeni bir yapılanmaya yönelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İletişim Başkanlığı bünyesinde
faaliyet gösteren CİMER, Birleşmiş Milletler Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği ITU tarafından düzenlenen Dünya Bilgi
Toplumu Zirvesinde, uluslararası alanda 366 projenin yer
aldığı Bilgiye Erişim kategorisinde şampiyonluk
unvanı ve Uluslararası Halkla İlişkiler Derneğinin her
yıl düzenlediği Altın Küre Ödülleri yarışmasında
Public Affairs kategorisinde Altın Küre Mükemmellik Ödülünü alarak
ülkemize gururlar yaşatmıştır.
Kamu diplomasisi faaliyetleri kapsamında,
Başkanlık tarafından Türkiye'nin iç ve uluslararası
kamuoyunda tezlerinin anlatılmasına, her alanda Türkiye
algısının yükseltilmesine ve nitelikli temsilini sağlamaya
yönelik kamu diplomasisi faaliyetleri yürütülmektedir. Örneğin,
Kaşıkçı cinayeti olayında, adaletin yerini bulması
düşüncesiyle hareket eden Türkiye, doğru bir iletişim
stratejisiyle uluslararası medyayı ve kurumları harekete
geçirmiştir. Türkiye'nin açık ve şeffaf şekilde
yürüttüğü bu süreçte, aleyhinde oluşturulmaya
çalışılan havanın dağıtılması
sağlanmıştır. 31 Mayıs 2019 tarihli ve 2009/11
sayılı 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Etkinlikleri
başlıklı Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle 15
Temmuz anma etkinliklerinin koordinasyonu, İletişim
Başkanlığına verilmiştir. Bu kapsamda, yurt içinde ve
yurt dışında toplam 1.500e yakın etkinlik
düzenlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İletişim Başkanlığı,
uluslararası kamuoyunun ülkemizle ilgili güncel ve genel konularda
doğru ve ilk elden bilgilendirilmesi amacıyla, uluslararası basın
mensuplarına yönelik faaliyetler de yapmaktadır. İletişim Başkanlığı
tarafından, yerel ve bölgesel medya mensuplarının deneyimlerini
paylaşması ve farklı illerdeki meslektaşlarıyla
görüş alışverişinde bulunabilmesi, siyasetçi, üst düzey
bürokrat, kamu kurumu temsilcileri, akademisyen ve uzmanlarla farklı
illerde bir araya gelebilecekleri yerel ve bölgesel medya
buluşmaları, yerel medya eğitimleri, çeşitli panel,
çalıştay gibi etkinliklerde mesleki ve gündeme ilişkin
konuların ele alınacağı programlar düzenlenmektedir. Bunun
yanında, medyayı güçlendirmek amacıyla basın kartları,
basın trafik kartları ile hizmet damgalı pasaport hizmetleri
yürütülmektedir.
İletişim Başkanlığı
tarafından 2019da Ülkem İçin Bir Fikrim Var Projesi hayata
geçirilmiştir. Bu projeyle Türkiye'nin her noktasından ve her
kesimden bireylerin, ülkeleri için düşündükleri fikirleri ve hayal
ettikleri uygulamaları devletin yönetim mekanizmasıyla
paylaşması sağlanmış, Türkiye kamuoyunda ülke için
düşünme bilinci oluşturulmaya çalışılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu diplomasisi aktörü olarak İletişim
Başkanlığı, dijital diplomasi faaliyetlerine katkı
sağlamaktadır. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığına
bağlı kurumlara, Bakanlıklara ve ilgili kuruluşlara yeni
medya ve dijital diplomasi alanında eğitim verilmekte, iletişim
ve sosyal medya stratejileri hazırlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Durmuşoğlu.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ayrıca, Başkanlık, Türkiye'nin
dış politika tezlerinin desteklenmesine yönelik stratejik
iletişim çalışmaları yürütmenin yanı sıra,
devletin tüm birimlerinin söylem birliğinin ve iletişim
standartlarının belirlenmesi görevlerini de yürütmektedir.
Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığının 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Mardin
Milletvekili Cengiz Demirkayaya ait.
Buyurun Sayın Demirkaya.
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ DEMİRKAYA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayii
Başkanlığımızın 2020 yılı bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Aziz
milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Tarihimiz, Türkiyenin varlığına
kasteden, kendisine yönelik risk ve tehditleri bertaraf edebilmesi ve
hasımlarına karşı caydırıcılık
sergileyebilmesi için kendi öz kaynaklarına sahip olunması
gerektiğini kanıtlayan onlar acı tecrübeyle doludur. Ülke olarak
1964te Johnson Mektubunu, 1974 yılında Kıbrıs Barış
Harekâtı sonrası maruz kaldığımız silah
ambargosunu unutmadık. İşte o ambargolardır ki bugün millî
gurur kaynağımız TUSAŞ, ASELSAN ve ROKETSANın
kuruluşlarına vesile olmuşlardır.
Ülkemiz, 1980lerin başından itibaren
teröre karşı yurt içinde ve yurt dışında
yürüttüğü tüm operasyonlarda eli kolu bağlanmıştır.
Daha üç yıl önce, Suriye sınırından atılan roket
saldırılarının en yoğun olduğu dönemlerde NATOlu
müttefiklerimiz apar topar Patriot sistemlerini geri çekmediler mi? Bu
Patriotları çekenler, seçim bölgem Mardinin Nusaybin ilçesine
attıkları roket ve havanlarla 12 kişiyi şehit eden, 21
çocuğu yetim, 3 çocuğu öksüz bırakan, 61 kişiyi yaralayan
YPG, PKKya hamilik yapan, bunlara terör örgütü bile diyemeyenler değil
mi? Yine benim ilçem olan Kızıltepenin Taşlıca ve Otluk
kırsal mahallesinde sivilleri hedef alarak havan ve roketatarlarla
saldırarak 2 vatandaşımızı şehit edip yine 12
vatandaşımızı yaralamadılar mı? Ancak onlar ne
yaparlarsa yapsınlar, ne ile tehdit ederlerse etsinler Türkiye, artık
1970lerin Türkiyesi değildir. Çünkü 2000li yılların
başından itibaren uygulamaya konulan savunma sanayimizi güçlendirme
hamlesiyle bugün Alman tanklarını değil, ALTAY
tankımızı konuşuyoruz. FIRTINA obüslerimizle, ATAK
helikopterlerimizle, T70 genel maksat helikopteriyle gücümüze güç kattık.
Yerli imkânlarla geliştirilip üretilen ilk genel maksatlı
helikopterimiz GÖKBEYin 2021 yılında seri üretime geçmesini
heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Daha düne kadar, bize kiralık bile verilmeyen
İHA ve SİHAları kendimiz üretiyoruz. Yine, bugün Türkiyenin
hava ve füze savunmasını yerli ve millî imkânlarla sağlamak
üzere geliştirilen HİSAR alçak irtifa ve HİSAR orta irtifa
sistemleri testlerinde sergilediği yüksek performanstan ötürü kıvançlıyız,
mutluyuz. SİPER Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi üzerinde
çalışıyoruz. AK PARTİ iktidara gelmeden önce Türk
Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçlarının yüzde 20sini yerli
kaynaklarla karşılıyorken bugün Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın konuya verdiği destekle yüzde
70 civarında millî ve yerli olanaklarla karşılayabilen bir
Türkiyeye ulaştık.
Yine, unutmayalım ki bugün Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yurt içinde ve yurt dışında icra ettiği tüm
askerî operasyonlarda, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Barış Pınarı, Pençe ve Kıran Harekâtlarında yerli
ürünler kullanılmıştır. Zırhlı personel
taşıyıcısından lastiğine, İHAsından
mühimmatına, füzesinden Millî Piyade Tüfeğine değin üretilen
her şey gerçek operasyon ve çatışma ortamlarında güçlerini
gerçekleştirmiştir. Türkiye, sadece kendi ürettiğini tüketen bir
konumda değil, bugün savunma pazarında ürünlerini ihraç eden,
dünyanın en iyi ilk 100 savunma şirketi listesinde 5 tane
firması bulunan bir ülkedir.
Türkiyenin, sadece PKK tehdidiyle değil, FETÖ,
DEAŞ ve diğer birçok terör örgütü ve muhtelif devletler
tarafından oluşan derin bir risk havuzunda yer
aldığını da unutmayalım. Terör örgütlerinin tümünü
birden yerli ve millî kabiliyetlerimizle yok edecek güce sahibiz elhamdülillah.
Tüm bunlar düşünüldüğünde, Savunma Sanayii
Başkanlığının Türkiyenin savunma ve
caydırıcılık adına kazanması gereken imkân ve
kabiliyetleri için hazırladığı yol haritasının
hayata geçirilmesinin öneminden hareketle, bütçenin kabulünü ve hayırlara
vesile olmasını temenni ediyor; başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana, Savunma
Sanayii Başkanlığımıza ve emeği geçen herkese
şükranlarımı arz ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayaya ait.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin sekizinci turunda
Savunma Sanayii Başkanlığı bütçesi üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Savunma Sanayii Başkanlığı,
ordumuzun ve diğer güvenlik birimlerimizin silah, teçhizat ve benzeri
ihtiyaçlarını yerli ve millî imkânlarla karşılamak için,
modernizasyon ve teknolojilerini geliştirmek için
çalışmalarını azim ve kararlılıkla devam
ettirmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de ülkemizin
bağımsızlığına, bütünlüğüne içeriden ve
dışarıdan yöneltilen tehditler olacaktır. Bu tehditlerin
bertaraf edilmesine yönelik mücadelemiz bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, Birinci Dünya
Savaşı döneminde İngiliz hükûmetinden 2 adet savaş gemisi
almak istemişiz, parasını da peşin ödememize rağmen bu
savaş gemileri bize teslim edilmemiş. Daha da acı olanı,
parasını peşin ödediğimiz bu savaş gemileri, Birinci
Dünya Savaşında bize karşı kullanılmış.
Kıbrıs Barış Harekâtında hem kendi silah ve teçhizatımızı
etkili bir şekilde kullanamadık hem de o dönem Amerikanın bize
uygulamış olduğu ambargo sayesinde başka bir ülkeden de
paramızla dahi silah ve teçhizat satın alamadık. Yine yakın
zamanda hepimiz gördük, İsrailden aldığımız
Heronları hiçbir zaman etkili bir şekilde kullanamadık; ya
istediğimiz yükseklikte uçmadı ya da gerekli görüntüleri bize
zamanında iletmedi. Hamdolsun, şimdi kendi İHA ve
SİHAlarımızı yaptık, onları kullanıyoruz.
Ülkemiz, onlarca yıl Batının silah
ambargolarıyla boğuştu. Gelişmeler neticesinde kendi
göbeğini kesmeye karar veren ülkemiz, savunma sanayisinde art arda
hamleler yapmaya başladı. Bu kapsamda, 2002 yılında
Hükûmetimiz göreve başladığında savunma sanayisinde yüzde
18 düzeyinde olan yerlilik ve millîlik oranı Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde bugün yüzde 70
seviyelerine çıkmış durumdadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu, bağımsızlığımızın
göstergesi niteliğindedir.
Çok değerli milletvekilleri, "Bu mesel ile bulur cümle düvel
fevz-ü felâh/Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh."
Günümüz Türkçesine aktaracak olursak: Bütün devletler kurtuluş
başarısını bu ibretlik sözde bulur, şayet
barış istiyorsan savaşa hazır ol. Ülkemiz adına
hayati önem taşıyan yerli ve millî projelerimiz art arda
tamamlanmaktadır. Türk savunma sanayimiz AK PARTİ dönemlerinde
altın çağını yaşamaktadır. Savunma sanayimizin
son yıllardaki bu performansı terörle mücadele operasyonlarında
da olumlu olarak gözlemlenmektedir. Fırat Kalkanı
Operasyonunda, Zeytin Dalı Harekâtında ve diğer
sınır ötesi operasyonlarda ve en son da, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin başarıyla gerçekleştirdiği Barış
Pınarı Harekâtında yerli ve millî ürünlerimizi etkili bir
şekilde kullandığımız için, çok kısa sürede
başarılı operasyonlara imza attık.
Çok değerli milletvekilleri, büyük
yatırımlara girişildi, millî silahlar geliştirildi. Size
birçok örnek verebilirim ama sadece birinden bahsetmek istiyorum. Ülkemizde,
havadan havaya atış yapabilen ilk silahlı insansız hava
aracı olan Akıncı SİHA deneme uçuşlarını
tamamladı; bu model, taarruz yapabilmektedir. Bu özellikleriyle,
savaş uçaklarının yaptığı bir kısım
görevleri icra edebilecek; böylelikle, savaş uçaklarının yükünü
azaltacaktır. Dünyada bu sınıfta insansız hava aracı
geliştiren 3 ülkeden 1i olmanın gururunu hep birlikte
yaşamalıyız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında,
diğer siyasi parti gruplarıyla zaman zaman görüş
ayrılıkları yaşasak da ülkemizin millî meseleleri ve
güvenliği söz konusu olduğunda birlikte hareket edebilmekteyiz; bu
sebeple, bizlere destek olan diğer siyasi parti gruplarına da çok
teşekkür ediyorum.
Savunma Sanayii
Başkanlığımız, kendi ihtiyaçlarını
karşılamanın ötesine geçerek, çok önemli ihracat
başarılarına da art arda imza atmaya başladı. Savunma
sanayiniz ne kadar güçlüyse ülkeniz de o kadar güçlü olur. Bugün, güçlü lidere
ve güçlü orduya sahip, güçlü bir Türkiye var; yurt dışı pazarlarında
dünya devleri dediğimiz küresel oyuncularla rekabet edebilen, güçlü bir
Türkiye var.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; bu bütçe yerli ve millî bir bütçedir; bu bütçe terörün
başını ezen bir bütçedir; bu bütçe Türkiyenin,
yarınlarına çok daha güçlü bir şekilde ilerleyebileceği bir
bütçedir diyerek 2020 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kocaeli Milletvekili
Mehmet Akif Yılmaz ile İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe
Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşları dikkatle dinledik; 2
milletvekilimizin bazı sözlerine itirazlarımız var.
Birincisi, özellikle Mehmet Akif Yılmaz
arkadaşımız şöyle bir şey söylüyor: Bunlar, bunlar,
bunlar Batının söylemidir. Diktatörlük yaftası,
bağımsız hareket eden, millî menfaatlere uygun adımları
cesaretle atarak politika üreten tüm millî liderlerin makûs talihidir. Bugün
Latin Amerika ülkelerinde yaşanan süreçler bunun en bariz örnekleridir.
Bir kez, eğer kastettiği, ilgiyle takip
ettikleri için Venezuela Lideri Nicolas Maduro ise onun döneminde 2,4 milyon
kişi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ülke hiperenflasyonla
boğuşuyor, enflasyon yüzde 83 bini gördü. 2019 yılında
ülkenin tamamında 5 kez uzun elektrik kesintileri yapmak zorunda
kaldılar. Yok, kastettiği diğer ülkeler ve liderleri ise
İnsani Gelişmişlik Endeksinde örneğin Kolombiya 79uncu,
Peru 82nci, Venezuela 96ncı, Paraguay 98inci, Surinam 99uncu, Bolivya
114üncü, Guyana 123üncü sırada ve bu ülkelerde hep tek adam
eleştirileri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Brezilya ya, siz de
biliyorsunuz, Brezilya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepsini sayıyorum
işte.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İşçi
Partisi liderleri
Siz de çok iyi biliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevabım sana değil,
ciddi bir konu tartışılıyor, sulandırmaya gelmez.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Gayriciddi mi bu?
Bir tespit yapıyorum burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Değerli
Başkanım, yani tek adam eleştirisi Güney Amerikada ise Güney
Amerikadaki o tek adamların ülkelerini nereye getirdiklerine bir bakmak
lazım. Kaş yaparken göz çıkarmayın diye söylüyorum.
Yarın yalan yanlış, yurt dışında bir yerde bir
söz alırsınız, Türkiye Cumhuriyeti milletvekili
sıfatıyla bu sözleri söylersiniz; o zaman ciddi bir
sıkıntı yaşarız, onun için uyarıyorum.
Gelelim Sayın Ahmet Hamdi Çamlının
ifadelerine. Benim biraz önceki uyarım şu: Bu sözleri herhâlde
tutanakta tutulsun istemez. Ben Sayın Özlem Zenginin de müdahale etmeye
çalıştığını gördüm. Cumhuriyet tarihinde
halkın sevgisini kazanarak ve demokratik seçimlerle görev yapan tek adam
Recep Tayyip Erdoğan. derseniz; Atatürkten Demirele veya İnönüden
Menderese, Ecevitten Özala kadar, Milliyetçi Hareket Partisinin kurucu Genel
Başkanı Alparslan Türkeşe kadar buralarda görev
yapmış pek çok tarihî, siyasi şahsiyeti yokluklarında
rencide eder, onları siyaseten seven insanları da üzersiniz; bunu
söylüyorum, doğru bir ifade değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama devamında,
tartışmalı olacak değil ama benim özellikle çok
sevdiğim bir hususu dile getirdi; bu, arşivler ve 1931de
Bulgaristana satılma meselesi. Ben, o meseleyi dikkatle takip etmiş
biri olarak, o konuyla ilgili, hafızamdan ve hızla
ulaşabildiğim bir iki kaynakla ilgili şunu paylaşayım;
çok önemli husustur, içinden bu Meclisin alacağı çok ders var: Bir,
1931de yaşanan olay felaket. 1917de Ayasofyanın üst
katındayken, tasniflenirken bu arşivler derler ki: Alman Kralı
Wilhelm gelecek. Yanlış söylemeyeyim, burada bir hata olabilir,
ismini birazdan söyleyeceğim, II. Wilhelm diye biliyorum. Hızla,
kürekle bir boşluğa atarlar, yağmur alır, çürür mürür.
Osmanlıda da bu büyük sıkıntı olur, sonra
taşınır biraz önce Sayın Vekilin ifade ettiği yere.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 1931de bir maliye
müfettişi çağrılır. Bu maliye müfettişine derler ki:
Bu, süresi, saklanma zorunluluğu geçmiş evrak falan diyorlar, bir
bak. Bir rapor, yanlış bilirkişi raporu gibi bir
yaklaşım, yalan yanlış bir tutanak ve bir duyulur ki
Aynen
anlattığı gibi, bir kısmı da taşınırken
dökülür, çocuklardan sahaflara gider ve bu mesele ülkenin gündemine bomba gibi
düşer. Ama nasıl düşer? Ben konuyu neden bu kadar detaylı
biliyorum? Saruhan Mebusu yani Manisa Mebusu Refik Şevket -sonradan
İnce soyadını alacaktır- kendi partisine -hani, bu dönem
hiç yazılı soru önergesi vermemişsiniz ya AKPden- CHPnin
Maliye Bakanına yazılı soru önergesi verir. Der ki
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sene kaç?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 1931.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başka bir parti yok
zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, tamam. Yazılı
soru önergesi verir kendi partisine. Hani Ya, partimiz yönetiyor, tek
partiyiz, tek adamız. demez, yazılı soru önergesi verir.
Bakın, devam edeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bundan başka konum yok
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve 4 Mayıs 1931, bu sefer,
bir kahraman gazeteci, İbrahim Hakkı Bey bu soru önergesini Posta
gazetesinde Okkayla satılan kıymetli evrak diye haberleştirir.
Bunun üzerine, bu meseleyi duyan Muallim Cevdet, konunun hükûmetin bilgisi
dâhilinde yapıldığı suizannıyla veya zannıyla
diyeyim, ağır bir telgraf çeker; daha doğrusu, bir telgraf
çeker, ulaşmadığı düşüncesiyle, İnönüye, telgraf
metnini mektup olarak elden yollar. 10-18 Mayıs 1931 CHPnin 3üncü
Kurultayıdır. Kurultayda İnönüye ulaştırılır
mektup. İnönü, Kurultay sırasında, 3üncü ve sekiz günlük Büyük
Kurultay sırasında durumdan haberdar olur ve duruma derhâl müdahale
eder.
İşin altından sonra, Sayın
Başkan, ne çıkar biliyor musunuz? Eski Osmanlı Mebusu Panço
Dorev, sonradan Bulgaristanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ne oldu
yani şimdi? Dediğimiz doğru değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dur, dur, anlatıyorum;
anlatıyorum, dinle! Dinle bakalım bir!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bitirelim artık
Sayın Başkan, tamam, toparlayın artık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kıymetli bir yere geldik.
Panço Dorev, 1930da İstanbulda bu
arşivin peşine düşer ve bir kumpas planladıkları,
birçok iş yaptıkları ve bu arşivleri elde etmek için böyle
bir yola gittikleri olur.
Soruşturma sonucunda -8 hızlı tedbir-
evrakın mikrofilmleri, iki yıl içinde tamamı Türkiyeye
alınmaya çalışılır. Önemli bir miktarının
orada kaldığı şüphesiyle, İnönünün yoğun
diplomasisiyle ve birazcık sert diplomasisiyle Bulgaristanla
aramızda heyet oluşturulur. İki yıl sonra, 21.134 klasör hâlinde
evrakın, Bulgaristan tarafından Türkiyeye iade edilen
kısmının geldiği söylenir. Bulgar hükûmeti, söz konusu
malzemenin kıymetli kâğıtlar olduğunu Türkiyenin Viyanada
ispatından sonra, bu kâğıtları -zaten tedbir
koydurmuştur- firmadan satın alarak kendi kütüphanesine alır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Ne gerek
vardı bu kadar uzatmaya mevzuyu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir dakika, bir dakika
BAŞKAN Ahmet Bey, bir dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle böyle bir şeyden
bahsetmiyoruz.
Kütüphanesine alır, mikrofilmleri yollar.
İnönü Hükûmeti bundan tatmin olmaz ve önemli miktarı geriye
alınır ama her zaman bir şüphe vardır.
Ha, son; bence ibret alınacak bir şey
daha: Soru önergesi, özgür bir köşe yazısı, 1931 Türkiyesi
Muallim Cevdet anılarında diyor ki: Ben bu tenkit dolu, sinirle
yazılmış mektup neticesinde hükûmetten esaslı bir tokat
beklerken lâkin -lâkin
deyip hatıratında anlatıyor- on yedi ay
sonra Bakanlar Kurulu Tarihî Evrak Tedarik Heyeti diye bir heyet kurdu ve
beni bu heyetin başına başkan olarak atadılar. Ben
İsmet Paşayı o gün tanıdım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
Özlem Hanım, buyurun.
23.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve bazı kelimelerin cımbızlanarak anlatılmak
istenilenlere zemin hazırlanmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Uzunca bir anlatım, belli ki güzel
çalışılmış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi söyledim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, Sayın
Başkanım, Sayın Özel şöyle bir taktik yapıyor:
Şimdi, konuşmaları cankulağıyla dinliyor. İçinde
sevdiği, tetikleyen cümleler, kelimeler var. Kelimeler var, cümle bile
değil; mesela diktatör. Bu kelimeyi alıyor. Bu taraftan
bakıyor hemen Sayın Çamlı konuşurken onun
konuşması içerisinde Halkın en sevdiği tek adam
Hemen
burayı alıyor. Fakat burayı aldıktan sonra, kendi söylemek
istediği şeyleri bunun üzerine bina ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de tutanak alıyorum,
öyle kötü bir huyum var.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye, ben de
aynı şeyi yapacağım şimdi.
Şimdi, burada, Sayın Akif
Yılmazın konuşmasında kastettiği şey çok
açık. Yani bir defa, Güney Amerika ülkelerini bize örnek vermesine hiç
gerek yok. Yani Güney Amerikadaki mesele şudur: Oradaki yönetimle ilgili
sorunlar bir boyutudur ama onlardan kurtulmak için özellikle Amerikanın
dünyada onları diktatör ilan etmesi başka bir şeydir. Üstelik de
onları diktatör ilan ederken oralarda darbe yapmaya
çalışıyor yani Güney Amerikanın en temel sorunu zaten
senelerce darbelerle cebelleşmiş olmasıdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de onu diyorum.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sizin hatip onu söylüyor..
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben söyleyeceğimi
tamamlayayım, müsaade ediniz.
Senelerce darbelerle, cebelleşmiş
olmasıdır ve kendi ülkelerinin içinden çıkardığı
liderlerine diktatör damgasını vuran, o ülkenin içindeki
insanlardan ziyade, dışarıdaki kamuoyudur; bunu kastediyor
hatibimiz. Bunu kastediyor, konuşmayı ben de dinledim. Bu, şunu
göstermiyor: O ülkelerin kendi içerisinde yönetimle alakalı problemleri
olmadığı anlamına gelmiyor, bu başka bir boyutudur.
Asıl mesele, bu yerli, millî iş yapmaya çalışan herkese
özellikle dış kamuoyunun diktatör damgasını
vurmasıdır. Şimdi, düşünüyorum, ne zaman Türkiyede
diktatör kelimesi gündeme geldi? Kesinlikle bu one minute hadisesinden
sonradır. Yani bundan sonra, bir bakıyorsunuz, dünya kamuoyunda böyle
gazetelerde, koca koca gazetelerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hatta Almanya,
Avusturya, Hollanda kendi seçim kampanyalarını Sayın
Cumhurbaşkanımız üzerinden yaptı. Bu tek adam
diktatörlük kelimeleri, kavramları onlar üzerinden
çoğaltıldı, ülkemizde de maalesef alıcıları var.
Şimdi, gelelim Sayın Çamlının
konuşmasına. Sayın Çamlı çok tabii olarak kendi cümlelerini
kendi seçer, kendisi muhakkak arzu ettiği şekilde
konuşmasını değerlendirir. Burada ifade etmek istediği
şey, asıl vurgusu, cumhuriyet tarihinde en uzun süre görev yapan
-kastettiği şey budur, yani en uzun süre- ve halkın sevgisiyle,
seçimle gelen kişi olması -burada vurgusu, en uzun süre- meselesidir.
Ama orada da hemen tak, başka bir kelimeye yapışıp onun
üzerine bir sürü söz...
Şimdi, gelelim en son arşivlerle ilgili
anlattığınız şeye. Arşivlerle ilgili
anlattığınız meselede, bu hikâyenin tamamına
baktığınızda sevinilmesi gereken şey, günün sonunda
arşivlerle ilgili bir gayretin olmasıdır. Fakat zaten ikinci bir
alternatif yok, tek bir parti var. Devlet dediğiniz şey zaten parti
yani CHP partisi devleti. Bir tane parti var; vali, il başkanı;
başkası yok yani Cumhurbaşkanı, Başbakan, hepsi
aynı partinin üyesi, başka partinin üyeleri zaten yok; Türkiyede
özgür seçimler yok. Bunların hiç olmadığı bir yerde, sistem
içerisinde, tabii olarak, soruyu soran, cevabı veren aynı ekibin
parçası. Yani o yüzden, taraflardan bir tanesi daha kıymetli
değil, Vay, İnönü ne yapmış! falan meselesi değil
yani. Başka çare yok, sistem böyle çalışıyor zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sorunu çözmüş, üstüne
gitmiş.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bravo, sorun
çözülmüş! Ama yani günün sonunda hatayı yapanı da...
Osmanlılara atıyorsunuz. Osmanlıda, bakacağız, o
mebus, filan mebus... Gene, Osmanlıyı bir kötüleme hâli var orada
da, o da ayrı bir mesele.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Böyle bir savunma hâli var
yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 1917, Ayasofya...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz kötülediğiniz
için ben cevap verme ihtiyacı duyuyorum. Önce siz
saldırganlığınızdan vazgeçiniz.
Velhasılıkelam, Sayın
Başkanım, burada kelimeleri cımbızlayarak kendi anlatmak
istediklerimize zemin hazırlamayalım.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, çok teşekkür ederim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Yalnız, ismimi zikrederek...
BAŞKAN Cevabı verdi. Özgür Bey takdir
etti gündeme getirdiğiniz için. Söyleyecek bir laf yok yani Sayın
Çamlı.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
İşiniz gücünüz çamur yani!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çamur mu bu?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Çamur,
çamur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen çamur attın, biz
temizledik yine.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Çamuriyetçi! diyorum ya, boşuna demiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çamuriyetçi! Sen onda yüksek
lisans yaparsın.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yaptım
ben, CHP profesörüyüm, elhamdülillah.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ahat Andican.
Buyurun Sayın Andican. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT
ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın itibar
için zorunlu gördüğü gösteriş ve şatafat nedeniyle 3 milyar
küsur olan bütçesinden söz etmeyeceğim, onun yerine, milletimizin
sırtına çok daha fazla yük bindirecek bir projeden bahsedeceğim:
Kanal İstanbul Projesi.
Kanal İstanbul Projesi, iktidarın
medeniyet projesi olarak sunduğu bir projedir. Ne yazık ki
İstanbulun tarihine, ekosistemine, İstanbulda yaşayan
halkımıza, Türk ekonomisine, dış siyasetine ve Türk
milletinin geleceğine bu projeyle ihanet edilmektedir.
İstanbul, bizzat coğrafi
yapısıyla, dünyada tek olan bir tarihsel mirastır
arkadaşlar. Bu projeyle bu özellik ortadan kalkmaktadır; tarihî yön
böyle. Bölgenin ekosistemi bozulmaktadır. Marmarada milyonlarca yıldan
beri belki, Akdeniz ile Ege arasında, Karadeniz ile Ege arasında
karşılıklı çapraz akıntılarla oluşmuş
bir denge var. Bu sistemi, bu kanalı açtığınız zaman,
uzun zaman geçmeden bu denge bozulacak ve Marmara bütün canlılar
açısından yaşanamaz bir hâle gelecek.
Bu projeyle, değerli arkadaşlar,
İstanbul halkına ihanet edilmektedir. Çünkü şehrin nüfusunu 20
milyonun üzerine çıkararak iyice yaşanmaz hâle getirecek ve
milyonlarca İstanbulluyu bir ada üzerinde yaşamaya mahkûm edecektir.
Bu projeyle tarım arazileri betonlaşacak ve yeni yerleşim
yerleri nedeniyle doğa ve çevre katliamı yaşanacaktır.
İstanbulun su güvenliğine ihanet
edilmektedir çünkü Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere Barajı yok olacak,
Terkos Gölü tuzlanacak, yer altı sularının önü kesilecek ve böylece
İstanbulun su kaynaklarının yüzde 30dan fazlası yok
edilecektir. Sayın Cumhurbaşkanının bir süredir devam eden
kuraklığa yönelik Bakalım susuz kalınca ne yapacaklar.
yorumunu hatırlarsanız, bu projeyle yaratılacak susuzluk,
önümüzdeki genel ve yerel seçimlerde de malzeme olarak
kullanılacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu projeyle Türk
ekonomisine de ihanet edilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı 2018
seçimleri öncesinde Panamayı Panama yapan Panama Kanalıdır.
demiştir; Süveyşi, Mısırı Mısır yapan veya
ekonomisini kalkındıran proje olarak söylemiştir ve Kanal
İstanbulu da bu kanalların önüne geçecek bir proje olarak takdim
etmiştir. Ayrıca, iktidar kaynakları, bu kanaldan yılda 6
milyar dolar gelir elde edileceğini halka pompalamaktadırlar.
Değerli arkadaşlar, Panama
Kanalından geçen bir gemi 13 bin kilometre mesafe kazanır ve Panama
Kanalının geçen yıl ülkeye sağladığı gelir
3,1 milyar dolardır. Diğer taraftan, Süveyş Kanalı ise
7.500 kilometre kazandırır, geçen yılki kazancı 5,9 milyar
dolardır. İktidarın iddialarından ve geçen yılki 40
bin gemi geçiş rakamından yola çıkarsak, Türkiye'nin 6 milyar
dolar elde edebilmesi için gemi başına ortalama 150 bin dolar
geçiş ücreti alması lazım. Şimdi size soruyorum: Montröye
göre boğazdan bedavaya geçebilecek olan bir gemi, kanaldan geçince hiçbir
mesafe kazanamayacağı hâlde, sadece bir iki gün beklememek için niye
150 bin dolar ödesin? Sadece bu veriler bile bize şunu söylüyor:
Sayın Cumhurbaşkanı ve yandaşları bu konuda halkı
aldatıyor.
Evet, doğrudur, bununla ciddi bir ekonomik
kazanç ortaya çıkacak; muhtemelen kamu-özel iş birliği
şeklinde gerçekleştirilecek olan bu proje milyarlarca dolarlık
bir rant ekonomisi ortaya çıkaracak; bu, kaçınılmaz. Ve
kamu-özel ortaklığı şeklinde yapılacak olan bu
projede, şehir hastanelerinde, Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi
Köprülerinde, tünelde, otoyollarda olduğu gibi, finansman eksikliği
hazineden yani milletin cebinden karşılanacak, milyarlarca
dolarlık kazanç ise AKP tarafından yaratılan müteahhitlerin
cebine rant olarak aktarılacaktır. Ama onun yükleyeceği borcu bu
millet; sadece bizler değil, çocuklarımız ve
torunlarımız da ödemeye devam edecektir.
Dış politikaya da ihanet edilmektedir
arkadaşlar. Sayın Erdoğan beş gün önce Kanal
İstanbulu anlatırken Bu işin bir siyasi boyutu olacak, o
siyasi boyutuyla da inşallah bu Kanal İstanbul bütün dünyada sükse
yapacak. dedi. Böylece projenin iktidar tarafından bugüne kadar saklanan
siyasi boyutu da ortaya çıkmış oldu. Evet, Kanal İstanbul
aslında bir siyaset projesidir, siyasi projedir; Montrö
Anlaşmasını çok yakından ilgilendiren bir Amerikan
projesidir arkadaşlar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Amerikan Senatosunda 2006 yılında Montrönün
artık gereksiz olduğu noktasındaki tartışmaları
hatırlarsanız, o dönemin Türkiye'deki Büyükelçisi William Rossun bir
toplantı yaparak Amerikan gemilerinin Karadenize girme hakkı
olduğunu kamuoyuna söylediğini hatırlarsanız, 2008
Rus-Gürcü savaşı sırasında Karadenize Amerikan gemilerinin
girmesini Montröye dayanarak engelleyen Türk ordusunun amirallerinin daha
sonra Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla görevden
alındığını hatırlarsanız ve üstüne üstlük,
iki yıl sonra da Sayın Cumhurbaşkanının bu projeyi
çılgın proje olarak Türk toplumunun önüne getirdiğini
hatırlarsanız, sonuç olarak bu olayın bir Amerikan projesi
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Amerika, Kanal İstanbulla, Montrö
Anlaşmasını baypas etmek ve NATO üyesi olan Romanya ve
Bulgaristan gibi Karadenize kıyıdaş olan ülkeler üzerinden,
NATO şemsiyesi altında Karadenizde varlığını
artırmak istemektedir arkadaşlar. İşte bu nedenle, Kanal
İstanbul Projesi, Türk dış siyasetini ciddi şekilde
ipoteğe sokacaktır.
Sayın milletvekilleri, iktidarın Kanal
İstanbulun gerekçesi olarak sunduğu tek şey, İstanbul
Boğazında gemi trafiğinin giderek
arttığıdır fakat bu yalandır, gerçekleri
yansıtmamaktadır. Vaktim olmadığı için rakamları
vermeyeceğim ayrıntılı olarak ama Ulaştırma
Bakanı Turhan, bugün 40 bin olan trafiğin 2030larda 65 bine, daha
sonra da 100 binlere tırmanacağını söylemektedir.
Ayrıca da 150 milyon ton petrol geçtiğini söylemektedir.
Yanlıştır, doğru değildir. İstanbul
Boğazından en yoğun geçiş, değerli arkadaşlar,
2007de 56.606 gemiyle olmuştur ve günümüzde giderek azalmaktadır.
Bu, şu anda 40 bin civarına inmiştir. Tanker sayısında
da böyle bir azalma vardır çünkü eskiden Karadenize gelen petrol ürünleri
şimdi Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattıyla Akdenize, Türkistan
Cumhuriyetleri üzerinden Çine ve Baltık merkezleri üzerinden Baltık
Denizine aktarılmaktadır. LNG şeklinde olan şeyler de bu
nedenle azalmıştır, yapılan doğal gaz projeleri
nedeniyle. 150 milyon ton petrol geçmiyor, artmayacak da çünkü Karadenize
petrol pompalayan tek istasyon şu anda Novorossiskdir. Novorossiskte
geçen yıl pompalanan petrol 95 milyon tondur, 20 milyon ton da LNG
pompalanmıştır, toplam 115 milyon tondur. Yani Bakan bizi
yanıltmaktadır.
Deniz Trafiği Tüzüğünde güvenlik
açısından söylenilecek şeylerin üzerinde
ayrıntılı duramayacağım ama Independenta
olayından sonra, değerli arkadaşlar, Deniz Trafik Tüzüğü
düzenlenmiş, radar ve kod sistemi yapılmıştır;
dolayısıyla bugün, o tarihten sonra ciddi boyutta bir kaza
gerçekleşmemiştir. Bu gelişmelerden yola çıkarak boğaz
trafiği için akılcı kuralların uygulanması gerekir.
Karadenize kıyısı olan ülkelerle uzlaşılması
durumunda geçiş riskini en aza düşürecek bir sistem
oluşturulabilir. Bir diğer deyişle -burada bu noktayı
dikkatinize getirmek istiyorum- Boğaz güvenliğini
arttıracağız. İddiasıyla, Kanal İstanbul gibi
maliyetli, siyasi açıdan tartışmalı bir projeyi uygulamaya
kalkışmanın akılla, mantıkla, izanla ölçülür bir yeri
yoktur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Kanal İstanbul
Projesi, siyasi açıdan ABDnin elini güçlendirecek, Türkiyeyi büyük
devletlerin kıskacına sokacak bir projedir. Ekonomik açıdan ise
tam bir rant projesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu nedenle, ben bu projeyi Kanal İstanbul
değil Soygun İstanbul Projesi olarak adlandırıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek
istiyorum: Gelin bu inadınızdan vazgeçin, projeye karşı
çıkanları her zaman yaptığınız gibi
dış güçlerin adamları olarak veya Türkiye'nin
gelişmesini önlemek isteyenler şeklinde tanımlamak yerine
onları dinleyin. Projeyi Mecliste siyaset projesidir- ve kamuoyunda
tartıştırın. Ne olursa olsun bu projeyi
yapacağım. diyorsanız da halka, İstanbul halkına,
Türk milletine götürün, referandum yapın. Bırakın millet karar
versin, millet onaylıyorsa bu proje gerçek bir Kanal İstanbul Projesi
olacaktır ama aksi takdirde, onaylamıyorsa ve siz yine de
yaparsanız, bu proje tarihin en büyük Soygun İstanbul Projesi
olarak kayıtlara geçecektir.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Mersin
Milletvekili Behiç Çelik Beye ait.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî İstihbarat Teşkilatı bütçesi ve kesin hesap kanunu
üzerinde söz aldım, hepinize saygılar sunuyorum.
Bildiğiniz gibi, devletimizin en önemli
kurumlarının başında gelen Millî İstihbarat
Teşkilatı, son yıllarda yapısal birtakım
değişikliklere uğramıştır. Aslında, bu
değişiklikler son birkaç yılda değil cumhuriyetin ilk
yıllarında başlamıştır. 1960tan sonra ise bugüne
kadar devam eden statü şekillenmiştir. Ancak 15
Temmuz 2016dan sonra Müsteşarlık örgütlenmesi, Başkanlık
şeklinde tesis edilmiştir. 1961 Anayasasından sonra MAHtan
MİTe geçiş sürecinde rahmetli Fuat Doğuyu rahmetle anmak
istiyorum. Müsteşarlık olarak örgütlenen Teşkilat, soğuk
savaş yıllarında devletimizin
bağımsızlığının ve egemenliğinin
korunmasında büyük misyonlar üstlenmiştir. İçimize nifak sokmak
isteyen karşıt istihbarat örgütleri, yıllardır
faaliyetlerini dönem dönem artırarak çatışma ortamı
yaratmaya çaba sarf etmişlerdir ancak bir yarılma
yaratamamışlardır. Ne Türk-Kürt ne Alevi-Sünni ne
solcu-sağcı çatışmasının başarılı
olamaması emperyalist çevreleri oldukça rahatsız etmiştir.
Şimdi, başka çatışma alanlarının
yaratılması yönünde girişimlerin olduğunu unutmamak gerekir.
Özellikle Suriyelilerin demografik tehdit olarak içimize sokulduğunu da
aklımızdan çıkarmamalıyız.
Değerli
arkadaşlar, MİT, Cumhuriyet Dönemi boyunca mübadeleyi, Montröyü,
İkinci Dünya Savaşını, SSCB tehdit ve
baskısını, ABDyle içli dışlı yılları,
1961 sonrası süreci ve muhtıraları, Kıbrıs
Barış Harekâtını, 12 Eylülü, 31inci bölücü
ayaklanmanın başlangıcını yaşayarak devlet
organlarıyla birlikte bugüne kadar gelebilmiştir. 2002
sonrasında ise farklı bir sürece girilmiş ve bu süreç, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine aykırılık teşkil
eden birtakım dayatmalara tanıklık etmiştir. MİT ilk
defa, Oslo görüşmelerine dâhil edilerek PKKyla masaya oturtulmuştur.
MİT ilk defa, İmralı canisinden talimat alır duruma
düşürülmüştür. MİT ilk defa, Habur rezaletine tanıklık
etmiş, hükûmetin nasıl bölücülere çanak tuttuğunu göstermiştir.
MİT ilk defa, Kuzey Iraktan peşmergenin askerî araçlarla Haburdan
girip Ayn el Arapa ulaşmasını izlemiştir, hem de 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramında. MİT ilk defa, çözüm sürecini ve sonuçta
hendek savaşlarını izlemiştir; kendi personelinin
nasıl direklerde asılarak veya idam edilerek katledildiğini de
görmüştür. MİT ilk defa, dinî referanslı bir örgütün darbe
girişimini yaşamıştır; girişim sonrası,
Teşkilat içine sızmış olan FETÖ terör örgütü mensubu yaklaşık
300 kişiyi de tasfiye etmiştir. Asrın en büyük casusluk örgütü
olan FETÖye, MİT bu yıllarda tanıklık etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Millî İstihbarat
Teşkilatı yurt içinde ve dışında, siyasetimize uygun
olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu derece hassas ve kritik görevler
üstlenen personelin, 2013 yılına kadar en büyük casusluk örgütü
olarak kabul edilen FETÖ tarafından mağdur edilmesi AKPnin en feci
icraatlarından biridir. Virüs gibi girdikleri Teşkilattan FETÖyü
sökünce önümüze büyük bir fatura çıkmıştır. MİT personelinin
yetersizliği giderilmelidir. Reyhanlı faili Yusuf Nazikin
yakalanarak Türkiyeye getirilip yargılanması çok güzel
olmuştur, Teşkilata moral kazandırmıştır. Ancak
personel eksikliği, Teşkilatın verimini düşürmektedir.
Değerli arkadaşlar, sahada tecrübesi
olmayan yöneticilerin Irak içlerinde operasyonların sevk ve idaresi için
görevlendirilmesi, 2 MİT yöneticisinin PKK terör örgütünce Süleymaniye
yolunda kaçırılması asla kabul edilemez. Birkaç yıldır
devam eden bu rehin olayı, devletimiz tarafından derhâl
sonlandırılmalıdır. Cizrede kaçırılan 1 MİT
görevlisiyle birlikte, bilinen kaçırılan kişi sayısı
3tür. Farklı zamanlarda, farklı mekânlarda PKK terör örgütü
tarafından kaçırılan asker, polis ve sivil memurlar da
mevcuttur. Rehin tutulan bu çocuklarımızın ailelerine
kavuşması temel arzumuzdur. Bu yönüyle, bunlar konusunda gerekli
girişimlerde bulunulması bir zorunluluktur. MİTin FETÖden çok
çektiğini ifade etmiştim fakat Teşkilat bundan ders
çıkarmalı, başkaca farklı cemaat ve tarikatlara da savrulmamalıdır.
Ne var ki duyumlarımız, MİTin personel politikasını
yürütmekle mükellef makamlara atamalar, savrulmalar
yaşandığına da işaret etmektedir. İnşallah,
elde ettiğimiz bilgiler doğru çıkmaz ya da doğru ise
gereğinin yapılması temel arzumuzdur.
Değerli arkadaşlar, MİT, hem içte hem
de dışta millî güvenliğimiz ve ülkenin millî menfaatleri
doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir; ülkenin siyasi, sosyal,
ekonomik, güvenlik, askerî alanlarında yürütülen faaliyetlere ek olarak
enerji, ekonomi, kitle imha silahları yönünde çalışmalar da
yapmaktadır. Son yıllarda bir hayli geliştirilen istihbarat
diplomasisi iyi sonuçlar vermektedir. Astana süreci ve Soçi Mutabakatı
çerçevesinde MİTe tevdi edilen görevler Suriyede sonuç alıcı
bir noktaya ulaşmaktadır. İdlibde gerginliği azaltma
bölgesinde yapılan istihbari çalışmalar da bu mahiyettedir.
Ayrıca, Afrin bölgesi dâhil olmak üzere Suriye ve Irakta da örgütün
tamamen yok edilmesi yönünde faaliyetlere hız verilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, FETÖ/PDYye yönelik
çalışmalar önem arz etmektedir demiştim. Mahrem
yapılanmanın ifşa edilmesi, Emniyet, Jandarma, Türk Silahlı
Kuvvetleri, adliyedeki tüm unsurların bütünüyle temizlenmesi
zorunluluğu ortadadır. Var olduğu bilinen
dışarıdaki FETÖ mensuplarının da yurt
dışından getirilmesinin sürdürülmesi gerekir. DEAŞ terör
örgütüne karşı her türlü tedbirin ihmale yer verilmeden
alınması da gerekmektedir. Özellikle Ömer Yetek, İthavi,
Kasır el-Haddavi, Ebu Hanife kod adlı Feri Rolis, Azuz Habbuşun yakalanması örgüte büyük bir darbe
indirmiştir. DEAŞ göç ve lojistik sorumlusu 6 kişinin Kayseride
yakalanması bir başarıdır. Ancak bunlar nasıl
gelmişler ve Kayseriye nasıl yerleşmişler, bunu sorgulamak
gerekir. Cerablusda DEAŞın cephaneliğinin ele geçirilmesi de
örgüte büyük bir darbe vurmuştur. DEAŞ liderinin ailesine yönelik
operasyonlar da isabetli olmuştur. Bu arada, Millî İstihbarat
Teşkilatımız MASAKla iş birliği hâlinde
çalışmalarını sürdürmektedir.
Ben, İçişleri Bakanlığı
bütçesi Komisyonda görüşülürken Cemal Kaşıkçı
olayından bahsetmiştim, burada da yine tekrar ediyorum. Bu, ülkemiz
için büyük bir itibar kaybıdır. Ülkemize yönelik yoğun, gizli
servis çalışmalarına karşı da ayrıca, MİTin
İKK faaliyetlerinin daha da artırılması lüzumu
ortadadır. Türkiye ne yazık ki bir ajanlar savaşı bölgesi
hâline gelmiştir arkadaşlar.
Bunun yanında, kişisel verilerin
gizliliğiyle ilgili mevzuat çalışmaları gerçekten
övünülecek bir durumdur. Ancak hukuksal alanda nasıl bir çalışma
yaparsanız yapın, bunun uygulamasının nasıl
olması gerektiği çok daha önemlidir. Dolayısıyla bütün
bunlara rağmen ülkemizde yasa dışı, gayriahlaki yollardan
dinleme ve izleme faaliyetlerinin sürdürüldüğünü görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Çelik.
Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) İstihbarat,
bir devletin en önemli faaliyet alanıdır. İstihbarat olmadan bir
devletin yönetilmesi düşünülemez. Muhalefeti sindirmek için istihbarat
yapılmaz; siyasi, ekonomik dinlemeler yapılmaz. Ekonomik
sömürgeleştirme istihbaratı yapılmaz. Medya operasyonu için
istihbarat yapılmaz. Korku pompalamak için istihbarat yapılmaz.
İstihbarat bu şekilde asla suistimal edilemez, sadece millî hedefler
düşünülerek istihbarat yapılır.
Bu vesileyle 2937 sayılı Kanuna göre
çalışan Millî İstihbarat Teşkilatımızın
diğer teşkilatlarımız gibi birçok şehidi ve gazisi
vardır. Terkihayat edenlere Allahtan rahmet diliyorum, nur içinde
yatsınlar. Teşkilatın 2 milyarı aşkın bütçesinin
yeterli olmadığını ifade ediyorum, buna rağmen
hayırlı olsun diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın.
Buyurun Sayın Çıray.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kasım
2011de bu kürsüden zamanın Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetini ve
milletvekillerini uyarmıştık; Adalet ve Kalkınma Partisi
politikalarının bizi bekleyen çok kalıcı, çok kötü bir
yanına dikkat çekmiştik. Bu kafayla giderseniz eğer, gelecek
kuşakların alnına komplocu bir ülkenin vatandaşları
olarak geçeceksiniz, bize de bu lekeyi süreceksiniz demiştik. Türk
dış politikasında hiçbir zaman komplo olmamıştır,
karşı karşıya bulunduğumuz asıl tehlike budur.
Nereye elini atsa Adalet ve Kalkınma Partililer, ne yazık ki
orayı yok ediyorlar.
Libyada yaşanan, Libyayı bugün kan
gölüne dönüştüren sözde devrimin öncesini biraz hatırlayalım.
Sözde devrimden bir yıl önce, Sayın Erdoğan, Kaddafiden
barış ve insanlık ödülü almak üzere Libyaya gitti. Demokrasi mi
vardı Libyada, Kaddafi demokrat mıydı? Ama kimin umurunda!
Aynı, Esadla iyi ilişkileri devam ederken Suriyede de demokrasinin
varlığını umursamadıkları gibi, o zaman da Libyada
demokrasinin varlığını umursamadan bu ödülü kabul ettiler.
Sonra da Libyaya karşı, Putinin benzetmesiyle Haçlılar
tarafından malum operasyon başlatıldı. Putin öyle diyordu,
Bu bir Haçlı operasyonudur. diyordu. Bunun üzerine Sayın
Erdoğan, Libyaya yönelik muhtemel NATO operasyonu konusunda Böyle saçmalık
olur mu, NATOnun ne işi var Libyada? dedi. Dedi mi? Dedi. Bu lafı
söylediğinde Şubat 2011di. Sonra Sayın Erdoğan, aynı,
Esadın Esed olmasındaki gibi çark ediverdi; Putinin Orta
Doğudaki Haçlı Seferlerine benzettiği operasyona katılma
kararı aldı, bu defa da NATO, Libyanın Libyalılara ait
olduğunu göstermek için Libyaya girmelidir. dedi. Bu lafı
söylediği zaman da tarih 21 Mart 2011di. İki laf arasında yirmi
gün vardı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, hatırlamaya devam
edelim: Her insan gibi adil yargılanma hakkına sahip olan Kaddafi,
sözde bir mahkemeye bile çıkartılmadan linç edildi. Ya
arkadaşlar, diktatörlüğünü, tuhaflıklarını hiçbir
zaman onaylamadığımız Kaddafiye uygulanan vahşet
karşısında benim bile vicdanım sızladı. Ve bu
adam ölmeden önce, aynı Esad gibi, Sayın Erdoğandan
duyduğu hayal kırıklığından söz etti ve son
sözleri, bu hayal kırıklığını ifade etmekti.
Kaddafinin yaşadığı ibret
verici bu hayal kırıklığı doğrusu bizi fazla
ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren, bu defa Libya hakkında yeni bir
stratejik derinlik işlerine bulaşma aşamasında
olmanız. Çünkü bir yerleri yıkarken yıkım ekibi sizi öne
sürüyor ama iş paylaşıma gelince Suriyede olduğu gibi,
sizi masaya oturtmuyorlar. Payımıza düşe düşe DEAŞı
koruyup kollamak düşüyor, onları yok etmek düşüyor Türkiyeye,
bir de şehitlerin acıları düşüyor.
Sayın milletvekilleri, sözde, Müslüman ülkelere
örnek olacaktınız. Eline dokunduğunuz iflah olmadı. Allah,
Müslümanları sizden korusun mu diyelim, ne diyelim, bilemiyorum. Rabia
işareti yaptığınızdan bu yana İhvan iflah
olmuyor. Tunusta kaybettiler; Mısırda Arap Baharıyla gelen
İhvan, Sisi darbesiyle sona erdi. Geriye kalan son İhvancı, AKP iktidarının
da katkısıyla parça parça edilen Libyada, Trablusta
yaşıyor, diğer yanda da Tobrukta Hafter kuvvetleri direniyor.
Böyle bir konjonktürde, Adalet ve Kalkınma Partisi yine stratejik derinlik
peşinde.
Dün, Dışişleri Komisyonuna Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında
Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifini getirdiniz. 4 Nisan 2012 tarihinde imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim
İş Birliği Mutabakat Muhtırası da Libyada ulusal
uzlaşıya katkı sağlamak amacıyla 2013 tarihinde
onaylanmıştı. Amaç, Libyadaki istikrarsız ortamın bir
an önce son bulmasını temin etmek olarak bize sunulmaktadır
ancak o anlaşmaya göre, askerî eğitimler Türkiyede
yapılacaktı, şimdi ise -Komisyondaki metne
bakıldığında- çok daha kapsamlı bir metinle geldiniz;
bu defa, talep olması hâlinde, karşılıklı savunma ve
güvenlik iş birliği ofisi kurulmasına ilişkin hükümler
içermektedir.
Her zaman olduğu gibi, bu konuda da Sayın
Bakan ve Sayın Cumhurbaşkanı farklı açıklamalar
yapmaktadırlar. Sayın Bakan asker göndermeyeceğimizi söylerken
Sayın Cumhurbaşkanı -metinle uyumlu olarak- talep hâlinde asker
gönderebileceğimizi açıklamıştır.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partililer olarak Sevr, Montrö, Lozan gibi devletimiz ve
milletimiz için muazzam önemdeki kavramları da olur olmaz
kullanıyorsunuz, zaaf yaratıyorsunuz. Örneğin, Sayın
Cumhurbaşkanı, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanlık
Konseyi Başkanı Fayez el-Sarrajla görüşmesinde, Libyayla
yapılan mutabakatlarla Sevr Anlaşmasının ters yüz
edildiğini söylemiştir. Bu nasıl unutkanlık? Sevr biteli
çok oldu, çok. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü biz, Sevri Kurtuluş Savaşıyla
yırttık attık, ters yüz de etmedik. Hatta, o yırtık
parçalarını onu dağıtanların ve imzalayanların
arka ceplerine koyup geri gönderdik, üstünü de Lozanla mühürledik.
Bu arada, partimizin bu konuda uzman olan her iki
büyükelçisi diğer ifadelerin muğlak olduğunu da
düşünmektedirler. Doğrusu Libyaya asker gönderme çabanızın
faydasını çözemedik. Başta Rusya olmak üzere dünyanın güçlü
devletlerinin her biri bir grubu destekleyerek Libyanın zenginliklerinden
ve stratejik konumundan pay kapma yarışındalar ama bunu örtülü
olarak yapıyorlar; bize ise Katarla birlikte açıktan pozisyon almak
düştü.
Bakın, değerli milletvekilleri, eğer
bu muhtırayı Meclis Genel Kuruluna getirirseniz, orada size gerekli
şeyleri daha kapsamlı bir şekilde anlatacağız, sizi
uyaracağız. Yalnız dış politikada millî siyasetin ne
olduğu konusunda derin bir görüş ayrılığımız
var. Bir kere, millî politikanın temelini, altı yüz yıllık
Osmanlı deneyiminden, imbiğinden geçmiş Osmanlı
paşalarının ortaya koyduğu, kurduğu cumhuriyetçi
dış politikalar belirler. Bu, bir gelenek. Bu, aynı zamanda laik
bir dış politikadır. Neden laik bir dış
politikadır? Çünkü geçmişte, Orta Doğuda Türkiyeyi, Türk
devletini güçlü kılan laik dış politikasıdır. Biz, ara
bulucu bir ülkeyken taraf bir ülke hâline geldik bu yanlış siyasetler
yüzünden. Eğer dış politikada güç kullanımı olacaksa,
özellikle güç kullanımı olacaksa millî bir dış politika
oluşturabilmeniz için önce muhalefet partileriyle oturacaksınız,
bu politikayı oluşturacaksınız, ondan sonra adına
millî politika diyeceksiniz. Önce her şeyi yapıp bitireceksiniz,
sonra da Millî Savunma Bakanını bize tebligat yapmaya
göndereceksiniz. Bunun adı millî dış politika falan olmaz,
bunun adı olsa olsa tebligat politikası olur. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Diğer yandan,
karıştırdığınız bir hadise daha var: Adalet
ve Kalkınma Partisinin yanlış dış politikaları
Türkiye'nin millî dış siyaseti olamaz, bunu kabul etmiyoruz. Her
şeyi, hataları yapacaksınız edeceksiniz, bütün hepsini
bitireceksiniz sonra askerî müdahaleleri mecbur hâle getireceksiniz ki her
zaman o noktada İYİ PARTİ olarak Türk ordusunun arkasında
olduk ve olmaya da devam edeceğiz- o noktaya geldikten sonra da Bize
uyarsanız millîsiniz, uymazsanız gayrimillîsiniz. diyecekseniz.
Bütün bu işleri, hataları, kabahatleri işlerken bize mi
sordunuz?
Bütün bunlara rağmen, bakın, deniz yetki
alanları konusunda Libyayla imzalanan mutabakat
muhtırasını getirdiniz, muhalefet onay verdi. Mavi vatana onay veriyoruz arkadaşlar.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sorunumuz
mavi vatanla değil, bundan sonra yapacaklarınızla. Biz
doğrunun yanında, yanlışın da
karşısında olacağız. Ne için? Türk milletinin yüksek
çıkarları için.
Şimdi, arkadaşlar, size bu konuda
söyleyeceğim daha çok şey olmasına rağmen konuyu özetlemek
için bir fıkra anlatarak konuşmamı bitirmek istiyorum: İki
arkadaş konuşuyormuş Eşiniz nasıl? diye sormuş
biri diğerine. İyi ama inançları yüzünden çok acı
çekiyor. demiş. Nasıl yani? diye sorduğunda
Ayağının 36 numara olduğuna inanarak sürekli 36 numara
ayakkabı giyiyor ama aslında ayağı 40 numara. demiş.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Sakarya
Milletvekili Ümit Dikbayıra ait.
Buyurun Sayın Dikbayır. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
DİKBAYIR (Sakarya) Yüce Türk milleti, değerli milletvekilleri;
Savunma Sanayii Başkanlığı bütçesiyle ilgili İYİ
PARTİ Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Adında millî ifadesi bulunan iki
bakanlığımız var: Biri Millî Eğitim, biri Millî
Savunma. Savunma Sanayii Başkanlığı bütçesi millî
güvenliğimiz açısından önemli bir bütçedir. Dünya tarihinin en
eski ordusunun, NATOnun 2nci büyük ordusunun, belki de hepsinden
kıymetlisi, Peygamber Efendimizin, sözleriyle İstanbulun fethinden
dokuz yüz yıl önce şereflendirdiği Türk ordusunun
ihtiyaçlarının karşılayacak bir bütçeyi konuşuyoruz
ama elimizdeki resmî rakamlara baktığımızda, dünyanın
sayılı, NATOnun 2nci büyük ordusuna genel bütçeden ayırdığımız
payda sınıfta kalıyoruz. Bakın, ilginç olan, hemen hemen
tüm bakanlıkların bütçelerinde ciddi aşımlar varken Millî
Savunma Bakanlığımızın bütçesinde aynı şey
olmadı. 2019 yılı için Millî Savunma Bakanlığına
ayrılan para 46,5 milyar lira, harcanan paraysa 29 milyar lira.
Değerli milletvekilleri, iktidar, 2019da, savunmamız
için ayırdığı paradan 17,5 milyar lirayı
harcamıyor yani yaklaşık 3 milyar dolar tasarruf ediyor.
İşte, bam teli burası. Elinizin altında 3 milyar dolar var
ve siz buna rağmen, stratejik fabrikamız Tank Paleti 50 milyon dolar
bulamadığınız için götürüp Katar ortaklığı
özel bir şirkete devrediyorsunuz. Yaptığınız bütçeyi
doğru kullanamıyorsunuz, yapacağınız bütçeden de
ümitlenmemizi bekliyorsunuz. Bu gerçek çırılçıplak ortadayken
biz söyleyince de bağırıp çağırıyorsunuz. Soru
çok basit: Savunma bütçesinde harcamadığınız 3 milyar dolar
varken bu kadar önemli bir fabrikayı niye 50 milyon dolar için
peşkeş çekiyorsunuz?
Bakın, İYİ PARTİ Grubu
adına Burayı hangi şartlarda, kaç liraya verdiniz? diye bizzat
soru önergesi verdim. Araştırma önergesi verdim Oturalım,
konuşalım, yanlıştan dönelim. diye, oralı
olmadınız. İktidardan gelen cevapta diyor ki: Millî
güvenliğimizi ilgilendiren askerî sırdır, açıklanamaz.
Allah Allah! Ya, madem askerî sır, bu sırrı büyük Türk
milletinin bir vekili olarak ben bilmiyorum, fabrikanın sahibi olan aziz
milletimiz de bilmiyor, hatta onay veren siz AKP milletvekilleri de
bilmiyorsunuz. İçinizden birisine sorsam, cevap veremezsiniz. Bu
nasıl bir askerî sırdır ki 50 milyon dolar yatırım
yapacak yabancı bir şirket biliyor da milletin kendisi bilmiyor. Siz,
Türk milletini millî güvenlik sorunu mu sayıyorsunuz? Yine, zekâmızla
dalga geçiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Türk ordusunun
stratejik fabrikası Tank Palet peşkeş çekildi. dediğimizde
iktidar sıraları ayağa kalkıyor, diyorlar ki:
Özelleştirilmedi, sadece işletme devri yapıldı.
Fıtrat öyle bir fıtrat ki 5 yandaş iş adamını
milletten büyük görüp milletin menfaatinden kıymetli buluyorlar.
İşte, dün akşam, Katarlılarla ortak olan iş adamı
Ethem Sancak ekrandaydı, göbeğini kaşıya kaşıya
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine keyif bağışladı, keyif. Bu
ülkenin bir vatandaşı olarak, bu ülkenin bir evladı olarak yemin
ediyorum üzüldüm, utandım. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Devletten 200 milyon dolara aldığı
şirketin yarısını, üç beş ay sonra,
yarısını, bakın yarısını, üç beş ay
sonra 300 milyon dolara Katarlılara sattığını
açıkladı. Düşünün, şirket değeri birkaç ay içinde
devletten aldığı paranın 3 katına çıkıyor,
aslında çıkmıyor, aslında değeri o. Ama görünen o ki birkaç
ay içinde, 600 milyon doları bulan şirket üçte 1 fiyatına bu
iş adamına verilmiş. 20 milyar dolarlık Tank Paletin
işletme hakkını da yirmi beş yılda 250 tank
yapılacak diye, 50 milyon dolarlık yatırım
ayağına devrediyorlar. Dün gece öğreniyoruz ki ilk etapta
üretilecek tank sayısı bin yani 11 milyon eurodan 11 milyar euroluk
bir iş imkânı, böyle bir ticaret yok!
Değerli milletvekilleri, işin aslı
apaçık ortada. Zamanlamaya baktığınızda mideniz
bulanıyor, peşkeş çekilen adrese
baktığınızda kafanız karışıyor. Eylül
2018de Katardan 500 milyon dolarlık hediye uçak geliyor, iki ay sonra
Tank Paletin işletme hakkını Katarlı
ortaklığı bir şirkete devreden süreç başlıyor; 1
koyup 100 alıyorlar.
Şimdi, bu peşkeşi savunan Cumhur
İttifakına soruyorum: Bir iş adamı olsanız, 50 milyon
dolar yatırım yapacak diye 20 milyar dolarlık
fabrikanızı bir başkasına devreder misiniz? Ben, Ethem
Sancaka sesleniyorum buradan: 20 milyar liralık bir fabrikasını
50 milyon liraya bize devretsin, doları attım, TL olarak,
bakalım devredecek mi? (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, soruyorum: Ethem Sancakın
fabrikası bu devletin fabrikasından daha mı kıymetli?
Samimiyetle cevap verin, buna gerçekten samimi bir cevap istiyorum.
Bu durumu Türk ordusuna komutanlık etmiş
Millî Savunma Bakanına soruyoruz, İşçilerin hakkı
korunacak. diyor. Sayın Bakan, siz sendikacı değilsiniz. Biz,
size millî güvenlik diyoruz, siz millî savunma sanayisi diyorsunuz; askerî
sır diyoruz, siz sendikacılık yapıyorsunuz. Tank Palet
Fabrikası için, sıkılmadan Eski püskü fabrika. diyorlar,
Sadece palet üretiyor. diyorlar, küçümsüyor, bir anlamda fiyatı
kırıyorlar. Sanki Tank Palet Fabrikası ayağımıza cizlavet
üretiyor. Afrin operasyonunun en önemli silahlarından obüs
tanklarını da Tank Palet Fabrikası üretti, onlara mühimmat
taşıyan Poyraz araçlarını Tank Palet Fabrikası üretti.
