TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
4üncü Birleşim
9 Ekim 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça Genel Kurulu teşrif eden Pakistan Federal Mesleki
Eğitim ve Ulusal Miras Bakanı Shafqat Mahmood ve beraberindeki heyete
Hoş geldiniz. denilmesi
2.-
Başkanlıkça Yurtdışı Türkler Topluluğu Projesi
kapsamında ülkemizi ziyaret eden Hamburg Türk Veliler Birliği ve
öğrencilerine Hoş geldiniz. denilmesi
3.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif eden Letonya Parlamentosu
Dışişleri Komisyonu Başkanı Rihards Kols ve
beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlunun, 20 Kasım
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin
kabulünün 30uncu yıl dönümüne ve 20 Kasım Dünya Çocuk Günü ile 11
Ekim Dünya Kız Çocukları Gününü kutladığına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, çiftçilerin sorunları ile
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Kuvayımilliyenin
başkenti Balıkesirin İstiklal Madalyasıyla
onurlandırılması gerektiğine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Gezi olayları
davasının tutuklu sanıklarından Osman Kavalanın
özgürlüğüne kavuşması gerektiğine ve Gezinin toplumun
eşitlik, özgürlük, kardeşlik talebiyle yükselttiği onurlu bir
itiraz olduğuna ilişkin açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursa ili Harmancık ilçesi
Dedebali köyünde açılmak istenen taş ocağının
tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerini olumsuz
etkileyeceğine ilişkin açıklaması
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, bu milletin her zaman yurduna
alçakları uğratmamak için gövdesini siper ettiğine ilişkin
açıklaması
4.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, et ve canlı hayvan
konusunda hem ithalatçı hem de ihracatçı konumunda olan Türkiyenin
mantık hatası içinde olmasıyla mağdur olan kasap
esnafı ile vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 8-12 Ekim Ahilik
Kültürü Haftası vesilesiyle esnaf ve sanatkârların Ahilik
Haftasını kutladığına ilişkin
açıklaması
6.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Balyoz kumpası
kararlarının onanmasını alkışlayanların
ülkemizi 15 Temmuzda uçurumun kenarına getirdiğine, sürecin
faillerinin hukuk ve adalet önünde hesap vermesini sağlamadan
peşlerini bırakmayacaklarına ilişkin açıklaması
7.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, küresel ekonomik
saldırılara rağmen ihracatımızın yükselmeye devam
ettiğine ve cumhuriyet tarihinin en yüksek eylül ayı ihracat
rakamına ulaşıldığına ilişkin
açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, millî birlik ve
beraberliğimizi ön planda tuttuğumuz her dönemde büyük
sıçramaların gerçekleştirildiğine tarihin şahitlik
ettiğine ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, kuvvetler
ayrılığı ilkesini gerçek anlamda tesis etmeden yasal
düzenleme paketlerinin vadedilen sonuçları yaratmayacağına
ilişkin açıklaması
10.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Soma maden emekçilerinin
kazanılmış tazminat haklarının bir an önce ödenerek
mağduriyetlerine son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Emet Termal Turizm Merkezi
ile Hisarcık Esire Termal Turizm Merkezinin
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle turizm merkezi olma
statülerinin iptal edilmesinin yanlış karar olduğuna
ilişkin açıklaması
12.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Kuzey Marmara Otoyolu
Projesi kapsamında Edirne-Kırklareli arasındaki yolun tamamlanmaması
ve Kırklareli-Pınarhisar, Pınarhisar-Vize, Vize-Saray
arasında bulunan bölgede hâlen yol çalışmasının
yapılmamış olması nedeniyle mağduriyet
yaşandığına ilişkin açıklaması
13.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, yetkilileri
kayak merkezi Uludağın değerini bulması için
yapılacak olan çalışmalar konusunda hassasiyete ve koordinasyona
davet ettiğine ilişkin açıklaması
14.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, AK PARTİ iktidarının ticari
işletmeleri politikleştirmesinin ülkeye zarar verdiğine, günlük
yayımlanan ve ülke genelinde dağıtımı yapılan
bazı gazetelerin Türk Hava Yolları uçaklarına
alınmamasının haber alma hakkının ihlali olduğuna
ilişkin açıklaması
15.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, yaprak kurdu
zararlısının yol açtığı verim kaybından
dolayı pancar üreticisine eksik tonaj cezasının
yansıtılmaması için gerekli düzenlemelerin
yapılmasını Tarım ve Orman Bakanından talep
ettiğine ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, günde 26 hastanın organ
nakli olamadığı için yaşamını yitirdiğine,
organ bağışı konusunda halkın bilinçlendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli ili Gebze ilçesinde
Mermerciler Fuar Alanı olarak ifade edilen arazide uygulanmak istenen
projenin değişikliğe uğratılarak rant istismarına
dönüştüğüne ilişkin açıklaması
18.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, mali müşavirler ile
diğer meslek grupları ayrımcılığın ortadan
kaldırılabilmesi için avukatlık hizmetlerinde düşürülen KDV
oranının kendilerine de uygulanmasını Hazine ve Maliye
Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması
19.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir
ilindeki çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
20.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, emeklilikte yaşa takılanlar
sorununun ortadan kaldırılıp
kaldırılmayacağını öğrenmek istediğine ve
milyonlarca mağdur yurttaş için mücadeleyi sürdüreceklerine ilişkin
açıklaması
21.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzce ilindeki ulaşım
problemini kavşakları kapatarak mı çözmek istediğini
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
22.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Çukurova bölgesinde yetiştirilen
mandarinde yaşanılacak arz fazlalığı konusunda önlem
alınması ve çiftçi borçlarının
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
23.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, dünyanın en
tehlikeli uyuşturucuları arasında gösterilen ateş-buz
adlı uyuşturucu konusunda kamuoyunun bilinçlendirilerek, önlemlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
24.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, Gazi Meclisin
Mehmetçikin yanında olduğuna, Fıratın doğusundaki
terör unsurlarının temizlenmesiyle kazanılacak zaferin,
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtıyla önsözü
yazılan destanın ortasına vurulacak Türk mührü olduğuna
ilişkin açıklaması
25.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın, Denizli ili Pamukkale
ilçesinin Irlıganlı, Kurtluca ve Güzelpınar Mahallelerini
kapsayan ovada verilen taş ocağı işletmesi
ruhsatının iptal edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Irak ve Suriyeye yönelik
sınır ötesi operasyon yetkisinin bir yıl daha
uzatılmasına ilişkin tezkereye İYİ PARTİ olarak
destek verdiklerine, Soma maden işçilerinin haklı mücadelesinin
yanında olduklarına, EYT sorununu gündeme getirmeye devam
edeceklerine, Hükûmetin her gün zam haberleri açıklamaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
27.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, kazanılmış
tazminatlarını alamayan Soma maden işçilerinin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine, Sakarya ilinin Türkiyenin
mısır üretiminde önemli yere sahip olduğuna ve mısır
çiftçisine yapılan desteklemelerin devamlı hâle getirilmesini talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Soma maden
işçilerinin Ankara yürüyüşünün engellenmemesi konusunda partilere
çağrıda bulunduklarına, Gezi olayları davasının
tutuklu sanıklarından Osman Kavala başta olmak üzere hukuksuz ve
haksız yere cezaevinde tutulanların serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
29.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, mağduriyetleri giderilmeyen Soma
maden işçilerinin yaşamlarını nasıl
sürdüreceğini, çalışanın hakkını
alamadığı bir Türkiyeye dış dünyanın nasıl
ve niye yatırım yapacağını, işsizliğin
nasıl yok edileceğini, bu ülkede yasaların mı yoksa
sarayın kararlarının mı üstün olduğunu öğrenmek
istediğine, uygulanılan yanlış dış politikalar
neticesinde askerlerimizin Suriye sınırında Ruslar tarafından
korunduğuna, Cumhurbaşkanlığı kararıyla Tank
Palet Fabrikasının özelleştirme kapsamına
alındığına ilişkin açıklaması
30.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, toplumun yargı reformu
konusundaki beklentilerini bildiklerine, 9 Ekim Dünya Posta Gününü
kutladığına, birlikte adım atılarak Soma maden
işçileriyle ilgili sorunun çözümü konusunda sonuç
alınmasını ümit ettiğine, kendi silahımızı
ürettiğimiz farklı bir dönemin yaşandığına
ilişkin açıklaması
31.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İç Tüzükün kendilerine
tanıdığı karar yeter sayısı isteme
hakkını kullanacaklarına ilişkin açıklaması
33.-
Kocaeli Milletvekili Fikri Işıkın, iç siyaset yapmak adına
Türkiyenin menfaatlerinin heba edilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
34.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Suriye Millî Ordusuyla birlikte Suriyenin kuzeyinde PKK, PYD ve DEAŞ
terör örgütlerine karşı Barış Pınarı
Harekâtını başlattığına ilişkin
açıklaması
36.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Barış Pınarı
Harekâtına katılan Mehmetçikin sağ salim dönmesi için
duacı olduklarına ilişkin açıklaması
37.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Barış
Pınarı Harekâtının ciddiyetinin herkes tarafından
kavranması gerektiğine ilişkin açıklaması
38.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Türk ordusunun gittiği yerlere
adaleti, insanlığı, hoşgörüyü götürdüğüne ilişkin
açıklaması
39.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili
Sinanpaşa ilçesine bağlı Güney köyünde kapatılan
belediyenin tekrar açılmasına yönelik yargı kararının
uygulanmasına izin verilmediğine ve Afyonkarahisar iline
bağlı Saraydüzü köyünün merasının yabancı firmaya
verilmesiyle köylülerin çaresiz bırakıldığına
ilişkin açıklaması
40.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İzmir Milletvekili Murat
Çepninin CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Levent Gökün tutumunun adaletli olmadığına,
Barış Pınarı Harekâtının başka ülkenin
toprak bütünlüğünün ihlali olduğuna ilişkin açıklaması
42.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Barış
Pınarı Harekâtının amacının
sınırımızdaki terör unsurlarını yok etmek
olduğuna ilişkin açıklaması
43.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, PYD ve YPGnin Türkiyeyi tehdit
eden terör örgütü olduğuna ilişkin açıklaması
44.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Cumhuriyet Halk Partisinin
barışa karşı olan güvencesinden, insanlara karşı
olan sevgisinden, bayrağımıza ve milletimize olan tutumundan
kimsenin şüphesinin olamayacağına ilişkin
açıklaması
45.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Türkiyenin Suriye
politikalarına yönelik eleştirilerini daha önce de dile
getirdiklerine, muhataplarının siyasi irade olduğuna,
maksadı aşan ifadelerin düzeltilmesinin herkesin görevi olduğuna
ilişkin açıklaması
46.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Türkiyenin en kaliteli
pancarını üreten ve haksızlığa maruz
bırakılan Eskişehir ili Günyüzü ilçesindeki pancar çiftçilerinin
zararının karşılanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
47.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, engellilerin
yaşadığı sorunlara iktidarın duyarsız kaldığına
ilişkin açıklaması
48.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, görüşülen yargı
paketiyle bağlantılı kanun teklifleri olduğu hâlde
komisyonda birleştirilmediğine ilişkin açıklaması
49.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Manisa Milletvekili İsmail Bilenin
görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
50.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Manisa Milletvekili İsmail
Bilenin hukukçu kimliğiyle, teröristbaşı Abdullah
Öcalanın mektubunu okutmanın suç kapsamına girip
girmeyeceğini cevaplamasını istediğine ilişkin
açıklaması
51.-
Manisa Milletvekili İsmail Bilenin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın AK PARTİ Genel Başkanı olmasının
yanı sıra bu devleti temsil eden, bu milleti temsil eden
seçilmiş Cumhurbaşkanı olduğuna ve herkesin saygı
göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
52.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
53.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
54.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ile Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Soma maden
işçileriyle ilgili Meclisten çıkan yasanın uygulamadaki
aksaklığının giderilmesinin sosyal devletin gereği
olduğuna ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Barış
Pınarı Harekâtının Türkiyenin ulusal güvenliği
açısından önemli olduğuna ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, oylamalarda
aranılan oy sayısı hakkında Genel Kurulu bilgilendirmek
istediğine ilişkin konuşması
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılan oylamayla yurt dışına asker
gönderilmesine karar verildiğine ve görüşler ifade edilirken
kullanılan sözcüklerin önemli olduğuna ilişkin
konuşması
5.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, TBMM
İçtüzüğünün Komisyonların kendilerine havale edilen kanun
tekliflerinden birbirleriyle ilgili gördüklerini birleştirerek
görüşebileceği yönünde amir hükmü bulunduğuna ilişkin
konuşması
6.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, siyasi
partilerin belli bir konuda değişik duruşlarının
olabileceğine, terör karşısında herkesin aynı
duyarlılığı sergilemesi ve siyasetçilerin
kutuplaştırmayı artırmayacak dil kullanması
gerektiğine, Barış Pınarı Harekâtının
dış kamuoyuna iyi anlatılmasının iktidar partisine
düşen en önemli görev olduğuna ilişkin konuşması
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, 9/10/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, İncirlik Üssünün
faaliyetlerinin incelenmesi, varsa İncirlik Üssü üzerinden terör
örgütlerine verilen lojistik ve mühimmat desteğinin tespit edilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ekim 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 8/10/2019 tarihinde İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve
arkadaşları tarafından, ekonomik krizin nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ekim 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, 9/10/2019 tarihinde Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşları tarafından, Artvin Cerattepede yapılan
madencilik faaliyetlerinin araştırılması, ihale
süreçlerinin incelenmesi, hukuksuzluk iddialarının
aydınlatılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ekim 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına; 104, 48 ve 88 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin ise yine bu kısmın sırasıyla 2nci, 3üncü ve
4üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 9, 10, 15, 16, 17,
22, 23, 24, 30 ve 31 Ekim 2019 salı, çarşamba ve perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 105 ve 104
sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
-Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, özel okullar ve vakıf
üniversitelerinin öğrenim ücreti belirleme kriterlerine,
-Giresun
Milletvekili Necati Tığlının, geçici veya sözleşmeli
olarak çalışan usta öğreticilerin memur kadrolarına atanma
şartlarına yönelik düzenleme yapılması önerisine,
İlişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaya soruları ve
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçukun cevabı (7/15305), (7/15494)
2.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, Cumhurbaşkanlığı
İnsan Kaynakları Ofisi Kamu Çalışanı Anketine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/15432)
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yükseköğrenim
mezunlarının işsizlik oranının azaltılması
ve istihdam olanaklarının artırılmasına yönelik
projelere,
Ülkemizdeki
yabancı öğrencilerin uyruklarına göre
dağılımına,
Öğretim
elemanı açığının giderilmesine,
İlişkin
soruları ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçukun cevabı
(7/15714), (7/15718), (7/15720)
4.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, kamu görevinden ihraç
edilen bir kişinin hesaplarına TMSF tarafından bloke
konulduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/15987)
5.-
-Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, YKS sonuçlarına
göre öğrencilerin düşük başarı oranlarının
nedenlerine,
-Balıkesir
Milletvekili İsmail Okun, 2019 YKS sonuçlarına göre geleceğe
dönük eğitim politikalarına,
Suriye
uyruklu çocukların Türk eğitim sistemine entegrasyonu için harcanan
kaynakların hangi fon ya da bütçeden
karşılandığına,
-Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, hizmet sınıflarına
göre Bakanlık bünyesinde görevli kamu personeli ve engelli personel
sayılarına,
-Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 2018-2019 eğitim ve öğretim
yılında öğretmenlerle ilgili bazı verilere,
-İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığa
bağlı birimlerde görevli kadrolu personel ve taşeron işçi
sayıları ile önümüzdeki üç yıl içinde yapılması
planlanan personel istihdamına,
Bakanlığa
bağlı birimlerin kullanımındaki binalara, bunlardan
kiralık olanların sayısına ve yıllık kira
giderlerine,
İlişkin
soruları ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçukun cevabı
(7/16619), (7/16620), (7/16621), (7/16622), (7/16623), (7/16624), (7/16625)
6.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın,
Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Kamu
Çalışanı Anketine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/17062)
7.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın,
Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi
tarafından yapılan Kamu Çalışanı Anketine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/17063)
8.-
Van Milletvekili Muazzez Orhanın, Cumhurbaşkanlığı
İnsan Kaynakları Ofisi tarafından kamu personeline yönelik
olarak yapılan ankete ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/17066)
9 Ekim 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça Genel Kurulu teşrif
eden Pakistan Federal Mesleki Eğitim ve Ulusal Miras Bakanı Shafqat
Mahmood ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı söz vermeden önce, Meclisimizi teşrif eden Pakistan
Federal Mesleki Eğitim ve Ulusal Miras Bakanı Shafqat Mahmood ve
beraberindeki heyet Genel Kurulumuzu onurlandırmışlardır.
Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
2.- Başkanlıkça Yurtdışı
Türkler Topluluğu Projesi kapsamında ülkemizi ziyaret eden Hamburg
Türk Veliler Birliği ve öğrencilerine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Bu arada yine, yurt
dışından öğrenci ve veli konuklarımız var, onlar
da izleyici localarında şu anda yerlerini aldılar, onları
da selamlamak isterim.
Yurt dışı Türkler topluluğu
projesi kapsamında ülkemizi ziyaret eden Hamburg Türk Veliler Birliği
ve öğrencilerini de selamlıyorum, hoş geldiniz diyorum
kendilerine. (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı ilk söz, Amerika Birleşik Devletlerinin New York
eyaletinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesinin kabulünün 30uncu yıl dönümü etkinlikleri nedeniyle
söz isteyen Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Radiye Sezer
Katırcıoğluna aittir.
Buyurun Sayın Katırcıolu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz sessiz olabilir
miyiz.
Buyurun.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer
Katırcıoğlunun, 20 Kasım Birleşmiş Milletler
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin kabulünün 30uncu yıl dönümüne
ve 20 Kasım Dünya Çocuk Günü ile 11 Ekim Dünya Kız Çocukları
Gününü kutladığına ilişkin gündem dışı
konuşması
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tüm partilerin ortak
ittifakı ve kararıyla Çocuk Hakları Alt Komisyonunu 3 Temmuz
2019 tarihinde kurmuştur. Komisyon, ilk toplantısında Başkan
olarak görevi şahsıma tevdi etmiştir. Gazi Meclis
çatısı altında bir ilk olan bu komisyonumuz,
çocuklarımızın yüksek yararını önceleyen başta
yaşam hakkı, sağlık, eğitim, güvenlik, barınma
gibi konulardaki çalışmalarına hızlıca
başlamıştır; ilk olarak Bağlum Çocuk Destek Merkezine
inceleme ziyareti, arkasından Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün
bilgilendirilmesi şeklinde bir toplantı gerçekleştirmiştir.
Bununla birlikte, Çocuk Hakları
Sözleşmesinin kabulünün 30uncu yıl dönümü nedeniyle 25 Eylülde
UNICEFin New Yorkta Birleşmiş Milletlerde düzenlediği yüksek
düzeyli anma etkinliğine katılım sağladık. Bu anma
toplantısında Birleşmiş Milletler 74üncü Genel Kurul
Başkanı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, UNICEF
Direktörü ve Barış Elçisi Malala Yousafzai ve sözleşmeyi ilk
onaylayan ülkelerin temsilcileri konuşma yaptılar. Toplantıda
şunlara değinildi: EUROPOLün verilerine göre 2014 yılından
itibaren 10 binin üzerinde göçmen çocuğun Avrupa Birliği
topraklarında kaybolduğu belirtildi, bu çocukların çeteler
tarafından seks işçiliğine, köleliğe ve organ
mafyasının ağına düşebileceği uyarısı
yapıldı. Yine bu toplantıda, İsveçli yetkililer,
ülkelerinde 100 bin mülteci çocuğun kayıp olduğunu
raporladı ve aynı zamanda INTERPOLün verilerine yer verilerek her
gün 1 çocuğun kaybolduğu ifade edildi. Ayrıca, Dünya
Sağlık Örgütünün verilerine de yer verilerek dünyada her 3 kız
çocuğundan 1inin, her 5 erkek çocuğundan 1inin istismara
uğradığı, sadece Avrupada 18 milyon çocuğun cinsel
istismara, altını çiziyorum
(Uğultular)
Sayın Başkanım, Genel Kurulu
sessizliğe davet edebilir misiniz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
bakın, önemli bir konu konuşuluyor. Lütfen
Buyurun.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) Bu
verileri tekrarlamak istiyorum: Dünya Sağlık Örgütünün verilerine
göre, dünyada her 3 kız çocuğundan 1inin ve her 5 erkek
çocuğundan 1inin istismara uğradığı, sadece Avrupada
18 milyon çocuğun cinsel istismara, 44 milyon çocuğun fiziksel
şiddete, 55 milyon çocuğun duygusal istismara maruz
kaldığı ifade edildi.
Yine, başka bir rapora yer verildi ki o da
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine sunulan Çocuklar ve
Silahlı Çatışma başlıklı rapor. Bu, 2018
yılında çatışma bölgelerindeki çocuklarla ilgili
ağır ihlallerin konu olduğu bir rapor. 20 ülkenin verileri
burada. Başta Suriye, Irak, Filistin ve Yemen gibi birçok ülkenin
olduğu verilerde 24 bine ulaştığı ifade
edilmiştir. Bunun dünya genelindeki çatışma bölgelerinde ise
geçtiğimiz yıl 12 binden fazla çocuğun öldürüldüğü ya da
yaralandığı ifade edilmiştir.
Yine, aynı toplantıda, Ürdün
kamplarında büyümüş Suriyeli bir mülteci kız çocuğu olan ve
barış elçisi olarak seçilen Muzoon Almellehan ile bir görüşme
gerçekleştirdik. Kendisi bir konuşma yaptı. Bu görüşmesinde
kendisinin Cumhurbaşkanımızı çok sevdiğini, nedenini
sorduğumuzda Türkiyede çok uzun yıllar Suriyelileri, çok sayıda
Suriyeliyi barındırdığını, eğitim,
sağlık ve güvenlik noktasındaki desteklerinden dolayı
kendilerine teşekkür etmek istediğini ifade etti ve görüşme
talebini bizlere iletti.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletlere üye ülkelerin kararıyla
2012 yılından itibaren 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü
olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bu karar da Türkiye, Kanada
ve Perunun önderliğiyle anılmıştır. Yine, ekim
ayının ilk pazartesi günü Dünya Çocuk Günü olarak
kutlanmaktadır. Ülkemin ve tüm dünya çocuklarının bu
anlamlı günlerini en içten dileklerimle kutluyorum.
Çocukların sorumluluk sahibi, bilinçli,
nitelikli bireyler olarak yetiştirilmesinin toplumun bugünü ve
geleceği için çok önemli olduğunun altını çizmek istiyorum.
Ayrıca kız çocuklarının, geleceği şekillendiren
ve toplumları dönüştüren bireyler olmaları sebebiyle,
önlerindeki engelleri kaldırmak hepimizin sorumluluğudur diyorum. Bu
sorumluluk ve bu bilinç medeniyetimizden ve inancımızdan
aldığımız çok önemli bir mirastır. Her birimiz
kız çocuklarının diri diri gömülmesini yasaklayan ve ortadan
kaldıran bir inancın mensuplarıyız. Yine, öyle bir inancın
mensuplarıyız ki Bir şey ikram edilecekse ilk önce kız
çocuklarından başlayın. diyen ve kuşu ölen bir çocuğa
taziyeye giden bir Peygamberin ümmetiyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir ayı geçen Diyarbakırlı annelerin evlat
nöbetlerinde tarifi imkânsız acılarına şahit oluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakika daha
BAŞKAN Devam edin.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla)
Diyarbakırda başlayan sessiz çığlık bugün güçlü bir
sese dönüşmüştür. Bu duruş ve cesaret, terör örgütlerine ve onun
siyasi uzantılarına karşı onurlu annelerin
başkaldırısıdır. Tarih, Diyarbakırdaki anneleri
ve teröre meydan okuyan direnişleri saygıyla yazacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, 2023e doğru tarihsel yürüyüşünde yani
Türkiyemizin, cumhuriyetimizin 100üncü yılında ülke nüfusunun üçte
1ini oluşturan göz bebeğimiz, cennet kokularımız
çocuklarımızın mutlu, huzurlu, güven içinde, yarına umutla
bakan, annelerinden, ailelerinden hiçbir sebeple koparılmayan, hiçbir kötü
emele alet edilmeyen evlatların ülkesi olma yolunda ilerleyecektir. Bunun
gerçekleşmesi için hepimiz, bizler, 82 milyon, özellikle buradaki tüm
milletvekili arkadaşlarımızla bunu
farklılıklarımızı sıfırlayarak siyasetüstü
ve vicdani bir konu olarak ele alacağız. Bunu da gerçekleştireceğimize
inancım tamdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Katırcıoğlu.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) Son
paragrafım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
her zaman vurguladığı gibi, çocuk dünyanın her yerinde
masumiyetin simgesidir diyor, Dünya Çocuk Gününü, 11 Ekim Dünya Kız
Çocukları Gününü en kalbî duygularımla tekrar kutluyorum.
Artık, Nupeldanın, Yasin Börünün, Nurcan
annenin ve 11 aylık bebeğinin ve diğer tüm terör mağduru
çocukların ve her türlü mağduriyete maruz kalmış
çocuklarımızın olmadığı bir ülkede sadece
çocuklarımızın başarısını
andığımız, konuştuğumuz,
kutladığımız özel günlerimiz ve özel haftalarımız
olsun diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
çiftçilerin genel sorunları ve borçların ertelenmesi hakkında
söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Muharrem Varlıya aittir.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
çiftçilerin sorunları ile alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündem dışı konuşması
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yıl pamuk, mısır ve ayçiçeği
üreticileri ciddi manada ürün kaybına uğradılar. Gerek
kuraklıktan gerek iklim değişikliğinden kaynaklanan bu ürün
kaybıyla birlikte, aynı zamanda pamuk üreticileri geçen yılki
fiyatlardan en az yüzde 30a varan bir fiyat kaybıyla bu yıl
ürünlerini satmak mecburiyetinde kaldılar. Burada onların
sıkıntılarını, onların bizlerle
paylaştığı problemleri sizlerle paylaşmak ve
Bakanlık yetkililerini uyarmak adına söz aldım. Bu manada,
umarım, inşallah başarılı bir söz söylemiş olur ve
bu arkadaşlarımızı rahatlatacak bir sonuca
erişmiş oluruz.
Değerli arkadaşlarım, geçen yıl
pamuk fiyatları 4.200 liradan başladı, 3.500 liraya kadar
geriledi ve bu fiyatlar arasında çiftçimiz pamuğunu sattı. Bu
yıl pamuk fiyatları şu anda 2.800 lira ile 3.000 lira
arasında yani eski rakamla söylüyorum çiftçilerimizin daha iyi
anlaması açısından. Yine, ürün kaybı açısından da
geçen yıl ortalama 500-550 kilogram pamuk alınmışken bu
yıl 350 kilogram civarında bir ortalama rekolte var.
Dolayısıyla ciddi manada hem yüzde 30a, yüzde 40a varan rekolte
kaybı var hem de fiyatta yüzde 30, yüzde 35 kayıp var.
