TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
38inci
Birleşim
19
Aralık 2019 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 129)
2.- 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan
2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 18 Aralık Necip Hablemitoğlunun
katledilişinin 17nci yıl dönümü vesilesiyle Ukraynada tutuklanan
Necip Hablemitoğlu suikastını gerçekleştiren
zanlının Türkiyeye getirilmesi konusunda nasıl bir
çalışma yapıldığını Adalet Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprakın, 129 sıra sayılı 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasında madem Suriyenin
toprak bütünlüğü olacak ve Esad orada yönetime devam edecek, peki biz bu
Suriye bataklığına niye girdik tespitini
yaptığına ilişkin açıklaması
4.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Türkiyenin 911 kilometre uzunluğunda sınıra
sahip olduğu Suriyede yaşananlara bigâne kalamayacağına
ilişkin açıklaması
5.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasında Suriye konusuna diplomatik şekilde
değindiğine ilişkin açıklaması
6.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, ülkemizin çıkarları düşünüldükten sonra
Suriyenin toprak bütünlüğü için gereğinin yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Suriye politikasının özünde Türkiyenin ulusal
güvenliği, bölgesel ve küresel barışa hizmet, Suriyenin toprak
bütünlüğü olduğu bilincinden hareketle adım atıldığına
ilişkin açıklaması
8.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Hatay Milletvekili Barış Atay
Mengüllüoğlunun 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe
Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
Meclisin mehabetine uygun, gündeme bağlılık esasına göre
konuşmaların yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- İzmir Milletvekili
Ahmet Tuncay Özkanın, egemenliğin kayıtsız
şartsız millette ait olduğu ilkesini yaşatmak için bütçe
yapıldığında siyasetin paranın vesayeti altına
girmeyeceğine ve Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasinin
tıkanmasına asla izin vermeyeceğine ilişkin
açıklaması
10.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, AK PARTİ hükûmetlerinin vesayet odaklarıyla
mücadele ettiğine ve on yedi yılda gerçekleştirilen bütçelerin
halkçı bütçe olması nedeniyle milletimiz tarafından teveccüh
gördüğüne ilişkin açıklaması
11.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Cumhuriyet Halk Partisinin Güneş Motel hadisesini
savunup savunmadığını, 2007 yılında
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanılan 367
konusundaki görüşlerinin aynen devam edip etmediğini öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
12.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Grup Başkan Vekillerinin yapılan
tartışmalarda birbirini aydınlatıcı
yaklaşımlarda bulunmasının doğru bir
yaklaşım olduğuna, farklı düşünceye sahip siyasi partilerin
Türkiye için birlikte mücadele edip engellerin birlikte
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Adalet Bakanı
Abdulhamit Gülün, Necip Hablemitoğlu suikastının
zanlısı olarak tespit edilen, kırmızı bültenle aranan
ve Ukraynada yakalanan Nuri Gökhan Bozkır adlı şüphelinin
ülkemize iade edilerek yargı mercilerine teslim edilmesi için
çalışmaların titizlikle yürütüldüğüne,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın da konuyu yakinen takip
ettiğine ilişkin açıklaması
14.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Adalet Bakanı Abdulhamit Güle Necip Hablemitoğlu
suikastına yönelik bilgilendirmesinden ötürü teşekkür ettiğine
ve şüphelinin bir an önce Türk adaletine teslim edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, 18 Aralık Necip Hablemitoğlunun
katledilişinin 17nci yıl dönümü vesilesiyle Meclisimizde FETÖ terör
örgütüne karşı birlik beraberlikle ortaya konulan tavrın
siyasetimiz ve demokrasimiz açısından da önemli olduğuna
ilişkin açıklaması
16.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazakın 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 15inci
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 6 milyon oy almış bir
partinin vekilleri olarak seçmenlerinin ve Türkiyede yaşayan herkesin
sorunlarını dile getirip çözüm yollarını
tartıştıklarına ilişkin açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Genel Başkanı
Başbuğ Alparslan Türkeşin deklare ettiği Dokuz
Işık Doktrininden birisinin gelişmecilik ve halkçılık
olduğuna, halkçılığın CHPnin tekelinde
olmadığına ilişkin açıklaması
19.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın
129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin
16ncı maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 15 Temmuz darbe girişimini
kınama bildirisinin altında imzalarının bulunduğuna,
iktidarın 20 Temmuzda OHAL ilanı yaparak attığı darbe
adımının karşısında yer aldıklarına,
kayyum atamalarının Anayasanın 127nci maddesine
aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun 129
sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin
16ncı maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Elâzığ Milletvekili Sermin Balıkın
129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin
16ncı maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye'nin gerçeklerinin
farklı olduğuna ilişkin açıklaması
23.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Giresun Milletvekili Necati Tığlının
129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin
16ncı maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Cumhuriyet Halk Partililerin her dönem bir yol
göstericisinin olduğuna ilişkin açıklaması
25.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, FETÖ darbecilerine karşı yapılan mücadeleyi
itibarsızlaştırmanın doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Ethem Sancakın ensesinde olmaya ve her şeyin
hesabını sormaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
27.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 130 sıra sayılı 2018 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 130 sıra sayılı 2018 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun
faizsiz finans kuruluşlarının bağımsız denetimini
yürüten denetçiler için yayınladığı etik kurallara ilişkin
açıklaması
30.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, faizsiz finans kuruluşlarına
şeriat hükümleriyle denetim ayrıcalığı
tanınmasının vahim bir durum olduğuna ve bu konuya
açıklık getirilmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
31.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, helal sertifikasının Parlamentoda yapılan
yasal düzenlemelerle hayata geçirildiğine, finans sektöründe helal finans
hareketlerini yapan, mevduat toplayan bir kurumun çalışmasıyla
ilgili hususlarda İslami referansların kullanılıyor olmasının
doğal olduğuna ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Bolu Milletvekili Fehmi Küpçünün 130 sıra sayılı
2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Genel Kurul
çalışmalarının milletin menfaatine yönelik sürdürülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, helal sertifikası ile her yurttaşa
eşit yaklaşması gereken bir finans kuruluşunun dinî
inançlarla hareket etmesinin tamamen birbirinden farklı olduğuna
ilişkin açıklaması
35.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Anayasanın 2nci maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. ifadesine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, hiçbir kutsal kitabın Resmî Gazetede
yayımlanmasını laik hukuk devleti anlayışına
uygun bulmadığına ilişkin açıklaması
37.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, şanlı tarihimizin, kadim medeniyetimizin bütün
dünyada dik duşunu ortaya koyan siyasi liderlerimize teşekkür
ettiklerine ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4üncü
maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki Alkoloid Fabrikasıyla ilgili ifadelerinin
zabıtlardan çıkartılmasını Başkanlık
Divanından istirham ettiğine ilişkin açıklaması
39.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
5inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Tokat Milletvekili Kadim Durmazın 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5inci
maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki ithamları kabul etmediklerine ve stenograflara
eylemli saldırıda bulunulduğuna ilişkin
açıklaması
43.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5inci maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanına yönelik nezaketsiz üslubu kabul etmediklerine
ilişkin açıklaması
45.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyetini ve aziz milleti temsil
ettiğine, Kanal İstanbulu İstanbul için, milletimiz için,
İstanbulun kurtuluşu için hayata geçireceklerine ilişkin
açıklaması
46.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, AK PARTİ Genel Başkanının İstanbula
ihanet ettik. ifadesine ilişkin açıklaması
49.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Soma maden işçilerine verilen sözlerin yerine getirilmesi
ve Somanın köylerinde gerçekleştirilen kamulaştırma
işlemlerindeki ayrımcılığın önlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
50.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağın
130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında çok fazla
sataşılmasının tahammülsüzlük olduğuna ilişkin
açıklaması
51.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün 130 sıra
sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6ncı
maddesi üzerinde soru-cevap kısmında yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, dinî tarikatların ulus devletlerin
sınırlarıyla sınırlı olmayıp geniş bir
coğrafyada hareket ettiklerine, tarikatların ve onlarla ilişkili
insanların belli ritüelistik tavırlarının olduğuna ve
hukuka aykırı eylemler konusunda herkesin hassas olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
53.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
7nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 18 Aralık Necip
Hablemitoğlunu katledilişinin 17nci yıl dönümünde rahmetle
andığına ve Adalet Bakanı Abdulhamit Güle Necip
Hablemitoğlu cinayetini aydınlatmaya yönelik çabalarından
dolayı teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün; Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekillerinin Meclisin mehabetine uygun temiz dil
kullanmalarının esas olduğuna ilişkin konuşması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMASI
1.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Denizli Milletvekili Şahin Tinin
130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy'un, Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından hazırlanan bir kamu spotuna ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/21643)
19 Aralık 2019 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar) Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
38inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, programa göre, 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerindeki görüşmelere
devam edeceğiz.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (x)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 13üncü maddesi kabul edilmişti. 14üncü
madde üzerindeki görüşmelerden başlayarak devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bugün bütçemizin
turlar üzerindeki son görüşmelerini yürütüyoruz, yarın
kapanış konuşmaları var. Çok yoğun bir mesai
harcadınız, çok yoğun görüşmeler, tartışmalar
yaşandı. Bugün özellikle değerli milletvekillerimizin,
gruplarımızın, bu yaşanan tartışmaların
ışığında, bir tecrübe çerçevesinde -makul, sert eleştiriler
her zaman kabulümüzdür ama- bir nezaketle konuşmalarına
devamının hepimiz açısından yararlı
olacağını düşünüyorum. Bugüne kadar göstermiş
olduğumuz büyük bir olgunlukla da bugünkü görüşmelerimizi
tamamlayacağız. Biz de Başkanlık Divanı olarak mümkün
olduğu kadar arkadaşlarımızın konuşmalarında
kolaylaştırıcı bir rol oynamaya gayret edeceğiz. Bu
çerçevede, inşallah, bugün, bu akşam itibarıyla turlar
üzerindeki görüşmeleri tamamlamış olacağız.
Değerli milletvekilleri, şimdi 14üncü
madde üzerindeki görüşmelere başlayacağız.
14üncü maddeyi okutuyorum:
Yetki
MADDE 14- (1) Bu Kanunda ve diğer
kanunlarda Cumhurbaşkanına veya
Cumhurbaşkanlığına bütçenin uygulanmasına yönelik
verilen yetkilerin kullanımı ve devrine ilişkin hususlar
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi 14üncü madde üzerinde sırasıyla değerli
milletvekillerimize gruplar adına söz vereceğim.
14üncü madde üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol
Sunata aittir. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Sunat.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT
(Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Evet, bu madde yetki maddesi. Sayın milletvekilleri,
bu ucube sistemde bakanlıklara bir ihtiyaç var mı diye sormak
istiyorum. Tüm bakanlıklar aslında lağvedilmeli. Neden mi?
Cumhurbaşkanına verilen yetkiler zaten onları etkisiz eleman
hâline getiriyor. Danışmanlar, kurullar, ofisler, bilmediğimiz başka
kurumlar var zaten. Ha, bu zamanda gerçekten bürokrat olmak çok zor bir
şey, kolay değil, kimin ne yaptığı belli değil
çünkü. Ha, bu arada kraldan çok kralcı valilere de rastlıyoruz.
Devletin adamı olduklarını unutup adamın adamı
olmayı tercih eden valilere sesleniyorum, özellikle de Çorum Valisine:
Çorumla ilgili bilgi almak üzere kendisini telefonla aramama rağmen geri
dönüş yapmadı. Bu nasıl bir anlayıştır, buradan
sormak istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, KHKler yeni
sisteme geçiş için teknik düzenlemeler gibi gösterilse de tek adam, tek
yetki sistemini yasallaştırdı. Zamanın elverdiği
ölçüde birkaç küçük örnek vermek istiyorum; mesela, yükseköğretim
kurumlarıyla ilgili. Öğretim elemanlarının kadroları
hakkında üniversitelerin saklı kadrolarının serbest
bırakılmasında tek yetkili Cumhurbaşkanı oldu. Öyle,
artık ilgili üniversitenin, YÖKün, Maliye
Bakanlığının, Devlet Personel
Başkanlığının görüşlerinin alınmasına
gerek yok çünkü Cumhurbaşkanı en iyisini bilir. Üniversitelere
bağlı olarak fakülte, enstitü ve yüksekokul kurma, bu birimlerle
ilgili olarak birleştirme, kapatma, bağlantı ve isim
değişikliği yapma yetkisini Cumhurbaşkanı kullanacak.
YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığının görüşünün
alınması koşulu bitti artık, Cumhurbaşkanından
daha iyi mi bilecekler? Eğitimi bu kadar iyi anlayan
Cumhurbaşkanına helal olsun. Hatırlayın, TEOGu bir gecede
kaldırmış, Millî Eğitim Bakanı ertesi gün
öğrenmişti basından. Çok devrimci bir Cumhurbaşkanımız
var.
Evet, patent konusu var değerli
milletvekilleri. Bir buluşun iyi veya kötü olması ihtimaline göre
lisans verilmesine Cumhurbaşkanı karar verecek, ilgili
bakanının önermesi hükmü kaldırıldı. Yahu, her konuda
uzman Sayın Cumhurbaşkanı. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Öyle her şey üniversite
diploması da değil.
Kolluk Gözetim Komisyonunu doğrudan
Cumhurbaşkanı atayacak. Adalet Bakanlığı artık
aday belirlemek için baroları, üniversiteleri araştırmayacak.
Ya, yüksek yargıyı, HSK ve Anayasa Mahkemesi üyelerini hemen hemen,
zaten o atamıyor mu? Kendisi atadığı için de Anayasada
bağımsız ve tarafsız yargı denmiyor mu? Hazreti Ömer
adaleti maşallah diyorum.
Bakın, bu çok önemli: Zemin yapısı ve
üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski
taşıyan alanların belirlenmesinde doğrudan Cumhurbaşkanı
yetkili olacak. Ya, bizim Cumhurbaşkanımız doğuştan
mühendis.
Yedek subay yetiştirme süresini o belirleyecek.
20-41 yaş aralığında olan askerlik çağı da
Cumhurbaşkanının kararıyla beş yıla kadar
uzatılabilecek ya da kısaltılabilecek. Genelkurmay Başkanlığının
göstereceği lüzum, efendim, Millî Savunma Bakanlığının
teklifi koşulu kaldırıldı. Koskoca Başkomutan tabii,
Genelkurmay ve Millî Savunma ona bağlı, astları, onlardan
mı görüş alacak?
Askerî yasak bölgelerin kurulup
kaldırılmasında tek yetkili Cumhurbaşkanı. Yasak
bölgeler konusunda ihtisas sahibi zaten o.
Polisin yapacağı istihbarat
faaliyetlerinin usul ve esaslarıyla ilgili yönetmeliği
Cumhurbaşkanı çıkaracak. Kimseye güvenemez, ağzı
yandı geçmişte.
Damga vergisi, harçlar ve gümrük tarifeleri, emlak
vergisiyle ilgili Bakanlar Kurulunun yetkisi yok artık, tek yetkili
Cumhurbaşkanı. Sayın Cumhurbaşkanı, kendileri vergi
uzmanıdır.
Türk vatandaşlığına alınma
ve Türk vatandaşlığından çıkarılmayla ilgili işlemlerde
yalnızca Cumhurbaşkanı yetkili artık. İstediğini
vatandaş yapar, istediğini vatandaşlıktan çıkarır
zatımuhterem.
Suriyelilerin seçim öncesi evlerine dönmelerini
sağlamaktan bahsederken bugünlerde Suriyelilerin yine
vatandaşlığa alınacağından bahsediyor,
Ortalıklarda gezinmesinler. diyor. Duyumlara göre, dostu Trump ricada
bulunmuş; çok iyi dostlar ikisi, kıramaz, Trumpı asla
kıramaz. Hangi ülkelerde var? Böyle şeker dağıtır
gibi vatandaşlık veriyoruz. diyor bazıları. Diğer
ülkeler bizi kıskanıyor, onlara söylüyorum; bizim gibi gönlü
geniş, ufku geniş bir Cumhurbaşkanları yok onların.
Yağma Hasanın böreği bu ülke nasıl olsa, gelen vuruyor
giden vuruyor alışığız biz sayın milletvekilleri.
İzmir ili Bornova ilçesi -ben buna
takıldım, onun için söylüyorum- Ergene Mahallesinde 1.950 metrekare
yani 2 dönüm büyüklüğünde bile olmayan bir arsaya ilişkin imar
planı değişikliği kararının
Cumhurbaşkanı tarafından alındığı bir hükûmet
sisteminden bahsediyoruz, örneği yeryüzünde yok. 2 dönümlük arsa üzerinde
karar alma yetkisini Cumhurbaşkanına bırakan bir sistemin
rasyonel ve etkili bir şekilde işletilmesi mümkün müdür? diye size
sormak istiyorum. Türkiyenin büyük problemleri varken bu konulara
Cumhurbaşkanının zamanı yeter mi? Özellikle akçeli
işlerde Sayın Cumhurbaşkanı kimseye güvenmiyor
anlaşıldı da biz kendisine nasıl güveneceğiz?
Basında yer alan haberlerde geçen yıl
Cumhurbaşkanının önünde imzasını bekleyen 4.500 evrak
bulunduğu yazılmıştı, şimdi ne kadar bilemiyorum.
Böyle bir çalışma takvimiyle, alınan her bir karara yeterince
zaman ayrılıp ayrılmayacağı, konulara gerektiği
gibi nüfuz edilip edilmeyeceği üzerinde düşünülmesi gerekir
sayın milletvekilleri.
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın nevi
şahsına münhasır bir hükûmet sistemi olan ucube sistem üzerinden
bir buçuk yıl geçti. Güçlü hükûmet güçlü Meclis güçlü yargı
istikrar ve Türkiye uçacak. söylemleriyle devreye sokulan sistem tam bir
keyfîlik rejimini getirdi. Ne Hükûmet ne Meclis ne de yargı güçlendi.
Bırakın güçlenmeyi, devletin omurgası eğilip büküldü,
omurga parçalanmak üzere.
Güçlerin tekeli bir kişinin uhdesinde, hem
siyasi parti Genel Başkanı olacaksınız hem de
Cumhurbaşkanı. Sonuçta ne oldu? Ben demek, parti demek; ben demek,
millî irade demek; ben demek, millet demek; ben demek, devlet demek.
zihniyetiyle asrın lideri İngiltere, Almanya, Fransa ve
şahsım dörtlü zirve yaptık. dedi.
Şaşırdınız mı? Hayır. Bir buçuk yılda
Cumhurbaşkanı, saraydan devleti yönetmek yerine, kâh yurt
dışı gezilerinde kâh yurt içi seçim meydanlarında parti
mitingleri yapmak, partililerle toplantı yapmak, muhalif parti liderlerine
had bildirmekle zamanını geçiriyor. Cumhurbaşkanı yani
yürütmenin başı Hükûmet işlerini part-time yapar hâle geldi.
Tabii, bu durumda da Türkiyenin ekonomik, sosyal ve kültürel durumu maalesef
ortada.
Cumhurbaşkanı, Anayasaya göre resmen
herkesin ama fiilen yalnız kendi partisinin Cumhurbaşkanı. Bu,
akıl dışı bir durumdur sayın milletvekilleri. Bu
kürsüden tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanından
tarafsızlık beklemek bir milletin en masum ve en meşru
talebidir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Dahası, her konuda her zaman, her fırsatta değil de yeri ve
zamanı gelince konuşan bir Cumhurbaşkanını talep
ediyor vatandaşlarımız.
Evet, değerli milletvekilleri, Türkiye, tam anlamıyla,
parti devletini de arkada bırakarak şahıs devleti hâline
gelmiştir. Türkiyenin geleceğini kurtarmanın tek yolu, bir an
önce iyileştirilmiş parlamenter sisteme dönmektir. Evet, Sayın
Cumhurbaşkanının da iyiliğine olacaktır bu durum.
Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanına
sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisine bütçe hak ve yetkisini iade
ediniz. Bu, ülkemiz için çok daha iyi olacaktır, bütçeyi
artırabilmek, eksiltebilmek veya belli konularda bütçeye katkıda
bulunmak için.
Evet, sayın milletvekilleri, bu ucube sisteme
başından beri karşı olduğumuz gibi, bütçe
açıklarının giderek arttığı, yatırımlar
için ayrılan payın azaldığı, vergi
adaletsizliğinin had safhaya vardığı,
vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına cevap vermeyen ve
sürdürülebilir bir yapı arz etmeyen bu bütçeye hayır diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Saffet
Sancaklıdadır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır Sayın Sancaklı.
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve
bizleri televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, siz de hoş geldiniz.
Evet, geçen gün Spor Bakanlığı
bütçesinde bir konuşma yaptım Türk sporunun ve Türk futbolunun
sorunları hakkında ama süremiz yetmedi. Bugün biraz daha
açıklayacağım ne demek istediğimi.
Tabii, öncelikle Türk sporunun problemlerini
anlattık. Tabii, özellikle olimpiyatlarda aldığımız
başarısız neticelerden sonra eleştiri yaptık.
Eleştiri yapmamızın sebebi de şu: Türkiye tarihinin en
büyük spor tesisleri hamlesinin yapıldığı dönemde;
statların, salonların, yüzme havuzlarının, atletizm
tesislerinin yapıldığı dönemde -güçlü bir Türkiye- tesis
var, insan var, imkân var ama olimpiyatlarda kötü netice alıyoruz. Bunun
da nedenini şöyle açıkladık: İşi ehline vermedik. Nisa
suresi 58inci ayet, Peygamber Efendimiz diyor ki: İşi ehline
verin. Eğer işi ehline vermezseniz, başımıza bunlar
gelir.
Tabii, işi ehline nasıl vereceğiz?
Buna da bir formül bulduk. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Meclise bir kanun
teklifi veriyoruz. Bu önümüzdeki yıl, 2020de federasyon seçimleri var. Bu
federasyon seçimleriyle ilgili şöyle diyoruz: 65 civarında federasyon
var. Orada aday olacak olan arkadaşların mutlaka o branşta millî
olma zorunluluğu olacak ve yönetimde de bir yüzde 25 millî sporcular
olacak, yani 20 kişilik yönetim kurulunda 5 de millî sporcu olacak. Bu
bize neyi getirecek? Bir kere, dünyada büyük bir prestij sahibi
olacağız. Görecekler ki Türkiye'de artık federasyonlar, spor
ehil insanların eline verilmiş.
Tabii ki eleştiriyorlar, işte Her sporcu
iyi yönetebilir mi? Olabilir, ufak tefek eksikler olabilir ama o sporun
içinden gelen yöneticiler gelmeyenlere göre kesinlikle çok daha iyi
yönetecekler, en azından psikolojik olarak bir destek
sağlamış olacağız. Bunu da Meclisimize sunuyoruz.
Tabii, Türk futboluyla ilgili iki öneri
sunmuştum, bugün üçüncüsünü de söyleyeceğim. Bizim bunu mutlaka
çıkarmamız lazım. Tabii, klasik bir laf var: Siyaseti spora
karıştırmayın. Ben de karşıyım yani sporun
siyasete karışmasına ama yönetemiyorsanız, toplumu da bu
kadar ilgilendiren konularda mutlaka Meclisin müdahale etmesi lazım. Bugün
Türkiyede 82 milyon insan yaşıyor, bunun 70 milyonu futbolla
ilgileniyor, en kötü ihtimalle takım tutuyor. Peki, ikinci bir branş
var mı veya ikinci bir konu var mı bu kadar kişinin
ilgilendiği? Yok. Peki, burada çeşitli partilerden
arkadaşlarımız var, herkes bir takım tutuyor, herkes
farklı takımlar tutuyor. Bu da çok doğal. Herkesin
ilgilendiği bir konu. Türkiye öyle bir ülke ki bu futbolda, din
değiştiriyorlar ama futbol takımını değiştireni
gördünüz mü hiç, Galatasaraylının Fenerbahçeli olduğunu,
Fenerbahçelinin Beşiktaşlı olduğunu? Peki, bir Galatasaray,
Fenerbahçe, Beşiktaşın yirmi-yirmi beşer milyon
taraftarı var. Bu kitleler şu anda mutsuz. Neden mutsuz? Çünkü kötü
yönetiliyor.
Şimdi, bu çözüm önerileriyle ilgili, üç tane
çözüm önerisi sunacağım. İki tanesini anlattım, biraz daha
açayım. Bir tanesi, bu kulüpler birliği yasasını mutlaka
getirmemiz lazım. Bu kulüpler birliği yasasını acil bir
şekilde getirmemiz lazım. Sekiz yıldır bekliyor burada.
Geçen gün de örnek verdim. Maddelerden sadece bir tanesini söyleyeyim. Maddenin
bir tanesi şöyle söylüyor: Kulüp başkanları ve yöneticiler
bulundukları dönemdeki borçlardan sorumludur. Bu neyi getirecek?
İstedikleri gibi o paraları har vurup harman savurmayacaklar. Şu
anda bizim kulüplerin durumunu bir örnekle söyleyeyim size, ne durumdalar? Bir
aile düşünün, aile babası var, anne var, çocuklar var. Babanın
işleri aslında sıkıntılı ama çocuk diyor ki: Baba,
yeni telefonlar çıktı, bize alsana. Tabii oğlum. Kredi
kartından alıyor onlara. Hanımı diyor ki: Ya yeni bir
araba çıktı, komşunun hanımı da almış, bize
de alsana. E tamam, sana da bir araba. E şunu da istiyoruz, bunu da
istiyoruz... Ev halkı, baba çok iyi durumda, işleri de çok iyi
zannediyor. Ta ki bir gün evin kapısına haciz memurları geliyor,
o zaman anlıyorlar işte Demek ki bizim babamız iflas etmiş..
Şu anda kulüplerin de durumu bu. Seyircileri de bir aile gibi görürsek,
baskı yapıyorlar yöneticilere Şunu da alın, bunu da
alın, şu oyuncuyu da alın, şunu da yapın, şunu da
yapın... Yöneticiler de nasılsa cebinden harcamıyor parayı
Tamam, alalım. diyorlar. "Hadi kredi çekin, hadi temlik verin. Ama
sonra bir gün haciz memurları kapıya geldiğinde taraftar da
görecek ki kulüpler iflas etmiş. Aslında çoktan iflas ettiler de
taraftarların haberi yok. Onun için yöneticilere çıkın,
anlatın doğruları diyorum, bu milleti kandırmayın.
Taraftar da kabul etsin. Bir an önce de bu, Türk futbolunu, gömülmüş Türk
futbolunu tekrardan çıkarmamız gerekiyor. Çözüm önerilerinden bir
tanesi bu, kulüpler birliği yasasını acil çıkarmamız
lazım.
İkincisi -acil bir çözüm daha 2020-2021 sezonu
için- dedim ki: Gelin, Futbol Federasyonu acil bir şekilde talimat
yayınlasın kulüplere, desin ki Önümüzdeki sene ilk 11de
altyapıdan 2 oyuncu oynatma zorunluluğu olacak. 2 de kulübede
olacak, 4; 4 de bunların yedeği, toplam 8. Yani bir kulüpte 26-28
kişilik kadroda altyapıdan 8 oyuncu olması zorunluluğu
olacak. Peki, bu neyi getirecek bize? 18 tane Süper Ligde takım var, PTT
Liginde de 18 takım var, 36. Sekizer oyuncudan 288 oyuncu yapıyor,
300 diyelim ortalama. Önümüzdeki sene Türkiye Süper Liginde ve TFF Liginde 18,
19, 20 yaşlarında 300 oyuncu olacak. Peki, bu neyi getirecek bize?
Kulüpler altyapıya önem vermek zorunda kalacak. Vermiyorlar ya, onun için
diyorum buradan, zorlamamız lazım bunları. Altyapıya önem
verecekler, mecburen yatırım yapacaklar. Ne olacak? 300 oyuncu,
bunlar genç takımdan geldiği için, altyapıdan geldiği için
50 bin euroya, 100 bin euroya oynayacaklar. Ortalama oyuncular 1 milyon euroya,
2 milyon euroya oynuyorlar. 1 milyon eurodan desek, buradan 300 oyuncu
geleceği için, 300 milyon euro bir senede kulüplerimiz zarardan kâr
edecekler. Zaten bütün kulüplerin şu andaki toplam borcu 2 milyar dolar.
Senede 300 milyon euro kâr ederlerse, beş sene bunu sürdürsek kulüplerin
borçları da kapanmış olacak ve beş senede de
aşağı yukarı 600, 700, 800, belki bin yeni oyuncu
çıkmış olacak.
Peki, bu neyi getirecek tekrardan? 300 milyon euro
dışarıya gitmeyecek, burada kalacak. Neyi getirecek? Millî
Takımın inanılmaz bir havuzu olacak, Millî Takıma
istediğin kadar oyuncu alacaksın. Neyi getirecek o bin oyuncu? Yurt
dışına transfer olacak ve Türkiyeye tekrardan büyük bir girdi
sağlanacak. Yani dünyada önemli bir oyuncu olacağız futbolda. Tabii,
bunları da yapmamız için bizim buradan zorlamamız gerekiyor.
Sonunda da söyleyeceğim.
Tabii, ana konu, ne yapmamız lazım?
Bizimkiler istediği gibi yönetiyor, çiftlik gibi yönetiyor kulüpleri.
Şimdi futbolun anayasasını yazacağız? Ne
yapacağız? FIFA ve UEFA kurallarını alacağız,
getireceğiz Türkiyeye. Türkiye biraz daha özel bir ülke olduğu için
belki yüzde 10, yüzde 20 değişikliklerle uyarlayacağız
Türkiyeye. Kırmızı kaplı kitap diyorum ben buna. Bütün
standartlar, her şey orada yazacak. Tabii, adam başkan olmak istiyor,
teknik direktör olmak istiyor, hakem olmak istiyor, kurullarda görev yapmak
istiyor. Tabii kardeşim, buyur
Kitabı da yazacağız. Ne
olmak istiyorsun sen? Ben Futbol Federasyonunda yönetici olmak istiyorum.
Açacağız 63üncü sayfayı, kriterlere bakacağız.
Kusura bakmayın beyefendi, kriterleriniz uymuyor. Ama benim 1 milyar
dolarım var, ben holding patronuyum. Fark etmez, kim olursan ol, sen
oyun dışısın. Hakem olmak isteyenin, Federasyonda
Orada, kulüplerde,
çimleri ekecek adamın bile bir standardı olmalı. Eğer
bunları yazarsak, bu anayasayı yazarsak, o zaman bir
sıkıntı olmayacak. Bugün -size soruyorum- Avrupada,
İngilterede Manchester United Kulübü dünyanın en büyük kulübü,
aranızda hiç kimse Manchester United Kulübünün Başkanının
ismini söyleyemez bana. Bu kadar futbolla ilgilenmeme rağmen, ben de
bilmiyorum. Çünkü -çok önemlidir- sistemi kurmuş adam, hiçbir şekilde
de taviz vermiyor; o anayasadan uyguluyor ve kulüp başkanının
kim olduğu, federasyon başkanının kim olduğu
artık çok önemli bir hâl olmaktan çıkıyor, önemsiz bir hâle
geliyor. Sistem
Örnek yani. Çok vaktimiz de yok.
Almanya Futbol Federasyonu Bayern
Münih Kulübüne sezon başında -bütün kulüplere diyor- diyor ki:
Kaç para harcayacaksın bu sene? 100 milyon euro. Peki, şu bankayla
çalışıyoruz, gelirlerin hepsini temlik ettir, bize teminat
mektubunu getir. diyor. Teminat mektubu geliyor, Buyurun
Tamam, şimdi
bu 100 milyon euroyu nasıl harcayacağınızı yazın
bize, yazılı verin kulüp olarak. Bayern Münih Kulübü yazıyor: 50
milyon lira transfer, 10 milyon euro tesis
Dolduruyor 100 milyon euroyu,
veriyor. Transfer bir başlıyor, 50 milyon euroyla istersen 1 oyuncu
al, istersen 10 oyuncu al, senin transfer tahtan kapanıyor. Kapalı
salon yapıyorsun, 10 milyon euro yazmışsın, tam çatıya
geldin para bitti, durduruyorlar Önümüzdeki sene devam edeceksin. diye.
Şimdi, bu sistemde Bayern Münih Kulübünün
Başkanının kim olduğunun bir önemi var mı? Zarar etme
şansı var mı bu kulübün, iflas etme şansı var mı?
Tabii ki yok. Onun için, bizim acil bir şekilde bunu, bu 3 maddeyi
2020-2021 sezonuna yetiştirmemiz lazım. Nasıl
yetiştireceğiz bunu? Burada görev iktidar partisine düşüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da futbolla ne kadar
ilgilendiğini, ne kadar sevdiğini, geçmişte de
oynadığını biliyoruz. Burada AK PARTİ
Grubu var, Spor Bakanı var, çok önemli bir kişi daha var; Alpay
kardeşimiz var burada. Biz beraber şerefle, onurla Millî Takım
formasını yıllarca giydik ama Alpayın bir avantajı
var, iktidar milletvekili.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET SANCAKLI
(Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Sancaklı, tamamlayın, buyurun.
SAFFET SANCAKLI
(Devamla) Benim isteğim şu: Biz burada ne kadar anlatırsak
anlatalım, ne yaparsak yapalım, eğer siz onay vermezseniz,
eğer siz bu iş için elinizi taşın altına
koymazsanız bizim bu işi becerme şansımız yok. Çünkü
arkadaşlar, bu benim anlattığım şey siyasetüstü bir
şey. Burada benim bu söylediklerime katılmayacak insan neredeyse yok,
bırakın partiyi. Çünkü biz, insanları spor üzerinden, futbol
üzerinden mutlu edebiliriz. Ülkemizde birçok sıkıntı var. Geçen
gün burada Fenerbahçe ve Beşiktaşın maçı vardı üst
üste, ben maç seyretmeye çıktım bir beş dakika, 5 milletvekili
seyrediyor. Artık maç zevkimiz de kaçtı.
HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) Kesinlikle.
SAFFET SANCAKLI
(Devamla) - Gelin, bunu hep beraber toparlayalım ama bu iş ilk önce
iktidar partisine düşüyor. Ben tahmin ediyorum ki bütün partiler de bu
görüşüme katılacaklar ve gelin hep beraber Türk futboluna müdahale
edelim, Türk futbolunu kurtaralım.
Ben teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım ek süre verdiğiniz için.
Saygılar
sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Yani
bu Türk futbolunun durumunu gerçekten herkesin iyi değerlendirmesi
gerekiyor. Yabancı futbolcuların doldurduğu kulüpler hâline
dönüştü. Altyapı ve yerli futbolcu konusunda ben de Meclis
Başkan Vekili olarak son derece rahatsızım Sayın
Sancaklı.
SALİH CORA
(Trabzon) Başkanım
BAŞKAN -
Umuyorum ve diliyorum ki Türk futbolu akılcı yöntemlerle,
akılcı buluşlarla
Bir zamanların Alpayı burada, bir
zamanların Saffeti burada.
HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) Bir zamanların Salihi de burada.
BAŞKAN - Gurur
duyduğumuz futbolcularımız varken şu anda
takımlarımızda ismini sayamadığımız
futbolcular var maalesef. İnşallah bunların önüne geçeriz. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz
Sayın Tulay Oruçta. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika
Sayın Oruç.
HDP GRUBU ADINA
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 82 milyon vatandaşı doğrudan ilgilendiren bütçe
görüşmelerinin sonuna gelmiş durumdayız.
2020 bütçesi
görüşmeleri yapılırken esasen bizim Meclis olarak hesap
alabilmemiz gerekirken ve yürütmenin hesap verebilmesi gerekirken biz burada
üzülerek ifade ediyoruz ki şöyle cümlelerle ve yanıtlarla
karşılaştık: Biz hesap vermek zorunda değiliz, kimse
bizi sınava çekemez. Muhalefet bir ağızdan dedi ki: Bu bütçe
adaletli bir bütçe değil; özgür, demokratik hiç değil; halk bütçesi
hiç değil. Oysa iktidar tam tersini ifade etti. Muhalefet dedi ki:
Ekonomik kriz var, intiharlar var, kayyum atanıyor, Kürt sorunu var,
yoksulluk var, yolsuzluk var, işsizlik var, kadın cinayetleri,
doğa talanı var. İktidar dedi ki: Bütün bunların
hiçbirisi yok. Bize dört dörtlük bir ülke manzarası sundular.
Sokakta bunları
ifade edenler en ağır baskılarla ve şiddetle
karşılaştı, karşılaşmaya da devam ediyor.
Burada iktidara rağmen, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
tek adam rejimine dönüşmesine rağmen, biz sesimizi İstanbulun
yoksul mahallelerinden Diyarbakırın dar sokaklarına,
Karadenizin çay, fındık bahçelerinden Çukurovanın pamuk
tarlalarına kadar duyuracağız. Bu konuda da, bütçe
görüşmeleri süresince sesimizi nasıl duyurduysak, nasıl bu
bütçenin halkçı bir bütçe olmadığını anlattıysak
bundan sonra da anlatmaya devam edeceğiz. Yani şunu anlatmaya devam
edeceğiz: Son bir yıl içinde işsiz sayısının 837
bin kişi arttığını, 7 milyon 199 bin insanın
işsiz olduğunu anlatacağız. Her 4 gençten 1inin işsiz
olduğunu, tarım dışı kadın işsizlik
oranının yüzde 22,3 olduğunu anlatmaya elbette devam
edeceğiz. OHAL uygulamalarına rağmen biz bunu yine
anlatacağız. Fiilen hâlâ devam etmekte olan baskılara
rağmen bunu anlatacağız, siyaseten baş edilmediği için
muhalefetle, bütün baskı ve zor aygıtlarının Mecliste de
Meclis dışında da kendini hissettirmesine rağmen
anlatacağız.
Değerli yurttaşlar, değerli işçi
kardeşlerimiz, yoksullar, ezilenler, dışlananlar; bu iktidar asla
bir halkçı bütçe yapamaz ama bizler yapabiliriz, bunun için de elbette,
nasıl bir strateji benimsediğimiz önemlidir. Yani bizler, başka
bir yaşamın mümkün olduğundan hareketle, buradan yola
çıkarak elbette, mevcut kapitalist ekonomik sistem ve onun kriziyle
baş edebiliriz. Bu nedenle, sanayinin, tarımın üretkenliği
hedeflenmelidir; bu, daha fazla istihdam, daha fazla toplumsal refahı
getirir. Bunu yaparken elbette ki ekonomik eşitliğe, halklar
arası eşitliğe, cinsler ve bütün canlılar arasındaki
eşitliğe önem vermeliyiz. Bakın, yerelden bir bütçe inşa
edilmeli ve normal şartlarda, merkezî hükûmet demeli ki belediyelere Her
yerel kendi plan ve bütçesini hazırlasın. Aylar önce
başlamalı bu çalışma ve merkeze böyle gelmesi gerekirken,
hatta AKP iktidara geldiği ilk zamanlar da yerel yönetimleri daha fazla
güçlendirip yetki alanlarını ve bütçesi dâhil genişletmeyi
planlarken şu an gelinen noktaya bakıyoruz, kayyum atamaları;
şu an gelinen noktaya bakıyoruz, kayyum atayamadıklarında
-İstanbul Büyükşehir Belediyesinde olduğu gibi-
işletmelerini Cumhurbaşkanlığına bağlayarak
belediyeleri çalışamaz hâle getirmek aslında, o belediyeleri
seçenlere yani muhalefet partilerinden belediyeleri seçenlere had bildirme
Size hizmet yok. deme anlamı taşımaktadır. Bizler diyoruz
ki 81 vilayetteki insanlara eşit hizmet sağlanmalıdır.
Elbette, bizim, HDPnin alternatif bütçeye dair
önermeleri ve kendi programı var. Zamanım yettiğince
bunları da paylaşmak istiyorum. Özelleştirme hızla
durdurulmalı, üretim yapan kamu iktisadi teşekkülleri acilen
kamulaştırılmalıdır. Ekonomik kriz sonucu iflas eden,
üretimi durdurulan büyük ölçekli işletmeler hızlıca
kamulaştırılmalı ve
çalıştırılmalı. Aynı durumdaki küçük ve orta
ölçekli işletmeler emek kooperatiflerine dönüştürülmelidir.
Tarım politikalarında hızlı ve
radikal bir dönüşüm şarttır çünkü bu ülke -her zaman bu kürsüden
ifade ettik- doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle,
iklimiyle, toprağıyla, merasıyla 82 milyona yetecek kadar
ihracat yapabilecek düzeyde bir tarım politikası yürütebilir, bunun
koşulları mevcuttur. Tarımda üretici, köylü kooperatiflerine
bütçeden mutlaka pay ayrılmalıdır. Siyasi ve ekonomik sebeplerle
toprağından edilmiş, göç etmek zorunda kalmış yurttaşlara
mutlaka hazine arazileri tahsis edilmelidir.
Kriz, inşaat ve gayrimenkul sektörünü vurdu.
Şu anda Türkiyede, boş olan ama inşaatı bitmiş yüz
binlerce konut var. Evsizlere bu konutlar düşük kiralarla tahsis
edilmelidir.
İşsizlerin, yoksulluk
sınırının altında yaşayan bireylerin kredi ve
kredi kartı borçları silinmelidir.
Küçük esnafın
ağırlaştırılmış vergisi boynunu bükmektedir,
SGK borcunu dahi ödeyemez durumdadır. Küçük esnafın kredi
borçları yeniden yapılandırılmalıdır.
Toplu işten çıkarmalar
yasaklanmalıdır. Asgari ücret, muhatabıyla yani işçilerle
doğrudan belirlenmelidir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu derhâl lağvedilmelidir.
Mezarda emeklilik yasası ortadan
kalkmalıdır. Burası Avrupa standartlarında bir ülke
değildir. Sonuç itibarıyla, ülkenin yaşam standartları göz
önünde bulundurularak, yıpranma payları göz önünde bulundurularak EYTliler
hızla emekli edilmelidir.
Ve elbette, vergi sistemindeki ultra adaletsizlik
son bulmalıdır. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi
alınmalıdır. Servet vergisi mutlaka alınmalıdır.
Bugün köşe yazarları, yandaş medya bununla ilgili yazılar
yazmış çünkü rahatsız olmuşlar bizim bunu
dillendirmemizden. Asgari ücretin üzerindeki vergi yükü derhâl
kalkmalıdır. Temel ihtiyaç mallarından bütün dolaylı
vergiler kaldırılmalıdır. Elektrik, su, ısınma
gibi bir insan için olmazsa olmaz olan bu haklar en ucuz bir biçimde
vatandaşın kullanımına sunulmalıdır.
Evet, bir devletin bütçesi çarçur edilmezse,
hortumlanıp Man Adasına gönderilmezse; Suriye, Libya, Irak gibi
savaş seferleri programları yapılmazsa bunları yapabilecek
bir bütçe vardır, bu ülkenin kaynakları güçlüdür.
Değerli arkadaşlar, değerli
halklarımız; hepinizin bildiği haşlanmış
kurbağa sendromu var. Haşlanmış kurbağa, daha
doğrusu kaynamış bir suya kurbağayı attığınızda
kurbağa birden sıçrar ama onu yavaş yavaş ısıtarak
öldürdüğünüzde öleceğinin farkına bile varmaz. İşte,
saray laboratuvarında su yavaş yavaş
ısıtılıyor ve toplum Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi denilen, ucube olan, tek adam rejimine
alıştırılmaya çalışılıyor. Ya
kurbağa gibi kaynayarak öleceğiz ya da sıçrayarak
ayaklarımızın üzerinde duracağız.
Bakın, bu bütçe görüşmelerinde bir kez
daha gördük ki bu Meclisin yetkileri elinden alınmış ve bir tek
adama bağlanmış. Bu Mecliste parti ayrımı
yapmaksızın şu çağrımızı yinelemek
istiyoruz: Bu Meclis iradesini geri alabilir, bu Meclis tarihe bir imza
atabilir, tek adam rejimine karşı bir tavır sergileyebilir çünkü
bu Meclis halkın Meclisidir ve halkın iradesiyle bunu yaparak bu
Meclisin itibarını kurtarabilir.
Şunu da söylemek gerekiyor ki bu uygulamalar
iktidarın suyunu ısıtıyor. Hukuk yerine eğer
hukuksuzluğu inşa ederseniz, eğer bütün demokrasi
kazanımlarını tek tek ortadan kaldırmaya
çalışırsanız, ısının farkına varan bir
canlı gibi, bu toplum da bunların elbette farkına varmaya
başlamıştır, farkındadır ve artık, toplum
şunu sıklıkla ifade etmektedir: Değişim şart.
diyor. Kim diyor bunu? Halklar diyor, işçiler diyor, emekçiler diyor.
Bizler, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç
yatılmayan halklar bahçesini, ezilenlerle, sömürülenlerle, işçilerle,
emekçilerle, kadınlarla hep beraber yapabiliriz ve bu yeryüzü
sofrasına bütün halkları davet edebiliriz elbette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, değerli halklarımız; Grup
Moğollardan sevgili Cahit Berkayı hepiniz bilirsiniz. Eminim,
hepimizin severek dinlediği ve kendisinin bestelemiş olduğu
şarkısının sözlerini kısaca paylaşmak istiyorum.
Diyor ki Cahit Berkay: Halimiz yaman/Geçiyor zaman/Olmayalım
pişman/Bu dünya bizim/Bu ülke bizim/Yok etmeyelim/ Birbirimize hiç
zehretmeyelim./
İşte bunun için, bu ülkedeki bütün
demokratik kitle örgütleri, bu ülkedeki bütün siyasi partiler, bu ülkedeki
bütün aydınlar, yazarlar, sanatçılar, demokratlar, bizler, hep
beraber yeryüzü sofrasında buluşarak başta bütçe -ekonomi yani-
ve siyaseti yeniden inşa edebilir ve bu tek adam rejimine karşı
ortak tavır koyarak tarihe bir imza atabiliriz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz, bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 18 Aralık Necip
Hablemitoğlunun katledilişinin 17nci yıl dönümü vesilesiyle
Ukraynada tutuklanan Necip Hablemitoğlu suikastını gerçekleştiren
zanlının Türkiyeye getirilmesi konusunda nasıl bir
çalışma yapıldığını Adalet Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün, tarihçi, yazar, bilim adamı Necip
Hablemitoğlunun 17nci ölüm yıl dönümüydü, katledilişinin
üzerinden on yedi yıl geçti. Bugün, Sayın Bakanı da burada
bulmuşken konuyu bir kere daha gündeme getirmek istedim. On yedi yıl
çok uzun bir süre, üzerindeki sis perdesinin hâlâ
aydınlatılmadığı, katilleri konusunda sis perdesinin
aydınlatılmadığı uzun bir süre.
Ukraynada, Sayın Hablemitoğlu
suikastını yaptığı iddia edilen bir zanlı
yakalanmış. Bu zanlının Türkiyeye getirilmesi konusunda
Sayın Adalet Bakanlığımızın nasıl bir
çalışması var? Bu konuda Türkiye, bu cinayet
zanlısını Türkiyeye getirebilme imkânını bulabilecek
mi? Zira toplum da gerçekten, Uğur Mumcu, arkasından Necip
Hablemitoğlu gibi üzerindeki sis perdeleri aralanmayan bu cinayetlerden
dolayı ciddi şekilde muzdarip durumda. Bu konu hakkında girişimleri
varsa Sayın Bakandan müsait bir anda cevaplamasını arzu
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Bakanımızın bir ricası oldu. Sayın Bakanımız
elbette, bütçe görüşmelerini başından sonuna kadar takip edecek
ama Sayın Türkkanın bahsettiği konuyla ilgili birazdan bir
yarım saat-kırk dakika kadar bizlerden bir izin isteyecek;
sanırım, bu konuda önemli bir görüşme de yapacaklar. Daha sonra
kendisi, herhâlde, bu konudaki görüşmelere göre Meclisimizi de bilgilendirebilir.
Önemli bir görüşme yapacağı konusunu Sayın Bakan bize
bildirmiştir.
Sayın Bakan, görüşme saatiniz
geldiğinde de o görüşmenizi yaptıktan sonra tekrar sizi salonda
bekliyoruz.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erdoğan
Toprakta. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Toprak.
CHP GRUBU ADINA ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlarım.
Bütçeler çok önemlidir, bütçelerde Türkiyenin
gerçeklerini konuşuruz. Ama burada iktidar partisi temsilcileri öyle
konuşmalar yaptılar ki sanki, kendilerinden önce her şey çok kötüymüş;
yol yok, elektrik yok, enerji yok, kriz devralmışlar ve Türkiye batma
noktasındaymış; ondan dolayı iktidara gelmişler, büyük
başarıları var diye bu kürsüden söylediler. Ben de 2002 ile 2019
arasında bir tespit yaparak konuya girmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, sizin o Kriz
var. dediğiniz dönemde, 2002de devraldığınızda
büyüme hızı 6,2; bugün 0,9. Sizin 2002de o Enkaz devraldık.
edebiyatından çıkardığınız, Hükûmetten
devraldığınız işsizlik rakamı 10,8; bugün 13,8.
2002de devraldığınız iktidarda kamu, özel, tüm
sektörlerdeki borç 220 milyar dolar. Ama o Hiç dikili ağacı yok.
deyip devraldığınız iktidarın PETKİMini
sattınız, POAŞını sattınız, Turkcellini sattınız,
TELEKOMunu sattınız, oradan 70 milyar dolarlık bir kaynak elde
ettiniz. 220 milyar dolardan 70 milyar doları çıkarırsak,
olması gereken borç 150 milyar dolar. Peki, bugün ne kadar? Bugün 566
milyar dolar. Yani bu mudur sizin başarınız? 2002de
devraldığınız Türkiye G20 ülkesiydi arkadaşlar, bir
gecekondu ülkesi değildi. G20de 17nci sıradaki bir ülkeyi
devraldınız, bugün nerede? 20nci sırada. Yani bir tık daha
gitse Türkiyeyi G20den çıkaracaksınız. Onun için bazı
tespitleri doğru yapalım.
Ekonomi kırılgan bir noktaya geldi,
ekonomide kriz var. Bu krizin sebebi bu ülkenin esnafı değil, bu
krizin sebebi bu ülkenin iş adamı değil; bu ülkeyi yöneten
iktidarın yanlış dış politikası ve ekonomi
politikasıdır. Bunun altını çizelim arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani Türkiyedeki iş adamları mı kalkıp
Maceracı Suriye dış politikasına girelim, tüm hazinemizi
orada harcayalım. dediler? Hayır. Ekonomide kriz yok.
diyorsanız eğer, 5 tane üst üste paket açıkladınız
arkadaşlar, hangi paket sizin açtığınız bu
gediğin yarasını doldurabildi? Hani o paketlerle 2,5 milyon
kişiye istihdam sağlayacaktınız. Sağlayabildiniz mi?
Hayır. İşsizlik nerede? 8 milyona dayanmış. Resmî
rakamlara göre yani sizin oynadığınız TÜİK
rakamlarına göre, Eylül 2018de resmî işsizlik rakamı 3 milyon
749 bin -sizin rakamlarınız- Eylül 2019da 4 milyon 566 bin. Kaç
kişi artmış? 817 bin kişiyi bir yılda siz
işsizliğe mahkûm etmişsiniz. Yani sizin
çıkardığınız o paketler hiçbir halta
yaramamış, kusura bakmayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, hep şunu
söylüyorsunuz: Dikili ağacınız var mı, dikili
ağacınız var mı? Ya, o 70 milyar dolarlık o kadar
sanayiyi kim yaptı Allah aşkına? Peki, ben size bir şey
söyleyeyim. Bu on yedi yıllık iktidarda biz AK PARTİ
iktidarını neyle anmalıyız, hangi eseriniz var? 1 milyar
dolarlık öncü bir yatırım, KOBİleri hayata geçirecek bir
yabancı sermaye bu ülkeye geldi mi değerli arkadaşlarım? En
son Ford OTOSAN fabrikasıdır, ondan sonra bu ülkeye böyle bir
yatırım gelmedi, yatırım gelmeyince de işsizlik
arttı; işsizlik artınca da Türkiye buraya geldi ve Türkiye,
adım adım sıkıntılı bir yere doğru gidiyor.
Bütçelerimiz günden güne
sıkıntılı hâle geldi. Ekonomide gayrisafi millî hasıla
bakın nerelere gidiyor, biliyor musunuz arkadaşlar? 2013te 950 bin,
2014te düşüyor 935 bin, 2015te 862 bin, 2016da en son 789 bine
gelmiş gayrisafi millî hasıla. Giderler ne kadar? 1 trilyon 100
milyon. Peki arkadaşlar, gelirleriniz düşüyor, giderleriniz
artıyorsa kaynağı nereden buluyorsunuz? Kaynağı
bulamıyorsunuz. Bugünkü bütçeye baktığınızda,
aslında 85 milyar dolar bütçe açığımız var.
diyorsunuz. Gerçek bu mu? Hayır. Bütçe açığınız 200
milyar dolara dayandı. Nereden mi biliyoruz?
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Merkez Bankası kârını 38 milyar 2019 bütçesine
aktardınız. Aktardınız mı? Aktardınız.
İhtiyat akçesi 40 milyarı aktardınız mı? Onu da
aktardınız. İmar barışı ve bedelli askerlikten 19
milyar aktardınız mı? Aktardınız. Toplam ne kadar? 97
milyar, son aylar da içinde yok. Toplam 197 milyar bütçe açığınız
var. Felakete gidiyoruz arkadaşlar, sıkıntılı bir yere
doğru gidiyoruz. Önlem almamız lazım. Bugünkü bu iktidar ya bu
yönetim anlayışını değiştirecek ya
politikalarını değiştirecek ya da kendileri
değişecekler. Çünkü Türkiyenin, 82 milyonun kaderini bir partinin
kendisi iktidarda kalacak diye feda edemeyiz. Gerçek budur. 2014ten sonra,
Allah aşkına, Cumhurbaşkanlığı
başkanlık sistemine geçtiniz, hangi rakamda bir iyileşme var?
Bana bir tek rakam söyleyin. Şurada rakamlar var, saymayacağım,
bir tanesinde iyileşme gösterin bana, ben gelip bu kürsüden sizden özür
dileyeceğim. Bir de 2019da askerlik dediniz, imar
barışı dediniz. Sonra, şimdi ne yaptınız? Duvara
dayandınız, varlık vergisi çıkardınız.
Değerli arkadaşlarım, varlık vergisi 1942 Kasım
ayında çıktı, on altı ay sürdü, o bir hatadır ve o
hatadan hızla dönüldü. Bugün siz duvara tosladığınız
için bu ülkenin, vatandaşın malına mülküne tekrar göz koymaya
başladınız. Bir insan, eğer varlığı varsa,
satarsa zaten vergisini verir, vergisini bu ülkeye öder ama Ben bir gecede bir
kanun çıkartıyorum, senin malına bu kadar vergi
çıkartıyorum. demek doğru değil. Bunu
yaptığınız anda ne olur biliyor musunuz? Yabancı
sermaye bu ülkeye gelmez. Bunu yaptığınız anda, bugün size
güvenmedikleri için
Türk bankalarına bakın, mevduat 230 milyar
dolara dayandı. Neden? Size güvenmedikleri için mevduatları bankada
tutuluyor. Gece yarısı torba yasayla bu tip kanunlar
çıkartırsanız, kimse mevduatını bankada tutmaz ve o
sermaye yurt dışına kaçar, finans sektöründe büyük bir kriz yaşarsınız.
Bunu da bu kürsüden lütfen, ikaz olarak kabul edin. (CHP sıralarından
alkışlar)
En son şunu da söylemek isterim: Türkiyeyi
öyle bir bataklığa sürüklediniz ki bir Suriye
bataklığına, Türkiye Suriyeyle boğuşmaktan
Akdenizdeki büyük çıkarlarını kaybetti. Değerli arkadaşlarım,
Suriye bir tuzaktı, o tuzağa düştük, o tuzaktan hızla
çıkmamız lazım, çıkmazsak bu tuzak bizi boğar.
Akdenizde 3 trilyon dolarlık rezervimiz var, biz burada ne yazık ki
devre dışıyız. Neden? 870 bin nüfuslu Rum kesimi bizden çok
daha iyi diplomasi yürüterek bizim o hakkını savunduğumuz
Filistini de Katarı da İsraili de Mısırı da
yanına alarak bizi devre dışı bıraktı. Bizim, bir
an evvel Suriye bataklığından çıkmamız lazım,
bunu sizden rica ediyorum ama hâlâ bu ülkeyi yöneten
Cumhurbaşkanının Gerekirse 40 milyar dolar daha harcarım.
demesini üzüntüyle karşılıyorum. 40 milyar dolar demek 230
milyar TL demek. Madem bu kadar paranız vardı, bu EYTlileri neden
açlığa mahkûm edip kulak vermiyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiyedeki EYTli sayısı 5 milyon 600 bin ama
bu kanundan faydalanacak kişi 1 milyon. 1 milyonun maliyeti 25 milyar. Siz
Suriyeliye 230-240 milyar TLyi harcamayı göze alıyorsanız, bu
ülkenin evladı askerliğe evladını şehit olarak
veriyor, vergisini veriyor, tüm giderlerini karşılıyor, siz ona
bunu çok görüyorsanız, gerçekten, sizin Türk milliyetçiliğinizden
şüphe ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Toprak.
ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) - Sayın
Başkan, en son bir konuyu da açıklamak isterim: Kanal İstanbul.
Değerli arkadaşlarım, doğrudur, Kanal İstanbul 1994te
Ecevitin yerel seçimlerde bir projesiydi ve o zaman İstanbulda
seçimlerden sorumlu kişi de bendim ama tarihî bir olayı burada
düzeltmemiz lazım. O zaman, bize akademisyenler, bilim insanları
geldiler, dediler ki: Bu kanalın verimliliği yok, Montrö
tartışmaya açılacak. Bu kanalı siz gündemde tutarsanız
Türkiye'nin başına böyle sorunlar gelir. Sayın Ecevitle birkaç
toplantı yapıldı -Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın-
ve Sayın Ecevit o günden sonra, kampanya sunumunu yaptıktan sonra o
projeyi geri çekti. TRT elinizde, tüm basın elinizde, buna oradan
bakabilirsiniz. Ecevitin o dönemdeki o hatayı görüp devlet adamı
olarak geri çekilmesini sizler de yapabilirsiniz. Bu verimsiz, bu Türkiye'nin
başına bela olacak, Montröyü tartışmaya açacak bu hayalî
projeden vazgeçmenizi diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, selamlayalım
Sayın Toprak.
ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) Çok
teşekkürler.
Belli kanallar vardır: Panama Kanalı, bir
kıtayı dolaşır. Süveyş Kanalı, bir
kıtayı dolaşır. Korint Kanalı, büyük önemi olan bir
yeri dolaşır. Peki arkadaşlar, Allahın yarattığı
boğaz varken sizin yarattığınız, mil dolacak, sonucu
olmayan o kanaldan o gemiler niye geçsin diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hatip, kürsüden Türkiyenin Suriye bataklığına sokulduğunu
ifade etti. Biz bunu kabul etmiyoruz.
Bakın, emperyalistler sadece Suriyede
değil, daha evvel Tunusta, Mısırda, Ukraynada ve
dünyanın pek çok coğrafyasında emperyalist hedeflerine
ulaşmak için belli kumpaslarla saldırılarını
gerçekleştirdiler.
Bugün, Suriyede Mehmetçikimiz, Barış
Pınarı Harekâtıyla ülkemizin ulusal güvenliğine -kuzey
Suriyede oluşturulmak istenen terör devletine- karşı ülkemizin
bölgesel ve küresel barışına hizmet etmek için orada. Ama tabii,
sadece Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin yaklaşımı
değil, aynı zamanda Ankara Anlaşmasıyla ABDyle
varılan mutabakat çerçevesinde, Rusyada Soçide varılan mutabakat
çerçevesinde Rusyayla
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ve yine aynı
şekilde İngiltere, Almanya ve Fransada dörtlü zirve
gerçekleştiren Sayın Cumhurbaşkanımız,
uluslararası toplum ve uluslararası hukuk çerçevesinde orada
barış, huzur ve küresel refaha hizmet etmek için
varlığımızı bütün uluslararası topluma kabul
ettirmiştir. Bu çerçevede bu tür ithamları kabul etmediğimizi
ifade etmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Şimdi, değerli
arkadaşlar, bugün yaklaşık 60a yakın
konuşmacımız var. Ben elbette, karşılıklı,
her partinin karşı çıktığı görüşlere fırsat
tanınmasına olanak tanıyacağım ama bunları da
belirli sürelerle yapacağım yani çok uzun tartışmalara
fırsat verirsek bugün, burada çok uzun süren tartışmalar
yaşayabiliriz, süreleriniz kısa olacak.
Lütfen, siz de Sayın Toprak ifade edin,
başka bir tartışma doğurmadan konuşmanızı
tamamlayın.
3.-
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın, 129 sıra
sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında
madem Suriyenin toprak bütünlüğü olacak ve Esad orada yönetime devam
edecek, peki biz bu Suriye bataklığına niye girdik tespitini
yaptığına ilişkin açıklaması
ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) Sayın
Başkanım, herkes bilir ki ben bu Parlamentoda sataşmayı,
laf yarıştırmayı çok seven bir parlamenter değilim.
Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin söylediği konuya
şöyle bir açıklık getirmek istiyorum: Suriye
politikasının yanlış olduğunu ben değil
Sayın Cumhurbaşkanının Astana Zirvesinde, Soçi
Zirvesinde, Tahran Zirvesinde ve Ankara Zirvesinde Suriyenin toprak
bütünlüğünü savunduğunun tezleri var ortada.
İki: Zaten, Suriyenin toprak bütünlüğünü
savunarak biz de o bölgeye huzur gelmesini ve oradan çıkmayı
istiyoruz. Yani ben şunu söylemek istiyorum: Madem Suriyenin toprak
bütünlüğü olacak, Esad orada yönetime devam edecek, peki biz bu Suriye
bataklığına niye girdik? Bu tespiti yapmak istedim.
Yanlış bir politikaydı, evet şimdi düzeltiliyor,
destekliyoruz da.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, söz
alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyenin 911 kilometre
uzunluğunda sınıra sahip olduğu Suriyede yaşananlara
bigâne kalamayacağına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Suriyede neler olduğunu, neyin, nasıl
yaşandığını az çok hepimiz biliyoruz. 2011den beri
bir iç savaş söz konusu ve ABD ve başka diğer pek çok emperyal
devlet orada bazı projeleri uyguluyor. Türkiyenin 911 kilometre
uzunluğunda sınıra sahip olduğu bir ülkede yaşananlara
Türkiye kesinlikle bigâne kalamaz. Suriyeyi bataklık diye niteleyip de
efendim Karışma, görüşme. demek fevkalade jeopolitiğe
aykırı bir durumdur, Türkiyenin güvenliğini çok yakinen
ilgilendirmektedir.
Ayrıca, Efendim bu bataklığa
karışmasın Türkiye
ABDnin on binlerce tır silahı,
mühimmatı PKK/PYD gibi bir terör örgütüne vermesini de görmezlikten gelmek
demektir bu. Gönül isterdi ki onu da eleştirsin, bir görsün. Suriye
üzerinden ne hesaplar yapılıyor ve Türkiye neyi uyguluyor buna bir
bakmak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, Suriye meselesiyle
ilgili Cumhurbaşkanının ifade ettiği rakamlar ile EYT
meselesini mukayese etmeyi de doğru bir hesap olarak görmediğimi
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkoç, tabii, doğal
olarak siz de bir söz talebinde bulundunuz ama az önceki bütün
değerlendirmeler ışığında, yeni bir
tartışmaya mahal vermeyecek şekilde tartışmayı
bitirelim.
Buyurun Sayın Özkoç.
5.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında Suriye konusuna diplomatik
şekilde değindiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hayhay. Efendim, ben de
gerçekten öyle davranmak istiyorum ancak Sayın Erdoğan Toprak bir
eski Bakan olarak nezaketle, diplomatik bir şekilde konuya değindi.
Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekilinin
söylediği bir söze katılıyorum. Gerçekten, bu, büyük projedir
ama bu projenin adı Suriye projesi değildir, İslam
dünyasıyla ilgili Büyük Ortadoğu Projesidir. Bu Büyük Ortadoğu
Projesi -bataklığının- Eş Başkanıyım.
diyen de AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğandır. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, Bursa Milletvekilimiz Sayın
Muhammet Müfit Aydına aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Aydın, süreniz beş dakika.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz çok kritik
süreçlerden geçmektedir. Gün geçmiyor ki uluslararası camiada, içinde
bulunduğumuz yeni bir gelişme yaşanmamış olsun. Bir
taraftan, Akdenizde Libyayla tarihî bir mutabakat yapılarak kara
suları sınırlarımız genişletiliyor,
Kıbrıslı kardeşlerimizin hiçbir hakkının
kaybolmaması sağlanıyor; yine bir taraftan, Suriyede güvenli
bölge oluşturulması için askerî ve diplomatik üstünlükler elde
ediliyor. Diğer taraftan, yine çok stratejik bir hamleyle Kıbrıs
Geçitkalede tamamen kendi üretimimiz olan insansız hava araçları
İHA ve SİHAlar konuşlandırılarak Doğu Akdenizde
kurulan oyunları bozuyoruz. İleri teknolojiye sahip insansız
hava araçlarımızla, sınırlarımızda terör
örgütlerine de göz açtırılmıyor. Zulüm ve haksızlık
dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın -hangi
ırktan, hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun- insanlık
adına Türkiye olarak oradayız ve orada olmaya da devam edeceğiz.
Bu da tarihin bize yüklediği insani, vicdani ve İslami bir
sorumluluktur.
Değerli arkadaşlar, son zamanlarda,
stratejik ortağımız Amerika Birleşik Devletleri ve
Avrupanın bazı ülkeleri -Fransada bunların içinde- Suriyede
Kürtlerle savaşıyor algısını oluşturmaya gayret
ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, Suriyede güvenli
bölge oluşturarak ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimizin bu bölgelere
yerleştirilmeleri için Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
başarıyla yürütülen Barış Pınarı Harekâtı
bir savaş değil operasyondur. Bunun böyle bilinmesi lazım.
Kürtlerle olan kardeşliğimize halel getirme çabaları beyhudedir
ve kimsenin de haddine değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizim kardeşliğimiz çok eskilere
dayanmakla birlikte, son otuz yıllık süreci kısaca
değerlendirmek istiyorum: 1988 yılında, Kuzey Iraktan ülkemize
sığınan 150 bine yakın peşmerge diye tabir
ettiğimiz Kürt kardeşimize kucak açtık. Diyarbakır, Mardin
ve Muş illerinde bunları kamplarda misafir ettik. Bu misafirlerimizi
zaman zaman Avrupadan gelen başkan veyahut da cumhurbaşkanları
ziyaret ettiler, zaten Türkiyeye geldiklerinde ilk ziyaret ettikleri yerler
oralardı. Ben Muşta görev yapıyordum. O dönemde bunu çok net
hatırlayan bir kardeşiniz olarak şunu söylüyorum: O zamanın
Fransa Cumhurbaşkanının eşi Bayan Mitterrand geldi ve bizim
Muş kampından çok cüzi miktarda, az miktarda -zannediyorum 100e
yakındı- bir seçme alıp Fransaya götürdü. Fransaya
götürdüğü mültecilerden birisinin mektubunu okumak istiyorum, mektup
burada, aslı bizde: Türk devleti bizim devletten daha kuvvetli, daha iyi,
daha sağlam ve daha selamette olsun. Türk devleti canımızı
istese vereceğiz çünkü bizi mahşerden kurtaran bir devlettir. Bunu
söyleyen Mirza İlyas diye bir kardeşimiz.
Bir başka mülteci, Doski aşiretinin lideri
olan Tevfik Doski: Türkiye Cumhuriyeti bizi ölümden kurtardı. İki
saat daha uçaklar kalkmasaydı hepimiz ölecektik, bu nedenle
-kullandığı ifadeyi Kürtçe de söylüyorum-
(x)
canımız Türkiyeye feda olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunun mektubu da burada. Yurt dışına giden
peşmergelerin onlarca mektubu burada, hepsi Türkiye devletine
teşekkür mahiyetiyle.
Sayın Obama döneminde de Kobaniden ülkemize
iltica eden mülteci sayısı 350-360 bindir. Bunları kimse kabul
etmezken biz kabul ettik. Onların giyimleri, yemeleri içmeleri,
sağlık ve eğitim durumları, hepsi bize ait. Dost görünen
Avrupalılar ve stratejik ortağımız ABD kaç tanesini kendi
ülkelerine götürdü? Veya yaptıkları yardımları var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Aydın.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Ama teröre 33
bin tır silah desteği verirken neyi düşündüklerini de biliyoruz.
Kendi ağızlarıyla ikrar ediyorlar Biz petrol için oradayız
ve petrol sahalarını korumaya da devam edeceğiz. diyorlar.
Değerli arkadaşlar, tam yüz on gündür
ülkemizde kutlu bir direniş var. Onları Diyarbakır Anneleri
olarak tanıdık. Yürekleri yakan feryatlarıyla zorla dağa
kaçırılan evlatlarının geri dönmesi için nöbet tutuyorlar.
Eli öpülesi annelerimizin direnişlerini çok değerli bulduğumuzu
ve sonuna kadar yanlarında olduğumuzu net bir ifadeyle haykırırken
ister stratejik ortak ABD ister dost ve müttefik AB ülkeleri olsun bu
duyarsızlıklarını da şiddetle kınamadan
geçemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerimizle 2020 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize, mazlum
ve maznun gönül coğrafyamıza Yüce Allahtan hayırlar getirmesini
temenni ediyor, yukarıda sunduğum Birleşmiş Milletler
belgesinin de işaret ettiği medeniyet dünyamızın
kuşatıcılığı anlayışının
ihyası adına bereketli olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, bir talebiniz mi
var?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
eğer müsaade ederseniz hatibin sözlerine istinaden 60a göre
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, ülkemizin çıkarları
düşünüldükten sonra Suriyenin toprak bütünlüğü için gereğinin
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; defalarca konuşuyoruz
Suriye konusunu, Orta Doğu konusunu ama gerçeklerin üstünü kapatarak
gerçeği bir daha gün ışığına çıkarmayı
karartıyoruz.
Gerçek şu: Büyük Ortadoğu Projesinin
Eş Başkanıyım. diyen AKP Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğandır, birinci gerçek bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
İkinci gerçek: Suriyelilerin
çıkarlarından önce kendi ülkenin çıkarlarını
düşüneceksin, kendi ülkenin çıkarlarını ön plana
koyacaksın, ondan sonra Suriyenin toprak bütünlüğüne saygı
duyarak gereğini yapacaksın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkoç.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Üçüncüsü: Her annenin
yüreğindeki acı, bizim acımızdır. Bütün terörü
lanetleyerek söylüyoruz ama teröre karşı devletin güçsüzlüğünü
annelerin feryadıyla örtmeye kalkmamak gerekir, bunu da ifade ediyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
Siz de kısa bir açıklama
yapacaksınız herhâlde, buyurun.
7.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Suriye politikasının özünde
Türkiyenin ulusal güvenliği, bölgesel ve küresel barışa hizmet,
Suriyenin toprak bütünlüğü olduğu bilincinden hareketle adım
atıldığına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiyenin Suriye politikasına
baktığımızda bu politikanın odağında,
hedefinde, en merkezinde Türkiyenin ulusal çıkarlarının
olduğunu bilmemiz lazım. Bundan tam yüz yıl evvel
Misakımillî kararını alan son toplanan Osmanlı Mebusan
Meclisi, ülkemizin ulusal güvenliğinin öncelikle, bugünkü güney
Türkiyede, güneydoğunun altında yani kuzey Suriyede
oluşturulmak istenen terör devletinin olduğu bölgede olduğunu
ifade ederek bu kararı almıştır. Onun için, Suriye
politikasının özünde Türkiyenin ulusal güvenliği, bölgesel ve
küresel barışa hizmet, Suriyenin toprak bütünlüğü ve
Türkiyenin ön savunma merkezi, bölgesi olduğu bilincinden hareketle
adım atıyoruz. Bunu Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Aleyhte olmak üzere, söz, Hatay
Milletvekilimiz Sayın Barış Atay Mengüllüoğluna aittir.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) 19
Aralık 1978de Maraşta faşistlerce katledilen
yurttaşlarımızı ve 19 Aralık 2000de hayata dönüş
adı altında cezaevlerinde katledilen devrimcileri saygıyla
anıyorum.
Sarayın dakikada harcadığı
parayla bir ay geçinmeye çalışan emekçi halkımızı
selamlıyorum.
Birkaç gün önce Çorlu tren katliamında
yitirdiğimiz Oğuz Ardanın dedesi Necmettin Selin
çarpıcı konuşmasını izledim. Orada tam olarak
şöyle söylüyordu: Cumhurbaşkanım torununuzu seviyorsunuz; benim
torunum iki parçaydı, çuval gibi diktiler. İnsanlar ölüyor, nerede
Türk halkının itibarı?
Ben de bugün iktidar partisinin itibarından
bahsetmek istiyorum sizlere. AKP itibarlı bir parti, hatta bütün
varlığı itibar üzerine kurulu. Örneğin, hep
bahsettiğimiz, eleştirisini yaptığımız Genel
Başkana ait saraylar falan hepsi bu itibar için. Koca Genel
Başkanın sonuçta on odalı bir köşkte falan oturacak hâli
yok, tabii ki sarayda oturacak. Bu lüks, şatafat tabii ki olacak,
itibardan ödün verilemez sonuçta.
Tabii, partisi ve şahsı bu kadar
itibarlı olunca bakanlarının ve bakanlıklarının
itibarlı olmaması düşünülemez. Misal, sadece 2019un ilk on bir
ayında 430 kadın öldürüldü. İsimlerini saymaya
zamanımızın yetemeyeceği kadar çok kadın katledildi,
tecavüze uğradı, taciz edildi. Çocuklara istismar suçlarında son
on dört yılda 14 bin artış var. 2018de 10 ile 17 yaş
arası kız çocukları kendi çocuklarını doğurdular.
Bu sayı 2001 ile 2018 arasında 542.821. Bu tabloyu görünce Eyvah,
Aile Bakanlığının itibarı ne olacak? diye korkuyor
olabilirsiniz ama korkmayın. Aile Bakanlığı biri geçen
hafta, biri yakın zamanda; biri 1 milyon 163 bin, biri 4,5 milyon liraya
iki toplantı yaptı, itibarını kazandı.
Kurslarda, cemaat ve tarikat yurtlarında
yaşanan taciz ve tecavüzlerde müftülerin, imamların, hocaların
adının geçmesi Büluğ çağı erkek çocuklarda 12,
kız çocuklarda 9 yaşındadır. Babanın öz
kızına şehvet duyması haram değildir. diye fetva
veren Diyanetin itibarı zedeleniyor sanıyorsanız
yanılıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ayıp ya!
SERMİN BALIK (Elâzığ) Meclis kürsüsünden
böyle bir konuşma olur mu!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen sessiz
olalım.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Çünkü
Mercedese binen başkanı olan bir kurumun itibarı asla
zedelenemez arkadaşlar.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kendi
düşüncelerini söylüyorsun.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen.
Grup Başkan Vekiliniz cevap verir, lütfen.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Yazık sana
be! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım
Sayın Atay
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Vallahi, sinirleneceğiniz çok şey var, hepsine sonunda
sinirlenirsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Temiz bir dille
konuşalım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ayıp ama ya,
ayıp!
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Buraya
çıkıyorsunuz, ağzınıza geleni söylüyorsunuz ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
lütfen sessiz olalım. Sessiz olun, varsa bir cevabınız verir
Grup Başkan Vekili, rica ediyorum.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bir
ülkenin en itibar sahibi olduğu alanlardan biri kültür sanattır
hâliyle. Hatta Genel Başkanınız daha birkaç gün önce, alan
sanatçıların ömrü boyunca taşıyacağı,
saklayacağı ödüller de dağıttı, önemli görüyorum bunu.
Kültür Bakanlığına bakıyorsunuz Baraj altında
bırakılan Hasankeyfe bir dinamit de ben koyayım. diyor.
Restorasyon çalışmaları facia. Örneğin, kendi
şehrimde, Antakyada binlerce yıllık Saint Simon
Manastırının duvarlarında boyalarla aşk sözcükleri
yazılı neredeyse on beş yıldır. Sit alanına otel
inşaatı izni verdiniz, ondan sonra da müze otel diye bir şey
uydurdunuz. Sinemaya sansür yasası getirildi, film
dağıtımı tekelleştirildi, oyunlar yasaklanıyor,
oyuncular tutuklanıyor.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Sen
nerede yaşıyorsun kardeşim ya?
REFİK ÖZEN (Bursa) Sen başka bir dünyada
yaşıyorsun herhâlde.
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar, rica ediyorum.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bu
ülkenin tüm dünyada en çok tanınan müzik gruplarından Grup Yorumun
kültür merkezi basılıyor, elemanlarının bir kısmı
sürgünde, bir kısmı tutuklu. Sadece Konser yasakları
kaldırılsın. diye 100ün üzerinde gündür açlık
grevindeler. Hâliyle, ülkenin kültür sanat kısmındaki itibarı
için üzülüyorsunuz ama paniğe hiç gerek yok çünkü bu Bakanlık aynı
zamanda Turizm Bakanlığı, Bakanın da çok itibarlı bir
turizm şirketi var.
Tüm toplumsal eylemlerde kadın, erkek, çoluk
çocuk, işçi, işsiz, liseli, üniversiteli, milletvekili, belediye
başkanı saldırı emri verdiği hiç kimsenin ve hiçbir
kurumun kalmaması bize göre itibar zedeleyici bir durum fakat
İçişleri Bakanlığına öyle gelmemiş olacak ki
şimdi de Adanada rakı festivalini engellemekle meşgul.
Neymiş? Geleneğimiz değilmiş çünkü. Yalnız oradan
itibar düzelmez ben size söyleyeyim, Adanayla uğraşmayın bence.
REFİK ÖZEN (Bursa) Sen istediğin yerde
içebildiğini iç.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
sessiz olalım.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) En
iyisi, birkaç yüz bin polis, bekçi falan da alın, 250 bin polisi olan bir
Bakanlığa yetmez.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Sen
başkasının itibarına değil, kendi itibarına bak
sen, boş ver.
SALİH CORA (Trabzon) Sen istediğin kadar
içebilirsin.
BAŞKAN Sessiz olalım.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Kaçakları yakalayamasa da hakaretten uydurup uydurup bahaneyle
tutuklayacağı birçok muhalif vardır ülkede zaten.
Gencecik bir kadın öldürüldü Orduda, Ceren
Özdemir. Kim tarafından? Daha önce bir çocuğu öldüren ama yıllar
sonra hırsızlık yaptığı için yakalanabilen, daha
sonra iyi hâlden açık cezaevine alınan, oradan ekimde firar eden,
firardan sonra yakalanıp tekrar açık cezaevine alınan ve
aralıkta bir daha firar eden biri tarafından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Eminim
ki milletvekilleri, belediye başkanı, daha on binlerce siyasi
tutsağın, anneleri tutuklu diye içeride olan 780 çocuk ve
bebeğin, 12-17 yaş arası tutuklu 8 bin çocuğun
itibarını sarstığını düşünmeyen Adalet
Bakanlığı böylesi bir skandaldan da hiç etkilenmeyecektir.
Tabii, eğitim de önemli. PISAda 72 ülke
arasında 50nci sırada Türkiye. Üniversite sınavında
sıfır çeken binlerce öğrenci var. Sadece yüzde 36 oranında
üniversite kazanma oranı var. Eğer bu oranlarla Millî Eğitim
Bakanının kendi okul zincirinde karşılaşmış
olsaydınız itibarı yerle bir olurdu ama Bakanlık olunca
problem yok.
Sağlık Bakanlığında
çağ atlamışız. İktidarın en itibarlı
olduğumuzu söylediği alanlardan biri sağlık. Beş
yıldızlı otel konforlarında şehir hastaneleriniz var,
hepsini gördüm, kocaman binalar; kolay kolay ulaşamıyorsunuz,
ulaşımı zor ama sorun değil, aylar sonrasına randevu
veriliyor ama sıra beklemiyorsunuz yalnız o arada ölmemeniz gerek
tabii.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN Selamlamak üzere söz veriyorum.
Lütfen...
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Kübada
1 dolar olan aşı burada 2.800 dolar. Kolay değil tabii, itibar
sonuçta!
Bütçe konuşurken Maliye
Bakanlığına da değinmek lazım ama o
Bakanlığın itibarını ne kurtarır bilmiyorum,
belki siz bulursunuz. Anlayacağınız AKP itibarlı bir parti.
Kıyamet kopsa itibardan
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Kendi
itibarına bak sen!
AHMET SALİH DAL (Kilis) Sen
zavallının tekisin!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Evet,
itibarınızda gözümüz yok arkadaşlar, hele sizinkinde hiç yok.
Sizin olan size yeter ancak.
BAŞKAN Selamlayalım Sayın
Mengüllüoğlu lütfen, süreniz bitiyor.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Dorio
Fonun bir sözü var, bir oyununda Başımız dik yürüyoruz çünkü
boğazımıza kadar battık.
SERMİN BALIK (Elâzığ) Dağa
kaçırdığınız çocukları söylesene!
BAŞKAN Bağırmayın değerli
arkadaşlar.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bu
sessizlik sansürdür, o da sizin RTÜKünüzün itibarı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SERMİN BALIK (Elâzığ) Dağa
kaçırdıklarını söyle! 20 bin çocuk öldü!
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Sen az önce
itibarını unuttun kürsüde, kürsüye gel, itibarını al!
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bir sessiz olalım, sessiz olalım.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Kürsüde
itibarın kaldı, itibarını al buradan.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar,
bakın, bu kürsüde konuşmacının, konuşma özgürlüğü
vardır; herkesin de cevap verme hakkı vardır. Ben hiç kimseyi
ayırt etmeden sözlerini tamamlamasına fırsat vermeye
çalışıyorum.
Sayın Özkan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Hatay Milletvekili Barış
Atay Mengüllüoğlunun 129 sıra sayılı 2020 Yılı
Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
Meclisin mehabetine uygun, gündeme bağlılık esasına göre
konuşmaların yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
itibar, her şeyden önce itibar noktasında kaygısı
olanların işidir, kaygısı olmayanların her türlü sözü,
her şeyi istismar ederek konuştuğu bir süreçten geçiyoruz.
Saray deniyor, soruyorum: Adliye sarayı denildiğinde acaba
adliyede kaç tane jakuzi, kaç tane gazino, kaç tane hamam söz konusudur? Yahu
adliyede yargılama yapılır. Bugün milletin evi Külliyede
devletimizin bütün kurumlarının, işçinin, emeklinin, köylünün,
esnafın, sanayicinin, dar gelirlinin, bütün milletimizin işlerinin
görüldüğü bir makamdır. Milletin evinin, Külliyenin millete
açılmış olmasından mı kaygılanıyor birileri?
Bugün muhtarlarımız, şehit aileleri, gaziler, bütün milletimiz
orada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, bir dakika size de
ekliyorum, siz de toparlayın.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
çocuk istismarıyla ilgili milletin kürsüsünden yapılan bu söz ve
eylemlerin asla ne milletimize ne gelecek kuşaklarımıza ne
çocuklarımıza bir katkı sağladığı kanaatinde
değiliz. Burada tek bir dert var: Ülke yansın, bizim de cebimize bir
makam, mevki konulsun. Dert budur. Bunu kabul etmiyoruz.
Sayın Başkan, sözlerimi tamamlarken
şunu da ifade etmek istiyorum: Tabii, milletin Meclisinde herkes hür,
serbest ve kürsü dokunulmazlığının vermiş olduğu
yetkiye dayanarak konuşacak ancak bu konuşmayı yaparken söz
sınırlarına da dikkat edilmesi lazım, bir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Allah Allah!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İki: Meclisin
mehabetine uygun ve gündemle, gündeme bağlılık esasına göre
bu konuşmaların yapılması da uygun, doğru bir
istişare mekanizmasının olmazsa olmazı olduğunu ifade
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, bir dakika söz alabilir miyim. Kayıtlara geçsin
diye söz istiyorum.
BAŞKAN Yani sizle ilgili doğrudan
şey yapan bir söz söylemedi.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi soru-cevap işlemine geçeceğiz.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarım Kredi Kooperatiflerine borcunu
ödeyememiş ve takipli duruma düşmüş 7166 sayılı
Kanunla borçlarını yapılandırarak ödemeye
çalışan çiftçilerimizden çok sayıda şikâyet gelmektedir.
Yapılandırma adıyla çiftçiye ödetilen yüksek faizler Tarım
Kredi Kooperatiflerini çiftçinin yanında olan bir kurum olmaktan
çıkarmıştır. Buna göre, borcunu yapılandıran
çiftçilerimizin kaçı ödemelerini yapamadığı için
yapılandırma kapsamından çıkarılmıştır?
Borçları takipte olan ve yapılandırma yapan çiftçilerimizden
yapılandırma öncesi icra masrafı ve vekâlet ücretlerinin
alındığı doğru mudur? Yapılandırma yapan
çiftçilerimizin peşin miktarı ödedikten sonra burası çok
önemli- kalan borçları için 2020de yüzde 40, 2021de yüzde 30, 2022de
yüzde 20 faiz uygulandığı doğru mudur? Bu kadar yüksek faiz
oranları uygulanırken çiftçiden nasıl üretmesini bekliyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karasu
ULAŞ KARASU (Sivas) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
İktidar, Sivasın sorunlarını
görmezden gelmeye, taleplerimize kulak tıkamaya devam ediyor ne yazık
ki. Sivas ilimiz 4üncü teşvik bölgesinde yer almaktadır. Sivas
ilinin çevresinde yer alan iller ya 5inci teşvik ya da cazibe merkezidir.
4üncü bölgede yer almış olan ilimize yatırım
gelmemektedir.
Sivas, cumhuriyetin ilk yıllarından bu
yana bünyesinde bulundurduğu birçok yapının kapanmasına,
nice bölge müdürlüklerinin taşınmasına neden olan
anlayışı, istihdam yaratacak en önemli noktada alınan bu
olumsuz kararı sadece seyretmektedir. İşsizliğin had
safhada olduğu şehrimizi teşvik bölgesinde arka plana
atmanın izahı mümkün değildir. Buradan bir kez daha bu hatadan
geri dönülmeli diyor ve Sivasın teşvik bölgesinde hak ettiği
noktaya ulaşabilmesi için yetkilileri göreve çağırıyoruz.
BAŞKAN Sayın Güzel
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum.
2015 yılında UNESCO tarafından Dünya
Miras Alanı Birinci Tampon Bölge olarak tescillenen
Diyarbakırın tarihî Sur kenti 2 Aralık 2015 tarihinde ilan
edilen sokağa çıkma yasakları döneminde ciddi şekilde
tahrip edilmiş, yasağın geçerli olduğu 6 mahalle yüz dört
gün süren yasaktan sonra bütünüyle yıkılmıştır.
Yıkılan mahallelere şu anda mülk sahipleri dahi giremezken
yıkım sonrası kalan tarihî eser niteliğindeki taşlar
kamyonlarla ilçeden çıkarılmış ve satışa
sunulmuştur. Yıkımın yapıldığı
taşların mahalleden tahliyesi hangi kurumun kontrolüyle
yapılmıştır? Son zamanlarda tarihî yapı olan Surun
yağmalanması ve taşlarının çalınmasının
önüne geçmek için önlem alacak mısınız, cezai işlem yapacak
mısınız? Bu tarihî taşların parayla
satılması hakkında hukuki süreç başlatılacak mı?
BAŞKAN Sayın Yılmaz
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk Kızılayına bağlı
olarak çalışan 1988 yılında açılmış ve 42
konuğu olan Akçakoca Huzurevi binası bina ömrünü bitirdiği
gerekçesiyle yıkım kararı alınmıştır.
Kızılaya bağlı olan Akçakoca Huzurevinde kalan huzurevi
sakinleri olan yaşlılarımız bu durumdan oldukça tedirgin
beklemektedir. Huzurevi sakinleri Akçakocadan ayrılmak istememektedirler.
Buradan Kızılay yetkilerine seslenmek istiyorum: Akçakoca Huzurevinde
kalan sakinlerimiz bina yapılana kadar Akçakocada bir yerde konuk
edilmeli, yeni yapılacak bina kapasitesi artırılarak
yaşlılarımıza daha modern bir bina yapılmalı ve
bina yapımı en kısa zamanda bitirilmelidir. Unutmayalım ki
hepimizin bir gün huzurevlerine ihtiyacımız olabilir. Bu yüzden,
yaşlılarımızın isteklerine kulak verelim.
BAŞKAN Sayın Taşkın, buyurun.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)- Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, hükûmetlerimiz döneminde
ceza-adalet sisteminde yapmış olduğumuz reform
niteliğindeki değişikliklerden bir tanesi de lekelenmeme
hakkının ilk defa sistemimize dâhil edilmiş olmasıdır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 158inci maddesi, 25 Ağustos 2017 tarihinde
değiştirilmiştir. Bu şekilde ihbar ve şikâyetin soyut
ve genel nitelikte olması veya konusunun suç
oluşturmadığının açıkça
anlaşılması hâlinde soruşturmaya yer yok (SİYOK)
kararı verilmektedir. Geçtiğimiz süreçte, mevzuatımıza
dâhil edilen lekelenmeme hakkı savcılıklar tarafından ne
kadar ihbar dosyasına uygulanmıştır, müessese
başarıyla uygulanmakta mıdır? Buna ilişkin
istatistikler nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Sayın Yalım, buyurun.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ekonomide son dönemde yaşanan
sıkıntılar nedeniyle 6736, 7120 ve 7143 sayılı
yapılandırmaları bozulan mükellefler ve işverenlere bir hak
daha verilmesi hem mükelleflere hem de bütçeye kaynak sağlanması
açısından büyük yarar sağlayacaktır. Bir an önce yeni
yapılandırmanın çıkarılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN- Evet, söz sırası Sayın
Komisyonda, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Mersin milletvekilimiz Ali Cumhur Taşkın
Beyin sorusuna cevapla başlayacağım. Lekelenmeme
hakkının ilk defa sistemimize dâhil edilmesi, ceza hukuku
alanında gerçekleştirdiğimiz önemli değişikliklerin
başında yer almaktadır. Bu kapsamda, Ceza Muhakemesi Kanununun
158inci maddesi 25 Ağustos 2017 tarihinde
değiştirilmiştir. Bu düzenlemeyle, kişi hakkındaki
ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması veya konusunun suç
oluşturmadığının açıkça
anlaşılması durumlarında soruşturma
yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi
sağlanmıştır. Tabii, bunu yaparken hak arama hürriyetinin
de göz ardı edilmediği, ihbar ve şikâyette bulunanlara
soruşturma yapılmasına yer olmadığına
ilişkin kararlara karşı itiraz hakkı da getirdik. Böylece
lekelenmeme hakkı ile hak arama hürriyeti arasında gerekli dengeyi
kurmuş olduk. Yaptığımız değişiklik
neticesinde kişilere yersiz biçimde şüpheli sıfatı
verilmesinin ve soruşturma işlemlerine muhatap edilmesinin önüne
geçilerek adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan masumiyet
karinesi ve onun doğal neticesi olarak lekelenmeme hakkı, daha
güvenceli bir korumaya kavuşmuş oldu. Vatandaşlarımızın
lekelenmeme hakkının korunması ve mesnetsiz ihbar ve şikâyetler
nedeniyle soruşturmaya maruz bırakılmaması için yasal
değişiklikleri yaparak vatandaşlarımız hakkındaki
ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda
soruşturma yapılmaması sağlandı. Bu kapsamda, bugüne
kadar 261.293 ihbar dosyası açılmış ve bu dosyalardan
154.729unda soruşturma yapılmasına yer
olmadığına dair karar verilmiştir.
Kürsüden konuşan milletvekili arkadaşlar,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra
ekonomik değerlerde hiçbir yükselme olmadığını
anlattılar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, 2003-2018 arasında ekonomimizi, görülmemiş
boyuttaki küresel krize rağmen, yıllık ortalama yüzde 5,6
oranında büyüdük. Ekonomik büyüklük olarak 2002 yılında dünyada
21inci sırada yer alan ülkemizi 2018 yılı itibarıyla
19uncu sıraya yükselttik. Satın alma gücü paritesine göreyse 17nci
sıraya yükselttik. Son on yedi yılda yaptığımız
atılımlarla alt orta gelir ülke grubunda olan ülkemizi üst orta gelir
grubuna yükselttik. Millî gelirimizi 3e katlayarak 236 milyar dolardan 2018
yılında 789 milyar dolara çıkardık. Refahı
artırdık, kişi başına millî gelirimizi 2002
yılında 3.581 dolar seviyesinden 2,7 kat artırarak 2018
yılında 9.693 dolar seviyesine ulaştırdık. Satın
alma paritesine göre kişi başına gelirimizi 10.685 dolardan
28.044 dolara çıkardık. Satın alma gücü paritesine göre
kişi başına gelirler 2002 yılında ABnin ortalama
gelirinin yüzde 37si düzeyindeyken 2018 yılında yüzde 65 düzeyine
çıkardık. 2009-2018 arasında, son dokuz yılda küresel krize
rağmen dünyada eşi görülmemiş bir rekorla 8,1 milyon net ilave
istihdam oluşturduk, bu seviyeyle küresel kriz sonrasında en yüksek
istihdam artışı sağlayan OECD ülkesi olduk.
Özel ticaret sistemine göre 2002 yılında
36,1 milyar dolar olan ihracatımızı 2018 yılında 167,9
milyar dolara ulaştırdık ve cumhuriyet tarihinde yeni bir rekor
daha kırmış ve çıtayı daha ileriye
taşımış olduk. İhracatımız, genel ticaret
sistemine göre ise yıllıklandırılmış olarak 179,7
milyara ulaşmıştır.