Oradaki ilk kaynağı da Cumhurbaşkanı attı.
İktidar ve yandaşı kalemşörler, öyle şeyler söylüyor
ki sanırsın Katarlı ortak firmanın sözcüleri.
Fabrikayı değersizleştirmek için her türlü yalanı
söylemekten geri durmuyorlar. İşçilere ve mühendislere
vefasızlık, nankörlük yapıyorsunuz. Bakın, o insanlar çok
üzülüyor, yazık ediyorsunuz. Bu konudaki en önemli noktalardan biri de
şu: ALTAY tanklarının üretim ihalesine Türkiyenin iki büyük
firması daha girdi. Peki, o ihalenin şartnamesinde, ALTAY
tanklarının üretimi için Tank Palet Fabrikasının tahsis
edileceği bilgisi var mıydı? Hayır, yoktu; asla yoktu.
Eğer bilselerdi, onlar da ona göre fiyat verirdi. Saçma sapan bir ihale
yaptınız. Şimdi ben soruyorum: Fabrika bizim, mühendisler bizim,
işçiler bizim, makineler bizim ama Katar ortaklı bir firma orada tank
yapacak ve bize satacak
Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Sayın Fuat Oktay da Tank Palet Fabrikasının nasıl
büyüyeceğini göreceksiniz, rahat olun. diyor. Sayın Oktay,
sorarım size: Yönetiminde bulunduğunuz TÜRK TELEKOMun içi
boşaltılırken, Lübnanlı ortak parayı cebine indirip
tüyerken de bu fikirde miydiniz? TÜRK TELEKOMda neyi başardınız
ki şimdi biz Tank Paletle ilgili sözünüze inanalım? (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Biz sizi TELEKOMdan
biliyoruz sayın Oktay. Eğer yaptıklarınız
yapacaklarınızın teminatıysa, vay Tank Paletin hâline.
Bakın beyler, bu fotoğrafa iyi bakın,
bu fotoğraf 1974 yılında, Kıbrısın
Beşparmak Dağlarında, orada kalan tankımız. Bugün
küçümsediğiniz Tank Palet, kahraman ordumuzun yavru vatanda
karşılaştığı sorunların sonucudur, bu yüzden
kurulmuştur. Fabrika kurulsun diye Sakaryalı bir büyüğümüz
arazisini bağışlamış, Sakarya halkından toplanan
paralarla o fabrikanın içinde tesis kurulmuştur. Siz kimin
malını kime satıyorsunuz, önce onu söyleyin!
Hiç kimsenin değilse bile, o fabrika kurulsun
diye dişinden tırnağından artırıp
altınlarını bileziklerini masaya koyan
ablalarımızın, annelerimizin ahı yakanızdan düşmeyecek.
Cumhurbaşkanına buradan sesleniyorum: Bu işten vazgeçin.
Aslında çok acı günler yaşıyoruz. Tank Palete 50 milyon
dolar bulamıyorlar ama simitçinin 500 milyon dolarlık borcunu tak
diye milletin sırtına yüklüyorlar.
Ben de dâhil aklı başında herkes Tank
Paletin sözleşmesini soruyor. 500 milyon dolarlık uçak hediye
edilecektir. mi yazıyor o sözleşmede? Yoksa Erdoğanı
gördükçe aşık oldum. Böyle bir ilahi aşk. Ona her şeyim
feda olsun. diyen iş adamının sözleri mi?
Bakın, burada mesele çok basit. Burada bir
mücadele var ve bu mücadele Varlığım Tayyip Erdoğana feda
olsun. diyenler ile Varlığım Türk varlığına
armağan olsun. diyenlerin arasındadır. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Bir mücadele var ve bu mücadeleyi biz
kazanacağız. Bu gerçeği görünce neden
bağırdıklarını ya da neden sustuklarını daha
iyi anlıyoruz çünkü Türke dair ne varsa sevmiyorlar, çünkü Türkçe
düşünemiyor, Türkçe yaşayamıyorlar; Tank Paleti peşkeş
çeken aklın, Türkün olduğu her konudaki sessizliğini de
yakalıyoruz.
Konuşmamı benim için vazgeçilmez olan, bir
anlamda da ilahi bir emir olan vazifeyi yerine getirerek bitirmek istiyorum:
Türke dair her konuda sessizler. dedim. Bakın, Yüce Rabbimiz Bütün
müminler kardeştir. buyuruyor. Bu buyruktan anlıyoruz ki Müslümanlar
arasında ayrım yapılamaz ama Türkün her değerine
düşman olan bir iktidar, Filistine, Myanmara, Cibutiye gösterdiği
hassasiyeti Doğu Türkistandaki Müslüman kardeşlerimizden esirgiyor.
Zulüm gören, hayatını kaybeden Doğu Türkistanlı
kardeşlerimize ve İsa Yusuf Alptekine Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamam, buyurun toparlayın
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) Ve Müslümanlar
arasında ayrım yapan, bu kadar kutsal bir mevzuyu bile Çinle
alacak-verecek hesabına kurban eden AK PARTİ Hükûmetini
ayıplıyor ve kınıyorum. Millî sıfatı
taşıyan bir Bakanlığın bütçesini hazırlamak için
de konuşmak için de işi doğru yapabilmek için de Türkçe
düşünüp, Türkçe konuşabilmek gerekir.
Ne Amerika ne Rusya ne de Çin, her şey Türke
göre, Türk tarafından, Türk için yapılmalı diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Muğla Milletvekili
Metin Erguna ait.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Saraylar İdaresi
Başkanlığı bütçesine ilişkin görüşlerimizi
sizlerle paylaşmak amacıyla huzurlarınızdayım.
Malumlarınız olduğu üzere, 16 Temmuz
2018 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan bir
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Millî Sarayların
yönetimi ve tanıtımı için Cumhurbaşkanlığına
bağlı olarak ve genel bütçeye tabi Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı
kurulmuştur.
Başkanlığın görev ve yetkilerine
ilişkin hükümler incelendiğinde, ilgili sarayların ve kültürel
varlıkların muhafaza ve restorasyonu, müzelere ilişkin
tanıtım faaliyetleri ile ziyaretçi kabul işlemleri gibi
hizmetlerin Başkanlık tarafından yerine getirileceği
öngörülmüştür.
Muhterem milletvekilleri, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün cumhuriyetin ilanıyla birlikte doğrudan gerçek
sahibi olan millete geri verdiği millî varlıklarımız olan
saraylar, bahse konu kararnameyle yürütmenin tekeline teslim edilmiş
bulunmaktadır. Bu başlı başına bir tenakuz unsurudur.
Sarayların milletin iradesinin teşekkül
ettiği kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisine devri, cumhuriyetimizin
kuruluş değerlerini temsil eden en önemli sembollerden biridir.
Günümüzde gerçek sahibi yüce Türk milleti olan millî
varlıklarımız yürütmenin bir idari tasarrufuyla
Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır.
Açıkça kabul etmek gerekir ki ata yadigârı millî varlıklarımız,
millî iradenin tecelligâhı olan Gazi Meclisin bağrından
koparılarak AK PARTİ iktidarının kurumsal
yansıması olan başka bir sarayın insafına terk
edilmiş, tabiri caizse yüce milletimizin iradesi gasbedilmiştir.
Millet egemenliğine yapılan saygısızlığın
yanı sıra, AK PARTİ iktidarı, medeniyetimizin, tarihimizin
ve kültürümüzün tüm dünyaya gururla sergilendiği eşsiz birer mücevher
niteliğinde olan millî saraylara, kültürel varlıklara ve tarihî
eserlere de aynı vurdumduymazlık ve vasıfsız yönetim
anlayışıyla yaklaşmaktadır. Şurası bir
gerçek ki Millî Saraylarımız ve tarihî ve kültürel
varlıklarımız, Türk İslam medeniyetinin beşiği
olan, yüzyıllar boyunca ilmek ilmek işlenen, yalnızca zaferlerle
dolu şanlı tarihîmizin ve devletin idari mekanizmasının bir
tezahürü değildir; aynı zamanda, medeniyet şuurumuzun, kimlik ve
estetik anlayışımızın da bir yansıması
niteliğindedir. Bu mirasın ne pahasına olursa olsun
korunması gerektiği, kamu otoritesinin de bu hususta çok büyük bir
sorumluluğu olduğu aşikârdır ancak
varlıklarımızın muhafazası ve restorasyonu süreçlerine
liyakatsizliği, rant hesaplarını ve şahsi
çıkarları dâhil etmek, kelimenin tam anlamıyla sanat tarihîmize
ihanet anlamına gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, şunu
aklımızdan çıkarmamalıyız ki Millî
Saraylarımız da dâhil olmak üzere, millî
varlıklarımızın muhafazasının ve restorasyonunun
belli bir korunma kültürü dâhilinde gerçekleştirilmesi zaruridir. Koruma
kültürü, bir milletin sanat ve estetik anlayışının gelecek
kuşaklara aktarılabilmesi için olmazsa olmaz bir husustur. Bu
anlayış, gelecek nesillere verilecek bir hesap, âdeta bir bilanço
niteliğindedir.
On yedi yıllık AK PARTİ
iktidarının, kültürel varlıkları koruma konusunda da
sınıfta kaldığını üzülerek müşahede
etmekteyiz. Biz İYİ PARTİ olarak, milletin iradesini esas alacak
şekilde gerçekleştirilen her türlü tedbir ve muhafaza işlemini
olumlu değerlendirsek de AK PARTİ iktidarı, tarihî
varlıklarımızı muhafaza konusunda da ehil
olmadığını kanıtlamış, niteliksiz
restorasyon anlayışıyla millî varlıklarımız
gerektiği gibi muhafaza edilememiştir.
Muhterem milletvekilleri, tarihî yapıların
korunmasıyla ilgili en önemli metin olan Venedik Tüzüğünün 9uncu
maddesinde şöyle denilmektedir: Restorasyon uzmanlık gerektiren bir
iştir. Amacı, anıtın estetik ve tarihî değerini
korumak ve ortaya çıkarmaktır. Restorasyon, kendine temel olarak
aldığı özgün malzeme ve güvenilir belgelere saygıyla
bağlıdır. Faraziyenin başladığı yerde
restorasyon durmalıdır. Bu anlayışa bağlı
olarak, İYİ PARTİ olarak, bizim sizlere samimi tavsiyemiz
restorasyon adı altında sanat ve tarih katliamı yapmak yerine
bunlara hiç dokunmamanız daha faydalı olacaktır.
Şimdi, size kültürel
varlıklarımızı niteliksiz restorasyon
anlayışınızla nasıl tahrip ettiğinizi, bazı
iç burkan örneklerle açıklamaya çalışacağım.
İlk olarak, iktidarınız süresince,
Selçuklu döneminin önemli eserlerinden ve 1399 yılında şehri
istila eden Timurun hayran kaldığı, Evliya Çelebinin Benzeri
bir daha asla yapılamaz. dediği, yedi yüz elli yıllık
Sivas Gök Medresenin minarelerinde ve minare kaidesinde yer alan mozaik tekniğiyle
dekore edilmiş, geometrik motifli Selçuklu çinileri asit dökülerek yok
edilmiş, bununla da yetinilmeyip tahrip edilen alan maviye
boyanmıştır. Açıkçası, cumhuriyetimiz, hiçbir dönemde,
estetik ve ince sanat anlayışından böylesine yoksun bir iktidarla
karşılaşmamış idi. Bu kapsamda, Türk devlet ve yönetim
anlayışının en önemli örneklerini bizlere miras
bırakan Selçuklu geleneği AK PARTİ iktidarından nasibini
aldığı gibi, Osmanlı devri eserleri de nasibini
almıştır. Osmanlı İmparatorluğunun Lale Devrindeki
son büyük anıt yapısı ve 18inci yüzyıl Osmanlı
mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden biri olan İshak Paşa
Sarayı, olumsuz hava koşullarını engellemek bahanesiyle,
ucube bir yapı hâline dönüştürülmüş, yapının
tavanı restorasyon adı altında cam tavanla
kaplanmıştır. İshak Paşa Sarayının son hâli
ve sizin kültür mirasımıza yaklaşımınız işte
bu şekildedir; bu, orijinal hâli, bu da son, camla kaplanmış hâli.
Bunun adına restorasyon deniliyor, bunun adına sanat tarihi
açısından katliam denir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sanat tarihimize karşı olan
vurdumduymazlığınızın en çarpıcı
örneklerinden biri de 1331 yılında Orhan Gazi tarafından camiye
dönüştürülerek Türk-İslam medeniyetini yansıtan güzide
örneklerden biri hâline gelen İznik Ayasofya Camisine takılan cam
kapı ve buzlu camlardır. Yüzlerce yıllık İznik
Ayasofya Camisinin gelmiş olduğu son durum da bu şekildedir;
yine cam kapı, yine orijinalinden tamamen
uzaklaştırılmış hâli.
AK PARTİ iktidarı için muhafaza
faaliyetlerinin restoratör uzmanların işletiminde ve bizzat
restorasyon elemanlarının çalışmasıyla
yapılması ve tarihî mirasımızın korunması önemli
değildir. Açıkçası, iktidar için önemli olan yandaş
müteahhitlerin kazanç elde etmesidir.
Sanat ve tarihe saygısızlık bununla
da sınırlı değildir. Cenevizlilerden kalan limanda
Ocaklı Adanın üzerinde yer alan Ocaklı Kalede yapılan
restorasyon rezaletine baktığımızda kelimeler kifayetsiz
kalmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun denizden gelecek
saldırılara karşı gözetleme amacıyla kullanmış
olduğu bu önemli tarihî mirasın restorasyon sonrası ne hâle
geldiğine bir de bu şekilde bakmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, içim acıyarak
sizlerle paylaşmış olduğum birkaç örnek buz
dağının yalnızca görünen kısmını
yansıtmaktadır. Ufak bir araştırmayla bile bu örneklere
benzer yüzlerce somut restorasyon faciasıyla
karşılaşılabileceği aşikârdır.
Sonuç olarak görülmüştür ki yüce Türk milletine
ait olan millî sarayları ve kültürel varlıkları doğrudan
yürütmenin tasarrufuna terk etmek sorunu içinden çıkılamaz bir hâle
getirmekte, tarihî mirasımıza sahip çıkmak konusunda hiçbir
katkı sağlamamaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken yapmış olduğumuz eleştirilerin ve tespitlerin
muhatabına ulaşması ümidiyle 2020 yılı bütçesinin
ülkemiz açısından hayırlı olmasını temenni ediyor
ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, İstanbul
milletvekili Sayın Ümit Beyaza ait.
Buyurun Sayın Beyaz.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığının bütçesi üzerine İYİ PARTİ
adına söz almış bulunuyor, Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
İçinde bulunduğumuz yüce Meclisin ve
bizlerin meşru kaynağı büyük Türk milletidir ve bizler bu
milletin iradesini temsil etmek için buradayız.
Değerli arkadaşlar, bütçeler,
kaynakların kimden toplanacağını, kimlere
harcanacağını, kimlerin ihtiyacının
karşılanacağını gösteren belgelerdir. Önümüze
getirilen bütçe teklifi de Adalet ve Kalkınma Partisinin kimden yana olduğunu açıkça ortaya koyan bir
belgedir. Bununla birlikte, bütçe hakkı yani iktidarın bütçesinin
denetimi de vatandaşın iradesinin en önemli yansımalarından
biridir. Biz bekliyoruz ki toplumun talepleri doğrultusunda
vatandaşın beklentilerini karşılamak adına
oluşturduğunuz bütçe teklifini burada tartışalım,
taahhüt ettiğiniz kamu hizmetlerini ve bu hizmetleri nasıl finanse
edeceğinizi konuşalım ama üzülerek söylüyorum ki etkisiz hâle
getirmek istediğiniz bu Gazi Mecliste bu imkâna sahip değiliz.
Milletvekillerinin, bütçe hakkını kullanmak için yeterli
koşulların oluştuğu kanaatinde değilim.
Sayın milletvekilleri, bizler destek verelim ya
da vermeyelim, Meclisimizden harcama yapma ve gelir toplama yetkisi alan
Hükûmetin, bu yetkiyi nasıl kullandığını ve gelecek
yılda nasıl kullanacağını bilmek istiyoruz, bunu büyük
Türk milleti adına yapıyoruz. Fakat Meclisimizin diğer
faaliyetlerinde olduğu gibi, milletin denetim hakkı olan bütçe
meselesinde de aynı tutum ve davranışlarla karşı
karşıyayız. Komisyondan noktasına virgülüne dokunulmadan
önümüze gelen, muhalefetin itirazlarına kulak vermeyen iktidarın,
2020 bütçesi de şüphesiz Genel Kurulumuzdan onay alarak hayata geçecek.
Yani aslında göstermelik bir bütçe tartışmaları süreci
yaşıyoruz. Çağdaş demokrasilerin en temel ilkesi olan bütçe
hakkının kullanılmaya çalışılmasında bile
durumumuz maalesef bu.
Türkiyeyi yönettiği süre boyunca, herhangi bir
konuda hesap vermek istemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi, milletten
toplanan vergilerle oluşturulan bütçede de hesap vermeye
yanaşmıyor. Yürütmenin kamu politikasının nasıl
finanse edileceğini ve nerelere harcanacağını buradan her yıl
dinliyor ama sene sonu geldiğinde
karşılaştığımız ağır ekonomik
tabloyu görünce, böyle olmadığı gerçeğiyle yüz yüze
kalıyoruz. Yasama organı olan Parlamentonun, yetkilerini
kullanabileceği tek zemin olan Meclisimizin bütçesinin incelenmesi,
denetlenmesi adına pek bir şey yapamıyoruz.
Bildiğiniz gibi, bütçe hakkı milletin bize
emanet en temel demokratik haktır. Millet adına her kuruşun
hesabını sormamız gereken bu demokratik süreçte, Parlamentoda
bulunan biz muhalefet milletvekilleri bu hakkı kullanamıyor, Türkiyenin
kısıtlı kaynaklarının nasıl ve nerede harcanacağını
öğrenemiyor, gereken denetlemeyi yapamıyoruz.
Siz de biliyorsunuz ki ekonomik yol haritamız
diyerek Meclisimize sunduğunuz bu bütçeyi önümüzdeki yıl
tutturamayacak, ek bütçe talebiyle karşımıza geleceksiniz. Çünkü
2019 bütçenizin hâli ortada yani kasım ayı verilerine göre bütçe
açığınız 100 milyar dolaylarında. 2020de bu tablonun
değişeceğini sanmıyorum, ekonomik veriler dikkatli
incelendiğinde, 2020 bütçenizin de açık vereceğini hatta bu
açığın daha fazla büyüyeceğini tahmin etmek zor değil.
Bu olası açığı da yine işçiden, memurdan, köylüden,
emekliden kısacak, her zaman yaptığınız gibi
elektriğe, doğal gaza, köprü ve otoyollara zam yapacak, kamu ve
sosyal güvenlik harcamalarını daraltacaksınız. Bu sefer
bedelli askerlik, imar affı, yedek akçe de yok. Aklınıza
tasarruf, ek gelir ve cefa denilince vatandaş; rant ve sefa
denilince yandaş geliyor. İnşallah, önümüzdeki dönem imar
barışını, çılgın projenizin kıyısından
arazi peşkeş çektiğiniz Katar Emirinin annesiyle
yaparsınız zira milletin ne sizi ne de Arap ortaklarını
sırtında taşıyacak dermanı kalmadı.
Değerli milletvekilleri, iktidarın ekonomi
kanadından sürekli mali disiplin kemer sıkma lafları
duyuyoruz fakat bütçeye baktığımızda, bu sözlerle
örtüşmeyen ve kamu yararı olup olmadığını
anlayamadığımız kalemlerde artışlar görüyoruz.
Geçen yıl 4 milyar 805 milyon lira olan örtülü ödeneğin yeni bütçede
5 milyar 410 milyon TLye çıkarılmasına, 7 milyar 318 milyon
lira olan yedek ödenek toplamının ise 8 milyar 763 milyon liraya
çıkarılmasına bir anlam veremiyoruz. 2020 bütçesinin
tutacağına kendiniz de inanmıyor olacaksınız ki bütçe
disiplinini bozacağını bildiğiniz hâlde yedek ödenek
kullanımını artırmayı ihmal etmiyorsunuz. Çok
açıktır ki bir saray bütçesi yapmışsınız ve mega
projelere kaynak ayırarak yandaşlarınızı da
unutmamışsınız.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz on yedi
yıldır kötü yönetilmiş, kaynakları heba edilmiştir.
Uyguladığınız yanlış ekonomik politikalarla
Türkiye bir bataklığa sürüklenmiştir. Başta tarım
olmak üzere neredeyse her sektörde dışarıya
bağımlıyız. Türkiye'nin faiz yükü her geçen yıl
azalmak yerine artmış, işsizlik, yoksulluk almış
başını yürümüştür. Şimdi, içinde hep birlikte
debelendiğimiz bu bataklık da maalesef sizin eserinizdir. Sizler bu
ülkenin sadece siyasal sistemini değiştirmediniz, ekonomik
ayarlarıyla da oynadınız ve sadece
yandaşlarınızın beslendiği yeni bir ekonomi düzeni
kurdunuz. Biliniz ki Türk milleti iktidarınız döneminde giderek
yoksullaşıyor, yaşam koşulları giderek
ağırlaşıyor. Bir yazar kasa atıldığında
ortalığı inlettiniz; sizin döneminizde açlıktan ve
yoksulluktan, maalesef, toplu intiharla karşı karşıya
kalıyoruz, sizler de sesinizi çıkaramıyorsunuz. Evlere yoksulluk
sinmiş, görmek istemiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, emin olun,
yaptığınız bu bütçenin akıbeti ne 2018dekinden ne de
2019dakinden farklı olmayacak. Yüzde 5lik büyüme hedefine göre
hazırladığınız bu bütçe, yüzde 5lik büyümeyi
tutturamazsanız ayakta kalamayacak. Türk tipi başkanlık
sistemi dediniz Hızla kalkınacağız, istikrarı
yakalayacağız. dediniz, önümüzde ekonomik krizden, yoksulluktan,
işsizlikten başka bir şey yok ve çözüm de üretemiyorsunuz. Türk
ekonomisi küçülmüşken, üretim ve yatırım düşmüşken
sizin tek yapabildiğiniz, sürekli altını çizdiğiniz,
sokakta hiçbir karşılığı olmayan mali programlar. 2020
için neye umut bağladığınızı
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci
Ağbaldan dinlerken dehşete kapıldım. Bir iktidar
umutlarını beklentilere bağlar mı? Siz
bağlıyorsunuz. Naci Ağbal son dönemde yapılan küresel açıklamaların
bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu getirileri
olacağını söylüyor. Global faiz oranları
aşağı gelince finansman koşullarımız
düzelecekmiş. Yani akıbetimiz, meşhur Nasrettin Hoca
fıkrasında olduğu gibi Ölme eşeğim ölme, yonca biter
de yersin. Bütçe planının geleceğini beklentilere bağlayan
ve bunu da bize iyi gelişmeler olarak sunan bir ekonomi kafasına ne
söylenir pek bilemiyorum. Tüm umudunuzu beklentilere bağlamış,
hâlâ mega projelerle vatandaşı uyutacağınızı
düşünüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, siz sanmayın ki
insanlar yalanlarınıza kanıyor, beklentiler üzerinden
ekonomimizin düzeleceğine inanıyor. Yeni vergiler ve zamlarla
boğduğunuz insanlar, Varlık Fonu üzerinden yandaşlarınızı
kurtardığınızı da Ziraat Bankası üzerinden Simit
Sarayına el uzattığınızı da görüyor, zarar eden
otoyollarınızın da köprülerinizin de şehir hastanelerinizin
de farkında. Bütçedeki vergi beklentinizle vatandaşı 2020de
zamlarla boğmaya hazırlanan sizler, yandaş müteahhitlere garanti
ödeme yapabilmek için Karayolları Genel Müdürlüğüne 2020
yılının en büyük ödeneklerinden birini oluşturuyorsunuz.
Sonra da kimsesizlerin kimi olmaya talip oluyorsunuz. Gün gün tükeniyor, kar
gibi eriyorsunuz.
Son olarak sözlerimi merhum Nihal Atsızın
dizeleriyle bitirmek istiyorum:
Mazideki zaferlerden kalmadı bir iz;
Döktüğünüz kanlar oldu bir deniz
Bir gün elbet yeni baştan birleştiririz:
Türkmen, Kırgız, Uygur, Başkurt,
Özbek, Kazağı.
Yaşasın tam bağımsız
Doğu Türkistan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Ankara
Milletvekili İbrahim Halil Orala ait.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığını kuran ve faaliyete geçiren Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü rahmet ve minnetle anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Çünkü Diyanet, maalesef, kendi kurucusunu ne millî bayramlarda ne de vefat
yıl dönümünde yeterli şekilde anmamış, onun için bir Fatiha
istemekten bile imtina etmiştir. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Cuma hutbelerinde o büyük zata, bir
faniye hayır duası etmeyi çok görmüştür. Oysaki bir beldede cuma
namazı kılınması için o beldenin bağımsız
olması şarttır. Küfrün postalları altındaki bir yerde
cuma namazı kılınmaz. Atatürk, Türk milletinin
bağımsızlığı için, semalarda Ezanı
Muhammedînin okunabilmesi için yapılan millî mücadelenin komutanıdır,
kahramanıdır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Ancak görüyoruz ki Diyaneti yöneten zihniyet
bağımsızlığımızın mimarından
değil Keşke Yunan kazansaydı. diyen meczuplardan yana
olmayı tercih etmiştir.
Kıymetli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinde
yüce dinimizin günlük siyasetin içerisine bu kadar girdiği başka bir
dönem asla olmamıştır. Diyanet bile günlük siyaseti veri kabul
ederek hutbelerini, vaazlarını düzenlemektedir. Bu durum, cami
cemaatinde de tepkiler yaratmaktadır. Bu yüzden cuma namazını terk
edenler, cumaya hiç gitmeyenler, maalesef, artmaktadır.
Bakın, İmamıazam Ebu Hanife günümüzde
İslam dünyasında en çok takip edilen mezhep imamıdır. Ebu
Hanife hem Emeviler hem de Abbasiler döneminde dinin günlük siyasete alet
edilmesine tepki göstermiştir. Kendisine teklif edilen devlet görevlerini
reddetmiştir. Bunun karşılığında işkence
görmüş, ancak daima dik durmuştur. Bu dik duruş da Diyanet
İşleri Başkanı olmak üzere, günümüzdeki bütün âlimlere
örnek olmalıdır, örnek olmalıdır diyorum. İslam âlimleri
asla siyasetin baskın gücünden korkmamalıdır. Ebu Hanifenin
uğruna can verdiği dava bu davadır. Resulullah Efendimiz
Âlimler, peygamberlerin varisleridir. buyurmuştur. Başta Diyanet
İşleri Başkanı olmak üzere, kirli politik
çıkarların suyuna gidenlere sesleniyorum: İktidarda kalmaya
çalışan zümrelerin değil, Peygamberin varisi olmayı tercih
ediniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Unutmayınız ki hadisişerifte belirtildiği üzere
Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı
tartılır. Âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından
ağır gelir. buyuruyor Yüce Peygamberimiz. Diyanetin bu hadise
layık olması gerekir.
Kıymetli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinde
din eğitiminin ve dinî yayınların en
yaygınlaştığı dönemlerden birindeyiz. Sekiz yıl
önce 22 ilahiyat fakültesi varken, bugün sayı 105e
çıkmıştır. İmam-hatip okullarının
sayısı 5.138i bulmuştur. 61 ilimizde imam-hatip lisesinin
sayısı Anadolu lisesinin sayısını geçmiştir. Dinî
yayınlar yapan pek çok televizyon kanalı, binlerce dinî yayın, dinî
dergi ve neşriyat bulunmaktadır. Dinî her türlü tartışma,
kamuoyu önünde yapılabilecek -Allaha şükürler olsun ki-
özgürlüğe sahiptir. Bu tabloda, ülkemizde her türlü
ahlaksızlığın, yolsuzluğun, şiddetin
azalması, inançlı insanların sayısının, iyiliklerin,
güzelliklerin artması gerekmektedir ancak durumun hiç de böyle
olmadığı aşikârdır. Yapılan bir
araştırmaya göre, son on yılda kendisini dindar muhafazakâr
olarak adlandıran gençlerin sayısı yüzde 28den yüzde 15e
gerilemiştir. Yine, imam-hatip öğrencileri arasında yapılan
bir araştırmada, itikadi sorunların arttığı,
deizm fikrinin yaygınlaştığı görülmüştür.
Toplumumuzda, özellikle de gençlerde, dinin, toplum hayatından uzaklaşması
eğilimini destekleyenler her geçen gün artmaktadır. Dindar nesil
diye yola çıkan iktidar, başara başara nesilleri yüce dinimizden
soğutmayı başarmıştır. Demek ki iktidarın
dinî söylemleri en başta yüce dinimize zarar vermektedir. Demek ki Diyanet
İşleri görevini layıkıyla yerine getirememektedir. Demek ki
Peygamberimizin Kolaylaştırınız,
zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
buyruğuna uygun davranılmamaktadır. İktidar üzerinden din
empoze etmek ya da din üzerinden iktidar sağlamak artık toplumda geri
tepmektedir. Bu durum, zaten dinin özüne de aykırıdır. Diyanet,
toplumu İslamlaştırmaktan önce gönülleri kazanmak
zorundadır.
Değerli milletvekilleri, Diyanetle alakalı
3 belge üzerinden bazı bilgiler vermek ve yorum yapmak istiyorum. Bu
belgeler, 2018 Yılı Diyanet Faaliyet Raporu, VI. Din Şûrası
Sonuç Bildirgesi ve 2019-2023 Strateji Raporudur. VI. Din Şûrası
Sosyokültürel Değişimin İnanca ve Dinî Hayata Etkisi
başlığıyla gerçekleştirilmiştir. Şûra Sonuç
Bildirgesinde, ülkemizdeki dinî hizmetlerin çağın gereklerini
yakalayamadığı, sosyokültürel değişimlerin dinî
inançlara zarar verdiği ifade edilmiştir; ülkemizde dinî alanda
yeterli akademik çalışma yapılmadığı
vurgulanmıştır. Diyanetin bu konularda elinde
sağlıklı verilerin de bulunmadığı ifade
edilmiştir. Demek ki Diyanet bütçesi hakkıyla kullanılmamakta.
Eksiklikler bizzat Başkanlıkça tespit edilmiştir.
2018 Yılı Faaliyet Raporunda, kurumda
zayıf alanlarda personel arasında uyumsuzluk olduğu, istihdamda
eğitimin durumunun dikkate alınmadığı, uzman
eksikliklerinin olduğu ve adam kayırma algısının
yaygın olduğu konuları yer almıştır.
İnanabiliyor musunuz, Diyanet İşleri
Başkanlığı kendi Faaliyet Raporunda adam kayırma
algısının olduğundan bahsetmektedir. Ben, bütün bu
sorunları Cumhurbaşkanı Yardımcımızdan sordum;
gelen cevap şu oldu: Hepsini hallettik. Nasıl düzelttiniz diye
sordum; maalesef cevap yok. Madem düzelttiniz, aynı sorunlar neden
2019-2023 Strateji Belgesinin 23üncü sayfasında İç Kaynaklı
Riskler başlığı altında durmaktadır? Aynı
sayfada personelin yetersiz olduğu, dinî sorunlara cevap verilmekte geç
kalındığı, dinî eğitim sunan personelde eğitim
eksikliği olduğu zayıf yönler olarak tarif edilmiştir.
Bunlar asla kabul edilemez.
2023te 15 milyar lirayı aşkın bütçe
hedefleyen Diyanet İşleri Başkanlığı, kurum bu
hataları yapamaz ve yapmamalıdır. Ben, Diyanet
İşlerinin 2023 vizyonunda yeni hiçbir şey görmedim. Allah
aşkına, gören varsa, bilen varsa bunları da
hatırlatmanızı ve öne çıkarmanızı isterim.
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyetinin ortak akılla oluşturulmuş, dinin objektif
verilerine dayanan bir din stratejisi olmalıdır. Bu bir kamu hizmeti
olacaktır. Devleti dinle şekillendirmek için değil, toplumun
dinî ihtiyaçlarında yaşanan yozlaşmayı engellemek için bu
yapılmalıdır. Diyanet İşleri
Başkanlığı bu noktada çok önemli bir kurumdur. Ben bu
kürsüden, Diyanet İşleri yönetimini çokça eleştiriyorum ama bu
eleştirilerimi dışarıdan biriymiş gibi
yapmıyorum; bunları bir öz eleştiri düşüncesiyle
yapıyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, çok daha iyi idare edilmelidir ve ona uygun da
çalışmalıdır. Bu noktada Diyanet personeli içindeki
adaletsizlikler de giderilmelidir. Sözleşmeli, geçici, kadrolu, fahri gibi
pek çok kadro mevcuttur. Bunların çoğu aynı işi yapmakta
ama farklı haklara sahip durumda bulunmaktadırlar. Kadroluyla
aynı işi yapan sözleşmeliler kadroya geçirilmelidir.
Alevi kardeşlerimizin dinî
ihtiyaçlarını karşılayacak ödenekler
sağlanmalıdır. Cemevlerini siyasi amaçları için kullanmaya
çalışan gruplara izin verilmeyerek devletin kuşatıcı
yüzü gösterilmelidir. Hristiyan, Musevi, Yezidi
vatandaşlarımızın Diyanetle barışık
olması sağlanmalı ve onlara da ihtiyaç duydukları hizmetler
Diyanet tarafından uygun bir şekilde verilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, bütün
eleştirilerimizin yanında iyi işleri de
takdir etmek bizi mutlu eder. Diyanet Vakfının yurt
sayılarının artırılması, İSAM gibi akademik
çalışmalar yapan merkezlerin faaliyetleri ve diğer faydalı
işlerden dolayı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla)
.başta Diyanet
çalışanlarını ve Diyanet İşleri
Başkanlığını tebrik ediyor, bütçenin hayırlara
vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özlem
Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İYİ
PARTİ Grubu adına konuşan milletvekillerine teşekkür
ettiğine, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican, İzmir
Milletvekili Aytun Çıray, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır ve
Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oralın 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci
tur görüşmelerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve din
meselesinin birleştirici bir mesele olarak değerlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ milletvekillerine sunumları için,
konuşmaları için önce teşekkür ediyorum. Tabii, pek çok
eleştiri var bizlere, onları çok öne çıkan birkaç
başlık üzerinden kısaca değerlendirmek istiyorum.
Şimdi, Kanal
İstanbul Projesi üzerine uzun bir konuşma yapıldı
sayın hatip tarafından. Bu projeye dair itirazlarınız bu,
çok daha uzunca konuşacağımız bir mevzu- bu konuya dair
bütün itirazlar muhakkak ki ciddiye alınacaktır. Bu itiraz etme
meselesini önemsiyorum fakat bu itiraz meselesine yaklaşımda
şöyle bir sorun var: Şimdi İsmine Kanal İstanbul
değil de soygun İstanbul denilmeli. diyorsunuz. Yani bu kadar
yıldır bu ülkeyi yöneten insanlara, hiç iyi bir şey
yapmamış gibi bir muamele yapmayı çok haksızca buluyorum.
Yani Yapılan her iş soygun, yapılan her işte muhakkak bir
üçkâğıt var
Böyle bir yaklaşım içerisinde olamayız
yani. Bu kadar itimatsızlık içerisindeysek bize niçin
konuşuyorsunuz? Yani kelimelerin, muhataplarında bir anlamı
olması için hiç olmazsa bir zerre -son hatibe teşekkür ediyorum en
azından en son, İSAMla alakalı iki güzel cümle duyma
imkânımız oldu- yapılan işlerle ilgili olarak en ufak bir
iyilik varsa biraz ondan da bahsetmek lazım. Yani Bizler mükemmeliz, en
temiz biziz; sizler hırsızsınız, soyguncusunuz.
diyorsanız, kusura bakmayın yani bu sözcükleri bizim kabul etmemiz
mümkün değil. Bizim Türkiyeyle alakalı düşündüğümüz bütün
projeler memleketin faydasınadır. Buna sizin itirazınız
varsa o da başımızın üstündedir. Daha iyisini
anlatıyorsunuzdur, daha faydalısını söylüyorsunuzdur ama
bununla alakalı söylediğiniz şeylerde bence bu üslupla yapmamak
lazım. Yani Kanal İstanbulun adına başka bir şey
söyleyin, bunu yapmayın. deyin ama lütfen bunun adına Soygun
İstanbul projesi demeyin, dediğiniz zaman iş başka bir
yere gidiyor çünkü.
Şimdi, geliyoruz, dış politikayla
alakalı meseleler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İzninizle
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Diyorsunuz ki: Laik
dış politika anlayışı. Doğrusu, bu tabiri ben
daha evvel hiç duymamıştım, ilk defa duydum burada. Türkiye
daha evvel ara bulucu bir dış siyaset güdüyordu, oradan taraf bir
ülke olarak dış politika yaklaşımına geçti.
diyorsunuz. Şimdi, ne ara buluculuk
Yani bir konuya dair her zaman ara
bulucu bir tavır içinde olamazsınız. Bazı meseleler
vardır ki siz taraf olmak durumundasınızdır. Yani Türkiye,
Filistinle alakalı bir meselede taraf olduğu zaman suç mu
işliyor, Almanyada yaşayan soydaşlarımızla
alakalı bir meseleyle ilgili tavır ortaya koyduğunda taraf
mı oluyor -ki pek çoğu artık aslında Alman
vatandaşı da olmuş insanlarla ilgili olarak- ya da bir yerdeki
bir haksızlıkla, bir yanlışlıkla alakalı bir
konuda fikir beyan ettiği zaman taraf mı oluyor, yanlış bir
politika mı izliyor? Türkiye kendi dış politikası
gereği bazı konularda taraftır, bazı konularda da ara
bulucu rolünü üstlenmiştir. Kendi kafanızda bir fikir varken dahi de
ara bulucu olmaya devam edebilirsiniz.
Zaten, bu, tarafsızlık meselesini çok
anlayamıyorum yani insanlar bir konuda fikir sahibi olup, taraf olup adil
olabilirler, adaletli bir yaklaşım içerisinde olabilirler. Bu manada
bakıldığında, Türk dış politikasının
yaklaşımı, Türkiyenin öncelikleri üzerine, özgür,
bağımsız bir yaklaşım, bir tavır ortaya
koyabilmek üzerinedir; müstakil bir devlet olma iddiasıyla işler
yapmaktadır ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı
da diğer bakanlıklarımızdan daha farklı değildir.
Yani millet bize iktidar olma iradesini sandıkta verirken nasıl
İçişleri Bakanlığı için irade kullanma imkânı
veriyorsa, Millî Eğitim Bakanlığı için veriyorsa,
dış politika için de yani Dışişleri Bakanlığı
için de aynı eş değer oranda bu iradeyi bize vermektedir ve
milletten aldığımız iradeyle, yetkiyle biz bunu
yapmaktayız.
Şimdi, devamında, tabii burada çok
konuşuldu, belki daha da konuşmaya devam edeceğiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Rica edeceğim
Sayın Başkanım.
Tank Palet Fabrikası, şimdi burada Millî
Savunma Bakanlığımızın bütçesi görüşülürken de
uzunca dile geldi. Sayın Bakana da soruldu, cevap verdi. Fakat öyle
zannediyorum yani bazı konular bazı vekillerimizin ihtisas
alanı, konu ne olursa olsun aynı noktanın üstünden bir daha, bir
daha, bir daha geçiyoruz. Şimdi, Tank Paletle alakalı hem
dinlediklerimden hem okuduklarımdan hem konuya dair kendimce
yaptığım okumalardan şu noktaya geliyorum: Şimdi, bir
defa burada bir mülkiyet devri yok, bunu defaatle konuştuk. Burada tank da
yapılmıyor, burada tankla alakalı palet üretiliyor,
modernizasyon yapılıyor ve çok özel niteliklere sahip işçiler ve
mühendisler çalışıyor. Çok özel bir işletme, bir fabrika burası.
Burada mülkiyet devrinden değil, ALTAY tanklarını yapacak olan
firmanın
Bu ALTAY tanklarını yapan başka bir OTOKAR
firması, prototiplerini yapan bir başka firma da vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bitireceğim
Başkanım.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sözleşmeyi ortaya koyun, bu tartışma bitsin.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu firma da bu ürünü
geliştirirken, prototipini yaparken aynen bu fabrikadaki imkânları
kullanmıştı. İki sebepten: Çünkü burası; bir, çok
ihtisas isteyen bir mecra; ikincisi, güvenlikle alakalı çok önemli bir
alan. O yüzden oraya kafanıza göre girmek çıkmak mümkün değil ve
bu işler olurken de başından sonuna kadar Millî Savunma Bakanlığımızın
denetiminde olan bir kurumdan bahsediyoruz. Burada söz konusu olan, bu
tanklarla alakalı ihaleyi alan firmanın tankları
yaptığı süre içerisinde bu mecrayı kullanmasıdır.
Sadece o kullanmayacak; mesela, yeni ihaleye çıkılan konular var,
ASELSAN kullanacak, HAVELSAN kullanacak, ROKETSAN kullanacak yani bu konuya
dair, bu özel ihtisasla alakalı çalışma alanına dair ihale
alan diğer firmalar da burayı kullanmaya devam edecekler. Tabii
bunlar anlatılırken hakikaten anlamakta zorlandığım,
son paragrafta birkaç cümle var yani ne anlama geliyor bilemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Türkçe konuşup
Türkçe düşünmek
Şimdi, bazen şöyle şeyler duyarız
yani duyuyorum. Efendim, diyorlar ki: Mükemmel İngilizce konuşuyor,
mükemmel Fransızca konuşuyor. Ben diyorum ki o insanlara: Ben o
insanların Türkçe konuştuklarını dinliyorum, çok özel bir
şey göremiyorum yani Türkçesinde çok özel bir şey göremediğim,
İngilizcesini söylese ne olacak, Fransızcasını söylese ne
olacak? Şimdi düşünce dediğiniz şey
Hangi dilde
düşündüğünüzün önemi yok yani Türkçe mi İngilizce mi, hangi
dilde düşünürsen düşün, asıl mesele sizin
kavramlarınızın, düşünme şeklinizin,
sistematiğinizin yerli olup olmamasıyla alakalı.
Velhasılıkelam, ya, bu Mecliste konuşan herkes Türkçe
konuşuyor -ben öyle görüyorum, başka dilde konuşan yok- ve
kendini hayatta biriktirdiği her tür kavramla beraber ifade etmeye
çalışıyor. O yüzden bunları söylerken, bilemiyorum, ben anlamakta
Bilemiyorum, şaşırdığımı söylemek isterim.
Şimdi, bir şeyle tamamlayacağım,
Diyanet meselesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, Diyanet
meselesi hakikaten fevkalade önemli bir mesele. Türkiyede yasaklar olduğu
günlerde -ki daha düne kadar, 2009 yılına kadar- ben hukuk fakültesi
mezunu olmuş olmama rağmen Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesinde yüksek lisans yaptım. Benim için önemli bir tecrübe oldu.
Yani ilahiyat camiası; gitmek, gelmek, yaklaşımlar
nasıldır?
İlahiyat camiasının hepimizin
ortaklaşması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum yani
ayrışmamamız gereken bir konu. Çünkü Türkiyede yapılan
bütün araştırmalar -hani gençler falan, söylüyorsunuz ama- bize
Türkiyede yaşayan insanların dindar olduğunu söylüyor, kendini
böyle tanımlıyor. Yani dinî pratiği olsun ya da olmasın
kendisinin dine dair bir teması var ve dine hürmetkâr. Din bizi
birleştiren bir konu, ayrıştıran bir konu değil.
İster namaza gitsin, bayram namazına ister cumaya ister gitmesin;
kendi hiç gitmiyordur, ailesinde hürmet eden vardır. Günün sonunda din
dediğimiz mesele bizim ortaklaştığımız bir
mesele. O yüzden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sanki biraz uzun oldu
gibi.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Yani yetmiş
dakika dinliyoruz Sayın Türkkan, yetmiş dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sabırla
dinleyeceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Devamında da
şununla bitireyim: Yani bu konuyu, din meselesini bizi birleştiren
bir mesele olarak değerlendirelim ve bu konuya dair, hakikaten, el
birliğiyle daha iyiye dair ne yapabileceksek, hep beraber bu konu için
gayret sarf edelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, Kanal İstanbul ismini talan İstanbul
olarak değiştirdiklerine, dış politikada ara bulucu
olmanın, taraf olmanın önemli olduğuna ve İslamı
referans alarak gelmiş bir siyasi partinin İslama en çok zarar veren
parti hâline dönüştüğüne ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öncelikle Kanal
İstanbul konusundan bahsetmek istiyorum size. Soygun İstanbul
ismini beğenmemiş olabilirsiniz, buna saygı gösteriyorum. Biz de
değiştiriyoruz talan İstanbul koyuyoruz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Tatmin etti mi,
bilmiyorum ama neticede orada bir talan olduğu kesin. Yani soygun
İstanbul beğenilmemiş olabilir, arkadaşlarımızla
konuştum ben, Onu biz değiştirelim talan İstanbul
koyalım. dediler; eyvallah, onun ismi bundan sonra talan
İstanbuldur.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Eş değer
kelimeler, şu Türkçe meselesine
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Uluslararası,
dış politikada ara bulucu olmak
Taraf olmak, taraf olmak tabii ki
çok önemli bir meseledir ama taraf olduğunuz tarafta hep kaybeden taraf
olmak kötü bir örnektir. Bakın, Suriyede Türkiye taraf olmuştur.
Neydi, derin strateji miydi, neydi o, stratejik derinlik miydi?
Çınarlı, yapraklı bir partinin Genel Başkanı söylüyor
şimdi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizin bayağı
bir temasınız olacak yakında.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Onu siz kendinize
şiar edinmiştiniz, burada onunla beraber hepiniz
bağırdınız. Dedik ki: Bakın, bu stratejik derinlik
stratejik bir çukurdur, bu çukurda hepiniz gömülür ve batarsınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Genel
Başkanınız 20 vekil verecek, çok şey söylemeyin,
ihtiyacınız olur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bakın, ben bir
şey söyleyeyim mi? Siz konuşurken o kadar sabırla dinledim ki.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu doğru,
dinleyeceğim şimdi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, bu çukurda siz
boğulursunuz dedim, dinletemedim. Ben hatırlıyorum, o dönemde
Ya, arkadaşlar, bakın, Suriyede ciddi işler oluyor, bu ciddi
işlerde Türkiye doğru hareket etmek zorunda, aksi hâlde Türkiye'nin
kendi üniter devlet yapısını bile sıkıntıya
koyacak gelişmeler olabilir, buna göre önlemler almak lazım. deyince
Biz üç günde Emevi Camisinde namaza gideriz. diyen bir Şamil Tayyar
vardı burada, tayyare oldu gitti ama Türkiye hâlâ bu çukurdan
çıkamadı.
Tank Palet Fabrikasına gelmek istiyorum.
Bakın, Reza Zarrabı hatırlarsınız değil mi?
Televizyona çıkardınız, kırmızı bir dekorda
yanında Türk Bayrağı, sonunda Reza Zarrabı hiçbiriniz
savunamadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Her biriniz Reza Zarrabla
olan ilişkilerinizi reddettiniz, kabul etmediniz yani onun Para
gönderdim. dediği de kabul edilmedi, Ben Cumhurbaşkanıyla
görüştüm. dediğinde de kabul etmediniz, Ben Başbakanla
görüştüm. dediğinde de kabul etmediniz, İçişleri
Bakanının oğluyla şöyle şöyle iş
ilişkilerim var. dediğinde onları da kabul etmediniz; hiçbirini
kabul etmediniz, adama da sahip çıkmadınız. Yarın öbür gün,
gelecek günlerde aynı son Ethem Sancakı bekliyor, onu da
tanımayacaksınız, ona da sahip çıkmayacaksınız,
onunla olan ilişkilerinizi de reddedeceksiniz. Ethem Sancakın sonu
da çok farklı olmayacak. Üstelik Orada tank yapılmıyor.
dediniz, ben size biraz sonra fotoğrafını göndereceğim,
2012 yılında orada tank imalatı sırasında Sayın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın kaynak yaparken çekilmiş
fotoğrafını ben size göndereceğim.
Bakın, buradaki esas mesele ne, biliyor
musunuz? Sözleşmeyi ortaya koyamadınız, anlatamadınız,
söyleyemediniz, sakladınız. Bu konuda tarafların beyanına
da baktığınızda, işte nasıl ortak
aldığına, kimi ortak aldığına
baktığınızda buram buram yolsuzluk kokuyor bu proje. Tank
Palet Fabrikası buram buram yolsuzluk kokmuş. Ben sizlerin
arasında ciddi anlamda, bu işlerden uzak, bu işlerden asla
gelecek beklemeyen, bu işlerden uzak durmak için çok ciddi çaba sarf eden
arkadaşlarımız olduğunu biliyorum, onları da tek tek
tanıyorum. Onlardan ricam, biraz hukukumuz varsa bu işleri
savunmaktan uzak durun diyorum, bu işlerin içinde
olmadıklarını biliyorum onların, savunmaktan uzak durun. Bu
işler buram buram yolsuzluk kokuyor, emin olun. Bunu çok yakın bir
tarihte sizler de göreceksiniz, aynı Reza Zarrab örneğinde
olduğu gibi.
Türkçe konuşup Türkçe düşünmek konusunda
size hiçbir şey söylemeyeceğim, İsmail
Gaspıralının bir kitabını hediye edeceğim,
oradan okuyun, gerisini size bırakacağım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Oldu, çok teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
son bir cümlem var müsaade ederseniz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor Sayın Çıray.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hayır efendim, böyle
bir usul yok. Biz milletin vekiliyiz, grup başkan vekillerinin dedikodu
sahası değil burası. (Gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben dedikodu
yapmıyorum, biraz otur, ben dedikodu yapmıyorum, şu an bütçe
üzerinde konuşuyorum .
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor şu anda.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir şey
söyleyeyim derken bambaşka bir şey söylediniz ya.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Öyle şey mi olur?
Böyle bir usul yok. Doğru söylüyorum arkadaşlar. Alıyorsunuz
sözü, saatlerce, saatlerce milletvekilleri böyle izliyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır, hiç
doğru değil, kınıyoruz sizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 69a göre söz isteyin.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bu milletin Meclisi. Yeni
bir usul getirdiniz, yeni bir usul. 2011den beri Parlamentodayım, böyle
bir usul yok arkadaşlar!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfü Bey, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Diyanetin cuma hutbelerini
dinlerseniz, sayın hatibimizin ne kadar doğru konuştuğunu
bir kez daha anlarsınız. Zira, Diyanetin Cuma hutbeleri okunması
için müftülüklere verdikleri emirde, seçim dönemlerinde seçmeni yönlendirecek
hutbeler verilmeye başlandı. Biraz evvel ifade ettiniz, Diyanet bizim
hepimizin ortak paydası olmalı. Çok doğru, katılıyorum
ama seçim döneminde seçmeni yönlendirecek hutbeler verecek noktaya geldiyse,
bu, hepimizin olmaktan uzaklaşır, sadece iktidarın Diyaneti olur
ve yazık edersiniz, insanların inançlarına yazık edersiniz.
İslamı referans alarak gelmiş bir siyasi parti, İslama en
çok zarar veren bir parti hâline dönüştü maalesef.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çıray, grup
başkan vekilleriyle yapılan bir görüşmeyle bütçe
çalışmalarımız planlanmış durumda.
Dolayısıyla yanlış bir
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
ben Tüzükten doğan hakkımı, milletin bize, milletvekillerine
verdiği hakkı kullanmak istiyorum. Burada kendi kendimize usul
belirleyemeyiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmek üzere TBMMye sunulan torba yasa teklifi
içerisindeki Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen
güvenlik soruşturmasıyla ilgili yeni düzenlemenin Anayasa
Komisyonunda görüşülmemesinin kabul edilemez olduğuna ve Millî
Sarayların Cumhurbaşkanlığına devredilmesiyle lojmanda
oturan personelin mağduriyetine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, daha
önce İYİ PARTİ Grubu konuşurken araya girmemek için
bekledim ama aslında hem sizden hem Sayın Meclis
Başkanından öncelikle bir konuya müdahale etmesini bekliyoruz, o da
şu: Yarın Plan ve Bütçe Komisyonu çalışacak, yeni bir torba
geldi çünkü. Cumartesi günü de Meclisin bu konuda çalışması
öngörülüyor. Ama bu torba yasanın içinde Anayasa Mahkemesi tarafından
grubumuzun başvurusuyla iptal edilmiş olan güvenlik
soruşturması maddesinin yerine yeni bir madde konuluyor.
Bu içerikle ilgili çok konuşuruz, oralara asla
girmeyeceğim ama Meclis Başkanlığı tarafından bu
torba yasa, bu kalitesiz yasama anlayışının da bir
devamı olarak esas komisyon olarak Plan ve Bütçeye yollanmış ve
Anayasa Komisyonuna havale dahi edilmemiş. Oysa bir güvenlik
soruşturması meselesi doğrudan bir Anayasa meselesidir.
Kaldı ki ayrıca Adalet Komisyonuna da yollanmamış.
İçişleri Komisyonuna yollanmış ama İçişleri
Komisyonu Başkanı da çağrı yapmıyor.
Şimdi, bu kadar hassas bir konuda Anayasa
Mahkemesi ne dedi? OHAL KHKsiyle yapılan düzenleme Anayasaya
aykırı. Hepimiz açısından bağlayıcı ama
Anayasaya aykırı diye iptal edilen bir maddenin Anayasa
Komisyonundaki her partiden çok değerli
arkadaşlarımızın uzmanlık alanları olan bu konuda
fikirleri alınmadan Plan ve Bütçe Komisyonunda düzeltilebilir mi? Bu,
kabul edilemez.
BAŞKAN Şu anda Komisyonda mı, geldi
mi Komisyona?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Plan ve Bütçeye gitti, Anayasa
ve Adalete yollanmadı. Beklentimiz, bunun mutlaka Anayasa ve Adalet
Komisyonlarına havale edilmesi, eğer edilmezse bu Komisyonların
olağanüstü toplanıp Başkanlıktan İç Tüzük 38in
(3)üncü fıkrası gereğince talepte bulunmaları, bunun
yanında Plan ve Bütçe Komisyonunda yarın 38in (1)inci
fıkrasında kendisine verilen imkân dâhilinde bunu Anayasa Komisyonuna
sevkini talep etmesidir. Aksi durum
Akıl almaz bir şey! Anayasaya
aykırı diye iptal edilip Meclise görev veriliyor Plan Bütçeciler
baksın
Öyle bir şey olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Konuyu Meclis Başkanıyla
görüşeceğim şimdi ara verince.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin ve Meclis
Başkanımızın ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısının doğrudan ilgi alanı olan bir konuyu
görüşüyoruz. Millî Saraylar Cumhurbaşkanlığına devredildi.
Yanlış mı? Yanlış. O konudaki görüşlerimizi söyledik
mi? Söyledik. Ama bir ikincil mağduriyet var burada, 441 personelini daha
sonra yapılan düzenlemeyle Meclise bıraktılar. Sayın
Başkanım, bu personel; çocuğu olan, bebeği olan,
imkânı dar bir personel, bunları karda kışta
Cumhurbaşkanlığı lojmandan çıkarıyor, diyor ki:
Çıkın kardeşim. Personelden mahkemeye gidip yürütmeyi durdurma
alan olmuş, daha sonra bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı
bütün gücüyle, maalesef de Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki
etkisi de ortadayken
Bu sefer, yürütmeyi durdurma kararı vermeye korkan
hâkimler var, bazı arkadaşlar duruyor. Altı aylık
bebeğiyle dışarıda. Ha, bak, bir şey söyleyeyim
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Türk Silahlı
Kuvvetleri GATAnın devrinde Sağlık Bakanlığı
dedi ki Lojmanlar bize geçti, çıkın. Vallahi TSK uğraştı,
uğraştı, personelini o lojmandan çıkartmadı. Meclis
bunda gayret göstersin. Meclis Başkanı ile Cumhurbaşkanı
Yardımcısı bu 411 personelden lojmanda kalan az sayıda personeli
karda kışta dışarıya atıyorsa bu iş
değil yani. Bunu da burada görüşmemiz lazım. Bu konuda bütün
herkesten ve özellikle bu konulara çok hassasiyet gösteriyorsunuz, sizlerden
beklentimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ben de çok teşekkür ederim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına
devredilmesiyle lojmandan faydalanan personelin haklarının
korunmasıyla ilgili duyarlılıklarının devam
ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sabahleyin Erkan Akçay Bey de bu konuyla
ilgili bize bir not gönderdi. Personelin haklarının korunmasıyla
ilgili duyarlılığımız devam ediyor. İnşallah
faydalı olur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, gruplar
adına konuşmalar tamamlandıktan sonra Grup Başkan
Vekillerine söz hakkı tanınması yönünde prensip kararı
alınmasının İç Tüzükün 69uncu maddesinin ihlali
anlamına gelmemesi, kendisine sataşıldığını
ifade eden milletvekillerine de söz hakkı verilmesi hususunun devam etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bütçe görüşmelerinde Grup Başkan Vekillerinin, kendi aralarında
yaptığı görüşmeyle, hatiplerin arkasından, bitiminde
kanaatlerini belirtmesi yönünde bir prensip kararı almıştık
ama bu, İç Tüzükün 69uncu maddesini ihlal anlamına gelmemeli.
69uncu maddeye göre, hangi konuşmadan dolayı kendisine
sataşıldığını söyleyen arkadaşlara da söz
verilmesi konusu da devam etmeli diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bize de çok sataşma vardı, arkadaşlarımıza söz
aldırtmadık bu manada, onlara da söz verelim o zaman yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şahsına
sataşıldı mı?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Vardı yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her ne kadar Grup Başkan
Vekilleriyle ilgili değerlendirmesinden çok üzüldük ve rencide olduksa da
şahsına sataşılan milletvekillinin İç Tüzüksel
hakkına biz de saygılıyız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, Sayın
Başkanım, o zaman
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ben usul ve
sataşmadan söz istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Sayın Aytun
Çırayın, Grup Başkan Vekillerine bir özür borcu olduğunu
da düşünüyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, Sayın
Başkanım
28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen güvenlik
soruşturmasıyla ilgili maddenin önce Adalet Komisyonunda
görüşülmesi hususunda Meclis Başkanlığının çaba
göstermesinin önemli olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
CHP Grup Başkan Vekili
arkadaşımızın da değindiği konuya ben de
değinmek isterim. Cumartesi günü görüşmeyi
tasarladığımız, düşündüğümüz bir teklifteki bir
maddenin sıkıntılı olduğunu, daha önce Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiğini, şimdi tekrar, yeniden bir torba yasa
teklifi içerisine dâhil edileceğini görüyoruz. Bu anlamda, bundan bir saat
kadar önce Adalet Komisyonu üyesi arkadaşlarımız Adalet
Komisyonu Başkanlığına bir dilekçeyle başvuru
yaptılar bunun en azından Adalet Komisyonunda görüşülmesi
gerektiği yönünde. Zaten binlerce kamu görevlisinin mağduriyet
alanını teşkil eden bu maddenin tümüyle buradan
çıkarılması, gündeme gelmemesi yönünde grup olarak biz de talep
ediyoruz. Meclis Başkanlığının bu konuda bir çaba içerisine
girmesi önemli olacaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Çıray, yerinizden söz
veriyorum.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama Sayın
Başkanım, bizim arkadaşlara da verelim; bakın, burada
beklediler.
BAŞKAN Tamam, sabaha kadar, kim söz istiyorsa
vereyim ben.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle olmaz ki
Başkanım.
29.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Meclisin işlevsiz hâle getirildiğine ve milletvekillerinin
kendilerine yapılan sataşmaları cevaplayamayacak acziyette
olmadığına ilişkin açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2011den beri bu milletin iradesi ve
Allahın şeyiyle görev yapıyoruz. Böyle bir usulle uzun
zamandır bu Mecliste ilk defa karşılaşıyoruz. Milletvekilleri
âdeta
Zaten Millet Meclisi işlevsiz hâle getirildi, milletvekilleri de
kendilerine yapılan sataşmaları cevaplayamayacak acziyette
değiller, cevaplayabilirler. Yani dolayısıyla bir konu
açılıyor, o konu kapanmadan söz veriliyor, dakikalarca o konudan o
konuya, o polemikten o polemiğe, esası kaybediyoruz. Burada
dış politikayla ilgili konuşan benim, bu cevabı ben
verebilirim.
BAŞKAN Verin artık ya.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) İşte, diyorum
ki: Mesela, Filistin meselesini hanımefendi söyledi, hâlâ biz Sayın
Cumhurbaşkanının Gazzeye gitmesini bekliyoruz, bilmem kaç sene
önce ağustosta gidecekti. Bu arada, Filistinde Türk milleti hakikaten her
zaman samimiyetle Filistin haklarını savunmuşken Filistinin
kimlerin yanında yer aldığını, son Kıbrıs
meselesinde ve başka meselelerde gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Grup Başkan Vekili zaten ifade
ettiler. Biz bunu böyle devam ettirirsek hiçbir kararı geçiremeyiz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben söz istiyorum, bütün arkadaşlarıma söz
istiyorum, Ahmet Hamdi Çamlıya.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ama zaten bana oradan söz
vermeniz lazımdı.
BAŞKAN Söyleyeceğinizi söylediniz zaten
Sayın Çıray ya!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bana oradan söz vermeniz
lazım.
BAŞKAN Buyurun kardeşim
Kimseye söz
vermiyorum burada, herkes, grup başkan vekilleri yerinden söz alıyor.
Buyurun, devam edin.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Arkadaşlar,
milletvekillerine ihtiyaç yoksa birer vekâlet verelim, grup başkan
vekilleri
BAŞKAN Sayın Çıray, biraz dikkatli
konuşun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Gayet dikkatli
konuşuyorum ben.
BAŞKAN Ben Meclisi yönetiyorum,
milletvekilleri çok değerli.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Eee
BAŞKAN Bir karar alındı, Grup
Başkan Vekiliniz de bu karara katıldı. Dolayısıyla
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Efendim, o bizim
sayın Grup Başkan Vekilimizin katılması
BAŞKAN Buyurun, konuşun siz. Buyurun,
anlatın.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) -
bizim
haklarımızı kısıtlamayı gerektirmez.
BAŞKAN Buyurun cevap verin.
Sayın Çıray, cevap verin.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ben millet adına
konuşuyorum, eğer konuşturmak istemiyorsanız da
konuşmam.
BAŞKAN Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Konuşmuyorum. Al!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
yeterince takip etmediği için bu yanılgıya düşüyor
sayın milletvekili.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, toparlayalım.
30.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, belirlenen kurallara
uyulması gerektiğine ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, şunu önemsiyorum: Kural koyuyorsak kurala
uymalıyız.
BAŞKAN Uyuyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Eğer ortaya
çıkarak -ne diyelim- bir tür baskın yaparak eğer
BAŞKAN Sayın Zengin, bizim Meclisi
nasıl yönettiğimiz konusundaki iradeyi bana hatırlatmanız
beni üzer, herkes için söylüyorum. Burada biz bir gayretin içerisindeyiz. (MHP
sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
onurunu, şerefini, haysiyetini kendi haysiyetimiz kabul ediyoruz, büyük
sabırla yönetiyoruz. Şimdi, Özgür Bey burada, Erkan Akçay burada,
Lütfü Türkkan Bey burada, siz buradasınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Fatma Kurtulan
burada.
BAŞKAN - Bir milletvekiline söz vermeyince
büyük üzüntü duyuyorum zaten. Benim işleyişim bu ama bütçede bir
hassasiyet gösterildi, ona riayet edelim.
Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bakın, size hürmetim sonsuz, biliyorsunuz, her zaman,
gıyabınızda da yüzünüze de. Fakat, bizim burada
arkadaşlarımız -bakın, biraz evvel saldırılar
oldu- yanımıza geliyorlar
Biz rica ediyoruz yani bizim
arkadaşlarımızın kabahati ne, onlar da cevap vermek
istiyor. Herkesin kendine göre
Ahmet Hamdi Çamlı cevap vermek istedi,
Sayın Yılmaz cevap vermek istedi.
BAŞKAN Ahmet Hamdi Çamlı sevdiğim
bir milletvekili ama Özgür Özel adamı övdü.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet.
BAŞKAN Neye cevap verecekti onu merak
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Onu bilemeyiz, onu
bilemeyiz. Madem talebi var.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Eğer söz vereceksek
herkese söz verelim, vermeyeceksek vermeyelim.