Dolayısıyla çiftçimiz, özellikle pamuk üreticisi çok ciddi bir
mağduriyet içerisinde. Aynı zamanda, dolardaki kur artışından
kaynaklanan girdi maliyetleri de çok ciddi manada yükseldi. Bir önceki yıl
gübre fiyatı 1 milyon lirayken yani 1 TLyken, bu yıl ürünü toplayan
çiftçimiz almış olduğu gübreyi 2 liradan veya 2.100 liradan
satın aldı. Dolayısıyla gübre ve mazot fiyatlarında
ciddi artışlar oldu.
Aynı zamanda yine, kur
artışından, dolardaki kur artışından kaynaklanan
kimyasal ilaçlarda da yüzde 70 ile yüzde 150ye varan ciddi manada
artışlar oldu. Dolayısıyla çiftçimiz hem ürün kaybı
hem fiyat kaybı hem de maliyet girdilerinin çok yüksek olmasından
dolayı çok ciddi bir kayıp içerisinde. Bu kaybı gidermek ve
gelecek yıl çiftçimizin tekrar pamuk ve diğer ürünleri ekip
yetiştirmesini temin edebilmek adına bazı tedbirleri
almamız gerektiği kanaatindeyim. Nedir bu tedbirler?
Bir: Ziraat Bankası ve Tarım Krediye olan
çiftçi borçlarının bir an önce ertelenmesi ya da uzun yıllara
taksitlendirerek düşük faizlere bölünüp çiftçinin bu konuda bir an önce
rahatlatılması lazım. Yani Tarım Kredi faizleri şu
anda yüzde 20nin üzerinde değerli arkadaşlarım, bunu çok
aşağılara çekmek lazım ve Tarım Krediye olan çiftçi
borçlarını erteleyerek, yine Ziraat Bankası borçlarını
da düşük faizle uzun yıllara bölerek çiftçimizin rahat bir nefes
almasını temin etmemiz lazım.
Yine, ithal edilen pamuk ve pamuk ürünlerine -Hazine
Bakanlığı bunu çok iyi bilir- Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak
yüzde 6 oranında vergi koyma hakkımız var. Bunu bir an önce
koyarsak, yüzde 6 vergiyi, bu, çiftçinin kütlü pamuk fiyatına en az 400
lira, 500 lira bir artı getiri sağlayacaktır.
Dolayısıyla dışarıdan gelen ürünleri biraz
hafifleteceği için, pamuğunu satmamış olan çiftçilerimiz
adına, çiftçimizin kısa vadede bu sıkıntılarına
bir an önce rahatlama sağlayacaktır.
Yine, iki yıl üst üste aynı ürünü
ekenlerin prim desteğinden faydalandırılmamasıyla ilgili
Tarım Bakanlığının bir tebliği var. Bu
tebliğin de bir an önce ya ertelenmesi ya da kaldırılması
lazım. Eğer bu kaldırılmazsa önümüzdeki yıl pamuk ekme
oranı çok fazla düşecektir, dolayısıyla Türkiye
dışarıdan pamuk ithal etmek mecburiyetinde kalacaktır.
Eğer dışarıdan pamuk ithal edersek bu, aşağı
yukarı 1 milyon ton balya pamuk ithal etmek demektir ki bu da Türkiye
Cumhuriyeti devletine çok ciddi bir maliyet getirecektir. Hâlbuki biz bu
desteği çiftçimize verirsek çiftçimiz hem pamuk hem mısır hem
soya fasulyesini üretebilecek durumdadır. Allaha çok şükür, Türk
çiftçisi bunların hepsini yapabilecek durumdadır. Ayrıca,
Tarım Bakanlığının bir an önce kilograma vermiş
olduğu prim desteğinin yanı sıra, dönüm olarak da
çiftçimize en az 70-75 TL yani 70-75 kuruş bu yıla mahsus bir
destekleme vermesini talep ediyoruz. Bunu çiftçilerimiz talep ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI (Devamla) Bu konuda Tarım
Bakanlığı yetkililerini, burada görev yapan değerli
milletvekili arkadaşlarımı, özellikle Adana, Kahramanmaraş,
Şanlıurfa ve Ege Bölgesinin değerli milletvekillerini de bu
konuda desteğe davet ediyorum çünkü bu sıkıntı hepimizi
ilgilendiren sıkıntı. Bölgemize gittiğimiz zaman bütün
çiftçi kardeşlerimiz bu konudan muzdarip olduklarını
söylüyorlar. Bu manada, Tarım Bakanlığında hep birlikte
çalışma yaparsak hem çiftçimizi rahatlatmış oluruz hem de
ülkemizi rahatlatmış oluruz.
Bakın arkadaşlar, 1 milyon ton pamuk ithal
etmemiz bizim sırtımıza çok önemli bir yük getirecektir, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin. Zaten en büyük sıkıntı yağlı
tohumlarla ilgili. Bakın, biz petrolden sonra en büyük ithalatı
yağlı tohumlarda yapıyoruz. Yani pamuk üretmek demek pamuğun
çiğidinden yağ üretmek demek. Yağ ithalatını da
engelleyecektir. Yani hep birlikte bu konuya çözüm bulursak biz kendi
çiftçimizi kalkındırmış olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Varlı,
tamamlayalım.
MUHARREM VARLI (Devamla) Sabrınıza
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yoksa 1 milyon ton pamuk Amerikalı Coninin ya
da Yunanlı Dimitrinin cebine gidecek ki bunu da hiçbirimiz istemeyiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Balıkesir ve İstiklal Madalyası hakkında söz isteyen
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Ahmet Akına aittir.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Kuvayımilliyenin başkenti Balıkesirin
İstiklal Madalyasıyla onurlandırılması
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Kuvayımilliye,
yanmış, yıkılmış, işgal edilmiş,
düzenli orduları için tasfiye kararı alınmış bir
milletin yeniden doğuş hareketidir; amacı, hiçbir devletin ve
ulusun egemenliğini kabul etmeden, yüce Türk milletinin ay
yıldızlı bayrağı altında yaşama
hakkını ve bağımsızlığını
oluşturmaktır. Vatanı işgal edilmiş,
bağımsızlığı ve özgürlüğü elinden
alınmış Türk milletinin yeniden doğuş hareketi olan
Kuvayımilliye meşalesi, Balıkesirde
yakılmıştır değerli arkadaşlar.
Balıkesir, Kuvayımilliyenin en güçlü, en
kuvvetli halkasıdır. İzmirin işgalinden hemen sonra
yiğit Balıkesirliler 16 Mayıs 1919da önce eski belediye
binasında, daha sonrasında da okuma yurdunda bir araya geldiler.
İşgali protesto kararının alındığı bu
toplantıdan sonra 18 Mayıs 1919da yapılan Birinci Alaca Mescit
ve ardından İkinci Alaca Mescit toplantılarında
Balıkesirin kahraman evlatları silahlı mücadele kararı aldılar.
Bu toplantılarla Kuvayımilliye hareketi, ilk kez olarak
Balıkesirde başlamış ve tüm Anadoluya
yayılmıştır.
Sayın milletvekilleri, Balıkesir
halkı ilk silahlı mücadeleyi başlatarak cepheler kurmuş,
varını yoğunu vatan savunması için feda etmiş,
seferber etmiş ve yüce Türk milletinin haklı davasının
bütün dünyaya duyurulmasını sağlamıştır.
Balıkesir, Kuvayımilliyesi, mutasarrıfı, belediye reisi,
ilçe kaymakamları, aydını, subayı, din adamı, genci
yaşlısı hep birlikte 5 kongre düzenlemiş ve on dört ay
boyunca Ayvalık, Soma, Akhisar ve İvrindi cephelerinde mücadele
ederek işgal ordusunu yıpratmıştır. Kurtuluş
Savaşının ilk kurşunu Ayvalıkımızda, son
kurşunu da Bandırmamızda atılmıştır.
Değerli arkadaşlar, Balıkesirliler
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün 19 Mayıs 1919da Bandırma Vapuruyla
Samsuna çıkışının ardından Türkiye Cumhuriyetine
giden yolun ilk harcını koyarak da Türk milletinin
bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde önemli katkılar
vermişlerdir. Balıkesirlilerin işgal karşısında
gösterdiği vatanseverlik duygusu ve bu uğurda verdikleri mücadele de
tarihte yerini almıştır.
Sayın milletvekilleri, 1924te Türkiye Büyük
Millet Meclisinde alınan kararla ilk kez İneboluya İstiklal
Madalyası verildi. Şehirlerini Fransız işgalinden kurtaran
Kahramanmaraşlılar 1925te İstiklal Madalyasıyla
onurlandırıldı. 2008 yılında geçmişte
gösterdikleri kahramanlıklarla tam 87 yıl sonra Gaziantep
İstiklal Madalyasına kavuştu. Kurtuluş
Savaşında verdiği destansı mücadeleyle büyük bir
kahramanlık gösteren Şanlıurfaya da İstiklal
Madalyası 2016 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde oy birliğiyle
verildi.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Balıkesir Kuvayımilliyenin başşehridir; bunu hem
tarihçiler hem de bu konudaki uzmanlar açık ve net olarak ortaya koyuyor.
Balıkesir, yüz yıl önce yaktığı Kuvayımilliye
ateşinin İstiklal Madalyası gibi büyük bir sembolle
onurlandırılmasını bekliyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Balıkesire verilecek İstiklal Madalyasıyla
şehit ve gazilerimize geç kalmış olan bir vefa borcunu ödemiş
olacağız. Tüm yiğit Balıkesirli hemşehrilerim bu
hakkın Balıkesire teslim edilmesi için tam bir birlik beraberlik
içinde yek olmuş durumdalar. Hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm
Balıkesirliler bu hakkın Millet Meclisi tarafından teslim
edileceğine yürekten inanıyor ve bunu bekliyor. Verilecek olan
İstiklal Madalyası, Kurtuluş Savaşında fedakârca,
vatan aşkıyla vatanın bağımsızlığı
ve özgür bir gelecek için mücadele veren yiğit Balıkesirlilere
duyduğumuz minnetin bir ifadesi ve bu büyük mücadelenin simgesi
olacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yiğit
Balıkesirlilerin gösterdiği kahramanlığa karşı
kayıtsız kalmayacağına inanıyorum ve bu vefayı,
Kuvayımilliyenin başkenti Balıkesiri İstiklal
Madalyasıyla da onurlandıracağına yürekten
inanıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
AHMET AKIN (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Balıkesirimize İstiklal Madalyası verilmesi için hem geçen
dönem hem de bu dönem kanun tekliflerini verdim. Bu kanun tekliflerimiz şu
anda komisyonda bekliyor. Bizler bu vatanın evlatları ve bu
cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürkten emanet alan, cumhuriyetin, Atatürkün
evlatları olarak emanet aldığımız cumhuriyeti ileri
götürmek ve gazilerimize ve şehitlerimize karşı borcumuzu ve
vefamızı göstermek için komisyondaki teklifimizi isterseniz Türkiye
Büyük Millet Meclisinin onayıyla bir günde, isterseniz bir saatte
kanunlaştırıp yüce Türk milletinin
fedakârlığını ve vefasını Balıkesirlilere
göstererek Balıkesiri İstiklal Madalyasıyla
onurlandırabiliriz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Balıkesir doğumlu ve ilkokul
sona kadar Balıkesirde yaşamış bir kardeşiniz olarak
ben de tüm Balıkesirli hemşehrilerimizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Ondan sonra, Sayın Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, Sayın Bakan
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Gezi
olayları davasının tutuklu sanıklarından Osman
Kavalanın özgürlüğüne kavuşması gerektiğine ve
Gezinin toplumun eşitlik, özgürlük, kardeşlik talebiyle
yükselttiği onurlu bir itiraz olduğuna ilişkin
açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gezi direnişiyle ilgili
soruşturmayı başlatan savcı FETÖden firari, polis
fezlekesini hazırlayan şube müdürü FETÖden tutuklu ama gelin görün
ki 2015de FETÖcüler tarafından açılan ve beraatle sonuçlanan
davanın delilleri yıllar sonra yeniden kıymetlendirilip dava
açılıyor. Dün Silivride duruşma vardı; mahkeme, bir
hücrede tek başına tutuklu olan Osman Kavalanın tutukluluk
hâlinin devamına karar verdi. Osman Kavala, yedi yüz sekiz gündür tutuklu.
Bu dava bir an önce sonuçlanmalı ve Osman Kavala özgürlüğüne
kavuşmalıdır. Altı yıl önce hepimiz oradaydık,
bugün yine Geziyi savunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, Gezi, toplumun
eşitlik, özgürlük, kardeşlik talebiyle yükselttiği onurlu bir
itirazdır. Gezi, gençlerin büyüttüğü demokrasi direnişidir. Gezi
umuttur, gelecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Bursa ili Harmancık ilçesi Dedebali köyünde açılmak istenen taş
ocağının tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerini
olumsuz etkileyeceğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursa ili Harmancık ilçesi Dedebali köyünün
yaklaşık 200 metre yakınında aktif bir taş
ocağı bulunmaktadır. Bu taş ocağının
doğaya vermiş olduğu zararlar ortada iken ÇED rapor süreci
istenmeden ve gerek olmadığına dair bir kararla yeni bir
taş ocağı açılmak isteniyor. Taş ocağı
açılacak yerde 4 dönüm tarla, mera ve yeşil alan olduğundan,
tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin de olumsuz
etkileneceği kaçınılmazdır.
Gölcük Mahallesinin içme suyu, açılmak istenen
taş ocağının sahasındadır ve ağaç olan,
orman potansiyelinin yüzde 80i de saha içinde kalmış olup bu
vesileyle de yok edilecektir. Danıştay kararına rağmen
muhatap kurumlar aldatılmakta ve yöre halkı mahkemeye mecbur edilerek
sindirilmeye çalışılmaktadır ve bir anlamda verilen
Danıştay kararlarına rağmen de adli makamlar meşgul
edilmektedir. Bu konunun bir an önce durdurulup
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
bu milletin her zaman yurduna alçakları uğratmamak için gövdesini siper
ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemize yönelik terörü ve
sınırlarımızda oluşabilecek terör devletçiklerini
bertaraf etmek için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın, terör örgütlerinin yuvası Fıratın
doğusuna yönelik sınır dışı operasyon
kararına karşı ABD Başkanı Trump Ekonominizi
mahvederim. demiş. Ey Trump, unutma ki bu millet, İstiklal
Savaşını parayla değil inancıyla, imanıyla
kazandı. Bizler İstiklal Savaşında cephede un çorbası
(helle) ile karnını doyuran, uçak kanatlarını emayit
sıvısı bulamadığı için patates, yumurta ve paça
suyundan elde edilen sıvıyla koruyan bir milletin
torunlarıyız. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyun söylediği
gibi bu millet her zaman yurduna alçakları uğratmamak için gövdesini
siper etti ve etmeye de devam edecektir. Mesele vatansa, bayraksa, milletse,
ezansa Allaha güvenir, bismillah der yola çıkarız. Bunun
örneğini dün Genel Kurul göstermiştir diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz...
4.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, et ve canlı hayvan konusunda hem ithalatçı hem de
ihracatçı konumunda olan Türkiyenin mantık hatası içinde
olmasıyla mağdur olan kasap esnafı ile vatandaşların
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Et ve canlı hayvan konusunda bir taraftan
ithalatçı, diğer taraftan ihracatçı olan Türkiye bir mantık
hatası içindedir. Küçükbaş canlı hayvanların
çoğunluğu ihracata yöneltildiği için hızla erimeye
başlayan canlı hayvan stokumuz üçte 1 oranına kadar
düşmüş ve iç tüketimi karşılayamayacak duruma
gelmiştir. Gaziantepli kasaplar, canlı hayvan ihracatının
serbest olması ve üreticilerin ihracatçıyı tercih etmesi
nedeniyle küçükbaş hayvan bulmakta zorluk yaşamaktadırlar. Artan
girdi maliyetlerinin de et fiyatlarına yansımasıyla, iki ay
öncesine göre küçükbaş canlı hayvan et fiyatlarında
yaklaşık yüzde 20 artış olduğunu belirten Gaziantep
kasap esnafları, vatandaşın et fiyatlarından dolayı
mağdur olduğunu, kendilerinin de işi bırakma noktasına
geldiklerini belirtmektedirler. Tarım ve Orman Bakanlığı
yetkililerinin gerekli tedbirleri alması ve esnafımıza destek
vermesi gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 8-12 Ekim Ahilik Kültürü Haftası vesilesiyle
esnaf ve sanatkârların Ahilik Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bilindiği gibi 8-12 Ekim Ahilik Kültürü
Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu vesileyle tüm esnaf ve
sanatkârlarımızın Ahilik Haftasını kutluyorum. Esnaf
ve sanatkârlığı doğruluk, alçakgönüllülük, kardeşlik,
yardımseverlik gibi ahlaki değerlerle harmanlayan, mesleki ilkelerle süsleyen
Ahilik kültürü aziz milletimizin geçmişinde ticari ve toplumsal
hayatın tanziminde çok önemli görevler ifa ederek Anadoluda dirlik ve
düzenin sağlanmasında, birlik ve beraberliğin tesisinde de etkin
rol üstlenmiştir. Esnaf ve sanatkârın piri Ahi Evran Velinin
Akıl ve ahlakla çalışıp bizi geçen bizdendir. düsturuyla
ticaret ahlakı, yardımlaşma ve dayanışma gibi ilkelere
dayanan felsefesi günümüzde de esnaf ve sanatkârlarımıza yol
göstermekte, ticaret erbabına kılavuzluk etmektedir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi...
6.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
Balyoz kumpası kararlarının onanmasını
alkışlayanların ülkemizi 15 Temmuzda uçurumun kenarına
getirdiğine, sürecin faillerinin hukuk ve adalet önünde hesap vermesini
sağlamadan peşlerini bırakmayacaklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Altı yıl önce bugün FETÖ ve iş
birlikçilerince kurgulanan Balyoz kumpası, Yargıtay 9. Ceza Dairesi
tarafından, siyasi iktidarın ve yandaş medyanın her türlü
manipülasyon desteği altında üretilmiş sahte delillere ve bu
sahtekârlıkları ispatlayan onlarca bilirkişi raporuna
rağmen onandı. O gün bu kararı alkışlayanlar, manşetlerinde
bayram ilan eden sözde gazeteciler, askerleri betona gömen FETÖ
yargısına saygı duymaya devam eden siyasiler ülkemizi 15
Temmuzda uçurumun kenarına getirmiş, 250
vatandaşımızın şehadetine sebep olmuştur. Ne
kumpas davaları sürecinde kaybettiğimiz şehitlerimizi ne
yaşadığımız haksızlığı,
hukuksuzluğu ne de bu sürecin faillerini asla unutmayacağız;
sürecin bütün failleri gerçek suçlarından hukuk ve adalet önünde hesap
vermeden peşlerini bırakmayacağız.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, küresel ekonomik saldırılara rağmen
ihracatımızın yükselmeye devam ettiğine ve cumhuriyet
tarihinin en yüksek eylül ayı ihracat rakamına
ulaşıldığına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Küresel ekonomik saldırılara rağmen
ülkemizin ihracatı yükselmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde
Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan tarafından Türkiye
İhracatçılar Meclisi verilerine dayanılarak yapılan eylül
ayı ihracat açıklamasına göre cumhuriyet tarihinin en yüksek
eylül ayı ihracat rakamına ulaşılarak 15,2 milyar dolar
olarak gerçekleştirmiştir. Bu yılın ilk dokuz aylık
döneminde ise ihracatımız yüzde 2,6 yükselişle 132,5 milyar
dolar olurken, son on iki aylık ihracatımız da 180,2 milyar
dolara ulaşarak yeni bir rekora imza atıldı. Seçim bölgem
Osmaniyede faaliyet gösteren iki organize sanayi bölgesiyle, 2019
yılının ilk dokuz aylık döneminde, geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 35 artışla 246 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik,
en fazla ihracat yapan iller sıralamasında 31inci sırada yer
aldık.
Ülkemizin ihracat seferberliğine katkı
veren başta Osmaniyeli ihracatçılarımız olmak üzere tüm
ihracat yapan ihracatçılarımızı yürekten kutluyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
millî birlik ve beraberliğimizi ön planda tuttuğumuz her dönemde
büyük sıçramaların gerçekleştirildiğine tarihin
şahitlik ettiğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan,
Türkiye gücünü, coğrafyasından, yüz yıllara dayanan devlet
tecrübesinden, tarih yapıcı rolünden, geleceğe dönük
hesaplarından beslenerek alır. Türkiye, tarihinden
aldığı sorumluluk gereği, mazlum ve mağdurları
sahiplenerek her zaman kucaklamıştır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı
konuşmayı bugünün dünya liderlerinden hiçbiri yapamazdı. Hiçbir
ülke lideri, ne kadar güçlü olursa olsun, böyle bir sorumluluk duygusunu,
adalet ve vicdan duygusunu bu kadar güçlü ifadelerle bütün dünyaya ilan etmezdi,
edemezdi. Millî birliğimizi, beraberliğimizi,
kardeşliğimizi ön planda tuttuğumuz her dönemde büyük
sıçramalar gerçekleştirdiğimize tarih şahittir.
Birliğimizin ve beraberliğimizin
güçlenerek devam edeceğine inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir.
9.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
kuvvetler ayrılığı ilkesini gerçek anlamda tesis etmeden
yasal düzenleme paketlerinin vadedilen sonuçları yaratmayacağına
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Genel Kurula gelecek olan Yargı Reformu
Strateji Belgesinin birinci yargı paketi görüşmelerine
başlayacağız.
Özellikle son on yılda, tarafı
olduğumuz uluslararası anlaşmalar ve resmî aday ülkesi
olduğumuz Avrupa Birliği ilerleme raporlarında en fazla geriye
gidişin yaşandığı alanlar olarak yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı,
adil yargılanma, adalete olan güven ve temel insan hakları
olduğu kaydedilmektedir. Dolayısıyla, Avrupa Birliği
müktesebatını, ilerleme raporlarını, AİHM kararlarını,
Venedik Komisyonu raporlarını, tavsiyelerini dikkate almayan bir
düzenlemenin asla bir reform olmayacağı bilinmelidir. Daha önemlisi,
yürütmenin başının bir siyasal partinin genel başkanı
olduğu yeni hükûmet sistemiyle ortaya çıkan yürütmenin yargı üzerindeki
tahakkümünü ortadan kaldırmadan, özellikle yargı üst
kurullarının oluşumunu yürütmenin baskısı ve
etkisinden kurtarmadan, yani kuvvetler ayrılığı ilkesini
gerçek anlamda tesis etmeden bu yasal düzenleme paketleri maalesef vadedilen
sonuçları yaratmayacaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Başevirgen.
10.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin,
Soma maden emekçilerinin kazanılmış tazminat
haklarının bir an önce ödenerek mağduriyetlerine son verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2014 ila 2017 arasında Uyar Madencilik ve Soma
Holding bünyesinde çalışan 4.180 maden emekçisi işlerinden
çıkartıldı ve hâlâ kıdem tazminatlarını
alamadı. Usule göre, iş akdi son bulan işçilerin kıdem
tazminatlarının tek seferde ödenmesi esas iken, MADEN-İŞ
Sendikasının araya girmesiyle mağdur işçilere sözler
verildi, protokol yapılıp taksitle ödeneceği söylendi.
MADEN-İŞ Sendikası ve Soma Kömür İşletmeleriyle
yaptıkları protokol kapsamında 36 takside bölüne borcun bugün
sadece 3 taksiti ödenmiş durumda.
Çiftçiye, esnafa bir yıl boyunca
ödenmediğinde icra takibini başlatan devlet, kendi borcunu beş
yıldır ödemiyor. Ortada maden şirketleri, Türkiye Kömür
İşletmeleri, TMSF, sarı sendika ve AKPnin içinde olduğu
bir gasp var.
Hiçbir zaman susmayacağız,
haksızlığa boyun eğmeyeceğiz. Devlet olarak bu sesi
duyun ve bu mağduriyetlere bir an önce son verin; maden emekçilerinin
kazanılmış tazminat haklarını bir an önce ödeyin.
BAŞKAN Sayın Kasap.
11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Emet Termal Turizm Merkezi ile Hisarcık Esire Termal Turizm
Merkezinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle turizm merkezi
olma statülerinin iptal edilmesinin yanlış karar olduğuna ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
İktidar, Kütahyayı cezalandırmaya
devam ediyor. 12/9/2019 tarihli ve 1532 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, Emet Termal Turizm
Merkezi ile Hisarcık Esire Termal Turizm Merkezi bölgelerinin turizm merkezi
olma statüleri iptal edildi. Kütahyanın can damarı olan Emet Termal
Turizm Merkezi ile Hisarcık Esire Termal Turizm Merkezi bölgelerinin
turizm merkezi olma statülerinin iptal edilmesi Kütahyayı yok
saymaktır. Termal kaplıcalarıyla Türkiyenin dört bir
tarafından gelen vatandaşlara hizmet veren Emet Termal Turizm ile
Hisarcık Termal Turizm Merkezinin gelişmesi, korunması ve
gelişimi için daha çok desteklenmesi gerektiği bir dönemde
Cumhurbaşkanlığı tarafından böyle bir kararın
verilmesi Kütahyayı cezalandırmaktır. Bölgenin sosyal, ekonomik
ve kültürel özellikleri ve arazi kullanım ve ulaşım
sistemleriyle doğa ve çevreye etkileri göz önüne
alındığında termal turizm bölgesi olan bu alanın iptal
edilmesi son derece yanlış bir karardır. Kütahya daralan
ekonomisi, özelleştirilen fabrikaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) ...kamu
yatırımlarının yetersizliği, özel sektörün gerekli
girişimlerde bulunmaması nedeniyle zaten zor durumdadır.
BAŞKAN Sayın Kayan
12.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın,
Kuzey Marmara Otoyolu Projesi kapsamında Edirne-Kırklareli
arasındaki yolun tamamlanmaması ve Kırklareli-Pınarhisar,
Pınarhisar-Vize, Vize-Saray arasında bulunan bölgede hâlen yol
çalışmasının yapılmamış olması
nedeniyle mağduriyet yaşandığına ilişkin
açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kuzey Marmara Otoyolu kapsamında
yapılmakta olan üçüncü boğaz köprüsü ile Edirne arasında yer
alan yolun Edirne-Kırklareli arası hâlâ devam etmekte fakat bir türlü
tamamlanmamaktadır. İki il arasındaki ulaşım hâlen
gidiş gelişli yoldan yapılmakta ve büyük hasarlara, kazalara,
can kaybına ve maddi hasarlara yol açmaktadır. Bunun yanında,
Kırklareli-İstanbul arasında kalan
Kırklareli-Pınarhisar, Pınarhisar-Vize, Vize-Saray arasında
bulunan bölgede hâlen bir çalışma yapılmamıştır.
Türkiyenin en büyük sanayi bölgesi olan Kapaklı ve Çerkezköye
ulaşım alanı olan bu bölgede şu anda gidiş
gelişli tek yol hâlâ devam etmektedir.
Kış aylarının en sert
geçtiği bu bölgemizde yol zemininin ıslak, don ve karlı
oluşu trafik kazalarına sebebiyet vermekte, dolayısıyla can
kaybına ve mal kaybına yol açmaktadır. Pınarhisar ve Vize
arasının çevre yollarıyla geçilmesi şehir merkezini de
rahatlatacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu.