2003 yılından önceki son on altı
yılda yıllık enflasyon ortalaması yüzde 68,8 idi, 2003
yılından itibaren geçen on altı sene boyunca yıllık
enflasyon ortalaması yüzde 9,7 olarak gerçekleşmiştir. 2002
yılında yüzde 11,5 olan merkezî yönetim bütçe
açığımızın millî gelire oranı 2018
yılında yüzde 2 seviyesine geriledi, 2019 yılı
itibarıyla bütçe açığının millî gelire
oranının 2,9 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. 2002de
merkezî yönetim harcamaları yüzde 43,4tü, neredeyse yarısı
faize gidiyordu, 2019 yılı itibarıyla bu oranı yüzde 10,4e
indirdik.
2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde
85,7si faiz harcamalarına gidiyordu, bu oran 2019 yılında yüzde
15,4e kadar geriledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) 2002 yılında yüzde 72,1e
ulaşan AB tanımlı kamu borç stokunun millî gelire
oranını 2019 yılında yüzde 32,8e kadar düşürdük, bu
oranla Avrupanın en iyi durumda olan ülkeleri arasındayız.
Göreve geldiğimizde hazine, ortalama dokuz ay vadeyle borçlanabiliyordu,
2019 yılı itibarıyla borçlanmamızın
ağırlıklı ortalama süresi on altı aya
çıkmıştır.
Diğer sorulara, bakanlıklardan
aldığımız cevapları yazılı olarak
vereceğiz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN 14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, dün maddeler
üzerindeki görüşmelerde 9 madde görüştük, bugün 10 madde
görüşeceğiz. Bunu niçin söylüyorum? 60a yakın
konuşmacımız var, bütün konuşmacılarımızdan
ricam, konuşmalarını sürelerinde tamamlamaları. Ben bugün
görüştüğümüz ilk maddede akışı bir görmek istedim ama
arkadaşlarımıza konuşmalarını tamamlamak ve
selamlamak üzere ancak bir kereye mahsus olarak bundan sonra
uzatacağım.
Değerli Grup Başkan Vekillerimizin söz
taleplerini de bir artı bir şeklinde değerlendirerek
götüreceğiz çünkü son derece yoğun bir konuşmacı
sırası var önümüzde.
15inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 15- (1) Bu Kanun 1/1/2020 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 15inci madde üzerinde
ilk söz İYİ PARTİ grubu adına Antalya Milletvekilimiz
Sayın Hasan Subaşıya aittir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz on dakika Sayın Subaşı.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin 15inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
madde, bilindiği üzere yürürlük maddesidir. Diğer birçok madde
görüşülürken gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Meclis Genel
Kurulunda çok ciddi tartışmalar yapıldı, itiraz edildi
ancak komisyondan hiçbir düzeltme yapılmadan maalesef aynen geçti.
Diyebiliriz ki, Türkiyenin bugününü kucaklamayan, yaralarını
sarmayan, sorunlarına çözüm aramayan bütçe aynen geçmek üzeredir. Neden bu
bütçe sorunlarımıza çözüm olmuyor? Çünkü ekonomik ve sosyal çöküntüye
Hükûmet inanmıyor, görmek istemiyor.
Tartışmalar arasında sıkça dile
getirdiğimiz EYTliler bütçede yok, 3600 ek gösterge yok, atanamayanlara
çare yok; yoksulluğa, işsizliğe çözüm yok; tarıma, üretime,
istihdam alanlarına yeterli destek yok; sosyal devlet ve demokrasi zaten
söz konusu olmuyor. Çiftçi borçları için yapılandırma
düşünülmezken yandaş şirketler için kaynaklar
aktarılıyor. Ziraat Bankası tepkilerden çekinmese 500 milyon
dolar ödeyerek Simit Sarayına ortak oluyordu. Yüz binlerce çiftçi
borçları yüzünden köyünü terk edip büyükşehirlerde iş
arıyor, traktörü haczediliyor. Hükûmetin tarım ürünleri ithalatı
giderek artıyor. En hazini de iktidar kanadının sürekli Her
şey iyiye gidiyor. demesi ve hiçbir sorunu görmek istememesidir.
Şatafat, saltanat ve israf fütursuzca sürüyor.
AK PARTİ Grup Başkan Vekili Kanal
İstanbul için asrın projesi, milletin projesi diyor. Peki milletin
projesinde millet nerede? İstanbul halkını temsil yetkisi olan
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğluna
Otur oturduğun yerde, sen anlamazsın. deniyor; bilimsel
tartışmalara ve çevre uyarılarına duyarsız
kalınıyor; Sonra açıklayacağım, çok sükse yapacak.
deniyor; halka açıklanmıyor, halkı ikna etmek için hiçbir çaba
harcanmıyorsa buna nasıl milletin projesi diyebiliyorsunuz?
İşte, tam da sorun burada. Kamu yatırımlarını
büyük küçük çılgın olarak adlandırabilirsiniz ama kamu
yatırımları bütçenin hizmet ettiği, emrine sunulduğu
halkın önceliklerine göre sıralandırılır.
İşleyen demokrasilerde halkla ya da temsilcileriyle
tartışılarak ikna edilmeye çalışılır.
Eğer bir yatırım, bırakın risklerini, çok yararlı
olsa bile yine sıralama yanlış ve yersizse o proje ve
yatırım daha fazla yokluğa ve yoksulluğa neden olur.
Sazlıbosna Mahalle Muhtarı Oktay Teke 2009 yılında
araziler metrekaresi 8-10 TL iken 150-170 TLye çıktı, el
değiştirdi. diyor. Belli ki rant projesine dönüşmüş.
Ayrıca Kanal İstanbul Montrö Boğazlar
Anlaşmasını işlemez hâle getirecektir. Asrın projesi,
asrın sorunu olarak karşımıza çıkacaktır.
Tank Palet Fabrikasının BMC ve Katar
ortaklığına veriliş biçimi nedir? İhale
yapılmadı. O zaman halka nasıl verildiğine dair bilgi
vermediniz; bunu sorunca Sizin, ülke kalkınacak diye ödünüz kopuyor.
denildi. Katar ortaklığı nereden çıktı? sorusuna
Siz terörün başının ezilmesine karşı
mısınız? diye soruldu dün.
Sayın milletvekilleri, bunların
hiçbirisinin cevabını, ne olup bittiğini siz de bilmiyorsunuz.
Kimsenin ne gelen torba yasalardan ne de gelen bütçenin ayrıntılarından
haberi yok. Ne Tank Palet Fabrikası hangi usulle verildi ne de Kanal
İstanbulun ihtiyaç sıralamasının en başına
konulma nedeni nedir, kimse bilmiyor.
Bütçe hakkı, kralın yetkilerinden feragat
ettiği ve hukukun üstünlüğü adına öncü bir anlaşma
sayılan 1215 tarihli Magna Cartayla başlamış
sayılmaktadır. Bütçe hakkı bir yurttaşlık hakkı
sayılmaktadır. Yüzlerce yıldır parlamentolar bütçeyi
denetleyip sorgulamaya başlamıştır. Bizde ise vergi ve
bütçe hakkı 1876 Kanun-ı Esasiyle Meclis-i Umumiye verilmiştir.
Batıda olduğu gibi kanuni dayanağı olmadan kimseden vergi
toplanamayacağı, devlet gelir ve masraflarının denetimi ve
kesin hesap yasası hükme bağlanmıştır.
1862 tarihli İrade-i Seniyeyle Padişah
Abdülaziz tarafından kurulan Sayıştay denetimi bugüne kadar
başarıyla sağlamıştır. Bugüne kadar dünyayla
entegre bir biçimde bütçe hakkı ve denetim mekanizmaları
işliyordu. Bugün ise bu sistemde sorgulama ve denetim mekanizmaları
artık neredeyse yok seviyesindedir. Yaşanan yoksulluğun,
işsizliğin, üretimden uzak yaşamın, israf ve
savurganlığın kaynağında bunlar yatmaktadır. Daha
açarsak nedir onlar ? Hukuksuzluk ve adaletsizliktir. Her torba yasada anayasa
maddelerini ihlal ediyorsunuz. Anayasa hukukunu yok sayıyorsunuz.
Tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı
hiç tarafsız olamadı. Yargı ve yasama, yürütmeyi
denetleyemediği gibi yürütmenin yargı ve yasamayı kontrol
ettiği, otoriter, totaliter, işlemeyen bir sistem
yaratılmıştır. Aksayan her yanlışı
düzeltebilirsiniz. Ekonomik zorlukları aşabiliriz ama hukuk ve
adaleti yok saymanın vebali büyüktür, telafisi zor ve maliyeti
ağırdır.
En mühimi Anayasanın
bağlayıcılığı ve üstünlüğü kenar
başlıklı 11inci maddesi şöyle diyor: Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını
diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Gelin
görün ki Anayasanın sürekli ihlal edilir hâle geldiği bir ortamda,
yargı organları bile Anayasa hükümlerini, Anayasa Mahkemesi
kararlarını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarını uygulamaktan imtina etmeye
başlamıştır.
Anayasa Mahkemesi, verdiği 6 Aralık 2019
tarihli karara uymayan ağır ceza mahkemesinin karara uyması,
aksi halde hak ihlali ve Anayasa ihlalinin devam etmiş
sayılacağına ilişkin karar almak zorunda
kalmıştır.
Son olarak Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Osman KAVALA hakkında derhal salıverilmesine
ilişkin karar uygulanmadığı gibi sanıyorum uymamak
için bağlayıcı kararı dolanma yolları aranmaktadır.
Geçen haftalarda tecrübeli hukuk hocası Profesör Fikret Eren konferansta
şöyle seslenmişti: Devlet, denetlenemiyorsa azgın bir makinaya
dönüşür; bir tsunami, kasırga olabilir. Ancak kuvvetler
ayrılığıyla, bağımsız yargı ve
yasamayla, denge denetleme ve fren sistemleriyle hukuk devleti kurulabilir ve yargı
hakkaniyetin kıblesidir. demişti.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz ki bütçe,
yaraya merhem, derde deva değildir. Deniz bitmiştir,
sonrasını belli ki borç ve faizle çevireceğiz. Ancak Her
şey çok iyi gidiyor, her şeyi Cumhurbaşkanı bilir, ne yapıyorsa
doğru yapıyor. demeye devam ederseniz tsunami bizi kötü
çarpacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Feti
Yıldızda. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA FETİ YILDIZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanım;
2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin yürürlük maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Vefatının yirmi dördüncü
yılında, Doğu Türkistanın efsanevi lideri,
Cumhurbaşkanı İsa Yusuf Alptekini ve ömrünü Türk
milliyetçiliğine adamış İsmail Gaspıralıyı,
Yusuf Akçurayı, Enver Paşayı, Ziya Gökalpi, Ömer Seyfettini,
Mehmet Emin Yurdakulu, Arif Nihat Asyayı, Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve Başbuğumuz Alparslan
Türkeşi hürmet ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, 16 Nisan 2017 tarihinde
yapılan halk oylamasıyla Anayasamızda köklü bir
değişikliğe gidilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle, yasama, yürütme ve
yargı güçleri birbirinden sert bir şekilde
ayrılmıştır. Bildiğiniz gibi, Anayasanın 7nci,
8inci, 9uncu maddesinde düzenlenen yasama yetkisi, Türk milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir; bu yetki devredilemez. Yine 8inci
maddede, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı tarafından
kullanılır, Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir. Yargı
yetkisi ise Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız
mahkemelerce kullanılır.
Sayın milletvekilleri, Türk siyasi hayatı
parlamento kavramıyla 1877 yılında
tanışmış, 1923 yılından sonra, cumhuriyetin
ilanından sonra da parlamenter sisteme geçmiştir. 1921, 1924, 1961
Anayasası ve 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan değişiklikten
önce hükûmet sistemleri farklılık gösterse de özü itibarıyla
parlamenter sistemlerdir. Halk oylamasıyla, egemenliğin tek sahibi
olan büyük Türk milleti ülkemizin geleceği hakkında son sözü
söylemiştir. Türkiye, ayağındaki prangaları söküp
atmış, millî bekamıza sahip çıkmış, millî ve
tarihî haklarımıza onay vermiş, birlik ve dayanışma
ruhu öne çıkmış, kardeşliğimiz pekişmiş,
cumhuriyetimiz gücüne güç katmıştır; geleceğimiz önündeki pürüzler
tek tek ortadan kaldırılmıştır, millî iradenin ufkuna
gerilen sis perdesi yırtılıp atılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, geleceğin büyük ve
güçlü Türkiyesinin teminatıdır. Türk milleti, aradığı
sistemi tarihin cevherinde bulup çıkarmayı bilmiş ve halk
oylamasının ardından AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket
Partisinin öncülüğünde töreye uygun devlet düzenine geçmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hükûmet krizleri
yoktur. Devlet hayatı fiilî, hukuki uyuşmazlık devri sona
ermiştir. Sistemin kilitlenmesi ihtimali ortadan tamamen
kalkmıştır. Devlet çift başlı olmaktan
kurtarılmıştır.
Muhalefet, uzun zamandır, ilk fırsatta
parlamenter sisteme döneceğini dile getirmektedir. Burada, parlamenter
sistemin uygulandığı uzun zaman içerisinde ülkemizin ve
milletimizin başına gelenleri bir kez daha hatırlatmakta fayda
görüyorum. Parlamenter sistemde ortalama hükûmet ömrü 1,4 yıldır.
Yani, hükûmetler de siyasi istikrar açısından oldukça
başarısızdır. Yine, bu sistemde Başbakan ve
Cumhurbaşkanı arasında uyumsuzluk olması hâlinde ciddi
sorunları beraberinde getirmiş ve sistem kilitlenmiştir.
Kararnameyle yapılacak en küçük şeyler
bile, hatta atamalar aylarca bekletilmiştir ve sistem zayıf
düştüğünde demokrasi, maalesef silah zoruyla rafa
kaldırılmıştır. Ülkemizin yıllarını,
umutlarını kaybettiği bu sistemde her Cumhurbaşkanı
seçimi, siyasi ve mali krizlere sebep olmuştur. Hatırlatmak gerekirse
rahmetli Fahri Korutürkten sonra Mecliste yapılan Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde Cumhurbaşkanı 115 turda seçilememiştir. Hatta o
seçimde, bazı sanatçıların adı yazılmış,
gayriciddi oylamalarla Millet Meclisi oyalanmıştır ve sonunda da
arkasından 12 Eylül darbesi gelmiştir.
Parlamenter sistemde hükûmetler, kirli ve
karanlık güçlerin, menfaat gruplarının hukuksuz, ahlaksız
tehdit ve şantajlarına devamlı açık olmuştur. Hukuk
dışı ve ahlaksız uygulamalarla pek çok hükûmet
düşürülmüş, yeni hükûmetler kurulmuştur. Meclis, 80li
yıllarda âdeta meclis pazarına dönüşmüştür. Burada,
demokrasi tarihimizde kara bir leke olarak yerini alan Güneş Motel veya
diğer adıyla 11ler Olayını sizlere kısaca
hatırlatmak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi 1977 yılında
oyların yüzde 41ini alarak -tek parti döneminden sonra ulaştığı
en büyük rakamdır- 213 milletvekili çıkarmıştır. Ancak
o zaman Meclisteki milletvekili sayısı 450dir yani hükûmet kurmak
için 226 oya ihtiyaç vardır. O güne kadar dürüstlüğü ve
demokratlığıyla bilinen rahmetli Bülent Ecevit, Adalet Partisi
milletvekillerine hitaben Kumar borcu olmayan 11 vekile ihtiyacımız
vardır. Sizi partimize bekliyoruz. demiş, bu çağrıya uyan
11 vekil Adalet Partisinden ayrılmış ve Cumhuriyet Halk
Partisinin bakanlık teklifini, Ecevitin bakanlık teklifini kabul
etmiş, 1 kişi hariç, 10 milletvekili Bakanlar Kurulunda yer
almıştır. Şimdi burada Bakanlar Kurulunda yer alan o 10
milletvekillinin adını tekrarlamak istemiyorum; çocukları,
torunları üzülecek, hatta onurları kırılacaktır.
Bülent Ecevit, Adalet Partisinden ayrılan milletvekillerinin hepsine
bakanlık vermiş ancak bu bakanların birçoğu görev
yaptığı dönemdeki yolsuzluklar sebebiyle, usulsüzlükler
sebebiyle Yüce Divanda yargılanmış ve ağır cezalara
çarptırılmıştır. Bunların içerisinde sadece Konya
Milletvekili -burada belirtmek zorundayız- Oğuz Atalay Bey
bakanlık teklifini kabul etmemiştir. Rahmetli Ecevit yıllar
sonra bu durumun siyasi ahlaka aykırı olduğunu kabul etmiş,
Bu olay benim en büyük siyasi hatamdır. demiştir, bir erdem
göstermiştir ama atı alan Üsküdarı geçmiştir maalesef.
Zaman geçmiş, 1977deki bu kurgu 2002 yılında maalesef yine
Ecevitin başına gelmiştir. Sisteme müdahale eden iç ve
dış güçler bu sefer de Bülent Ecevitin partisi DSPyi karpuz gibi
ikiye bölmüştür.
Demokrasiyi, halkın iradesini, milletvekili
onurunu ayaklar altına alan bu olaylar şekil değiştirse de
maalesef günümüzde bazen tekrarlanmaktadır. Genel
Başkanımızın birkaç gün önce ifade ettiği gibi,
demokrasiyi soysuzlaştırıp siyaseti sabote etmek isteyen
karışık ve kirli faaliyetler bugün de devam etmektedir.
Bazı milletvekillerinin, genel başkanların bir partiden
diğer partiye milletvekili göndermesi, bu konuda yolu açması da
aslında öncelikle Mecliste bulunan milletvekili
arkadaşlarımıza yapılan en büyük
saygısızlık, hürmetsizlik ve hakarettir. Bunu, bu dönemde hiçbir
milletvekilinin kabul edeceğini düşünmüyorum, tahmin de etmiyorum
ancak 2018 yılında, maalesef, Cumhuriyet Halk Partisinden bazı
milletvekilleri, 15e yakın milletvekili verilen emirle hem
ağlayıp hem de gitmiştir, bunu da burada hatırlatmak
istiyorum.
Şimdi, yakın bir zamanda yine,
vefatının 44üncü yılında andığımız
büyük hoca Nihal Atsız Beyin 1944 yılında İstanbuldaki
Sansaryan Handa tabutluklarda işkence gördüğünü; bunun yanında,
Türk milliyetçiliğine sahip çıkan Reha Oğuz Türkkanın,
Zeki Velidi Toganın, Nejdet Sançarın, Fethi Tevetoğlunun,
Osman Yüksel Serdengeçtinin, Sait Bilgiçin ismini burada hatırlatmak ve
onlara vefa borcumuzu bildirmek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Yıldız.
FETİ YILDIZ (Devamla) Bunların
dışında 17 Türk aydını tabutluklarda işkence
görmüş ve milliyetçi ülkücü hareketin temelleri
atılmıştır. O zamandan bugüne Milliyetçi Hareket Partisi
emperyalizmin her türlüsüne karşı çıkmıştır, bu
uğurda da her türlü bedel ödemiştir.
Sayın Başkanım, son olarak şunları
söylemek istiyorum, hazır Adalet Bakanımız da buradayken:
Devletin direği adalettir. İbn-i Haldun devleti tarif ederken
Devleti nesep kurar ancak sebep devam ettirir. demiştir. Buradaki sebep
adalettir. Onun için, adaletten, ne olursa olsun; yakınlarımız,
akrabalarımız, tanıdığımız, hatta kendimize
de dokunsa bile, adaletten bir gün dahi vazgeçmememiz lazım.
Sözlerimi burada tamamlarken, 2020 yılı
bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler,
hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, yerinizden bir söz
talebiniz var, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkanın, egemenliğin
kayıtsız şartsız millette ait olduğu ilkesini
yaşatmak için bütçe yapıldığında siyasetin
paranın vesayeti altına girmeyeceğine ve Cumhuriyet Halk
Partisinin demokrasinin tıkanmasına asla izin vermeyeceğine
ilişkin açıklaması
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Değerli hatip
siyasal tarihimizin, yakın tarihimizin önemli olaylarıyla ilgili
bazı konulara değindi. Bunlardan bir tanesi 11ler Olayı,
Güneş Motel. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar kurma
çalışmaları sırasındaki başka partilerden geçen
arkadaşlar ve bunların arasından daha sonra 12 Eylül
yargılamaları sırasında 4ünün ceza alması, bazı
arkadaşların, o zamanki siyaset yapan bazı insanların
cezalandırılmasıyla ilgili. Onların büyük bir
kısmı Cumhuriyet Halk Partisinden, daha sonra
ayrılmışlardı, gittikleri partilerde
yargılandılar.
Demokrasiyi ve siyaseti çürüten şey
paranın vesayeti. Biz, hepimiz bu çürük bütçeyi reddederek, halk için
bütçe yapmak isteyerek, çürük yapıları terk ederek, halkın
kazanabileceği, alın terini, namusunu ortaya koyarak,
egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu
ilkesini yaşatmak için bütçe yaparsak o zaman siyaset paranın
vesayeti altına girmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ekliyorum,
toparlayın, bitecek süreniz.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Siyasetçiyi
paranın vesayetinden korumak gerekir. Burada rüşvet olarak aldığı
saati sallayan, makara Bakara diye dinî geleneklerimizle,
inancımızla dalga geçen, Önüne yatarım senin.
Rızacığım, ben sana ulaştırır
mıyım? diyen ve aldığı rüşveti forkliftlerle
evinden taşıyan siyasetçilerin bulunduğu bir düzende, yakın
tarihimizden bu örnekler, tabii çok iyi. Ama Bu bütçe çürüktür. diyoruz,
niçin diyoruz? Çünkü onlara hizmet ediyor. Halka hizmet eden bir bütçenin
yapılabilmesi için, gelin el ele, gönül gönüle yolculuk yapalım.
Demokrasimiz nerede tıkanırsa Cumhuriyet Halk Partisi, demokrasimizi,
cumhuriyetimizi Cumhuriyet Halk Partisinin bütün olanaklarıyla savunur
efendim. Biz, başka bir partinin demokratik düzen içerisinde yer
alması, demokratik düzenin işlemesi ve demokratik cumhuriyetin
yaratılması için elimizden gelen her çabayı ortaya koyarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Bununla gurur
duyuyoruz. Demokrasimizin tıkanmasına asla izin vermeyeceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli Grup Başkan
Vekilleri, bu şekildeki tartışmalarda süreleriniz bir artı
birdir.
Buyurun Sayın Özkan.
10.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, AK PARTİ hükûmetlerinin vesayet
odaklarıyla mücadele ettiğine ve on yedi yılda
gerçekleştirilen bütçelerin halkçı bütçe olması nedeniyle
milletimiz tarafından teveccüh gördüğüne ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, tarihî bir süreç konuşuldu,
arkasından bir değerlendirme yapıldı ve bu
değerlendirmelerde de özellikle, paranın ve çıkar
gruplarının millî irade üzerindeki vesayetinden bahsedildi. Elbette
bunlar, Parlamento olarak hepimizin sapasağlam olarak karşısında
durmamız gereken hadiselerdir.
Bir bütçenin halkçı bütçe, milletin
kaynaklarını milletin emanetine sunan, hizmetine sunan bütçe olup
olmadığı netice itibarıyla her seçimde milletimizden
aldığı veya almadığı destekle veya retle tespit
edilir. Bu noktada, AK PARTİ hükûmetleri ve AK PARTİ Grubu olarak on
yedi yıldan beri vesayet odaklarıyla, millî irade üzerinde sulta
sergileyen odaklarla mücadele ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkan, bir
dakika daha ekliyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) On yedi yılda
gerçekleştirdiğimiz bütün bütçelerin -ki bugün 18incisini
gerçekleştiriyoruz- milletimiz tarafından teveccüh görmesi bu
bütçelerin halkçı bütçe olduğunun, milletin kaynaklarının
çıkar odaklarına değil de sadece ve sadece aziz milletimize
sunulan bütçe olduğunun en açık göstergesidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, siz de bir artı bir olmak
üzere lütfen toparlayın.
11.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Cumhuriyet Halk Partisinin Güneş
Motel hadisesini savunup savunmadığını, 2007 yılında
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanılan 367
konusundaki görüşlerinin aynen devam edip etmediğini öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Tuncay Özkanı dinledik, dünkü
konuşmasında da Çürüyen düşer. dedi, doğrudur;
şimdi, tabii, siyaseti çürüten hadiselerden biridir. Sayın
konuşmacımız, ifadesinde de bu Güneş Motel
olayını bir örnek model olarak ifade etmiştir ve o dönemde
rahmetli Bülent Ecevitin o konuya ilişkin görüşlerini de ifade etmiştir.
Fakat benim anlayamadığım yani bu hadise konusundaki kanaati,
aradan bunca yıl geçtikten sonra bunu ne olarak görüyor? İşte
CHP, tıkanıklığı açar. diyor. Bu,
tıkanıklığı açma hadisesi midir, yoksa farklı bir
şey midir? İyi hatırlıyoruz ki o dönem mesela, Cumhuriyetçi
Güven Partisi, Demokratik Parti gibi partiler de Meclisteydi ve mesela, bir
koalisyon da tercih edilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ekliyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Bu defa, ister istemez insanın aklına
2007deki Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 367 garabeti
geliyor. Yani Cumhuriyet Halk Partisi, bu Güneş Motel hadisesini
savunmakta mıdır, 367 konusundaki görüşleri aynen devam etmekte
midir? Doğrusu, onu da merak ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Özkoç, lütfen bir dakikada
toparlayalım ve bitirelim artık tartışmayı çünkü
Sayın Özkan az önce siz yokken sizin adınıza bir konuşma
yaptı.
Birazdan Sayın Bakana da söz vereceğim, az
önce yaptığı görüşmeyle ilgili Meclisimizi bilgilendirecek.
Buyurun Sayın Özkoç.
12.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Grup Başkan Vekillerinin yapılan
tartışmalarda birbirini aydınlatıcı
yaklaşımlarda bulunmasının doğru bir
yaklaşım olduğuna, farklı düşünceye sahip siyasi
partilerin Türkiye için birlikte mücadele edip engellerin birlikte
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, öncelikle
şunu ifade edeyim: Grup Başkan Vekilleri olarak buradaki
yaptığımız tartışmalarda birbirimizi yok edecek
değil, birbirimizin söylediklerini aydınlatacak bir
yaklaşımda bulunmamız çok doğru bir
yaklaşımdır. Arkadaşlarımın bu yaklaşım
içerisinde olması bizi sevindirir.
Biz çok açık ve net olarak söylüyoruz:
Cumhurbaşkanlığı sistemi garabetinden sonra Türkiyede
eskiden Koalisyonlar dönemini bitirdik. denilen dönem ittifaklar dönemi
olarak başka bir döneme evrilmiştir. Böyle bir dönemde sesi
çıkabilecek siyasi partilerin çeşitli manipülasyonlarla yok edilmesi,
engellenmesi ve hatta kendi seslerini duyurabilecek bir gruba dahi
ulaşamamasının sağlanması, önünün kesilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ekliyorum Sayın
Özkoç, toparlayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Cumhuriyet Halk
Partisinin, siyasette eşit imkânlara sahip olunmaması ilkesinin
önündeki bütün engelleri aşma iradesinin karşısında bir
duruştur. İYİ PARTİnin hiçbir şeye ihtiyacı yok,
milletin desteğine ihtiyacı var; milletin desteğini
almış bir siyasi partidir. Belli bir manipülasyonla, sadece bize
muhalefet olmasın anlayışıyla onu engellemek bizim siyaset
yapma anlayışımızın dışındadır. O
yüzden, elbette farklı düşünebiliriz, ayrı siyasi partileriz ama
hepimiz Türkiye için mücadele etmeliyiz ve bunun önündeki engelleri birlikte
kaldırmalıyız. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söz sırası Sayın Bakanda. Sayın
Adalet Bakanımız az önce Meclisimizin de bilgisi dâhilinde bir
görüşme gerçekleştirdi; o konuda yaptığı
görüşmeyi sanırım Meclisimize sunacak.
Buyurun Sayın Bakan.
13.-
Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün, Necip Hablemitoğlu
suikastının zanlısı olarak tespit edilen,
kırmızı bültenle aranan ve Ukraynada yakalanan Nuri Gökhan
Bozkır adlı şüphelinin ülkemize iade edilerek yargı
mercilerine teslim edilmesi için çalışmaların titizlikle
yürütüldüğüne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
da konuyu yakinen takip ettiğine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün de burada gündeme gelen bir konuyla ilgili ve bilgi
talebi üzerine Değerli Genel Kurulu bilgilendirmek isterim. 18 Aralık
2002 tarihinde Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim
görevlisi Doçent Doktor Necip Hablemitoğlu menfur bir suikast sonucu hayatını
kaybetmişti. Elim bir hadise, menfur bir saldırı sonucu
hayatını kaybeden Sayın Hablemitoğlu ve ailesinin
acısını biz de bu vesileyle paylaşıyoruz; dün yıl
dönümüydü. Bu olayla ilgili, suikastla ilgili, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının
başlatmış olduğu soruşturma neticesinde son zamanlarda
bazı gelişmeler yaşandı ve bu cinayetin zanlısı
olarak tespit edilen Nuri Gökhan Bozkır isimli şahıs
hakkında kırmızı bülten talebi çıkartıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının
yapmış olduğu soruşturma neticesinde bu kişiyi bir
zanlı ve şüpheli olarak tespit etmesi üzerine, kırmızı
bülten talebi Bakanlığımızca ilgili mercilere
iletilmiş ve bu bülten yayınlanmıştı. Bunun üzerine,
adı geçen zanlı Ukraynada tutuklanmıştır.
Tutuklanması üzerine derhâl iade talepnamesi yine
Bakanlığımızca Ukrayna makamlarına iletilmiştir
ve ülkemize iade edilerek yargı mercisi önüne çıkartılması
için tüm bu çabalar yapılmıştır. Başta Sayın
Cumhurbaşkanımız, Ukrayna Devlet Başkanı yetkilileri
düzeyinde bu konuyu da yine yakinen takip etmektedir.
Yine önceki gün, ben, mevkidaşım Ukrayna
Adalet Bakanıyla bir görüşme yaptım ve az önce de Genel Kurulun
müsaadesiyle, önceden randevulaştığımız Ukrayna
Başsavcısıyla bu konuyla ilgili yine bir görüşme yaptık.
Bu konuda -Türkiye kamuoyu- adaletin tecellisi anlamında,
zanlının ülkemiz yargı mercilerine teslimi konusunda, Türkiyeye
iadesi hususundaki hassasiyetimizi, talebimizi bir kez daha, yüz yüze,
şifahen ifade etmek istediğimizi ve bu konuda talebimizi ifade ettik,
yineledik.
Daha önce, hem resmî yazışmalar hem bu
konudaki iadeye ilişkin ve bu konunun Türkiye açısından önemi,
bir canın, bir akademisyenin, bir insanın hayatının söz
konusu olduğu bu süreçte, iadenin önemine ilişkin mektupla da talepte
bulunmuştuk. Görüşmeleri de tekrar yaptık. Bu kişinin
Türkiyeye iadesi konusunda her türlü tedbirin alınması ve yine
kaçmadan Ukrayna yetkili mercileri tarafından gecikmeksizin Türk
yargısına teslim edilmesi hususunda taleplerimizi yineledik. Tüm
kurumlarımız, tüm ilgili bakanlıklarımız bu konuda
muhataplarıyla da görüşmelerini yapmaktadırlar. Özellikle bir
faili meçhul anlamında, tespit edilemeyen başlıklardan,
suikastlardan birisidir. Bu konunun da aydınlatılması hepimizin
ortak dileğidir. Bizler idare olarak, yürütme olarak, bu konuyu sonuna
kadar takibimizi sürdüreceğiz ve elbette soruşturmayı
bağımsız Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
ve neticesinde, zanlının da iadesiyle birlikte yargı sürecini
bağımsız yargı sürdürecektir ancak biz bu konuda her türlü
hassasiyeti, yakından takibimizi sürdüreceğiz.
Genel Kurulu saygıyla bilgilendiriyorum. (AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
14.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Adalet Bakanı Abdulhamit Güle Necip
Hablemitoğlu suikastına yönelik bilgilendirmesinden ötürü
teşekkür ettiğine ve şüphelinin bir an önce Türk adaletine
teslim edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Adalet
Bakanı, yaptığınız açıklama için, Mecliste,
Meclisin saygınlığına hiç gölge düşürmeden,
yapacağınız önemli görüşme için önceden bize bildirerek
gösterdiğiniz davranış biçimi için de çok teşekkür ederiz.
Yaptığınız şeyin,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar arkasındayız. Bir an önce
bu kişinin Türk adaletinin emin ellerine teslim edilmesi gerekiyor. Bunun
için Cumhuriyet Halk Partisi bu girişimin tam arkasında
duracaktır.
Genel Kurulun bilgisine sunuyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 18 Aralık
Necip Hablemitoğlunu katledilişinin 17nci yıl dönümünde
rahmetle andığına ve Adalet Bakanı Abdulhamit Güle Necip
Hablemitoğlu cinayetini aydınlatmaya yönelik çabalarından
dolayı teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakana teşekkür ederim.
Ben de Necip Hablemitoğlunu saygıyla ve
rahmetle anıyorum. Sayın Hablemitoğlu, 2000li yıllarda,
FETÖyle ilgili yaptığı araştırmalar, basın
toplantıları ve konferanslarla bu konuyu, o zamanlardan, çok cesurca,
çok yüreklice dile getiren, herkesi uyaran, çok önemli bir
aydınımızdı. Benim de katıldığım kimi
konferanslarında şemayla bu FETÖ meselesini herkese anlatmaya çaba
sarf ediyordu ve o günlerdeki Hablemitoğlunun bu sesi çok önemli bir
değer olarak bugün de önümüzde duruyor. Sayın Hablemitoğlunun
on yedi yıl önce uğramış olduğu saldırıda
hayatını kaybetmesinden dolayı tekrar kendisine Allahtan rahmet
diliyorum ve inşallah, Sayın Bakanın da az önce ifade
ettiği gibi, yakalanan sanık Türkiyeye bir an önce iade edilir ve
soruşturmasında yapılacak ayrıntılarla da arka
plandaki başka gerçekleri de öğrenmiş oluruz. Sayın Bakana
bu çabasından dolayı ben de teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz bu hususta
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
15.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 18 Aralık Necip
Hablemitoğlunun katledilişinin 17nci yıl dönümü vesilesiyle
Meclisimizde FETÖ terör örgütüne karşı birlik beraberlikle ortaya
konulan tavrın siyasetimiz ve demokrasimiz açısından da önemli
olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii bundan tam on yedi yıl evvel, 19
Aralık 2002de hain, sinsi bir suikastla Necip Hablemitoğlunun
katledilmesi, ülkemiz ve milletimiz adına çok büyük kayıplara neden
olmuştur. Her şeyden önce, 2002 Haziran ayında yazıp
yayınladığı Köstebek isimli kitap FETÖ terör örgütüne
karşı, herhangi bir siyasi ihtiras, siyasi rekabet
olmaksızın Meclisin topyekûn birlikte hareket etmesi
gerektiğinin en güzel göstergesidir çünkü Köstebek isimli kitapta
Haziran 2002, henüz AK PARTİ Hükûmeti dahi kurulmamış, seçimler
dahi gündemde değil. Köstebek isimli kitabında FETÖ terör örgütü,
Fetullahçı yapı 1960lar, 70lerden bugüne kadar, devletin her
kademesinde mevzi kazanmış; emniyet, askeriye, yargı, bürokrasi,
her yerde maalesef belirli mevzileri ele geçirmiş. ifadesini
kullanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
demek oluyor ki bu; FETÖye karşı Meclisimizin, bütün siyasi parti
gruplarının topyekûn birlikte hareket etmesi gerektiği bir konu.
Bugün FETÖ terör örgütünün Türkiye siyasetinden tek bir beklentisi var. FETÖ
darbe teşebbüsünü gerçekleştiren bu hain yapıya karşı,
birlikte hareket etmek yerine, her siyasi partinin yek diğerine bir
mukavemetle, muhalefetle hareket ederek gerçeğin göz ardı edilmesini
bekliyor. Onun için, bugün Meclisimizdeki bu birlik ve beraberlik ile FETÖ
terör örgütüne karşı ortaya konulan tavır siyasetimiz ve
demokrasimiz açısından çok anlamlı ve önemlidir. Bu paralel ve
derin yapıların topyekûn ortadan kaldırılması için en
önemli gücümüz, kudretimiz olduğuna inanıyor, teşekkür ediyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ankara milletvekilimiz Sayın Filiz
Kerestecioğluna aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken dün
yaşadığımız bir olayı ifade etmeden
geçemeyeceğim. 21inde, Cumartesi günü, Ankara İl Kongremiz var ve
dün Ankarada İl Kongremize çağrı yapmak üzere el
ilanlarımızı aldık ve çok kısa bir alanda o
ilanlarımızı dağıtarak yürüdük; 3 vekil
arkadaşımızla beraber, toplam 3 vekildik daha doğrusu ve il
yöneticilerimiz, 15 kişi kadar bir grup olarak. Bu Mecliste ben ikinci kez
böyle bir şeyi dile getiriyorum ve tesadüfen, Sayın Başkan, yine
sizin yönetiminize denk geldi. Dün insanlarla selamlaşarak... Normal
olarak, sizlerin de partileri var, değil mi ve kongreler yapıyorsunuz
ve bu kongrelere de çağrılar yapıyorsunuz, aynı zamanda,
herhâlde el ilanı da veriyorsunuzdur, kahveye
gidiyorsunuzdur, halkınızla el sıkışıyorsunuzdur
ya da başka yerlerde bunları yapıyorsunuzdur ama bizim, bir
parti olarak siyasi faaliyet yürütmemiz bu ülkede yasak. Yani bunun böyle
olmadığını söyleyebilirsiniz ama ben
uğradığım muameleyi özellikle size göstererek anlatmak
istiyorum. Sakarya Caddesinde Ayırın vekili. diyerek 5 polis
etrafımı çeviriyor ve aynen şu kadar bir alanda, ellerini
kenetleyerek beni ortalarına alıyorlar ve ben oradan çıkamıyorum.
Bu şekilde, aynen, ellerini kenetleyerek. Böyle yapıyorum olmuyor,
şöyle yapıyorum olmuyor. Açılın, delirdiniz mi, ne
yapıyorsunuz? diyorum. İnsanlarla yani il başkanlarımla ve
topu topu 15 kişiyle beni oradan ayırıyorlar ve sözde, vekili
koruyorlar. Hareket edemiyorum. diyorum ve küstah bir emniyet amiri -bunu
böyle söylemek zorundayım- Bakın, hareket edebiliyorsunuz. diyor,
şu alan içerisinde. Bunu bir vekile deme cüretini gösteriyor.
Hayırlı
olsun demokrasiniz. Siz de hukukçusunuz ve Sayın Bakan da burada, bu
insanlarla ilgili, Ankara Valisiyle ilgili -bu emri verdiyse- ve bu emniyet
amirleriyle ilgili, eğer bu ülkede hâlâ savcılar varsa suç
duyurusunda bulunuyorum. Yanımda Hüseyin Kaçmaz ve Abdullah Koç
Vekillerimiz de vardı, onları belki ilk anda
tanımadıkları için aynı çemberi yapmadılar ama ben,
resmen, bu ellerin altından geçmek zorunda kaldım ve geçer geçmez de
aynı şekilde tekrar kuşatıldım. Böyle bir fütursuzluk
yok. Biz HDP halktır, halk burada. diyen bir parti olmaya devam
edeceğiz ve dimdik ayakta durmaya devam edeceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Ben buradan bütün
halkımızı Ankara il kongremize de ayrıca davet ediyorum.
Acıklı bir
şey daha var: Orada hiç tanımadığımız bir
öğretmen kadın yanımıza geldi ve şöyle dedi: Ya, ben
onlarla olmak istiyorum. Ve hemen derdest edildi. Ben koluna girdim,
kadının gözaltına alınmasını engelledim ve dedim
ki: Bakın, ben vekilim, Ankara Vekiliyim, siz beni
tanımıyorsunuz belki ama bana bu muameleyi yapan, sizi alır
gözaltına götürür. O yüzden, lütfen, bizim yanımızda
olmayın, uzaklaşın bizden. Ve o dedi ki: Böyle olmaz ki! Bizim
sesimizi yükseltmemiz lazım artık, böyle olmaz ki! Evet, ben bütün
yurttaşlara da, aynı zamanda, cesaretin bulaşıcı
olduğunu ve bu cesareti kaybetmemek gerektiğini de söylüyorum ve
buradan bir kez daha suç duyurumu ve teessüflerimi iletmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Selahattin
Demirtaşın ailesi, geçtiğimiz günlerde, Edirne Cezaevine
giderken yolda bir kaza geçirdi. Çok ağır bir kaza geçirdi
aslında. Bizler geçmiş olsun dileklerimizi iletmiştik ama bu,
Geçmiş olsun. denilip geçilecek bir şey değil. Gerçekten bu
aile, yüz altmış haftadır 1.600 kilometre yol katederek
oğullarına ulaşmaya çalışıyor. Ve sadece
Sayın Selahattin Demirtaşın değil, aynı şekilde
binlerce mahpus ve mahpus ailesi her hafta bu eziyeti benzer biçimde
çekiyorlar.
Ben buradan
Sayın Adalet Bakanına bunu bir kez daha sormak istiyorum, birçok kez
bu ifade edildi.
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Gitti!
PERO DUNDAR (Mardin)
Gitti!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Aynı aileden hapiste
olanlar var. Örneğin bir aile üyesi Edirneye, diğeri Vana
gönderiliyor. Tek mahpusun görüşüne gitmek dahi maddi açıdan, zaman
açısından zorken dışarıdaki aile üyeleri hangi birinin
görüşüne gitsin? Ve bunu yaşlı insanlar yapmak zorunda. O
parayı nereden bulsunlar? Ayrıca bazıları Türkçe bilmiyor,
gerçekten o iletişimi, organizasyonu yaparak nasıl gitsinler? Size
bir örnek, acı bir örnek aslında: Bir çocuk mahpus, ailesine haftalar
boyunca, cezası olduğu için görüşe
çıkamayacağını söylüyor, Cezam var, gelmeyin görüşe.
diyor. Aile, haftalar geçiyor, çocuğunu göremiyor ve ondan sonra
avukatına soruyor Ya, ne cezası varmış, neden gidemiyoruz
biz? diye ve öğreniyorlar ki çocuk hiç ceza almamış aslında, ailesine
külfet olmasın diye Ceza aldım, gelmeyin. diyormuş.
Bir başka örnek: Evren Civelek; bununla ilgili
soru önergesi de vermiştik, temmuz ayında vermiştik bu önergeyi.
Çocukları küçük olduğu ve görüşe gelemedikleri gerekçesiyle 3
defa sevk dilekçesi veriyor ve tüm dilekçeleri reddediliyor; iki
yılın ardından Civelekin ailesi bir trafik kazası
geçiriyor ve biri üç yaşında diğeri sekiz yaşında
çocukları hayatını kaybediyor. Evet, Civelek bu kazada anne ve
babasını, aynı zamanda, iki kızıyla beraber
kaybediyor. Ya, ne yapıyorsunuz arkadaşlar? Gerçekten, gidin bir
bakın yani. Hani, burada inanmıyorsanız, vekilsiniz, sizi böyle
kenetlemezler, cezaevlerine almamazlık da etmezler, açık önünüz,
ferah ferah gidin, bakın, görün ya. Hadi bize inanmıyorsunuz. Sizin
hiç mi insafınız, yetkiniz, vicdanınız yok? Gidin, görün
bunları. Cezaevlerinde neler oluyor, burada defalarca dile getiriyoruz
biz. Evet, gidin, görün insanları ve hakikaten yeni cezaevleriyle
övünmeyin.
Gitmiş Adalet Bakanı ama ben onun daha
önce söylediği bir şeyi söyleyeyim, o değil tabii, on yıl
önce aslında Türkiyede Adalet Bakanı açıklıyor 114 yeni
hapishane yapmamız lazım, kapasite 300 bin olmalı. diyor;
başardınız, tebrik ederiz. Bugün ülkemizde 384 hapishane var.
Hemen hemen bizle aynı nüfusa sahip olan Almanya ne demişti? On
yıl önce Almanya Adalet Bakanı hapishaneleri azaltma ve yeni
hapishane yapmama kararını açıklıyor, mahpus
sayısı düşüyor ve 11 hapishane kapatılıyor Almanyada
ve Türkiye ile -dediğim gibi- Almanyanın hemen hemen nüfusları
aynı. Almanyada 62 bin mahpus varken Türkiyede neredeyse 5 katı,
280 bin mahpus var; denetimli serbestlik hükümleriyle serbest
bırakılanları da sayarsak 1 milyona ulaşıyor sayı;
1 milyon hapishane yarattınız, ülke hapishanesi.
SERAP YAŞAR (İstanbul) Siz bunun
neresindesiniz?
PERO DUNDAR (Mardin) İsterseniz bir dinleyin!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
Lütfen,
konuşma sıranız gelince cevaplandırırsınız
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Hapishanedeyiz biz; biz bunun hapishane tarafındayız.
Yani Neredesiniz? diye soruyor sayın hatip, biz hapishane
tarafındayız. Genellikle bize bütün baskı dönemlerinde bu
düşüyor zaten. 12 Eylülde hapishane tarafındayız, 71 darbesinde
hapishane tarafındayız ve daha sonrasında da genelde hapishane
tarafında oluyoruz. O yüzden, iyi bir soru sordunuz, sanıyorum
cevabını da aldınız.
Geçtiğimiz hafta Ankara JİTEM
davasının karar duruşmasındaydık. Evet, henüz ben çok
genç bir avukatken, çoğumuzun büro mahalli olan İstanbulda Aksaray
Yenikapı civarında bir hukuk mücadelesini büyütmeye
çalışıyorduk ve -90larda bu bahsettiğim- o yıllarda
öldürüldü Medet ağabey, Avukat Medet Serhat ve onun gibi, çok sayıda,
katledilen insan oldu 90larda. Aradan yıllar geçti o 90lardan,
itirafçı Ayhan Çarkının ifadelerinden sonra umutlanan ve
Ergenekon soruşturmasına müdahil olarak katılmak isteyen
aileler, Kürt aydınları ve iş insanlarına yönelik
cinayetler serisinde öldürülen Avukat Medet Serhat ağabeyin oğlu Rumet
-o da onlardan biriydi- şöyle diyordu: Bir çok faili meçhul var. Ben
onları da kendi ailem gibi görüyorum. Bu soruşturma onların da
mağduriyetini gidermeli. Bu cinayetlerin çözülmesi lazım. Bunlar
faili meçhul değildir aslında, faili belli siyasi cinayetlerdir.
Benim babam tekrar dünyaya dönmeyecek ama önemli olan, bu ülkenin gerçekten
demokratik olması ve vatandaşları arasında ayrım
yapılmamasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika ekliyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bugün yani yıl 2019 -Rumet 2011de söylemişti
bunları- ve bu davada yargılanan tüm sanıkların beraatine
karar verildi. Evet, ben de izledim o davayı ve bir dönem, 2018de bu
Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar, 2
Şubat 2018 tarihinde bu davaya gelip ifade verdi ve orada diyordu ki:
Zamanında Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporun bazı
kısımları devlet sırrı ilan edildi ve
çıkarıldı. Eğer o kısımlar getirilirse,
açılırsa o zaman işte bu dava çözümlenir, gerçekten
aydınlığa kavuşur. Ve tabii ki bu devlet sırrı
çözülmedi ve o davada herkes beraat etti.
Önümüzde apaçık yatıyor
kayıplarımız ve bunların karşısında devletin
sırrı olmaz. 90ların cinayetlerini aydınlatmayan
2000lerin devleti de aynı şekilde faili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Son cümlemi söyleyebilir miyim?
BAŞKAN Bir dakika uzatıyorum Sayın
Kerestecioğlu bugün.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yok, sadece selamlamak için.
BAŞKAN Selamlamak için lütfen, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, 2000lerin iktidarı ve devleti de aynı
şekilde, aklanamaz yani hâlâ Failler meçhul. diyenler halkın
gözünde ve vicdanında ilelebet meçhul kalacaklardır diyorum,
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Fethi
Açıkelde.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Açıkel.
CHP GRUBU ADINA FETHİ AÇIKEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubumuz adına yüce Meclisimizi ve ekranları başında
bizleri izleyen memleketimizin saygıdeğer
yurttaşlarını en samimi duygularımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Meclisimizde tartışmakta olduğumuz 2020
yılı bütçesi, AK PARTİ hükûmetlerinin milletimizi içine
soktuğu, sürüklediği 3 büyük krizi -demokrasi krizini, diplomasi
krizini ve ekonomi krizini- aşmasına imkân vermeyen ve çoğu
durumda derinleştiren bir nitelik taşımaktadır. Adına
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen ve
eğretiliği, garipliği, verimsizliği her geçen gün yeniden
tescil olunan bu sistemin bütçesi devletin aklını, milletimizin
vicdanını ve halkımızın menfaatlerini temsil
etmemektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye 21inci
yüzyılda her alanda ilerlemesi gerekirken maalesef geriye doğru
gitmekte, bazı kategorilerde yerinde saymakta, pek çok alanda ise küme
düşmektedir. Uluslararası endekslerde hızla gerilere doğru
itilmekte, neredeyse tüm kategorilerde aşağıya doğru
sürüklenmektedir. Bu görünüm itibarıyla Türkiye, teknolojik olarak geri
kalmış, KOBİleri, hane halkı ve tüm ekonomisi borç
batağına saplanmış, dışa bağımlı,
hukuksuzluğun ve keyfîliğin hâkim olduğu, otoriter ve itibarsız
ülkelerle birlikte anılır hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, Freedom
Houseun 2019 Raporuna göre, özgür olmayan ülkeler statüsüne gerilemiş,
temel hak ve özgürlükler bakımından Pakistan, Irak gibi ülkelerle
birlikte anılmaya başlamıştır. Dünyada son on
yılda demokrasisi en çok gerileyen ülke olarak maalesef ülkemiz tescil
edilmiştir. Yargı bağımsızlığı
sıralamasında on yıl içinde 50nci sıradan 104üncü
sıraya kadar gerilemiştir. Bu alanda önceleri İspanya ve
İtalya gibi ülkelerle aynı sınıfta yer alırken
2010dan itibaren maalesef İran ve Cezayir gibi ülkelerle birlikte
anılır hâle gelmiştir. Aynı şekilde, yargıç
atamalarını tarafsızlık ve liyakat esasına göre yapma
konusunda Türkiye, en kötü 5inci OECD ülkesi konumuna sürüklenmiştir.
Yargılama süreçlerinin siyasi ve ekonomik nüfuzla yönlendirilmesi
konusunda en fazla usulsüzlük yapılan ve yargı
bağımsızlığına müdahale edilen OECD ülkesi hâline
gelmiştir.
Türkiyeyi, şeffaf olmayan ve hesap vermeyen
yöntemlerle yöneten bu anlayış, uluslararası şeffaflık
sıralamasında 180 ülke arasında 78inci sıraya kadar
düşürmüştür. Uluslararası Saydamlık Endeksine göre, Tunus,
Fas ve Bulgaristanın bile gerisinde yer almaya
başlamıştır. Medya özgürlüğü ve medya
çoğulculuğu sıralamasında da durum farklı değildir;
Türkiye 41 OECD ülkesi arasında maalesef son sıradadır.
Sınır tanımayan gazetecilerin hazırladığı
rapora göre Türkiye, 2002deki 100üncülük sırasından 157nci
sıraya kadar gerilemiştir. AK PARTİ iktidara geldiğinde
Pakistanın 19 sıra önünde bulunan Türkiye, 2019da Pakistanın
bile 15 sıra gerisine düşmüştür. İnternet Özgürlüğü
Raporuna göre, 2015e kadar kısmen özgür, 2016dan sonra ise özgür
olmayan ülkeler kategorisinde yer almaya başlamıştır.
Rapora göre, Avrupada özgür olmayan tek ülke maalesef Türkiyedir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri, izledikleri yanlış dış politikaların bir
sonucu olarak diplomatik krizler ve küresel istikrarsızlıklar
açısından Türkiyeyi Küresel Barış Endeksinde 163 ülke
arasında 152nci sıraya kadar geriletmiştir. Aynı
şekilde, Küresel Terörizm Endeksine göre Türkiye, Avrupada iç ve
dış terörizme en çok maruz kalan bir ülke hâline getirilmiştir.
Dünyada ise 138 ülke içerisinde maalesef terörizmin etkisine en açık
16ncı ülke konumundadır. Uluslararası Barış Fonunun
yaptığı Kırılgan Devletler Endeksine göre Türkiye,
güvenlik tehditleri, etnik ya da sınıfsal ayrışmalar,
eşitsiz gelişim dinamikleri, insan hakları ihlalleri ve hukukun
üstünlüğü gibi göstergelerde 178 ülke arasında en kırılgan
59uncu ülke konumundadır.
AK PARTİnin dünyada ve bölgemizde
izlediği itidalsiz ve istikrarsız dış politikanın bir
sonucu olarak Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun itibarı da maalesef
azalmıştır. Pasaportumuz 2006daki 46ncı
sırasından bugün 52nci sıraya gerilemiştir. Dış
politikadaki itibarsızlaşmanın bir göstergesi olarak, maalesef, kamu
görevlilerine verilen yeşil ve gri pasaportlara ön vize uygulaması
dahi gündeme gelebilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ülke olarak
durumumuzun vahameti ekonomi alanında daha da net görülmektedir. 2000
yılında gayrisafi yurt içi hasıla büyüklüğü açısından
dünyanın 17nci ekonomisi olan Türkiye, 2019da 19uncu sıraya kadar
savrulma yaşamış, 3 basamak gerilemiştir. 8,5 milyon
nüfuslu İsviçre dahi Türkiyeyi yakalayıp geçebilecek bir konuma
gelmiştir. Türkiye, bildiğiniz üzere, hem dünya nüfusunun yüzde 1ine
hem de ekonomik büyüklüğü itibarıyla küresel gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1ine sahip bir ülkedir. Neredeyse, tam
anlamıyla, dünya ekonomisinin en ortasında yani en ortalama gelire
sahip bir ülke konumuna takılıp
bırakılmıştır; geçtiğimiz on sekiz yıl
süresince âdeta vasatlığa mahkûm edilmiştir.
İlk bakışta dünyanın 19uncu
büyük ekonomisi olarak görülen Türkiye, maalesef, nitelikli üretim, nitelikli
büyüme, nitelikli istihdam yaratabilen ve yüksek teknolojik kalkınma
sağlayabilen ülkeler kategorisine girememiştir. Türkiyede üretilen
yüksek teknolojili ürünler toplam ihracatın ancak yüzde 2,3ü
kadardır. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye, OECD içerisinde
yüksek teknoloji ihracat payı en düşük ülkedir; Portekizin bile
yüksek teknoloji ihracatının yarısı kadar yüksek teknoloji
ihracatı yapmaktadır. OECD ortalaması ise yüzde 17dir. Türkiye,
Dünya Dijital Rekabet Raporuna göre, yüksek teknoloji ihracatı
açısından, 63 ülke arasında 60ıncı
sıradadır. AK PARTİ Türkiyeyi, yüksek teknolojinin ve vasıflı
iş gücünün gelişimi için gerekli olan AR-GE
çalışmaları açısından geri
bırakmıştır. 35 OECD ülkesi arasında,
çalışmalara ayırdığı pay itibarıyla 28inci
ülke konumundadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye dünyanın
en büyük 13üncü pazarıdır. Buna karşın, Dünya Rekabet
Endeksinde 141 ülke arasında ancak 61inci sırada yer
alabilmektedir. Rekabet elverişliliği yaratan kurumsal altyapıda
71inci sırada, inovasyon ekonomisi-ekolojisi açısından 75inci
sırada, rekabet için gerekli olan beşerî sermaye sıralamasında
ise ancak 78inci sıradadır.
Dünyanın hızla dijitalleşme
yarışına girdiği ve dijital ekonomilerin
geliştiği bir dönemde bilgi ve iletişim teknolojilerinde
memleketimiz ancak 69uncu sıraya kadar ilerleyebilmiştir. Diğer
bir deyişle, AK PARTİnin yanlış, plansız ve müsrif
politikaları yüzünden Türkiye 4üncü endüstri devrimini de ıskalama
tehlikesiyle karşı karşıya
bırakılmıştır.
Türkiye, bu yüzden, üniversite mezunlarına
iş bulamayan, genç nüfusuna umut olamayan, dışarıya beyin
göçü veren bir ülke konumuna düşürülmüştür. Son üç yılda yurt
dışına göç eden girişimcilerin, profesyonellerin
sayısı 25-30 bini bulmuştur. ASELSAN, TAI ve benzeri savunma
sanayimizin güzide kurumlarından ayrılan yüzlerce mühendisin
yanı sıra binlerce hekimimiz de yurt dışına göç etmeye
başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyemizin nasıl, anayasasız, hukuksuz, kurumsuz,
bürokrasisiz ve liyakatsiz bir biçimde yönetilmesini içimize sindiremiyorsak bu
bütçeyle ekonomimizin de kalkınmasız, planlamasız, inovasyonsuz,
dijital ekonomisiz, KOBİsiz, kooperatifsiz ve Tank Paletsiz bir biçimde
idare edilmesini kabul etmiyoruz.
Türkiyeyi düşük asgari ücrete mahkûm eden,
sınıfsal ve bölgesel farklılıkları azaltmayan,
kadın istihdamını artırmayan, işsiz gençlerimize
nitelikli iş bulamayan, emeklilerimizi yoksulluktan kurtaramayan bir
bütçeyi aklımızın ve vicdanımızın kabul etmesi
mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Açıkel.
FETHİ AÇIKEL (Devamla) Böyle bir bütçeyi, bir
faiz ödeme planı, bir rantçı kara düzen olarak
aklımızın ve vicdanlarımızın kabul etmesi mümkün
değildir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin tüm
demokratlarını, tüm halkçılarını ve tüm
vatanseverlerini bir araya getiren ve onların hep birlikte hazırladığı
bir bütçe için devletin aklını, milletimizin vicdanını ve
halkımızın faydasını temsil edecek bir bütçe için,
umut dolu günlere yaklaştığımızın bilinciyle tüm
Meclisimizi ve yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Halkın, yurttaşların bütçesi olmayan
bu bütçeyi kabul etmeyeceğimizi burada tekrarlıyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahıslar
adına söz taleplerini karşılayacağım.
Şahıslar adına, lehinde olmak üzere
ilk söz Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Metin Nurullah Sazaka
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Sazak.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin Cumhur
İttifakı ruhuyla desteklediği
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2ncisi olan 2020
yılı bütçesinin vatanımıza, milletimize hayırlı
olmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, devletimizin
bütünlüğü ve hedeflerini, milletimizin refahı ve güvenliğini
korumak amacıyla Meclis kürsüsünde destekleyici ya da muhalif olarak söz
almamız, eleştirmemiz, kontrol etmemiz ve yapılması
gerekenleri ısrarla savunmamız milletin vekilleri olarak bizlerden
beklenendir. Bu necip millete hizmet için yarışmak ve en doğruyu
kabul ettirmek için bazen gerginleşmek alışılmış
bir durumdur fakat bu süreçte yüce kürsüde ve Gazi Meclisimizde bazı
yaşananlar alışılagelmişin dışındadır.
Bugün rahatça konuştuğumuz Türkiye Büyük
Millet Meclisi 23 Nisan 1920de millî mücadele ruhuyla, cephede ve cephe
gerisinde bütün yokluklara ve zorluklara rağmen, özgürlükçü ve adalet
sınırları kendi çıkar alanları olan emperyallere
direnerek Anadolunun gelecek umudu olarak açılmıştır.
Kurtuluş mücadelesinin verildiği, hainlerin içeride ve
dışarıda cirit attığı o dönemde de Mecliste en az
bugünkü kadar farklı fikirler mevcuttu fakat ülkemizi bölme emellerine çok
yakında ulaşacağına kendince emin hainler bile o dönemde bu
derece açık niyetlerini bir de bu kürsüde ifade edecek cürette
değildi.
Türkiye Cumhuriyeti, Başbuğ Mustafa Kemal
Atatürk tarafından zor şartlarda, ilelebet payidar kalacak
şekilde ve Kızılelma ülküsüyle 6 temel ilke üzerine
kurulmuştur. Bu 6 ilkeden özellikle milliyetçilik ve halkçılık
üzerinde durmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına
Türk milleti denir. Buradan anlaşılacağı gibi bu
coğrafyada yaşayan herkes Türk milletinin bir mensubudur;
sınıfsız, ayrıcalıksız, kaynaşmış
bir kitle olarak menfaatte ve mukadderatta bütündür. Kuruluşundan bugüne
kadar hiç kimseye bu memleketin zencisi muamelesi
yapılmamıştır. Fırsat eşitliği ya da
eşitsizliği, adalet ya da adaletsizlik bölgelere göre
uygulanmamıştır. Halkçılık ilkesi, Atatürk
tarafından tanımlanırken de Halk için, halkla birlikte ve
gerekirse halkın yüce çıkarları uğruna millî çabalarda
bulunmaktır. ifadesi kullanılmış ve devamında
egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletinin
olduğu da beyan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş
kodları olan bu ilkeler 6 okla tasvir edilerek sembol hâline
getirilmiştir.
Bugün bu sembolü kullanan, sözde bu ilkelere
bağlılığını her fırsatta dile getirip
Kuruluş dilekçesini Kurtuluş Savaşında meydanlarda
verdik. diyenlerin bu ilkelerden bihaber olduğu, bu okların da
yaylarından çıktığı bellidir, kimlerle birlikte
olunduğu ve hangi hedeflere gittiği ne yazık ki meçhuldür.
Ayrıca bu ilkeler doğrultusunda hiçbir kayda ve şarta
bağlı olmadan halka verilen egemenlik hakkıyla memleketin her
bölgesinden seçilip halkı temsilen gelen ve her türlü imtiyazlardan
faydalananların, kürsü dokunulmazlığı adı
altında profesyonel hitabet yeteneklerini kullanarak, hazır
metinlerden, iyi çalışılmış ezberleriyle mensubu
oldukları milleti reddederek devletin bütünlüğüne kastetmeye, kin
kusmaya, halklar diyerek, ayırarak bölücülük yapmaya hakları
yoktur. Ya istiklal ya ölüm! diyerek canını ortaya koyan bu
millete, bu devlete Meclis çatısı altında hakaret edip ipleri
tutanların ideolojilerine hizmet etmek amacıyla infial yaratmaya
kimsenin cüreti olmamalıdır.
Yine, bu çatı altında ihanetle, toplumsal
asayişi ihlal edici her türlü sözü söylemekten kaçınmayan vekiller,
olduğunu savunduğunuz zulüm, adaletsizlik, eşitsizlik,
ayrımcılık ve mağduriyetler varsa Türk
Anayasasının her bir Türk vatandaşına
tanıdığı seçilme hakkını kullanmadan hangi yoldan
ve hangi güçle buraya geldiğinizi öğrenmek isterim. Şunu da
ifade etmek isterim ki ellerinize tutuşturulan metinler bu ülkenin
kimyasına uygun değildir, ayrıca temsil ettiğimiz
halkın da gerçeği değildir; Sosyal medyada nasıl
tıklanırım? kaygısı taşıyan içi boş
popülist söylemlerdir, argo tabiriyle tribüne oynamaktır.
Değerli milletvekilleri, millet kavramı,
halkları bölünerek; aile kavramı, kadın-erkek, eşit ya da
eşitsizliğe indirgenerek; mezhep tartışmalarıyla
hassas dinî kutsallar yıpratılarak bütün bölünmeye, parçalanmaya ve
yok edilmeye çalışılmaktadır. Oysaki devletler, sistemlerle
değil, birlik ve beraberlik ruhuyla ayakta kalır. Türk kimliğinden
rahatsız olup küresel kimlik arayışında olanlar bunu
özellikle hatırlamalıdır. Daha önce de ifade ettik: Birileri
tarafından dayatılan çözüm formülleri bu toplumun kimyasına
aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Sazak.
METİN NURULLAH SAZAK (Devamla) Elbette, bu
necip milletin, giderilmesi gereken noksanları vardır ve bu noksanlar
ülkenin her bir noktası için aynı ölçüde geçerlidir. Vekili
bulunduğum Eskişehirin -sanayici ve esnafının görüş
ve önerilerinde olduğu gibi- noksanları; bireysel kredi ve kredi
kartı borçlu sayısıdır, dalgalı kurdur, enflasyondur,
işsizliktir, eğitimli ve nitelikli eleman eksiğidir,
yatırımdan uzaklıktır ve tüketim ekonomisidir.
Ekonominin yanı sıra terör, yolsuzluk,
adalet ve fırsat eşitsizliği gibi acilen çözüme
ulaştırılması gereken konular vardır. Bu
sorunların çözümü için öncelikle, gerçekten, bu ülke menfaatine hizmet
etme niyeti, yapıcı bir dil, ortak akıl ve vizyonla, özellikle
toplumun yapısına uygun olarak bu Meclis çatısı
altında konuşulması gerekir.
Sözlerime son verirken, bugün medeni
dediğimiz Batının, bir zamanlar gıptayla
baktığı Türk kimliğinin, bu sınırlar içinde
yaşayan her bir birey için büyük bir şeref olduğunu hatırlatırım.
Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta
yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir.
2020 yılı bütçesinin necip Türk milleti
için hayırlara vesile olmasını temenni eder, muhterem heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah
Sazakın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifinin 15inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; sayın hatip aslında
biraz kendisini de aşan ifadelerde bulunmuştur. Cumhuriyet Halk
Partisinin altı okun arkasındaki duruşundan Türk milleti,
Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları en ufak bir
şüphe duymamaktadır. Seçim ittifakı içerisinde olduğumuz
İYİ PARTİ ve Saadet Partisiyle birlikte ittifakımızı
sürdürürken, bu siyasi partilerle ilgili en ufak olumsuz bir görüşümüzü,
vatan, milliyetçilik, ülke sevgisi, çocuklarımızın
geleceğiyle ilgili en ufak bir kaygıyı belirtmedik. Ama
kendilerinin hangi kaygılarla hareket edip, neler söyledikleri açık
olarak ifadelerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ekliyorum,
tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
bulunan Bundan
Cumhurbaşkanı olmaz, her vatan evladından olur ama bundan
olmaz. diyen bir siyasi partinin temsilcisi olarak kendi durdukları yeri
kendilerinin bir daha kontrol etmesi gerekir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
17.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 6 milyon oy
almış bir partinin vekilleri olarak seçmenlerinin ve Türkiyede
yaşayan herkesin sorunlarını dile getirip çözüm
yollarını tartıştıklarına ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, iki noktaya işaret etmek
istiyorum: Birincisi, bu konuşmalar meselesi. Şimdi, insanlar
aslında camdan bir kulenin içinde otururken etrafa taş atmamalılar
diye düşünüyorum. Bu siyaset arenasında partilerde genel
başkanlar vardır, onlar promptera bakmadan
konuşamıyorlar. Prompter biliyorsunuz bir alet, onu ancak oraya
koyduğunuz zaman okuyabiliyorsunuz oradan. Hatta bir genel başkan
var, bir kere promptera bakıp konuşurken elektrikler kesildi, durdu
kaldı elektrikler gelene kadar, bunları da gördü bu siyaset
arenası. Dolayısıyla, kimse camdan bir kulenin içinde otururken
başkalarına taş atmasın. Bunun bir kez daha
altını çiziyorum.
Bütün vekillerimiz konuşmalarını
kendileri hazırlarlar ve o hazırladıkları
konuşmaları burada gelirler isterlerse irticalen, isterlerse okuyarak
dile getirirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ekliyorum,
tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Nasıl, bakanlar da burada gelip ellerinde
okuyarak kürsüden anlatıyorlarsa bize bütçeyi, bizim vekillerimiz de
nasıl tercih ediyorlarsa öyle yaparlar, birincisi bu.
İkincisi, efendim, bu Parlamentoda olan herkes
için söylüyorum, kendimiz için değil sadece, bütün partiler için
söylüyorum: Her vekil burada halkın oyuyla seçilmiştir,
tartışmasızdır, 6 milyon oy almış bir partinin
vekilleriyiz ve bizi seçmiş olanların sorunları ve
hassasiyetleri birinci meselemizdir, ikinci olarak da o sorunları
çözmektir esas meselemiz. Dolayısıyla, dile getirdiğimiz her
şey seçmenlerimizin ve Türkiyede yaşayan herkesin
sorunlarıdır ve onların çözüm yollarını tartışmaktır.
Bunu da kimseden izin alarak yapmayız, ne istersek onu konuşuruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki.
Sayın Akçay, siz de buyurun.
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu
Genel Başkanı Başbuğ Alparslan Türkeşin deklare
ettiği Dokuz Işık Doktrininden birisinin gelişmecilik ve
halkçılık olduğuna, halkçılığın CHPnin
tekelinde olmadığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisinin değerli
konuşmacısı arkadaşımız da kimseden izin alacak
değil, kendi özgür iradesiyle konuşmasını
hazırlamış ve takdimini de yapmıştır. Şimdi,
dikkat ederseniz hiçbir parti adı vermedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Altı ok. dedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 9 siyasi parti var, 5 parti grubu var, 4 bağımsız
milletvekili var. Yani Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Genel
Başkanımız Başbuğ Alparslan Türkeşin deklare
ettiği dokuz ışık doktrinin biri de gelişmecilik ve
halkçılıktır yani halkçılık CHPnin tekelinde
değil ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, bir dakika daha
ekliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Altı ok. dedi
efendim, altı oktan biz kendimizi anlıyoruz Sayın Grup
Başkan Vekilim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Yani mesele bu kadar sarihtir, çok fazla
alınganlık göstermeye de gerek yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şahıslar adına son söz Ankara Milletvekilimiz Sayın
İbrahim Halil Orala aittir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Oral, süreniz beş dakika.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerine
şahsım adına aleyhte söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bütçe
görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Plan ve Bütçe
Komisyonu süreci ve sonrasında, Genel Kurulda yürütülen görüşmelerde
muhalefet olarak bütçe teklifinin bir noktasını, virgülünü, bir tek
rakamını bile değiştiremedik. Olmaz ya, bu Meclis bütçe
teklifini reddetse bile yeni sistemde, Cumhurbaşkanımız eski
bütçeyi artırıp devam edebilmektedir. Parlamenter sistemdeyse, bütçe
oylamaları âdeta bir güven oylaması olmaktaydı. Artık bütçe
görüşmeleri sadece gelenekselleşmiş bir faaliyet gibi
gerçekleşiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli ve milletvekilleri
dışında bütçenin heyecanını ya da etkisini hisseden
maalesef olmuyor. Milletimiz bütçe görüşmelerini takip etmiyor. Neden
takip etsin ki? Bu bütçe kanunu yürürlüğe girdiğinde elindeki bebek
beziyle açlıktan bayılan babanın derdine derman olacak
mıdır? Dün Çorumda ekonomik sorunlardan intihar eden 2
vatandaşımızı, birkaç gün önce Denizlide işsiz
kalıp intihar eden kardeşimizi ya da daha önce siyanürle intihar eden
aileleri görüp yeni acıların yaşanmasını engelleyecek
midir? Vatandaşın 21 milyar Türk lirasını bulan kredi
borçlarına, kredi kartı veya tüketici kredi borçlarına ödeme
kolaylığı sağlayabilecek midir? 20 milyonu aşkın
icra takibi dosyasının açtığı yaralara merhem
olabilecek midir? Cumhuriyet tarihinin en çok konkordato ilan edilen dönemine
son verebilecek midir? Enerji Bakanımızın verdiği bilgiye
göre elektrik faturasını ödeyemeyen 3,5 milyon abonenin, doğal
gaz borcunu veremeyen 700 milyon abonenin kesesine bir katkı sunabilecek
midir? Ben cevabını vereyim: Bu bütçe, milletimizin hiçbir derdine
derman ve hiçbir yarasına merhem olamayacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, dün sürem
yetmediği için Ankaramızın önemli bir problemini dile
getirememiştim. Ankaranın spor tesisleri noktasında ciddi bir
eksikliği vardır. 19 Mayıs Stadı yıkılalı
yaklaşık bir seneyi geçti. Yıkımın
yapıldığı alana bu süre içerisinde bir tek kazma dahi
vurulmamıştır. Ülkemizin başkentinde A Millî Futbol
Takımı yirmi yedi yıldır maç yapamamaktadır,
oynayamamaktadır. Eryaman Stadının ve çevresinin
yetersizliği ortadır. Ankaragücü ve Gençlerbirliğimiz aylarca
iç saha maçlarını deplasmanda oynamak zorunda
kalmışlardır. Nitekim, onun faturasını da bugün alt
kümelerde mücadele etmek suretiyle ödemektedirler. Cebeci İnönü Stadı
ise atıl kalmıştır, âdeta ölüme terk edilmiştir. Sonra
Neden uluslararası turnuvalara ev sahibi olamıyoruz? diye
hayıflanıyoruz. İşte, nedeni budur. Ankaranın,
Gençlik ve Spor Bakanlığının öncülüğünde ciddi spor
tesisleşmesine acil ihtiyacı vardır.
Saygıdeğer milletvekilleri, iki
haftadır Ankaradaki Doğa Kolejlerini Ankara Milletvekili
Arkadaşım Sayın Ayhan Altıntaş Beyle birlikte ziyaret
ederek oradaki öğretmen, öğrenci ve velilerle görüşmekteyiz.
Velilerin sabahın erken saatlerinde, Ankaranın bu soğuk ve
sisli havasında okulların önüne gidip yetkililerden bir açıklama
beklemeleri içimizi sızlatmaktadır. Ancak ne Doğa Kolejinden ne
de Millî Eğitim Bakanlığından doyurucu, tatmin edici bir
açıklama aylardır maalesef gelmemektedir. Sayın Bakan Doğa
Kolejindeki öğrencileri devlet okullarına geçirme planları
olduğunu açıklarken, İstanbul Teknik Üniversitesi resmî bir
açıklamayla Doğa Kolejiyle ilgilendiklerini belirtmektedir. Oh ne âlâ
çözüm! Velilerimiz çocuklarını devlet okullarına göndermeyi
bilmiyorlardı, Sayın Bakan sağ olsun, adres göstermiş oldu.
Bu mükemmel çözüm için Sayın Millî Eğitim Bakanını tebrik
ediyorum!
Millî Eğitimden sonra en çok öğrenciye ve
okula sahip olan bu kurumun durumuyla alakalı Millî Eğitimin acil ve
net açıklamalar yapması
Sonuç alamaması özel bir kurumun
meselesi değil, binlerce Türk çocuğunun meselesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Bu
evlatlarımızın bir kısmı yine lise, üniversite
sınavlarına gireceklerdir. Onların psikolojisini hiç
düşünüyor musunuz?
Şimdi sormak istiyorum: Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Millî Eğitim Bakanımızın
evlatları bu yıl üniversite sınavına girecek ve bu
mağduriyeti yaşıyor olsalardı bu vurdumduymazlığa
devam edebilecek miydiniz? Velilerimiz ve öğrencilerimiz adına bu
hususun takipçisi olacağımızı, Bakanlığın bu
konuda acil bir tedbir alması gerektiğini söylüyor ve 2020 bütçesinin
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Adanada bulunan ve 1.500
kişinin direkt çalıştığı, dolaylı olarak 5
bin kişiye iş imkânı sağlayan, ülkemize ve 70 ülkeye
otomotiv dalında otobüs üreten TEMSA Otobüs Fabrikası var. 500 milyon
dolar ödenerek Simit Sarayının satın
alındığı bir dönemde ve 200 milyon dolar ödemeyle Dünya Göz
Hastanesinin alınması tasarlanırken ben de diyorum ki bir an
önce, acilen, 70 ülkeye ve iç piyasaya otobüs üreten TEMSAnın da
satın alınıp ülke ekonomisine ve istihdama katkısının
devam ettirilmesinin sağlanması gerekmektedir. Ancak bu firmayı
alırken BMCyi düşürüp de bu firmayı da Katarlılara
peşkeş çektirmeyelim ve de kaptırmayalım diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Edirne merkez ilçenin Demirhanlı köyünde
yurttaşlarımız bir araya gelerek cami yaptırmaya karar
vermişler ve aralarında topladıkları çok az bir parayla
inşaata başlamışlardır. Bağış toplama
belgesi, vergiden muafiyet belgesi gibi tüm bürokratik işlemleri kendileri
halletmişlerdir. Devletten bir kuruş bile yardım
görmemişlerdir. Her türlü bilimsel gerçekliğe karşı Kanal
İstanbulu gündeme getirerek inatlaşan, önce Simit
Sarayını, şimdi Dünya Göz Hastanelerini kurtarmayı, yandaşlara
ballı ihaleler vermeyi ilke edinmiş Hükûmetiniz bu caminin
yapımına neden destek vermez? Hazır bütçeyi konuşuyorken
Edirne merkez ilçe Demirhanlı köyüne de bir el atın.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanımıza olacak: Sayın
Bakanım, Yargı Reformu Strateji Belgesi Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuna açıklandı.
Belgede yargının bağımsızlığını ve
tarafsızlığını güçlendiren önemli hususlar yer
alıyor. Yargı Reformu Strateji Belgesinde yer alan bazı
düzenlemeler geçtiğimiz günlerde birinci yargı reformu paketi olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yürürlüğe girdi. Kamuoyunda
ikinci yargı paketiyle ilgili olarak bir beklenti var. Bu hususta Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yanı sıra Adalet Bakanlığının
da çalışmalarının olduğu kamuoyuna yansıdı.
Bu husustaki çalışmalarınız hakkında bilgi verir
misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT( Adana) Ülke ekonomisinin can
damarını oluşturan çiftçilerimiz, esnaf ve
sanatkârlarımız, BAĞ-KUR primlerini ödeyemez hâle gelmişlerdir.
Faaliyetlerini sürdürebilmeleri, geçimlerini sağlayabilmeleri için
bazı talepleri bulunmaktadır. Bu bağlamda artan üretim
maliyetleriyle, yükselen faizlerle boğuşan çiftçilerin tarım
BAĞ-KUR prim ödemelerinde yaşadığı zorluklara çözüm
üretecek misiniz? Çiftçinin Ziraat Bankası ve tarım kredi
borçlarını iki yıl faizsiz erteleyecek misiniz? Siftahsız
dükkân kapatan esnaf ve sanatkârlarımız mevcut BAĞ-KUR
primlerini bile ödeyemezken, fahiş artış yapılan prim
tutarlarını gözden geçirecek misiniz? Ekonominin çarkını
döndüren sanatkârların, esnaflarımızın BAĞ-KUR prim
ödemeleri on iki aylığına durdurulsun. çağrısına
olumlu yanıt verecek misiniz? Esnaf ve sanatkârlarımızın
BAĞ-KUR primleri 500 lira olarak sabitlensin. isteğini yerine
getirecek misiniz? Büyük şirketlere sunulan teşvik prim desteklerini
esnaf ve sanatkârlara verecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler
Başkan.
19 Aralık 2000, helikopter dâhil ağır
silahlar, 10 bin görevli ile eş zamanlı 20 cezaevine yapılan
operasyonun tarihi; 30 devrimci vurularak, yakılarak katledildi,
yüzlercesi yaralandı. Sayım alamıyoruz. dediler. Silah var.
dediler, oysa hepsi yalandı. Tek silahımız devrimci irademiz ve
bedenlerimizdi. Tutsaklar işkenceyle F tipi tecrit cezaevlerine konuldu.
Ne devrimcileri teslim alabildiler ne de direnişi kırabildiler;
sorumlular hâlen cezasızlar. Cezaevlerinde işkence sürüyor.
Hesabı mutlaka sorulacaktır. Tüm cezaevi direnişlerinde,
ölümsüzleşen devrimci yoldaşlarımızın anısı
önünde saygıyla eğiliyorum.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN( Artvin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan Artvin Devlet Hastanesinde anjiyo
ünitesi olmaması nedeniyle ne yazık ki herhangi bir operasyon
yapılamıyor. Artvinin herhangi bir ilçesinde kalp krizi geçiren bir
hasta ya Erzuruma ya Rizeye ya da Trabzona veya diğer illere
naklediliyor. Bu konuda yollarda ölümle alakalı ciddi bir rakam var. Bu
konuda, Artvin Devlet Hastanesinin gerekli donanıma sahip olmasına
ilişkin yöre halkının bir beklentisi var. Bu konuda
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca, Muratlı Sınır
Kapısıyla alakalı Gürcistan ile Türkiye arasında bir
uluslararası anlaşma bu Meclisten geçti. Üç dört yıldır, bu
konuda, Muratlının yeniden açılmasıyla alakalı bir
beklenti var ama herhangi bir adım atılmadı.
Bunun haricinde de yine, Batum-Ankara uçak
seferlerinin yapılmasıyla alakalı Türk Hava Yolları
konusunda bugüne kadar yaptığımız bütün başvurular
sonuçsuz kaldı. Sizin bu konuda ilgi göstereceğinize inanıyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Komisyon, sorular soruldu,
siz mi cevap vereceksiniz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Mersin) Sayın Bakanımız cevap verecek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İkinci yargı paketiyle ilgili Sayın
Taşkının soruları oldu. Malumunuz olduğu üzere,
birinci yargı paketi, ceza yargılamalarına ilişkin
özgürlüklerin daha da genişletilmesi, ifade özgürlüğünün daha da
güvence altına alınmasına yönelikti, değerli Genel Kurulun
oylarıyla kanunlaştı ve yürürlüğe girdi. Özellikle bu
birinci yargı paketinde ceza usulü düzenlemeleri söz konusuydu. Bunlardan
seri, basit yargılama da 1 Ocak tarihi itibarıyla yürürlüğe
girecek ve esasen, evrensel hukukun genel ilkesi olan eleştiri, haber
vermenin suç oluşturmayacağına ilişkin genel ilke de tahkim
edilmiş oldu. Bu konuda uygulamacılara da dikkat çeken ve istinaf
uygulamalarıyla ilgili bazı ifade özgürlüğünü ilgilendiren
suçların, cezaların, bu konudaki yargılamaların
Yargıtaya taşınmasına ilişkin de düzenlemeler
yapıldı malum olduğu üzere.
İkinci yargı paketinde de genel olarak
hukuk usulüne ilişkin düzenlemeler üzerinde çalışılmakta.
Elbette bu, değerli milletvekillerimizin iradesiyle şekillenecek. Bu
çerçevede, önerileri hazırlanan ikinci yargı paketinde, hukuk
usulünde yargılamaların hızlanması, devam eden hukuk
yargılamalarındaki 4 milyonun üzerinde dosyada altı ile sekiz ay
arasında, yargılamaların hızlanması söz konusu ve
özellikle yine ticari davaların da ihtisas mahkemesi gibi, her yerde
asliye hukuk marifetiyle görülmesi ve bu anlamda ticari hayatın da
olası olumsuz etkilerden uzaklaşması adına, ticaret
mahkemelerinin de il merkezlerinde bir ihtisas merkezi olarak görülmesi
yönünde, yine noterlik sistemiyle ilgili, yine çocuk teslimiyle ilgili hukuk
yargılamaları anlamında birtakım düzenlemeler,
düşünceler söz konusu.
Keza vatandaşın devletle mahkemelik
olmaması, devletin devletle, idarenin idareyle mahkemelik olmaması
anlamında idari sulh düzenlemesinin de kapsamının
genişletilmesi ve bu konuda idarenin yapmış olduğu
işlem ve eylemlerinden dolayı öncelikle bir masa etrafında bu
konunun müzakere edilip değerlendirilmesine imkân tanıyan bir
düzenleme söz konusu.
Keza, özellikle bu tüketici ara buluculuğuyla
alakalı
Ara buluculuk sistemi çok başarılı bir
şekilde işlemektedir ancak kanunda birtakım düzenlemelere de
ihtiyaç görülmektedir çünkü 2018 ve 2019da ara buluculuk başarılı
bir şekilde, daha yaygın olarak işleyen bir sistemdir. Bu konuda
ihtiyaç duyulan hem kanun düzenlemeleri hem de tüketici davalarına da
bunun teşmil edilmesine ilişkin bir düzenleme, bir çalışma
söz konusudur. Böylece, tüketici hakem dosyalarındaki işleyen, başarıyla
uygulanan sistem yine kendi usulünde devam edecektir ancak doğrudan
mahkemeye gelen, özellikle doğrudan tüm tüketicilerimizin
mağduriyetinin önüne geçecek şekilde bir tüketici ara buluculuğu
sistemi de yine üzerinde çalışılan konu
başlıklarından biridir.
Tabii, bu ve diğer tüm başlıklar
Meclisimizin iradesiyle oluşacaktır. AK PARTİ ve Milliyetçi
Hareket Partisinin bu konudaki vereceği desteklerle sistemi, içeriği
daha da zenginleşecektir ama hem uygulama hem akademisyenlerle
yapılan çalışmaların bu anlamda hukuk merkezli, hukuk usulü
çerçevesinde devam ettiğini ifade edebilirim.
Diğer konu da, elbette yargı paketlerinin
gündemini Türkiye Büyük Millet Meclisi takdir edecektir, belirleyecektir. Bu
konuda kapsamını da yine Türkiye Büyük Millet Meclisi takdir
edecektir.
Diğer, Sayın Yalımın ifade
ettiği hususlarla ilgili
Bildiğiniz gibi, Sayın
Cumhurbaşkanımız bu konuyla alakalı, Simit Sarayıyla
ilgili, ilgililerle, yetkililerle yapmış olduğu görüşmeyi
kamuoyuyla da gazetecilerle de paylaştı. Bu hususta, geçmişteki
örneklerde de kamu bankalarının bu anlamda yapmış
olduğu tasarrufların ülkemize getirmiş olduğu
sonuçları da ifade ettiler. Bu hususta hassasiyeti de yine kamuoyuyla
paylaşılmıştır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Otobüs firmasıyla
ilgili ne düşünüyorsunuz Sayın Bakan?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Diğer
hususlarla ilgili de elbette ilgili bakanlıklar,
notlarımızı aldık, yazılı olarak da cevap
verecektir.
Artvinle ilgili de Sayın Bayraktutan, ben de
notumu aldım, bizzat takip edeceğim.
Saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul
edilmiştir.
16ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 16- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı
yürütür.
(2) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Sayıştay
Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay
Başkanı, düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin
hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum başkanları yürütür.
BAŞKAN 16ncı madde üzerine ilk söz,
İYİ PARTİ Grubu adına Konya milletvekilimiz Sayın
Fahrettin Yokuş a aittir.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Yokuş.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020
yılı merkezi yönetim bütçesinin 16ncı maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Malumunuz, bu bütçe bir saray bütçesi çünkü
milyonlarca çalışan ve vatandaş açlık sınırı
altında inim inim inlerken saray harcamalarına biz bu bütçeden 3
milyar Türk lirası ayırdık. Bu bütçe bir rant bütçesidir,
bütçede kamu-özel iş birliğinin dövize bağlı Hazine
garantileri artarak devam ederken halkın geçmediği köprülerden,
geçmediği yollardan ve kullanmadığı havaalanlarından
dolayı hatta yatmadığı hastanelerden dolayı para
ödediği bir rant bütçesi. Bu bütçe betona gömülen bir ekonominin
bütçesidir. Bu bütçe tabiidir ki bir faiz bütçesidir, toplam 139 milyar TL faiz
ödenecektir. Yani her 100 TLlik vergi gelirimizin 18 lirası faizlere
gidecektir. Bu bütçe bir borç bütçesidir. Hazinenin 2020 yılı
bütçesindeki borçlanma yetkisine ilave olarak yüzde 5lik yetki devri de var bu
bütçede yani 154 milyar TLye çıkarılan bir borç yükü bütçesidir bu
bütçe.
Bu bütçe bir vergi adaletsizliği bütçesidir.
Türkiye'deki vergi adaletsizliğinin dünyada bir örneği yoktur.
Gazlı içeceklerden, meyve sularından özel tüketim vergisi
alacaksınız amma yatlardan, pırlantalardan sıfır vergi
alacaksınız, hiç vergi almayacaksınız. Yeryüzünde herhâlde
böyle bir ülke yoktur, olması da zaten mümkün değildir.
2020 yılı bütçesinde maalesef işçi
yok, memur yok, emekli yok, esnaf yok, çiftçi yok, yatırımsa hiç yok.
Memura, emekliye, işçiye, kamu işçisine 2020 yılında
tahminî enflasyon kadar artış, enflasyon farkı olursa enflasyon
farkı ödenecek ama bunun dışında hiçbir şey yok. Bunun
anlamı şu: Bu saydığım gruplar refah payı
alamayacaklar, resmî enflasyonun dışında bir hakları da yok
amma gelin görün ki vergi dilimleri yüzünden enflasyonun altında ücret
alacaklar. Şimdi, yıllardır Cumhurbaşkanımız,
Başbakanlarımız, bakanlarımız Biz memuru,
işçiyi, çiftçiyi -affedersiniz- emekliyi enflasyona ezdirmedik. derler.
Vallahi billahi külli bir yalan. Neden? Enflasyon kadar zam zaten
sıfır zam. Kaldı ki memurların, işçilerin yıl
içinde yüzde 15 olan vergi dilimi yüzde 20ye, bazen yüzde 27ye
çıkıyor maaşlarına göre. Yani vergi dilimlerinin yükselmesi
nedeniyle memurlar, işçiler ne oluyor? Her yıl yüzde 2, yüzde 3,
hatta yüzde 4 oranında enflasyonun altında ücrete mahkûm oluyor. Yani
siz hâlâ bunu düzeltemediniz. Kardeşim, çok mu zor? Yani asgari ücretliden
vergi almazsınız, memurun, işçinin vergisini yüzde 15te sabit
tutarsınız ve meseleyi halledersiniz. O zaman dersiniz ki: Biz
memuru, emekliyi, işçiyi enflasyona ezdirmedik, resmî enflasyon kadar zam
verdik. Biz de doğru deriz alkışlarız. Ama doğru
olmayanı burada alkışlamamız ne mümkün.
Değerli milletvekilleri, bütçede memur yok
dedik. Niye dedik? Burada şunu söylüyorum: Bütçemizin vergi dilimlerinin
ne hâle geldiğini, memurların ne büyük sıkıntı
çektiğini zaman zaman anlattım. TÜRK-İŞin kasım
ayı açlık ve yokluk sınırı rakamlarını size
sunmak isterim: Açlık sınırı 2.578 lira, yoksulluk sınırı
6.850 lira. Yani 2 çocuklu bir aile 2.578 liranın altında ücret
alıyorsa açlık içinde, 6.850 TLnin altında evine maaş
giriyorsa yoksulluk altında.
Şimdi, bakalım, bizim ülkemizde şu
anda 16,5 milyon insanımız açlık sınırı
altında yaşıyor. 65 milyon insanımız da yoksulluk
sınırı altında yaşıyor. Ben söylemiyorum,
TÜRK-İŞin rakamları söylüyor. Yine, TÜRK-İŞin
rakamlarına göre işçilerimizin kahir ekseriyeti, emeklilerimizin
tamamı, memurlarımızın da -çok şükür açlık
sınırı altında kalanı yok ama- yüzde 95i yoksulluk sınırı
altında ücrete tabi oluyorlar. Emekliler bu bütçede yok. Burada çok tartışıldı,
Efendim, bin liranın altında emekli maaşı alan yok.
Yalan, koskoca bir yalan. Yüz binlerce var ama bunu burada söylüyorlar.
Nasıl söylüyorlar, gerçekten şaşırıyorum. Hatta öyle bir
şey yaptılar ki dünyada bir örneği yok yani AK PARTİ
iktidarının 2008de SGK reformu diye milleti, vatandaşı,
emekliyi, garibanı, işçiyi, memuru nasıl
aldattığını hepiniz biliyorsunuz. Ne yaptılar 2008den
itibaren? Ne yaptılar biliyor musunuz? Türkiyede öyle bir garabet var ki
memur, işçi çalıştıkça yani ne kadar çok
çalışırsa o kadar az emekli maaşı
bağlanıyor. Allah Allah! Ya dünyayı tersine mi döndürüyorsunuz
siz? Ama sizin bu garabet işleriniz devam ediyor, dünyada böyle bir
şey yok. 2000den önce otuz yıl hizmeti olan bir devlet memuru,
maaşının yüzde 80iyle emekli olurken şimdi otuz yıl
çalışacak bir memur, maaşının yüzde 55iyle emekli
olacak. Yani demem odur ki zaten emekliye, memura, işçiye hep
şaşı baktınız, şaşı bakmaya da maalesef
devam ediyorsunuz.
Gelelim asgari ücrete: 2020 yılında ne
olsun? Bugünlerde açıklanacak. Hemen Türkiye İstatistik Kurumu yola
çıktı. Dediler ki: Biz bir hesap yaptık -gerçi
hesaplarının hepsi sakat da- 2.331 lira olsun. Yani
aşağı doğru çekiyorlar, şimdiden milleti
alıştırmaya çalışıyorlar. Kardeşim, elli
kere bu kürsüden söylendi, asgari ücreti vergi dışı
yapsanız kıyamet mi kopar? Kayıt dışı oranı
yüzde 40lara varmış, asgari ücretli çalışanları
kayıt altına alsanız kıyamet mi kopar? Şu ülkede 1
milyondan fazla kayıt dışı çalışan Suriyeliyi,
Afganlıyı bu ülkede çalıştırmaktan vazgeçseniz,
ülkelerine gönderseniz kıyamet mi kopar? (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama nerede! Nerede sizin
Ve zehir
zıkkım olsun diyorum ben, bu ülkede 1 milyon 200 bin yabancı
istihdamı yaparak, benim 1 milyon 200 bin vatandaşımı
işsiz gezdirenlere bu ülkenin ekmeği zehir zıkkım olsun
diyorum, başka da bir şey demiyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 2020 yılında
vergide yeniden değerleme oranı yüzde 23,7; ne güzel yani bütün
vatandaşlardan -işçi, emekli, memur, çiftçi, dar ve sabit gelirli-
bir yıl içinde yüzde 23,7 artışla vergi alacaksınız.