Şimdi, ben şunu ifade etmek istiyorum
Sayın Başkanım: İç Tüzük'ün 23üncü maddesine göre,
Başkanlığın yani Mecliste bulunan
Başkanımızın kendi takdirinde. Ben anlıyorum, biz de
iletelim kendisine, Özgür Beye fakat kendisi de biliyorlar ki yani bu konuya
dair, mali yükümlükleri olan başka maddeler teklifte olduğu için, bu
sebeple Plan ve Bütçe Komisyonuna gitti. Kendileri taleplerini iletirler,
eğer Başkanlığın böyle bir takdiri olursa, o da
ayrıca değerlendirilir.
Şimdi, ayrıca, yargının
bağımsız olmadığından bahsettiniz. Bakın,
biraz çelişiyorsunuz yani Anayasa Mahkemesi sizin talebiniz
doğrultusunda karar verdi, sizin lehinize bir karar verdi.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Bozuk saat bile
iki defa doğruyu gösterir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, burada
verilen karar da aslında bir iptal kararı değil, kararları
da doğru anlatmak lazım. Anayasa Mahkemesi Bu konuya dair
yapılan düzenlemede bir kanun düzenlemesi yapmalısınız.
dedi yani Kanunla bir çerçeve çizmelisiniz. dedi, iptalden bahsetmedi, Bir
kanuni dayanağa ihtiyacınız var. dedi. Biz de bu sebeple, geç
kalmamak için, bir an evvel bu kanuni düzenlemeyi yapalım diye
konuştuk, içeriği de zaten kanunu yaparken hem komisyonlarda hem de
Genel Kurulda tartışacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.17
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Sıra Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına yapılacak konuşmalardadır.
İlk söz, Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycıya aittir.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı
ve bağlı kuruluşları bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi hürmetle
selamlıyorum.
7-17 Aralık tarihleri arasında Konyada
gerçekleştirilen Hazreti Mevlânanın 746ncı Vuslat Yıl
Dönümü Uluslararası Anma Törenlerinde bu akşam Şebiarus merasimi
icra edilmektedir. Hazreti Mevlânayı 746ncı vuslat yıl
dönümünde rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Onun bizlere
bıraktığı mirasın, millî birlik ve manevi
kalkınmamız için eşsiz imkânlar sunduğuna inanıyor,
Şebiarusun hayırlara ve güzelliklere vesile olmasını
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Vuslat törenlerinin bu yılki ana teması
Vefa vakti olarak belirlenmiştir. Hazreti Mevlâna diyor ki: Sevgide
çekilen cefada binlerce vefa var. Konya vefalı şehirdir, Konya sevgi
ve hoşgörü şehridir, Konya Mevlâna şehridir. Selçuklunun
payitahtı, Anadolunun vatan yapılmasında ve kurtuluş
mücadelesinde büyük bir rol üstlenen Konya, gerek ecdadına gerekse millî
ve manevi değerlerine her zaman vefalı olmuştur. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Vefa, başta Yüce Rabbimize olmak üzere,
üzerimizde hakkı bulunan her varlığa karşı insani,
vicdani ve imani borcumuzu ödeme gayretinde olmamızdır. Vefa
aynı zamanda asil bir duygudur. Karakter bozgununa uğramış,
nefis saldırısı ve menfaat tasallutu altında
kalmış kimseler için, vefa ancak bir isim, sadakat bir
aldatmanın bahsidir. Zira, vefa ve sadakat, insanların hayatları
boyunca ihtiyaç duydukları üstün ahlak özelliğidir. Vefa, esasen,
inandığı değerler uğruna anadan, yârdan, serden
geçmektir. Bugün bağımsız ve hür yaşıyorsak,
şanlı ecdadımızın ve şühedanın sayesindedir.
Şühedaya hem vefa hem vatan hem de minnet ve şükran borcumuz
vardır.
Türk milleti son yıllarda yine çok zorlu ve
çetin günler yaşamaktadır. Ülkemiz işgal girişimine maruz
kalmıştır. Terör saldırıları, şehirlerimizde
patlatılan bombalar, isyan denemeleri, darbe girişimi, ekonomimizi
çökertme teşebbüsleri millî bekamızın ciddi tehlikelerle
karşı karşıya kaldığını gözler önüne
sermiştir.
15 Temmuz hain darbe girişimini asla
unutmayacak ve unutturmayacağız. O kanlı gecede
yaşananların tekerrür etmemesi hem bizim hem de bizden sonraki
nesillerin boynunun borcu, ecdada ve şühedaya vefanın gereğidir.
Hamdolsun, bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeler boşa
çıkarılmış, oynanan oyunlar ve tuzaklar bozulmuştur.
Türk milleti, ülkemize yönelik tehlike ve riskleri, bekamız üzerinde
oynanan oyunları ve yönetim sistemimizdeki sorunları da görerek 16
Nisan 2017de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini
onaylamış, geleceğini bu sistemin ruhuna göre planlamıştır.
Emperyalizmin sınırlarımıza
demirlediği, ülkemizle ilgili kirli senaryo ve karanlık planlamalar
yaptığı bir dönemde milletimiz bekasına, beraberliğine
ve kaderine sahip çıkmıştır. Bu vesileyle, bu cennet
vatanı bizlere emanet eden, mukaddes değerlerimiz uğruna
canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, kahraman gazilerimizi minnet ve şükran hislerimle
anıyorum. Cenab-ı Mevla hepsinden razı olsun.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
yaklaşık on yedi aydır Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Yeni sistemde yürütme Meclis içinden
çıkmamakta, güvenoyunu bizzat milletten almaktadır. Yürütme görev ve
yetkisi seçimle verilmekte ve yine ancak seçimle
değiştirilebilmektedir. Buna da doğrudan milletimiz karar
vermektedir. Dolayısıyla, yeni sistemle birlikte hükûmet tartışmaları
dönemi sona vermiştir. Eğer parlamenter sistem olsaydı,
yaşadığımız bu sancılı süreçte de hükûmet
değişikliğine zorlama yapılabilecekti. Bazı çevrelerin
yeni sistemle ilgili karın ağrılarının bir nedeni de
budur. Parlamenter sistemde birtakım iç ve dış vesayet
odaklarının tasarımıyla nasıl hükûmetler
kurulduğunu, nasıl değiştirildiğini ve nasıl
düşürüldüğünü Türk milleti defalarca yaşamıştır.
Bakınız, 1946 ila 2018 yılları arasında, yetmiş
iki yılda 51 hükûmet görev yapmış olup hükûmetlerin ortalama
ömrü yaklaşık bir yıl beş ay düzeyindedir. Koalisyon ve
hükûmet tartışmaları, hükûmet krizleri ve
Cumhurbaşkanı seçimlerinde yaşanan sorunlar yönetim sisteminde
tıkanıklıklara yol açmış, önemli zaman
kayıplarına ve istikrarsızlıklara neden olmuştur.
Siyasal istikrarsızlıklar, Türkiyeyi ekonomik ve sosyal yönden de
olumsuz etkilemiş, hatta demokrasi dışı müdahalelere zemin
hazırlamıştır. Türk milleti, darbelerin çok acı ve
ağır faturalarına katlanmak durumunda kalmıştır.
Darbeler, her defasında Türkiyeyi tarihin gerisine itmiş, on
yıllarımızı kaybettirmiştir. İşte,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle parlamenter sistemin
ağırlıkları tasfiye edilmiş, dezavantajları giderilmiştir.
Böylelikle, siyasi, ekonomik ve demokratik istikrarın yolu
açılmış; hızlı işleyen, çabuk karar alan,
sorunların çözümüne ve Türkiye'nin gelişmesine odaklı bir
yönetim yapısı tesis edilmiştir.
Yeni sisteme yönelik eleştiriler, genel olarak
parlamenter sistem bakış açısıyla yapılan
değerlendirmelerden kaynaklanmaktadır. Bunun dışında,
samimi ve iyi niyetli olmayan, tutarsız ve dayanaksız iddialar da
dile getirilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini
karalamak için gerek 16 Nisan halk oylaması gerekse 24 Haziran seçimleri
sürecinde de asılsız ve mesnetsiz iddialar gündeme getirilmiştir.
Vatanımız işgalin eşiğinden henüz döndürülmüş
iken Türkiye'nin beka sorunu yok. bile dediler, beka konusunu sürekli
dillerine dolayıp alaya aldılar. Referandum ve seçim süreci boyunca
Eyalet sistemi gelir, ülke bölünür. dediler. Cumhurbaşkanı Asgari
ücreti, emekli aylığını 500 lira yaptım,
muhtarlıkları feshettim. diyecek. dediler. Bir de sanki önceden
kendileri atıyormuş gibi Cumhurbaşkanı, valileri,
büyükelçileri, müsteşarları, genel müdürleri atayacak. dediler.
Meclisin kararı olmadan uygulanamayacağı açık olduğu
hâlde Cumhurbaşkanına OHAL yetkisi veriliyor. dediler. Daha neler
neler
Ama aziz milletimiz bunlara hiç inanmamış, tezvirat ve
dedikodularına değer vermemiştir.
Şimdi, yine, içi boş ve kuru laflarla, tüm
yetkilerin tek kişiye verildiği, Meclisin etkisizleştiği ve
itibarsızlaştığı, yargının tarafsız ve
bağımsız olmadığı yönünde algı operasyonu
yapılmaktadır. Klişe ve şablon ezberlerle rejim
değişikliği, ucube sistem gibi ithamlarda bulunarak sonuç
alacaklarını sananlar yine büyük bir yanılgı içindedir.
Yeni sistemi itibarsızlaştırmak isteyenler millet nezdinde ancak
kendi itibarlarına zarar verirler, olan da budur. Türk milleti,
sağlam ve şaşmaz bir iradeye, feraset ve basirete sahip necip
bir millettir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sahibi
de aziz milletimizdir. Milletini tanımayan, millete tepeden bakan ve
milleti küçümseyen, bir şeyden anlamaz sanan anlayıştan
uzaklaşılmalı, milletimize güvenilmeli, millî iradeye saygı
duyulmalıdır. Yeni sistemde, Cumhurbaşkanının arkasında
millî iradenin çoğunluğunun kararının bulunduğu da
asla unutulmamalıdır.
Bakınız, 2007 yılında, Meclis
yüzde 65 oy çoğunluğuyla Cumhurbaşkanı seçtiğinde bu
karar Anayasa Mahkemesine götürülüp iptal ettirilmiş, bu ülkeye 367 hukuk
garabeti yaşatılmıştı. O gece 27 Nisan
e-muhtırası verilmiş ve birileri de bu bildiriye destek
vermişti. Yine, 2008 yılında, Meclis başörtüsü
yasağını kaldırmak için yüzde 75 oy çoğunluğuyla
Anayasa değişikliği yaptığında 411 el kaosa
kalktı diye manşetler atılmış ve bu yasa iptal
ettirilmişti. Acaba bu mudur özlenen demokrasi anlayışı? Bu
mudur Meclisin itibarı, millî iradeye saygı? Bu mudur aranan adalet,
yargı tarafsızlığı? Yargı mensupları
Genelkurmayda komutanlardan brifing alırken yargı tarafsız ve
bağımsız ama Cumhurbaşkanıyla bir araya gelirse,
Cumhurbaşkanlığında toplantıya katılırsa
yargı tarafsız ve bağımsız değil, öyle mi? Bu,
nasıl anlayıştır? Çok şükür ki Türk milleti
bunların alayını biliyor ve tanıyor.
Yeni sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütme
ve yargı karşısında daha da güçlendirilmiştir. Meclise
Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin çoğunluğunu
oluşturan 7 üyeyi nitelikli çoğunlukla seçme yetkisi
verilmiştir. Parlamenter sistemde Meclisin yasama yetkisini elinden alan
yetki kanununa dayalı kanun hükmünde kararname çıkarma
uygulaması yeni sistemle birlikte kaldırılmıştır.
Parlamenter sistemde yargı denetimine tabi olmayan
Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri, yeni
sistemle birlikte yargı denetimine tabi hâle gelmiştir. Meclis
yürütmeye karşı denetim gücüyle donatılmış,
Cumhurbaşkanı Meclise hesap verebilir hâle getirilmiştir.
Parlamenter sistemdeki sınırsız yetkili ve sorumsuz
Cumhurbaşkanı yerine her türlü iş ve işlemleriyle ilgili
sorumlu, hem yasama hem yargı denetimine tabi hem de millete
karşı hesap veren bir Cumhurbaşkanlığı
makamı oluşturulmuştur. Yargının
tarafsızlığı da anayasal hükme bağlanmış,
yargıda birlik amacıyla sivil-asker ayrımına son
verilmiş, Anayasa Mahkemesinin askerî kökenli 2 üyeliği
kaldırılmış, askerî mahkemeler kapatılmıştır.
Böylelikle demokratikleşme yönünde de önemli adımlar
atılmıştır.
Cumhurbaşkanının partili olması,
yürütme görev ve yetkisini kullanırken toplumun tüm kesimlerine eşit
davranmasına engel değildir. Tarafsız olmak partisiz olmak
değil, Anayasada da ifade edildiği şekilde, üzerine
aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek yani
milletin tamamına hizmet etmektir. Ayrıca, parlamenter sistemde
Cumhurbaşkanlarının tarafsızlığı parti
üyeliğinin kâğıt üzerinde sona ermesinden ibaret
kalmıştır. Yine, parlamenter sistemde Başbakan partilidir
ve aynı zamanda icranın başındadır.
Dünyada başkanlık sistemlerinde rutin
olarak uygulandığı üzere, tek kişi yürütme yetkisine sahip
olmakta ve yürütme alanıyla ilgili kararname çıkarabilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde de yürütme
alanından sorumlu olmak üzere milletimiz tarafından doğrudan
seçilen Cumhurbaşkanı, yürütme alanında düzenleme yapma
yetkisine sahiptir; kararname yetkisi, sınırsız ve yasama yetkisini
ihlal eden bir yetki değildir. Anayasada açık bir şekilde yer
alan bu yetkinin çerçevesini, sınırlarını ve hukuki normlar
içindeki yerini az buçuk okuma yazma bilenler dahi okuyup anlayabilirler.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün çizdiği yol haritasına ve tarihî gerçeklere uygundur.
Hedefimiz, Atatürkün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine
çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini ilelebet
yaşatmaktır. Yeni hükûmet sistemi, güçlü yönetim için gereken
şartları tesis etmiş, devletin işleyişinde uyumlu,
hızlı ve etkili karar verme mekanizmaları devreye
girmiştir. Türkiye'nin maruz kaldığı tehlike ve tehditlere
daha güçlü bir karşılık verebilmesinin zemini
hazırlanmıştır. Nitekim, Türkiye, 15 Temmuz hain darbe
girişimiyle başlatılan ülkemizi işgal planının
çok cepheli olarak devam ettirildiği bir süreçte, tüm tehdit ve
saldırıları bertaraf etmiş, oyunları bozmuş,
şer oyuncuları bozguna uğratmıştır. Ekonomide, onca saldırıya rağmen,
alınan isabetli tedbirler sayesinde en kötü günler geride kalmış, döviz kurunun
ateşi düşmüş, enflasyon ve faiz tek haneli rakamlara inmiş,
ekonomiye güven artmış ve büyüme patikasına girilmiştir.
Ekonomik dönüşüm ve değişim süreci daha koordineli bir
şekilde yönetilmektedir.
Adalet ve hukuk alanında gelişmeler umut
vericidir. Demokrasimiz düne nazaran daha iyi seviyededir, kaldı ki bu
müspet süreç gittikçe güçlenecektir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin temelini oluşturan insan merkezli bir yaklaşımla,
ekonomik ve sosyal refahın artırılması, hukuk devleti,
demokratikleşme ve iyi yönetişim ilkelerinin devlet tarafından
güçlü bir şekilde sahiplenilmesi, bütüncül bir stratejiyle ortak hedeflere
ulaşılması yönünde yapılan çalışmalar sürdürülmelidir.
Kamu yönetiminde hesap verme sorumluluğunun iyice yerleştirilmesi,
şeffaflığın artırılması ve
katılımcılığın güçlendirilmesi büyük önem
taşımaktadır. Bütçeden yapılan harcamalara ilişkin
bilgilere vatandaşların erişebilmesi ve verilerin açık ve
anlaşılır olması ülkemizde bütçe
okuryazarlığının geliştirilmesi açısından
önemlidir. Bu kapsamda, bütçe ve harcama verilerinin yer aldığı
bütüncül ve kullanıcı dostu bir formatta geliştirilecek internet
portalı oluşturulmalıdır.
Kamu hizmetlerinin kullanıcı talep ve
ihtiyaçlarına uygun olarak değer üretecek şekilde
tasarlanması, elektronik ortamda sunulması ve
kullanımının artırılmasına yönelik
çalışmaları destekliyoruz. Kurumsal bilişim stratejilerinin
hazırlanması, e-devlet kurumsal mimarisinin oluşturulması,
kurumsal olgunluk ve insan kaynağı yetkinlik modelleri
geliştirilmesi, kamuda bulut bilişim altyapısıyla ulusal
bilgi sistemi altlığı oluşturulması ihtiyacı da
giderilmelidir.
Yerel yönetimlerin etkin, hızlı ve
kaliteli hizmet sunabilen, dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarını
gözeten, katılımcı, mali sürdürülebilirliği
sağlamış şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya
kavuşturularak vatandaş memnuniyeti üst düzeye
çıkarılmalıdır.
Yönetim sisteminin kalitesi kadar, sistemi
işletecek olan insan gücü kalitesi de önemlidir. On Birinci Kalkınma
Planında da vurgulandığı gibi, ehliyet ve liyakat
esaslı bir yaklaşımla, memleketimizin tüm nitelikli insan
gücünden etkin ve verimli şekilde yararlanmasını mümkün
kılan bir personel rejimi inşa edilmeli ve bu yönde uygulama
sergilenmelidir. Kamuda ücret adaleti sağlanmalı, statü ve istihdam
karmaşası giderilmeli, kamu çalışanlarının özlük
haklarıyla ilgili sorunları çözüme kavuşturulmalı, ek
gösterge çalışması hızla tamamlanarak adaletsizlikler
giderilmelidir. Kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici vekil, fahri,
ücretli ve kısmi zamanlı personel
çalıştırılması da son bulmalıdır.
Basın ve yayın
kuruluşlarımızın önemli sorunları vardır, bu
sorunların çözümlenmesi demokrasimiz açısından büyük önem
taşımaktadır. Bu alanda kapsamlı bir değişime,
yenilenmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Gazeteciler kendilerine özgü bir
basın meslek yasasına sahip değildir. Teknolojik gelişmeler
ve internet haberciliği de göz önüne alınarak gerekli yasal düzenleme
yapılmalıdır. Ayrıca, RTÜK Yasası da günümüz
koşullarına göre yeniden ele alınmalıdır. Gazeteler ve
televizyon kanalları büyük bir borç yükü altında
kalmıştır, bu kuruluşlar desteklenmelidir. Basın
kuruluşlarına uygun koşullarda kredi desteği verilmeli, bu
destek, teknolojik gelişimi ve yatırım ihtiyaçları göz
önüne alınarak uzun vadeli olmalı ve sektörde istihdamı
desteklemelidir. Basın sektöründe vergi ve sigorta primlerinde indirim
yapılmalıdır. Özellikle, reklamlar ile resmî ilanlara uygulanan
katma değer vergisinde indirime gidilmeli; gazete kâğıdı,
gazete mürekkebi ve kalıp gibi ürünlerin gümrük vergilerinde gazetelere
kolaylık getirilmelidir. İcra ilanlarının gazetelerde
yayımlanmasını sonlandıracak düzenlemeden vazgeçilmelidir.
İstihdam sağlayan, gerçek anlamda habercilik yapan ve kurumsallaşan
internet haber siteleri desteklenmelidir, bu kurumlarda habercilik yapanlar da
gazeteci sayılmalıdır. Basın
çalışanlarının hakları ve çalışma
şartları iyileştirilmelidir. Artan girdi fiyatları yüzünden
birçok yerel gazete ile televizyon kapanmış olup diğerleri de
zor durumdadır. Bu olumsuz sürece mutlaka müdahale edilerek yerel
basın desteklenmeli, faaliyetlerini sürdürebilmeleri için özel destek
programları uygulamaya konulmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı ve bağlı
kuruluşlarının 2020 yılı bütçelerinin
hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Cumhurbaşkanlığı ve bağlı
kuruluşlarının bütçelerine destek verdiğimizi belirtiyor,
sizlere ve aziz milletimize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Ankara Milletvekili
Yaşar Yıldırımda.
Buyurun Sayın Yıldırım. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YAŞAR YILDIRIM (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri
Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, Doğu Türkistan
davasının efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekini rahmet, minnet,
şükranla anıyorum. Allahın rahmeti, mağfireti, lütfu,
ihsanı üzerine olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Diyanet
İşleri Başkanlığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
tarafından 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı Kanunla İslam
dininin, inanç ve ibadetle ilgili işlerini yürütmek ve dinî kurumları
idare etmek üzere kurulmuş bir teşkilattır.
İslam, 5 temel değeri korur: Canı
korur, malı korur, aklı korur, nesli korur, dini korur. Bu cümleden
olarak Diyanet İşleri Başkanlığının
görevlerinden en önemlisi de dini korumasıdır.
İslam dininin düşmanı var
mıdır? Elbette ki vardır. İslam dini Mekkede açık
tebliğ başladığı günden itibaren düşmanla
karşılaşmıştır. Peygamber Efendimiz (AS) Mekkede
açık tebliğe başladıktan sonra müşrikler
tarafından tehdit edilmiş, tecrit edilmiş, yurdundan
çıkarılmıştır, malumlarınız, daha sonra
Medineye hicret etmiştir. Medineye geldikten sonra ehlikitapla
karşılamış, Yahudilerle Medinede bir anlaşma
yapmış ve bu anlaşmayı hayata geçirmiştir ama
Yahudilerin ilk yaptığı iş, Peygamber Efendimizi kendi
mahallelerine götürüp bir suikast hazırlamak olmuştur, değirmen
taşını arkasında yuvarlayarak Peygamber Efendimizin (AS)
canına kastetmişlerdir.
Yahudi düşmanlığı
hâlihazırda devam etmekte, Filistinde her geçen gün, her geçen saat
binlerce Müslümana zulmetmekteler. Yahudi
düşmanlığının bitmesi mümkün müdür? Elbette bir gün
bitecektir, elbette bir gün İslam galip gelecektir.
Bununla birlikte, Mekkenin fethiyle birlikte
müşriklerle olan düşmanlık bitmiş, ehlikitapla olan
düşmanlık başlamış. Ama burada Müslümanların
başlattığı bir düşmanlık söz konusu
değildir, Yahudiler cana kastetmiştir, Hristiyanlar Haçlı Seferi
düzenlemişlerdir. Bin dört yüz yıl evvel ilk Haçlı Seferi Bizans
İmparatoru Herakleios tarafından 40 bin askerle İstanbuldan
Şama gönderilmiştir. Niye gelmiştir? Medinede yeni yeni zuhur
eden, güçlenmeye başlayan İslamı yeryüzünden silmek, hayatta
kalanları da köleleştirmek içindir.
Herakleiosun kontrolündeki Haçlı Seferi
Şama gelmiştir. İslam tarihinde Hendek Savaşı olarak
bilinir. Peygamber Efendimiz (AS) Hendek Savaşına gitmek üzere
Medinede bütün gücünü toplamıştır. Oradan Tebüke
gelmiştir. İslam tarihinde Tebük Savaşı olarak bilinen
hadisede 2 ordu karşılaşmamıştır, veba
salgını vardır ve 2 ordu bir araya gelememiştir.
Yani bakıldığında, daha
Müslümanlar yeni yeni dünyaya zuhur ederken, yayılırken haçlılar
tarafından yeryüzünden silinmek üzere binlerce kilometre ileriden
Haçlı Seferleri düzenlenmiştir. Haçlı Seferlerinin ilki budur;
sonu, devam etmektedir. Daha sonra, Anadoluya, bu coğrafyaya yapılan
Haçlı Seferlerini Selahattin Eyyubiler, Alparslanlar, Kılıç
Arslanlar, Fatihler, Kanuniler ve Mustafa Kemaller engellemiştir.
Ülkemize, bundan yüz yıl evvel Çanakkaleye gelmişlerdir;
Fransızı, İngilizi hep bir araya gelmişler ve Anadolu
coğrafyasındaki, bugünkü Türkiye coğrafyasındaki
İslamı bitirmek, kalanları aynı maksatla
köleleştirmek üzere ama geldikleri gibi gitmişlerdir. Birinci Dünya
Savaşında -yapılan anlaşmanın neticesinde-
haçlılar Polatlıya kadar geldiler, top sesleri Ankaradan duyuluyordu
ve Mustafa Kemal Atatürk bunları aldı, götürdü, denize döktü ve
geldiklerine de geleceklerine de pişman etti. (MHP, AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Ülkemize yapılan en son haçlı seferi de 15
Temmuz gecesidir. (MHP sıralarından alkışlar) Bu haçlı
seferidir ki bizim çok iyi irdelememiz, çok iyi tespit etmemiz, çok iyi
araştırmamız gerekir. Haçlılar, 1 haçlıyı telef
etmediler, 1 lira para harcamadılar, 1 askerleri ölmedi; bizim
insanımızı devşirdiler, kendilerine kul köle ettiler,
parayı da bizden topladılar ve bir gecede bizim ülkemizi zapt etmeye
kalktılar. İşte o 15 Temmuz gecesi -hiç kimse kusura bakmasın-
haçlı seferlerine ilk postayı atan, alayına Dur! diyen ve ilk
demeci veren siyasi lider Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Devlet Bahçelidir. (MHP sıralarından alkışlar) Burada
kimse kusura bakmasın, bugün bu tartışma oldu. Bitti mi? Bitmemiştir;
ne FETÖ biter ne haçlı seferi biter ama şekil değiştirir.
Kıymetli milletvekilleri, haçlı zihniyeti,
Müslümanlara, İslama tahammül edemez, bir tahammülsüzlüğü söz
konusudur. Niye tahammülsüzlüğü söz konusudur? Bunların kendi
yapısıyla ilgili bir hadisedir. Bundan yirmi yıl evvel
Avrupanın göbeğinde kendi soydaşları, kendi
akrabaları, kendi komşuları, kendi hemşehrileri
tarafından Bosnalılar (Boşnaklar) bir soykırıma
uğramışlardır. Tek sebepleri Müslüman olmalarıdır.
Bunları keserken, öldürürken, diskoteğe gideni, camiye gideni, namaz
kılanı, içki içeni ayırmamış; kimin nüfus
kâğıdında Müslüman yazıyorsa, kim Müslüman olarak
biliniyorsa katletmişlerdir. Bosnanın Ahmiçi kasabası
vardır, Hırvat haçlılar, o kasabada bulunan çocukları,
yaşlıları, kadınları bir camiye toplamışlar;
diskoteğe giden de o camiye gelmiş, meyhaneye giden de o camiye
gelmiş, camiye giden de o camiye gelmiş; caminin içerisinde toplanan
Müslümanlar cayır cayır yakılmıştır.
İnsanlık Müzesi vardır orada. Bir de Kıbrıs
Lefkoşada İnsanlık Müzesi vardır, 1964 yılında
Türk tabip albayın çoluğunu çocuğunu küvette kesmişlerdir
yine haçlı zihniyetli Rumlar. Dolayısıyla Haçlı Seferleri
bitmez, haç ile hilalin mücadelesi bitmez. Ne zaman biter? Kıyamette
biter. Onun için uyanık olmamız gerekir
Ama şartlar değişiyor; artık
toplu, tüfekli, tanklı Haçlı Seferlerinin yerine beşinci kol
faaliyetleriyle yeni Haçlı Seferleri başladı. İslamı
koruyacak
Kim koruyacak? Allah İslamı korur, dinini korur; biz ona
vesile olursak ne mutlu bize. Diyanet ona vesile olursa ne mutlu Diyanetin mensuplarına,
Türk milletinin mensuplarına.
Haçlı Seferlerinin hedefi bu coğrafya
olmuştur. Niye bu coğrafya olmuştur? Çünkü iki yüz
yıldır bu coğrafya Ümmetimuhammedin güvenli limanı
olmuştur. Bosnadan, Arnavutluktan, Dağıstandan, Çeçenistandan,
dünyanın herhangi bir yerinden, başı sıkışan,
dininden diyanetinden dolayı yurdundan çıkarılan kim varsa bu
coğrafyaya gelmiştir. Dolayısıyla bu coğrafya,
İslamın bize göre 4üncü büyük mübarek beldesidir. (MHP
sıralarından alkışlar) Ve Türk milleti, bu
coğrafyanın mensubu olarak Müslümanların ağabeyidir.
Türkiye, Müslüman ülkelerin lideridir. Hiç duydunuz mu yurdundan
çıkarılanın İrana gittiğini, Mısıra
gittiğini, Arap ülkelerine gittiğini? Dolayısıyla Avrupada
Türk dendi mi Müslüman, Müslüman dendi mi Türk anlaşılır.
Ama şimdiki beşinci kol faaliyetlerinde
şunu görüyoruz, gördüğümüz şudur: Artık, Müslümanları
terörle eş değer noktaya getiren gizli faaliyetler ve birdenbire
ortaya çıkan terör örgütleri. Bir taraftan bir İslamofobi
oluşturulmaya çalışıyor. Bunun altında da yatan
Haçlı Seferlerinin haçlı zihniyetidir.
Efendim El Kaidedir, IŞİDdir,
DEAŞtir, Boko Haramdır, bunların hiçbirinin Müslümanlara bir
faydası yoktur. Öldürürken Allahuekber diyor, ölen de Allahuekber
diyor. Öldürdükleri, katlettikleri insanlara baktığınız
zaman 100ü Müslümandır, tesadüfen bir ikisi başka dinin mensubu
çıkıyor. Buna Dur. diyecek Diyanet teşkilatı,
Türkiyedeki Diyanet teşkilatıdır, dünyadaki İslam
teşkilatlarıdır.
İslamın iyi anlatılması, bu tür
terör örgütlerine insan sağlayan yerlerin iyi tespit edilmesi,
İslamın iyi hayata geçirilmesi gerekir. Birinci görev de bu yönden
Diyanete düşer. Bununla birlikte, birçok yerde merdiven altı Kuran
kursları görüyoruz. Ne idiği belirsiz İslami vakıflar,
İslami dernekler görüyoruz. Hepsinin altından bir gün cinsel istismar
çıkıyor, bir gün değişik bir şey çıkıyor.
Onun içindir ki Türkiyede Diyanetin bu tür vakıflara, bu tür merdiven
altı Kuran kurslarına müdahale etmesi ve bunların önüne
geçmesi gerekir, bizim de Diyanete sahip çıkmamız gerekir çünkü
Diyanet üzerinde de İslamı yıpratmak için, Diyaneti kötülemek
için çeşitli beşinci kol faaliyetleri ve algı operasyonları
yürütülüyor. Dinimize ve Diyanetimize sahip çıkmamız lazım.
Ancak Diyanetin mensupları da kendi dinlerinin temsilcileri olduğunu
bilerek hâl, hareket, fiil ve davranışlarına da dikkat
etmelidirler. Onlar da bilmelidirler ki kendilerinden kaynaklanan en ufak bir
hatada İslama fatura kesiliyor. Onun için, Diyanetin mensupları da
dikkat etmeli, biz de Diyanete sahip çıkmalıyız.
Şimdi, burada
tartışıldı, dendi ki: Efendim, Diyanet dünyanın her
yerine cami yapıyor. Bunları yapan Diyanet Vakfıdır.
Diyanet Vakfının en son aldığı cami yaptırma
kararı Kerkükdeki Akıncı Camisidir. Biz de vesile olduk.
Diyanet Vakfı bağışlarla ayakta durur. Birer lira verenler
vardır ama o birer lira çok bereketli birer liradır, birer lira çok
fazla bereketlidir. Bunun yanı sıra, Diyanet Vakfına 300 milyon
dolar veren olmuştur. Kim vermiştir? Allah rahmet eylesin diyorum,
eski Başbakanımız Bülent Ecevit vermiştir. Medinede
dedesinden kalan 300 milyon dolarlık arsanın -o gün
satılmış- parasını Diyanet Vakfına
vermiştir. Dolayısıyla, biz yurt dışına
çıktığımızda herhangi bir yere gidip de bir cami
görürsek memnun oluyoruz. Hiç unutmam, Bosnada Hüsrev Paşa Camisinde
kıldığım namaz, Harem-i Şerifte
kıldığım namaz gibiydi. Müslüman olan, dünyada yapılan
camiye karşı çıkmaz; kim yaparsa yapsın. Biz yapıyoruz,
biz bu milletin evlatlarıyız, biz İslam âleminin abisiyiz.
Cenab-ı Allah bize böyle bir şeyi lütfetmiş, böyle bir şeyi
ihsan etmiş; elbette ki bunun ecri Cenab-ı Allah tarafından
vakti geldiğinde verilecektir.
Kıymetli
milletvekilleri, bizim vakit de bitti, kusura bakmayın. Birçok şey de
yarım kaldı. Yalnız, burada Diyanet İşleri Başkanlığında
personel talepleri var. Vekil imamlar var, vekil imam diye bir şey olmaz;
sözleşmeli personel var, öyle de bir şey olmaz. İmamın
vekili, imamın aslı olmaz; imam imamdır. Yarım imam dinden,
yarım doktor candan eder. Dolayısıyla, Diyanet İşlerinde
vekil imam sözleşmeli imam ve benzeri imam tabirlerinin
kullanılmasını kabul etmiyoruz ve bütün Diyanet personelinin
kadrolu Diyanet personeli olmasını şuradan talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Hacım, buyurun.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Başkanım,
beş dakika, toparlaması için
BAŞKAN Hacım zamanı planlar.
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) Bununla birlikte,
Diyanetteki atamalarda, maalesef, sendikal çekişmeleri görüyoruz. Liyakate
göre atamalar olmalıdır. Sayın Diyanet İşleri
Başkanından, yetkililerden talebimiz budur. Liyakat ehli olanlar
gelsin, dinini diyanetini seven, vatanını milletini seven insanlar
bizim imamlarımız olsun, bizi yönlendirsin.
Bununla birlikte, Diyanet İşlerinin hac
organizasyonunu takdir etmeden buradan gitmeyi düşünmüyorum. Hac
organizasyonunu gidenleriniz bilir; 3,5 milyon insan bir beldeye toplanır;
aynı anda, aynı saatte, aynı mekânda ibadet etmek
mecburiyetindedir. Bu, çok büyük bir organizasyondur. Diyanet İşleri
Başkanlığı, hac organizasyonlarını diğer
ülkelerden çok daha iyi organize etmektedir ve diğer milletlerden çok daha
öndedir. Buradan Diyanet İşleri Başkanlığına hac
organizasyonlarından dolayı çok çok teşekkür ediyoruz.
Sözlerimi burada noktalarken -Sayın Başkan
bizi bağladı Hacı bilir. diye, dolayısıyla çok fazla
uzatmadan- demem odur ki: Dinimize diyanetimize, vatanımıza ve
milletimize sahip çıkmamız gerekir. Burada ufak tefek mevzularda
elbette ki tartışmalar olabilir ama bunlarda tartışma
olmaz.
2020 yılı bütçesinin Türk milletine,
ülkemize, devletimize, Meclisimize hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Allahtan niyaz eder, hepinize saygılar sunarım.
Saygılar Sayın Başkanım. (MHP,
AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.19
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalarda kalınmıştı.
Şimdi sıra Bursa Milletvekili Sayın
Mustafa Hidayet Vahapoğlunda.
Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin Millî İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği ve Savunma Sanayii Başkanlığı bütçeleri
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere MİT Başkanlığının
ana görevi, ülkemize içten ve dıştan yöneltilen tehditler
karşısında millî güvenlik istihbaratını devlet
çapında oluşturmak ya da başka bir deyişle bekamızla
ilgili stratejik istihbaratı sağlamaktır. Hemen her alanda karar
vericinin sağlıklı karar oluşturabilmesi için
doğruluğu teyit edilmiş, uzman personel tarafından analizi
yapılmış bilgiye ihtiyacı bulunmaktadır.
Başkanlığın benimsediği istihbaratta gaye, doğru
haber almak ve devleti bir sürprizle karşı karşıya
bırakmamak ilkesinin isabetli olduğu ve MİT
Başkanlığının bu konularda her geçen gün ideale
doğru yürüdüğüne inanmaktayız. Özellikle personel niteliklerini
arttırmak ve teknolojiye ayak uydurmak üzere atılan
adımların yerinde olduğunu düşünmekteyiz. İstihbarat
sağlayan kamu kurumlarının koordinasyonu fevkalade önem arz
etmektedir.
MİT Yasasında bulunmasına
rağmen geçmiş yıllarda verim alınamayan, hatta hiç
çalıştırılamayan İstihbarat Koordinasyon Kurulunun
2018 yılında yapılan değişiklikle Sayın
Cumhurbaşkanının Başkanlığında
çalışır hâle getirilmiş olması memnuniyet vericidir.
Bunun yanında MİT, Emniyet, Jandarma ve MASAK dâhil devletin tüm
istihbarat çalışmalarının 2014 yılında
yapılan yasal değişiklik sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
denetimine açılmış olması da olumlu gelişmelerdendir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 1933
yılında faaliyete geçen, Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi
Kâtipliğinin devamıdır ve isim değiştirmiş olarak
faaliyetini sürdürmektedir. Hemen her ülkede benzer kuruluşlar
bulunmaktadır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin akabinde 2945
sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği Yasası uygulamadan kaldırılmış, 17
Temmuz 2018 tarihli ve 6 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle
Genel Sekreterliğin yeni görevleri belirlenmiştir. Yapılan
değişiklikle Genel Sekreterliğin, Millî Güvenlik Kurulunun
sekretarya, arşiv, dokümantasyon gibi hizmetlerini yerine getirmek ve
Millî Güvenlik Siyaset Belgesini hazırlama görevlerinin devam ettiği
anlaşılmaktadır.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
dış etki ve yönlendirmelere kapalı oluşu nedeniyle
geçmiş yıllarda Türkiye ve bölgemiz üzerinde planlama yapan
devletlerin ve Türkiyemizin toprak bütünlüğü ile rejimini hedef alan iç
ve dış yapıların öncelikli hedefi olan bir
teşkilattı. Temennim odur ki devletin hafızası durumundaki
bu teşkilat, mevcut yönetime siyasetüstü destek verme kabiliyetini ve
ülkemize hizmet etme imkânını yitirmemiş olsun.
Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcım, sunumlarınızda yer alan birtakım hususlar
dikkatimi çekti, karşılaştırdım, özellikle 6 no.lu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 8inci maddesinin (e)
fıkrası. Burada, Millî güvenliğin sağlanması ve millî
hedeflere ulaşılması amacı ile Kurulun belirlediği
görüşler dâhilinde iç, dış ve savunma hareket tarzlarına
deniyor. O kurumda yirmi yıl görev yapmış bir insan olarak arz
ediyorum, bunun mutlak surette yeniden ele alınması lazım.
Savunmayla ilgili harekât tarzları Millî Savunma
Bakanlığının görevidir. Bu hususun, bu maddenin Millî
güvenliğin sağlanması ve millî hedeflere ulaşılması
amacı ile Kurulun belirlediği görüşler dâhilinde iç,
dış güvenlik ile savunma siyasetinin esaslarını kapsayan
Millî Güvenlik Siyaseti Belgesinin hazırlanmasına
şeklinde
olmasının doğru olacağını düşünüyorum.
Bilgilerinize sunuyorum efendim.
Birkaç gün önce, ABD Senatosu Dış
İlişkiler Komitesince onaylanan ve Başkan Trumpın
onayına sunulan ABDnin Ulusal Güvenliğinin Sağlanması ve
DEAŞın Yeniden Canlanmasının Engellenmesi
başlıklı tasarı, ülkemizi doğrudan hedef hâline
getirmiş olmasından dolayı ciddi önem
taşımaktadır. Türkiyenin Rusyadan S-400 alması ve
bekamız bakımından zorunlu olarak Suriyede yürütülen askerî
tedbirleri geçersiz kılmaya yönelik bu karar, ülkemize askerî, ekonomik ve
finansal yaptırımlar uygulanmasını öngörmektedir. ABDnin
ulusal güvenliğinin desteklenmesi ve DEAŞ bahane edilirken diğer
tarafta Türkiyenin güvenliği hiçe sayılmakta, yapılan askerî
harekâtla Türkiyeye yönelik planların boşa
çıkarılmasının verdiği rahatsızlık dile
getirilmektedir. Kararın, Başkan Trump tarafından
imzalanmaması hâlinde, karar ülkemiz üzerinde Demoklesin
kılıcı gibi tehdit unsuru olarak sallanacak, kararın Trump
tarafından imzalanması ise başta savunma
ihtiyaçlarımızın karşılanmasını, ekonomimizi
ve diplomasimizi zora sokacaktır.
ABDnin müttefikliğine yakışmayan bu
tavrına karşılık, 1 Eylül 2004 tarih ve 25570
sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Amerika
Birleşik Devletlerine Ait Devlet Hamulesinin İthal-İhraç ve
Ülke İçi Nakil ve Tevziine Dair Tebliğ ve bu Tebliğe gerekçe
teşkil eden anlaşmanın iptalinin, komuta merkezi Almanyada
bulunan ve ABDnin Rusyayı, Kafkasları ve İranı
izlediği Kürecikteki radarın, İncirlik Hava Üssü dâhil millî
hava üslerimizden, Mersin, Samsun ve Trabzon Limanlarımızdan ABDnin
yararlanma imkânlarının yeniden değerlendirilmesi, hatta
tavırlarında bir değişiklik olmaması hâlinde
yararlanma imkânlarının sınırlandırılması ya
da iptali gündeme getirilebilmelidir.
Yaşanan bu gelişme de göstermiştir ki
ülkemizde modern bir savunma sanayisi altyapısının
oluşturulmasına ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin günün ilerisinde
teknik imkân ve kabiliyetlere kavuşturulmasına şiddetle ihtiyaç
bulunmaktadır.
Günümüz dünyasında insan sayısına
dayanılarak askerî caydırıcılığın
sağlanması ve sürdürülmesi imkânı artık bulunmamaktadır.
Türkiye evrensel düşünmek ve hareket etmek zorundadır. Küresel ve
bölgesel politikaları etkileyebilecek şekilde güç ve söz sahibi olmak
zorundayız. Türk olmak, İslam dünyasının kontrol edilemeyen
tarihî gücü olmak ve Anadolu coğrafyasını vatanlaştırmış
olmamız bunu gerektirmektedir.
Savunma sanayimizde yeni teknolojilerin
geliştirilmesine, sağlanacak gerçekçi teşviklerin verilmesine,
yerlisi üretilen ürünlerde ithal izninin kaldırılmasına,
inovasyonlar yoluyla verimli süreç, ortam ve ürünler geliştirilmesine,
savunma sanayisindeki ürünlerle ilgili telif hakları konusundaki yasal
boşlukların bir an önce giderilmesine, AR-GE teşviklerinin
istismar edilmesinin önlenmesine ve gerçek AR-GE çalışmalarının
desteklenmesine, insana teşvikin kaldırılarak ürüne teşvik
sistemine geçilmesine, kimya sektörünün dışa
bağımlılığı ortadan kaldıracak düzeyde
desteklenmesine, inovasyon ile imitasyon ayrımını yapacak
denetleme ağının kurularak verilen desteklerin
istismarının önlenmesine, bir ürünü tek tesiste ürütme
anlayış ve çabalarının terk edilerek savunma sanayisinde
faaliyet gösterebilecek firmalardan entegre bir yapı
oluşturulmasına ve bu maksatla Bursa, Eskişehir, Çorum, Kayseri,
Gaziantep gibi illerimizdeki mevcut potansiyelin değerlendirilmesine,
savunma sanayisinde faaliyet gösteren özel firmaların kuruluş izni,
kişi güvenlik belgesi, tesis güvenlik belgesi, üretim izin belgesi gibi
belgelerin verilme yetkisinin Savunma Sanayii Başkanlığında
toplanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın sonunda bir hususa değinmek istiyorum: Bizim,
yurdumuzda şehit vermediğimiz bir karış toprak
bulunmamaktadır ancak bazı belgelere dayanılarak halkın
Burada şehitlik var. dediği yerler dikkate
alınmamaktadır. Bunlardan birisi de 387 şehidimizin olduğu
Bitlisteki bölgedir. Halkın yıllardır şehitlik diye
itibar gösterdiği, saygı gösterdiği buraların birtakım
belgelerde adı geçmiyor diye görmezden gelinmesini kabul etmemiz mümkün
değildir. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım,
buradayken lütfen bu tür konularda talimat verin, bir direnç var, bu direnç
kaldırılsın. Halk orada yaşıyor, o şehitlerin
orada gömülü olduğunu biliyor. Oraların hak ettikleri saygıya
kavuşacak şekilde şehitlikler hâline getirilmesini
sağlayalım diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) Her
3 kurumumuzun 2020 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey, Muğla Milletvekili
olağanüstü bir durum için söz istedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii Başkanım,
memnun oluruz.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, Muğla ili Menteşe
ilçesinde reçeteli satışı zorunlu olan bir ilacı reçetesiz
almak isteyen gencin 3 eczaneye zarar verdiğine, eczacıların
vatandaşların ilaca erişimini kesintisiz ve güvenli şekilde
yerine getirebilmesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde Muğla Menteşe
ilçemizde reçeteli satışı zorunlu olan bir ilacı reçetesiz
almak isteyen bir genç ilaç talebi reddedilince gece saatlerinde 3 eczanemize
saldırmış ve ciddi maddi zararlara yol açmıştır.
Muğladaki eczacılarımıza geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz. Bu olay bir kez daha göstermiştir ki her geçen gün artan
sağlıkta şiddetin kurbanlarından biri de
eczacılardır. Eczacılar reçetesiz ilaç vermediği ya da
devlet adına muayene ücreti aldığı için şiddete uğramakta,
gasp, soygun, şiddet gibi suçlarla karşı karşıya
kalmaktadır. Eczacılarımızın
vatandaşlarımızın ilaca erişimini kesintisiz ve
güvenli bir şekilde yerine getirebilmeleri için gerekli önlemler bir an
önce alınmalıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Söz sırası Kayseri
Milletvekili Mustafa Baki Ersoyda.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmeleri kapsamında Cumhurbaşkanlığı
Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2020 yılı
bütçesi ve gelir bütçesi üzerine konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel
Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin
tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.
2020 yılı bütçesi
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2nci bütçesi olma
özelliğini taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, 9 Temmuz 2018
tarihinden itibaren yaklaşık on yedi aydır Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Dönüp geride
bıraktığımız bu sürece
baktığımızda, 2018 yılında başlayan, 2019
yılında da devam eden ekonomimize yönelik daha önce benzerine
şahit olmadığımız büyüklükteki kur
saldırılarının başta aziz Türk milletinin millî bir
bilinçle vermiş olduğu topyekûn destek ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
sağladığı güçlü koordinasyon ve hızlı karar alma
süreçleri sayesinde hamdolsun etkisiz hâle getirildiğini görüyoruz. O
günlerde bir tweetle tırmanan döviz kurları ve faizler çok
şükür artık onlarca tweetle dahi olumsuz etkilenmemekte ve hatta
ekonomik istikrar anlamında hızla istenilen düzeyde seyretmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçişle birlikte, yürütmede karar alma süreçlerindeki çok
başlılık ortadan kaldırılmış, yeni hükûmet
sisteminin gereklerine uyum sağlayacak şekilde kamu yönetiminin
yapısal ve fonksiyonel dönüşümünün sistematik ve bütüncül bir
şekilde tasarlanmasına yönelik Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri yayımlanmıştır. Bu şekilde,
vatandaş odaklı, etkin ve etkili kamu hizmet sunumunun
gerçekleştirilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı
merkez teşkilatı, politika ve strateji geliştirme ile izleme ve
değerlendirmeye yoğunlaşırken bakanlıklar daha
icracı ve fonksiyonel bir yapıda şekillendirilmiştir. Bu
kararnamelerden biri olan 13 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle
Cumhurbaşkanlığına bağlı genel bütçeli Strateji
ve Bütçe Başkanlığı kurulmuştur.
Başkanlık, kalkınma planı,
Cumhurbaşkanlığı programı, orta vadeli program, orta
vadeli mali plan, Cumhurbaşkanlığı yıllık
programı gibi üst politika dokümanlarını kararname esasları
çerçevesinde hazırlama görevi yanında, Cumhurbaşkanı
adına merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması ve
uygulanması görevlerini de yürüterek kaynak tahsis sürecinde önemli
görevler üstlenmektedir.
Strateji ve Bütçe Başkanlığı,
kurulmuş olduğu 24 Temmuz 2018 tarihinden itibaren, kısa bir
zaman diliminde teşkilatlanmasını tamamlayarak pek çok önemli
çalışma yapmış ve Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin etkin bir şekilde işleyebilmesi adına önemli
katkıları olmuştur. Başkanlık, sahip olduğu görev
ve yetkileri sebebiyle ülke ekonomisine yön veren başlıca aktörler
arasındadır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle beraber bu yıl ilk defa merkezî yönetim bütçe kanunu
hazırlama görevi Cumhurbaşkanlığı adına Strateji
ve Bütçe Başkanlığı tarafından yerine
getirilmiştir. Stratejik plan, performans programı ve faaliyet
raporlarına ilişkin süreçler de yine, Başkanlık
tarafından yönlendirilmektir.
Strateji ve Bütçe Başkanlığı,
2012 yılında Maliye Bakanlığı tarafından
başlatılmış olan program bütçe
çalışmalarının da temeli olarak 2019 yılından
itibaren program bütçe sisteminin uygulamaya geçirilmesine yönelik
yürüttüğü çalışmaları
hızlandırmıştır.
Mali sistemimiz yönünden önemli bir reform
alanı olduğu değerlendirilen program bütçe sistemiyle merkezî
yönetim bütçesi daha sade, anlaşılır ve değerlendirilebilir
bir yapıya kavuşacak, bütçenin girdilerden ziyade çıktı ve
sonuç odaklı bir yaklaşımla hazırlanması,
uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi sağlanacaktır.
Bu doğrultuda, 2020 yılı idare performans programları,
program bütçeye uygun şekilde hazırlanmış ve yüce
Meclisimize sunulmuştur.
Gelir bütçesi üzerine değerlendirmeler yapacak
olursak, 2020-2022 dönemine ait Yeni Ekonomi Programında yapılacak
olan vergi reformuyla mükellef haklarının daha etkin bir şekilde
korunacağı, beyanname sisteminin
yaygınlaştırılacağı, vergi tahsilatının
etkinliğinin artırılacağı, vergi gelirlerinin
artırılacağı ve vergi adaletinin sağlanacağı
hususlar temel hedef olarak yer almıştır.
2019 yılında kabul edilen On Birinci
Kalkınma Planında gelir ve kurumlar vergilerini tek bir kanunda
birleştiren, vergi tabanını genişleten, vergiye uyumu
kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırım
ve üretimi destekleyen Gelir Vergisi Kanununun yasalaşmasının
sağlanması, ayrıca yeni bir Vergi Usul Kanununun
çıkarılması hedeflenmiştir.
Ülkemizde vergi alanında bir reform
ihtiyacı olduğu açıktır. Basit, sade,
anlaşılır ve herkesin mali gücüne göre vergi ödediği
adaletli bir vergi sisteminin tesisi yıllardır dile getirilmesine
karşın bugüne kadar yapılmamıştır.
2019 yılında bütçenin 125 milyar Türk
lirası açık vermesi beklenirken bunun ana sebebi vergi gelirlerinde
2019 yılı hedefinin çok altında kalınmasıdır.
İmar affı, bedelli askerlik gelirleri, Merkez Bankasından
yapılan transfer gibi kalemler bütçe açığının daha da
büyümesine mâni olmuş, ekonomimizi bir nebze olsun
rahatlatmıştır.
2019 yılında gelir vergisi tahsilat hedeflerinin
maalesef altında kalınmıştır. Hedefin altında
kalınmasının ana nedeni istihdamda azalmalar görülmesidir. Bunun
yanında, özellikle, otomobil, beyaz eşya sektörlerinde görülen
daralmalarla, akaryakıtta enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan
Eşel Mobil Sistemi hem özel tüketim vergisi hem de gerek dâhilde gerekse
ithalde KDV tahsilatı hedefinin çok altında gerçekleşmesine
neden olmuştur. Konut satışlarında görülen daralma harçlar
tahsilatını olumsuz etkilemiştir. Ancak bu noktada dikkat
edilmesi gereken husus, her ne kadar 2019 yılında vergi
tahsilatı hedefin altında kalsa da 2018 yılı
gerçekleşmelerine göre 46 milyar 323 milyon Türk lirası artarak 667
milyar 634 milyon Türk lirası olarak gerçekleşeceği
öngörülmektedir. Vergi tahsilatını artırmanın iki ana yolu
görülmektedir. Bunlardan birincisi, kayıt dışılıkla
mücadele; diğeri ise verginin tabana yayılmasıdır.
Ayrıca, vergi denetimlerinde etkinlik, dolaysız vergileri tabana
yaymak, döviz bağımlılığını
azaltıcı önlemler bütçe dengesi açısından önemli adımlar
olacaktır. Ülkemizdeki vergi sistemi, ağırlıklı olarak
tüketim ve işlemler üzerinden alınan vergilerin yer
aldığı, tabana yayılmamış bir
yapıdadır. Türkiyenin bir an önce adil, tabana
yayılmış ve hakkaniyetli bir vergi reformunu
gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Vergiye ilişkin düzenlemelerde kamu
finansmanıyla ilgili önceliklerin yanı sıra, verginin üretim ve
istihdam üzerindeki etkileri ile sosyal yönü birlikte
değerlendirilmelidir. Vergi sistemi, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel
yapısını dikkate alan dinamik bir yapıya
kavuşturulmalıdır.
On Birinci Kalkınma Planında teşvik,
destek ve sosyal yardım uygulamalarının gözden geçirilerek etkin
olmayan uygulamaların kaldırılması hedeflenmiştir.
Özellikle de işverenlerimizin bir nebze olsun yükünü azaltmak,
istihdamı sürekli kılarak işsizlik rakamlarının daha
da büyümesine mâni olmak adına çalışmaların
yapılmasını önemli görüyor ve destekliyoruz.
Bunların yanı sıra, ekonomimizin
iyileşmesi ve üretimin artması için tarım ve sanayi
alanındaki teşviklerin düzenlenmesi ve adil teşvik sisteminin
uygulanması gerektiğini düşünmekteyim. Bölgelere göre ve ilçe
bazlı teşvik sisteminin uygulamaya geçmesi oldukça önemlidir. Bu
kapsamda, hak ettiği destekleri maalesef alamadığını
düşündüğüm seçim bölgem olan Kayserinin çalışkan ve
cefakâr ticaret insanlarının beklentisi de oldukça yüksektir. Bu
anlamda, Kayserimizin teşvik bölgesi olarak 2nci bölgeden 3üncü bölgeye
alınması, ilçelerimizin ise en azından 5inci bölgeye alınması
gerekmektedir.
Tarım alanında ise IPARD Hibe
Programının 42 ilden ziyade, Kayserimiz dâhil 81 ilde
uygulanması kalkınma anlamında çok önemli bir adım
olacaktır. Yine, çiftçilerimizin kamu bankalarına ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan kredi borçlarının da yeniden
yapılandırılmasının şart olduğunu bir kez
daha belirtmek istiyorum.
Ayrıca, belirtmeden geçemeyeceğim önemli
bir konu ise Erciyes gibi bereketli bir değere sahip, Erciyesin
rakımıyla, heybetiyle, özü ve her türlü davranışıyla
şekillenen yüksek karakterli Kayserinin, son dönemlerde isminin FETÖ
terör örgütüyle yoğunlukla anılması, Kayserinin bir
milletvekili olarak beni oldukça rahatsız etmektedir.
Şöyle ki, Kayseri deyince aklımıza,
hayrın, yardımlaşmanın,
çalışkanlığın, özverinin, girişimciliğin,
birlikte uzlaşı ve kardeşlik kültürüyle yaşamanın
başkenti olması gibi birçok haslet ve farkındalık
gelmektedir.
Kayseri Erciyes Üniversitesinin birçok fakültesi,
sağlık merkezi, hizmet binası, araştırma merkezi
binası gibi yapıların çok büyük bir çoğunluğu
Kayserili hayırseverlerimiz tarafından yapılmış ve
üniversitemize hediye edilmiştir.
Yine, Kayserimizin birçok yerinde, gerek şehir
merkezinde gerekse ilçelerimizde hayırseverlerimize ait birçok okul, cami
ve hizmet binaları bulunmaktadır. Kayserili hemşehrilerimizin
hayırseverlikleri birçok şehrimize örnek olmuş ve
hayırseverlik konusunda Türkiye'de parmakla gösterilecek bir noktaya
gelinmiştir. Allah hepsinden razı olsun.
Türkiyenin merkezinde yer alan, altı bin
yıllık tarihî geçmişe sahip en eski yerleşim yerlerinden
biri olan ve İpek Yolu üzerinde yer alan Kayserimiz, uygun coğrafi
konumunun da etkisiyle her devirde önemini korumuştur. Pek çok
uygarlığa beşiklik yapmakla birlikte, önemli bir sanayi ve
ticaret merkezi olma özelliğini, her geçen gün gelişen sanayisiyle de
daha da pekiştirmektedir. Dünyanın ilk organize ticaret merkezi
olarak kabul edilen Kültepe Kaniş-Karumda başlayan ticaret
geleneğini tarih boyunca devam ettiren Kayseri, 5 milyar doları
aşan üretimi, 3 milyar dolarlık dış ticaret hacmi, 2 bin
civarında üretim merkeziyle ülkemizin en önemli ticaret ve sanayi
şehirlerinden bir tanesidir. Yenilikçi, girişimci, çalışkan
ve hayırsever insanıyla Kayseri marka bir şehirdir.
İlimizde 3 organize sanayi bölgesi, 16 küçük sanayi bölgesi, 1 serbest
bölge, 1 teknoloji geliştirme bölgesi bulunmaktadır. Kayseride
toplam 46 milyon 552 bin metrekare planlı endüstri alanı
bulunmaktadır. Kayserimizin 2019 yılı ihracat rakamı Allah
izin verirse 2,2 milyar dolar olarak gerçekleşecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kayserimizin adının kirli terör örgütüyle değil, bu gerçeklerle
anılması doğru olacaktır. Kayseri denince akla,
uygarlıkların şehri ve Kapadokyanın başkenti olan
kadim bir kent gelmelidir; asırlar boyu süregelen kardeşliğin ve
barışın başkenti olduğu gelmelidir; birer doğa
harikası olan Erciyes ve Kapuzbaşı Şelaleleri gelmelidir;
dünya mutfağına adını yazdırmış olan
mantımız, şu günlerde gündemde olan fakat tartışmaya
dahi gerek duymadığımız pastırmamız gelmelidir
çünkü dünyanın neresine giderseniz gidin Kayseri deyince akla
pastırma gelir.
Kayseri tarih demektir, Kayseri Anadolu demektir,
Kayseri Selçuklu, Kayseri Mimar Koca Sinan demektir. Tüm bunların
yanında, şehrimizin bütünlüğünde hissedilen vatan, millet ve
devlet bilinci had safhadadır. Tarihin hiçbir devrinde ismi isyanlarla
anılmamış, devletinin, vatan ve millet bütünlüğünün
karşısında tavır almamış kadim bir kenttir
Kayseri'miz.
Evet, bugün 17 Aralık 2019. Bundan tam üç
yıl önce, 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseride çarşı iznine
çıkan askerlerimizi taşıyan halk otobüsüne yönelik bomba yüklü
araçla düzenlenen saldırıda şehit olan 15 askerimizi rahmetle,
Fatihalarla anıyor, gazilerimize de sağlıklı bir ömür
diliyorum. Allaha şükürler olsun ki şehitlerimizin de kanı
yerde kalmamıştır.
Olayın olduğu dönemde Milliyetçi Hareket
Partisi Kayseri İl Başkanı olarak yaşadığım
ve hayatımın en etkileyici olaylarından birisi olarak tarihe
geçmiş olan bir anekdotu siz kıymetli milletvekillerimizle
paylaşmak istiyorum: Olay, 17 Aralık 2016 tarihinde bir cumartesi
günü saat tam 08.45te gerçekleşti. Ben ve arkadaşlarım
ilçelerimizin birindeki kongremize katılmak üzere sabahın erken
saatlerinde il teşkilatında toplanmış bulunmaktaydık.
Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri İl Başkanı olarak,
patlamanın akabinde tüm dava arkadaşlarıma kısa mesaj
göndermek suretiyle, kan ihtiyacı olabileceği hususunu
hatırlatmak gereği duymuştum. Aradan yarım saat geçmeden,
aşırı soğuğa rağmen, Erciyes Üniversitesi
yerleşkesinin içerisinde, yoğun güvenlik önlemleri arasında
metrelerce kuyruk oluştuğu ve Kayseri halkının her an
teyakkuzda olduğu bilgisini aldık. Kısa zaman içerisinde bizim
de ulaştığımız alandaki soğuk havaya,
ağır barut kokusuna rağmen Kayserili hemşehrilerimiz,
askerlerinin, canlarının, evlatlarının yanında
olmuş ve uzunca bir süre olayın yaşandığı bölgeyi
terk etmemiştir. Tıpkı, devletimize birçok büyüğümüzü
yetiştiren Kayseri Lisesinin 1915-1916 eğitim öğretim
yılında lise son sınıf öğrencileri Çanakkale
Savaşında şehit düştüğü için mezun veremediği o
yıla ait sayfada Osmanlıca Bu sene teşekkür edilmemiştir.
sözleridir Kayserimizi anlatan. Kim var? diye sorulunca sağına
soluna bakmadan Ben varım. diyen; vatanının, milletinin ve
devletinin her an yanında, yanı başında olandır
Kayseri.
Tüm bu anlattıklarımla beraber
vurgulamakta bir kez daha fayda görüyorum: Kayserinin birlikte en son
anılacağı kişiler hainlerdir, teröristlerdir; Kayserinin
birlikte en son anılacağı unsurlar terör örgütleridir, şer
odaklarıdır; vatanın, milletin ve devletin
karşısında tavır alanlardır. FETÖnün gayrimeşru
çocuklarıyla, şizofren FETÖ sümüklüsüyle anılacak tek bir
Kayserili dahi yoktur; şayet var ise bizim için yok hükmündedir. Zaten bu
amaçta ve zihniyette olanlarla ilgili devletimiz, diğer tüm illerimizde
olduğu gibi, gerekli önlemleri almış ve gerekeni
yapmıştır. Kayserimizin yiğit evlatları; ticaretiyle,
siyasetiyle, duruşuyla, varlığıyla, şahsiyetiyle,
çalışkanlığıyla, hayırseverliğiyle, devlete
sadakatiyle, vatan ve millet sevdasıyla her daim yolbaşçı
olmuştur ve her daim öyle kalacaktır. Kayserimizin, Kayserilimizin
adını, soyadını, tüm marka değerlerini kirletenlerle
ya da kirletmeye meyil edenlerle, her daim, büyük Türk milleti adına,
Kayserili hemşehrilerimiz adına hesabımız olacak ve
mücadelemiz bitmeyecektir.
Kayserimiz Türkiyede bir ilke daha imza
atmıştır çok şükür. Kayserimizin en büyük marka
değeri olan Kayserisporumuzun Başkanlığına Süper
Ligdeki ilk kadın Başkan unvanıyla Berna Gözbaşı
Hanımefendi gelmiştir. Şehrimizin olumlu anlamda ilkleri
ülkemize yaşatmaya devam etmesini umut ediyor, Berna
Başkanımıza, yönetim kuruluna ve sevdalısı
olduğumuz Kayserisporumuza Süper Ligde başarılar diliyorum.
Ayrıca, Doğu Türkistan davasının
yılmaz savunucusu İsa Yusuf Alptekini vefatının yıl
dönümünde rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun.
Bu duygu ve düşüncelerle, 2020 yılı
bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (MHP, AK PARTİ ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Aksaray
Milletvekili Ramazan Kaşlıda.
Buyurun Sayın Kaşlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; gelir
bütçesi ve Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçeleri üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerimin başında, heyetinizi, Cumhurbaşkanı
Yardımcımızı, Genel Kurulu, ekranları
başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı ve Aksaraylı hemşehrilerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 16 Nisan 2017 tarihinde, aziz
milletimizin iradesiyle bir Anayasa değişikliği
yapılmış, hükûmet sisteminde köklü bir reforma gidilmiş ve
24 Haziran seçimlerinden sonra da Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi yürürlüğe girmiştir. Bu yeni hükûmet sistemine geçilmesiyle
birlikte, kamu idarelerinin yeniden yapılanma süreci kapsamında,
kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılması yoluyla
etkinliğin sağlandığı, bürokrasinin azaltılarak kamu
ve özel sektör ile sivil toplum kuruluşlarının nitelikli
katılım sunabilmelerine imkân veren bir yapı kurulmuştur.