13.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, yetkilileri kayak merkezi Uludağın
değerini bulması için yapılacak olan çalışmalar
konusunda hassasiyete ve koordinasyona davet ettiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Tarım Bakanlığı tam da kış sezonu başlamak
üzereyken Uludağda kanalizasyon çalışması
başlatıyor. Bütün yaz, hatta bahar dururken kanalizasyon
çalışması yapmak için kışı beklemişler. Bu
yetmezmiş gibi, Uludağda kayak yapanlara yıllardır güvenli
kaymaları konusunda destek olan Kayak ve Snowboard Öğretmenleri
Derneğine ihtarname çekip yedi gün içinde bürolarını
boşaltmaları isteniyor ve yer de gösterilmiyor.
On sekiz yıldır iktidarda olanlar
Uludağı Davos yapacağız. deyip maalesef sonuç
itibarıyla Uludağı kimin yönettiği, kimin ne
yaptığı belli olmayan bir kaos dağına çevirdiler.
Yetkilileri, Uludağın değerini
bulması için çalışmalar konusunda hassasiyete ve koordinasyona
davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
14.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, AK
PARTİ iktidarının ticari işletmeleri
politikleştirmesinin ülkeye zarar verdiğine, günlük yayımlanan
ve ülke genelinde dağıtımı yapılan bazı
gazetelerin Türk Hava Yolları uçaklarına alınmamasının
haber alma hakkının ihlali olduğuna ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AK PARTİ iktidarının ülkeye ve
topluma verdiği en büyük zararlardan biri de ticari işletmeleri
politikleştirmesi, senin-benim diye ayırması oldu. Türk Hava
Yolları başta olmak üzere Hamidiye su alımından vazgeçen
kuruluşlar aslında kendi marka değerlerini düşürüyorlar.
Türk Hava Yolları, hadi içme suyunu değiştirmesini ticari bir
tasarruf olarak açıklayabilir ama muhalif gazetelerin uçaklara
alınmamasını hangi gerekçeyle açıklayacak? Cumhuriyet,
Sözcü, BirGün, Evrensel gibi günlük yayınlanan ve ülke genelinde
dağıtımı yapılan gazetelerin Türk Hava Yolları
uçaklarına alınmaması açıkça bir partizanlıktır,
haber alma hakkının ihlalidir, bu gazetelerin okurlarına Türk
Hava Yolları tarafından yapılan bir saygısızlıktır.
Türk Hava Yolları yönetimini içme suyuyla,
gazetelerle uğraşmak yerine rötar yapan uçaklarla, iptal edilen
uçuşlarla ilgilenmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünver
15.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, yaprak kurdu zararlısının yol açtığı
verim kaybından dolayı pancar üreticisine eksik tonaj
cezasının yansıtılmaması için gerekli düzenlemelerin
yapılmasını Tarım ve Orman Bakanından talep
ettiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu yıl Karamanda ve Konya, Aksaray, Niğde
gibi diğer KOP bölgesi illerindeki pancar tarlalarında, Çukurova
bölgesinin pamuk tarlalarında görülen çizgili yaprak kurdu (karadrina)
önemli zararlara yol açmıştır. Pancar çiftçisinin karadrinayla
yaptığı mücadele dekara 25 lira maliyet olarak çiftçiye
yansımıştır. Karadrina, bunun yanında pancarda ciddi
verim düşüşüne de sebep olmuştur.
Bilindiği üzere, pancarda kota uygulanmakta ve
bu kotayı dolduramayanlara da eksik tonaj cezası
yansıtılmaktadır. Bu yıl pancar çiftçisine hem maliyet hem
de verim kaybı açısından büyük zarar veren karadrina
zararlısının yol açtığı verim kaybından
dolayı pancar üreticisine eksik tonaj cezası yansıtılmaması
için gerekli düzenlemelerin ve girişimlerin yapılmasını
Tarım ve Orman Bakanlığından, çiftçimiz adına, talep
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arkaz
16.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, günde 26 hastanın organ nakli olamadığı için
yaşamını yitirdiğine, organ bağışı
konusunda halkın bilinçlendirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yıl 10 bin
civarında diyaliz hastası hayatını kaybetti. Günde 26 hasta
organ nakli olmadığı için yaşamını yitiriyor.
Türkiyede 70 bin civarı diyaliz hastası var. Böbrek nakli bekleme
listesinde ise 22 bin hasta var. Yani yaklaşık 50 bin hasta ya
sistemin adaletine inanmıyor ya da organ bulabileceğinden umutsuz.
Öncelikle organ nakli sisteminin tamamıyla adaletli olduğu konusunda
halkımız bilinçlendirilmelidir. Sağlık
Bakanlığının bilgi sistemindeki sıraya göre nakil
yapılır. Organımı verirsem yarım insan olurum,
kısa yaşarım. düşüncesi yanlıştır. Aksine
bağışçılar sürekli kontrol altında tutulduğu için
yaşam ömürleri çok daha uzundur. Organ bağışı
hayırların en güzelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
17.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın,
Kocaeli ili Gebze ilçesinde Mermerciler Fuar Alanı olarak ifade edilen
arazide uygulanmak istenen projenin değişikliğe
uğratılarak rant istismarına dönüştüğüne ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kocaelide Mermerciler fuar alanı olarak
kamuoyuna yansıyan Pelitli Mahallesinde önce 250 dönüm fuar alanı
ihtiyacı olduğu dile getirildi. Proje ilçe belediye meclisinde onaylandıktan
sonra Büyükşehir Belediye Meclisinde içerisine 500 dönüm orman arazisi
eklenerek 750 dönüm fuar alanı projesi olarak sunuldu; amacından
saptı, rant istismarına dönüştü. Durumun tespit edilmesiyle
Cumhuriyet Halk Partisi Gebze örgütümüzün mahkemeye başvurmasıyla
yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştır. Mahkeme
kararı emsal alınarak acilen iptal kararı verilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
18.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, mali müşavirler ile diğer meslek grupları
ayrımcılığın ortadan kaldırılabilmesi için
avukatlık hizmetlerinde düşürülen KDV oranının kendilerine
de uygulanmasını Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Hazine ve Maliye Bakanlığına
iletilmek üzere
Devletin vergi gelirlerinin toplanmasında ve
mali politikaların tabana yayılmasında, uygulanmasında en
önemli, en ağır görevleri yerine getiren mali müşavirler
devletin bir anlamda gönüllü memurları ve müfettişleridir.
Bilindiği gibi 2 Ekim 2019 tarih ve 1594 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararıyla bazı
avukatlık hizmetlerinde KDV oranı yüzde 18den yüzde 8e
indirilmiştir. Yıllardır serbest muhasebeci mali
müşavirlerin talebi yüzde 18lik KDV oranının
düşürülmesidir. Bu uygulamanın sadece avukatlık mesleğinde
değil diğer tüm meslek gruplarında da uygulanması, KDV
oranının uygulanabilir, makul seviyeye indirilmesi ve tahsisat
esasına bağlanarak meslek grupları arasındaki
ayrımcılığın ortadan kaldırılması tüm
mali müşavirlerimizin ve diğer meslek gruplarının
isteği ve beklentisidir.
BAŞKAN Sayın İlhan
19.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir ilindeki çiftçilerin mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
2019 yılı tüm Türkiyede olduğu gibi
Kırşehirde de çiftçilerimiz için çok kötü geçmektedir.
Kırşehir ili için 2019 yılı yerli hayvan kesim
desteğinin henüz başvurusu bile alınmadı. 2018 yılı
ikinci dönem ve 2019 yılı buzağı destekleri de henüz
ödenmiş değildir. Ayrıca sertifikalı tohum destekleri de
ödenmedi. Son olarak dolu, sel, kuraklık ve diğer sebeplerle zarara
uğramış çiftçilerimizin de beklentileri vardır. Bu konuda da
herhangi bir adım atılmamıştır. Hâl böyleyken çiftçimizin
borçlarının ertelenmesi de hayati derecede önem arz etmektedir.
Sayın Bakandan Kırşehirliler adına rica ediyorum, temel
üretim potansiyeli sadece tarım ve hayvancılık olan
şehrimizin beklentilerine lütfen bir an önce kulak verelim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Barut
20.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, emeklilikte
yaşa takılanlar sorununun ortadan kaldırılıp
kaldırılmayacağını öğrenmek istediğine ve
milyonlarca mağdur yurttaş için mücadeleyi sürdüreceklerine
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Ekonomik ve siyasi krizle
boğuşan emeklilikte yaşa takılanlar olarak bilinen yüz
binlerce yurttaşımız var. Bizim de çözüm için defalarca kanun
teklifi, Meclis araştırması ve soru önergesiyle gündeme getirdiğimiz,
kangrene dönüşen sorunla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan daha
önce Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu Üyesi
Profesör Doktor Vedat Bilgini görevlendirdiğini ve bu sorunun çözümü için
bir çalışma yapıldığını duyurmuştu.
Dört gözle yapılan çalışmayı beklerken Maliye Bakanı
Berat Albayrak EYT gündemimizde yok, böyle bir çalışma da yok. diye
açıklama yaptı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Aklımızla, halkımızla alay ettikleri yetmiyor gibi bir de
dalga geçiyorlar. Verdikleri sözleri unutuyorlar, bir söyledikleri
diğerini tutmuyor. Hani emeklilikte yaşa takılanlar için yeni
düzenleme yapılıyordu? Hani EYT sorunu ortadan kalkacaktı? Size
rağmen milyonlarca mağdur yurttaşımız için mücadeleyi
sürdüreceğiz, ellerinden alınan emeklilik hakkını isteyen
EYTlilerin haklı mücadelelerinde yanlarında olacağız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
21.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Düzce ilindeki ulaşım problemini kavşakları kapatarak
mı çözmek istediğini Ulaştırma ve Altyapı
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Karayolları FİSKOBİRLİK
kavşağını kapattı Düzcede. Sebebini sorduğumuzda
üstten geçişi sağlayamayacaklarını, yatırım
programlarında olmadığını ifade ettiler. Buradan
kendilerine seslenmek istiyorum: Her yerde yol yapılarak ulaşım
rahatlatılırken FİSKOBİRLİK
kavşağını kapatmak hangi mantığa
sığmaktadır?
Düzcenin Ulaştırma
Bakanlığından birçok isteği vardır.
Yığılca yolunda çalışmalar tamamen durdu. Olimpiyat
kavşağı okulların açıldığı sezonda
yapılmaya kalkılarak trafik tam bir keşmekeş hâline geldi.
Kuzeybatı çevre yolu hâlâ yapılmadı. Sakarya-Düzce
bağlantı yolunun Melenağzı geçişi hâlâ
tamamlanmadı.
Buradan Ulaştırma Bakanına seslenmek
istiyorum: Düzcedeki ulaşım problemini kavşakları
kapatarak mı çözmek istiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Gökçel
22.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Çukurova
bölgesinde yetiştirilen mandarinde yaşanılacak arz
fazlalığı konusunda önlem alınması ve çiftçi
borçlarının yapılandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, Mersin ve Çukurova bölgesinden yapraklı olarak hasadı
gerçekleştirilen mandarin çeşitlerinin Iraka ihracatı
geçtiğimiz yıl dâhil olmak üzere serbest iken bu yıl sadece
işlenmiş olarak ihracatına izin verilmektedir. Yapraklı
olarak ihraç edilmek üzere hazırlanan ve gönderilen mandarin ürünleri
sınır kapılarından geri döndürülerek iç piyasada
değerlendirilmesiyle arz fazlalığına neden olmuş ve
fiyatlar düşmüştür. Yoğun hasadın olacağı
ilerideki dönemde fazla sıkıntı yaşanmaması için bu
konuda önlem alınmasını rica ediyorum.
Bir de bugün ziraat odaları birliklerinin
başkanları pamuk yetiştiriciliğinin
yapıldığı bölgelerinden gelerek pamukta yaşanan
sıkıntıyı burada milletvekillerimizle sohbet edip anlatmaya
çalışıyorlar. Değerli Başkan, 24 Hazirandan bu tarafa
çiftçi borçlarını ve tarımda yaşanan
sıkıntıları sürekli dile getiriyoruz ama maalesef ülkede
tarım adına yapılması gerekenleri yapmayanlardan bunu
dikkate alarak çiftçi borçlarının
yapılandırılmasını talep ediyorum, rica etmiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
23.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, dünyanın en tehlikeli uyuşturucuları
arasında gösterilen ateş-buz adlı uyuşturucu konusunda
kamuoyunun bilinçlendirilerek, önlemlerin alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ateş-buz adlı sentetik uyuşturucu
maalesef çocuklarımızın ve gençlerimizin yeni belası hâline
gelmiştir. Dünyanın en tehlikeli uyuşturucuları
arasında gösterilen ateş-buz adı verilen bu sentetik
uyuşturucunun kullanımının hızla
yayıldığı görülmüş olup bu ürünün diğer
uyuşturuculardan daha fazla bağımlılık yapan bir zehir
olarak gençlerimizi tehdit ettiği görülmektedir. Gaziantep ilimizde, son
yıllarda Suriyelilerin gelmesiyle birlikte bölgede yoğun bir
şekilde kullanımı artan, beyin ve vücut üzerinde
kalıcı hasarlar oluşturan, eroin ve bonzaiye göre daha çok
bağımlılık yapan ve temini kolay olan bu ateş-buz
adlı sentetik uyuşturucuyla ilgili acilen gerekli tedbirlerin
alınarak kamuoyunun bilinçlendirilmesi lazım.
Alındığından itibaren yaklaşık on iki saat etkisi
süren bu uyuşturucu, kullanan kişiyi şuur bozukluğu
sonrası suça teşvik etmekte ve kişide sağlık
açısından ölümcül sonuçlara neden olmaktadır. Buradan
İçişleri, Sağlık ve Aile Bakanlığını
uyarıyor, bu zehirle ilgili gerekli önlemleri almaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu
24.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, Gazi Meclisin Mehmetçikin yanında
olduğuna, Fıratın doğusundaki terör unsurlarının
temizlenmesiyle kazanılacak zaferin, Fırat Kalkanı ve Zeytin
Dalı Harekâtıyla önsözü yazılan destanın ortasına
vurulacak Türk mührü olduğuna ilişkin açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir asır evvel hürriyet meşalesini
tutuşturanlar, çatırdayan gök kubbeyi omuzlarında tutanlar, ay
yıldızın ışığı altında bu
çatıyı inşa etmiştir. Düşman ilerliyorsa bir
adım geriye giden haindir. diye haykıran irade bu Meclise ruh vermiştir.
Dumlupınar önlerinde bir destanın ilk heceleri Mehmetçikin
süngüsüyle kazınırken bu Meclis tarihin şahidi olmuştur.
Tarih şahitlik etsin, Gazi Meclis bugün de
aynı ruh ve vakur duruşuyla Mehmetçikin yanındadır.
Fıratın doğusundaki terör unsurlarının da
temizlenmesiyle kazanılacak bir zafer, Fırat Kalkanı ve Zeytin
Dalı Harekâtıyla önsözü yazılan destanın altına
atılacak imza ihanetin tam ortasına vurulacak Türk mührüdür.
Şairin dediği gibi, fetih hırsı
olanın değil aşkı olanın nasibidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Aşkımız insan, aşkımız vatan,
aşkımız nizamdır.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
Sayın Çakırözer yok mu?
Sayın Gül Yılmaz
Sayın Gülizar Biçer Karaca
25.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın,
Denizli ili Pamukkale ilçesinin Irlıganlı, Kurtluca ve
Güzelpınar Mahallelerini kapsayan ovada verilen taş ocağı
işletmesi ruhsatının iptal edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Denizlinin Irlıganlı,
Kurtluca ve Güzelpınar Mahallelerini kapsayan ovada 75 hektarlık
alanda taş ocağı işletmesi ruhsatı verilmiştir.
Güzelpınarda, Türkiyede üretilen 14 bin ton
organik kekiğin yüzde 80i üretilmektedir. Kurtluca ve Irlıganlı
Mahallelerimizde ise nar, ayva, zeytin, ceviz üretilmektedir. Çevredeki
yerleşim alanlarının tek içme suyu kaynağı ise bu
işletme ruhsatının verildiği alanda yer almaktadır.
Vatandaşımızın içeceği suyu, soluyacağı
havayı kirletecek olan ve on yıl içerisinde kekik üretimini tamamen
yok edecek olan taş ocağı ruhsatının derhâl iptal
edilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim değerli
milletvekillerimiz.
Değerli milletvekilleri, şimdi grup
başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Grup Başkan Vekili Sayın Türkkanda.
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Irak ve Suriyeye yönelik sınır ötesi operasyon yetkisinin bir
yıl daha uzatılmasına ilişkin tezkereye İYİ
PARTİ olarak destek verdiklerine, Soma maden işçilerinin haklı
mücadelesinin yanında olduklarına, EYT sorununu gündeme getirmeye
devam edeceklerine, Hükûmetin her gün zam haberleri açıklamaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün Irak ve Suriyeye yönelik sınır
ötesi operasyon yetkisinin bir yıl daha uzatılmasına
ilişkin tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edildi.
İYİ PARTİ olarak tezkereye güçlü bir destek verdik ve evet
dedik. Mevzubahis vatansa Hükûmete her türlü eleştirimiz saklı kalmak
şartıyla devletimizin ve ordumuzun yanında olmayı millî bir
görev ve bilinç olarak kabul ediyoruz. Allah Türk askerini ve Türk devletini
korusun, muzaffer kılsın, kahraman Mehmetçikimizin ayağına
taş değdirmesin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Mecliste bir grup misafirim vardı. Misafirlerden
bazıları da haklarını alamadıkları için Somadan
yürüyüşe geçen maden işçileriydi. Somada beş yıl önce
atılan ve hâlâ tazminatları ödenmeyen madencilerin Ankaraya
başlattığı bu yürüyüşü yakından takip ediyoruz,
ekmeğini taştan çıkaran kardeşlerimizin haklı
mücadelesini destekliyoruz. Manisa 1. İdare Mahkemesi tarafından
yürüyüşün madencilerin en temel ve en demokratik hakkı olduğu
belirtilmesine rağmen Manisa Valiliği tarafından madencilerin
yürüyüşlerinin engellenmesini de kınıyoruz. Manisa
Kırkağaçta kurdukları çadırlarda soğuğa ve
yağışa rağmen zor şartlarda bekleyişlerini
sürdüren madencilerin sesini Hükûmet duymalıdır. Devlet
vatandaşını mağdur etmemekle yükümlüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kışa girerken
aileler mağdur edilmemeli, madencilerimizin haklı talepleri
karşılanmalıdır. Mecliste çıkarılan kanunla bu
madenci kardeşlerimizin tazminatlarının otuz altı ayda
ödeneceğine dair bir hüküm getirilmiştir. Buna rağmen bu otuz
altı ayda, bu paralarını almayı bırakın sadece 3
taksit ödenmiş, diğer taksitler ödenmemiştir. Bu
mağduriyetin bir an önce Hükûmet tarafından giderilmesini talep
ediyoruz.
Geçen seneden beri İYİ PARTİ olarak
sürekli gündemde tuttuğumuz ve desteğimizi bir an olsun
çekmediğimiz emeklilikte yaşa takılanlar mevzusunda,
geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanının konuya
ilişkin olarak Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar
Kurulunu görevlendirdiği ve sorunun çözümü için bir çıkış
yolu arandığı öne sürülmüştü. Fakat, dün EYTlilere
yönelik çalışma başlatıldı. haberi bizzat Hazine ve
Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak tarafından Gündemimizde
yok. denilerek yalanlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) EYTliler, Hükûmetin ve
Sayın Albayrakın gündeminde olmayabilir ama milyonlarca
vatandaşımızı sıkıntıya sokan ilk gündem
maddesi budur. İktidar, EYTlileri yok saymaya devam ettikçe biz
İYİ PARTİ olarak konuyu gündeme getirmeye ısrarla ve inatla
devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gün geçmiyor ki millet olarak zam haberleri almayalım.
Başta, paket üstüne paket açıklayarak ekonomimizin her fırsatta
çok iyi gittiğini anlatan Sayın Albayrak olmak üzere, enflasyonu tek
haneli rakamlarda gösteren TÜİK gibi kuruluşlara rağmen Hükûmet
her gün zam haberi açıklamaya devam ediyor. Geçen hafta elektriğe ve
LPGye gelen zamlardan sonra bu haftaya da yeni zamlarla uyandık.
Karayolları Genel Müdürlüğü otoyol ve köprü geçiş ücretlerine,
Devlet Demiryollarıysa tren biletlerine TÜİKin
açıkladığı enflasyon rakamını
tanımıyoruz. diye meydan okuyarak yüzde 20 zam yapmış. PTT
de normal ve diğer gönderim bedellerinin yüzde 20
artırıldığını açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Zamların devamı
gün geçtikçe artarak gelecek gibi gözüküyor. Hükûmet zamlara
yaptığı artış hızı gibi, aynı hızda
ekonomide dibe çakılmaya devam ediyor. Bizden uyarması, bizden
söylemesi.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Bülbülde.
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
kazanılmış tazminatlarını alamayan Soma maden
işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine, Sakarya
ilinin Türkiyenin mısır üretiminde önemli yere sahip olduğuna
ve mısır çiftçisine yapılan desteklemelerin devamlı hâle
getirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 13 Mayıs 2014te Somada meydana gelen maden
faciasında 301 madencimiz hayatını kaybetmiştir. Kaza
sonrası Meclis araştırması komisyonu kurulmuş,
raporunu vermiştir. Raporda yer alan önerilerin bir bölümüyle ilgili
kanuni düzenlemeler de yapılmıştır.
Maden kazası sonrası 2.800den fazla maden
işçimiz işten çıkarılmıştır. Maalesef aradan
beş yılı aşkın süre geçmesine rağmen bu
madencilerimiz hâlen tazminatlarını alamamışlardır. Bu
madencilerimizin mağduriyetlerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yetkilileri
tarafından bir an önce giderilmesi gerektiği hususunu yüce
Meclisimize arz ediyorum.
Sayın Başkan, Sakarya ili Türkiyede
mısır üretiminde önemli bir yere sahiptir. Ne yazık ki bu
yıl TMO tarafından açıklanan fiyatlar çiftçimizin
beklentilerinin altında kalmıştır. Tarımsal girdilerin
yüzde 70 ila yüzde 100 arasında arttığı bir durumda taban
fiyatın geçen yıla göre yüzde 21 oranında artmış
olması çiftçimizi oldukça zora sokmuştur.
TMOnun mevcut durumda az olarak bulduğumuz,
düşük olarak bulduğumuz fiyattan dahi alım yapmaya
başlamaması neticesinde fiyatlar serbest piyasada çok daha
azalmış, düşmüş ve bunun neticesinde çiftçimiz mağdur
olmuştur.
Bu konuda Tarım
Bakanlığımıza çağrıda bulunarak mısır
fiyatlarıyla ilgili olarak özellikle TMOnun yönlendirilmesi suretiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
çiftçilerimizin
sıkıntılarına bir nebze olsun çare bulunmasını
talep ediyoruz.
Yine, mısır çiftçilerimiz
açısından önemli bir sıkıntı daha vardır.
Sakaryada mısır ekilen alanlarda başka bir ürün üzerinden
tarım yapılmamaktadır. Bu, 3 defa aynı ürünü ektikten sonra
4üncü defa karşılıksız desteklemelerin verilmeyeceği
noktasındaki bu zamana kadar yapılan uygulama son derece
isabetsizdir. Bundan dolayı mısır çiftçimiz son derece
sıkıntıya düşmektedir. Bunu önlemek son derece önemlidir.
Arka arkaya ürün ekilmesinden dolayı, 3 defa ürün ekilmesinden dolayı
4üncü ekim sürecinde devletimizin karşılıksız
desteklerinden faydalanılamaması durumunun ortadan kaldırılarak
mısır çiftçimize bu desteklemelerin devamlı hâle getirilmesini
yüce Meclis huzurunda ilgili makamlardan talep ediyoruz.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Oluçta.
Buyurun.
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Soma maden işçilerinin Ankara yürüyüşünün engellenmemesi
konusunda partilere çağrıda bulunduklarına, Gezi olayları
davasının tutuklu sanıklarından Osman Kavala başta
olmak üzere hukuksuz ve haksız yere cezaevinde tutulanların serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin yakın
tarihinde en fazla kayıp verdiğimiz iş cinayetlerinden biri 13
Mayıs 2014te Somada gerçekleşmiştir. 301 maden işçisini
kaybettiğimiz bu facianın ardından Soma Holding ve Uyar
Madencilik şirketlerinden çıkarılan ve sendika üyesi olan
işçiler, aradan geçen beş yılın ardından
tazminatlarını alamamış ve emeklilik haklarıyla ilgili
hukuksuz uygulamalara tabi tutulmuşlardır. Bu işçiler
haklarını aramak amacıyla, kendileriyle aynı durumda olan
ve sayıları 2 bini aşan işçinin taleplerini duyurmak için
ve Mecliste görüşmeler yapmak için 5 Ekim günü Ankaraya bir yürüyüş
başlatacaklarını duyurdular ve başlattılar da. 301
kilometre yürüyerek Ankaraya geleceklerdi ve Enerji Bakanlığı
önünde de yürüyüşlerini sonlandıracak ve sorunlarını,
taleplerini ileteceklerdi. Bu, demokratik bir haktır. Bu demokratik hak,
bu yürüyüş defalarca engellenmeye çalışıldı,
işçiler gözaltına alınmakla tehdit edildi. Şimdi ise Manisa
Kırkaağaçta bekletiliyorlar, daha ileri gitmelerine izin verilmiyor.
Açıkça bir suç işleniyor işçilerin yürüyüşleri
engellenmekle ve oraya çeşitli sivil toplum kuruluşlarının,
sendikaların, siyasi partilerin ziyaretleri oluyor işçilerle
dayanışmalarını göstermek için.
Şimdi, geçen beş yıla
baktığımız zaman Somada haklarını arayan
işçiler ve onları savunan avukatlar, ÇHDli avukatlar ceza
alırken, çeşitli mağduriyetlerle karşı karşıya
kalırken, cezaevinde tutuklu durumda bulunurken Somada yaşanmış
olan bu işçi katliamının sorumluları cezasız
bırakıldılar.
Şimdi, Türkiye'de madencilik alanında
redevans ve taşeron uygulaması devam etmektedir maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu devam
ettiği gibi tazminat da ödenmemektedir, özlük hakları gasbedilmeye
çalışılmaktadır. Bu, kabul edilebilir bir durum
değildir. Öyle sanıyorum ki bu Meclisin çatısı altında
bulunan bütün partiler, iktidarıyla muhalefetiyle, mağdur durumda
olan Soma madencilerinin bu taleplerinin buraya heyetleriyle gelip
dinlenmesini, onların taleplerinin nasıl
aşılabileceğine, nasıl karşılanabileceğine
dair görüş alışverişinde bulunulmasını doğru
bulmaktadırlar. Dolayısıyla bütün partilere
çağrımız şudur: Soma madencilerinin bu yürüyüşünün
engellenmesi ortadan kaldırılmalıdır ve bu engel Anayasaya
da aykırıdır üstelik. Madenciler Ankaraya gelmelidir, bizlerle
görüşmelidir.
İkinci bir hukuksuzlukla ilgili kısaca bir
şey söylemek istiyorum. 2013 yılında gerçekleşen ve 8
kişinin hayatını kaybettiği Gezi direnişiyle ilgili
açılan davanın 3üncü duruşması dün İstanbulda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
30.
Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü ve iş insanı ve sivil toplum
aktivisti olan Osman Kavalanın tutukluluğunun devamına karar
verildi. 1 Kasım 2017de talimatla gözaltına alındı Osman
Kavala ve yandaş medya aracılığıyla saldırıya
maruz kaldı, ardından da tutuklandı. İçi boş,
mesnetsiz bir iddianameyle haksız yere aylardır cezaevinde
tutulmaktadır. Kavala da aslında iktidarın kontrolü
altındaki, iktidarın direktifleriyle hareket eden bir
yargının kararıyla âdeta rehin alınmış vaziyettedir.
Sivil topluma, muhalif olan herkese, özellikle de Gezide yer almış
herkese yönelik bu baskının, gözdağının somut ve
güncel örneklerinden bir tanesidir Kavalanın tutukluluğunun devam
etmesi ve bu devamı hukuken de vicdanen de kabul etmek mümkün
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum.
Dolayısıyla bu konuda Osman Kavala
başta olmak üzere bugün hukuksuz ve haksız yere cezaevinde tutulan
herkesin, siyasetçi, gazeteci, sendikacı, akademisyen kim varsa herkesin,
bu hukuksuz ve haksız tutuklamalarla karşı karşıya
olan, muhalif olduğu için bu hak ihlalleriyle karşı
karşıya olan insanların bir an evvel serbest
bırakılması gerekiyor. Hem de bugün bunu konuşuyoruz yani
biraz sonra Türkiyede yargı alanında hangi düzenlemelerin
yapılması gerektiğini tartışacağımız
günde bunu konuşuyoruz. Yani bu hukuksuzlukları yapanlar ve
yaptıranlar bilsinler ki adil yargılanma hakkı ve
bağımsız ve tarafsız yargı herkese her zaman
lazımdır, yarın onlara da lazım olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Özkoçta.
29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
mağduriyetleri giderilmeyen Soma maden işçilerinin
yaşamlarını nasıl sürdüreceğini,
çalışanın hakkını alamadığı bir
Türkiyeye dış dünyanın nasıl ve niye yatırım
yapacağını, işsizliğin nasıl yok
edileceğini, bu ülkede yasaların mı yoksa sarayın
kararlarının mı üstün olduğunu öğrenmek
istediğine, uygulanılan yanlış dış politikalar
neticesinde askerlerimizin Suriye sınırında Ruslar
tarafından korunduğuna, Cumhurbaşkanlığı
kararıyla Tank Palet Fabrikasının özelleştirme
kapsamına alındığına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; az önce Grup Başkan
Vekili arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi bugün Mecliste
Somadan gelen işçilerimiz vardı. 2014 yılında 301
madencimizin can verdiği katliamın gerçekleştiği Eynez
ocağında işten çıkartılan 2.831 madenci hâlâ
tazminatlarını alamamıştır. Bu işçilerimizin
kıdem tazminatlarını alabilmesi için biz 2015 yılında
burada, bu Meclisin çatısı altında bir yasa çıkarttık.
Bu yasaya rağmen, açılmış onca davaya rağmen
işçilerimizin hakları olan tazminatı alamamış
olmaları şaşırtıcıdır. Gelecek ayın
sonunda, 30 Kasım 2019da bu yasal hakları zaman
aşımına uğrayacaktır. Bu nedenle 5 Ekimde Somadan
Ankaraya bir yürüyüş başlattı arkadaşlarımız. Bu
yasal hakları da Valilik tarafından engellendi. İnsanlara hem
hak ettikleri tazminatı ödemiyorsunuz hem bu konuyla ilgili Meclisten
çıkan yasayı uygulamıyorsunuz hem mahkemelerin çıkardığı
kararları uygulamıyorsunuz hem de insanların -bıçak
kemiğe dayanınca- feryadını da susturmaya
çalışıyorsunuz kolluk kuvvetleriyle. Peki, ne yapacak bu
insanlar? Nasıl yaşayacaklar? Bu ülkede yaşamın güvencesi
nedir? Çalışan insanların haklarını alamadıkları
bir ülkeye, Türkiyeye dış dünya nasıl bir yatırım
yapacak, niye gelecek bu ülkeye, niye bu ülkede üretim yapacaklar? Bu ülkede
işsizliği siz nasıl yok edeceksiniz? Bu ülkede üstün olan nedir,
yasalar mıdır, mahkeme kararları mıdır yoksa
sarayın kararları mıdır? Buna bir karar vermek gerekmiyor
mu bu ülkede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Değerli
arkadaşlarım, dün bir tezkere çıkardık. O da bir torba
tezkere, Suriye ile Irak aynı pakette, her ikisini de ayrı ayrı
değerlendirmemiz gerekiyor. O tezkereyi çıkarmadan önce, burada
arkadaşlarımız konuştu, Türkiye Cumhuriyetinin
uyguladığı dış politikalar neticesinde, iktidarın
uyguladığı yanlış dış politikalar
neticesinde askerlerimiz Suriye sınırında Ruslar tarafından
korunuyor. Türkiye Cumhuriyetinin iktidarı da Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelip Türkiye'nin menfaatleri doğrultusunda gerekirse bize
oraya girme izni verin. diyor. Askerlerimiz o bölgede DEAŞın ve
terör örgütünün saldırılarına karşı Ruslar
tarafından korunurken Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz bu izni
vermeyeceğiz de ne yapacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz, bununla ilgili bu
Mecliste ne konuşulması gerekiyorsa, nasıl bir uyarıda
bulunulması gerekiyorsa bulunuyoruz fakat bakın, hem bu izni
vereceğiz hem Türkiye bir savaşın eşiğine gelecek hem
de Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle ilgili Türkiye savaşa
girdiğinde, Amerika ambargo koyduğunda ve silah vermediğinde,
Türkiye kendi gücüyle kurduğu Tank Palet Fabrikasını yani
obüsleri yapan Tank Palet Fabrikasını yani 40 kilometrede nokta
atışı yapan Tank Palet Fabrikasını, yani obüsleri yeri
geldiği zaman Mehmetçike gönderip de tamirini yapan Tank Palet Fabrikasını
Katar ordusuna peşkeş çekecek. 140 tane obüsün bugüne kadar
yapılıyor olması gerekiyordu, elimde sözleşme var, Tank
Paletin yapması gerekiyordu, Mehmetçikin ve Türk işçisinin
yapması gerekiyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şimdi,
bunların özelleştirme kapsamına alındıktan sonra,
sekiz gün sonra, yani Tank Palet Fabrikası 20 Aralık 2018 tarihli
Cumhurbaşkanlığı kararıyla özelleştirme
kapsamına alınıyor, özelleştirme kapsamına
alındıktan sekiz gün sonra da 28 Aralık 2018de Millî Savunma
Bakanlığının emriyle Tank Palet Fabrikası içindeki
obüslerin üretildiği üretim atölyesi iki yıl için bedelsiz olarak
Katar ordusuna veriliyor. Peki, obüsler, 140 tane yapılması gereken
obüsler yapılıyor mu, bilmiyoruz; akıbeti nedir, bilmiyoruz.
Peki, bizim ürettiğimiz obüsleri biz yeteri kadar üretip yeri geldiği
zaman bir müdahale anında kullanabilecek gücümüz şu anda var
mıdır, onu da bilmiyoruz. Türkiye nereye savruluyor, onu da
bilmiyoruz. Meclisin bu konuda bir an önce gereğini yapması
lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Sayın Turanda.
Buyurun Sayın Turan.
30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
toplumun yargı reformu konusundaki beklentilerini bildiklerine, 9 Ekim
Dünya Posta Gününü kutladığına, birlikte adım
atılarak Soma maden işçileriyle ilgili sorunun çözümü konusunda sonuç
alınmasını ümit ettiğine, kendi silahımızı
ürettiğimiz farklı bir dönemin yaşandığına
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, biliyorsunuz, kamuoyunda yargı reformu
diye bilinen strateji belgemizin ilk adımı olan kanun teklifini
görüşmeye başlayacağız. Bu konuda toplumun beklentilerini
biliyoruz, Meclisimizin, vekillerimizin beklentilerini de biliyoruz. Ümit
ediyorum, saygın bir ortamda karşılıklı
görüşmelerle, uzlaşıyla bu kanunu bugün yarın
sonuçlandırırız, beraber takip ederiz. Bu yargı paketinin,
toplumumuzda yargıya olan güvenin artmasında çok büyük bir adım
olacağını düşünüyorum. Ancak bunun devamında da
diğer yargı paketleriyle beraber sürecin devam edeceğini
duyurmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 9 Ekim Dünya Posta Günü ve küresel iletişim
devriminin başlangıcı olarak kabul edilen Dünya Posta
Birliğinin 145inci yaşı. Dolayısıyla, yağmur
çamur demeden işlemlerimizi kolaylaştıran tüm posta
çalışanlarımızın bu özel gününü kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Grup Başkan Vekillerimiz haklı olarak Soma maden
işçilerimizle ilgili uygulamadaki sorunları dile getirdiler. Somayla
ilgili o üzüntülü hadiseden sonra tüm gruplarımızın, tüm
partilerimizin ortak çalışmalarıyla çok önemli yasal
değişiklikler yaptık, çok önemli hakların hayata geçmesini
beraber sağlamaya çalıştık ancak görüyoruz ki uygulamada
-aslında yasadan kaynaklı olmayan, tam aksine, uygulama sorunu olan-
bir sorunla karşı karşıyayız. Arkadaşlarımızla
görüştüm, bugün ilerleyen saatlerde diğer Grup Başkan Vekillerimizle
toplantısı olacak bu işçi arkadaşlarımızın.
Bu konudaki hassasiyetimizi ifade etmek istiyorum. Ümit ediyorum konunun çözümü
için hep beraber adım atar ve sonuç alırız.
Yine, aynı şekilde, Grup Başkan
Vekilinin ısrarla ordumuzun sıkıntısı olabilecek konuda
ifade ettiği başlığa değinmek isterim. Bu, polemik
konusu değil, ordu bizim ordumuz. Suriyede özel bir dönem
yaşıyoruz, tezkeremizi dün hep beraber ittifakla geçirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ama şunu söylemeden
geçemeyeceğim Sayın Başkan: Türkiyede bundan on beş-on
altı sene önce yüzde 20lerde olan ülkemizin yerli, millî savunma
oranı bugün yüzde 70leri geçmiş durumda. Bu, çok kıymetli bir
değer. Artık kendi mühendisimizin, kendi askerimizin kendi
silahını yaptığı, ürettiği çok farklı bir
dönemi yaşıyoruz, hatta üretilen bu savunma sistemlerinin dünyaya
ihracı söz konusu, değişik ülkelere ihracı söz konusu. İlerleyen
zamanlarda daha büyük çalışmaları hep beraber
yapacağız Sayın Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, müsaade
ederseniz, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisinde gerçekleri konuşmak zorundayız. Millî tank
projesi diye başladı, yüzde 50si Katar ordusuna verilen, 13 yönetim
kurulu üyesinin 7si Katar ordusuna verilen yani yetkinin tamamı Katar
ordusuna verilen bir proje millî olamaz; bu, bir. İki, bize ait olamaz.
Üç, ASFAT AŞnin kuruluş ana sözleşmesinden Türk Silahlı
Kuvvetlerinin menfaatinin öncelikle maddesinin kaldırılarak bunu
tamamen Silahlı Kuvvetlerin imkân ve kabiliyetlerini artırmadan
ayrıştıran maddeyi de oraya koyan zihniyetin millete hesap
vermesi gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu uzatılacak konu değil ama bununla ilgili Sayın Genel
Başkanlar değişik ortamlarda defaatle cevap verdiler
birbirlerine. Özeti şu: Millî savunmada Türkiyenin
aştığı mesafeyi herkes biliyor, konuşuyor. Bu
farklı tartışma konusu, teknik konu fakat özetle yerli savunma
sanayimizin çok büyük bir ilerleme katettiğini, yüzde 70lere varan oranda
yerli üretime başladığımızı dünyaya ilan
ettiğimizi de söylemek istiyorum.
BAŞKAN Peki.
Değerli milletvekilleri
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, bu doğru
değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nasıl doğru
değil ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yani biz gerçekleri
Özür diliyorum, sizin karşınızda defalarca söz almak istemem ama
bir, millî savunmada geldiğimiz nokta anlatıldığı gibi
değil; iki, büyük Türkiye Cumhuriyetinin başında bulunan
kişi, Ben millî tank üreteceğim. derken, Türk askeri üretirken,
Türk mühendisi üretirken bunu alıp da hiçbir şekilde teknolojik
üstünlüğü olmayan Katar ordusuna peşkeş çekerse bunun adı
vatana ihanettir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öyle değil
Sayın Başkan. Biz izah ettik, yine ederiz.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Soma maden işçileriyle ilgili Meclisten çıkan
yasanın uygulamadaki aksaklığının giderilmesinin
sosyal devletin gereği olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Grup
Başkan Vekillerimizin hepsinin değindiği bir konuda, Soma maden
işçileri konusunda anlıyorum ki herkes bir hassas duruş
sergiliyor. Meclisten çıkan bir yasanın da uygulanması konusunda
uygulamadaki -az önce Sayın Turanın bahsettiği-
aksaklığın bir an önce giderilmesi bir sosyal devletin de
gereğidir. Büyük acılar yaşamış Somadaki maden
işçisi kardeşlerimizin yasayla kazanılmış
haklarının ödenmesi konusunda bir an önce çaba gösterilmesinin
yararlı olacağını herkes söylüyor, ben de
katılıyorum. Umarım, en kısa zamanda bu sorun çözülür.
Değerli milletvekillerimiz, şimdi, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığımızın Genel
Kurula sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi var; okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 9/10/2019
tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, İncirlik Üssünün faaliyetlerinin incelenmesi, varsa
İncirlik Üssü üzerinden terör örgütlerine verilen lojistik ve mühimmat
desteğinin tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ekim 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
9/10/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
9/10/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Suriye'nin kuzeyinde konuşlanmış YPG
terör örgütünün Amerika Birleşik Devletleri'nden ağır silah ve
mühimmat desteği aldığı kamuoyunca bilinmektedir. 6 Haziran
2017'de Pentagon Sözcüsü Jeff Davis, Rakka Operasyonu sürecinde silah
desteğinin yanı sıra obüs topları ve füzelerle Suriye
PKK'sına destek verdiklerini ifade etmiş ve bu süreçte İncirlik
Üssünü kullandıklarını da itiraf etmiştir.
İncirlik Üssünün faaliyetlerinin incelenmesi,
varsa İncirlik Üssü üzerinden terör örgütlerine verilen lojistik ve
mühimmat desteğinin tespit edilmesi amacıyla Kocaeli Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından 9/10/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 9/10/2019 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
yılında Suriyede başlayan iç savaşla birlikte PYD bölgede
kendisine alan açmış ve rejim ile PYD arasında defakto bir
anlaşma sağlanmıştır. Bu anlaşma çerçevesinde
Esad rejimine bağlı güçler Kuzey Suriyeden çekilirken bu bölgeler
PYD ve onun silahlı yapılanması olan YPG tarafından
doldurulmuş ve Suriyenin kuzeyinde bir PKK devletine zemin
hazırlanmıştır. Suriyenin kuzeyinde Türkiye'nin
bekasını tehdit eden terör unsurları, Amerika Birleşik
Devletleri desteğiyle birlikte, bir virüs gibi yayılırken siyasi
iktidar maalesef bu tehditlere bigâne kalmıştır.
Sayın Erdoğanın Suriye
politikası, kendi ifadesiyle Şama gideceğiz ve orada Emevi
Camisinde namaz kılacağız. gibi, gerçekçi olmayan stratejik
hatalara saplanmış ve dış politikadaki o hatalar Türkiyeye
çok ağır bedeller ödetmiştir. O ifadeden bugüne tam yedi
yıl geçti. Sayın Erdoğan Şama gidemedi ancak resmî
rakamlara göre 3,8 milyon Suriyeli Türkiyeye geldi. Dönemin
Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu ise Suriye
içerisindeki bu savaşla ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır:
Esadın gidişine haftalar kaldı. Davutoğlunun kendisi
gideli çok oldu ama Esad hâlâ yerinde. İşte bu öngörüsüzlük
sonucunda, bu yanlış dış politikanın sonucunda ülkemiz
dünyanın en çok sığınmacı bulunduran ülkesi konumuna
geldi. Bu hataların sonucunda PKK-YPG Suriyenin kuzeyinde bir terör devleti
kuracak zemini oluşturdu. Öyle ki Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, 2016
yılında Fırat Kalkanı, 2018 yılında Zeytin
Dalı Operasyonlarıyla Fıratın batısında
oluşan terör koridorunu temizlemek zorunda kaldı. Şimdi
geldiğimiz noktada, Türk ordusu, Fıratın doğusunda bulunan
ve Türk devletinin bekasını tehdit eden terör organizasyonunu
bölgeden tamamen temizleyecek büyük bir askerî harekâtın
hazırlığı içindedir. İYİ PARTİ olarak, böyle
bir süreçte Türk ordusunu akamete uğratacak ya da toplumda moral
bozukluğu yaratacak hiçbir yaklaşımı kabul etmeyiz,
edemeyiz. Ancak şunu söylemek durumundayız: Yeri ve zamanı
geldiğinde, İYİ PARTİ iktidarı, Türk ordusunu bu
hamleleri yapmak zorunda bırakan iktidardan bunun hesabını
sormalıdır, soracaktır.
Değerli milletvekilleri, Suriyenin kuzeyinde
konuşlanmış YPG terör örgütü 2014 yılından beri
Amerika Birleşik Devletlerinden ağır silah ve mühimmat
desteği alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğanın
ifadesine göre, bugüne kadar Amerika Birleşik Devletlerinden YPGye 30
bin tır civarında silah ve mühimmat verilmiştir. O
silahlardır ki yarın Mehmetçike karşı terör örgütleri
tarafından kullanılacak ve teröristler tarafından Türk ordusunun
üzerine çevrilecek. Bu noktada şu soruyu sormak zorundayız: YPGye
gönderilen bu silahlar nereden ve nasıl bölgedeki terör unsurlarına
ulaştırıldı? Bu silahlar YPGye Amerika tarafından
yalnızca Irak bölgesi üzerinden
ulaştırılmamıştır. Suriye PKKsına
ağır silah ve mühimmat sevkiyatı yapan Amerikanın, Rakka
Operasyonunda İncirlik Üssünü kullandığı bilinen bir
gerçek. Bunu ben söylemiyorum, bunu Pentagon Sözcüsü Jeff Davis söylüyor 6
Haziran 2017de. Pentagon Sözcüsü Davis, silah desteğinin yanı
sıra, obüs topları ve füzelerle Suriyenin PKKsına destek
verdiklerini açıkça söylemiş ve dahası, İncirlik Üssünü
kullandıklarını da itiraf etmiştir. Bunun anlamı
şudur: Türk ordusuna karşı kullanılmak üzere YPG terör
örgütüne binlerce tır silahı veren Amerika yönetimi, bu desteğin
bir kısmını Türk askerî kaynaklarını kullanarak
İncirlik üzerinden gerçekleştirmiştir ve bugün Türkiyeye
düşmanca ve küstah tavrını sürdüren Amerikaya karşı
İncirlik Üssündeki faaliyetlerin incelenmesi, gerekirse İncirlik
dâhil tüm Amerikan üslerinin kapatılması bir seçenek hâline gelmiştir.
İncirlik Üssü, bir NATO üssü değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Teşekkür ederim
efendim.
Türkiye izin verdiği için Amerika bugün orada
askerî kuvvet bulundurma hakkına sahiptir ve son dönemde Amerikanın
güttüğü düşmanca politikaya karşı, İncirlik Üssünün
kapatılması dâhil, tüm seçenekler ihtimal dâhilinde
olmalıdır. Türk devleti, kırk dört yıl önce kendisine silah
ambargosu uygulayan Amerikanın memleket dâhilindeki tüm üslerini
kapatmıştı, gerekirse yine yapar. Ancak her şart
altında yapılması gereken, İncirlik Üssünün kullanım
süresinin yeniden değerlendirilmesi dâhil olmak üzere, bugüne kadar Türk
milletinin aleyhinde hangi faaliyetlerin yapıldığının
tespit edilmesidir. Biz inanıyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde
İncirlik Üssündeki faaliyetlere yönelik bir araştırma
başlatılması, bu süreçte Amerikayla olan ikili ilişkide
Türkiye Cumhuriyeti devletine bir ivme kazandıracaktır. Bu sebeple
önergemize desteğinizi rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu vesileyle bir kez daha
ifade etmek istiyorum: Mehmetçikimize Türk milletinin
varlığını ve birliğini muhafaza etmek, Türk toplumunun
huzur ve refah içinde yaşamasını temin etmek amacıyla
gerçekleştireceği askerî operasyonlarda Allahtan üstün
başarılar niyaz ediyoruz, Allah ordumuzu daim muzaffer
kılsın.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Atila
Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Sertel.
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gerçi azınlıkta ama AKP Grubuna bir soru
sorarak başlamak istiyorum. Kendisini milliyetçi, millî ilan edenlere 2
soruyla sözüme devam edeyim. İncirlik Üssüne muamele yapabilir misiniz?
İncirlik üzerinden ülkemize muamele yapanlara karşı
tavrınız ne olur? Bu sorunun cevabı, aslında İYİ
PARTİnin verdiği önergenin ortaya çıkaracağı bir
durumdur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir de Kürecike,
Kürecike...
ATİLA SERTEL (Devamla) Buradan öyle hamasi
nutuk atmayacağım, sayın İYİ PARTİnin sözcüsü
söyledi, İncirlik bir NATO üssü değil elbette, Amerikan askerleri,
silahları, bütün cihazları, uçakları, dinleme
aygıtları, marketleri, süpermarketleri, Türkiye izin verdiği
için orada duruyor. Son dönemde Amerikayla olan ilişkilerinizde
Trumpın Twitter üzerinden Türkiyeyi tehditleri karşısında
sadece yandaş medyanın manşetlerinde ve Twitter üzerinden
verdiğiniz cevaplarla millî ve milliyetçi olduğunuzu söylüyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Onu da veremiyor,
onu da veremiyor, keşke tweet atabilse.
ATİLA SERTEL (Devamla) Adam diyor ki, Trump:
Obama döneminde Kürtlerle değil, müttefikimiz Türkiye Cumhuriyetinin can
düşmanı olan PKKyla iş tuttuk, bu politikayla Türkiye'nin,
Türk-PKK savaşının tohumlarını ektik. Devamla, taraf
olduğu ve Türkiye'nin aleyhinde bir politika izlediği gibi Eğer
bizim politikamıza uymazsanız sizin ekonominizi mahvederiz. diyen
bir Trumpla karşı karşıyayız. Zaten damat mahvetti
ekonomiyi, Trumpa gerek yok ama yine bir tehdit söz konusu. Bu tehditlere
karşı varsa cesaretiniz, varsa yüreğiniz, eğer millîyseniz,
eğer milliyetçiyseniz gelin, İYİ PARTİnin bu
İncirlik üzerinden ülkemize yönelik yaptığı muameleyi ve o
bölgeye silah yığılmasını önlemeniz gerekmektedir.
Açıkça, o İncirlik Hava Üssünün, o üsten ne yardımlar
yapıldığının araştırılması
lazım.
Geçen gün Genel Başkanımız grup
toplantısında söyledi: Suriyedeki teröristlere Türkiye üzerinden
silah gönderen kimlerdir? diye sordu. Meşru olmayan bu yolu size kimler
önerdi? diye sordu. Bu gayrimeşru yolu sana önerenler hâlâ senin yanında
mı? Silahlar geliyordu Türkiyeye, kara yoluyla, hava yoluyla geliyordu ve
yasa dışı, meşru olmayan yollardan Suriye topraklarına
silahlar gidiyordu. Müslümanı Müslümana kırdırdınız
ve o Müslümanı Müslümana kırdır. diye sana kim söyledi?
diye sordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Sertel.
ATİLA SERTEL (Devamla) Sağ olun
Sayın Başkanım.
Kim kırdırdı? diye sordu, Bunun
cevabını bekliyorum. dedi. İnanın, tık yok, hiçbir
yanıt yok. Hiçbir yanıt olmayacağı gibi, hamasi nutuklar
var.
Başından söyledim: Varsa yüreğiniz,
varsa cesaretiniz, eğer millîyseniz, eğer milliyetçiyseniz gelin,
Türkiyeye düşmanlık eden bu emperyalist yapıya karşı
birlikte hareket edelim. İncirlik Üssünden Suriye topraklarına
gönderildiği söylenilen silahların araştırmasını
yapalım.
Sayın Veli Ağbaba da söylüyor,
Malatyalı. Kürecikte de aynı olaylar oluyor. Biz, Amerikanın
Türkiye toprakları üzerinde uygulamaları karşısında,
Türkiye Cumhuriyeti olarak, gerçekten, ne yapıyoruz ne yapmıyoruz,
gelin, bunu Meclis araştırmasıyla gündeme getirelim.
Size saygılarımı sevgilerimi sunarak
bu önerinin desteklenmesini istiyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Fikri
Işık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Işık.
AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİ grup önerisinin aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerimin
başında Amerika Birleşik Devletlerinin özellikle son dönemde
Türkiye aleyhine aldığı tutumu kesinlikle kabul
etmediğimizi, reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin belki
bölgede kendi başına bir oyun kurma gücü olmayabilir ama Türkiye,
bölgede Türkiyeye rağmen kurulan her oyunu bozma gücüne ve kudretine
sahiptir; bunun herkes tarafından özellikle bilinmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, Türkler ile Kürtler bu
topraklarda yüzyıllardır savaşmıyor, aksine bin
yıldır kardeşçe yaşıyor, bin yıldır
aynı kaderi paylaşıyor, aynı olaya seviniyor, aynı
olaya üzülüyor. Çanakkalede, Sarıkamışta, Kutülamarede, Kurtuluş
Savaşında, terörle mücadelede ve en son 15 Temmuzda kader
birliğimizin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha bütün dünyaya
göstermiş olduk. Bundan dolayı son dönemde yapılan
açıklamaları kesinlikle reddettiğimizi buradan bir kez daha
ifade etmek istiyorum.
Evet, Amerika Birleşik Devletlerinin terör
örgütleri arasında yaptığı ayrımın kabul edilemez
olduğunu defalarca ifade ettik. Bugün hâlâ FETÖnün
elebaşının Amerikada serbestçe dolaşıyor olması,
Amerika adına utanç vericidir, dünya adına utanç vericidir. Terör
örgütünün, FETÖnün faaliyetlerinin Amerikada devam ediyor olması, Amerikanın
terörle mücadelede ikircikli davranışının en önemli
göstergelerinden bir tanesidir. Yine, aynı şekilde DEAŞa
karşı PKKnın Suriye kolu olan PYD-YPGyi desteklemesi
Amerikanın terörle mücadelesinde samimi olmadığının
bir göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye bugüne
kadar terörle mücadelede daima ilkeli davrandı. Bizim için FETÖ,
PKK/PYD-YPG neyse DEAŞ da odur. Dolayısıyla, DEAŞa
karşı da aynen PYD/PKK terör örgütüne gösterdiğimiz tavrı
gösterdik.