Memura ne veriyorsunuz? Yüzde 8-9, enflasyon kadar. İşçiye ne
veriyorsunuz? Aynı. Emekliye ne veriyorsunuz? Aynı. Hay sizin
adaletinize ya, olmaz olsun adaletiniz! Bari, azıcık vicdanınız,
insafınız varsa aldığınız vergi oranı kadar
işçiye, memura, emekliye zam yaparsınız da biz de buradan sizi
alkışlarız. Asgari ücretliye aynı zammı yaparsanız
yine biz buradan sizi alkışlarız.
Evet, bu bütçede köylü yok, çiftçi yok, esnaf yok;
yok oğlu yok. Kimin olduğunu ben söylemeyeyim, bu kürsüden bu
bütçenin kimlerin bütçesi olduğunu çok hatip kardeşimiz söyledi, ben
söylemeye gerek görmüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yokuş, tamamlamak
üzere bir dakika süre veriyorum.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bu bütçe de
yatırım da yok. Bakınız, 2020 yılı, en önemli
projelerden biri olarak bilinen KOP projesinden bahsedeceğim. 2016
yılından itibaren yeni vilayetler ekledik KOP projesine, vilayet
sayımız 8e çıktı yani şu anda Konyanın da
içinde bulunduğu 8 vilayete KOP projesiyle
ayırdığınız pay 118 milyar lira. Allahtan korkun ya!
8 vilayete Konya Ovası Projesiyle 118 milyar ayırıyorsunuz.
Zaten Konyayı susuz bıraktınız, Konyayı şehir
olmaktan çıkardınız. Türkiyenin nüfusu son on altı
yılda yüzde 26 artarken Konya yüzde 18 artmış yani göç veren bir
il olmuş. Konya sahipsiz. Yakınımızdaki Eskişehirin
nüfusu yüzde 30 artmış, Bursanın yüzde 34 artmış ama
Konya yüzde 18de kalmış. Neden? Göç veren bir il olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Yani sözümüz
şu: Yatırımda da gözünüz yok, işte de gözünüz yok,
aşta da gözünüz yok.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Saraya
bakıyorsunuz, 5 de müteahhide bakıyorsunuz. Allah sizi bildiği
gibi yapsın! (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Adana Milletvekilimiz Ayşe Sibel Ersoyda. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Ersoy.
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı bütçe
görüşmelerinde sona doğru yaklaşıyoruz. Hepimizin
yaşadığı gibi, 2019 yılı ülkemiz için ekonomik
anlamda zor bir yıl olarak hafızalarda yerini alacaktır.
Küresel boyutta ekonomik büyümenin
yavaşlaması, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti
arasında yaşanan ticaret savaşları, petrol ihracatı
yapan ülkelerde yaşanan iç karışıklıklar ve ambargolar
nedeniyle yaşanan petrol fiyatındaki dalgalanmalar, zayıflayan
ticaret küresel boyutta tüm ülkeleri olumsuz etkilerken ülkemiz ekonomisi de
tabii ki bu olumsuzluktan üzerine düşeni az ya da çok
almıştır.
Dünya genelinde merkez bankaları
tarafından genişletici para politikaları uygulamaları ile
faiz indirimlerine rağmen dünya ve ülkemiz ekonomisi zayıf büyümeyle
2019 yılını kapatmaktadır. Şimdi, 2020 ve ilerisi için
çalışma vakti. Ülkemiz ekonomisinin kırılgan yanlarını
güçlendirecek tedbirler almak, başta yürütmenin görevi olsa da yüce
Meclisimiz de alacağı kararlarla yürütmenin yolunu
aydınlatmalıdır. Ülke ekonomisi, ekonomik savaşların
sürdürüldüğü ve geçtiğimiz yıl içerisinde yaşayarak
öğrendiğimiz gibi, ekonominin silah ve tehdit olarak
kullanılması da dikkate alınarak millî bir mesele olarak
görülmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki ekonomi davamız,
partilerüstüdür ve ülkemizin kurulduğu günden bugüne kadar
aralıksız süren millî mücadelesinin vazgeçilemez, ihmal edilemez bir
parçasıdır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Çevre Komisyonuna üye bir parlamenter olarak izninizle
çalışma ve ilgi alanım olan çevre konusu ve Çevre
Bakanlığı hakkındaki görüşlerimi paylaşarak
konuşmama devam etmek istiyorum. Geldiğimiz noktada artık
küresel ısınma ve küresel ısınmaya bağlı
tehditler yarının sorunu olmaktan çıkmış, bugünün
sorunu hâline gelmiştir. Yaşadığımız habitat
içindeki değişimler gözle görülür ve herkes tarafından
kolaylıkla fark edilebilir olmuştur. İklimlerde yaşanan
değişiklikler, barajların ve göllerin kurumasına,
doğal afetlerin artmasına, coğrafya olarak bilmediğimiz
yabancı canlıların görülmesine ve hatta yabancı
olduğumuz, daha çok okyanus ülkelerinin alışık olduğu
hortumlarla karşı karşıya kalmamıza neden
olmaktadır.
Haber bültenlerinde ve dünya gündeminde çevre
sorunları küresel ısınma karbon emisyonu gibi kavramlarla
daha sık karşımıza çıkmaktadır. Artık
dünyada çevre ve çevre politikaları ilk sıralara yükselmiş,
üretilen ve hatta tüketilen her şeyin çevreyle uyumlu olması zorunlu
hâle gelmiştir.
Büyüme, ucuz ham madde, rant ve düşük maliyet
gibi gerekçelerle çevreye verilen zararın insan ve dünyamızda
yaşayan diğer canlıların hayatına maliyeti, deniz
seviyesinde yaşanan yükselme ve buna bağlı olarak yaşanan
iç ve dış göçler, biyolojik çeşitliliğin ve gıda
güvenliğinin tehdit altında olması artık yüzleşilmesi
gereken sorunlar olarak karşımızda durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Bakanlık
bünyesinde çalışmakta olan personelin özlük haklarında
iyileştirmeye gidilmesi ve bazı hakların tanınması
Bakanlığımızın bekleyen iş sorunları
arasında yer almaktadır. Bakanlık bünyesinde çalışan
teknikerlere yapı denetim görevlisi olarak görev verilmesinin
sağlanması, mühendis, mimar, tekniker ve teknisyenlerin diğer
kamu kurum ve kuruluşlarına hazırladıkları proje ve
yaklaşık maliyet hesaplarında görev alanlar için proje ve
bilirkişilik ücreti adı altında tazminat ödenmesi, il
müdürlüklerinde ve merkez teşkilatında görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavlarının periyodik olarak
yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, deprem tahkiki yapılmayan kamu
hizmet binalarının bir an önce deprem tahkik ve incelemelerinin
yapılması, deprem yönünden dayanımı düşük
binaların yıkılarak yenisinin yapılması ya da güçlendirme
gerektiren binaların güçlendirmelerinin yapılmasının
sağlanması, on üç yıl geçmesine rağmen yayımlanmayan
yapım işleri kontrol yönetmeliğinin günümüz şartlarına
uygun olarak yayımlanması gibi birçok sorun çözüm için beklemektedir.
Ayrıca, Bakanlık bünyesinde faaliyet
gösteren Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, ülkemiz için coğrafyada
varlığımızın ispatı olan tapu
kayıtlarını tutmak gibi hayati bir görevi yerine getirmektedir.
Yoğun bir mesai içerisinde gün boyu çalışan personelin özlük
haklarında iyileşme yapmak zorunluluğu da bulunmaktadır.
Çalışanlara döner sermayeden pay verilmesi, her yıl unvan
değişikliği sınavı yapılması, yapılan
yoğun mesai sonucunda yapılabilecek olan hataların önüne
geçilmesi amacıyla yeterli miktarda personel alımının
sağlanması ve birçok ekonomik iyileştirme Genel
Müdürlüğümüz için çözüm bekleyen konular arasındadır.
Bakanlığımıza ait faaliyet
gösteren ülkemizin çehresini değiştirebilecek potansiyele sahip
İller Bankasının hem mevzuat hem de kadro takviyeleriyle,
olması gereken, hak ettiği konuma gelerek, yerel yönetimlere
rahatlıkla kaynak aktararak sıfır atık projesine destek
verebileceği tesislerin kurulması, yenilenebilir enerji
santrallerinin kurulması, harcadıkları elektriği üretmesi
sağlanarak dünyaya örnek sıfır karbon salımla
şehirleşmeye doğru gidilmesi gibi birçok alanda çalışabilmesinin
önü açılmalıdır.
Yönetim personeli olarak
çalıştırılan personel için eşit işe eşit
ücret ve unvan ilkesinden yola çıkarak uzmanlık haklarının
verilmesi, iki yılda bir görevde yükselme ve unvan değişikliği
sınavı açılması ve kıdem farkı, yüksek lisans,
doktora ve yabancı dil tazminatlarının diğer bankalarda
olduğu gibi yükseltilmesi, daha önce defalarca gündeme gelmesine
rağmen bir türlü gerçekleştirilemeyen Yüksek Planlama Kurulu tavan
ücret uygulamasından çıkılması konusu da çözüm
beklemektedir.
Biraz da güzel şehrim Adananın bekleyen
sorunlarını dile getirmek istiyorum. Ülkemizin ileri gelen tarım
sahalarından olan ilimizde üreticilerimizin bazı önemli
sorunları çözüm beklemektedir. Başlıca tarım desteklerinin
ekim zamanından önce açıklanması, maliyet kalemlerindeki
artış oranının her yıl artırılması,
İmamoğlu Sulama Projesinin bir an önce tamamlanması, son
yıllarda Çukurova bölgesinde gelişmekte olan zeytin ve zeytinyağı
üretimine gereken desteğin teknik desteğin- verilmesi amacıyla
araştırma enstitüsünün kurulması, Çukurovanın tarım
ambarı olan Yüreğir ve Karataş Ovasının
trafiğinin rahatlatılması amacıyla Güney Kuşak Çevre
Yolunun ve Karataş yolunun bir an önce bitirilmesi için gerekli
hassasiyetin gösterilmesini bekliyoruz.
Ayrıca, bizim için manevi değeri olan Türk
dünyasının Başbuğu Alparslan Türkeşin adını
taşıyan üniversitemizin yakınında Sarıçam ilçemiz
sınırları içinde bulunan Sofulu çöplüğünün hâlen yoğun
yerleşim alanı içinde kalmasının insan
yaşamını olumsuz etkilemesi nedeniyle Bakanlık
tarafından daha uygun yere taşınmasının
sağlanması için çalışmaların bir an önce
başlaması gerekmektedir. Bakanımızdan özellikle bu konuyu
yakından takip etmesini rica ediyorum.
Şehrimizi ilgilendiren bir diğer konu, bu
hafta medyada gündeme getirilen, 1968 yılından bu yana ticari
faaliyetlerini sürdüren ve 1987 yılından bugüne ilimizde üretimini
sürdürerek 70e yakın ülkeye ihracat yapan TEMSA firmasının
bankalarla yaşanan finansal anlaşmazlıktan dolayı zor
durumda kaldığı gerçeğidir. Ne yazık ki 6/12/2019
tarihi itibarıyla 23 Aralığa kadar ucu açık üretimi
durdurma kararı alınmıştır. Korkumuz, sorunun
çözülmemesi nedeniyle 1.500 kişilik istihdamın direkt, 12 bin
kişilik istihdamın ise dolaylı olarak etkilenmesi ve
işsizlikle yüz yüze kalınmasıdır. Bu noktada istihdam
odaklı kredilerle sorunun çözülmesi, ilave olarak dönem dönem kamu
bankalarının geliştirdikleri yaklaşımların bir
benzerinin uygulanarak firmanın nefes aldırılarak çalışmakta
olan vatandaşlarımıza el uzatması gerekmektedir.
Son olarak, 2013 yılında tanınan,
belediyelerde çalışan sözleşmeli personelin kadroya
alınması uygulamasının da yıl sonuna kadar
tekrarlanması gerekmektedir.
Sözlerime son verirken 2020 yılı
bütçemizin vatanımıza, milletimize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe
Acar Başarana aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin sonuna doğru gelmeye
başladık, grubumuz adına çokça eleştiriler yaptık bu
bütçeyle ilgili. Bu bütçenin aslında halkın ihtiyaçlarını karşılamadığı,
birtakım alanları besleyen, savunma sanayisine çok fazla
yoğunlaştırılan bir bütçe olduğunu ifade ettik.
Ben, bugün biraz daha kayyumlardan söz etmek
istiyorum çünkü bu bizim partimizin en esaslı gündemlerinden, aslında
Türkiye'nin gündemlerinden biri çünkü bitmeyen bir gündem. Düzenli
aralıklarla partimizin belediyelerine kayyum atanıyor, en sonunda
CHPli bir belediyeye de kayyum atanarak, şu anda Türkiye'de kayyum atanan
belediyelerin sayısı toplamda 32 oldu. Şimdi, arkadaşlar,
ben biraz bunun kronolojik olarak tarihçesini anlatacağım, ne
yaşadık buraya geldi, çünkü yeni bir mesele değildi bu kayyum
meselesi, belediyelerin gasbedilmesi, halkın iradesinin yok
sayılması meselesi.
Önceki dönem burada olan arkadaşlar
hatırlarlar, 5 Nisan 2015 tarihinden sonra İmralıda Sayın
Öcalanla yapılan görüşmelerin kesilmesiyle, işte, Kürt
sorununun demokratik yollarla çözümünden vazgeçilmesiyle, müzakere
yöntemlerinden vazgeçilmesiyle tekrar, ülkenin eski kodlarına -maalesef
eski kodlarına- dönerek güvenlikçi politikalarla bu meselenin çözülmesine
karar verilmesinden bir süre sonra 7 Haziran seçimi; 7 Haziran seçiminin kabul
edilmemesi -yani halkın iradesinin ilk gasbı aslında- işte,
o gömleğin yanlış iliklendiği ilk ilik olarak 7 Haziran
seçiminin kabul edilmemesi, akabinde 1 Kasım seçimleri ve partimizin
sürekli bir biçimde hedef gösterilmesi
Her konuşmada, yapılan her
mitingde, söylenen her cümlede partimiz düzenli aralıklarla hedef
gösterildi, terörize edildi, eski, önceki dönem Eş Genel
Başkanlarımızın aralarında olduğu, Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağın, Grup Başkan Vekillerimizin
içerisinde olduğu milletvekili arkadaşlarımız
tutuklandı. Binlerce yönetimimiz, yöneticimiz, çalışanımız,
belediye eş başkanımız tutuklandı ve o süreçler
içerisinde darbeden bir süre önce -olan arkadaşlar hatırlarlar-
temmuz ayı içerisinde bir torba kanun görüşülüyordu, iktidar
tarafından bu torba kanunun içerisine kayyum meselesi
sıkıştırılmak istendi. Biliyorsunuz, belediyelerde,
belediye başkanlarının görevleri nedeniyle -onu da
açıklayacağım birazdan- işledikleri suçlarla ilgili olarak
görevlerinden geçici olarak uzaklaştırılacakları ve meclis
içerisinden seçileceğine dair kanun, Anayasa düzenlemesi beğenilmedi,
yeterli görülmedi çünkü bir partinin belediyeleri gasbedilmek isteniyordu, el
konulmak isteniyordu arkadaşlar; bu bir görevlendirme falan değildi.
Sıkıştırılmak istenildi torba kanunun içerisine,
muhalefetten çokça eleştiri geldiği için bu düzenleme geri çekildi.
Sonra 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Aslında halkın iradesine
darbeydi. Mecliste grubu olan partiler, olmayanlar bunu eleştirdiler, Bu,
halkın iradesine darbe ve bu darbenin karşısında
duracağız. diye açıklamalar yaptılar. Akabinde -bir kanun
hükmünde kararnameyle- işte o Meclisin iradesinde kabul görmeyen kayyum
düzenlemesi bir kanun hükmünde kararnamenin içerisine eklendi ve ilk kayyum 11
Eylül 2016 tarihinde Batman Belediyesine atandı. Ben o gün belediyenin
içerisindeydim arkadaşlar, gelen güvenlik güçlerinin söylediği
cümleyi hayatım boyunca unutmayacağım, bu, Türkiye
demokrasisinin en büyük ayıplarından biriydi. Geldiler ve dediler ki:
Biz, devlet adına yönetime el koyuyoruz. Biz bu cümleyi 1980 darbesinden
hatırlıyoruz. 15 Temmuz darbecileri başarılı
olsaydılar belki şu kürsüye gelip Biz, devlet adına yönetime el
koyuyoruz. diyeceklerdi. İşte, güvenlik güçleri geldiler ve Biz
devlet adına yönetime el koyuyoruz. dediler ve ilk kayyum hikâyesi
buradan başladı. 94 belediyemize kayyum atandı. Tekrar bir seçim
geldi, 31 Mart seçimi; bütün baskı, bütün saldırı, bütün
illegalize etme, bütün terörize etme çalışmalarına rağmen,
bütün oyunlara rağmen, güvenlik güçlerinin bir şekilde bölgeye
yığılmasına rağmen biz büyük bir başarıyla
65 belediyeyi tekrar kazandık. Kayyumların karşısında
aday olan belediyelerde de kazandık. Bakın, o çok
beğendiğiniz, allandırıp
pullandırdığınız, anlattığınız,
belediyelere atadığınız o kayyumlar, gaspçı kayyumlar,
halkın iradesini yok sayan kayyumlar aday oldu ve kaybetti; halk dedi ki
ben kendi temsilcimi seçeceğim ve bu kayyumlar kaybetti. 31 Mart
seçiminden sonra tekrar kayyum hikâyesi başladı. Aslında
öncesinden başlamıştı, Cumhurbaşkanı,
İçişleri Bakanı, iktidarın bütün sözcüleri her gittiği
alanda tek bir cümle söylediler Kazansalar bile biz buralara kayyum atayacağız.
dediler ve aslında fitili o zamandan başlattılar,
hazırlıkları o zamandan başlattılar ve bugüne
getirdiler. 32 belediyemize kayyum atandı arkadaşlar.
Şimdi, Anayasada ne düzenleniyor bir kere daha
hatırlatayım. Şimdi, bize nereden okuduğumuzu soranlara
söyleyeyim: Biz Anayasayı okuyoruz, bu Meclisin yok
saydığı Anayasayı okuyoruz. Bakın -okuyayım-
Anayasanın 127nci maddesinin -tekrar tekrar hatırlatıp tekrar
tekrar okuyacağım- dördüncü fıkrasına göre, bu
kişiler, ancak görevleriyle ilgili suç sebebiyle haklarında
soruşturma ve kovuşturma varsa görevden alınırlar. Peki,
İçişleri Bakanlığı ya da iktidar cephesinden
açıklamalar neydi? Dağa para gönderiyor. yalanlarını her
gün her platformda söylediler. Peki, böyle bir şeyle ilgili tek bir belge
olsa bu görev suçu olmayacak mıydı?
Görev suçu nedir arkadaşlar? Görevi kötüye
kullanma, görevi ihmal, rüşvet, irtikap, bunlar Ceza Kanununda düzenlenen
görevi kötüye kullanma suçları değil mi? Tek bir belediye
başkanımızla ilgili olarak rüşvet, irtikap, zimmet, görevi
kötüye kullanma, görevi ihmalle ilgili tek bir suçlama var mı? Yok. Ama o
çok allandırdığınız
pullandırdığınız kayyumlar, onların
yaptırdıkları usulsüzlükler, yolsuzluklar fatura fatura,
fotoğraf fotoğraf ortalığa saçıldı, hatta
Sayıştay raporlarına bile eklendi. Bakın, sizin kabul
etmediğiniz o Sayıştay raporlarına bile bu kayyumların
yaptıkları usulsüzlükler girdi. Asıl onlar görevi nedeniyle bir
suç işlediler. Peki, tek bir adım var mı? Yok. Ne oldu? Bu,
beğenilmedi çünkü mesele bir görev suçu, birilerinin suçlu olması
meselesi değildi. Bütün belediye eş başkanlarımızla
ilgili davalar açıldı. Bu davaların ortak bir özelliğini
söyleyeyim arkadaşlar: İftiracı tanıklar. Bütün dosyalarda
istisnasız iftiracı tanıklar var, hepsinde. Bir tanesi, Selçuk
Mızraklıyla ilgili. İftiracı bir tanık -dört
yıldır cezaevinde- seçimden birkaç gün önce, bir hafta önce, Selçuk
Mızraklıyla ilgili beyanda bulunuyor. Selçuk Mızraklı
tanınmayan bir insan değil arkadaşlar. Milletvekili olduktan
sonra tanınan, belediye eş başkanımız olduktan sonra
tanınan bir insan değil. Selçuk Mızraklı çok iyi bir hekim,
Diyarbakırda da çok iyi tanınan bir insandı. Bu gizli
tanık, dört yıl boyunca hiç aklına gelmiyor Selçuk
Mızraklıyla ilgili iftira atmak, beyanda bulunmak ama her
nasılsa seçimden birkaç gün önce gelip beyanda bulunuyor.
Yine Kezban Yılmaz, Kayapınar Belediye
Eş Başkanımız. İktidarın en çok istediği
belediyelerden biriydi. O da seçimden dört beş gün önce bir iftiracı
tanık beyanıyla şu anda tutuklu. Ortak özellik bu
arkadaşlar. Hatta bazı iftiracı tanıkların -bir
dosyada 2 tanık var, bakın 2 tanık- kullandıkları
cümleler, verdikleri ifadeler, yanlışlarıyla beraber -
bakın cümle dizilimi, bunlar bile yanlış- motamot aynı.
Aynı şey, ikisi aynı şeyi söylüyor ama o kadar aynı
şeyi söylüyor ki kelimenin yanlış dizilimini bile aynı
söylüyor. Bu kadar artık aşılmış bir durumla
karşı karşıyayız.
Bir de ne yapılıyor arkadaşlar
Bakın, biz dosyaların hepsini tek tek inceliyoruz. Yok bomboş
dosyalar, suç muç yok ortada. Biz Kürt düşmanı dediğimizde
şuradan, sıralardan zıplanıyor. Düşmanlıktır
bu, halkın iradesine düşmanlık, tümüne düşmanlık.
Bakın belediye eş başkanı
görevden alındı diyelim. Hadi velev ki bir görev suçu var ve görevden
alındı. Bakın arkadaşlar, yerel seçimler şöyle bir
şeydir ki tıpkı bu Meclis gibi, bir taraftan Cumhurbaşkanı
seçimi bir taraftan Meclis seçimi varsa, belediyelerde de bir belediye
başkanı seçilir. Bir ona oy verirsiniz, bir de meclise oy verirsiniz.
Bakın, belediye başkanını görevden aldınız ama
belediye meclisinin içerisinden seçilmesine izin vermediniz. Bırakın
bizim belediye meclis üyelerimizi sizin belediye meclis üyelerinize de kendi,
AKPli meclis üyelerinize de kayyum atadınız. Şimdi ben size bir
rakam vereyim: Sadece 21 belediyede arkadaşlar, sadece 21 belediyede 493
belediye meclis üyesinden 372si bizim ve bunlara da siz kayyum atamış
oldunuz. Aslında iki defa aynı şeyi yapıyorsunuz. Ama usul
nedir? Velev ki diyelim, velev ki, yok böyle bir şey ama meclis
içerisinden seçilmesi. Hani Anayasayla
bağlılığınız, bu kanun Anayasaya
aykırı ve siz anayasaya aykırı iş yapıyorsunuz.
Açık, aleni iş yapıyorsunuz ve bu devranın da böyle devam
edeceğini zannediyorsunuz.
Bir şey daha arkadaşlar, son bir şey
söyleyeceğim. Bütün partilerde yerel yönetimlerle ilgili bir birim
vardır, bizim de var. Yerel yönetimlerden sorumlu bir eş genel
başkan yardımcımız var, yerel yönetimler kurulumuz var.
Tıpkı diğer partilerde olduğu gibi, siz de nasıl varsa
bizde de aynı işleyişle yerel yönetimlerle ilgili
politikaları denetleyen, düzenleyen ve perspektif sunan bir yerel
yönetimler kurulumuz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
son bir dakika alıp toparlayayım.
BAŞKAN Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bizim resmî
çalışan yerel yönetimler kurulumuz
Bir tanesi de MYKnin içerisinde
olan arkadaşlarımıza, belediye eş başkanlarına bu
yerel yönetimler kurulu soruluyor, bu kişiler soruluyor arkadaşlar.
Partimiz terörize ediliyor, HDP terörize ediliyor, HDPnin
katıldığı toplantılar suç unsuru. Yerel yönetimler
kurulunun toplantısına katılması suç kabul ediliyor. Yerel
yönetimler kurulundan bir arkadaşımızla görüşmesi suç kabul
ediliyor. İşte bunlarla dosyalar hazırlıyorsunuz.
Çıkıp o propagandasını yaptığınız
meseleyle ilgili tek bir evrak, tek bir belge sunamadınız. Onun için,
biz de sesimizi ulaştıramazsak da, yandaş medya bütün medyayı
kapatmış olsa da elimizden geldiğince bununla ilgili yalan,
yalan, yalan, yalan, külliyen yalan diyoruz ve bu yalan mutlaka bir gün
hakikatin karşısında yenilecek arkadaşlar.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, bir söz talebiniz
var.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaranın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe
Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
öncelikle, hatibin kürsüden 15 Temmuz hain FETÖ darbesiyle bugün Anayasa ve
hukuk çerçevesinde Hükûmetimizin almış olduğu kararları
yadsıyor olmasını asla kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Anayasaya
aykırı. Anayasa demeyin.
BAŞKAN Sayın Başaran, lütfen
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız, 15
Temmuz hain FETÖ darbesini, ne olursa olsun, bu ülkede alınan Hükûmetin
veya yargının veya Parlamentonun bir kararıyla kıyaslamak
asla kabul edilemez. Yahu, 251 vatandaşımız maalesef şehit
oldu, 2.731 vatandaşımız gazi oldu.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Kınadım ben onu, çarpıtmayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Darbeyi biz yaşıyoruz, darbe sürüyor.
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Meclisimize, millî
iradeye bomba atıldı ve maalesef, ülkemiz âdeta bir karanlık
tünele sokulmak istendi. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sessiz olalım,
rica ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun için, 15 Temmuz
hain FETÖ darbesiyle, ne olursa olsun, bir terör eylemiyle millî iradenin,
millî irade adına karar veren yargının ve Hükûmetin
kıyaslanması kabul edilemez; bu bir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Öyle bir
şey yok. Siz millî irade değilsiniz.
BAŞKAN Sayın Özkan, bir kez daha bir
dakika ilave ediyorum, toparlayın lütfen.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İkinci olarak,
Türkiye demokratik bir hukuk devleti, Anayasa çerçevesinde kararlar
alınıyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Anayasaya
uygun değil.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
bugün Parlamentoda, inanın, aziz milletimizi yürekten yaralayan ifadeler
milletin kürsüsünde ifade ediliyor. Bu, ülkemizin demokratik kabiliyetinin
nereden nereye geldiğinin en güzel göstergesidir. (HDP
sıralarından gürültüler)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Hikâye ya!
BAŞKAN Sessiz olalım değerli arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yine geçen hafta ifade
ettim; bu ülkede 2002den önce ve kademeli olarak anayasal reformlar
yapıldıkça
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkan,
süreniz bitiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
evveline nazaran
partilerin daha az kapatıldığı ve âdeta bugün demokratik
yargı sayesinde parti kapatımının tarihe gömüldüğü bir
süreci yine bu millî iradenin, Parlamentonun iradesiyle gerçekleştirdik.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Aman,
kapatmadınız diye şükür mü edeceğiz size?
Kapatmadınız diye Şükredin. diyorsunuz. Ayıp ya!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son olarak ifade etmek
istiyorum: Bu ülkede bir Kürt düşmanlığı yoktur
KEMAL PEKÖZ (Adana) Var, var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Kürtlerin,
Arapların, Türklerin ve Türkmenlerin barışını tehdit
eden bir terör meselesi vardır. Bu terörle mücadeleye devam ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
sevgili arkadaşlarım; bakın, tartışmaların
olması doğaldır, ben de onları mümkün olduğunca tolere
ederek her siyasi partinin görüşünü açıklamasına fırsat
tanıyorum. Bugün sabah da ifade ettim, çok sayıda konuşmacı
var ve biz bugün bu turları burada bitirmek durumundayız. Diğer
kanunlar olsa, hani Yarına diğer kanun maddesi kalabilir.
diyebiliriz ama bugün bunlar bitecek. Dolayısıyla çok sayıda
konuşmacı olunca ben konuşmacı
arkadaşlarımıza bugün sadece bir dakika ek süre veriyorum, Grup
Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşıladığım
zaman onların da bir artı bir söz haklarını bugün
uyguluyorum. Herkesin anlayışlı olması gerekir. Herkes
konuşmak istediğinde söz alacaktır ve biz onları
uygulayacağız. Hepimiz birbirimizi anlayarak bugünkü
çalışmaları tamamlayacağız.
Buyurun Sayın Oluç.
20.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 15 Temmuz darbe
girişimini kınama bildirisinin altında imzalarının
bulunduğuna, iktidarın 20 Temmuzda OHAL ilanı yaparak
attığı darbe adımının karşısında
yer aldıklarına, kayyum atamalarının Anayasanın
127nci maddesine aykırı olduğuna ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, öncelikle bir şeyi
hatırlatmak istiyorum. 15 Temmuz darbe girişimini o gün bu
Parlamentoda olan partilerin hepsi birlikte kınadı. Bizim de ilk
kınama bildirisinin altında imzamız vardır Halkların
Demokratik Partisi olarak dolayısıyla bu konuda bir demagoji yapmaya
gerek yok. Bunu bir kenara koyalım ama 20 Temmuzda sizin OHAL ilanı
yaparak attığınız darbe adımının biz
karşısında yer aldık, onu da söyleyelim. Çünkü OHALin
nasıl bir siyasi darbeye dönüşeceğini o gün anlattık,
anlatmaya da devam edeceğiz. Bunu bir kenara koyalım.
İkincisi; efendim, kayyum
atamalarının hepsi Anayasanın 127nci maddesine
aykırıdır. Açık, net, tartışmasız. Hiç
eğip bükemezsiniz, çok açık bir şekilde Anayasaya
aykırıdır bu atamalar. İkinci olarak bunu da söyleyelim.
Üçüncüsü; şimdi, kayyumları hep
tartışmaya devam ediyoruz. Bakın, ben bir örnek vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, bir dakikada
toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bir dakikada
toparlıyorum efendim.
Mardin kayyumu, eski Mardin Valisi, Dersimde AKP
İl Başkanı gibi çalıştığı için yedi ay
on beş gün hapis cezasına çarptırıldı, bu Vali,
Mardindeki Vali. Ne yaptı? 2009da seçimlerde beyaz eşya
dağıttı sizin için.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İhtiyaç
sahiplerine
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Şimdi
hapis cezasına çarptırıldı, sonra siz onu aldınız
çeşitle illere atadınız. O vali, o illerde de makam arabası
skandalları yarattı. Onu da yazalım bir kenara. Sonra Mardine
geldi Vali oldu, şimdi kayyum, bir sürü sahte fatura çıkardı
hediye yaptım diye İçişleri Bakanlığına, sizin
genel başkanınıza. Hediyeleri aldınız mı diyoruz?
Cevap yok. Almadınızsa adam sahte fatura çıkarmış
diyoruz, cevap yok. Hediyeleri birlikte seçerken çekilmiş fotoğraflar
var, cevap yok. İşte bu Mardin Valisi sizin kayyumunuz.
İşte hırsızlık, yolsuzluk buradan kaynaklanıyor.
Bunu anlatıyoruz, bak bir tane örnek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Geri kalanını
vakit olmadığı için anlatamıyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Aykut
Erdoğduya aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Erdoğdu.
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı Bütçe
Kanununun yürütme maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi bu vesileyle
saygıyla selamlıyorum.
Bu konuşmam içerisinde Türkiye ekonomisinin
durumunu, Türkiye ekonomisinin durumuyla ilgili -AK PARTİ diyeceğim
ama AK PARTİ değil çünkü AK PARTİ, sadece bir parti- saray
yönetiminin ne yapmak istediğini, neyi yapamadığını ve
Türkiye ekonomisindeki bu durumun nasıl çözüleceğine ilişkin
tavsiyelerimi paylaşacağım.
Değerli arkadaşlar, Bütçe, halkın
bütçesidir. diyoruz. Halk neye bakar? Halk, bir işsizliğe bakar,
pahalılığa bakar, borcuna bakar, gelirine bakar. Bu halkı
ilgilendirir. Onun için rakamları takla attırarak durumu
değiştirmek çok mümkün değil.
Birinci mesele şu: Türkiyede çok yüksek bir
işsizlik var, resmî rakamlara göre 13,8; 4 milyon 600 bin kişi ama
gerçek rakamlar yüzde 22,1 yani 8 milyon işsizimiz var.
Detaylarını anlatamıyorum ama emin olun, gerçek işsizlik
açıklanan işsizlik değil, 8 milyon işsizlik var.
Pahalılık meselesi deyince enflasyon
demektir bu. Enflasyon şimdi yüzde 10,5e indi, 25li seviyelerden indi,
hâlâ çok yüksek. İkisine birlikte baktığınızda da
Sefalet Endeksi diye dünyada bir şey ölçülüyor; sadece bizde değil,
her yerde ölçülüyor. Biz, Sefalet Endeksinde dünyada ilk 5teyiz.
Halkımızın durumu, üzücü bir şekilde, dünyanın
ekonomik olarak en sefil ilk 5 ülkesinden, 5 milletinden biri hâline getirildi.
Değerli arkadaşlar, bir diğer mesele
büyüme. Büyümeyi görüyorsunuz, artık sıfıra yaklaştı.
Türkiyeyi hiç kimse yönetmese yüzde 5 bir kapasitesi var, yüzde 5 büyür.
Nasıl başarıldı bilmiyorum ama sıfır büyümeyle
devam ediyoruz. Zaten büyüme sıfırken enflasyon bu kadar yüksekse de
buna sürünme hâlinin başka bir hâli, İngilizcesiyle slumpflasyon
deniliyor yani hem sürünüyoruz hem enflasyon var. Nasıl
başarılıyor? Zaten başarması çok zor olduğu için
böyle bir ad konulmuş durumda.
Bir de tabii, vatandaş borcuna bakıyor.
Vallahi, Türkiyede herkes, her kurum, her şey borçlu, devlet borçlu. Yeni
parayla 1 trilyon 260 milyar TL devletimizin borcu var; eski parayla, bunu ben
bilmiyorum yani öyle bir rakam bulunamadı. KOBİlerin 608 milyar TL
borcu var; eski parayla -bunu biliyorum- 608 katrilyon borcu var.
Vatandaşın 579 milyar TL yani 579 katrilyon borcu var; kredi
kartı, konut kredisi ve diğer kredileri. Dış borcumuz 446
milyar dolar ve on yedi yılda yabancıya 170 milyar doların
üzerinde faiz ödedik.
Peki, gelirimiz ne âlemde diye
baktığımızda, son beş yılda gelirimiz reel
anlamda baş üstü düşüyor; en son, 2014 yılında 934 milyar
dolardı, şimdi geldik, 734 milyar dolar oldu. 12.100 dolar
civarından bugün geldiğimiz noktada 8.900 dolara düştü kişi
başı millî gelirimiz yani gelirimiz sürekli azalıyor. Bu
kürsüden sürekli İşte, sosyal yardımlarda böyle yaptık,
şöyle yaptık. diye açıklamalar var, yoksul sayımız on
yıldır 16 milyon. Bu kadar sosyal yardım varsa bu kadar fakir
niye var? 16 milyon bir rakam değil; 16 milyon birey yoksul, fakir,
kırılıyor yoksulluktan. Açlık sınırı 2.100
lira, asgari ücret 2.020 lira. 673 liranın altında geliri
olanların yani yeşil kartlı dediğimizin sayısı
9,6 milyon kişidir. Bin liranın altında maaş alan dul ve
yetimlerin sayısı da 842 bin kişi.
Yani Türkiyede durum kötü. Peki, Hükûmet ne
yapıyor? Bu durumdan çıkabilmek amacıyla Hükûmet
İki tane
zorluğu var: Bir taraftan, durgunluğu aşmak zorunda yani
ekonomiyi canlandırmak zorunda; diğer taraftan, mali istikrarı
sağlamak istiyor. Şimdi, ikisi arasında bir çelişki var.
Durgunluktan kurtulmak için ne yapması lazım? Tüketimi ve
yatırımı artırması lazım. Yatırım
artmıyor çünkü insanlar korkuyor. Burada Sayın Fethi Açıkele
referans gösteriyorum, az sonra zamanım kalırsa
anlatacağım. İnsanlar yatırım yapmıyor, kurumlar
yatırım yapmıyor çünkü arkadaşlar, yeni rejimden, yeni
sistemden ve yeni düzeninizden korkuyorlar. Bir kere, bunu sizinle de
paylaşalım ki beraber çözebilme yeteneği olabilsin. Ne yapıyoruz
biz de? Bu durgunluğu aşabilmek için iki şey yapıldı:
Bir, kamu bütçesinden inanılmaz bir açık verildi. Bakın, bu
Parlamentoda 80 milyar yetki verildi, açık 125 milyara çıktı
2019 bütçesinde ama 125 milyar bize görünen. Merkez Bankasından 46 milyar
aldılar, kefen parası; tarihte hiçbir zaman hiçbir hükûmet
almadı. Merkez Bankasından kâr alınırdı ama Merkez
Bankasından fahiş bir kâr alındı. Bu arada şunu da
parantez içinde söyleyeyim -izleyen varsa Merkez Bankasından, bilsinler-
Merkez Bankasının nasıl fahiş kâr ettiği konusunda çok
ciddi şüphemiz var. Kamu Bankalarıyla yapılan döviz
işlemleri ve diğer işlemlerinde şüphelerimiz var.
Artı, bir seferlik gelir, tek seferlik gelir bedelli askerlik, üzerine
imar affını koyduğunuzda bütçe açığının
normalde 200 milyara yakın olması gerekiyordu. Şimdi şöyle bir
uyanıklık yapıyorlar -buradan da Bakanı uyarıyorum,
Bakan burada yok ama- 2019 tahakkuklarını 2020 yılına
atarak buradaki YEPin hedefine yakın bir bütçe açığı
vermeye çalışıyorlar. Ya, bugün verirsiniz, yarın ne
yapacaksınız? Şimdi, 200 milyar lira açık verilmesine
rağmen Türkiye'de büyüme hâlâ sıfır.
Peki gelecek sene ne olacak? 139 milyar lira bütçe
açığı koymuşlar, başarılamaz göreceksiniz. Seneye
burada konuşacağız, başaramayacaklar. İki sebepten
başaramayacaklar: Birincisi, şimdi ekonomiyi canlandırmaya
çalıştıklarında başlarına ne geliyor?
Yatırım olmadığı için, katma değeri yüksek üretim
olmadığı için cari açık artıyor. İkinci
aşamada ne oluyor? Tüketim arttığı için enflasyon
artmış oluyor. Yani, bir taraftan, ekonomiyi canlandırmanın
bedeli var. Mali istikrara yöneldiklerinde ne oluyor? Mali istikrara
yöneldiklerinde ise ekonomi bir anda frene basıyor, ekonomi bir anda
düşüyor, bu da işsizliği çok artırıyor. Peki,
buldukları çözüm? İlk çözüm istatistiklerle oynamak. Ya bir kere,
istatistiklerle oynadığınız bir yerde ekonomiyi
yönetemezsiniz. Doktor olduğunuzu düşünün, yanlış bir
tansiyon cihazı kullanıyorsunuz, şeker ölçme cihazınız
yanlış, hastaya nasıl doğrusunu vereceksiniz? Ve bu
işte, millî gelir hesapları yanlış yani yükseltmeye
çalışıyorsunuz, bir de 2002yi küçük düşürmek için
Gerçi
Milliyetçi Hareket Partisi cevap versin, ben değil ama
Ayıp yani
2002 yılını kötü göstermek amacıyla bu millî gelir
manipülasyonu çok yanlış, detayına giremiyorum.
İkinci meseleye geldiğimizde,
işsizlik hesabınız yanlış. İşsizlik yüksek
görünmesin diye istihdama katılım oranıyla oynuyorsunuz. En
kötüsü enflasyon hesabınız yanlış. Ya arkadaşlar,
40-50 milyon kişi -çalışan, emekli- enflasyona göre maaş
zammı alıyor. Enflasyonu düşük açıklamak, bu
insanların maaşlarından almak anlamına geliyor. Yazık,
günah. Enflasyonda sürekli mal sepeti değişiyor. Sigaranın
fiyatı artıyor, bir de bakıyorsunuz sigaranın
ağırlığı düşmüş. Niye? Vatandaş
sigarayı mı bıraktı? Hayır. Tütün
kullanımından satışlara kadar düşen bir şey yok
ama dert, enflasyonu düşük göstermek. Ve bu sayede siz bir de şunu
yapıyorsunuz. Merkez Bankasını, tarihinde görülmemiş bir
şekilde manipülasyon şüphesi olan işlemlerin içine sokuyorsunuz.
Yani Merkez Bankası swap dediği işlemlerle, döviz rezervleri manipülasyonuyla
kur üzerine baskı tutuyor, bunun için de kamu bankalarını
kullanıyor. Herkes bunu biliyor, herkes bunu konuşuyor. Böyle
olmasına rağmen, sizin kura bu kadar bastırmanıza
rağmen, herkes bunu bildiği için de kimse dövizini bozmuyor.
Bankalarda 220 milyar dolar park etmiş. Ya bunlar batacaklar korkusuyla
kimse dövizini bozmuyor. Geldiğimiz nokta neresi? Ekonomimiz başüstü
gidiyor. Çözemiyorsunuz arkadaşlar, çözememenizin sebebini söyleyeyim mi?
Çok büyük kaynağa falan gerek yok. Yani yine Fethi Açıkele referans
göstererek söylüyorum. Bizim üç krizimiz var; demokrasi krizi, dış
politika krizi, bunların doğurduğu ekonomik kriz. Demokrasi ve
adalet yoksa bir ülkede, o ülkede yatırım bekleyemezsiniz, yok zaten.
Lütfen bütün makroekonomik göstergelere şu başkanlık
tartışmasından sonra bakın, nasıl başüstü
gittiğimizi göreceksiniz.
Değerli arkadaşlar, güçler
ayrılığı yoksa, hukukun üstünlüğü yoksa, yargı
bağımsızlığı yoksa yani anayasasız
kalmışsak -şu an anayasasızız- ekonomiden hiçbir
şey beklemeyin. İkincisi, toplumsal gerginlik bu kadar yüksekse
-toplumsal gerginliğin içini açayım; bir, Kürt-Türk
tartışması; iki, Alevi-Sünni gerginliği; üç,
muhafazakâr-laik karşılaşması olduğu sürece- ve bu
kutuplaşma aştığı sürece ne yaparsanız yapın
bu işin içinden çıkamayız. Bu ülkeye güvenerek kimse
yatırım yapmaz.
Bir diğer mesele dış politika
meselesidir. Bu kadar komşusuz kalırsanız, bu kadar kavga
ederseniz, bir taraftan ihracat kanallarını mahvedersiniz
Şu an
Suriye kavga, İran kavga, Avrupayla ilişkilerimiz
karışık, Rusyaya ne olduğu belli değil, ABDyle
karışık durumdayız ve bunların sonucunda
ihracatımız olması gerekenden son derece az, bu kadar kur
yükselmiş, ihracatta hemen hemen hiçbir artış yok veya çok küçük
artış var. İthalat meselesine baktığınızda,
ithalatınız son derece pahalı. Demek ki dış
politikayı gerdiğiniz sürece sizin buradan çıkma
şansınız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sevgili
Başkanım, tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN Tabii, bir dakika ekliyorum.
Buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Çok teşekkür
ederim.
Yani komşusuz kalmışsanız
Heyt! diye herkese bağırıyorsanız sizin de ekonomimizin
de başüstü gitmesinden başka bir şey yok.
Peki, nasıl çıkacağız buradan?
Arkadaşlar, çevreci -çok önemli-kapsayıcı ve kalkınma
anlayışına dayanan -bakın, büyüme anlayışına
demiyorum, büyüme ile kalkınma arasında çok ciddi bir fark var- yeni
bir modele geçmek lazım ve bu yeni modelin ilk adımı erken seçim
olmak zorunda. Bunu niye söylüyorum? Çünkü siz çok yoruldunuz, çünkü sizin
getirdiğiniz sistemi taşımanız mümkün değil. Yani
Tayyip Bey çok değişti; Allahım CHPyle, HDPyle,
İYİ PARTİyle çok iyi ilişki kuruyor, hadi bakalım bu
iş düzelir mi? diyorsanız, gerçekten düzelmez. Onun için memleketin
hayrına olan şey bir an önce erken seçim yapmaktır. Erken seçim
yaptıktan sonra da geçmiş dönem ve bu dönemin bütün
hatalarını görerek, anayasal düzen bir fren-denge mekanizması
üzerine kurulduktan sonra, öncelikle toplumsal huzursuzlukları beraber
azalttığımız bir dönem. Bunu hiçbir maliyete katlanmadan
yapabiliriz. Ulusal çıkarlarımızı düşündüğümüz
bir dış politika, çevreyi düşündüğümüz bir kalkınma
anlayışı ve yüksek katma değerli üretim diye sadece
kodlarını vereyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına söz
taleplerini karşılıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun
Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Erdoğdu, partimizin adını
da zikretmek suretiyle İyi, hoş da buna Milliyetçi Hareket Partisi
cevap versin. dedi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Meclis Genel Kurulunda
yılda en az üç dört defa bu hususlara ilişkin görüşlerimizi de
ifade ediyor ve gereken cevabı da veriyoruz. Bu 57nci Hükûmet döneminde
yapılan birtakım mali ve finansal reformlara ve diğer bütün
reformlara ilişkin ziyadesiyle bilgi de verdik. Şunu ifade edeyim:
Hep bu yeni sistem eleştirisi yapılıyor. Güçler
ayrılığı da var, yönetimde istikrar, temsilde adalet ilkesi
de gerçekleşmiş durumda.
Siyasi istikrarın olduğu bir ülkede bu tür
erken seçim tartışmalarını ben doğru da bulmuyorum.
Hem Bizim böyle bir önerimiz, talebimiz yok. diyor Cumhuriyet Halk Partisi
ama bir taraftan da tekerleme hâlinde sürekli bu seçim söylemlerini bu
şekilde ifade ediyorlar.
Diğer bir husus da Sayın Başkan,
şimdi bu TÜİK verileri çok eleştiriliyor hesaplama yöntemlerine
ilişkin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ekliyorum, bitirin
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tabii bu eleştirileri saygıyla
karşılarız fakat şuna dikkat çekmek istiyorum, ben de
Sayın Erdoğduya bunu hatırlatmak istiyorum: Şimdi bu
TÜİK verilerini yerden yere vuranlar -sendikaların
açıkladığı verilerle aşağı yukarı
benzeri rakamlar- onlar da bu TÜİK verilerinin dışında farklı
bir veri ortaya koymuş değiller. Sendikaların
çalışanların harcamaları üzerinden hesapladıkları
açlık ve yoksulluk sınırı rakamları bir yılda
TÜRK-İŞe göre yüzde 7,2; DİSKe bağlı
BİRLEŞİK METAL-İŞe göre yüzde 7,7 artmış.
KAMU-SENe göre 4 kişilik bir ailenin gıda, barınma
harcamaları bir yılda yüzde 8,5; TÜRK-İŞe göre de bekâr
bir çalışanın yaşama maliyeti bir yılda yüzde 7
artmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Artık süremizi
zorlamıyorum Sayın Başkan, burada bırakıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben çok teşekkür ederim
Sayın Akçay buna riayet ettiğiniz için. Buna bugün
ihtiyacımız var o yüzden, yoksa bizde hiçbir zaman süre
sıkıntısı yok.
Sayın Erdoğdu, siz de lütfen
kayıtlara geçmesi için bulunduğunuz yerden bir cümleyle ifade edin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, tabii ki bir cümle değil bir dakikayla ifade etmem gerekiyor.
BAŞKAN Buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Öncelikle
şunu söyleyeyim; istatistiklerle ilgili sadece benim kaygım yok,
dünyanın bütün finans kuruluşlarının, Türkiyenin
saygın iktisatçılarının kaygısı var. İkinci
mesele, Erkan Beye şunu hatırlatayım; yani biz sendikaların
çoğunun bağımsız olduğunu düşünmüyoruz ama
sendikalar enflasyonu ölçmüyor. Sendikalar, ölçülmüş enflasyon ve
birtakım mal sepeti üzerinden açlık ve yoksulluk hesaplıyor.
Mesela diyelim ki orada bir elektronik telefonun hesabı yok ama peynirin
hesabı var. Enflasyon hepsinin birlikte olan
Teknik bir bilgi vereyim.
Diğer meseleye gelince. Kuvvetler
ayrılığı var. deniliyor. Ben bunu vatandaşın
takdirine bırakıyorum ama vatandaşın takdirine
bırakırken bir şeyi hatırlatıyorum, hep seçim
sandığı tartışması yapılıyor. Seçimin
sonucuna güvenmek için kaliteli bir demokrasi gerekir. Adalet ve Kalkınma
Partisindeki arkadaşlarım şuna inanıyorsa Biz adil
yarıştık. mesela Biz referandumda adil
yarıştık ve sonuç böyle. diyorsa ona da diyecek bir şey
yok. Vicdanlarınıza havale ediyorum.
Erkan Beye de
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, şimdi şahıslar adına söz
taleplerini karşılayacağım.
İlk söz,
şahıslar adına Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Sermin
Balıka aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
SERMİN BALIK
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 16ncı maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizin
siz değerli milletvekillerini ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yaklaşık
on günden beri Meclis kürsüsünde neredeyse konuşulacak her şey
konuşuldu, söylenecek her şey söylendi. Biz duble yollardan,
köprülerden, viyadüklerden, hızlı trenlerden, havaalanlarından
bahsettik, gurbet kavramını
kaldırdığımızı, uzakları yakın
ettiğimizi anlattık. İHAlardan, SİHAlardan, millî ve
yerli silahlardan, yerli tanklarla güvenlik sistemimizi tamamen yerli ve
millîleştirme sevdamızı anlattık. Ancak hiç şüphesiz
ki on yedi yıllık iktidarımızın en büyük
kazanımlarından biri, en büyük başarılarından biri
insan hayatına dokunmamız oldu.
Kıymetli
milletvekilleri, siz çaresizlik nedir bilir misiniz? Ben bilirim. 1995
yılında, daha 50 yaşındaki babasının vefatını
sindirememişken, üzüntüsünü yaşayamamışken İstanbulda
bir özel hastaneden babasının cenazesini alma mücadelesini
vermiş insanlardan biriyim. Hastane yönetimi parayı, o günkü ücreti
peşin istediği için
Ücret derken de bugünkü gibi aradaki fark ücretinden
bahsetmiyorum, ancak 2 araba ve 1 ev satılarak ödenen bir ücretten
bahsediyorum. Babasının cenazesini alabilmek için mücadele etmiş
bir insanım ben.
Evet, 1995
yılında, benim şehrimde, aziz şehrimde yeterince hastane
olmadığı için, yoğun bakım üniteleri yetersiz
olduğu için biz bu acıyı yaşamak zorunda kaldık. Ancak
günlerden beri yerden yere vurduğunuz, eleştirdiğiniz şehir
hastaneleri var ya, onlardan bir tanesi benim şehrimde yapıldı.
O hastanenin yapımının her aşamasında olduğum
için kendimle ve Hükûmetimle onur ve gurur duyuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Benim şehrime yapılan
1.038 yataklı bir hastaneden; 2 helikopter ambulansın
inebileceği, yalnızca Elâzığa değil, bütün bölgeye
hizmet eden 5 yıldızlı otel niteliğinde, çok iyi
sağlık hizmeti alınabilen, bununla birlikte, yalnızca bir
tek epikriz raporuyla Türkiyenin her yerinden hasta sevki
yaptığımız, dünyanın her yerinden Türkiyeye hasta
getirdiğimiz bir sağlık sisteminden bahsediyorum ben bugün.
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Kaç hasta geldi Elâzığa?
SERMİN BALIK
(Devamla) Bugün annelerin ve babaların evlatlarını tedavi
ettirebilmek için hastane koridorlarında çaresizce beklediği bir
Türkiyeden değil, evlatlarının annelerinin,
babalarının cenazesini alabilmek için mücadele ettiği bir
Türkiyeden değil, artık evde sağlık hizmetinin
verildiği büyük Türkiyeden bahsediyorum ben size. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine, daha önceden
engelliler engelimiz, yaşlılar yükümüz, çeşitli sebeplerle
ailelerinin bakamadığı çocuklarımız bana nelerimiz
olmuşken biz, bugün, tüm dezavantajlı kesimlere hem sağlık
hizmeti hem bakım hizmeti hem de sıcacık bir yuva verdik.
Artık yaşlılarımız yalnızca ömürlerini doldurmak
için değil, hayatlarının son baharını huzur içinde
yaşamak için bizim evlerimizdeler, devlet güvencesi altındalar.
Artık, eski adı Çocuk Esirgeme Kurumu olan, bugün yalnızca
ismini değil, iç işleyişini de değiştirdiğimiz,
sevgiyle muhabbetle, hayata umutla bakan çocukları
yetiştirdiğimiz sevgievlerimiz var bizim.
MURAT ÇEPNİ
(İzmir) Ensar Vakfı gibi değil mi?
SERMİN BALIK
(Devamla) Yaşlılarımızın ölümü beklediği
değil, huzur içinde yaşadığı huzurevlerimiz var bizim.
Ve yine, benim
bölgem Doğu ve Güneydoğu Anadoluda bugün eğer Diyarbakır
Anneleri, Diyarbakır aileleri evlatlarını PKK terör örgütünden
korkmadan isteyebiliyorlarsa, PKKya rağmen yüksek sesle yüz sekiz günden beri mücadele
edebiliyorlarsa ve Tuncelide, Munzurda, eşsiz sularında jet ski
gösterileri yapılabiliyorsa, Hakkârinin dağlarında artık
çatışma sesleri değil, çocuk sesleri duyulabiliyorsa bu,
doğu ve güneydoğuda insanların AK PARTİ Hükûmetine
duydukları güvendir. AK PARTİnin yaptığı hizmetler
yüzündendir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Balık.
SERMİN BALIK (Devamla) Yine,
çocuklarımızın birbirinden
ayrıştırıldığı, bir katsayı garabetini
biz Hükûmetimiz döneminde aştık ve çocuklarımızı,
gençlerimizi eşitledik.
Sayın milletvekilleri,
velhasılıkelam, yüce Meclisimizde günlerden beri üzerinde hararetle
tartıştığımız bu bütçe, artık, siyasi,
askerî ve ekonomik platformlarda oyun kurucu olma niteliği kazanan büyük
Türkiyenin bütçesidir. Bu bütçe, zalimlerin mezalimine uğrayan, yaşam
hürriyeti Türkiyeden gelecek destek ve şefkat eline bağlı olan
mazlumların bütçesidir. Bu bütçe, Filistinin, Suriyenin, Arakanın,
Bayır Bucak Türkmenlerinin bütçesidir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bu bütçe, muhalefet partilerinin günlerden beri bize
dikte etmeye, insanlarımıza anlatmaya
çalıştıkları gibi sarayların, kişilerin
değil, egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan
aziz bir milletin bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Hepinizi saygı ve muhabbetlerimle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bayraktutan, bir söz
talebiniz oldu. Kısa bir değerlendirmenizi alalım.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Elâzığ
Milletvekili Sermin Balıkın 129 sıra sayılı 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ve Türkiye'nin gerçeklerinin farklı olduğuna
ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Tabii, kısa bir değerlendirme.
Sayın milletvekili hastanelerle alakalı
bir değerlendirme yaptı. Biraz önce sorduğum soruda Sayın
Bakana da arz etmiştim durumu. Başka bir Türkiye gerçeği
anlatılıyor. Benim seçim bölgem Artvinde hastalar en ufak bir
operasyonda, örneğin bir kalp rahatsızlığı geçiriyorlar
Bakın, biraz önce Trabzon demiştim, Rize demiştim,
Erzurum
Geçen ay Tokata sevk edildi hastalar. Başka bir Türkiye
anlatılıyor Türkiyede. Bizim insanlarımız yollarda ölüyor,
ambulanslar durduruluyor. Siz, hiç, yakınınızı ambulansla
başka bir ile götürüyorken hastanın kalbinin durduğunu, ambulans
şoförünün durup, arka kapıyı açıp sonra da
Başınız sağ olsun! dediğini yaşadınız
mı? Ben yaşadım. Başka bir Türkiyeyi anlatmayın
lütfen. O nedenle, Türkiye'nin gerçekleri daha farklı.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz Giresun Milletvekilimiz Sayın Necati Tığlıya aittir.
Buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Tığlı.
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, iktidara göre bu
ülkede yaşanan her şeyin bir suçlusu var. Ekonomi dış
güçlerin suçu, faiz bankaların, işsizlik lobilerin,
pahalılık marketlerin, terör muhalefetin, intihar edenin, taciz ve
tecavüz ise kadınların suçu! (CHP sıralarından
alkışlar) Aslında her şeyin tek suçlusu var, Adalet ve
Kalkınma Partisi.
Her şeyi biz biliriz. diyen AK PARTİ
iktidarına, Somada tekmelenen vatandaşı, yargıya
müdahaleyi, tekrarlatılan seçimleri, din istismarını ve her
sıkıştığınızda Halkın teveccühüyle
iktidara geldik. sözünüzü ama o teveccühe layık olamadığınızı,
mühürsüz oyları saymanızı, seçim odalarını
basmanızı, yandaş medyayla vatandaşı kandırmanızı,
seçilenlerin yerine kayyumlar atamanızı, şehitler için toplanan
paraları iç etmenizi, işsizleri, yoksulları, intiharları
görmezden gelmenizi ve "Allahın lütfu" diye tabir
ettiğiniz darbeleri hatırlatıp özelleştirmeler üzerine
devam etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
On yedi yıllık AK PARTİ
iktidarında birçok kurum yandaşlara altın tepside sunuldu. 62
milyar dolarlık özelleştirme yapıldı ama yatırım
yapılmadı. 50 milyon doları bahane ettiniz, 20 milyar
dolarlık Tank Palet Fabrikasını Katarlılara, BMC Grubuna
verdiniz ama bizim sorularımıza cevap vermediniz. Gözünüzü şimdi
de Varlık Fonuna ve Merkez Bankası kaynaklarına diktiniz.
Ülkemizde çoğu çalışan asgari ücrete
yakın bir ücret alıyor yani aç çünkü açlık sınırı
2.103 lira. Ama Hazine ve Maliye Bakanı çıkıp Bu ay öncekinden,
sonraki ay da öncekinden iyi olacak. diyerek hem pembe masallar anlatıyor
hem de vatandaşla dalga geçiyor; ayıptır.
İktidarınız bunlara çözüm bulacağı yerde bütçeyi
patronların emrine sunuyor ve bunun adına 2020 yılı
Türkiye bütçesi diyor, eğer yerseniz.
Bu bütçede kadın yok, çocuk yok;
öğretmenler nerede? Ama kredisini ödeyemeyen öğrenciler icra
dairesinde. Bu mudur yediğiniz ekmeği üreten çiftçiye reva
gördüğünüz bütçe?
Hasta garantisi verdiğiniz sağlık
sisteminde insanlar ölüyor. İçinde doktor olmayan şehir hastaneleri
deva yeri değil dert yeri olmuş durumda. Sizin sağlık
sisteminizde hastalar tedavi olacağı hastaneyi değil,
gömüleceği mezarlığı seçebiliyor. Peki, bu mudur onlara
layık görülen bütçe?
Bu ülkede kadınlar katledilirken yürütmeye
bağlı olan mahkemeler cinayeti değil, kadının neden o
saatte dışarıda olduğunu, oraya neden gittiğini
sorguluyor. Aslında sorgulanması gereken, kadını
ötekileştiren söylemler, hedef gösteren açıklamalar, uygulanmayan
kanunlar ve yapılan eylemlerdir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bunlar sorgulanmayınca yürütmenin esiri
olmuş yargıya nasıl güvenebiliriz? Yargı ne zaman yürütme
organından bağımsız olursa işte o zaman bu ülkeye
adalet ve hukuk gelecektir. İktidar ve Sayın Cumhurbaşkanı
ne zaman Anayasayı yok sayarak kanun yapmaktan vazgeçerse işte o
zaman bu bütçe halkın bütçesi olacaktır.
Hepimiz Anayasaya göre bu vatan ve milletin
haklarını korumak için yemin ettik ama gelinen noktada, sizlerin
ettiği yemin, sanki bu milletin hakları için değil, AK
PARTİ Genel Başkanının hakları için
yapılmış gibi.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe, ne beni ne
sizi ne de vatandaşı koruyan bir bütçedir. Bu bütçe, ülkeyi
yürütenlerin zengin edildiği bütçedir. Bu bütçe, emeğin, alın
terinin ve toplanan vergilerin halka küfür edenlere peşkeş
çekildiği bütçedir. (CHP sıralarından alkışlar) Kısacası,
bu bütçe, yürütme bütçesidir.
Sarayın yaptığı bu bütçeyi
Meclis kabul edecek olsa bile, aydın Türk kadını,
geleceğimiz olan gençler, asgari ücretliler, öğretmenler,
sağlıkçılar, emekliler, işçiler, memurlar ve biz Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilleri olarak bu bütçeyi kabul etmiyoruz, bu bütçeyi
onaylamıyoruz, bu bütçeye sonuna kadar hayır diyoruz.
Son olarak, saray iktidarına 31 Martta
sarı kart gösteren halkımız artık VAR odasında. VAR,
Türk futboluna yeni geldi; hakem, pozisyonu göremediği zaman,
yanlış karar verdiği zaman VAR odasına girer, ondan sonra
doğru kararı verir. Halkımız daha sonra, 23 Haziranda
iktidara bir sarı kart daha gösterdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ TIĞLI (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Tezgâha, dümene,
yolsuzluklara Dur! demek için VAR odasına giren halkımız, ilk
genel seçimlerde AK PARTİye kırmızı kartı gösterecek,
evine gönderecek. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Evimiz burası,
Meclis.
NECATİ TIĞLI (Devamla) O
oturduğunuz sıralarda Cumhuriyet Halk Partisi kadroları
oturacak.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Gelin yer
değiştirelim.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Grup Başkan
Vekilimiz halkın bütçesini anlatacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Helal!
NECATİ TIĞLI (Devamla) Sizler bu ülkenin
geleceğini nasıl görüyorsunuz ben bilmiyorum ama ben bu ülkenin
geleceğinde
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
NECATİ TIĞLI (Devamla) AK PARTİyi
görmüyorum, tek adam rejimini görmüyorum.
BAŞKAN Selamlayalım Sayın
Tığlı, süreniz bitiyor.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Gördüğüm tek
şey; özgür, demokratik, bağımsız bir Türkiyeyi yöneten
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşım biraz oturabilir, müsait
burası. Bakın, yanımız boş, oturabilir
rahatlıkla. Gel, on dakika otur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, önce bir
sessizlik sağlayalım, herkes otursun yerine. Rica ediyorum
değerli arkadaşlar, akışımızı bozmayalım.
Buyurun Sayın Özkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Giresun Milletvekili Necati
Tığlının 129 sıra sayılı 2020
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan, hatibin kürsüden grubumuza ve milletin bütçesine dair
yaptığı bütün ithamları reddediyoruz ancak bu
ithamların içerisinde bir tanesi var ki mutlaka gerçek anlamda
değerlendirilmesi gereken bir husustur, o da şudur; bakınız
hatip ne diyor: 15 Temmuz darbe teşebbüsünü Allahın lütfu olarak
gören bir anlayışınız var. Neden dedik? Niçin dedik?
Bakınız, FETÖ darbecileriyle mücadeleye
başladığımız andan itibaren
Ne zaman mücadeleye
başladık? 30 Mart 2011de. Zekeriya Özün özel yetkisi
kaldırıldığında maalesef büyük ithamlarla
karşılaştık.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Biz yıllardır
mücadele ediyoruz be!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Adalet
Bakanlığının teklifi üzerine verilmişti.
CAVİT ARI (Antalya) 2010 referandumunda
evet diyen sizsiniz Sayın Başkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İki: Yine 7
Şubat 2011de MİT krizi yaşandığında bu ülkede
MİT mensuplarının yargılanmasını
Başbakanın iznine bağlayan yasal düzenlemeyi getirdiğimizde
maalesef destek bulamadık.
Yetmedi, Yargıtaya üye seçiminde yaş
sınırının 40a çıkarılmasına dair kanun
teklifi FETÖ darbecileriyle mücadele bağlamındaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, bir dakika daha
ekliyorum, tamamlayın bir dakikada.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız, bu
mesele değerlendirilmesi gereken bir mesele; bu, öyle üzeri
kapatılacak bir mesele değil. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sessiz olalım,
rica ediyorum.
CAVİT ARI (Antalya) 2010da referandumda ne
oy verdiniz?
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
2010 referandumunda
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım
Sayın Kadıgil
Sayın Arı
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hemen arkasından,
Balyoz, Ergenekon kumpas mağdurlarının tahliyesiyle ilgili,
haksız tutukluluklara son verilmesiyle ilgili alınan kararlarda 4
ayrı yargı paketi çıkarıldı, maalesef destek
bulamadık. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özkan Genel Kurula hitap
edin.
Susalım değerli arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
ben bu meselenin arkasındayım. Bu meselede, maalesef, sayın
Cumhuriyet Halk Partisi veya Grup Başkan Vekilleri konuşuyor olsa,
böylesi bir tepkiyle karşılaşılsa asla müsaade edilmez.
Bakınız, FETÖ darbecileriyle mücadele
bağlamında
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkan,
süreniz bitiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Efendim, müsaade
ederseniz
Ben kürsüden istemedim.
Böyle bir ithamı kabul edemeyiz.
BAŞKAN Bir dahaki sefere devam ederiz ama
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hayır, ben
kürsüden istiyorum efendim o zaman.
BAŞKAN Ama başladınız
Sayın Özkan, rica ediyorum.
Az önce Sayın Akçay ne kadar suhuletle
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ama bakınız,
müsaade edin, bu işi vuzuha kavuşturalım.
Bakınız,
Cumhurbaşkanımızın bu meseleye ilişkin
yaptığı açıklama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 4 FETÖcü darbeci
yargıcın, savcının görevden alınmasıyla ilgili
alınan kararda saray yargısı denildi. Arkadaş, milletin
iradesine kumpas kuranlarla ilgili bir düzenlemeydi. Tekrar ifade ediyorum.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Referandum da
düzenlemeydi.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, rica
ediyorum.
Tamamlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) MİT Kanunuyla
ilgili yapılan düzenleme, Yargıtay üyelikleriyle ilgili yapılan
düzenleme, HSYK düzenlemeleri, haksız tutukluluklara son verilmesiyle
ilgili adli kontrol düzenlemesi, bakınız, 17 Aralıktan önce
FETÖyle mücadele bağlamındaydı.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Yargıya referandumla
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Cumhurbaşkanımız dedi ki: Biz milletin iradesine sahip çıkmak
için mücadele verirken yanımızda destekçi bulamadık. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen
toparlayın.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Sayın Başkan, Millî Güvenlik Kurulu size bunu söyledi
BAŞKAN Arkadaşlar, bir sessiz olun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu hain terör örgütünün
ne kadar tehlikeli bir terör örgütü olduğunu anlatmaya
çalışıyor, anlatamadım.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşte hain
FETÖ darbecilerinin tüm ihaneti ortaya çıktığı için Allahın
lütfu. dedi. Maalesef duyuluyor ki hâlâ birileri anlamamış.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Başkanım
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Sayın Kadıgil, Sayın Arı; bakın, sizlerden rica
ediyorum. Burada partiyi temsil eden arkadaşlarımız kendi
görüşlerinizi partiniz adına açıklamakla ehliyetli.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Yanlışı
düzeltmemiz lazım Başkanım.
BAŞKAN Bir saniye
Değerli arkadaşlarım, öyle herkesin
konuşmasıyla burada bir müzakereyi yürütemeyiz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Uğur Bayraktutan, bir
saniye lütfen.
Değerli Grup Başkan Vekillerimiz ya da
onların yerine olan temsilci arkadaşlarımız, sabahtan beri
uyguladığımız bir süreci tekrar hatırlatıyorum:
Grup Başkan Vekilimize tartışmalarında söz vereceğim
ama 1+1, lütfen ona uyarak yapın.
Sayın Akçaya ben az önce teşekkür ettim
çünkü kendisi konuşması bitmediği hâlde ona nezaket gösterdi. Bu
uygulamayı farklı devam ettirmem mümkün değildir.
Sayın Bayraktutan, siz de lütfen
düşüncelerinizi kısaca izah edin ve soru-cevap işlemine geçelim.
24.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Cumhuriyet Halk Partililerin
her dönem bir yol göstericisinin olduğuna ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sizinle o gece beraberdik,
Sayın Adalet Bakanıyla da beraberdik. 15 Temmuz akşamı, bu
hain darbe girişiminin olduğu akşam bu Parlamentoya ilk gelen 3
milletvekilinden biriyim. Parlamento Başkanı İsmail Kahramana
Tutanakları açın dedim. Görüntüleri çıkarttı ve
Haklısın. dedi. Kendi buraya da gelebilir, bize bağlanabilir.
İlk gelen 3 milletvekilinden biriyim. O gece buraya gelme
amacımız
Siz de oradaydınız, Sayın Adalet
Bakanıyla beraber yerin altında bir sığınakta ölümü
bekledik. O gece bu Parlamentoya Recep Tayyip Erdoğanın
bekasını savunmaya gelmedik arkadaşlar, bu Parlamentoya Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün En büyük emanetim. dediği Meclisi savunmaya
geldik bu alçaklara karşı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi şunu ifade edeyim: Biraz evvel
Sayın Grup Başkan Vekili çok heyecanlıydı. Keşke bu
aynı heyecanı Ali Tatar öldüğünde de ortaya
koysaydınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, cumartesi günü Karşıyaka
Mezarlığına gideceğiz. İnsanlar hayatlarıyla
bedel ödediler. Burada hamaset yapmayla bu bedel ödenmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Bayraktutan.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Bitiriyorum
Değerli Başkanım.
Bizim her dönemde yol göstericimiz olmuştur,
Cumhuriyet Halk Partililerin. Bizim bazen yol göstericimiz İsmet
İnönü olmuştur, bazen Deniz Baykal olmuştur, şimdiki yol
göstericimiz Kemal Kılıçdaroğludur. Bizim, tarihteki yol
göstericimiz her zaman sarı saçlı, mavi gözlü dev adam olmuştur.
(CHP sıralarından alkışlar) Ama Cumhuriyet Halk
Partililerin yol göstericisi -17-25 milat olarak değil- hiçbir dönem bu
sümüklü olmamıştır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, siz de
toparlayıp bitirin artık. Soru-cevap işlemine geçelim.
Buyurun.
25.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, FETÖ darbecilerine karşı
yapılan mücadeleyi itibarsızlaştırmanın doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
bu tartışma çok yapılacak ama tarihin yargılamasından
da geçecek. Tarih, zaman ve aziz milletimiz yargıladığı
zaman en güzel cevabı her zaman verdi ve vermeye de devam ediyor.
Bakınız, demek istediğim, ifade etmek
istediğim, bu FETÖ darbecileriyle, ihanet terör örgütüyle yapılan
mücadelede bu mücadeleyi itibarsızlaştırmak doğru
değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu ihanet
odaklarıyla yaptığı mücadelenin, derin ve paralel
yapılarla verdiği mücadelenin ehemmiyetini vurgulamak için ifade
ettim.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu
ülkenin Genelkurmay Başkanı hain FETÖ darbecileri tarafından
tutuklandığı zaman, çıkıp meydanlarda ne dedi? Bu
milletin Genelkurmay Başkanına, bu devletin Genelkurmay
Başkanına terör örgütü lideri diyemezsiniz. dedi. Birileri yine
dedi, Yargıya da müdahale ediliyor. dedi.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Ordu
bağırsaklarını temizliyor. dediler.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Arkadaş, bu
milletin Anayasasının, hukuk sisteminin koruyucusu
kollayıcısı olacak ve bu görevde mücehhez
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, bir dakika daha
ilave ediyorum, toparlayın, bitirelim lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Anayasayı
korumakla mücehhez olan Sayın Cumhurbaşkanımızın bu
iradeyle, bu millî iradeyle yan yana vermiş olduğu mücadelede biz
isterdik ki hep beraber olalım. Ben, biraz önce tarihsel süreci
anlatırken 17 Aralığı vurguladım. Bakın, onun
öncesine ona tekaddüm eden dönemde yapılan yasal düzenlemelere ve
Hükûmetimizin başı olarak Sayın
Cumhurbaşkanımızın konuşmalarına vurgu
yaptım. Onun için burada, Milletimize kastedenlerle -AK PARTİ olsun
olmasın- mücadeleyi beraber yapalım. diyen Sayın
Cumhurbaşkanımızın ortada bir iradesi vardı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanımıza olacak: Sayın
Bakanım, Cumhurbaşkanımız riyasetinde
açıkladığınız Yargı Reformu Strateji Belgesi
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Taşkın, bir
saniye
Arkadaşlar rica ediyorum... Soru-cevap
işlemine geçtik. Değerli arkadaşlar, rica ediyorum...
Sayın Taşkın, sürenizi yeniden
başlatıyorum, lütfen siz baştan başlayın.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanımıza olacak: Sayın
Bakanım, Cumhurbaşkanımızın riyasetinde
açıkladığınız Yargı Reformu Strateji Belgesi
yargı camiası ve milletimizin tamamında büyük bir heyecan
uyandırmıştır. Ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından çıkarılan yargı paketleriyle uygulama süreci
başlatıldı. Yargı reformu kapsamında hukuk
eğitimi konusunda şimdiye kadar neler yapıldı, önümüzdeki
süreçte neler yapılacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, eminim ki burada bütün
milletvekilleri, milletimizin büyük bir çoğunluğu ve sizler, artan
çocuk istismarı vakalarından, artan kadın cinayetlerinden
rahatsızsınızdır, hepimizin vicdanı sızlıyor.
İmzaladığımız bir uluslararası
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme var,
imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi var,
yıllardır yayınlanan kadına yönelik şiddetle mücadele
eylem planları var, yine, sizin yayınladığınız
reform paketleri var ama tam tersine, bu olumsuz vakalar gün geçtikçe
artıyor. Bunun sebeplerini tespit ediyor musunuz? Bu sözleşmeler,
sözleşmelerin öngördüğü çocukların üstün yararını
öngören kanuni düzenlemeler, uygulamalar, koordinasyon, kurumlar arası
iş birliği, farkındalık yaratmak, zihniyet dönüşümü;
bunların hepsi sizin eylem planlarınızda da var. Bunları
gerçekten uygulamayı düşünüyor musunuz? Ne zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Yargı Reformu Strateji
Belgesi paketleriyle yargı sistemine güveni tesis etmek, sorun
alanını ortadan kaldırmak adına önemli bir beklenti
oluştu. Siz reformun iyi, doğru uygulanmasıyla amacına
ulaşacağını söylediniz, En iyi reform en iyi uygulamadır.
Dediniz; çok doğru. Ancak Bakanlığınızın reform
stratejisiyle ortaya koyduğunuz yaklaşım ile uygulama
arasında; genel iktidarın, özellikle İçişleri
Bakanlığının, bazı kamu kurumlarının kimi
uygulamaları, söylemleri ile yaşanan somut olaylar arasında
tezatlıklar mevcuttur. Bu durum ulusal düzeyde reform stratejisinin
amacına ulaşmasını engellediği gibi, bir AB Komisyonu
üyesi olarak AB düzeyinde siyasi kriterlerden en önemli geri gidişin
yaşandığı yargı adalet özgürlükler
başlıklarında ilerleme çabası içinde olduğumuzu
maalesef savunamıyoruz. Bakanlığınızın ortaya
koyduğu bu reform stratejisinin uygulamaya yansıması ve
eylem-söylem ikilemini aşmak için daha somut, farklı adımlar
gerekmekte, beklenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Güle sormak isterim: Geçen günlerde
yaptığınız açıklamada önemli uyarılarda bulunarak
Yargı hiçbir grubun değildir. Bir daha bu ülkeyi hiçbir grubun,
hiçbir oluşumun eline teslim etmeyeceğiz, bu konuda sonuna kadar
mücadele edeceğiz. dediniz. Bu konudaki düşünceniz yargı
dışındaki tüm kurumlar için de geçerli midir? Buradan şunu
söylemek isterim: Devletin kurumlarına sadece FETÖ değil, hiçbir
tarikat sirayet etmemelidir. Bu anlamda, Nakşibendi tarikatının
önemli isimlerinden dedeniz molla Muhammed Emin Erin manevi önderliğinde
kurulan Hayra Davet Vakfı üzerinden savunma sanayisinde ASELSAN, TAI ve
HAVELSANda kadrolaşmaya da karşı mısınız? Zira,
devletin en önemli kurumları olan Savunma Sanayii, ASELSAN ve TAIdeki
tarikatçılardan bunalan çip uzmanları, mühendisler yurt
dışına transfer olmaktadır. ASELSAN, TAInin öne
çıktığı, büyük üretimler yaptığı savunma
sanayisinde Türkiye'nin dışa bağımlılıktan
kurtulmaya başladığı bu süreçte buradan beyin göçü
yaşıyoruz. Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelebi
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
227 terör gazimizin emekli maaşı kesildi.
Devletimiz terörle mücadelede yaralanıp gazi olanlardan
çalışabilir durumda olanlara bir iş hakkı vermektedir. Her
malul gazi aynı zamanda engelli bir vatandaşımız
olduğundan, 5510 sayılı Kanunun 28inci maddesi gereği
devletin engelli vatandaşlarımıza sağladığı
erken emeklilik hakkından yararlanmaktaydı, bu hakkı elinden
aldınız. Şimdi, protezli gazim, tek gözü olmayan gazim, uzuv
kaybı olan gazim on yedi, on sekiz sene çalışarak emekli
olabilecekken emekli olamıyor, 60lı yaşlara kadar
çalışın. diyorsunuz. Geçim sıkıntısı
yaşıyorlar, işlerine tekrar dönme hakları yok, malul
sayılmadan önceki sigortalı olarak geçen süreleri de silindi. Ne
yapacaklar? Defalarca uyardım: 2330 sayılı Kanunun 4üncü
maddesindeki ikinci fıkranın son cümlesini metinden çıkarmanız
gerekiyor. Onu çıkarmıyorsunuz ama gazilerimizin canını
çıkarıyorsunuz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hukuk eğitimi konusunda Yargı Reformu Strateji
Belgemizde çok önemli düşünceler ve yol haritası, izlekler söz konusu
çünkü Türkiyede hukuk sorunun temelinde nitelikli hukukçu sorununun da
olduğunu düşünüyoruz. Yani yargıya güvenin gelecekte
artmasının en temel taşlarından biri, bu konudaki hukuk
eğitiminin de önemli mesafeler katetmesi noktasındaki çabadır.
Özellikle, kontenjanların fazla olması, öğrenci
sayısının fazla olması, hukuk fakültelerinin fazla
olması bu konuda hukuk eğitiminin kalitesini düşürmektedir;
inancımız, düşüncemiz, teşvikimiz bu yönde. Ve bunun
üzerine YÖKle yapmış olduğumuz görüşmeler çerçevesinde de,
şu anda, hukuk fakültelerine, giriş başarı ortalaması
190 bine kadar olanlar girebiliyor. Ama bu hukuk fakültesinden mezun olanlar,
yarın, bir savcının iddianamesine, bir mahkemenin ilamına,
bir tutuklamaya, bir tahliyeye, bir mülkiyet hakkına sebebiyet verecek
kararlar verebiliyor. O yüzden, bu kontenjanın daha makul bir sürede
olması hususunda bizim 75 bin, en fazla 100 bin yönündeki talebimiz son
olarak 125 bin olarak kabul edilmiştir ve 2020 üniversite giriş
sınavında ilk olarak uygulanacaktır. İlk 190 bine girenler
hukuk fakültesine girmeyecek, ilk 125 bine girenler hukuk fakültesine
girecektir. Bu, hukuk eğitiminin kalitesi adına önemlidir ve belki
birçok üniversitenin, hukuk fakültesini açmış üniversitelerin de bu
kararla beraber -ilk 125 bine, kontenjana giremeyeceği için-
kapanacağı ve bu konuda bir takım tedbirleri almaları
gerektiği sonucu çıkacaktır. Belki hukuk fakültesine girebilecek
15 bin-20 bin kişi giremeyecektir çünkü daha nitelikli olması
lazım. Hukuk fakültesi öğrencisine bir müşteri
anlayışıyla bakan bir yaklaşımı kabul etmiyoruz
çünkü buradan çıkanlar Türkiyenin yargısıyla ilgili karar
vermektedirler. Bu konuda Bakanlık olarak ve YRS (yargı reformu)
çerçevesinde yaklaşımımız, bu hususta büyük bir titizlikle
süreci takip etmektir.
Yine, özellikle hukuk fakültelerinde öğretim
üyesi ihtiyacı da açıktır. Bu kadar öğretim üyesi
ihtiyacı varken hukuk fakültesi sayılarının da bu
kontenjanla beraber azalacağı bizim için memnuniyet verici bir
durumdur. Ve hukuk fakültesi branşı dışında yönetici,
öğretim üyesi olmalarını da asla kabul etmiyoruz. Bu konuda, YÖK
nezdinde de ilgili tüm idare nezdinde de her türlü çabamızı
sürdüreceğiz. Özellikle hukuk fakültelerinde adli klinikler ve adliyelerde
pratik yapma ve bu konuda
Çek senedi görmeden avukat, hâkim, ticaret hâkimi
olamaz. Öğrenir öğrencilik aşamasında tüm bu süreçleri;
cezaevi koşullarını, infazı, diğer tüm süreçleri
bilerek, yaşayarak müfredatın
Yine felsefe, psikoloji, kriminoloji,
avukatlık hukuku gibi yani tüm müfredatın zenginlik içerisinde daha
da niteliğinin artması
Güzel Türkçenin konuşulması ki
iddianamelerde, mahkeme ilamlarında gördüğümüz gerekçesiz kararlar,
asla kabul edemeyeceğimiz tüm bu usullerle ilgili muhakeme usullerinin de
yine müfredatının
Analitik düşünme kabiliyetinin, muhakeme
yeteneğinin yine artırılmasına yönelik bu konuda müfredat
Öğretim üyelerinin takibi hususunda elbette gerekli çalışmalar,
değerlendirmeler yapılacaktır, yapılmaktadır.
Yargı hiçbir grubun olamaz, hiçbir zümrenin
olamaz. Bu konuda Geçmişte FETÖ yaptı, önceki dönemde vesayetçiler
yaptı, bu sefer de bizimkiler yapsın, bizim zihniyetimizdekiler yapsın.
anlayışı asla kabul edilemez çünkü yargı siyasetüstüdür,
yargı partilerüstüdür; yargıda yandaşlık,
kayırmacılık olamaz. Geçende söylediğim gibi bu konuda ne
kadar gücümüz yeterse milletimize bu mesuliyeti yerine getirmek
zorundayız. Çünkü o kürsüye çıkan kişilerin, hâkimin,
savcının karşısına çıkan kişilerin, hangi
düşünce, hangi inanışta olursa olsun, nerede doğmuş
olursa olsun hiçbir şekilde ayrımcılık yapılmayacağı
düşüncesiyle adliyenin kapısından gireceği bir sistemi hep
beraber inşa edeceğiz. Büyük bir tahribat oldu ama bu travmayı,
bu tahribatları hep beraber tek tek mücadele ederek ortadan kaldırmak
zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Bu mücadeleyi de
el birliğiyle, tam vatandaşlarımızla birlikte, tüm
kurumlarımızla birlikte
HSK anayasal sorumlu mercidir,
savcılıklar bu konuda yine hukuk sistemi içerisinde
işlemektedir. Bu anlamda hiçbir zafiyete, hiçbir rehavete asla izin
veremeyiz. Bu çerçevede, yüce Mecliste, Genel Kurulda şahsımın,
dedemin burada anılması bu yüce Meclisin bütçe gündeminde çok
doğru olmamakla birlikte
Vefat eden dedem, Osmanlı ve Cumhuriyet
döneminde kendisini çok iyi yetiştirmiş bir ilim adamıdır.
Bu konuda ben onu rahmetle yâd ediyorum. Ama bu sorulan sorunun hangi
bağlamda, hangi çerçevede bir yerinin olduğunu da asla
anlamış değilim, ilk defa duyduğum konular. Ama nerede
olursa olsun -yargıda olduğu gibi- devletin hiçbir yerinde paralel,
yatay, dikey, meridyen hiçbir yapıyı, hiçbir oluşumu asla tasvip
edemeyiz, bu konuda mücadelemizi sürdüreceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapandı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Türk milletinin
görmüş olduğu binlerce yıllık bu gelenek de asla FETÖ gibi
sızmalara, bu kadim coğrafyada, Anadolu coğrafyasında
Haşhaşi geleneğinden beri gelen bu FETÖ geleneği ya da
benzer hiçbir oluşuma izin vermemek için her türlü mücadelemizi hukuk çerçevesinde
yapacağımızı ifade etmek isterim.
Saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu şekilde 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin maddeleri kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylama, yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
programımız uyarınca 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin maddelerini sırasıyla görüşüp
oylamalarını yapacağız.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 1inci maddesini okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım:
2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP
KANUN TEKLİFİ
Gider bütçesi
MADDE l~ (1) 23/12/2017 tarihli ve 7066
sayılı 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönelimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 751.299.665.000
Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 88.528.812.000 Türk
Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumlara 4.673.105.000 Türk Lirası, ödenek
verilmiştir.
2) Kanunların
verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde eklenen ve düşülen
ödenekler sonrası 2018 yılı merkezi yönetim kesin hesap gider
cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin bütçe giderleri 804.974.429.380,54
Türk
Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin bütçe giderleri 120.749.31.8.165,28
Türk Lirası,
c) (III)
sayılı, cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
bütçe giderleri
4.645.284.260,10
Türk Lirası, olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2018
yılı merkezi yönetim net bütçe gideri 830.809.400,604,89 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 1inci
maddeyi, daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum,
değerli Grup Başkan Vekillerimizi odama bekliyorum.
Kapanma
Saati:15.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar) Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile 5018 sayılı Kanuna
ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 684.402.835.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 10.870.759,000 Türk
Lirası öz gelir, 78.630.932.000 Türk Lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 89,501,691.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri
4.608.757.000 Türk Lirası öz gelir, 64.348.000 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 4.673.105.000 Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
(2) 2018 yılı
merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 732.401.404.318,31 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 23.854.010.616,57 Türk
Lirası öz gelir, 95.045.150.151,69 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 118.899.160.768,26 Türk Lirası,
e) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri
5.173.094.511,86 Türk Lirası öz gelir, 51.517.000 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 5.224.611.511,86 Türk Lirası,
olarak
gerçekleşmiştir.
(3) 2018 yılı
merkezi yönetim net bütçe geliri 757.996.434.479,24 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 2nci madde üzerinde
ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Ümit Özdağdadır.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe görüşmeleri sırasında İYİ
PARTİ milletvekillerinin sürekli yetkililere sorduğu, iktidar
partisine sorduğu bir soru vardı her bakanlık bütçesi
görüşülürken; güzel, iyi izah edilmiş de Bu Suriyeliler için
harcanan miktar nedir? Bu soruya, bütçe görüşmeleri sırasında,
hiçbir seferinde ne yazık ki açık bir cevap alınmadı. Onun
üzerine bir araştırma yaptık, dönemin Sağlık
Bakanı Recep Akdağ, resmî harcamalarla ilgili, 5 Aralık 2017de
çok net bir açıklama yapmış açıkçası ve kalem kalem ne
harcandığını söylemiş.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı: 5 milyar 586 milyon lira.
Güvenlik ve kamu düzeni hizmetleri: 9 milyar 228
milyon lira.
Sağlık hizmetleri: 16 milyar 30 milyon.
Eğitim hizmetleri: 15 milyar 489 milyon.
Belediyecilik hizmetleri: 17 milyar 527 milyon.
Türk Kızılayı, çeşitli
vakıflar, dernekler: 2 milyar 58 milyon.
Belediyeler tarafından düzenlenen kampanyalar:
312 milyon.
Kampların amortisman maliyeti: 1,5 milyar.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü: 780 milyon
807 bin.
Vatandaşlarımızdan yardım olarak
dağıtıldığını düşündüğümüz: 11
milyon.
Fırat Kalkanı bölgesinde: 1 milyar 630 milyon.
Sıfır noktası insani yardım: 2
milyar 228 milyon.
Toplam: 84 milyar 880 milyon 534 bin TL.
O günün parasıyla 30 milyar 285 milyon 573 bin
ABD doları harcanmış.
Şimdi, bunu kişi başına
böldüğümüz zaman, her bir Suriyeli için Türkiye'nin ayda 301 dolar
harcadığı görülüyor. Yılda ortalama 3.600 dolar para
harcıyoruz. Bu 3.600 dolar para harcandığına göre; 2012
yılında 71.275 Suriyeli vardı, 256 milyon 590 dolar
harcamışız; 2013te sayı 398.271e çıkmış,
harcanan para 1 milyar 435 milyon dolar; 2014te 2 milyar 619 milyon dolar;
2015te 1 milyar 880 milyon dolar; 2016da 2 milyar 737 milyon dolar; 2017de
ciddi bir yükselme var, 11 milyar 367 milyon dolar; 2018de 12 milyar 338
milyon dolar ve 2019da 13 milyar 135 milyon dolar Türkiye Suriyeliler için
harcamış. Bu, toplam 58 milyar 200 milyon dolar ediyor. Tabii, bu 58
milyar 200 milyon doların tamamını biz
harcamamışız, bütçemizden çıkmamış. 6,6 milyar
dolar Avrupa Birliğinden katkı gelmiş, bunu da değişik
3 milyar dolarlık dilimler hâlinde almışız, geriye kalan
son 3 milyar doları da 2018den itibaren 1,2 milyar dolarlık dilimler
hâlinde aktarmışlar. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Dünya
Sağlık Örgütü ve Dünya Gıda Örgütünün yapmış
olduğu (3RP) bölgesel mülteci ve dayanıklılık
yardımları da var. Bunlarla birlikte ki bunlar da 3,8 milyar ve 2,1
milyar olmak üzere; yalnız 2,1 milyar 2020 ve 2021i kapsıyor, henüz
harcanmayan bir para, 3,8 milyar
Özetle, gelen yardımları
çıkardığımız zaman ortaya çıkan para
inanılmaz büyük bir para; 47,8 milyar dolar bütçeden
çıkmış. Fakat bütçe sanki örtülü ödenek
mantığıyla düzenlendiği için biz bu parayı hangi
bakanlık, nasıl harcamış, bütçe izahlarında bir türlü
öğrenemiyoruz. Örtülü ödeneğin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Tamam, örtülü ödenekten harcıyorsunuz ama bütçenin içinde yapılan
harcamaların kalem kalem gösterilmesi lazım. Mesela,
Cumhurbaşkanlığından İbrahim Kalın bir
açıklama yaptı -bu rakamların içinde İbrahim
Kalının söylediği yok- dedi ki: 3 milyon Suriyeliye de
Suriyede destek oluyoruz. Evet, Türkiye'nin kontrol ettiği bölgede
devlet memurlarının maaşlarının ödendiğini
biliyoruz. Peki, bu para nereden gidiyor? Bu sosyal yardımlar nereden
yapılıyor? Bunları bütçede görmemiz mümkün değil. Peki,
harcanan para 47,8 milyar dolar, çok büyük bir para. Bununla Türkiye birçok
yatırımını yapabilirdi veya bu para harcanmasaydı
Türkiye bu kadar ağır bir ekonomik krizde olmayabilirdi ancak sadece
bu mu Türk ekonomisi üzerindeki yük? Hayır. Kayıt dışı
istihdamdan dolayı doğan vergi kaybını
hesapladığımız zaman, ortalama 8,5 milyar dolarlık bir
vergi kaybına uğruyoruz. Bunun da Türk ekonomisi üzerinde büyük bir
yük oluşturduğu gayet açık. Tabii, hesaplanamayan maliyetler
var. Enflasyon üzerindeki etkiyi ne yazık ki bazı rakamlar
gizlendiği için tespit etmemiz çok zor ama bu da eğer üzerinde
çalışılırsa yapılabilecek, hesaplanabilecek bir
faaliyet. Kayıtsız şekilde faaliyet gösteren işletmelerin
ortaya koyduğu değer ve zarar; bunu da henüz net rakamlarla tespit
etmemiz mümkün değil ama o da ekonominin geneli içerisinde bir yekûn
tutuyor.
Değerli milletvekilleri, özetle, Türkiye, bugün
çok ağır bir ekonomik kriz yaşıyor ve şimdi, bu
ekonomik kriz, bütün yüküyle Türk halkının üzerine çökmüşken
yeni göçleri tetikleyecek ve Türkiyeye yönelik yeni tehditler oluşturacak
süreçlerden iktidarın kaçınması gerektiği
düşüncesindeyiz.