Strateji ve Bütçe Başkanlığı,
başta kalkınma planı olmak üzere,
Cumhurbaşkanlığı programı, orta vadeli program, orta
vadeli mali plan, Cumhurbaşkanlığı yıllık programı
gibi üst politika dokümanlarını hazırlama yanında, merkezî
yönetim bütçesi hazırlık ve uygulama süreciyle görevlidir. 2019
yılı Temmuz ayı itibarıyla yürürlüğe giren ve On
Birinci Kalkınma Planı doğrultusunda revize edilen 2019-2023
Stratejik Planı çerçevesinde ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma
sürecinin başarıyla sürdürebilmesinde öncü ve etkili, teknolojik
altyapı ve insan kaynağı açısından güçlü ve yenilikçi,
uluslararası iş birliği perspektifine sahip bir kurum olarak
ülkemizin yeni vizyonuna strateji ve politika üretimi bağlamında öncü
rol üstlenerek katkıda bulunacaktır. Türkiye Cumhuriyeti devletini
tarihî bir görev ve sorumlulukla cumhuriyetimizin 100üncü yıl dönümü olan
2023 yılına taşıyacak olan siyasi vizyonu 1997 yılında
bilge liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi açıklamış ve
yirmi iki yıl öncesinden Türkiyenin gelecek hedeflerini ortaya
koymuştur. Dolayısıyla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine çok daha
sağlıklı bir şekilde ulaşabilmek adına hızlı
ve isabetli kararların alınmasını kolaylaştıracak
kurumların hayata geçirilmiş olması ülkemizin temel
meselelerinin çözümü noktasında oldukça etkili olmuştur.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; ülkemiz 15 Temmuz hain darbe girişimiyle hem terör
saldırıları hem de küresel güçlerin öncülüğünde kur ve faiz
üzerinden ekonomik saldırılara maruz kalmış, Türk
ekonomisinin çökertilmesi hedeflenmiştir. Bu çok cepheli işgal
planı karşısında Türkiye saldırılara daha güçlü
bir şekilde karşılık vermiş Beraberiz, biriz, iriyiz,
diriyiz. diyebilmiş, 251 kahramanın şehadetiyle 2.193 gazimizin
fedakârlığıyla ve milletin topyekûn direnişiyle bu
saldırılar engellenmiştir. Millî bekamıza sahip çıkmak
için güç birliği yaptığımız bu kritik süreçte
liderimizin de ifade ettiği üzere Ya istiklal ya ölüm! diyerek hep
birlikte kurduğumuz cumhuriyeti gündelik siyasi çekişmelerin konusu
yapmadığımızı ve yapmayacağımızı
buradan bir kez daha vurguluyorum.
Devlet, Türk milleti için birliğin, hürriyetin
ve istikbalin teminatı, dirliğin ve refahın
kaynağıdır. Bilinmelidir ki Milliyetçi Hareket Partisi,
Türkiye'nin içinden geçtiği kritik süreçte devletimizin ve Hükûmetimizin
yanındadır. Bu desteği ülke olarak yedi düvelle mücadele
ettiğimiz bir süreçte millî bir görev olarak telakki ettiğimizi
belirtmek isterim. Önce ülkem ve milletim. diyen liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli Beyefendiden aldığımız düsturla diyorum ki: Ülkücü
hareketin sevdası Türkiyedir, Türk milletidir. Hamdolsun, nereye
gideceğimizi biliyoruz ve her türlü mücadelemizi de buna göre
yapıyoruz. Türkiye'nin ufku açık, geleceği aydınlık,
gelişmesi de parlak bir geleceğe doğrudur.
Yüce Rabbime duam: Bu milleti birbirine kardeş
olarak görebilmeyi nasip eyle. Tüm zorluklara ve fitnelere karşı
bizleri muvaffak eyle. Tüm şehitlerimize rahmet eyle. Bizleri,
şehitlerimizin emanetine hakkıyla sahip çıkabilenlerden eyle.
Ezanlarımızı susturma, şanlı
bayrağımızı indirtme, milletimizi daim, Meclisimizi kaim
eyle. Bizleri yardımsız ve yarınsız bırakma
Allahım diyor ve görüşülmekte olan 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin ve 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin ülkemiz için hayırlar getirmesini temenni ediyor,
Gazi Meclisimizi, ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk
milletini ve Aksaraylı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Fendoğlu, mazeretimiz var diye
geldiniz bana, buyurun, söz vereyim size.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Toprak Mahsulleri Ofisi
Genel Müdürlüğünün oluşturulacak bölge müdürlüklerinden birinin Malatyaya
verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediklerine ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan Malatyada
millî müsabaka oynanması sözünü vermesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim.
Dün Bakan Beyler buradaydı.
Sorularımızı şifahi olarak sorduk da cevap vermediler. Ben,
Cumhurbaşkanı Yardımcımız burada, kendisinden
isteyeceğim.
Yeni bir teşkilat kanunuyla 12 adet bölge
müdürlüğü oluşturulacak. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel
Müdürlüğünün bir bölge müdürlüğü Malatyaya verilecek midir? Buradan
bu sözü alabilir miyiz?
Yine, Gençlik ve Spor Bakanımız geçen sene
bütçede burada Malatyaya millî maç sözü vermişti. Dolayısıyla
Cumhurbaşkanı Yardımcımızdan Malatyada da bir millî
maç istiyoruz.
Teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz,
lehinde olmak üzere Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin.
Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; 2020 yılı
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde şahsım
adına, lehte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi, çok
partili hayata geçilmesinden sonra en güçlü kalkınma hamlelerini tek parti
iktidarları döneminde yapmıştır. Koalisyon dönemleri
Türkiye ekonomisinin krizlerle boğuştuğu, etkin ve
hızlı karar almakta zorlandığı, dolayısıyla
büyümenin inişli çıkışlı bir yol izlediği
yıllar olmuştur.
Türkiye'mizde 1983ten günümüze kadar geçen otuz
altı yılda 21 hükûmet kurulmuş, bu hükûmetlerin ortalama ömrü
yaklaşık bir buçuk yıl olmuştur. Bu nedenle, istikrar
üreten, karar alabilen bir sistemin varlığı zaruri hâle
gelmiştir. Üzülerek ifade etmek isterim ki Türkiyede sistem
değişiklikleri, siyasi iradenin arzusu veya milletin
rızasıyla değil, ne yazık ki vesayet odaklarınca
yapılan darbelerle gerçekleştirilmiştir. İlginç olan ise
ekonominin büyümesinin en düşük olduğu dönemler askerî idare
dönemleri olmuştur. İlk defa milletimiz 2017 referandumuyla siyasi
iradenin herhangi bir vesayetin altında ve etkisinde kalmadan bir
değişiklik yapabileceğini göstermiştir. 16 Nisan 2017
tarihinde halk oylamasında milletimiz tarafından kabul edilen Anayasa
değişikliğiyle demokrasiyi daha güçlendirdik, karar alma ve
uygulama mekanizmalarını daha da hızlandırdık.
Milletimize daha etkin ve süratli bir şekilde hizmet vermek için yeni bir
yönetim sistemine, sizlerin de malumu Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçilmiştir. 24 Haziran 2018 seçimleriyle ilk
uygulamasını yaptığımız bu tarihî adımla,
milletimizin ihtiyaçlarına daha hızlı cevap verilmesi, dinamik
bir yapısallıkla gelişmelere hızlı bir uyum
sağlanmış, doğru ve sürdürülebilir politikalar
hızlı bir şekilde geliştirilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2020 yılı
bütçe teklifi AK PARTİ hükûmetlerinin 18inci,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de 2nci bütçesi olma
özelliğini taşımaktadır. Bütçe teklifi, kamuoyuna ilan
edilen ve 2020-2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomik Programda çerçevesi
çizilen hedeflerle uyumlu olarak hazırlanmıştır. 2020
yılı bütçesi, mali disiplinden taviz vermeden, orta vadede
sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen üç yıllık perspektifte
hazırlanmış bir bütçedir. AK PARTİ iktidarlarının
uygulamaya koyduğu bütçelerin en önemli özelliği şudur: Bütçeden
faize aktarılan kaynaklar azalırken doğrudan
vatandaşlarımıza hizmet olarak yansıyacak sosyal desteklere,
eğitime, ulaştırmaya, sağlığa, tarımsal
desteklemelere, mahallî idarelere ve yatırımlara ayrılan
kaynaklar sürekli artmıştır. 2002 yılında faiz
harcamalarının bütçe giderleri içerisindeki payı yüzde 44lerde
iken 2020 yılı bütçesinde bu oranın yüzde 12ler seviyesinde
kalması hedeflenmektedir. Bizden önce toplanan her 100 liralık
verginin 85 lirası faiz harcamalarına giderken 2020 yılı
bütçesinde sadece bunun 17 lirası faiz harcamalarına ayrılacaktır.
Yeterli mi? Elbette ki yeterli değil, daha aşağı oranlara
düşmesini gerçekten bizler de arzu ediyoruz. Yani bütçedeki giderlerin
yüzde 88i doğrudan doğruya vatandaşlarımıza hizmet
olarak ülkemizin kalkınmasına destek olacak alanlarda harcanacaktır.
Değerli milletvekilleri, 2020 yılı
bütçesi, ekonomimizin yabancı tasarruflara
bağımlılığını kalıcı olarak
azaltacak, cari açığın millî gelire oranını
düşürecek, üretimde iyileştirmeye dair bir ekonomik dönüşümü sağlama
perspektifini esas alacaktır. 2020 yılı bütçemiz,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği yeni
yapılanma ve anlayışla başarılı bir şekilde
inşallah uygulanacaktır. Amacımız, bürokrasi üreten sistem
değil, hizmet veren bir yapıyla, karşılaşılan zorlukların
hızlı ve etkin bir şekilde bertaraf edilmesini temin eden,
yeniliklere hızlı adapte olan, tüm hizmet ve süreçlerde sonuç ve
verim odaklı, daha hızlı karar alan, istikrarlı ve
sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak şekilde tüm kurum ve
kuruluşlarımızla birlikte tam kapasite çalışarak ülkemizi
daha güçlü ve müreffeh bir geleceğe taşımaktır.
Çok değerli milletvekilleri, çok önemli bir
şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye'nin sahip olduğu
kültürel mirası hem gelecek kuşaklara aktarmak hem de iç ve
dış turizmi geliştirmek üzere 2020 yılı için
Ağrıda bulunan İshak Paşa Sarayını öneriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın.
EKREM ÇELEBİ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
2000 yılında UNESCO tarafından Dünya
Mirası Geçici Listesine alınan, Ağrı ili
Doğubayazıt ilçesinde bulunan, Türk-İslam mimari tarihinin en
nadide eserlerinden biri olan İshak Paşa Sarayının 2020
yılı sembolü olması ve 2020 yılının İshak
Paşa Sarayı yılı ilan edilmesi için tüm Meclisin
desteklerini bekliyoruz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Hasankeyf ne olacak,
Hasankeyfi ne yapacağız?
EKREM ÇELEBİ (Devamla) Saygıdeğer
milletvekillerimiz, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçe görüşmelerine bilgi
ve birikimiyle destek olan başta Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanımıza, ardından Komisyonumuzun tüm üyelerine,
ayrıca görüşmelere yapıcı eleştiri ve ikazlarıyla
katkı sunan Parlamentodaki bütün milletvekillerimize, yine bütçe
hazırlanmasında gayret gösteren yasama uzmanlarına ve emeği
geçen aşçısından, hizmetlisinden nöbet tutan polislerimize kadar
herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Nihayet, 2020 yılı
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin milletimize ve ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ekremciğim, Ağrıdan
bahsederken Tutakın Kılıçgediği ile Kuştepesini
unutma.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.02
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.15
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, talepte bulunması sebebiyle yürütme
adına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat
Oktaya söz vereceğim.
Buyurun Sayın Oktay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına
bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların 2020
yılı bütçesini Gazi Meclisimize arz etmekte olduğumuz bugün;
bütçenin hazırlık süreci ve görüşmelerinde, başta Plan ve
Bütçe Komisyonu üyeleri ve tüm milletvekillerimize, sizlere ve yine
bakanlarımız ve bağlı kurumlarımızda
çalışan tüm arkadaşlarımıza değerli
katkıları için teşekkür ederim.
Sözlerimin başında, ardında
aşkla yoğrulmuş nice eserler ve
canlılığını koruyan fikirler bırakarak yedi yüz
kırk altı yıl önce bugün ahirete irtihal eden Hazreti Mevlâna
Celâlettin Rûmiyi rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2nci yılında bulunduğumuz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, istikrar, belirgin
kuvvetler ayrılığı, yönetimde sadeleşme,
hızlı karar alma ve uygulama, dinamik dış politika,
esneklik ve etkili kriz yönetimi gibi pek çok açıdan
başarısını kanıtlamaya devam etmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tartışılırken,
bugün özellikle tek adam boyutuna yoğunlaşan sorular ve eleştiriler
öne çıkmıştır. Türkiye,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerek yakın
tarihinin en önemli yönetim reformlarından birini başarıyla
gerçekleştirmiştir. Bu reform süreci, geçmiştekilerden
farklı olarak, tamamen milletimizin teveccühüyle yürütülmüştür.
Demokrasiye, millî iradenin üstünlüğüne ve hukuk devleti ilkesine inanan
herkes bu değişime saygı duymalıdır.
Hükûmet olarak attığımız ve
atacağımız her adımı yüce Meclisin çatısı
altında ve milletin huzurunda tüm kural ve kaidelere uygun, şeffaf ve
hesap verir şekilde yürütüyoruz ve bugün de bunun için buradayız.
Kamuoyunda tartışılan, millî iradenin tecelligâhı
Meclisimizden geçen ve milletimizin onayladığı sistem tek adam
sistemi değil, olsa olsa ancak milletin sistemi olur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu iddiayı dile getirenler
karşılarına Cumhurbaşkanımızı değil,
milletimizin iradesini almaktadır. Sayın
Cumhurbaşkanımız tüm siyasi hayatını demokratik
çerçevede yürütmüş, milletimizin teveccühünü kazanmış bir
liderdir. Karar alma sürecine kamu ve sivildeki tüm karar alma
mekanizmaları ve karar vericileri dâhil eden; kadınlar, gençler ve
sivil toplum kuruluşlarıyla yakın istişare içerisinde
bulunan, katılımcılıktan yana bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı
olmuştur. Biz, hemen arkamda, Genel Kurul ana duvarında da yer alan
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. düsturunu esas
alıyoruz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve
millet kararını vermiştir.
Her ay Trumpa hesap veren
diye bir ifade
kullanıldı ne yazık ki. Biz sadece millete hesap veririz, burada
da bugün millete hesap veriyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Uluslararası arenada Türkiyenin
çıkarları doğrultusunda hesap vermez, hesap sorarız.
Türkiyenin çıkarları ne ise o doğrultuda hareket ederiz ve o
doğrultuda hareket ediyoruz. Hiçbir ülke, kuruluş veya kişiden
izin almaya ihtiyaç duymadan Türkiyenin çıkarları neyi
gerektiriyorsa onu yaparız ve onu yapıyoruz. Gerekirse
sınır ötesi harekât, gerekirse asker gönderme, gerekirse Doğu
Akdenizde sondaj, gerekirse sınır ötesinde operasyon; ne gerekirse
onu yaparız ve yapıyoruz da.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, dünyadaki tüm ülke liderleriyle rahatça görüşebilen
sayılı liderlerdendir; görüşmelerinde de milletimizin gurur
duyacağı duruşu sergiler, milletimiz adına dimdik durur,
söyleyeceğini doğrudan, gerekenlerin yüzlerine söyler;
karşılarında el pençe divan durmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ve
Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili ve ilişkili
kurumların bütçesini sarayın bütçesi olarak niteleyen hatipler
oldu. Cumhurbaşkanlığı bütçesi, ne tek bir kişinin ne
de tek bir kurumun bütçesidir. Bugün görüşülen bu bütçe, Millî
İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı ve Savunma
Sanayii Başkanlığı gibi gurur vesilesi kurumlarımızı
içine alarak Türkiyenin bağımsızlığını,
güvenliğini ve millî gücünü temsil eden bir bütçedir.
Kaynaklarını verimli kullanan ve
teknolojiyi tüketen değil, üreten bir Türkiye olmak için
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi,
Yatırım Ofisi, Finans Ofisi ve İnsan Kaynakları Ofisi gibi
lokomotif kurumları içeren bir bütçedir.
Bu bütçeyle, önümüzdeki yıl
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin etkinliği daha da
artırılarak hızlı ve dinamik yapısı
güçlendirilecek, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar
geliştirilmeye devam edilecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 17 Aralık, ne yazık ki yargı
darbe girişiminin 6ncı yıl dönümü. 17-25 Aralık yargı
darbe girişimini yapanlar, ardından 15 Temmuz darbe girişimini
de yapmışlardır. Sayın Cumhurbaşkanımız
17-25 Aralık darbe girişimi karşısında nasıl
dimdik durmuşsa, 15 Temmuz darbe girişimi karşısında
da milletiyle birlikte aynı duruşu sergilemiştir.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şunu ifade edeyim ki,
millet iradesine karşı bugüne kadar yapılan ve yapılmaya
çalışılan her türlü darbeyi şiddetle kınıyoruz.
Milletimizin hafızasında ve vicdanında derin yaralar
bırakan, açan, esas hedefi millî iradenin ortadan
kaldırılması olan bu alçak girişimler, milletimiz
tarafından derin bir nefret ve üzüntüyle
karşılanmıştır.
Davaları millî
olanlar, yerli olanlar her zaman darbelerin hedefi olmuştur. Millete
rağmen millet için hareket ettiklerini iddia eden ancak gerçekte milletin
karşısında olan bu gayrimillî güç odaklarıyla mücadelemiz
her zaman en şiddetli şekilde olmuştur. Bundan sonra da
aynı güç odaklarına karşı millî iradeyi esas alan
mücadelemiz, aynı kararlılıkla devam edecektir.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın, genel olarak tüm darbeler
karşısında, özel olarak 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi
karşısında duruşu, hiçbir söz ve açıklamaya gerek
göstermeyecek kadar açık ve nettir. Gazi Meclisimizin net duruşu için
de ayrıca teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye'nin ve Türk milletinin yakın tarihinde
yaşadığı en büyük ihanetlerden biri hiç şüphesiz 15
Temmuz hain darbe girişimidir. Bu darbe girişimi, ülkemize yönelik
çok yönlü bir saldırıyı ifade etmektedir:
Birincisi, bu hadise, millî iradeye, millî iradenin tecelligâhı
olan Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletin seçtiği
Cumhurbaşkanına, Başbakana, hükûmete ve demokrasimize yönelik
bir terör saldırısıdır. İkincisi, bu darbe
teşebbüsü, semalarında yankılanan ezanları ve gönderinde
dalgalanan ay yıldızlı bayrağı özgürlüğümüzün
sembolü olan ülkemizi işgal girişimidir. Üçüncüsü, bu ihanet,
doğrudan milleti hedef alan, silahlarının namlularını
millete çeviren, milletin kanını döken sefil bir
kalkışmadır. Dördüncüsü, bu darbe girişimi, dünya tarihinde
ender rastlanan bir erdem örneği olarak, bizatihi milletin kendisi
tarafından bastırılmış,
başarısızlığa uğratılmıştır.
Beşincisi, bu teşebbüs, bize, ülkenin ve milletin değerlerine
sıkı sıkıya bağlı olmayan yapıların
nasıl savrulmalar yaşayabileceğini, hangi ihanet
çukurlarına yuvarlanabileceğini çok açık ve net şekilde
göstermiştir. Altıncısı, tarihte pek çok örneği olan
Türk milletinin istiklali ve istikbalini hayatı pahasına koruma
kararlılığını bir kez daha ispatlamıştır.
15 Temmuzun bunların dışında da bize verdiği
pek çok mesaj, pek çok ders vardır. Darbe girişiminin hemen
ardından 20 Temmuzda ilan edilen olağanüstü hâl, yedi yüz otuz günlük
bir uygulamanın ardından 18 Temmuz 2018 tarihinde yürürlükten
kalkmıştır. Dünyada böylesine alçak bir darbe girişiminin
ardından, tüm sorunları hukuk devleti sınırları içinde
çözen başka bir ülke var mıdır, ben bilmiyorum. Türkiye, bu badireyi anayasal düzenine ve hukuk devleti
ilkesine bağlı kalarak geride bırakmıştır. Birtakım
istisnai örnekler üzerinden Türkiyenin FETÖyle ve diğer terör
örgütleriyle mücadelesini itham etmeye, itibarsızlaştırmaya,
etkisizleştirmeye çalışmak, her şeyden önce, milletimize
haksızlıktır. Sorunları hukuk ve adalet içinde çözmeye
sonuna kadar varız ama Türkiyenin terörle mücadelesinin zarar görmesine
asla izin veremeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İzan ve vicdan sahibi herkesten 15 Temmuzu ve sonrasında
yaşananları bu şekilde değerlendirmelerini bekliyor, arzu
ediyoruz.
Türk yargısı
FETÖyle mücadelede tarihsel bir sorumluluk üstlenerek bu sorumluluğun
gereğini büyük bir özveriyle yerine getirmiştir ve getirmeye de devam
etmektedir. Yargısal süreçlerin sağlıklı yürütülmesinin
önemi ortadayken FETÖ borsası gibi iddiaların FETÖyle sürdürdüğümüz
kesintisiz mücadeleyi sulandırmasına da izin vermemeliyiz.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Vallahi, sizinkiler yapıyor.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) Elinde delil ve bilgi olan her kim varsa
kanıtlarını, delillerini Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve
cumhuriyet savcılarıyla paylaşmalıdırlar; bu, tarihî
bir sorumluluktur. Aksi takdirde, delile dayanmayan söylentilerle bir yere
varamayız. Yargıya güven hepimizin ortak kaygısı
olmalıdır ve herkes yargıya güveni zedeleyecek mesnetsiz
iddialardan kaçınmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi sizlerle
Cumhurbaşkanlığı ile bağlı, ilgili, ilişkili
kurumların 2020 yılı bütçesi ve yine, 2018 yılı kesin
hesapları, gerçekleştirilen faaliyetleri ve gerçekleştirilmesi
planlanan projeleri ile Sayıştay raporları hakkında gündeme
getirilen konular ve eleştiriler çerçevesinde bazı bilgiler
paylaşacağım.
Cumhurbaşkanlığı
İdari İşler Başkanlığı,
Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisiyle olan
münasebetlerinin yürütülmesi, devlet teşkilatının düzenli ve
etkin bir şekilde işletilmesi, iç ve dış güvenlik ile
terörle mücadele konularında koordinasyonun sağlanmasına yönelik
gerekli çalışmaları yapmaktadır. 2018 yılı kesin
hesabına göre 1 milyar 648 milyon 678 bin lira harcaması bulunan
Cumhurbaşkanlığı İdari İşler
Başkanlığı ile ofisleri için, 2020 yılı
bütçesinde bir önceki yılın başlangıç ödeneğine göre
yüzde 11,8 oranında artışla 3 milyar 152 milyon 937 bin lira
ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir. 2019 yılında
Cumhurbaşkanlığı için ayrılan bütçeden acil destek
giderlerine 165 milyon lira, İçişleri ve Millî Savunma
Bakanlığınca kullanılan barışı destekleme ve
koruma hizmetlerine 1 milyar lira, Cumhurbaşkanlığı
ofisleri bütçesine aktarımlara 330 milyon lira
ayrılmıştır.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın destek ve öncülüğünde,
dünyanın sayılı kütüphanelerinden biri olacak
Cumhurbaşkanlığı kütüphanesinin milletimizin hizmetine
sunulmasına yönelik çalışmalarda da son aşamaya
gelinmiştir. Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi, 6279
sayılı Çoğaltılmış Fikir ve Sanat Eserlerini
Derleme Kanunu uyarınca, 2019 yılında derleme kütüphanesi
statüsüne kavuşturulmuştur. Böylelikle, Türkiyede yayımlanan
eserlerin kütüphaneye kazandırılması sağlanacaktır.
Kütüphane koleksiyonunda 1,5 milyon basılı kitap, 12 bin dergi ve 1
milyon süreli yayın olmak üzere yaklaşık 2,5 milyon yayın
bulunmaktadır. Kütüphanenin açılışının da
yakın zamanda yapılması planlanmaktadır. 2018
yılı Sayıştay raporunda Cumhurbaşkanlığı
İdari İşler Başkanlığıyla ilgili herhangi
bir bulguya yer verilmemiştir.
Kütüphaneyle ilgili yine
bir soru vardı bu kütüphaneye kimlerin ulaşabileceğiyle alakalı. Bu kütüphane milletin kütüphanesi,
haftada yedi gün, günde yirmi dört saat, isteyen herkes kimliğini
gösterdiği sürece bu kütüphaneden faydalanabilecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığına
doğrudan bağlı olarak kurulan 4 ofis, 9 politika kurulu ve 7
başkanlık Cumhurbaşkanlığı sisteminin
etkinliğinin artırılması, hızlı ve dinamik bir
yapıya sahip olması, kapsayıcı ve sürdürülebilir
politikaların geliştirilebilmesi amacıyla faaliyetlerine devam
etmektedir.
Bütçe sunuş
konuşmamda da ifade ettiğim üzere, 2019 yılında, Bilim,
Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu tarafından Öncelikli
Teknoloji Alanlarının Belirlenmesi Çalışma Raporu
başta olmak üzere toplam 3, Eğitim ve Öğretim Politikaları
Kurulu tarafından Yükseköğretim Reformu Politika Belgesi başta
olmak üzere toplam 6, Ekonomi Politikaları Kurulu tarafından
İlaç ve Dayanıklı Tüketim Malları Sektörleri Raporu
başta olmak üzere toplam 9, Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu
tarafından Türkiyenin güvenlik ve dış politikasına
ilişkin güncel ve uzun vadeli stratejik konularını haiz toplam
16, Hukuk Politikaları Kurulu tarafından Hukuk ve Sistem Reformu
Raporu başta olmak üzere toplam 20, Kültür ve Sanat Politikaları
Kurulu tarafından Türkçe Seferberliği Raporu başta olmak üzere
toplam 7, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu
tarafından Sağlık Vadisi ve Yaşam Bilimleri Teknoloji
Geliştirme Bölgesi Raporu konusu başta olmak üzere toplam 10, Sosyal
Politikalar Kurulu tarafından Yerel Yönetimler ve Sosyal Politika
Uygulamaları konusu başta olmak üzere toplam 6, Yerel Yönetim
Politikaları Kurulu tarafındansa Kentsel Tasarım
Standartlarının Oluşturulması ve Akıllı
Şehircilik Raporu başta olmak üzere toplam 3 adet rapor ve politika
belgesi hazırlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dijital Dönüşüm Ofisi, Dijital Türkiye ve
Siber Güvenlik Koordinasyonunu aynı çatı altında
toparlamaktadır. Şunu biliyoruz ki küresel rekabet ve ülkelerin
sürdürülebilir kalkınma hedefleri, tüm paydaşların iş
birliği içerisinde çalışmasıyla ancak
gerçekleştirilebilir. Dijital dönüşümle kamunun iş süreçleri
hızlandırılarak vatandaşlarımızın günlük
hayatları kolaylaştırılacak, bu sayede zaman ve paradan
tasarruf sağlanarak ekonomik ve sosyal hayatta refah artışı
sağlanacaktır.
Katma değeri yüksek
hizmet sayısını arttırmak, hizmetleri herkese yayabilmek,
vatandaşlarımızın çok daha rahat ve hızlı dijital
Türkiyeyi kullanmasını sağlamak ve ülkemizin dünya teknoloji
üretimindeki payını artırabilmek amacıyla
çalışmalarımızı hız kesmeden devam ettirmekteyiz.
Bu çerçevede, kurumlar arası iş birliğini artırmak ve
kamuda veriye dayalı etkin karar alma süreçlerini oluşturmak
amacıyla Ulusal Veri Sözlüğü çalışmaları
başlatılmıştır. Büyük veri ve yapay zekâ
uygulamalarının kamuda etkin olarak kullanımını
sağlamak için oluşturulan Ulusal Yapay Zekâ Stratejisinin bu
yılın sonunda yayınlanması hedeflenmektedir. Kamu
kurumları ve kritik altyapıların korunması amaçlı
siber güvenlik stratejilerine ilişkin olarak Ulusal Siber Güvenlik
Stratejisi hazırlık çalışmaları
başlatılmıştır. Kamu tarafından üretilen
verilerin herkesçe ücretsiz kullanılabilmesi amacıyla ulusal
Açık Veri Portalı kurulacaktır.
2019 Aralık sonu itibarıyla
Tek Durak Hizmet Noktası Projesinin uygulama teknik altyapısı
tamamlanacaktır. 2020 yılında mekânsal altyapısı da
oluşturularak pilot uygulama gerçekleştirilecektir, bunu yine bütçe
sunuş konuşmamda da ifade etmiştim. Bununla amacımız,
devletin dijital ortama taşıdığı,
vatandaşına verdiği hizmetlerin tamamını, şayet
arzu eder ve fiziksel bir ortamda almak isterse farklı kurumları,
farklı bakanlıkları dolaşmadan tek bir merkezden ve tek bir
kişiden alması ve bu -arzu ediyoruz ki- hiçbir belge getirmeden bu
hizmetleri alabilmesini sağlayacak bir çalışmadır yani bunu
tamamladığımızda inşallah bu alanda bir devrim
olacaktır, kendi alanında. Dijital Türkiye ve e-devlet portalı
üzerinden birden fazla bakanlığı ilgilendiren bilgilerin
konusuna göre gruplandırılarak ve ilişkilendirilerek yine yeni
bir modül hâlinde, kullanıcı odaklı ve bütünleşik olarak
Konu Bazlı Hizmetler adı altında sunulması
amaçlanmaktadır. Bu tür uygulamalara Ocak 2020de taşıt
araçlarıyla devam edilecektir. Kullanıcılar -yani her bir
vatandaşımızdan bahsediyorum- aracınıza ait herhangi
bir muayene, HGS, OGS, sigorta poliçesi gibi tüm bilgilere Dijital Türkiye
portalı üzerindeki tek bir modül üzerinden erişip
araçlarınızla ilgili işlemleri buradan yapabileceksiniz,
vatandaşlarımız buradan yapabilecekler. Böylelikle,
vatandaşlarımızın zamandan ve maddi açıdan tasarruf
sağlamasını amaçlamaktayız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçişle birlikte, ülkemiz genelinde, insan
kaynağının planlanması ve geliştirilmesiyle -kamuda
modern insan kaynağı yönetim modellerinin uygulanması
amacıyla oluşturulan- İnsan Kaynakları Ofisi de
çalışmalarını yürütmektedir.
Cumhurbaşkanlığı
himayesinde 8 farklı ilde Yetenek Her Yerde bölgesel kariyer
fuarları düzenlenmiş; buradaki amaç, üniversite öğrenci ve
mezunlarına istihdam konusunda fırsat eşitliği
sağlanması ve nitelikli gençlerin kamu ve özel sektöre
kazandırılmasıdır. 2020 yılında Batı
Karadeniz ve Trakya bölgelerinin de kapsama alınmasıyla yine 10
farklı ilde daha bu etkinliklerin düzenlenmesi planlanmaktadır.
Türkiyede yükseköğretim sisteminin iş gücü piyasası
performansını ve mezun takibini değerlendirmek amacıyla
Üni-Veri Projesi, tüm kamu kurumlarında uygulamada olan insan
kaynakları süreçleriyle mesleklerine ve çalıştıkları
kuruma dair memnuniyet ve aidiyet gibi konularda görüş ve önerilerini
almak için de yine kamu bu çerçevede anketler geliştirmekte. Kamu
kurumlarında hizmet içi eğitimin geliştirilmesi ve kamu
kaynaklarının daha etkin kullanılması amacıyla da
Çevrimiçi Eğitim portalı hazırlanmış ve tüm kamu
kurumlarının hizmetine de sunulmuştur.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiyeye yönelik uluslararası
yatırımlar hız kesmeden devam etmektedir. 2002-2018 arası
dönemde, ülkemize yönelik yatırımların toplamı
yaklaşık 210 milyar dolara ulaşmıştır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmeden önce
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı
olarak faaliyet gösteren Cumhurbaşkanlığı Yatırım
Ofisi 2006-2018 yılları arasında yaklaşık 24,5 milyar
dolar yatırıma ve yaklaşık yine 45.500 kişilik
istihdama imza atmıştır.
Cumhurbaşkanlığı
Yatırım Ofisi, ülkemizdeki yatırımların
artırılması ve yatırımların ülkemizin ekonomik
kalkınmasına katkı sağlaması amacıyla faaliyetlerine
devam etmektedir. Ofis, bu kapsamda, ülkemize yatırım
yapılmasına yönelik çalışmaların yapılması,
uluslararası yatırım ortamı faaliyetlerinde kamu ve özel
sektördeki kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun
sağlanması, yatırımcıların
karşılaşabileceği olası sorunların tespit edilerek
çözülmesi, ülkemizde yatırımların artırılmasına
katkı sağlayacak her türlü bilgi ve verinin oluşturulması,
yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik reform
sürecine ilişkin önerilerin geliştirilmesi, ulusal düzeyde
yatırım destek ve tanıtım stratejisinin belirlenmesi ve
uygulanmasının takip edilmesi yönünde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Yatırım Ofisi
tarafından takip edilen ve önümüzdeki yıllarda
gerçekleştirilmesi öngörülen projelerin ekonomik değerinin 19,2
milyar dolar olacağı düşünülmektedir. Bu
yatırımların gerçekleşmesi hâlinde 52.827 kişiye
istihdam imkânı sağlanacağı öngörülmektedir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda
ve bugün Genel Kurulda yapılan görüşmelerde yatırım
ofisiyle ilgili danışmanlara ödenen ücretlerle ilgili sorular da,
eleştiriler de yine gelmekte. Yine, Yatırım Ofisinin
yatırım, tanıtım faaliyetleri kapsamında gerekli
yatırımlarının, raporlamalarının
yapılması amacıyla yurt dışı danışmanlarla
çalışabilmesi de buradan kaynaklanmaktadır. Söz konusu
danışmanlara ödenen ücret, görev yaptıkları ülkenin
ekonomik şartlarına göre -maaş, performans, ücret,
toplantı, organizasyon vesaire gibi görevlerin gereği yapılan
ödemeler- gerektiği şekilde belirlenmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi
küresel finans piyasalarında ülkemizin önemli bir aktör olarak yer
almasını sağlamak amacıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.
Ofis tarafından yürütülen İstanbul Finans Merkezi Projesiyle
İstanbulun uluslararası konumunun güçlendirilerek dünyada önde gelen
finans merkezlerinden biri olması hedeflenmektedir. İstanbul Finans
Merkezi Projesi kapsamında yatırımcılar arasındaki
uyuşmazlıkların çözümlenmesi için gerekli yasal düzenlemelere
ilişkin çalışmaların yürütülmesi planlanmaktadır.
Ayrıca İstanbul Finans Merkezi bünyesinde bir finans teknopark
kurulacaktır.
Marmara Üniversitesiyle
müşterek bir protokol dâhilinde Türkiye'de bu alanda kurulan ilk enstitü
olma özelliğini taşıyan İslam Ekonomisi ve Finans Enstitüsü
kurulmuştur. Enstitüyle sektörün ihtiyaç duyduğu insan kaynağının
sağlanması ve katılım finansı alanında gerekli
akademik çalışmaların yapılması hedeflenmektedir. Ofis
tarafından yürütülen başarılı çalışmalar sonucunda
Eylül 2019 tarihinde yayımlanan Küresel Finans Merkezleri Endeksi
Raporunda İstanbul Finans Merkezi 15 sıra yükselerek 53üncü
sıraya yerleşmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle birlikte yeni kurulan Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığı, devletimizin stratejik
iletişim konusunda kamu diplomasisi dâhil olmak üzere çatı
kuruluşu hâline gelmiştir. Bu bağlamda ülkemizin millî
menfaatlerini ilgilendiren konular ve ülkemizin 2023 hedefleri
doğrultusunda yeni bir yapılanmaya yönelmiştir. Bu kapsamda,
ülkemizin dış tanıtımına ilişkin faaliyetlerin
yürütülmesi, kamu diplomasisinin araçlarından yararlanılarak
Türkiyenin haklı tezlerini iç ve dış kamuoyunda
duyurulması, ülkemize yönelik kara propaganda ve dezenformasyonla mücadele
edilmesi, basın faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik
çalışmalar yapılması, devletimizin
vatandaşlarımızla olan ilişkisinin daha da güçlendirilmesi
gibi görevler yürütülmektedir. İletişim
Başkanlığı bünyesinde Ülkem İçin Bir Fikrim Var
Projesi 2019da hayata geçirilmiş ve projenin resmî duyurusunun
yapıldığı tarihten itibaren de Başkanlığa
vatandaşlarımız tarafından 40 bine yakın fikir,
görüş ulaştırılmıştır. 15 Temmuz
iletişim seferberliği kapsamında, FETÖ gerçeğini yurt
içinde ve yurt dışında ortaya koyan The Network belgeseli, New
York sokaklarında 15 Temmuz fotoğrafları, uluslararası
paneller gibi 1.500 civarında etkinlik düzenlenmiştir.
Başkanlık
bünyesindeki CİMERe yapılan başvuruların cevaplanma
oranı yüzde 91 olmuştur, ortalama cevaplanma süresiyse 2018
yılına göre yüzde 21 azaltılarak on beş güne
düşürülmüştür. 2020 yılında ortalama cevap verme süresinin
on güne kadar düşürülmesi öngörülmektedir. Yine,
hatırladığım kadarıyla, bu konuda da bir soru
vardı Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki CİMERden
tüm kamu kurumlarına eleştiriler veya şikâyetler iletilirken
Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki birimlere eleştiri veya
şikâyet iletilemiyor mu? diye. Tabii ki, iletiliyor. Burada,
İletişim Başkanlığı
Cumhurbaşkanlığındaki bütün birimlerin,
başkanlıkların, ofis ve politika kurullarının oradaki
eş güdümünü sağlıyor. Tamamı İletişim
Başkanlığına düştükten sonra, oradan ilgili birimlere
iletildikten sonra da cevaplar yine müracaat sahiplerine iletilmektedir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonundaki
tartışmalarda yine basın kartları konusu gündeme
getirilmişti, bugün burada da yine gündeme
getirildi.
Basın kartlarında değişim
yapılmasının en önemli nedeni, usulsüzlük ve sahte kart
kullanımının önüne geçmek, basın kartının
prestijini artırarak basın mensuplarının çalışmalarını
kolaylaştırmaktır. Ayrıca,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber, tüm
kartların yenilenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Basın Kartı Komisyonu ise İletişim
Başkanlığı Basın Kartı Yönetmeliği
uyarınca, medya iş kolunda en çok üyeye sahip olma,
teşkilatlanma gibi kriterler baz alınarak objektif şekilde
belirlenmektedir.
Ülkemizdeki yerleşik olan
uluslararası basın mensuplarına 2019 yılı
itibarıyla 345 basın kartı verilmiştir. Diğer
taraftan, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasındaki süreçte, millî
güvenliğe tehdit oluşturan yapılarla irtibatlı olduğu
değerlendirilen medya kuruluşlarında çalışan veya
irtibat düzeyinde ilişkisi bulunduğu değerlendirilen 691 basın
mensubunun basın kartı ilgili yönetmelik uyarınca iptal
edilmiştir.
İletişim
Başkanlığınca 2018 yılı sonu itibarıyla 362
milyon 524 bin lira harcama yapılmıştır.
Başkanlığa 2019 yılında yapılan bütçe aktarma
işlemleriyle birlikte toplam 395 milyon 531 bin lira ödenek tahsis
edilmiştir. 2020 yılında, Başkanlığa 368 milyon
136 bin lira ödenek tahsisi öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İslam diniyle ilgili her konuda güvenilen ve referans
alınan, insanlığın barış ve huzuruna katkı
sağlayan bir kurum olma vizyonuyla hareket eden Diyanet İşleri
Başkanlığı, Avrupadan Amerikaya, Asyadan Afrikaya kadar
dünyadaki bütün Müslümanlarla iletişim ve iş birliği hâlindedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, Anayasanın 136ncı maddesinde yer
alan, toplumun birlik ve beraberliğine, barış ve huzuruna
katkıda bulunmak amacının gereği olarak hutbelerinde millî konulara
yer vermekte, ayrıca bu konuda pek çok
faaliyet yürütmektedir.
Başkanlık
doğru dinî bilgiyi toplumun tüm kesimlerine ulaştırmak
amacıyla kaynak eser, ilmî eser ve çocuk kitapları gibi birçok
yayını okul, cezaevi, dernek ve şahıslara ücretsiz olarak
göndermektedir. Bu kapsamda, 2019 yılında yaklaşık 7 milyon
eser ücretsiz olarak halkımıza
dağıtılmıştır. Ayrıca, başta
Kuran-ı Kerim meali olmak üzere birçok dinî eserin farklı dil ve
lehçede basımı da gerçekleştirilmektedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, televizyon ve radyo yayınlarıyla daha
fazla insana ulaşmak üzere çalışmalarını da
yürütmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının
2018 yılı kesin hesap toplam gideri 8 milyar 356 milyon 36 bin lira
olarak gerçekleşmiştir. Başkanlığın 2019
yılı başlangıç ödeneği 10 milyar 445 milyon 979 bin
lira olup 2020 yılı bütçesi için teklif edilen toplam ödenek
tutarı 11 milyar 519 milyon 609 bin liradır. Kurum bütçesinin
yaklaşık yüzde 97si personel maaş ve SGK prim giderlerine
ayrılmıştır. Personel giderlerinde yüzde 10,42; diğer
giderlerde yüzde 8,37; toplamda ise yüzde 10,28 artış olmuştur.
Yatırım ödeneklerinde ise herhangi bir artış yoktur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ordumuzun ve diğer güvenlik birimlerimizin
silah, teçhizat ve benzeri ihtiyaçlarının azami ölçüde yerli ve millî
imkânlarla karşılanması, modernizasyon ve teknoloji
geliştirme faaliyetlerinin yürütülmesine yönelik Savunma Sanayii
Başkanlığımız çalışmalarını
yürütmektedir. Bu çerçevede savunma sanayimiz çok iyi bir noktaya gelmiş,
savunma sanayi projesi sayısı 700ü bulmuş, yıllık
savunma sanayi ve havacılık cirosu 2018 yılında 8,8 milyar
dolara, ihracatı ise 2,2 milyar dolara ulaşmıştır.
2019 yılında ihracatımız artarak devam etmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ordumuz ve güvenlik güçlerimizce icra edilen
harekâtlarda etkin bir biçimde kullanılan ve yerli imkânlarla
geliştirilen sistemlerimizden ATAK helikopterlerimizin teslimatı
yapılmış, millî gemisavar füzemiz ATMACA, envantere alınan
TCG KINALIADA korvetimize konuşlandırılmış, TCG ANADOLU
çıkarma gemimiz denize indirilmiş, SİHAmız ANKA-S, yerli
motoruyla göklerdeki yerini sağlamlaştırmış, Bayraktar
SİHAmızın ihracatına başlanmış, KORKUT hava
savunma sistemimizin teslimatlarına başlanmış, HİSAR-A
hava savunma sistemimizin seri üretim aşamasına gelinmiş, millî
güdüm kitlerinden Hassas Güdüm Kiti, Kanatlı Güdüm Kiti ve TEBERden
yaklaşık bin adet teslim edilmiş
Bu güdüm kitleri
dediklerimizi unutmayın, bazıları Senatoya sormamız
gerekir. Birilerine sormamız gerekir. Veremezsiniz. dedi ve
Türkiyenin de hiçbir yerden temin edemediği araçlardı bunlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün itibarıyla bin
adet teslim edilmiş ve şu anda da kendi imkânlarımızla her
türlü üretme kabiliyetine sahibiz.
Millî torpidomuz
AKYAnın, atışlı testleri başarıyla
gerçekleştirilmiştir. Savunma sanayisinde gelişmeleri takip eden
değil, gelişmelerde lider konumda olma yönünde
çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz. Bu kapsamda kara,
insansız kara, deniz araçları, lazer silah sistemleri, elektromanyetik
fırlatma sistemleri, SÜRÜ İHA teknolojisi, otonom sistemler,
katı-sıvı hibrit yakıtlı, muhtelif menzilli ve
çeşitli kabiliyetlere sahip roket projeleri gibi ileri teknoloji
konularındaki çalışmalarımızı, dünyada bu
alanlarda faaliyet gösteren çok az sayıda ülkeyle eş zamanlı
olarak sürdürmekteyiz.
Buradaki otonom
sistemler diye ifade ettiğimiz aslında birçok teknoloji, bizi
diğer sektörlerde de uluslararası boyutta son derece güçlü
kılacaktır, bunlardan bir tanesi de geleceğe dönük, özellikle
yine uçan araçlar diye ifade ettiğimiz bambaşka bir sektördür.
Türkiye, buradaki yerini gelecekte çok daha sağlam alacak şekilde
şimdiden adımlarını atmaya başlamıştır.
Önümüzdeki dönemde, yüksek
faydalı yük kapasiteli Aksungurun bu yıl sonu itibarıyla kullanıma
hazır hâle gelmesi, kritik düzeydeki temel ve ileri teknolojilere yönelik
AR-GE çalışmalarına yoğun şekilde devam edilmesi, 2020
yılı sonunda TCG ANADOLU gemimizin Deniz Kuvvetlerimize teslim
edilmesi ve Akıncının envantere alınması, 2023
yılında millî muharip uçağımızın hangardan
çıkarılması, Gökbey helikopterimizin sertifikasyon süreçlerine
devam edilerek kullanıma hazır hâle gelmesi, yürütülen projelerle
yeni nesil zırhlı araç, tank, helikopter ve füzelerde
kullanılacak motorların yerlileştirilmesi hedeflenmektedir. Bu
2023 yılında millî muharip uçağımızın hangardan
çıkarılması. dediğimiz, bugünkü F-35 veya benzeri
konulardaki tartışmalarla doğrudan alakalıdır. İnşallah,
gelecekte de bugünkü İHAlarımızda olduğu gibi, birçok
teknolojide olduğu gibi, burada da başka ülkelerden herhangi bir
şey isteme, bekleme, talep etme konumunda olmayan bir Türkiye
olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Başkanlıkla
ilgili 2017 yılı Sayıştay raporunda yer alan 13 bulgunun
12si yerine getirilmiş olup, 2018 yılı Sayıştay
raporuna devredilen 1 adet performans denetimi bulgusu yer
almıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı, millî güvenlik istihbaratını devlet
çapında oluşturmakta, bu istihbaratı Sayın
Cumhurbaşkanımıza ve gerekli kuruluşlara, birimlere
ulaştırmaktadır.
2018 yıl sonu kesin
hesabına göre yıl sonu gideri 2 milyar 884 milyon 707 bin lira, 2019
yılı başlangıç ödeneği ise 2 milyar 157 milyon 761 bin
lira olan Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığına,
2020 yılında toplam 2 milyar 182 milyon 381 bin lira ödenek tahsisi
öngörülmektedir.
Uluslararası sistemde
dengelerin değiştiği, hibrit yöntemlerin
kullanıldığı, mevcut düzeni oluşturan
uluslararası anlaşmaların ve yapıların ciddi
sınamalardan geçtiği bu dönemde ülkemiz söz konusu
değişimin tam da ortasında bulunmaktadır. Bahse konu süreç
içerisinde Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı tarafından etkili istihbarat
çalışmaları yürütülmekte olup yurt içi ve yurt
dışında başarılı ve sonuca ulaşan
operasyonel faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Teşkilat, ülkenin ve
milletin bütünlüğüne karşı faaliyet yürüten PKK, KCK, PYD, YPG,
FETÖ, PDY, DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine
karşı geçmişte olduğu gibi bu hassas dönemde de yine
aynı kararlılıkla çalışmalarına devam etmektedir.
Diğer taraftan,
devletimizin ve milletimizin güvenliğine yönelik
sınırlarımızdaki yapılanmalara karşı
başlatılan Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve
Barış Pınarı operasyonlarında MİT gerek diplomasi
ayağında gerek sahada etkin faaliyetler yürütmüş ve ülkemize
yönelik tehditlerin bertaraf edilmesinde önemli rol oynamıştır.
Bu başarılı çalışmalar vatandaşlarımız
tarafından da takdir görmektedir.
Yeri gelmişken
Türkiyenin Suriyedeki operasyonlarına yönelik asılsız
iddialara ilişkin olarak da bazı hususları belirtmek isterim.
Kadın, çocuk, yaşlı demeden, Kürtler de dâhil olmak üzere, hatta
başta Kürtler olmak üzere bölgedeki tüm insanları, bu insanlar
üzerinde korku, zulüm ve baskılarla hâkimiyet kuranları ve egemen
güçler adına bölgeyi sömürenleri görmek isteyenler, YPG/PYD, PKK, SDGye
ve onların hâkimiyet kurduğu bölgelere bakabilirler. Türkiye,
Suriyedeki Kürtler dâhil olmak üzere, ülkesinden kaçan Suriyelilerin tekrar
evlerine dönebilecekleri güvenli bölgeleri oluşturarak bölgedeki terör
düzenine son vermiştir. Türkiye, kendi vatandaşının
canına ve malına kastedenlere karşı da yine gerekeni
yapmış ve sınır güvenliğini temin etmiştir.
Milletimiz tarihin hiçbir döneminde işgalci olmamıştır,
bugün de değildir, gelecekte de olmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu yıl 2228inci
kuruluş yıl dönümünü kutlayan ordumuz, barış ve medeniyet
ordusudur. Mazisi şan ve şerefle dolu Türk milleti, gittiği her
yere huzur ve medeniyet götürmüştür; işte Cerablus, El Bab ve Afrin
örnekleri ortadadır. Bizim insanlıkla ilgili her türlü hizmeti
götürmeye çalıştığımız bir ortamdan, pazar
yerinde ihtiyaçlarını almaya çalışan insanların,
çocukların, kadınların bombalandığı bir ortamdan
ve bombalayanların olduğu bir ortamdan bahsediyoruz. Güvenlik
güçlerimiz, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde de krizin
ortasında barış pınarlarını sulayarak huzuru
yeşertmeye devam edecektir. Milletimizin birlik ve yardımlaşma
ruhuna çamur atanların muhasebesini tarihe ve milletimizin vicdanına
bırakıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği,
Millî Güvenlik Kurulunun sekretarya hizmetlerinin yürütülmesi, millî
güvenliğin sağlanması ve millî hedeflere
ulaşılması amacıyla, Kurulun belirlediği görüşler
dâhilinde, iç ve dış savunma hareket tarzlarına ait
esasları kapsayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesinin
hazırlanması ile seferberlik ve NATO çalışmalarına
ilişkin faaliyetleri yürütmekle görevlidir. Yeni Millî Güvenlik Siyaset
Belgesi hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bugün de bununla
ilgili gerekli eleştirileri not ettik.
Genel Sekreterlik,
çalışmalarını, kanunlarla verilmiş görev ve
sorumluluklarını, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
çerçevesinde yürütmektedir.
Genel Sekreterin
yürütmüş olduğu tüm bu faaliyetleri için, 2018 yıl sonu kesin
hesap gideri 29 milyon 43 bin lira, 2019 yılı başlangıç
ödeneği ise 32 milyon 341 bin lira olmuştur. 2020 yılı için
teklif edilen toplam ödenek tutarı 34 milyon 787 bin liradır. 2017
yılı Sayıştay raporunda yer alan Genel Sekreterlikle ilgili
tüm bulguların gereği yerine getirilmiş olup 2018 yılı
Sayıştay denetim raporunda herhangi bir bulguya yer
verilmemiştir.
Sayın Başkan,
değerli vekiller; Strateji ve Bütçe Başkanlığı
koordinasyonunda, 2019 yılında Kalkınma Planı çerçevesi
yeniden ele alınarak, farklı kurum, kuruluş, özel sektör,
akademi ve STKlerle istişareler yapılarak Planda yer alacak sektörel
önceliklendirme yaklaşımı hayata geçirilmiştir.
Başkanlık ile
Hazine ve Maliye Bakanlığı, müştereken, makroekonomik
çerçevenin oluşturulması ve kamu kesimi genel dengesinin
hazırlanmasının yanı sıra, kamu maliyesinde
yapılabilecek tasarruflar ile reform ve tedbir önerileri üzerinde,
kurumlarla istişare hâlinde çalışmalar yürüterek 2020-2022
dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programını
hazırlamıştır. Yeni Ekonomi Programı, fiyat
istikrarı, finansal istikrar ve cari işlemler dengesinde son bir
yılda elde edilen kazanımların korunup geliştirilmesi,
üretim ve verimlilik odaklı, sürdürülebilir büyüme ve adaletli paylaşıma
yönelik ekonomik dönüşüm ve değişimi hedef alan bir çerçeveye
sahiptir.
On Birinci Kalkınma
Planında belirlenen temel öncelik ve politikalar çerçevesinde kurumlarla
iletişim ve koordinasyon içerisinde Başkanlıkça hazırlanan
bir diğer temel politika belgesi de 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı
Yıllık Programıdır. Bütçeleme sistemimiz
açısından önemli bir reform alanı olarak gördüğümüz program
bütçeye geçiş çalışmaları, Strateji ve Bütçe
Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafından iş birliği hâlinde yürütülmektedir. Program bütçe
sistemine geçilmesiyle plan, program ve bütçe bağlantısının
güçlendirilmesi, karar vericiler için harcama önceliklerinin belirlenmesine
ilişkin bilginin oluşturulması, sonuç odaklı bir mali
yönetim anlayışının geliştirilmesi, hesap verebilirlik
ve saydamlığa hizmet edecek şekilde izleme ve değerlendirme
sürecinin etkinleştirilmesi sağlanacaktır.
Kamu-özel iş
birliği projelerinin hazırlık sürecinin kalitesinin
yükseltilmesi ve kamu kuruluşlarının kamu-özel iş
birliği modeli konusunda belirli alanlarda kapasitelerinin artırılmasına
yönelik rehberler ve standart dokümanlar oluşturma
çalışmalarına da başlanmıştır.
AR-GE ekosisteminin
bütüncül ve rekabetçi bir yapı içinde geliştirilmesi
bakımından ülkemiz için stratejik ve önemli olduğuna karar
verilen alanlarda araştırma altyapı projelerinin kanunla
kurulmuş olan vakıf üniversitelerini de kapsayacak şekilde
desteklenmesi önem arz etmektedir. Hâlihazırda 8 vakıf üniversitesine
ait araştırma altyapı projelerinin destekleme süreci devam
etmekte olup 2020 yılı için 40 milyon lira kaynak
ayrılmıştır.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başkanlığını
yürüttüğü İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik
ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) ülkemizin
İslam dünyasına dönük en önemli iktisadi ve ticari projesidir. 2019
yılında 35incisi düzenlenen İSEDAK Bakanlar
Toplantısında ülkemiz ile İslam İşbirliği
Teşkilatı üyesi ülkeler yeniden bir araya gelmiş ve global
ekonomi açısından stratejik iş birliğimiz bir kez daha
pekiştirilmiştir.
Strateji ve Bütçe
Başkanlığının 2018 yılı kesin hesap gideri
45 milyon 514 bin lira olmuştur. Başkanlığın 2019
yılı başlangıç ödeneği 260 milyon 584 bin lira olup
2020 yılı bütçesi 2019 yılına göre yüzde 3.382
oranında artış göstermiştir. 2019 yılı ve
öncesinde yedek ödenekler Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde
yer alırken 2020 yılında 8,8 milyar lirayla yedek ödeneğin
Başkanlık bütçesine konulması artışın temel
sebebidir. Böylelikle 2020 yılı için Başkanlığa 9
milyar 73 milyon 161 bin lira ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; mevduat sahiplerinin haklarını
korumak üzere kurulan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, mevduat
sigortacısı kimliğiyle mudiyi korumak üzere finansal
kuruluşlardan topladığı primlerle oluşturduğu
rezerv sayesinde finansal sistemin istikrarının sürdürülmesine
katkı sağlamaktadır. TMSFnin 48 milyar lira değerinde
bulunan mevduat sigortası rezervinin toplam sigortalı mevduatı
karşılama oranı yüzde 7,1dir. Mevduat sigorta limitinin eylül
sonu itibarıyla 150 bin liraya çıkarılmasıyla toplam
sigortalı mevduat tutarı ekim itibarıyla 677 milyar liraya
yükselmiştir.
15 Temmuzda
yaşadığımız hain darbe teşebbüsü sonrasında,
TMSFnin bir diğer görevi de mahkemelerce tedbir konulan şirketlerin
yönetimi olmuştur. Aralık ayı itibarıyla, 37 ilimizde aktif
büyüklükleri yaklaşık 59,67 milyar lira, toplam ciroları 24,73
milyar lira, toplam öz kaynakları 23,97 milyar lira olan 830 şirkete,
TMSF yine kayyum olarak atanmıştır. TMSF, geçen üç
yıllık sürede bu şirketlerin aktiflerini yaklaşık
yüzde 38, öz kaynaklarını yüzde 31, cirolarını ise yüzde 13
oranında artırmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk ve dünya tarihi açısından büyük
önem ihtiva eden arşivlerimize verilen değer gün geçtikçe artmakta,
bunun bir göstergesi olarak Devlet Arşivleri Başkanlığı
doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak
belge yönetimi ile arşiv birikimine ilişkin faaliyetlerini
ehemmiyetle sürdürmektedir. Bu çerçevede, Başkanlık tarafından
sunulan internet üzerinden belge görüntüsü sağlama hizmeti kapsamında
araştırmacılar, devlet arşivlerine evinden ya da iş
yerinden erişir hâle gelmiştir. Başkanlık, belgelerin
asıllarının korunarak bilginin
yaygınlaştırılması, arşiv belgelerine
hızlı, doğru ve istenilen formatta erişilmesi için
dijitalleşme çalışmalarını hızla sürdürmektedir.
Devlet Arşivleri
Başkanlığı yurt dışı faaliyetlerinde de
önemli işlere imza atmış ve arşiv alanında iş
birliği için dünyanın farklı coğrafyalarında yer alan
47 ülkeyle protokol imzalamıştır. Uluslararası standartlara
uygun şekilde belge yönetimi ve arşivcilikte tasarruf ve
etkinliği ön plana çıkaran Başkanlığın uhdesinde
elektronik ortamda yaklaşık 63 milyon belge görüntüsü bulunmakta olup
2023 yılı hedefleri doğrultusunda bu sayının 77
milyona ulaştırılması hedeflenmektedir. Devlet
Arşivleri Başkanlığının 2018 yılı kesin
hesabı bulunmamakta olup Başkanlığa 2020 yılında
101 milyon 632 bin lira ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Saraylar İdaresi
Başkanlığı tarihî objeler de dâhil olmak üzere, tüm
yapıların kültürel ve tarihî arka planlarına sadık
kalınarak korunmaları, restore edilmeleri ve ziyaret edilmelerini
sağlayarak ekonomimiz açısından stratejik önemi haiz turizm
sektörümüzün uluslararası rekabet gücünü artırmak için yine
önümüzdeki dönemde de yeni proje ve faaliyetlerini hayata geçirmeye devam
edecektir. 2019 yılında millî sarayları toplamda 2 milyondan
fazla kişi ziyaret etmiş ve turizm gelirlerine de önemli ölçüde
katkı sağlanmıştır. 2020 yılında Millî Saraylar,
bünyesindeki saray, köşk, kasır ve müzelere yönelik 8 adet önemli
proje ve restorasyon faaliyeti yapmayı planlamaktadır. Bunlar tarihin
korunmasıyla alakalıdır, iddia edildiği gibi birilerine
herhangi bir şey verilmesi amacıyla asla değildir. Millî
Saraylar İdaresi Başkanlığının 2018 yıl sonu
kesin hesap gideri 22 milyon 600 bin liradır. 2019 yılı
başlangıç ödeneği 120 milyon 527 bin lira olan
Başkanlığa 2020 yılında toplam 157 milyon 390 bin lira
ödenek tahsisi öngörülmüştür.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; soru-cevap kısmı olacağı için
buradaki soruların tamamını cevaplamayacağım süreyi
uzatmama adına -birazdan soru-cevapta cevap vereceğim- ama eğer
müsaade ederseniz iki üç konuda bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Birincisi: Defalarca
yaptığımız bir açıklamayı noktasına ve
virgülüne dokunmadan bir kez daha yapmak. Tank Palet Fabrikası
Defalarca
gündeme gelen ve defalarca cevapladığımız, artık
cevaplamaktan neredeyse bıktığımız ama bir kez daha -o
kadar gündeme getirildi ki- bir önceki cevabımdan -dediğim gibi-
noktasına ve virgülüne dahi dokunmadan kayıtlara geçmesi için bir kez
daha aynı cevabı veriyorum, Millî Savunma
Bakanlığımızın bütçesinde Sayın
Bakanımızın bütün detayıyla konuyu
açıkladığını da yine biliyorum. Fabrikanın
mülkiyetinin devlette olduğunu ve sadece işletme hakkının
bir süreliğine Katar ve Türk iş birliğinden oluşan BMCye
devredildiğini, yapılacak yatırımlarla da fabrikanın
daha etkin ve verimli şekilde çalışacağını ifade
etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ülke
kaynaklarının savunma sanayisinde etkin ve verimli kullanılmasının
sağlanması, fabrikada mevcut atıl kapasitenin en aza
indirilmesi, fabrika işletme verimliliğinin
artırılması, yeni iş ve üretim imkânları
oluşturulması ve ihracatın artırılması
doğrultusunda yatırımlar yapılması, özel sektörün
iş yapma hızından ve yüksek teknolojiye erişim
imkânlarından faydalanılması amaçlanmıştır. Bu
kapsamda, ülkemize herhangi bir yük getirmeden, fabrikayı çağın
gereklerine uygun şekilde modernize edecek firmanın yine fabrikada
ihtiyaç duyulacak bütün yenileme yatırımlarını da gerçekleştireceği
ve kapasite geliştirmeye dönük belirlenecek alanlarda da ilk aşamada
en az 50 milyon dolar tutarında ilave yatırım yapacağı
açıklamasını bir kez daha tekrarlamış oldum.
Bir başka konu:
Kişilere dokunduğu için ben buna özellikle değinmek istedim.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ailesine yönelik bir
açıklama vardı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir
birey bu ülkeye hizmet etme hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altındaki eleştirilerin bireylerin
şahsiyetlerine veya akrabalık ilişkilerine değil de
yapılan işlere odaklanmasının çok daha şık ve
anlamlı olacağını düşünmekteyim. Özellikle,
Sıfır Atık Projesi, mülteciler, kadına şiddetin
önlenmesi ve toplumda kadının yerinin artırılması gibi
birçok konuda gerçekleştirdiği hizmetler ve verdiği
katkılarla uluslararası alanda saygınlık kazanmış
bir şahsiyet olan Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin
buradaki tartışmalara karıştırılması da
talihsizlik diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yine bir başka konu
da şahsımla ilgili. Bu, defalarca gündeme getirildi, Plan ve Bütçe
Komisyonu dâhil cevap verdim. Bunu da yine aslında fazla içeriğe de
dokunmadan bir kez daha burada tekrarlamak istiyorum.
Bir önceki sistemde,
Başbakanlık müsteşarlığı döneminde, her bir
Başbakanlık müsteşarının olduğu gibi, benim de o
dönemde kısa dönemli bir yönetim kurulu üyeliğim olmuştur. Bu
süre içerisinde özellikle kamuoyu tarafından hassasiyetle takip edilen bir
konu: Ortaklarına bir kuruş temettü
dağıtılmamış ve şirketin tek bir kuruş
dövizle borçlandırılmasına izin verilmemiştir.
Yine, aynı dönemde,
OTAŞ yani Oger Telekomünikasyon AŞye karşı -ortak olan-
hukuki süreç bizzat şahsım tarafından
başlatılmış olup Hazinenin Hissedarlar Sözleşmesinden
ve ana sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve yetkiler
kullanılmıştır. Bunlara ilişkin belge ve kayıtlar
da açıktır.
Zannediyorum, milletin
çıkarlarını koruyor olmak, bu konuda hassas olmam birilerine
dokundu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kime
dokunursa dokunsun, bulunduğum bütün konumlarda ve bütün pozisyonlarda
milletin çıkarları doğrultusunda karar vermeye devam
edeceğimi buradan bir kez daha ifade etmek isterim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanun Teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
görüşmeleri kapsamında verdikleri katkı ve destek için
Sayın Başkan, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve
üyeleriyle siz değerli milletvekillerimize; bütçe hazırlık ve
görüşmeler sırasındaki çalışmalarda emeği geçen
Strateji ve Bütçe Başkanlığı başta olmak üzere,
Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatı ile
bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlardaki tüm yöneticilere ve
çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
2020 yılı
bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcımız.