İncirlik Üssüyle ilgili konuya geldiğimizde
Değerli arkadaşlarım, İncirlik Üssünün kullanımı
29 Mart 1980 tarihli Savunma ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşması çerçevesinde yapılmaktadır. Biraz önce
İYİ PARTİ sözcüsü de, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de ifade
etti; evet, İncirlik Üssü bir NATO üssü değildir, kontrol tamamen
Türkiyededir. Dolayısıyla, Türkiyeden, İncirlik Üssünden
PYD-YPG teröristlerine yönelik bir tek silahın gitmesi dahi mümkün
değildir. Bu, Türkiye Cumhuriyetine atılan bir iftiradır. Bu
konuda sadece AK PARTİ Hükûmeti değil, aslında bugüne kadar
bütün hükûmetlerimiz aynı hassasiyeti göstermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Kürecik ne zaman
kuruldu Sayın Işık, Kürecik?
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Işık.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bakınız, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından
sonra Amerikan Kongresinin aldığı ambargoya
karşılık o günkü Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Amerikanın
Türkiyedeki tüm üsleriyle ilgili gerekli kararı tereddüt etmeden
almıştı, bugün de bu kararların alınmasında
hiçbir tereddüt olamaz, olmaz. Bunun aslında en güzel göstergesini dün
burada birlikte yaşadık. Biz dün burada Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarımızın kuzey
Suriyeye, Suriyenin tamamına, Iraka, Maliye gönderilmesiyle ilgili
Hükûmete yetki verdik. Bu aslında millî duruşun Meclis bünyesinde
güzel bir insicamıdır.
Evet, şu anda en önemli önceliğimiz nedir?
Değerli arkadaşlar, şu anda en önemli önceliğimiz
Fıratın doğusunun terörist unsurlardan temizlenmesidir.
Türkiye'nin en önemli önceliği, bu bölgedeki terör yuvalarının
dağıtılması, bölgenin, başta orada yaşayan Kürt,
Arap, tüm kardeşlerimiz için huzurlu ve güvenli bir bölge hâline
getirilmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Devamla) Sayın
Başkanım, son cümle
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın
Işık.
FİKRİ IŞIK (Devamla) Bu noktada,
Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere tüm devlet
kurumlarımız, tüm milletimiz aslında
kararlılığını her vesileyle ortaya koymaktadır.
Ümit ediyoruz, bu mesaj çok iyi anlaşılır. Ümit ediyoruz,
Türkiye'nin kararlılığı test edilmez, sınanmaz. Ümit
ediyoruz, bütün dünya Türkiye'nin bu haklı mücadelesini görür ve bu
noktada gerekli desteği verir. Bu noktada, Meclisimizden de güçlü
desteğinin devam etmesini özellikle istiyoruz.
İncirlik konusunda, Türkiyeden PYDye yönelik
herhangi bir silah sevkiyatının
yapılmadığını bir kez daha altını çizerek
ifade ediyorum. Sadece şunun bilinmesinde fayda var: Sayın
Başkan, Türkiye, DEAŞla mücadele koalisyonunun bir
parçasıdır. Bu, Türkiye'nin terörle mücadelesinde ilkeli
duruşunun da bir göstergesidir. Bundan dolayı, İncirlikten
yapılan lojistik, eğitim desteği gibi DEAŞla mücadele
kapsamında yapılan faaliyetleri bugün PYDye destek diye
algılamak, değerli arkadaşlar, insafla bağdaşmaz,
insaf ölçüsüne sığmaz. Bu, sadece ve sadece bölgeden terör örgütü
DEAŞın çıkarılması için Türkiye'nin üzerine
düşen yükümlülüğü yerine getirmesidir diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
biz karar yeter sayısı istiyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Karar yeter
sayısı! Meclisin çalışmasını engellemeye
çalışacak AK PARTİ Grubu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çünkü burada
değiller.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bravo Veli Bey!
VELİ AĞBABA (Malatya) Allah bugünleri de
bize gösterdi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Kocaeli Milletvekili Fikri Işıkın İYİ PARTİ grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
hemşehrim Sayın Bakan ağzındaki baklayı en son
cümlesinde çıkardı aslında. O da şu: O dönemde
IŞİDle mücadele adı altında YPG unsurlarına destek
veren Amerikanın IŞİDle mücadele etsin. diye YPGye
İncirlik üzerinden sevk ettiği silahlar şu anda Türk ordusuna
karşı kullanan bir terör örgütünün elinde.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Vermedik,
silah sevkiyatı yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Pentagon Sözcüsü Davis,
İncirlikin maksadın dışında
kullanılmasını gösteren bu ifadeyi bilerek kullanamaz. Yani
kendi ülkesini riske atacak bu cümleyi gerçeğe karşı kullanması
mümkün değildir. Ama ben şunu anlayabilirim: Biz, İncirlikin
kapatılması da dâhil olmak üzere Türkiye'nin elindeki kozları
araştırmak üzere bu komisyonun kurulmasına, Amerikayla olan
iktidarımızın ilişkilerine zarar verir endişesiyle
kabul etmiyoruz. derseniz biz bunu anlayabiliriz. Zira Biz Amerikanın
onayıyla iktidar olmuş bir partiyiz. derseniz bunu kabullenmekte çok
zorlanmayız. Ama onun dışındaki bahaneleriniz bu konuda
hilafıhakikate beyandan başka hiçbir şey değildir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İç
Tüzükün kendilerine tanıdığı karar yeter sayısı
isteme hakkını kullanacaklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz muhalefet olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidarın buraya getirdiği
yasaları zamanında ve düzenli görüşmek için yeterli sayıda
arkadaşımızla burada bulunuyoruz ve yardımcı oluyoruz.
Bazen karar yeter sayısı istediğimizde muhalefeti suçlayan
iktidar Meclisin çalışmasını engelliyor. derken şu
anda kendilerinin yeter sayıda olmamasından dolayı karar yeter
sayısı istemelerinin karşılığı olarak bundan
sonra her konuda karar yeter sayısı isteyeceğimizi iktidara
belirtiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MURAT EMİR (Ankara) İç Tüzükü istismar
ediyorlar Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
bu İç Tüzüke ilişkin bir haktır, onu kullanıyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Bu
hakkımızı sonuna kadar kullanacağız Sayın
Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hakkın kötüye kullanılmasını
kanun korumaz Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ya, böyle bir
şey olabilir mi ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Anlaşıldı,
yargı reformu bir ay sürecek.
BAŞKAN Fikri Bey, siz de bir dakikayla
toparlayın lütfen.
33.- Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın, iç siyaset yapmak adına Türkiyenin menfaatlerinin
heba edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sayın
Başkanım, bakınız öncelikle şunu ifade edeyim.
Türkiyede AK PARTİ milletin oyuyla iktidar oldu.
VELİ AĞBABA (Malatya) - İç Tüzükü
kötü niyetle kullanıyorlar. Allah bu günleri de gösterdi bize ya!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Onun
desteği, bunun desteği demek daha önceden Türkiyenin hükûmetlerinin
başka ülkelerin desteğiyle iktidar olduğunu zımnen kabul
etmek anlamına gelebilir; bu tehlikelidir. AK PARTİ 3 Kasım 2002
seçimlerinde yüzde 34 oy aldı, 2007de yüzde 46,5 aldı, 2011de yüzde
49 aldı, 2015te yüzde 49,5 aldı ve 2018de de en son
Cumhurbaşkanımız yüzde 52nin üzerinde bir oyla seçildi. Bu,
birinci konu.
İkinci konu: Değerli arkadaşlar,
bakın, iç siyaset yapacağız diye Türkiyenin menfaatlerini
düşüncesizce heba etmeyelim. Bakın, çok net bir şey ifade ettim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Düşüncesizce ne
demek ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bu nasıl
ağır bir laf ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Bu nasıl bir laf!
VELİ AĞBABA (Malatya) Böyle bir hitap
olabilir mi ya! Kınıyoruz Sayın Başkan!
BAŞKAN Sayın Işık, bir
açıklama yaparken tartışma doğurmayın lütfen.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) İncirlik
üssünden YPGye, PYDye bir tek silah gönderilmesi mümkün değildir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu nasıl bir
hitabe!
BAŞKAN Sayın Işık,
toparlayın, tamamlayın
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Yani böyle bir
iddia kesinlikle doğru değildir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık, teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
lütfen
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Öyle şey olur mu?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
açıklamalar için söz verdiğimde lütfen yeni tartışmalar
doğuracak açıklamalarda bulunmayın. Yani konular rehâmeti içerisinde
Mecliste tartışılsın. Her bir aykırı söz bir
başka tartışmayı doğuruyor ama gündemimiz yoğun,
çalışacaksak bu zamanı da iyi kullanmamız gerekiyor.
Buyurun Sayın Özkoç.
34.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Kocaeli
Milletvekili Fikri Işıkın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, az evvel ifade ettiğim gibi gündemimizin yoğun
olmasına rağmen muhalefet partisi olarak her konuda karar yeter
sayısını arayacağız, her konuda. Birincisi bu.
BAŞKAN Peki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İkincisi, Türkiye
Cumhuriyetinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde eğer iktidar
çoğunluktan yanaysa, milletin çoğunluğunu kastediyorlarsa
azınlık orasıdır, çoğunluk burasıdır. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Herkes haddini bilerek
konuşmalıdır. Çoğunluk işte buradadır, Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki çoğunluk, milletin iradesi buradadır.
BAŞKAN Peki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir üçüncüsü,
düşüncesizce diyerek kendisini kibirli bir şekilde bir yere koyup
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki muhalefeti aşağılayan sözü
neticesinde kendisini kınıyorum. Hiç
yakışmamıştır. Böyle bir kibir olmaz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, tamamlayalım
artık.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Engin Bey gibi nezaket
sahibi bir insanın bu had vesair sözlerini doğru bulmadım, bu
hoşuma gitmedi ama şunu paylaşmak isterim: Bakınız, Genel
Kurulda olmak görevimiz, buralardayız fakat aynı şekilde
komisyonlar var, genel merkez görevleri var, vesair.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hepsi
yatıyor. Yalan.
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, Sayın
Turan bir sözünü tamamlasın.
Buyurun Sayın Turan.
Sayın Turan, lütfen siz bize hitap ediniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Mesela, CHPnin
kıymetli 130 milletvekili var ama şu an 20 kişi var. Bizde de
olabiliyor bunlar.
Dolayısıyla komisyon var, genel merkez
var, ondan bunlar oluyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Doğru söyle.
Yatıyor dese, iş takibi yapıyor dese, ihale takibi
yapıyoruz dese olabilir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok terbiyesiz bir ifade
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, Sayın Turan, mesele
anlaşılmıştır, tamam. Sayın Turan, tamam.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 9/10/2019
tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, İncirlik Üssünün faaliyetlerinin incelenmesi, varsa
İncirlik Üssü üzerinden terör örgütlerine verilen lojistik ve mühimmat
desteğinin tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ekim 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum, karar
yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.40
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı,
şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Değerli milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisinin ikinci
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı,
şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Değerli arkadaşlar, herhangi bir
tartışmaya mahal vermemek açısından, kâtip üyelerimiz
arasında da bir uzlaşma olmadığından öneriyi
elektronik oylama şeklinde yapacağız.
Elektronik oylama için üç dakika süre veriyorum ve
süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneri
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 8/10/2019 tarihinde İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, ekonomik
krizin nedenlerinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ekim 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
9/10/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/10/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Ekim 2019 tarihinde, İstanbul Milletvekili
Sayın Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, ekonomik krizin
nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan 3857 sıra numaralı Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak, görüşmelerinin 9/10/2019 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy.
Süreniz beş dakika Sayın Ersoy.
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Savaş tamtamları altında şu an
hayat pahalılığını konuşuyoruz. Maalesef buna
mecbur bırakılmış durumdayım. Ülkemizde hayat
pahalılığı evet, gün geçtikçe artıyor. Açıklanan
enflasyon rakamı ile halkın hissettiği enflasyon rakamı
arasında dağlar kadar fark var, ücretli çalışanların
geliri enflasyon karşısında gün geçtikçe eriyor. Hemen hemen her
gün yeni zam haberleriyle uyanıyoruz. Temel gıda ürünlerinden
elektrik ve doğal gaza, köprü ve otoyol hizmetlerine kadar ardı
ardına yapılan bu zamlar halkın üzerinde
kaldırılamayacak bir yük oluşturuyor.
Kalem kalem örnekler verelim eğer dinlerseniz.
Çok geçmişe gitmeden, son bir yılda yapılan zamlara
baktığımızda, 1 Ekimde elektriğe yapılan yüzde
15lik zamla birlikte Ocak 2019dan bu yana yaklaşık yüzde 32
oranında bir artış gerçekleşmiş.
Bizden enflasyon yüzde 9,9 diye sevinmemiz
isteniyor. Sayın Bakanın ifadesiyle, bakın, burası çok
önemli: 1 Ekim 2018den 1 Ekim 2019a kadar elektriğin kilovatı
neredeyse yüzde 100 zamlanmış ve 17,27 kuruştan 35 kuruşa
çıkmış. Peki, nedeni ne bu zamların? Çünkü elektrik üretim
ve dağıtımı özelleştirildi ve enerji şirketleri
boğazına kadar borçlu. Onlar batarsa onlara kredi veren bankalar da
batacak. Elektrik üretim ve dağıtım sektörünün mevcut borç stoku
37 milyar dolar. Peki, Hükûmet bu koşullarda kendine neyi görev biliyor?
Elbette ki kamulaştırma, halkın enerji hakkına sahip
çıkmak; bunlar yok. Ülkeyi yönetenlerin derdi enerji üretim ve
dağıtım şirketlerini kurtarmak olunca bu zamlar da arka
arkaya geliyor.
Bir örnek de doğal gazdan verelim: Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin Hem doğal gazda hem de
elektrikte önümüzdeki dönemde herhangi bir tarife değişikliği
yoktur, olmayacak. Vatandaşımıza hayırlı uğurlu
olsun. demesinin ardından doğal gaza bir yılda toplam 53,8 zam
yapıldı. Kış ayına girerken bu zammın anlamı
çok açık, halkın daha da yoksullaşması. Ama unutmayalım,
Sayın Bakana göre enflasyon tek haneli diye hepimizin sevinmesi gerekiyor.
Gelelim otoyol ve köprü zamlarına. Burada da
hesapsız bir borç halkın sırtına yükleniyor. O yolu
yaptık, köprü yaptık, şehir hastaneleri yaptık diye
kamu-özel iş birliğiyle yürütülen projeler kapsamında
yapılan tüm bu şehir hastanelerinin, havalimanlarının,
köprülerin, yolların toplam borcu 93 milyar dolara ulaşmış
durumda. İşte o borç şimdi ekonomik krizin ortasında yüzde
20 olan zamla halkın sırtına yükleniyor. Peki, biz bu zamlarla
kime kaynak aktarıyoruz acaba? Sadece iktidarın yani AKPnin
desteklediği inşaat şirketlerine, enerji şirketlerine mi?
Hayır. Cebinizden çıkan o para o inşaat şirketlerinin kredi
aldığı uluslararası bankalara gidecek. İşte,
emperyalizm budur arkadaşlar. Antiemperyalizme karşı mücadele
halkın soyulup soğana çevrilmesine ilişkin bu soygun düzeninin
yok edilmesidir, bu soygun düzenine son vermekle mümkündür, yoksa
emperyalistlerin silahıyla komşu ülke topraklarına girmek
değildir antiemperyalizm. Antiemperyalist olmak, halkın cebinden
emperyalist tekellere giden, özelleştirme politikalarıyla kurulan bu
hortumu hep birlikte kesmektir. Antiemperyalist olmak, bu ülkenin kendi kendine
gıda ihtiyacını karşılayabilen bir ülke olması
için mücadele etmektir, çok uluslu tarım tekellerinin çıkarı
için Türkiyedeki tarımı ve hayvancılığı yok etmek
değildir.
Peki, bu gıda fiyatlarındaki
artışı engellemek için iktidarın bir çözüm önerisi var
mı? Yok. Sağlıklı ve ucuz temel gıda ürünlerinin halka
ulaşması için herhangi bir ekonomi politikanız var mı? O da
yok. Ne var? İthalata bağımlılık var. Ne var? ABD
merkezli çok uluslu tarım tekeli Cargillin çıkarlarını
korumak var. Örneğin sendikalaştıkları için, anayasal
haklarını kullandıkları için işinden atılan
Cargill işçilerinin hakkını teslim etmek yerine onların
karşısına polisi dikmek var. İşte, emperyalizmle
iş birliği budur, zamların hikâyesi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
OYA ERSOY (Devamla) Peki, bu zamlar ücret
artışlarıyla telafi edilecek mi? Bunun yanıtını
biz IMFden aldık. Bildiğiniz gibi IMF heyeti Türkiyeye geldi ve
ziyaret sonrası bir rapor açıkladı. Ve ne istedi? Ücretlerin
gerçekleşen değil hedeflenen enflasyona göre belirlenmesini istedi.
Yani dedi ki: Bu zam yağmuruyla yaşanan
yoksullaştırmayı telafi etmeyin. Tesadüf bu ya, Bakanın
bir hafta sonra açıkladığı Yeni Ekonomi programında da
bu talep aynen yer aldı. Alın size halkına karşı
IMFyle bir olmak.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, ekonomik
krizin çözümü ne yüksek zamlar ne özelleştirme politikalarıdır,
bunun tek bir çözümü vardır: Halkın hakkı olanı halka iade
etmek yani kamusallaştırma politikalarıdır. Bu nedenle,
ekonomik krizin asıl nedenlerinin araştırılması ve
krizin karşısında halkın çıkarlarını koruyan
tedbirlerin alınmasına yönelik Meclis araştırması
açılmasını öneriyoruz ve bu konuda desteklerinizi bekliyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, kısa bir
açıklamanız olacaktır.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte Suriyenin
kuzeyinde PKK, PYD ve DEAŞ terör örgütlerine karşı
Barış Pınarı Harekâtını
başlattığına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; dün Gazi Meclisimizde kabul edilen tezkere
içeriğiyle ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın az
önce bir açıklaması oldu, onu paylaşmak isterim izin verirseniz.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye Millî
Ordusuyla birlikte Suriyenin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine
karşı Barış Pınarı Harekâtını
başlatmıştır. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Amacımız, güney
sınırımızda oluşturulmaya çalışılan
terör koridorunu yok etmek ve bölgeye barış ve huzuru getirmektir.
Barış Pınarı Harekâtında görev alan kahraman
Mehmetçiklerimizin her birinin alınlarından öpüyor, kendilerine ve bu
harekâtta Türkiyeyle birlikte olan tüm yerel destek unsurlarına
muvaffakiyetler diliyorum. Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Hayırlı olsun Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç, sizin de bir söz
talebiniz oldu.
Sayın Bülbül, sizin de bir talebiniz var.
Sayın Özkoç, buyurun.
36.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Barış Pınarı Harekâtına katılan Mehmetçikin
sağ salim dönmesi için duacı olduklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; dün bütün gerekçelerini
tezkere konuşmasında yaptığımız ve
Mehmetçiğimiz adına aldığımız kararın bugün
fiilî durumu az önce başlamıştır. Silahlı
Kuvvetlerimiz şu anda bir harekât hâlindedir. Hem orada bulunan hem bu
harekâta katılan Mehmetçike, Allahtan onların yolunun açık
olması, tek bir tanesinin ayağına taş değmemesi,
canlarının sağ salim gelmesi için duacıları
olduğumuzu buradan ifade ediyoruz. Türk milletinin her konuda
başarıyla girdiği mücadeleden çıkması Meclisimizin yüz
akı olacaktır.
Saygılar sunuyoruz. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, sizin de bir söz
talebiniz oldu, buyurun.
37.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Barış Pınarı Harekâtının ciddiyetinin herkes
tarafından kavranması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz de ordumuza Allahtan muzafferiyet, mansuriyet diliyoruz.
Allah yâr ve yardımcıları olsun. Bu, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde girişilen en önemli harekâtlardan, operasyonlardan bir
tanesidir. Bunun ciddiyetinin herkes tarafından kavranması
gerektiği kanaatindeyiz.
Burada basit, kısır siyasi
çekişmeleri artık bu meseleler üzerinde yapmama konusunda bütün Meclisin
de hassasiyet göstereceğini biliyorum, umuyorum, bunu diliyorum. Bu nokta
bizim açımızdan millî bir meseledir ve sonuna kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisi çelikleşmiş iradesiyle devletinin ve ordusunun
yanında olmalıdır ve olacaktır diyorum.
Allah hayırlı uğurlu etsin
inşallah diyorum.
Sağ olun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Erel, İYİ
PARTİ Grubu adına size söz vereyim.
Buyurun.
38.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Türk
ordusunun gittiği yerlere adaleti, insanlığı, hoşgörüyü
götürdüğüne ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Dün Meclisin almış olduğu karar
neticesinde, tarihi kahramanlıklarla dolu şanlı ordumuz bu karar
çerçevesinde bugün harekâta başlamıştır. Türk ordusu
ezelden beri gittiği yerlere adaleti, insanlığı,
hoşgörüyü götürmüştür. Gittiği bu topraklarda da yine
Türklüğe yakışır şekilde hareket ederek oradaki sivil
vatandaşlara zarar vermeksizin Türkiyenin varlığını,
birliğini tehdit eden unsurları ortadan kaldıracağına inancımız
tamdır.
Biz İYİ PARTİ olarak ordumuza büyük
zaferler, muzafferiyetler diliyoruz. Bu kararı alan Meclise de
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ, AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Barış Pınarı Harekâtının
Türkiyenin ulusal güvenliği açısından önemli olduğuna ve
Türk Silahlı Kuvvetlerine başarılar dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin ulusal güvenliği açısından önemli bir harekâtın
başladığını az önce öğrendik. Türkiyenin
uluslararası hukuktan aldığı yetkiyle, kendi
güvenliğini tehlikeye atan unsurları bertaraf etmek maksadıyla
ve Suriyenin de toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi taahhüt
ettiği bu harekâtta, harekâta katılan bütün
komutanlarımıza, askerlerimize ben de başarılar diliyorum.
Hiçbir askerimizin ayağına bir çakıl taşı dahi
gelmesini arzu etmeyiz. Umarım bu harekât kısa sürede
sonuçlandırılır ve hepimizin özlem duyduğu, Türkiyemizin
güvenliğinin sağlandığı ve kimsenin tehdit
altında hissetmediği bir coğrafi sınırlar içerisinde,
komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde olan ve tüm dünyaya
adaleti, hukuku ve insanlara olan saygısını gösteren bir
anlayış çerçevesinde, bu harekâtın başarılı
geçmesi dileğiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine ve devletimize
başarılar diliyorum. Allah onların yanında olsun. (AK
PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 8/10/2019 tarihinde İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, ekonomik
krizin nedenlerinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ekim 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerinde konuşmak isteyen,
İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Hayrettin Nuhoğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz üç dakika Sayın Nuhoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli üyeleri; selamlarımı sunarak sözlerime
başlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin
başlatmış olduğu harekâtın başarıyla
tamamlanmasını Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Ekonomik krizin asıl nedenlerinin
araştırılması için verilmiş olan önerge üzerine
konuşacağım. Gerçekten de araştırılması
gerekir ama öncelikle bir kriz olduğunun kabul edilmesi gerekir. Bence bir
kriz vardır, hem de epey zamandan beri vardır. Esasen, Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarlarının ilk yıllarından itibaren tercih
edilen tüketim ekonomisi modeliyle Türk halkı borçlu yaşamaya
teşvik edilmiş ve bu borçlu yaşam bir hayat tarzı
olmuştur. İşsizliğin getirdiği ağır
sonuçlarla ekonomik kriz birleşince toplumun huzuru öylesine bozuldu ki
her gün artarak devam eden aile faciaları ve korkunç cinayetler
dayanılmaz noktalara ulaşmıştır. Bununla birlikte
sosyal yapı sarsılmış, insanlarımızın
psikolojisi de bozulmuştur.
Değerli arkadaşlar, bugün
Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinde bir duruşma
vardı, Emine Bulut cinayeti davası. Hatırlatmak isterim: 18
Ağustosta Kırıkkalenin Bahşili ilçesinde eski eşi
tarafından bıçaklanarak öldürülen Emine Bulut hem de 10
yaşındaki kızının gözleri önünde. Emine Bulut Ölmek
istemiyorum!" diye çığlık atarken kızı da Anne
ölme! diye ağlıyordu. Çok daha vahimi, bu manzarayı sosyal
medyada yayınlayan kişi telefonunun kamerasıyla çekim
yapıyordu. Büfede ve çevrede onları seyredenler de vardı. Siz
değerli milletvekillerine ve bütün Türk milletine şimdi sormak
istiyorum: Bu kamera çekimini yapan kişi çekim yapmak yerine telefonunu bu
caninin kafasına fırlatıp atsaydı katil Ne oluyor?
diyerek bir an bocalar, Emine Bulut belki de kurtulmaz mıydı? Bu
durumun izahını yapmak mümkün değildir. Günahsız yere bir
kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş olur, bir
insanı yaşatan da bütün insanlığı
yaşatmış olur. Bu bir ayetin açıklamasıdır,
inancımızın temel direğidir. Bu nasıl
Müslümanlıktır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Bu
yapılan ne Türk töresine İslam ahlakına sığar ne de
Kırıkkale insanının anlayışına
sığar. Kırıkkale insanını çok iyi
tanırım, mert ve cesurdur, böyle olaylara fırsat vermez; mutlaka
müdahale eder ve caninin elinden o kadını kurtarırdı.
Olayın bu yönü araştırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, benzer olaylar ülkenin
her yöresinde artarak devam ediyor. Türk milleti bu ağır tabloyu asla
hak etmiyor, çok çok acil tedbir alınmalıdır. Elbette
altında yatan sebebin sadece ekonomik kriz olduğunu söylemiyorum ama
tetikleyen sebeplerden birinin ekonomik olduğunu ve yaşanan krizle
birlikte çok arttığını söylüyorum, mutlaka çare
bulmalıyız. Görev Hükûmetindir, çareyi bulsun. diyemeyiz. Topyekûn
bütün Türk milleti, bütün kesimler hep beraber ayağa
kalkmalıyız, çare bulmalıyız, hemen de
uygulamalıyız. Biz varız, haydi, iktidarı da görelim.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Çetin
Arık. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Arık.
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçmişi şanla, şerefle
dolu Mehmetçikimize bu çıktıkları yolda başarılar
diliyorum; umarım ki tırnaklarına taş değmeden
sevdiklerine, ülkemize kavuşurlar.
Sayın milletvekilleri, Türkiyeyi on sekiz
yıldır yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl iktidar
oldu, hep birlikte hatırlayalım. Hatırlayınız,
Bursada Genel Başkanları çay-simit hesabı
yapmıştı, 5 kişilik bir ailenin çay ve simit
parasını hesaplayıp Değerli kardeşlerim, bu zalim
yönetim bu aziz millete 1 bardak çay ile 1 simidi bile layık görmüyor.
Bunların peşinden nasıl gideceksiniz? diyerek iktidar
olmuştu.
Sayın milletvekilleri, geliniz, çay-simit
hesabını şimdi de beraber yapalım. Bursa Milletvekilimiz
Sayın Erkan Aydın burada. Erkan Bey, Bursada çay-simit ne kadar?