Son günlerde Libyayla yapılan bir anlaşma
var ve Libyayla yapılan anlaşma çerçevesinde ortada bir şayia
dolaşıyor: İdlibden bazı unsurların Libyaya
nakledileceği. Bu şayia ortada dolaşmaya başlar başlamaz
Ruslar ve Suriye Ordusu İdlibde ilerlemeye başladı ve
sınırımıza -Cumhurbaşkanının da
açıkladığı gibi- yeni göç dalgaları
ulaşıyor. Bu yanlış politika Türkiye'nin millî
güvenliğini, Türkiye'nin ekonomik gelişmesini her geçen gün
birazcık daha ağır bir tehdit altında
bıraktığı gibi, Türk halkının
kaynaklarının da sorumsuzca harcanması sonucunu doğuruyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Olcay
Kılavuza aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında
bizleri izleyen büyük Türk milletini, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum.
Vefatının yıl dönümünde, Doğu
Türkistan Türklerinin yolbaşçısı İsa Yusuf Alptekini
rahmetle minnetle anıyorum. Doğu Türkistanlı Uygur Türkü
soydaşlarımızın sonuna kadar yanındayız.
Gönlümüzdesiniz, dualarımızdasınız ve hep sizinle
beraberiz, asla yalnız değilsiniz. Cenab-ı Allah
yardımcınız olsun.
2019 yılı bütçe rakamları
gerçekleşme tahminlerine bakıldığında, vergi
gelirlerinin hedefin 88,9 milyar TL altında, vergi dışı
gelirlerin 75,9 milyar TL üzerinde, bütçe gelirlerinin ise hedefin 13 milyar TL
altında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 2019
yılında bütçenin 125 milyar lira açık vermesi beklenirken bunun
ana sebebi vergi gelirlerinde 2019 yılı hedefinin çok altında
kalınmasıdır. İmar affı, bedelli askerlik gelirleri,
Merkez Bankasından yapılan transfer gibi kalemler bütçe
açığının daha da büyümesine mâni olmuştur.
2020 yılında 956,6 milyar TL hedeflenen
bütçe gelirlerinin dağılımına
bakıldığında 784,6 milyar TLsi vergi gelirlerinden
oluşmaktadır. 2020 yılında vergi gelirlerinin gayrisafi
yurt içi hasılaya oranının yüzde 16,1 olacağı tahmin
edilmektedir. 2020 yılında vergi dışı gelirlerden ise
172 milyar TL tahsilat yapılması hedeflenmektedir. Vergi gelirlerinin
yüzde 23ünü gelir vergisi, yüzde 22sini özel tüketim vergisi, yüzde 20sini
ithalde alınan KDV, yüzde 11ini kurumlar vergisi ve yüzde 7sini dâhilde
alınan KDV oluşturmaktadır.
Günümüzde dolaylı vergilerin toplam vergi
geliri içindeki payı yüzde 62,3tür. Vergide adaleti inşa etmek için
dolaylı, dolaysız vergi oranlarında iyileştirmeler
sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi ve
KDVnin tabanı genişletilmelidir. Vergi mevzuatı öngörülebilir
olmalı, vergi denetimlerinde etkinlik geliştirilmeli, vergi
cezaları ve yaptırımları caydırıcı
olmalıdır. Vergi mevzuatındaki indirim, muafiyet ve istisnalar
daraltılmalıdır. Mükellef ile idare arasında
karşılıklı güvene dayanan bir sistem
oluşturulmalıdır.
Ülkemizde kapsamlı bir vergi reformuna ihtiyaç
vardır. Yatırımları, istihdamı,
girişimciliği, risk iştahını teşvik eden adil,
basit ve şeffaf bir vergi sistemi ve mali ortam hazırlanmalıdır.
Diğer taraftan, 2020 yılında 138,9
milyar TL bütçe açığı öngörülmektedir. Bunun yanında, 195
milyar TL vergi indirimi, istisna ve muafiyetlerden oluşan vergi
harcamalarının gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Bu
nedenle, vergi reformunda, etkin olmayan vergi indirimi ve istisnaların
kaldırılması, bu yöntemler yerine, vergi tabanının
genişletilerek vergi oranlarının düşürülmesi yer
almalıdır. Sürekli değiştirilen, farklı kanunlarla ve
hatta, torbalarla yapılan düzenlemeler vergi mevzuatının en
zayıf yönlerinden birisidir. Vergi mevzuatı bir taraftan, tek bir
çatı altına alınmalı, diğer taraftan da mükelleflerin
daha iyi anlayabileceği ve uygulayabileceği şekilde
hazırlanmalıdır. Vergi reformunda, mükellef haklarının
daha etkin bir şekilde korunacağı, beyanname sisteminin
yaygınlaştırılacağı, vergi tahsilatının
etkinliğinin artırılacağı, vergi gelirlerinin
arttırılacağı ve vergi adaletinin
sağlanacağı hususlar temel hedef olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evlerine helal lokma götürmekten, sorumlu oldukları
ailelerine bakmaktan başka bir çabaları olmayan, kamuda
çalışan tüm sözleşmeli işçi ve memur kardeşlerimize
kadro verilmesi gerekmektedir.
Yine, merkezi Adanada bulunan, Mersin başta
olmak üzere, çevre il ve ilçelerden de yüzlerce işçi
çalıştıran TEMSANın, yarattığı büyük
istihdam göz önünde bulundurulduğunda, kapanmaması için ne
gerekiyorsa yapılmalıdır.
Mersin, yaş sebze ve meyve üretimi başta
olmak üzere Türkiye'nin tarımda lider illerindendir. Bu potansiyel her
yönüyle değerlendirilmelidir. Ancak soğuk hava depoları,
işleme merkezleri, paketleme fabrikaları için İç Anadolu
Bölgesinde bulunan tesisler kullanıldığından ürün
maliyetleri artmaktadır. Narenciye ve muzda ihracat teşvik primleri
bir an önce açıklanmalıdır. Mersinli çiftçilerimizin ürünlerini
kendi bölgelerinde saklayıp işleyebilmeleri adına bölgemizde
gerekli sanayi altyapısının kurulması gerekmektedir.
Yükselen tohum, gübre, elektrik, su, mazot, işçi maliyeti gibi girdi
fiyatlarının altında kalmamaları için çiftçilerimizin
borçları yapılandırılmalıdır.
300 kilometrelik sahil hattı bulunan Mersinin
turizmden hak ettiği payı almadığını üzülerek
görüyoruz. Mersinin deniz, doğa, kültür ve inanç turizmi
açısından sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi hem
Mersine hem de ülkemize büyük kazanç sağlayacaktır. Mersinin
tanıtıma ve teşvike ihtiyacı vardır. Bölgesel
havaalanı bir an önce tamamlanmalıdır. Tarsus-Kazanlı Sahil
Bandı Projesinin hayata geçirilmesi, bölgede turizmin canlandırılması
Mersinlilerin haklı beklentisidir. Mersin-Antalya, Silifke-Mut-Karaman,
Çamlıyayla-Tarsus, Çeşmeli-Taşucu Otoyollarının
tamamlanması gerekmektedir. Tarsus-Mersin Otoyolu da tıpkı
Dörtyol-İskenderun Otoyolu gibi ücretsiz olmalıdır. Mersin
şehir içi trafiğinin rahatlatılması için gereken
çalışmalar yapılmalıdır.
Mersinde sulama ve enerji üretiminde
kullanılacak olan ve henüz tamamlanmamış olan bütün barajlar
tamamlanmalıdır. Mersinin coğrafi konumu, stratejik öneme sahip
limanı, tarımda üstlendiği öncü rolü, turizm ve sanayideki
potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda daha çok yatırıma
ihtiyacı vardır. Mersin, ülke ekonomisine yaptığı
büyük katkıların yatırımlar olarak geri dönmesini istiyor.
Niğde ilimiz Kapadokya bölgesinde yer almakta,
Türkiye'nin önemli dağcılık merkezlerine sahip
bulunmaktadır. Niğdede eski Anadolu uygarlıkları, Roma ve
Bizans döneminden kalma eserlerin yanı sıra Selçuklu mimarisinin
özgün örnekleri de mevcuttur. Niğdenin turizmden maalesef, gerekli
payı alamadığı da görülmektedir. Niğdede turizmin
gelişmesi için yapılacak tanıtım ve teşvik
çalışmalarıyla özellikle Nevşehire gelen turistlerin
ilimize de uğrayarak şehrimizin doğal ve tarihî güzelliklerinden
istifade etmesi sağlanabilir. Niğdemize bir tıp fakültesi
hastanesi kazandırılmalıdır.
Konya-Karaman-Ulukışla-Mersin-Adana arasında yapımı
devam eden hızlı tren projesi Niğde il merkezini de
kapsamalıdır. Çevre kirliliğine neden olan Akkaya
Barajının temizlenmesi ve ıslahı
sağlanmalıdır. Kırsal alanda sosyal destek projesinden
faydalanan dar gelirli insanlarımızın borçları ertelenmelidir.
Niğde, aynı zamanda, patates üretiminde
ülkemizin önde gelen şehirlerinden birisidir. Yine tadına doyulmaz
elmalarıyla ülkemizdeki elma üretiminin üçte 1ini
karşılamaktadır. Niğdede tarımın geliştirilmesi
için üreticilerimizin mevcut durumları iyileştirilerek
verimliliği artıracak bilinçli tarım projeleri hayata
geçirilmelidir.
Niğdede işsizlikle mücadele
kapsamında istihdam yaratabilecek büyük yatırımlara,
fabrikalara, sanayileşmeye acilen ihtiyaç vardır, bu vesileyle göç
engellenecektir. Niğdede yapılacak sanayi yatırımları
çalışkan ve fedakâr Niğdeliler tarafından asla boşa
çıkartılmayacaktır.
Son olarak, 27nci Dönem Mersin Milletvekili
adayımız, geçmiş dönem Niğde Ülkü Ocakları
Başkanlığımızı yapan kardeşimiz Yunus
Kızılın kardeşi Mustafa Kızıl Hakka
yürümüştür. Kendilerine Allahtan rahmet diliyorum, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
acılarını paylaşıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekilimiz Sayın Ebrü
Günaya aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizler hukuk fakültelerine başlarken
hocalarımız bize Foucault okumayı tavsiye ederler. Özellikle
Hapishanenin Doğuşunu ve kapatılmanın iktidarla olan
ilişkisini anlamamız için özellikle okumamızı tavsiye
ederler. Bunun iki sebebi var. Birincisi: Aslında cezalandırma
biçiminin kaba işkenceden, sistematik, ince
Yani ince dediğim, gözle
görülemeyecek şekilde geçişini anlatmak için bunu bize tavsiye
ederler. Bir diğer nedeni ise şudur: Aslında biz mesleğe
başladığımızda, önümüze cezaevleriyle ilgili bir mevzu
geldiğinde iktidarın hapishaneyle kurduğu ilişkiyi
anlamamız ve ona göre davranmamız içindir. Foucault bunu çok iyi
anlatır ve şöyle der: Hapishane toplumun iktidar açısından
tehdide dönüşmüş imgesidir. Yani bütün iktidarlar aslında
kendilerine tehdit gördüklerini kapatırlar ve böylece
cezalandırırlar. Bizim ülkemizin yakın tarihi de maalesef bunun
gibi birçok örnekle dolu. Aslında, bence, hâlâ da bir yönüyle
iktidarın kullandığı bir araç olarak devam ediyor. Mesela,
1980 darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere,
insanlık dışı uygulamalar ve şiddet dalgası
90larla beraber dalga dalga yayıldı, 90ların sonu ve
aslında 2000lerin başıyla yeni bir biçim kazandı. Çünkü
iktidarlar kendi varlıklarına tehdit olarak addettikleri cezaevlerini
yeniden dizayn etmek istediler.
Bugünden tam on dokuz yıl önce, sabah saat
04.30 sıralarında 20 cezaevine aynı anda bir operasyon
başlatıldı ve bu operasyonun adı hayata dönüş
operasyonu oldu. Bu operasyon tam üç gün sürdü, 30 siyasi mahpus
hayatını kaybetti. Buradan kendilerini saygıyla anıyorum.
Bu operasyon sonucunda, yüzlerce kişi yaralandı, onlarca insanda
kalıcı hasarlar meydana geldi. Yaklaşık 10 bin güvenlik
görevlisinin gerçekleştirdiği katliamla ilgili maalesef yüzleşme
gerçekleşmedi ve tek bir sanık ceza almadı. Operasyon, dönemin
koalisyon iktidarı ve MGKnin ortak kararıyla, devletin en üst
düzeyindeki kurumların aslında bir mutabakatıyla
gerçekleşti. Operasyonda ağır silahlar, kimyasallar,
yakıcı maddeler, iş makineleri ve gaz bombaları
kullanıldı. Daha sonra basına da yansıdığı
üzere, aslında MGK tarafından alınan kararla
başlatıldığı ortaya çıktı. Adalet ve
İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanı,
cezaevi savcıları ve diğer sorumlular hakkında işlem
yapılmadı. Aradan on dokuz yıl geçmesine rağmen, bu
operasyonu da gerçekleştirenler tıpkı ülkede gerçekleştirilen
diğer katliamlarda olduğu gibi bir cezasızlık
politikasıyla karşılaştılar ki gerçeklerin üstü
örtüldü. Yalnızca 39 er hakkında dava açıldı, rütbeli
askerlere ise takipsizlik kararı verildi. Katliamla birlikte aslında
hafızalarımızda kalan vahşet görüntüleri oldu ve dönemin
bazı siyasetçilerinin söyledikleri oldu. Bülent Ecevit operasyon
hakkında teröristleri kendi terörlerinden kurtarma dönemin Adalet
Bakanı Hikmet Sami Türk ise devletin şefkatli eli dedi ve
operasyonun komutanlarından biri Zeki Bingöl şunu söyledi:
Kullanılan silahlar Jandarma Genel Komutanlığının
envanterinde yok. Operasyon sırasında EMASYA Tugay Komutanı
geldi, Başsavcı Ferzan Çitici ve Savcı Fikret Ünalanın da
hazır bulunduğu sırada o bombalar getirildi ve
kullanıldı. Meslek hayatımda hiç görmediğim bombaydı.
ifadeleri hafızalarımızda kaldı.
Hayata dönüş operasyonuyla aslında o dönem
cezaevlerindeki muhalifler bastırılmaya çalışıldı
ama bugün de aslında benzer bir politika maalesef ki devam ediyor. O
dönemden bugüne iktidarın baskı politikalarını en
şiddetli ve en seri biçimde hisseden politik muhalefetin sindirilmesi,
etkisizleştirilmesinde cezaevleri temel bir araç olarak
kullanıldı.
Bu kürsüden defalarca dile getirdik, muhtemelen
bundan sonra da dile getirmeye devam edeceğiz, cezaevlerindeki hak
ihlalleri artık çok ciddi boyutlarda. Partimiz, insan hakları
örgütleri, aktivistler, sivil toplum örgütleri, birçok insan bu ihlalleri dile
getirmeye devam ediyor ama maalesef, Bakanlık bu konuda kör, sağır
ve dilsizleri oynamaya devam ediyor.
Bakın, bir şey söyleyeceğim,
İnsan Hakları Derneği geçen yılki açıklamasında
hasta mahpus sayısını 1.154 olarak belirledi. Adalet
Bakanlığının döneme dair verdiği son bilgi
aslında Şubat 2017. Buradan Bakana söylüyorum, umarım yeni
verileri açıklayacaktır. Dönemin Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ, hapishanelerde 2009dan 2016ya kadar 2.300 kişinin
hayatını kaybettiğini ifade etti.
Evet, bundan on dokuz yıl önce bombalarla,
silahlarla insanlar katledildi ama şu an ise zamana yayarak, görmezden
gelerek, insanlar, hasta mahpuslar ölüme terk edilerek benzer bir katliam
gerçekleştiriliyor. Hasta mahpuslara yönelik özellikle işlenen
düşman hukukunun yanı sıra, mahpusları yargılama
çevrelerine, ailelerine uzak cezaevlerine göndermek başka bir
cezalandırma sistemine dönüştü. Aslında kişiyle beraber,
sadece kendisi değil, beraberindeki ailesi, sevdikleri, dostları ve
arkadaşları da cezalandırılıyor bu yöntemle. Mesela
bir örnek vereyim: Derik, Mazıdağı ve Savur Belediye Eş
Başkanlarımız tutuklandıktan iki gün sonra Tarsus Cezaevine
sürgün edildiler ve tam da açık görüşlerini yapacakları gündü. O
gün, ailelerinin onları o cezaevinde ziyaret etmeleri engellendi,
kilometrelerce uzağa gönderildiler.
Diğer bir konu, mesela Sevgili Selçuk
Mızraklı şu an Kayseri Cezaevinde, Diyarbakıra
kilometrelerce uzak bir mesafede. Belediye eş
başkanlarımızın hepsi kilometrelerce uzaktaki mesafelerde
kalıyor ki daha önemlisi, başka bir uygulama, gittikleri bütün
cezaevlerinde tek hücrelerde tutuluyorlar; cezaevlerindeki diğer
arkadaşlarıyla iletişim kurmaları engelleniyor. Bu,
partimizin belediye başkanlarına yönelik çok özel, bilinçli bir
cezaevi uygulamasıdır.
Bakın, başka bir örnek vereyim: Hakkârili
Ertunç kardeşler. Ertunç kardeşler diyorum, 5 kardeşten
bahsediyorum: Fırat, Murat, Recep, Ferhat, Ali Ertunç. Aile -anne baba-
Hakkâride oturuyor ama bu kardeşlerin 2si Tekirdağ T Tipi
Cezaevinde, 2si Diyarbakır Cezaevinde, 1i Van Cezaevinde. Ve görüş
günleri aynı gün olsa, anne babanın, 3 ayrı cezaevine gitme
imkânı yok, mümkün değil; fiziğe aykırı bir kere,
teknik olarak bile mümkün değil. Yani, Hakkâriden Tekirdağa gitmek
başka bir zulüm ama aynı anda, farklı 3 ildeki cezaevine gitmeye
çalışmak başka bir zulüm.
Yine, Rize Kalkandere Cezaevinde kalan Serhat Karsu.
Anne baba yatalak; tekerlekli sandalyeyle görüşe gidip geliyorlar. Ve
şunu söylüyorlar: Aslında, cezaevinde olmalarını geçtik
artık; en azından bizim günübirlik gidip gelebileceğimiz,
Diyarbakıra yakın bir cezaevine gelsinler. Ama bu uzak yerlere
gönderim, AİHM kararına rağmen, özellikle tercih edilen bir
uygulama. Cezaevlerindeki hak ihlallerinin başı
Cezaevlerinin
-özellikle Elâzığ Cezaevi, Kahramanmaraş Türkoğlu Cezaevi,
Tekirdağ-Patnos Cezaevleri, Kayseri-Bünyan Cezaevleri- hepsinde onlarca
hak ihlali var, burada saymakla bitmez ama maalesef ki bir değişim
söz konusu olmuyor.
Bakın, çok ilginç durumlar da
yaşanıyor cezaevlerinde: Mesela, TRT 2 hiçbir cezaevinde izlenmiyor.
Suç tipleri ne olursa olsun bütün mahpusların talep ettiği bir
şey var ki; TRT 2 hiçbir cezaevinde yok ve bunun bir açıklaması
da yok, idareler TRT 2yi neden açmadıklarını söylemiyor;
muhtemelen vardır bir cezaları. Mesela, 9 Aralıkta, Evrensel
gazetesi Sayın Selahattin Demirtaşa verilmemiş. Gerekçe ne
biliyor musunuz? Kendi röportajının devlet
karşıtlığını artırdığı
gerekçesiyle. Yani benim on yıllık bir avukatlık deneyimim var,
üzerine de dört yıllık hukuk fakültesi okudum, böyle bir suç tipi
bilmiyorum, görmedim, duymadım. Benden daha deneyimli arkadaşlar
varsa onlar da söylesinler. Öğrenmenin yaşı, yeri ve zamanı
yoktur ama maalesef böyle bir suç tipi, böyle bir tanımlama yok ve
kişinin kendi röportajını kendine vermiyorlar. Mesela, biliyor
musunuz, Sevgili Gülten Kışanakın Kandıra Cezaevindeyken
yazdığı kitabı, Elâzığ Cezaevinde,
Diyarbakır Cezaevinde kadınlara verilmemiş, sakıncalı
bulunmuş. Bunun bir açıklaması yok. Bir cezaevinde yazılan
kitap başka bir cezaevinde sakıncalı olabiliyor. Burası
Türkiye ve maalesef ki cezaevlerindeki sorunlara gözünü kulağını
tıkayan, kör, sağır ve dilsizi oynayan bir Adalet
Bakanlığı gerçekliğimiz var ki bu böyle devam edemez çünkü
insan hakları konusunda en temel kriter cezaevleridir, bunun için de
buradan bir an önce cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı
iyileştirmelerin yapılması için Adalet
Bakanlığına çağrımızdır.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sinop Milletvekilimiz Sayın Barış
Karadenizde. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Karadeniz.
CHP GRUBU ADINA BARIŞ KARADENİZ (Sinop)
Sayın Başkan, değerli Divan, çok değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 2nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Öncelikle, konuşmama başlarken Sayın
Adalet Bakanımıza dönerek başlamak istiyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisinin Adalet Bakanı; bu ülkede eğer adalet yoksa,
eğer insanlar korkuyorsa, insanlar rahat düşünemiyorsa, gelirde,
bütçede, servette, vergide adalet yoksa bütçe üzerinde çok fazla konuşmaya
da gerek yok diye düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu ülkede bütçeden, ekonomiden önce adaleti, hakkı ve
hukuku sağlamak zorundayız.
Şimdi bütçeden konuşacağız; biz
bütçe yapıyoruz burada. Vatandaşın her biri, bir gelir
uzmanı oldu; vatandaşın her biri, bir bütçe uzmanı oldu
çünkü iktidara geldiğiniz günden beri, 2002 yılından beri bu
vatandaş öyle çile çekiyor ki esnaf, aynı, ipte yürüyen cambaz gibi
sağa düşeyim mi, sola düşeyim mi bunun derdine düştü, günü
kurtarma derdinde. Çiftçi üretemiyor, işçinin hâli belli, memurun hâli
belli, emeklinin hâli belli. Çocuklar üniversite okuyor; işsizlik
almış başını gitmiş. Evet, iş dönüyor
dolanıyor gene adalete geliyor.
Dost acı söyler. Az önce Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Grup Başkan Vekili Cahit Bey Her seçimde
darbe vuruyoruz size. dedi, her seçimde. Dost acı söyler Cahit Başkanım;
gidiyorsunuz, gidiyorsunuz, farkındasınız değil mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
Siyasette bir söz vardı: Ankarayı alan
İstanbulu alır, İstanbulu alan Türkiye'yi alır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bizim sözümüz o.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Sizin ya da
bizim, siyasette bir söz. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Mecliste biz
çoğunluktayız.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Hani
diyorsunuz ya Her seçimi alıyoruz. diye. Vatandaş, size, hani
boksta böyle sağlı sollu kroşeler vuruluyor ya, İstanbulda
vurdu, Ankarada vurdu, Adanada vurdu, Mersinde vurdu; Sinopta, Artvinde,
Türkiye'nin birçok yerinde vurdu; şimdi en son kroşeyi ilk genel
seçimde vuracak ki o zaman nakavt olacaksınız, bunun farkında
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ama Muhammet Ali var,
boksör; Recep Tayyip Erdoğan, iyi boksör.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Evet,
şunu söyleyeyim: Bakın, giderken de bu
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Muhammet Ali
16 tane
nakavt var, 16 tane nakavt var, 16 tane nakavt var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bak
Sayın Bak
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Sayın
Baka alışkınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 16 tane nakavtı
var, kroşe direkt.
BAŞKAN Sayın Bak
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bakın,
Sayın Bak
BAŞKAN Sayın Bak
Sayın Bak, sakin
olalım.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Eskiden
parlamenter sistem vardı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 16 nakavt.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Burada ne
kadar çok bağırırsanız o kadar çok bakan olma
şansınız vardı, onu da aldılar elinizden, fazla
bağırmayın; gerek kalmadı buna da.
BAŞKAN Sayın Bak, rica ediyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 16 nakavt var;
konuşmayalım mı!
BAŞKAN Gerekirse cevap verirsiniz.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bakın Bu
ülkeyi koalisyonlardan kurtardık. dediniz; ittifaklara mecbur
kıldınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1960tan beri
bekliyorsunuz; bir altmış yıl daha beklersiniz!
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bu ülkeyi
milletin iradesi yönetir. dediniz; burada şimdi milletvekillerimiz var,
600 milletvekili. Bütçe için konuşuyoruz, bütçe için konuşuyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Burada iki
parti bütçeye oy veriyor; vermezseniz ne olacak? Bütçe geçmeyecek mi? Eskiden
bütçe geçmezdi, güvenoyu oylaması olurdu. Şimdi ne oluyor? Hiçbir
şey değişmiyor, yeniden değerleme oranında ver gitsin.
Belki de işine geliyor. Baypas oldunuz, baypas! Bunun farkına
varın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
BAŞKAN Sayın Bak, konuşma süresi
isterseniz veririm ben size ama sakince dinleyelim.
Buyurun.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Benden
aldığı süreyi istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Karadeniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir yoklama isteyelim
bakalım!
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Evet,
Sayın Başkanım, Türkiyede bütçe konuşuluyor AK PARTİ
Grubu bütçeyi bile burada dinlemeye gelmiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir yoklama isteyelim, bir
gelsinler!
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bu kimin
bütçesi merak ediyorum? Notlarımı çıkardım; sarayın
bütçesinden çıkan harcamaları ben burada söylemeye utanıyorum
arkadaşlar, vallahi utanıyorum. Yani burada sadece şunu söylemek
isterim: 2018 yılında Cumhurbaşkanının ikamet
ettiği yerin bütçesi 1 milyar 648 milyon liradır, 2019da 2 milyar
818 milyon lira, 2020de de 3 milyar 152 milyon lira; 2021de 5, 8, 10 diye
gidecek. Bu, kabul edilecek bir şey değil arkadaşlar. Kabul
edin, siz de kabul edin. Bakın, siz de şikâyetçisiniz biliyorum.
Muhalefetin söylediklerine biraz dikkat edin. Gerçekten ülkesini,
vatandaşını seven burada 600 milletvekili var, hep sizin
dediğiniz doğru olmaz. Giderken de insanlara saygı duyarak
gidin. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu ülkede genç işsizler var -bütçeyi
konuşuyoruz- bu ülkede gençlerin yüzde 27si işsiz. Üniversiteyi
bitiriyor, öğretmen oluyor -annesi babası üç kuruş para
artırarak bunlara para yolluyor- ama öğretmen olarak atanamıyor.
Niye? Çünkü öyle bir şansı yok. Tekrar bir üniversite daha okuyor, tekrar
bir üniversite daha. Diplomalı işsiz ordusu yarattık. Nereye
gidiyoruz, bir düşünüyor musunuz? Bu ülkede 4 milyon Suriyeli var. 4
milyon Suriyelinin geçen yıl, bir yıl içinde 450 bin çocuğu
doğmuş. Türkiye'de 82 milyon nüfus 1 milyon 200 bin çocuk doğururken;
Suriyeli 450 bin çocuk doğurmuş. Her bir Suriyeliye, her bir aileye
fert başına 126 lira para veriyoruz. Bu, 2016dan 2019
yılına kadar 4 milyar 400 milyon gibi bir rakam olmuş. E, benim
ilimdeki Çakrazlı Hüseyinin oğlu da üniversiteyi bitirsin, iş
arasın. Siz Suriyelilere 4 milyar 400 milyon yardım edin. Bakın,
bizim Sinopta bir laf vardır: Eve lazım olan camiye haram. diye.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çakrazlı Hüseyin,
bizim.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Evet, o laf da
sizin. Bu ülkede her şey sizin zaten Başkanım, sizin olmayan bir
şey yok. Bütün her yeri aldınız, parsellediniz, kurumları
ele geçirdiniz, sizin olmayan bir şey yok, biz de onu konuşuyoruz
zaten. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin dediğinize
katılıyorum, o da sizin.
Yapmayın böyle! Bakın, bu ülke çok
değerli bir ülke. Bu ülke Kurtuluş Savaşında bütün
vatandaşların şehit kanıyla kurulmuş bir ülke. Bu
ülkedeki insanlar, bu ülkede birlik ve beraberlik, huzur istiyor, ilk
başta da adalet istiyor. Adaleti kuramazsak, halkın seçtiği milletvekillerinin
iradesini, halkın iradesini buraya yansıtamazsak söylediklerimizin
hepsi boş oluyor Sayın Osman Aşkın Bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dinliyorum.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) - Çok
bağırmakla artık bakan da olunmuyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oluruz oluruz, sorun
yok.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) - Olunmuyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sataşma yapma.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bakın,
siz de şikâyetçisiniz bire birde.
BAŞKAN Karşılıklı
olmasın, Genel Kurula hitap edelim.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bu ülkede
şu anda atanmış bakanlarınıza
ulaşamadığınızdan siz de şikâyetçisiniz. Böyle
bir şey olur mu ya: Nöbetçi bakanlık! Bunun sebebi de sizsiniz.
Niye? Ulaşamıyorsunuz, gidemiyorsunuz, göremiyorsunuz. Sayın
Adalet Bakanımız, siyasetten geldiği için az önceki
açıklamaları gayet yerinde ama siyasetten gelmeyen, atanmış
insanlar ne seçim bölgesine gider ne bu halkın telefonunu açar ne de sizin
telefonunuzu açar, açmaz. Bu ülkede el birliğiyle bizim yapmamız
gereken güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme geri dönmektir. Bu ülkede
-o klişe lafı söylemiyorum tek adam falan diye-
ortaklaştırılmış hafızayı yeniden
canlandırmak zorundayız. MHP Grubu elini sizden çekse ne
yapacaksınız, ne olacak? Ne kanun geçirebileceksiniz, ne bir
şey. Nerede güçlü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi?
Yok öyle bir sistem, dünyada böyle bir sistem yok. Dünyadaki sistemler çok
farklı. Bizim ülkemizin acil bir şekilde güçlendirilmiş bir
Parlamentoya ihtiyacı var.
Şunu da söylemek istiyorum: Türkiyede insanlar
kan ağlıyor. Geliyorsunuz Nükleer santral yapacağım."
diyorsunuz, 36 milyar dolara. Ya, paranız yok, pulunuz yok, nereden
nasıl yapıyorsunuz, neyi yapıyorsunuz? Çevreyi korumuyorsunuz,
vatandaşı korumuyorsunuz. İşçi yok, köylü yok, çiftçi yok.
Adamın mazot alacak parası yok, diyorsunuz ki: Çiftçi çok iyi
yerlerde. Ben göremedim, vallahi bilmiyorum, siz görebiliyor musunuz?
Gittiğiniz yerlerde, bu ülkede gerçekten İyi durumdayız. diyen
var mı ya? Ben göremedim. Bu ülkenin yüzde 10u yüzde 86lık servete
hâkim şu anda; evet, yüzde 10luk kesim çok memnun ama yüzde 86sına
sahip. Şunu söyleyeyim: Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz! (CHP
sıralarından alkışlar) Dönüşü yok, dönüşü olmayan
bir yola girdiniz. Bu yolda da bu muhalefeti dinleyin ki gene sizin de
hakkınızı, sizin de hukukunuzu Cumhuriyet Halk Partisi
savunacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Adalet,
Cumhuriyet Halk Partisi varsa, herkes için var diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BARIŞ KARADENİZ (Devamla)
Başkanım, Osman Aşkın Baktan aldığımız
bir dakikayı da...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Karar aldık ya
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Karadeniz.
Buyurun.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Teşekkür
ederim.
Divanda olmamızın da ayrıca bir
dakikalık bir özelliği var demek ki.
BAŞKAN Bir dakikada toparlıyoruz.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Evet,
arkadaşlar, ben size gerçekten yıkıcı değil,
yapıcı olacak bir konuşma yapmaya çalıştım.
Bu ülkede birliği ve beraberliği sadece
sizle sağlayamayız. Ötekileştirmeyin insanları. Her
ötekileştirdiğiniz insan size o nakavt olacağınız
zamanki yumruğu bir tane daha fazla atacak, bunun farkına varın.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir kısa söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ethem Sancakın ensesinde olmaya ve her
şeyin hesabını sormaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Tank Palet Fabrikasıyla ilgili tartışmalar sürerken Ethem Sancak
birtakım açıklamalar yaptı, bugün de
açıklamasının bir başka kısmı gündeme düştü.
Sayın Genel Başkanımıza son derece seviyesiz bir üslupla
konuşan Ethem Sancak, partimizden gerekli cevabı aldı,
yargı önünde de almaya devam edecek.
Bu kez de geçmiş dönem bir AK PARTİli
milletvekilinin ve Türk Eczacıları Birliğinin de geçmiş
dönem Başkanı olan Mehmet Domaçın da adını kullanarak
şöyle bir ifade kullandı: Geçmişte eczacılarla
toplantılar yapardık. Özgür Özelle de çok kavga ettik. Özgür Özeli
bir kere elimden Mehmet Domaç zor aldı. Hemen Mehmet Domaçı
aradım, kendisiyle konuştum. Ben böyle bir olay hiç
hatırlamıyorum. dedim. Sayın Domaç dedi ki: Bilmez misin hayal
dünyası çok geniştir? Dedim ki: Bu konuda şahitlik eder
misin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyoruz Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben o Meclisin önceki dönem
milletvekiliyim. Açıkça söyleyebilirsin ki Türk Eczacıları Birliğinde
böyle bir olay hiçbir zaman yaşanmadı. Ethem Sancakın hayal
dünyasının ürünüdür. dedi.
Biz kendisini tanırız, bu benim kendisiyle
ilgili zaten yargımdır: Kendisini para için her erdemsizliği
yapacak bir zavallı olarak biliriz. Kendisi, Ethem Sancak Türkiyeye
zincir eczaneleri getiremediyse meslektaşlarımın mesleğini
elinden alamadıysa ben ve benim gibi arkadaşların mücadelesi
yüzündendir, kuyruk acısı ondandır. Ethem Sancakın
ensesinde olmaya, her şeyin hesabını sormaya da devam
edeceğiz.
Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına söz
taleplerini karşılayacağım.
İlk söz Muğla Milletvekilimiz Sayın
Yelda Erol Gökcana aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2nci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2020 yılı bütçesini ekonomide öngörülen dengelenme,
disiplin ve değişim yaklaşımına uygun olarak
hazırladık. Bütçemizi toplumumuzun tüm kesimlerini kapsayan,
sürdürülebilir, ekonomik kalkınma ve toplumsal refah artışı
için bir fırsat olarak görüyoruz. Ülkemiz, bugün, gelişen ve büyüyen
yapısı, istikrarlı demokrasisiyle, izlediği aktif
dış politikasıyla önemli bir bölgesel güç hüviyetindedir.
Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde on yedi yılda gayrisafi millî
hasıladan ihracat kapasitesine, hayata geçirdiğimiz devasa
yatırımlara kadar hemen her alanda büyük atılımlar
gerçekleştirdik; büyümeye, kalkınmaya devam ettik, birçok alanda
başarı öykülerine imza attık, cumhuriyetimizin birikim ve
kazanımlarına büyük yenilikler ekledik. İçeriden ve
dışarıdan gelen tüm saldırılara ve FETÖ terör
örgütünün 15 Temmuz hain darbe girişimine karşın millî
gelirimizi 3,7 kat oranında artırdık.
PERO DUNDAR (Mardin) Biz görmedik! Her gün 3
kişi intihar ediyor.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) - AK PARTİnin
insan ve toplum odaklı siyaset tarzıyla, 81 ilimizde,
vatandaşlarımızı önemli hizmetlere ve yatırımlara
kavuşturduk.
Tüm illerimizde olduğu gibi,
Muğlamızda da ulaşımdan adalete, sağlıktan millî
eğitime, spordan gençliğe, tarımdan çevreye, turizmden aileye
kadar her alanda çok önemli projeleri hayata geçirdik.
İktidarlarımız döneminde Muğlamıza 20 milyar TL
tutarında yatırım yaptık. Son bir buçuk yılda
çeşitli bakanlıklarımızdan yaklaşık 5 milyar TL
kaynak kullandık. Muğlamızın Sandras İçme Suyu
Projesini 622 milyon TL bedelle yatırım programına
aldırdık. Üniversitemize bağlı 550 yataklı yeni devlet
hastanesini, Muğla Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezini ve Datça Devlet Hastanesini hizmete açtık. Bodrum, Milas ve
Yatağan Devlet Hastanelerinin inşaatı da devam etmektedir, en
kısa zamanda, inşallah, onların da
açılışını yapacağız. Seydikemer ve Marmaris
Devlet Hastanelerinin ihalelerini yaptırdık, Menteşe Devlet
Hastanesini de ocak ayında, inşallah, açıyoruz. Kavaklıdere
ilçemizi doğal gazla buluşturmak için geçtiğimiz günlerde
temelini attık, şimdi sıra Milas ilçemizde; doğal gaz
verilmesi için çalışmalarımız devam ediyor. Birçok
ilçemizde TOKİ konutları yaptırıyoruz, yeni TOKİ projeleri
için de çalışıyoruz. Hemen hemen tüm ilçelerimizde spor
tesisleri, halı sahaları ve gençlik merkezleri de yapıyoruz.
Üniversitemize ve teknoparka ihtiyaç duyulan kaynakların
aktarılmasını sağladık. Yarım kalan yüksekokul
inşaatları için ödenekler alıyor ve
açılışları için gün sayıyoruz. Üniversitemizin yurt
kapasitesini artırmak için de çalışmalarımız devam
ediyor. Menteşede 4 bin yatak kapasiteli 2 ayrı yurt
binamızın da inşaatına başlandı. Fethiyede bin
yatak kapasiteli yurt binamızın ihalesi de geçtiğimiz günlerde
yapıldı. Milasta bu eğitim dönemi başında 500 yatak kapasiteli
yurt binamızı öğrencilerimizin hizmetine sunduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde
gerçekleştirdiğimiz reformlar ve yaptığımız
yatırımlarla cumhuriyetimizin 100üncü yılı olan 2023
vizyonumuz çerçevesinde hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün isabetle
belirttiği gibi, muasır medeniyetler seviyesine hedeflerimizle de bir
bir ulaşacağız. Bu kadim yolda her zaman milletimizin bizim
yanımızda olduğunu görmek, bizim için bir mutluluk vesilesidir.
Ülkemize ve Muğlamıza yapılan
yatırımlar için başta Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana ve çok değerli sayın
bakanlarımıza en kalbî şükranlarımızı sunuyor,
2020 yılı bütçemizin milletimize ve ülkemize hayırlara vesile
olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Kırklareli
Milletvekilimiz Sayın Vecdi Gündoğduda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Eli nasırlı işçilere, milletin
efendisi köylülere, arkası olmayan memurlara; sahipsiz, kaderiyle baş
başa bırakılan esnaf arkadaşlarıma; kazanında et
yerine dert kaynayan analarımıza, bacılarımıza,
alın terinden, göz nurundan başka servetleri olmayanlara,
Trakyanın göz bebeği Kırklarelimin güzel insanlarına,
yurdumun başı dik, alnı açık, mert, onurlu, namuslu
insanlarına sesleniyorum: On yedi yıl önce Yoksulluk, yolsuzluk ve
yasaklar bitecek. diye söz verip iktidara gelenlere, söz verenlere
baktığımızda bir kısmı karşımızda,
bir kısmı da sarayda.
Şimdi soruyorum: Yoksulluk bitti mi? Bitmedi.
Yoksulluk maalesef Türkiyede kader oldu, kader. Yolsuzluk bitti mi?
Bitireceğiz. diyenler milletin önünde kendilerini yolsuzlukla suçlayarak
ifşa oldular.
Peki, yasaklar bitti mi, yasaklar? Maalesef onlar da
bitmedi. Özgürlükleri bitirdiler, özgürlükleri. Bırakın gösteri
hakkını, konuşmak, iki satır yazı yazmak bile suç
hâline geldi.
Millete söz verip de sözünde durmayanlar ne
yapıyor peki? Sarayda kendi yoksulluklarını bitirdiler, kendi
yasaklarını kaldırdılar. İtibardan tasarruf olmaz.
dediler. Sonuç? Sonuç, sarayda bir günde 4,5 milyon lira, bir ayda tam 135
milyon lira harcamaya da devam ediyorlar.
Buradan söylüyorum, milletimiz duysun: Bir ayda
171.250 emeklinin maaşını, bir günde ise 5.625 emeklinin
maaşını harcıyor o saray. Sarayda ne yoksulluk var ne de
yasaklar. Peki, millet nasıl yaşıyor, millet? Sarayın
haberi var mı? Milletin durumu ortada, borç gırtlağa kadar
dayanmış, faturalar ödenmiyor, tencereler kaynamaz olmuş,
çocuklar işsiz. Devletin iç ve dış borçlarının
toplamı ilk on aylık dönemde tam 1 trilyon 261 milyar lira
olmuş; vatandaşın kredi borçları tam 577 milyar lirayı
aşarak tarihî bir rekor kırmış. Tarihin en büyük beyin
göçünü yaşıyoruz. Son iki yılda yurt dışında umut
ve gelecek arayanların sayısı tam yüzde 97
artmış. Üniversite mezunu 1 milyon 300 bin evladımız
işsiz, çaresiz ve umutsuz. İşsizlik yüzde 14ü, genç
işsizlik yüzde 27yi geçmiş. 22 milyon 500 bin kişi açlık
ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Saray, faiz lobisine her saat 2 milyon 146 bin dolar ödüyor. Sarayda
ihtişam sürerken çiftçinin, köylünün sefaleti büyümüş. Tarım Kanununa
göre her yıl çiftçiye gayrisafi yurt içi hasılanın en az yüzde
1inin verilmesi gerekirken saray, çiftçinin hakkını ödemiyor. Son on
üç yılda sarayın çiftçimize borcu tam 60 milyar 600 milyon
dolardır. Eli nasırlı, kazancı helal çiftçi kardeşime
yüce Meclis kürsüsünden sesleniyorum: Saray, her çiftçi kardeşime 22.419
dolar, yani 130 bin lira borçludur. Çiftçi, üretici alacağını
istiyor, hakkını istiyor, saray ne diyor? Çiftçi, üretici beklesin.
Emekli, çalışan, EYTliler bizim önceliğimiz değil, bizim
önceliğimiz, yalılarda oturan yandaş gazete patronları, bizim
önceliğimiz yandaş müteahhitler. diyor.
Saray sakini, uçan
saray yüzen saray derken milletten kopmuş ve milletten uzak
kalmış. Ekonomik sorunlar artık sosyal sorunları tetikler
hâle gelmiş, insanlar çaresizlikten ailesiyle birlikte siyanürle yaşamlarına
son veriyor. Artık vicdanınızın sesini dinleyin, milletin
derdini de biraz dert edinin. Atanamayan öğretmenlerin, EYTlilerin
sorunlarını çözün. Söz verdiğiniz 3600 ek göstergeyi çıkarın,
siftahsız kepenk kapatan esnafa yardımcı olun, emekliye, çalışana
onuruyla yaşayacağı bir maaş verin, vatansever sanayiciye
destek olun, milyonlarca işsiz gencimize umut olun, umut olurken de
yolunuz Mustafa Kemal Atatürkün yolu olsun, akıl ve bilim yolu olsun;
başka yol da bilmeyin. Yolunuza gözü açlarla değil gözü açları
asla doyuramazsınız- karnı açlarla devam edin.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
VECDİ
GÜNDOĞDU (Devamla) Unutmayın, gözü açlar dün de vardı, bugün de var. Fakat gözü
açları doyuramadınız, bundan sonra da doyuramazsınız.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Şahin
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
14 Aralık 2019 tarihli Resmî Gazetede Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından
yayınlanan kararda Faizsiz Finans Kuruluşlarının
Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Etik Kurallar
yayınlandı. Kurul kararında denetimin etik ilkeleri fıkha
dayandırılmış, pozitif hukuk, mesleki ciddiyet ve
tutarlılık bir kenara konulmuş, objektif değerlendirmeden
uzaklaşılmış, subjektif bir değerlendirme
getirilmiştir. Denetçinin yerine getirdiği görevin ve mesleki
sorumluluklarının bir tür ibadet olduğu, denetlediği
olayların dinî meşruiyetini doğrulamakla sorumlu oldukları,
hatta Fıkıh ilke ve kurallarına uygun olmayan bir
davranış kanunlara veya mesleğe ilişkin yerleşik
uygulamalara uygun olsa dahi meşru sayılmaz. denilmektedir.
Sayın Bakan, bildiğimiz kadarıyla
ülkemizde ikili hukuk sistemi yok. Bu karar alenen din ve inanç
istismarıdır, hatta Anayasanın 2nci maddesinde ifade edilen
laiklik ilkesine karşıdır. Aynı zamanda mütedeyyin
vatandaşları dolandırmak için hazırlanmış bir
kılıftır.
Bu karar için Bakanlık olarak herhangi bir
işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanımıza olacak:
Sayın Bakanım, ülkemizde maalesef
boşanan çiftlerin ortak varlıkları çocukların ailelerinden
kopmalarının yanında bir de kanunların ve idarenin
uygulamalarından kaynaklanan bazı istenmeyen durum ve sonuçlar ortaya
çıkıyor. Çocuk teslimi ve çocukla anne veya babanın
görüşmesi sırasında yaşanan birtakım olumsuzluklar kamuoyuyla
birlikte bizleri de üzmektedir. Bunda, bu teslimde kişisel ilişki
kurma işlemlerinin icra kanalı aracılığıyla
gerçekleştirilmesinin rolü var. Bir yerde boşanmış olan
ebeveynlerin birbirlerinden intikam almak amacıyla çocuklarını
bir silah olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Burada aslında çocuklar
icraya konu oluyor. Bu olumsuzlukların bir şekilde giderilmesi için
çalışmalar yürütüldüğünü bilmekteyiz. Çocuk tesliminin icra
dairelerinin görev alanından çıkarılmasına ilişkin
düzenlemeyle ilgili hazırlıklar ne aşamadadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu? Yok.
Sayın Karasu? Yok.
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
18-21 Aralık günlerinde dört gün süreyle Kuala
Lumpurda devam edecek olan İslam Zirvesinin hayırlı
olmasını diliyorum. 52 ülkeden 450 katılımcıyla devam
eden zirvede, İslam medeniyetinin dirilmesi, Müslüman dünyanın
sorunlarına çözüm üretilmesi, Müslüman milletlerin kalkınmasına
katkı sağlanması, İslam dünyasının liderleri,
entelektüelleri ile düşünürleri arasında iletişim ağı
kurulması gibi konular konuşuluyor, tartışılıyor.
Burada, barış ve güvenlik, savunma, adalet ve özgürlük, kalkınma
ve egemenlik, ticaret ve yatırım, teknoloji ve internet yönetimi,
kültür ve kimlik, doğruluk ve iyi yönetim konuları ile bölgesel,
Filistindeki İsrail işgali, Suriyedeki iç savaş, Arakanlı
Müslümanların insanlık dramı, Keşmirdeki gerilim gündeme
getiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güzel
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 11 Eylülde Diyarbakırda Efe
Tektekin isimli 6 yaşındaki çocuk sokakta oynadığı
sırada zırhlı aracın çarpması sonucu
hayatını kaybetmiştir. Görülen davada trafik kazası
bilirkişi raporu kusur ihlali olduğunu söylemiş ve Efe asli
kusurlu bulunmuştur, sanık polis ise Çocuk bana çarptı.
demiş ve tali kusurlu sayılmıştır. Sanık, şu
anda tutuksuz yargılanmaktadır. Efenin dedesi de 2018de
TOMAnın çarpması sonucu hayatını kaybetmiş,
sanık yine tutuksuz yargılanmıştır.
Son on yılda 16sı çocuk, 6sı
kadın, 63 kişi zırhlı araçların çarpması sonucu
hayatını kaybetmiştir. Bu davalarda sorumlular ortaya
çıkarılmamış ya da tutuksuz
yargılanmıştır. Efenin davasında ölüme sebebiyet
veren sanık neden tutuklu yargılanmamaktadır? 6
yaşındaki bir çocuk asli kusurlu olabilir mi? Zırhlı
araçların sebep olduğu davalarda sorumlular neden cezasız
kalmaktadır?
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkanım,
ülkemizde yaşanan ekonomik, siyasal ve sosyal krizin boyutları,
maalesef, saraydan göründüğü gibi değildir. Bize ulaşan yurttaşlarımız
her gün başka bir derdini, tasasını aktarmaktadır.
Bunların içinde hepsi diğerinden önemli ve dikkat çekicidir.
Örneğin, son beş yıldır, yeni çocuk sahibi olan
yurttaşlarımızın en büyük sıkıntısı
çocuk yetiştirmenin maliyetindeki fahiş artıştır.
Yaşanan zamlar, anne ve babaları canından bezdirmiştir,
anne ve baba olma mutluluğunu yaşayamamaktadırlar. Yaşanan
zamlar, bebek mamasında yüzde 99,4, bebek bezinde yüzde 64, bebek
pijamasında yüzde 64,8, iç çamaşırlarında yüzde 104,1
olmuştur. Bu artışlar nedeniyle mama çocuğun
boğazında düğümlenmektedir. Anne ve babaların isteği
olan bebek için zaruri olan bu ihtiyaçlardaki KDVyi sıfırlayacak
mısınız? İşçiye, memura, asgari ücretli çalışan
ailelere yapılan zamlar ortadayken yaşanan bu zamlar için açıklamanız
ne olacak?
BAŞKAN Sayın Komisyon, Sayın Bakan;
sorulara cevap vermek için buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çocuk teslimine ilişkin
uygulama, malumunuz olduğu üzere, 1932den beri uygulanan meri hukukumuzdaki
düzenlemelere göre icra edilmektedir. Bu hususla alakalı, bildiğiniz
gibi Yargı Reformu Strateji Belgesinde de ortaya konulan bir
değerlendirme üzerine, çocuk tesliminin icra alanının
dışına çıkarılması yönünde
çalışmalarımız söz konusudur. Bu hususta, özellikle
çocuğun üstün yararının korunması adına, çocuğunu
görmek isteyen anne ya da babanın, bu anlamda, icra müdürlüğünde
değil de başka bir yerde, kreş gibi çocuğa daha
yakışacak bir ortamda ve kurum nezdinde, kurum marifetiyle
çocuğunu görebilme imkânı üzerinde çalışıyoruz.
Özellikle, çocukların teslimi esnasında yaşanan hadiselerin yine
farklı travmalara da neden olduğu bir gerçektir. Bu konuda
çalışmalarımız devam etmektedir. Keza, çocuğu görmek
için icraya ayrıca harç da yatırmak yine çocuk anlamında
ayrı bir travma, ailelere ayrı bir külfet getirmektedir; esasen
manevi külfeti daha önemlidir. Bu anlamda, kendi çocuğunu devlete para
yatırarak görmesini de ortadan kaldırıcı bir düzenlemenin
ilgili kurumlarla son aşamalarını yaptık Meclisin takdirine
sunmak üzere. Bu konuda bizim de yaklaşımımız bu yöndedir.
Sayın Güzelin, devam eden bir davayla ilgili
bir sorusu var. Anayasaya göre, malum olduğu üzere, devam eden bir
davayla ilgili görüş bildirme imkânımız yoktur. Devam eden
davalarda yargılamaları hâkimler yapmaktadır. Adalet
Bakanının cübbesi yoktur, Adalet Bakanı hâkim değildir,
savcı değildir. Yürütme, bu anlamda, yargının kendi
yetkisine karışamaz. Dolayısıyla bu konuda bizim bilgi
sahibi olmamız da mümkün değil. Bizim tutumumuz budur. Sizler cübbe
giyiyorsanız bilemem ama bizim tarzımız budur. Yasama, yürütme,
yargı; kuvvetler sert bir şekilde ayrılmıştır.
Yargının işini yargıya bırakalım diyorum.
Yine, önceki oturumlarda yetiştiremediğim
ve bilgisi de yeni geldiği için, Sayın Gaytancıoğlunun
Edirne merkez ilçe Demirhanlı köyünde cami yapımıyla ilgili
sorusu
Diyanet İşleri Başkanlığına ulaşan
bir yardım talebi bulunmadığı bizlere iletildi. Dolayısıyla
bu hususta bir talep olması hâlinde elbette destek verilecektir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkanım,
Milletvekilimiz Sayın Barut, çocukların bakımında ekonomik
anlamdaki zorluklardan bahsetti.
Tabii, bununla ilgili, hükûmetlerimiz döneminde
gerçekten de çocuk sahibi olmak hem teşvik edilmiş hem de ailelere
çocuk yardımı verilmiş, çocuk sayısı arttıkça bu
yardım da artırılmıştır.
Diğer taraftan da aile geçim indirimi
uygulanarak 3 veya daha fazla çocuğa sahip kişilerden hemen hemen
yüzde sıfır oranında vergi alınmaktadır.
Diğer taraftan, mamaların pahalılığından
bahsetti, KDVden. Bu düşünülebilir ama şunu da ifade etmek gerekir
ki eğer zaten anne sağlıklıysa, çocuk
sağlıklıysa, normalde, ben de bir hekim olarak çocukların
daha çok mamayla değil de emzirilmesini tavsiye ediyorum. Bu şekilde
cevaplayabiliriz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi 2nci maddeki (B) cetvelinin genel toplamlarını okutup
oylarınıza sunacağım.
(B) cetvelini okutuyorum:
B CETVELİ
|
Açıklama |
2018 Yılı Bütçe Geliri |
Bütçe
Geliri Tahmini 684.402.835.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tahsilat
850.728.172.203,54
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ret
ve İadeler (-) 118.326.767.885,23
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Net
Tahsilat 732.401.404.318,31
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi kabul edilen (B) cetveliyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
(B) cetveliyle birlikte kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
Madde 3 (1) 2018 yılı bütçe giderleri ile bütçe
gelirleri toplamları arasında 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin 72.573.025.062,23 Türk lirası gider
fazlası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin 1.850.157.397,02 Türk lirası gider fazlası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların 579.327.251,76 Türk lirası gelir fazlası,
gerçekleşmiştir.
(2) 2018 yılı merkezi yönetim net bütçe gider
fazlası 72.812.966.125,65 Türk lirasıdır.
BAŞKAN Şimdi 3üncü madde üzerindeki
konuşmalara başlıyoruz.
İYİ PARTİ Grubu adına Erzurum
Milletvekilimiz Sayın Muhammet Naci Cinisli konuşacak. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Cinisli.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, Sayın
Bakan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlarım.
Teklifin 3üncü maddesi genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve
denetleyici kurumların 2018 yılı toplam bütçe giderleri ile
bütçe tahsilat toplamları arasındaki farkı açıklamakta. Bu
çerçevede, 2018 yılı bütçe giderleri yaklaşık rakamlarla
930 milyar lira, bütçe gelirleriyse 857 milyar lira. Netice itibarıyla
2018 yılı bütçesi yaklaşık 73 milyar lira açık vermiş.
Önceki yıllara baktığımızda da bütçe
açığını görüyoruz. 2015 yılında 23,5 milyar, 2016
yılında da 29,3 milyar, 2017 yılında 47,8 milyar açık
verilmiş durumda. 2019 yılı için 80 milyar lira bütçe
açığı öngörülmekteyken ekonomimizin büyümemesi nedeniyle zorlama
eklemelere rağmen 2020de 125 milyar liralık bir bütçe
açığı bekleniyor.
Çığ gibi büyüyerek kronikleşmiş
bir hâle gelen bütçe açığını kapatmak için üretime
dayalı bir ekonomi programı takip edilmeli. Bunun yerine, yeni
vergilerin ihdas edilerek, mevcut vergi oranlarını yükselterek,
cezaları yoğunlaştırarak milletimizin sırtına
durmadan yüklenilmesi anlaşılır iş değil. Maalesef,
her geçen yıl giderlerimizin gelirlerimizi hızla geçtiği bir
durumdayız. Bununla birlikte, 2018 yılından 2019 yılına
480 milyar lira dış borcumuz, 586 milyar lira da iç borcumuz devredildi.
Hazine garantili borcumuzsa 100 milyar liraya yaklaşmış bir
hâlde 2019 yılı kesin hesap teklifine aktarıldı. Her geçen
gün artan borç yükü altında hepimiz eziliyoruz. Ekonomimizin geldiği
bu durumla oluşturulan bütçe, hepimizin hemfikir olduğu gibi faiz
bütçesidir. Âdeta çikolata pazarlar gibi cep telefonlarına gönderilen
mesajlarla, televizyonlarda gösterilen cazip reklamlarla çekici hâle getirilen
kredilerin, insanımızın günlük hayatındaki
yıkıcı sonuçlarını hepimiz görüyoruz. Üretmeden,
borçlanarak yapılan harcamalarla 2018 yılında bütçenin yüzde
9una tekabül eden 75 milyar liralık kısmı faiz giderlerine
ayrılmış. Bu oran 2019da yüzde 13, 2020deyse yüzde 17 olarak
öngörülüyor. Yani önümüzdeki yılın kesin hesabını
incelediğimizde 140 milyar liralık bir tutarın faiz ödemesine
ayrıldığını göreceğiz.
Ekonomimiz düzgün yönetilebilseydi bu parayla,
emeklilikte yaşa takılanların, 3600 ek gösterge bekleyenlerin,
KYK borçlularının, asgari ücretlilerin, emekli maaşıyla
geçinemeyenlerin ve çiftçilerin dertlerine çare bulunabilirdi. Böylesine
karamsar ve dibe doğru giden bir ekonomideki bütçe
açığının nedenlerini on gündür kıymetli
milletvekillerimiz açıklıyorlar.
Kötü gidişatı iyiye yöneltmek için
sanayileşmeyi, tasarruf yapmayı, tarımsal faaliyetlerde üretim
yapmayı, katma değerler üretmeyi ve en önemlisi güven ortamı
oluşturmayı AK PARTİ iktidarı maalesef
sağlayamıyor. Sayıştay Başkanlığı, kamu
kurumlarımızı her sene incelerken bu kötü gidişatın
resmini de çekmiş oluyor.
İnkâr etmenin en kolay çözüm yolu olduğu
günümüzde, Sayıştay denetim grup başkanlıkları ve
Sayıştay denetçileri tarafından büyük bir özveriyle, yoğun
baskı altında hazırlanan denetim raporları yangından
mal kaçırır gibi görüşülmemelidir. Raporlarda denetim
görüşünü esas alan bulgular ile görüşü etkilemeyen tespitlerin
sınıflandırılmasında da şeffaflıkla hareket
edilmesinin sağlanması gerekiyor.
Örneğin, kamu-özel iş birliği
projelerinde tespit edilen bulguların derinlemesine tetkik edilmesi için
talep edilen sözleşmelerin denetçilere verilmemesi
Sayıştayın denetim görüşünü muhakkak ki olumsuz etkiliyor.
Milletimize ait bütçe hakkının gereği
şekilde yerine getirilebilmesi adına kesin hesap kanun teklileri,
bütçe kanun tekliflerinden kesinlikle ayrı olarak görüşülmelidir.
Bununla birlikte, milletimiz adına sorumluluğunu üstlendiğimiz
denetim hakkı yetkisi göz göre göre
sınırlandırılıyor.
Sermayesi kamuya ait kurum ve bankaların
hazineye ait hisselerinin Türkiye Varlık Fonuna devri, bu kurumların
Sayıştay denetiminden kaçırılması demek oluyor. 2018
yılında Ziraat Bankası 2,3; Halkbank ise 1,3 milyar lira görev
zararı açıklamıştı. Bu zararın sebebi,
aşırı borç nedeniyle kredibiliteleri kalmayan AK PARTİli
belediyelerin kaynak bulması için değerlerinden çok daha yüksek
fiyatlarla arazilerini kamu bankalarına satmaları olabilir mi? Veya
başka bir deyişle, kamu bankaları acemice gayrimenkul ticaretine
başlamış olabilirler mi?
Sayıştayın merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki kamu idarelerinin bütün gelir giderlerini Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetlemek, sorumluların hesap ve
işlemlerini kesin hükme bağlamakla görevli olduğu hepimizce
bilinmekte. Bu çerçevede, milletin değerlerinin millet adına
yapılan denetimden kaçırılması millî iradeye saygısızlıktır.
Kamu harcamaları denetiminden yüz akıyla çıkan bir yönetimin en
çok ihtiyaç duyduğu güven ve istikrar ortamını
oluşturacağı unutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, son olarak elde avuçta
kalan son değerlerimizden biri olan Vakıflar Genel Müdürlüğünün
Vakıfbanktaki yüzde 58,5 oranındaki hissesi,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle hazineye devredildi.
Buradan elde edilecek gelirle ne bütçe açığı kapanır ne de
güven telkin edemediğimiz yabancı yatırımcıyı
cezbedebiliriz. İstikrarsız iç ve dış politikamız
yüzünden ekonomide güven telkin edemiyoruz, yabancı
yatırımcıları ülkemize çekemiyoruz.
Demokrasi ve tutarlı dış politika
olmazsa kalkınma da olmuyor. Devletimizin dış politikasında
temel prensip kabul edilen komşularımız ve dış
dünyayla denge içinde, barış ortamında ilişkilerin
yürütülmesinden son sekiz senedir uzaklaşıldığını
menfi tecrübeler yaşayarak görüyoruz. Uluslararası
kuruluşlardaki tartışılan hâlimiz vahim boyutlarda.
Nazımızın en çok geçtiği, gücümüzü en çok
hissettirdiğimiz NATOda bile değerimiz
tartışılır oldu. Hem ekonomimiz hem de dış
politikamız istikrarsızlaştıkça giderek yalnız kalmaya
başlayan, uluslararası örgütlerde destek görmeyen,
itibarsızlaşan bir ülke oluyoruz. Nerelerde hata
yapıldığını çok iyi düşünmeliyiz.
Suriyede krizin en başında kurulan
yanlış siyasetin neticesinde kahraman ordumuz devreye girmek zorunda
bırakıldı. Şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize
hayırlı ömürler dilerim. Ordumuz tarih boyunca görevlerini hep yüz
akıyla yerine getirdi fakat bu yola neden başvurulmak zorunda
kalındığını doğru değerlendirmeliyiz.
Kanaatimce, Suriyede yanlıştan dönülebilecek kırılma
noktası Kobaniydi. Bütün dünya kamuoyunun itiraz edemeyeceği ve
bölgede hâkim güç olma fırsatını Kobaniye kendimiz müdahale
etmeyerek kaçırdık. Sürecin başında Fıratın
doğusuyla hiç ilgimiz yokmuş intibasını vererek o bölgenin
şimdi temizlemeye çalıştığımız terör
örgütüne teslim edilmesine zımnen razı olduk.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya
arasında gidip gelen politikalarla insanımızı hayli rencide
eden söylemlere maruz bırakılıyoruz. Yüz yıllardır
gerçekleşmeyen, Rusyanın sıcak denizlerle buluşma hayalini
altın tepsiyle sunmak maalesef AK PARTİ dönemine nasip oldu.
Artık iki Rusya arasında kalmış bir ülkeyiz. Üç Rus işgali
yaşamış bir şehrin milletvekili olarak derin endişeler
yaşıyorum. Bu demek değil ki her kararda ABDye teslim
olalım fakat bu işin akıllıca bir yolu olduğunu da
unutmayalım. Dış politika uluslararası siyasettir neticede,
siyaset de akılla yapılır. Haklıyken haksız gözükme
maharetinden uzaklaşmalıyız. Türkiye'nin demografik ve kültürel
yapısını tehdit ederek millî güvenlik sorunu hâlini alan
ülkemizdeki geçici sığınmacıların tekrar
yurtlarına dönmeleri elzemdir. Yabancı savaşçıların
ülkelerine gönderilme tavrının devam etmesini diliyorum. Özellikle
Avrupalıların kendi terörist vatandaşlarını geri kabul
etmeme küstahlıklarını kabul edemeyiz.
Doğu Akdenizde ön yargılı
dış politikamızın sonucunu yaşıyoruz.
Mısır ve İsraille olan sorunlu ilişkilerimizi Yunanistan
istismar ederek romantik düşüncelerle dost kabul edilen Katarı bile
işin içine alarak Ürdün gibi bölge ülkeleriyle blok hâlinde bizi,
hakkımız olan doğal servetten dışlıyorlar.
Doğu Akdeniz demişken
Kıbrıstaki haklarımızdan vazgeçmeyi asla düşünemeyiz.
24 Nisan 2004 Annan Planı referandumundan sonra Doğu Akdenizdeki
doğal serveti paylaşmayı bile düşünmeyen Rum kesimiyle
Birleşmiş Milletler gözetiminde görüşmeleri sürdürmenin bir
anlamının kalmadığına inanıyorum. 2004
referandumunun sonrası dünya kamuoyunun tepkisini de çekmiş Rum
kesimine karşı bu politika daha o zaman uygulanmaya
başlanmalıydı. Artık hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti,
otuz altı yıllık bir Türk devletinin yıkılmasına
sebep olamaz. Ayrıca AK PARTİ yetkililerinden ricamız, büyük
vatansever Denktaş karşıtı, millî şuura sahip olmayan
siyasetçileri artık desteklememenizdir.
Libya konusuna gelirsek
Deniz yetki alanlarına
ilişkin anlaşmaya ülkemizin menfaatlerine uygun olarak tabii ki
destek olduk. Yeni gelecek olan Güvenlik ve Askerî İş Birliği
Mutabakat Muhtırası ise hem büyük riske girmemize hem de yine
haklıyken haksız sayılmamıza neden olur mu, iyi
düşünmeliyiz.
AK PARTİ iktidarının, şu anda iç
savaş yaşayan Libyaya asker göndermeyi kamuoyunu
alıştırmaya çalıştığı bir ortamda, 16
yaş altı ve 55 yaş üstü Libyalıların ülkemize vizesiz
girişlerine apar topar izin vermesi son derece düşündürücü. Bunun
yeni bir göç akınına neden olabileceği endişesini de
yaşıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Batı hayranlığı olarak lütfen kabul etmeyiniz fakat
Avrupa Birliği ve Batı kanadından uzaklaştıkça
gelişmekte olan ülkeler ve Orta Doğulu dostlarımızın
gözünde de sıradanlaştığımızı, ciddiye
alınmadığımızı üzülerek görüyorum. Göçlerin
doğudan batıya doğru olduğunu unutmayalım. Biz
Batılı devletlerle aynı kurumlarda medeniyetimizden taviz
vermeden bulundukça Orta Doğulu ve Doğulu
dostlarımızın gözündeki değerimiz hep yüksek
kalacaktır. Özellikle, Batı gerçeklerini, tavır realitelerini
göz ardı etmeden şahsiyetli, akıllı ve sürdürülebilir
Avrupa Birliği ilişkilerinin, hem Orta Doğu hem Amerika Birleşik
Devletleri hem de Rusya ve Çin ilişkilerimizi, güçlü devletlerin
kabadayılık yaptığı bu kuralsız ortamda, çok
olumlu yönde etkileyeceğini belirtir, sizleri ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekilimiz Sayın Hasan Kalyoncuya aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Kalyoncu.
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
2018 yılında merkezî yönetim bütçe
gelirleri 758 milyar lira, bütçe giderleriyse 830,8 milyar lira olarak
gerçekleşmiştir. 72,8 milyar lira olan bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde
2 olmuştur. Bu oranla, AB ülkeleri arasında Şubat 1992de
imzalanmış ve Maastricht Antlaşmasıyla tespit edilmiş
olan Üye ülke bütçe açığının gayrisafi yurt içi
hasılasına oranı yüzde 3ü geçmemelidir. şartı
sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay,
Anayasanın 160ıncı maddesine göre, bütçeyi Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve
işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme,
denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Fakat
mahallî idarelere ilişkin olarak 198 adet belediye ve bağlı
idare, 25 adet il özel idaresi ve 7 adet mahallî idare şirket ve
birliği olmak üzere toplam 230 adet Sayıştay denetim raporu
ilgili kamu idaresine sunulmaktadır, Meclise gönderilmemektedir. Kanunların
uygulanmasında denetim önemli bir yer tutmaktadır.
Çevre Bakanlığının denetim
çalışmaları da çevrenin temiz tutulması açısından
oldukça önemlidir. Sanayileşmenin ve şehirleşmenin çevreyle
uyumlu bir şekilde sürdürülebilir olması gerekmektedir. Bugün,
ülkemizde şikâyetlerin büyük çoğunluğu denetim
eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çevreyle ilgili kirleticiler
konusunda denetimlerin sıklığı
artırılmalıdır. Denetimler, önceden bilgi verilmeden ani ve
habersiz olarak yapılmalıdır. Bu denetim yapan birimlerin de
yeterli düzeyde olması gerekmektedir. Ayrıca, bu denetimler sadece
sanayi kuruluşlarında değil, alıcı ortamlarda da
yapılmalıdır. Denetimlerin dikkatli bir şekilde
gerçekleştirilmesi, tarım alanlarının, suyun ve
havanın kirliliğinin önlenmesini sağlayacaktır.
Küresel ısınma ve iklim
değişikliğine paralel olarak su kaynaklarında azalmalar
olduğu ve gelecekte bu durumun daha da etkili olacağı bilinmektedir.
Sularımızı korumak açısından harcanan su
miktarının da azaltılması gerekmektedir. Kamu
spotlarıyla su tasarrufu teşvik edilirken şehirlerde park, bahçe
sulamalarında büyük miktarlarda su harcanmaktadır. Park, bahçe ve
şehir içi bitkilerini sulamak için arıtılmış
suların ve yağmur sularının kullanılması hem
arıtma tesislerinin daha etkin çalışmasını hem de su
tasarrufunu sağlayacaktır. Günümüzde, bu, ülkemizde uygulanan bir
yöntem değildir. Bu tür çalışmalar yapılarak su israfı
ve ekonomik kayıp önlenecektir; belediyeler suya zam yapmak yerine,
şebeke suyundan tasarruf edeceklerdir.
Şehirlerde peyzaj planlaması hem
sağlık hem şehirlerin görünümü hem de karbon emilimi
açısından oldukça önemlidir. Hava kirliliğinin önlenmesi için
daha fazla etkin bitki türleri tercih edilmelidir. Ayrıca tercih edilen
bitki türleri, kaldırım ve altyapı üzerine olumsuz etki
edebilmektedir. Bitkilendirme çalışmalarında bitkilerin köklenme
durumları göz önünde bulundurulmalı, bu bitkilerin kanalizasyonlar,
kaldırımlar ve diğer alanlara zarar konusu
araştırılarak planlanmalıdır. Tercih edilen bitkilerin
ve polenlerin alerjik olup olmadığı da belirlenmelidir. Bunun
yanında, ithal bitkilerin fazlalığı da ekonomik olarak
ülkemizde büyük kayıplara sebebiyet vermektedir. Bu sebeple, yerli
türlerin tercihi, doğal zenginliğimizi koruma açısından da
faydalı olacaktır. Şehirlerde bitkilendirme
çalışmalarına dair Çevre Bakanlığının bir
yönetmelik oluşturması gerekmektedir.
Sıcaklıkların artışı
ve su kaynaklarındaki yetersizlik ve barajlardaki su miktarının
azalması ülkemiz için önemli bir sorundur. Ayrıca
yağışlarda barajlarda tutulan suyun miktarı da önem arz
etmektedir. Su kullanımının yanında, buharlaşmayla da
kaybedilen su miktarı oldukça yüksektir. Barajların su tutma
kapasiteleri zaman içerisinde azalmaktadır. Akarsularla taşınan
mil, toprak gibi malzemeler dip dolgusunu artırmaktadır. Bu sebeple,
kurak zamanlarda barajların dip dolgusunun alınması hem
barajların ömrünü uzatacak hem de su tutma kapasitesini
artıracaktır. Böylece yapılacak yeni barajların
sayısı da azaltılacak, aynı zamanda ekolojik sistemdeki
tahribatları da en aza indirecektir. Bu konunun ilgili kuruluşlar
tarafından bir an önce gündeme alınması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, yine, su tasarrufundan
bahsederken kayıp kaçaklara değinmeden geçmeyeceğim. İzmir
ili örneğinden yola çıkarsak yüzde 21,1le en düşük Urla
ilçesinde, yüzde 67,4le en yüksek Kirazda kayıp kaçak sorunu
vardır; merkez 11 ilçede ise yüzde 28 düzeyindedir. Buradan da
anlaşılıyor ki kaynaktan bize ulaşana kadar, yetersiz
sistemlerden dolayı kaybımız çok yüksek olup bunun bedeli de
vatandaşa ödetilmektedir. Ülke genelinde durum hemen hemen
aynıdır. Ülkemizin kaynaklarının doğru
kullanılması, geleceğimiz ve ekosistemimiz açısından
oldukça önemlidir.
Yine, İzmirde 87.275 hanenin foseptikleri
kanalizasyon sistemine bağlı değildir. Bu kontrolsüz
foseptikler, tarım alanlarını ve su kaynaklarını
kirletmektedir. Ayrıca, yağmur sularının kanalizasyondan
ayrılmaması da oldukça kötü bir durum olarak karşımıza
çıkmaktadır. Aşırı yağışlarla, foseptik
şehrin sokaklarına yayılmaktadır. Bu, sağlık
açısından da büyük sorunlara sebebiyet vermektedir. İzmirde
atık su arıtma tesislerinin tamamlanmamış olması da
alıcı ortamların kirlenmesine sebebiyet vermektedir. Ülke
genelinde de benzer durumlara rastlamak mümkündür.
Ekolojik kalite değerlendirmesine göre,
İzmir orta, dış Körfez, Küçük Menderes havzasında yer alan
kıyı, Ildır Körfezi orta derecede kirli; İzmir iç Körfezi
ise kötü derecede su kalitesine sahipken sadece Foça çok iyi su kalitesine
sahiptir. Ayrıca, İzmir Körfezinin temizleneceği ifade
edilmektedir, eğer Körfezi kirleten kaynakları
sonlandırmazsanız bu mümkün olmayacaktır. Körfezin şu anki
ekolojik durumu en kötü seviyededir.
Bunların yanında, yağmur suyu
ayırma planları 2020 yılı için İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılmasına rağmen bu toplanan
yağmur sularının park bahçe sulamalarında
kullanılması planlanmamıştır. Gelecekte yaşanacak
su problemlerine çare olması açısından bu durum oldukça
önemlidir ve bir an önce projelendirilmelidir.
Konuşmama son verirken çevrecilik
milliyetçiliktir diyorum ve orman yakarak çevreci olunmaz, yine, orman
yakanları kınamadan çevreci olunmaz; teröre destek vererek
barıştan, adaletten bahsedilemez diyor, 2020 yılı
bütçesinin Türk milleti için hayırlı olmasını diliyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekilimiz Sayın Meral
Danış Beştaşa aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Beştaş.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, maalesef, her günümüz anma günü, neredeyse üç
yüz altmış beş günün yarısı katliamları,
ölümleri, ağır insan hakları ihlallerini kınamakla geçiyor;
bugün de çok önemli üç yıl dönümü var: Birincisi, 19 Aralık Hayata
Dönüş adı verilen ama katliamın, cezaevlerine yönelik
operasyonun katliamının yıl dönümü. Dünyada herhâlde
katliamı hayata dönüş olarak nitelendiren başka bir ülke
yoktur.
O dönemde, savunma olarak Cezaevlerine giremiyoruz,
sayım yapamıyoruz ve arama yapamıyoruz. şeklinde beyanlar
vardı; rutin, hâlâ devam ediyor ve İçeride silahlar bulundu.
deniliyordu; bunların hepsi yalan çünkü içeride hiçbir silah
bulunmadı. Şu anda İzmir Milletvekilimiz olan Murat Çepni o
dönemde Ümraniye Cezaevindeydi ve kendisinden de bire bir
aldığım bilgiye göre, günde 2 defa sayım
yapılıyor ve haftada rutin aramalar yapılıyordu.
Evet, 30 kişi vurularak, yanarak çok ağır
şekilde katledildi ve Hikmet Sami Türkün o zaman söylediği şu
cümlesi hâlâ kulaklarımızda: Daha fazla kayıp bekliyorduk. Ne
oldu? Tabii ki zaman aşımı ve benzeri sebeplerle cezasızlıkla
devam etti ve 19-22 Aralıkta, 22 ayrı cezaevinde yaşananlar gerçekten
bugün de hâlâ acısını, sızısını
hissettiriyor. Ben, yaşamını yitirenleri saygıyla
anıyorum ve onları asla unutmayacağımızı söylemek
istiyorum.
Tabii cezaevleri demişken 24 Eylül 2006
tarihinde 10 tutuklu ve hükümlünün Diyarbakır E Tipi Cezaevinde hunharca
katledilmesini de hatırlatmak istiyorum. O davanın
avukatlığını yaptım yirmi yıl. Yirmi üç yıl
devam etti dava ve geçenlerde -tarihi de vereyim- 23 Mayıs 2019 tarihinde
polisler, gardiyanlar, cezaevi doktoru ve cezaevi müdürleri beraat ettirildi.
Hâlbuki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi -astronomik bir rakam- 798 bin
euroya hükmetmişti ve Türkiyeyi mahkûm etmişti. Evet, bugün hâlâ
cezaevlerinde bu uygulamaların devam etmemesi için alınması
gereken önlemleri birazdan söyleyeceğim Sayın Adalet Bakanı
buradayken.
Diğer bir mesele Maraş katliamı.
Maraş katliamı denince doğrusu benim hafızamdan hiç
silinmeyen bir cümle var. Alevi bir kadın eşine şöyle
sesleniyor: Beni sen öldür, onların eline bırakma. Evet,
acıyı bugün de ağır bir şekilde hissediyoruz. Resmî
rakamlara göre 111 kişi ama tanıkların verdiği beyanlara
göre morgda 1.306 cesedi gördüklerini söylediği bir katliam. O gün
insanlık öldü aslında. İnsanların
yakıldığı, parçalandığı, hunharca
katledildiği Maraş katliamı beş gün devam etti ve çocukların
-söylerken de üzülerek söyleyeceğim- bacaklarının ve
kollarının kesildiğinin, kazanlarda
yakıldığının şu anda bile basında
yaygınca geçtiği bir katliamdır Maraş katliamı.
İnsanlar Alevi olduğu için, solcu olduğu için öldürüldü, iş
yerleri yakıldı ve bugün de maalesef, aynı yöntemlerle
Alevilerin evleri işaretleniyor, tehdit ediliyor ve inançları
tanınmıyor.
Tabii ki katliamlar birbirini takip eder. Bir
katliam aydınlatılmadığında yeni katliamlara davetiye
çıkarılır. Maraş katliamı
aydınlatılmış olsaydı Ankaranın göbeğinde
102 kişi 10 Ekimde katledilmeyecekti ya da Roboskide insanlar bombalarla
-Türk savaş uçaklarına ait bombalarla- öldürülmeyecekti ya da
Suruçta gençler öldürülmeyecekti. Bu nedenle, cezasızlık bu
katliamlara maalesef davetiye çıkarmaktadır. Ben, Maraş
katliamında da yaşamını yitirenleri saygıyla
anıyorum ve Alevi yurttaşların inançlarının mutlak
surette kabul edilmesi ve bu ayrımcılığa son verilmesi
çağrısını yapıyorum.
Taybet İnan
Çok sıklıkla
duyarsınız bizden. Bugün, onun da ölüm yıl dönümü. 70
yaşında bir kadının cenazesi, Silopide yedi gün
bekletildi. diye konuşmalarımızdan bilirsiniz. Geçen hafta bir
gelişme oldu; İçişleri Bakanlığı, dava dosyasına
bir savunma gönderdi ve kaçınılmaz son diye bir değerlendirme
yapmış. Mahkeme de Taybet İnan için PKK sempatizanı
demiş, hiç tesadüf değil tabii ki. Kızı Hezne İnan da
vahşet bodrumlarında, 177 kişinin öldürüldüğü bodrumlarda
yaşamını yitirdi; anne-kız birlikte öldüler ve
İçişleri Bakanlığının tam olarak savunması
şu, diyor ki: Taybet İnan ve yakınlarının
hayatlarını korumaya yönelik kaçınılmaz tedbirlerin sonucu
öldü. Roboskide bizzat savaş uçaklarıyla, emir-komuta zincirleri
içinde işlenen bir katliama mahkeme kaçınılmaz hata diye karar
verdi; Taybet İnan dosyasında da kaçınılmaz son diyor.
Bunun hukukla, bunun yargıyla, yargı kararıyla hiçbir ilgisi
yoktur. Burada ölenin kimliği, öldürenin kimliğidir ayırt edici
olan ve devlete göre, ölen herkes örgüt üyesi ve çatışmada
ölmüş; bunu da yanına yazıyorlar mutlaka. Taybet İnan 70
yaşında olduğu için
70 yaşında da olsa 7
yaşında da olsa mahkeme savunmalarında bunu diyorlar, bunu
bulamazlarsa Örgüt öldürmüş. diyorlar.
İşte, ben bu gerekçeleri size bir kez daha
hatırlatıyorum ve Taybet İnanın, kızının ve
o bodrumlarda yanan herkesin mücadelesinin; daha doğrusu,
cezasızlıkla bitirilmeye çalışılan
dosyalarının takipçisi olacağımızı, yeni
katliamlara izin vermemek için sizlerin de bunu yapmanız gerektiği
çağrısını yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, anmalar bitti,
konuşma sürem de bitti ama başka bir mesele var; Sayın Adalet
Bakanı demin çok önemli bir şey dedi Yargı, yürütme ve yasama;
kuvvetler ayrılığı var. dedi. Gerçekten
konuşmasının altına imza atıyorum Sayın Adalet
Bakanının; olması gereken tabii ki kuvvetler
ayrılığıdır, tabii ki yargının
kararlarına hiç kimsenin müdahale etmemesidir, tümüyle tarafsız ve
bağımsız olmasıdır. Milletvekilimizin, Efe Tektekine
ilişkin sorduğu soruya yanıtta bunu söyledi.
Efe Tektekin, Diyarbakırda TOMAnın
çarpması sonucu 6 yaşında ölen bir çocuk. Dedesi de bir yıl
önce TOMA çarpması sonucu ölmüştü. Adli tıp raporunda Efe
Tektekin kusurlu bulunmuş. 6 yaşındaki çocuk gidip panzere
çarpmış ve ölmüş! Yani bu kadar büyük bir
insafsızlıkla, vicdansızlıkla karşı
karşıyayız.
Sayın Adalet Bakanına şunu söylemek
istiyorum: Keşke, Cumhurbaşkanı, Demirtaş için,
Yüksekdağ için Onları bırakamayız. dediğinde
müdahale etseydiniz, keşke Karşı hamlemizi yapar, işi
bitiririz. dediğinde Aman durun, yargı tarafsız ve
bağımsızdır. diye müdahale etseydiniz. Eğer
sözlerinizin arkasındaysanız, lütfen, Cumhurbaşkanının
yargı üzerindeki talimatlarını durdurun ve Adalet Bakanı
olarak görevlerinizi yapın demek istiyorum.
Son olarak, yasak yayın meselesi. Değerli
milletvekilleri, cezaevlerine Kürt medyası ve sol medyası, muhalif
medya alınmıyor, altını çizerek söylüyorum. O kadar absürt
bir karar çıktı ki bununla biraz duyuldu; önceki dönem Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaşın Evrensele
verdiği röportajı, kendisinin devlet
karşıtlığını artıracağı
gerekçesiyle verilmemiş. Sevgili Selahattin Demirtaş kendi
röportajını okuyup herhâlde devlet karşıtı
olacakmış. Bu kadar da komik gerekçelerle yayınlar verilmiyor.
Yeni Yaşam gazetesi, Azadiya Welat ve benzeri yayınlar verilmiyor,
sadece yandaş televizyonlar izlenebiliyor. TRT2 bile yasaktı. Silivri
ve Bakırköye gittiğimizde birçok not aldık; sadece, aynı
haberi, Yeni Şafak yaparsa içeri gerebilir ama Yeni Yaşam yaparsa
cezaevinin içine alınmaz. Sayın Adalet Bakanına bu
keyfiliği durdurmaları için bu konuda da önemle bilgi vermek
istiyorum. Gerçekten, bu, artık şöyle bir mesele: İktidar
dışarıda hepimize, 82 milyona öyle bir propaganda yapıyor
ki cezaevlerine girdiğinde de yapıyor bu propagandayı. Hepimiz
gerçekten iktidar zehirlenmesi geçireceğiz. Gece-gündüz iktidarın
propagandalarını dinliyoruz ve buna Artık yeter! diyoruz,
farklı görüşler de izlenebilsin.
Sayın milletvekilleri, yarın bütçe
bitiyor. Çok şey söylendi, çok şey konuştuk ama maalesef, bu,
bütçede halkın olmadığı gerçeğini, işsizliğin
olmadığı gerçeğini, gerçek sorunların, bütçede yer
alması gereken kalemlerin yer almadığı gerçeğini
değiştirmiyor. İktidar partisi milletvekilleri konuşurken
zamanım oldukça, mümkün oldukça burada dinledim gerçekten ve izlerken çok
dikkatle dinledim, öyle istatistikler verdiler ki beni bir
araştırmaya itti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Teşekkürler.
Şöyle bir istatistik çıkardım:
İstatistikleri nasıl okuyorlar, anlamadım
Konuşurlarken
kendimi İsviçrenin Zürih kentinde ya da Alplerde hissediyorum. Demin
Hakkâri örnek verildi; sanki Hakkâri gerçekten Hakkâri değil de yani
işte dünyanın cennet bir köşesinde; Lozanda mı, Cenevrede
mi, öyle bir yerde hissettim. Bir istatistik vereceğim: Türkiyede
ilkokuldan yüksekokula kadar her öğrenci için yapılan ortalama
eğitim gideri düşük, 137 ülke arasından 99uncu sırada.
Burada Hükûmet yetkilileri şöyle veriyor: 38 ülkeyi geride bıraktık,
mutluyuz. Yani hep tersten bir istatistik verme var ya da emeklilikte Türkiye
sondan 3üncü sırada, herhâlde sondan hesaplayarak 1inci
sıradayız. diyorlar. Yani bu istatistiklerde vatandaştan
gerçekler saklanıyor. Gerçek istatistikleri verin, biz de verelim, siz de
verin ve kötü olduğunuzu, gerçekten ekonomik krizin olduğunu,
vatandaşın aç ve yoksul olduğunu, bu bütçenin sarayın
bütçesi olduğunu kabul etmediğiniz müddetçe sorunları çözemeyiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 130 sıra sayılı 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hatip, kürsüden yaptığı konuşmada Türkiye'nin ortak
acılarından ve özellikle Maraş katliamından bahsederek, bu
tür hareketlerin günümüzde de devam ettiğini ifade etmiştir. Her
şeyden önce, acılar hepimizin ortak acısı, ulusal
birliğimizi kurarken tarihte çok büyük acılar yaşadık,
Allah daha büyüklerini yaşatmasın. Kaldı ki Avrupanın Yüz
Yıl, Otuz Yıl savaşlarıyla, köylü isyanlarıyla, Orta
Çağ engizisyonlarıyla yaşadığı acıların
onların demokrasisine katkısı olmuştur. Ancak hamdolsun biz
bunlardan ders çıkarmış bir milletiz. Maraş
katliamında, Sivas katliamında, Başbağlar, Bingöl
katliamlarında terör odaklarının hedefinde olmuş, hedefine
girmiş binlerce insanımızı maalesef şehit vermemizden
ve hayatını kaybetmesinden elbette büyük dersler çıkardık.
Ancak bu tür hadiselerin hiçbirinin Alevi-Sünni
vatandaşlarımızın arasında farklı din, mezhep ve
dilden dolayı oluşan hadiseler olmadığını yeniden
vurgulamak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, bir dakika daha
veriyorum, toparlayın, bitirelim.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Zira bunların
tamamını, ulusal birliğimizi tehdit eden dâhilî ve haricî
bedhahların, aziz milletimize düşmanlık besleyen odakların
maalesef bilinçli, kasti ve taammüden yapmış olduğu eylemler
olarak görüyor ve bütün milletimizin bir bütün olarak geleceğe
aydınlık yarınlara yürüdüğüne inanıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Uzaylılar yapmıştır Cahit Bey, Marstan gelenler
yapmıştır! Bu ülkede hiçbir sorumluluğunuz yok,
uzaylılar yapmıştır Cahit Bey, kesin yani!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan...
BAŞKAN Siz de kısaca ifade edin, buyurun
Sayın Türkkan.
28.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 130 sıra sayılı 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sayın hatibin konuşmasında bahsi geçen
Maraş olayları, arkasından yakın bir tarihte Sivas ve
Erzincan Başbağlarda cereyan eden olaylar, herkes için ciddi anlamda
üzüntü verici hadiselerdi. Yalnız Maraş olaylarıyla ilgili o
dönemi bilen birisi olarak size bir şey hatırlatmak istiyorum: O
dönemde Maraşın Pazarcık ilçesinde öldürülenlerin tamamına
Alevi derseniz, doğru bir hüküm koymazsınız. Aralarında
Alevilerin de olduğu ama Sünnilerin de olduğu... Bunu sadece bir
mezhep kavgası açısından görmemek adına söylüyorum. Ama
emperyalistlerin o dönemde Türkiye üzerinde oynadıkları en önemli
oyunlardan bir tanesidir, Türk milletini birbirine sokmak için yapılan
provalardan bir tanesidir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Solcu
dedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çorumdan, arkasından
Sivastan bahsederken Başbağları da hiç görmezlikten gelmek de
doğru bir tespit olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Türkkan.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Başbağları da konuştuk biz burada.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani acılar, herkesin
acısı, bu ülkede yaşayan herkesin acısı; gösterilen
tepki, herkesin ortak tepkisi. Ama orada, Alevi-Sünni meselesinin içerisine
Alevileri koyup diğer taraftan hiçbir şey olmamış gibi davranırsak
bu da doğru bir teşhis olmaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bilerek
solcular dedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir daha söylüyorum: O
dönemde, orada -Maraşın Pazarcık ilçesinde- bizzat bulunan
arkadaşlarla beraber, dostluk yapmış bir adamım ben.
İsim de verebilirim şimdi, kendisi de burada yok ama konuyu iyi
bilen, gözlemci, o olayları yaşayan bir arkadaşımız.
Meseleye bu yönden de bakmakta fayda var diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Acıları ne
yarıştırıyoruz ne de ayrıştırıyoruz.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talebi, Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlunda.
Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum.
Nedir bu 3üncü madde, biraz önce okundu, Denge
başlığı altında, bir ülkenin merkezî hükûmetinin
belirli bir dönemde yaptığı veya yapmayı öngördüğü
harcamalarla elde ettiği veya elde edeceği gelirler arasındaki
farkı düzenliyor. Eğer harcamalar, gelirden fazla ise bütçe
açığı; gelir, harcamalardan fazla ise bütçe fazlası
oluşuyor. Maalesef, biz de hep bütçe açığıyla
karşı karşıya kalıyoruz.
On yedi yıllık AKP iktidarıyla
ilgili, bütçe dengesine baktığımızda, son yıllarda
gittikçe istikrarlı bir şekilde artan bütçe açığıyla
karşı karşıyayız. Örneğin, bir önceki yıl
2017de 47,8 olan bütçe açığı, bu yıl -biraz önce maddede
de okunduğu gibi- 72,8 milyar lira. Peki, niye böyle oluyor? Çünkü gün
geçtikçe borçlanıyoruz, faiz artıyor. Örneğin, 2018
yılında önceki döneme göre faiz giderlerinin yüzde 30,4
arttığını görüyoruz.
Evet, bugüne kadar, hatta biraz öncesine kadar bütçe
kanunu teklifini görüştük; maddeler oylandı, geçti. Şimdi kesin
hesap kanunu teklifini görüşüyoruz. Meclisin en önemli denetim
yetkilerinden biri ama AKP iktidarı, iktidara geldiğinden beri
denetimden hoşlanmadığı için ya Anayasa
değişikliğiyle ya mevzuat değişikliğiyle ya da
fiilen denetim yollarını ortadan kaldırıyor.
Değerli arkadaşlar, biz her seçim
döneminde ve yasama dönemlerinde kesin hesap komisyonu kurulsun diye projeler
hazırlıyoruz, kanun teklifleri getiriyoruz ve biz diyoruz ki: Biz,
iktidara geldiğimizde muhalefetten birini seçeceğiz başkan
olarak. ve iktidar, bu Meclise, milletin Meclisine hesap versin istiyoruz ama
siz bugüne kadar bunu kabul etmediniz.
Şimdi 2020 bütçesi geçti, yarın bütünü
oylanacak. Seneye bu verilen yetkiyi Hükûmet doğru kullanmış
mı, verimli kullanmış mı, usulüne uygun kullanmış
mı, bir sorumlu varsa hesap sorulmuş mu nasıl denetleyecek?
Kesin hesapla ama bakıyorsunuz, Komisyonda ne yapıyorlar, diyorlar
ki: Efendim, zaman dar. Oylanıyor ve çoğunlukla tabii, iktidar
partisinin oylarıyla, hızlıca, kesin hesapla ilgili raporlar,
Sayıştay raporları görüşülmeden buraya geliyor ve denetimsiz
kalıyor. Uzmanlarımızın da belirttiği gibi, Sayıştayın
hazırladığı dış denetim genel değerlendirme
raporlarında kamu zararlarına ilişkin hususlara yer verilmiyor,
mahallî idarelerle ilgili raporlar, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiyor. Denetçilerin
-gözlemleniyor bu- baskı altında çalıştığı,
bazı kurum, şirket isimlerinin gizlendiği, raporlarda görülüyor.
Yedek ödenek aktarım tutarı, kanunen yüzde
2 ama bakıyorsunuz, yüzde 7,21 harcanmış. Peki, değerli
arkadaşlar, bu Meclisin, bu yüce Meclisin çıkardığı
kanuna yürütme organı uymuyorsa, şimdi siz, bu kesin hesap kanunu
teklifine elinizi kaldırıp kanuna aykırı olarak kendi
çıkardığınız kanuna saygı duymayarak evet mi
diyeceksiniz? Soruyorum size, bu yetkinizi kullanmayacak
mısınız? (CHP sıralarından alkışlar)
Kullanmazsanız, Hükûmet de böyle her sene, ödenek üstü 63 milyar, bir
dahaki dönem 80 milyar, 100 milyar, bol keseden bu milletin parasını
harcar; siz de vicdanınız rahat uyuyun değerli arkadaşlar.