Sayın Özel, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 129 sıra sayılı
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde
yürütme adına yaptığı konuşmasındaki cevap
verdiği sorular için teşekkür ettiğine ve bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısının kürsüde yaptığı
açıklamalar açısından bakıldığında, cevap
verdiği sorular için elbette teşekkür ederiz. Cevap vermekten
kaçındığı kısımlar var, o
kısımların soru-cevaptan sonra da takipçisi olmaya devam
edeceğiz.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Soru-cevapta cevap vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama
şöyle bir gerçek var: 17 Aralık ve 15 Temmuza aynı ruhla
direnildiği meselesi var ya, 17 Aralıkta sulhname için Fehmi Korunun
Pensilvanyaya yollandığı, Fehmi Korunun Hâlâ gitmedin mi?
sorusuna Tarifeli uçakla gideceğim, biletimi aldım. sözleri üzerine
Özel uçak verirdik. meselesinin de yıl dönümüdür bugün. Yani 17
Aralıkta birileri darbeye kalkışmış da
Bazı
delillerin yasa dışı yollardan toplanmış olması,
o delillerin gerçekliğini ortadan kaldırmaz, o delillerin hukuken
değersizliği anlamına gelir. Ancak önce Paraları
FETÖcüler koydu. deyip sonra faiziyle geri alanları falan biliyoruz.
17-25 Aralık, FETÖcülerin içinde olduğu bir mesele olmanın
yanında, o 4 bakanın Hırsızlık yapan kardeşim
olsa kolunu koparırım. noktasından, bu sözü söyleyenlerin
kafasının koparıldığı bir noktaya savrulunduğunu
da görmek lazım. Aynı dönemde, siyasi etik yasasıyla ilgili
Bunu çıkarırsan ilçe başkanı, il başkanı
bulamazsın. meselesini de bu millet unutmadı.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısına geçen gün gruplara da
sayın bakanlara da dağıttığım bir çizelgeyi
ulaştıracağım. CİMERi önemsiyorum. Vatandaş bir
derdini dile getiriyor ve devlet katında yankı buluyorsa
Ne kadar
çözüm oluyor
Ama CİMERi önemsiyorum. CİMERde, 2020
yılında ortalama cevap süresinin 1 haftaya inmesi taahhüdünü de
önemsiyorum. Peki, bunu söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı,
milletin vekilinin soru önergesinin on beş gün olan yasal süresi içinde
cevaplanma zorunluluğunu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Anayasada yazan, İç Tüzükte yazan, Meclis Başkanına süreyi
aşanlara tenkit yazısı yollama yetkisinin verildiği bir
şeyde, bütün bakanların ortalamasının 8,19 olduğu
noktada ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının
da soru önergelerini cevapladığı yüzde 8,95lik bir
performansı Meclisin kayıtlarına geçirmek isterim. On beş
günlük süresi içinde cevapladığı soru oranı, 5.400 toplam sorudan
486 iken, süresi geçtikten sonra olanları da
kattığınızda 294 ve yüzde 35tir. Kendisine sorulan, bu
Meclisten giden, millet adına giden, Meclis Başkanının üst
yazısıyla giden bu soruları, 100 sorudan 65ini cevapsız
bırakmaktadır.
Kaldı ki yine Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bu milletin sorduğu
sorular ne kadar hızlı cevaplansa, derdine ne kadar
O konuyu takdir
ederiz ama bu milletin vekilleri var, bu milletin vekilleri soru soruyor.
Sayın Fuat Oktaya önce meseleyi anlatıyorsunuz, ardından birbirinden
ciddi -zaman varsa okurum- sorular soruyorsunuz. Sayın Fuat Oktayın,
9 tane sorulu ciddi bir soru önergesine, Merkez Bankası Kanununa
ilişkin verdiği cevap şudur: Anayasanın 98inci maddesi
uyarınca tarafıma tevcih edilen soru önergesine cevap ekte sunuldu.
Cevaba bakıyorsunuz, cevapta sorduğumuz hiçbir soruya cevap
vermediği gibi ilgili kanunu sayıp Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası Başkanı, 3 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (I) sayılı
cetvelde yer almaktadır. Görev süresi ise mezkûr
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (III) sayılı
cetvelde düzenlenmiştir. cevabını veriyor. Sorulan
soruları okusam Ben bu cevabı alsam katlanamam. dersiniz. Yani
sorular birbirinden detaylı. Elimde sayısız örnek var,
sayısız örnek. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
ilgili 17 soru; cevap, ekte cevap
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulu üyelerine 2018
yılında herhangi bir ödeme yapılmamıştır.
Kurulların sekreterya hizmeti İdari İşler
Başkanlığı tarafından yerine getirilmektedir.
9 tane soru var
detaylı, hiçbirisini ciddiye alıp da bir cevap vermiyor. Genelde
cevapları İlgili kanuna göre işlem yapılmaktadır.
Aynı bugün Arkada tartışma var. diyoruz, Arkada gülüşme
var, dinlemiyorlar bizi. diyoruz Görevlerini yapıyorlar. dediği
gibi ezbere cevaplar veriyor. Yani vatandaşın vekillerinin
sorularını, bu çok güzel sistem
Milliyetçi Hareket
Partisinin içinde bulunduğu üçlü koalisyon hükûmetinin cevap oranı
yüzde 86; 22nci Dönemin cevap oranı yüzde 72, azalıyor azalıyor
ama yüzde 25lerden yüzde 8lere düşüyor Meclise duyulan saygı,
verilen kıymet; bunu görelim.
Şimdi, bir başka
husus, çok kısaca toparlayayım: Tank Palet
Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Sayın
Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı
kampanyasına resmî toplanan bağış, Tank Palet
Fabrikasının modernizasyonu için yirmi beş yıllığına
bilabedel verdiğiniz fabrikaya yapılacak yatırımdan fazla.
Bakın, bir kampanya
açalım, Parlamentoda grubu bulunan ve vekili bulunan genel başkanlara
birer dakika kamu spotu yapalım, Tank Paletin paraya ihtiyacı var.
diyelim, bu parayı bir günde toplarız. Bizim Cumhurbaşkanı
adayımıza yanılmıyorsam- 25 milyon, sizin
Cumhurbaşkanı adayınıza 50 milyonun üzerinde, millet
gönüllü bağış yapmış. Tank Palet Fabrikasını,
20 milyarlık fabrikayı 50 milyon için yirmi beş sene
Katarlılara bilabedel veriyorsunuz. Böyle bir yaklaşım, böyle
bir mantık yok.
İş
imkânları geliştirecek
Türkiye Cumhuriyeti ordusu o imkânları
geliştirir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Ne konuştun be!
BAŞKAN Bir dakika,
bir dakika
Bir dakika beyler, bir dakika
Özgür Bey, buyurun,
toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İşinize mi gelmedi?
Bu millet yerli, millî,
yerli, millî deyip yüzde 100 yerli, yüzde 100 millî fabrikayı
Katarlılara peşkeş çekerseniz
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Yazıklar olsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
ve
birisi çıkıp da televizyonlarda Cumhurbaşkanım böyle dedi,
bana da bir tane deli
Trabzonlu buldu. Bu işe Katarlıları katmazsan olmaz. dedim,
şeyhi aradı. Böyle özelleştirme de olmaz, böyle tahsis de
olmaz, böyle millî duruş da olmaz; bunların hepsi bir yana.
Ha, bir de şu var Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı, meselenin özü şu: İtiraz benden
değil, parti devletine ben itiraz ederim ama şahıs devletine,
aile devletine AK PARTİnin içinden esas itiraz var. Her göreve bir
oğul, bir kız, bir damat, öbür damat
Veya içinde bulunduğunuz
hâle bakın. Bakın, emeklilikte yaşa takılanlara
cevabınız şu: Çift maaş istiyorlar, olmaz öyle şey.
Fahrettin Altunun evine 5 maaş giriyor kardeşim, 5 maaş: Bir
tanesi İletişim Başkanlığından, biri Borsa
İstanbul Yönetim Kurulundan; eşi hem Marmara Üniversitesinden hem
Türk Hava Yollarından, 5 maaş alıyor. Yiğit Bulutun
kendine 3, eşini Allah biliyor. Cemil Ertemin kendine 3, Mustafa
Akışın kendine 3, Metin Kıratlının kendine 3
Ve bu insanlar gidiyorlar, EYTli önüne çıkıyor, diyor ki: Ya, bize
ne çift maaşı, ben emekli olsam çalışamıyorum, iş
bulamıyorum zaten. EYTye çift maaş eleştirisi, saraydaki,
etrafınızdaki herkese, şahsına 3, eşine 2; 5 tane
maaş bağlıyorsunuz, olacak iş değil. Vicdana
dokunuyor.
Bakın, bu parti
Diyorsunuz ya -son sözüm- Sıkı tutun,
eski vekilleri tutun, eski ilçe başkanlarını tutun, başka
tarafa kaçmasınlar.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç de böyle söylemiyoruz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Kim diyor kardeşim ya! Böyle bir
şey yok Başkanım ya!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Siz kendi partinize
bakın, kendi partinize.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu kadar güçlüyseniz hiçbir yere kaçmazlar. Bu
rezillikler yüzünden dağılıyor parti, bu rezillikler yüzünden
dağılıyor. Bunu görün, yönetecekseniz insaflı,
vicdanlı şekilde yönetin, milletin aklıyla alay etmeyin.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
34.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK
PARTİye hizmet eden herkesin işini karşılık
beklemeden yaptığına ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, uzun bir gün
geçirdik. Bu Tank Palet meselesini bilmiyorum kaç defa konuştuk. Biraz
evvel Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız ifade
ettiler, şimdi bir kez daha söyleyelim: İçerisinde bir sürü yanlış
var. Birincisi, ne peşkeşi, nereden çıkarıyorsunuz bunu?
Yani bu kelimeyi aynen size iade ediyoruz, biz kimseye hiçbir şeyi
peşkeş çekmedik ve çekmeyeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(CHP sıralarından Keşke öyle olsa. sesleri)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Aynen öyle, aynen öyle.
Söylediğiniz rakamlar
gerçeği
AYHAN BARUT (Adana)
Verilmedi mi 50 milyona?
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Fabrikayı kiraladıysa, getir sözleşmesini de
görelim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri... Niye laf atıyorsunuz Sayın Milletvekili, böyle bir
şey var mı ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanınız bir sürü konuştu, müsaade eder
misiniz, rica edeceğim.
BAŞKAN Özlem
Hanım, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Yani cevabın bir anlamı yok sizin için, biliyorum ama hiç olmazsa
bizi dinleyen insanlar için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
değil, öyle değil Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Evet, öyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Değil, değil canım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Eğer anlamı varsa lütfen bir dinleyiniz, rica ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sizden de dünya kadar
Ahmet Hamdi Çamlıyı ne yapacağız?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Özel, bakın, sizi ben dinledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
de dinlemek için söylüyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ben sizin kelimelerinizi önemsiyorum, dinledim ve sayın arkadaşlara
cevap vermek istiyorum.
Şimdi, Tank Paletle
alakalı bahsettiğiniz fabrikada bizim için önemli olan şu:
Türkiye şu ana kadar kendi tankını üretemiyor çünkü motorunu
kendisi yapamıyor. Arzu edilen şey, bu yapılan
çalışmalarla yurt dışından da -bu, Katarlı firma
olmayabilirdi; başka bir firma da olabilirdi, Amerikalı olabilirdi,
Kanadalı olabilirdi- yabancı sermayeyi de dâhil ederek, sermayesini
dâhil ederek -hiç kimseye hiçbir şeyi peşkeş çekerek değil-
ortaya çıkardığı bu mali bütçeyle tamamen yerli tank
üretmek istiyor. Sadece tank da değil, bunun ötesinde, savunma sanayisinde
bağımsız hâle gelmeye çalışıyor; yapmaya
çalıştığı şey bu.
Dönüp dolaşıp 20
milyar dolardan bahsediyorsunuz. Daha bu fabrikayla alakalı
değerlemeler bitmedi bile, bitmedi. Kaldı ki evvelinde -biraz evvel,
gün içerisinde anlattım- yapılan prototipler var. Bu prototipleri de
başka firmalar yaptı Türkiyede, yapanlar da bu fabrikanın temel
aksamını kullandılar çünkü özel ihtisas isteyen bir
çalışma alanı, hem mekân itibarıyla hem devlet
sırları olması hasebiyle. O sebeple, bu Mecliste bulunan hiç
kimse, bu millete, bu topraklara, bu devlete hürmeti olan hiç kimse, hiç
kimsenin malını, hele devletin malını, milletin
malını hiç kimseye zerre peşkeş çekmez, çekemez. Biz bunun
kefiliyiz, buradayız, olamaz böyle bir şey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, sorulara cevap
vermekten, 5 bin küsur sorudan bahsediyorsunuz. Bu soruların
cevaplarını oturup Sayın Fuat Oktay kendi eliyle yazmıyor,
bunu yazan birimler var; bu sorulara, kendilerinin cevap verebileceği
şekilde, hukuken, mantıklı izahıyla cevap veriyorlar ve
böyle de olması gerekiyor. Aynı şekilde, CİMER için de
CİMER çok büyük bir imkândır bu manada. Önemsiyoruz, elbette soru
kıymetli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
İster milletvekillerimizden ister vatandaşlarımızdan
gelsin, her bir soru kıymetli. Bu manada hem
bakanlıklarımızın hem de
Cumhurbaşkanlığında görev yapan arkadaşlarımızın
büyük bir gayret içerisinde çalıştığını, oradaki
ofisleri, çalışma şartlarını biliyorum. Bu manada,
neden cevaptan kaçalım yani soru varsa cevap da muhakkak verilecektir.
Kaldı ki bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcımız daha detaylı bilgi verecektir.
Şimdi, şu
maaşlar meselesi
Diyorsunuz ki: AK PARTİ içinde onu tutun, bunu tutun
Efendim, bir de enteresan bir cümle vardı, neymiş? İl
başkanı bulamayacağız, ilçe başkanı
bulamayacağız. Yahu karıştırmayın kendi
partinizle, bu parti yıkılıyor il başkanı, ilçe
başkanı olmak isteyenden, yıkılıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) Öyle
bir şey demedik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
demedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Öyle söylediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, dediğim, Erdoğan Davutoğluna siyasi etik
yasası çıkarsa il başkanı, ilçe başkanı
bulamazsın
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Dinle be! Dinle be!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Öyle söylediniz. Hiç alakası yok, hiç ilgisi yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Siyasi etik yasası çıkarsa il, ilçe başkanı
bulamazsınız. dedi. dedim.
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Yahu, kesme, kesme!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Etik yasasına ihtiyaç yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bugüne kadar bu partide her bir arkadaşım işini mükemmel,
hiçbir şeye karşılık beklemeden yapmıştır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Binlerce kadın,
binlerce kadın
Bakın, ben İstanbul Kadın Kolları
Başkanlığı yaptım. Bu partinin kadınları
marketlerin servis arabasıyla gidip geldi teşkilatlarına,
marketlerin servis arabasıyla; kendi cebinden parasını vererek,
evinde yemek pişirerek, özveriyle, gayretle. Bu teşkilatlarda
çalışan insanları küçümsemeye, onları
değersizleştirmeye, onların bir çıkar için
çalıştığını iddia etmeye hiç kimsenin hakkı
olamaz. Herkes kendi ideali için, fikriyatı için çalıştı bu
partide. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gönüllüdür,
tamamen gönüllüdür teşkilatlarımızda çalışmak. Bugün,
bizler kongreler yapıyoruz, sizler de yapıyorsunuz; bir sürü yeni
insan, genç insan ve teşkilatlarımızda görev yapmış
insan
Hiçbir şeyi tutma, tutmak falan, öyle bir meselemiz yok. Biz, bize
inananlarla yol yürüyoruz; burada olmak isteyen gelsin, buyursun kardeşim.
Biz fikriyata inanıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ha, artık bu noktada durmak istemeyen, gitmek isteyen
mi var? E gitmek isteyenin de kendi tercihidir, özgür iradesiyle ne yapmak
istediğine karar verir. Yalnız, milletimiz de şunu yapar,
söyleyeyim: Bizim milletimiz inanılmaz feraset sahibi; kim dürüst, kim
samimi, bu noktaya kimin gayretleriyle gelmiş, hangi emeklerle gelmiş
ona bakar, ona göre karar verir. Yaptığımız her işi
milletin huzurunda yapıyoruz ve kararı millet verecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Son bir cümle
BAŞKAN Buyurun
Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Biz milletin verdiği her şeye saygı duyuyoruz. Şuna
inanıyoruz, bakın, ben şahsen inanıyorum:
İnsanların birbiriyle olan hukuku Rabbiyle kurduğu
ilişkiye benzer. Biz milletimizle kurduğumuz ilişkide ince bir
çizgi içerisindeyiz. Milletimizle olan hukukumuzla, yaptığımız
her işte onun beğenisini kaybetme korkusunu taşıyarak
iş yapıyoruz; imtinayla, özenerek iş yapıyoruz. O yüzden
bizim yaptığımız işlerle ilgili olarak böyle
bahsediyorsunuz ya bazı şeylerden, sanki hiç onları kale
almadan
Mümkün değil. Yaptığımız her iş
milletimiz içindir, onun rızasını almak bizim için Hakkın rızasını
almaktır.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, söz istemeyeceğim çünkü zaten söylediğim
hiçbir iddiaya bir cevap yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Nerede cevap yok, hepsi var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
il danışma kurulu toplantısında
BAŞKAN Şimdi,
ben sadece bir uyarıda bulunmak istiyorum: Parlamentoda istikrarlı
bir şekilde süreci izleyen milletvekillerimiz birbirlerine laf
atmıyor, son beş dakikada gelenler yani şimdiye kadar
dolaştılar geldiler, pat, pat gürültü yapıyorlar; her tarafta
var. (Alkışlar) Dolayısıyla bunları tespit edip genel
başkanlara bildireceğim; bakın, size söylüyorum. Son beş
dakikada geliyor, 5 tane laf atıyor, işi de
karıştırıyor.
Özgür Bey, buyurun.
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhurbaşkanının Ahmet
Davutoğluna siyasi etik yasasıyla ilgili Bu yasayı
çıkarırsan il, ilçe başkanı bulamazsın. dediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, çok kısa olsun diye Açmayalım. dedim ama
şunu söyleyeyim: Zaten söylediğim, şikâyet ettiğim hiçbir
şeye cevap almadım. Bir il danışma kurulunda yapılan
bir konuşma dinledik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Pardon, ben anlayamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama
bir şey bağlamından koparıldı, onu netleştirelim.
Benim söylediğim söz şudur: Davutoğlu siyasi etik yasası
çıkarmaya kalktığında -Avrupa Birliği uyum sürecindeki
son 5 yasadan- Cumhurbaşkanının kendisine Bu yasayı
çıkarırsan il, ilçe başkanı bulamazsın. dediği
Kastım budur.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hiç alakası yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Özlem
Hanım, bir cümleyle buyurun.
Böyle bir şey var
mı? Yok.
36.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım, bu kadar yıldır
teşkilattayız, duyan var mı? Zinhar böyle bir cümle yok,
uydurmadır bu; uyduruyorsunuz. Kesinlikle uydurmadır, böyle bir
şey yok, uydurmadır.
BAŞKAN Sayın
Kurtulan, buyurun.
37.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 129 sıra sayılı
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin sekizinci tur görüşmelerinde
yürütme adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine, darbenin lanetlenmesi gerektiğinde hemfikir olduklarına
ama darbenin bir ayağının netleşmediğine,
Barış Pınarı Operasyonuna HDP olarak işgal
dediklerine, Zeytin Dalı Gümrük Kapısında ticaretin kimlerle
yapıldığını öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan. Bugün çok iyi yönetiyorsunuz. Günün bu
saatinde de iyi oldu hepimiz için, sağ olun.
Sayın Başkan,
şunu söylemek isterim: Sayın Fuat Oktay konuşmasına
başlarken 15 Temmuz darbesini uzun uzun anlattı. Doğrusu, ben
bunu Meclis için -hemen AKP hiddetlenmesin- zül sayıyorum. Şu
anlamda: Burada grubu bulunan bütün partiler, birlikte, grubu bulunmayanlar da
dâhil, herkes darbe girişimini zamanında da hâlâ da lanetliyor, dün
olduğu gibi bugün de lanetledi. Şimdi, zaten hepimizde geçmiş
darbelerden muzdarip olan, işkence gören arkadaşlar da var; bu
darbede de ve darbe sonrasında da aslında. Darbeyi ben yapmadım
ki, biz yapmadık ki; asıl kim yaptı, ortada değil. Niye
bunun hesabı bizden soruluyor? Niye bu kadar bedel ödüyoruz? diye hâlâ
toplumun büyük bir kesimi bu soruların cevabını arıyor.
Şimdi, hazır
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Oktay buradayken,
biz muhalefet partileri için -üç partiyi en azından biliyorum- muğlak
olan şudur, darbenin lanetlenmesi gerektiğinde hemfikiriz fakat
şunu söylüyoruz: Bu darbenin bir ayağı hâlâ
netleşmemiş, bir muğlaklık var. Önerge veriyoruz, AKP ve
MHP reddediyor. Bizim önergelerimiz -bir talimat versinler- burada kabul olsun,
bu ayak da araştırılsın, netliğe kavuşsun, hep
beraber bu süreci gömelim, bitirelim diye öneri yapmak istiyorum. Yani Adil
Öksüz, Adil Öksüz deniyor, kimse -en azından HDP- bunun gerçekten
arandığına, yargının bunu aradığına,
yerini bulamadığına inanmıyor, böyle bir şey
olduğunu düşünmüyoruz, bunu söylemek isterim.
İkinci bir şey
de Barış Pınarı denilen operasyona biz HDP olarak
işgal diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Kürtler olarak da orada kardeşlerimiz yaşıyor ve
kardeşlerimiz büyük bir zulüm altında, bir bütün olarak aslında,
yıllardan beri orada süren bir savaştan dolayı, Türkiye'nin
müdahil olmadığı dönemleri de söylüyorum. Ancak, şu anda,
Türkiye oraya bir barış eli, gül dağıtmaya vesaire
gitmiş değil, orada bir boş arazinin üzerinde bir savaş da
yürümüyor, orada bir yerleşim alanı var, insanlar var, köyler var,
ilçeler var, iller var ve orada büyük bir yıkım oluyor. Böyle bir
şey söylediğimizde ne deniliyor? İşte Milletimize,
ordumuza
Bir kez daha şunu söylemek isterim: Milletimize kimsenin bir
şey dediği yok, hemen oraya götürmeyin, orayı kendinize kalkan
yapmayın. Sizin bu yönetemeyen politikalarınızı
eleştiriyoruz, reddediyoruz. Şu an, iktidarınızı
güvenceye almak için sarıldığınız bir can simididir bu
savaş, bunu böyle görüyoruz arkadaşlar ve en çok da buradaki
mantığınız, koltuğunuzun geleceğini,
iktidarınızın geleceğini düşünerek yapıyorsunuz,
aynı zamanda da Kürtler herhangi bir statü elde etmesin diye oralara kadar
gitmişsiniz. Ne Amerikanın ne Rusyanın ne de sizin orada
işiniz yok arkadaşlar. Geri gelelim lütfen, lütfen geri dönelim
oradan. Şimdi şunu çok sorduk
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ama olmuyor arkadaşlar, size sataşınca kıyameti
koparıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun
Fatma Hanım, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Sayın Oktay, şunu da söylemek isterim. Biz şunun
cevabını alamadık, HDP alamadı, bütçe görüşmeleri
sırasında da -Sayın Komisyon Başkanı da burada,
biliyor- burada, Ticaret Bakanı geldiğinde de şunu
öğrenemedik: Zeytin Dalı Gümrük Kapısıyla bir ticaret
hacmi var, bunu kiminle görüyorlar? Oradaki muhataplar kimdir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
toparlayın.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Bu ticareti Türkiye kimlerle birlikte görüyor? Neyi ithal ediyor, nereye
satıyor, ne alıyor, ne veriyor, ne yapıyor? Bu soruların
yanıtı gerçekten ortada duruyor. HDP bir kez daha burada sormak
ister, bunu gerçekten öğrenmek ister. Oradaki muhataplarınız
IŞİD değilse, IŞİD artıkları değilse,
oradaki Kürtleri de zaten dört bir yana sürdünüz, herkes evini, yurdunu,
barkını terk etmek zorunda kaldı, onlar da değilse o zaman
hayalî birileri mi var, kim var; bunu merak etmekteyiz.
Teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
5.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Türk
askerinin davulla zurnayla karşılandığını
gösteren filmi Mersin Milletvekili Fatma Kurtulana göndermek istediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bir polemik
için söylemiyorum Fatma Hanım, bende bir film var, yarın göndereyim,
askerleri davulla zurnayla karşılıyorlar, Türk askerini, onu
bilesiniz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Ben
size göndereyim yani bir polemik için söylemedim.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Film Başkan onlar, film.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Başkan, o film galiba.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Sayın Başkan
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Ben öncelikle
FATMA KURTULAN (Mersin)
Sayın Fuat Oktay
Başkanım, bir
dakika, izin aldım Sayın Oktaydan.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.
Fatma Hanım, buyurun,
söyleyin.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın konulara müdahil olmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Bey.
Şöyle bir durum:
Bence sizin bu konuya müdahil olmamanız gerekiyor Sayın Başkan.
Fikir beyan
BAŞKAN Ben sadece
FATMA KURTULAN (Mersin)
Yani Ben bunu izledim, böyle olmuyor. demek, bir düşünceyi boşa
çıkarmak ya da desteklemek
BAŞKAN Hayır,
size göndereyim, siz de izleyin, onu söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin)
Yok, yok, ben istemem. Orada ne olup bitiyor, ben onu biliyorum. Sayın
Başkanım, orada evler yıkılıyor, zeytinlikler talan
ediliyor ve yüz binlerce insan orada evini, yurdunu terk etmek zorunda
kaldı. En büyük şey de -burada bütün kadınlar da var-
kadınlar orada büyük bir dram içerisinde, eziyet içerisinde ve
kadınlar daha önce de söyledik, kabul edilmiyor ama- tacize, tecavüze
maruz kalıyorlar. Bizim bildiğimiz bu.
BEKİR KUVVET
ERİM (Aydın) Bırakın iftira atmayı ya!
FATMA KURTULAN (Mersin)
Siz o filminizi gidin AKPlilerle birlikte, grubunuzla birlikte izleyin
Başkanım.
BAŞKAN Peki Fatma
Hanım.
Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcım.
39.-
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın, Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben öncelikle son sorudan
başlamak istiyorum. Milletin Meclisinde, milletin ordusuna işgal
veya millete işgal girişimi diye
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Öyle bir şey demedi.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Orduya değil, Hükûmete yönelik, hayır.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY
ifade kullanılmasından ve buna
karşı bir savunma yapmaktan hicap ediyorum.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Öyle bir şey demedi.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Öyle bir şey yok, Hükûmete yönelik
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Öyle bir şey demedi, çarpıtmayın.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Hükûmetinize diyoruz, ordu ile millete
karşı çıkıyormuş gibi cümleler sarf etmeyin.
FATMA KURTULAN (Mersin) Size
söylüyoruz.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) İktidar, iktidar!
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Türk ordusu ve Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti hiçbir
yerde işgalci olmamıştır, işgalci olamaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bir yerde terör
vardır, bebek katilleri vardır, çocuk katilleri vardır
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Çarpıtıyorsunuz, çarpıtıyorsunuz!
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY
kadınlara taciz vardır, tecavüz vardır,
her türlü zulüm vardır, korku vardır, baskı vardır. Türkiye
Cumhuriyeti ve Türk ordusu
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Doğru, doğru; ÖSOcular yaptı onu!
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Burada Kürtler başta olmak üzere 4 milyon insan
vardır o zulümden, korkudan, baskıdan kaçıp buraya gelen.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Onlar IŞİDten kaçtı.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Ve onları alanlardan birisi de bendim. Onları
alanlardan, o çocukları kurtaranlardan, ağlayan insanları
kapıda karşılayanlardan, kadınları alanlardan birisi
bendim. Sizleri görmedim orada. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türk Ordusu orada güvenli bir bölge oluşturmak ve bu
insanların tekrar yurtlarına dönmelerini sağlamak için orada bu
operasyonu yapmıştır, işgal için değil, bu bir.
İkincisi, bir önceki görüşmede de ben hatırlıyorum,
diğer taraftan Tek bir çakıl taşı
atıldığını dahi görmedik. dediğiniz şeyler
oldu.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Evet, evet. Çocukların nereden geldiği de
meçhul.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY - Burada biz Muhammet bebeklerin, çocukların
öldürüldüğünü, onlarca vatandaşımızın
öldürüldüğünü unutmadık. Meclise her geldiğimde, ben burada, bir
şehidimize taziyeyle başlıyorum. EYPye basanlar, farklı
yerden bir şekilde bombalarla veya atılan füzelerle öldürülen
insanlarımız
Bunları kim öldürüyor, kimden geliyor?
FATMA KURTULAN (Mersin)
Siz de biliyorsunuz.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY - Bu teröristleri, bu canileri, bu çocuk katillerini;
kaçırdıkları kadınlara, çocuklara dağda tecavüz eden,
taciz edenlere karşı dik duran bir Türkiye Cumhuriyetine, Türkiye
ordusuna, Türkiye güvenlik güçlerine karşı işgalci kelimesini
kullanmanızı şiddetle kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin)
Bir Allah biliyor, bir siz biliyorsunuz, bir de biz biliyoruz. Durum böyle
değil gerçekten. Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Öyle bir şey yok, öyle bir şey yok.
Çarpıtmayın. İktidarınızdan söz ediyorlar,
iktidarınızdan.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY - Birinci soruya gelince, Sayın Özel, ben uzun uzun
dinledim, açıklamalarınız için de teşekkür ediyorum,
gönderdiğiniz notu da aldım. 5.293 adet yazılı soru
önergesi tarafıma gönderilmiş durumda, benim elimdeki son
kayıtlara bakıyorum ben. Sorular geldiğinde ben şuna
bakıyorum. Bir, benim cevaplayabileceğim, doğrudan ilgi
alanımda olan sorular mı, yoksa her hangi bir bakanlıkla veya
bakanlığa bağlı ilgili kurum veya kuruluşla,
ilişkili kuruluşla, onunla ilgili sorular mı? Doğrudan
benimle ilgiliyse cevabını hemen veriyorum, değilse, ilgili
kurum kimse, ilgili Bakanlık kimse, ilişkili kurum kimse
doğrudan kendisine yazıyı tevzi ediyorum, gönderiyorum Bu
soruya cevap verin. şeklinde çünkü ben hiçbir konuya ezbere cevap vermem.
Arkadaki arkadaşlarla ilgili söylemimde iyi niyetten kaynaklanmış
olabilir, ezberden değil. Ezbere cevap vermem.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama
Hükûmetin ortalaması da yüzde 8; cevaplama oranı yüzde 35 olan Bakan
da var.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Dolayısıyla bu sorulara
baktığımızda, bunlardan 767 adedi benimle ilgili olup
bunlardan 594 tanesine şu anda fiilen cevap vermiş durumdayım,
47 adedine de bugün yarın geliyor. Bunlara
baktığımızda, gelecekleri de eklersek yüzde 84,
hâlihazırda cevabını verdiğimiz yüzde 78dir. Diğerlerinin
tamamını ilgili kurumlara tevzi ettikten sonra da bana gelen soru
önergelerinde Meclisi bilgilendirme usulümüz her nasılsa, aynı
usulle, aynı yöntemle Meclise de bilgi veriyorum, diyorum ki: Şu
sayılı soru önergenizde sorulan şu soru, şu ilgili kuruma,
size cevap verilmek üzere gönderilmiştir, konu orasıyla ilgilidir.
Dolayısıyla cevap vermemezlik değil o; fiilen de sizi
bilgilendiriyorum, cevap veriyorum aslında. Dolayısıyla Meclise
saygımı lütfen sorgulamayın. Yani Meclise de, her bir vekilimize
de bizim saygımız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, çok
önemsediğim bir noktaya geldiniz. Doğrudan Cumhurbaşkanına
soru sorulamıyor. Eskiden, hangi bakanın ilgi alanına
girdiği belli olmayan
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Yok, yok, önce konuyu bir netleştirelim yani
benimle ilgili konuyu netleştirelim; konu budur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Şunu söyleyeceğim: Dediğiniz yöntem Başbakana sorulan
sorularda oluyordu, o da yine bize Başbakanlıktan geliyordu.
Ayrıca, sizin dağıttığınız
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Bunu ben Sayın Meclis Başkanımızla
da görüştüm, istişare ettikten sonra böyle bir yöntemi
uyguladım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz
Dağıttım. diyorsunuz ya, bakın,
dağıttığınız bakanların ortalaması da
yüzde 8,65. Yani toplamda bir başarısızlık var.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Bakın, sorunuz benimle ilgiliydi,
şahsımla ilgiliydi, ona cevap verdim ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, yolladım, elinizde. Bakın, Kabinenin toplam
ortalaması yüzde 8,65.
BAŞKAN Özgür Bey,
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız cevap versin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, bakın, yolladıklarınız da cevap yazmıyor o
zaman yani.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Diğer konularla ilgili de ben yine ilgili
bakanlarımızla, arkadaşlarımızla da görüşürüm,
görüşürüz, bu oranları da artırmaya
çalışırız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Rakamlar yalan söylemez, çok net yani.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Burada, bana gönderdiğiniz, biraz önce gelen
listede yüzde 90-91 oranında cevap veren arkadaşlarımız da
var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İşte, inceleyin, bütün ortalamalar orada. Mevlüt Çavuşoğlu,
toplamda yüzde 92 ama Kabine ortalaması yüzde 8.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Dolayısıyla son bir konu da, kimin ne ücret
aldığını bilmiyorum, sormuyorum, ben
başkalarının ne aldığını bilmem ama kendimin
ne aldığımı bilirim, aldığım da tek
maaştır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Fahrettin Altun 5 tane
alıyor, emrinizde çalışıyor.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Diyanet İşleri Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) İletişim Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İletişim Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına
son söz, aleyhinde olmak üzere, Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin sekizinci turunda aleyhte söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Çin yönetiminin
Uygur Özerk Bölgesinde yaşayan soydaşlarımıza
uyguladığı zulmü kınıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı bütçesine 2017 yılında 648
milyon, 2018 yılında 845 milyon ödenek ayrılmışken
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle beraber,
önceki yıla göre yüzde 231 artışla,
Cumhurbaşkanlığı ödeneği 2,8 milyar liraya, 2020
yılında ise 3,1 milyar liraya çıkarılmıştır.
Ülkemizde milyonlarca ücretlinin geliri
sürekli erirken, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin fahiş
artışlarına rağmen, millete sürekli tasarruf telkininde
bulunan saray vatandaşlarımızdan uzak yaşıyor. Ülkemiz
büyük ekonomik kriz içindeyken saray bütçesinin fahiş oranda
artırılmasının ne hakla ne hukukla ne adaletle ne de
vicdanla bağdaşması mümkün değil.
İtibardan tasarruf olmaz. diyen
Sayın Cumhurbaşkanı Ankaraya geldiğinde Keçiörende bir
apartman dairesinde oturuyordu. Sormak isterim: O zamanlar Türkiye
Cumhuriyetinin itibarı yok muydu?
Değerli milletvekilleri, günümüz Diyanet
İşleri Başkanlığının Mustafa Kemal Atatürk
ve cumhuriyetle ne sorunu vardır? Yıllardır cuma hutbelerinde,
millî bayramlarda Türkiye Cumhuriyetinin
kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları maalesef
anılmıyor. Bu toprakları bize vatan yapan ülkemizin kurucusunu
ve onunla birlikte mücadele eden silah arkadaşlarını siyasi figür
olarak görmek büyük bir yanlışlıktır. Unutulmasın ki
Diyanet, Atatürk tarafından kurulan, Türkiye Cumhuriyetinin bir
kurumudur. Yüce dinimizin siyasete alet edildiğini yaşanan bazı
olaylarla maalesef görmekteyiz. 10 Kasımda Türkiye'de tüm bayraklar
yarıya indiği hâlde Tekirdağ Müftülüğünde bayrağı
yarıya indirmediler. Sakarya ilinin Hendek ilçesi merkez camisinde, hoca,
hutbesinde Avrasya Tünelini övüyor, Camide siyaset yapma. diyen cemaati
Otur yerine. diyerek azarlıyor. Müftüler AKP'nin müftüleri midir yoksa
milletin müftüleri midir?
Kahraman Türk milletini
yok sayarak Kurtuluş Savaşında keşke Yunan galip
gelseydi. diyen sözde tarihçiyi ziyaret etmek Türkiye Cumhuriyetine ve Türk
milletine saygısızlıktır. Yıllarca FETÖ terör örgütü
üyeleriyle iç içe oldunuz. Camilerde, cuma hutbelerinde hain FETÖ'ye methiyeler
düzen sizler değil miydiniz?
Değerli
milletvekilleri, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün
kesin hesabını görüştüğümüz bütçede değinmek
istediğim bir husus var, o da yerel basının sorunları.
Demokrasilerin 4üncü gücü olan yerel medya mali yönden büyük
sıkıntı içindedir, bu sebeplerle birçok gazeteci işsiz
kalmıştır. Basın İlan Kurumunun verdiği resmî
ilanlarda KDVnin kaldırılması, yerel basından yüzde 15
komisyon alınmasının kaldırılması bir nebze de
olsa yerel basını rahatlatacaktır. Ayrıca, yargı
ilanlarının gazetelerde yayınlanmamasıyla ilgili bir
çalışma yapılacağı duyumlarını
almaktayız. Gazetelerin resmî ilan, dağıtım ve Basın
İlan Kurumunun gelirlerinin yaklaşık yüzde 60ını
yargı basını oluşturmaktadır. Yargı ilanlarının
gazetelerde yayınlanmaması, yüzlerce gazetenin kapanmasına,
binlerce gazetecinin işsiz kalmasına sebep olabilecek etkenler
arasındadır. Teknoloji ve dijital gazeteciliğin revaçta
olduğu bu zamanlarda, en az 200 gazetenin yandaş
dağıtım şirketi eliyle bayilerde satılması
zorunluluğu kaldırılmalıdır, ilçe yerel gazetelerinin
dağıtım izinleri de kendilerine verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
ENEZ KAPLAN (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, tarihî arşivler bir milletin, bir devletin en
değerli hazineleridir. Osmanlı arşivlerinin Sultanahmetten
Kâğıthanedeki yeni binasına taşınması sonucu
gerçekleşen tahribatlar üzerine 21 Kasım 2019 tarihinde İYİ
PARTİ Grubu olarak araştırma önergesi verdik, Osmanlı
arşivlerinin nemden küflenme tehdidi altında olduğunu
belirlemiştik. Hatta, bu proje gündeme geldiğinde İnşaat
Mühendisleri Odası, şehir plancıları, bu alandaki uzmanlar,
Devlet Su İşleri dere yatağına arşiv
binasının yapılmasının olumsuz sonuçlar
doğurabileceği yönünde görüş belirtmişlerdir. Buna
rağmen gerekli önlemler alınmadan Kâğıthanedeki bina
inşa edilmiş ve arşivler oraya
taşınmıştır.
2020 yılı
bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler,
yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, sekizinci turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemlerine geçiyoruz.
Sayın Onursal
Adıgüzel.
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
29 Ekim 2019da ilk
uçuşu yapacağı söylenen ancak aradan geçen dört yılda pist
yüzü görmeyen yerli uçağın ardından yerli otomobilin de yerli
uçakla aynı kaderi paylaşıp paylaşmayacağı merak
konusu olmuştur. İktidar ve Bakanlık tarafından yapılan
açıklamalarda, ilk yerli otomobilin 14 Aralıkta
Cumhurbaşkanının katılımıyla test edileceği
açıklanmış ancak daha sonra ertelenmiştir ve
yanılmıyorsam, bugün itibarıyla, tanıtımın ne
zaman yapılacağına ilişkin yeni bir tarih açıklanmamıştır.
Bu ertelemenin nedeni nedir? Belirlenen yeni bir tarih var mıdır?
Yoksa, yerli uçak ve yerli otomobil söylemi, seçim öncesi akıllara gelip
sonra unutulan bir vaat olmaya devam mı edecektir?
BAŞKAN Sayın
Karasu
ULAŞ KARASU (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Basın İlan
Kurumu, aylardır BirGün ve Evrensel gazetelerine, haber
başlıkları ve kaynaksız haber kullanımı gibi
diğer basın organlarına uygulamadıkları ve daha sonra
ortadan kalkan gerekçelerle reklam ve ilan ambargosu uygulamış
durumda. Söz konusu uygulamanın arka planında, muhalif ve çok sesli
basın kurumları üzerinde oluşturulmak istenen baskı ve
tahammülsüzlük vardır. Okur desteğiyle yayın hayatını
sürdürmeye çalışan her iki gazeteye karşı uygulanan
yaptırımlar hukukla bağdaşmamaktadır.
Bu bağlamda sormak
istiyorum: BirGün ve Evrensel gazetelerine uygulanan reklam ve ilan
yasağını kaldıracak mısınız? Her iki
gazeteye de tebliğ edilen gerekçeler ortadan kalkmasına rağmen,
hangi sebeplerle ilan ve reklam yasağı uygulamasına devam
edilmektedir?
BAŞKAN Sayın
Filiz
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İslam diniyle,
inançla, ibadetle ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, bu
konuda toplumu aydınlatmak Diyanet İşleri
Başkanlığının görevidir.
Diyanet İşleri
Başkanlığına sormak istiyorum: Türkiyede ulusal ve yöresel
yayın yapan birçok televizyon kanalında sarıklı bazı
adamlar çıkıp yüce dinimiz hakkında Caizdir. Caiz
değildir. Olur. Olmaz. diye fetvalar vermektedirler. Ülkemizde cami
sayıları, dinî eğitim veren imam hatip liseleri, ilahiyat
fakülte sayıları artmasına rağmen, ateizm ve deizm de
artmaktadır. Ayrıca, dinî olduğu kadar siyasi bir faaliyet
olduğu bilinen Selefiliğin de arttığına dair
endişeler mevcuttur. Diyanet İşleri
Başkanlığının bu konularda ne düşündüğünü
öğrenmek istiyorum.
Din adamlarının
vatanperver olmaları beklenir ve öyledir. Ancak 4 Haziran 2019 Ramazan
Bayramı namazı vaazında Yunanlıları denize döktüler.
Nerede döktüler? Hepsi yalan. Keşke o gün savaşı kaybetseydik,
belki Osmanlıyı daha sonra yeniden kurabilirdik. diyen Gaziantep
Şahinbey ilçesi İyinacar Camisi imamı hakkında ne tür bir
işlem yapılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şahin...
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Oktay, OHAL
şartları altında ve referandum oy sayımı
esnasında alınan hukuksuz kararlarla gerçekleştirilen Anayasa
değişikliğine göre Cumhurbaşkanlığı
Yardımcılığı görevine atandınız. Yapmakta
olduğunuz göreve seçilmeyen, atanan bir kişi olarak seçimle göreve
gelen Cumhurbaşkanına vekâlet etmeniz,
Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullanmanız hukukun
evrensel ilkelerine aykırıdır. Daha önce olduğu gibi,
Cumhurbaşkanına, milletin iradesini temsil eden ve göreve seçimlerle
gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın vekâlet
etmesinin hukuken daha uygun olacağı açıktır. Bu
bağlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımıza karşı haksızlık içinde
olduğunuzu düşünüyor musunuz, vicdanınız rahat mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Topal... Yok.
Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN
AYGUN (Tekirdağ) Sayın Oktay, savunma sanayisinde ASELSAN, TAI ve
diğer kurumlarda Hayra Davet Vakfı üzerinden gerçekleşen
kadrolaşmayı Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanına
sorduk. Sayın Akar verdiği yanıtta ASELSAN, TAI personel
atamalarının Bakanlıkla ilgisinin
olmadığını, savunma sanayisi personel
atamalarının Cumhurbaşkanının onayıyla
yapıldığını söyledi. Bu atamalarda neden Hayra Davet
Vakfı başı çekmektedir?
Yine, Özgür Suriye Ordusu
mensuplarının ailelerine ne gibi haklar tanınıyor? Şehit
maaşı, ev gibi haklar veriliyor mu? Türk
vatandaşlığı veriliyor mu?
Tekirdağ
Süleymanpaşa İlçe Müftüsü Ayhan Okurun, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna
göre siyaset yapması yasak olmasına rağmen 23 Haziran seçimleri
öncesinde Cumhuriyet Halk Partisine yapmış olduğu
saldırıya istinaden asaleten atanmasını nasıl
görüyorsunuz?
Yine, 10 Kasım
2019da Tekirdağ İl ve Süleymanpaşa İlçe Müftülükleri Türk
Bayrağı Kanununa aykırı olarak bayrağı
yarıya indirmemişlerdir. Suudi Kral öldüğünde üç gün yas
tutanlar acaba o Türk Bayrağı Kanununa rağmen
bayrağın yarıya indirilmemesini nasıl görmemişlerdir?
Bununla ilgili çalışmanız var mı?
BAŞKAN Sayın
Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı
bütçenin Komisyon aşamasında ve özellikle de Genel Kurulda bazı
bakanların sunumlarında, tavırlarında tam da bizim ortaya
koyduğumuz gibi kurumsuzlaşan, kişiselleşen ve maalesef
partileşen bir yönetim yapısını yansıttılar. Siz
bu durumun böyle olmadığını bütün sorumluluğunuzla
ortaya koydunuz ancak bu gerçekliğe bütün Meclis şahit oldu.
Bugünkü sunumunuzda da
Yatırım Ofisinden bahsederken uluslararası danışmandan
bahsettiniz. Hangi ülkelerden kaç danışmanla
çalışıldığını ve ne kadar ücret
ödendiğini açıklayabilir misiniz?
Son olarak da
Cumhurbaşkanlığı için sipariş edilen Yakamoz
yatının tedarikçisi için bütçeden ne kadar para ayrıldı? Bu
yatın dönüşüm işlemi nerede yapılıyor ve bu
dönüşüm için ne kadar para harcandı bütçeden, açıklayabilir
misiniz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Sümer
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Başkan.
Sorum Sayın Fuat
Oktaya: Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi memurluk ve kamuda işe
alımlarda güvenlik soruşturması yapılmasını
Anayasaya aykırı bularak iptal etmişti. Bir OHAL
uygulaması olan ve içeriğinin neleri kapsadığı kamuoyu
tarafından bilinmeyen bu uygulama iptal edilmesine karşın,
birçok yerde fiilen bu uygulamanın devam ettiği ileri sürülmektedir.
Bizlere gelen bilgi, işe alımlar için valilikler bünyesinde
oluşturulan bir birim tarafından güvenlik soruşturması
yapıldığı yönündedir. Bu uygulama hukuku dolanmak
değil midir? Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından sonra kaç
kişi güvenlik soruşturması yapılmadan kamuya alınmıştır?
Söz konusu KHK düzenlemesinin yürürlüğe girdiği 1 Şubat 2018den
Anayasa Mahkemesinin düzenlemeyi iptal ettiği 29 Kasım 2019a kadar
kaç kişi güvenlik soruşturmasını geçemediği için
kamuda göreve başlatılmamıştır? İptal
kararından önce güvenlik soruşturması
başlatılmış kişilerden hâlen göreve
başlatılmayan var mıdır? Bu kişilerin bekletilme
gerekçesi nedir?
BAŞKAN Sayın
Çepni
MURAT ÇEPNİ
(İzmir) Teşekkürler Başkan.
IŞİD, El Kaide,
El Nusra gibi cihadist çete artıklarından Suriye Millî Ordusu
kuruldu. Millî Savunma Bakanlığı, bu çetenin
maaşlarının kendi bütçelerinden ödenmediğini belirtti.
Peki, bu çetenin maaşları hangi bütçeden ödeniyor? Örtülü ödenekten
mi ödeniyor? Kaçına maaş ödeniyor ve kaç TL ödeniyor?
BAŞKAN Sayın
Yayman
Yok.
Sayın Akın
AHMET AKIN
(Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkürler.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçişle birlikte İnsan Kaynakları Ofisi
kuruldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat
Oktayın Komisyonda verdiği bilgiye göre, projelere de imza
atıldı. Bunlar Üni-Veri Projesi, Yetenek Her Yerde kariyer planlama
derslerinin zorunlu hâle getirilmesi gibi projeler. Ama gelin görün ki genç
nüfusta işsizlik oranı her geçen gün artıyor, şu anda yüzde
26,1. İktidar ülkenin umudu gençlerimize iş vermiyor. Yılın
başında Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak 2019
yılında 2,5 milyon yeni istihdamı hayata geçireceğiz. dedi.
Bırakın 2,5 milyon istihdamı, 623 bin kişi işini
kaybetti. Ortaya koyduğunuz projeler,
açıkladığınız paketler vatandaşımıza ne
iş sağlıyor ne de aş.
Soruyorum: Ülkenin en
büyük yarasına ne zaman merhem olacaksınız?
BAŞKAN Sayın
Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, geçen kış
aylarında fırtına, dolu ve sel baskını nedeniyle
narenciye üreticimiz mağdur olmuştu, bu bahar aylarında da yine
Çukurova bölgesindeki aşırı sıcak ve poyraz nedeniyle ciddi
bir yara aldı, verim kaybı neredeyse yüzde 70e ulaştı.
Zaten zor şartlarda üretim yapan çiftçimiz büyük bir zararla
karşı karşıya. 2018 yılı DFİF desteklerini
ne zaman ödeyeceksiniz? Ayrıca, mağdur çiftçilerimizin Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını iki
yıl süreyle faizsiz erteleyecek misiniz?
Bir de bugünlerde çok gündemde
olan, Ziraat Bankasının, Simit Sarayının yüzde 51 hissesini
devralmaya hazırlandığı biliniyor. Bunun doğruluk
payı nedir? Türkiyedeki kamu bankalarının, kredi
dağıttığı, finanse ettiği ya da ortak olduğu
başka herhangi bir yatırımı mevcut mudur?
Evrensel ve BirGün
gazetelerine uygulanan resmî ilan kesme cezası neye göre
uygulanmaktadır? Devletin hiçbir imkânını kullanmayan bu
gazeteler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Barut
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Oktay, Adana metrosu Adanalı hemşehrilerimizin
sırtında bir kambur hâline gelmiştir. Metronun, Ankara,
İstanbul ve Antalya gibi, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığına devrolmasını istiyoruz. Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Adanada, 12 Haziran 2011 seçimlerinde Metro
yapımını Ulaştırma Bakanlığımıza
devralıyoruz. Kardeşlerim, biz söz verirsek yaparız.
demişti. Yine, 4 Şubat 2017de, dönemin Başbakanı Binali
Yıldırım, Adanada Adnan Menderes Spor Salonunda aynı sözü
vermişti. Şimdi Bakanlık bize
Bakanlığımızın devralabilmesi Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle mümkün olmaktadır. demektedir. Cumhurbaşkanı ve
Binali Yıldırımın sözleri Adanada asılı
duruyor. Bu sözünüzü ne zaman yerine getireceksiniz?
Türk örf âdetlerinde söz
namus değil midir? Adana metrosu için Cumhurbaşkanlığı
kararnamesini ne zaman çıkaracaksınız? Kanal İstanbula
kaynak bulan Cumhurbaşkanı, Adana metrosundan bu kaynağı
neden esirgemektedir, yoksa Adana sizin için üvey evlat muamelesi mi
görmektedir?
BAŞKAN Şimdi,
soruları cevaplamak üzere sözü Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Sayın Fuat Oktaya veriyorum.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun Sayın Oktay.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
ben elimden geldiği kadar soruları cevaplamaya
çalışacağım.
Bir hatibimizin
Osmanlı Arşivi Külliyesiyle ilgili bir sorusu vardı. O soruya
ilişkin bir cevap vereceğim ama şu anda yanımda değil,
birazdan o soruya da cevap vereceğim Sayın Başkan, bir
başka yerde zannediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Zaman geçiyor, zaman.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Merak etmeyin, ilave zaman alırım.
Osmanlı Arşivi
Külliyesinin dere yatağına kurulduğu doğru mudur? konusu:
Burada, basında çıkan, arşiv belgelerinin bulunduğu
alanların su altında kaldığı, belgelerin zarar gördüğü
ve uygun olmayan alanlarda muhafaza edildiği iddiaları gerçeği
yansıtmamaktadır. İlgili kurumlardan alınan zemin etüdü
raporlarında Osmanlı Arşivi Külliyesinin üzerinde
bulunduğu konumun gerekli mühendislik ve mimari projeler açısından
uygun olduğu belirtilmiştir. Aynı raporlara göre içinde bulundurduğu
hazinenin önemine binaen ilave önlem olarak yapı eteğinin artı 7
kotunda olması gerektiği belirtilmiştir. Bu değer ise
inşaat aşamasında külliyenin her bir noktasında artı
8,20 olarak uygulanmıştır. Böylelikle ilave bir önlemin de
ilerisine gidilmiş ve oluşabilecek bütün
sıkıntıların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bir başka soru
vardı, Silahlı Kuvvetlerle alakalıydı. Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfıyla ilgili olarak verilen
yardımların nereye harcandığı ve bu Vakfın
Cumhurbaşkanlığına bağlı olup
olmadığı soruldu. Cumhurbaşkanımızın
Başkanlığındaki Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfının mütevelli heyetinde Cumhurbaşkanı
Yardımcısı, Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay
Başkanı ve Savunma Sanayii Başkanı bulunmaktadır.
Vakfın brüt gelirinin yüzde 20si Vakfın idari harcamalarına,
yüzde 80lik bölümü ise Genelkurmay Başkanlığınca
belirlenen Türk Silahlı Kuvvetleri projelerine, yatırımlara ve
sermaye artırımına tahsis edilmektedir. Vakıf 2018
yılında 29 milyon 449 bin 311 TLlik bağış toplamıştır.
2018de diğer kalemler de dâhil edildiğinde, gelirlerin 52 milyon 492
bin 831 TLsi Vakfın Yatırım Fonuna, 149 milyon 810 bin 262
TLsi Türk Silahlı Kuvvetleri projelerinde kullanılmak üzere Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna aktarılmıştır. 14 milyon 461 bin
511 TLsi genel idari giderler için, 35 milyon 694 bin 541 TLsi ihtiyat
payı olarak ayrılmış, 419.721 TL ise Vakfın mal
varlığını artırıcı yatırımlarda
kullanılmıştır.
Yine konuşmamda
cevaplayamadığım -sonra cevaplarım diye- bir başka
soru vardı: Çözüm sürecinin sonlandırılmasında MGKyle
gerçekleştirilen bir mutabakat var mıdır veya mutabakat mı
vardır? şeklinde. Çözüm süreciyle alakalı bir soruyu soruyor
anladığımız kadarıyla. Bu süreci bitiren PKK/KCK terör
örgütünün kanlı eylemleri ve yandaşlarının devletin samimi
yaklaşımlarını istismarıdır.
Yine bir başka konu
vardı Ceylan Önkolun faili neden bulunamamıştır? diye.
Diyarbakır Lice Şenlik köyü, Paşaçiya mezrası, Cemaltepe
mevkisinde, 28 Eylül 2009 günü, saat on sıralarında çobanlık
yapan Ceylan Önkol, hayvanlarını otlattığı esnada,
PKK/KONGRA-GEL katil bölücü terör örgütü mensuplarınca araziye
döşenen mayına basması sonucu ölmüştür, öldürülmüştür.
Belediyelere atanan
kayyumlar için Dağa para gönderiyorlardı. vesaire şeklinde,
buna ilişkin açıklamalar vardı. Bununla ilgili bana bir tane belge
gösterin. şeklinde bir şey vardı. Yine, 2014-2019 döneminde,
görevden alınan belediye başkanlarından 42si hakkında ilk
derece mahkemelerince çok ciddi cezalar verilmiştir -bunları
açıklayabilirim de burada gerekirse, vakit müsait olursa- bazı
davaları da devam etmektedir. Aradığınız belgeleri bu
mahkeme kayıtlarına bakarsanız çok rahatça bulabilirsiniz.
Yerel yönetim bütçelerine
neden ulaşılamadığıyla alakalı bir başka
soru vardı. Tüm belediyeler Hazine ve Maliye Bakanlığına
üçer aylık dönemler hâlinde varlık ve yükümlülüklerini
göndermektedir. Bu kapsamda hazırlanan konsolide tablolara
Bakanlığın internet adresinden erişim
sağlanabilmektedir. Ayrıca, bu veriler konsolide edilerek Mahallî
İdareler Genel Faaliyet Raporu adıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından da kamuoyuna sunulmaktadır.
İlk yerli otomobil
prototipinin tanıtımıyla ilgili bir soru vardı, buna
gururla cevap verebilirim. Bu sizlerin de her birinizin de gurur
duyacağı bir projedir, cevap da olacaktır diye ümit ediyorum.
Çok yakında araçlarımız hazır. İnşallah, hem Türk
kamuoyuna hem de ümit ediyoruz ki ulaşabileceğimiz pazarlar dâhil,
tüm pazarlara prototipin tanıtımı çok çok kısa bir süre
içerisinde yapılacaktır, sizler de göreceksiniz. Mutlu
olacağınızı, seveceğinizi düşünüyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir başka soru:
Diyanet İşleri Başkanlığı bir spor kulübü mü
kurmuştur? Bütçesi nereden karşılanmıştır? Spor
Totodan bu kulübe kaynak aktarılmış mıdır? şeklindeydi.
Diyanet İşleri Başkanlığı personeli geçmiş
dönemde kendi inisiyatifiyle amatör bir spor kulübü kurmuş olmakla
birlikte, 2011 yılında söz konusu kulübü feshetmiştir.
Anılan kulübe herhangi bir bütçeden herhangi bir kaynak aktarımı
gerçekleşmemiştir.
Yakamoz yatıyla
ilgili bir soru vardı. Bu da yine, Deniz Kuvvetlerinden
devralınmıştır, herhangi bir bedel ödenmemiştir Deniz
Kuvvetlerine. Bununla ilgili, yatın bakım, onarımıyla
ilgili bir çalışma yürütülmektedir, yürütülmüştür.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesiyle ilgili, gene, bir şey var, onu
geçeceğim müsaadenizle.
Millî Güvenlik Siyaset
Belgesiyle ilgili, yine Hangi amaçlarla güncellenmiştir?le alakalı
soru: Bu, bildiğiniz gibi, milletimizin, ülkemizin, devletimizin
güvenliğini sağlamak için ana hedefleri ve esasları ihtiva eden,
çerçeve niteliğinde bir metindir. Bu belge 1973, 1992, 1998, 2005, 2010,
2015 yıllarında da güncellenmiştir. Bu güncellenme de bu
çerçevedeki bir güncellenmedir.
Yine, konuşmalarda
Bütçede yer alan hane halkına transferlerle kastedilen nedir?
şeklinde bir soru vardı: Merkezî yönetim bütçesinin
sınıflandırılması devlet mali istatistikleri
çerçevesiyle uyumludur. Hane halkına transferler, eğitim,
sağlık, barınma gibi muhtelif amaçları gerçekleştirmek
üzere ve cari nitelikli harcamalarına katkı amacıyla hane
halkına yapılan karşılıksız ödemeleri
içermektedir. Hane halkına transferler kapsamında, tarımsal
destekleme ödemeleri, burs ödemeleri, engelli evde bakım ödemeleri, 2022
sayılı Kanun kapsamında bağlanan aylıklar, bireysel
emeklilik sistemine devlet katkısı ödemeleri sayılabilir.
Yine Ankarada Siteler
mevkisinde bulunan esnaf vergi dairelerinden bir tanesi ekonomik
bunalımdan dolayı mı kapanmıştır? sorusu
vardı: Ankara ili Siteler bölgesinde vergi hizmetlerinin yürütülmesi için
Yahya Galip Vergi Dairesi Müdürlüğü ile Muhammet Karagüzel Vergi Dairesi
Müdürlüğü olmak üzere 2 adet vergi dairesi faaliyet göstermektedir. Söz
konusu vergi daireleri hizmetlerine devam etmektedir, bana ulaşan bilgiler
çerçevesinde, kapatılan herhangi bir vergi dairesi bulunmamaktadır.
Yine, Ziraat Girişim
Sermayesiyle ilgili bir soru vardı: Simit Sarayı şirketinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Onları
yazılı bildirelim Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcım.
Şimdi,
sırasıyla, sekizinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile
kesin hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeleri ile kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, bütçe ve kesin hesaplarda okunacak bütün değerler Türk
lirası cinsindendir.
Cumhurbaşkanlığının 2020
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
01) CUMHURBAŞKANLIĞI
1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 3.152.937.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının
2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının
2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 1.719.066.064,83
Bütçe Gideri 1.648.678.956,42
İptal Edilen Ödenek 70.387.108,41
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının
2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir bakalım, bir baksın
arkadaşlar kimin sayısı çok. Sayın Başkan, AKP ve MHP
Grubunun toplamıyla İYİ PARTİ, HDP, CHP Grubunun
toplamına baktığınızda
Böyle bütçe geçmez.
BAŞKAN
- Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
01.75) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
BAŞKANLIĞI
1) Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 2.182.381.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2020
yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2018
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 2.902.908.696,69
Bütçe Gideri 2.884.707.312,40
İptal Edilen Ödenek 18.201.384,29
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 6.901.406,92
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2018
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
01.76) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 34.787.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 29.363.745,00
Bütçe Gideri 29.043.823,15
İptal Edilen Ödenek 319.921,85
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliğinin 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
01.77) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 11.519.609.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığının 2020 yılı
merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığının 2018 yılı
merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 5.168.004.603,87
Bütçe Gideri 8.356.036.203,35
Ödenek Üstü Gider 3.203.779.037,70
İptal Edilen Ödenek 11.856.963,49
Ertesi Yıla Devreden Ödenek 3.890.474,73
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığının 2018 yılı
merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Arşivleri Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
01.78) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 101.632.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Arşivleri Başkanlığının 2020 yılı
merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Milli
Saraylar İdaresi Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
01.79) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 157.398.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Milli
Saraylar İdaresi Başkanlığının 2020
yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Milli
Saraylar İdaresi Başkanlığının 2018
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Milli Saraylar
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 27.435.970,00
Bütçe Gideri 22.600.938,75
İptal Edilen Ödenek 2.736.629,93
Ertesi Yıla Devreden Ödenek 2.098.401,32
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Milli
Saraylar İdaresi Başkanlığının 2018
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Strateji ve Bütçe
Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
01.80) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI
1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 9.073.161.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Strateji
ve Bütçe Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Strateji
ve Bütçe Başkanlığının 2018 yılı merkezî
yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Strateji ve Bütçe
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 69.836.532,00
Bütçe Gideri 45.514.564,24
İptal Edilen Ödenek 24.321.967,76
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Strateji
ve Bütçe Başkanlığının 2018 yılı merkezî
yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
32) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 610.657.200,00
Bütçe Gideri 201.047.116,05
İptal Edilen
Ödenek 409.610.083,95
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığının 2018 yılı merkezî
yönetim kesin hesabı
kabul edilmiştir.
İletişim
Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Asla, asla, 5
maaş alıyor adamlar.
BAŞKAN - Genel toplamı okutuyorum:
01.81) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI
1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 368.136.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İletişim
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
İletişim
Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) İletişim
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
GELİR CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 127.034.768,00
Bütçe Gideri 114.306.428,08
İptal Edilen Ödenek 12.728.339,92
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İletişim
Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
07.77) BASIN-YAYIN VE
ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
GELİR CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 248.218.732,00
Bütçe Gideri 248.217.923,38
İptal Edilen Ödenek 808,62
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul
edilmiştir.
Savunma Sanayii
Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.28) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI
1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL TOPLAM 100.839.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 100.839.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Savunma
Sanayii Başkanlığının 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Savunma
Sanayii Başkanlığının 2018 yılı merkezî
yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları
okutuyorum:
2) Savunma Sanayii
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 88.322.050,00
Bütçe Gideri 83.244.855,11
İptal Edilen Ödenek 5.077.194,89
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 66.011.000,00
Tahsilat 84.022.857,57
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayii
Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
07) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 1.794.942.479,85
Bütçe Gideri 1.700.160.104,94
İptal Edilen Ödenek 94.782.374,91
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Başbakanlığın 2018 yılı
merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, sekizinci turda yer alan
kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir;
hayırlı olmalarını temenni ederim.
Sekizinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Böylece, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun
Teklifinin 1inci maddeleri kapsamına giren kamu idarelerinin bütçeleri
ve kesin hesapları ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
gelir ve finansmanla ilgili 2nci maddesinin görüşmeleri
tamamlanmış bulunmaktadır.
Şimdi, program uyarınca sırasıyla
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin maddelerini
görüşüp oylamalarını yapacağız.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin gider bütçesiyle ilgili 1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım.
Buyurun okuyun.
2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUN TEKLİFİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1- (1) Bu
Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerine 1.082.021.197.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelere 82.423.174.000 Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumlara 7.623.700.000 Türk lirası,
ödenek verilmiştir.
BAŞKAN
1inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gelir
bütçesine ilişkin 2nci maddeyi tekrar okutuyorum.
Buyurun
okuyun.