ERKAN AYDIN (Bursa) 5 lira, Çetin Bey, 5 liraya
çay içip simit yiyemiyoruz.
ÇETİN ARIK (Devamla) 5 liraya çay içip simit
yiyemiyorsunuz.
ERKAN AYDIN (Bursa) Çok pahalandı.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Nerede 5 lira Sayın
Vekilim?
ERKAN AYDIN (Bursa) Pahalandı, ağabey, 5
liraya
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Benim içtiğim
kahvede 1 lira.
ÇETİN ARIK (Devamla) Şimdi 5 liradan
hesap yapalım Sayın Milletvekili, 5 liradan.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yapmayın ya.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Hiç
inandırıcılığın kalmaz yani.
ÇETİN ARIK (Devamla) Şimdi
BAŞKAN Sayın Arık, siz Genel Kurula
hitap edin.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Vekilim,
davet ediyorum Amasyaya, simit 1 lira, çay 1 lira.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, oturur
musunuz yerinize.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bakınız,
Meclisin karşısında
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
yerinize oturun.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Yalan
konuşma.
BAŞKAN - Sayın milletvekili, bakın,
sayın milletvekili
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kemeraltında 1
lira simit.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bundan
sonra konuşma sırası başka bir
arkadaşımızda.
ÇETİN ARIK (Devamla) Sayın milletvekili,
Meclisin karşısında simitçi var. Bakın, Meclis
Başkanımız burada. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gel,
Kızılaya gidelim, içelim çay.
BAŞKAN Lütfen
Böyle bir usul yok.
ÇETİN ARIK (Devamla) Meclisin
karşısında simitçi var, birlikte gidelim, bir bardak çay içelim,
bir simit yiyelim, kaç lira verecekmiş, yüce milletimiz görsün.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hemen görsünler, haydi.
ÇETİN ARIK (Devamla) - Hemen Meclisin
karşısında ve birlikte gidelim diyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Vekilim,
halktan kopuk olduğunuzu görsünler.
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum
Sayın Arık, siz Genel Kurula hitap edin.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bakın, 5
kişilik bir hesap yaptığımızda
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, sessizlik
ÇETİN ARIK (Devamla) 5 kişilik bir aile
için hesap yaptığımızda
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) 2,5 lira
2,5 lira.
BAŞKAN Sayın Gökçel, sayın
milletvekilimiz konuşuyor.
ÇETİN ARIK (Devamla) 2.250 lira diyor,
Çay-simit 2.250 lira. diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanlış
hesap!
ÇETİN ARIK (Devamla) Ben, şimdi, azim
milletime sesleniyorum: Ey aziz milletim, çay-simit hesabıyla iktidara
gelip senin elinden çayını da alıp sana kuru simidi layık
görenlerin peşinden daha ne kadar koşacaksınız?
Değerli milletvekilleri, 2001 ekonomik krizinin
yaşandığı günlerde bir esnaf, dönemin Başbakanı
merhum Bülent Ecevitin önüne bir yazar kasa fırlatmıştı.
Bu yazar kasa sizin iktidarınızın önünü açtı çünkü o
günlerde ülkede demokrasi vardı, adalet vardı, özgürlükler
vardı, gazeteciler haber yapabiliyorlardı çünkü o gün, devlet parti
devleti hâline gelmemişti. Bugün, Kayseride bir vatandaş 2 bin
liralık borcu için kendini yakıyor, haber olmuyor, bir
vatandaşımız Meclisin önünde kendini ateşe veriyor ama
televizyonlar, gazeteler yazmıyor. Niye? Çünkü çocuğuna okul
pantolonu alamayan babanın haberini yapan gazeteciyi hapse
attırıyorlar, onun için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Arık.
ÇETİN ARIK (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, şirketler bir bir
konkordato ilan ediyor. Kayseride 10 büyük firma konkordato ilan etmiş.
Ekonomik kriz nedeniyle aileler dağılıyor, insanlar canına
kıyıyor. Sosyete damat çıkıyor Burası çok önemli
diyerek masallar anlatıyor.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Sensin sosyete!
ÇETİN ARIK (Devamla) - Yandaş medya da
bunları müjdeli haberler olarak veriyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp, bu üslup çok ayıp.
Ayıp bunlar ya!
ÇETİN ARIK (Devamla) - Sosyete damada göre
sorun yok, yatlarda, katlarda gününü gün ediyor ama halkın gerçeği
sosyete damadın gerçeğinden çok farklı.
Bakınız, bu 81 yaşındaki Gazel
Nine. Gazel Nine, su borcu nedeniyle gözaltına alınıyor. Yine,
işte, bu da, çocuğuna çöpten ekmek toplayan ananın görüntüsü.
İşte, bu da, Hastalık değil, parasızlık
öldürdü. diye çıkan Dilara kızımızın haberi.
İşte, sizin gerçeğiniz de bu, siz bunların servetine servet
katmak için varsınız. Sizin gerçeğiniz halktan kopmuş,
halktan kopuk olan da sizlersiniz (CHP sıralarından
alkışlar)
Hani hadsiz Trump efendi diyor ya, Türkiye
ekonomisini batırmakla tehdit ediyor ya, inanın, Trumpa hiç gerek
yok, sosyete damadın varlığı zaten Türkiye ekonomisini
batırıyor (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın Sayın Arık,
Genel Kurulu selamlayın.
ÇETİN ARIK (Devamla) O, ne zaman Burası
çok önemli. diye konuşmaya başlasa her şey çok daha kötüye
gidiyor, zam bombardımanlarına tutuluyor.
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
ÇETİN ARIK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım
İşte, son bir yılda doğal gaza
yüzde 53,8lik zam, elektriğe yaklaşık yüzde 100lük zam,
gıda fiyatlarına yüzde 54lük zam yapıldı ama hâlâ
Enflasyon tek haneli. diyerek aklımızda dalga geçiyorsunuz.
Heyetinizi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) TÜİKin
aldığı yerlerden alacaksınız, TÜİKin, oralarda
ucuz. TÜİK nereye gidiyorsa oradan alacaksınız, orası ucuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
her türlü eleştiriye açığız
(CHP sıralarından
Simit hariç, çay da hariç. sesleri)
BAŞKAN Bir saniye, değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ Grup Başkan Vekiline söz verdik.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Toplumun tüm dertlerini
burada konuşmaya açığız.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) En son simidi nerede
yediniz, çayı nerede içtiniz? (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, değerli
arkadaşlar, bakın, bir Grup Başkan Vekili konuşuyor.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ordumuz sınır
ötesine operasyona başlamış, daha sağduyulu, daha
saygılı olarak görev bilincimiz var diye düşünüyorum. Bu ülkenin
birliğini, beraberliğini her zamandan daha fazla göstermek gereken
bir zamandan geçiyoruz. Bu dil, bu üslup sokak ağzı tabiri caizse, bu
yakışmaz bize, ben bundan rahatsızım, bundan
rahatsızım Sayın Başkan. Partili olmayı bir yere
bırakın. Ben bu ülkenin bir evladıyım. Bu dil
yanlış bir dil. O yüzden sizin, arkadaşları, madde 67deki
temiz bir dille konuşma talebine davet etmenizi istiyorum. Yani sosyete
damat yok öyle, yok böyle, bunlar ayıp şeyler Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yani bunlara disiplin
cezası uygulama talebi değil mesele ama bu yakışmıyor
kimseye. Yani kürsüyü bırakın, çay içerken, beraberken söylenmez bu
laflar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hangi laflar, hangi
laflar?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ben tüm kürsüye
çıkan arkadaşlarımızı daha edepli, daha efendi, daha
sağduyulu bir dile davet ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim, sağ
olun.
Değerli arkadaşlarım, konu
anlaşıldı.
ÇETİN ARIK (Kayseri) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Arık.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Grup
Başkan Vekili sokak ağzı dedi, başka ifadeler de
kullandı; sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN O, genelleme yaptı Sayın
Arık, sizinle ilgili değil. Siz oturun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman biz bir daha
diyelim Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen de sosyete
damatsın o zaman; sen de sosyete damatsın, ne olacak şimdi!
BAŞKAN Lütfen, rica ediyorum
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Birincisi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İnsanın
kişiliğiyle ilgili şey yapma, sana da laf söylerler
BAŞKAN Arkadaşlar, bir saniye... Bir
tartışmadan devamlı tartışmalar
doğurmayalım. Bakın, epey de bir ara verdik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben temiz bir dil
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin girdiği bir mücadeleye, burada bir milletvekilimizin
ekonomiyle ilgili yaptığı konuşmayı alet etmek kadar
küçültücü bir durum olamaz. Bir Grup Başkan Vekilinin buna tevessül etmesi
çok küçük düşürücüdür. Milletvekilimiz kime hakaret etmiştir, ne
söylemiştir? Milletimizin ekonomik çaresizliğiyle ilgili, Mecliste
konuşmasını yapmıştır.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Doğru
konuşsun, doğruyu söylesin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bunu
eleştirebilirsiniz, kalkıp onun aleyhinde konuşabilirsiniz
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Dalga geçmesin,
doğru konuşsun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
ama Türk Silahlı
Kuvvetlerini buna alet edemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, bitiriyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama Sayın
Başkan, mesela bir grubumuzda bir cenaze olsa o gün daha sakin olmaz
mıyız?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne alakası var ya,
ne alakası var!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir dakika Engin Bey
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Çok alakası
var.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir millî bayram olsa daha heyecanlı olmaz mıyız?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yaptığı harekât buna malzeme edilir mi ya!
BAŞKAN Sayın Özkoç, bir saniye lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
cenazemiz varsa
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne oldu, cenazemiz mi
var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
düğünümüz varsa,
millî bayramsa onun psikolojisi bize yansır; kuruma yansır, ailemize
yansır. Ben diyorum ki: Her zaman temiz dil ama bugün ekstra temiz dil
istiyorum. Söylediğim bu.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim, sağ
olun.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Neresi kirliydi
Sayın Başkan, hakaret edenler kendileri, o lafı edenler
kendileri.
BAŞKAN Sayın Arık, lütfen
Değerli arkadaşlarım, bütün
milletvekillerimiz sorumluluklarının bilincinde. Elbette önemli bir
harekât yapıyoruz, bütün Grup Başkan Vekillerimiz bu konudaki duygu
ve düşüncelerini, ben de dâhil, ifade ettik. Bütün yüreğimiz,
duygularımız ordumuzun arkasında, bunda hiçbir tereddüt yok.
Tabii, Mecliste yapılacak görüşmelerde sert tartışmalar da
olabilir, bu da Meclisin içinden gelen bir gelenek. Sayın
milletvekillerimizin konuşmalarındaki üslubun Meclise
yakışan bir tarzda olması hepimizin arzu ettiği bir tablodur.
Bir sayın vekil konuşurken sürekli laf atmak da iyi, hoş bir
şey değil. Ben arzu eden arkadaşıma yerinden söz veriyorum.
Yani onları da önlemek gerekir yoksa burada konuşmak isteyen her
arkadaşımıza söz verme olanağımız mevcuttur. Hem
konuşanların insicamını bozmayalım hem de herkesin
Meclisin saygınlığına yakışır bir üslup da
kullanması bütün milletvekilleri açısından, her parti
açısından geçerlidir.
Şimdi öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Edirne Milletvekilimiz Sayın Fatma Aksal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Aksal.
AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA AKSAL (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. Ben de konuşmama başlamadan önce
kahraman Mehmetçiklerimize başarılar diliyorum. Dualarımız
sizinle, Allah yâr ve yardımcımız olsun diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, sürdürülebilir
sağlıklı ve dengeli büyümeyi temin etmek üzere 2019-2021
dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programı dengelenmeyi odağına
almış ve bu doğrultuda alınan önlemlerin etkisiyle tüketici
enflasyonu 2019 Eylül ayında 9,26 seviyesine gerilemiştir. Cari
işlemler dengesi 2019 Temmuz ayında
yıllıklandırılmış olarak 4,4 milyar dolar fazla
vermiştir. Türkiyede ekonomik kriz olduğu ifadesi gerçeği
yansıtmamaktadır. 2018 yılının ikinci
yarısında daralan Türkiye ekonomisi, tüm yaşananlara
rağmen, mevsimsel düzeltilmiş verilere göre 2019
yılının ilk ve ikinci çeyreğinde sırasıyla yüzde
1,6, yüzde 1,2 seviyelerinde büyüme kaydetmiştir.
Değerli arkadaşlar, kurun önemli ölçüde
istikrar kazanması, para politikasındaki sıkı duruş,
gıda fiyatlarında yaşanan iyileşmeyle enflasyonda
düşüş sağlanmıştır. Enflasyon yüzde 15,01den
yüzde 9,26ya düşerken enflasyondaki düşüşün 1,8 puanı
gıdadan; 1,4 puanı ulaştırmadan; 0,9 puanı mobilya ve
ev aletlerinden ve 0,6 puanı konuta ilişkin harcamalardaki
düşüşten kaynaklanmıştır.
Enflasyonla mücadele çerçevesinde 2019
yılı Ocak ayında yapılan yüzde 10 indirim sonrasında,
şirketlerin finansal yapısını güçlendirmek adına, hem
BOTAŞ hem de EÜAŞta yılın ikinci yarısından
sonra fiyat ayarlaması yapılması ihtiyacı
doğmuştur. Söz konusu fiyat ayarlamaları yeni ekonomi
programı hazırlığında içselleştirilmiş ve
önceden programlanmış değerlerdir. Bu artışların
halkımızı en az etkilemesi için gerekli tedbirler
alınmaktadır. Yeni ekonomi programı enflasyon tahminleri de söz
konusu fiyat ayarlamaları dikkate alınarak
yapılmıştır. Kamu maliyesindeki disiplinin enflasyonla
mücadeleye destek vereceği de yeni ekonomi programında
belirtilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA AKSAL (Devamla) Başkanım, çok az
kaldı, toparlıyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun, toparlayın.
FATMA AKSAL (Devamla) Bununla birlikte, Türkiyede
kişi başına gelir gerek reel gerekse satın alma gücüne göre
artış göstermiştir. Reel olarak kişi başına
düşen gelir 2002 yılında 3.581 dolar iken 2018 yılı
itibarıyla 9.693 dolar olmuştur. Satın alma paritesine göre
bakıldığında ise 2002 yılında 9.209 dolar olan
kişi başına düşen gelir 2018 yılı itibarıyla
28.380 dolar olmuştur.
Sözlerimi burada bitirirken yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Nurhayat
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Değerli arkadaşlar, Divan üyelerimizin
arasındaki aykırılıktan dolayı,
sağlıklı bir tartışmayı yürütmek için elektronik
cihazla oylama yapacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, bu arada bir konuya da açıklık getirelim.
Değerli arkadaşlarımız dediler ki Simit 1
liraymış. Ben, şimdi, burada, Mecliste baktım, 1,5 lira;
yedim 1 tanesini de çok güzel, lezzetli. Yani 1 lira değil, 1,5
liraymış burada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 5 lira değil
yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani tüm
milletvekilleri, 1 lira diyen arkadaşlar da yararlansınlar.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
3.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif
eden Letonya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı
Rihards Kols ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Letonya
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın
Rihards Kols ve beraberindeki heyet Genel Kurulumuzu teşrif
etmişlerdir. (Alkışlar)
Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu adına hoş geldiniz diyorum.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, oylamalarda aranılan oy sayısı hakkında
Genel Kurulu bilgilendirmek istediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
açıklamada bulunmak istiyorum. Bazı arkadaşlarımız bu
oylamalarda nasıl bir oy sayısı arandığını
soruyorlar.
Değerli arkadaşlarım, Meclisimizin
bir toplantı yeter sayısı vardır, bir de karar yeter
sayısı vardır ve Anayasamızın 96ncı maddesine
göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün işlerinde üçte 1 çoğunlukla
toplanmak durumundadır. Herhangi bir siyasi parti yoklama ister ise
-aranacak sayı- 200 kişinin burada bulunması gerekiyor. Bu,
Anayasadan alınan bir hüküm. Karar yeter sayısı
istendiğinde ise Anayasamız dörtte 1inden 1 fazla sayı ister,
o da 151dir. Burada bugün yaptığımız işlemlerde,
Anayasamızın 96ncı maddesine göre, dörtte 1inden 1 fazla olan
sayı ret ya da kabulden hangisine tekabül ediyorsa ona göre
değerlendirmelerde bulunuyoruz.
Bu açıklamayı bazı
arkadaşlarımızın sorması üzerine Genel Kurulu
bilgilendirmek amacıyla yaptım.
Ayrıca, bu oylamalarda işari oylama
olduğunda yani Kabul edenler
Etmeyenler
deyip bazen ellerinizi
kaldırıp indirdiğiniz gibi bir işlem yapıyoruz. Kimin
sisteme girdiği gözükmediğinden oy pusulası gönderen arkadaşlarımızın
oy pusulalarını almıyoruz, bazı istisnai olan
arkadaşlarımızın dışında.
Bunu da ben sizlerin bilgilerinize sunmak isterim.
Değerli milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun Meclis İçtüzüğünün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 9/10/2019 tarihinde Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşları tarafından,
Artvin Cerattepede yapılan madencilik faaliyetlerinin
araştırılması, ihale süreçlerinin incelenmesi, hukuksuzluk
iddialarının aydınlatılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ekim 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
09/10/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu, 9/10/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşları tarafından Artvin Cerattepede yapılan
madencilik faaliyetlerinin araştırılması, ihale
süreçlerinin incelenmesi, hukuksuzluk iddialarının
aydınlatılması amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 1125
sıra numaralı Meclis Araştırması Önergesinin,
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/10/2019
Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Görüşmelere başlamadan önce Sayın
Köksal, 60a göre bir söz talebiniz vardı; onu hemen alayım, ondan
sonra, değerli konuşmacılarımız, rahat edelim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesine bağlı
Güney köyünde kapatılan belediyenin tekrar açılmasına yönelik
yargı kararının uygulanmasına izin verilmediğine ve
Afyonkarahisar iline bağlı Saraydüzü köyünün merasının
yabancı firmaya verilmesiyle köylülerin çaresiz
bırakıldığına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili, Sinanpaşa
ilçesine bağlı Güney köyünde belediye
kapatılmıştı ve bunun üzerine köy halkı yargıya
başvurdu. Yargı belediyenin yeniden açılmasına karar verdi.
Ancak bu kararı beğenmeyen AKPli yönetici ve vekiller seçim öncesi
oy almak için Belediyeniz açılacak. diye söz verdikleri hâlde yargı
kararını uygulattırmamak için baskı yapmaktalar.
Buradan kararı uygulamayanlara sesleniyorum.
Sizin keyfî adalet anlayışınız batsın.
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar iline
bağlı Saraydüzü köyünün merası yabancı bir firmaya peşkeş
çekilmekte. Köylüler çaresiz. Buradan AKPye soruyorum: Peşkeş
çektiğiniz firma servetine servet katarken o köyde hayvancılıkla
uğraşan hemşehrilerim ne yapacak? (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 9/10/2019 tarihinde Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşları tarafından,
Artvin Cerattepede yapılan madencilik faaliyetlerinin
araştırılması, ihale süreçlerinin incelenmesi, hukuksuzluk
iddialarının aydınlatılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ekim 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere öneri
sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekilimiz
Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süremiz beş dakika, Sayın Bayraktutan.
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında Türk Silahlı Kuvvetlerine başarılar diliyorum,
yolları açık, bahtları aydınlık olsun diyorum.
Bugün Letonya Parlamentosu heyetinin burada
olmasına çok sevindim çünkü AKP Grubuna sekiz yıldır bunu
anlatıyorum, dinlemiyorlar; çok istirham ediyorum, dikkatle dinlerlerse
Onlara buradan teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Cerattepeyle
alakalı büyük bir sıkıntı çekiyoruz. Bakın, Artvin
1993 yılından beri Cerattepeyle alakalı bir cinayetle
karşı karşıya kalıyor. 1993te Cominco Madencilikle
başlayan bir serüven, Artvinin hemen üzerinde, tepesinde bir maden arama,
1990lı yıllardan bu tarafa, çeyrek asır. 1995 yılında
Yeşil Artvin Derneği kuruluyor, bunlarla mücadele etmek istiyor.
Hemen arkasından, Cominco Madencilik 1990lı yıllarda, 2002nin
başlarında maden işletmesini başka bir şirkete
devrediyor, Kanadalı bir şirkete Inmet Mining diye. Bunlarla hem
Yeşil Artvin Derneği hem Artvin Barosu hem de -o tarihte
avukattım- milletvekili olarak ben, bir hukuk mücadelesine giriyoruz. Bu
hukuk mücadelesini kazanıyoruz ve diyoruz ki bu iş bitti. 2009da bu
iki önemli şirket Artvin halkına bir açıklama yapıyor,
diyorlar ki: Biz Artvin halkının yapmış olduğu bu
mücadelenin karşısında ezildik, yenildik; bu mücadeleyi
saygıyla karşılıyoruz. ve Artvini terk ediyorlar
değerli arkadaşlarım. Bizler de bütün Artvinliler gibi diyoruz
ki herhâlde başımızdan bu belayı savdık.
Aradan epey bir zaman geçiyor, 2011de ben
Parlamentoya geliyorum, 2012de bu Parlamentoda kulağımıza bir
şey geliyor, önce inanmıyoruz; Maden İşleri Genel
Müdürlüğü bir ihale açacağım diyor. Bakın, AKPdeki çok
değerli milletvekili arkadaşlarım, bu ülkede yolsuzluk
nasıl yapılıyor size bir örnek vereceğim. İhale
şartnamesi burada, buraya getiriyoruz, bakın, ihale şartnamesi
burada. İhale şartnamesinin 8inci maddesinde diyor ki: Cerattepeyle
alakalı bir ihale açacağım ama bu ihaleye girecek olan
firmanın yıllık 10 bin ton metal bakır, 500 bin ton tüvenan
malzeme işleyecek kapasiteye sahip olması lazım. Sayın Bakan
Taner Yıldız demin buradaydı, Bakana soruyorum, Sayın
Bakan, bu koşullara sahip Türkiyede kaç firma vardır, kime aittir
diye. Sayın Bakan bana yazılı cevap veriyor -merak edene
gönderirim- diyor ki: Türkiyede bir tane vardır, isminde 6 harf, soy isminde
6 harf olan yani ETİ Bakır, Mehmet Cengiz, Cengiz grubuna aittir.
Böyle bir tesadüf olur mu, bir tek şirketin gireceği ihale olur mu
diyorum, Sayın Bakan bunu göz ardı ediyor, ihaleyi o almıyor.
Çıktı buraya, kürsüde dedi ki: Uğur Bey yanıldı.
İhaleyi başka bir firma aldı, Özaltın, aradan iki ay
geçtikten sonra bana adamlarını gönderdiler Üzerine gitme. diye,
tekrar Mehmet Cengize redevansla devrettiler değerli
arkadaşlarım. Benim avukatlık yaptığım
yıllarda bunun karşılığı şuydu: İhaleye
fesat karıştırmak. Bir iş adamı büyük bir cesaretle bu
şekilde ihaleye fesat karıştırma suçunu işleyemezdi
arkadaşlar, arkasında bir siyasi irade olmasa, bir büyük ağabey
olmasa bu suçu işleyemezdi. Ne demek istediğimi CHP Grubu gayet iyi
anlıyor değerli arkadaşlar, inanıyorum ki oradaki
arkadaşlarımız da anlıyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, arkasından
biz bu kararın iptali için dava açıyoruz ve Rize İdare
Mahkemesinde açmış olduğumuz bu davayı kazanıyoruz.
Arkasından, Danıştaydan bu kararla alakalı gerekli kararlar
geçiyor. Arkasından diyoruz ki: Herhâlde bu iş bitti. ÇED olumlu
kararını iptal ettiriyoruz. Ne diyorlar? Diyorlar ki: Artvinde
madencilik faaliyeti yapılamaz. Madencilik faaliyeti Artvini yok etmektir.
Arkasından ne oluyor? (2009/7), Tarım ve Orman
Bakanlığının bir genelgesine dayanarak bir fiilî durum
yaratıyorsunuz -bunun arkasında da bir siyasi irade var- ve
diyorsunuz ki: Hayır, bu mahkeme kararı geçerli değildir. Yeniden
bir ÇED olumlu kararı çıkarıyorsunuz, maden faaliyetinin
yasaklanmış olması kararını göz ardı ediyorsunuz
ve yeni bir fiilî durum yaratıyorsunuz değerli arkadaşlar. Ona
karşı dava açıyoruz. O davada ilginç bir şey daha oluyor,
Rize İdare Mahkemesindeki hâkimleri değiştiriyorsunuz, Rize
İdare Mahkemesinin hâkimlerini derdest ediyorsunuz -hatta onlardan bir
bölümü içeri alındı başka şeylerden dolayı,
bilmiyoruz- yeni hâkimler getiriyorsunuz. Yani Türkiye'nin
bağımsız hâkimlerini değil, majestelerinin yargıçlarını
atıyorsunuz değerli arkadaşlarım ve buradan da yeni bir
karar ihdas ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
kararda da ne oluyor? Diyorlar ki: Burada herhangi bir şekilde madencilik
faaliyeti yapılabilir, hiçbir engel yoktur.
Değerli arkadaşlar, bakın, tablo bu
kadar vahimdir. Arkasından neler yapılıyor? 22 hektarla
alakalı olarak ÇED raporu veriyorsunuz, 240 hektarla alakalı
işletme iznini getirip bunların önüne koyuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, daha vahim
olaylar oluyor Artvinde. Artvinli, Türkiye'nin hiçbir yerinde
olmadığı şekilde, ormanı devletten koruyor, iki yüz
kırk beş gün iki vardiya hâlinde sabahlara kadar nöbet tutuyorlar,
devletten koruyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Benim
avukatlık yaptığım yıllarda böyle değildi,
devlet, ormanı vatandaştan korurdu değerli
arkadaşlarım.
2016nın 15 Şubatında bir fiilî durum
yaratıyorlar, yedi ilden getirdiğiniz Jandarma kolluk kuvvetleriyle
geliyorsunuz, Artvine sanki terörist muamelesi yaparak gaz bombalarıyla
Artvini yıldırmaya çalışıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Bunu şiddetle reddediyoruz, bunu kabul etmiyoruz.
Mahkeme kararlarını şiddetle reddediyoruz, yırtıp
atıyoruz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sonra ne oluyor? Başka bir şey daha oluyor
değerli arkadaşlarım, daha üzücü bir olay oluyor. Belki kamuoyu
bu şekilde duymadı, bunu da buradan açıklıyorum. Sayın
İçişleri Bakanına 2 kere soru sordum, dedim ki: Bu Mehmet
Cengizin kapısında Mustafa Kemalin askerini niye nöbet
tutturuyorsunuz? Niye nöbet tutuyor Jandarmalar? Sorular burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bayraktutan, devam edin.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Jandarmaların iaşesini, yemeklerini kim
karşılıyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? O
şirketin kapısında duran jandarmanın iaşesinin, yemeğinin
parasını Mehmet Cengiz karşılıyor. İki kere
sordum 2018de Süleyman Soyluya: Doğru mudur? Duvardan ses var,
beyefendiden yok, Doğru mudur? dedim, duvardan ses var, beyefendiden
yok. Eğer jandarmanın onu kapısında beklemesinden utanç
duyuyorsan sen bekle Mehmet Cengizin kapısında, sen bekle. (CHP
sıralarından alkışlar)
O nedenle değerli arkadaşlarım,
şunu iyi bilin: Yolumuz zordur. Burada birçok konuşma yaptık,
sabahlara kadar burada nöbet tuttuk. Bir şarkımız var, bir
direncimiz var. Bu mücadele, bu şarkı, bu türkü bitmedi. Şair ne
diyor? Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak./Unutma,
aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak. diyor.