Evet, birçok kamu idaresi raporlarının
kanuni sürelerinde hazırlanmadığı, Sayıştaya
gönderilmediği, kamu-özel ortaklıklarıyla ilgili sorunlar, hepsi
tespit edilmiş. Tam 232 kamu idaresinin raporlarında 8.240 ihlale
rastlanmış ve bunların çoğu, sürekli devam eden ihlaller.
İşte, bu denetimsizlik olduğu sürece de bu ihlaller devam
edecektir. Bu arada, alt komisyon kurulması talebi de kabul edilmemiş
yine grubunuzun üyeleri tarafından Plan ve Bütçe Komisyonunda. Bunlar,
kabul edilemez.
Şimdi, günlerdir konuşuyoruz, bütün
gerçekler ortada ama bakıyoruz, iktidar sürekli masal anlatıyor.
Hani, Engin Başkanımız da diyor ya, hakikaten La Fontainein
tahtına göz dikmişsiniz. Tarım Bakanı diyor ki Komisyonda:
Cumhuriyet tarihinin en yüksek miktarda şeker pancarını
ürettik. Daha o tutanaklardaki mürekkep kurumadan bakıyorsunuz, Rusyadan
şeker
Buradaki bütçe açılış konuşmasında
Sayın Canikli rakamların üstüne bastıra bastıra dedi ki:
On yedi yılda 197 milyon akıllı cihaz satılmış.
Ne kadar güzel, ne güzel büyümüşüz. Ya, insanın yüzü kızarır
197 milyon cihaz satılmış. derken. Tüketim ekonomisini
övüyorsunuz. Ya, şöyle deseniz: 197 milyon cihaz ürettik. deseniz biz de
sizi burada alkışlarız, ellerimiz patlayana kadar
alkışlarız. (CHP sıralarından alkışlar) Ama
yok, üretim yok. Borçlanarak, kredi kartıyla vesaireyle
aldığımız bu cihazlar da dışarıda
üretildiği için bizim millî gelirimiz dışarıya gidiyor;
insan bunu burada söyleyemez.
ARZU AYDIN (Bolu) SİHAları,
İHAları alkışladığınız gibi mi?
Onları da alkışlayın.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Siz
karar verirsiniz bizim neyi alkışlayacağımıza, her
şeye karar verdiğiniz gibi.
BAŞKAN Karşılıklı
olmasın, siz Genel Kurula hitap edin Sayın Kayışoğlu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, şimdi bakıyorsunuz, geçen gün Haydar Akar Vekilimiz de
anlattı; iki gün önce de bana Ulaştırma
Bakanlığından bilgi geldi, Bursaya hızlı tren
gelecekti. 400 milyon lira çöpe gitti. dedi bir önceki, giden valimiz ve
Bakanlığın verdiği yanıtta da ortada, 106 kilometrenin
50 kilometresinin ihalesi iptal edilmiş, yeniden ihaleye
çıkılacak. İhale bedelinin tamamı ödenmiş ama
Sayıştay raporlarına göre yüzde 15, verilen bu yanıta göre
de -tespit edemiyorum oranı, tünelin bir kısmından,
altyapının bir kısmından bahsediyor- belli bir yüzdesi
ancak yapılabilmiş. Peki, biz bunun hesabını sormayacak
mıyız? Çöpe giden 400 milyonun hesabını sormayacak
mıyız değerli arkadaşlar? Bize diyorsunuz ki: Yol
yapıyoruz, tren yolu yapıyoruz, havaalanı yapıyoruz,
beğenmiyorsunuz. Ya, biz, doğru düzgün yapsanız, 1 liralık
işi bin liraya değil, 1 liralık işi gerçekten 1 liraya
yapsanız, zamanında yapsanız tabii ki alkışlarız.
2016da bitecekti bu hızlı tren, şimdi bu cevapta deniyor ki:
2023te bitecek. O hızlı tren Bursaya gelecek ama ne zaman
gelecek? Büyük ihtimalle Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında gelecek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Dedik ya: Gerçekler ortadayken ha bire masal
anlatıyorsunuz. Ama bir yandan da ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz
Şunu söyleyeyim, Cemil Meriç diyor ki: Masal deyip geçmeyelim.
İnsan, kaba kuvvetin hükümran olduğu bir devirde hayata katlanmak
için bambaşka bir dünyanın varlığına inanmak
zorundadır. Siz de bunu düstur edindiniz ama maalesef, gerçekler ortada.
Artık, insanlar sizin anlattığınız o
çarpıtılmış verilere, masallara inanmıyor.
Anlatıldı burada, işsizlik cumhuriyet tarihinin rekorunu
kırmış, yüzde 13,8, yoksulluk, her gün toplu intiharlar
Gerçekten içimiz acıyor. Dileriz ki sizin de birazcık olsun içiniz
acısın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir şey söyleyeceğim. Bu arada
yılbaşı yaklaşıyor.
METİN YAVUZ (Aydın) Sen nerede
yaşıyorsun, sen!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Niye
alınıyorsunuz? Ben, iktidarı eleştiriyorum arkadaşlar,
siz iktidar mısınız?
ARZU AYDIN (Bolu) Hamdolsun.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Siz
milletin vekilleri olun. Yazık! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu,
siz Genel Kurula hitap edin.
Arkadaşlar, sessiz olalım.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Bakın, burası gerçekten çok önemli. Geçen yıl Bursada bir
iş insanı bana yıl başından sonra mesaj attı. Tam
5 bin tane -5 tane binlik seri oluyor herhâlde- Millî Piyango bileti
almış, kıymış parasına, almış,
parası var sonuçta. Yıl başında çekilişten sonra
-kasaya kilitlemiş onları- vermiş elemanlarına, demiş
ki: Bunlara bir bakın. Elemanlar toplanmış, biletleri tek tek
girmiş, tam 5 bin bilet taranmış, son 3 rakamına ikramiye
çıkan bilet bile yok. Son 3 rakamına ikramiye çıkan biletleri
bile ayırmışlar. Bu, hırsızlık değil mi? Bu,
dolandırıcılık değil mi? Bu, milletin hayallerini
çalmak değil mi? Bu hayal tacirliği değil mi? (CHP sıralarından
alkışlar) İnsanlara artık hayal bile kurdurtmuyorsunuz,
hayal. Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar, sessiz olalım, hatibi dinleyelim, rica ediyorum.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Dinleyin,
dinleyin, cevap verecekseniz gelir buradan cevabını verirsiniz; ben
var olan bir şeyi anlatıyorum.
Yazıklar olsun, insanlar yılda bir kere
olsun zengin olma hayali kurup ceplerindeki son paraları o biletlere
yatırıyorlar. Buradan sesleniyorum: Lütfen bu hayal tacirlerinin
değirmenine su taşımayın değerli
vatandaşlarım, buradan söylüyorum.
METİN YAVUZ (Aydın) Doğru söylüyor,
bilet almayın diyor.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, inandırıcılığınızı yitirdiniz.
Yayınladığınız o yepyeni ekonomik paketler, yepisyeni
ekonomik paketler, stratejiler, eylem planları, hiç kimsede zerre kadar
heyecan uyandırmıyor; ne kadın sorunlarıyla ilgili ne
ekonomiyle ilgili ne adaletle ilgili. Maalesef inandırıcılığınızı
yitirdiniz artık. Metal yorgunluğunu geçtiniz, paslandınız,
paslandınız! Artık yeni bir iktidara ihtiyaç var ve milletin
Meclisinin çıkardığı bu kanuna uymayan Kesin Hesap Kanunu
Teklifini reddediyoruz.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahıslar
adına
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun faizsiz finans kuruluşlarının
bağımsız denetimini yürüten denetçiler için
yayınladığı etik kurallara ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, 14 Haziran tarihli
Resmî Gazetede -yayımlanan kurul kararı- faizsiz finans
kuruluşlarının bağımsız denetimini yürüten
denetçiler için etik kurallarını yayımladı. Devletin
mevzuatına ilk kez bir kutsal kitaptan ayetler giriyor. Bu yapılan
iş, bir denetçinin nasıl davranacağını tarif ederken
-Anayasanın 1inci maddesinde daha laik cumhuriyet tarif edilirken-
buradaki dipnotlarda ilk kez Kuran-ı Kerimden ayetlerin bulunduğu
ve denetçinin davranış biçimlerini şeri hükümlere göre
belirleyen bir süreç var; bu, doğru değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, bir dakika ekliyorum,
bir dakikada tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu inanç istismarı, bu
dinî bir devleti egemen kılmak, yüzde 99u Müslüman da olsa
olmayanların da bulunduğu bir süreçte, bir toplumda bu, kabul
edilebilir bir yaklaşım değil. Daha sonra, bu denetçi
raporlarının yaptırımları var,
yaptırımları olacak. Esas buradaki soru şu, Sayın
Adalet Bakanına sormak lazım: Kim uygulayacak bunu, kadılar
mı uygulayacak şeri hükümlere göre denetimleri?
Tabii ki, bu faizsiz finans
kandırmacasını da Meclisin irdelemesi lazım. Kâr payı
-adı üstünde- ama piyasa faizi ile kâr payı hep aynı denk
geliyor veya kredi veriyor ama batarsa da kâr etmiş gibi onu diğer
bankalarla denk alıyorlar; inanç istismarıdır,
kandırmacadır. Bu şeri hükümlerin Resmî Gazetede
yayımlanması kabul edilemezdir. Adalet Bakanının da bu
konuya nasıl yaklaştığını duymak isteriz.
Anayasanın 1inci maddesini doğrudan ihlaldir. Tümüyle
karşıyız ve tümüyle bu konuda ne gerekirse onu
yapacağımızın bilinmesini istiyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sen
alkışlama, Kuran okunuyor her yerde ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kuran okunur. Kurana en
büyük kötülük
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bir
saniye lütfen, bir dakika
Bir saniye Sayın Özkan
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
30.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, faizsiz finans
kuruluşlarına şeriat hükümleriyle denetim
ayrıcalığı tanınmasının vahim bir durum
olduğuna ve bu konuya açıklık getirilmesini talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet, gerçekten Özgür Beyin ifade ettiği bu konu, 14
Aralıkta Resmî Gazetede Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun faizsiz finans sektörüne ilişkin kurul
kararı ve burada denetçiler için etik kurallarla ilgili
Kurul
kararının amaçlar bölümünde Bu Kurallar, denetçiler için
Fıkhî ilke ve kurallar esas alınarak oluşturulan etik bir
çerçeve ortaya koyar. Bu sebeple denetçilerin, dinî inançları nedeniyle ve
Allah-u Teâlânın emirlerine uyma ve yasakladıklarından
sakınmanın yolu olarak bu Kurallara uyma motivasyonuna sahip
olduğu kabul edilir. diyor. Devamla, sırasıyla bu dayanaklar
dürüstlük insanın yeryüzündeki halifeliği ilkesi ihlas takva
erdemli olma ve işini mükemmel yapma diye sayılıyor, böyle
devam ediyor.
Şimdi, bunların tümü, kendisini laik
olarak tanımlayan bir ülkede yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum,
tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet, bunların tümü, kendisini laik olarak tanımlayan bir
devletin Resmî Gazetesinde yayımlanıyor. Gerçekten, böylece de
faizsiz finans kuruluşlarına şeriat hükümleriyle denetim
ayrıcalığı tanınıyor. Biz, nasıl bir ülkede
yaşıyoruz, anayasasız bir ülkede mi yaşıyoruz,
şeri hükümlerle mi yönetiliyoruz yoksa bu Resmî Gazete, Türkiyenin Resmî
Gazetesi değil mi? Hakikaten bu, vahim bir durum ve buna bir
açıklık getirilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan, siz de buyurun.
31.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, helal sertifikasının
Parlamentoda yapılan yasal düzenlemelerle hayata geçirildiğine,
finans sektöründe helal finans hareketlerini yapan, mevduat toplayan bir
kurumun çalışmasıyla ilgili hususlarda İslami
referansların kullanılıyor olmasının doğal
olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, biz bu meseleler
tartışılırken her zaman kendi kültürümüzden, kendi
medeniyetimizden, kendi anayasal hukuk düzenimizden bahsettiğimizde
inandırıcılığı olmuyor, illaki Batı
medeniyetlerinden örnek vermek zorundayız.
Bakınız, Koşer belgesi var, Avrupada
da pek çok ülke Koşer belgesini veriyor. Yani Koşer belgesi, Yahudi,
Musevi ilahiyatına göre helal sayılan teçhizat, gıda nedir, onun
şartlarını belirliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O, bizde de var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bizde de helal
sertifikası var ve bu helal sertifikası da Ticaret
Bakanlığının riyasetinde ki bu Parlamentoda yapılan
yasal düzenlemelerle hayata geçti.
Şimdi, bahsi geçen konu Katılım
Bankası yani finans sektöründe helal finans hareketlerini yapan, mevduat
toplayan ve ona göre de helal dairede mevduat, kredi dağıtan bir
kurum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika ekliyorum.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şimdi, bu kurumun çalışmasıyla
ilgili hususlarda, yine o kurumun kuruluş amacına uygun bir
şekilde çalışması için İslami referansların
kullanılıyor olmasından daha doğal hiçbir şey olamaz.
Ha, Hegelden olacak, Dostoyevskiden olacak, John Locke, Machiavelli,
Shakespeare konuşacak, Allahın kitabı olunca hayır
diyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz
bunu kabul etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, bir saniye lütfen.
Değerli arkadaşlarım, bir saniye
oturun.
Şimdi, ben şöyle yapacağım: Bu
konuşmaya devam edeceksiniz ama bir soru-cevap bölümü olacak.
Sanırım siz konuşmanızda Adalet Bakanına bir soru
yönelttiniz, değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
BAŞKAN Birazdan soru-cevaba gireceğim,
tekrar size söz vereceğim, öyle devam edeceğiz çünkü 2
konuşmacımız kaldı yani konu dağılmasın diye
bunu yapıyorum. 2 konuşmacımız şahsı adına
konuştuktan sonra, konuşmanızda birer cümleyle söyleyin,
soru-cevaba başlayacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Aynı şekilde mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Evet.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
Bolu Milletvekilimiz Sayın Fehmi Küpçü
konuşacaktır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şahsım adına, 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, heyetinizi ve aziz milletimizi baki muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen dönem 2018
yılı merkezî yönetim bütçesiyle ilgili söz aldığımda,
bütçenin sadece parayla ölçülemeyen bir şey olduğunu, Bir millet
neden bütçe yapar?ı, Niye önemlidir?i kendi gönül zaviyemden anlatmaya
çalışmıştım. Aradan geçen zamanda hep birlikte gördük
ki, seçimler öncesi, dünyanın ta öteki ucundan, Yeni Zelandadan kur
üzerinden başlatılan, tweetlerle ve kara algı
propagandalarıyla devam eden ekonomik operasyonlara milletçe şahit
olunca konuşmama kaldığım yerden devam etmemin uygun
olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bulunduğumuz
coğrafya, kaderimizdir. Bizler, coğrafyamıza ilişkin
kaderimizin farkında olarak hareket ediyor ve bütçe yapıyoruz. Zira,
bir ülke düşünün; yanı başınıza, 15-20 bin kilometre
öteden petrole çökmek için gelenlerin olduğu; ölüm kusan namluların,
babasının gölgesini siper eden çocukların, hayat diye solunan
barut kokularının yanında bir ülke. Bir ülke düşünün,
yanı başımızda insanlık onuru ölürken ve dünyanın
sesi çıkmazken, daha dün bizim olan Suriyeden ırzını
namusunu korumak için gelen mazlumları misafir edince sanki milletimizin
rızkını yiyormuş gibi seçim kampanyalarının
öznesi hâline getirip milletimizi misafir düşmanı yapmaktan
utanmayanların olduğu bir ülke. Bir ülke düşünün, söz konusu
sınır güvenliğimiz olduğunda Bir adım dahi gidemez.
diyenlerin olduğu, yerli ve millî olan her şeyimizle gidip terör
koridorunu yok ettiğimizde ise Bizim, sınır ötesinde ne
işimiz var? diye ülkesini dışarıya şikâyet edenlerin
olduğu bir ülke. Bir ülke düşünün, ihanet şebekeleri kendi tank,
top, tüfek ve uçaklarımızı yani bizim olanı bize çevirip
kalkıştığında milletimizin destansı
direnişini, şehadet şerbetini, gazileri, 15 Temmuzu unutup, daha
sonrasında kontrollü darbe diyenlerin olduğu bir ülke. Bir ülke
düşünün, ülke olarak hafızamızdan sildiğimiz, ismini yeni
unuttuğumuz IMFye heyet olarak gidenlerin olduğu bir ülke. Bir ülke
düşünün, tek hizmeti hendek ve çukur kazmak olan, Kürt
analarımızın evlatlarını dağa kaçıran, asker
ve polis evlatlarımızı şehit edenlerle beraber yol
yürüyenlerin, Diyarbakır Annelerini es geçip demokrasi diye PKK
marşı okutturanların ziyaret edildiği bir ülke. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bir ülke düşünün,
Akdenizde hukukumuzu korumak için Trablusgarpa kadar oluşturulan
koridorla ilgili Anlaşma yaptığımız ülkenin rejimi
yüzde bilmem kaçı temsil ediyor. diye siyaset yapılan bir ülke. Bir
ülke düşünün -milletimiz ana muhalefet anlayışının
ulaştığı paradoksun nirvanasını görsün diye
söylüyorum- 1999da, şimdilerde EYT olarak bilinen bir düzenleme
yapılıyor -yanlıştır veya doğrudur diye bir hüküm
serdetmiyorum- siz o zaman SSK Genel Müdürüsünüz -hastane kapısı
önünde insanların beklediği, apandisimizi kestirmek için 250 lira
bıçak parası ödediğimiz, ilaç bulamadığımız
zamanlar hani- yıllar sonra, bu düzenlemeyi yapan dönemin
Bakanını grup toplantınıza çağırıp,
alkışlatıp, sanki bugün bu iktidarın işiymiş gibi
açıklama yapıp EYTlilerin hayalleri üzerinden siyaset
yapanların yüzlerinin yere hiç düşmediği bir ülke. Bir ülke
düşünün, sadece kendi ülkesinin değil dünyanın enlerini ve en
iyilerini temsil eden ve edecek olan Kanal İstanbula, havalimanına,
köprülere, şehir hastanelerine, santrallere, bu ülkeyi tüm siyasi,
jeopolitik ve ekonomik ambargolardan kurtaracak hamleler yapan cumhura, Cumhur
İttifakına rağmen muhalefet edenlerin; Gezi diye gazı
verenlerin, dava açanların, yeni Gezileri ve gazları verecek
olanların olduğu bir ülke. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ben, böyle bir ülke
düşünmek istemiyorum. Bizim düşündüğümüz ülke, muhannete
yarasını sardırmayan, kadim olana,
insanlığımıza ve medeniyetimize inanan ve güvenen bir ülke
muradıdır. Cennetmekân Abdülhamid Hân-ı Sâni şöyle diyor
Paşasına: Paşa Paşa, bizim en büyük mesuliyetimiz, âleme
nizam vermektir. Türkün yıldızı ile İslamın hilali
buluştuğunda edindik biz bu mefkûreyi. Birileri bu mefkûreyi bir
dağ, bir mevzi ve bir cephe zannetmektedir. Bu mefkûre nedir, bilir misin
Paşa? Bu mefkûre, tüm âlemin bir nizam içerisinde olmasını
sağlamaktır; kim acı çekiyorsa onun yarasını
sarmaktır; Türke, İslama dert verenin başını vurup derdini
başından almaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
En nihayetinde, biz, bu hissiyatla yapıyoruz.
Varsın bütçemiz hayır olsun, bereket olsun, rahmet olsun diyorum.
Tekraren heyetinizi ve aziz milletimizi baki
muhabbetle selamlıyorum.
Vesselam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bolu Milletvekili Fehmi Küpçünün 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatibin konuşmasındaki provokatif üslubu, saldırgan
dili ve Genel Başkanımıza yönelik âdeta sosyal medya trolleri
ağzıyla yapılan konuşmayı tümüyle kınıyorum
ve reddediyorum.
ARZU AYDIN (Bolu) Nasıl bir saldırı
peki bu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yüzlerin düşmediği
dendiğinde orada sayın hatibe şunu sorarlar: EYTlilere 45, 46,
47 yaşında emekli olup çift maaşa konmak istiyorlar. deyip de
kendisi 46 yaşında emekli olup hem o dönem Başbakan hem emekli
maaşı alan Genel Başkanınızı sorarlar. Dönerler
şimdi size, saraya yerleştirdiğiniz her bürokrata 3 maaş,
eşlerine 2 maaş verip 5 maaşla siz onları geçindirirken
sarayda, EYTlilere Çalışamayacak kadar yaşlısın,
emekli olamayacak kadar gençsin. durumunun karşısında çift
maaş yakıştırması yapanları vatandaşın
vicdanına havale ederler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ekliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, SSK Genel
Müdürlüğü dönemiyle ilgili Sayın Genel Başkana yapılan
haksız saldırıya şu akıl yürütmeyle cevap vermek
lazım: Bugün SGKyi iyi yönetiyorsanız, bırakın o zaman SGK
Başkanı gelsin devletin başkanı olsun, o dönemdeki bütün
hesabı SSK Genel Müdürüne söyleyecekseniz. Yok, siz de biliyorsunuz ki
meslek icabı, SGK yüzde 50 açık vermektedir. Genel Başkanın
döneminin 110 kat fazla açığını hiç yüzünüz düşmeden
savunup, burada geçen senenin bütçesine oy verip de Cumhuriyet Halk Partisine
yüz düşme eleştirisi yapmak, yüzü yere düşürmeden oradan
gözümüzün içine bakmak da ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin siyaset
anlayışına yakışır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, söz
talebiniz var mı sizin de?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yani soru-cevaptan önce verirseniz
BAŞKAN Vereceğim, o zaman
vereceğim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tamam, o ayrı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
33.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Genel
Kurul çalışmalarının milletin menfaatine yönelik
sürdürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
tabii, sayın hatip kürsüden konuşurken aslında bu noktada, bir
tutarlılık ifadesi noktasında bu konuşmalarını
yaptı. Elbette Sayın Grup Başkan Vekili de buna
cevabını verdi, saygı duyuyoruz. Ancak o dönemde her ne kadar
siyasi bir görevi olmasa da, Kurumun Başkanı olmasa da veya Kurum Başkanlığı
döneminde de olsa bazı konuşmaları var; bugün gazete kupürleri
de bunu ispat ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu 60 yaş
şart. diyor. Kaç yılında diyor bunu? 1998li yıllarda. Ve
arkasından yine bir acı itiraf olarak Emeklilik yaşı 65
olsa dahi bu ülke kurtulmaz. diyor, beş yıl geçiyor 80 de
kurtarmaz. diyor. Yani geçmişte var olan ve
yaşadığımız tecrübeler çerçevesinde de tekrar hâle
yola sokulan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın; toparlayalım
Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Yaşadığımız tecrübeler çerçevesinde, yine, bugün
Mecliste bulunan diğer siyasi partilerin de içerisinde bulunduğu
hükûmetler döneminde
Ke biz de bunlara sahip çıkıyor, saygı
duyuyoruz; doğru bir düzenlemedir ve diyoruz ki: Bu bir aklın, bu
bir siyasi tecrübenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Bu EYTliler üzerinden tartışmalar yapmak
ve gelecek kuşaklarımızı da yeni risklerle karşı
karşıya bırakmak yerine bu çalışmaları
milletimizin menfaatine sürdürecek şekilde yol almamız
gerektiğini düşünüyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tutanağa geçmesi açısından çünkü Genel Başkan
hakkında
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aslında 69a göre
kürsüden de olabilir ama gündemi yürütmekle ilgili hassasiyetinize de
saygı göstererek şunu tutanağa geçirmek isterim: Sayın
Genel Başkanın kullandığı ifade ile EYT sorunu
bambaşka iki mesele. 60 yaşta emeklilik, mesleğe, göreve ya da
sigortalığa başladığı gündeki mevzuat icabı
emekliliğini 60 yaşında hak edeceğini bilenler için
başka bir mesele ama mesleğe girerken, memuriyete
alınırken, sigortalı olurken 48 yaşında, 46
yaşında emekli olacağını sanıp bunun ileri
tarihlere gelmesi ve o sırada Hem çalışamayacak kadar
yaşlı hem de emekli olamayacak kadar genç. deyip aradaki altı,
yedi, sekiz yıllık dönemler ve burada yaşanılan
mağduriyettir sorun. Genel Başkanımızın emeklilikte
yaşa takılanlara yönelik ifadesi değil, aktüeryal denge
açısından ve o anki durumda 60 yaştaki emeklilik olabilir ama
kimse sigortalı olduğu gündeki mevzuatın, oyun
başlayınca kural değiştirilip milyonların
ayağından sosyal güvence ve emeklilik halısının
çekilmesini kabul edemez. Böyle bir beyanımız yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın
Başkanım, kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum.
Emeklilikle ilgili yaş düzenlemesi
yapıldığı tarihte normal şartlarda eğer emekliler
60 veya 65 yaşını bekleyecek olsaydı, bu tarihte ne
zamandır SGKli olduğuna bakılmaksızın beklemesi
gerekirdi ancak şu anda Türkiye'de fiilî emeklilik yaşı,
kademeli olarak, girdiği tarihe göre tespit edildiğinden fiilî
emeklilik yaşı da zaten bu sebeple -tam da Grup Başkan Vekilinin
ifade ettiği sebeple- 53tür.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Genel
Başkanımıza atfen kullanılan ifadenin gerçek
olmadığı, EYTyle ilgili olmadığı
açıklığa kavuşmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, kayıtlara girmiştir.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi 3üncü madde üzerinde şahıslar adına son söz,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erkan Başa aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ekranları başında bizleri izleyen,
emeği ve alın teriyle yaşayan herkesi sevgiyle saygıyla
yürekten selamlıyorum.
Şimdi, bütçenin sonuna doğru geliyoruz,
yüzlerce saat Komisyon hariç- benim hesabıma göre Genel Kurulda yüz elli
saate yakın konuştuk, tartıştık. Ne oldu? Tayyip
Erdoğan ne dediyse o oldu. Yani biz ne anlatırsak anlatalım,
nasıl anlatırsak anlatalım, özellikle AKPli vekiller
ezberleriyle devam ediyorlar.
Bakın, bugün, burada
yaptığımız tartışmanın özü ne? Biz diyoruz
ki: Bu memleketin işçileri, emekçileri, yoksulları sömürülüyor,
hatta sayenizde sürünüyor. Siz de diyorsunuz ki: Yok öyle bir şey, her
şey çok güzel. Şimdi, biz defalarca anlatmaya
çalıştık, beceremedik, o zaman başka türlü bir anlatma yolu
arayalım dedim.
Şükürler olsun okuma yazmam var, üniversite
diplomam da var ama bugün sabah saatlerinde, Gebzede, İstanbulda,
İzmirde, Eskişehirde, her yerde, bakın, şurada
fotoğraflarını gördüğünüz işçiler, metal
işçileri, daha sabah güneş doğmadan bu işçiler sokaklara
çıktılar ve kendileri bu bütçeyi nasıl görüyorlar, kendileri bu
ülkeyi nasıl görüyorlar, bunu anlatan bir bildiriyi, şu
gördüğünüz bildiriyi sağda solda dağıttılar. Hani
diyorsunuz ya Senin anlattığın gibi değil, öyle değil.
O zaman bırakalım, işçiler anlatsın, işçiler
konuşsun.
Ben, izninizle, BİRLEŞİK
METAL-İŞ Sendikasının bugün Türkiyenin dört bir
yanında dağıttığı bildiriyi okumak istiyorum.
Geçinemiyoruz, insanca
yaşayacak bir ücret istiyoruz. İşçiler, emekçiler,
kardeşler; bizler de sizler gibi ücretiyle geçinen, başka da geliri
olmayan metal işçileriyiz. Bu ülkenin tüm işçileri, memurları,
emeklileri gibi biz de yaşamak için çalışmak zorundayız.
Biz işçiyiz, emekçiyiz.
Bazılarımız da işsiz, sabah akşam iş arıyor.
Milyonlarcayız, kimimiz asgari ücretle, kimimiz onun altında, kimimiz
biraz üstünde bir ücretle ay sonunu getirmeye çalışıyoruz. Hiçbirimizin
ücreti, açıklanan yoksulluk sınırına bile
yaklaşmıyor. Hepimiz yoksulluk sınırının
altında bir ücretle çalışıyor ve ay sonunu borçla getirmek
zorunda kalıyoruz.
İşçiler, emekçiler,
kardeşler; biz metal işçisiyiz. Kimimiz döküm fabrikalarında
binlerce derece sıcakta, kimimiz otomotiv fabrikalarında, beyaz
eşya fabrikalarında önümüzden koşarcasına akan bantlarda
çalışıyoruz. Yaptığımız iş zor ve
ağır. Bu nedenle, çalışırken bazı arkadaşlarımız
yaralanıyor, bazı arkadaşlarımızı iş
cinayetlerinde yitiriyoruz, bazılarımız başta bel
fıtığı olmak üzere, meslek hastalıklarıyla
boğuşuyor.
Bu ağır
çalışma koşullarına rağmen, geçinmek için, ekmek
parası için çalışmak zorundayız.
Aldığımız çıplak ücretler, asgari ücretin ancak biraz
üzerinde. Yaklaşık 130 bin metal işçisinin ücretlerini ve
çalışma koşullarını belirleyecek sözleşme
sürecimiz başladı. Bizler insanca yaşayacak bir ücret ve insanca
çalışacak bir çalışma ortamı için mücadele ediyoruz.
Bu mücadeledeki kazanımlarımız, tüm işçilerin, emekçilerin
kazanımı olacaktır.
Bir ay aldığımız bir ürünü,
ertesi ay aynı fiyata alamıyoruz. Her gün ürünlere ve hizmetlere zam
geliyor; ücretlerimiz giderek eriyor, paramız pul olmuş durumda.
Market market gezip ucuzu aramaktan, semt pazarlarında sonu beklemekten,
köyden gelecek yiyeceğin yolunu gözlemekten bıktık. Her gün daha
fazla yoksullaşıyor ve geçinemiyoruz. Temel ihtiyaçlarını
karşılamakta zorlandığımız
çocuklarımızın yüzüne bakmakta zorlanıyoruz,
utanıyoruz. Ancak, gerçekte utanması gerekenlerin bizi bu duruma
düşürenler olduğunu da biliyoruz.
İşverenler altı aylık dönem
için yüzde 6 zam öneriyor. Bu zam, metal işçisiyle alay etmektir. Metal
işçileri açlık ve sefalet koşullarını kabul
etmeyeceklerdir. Patronlar ve devlet bize gelince yıllık enflasyon
yüzde 10 diyor ancak sıra devletin alacaklarına gelince yeniden
değerleme oranıyla yüzde 22,5 diyor. Motorlu taşıtlar
vergisi başta olmak üzere, vergiler, harçlar ve cezalar yüzde 22,5
artırılıyor. Madem yıllık enflasyon yüzde 10, devlet
niye kendi alacaklarını yüzde 22,5 artırıyor? TÜİK
tarafından açıklanan resmî enflasyon rakamlarına hiç kimse
inanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) - Başkanım, benim
sözüm olsa bırakayım da işçilerin sözü, izin verirseniz
tamamlayayım.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyoruz Erkan Bey.
Buyurun.
ERKAN BAŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
İşçiler, emekçiler
yoksullaşırken, patronlar kâr etmeye devam ediyor. Borsada olan
şirketlerin bilançolarına bakıyoruz ve kriz yılı
dedikleri 2018 yılında zarar eden tek bir metal şirketi
göremiyoruz. Diyorlar ki: Kârlarımız azalıyor, siz de
düşük ücrete razı olun. Biz de diyoruz ki: Kârlarınıza
kâr kattığınızda zammımıza ek zam mı
yaptınız? Biz işçiler boş mu oturuyoruz? Sabah akşam
çalışıyoruz. Fazlasını bile değil, işçinin
emeğinin, alın terinin karşılığını
istiyoruz.
Metal işçileri, emekçi kardeşlerimiz;
belki farklı fabrikalarda çalışıyoruz ama
yaşadığımız sorunlar ve taleplerimiz aynı.
İstediğimiz çok şey de değil, insanca yaşanabilecek
ücret istiyoruz. Bunun için, tüm metal işçilerini, tüm emekçileri birlik
olmaya, birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Bize geçinebilecek
ücreti vermek istemeyenlere karşı sesimizi birlikte yükseltmeliyiz.
Geleceğimiz bizim elimizde, birlikte olursak kazanırız.
diyorlar.
İşçi kardeşlerimiz, bizim partimizin
kurucusu Kemal Türklerin sendikasının üyeleri. Mutlaka
başaracaklarına inanıyorum. Sonuna kadar yanlarında
olacağımızı söylüyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, soru-cevap işlemine
başlamadan önce, daha önce söz taleplerini ertelediğim 2
konuşmacının sözlerini birer dakikayla alalım.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, helal sertifikası
ile her yurttaşa eşit yaklaşması gereken bir finans
kuruluşunun dinî inançlarla hareket etmesinin tamamen birbirinden
farklı olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, şimdi, helal sertifikası ile her
yurttaşa eşit yaklaşması gereken bir finans
kuruluşunun dinî inançlarla hareket etmesi tamamen başka bir
şey. Bir de Sayın Grup Başkan Vekili Dostoyevskiden,
Tolstoydan alıntı yapılsa beğeneceksiniz ama
fıkıhtan yapılınca olmuyor. gibi aslında insanın
gerçekten ne diyeceğini de bilemediği sözler sarf etti ama adı
üstünde, bu Resmî Gazete yani sizin evinizde kendi kendinize
bastığınız bir fanzin ya da bildiri değil. Hani, onu
yaparsınız, isterseniz her yerden alıntı yapabilirsiniz ama
kalkıp da Ben Kemal Tahiri seviyorum, ondan bir alıntı
yapayım, Sevgi Soysal da güzel bir laf etmiş, ondan da
alıntı yapayım. diyerek Resmî Gazete çıkarılmaz.
Bunun kararları, kuralları vardır; bunun için Anayasa
vardır, evrensel kurallar vardır, evrensel prensipler vardır.
Bunlara göre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tamamlıyorum Sayın Başkan, sadece son cümlem.
BAŞKAN Bu kadar ama
Lütfen bugün izin verin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 1+1 değil mi
Başkanım?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) 1+1 dediniz.
BAŞKAN Yok, bunu soru-cevaba girmeden önce
sizlere soru olarak veriyorum.
Buyurun Sayın Özel.
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Anayasanın 2nci maddesinde yer alan
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet
anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. ifadesine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Anayasanın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan
haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. diyor. Hukuk devletinde ve
laik bir cumhuriyette -bu Anayasa üzerine yemin ediyoruz- varıp da bir
dinî kitaptaki ayetleri Resmî Gazeteye basamazsınız, denetçilere Bunlara
göre denetim yapılacak. diyemezsiniz. Dahası var, diyor ki:
Fıkıh ile kurallara uygun olmayan bir davranış, kanunlara
ve mesleğe ilişkin yerleşik uygulamalara uygun olsa dahi
meşru sayılmaz. Böyle ifadeler var. Bunların tamamı laik
hukuk devletine aykırıdır, Anayasaya karşı
ettiğimiz yemin bizi bunun aleyhinde bir şeyi savunmaktan meneder.
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın İslam bize değil, biz
İslama uyacağız. sözlerinin hemen ertesinde Resmî Gazetede
yayınlanan bu denetleme kriterleri, fevkalade şüphe uyandıran ve
son derece, Anayasa'ya karşı suç niteliğinde bir
davranıştır. Bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN Peki.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
ben de konu tekrar açıldığı için ifade etmek istiyorum:
Eski beyanlarımızı tekrar ediyoruz, sonuna kadar arkasındayız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şimdi soru-cevap işlemine başlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, eski
beyanım deyince, ayrıca -yine tutanağa geçsin- koşer
sertifikası, hiçbir devletin resmî yayın organında
yayınlanmış değil, tamamen bağımsız
kuruluşlar tarafından verilirken, sanki dışarıda
bunlar yapılıyor, bizim Anayasamıza göre, Türkiye'de de olabilir
gibi bir yaklaşım vardı. Teyit ettirdik, tamamen
bağımsız kuruluşların yaptığı ve bir
kanuna dayanarak, resmî gazetede yayınlanarak yapılan bir iş de
değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap işlemine
başlayalım.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanımıza olacak: Sayın
Bakanım, tüm toplumu derinden etkileyen bir konu hâline gelen kadına
şiddet, özellikle son zamanlarda sıklıkla gündem
olmaktadır. Gerçi, bütçe görüşmesinde de belirttiğiniz gibi, bu
alanda yapılan ulusal ve uluslararası bazı çalışmalar
şiddetin evrensel bir sorun olduğunu gözler önüne sermektedir.
Dünyada kadına uygulanan şiddet, din, dil, ırk ayrımı
gözetmeyen bir görüntü arz etmektedir. Bu insanlık dışı
fiillerin engellenmesi, başta kamu kurumları olmak üzere, tüm
toplumun ortak vazifesidir. Bu kapsamda, kadına yönelik şiddet
konusunda, birkaç gün önce, tüm teşkilata duyurmak üzere bir genelge
yayınladınız. Bu genelgede ne gibi yenilikler var?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Altınordu
Belediyesinin temizlik ihalesinde ağır yolsuzluk iddiaları var.
Açık olarak yapılması gereken ihale, mükerrer bir şekilde,
teklif usulü yapılıyor ve de ihaleyi alacak firma, çöp kamyonlarının
plakası, şasi numarasına kadar noterle kayıt altında.
Durum mahkemeye taşınıyor, mahkeme heyeti de
başlarında hâkime hanım olmak üzere şantiyeye geldiklerinde
buradaki görevliler mukavemet gösteriyor; inceleme yapılmasına,
hukukun işlemesine engel olunuyor. Bu durum, 9 Ekim 2019 tarihli, elimdeki
bu evrakla zabıt altına alınıyor; birazdan size
ileteceğim. Olay çıkmaması için alandan ayrıldık.
diye tutanakta yazıyor, olanlar yazıyor. Bir ihale temizse, alengirli
bir iş yoksa hukukun işlemesinden neden korkuluyor?
Sayın Bakan Gül, Adalet Bakanı olarak
aslında siz de burada mağdur olan taraflardan birisiniz.
Soruyu İçişleri Bakanına soruyorum:
Altınordu Belediyesinin ihale mevzuatına ve hukukun üstünlüğüne
uyması konusunda gereğini yapacak mısınız?
BAŞKAN Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Tarihte tüm muktedirler, sömürgenler, ezilenlerin
başkaldırılarını itibarsızlaştırmaya,
terörize etmeye çalışmışlardır. Bugün de burada Bakan
Bey aynı yöntemle Hasan Sabbahı Haşhaşiler diyerek
Fetullah Gülenle aynılaştırmıştır. Bu
aynılaştırmayı kabul etmiyoruz, tümüyle
saptırmadır. İsmailî harekete Haşhaşi iftirası
dönemin egemenlerinin icadıdır. Gülen cemaati ise din istismarı
yoluyla örgütlenmiş, devletin içinde büyümüş, halk düşmanı,
faşist bir yapıdır. Hasan Sabbah ise ortakçı,
eşitlikçi bir yaşam mücadelesi vermiş, zalimlere korku
salmış, yüzyıllarca halklara esin olmuş bir halk
kahramanıdır.
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Bakan, önceki dönemlerde gençler, iyi bir eğitim
aldıkları zaman, ailesi hangi statüde olursa olsun toplumda çok iyi
yerlere geliyorlar idi. Şimdi ise gençler iyi eğitim alıyor, iki
üç yabancı dil biliyor ama iş bulamıyor, mutsuzluk içinde
kıvranıyor. Gençler hâlâ babasından harçlık alıyor,
bunun da üzüntüsünü yaşıyor. Gençlerin umudunu yitirmesi Türk toplumu
için en büyük felakettir. TÜİK verilerine göre, genç işsizlik
oranı yüzde 27,4tür. Cumhuriyet tarihi rekorudur bu. İşsiz
üniversite mezunu sayısı 1 milyona dayandı. İsveç, üniversite
eğitimini tamamlayıp iş gücü piyasasına yeni girenler için
de işsizlik yardımında bulunmaktadır. Türkiyedeki 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
değişikliklere giderek gençlerimizi rahatlatmak için yeni ödenekler
devreye sokulmalıdır. Genç işsizlere iş buldukları
tarihe kadar genç işsizlik ödeneği adı altında bir
uygulama devreye sokulmalı, hem gençler hem aileleri
rahatlatılmalıdır.
Atanamayan ziraat mühendisleri, veterinerler,
öğretmenler, sağlık görevlileri ve gıda mühendisleri sizden
kadro bekliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Maraş
olayları uluslararası bir provokasyondu. Olaylardan Alevi, Sünni,
bütün kesimler hep beraber zarar gördük ve aynı acıları çektik.
Bu odaklar, bazen Maraşta bazen Başbağlarda hep aynı
acıları yaşattılar milletimize.
Kahramanmaraşta, geçmişten günümüze ve bugün, Sünni, Alevi, Türk,
Kürt, Çerkez, Çeçen, Arap, bütün kesimler hep beraber, kardeşane bir arada
yaşıyoruz. Biz, Kahramanmaraşımızın daha
yaşanılır ve gelişmiş bir kent olması için hep beraber
çalışıyoruz ve çalışmalıyız. Acılarla
anılmak istemiyoruz. Bu yaramızın kaşınarak
kanatılmaya çalışmasından acı duyuyoruz.
Kahramanmaraş, herkesin birlikte yaşadığı bir huzur
şehridir ve öyle kalacaktır.
BAŞKAN
Sayın Erel
AYHAN EREL (Aksaray)
Türk yargısı sadece hukukun emrinde, yalnızca milletin
hizmetindedir. Hiçbir grup, zümre veya yapının sızmasına,
etki etmesine asla müsaade etmemek milletimize karşı boynumuzun borcu
ve üzerimizdeki tarihî sorumluluktur. diyen Adalet Bakanımız
Sayın Abdulhamit Gülün gayret ve samimiyetine Türk milleti olarak
inanıyoruz. Sayın Bakanımızın, bu sözün gereğini,
geçmişte yaşanan sinsi ve hain olayları da iyi analiz ederek
yapacağına olan inancımız tamdır.
Bu
duygularımı paylaştıktan sonra, sözleşmeli infaz koruma
memurlarının kadroya geçme taleplerini
Bir de lise son
sınıfta sınavlardan dolayı aile hekimlerine giden
öğrencilerimize antidepresan ilacı verilmiş; bu ilaçtan
dolayı polis okullarına, askerî liselere ve harp akademilerine
girişte büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu duruma
bir el atılmasını talep ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Şimdi söz sırası Sayın Komisyonda.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Milletvekilimiz
Sayın Aygun, gençlerdeki işsizlik oranının yüksek
olduğundan bahsetti. Tabii, bizim nüfusumuz genç bir nüfus. Türkiyenin
yaş ortalaması 31 ve gençlerimizin sayısı da çok fazla.
Tabii ki biz işsizlik
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Yalnız, ben soruyu Sayın Bakana sordum.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, sorular Komisyona hitaben soruluyor, Komisyon ve Bakan
paylaşabiliyor onu.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Burada, tabii,
işsizlik oranını azaltma adına, hükûmetlerimiz döneminde,
gençlerimizin iş kurması adına, hem KOSGEB vasıtasıyla
hem de Tarımsal
ve Kırsal Kalkınma vasıtasıyla çok büyük imkânlar
sağlanmıştır. Aşağı yukarı 50 bin lira
gibi karşılıksız hibeler vermekle beraber, Tarımsal ve
Kırsal Kalkınmadan da yaklaşık yüzde 65 oranında
hibeler sağlanmıştır. Tabii ki bizim hükûmetlerimizin de
temel amacı işsizliği, genç işsizlik oranını
düşürmektir. Bu yönde de çalışmalarımız devam
etmektedir.
Ben diğer soruları cevaplamak üzere sözü
Sayın Bakanımıza bırakıyorum.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özelin gündeme
getirdiği konuyla ilgili olarak ilgili Bakanlıktan ve kurumdan not
geldiğinde gün içerisinde paylaşacağım, bu konu teknik bir
konu. Yalnız bir kutsal kitap ifadesinin bu anlamda bence çok hafif bir
ifade olduğunu düşünüyorum çünkü İslamın evrensel
mesajı olan Kuran-ı Kerimden bahsederken bir kutsal kitap
şeklinde bir ifadenin -kişisel olarak muhtemelen Sayın Özel de
buna katılacaktır ama- bu anlamda daha özenli bir dile ihtiyaç
olduğunu şahsım olarak ifade etmek isterim.
Diğer konuda gelecek bilgiyi de
paylaşacağız. Nerede yayınlanmış, ne zaman
yayınlanmış, o konuda bir bilgiyi birazdan Genel Kurulla
paylaşabilirim.
Sayın Taşkının, kadına
yönelik şiddet hususunda
Özellikle kadına yönelik şiddetle alakalı,
sadece bir kesim değil ya da bir kurum değil, topluca, toplumun her
kesimi olarak bu şiddete karşı ortak bir mücadele etmemiz
zorunluluğu söz konusudur ve sadece olay meydana geldiğinde
değil, sürekli ve kalıcı bir şekilde bu mücadelenin
yapılmasına inanıyoruz. Ve bu meselenin, hâkim, savcı,
yargı yönüyle de bir mesele olduğunda, o anlamda sadece yargı
üzerinde konuşulması da eksik kalır kanaatindeyim çünkü
yargı, meydana gelen bir fiilin cezasını, müeyyidesini ortaya
koyan bir kurumdur. Oysa aslolan, istismarın, şiddetin meydana
gelmeden önlenmesine yönelik tüm tedbirlerin, önleyici hususların
alınması ve bu konuda da yine ortak bir birlikteliğin
yapılması zarurettir diye düşünüyoruz.
Özellikle genelgede de yine, kanunda,
uluslararası sözleşmelerde yer alan düzenlemeler esasen
uygulayıcılara hatırlatılmıştır. Bu konuda,
uygulamada da bir eksikliğin meydana gelmemesi anlamında, bazı
öneriler ve uygulamada eksiklikler yaşanmaması adına bir
hatırlatma yapılmıştır. Ama işin esası,
şiddetin hiç vuku bulmaması, bu şiddet vakasının, elim
olayların yaşanmadan önlenmesi hususundaki genel düzenlemedir.
Genelge, bu şiddetin meydana gelmesi aşamasındaki,
soruşturma aşamasındaki olaylarla ilgilidir. Esasen işin,
temel itibarıyla, tüm yönleriyle ele alınması, değerlendirilmesi
gerekir.
Sayın Erelin bu anlamdaki ifadeleri için
teşekkür ediyorum. Bu mücadeleyi el birliğiyle, hep birlikte
vereceğiz ve bu konuda da sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Sözleşmeli
infaz koruma personelimizle ilgili ve diğer personelimizle ilgili
çalışmalarımız Çalışma Bakanlığı
nezdinde de devam etmektedir. Bu konuda da personelimize, bildiğiniz gibi,
infaz koruma memurlarına daha önce yıpranma payıyla ilgili bir
düzenleme yapılmıştı. Ancak bu konuda da tüm personelimizin
kadroya geçmesine yönelik Bakanlık olarak da talebimizi her platformda
takip ediyoruz. Umarız bu konuda da gelişmeleri hep birlikte
yaşayacağız.
Diğer konu İçişleri
Bakanlığına iletilmek üzere not alınmıştır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, hiçbir kutsal kitabın Resmî Gazetede
yayımlanmasını laik hukuk devleti anlayışına
uygun bulmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Bakan iyi niyetle bir uyarı yapıyor ama şunu ifade
etmeliyim: Birincisi, Kuran-ı Kerimden bahsederken Kuran-ı Kerim
diye bahsediyoruz ama burada ben Kuran-ı Kerimin Anayasaya
basılması uygun olmaz. desem şöyle bir eleştiri olur:
Diğer kutsal kitaplar uygun mu olur da Kuran-ı Kerim
Oysa bu
Anayasada devletin dini ve devletin kutsal kitabı diye bir şey
tarif edilmediği için, hiçbir kutsal kitaptan bir şeyin Resmî
Gazetede yayınlanması doğru değil. O, o dine de
saygısızlık, o dini başka işlere alet etme
noktasında da ciddi bir saygısızlık. O yüzden, bilerek ve
farkında olarak şunu söylüyorum: Kur'an-ı Kerimden bahsederken
Kur'an-ı Kerim demekten çekinmem ama hiçbir kutsal kitabın böyle
bir yere alıntılanması ve onun Resmî Gazetede
yayınlanmasını laik hukuk devleti anlayışına
uygun bulmam.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN 4üncü maddeyi
okutuyorum:
Devredilen, iptal edilen ve tamamlayıcı ödenek
MADDE 4 - (1) 2018 yılı merkezi yönetim kesin hesap
gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin harcanmayan
toplam 729.669.329 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin harcanmayan toplam 241.912.892,27
Türk Lirası, ödeneği ertesi yıla devredilmiştir.
(2) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, 2018 yılı içinde kullanılan ve ertesi
yıla devredilen şartlı bağış ve özel ödenekler
dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (l) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin 42.449.966.130,54 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin 6.773.789.803,79 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve
denetleyici kurumların 483.711.166,56 Türk Lirası, ödeneği iptal
edilmiştir.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, kamu idarelerinin 2018 yılı ödenek üstü giderlerini
karşılamak üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri için 63.245.103.174,95 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için 50.450.662,19
Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar için
163.648,89 Türk Lirası,
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
(Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
biraz sessiz olabilir miyiz.
Şimdi, 4üncü madde üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk olarak, İYİ PARTİ Grubu
adına Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Örs.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4üncü maddesi
üzerinde konuşmak üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün yine bir AK
PARTİli belediye başkanı ve Trabzon vakası
yaşadım. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı
Yücel Yılmaz, katıldığı 2nci Uluslararası
Bandırma ve Çevresi Sempozyumunda aynen şöyle konuşuyor: Makam
sahibi olmak için ya imam-hatipli olacaksınız ya da Trabzonlu, bizim
dönemimizde böyle. diyor bu Başkan efendi. Trabzon Milletvekili olarak,
Trabzonlu hemşehrilerimin siyaset dâhil olmak üzere her alanda
başarılı olmalarından övünç duyduğumu belirterek bu
konuya girmek istiyorum. Son zamanlarda ve özellikle AK PARTİye mensup
belediye başkanı ya da bürokratların her fırsatta
Trabzonluları hedef gösteren açıklamaları giderek
artmaktadır. Esenler Belediye Başkanıyla başlayan,
Kahramanmaraş Belediye Başkanıyla devam eden bu zincire bugün de
Balıkesir Belediye Başkanı eklenmiştir. Bu kürsüden hem
Esenler Belediye Başkanına hem Kahramanmaraş Belediye
Başkanına gerekli tepkiyi göstermiş ve AK PARTİli yönetici
arkadaşlarıma seslenmiştim; demiştim ki: Belediye
başkanlarınızı Trabzonla ilgili söyleyecekleri konusunda
bir eğitime alın. Anlıyorum ki bu uyarım sonuç
vermemiş. Bu son hadiseden sonra Sayın
Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum: Belediye
başkanlarınıza, Trabzonla ilgili konuşurken 1 kez
değil, 61 kez düşünüp konuşmaları hususunda gerekli
uyarıları vakit geçirmeden yapın diyorum. (İYİ
PARTİ, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bu
sadece benim değil, tüm Trabzonlu hemşehrilerimin beklentisidir.
Ya, bu belediye başkanlarının
bilinçaltında ne var, bunu merak ediyorum. Birisi, Trabzonlu diye Pontus
imasıyla mesnetsiz, çirkin ifadelerle tüm Trabzonluları hedef
alır; diğeri, sokakta ilk kez
karşılaştığı bir Trabzonlu kadına Sizi biz
Müslüman yaptık. der ve son örnek de Balıkesir Belediye
Başkanının söylemleri.
AK PARTİli yetkililer, size söylüyorum:
Belediye başkanlarınız her fırsatta Trabzonu hedef hâline
getiriyorlar. Nedir bu Trabzonlulardan alıp veremediğiniz? Trabzonla
ilgili gizli bir ajandanız mı var?
Balıkesir Belediye Başkanını
buradan uyarıyorum: Sözlerinizle Trabzonluları hedef hâline getirerek
bölgeler arası, şehirler arası kin, nifak tohumları
attığınızın farkında değil misiniz?
Oturduğunuz makamların sorumluluk yeri olduğunun idraki içinde
değil misiniz? Sırf Trabzonluları hedef hâline getireceğim
diye tüm imam-hatip mezunlarını da töhmet altında bırakmaktan
dahi çekinmiyorsunuz.
Bakın, ben imam-hatip mezunu değilim ama
Karadeniz Teknik Üniversitesinde görev yaptığımda çok
sayıda imam-hatipli öğrencim oldu. Bugün onların birçoğu
önemli yerlerde, başarılı bir şekilde vazife
yapıyorlar; hepsiyle gurur duyuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Başkanın Trabzon rahatsızlığına
gelince: Trabzon insanı cefakârdır, zor zamanların, zor
işlerin adamıdır, zoru severiz biz; geldiği her makam ve
mevkiye tırnaklarıyla kazıyarak gelir. Türkiye Trabzonu seviyor,
Trabzon Türkiyeyi çok seviyor. Trabzon ile Türkiyenin arasına girmeye
çalışan AK PARTİ kadrolarını uyarıyorum: Sizin
buna gücünüz yetmez, yetmeyecektir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Trabzona laf atmak, Türkiyeye laf
atmaktır.
Buradan, son kez Başkandan şunu istiyorum:
Ya Türkiyeden özür dilemeli ya da sorumluluğunu
taşıyamadığı o makamı artık işgal
etmemelidir. Son sözüm: Trabzonluyu darlatmayın.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği
gibi, bütçe yapmak Meclisin en temel hakkıdır çünkü bütçe milletin
parasıdır ve Meclis de milletin vekâletini taşır. Geçmiş
yıllara baktığımızda, bütçe görüşmeleri en üst
düzeyde katılımlarla yapılırdı ama bugün burada
gördüğümüz gibi, maalesef, aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Hâl
böyle olunca da iktidarın bütçe görüşmelerini küçümsemesinin sebebi
ne olabilir diye de düşünmeden edemedim. Herhâlde, bu arkadaşlar
bütçeyi basit bir gelir gider tablosu olarak görmektedirler. Oysaki bütçe bir
iktidarın tercihlerini yansıtır, önceliklerini gösterir. Bütçe,
aslında bir siyasi belgedir; iktidarın külfeti kime yüklemek
istediğini, nimetleri de kime dağıtmak istediğini ortaya
koyan bir siyasi belge.
Değerli milletvekilleri, iktidarların
görevi 81 milyonun tamamına iş, aş ve ekmek bulmaktır.
Bugün olduğu gibi Hâlinize şükredin. demek idarenin acziyetini
ortaya koyar. Ne diyordunuz siz? Türkiyeyi uçuracağız. Enflasyon
tek haneli hâle gelecek. Peki, bugün durumumuz ne? OECDnin en yüksek 2nci
enflasyon rakamı bizde. 2002de de durum böyleydi, şimdi de böyle. On
yedi yılda ne değişti, sormak isterim. Ne diyordunuz siz? 1
dolar 1,9 lira olacaktı. Peki, bugün dolar kaç lira? 5,9 TL yani Türkiye
değil, dolar uçtu. Ne diyordunuz siz? İşsizlik bitecek.
Bırakın bitmesini, her gün binlerce evladımız işsiz
kalıyor. İki gün önce TÜİK işsizlik rakamlarını
açıkladı. Telefonuma son dakika haberi olarak düşen,
talimatlı TÜİKin ayarlanmış işsizlik rakamına
göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz
sayısı 2019 Eylül döneminde, geçen yılın aynı dönemine
göre tam 817 bin kişi artarak 4 milyon 566 bin oldu yani son bir
yılda 817 bin kişi daha işsizler ordusuna katıldı.
Değerli milletvekilleri, bugün
baktığımızda, toplumun her kesiminde sıkıntı
var. İnsanlar geçim sıkıntısı içinde
hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Vatandaşın
cebinde kirasını, elektriğini, doğal gazını
ödeyecek parası yok. Yaptığınız zamlarla parayı
pula çevirdiniz. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener
seçim meydanlarında vatandaşa Cebinizde kaç para var? diye
sorduğunda, trollerinizle ağız birliği ederek Milletin
cebindeki paradan size ne? diye haykırıyordunuz. Oysaki siyasetçinin
dert etmesi gereken, kendi cebindeki para değil,
vatandaşının cebinde para olup olmamasıdır. Siyaset
milletin cebinde para olsun, refahı yükselsin diye yapılır;
yandaş, akraba, imtiyazlı bir yeni sınıfın cebini
doldurmak için siyaset yapılmaz.
Değerli milletvekilleri, bugün burada bütçeyi
konuşuyoruz. Kendi seçim bölgeme de 2020 bütçesinde neler var, neler, yok
diye merak ettim; Trabzonlu bir milletvekili olarak Trabzonumuzun
sorunlarına, Trabzonlumuzun dertlerine bu bütçe nasıl derman olur
diye bir bakayım dedim. Bakın, değerli milletvekilleri, bizim
Trabzonda bir bölge hastanesi var, bu bölge hastanesi Karadeniz Teknik
Üniversitesi Tıp Fakültesine bağlı Farabi Hastanesi. Sizin o
eski Türkiye dediğiniz eski Türkiye'de 1980de kurulmuş, 1986
yılında da bugünkü yerine taşınmış bu hastanemiz.
Bu hastane sadece Trabzona hizmet etmiyor; Giresun, Ordu, Rize, Artvin,
Gümüşhane, Bayburta yıllarca hizmet etmiş, yaklaşık
kırk yıllık bir hastane. Bu hastane bugün ekonomik zorluklar
içerisinde. Bu hastanede bugün ameliyat için gerekli malzeme bulunamıyor.
Ameliyat olacak hastaların yakınlarına ameliyat malzemeleri
aldırılıyor. Medikalciler ile hastane yönetimi, hasta
yakınları ile doktorlar, sıkıntı içerisinde,
birbirlerine girmiş durumda. Türkiye'deki bütün üniversite hastanelerinde
olduğu gibi bu hastanemizdeki problem de oldukça büyük. Çok yakın bir
zamanda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız üniversite
hastanelerine 450 milyon lira para gönderildiğini söylemişti.
Doğrudur, Türkiyedeki tam 43 tane üniversite hastanesine 450 milyon
liralık bir ödenek gönderilmiş. Maazallah, bizim Trabzondaki vekil
arkadaşlarımız da Trabzon medyasında, sanki bu paranın
hepsi Trabzon Farabi Hastanesine gelmiş gibi Müjde! Müjde! haberleri
yayınladılar.
Sonradan öğrendim ki bu 450 milyondan ekim
ayında 10 milyon lira, kasım ayında 4 milyon lira, aralık
ayında da bir 4 milyon lira gelecek yani bu 450 milyon liralık
hastane ek ödeneğinden bizim Farabi Hastanesine düşen pay 18 milyon
lira civarındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
Ben isterim ki 2020 yılında tüm üniversite
hastaneleri ve bizim hastanemiz de bu AK PARTİnin
sağlıksız eğitim, sağlıksız sağlık
politikaları nedeniyle düşmüş olduğu bu durumdan
kurtarılsın, üniversite hastanelerimiz tekrar, eski günlerde
olduğu gibi hastane gibi çalışsın; hasta yakını
ile doktor, medikalci ile hastane yönetimi arasında problem olmasın.
Bir şeyi daha hatırlatarak sözlerimi
tamamlayacağım. AK PARTİnin Trabzonda her seçimde 1inci vaadi
olan bir çevre yolumuz var, Güney Çevre Yolu. Bu Güney Çevre Yolu,
zamanında Sayın Eyüp Aşık tarafından gündeme
getirilmişti, 57nci Hükûmet döneminde Bayındırlık ve
İskân Bakanı ve hâlen İYİ PARTİ Teşkilat
Başkanı olan Sayın Koray Aydın tarafından Trabzon Çevre
Yolu Projesi olarak koridor etütleri yapılmış, ardından
proje ihalesi yapılmıştı; o gün bugün tozlu raflarda
bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) İlave süre
alabilir miyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika ilave ettim.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Merak ediyorum ki bizim
Güney Çevre Yolu için ödenek bütçeye ne zaman konulacak?
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçsin
diye ifade etmek istiyorum: Balıkesir Belediye Başkanımız,
zannediyorum öğrencilerle hasbihâl ederken mizah
sınırlarını aşmış ve Trabzonlu
hemşehrilerimizi üzmüştür. Kabul etmiyoruz. Kaldı ki kendisi ne
imam-hatiplidir ne de Trabzonludur, 1 milyondan fazla
vatandaşımızın yaşadığı şehirde
Büyükşehir Belediye Başkanımızdır. Biz Trabzonlu
hemşehrilerimize yapılan bu haksızlığı asla kabul
etmediğimizi ifade ediyoruz. Bunun yanında da bu hafta
başında Denizlisporun -Horozların- Trabzonspor
karşısındaki mutlak galibiyetini, Trabzonsporun çok daha iyi
yerlerde olması gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum, sağ
olun.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Bir söz daha alabilir
miyim Sayın Başkan. Bir dakika Sayın Başkanım...
BAŞKAN Yok.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
sırası, Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulutta. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son aşamasına
geldiğimiz bütçe görüşmelerinde alınan bütün kararların
milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. Burada karara bağlanan
her kuruşun milletimizin hayrına, menfaatine, milletimizin ortak
geleceğine harcanmasını umut ediyor ve dua ediyorum.
Şimdi, bütçe görüşmeleri boyunca birçok
farklı görüş dile getirildi birçok farklı siyasi partiden. Tüm
bu görüşleri saygıyla karşılıyor ve
başımızın tacı olarak kabul ediyoruz ancak bugün,
müsaadeniz olursa
(Uğultular)
YÜCEL BULUT (Devamla) Sayın
Başkanım, bir düzen verecek misiniz Genel Kurula?
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bak, yerinize oturur musunuz.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
özellikle ön sırada oturan arkadaşlarımızın
konuşmacılarımızın insicamını
bozmamasını rica ediyorum.
YÜCEL BULUT (Devamla) Otuz saniye de
alacağım var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben onu takdir ederim. Siz yeniden
konuşmanıza başlayın, ben sizin sürenizi baştan
başlatayım.
Buyurun.
YÜCEL BULUT (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi en kalbi duygularımla
selamlıyorum ve bütçe görüşmelerinde alınan bütün
kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bugüne kadar yüce Meclisin gündemine birkaç kez
gelmiş bulunan başka bir Türkiye fotoğrafını, bugün
bir kere daha yüce Meclisin dikkatine sunmak istiyorum. Nedir o fotoğraf?
Daha yakın bir zamana kadar milletin efendisi olarak kabul
ettiğimiz ama bugün, küresel faiz sisteminin, acımasız
şehir hayatının âdeta bir kölesi hâline dönüştürülen
köylünün içinde bulunduğu hâl ve şartların
fotoğrafıdır. Gerçekten, bugün, bu acı gerçeğin
altını çizmek durumundayız. Köylümüz, çiftçimiz ve tarımla
iştigal eden bütün kesimlerimiz hâlinden memnun değil ve tabiri
caizse perişan hâldedir. Buna ortak akılla, ortak iradeyle ve hep
birlikte bir çözüm bulmak, çözüm üretmek bu Meclisin görevidir. O yüzden de
Türk köylüsünün içinde bulunduğu hâl ve şartların her yönüyle bu
Meclis gündeminde iyi niyetli ve nezaketli bir şekilde sık sık
dile getirilmesi gerçeğinden yanayız.
Şimdi, köylünün içinde bulunduğu hâl ve
şartları anlamak için, Türkiyenin bu yıl içinde bulunduğu
nüfus yapısının gözden geçirilmesi gerekiyor. Geçen sene bu
zamanlarda, bu istatistiki bu kürsüden paylaşmış ve Türkiyede
köylerde yaşayan nüfusun toplam nüfusun yüzde 7sine gerilediğini
söylemiştik, bu yıl itibarıyla bu oran yüzde 6ya geriledi. Bu
şu anlama geliyor: Türkiyedeki toplam nüfusun yüzde 94ü şehirlere
sıkışmış durumda. Daha düne kadar, çok yakın bir
tarihe kadar, Türkiye nüfusunun yüzde 40ından fazla bir oran köylerde
yaşıyor, köylerde ikamet ediyor; üretime katkıda bulunuyor,
millî ekonomiye kaynak teşkil ediyordu. Bugün, bu yüzde 40lık
oranı yüzde 6ya kadar geriletmiş durumdayız. Elbette ki bu
gerilemenin birtakım sebepleri var. Nedir bu sebepler? Köylü artık
bulunduğu yerde üretemiyor, üretse kazanamıyor, geçim
sıkıntısı içerisinde. Tarımla uğraşsa
ayrı bir dert, hayvancılıkla uğraşsa ayrı bir
dert ve en nihayetinde göçünü toplamak suretiyle yüz yıllardır ikamet
ettiği köy toprağından ayrılıp büyük şehirlerin
bir parçası hâline geliyor.
Geçen yıl tam da bu zamanlar, bütçe
görüşmeleri esnasında çiftçinin içinde bulunduğu hâl ve
şartlara belki bir nebze katkımız olabilir inancıyla bir
konuşma gerçekleştirmiştik. Ve hemen akabinde de AK PARTİ
sıralarından milletvekili arkadaşlarımız bizimle temas
kurdular, sadece onlar temas kurmadılar, bu konuyla ilgili olan
bürokratlar da bizzat şahsımı arayarak bu konuda bir çözüm
üretilmesi gerektiğini söylemişlerdi. Bu sorun neydi ve bizim çözüm
önerimiz neydi? Daha sonra da bunu kanun teklifi hâline getirmiştik hatta.
Bu sorun, sulama birlikleriyle ilgili sorundu. Demiştik ki: Anadolunun
can damarı, tarımın can damarı sulama meselesidir. Evet,
gerçekten de öyledir ve sulama meselesinin temelinde de yıllardır
sulama birlikleri vardır. Gerçekten de Türkiyede, Anadoluda çiftçinin
yıllardır bütün sulama meselesiyle bizzat iştigal eden
kuruluşun adı sulama birlikleridir. Bu sulama birliklerinin
yönetimleri geçmişte muhtarlarımızdan, çiftçilerimizden ve
köylülerimizden teşekkül etmekteydi. uzun süre de Anadolunun su
problemini, sulama problemini bu birlikler yönettiler. Ancak denetim
dışı kalmış olmalarından dolayı, kör noktada
kalmış olmalarından dolayı sulama birlikleri iyi idare
edilmedi ve trilyonlarca borç yükünün altında kaldılar. Geçen sene de
Allah razı olsun. demiştik, bu sene de diyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımız müdahale ettiler, dediler ki: Sulama
birliklerinin yeni bir yapıya ve hüviyete kavuşması gerekiyor,
acilen kanuni düzenleme yapılacak. Yapıldı bu düzenleme, sulama
birliklerinin bütün meclisleri feshedildi, yönetimleri feshedildi; yerinde bir
düzenlemeyle, sulama birlikleri profesyonel Devlet Su İşleri
mühendislerine teslim edildi. Tabii, Sayın Cumhurbaşkanımızın
gecesi gündüzü sulama birlikleri olmadığı için, düzenleme o
hâliyle kaldı, Devlet Su İşleri mühendislerine teslim ettik ve
arkasını getiremedik. Gerisinden gelen problemler Anadoluda yeni bir
kangreni tetikledi. Nedir bu yeni kangren? Ben size izah edeyim, bu yeni
kangren şudur: Sulama birliklerinin o güne kadar oluşmuş olan
tüm borçlarını Sosyal Güvenlik Kurumu tuttu, sulama birliklerinde bir
gün görevde kalmış köylüden bile tahsil etmeye kalktı. Ortaya şöyle
bir tablo çıkardı: 223 trilyon geçen seneki borç rakamıydı
-eski parayla söylüyorum- herhâlde bir senede, bir o kadar da faiz
almış başını yürümüş, 250 milyona
yanaşmıştır. Bakınız, burada, herkesin
kayıtsız kaldığı bu konu Anadolunun gerçeği. 250
milyonluk ve tahsil edilmesi mümkün olmayan bu borçtan dolayı binlerce
köylünün banka hesabına haciz koydu Sosyal Güvenlik Kurumu; traktöre haciz
koydu, tarlaya haciz koydu, hak edişine haciz koydu, mahsulüne haciz koydu
ve bu parayı tahsil etmeye çalışıyor.
Şimdi, Sosyal Güvenlik Kurumu bürokratlarına
isteyen arkadaşımız teyit ettirebilir. Ben, teyit ettirdim, bu
paranın bir kuruşunun tahsil edilmesi de mümkün değil, onu da
söyleyeyim. Buna rağmen, köylünün boğazını her gün
sıkmaya devam ediyoruz. Sadece bu mu? Değil. Yeni gelen sulama
birliği yöneticileri, altında çalıştırmış
olduğu emekçinin, sulama birliğindeki personelin
maaşını sosyal güvenlik borcu, elektrik borcu vesaire gibi
gerekçeleri ileri sürmek suretiyle ödemiyor. Aylardır sulama birliklerinde
çalışan ve maaşını alamayan insanlarımız
var. Bu kadar mı? Değil. Kangren daha da büyüdü. Nasıl büyüdü?
Sulama birliklerinin profesyonel başkanları, haklı olarak ve
sorumlulukları gereğince bu ödenekleri çıkarabilmek için bu defa
da köylüye verdiği suyun fiyatıyla oynamaya başladı, tahsil
edemediği ay köylünün tepesine çöreklenmeye başladı, derken bu
sorun doğrudan köylüyü vurmaya başladı.
Şimdi, 250 milyonluk bir tutarın bu
devleti batırmayacağını hepimiz biliyoruz. Onlarca borcu
affetmişken, onlarca borcu yapılandırmışken, onlarca
borcu tarihin çöplüğüne göndermişken, binlerce Anadolu köylüsünü
yerinden yurdundan eden, kahruperişan eden, açmaza sürükleyen bu
borçların hâlâ tasfiye edilmemiş oluşu, bu konuda bir arpa boyu
yol alamamış oluşumuz, maalesef ki hepimizin bir kabahati ve
vebalidir.
Şimdi, bu anlatmış olduğum her
şey, hasbelkader suyu gören köylerin problemi, bir de otuz
yıldır su bekleyen köylerin problemi var. Otuz yıldır,
bakın, otuz yıldır kuru toprakta tarım yapmaya çalışan,
suyun kendisine, köyüne geleceği günü bekleyen binlerce Anadolu köylüsü
var. Şimdi, bu sorunları çözemiyoruz; bunlar bir vakıa.
Bunları çözemediğimiz gibi, şunu da çözemiyoruz: Adam diyor ki
Bari hayvancılık yapayım. Hayvancılık ayrı bir
dert olmuş, tarım yapsa girdi maliyetlerinin altından
kalkamıyor, su problemini aşamıyor.
Bakın, şimdi, tarımla
uğraşan, tercihen tarımla uğraşan
vatandaşımıza bu sefer de ne yapıyoruz? Buzağı
almış, buzağının teşviki var, 2019
yılında ödenmesi gerekirken 2018 yılının beşinci
ayından sonraki hiçbir buzağının teşvik
parasını, maalesef, ödeyemedik. Dolayısıyla ortaya
şöyle bir tablo çıkıyor: Bununla uğraşmaktansa
varını yoğunu satıp insanlar büyük şehirlere akın
ediyorlar.
15 Kasım 2019 tarihinde Süt Konseyi fiyat
açıkladı, 2,30 kuruş soğutulmuş süt için taban fiyat
açıkladı. 15 Kasım 2019dan bugüne kadar yem fiyatlarına 4
defa zam geldi. Şimdi, açıklanmış olan bu süt
fiyatının artık bu yem, girdi maliyetleri
karşısında hiçbir anlam ifade etmemesine rağmen Ulusal Süt
Konseyi sessizliğini korumaya devam ediyor. Olan neye oluyor? Hayvancılıkla
uğraşan herkes ahırında ne varsa, çiftliğinde ne varsa
satıp İstanbula taşınmaya başladı. Bu, çok
ağır bir sosyolojik travma olarak Türk milletine geri dönüyor. Neden?
Yüzde 94ümüzü şehirlere sıkıştırmışız
ve bu yüzde 94e istihdam alanı oluşturmaya
çalışıyoruz.
Şimdi, siyasi iktidar hayırlı bir
iş yaptı, hayır bir niyetle yaptı, Allah razı olsun;
uzun yıllardır işlevsiz bir hâlde bekleyen İŞKURu
harekete geçirdi fakat hayır niyetle başlanan bu iş, şu
anda Anadoluda yeni bir sancıyı beraberinde getirdi. Şehirlere
yığılan bu nüfusa bir nebze olsun katkı sağlayabilmek
için hayata geçirilen İŞKUR, maalesef, şu anda, milletimizin,
İŞKUR alımlarının hakkaniyete uygun yapılmadığına
dönük pekişen inancı nedeniyle bir anlam ifade etmiyor.
İnsanları geçici işlerde altı ay ya da dokuz ay istihdam
ediyoruz; dokuz ay sonrası belli değil, bir muamma. Ama bu dokuz
ayın ya da altı ayın içerisinde kişinin bir işte
uzmanlaşması da mümkün değil.
İŞKUR için harcamış
olduğumuz kaynakları
Eğer bu almış olduğumuz,
İŞKURdan yerleştirdiğimiz personelin içinde hak eden ve
liyakatle görevine devam edecek olanlar ihtiyaç dâhilindeyse sürekli kadro
verelim, sürekli çalışsınlar. Ama ihtiyaç fazlasına sadece
ama sadece geçici çözüm üretmek için maaş bağlamak demek, maalesef,
milyarlarca doları, milyarlarca lirayı har vurup harman savurmak
demek. Aynı kaynağın aynı bölgelerde yatırıma
dönüştürülmesi demek, aynı sayıda insanın düzenli bir
şekilde istihdamı anlamına geliyor. Şimdi, maalesef,
içinden çıkılmaz bir hâle sürükledik ve bu kitleler, şehirlerde
yığılmaya başladı.
Şimdi köy kültürü dediğiniz kültür,
yüzyıllar ötesinden Türk kültürünü alıp 21inci yüzyıla
taşıyan ana dinamiktir. Bu yanlışlarda ısrar edersek
yirmi yıla kadar köy kavramıyla tamamen vedalaşmak üzereyiz.
11 nüfuslu köyler var, 7 nüfuslu köyler var, 40 nüfuslu köyler var; köylerde
insan kalmamış. Ve köy hayatıyla vedalaşmamız demek
şu anlama geliyor: En fazla yarım yüzyıl içerisinde,
atalarımızdan bize miras bırakılan örf, âdet, gelenek,
lisan, dil, kız isteme ritüeli de dâhil olmak üzere hepsiyle gelecek
nesillerin yavaş yavaş vedalaşması ve emperyal bir kültürün
altında evrensel bir insan modeli hâline dönüşmesi demek.
Dolayısıyla tedbirimizi almak durumundayız, net bir duruş
sergilemek durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
YÜCEL BULUT (Devamla) - Tamamlıyorum.
Köy hayatını yeniden canlandıracak,
köylüye destek verecek ve özellikle, her hatibin bu kürsüye gelip
söylediği hakikati artık duyacak bir tedbir almak zorundayız.
Nedir? Faiz yükü altında ezilen ve hepimizin kökü, kaynağı ve
meşrebi olan Anadolu köylüsünü yeniden ayağa kaldıracak, köy
hayatını şehir hayatının güçlü bir alternatifi hâline getirecek
bütün tedbirleri el birliğiyle hayata geçirecek bir formülü bu Meclis,
ortak akılla oluşturmak zorundadır.
Hepinizi saygılarımla selamlıyor ve
kabul ettiğimiz bütün bütçenin Türk milleti için hayırlar getirmesini
diliyorum, iyi günler diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekilimiz Sayın
Abdullah Koça aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime Albert Camusun
bir cümlesiyle başlamak istiyorum: Adalet olmadan düzen olmaz.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede hiçbir
zaman olağan bir yargı sistemi olmadı. Devlet, daha kurulmadan,
olağanüstü bir yargı sistemiyle işe başladı. 1920de
kurulan istiklal mahkemeleri, 1946da kurulan Yüksek Adalet Divanı,
sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri ve şu anda
yürürlükte olan CMK 250yle görevli olan ağır ceza mahkemeleri.
Toplumsal muhalefetin yükseldiği dönemlerde kurulan mahkemeler, suça göre
değil kişiye göre kurulan mahkemelerdir. Tabii, bütün bu
sorunların temel kaynağı, Kürt sorununun yaratmış
olduğu muhalefetin bastırılması meselesidir; Şeyh Sait
İsyanı, Ağrı Dağı, Dersim, Sur, Cizre
1991
yılından itibaren siyasi suç olarak -tırnak içerisinde- terör
suçu olarak, yasalaştırılan ve kayyum atamaları
Bütün
bunların nedenidir olağanüstü hâl mahkemeleri.
Değerli arkadaşlar, toplumun düzenli
yasaları, Anayasayı koruyacak tek kurum bağımsız ve
tarafsız bir yargıdır. Son dönemlerde yargıya dair
çeşitli paketler açıklanmaktadır. Bu paketlerde yargı
reformu adı altında, âdeta pansuman tedbirlerle sorunlara çözüm
yerine çözümsüzlük dayatılmaktadır. Hâkimin, kendisine
karşı dahi tarafsız olması gereken bir mantalitede
olması gerekirken buna rağmen, HSKnin üyelerinin tamamı
neredeyse Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Son on
yılda onlarca torba kanun çıktı, onlarca yasal
değişiklik yapıldı, infaz yasaları
değiştirildi, bu iktidar döneminde temel yasalarda köklü değişiklikler
yapıldı ama bu değişikliklerin hiçbiri çare olmadı ve
olamaz; bunca ağacın kesilmesine ve yüz binlerce kitabın
raflarda yer almasına neden oldu. Yargıda bu kadar pansuman
tedbirler, hukuk güvenliği ilkesini de tartışmaya açtı.
Yargı, halk adına değil, sermaye adına, siyasi iktidar
adına karar verir hâle geldi.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İHD ve TİHVin Dokümantasyon Merkezinin bazı verilerini sizlerle
paylaşmak istiyorum. Kolluk güçlerinin yargısız infaz, dur
ihtarına karşı açılan ateşlerde 10 kişi
yaşamını yitirdi. Zırhlı araçlar 2 kişiyi ezdi.
Mayın ve sahipsiz bomba patlaması sonucunda 3 kişi
yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde hastalık, intihar,
şiddet ve çeşitli gerekçelerle 38 kişi yaşamını
yitirdi. Zorunlu ya da muvazzaf askerlik olarak görevini yaparken 17 kişi
şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin
verilerine göre, iş cinayetleri sonucunda Türkiyede 2019
yılının on bir ayında 1.606 işçi
yaşamını yitirdi. 2019 yılının ilk on bir
ayında ise 305 kadın, erkek şiddetiyle katledildi. Türkiye
İnsan Hakları Vakfının verilerine göre, ilk on bir
ayında işkence ve diğer kötü muameleye maruz
kaldığı iddiasıyla toplam 840 kişi başvuruda
bulundu; yıl içinde başvuruların 422si işkence ve kötü
muameleyle karşı karşıya kaldı. İnsan
Hakları Derneğinin yine on bir aylık verilerine göre,
gözaltında 830 kişi kötü muamele gördü. İHDnin verilerine göre,
yine 962 toplantı ve gösteri müdahaleye maruz kaldı, 2.886 kişi
kötü muameleyle karşı karşıya kaldı. İşte,
Türkiyede adaletin karnesi bu denli karanlıktır değerli
arkadaşlar.
Peki, bu ülkede hukuk kalitesinin düşmesine
paralel olarak neler oldu? Kişi başına düşen millî gelir
düştü değerli arkadaşlar; toplum âdeta kuru bir ekmeğe
muhtaç hâle geldi, yoksulluk intiharlara yol açtı. Ne oldu da insanlar
canlarına kıyacak duruma geldi? İnsanlar umutlarını
yitirdiler. Siz, istediğiniz kadar dünyayı kendinize farklı
anlatın, istediğiniz kadar Suriyeyle ilgili Barış
Pınarı, Zeytin Dalı diye adlandırmalar yapın, bütün
dünya bunların asıl anlamını biliyor. İdlibi
alın, Libyaya gidin, bütün dünyaya hâkim olsanız bile bu insanlara,
bu yaşamlara, ne yazık ki hayatlarını kaybeden bu insanlara
engel olamadınız, olamıyorsunuz.
Bakın, bu Meclisin içinde bile 4-5 kişi
intihar girişiminde bulundu değerli arkadaşlar. Hizmet
binasının teras katı belki bilmiyorsunuz ama şimdi kilitli
ve kimse teras kata çıkamıyor. Nedeni? Gelip intihar girişiminde
bulunan vatandaşlar bir daha çıkmasın diye.
Meclisin Genel Kuruluna gelmek için hizmet
binasından buraya gelirken değerli arkadaşlar, 2 tane bariyerden
geçiyoruz, 2 tane güvenlik kapısından geçiyoruz yani. Artık bu
iktidar halkın iktidarı değil, halkın isteklerine cevap
verecek bir iktidar değil ne yazık ki.
Bu iktidar halkın sorunlarına
karşı sağır, dilsiz ve duyarsız bir iktidardır.
Bu iktidar halkından kopuk ve refahı halkına çok gören bir
iktidar hâline geldi. Toplumun idaresi tamamen kolluk kuvvetlerine
bırakılmış durumda. Demokrasi rafa
kaldırılmış, sokaklar halka kapatılmış,
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı tamamen rafa
kaldırılmış durumda. Dün, biz 3 milletvekili Ankara
sokaklarında bununla açık bir şekilde yüz yüze kaldık,
etrafımız yine sarıldı ve yasal bir bildiri
dağıtmamıza izin verilmedi; bu şekilde bu yasanın yine
rafa kaldırıldığını yani bir kez daha görmüş
olduk.
Halklarımız bütün bu zulme itiraz ediyor,
halklar sesini duyurmak ve içinde bulunduğu hakikati duyurmak istiyor
fakat yandaş medya harikalar diyarında bizlere başka bir
dünyadan bahsediyor; işsizlik, yoksulluktan kesinlikle bahsetmiyor.
AKPnin tabanı kendi siyasetçilerine
ulaşamıyor, seçilmişler ve milletvekilleri bakanlarına
ulaşmak istiyor fakat bir türlü ulaşamıyorlar, bakanlar saraya
ulaşmak istiyor onlar da saraya ulaşamıyorlar.
Değerli arkadaşlar, halkımız
âdeta adalete sığınmak zorunda bırakılmış durumda.
Adalete sığınıyor fakat adaletin kapısı ne
yazık ki saraya çıkıyor. İşte tam da bu hakikatlerle
karşılaşan ve bu engelleri aşamayan yoksul insanlar çareyi
ne yazık ki yaşamlarına son vermekte buluyor.
Bütün bunlar yaşanırken AKP iktidarı
ne yapıyor? Tabii ki de çılgın projelerle yolunu buluyor. Hayata
geçirmek istediği projeler ise bu toplumun geleceğini yok ediyor.
Bakın, on iki bin yıllık Dipsiz Gölü kurutuyor bu iktidar.
Başka ne yapıyor? Hasankeyfi sular altında bırakmak
suretiyle bir toplumun hafızasını yok ediyor, bir toplumu
tarihten kopartıyor. Başka ne yapıyor? Tarihî Suru yerle bir
ediyor, medeniyeti yok etmek suretiyle halkın tarihiyle oynuyor. Kaz
Dağlarını talan ediyor, halkın coğrafyasını
yok ediyor. Şimdi de tutturmuş Kanal İstanbul diye
çılgın projelerine devam etmek istiyor bu iktidar.
Sayın milletvekilleri, AKPnin bütün bu
çılgınlıklarına Dur! diyoruz ve
çılgınlıkların karşısında duran, bütün
demokrasi güçlerini birbirlerine kenetlenmeye çağırıyoruz. Bu çılgın
yaşama, bu çılgın siyasete karşı demokrasi güçlerinin
birlikte hareket etmekten başka çaresi kalmadığını
bütün dünyaya ve Türkiye kamuoyuna haykırmak istiyoruz.
AKP iktidarı şunu bilmeli ki: Bizler,
halkın vekilleri olarak halkımızın yanında mutlaka yer
alacağız ve yer almaya devam ediyoruz. Asla pes etmeyeceğiz.
Demokrasi ve insan hakları mücadelemizi bütün ezilenlerle birlikte
sürdürmeye devam edeceğiz çünkü bizce insanlık tarihî, zulme
karşı direnenlerin tarihi ve bizler, bu şanlı tarihe ait
olduğumuz yerde durmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.
Sokakların kolluk kuvvetlerine bırakılmış olması;
sokakların bütün halklara, bütün ezilenlere kapatılmış
olması da bizim yolumuzu kapatamayacak ve mücadelemizi sekteye
uğratmayacaktır. Şunu da belirtmek isteriz ki değerli arkadaşlar,
özellikle halkın sesini duyurmuş olduğu, duyurmak durumunda
kaldığı sokakta yer almaya ilişkin, 2911 sayılı
Yasaya getirilen çok ciddi kısıtlamanın yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğini Sayın Bakan, buradayken dile getirmek
istiyoruz çünkü gün itibarıyla 81 ilde tamamen sokağa çıkmak,
haykırmak, adaleti aramak yasak hâle getirilmiş durumdadır.
Bütün keyfiyet mülki idarelere bırakılmış durumdadır.
Yani Anayasanın 34üncü maddesi çok açık bir şekilde ihlal
edilmektedir, ayaklar altına alınmaktadır. Bu konuda acil bir
şekilde kanuni düzenlemenin yapılması gerektiğini
belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Burcu
Köksalda. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Köksal.
CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selam olsun bütçede yer
verilmeyen, kotayla ezilen haşhaş üreticilerine, selam olsun borcunu
borçla kapatan çiftçilere, selam olsun asgari ücretle ayın sonunu zar zor
getiren işçilere, selam olsun torununa harçlık veremez hâle gelen
emeklilere, selam olsun bu ekonomik koşullarda ayakta durmak için direnen
emekçilere.
Evet, bu şapkayı neden taktım merak
ediyorsunuz; anlatacağım, tane tane anlatacağım.
Bu bitkinin adı haşhaştır, bizim
yöremizde yetişir, bazılarınız kitaplarda veya internette
görür ama biz yaşarız.
Sene 1971de Amerika Türkiyede haşhaş
ekimini yasaklıyor ve 150 bin çiftçinin boynu bükük kalıyor. Afyonlu
çiftçi çok üzgün çünkü haşhaş, ilimize adını veren bu
bitki, sadece bir tarım ürünü değil, bir kültür Afyonda ve Amerika
geliyor, bu kültürü yasaklıyor, haşhaşı Afyon
topraklarından ayırıyor, ta ki 1974e kadar. İşte,
1974te bu kasketiyle hatırladığımız bir
Karaoğlan çıkıyor ve Benim ne ekeceğime Amerika karar
veremez. diyor. (CHP sıralarından alkışlar)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Erbakan
Hocayla beraber...
BURCU KÖKSAL (Devamla) Haşhaşı
memleketimin topraklarıyla yeniden buluşturuyor dönemin Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit. 1980de
haşhaş kapsülünü işleyerek morfin elde eden Bolvadin Alkaloid
Fabrikası faaliyete geçiyor.
Milattan önce 3000 yılından bu yana
haşhaş ilk önce tohumu için ekilmiş, sonra yağı elde
edilmiş, küspeleriyle hayvanlara yem olmuş. Öyle ki bu küspelerle
beslenen hayvanların eti ve sütü son derece lezzetli olduğu için
Afyon sucuğu ve kaymağı ün salmış. Bu kadarla da
kalmamış bu haşhaş, sofralarımıza aş,
ekmeğimize katık, hastalarımıza şifa olmuş. Mor,
beyaz renkleriyle futbol takımımıza renk vermiş, öyle ki
morun adı Afyonkarahisarda Afiyon moru olmuş. Haşhaş
Afyonkarahisarla özdeşleşmiş, Afyonkarahisar haşhaşla
özdeşleşmiş.
Şimdi, hayatımızın her
alanına nüfuz eden bu bitkiyi yeniden Afyonkarahisar topraklarından
sürmek istiyorsunuz. Bu yıl kotada müthiş bir azalma var, çiftçi
perişan olmuş. ÇKS kaydı zorunluluğu yüzünden millet
anasından, babasından kalan topraklara ekip biçemez hâle gelmiş.
O da yetmedi, HÜBAŞ denilen bir yazılım üzerinden internetten
müracaat zorunluluğu getirdiniz. Tarım Bakanı o kadar kopuk ki
ülke gerçeğinden, İnternetten müracaat olacak. diyor. Ya,
bırakın interneti, cep telefonu çekmeyen köyler var Anadoluda, ne
masal okuyorsunuz burada.
Toprak Mahsulleri Ofisi kota uygulamasında
muhtarlıklardan listeyi alıp adil bir uygulama yapacağına,
HÜBAŞ yazılımı üzerinden ilk müracaat eden kişiye tüm
kotayı bile tahsis edebilmekte. Mesela, bir köye 100 dekar ekim hakkı
tanınmış, eğer ilk giren kişi Ben 100 dekarlık kota
istiyorum. derse, o kişiye kotanın tümü tahsis edilebiliyor. Böyle
de suistimale açık bir uygulama.
Afyonkarahisar ve Uşakta genellikle engebeli
araziye ekilen haşhaş, elle işlenmekte yani atıl araziler
ekonomiye kazandırılmakta. Yani başka bir deyişle,
haşhaş ekilen bir araziye başka alternatif bir ürün
çoğunlukla ekilememekte çünkü makine giremiyor oralara. Fakat başka
illerde, düz arazilere ekilen haşhaşın yerine alternatif ürün
ekebiliyorsunuz. Bu yüzden, işte kotanın daha adil bir şekilde
dağıtılması ve planlı tarım yapılması
şart. Şimdi, eğer siz bu şekilde devam ederseniz
haşhaş gittikçe azalacak ve tamamen yok olacak. Tütünde ve pancarda
yaptığınız bu hatayı lütfen haşhaşta
yapmayın. Çiftçiler uyarıyor, diyor ki: Sayın vekilim, lütfen,
git, anlat, bizim için hayati önemini anlat bu haşhaşın. Anlat
ki aynı hatayı yapmasınlar. Tabii eğer niyetiniz
haşhaşta kotayla üreticiyi ezip bezdirerek haşhaş ekimini
azaltmak ve arkasından da Bolvadin Alkaloid Fabrikasını satmaksa
ne Afyonkarahisar topraklarından haşhaşı silmenize ne de
Alkaloid Fabrikasını peşkeş çekmenize izin veririz. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz Amerikaya rest çekemezsiniz;
çekmezsiniz zaten, çekemezsiniz de ama bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başta
olmak üzere, 139 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili, her birimiz,
milliyetçiliği Afyonun haşhaş tarlalarına yazan birer
Karaoğlanız, bunu hiçbir zaman unutmayın ve tıpkı
1974teki gibi haykırıyoruz: Bizim ne ekeceğimize Amerika karar
veremez. Cumhuriyet Halk Partisi her zaman Amerikan emperyalizminin
karşısında durmuştur. Bizi, Trumpın
karşısında esas duruşa geçenlerle sakın
karıştırmayın. Cumhuriyet Halk Partisi her zaman halktan
yana olmuştur, bizi ranttan yana olanlarla sakın
karıştırmayın.