Gelir ve
finansman
MADDE 2- (1)
Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin
gelirleri 941.944.001.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin gelirleri 12.464.193.000 Türk lirası öz gelir, 71.162.721.000
Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 83.626.914.000
Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların gelirleri 7.488.375.000 Türk lirası öz gelir,
135.325.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
7.623.700.000 Türk lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
138.350.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN
Şimdi, 2nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
B CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
2020
Yılı Bütçe Geliri |
01
Vergi
Gelirleri 912.523.630.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03
Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 64.428.192.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04
Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 11.076.712.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05
Diğer
Gelirler 70.115.170.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06
Sermaye
Gelirleri 13.600.426.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08
Alacaklardan
Tahsilat 913.863.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Toplam
Bütçe Geliri 1.072.657.993.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09
Ret
ve İadeler (-) 130.713.992.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Net
Bütçe Geliri 941.944.001.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi kabul edilen
ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Cinisli, siz
buraya geldiniz, bir söz talebiniz oldu.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinislinin, On
Birinci Kalkınma Planında hedeflenen rakamların 2023te
gerçekleşme ihtimalinin başarı olarak kabul edilip
edilmediğini Cumhurbaşkanı Yardımcısından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Oktay, AK
PARTİ yetkililerinin âdeta bir slogan gibi 2023 hedeflerinden
bahsettiklerine şahit oluyoruz. Konuşmanızda zatıaliniz de
2023 hedeflerini zikrettiniz. Daha önce ilan edilmiş olan yüksek 2023
hedeflerinin On Birinci Kalkınma Planında neredeyse yarı
yarıya indirildiğinden haberdar olduğunuzu düşünüyorum. Son
planda hedeflenen fakat zaten kimileri 2007, 2008, 2011 yıllarında
bile yakalanmış olan rakamların 2023te gerçekleşme
ihtimalini başarı olarak kabul ediyor musunuz? Veya sözde 2023
hedeflerini sanki hiç düşürülmemiş gibi bugün hâlâ referans
göstermeniz doğru bir davranış mıdır?
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.34
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 23.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 1 inci
maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler
toplamı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde
yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile
karşılanır.
BAŞKAN Madde
üzerinde ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili
İsmail Koncuka aittir.
Buyurun Sayın Koncuk.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gecenin ilerleyen
bu vaktinde ben size Adanayla ilgili birtakım bilgiler vermek istiyorum
germeden. Hepinizin bildiği gibi, TEMSA diye bir kuruluş var;
Adanada faaliyet gösteren, elli bir yıldır otomotiv sektöründe olan,
Türkiyenin medarıiftiharı bir kuruluş TEMSA. Bu TEMSA 30
Haziran 2018 tarihinde el değiştirdi. Sabancı ailesindeydi,
Enver ve Rukiye Ünverin kurduğu İsviçre merkezli True Value Capital
Partners diye bir fona satıldı. Bu TEMSA otobüsleri yüzde 100 Türk
mühendisleri tarafından tasarlanmış otobüslerdir, yüzde 100.
Hani az önce Sayın Fuat Oktay İlk arabayı yakında piyasaya
süreceğiz. filan dedi de aslında otobüsümüzü piyasaya sürdük TEMSA
vasıtasıyla. TEMSA Avrupa ve Amerikadaki
çalışmalarıyla çok ciddi isim yapmış bir şirket.
Yılda 4 bin otobüs ve midibüs, 7.500 hafif kamyon olmak üzere tek vardiyada
yılda 11.500 araç üretiyor ve ürettiğinin yüzde 80ini ihraç ediyor.
Nereye? Fransa, Almanya, İngiltere, Avusturya, İtalya, İsveç,
Litvanya, Benelüks gibi 66 ülkeye, Türk Cumhuriyetleri de bu ülkelerin
içerisinde. Kendi segmentinde Avrupada ilk 8in içinde, Amerika Birleşik
Devletlerinde ilk 4te yer alıyor. Elektrikli üretimde, otobüs üretiminde
kendi muadillerinin teknolojik bakımdan önüne geçmiş TEMSA, Adanada,
Türkiyede.
Değerli
milletvekilleri, daha on beş gün önce TEMSAnın CEOsu Aslan Uzun
hedeflerini şöyle ortaya koyuyor, on beş gün önce, diyor ki:
Beş yılda en az 5 kat daha büyüyeceğiz. 2020de yüzde 30un
üzerinde büyüme planlıyoruz. Türkiyede pazar lideri biziz, Türkiye
yollarında gezen her 3 otobüsten 1i TEMSAya ait. On yıl sonra
sadece Türkiyede değil, Amerikada da üretim yapacağız. Hem
ciroda -bu cümle önemli- hem adette hedeflerimizi tutturuyoruz. Şimdi, on
beş gün önce TEMSAnın CEOsu bunları söylerken on beş gün
sonra bu TEMSA batıyor. Söylentilere göre, duyduklarımızdan
hareketle söylüyorum, bir resmî bilgi falan veren de yok, geçen Sanayi
Bakanımız Sayın Mustafa Varanka sordum ama tek bir cümle cevap
vermedi, onun için basından aldığımız bilgilerle
burada TEMSAnın içinde bulunduğu ödeme güçlüğünü
öğreniyoruz, bir bankadan aldığı krediyi bankanın öne
çekmesi sebebiyle. Hangi banka? Bu krediyi öne çekme sebebi nedir? Acaba dünya
piyasasında, işte, Amerikada ilk 4te, Avrupada ilk 8de olan bir
Türk kuruluşunun rekabet dolayısıyla birtakım eller
tarafından batırılması mı söz konusu? Adana tabiriyle
bir üçkâğıt mı var, onu da bilmiyoruz. Bir üçkâğıt
mı var, bunları bilmiyoruz. Ve Hükûmetimizden bu konuda bir bilgi yok
ve 1.500 kişi çalışıyor. Yan sanayi eklemeleriyle binlerce
insan Adanada TEMSAdan ekmek yiyor. Aslında TEMSA, ürettiği
değerle sadece Adananın medarıiftiharı değil
Türkiyenin medarıiftiharı.
Değerli
milletvekilleri, bir tartışma söz konusu olsun diye
söylemeyeceğim ama Simit Sarayına 500 milyon vererek ortak
oluyorsunuz, Ziraat Bankası olarak. TEMSA gibi bir dünya devi olmuş
bir şirketi kurtarmak adına ben, Hükûmetin ne
yapacağını doğrusu merak ediyorum. Bu bilgileri özellikle
burada verdim ki bir yerlerde sizin de kullanmanız gerekebilir, yani bu
hepimizin değeri, Türkiyenin değeri ve binlerce insan buradan ekmek
yiyor. Ve basının da -enterasandır- bu TEMSA konusuna Simit
Sarayı kadar dikkat etmediğini, haber bile
yapmadığını da görüyorum. Değerli milletvekilleri bu,
hepimizi ilgilendiren bir durumdur, onun sahibinin kim olduğu bizi
ilgilendirmiyor, o batmış, çıkmış önemli değil
ama TEMSAyı kurtarmak bizim için millî bir görev olarak görülmelidir diye
düşünüyorum. Bu bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.
Değerli
milletvekilleri, bugünlerde Asgari Ücret Tespit Komisyonu görev yapıyor.
Bugün TÜİK, Komisyona bir rakam sunmuş, hafif iş kolu için 1.940
lira, orta iş kolu için 2.086 TL, ağır iş kolu içinse 2.331
TL asgari ücret önermiş. TÜİKe göre, ağır statüde
çalışan bir işçinin geçim maliyeti sadece yüzde 5,4
artmış, sadece 5,4. Hâlbuki hedeflenen enflasyon bile 2019
yılı sonu itibarıyla yüzde 12. Bu TÜİK talimatlara göre
hareket eden bir kuruluş hâline geldi maalesef. Yani artık bu
TÜİKin rakamlarının vatandaşların, halkın,
memurun, işçinin, çalışanın durumunu
anlatmadığını sizler de biliyorsunuz, herkes biliyor; çok
çirkin. Bu kadar önemli bir faaliyet gösteren bir kuruluşun böyle
gayriciddi rakamlarla
Efendim, geçim maliyeti yüzde 5,4 artmış. Bu
nasıl bir yaklaşım ya? Bu hesabı sen nerede yaptın?
Nerede yaptın bu hesabı? Utanmaları gerek.
Dolayısıyla, geçen
sene aynı TÜİK yüzde 37,4 artış öngörmüştü. Ne
değişti? Oradaki görevliler değişti, yetkililer
değişti. Birilerinin adamı geldi TÜİKin başına,
o insanların istediği rakamları ortaya çıkarmaktan zerre
geri adım atmıyor TÜİK, ne istiyorlarsa o rakamlar
çıkıyor.
Bakın, şimdi ben
size TÜRKİYE KAMU-SENin son açıkladığı kasım
ayı geçim endekslerini vereceğim, TÜRKİYE KAMU-SEN
yıllardır bu çalışmayı yapar: Çalışan tek
kişinin açlık sınırı 2.625 lira 90 kuruş, tek
kişinin açlık sınırı, tek başına
yaşıyorsa bir insan. Çalışan tek kişinin yoksulluk
sınırı -açlık ve yoksulluk sınırları
farklı terimlerdir- 3.388 lira 32 kuruş. 4 kişilik bir ailenin
sadece gıda ve barınma harcamaları ortalama 2.503 lira 94
kuruş, 4 kişilik bir ailenin sadece aylık gıda
harcaması 1.504 lira 65 kuruş.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, her sene âdeta tombala çeker gibi asgari ücret
tespiti yapıyoruz. Böyle bir tespit olmaz, bunun bir kuralının
olması lazım; iki yıllık, üç yıllık, dört
yıllık, beş yıllık, on yıllık hedefler
ortaya koymamız lazım. Mesela, 4 kişilik bir ailenin asgari
geçim haddi 7 bin TL şu anda, 7 bin TL. Bir hedef ortaya koyması
lazım Hükûmetin yani yıllar içerisinde -ben hemen bu sene yapın
demiyorum- Türkiyede asgari ücreti asgari geçim sınırına
ulaştıracağım diyebilmeniz lazım. Böyle bir hedef var
mı? Hayır. Sadece yaptığınız şudur,
Sayın Fuat Oktay da geçen burada konuşmasında memur
zamlarıyla ilgili filan rakamları verdi Yüzde 400 artırdık.
filan, bunlar meseleyi çözmez. Yani enflasyon oranında zam sıfır
zam demektir, sıfır zam.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL KONCUK
(Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
İSMAİL KONCUK
(Devamla) Yani siz her yıl çalışanların, asgari
ücretlinin zammını sadece enflasyonla paralel yürütüyorsanız siz
sıfır zam yapıyorsunuz demektir. O zaman bu ülkede büyüme
rakamları ne işe yarıyor? Övünüyorsunuz ya büyüme
rakamlarıyla, ne işe yarıyor? Ne yapmak lazım?
Çalışanlara, asgari ücretli dâhil, işçi dâhil, memur dâhil refah
payı vermeniz lazım, büyüme oranlarından
faydalanmasını sağlamanız lazım ki eğer o büyüme
vatandaşın cebine yansımıyorsa bu büyümenin vatandaş
için, millet için bir anlamı olmadığı çok
açıktır. Onun için bu konuyu çok geniş anlatabilirim ama tabii,
zaman çok yetersiz. Onun için üç yıllık, beş yıllık,
on yıllık planlar konsun.
TÜRK-İŞten de
çok fazla bir şey bekleyemiyorum, çünkü sendikacılık eylem yapma
özelliğini kaybetti Türkiyede, eylem yapma özelliğini kaybetti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL KONCUK
(Devamla) Sayın Başkanım, son cümleyi bağlamak
adına
BAŞKAN Buyurun,
bağlayın sözünüzü.
İSMAİL KONCUK
(Devamla) Sendikacılık önemli faaliyet ama
sendikacılığın fonksiyonu maalesef ortadan kalktı
çünkü ne kadar demokrasi o kadar sendikal mücadeledir. Öyle bir ortam yok
maalesef. Dolayısıyla burada, zaten o Asgari Ücret Tespit
Komisyonunda çoğunluk Hükûmet yanlısı, işveren
yanlısı olduğu için TÜRK-İŞ o komisyonda hangi
rakamı ortaya koyarsa koysun eylem gücünü sahaya
yansıtmadığı sürece bir şey alabilmesi mümkün
değil. Yani dediğiniz olacak. Ama istirham ediyorum: Bu ülkede
aklı başında insanların, maliyecilerin, efendim, para
politikalarını takip eden insanların bir hedef ortaya koyması
lazım yoksa asgari ücretin sonucunu her yıl böyle tombaladan ne
çıkacak şeklinde bekler dururuz, vatandaşın da
refahını artırmamız mümkün olmaz diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Mevlüt Karakayaya ait.
Buyurun Sayın
Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT
KARAKAYA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Denge başlıklı 3üncü
maddesi üzerine söz aldım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini aktaracağım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, 1 trilyon 95 milyar
461 milyon gider, 956 milyar 588 milyon gelir, 138 milyar 873 milyon TL
açıkla bağlanmaktadır. Açığın gayrisafi yurt içi
hasılaya oranıysa yüzde 2,9; faiz dışı fazlaysa 67
milyon TL. Aslında, üzerinde konuştuğum 3üncü madde genel bütçe
giderleri yani (I) sayılı cetveldeki kamu idarelerine tahsis edilen 1
trilyon 82 milyar 21 milyon 197 bin TL ödenek ile yine (I) sayılı
cetvelde yer alan bütçe geliri 941 milyar 944 milyon bin TL arasındaki
farkın yani 140 milyar 77 milyon 196 bin TLnin net borçlanmayla
karşılanmasına ilişkin yönetime yetki verilmesi maddesi.
Değerli milletvekilleri,
bütçe, esas itibarıyla iki ayaklıdır. Bu ayaklardan birisi, kamu
idarelerine tahsis edilen ödenekler yani giderler; diğeri ise bu
ödeneklerin karşılanacağı kaynakları oluşturuyor.
Makul olanı, makbul olanı bu iki ayağın birbirine denk
gelmesidir. Öyle olursa bir aksama söz konusu olmaz. 2020 bütçemiz, bu anlamda,
138 milyar 873 milyon TL bir açıkla bağlanıyor. Bütçe
açığı dediğimiz şey, gelirin gideri
karşılayamaması anlamına geliyor. Ne
yapacaksınız, bu durumda, borçlanacaksınız. İşte,
biz de bu 3üncü maddeyle birlikte o borçlanma yetkisini merkezî Hükûmete
vermiş olacağız.
Değerli
arkadaşlar, tabii bütçe açıkları aynı zamanda kamu
finansman açıklarının da önemli bir kısmını
oluştururlar ve 1970li yıllardan bu yana da kamu finansman
açıklarının önemli bir kısmı bütçe açıkları
olarak gelmiştir. Günümüzde belli bir oranda bütçe
açığının varlığı, kontrol edilebilir
seviyelerde olduğu sürece bir bütçe aracı olarak da
kullanılabilmektedir, daha doğrusu, bir ekonomik araç olarak da
kullanılabilmektedir. Tabii ki bu açığın ne kadar
olduğu, taşınabilir, sürdürülebilir olması ekonomik
şartlara bağlıdır. Yine, bütçenin o ayaklarını
oluşturan gelir ve gider ayaklarının içerikleri, tertipleri ve
bunlarla ilgili politikalar son derece önemlidir. Bu açıdan
baktığımızda, evet, kaç gündür bütçe konusu Meclisin
gündemine geldiğinden bu yana bütçenin bu yönleriyle
değerlendirilmesi buradan, bu kürsüden yapıldı, komisyonlarda bu
konular tartışıldı. Burada bütçe
açığının olması çok önemli bir sorun değil, biraz
önce ifade etiğim gibi, içerikleri önemlidir ancak dikkat edilmesi gereken
çok önemli bir husus var ki o da bunların yapısal hâle
dönüşmemesidir, yapısal hâle dönüşümü konusunda dikkatli
olunmasıdır.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki, bu açıkları konuşurken bazı
şeyleri de dikkate almamız gerekir. Türkiye uzun zamandır iç ve
dış güvenlik konularında önemli harcamalarda bulunmaktadır,
bunların önemli bir kısmı terörle mücadele için
yapılmaktadır. Kırk yıldır PKK terör örgütüyle
mücadele ediyoruz yani bunların elbette ekonomik anlamda da ciddi bir
maliyeti var. İşin sosyal maliyeti ayrı bir yerde,
civanlarımızı veriyoruz, canlarımızı veriyoruz.
Bunun tabii ki ekonomik bir karşılığının olması
mümkün değil, bunun parasal bir değerle ölçülebilmesi mümkün
değil ancak parasal anlamda da baktığımızda ciddi
şekilde harcamalarda bulunuyoruz. Buradaki harcamalar değildir sadece
maliyet, bir de kaybettiğimiz kaynakların alternatif maliyeti
vardır, fırsat maliyeti vardır. Alternatif ve fırsat
maliyetlerine baktığımızda, yine aynı şekilde
FETÖ terör örgütüyle mücadelede yaptığımız harcamalar ve
kullanamadığımız kaynaklar, onlara ilişkin alternatif
ve fırsat maliyetlerini de dikkate aldığımızda -belki
de bugün çok eleştirdiğimiz- Türkiye'nin dış borcuna denk
gelebilecek bir kaynaktan bahsediyorum.
Evet, bütçe
konuşmaları, tartışmaları sırasında
bazı konularda bazı alanlara kaynak tahsisi konusunda buradan
eleştirilerimiz oldu, daha çok kaynak istiyoruz, daha çok
kaynağı devlet işlev ve fonksiyonlarının yerine
getirilmesinde, ekonomi politikalarının uygulanmasında,
teşviklerde elbette kullanmak istiyoruz ama Türkiye gerçeklerini de
görmemiz gerekiyor, bilmemiz gerekiyor. Bu kaynak tüketimleri bu anlamda
Türkiyeyi gerçekten ciddi sıkıntıya sokan konular ama buna
rağmen Türkiye bütçesi de ekonomisi de güçlü.
Değerli
arkadaşlar, bu vesileyle, terörle mücadelede görev alan asker, polis,
korucu, tüm güvenlik mensuplarımızı milletin kürsüsünden bir kez
daha minnetle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, aslında bütçe kanunlarını önemli yapan,
milletin bütünüyle ilgili olmasıdır. Çok önemli bir şeye karar
veriyoruz. Neye karar veriyoruz? Biz, köylüsüyle, çiftçisiyle, işçisiyle,
esnafıyla, çalışanıyla 2020 yılında bir yıl
içerisinde üreteceğimiz tüm malların ve hizmetlerin parasal
karşılığının yaklaşık yüzde
22,6sını merkezî hükûmete toplama yetkisi veriyoruz. Bir yıl
içerisinde kazanılacak gelirin, milletin elde edeceği gelirin yüzde
22,6sını alma, toplama kararını veriyoruz ve bunu tekrar
dağıtma kararını veriyoruz. Bu açıdan
baktığımızda gerçekten çok önemli bir karar.
İşte, bunun için de buna biz bütçe hakkı diyoruz, bunun için
de Bütçe hakkı kutsaldır. diyoruz, Veballi. diyoruz.
Bu vesileyle ben 2020
yılı bütçesinin Türk milletine hayırlar getirmesini,
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, değerlendirme konusunda söylenecek elbette çok şey
var ama zaman sınırlı. Ben sürem bitmeden bir başka konuyu
da gündeme getirmek istiyorum. Malumlarınız, 27 Aralık tarihi
Büyük Atatürkün, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Ankaraya gelişinin
100üncü yıl dönümü. Ben, öyle zannediyorum ki 27 Aralıkta Türkiye
Büyük Millet Meclisi tatilde olacak. Ben, buradan bir Ankara milletvekili ve
bir Ankara çocuğu olarak, aynı zamanda Ankaralı birisi olarak bu
100üncü yılın kutlu olmasını diliyorum ve bu vesileyle bir
hususu da dikkatlerinize çekmek istiyorum Ankara milletvekili
sıfatımla.
Ankara bir metropol. Evet,
hepimiz aslında burada yaşıyoruz, tüm milletvekilleri, 600
milletvekili Ankarada yaşıyoruz ama aslında Ankarayı da
çok fazla görmüyoruz. Bir Ankara daha var Ankarada, hepinizin dikkatini oraya
çekmek istiyorum, Ankaranın bir de taşrası var.
Ben, başkent
Ankaramıza hep birlikte, 600 milletvekiliyle sahip çıkalım
diyorum.
Hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşta.
Buyurun Sayın
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu saatinde dinlemek kadar konuşmak da zor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bütçe
görüşmelerinin sonuna yaklaşıyoruz; üç günümüz kaldı ve
bütçeyle ilgili şüphesiz çok şey söylendi ama bütçeyi siyasetten,
ülkenin içinde bulunduğu durumdan ari düşünmek mümkün değil.
Bugün yapılan
tartışmalara ilişkin birkaç hususta görüşlerimizi ifade
edeceğim. Her şeyden önce, bize yönelik suçlamaların
başında, topluma düşmanlık yaptığımız,
halka düşmanlık yaptığımız, terör, terörizm,
artık, böyle gırla bu cümleler, bu da yetmedi, bugün bir de yeni bir
şey eklendi; efendim, biz Türk ordusunu suçluyormuşuz. Bunları
bir açalım, nedir? Bir kere, bizim Türkiye halkıyla, halklarıyla,
Türkiye toplumuyla hiçbir sorunumuz yok. Bizim Türk halkıyla da Kürt
halkıyla da diğer kimliklerle de hiçbir sorunumuz yok. Bizim
sorunumuz iktidarla; iktidardaki partinin kendi bekası için, kendi
geleceği için halkları karşı karşıya getirme,
düşmanlaştırma ve kutuplaştırma
politikasıdır.
Şimdi, neticede,
HDPye düşmanlıkta öyle bir sınırsızlık var ki,
öyle bir sınır tanımama var ki bugün Mecliste Biz Kürt
halkına değil, HDPye düşmanız. dendi. Bunu Grup
Başkan Vekillerimiz yanıtladı. HDPye düşmanlık,
HDPye oy verenlere de düşmanlıktır, HDPye sempati duyan
milyonlarca insana da düşmanlıktır. Bunu kimlik ayırmadan
söylüyorum.
Bir kere bunun
adını koyalım: Tek taraflı bir propagandayla bütün Türkiye
yurttaşlarına ve dünya kamuoyuna HDP kriminalize edilerek,
ötekileştirilerek, dışlanarak -bugün yeni bir şey eklendi-
düşman ilan edilerek iktidarın bekası sağlanmaya
çalışılıyor. Hayır, buna izin vermeyiz.
Türk halkının
bölünme korkusu var, Kürt halkının asimilasyon korkusu var. Birçok
araştırmada bu çıktı. Niye buraya geldim? Türk halkına
şunu partimiz adına hep söyledik, bir daha söylüyorum: HDPnin bölme
falan gibi bir düşüncesi zaten yok. Biz bu ülkeyi bölmeyi değil, bu
ülkeyi demokratikleştirmeyi, bu ülkede 82 milyon yurttaşın
eşit ve özgür olarak demokratik bir Anayasayla yönetilmesini savunuyoruz.
Biz ne Kürtlerin Türklerden ne İstanbulun Diyarbakırdan
ayrılmasını ne de başka bir ilin bir yerlerden
ayrılmasını savunan bir partiyiz. Biz Mecliste 3üncü büyük
grubuz. Bizim programımız, ilkelerimiz, tüzüğümüz, eş
başkanlarımızın açıklamaları ortadadır. Biz
-Meclis Grubumuz- şu anda bütün gruplardan çok daha kapsayıcı,
farklılıkları içeren ve aynı programla, aynı ilkelerle
hareket eden bir parti konumundayız ve Türk halkına, Türkiye
halklarına Meclisten söylüyorum: Biz sizin bölünme korkunuzu besleyenlere
tutum almanızı istiyoruz. Bölen biz değiliz, bölen bu
iktidardır; duyguda bölüyor. Bir kere her şeyden önce kopuş
duyguda başlar. Bugüne kadar hep şununla övünülürdü: Halklar
karşı karşıya gelmiyor Doğru. Türkler ile Kürtler çok
iyi komşuluk yapabilir, yapıyoruz da. Kız alıp vermek...
Ya, bu çok klasik. Kız alıp vermek ne ya? Bu tahakküm ne? Yani
evlilik ilişkisi özgür iradeyle olur, iki kişi -Türk, Kürt, Laz,
Çerkez, Arap; bunu ayırmayız ki biz- otururlar, evlenmeye karar
verirler ve evlenirler; biz buna böyle bakmıyoruz. Biz hep atılan
tırnak, hep alınan kız, yok efendim hep
Yani böyle garip bir
ruh hâli var. Kürtler de asimilasyondan korkuyor evet; dilinin, kültürünün, kimliğinin
yok edilmesinden korkuyor ve buna dair yüz yıllık tarihimizde yüz
binlerce örnek var. Şark Islahat Planından bugüne kadar geldik; hâlâ
Kürt dili özgür değil, hâlâ Kürtçe özgürce konuşulamıyor, hâlâ
ben ana dilim olan Kürtçeyle bu kürsüde konuşup yazı
yazamıyorum, hâlâ benim çocuklarım ana dilinde eğitim göremiyor.
İşte, bu korkuları aşmak bizim elimizde, bu Meclisin
elinde.
Şimdi, demin
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı işgal
lafına tepki gösterdi ve bize, grubumuza atfen şunu dedi: Türk
ordusuna nasıl böyle dersiniz? Biz Türk ordusuna falan söylemiyoruz.
Bizim askerlerle bir sorunumuz yok. O askerleri cepheye süren, savaşa
gönderen burasıdır, burası; siyasi iradedir. Askerlerin kendi
kendine Hadi ben gideyim Cerablusa -şimdi de nur topu gibi yeni bir
terör örgütümüz oldu: Hafter- hadi Libyada savaşa gideyim. gibi bir
tutumu yok ki. Meclis karar alıyor, siyasi iktidar kendi bekası için
yeni savaş kararları alıyor ve askerler gidiyor. Biz askerleri
seviyoruz, o askerler bizim de evlatlarımız.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) Sevdiğiniz için mi
şehit ediyorlar?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz bu nedenle barışı savunuyoruz,
tam da bu nedenle savaş politikasına karşı
çıkıyoruz. Kimse bizi Türk ordusuna, askerlere, topluma, halka
düşmanlıkla suçlamasın; tam tersine, daha çok seven aslında
biziz.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Biz sizi iyi tanıyoruz!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) İşgal kavramı nedir -bunu biz
söylemiyoruz, bunu Türk Dil Kurumu söylüyor- birkaç tanım
çıkardım: Bir yeri ele geçirme, bir yeri geçici bir süreyle ele
geçirme. Başka bir tanım: Başkasının elinde bulunan
bir toprağı, bir yeri ele geçirme. Elli ayrı sözlükten
bakın.
Şimdi, Suriye
sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti devleti adına gidip
okul kurarsanız, hastane kurarsanız, üniversite kurarsanız
Metin Feyzioğlu hızını alamadı, gidip oraya bir de
anayasa yapacak. Ee? Orada biz bunları inşa ediyoruz. diyorsunuz,
sonra Biz işgal etmedik. diyorsunuz. Bu konuda siyasi hamaset olmaz.
İşgal nedir, ilhak nedir, bir ülke başka bir ülkenin
sınırlarına hangi koşullarda gider, bunu
tartışabiliriz, biz bu tartışmaya her zaman varız.
Şimdi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda Dışişleri konuşulunca, bir de Millî Savunma,
biz basit bir soru sorduk, dedik ki: Ya, bu ÖSOya, bu Kuvayımilliye
dediğiniz ÖSOya -millî ordu her neyse, bir sürü adı var- kim
veriyor parayı, gerçekten kim veriyor? Çünkü her gün diyorsunuz ki: Onlar
Mehmetçikimizle kol kola. Millî Savunma Biz vermiyoruz. dedi,
Dışişleri de Vermiyoruz. dedi. E, peki, kim veriyor? Bu soruyu
tekrar soruyorum ve Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı burada, tekrar soruyorum: Bunların bütçesini kim
karşılıyor? Çünkü o ÖSO çetesi, görüntülerle
Demin Sayın
Meclis Başkan Vekili görev sınırlarını aşarak
dedi ki: Size bir film göndereyim. Ben Sayın Meclis Başkan Vekiline
ve Meclise yüzlerce video göndereyim; ÖSOcuların kadınları
nasıl taciz ettiğini, nasıl tecavüz tehdidinde bulunduğunu,
çocukları nasıl öldürdüğünü gösterelim, bütün medyada dönüyor
bunlar. İşte, bunları tartışalım.
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) PKKnınkileri de göstersene!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) İşgal nasıl ilhak olur?
Göstermelik bir plebisitle ilhaka dönüşür. Bu benim metnim değil, bu
benim beyanım değil. Zamanım olsa, Birleşmiş
Milletlerin ilgili sözleşmelerini, Medeni ve Siyasi Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşmesini tek tek burada
anlatıp uluslararası hukukta bu nedir, anlatabilirim. Bu gecelik bu
konuya ilişkin bu kadarını söyleyeyim.
Diğer bir mesele,
Ceylan Önkol. Anlatacağım çok şey vardı ama Ceylan Önkola
geçmek istiyorum.
Ha, şunu da
söyleyeyim: Bu Meclisteki bizim Eş Genel Başkanımız Pervin
Buldanın eşini öldürenlerin yargılandığı davaya
gittik biz. Bu Parlamentodaki bizim milletvekillerinden birkaçının babaları,
kardeşleri faili meçhul cinayet kurbanı biliyor musunuz, Eş
Genel Başkanımız dâhil. JİTEM, 19 sanıklı
JİTEM, 19 kişiyi katleden JİTEM geçen hafta Diyarbakır
Adliyesinde aklandı, beraat etti. AKP Biz 90lı yıllarla
hesaplaşacağız. dedi, şimdi 90lı yılların
kanlı mirasını sırtlanmaya başladı. Bu, o
kanlı dönemi temize çekmektir. Bunu çok çok önemsiyoruz ve bu konuda
geçmişle yüzleşme olmadan hiçbir şey olmaz.
Ceylan Önkol, 10
yaşında bir Kürt çocuğu, bir Kürt kızı. Neyse ki
Sayın Oktay terörist demedi, o kadar insaflı davrandı. Ben
konuşmasından sonra tekrar dosyasına baktım,
avukatıyla görüştüm. 2 karakol ve 1 taburun gördüğü yani
görüş alanında olan bir yerde öldürüldü Ceylan Önkol.
Savcılık soruşturması henüz bitmedi. Sayın Fuat
Oktayın söylediği bilgiler savcılık dosyasında bile
yok. İki iddia var: Bir havan topu ikincisi Mayın mı
aldı eline? Bilirkişi raporu alınmış,
bağımsız bilirkişi raporu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Eli, ayakları ve kafası sağlam,
sadece karından parçalanmış ve biliyor musunuz, savcı olay
yerine gitmemiş, güvenlik yok diye gitmemiş. Muhtara demiş ki:
Cesedi getirin karakola, jandarmaya, ben orada otopsi yapacağım.
Cesedi annesi toplayıp ailesi karakola götürmüş, orada otopsi
yapılmış. İki gün sonra savcı bey lütfetmiş olay
yerine gitmiş ve bu da yetmemiş, soruşturmayı fail olarak,
şüpheli olarak soruşturulan jandarma yürütmüş. Ve PKKnin ya da
başka bir örgütün koyduğu mayınlarla ya da başka bir
şekilde öldürüldüğüne dair bir bilgi yok, savcı bile bunu
diyememiş. Ama burada, milletin Meclisinde, her gün sizin deyiminizle
Gazi Mecliste bize deniyor ki: Ceylan Önkol PKK tarafından öldürüldü.
El insaf ya! Bir de diyorsunuz ki Biz, Kürt düşmanı değiliz.
Kürtler size düşman değil ama siz Kürtlere düşmansınız.
Kürtlerin 10 yaşındaki çocuğunun, o Ceylanın gözlerini
hiçbirimiz unutamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Erzurum)
On binlerce Ceylan öldürdü PKK.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ceylan Önkolun gözlerine lütfen bu gece bir kez
daha bakın ve şunu vicdanınıza sorun: Savcılık
dosyasını isteyen milletvekiline veririm. Karakolun nasıl
görüş alanında, isteyen milletvekiline veririm. Jandarmanın
yaptığı soruşturma dosyasının bütün
evraklarını verebilirim ve bu konuda, havan topuyla
öldürüldüğüne dair bilirkişi raporunu istediğinize verebilirim.
Halkı nasıl bu kadar yanıltabilirsiniz? Bunu söylemek çok mu
zor: Ceylan Önkolun ailesine başsağlığı dilemek ve
Faillerin bulunması için elimizden geleni yapacağız. demek?
İşte bu
koşullarda gerçekten bütün sözler anlamını yitiriyor diyorum,
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki şahsına yönelik ifadelerine
katılmadığına ve Barış Pınarı
Harekâtının Türkiyenin birliğinin mührü olduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Beştaş,
benim görevimle ilgili yaptığınız tarife
katılmıyorum. Ben tarafım, devleti kuran Gazi Meclisi
yönetiyorum ve Türk devletinden tarafım. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün,
benim ölçülerime göre, Barış Pınarı Harekâtı
Türkiye'nin birliğinin mührüdür. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Siz orada görüş bildiremezsiniz, tarafsız
olmak zorundasınız.
BAŞKAN - Bir dakika
Bir dakika
Bu Mecliste, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin şehit vererek,
Türkiye'nin birliğini korumak için, tam da bir Kürt-Türk
savaşını durdurmak için, Amerikalısıyla,
Rusyalısıyla Türkiyeyi bölmek noktasındaki bütün iradelere
karşı verdiği mücadeleye işgal derseniz, ben
İşgal değil. derim.
Ve davulla zurnayla
karşılandığı noktasında belge var, onu vereyim
diyorum; bunu dinlemeye, takip etmeye bile tahammülünüz yok.
Dolayısıyla bizim görev alanımızın
sınırlarını siz çizemezsiniz, Türk devleti çizmiştir,
Türk milletinin iradesi çizmiştir. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan
FATMA KURTULAN (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özlem Zengin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın 129 sıra sayılı
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım, teşekkür ederiz
açıklamalarınız için.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Size gerek kalmadı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Tabii, saat çok geç ama konuşmanızın başında ifade
ettiniz, Dinlemek zor, konuşmak da zor. dediniz; hakikaten öyle fakat
muhakkak ki cevap vermek gerekiyor.
Şimdi, burada tabii,
bir kez daha söylememiz lazım. Diyorsunuz ki: İktidarın
bekası için savaş politikası gerekiyor. Bu, bir defa akla,
mantığa tamamen ters bir şey. Her zaman için, her zaman için bu
tarz operasyonlar elzem olduğu için yapılır Türkiyede, elzem
olduğu için ve böyle olduğu için de bunun altına
girdiğinizde siz o kadar insanın sorumluluğunu alıyorsunuz,
maddi olarak, manevi olarak çok önemli bir sorumluluk altında bu
operasyonları gerçekleştiriyorsunuz. Bu sadece ve sadece Türkiye'nin
bekası için yapılan bir şeydir, Türkiye'nin bekası için; AK
PARTİ için değil, iktidar için değil, Türkiye'nin bekası
için. Öyle olduğu için, burada, bu Mecliste sizin
dışınızda da bütün siyasi partiler buna oy verdiler, lehte
oy kullandılar Türkiye'nin bekasını gördükleri için.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Bütün partiler değil Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Fakat siz burada yaptığınız bütün konuşmalarda, daha
evvel de ifade etmiştik, nedense Türkiye'nin sınırlarından
değil, Türkiye sınırlarının dışındaki
başka bir meseleyi mesele ediniyorsunuz.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Bütün partiler değil.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Anlamadınız, zaten Siz hariç.
dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Siz hariç. dedim zaten.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Öyle değil, 3 tane parti hayır diyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Siz hariç, siz!
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Grubu olan, sizin dışınızda.
deyin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır, siz hariç, siz hariç.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Saadet Partisi
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Grubu olan 4 parti
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) İşçi Partisi hayır diyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ben ne söylediğimi gayet iyi biliyorum, grubu olan 4 siyasi parti oy
kullandı. İtirazı olan varsa zaten kendileri ifade ederler. Siz
kendi adınıza lütfen konuşunuz.
Yani daha evvel o kadar
çocuk hayatını kaybetti, PKK bugüne kadar bir sürü insanı hiç
çoluk çocuk demeden öldürdü, öldürmeye devam ediyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yapmayın ya! Bu ezberleri konuşmayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Siz o öldürenlerin cenazelerini sırtlıyorsunuz, götürüyorsunuz.
Ondan sonra, oralarda bakıyoruz törenler yapıyorsunuz, seremoniler
yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ha, şunu söyleyeyim ben bir anne olarak: Bir çocuğun
hayatını kaybetmesi önemli bir meseledir. Bu konuya dair bize
düşen ne varsa
Bu dosyayı ben isterim, istiyorum Meral Hanım;
verin, lütfen, ben de okumak istiyorum, samimiyetle söylüyorum bunu, bunu biz
takip ederiz. Bugüne kadar da grubumuz olarak örneğin kadın
milletvekillerimizle -bunu kamuoyunda çok dillendirmiyoruz- bütün bu
davaları kendi aramızda paylaşıyoruz, takip ediyoruz. Bir
çocukla alakalı olan meseleyi de biz takip ederiz, gerçeğin ne
olduğunu bilmek isteriz ve o çocuğumuzla alakalı gerekeni de
yapmak isteriz. Ama bunu yaparken siz burada gösterdiğiniz hassasiyetin
zerresini başka konular için göstermiyorsunuz. Kaçırılan
çocuklara göstermiyorsunuz, dağlardaki tecavüz edilen kızlarımıza
göstermiyorsunuz.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Yasin Börüye göstermediniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Biz bunu söylediğimiz zaman da dönüyorsunuz Kürt
düşmanlığı
Nerede Kürt düşmanlığı
arkadaşlar ya! Siz sadece bütün meseleyi, her
anlattığınız şeyi günün sonunda bir mühür gibi Kürt
düşmanlığı meselesine getiriyorsunuz, maalesef, buraya
getiriyorsunuz. Ya, sizin sizden başka düşmanınız yok ben
size söyleyeyim, siz kendi kendinizin düşmanısınız maalesef.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kurtulan, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Grup adına Meral Hanım konuşacak.
BAŞKAN Ne diye söz
istiyor Sayın Beştaş?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sataşma var bana.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Ben grup adına istiyorum ama arkadaşımıza veriyorum sözü.
BAŞKAN Yerinizden
söz veriyorum.
Buyurun.
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Bir de PKK nereden kaynak buluyor, onu da
söylerseniz
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Kürtün inkârından kaynaklanıyor.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Pardon, ne dediniz? Kürsüyü kullansanız, duyamıyoruz.
BEKİR KUVVET
ERİM (Aydın) İşinize geleni duyuyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun.
42.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İç Tüzük ve Anayasa gereği Meclis
Başkan Vekillerinin Genel Kurulu tarafsız yönetmesi gerektiğini
ifade ettiğine ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, benim sizinle Meclis
Başkan Vekili olarak bir polemiğe girmem söz konusu değil. Ben
sadece İç Tüzükü ve Anayasayı hatırlatarak sizin
oturduğunuz koltuk itibarıyla, bizim partiden de otursa tarafsız
yönetmesi gerektiğini ifade ettim. Bu görüşümüz şahsi
değil, bu, yasal mevzuatla ilgili bir sorundur.
Diğeri: Sayın
Zengin açıkladı, bizi Türkiyeye, Türkiye halklarına, toplumuna
düşman olarak göstermekten vazgeçin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Siz yapıyorsunuz, siz bize yapıyorsunuz bunu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Çünkü bu, size kazandırmıyor. Artık
bu konuda halkın aklıyla daha fazla alay etmeyin. Biz bu ülkede,
kimliği ne olursa olsun, dağda olsun, bayırda olsun, askerde
olsun, polis olsun, kim olursa olsun
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Biz dağda olsun demiyoruz mesela.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt)
ölen her çocuğun, her insanın, soluk alan
her insanın acısını taşıyoruz.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Hiç de taşımıyorsun. Hadi oradan!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Burada siz Grup Başkan Vekili olarak bana cevap
vermeniz hiç şık değil maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Yasin Börünün acısını yaşadınız da
mı konuşuyorsunuz?
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Hiç taşımıyorsun. Hadi oradan!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Dağda olsun, askerde olsun
Ne güzel ya! Bunlar aynı şey mi,
Allah rızası için diyorum, bunlar aynı şey mi?
BAŞKAN
Meramınızı anlattınız, belli.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hayır, anlatamadım, sataşmalar oldu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bunların ikisi aynı şey zaten. Sizin için ha dağ ha
asker, hiçbir farkı yok.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Yani ben bu suçlamaları
Ceylan Önkolun
adını parktan kaldıran bir iktidarın temsilcisisiniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Şu hâle bak ya! Bir çocuğun üzerinden siyaset yapmayın. Bir
çocuğun cenazesi üzerinden siyaset yapmayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) 10 yaşındaki bir çocuğun
adını parktan kaldırdınız. Siz, Mehmed Uzun gibi
uluslararası bir yazarın adını parktan
kaldırdınız.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Ne demek bu ya! Siz sürekli cenazeler üzerinden siyaset
yapıyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bu Mecliste dağdaki ile askeri aynı tutamazsınız. Bu
Mecliste, dağdan gelen ile askeri aynı tutamazsınız!
FATMA KURTULAN (Mersin)
Bu nasıl Grup Başkan Vekilliği ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Biz tecavüze uğrayan da, biz ölen de, biz
herkesin savunucusuyuz ama siz yani şu anda kendinize bakın, lütfen
aynaya bakın!
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sen git, aynaya bak, sen; sen, git aynaya bak! Kes sesini
be! Sen sus! Geri zekâlı!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Tümüyle reddediyoruz. Reddediyoruz bunu. Olamaz böyle bir şey.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Reddetmekle hiçbir şey olmuyor. Elinizde
yüzlerce televizyon var, halk size inanmıyor artık. Bitişe
gidiyorsunuz, bittiniz, son çırpınışlarınızdır.
Boşuna
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Bu, suçluluğun göstergesidir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Bekanızı PKKya borçlusunuz!
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Senin orada niye oturduğun belli.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Özlem Hanım, konuşmanızda ne
dediğinize bakın? Çocukları dağa götüremezsiniz. dediniz,
biliyor musunuz, ne demek?
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Niye belli, şehit annesi, niye belli? Onun yavrusunu da söylesenize, onu
da söyleyin.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Tutanakları getirin, ne söylediğinizi
okuyun. Kim kimi dağa götürdü?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Arkadaşınız söyledi bunu Ha dağda ha asker
dedi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şu anda yanında oturduğumun
babası 8 yaşındayken öldürüldü.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
On dakika Ceylanı anlattın bize ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ne konuşuyorsun sen?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Arkadaşınız söyledi Ha dağda, ha asker
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sana diyorum ki: Yanımda oturuyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
O karşında oturuyor, onu da söyle.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) 8 yaşındayken babasını
öldürdüler. Nasıl utanmıyorsunuz ya!
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Utanmaz sensin!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kin
fışkırıyor ifadelerinizde.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
FATMA KURTULAN (Mersin)
Hep sizden bu ilhamı aldılar Başkan, siz yaptınız
bunu.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Ağbaba.
CHP GRUBU ADINA VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizi böyle suçlamayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kin
kusuyorsun.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
On dakika suçladın şurada.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Ne diyorsunuz arkadaşlar ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sen kim oluyorsun ya!
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Bugün, MHP tarafından ilan edilen 17-25 Aralık
rüşvet ve
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sen kimsin ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sen kimsin!
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sen kimsen ben de oyum!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sen kimsin!
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sen kimsin! Hayırdır
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın
Ağbaba.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Burada köle mi var!
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Aynı şeyi biz söylüyoruz: Köle mi var! Burada on dakika resital
veriyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, siz kime bağırıyorsunuz ya!
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Şehit annesi var orada.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Burada da babasını kaybeden vekiller var.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Eyvallah. Ona bir şey söyledik mi? Sen kimsin! Bu tavırlar
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Siz söylüyorsunuz ya.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Milletvekili
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bu işi bir nihayete erdirelim mi?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şehitleri kullanmayın daha fazla!
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Ben ona Sen kimsin! demedim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kullanmayın, kullanmayın!
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Senden mi izin alacağım!
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) O da bir milletvekili, ben de bir milletvekiliyim.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Kullanacağım!
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) O sataşırsa ben de sataşırım.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Gözünün içine baka baka kullanacağım!
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Olacak iş değil ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz de sizin gözünüzün içine baka baka gerçekleri
söyleyeceğiz.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Haydi bakalım!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Gözünüzün içine baka baka!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Nefret saçıyorsunuz yani gözleriniz öfke ve kin, düşmanlık
saçıyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Öfke ve kin size yakışır.
BAŞKAN Veli Bey,
buyurun.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
MHP tarafından ilan
edilen 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası
bugün, ben de bu gününüzü kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ne kadar Omo varsa, ne
kadar Tursil varsa, ne kadar Persil varsa, ne kadar temizlik malzemesi varsa
alayını alacağım, Haliçe dökeceğim ve AKPyi 3 defa
değil, 40 defa orada yıkayacağım. Bu sözler, o dönemde
akılda kalan sözlerden biri.
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) O Tursil yetmez sana, yetmez! Sana o Tursil yetmez!
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, 17 Aralıkta ayakkabı
kutusunun sadece ayakkabı kutusu olmadığını, elbise
kılıfının sadece elbise kılıfı olmadığını,
taşımak için kullanılmadığını, çikolata
paketinin sadece çikolatadan ibaret olmadığını bütün
Türkiye gördü. Artık öğrendik ki ayakkabı kutusu elbise
kılıfı denilince; yolsuzluk, hırsızlık ve
yeşil dolarlar akla geliyor. 17 Aralıktan hemen bir gün sonra,
operasyonun muhatabı olan Başbakanın, operasyonu
yaptığı iddia edilen Pensilvanyadaki şahsa aracı
gönderdiğini hep birlikte gördük.
Değerli
milletvekilleri, gelelim bütçeye. Bu yılki bütçeye bir isim bulmak
gerekirse herhâlde en uygun isim çiğ köfte bütçesi olurdu. Bundan on
yedi yıl önce sınırlı sayıda çiğ köfteci varken,
geldiğimiz bu noktada şehirlerde en çok açılan iş yeri
çiğ köfteci dükkânları. Bakkalı, şarküteri, daha
doğrusu, küçük esnaf kepenk kapatırken her sokakta, her caddede, her
mahallede çiğ köfteci dükkânları açılıyor.
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) En lezzetli yemek çiğ köfte.
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Türkiyenin her yanında, bütün şehirlerde en çok çiğ
köfteci dükkânları var.
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) Adıyaman çiğ köftesini tavsiye ederiz.
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Niye? Çünkü fakirin fukaranın, asgari ücretlinin, yüzde 4 zam
verdiğiniz memurun en ucuza karnını doyurduğu şey
çiğ köfte, dürümü 3 TL. Sen bilemezsin çiğ köftenin tadını
da fiyatını da çünkü sen saraylarda yemeye
alışıksın. Burada çiğ köftecilere teşekkür ediyoruz
insanlar açlıktan ölmediği için. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Gel, yoğurayım sana, gel.
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Belli azınlık dışında, sizin
dışınızda herkes bunu biliyor ama siz, şatafattan ve
zevkten dünyayı göremiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, çiğ köfteci dükkânını kimler açıyor? AKP
milletvekilleri ya da sizin çocuklarınız açmıyor, onu biliyoruz;
sizin çocuklarınız özel memurluklarda, özel kurumlarda görev
alırken, çiğ köfteci dükkânlarını atanamayan
öğretmenler, atanamayan mühendisler ve atanamayan üniversite
mezunları açıyor. Bir tarafta, değerli milletvekili, bir tarafta
3 TLye çiğ köfte dürümüyle karnını doyuranlar; diğer
tarafta, köşkte mevlit yapıp 40 günlük bebeğe tek taş yüzük
takan görgüsüzler. Bir tarafta, sabah, öğlen, akşam çiğ köfte
yiyen garibanlar; diğer tarafta, yüz binlerce lira maaş alan
jöleliler. Bir tarafta, pazar parası istenince cebindeki 1,5 TLyi vermeyi
utanıp intihar eden yoksul vatandaş; diğer tarafta, 5 yerden
maaş alan sarayın utanmaz danışmanları. Bir tarafta,
üç öğün simit hesabı yapanlar; diğer tarafta, Simit
Sarayının 500 milyon dolar borcunu üstlenenler. Bir tarafta,
atanamadığı için inşaatta amelelik yaparken düşüp ölen
yoksul çocukları; diğer tarafta, işe gitmeden maaş alan
torpilliler. Bir tarafta, evine haciz gelen şehit babaları;
diğer tarafta 15 Temmuz şehitlerinin 309 milyonunu iç edenler.
Değerli
arkadaşlar, aslında Türkiye'nin resmini bugün
arkadaşlarımızın da dile getirdiği BİRGün
gazetesinden görebiliriz. BİRGün gazetesinde yazıyor -belki takip
etmiyorsunuzdur, siz yandaş medyayı takip ediyorsunuz- Ayrı
geminin insanları. diye. Ayrı geminin insanlarına bir
bakın ve bakın da bu manzaradan herkes utansın.
Değerli
arkadaşlar, 2019 yılı hiç kuşkusuz şatafat ve israfla
akla geldi. Niye akla geldi? Çünkü 31 Martta ve 23 Haziranda bazı
gerçekler, bazı pislikler kamuoyunun dikkatine gelmeye başladı.
Değerli
arkadaşlar, öyle makam araçları, konutlar, o kadar israf var ki
hiçbir şeye sığmıyor. Özellikle, sizin de yakından
takip ettiğiniz, sosyal medyada trollük yapan bir eski belediye
başkanı var ki yaptıklarından ben bile utanıyorum. Bu
trol, kendini mıncıklamak için, kendini mıncıklamak için
belediye kasasından aylığı 3.800 liraya masöz tutuyor.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Nasıl bir seviyesiz dil bu! Meclise uygun mu?
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bakın, kendini mıncıklatmak için aylık 3.800
liraya masöz tutuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Aynı trolün 3 tane cipi var.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Nasıl edepsizce
Meclisin konumuna uygun mu? Ama olmaz
böyle şey! Lütfen
VELİ AĞBABA
(Devamla) Utanmanız lazım ama bana laf atıyorsunuz.
Hele bir de bu kayyum var
ya, kayyum
Savunduğunuz kayyumların yapmış olduğu
uygulamalar var ki ben utanıyorum. Belediye makam odalarının
arkasında, kayyumların makam odalarının arkasında
neler var, neler var
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Ayıp! Ayıp!
VELİ AĞBABA
(Devamla) Hamam var, sauna var
(AK PARTİli ve CHPli bir grup
milletvekilinin karşılıklı laf atmaları, birbirlerinin
üzerine yürümeleri; AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika Sayın Veli Ağbaba
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, hatip temiz bir dil kullansın
lütfen.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın Grup
Başkan Vekilleri, milletvekillerimizi yerlerine oturtalım.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Tansiyonu çıktı, gitti, Grup Başkan Vekili yok ki AKPnin.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.41
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
3üncü madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın konuşmasında kalınmıştı.
Buyurun Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Devamla) Sayın Başkanım, hele bir de kayyumlar var -tam
burada kalmıştım- kayyumların yönetmiş olduğu
belediyeler var ki odalarına bakınca insanın ağzı açık
kalıyor; saunalar, hamamlar vesaire vesaire. Yine, aynı
kayyumların bakanlara, devlet görevlilerine 600 bin lira hediye
aldığını bu dönemde gördük.
Örnekler çok
uzatılabilir ama benim de çok önem verdiğim, sizin de dikkatinizi
çekmek istediğim iki kurumdan bahsetmek istiyorum sizlere değerli
arkadaşlar: Biri Anadolu Ajansı, diğeri TRT.
On yedi yıl önce
devleti şirket gibi yönetmeye gelenler, devleti şirket gibi
yönettiler, cumhuriyetin bütün maddi kazanımlarını satarak
çarçur ettiler, manevi kazanımlarını ise sürekli tahrip ettiler.
Şu anda devlet şirket gibi değil -biraz sonra
anlatacağım Anadolu Ajansı ve TRTye bakınca- âdeta bir suç
örgütü gibi yönetiliyor.
Değerli
arkadaşlar, İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar
mutlak yozlaştırır. Önemli bir söz. Devletin bazı
kurumları suç örgütü gibi yönetiliyor. Bakın, size birkaç örnek
vereceğim: Atatürkün cepheler arası doğru haberleşme için
sesini millet duysun, milletin ve Türkiye'nin sesini de dünya duysun diye
kurduğu Anadolu Ajansı, bir partinin manipülasyon aracına
dönüştü. Birçok seçimde yanlış sonuçlar açıkladılar
ama ben size iki örneği vermek istiyorum: Biri, 16 Nisan 2017
referandumundaki açıklanan sonuçlar. Bütün anket firmaları başa
baş gittiğini gösterdi ama o akşam açılan sonuçlara bir
bakın değerli arkadaşlar, yüzde 63,4e yüzde 36,6yla Anadolu Ajansı sonuç
açıkladı, aynı Anadolu Ajansı arkadaşlar ve bu sonuç
yüzde 51e yüzde 49 olarak bitti; Anadolu Ajansı yöneticileri bundan hiç
utanmadılar, hiç sıkılmadılar. Niçin yaptılar bunu?
Sandık görevlileri umutsuzluğa kapılsın, evlerine gitsin,
rahat rahat hırsızlık yapılsın diye onun önünü
açtılar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ve yüzde 64le
başlayan sonuç yüzde 51le tamamlandı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Daha sonra, 31 Mart seçimleri akşamı, dünyada örneği
olmayan bir rezilliği dünya canlı yayında izledi değerli
arkadaşlar. 31 Mart akşamı Anadolu Ajansı ilk
açıklamada Ankarada Özhasekiyi yüzde 73,24; Sayın Binali
Yıldırımı yüzde 78,57 olarak gösterdi, Antalya
adayınızı yüzde 55,97 olarak gösterdi. Bu rakamlar, bu oy
oranında Millet İttifakının oyları artmaya
başlayınca yarım saat boyunca veri girişi durduruldu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hangi sandıklarda? Kaç sandık
açılmış?
VELİ AĞBABA (Devamla) Yeniden veri girişi
başlayınca Anadolu Ajansı 23.23e kadar verileri güncelledi.
Yıldırım ve İmamoğlu arasındaki oy farkı
3.500e düştü, 23.20de Anadolu Ajansı tarihimizde görülmedik bir
rezilliğe, bir kepazeliğe imza attı. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar ve
gürültüler)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Sen burada
ORHAN SARIBAL (Bursa) Otur, yeter artık!
BAŞKAN Beyler, bir dakika.
Veli Bey, bir saniye.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Tam on üç saat verileri kesti,
verileri girmedi. 23.30da Binali Yıldırım İstanbul
seçimlerini kazandığını açıkladığı.
Sonra, gece birde
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar ve gürültüler)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) İftira atmasın!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, lütfen
dinleyin.
Değerli arkadaşlar, bakın, 23.23te Anadolu Ajansı
tarihinde görülmemiş bir rezilliğe imza attı, on üç saat boyunca
verileri kesti, 23.30da çıktı, yedi dakika sonra Binali
Yıldırım seçimi kazandığını söyledi, saat
gece birde Sayın Erdoğan balkon konuşmasında Halkımız
büyükşehirde CHPye oy verdi ama ilçelerde bize oy verdi. dedi.
İkinci gün, 1 Nisan on birde YSK Başkanı bir açıklama
yaptı, dedi ki: Anadolu Ajansı benim müşterim değil,
benden veri almıyor. Saat 13.00te Anadolu Ajansı, on üç saat
boyunca verileri girmeyen Anadolu Ajansı çaresizlik içinde İstanbulda Ekrem İmamoğlunun
kazandığını söyledi. (CHP sıralarından
alkışlar) Hem dünya gördü hem Türkiye gördü; bir ajans değil,
İstanbul seçimlerinde âdeta bir çete gibi sandığı
değiştiren bir kurum hâline dönüştü. İstanbul
ittifakına destek veren, o seçimin alınmasını sağlayan
insanlara da partilere de buradan teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Anadolu Ajansı bir suç örgütü gibi yönetildi, yetmedi,
bir de âdeta suç örgütü gibi yönetilen bir kurum, TRT var. Uzunca bir süreden
beri sadece iktidarın sözcülüğünü yapıp muhalefete hakaret eden
TRT bir şeye imza attı değerli arkadaşlar: Bakın,
arkadaşlar, milletin vergisiyle yayın yapan TRT, kendine verilen
talimat sonucunda MİTin ve Emniyetin kırmızı bültenle
aradığı ama bulamadığı Osman Öcalanı
Erbilde eliyle koymuş gibi buldu ve ona mikrofon uzattı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TAMER DAĞLI (Adana)
Teröristleri en iyi sen bilirsin!
BAŞKAN Veli Bey,
toparlayın.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Boşuna suç örgütü
demiyorum. Bakın, MİTin ve Emniyetin arayıp
bulamadığı Osman Öcalanı İstanbul seçimini almak için
Erbilde eliyle koymuş gibi buldu, TRT mikrofon uzattı. Biliyorum ki
bugün siz de utanıyorsunuz bu durumdan.
Yine, aynı TRT
Değerli arkadaşlar, İstanbul seçimlerini almak için -avukatlarının
ve ailesinin yıllardır görüşmediği- Türkiyenin en iyi
korunan yüksek güvenlikli cezaevine iktidar tarafından bir akademisyen
gönderildi ve oradan alınan mektup canlı yayında bütün
Türkiyeye duyuruldu; amaç, İstanbul seçimleri.
Değerli arkadaşlar,
31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde devletin bakanları, belediye
başkanları, hatta Cumhurbaşkanı hem rakiplerine hem de
karşıdaki adaylara hakaretler ettiler, teröristlikle suçladılar.
İmamoğlu nezdinde Trabzonlulara Pontus denildi. Güneydoğu
siyasetçilerine terörist denildi. Beka savaş terörist terimleri
âdeta havada uçuştu. İstanbul seçiminde eğer bize oy
vermezseniz Sisiye oy verirsiniz. denildi. Ankarada seçimi CHP
kazanırsa su faturalarınızı 6-7 yaşındaki
teröristler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkanım, demin mağduriyeti olmuştu ya, bir dakika daha
verirseniz
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Mesajını verdin Veli Bey, tamam.
Bir dakika veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, ama bir dakika alacağımız var.
BAŞKAN Verdik,
verdik yahu. Söylemediğin ne kaldı yahu? (MHP sıralarından
alkışlar, gülüşmeler)
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, bir
dakika daha verelim.
VELİ AĞBABA
(Devamla) İstanbulda İmamoğlu seçimi alırsa
İSPARKta teröristler görev alacak. denildi ama bunların hiçbiri
olmadı.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Meclisteki misafirlerinden bahset.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bir şey daha söyleyerek sözlerime son vermek istiyorum. Hele
bir olay yaşandı ki bir olay
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Mecliste ağırladıklarından bahset Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bu devleti çete gibi yönetenler diyorum ya
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Mecliste kimleri ağırladın, ondan bahset.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Hele bir olay yaşandı ki Ankaranın göbeğinde,
21 Nisanda, bir partinin genel başkanını linç etme, öldürme
girişiminde bulunuldu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Mecliste ağırladıklarından bahset. Misafirlerin kim,
ondan bahset.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bunu da tahrik eden İçişleri Bakanıydı. Bunu da
tahrik eden sizin söylemlerinizdi. Hırsız Osman hâlâ
dışarıda geziyor, Cumhurbaşkanına tweet atan,
Facebookta beğeni yapanlar da cezaevinde. Batsın sizin adaletiniz,
batsın sizin iktidarınız. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Mecliste ağırladığın misafirlerin kim?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Trollük yapma, trollük; çık, orada konuş.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Mecliste ağırladıklarını bir söyle.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Çık orada konuş, cevabını vereyim sana.
BAŞKAN
Bağıranlar şunu yapıyorlar
Her bağırtı,
ayaklanma, gürültü, şamata yarım saatimiz gidiyor yahu.
Bağırmayın kardeşim, birbirinize bağırmayın.
Niye yarım saati gasbediyorsunuz yahu? Allah Allah! (MHP
sıralarından alkışlar, gülüşmeler)
Buyurun Ramazan Bey.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın 129 sıra sayılı
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; sayın hatip her defasında Meclisi germeye devam
etmektedir. Biz, aslında onun kaba ve yaralayıcı sözlerine
alıştık. Sadece şunu söyleyeceğim: Cumhur
İttifakını kimin desteklediğinden bahsettiler; dağ
kadrosu da kimi desteklemiştir, millet bilmektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey,
Erkan Bey söz istemişti.
Erkan Bey, buyurun.
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine, Türkiyede kimsenin anne diliyle eğitim
görmediğine, anne dili ile ana dili kavramlarının
karıştırılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sabahtan beri
yürüttüğümüz bu görüşmelerde Ceylan Önkol evladımızın
hayatını kaybetmesiyle ilgili spekülasyonlar yapılıyor.
Rahmetli Ceylan Önkolun bir kazaya kurban gittiği kesin fakat buradan bir
istismarla Türk Silahlı Kuvvetleri, güvenlik mensupları suçlanmak
isteniyor ve terör örgütünün döşediği mayınlarla, EYPlerle, el
yapımı patlayıcılarla yüzlerce çocuk, yüzlerce kişi
hayatını kaybetti, sakat kaldı. PKK terör örgütü yüzlerce
çocuğu, bebeği, ana karnında annesiyle birlikte öldürüp
katletti. O yüzden, bu terör örgütü elebaşının bir unvanı
da bebek katilidir zaten, bütün milletimiz tarafından bebek katili
olarak ifade edilmektedir. Bu terör örgütünün saldırılarıyla on
binlerce insanımız şehit oldu, nice ocaklar söndürüldü ve
anneler terör örgütünün kaçırdığı evlatlarının
peşinde.
Sıkışınca
Kürtleri kalkan yapmaya hiç kimse çalışmasın, terör örgütüne ve
politikalarına sahip çıkmasın. Suriyenin, Irakın
kuzeyinden Türkiyeye sığınan yüz binlerce Kürt, Türkmen, Arap,
Ezidi, Süryani neden başka ülkelere, Suriyenin veya Irakın güneyine
değil de Türkiyeye geliyor ve sığınıyor? Çünkü bu
kardeşlerimiz, bu soydaşlarımız Türkiyeyi en güvenli
sığınak ve liman hatta kendi ülkesi olarak görüyor.
Deniyor ki: Benim
çocuklarım ana dillerinde eğitim alamıyor. Şimdi,
Türkiyede kimse anne diliyle eğitim görmüyor ki böyle bir talepte
bulunuluyor. Bu ülkenin bir resmî dili var, hem Anayasada düzenlenmiş hem
de ondan öte, en az bin yıllık bu topraklarda Türkçe ortak dil
olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Bunu yok sayamayız. Türkiye Cumhuriyetinde hiç kimse annesinin diliyle
eğitim görmüyor. Eğitim gördüm. diyen doğru söylemez, bu
kavramları bilmiyor demektir. O yüzden anne dili ile ana dili
kavramını kimse karıştırmasın lütfen.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey,
söz hakkınızı geri alın, devam edelim.
Veli Ağbaba
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, sizin hakkınız.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Emin Yavuz Gözgeç.
Buyurun Sayın Gözgeç
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Emin Bey de feragat etti Başkanım, yok o da. (MHP
sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
BAŞKAN Emin mi
dedim ya? Öyle mi söyledim ya?
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Evet.
BAŞKAN Kusura
bakmayın.
Emine
Hanımcığım, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Osmanlıya
başkentlik yapmış, medeniyetimizin göz bebeği, vakıf
şehri, evliyalar şehri, kültür ve tarih kokan, Ahmet Hamdi
Tanpınarın dizelerindeki ovanın yeşili, göğün mavisi
ve mimarilerin en ilahisi Bursamızın Vekili olarak, ancak
üniversite kapılarında başlayan niyet okuyucularına, dünden
bugüne maalesef değişmeyen, kendini her daim had bildirme
makamında görenlere rağmen AK PARTİnin tüm
farklılıkları kucaklayan, ötekileştirmeyen, insan
odaklı, özgürlükçü anlayışıyla bugün milletin Meclisinde
hizmet ediyor olmaktan onur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu nedenle diyorum ki: AK PARTİ, devlet ile millet
arasındaki pergeli kapatmıştır. Kadim medeniyet
değerlerimizle koparılmak istenen bağı yeniden inşa
ederek devlet-millet kaynaşmasını sağlamıştır,
hatta millete tepeden bakan zihniyetin dahi sözle de olsa biraz olsun milletin
değerlerinden haberdar olmasına vesile olmuştur. Bu bütçe
devletin millet için var olduğu, İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. anlayışıyla hazırlanmış bir
bütçedir. Bu bütçe milletin bütçesidir. Eğitimden sağlığa,
sanayiden ticarete, turizmden spora yeni Türkiyede yeni hayaller kurulur
dedik, hayaller kurduk, hayallerimizi gerçekleştirdik. Yol medeniyettir
dedik, ülkemizde 6.100 kilometre olan bölünmüş yolu bugün 26.764
kilometreye çıkardık; yetmiş dokuz senede 6.000 kilometre, on
sekiz senede 20.000 kilometre.