Direnmeye devam edeceğiz. Bu şarkıları Türkiyenin her
tarafında söylemeye devam edeceğiz. Cerattepe geçilmez, Artvin
halkı yenilmez. diyeceğiz, Cerattepe geçilmez, Artvin halkı
yenilmez. diyeceğiz, Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez.
diyeceğiz.
Bu duygularla yüce heyetinizi ve sizleri
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekilimiz Sayın
Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Örs.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında Cenab-ı Hak
şanlı ordumuzu muzaffer eylesin diyorum. Milletimizin beklentisi
Fıratın doğusundan girilip terör koridorunun
yarılması ve terör unsurlarının bölgeden
atılmasıdır; Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın
169uncu maddesini hatırlatarak sözlerime başlıyorum çünkü
Türkiyede ormanlar Anayasanın 169uncu maddesiyle korunuyor. Bu maddede
özetle Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez. deniliyor.
Çok kısa bir zaman önce altın madeni
çalışmaları nedeniyle Kaz Dağlarında yapılan
doğa kıyımını hepimiz hatırlıyoruz.
Şimdi de içerisinde 125 endemik olmak üzere 1.349 bitki çeşidini
barındıran Artvin Hatila Vadisi Millî Parkı aynı
kıyımla karşı karşıyadır. Kaz
Dağlarında ve Artvin Cerattepede yapılan kıyım
Hatila Vadisi Millî Parkında devam ettirilmeye
çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Tarım ve Orman
Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğünün
verilerine göre 2012-2018 yıllarını kapsayan son yedi yılda
65.883 hektar orman madencilik faaliyetine açılmıştır.
Orman Genel Müdürlüğünün 2018 orman istatistiklerine göre ise 7.962 hektar
ormanda madencilik izni verilmiştir. Çok yakın bir zamanda, yirmi beş
yıldır maden karşıtı mücadelenin sürdürüldüğü
Artvinde maden arama ruhsatı için 3 ihale daha sonuçlandı. Maden
arama faaliyetleri için yapılan ihaleleri iktidara yakın 2
şirketin kazanması, belirlenen bölgenin tamamı için değil
de bir kısmı için ÇED raporu hazırlanması da işin
düşündürücü olan başka bir yanıdır. Ruhsat alanlarına
bakıldığında, bu bölgenin Kafkasya turizmini
geliştirme, koruma bölgesi ilan edilen alanı, kent
ormanlarının yer aldığı ve şehir sularının
olduğu alanı içine aldığını ve bu
ruhsatlandırmaya Cerattepe ile Hatila Vadisi Millî Parkı
arasındaki boşluğun da dâhil edildiğini görmekteyiz.
İhaledeki alanların bir kısmının Millî Park
sınırları içerisinde yer aldığına dikkatinizi
çekmek isterim.
Değerli milletvekilleri, tüm bunlar görmezden
gelinerek, çevre dostlarının ve Artvin halkının yirmi
beş yıllık mücadelesi yok sayılarak yapılmak
istenilen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) -
Artvini talan edecek,
doğayı yok edecek madencilik faaliyetlerinin araştırılması,
söz konusu ihale süreçlerinin incelenmesi ve hukuksuzluk iddialarının
aydınlatılması amacıyla verilen bu önergeye İYİ
PARTİ Grubu olarak kabul oyu vereceğiz. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
Çevrenin kirlenmesini ve doğanın yok
edilmesini önlemek Anayasamıza göre devletin ve milletin görevidir,
milletimizin hakkını, hukukunu ve çevresini korumak da bizim aslî
görevimizdir.
Sözlerimin sonunda, 'Bahçesi var, bağı
var, / Ayvası var, narı var, / Atamızdan yadigâr / Serhat
Artvinimiz var. diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerine söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz
Sayın Murat Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Çepni.
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız; dün
Genel Kurulda bir savaş tezkeresi oylandı ve biz, Halkların
Demokratik Partisi olarak bu tezkereye Hayır oyu verdiğimizi
buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kurtuluş
Savaşına Hayır diyenler vardı başlarken.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Çünkü bu savaş
tezkeresi halkların iradesine yönelik geliştirilen bir savaş ve
işgal tezkeresidir. Dolayısıyla, Halkların Demokratik
Partisi olarak, halkımız olarak, emekten, demokrasiden,
barıştan yana olanlar olarak savaştan beslenenlere
karşı durduğumuzu ve duracağımızı buradan
bir kez daha ilan ediyoruz. Tüm halkımız bunu bilmelidir.
Bugün savaş ve işgal
başlamış durumda ve bu Mecliste bu alkışlanıyor.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) -
Terörle mücadele
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Terörle
mücadele
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - İşgal
değildir, terörle mücadele vardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Terörle savaş
yapılmaz mücadele edilir muhterem.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Alkışlayanlar
kendi bekalarını
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Dinleyeceksiniz
Dinleyeceksiniz
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Türk ordusu
orada PKKyla savaşmak için var.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) PKK işgaline
karşı, terör işgaline karşı!
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) PKK
işgaline karşı
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) PKK işgaline
karşı
Yazık sana!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Dinleyin
Dinleyin
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Siz çünkü çok güzel
çalışıyorsunuz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Dinleyeceksiniz
Dinleyeceksiniz
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Savaştan
beslenenler sizsiniz, dinleyeceksiniz.
BAŞKAN Karşılıklı
olmasın Sayın Çepni, lütfen Genel Kurula hitap edin. Gündemle ilgili
değerlendirmenizi alabilir miyiz? Grup önerisiyle ilgili
değerlendirmenize devam edin lütfen.
Buyurun.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bir halka
karşı
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) PKK
işgaline karşı
Kınayacaksan onu kına!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu işgalin hiçbir
hukuki gerekçesi yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Hangi
işgal?
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hangi işgal?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu doğrudan Kuzey
Suriye halklarına
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Çepni
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu hakaretlerden men
ediyoruz! Bu Meclisin verdiği karara böyle hakaret edemezsin! Bu
kararı bu Meclis verdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi verdi!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Ben burada
itirazımı dile getiririm!
BAŞKAN Sayın Çepni
(AK PARTİ, MHP
ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, bir saniye
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Siz emirlerinizi
saraydan alabilirsiniz ama biz emirlerimizi saraydan almıyoruz,
halklarımızdan alıyoruz!
BAŞKAN Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
Halklarımızdan alıyoruz!
BAŞKAN Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Öyle
bağırarak kimi korkutacağınızı zannediyorsunuz?
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu kararı bu
Meclis verdi!
BAŞKAN Sayın Çepni, lütfen
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu Meclis halkın
Meclisidir, sizin değil!
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu Meclis görev verdi!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Çepni, bir saniye lütfen
ŞAHİN TİN (Denizli) - Vatan
hainliği yapamazsın!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bu
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Kuzey Suriye bir
barış iklimidir.
BAŞKAN Sayın Çepni, gündemle ilgili
konuşur musunuz lütfen.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Kuzey Suriyede
yaşanan şey, dünyanın başına bela olmuş,
tecavüzcü, katil sürüsü IŞİDi yenenlerdir.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın Başkan,
işgal sözünü geri almalıdır! Bu, Meclisimize hakarettir!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Orada Kürtler, Araplar,
Ermeniler, Türkmenler, Ezidiler hep birlikte IŞİD barbarlığına
karşı direndiler ve IŞİDi yendiler.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın hatip
işgal sözünü geri almalıdır! Bunu kabul etmiyoruz.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu operasyon
IŞİDi kurtarma operasyonudur. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından gürültüler) Bu operasyon Kürt halkına
statü vermemek ama IŞİDi komşu yapma operasyonudur.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Dostlarının
yanına git, dostlarının!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Dolayısıyla,
biz bu operasyona karşı çıkıyoruz.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Dostlarının
yanına git!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Tüm Orta Doğunun
kan gölüne döndüğü
ŞAHİN TİN (Denizli) - Sen bir
hainsin, hain!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Dinle,
dinle!
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
tüm Orta Doğuda
halkların birbirini boğazladığı koşullarda Kuzey
Suriye, Rojava halkları bir arada yaşama beceresini, iradesini ortaya
koymuşlardır.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Yazıklar
olsun!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) İşte, bu
operasyon bu halkların bir arada yaşama iradesine karşı bir
operasyondur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu operasyon, içeride
ekonomik krizin içinde boğulan
BAŞKAN Sayın Çepni, tamamlayın
lütfen ve selamlayın Genel Kurulu.
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
doğayı
tahrip eden, doğayı sermayeye peşkeş çeken, sarayın
bekası denilen şeyi koruma operasyonudur.
ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) - PKKya sor, PKKya!
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - YPG-PYDnin sözcüsü
müsün? Ayıp, ayıp!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu operasyon,
Türkiyenin çıkarına değildir, sarayın kendini kurtarma
operasyonudur. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler) O yüzden, halklarımıza
çağrımız şudur: Bu savaş baronlarına
karşı çıkın; bu, Türkiyenin hayrına değildir!
BAŞKAN Teşekkürler...
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ayıp! YPG-PYDnin,
PKKnın sözcüsü müsün?
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu, açlık ve
yoksulluktur.
BAŞKAN Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bu, Orta Doğuda
savaşı körüklemekten başka bir işe yaramayacaktır!
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sen YPG-PYDnin sözcüsü
müsün? Ayıp, ayıp!
ŞAHİN TİN (Denizli) - Vatan
hainliği yapıyorsun!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Biz her yerde
olduğu gibi burada da barışı, demokrasiyi,
eşitliği, adaleti savunmaya devam edeceğiz; savaştan beslenenlere
karşı eşitliği ve özgürlüğü savunmaya devam
edeceğiz.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Biz de
savaşmaya devam edeceğiz!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Halklarımıza
da bunu buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bir
saniye
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir saniye. Bir
saniye değerli arkadaşlar, lütfen...
Değerli arkadaşlar, lütfen, oturur musunuz
yerinize.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Kimsin sen!
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen kimsin!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Ne diyorsun, ne!
BAŞKAN Sayın Çepni, lütfen
ŞAHİN TİN (Denizli) Vatan
hainisiniz.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) -
Yahudilerin askerisiniz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) -
Yahudilerin askeri sensin.
BAŞKAN Bakın, grup başkan
vekilinize söz verdim.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) - Sizsiniz,
siz!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Lafa
bak ya!
BAŞKAN Sayın Tiryaki, lütfen
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Kendi çocuğunu
gönder, kendi çocuklarınızı göndersenize oraya.
BAŞKAN - Sayın Oluç
Sayın Turan, siz
arkadaşlarınızı lütfen susturun. (AK PARTİ ve HDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Sayın Oluç, lütfen,
arkadaşlarınızı susturur musunuz.
Sayın Turan, lütfen, siz de
arkadaşlarınızı susturun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Savaş
propagandası yapıyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Vatan
hainisiniz vatan! Vatan hainliği yapıyorlar.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Vatan haini
sizsiniz, siz!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Vatan haini
sizsiniz, siz!
(AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Turan, ben mikrofonunuzu
açayım öyle konuşun.
Buyurun.
Sayın Oluç, arkadaşlarınızı
lütfen susturun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İzmir Milletvekili Murat Çepninin CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
bakın, Meclisin saygınlığına lütfen gölge
düşürmeyin. (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Değerli arkadaşlar, ben herkese söz veriyorum,
lütfen...
Sayın Turan, lütfen, siz de
arkadaşlarınıza müdahalede bulunun.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ben arkadaşları durdurayım ama sizin de Türk milletinin
Meclisinde, bu milletin Meclisinde bu milletin ordusuna işgalci diyen
adamın sözünü kesmeniz gerekir Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkan, her türlü demokratik tepki,
her türlü fikir hürriyetinin baş üzerinde yeri var, ancak bu ülkenin
ordusu bugün besmeleyi çekmiş ve şu an sınır ötesi
operasyonuna başlamış. Böyle bir zamanda bu ülkenin ordusuna,
askerine işgalci demek ne vekillikle ne de vatandaşlıkla asla
bağdaşmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ama biz nasıl ki
başından beri bu partinin birçok vekilinin başka başka
ülkelerin, başka başka örgütlerin, başka ideolojilerin
uzantısı olduğunu söylüyoruz ya, en büyük delil bu konuşma
oldu işte. Bu konuşma Türkiye'nin konuşması değil, bu
konuşma Kürtlerin konuşması değil, bu konuşma Kürtleri
bile yok etmeye çalışan PKKnın konuşmasının ta
kendisi Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
HDP sıralarından gürültüler) Bugün Meclisteki her parti bir araya
gelmiş, tüm fikir ayrılıklarına rağmen, tüm
farklı politikalarına rağmen, farklı tüzüklerine
rağmen eğer bir konuda ittifak etmişse insanlar buna saygı
bekler, sakinlik bekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Siz saygı
duyacaksınız, siz.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Konuşmayın be!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sen konuşma be!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
lütfen...
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama siz dört partinin bir
araya gelip tüm farklılıklarına rağmen kabul ettiği
tezkereye bu ülke için işgalci tezkere derseniz bunun fikir hürriyetiyle
hiçbir alakası olmaz Sayın Başkan, bu fikir hürriyeti
değildir.
ŞAHİN TİN (Denizli) Vatan haini
bunlar,
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Vatan haini sizsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Nasıl ki
Kurtuluş Savaşında nasıl ki yedi düvele karşı
meydan okurken yine bu salon içerisinde bazıları Kurtuluş
Savaşına bile karşı çıkmışlarsa
onların uzantıları olan insanlar bunlar Sayın Başkan.
Biz diyoruz ki: Bütün millet, 82 milyon beraber
bugün duamızla, besmelemizle askerimizi uğurladık, teröre
karşı uğurladık Sayın Başkan, teröre
karşı uğurladık Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler) Ama nasıl ki birkaç malum ülke, birkaç örgüt bu karara da karşı
çıkarken birkaç vekilin de çıkmasının niçin olduğunu
anlıyoruz Sayın Başkan.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Halk
karşı, halk! Gidin, halka bir sorun bakalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Benim tavsiyem
şudur: Ya Kandil ya Ankara demesi lazım bu arkadaşlarımızın.
Bir taraftan Kandile göz kırpıp bir taraftan Ankarada vekillik
yaparlarsa buna hiç kimse izin vermez Sayın Başkan. Bu kürsü millete
rağmen, milletin değerlerine küfretme kürsüsü değildir
Sayın Başkan. Bizim Mehmetçikimize hiç kimse işgalci diyemez.
Mehmetçike işgalci diyen kişi ya haindir, ya zalimdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Hain de zalim
de sizsiniz. Bu ülkenin başına bela oldunuz, bela!
BAŞKAN Sayın Turan, devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eğer askerimizle
ilgili, tezkereyle ilgili bu kadar farklı, bu kadar ithamkâr laf
söyleyeceklerse vekilliği bıraksınlar Kandilde istediği
her şeyi söylesinler, orada da Fırat Kalkanını görsünler,
Zeytin Dalını görsünler Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Oluç, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ben istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç istemişti.
FATMA KURTULAN (Mersin) Değiştirdik
sonra, vazgeçtik, ben aldım. Olmaz mı?
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) Öyle olmaz
Başkanım.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Başkana da mı
karışıyorsunuz?
ŞENEL YEDİYILDIZ (Ordu) Kandili de
başınıza yıkacağız!
ŞAHİN TİN (Denizli) Kandili de
başınıza yıkacağız!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Buyurun Sayın Kurtulan.
41.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün tutumunun
adaletli olmadığına, Barış Pınarı
Harekâtının başka ülkenin toprak bütünlüğünün ihlali
olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle,
sizin tavrınızın, tutumunuzun adaletli
olmadığını, burayı doğru yönetmede üzerinize
düşeni yapmadığınızı belirtmek istiyorum.
Hatibimizin daha otuz beş saniyesi vardı. Bir dakika geçtiğinden
itibaren Tamam, selamlayın. diye uyarmanız doğru değil.
AKPye bu müsamahayı gösteriyorsunuz, diğer partilere de
Bizi böyle
susturmayın lütfen. Bunu sizden özellikle rica ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar
ŞENEL
YEDİYILDIZ (Ordu) Demokrasi deyip ülkenin aleyhine konuşmuş.
FATMA KURTULAN (Mersin) Lütfen, bir dinleyin
ŞENEL
YEDİYILDIZ (Ordu) Demokrasi, demokrasi deyip aklınıza geleni
söyleyin!
BAŞKAN
Bir saniye değerli arkadaşlar, lütfen
FATMA KURTULAN
(Mersin) Şimdi, değerli arkadaşlar, Tayyip
Erdoğanın önünüze koyduğu bir tezkere geldi, 4 parti
birleştiniz, savaşa evet dediniz diye şimdi bizi burada
susturmayı mı hedefliyorsunuz? Bizimle 5 parti yapmayı mı
hedefliyorsunuz bu desteği?
ŞENEL
YEDİYILDIZ (Ordu) Kandil başınıza geçecek! Korkunuz
ondan.
FATMA KURTULAN
(Mersin) Şimdi, Bülent Turan diyor ki Demokratik tepkiler
başımızın üstüne. Arkadaşımızın elinde
silah mı vardı?
ŞAHİN
TİN (Denizli) Türk askerine işgalci diyor, sen neden
bahsediyorsun ya?
FATMA KURTULAN
(Mersin) O kürsü demokrasinin kürsüsü değil mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN
(Mersin) Herkes gibi biz de burada düşüncemizi ifade etmek
zorundayız.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Düşünce ifade edilemez böyle.
FATMA KURTULAN
(Mersin) Hepiniz savaşa evet dediniz, Barış Pınarı
dediniz, biz de o pınardan gözyaşı ve kan
akacağını iddia ediyoruz.
Erdoğan
dedi ki: Oraya giderken 3 milyon insanı götüreceğiz. Bu, demografik
yapının değişimidir.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Bırak demografiyi.
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) Siz değiştirdiniz, siz.
FATMA KURTULAN
(Mersin) Hayır, biz değiştirmedik.
Arap kemerini
oluşturmadır. Bu, Hafız Esadın rüyasının bir kez
daha gerçekleşmesi anlamına gelir. Oraya yapılar
oluşturacağız. dediniz, kendiniz söylediniz, bu da ne demektir?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Sizden olmayan Kürtleri sürdünüz, sizden olmayan
Kürtleri.
FATMA KURTULAN
(Mersin) TOKİye orada alan açacaksınız, müteahhitlerinizi
alıp götüreceksiniz.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Yazıklar olsun size!
FATMA KURTULAN
(Mersin) Yine orada yapacağınız şey şudur: Tekrar,
beslendiğiniz kanala, beslendiğiniz öfkeli çocuklarınıza
kucak açacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Kurtulan.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye ) Yazıklar olsun be!
FATMA KURTULAN (Mersin)
Yani IŞİDle bir kez daha iş görmeye gidiyorsunuz. Afrinde biz
gidip teröristleri temizleyeceğiz. dediniz, 1 milyona yakın insan,
daha sonra başka yerlerden oraya göç etmek zorunda olan insanların
hepsi de dâhil orayı terk etmek zorunda kaldı. Şu an Afrinde
Afrinliler yok, siz varsınız, çeteler var, başka kimse yok.
Şimdi bunun adı işgal değil de nedir? Bu, işgalin ta
kendisidir.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Afrinde PKKlılar yok, PKKlılar, onlar temizlendi.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) PKK yok, YPG yok, teröristler yok!
FATMA KURTULAN (Mersin)
Orayı işgale gidiyorsunuz. Biz bunu söylemeye devam edeceğiz
arkadaşlar, hiç buna kızmayın.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Siz PKK savunuculuğu yapın.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Orası bir işgaldir, başka ülkenin toprak bütünlüğünü
ihlaldir. Savaş suçu işliyorsunuz siz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Özkoç, talebiniz
mi var?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hayır.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) 4 milyon yurtsuz insan yurduna dönecek. Bu operasyon odur.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Bakanlık yapmışsın, ayıp değil mi?
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Bana mı diyorsun?
FATMA KURTULAN (Mersin)
Evet, size söylüyorum.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Sana ayıp, sana!
FATMA KURTULAN (Mersin)
Şu Meclise saygılı ol!
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Ayıp sana! Senden mi ayıbı öğreneceğim?
FATMA KURTULAN (Mersin)
Müteahhitlerinizi alın, çetelerinizi alın
Hepsiyle yakında
orada kol kola gireceksiniz.
BAŞKAN Sayın
Kurtulan, lütfen
NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Çetelerle iş tutmak sizin işiniz, sizin. Siz terörle iş
tutuyorsunuz.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Ayıbı sen mi öğreteceksin bana, PKK savunuculuğu yaparak!
FATMA KURTULAN (Mersin)
Savaşa evet mi deseydik?
BAŞKAN Sayın
Bülbül, buyurun lütfen.
42.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Barış Pınarı Harekâtının amacının
sınırımızdaki terör unsurlarını yok etmek
olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
(AK PARTİ ve HDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Lütfen
Değerli arkadaşlar, lütfen
Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu anda çok
net bir şekilde görülüyor ki Türkiyenin terörle mücadelesi bu safhada
daha şimdiden, bir saat üzerinden geçmeden neticelerini vermeye
başlamıştır, Allaha hamdolsun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bizim duamız bundan başka
bir şey olmaz. Türkiyenin neyle muhatap olduğunu şimdi buradan
gayet iyi bir şekilde görebiliyoruz, analiz edebiliyoruz. Türkiye bir
savaşta değil, Türkiye terör unsurlarını,
sınırının dibindeki terör unsurlarını yok etmek
için o topraklara girip işini görecek Allah nasip ederse, gereğini
yapacak...
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Doğrudan
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Dinle,
dinle!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sizin savaş çığırtkanlığınızı
dinlemek zorunda değiliz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ve dün de ifade
ettiğim gibi Kürt kardeşlerimizi de PKKnın, PYDnin zulmünden
kurtaracaktır. Bunu en yakın zamanda göreceksiniz. (MHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Sayın Bülbül, tamamlayın lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Finali
yapıyoruz.
Bir saniye.
O IŞİDliler için mücadele ettik.
dediğiniz IŞİDliler, şimdi sakallarını kesip
sizlerle, PYDyle, YPGyle beraber Türk ordusuyla savaşmak için
geliyorlar. Hodri meydan! Alayını temizleyeceğiz Allah nasip
ederse. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Hepsi
Amerikanın askeri! IŞİDlisi de, PKKlısı da YPGlisi
de hepsi Amerikannın askeri.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen
Bakın, grup başkan vekillerinin her birine
söz veriyorum.
Sayın Türkkan, buyurun.
43.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, PYD
ve YPGnin Türkiyeyi tehdit eden terör örgütü olduğuna ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öncelikle, az evvel
kürsüde bulunan hatibe sormak istiyorum: PYD ve YPG bir terör örgütü müdür, bir
ordu mudur? Bir terör örgütüdür. Burada bir anlaşalım. Türkiyeyi
tehdit eden bir terör örgütüdür. Dolayısıyla Adalet ve Kalkınma
Partisinin de diğer arkadaşların da Türk ordusunu kendi
bekası için, kendisine yönelen terör tehdidine karşı savunmak
için o bölgeyi terörden temizlemek uğruna yaptığı bu
operasyona işgal kuvvetlerinin hareketi diyemezsiniz. Bu konuda sizi men
ediyorum. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) AKPnin kuyruğuna
takılmayı hiç gerekçelendirmeyin. Siz de biliyorsunuz ki bu, Cumhur
İttifakına nefes kazandırmadır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ama bu arada bir şeyi
daha ifade ediyorum. Aynı PYDnin eski Genel Başkanı Salih
Müslimi Türkiyede kırmızı halıyla da ben
karşılamadım. Onu da siz karşıladınız.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Türk toplumunun takdirine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
44.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Cumhuriyet
Halk Partisinin barışa karşı olan güvencesinden, insanlara
karşı olan sevgisinden, bayrağımıza ve milletimize
olan tutumundan kimsenin şüphesinin olamayacağına ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; dün burada Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak yaptığımız tezkere
konuşmasında, ulusal kurtuluş mücadelesini vermiş Mustafa
Kemal Atatürkün tüm dünyaya karşı örnek olacak bir sözünü burada
ifade ederek, hatta defalarca ifade ederek konuşmamızı
gerçekleştirdik.
Mustafa Kemal Atatürk Yurtta barış,
cihanda barış. diyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin askeri o
ya da bu nedenle -yanlış da bir karar alınmış
olabilir- şu anda başka bir ülkenin sınırları
içerisindeyken Türkiye Büyük Millet Meclisine kendi askerini koruma ve kollama
görevi için eğer bir tezkere gelirse biz buna evet deriz ve bundan bir
adım geriye atmayız. Biz ordumuzu, biz milletimizi, biz ülkemizi, biz
bayrağımızı koruruz, arkasında dururuz. Bir
Mehmetçikimizin dahi eğer can güvenliğiyle ilgili tek bir tehlike
varsa bırakın ordumuzu, biz kendimiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
orada oluruz. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için, bizim
barışa karşı olan güvencemizden, bizim insanlara
karşı olan sevgimizden, bizim bayrağımıza ve
milletimize karşı olan tutkumuzdan kimsenin şüphesi olamaz. Bunu
biz, Türkiye kan içinde, yabancılara karşı, başta Amerika
olmak üzere ve onun müttefikleri olmak üzere, bütün düşmanlara
karşı ulusal kurtuluş mücadelesinde verdiğimiz mücadeleyle
Türkiye Cumhuriyetinin tarihine kazıdık. Bundan sonra da o tarihin
arkasında dimdik durmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan oylamayla yurt
dışına asker gönderilmesine karar verildiğine ve
görüşler ifade edilirken kullanılan sözcüklerin önemli olduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülüp karara bağlanan tezkereyle ilgili
olarak ve Türkiyenin yürüttüğü harekâtla ilgili öncelerden başlayan
ama dün Meclisimizde yürütülen tartışmaları hep beraber izledik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, oylamayla yapılan bir kararla Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Irak ve Suriyeyle ilgili olarak bir harekât
düzenlenmesine, yurt dışına asker gönderilmesine karar
vermiştir.
Değerli milletvekilleri, hepimiz Türkiye
Cumhuriyetinin birer yurttaşıyız ve Türk Silahlı Kuvvetleri
de Türkiyemizin en önemli kurumlarından bir tanesi. Elbette
görüşlerimizi açıklarken farklılıklarımız olacak.
Zaten dün de bunu özgürce bütün partiler kullandı ve bu konuda hiçbir
kısıtlama da yapılmadı.
Görüşler ifade edilirken kullanılacak sözcüklerin
çok önemli anlamları var. Bazı sözcükler söylendiği anlamın
çok ötesinde bir anlam taşır ve söyleyen kişiyi olduğu gibi
kendi grubunu da belki kamuoyunda sıkıntıya düşürebilir
çünkü bütün siyasi partilerin, Türkiye'nin batısından doğusuna,
kuzeyinden güneyine bütün seçmen kitlelerine seslenecek bir düzeyde ve her
birinin onayını alacak bir şekilde söylemlerde bulunması en
doğru olanıdır.