Şimdi, burada, iktidara geldiğiniz günden
beri yanınızda yer alan mutlu bir azınlığa yönelik
hazırladığınız bütçelerden birini daha
konuşuyoruz. Bakıyorum bütçeye, yine bir AKP klasiği,
sarayın dediği oluyor. Bakanlara bakıyorum, gelip burada,
nereden tutsan kopacak bütçelerini savunmak ve saraya şirin gözükmek için
âdeta yarışıyorlar. Onların yerinde olsam vallahi ben bu
bütçeyi savunamazdım. Mesela, 700 bin atama bekleyen öğretmen varken
ve her yıl 40 bin yeni öğretmen atama bekleyen öğretmenler
ordusuna katılırken, öğretmeni ücretli, sözleşmeli, kadrolu
diye ayırıp Saadet Öğretmen gibi gencecik öğretmenleri
mobbinge maruz bırakıp canına kıyma noktasına
getirirken, FATİH Projesiyle milyonları çarçur etmişken;
taşımalı eğitime, ikili eğitime, birleştirilmiş
sınıf uygulamasına son verememişken; okul öncesi
eğitimde Türkiye'yi OECD ülkeleri arasında son sıraya
yerleştirmişken; rehabilitasyon öğretmenlerinin
sorunlarını çözemezken; Deniz Feneri, Hayrat Vakfı, TÜGVA, Ensar
gibi yerlerle protokoller imzalarken; öğretmen meslek kanunu ve
öğretmene 3600 ek gösterge sözü seçim meydanında kalmışken
ben Millî Eğitim Bakanının yerinde olsam çıkıp da
buraya, o Millî Eğitim bütçesini savunamazdım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tuz Gölü, Meke Gölü, Burdur Gölü, Suğla Gölü,
Acıgöl, Gölmarmara, Eber ve Akşehir Göllerini kurumaya terk edip,
Eberin altındaki torfu ihaleyle satıp, Tarım Kanununun
yürürlüğe girdiği 2006 yılından bu yana çiftçinin hak
ettiği 317 milyarlık desteğin 140 milyarını ödeyip
yani çiftçinin kanunen hak ettiği fakat alamadığı
desteğin aldığı destekten fazla olduğu bir yerde,
çiftçiyi dünyanın en pahalı mazotuna mahkûm edip gübrede, yemde,
ilaçta ve tohumda zam üstüne zam vererek belini büküp üretim maliyetini dahi
kurtaramaz hâle getirsem; pancarda, tütünde, haşhaşta kotayla,
hububatta gümrükte ithal ürün vergilerini sıfırlayarak Türkiye'nin
her yerinde neredeyse toprağa atsan fışkıracak olan
buğdayı dahi ithal edip de 2009dan bu yana Et ve Süt Kurumu depolarını
canlı hayvan ve et ithalatıyla, hesapsız ithal etlerle doldurup
besicileri hayvanlarını kesime dahi gönderemez hâle getirsem; süt
prim desteğini seçim öncesi oy almak için 25 kuruşa çıkarıp
seçim sonrası 10 kuruşa indirip, bunun da 3 kuruşunu kesip, 7 kuruş
vererek süt üreticilerini perişan etsem; 2018 buzağı
desteklerini hâlâ ödemesem; çiftçiyi bankalara mahkûm edip bugün 100
milyarın üzerindeki kredi borcuyla haciz tehdidiyle karşı
karşıya getirsem şu kürsüye çıkıp Tarım ve Orman
Bakanlığı bütçesini savunmaya utanırdım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet tarihinin rekor işsizliğine
ulaşmışken, her 100 işsizden 21i üniversite mezunuyken,
İŞKURa kayıtlı 100 işsizden 82sini kadın ve
gençler oluşturmuşken ve her geçen gün kadınları istihdam
dışı kalmaya birey olarak değil, sadece aile içinde tanımlamaya
yönelmişken, İŞKURdan TYPye alınacak işçileri sözde
kura adı altında türlü hilelerle ve torpille işe alırken
taşerona kadro deyip kamuda esas işi yapan taşeronları
kadro dışı bırakmışken, 4/Bli, 4/Dli
çalışanların feryatlarını duymazken, üniversite mezunu
işçilerin statü değişikliği talebini de görmezden gelirken,
16 milyon 831 bin kişiyi sosyal yardımlara muhtaç edip her geçen
yıl artan sosyal yardımları sanki övünç madalyası gibi
milleti yoksullaştırmayı yansıtırken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
emeklilikte yaşa
takılanlara Mağduriyetinizi çözeceğiz. diye yalan söyleyip oy
alıp, ondan sonra erken emeklilik istiyorlar algısı
yaratıp onları daha çok mağdur ederken, Türkiyeyi asgari
ücrette Avrupanın en düşük 4üncü ülkesi hâline getirip 2.020
lirayı lütuf gibi sunarsam ve 1 milyon 800 bin kişiyi asgari ücretin
altında yaşamaya mahkûm edip 1.000 lira emekli maaşını
sanki çok büyük bir para gibi yansıtırsam, şehitler ve gaziler
arasında ayrımcılık yaparsam, şehit asker ana
babalarına 18 yaşın altındaki asgari ücreti reva görürsem
ve şehit yakınlarının ve gazilerin kamuda
uğradığı mobbinglere karşı duyarsız olursam,
227 gazimizi Sehven emekli ettik. deyip emeklilik ve iş haklarını
resmen gasbedersem, ben bu kürsüye çıkıp da Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak bu bütçeyi savunmaya
utanırdım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
O kadar çok utanılacak şey var ki,
işte bu yüzden, bu utanılacak şeylere alet olmamak için biz bu
bütçeye hayır diyoruz.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, şanlı tarihimizin, kadim
medeniyetimizin bütün dünyada dik duşunu ortaya koyan siyasi liderlerimize
teşekkür ettiklerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii biz şanlı tarihimizin, kadim
medeniyetimizin bütün dünyada dik duruşunu ortaya koyan bütün
siyasi liderlerimize yürekten teşekkür ediyoruz. Biz, her zaman doğru
ve güzelin yanındayız, iyi yapanın sonuna kadar arkasında
destekçisiyiz, yanlışın da karşısındayız.
Doğru yapanı alkışlarız ve gerçekten, Karaoğlanın
1974 ve 77 dönemlerinde yetmiş iki düvele karşı duruşu
milletimizin takdirini kazanmıştır. Ne zamanki gibi?
İşte, bugün olduğu gibi, sadece haşhaş değil,
Kuzey Suriyede, Doğu Akdenizde, S-400 meselesinde, Libya meselesinde
deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında,
Türkiye Cumhuriyeti devleti lideri Cumhurbaşkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğanla yaptığı bütün çalışmalar,
attığı bütün adımlar Amerika Birleşik Devletlerinin
iradesine karşı olmuştur, milletimizin desteğiyle
olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
38.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki Alkoloid Fabrikasıyla
ilgili ifadelerinin zabıtlardan çıkartılmasını
Başkanlık Divanından istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, önce Başkanlık Divanından bir
istirhamımız var. Etkili bir konuşma dinledik, ancak konuşmanın
içinde Alkaloid Fabrikasıyla ilgili önemli bilgiler vardı ve bu
fabrikanın hâlen özelleştirilmediğiyle ilgili bir bilgi var.
Şimdi, bu, tutanaklarda durursa maazallah Katarlılar bunu görebilir,
Ethem Sancak görebilir. (CHP sıralarından gülüşmeler,
alkışlar) Ve böyle nadir kalan millî değerlerimizden bir tanesi
de bunlara peşkeş çekilebilir, o yüzden sizin takdirinizle bu güzel
konuşmanın o kısımlarının tutanaklardan
çıkarılmasını üzüntüyle talep ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkinci bir husus
da, bu konuşmadan sonra nasıl bir cevap vermek lazım? Ben bu
iktidar partisine mensup bir Grup Başkan Vekili olsam, sonra bir
milletvekili çıksa ve bu kadar iyi hazırlanmış bir
konuşmayla grubumu bu kadar etkili eleştirse çıkıp da ona
cevap veremezdim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Özkan.
39.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) Sayın Başkan, bu etkisiz konuşmaları biz
yıllardır dinliyoruz ve milletimiz de zaten inanmıyor, ciddiye
de almıyor ki bugüne kadar defalarca sandıkta ne diyorduk? Yendi de
yendi, yendi de yendi, yendi de yendi; çıktı bir daha yendi, yetmedi
beni de yendi. dedi. Demek oluyor ki bunları ciddiye almıyor aziz
milletimiz. Onun için, biz milletimizin sözünün üzerine söz etmediğimizden
dolayı onlara cevap vermeyi dahi ciddi bulmadık.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlar, şöyle yapalım: Yani
artık herkes
bu kürsüden özgürce görüşlerini ifade etsin; artık kamuoyu,
halkımız nasıl değerlendirirse diyelim.
Bir şey mi eklemek istiyorsunuz Sayın
Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim, çok kısa,
yirmi saniye falan.
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) El insaf
Başkanım, el insaf! Bizim de haklarımız var
Başkanım.
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
bu yendi de yendi, yendi de yendiyi o kadar çok yaptılar ki millet
şöyle baktı: Şımardı da şımardı,
şımardı da şımardı. 31 Martta da, 23 Haziranda
da şamarı bastı.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağız.
Şahıslar adına ilk söz Denizli
Milletvekilimiz Sayın Şahin Tine aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Tin.
ŞAHİN TİN (Denizli) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri
izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yaklaşık on gündür müzakeresini
sürdürdüğümüz 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum.
Türkiye olarak hedeflerimizi yakalamak için
kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Her türlü
saldırıya maruz kalan ülke ekonomimiz inanıyorum ki 2020
yılında toparlanma sürecinin daha da güçlü olacağı bir
yıl olarak yaşanacaktır.
Değerli milletvekilleri, sanayi ve üretim kenti
olan Denizlimizde müteşebbis ruha sahip iş
insanlarımızın ağır koşullara rağmen
gösterdikleri dik duruş ve onurlu mücadeleleri her zaman gurur
kaynağımız olmuştur. Tekstil, mermer, bakır, maden,
ağır sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve makine imalatı gibi
alanlarda dünya pazarında varlığını ve
ağırlığını hissettiren Denizli sanayisi için
bizler ne yapsak azdır. Denizlimizde yüksek teknolojili ürünlerin
üretilmesi, Türkiye'nin yerli ve millî büyüme hamlesine sunduğu katkı
yok sayılamaz niteliktedir. Bu anlamda, Sanayi
Bakanlığımız tarafından onaylanarak kuruluşu
gerçekleştirilen Makine İhtisas Organize Sanayi Bölgemizin de sektöre
ve yatırımcılarımıza hayırlı olmasını
diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Makine İhtisas OSBnin kuruluşuyla
birlikte oluşturulacak olan modern tesisler sayesinde Denizli, makine
imalat sektöründe de parmakla gösterilecek, lokomotif ve marka bir il
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin huzur ve
güvenliğini sağlamak bizim en önemli görevlerimizdendir. Bu sebeple,
sınırımızda kurulması muhtemel bir terör devleti,
kahraman Mehmetçikimizin fedakârca yaptığı harekâtlar ve
ülkemizin güçlü diplomasisi sayesinde
sonlandırılmıştır. Bu arada, PYD-YPG ve PKK gibi terör
örgütlerine ağır darbeler indirdik, artık eylem yapamaz hâle
geldiler.
Devletimiz teröre karşı bu amansız
mücadeleyi verirken, milletin Meclisinde terör örgütlerini savunmaya,
askerimize ve devletimize karşı haince sözler sarf etmeye devam
edenler var ne yazık ki. Artık herkes safını net bir şekilde
ortaya koymuştur. HDP terör yanlısı söylemlerinden hiçbir zaman
vazgeçmemiştir. Kahraman Mehmetçikimize dil uzatmak söz konusu
olduğunda HDP her zaman en ön safta yer almaktan geri durmamış
hatta Türkiye Cumhuriyeti devletine işgalci diyecek kadar
alçalmıştır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Nasıl konuşuyorsun ya! Alçalmak ne demek ya! Biz siyasi tespit
yapıyoruz, biz siyasi tahlil yapıyoruz. Ne demek alçalmak ya!
BAŞKAN Sayın Tin, temiz bir dil
kullanalım lütfen. Yani siyaseten eleştirilerinizi yapın ama
temiz bir dil kullanalım.
ŞAHİN TİN (Devamla) Ülkemizin huzur
ve güvenliğini tesis eden, mazlum insanlara ve coğrafyalara huzur
getiren hatta bu uğurda canlarını seve seve feda eden kahraman
Mehmetçiklerimize kimse işgalci diyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Tamam, bunu söyle. Bunu söyleyebilirsin ama kimseye alçak diyemezsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kahvede
konuşmuyorsun sen, ne demek alçalmak ya! Kimseye alçak diyemez.
ŞAHİN TİN (Devamla) Bizim ABD ve
diğer Batı ülkeleri gibi Suriyenin topraklarında veya
petrolünde gözümüz yok.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Böyle
bir dil olur mu ya! Böyle terbiyesiz, saygısız bir dil olur mu ya!
ŞAHİN TİN (Devamla) Bizim hedefimiz
sadece mazlum coğrafyalarda yaşayan insanların huzurunu tesis
etmek, vatanımıza yönelen terör tehditlerini yerle yeksan etmektir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne kadar
ayıp bir konuşma yapıyorsunuz ya! Burası kahve değil
ya!
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Pensilvanyaya mesaj veriyor, mesaj.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Bize
alçak diyen alçağın hasıdır, dibidir. Hainlerin de kim
olduğunu bu millet görecek.
ŞAHİN TİN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bir hususu daha özellikle vurgulamak isterim. Bilindiği
gibi, Güney Kıbrıs Yönetimi 2003ten beri Mısır, Lübnan ve
İsraille benzeri anlaşmalar yaparken susanlar bugün Libyayla
yaptığımız hakkımız olan anlaşmaya laf
söyler hâle gelmiştir. Ülkemize dayatılmaya çalışılan
yaklaşımlara bizler sessiz kalacak değiliz. Türkiyeyi dar bir sınıra
hapsetmeyi hedefleyen planlara karşı uluslararası hukuk
çerçevesinde güçlü bir adım attık. Ülkemizi yok sayarak Doğu
Akdenizde bir oldubittiye asla izin vermeyeceğiz. Türkiye olarak her
zaman barışçıl çözümden yana olduk, bundan sonra da olmaya devam
edeceğiz. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde her türlü adımı
kararlılıkla atıyoruz ve atmaya da devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, aynı gemide
birlikte yol alıyoruz, rüzgâra kapılıp savrulanlar elbette
olabilir ancak bizim için önemli olan ülkemizin güçlü
yarınlarıdır. Milletimizden aldığımız yetki
çerçevesinde birbirimize kenetlenmeye devam ettiğimiz sürece daha güzel
işler başaracağımıza yürekten inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ŞAHİN TİN (Devamla) Bu vesileyle
bir kez daha yüce heyetinizi ve bizleri ekranları başında
izleyen milletimizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 2020
yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, temiz
bir dil kullanmamız gerekir. Siyasi eleştiriler sert olur ama temiz
bir dil kullanacağız.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Utan ya,
bir de gülümsüyor! Çok iyi bir şey yaptınız değil mi? Halk
sizi, gerçek yüzünüzü görüyor. Çok ayıp bir şey! Alçakça ne ya!
ŞAHİN TİN (Denizli) Siz her zaman
söylüyorsunuz. (HDP sıralarından gürültüler)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Biz
sana alçak mı diyoruz konuşurken!
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar
Sayın Tiryaki
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Bize
alçak diyen alçağın önde gidenidir tamam mı!
BAŞKAN - Lütfen, bir saniye arkadaşlar,
birbirinizle karşılıklı konuşmayın. Grup
Başkan Vekili cevap veriyor şimdi.
Size sataşmadan dolayı iki dakika söz
veriyorum Sayın Oluç.
Buyurun.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMASI
1.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Denizli Milletvekili
Şahin Tinin 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; öncelikle şunu söyleyeyim:
Konuşmamı bitirdikten sonra bu vekilin konuşmasıyla ilgili
ceza talep ediyoruz 160/3 ve 161/3 maddelerinden. Hiçbir vekil, sadece bizim
partimizle ilgili değil, bütün partilerle ilgili söylüyorum burayı,
siyaseti tartışırken alçalma lafını kullanamaz,
aynen iade ediyoruz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz de size
aynen iade ediyoruz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Kim oluyorsunuz da
siz bize böyle söylüyorsunuz? Kimsiniz siz! Kendinizi ne zannediyorsunuz! Biz 6
milyon seçmenin ana sütü gibi hak oylarıyla seçilip buraya geldik,
mücadele ediyoruz sizin yanlış politikalarınıza
karşı. Asla böyle konuşturmayız, ne sizi ne başka
birini. Bu tür laflara asla pabuç bırakmayız, kendinize gelin,
haddinizi bilin! Birincisi bu.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ya, PKKdan
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Konuşma!
Konuşma öyle!
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen
konuşma!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
dinleyin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Hadsizsin! Hadsiz bir
vekilsin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Türk ordusuna
işgalci diyen alçaktır!
BAŞKAN Dinleyin değerli arkadaşlar,
lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) İkincisi,
bakın, biz burada defalarca söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Sizin
bağrışlarınıza ben pabuç bırakmam.
BAŞKAN Sayın Oluç, Genel Kurula hitap
edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Burada defalarca
söyledik, bir kez daha söylüyoruz: Derdimiz Türk Silahlı Kuvvetleriyle ya
da Mehmetçikle ilgili değildir; derdimiz, sizin, yürütmenizin,
iktidarınızın yanlış politikalarıyladır. Biz
sizi eleştiriyoruz, sizin işgalci
anlayışınızı eleştiriyoruz, sizin savaş
politikalarınızı eleştiriyoruz, sizin Kürt
düşmanı politikalarınızı eleştiriyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKyı da
eleştir o zaman.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Derdimiz sizledir,
iktidarladır, politik eleştirilerledir; çarpıtamazsınız,
bunu da söyleyeyim.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Devletin terörle
mücadelesi var, kimseyle savaşı yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Eğer bir terör
örgütünün yaratıcılığından ya da destekçiliğinden
söz edeceksek önce FETÖye bakacağız. FETÖyü bu devletin içinde
yaratmış olan sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Ondan sonra
IŞİDe verdiğiniz, o terör örgütüne verdiğiniz desteği
konuşacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) PKKya bak önce,
PKKya!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Dolayısıyla, terör örgütü dendiği zaman FETÖ, IŞİD ve
sizler yan yanasınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKya terör
örgütü de önce!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bunu
söyleyeceğiz ve söylemeye devam edeceğiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) PKKyı niye
söyleyemiyorsun!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Sizin bu
terbiyesizliklerinize asla pabuç bırakmayacağız. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.31
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar) Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün; Türkiye Büyük
Millet Meclisinde milletvekillerinin Meclisin mehabetine uygun temiz dil
kullanmalarının esas olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi emperyalizme karşı verilmiş mücadeleler
sonunda ve bir Kurtuluş Savaşını yürüterek, bütün dünyaya
örnek olacak çalışmalar göstererek tüm Türkiyeyi itibarlı bir
ülke hâline getiren bir meclistir.
Bu tablo içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
sorumluluk sahibi olmak, milletvekili olmak çok özen ve özenli bir dili
gerektiriyor. Konuşmacılarımızın konuşurken
konuşmanın da seyrinin yüksekliği nedeniyle bazen seslerinin
yükseldiğine, kasıtlarını aşan konuşmaların
yapıldığına tanık oluyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün
konuşmacılarımızın Meclisimizin mehabetine uygun bir
temiz dil kullanmaları esastır. Bu dili kullanırken bir kere
daha dikkatli olmalı, bir kere daha dikkatli olmalıyız.
Birbirimizi kırıcı, incitici sözler söylemekten kaçınarak
meramımızı çok daha başka kelimelerle ifade etme
şansına sahibiz. Bu nedenle, Meclisimizin değerli
milletvekillerinin konuşmalarında kırıcı olmadan,
karşılıklı saygı nezaketi ve hukuku gözeterek
konuşmalarını yapmalarının asıl olduğunu bir
kez daha hatırlatıyorum. Hepimiz birbirimize lazımız,
hepimiz birbirimizin yüzüne bakacak şekilde konuşmalar yapmak ve
sonunda bu kürsüden ya da Meclisten çıktığımız zaman
da arkadaşça ilişkilerimizi geliştirmek durumundayız. Ben
meseleye böyle bakıyorum, böyle olması gerektiğini
düşünüyorum ve bu anlayış içerisinde görüşmelerin
yürütülmesinin gerekliliğine inanıyorum.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Başkan, böyle olursa biz de aynı kelimeyi kullanırız yani
onu söyleyelim o zaman. Meşrulaştıramazsınız yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O zaman
aynı kelimeleri kullanma hakkı var.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Peki,
meşru, biz de aynısını söyleyelim.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Bunu
meşrulaştıramazsınız yani bu kelimeyi
meşrulaştıramazsınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ADİL ÇELİK (Balıkesir) Hayır,
ne diyor bunlar ya?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ya, otur hadi, gerek yok!
Daha ne diyecek Başkanım, gerek yok.
ADİL ÇELİK (Balıkesir) Allah Allah!
Terbiyesiz diyen sizsiniz.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Bu
kelimeyi meşrulaştıramazsınız yani.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Sayın Kenanoğlu, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Aynısını söyleriz yani.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Kesinlikle, aynısını söyleriz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Tiryaki, lütfen
oturalım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Eğer alçak kelimesi suç içermiyorsa bundan
sonra herkes söyleyebilir.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlarım, biz Grup Başkan Vekillerimizle arkada
görüştük.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Olabilir, siz görüşün.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz sırası Adana
Milletvekilimiz Sayın Muharrem Varlıda. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe görüşmelerinin son akşamına
geldik. Yarın tümü üzerinde görüşmeler yapılıp tümü
oylandıktan sonra inşallah ülkemize, milletimize, devletimize
hayırlı bir bütçe yapmış oluruz. Güçlü devletlerin güçlü
bütçelere ihtiyacı vardır. İnşallah bu bütçe de ülkemizin
gücüne güç katar diyorum.
Sözlerime başlarken yine, Doğu
Türkistanda yaşanan, soydaşlarımıza yapılan zulmü
kınamak istiyorum. Orada âdeta kardeşlerimizi evlerinden çıkamaz
hâle, konuşamaz ve hiçbir faaliyette bulunamaz hâle getiren Çin devletini
de, bu zulmü yapan Çinlileri de kınıyorum ve inşallah, Allah
nasip edecek o Çine yeniden bir Çin Seddi yaptırmayı, Türk
milletinin onlara yeniden bir Çin Seddi yaptırmasını nasip
edecektir diyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Çünkü onlar
geçmişte Türklerin ne olduğunu çok iyi biliyorlar ama şu anda
bizim kardeşlerimize de çok ağır zulümler yapıyorlar.
Yine, Amerika Birleşik Devletlerinin
Senatosunda alınan kararı da burada kabul etmediğimizi,
kınadığımızı beyan etmek istiyorum. Zaten Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi parti grupları, bir siyasi parti
hariç diğer siyasi parti gruplarının tamamı bu kararı
kabul etmediklerini ve kınadıklarını beyan
etmişlerdir. Biz de buradan, kabul etmediğimizi ve
kınadığımızı söylemek istiyoruz. Amerika
Birleşik Devletleri önce kendi tarihine baksın;
Kızılderililer ne oldu, nereye gitti bu Kızılderililer?
Geçmişte zencilere yapılan zulümleri, onların demokrasi
istediklerinde, hak hukuk istediklerinde Amerikan polisinin, Amerikan askerinin
nasıl davrandığını çok iyi biliyoruz. Hâlâ bir zenci
bir yerde bir eyleme karıştığı zaman anında
silahla müdahale edildiğini de çok iyi biliyoruz. Onun için onların
bize demokrasi adına öğretebilecekleri hiçbir şey yok, insan
hakları adına öğretebilecekleri hiçbir şey yok; kendi
tarihlerine baksınlar, kendi geçmişlerine baksınlar, o zaman
daha iyi düşünür, daha iyi karar verirler diye düşünüyorum.
Yine, Doğu Akdenizde yaşanan bir hadise
var. Hakkımız olan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti
üzerindeki garantörlüğümüzü de kullanarak ve
kıyılarımızdaki haklarımızı da kullanarak Libyayla
yaptığımız bir anlaşma var. Bu anlaşmanın
neticesinde inşallah orada Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak biz kendi
haklarımızı aramaya devam edeceğiz ve orada bizi devre
dışı bırakmaya çalışan, bizi yok sayan ülkelere
de var olduğumuzu göstermemiz lazım. Böylesi millî meselelerde hem
Amerikan Senatosunun hem işte Libyayla yapılan
anlaşmaların konuşulduğu dönemlerde burada bütün
arkadaşlarımdan istirhamım, bütün siyasi partilerden
istirhamım, millî meselelerimizi siyasetüstü tutmamız lazım
değerli arkadaşlar, burada siyasete alet etmememiz lazım;
amasız, fakatsız, lakinsiz bu meseleleri burada savunmamız
lazım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tamam, çıkıyoruz, diyoruz Çok güzel olmuş, buna oy verelim,
kabul edelim ama
Ya, bu amasını da geçelim kardeşim yani
Türkiye Cumhuriyeti devleti orada bir şey yapıyorsa ve Türkiye
Cumhuriyeti devletinin, milletimizin lehine bir şey yapılıyorsa
bunu hep birlikte desteklememiz lazım, hep birlikte arkasında
durmamız lazım.
Şimdi, Suriye meselesi konuşulduğunda
Türk askerine işgalci deniliyor, Türk devletine işgalci
deniliyor. Biz oraya kendi haklarımızı korumaya gidiyoruz,
ülkemize yapılan terör saldırılarını önlemeye
gidiyoruz, sınırımızda kurulacak terör devletlerini ortadan
kaldırmaya gidiyoruz. Biz işgalci filan değiliz, biz kendi
haklarımızı savunmaya gidiyoruz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Amerika Birleşik Devletleri 10
bin kilometreden gelip orada hak iddia ederken, Rusya bilmem nereden gelip
orada hak iddia ederken kimsenin sesi soluğu çıkmazken Türk askeri
girdi mi Türk devleti işgalci. Türk askeri işgalci. Biz
Osmanlı Devleti döneminde de işgalci değildik, Selçuklu
döneminde de işgalci değildik, şu anda da işgalci değiliz
ama hemen sınırımızda, burnumuzun dibinde kurulacak,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatlerine zarar verecek terör
devletçiklerine de asla müsaade etmeyiz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun için, bu noktada biz
askerimizin, devletimizin arkasındayız, almış olduğu
kararı da sonuna kadar destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUHARREM VARLI (Devamla) Oradaki bütün
askerlerimizi Cenab-ı Allah korusun, inşallah onların
tırnağına taş değmesin, inşallah sağ salim
güvenlikli bölgeyi oluşturarak ülkemize geri dönerler. Zaten Suriye
meselesi başladığı gün de Sayın Genel
Başkanımız demişti: Bizim orada güvenlikli bölge
oluşturmamız lazım. Gelecek bütün göçmenleri de orada
barındırarak, yurt içerisine almadan, tamamen kontrol altında,
hem Suriye meselesinde oradaki güvenlikli bölge sayesinde terör konusunda
üzerimize gelecek saldırıları önlemek hem de gelecek mültecileri
orada ağırlamak adına bu güvenlikli bölgeyi oluşturmak
doğrudur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Bakan, sabahki oturumda En iyi reform en iyi uygulamadır. söyleminizi
doğru bularak şu soruyu sormuştum:
Bakanlığınızın ortaya koyduğu reform stratejisinin
uygulamaya yansıması, uygulamadaki tezatlıklar, eylem-söylem
ikilemi nasıl aşılacak? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Bu anlamda en çok sorulan ve en çok gündemde olan Osman Kavala davası ki
AİHMin bir kararı var biliyorsunuz, Kavalanın 770inci tutukluluğu
gününde bu karar açıklandı ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 5/1, 5/4, 18inci maddelerinin ihlal edildiği
kararı verildi. Dokuz gün geçti karardan itibaren. Tahliye edilmemesinin
gerekçesi nedir?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Sayın Bakan, Cezayirde
150 Türk işçisi acil yardım bekliyor. Bechar kentinde Cezayir ordusu
için hastane yapan Türk firması Kayı İnşaat ülkeyi terk
etmiştir. Cezayir güvenlik güçleri bir yıldır
maaşlarını alamayan işçilerin şantiyeden çıkmasına
izin vermiyor. Şantiye dışına çıkamayan işçiler
de ülkeyi terk edemiyor. Güvenlik güçleri askerî alanlarda grev
yapılamayacağı gerekçesiyle işçilerin yeniden
işbaşı yapmaları, aksi durumda zor kullanacakları
tehdidinde bulunuyor. Anlaşmalı firmalar işçilerin yemek
ihtiyacını artık temin etmeyeceğini bildirmişlerdir.
Adanadaki ailelerden bize gelen bilgilere göre Cezayirdeki işçilerimizin
can güvenlikleri tehdit altında. Bu konuyu bilgilerinize sunuyor ve
işçilerimizin acil yardım talebini iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Balta? Yok.
Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tekirdağın Saray ilçesiyle
Kırklarelinin Vize ilçesi Kıyıköy beldesi arası 30
kilometrelik bir kara yoludur. Bu kara yolunun Saraydan itibaren Kıyıköye
kadar 27 kilometresi yapılmış, son 3 kilometresi iki aydır
yapılmamıştır Sayın Bakan. Burası
İstanbulun en yakın sayfiye bölgesi olması hasebiyle ve
Karadenizin de en uzun sahil şeridi olması hasebiyle İstanbula
büyük bir hizmet vermektedir. Bunun mutlaka yapılması lazım
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
2019 yılı desteklerini 8 Kasım 2019 tarihinde ancak
açıklayabilen Tarım Bakanlığı, son üç yıl sürekli
İyi Tarım Uygulamaları faaliyeti gerçekleştiren
üreticilerin 2019 yılı İyi Tarım Uygulamaları
desteğinden faydalanamayacağını
açıklamıştır. Bu kapsamda üretici İyi Tarım
Uygulamalarından yararlanmak için KSK ve danışman firmalarla
anlaşmalar yaparak ürün ve arazilerinde gerekli analizler için harcama
yapmış, borçlanmışlardır. Bu destekler neden yıl
sonuna doğru açıklanmakta ve üretim planı yapıp
harcamalarda bulunan çiftçi zor durumda bırakılmaktadır? Bu
tebliğ ile İyi Tarım Uygulamalarından çıkacak üretici
sayısı ve üretim alanı ne kadar olacaktır? Bu tebliğle
Türkiye genelinde 3 bin ziraat mühendisinin işsiz kalacağı
söylenmektedir, açıklamanız nedir? Tarım Bakanı bir meslek
odasıyla yapılan toplantıda bu tebliğden bilgisinin olmadığını
ve Bakan Yardımcısının talimatıyla
yapıldığını belirtmiştir, bu konuda açıklama
bekliyoruz. Bu uygulamanın kontrollü tarıma bir darbe olduğunu
ve ıspanak vakası benzeri zehirlenmelerin artık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum şu: Nafakayla ilgili, bazı kesimler
üç yıl ila beş yıl gibi bir sınırlama getirilmesini
talep etmekte, bazı kesimler de sınırlamaya karşı
çıkmaktadırlar. Nafakayla ilgili bir düzenleme
çalışması var mıdır, olacak mıdır?
Bölgemizde yaşadığımız
sıkıntılarımızın temelinde Osmanlının
yıkılışının getirmiş olduğu krizin
atlatılamamış olması yatmaktadır.
Coğrafyamızda emperyalistlerin cirit atması en temel etkendir.
Bir Batılı bunu kendileri açısından Şunca emek, bunca
çabayla Osmanlı Devletini yıktık, çabamıza da değdi.
diyerek değerlendiriyor. Onlara fayda veren şeyler, bize zarar
dokundurmuştur. Batının her türlü plan, oyun, tehdit ve
tahribatı hâlâ devam ediyor.
BAŞKAN Sayın Tarhan...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sorum Adalet
Bakanına.
2002 yılından günümüze, hak ihlalleri
sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhinde kaç
dava açılmıştır? Türkiye hangi yaptırımlara
mahkûm edilmiştir?
Cezaevlerinde doluluk oranı nedir?
Yapılmakta olan kaç cezaevi vardır, toplam maliyeti ne kadardır?
Danıştay Başkanının
akrabalarının belirli görevlere getirilmesinde hangi liyakat ve atama
usulleri uygulanmıştır?
BAŞKAN Söz sırası Sayın
Komisyonda.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkanım,
soruları cevaplamak üzere sözü Sayın Bakanımıza
bırakıyorum.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özdemir -daha önceki
oturumda da vakit yetmediği için cevap veremediğimiz- kamu
kurumlarının uygulaması, yargı reformunda ortaya konan yol
haritalarıyla çelişen birtakım uygulamaları ifade etti. Bu
hususta elbette eylemin de bu anlamda reformla uyumlu olması hepimizin
ortak dileğidir. Ancak gerek yasama gerek yürütme kendi alanlarıyla
ilgili düzenleyici işlemlerini ya da yasama faaliyetini yapmakta, onun
ötesindeki iş uygulayıcılara kalmaktadır. Elbette
uygulayıcıları da bağlayan, hukukun ortaya koyduğu
sınırlardır, ilkelerdir. Her kamu görevlisinin de her
uygulayıcının da bu kanunun hem lafzıyla hem ruhuyla bu
reformları hayata geçirmesi ortak dileğimizdir. Özellikle yakın
zamanda yine Hükûmetimizin planında ortaya konan bir vizyon ve aynı
zamanda yargı reformunda da açıklanan bir eylem var, o da yeni insan
hakları eylem planının hazırlanması. Bu konuda
Bakanlık olarak tüm paydaşlarla çalışmalarımızı
sürdürüyoruz ve özellikle uygulamalardan kaynaklanan bu sorunların hem
kamu kurumları, hem sivil toplum kuruluşları hem insan
hakları aktivistleriyle, tüm paydaşlarla, barolarla, akademisyenlerle;
insan hakları alanında atılması gereken adımlar,
mevzuatta yapılması gereken değişiklikler, uygulamada hangi
eksiklikler var, bunların hepsinin tespiti ve bir bir tüm kamu
kurumlarıyla ilgili eylem planının ortaya konulması
çalışmalarımız devam ediyor. Bu konuda da, yine,
tamamlandıktan sonra Hükûmetimizce kamuoyuna açıklanarak, tüm
işlem ve eylemlerin, bu anlamda, bir insan hakları eylem planı
çerçevesinde yürütüleceği ve belki buradan da bir insan hakları,
demokratikleşme paketi anlamında ihtiyaç duyulan mevzuat için
Bakanlığımız sekretaryasıyla, geniş
paydaşlarla müzakereyle çalışmalarımızı
sürdürmekteyiz.
Diğer konu da, 2nci soru olarak da yürüyen bir
davayla ilgili, yürütmenin bir parçası, bir bakanı olarak benim söz
söylemem, en azından bir ihsas ya da mütalaada bulunmam doğru olmaz.
Çünkü yemin ettiğimiz Anayasa ve inandığımız hukuk, bu
anlamda, yürüyen bir davayla ilgili bir yorum yapmamıza imkân
tanımamaktadır, vermemektedir.
Sayın Sümerin sorusunu, hangi cezaeviyle
ilgili inşaatta işçilerin ya da müteahhidin sorunu olduğunu
anlayamadık. Eğer o konuyu alırsak sonraki soru turumuzda
cevaplamaya çalışacağız.
Sayın Kayanın, Tekirdağ Sarayda
galiba, 3 kilometrelik yol konusunu notumuza aldık, Ulaştırma
Bakanımızla konuşacağım; bu konuyla ilgili de son
durum nedir, ilgili bakanımızdan bilgi alacağım, sizlere de
bilgiyi aktaracağım.
Sayın Emecan, Tarım Bakanımızla
ilgili, İyi Tarım Uygulamaları ve Tebliği hususunu da not
aldım. Bu konuyla ilgili de bilgi geldiğinde yine, sizlere
yazılı ya da yetişirse bugün ileteceğim.
Nafakayla ilgili Sayın Kılıçın,
İmran Hocamızın bir sorusu vardı.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
1988 yılına kadar süreli ve sonra süresiz bir nafaka uygulaması
Türk mevzuatında yer alan bir uygulama. Bu konuyla alakalı, tabii ki,
tüm taraflar, Yargıtay, uygulayıcılar, akademisyenlerle, bu
konularla ilgili bir çalışma, bu hususla ilgili mağduriyetler ya
da yapılması gereken adımlar olup olmadığı hususu
tüm paydaşlarla masaya yatırıldı. Burada, şu konu
hassas yalnız: Bu düzenlemeyi yaparken yani mevcut Mağduriyetler
var. tespitiyle birlikte eğer yeni bir düzenleme yeni mağduriyetlere
sebebiyet verecekse bu konuda da iyi düşünmek, iyi adım atmak
lazım. Bu nedenle, nafakayla ilgili bir düzenleme elbette Meclisin
takdirinde ancak bunun ne şekilde olacağı, devam eden,
hayatını onunla idame ettirenlerle ilgili, özellikle kadınlarla
ilgili bu anlamda yeni bir mağduriyetin de oluşmaması ancak
mevcut durumun da gözden geçirilmesi elbette yasamanın da takdirine maruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL
Başkanım, son cümle olarak: Bazı ülkelerde tarafların
ekonomik durumu, yaşları, tekrar evlenme durumu gibi bazı
kriterler var, mukayeseli hukuk çalışmaları da yapıldı
ancak bu konuda takdir elbette yüce Meclisindir, biz sadece tüm
tarafların, uygulayıcıların bu konudaki görüşlerini
alıp bir teknik çalışma yapma durumunda olduk, takdir yüce
Meclisindir.
Saygılarımla.
BAŞKAN 4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Devlet
borçları
MADDE 5- (1) Devlet borçlarına ilişkin cetvellerde
gösterildiği üzere 2018 yılı sonu itibarıyla;
a) 586.141.921.597,48 Türk Lirası kısa, orta ve
uzun vadeli Devlet iç borcu,
b) 479.100.115.636,76 Türk Lirası Devlet dış
borcu,
c) 97.248.990.118,68 Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi 5inci madde üzerinde ilk söz İYİ PARTİ Grubu
adına Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erele aittir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri,
Kıymetli Bakanım, yüce Türk milleti; 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerinde partim
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dış borçlar, ülkeleri ekonomik ve siyasi
yönden en derinden etkileyen değişkenlerden birisidir. Yeterli
sermaye birikimi ve yüksek tasarruf oranına sahip olmayan ülkelerin
neredeyse kaderi gibidir dış borçlar. Son yirmi yıl içinde
ekonomilerini 4 ile 10 kat arasında büyüten ve bizimle aynı ligde
bulunan ekonomilere baktığımızda, tasarruflarının
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 35 civarındadır; bu
ülkelerin, tasarruflarıyla birlikte yatırımlarının da
gayrisafi millî hasılaya oranı yine yüzde 35 civarında
olmuştur. Maalesef, ülkemizde bu oran 2002de yüzde 23 civarındayken
şimdi yüzde 10lara kadar düşmüştür. Alınan kredileri
rasyonel ve bilinçli şekilde, verimli alanlarda kullanmak gerekir; bu yapılmadığı
takdirde, ekonomik ve siyasi sonuçları bakımından çok vahim
tablolar ortaya çıkabilir. Günümüzde ise, geçmişin kötü örneklerinde
olduğu gibi, Türkiyenin dış borç miktarında ürkütücü bir
artış eğilimi görmekteyiz; 2002-2019 dönemine ait brüt dış
borç miktarı, yüzde 350ye yakın bir artışla, 129 milyar
dolardan 453 milyar dolara yükselmiştir. Türkiyenin dış borç
sorunu yok ama sonuçta, döviz üretecek, ileri teknoloji ürünü ve yüksek katma
değer sağlayacak bir üretim altyapımız veya zengin
doğal kaynaklarımız yok; buna karşın, dış
ticarette büyük açık vermek bakımından ciddi bir cari açık
sorumuz var. On yedi yıl boyunca toplam 1 trilyon 60 milyar dolar
dış ticaret açığı ve 575 milyar cari açık
vermiş durumdayız. AK PARTİ hükûmetlerinin sadece 2013
yılında verdiği açık miktarı, AK PARTİ
hükûmetleri öncesinde Türkiyenin elli yıllık toplam dış
ticaret açığından daha fazladır. Bu açıkları
finanse etmek amacıyla, son on yedi yıl içinde 62 milyar
dolarlık özelleştirme ve 220 milyar dolarlık doğrudan yatırımın
yanında, bakiye olarak 453 milyar dolar borçlanmak zorunda
kalmışız; aynı şekilde, bu süre içinde, 166 milyar
doları faiz olmak üzere toplam 920 milyar dolarlık borç ödemesi veya
borç yenileme işlemi yapmışız. Önemli olan, başta
söylediğim gibi, borç değil, borcu döndürebilmektir; borcu
döndürebilmek için de yüksek katma değer yaratacak üretim
altyapısına sahip bir ekonominiz varsa korkacak bir şey yoktur.
Tam aksine, bu borçlar yüzde 72 oranına ulaşmış, ithal ve
ara malları ve ham maddeye ihtiyaç duyan bir imalat sanayiniz varsa bu
dış borçlar, içeride ve dışarıda, elimize
vurulmuş pranga gibidir.
Keşke 453 milyar dolar değil 1 trilyon
dolar borcumuz olsaydı da yıllık 500 milyar dolar ihracat
yapabilseydik. Her yıl 100 milyar dolar dış ticaret fazlası
verebilseydik.
İnşaat sektöründe bile yüzde 43
oranında ithalata dayalı bir üretim yapısı yerine,
tamamını kendimizin üreteceği bir ekonomimiz olabilseydi.
İktidar sözcülerinin bu kürsülerde
övündüğü gibi, 65 milyar dolar ödediğiniz 197 milyon akıllı
telefon ve bilgisayar ithal edip satmak ve onlar üzerinden bir o kadar da vergi
toplamak yerine her yıl 50 milyon akıllı cihaz ihraç etmekle
övünebilseydik.
On yedi yılda teknolojisi ve markası bize
ait olmayan 11,8 milyon otomobil satışıyla övünmek yerine,
dünyada kamuda en çok iş alan 10 firma arasına 5 firma sokmak yerine
keşke 3 tane dünya markası oluşturabilseydik.
55 milyar dolara 437 adet AVM inşa edip bu
AVMlerde yüz milyarlarca dolarlık ithal tüketimi satmak yerine
milyonlarca insanımızın çalışacağı
fabrikalar ve iş yerleri açabilseydik.
On yedi yıl içinde
yaptığımız 2 trilyon 905 milyar dolarlık bütçe
harcamasının yüzde 20sini yatırımlara ayırıp
yarattığımız istihdamı 35 milyona
çıkarabilseydik.
Keşke toplam 146 milyar dolarlık
yap-işlet-devret, kamu-özel iş birliği projeleriyle bugünümüzü
ve geleceğimizi ipotek altına almak yerine ülkemizi üretim ve ticaret
üssü hâline getirebilseydik.
Keşke alınan bu borcun çok az bir
miktarıyla Aksaray-Ulukışla demir yolunu limanlara
bağlayabilseydik.
Görüldüğü üzere, sorun dış borcumuzun
olması değil, sorun bu borçları çevirecek şekilde, on yedi
yıldır Türkiye'yi yönetenlerin, Türkiye'nin öz kaynakları ve
dış borcuyla verimli ve üretken bir ekonomik altyapıyı
kuracak ekonomik politikaları üretememeleridir.
Aldığınız paraları yola,
köprüye verdiniz. Allah razı olsun; güzel yollar, köprüler
yaptınız. Bu kadar parayla daha fazla yol, daha fazla köprü
yapılır mıydı, onun tartışmasına girmiyorum
ama bu yollardan gidecek, köprülerden geçecek otobüs ve kamyonların
fabrikaları kapanıyor, olan kamyonlar da yükleyecek buğday, arpa
veya endüstri ürünü bulamıyor. Keşke yollarla, köprülerle birlikte
buralardan geçecek ve kamyonları dolduracak mahsul ve ürünleri de
düşünebilseydiniz. Oysa tam aksine, mevcut dış borcumuzu
çevirebilecek, döndürebilecek şekilde ekonomik planlamalar yerine,
dünyadaki düşük faiz, düşük kur, bol para döneminde sadece ve sadece
tüketime dayalı bir borçlanma politikası yürüttünüz. Bu politikalar
sonucunda da bir yıl vadeli borç stoku ile Merkez Bankasının
sahip olduğu toplam rezervler arasında oranın 1/1in altına
düşmesi ve uluslararası standartlara göre kırılgan
ekonomiler kategorisine düşmemiz; asıl sorun budur.
Bu olumsuz göstergelerin yanında ülkemizde
hukuk ve demokrasi standartlarının da diplere düştüğü
görülmektedir. Türkiye'nin borçlarını döndürebilmesi
sıkıntısının sebepleri adalet, demokrasi, insan
hakları, hukukun üstünlüğü ve insanların yarına güvenle
bakamamalarından kaynaklanmaktadır. FETÖ terör örgütünün
mallarına el konulmasının gerekçeleri ve sebepleri dış
finansman çevrelerine yeterli derecede anlatılamadığı için
bu konuda Türkiyemize akış sağlanamamaktadır.
Sorunumuz, on yedi yılda trilyonlarca
dolarlık kaynak kullanmış mevcut yönetim, hepimize nefes
aldıracak 50 milyar dolarlık ilave kaynak için IMF dâhil her ihtimali
değerlendirecek durumdadır. 2019 yılı başında
diğer ülkeler yüzde 1 ila 2 oranında faizle borçlanırken
maalesef Türkiye, dünyanın en pahalı faizine yani 7,68lik faiz
oranına karşılık istediği parayı, istediği
krediyi bulamamaktadır. Amerika önderliğinde parasal genişleme
sınırlı olmakla beraber dünyada faizler tekrar düşmeye
başlamış ama bu durum Türkiyeye yeni sermaye
akışını başlatamamıştır. Nitekim Kredi
Temerrüt Takası (CDS) göstergeleri, bir ara 500lü rakamları da
görmüş, şimdi 300lü rakamlara inmiş olmasına karşın
yine Türkiye, kendisine benzer ülkelere göre 3 kat daha fazla riskli görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti olarak, hukuk devleti
olduğumuzu, demokrasi standartlarını yükselteceğimizi,
Sayın Genel Başkanımızın ısrarla
vurguladığı gibi, kuvvetler ayrılığına dayalı
güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçileceğini hemen ilan edip, anayasal
zemini hazırlayacağımızı ilan etmemiz gerekmektedir.
Tek adam yönetiminden vazgeçmemiz lazım yoksa bisikletin
pedalını çeviremeyiz, borçlarımızı döndüremeyiz,
bisikletten düşeriz.
Bütün bu olumsuz gelişmelerin sonucu olarak da
işsizlik can yakıcı bir şekilde çok artmış, cari
açık büyümüştür. Şimdi, AK PARTİli
arkadaşlarımız bu kürsüye çıkıp Her şey yolunda,
işler yolunda; diye beyanlarda bulunuyorlar. Fikirlere saygımız
sonsuz ama mademki bütün işler yolunda, her şey dört dörtlük, bu
kadar işsiz insan nereden geliyor? Bunun cevabını, lütfen, bu
kürsüden makul ve mantıklı bir şekilde
açıklamalarını bekliyorum.
Tarım şaha kalktı. diyorsunuz
Tarımda her şey dört dörtlük. diyorsunuz ama Türkiye, tarihinde ilk
defa maalesef Rusyadan şeker almak zorunda kalıyor. Ya, Aksarayda
şeker pancarı yeteri kadar var ama desteklenmediği için,
çiftçinin alın terinin karşılığı verilmediği
için ekmiyorlar hatta bu sene kotayı bile dolduramadılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Yine hayvancılık
hususunda buradaki söylemlere baktığımızda, sanki biz bir
başka ülkede yaşıyormuşuz gibi geliyor.
Dışarıdan canlı hayvan ithal ediyorsunuz, et
alıyorsunuz ama Aksaraydaki, Türkiyedeki hayvanlarımız maalesef
kaderine terk edilmiş ve sizin politikalarınız yüzünden can
çekişmektedir diyorum.
Kanal İstanbul; bu konuda talan İstanbul
yalan İstanbul Katar İstanbul demiyorum ama Türkiye'nin
önceliği Kanal İstanbul değil diyorum. Bu kadar işsiz
varken, bu kadar sıkıntı varken, ülke ekonomisi bu kadar
darboğazdayken 75 milyar TLyi buraya harcamanın bir anlamı yok.
Türkiye her problemini halleder, fantezi olsun diye Ne yapalım?
derseniz, bilim adamlarıyla görüşürsünüz, şartlar uyarsa Kanal
İstanbulu o zaman yaparsınız diyorum. Bir kez daha diyorum,
hani resmî dairelerde Yangında öncelikle kurtarılacaktır. diye
broşürler var ya, Türkiye'nin önceliği Kanal İstanbul
değil, Türkiye'nin önceliği aş ve iştir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Düzce Milletvekilimiz Sayın Ümit
Yılmaza aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5inci maddesine göre, yıl
sonu itibarıyla 586 milyar TL iç borç, 479 milyar TL dış borç ve
97 milyar TL ise Hazine garantili borç bulunmaktadır. 2017
yılından 2018 yılına geçişte gerek kısa, orta ve
uzun vadeli borçlanmada gerekse dış borç miktarında
artış olmuşsa da bu borç miktarı sürdürülebilir ve
yönetilebilir görülmektedir. Kamunun borçlanmasına, kamu
harcamalarındaki artışın kamu gelirleriyle karşılanamaması
neden olmaktadır. 2000 yılı sonunda faiz harcamalarında
sağlanan düşüş neticesinde kamu harcamalarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı düşmüştür; buna
bağlı olarak, bütçe açığının gayrisafi yurt içi
hasıla içindeki oranı da azalmıştır. Bu oran
azalmasına rağmen, bütçe açıklarının miktar olarak
artarak devam ettiği de vakıadır. Faiz harcamalarında
sağlanan iyileşme, bütçenin faiz dışı
harcamalarında ve gelir kalemlerinde aynı düzeyde
sağlanamamıştır.
2000 yılında yüzde 4,28 olan faiz
dışı denge, 2017 yılında yüzde 0,29a kadar
gerilemiş, 2018 yılında yüzde sıfır olmuştur;
2019 yılında ise eksi yüzde 0,5 olarak belirlenmektedir. Bu oran, 22
milyar TL faiz dışı açığa denk gelmektedir. 2020
yılında ise hedef yüzde sıfırdır. Ancak geçen on dokuz
yılda bir açık stoku birikmiştir.
Değerli milletvekilleri, borçlanmanın ilk
etkisi bütçe faiz giderlerinde görülmektedir. 2018 yılında 74 milyar
lira faiz öderken 2019 yılında 103 milyar lira faiz ödüyoruz. 2020
yılında ise 138,9 milyar faiz ödemesi öngörülmektedir.
Borçlanmanın ikinci etkisi ise dış
finansmana bağımlılık sorunu ortaya
çıkarmasıdır. Bu durum, devleti dış
saldırılara ve müdahalelere açık hâle getirmektedir. Türkiyede
son yıllarda sürdürülen mali disiplin ve etkin kamu borç yönetimi
sayesinde Avrupa Birliği tanımlı brüt kamu borç yükü, Avrupa
Birliğinin 28 üye ülke ortalamasının çok altına
çekilmiş, net kamu borç stoku millî gelire oran olarak önemli ölçüde
azaltılmış, faiz harcamalarının vergi gelirlerine
oranı keskin şekilde düşürülmüş, borcun vade ve döviz
kompozisyonunda önemli iyileştirmeler sağlanmıştır. Avrupa
Birliğinin üye ülkeler için belirlediği Maastricht Kriterlerinde yer
alan yüzde 60lık kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı koşulu 2004 yılından itibaren
sağlanmaktadır. 2018 yılında yüzde 30,1 olarak
gerçekleşen oran 2019 yılının birinci çeyreğinde yüzde
31,5, ikinci çeyreğinde yüzde 32,2 olarak gerçekleşmiştir. 2020
yılında ise hedef yüzde 33,2dir.
2020-2022 dönemi Orta Vadeli Programda, finansal
istikrarın güçlendirilmesi, dolarizasyonun azaltılması,
tasarrufların arttırılması ve böylece dış
finansmana bağımlılıktan kaynaklanan
kırılganlıkların azaltılması, finansal
piyasalarda bilgi boşluklarını dolduracak yapısal reformlar
yoluyla kaynak dağılımında fiyatlama etkinliğinin
artırılması, finansal sistemde sermaye piyasası
bacağının güçlendirilmesi hedeflenmektedir.
Mali yıl içinde taahhüt edilecek borç üstlenim
limitinin bütçe kanunuyla belirleneceği hükmü gereğince, 2020
yılında Hazine ve Maliye Bakanlığınca sağlanacak
borç üstlenim taahhüdünün 4,5 milyar doları aşamayacağına
yer verilmektedir. 2018 yılında yüzde 2,7 olarak gerçekleşen
kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 2019 yılında yüzde 1,5 ve 2020 yılında ise yüzde
1,6 olarak beklenmektedir.
Türk lirasının değer
kaybının durmasının, enflasyonun gerilemesinin, faizlerin
inişe geçmesinin ve cari fazla vermenin de etkisiyle Türkiye kredi
riskinde belli bir düşüş gerçekleşmiştir. Geçen yıl
500 puanı geçerek 523lere kadar çıkan Kredi Temerrüt Takası
yani CDS primi, 3 Aralık itibarıyla 311 puan düzeyindedir. Hâlen
yüksek olmakla birlikte, önemli bir düşüş gerçekleştiği de
ortadadır. Bu oran doğrudan borçlanma faizlerine
yansımaktadır. Kredi Temerrüt Takası düştükçe Türkiyenin
finansman kaynaklarına erişim maliyeti azalmaktadır. CDS
priminde meydana gelen her 100 puanlık artış, faiz
oranının yüzde 1 artması anlamına gelmesi nedeniyle 311
puanlık oranın hâlen çok yüksek olduğu açıktır. CDS
primindeki düşüş etkisini göstermiş, iki yıllık hazine
tahvil oranları yüzde 12 seviyesine düşmüştür. Bu oran, ilk
olarak, bütçe faiz giderlerinin beklentinin altında gerçekleşmesini
sağlamıştır. 103,1 milyar TL olarak revize edilen 2019
yılı merkezî yönetim faiz gideri yönetilebilir hacimde ancak hâlâ çok
yüksek bir tutardadır.
Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine
göre, iç borç stokumuzun ortalama vadesi 3,1 yıl, dış borç
stokumuzun ise 9 yıldır. İç ve dış borç stokunun
ortalaması 5,6 yıla gelmektedir. Vadelerde düşüş
görülmektedir.
Ülkemizin kamu borç yüküne küresel ölçekte
bakıldığında oldukça düşük görülmektedir. 2010 yılından
itibaren verilere baktığımızda, kamu borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı OECD ülkelerinde ortalama yüzde
107,7, avro bölgesinde yüzde 88,3 ve gelişmekte olan ülkelerde yüzde 42,3
olmuştur. Buna göre, Türkiye'de kamu borç yükü gelişmiş ülke
ortalamalarının yaklaşık dörtte 1i kadarken,
gelişmekte olan ülkelerin ortalamasından da yaklaşık 11
puan daha düşüktür.
Değerli milletvekilleri, 2019 yılında
ticari gerilimlerin artması, avro bölgesinde genele yaygın
yavaşlama, Çindeki sıkı kredi koşulları, bazı
gelişmekte olan ülkelerdeki makroekonomik dengesizlikler ve finansal
kırılganlıklar küresel büyümenin zayıflamasında rol
oynamıştır. Küresel ekonomide 2018 yılının ikinci
yarısında başlayan ivme kaybı devam etmekle beraber,
Amerika ve Avrupa Merkez Bankalarının para politikalarındaki
gevşeme ve ticaret savaşlarındaki tarafların uzlaşma
çabaları, 2020 yılı için, özellikle gelişmekte olan ülke
ekonomilerinin umut taşımalarına sebep olmaktadır.
2018 yılının ikinci
yarısındaki olumsuz konjonktüre rağmen, Türkiye ekonomisi, 2018
yılını yüzde 2,8lik büyümeyle tamamlamıştır.
2019 yılında ise, özellikle ilk yarısında, iç talepteki
ekonomik daralma büyümeyi yıllık bazda aşağıya
çekmiştir. 2019 yılının ikinci yarısında ilk
yarıda olan eksi büyüme oranlarındaki düzelme 2020 yılı
için umut vadetmektedir.
İstihdam açısından
bakıldığında karşımızdaki tablo şöyle
ortaya çıkmaktadır: 2018 yılı ikinci yarısından
itibaren başlayan küresel yavaşlama ve ülkemizin jeopolitik
konumundan kaynaklanan ekonomik saldırılar istihdamı olumsuz
etkilemiştir. 2018 yılının sonunda görülen yüzde 14,7lik
işsizlik oranları 2019 yılının ikinci
yarısında başlayan toparlanmayla beraber yüzde 13ler seviyesine
kadar düşürülmüştür. Sektörel bazda değişiklik görülmesine
rağmen, istihdamda iyileşmenin 2020 yılında da devam etmesi
beklenmektedir.
Bu vesileyle Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyor ve 2020 yılı bütçesinin ülkemize hayırlar
getirmesini diliyorum. Allah'a emanet olun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Musa Piroğlunda. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUSA PİROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, sözlerime Maraştaki katliamda,
19 Aralık cezaevi saldırılarında hayatını
yitirenleri saygıyla anarak başlamak istiyorum.
Bir yanlışa da parmak basmak istiyorum.
Acı bize aittir. Bedeli ödeyen, Maraşta katledilen, Sivasta
yakılan ve davası divana kalan biziz. Ne Sivasın
avukatlarıyla ne de Maraşı alkışlayanlarla aynı
acıyı paylaşmıyoruz, bu böyle bilinmelidir.
Adalet Bakanı burada, oradan başlamak
istiyorum. Dün Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu, burada, cezaevlerine
dair bir dizi açıklamada bulundu. Bu ülkede adalet en fazla güvenilmeyen
yani aslında en az güvenilen kurumlardan birisi. Maraşta, Sivasta
katledilenlerden Somada katliama uğrayan işçilere, Aladağda
yakılan çocuklardan Çorlu tren kazasında katledilenlerin
yakınlarına, bu ülkede herkes adalet peşinde koşuyor ve
biliyorlar ki siyasal iktidarın sözcüsü hâline gelmiş,
siyasallaşmış adalet mekanizmasından adalet
çıkmıyor. Mahkemeleriniz bir adalet kurumu olmaktan çıkıp
ceza kurumuna dönüşmüş, hapishanelerinizse bir cehenneme
dönüşmüş durumda; hasta tutsaklar ölüme terk ediliyor, bebekler
anneleriyle beraber hapislerde büyümeye zorlanıyor, hamile kadınlar tutuklanıyor,
engelli insanlar tutuklanıyor ve darbediliyor ve bu ülkeyi bir cehenneme
çeviriyorsunuz.
Dünya, Şili, Kolombiya ve değişik
ülkelerdeki halk ayaklanmalarını konuşuyor. Sadece dünya
konuşmuyor, patronlar kulübü TÜSİADın yöneticilerinden Tuncay
Özilhan da konuşuyor; diyor ki: Adaletsizlikler, sosyal ve siyasal
dengeleri sarsıyor. Örneğin, sokak hareketleriyle sarsılan
Şili, gelir adaletsizliğinin en şiddetli olduğu ülkelerden
birisi. Tüm dünya gibi, patronlar işçilerin emek kavgasından, zenginler
yoksulun ekmek kavgasından korkmuş durumda. Ve ben buradan
uyarıyorum: Bu bütçeyi hazırlayanlar da bundan korkmak zorundalar.
Zulüm ekiyorsunuz, öfke biçeceksiniz. Zira bu bütçe, yoksula, işçiye
kapalı bir bütçe.
Aslında bu ay, aralık
ayında 2 tane bütçe tartışılıyor. Bunlardan birincisi
asgari ücret bütçesi. Yani çalışanlar, 10 milyon çalışan,
yaklaşık 12 milyon emekli ve 6 milyon emeklilikte yaşa
takılan ve buna engellileri eklediğinizde yaklaşık 60-65
milyon insanın yaşam ücreti bir gizli toplantıda
patronların ve Hükûmetin temsilcileriyle kararlaştırılmaya
çalışılıyor. İşçilere açlık
sınırını dayatıyorsunuz. Asgari ücret açlık
sınırıdır. İşçinin açlık
sınırında posası çıkana kadar kanını
emenler, sömürenler, işçi işine yaramaz hâle geldiğinde
açlık sınırının altında, yarı ücretle emekli
etmeye çalışıyor, sefalete mahkûm ediyor, hatta yaşı
tutmayanları emekli bile etmiyor ama bu bütçe, aynı zamanda, bütün
gücüyle zengini zengin etmeye, patronu daha fazla zengin etmeye
çalışıyor çünkü orada işçiye asgari ücretle asgari
yaşam sınırını dayatanlar, burada o
çoğunluğun ödediği vergileri patronlara ve saraya
peşkeş çekmenin derdini güdüyor. Vergilerin yüzde 75ini ödeyen halk,
gelirin çok küçük bir kısmıyla, açlık sınırıyla
yaşamaya mahkûm ediliyor ve sizin on yedi yıllık hükûmetinizde,
iktidara geldiğiniz 2002de 54 bin olan milyoner sayısı, bugün
213 bini bulmuş durumda. Zengini daha fazla zengin, yoksulu daha fazla
yoksul yapmak için elinizden geleni yapıyorsunuz ve işçilere, asgari
ücretle çalışan milyonlara yüzde 5 zam öneriyorsunuz ve bununla
yaşamaya zorluyorsunuz.
Bütün bunları
yaparken ise sarayın dakikalık harcaması 1.794 lira ve
savaşa harcadığınız paranın haddi hesabı
yok. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı bir hesap yapmıştı;
domates, biber hesabı yapıyordu. Onunla yetinmediler, Devlet Bahçeli
başka bir hesap yaptı, obüs hesabı yaptı; bir obüsün
savaşta neye mal olduğunu, Suriyedeki savaşta kaç obüs
atıldığını söyledi ve rakamları verdi, dedi ki:
Bir saatte 240-250 mermi atılıyor. Ortalama 500 obüs mermi
kullanılıyor. Bu mermilerin ortalama fiyatı bin dolar. Bu hesap
devam ediyor ve bu hesap şu anlama geliyor: Savaş, bu
yoksulluğun, bu sefaletin ana sebebidir. Ve işin talihsiz yönü
şu: Bu yoksulların, açlık sınırında
yaşayanların seçtiği bu iktidar bu koltuklara oturup kendi
çocuklarını bedelli askere gönderip yoksul çocuklarının
kanı üzerinden vatanseverlik ve kahramanlık edebiyatı
yapıyor ve bize dönüp sürekli olarak vatan haini diyor.
İktidarın temsilcisi konuştu,
nasıl bir ülke istediğini söyledi ve yetinmedi, birisi daha
çıktı konuştu, dedi ki: Biz bütçede köprüleri, biz bütçede
tünelleri, biz bütçede barajları, şehir hastanelerini görüyoruz.
Ayrı dünyalarda yaşıyoruz. Biz aynı bütçede, o tüneller inşa
edilirken öldürülen işçileri, biz aynı bütçede o madenler için
topraklarının yağmalandığı köylüleri, biz
aynı bütçede şirketlere, inşaat baronlarına
peşkeş çekilen devlet sermayesini ve biz aynı bütçede
SİHAları, İHAları değil zengin edilen savaş
baronlarını görüyoruz ve öldürülen, ölüme zorlanan yoksul
çocukları görüyoruz. Bu yüzden, aynı kavramlarla aynı dünyadan
bakmıyoruz.
Bize alçak diyorsunuz. Aynı kavramlarla
konuşmaya hiç gerek yok. Nefi diyor ki bir yerde:
Tahir Efendi bana kelp demiş.
Maliki mezhebim zira benim.
İtikadımca kelp tahirdir.
Lafın tamamı da anlayana iletilir. Bize
alçak derken herkes kendi aynasına bir bakacak, ondan sonra
konuşmaya devam edecek. Ve bize vatan haini derken de bunlara özen
göstereceksiniz.
Peki, biz ne istiyoruz? Basit taleplerimiz var,
bunların hiçbirini yapmıyorsunuz. Ben dedim ki: Siz zenginleri
savunuyorsunuz. İtiraz ettiniz ve yine dedim ki: Asgari ücret üzerinden
işçilerin ödediği vergiyi kaldırın, ondan sonra
konuşun. Hiçbiriniz konuşmuyor çünkü kaldırmadınız. 4
yoksul işçi dün yoksulluktan ve sefaletten intihar etti ve buraya
çıkan sözcülerinizin hepsi ülkenin cennet olduğunu anlattı; bir
taneniz bile o yoksulların ölümüne değinmedi. O insanların ölümü
bu Meclisin gündemine giremedi çünkü siz onların dünyasında
yaşamıyorsunuz. Bu yüzden bize kızıyorsunuz.
Biz ne istiyoruz? Basit şeyler istiyoruz. Ben
diyorum ki: Milletvekillerinin, bakanların, bütün üst düzey
bürokratların kürsü dokunulmazlıkları hariç bütün
ayrıcalıklarını ortadan kaldırın ve ücretlerini
işçi ücretine indirin. ÖTV ve KDVyi ortadan kaldıralım.
İnsanlara insanca yaşayacakları bir ücret verelim, emeklileri
kölelikten kurtaralım.
Ama biliyorum ki bunları siz
yapamazsınız, bunları bu Meclis de yapamaz. Bunun için tek bir
şey gerekiyor, bu halkın bu Meclise ya da asgari ücretin
belirlendiği gizli toplantılara bakmaması gerekiyor. Bu
halkın bakacağı bir tek yer var, Şilide meydanları
dolduranlara bakacak ve onların sloganını haykıracak Bize
ekmek yoksa patronlara, zenginlere huzur yok. diyecek. Bunu dediğimiz
için eğer vatan haini olacaksak ben Nazımın sözleriyle
bitireyim: Vatan ihalelerinizse / Vatan, para dolu kasalarınızsa /
Vatan para sayma makineleriniz, ayakkabı kutularında saklanan
dolarlarınızsa / Doğrudur, biz o vatanı savunmuyoruz.
Bizim vatanımız insanın insanca yaşadığı,
işçinin ölmediği, kadının ölmediği bir vatandır.
(HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bizim
vatanımız özgürlüğün ve emeğin hakkının
savunulduğu bir vatandır. Bunu ancak sırtımızı
yasladığımız halkla sağlayacağız. Bizim için
halk iradesi sandık değil, bizim için halk iradesi meydanda, sokakta
bizle yürüyen insanlardır. Onların sesi bu Meclise gelmiyor ama
onların sesi sokakları doldurduğu gün inanın ki
iktidarınız bitecek, onların sesi sokakları doldurduğu
gün inanın ki sarayın kapısına kilit de vurulacak, burada
hüküm sürenlerin hepsinin hükümranlığına da son verilecek.
Halklar kazanacak, biz kazanacağız ve iktidar eninde sonunda
yıkılacak; bunu siz de görüyorsunuz. Sonunuz yakın, bu sona
hazırlık yapın. (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Musa
Piroğlunun 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, obüs hesabı, Amerika
Birleşik Devletlerinin Suriyenin kuzeyinde on binlerce tır ve uçak
dolusu silah ve mühimmatı PKK/PYD terör örgütüne verdiği ve buna
karşılık Türkiye'nin verdiği mücadelenin
hesabıdır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şunu ifade edeyim: Çok garip bir konuşma dinledik. TÜSİAD
temsilcisi, patronların sözcüsü Tuncay Özilhana güzelleme yaparak,
sözlerine atıfta bulunarak patronları eleştirmek doğrusu
çok garip kaçtı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani bu konuşmada patronları
güzelleme somut, eleştiri soyut.
Teşekkür ederim.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tokat Milletvekilimiz
Sayın Kadim Durmaz konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Durmaz.
CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi 5inci madde üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulumuzu ve
televizyonları başında bizi izleyen aziz milletimizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hani bir söz
vardır Borç yiğidin kamçısıdır. derler. Ama bizde
borç o kadar böyle taşınmaz kamçı olmayı aştı ki
sırtımızı, belimizi büktü, mecalimizi kesti,
ayağımıza da pranga oldu. Daha bugün -az önceki
konuşmacı da sözünü etti- 3 yurttaşımız bankalara olan
borcu yüzünden geçinemediği için yaşamına son verdi. Ve bu
yurttaşlarımızın cebinden ne çıktı biliyor
musunuz? Uzunca bir borç listesi. Benim yüreğim yandı, bu acı
inanıyorum hepinizi de üzmüştür. Ama üzüntüler bitmiyor, her gün bir
yenisiyle karşı karşıya kalıyoruz. Hani diyorsunuz ya
Nereden nereye. Evet, bunları konuşacağız. İşte
bu bütçenin kim için, ne için
Bu 82 milyonun her bir ferdine
-yurttaşlık görevi yapma noktasında- devlet verdiği her
görevi yaptırıyorsa işte bu bütçenin de vicdanlı,
hakkaniyetli, 82 milyonun da yaşamına dokunacak şekilde harcanması
lazım. Temel kural şu arkadaşlar: Şeffaf, hesap verebilir
ve bir kuruşu yetim hakkı bilip yerine harcamaktan geçer.
Biz uzun aradan sonra Tokat Zile ilçesinde belediye
başkanlığını kazandık. Encümen, genelde icra
kurulunun olduğu bir yerdir, Belediye Başkanımız bu encümene
Milliyetçi Hareket Partili ve AK PARTİli Meclis üyelerini davet etti.
Dediler ki: Ya işte olmaz. falan, Yok arkadaşlar,
yaşadığımız kentte ben şehrülemin, siz de benimle
bu kentin çehresini değiştirip bir beş yıl yönetmeye ortak
akılla karar kılınmış, seçilmiş
insanlarsınız, buraya katkı sunacağız. dedi. Tabii,
bütçesinin 5 katı borçla almıştı ama öyle destan gibi
asmadı o borcu. Biz yaşadığımız kentin yönetimine
talip olduk, bu aziz millet bize vekâlet verdi. Ama bunu vicdanlı,
hakkaniyetli, ortak akılla.. İşte o Zile Belediye
Başkanımızın örneğini bizim gerçekleştirmemiz
lazım.
Sayın bakanlara bir soru sorulduğunda ya
da AK PARTİ Grubuna bir yolsuzluk, bir haksızlık, bir
usulsüzlük, vicdanen rahatsız olduğumuz bir konuyu sorduğumuzda
herkes figan ediyor. Arkadaşlar, bunlara alışacağız.
Dünyada gelişmiş, demokrasisi birinci sınıf olan ülkeler
işte bunları aşmış, burada gördüğü
değerlerden, buradan, herkesten yararlanıp her gün bu ülkenin
yönetimine, dünyadaki var olan saygınlığına bir şey
katmaya, yararlanmaya çalışıyor. Bu yüce Meclis tam da bunun
için var değerli arkadaşlar ama biz bunları ne yazık ki
başaramadık, başaramıyoruz. İşte,
başarmadığımızdan da, şöyle bir
baktığımızda, içinde bulunduğumuz durum bu.
Değerli arkadaşlar, işte, nereden
nereye deyip milat gibi gösterdiğimiz 2002 yılında Türkiye
Cumhuriyetinin dış borcu 130 milyar dolar. Hani On yedi
yıldır Türkiye uçtu, kaçtı, havalandı. diyoruz ya,
işte bugün tüyü bitmemiş yetimin de hakkı olan bu borçların
toplamı 447 milyar dolar.
Devam ediyoruz, 2002 yılına kadar Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetleri tarihinde o fabrikalar kuran 54 hükûmetin
harcadığı toplam para 713 milyar dolar arkadaşlar.
2003-2018 yılı sonu itibarıyla AK PARTİnin harcadığı
para 2 trilyon 94 milyar dolar. Ve arkadaşlar, on yedi yıllık
dönemde bütçeden faiz ödemeleri için 830 milyar lira ayıran iktidar,
bakın, yatırıma sadece 547 milyar lira ayırmış.
Zaten kalkınmadığımızdan da görülüyor.
73 ilimizde çiftçi sayısında azalma
olmuş, 700 bin çiftçi de üretimden kopmuş. Borç ve ithalat
artmış. Konya Ovası büyüklüğünde bir tarım arazisi de
ne acı ki ekilemez hâlde terk edilmiş.
2003-2018 yılları arasında tam 95,3
milyar dolar tarım ve hayvancılık ithalatına bu ülkenin
kaynakları aktarılmış. Çiftçilerin kredi
borçlarının toplamı 105 milyar doları geçmiş
değerli arkadaşlar. Biz Tarım Kanunu gereği ve
Anayasanın amir hükmü gereği çiftçinin hakkı olan 150 milyar
ödemeyi, teşviki, desteği yani KDVsiz, ÖTVsiz mazotu, diğer
ürün desteklerini vermemişiz arkadaşlar.
Son beş buçuk yılda 570 bin küçük esnaf ve
sanatkâr kepenk kapatmış değerli milletvekilleri.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Kaç tane
açılmış, onu da söyler misiniz?
KADİM DURMAZ (Devamla) Ve gıdaya son
yıl içerisinde yüzde 54, elektriğe yüzde 75, doğal gaza yüzde 54
zam yapmış AK PARTİ iktidarları. Bunun akabinde,
bakın, 3 milyon 365 bin kişi elektrik faturasını
ödeyememiş ve yine 710 bin kişi bu kış günü, zemheri
ayında doğal gazının faturasını ödeyememiş
değerli arkadaşlar. Bu ülkenin millî değerlerini; 10 liman, 81
santral, 40 işletme 3.483 taşınmazı ve maden
sahalarını, hepinizin bildiği gibi bir bir sattık ama bu
arada ne oldu? İşsiz sayısında bir yılda yaşanan
artış Türkiyede 55 ilin nüfusunu geçti arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeyi
getirdiğiniz noktada borçları konuş konuş bitmiyor, bitmez
de. Tabii, bütçe hakkı çerçevesinde on yedi yıllık AKP
iktidarı olarak siz en fazla kimlere borçlusunuz, hatırlatmayı
bir görev sayıyorum: Sizler, emeğini sömürdüğünüz işçiye,
milletin efendisi iken metropol kentlere doğduğu topraklardan göç
ettirdiğiniz, büyük şehirlerde çaresiz yaşayan çiftçiye ve
köylüye, maaşından çaldığınız emekliye, her gün
öldürülen, şiddete maruz kalan kadına, işsiz bıraktığınız
üniversite bitirmiş gençlerimize -bir bölümü de yurt dışına
gitmek zorunda kalmış bunların- eğitim hakkını
aldığınız çocuklarımıza, katlettiğiniz
doğaya, çevreye, iş cinayetlerinde, göçük altında kalan, madende
canını veren işçilerimize, atanamayan öğretmenlere, engelli
yurttaşlarımıza, sosyal hizmetler uzmanlarına, teknik
elemanlara, mühendislere, tren raylarında canını veren
insanlara
İktidar, Türkiye'de kıymetli ovalar
deyip hepinizin de bildiği gibi, 192 ovayı ova koruma kanunu
içerisinde belli bir statüye bağladı. Arkadaşlar, bu
ovaların 3 tanesi benim toprağım Tokatta, hepiniz de ismini
bilirsiniz: Meşhur Kazova, Erbaa ve Niksar Ovaları. İşte
arkadaşlar, bu ovalarda yaşayan köylülerin tamamı sulu
tarım yapmalarına rağmen doğdukları o topraklardan göçmek
zorunda kaldılar. İşte siz, tarım politikanız
demiyorum -bu ülkenin kaynaklarını- tarım
politikasızlığınız sonucu o insanları
doğdukları topraklardan kopardınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Yavaş, bak
bardağın kapağını da attın, devlet malına
zarar vermeden anlat.
KADİM DURMAZ (Devamla) Tarım
Şûrasını takip ettim, Sayın Bakan Yurt
dışından gelen canlı hayvan ithalatını
bitireceğim." dedi. Değerli arkadaşlar, bunu bitirmeniz
için işte Anadoludaki o köyleri, ovaları, yaylaları yeniden o
hayvan sürüleriyle doldurmanız lazım. Şimdi, o 300, 500, bin
baş olan büyük çiftliklerdeki hayvanlar eksiliyor ama et
sıkıntısı başlayacak. Ama bu basına açık
olan bölümdeydi, kapalı bölümde Sayın Bakan et ithalatının
da yapılacağını söyledi; tehlike bitmiyor. Hani bir
taraftan da yok helal gıdadır, yok Akreditasyon Kurumudur,
bunların bize kazandıracağı bir şey yok. Herkes elini
şöyle bir vicdanına koyup tüyü bitmemiş yetim hakkı olan bu
ülkenin 1 lirasını canından aziz bilip bu kaynakları
doğru kullanmak ve ortak akılla yönetmek zorunda. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Sana hiç zahmet
vermeyeceğiz, aynı işi yapacağız, merak etmeyin. Hiç
zahmet vermeyeceğiz, aynı şeyi yapacağız.
KADİM DURMAZ (Devamla) Şimdi, aynı
şeyleri yapmak için inandırıcı olmak lazım,
inandırıcı olmak için de bizim böyle başka bir dünyada,
başka bir ülkede yaşıyor olmamız lazım. Şöyle bir
bakıyorum ben, bu ülkede biz birlikte yaşıyoruz.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul)
Çaldınız. diyorsunuz, yanlış. Ama bu kadar olmaz ya!
KADİM DURMAZ (Devamla) - Ben devlet
memurluğu yaptım, esnaflık yaptım, köylü çocuğuyum,
çiftçilik yaptım ama her kesimden toplumun sorunlarını biliyor,
gözlüyor, onlarla birlikte yaşıyorum.
METİN YAVUZ (Aydın) Biz uzaydan geldik!
KADİM DURMAZ (Devamla) - Arkadaşlar, deniz
tükendi, bundan sonra yapmamız gereken ve yapılacak
31 Martta
Türkiyede yaşayan o onurlu yurttaşlar bir karar verdi, artık
kendi ifadeleriyle metal yorgunluğudur, yorgunluktur, kandırılma
alışkanlıklarıdır; bunlar bitti. Yapılacak ilk
seçimde bu aziz millet, halkın yanında olan, hakça bölüşen
Cumhuriyet Halk Partisini iktidar yapacak diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) On yedi
yıldır aynı hikâyeyi dinliyoruz.
KADİM DURMAZ (Devamla) Vallahi, ben
öğretmen kökenliyim, iyi öğretememişim demek ki ya da iyi
yetiştiremedim; ben ne yapayım! (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Tokat Milletvekili Kadim
Durmazın 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki ithamları kabul
etmediklerine ve stenograflara eylemli saldırıda bulunulduğuna
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hatip kürsüden grubumuza çok defa, çok sayıda sataşmada bulundu sözlü
olarak. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Stenograflara
karşı da eylemli olarak saldırıda bulundu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yok artık!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Hepsine ayrı
ayrı defalarca cevap verdik ancak hakça halkla bölüşen
iktidarımız, Hükûmetimiz bugüne kadar milletimizden tam not aldı
yani onurlu vatandaşlarımız yani 82 milyon aziz milletimiz her
defasında Durmak yok, yola devam. dedi. İthamlarını
reddediyoruz, kabul etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
43.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, tabii, biz bazen kendi aramızda biraz şakayla
karışık işi böyle hafifletmeye çalışıyoruz
ama söz konusu tutanaklar olunca ve tutanağa geçtiği için yıllar
sonra yanlış bir şey anlaşılır. Sayın
hatibimizin, coşkulu konuşması sırasında eli suyun
üzerindeki kapağa değdi, o da stenografların, değerli
arkadaşlarımızın çalışma alanına doğru
gitti. Biz de aramızda Kapak tutanağa geçti. diye de
şakalaştık ama Sayın Grup Başkan Vekili Eylemli
olarak stenograflara zarar verdi. falan gibi deyince yanlış
anlaşılır. Ne böyle bir kasıt ne de böyle bir gerçeklik
vardır.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclis İdare Amirimiz de
Meclis emekçileri konusunda fevkalade hassas bir kişidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hafazanallah, stenograflar zarar görebilirdi. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından Allah Allah! sesleri, gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi be! Hadi canım
sen de!
BAŞKAN Neyse Sayın Özkan, bir
açıklama yapılmış, artık büyütmeyelim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şiddetiyle
konuşabilir, derin eleştiriler yapabilir ancak bunu da dikkatli
yapmasını temenni ediyoruz.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi ya, otur Allah
aşkına be! Hadi be kardeşim! Saçmalamanın anlamı yok
ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim. Yani
açıklamalar net.
AYLİN CESUR (Isparta) Stenograflara
şiddete hayır!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım
Değerli arkadaşlarım, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar, Meclisin
emekçilerinin hakları konusunda, çalışma şartları
konusunda fevkalade hassas ve grubumuzun bu konuda en duyarlı vekili ve
Meclis İdare Amirimize belki şaka için yapılan bu
davranış hoş olmamıştır.
İkinci ısrar tamamen saçmalıktan
ibarettir. Kadim Durmaz hakkında sarf edilen bu sözleri kabul etmemiz
mümkün değildir. Kendisine teşekkür ediyoruz tüm
çalışmaları için. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz, sağ olun.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Peki, değerli
arkadaşlarım, şimdi şahıslar adına söz
taleplerini karşılayacağız.
Şahıslar adına ilk sözümüz
İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarcaya aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 bütçe görüşmeleri
kapsamında 5inci madde üzerine söz aldım. Aziz milletimizi ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(Uğultular)
BAŞKAN Lütfen sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, 2020 yılı bütçesi hizmet ve yatırım
bütçesidir, AK PARTİ iktidarlarının diğer 17 bütçesi gibi.
Yine, bütçemiz, eğitimi ilk sıraya
almış, beraberinde de sağlık, güvenlik, sosyal hizmetlerle
birlikte 82 milyon vatandaşımızı kapsayan insan merkezli
bir bütçedir. Bir cümleyle ifade etmek gerekirse 2020 bütçesi yerli ve millî
bir bütçedir. Bu bütçe, Akdenizdeki derin sondajlarıyla bir anlamda
hakkımızı da arayan Fatih ve Yavuz gemilerinin, Barbaros
Hayrettinlerin bütçesidir. Bu bütçe, yoksulların bütçesi ve artan refah ve
kalkınmayı da toplumun her kesimiyle paylaşan sosyal devlet
bütçesidir. Kadınlarımızı, gençlerimizi,
yaşlılarımızı, yetim evlatlarımızı,
şehit ailelerimizi, gazilerimizi ve engelli haklarımızı da
önceleyen bir bütçedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu bütçe, terörün başını ezen, PKK, YPG,
FETÖ ve DAEŞ gibi bütün kan emici terör örgütlerinin her birini korkutan,
dosta güven ama düşmana da korku salan bir bütçedir.
Değerli milletvekilleri, kanunla ilgili
görüşlerimi ifade etmeden önce bir rapora dikkat çekmek istiyorum.
Vatanını seven tüm vatandaşlarımızın göğsünü
kabartacak bir gelişmeye dikkat çekmek istiyorum: Birleşmiş
Milletlerin yayınladığı UNDP İnsani Gelişme
Raporu. Ne diyor bu raporda? Türkiye yakaladığı puanla ilk kez
çok yüksek insani gelişme kategorisindeki ülkeler arasına girmeyi
başardı yani Türkiye, 189 ülke arasında 59uncu sıraya
yükseldi. İşte bu başarı da hükûmetlerimizin bütçe
politikalarının bir sonucu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bireyler gibi
ülkelerin de hedefleri olur. Hedefleri gerçekleştirmek için gereken de
güçlü bir irade ama en değerlisi de arkasındaki halk desteğidir.
AK PARTİ hükûmetlerinin başarısının arkasındaki
en büyük hazine ise halkımızdan aldığımız güven
ve destektir ve öyle de inşallah devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O yüzden Türkiye Uzay
Ajansını kurduk, o yüzden millî uydu üretimini
gerçekleştiriyoruz, SİHAlar, İHA üretimleri
Savunma
sanayimizin yüzde 70ini yerlileştirdik. Uçağımız, yerli
arabalarımızla ilgili çıktığımız yolculuk; o
yüzden ulaşım ve sağlıkta tarih
yazdığımız bir dönem var. Üstelik bütün bunları
yaparken, bunlarla ilgili yol alırken, bir taraftan terörle mücadele
ediyor, bir taraftan da yine sınır dışı
harekâtları, uluslararası ekonomik saldırıların, en büyük
mülteci girişlerinin olduğu bir dönemde yani iç ve dış
sorunlara rağmen, insan odaklı yatırım bütçemizi
gerçekleştiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, İstanbul
Milletvekili olarak İstanbuldaki dev bir projeye de işaret etmek,
dikkat çekmek istiyorum, o da Kanal İstanbul Projesi. Ülkemiz için çok
önemli bir proje, bir anlamda Boğaziçini koruma ve kurtarma projesi.
Kanal İstanbul, âdeta Boğazın özgürlük projesi. Sayın
Cumhurbaşkanımızın desteğiyle, yaklaşık
sekiz yıldır bir proje üzerine çalışılıyor. 13 bin
sayfalık bir rapor var, 57 kuruluştan alınan bilgiler;
akademisyenler, çevre uzmanları, belediyeler, her kuruluştan
alınan görevlerin birleştirildiği raporlarla hazırlanan
çalışmalar. Halkımıza da soruldu ve Kanal İstanbula
yüzde 70 destek veriliyor. Yani uzmanlar Tamam. diyor, halk destek veriyor
ama İstanbul Belediye Başkanı karşıymış.
Olabilir, karşıdırlar...
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Devlet Su
İşleri karşı, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi karşı. Görüşleri saklıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Karaca... Sayın
Karaca, lütfen...
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) ...tıpkı
Marmaraya karşı oldukları gibi, tıpkı yeni
havaalanı İstanbul Havaalanına karşı oldukları
gibi hatta tünellere, köprülere karşı oldukları gibi hatta Keban
Barajı, hatırlıyor musunuz Kurbağalarla ilgili göl
yapıyorsunuz. demişlerdi, bugün Keban, Türkiyenin en büyük enerji
kaynakları arasında. O yüzden biz hizmet yolculuğumuza devam
edeceğiz. Biz kulağımızı aziz milletimize dayadık
ve bu yolculuk içerisinde, tıpkı Marmarayı
yaptığımız gibi, Avrasya Tünelini, Yavuz Sultan Selimi,
Osmangazi Köprüsünü, İstanbul Havaalanını
yaptığımız gibi...
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kaç kişi geçiyor
Yavuz Sultan Selim Köprüsünden, Osmangazi Köprüsünden?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bağırma,
bağırma!
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıkla laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar...
Sayın Yalım... Sayın Yalım... Arkadaşlar,
bağırmayın.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) ...Allahın izniyle
Kanal İstanbul Projesini de yapacağız ve tarih sayfalarına
bir hizmet destanını daha altın harflerle yazacağız
inşallah.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıkla laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar...
Değerli arkadaşlar, lütfen... Hatibi dinleyin değerli
arkadaşlar, rica ediyorum.
Tamamlayın.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, 2020 bütçesinin yapılmasında emeği geçen Plan
ve Bütçe Komisyonu başta olmak üzere değerli bakanlarımıza,
Genel Kurulda görüş ve bilgileriyle katkı sunan, yapıcı
katkılar sunan tüm milletvekillerimize çok çok şükranlarımı
sunuyorum.
Daha güçlü yarınlar için 2020 bütçesinin
ülkemiz ve devletimiz için hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Sayın Yalım; bakın, bu kürsüde herkes özgürce konuşma
hakkına sahip. Elbette herkes eleştirisini yapacak ve bunları,
herkes de sükûnetle dinleyecek, işin doğası bu. Cevap verilme
hakkı olduğu zaman da o cevaplar kullanılacak ve bu şekilde
müzakereler yürüyecek. Yani kimse kimsenin beğeneceği
konuşmayı yapmak zorunda değil. Yani bu kürsüye
çıkanın özgür konuşma yapma hakkını korumak da
hepimizin görevi. Ondan sonra, eğer bir açıklama yapmak gerekiyorsa
ilgili arkadaşlar söz isterler, onlara söz veririz. Bu iş böyle
olacak değerli arkadaşlar, bütün gruplar için söylüyorum bunu.
Bakın, bu kürsüyü koruyalım, bu kürsüde hoşumuza da gitmese,
sert de olsa, en aykırı sözler dahi söylenebilir, elbette onlara
verilecek cevaplar da vardır. Ama sükûnet içerisinde görüşmeleri
sürdürelim. Bakın, son 11inci günde, artık son 2 maddemiz
kaldı, bunları da sükûnetle tamamlayarak müzakeremizi bitirelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına yönelik nezaketsiz
üslubu kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatibi dikkatle dinledim, konuşmasının bir
kısmından da yararlandım. Ancak konuşmasının
bazı yönleri var ki asla kabul edilebilecek gibi değil. Öncelikle,
şunu söyleyelim: Yirmi beş yıldır İstanbulu
sayın hatibin Genel Başkanı ya da onun aday gösterdiği
belediye başkanları yönetiyor. Kanal İstanbul Projesi de bu
seçimden çok önce partilerinin bir projesi olarak ortaya konmuş,
İstanbulun o dönemki belediye başkanları tarafından da
destek almış bir projeydi. Ama İstanbullu, bu seçimlerde, hem de
31 Martı bir yerel seçimden çıkarıp bir genel seçim
havasına çıkaran ve kampanyanın bizzat son günlerinde Cumhurbaşkanı
Erdoğan tarafından yönetildiği ve yürütüldüğü süreçte bir
karar verdi -istediğiniz kadar sonra öz eleştiri yapın Bu kente
biz ihanet ettik. diye- bu kentin bağrına
sapladığınız gökdelenleri, bu kentin akciğeri kuzey
ormanlarına yaptığınız kötülükleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum,
toparlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ve bu kente getirdiklerinizi,
götürdüklerinizi değerlendirdi, Artık, Recep Tayyip Erdoğan
İstanbuldan elini çeksin. dedi ve İstanbula bir belediye
başkanı seçti; seçimlerin tekrarında da -bunu kabullenemeyip-
çok daha ağır bir cevap verdi. O yüzden, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanına karşı yapılan bu
nezaketsiz üslubu kabul etmiyoruz. İstanbulda her şey çok güzel oldu,
daha da güzel olacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
45.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyetini ve aziz milleti temsil
ettiğine, Kanal İstanbulu İstanbul için, milletimiz için,
İstanbulun kurtuluşu için hayata geçireceklerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye
Cumhuriyetini ve aziz milletimizi temsil ediyor. Daha evvel de bu
tartışmalar oldu ve dedik ki: Sayın
Cumhurbaşkanımız İstanbul adına, bütün şehirler
adına, ilçeler adına bunu ifade etti.
Bakınız, İstanbulda göğü âdeta
delerek yükselen kulelerin bulunduğu ilçeler: Ataşehir, Sarıyer,
Şişli, Beylikdüzü, Bakırköy. Şimdi, buralara
baktığımız zaman herhâlde AK PARTİli belediyeler yok.
Oradaki ruhsatları kimlerin verdiğini çok iyi biliyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Şehircilik Bakanlığı veriyor!
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ha, bakınız,
aynı zamanda Kanal İstanbul
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Dinleyin arkadaşlar, rica
ediyorum, dinleyelim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
hem İstanbul için
hem de Türkiye için, İstanbulun güvenliği için çok önemli. Daha
evvel çok sözler duyduk AKM yapılmayacak. denildi. Bakınız,
göreceksiniz, çok yakında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) 1/5.000likleri
kim yapıyor?
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkan, siz
de.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) ...AKMnin
açılışını yine bir Cumhuriyet Bayramı
vesilesiyle, yine aziz milletimizin ve İstanbullu
vatandaşlarımızın katılımıyla
açacağız. Oraya gelecekler, o açılışta milletimizin
coşkusuna onlar da ortak olacaklar. Aynen AKMde olduğu gibi,
yaptırmayız dediğiniz bütün projelerde olduğu gibi,
üçüncü köprü, Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, üçüncü havalimanı ve
onlarca projede olduğu gibi...
ERKAN BAŞ (İstanbul) Gezi Parkı ne
oldu?
BAŞKAN Tamamlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
biz, Kanal
İstanbulu İstanbul için, aziz milletimiz için, İstanbulun
kurtuluşu için hayata geçireceğiz inşallah. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Bir Gezi AVM
işi vardı, o ne oldu?
BAŞKAN Arkadaşlar, bir sessiz
olalım, sessiz olalım.
Sayın Özel, buyurun.
46.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Sayın Cahit Özkan kendi söylediklerinin kendi medyası
tarafından kendi kitlesine aktarılmasına ve o yankı
odasındaki seslerden öyle bir ezbere bürünmüş ki neredeyse baksan
hakikaten inanıyor ve neredeyse ben de inanacağım
söylediklerine. 30 kat üstü yerler, 1/5.000lik
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen inan, inan!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sizin
söylediğinize zaten millet inanmıyor ki!
BAŞKAN Sessiz olalım değerli
arkadaşlar, rica ediyorum, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Belediyelerimizin bütün
itirazlarına rağmen Büyükşehir Belediyesinden geçen 1/5.000lik
planlar ve 30 kat üzeri yerler ve daha altında da olsa ilçe belediyesinin
bütün direnmesini ortadan kaldıran, Belli bir süre içinde bu ruhsatı
imzalamazsan biz, Çevre ve Şehircilikten veriyoruz. diye kanuni
düzenlemeyi getiren sizsiniz. Belediyelerimiz bu çok katlılara, bu dikey
yapılaşmaya direnirken siz, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığıyla -ki buradaki kusurlulardan birisinden de sufle alıyorsunuz-
o kanunu getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ilave süre veriyorum,
tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kendinize güvenseydiniz ve
öyle, reisin, helikopterin üstünden pata pata pata pata seçtiği arsalara,
parsel bazında, kat yüksekliğini Şehircilik
Bakanlığından vermeseydiniz İstanbulun bağrına
bu hançerler saplanmazdı. Siz gelmeden önce İstanbulda 4 tane çok
katlı vardı, bunu 45 rakamına ulaştıran da Genel
Başkanınızın ya da atadıklarının
yönettiği dönemlerdir; bu gerçeği örtemezsiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, toparlıyoruz
artık, değil mi? Toparlayalım, diğer
konuşmacıları davet edelim.
Buyurun Sayın Özkan.
47.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
İmar Mevzuatımıza göre 1/1.000lik planların ilçe
belediyeleri tarafından yapıldığı malumdur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yok, hayır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İlçe belediyeleri
istemediği takdirde bunların hayata geçmeyeceği de bir
vakıadır. Onun için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yok. Yapma ya, nasıl
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Çevre ve
Şehircilikle ilgili, TOKİyle ilgili planlardan bahsetmiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kanun
çıkardınız ya! Niye söylemiyorsun?
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Kanun
çıkardınız!
BAŞKAN Arkadaşlar, bir saniye
Bir
saniye
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
bütün İstanbul biliyor.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Kanun var
ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye söylemiyorsun
doğrusunu?