Dünyada sayılı
köprülerden bir tanesi Osmangazi Köprüsü, Bursa-İzmir otoyolu.
Bursamıza toplam maliyeti 1,5 milyar lira olan 18 kara yolu projemizin
yapımı devam ediyor. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat
gibi dedik, Bursamıza 27si hastane olmak üzere 68 adet sağlık
tesisi kazandırdık. 1.355 yataklı şehir hastanemiz
vatandaşımızın hizmetinde.
Geleceğimiz
gençlerimiz. dedik, Gençlik ve Spor Bakanlığımızla
yapılan gençlik merkezlerini kapsayan protokollerle 85 milyarlık yatırımları
Bursamıza kazandırıyoruz. Naim Süleymanoğlu Spor
Kompleksimizde ülkemizi gururla temsil edecek sporcular
yetiştireceğiz inşallah.
Bursamız,
sanayisiyle ülke ekonomisine katkı koyan şehirlerden. 154 AR-GE ve
tasarım merkezimiz, 17 organize sanayi bölgemiz var.
İhracatımız 15 milyar dolar barajını aştı.
Yüksek teknoloji alanında Artık biz de varız. diyoruz.
Eğitimden sağlığa, ulaşımdan sanayiye
Bursamıza bugüne kadar yapılan yatırımların
tutarı 50 katrilyonun üzerinde.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın destekleriyle Bursamızın
tarihine, kimliğine uygun projeleri Büyükşehir Belediyemizle birlikte
hayata geçiriyoruz. Muradiye Külliyesi, Kapalı Çarşı, Hanlar
Bölgesi, Cumalıkızıkla Bursamız, UNESCO Dünya Mirası
Listesinde.
Turizm
Bakanlığımızın 2023 hedefi 75 milyon turist.
İnşallah bu hedefe ulaşmada, özellikle dört mevsim Uludağ
turizmiyle, turizm kenti Bursamızın önemli katkı
koyacağına inanıyorum.
Birilerinin, Türkiyeye
gelmeyin, yatırım yapmayın. çağrılarına
rağmen ülkemiz 2018 yılında dünyanın en fazla turist çeken
6ncı ülkesi.
İnsani Gelişme
Endeksinde, Çok Yüksek İnsani Gelişme kategorisine eriştik.
Millî gelirine göre dünyada en çok insani yardım yapan ülke
konumundayız. Yerli ve millî teknoloji hamlesiyle dünyada, ekonomide ve
siyasette daha güçlü bir Türkiye olma hedefimiz var. Dün olduğu gibi bugün
de önümüze çıkarılmak istenen engelleri milletimizle beraber
aşacağız inşallah.
367 krizi, parti kapatma
davası, 27 Nisan e-muhtırası, Gezi olayları, 17-25
Aralık darbesi, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü. Tüm bu engelleri,
önce Allahın yardımı, milletimizin feraseti, Halkın
gücünün üstünde bir güç tanımıyorum. diyen Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğiyle aştık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bundan sonra da yazılmak istenen senaryoları
yırtarak, oyunları bozarak bu kutlu yolda milletimizle beraber
yürümeye devam edeceğiz. Bu nedenle bir kez daha diyoruz ki AK
PARTİnin kaderi, Türkiyenin kaderidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2020 yılı
bütçesinin ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum. Tüm milletvekillerimizi Bursanın güzelliğini görmeye
davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bursa
milletvekilimiz Emine Yavuz Gözgeçe teşekkürler.
Kusura bakmayın demin
için Emine Hanım. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Siirt Milletvekili Osman Ören.
Buyurun Sayın Ören.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖREN (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu bir kişi hariç saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Kim? sesleri)
Onu herkes biliyor zaten
yani dolu konuşan birisi olsaydı cevap verirdim; boş
konuştu, kendime cevap vermeyi bile zül sayıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar) Bomboş
konuşuyor, hiçbir kelimesi yok.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin bütçeleri yatırım ve
hizmet bütçeleridir. Her bütçede olduğu gibi, bu bütçenin de hizmet
bütçesi niteliği yine ön plandadır. Ayrıca, 2020
yılında da özel sektörün yenilikçi ve üretken
yatırımlarına önem veriyor ve yatırımlar için kaynaklar
arıyoruz.
Bu kapsamda, ekonomik
büyümeyle ilgili birkaç veri sunmak isterim: Türkiyenin son birkaç yılda
yaşadığı iç ve dış sıkıntılara
rağmen alınan mali tedbirlerin ve yapılan desteklerin etkisiyle
önceki yıllardan güçlü bir büyüme sağladığına
işaret etmek isterim. Bu büyüme performansıyla ülkemizin G20 ülkeleri
arasında en hızlı büyüyen ülke olduğu gerçeğini de
vurgulamak istiyorum.
2019
yılının üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 0,9
büyüyerek yükselişini sürdürmüştür. AK PARTİ iktidarları
döneminde uygulanan başarılı ve ihtiyatlı maliye politikaları
sayesinde faiz giderlerinin bütçe içindeki payı da düşmüştür.
2002 yılında her 100 liralık vergi gelirinin yaklaşık
86sı faiz ödemelerine giderken 2019 yılında bu rakamın
sadece 16 lirası faiz ödemelerine gitmiştir. Bu çok önemli çünkü
kalan rakamlarla ihracat artışı, millî gelir
artışı ve ülkemiz adına, milletimiz adına çok önemli
yatırımlar ve hizmetler yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, iktidara geldiğimizde ülkemizi 4 temel sütun üzerinde
yükseltme sözü vermiştik: Eğitim, sağlık, adalet ve emniyet.
Bu önceliğimizi bütçede de görebilmek mümkün. Bütçe
dağılımında en büyük pay eğitim, sağlık ve
sosyal politikalarımıza ayrılmış durumda. 2002de ilk
kez iktidara geldiğimizden bu yana eğitimde bu payın 12 kat
arttığını görüyoruz ve vergi gelirlerinin yüzde 21ini de
eğitime harcıyoruz. Derslik sayısının, öğretmen
sayısının, üniversite sayısının ve buna
bağlı üniversite öğrenci sayısının
artışına dikkat çekmek istiyorum. 2002de 1 milyon 650 bin olan
öğrenci sayısı bugün 7 milyon 740 bine
ulaştığı gerçeği de çok önemli. Yeni dönemde
enerjimizi ise eğitimde kalitenin yükselmesine teksif edeceğiz,
evlatlarımızın zihniyle birlikte gönüllerini de doyuracak bir
eğitim sistemi kurulmasını çok önemsiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, sağlıklı nesillerin yetişmesi için
sağlık alanındaki harcamaları da artırdık. 2019
yılında bütçemizden sağlığa 156,9 milyar TL kaynak
ayrılmaktadır. 2002 yılında yüzde 11,3 olan
sağlık harcamalarının bütçe içindeki payı 2019
yılında yüzde 16,3e çıkarılmaktadır. Bu alandaki
reformlara da dikkat çekmek isterim. Sağlık alanında sistemin
tamamen değiştiğini ve bu sayede şu anda ülkemizde Genel
Sağlık Sigortası şemsiyesinin dışında kalan
hiç kimse olmadığını ifade etmek istiyorum yani artık
bizim ambulanslarımız, uçaklarımız, helikopterlerimiz var
ve sağlık alanında yeni bir çığır açtık.
AHMET SALİH DAL
(Kilis) Sayın Vekilim, büryan kebabı gelecek mi, büryan
kebabı, onu soruyorum.
OSMAN ÖREN (Devamla)
Başkanım, bunları tamamlamayayım, büryana cevap vereyim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, dün akşam Bitlis
Vekillerimiz bir büryan ikram ettiler ellerine sağlık ama bizde
geleneksel olarak Siirt büryanı sabah namazından sonra ikram edilir.
Biz sizi 1 kişi hariç, hatta 2 kişi hariç Siirte
NİHAT YEŞİL
(Ankara) İstemiyoruz.
OSMAN ÖREN (Devamla)
Zaten sen gelmiyorsun.
BURAK ERBAY (Muğla)
Senin büryanın sana kalsın sana, istemiyoruz!
OSMAN ÖREN (Devamla)
Hepinizi fıstık diyarına, bal diyarına, zivzik narı
diyarına davet ediyoruz; şeref verirsiniz, onur duyarız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Siirt doğal
güzelliğiyle, Kürtüyle, Arapıyla, Türküyle sizi
karşılamaya hazırdır, şeref verirsiniz.
Bu bütçe zaten
hayırlı bir bütçedir. AK PARTİ hükûmetleri her zaman
hayırlı işler yapmıştır, bu bütçe de
hayırlı bir bütçedir.
Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
İyi geceler
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Özyavuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZYAVUZ
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; 2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Şanlıurfalı hemşehrilerimi, büyük Türk milletini
ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Suriyeden ülkemize gelen mültecilerin barınma, güvenlik
ve genel hizmetlerden faydalanabilmesi için Göç İdaresi tarafından
alınan işçiler bazı kampların kapatılmasıyla
geçici olarak çeşitli illere gönderilmişlerdir. Urfadan gönderilen
bu kardeşlerimizin aile yapısı, maaş ve genel hakları
göz önüne alındığında farklı bir ilde
yaşamlarını sürdürmeleri imkânsızdır. Başka
illere gönderilen Göç İdaresi çalışanlarının Urfaya
gönderilmesi, aile bütünlüklerinin korunması gerekmektedir. Bu konuda
çalışma yapılarak Urfalı kardeşlerimin
mağduriyeti önlenmelidir.
Ülkemizin güney
sınırının güvenliğinin sağlanması için
yapılan Barış Pınarı Harekâtı sonrası
Akçakale ve Ceylânpınar ilçelerimizde bulunan gümrük kapıları
sınır ticareti açısından çok önemlidir. Bahse konu gümrük
kapılarının açılması için gerekli
çalışmaların hızlı bir şekilde tamamlanıp
bir an önce bitirilmesi Türkmen şehrim Şanlıurfam ve ülkem
adına çok büyük bir kazanç sağlayacaktır. Sınır
ticareti yapacak vatandaşlarımız arasında kesinlikle
ayrımcılık yapılmamalı, ihraç ve ithal edilecek
ürünlerle ilgili kritere uyan bütün firmalara izin verilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununa göre, her yıl 1 milyon
hektar arazinin toplulaştırılması gerekmektedir. Bu
bağlamda yapılan çalışmalar neticesinde, hâlen 20 milyon
dekar arazinin köyler arası sınır ya da araziler arası
sınır adı altında kullanılmadığı tespit
edilmiştir. Bu da Türkiye ekonomisinde yıllık 17 milyar kayba
neden olmaktadır. İvedilikle bu arazilerin
toplulaştırılması yapılıp atıl durumdan
tarım yapılabilecek duruma getirilmesi gerekmektedir. Tarımda
çiftçilerimiz tarafından kullanılan mazot miktarı
yaklaşık olarak 4,5 milyar litredir. Buna karşılık,
tarımda kullanılan mazota verilen destek mazota ödenen bedelin yüzde
5ine tekabül etmektedir. Ayrıca, çiftçilerimizin gübreye ödediği
bedelin yaklaşık yüzde 18i destekleme olarak geri ödenmektedir. Bu
nedenle, mazotta ÖTV ve KDV, gübrede de KDV düşürülmeli ve bu kapsamda
çiftçilerimize verilen destek arttırılmalıdır.
Seçim bölgem
Şanlıurfada Harran, Akçakale ve Ceylânpınarda bulunan
yaklaşık 3 bin aileye senet karşılığı toprak
dağıtılmıştı. Bu vatandaşlar arazi
taksitlerini ödeyemedikleri için icralık olmuşlardır. Bu arazi
borçları için yeni yapılandırma mağduriyeti önleyecektir.
Ayrıca, bu araziler üzerindeki şerh kaldırılarak kredi
kullanma yetkisi de verilmelidir.
Tarım
sulamalarında kullanılan enerji dolayısıyla birikmiş
elektrik borçlarının yeniden yapılandırılması ve
düzenleme sonucu taksitlerin çiftçilerimizin ödeyebileceği makul
seviyelere çekilmesi gerekmektedir.
Yine önemli bir konu,
İstanbulda turizm seyahat acenteleri, TÜRSAB belgesi, Ulaştırma
Bakanlığı D2 yetki belgesi ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesinden alınan yol güzergâh belgesiyle
çalışmaktadırlar. Büyükşehir Belediyesi bu belgeyi
vermediği için araçlar bağlanmakta ve turistler yol ortasında
bırakılmaktadır. Bu uygulama, turizmi baltalamakta ve acenteleri
mağdur etmektedir. Bu konuda TÜRSAB Derneğinin taleplerinin
karşılanması ve bu sorunun çözülmesi gerekmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Şanlıurfanın kurtuluşunun 100üncü
yıl dönümü münasebetiyle TRT imkânlarıyla bir Urfa Kurtuluş
belgesel filmi çekilmesi Urfalılara bir kurtuluş bayramı
hediyesi olacaktır. İlgili talebin yerine getirilmesi
Şanlıurfalıların beklentisidir.
Ayrıca, dünyanın
ilk yerleşim bölgesi ve insanlık tarihinin sıfır
noktası olduğu bilinen Göbeklitepenin tanıtımı için
özel bir genel müdürlük kurulması insanlığa ve ülkemize çok
büyük bir hizmet olacaktır.
Bölgeyi ve etnik
yapısını en iyi bilen milletvekili olarak Barış
Pınarı Harekâtının devam etmesi gerektiğini ve
binlerce Türkmen, Kürt ve Arap kardeşimizi göçe zorlayan YPG ve PKK
unsurlarının bölgeden temizlenerek mazlumların yanında
olmaya devam edeceğimizi bütün dünyaya göstermeliyiz. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve
düşüncelerle 2020 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, milletimize ve Genel Kurula saygılarımı
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi,
soru-cevap işlemini başlatıyorum. Beş dakika soru, beş
dakika cevap için süre vereceğim.
Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Buradayım.
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) O değil ama, Onursal Adıgüzel. Bak, bu Mustafa
Adıgüzel.
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Ben buradayım. Ben buradayım da ben değilim.
BAŞKAN Mustafa
Adıgüzel
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Sallama.
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Ne salladım, ne oldu salladım da, iftira mı attım?
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
2017-2018 yıllarında Ordu Valiliği YİKOB
aracılığıyla tonlarca çerezlik fındık
alıyor, tonlarca, doğrulattım. Milyon TLlerden bahsediliyor,
daha önce
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Sen Adıgüzel değil misin, Allah Allah!
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Başkanım, ben okuyamıyorum.
BAŞKAN Devam edin.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Başkanım, ben okuyamıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Salladım, ne olacak, ne yapacaksın?
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Sen ne yapacaksın?
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Daha önce İçişleri Bakanlığına soru önergesi verdim,
cevap yok.
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Ne yapacaksın? Ne yapacaksın?
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Sen ne yapacaksın? Ben bir şey yapmıyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
CEMAL ENGİNYURT
(Ordu) Hayır için yaptık, görmüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Buyurun Sayın
Adıgüzel.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
2017-2018 yıllarında Ordu Valiliği YİKOB
aracılığıyla tonlarca çerezlik fındık
alıyor. Daha önce İçişleri Bakanlığına soru
önergesi verdim, cevap yok, 3 defa CİMERe sordum, fatura istedim,
Veremem. dedi, Miktar? dedim, Veremem. dedi, Meblağ? dedim,
Veremem. dedi, kendi adıma sordum Veremem. dedi, millet adına
sordum Veremem. dedi. Sayın Oktay, bunlardan cevap alamadım,
şimdi size soruyorum: Ordu Valiliğinin yediği
fındığın miktarı ve meblağı ne zamandan beri
devlet sırrı kapsamındadır? Valiliğin kuruyemiş
harcamaları örtülü ödenek kapsamında mıdır? Bunları
soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aygun
İLHAMİ ÖZCAN
AYGUN (Tekirdağ) - Sayın Oktay, yıllardır kangren hâline
gelen çiftçi borçları, bu yıl yapılandırmaya
gidilmediği için çiftçiyi mahvetti. Polatlı Ziraat Odası
Başkanı Bakara suresinin 280inci ayetiyle size sesleniyor,
Kuran-ı Kerimde emreder ki: Alacaklıların, borçları
ödeyemezse onları sıkıştırmamak gerekir, hatta borç
veren de müsaitse bu alacağı
bağışlamalıdır. Bu sebepten dolayı
çiftçilerimizin borçlarını yapılandırmayı
düşünüyor musunuz? Çünkü sizler tüpçünün, Simit Sarayının ve
birçok kişinin borçlarını affettiniz ama çiftçiye geldiği
zaman ise üç maymunu oynuyorsunuz.
Yine, bölgem
Tekirdağla ilgili bir sorum olacak. Ergene Nehrinde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının başlatmış
olduğu Ergene Hazvası Koruma Eylem Planında maalesef sekiz
yılın sonunda Şafak Harekâtı son buldu. Şimdi,
bakıyoruz ki bundan sonra süreci Tarım Bakanlığı
yürütecek. 3 milyar 340 milyon lirayı yediniz, 5 milyara çıkan
bütçeyle acaba Ergene Nehrini temizleyebilecek misiniz diyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Sümer
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Oktay, yeni
hükûmet sistemiyle birlikte Basın-Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığına bağlanmıştır. Bu
değişikliğin ardından Basın Kartı Komisyonundan meslek
örgütleri çıkarılmış ve tarafsız değerlendirme
yapması gereken bu Komisyon tamamen siyasi iradenin kontrolü altına
girmiştir. Ayrıca, Başkanlığın bir sansür kurumu
gibi çalıştığına ilişkin basında çok
sayıda haber çıktı. Tüm şartları yerine getirmesine
karşın kaç kişinin basın kartı başvurusu
İletişim Başkanlığı tarafından
reddedilmiştir, ret gerekçesi nelerdir?
BAŞKAN Sayın
Köksal
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Cumhurbaşkanlığı sarayının bir
günlük ve bir aylık masrafı ne kadardır, kaç kişi
çalışmaktadır, kaç tane makam aracı vardır?
Cumhurbaşkanının yazlık sarayından,
kışlık sarayından, uçan sarayından sonra şimdi de
yüzen sarayı oldu. Deniz Kuvvetlerindeki Yakamoz yatını restore
ettirerek himayesine aldığını öğrendik. Sayın
Oktay, acaba bu yüzen sarayın maliyeti ne kadardır? Bu yatın
yenilenmesi için ne kadar para harcanmıştır?
Tank Palet
Fabrikasının modernizasyonu için 50 milyon dolar bulamayanlar, millî
ve yerli fabrikalarımızı haraç mezat satanlar, görüyoruz ki
Simit Sarayının hisselerinin yüzde 51ini alıyorlar. Sayın
Oktay, Simit Sarayının bu hisselerine ne kadar para ödendi?
Çinin Sincan bölgesindeki
Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerine son verilmesi için,
geçtiğimiz Temmuz ayında 22 ülkenin imzasıyla,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyine mektup sunuldu.
Mektubun imzacıları arasında Türkiye neden yoktu? Uygur
Türklerinin, başta keyfî tutuklanmaları olmak üzere
yaşadıkları drama niçin sessiz kalıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Oktay, on yedi
yıllık iktidarınızda en fazla personel alımı ve
personel hareketliliği Diyanet İşleri
Başkanlığında olmuştur. Buna göre, 2003
yılından bugüne, Diyanet İşleri
Başkanlığının tüm birimlerine açıktan atama
yoluyla kadrolu ve sözleşmeli olarak atanan personel sayısı
nedir? Yine, 2003ten bugüne Diyanetten diğer kurumlara nakil yoluyla
geçen personel sayısı nedir?
BAŞKAN Sayın
Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Amerika Birleşik
Devletleri Kongresinde, Rus doğal gazını Avrupaya
taşıyan Türk Akımı Projesi, S-400ler ve F-35lerle ilgili
yaptırım öngören yasa tasarısı biraz önce kabul edildi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik silah ambargosu
kaldırılıyor bu yasa tasarısına göre. Bununla beraber,
F-35lerin Türkiye'ye teslim edilmesinin önündeki bütün yasaklar ortaya
konuluyor.
Buna ilişkin olarak,
geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan yapmış olduğu
açıklamada, ABDnin tutumuna göre Kürecikteki ve İncirlikteki
üsleri kapatabiliriz. dedi. Bu konuda bir blöf mü yaptık, yoksa ABDnin
bu şekilde Kongrede aldığı karardan sonra, Türkiye, ciddi
anlamda, Kürecik ve İncirlikle alakalı üslerin kapatılması
konusunda bir karar alacak mıdır? Buna ilişkin takvim net midir,
açık mıdır, bunu merakla bekliyoruz, kamuoyu da bekliyor, yoksa
sadece laftan mı ibarettir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şahin
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Sayın Oktay, 2 kez
size yazılı soru önergesiyle dört beş ay kadar önce
başvurduğum ama cevap alamadığım bir konu
hakkında soru sormak istiyorum.
Yıllardır
Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizin kurucusu,
cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün adını cuma
hutbelerinde neden anmamaktadır? Bu yönde bir çalışmanız
olacak mıdır? Mursi için gıyabi cenaze namazına karar
veren, Suudi Kralı için yas ilan eden Diyanet İşleri
Başkanlığı ülkemizde Diyanetin de kurucusu olan Mustafa
Kemal Atatürkün adını neden anmamaktadır? Bu konuda
çalışma yapmanızı rica edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi
soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona veriyorum.
Süreniz beş
dakikadır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, soruların cevapları Cumhurbaşkanı
Yardımcımız Sayın Fuat Oktay tarafından verilecektir.
Teşekkür ederim.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI
FUAT OKTAY Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; 3üncü maddede, genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine tahsis edilen ödenekler ile genel bütçenin gelir tahmini
arasındaki farkın net borçlanmayla
karşılanacağına dair hüküm yer almakta. Biz, tabii,
bütçemizde sunduğumuz çerçevede de şunu görüyoruz ki gerek 2020
gerekse önceki yıllarda Maastricht Kriterlerine göre üye ülkelerin kamu
borç stokları
Bu açıdan Türkiye 2004 yılından itibaren bu kriterleri
karşılamakta, 2020 yılında da bu oranın yüzde 33,2
olması beklenmekte. Yine, bu konuda da Maastricht Kriterlerinin oldukça
altında olduğumuzu ben bu vesileyle bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Bir şey daha ifade
etmek istiyorum: 2020 yılıyla alakalı yine, mali disiplinden
önceden vazgeçmediğimiz gibi 2020de de vazgeçmeyeceğimizi bir kez
daha ifade etmek istiyorum. Yine, Maastricht Kriterlerine
baktığımızda, yüzde 3 olarak kabul edilen bütçe
açığının 2005 yılından itibaren, küresel krizin
olduğu 2009 ve 2010 yılları dışında diğer
yılların tamamında söz konusu kriterin
karşılandığını ve karşılanmaya da devam
edileceğini ben bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Biz, tabii, soruların
gelir ve gider arasındaki açık çerçevesinde olacağını
düşünerek biraz orada da hazırlık yapmıştık ama
yine genel amaçlı olduğu için ben müsaadenizle genel amaçlı
sorulara cevap vermeye devam etmek istiyorum.
Yine, ilk hatibimizin
Suriyede Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı bölgesinde hastane yapılması, okul
yapılması ve benzeri şeylerin işgal ve ilhakla ilgili
olduğuyla alakalı bir yorumu vardı. Bu,
arkadaşlarımızın -kusura bakmasınlar ama- insani
faaliyetlerden ne kadar uzak olduklarının da bir göstergesidir.
Türkiye bu tür faaliyetleri sadece o bölgede değil, dünyanın her
yerinde yapmaktadır. Somaliden tutun da Iraktan tutun da Balkanlara
kadar birçok yerde bu tür faaliyetlerimizi görürsünüz.
MURAT ÇEPNİ
(İzmir) FETÖ yapıyordu, FETÖ.
YASİN ÖZTÜRK
(Denizli) Keşke Doğu Türkistanda da yapabilseniz.
MURAT ÇEPNİ
(İzmir) Önceden FETÖ yapıyordu, şimdi hangi cemaat
yapıyor?
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Türkiye'nin, hiçbir ülkenin toprağında gözü
yoktur. Önceden de ifade ettiğimiz gibi, şu anda da 4 milyon Suriyeli
mülteciye, sığınmacıya hizmet vermektedir. Türkiyede kendi
kamu hastanelerimizde verdiğimiz sağlık hizmetlerimize
baktığımızda yani gerek ameliyat sayısı gerek
yatan hasta sayısı ve poliklinik sayısına
baktığımızda rakamlar oldukça yüksek.
Dolayısıyla, biz bu hizmetleri doğrudan yereldeki halkın
ayağına götürmeye çalışıyoruz. İnsani
hizmetlerdir bunlar, onun dışında başka bir amaç
taşımamaktadır.
Suriye Millî Ordusu çete
değildir; Türk Silahlı Kuvvetleriyle ortak operasyona müdahil olan
Suriyelilerdir, Araplardır, Türkmenlerdir, Kürtlerdir.
Anadolu Ajansı ve
TRTye gelince; bunlar bir suç örgütü değil, bu milletin göz bebeği
kuruluşlardır; iktidarın değil, milletin
kuruluşlarıdır.
Yine şahsımla
ilgili bir soru vardı, onu önceden cevapladığımı
zannediyorum ama bir kez daha cevaplamış olayım:
Atanmış Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak
Cumhurbaşkanına vekâlet edilmesi ve Meclis Başkanının
yerine gibi
Böyle bir şey söz konusu değil. Yeni sistemle,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle -defalarca ifade ettik-
Meclisin onayladığı, milletin onayladığı yeni
sistemle düşünürseniz kuvvetler ayrılığını,
erkler ayrılığını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN
AYGUN (Tekirdağ) Hiçbir soruya cevap vermediniz Sayın Oktay!
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, Sayın Kaboğlu vardı.
BAŞKAN Evet,
Sayın Kaboğlu
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Oktay hükûmet kavramı yasama
önünde sorumlu olan ve yürütme erkini elinde tutan organ olarak Bakanlar
Kuruluyla örtüşür kabine ise genel siyaseti belirleme sorumluluğunu
başbakanla paylaşan ve tam bir dayanışma içerisinde olan
ekibi ifade eder. Anayasa madde 104e göre, yürütme yetkisi tek
başına Cumhurbaşkanına aittir yani bizde ne kabine var ne
de hükûmet, tam tamına bir monokrasi söz konusu. Ülkenin genel siyaseti de
politika kurulları tarafından belirleniyor. Buna
karşılık, bakanlar ise siyasal makamdan çok görev ve icra
makamlarıdır. Ne var ki burada bakanlar daha çok siyasal
konuşmalar yapmışlardır, Anayasa yerine kişiye yollama
yapmışlardır, kişi-parti-devlet bütünleşmesini âdeta
burada somutlaştırmışlardır.
Şu çelişkiyi
nasıl açıklıyorsunuz Sayın Oktay, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
Sayın Oktay
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Tamamlayamadım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Anlaşıldı ama. Yani lafın çoğu...
Kısa bir
değerlendirme yapalım Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Değerlendirmemizi, önceden de
yaptığımız değerlendirmeyi yine tekrarlamak istiyorum.
Yeni hükûmet sistemi çerçevesinde düşündüğünüzde, milletin
verdiği onay çerçevesinde düşündüğünüzde, milletle
barışık olduğunuzda bir sorununuz kalmayacaktır.
Cumhurbaşkanı vardır ve Cumhurbaşkanının millete
verdiği yetkiyle Cumhurbaşkanı, Kabinesini ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı da dâhil
bakanlarını belirlemiştir; bu yetkiyi millet ve Meclis kendisine
vermiştir. Dolayısıyla hem Cumhurbaşkanı
Yardımcısı hem de bakanlar şu sıralardaki sizlerin de
sahip olduğunuz hakların yine bir çoğuna sahiplerdir. Bunun
içerisinde, siyasi kişilik olarak da fikirlerini beyan etme, herhangi bir
siyasi partiye üye olma hakkına da sahiplerdir. Yani bakanlar -ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı dâhil- bir siyasi partinin
üyesi, kurucusu, yöneticisi olabilir. Hâliyle de siyasi açıklama yapar,
siyasi iradesini kullanır. Önceden de yine
açıklamıştık; siyaset, devletin etkinliklerini amaç, yöntem
ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarını
belirlemektir ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bakanlar
da bunların belirlenmesine en üst düzeyde katkı
sağlamaktadır. Üst düzey katkı sağlanan bir hususta da
açıklama yapmak işin tabiatı gereğidir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi 4üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin Hükümler
Bağlı
cetveller
MADDE 4- (1) Bu
Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:
a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin
dağılımı (A)
b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri
tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B)
c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C)
ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara
ilişkin esaslar (E)
d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III)
sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit
imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F)
e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah
Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları
(H)
f) Çeşitli kanun ve kararnamelere göre bütçe kanununda
gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ)
g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri
ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K)
ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Millî
Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü
maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden
alınacak pansiyon ücretleri (M)
h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa
Mükellefiyeti Kanunu uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla
alınacak hayvanların alım değerleri (O)
ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli
müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu taşıtların
ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P)
i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde
edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette
kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237
sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde
satın alacakları taşıtların azami satın alma
bedelleri (T)
j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani
hizmet aylıkları (V)
BAŞKAN Özgür Bey,
söz talebiniz mi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Evet.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, meri ve yürürlükte
olan bazı metinlerin meşru olmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok
kısaca benim de Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı gibi bir meseleyi not etmem gerekiyor tekraren de
olsa.
Bazı metinler
meridir, yürürlüktedir ama meşru değildir. Birçok dünya ülkesinde
yasak olduğu hâlde olağanüstü hâlde yapılan bir referandum,
öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan dünya kadar
hukuksuzluk, adaletsizlik ve eşitsizlikten dolayı çok küçük farkla
geçmiş olan bir halk oylamasında, o gün sonucu tam tahmin eden bir
şirket, dün bütün Türkiyeye duyurdu ki, o gün evet diyenlerin yüzde
25i bugün bu kararlarından pişmanlar ve partili
Cumhurbaşkanı maddesi gitse, partisiz Cumhurbaşkanı
kararı olur. Sayın Oktay gibi ben de bunu ortaya koymak istedim.
Bazı metinler meridir
bugünkü Anayasa gibi ama meşru değildir. Meşruiyet
tartışması, yapılacak yeni bir referanduma kadar
peşinizi bırakmayacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
Sayın Özlem
Hanım, buyurun.
46.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan, Sayın Özel bunların hepsini söylemişti
zaten, daha evvel çok net bir şekilde söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Oktay da söylemişti aynısını.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ama siz sorduğunuz için cevap vermek durumunda kalıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O da
Bir daha söyleyeyim. dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Yani sizin anlama zorluğunuz olabilir ama bizim yok yani,
söylemiştiniz, bir kez daha
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
bunu desem Gücendim. dersiniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır ama niye söylüyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
bunu desem odaya gidersiniz, gelirsiniz, kızarsınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hiç alakası yok, hiç öyle şeyler yapmıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
böyle bir saygısızlık yapmıyorum size.
BAŞKAN Buyurun
Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ama lütfen yani
Gecenin bu saatinde aynı şeyleri bir daha, bir
daha niye söylüyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
bunu desem gücenirsiniz yani.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sonra Anayasaya, hukuka aykırı cümleler kullanıyorsunuz,
diyorsunuz ki: Olağanüstü hâlde seçim yapmak yasak, referandum yasak.
Nerede yasak yazıyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Dünyanın 7 ülkesinde yasak.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır efendim. Dünyada kaç tane ülke var? Yüzlerce ülke var.
Türkiyedeki seçimlerimizi hatırlatmak istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Meksika
Demin örnek verdiğiniz Meksikadan başlayarak
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Biz kendi Türkiye Cumhuriyeti Anayasamıza göre seçim yapıyoruz.
Hukuka uygun bir seçimdir, referandumdan geçmiştir. Hepsi bu kadar.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Meridir, meşru değildir.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Madde
üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Denizli
Milletvekili Yasin Öztürkte.
Buyurun Sayın Öztürk.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tek adam ve liyakat değil de sadakat üzerinden tam
bağımlılık üzerine kurulan yeni sistemin
hazırladığı Yoksulluk, işsizlik, borç, israf, faiz
sarmalıyla size yokluk ve sabır vadediyorum. konu başlıklı
gelir bütçesinin 4üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve Daha ne
kadar kemer sıkmak zorunda kalacağız? diye merakla gecenin bu
saatinde ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
2020 yılına
138,9 milyar lira bütçe açığı planlayarak giriyoruz. Hükûmetin
vadettiği tek şey borç olunca, iş vatandaşa kalıyor.
Allah milletimize ödeme kolaylığı versin. Bütçede faiz giderleri
bir önceki bütçede 74 milyar iken 2020 Yeni Ekonomi Programına göre,
iyimser tahminlerle 138,9 milyar lira hedeflenmiş. Hedef gerçekleşse
bile faiz bir önceki bütçeye nazaran yaklaşık 2 kat artmış
ve yüzde 87,7 olmuştur.
Dikkatimi çeken ilk husus
ise faiz gideri ile bütçe açığı aynı miktarda yani bir
bakışta faiz giderimiz olmasa bütçemiz tam, bütçe açık
vermeyecek. Tekraren söylüyorum: Bütçe açığı hedefi 138,9 milyar
lira, faiz giderimiz 138,9 milyar lira. Allah milletimize ödeme
kolaylığı versin.
2020 yılına
giderken millî gelirde küme düştük, son beş yılda kişi
başı millî gelirimiz 12.112 dolardan 8.811 dolara gerilemiştir
TÜİK verilerine göre. 12.112 dolardan 8.811 doları çıkarın,
kişi başı fakirleşme rakamımız yıllık
3.201 dolar; bugünkü kurla, 5,88le çarpın, yılda 18.820 lira yapar;
bölün 12ye, 1.570 TL yani beş yıl öncesine göre, kişi
başı her ay 1.570 lira daha az kazanıyoruz. Yani her
vatandaşımız aylık 1.570 lira yoksullaştı.
Bir de meşhur
TÜİK verileri var. TÜİK Başkanı, maşallah, Polyanna
gibi hep iyimser, hep iyimser. Sokağa
çıktığımızda bütün etiketler Biz uçtuk. diyor,
almış başını gitmiş; TÜİK Olur mu, ne
uçması? Damping var, damping. diyor.
Ekonomist çevreler
finansal sıkıntıda olma durumunu Çamaşır makinesi,
televizyon, telefon, otomobil sahipliği; beklenmedik harcamaları
ödeme; evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç
ödemeleri; iki günde bir et, balık, tavuk içeren bir yemek yeme ve evin
ısınma ihtiyacının ekonomik olarak
karşılanmaması. şeklinde tanımlanmaktadır. Bu
maddelerin 9undan en az 4ünü karşılayamayanlar ciddi maddi
yoksunluk içinde sayılıyorlar. TÜİKe kalsa bu maddi yoksunluk
oranı 2017de yüzde 28,7 iken 2018 yılında yüzde 26,5a
düşmüş. Bir haftalık tatili boş verin, sadece bir gün
tatile gitmek; iki günde bir et yemeyi boş verin, kokusunu duymak bile
vatandaş için hayal iken sadece 2019un ilk dokuz ayında elektrik
faturasını ödeyemeyen vatandaş sayısı 3,5 milyon.
Doğal gazına işlem yapılan sayaç sayısı 710 bin
-ki bu veriler henüz doğal gaz kullanımına
başlanmamış aylara ait veriler- 710 bin hane kış
aylarına doğal gaz sayacında icrayla girdi. Beyler, siz hangi
yoksunluk oranından, hangi enflasyon düşmesinden bahsediyorsunuz?
Gelelim vergilere: Vergi
kimlerden alınır? Anayasamıza göre vergi bir yükümlülüktür
ancak vatandaşa yüklenen vergi görevi için kanun yapıcı
insaflı bir tavır sergilemiş ve demiş ki Kazancı
nispetinde vergi alınır. İktidar ne yapıyor? En fazla
vergiyi en az kazanandan alıyor. Kimden? Ücretli kesimden. Önce, daha
maaşını eline almadan gelir vergisini kesmeye
çalışıyor, maaşını eline alınca da
tükettiği her mal ve hizmetten ÖTV, KDV ve bilumum vergi
alınıyor. Pırlantayı temel bir ihtiyaç görüp vergisini
sıfırlayanlar, geçim hesabını simit üzerinden yapanlar 3
çocuk tavsiyesinde bulunup bebek bezinden, bebek mamasından yüzde 18 KDV
alıyor. Bir de simit demişken, borcunu üç ay ödeyemeyen çiftçinin
traktörüne, besicinin ineğine icra gönderen Ziraat Bankası
sarayın avukatını -herhâlde adında saray var diye-
kurtarmak için simitçi oluyor.
2006 yılında
vergi tahsilinden vazgeçilen vergi tutarı, toplam vergi gelirlerinin yüzde
6sı iken 2018 yılında bu oran yüzde 24lere yükselmiştir.
Böylece, on iki yılda yasalarla vergi ödemekten kurtulup zenginleşen
imtiyazlı bir grup yaratılmıştır. Vatandaş
Mehmetten, vatandaş Cengizden vergi al, vatandaşın
anasını anan Mehmet Cengizin vergi borcunu affet! Vatandaş
devleti baba görür ama ne yazık ki devletimizin başı kimine öz,
kimine üvey baba olmuş. Toplanan paralarda tüyü bitmemiş yetimin
hakkı var. Bu toplanan paralarla bütçe oluşur ve harcanır.
Değerli
milletvekilleri, el kesesinden harcamak kolaydır, devlet kesesinden yemek
de demek ki daha kolay.
Kıymetli
milletvekilleri, ben zaman zaman AK PARTİ iktidarına mensup
kişilerin sözlerine çok dikkat ediyorum, mesela Bülent Arınç.
İsraf konusu, bir partinin binasına sığacak kadar küçük
bir şey değildir, herkesi ilgilendiren bir konudur. İsrafın
önünü alsak sizden vergi almamıza gerek kalmaz ama israf konusunda
karnemiz kırıktır. diyor 2015te. Yine bir konferansta israf
konusunu özellikle vurgulayan biri daha var ama burada söyleyenin
adını versem hemen sataşırsınız, en iyisi
çantasına binlerce dolar para veren bir hanımefendi diyelim, diyor
ki: Müslümanlar olarak israf meselesini şahsi tüketimlerin ötesinde
görebilmemiz gerekir. Biz sadece kendi çeşmemizden, ampulümüzden,
soframızdan değil, yeryüzünde halife olmanın sorumluluğunu
taşımaktan mesulüz. İsraf gündelik pratiğimiz olmuşsa
sahabe efendilerimizi tanımıyoruz demektir, çocuklarımıza
kanaat etmeyi öğretememişiz demektir. Güzel bir konuşma, bu
konuşmanın altına da imzamı atıyorum ama bu
konuşmayı yapan kıymetli hanımefendiye de soruyorum:
Eşiniz beyefendiye Ya, sen ne yapıyorsun? Tasarruf etmek
lazım. demeniz beklenmez mi? Şimdi bu sözleri biz söylesek
karşı çıkardınız ama birisini ağabeyiniz,
birisini yengeniz hanımefendi söylemiş. Katıldıkları
toplantılarda konuşmalarından da bahsettim. Siz, ne dendiğine
değil, kimin dediğine bakıyorsunuz; sizden birisi söyleyince
makul görüp alkışlıyorsunuz, muhalefet söyleyince yaygarayı
koparıyorsunuz. Bakın, bu sözlerin sahibi ben değilim,
arkasında durup alkışlamanızı beklerdim. Kutsal
kitabımız Kuran-ı Kerimin Araf suresinin 31inci ayetikerimesi
der ki: Yiyin, için fakat israf etmeyin çünkü Allah israf edenleri sevmez.
Her neyse, bu, Allah ile sizin aranızda.
Değerli
milletvekilleri, biz yine tekrar vatandaşımıza dönelim. Bir
vatandaşımız var, aylık 2.500 TL maaş alıyor,
yıllık geliri 30 bin lira yapar. Bu vatandaşımız
yılın bütününde 40 bin lira harcıyor ve her yıl 10 bin lira
açık veriyor. Önce, anadan babadan kalan ne varsa ki herkes bu kadar
şanslı değil- onu satmaya başlıyor, tıpkı
sizin ülkeyi, ülkenin doksan yıllık kazanımlarını
sattığınız gibi. Bu yetmiyor, bankalardan kredi almaya
başlıyor, banka, kredisi için ipotek istiyor, kefil istiyor, kendini
güvence altına almak istiyor, tıpkı sizin
dışarıdan borç aldığınız gibi. Belirli bir
süre sonra bu da yetmiyor, vatandaş anasının babasının
malını tüketiyor, bankadan kredi çekiyor ama ödeyemiyor Aman
kapıma icra gelmesin; konuya komşuya rezil olmayayım."
diye, bu sefer, faizinin yüksek olduğunu bile bile tefeciden borç
alıyor, tıpkı sizin İngilteredeki tefecilerden dünya
ortalamasının çok üzerinde borç para aldığınız
gibi. Vatandaş da olsanız, devlet de olsanız borcun bedeli
sadece para değildir. Borç bini aşınca baklava börek yenir.
gibi özlü sözlerimiz olsa da tefecilere borçlanınca baklava börek yenmez.
Parasal bedelini bırakın, eliniz kolunuz bağlanır,
tefecilerin her türlü artistliğine de göz yummak zorunda
kalırsınız ki ülkemizin düştüğü durum ne yazık ki
budur.
Değerli
milletvekilleri, bir de hem tefecilere borçlanıp hem de Dünya 5ten
büyüktür. güzellemesi üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Ben güzelleme
diyorum ama geçen hafta burada AK PARTİsine mensup bir milletvekili bunu
manifesto ilan etti. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre manifesto: Toplumsal
bir hareketin siyasal inanç ve amaçlarının açık ifadesidir.
diye tanımlanıyor. Bunu söyleyen kişinin
inandırıcılığı olacak; önce, söylediğinin
arkasında duracak. Bunu söyleyen kişi yaptıklarıyla,
uygulamalarıyla, söylediği sözlerin arkasında duracak ve ömrünün
sonuna kadar bu söylediklerinin arkasında duracak ki manifesto olsun. Bir
düşüncenin manifesto olması kararını hem tarih verir hem de
söyleyen kişinin duruşu. Duruşu bozulunca, bu büyük laf
sulanır.
Dünya 5ten büyüktür.
diyorsunuz. Kim bu 5ler? Amerika, Rusya, İngiltere, Çin, Fransa.
İçeride, Dünya 5ten büyüktür. ama Twitter üzerinden tehdit
yediğimiz, damatlar diplomasisi yürütülen Amerikaya gidene kadar Ey
Trump, ver papazı, al papazı! gidince; verdik papazı,
aldık gazı.
Parası verilen
F-35lerin akıbeti hâlâ belirsiz. Ne oldu? 1i eksildi. Neymiş? Dünya
4ten büyükmüş. Rusyadan aldığımız S-400leri Suriyeye
karşı kullanabileceğimizi sanıyorsunuz? 1i daha eksildi.
Neymiş? Dünya 3ten büyükmüş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın, 3ten aşağıya inin bakalım.
YASİN ÖZTÜRK
(Devamla) - Majestelerinin ülkesi İngiltereyle ilişkimiz, ülkenin
altınlarını ipotek edip en yüksek faizle borçlanmak üzerine.
Neymiş? Dünya 2den de büyükmüş. Kaldı mı 2? Çinle olan
ilişkilerimiz konusunda ne diyeyim. Doğu Türkistandaki soydaşlarımıza
uyguladıkları işkenceler ortada. Sesiniz çıkıyor mu?
Çıkmıyor. Kaldı mı 1. Neymiş? Dünya 1den
büyükmüş. Elimizde kaldı bir Fransa. Şimdilik sadece Macrona
atarlanır hâle geldik, bakalım Fransaya ne zaman taviz vermeye
başlayacaksınız. Manifestonuz çöktü. Evet, dünya 5ten büyüktür
ama sizin dünyanız değilmiş demek ki. Siz Dünya 5ten
büyüktür. dedikçe dilinizin ucuyla söylüyorsunuz, biz Türkiye de 1den
büyüktür. dediğimizde de alınıyorsunuz. Millet yetki verdi diye
milletin tepesine binmeyin. Tek adam olmaya çalışmayın.
Unutmayın, teklik Allaha mahsustur, Allah'a ortak koşmayın,
maazallah, şirke girersiniz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak.
Buyurun Sayın Taytak.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
TAYTAK (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü maddesine
bağlı cetveller üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 4üncü maddeye bağlı cetveller, teşvikler,
tarım destekleri, sanayi teşvikleri, 3600 isteyen
öğretmenlerimiz ve polislerimiz, öğretmenlerimizin ek ders
sorunları, vergi kesintileri, taşımalı eğitim ve köy
okullarının sorunları gibi konuları içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin tarım alanı varlığı 22,6
milyon hektardır. Tarımda çiftçilerimizin en çok şikâyet
ettiği konu, girdi fiyatlarındaki artışın üretim
maliyetini yükseltmesidir. Bütçeden ayrılan 22 milyar lirayla
tarımsal destek sağlanması sektöre çok faydalı
olacaktır. Ayrıca, Ziraat Bankası borçlarının
yapılandırılmasında faizler yüzde 10un altına
düşürülmelidir. Yine, tarım kredi kooperatiflerinin ilaç, gübre,
tohum ve benzeri tarımsal ürünlerde faiz oranlarını yüzde 10un
altına çekmesi gerekmektedir. Ziraat, orman, gıda mühendisleri ve
veterinerlerin istihdam sorunları çözülmelidir. Gıda güvenliği,
sağlıklı ve kusursuz üretim amaçlar. Geçen hafta 2 yavrumuzu
sağlıksız gıda ambalajları sebebiyle kaybettik.
Yavrularımızın acılı ailelerine sabırlar
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, memleketim Afyonkarahisarda yaşanan tarımla ilgili
sorunlara değinmek istiyorum. Malumunuz, Afyonkarahisar Şeker Fabrikası
özelleştirildi. Özelleştirildiği günden itibaren sistem bir
türlü yerine oturmadı. Şeker fabrikası pancar alımları
stoklama kapasitesinin altında kaldı. Kantarlar belirlenen zamanda
açılmadı, buna bağlı olarak da pancarda fire arttı. Bu
durum çiftçilerimizi mağdur etmiştir.
Haşhaş,
diğer tarım ürünlerine göre üreticisine daha fazla kazanç elde
ettiren bir üründür. Çiftçiler, bu sene haşhaş ekiminde Çiftçi
Kayıt Sistemi Belgesi sebebiyle sorunlar yaşamıştır.
Yapılacak değişiklikler çiftçiye bir önceki ekim döneminde
aktarılmalı ve çiftçilerimiz bir sonraki ekim döneminde ne
yapacağını bilmelidir.
Afyonkarahisar önemli bir
tarım bölgesidir. Hayvancılık, süt ürünleri, yumurta,
kırmızı ve beyaz et tedariki, manda sütü ve manda
kaymağı üretim alanlarında Türkiyenin öncü şehirlerinden
bir tanesidir. Afyonkarahisarımıza verilecek tarım
desteklerinin, tesis kurulması için gereken teşviklerin bir an evvel
hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin huzuru ve düzeni için gece gündüz fedakârca görev
yapan Türk polis teşkilatımız, çocuklarımızın
geleceğini emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz ve
memurlarımız 3600 ek gösterge beklemektedir. Öğretmenlerimizin
ek ders ücretlerinde düzenlemeler yapılmalı, atanamayan
öğretmenlerimize çözüm bulunmalıdır. Asgari ücret alan
vatandaşlarımız ve tüm meslek gruplarının vergi
kesintilerinde iyileştirmeye gidilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin huzura, mutluluğa, ekonomik ve toplumsal refaha
erişebilmesi için gündeminden kalkması gereken en önemli konu
terördür.
İlk silahlı
eylemini gerçekleştirdiği 15 Ağustos 1984 tarihinden itibaren
emperyalizmin maşası, okyanus ötesinin taşeronu olarak
çalışan PKK, haince şehit ettiği
canlarımızın, yaraladığı gazilerimizin, zarar
verdiği insanlarımızın dışında ülkemize
bugüne kadar çok ciddi maddi kayıplar yaşatmıştır. PKK
terör örgütüyle mücadele için harcanan para 1 trilyon doların üzerindedir.
Teröre harcadığımız paralarla ülkemizin her yerine yüzlerce
yatırım yapar, millî sanayi, tarım hamleleri ve yerli savunma
sanayisi projelerini hayata geçirir, istihdam sağlar, milletimizin
ekonomik ve sosyal refahını çok daha yüksek seviyelere
çıkarabilirdik.
Ayrıca, FETÖ gibi
tarihin en alçak ve en aşağılık terör örgütlerinden biriyle
mücadele etmekteyiz. 15 Temmuz hain darbe girişiminde milletimizin
vergileriyle alınan ve yine milletimize, Meclisimize, Özel Harekât
Dairemize bombalar atan, 251 canımızı şehit eden, devletin
bütün kılcal damarlarına sızmakla görevlendirilmiş bu
yapıya milletçe Dur. dedik. Cumhur İttifakının ruhuyla
Türk devleti hem PKK hem FETÖ hem de DEAŞla aynı anda yurt içinde ve
yurt dışında mücadele etmektedir. 15 Temmuz sonrası
devletimizin ortaya koymuş olduğu millî tavır ve politikalar
sayesinde hem masada hem sahada tüm dünya ülkelerine kim olduğumuzu bir
daha hatırlatmış olduk. Türkiye Cumhuriyeti iradesinin
olmadığı hiçbir planın ne Orta Doğuda ne Doğu
Akdenizde ne de Kuzey Afrikada başarılı olması mümkün
değildir.
Devlet olarak,
İrandan gelen teröristi karşılayan siyasi partilerle, katil övücülere
Nobel ödülü veren uluslararası Türk ve İslam düşmanlarıyla,
Kandilden emir alan
belediye başkanlarıyla, vatana ihanetle görevli FETÖyle, FETÖye
kucak açan Amerika ve Avrupa ülkeleriyle sözde Ermeni
soykırımını kabul eden ABD Senatosuyla, bu Senato
kararına karşı tüm Meclis karşı bildiri
yayınlarken bu karara alkış tutan ve bu milletin vergileriyle
vekillik yapan HDPyle, uluslararası servislere uşaklık eden
medya mensuplarıyla yani topyekûn ihanetle mücadele etmekteyiz. Bizi
soykırımla suçlayanlar önce kendi tarihlerine baksınlar.
Unuttukları şudur ki: Bu vatanın bir de milleti vardır. Bu
millet Allahın izniyle her türlü güçlüğü yenecek kudret ve kuvvete
sahiptir. Bu milletin tarihi başka milletler, başka ülkeler gibi
elli, yüz yıllık değildir, bin yıldır buradayız
ve Cenab-ı Allahın izniyle sonsuza kadar bu topraklarda
yaşayacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi millî beka, millî kimlik, millî varlık,
kardeşlik ve iç barışımızı ilgilendiren tüm
konularda ve terörle mücadelede toplumsal huzur için her zaman Türk milletinin,
devletinin ve güvenlik güçlerinin hem yanında hem destekçisi hem de
duacısıdır. Milliyetçi Hareket Partisinin siyaset üslubu kavga
ve karışıklığa değil, kardeşlik ve
kucaklaşmaya hizmet etmektir. Sağduyu, sabır, sakinlik ve
akıl, davamızın harcıdır ancak şunu herkes
bilmelidir ki hiçbir kanlı projenin, hiçbir hain planın birlik ve
beraberliğimizi bozmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bilge Türk
liderimiz, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendinin ifade
ettiği gibi: Türkiye kardeşçe yaşanan bir çiçek bahçesidir.
Ayrık otları ekerek çiçekleri kurutmalarına asla müsaade etmeyeceğiz.
Türk milleti bir ve beraberdir.
Bu duygu ve düşüncelerle 2020 bütçesinin devletimize ve milletimize
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kurtulan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü maddesi
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Burada sisteme giremedim
yani burası bozuk, olmuyor, onun için giremiyorum.
Yani MHP
konuşmacısı topyekûn tüm ihanet çemberini sayarken aslında
kendilerini yerleştirmeleri gereken yere HDPyi de dâhil ederek bir
konuşma yaptı. Buradaki varlık nedenleri, daha çok, HDP
üzerinden kendilerini var etmeye çalışma; koltuklarını,
iktidarlarını, destek verdiği, hatta aslında bu iktidara
destek değil, biraz temel yürütücü gücü olarak
MHP de AKP de her alanda,
her an HDPye saldırarak, kriminalize ederek kendi
varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Tümünü
kendilerine iade ederek size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Erkan Bey,
buyurun.
48.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Sayın
Kurtulanın Kendilerini yerleştirmeleri gereken yere HDPyi
yerleştirdi. ifadesini kabul etmemiz mümkün değil. Eğer kriminalize
olmaktan dolayı rahatsızlıkları var ise milletin beklentisi
belli, kendilerine yönelik eleştirilerin hangi hususta
odaklandığı da belli.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başkan; bugüne kadar bir tek defa PKK terör
örgütünün saldırılarını, işlediği cinayetleri,
katliamları -bir defa olsun- kınamamışların, bir
siyasi davranışın kriminalize olması
kaçınılmazdır. Şimdi, bu bağ kopmadığı
sürece bu sıkıntıyı yaşayacaklar; tek problemleri de
budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kurtulan, buyurun.
49.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
iktidarın ve MHPnin her sıkıştığında
başvurduğu tek argümanın terör olduğuna ve bu ülkenin
barışa, adalete, Kürt sorununun demokratik çözümüne ihtiyacı
olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidarın ve
MHPnin her sıkıştığında başvurdukları
tek yöntem, tek argüman, elinizdeki tek seçenek bu; terör. Her şeyde
terör, terör, terör diyorsunuz.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Başka ne diyeceğiz?
FATMA KURTULAN (Mersin)
Başka ne diyeceksiniz? Bir de barış deyin. Demokrasi deyin.
Adalet deyin.
METİN YAVUZ
(Aydın) Lanetleyin terörü, bitsin bu iş.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Ayağınızın altına aldığınız
Anayasa deyin. Yargı bağımsızlığı deyin.
İnsanlık deyin. Vicdan deyin. Adalet deyin. Çok şey var.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Siz de PKK terördür. deyin.
METİN YAVUZ
(Aydın) PKKyı lanetleyin, bitsin bu iş.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Bunlar sizden uzaklaştığı için, doğrudur,
haklısınız, bilemiyorsunuz. Bunların ne demek olduğunu
bilemiyorsunuz. Yapılması gereken
Bir kez daha söylüyoruz, defalarca
bunu size söylemeye devam edeceğiz: Bu ülkenin bir barışa
ihtiyacı var, demokrasiye ihtiyacı var, adalete ihtiyacı var,
Kürt sorununun demokratik çözümüne ihtiyacı var. İstediğimiz
kadar kaçalım burada, eninde sonunda bunu sağlamak durumundayız.
Bizzat muhatapları var; geçmişten günümüze bazı süreçleri
yürütenleri az önce gördüm, buralarda. Tek çare demokrasidir,
barıştır; bundan daha fazla kaçamazsınız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Erkan Bey,
buyurun.
50.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, terörün
lanetlenip siyasi bağın kesilip atılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Şimdi, terör sorununa hiç temas etmeden sanki terör
saldırısı yokmuş gibi davranmak sağlıklı bir
yaklaşım değildir. Zaman zaman dinliyoruz kürsüdeki
konuşmacıları Efendim, terör bir sebep değil sonuçtur.
diye meseleye girdikten sonra zaten dolaylı da olsa teröre onay veriyorsunuz
demektir, terörü ve terör eylemlerini destekliyorsunuz demektir. (MHP
sıralarından alkışlar) Yani bu bahsettikleri sorunun
gerekçesi terör olarak kabul ediliyor. Bugüne kadar da tutumları hep bu
yönde olmuştur bu bakış açısına sahip kişilerin.
Yani sadece partiler bakımından değil, kamuoyunda bilinen birtakım
yapılar, odaklar bu şekilde ifade etmişlerdir. Oysa
amasız, lakinsiz, fakatsız terörün lanetlenmesi gerekiyor ve
her türlü fikrin ve siyasi bağın kesilip atılması
gerekiyor. Hatta bazıları diyor: Efendim, terörle aranıza
mesafe koyun. Ya, terörle arada mesafe mi olur? Bu sıfırdır.
Hiçbir siyasi hareketin, legal siyaset yapan hiçbir hareketin terörle 5 santim,
10 santim, 50 metre, 100 metre diye bir mesafesi olamaz, hiçbir mesafesi
olamaz; reddetmesi gerekir amasız, fakatsız, lakinsiz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün memleketteki düzen,
yoksulluğu ve sömürüyü derinleştirerek büyütüyor. Enflasyon verileri
tüm manipülasyonlara rağmen korkunç seviyelerde. İstihdam
olanakları değil, işsizlik giderek büyüyor. Emek gücünün
değeri her gün daha da düşerken insan onuruna yakışır
bir yaşam sürmek artık imkânsız. TÜRK-İŞ, kasım
ayında 4 kişilik bir hanenin açlık sınırının
2.102 lira, yoksulluk sınırının ise 6.849 liraya
çıktığını söylüyor. DİSK Birleşik
METAL-İŞ Sendikası raporuna göre asgari ücretli, kasım
ayında eline geçen parayla gıdaya ancak günlük 18 lira
ayırabiliyor arkadaşlar, günlük 18 lira. Buna göre, bir asgari
ücretlinin 4 kişilik bir hanede 3 öğün için kişi
başına ayırabildiği tutar 4,5 lira ve bu tutar öğün
başına 1,5 lira düzeyinde. Sizin çok sevdiğiniz hesapla
söylersek tüm gün bir kişiye ancak 1 simit parası düşebiliyor.
Sefalet sadece sofrada
değil, sağlıksız konutlarda da asgari ücretliyi bulmaya
devam ediyor ve asgari ücretlinin kira için ayırabildiği tutar 410
lira. Seçimden sonra peş peşe yapılan zamlar sonucunda 4
kişilik bir hanenin elektrik faturası 123 liradan 163 liraya yükseldi
ve bütçe görüşmeleri sayesinde öğreniyoruz ki 2019un ilk dokuz
ayında elektrik borcunu ödeyemeyen 3 milyon 365 bin 784 abone var ve
doğal gaz borcunu ödeyemeyen 710.364 abone hakkında işlem
yapılmış, zamlardan sonra bu sayının artacağını
da hepimiz biliyoruz. Yanlış duymuyorsunuz, yurttaşların
dörtte 1i bu kış gününde evin ısınma ihtiyacını
bu memlekette karşılayamıyor.
Evde eğitim
yaşında bir çocuk mu var? Devlet okuluna gidiyor olsa bile özellikle
büyük şehirlerde ulaşım, kırtasiye giderleri, kurs ücreti
derken aylık masraf en iyi ihtimalle 500 lira. Eğitimde
özelleştirmenin sonuçları ise öyle boyutlara ulaştı ki
yurttaşlar gelecek kaygısıyla kredi çekip çocuklarını
özel okulda okutmaya çalışıyor ancak bugün, inşaat ve
gayrimenkul sektöründe de iş yapan bir holdinge ait özel okul zinciri
Doğa Koleji ekonomik kriz nedeniyle batma noktasına geliyor. Bu hem
80 bin öğrenciyi ve ailelerini hem de bu şirkette çalışan
binlerce kişiyi etkiliyor.
Bu iktidar
yurttaşlara şunu da söylüyor: Sağlıksız konutlar,
sağlıksız koşullara rağmen sakın ha hasta
olmayı aklından geçirme. Çünkü en basit muayene için bile asgari
olarak 6 lira ödemek zorundasınız. İlacı, ilave tetkikleri
ve hakiki bir sağlık hizmetini ekleyince tek bir sefer için bu tutar
40 liraya çıkıyor. Tablo buyken sosyal hayat ise tabii ki yok
hükmünde. Bir sinema bileti halk gününde dahi 15 lirayken bir asgari ücretli ne
sinemaya ne tatile gidebilir. Bu ülkede gerçekten milyonlarca insanın
hakikati böyle arkadaşlar. Bu hakikati başka şekilde de ifade
edebiliriz. Gelir ve servet eşitsizliği sürekli artarken,
sınıflar arasındaki, zenginler ve yoksullar arasındaki
uçurum giderek ve giderek büyüyor.
Bakın, popülizm
derdim ya da halkın gözüne girmek gibi ekstra bir gayem yok, hiçbir zaman
da olmadı. Ancak hayatta hakkaniyet diye bir şey varsa bu
perspektifle bakarak şunu ifade etmek isterim:
Cumhurbaşkanının maaşı 81.250 lira oluyor, emekli
vekil maaşı ya da ödenek filan bunları saymıyorum, herhangi
bir şeye hiçbir para ödenmediğini. Bizim maaşlarımız
ise 23.530 lira arkadaşlar. İşveren sendikasının
işçiler için önerdiği ücret tutarı ise 2.262 lira, o da ancak
devlet katkısı 100 liradan 200 liraya çıkarsa 2.262 lirayı
öneriyor. Tekrar hatırlatıyorum: Bir hanenin açlık sınırının
2.102 lira, yoksulluk sınırının 6.849 lira olduğu bir
ülkede yaşıyoruz biz. Burada hangi mantıkla, hangi hakkaniyetle
gerçekten bu rakamları dile getirebiliyor ve bir de asgari ücreti,
işçi ve memur zamlarını konuşurken 10 liranın, 100
liranın pazarlığını yapabiliyorsunuz? Ben nasıl
yapabildiğinizi söyleyeyim; zenginler ile yoksullar arasındaki
ilişki, bir görmeme ilişkisidir arkadaşlar, orada gözler
kapanır. Bu yüzden, zenginler ve imtiyazlılar tarafından
yapılan bu bütçe, dertleri, sorunları görmediği gibi mevcut eşitsizlikleri
ve adaletsizlikleri de asla görmüyor.
Yoksulluk ve
eşitsizlik yalnızca soyut bir kavram değil, yapısal ve
köklü bir sorun. Fakat burada sınıfsal olduğu kadar cinsiyet
ilişkilerine dair bir uçurumdan, eşitsizlikten de söz ediyoruz
aynı zamanda. Örneğin, sosyal yardımlara başvuranların
yüzde 80i kadın. Bunun nedeni, kadınların yoksulluğu daha
kolay itiraf edebilmesi yani erkeğe göre daha az gurur yapması
değil, hayatı sürdürebilmenin yükü nasıl kadınların
omuzlarındaysa, yoksullukla baş edebilme sorumluluğu da
aynı şekilde kadınların omuzunda. Üstelik aile ve
evlilikler içinde kadınlar hâlâ ekonomik ve sosyal açıdan erkeklere
yani kocaya, babaya, ağabeye bağımlı yaşıyorlar.
Erkeğin verdiği azıcık bir parayla geçinmek zorunda
kalıyorlar ve bu sadece yoksul ailelerde olmuyor, orta hâlli ya da daha iyi
seviyede geliri olan bir adamla evli pek çok kadın da çok benzer
deneyimler yaşayabiliyor. Yani aile, daha doğrusu erkek iyi hâlli
olsa bile kadın yoksul olabiliyor ve bunun adı yoksulluk
olduğu kadar ekonomik şiddettir de aynı zamanda. Yani
kadınlar, yoksulun da yoksulu durumundalar.
Ama evet, bu arada,
ülkemizde hiç yoksul olmayanlar da var. Mesela bugünün haberi: Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının
düzenlediği ve 50 kişinin katıldığı Genç Müslüman
Kadınlar İçin Liderlik Programına toplam 1 milyon 163 bin lira
harcandı. Programa Emine Erdoğan ile kızları Esra Albayrak
ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar da katıldı.
Şimdi bir de yeni bir
kavram var himayesinde deniyor onların himayesinde. Kimi himaye
ediyorsunuz arkadaşlar? Niye onların himayesinde olsun? Kimin
parasıyla, neyi himaye ediyorsunuz gerçekten ve niye bu insanlar her
yerdeler? Yani, gerçekten, bu kadar siyasetin içerisine, iktidarın
içerisine, daha doğrusu erkin, gücün içerisine kendi
akrabalarınızı yerleştirmek ve onlarla yedi mahalle
dolaşmak biraz ayıp olmuyor mu? Mesela bunun Esma Esadın
yaptığı davetlerden ne farkı var? Ya da
baktığınız zaman Korede Kim Song, Kim Jong ailesi,
işte, ne bileyim, zamanında ayların bile adını
değiştirip ocak ayına Türkmenbaşı nisan ayına
annesinin adını veren Niyazov gibi ya da eşini
Cumhurbaşkanı yardımcısı yapan Aliyev gibi, dünya
bunlarla dolu ve insanlar gerçekten, himaye değil, hakkını,
emeğinin karşılığını istiyorlar; asıl
hak olan bu, kimsenin himayesinde olmak istemiyorlar ve bu kadarcık
paraları bunlara harcıyorsunuz ama bunun dışında,
sadece para harcamak değil, evet, diyebilirsiniz ki: Uluslararası
toplantıdır, şöyledir böyledir. janjanı vardır,
jargonu vardır, bilmiyorum artık ne dersiniz ama bunların
dışında, toplantının adı Genç Müslüman
Kadınlar İçin Liderlik Programı aynı programı
Müslüman olmayan kadınlar için de yapacak mısınız mesela?
Yani Hristiyan kadınlar için yapacak mısınız, başka
kadınlar için yapacak mısınız? Yani böyle bir şey
gerçekten kabul edilebilir değil. Eşitlikçi, sosyal adaletin
sağlandığı, hakkaniyetli bir ülkede yaşamak istiyorsak
eğer mevcut sistemi ters yüz etmek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Dolaylı vergiler yoluyla
verginin çoğunu alt sınıflardan toplayan, zengini daha zengin,
yoksulu daha yoksul hâle getiren bu adaletsiz sistemi baş
aşağı çevirmeliyiz ve bugün ihtiyacımız olan şey
eşitsizlikleri kalıcılaştıran, normalleştiren bu
düzene hakkaniyet duygusunu temel alan devrimci bir müdahaledir.
Son cümle olarak da
şunu söylemek istiyorum: Sınıfsal karakteri olmayan bir
savaş da yoktur arkadaşlar.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Özlem
Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin 129 sıra sayılı 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım, Sayın Kerestecioğlunun
bahsettiği 50 Müslüman genç kızın, farklı
coğrafyalardan, Müslüman ülkelerden gelen 50 kızımızın
davetli olduğu programa ben de bizzat katıldım,
konuşmacılardan bir tanesiydim. Doğrusu çok da büyük mutluluk
duydum. Çünkü Amerikadan, Güney Amerikadan, Afganistandan, dünyanın pek
çok farklı yerinden gelen genç Müslüman kızlar -ve ilk defa da
yapılmıyor bu program- bu program içerisinde gelen bu gençler,
birbirleriyle tanışıyorlar, kaynaşıyorlar. Çok iyi
sorular vardı kendi bölgelerine dair, yaşadıkları sorunlara
dair ve dünyanın geleceğine dair. Fevkalade faydalı bir
programdı. Bu tarz programlar çok yerde yapılıyor. Mesela -ben
her sene görüyorum- Amerika Türkiyeden pek çok öğrenciyi davet ediyor,
Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın farklı yerlerinden öğrencileri
davet ediyor. Hristiyanlar için, farklı dinden insanlar için
yapılabilir mi? Elbette yapılabilir. Bu, organizasyonlardan bir
tanesi. Muhakkak farklı tür, farklı şekillerde de
yapılabilir. Böyle bakıldığında, bunları sadece
harcanan rakam üzerinden değerlendirmek hakikaten biraz abes oluyor.
Himaye meselesine
gelince, bugün Genel Kurulda hiç olmadığı kadar çok
Hanımefendiye ve kızlarına, çok değerli kızlarına
hem aleni olarak hem üstü kapalı bir şekilde tuhaf imalar görüyorum.
Eğer siz bir ülkenin Cumhurbaşkanı eşiyseniz -çok
doğal olarak- çevreyle alakalı bir organizasyonda sizin öncülük
yapmanız, işte, doğal beslenme, çevrenin korunması, bu
manalarda öncülük yapmanız tabii bir şeydir, tabii bir şeydir,
bunları zaten yaparsınız. Himayeden kastedilen şey yani bu
manada bir sahiplenmeyi gösteriyor yani bu konuya dair hassasiyeti, bunun tüm
Türkiye tarafından sahiplenilmesini aslında ifade ediyor ve bu
yapılan işleri böylesine küçültmek, değersizleştirmek
hiçbirimize fayda getirmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) 50 kişiyle ne yaptınız, 50 kişiyle?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bir cümle
BAŞKAN Buyurun
Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ben kendi kanaatimi söylüyorum. Yani burada her şeyi para üzerinden
okumayı da biraz tuhaf buluyorum. Buraya dünyanın farklı
coğrafyasından gelen, dokuz gün kalan 50 genç kızdan
bahsediyoruz; çok iyi eğitimliler; her biri geldikleri ülkelerden özel
seçilmiş, gelmiş genç kızlardan bahsediyoruz. Doğrusu,
Sayın Hanımefendinin yaptığı
çalışmaları Suriyedeki Esedin eşiyle örtüştürmeyi,
kıyaslamayı da hakikaten abesle iştigal olarak görüyorum.
Teşekkür ederim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
52.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Ben bu kadar hafifsenecek bir
şey olduğunu zannetmiyorum çünkü belli kişilere
ayrıcalıklar tanınırken ve belli kişiler ailecek bir
yerde bulunabilirken, bu, siyaseten, aslında bizim siyasi
anlayışımıza uymuyor yani ben, gerçekten, ailemi hiçbir
yere sokmam diye düşünüyorum ama başkaları böyle yapabilir, bunu
eleştirmek de bizim hakkımızdır.
Bunun
dışında, sadece bu da değil, aynı zamanda -Gazeteci
Çiğdem Tokerin kitabını alır okursunuz- mesela, 21/b
ihaleleri diye de bir şey var gerçekten, aynı zamanda bu ihaleler de
böyle yapılıyor. Global Turizm diye bir şirkete veriliyor ve
pazarlıksız, hiçbir şey olmadan, daha önceki senelerde de böyle
yapılmış. Ben karşılaştırmaları tabii
ki yaparım çünkü genelde bunlar demokrasi olmayan ülkelerde oluyor, aile
şirketi eliyle yönetiliyor.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Seyit Torun.
Buyurun Sayın Torun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEYİT
TORUN (Ordu) - 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
4üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum, hâlâ
ekranları başında izleyenler varsa da iyi geceler diliyorum.
On yedi yıl önce, AKP
iktidara geldiğinde vesayete karşı olduğunu ifade
etmişti ve bütün vesayetleri kaldıracağı
iddiasını ortaya koymuştu ama on yedi yıl sonra
geldiğimiz nokta bir tek adam yönetimi oldu. Bu vesayeti aslında, tüm
alanlarda olduğu gibi, en fazla da yerel yönetimlerde, belediyelerde gördük.
Öyle ki bütün yetkiler aslında tek merkezde toplanmaya başladı
ve her geçen gün de bunun oranı artıyor. Artık belediye
başkanları vatandaşlardan aldıkları iradeyle
değil, tek iradeye mahkûm edilerek, bazen ağlayarak, bazen
korkutularak istifa etmek zorunda kalıyor, bazen de halktan
aldığı irade yok sayılarak, kayyum atanarak görevden
alınıyor; bunu kabul etmek mümkün değil. Demokrasiyi
geliştirmek istiyorsak, demokrasiyi güçlendirmek istiyorsak bunlar doğru
uygulamalar değil. Belediyeleri, demokrasinin beşiği ve
halkın ihtiyaçlarının karşılandığı
önemli kuruluşlar diye ifade ediyoruz. Fakat AK PARTİ döneminde
maalesef bu tersine döndü.
Bakın, 2000li
yıllarda 3.228 olan belediye sayısı bugün 1.397ye düştü
yani yarıdan daha fazla azaldı. Niye kapatıldı bu
belediyeler? Büyükşehir Yasasıyla belde belediyeleri
kapatıldı. Belde belediyelerinin kapatılma gerekçesi de yeterli
hizmeti verememesi, borçlanması, kaynaklarını doğru
kullanamaması. Yani borçlandı diye bir belediyeyi kapatacaksanız
herhâlde kendi belediyelerinizin çoğunu kapatmanız lazım. Bu
anlayış doğru bir anlayış değil. Ve
kapattığınız bu beldeler de maalesef şu anda mahalle
oldu ve inanılmaz bir göç yaşandı.
Kendi ilimde
yaklaşık 53 belde belediyesi vardı, bunlar kapatıldı,
mahalle oldu; geçmişte 5.000 nüfuslu olan beldeler, şu anda 1.500
nüfusa kadar düştü. Orada belediye başkanları hiç değilse
vatandaşın iyi gününde, kötü gününde yanında olabiliyordu,
arabası kimi zaman gelin arabası olarak kimi zaman hasta
taşımak için bile kullanılabiliyordu. Ama şimdi tamamen
yalnızlaştı ve maalesef köyden kente göç de hızlandı,
kırsaldan kente göç de hızlandı. Değerli arkadaşlar,
tabii ki, onlar aynı zamanda kırsaldaki üretimden de koparıldılar.
Onlar kırsalda üretirken bugün büyük kentlerde tüketici konumuna geldiler
ve şu anda, o şehrin varoşlarında yaşam mücadelesi
veriyorlar.
Bakın, demokrasi
dedik, demokrasisi gelişmiş ülkelerde bugün
bakıldığında, 800 nüfuslu dahi belediyeler var ve buralarda
mali ve idari yapılanmalar düzgün bir şekilde ortaya koyulduğunda
hizmet de en iyi şekilde, en verimli şekilde ortaya koyuluyor. Bugün,
yüz ölçümü yaklaşık bizimle aynı olan Almanyada 16 bin belediye
var ve bu belediyelerin yarıdan fazlası da bin nüfusun altında.
Bakıldığında Fransada 36.571 belediye var ve 28 bin
belediyeden fazlası bin kişinin altında. Bunların hizmet
alamadığını, o belediyelerde vatandaşa hizmet
gidemediğini ifade edebilir miyiz? Her birimiz gittiğimizde, orada
yapılan hizmetlerin de tanığı oluyoruz.
Tabii, köyden,
kırsaldan kente gelen insanlar şehirde de var olma mücadelesi
verirken, bir çok değerini de kaybetmeyle karşı
karşıya kalıyor ve maalesef üretimden kopan o insanlar
şehirlerde o tanzim satış çadırlarında üşüye üşüye
domates ve salatalık kuyruğuna girmek durumunda kalıyor. Ve
şehirlerde gerçekten, her tükettiklerini daha büyük maliyetlerle, çok daha
büyük bedellerle tüketmek zorunda kalıyor.
Değerli
arkadaşlar, belediyelerin yetkisini merkezde toplayarak gerçekten ciddi
bir yetki gaspı yaşanmıştır ve merkezden alınan
kararlar maalesef vatandaşın iradesinin üzerine ciddi bir tahakküm
uygulamıştır. Kimi zaman belli bakanlıklara
verilmiştir bu yetkiler kimi zaman belli kurumlara ve sonuçta
vatandaşın iradesi hep yok sayılmıştır.
Bir de maalesef, özellikle
AK PARTİden aldığımız belediyelerde büyük bir borç
yüküyle karşı karşıya kalınmış,
geçmişte ödenmeyen o borçlar, geçmişte hiçbir icra takibine girmeyen
o borçlar, şimdi CHPli olunca, hepsine yağmur gibi, vergi ve sigorta
borcundan dolayı icralar başlatılmıştır. Öyle ki
makam koltuğundan araca kadar icra gelmiştir. Yani bu borçlar
geçmişten gelen borçlarsa, bu uygulama niye geçmişte
yapılmadı, niye o belediyelere hiçbir işlem uygulanmadı?
Zaten SGK ve vergi borcu bugün yüzde 24lere varan bir faizle
cezalandırılıyor. Yani tefecide bile bu kadar faiz yok,
tefeciden alsanız bile bu kadar faiz ödemezsiniz. Maalesef, bu borçlarla
ilgili sadece bizim belediyelerimiz değil tüm belediyeler ciddi anlamda
sorun yaşamakta.
Bir de belediyelerimize,
maalesef, bütün kamu bankaları kapılarını kapattı,
kredi imkânlarını tamamen ortadan kaldırdı, sonra belediye
başkanlarımız yurt dışından kredi bulunca da
sanki hainlik yapıyormuş gibi, bilinçsiz borçlanıyormuş
gibi algı yaratılmaya çalışılıyor. Geçmişte
yapılan hatalı işlerden dolayı, belediye başkanlarımız
tasarrufları ile öz kaynaklarını doğru kullanarak hizmet
vermeye çalışıyor. Bizim belediyelerimiz plastik heykellere,
dinozorlara, açılmamış su kuyularına
harcadığınız milyonlarca borcu ödemeye
çalışıyor. Halkın vergileriyle yaptırılan bu
imalatlar, maalesef şu anda atıl ve kullanılamaz durumda.
Bir de yerel yönetimler
yasasıyla ilgili sürekli gündem oluşturuluyor. Bununla ilgili,
yılbaşından sonra ele alınacağı yönünde
duyumlarımız da var. AK PARTİnin ve MHPnin Genel Başkan
Yardımcılarıyla bu konuyu görüştük, bazı
arkadaşlarımıza da ulaşmaya çalıştık;
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızı da
aradım. Bu çalışmalarla ilgili ne yapılıyor? Karşılıklı
diyalogla bunu çözmemiz gerektiğini, sonuçta hangi siyasi partiye mensup
olursa olsun bütün belediyelerimizin vatandaşlarımıza hizmet
götürmeye çalıştığını ifade ettik. Sarayda 30
büyükşehir belediye başkanı toplandı. Orada birçok ifade
kullanıldı, birçok sözler verildi. Şu ana kadar yapılan,
sadece bir WhatsApp grubu kurmak, bir de bazı belediye
başkanlarından, bizim 3 belediye başkanımızdan bu konu
hakkında görüşlerin alınması oldu.
Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcımızı
aradığımda en kısa sürede
toplanılacağını ifade etmişti ama bu kısa süre
nedir, biz de bilmiyoruz. Ne zaman davet edilecek ve belediye başkanlarımızın
da görüşleri alınacak?
Artık Büyükşehir
Yasasının ciddi sorunları vardır. Büyükşehre
bağlı ilçe belediyelerimizin büyük sorunları vardır. Hem
idari hem mali çözülmesi gereken problemler vardır. Yaklaşık altı
yıldır uygulamada ama görülüyor ki bu yapıyla belediyeler
borçtan kurtulamayacak, belediyelerin hizmet vermesinde ciddi sorunlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYİT TORUN (Devamla)
Sayın Başkanım, bir dakika alabilir miyim.
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın Sayın Torun.
SEYİT TORUN (Devamla)
Yani kısacası, yeni yerel yönetimler yasası ortak akılla
yapılmak zorundadır. Bakıldığında,
büyükşehir yapılan yerlerde sorunlar gittikçe büyümektedir.
Şehirler büyük oldu ama sorunları da büyümeye başladı.
Kendi ilimde de yaşıyorum. Bakın, birçok konu hâlâ çözüm
bekliyor. Vatandaş sürekli bizi arıyor, yollarla ilgili ve
belediyenin yapması gereken birçok hizmetle ilgili,
aksadığını, ulaşılamadığını,
çözüm üretmede çok ciddi zorluklar çekildiğini ifade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYİT TORUN (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkan.
SEYİT TORUN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu yüzden, Büyükşehir
Yasasının hazırlanmasında mutlaka ortak akılla
hareket etmek zorundayız. Yerel yönetimler, vatandaşa direkt hizmet
veren birimlerdir. Bunu siyaset üstü düşünerek çözüm üretmeye
çalışmak zorundayız. Sorun yerel yönetimlerin sorunu değil,
bu milletin sorunudur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Halis
Dalkılıç.
Buyurun Sayın
Dalkılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; evet, gecenin bu ilerleyen saatinde 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi, aziz milletimizi,
saygıdeğer milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce şunu söylemek isterim: Biz burada yasa yapmak üzere bir aradayız
ancak sınır boylarında nöbet tutan kahraman ordumuzun
mensupları askerlerimiz, polislerimiz, güvenlik güçlerimiz
vatanımızı korumak üzere kendi canlarını âdeta feda
ediyorlar. Kardeşlerimize müteşekkir olduğumuzu iletiyoruz, yüce
Meclisten onlara da selamlarımızı iletiyoruz ve bu uğurda
şehadete yürüyen kardeşlerimize de Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye, AK PARTİ
iktidarıyla tanıştığı 2002den bu yana
eğitimden ulaşıma, sağlıktan sosyal politikalara kadar
birçok alanda gerçekleştirdiği dev yatırımlarla, dev
atılımlarla milletimizin yüzünü güldürmek, ekmeğini büyütmek,
kardeşliğini büyütmek için çok büyük adımlar
atmıştır. Tabii, bu adımları atarken siyasi ve ekonomik
birçok engellemeyle karşılaştık. Türkiyeyi hedef alan
terör örgütlerinin siyasal ve toplumsal istikrarı bozma hamleleriyle,
tarihimizin en kanlı darbe girişimleriyle ve sonra da finansal
saldırılarla karşı karşıya kaldık. Her
şey Türkiye için, her şey milletimiz içindir diyerek, durmadan,
yorulmadan çalışarak milletimizin duasıyla, desteğiyle bu
saldırıları bertaraf ettik. Türkiye'nin diz çökmesini, pes
etmesini bekleyenler bugüne kadar boş durmadı, bundan sonra da
boş durmayacak; biz de boş durmadık, biz de boş
durmayacağız.
Değerli
milletvekilleri, millet olarak, yüz yıllık cumhuriyetin, bin
yıllık devlet geleneğinin bağrından çıkan bu
milletin evlatları olarak bizler, eşi benzeri olmayan
kurumlarımızla, sadece milletimizin değil tüm Müslümanların
umudu ve duası olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
hükûmetlerinin ve kadrolarının, on yedi yıldır, bütçe
disiplininde istikrarlı duruşuna bir iki örnek vermek gerekirse 2002
yılında, toplanan her 100 liralık verginin yaklaşık 86
lirası faiz gideriydi, şimdi 2020 bütçesini konuştuğumuz bu
noktada, 100 liranın yüzde 17sinin yani 17 lirasının faiz
harcamalarına ayrılacağı tahmin edilmektedir. AR-GE
harcamaları 2002de toplamda 1,8 milyar iken 2018de 38,5 milyar lira.
2020 bütçesinde 40 milyar lirayı aşan bir AR-GE harcamasıyla
inşallah milletimiz buluşacak.
Bilinmelidir ki
attığımız her adım, ülkemizin aydınlık
geleceği, milletimizin huzur ve refahı içindir. Bu bağlamda,
liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
öncülüğünde, 2023, 2053, 2071 hedeflerine emin adımlarla yürümeye
devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, ne yazık ki küresel güçlerin kendi çıkarları
için kadim coğrafyamızı kan gölüne çevirdiklerine ve bütün
kavgayı coğrafyamıza taşıdıklarına
şahit oluyoruz. Doğu Akdenizde de geçtiğimiz günlerde,
Türkiyeyi yok sayarak hareket eden devletler Akdenizi âdeta Rum ve Yunan
gölüne çevirme planları yapmışlardır. Yüce milletimizin de
bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde
En güzel cevabı verdiğimiz
Libyayla yaptığımız anlaşma için tüm parti
gruplarına teşekkür ediyorum, tabii HDP hariç, destek veren gruplara
çok çok teşekkür ediyorum milletimiz adına.
Tabii, Türkiye eski
Türkiye değil. Türkiye, bölgede verilen kararları seyreden, verilen
kararlara razı olan bir Türkiye değil artık. Bölgede aktif rol
oynayan, bölgenin kaderiyle ilgili, bölgenin planıyla ilgili ne
yapılıyorsa öncülük eden, diplomasiyle bölgedeki huzurun ve
insanlığın devam etmesi için elinden geldiği kadar
koşturan ve çözüm üreten bir Türkiye var artık.
Sayın
milletvekilleri, bu coğrafyada bin yıllık geçmişi olan
kadim bir devletiz. Milletimizin tarihinde hesabını veremeyeceği
kara bir leke yoktur. Bizim geçmişimizde kan yok, gözyaşı yok,
hedefimizde de yok. Geçmişi kan, bugünü katliam, geleceği intikam ve
sömürü olanların aldıkları sözde soykırım
tasarısıyla ilgili sadece planlarını örtmeye
çalıştıklarını, sadece ve sadece kendi hedeflerini
gizlemeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiyede
yaklaşık 100 bin Ermeni vatandaşımız
yaşıyor. Bunlardan biri de bizim AK PARTİ Milletvekilimiz Markar
Eseyan kardeşimiz, ona da Allahtan şifalar diliyorum, bir
rahatsızlık geçiriyor. Dolayısıyla Türkiye'nin üzerinde
böyle kirli propagandalar devam ediyor. Cumhurbaşkanımız
defalarca söyledi, dedi ki: Buyurun gelin, çözelim. Gelin, arşivlerimizi
açalım, inceleyelim. Ancak yok, arşivleri açtıklarında
gerçekle yüzleşeceklerini bildikleri için bunu siyaset malzemesi, bu gibi
konuları siyaset malzemesi yapmaya devam ediyorlar.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; günlerdir süren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bütçesi görüşmelerine
devam ediyoruz. Bir yılını tamamlamış, 2inci
yılının bütçesini görüşüyoruz. Lakin bir yıldır
devam eden ve maalesef bütçe görüşmelerinde de gördüğümüz, bütçesinin
üzerine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin üzerine
Ki
Türkiye bir tecrübe yaşıyor, aksaklıklar olabilir; gece gündüz,
aksaklıkları gidermek üzere AK PARTİ, Hükûmetimiz, yürütme bu
konuda gayret ediyor. Muhalefet bu konuda ezberlemiş: Saray, saray,
saray; tek adam, tek adam, tek adam
Başka muhalefet üretemedikleri için
sürekli kısır döngü ve -kişiselleştirerek- hükûmet
sistemine dair bir öneri olmadığı için bunları dinliyoruz.
Doğrusu, bunu söyleyen muhalefet milletvekillerine şunu söylüyoruz: Değerli
arkadaşlar saray dediğiniz milletin evi ve milletin bütün
fertlerine açık. Sarayda tek adam dediğiniz de milletin iradesiyle seçilmiş
Cumhurbaşkanı. Sayın İncenin dediği gibi yenmiş
de yenmiş, yenmiş de yenmiş ve
Cumhurbaşkanlığına devam ediyor. Sizin derdiniz eğer
Cumhurbaşkanımızla değilse milletle olması gerekiyor
çünkü onu oraya milletin iradesi getirdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Milletin iradesine
saygısızlık yapmamak için lütfen seçimin sonuçlarına ve
milletin iradesine, milletin iradesiyle gelen Cumhurbaşkanımıza
siz de saygı gösterin, her fırsatta saldırı malzemesi
yapmayın.
SEYİT TORUN (Ordu) Siz de saygı
duyun, siz de bizim belediyelere saygı gösterin.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Bakın,
biz saygı gösteriyoruz. İstanbulda bir seçim yaşadık ve
İstanbul seçimlerinde 23 Haziranda bir arkadaş Belediye
Başkanı seçildi HDPnin desteğiyle. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 31 Martta seçildi.
SEYİT TORUN (Ordu) 31 Marta gel!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) -
Bakıyorum, 23 Hazirandan bugüne bir tane proje yok, bir tane
açılış yok; sadece polemik var, sadece sevimli çocuk tripleri
var ve İstanbul halkına verilen hiçbir hizmet yok. Hâlbuki, biz, AK
PARTİ iktidarında, yirmi beş yıldır, altyapısı
bitmiş
Bakın, Kanal İstanbul
tartışılıyor burada. Kanal İstanbulla ilgili bir tane
bilimsel veri yok.
SEYİT TORUN (Ordu) Gelin, göstereyim
size. Ne kadar bilimsel veri var, gösterelim size.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) -
Karşı çıkıyoruz
Ya, bu zaten CHPnin klasik
karşı çıkması; Avrasyaya karşı
çıkarsınız, Marmaraya karşı
çıkarsınız, üçüncü köprüye karşı
çıkarsınız. Siz karşı çıkarsınız, biz
yaparız, siz slogan atarsınız; bunu herkes biliyor, Türkiye
biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Melen Barajı
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Doğrusu,
su problemi konuşuluyor, su. Bakın, ben diyorum ki İstanbulun
su problemi, altyapı problemi yoktur.
SEYİT TORUN (Ordu) Siz
çözmüştünüz ya, otuz senelik çözmüştünüz!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımdan şunu rica
ediyorum: Konuşun, eğer çözülemiyorsa, suyla ilgili bir endişe
varsa bir yasa teklifi getirsin Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri.
SEYİT TORUN (Ordu) Çözmüştünüz ya
siz sorunu!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Biz,
İSKİyi Devlet Su İşlerine bağlayalım,
bakalım İstanbulda su problemi kalıyor mu, kalmıyor mu? At
binenin, kılıç kuşananın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
SEYİT TORUN (Ordu) Siz
çözmüştünüz hani!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) -
Dolayısıyla bakın, seçim bitti, hatırlatın Belediye
Başkanı arkadaşınıza: Şimdi, artık, polemik
değil, hizmet zamanı.
SEYİT TORUN (Ordu) Ediyor, ediyor,
gayet güzel ediyor.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Sürekli
polemikle, sürekli Türkiye'nin ulusal meseleleriyle gündeme gelmesin. Onu da
anlamaya çalışıyorum, CHPnin içinde bir liderlik
yarışı var zannediyorum, bunun için yapıyor.
Dolayısıyla onu da anlamaya çalışıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
SEYİT TORUN (Ordu) Bu seni
ilgilendirmez, seni hiç ilgilendirmez.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Melen Barajı ne oldu, Melen Barajı?
HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, bölgemizde olağanüstü gelişmeler var.
Biraz önce söylediğim gibi, millî
birlik, beraberlik gerektiren durumlarda hep beraber hareket etmemiz
lazım.
SEYİT TORUN (Ordu)
Ayrıştıran sizsiniz.
HALİS DALKILIÇ
(Devamla) Küresel operasyonlarla karşı karşıya kalan
bölgeyi dizayn etmeye çalışan güçlerle beraberce mücadele etmemiz
lazım. Bizim, iyilik medeniyetinin, merhamet medeniyetinin mensupları
olduğumuzu asla unutmamamız gerekiyor.
Ben bugüne kadar bu
bütçede emek veren, efendim, gayret gösteren bütün emektarlara, bütün
kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Burada, bütçe görüşmelerinde
tüm milletvekillerimize katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum. Gecenin bu saatinde hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum,
Allaha emanet ediyorum.
Bütçemiz hayırlı
uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Özgür Bey,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Halis Dalkılıçın 129 sıra sayılı
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, şimdi, tabii, çok sevimsiz laflar duyduk.
İstanbulun iradesiyle seçilmiş, hem de 31 Martta seçilmiş;
hazmedememişsiniz, Yüksek Seçim Kurulunun üzerinde baskı
kurmuşsunuz.
MUSTAFA KÖSE (Antalya)
Ya, milletin iradesiyle seçilen Cumhurbaşkanını hazmettiniz mi
ki konuşuyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
hazımsızlık sonucunda üç ayı hakaretlerle, meydan
okumalarla geçirmişsiniz.
MUSTAFA KÖSE (Antalya)
Her seçimi kazanabilecek Tayyip Erdoğanı hazmettiniz mi ki
konuşuyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) On
yedi yıldır televizyona asla rakibiyle çıkmayanlar ankette
farkı görmüşler, Ekrem Beyle televizyon programından medet
ummuşlar, olmamış ve en sonunda, o günlerce
saydırdığınız seçimin tekrarında yediyi yirmi
geçe tası tarağı toplayıp arabaya binip gitmişsiniz.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Siz on sekiz yıldır nereye gittiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
bir noktaya gelmişsiniz ki Osmanlı tokadı atacağız.
derken İstanbulludan unutulmaz bir demokrasi tokadı yemişsiniz.
Şimdi,
İstanbulun seçtiği kişiye kendi seçilmişlerinize
saygı bekliyorsunuz ya- yok sevimli çocuk yok bilmem ne, o, bu gibi
sizin de ağzınıza yakışmayacak, Sayın Ekrem
İmamoğlunun da asla ve asla bu seviyeye inip de cevap
vermeyeceği bir üslubu benimsiyorsunuz.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Cici çocuk değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama
bir gerçek var: Bizim partimizden, Cumhurbaşkanı
adayımızdan, Ekrem İmamoğlundan, parti içi falan
Ya, bir
gerçeklikle karşı karşıyayız ya, partinizin 2nci
Cumhurbaşkanına, Recep Tayyip Erdoğandan sonraki 2nci
Başbakana, 3üncü Başbakana ve bir gün bir talimatla tam 1.267 oyla
Genel Başkan yapıp bir talimatla alıp kapı önüne
koyduğunuz kişilere Et ile tırnak gibiyiz, aramızda
kardeşlik hukuku var, nifak sokamazsınız. dediklerinize
şimdi partinizin kurucusu Dolandırıcı bunlar. diyor, en
yakın arkadaşlarına ve Namussuz bunlar, bunların neresi
dürüst! diyor. E, şimdi, onlar da sizin hakkınızda öyle
şeyler söylüyorlar, anlatıyorlar ki, öyle bir hâldesiniz ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Zorlama, çok zorluyorsun, buradan bir şey çıkmaz.
BAŞKAN Buyurun
Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bakın, partinizin içindeki karışıklığı
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Partinizin içinde çete var, çete!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Gözünü seveyim Abdullah Bey, en büyük çete sensin! YSKnin üzerindeki
baskı çetesinin üyesisin sen, sen sus! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Beni dinle! Cumhurbaşkanı adayınız sizin
partinizde Çete var. dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, önce bir şey söyleyeyim: Bu olmaz.
BAŞKAN Bir dakika
Saat bağırmaya müsait değil beyler.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi, önce Abdullah Beye bir söyleyeyim: Sayın Başkanım,
Recep Özel ile Abdullah Bey 23 Haziran seçimlerinden sonra mütemadiyen Meclise
geliyorlar, eskiden çok gelmezlerdi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hep gelirlerdi, hep gelirlerdi, onlar bizim grup yönetimimizde.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hep gelirdik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Neden? Sayın Tayyip Erdoğanın Ankarada giremediği tek
salon bu. Onlar Tayyip Erdoğanın eline düşmemek için Mecliste
saklanıyorlar. Yoksa duman olacak bu İstanbul seçimini iptal ettirenler.
Sayın Başkan
-kesmeseydi- son sözüm: Kimse kendi içindeki
karışıklığı CHPye ihraç etmeye
çalışmasın. Ama görüyorum ki muhalefet dilini
benimsemişsiniz İstanbuldan sonra. İstanbulda, uzun süredir
hak ettiğiniz muhalefete kavuştunuz, Allah genel iktidarda da çok
yakında nasip edecek inşallah. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Özlem
Hanım, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım, ben cevap vereceğim ama ben bugün son
olarak Abdullah Güler arkadaşımıza da söz vermenizi istiyorum,
hatta önce Abdullah Beye verelim çünkü söylenenler çok ağır -öyle
saklanmak falan- bence bizzat kendisi cevap versin fakat ben devam etmek
istiyorum.
BAŞKAN Hayhay.
Abdullah Bey, buyurun.
54.- İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Tabii, gecenin bu saatinde
ismimi anmasaydı Özgür Beye ben cevap vermezdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen
sataştın ya, sen sataştın. Çete dedin, bilmem ne dedin,
senin ismini sonra andım ben, ben ismini sonra andım yani.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Ama bir dakika
BAŞKAN Dinleyelim,
dinleyelim.
Buyurun.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Değerli Başkanım, siz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yahu, ben isterim konuşulsun, sorun yok da İsmimi anmasaydı.
deme, sen sataştın çete dedin.
BAŞKAN Dinleyelim,
dinleyelim.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bir dakika ama
Mevlâna Hazretleri
BAŞKAN Bir dakika,
Abdullah Bey
Sayın Grup
Başkan Vekilimiz, arkadaşlar; sabırla birbirimizi dinleyelim,
süreci tamamlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tamam.
BAŞKAN Buyurun.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Ben sadece, milletvekili arkadaşlarımla ilgili,
Aynaya bakarken kendisini görürmüş. diye değerlendirme
yaparım.
Özgür Bey bir hususu dile
getirirken bu hususun aynısı kendi yanında,
karşısında, çevresinde, partisinde yaşanıyorsa
karşısındaki kişiye o ifadeyi söylerken aynı ifadenin
kendisine geleceğini de düşünmeli. Şimdi, kendisi, bir seçimle
ilgili olarak değerlendirme yaparken
Kendilerinin -daha yakın, on
beş gün önce- Cumhurbaşkanı adayları Benim partimin içinde
bir çete var ve bu çete bana oyun kuruyor, iftira, kumpas
hazırlıyor. diyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Konuşuruz daha.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Şimdi, bu lafları ben demiyorum Özgür Bey, sizin
Cumhurbaşkanı adayınız diyor. Ben bunu niçin diyorum,
biliyor musunuz? Siz dediniz ya AK PARTİ içerisinde görev
yapmış insanlara siz bunu diyorsunuz. diye. Siz bu lafı
derseniz, aynen bu lafı işitirsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
diyorsunuz, diyeceksin tabii.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) İki: Ben, AK PARTİnin Grup Yönetim Kurulu
üyesiyim. Her gün saat on birden itibaren bu bütçe dönemlerinde burada görev
yaptım, ondan önce de görev yapıyordum. Partim, Genel Merkezim bana
31 Mart seçimlerinden sonra, 6 Mayıs günü iptal edilince -ve 10 Mayıs
gerekçeli kararıyla beraber- İstanbulda seçim kurullarıyla
ilgili olarak çalışma görevi verdi ve o görev gereğince de
İstanbulda -bir de Meclis çalışmalarını takip ederek-
gittik, görev yaptık. Siz, partinizin verdiği görevi ihmal ederek,
savsaklayarak, bugün yine geç gelerek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Öyle oldu mu? Nöbetçiydiniz değil mi?
BAŞKAN Özlem
Hanım, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaç
kere değişiyor senin Grup Başkan Vekillerin? Aklı
başında laflar söyle ya! Grup Başkan Vekilin günde kaç kere
gelip gidiyor?
BAŞKAN - Özlem
Hanım, buyurun.
Sayın
milletvekilleri
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım, cevap
BAŞKAN Buyurun.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bir dakika
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Abdullah Bey, ben tamamlayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, ya, daha ne konuşacaklar? Senin ne haddine!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Başkanım, ben, bir milletvekiline
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Sayın Başkan, siz oylamayı yapın, oylama bitsin, bunlar
sabaha kadar konuşsun.
BAŞKAN Bitiriyor,
bitiriyor.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sizinkiler bize karar veriyor!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Başkanım, ben partisinin
BAŞKAN Gerekeni
söylediniz ya.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Başkanım, son cümlem.
BAŞKAN Anladım
da yarım saat
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hayır, son cümlem.
BAŞKAN Söylediniz
işte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, tutanağa geçsin, daha da bir şey demiyorum.
Diyor ki: Bugün görevini aksatmışsın.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Ben bir şey demedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dur
bakalım, dur! (AK PARTİ sıralarından Otur yerine!
sesleri)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bir dakika, benim adıma konuşamazsın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
bir şey yok!
BAŞKAN Hayır,
bir dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dur
bakalım, dur, dur!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bir saniye, bir saniye, bağırma yok! Bir saniye, bağırma
yok!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Benim adıma konuşamazsın!
BAŞKAN Bir dakika!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bir saniye, bağırma yok!
BAŞKAN - Susar
mısınız beyler!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır, Sayın Başkanım
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Benim adıma konuşamaz!
BAŞKAN Ya,
kardeşim, gel buraya. Konuştunuz, verdiniz cevabı.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hayır, diyorki
Benim adıma konuşamaz, asla.
BAŞKAN - Özlem
Hanıma söz verdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, dedin mi, demedin mi? Görevini aksattın bugün. diyor. Sen
biliyor musun ben neredeydim?
BAŞKAN - Özgür Bey,
rica ediyorum.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Men ederim. Bana: Siz Sayın Cumhurbaşkanından
saklanmak için
diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen
işine bak, işine! İşine bak!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Men ederim! Reddederim!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Seçimi iptal ettiren çetenin üyesi.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Çete sensin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sensin!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Çete sensin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sensin!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Ben
duyamıyorum birtakım şeyleri.
Özlem Hanım, buyurun,
toparlayın.
55.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, Genel Kurul salonunun saklanma yeri değil, onurlu insanların
görevlerini yaptığı bir yer olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Şimdi, Sayın Özel, bakın, biraz evvelki bana
hitabınızda da -o zaman mikrofonunuz açık değildi-
şimdi de neden bilmiyorum, işler daraldığı yerde
insanların şahsına saldırıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
ne şahsına ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır, ben kendimden ve arkadaşımdan, beraber bahsediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Allah Allah!
BAŞKAN Ya,
karşılıklı konuşmayın arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Lütfen
BAŞKAN - Buyurun
Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkanım, şunu söylüyorum.
BAŞKAN Hitap edin
Meclise, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Şimdi, biz burada derdimizi anlatıyoruz, Özgür Bey diyor ki:
Kaçarsınız, gidersiniz, odalara saklanırsınız! Ya,
biraz üslup, biraz üslup; ayıp hakikaten!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz
öyle bir laf etsek öyle diyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır, öyle değil, bir saniye!
Değerli
arkadaşlarım, bakın, ben sabahtan beri buradayım, vaktinde
geldim, sabahtan beri ben buradayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gene
kızıp da bir şey demeyin de biraz sakin olun, biraz sakin olun,
biz sabahtan beri sakince konuşuyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ben kendi söyleyeceğim şeye kendim karar veririm, siz karar
vermeyeceksiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
süre sonra yine
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır, bakın, aynı şeyi tekrar edeceksiniz, aynı
şeyi tekrar edeceksiniz.
BAŞKAN Özgür Bey,
susar mısınız lütfen ya! Bırakın da Grup Başkan
Vekili konuşsun ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Burada Grup Başkan Vekilleri -çünkü bir bütünlük içinde ben
değerlendiriyorum- Bunlardan Grup Başkan Vekili olmaz. Yok
şöyle, yok böyle, her şeye kendileri karar verecekler. Burada hangi
saatte oturacağıma ben karar veririm -grubumla beraber- hangi saatte
oturacağım, ne zaman namaz kılmaya gideceğim, ne zaman
yemek yemeye gideceğim, kendim karar veririm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu
diyen Abdullah, ben değilim ki.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bizler burada 3 kişi aynı anda nöbet tutuyoruz. 1inci, 2nci,
3üncü nöbetçi nöbet tutuyoruz. Burada benim gittiğim, geldiğim,
kalktığımla ilgili kimseye laf söylemek düşmez! Ben görevimi
yapıyorum.
Arkadaşlarımla
alakalı, Genel Kurul saklanma yeri değildir, Genel Kurul, onurlu
insanların yeridir, buraya gelirler, görevlerini yaparlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Açar mısınız lütfen Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Benim partimi, partimdeki hiçbir milletvekili arkadaşımı
sizler çeteci olmakla suçlayamazsınız. Eğer bunu söylerseniz,
cevabınızı alırsınız. Hayatınız muhalefetle
geçmiş, hayatınızda ilk defa bir seçim kazanmışsınız,
maşallah, gerim gerim geriniyorsunuz. Bakalım, devamı ne olacak.
Biz, sonuçta, yaptığımız her işi mütevazı bir
tavır içerisinde yapıyoruz, kimsenin şahsına saldırmıyoruz
ama sizin üslubunuz, daraldığınız yerde insanların
şahsına saldırmak.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, bu sefer cevabını vereceğiz Sayın Başkan.
BAŞKAN Özgür Bey,
bir cevap hakkı doğurmadan toparlayalım.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Ne oldu Başkan ya?
56.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Zaten cevap hakkının falan doğduğu yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Nereden doğacak, efendi konuşuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Özlem Hanım yanlış duymuş. Sorun şuradan
kaynaklanıyor
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hiç de yanlış duymuyorum, gayet iyi duyuyorum ben. Ne demek
Yanlış duymuş. Ben yanlış duymadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
dinler misiniz, ben dinledim sizi, ben dinledim. Bu kadar da olmaz ki
canım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Kabul etmiyorum, ne demek Yanlış duymuş.
BAŞKAN Özlem
Hanım, bir şey söyleyeceğim, bir dakika.
Yani bir Grup Başkan
Vekilini veya bir milletvekilini muhatap almadan, Meclisi muhatap alarak
konuşunuz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, size anlatayım: Abdullah Bey Özgür Özel görevini
aksattı, bugün de geç geldi. dedi. Ben, biricik kızımın
yaş günü için gitmiştim, İzmirden uçak sisten kalkamadı
diye Engin Beyden rica ettim. Yirmi dakika geç kalktı, otuz dakika geç
indi, bir saat geciktim. Ben bunu söylüyordum, o Görevini aksattın.
deyince ben de Sizin Grup Başkan Vekilleriniz de günde kaç kere
değişiyor, buna kimse karışamaz. dedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ha, lafı çeviriyor!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, aynen böyle dedim, aynen böyle dedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hiç de böyle demediniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Ankara) Böyle değil
BAŞKAN Neyse,
düzeltmiş oluyor ya, düzeltmiş oluyor. Naci Bey, düzeltmiş
oluyor ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Aksine bir lafım yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayır, hayır, biraz evvel söylediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Aksine bir lafım yok.
Özlem Hanımın
sinirleri bozulmuş. Yok böyle bir şey.
ENEZ KAPLAN
(Tekirdağ) Başkan, bu ne ya, bu ne ya, böyle bir şey yok!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
öyle bir şey desem Dedim. derim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Olmaz, kabul etmiyorum.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Evet, madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Nevşehir Milletvekili
Yücel Menekşe.
Buyurun Sayın
Menekşe. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜCEL MENEKŞE
(Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
(AK
PARTİ sıralarından Devam sesi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Dinle! Doğru dinle.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Ne zaman geleceğime, ne zaman gideceğime, ne diyeceğime de
kendim karar veririm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Dinle! Durduk yerde sinir krizi geçiyorsun. Doğru dinle!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sen kendin kriz geçiyorsun! Sen kendi üslubuna bak!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
Sizinkiler de kaç kez değişiyor. dedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Üslubuna bak, üslubuna!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
Abdullah Beye cevaben söyledim. Size bir şey demedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Aynen böyle söylediniz. Ben kelime kelime dinledim.
BAŞKAN
Oylamayı yaptıktan sonra devam edebiliriz.
Buyurun Sayın
Milletvekili.
YÜCEL MENEKŞE
(Devamla)
2020 yılı yönetim bütçesinin 4üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Doğrusunu duymadan bağırıp çağırıyorsun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hiç de değil. Kelime kelime duydum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Herkes duydu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
İnsanların şahsına saldırıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kimsenin şahsına saldırmıyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Aynen öyle, şahsına saldırıyorsunuz.
YÜCEL MENEKŞE (Devamla)
Sözlerime başlamadan önce vefatının 746ncı yıl
dönümünde Mevlâna Celâlettin Rûmiyi rahmetle anıyorum.
Gecenin bu vaktinde
şu gerginleşen havayı, Kapadokyayı anlatıp gerekirse
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bellemişsiniz böyle laf sokmayı, bıçak gibi laf sokuyorsunuz,
yok gider, gelir; gider, gelir...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Abdullah karışmasaydı hiçbir şey olmazdı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayret bir şey ya! Saptırıyor. diyor ya. Her şeye
bunlar karar verecek.
BAŞKAN Sayın
milletvekilimiz Mevlânadan bahsediyor beyler, dolayısıyla
Mevlânanın hoşgörüsüyle
Buyurun Sayın
Milletvekili.
YÜCEL MENEKŞE
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Kapadokya diyarına
götürmek istiyorum sizleri. Hiç değilse şu ortamı inşallah
yumuşatmaya vesile oluruz.
9 ayrı medeniyeti
bünyesinde barındırmış, dünyanın barış
merkezi UN-HABITAT tarafından onaylanmış, tarih ve kültür
şehri olan Kapadokya, 7 ilçesiyle, 15 beldesiyle, 153 köyüyle
dünyanın ve Türkiyemizin tarih ve kültür şehri olarak Anadolunun
merkezinde yer almış bir vilayettir.
Kısaca ilçelerimizden
bahsetmek istiyorum. Sizleri, tüm milletvekillerimizi, bugün dünyanın en
güzel kabak çekirdeğinin yetiştiği Acıgöl ilçemizi ve çanak
çömleğin meşhur olduğu Avanos ilçemizi, bunun yanı
sıra İncinsen de incitme. felsefesini dünyaya zikretmiş
Hacı Bektaş Velinin ilçesini, yine yer altı şehriyle,
patates deposuyla Derinkuyusunu, sağlık turizmi termal turizm
dediğimizde Kozaklımızı ve yine tarihî ve kültürüyle hayat
bulmuş Ürgüpümüzü görmeye davet ediyorum ve bütün dünya
insanlarını da bölgemize davet ediyorum bu kürsüden. Türk turizmine
katkı sağlayan, Türk turizminin ekonomisine katkı sağlayan,
bugün Turizm Bakanımızın ve
Bakanlığımızın koymuş olduğu 75 milyon
turist, 65 milyar dolar gelir inancıyla
Kapadokya, bugün 11inci
ayında 3 milyon 867 bin turistiyle ve yıl sonunda inşallah 4
milyon turisti ağırlamak suretiyle ülke ekonomisine turizmde
katkı sağlayan bir bölgedir.
AK PARTİ
iktidarımızda şehrimize yapılan yatırımlardan
kısaca bahsetmek istiyorum. Sosyal devlet anlayışıyla
aile, çalışma ve sosyal hizmetler için 1,48 milyar TL, tarım ve
orman için 1,27 milyar TL, ulaşım ve haberleşme için 711,8
milyon TL, sağlıkta 329 milyon TL, eğitimde 297 milyon TL, çevre
ve şehircilik için 128,6 milyon TL, kültür ve turizmde 105,70 milyon TL
olmak üzere diğer yatırımlarla birlikte Nevşehir bölgemiz,
on yedi yılda toplam 8,21 milyar TL gelir elde etmiştir ve kaynak
aktarılmıştır. Dolayısıyla devletimizin,
Hükûmetimizin, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilimize
yapmış olduğu bu katkıdan dolayı kendilerine çok
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜCEL MENEKŞE (Devamla) Başkanım
BAŞKAN En büyük Nevşehir. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
YÜCEL MENEKŞE (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Aslında, Nevşehiri böyle beş dakikada özetlemek çok zor.
Söylemek istediğim epey bir konu vardı ama zaman yetmiyor.
Affınıza sığınarak
Sonuç olarak, 2020 yılı bütçesi, mali disiplini sürdürmek,
ihracatı artırmak, kaynakları üretken alanlara yönlendirmek,
yatırımları, istihdamı artırmak, tasarruf
oranını yükseltmek, cari açıkları azaltmak amaçlarıyla
hazırlanmıştır.
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin hazırlanmasında
emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere, Hazine ve Maliye Bakanlığımıza,
Plan ve Bütçe Komisyonumuza ve bürokratlarımıza teşekkürü bir
borç biliyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2nci ve AK
PARTİ hükûmetlerinin 18inci bütçesi olan 2020 yılı merkezî
yönetim bütçesinin devletimize, milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisimizi ve
aziz milletimizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. En kısa zamanda
hepinizi Kapadokyaya bekliyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Adana Milletvekili Burhanettin Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin üçünde iyi geceler mi denir, iyi sabahlar mı
denir bilemiyorum ama hepinize saygılar sunuyorum.
Bu geçen on gün içerisinde bütçeyle ilgili yapılan
konuşmalarda ortaya çıkan tablo şudur: Bütçe sadece rakamlarla
ifade edilmez. Bütçenin içerisinde o iktidarın vizyonu vardır, o iktidarın politik
anlayışı vardır, demokrasi vardır; asıl önemlisi
de hangi kesimlere yakın olduğunuz vardır.
Çıkardığınız bütçede hangi kesimlere yönelmişseniz
o kesimler size daha yakındır. Örneğin, bir bütçe
hazırlarsınız, bir kriz vardır misal -Türkiyede
yaşandığı gibi- o bütçenin içerisine onları dâhil
edersiniz, onların iyileştirilmesini içeren maddeler
koyarsınız; örneğin, asgari ücretle geçinemeyen, sosyal
yardıma ihtiyacı olan insanlara biraz katkı verirsiniz, biraz
derman olursunuz. Ama bakıyoruz, bu bütçe, 140 milyar faiz ödemesi ihtiva
eden, şehir hastanesi gibi, otoyollar gibi, otobanlar gibi,
havalimanları gibi projelere milyarların
akıtıldığı, yine, o müteahhitlere, sarayın
çevresindeki, 30-40 kişiyi bulan müteahhitlere akıtılan
milyarların olduğu bir bütçe; doğal olarak, üreticiden,
üretimden yana değil; doğal olarak, yoksuldan yana hiç değil ama
bu bütçenin Türkiyede sıkıntı çeken kesimlere yönelik
olmasını dilerdik. Bunu da afaki olarak söylemiyoruz. Türkiyedeki
son çıkan rakamları söyleyeyim size: Örneğin,
vatandaşın borcu 550 milyara yaklaşmış. Örneğin,
icra dairelerindeki dosya sayısı 21 milyonu aşmış
durumda. Örneğin, sadece bu yıl artan işsiz sayısı
Türkiyedeki 55 ilin nüfusundan daha fazla, 817 bin yeni işsiz
kazanmış Türkiye. Örneğin, asgari ücret, açlık
sınırının altında. Örneğin, Türkiyede 16 milyon
yoksul insan var, 14 milyon da sosyal yardım alan insan var. Örneğin,
bu yılın ilk dokuz ayında 3 milyon 365 bin kişinin
elektriği kesilmiş, doğal gaz faturasını ödeyemeyen
700 bin kişi var. Yine, 5,5 milyon kişiye e-haciz gönderilmiş
yani hesaplarına bloke konulmuş. Yine, burada, esnafın borcu,
EYTde yaşanan sorunlar ya da demin bahsettiğim, işsizlik, en
önemlisi, genç kesim öğrenciyken aldığı kredi
borçlarını ödeyemiyorlar. Yine, bu kesime ilişkin son rakam:
Genç kadın işsiz oranı Türkiye'de yüzde 33ü bulmuş
durumda. Bu bir rekor; gelişmiş ülkelerle zaten mukayese edilmez ama
gelişmekte olan ülkelere ilişkin en yüksek rakamlardan biri.
Peki, bu milletin derdine
derman olmayan bütçe kime derman oluyor? Geriye
baktığımızda, her fırsatta, teşvikle, çıkan
yasayla, kamu kaynaklarını aktararak yine bu saray müteahhitlerine
destek oluyor. Nasıl mı? Örnek diye söyleyeyim, bir Varlık Fonu
kuruluyor. Bu Varlık Fonundan İstanbulda Finans Merkezine bir kaynak
aktarılıyor, 1 milyar 650 milyon lira. Kim bu? Hepiniz yakından
tanırsınız, Ali Ağaoğlu. Ali Ağaoğlunun
yaptığı projeye 1 milyar 650 milyon lira destek veriliyor. Peki,
diğer müteahhitler ne durumda? Hani, diğer kesimin içerisinde de
müteahhitler var. Onlardan da Adanadan bir örnek göstereyim size:
Müteahhidimiz intihar etti. Sadece Adanada geçen sene 3 müteahhit,
tanıdığım müteahhit intihar etti ekonomik kriz yüzünden.
Peki, yakın zamanda destek verdiğiniz birisi daha var, o kim? Onu da
hemen göstereyim, Bay Simit, birçoğunuz tanırsınız. Bay
Simite ne kadar para verildi? 500 milyon. Peki, bu arkadaşımız
neden ünlü? Gazetelere bakın, araştırın, özel uçağıyla,
klasik arabalarıyla
Şunu kaçırmayayım, bu
arkadaşımız da çok ünlü genç sevgililerine aldığı
hediyelerle değil mi? Türkiye'de sayılı araba sahibi,
pahalı arabalar içerisinde, dünyada az sayıda üretilen
arabaların sahibi bu Ali Ağaoğlu. Şimdi, biz buna destek
veriyoruz. Niye destek veriyoruz? Yani nedir, amacımız nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT
(Devamla) Hemen bitiriyorum, bir cümleyle.
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
BURHANETTİN BULUT
(Devamla) Bunlara destek veriyoruz, buna destek veriyoruz ama Adanada
TEMSA diye bir şirket var, elli senelik bir şirket, dünyada 70
ülkeye ihracat yapıyor. Avrupayı gezen, Amerikaya giden mutlaka bu
araçlara rastlamıştır çünkü daha çok turizm sektöründe turistlerin
gezilerinde minibüsleri kullanılıyor, hepsinde TEMSA markası
var. Bu marka Adananın, kapanan BOSSAdan, TEKELden,
ÇUKOBİRLİKten, PAKTAŞtan, Millî Mensucattan sonra tek kalan
şirketi.
Sizler yerli ve millî
konusunda sürekli atıfta bulunuyorsunuz. Bu şirket yerli ve millî
otobüs üretiyor, minibüs üretiyor. 1.300 çalışanı var, 3 bin
kişiyi etkiliyor; aile olarak bakıldığında 10 bin
kişiyi etkiliyor. Ama bunların ötesinde bir şey var: TEMSA
markasını Avrupaya gittiğinizde görüyorsunuz. TEMSA
markasını görmek yerlilik ve millîliktir işte.
Ama siz -tekrar
göstereyim- bu arkadaşı destekliyorsunuz. Tekrar göstereyim... Güzel
arkadaşımız nerede? (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim Sayın Milletvekili.
Şimdi soru-cevap
işlemini, beş dakika soru, beş dakika cevap olarak
yapacağız.
Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesi Güney
kasabasının belediyesi kapatılarak köy oldu ancak köylüler yargıya
gittiler ve yargı belediyenin yeniden açılmasına karar verdi.
Seçim döneminde AKP de söz vermişti ancak yargı kararına
rağmen belediyeleri hâlâ açılmadı. Yargı kararları
başımızın üstünde. diyorsunuz ama Güney için verilen
yargı kararına uymuyorsunuz.
Merkezî yönetim
borçlarındaki artışla, doğmamış çocuklar bile
borçlu hâle gelirken, milyonlarca emekli 1.000 lirayla, 1.500 lirayla ayın
sonunu getirmeye çalışırken, 6 milyon asgari ücretli
geçinemezken, 1 milyon 800 bin kişi asgari ücretin altında geçim
mücadelesi verirken dar gelirliye 100 bin sosyal konut müjdesi verdiniz.
Verdiniz vermesine ama yüzde 10 peşinat ve aylık 894 lira taksitlerle
vereceğinizi söylediniz.
Sayın Oktay, dar
gelirli yoksul vatandaş bu konutların peşinatını
nereden bulacak? Hadi buldu diyelim, aylık taksitlerini nasıl
ödeyecek?
Mevsimlik orman
işçilerinden gelen bir mesaj var
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aygun
İLHAMİ ÖZCAN
AYGUN (Tekirdağ) Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay, saat 03.05. Bu saatte de uykunuzu
açın lütfen.
Türk çiftçisine sahip
çıkın diyorum. Türk çiftçisinin Tarım Kredi Kooperatiflerine,
Ziraat Bankasına olan borçlarını gelin hep beraber
yapılandıralım. Anaparayı 5 eşit takside bölelim,
faizlerini silelim. Nasıl birilerinin vergilerini sildiyseniz, yine, Ali
Ağaoğlunu nasıl kurtardıysanız, nasıl Simit
Sarayını kurtardıysanız, gelin, bu ülkeye
sağlıklı, güvenilir gıda üreten çiftçileri kurtaralım
diyorum, esnafı kurtaralım diyorum ama siz
kulaklarınızı tıkıyorsunuz, maalesef
yapılandırma dediğimiz zaman kaçıyorsunuz. Siz
başkalarının borçlarını
yapılandırıyorsunuz; Rus, Ukrayna, Fransız çiftçisini
destekliyorsunuz ama Türk çiftçisine, Türk esnafına geldiği zaman
kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Bütçenizde yüzen saraya 56
milyon, uçaklarınıza 406 milyon lira
ayırmışsınız; gelin, bu paraları Türk çiftçisine,
Türk esnafına ayırın diyorum. Hep beraber, birlikte
getireceğimiz kanunu destekleyelim, Türk çiftçisinin borçlarını
affedelim diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısına soruyorum, biraz önce
sorduğum soruyu tekrarlıyorum: Biraz önce ABD Kongresinde
geçtiğimiz saatlerde Rus doğal gazını Avrupaya
taşıyan Türk Akımı Projesiyle ilgili S-400ler ve
F-35lerle ilgili yaptırımı öngören yasa tasarısı
kabul edildi. Bu konuda Güney Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik olarak da
silah ambargosunun kaldırılmasına ilişkin bir karar
verildi, F-35lerin Türkiyeye verilmemesine, teslim edilmemesine ilişkin
de karar verildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Biraz önce de sordum.
Cumhurbaşkanı daha önce yapmış olduğu açıklamada
Kürecik ve İncirlikteki üslerin kapatılmasına ilişkin her
an bir karar verebiliriz. dedi. Bu konuda bir sınavdan geçeceksiniz
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Eleştiriler
şu: Siz devlet memuru musunuz, siyasetçi misiniz? Bu konuda biraz önce
sorduğum soruyu kaçamak geçtiniz, lütfen bu konuda net bir yanıt
verin, vereceğiniz yanıt yarın gündem oluşturacaktır
diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Türkiye genelinde ve Adana ilimizde 2015-2019 yılları
arasında kredi kartı, bireysel ve ticari krediler ile konut ve tüketici
kredilerini ödeyemediği için icra takibine maruz kalan vatandaş
sayımız kaçtır? Yine, Türkiye geneli ve Adanada son beş
yılda borçlarını ödeyemediği için mahkûm olan vatandaş
sayısı kaçtır? 2014-2019 yılları arasında Türkiye
ve Adana ilinde esnaf ve kefalet kooperatiflerine olan borçları nedeniyle
icra takibine uğrayan esnaf sayısı kaçtır?
Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, atama bekleyen 26 bin fizik
tedavi teknikeri seslerinin duyulmasını istiyor. 88 puanla
açıkta kaldıklarını ifade ediyorlar. Bunlar için atama
düşünülüyor mu?
Ayrıca
kâğıt fiyatlarının aşırı
arttığı bu dönemde Anadolu basını için büyük önem
taşıyan Basın İlan Kurumu ilan ücretlerine zam
yapılması düşünülmekte midir? Basın İlan Kurumu,
gazetelerden yaptığı kesintinin düşürülmesi için bir çalışma
yapacak mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Taşkın
ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üç sorum olacak: Savunma
Sanayii Başkanlığı 1990lı yıllarda
ağırlıklı olarak hazır alım projeleri yürütürken
2000li yılların başından itibaren ortak üretim ve yurt içi
geliştirme yöntemiyle projeler gerçekleştirmiş, günümüzdeyse
kara araçlarından İHAlara, askerî gemilerden elektronik harp
sistemlerine kadar çok geniş bir proje portföyünü yönetmektedir. Gelinen
aşama itibarıyla Savunma Sanayii Başkanlığı
yüksek teknolojiye erişme konusunda neler yapıyor? Bu konuda son
dönemde gerçekleştirilen önemli faaliyet alanları nelerdir?
İkinci sorum:
İSEDAK faaliyetlerinin ülkemize katkıları nelerdir?
Üçüncü sorum: Türkiyede
yerel gazeteciliğin desteklenmesi için hangi çalışmalar
yapılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi,
soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona veriyorum.
Süreniz beş
dakikadır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, tüm soruların cevapları Cumhurbaşkanı
Yardımcımız Sayın Fuat Oktay Bey tarafından
verilecektir.
Teşekkür ederim.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bayraktutanın sorusuyla başlayacağım ama Sayın
Bayraktutan, siz beni ne sınava çekecek ne de değerlendirebilecek
konumdasınız. Önce bunu ifade etmek isterim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
demek istiyorsun! Ne bu kibir!
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanlığının askerî faaliyetleri, askerî
inşaatları ile Enerji Bakanlığının ulusal
güvenlik faaliyetleri için ayrılan yıllık federal bütçenin
nasıl ve hangi amaçlarla kullanılacağını düzenleyen
2020 Ulusal Savunma Yetki Yasasının Temsilciler Meclisi versiyonu 12
Temmuz 2019, Senato versiyonuysa 27 Haziran 2019 tarihinde kabul
edilmiştir. Bu tasarıda, Türkiyeye yaptırım içeren
maddeler de bulunmaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ee?
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Tabii, burada, özellikle iç siyasi
hesaplaşmaların peşinde koşan Kongre üyeleri Amerikayla
ilişkilerimizin iyileştirilmesi vizyonuna zarar vermeye devam
etmektedir. Burada da Türkiyeye karşı çevrelerin etkisi kaçınılmaz,
bunu da yakinen biliyoruz.
Nasıl karşılık
vereceğimizle ilgili, aslında geçmişte
yaptıklarımız, gelecekte yapacaklarımızın da
teminatıdır, ipucudur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
yaptınız?
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Biz bu konuda önceden ön değerlendirmelerimizi ve
alternatif senaryolarımızı, bütün alternatif senaryolara
karşı da ön hazırlıklarımızı
yapmış durumdayız. Yine, Sayın
Cumhurbaşkanımız Meclis dâhil ilgili tüm Bakanlık ve
kurumlarımızla gerekli değerlendirmeleri en hassas şekilde
yapacak ve nihai hareket tarzımıza ilişkin de yine nihai
kararımızı vereceğiz. Tehdit dili ve yaptırımlar
bizi dik durmaktan, Türkiyenin çıkarları doğrultusunda hareket
etmekten zerre geri adım attırmaz. Tüm opsiyonlar da masadadır.
Diğer sorulara
gelince, ben yine müsaadenizle sorular çerçevesinde devam edeyim. Özellikle
asgari ücretle ilgili tartışmalar vardı. Burada 2018
yılına kıyasla asgari ücrette yüzde 26nın üzerinde bir
oranda artış sağlayarak işçilerimizi enflasyona
ezdirmeyeceğimize dair verdiğimiz sözü tutmuş olduk. 2002
yılında 184 lira olan net asgari ücreti 2019 yılında 2.020
liraya çıkararak nominal olarak 10 kat artırdık. Reel anlamda
ise asgari ücreti yaklaşık 1,5 kat artırmış
bulunmaktayız. Asgari ücretin satın alma gücüne yansımasına
baktığımızda, AB üye ve aday ülkeler arasında 2002
yılı başında 15inci sırada, 2017 ve 2018
yıllarında 12nci sıradayken bu yıl ülkemiz 10uncu
sıraya yükselmiş durumdadır. İmkânlarımız
ölçüsünde de çalışanlarımıza yine en iyisini vermeye
çalışacağız. Vereceksek yine en iyisini biz veririz.
Ergeneyle ilgili bir soru
vardı, Ergenenin temizlenip temizlenmeyeceğiyle alakalı, yine
onu da izah etmek isterim. Ergene Nehrinin kirliliğinin önlenmesiyle
ilgili havza koruma planı hazırlandı biliyorsunuz. 15 adet eylem
belirlenmiş olup maliyeti 4 milyar lira. Bu eylemlerden 7 tanesi
tamamlanmış, 5 eylem tamamlanma aşamasına gelinmiş, 3
eylem ise süreklidir. 2011 yılında nüfusta 10 binden büyük
yerleşimlerde 1 tane arıtma tesisi varken şu an bu arıtma
tesisleri 13e çıkarılmıştır. 12 adet evsel biyolojik
ileri arıtma tesisi DSİ Genel Müdürlüğü tarafından
yapılmıştır. Dağınık hâldeki sanayiler 10
adet organize sanayi bölgesi altında toplanmıştır. Bu
organize sanayi bölgeleri için 5 adet müşterek sanayi atık su
arıtma tesisinden 3 adedi tamamlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Müsaadenizle bunu tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurun
tamamlayınız.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY Bu organize sanayi bölgelerinden kaynaklanan atık
sular ileri arıtma tesisinden geçirildikten sonra Marmara Denizinin dip
akıntısına verilecektir. Marmara Derin Deniz Deşarj
Sisteminin doğu hattı yüzde 99 mertebesinde tamamlanmış
olup 2020 yılı Mart ayında açılması
planlanmaktadır. Sistemin tamamı 2020 yılı sonu veya en geç
2021de tamamlanacak olup 460 bin metreküp/gün ileri derecede
arıtılmış atık su Marmara Denizine deşarj
edildiğinde Ergene Nehrinin sulama suyu kalitesine geleceği
öngörülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI
FUAT OKTAY Devam edebilirim.
BAŞKAN 4üncü madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler
tamamlanmıştır.
Programa göre 2020
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 5 ila 13üncü
maddelerini sırasıyla görüşmek için 18 Aralık 2019
Çarşamba günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 03.16