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şişli
biliyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) İstanbula ihanet
ettiler, ihanet!
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Doğruyu söyleyecek!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, rica
ediyorum
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
Şişli biliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Nasıl? Nasıl? Bak,
yüzü burada!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şişli
teşkilatında, Şişlide nelerin olduğunu İstanbul
çok iyi biliyor.
BAŞKAN Sayın Özkan, siz bana doğru
dönerek konuşun lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) O nedenle, kimse Biz
sütten çıkmış ak kaşığız. gibi
bakmasın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepsi eseriniz!
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Hepsi
sizin eseriniz! Hepsi sizin!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kulelerin
yükseldiği binalar, bugün, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının kendi ilçesinde, ilçe belediye
başkanlığı döneminde yükselmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Müteahhitleri kim?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özel
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir saniye lütfen
Değerli arkadaşlar, niçin karşılıklı
konuşuyorsunuz?
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Sayın Başkan, haksızca konuşuyorlar, o yüzden.
BAŞKAN Sakin olalım, sakin olalım.
Sakin olacağız, işin kuralı bu; işin kuralı bu,
sakin olacağız.
Sayın Özel, siz de toparlayın, bitirelim
bu konuyu.
48.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, AK PARTİ Genel
Başkanının İstanbula ihanet ettik. ifadesine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
hepimiz biliyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi, ilçe belediyelerimiz
onların parsel bazında yaptıkları imar
değişikliklerine direndiği için -onlar yandaşlara parsel
bazında yüksek katlar verdikleri için- ve bu direnci kırmak için bu
Meclise kanun getirdiler ve yetkiyi Şehircilik Bakanlığına
aldılar. Bunu da bunu en iyi bilenlerden birinin gözünün içine baka baka
söylüyorum. Bugün, Çevre Bakanınız burada gelip Biz yanlış
yaptık, parsel bazında düzenlemeden vazgeçeceğiz, ada
bazında yapacağız, gabari hesabını da netleştirip
h sonsuzu kaldıracağız. diye öz eleştiri yaparken benim
Genel Başkanım değil sizin Genel Başkanınız
İstanbula ihanet ettik. demiştir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu
çok doğru bir sistem değil. Meclis açıldığından
beri aynı tuluat biraz fazla geldi. Diğer grupların hukuku
açısından doğru bir şey olmuyor, haberiniz olsun.
Doğru değil yani cevap hakkına saygı duyuyoruz ama bu
kadarı da fazla.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bakın, diğer Grup Başkan Vekillerimiz de onlar da haklı
olarak sitem ediyorlar. Neden? Yani bu konuşmaları bir yerde, bir iki
turdan sonra da bitirmemiz gerekiyor. Şöyle yapalım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biz de
icabında 7de...
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen siz bir
cümleyle bitirin, diğer konuşmacıyı davet edeyim.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakın, tutanaklara
geçmesi için ifade ediyorum. Grubumuzla ve geçmişte yapılan yasal
düzenlemelerle ilgili burada grubumuza yönelik ithamlarını kabul
etmiyoruz ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığından orada
parsel parsel, kim, nerede, hangi inşaata izin vermiş, bunu getirip
Genel Kurulun bilgisiyle de paylaşacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kaç tanesinde
mahkemeye gittiler, söyle bakalım. CHPli belediyelerin kaç tanesi
mahkemeye gitti? Kaç tanesi mahkemeye gitti?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gözümün içine bak ya! Siz
yaptınız ya!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kaç tanesi
1/1.000likleri onaylamadı? Göster bakayım. Kaç tane 1/1.000lik
onaylanmadı? Göster, hadi!
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
söz sırası, Kırklareli Milletvekilimiz Sayın Türabi Kayana
aittir...
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Lafa gelince
konuşuyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yapmadınız mı?
Hepsini yaptınız.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
lütfen, biraz soğukkanlı olalım, serinkanlı olalım,
lütfen
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kaç tanesini
mahkemeye götürdüler?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Suça ortak etmek için bir de
İki gün sonra, imza atmazsan nasıl olsa geçecek. diyorsun,
açtığın telefonları biliyoruz.
BAŞKAN Şimdi, bir sayın
konuşmacıyı davet ettik, onu dinleyelim. Değerli
arkadaşlar, sükûneti temin edelim.
Buyurun Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Göz göre göre yalan!
BAŞKAN Bir saniye Sayın Kayan, ben bir
sükûneti tesis etmeye çalışıyorum.
Arkadaşlar, bakın, bir
arkadaşınız konuşmaya çıktı, lütfen
Buyurun Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Borçlanma, az gelişmiş ülkelerde büyük bir
sorundur. Borç ödeme, yatırımlar ve sermaye birikimini önlemekte,
büyümeyi engellemektedir. Yüksek borç, ülkesinin kredisini düşürür,
itibarını azaltır. Dış borçlar, toplumda yüksek vergi
beklentisi yaratır. Toplum, varlık vergisi beklentisine girer. Özel
sektör tarafından verimli yatırımlar yapılamaz. Artan
borçlar, Hükûmet üzerinde baskı yaratır, borcun para basılarak
ödenmesine neden olur. Para basarak, yurt dışından yüksek faizli
kredi alarak yatırımcıya teşvik vermek enflasyonu azdırır.
Alınan dış borçların millî gelire oranı her geçen gün
artmakta; borç yükü içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır.
Ekonominin daralmasıyla vergi toplamakta zorlanıyorsunuz;
yatırımcılara verilen teşviklerle büyümeyi
hızlandırmaya çalışıyorsunuz.
İsraf devasa bütçe açığı
doğurmuştur. 2019 yılı için planlanan bütçe
açığı 80 milyar TLydi ancak yılın on ayında bu
bütçe açığı 100 milyar TLyi geçti. Üstelik 2019 yılında
Merkez Bankası yedek akçesi, imar barışı gibi tek seferlik
gelirler olmasaydı bütçe açığı yaklaşık 150
milyar TLyi aşacaktı. 2002 yılında, AKP öncesi Türkiye'nin
dış borcu 130 milyar dolar seviyesindeyken 2019 yılında
dış borç 450 milyar doları geçti; alınan borçlarla döviz
getirecek üretim yapılmadı; paralar betona gömüldü arkadaşlar.
On yedi yılda toplam 70 milyar dolar özelleştirme yaptınız;
2,5 trilyon dolar vergi topladınız. Yap-işlet-devret modeliyle
müşteri garantili yapılan köprü, otoyol, şehir hastaneleri için
hazineden bir kuruş çıkmadığına göre 2,5 trilyon
dolarlık vergi, 320 milyar dolarlık dış borç, 70 milyar
dolarlık özelleştirme geliri nereye gitti?
Alım gücü on dört yıl öncesine göre yüzde
7 azaldı. Son on altı yılda sadece Londra bankerlerine 150
milyar doları faiz olarak ödediniz. Devletin borcu sürekli büyüyor,
vatandaşın cebindeki delikse daha da büyüyor. Kriz yok. diyorsunuz
ama damat, her konuşmasında sıkı para politikasından,
maliye politikasından bahsediyor. AKP Hükûmetinin bildiği tek bir
politika var, o da vatandaşa kemer sıkma politikasıdır.
İflasların sayısı çığ gibi büyüyor, her geçen gün
borç batağına giren kişi sayısı artıyor,
işsizler ordusuna yenileri ekleniyor. Ortada hepimizin olan bir borç var
değerli arkadaşlar.
Sayın milletvekilleri, Recep Tayyip
Erdoğan her fırsatta Borç yiğidin kamçısıdır.
diyor. İşte, bu ülkede doğan her bebek yabancılara 33 bin
TL borçlu bir yiğit olarak doğuyor! Üretemiyorsak nasıl
ödeyeceğiz bu borçları? İşte, can alıcı nokta
burası çünkü bu borçlar da borçla ödenecek. İktidar harıl
harıl borç arıyor, bulamayınca vatandaşın
sırtına biniyor; vergiler artırılıyor, Varlık
Fonları kuruluyor, varlık vergisi geliyor değerli
arkadaşlar, Gelirler Genel Müdürlüğü kuruluyor ama yine işin
içinden çıkamıyorsunuz. Yabancı yatırımcı ülkeye
gelmiyor, yerli yatırımcı yurt dışına
kaçıyor çünkü adalet yok, hukuk yok, özgürlükler yok ve her şeyden
önemlisi, bağımsız yargı yok.
Sonuç olarak, on yedi yıllık
iktidarınızda borçlu olan sizlersiniz; maaşı cebine girmeden
vergisini kestiğiniz çalışana, emeğini sömürdüğünüz
işçilere, üç kuruşa muhtaç ettiğiniz emekliye, üretmekten nefret
ettirdiğiniz çiftçiye, eğitimi yazboz tahtasına çevirerek
gelecekleriyle oynadığınız gençlere, göçük altlarında,
tren raylarında kaybettiğimiz hayatlara, her gün katledilen
kadınlara, talan ettiğiniz doğaya borçlusunuz.
Bugün bütün itirazlarımıza rağmen
bütçeyi bu Meclisten geçireceksiniz fakat emin olun ki, bu millet bu bütçeyi
size helal etmeyecektir. İşsizlik Sigortası Fonunu yediniz, 15
Temmuz şehitlerinin fonunu yediniz, emekli ikramiyelerine göz diktiniz,
kara günler için saklanan yedek akçeyi de yediniz; demek ki sayenizde Türkiye,
en karanlık günleri yaşıyor. Daha söyleyeyim mi? Ecevitin
bıraktıklarını yediniz, sizden önceki iktidarların
yaptıklarını yediniz, yüksek faizle
aldığınız dış borçları yediniz, 82 milyon
vatandaşın birikimlerini yediniz, Tank Palet Fabrikasını
yediniz, hâlâ doymadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - Şimdi de Kanal
İstanbulla Türkiyeyi yemeye hazırlanıyorsunuz. Ameliniz
kurusun diyorum, doymaz bir ameliniz var. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu amel, yandaşlarınıza hep para
kazandıracak, cebini dolduracak fakat bu ülkenin başına bela
getirecektir. Enver Paşanın yaptığını aynen
yapıyorsunuz. Karadenizde 2 tane gemi sayesinde Osmanlıyı
Birinci Dünya Savaşına soktu, Osmanlıyı
batırdı. Siz de Karadenize Kanal İstanbulu açmakla Türkiyeyi
batırmak istiyorsunuz. Belki farkındasınız, belki
değilsiniz değerli arkadaşlar ama Amerika size bunu
yaptırıyor. Niye mi? Çünkü Montrö Boğazlar Sözleşmesi
nedeniyle boğazlardan geçemiyor. Sizi büyük bir avutma içinde, bu kanal
sayesinde ona da kavuşacak diyorum. Türkiyeyi
batıracaksınız, bizden uyarması diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hatibin daha evvel
cevap verdiğimiz konulardaki ithamlarını kabul etmiyor,
reddediyoruz.
BAŞKAN Peki, Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, tabii, gönlümüz kamudaki
sözleşmeli personellerin tamamının kadroya geçmesini istiyor ama
özellikle belediyelerde çalışan yaklaşık 18 bin personel
her yıl belediye meclisi kararıyla sözleşmeleri
yenilenmediği takdirde işlerinden çıkartılacak. 31
Aralığa kadar eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir
düzenleme yapmazsa belediyelerde çalışan 18 bin personel, belediye
başkanının ya da belediye meclisinin alacağı tek bir
kararla kapının önüne konulabilecek. Bununla ilgili
Bakanlığın
Artık önümüzde çok uzun bir zaman kalmadı,
günlerdir konuşuyoruz ama maalesef bir mesafe alamadık.
Sağlıkta, Millî Eğitimde, diğer kurumlarda
çalışanlar, herhangi bir yüz kızartıcı suç
olmadıktan sonra görevlerine devam edebiliyorlar ama belediyedekilerin
mecburen her yıl meclis kararıyla sürelerinin uzatılması
gerekiyor. Yani 2013 yılında bu hak verilmiş, 2013 yılından
bu tarafa belediyelere alınan hiçbir sözleşmeli personelin kadro
hakkı yok. Bunun bir defalığına torba yasaya konulacak
ilave bir maddeyle çözülmesini istiyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Talebim ve
sorularım Sayın Adalet Bakanına.
Adıyamanımızın en büyük
ilçelerinden bir tanesi olan Besnideki adliye binamız fiziki
yapısı nedeniyle talepleri karşılamaktan uzaktır. Bina
fiziki yapısıyla orada çalışan adliye çalışanları
başta olmak üzere, halkımız için bir çilehaneye dönmüştür.
Sayın Bakan, Besniye adliye binası yapacaktınız, bugüne
kadar yapmadınız. Besnililer sizden adliye binası bekliyor.
Ayrıca, yine 17 bin nüfuslu Çelikhan ilçemizde
adliye bulunmamaktadır. Yol koşulları nedeniyle Çelikhanda yaşayan
halkımız adliye hizmetlerine ulaşmakta büyük
sıkıntı yaşamaktadırlar. Çelikhana da adliye
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut...
BURHANETTİN BULUT (Adana) Adananın
Yüreğir ilçesinde beş yıl önce yapımına başlanan,
2016 yılında hizmete gireceği belirtilen yeni adliye
binası, aradan geçen süreye rağmen hâlâ bitirilememiştir. Adliye
binasının yüzde 95i tamamlanmış ancak kalan
kısımlar için çalışma durdurulmuştur. Yüklenici
firmanın ekonomik darboğaza girdiği, ihaleye yönelik tasfiye
sürecinin başlatıldığı söylenmektedir.
Sayın Adalet Bakanına sormak istiyorum:
2014 yılında temeli atılan, 2016 yılında hizmete
açılacağı söylenen yeni adliye binasındaki gecikme neden
kaynaklıdır? Adliye ne zaman açılacaktır? Binanın
gecikmesinden kaynaklı maliyet ne olmuştur? Bu zarar kim
tarafından karşılanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşcıer...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, kadına yönelik şiddet ve
kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda yapılan her türlü doğru
işe destek oluyoruz. Bu amaçla yayınladığınız
genelge olumlu bir adım ancak kadın derneklerinin, örgütlerinin
bazı ciddi endişeleri var ve sürece dâhil edilmediklerini
açıkladılar. Bu ve benzer başka bir çalışmada
onların fikirlerini alarak, endişelerini duyarak bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Yine, kadına yönelik şiddet ve kadın
cinayetleri davalarında indirim uygulanmamasıyla ilgili bir yasa
teklifi verdim, Komisyonda bekliyor. Siz de bu konuda çeşitli
açıklamalar yapıyorsunuz. Kadına şiddet ve kadın
cinayetleri konusunda iyi hâl ve tahrik indirimi uygulanmaması adına
bir çalışma yapıyor musunuz? Bugün de Güneş Karaçuban ve
Fatma Şengül davalarında indirim uygulandı. İstanbul
Sözleşmesine aykırı bir şekilde, sözde namus gerekçesiyle indirim
kararı veren hâkim ve savcıların uluslararası
sözleşmeyi tanımaz tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Karasu...
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı
olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa
bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.
Hukuksuzluk sürecine, hukuk adına saygı gösterilmez. Bu şekilde
giderseniz ne yönetecek bir ordu ne yaşayacak bir ülke ve cumhuriyet
bulamayacaksınız.
Bu satırları hatırlıyor musunuz?
Bu satırların sahibi hemşehrim Yarbay Ali Tatarı
aramızdan ayrılışının 10uncu yıl dönümünde
saygıyla anıyorum.
Sorumu soruyorum: Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesinde illerde görev yapan 500 müfettiş
Ankaraya çekilerek Bakanlık müfettişi yapılmış. Söz
konusu uygulamaya açılan dava Danıştay tarafından
haklı bulunmuş ve yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir.
Ancak, Danıştayın verdiği aksi yöndeki karara rağmen,
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından atama ve
görevlendirme işlemleri hukuksuz biçimde devam etmektedir. Bu
bağlamda soruyorum: Millî Eğitim Bakanlığının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanımıza olacak: Sayın
Bakanım, 1 Ocak 2019dan itibaren tebligat çıkarmaya yetkili
mercilerin aralarında kamu kurumlarının, noterlerin,
avukatların, bilirkişilerin de bulunduğu gerçek ve tüzel
kişilere tebligatların elektronik ortamda gönderilmesini zorunlu hâle
getiren uygulamaya geçildi. Zorunluluk dışında kalan gerçek ve
tüzel kişilerin ise elektronik tebligatı talepleri hâlinde
kullanmaları öngörüldü. Tebligatların elektronik ortamdan anlık
iletilmesinin sağlanmasıyla da yargılanmaların kısa
sürede tamamlanması amaçlandı. Uygulama kapsamında bugüne kadar
kaç tebligat elektronik ortamda iletildi? Fiziki tebligat yerine elektronik
tebligat yapılması sayesinde ne kadar tasarruf sağlandı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Komisyon
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Sayın Başkanım,
soruları cevaplamak üzere sözü Sayın Bakanıma
bırakıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Şimşekin
belediye çalışanlarına yönelik bu talebinin Çalışma
Bakanımızdan -teknik- son bilgisini alacağım. Ancak, az
önce de söylediğim gibi, özellikle ideolojik ya da farklı sebeplerle
de olsa belediye çalışanlarının bir şekilde
sözleşmelerine de son verilmemesi ya da bu anlamda güvencesiyle ilgili her
türlü çalışmayı Hükûmetimiz de gündemine elbette alacaktır.
Ancak, bu konuda yasal düzenleme ya da son durumla ilgili doğru
bilgilendirmek adına ben, yazılı ya da bilgi geldiğinde
sizlere arz edeceğim.
Sayın Tutdereyi göremedim ama böyle hitap
edeyim: Ben Besnide de söyledim, adliyeyle ilgili oradaki
hemşehrilerimize de söz verdim çünkü Besninin ihtiyacı olan bir
konuydu. Yer tespitiyle ilgili geciken bir durum. Ancak, proje
çalışmaları tamamlandı ve yatırım programına
alınarak önümüzdeki yıl ihalesini yapmayı planlıyoruz.
Besnili hemşehrilerimize de bu vesileyle buradan selam söylüyorum.
Sayın Bulut, Adana Adliyesiyle ilgili,
adliyemizin inşat çalışmaları esasen yüzde 90ın
üzerinde tamamlandı. Ancak, müteahhit firmanın yapmış
olduğu birtakım gecikmeler sebebiyle işi sürdüremez hâle gelince
tasfiye ve yeni işverene, yeni müteahhit firmaya verilmesiyle ilgili süreç
devam etmektedir. Adana Adliyesi de Türkiye'nin en güzel adliyelerinden biri
olacaktır ve inşallah çok daha fazla gecikmeksizin
Bakanlık
olarak da yakından takip ettiğimiz bir çalışma
alanıdır. Adliyemiz, bu gecikmeyi de telafi edecek şekilde -en
güzeliyle inşallah- Adananın hizmetine sunulacaktır.
BURHANETTİN BULUT (Adana) Tarih verebiliyor
musunuz?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL
İnşallah önümüzdeki yıl içerisinde tamamlanacak.
BURHANETTİN BULUT (Adana) İnşallah.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Sayın
Taşcıer, genelgeyle ilgili olumlu yöndeki değerlendirmeniz
değerli çünkü bu konuda çabalar
Kadına yönelik şiddet sadece
bir genelgeyle sona erdirilecek bir konu da değil ancak özellikle bu
konularda bir farkındalık oluşturma anlamında, eğer
bir cana şiddeti bile engelleyecekse bunun için Anayasa bile değer,
öyle düşünüyoruz.
Kadın dernekleriyle ilgili de tabii, Aile
Bakanlığının yapacağı genelgeler var,
İçişleri Bakanlığının kendi alanları
Bu,
savcılıklarla ilgili soruşturma aşamasına yönelik
olduğu için kanunun yargısal soruşturma yönüyle alakalı bir
durum. Dolayısıyla, bu konuda elbette onların tüm eleştiri,
önerilerini de alıyoruz ancak genelgedeki bazı ifadelerin
yanlış anlaşıldığını görüyoruz;
yalnız, onları da çok dikkatle takip ediyoruz. Son tahlilde, bu
genelge bir statik değildir, dogma değildir; her türlü öneriye,
kamunun önerilerine, sivil toplumun önerilerine açıktır, önemli olan
netice almaktır. Ama dediğim gibi, yargıya gelen konularla
ilgili bu konu. Esasen asıl olan, şiddete hiçbir şekilde maruz
kalmamak üzere esas sorunları temelinden çözmektir.
İyi hâlle ilgili
Gerçekten büyük bir, elim bir
cinayet oluyor; böyle infial olan bir hadisede yani duruşmadaki
tavırdan dolayı iyi hâl indiriminin yapılmasını ben
bir hukukçu olarak asla anlayamıyorum. Böyle bir
yaklaşımın, duruşmadaki hâl, tavır değil yani o
kadının canına kastediyorsun, kadını öldürmüşsün,
duruşmada iyi hâlli olarak
Bir de daha iyi hâlli olarak gelmeyeceksin
oraya. Bunu asla kabul edemiyoruz. Dolayısıyla bu konuda uygulamadan
kaynaklı, Yargıtayın da iyi hâl indirimiyle ilgili Neden iyi
hâl indirimi yaptınız? şeklinde bozduğu kararlar da var. Bu
konuda da -hem uygulamada hem farkındalık hem yasal düzenleme
anlamında da- akademisyenlerle yaptığımız,
uygulayıcılarla yaptığımız bir
çalışmamız da var. Bu konuda da Parlamentonun yine takdiri
olduğunda bu hususlarla ilgili bizim de önerilerimizi elbette
sunacağız.
Elektronik tebligatla ilgili Sayın
Taşkının sorusunun cevabı: 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren
adliyelerin tebligatları elektronik tebligat yoluyla yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Müsaadeniz olur
mu Başkanım, cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayın.
Buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Adliyelerdeki
tebligatlar, avukat, noter, bilirkişi ve taraflara elektronik tebligatla
yapılıyor. Cep telefonuna mesaj geliyor, mesajdan beş gün sonra
tebligat yapılmış oluyor ve böylece yurt dışında
da çarşı pazarda da olsa vatandaş kendisiyle ilgili hukuki süreç
hakkında bilgi sahibi oluyor. Bir: Doğru tebligat
yapılıyor; tarafa tebligat; usulsüz tebligat engellenmiş oluyor.
İki: Tebligat eksikliğinden dolayı davaların uzaması
da engelleniyor. Böylece, 14 milyondan fazla tebligat yapıldı ve 175
milyonun üzerinde tasarruf yapıldı. Vatandaşlarımız
için ihtiyari, buradan da bu vesileyle ifade etmek isterim, tebligatı
elektronik olarak almak isteyen her vatandaşımız PTT
aracılığıyla tıpkı TC kimlik numarası gibi,
tebligat adresi alabilecek ve bu konuda hakkında açılan tüm dava
tebligatlarının kendisine gelmesi sağlanacak. Ayrıca,
çevreci bir uygulama. Adliyedeki bu uygulama sebebiyle 8 binin üzerinde
ağaç kesilmekten kurtulmuştur. Bu uygulamalarımızı da
artırarak sürdüreceğiz.
Saygıyla Genel Kurulu selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
oylamadan sonra söz istiyorum.
BAŞKAN 5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
5inci madde kabul
edilmiştir.
Sayın Özel, bir talebiniz mi oldu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Soma maden işçilerine verilen sözlerin
yerine getirilmesi ve Somanın köylerinde gerçekleştirilen
kamulaştırma işlemlerindeki
ayrımcılığın önlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
hatırlatma yapmak boynumuzun borcu. Bunu hem bütün Manisa Milletvekilleri
adına hem Meclis adına yapmamız lazım.
Somada yaşanan maden faciasından sonra
2.800 madenci işsiz kalmış ve tazminatlarını
alamamıştı. Uzun süre dile getirildi. Daha sonra bütün
grupları gezdiler ve kendileri Bakanla da görüşerek bazı sözler
aldılar. Bu sözlerden birincisi, yılın ilk üç ayında
Eynezdeki işçilerin tazminatlarının ödenecek
olmasıydı. Onu hep beraber takip etmemiz lazım.
Ama ikincisi, Atabacası, Işıklar ve
Uyar Madencilikle ilgili bir torba yasaya bir madde ilave edileceğinin
sözü verilmişti. Şimdi bütçe bitiyor, ardından bir torba yasa
var. O çok önemli, bu çok önemli. diye iktidar partisi işte 12 maddelik
bir torba yasa getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika daha
veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatta teamüllere
aykırı olarak, bütçe görüşülürken Plan ve Bütçe Komisyonunu
çalıştırdılar bu torba için ama yine işçilere bu söz
verilen maddeyi eklemediler. Cumartesi günü Meclis çalışacak. Mademki
Meclis, gündemine hâkimdir, güçlü Meclistir, bunun cumartesi günü
yapılmasını son derece önemsiyoruz.
Yine madencilerle ilgili iki cümle -bir beklenti
var- Sayın Başkanım, müsaadenizle. Son on beş
yıldır Somanın Kozluören köyünde 25 kişinin arazileri
kamulaştırıldı. Burada bir söz var, bir gelenek var, bir
uygulama var; bu durumlarda o kişilerden 1 kişi kamuya
alınıyor. Komşu Deniş köyünden 15 kişi, Tekeli
Işıklardan 7 kişi, Eynezden 5, Dereköyden 6, Sultaniyeden 2,
Bozarmuttan 2 kişi kamuya alınmışken Kozluörenden 1
kişi bile alınmamış. Ayrımcılığa
uğruyoruz. diyorlar. Bunu da üstlerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir cümle, tamamlamama izin
verin efendim, eksik kalmasın.
BAŞKAN Şimdi size bir cümlelik izin
verirsem Sayın Erkan Akçaya karşı saygısızlık
yapmış olurum çünkü Erkan Bey
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Estağfurullah, ben alınmam Sayın Başkanım, önemli
bir konu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Erkan Bey Hayır. demez efendim buna.
İSMET YILMAZ
(Sivas) Biz de Hayır. demiyoruz.
BAŞKAN Özgür
Bey, kayıtlara girer, sizin sesiniz de gür, isterseniz ifade edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Erkan Bey de girsin istiyor çünkü hepimiz adına
söylüyorum, onu da kayda geçireyim. Eğer uygun görürseniz bir cümle
Bir
dakikanın yarısını bile kullanmam.
BAŞKAN Peki,
buyurun, tekrarı olmamak kaydıyla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ve Kozluörendeki köylüler diyorlar ki: Bu sıkıntımız,
neden bizden kimse alınmıyor? Bu ayrımcılık son
bulsun. Onu dile getirelim.
Biz Erkan Beyle
Soma Komisyonunda birlikte çalıştık, bu işçilerin
haklarının verilmesi konusunda da birlikte gayret gösteriyoruz. Tüm
Meclise de, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna Somanın bu
beklentisini hatırlatıyorum.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, 2 maddemiz kaldı. Kısa bir ara verelim,
ondan sonra o 2 maddeyi de bitirelim.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar) Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN
- Komisyon yerinde.
Değerli
milletvekilleri, 6ncı madde üzerinde kalmıştık,
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde ilk söz
İYİ PARTİ Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın
Aydın Adnan Sezgine aittir.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son günlerde Doğu Akdenizde ülkemiz açısından
çok ciddi gelişmeler yaşanmaktadır. İktidar bir
doğruyu çok gecikmeli olarak yapmıştır. Gecikmeleri ve
vahim hataları kısmen telafi edebilecek şekilde Libyayla Deniz
Yetki Alanlarının Sınırlandırılması
Mutabakat Muhtırasını imzalamıştır. Bazı
aksaklıklarına rağmen bu mutabakat muhtırasını
İYİ PARTİ olarak destekledik ve arkasında duruyoruz.
İktidar bir de büyük bir yanlışın içine girmiştir. Libyayla
yeni bir Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat
Muhtırası imzalamıştır. Bunun
taşıdığı önemli riskleri Dışişleri
Komisyonu başta olmak üzere farklı zeminlerde ve bu kürsüden çok
açıkça dile getirdik. Libyayla imzalanan Güvenlik ve Askeri İş
Birliği Mutabakat Muhtırasına ilişkin endişelerimizi
muhtıraya ilişkin kanun teklifi Genel Kurul gündemine geldiğinde
daha ayrıntılı tarzda işleyeceğiz.
İktidar Doğu Akdenizden bölge ülkeleriyle
ilişkilerimize, Suriyeden AByle münasebetlerimize, uluslararası
kuruluşlardaki tutumumuzdan transatlantik bağlarımıza kadar
çok ciddi yalpalamalar ve hatalar yapmıştır, savrulmuştur.
Bugün özellikle Güney Kıbrıs Rum
Yönetiminin Avrupa Birliğine üyeliğinin ardından yapılan
önemli bir hataya değinmek istiyorum. Bunu da AB
Başkanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında
yaptığım konuşmanın bir devamı olarak
addediyorum. Biz AByle ilişkilerin geliştirilmesine karşı değiliz,
tam aksine. Ama AByle münasebetlerimizde iktidar en az ABnin
yaptığı kadar hata ve samimiyetsizlik içine girmiştir ve bu
hataların bir kısmı da Kıbrısla
bağlantılıdır.
Bu meyanda ABnin Türkiye-Libya Deniz Yetki
Alanlarının Sınırlandırılmasına
İlişkin Mutabakat Muhtırasına karşı
tavrını da kuvvetle kınadığımı belirtiyorum.
Bu tavır hem çelişkili hem de yanlıştır. Ama maalesef
GKRYnin ABye üyeliğinin ardından zamanın Bakanlar Kurulu
kararlarıyla verilen ödünler ABnin Kıbrıs sorununa daha fazla
metalder edilmesine neden olmuştur.
Bilindiği üzere Türkiye ile AB arasında
bir gümrük birliği rejimi vardır. Mayıs 2014 tarihinde 17
ülkenin ABye üye olmasıyla birlikte gümrük birliğinin yeni
katılan ülkelere de teşmil edilmesine yönelik olarak imzalanan ek
protokolün hayata geçirilmesi için Hükûmet Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
dışındaki 9 ülkeyi kapsayan ve Kıbrıslı
Rumları bu uygulamanın dışında bırakan bir
Bakanlar Kurulu kararı yayınlamıştır. Bunda sorun yok.
Ama daha sonra Rumların Avrupa Birliği nezdinde
yaptığı baskılara boyun eğen iktidar 2004
yılının Ekim ayında Resmî Gazetede yayınlanan 7895
sayılı Bakanlar Kurulu Kararını almıştır.
Bu kararın başlığı Türkiye İle Avrupa
Topluluğu Arasında Oluşturulan Gümrük Birliğinin
Uygulanmasına İlişkin Esaslar Hakkında Kararda
Değişiklik Yapılmasına Dair Karardır. Bu karar
metninde Avrupa topluluğuna üye ülkeler listesinde GKRY 25inci
sırada Kıbrıs adıyla gümrük birliği kararına
dâhil edilmiştir, bunun altını çiziyorum. Bilahare, gümrük
birliğinin uygulanmasına ilişkin idari düzenlemeler 2006 tarihli
ve 10895 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla daha da
ayrıntılandırılmıştır. Böylece
limanlarımızın GKRYnin gemi ve uçaklarına
açılmasına hukuki zemin yaratılmış ve Türk kamuoyu
dâhil tüm taraflar yanılgıya sevk edilmiştir. Söz konusu Bakanlar
Kurulu kararlarında Rumların önünü açan bazı kelime
oyunlarıyla ödün verilmiş, bu ödün de kamuoyundan gizlenmeye
çalışılmıştır. GKRYnin Kıbrıs
Adasının tek ve meşru temsilcisi olarak tanınması
sonucunu ima eden böyle kararlar alınmıştır ama bu defa
kararın Türkiye tarafından uygulanmaması nedeniyle 8 müzakere
faslı AB Konseyi tarafından askıya
alınmıştır. GKRY de tek taraflı olarak Aralık
2006 tarihinde 6 faslın daha müzakereye açılmasını veto
edeceğini beyan etmiştir. Böylece 14 müzakere faslımız gümrük
birliğinin gereği olan malların serbest
dolaşımını engellediğimiz iddiasıyla, liman ve
havalimanlarımızı GKRYye açmamamız nedeniyle bloke
edilmekte ve hiçbir faslımız kapanmamaktadır. Bugün AByle
ilişkilerimizde GKRYnin müzakere sürecimizde yarattığı
engellerin siyasi veballerinden biri de yukarıda bahsettiğim
nedenlerle AKP iktidarının yanlış
politikalarının, yanlış okumalarının ve
verdiği kozların bir sonucudur. GKRYnin gemi ve uçaklarına
limanlarımızın açılmaması elbette doğrudur. KKTCnin
ve Kıbrıs Türklerinin meşru, haklı
çıkarlarını korumak asli bir görevimizdir. Ancak, AK PARTİ
iktidarı tarafından alınan Bakanlar Kurulu kararları
yanlıştır ve bu hâlleriyle süreçlerin tıkanmasına
neden olmuştur. GKRYnin Kıbrıs Adasının yegâne
temsilcisi olarak tanınması sonucunu yaratabilen ve
kırmızı çizgimizin aşındırılmasına
neden olan bu Bakanlar Kurulu kararları, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine uygulanan izolasyonlar kaldırılmadan hangi gerekçelere
istinaden alınmıştır? İktidarın bunu kamuoyuna
açıklaması gerekir.
Değerli arkadaşlar, uluslararası
ilişkilerimizde uzun süredir millî menfaatlerimize aykırı,
hayalperest ve birtakım ideolojik heveslere hizmet eden bir
anlayış egemendir. Niye dış ilişkilerimizde hatalar
yapıyoruz? Zira iktidarın bir dış politikası yoktur.
Uluslararası ilişkilerimiz savrulmaktadır, millî menfaatlerimiz
açısından akıl ve sağduyudan, geleneksel dış
politika değerlerimizden uzaklaşılmıştır. Bu,
iktidarın benimsemiş olduğu yanlış zihniyetten
kaynaklanmaktadır. İhvan odaklı yaklaşımlar
rotamızı bozmakta, ulusal çıkarlarımızı
zedelemekte, itibarımızı aşındırmaktadır.
Rövanşist anlayışlar, bazı değerlerin evrensel
niteliğine karşı sürdürülen Benim medeniyetim, senin
medeniyetin. kavgaları, İhvancı enternasyonalizm
eğilimleri, Türkiyeyi hiçbir şekilde güvenilmemesi gereken totaliter
ülkeler coğrafyasına doğru, her açıdan içi boş Avrasya
hayallerine sürüklemektedir. Aslında ekonomik çıkarlarımız
da bundan zarar görmektedir.
Avrupa Birliği, hâlâ egemen, mütehakkim güç
veya öyle olmaya çalışan ülkelere karşı en sağlam
partnerdir. Bugün Avrupada görülen popülist, İslamofobik, Türkofobik
eğilimler ilişkileri kültüralist paradigmalara hapsetmemelidir.
Evet, Türkiye-AB ilişkilerini olumluya çevirmek
için AB çevrelerine de çok büyük sorumluluk düşmektedir. Avrupa popülist
ve sığ korku siyasetini aşabilmelidir. Mamafih, belli bir süre
sonra bunu aşabilmesi ihtimali hâlâ mevcuttur. 2019 Mayısında
yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri, daha sonra ulusal düzeyde
gerçekleşen bazı seçimler bu yöndeki olumlu işaretlerdir.
İstese Türkiye kendi menfaatlerine de uygun olarak Avrupa Birliğinin
normalleşmesine katkıda bulunabilir. Türkiyenin ABye üyelik
hedefine stratejik çıkarlar, ülkemizin konumu ve tarihsel istidadı
perspektifinden yaklaşmak gerekmektedir.
Avrupa Birliğinin kendi bünyesinde
yaşadığı sorunları hafiflettikten sonra ilişkilerde
yeniden olumlu bir ivme yakalanması mümkün olabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu arada yapmamız gereken, tam üyelik müzakereleri
ilerlemese de demokrasiyi yeniden inşa etmek, reformlara ve mevzuat
uyumuna her alanda daha ileri ve hızlı bir küresel rekabet gücü
anlayışıyla geri dönmektir.
Avrupayı bir basit al-ver, transaksiyonel
ilişki alanı ve iç siyaset malzemesi olarak görmekten ziyade AByle
ilişkilerde sahici ve samimi bir irade ortaya koyabilmeliyiz. Kaldı
ki ülkemizin AB standartlarına ulaşması ABye üyeliğimiz
kadar önemlidir. Bunu gerçekleştirebildiğimiz takdirde, Türkiye aynı
zamanda evrensel değerleri benimsemiş demokratik bir hukuk devleti
olarak hem Avrupada hem de İslam dünyasında bir model, dünyanın
en çalkantılı bölgelerinde bir istikrar unsuru olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Tamam,
bağlıyorum, otuz saniye
BAŞKAN Kusura bakmayın Sayın
Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Selamlamayacak
mıyım?
BAŞKAN Ben bir dakika verdim, lütfen.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bugün böyle olacağını
başından beri ifade ettik ve aynı uygulamayı sürdürdük. Bu,
bugüne mahsus bir durum, diğer günlerde bunlara bakarız.
Değerli milletvekilleri, söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Tamer Osmanağaoğluna aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Osmanağaoğlu.
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi selamlıyor, yüce Türk
milletine saygılarımı iletiyorum.
Türk milleti, Asya steplerinden binlerce yıl
önce başlattığı destansı yolculuğunu kurduğu
cihanşümul devletlerle taçlandırmış büyük bir millettir. Bu
necip millet, musibetleri ferasetiyle defetmeyi bilmiş,
varlığıyla mazlum ahalinin de varlığının
teminatı olmuştur. Türk milletinin hürriyet sevdası Sivas
Kongresinde Büyük Atatürkün Ya istiklal, ya ölüm! diye
haykırışında kendisini bulmuştur. Millî Mücadele
karargâhında demir dağları eriten o kutlu ses bir asır
sonra, üyesi olmaktan gurur duyduğumuz bu Gazi Meclisimizin
çatısı altında yankılanmış, liderimiz Sayın
Devlet Bahçelinin Öleceksek adam gibi ölelim. çağrısında hayat
bulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; asırlar öncesinde yakılan hürriyet meşalesi
aynı zamanda bugün de heyecanla yanmakta, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
taşıdığı bağımsızlık ruhu ilk
günkü canlılığını yaşamaktadır.
İlelebet payidar kalacağına iman ettiğimiz devletimiz bugün
de hakkına uzanan müstevli ellere gereken cevabı vermekte, hainlere
haddini bildirmektedir. Ne mutlu ki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı
ve Barış Pınarı Harekâtıyla kan emici teröristlerin
başı ezilmekte, Doğu Akdenizde Türk milletinin
hakkını gasbetmeye çalışan, barışa hasım
insanlık düşmanlarının oyunu bozulmaktadır. Kabul
etmek gerekir ki, milletçe Türkiye'nin hedefe koyduğu stratejilere ve
politikalara şahitlik ederken Türk dış politikasının
da Türkiye merkezli stratejilerden beslenmesinin, millî çıkarları öne
alan bir tavır sergilemesinin, teröristlere kaçacak delik aratan, kirli
ittifakların oyununu bozan sonuçlara ulaşılmada etkisi de
büyüktür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklüğünün
hakkının gasbedilmeye çalışıldığı bir
süreçten geçtiğimiz ortadadır. Özellikle Doğu Akdenizde
yaşanan gelişmelerin, Türk milletini ve devletini yok saymaya yönelik
girişimlerin sonucu olduğu da muhakkaktır. Bu sebeple, Türkiye
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında imzalanan Deniz
Sınırlarının Belirlenmesine Dair Mutabakatın
ardından Türkiye ile Libya arasında da aynı mutabakat
muhtırası imzalanması da büyük önem arz etmektedir. İnanıyor
ve biliyorum ki, imzalanan ve hayata geçirilen mutabakat muhtıraları
kadar önem arz eden diğer bir husus da Dışişleri
Komisyonunda kabul edilen Türkiye ile Libya Arasında Güvenlik ve Askerî
İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasına İlişkin Kanun Teklifinin yüce Meclisimizde kabul
edilecek olmasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi söz konusu
adımı olumlu ve gerekli görmektedir. Geçtiğimiz günlerde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında
varılan mutabakatla, Kuzey Kıbrısın Geçitkale Havalimanının
İHA ve SİHAlarımızın kullanımına
açılmasının, gaspçıların hayallerini kâbusa
çevirdiği de bir muhakkaktır. Atılan bu adımlar bütün
dünyaya göstermiştir ki, Türkiye ne Akdenizden ne Kıbrıstan ne
de tarihin kendisine verdiği haklardan asla taviz vermeyecektir. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan sonra da
Türkiye, hem kendi haklarını hem Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin haklarını hem de hakları gasbedilmeye
çalışılan Akdenize kıyıdaş ülkelerin
haklarını korumaya artan bir kararlılıkla devam edecektir.
Bu kararlılığın karşısında ellerindeki tüm
imkânları âdeta silah gibi kullanan şer ittifakının
adımları da gözden kaçmamaktadır. Bölge ülkelerinde
istikrarsız bir siyasi sistem oluşturma çabasına giren ve
sosyopolitik buhran yaratmaya çalışan ABD ile Fransa ve
Almanyanın başını çektiği kimlik krizi yaşayan
AB, coğrafyamızda yaşanan kargaşayı körüklemekte âdeta
birbirleriyle yarış içine girmektedir. Emperyalist
bozguncuların, kırılgan siyasi yapılara sahip ülkelerdeki
riskleri kendi çıkarları için kullanmaya çalışarak iç
siyasete müdahaleye yeltenmesi tehdidin boyutunu artıran farklı
gelişmelerdir.
Diğer yandan, ABD Temsilciler Meclisi,
aşağılık kompleksiyle hareket eden bir grup lobicinin
yalanlarına bel bağlayarak soykırım yalanına ortak
olmuş ve bu minvaldeki bir tasarıyı kabul ederek hukuken,
ahlaken hiçbir dayanağı olmayan bir kararla Türkiyeyi tehdit etme
hadsizliğine düşmüştür. Yine, ABD Dış
İlişkiler Komitesi, kahraman Mehmetçikimizin destansı
mücadeleler sergileyerek gerçekleştirdiği Barış
Pınarı Harekâtını ve Türkiyenin S-400 satın almasını
gerekçe göstererek ülkemize bazı yaptırımlar
uygulanmasını öngören tasarıyı 9 Aralık 2019 tarihinde
onaylamış, ABD Senatosu da 17 Aralık 2019 tarihinde bu
tasarıyı kabul etmiştir. Yaşanan bu gelişmelerin
aksine, ABDnin 1987den bu yana Güney Kıbrıs Yönetimine
uyguladığı silah ambargosunu manidar bir zamanlamayla
kaldırma kararı alması da akıllara soru işareti
getirmiştir.
Bununla birlikte, ABDnin Atina Büyükelçisi de
boş durmamış, Türkiyenin Doğu Akdenizdeki
varlığından ve attığı adımlardan duyduğu
rahatsızlığı dile getirmiştir. Avrupa Birliği ve
ABye üye 27 ülkenin devlet ve hükûmet başkanları ortak bir
açıklama yapmış ve Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti
arasında imzalanan mutabakat metnini tanımadıklarını
deklare etmişlerdir. Sokakları ateşe teslim eden, acziyet
içerisinde kıvranırken bile Türk düşmanlığından
medet uman Fransanın erken öten horozu Macronun haddini aşan
açıklamaları da kara kaplı defterde yerini almıştır.
Son yıllarda kırmızı bültenle aranan teröristlerin
uğrak adresi hâline gelen Avrupa Parlamentosu da Türkiyenin Suriye
politikasını eleştirerek kaybedenler koalisyonunda yerini
almıştır.
Ne var ki Milliyetçi Hareket Partisinin kararlı
duruşu, yüce Türk milletinin aklıyla ortaya çıkan Cumhur
İttifakı ve milletimizin tasdikiyle hayata geçen
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tüm bu tehditlere
karşı âdeta kalkan oluşturmuştur. Bugün, Türkiyeyi hedef
alan kan emici emperyalizmin ve onların figüranlığına soyunan
içimizdeki parazitlerin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
aynı sözlerle, aynı gerekçelerle ve aynı hedef çerçevesinde
saldırması, şer odaklarının ülkemiz
karşısında nasıl da ustaca birleşebildiklerini net
olarak bize göstermektedir. Siyasi istikrarı, hızlı ve yerinde
kararlar alınmasını, devlet mekanizmasının en etkili
şekilde kullanılmasını sağlayan bir sistem olan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ve bunun mimarı
olan Cumhur İttifakının hedef alınması
şaşırılacak bir durum değildir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte
siyasi, ekonomik, askerî ve sosyal baskısını artıran sözde
medeni dünyanın geçmişi şaibeli, bugünü kanlı,
geleceği ise karanlık oyun kurucuları, millet aklıyla vücut
bulan Cumhur İttifakına ve Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin çelikten duvarlarına çarparak hain emellerine
ulaşamayacaktır. Türk milleti, tüm bu saldırılara
rağmen sürdürülen mücadelenin amacına ve
haklılığına sonuna kadar inanmaktadır. Karadeniz
kıyılarından Afganistan dağlarına, Suriyeden
Doğu Akdenize kadar sürdürülen mücadelenin sonuna kadar
yanındadır. Çünkü Türk milleti, külli iradenin sahibi tarafından
bu toprakların sahibi ve vârisi kılınmıştır.
Çünkü Türk milleti, beklenen şafağın kutlu habercisidir. Çünkü
Türk milleti, karanlığı yaracak hilalin son habercisidir.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken
mavi vatanımız Akdenizin bizim için sadece bir deniz
olmadığını haykıran cennetmekân Osman Yüksel
Serdengeçtinin şu mısralarını sizinle paylaşmak
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Akdeniz Hilalindir; Salibin değil!.. / Ey!
Emperyalist, muhteris Avrupa!... / Bu hakikatin önünde eğil!.. / Biz
asırlarca burada gezenlerdeniz! / Batılı değil, hakkı
sezenlerdeniz
/ Müsterih ol bizim deniz Akdeniz. / Sen bizdensin, biz
Sendeniz.
Bu duygu ve düşüncelerle 2020 yılı
bütçemizin yüce Türk milleti ve devletimiz için hayırlar getirmesini
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekilimiz Sayın Pero
Dundara aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA PERO DUNDAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Bütçe
Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce, özellikle
Maraş katliamında, cezaevinde yaşamını yitirenleri ve
bugün, ölüm yıl dönümü olan Taybet anayı bir kez daha saygıyla
anıyor ve bu katliamı yapanları nefretle
kınadığımı belirtmek istiyorum. Özellikle bu Hayata
Dönüş Operasyonu adı verilen operasyonun öyle
tanınmadığını herkes biliyor. Yaşamdan
koparılmak istenen, ölüme gönderme operasyonu olduğunu bir kez daha
belirtmek istiyorum buradan.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde
işlenen bu insanlık suçu vicdanlarda hâlâ
sıcaklığını korurken, bu katliamın emrini
verenler, bu suça ortak olanlar, yöneticiler, bırakın ceza
almayı bu dönemin iktidarı tarafında ödüllendirilmişlerdir.
F tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve Hayata Dönüş Operasyonu
adını veren, özellikle, o dönemde görevli bulunan Ali Suat Ertosuna
2004 yılında AKP Hükûmeti kararıyla Devlet Üstün Hizmet
Madalyası verilmiştir. Şaşırdık mı? Tabii ki
hayır.
Bizler, insanlığa karşı
işlenen katliamların faillerinin
yargılanmadığını, bu faillere beraat verilerek de
âdeta minnet borçlarının ödendiğini JİTEM davalarından
biliyoruz. En son, 13 Aralıkta görülen ve beraatla sonuçlanan Ankara
JİTEM davası bunun en somut örneğidir. İktidara geldiğinde
faili meçhul cinayetleri aydınlatacağının sözünü veren
Hükûmet, bu sözünü, faillere beraat kararı vererek nasıl yerine
getirdiğini göstermiştir. Nitekim yüzleşme davaları diye
başladıkları Kızıltepe, Cizre, Lice ve daha nice
davaların zaman aşımına uğrayarak düşürülmesi de
bu Hükûmetin sözüne ne kadar sadık olduğunu bir kez daha
göstermiştir(!)
Yakınları faili meçhul cinayetine kurban
giden binlerce aile gibi ben de babasını bu cinayetlerde kaybeden
biriyim. Babam, amcam ve bir akrabamız evin önünde vurulmuştur ve
yine, bu failler elini kolunu sallayarak toplum içerisinde
yaşamını devam ettirdiği sürece demokrasi ve hukuk
katliamının son bulmayacağını belirtmek istiyorum.
Özellikle, bu katillerin, Hizbullah yasası adıyla seçim sürecinde
çoğu serbest bırakılarak şu anda dışarıda,
kendi evlerinde yaşamını sürdürdüğünü belirtmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, burada, başta
Hayata Dönüş adı verilerek gerçekleştirilen yaşama
kastetme operasyonlarında katledilen 30 tutsak olmak üzere, faili belli cinayetlere
kurban gidenleri saygı ve minnetle anıyorum. İşlenen bu
katliamların faillerinin yargılanıp hak ettikleri cezalara
çaptırılması için adalet arayışımızdan ve
hukuk mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğimizin sözünü burada bir kez daha
belirtmek istiyoruz.
Cezaevlerinde tek tip kıyafet
uygulamalarına dönük baskılar, çıplak arama, kelepçeli muayene,
kitap engeli, mektuplar, sansür uygulanması, cezaevi yönetimi
tarafından siyasi tutukluluğa dönük keyfî cezai yaptırımlar,
darp ve işkencelere her gün bir yenisi eklenmektedir. Buna, özellikle
kıyafet yasağının da dâhil olduğunu belirtmek
istiyorum. Hâkî renkli, mavi, lacivert renkli kıyafetler cezaevlerine
alınmıyor arkadaşlar; bunun nedenini Sayın Adalet Bakanı
biliyor mu bilmiyorum, onu belirtmek istiyorum: Mavi ve lacivert renk
gardiyanların giydiği kıyafetlerin rengi olduğu
belirtilerek yasaklanmıştır; hâkî renk askerî renk olduğu
için yasaklanmıştır. Bununla yetinmeyince bir de kapüşonlu
montlar yasaklanmıştır, bunun nedeni de sorulduğunda Belki
gece firar ederler, o kapüşonu kafalarına geçirirler, kimse bulamaz.
diye... Böyle bir mantıkla da kıyafetler cezaevine
alınmıyor.
Nitekim, cezaevinde çocuklarıyla birlikte
kalmak zorunda olan annelerin, ATK raporlarına rağmen cezaevlerinde
tutulan ve burada yaşamını yitirmeye mahkûm edilen hasta
tutsakların maruz kaldığı uygulamalar, bu
politikaların devam ettiğinin en açık göstergesidir. Yirmi
beş yıldır cezaevinde olan ve kanserin tüm vücuduna
yayılmasına rağmen hâlâ tutsaklığı devam eden,
sağlık hizmetlerinden gerekli şekilde faydalanmasına
müsaade edilmeyen Fatma Özbay, bu uygulamalara maruz kalan hasta tutsaklardan
birisidir. Bir de buna ek olarak, onun ablası da yirmi yedi
yıldır cezaevinde; ablası Şakranda, kendisi Erzurum Cezaevindedir.
Şu anda tek talebi, ablasının bulunduğu cezaevine sevkinin
yapılmasıdır; bunun reddedilmesinin nedenini de Adalet
Bakanına burada sormak istiyorum. Diyorlar ki: Disiplin cezası var,
onun için sevkini yapamayız. Acaba cezaevinde nasıl bir disiplin
cezası var, onu da burada belki Adalet Bakanı yanıtlar, biz de
aydınlanmış oluruz.
Özellikle, Emine Aslan Aydoğan ise
yaşamını yitirmeye mahkûm edilen hasta tutsakların
sonuncusudur. Aynı zamanda, cenazesinin Viranşehirde defnedilmesine
dahi izin verilmeyen, Kızıltepede taziyeevine izin verilmeyen bir
kayyum anlayışıyla da karşı karşıya
olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, kendisinden
olmayana her türlü zulmü reva gören bir politikayla ayakta durmaya
çalışan iktidar, sadece yaşayana yönelik değil,
yaşamını yitirene dönük de aynı ihlallere imza
atmıştır. Gömülme hakkı en kutsal hakken insanlar
cenazelerini yıkamadan gömmek zorunda kalmıştır. Cenazeye
imam gelmesine dahi müsaade edilmeyen bir insanlık suçu işlenmiştir.
Mezarlıklar kolluk güçlerine hedef olmuştur. Bir yandan hasta
tutsaklar cezaevlerinde ölüme mahkûm edilirken diğer yandan
hırsızlık, cinayet ve benzeri suçlardan yargılananlar ise
özel aflarla serbest bırakılmaktadır.
Ben, bir kez daha buradan yetkililere seslenmek
istiyorum: Bir an önce bu yanlış politikalarınızdan
vazgeçin. Cezaevlerinde yaşamını yitiren her hasta
tutsağın vebali boynunuzadır. Hasta tutsaklar arasında
hiçbir ayrım gözetmeksizin onların sesine ses verin; aksi takdirde de
insanlık, bu suçu işleyenlere, bu suça ortak olanlara en
ağır hesabı soracaktır.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde siyasi
tutsaklara dönük yaşatılan bu uygulamalar, Hükûmetin toplum
üzerindeki baskı ve şiddet politikalarının aynası görevini
görmektedir. Bu anlamda ülke yarı açık cezaevine
dönüşmüştür. İtaat et, rahat et. mantığıyla
hareket eden iktidar, kendisine oy vermeyen, muhalefet eden başta Kürt
siyasetçiler, gazeteciler, kadın mücadelesi veren aktivistler olmak üzere
herkesi terörist ilan etmiştir. Aziz Oruç, siyasi iktidara muhalif
olduğu için kapatılan Dicle Haber Ajansının ve sitesine
defalarca erişim engeli konulan Mezopotamya Haber Ajansının
muhabiridir, gerçekleri yazdığı için yargılanan ve bu
yüzden ülkesini terk etmek zorunda kalan yüzlerce özgür basın
çalışanından sadece biridir ancak bugün tutuklanan Aziz Oruç,
iktidar yanlısı havuz medyası tarafından Terörist
yakalandı manşetleriyle de hedef alınmıştır.
Aziz Oruç gazetecidir ve derhâl serbest bırakılmalıdır.
Âdeta muhalif bütün sesleri susturmaya yemin
etmiş gibi politika yürüten iktidarın en büyük korkularından
biri de özellikle erkek egemen zihniyetine karşı politik mücadele
veren kadınlar ve kadın dernekleri olmuştur. Kadına yönelik
şiddet artarak devam ederken, iktidar bunun önlemini almak yerine,
çıkarılan OHAL KHKleriyle, kadın mücadelesi veren derneklerin
kapılarına kilit vurmuştur, bu alanda çalışma yürüten
kadın aktivistleri terörist ilan etmiştir. Kadın ölümlerinin,
çocuk istismarlarının önüne geçebilmek için sunulan kanun teklifleri
bu Mecliste çoğunluğu elinde bulunduranlar tarafından
reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, erkek egemen sistemin
tezahürü olan siyasi iktidar, kadın düşmanı politikalarına
HDPli belediyelere atanan kayyumlar eliyle devam etmektedir. Her
defasında Bizim, Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yoktur. diyen
bu iktidar Kürt halkının iradesini tanımayarak, belediyelere
kayyum atayarak, seçilmişleri rehin alarak demokrasi katliamı
işlemiştir. Özellikle de Machiavelli -duyanlar vardır-
İktidar olmak için tüm yolları kullanmak mübahtır. diyor; bu
iktidar da aynısı yapıyor. Belki bunu, nasıl bir yöntem
kullandığını bilmeyenler araştırıp
öğrenebilirler; belki bir sonuç alınabilir.
Halk iradesine, eş başkanlığa,
eşit temsiliyete tahammül edemedikleri için, seçimle
alamadıklarını kayyum atayıp gasbederek Kürt
düşmanı, kadın düşmanı politikalarındaki
ısrarlarını gözler önüne sermişlerdir. Nitekim, 2016
yılında atanan kayyumların, kadına yönelik şiddetle
mücadele merkezlerini, sığınmaevlerini kapatarak, gizlilik
kararı olan dosyaları teşhir ederek kadınların can
güvenliğini tehlikeye atması da bu politikanın temsiliyeti
olarak görülmektedir. 31 Mart yerel seçimleri sonrasındaki kayyum atama gerekçeleri
ise kadın düşmanı politikalara devam edileceğini tescil
etmiştir.
Bakın, ellerinde somut tek bir delil
olmamasından kaynaklı, eş başkanlık gerekçe
gösterilerek belediyelerimize kayyum atanmıştır. Dünyada
eşi benzeri görülmemiş eş başkanlık ve eşit
temsiliyet uygulamaları suç olarak yargılama dosyalarında yer
almıştır. Eş başkanlarımızın seçim
çalışmaları, yerel yönetimlerden sorumlu Eş Genel
Başkan Yardımcımız ve bağlı komisyonlarla yaptıkları
görüşmeler suç unsuru yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, belediye eş
başkanlarımız gizli tanık ifadeleriyle gözaltına
alınıp tutuklanmıştır. Aynı gerekçeyle tutuklanan
Kızıltepe Belediye Eş Başkanımız Nilüfer Elikin
dosyasına 5 gizli tanık ifadesi konulmuştur. 2009
yılından beri âdeta bir meslek olarak icra edilen gizli tanık
ifadesi, akıllara, sevgili Vedat Türkalinin Yalancı Tanıklar
Kahvesi kitabını getiriyor. Aranızda mutlaka kitabı
okuyanlar vardır, okumayanlara bu kitabı mutlaka
okumalarını özellikle öneririm. Rivayet odur ki, kitabın
adının olduğu bu kahve, tarihin bir döneminde gerçekten var olan
bir kahvedir. Kahve, adliye binasının tam
karşısındadır. Bu kahveye, şahit arayan insanlar gelir
ve kendilerine yalancı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
PERO DUNDAR (Devamla) Bir dakika alabilir miyim
Başkan?
BAŞKAN - Tamamlayın, buyurun.
PERO DUNDAR (Devamla) Tamam.
Bir kez daha belirtmek istiyorum: Özellikle de
binlerce insanın hayatına mal olan bu gizli tanıklarla
özgürlüğünden mahrum edilen binlerce tutsak var şu anda cezaevinde.
Kürtçe eğitim veren kurumları kapatarak, Kürt
sanatçıların konserlerine engel olarak, anıtları
yıkarak Kürt halkının diline, kültürüne ve toplumsal
belleğine bir saldırı mekanizması gibi çalışan
kayyumların ve uygulamalarının en somut
yaşandığı illerden biri seçim bölgem olan Mardindir. 31
Mart seçimleri sonrasında seçilen Mardin Belediye Eş
Başkanlarımızın ilk işi Belediyeye müfettiş
çağırmak olmuştur. Bunu özellikle de benden önce konuşan
arkadaşlar dile getirdikleri için tekrar etmeyeceğim.
Bugün Mecliste bütçe görüşmeleri devam ederken
dışarıda yine kadınlar katledilmekte, çocuklar istismara
maruz kalmakta, yoksullar 2 kat daha fazla yoksulluk çekmekte ve yine Kürtler,
Kürt siyasetçileri rehin alınmaktadır. Bu anlamda, günlerdir üzerinde
konuşulan bu bütçenin halkın refah ve huzur içinde yaşamasına
dönük bir bütçe olmadığını çok net görmekteyiz.
İktidar tarafından hazırlanan bu bütçenin halkla ve halkın
gerçekliğiyle hiçbir ilgisi bulunmadığını bir kez daha
belirtmek istiyorum. Bu bütçenin kadınların, gençlerin,
çocukların geleceğiyle hiçbir ilgisinin
olmadığını belirtmek istiyorum.
Grubumuz adına bu bütçeyi de reddediyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekilimiz Sayın Polat
Şaroğluna aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Şaroğlu.
CHP GRUBU ADINA POLAT ŞAROĞLU (Tunceli)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Maraş katliamında
yaşamını yitiren canları saygıyla anıyorum.
Aradan geçen bunca zamana rağmen bu katliam
aydınlatılmamış ve gerçek failler yargı önüne
çıkarılmamıştır. Bu bağlamda, geçtiğimiz
günlerde Meclis Genel Kurulunda sıkça tartışılan nefret temelli
saldırıların üzerinde biraz durmak istiyorum çünkü bu tür
saldırılar ilk olmadığı gibi son da olmayacak gibi
görünüyor. Ülkemizde kişilerin kendilerinden farklı gördükleri
kesimlere karşı geliştirdikleri ötekileştirme, ne
yazık ki bazı kanaat önderlerinin nefret söylemiyle cesaret bularak
nefret suçlarına dönüşmektedir. Örneğin son olarak ülke genelinde
çeşitli illerde yaşanan olaylarda Alevi yurttaşların evinin
işaretlenmesi ve duvar yazıları gibi saldırılar bunun
en bariz örneğidir. Söz konusu illerde yaşanan bu olaylara
ilişkin yapılan resmî açıklamalar ise olayın ideolojik
boyutunun olmadığı ve çocuklar tarafından
yapıldığı gibi hiçbir somut delile dayanmayan
açıklamalardır. Bu konuda Hükûmetin takındığı
tutumu, kullandığı ayrıştırıcı dili ve
Alevi toplumunun taleplerini yok sayan politikalarını göz ardı
edemeyiz. Bu yüzden, bu tür saldırılar münferit değil, aksine
sistematiktir. İlkesi İncinsen de incitme. olan bir düşüncenin
temsilcileri olan Aleviler, bugün, barışı en çok hak eden
insanlar olmasına rağmen, ne yazık ki inançları ve değerlerinden
ötürü hâlâ baskı görmektedir. Alevilere yönelik gerçekleştirilen
menfur saldırılar bunu bir kez daha göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Aleviler de diğer
yurttaşlar gibi vergisini vermekte, vatandaşlık görevini yerine
getirmektedir fakat Anayasanın eşitlik ilkesine ve taraf
olduğumuz uluslararası anlaşmalara aykırı
olmasına rağmen cemevlerine yasal statü tanınmamaktadır.
Buna karşın, Diyanete ayrılan bütçe birçok kurumu geride
bırakmakta ve bu bütçenin önemli kısmı da çeşitli dernek ve
vakıflara aktarılmaktadır. Örneğin, Diyanetin dernek,
vakıf gibi kurum ve kuruluşlara sekiz ayda 21 milyon TL harcama
yaptığı ve bu kuruluşlara, önümüzdeki üç yıl, toplamda
125 milyon TL aktarılacağı da öngörülmektedir. Bu
rakamların 2016, 2017, 2018 yıllarında da 300 milyon lirayı
aştığı bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde
bulunduğu derin ekonomik kriz yaşamın her alanında kendini
göstermektedir. Ürkütücü boyutlara varan işsizlik ve peş peşe
gelen zamlar halkın yaşamını sürdürmesini engellemekte ve
borç batağındaki çaresiz vatandaşlar intihara sürüklenmektedir.
(CHP sıralarından alkışlar) Elektriğe, suya,
gıdaya, tütün ürünlerine ve doğal gaza yapılan peş
peşe zamlar ile sarayın israf ve gösterişe dayalı lüks
harcamaları yoksul bir kesime fatura edilmektedir. Özellikle kış
aylarında vatandaşlar nasıl ısınacaklarını
kara kara düşünürken, Enerji Bakanı, döviz kurundaki
değişim oranları dikkate alındığında
doğal gazın olması gerekenden yüzde 59 daha ucuz olduğunu
ileri sürerek vatandaşın aklıyla alay etmektedir.
Bakanlığın açıkladığı rakamlara göre 2019
yılının ilk dokuz ayında 3 milyon 360 yurttaş
hakkında elektrik borcunu ödemediği gerekçesiyle işlemler
yapılmıştır; 710 bin kişi ise doğal gaz borcunu
ödeyememiştir. Memur ve emekliye maaş zammı yüzde 4ü geçmez
iken son birkaç ay içerisinde sadece elektriğe ve doğal gaza
yapılan zamlar toplamda yüzde 30u bulmuştur. Küçük ve orta ölçekli
pek çok işletmenin de iflas ettiği bu süreçte uluslararası
firmalar yatırımlarını Türkiyeden çekmektedir.
İstihdamda yaşanan ciddi kayıplar ve
ekonomideki küçülmeyle sefalet endeksi artmış, halk
yoksullaştırılmıştır. Hâlbuki, uzmanlar ciddi bir
ekonomik gerileme yaşanacağını, özellikle seçim öncesi
açıklanan müjde paketlerinin ekonomiye er ya da geç olumsuz
yansıyacağını belirtmişlerdir.
Vatandaşın harcadığı her kuruşun
en az dörtte 1i vergiye gitmekte, ülkenin vergi yükü dar ve sabit gelirlilere
çektirilmektedir ancak bu bütçe teklifinde işçiye, memura, asgari
ücretliye, emekliye, kadına, engelliye, EYTliye, atamayı bekleyen
gıda, ziraat, su ürünleri mühendislerine, eğitim ve bilim
emekçilerine yer verilmemektedir.
4 kişilik bir ailenin insanca
yaşayabilmesi için gerekli en düşük harcama tutarı aylık 7
bin liraya dayanmış iken Hükûmet, kaşıkla verip kepçeyle
almaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkedeki işsiz
sayısı son bir yılda 820 bin artmıştır.
İşsizlik oranı yüzde 14le son on beş yılın en
yüksek rakamına ulaşmıştır. Türkiye İstatistik
Kurumu verilerine göre işsiz sayısı 4 milyon 600 bine
yükselmiştir. İş gücü istatistiklerinde en çarpıcı
rakam ise genç işsiz sayısındaki artıştır; genç
nüfustaki işsizlik oranı 4,5 puanlık artışla yüzde
26lara ulaşmıştır.
Döviz kurlarındaki sert çıkış ve
borçlanma maliyetlerinin artışı ekonominin farklı
alanlarına enflasyon, işsizlik ve yoksulluk olarak
yansımaktadır. Yeni Ekonomi Programında işsizlik
oranı 12,9 olarak güncellenmesine rağmen, uzmanlara göre bu hedefe
ulaşmak neredeyse imkânsız durumdadır. Aynı şekilde,
DİSKin araştırma servisi raporunda sigortalı işçi
sayısında yaşanan düşüşe dikkat çekilirken, özellikle
kadın işsizliğindeki artışın da altı
çizilmektedir.
Ülkemizde yükseköğretim mezunu işsiz
sayısı 1 milyon 250 bine ulaşmıştır. Bu durum
karşısında çözüm üretmek yerine, işsizlikteki
artışın sebebini, istihdam alanları
yaratamadığınıza değil de iş gücüne
katılım oranının yükselmiş olmasına
bağlıyorsunuz. Aslında, bir anlamda kendinizi açık
ediyorsunuz çünkü bu tablonun sorumlusu sizlersiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Gerçek olan şu ki, tek adam
rejimi krizi daha da derinleştirmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye yönetilemiyor,
Türkiye savruluyor. Konu, doğamızı, suyumuzu ve yaşam
alanlarımızı ilgilendiren kurumlar olunca, buna dair de birkaç
cümle söylemek isterim. Hükûmetin ekonomide yarattığı
ağır tahribat, çevre politikalarında da benzer sonuçlar
doğurmaktadır.
Bugüne değin yapılan baraj, HES, maden
ocakları ve bacalarından zehir çıkan termik santraller ülkemizin
ekolojik dengesi üzerinde büyük bir tahribata yol açmıştır.
Bununla birlikte, yapılması planlanan yeni projelerin de doğal
yaşam alanları için bir tehdit oluşturduğu
aşikârdır.
Bir taraftan bunları korumak ve
geliştirmekle mükellef kurumlara dev bütçeler ayırıyorken,
diğer taraftan insanlığın ortak mirası olan on iki bin
yıllık Dipsiz Gölü kurutuyor, dünyanın en eski yerleşim
yerlerinden olan Hasankeyfi baraj suları altında
bırakıyorsunuz. Kaz Dağlarında ağaçlara, Munzur
Vadisinde dağ keçilerine yaşam hakkı tanımıyorsunuz.
Tüm bu ekolojik yıkıma karşı tüm
canlıların yaşam hakkını savunmayı anayasal bir
görev biliyor ve Munzur özgür aksın istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 2020 yılı
bütçesinin kamu yatırım ve hizmetleri konusunda ilimiz
açısından da karamsar olduğumuzu belirtmek isterim. Daha önce de
dile getirdiğim üzere, Pertek köprüsünün yapılması bölge
insanı açısından hayati bir öneme sahip olup, zaruri bir ihtiyaç
hâline gelmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
konuya ilişkin vermiş olduğum soru önergesine gelen yanıtta
Keban Barajı üzerine yapılması talep edilen Pertek köprüsü 2019
yılı yatırım projesi kapsamında yer alarak, etüt,
fizibilite ve proje çalışmalarının tamamlanmasını
müteakip yatırım programına alınmasıyla birlikte bütçe
imkânlarına bağlı olarak yapım ihalesi
yapılabilecektir. denilmiştir. Önümüzdeki süreçte bu konunun
takipçisi olacağımı da belirtmek isterim.
Bununla birlikte, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesini Doğu Karadenize bağlayan Tunceli-Pülümür-Erzincan
bağlantılı yol projesi bir an önce hayata geçirilmelidir ancak
bu projede henüz bir çivi dahi çakılmamıştır. Komşu illerle
kıyaslandığında, Hükûmet tarafından ilimize
yapılan yatırımların ne kadar zayıf olduğu
anlaşılacaktır.
AK PARTİ hükûmetlerinin
uyguladığı yanlış politikalar sonucu tarım çökme
noktasına gelmiştir. Çiftçi sayısı azalmış, borç
ve ithalat artmıştır. Tarımdaki gübre, tohum, mazot ve
elektrik gibi girdi fiyatlarının yükselmesi çiftçiyi üretimden
çekmiştir ve çoğu arazi atıl durumda beklemektedir. Ekonomisi
büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanan ilimizdeki
üreticiler de bu durumdan nasibini almıştır. Aynı zamanda,
devlet hibe ve teşvikleri ile Avrupa Birliğince tarımsal
kalkınmayı destekleyen hibe programlarından da
yararlanamamaktadır.
Öte yandan, 1990'lı yıllardaki
çatışma ortamından en fazla etkilenen kentlerden biri olan
ilimizde, uzun yıllar devam eden terör sorunu ve uygulanan güvenlik
politikalarının yarattığı tahribatın etkisi
şimdilerde giderilmektedir. Bu süreçte yaşanan köy
boşaltmaları ve zorunlu göçün toplum üzerindeki olumsuz etkileri bilinmekte
olup şimdilerde köye dönüş yapmayı planlayan bölge halkı,
su, elektrik, altyapı gibi sorunlarla
karşılaşmaktadır. Bunlara dönük teşvik sağlayacak
yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Değerli milletvekilleri, sözlerimi tamamlarken
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bütçeye karşı olduğumuzu ve
Hükûmet temsilcilerinin görüşlerinin aksine, bu bütçenin halkın
çıkarına değil, halkın sırtına yüklenen bir bütçe
olduğunu ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekilimiz Sayın Hakan
Kahtalıya aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKAN KAHTALI (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bütçe görüşmeleri esnasında
katkı sunan Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize,
bürokratlarımıza, milletvekillerimize, Bakanlarımıza,
başta da Sayın Cumhurbaşkanımıza
şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe
görüşmelerinin artık sonuna yaklaştığımız
bugünlerde ben de Malatyamıza on yedi yıl içerisinde -Türkiye
ekonomisinden, Türkiye bütçesinden- yapmış olduğumuz
yatırımlardan bahsetmek istiyorum.
Allaha hamdolsun, Malatyamıza on yedi
yıl içerisinde 20 milyar liranın üzerinde bir yatırım
gerçekleştirdik. 9 bin yıllık tarihiyle Hitit, Pers, Roma,
Bizans, Arap ve Osmanlı gibi medeniyetlere stratejik ve ticari bir merkez
olan Malatya, sayısız doğal zenginliğin ve kültürün ev
sahibidir; Battal Gazileri, Sadreddin Konevîleri, Niyazi Mısrîleri,
Somuncu Babaları ve Turgut Özal gibi birçok değerli ismi bünyesinde
barındırmıştır.
Malatyamız şu anda demografik
yapısıyla Alevi-Sünni, Türk-Kürt ayrımı yapmadan örnek bir
yaşam tarzını benimsemiş, huzur içerisinde yaşayan
marka şehirlerden biridir.
Malatyamız aynı zamanda dünya
kayısı başkenti olarak anılan bir kenttir. Coğrafi
işaretli ürünler arasında olan kayısımızın
yanı sıra, Yeşilyurt Dalbastı kirazı, Hekimhan cevizi,
Arapgir Köhnü üzümü ve mor reyhanıyla da meşhurdur.
Kayısıda yıllık 100 bin ton civarında üretim yapmakta
ve bunun da tamamına yakınını, büyük bir kısmını
ihraç etmekte, 300 milyon dolar gibi de ülkemize bir katma değer
sağlamaktadır Malatyamız.
Yine, kuru kayısımızın
yatırım aracı hâline getirilmesi adına, bu yıl
temelini atmış olduğumuz soğuk hava lisanslı
depoculuğu Malatyamıza kazandırmak için de gayret içerisindeyiz.
Allah nasip ederse, önümüzdeki yıl da soğuk hava depolarımızı
çiftçilerimizin hizmetine sunmuş olacağız.
Yine, kayısımıza TARSİM
aracılığıyla vermiş olduğumuz desteklerde -don
poliçelerinin yüzde 67si ve diğer poliçelerin de yüzde 50si olmak üzere-
sadece bu yıl 80 milyon gibi sigorta primlerini biz karşılamış
olduk devlet olarak.
Hayvancılıkta Malatyamıza 2002
yılında sadece 200 bin lira olan desteği, biz 2019
yılında 31 milyon liraya çıkardık ve on yedi yılda 213
milyon lira hayvancılık desteğini üreticimize vermiş olduk.
Allaha hamdolsun, Malatyamıza 2003 yılından bugüne tarım
ve hayvancılıkta da büyük yatırımlar yaptık. 2 milyar
275 milyon gibi bir yatırımla tarım ve
hayvancılığı desteklemiş olduk.
Yine barajlarımızda, göletlerimizde,
sulama tesislerimizde 365 bin dekarlık kuru araziyi suyla buluşturarak
210 milyon liralık bir katma değer ürettik, zirai gelir
artışı elde etmiş olduk. Aynı şekilde, yine,
Malatyamızda kara yollarında ulaştırma anlamında
yapmış olduğumuz çalışmalarla 1993-2002
yılları arasında sadece 290 milyon lira olan
yatırımı, biz 2003 yılından bugüne kadar 5 milyar 700
milyonluk yatırımla bölünmüş yollar, köprüler, viyadükler
yaparak, tüneller açarak ulaşımda Malatyamızın büyük bir
sorununu halletmiş olduk. Allah nasip ederse, 2022 yılına kadar
da bizim için önemli bir yol olan kuzey çevre yolunu Ulaştırma
Bakanlığımızın vereceği destekle inşallah
bitirmiş olacağız.
Malatyamız tarımın yanında yine
sanayide de çok önemli bir merkez durumunda. 2 tane organize sanayimizin
tamamının şu anda dolu ve yaklaşık 25 bin
çalışanı var. Bu 2 organize sanayimizin yanına 3üncü
organize sanayi bölgemizi yapmak için kamulaştırmasını
tamamladık. İnşallah, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın vereceği destekle, bu
kamulaştırma bedellerini ödediğimiz takdirde 50 bin kişiye
daha istihdam sağlamış olacağız.
Malatyamıza Gençlik ve Spor
Bakanlığımız eliyle de büyük yatırımlar
yaptık. Malatyamıza iki yıl önce
açılışını yapmış olduğumuz çok güzel
bir stadyum kazandırdık; 110 milyon liraya 27 bin kapasiteli bir
stadyumu Malatyamıza kazandırmış olduk. Yine Gençlik ve
Spor Bakanlığımızın her ilçemize yapmış
olduğu çok güzel spor tesisleri var. Allaha şükürler olsun, bu
anlamda da yeteri miktarda destek aldığımızı
söylemekten çekinmeyeceğim.
Eğitim konusunda, gerçekten,
okullarımız tamamını, hemen hemen yüzde 90ını
bitirmişiz; yeniledik, hepsine önemli yatırımlar yaptık.
1,2 milyarlık yatırımla okullarımızın
tamamını yenilemiş olduk. Bu yıl yine Sayın
Cumhurbaşkanımızın vermiş olduğu destekle
Malatyamıza 2nci devlet üniversitesini, Malatya Turgut Özal Üniversitesini
kazandırmış olduk.
Malatyamızda yine önemli bir merkez, İnönü
Üniversitemizde Turgut Özal Tıp Merkezimiz var. Turgut Özal Tıp
Merkezimiz şu anda karaciğer naklinde, nakil anlamında dünyada
en önde gelen merkezlerden biri. Yine ilik naklinde, Türkiye'de en çok ilik
naklinin yapılmış olduğu hastanemiz. Bu anlamda
kıymetli hocalarıma ve rektörümüze gerçekten çok teşekkür
ediyorum. Yine sağlık alanında yapmış olduğumuz
çalışmalarda, Malatyamızda 2 tane çok eski hastanemiz
vardı, merkezde, onları TOKİ aracılığıyla
dönüştürerek şimdi büyük bir şehir hastanesi görünümünde bir
hastaneyi Malatyamıza kazandırmış olduk. Yanında,
Kadın, Doğum ve Çocuk Hastanesini ve ilçelerimizdeki hastanelerimizi,
aile sağlık merkezlerimizi ve bunların tıbbi donanım
malzemelerini de Malatyamıza kazandırmış olduk.
Sağlık anlamında yaklaşık 655 milyon liralık bir
yatırımı Malatyamıza kazandırmış olduk.
Malatyamızın, Allah'a şükürler olsun, eksiklerinin
tamamını hemen hemen gidermiş durumda olmakla beraber, kalan
eksik yatırımlarımızı, yapmamız gereken
yatırımlarımızı da Allah nasip ederse bu dönemde
inşallah gerçekleştirmek için gayret içerisinde olacağız.
Ben gecikmiş olan bu vakitten dolayı
sözlerimi burada tamamlamak istiyorum.
2020 yılının Malatyamıza ve
ülkemize daha çok büyüme, daha çok yatırım getireceğine
inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçe teklifimizin
aziz milletimize ve ülkemize; ayrıca, Türkiye'yi Allah'tan
aşağı umudu olarak gören mazlum coğrafyalara hayırlar
getirmesini temenni ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
Şahıslar adına ilk söz,
Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Zülfü Demirbağa aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ
PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Oo, sen
kürsüde konuşur muydun ya!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Oo, AKBİLci!
BAŞKAN Süreniz beş dakika Sayın
Demirbağ.
Değerli arkadaşlar, sessiz olalım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Mali Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. (CHP, HDP
ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) AKBİLci!
AYLİN CESUR (Isparta) Toplu geri ödeme.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sessiz
olalım, sükûnetle dinleyelim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Sizleri ve
necip milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
CAVİT ARI (Antalya) Biraz bağır,
duyulmuyor sesin.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
Konuşmamın başında ABD Senatosunda kabul edilen sözde
Ermeni soykırım yasa tasarısını şiddetle
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Yüksek
sesle konuş, yüksek sesle.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sessiz
olalım lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Hükûmetlerimiz
döneminde 27 bin kilometre duble yol, Marmaray, üçüncü köprü, Avrasya Tüneli
(CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Toplu AKBİL
cevabı.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
sükûnetle dinleyelim. Kürsü özgürlüğü herkes içindir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
üçüncü
havalimanı, hızlı tren hatları, bütün illere üniversite ve
beş yıldızlı şehir hastaneleri gibi hayal edilemeyecek
yatırım ve hizmetlere imza atıldı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
CAVİT ARI (Antalya) Bağır,
duyulmuyor.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) AKBİLci!
Nasıl oluyormuş?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, kürsü
özgürlüğünü savunalım, kürsü özgürlüğünü koruyalım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) İlimiz
Elâzığda da bölgeye hitap eden beş yıldızlı
şehir hastanesi
(CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Kürsüde herkes konuşsun
değerli arkadaşlarım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
1 milyon yolcu
kapasiteli ve 2 pistli havalimanı, Kömürhan ve Ağın Köprüleri,
batıyı doğuya ve güneydoğuya bağlayan duble
yollarıyla birlikte
(CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Kürsü özgürlüğünü koruyalım
değerli arkadaşlar. Bir şey duyamıyoruz değerli
arkadaşlarım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
bu
kısıtlı sürede sayamayacağım birçok hizmet
yapıldı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bravo!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Bu hususta,
Sayın Cumhurbaşkanımız ve son Başbakanımız
Binali Yıldırıma minnetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım
.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Yapılan bu
büyük hizmetlerin yanında özellikle başta İHA ve SİHA olmak
üzere
(CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Birbirimizi anlayışla
karşılayalım değerli arkadaşlar. Kürsü
özgürlüğünü koruyalım.
Sayın Demirbağ, Genel Kurula hitap edin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
millî
silahımızı yapmak suretiyle terörle mücadelede büyük
başarı elde edip İsrail ve Amerikaya el açmaktan kurtularak ve
savunma sanayisinde son yıllarda önemli adımları
gerçekleştirerek
(CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Aydın, yerinize
oturun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
yerlilik
oranı yüzde 20den 70e çıkarıldı. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar; CHP, HDP ve
İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
CAVİT ARI (Antalya) Bağır biraz,
duyulmuyor! Bağır!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Laf atmak
güzel, devam edin arkadaşlar
Devam edin arkadaşlar
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bravo! Bravo!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Nasıl
oluyormuş?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Devam edin
Devam edin
(AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) 1994 belediye
seçimleri sonrası Iğdırda Motan aşireti lideri,
PKK'nın Aday olma! tehdidine rağmen aday olan ve 71
yaşında dağa kaçırılarak şehit edilen Abdulvahap
Akar'ın damadı olarak, PKK ve onun siyasi
uzantılarının demokrasi ve insan hakları havarisi
kesilmesini, en iyi bilen ve yaşayan bir milletvekiliyim. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar; CHP, HDP ve
İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) AKBİLci!
AKBİLci!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sessiz
olalım. Değerli arkadaşlar, konuşana söz atmak iyi bir
şey değil.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Onun içindir ki
yüz sekiz gündür eylem yapan Diyarbakır Annelerini ilk ziyaret eden bir
milletvekili olarak Diyarbakır Annelerini ve ailelerini de saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Kürsü
dokunulmazlığını koruyalım değerli
arkadaşlar. Kürsü dokunulmazlığı herkese lazımdır
değerli arkadaşlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Kırk
yıldır ülkemizi ve milletimizi meşgul eden, bebeğiyle,
kızıyla, kadınıyla, genciyle, asker, polis, köy korucusu ve
sivilin şehit edilmesi sonucu toplam 14 bin insanımızı
katleden ve 350 milyar dolar heba edilmesine yol açan ABD'nin proje örgütü PKK
bitme noktasına getirildi. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
YASİN ÖZTÜRK
(Denizli) AKBİLci!
BAŞKAN Sessiz
olalım arkadaşlar.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) - İçeride ve dışarıda
yapılan etkili operasyonlarla, özellikle Fırat Kalkanı, Zeytin
Dalı ve son olarak Barış Pınarı Harekâtlarıyla
ABD ve Avrupa başta olmak üzere içeride ve dışarıda birçok
mihrakı hayal kırıklığına uğratarak
sınırlarımızın hemen yanını örümcek
ağı gibi tünellerle ören PKK/PYD ve ABD'nin diğer proje örgütü
DEAŞ perişan edildi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Toparlayın sözlerinizi.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) - Zira, göğsü iman dolu, şehadet
aşkıyla, inancıyla vatan hainlerinin üzerine giden bir ordu ve
askerin karşısında; Amerika'nın, Avrupa'nın ve
İsrail'in beslemesi teröristlerin durması mümkün değildir. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP, HDP
ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
CENGİZ GÖKÇEL
(Mersin) Hiç kimse dinlemiyor.
CAVİT ARI
(Antalya) Bağır, bağır!
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Demirbağ.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) - Amerika ve Avrupa'nın beslemesi bu örgüt
mensupları, kanalizasyon fareleri gibi âdeta maratonculara taş
çıkarırcasına kazdıkları tünellerden 33 bin tır
silahı da bırakarak kaçmak zorunda kaldılar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı).
BAŞKAN Bir
dakika daha ekliyorum, buyurun.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) - Amerika'nın yüklediği misyon ve rol
gereği, İsrail ve Amerikan emellerine hizmet edecek bir Kürt devleti
için operasyonlar öncesinde 211'i 12 ve 14 yaşında, 1.842'si 15-17
yaşlarında 2 bin civarında kız ve erkekten oluşan
gençleri ve çocukları
BAŞKAN
Sayın Demirbağ, tamamlayalım, selamlayalım.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Devamla) -
Duran Kalkan, Murat Karayılan, Cemil
Bayık, Bahoz Erdal, Mazlum Kobani gibi sapık, tacizci, tecavüzcü, uyuşturucu ve silah
kaçakçısı insanlık düşmanı baronların hizmetine
sunan bu kanlı örgüt, Kürt kardeşlerimize en büyük ihaneti
yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler, sağ olun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) İşgal
ettiği topraklarda
BAŞKAN - Sayın Demirbağ, süreniz
bitti.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Bir dakika
BAŞKAN Verdim ben o süreyi size.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) Öyle mi?
BAŞKAN Verdim. Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ
PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Güle güle!
Güle güle!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Güle güle!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Güle güle!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım
Değerli arkadaşlarım, sükûneti bir temin edelim lütfen. Lütfen
değerli arkadaşlarım
(Gürültüler)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
sükûneti bir temin edelim lütfen.
Sayın Özkan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
50.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Elâzığ Milletvekili Zülfü
Demirbağın 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında çok fazla
sataşılmasının tahammülsüzlük olduğuna ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan,
milletin kürsüsünden nice konuşmalar oldu, her çeşidini gördük ve
hatiplerimiz kürsüdeyken çok sataşanlar oldu.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Tabii
canım. Benim de aradığım buydu zaten! (Gürültüler)
BAŞKAN Sessiz olun lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ancak bugün Zülfü
Demirbağ Vekilimize yapılan bu hareketi asla kabul etmediğimizi
AYLİN CESUR (Isparta) Toplu geri ödeme!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
bunun bir
tahammülsüzlük olduğunu ifade ediyoruz.
AYLİN CESUR (Isparta) Toplu geri ödeme,
toplu!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Toplu AKBİL bileti
aldık, toplu AKBİL!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Kürsü
yalnız değil!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ama Sayın
Başkan, elbette Zülfü Demirbağ Vekilimize karşı
yapılan bu hareketin benzeri başka gruplara yapılmış
olsaydı asla kimse kabul etmezdi, biz de kabul etmiyoruz. Aslında bu
konuşmanın aynen kürsüden tekrar edilmesi gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından Evet sesleri, alkışlar) Bu bir
tahammülsüzlüktür. Kabul etmiyoruz. Bundan sonra misliyle
karşılık göreceklerdir. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bir saniye
Değerli arkadaşlarım, lütfen
Bakın,
değerli arkadaşlarım, bir kere şunda bir
anlaşalım: Kürsü özgürlüğü, kürsü masuniyeti her şeyin
üzerinde. Bugün
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu tarafa da bakar
mısınız Sayın Başkan anlatırken, lütfen.
BAŞKAN Biliyorum, biliyorum
Hepinize
söylüyorum bunları.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hayır, bu tarafta
değil, buradan kaynaklanıyor.
BAŞKAN - Hepinize söylüyorum. Ben bütün Genel
Kurulu kastederek söylüyorum. Elbette burada konuşmaya çıkan bütün
konuşmacılarımızın hiçbir etkileşim altında
olmadan konuşmalarını yapması en uygun olanıdır,
doğrusu budur. Ben milletvekillerimizin bu konuda yaşanan bu örnekten
olumluya doğru bir ders çıkarmalarını rica ediyorum.
CAVİT ARI (Antalya) İnşallah ders
almıştır.
BAŞKAN Yani bu şekilde, hiç kimsenin
kimseye sataşmayacağı bir söz düzeni bu Meclis için mutlaka
gereklidir.
Sayın Demirbağ renkli
kişiliğiyle bugün Meclisimizde konuşmak suretiyle aslında
bütün gruplara bir tahammül gösterisinde bulunmuştur yani tahammül ederek
konuşmuştur. Bu da önemli bir tablodur. Sayın Demirbağ
konuşmasını tamamlamıştır. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kolay
bir iş değildir ama bundan sonra lütfen, değerli
arkadaşlarım, bu olayın hepimize yansıtacağı
olumlu yönleri paylaşarak bundan sonraki konuşmalarımıza
devam edeceğiz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Mütekabiliyet, misliyle
mütekabiliyet.
BAŞKAN Sayın Demirbağ konuşmasını
büyük bir tahammülle buradan gerçekleştirmiştir. Kendisine ek süre de
verdik. Bu kadar bağırtı içerisinde konuşma yapmak herkesin
harcı da değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sağ olun.
BAŞKAN Ama Sayın Demirbağ,
karşılıklı suçlamaların vereceği dersi hepimizin
alması gerektiğini de düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Lütfen, değerli arkadaşlar, artık
gelinen bu tablo Parlamentomuzun renkli bir tablosu olarak
kalmalıdır. Sayın Demirbağın ve diğer bütün
milletvekillerimizin hoşgörüsüne güvenerek Meclisimizin çok renkli, çok
yapıcı ve bütüncül yapısına da iyi bir örnek olduğunu
düşünüyorum. Sayın Demirbağı yapmış olduğu
ve tamamlamış olduğu konuşmadan dolayı da kutluyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Söz sırası Adana
Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncukta.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu kadar renkli bir konuşmadan sonra
konuşma yapmak biraz zor. Ben bu kadar renkli bir konuşma
yapamayacağım tabii ama birbirimizi saygıyla dinlemek son derece
önemli. Dün Salih Cora kardeşim de burada Hakikaten bu sataşma iyi
olmuyormuş. dedi, gayet güzel bir tespit yaptı ama bunu anlamak için
bu kürsüye çıkmayı beklememek lazım. Her yaşta
öğreneceğimiz bir şeyler var.
Sayın Adalet Bakanımız da buradayken ben
Adana Saimbeyliden bahsedeceğim kısaca. Sayın Bakanım,
adliye teşkilatı Saimbeyliden alındı yani adalet
teşkilatı, adliye binası kapatıldı. Saimbeyli her
geçen yıl nüfusu azalan bir ilçemiz Adanada; Torosların
başında, bağları, kirazıyla ünlü bir beldemiz ama
adliye teşkilatının kapatılmasından dolayı
vatandaşlarımız ve esnafımız Saimbeylide çok zor
durumda. Bunun tekrar açılmasının mümkün olup
olmadığını Sayın Adalet Bakanımızdan
öğrenmek isterim çünkü adliye teşkilatının
kaldırılması ekonomik ve sosyal olarak Saimbeyliyi ve
Saimbeylileri son derece olumsuz etkiledi. Elimizde hakîmimiz de var
savcımız da var ve Saimbeylide adliye binası şu anda
boş duruyor, dolayısıyla tekrar açılması
talimatını vermek hiç de zor değil.
Değerli milletvekilleri, bütçenin sonuna
geliyoruz. Çok konuşmalar yapıldı; halkın bütçesi
olduğu iktidar tarafından ifade edildi, hatta Diyarbakır
Annelerinin bütçesi olduğu falan da buradan ifade edildi ama bu bütçenin
halkın bütçesi olmadığını,
sıkıntılı bir bütçe olduğunu AK PARTİli
milletvekilleri de yürütme de çok iyi biliyor. Bu bütçede işsizliğe
çare yok, varsa gösterin. 60 bin istihdam var, milyonlarca genç işsizi
olan bir ülkede 60 bin istihdam öngörülüyor bütçede. Bunun nasıl bir halk
bütçesi olarak tanımlanacağı, milletin bütçesi olarak
nasıl ifade edileceğini anlamak çok zor. Çiftçiyle ilgili ben bir
şey göremedim bütçede. Üreticilerle ilgili, desteklemelerle ilgili bir
plan göremedim. Memurlarla ilgili bütçede bir müjde göremedim.
İşçilerimizle ilgili bir plan, bir müjde göremedim, asgari ücretliyle
ilgili göremedim. Yani yuvarlak laflarla halkın bütçesi demek kolay,
neresi halkın bütçesi? Burada bunu ifade etmek lazım, net olarak
söylemek lazım.
Diyebilmelisiniz ki Ben Türkiyedeki hem genel
işsizliği hem genç işsizliği şu kadar istihdamla
çözeceğim. Bunu diyemediğiniz sürece bunun halkın bütçesi,
milletin bütçesi olma ihtimali yok. Hâlâ öğretmen atamasının kaç
olacağını açıklayamadınız. Hâlâ bir rakam
veremediniz. Aslında Millî Eğitim Bakanı da bu durumdan çok mustarip,
âdeta utanıyor yani 20 bin rakamını ifade etmeye; 700 bin genç
işsiz öğretmen varken 20 bin rakamını telaffuz etmeye
utanıyor. 500 bin iktisadi idari bilimler fakültesi mezununu ne
yapacaksınız? Sağlık Bakanlığı 17 bin atama
yapacağını açıklamıştı, sadece
yarısının 8 bin küsurunun atanacağı ilan edildi.
Hâlbuki 400 bin sağlık çalışanı var işsiz. 2
milyon meslek yüksekokulu mezunu var işsiz, milyonlarca lise mezunu var
işsiz, bunları nereye koyacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, genç işsizlik iktidarın korkulu rüyası olacak,
korkulu rüyası. Öyle burada, bu kürsüde çıkıp da Milletin
bütçesidir, halkın bütçesidir. filan gibi doğru olmayan, vatandaşın
asla ikna olmayacağı cümlelerle bu bütçeyi savunabilmeniz mümkün
değil. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Vatandaş bunu
görüyor.
Deyin ki 500 bin istihdam yaratacağız.
ben de vicdanlı konuşayım burada ama 60 binin neresinde vicdan
var? Siz vicdanlı olun, millete karşı siz vicdanlı olun!
Yüzde 27,5i bulmuş genç işsizlere karşı siz vicdanlı
olun. Biz vicdansızlık yapmıyoruz, milletimizin derdini burada
terennüm etmeye çalışıyoruz.
Yine de bu duygularla ben bütçenin hayırlı
uğurlu olmasını Yüce Allahtan niyaz ediyor, saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
Sayın Emecan
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, sizin Haznevi tarikatı sözde
liderinin Gaziantepte düzenlemiş olduğu bir toplantıya
katılarak elini öptüğünüz görüntüler sosyal medyaya
yansıdı. Öncelikle bir Adalet Bakanının, bu şekilde
bir tarikat şeyhinin toplantısına katılıp elini
öptüğü görüntülerinin olmasını
kınadığımı belirtmek istiyorum. Bu liderle ilişkiniz
nedir? Bu tarikata desteğiniz var mıdır? Bunu da bize ve topluma
açıklamak zorundasınız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Uşak Şeker
Fabrikasında ve diğer şeker fabrikalarında işçilerin
birçoğu yirmi yıldır hatta yirmi iki yıldır geçici
mevsimlik işçi olarak çalışmaktadırlar. 5620
sayılı Kanundan dolayı kadrolu olma şansları yoktur.
Oysa, geçmişte çok az süreyle bile çalışan taşeron emekçi
kardeşlerimiz gibi mevsimlik emekçilerimiz de kadroya girmek istiyorlar.
Bu sebepten, hak eden bu kitlenin hak ettiği
kadroyu almaları için, 5620 sayılı Kanun
mağdurlarının kadroya girebilmeleri için gereken düzenlemenin
yapılmasını arz ve talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karaca
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Sayın Bakan, kadın cinayetleri ve kadınlara yönelik her türlü
şiddette iyi hâl indiriminin uygulanmaması gerektiği ve bunun
kabul edilemeyeceğine dönük düşüncenizi Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında duymak ve kadına yönelik şiddete
karşı etkin mücadele vereceğiniz anlamındaki
açıklamalarınız umut verici bir gelişmedir. Bu
düşüncenizden aldığımız referansla, kadına
yönelik her türlü şiddet suçunun özel suç kapsamına
alınması ve iyi hâl indiriminin kaldırılması için
ikinci yargı paketinde bir düzenleme yapılması yönünde bir
çalışmanız ve mücadeleniz olacak mı?
BAŞKAN Sayın Ünal
CUMHUR ÜNAL (Karabük) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap ve 2020 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize,
milletimize hayırlı olması temennisiyle emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Karabük
Üniversitemize kazandırılmak üzere Safranbolu ilçemizde
yapımına başlanan Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi
binasını yaptıran Türk sinemasının duayeni,
Safranbolulu hemşehrimiz Türker İnanoğlu Beye; yine, Safranbolu
Şefik Yılmaz Dizdar Meslek Yüksekokulu binasını
yaptıran Safranbolulu iş adamı Şefik Yılmaz Dizdar
Beye ve yine 1994 yılında UNESCO Dünya Miras Kentleri Listesine
giren Safranboluya korumacılık anlamında sonsuz destek veren
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Karabük ilimize çok sayıda
yatırımlar kazandırılmasında emeği geçen herkese,
milletvekillerimize, AK PARTİ hükûmetlerine ve Sayın Cumhurbaşkanımıza
tüm hemşehrilerimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Bu
vesileyle, tekrar bütçemizin hayırlara vesile olması temennisiyle
Sayın Başkanım sizleri, değerli milletvekillerimizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde tarımsal üretimi artırmak,
çiftçilerimizi desteklemek amacıyla 2002 yılından bu yana
tarımı ve dolayısıyla çiftçilerimizi destekliyoruz. Bu
süreçte, 2002 yılından günümüze kadar mazot, gübre, fındık,
çay primi, buğday primi, yem bitkileri, su ürünleri, buzağı
desteği, organik tarım, kırsal kalkınma, tarımsal
sigorta, lisanslı depolarda ürün depolama gibi birçok destek unsurunu
hayata geçirdik. 2020 yılı bütçesinden ise sofralık zeytine ilk
defa destek verilecek olup buğday ve diğer hububat ürünlerine prim
desteğinin kilogram başına 5 kuruştan 10 kuruşa
çıkarılması gibi birçok destek unsurunda da artış yapılmıştır.
Bu kapsamda, 2020 yılı bütçesinde tarımsal destekler için ne
kadar kaynak ayrılmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem.
ORHAN ERDEM (Konya) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, dün Konya Akşehirde
elim bir trafik kazası sonucu Sait Açıkgöz ve eşini kaybettik.
Allahtan rahmet diliyorum, aileye sabır diliyorum. Bu konuyu niye gündeme
getiriyorum? Kardeşi Sabit, bir hafta önce hapse alındı,
cezaevine alındı. Sebep: 1992deki doğal sit alanının
daha sonra, yirmi yedi yıl sonra çiftçilerimizin, bir zulüm şekliyle
işgalci gösterilmesi ve sonradan alanın düzeltilmiş
olmasına rağmen yasanın hassasiyeti ve bu konudaki mahkemelerin
mecbur kararları nedeniyle bir yıl sekiz ay aldıkları
cezaların ertelenmiş olmasına rağmen bir başka ceza
nedeniyle hapse mahkûm olmaları. Bölgemizde her an bunu
yaşıyoruz. Ceza Kanunuyla bu konudaki teklifimize yardımcı
olacağınızı biliyorum. Sizin her zaman desteğinizi
gördük.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz, son olarak.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, geçtiğimiz günlerde
227 gazimizin maluliyet aylığı sehven
bağlandığı gerekçesiyle SGK tarafından
kesilmiştir. Yüce Türk milletinin şeref ve onur kaynağı
olan gazilerimizin mağduriyeti giderilmeli, maluliyetlerinden dolayı
çalışma ortamında sıkıntı çeken gazilerimizin üç
bin altı yüz günde emekli olabilme hakları verilmelidir. Çok kıymetli
gazilerimizin yaşadıkları bu mağduriyetle ilgili bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Komisyon, söz
sırası sizde.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkanım,
soruları cevaplamak üzere sözü Sayın Bakanımıza
bırakıyorum.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Şaroğlunun,
konuşmasında, Alevilerin sistematik bir saldırıya maruz
kaldığı ve Hükûmetin bu konuda da gerekli çabayı
göstermediği yönünde kabul edemeyeceğimiz açıklamaları
oldu. Öncelikle İstanbulda ve bazı yerlerde gerçekleşen bu
fiilleri asla kabul etmiyoruz, şiddetle kınıyoruz. Bu hususlarla
ilgili de yargı ve kolluk büyük bir titizlikle çalışmalarını
sürdürmektedir. Nitekim İstanbulda yaşanan hadisede bir vatandaşımızın
duvarına yazılan yazıyı bir başka komşusunun çöp
meselesiyle yaptığını
Kendisinin de Ben de Aleviyim, çöp
kavgasından dolayı yazdım; pişmanım. şeklinde
beyanı oldu. Dolayısıyla, bu konuyu bu anlamda -Hükûmet olsun-
tüm kamu kurumları büyük bir titizlikle takip etmektedir ve kime
karşı olursa olsun bu tür fiiller asla tasvip edilemez. Gerek
provokatif gerek kişisel bu tür eylemler de bizim
kardeşliğimizi, birliğimizi, beraberliğimizi asla bozamaz;
buna asla izin veremeyiz. Nitekim geleneksel irfan merkezlerimiz, Anadolunun
kültüründeki cemevleri olsun, diğer irfan merkezleri olsun, bu konular
bizim ortak kültürlerimizdir. Bu kültürümüzü de hep beraber
koruyacağız. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın
da Cemevlerine hukuki statü verilecek. şeklindeki
açıklamaları; hem seçim beyannamemiz hem
açıklamalarımız bu anlamdaki tutumumuzu ortaya koymaktadır.
Bizim, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ortak değerlerimiz ve bu
çerçevede, ne provokasyona asla izin vereceğiz ne de
kardeşliğimizi kimsenin bozmasına asla izin veremeyiz. Bu konuyu
gerek polis gerek kolluk gerek yargı ve Hükûmetimiz büyük bir titizlikle
takip etmektedir.
Sayın Koncukun notunu aldık Saimbeyliyle
ilgili. Elbette uzun zaman önce ihtiyaçtan dolayı bu karar
alınmıştı ancak adliye hizmetlerinin bu tür yerlerde
yapılmasındaki zorluklar sebebiyle SEGBİS ya da diğer
sistemlerle adliyeye entegre olabilmesi, vatandaşlarımızın
yine ilçelerinden adliye hizmetlerini daha etkin bir şekilde alabilmesi
gibi yargı reformunda bir düzenlememiz var. Bu hususu da şimdilik
ifade edeyim, yine ayrıntılı bilgi ifade edebilirim.
Sayın Emecanın, Gaziantepte Nisan
2015te Peygamber Efendimizin Kutlu Doğum programında bir sivil
toplum kuruluşunun yapmış olduğu bir faaliyete
Milletvekili dahi değilken seçim çalışmalarında
yapmış olduğumuz, Peygamber Efendimizin Kutlu Doğum
programına katıldığımız bir programdı. Bizim
bu anlamda, bu çerçevede, Anadolunun her insanının, her seçmenimizin
bu konudaki çalışmalarında, bu konuda tüm Anadolunun her rengiyle,
her deseniyle, bu ülkenin her vatandaşıyla; düşüncesi,
yaşam tarzı, inancı ne olursa olsun bizlerin ortak
değerleriyle hem siyasi hem de insani anlamdaki münasebetlerimiz ve
etkinliklere katılmamız elbette söz konusu olabilir ancak bu, 2015,
hatırladığım kadarıyla seçim öncesinde -7 Haziran
öncesiydi- ve milletvekili dahi değildim galiba, öyle
hatırlıyorum, dolayısıyla bunu ifade etmek isterim.
Yine, Sayın Emecanın cevabı gelen
bir sorusu: Tarım ve Orman Bakanlığıyla, iyi tarımla
ilgili birkaç sorusu vardı. İyi tarım, organik tarım
faaliyetlerinde gönüllülük esasıyla desteklenen ve iyi tarımda
üreticiyse üç yıl boyunca destek alabileceği, desteklenen bir iyi
tarım uygulaması var. Mazot, gübre, alan bazlı tarımsal
destekler yine verilmekte. Mahdut bütçeyle yeni üretici tarım
alanlarının sisteme girmeleri fırsatı sunulmuştur,
gönüllülük esastır ve sözleşmeyle belirlenmektedir. Tarım
Bakanımızın çıkarılan mevzuattan haberdar olmadığı
iddiaları da yine, doğru değildir. Bunu ifade etmek isterim.
Sayın Kayanın yine Kırklarelinde
bir yol -3 kilometrelik yol- talebi vardı. Ulaştırma
Bakanlığından aldığımız bilgi:
Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluk ağındaki 21
kilometrelik Saray-Kıyıköy yolu -35 kilometre sathi kaplamalı
olarak- trafiğe hizmet vermektedir. Kıyıköy
giriş-çıkışındaki kesim Karayolları Genel
Müdürlüğü sorumluluk alanında değil, bu bölgede belediyenin
inşaat çalışmaları devam etmektedir. şeklinde, o 3
kilometrenin belediye sorumluluk alanı olduğuyla ilgili bir bilgi
geldi.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Bakan, belediyenin sıcak asfalt yapma gücü yok.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL O konuyla ilgili
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla da
Ulaştırma Bakanlığımızla da yine
görüşeceğiz ama gelen notu paylaştım: 3 kilometre, 35 kilometre
yapılan
Elbette orası da bizim vatandaşımızın
yolu. Notumuzu yine aldık. Gelen bilgiyi ifade ettim.
Sayın Sümer Cezayirde 150 Türk işçisiyle
ilgili bir mağduriyeti ifade etmişti. Dışişleri
Bakanlığımızdan gelen notta Cezayirin Bechar ve Ouargla
şehrindeki askerî hastane projesinde çalışan 150 işçimizin
on iki aydır maaş alamadığına ilişkin husus
Cezayir Büyükelçiliğimizce yakından takip edilmektedir, inşaat
firmalarıyla da temas devam etmektedir. Bu bağlamda, 5 Aralık
tarihinde de Cezayir Büyükelçimizle bir toplantı düzenlenmiştir. Bu
hususla ilgili uzlaşıya varılması yönünde bir beklentinin
olduğu ve çalışmaların yapıldığı,
konuyu hem inşaat firması yetkilileri hem de işçiler
arasında çözümü için yakından takip etmektedir
Dışişleri Bakanlığımız. Yine, bu konudaki
takip yakından devam edecektir.
Sayın Taşkının, 2019
yılı tarımsal destek ödeneğiyle ilgili bir sorusu
vardı. 2020 yılı bütçemizde tarımsal destekler için
ayırdığımız kaynağı yüzde 36,7 oranında
artırarak 22 milyar liraya çıkardık.
Sayın Karacanın kadına yönelik
şiddetle ilgili, kanun hususunda her türlü bizim de uygulamada
yaklaşımlarla şahit olduğumuz her türlü önerilerimiz de
hazır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Bu konuda Parlamentonun
yapacağı yasama faaliyetine de bizler de teknik olarak her türlü
desteği vereceğiz.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Peki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özel,
işlemi tamamlayayım, vereceğim size söz.
Değerli milletvekilleri, 6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı
madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
51.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün 130
sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
6ncı maddesi üzerinde soru-cevap kısmında
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Bakanın o tarihte milletvekili dahi
olmadığını söylemesi bu açıdan iyi. Bütün sosyal medyada,
birçok yerde bunlar yer alıyor ama aynı görüntülerde 23, 24, 25, 26,
27nci Dönem Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan, ki kendisi
63 yaşında, kendisinden yaşça çok küçük olan
Sayın Bakana
ben hatırlatayım, bir sivil toplum örgütü falan değil bunlar.
Muhammed Muta El Haznevi, Nakşibendi tarikatının Halidiyye
kolundan. 2005ten beri tarikatın başında ve Suriyeli kendisi,
tarikat lideri. Biz bir milletvekilimizin Suriyeli bir tarikat liderine
Kendi,
ilin seçilmiş milletvekilinin o kadar açık bir el öpmesi
Ki, korkunç
bir görüntüdür, kendinden yaşça çok küçük ve asla bir Adalet
Bakanının, bir milletvekilinin böyle görüntülere yansıması
doğru değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan
açısından bunun Adalet Bakanı olmadığı bir
dönemde
Milletvekili olmadığını ifade etmesi hiç
değilse çok daha kötü bir görüntüyü... Tarih açısından daha
önce, bundan dört yıl önce, milletvekilliğinden önce olmuş ama
Gaziantepteki sorun, bu tarikatın imar kurallarına aykırı
60 bin metrekarelik külliyeler, kimsenin durduramadığı ve
Gaziantepteki sosyal hayata, inanç hayatına doğrudan bu
Nakşibendi tarikatı Halidiyye kolunun Suriyeli liderinin egemen
olduğu...
Hâlâ ders almadık mı, hâlâ almadık
mı? Bunlar darbe yapınca mı bunlarla mücadeleye
başlayacağız? Ne istiyorlarsa vermeniz bu açıdan çok
tehlikelidir. Bunu da AK PARTİnin dikkatine sunuyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan, kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
52.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, dinî tarikatların
ulus devletlerin sınırlarıyla sınırlı
olmayıp geniş bir coğrafyada hareket ettiklerine,
tarikatların ve onlarla ilişkili insanların belli ritüelistik
tavırlarının olduğuna ve hukuka aykırı eylemler
konusunda herkesin hassas olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Tarikatlar ve dinî gruplar, çok uzun yıllardan
beri, Osmanlı İmparatorluğunda, Selçuklu döneminde toplumsal
hayatın bir parçası oldular. Dolayısıyla tarihsel bir arka
planı var bu işin ve muhakkak, inanç dünyasında, sadece
İslam dünyasında da değil, Hristiyan dünyada, başka
dinlerde de çeşitli alt kültür grupları, inanç grupları ortaya
çıkabiliyor. Bunlar sosyolojik hayatın birer vakıası.
Bunlara ilişkin kanaatlerimiz farklı olabilir ama bunlar tarihsel bir
realite. Bir hukuk devletinde birbirinden ayrılması gereken husus
şudur: Kendi başına dinî grupların suçluymuş gibi
kriminalize edilmesi, suçlu gibi gösterilmesi doğru değil ama
işledikleri hukuka aykırı herhangi bir suç ve eylem varsa hukuk
devletinin görevi onu işleyenlerin yakasına
yapışmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bostancı, bugün
sistemimiz bir artı bir, bir dakika daha ekliyorum.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Teşekkür
ediyorum.
Bu dinî tarikatlar, ulus devletlerin
sınırlarıyla sınırlı değildirler, geniş
bir coğrafyada hareket ederler. Mesela Nakşi dediğimiz ekol,
Orta Asya kökenlidir, Buharada, Semerkantta kökenleri vardır,
Anadoludan Balkanlara kadar uzanır, ulus devlet sınırlarıyla
ilgili değildir. Burada, tarikatların ve onlarla ilişkili
insanların belli ritüelistik tavırları vardır, o çerçevede
bakmak lazım. Aslolan, hukuka aykırı eylemlerdir ki o konuda
hepimizin mutlak suretle hassas olması gerekir; buna
katılırım.
Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir
milletvekili -hangi partiden olursa olsun- ulus içi, ulus ötesi, hiçbir tarikat
liderinin önünde eğilip de tribünlerin önünde onun elini öpmez,
kendisinden yaşça küçük liderin önünde eğildiği zaman, milletten
aldığı yetkiyi o tarikat liderinin eline dudaklarıyla
verir; bu doğru değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bir jestle, bir
hareketle milletin iradesini temsil etmeye ilişkin bir eksiklik
çıkarılamaz.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 7nci
maddeye geçiyoruz.
Soru sormak isteyen arkadaşlarımız
sisteme girebilirler.
7nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7 -
(1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, son maddeyi görüşüyoruz.
7nci madde üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına söz isteyen Kayseri Milletvekilimiz Sayın Dursun Ataş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 7nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılı
kesinleşen merkezî yönetim bütçesinde, net bütçe gelirleri önceki
yıla göre yüzde 21 artış göstererek 757 milyar 996 milyon, net
bütçe giderleri ise yüzde 23 artışla 830 milyar 809 milyon Türk
lirası olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılında 47,4
milyar olan bütçe açığı 2018 yılında yüzde 53
artışla 72,8 milyara ulaşmıştır. Bütçe
açığında en dikkat çeken kalem ise faiz artışı
olmuştur. Faize ödenen para 2017 yılında 56,7 milyar iken yüzde
30 artarak 2018 yılında 73,9 milyara ulaşmıştır.
2018 yılı bütçe açığı aslında çok daha
fazladır. Açığı azaltmak için, Hükûmet, imar
barışı, bedelli askerlik, üst üste vergi affı düzenlemeleri
yapmıştır. İmar barışından 7,5 milyar,
bedelli askerlikten 9,5 milyar, vergi affından ise 53,3 milyar gelir elde
etmiştir. Tüm bunlara rağmen öngörülen hedefe
ulaşılamamıştır.
Peki, bu bütçe açığı nasıl
oluşmuştur, nerelerde harcanmıştır? Hepimizin
defalarca dile getirdiği gibi, geçiş garantili otobanlara ve
köprülere, hasta garantili hastanelere, yolcu garantili havaalanlarına,
yandaş müteahhitlere; batık, yandaş iş adamlarına;
havuz medyası finansmanına, saraya, şatafata, bir de
Suriyelilere harcanmıştır.
Değerli milletvekilleri, damat sık
sık Ekonomi iyiye gidiyor. dese de çarşı pazar ve
vatandaşın durumu tam tersini göstermektedir. Geçim
sıkıntısı yüzünden intihar haberleri yurdun dört
köşesinden peş peşe gelmektedir. Vatandaş borç
batağında; haziran 2019da takipteki kredilerin tutarı 116 milyarı
geçmiştir, 12 milyon 500 bin kişi icralık olup kara listeye
eklenmiştir, kredi kartı borcu yüzünden 3 milyon kişi takibe
düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, çiftçi ve esnaf kan
ağlıyor, çiftçilerin traktörleri icrayla satılıyor, çiftçi
borç yapılandırması bekliyor. Çiftçiyi ve tarımı
desteklemek için kurulan Ziraat Bankası ise futbol kulüplerini
kurtarıyor, yandaş iş adamlarını kurtarıyor,
muhalif basına yandaşlarına geçmesi için krediler veriyor,
batık Simit Sarayını satın alıyor, konu esnaf ve
çiftçi olunca kılı bile kıpırdamıyor. Hükûmet,
yapılan bu kamu yatırımlarının bütçe
açığına sebep olduğunu söylüyor. Bu kadar bütçe
açığı varsa ve sebep de yatırımlarsa biz
yatırımları neden görmüyoruz? Biz, Kayseride herhangi bir yatırım
göremiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Kayseri ticaretin
merkezi, aynı zamanda bir sanayi ve tarım şehridir; her seçim
döneminde bol bol söz verilip gidilir. Sayın Cumhurbaşkanı son
iki yıl içerisinde Kayseriye 3 kez ziyarete geldi; 2018 yılında
137 adet, 2019 yılında ise 139 adet projenin
açılışını yaptı. Bu projelerin ne olduğunu şehirde
bilen kimse yok.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Olur mu ya?
DURSUN ATAŞ (Devamla) - Yok.
Biz araştırdık; özel sektör
yatırımları, hibeli yatırımlar; hayırseverler
tarafından yapılan okullar, camiler; belediyeler tarafından
yapılan parklar, bahçeler var ama devlete ait, istihdam sağlayacak,
üretim odaklı tek bir yatırım yok. Üstelik, sayı çok olsun
diye bir yerin birden fazla açılışı yapılıyor;
sadece algı yaratılıyor, gören de Kayseri kanatlandı,
uçuyor. sanıyor.
Değerli milletvekilleri, bir hızlı tren
hikâyemiz var ki on yıldır söz ve müjde vermeyen kimse kalmadı;
beklenen tren bir türlü de Kayseriye gelmedi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Gelecek, gelecek.
Hiç merak etme, gelecek.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bakın, kimler
hangi zamanlarda müjdeler vermiş, sözler vermiş: 2010, dönemin
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; 2013, dönemin Başbakan
Yardımcısı Binali Yıldırım; 2013, TOBB
Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu -bu niye söz vermiş,
bunu da anlayamadık- 2013, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız; 2014, dönemin iktidar Grup Başkanı Mustafa
Elitaş; 2014, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu; 2015,
Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel -siz vermemişsiniz
Başkanım- 2015, dönemin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı
Mehmet Özhaseki; 2015, tekrar Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel; 2015,
tekrar dönemin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet
Özhaseki; yine 2015, Ulaştırma Bakanı Feridun Bilgin; 2016,
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan; 2018, yine Çevre ve
Şehircilik Bakanımız Mehmet Özhaseki; 2018, Ulaştırma
Bakanı Mehmet Cahit Turhan; 2019, Ulaştırma Bakanı yine
Mehmet Cahit Turhan; 2019, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan. Söz
vermeyen kimse kalmamış. Üç gün önce burada Ulaştırma
Bakanına sordum, hâlâ ihalesi yapılmamış.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Yapılacak;
projeye girdi, yapılacak.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bir de havaalanı
terminalimiz var ki bu da tren hikâyesi gibi, on yıldır proje
aşamasında. İstanbulda dünyanın en büyük
havaalanını yaptık. diyerek övünenler Kayserinin bir
havaalanını, havaalanı terminalini on yıldır bitiremedi.
Uçak biletleri çok pahalı, Kayseriye birçok yerden seferler yok ve
Kayseriden de oralara seferler yok. Ulaşımı zor bir şehir
hâline geldi Kayseri.
Değerli milletvekilleri, sanayicinin durumu
içler acısı. Kayseride 3 organize sanayi, 1 serbest bölge, 16 sanayi
sitesi var. AK PARTİ iktidarı ilk yıllarında 141 kere
maşallah diyerek 141 tane fabrika açıyordu. Şimdi gidip
bakın, o fabrikaların yerlerinde yeller esiyor; kimi iflas etti, kimi
kapattı, kimi üzerine kiralık yazıyor. Şimdi, Kayseri vekilleri,
Belediye Başkanı yani bizler; kafe, lokanta, çiçekçi, çiğköfte
açılışlarına katılırsak mutlu oluyoruz. Nereden
nereye Başkanım? (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
2019 yılında sigortalı
sayısı 251 binden 230 bine düştü. 92 bin Suriyeliye ev
sahipliği yapıyor Kayseri. Kayserinin işini
aşını Suriyeliler kapmış durumda. Kayseri bu konuda da
mağdur durumda.
1926 yılında uçak üretimi yapan, Sümerbank
Bez Fabrikasının olduğu Kayseri; Hava İkmal, Anatamir,
TAKSAN, ASPİLSAN gibi sanayi altyapısına sahip bir
şehirdir. Yerli otomobil, savunma sanayisi gibi tüm önemli
yatırımlara uygun altyapıya sahip bir şehirdir Kayseri.
Ancak yatırım yapan bir Hükûmet yok. Kayserinin gayrisafi yurt içi
hasıladaki payı 13üncü sırada iken kamu
yatırımlarındaki sıralaması 32nci sıraya
gerilemiştir.
Değerli milletvekilleri, tarımda da durum
farklı değil. Kayseri, tarım alanları büyüklüğünde
6ncı sırada; tarım kamu yatırımlarında 2008
yılında 5inci sırada iken bugün 2019 yılında 20nci
sıraya gerilemiştir. Ekilen arazi oranı her sezon azalıyor,
tarıma dayalı sanayi yok, tarım ve sanayi entegrasyonu yok,
ihtisas bölgesi yok. Sulanabilir alan sadece yüzde 14. Bahçecik, Yamula ve
Develi 2nci Merhale Barajlarının sulama projeleri on beş yıldır
bitirilemedi. Pınarbaşı, Bünyan, Sarıoğlan, Tomarza,
Develi, Ağırnas çiftçisi bu barajlardan su bekliyor. Büyükbaş
hayvancılıkta Türkiye'de 6ncı sıradayken bugün 17nci
sıraya gerilemiş. Kırsal kalkınma destekleri yetersiz.
IPARD kapsamında 42 il var, maalesef Kayseri yok. Tatlı su
balıkçılığında Pınarbaşı, Bünyan
ilçeleri başta olmak üzere Yahyalıda elma, Yeşilhisarda
kayısı, Pınarbaşında patates üreticilerinin
soğuk hava depoları yok, pazarlama ve paketleme olanakları yok.
Tomarza ve Develide kabak çekirdeği üretiliyor, Toprak Mahsulleri Ofisi
ürünleri almıyor.
Değerli milletvekilleri, Kayseri
Büyükşehir Belediyesi yirmi altı yıldır AKPde ve
devamında Belediye borç batağında ve şu anda hizmet
üretemiyor. On yedi yılda AKP Kayseriden 1 Cumhurbaşkanı, 3
Bakan, birçok milletvekili ve sayısız bürokrat
çıkarmıştır. AKPnin kurulduğu günden itibaren
Kayseri, AKPye her seçimde rekor oylar vermiştir. Buna rağmen
Kayserili işini bilir. mantığıyla şehrimize kamu yatırımı
yapılmamaktadır. Kayserimiz devlet desteğinden mahrum
bırakılıyor. Yatırım yapılmadığı
gibi, öz değerlerimize de saldırılmaya başlandı.
Elimizde bir pastırmamız vardı, onu da Cumhurbaşkanı
beğenmedi. İster beğensin ister beğenmesin, pastırma
deyince akla Kayseri gelir, Kayseri deyince de akla pastırma gelir.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Pastırma
Kayserinin, hiç kimsenin değil.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Evet, Kayserili
işini bilir.
Değerli milletvekilleri, Kayseri önümüzdeki ilk
seçimlerde AKPye öyle bir tokat vuracak ki sesi tüm Türkiye'de
yankılanacak diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Ataş.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Her şeye
rağmen bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini
diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Seni Kayserili
olarak alkışlıyorum, dediklerinin hiç birine
katılmıyorum; Kayseriye 27 katrilyonluk yatırım var.
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Memet
Bülent Karataşa aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Karataş.
MHP GRUBU ADINA MEMET BÜLENT KARATAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin maddelerini
ayrı ayrı görüşüyor, müzakere ediyoruz. Bu kapsamda, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüksek
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adına bütçe yaptığımız,
uğruna insanüstü fedakârlıklardan asla
kaçınmayacağımız Türk milleti, tarihin hiçbir döneminde
soykırım, katliam, toplu kıyım faili olmamış,
bundan sonra da olmayacaktır; aksini kim ya da kimler iddia ediyorsa
yalancıdır, riyakârdır hatta Türk düşmanıdır.
(MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Aksini kim ya
da kimler iddia ediyorsa yalancıdır, riyakârdır.
1910lu yıllarda Ermeniler Osmanlı
İmparatorluğunun tebaasıydı. Birinci Dünya
Savaşı sırasında Ermeni çeteleri Anadolu
coğrafyasının 23 ayrı noktasında isyan
çıkardılar. Bunlar zuhur ederken Meclisi Mebusanda tam 33 Ermeni
mebus bulunuyordu. Düşününüz, bir yanda düşmanla
savaşıyoruz, cephelere kan ve can naklediyoruz, diğer yanda
Ermeni çetelerinin suikastlarına muhatap kalıyoruz.
Osmanlı tebaası, bir grup düşmanla
iş birliği yapıyor, sırtımızdan hançer sokuyor.
Van, Erzurum, Adana, Cebelibereket yani Osmaniyede nice felaketler
yaşanmıştır. Karsın Derecik köyünde Türklere ait
toplu mezarlar bulunmuştur; anneler yavrularına sarılıp can
vermişler, birlikte toprağa düşmüşlerdir. Hiç kimse
Ermenilere ait bir tek toplu mezar gösteremeyecektir ama Türklere ait toplu
mezarlar hepimizin, insanım diyen herkesin yüreklerini titretmektedir.
Ermeni çeteleri -buraya lütfen dikkat edin- 518.301 Türkü öldürmüş ve
katletmiştir. Akdamar Kilisesinde kadınlarımıza,
kızlarımıza tecavüz edilmiştir hatta 50
kadınımız saldırılardan kurtulabilmek için kendilerini
Van Gölü'ne atmışlar ve boğulmuşlardır. Tehcir zorunlu
bir tedbir, kaçınılmaz bir tasarruftu çünkü vahşet, şiddet,
cinayet zirve yapmıştı. Soykırım iddialarını
bütünüyle reddediyoruz.
Değerli milletvekilleri, ABD Temsilciler
Meclisi ile Senatoda kabul edilen kararların tarihen, vicdanen, ahlaken
geçersiz ve hükümsüz olduğunu haykırıyoruz. Türk tarihi ve
ecdadımız için tek yanlı, haksız ve temelden yoksun bir
mahkûmiyet ilamı niteliğini taşıyacak her
açıklamanın bizim nezdimizde itibar ve
inandırıcılığı olmayacaktır. Türk milleti, içinde
barındırdığı unsurlara her zaman sevgi ve
şefkatle yaklaşmış olmasına rağmen, o unsurlardan
bazıları Türk milletine kinlerini her fırsatta kusmuştur.
Bu bitmeyen nefret maalesef 1973 yılında tekrarlamış, bu
tarihten itibaren özellikle yurt dışındaki diplomatlarımıza
yönelik Ermeni terör örgütü olan ASALAnın saldırılarıyla
toplam 34 diplomatımız şehit düşmüştür.
Yine, yakın tarihte Ermeniler
acımasız yüzlerini göstermişler, 1992 yılında
Azerbaycan topraklarını işgal ederek yüzlerce Azerbaycan Türkü'nü
katletmişlerdir.
"Soykırım" İkinci Dünya
Savaşı sonrası dönemde hukuki içerik ve anlam taşıyan
bir terim olarak 1948 Uluslararası Soykırım Sözleşmesiyle
literatüre girmiştir. Ermeni literatüründe büyük felaket Nazilerin
yaptığı Musevi katliamı olan Holokostun
karşılığı, bununla eş değerde, vahşet anlamında
kullanılmıştır.
Tarihi, yaşanmış ve bitmiş
hadiseler yekûnu olarak görmek eksik ve mahzurlu bir bakıştır
çünkü tarih sonuçları itibarıyla her zaman etkisini hissettirmekte,
geleceğe ışık tutmaktadır. Dünden ders
almamış, sonuç çıkarmamış, dahası geçmişine
yabancı kalmış milletlerin tarih merdivenlerini
tırmanmaları, varlıklarını heyecanla sürdürmeleri,
kimliklerini canlı tutmaları olmayacak bir şeydir.
Tarih, her önüne gelenin, baştan savma, keyfî ve
ideolojik meşrebine dayalı olarak eğip bükeceği, zorlama
yorumlarla yalancı şahitlik yaptıracağı, omurgası
olmayan bir serüven yığını da değildir. Objektif
tarihçilik ve tarih yorumu, her şeyden önce namuslu olmayı
gerektirmektedir.
Adı üzerinde, bizim bir millî tarihimiz
vardır ve sahip olduğumuz tarih şuuru bizi köklerimize,
aslımıza, ecdadımıza bağlamaktadır. Tarihe
şaşı bakmak, katliam izi sürmek, soykırım çetelesi
tutmak, arşivlerin tozlu raflarını art niyetle kurcalamak esas
itibarıyla hakikati değiştirmeyecektir çünkü
yaşananları kâğıt üzerinde, ısmarlama, kürsülerde,
uydurma kalabalıklar önünde çarpıtmak mümkünse de esasta ve tarihin
asırlara uzayan vicdanında gizleme ve örtbas etme çabası katiyen
tutmayacaktır. Tarih hükmünü vermiş, fermanını yazmış,
iradeiseniyyesini de göstermiştir. İster beğenelim ister
beğenmeyelim, ister katılalım ister katılmayalım,
tarihi silmek, tarihsizliğin tuzağına düşmek normal
şartlarda bir toplumun yok oluşu demektir. Milletler mücadelesinde,
medeniyetler boğuşmasında en büyük koz, en büyük güç
kaynağı geçmişten bugüne süzülen millî değerler ve millî cevherlerdir.
Tarihsiz insan, tarihsiz toplum, tarihsiz millet esir olmaya, zaman içinde de
öğütülüp insanlık âleminden sürülmeye mahkûmdur.
1915te zorunluluktan dolayı alınan tehcir
kararı bir soykırım olmayıp milletimizin nefsi
müdafaasıdır; meşru ve haklı bir tedbirdir. Arşivler
herkese açıktır; dürüst ve tarafsız bilim insanları 1915in
iç yüzünü görebileceklerdir. Kaldı ki bugüne kadar yapılan
sayısız çalışmanın, yazılan tez ve makalenin
ispat ettiği en yalın gerçek, soykırımın yalan, iftira
ve aldatmadan ibaret olduğudur.
1915teki saygı duyulması gereken millî
duruşu soykırım diye yaftalamaya kalkanlar, önce, o tarihlerde
Balkanlardan göçe zorlanan 5 milyonu aşkın evladıfatihanın
derin ızdırap ve kayıpları hakkında
konuşmalıdır; yine, o tarihlerde, savaş şartları
içinde, dünyanın değişik yerlerinde yaşanan kitlesel kıyım
ve katliamlarla ilgili bir şeyler söylemelidir.
Tehcir esnasında hayatını
kaybedenlerin vebalini milletimizin üzerine yıkmaya çalışanlar,
düşmanla dirsek teması kurup döktükleri nehir gibi kanın, Talat
Paşanın bedenine sıktıkları kurşunun,
Dağlık Karabağdaki vahşi cinayetlerinin hesabını
vermelidir. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türk milletinin vereceği hesap yoktur ama
alacağı çok fazladır. Sözde soykırım
kararının Parlamentolarda sırasıyla kabulü, peşinden
tazminat ve toprak taleplerini doğuracak, nitekim bir beka meselesi ortaya
çıkaracaktır. Herkes bilmelidir ki Türk milleti buna müsaade
etmeyecek, bu oyun mutlaka bozulacaktır.
ABD, Avrupa Parlamentosu, diğer sahte dost ve
müttefik ülkeler Türk tarihini lekelemekten uzak durmalıdırlar. Türk
milletine hafıza nakli yapma teşebbüsünden vazgeçmeleri
şarttır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Karataş.
MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) - Türk milletini
suçlu ve soykırımcı gösterme densizliği dikiş
tutmayacaktır. Karabağdan Vana, Çukurovadan dünyanın
değişik yerlerine kadar, Ermeni silahlı terör örgütlerinin
saldırılarında hayatlarını kaybeden milletimizin asil
evlatlarına, kahraman şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyorum; hepsi rahat uyusun, bedenleri kurban gitse de bu vatan, bu millet
hiçbir melun emele kurban verilmeyecektir.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Ali Kenanoğluna aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
On gündür bir bütçe maratonundayız, geceli
gündüzlü bütçe üzerinde konuşuyoruz. Tabii, biz, bu bütçeye olan
itirazımızı, bu bütçenin getirdiği çelişkileri ve
gelir dağılımındaki eşitsizliğe karşı
olan itirazlarımızı dile getirdik. Biz bu itirazları bugün
dile getirmiyoruz, aslında, baktığınız zaman, bu çelişkilere
yönelik, bu gelir dağılımına yönelik
itirazlarımızı Baba İlyaslardan, Bozoklu Celallerden,
Şeyh Bedrettinlerden, Kalender Çelebilerden ve Hubyar Babalardan bu tarafa
sürekli dile getiriyoruz.
Şimdi, bundan altı yüz bir yıl önce
Şeyh Bedrettin, Serezin esnaf çarşısında idam edildi, 18
Aralık 1418de; yıl dönümündeyiz. Şeyh Bedrettin Birlikte
üretelim, halkça bölüşelim, yârin yanağından gayrı her
yerde ve her şeyde ortak olalım. felsefesiyle yola
çıkmıştı ve Alevilerin referans kaynaklarından
Buyruk kitabında da anlatılan Rıza Şehrini İzmir
Karaburunda oluşturmuştu. Orada bulunan Sakızlı Rum
köylüleriyle, Müslüman topluluklarıyla ve orada yaşayan diğer
etnik ve inançsal gruplarla birlikte üç yıl böyle bir yaşam
oluşturdu ve bu üç yıl boyunca burada her şeyin ortak
olduğu, yaşamın birlikte üretildiği ve birlikte
paylaşıldığı, kimsenin kimseden üstün
olmadığı, sömürü düzenini reddeden bir sistem içerisinde
yaşadı. Üç yıl bu yaşamdan sonra, orada, kendisi ve
yoldaşları olan Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal katledildiler.
Değerli arkadaşlar, Şeyh Bedrettin
şunu diyordu: Ay ve güneş herkesin lambasıdır; hava,
herkesin havasıdır; su, herkesin suyudur; öyleyse ekmek neden
herkesin değildir? Şeyh Bedrettin bu amaçla mücadelesini vermiş
ve aslında o sömürü düzenine o gün itiraz etmişti ve bunun bedeli
olarak da çarmıha gerilerek katledildi. Ben buradan Şeyh Bedrettin ve
yoldaşlarını saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, günümüze
gelindiği zaman aslında dava aynı dava, mücadele de aynı
mücadele. Bugün bakıyorsunuz, artık modern kölelik dediğimiz
bir sistem oluşturulmuş. Büyük şirketler büyük
kârlarını açıklıyorlar, cirolarını
açıklıyorlar; ne kadar büyüdüklerini, ne kadar kâr ettiklerini
açıklıyorlar; hükûmetler de öyle. Burada on gündür bakanlar
aslında nasıl büyük işler yaptıklarını,
nasıl büyüdüklerini, nasıl refah, ferah içerisinde bir ülke
oluşturmak için adım attıklarını söylüyorlar. Oysa
gerçek o mu? Yaşayan insanların, o büyük şirketleri, o büyük
projeleri gerçekleştiren işçilerin, emekçilerin ceplerine giren böyle
bir şey mi? O refah bire bir onlara yansıyor mu?
Yansımıyor. Dolayısıyla aslında mücadele tarihin bütün
süreçlerinde aynı şekilde gelmiş ve egemenler hep aynı
hikâyeleri anlatmaya devam etmişler.
Bakın, 2002 yılında Hükûmeti
devraldığınızda, bir bataktan, bir ekonomik krizden
devraldığınızı ifade ediyordunuz ama o zaman bile
asgari ücret bugünküne göre çok daha iyi bir getiriye sahipti yani
insanların yaşamındaki karşılığı çok
daha fazlaydı. Hani, bırakın doları euroyu, altın
değerinde karşılığına
baktığınız zaman bile o günden bugüne ne kadar bir fark ve
erime olduğunu görüyoruz. Son iki yılda bile altındaki
artış yüzde 73, asgari ücretteki ise yüzde 26 oldu.
Dolayısıyla, aslında alım gücünün ne kadar çok
düştüğünü de bir asgari ücretli açısından yaşamın
ne anlama geldiğini de buradan görebiliriz.
Tabii, TÜRK-İŞin açıkladığı
rakamlara göre, zaten kasım ayı itibarıyla açlık
sınırı 2.102 lira, yoksulluk sınırı da 6.850
lira. Dolayısıyla, bugün tartışılan zamlar kabul
edilmiş olsa bile asgari ücretliler yoksulluk
sınırının altında, açlık sınırına
yakın bir sınırda yaşamlarını sürdürüyorlar.
Öyleyse, tıpkı Şeyh Bedrettin döneminde olduğu gibi, bugün
de aynı koşullarda, insanlar ürettikleriyle ortak bir
paylaşımı sağlayamıyorlar, bir refahı
oluşturamıyorlar. Yine sömürenler, yine ezenler, yine iktidarı
elinde bulunduranlar ve yine paydan büyük oranda gelir alanlar belli.
Dolayısıyla, biz buna başından beri, tarihî süreçten bu
tarafa, günümüzde de bu misyonun temsilcileri olarak itiraz etmeye devam
ediyoruz.
Hâliyle bir asgari ücretli, bu açlık
sınırının altında yaşadığı ya da
açlık sınırı seviyesinde yaşadığı
koşullarda kendisini yönetenlerin nasıl yaşadığına,
onların nasıl bir hayat sürdüğüne de bakıyor.
Dolayısıyla burada çok itiraz edilen, örneğin sarayın giderlerine
kulak kabartıyor, milletvekili maaşlarını sürekli
tartışıyor. Niye? Çünkü onun yaşadığı
yaşam koşulları çok düşük. Dolayısıyla,
örneğin sarayın harcamaları çok doğal olarak
tartışılıyor ve ilginç örnekler var. Örneğin 2018
yılında -Sayıştay raporlarına da konu olmuş
birçoğu- tek kullanımlık mutfak eşyasına 1,4 milyon,
servis ve saklama kapları için 1 milyon, sofra takımı, çatal,
bıçak için 1,5 milyon, içecek servis, takımına 264 bin lira
gibi, böyle uçuk rakamların harcanmış olması bir asgari ücretli
açısından son derece önemli bir konudur. Dolayısıyla,
bunları burada kimi vekil arkadaşların dile getirmesi sizleri
öyle hoplatıp zıplatmasın.
Tabii, bir taraftan da vergi yükü altında
eziliyor insanlar ve bu vergi yükü mizaha da konu
olmuş. Şöyle ki; en çok alkole ve benzine vergi getiriliyor. Bu mizah
dilini kullanan bir vatandaş şöyle diyor Twitterda: Ya, biz bu
iktidar sayesinde kimyager olduk. Artık ne ihtiyacımız varsa
evde üretiyoruz; rakıyı evde yapıyoruz, birayı evde
yapıyoruz, viskiyi evde yapıyoruz, şimdi benzin üzerinde
çalışıyoruz, yakında onu da yapacağız.
Şimdi gelinen nokta böyle bir durum. (HDP sıralarından
alkışlar) Yani, aslında, vergileri sürekli artırarak
insanları bir şeyden caydıramadığınız gibi,
bunların sonuçları da başka türlü şeylere neden olabiliyor.
Dolayısıyla
bu bütçe, açlık sınırına yakın bir ücret alan asgari
ücretlinin bütçesi değil, emeklilerin bütçesi değil; bu bütçe, 13,8
oranına yaklaşmış milyonlarca işsizin iş bulmasını
sağlayacak bir bütçe değil; atanamayan öğretmenlere, emeklilikte
yaşa takılanlara çözüm üretecek bir bütçe değil arkadaşlar.
Dolayısıyla tarihten bu tarafa biz bu bütçeye hep Hayır.
demişiz, hep itiraz etmişiz; aynı şekilde itiraz etmeye
devam ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, itiraz ettiğim bir bütçede, toplumsal bir kesim
adına şerh koymak istediğim de Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesidir. Biz Aleviler cemevlerimizin tüm
giderlerini kendi cebimizden karşılarken, cenazelerimizi kendi paralarımızla
Hakka uğurlarken, borçları yüzünden elektriği kesilen ve hizmet
veremeyen cemevlerimiz varken bizim vergilerimizle beslenen, cemevlerinin
ibadethane olamayacağını kırmızı çizgi olarak
açıklayan ve 8 bakanlıktan daha fazla bütçe alan Diyanete
hakkımızı helal etmiyor ve bütçesine de Alevi toplumu olarak
şerh koyuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Maraş katliamının yıl dönümündeyiz. Bundan
kırk bir yıl önce meydana gelen Maraş katliamı,
insanlık tarihinin gördüğü en vahşi katliamlardan bir tanesidir.
Maraş katliamı, özetle, bir kadının kocasına Beni sen
öldür, onların eline bırakma. diye haykırdığı
bir katliamdır. Şimdi, bu katliam şu şekilde
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) - Maraşın yakasını bırakın;
kaşımayın, kanatmayın.
BAŞKAN
Sayın Kılıç, rica ediyorum.
ALİ
KENANOĞLU (Devamla) Bir katliamı kaşımak o katliamla yüzleşmektir.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Başbağlardan da bir kere bahsedin, Başbağlardan da
bahsedin bir kere.
BAŞKAN Sayın Kılıç
Sayın
Kılıç, rica ediyorum.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Biz şunu
söylüyoruz, biz diyoruz ki, eğer Maraşlılar
Maraş
katliamından herkes rahatsızdır, kimsenin Maraş
katliamını onayladığını düşünmüyorum,
kimsenin bunu düşündüğünü söylemiyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Başbağları da bir an.
BAŞKAN Sayın Kılıç
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Ancak,
Maraş katliamıyla yüzleşmek, Maraş katliamındaki
yanlışları ortaya koymak, bunu hep birlikte lanetlemekle ve
Maraşta bununla ilgili olarak anma yapmakla ve gelişmiş
ülkelerde bu işler nasıl lanetleniyorsa aynı şekilde
lanetlemekle geçer. Biz şunu demiyoruz, biz demiyoruz ki: Ya, siz
Maraş katliamını onaylıyorsunuz. Böyle bir şeyden
bahsetmiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir de şu var
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Maraşın yakasını bırakın, yazıktır.
BAŞKAN Sayın Kılıç, rica
ediyorum.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu konular, böyle Gömelim, susalım, gündeme
getirmeyelim, bir daha gün yüzüne çıkarmayalım. demekle olmuyor,
kapatılmıyor çünkü acılar devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kenanoğlu.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Maraş
katliamında yaşamını yitirenlerin birçoğunun hâlâ
mezar yerleri belli değil. Yani aileleri gidip mezar başlarında
dua dahi edemez vaziyetteler. Dolayısıyla, Maraş katliamını
hafifletmek, o insanların acısını hafifletmekle bu iş
unutulabilir. Ama bunların üstüne kül örterek, o insanların
acısını gidermeden, dindirmeden bunlardan kurtulmak mümkün
değildir değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla bu işlerin böyle
olmadığını, tarihin bütün evrelerinden hepimiz biliriz. Bu
işler çözümlendiği sürece, acılar soğutulduğu sürece
bu sorumluluktan kurtulabiliriz.
Ben sözlerimi, yine, 19 Aralık 2000deki
cezaevi katliamlarında yaşamını yitirenleri ve Taybet
anayı da katlinin yıl dönümünde saygıyla anarak bitirmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. Saygılar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, bir söz talebiniz
oldu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
53.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin 7nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Konuşmacı Şeyh Bedrettinden
bahsetti. Ben aynı zamanda Manisa Milletvekiliyim ve İzmirde, o
bölgede yaşanan hadiselerdir. Börklüce Mustafa, Torlak Kemal filan
Manisadan çıkmadır. Bu hadiseleri biliyoruz, elbette okuduk. Bu
konuda epeyce kaynak da vardır. Fakat ben bütün milletvekillerimize ve
bilhassa da sayın konuşmacıya, en son çıkan
yayınlardan, Ahmed Güner Sayarın Ötüken yayınlarından
Şeyh Bedreddin isimli kitabını salık veriyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) Son elli yıllık bir
çalışma; son derece ilmî, belgelere dayalı, objektif ve
sağlıklı bilgilere ulaşmak mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir dakikayı doldurdum
mu Sayın Başkan?
BAŞKAN Doldu, ikinciye başladık.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani onun için hemen kesmek
istiyorum.
BAŞKAN Yok, ikinciye başladık.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca,
Kahramanmaraş hadiseleri de sürekli gündeme getiriliyor. Ülkemiz ve
milletimiz üzerine kurgulanan en alçakça tuzaklardan ve provokasyonlardan
birisidir. Bunu istismardan, kaşımaktan; insanları
ayrıştırıcı, bölücü birtakım üsluplardan da
özenle sakınmamız gerektiğini ifade ediyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Peki.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)
2.-
2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekilimiz Sayın Kani Bekoda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Beko.
CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben sonunda
söyleyeceğim sözü baştan söylemeyi severim: 1,1 trilyonluk devlet
bütçesi saraya bağlandığından dolayı, Cumhurbaşkanı
da bütçeden 14 milyara yakın aslan payını
aldığından dolayı biz bu bütçeye kesinlikle evet
demeyeceğiz.
Nedenlerini de açıklayayım: Bu bütçede
işsizler yok, bu bütçede memurlar yok, bu bütçede işçiler yok,
köylüler yok, çiftçiler yok, emekliler yok, engelli
vatandaşlarımız bu bütçede yok, öğrenciler yok, dullar ve
yetimler yok. Bütçe ayrılmadığı için, bu bütçe halkın
değil sarayın bütçesi olduğu için bu bütçeye hayır
diyoruz ve kırmızı kart gösteriyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlarım, az önce Şeyh
Bedrettinle ilgili yapılan tartışma içerisinde, ben de çok
naçizane Şeyh Bedrettinle ilgili kısa düşüncelerimi
paylaşmak istiyorum. Aslında Şeyh Bedrettin bu toprakların
insanı. Şeyh Bedreddin aynen şu ifadeyi kullanır: Ön
yargı yanılgının anasıdır. Dolayısıyla
Şeyh Bedrettinin söylediği söz aynen şöyledir: Gelin, birlikte
çalışalım, beraber üretelim, beraber ürettiklerimizi beraber
tüketelim. Yârin yanağından gayrı her şey her yerde ortak.
Sevgili arkadaşlarım, değerli
kardeşlerim; ben öncelikle asgari ücretle ilgili sözlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Asgari ücretle 10 milyona yakın işçi kardeşimiz
çalışıyor. 10 milyona yakın işçi kardeşlerimizin
ailelerini de katacak olursanız en az 50 milyona yakın insan var. Bu
aileler bizlerden, insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını
giderebilecek, hak ettikleri bir maaş bekliyorlar. Sayın
Çalışma Bakanımız burada Uluslararası
Çalışma Örgütünden (ILO) söz etti. Ben yedi yıl DİSK Genel
Başkanlığı yaptığım dönemlerde ILOda görev
yaptım. Dolayısıyla ILO der ki: Asgari ücreti tespit ederken en
az 4 kişilik bir aileyi baz alın. Ama Türkiyeye geldiğimizde
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 1 işçiyi baz alarak hesap yapmaktadır
yani siz 10 milyona yakın asgari ücretli arkadaşımızın
sanki hepsi bekârmış gibi hesabı böyle yaparsanız 10
milyona yakın asgari ücretli arkadaşımızı ve
kardeşimizi yoksulluğa atmış olursunuz.
Bir başka şey: Asgari ücretliden 30 milyar
vergi alıyorsunuz ama işverenlere de 176 milyar vergi muafiyetinde
bulunuyorsunuz. AGİ dediğimiz asgari geçim indirimini ben anlamakta
güçlük çekiyorum. Asgari ücretin içinde AGİnin ne işi var?
AGİnin derhâl asgari ücretin içerisinden çıkarılması
gerekir diye düşünüyorum.
Sevgili arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; Türkiyede işçiye ayrı, memura ayrı asgari
ücret olmaz. Memurlara 3.340 lira asgari ücret veriyorsunuz -yani ben Memurlar
çok asgari ücret alıyor. demiyorum ama- işçilere neden 2.020 lira
veriyorsunuz? Neden burada memur, işçi ayrımı yapıyorsunuz?
Burada tek asgari ücret olması gerekir, işçi ve memur
ayrımı kesinlikle yapılmaması gerekir diye
düşünüyorum.
Saray giderlerine baktığımızda,
sarayın bir dakikalık gideri 2.020 TL ama 2.020 TLyi alabilmek için
asgari ücretli işçi kardeşlerimiz tam bir ay
çalışmaktadır. Türkiyede Cumhurbaşkanının
maaşı asgari ücretli çalışan işçinin tam 30 katı.
Bununla beraber, yine burada Çalışma Bakanımız OECD
ülkeleriyle ilgili -siz de biliyorsunuz- birtakım görüşlerini
belirtti. Oysaki Çalışma Bakanının söylediği gibi
değil. OECD verilerine göre, asgari ücretin satın alma gücü
açısından Türkiye OECD ülkeleri içerisinde 18inci sırada.
Asgari ücretle çalışan işçiler doğal gaza yapılan
zamdan dolayı kış aylarında birinci derece
yakınlarıyla aynı evi paylaşıyorlar. Bir asgari
ücretli işçi kardeşimiz yarın evlenmeye kalksa bankadan en az
100 bin lira kredi çekmesi gerekir. Bu 100 bin lirayı ödeyebilmesi için
elli ay yani dört yıl, sadece, evlilik için çekmiş olduğu
krediyi ödemesi gerekir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, İzmire gittim,
İstanbula gittim, Ankaranın varoşlarını
dolaştım. Yapmış olduğum kahve
toplantılarında, asgari ücretle çalışan işçi
arkadaşlarıma bir ay içinde nasıl geçindiklerini sordum. Asgari
ücretle çalışan işçilerin hazırlamış olduğu
örnek tablo; aylık giderleri: Kira 1.250 TL, elektrik 125 TL, su 100 TL,
doğal gaz 400 TL, ulaşım 200 TL, mutfak 750 TL, eğitim 400
TL. Sağlık yok. Neden yok? Asgari ücretli çalışan
arkadaşlarımızın hasta olma hakları da yok. Sosyal
etkinlik yok, çay-kahve yok. Toplamına baktığınızda
3.225 TL, asgari ücret 2.020 TL. Kasım 2019 açlık sınırı
2.102 TL, yoksulluk sınırı ise 6.849 TL olmuştur. Asgari
ücret kararını verenlerin adil ve vicdanlı olmasını
bekliyorum.
Bununla birlikte, Avrupadaki asgari ücretle
çalışan işçilerin konumuna baktığımızda
Siz
de biliyorsunuz, Cumhurbaşkanımız Hollandaya Ey faşist
Hollanda! dedi, ben de önce Hollandada çalışan asgari ücretli
arkadaşlarımın durumuna baktım. Hollandada asgari ücretle
çalışan işçilerin oranı yüzde 3, İspanyada yüzde 1,
Belçikada yüzde 0, Yunanistanda yüzde 7,7, Fransada yüzde 8,4,
Bulgaristanda yüzde 8,8, Polonyada yüzde 11,7, Romanyada yüzde 15,7,
Slovenyada yüzde 19,1, Türkiyede ise yüzde 43 yani ülkenin yarısı
asgari ücretle çalışıyor ve maalesef açlık
sınırı altında yaşıyor.
Sevgili arkadaşlarım, değerli
kardeşlerim; bir de Türkiyedeki iş cinayetlerinden bahsetmek
istiyorum. Siz de biliyorsunuz, Türkiyede AKP iktidara geldiği günden bu
yana -istatistiklere bakabilirsiniz- 25 bine yakın işçi
kardeşimiz öldü, 25 bine yakın ocak maalesef söndü.
Onlarla birlikte, bir de biliyorsunuz ki engelli
olan kardeşlerime hiç kimse iş vermediğinden dolayı,
engelli olan kardeşlerimizin de maalesef yuvaları dağılmış
oldu ve dolayısıyla buradan sesleniyorum: 4857 sayılı
Yasaya göre, 15 yaşın altında, fiziken ve beynen hazır
olmayan çocukların çalıştırılması kanunen yasaktır;
Birleşmiş Milletler yasası da böyle, Uluslararası
Çalışma Örgütünün yasası da böyle. O zaman, sizin elinizi tutan
mı var, bu çocukların ölmelerine niye müsaade ediyorsunuz?
HACI TURAN (Ankara) Almanyada asgari ücret ne
kadar?
KANİ BEKO (Devamla) Sevgili
arkadaşlarım, değerli kardeşlerim; bir başka şey,
meslek hastalıkları hastaneleri. Biz, meslek hastalıkları
hastanelerine baktığımız zaman, 78 ilde meslek
hastalıkları hastanelerini göremiyoruz. Her yıl 1 milyona
yakın meslek hastalıklarına yakalanan işçi meslek hastalıkları
hastanelerine başvuruyor. Dünya Sağlık Örgütünün
raporlarına göre, Uluslararası Çalışma Örgütünün
raporlarına göre, her yıl 10 bine yakın işçi
kardeşimiz meslek hastalığına
yakalandığından dolayı maalesef ölüyorlar.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Tüm hastanelerde
meslek hastalıklarıyla ilgili doktorlar var.
HACI TURAN (Ankara) Almanyada asgari ücret ne
kadar, Almanyada?
KANİ BEKO (Devamla) Bakın şu
istatistiklere, işçi cinayetlerinde hâlâ Avrupada 1inciyiz, dünyada da
3üncüyüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Beko.
KANİ BEKO (Devamla) Sevgili
arkadaşlarım, değerli kardeşlerim; bununla beraber,
Dışişleri Bakanı burada konuşma yaparken dikkatle
dinledim. Dışişleri Bakanı bu kürsüden Amerikaya meydan
okudu. Amerikaya meydan okudunuz ama TELEKOMu Amerikan şirketlerine teslim
ettiniz; İsraile meydan okudunuz, şeker fabrikalarını,
TEKEL fabrikalarını İsraile teslim ettiniz; İngiltereye
meydan okudunuz, Sümerbank fabrikalarını İngiliz sermayesine
teslim ettiniz; Yunanlılara buradan meydan okudunuz, SEKA
fabrikasını ve limanların yüzde 85ini Yunan sermayesine teslim
ettiniz; İzmirdeki, Aliağadaki o güzelim PETKİMi
Azerbaycanlılara teslim ettiniz. Dünyada hiçbir ülkede yaşanmayan bir
ilki ülkemize yaşattınız; Tank Palet Silah Fabrikasını
Katar'a sattınız, ülkemizi perişan ettiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) 8,5 milyon işsiz
kardeşimiz sokaklarda dolaşırken unutulmasın ki tüm bu
fabrikaları satanların göğsünde vicdan yok, AKP rozeti var. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım.
KANİ BEKO (Devamla)
Sattıklarınızın yanında bir de
yaptığınız İstanbul Havalimanıyla ilgili
görüşümü paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Beko,
süreniz bitti.
KANİ BEKO (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Süreniz bitti, ek süre de verdim.
Selamlayın herkesi.
KANİ BEKO (Devamla) Bitiriyorum, son,
bitiriyorum.
BAŞKAN Ama buradan duyulmaz zaten,
selamlayalım artık.
KANİ BEKO (Devamla) Ben buradan söyleyeyim.
BAŞKAN Sayın Beko, teşekkür ederim.
KANİ BEKO (Devamla) Ben bunu
bitireceğim.
Ünlü Mısırlı Mimar Zaha Hadidin
ölmeden önce Çin'de yaptığı havalimanı 12 milyar dolara mal
olmuştur. Çin'deki bu havalimanı İstanbul Havalimanından
daha fazla yolcu taşımasına rağmen İstanbul'da
yapılan üçüncü havalimanı ise 35 milyar dolara mal olmuştur.
BAŞKAN Sayın Beko, rica ediyorum
Sayın Beko, teşekkür ediyorum.
Diğer konuşmacıyı
çağıracağım, lütfen Sayın Beko.
KANİ BEKO (Devamla) Üçüncü havalimanı
inşaatı sırasında işçilerin haklarını
vermediniz ve işçileri cezaevlerine attınız.
BAŞKAN Sayın Beko, lütfen
Sayın
Beko, rica ediyorum
KANİ BEKO (Devamla) 23 milyar dolar
farkı işçilere, emekçilere vermek yerine bu parayı kimlere
verdiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, söz sırası
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçsin
diye ifade ediyorum.
Daha evvel defaatle vermiş olduğum
cevabı yeniden veriyorum, grubumuza yönelik ithamları reddediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
söz, İzmir Milletvekilimiz Sayın Ceyda Bölünmez Çankırıya
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Çankırı, süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI
(İzmir) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2020
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri
kapsamında 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 7nci maddesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında
bizleri izlemekte olan aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi, daimî büyüme, adaletli paylaşıma yönelik ekonomik
dönüşümün gerçekleştirilmesi ve kamu dengelerinin
iyileştirilmesi amacını taşımaktadır. Bir yandan
mali disiplini sürdürürken diğer yandan da kaynaklarımızı,
milletimizin ihtiyaçlarına ve yatırımlarına yönlendirmeye
devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe, teröre
destek olanların, sınır güvenliğimiz için verilen
mücadeleye işgal diyenlerin, eli kalem tutması gereken
çocuklarımızın beyinlerini yıkayıp dağa
kaçıranların değil, Diyarbakırda gece gündüz, yağmur
çamur demeden çocuklarının yolunu gözleyen annelerin, geleceğimizin
teminatı sevgili çocuklarımızın, yarınların
müreffeh Türkiyesini inşa edecek olan vatansever gençlerimizin ve en
önemlisi, al bayrağımız, hilal uğruna Gabarda, Katoda,
Afrinde, Cerablusta destan yazan kahramanlarımızın bütçesidir.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu
bütçe, işçilerimizin, esnaflarımızın,
memurlarımızın, çiftçilerimizin, öğretmenlerimizin,
başarılarıyla İstiklal Marşımızı
dünyaya haykıran sporcularımızın bütçesidir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu bütçe, çevreci
politikalarımızın, İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. düsturuyla gerçekleştireceğimiz altyapı ve
üstyapı projelerimizin bütçesidir.
Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; küreselleşen dünyada geçmişte örneğine az
rastlanır bir göç kriziyle karşı karşıyayız.
Bugün dünya genelinde 260 milyona yakın göçmen, 71 milyonun üzerinde
yerlerinden edilmiş insan, 25 milyonu da aşkın mülteci
bulunuyor. Sadece yüksek bir hayat standardı için değil,
hayatlarını idame ettirebilmek için, çocuklarına bir lokma ekmek
bulabilmek için göç etmek zorunda kalıyorlar.
Bundan iki gün önce Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanla Birleşmiş Milletler ve
İsviçrenin ev sahipliğinde Cenevrede gerçekleşen, Türkiyenin
de eş başkanlık yaptığı Küresel Mülteci Forumuna
katılım gösterdik. Sahile vuran çocuk cesetlerine, varil
bombalarından kaçan insanlara, düzensiz göç hareketlerine, Suriyede dokuz
yıldır yaşanan insanlık dramına dikkat çeken
Sayın Cumhurbaşkanımız, yine, her zaman olduğu gibi
dünya mazlumlarının umudu ve sesi oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çatışma, şiddet ve
zulüm sebebiyle zorla yerinden edilen kişilerin sayısı küresel
çapta rekor düzeylere ulaşırken Türkiye dünyada en fazla sayıda
mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmayı sürdürerek âdeta dünya
mazlumlarının sığınağı konumuna
gelmiştir. Ülkemizi bu hususta farklı kılan sadece sayısal
nicelik değildir, aynı zamanda mültecilere sağlanan
barınma, eğitim, sağlık, istihdam gibi kamu hizmetleri
kadim misafirperverliğimizin kalitesini göstermektedir. Türkiyenin
mültecileri bu sosyal hayata dâhil etme politikası genel olarak yenilikçi
ve küresel çapta örnek teşkil edecek bir modeldir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Türkiye onları mülteci olarak kabul etmiyor, hiçbirisine mülteci statüsü
vermiyor. Keşke verse.
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Devamla) Cenevrede
gerçekleşen Küresel Mülteci Forumunda ülkelerin ve Birleşmiş
Milletlerin temsilcileri bu mesele üzerinde konuşmalarında ülkemize
ve liderimize bilhassa teşekkür ettiler.
Mülteci meselesi, Türkiye gibi bu insanlara ev
sahipliği yapan birkaç ülkenin çabasıyla önlenmeyecek kadar büyük bir
meseledir. Dünyanın mülteci sorunundan kaçması bu sorunu ortadan
kaldırmıyor. Uluslararası dayanışma sağlama
konusunda krizi ortadan kaldırmak için küresel düzeyde birlik ve
beraberlik içerisinde hareket etmemiz gerekmektedir. Nitekim forum
katılımcılarının da ortak arzusu, ortak söylemi bu
yöndeydi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz 2020
yılı bütçesi AK PARTİ hükûmetlerinin aralıksız olarak
gerçekleştirdiği 18inci bütçedir. Bu, cumhuriyet tarihimizde hiçbir
hükûmete nasip olmayan, rekor niteliğinde bir başarıdır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir)
Maşallah, maşallah!
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Devamla) Bu
başarı, sadece AK PARTİnin başarısı değil,
bu partinin asıl kurucuları, istikametinin belirleyicisi olan
milletimizin başarısıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İşte bu nedenle
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın önderliğinde milletimizin emanetine
sahip çıkmak adına çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Bu anlayışla, 2020 yılında bütçe
görüşmelerinde parti grubumuz adına günün son
konuşmacısı olarak, 2023 vizyonuna katkı sağlayan
Cumhurbaşkanı Yardımcımıza, bakanlarımıza,
bakan yardımcılarımıza, bürokratlarımıza,
uzmanlarımıza, gece geç saatlere kadar Meclis çatısı
altında teşrikimesai yaptığımız başta Meclis
Başkanımız olmak üzere, Meclis Başkan Vekillerimize, tüm
parti gruplarımıza, danışmanlarımıza,
şoförlerimize, kavaslarımıza, Emniyet mensuplarımıza,
stenograflarımıza, teknisyenlerimize ve kulislerde bizlere hizmet
eden bütün arkadaşlarımıza, adını burada
zikredemediğim herkese teşekkürü bir borç biliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bütçe görüşmelerini
gerçekleştirdiğimiz tüm bakanlık ve kurumlarımıza
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahıslar
adına söz taleplerini karşılayacağım.
Şahıslar adına ilk söz, Malatya
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Celal Fendoğluna aittir. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Fendoğlu.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, Gazi Meclisimizin siz saygıdeğer milletvekilleri;
şahsınızda yüce Türk milletinin her ferdini, Her kim bu
insanlık deryasından bir katre tadacak olursa Yüce Rabbim ona yeten
yolu nasip eder. diyen Hoca Ahmet Yesevinin Bir olalım, iri
olalım, diri olalım. diyen Hünkâr Hacı Bektaş Velinin
selamıyla selamlıyorum sizleri. Dünya kerpiç bir yuva, orada sana da
yer var. sözleriyle bizlerin sadece kendi dünyamıza değil, bütün
insanlığa karşı yükümlü olduğumuzu ifade eden Ulu Abay
Atanın selamıyla selamlıyorum sizleri. Benim işim
sevgiyledir. diyen Yunus Emrenin Dava insanlık davasıdır.
demekle kalmayıp Çocuğudum anam bana ders verdi /
Çalışmamı okumamı öngördü / Milletine bağlı ol da
dur dedi / Vatan sevgisini giyitti anam. diyerek yanıp tutuşan
Âşık Veyselin selamıyla selamlıyorum. Hasılı
sizleri ve yüce Türk milletini de saygıyla selamlıyorum. Şu an
dünyanın muhtaç olduğu aklıselim, kalbiselim ve zevkiselimle
selamlıyor, Süleyman Çelebinin Merhabasıyla da merhaba diyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ilim, izan sahibi
olanlar bilir ki tarih boyunca Türk milleti ve devleti hiçbir zaman rahat yüzü
görmemiştir. En vahim fitne, en habis fesat, en çirkin husumetle imtihan
edilen tek millet olmuştur. Yine insaf ve vicdan sahibi olan herkes bilir
ki tarih boyunca en kötü ve en sinsi plan ve projelere maruz
bırakılmak istenilen bir devlet varsa o da Türk devletidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütün şer hesapları, bütün mülevves planları
mazisinden aldığı ders ve edindiği mevzu ile kendisini
konumladığı mevzi sayesinde altüst etmesini bilmiş ve
muvaffak olmuş emsalsiz bir millettir Türk milleti. Yani Mustafa Kemal
Atatürkün dediği gibi Mevzubahis vatan ise gerisi teferruattır.
diyen azim ve kararlılık bu milletin muazzez ilkesidir. Fakat tarih
göstermiştir ki eğer bugün var isek bu ikisiyle varız,
varlığımızı kırmızı çizgimiz olan bu
ikisine borçluyuz.
Değerli milletvekilleri, sizler zannediyor
musunuz ki Hazreti Musa suya terk edilince, Hazreti Yusuf kuyuya
atılınca, Hazreti Zekeriya testereyle biçilince, Hazreti İbrahim
ateşe mahkûm edilince iş bitti, her şey sona erdi? Hayır,
biten bir şey yok. Hatalar, kusurlar ve ihmaller tekerrür ettikçe tarih de
tekerrür eder. Bugün ortadan bölünmek istenen Zekeriya, Türk milleti ile Türk
devletidir. Bugün ateşe atılarak yok edilmeye
çalışılan İbrahim, Türk milleti ile Türk devletidir. Bugün
sulara bırakılarak yok olması istenilen Musa, Türk milleti ile
Türk devletidir. Bugün kuyuya atılmak istenilen Yusuf, yine Türk milleti
ile Türk devletidir. Şahide ve meşhuda yemin olsun ki bu böyledir,
keşke Değil. diyebilseydik. Farkı fark edenlere, fark ettiği
farkı da fark ettirenlere ant olsun, yaşadıklarımız ve
bizlere yaşatılmak istenenler işin böyle olduğunun birer
delilidir, keşke Değil. diyebilseydik. Evet, haricî ve dâhilî
düşmanlarca batırılmak istenen bir gemi var, bu gemi Türkiye
Cumhuriyeti devletidir. Dalgalı denizde tutunmaya çalışan, yol
almaya çalışan gemideki yolcular ise Türk milletidir. Bu hususta
başta yüce Meclisimize, bizleri buraya gönderen yüce Türk milletinin her
ferdine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Sonuç olarak, bu coğrafyadaki
varlığımızın teminatı yani vazgeçilmez mevzu ve
mevzimiz vatana, millete ve devlete sahip çıkmak, korumak ve kollamak
bizlerin ebet müddet vazifesidir.
Son olarak, 19 Aralık 1978te şehit edilen
Milliyetçi Hareket Partisi Yeşilyurt İlçe Başkanımız,
baba dostum, amcamız Alişan Durhanı rahmetle anıyorum.
2020 yılı bütçemizin belirtilen mevzu ve
mevzi için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Fendoğlu.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Devamla) Sizleri ve
yüce Türk milletini, ekran başında bu saate kadar bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum,
cumanız mübarek olsun, Allaha emanet olun. Sağ olun.
Saygılarımla. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi, şahıslar adına son söz Manisa Milletvekilimiz
Sayın Bekir Başevirgene aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süremiz beş dakika Sayın Başevirgen.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7nci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kesin hesap kanunu, Parlamentoya bütçeyi kullanma
yetkisi verildikten sonra bu bütçenin ne kadarının nereye
kullanıldığını gösteren, bütçeüstü harcamaları ve
nedenlerini sorgulayan, kısacası, vatandaşının
parasının hesabını soran, denetimini yapan ve esas
tartışılması gereken kanundur.
Sayıştay denetim raporlarına göre,
2018 yılı merkezî yönetim Hükûmet bütçesiyle ilgili olarak 63 milyar
295 milyon 717 bin 486 lira ödeneküstü harcama tespit edilmiş ve bu
harcamaların onaylanması hususu yüce Meclisin takdirine
sunulmuştur. Sayıştay, yedek ödenek aktarım
tutarının kanunla öngörülen yüzde 2nin üzerinde, yüzde 7,21 olarak
gerçekleştiğini tespit etmiş ve bu durumu da yüce Meclisin
takdirine sunmuştur. Örneğin, Diyanet İşleri
Başkanlığı 3,2 milyar, Emniyet Genel Müdürlüğü 10,2
milyar, Millî Eğitim Bakanlığı 32 milyar, Sağlık
Bakanlığı 9 milyar TL ödeneküstü harcama
yapmıştır. Bu kadar büyük bir sapma bütçe tekniği
açısından kabul edilebilir değildir. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak mevzuatı açıkça ihlal eden bu durumun yüce Meclis
tarafından onaylanmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2nci bütçesi üzerinde
yaklaşık iki aydır çalışıyoruz. Tek adam
sistemine geçtiğimiz son on yedi ayda bu Meclisten vatandaşın
lehine olan tek bir kanun bile çıkarılmadı, çıkarılan
bütün kanunlar vatandaşa ek yükler getirdi. Vatandaşın lehine
olan hiçbir düzenlemeye iktidar milletvekilleri olarak elinizi
kaldırmadınız. Asgari ücretlinin maaşından vergi
kesilmesin. dedik, hayır dediniz. Sağlıkçı, polis ve
öğretmenin ek göstergesi 3600 olsun dedik, hayır dediniz.
Çiftçinin tarımsal malzemesi ÖTV ve KDVden muaf olsun. dedik, kabul
etmediniz. Elektrik faturasına tüketim dışında bir ücret
yansıtılmasın. dedik, Olmaz. dediniz. Engelli vatandaşa
elektrik ve doğal gaz indirimli olsun. dedik, ona da hayır
dediniz. Emeklilikte yaşa takılanlara hakları verilsin. dedik,
Ülke batar. dediniz. 50 yaşında emekli olmak devleti yorar.
diyerek EYTlilerin haklarını vermeyen Cumhurbaşkanı, 46
yaşında emekli olduğu SSKden ve 52 yaşında emekli
olduğu Emekli Sandığından maaş alırken devlet hiç
yorulmadı mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ama büyük bir gönül
rahatlığıyla yandaş şirketlerinizin vergi
borçlarını sildiniz. Zar zor geçinen işçiye, emekliye,
öğrenciye ve çiftçiye ise hiç acımadan 21 milyon 39 bin icra takibi
başlattınız. Damat bey ardı ardına ekonomik program
açıklamasına rağmen işsizlik tarihî rekor kırdı;
işsiz sayısı 4,5 milyon, geniş tanımlı işsiz
sayısı ise 8 milyonu aştı. Son bir yılda 1 milyon
vatandaşımız işinden oldu. 8,5 milyon insan aylık 673
TLyle geçinmeye çalışıyor. 3,5 milyon kişi, bırakın
geçinmeyi, elektrik faturasını bile ödeyemiyor.
İnsanlarımız, çıkışsızlık ve
umutsuzluktan toplu intiharları seçti; neden, biliyor musunuz sayın
milletvekilleri? Çünkü vatandaşın, cebinde parası yok, tenceresi
boş, karnı aç.
Halkımızın temel ihtiyaçlarına
rekor zamlar yapan iktidar şimdi de asgari ücretliye sadaka gibi
vereceği zam oranını belirlemeye çalışıyor;
Çalışma Bakanı da bu süreçte sermayeye göz kırpıyor.
Asgari ücret 2.020 TL, yoksulluk sınırı 6.849 TL. Asgari
ücrette Avrupadan daha iyiyiz. diyen Bakana sormak lazım: Hangi Avrupa
ülkesinde yoksulluk sınırı asgari ücretin 3,5 katı? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu bütçe, gübre,
mazot, ilaç, su ve elektrik borcu hariç 130 milyar TL borcu sırtında
taşıyan ve kanunen verilmesi gereken 177 milyar TL desteği
gasbedilen, emeğinin ve alın terinin
karşılığını alamayan çiftçinin bütçesi
değildir; bu bütçe, iktidarın üretmek yerine ithalatı seçmesi
nedeniyle 34 milyon dönüm tarım arazisi boş bırakılan ve
toprağa küserek sistemden çıkan 700 bin çiftçi ile otuz aydır
atama bekleyerek açlığa terk edilen ziraat, gıda, su ürünleri,
orman mühendisleri ile veteriner hekimlerin bütçesi değildir; bu bütçe,
kepenk kapatan binlerce esnafın, üretim yapamayan sanayicinin, iş
bulamayan 4,5 milyon işsizin, maaşını yetiremeyen asgari
ücretli ile emeklinin bütçesi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Devamla) - Bu
bütçe, yatırım payı yüzde 4,65e geriletilen Millî Eğitim
Bakanlığının, atanamayan 700 bin öğretmenin, 1 milyonu
aşkın eğitim emekçisi ile iş bekleyen 3 bin engelli
öğretmenin bütçesi değildir; bu bütçe, acile gittiğinde uzman
doktor bulamayan vatandaşın, atama bekleyen 18 bin sağlık
personelinin bütçesi değildir.
Sayın milletvekilleri, bu bütçe,
itibarından tasarruf edemeyen sarayın bütçesidir; bu bütçe,
rantçı bütçesidir; bu bütçe, betona gömülen bir ekonominin bütçesidir; bu
bütçe, faiz bütçesidir; bu bütçe, vergi adaletsizliği bütçesidir; bu
bütçe, vatandaşın sırtından geçinenlerin yani
kaşıkla verip kepçeyle alanların bütçesidir.
Biz bu bütçeye sonuna kadar hayır diyoruz,
hayır diyoruz, hayır diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Afyonkarahisara sürgün olarak gönderilen
Yargıçlar Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Ali Haydar Yücesoy,
Cumhurbaşkanına hakaret davasında, Adalet
Bakanlığının Yargılama aşamalarını
bildir. talimatına uymadığı için hakkında
soruşturma açıldı. Sayın Bakan, Bakanlığın
kamu davası yargılamalarının aşama ve sonuçları
hakkında bilgi verilmesi yönündeki talimatının yasal sebep ve
dayanağını merak ediyoruz. Bu, yargıya müdahale
değildir de nedir?
Ayrıca seçim bölgem Afyonkarahisar ili
İhsaniye ve Sultandağı Adliyeleri
kapatıldığı için vatandaş mağdur oluyor. Bu
adliyeleri yeniden açacak mısınız? Ve Sandıklı
Adliyemizde de acilen ağır ceza mahkemesinin açılması gerekiyor.
Bu yönde de vatandaşın büyük bir mağduriyeti var.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin 2nci bütçesi olan 2020 yılı bütçe görüşmelerimize,
yaklaşık iki ay önce Plan ve Bütçe Komisyonundaki müzakerelerle
başlandı. Bugün itibarıyla Genel Kurulun 11inci günündeyiz,
12nci gününde bütçemizin görüşmeleri tamamlanacaktır. Bu bütçede en
yüksek pay sağlığa ve eğitime
ayrılmıştır. Bu da gösteriyor ki bu bütçe muhalefetin
iddialarının aksine insanımızı önceleyen bir bütçedir.
Ülkemizin gelişme ve kalkınmasında
önemli bir kilometre taşı olacağına
inandığım 2020 yılı bütçesi nedeniyle başta
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Cumhurbaşkanı
Yardımcımıza, bakanlarımıza, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkan ve üyelerine, Genel Kurul görüşmelerinde katkısı
olan tüm milletvekillerimize, bütçenin hazırlanmasında emeği
geçen tüm bürokratlarımıza, özveriyle çalışan Meclis
personelimize, bizi takip eden basın mensuplarına teşekkür eder,
bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı ve bereketli
olmasını dilerim.
BAŞKAN Sayın Başaran
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Van Özalp
Belediye Eş Başkanımız Dilan Öğrenci, 6 Aralıkta
hukuksuz bir biçimde tutuklanmıştı. Kendisi herediter anjioödem
hastasıdır. Bu hastalık, nefes borusu ve ses tellerinde
şişmeye neden olan ve kısa sürede ilaca erişim olmazsa ölümle
sonuçlanabilecek bir hastalıktır. On dört günde 5 defa atak
gerçekleşmiştir. Derhâl serbest bırakılması
gerekmektedir.
Ayrıca yargının sacayaklarından
olan avukatların itibarsızlaştırılması
çalışması devam etmektedir. İlim olan Batman gibi birçok ilde
adliye saraylarında kartlı sistem olduğu için savcı ve
hâkimlerin olduğu katlara avukatlar girememektedir. Adalet
Bakanlığı bu itibarsızlaştırma
çalışmasına bir müdahalede bulunacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Türkiye'nin
iş yükü anlamında 3üncü bölge idare mahkemesi olan Adana Bölge
İdare Mahkemesinin Konya Bölge İdare Mahkemesine
bağlanmasının gerekçesi nedir? Davaların nakli,
dosyaların akıbeti, temyiz hususları gereğince telafisi
olanaksız zararlar doğacağını göz önüne alarak Adana
Bölge İdare Mahkemesinin kaldırılmasına dair kararın
iptalini düşünüyor musunuz?
Adana merkeze 168 kilometre mesafeli Saimbeyli
ilçesindeki adliye binasının Suç işlenmiyor. gerekçesiyle
kapatıldığı doğru mudur? 25 köy ve merkezde 3
mahalleye sahip Adananın toprak bakımından en büyük ilçesinde
vatandaşlarımız bu konuda cezalandırılıyor mu?
Ayrıca, Doğa Kolejiyle ilgili sorunlar
günlerdir tarafımıza aktarılıyor. Hükûmetin,
müfettişlerini gönderip olaya el koyarak iş güvencesini sağlamak,
öğrenci ve velilerin mağduriyetini gidermek, eğitim ve
öğretimin devamını sağlamakla ilgili bir girişimi var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1970 yılında Ankara Teknik Öğretmen
Okulunda ciğerlerine bisiklet pompasıyla gaz basıldıktan
sonra 3üncü kattan atılarak şehit edilen Ertuğrul Dursun
Önkuzuyu, yine, DEV-SOL militanları tarafından şehit edilen
Gümrük ve Tekel Bakanımız rahmetli Gün Sazakı, 1994
yılında Tunceli Mazgirt Darıkent köyünde 6 öğretmen
arkadaşıyla beraber şehit edilen Tarsus Yeniceli Alevi bir Türk
milliyetçisi olan Buminhan Temizkanı ve Ege Üniversitesinde tarih okurken
tarih yazan, PKKlılar tarafından katledilen Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu rahmetle, minnetle anıyorum. Şehitler ölmez,
vatan bölünmez diyor; bütçenin hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Cesur
AYLİN CESUR (Isparta) Hukuk devletinin
işlemesi o ülkenin vatandaşlarının hukuk devletine sahip
çıkmasıyla mümkün. Yargı bağımsız değilse
kuvvetler ayrılığı sistemi işlemiyor. Yürütme, yasama
bağımsız olmalı ki sistem işlesin ancak bu da yetmiyor
demokratik otoritenin etkinliğe de halel getirmemesi önemli; hâkimlerin
değil hukukun hâkimiyeti yani istenen.
İYİ PARTİ Grubu olarak TRTyi ve TRT
Kurdî yetkilileri hakkında, Osman Öcalanın TRT Kurdîye
çıkarılması nedeniyle Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk ancak Kamu
davasının açılmasını gerektirir yeterli şüphe
oluşturacak suç unsuru yokluğu nedeniyle, Osman Öcalanın
geçmiş kişiliğinden ari olmak üzere dava açılmasına
gerek olmadığına karar verilmiş; oysaki bizim
itirazımız tam da bunaydı yani geçmiş kişiliğineydi.
Osman Öcalan, kırmızı bültenle aranan terör örgütü mensubudur ve
devletin vatandaşından vergi kesilen bir kurumu olan TRTde
propaganda yapmasına izin verilmesi kabul edilemez.
Şimdi, Sayın Adalet Bakanımıza
sormak istiyorum: Kırmızı bültenle aranan bir terör örgütü
mensubunun TRT gibi devletin bir televizyonuna çıkarılması dava
edilemeyen ülkemizde
Bakanı olduğunuz kurumun hâkim ve
savcıları özgür ve bağımsız mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Isparta) Ülkemizde adaletin var
olduğuna inanıyor musunuz?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Zor soru!
BAŞKAN Sayın Komisyon, söz sizde.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ben bir konuya açıklık getirmek istiyorum.
Daha önceki konuşmacılardan İsmail Koncuk Sağlık
Bakanlığına 17.689 sözleşmeli sağlık personeli
atanacağına fakat 8.845 kişi için ilana
çıkıldığını, gerisine
çıkılmayacağı gibi bir iddiada bulundu.
Aldığımız bilgiye göre, şubat ayında da 8.844
personel alımı için ilana çıkılacaktır.
Bir diğer milletvekilimiz Kani Beko da
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 14 milyar olduğunu
söyledi; herhâlde bu bağlı kurumlarla beraber bunu söylemek istedi.
Normalde Cumhurbaşkanlığı bütçemiz, 3 milyar 152 milyon 937
TLdir diyorum.
Diğer soruları cevaplamak üzere de sözü
Sayın Bakanımıza bırakıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın Köksalın
sorusuyla ilgili, HSKnin işlemiyle alakalı bu tür teftişleri ve
bu tür incelemeleri HSK Birinci Daire yapmakta. Bu hususla alakalı
yazılı olarak inceleyip çünkü dairenin verdiği bir tasarruf
olduğu için, konunun içeriğiyle ilgili, o konuyla ilgili inceleme
yapıp sonrasında sizlere bilgi iletirim.
Kapanan adliyeler: Bildiğiniz gibi hem hâkim,
savcı hem de diğer teknik birtakım ihtiyaçlar sebebiyle esasen
yedi sekiz yıl önce belli standartlar çerçevesinde kapatılan yerler
söz konusu. Bu hususla ilgili konu, hem HSKnin planlaması hem de nicelik
itibarıyla ve diğer koşullar da tamamlandığında
değerlendirilebilir ancak kapandıktan sonra açılan bir adliye de
söz konusu değil. Fakat bu konu hem hâkim, savcı sayısı
itibarıyla hem de diğer teknik tüm donanımlarla
hazırlıklar yapıldığında elbette gündeme
gelebilir.
Sayın Başaran, isimlerini not
alamadık ama tutanaklardan takip edeceğiz. Cezaevindeki tüm hükümlü
ve tutukluların koşullarıyla ilgili çalışmalar, insani
muameleyle, devletin uhdesine emanet edildiği bilinciyle ve
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla, nerede olursa olsun, bu konuda sağlık
koşulları da dâhil olmak üzere Sağlık
Bakanlığıyla, oradaki hekimler aracılığıyla
büyük bir titizlikle yapılmaktadır. Dolayısıyla, bu konuyla
ilgili herhangi bir ihmale hiçbir şekilde, asla izin verilmemektedir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Çok tehlikeli
bir hastalık Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Ancak Derhâl
serbest bırakılmalıdır. diye bir talimatın
muhatabı biz değiliz. Siz bize talimat da veremezsiniz, biz de hâkim,
savcılara talimat veremeyiz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Avukatlarla ilgili: Avukatlar yargının
kurucu unsurudur, savunma kurucu unsurdur. Bu konuyla alakalı,
avukatlarımızla ilgili, elbette yargı iddia, savunma, muhakeme
üçlüsü üzerinde durur ve biz de Bakanlık olarak bu konuda avukatlar ile
hâkim, savcıların bir meslektaş çerçevesinde
yargılamayı başarıyla sürdürmeleri, eş güdüm
içerisinde olmalarının önemine inanıyoruz. Bu konuda da her
türlü, hem etik kurallar itibarıyla hem vatandaşlarımıza
hem avukatlara hem de kendi meslektaşlarına yönelik etik kurallara
uymaları bizim de ortak beklentimizdir çünkü vatandaş hâkim,
savcıya gittiğinde Türk milleti adına karar veren Anayasadaki
yetkiyi kullanıyor ama esasen, yetkinin kaynağı millettir,
asıl orasıdır. Bu anlamda, her türlü muamelenin
yakışan şekilde olması bizim de beklentimizdir. Bu konuda
gerek etik gerek disipline aykırı her türlü işlemler HSK
tarafından da titizlikle takip edilmektedir. Nitekim önümüzdeki yıl
Akademide düşündüğümüz bir ders de avukatlık hukukudur. Bu
konuda hâkim ve savcı adaylarına avukatlık hukukuyla ilgili bir
dersin bu anlamda muhakemeye katkısı olacağını
düşünüyoruz, müfredat konusunda çalışmalarımızı
da yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Özellikle
avukat, dosyasını görmeli ki savunmasını yapsın. Bu
konuda elbette talimat verecek değiliz -gizlilik kararı olanlar
vardır yargının kendi alanı içerisinde olan- ancak idare
olarak -bizim bu konudaki yaklaşımımız- kendi münhasır
yetkimiz dâhilinde olan tüm hususlarda avukatların da her türlü süreçte
müdahil olması, aktif olması ve katılımcı olması
bizim ortak beklentimizdir.
Sayın Şevkin galiba -yanlış
almadıysam notu- Adana Bölge İdare Mahkemesiyle ilgili... Özellikle,
yine, HSK tarafından bölge idare mahkemelerine birinci sınıf
hâkimler görevlendirildiği için, hâkim ihtiyacından kaynaklı
birinci sınıfla ilgili şu anda biz o konuda yeterli düzeye
geldiğimize inanıyoruz, umut ediyoruz,
çalışmalarımız da var; Adanaya bölge idare mahkemesini
kuracağız. Adana-Mersin, o bölgeye, Baki Beyin Milletvekili
olduğu Mersine de ortak hizmet etmesini, kendi hinterlandında
olmasını arzu ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL Yine,
Saimbeyliyle ilgili Sayın Koncuk da söylemişti. Bu adliyeler yeni
kapatılmış değil yani belki yeni duyuldu ancak az önce de
söylediğim gibi, bu konular da yargı reformunda var. Özellikle adliye
kapandığı için köylerden ilçeye, oradan ile gidip adliye
hizmetlerine erişmekte zorlanan vatandaşlarımızın
adliye hizmetlerini kendi ilçesinde de alabileceği -adliye olmayan
yerlerde- çalışmamızı sürdürüyoruz. Ancak bu konuda hizmet
vereceğimiz, adalet hizmetlerini etkin alabileceğine
inandığımız her türlü yerde de elbette bu konuları
vatandaşımızın hizmetine sunmayı bir borç biliyoruz.
Ben de bu duygu ve düşüncelerle Sayın
Başkanın Meclisi idaresindeki demokratik hoşgörüsü ve gerçekten
büyük bir yönetim kabiliyetiyle Sayın Başkana ve tüm siyasi partilere
bütçeye, milletin hakkı olan bütçe hakkına her türlü
katkıları için çok teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Hükûmetimiz
adına burada serdedilen bütün görüşlerden istifade edeceğimizi
burada Genel Kurulun huzurunda ifade ediyorum.
Elbette iktidar, muhalefet, tüm partiler, ortak
iyiyi bulmak adına, ortak çabanın unsurlarıdır,
esasıdır. Demokraside herkes iktidar olsa demokrasi eksik olur.
Muhalefetin de söylediği şeyler bizim önümüzdeki bütçeyi millet
adına etkin, yetkin ve Hakkın hukukuna göre, milletin istediği
gibi kullanmamıza yol açacaktır.
AK PARTİ, MHP başta olmak üzere, bütçemize
destek veren tüm milletvekillerimize ve Genel Kuruldaki tüm siyasi partilere
saygılarımı sunuyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - 7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu şekilde 2018
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin maddeleri kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylama yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri, bugün 11inci gün,
yarın 12nci gün ve son konuşmaları yapacağız ve
bütçenin oylaması gerçekleşecek.
Ben de bugüne kadar bütçe görüşmelerine
katkı sağlayan tüm siyasi parti gruplarımızı, siyasi
parti gruplarımız adına konuşan tüm değerli
milletvekillerimizi, Komisyonumuzu, Sayın Bakanları, değerli
bürokratlarımızı, Meclisimizin tüm personelini,
Başkanlık Divanı üyelerimizi, Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığındaki değerli
arkadaşlarımızı, Meclis Televizyonunu, velhasıl
Meclisimizi çalıştırmak için emeği geçen tüm
arkadaşlarımı ayrı ayrı her biriniz adına
kutlamak istiyorum. Hepinize teşekkür ederim. (Alkışlar)
Şimdi, son söz, programımıza göre,
bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin açık oylamalarını yapmak için 20
Aralık 2019 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. (Alkışlar)
Kapanma
Saati: 01.06