Bu bakımdan, az önce Sayın Çepninin ifade
etmiş olduğu sözün ben amacını çok
aştığını düşünüyorum ve böyle bir söylemin
konuşulmasının, bu ortamda söylenmesinin -Meclis elbette en sert
tartışmaların yapıldığı yerlerden bir
tanesidir ama- uygun olmadığını düşünüyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum, grup
başkan vekillerini odama bekliyorum.
Kapanma
Saati: 17.46
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.16
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Değerli milletvekilleri, birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.17
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sayın Oluç, bir söz talebiniz oldu.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Türkiyenin Suriye politikalarına yönelik eleştirilerini
daha önce de dile getirdiklerine, muhataplarının siyasi irade
olduğuna, maksadı aşan ifadelerin düzeltilmesinin herkesin
görevi olduğuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, zor bir dönemden geçmeye
başladık. Bizim her dönemimiz zor oluyor büyük ihtimalle bu ülkede
ama sıkıntılı bir dönemden de geçiyoruz. Bugün bunun ilk
gününü yaşıyoruz. Bugünkü tartışma, bir süredir
tartıştığımız ve itiraz ettiğimiz bir konuyla
ilgili çıktı. Biliyorsunuz, bizim siyasi olarak bu konuda, özellikle
Orta Doğu politikalarında, Suriye politikalarındaki
eleştirilerimiz ilk defa dile getirilmiş eleştiriler değil,
daha önce de söyledik. Siyasidir eleştirilerimiz, siyasi iradeye dönük eleştirilerdir.
Katılmadığımız noktalar vardır, bunları
ifade ediyoruz çeşitli biçimlerde. Fakat zor bir zamandan geçtiğimiz
için de hepimizin, hem bizlerin hem sizlerin, herkesin -farklı
düşüncelerde olsak da- bu tartışmaları sakin, birbirimizi
anlamaya çalışarak yapmamızda büyük önem var.
Zaman zaman gerilimler olabilir elbette fakat bu
tartışmayı kontrollü yapmak hem Meclis
çalışmaları açısından hem de topluma verilecek mesaj
açısından önemlidir diye düşünüyoruz. Bizim derdimiz, bizim
muhatabımız muhatap derken olumsuz anlamda söylemiyorum, muadil
anlamında söylüyorum- Türk Silahlı Kuvvetleri değildir, bizim
derdimiz siyasi iradeyledir, siyasi iradenin aldığı kararlara
dönük eleştirilerdir ve bunlar da esas itibarıyla siyasi
eleştirilerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu konuda
bizler dikkat etmeye çalışacağız, sizler de bize yönelik
eleştirilerinizde dikkatli bir dil kullanırsanız sanıyorum
-anlaşamasak da çeşitli konularda, önümüzdeki günlerde- bu
tartışmaları en azından demokratik bir kültür içinde,
medeni bir şekilde sürdürme imkânına sahip oluruz.
Zaman zaman maksadı aşan ifadeler
kullanılırsa da onları elbette ki düzeltmek hepimiz için bir
görevdir diye düşünüyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 9/10/2019 tarihinde Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşları tarafından,
Artvin Cerattepede yapılan madencilik faaliyetlerinin
araştırılması, ihale süreçlerinin incelenmesi, hukuksuzluk
iddialarının aydınlatılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Ekim 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 1inci sırasına; 104, 48 ve 88 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın
sırasıyla 2nci, 3üncü ve 4üncü sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 30 ve 31 Ekim 2019
salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 105 ve 104 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
9/10/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
TURAN
Çanakkale
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 105
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1'inci sırasına; 104,
48 ve 88 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu
kısmın sırasıyla 2'nci, 3'üncü ve 4'üncü
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 30 ve 31 Ekim 2019
salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi;
9 Ekim 2019 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin 9 Ekim 2019 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde
tamamlanamaması hâlinde 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde
tamamlanamaması hâlinde ise haftalık çalışma günlerinin
dışında 11 Ekim 2019 Cuma günü saat 14:00'te toplanması ve
bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
15, 16, 17, 22, 23, 24, 30 ve 31 Ekim 2019
salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde saat
24:00'e kadar çalışmalarını sürdürmesi,
105 ve 104 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması
önerilmiştir.
105 sıra sayılı Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan
ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2215) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 20nci maddeler |
20 |
2. BÖLÜM |
21 ila 39uncu maddeler |
19 |
TOPLAM MADDE
SAYISI |
39 |
104 sıra sayılı Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ile 85
Milletvekilinin Gümrük Kanununda Değişildik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2213) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1
ila 10uncu maddeler |
10 |
2. BÖLÜM |
1
ila 21inci maddeler |
11 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
21 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun vermiş olduğu öneri üzerinde konuşmacı yoktur.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Sayın Çakırözer, sisteme girmişsiniz,
60a göre söz vereceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Türkiyenin en kaliteli pancarını üreten ve
haksızlığa maruz bırakılan Eskişehir ili Günyüzü
ilçesindeki pancar çiftçilerinin zararının karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Türkiyenin en kaliteli pancarını üreten
Eskişehirin Günyüzü ilçemizde pancar çiftçilerimiz büyük
haksızlıkla karşı karşıya. Pancarını
Eskişehir Şeker Fabrikasına teslim etmeye hazırlanan
çiftçilerimiz bu hafta bir dayatmayla karşılaştı.
Yaklaşık 1.500 çiftçinin pancarını 150 kilometre ötedeki
Eskişehir yerine 450 kilometre ötedeki Susurluk Şeker
Fabrikasına teslim etmesi istendi. Gittim, gördüm. Bu garip karardan hem
çiftçi hem nakliyeci esnafının kaybı oluşuyor.
Pancarın besicilikte kullanılan küspesini Eskişehirde 130
liraya satan çiftçimiz Susurlukta ancak 60 liraya satabiliyor. Her çiftçinin
en az 5-10 bin lira kaybı oluşuyor. Daha önce Eskişehire
taşıyan nakliyeciler ise şimdi bu
taşımacılığı yapamayacak. Devletin
plansızlığının, öngörüsüzlüğünün bedeli üreten,
alın teri döken Günyüzülü kardeşlerimize asla çıkarılamaz.
Çiftçimizin bu garip karardan doğan tüm kayıpları son
kuruşuna kadar karşılanmalıdır.
Yine, ekim yapıldıktan sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer, buyurun.
47.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
engellilerin yaşadığı sorunlara iktidarın
duyarsız kaldığına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, bugün engelliler Çalışma Bakanlığının
önünde atama taleplerini bir kez daha dile getirdiler. Ülkemizde engellilerin
yaşadığı sorunlara iktidar duyarsız kalıyor. 10
bine yakın engelli atama bekliyor. Atama bekleyen engelli öğretmenlerle
kamu kurum kuruluşlarında boş olan engelli kadrolarının
doldurulması gerekiyor. Bir sosyal devletin 10 bin engelliye dahi iş
bulamaması hem düşündürücü hem de bence ayıp. Çünkü onlar
çalışmak istiyorlar. Sadaka değil, iş istiyoruz."
diye Çalışma Bakanlığının önünde bugün
yaptıkları basın açıklamasına milletvekili
arkadaşlarımızla gidip biz de destek verdik. İktidarı
buradan engelliler sorununa duyarlı olmaya bir kez daha davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 105 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmelere
başlamadan Sayın Tanalın bir talebi oldu.
Sayın Tanal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, görüşülen yargı paketiyle bağlantılı
kanun teklifleri olduğu hâlde komisyonda birleştirilmediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yargı paketiyle ilgili torba kanun olarak bize
dağıtılan tekliflerle bağlantılı ve ilgili olarak
İç Tüzükümüzün 35inci maddesi uyarınca birbiriyle
bağlantılı, ilgili, ilintili olan kanun ve maddeler olursa
birleştirilerek görüşülür denildiği hâlde -Komisyonda
bunları ben dile getirdim- Sayın Komisyon Başkanımız
-huzurunuzda- benim bu talebimi kabul etmediler, oylamaya bile sunmadılar.
Şimdi, Değerli Başkanım, tabii,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Şu anda bu yargı paketiyle
ilgili görüşülen, avukatlara yeşil pasaportla ilgili, aynı
mahiyette benim 7 Kasım 2018 tarihinde verdiğim kanun teklifi var
ancak benden sonra, daha yeni, eylül ayında -2019un eylül ayında-
verilen kanun teklifi görüşülüyor, benimki bununla birleştirilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim.
Aynı şekilde, yine, Avukatlık Kanunu
Mevcut olan kanunda bir kişi avukatlık sınavına 100 sefer,
150 sefer girebilir. Yurt dışında bunun uygulaması:
Almanyada 2 sefer girebilir, Avusturyada 4 sefer girebilir. Bunun 6 seferle
sınırlanmasıyla ilgili kanun teklifi verdim. Bu yine
birleştirilmedi.
Avukatlık ruhsatıyla ilgili yeni mezun
olan avukat arkadaşlarımız avukat harcını, ruhsat
harcını ödeyemedikleri için devlet tarafından bu harçların
ödenmesi gerekir; kanun teklifi verdim, birleştirilmedi.
Beş yılı dolduruncaya kadar yeni
mezun olan avukatlar gelir vergisinden muaf olsun, bunun birleştirilmesini
talep ettim, yine birleştirilmedi.
Cumhurbaşkanına
299uncu maddesinin suç
olmaktan çıkarılmasına ilişkin yani zaten 125inci madde
gayet rahat tüm vatandaşlarımızı koruyor,
Cumhurbaşkanını da koruyan bir madde. Ceza Kanunu 299 suç
olmaktan çıksın, bununla birleştirilmesini talep ettim, kabul
edilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dilerim,
bitiriyorum, toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal, ben talebinizi
anladım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Son 3-4 tane
kaldı, bitiriyorum, özür dilerim. (Gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Daha ne olsun!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir
saniye.
Sayın Tanal şunu ifade ediyor: Benim
aynı konuyla ilgili kanun tekliflerim var, komisyonda birleştirilip
görüşülmeli.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Birleştirilmesini talep ediyorum. Evet, birlikte görüşülmesini. Hatta
son bir tane Sayın Başkanım, mesela eskiden tahliye
kararlarına karşı cumhuriyet savcılarının buna
itiraz etme hakkı yoktu. Aynı şekilde diyoruz ki: Tahliye
kararını mahkeme vermişse cumhuriyet savcısı bir daha
ona itiraz etmesin. Amacımız burada insanların özgürlüğe
kavuşması, bu olay vardı ve SEGBİS sistemi vardı.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Komisyon gündemine
hâkimdir Sayın Başkanım.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, TBMM İçtüzüğünün Komisyonların kendilerine
havale edilen kanun tekliflerinden birbirleriyle ilgili gördüklerini
birleştirerek görüşebileceği yönünde amir hükmü bulunduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Şimdi, tabii şöyle
değerli arkadaşlarım, Anayasa değişikliğiyle
ilgili olarak kanun tekliflerinin milletvekilleri tarafından
verileceğine dair hüküm Anayasamızda dercedildikten sonra
komisyonlarımızda aynı konudaki bir kanunla paralel kanun
tekliflerinin birleştirilmesi bence en uygun yoldur. Bu sayede diğer
milletvekillerimizin de verdikleri çalışmaların değerlendirilmesi,
onların sağlıklı bir tartışma ortamında
bağdaştırılması ve
Yani sonuçta milletvekillerinin
bir ürünü olan kanun tekliflerinin de değerlendirilmesi
olanaklıdır; İç Tüzükümüz zaten bunu da amirdir. Umuyorum ve
diliyorum ki komisyonlarımızda bundan sonra ilgili kanunla
bağlantılı kanun tekliflerinin her birinin de görüşülmesine
olanak tanınması zaten İç Tüzükümüzün de gereğidir
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Yani Başkanımız da dinlemiyor
gerçi ama, orada sohbet ediyor.
BAŞKAN Şimdi değerli
milletvekilleri
Sayın Başkanımız tecrübelidir, o
konuyu dikkatle takip etmiştir.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
şimdi teklifin tümü üzerinde görüşmelere başlayacağız.
Teklifin tümü üzerinde konuşmak isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın
Lütfü Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Yargı Reformu Strateji Belgesi Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından 30 Mayısta
açıklanmış, Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül tarafından
Yargı Reformu Stratejisi adıyla haziran ayında yani yasama
yılı sona ermeden grubumuza gönderilmişti. Ancak birçok
vatandaşımızın uzun zamandır beklediği bu kanun
teklifi geçtiğimiz yasama yılına yetişemedi. Bu yasama
yılının başlamasına kısa bir süre kala, 24
Eylülde yargı paketi taslak metni AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Sayın Mehmet Muş ve beraberindeki Bakanlık mensupları
tarafından grubumuza sunuldu. Yasa teklifi önümüze geldiği andan
itibaren hukukçu arkadaşlarımızla beraber incelemeye başladık.
Taslağın tamamı iktidar partisi tarafından bize
sunulduğu zaman da görüşlerimizi kendilerine ilettik, hatta
basınla ve kamuoyuyla da paylaştık bunu. Adalet Komisyonunda da
hukukçu milletvekili arkadaşlarımız bu kanun teklifiyle ilgili
görüşlerimizi, çekincelerimizi komisyon toplantılarında dile
getirdiler. Benim de pazartesi günü katıldığım ve
görüşlerimi beyan ettiğim Adalet Komisyonunda yargı reformu
adı verilen ancak hiçbir reform içermeyen yasa teklifi görüşüldü ve
Meclis Genel Kuruluna geldi bugün.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifini görüşürken her şeyden önce
ülkemizdeki yargı nereden nereye geldi, yargı
bağımsızlığında nereden nereye geldik, hangi
noktadan itibaren ülkemizde yargı bitişe doğru sürüklendi, bu
konuda biraz geçmişe gitmenizi istiyorum. Yargıda bugün yaşanan
durumun kilometre taşları 2010 yılında yapılan
referandumla döşenmeye başladı arkadaşlar. Bu çöküşün
başlangıç tarihi 12 Eylül 2010 tarihidir. Bugün o sürecin bedelini
ödüyoruz bizler. O dönem yapılan Anayasa değişikliğinin
içine birçok şey katıldı. Aslında amaç, iktidarın ve
yıllarca birlikte hareket ettiği ortağının egemen
olduğu kurulların oluşturulmasıydı. O dönemki
adıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)nin
yapısına, Yargıtay ve Danıştayın oluşumuna
ilişkin düzenlemeler yapıldı ve neticede bu durum ortaya
çıktı.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin 12 Eylül
2010 referandumuyla değişen yapısı, çalışma usul
ve esasları kuvvetler ayrılığını
dışlayıp erkleri bağımlılığa mecbur
etti. Yürütme organına geniş bir yetki sistematiğini
tanıdığı 2010 referandumuyla Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun bağımsızlığı ve
tarafsızlığı yürütmenin kontrolünde bir çizgiye getirildi.
Şunu net söyleyebiliriz ki Balyoz, Ergenekon
kumpas davaları gibi Türkiyenin başına musallat edilen bütün
belalar 2010 referandumuyla yapısı değişen HSK atamaları
kaynaklıdır. 2010 referandumuyla yapısı değişen
HSK, kimin elindeyse onun elinde bir silaha ve kumpas yuvasına
dönüşen kurum, 2010 yılından beri ülkemizde yargı eliyle
yaşadığımız tüm belaların yuvasıdır.
Silivri Cezaevi ise bu yapının toplama kampına
dönüşmüştür. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında birçok suçsuz
insanın Silivride hayatları çalınmıştır.
Yargı bağımsızlığının, hukuk içerisinde
adaletin tecelli etmesinin önündeki en büyük engel HSKnin bizatihi kendisidir.
Asıl sorun Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
yapısındadır. Adalet reformu dediğiniz reformun
tamamını değiştirseniz bile HSKnin yapısında
değişikliğe gidilmediği sürece Türkiyede
yargının bağımsız olduğuna dair bir ifadede
bulunmak asla ve kata mümkün değildir çünkü kanun uygulayıcılar
iktidarın istemediği hiçbir kararı alamıyor. O zaman,
çıkarılan yasaların ne anlamı kalıyor arkadaşlar?
HSKnin resmî sitesine girip hiç baktınız mı? Ne yazıyor
orada? HSKnin kendine koyduğu tanıma bir bakalım: HSKnin
misyonu, adil yargıyı tesis etmek üzere, hâkim ve savcılarla
ilgili işlemleri, hukukun üstünlüğü, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre yerine
getirmek; vizyonu ise, adil, bağımsız, tarafsız, güvenilir
ve etkin yargının teminatı olarak belirlenmiş. Hukukun
üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı,
tarafsızlığı, güvenilir ve etkin bir yargının
güvencesi kavramlarının yer aldığı HSKde Başkanın
dediğinin, tersine bir karar alınabilir mi, mümkün mü böyle bir
şey?
Bizimle istişare etmeden tahliye kararı
vermeyin. diye kitapçıkların hazırlanıp
dağıtıldığı konuşuldu. Bunları da gördü
Türkiye. Yani bir kitapçık dağıtıldı, orada diyor ki
hâkimlere: Bizimle istişare etmeden tahliye kararı vermeyin. Siz bu
yapıdan nasıl bir bağımsız yargı bekliyorsunuz?
İşinize gelince, Türkiye bir hukuk devleti; işinize gelince,
Türkiyede yargı bağımsız. HSKden bu mesajı alan
hangi hâkim veya savcı, az önce bahsettiğim o ifadeyi, Bizimle
istişare etmeden tahliye kararı vermeyin. dediğinizde ne
düşünür? Bu ifadeyi kullanmasanız da bunu ima eden
davranışlar içindeyseniz o hâkim ve savcı nasıl hareket
eder? Kaldı ki ister gerçek anlamıyla istişare olsun ister
dolaylı anlamıyla örtülü talimat, her ikisi de aynı kapıya
çıkıyor; yargıya baskıdır bunun ismi.
Soru basit: Eğer yargı
bağımsızsa savunması alınan, tanıkları
dinlenen, delilleri tamamlanmış bir yargılamada ortaya
çıkan tablo tutuksuz yargılama diyorsa bir daha Ankarayla
istişareye ne gerek var? Bu dahi yargı
bağımsızlığına ağır bir gölge
düşürmüyor mu? Hâkim ve savcıların önlerindeki davada nasıl
bir tutum izleyeceklerine HSK ve Adalet Bakanlığı mı karar
verecek? Mahkemeler kimi tahliye edip kimin tutukluluğunun devamı
kararı verecekleri için onay bekliyorlar, maalesef geldiğimiz nokta
bu. Eğer böyleyse, HSKnin resmî sitesindeki
bağımsızlık adil yargılama güvence kelimelerinin
orada durmasına gerçekten hiç gerek yok. Bana kalırsa HSK denen
yapıya da ihtiyaç yok. Onun yerine, siyasetüstü, hukuk ve adaletten asla
şaşmayan ve yürütmenin baskısını üzerinde hissetmeyen
yeni bir yapı kurmak lazım; o zaman yargıda reform
yapmış olursunuz. Sorun o kadar derinlere işlemiş ki
HSKnin yapısındaki değişiklik Türk adalet sistemini
kurtarmaya yetmiyor. Aslında Hükûmet olarak HSKdeki yapıyı
değiştirmeye de niyetiniz olmadığı çok açık
ortada.
Hükûmetin FETÖ konusunda da kafası çok
karışık. FETÖyle ciddi anlamda mücadele ediliyor denilemez.
FETÖyle mücadele etmek için öncelikle FETÖyü devletin kurumlarına
yerleştirenlerden başlamak lazım. FETÖ bir tehlike, doğru ama
bu FETÖyü devletin kurumlarına yerleştirenlerden
başlamadığınız sürece FETÖyle mücadele ediyoruz.
demeniz çok samimi olmuyor. FETÖ, kendisi dışarıdan iltihak
etmedi devletin kurumlarına, bizzat birileri tarafından
yerleştirildi. İşte, o yerleştirenlerin kim oldukları
bulunmazsa, o yerleştirenlerin kim oldukları ortaya çıkmazsa, o
yerleştirenler yargı karşısına çıkarılmazsa
FETÖ'nün siyasi ayağı dâhil olmak üzere, FETÖ'yle hiçbir alanda
mücadele ettiği söylenemez.
Yargıda FETÖ'yle ilgili şüpheler giderilmiş
değil. Bakın, bize mağdur edilmiş kişilerden her gün
onlarca mail, telefon geliyor; hepinize geliyor, sadece bana gelmiyor. Sokakta
dolaşırken insanlar yolda bize derdini anlatmaya
çalışıyor. Örneğin, FETÖ'yle ilgili
yargılanmış, aklanmış, kıyısından,
köşesinden geçmeyi bırak, FETÖyü karşısına
almış hâkim ve savcıların, yalan beyan ve gizli
tanıklar yüzünden meslekleriyle beraber hayatları da ellerinden
alınıyor. Adalet bir şekilde tecelli ediyor, bu kişilerin
suçsuz olduğu kanıtlarıyla beraber ispat ediliyor ama
bırakın mesleğe geri dönmeyi, avukatlık yapmalarına
bile izin verilmiyor.
Örnek mi istiyorsunuz? İhraç ettiğiniz
hâkimlerden Ömer Şahin. Ömer Şahin, Rumeli Türkleri Kültür ve
Dayanışma Derneğinde benim bursiyer öğrencimdi. Hukuk
fakültesi öğrencisi olduğu süreçte bizzat benim de bursla
katkıda bulunduğum, bizzat ilgilendiğim bir çocuktu. Bir yalan
tanıkla Ömeri meslek hayatından ihraç ettiniz. Ömer hâkimdi. O kadar
mutlu olmuştuk ki hâkim olunca. Hakkında takipsizlik kararı
verildi, lehine kararlar alındı. FETÖcü olmadığı
mahkemece kanıtlanmasına rağmen Ömer şu anda avukatlık
yapamıyor. Ömer geçen gün telefon açtı. Ağabey, ben
avukatlık yapamıyorum, hâkimliğe dönemiyorum, çiftlikte bana bir
iş bulabilir misin? Ömer çiftlikte ne yapabilir? Ömer çobanlık
yapmak istiyor çünkü 2 yavrusu var. Bu Ömerin günahını biz
omuzlarımızda taşımayalım. Günah. Günah. Bu Ömer
bizlerin evladı olabilirdi. İlgisi varsa, suçu varsa
yargılanacak, cezaevinde yatacak ama beraat ediyor, mesleğine dönmek
istiyor. Hayır. Ben avukatlık yapayım. Ona da hayır. Ya,
Ömer ne yapacak? Ömer en sonunda çobanlık yapmayı tercih ediyor.
Böyle bir nokta içerisinde biz adalet, yargı reform
tasarısını tartışıyoruz. Yani adaletsizlik
iliklerimize kadar işlemiş.
Bitmedi. Bir başka örnek, Mehmet Gökhan
Pehlivan. Eşi Emine Nur Pehlivan ile birlikte 2008 yılında
başlıyorlar hâkimlik mesleğine ve 2016 yılında ihraç
ediliyorlar. Tutuklanıyorlar. İlk celsede beraat ediyorlar, FETÖcü olmadıkları
anlaşılıyor ancak mesleklerine dönemiyorlar.
Yılmıyorlar. En iyi bildikleri şey hukuk; barolar
birliğinden avukatlık ruhsatı alıyorlar ancak Adalet
Bakanlığı ona da izin vermiyor, ruhsatlarını iptal
ediyor. Sadece mesleklerini yapmak istiyorlar, kendi vergilerini ödeyerek
geçinmek istiyorlar. Adalet dağıtan insanları, kenarda
köşede çay dağıtmak, pazarda limon satmak, çiftlikte
çobanlık yapmak zorunda bırakıyorsak biz Adalet
dağıtıyoruz. diye burada oturmayalım. Bu hepimiz için geçerli.
Sadece sizlere bakıp konuşmuyorum. Burada hepimizin bir vebali
olduğunu düşünüyorum. Bu vebalden kendimizi kurtarmak bizlerin elinde
ama iktidar partisi olarak bu konuda ilk girişimle başlamak da size
düşüyor. Bu girişimlerinizi de bir an önce bekliyoruz.
Örneğin askerî lise öğrencileri var
mağdur, Kuleli Askerî Lisesinden Ali Akdoğan gibi. Önce
tutuklanıyor, suçsuz olduğu ortaya çıkınca tahliye ediliyor
ama asker olma hayali yarıda kalıyor birçok arkadaşı gibi.
Şimdi sormak istiyorum: Bu insanları FETÖcü olduğu için mi
cezalandırıyorsunuz yoksa FETÖcü olmadıkları için mi
cezalandırıyorsunuz? Yani beraat edip tahliye oluyorlar, Hayır,
sen FETÖcü değilsin, o yüzden seni cezalandırıyorum; sen hâkim
veya avukat olamazsın. Eğer FETÖcü olursan ben seni Turizm Bakanlığı
Kalkınma Ajansına yönetim kurulu üyesi yaparım. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Ama FETÖcü
olmadığın için seni cezalandırıyorum. diyorsunuz.
Çünkü gerçek FETÖcülerin hepsini siz bir yerlere
taşıdınız.
Önemli kurumların başında, dikkat
edin, Asya Bankın Genel Müdürlüğünü, Yönetim Kurulu
Başkanlığını yapmış insanlar var; kendi
aldığı kooperatifin taksitlerini Asya Banka ödüyor diye o adam
mağdur oluyor, Genel Müdürü şu anda çok önemli bir kurumda tekrar
makam, mevki işgal ediyor yani FETÖcü olmayanlar
cezalandırılıyor, FETÖcü olanlar ödüllendiriliyor. Bunun ismi
FETÖyle mücadele mi? Kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.
O zaman, bir de bir şey sormak istiyorum. Bu
insanlara beraat veren, tahliye eden hâkimleri niye ihraç etmiyorsunuz
inanmıyorsanız verdikleri kararın doğru olduğuna?
İhraç edin. İnceleme başlatın. Hayır, onu da
yapmıyorsunuz. İnsanların hayatını
karartıyorsunuz. Bir insana mermi sıkmakla, bir insanı
ekmeğinden etmek arasında hiçbir fark yok. Bu insanların önemli
bir kısmı çoluk çocuk sahibi, aile geçindiriyorlar. Çocuklarının
yüzüne bakamıyorlar.
Ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biri, suç ve
cezanın şahsiliği ilkesidir. Yani bu kadar hukukçunun
bulunduğu yerde benim bu sözü söylemem çok uygun olmaz ama çok bilinen bir
şeydir. Bu kural gereğince kişi ancak kendisinin işlediği
fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilir. Dün neticede Sayın Bülent Turan
doğru söyledi, ben de katılıyorum. Yani Mehmet Dişli
FETÖcü, darbeci general, e, Şaban Dişli
Yani 40 yaşında,
50 yaşında bir adamın kardeşiyle ne kadar alakası
olabilir? Ben kardeşime ne kadar hâkim olabilirim? Böyle bir şey var
mı? Ayrı hayatlarımız var, ayrı dünyamız var
hatta birbirimizden çok farklı düşünüyoruz çoğu konuda.
Dolayısıyla suçun şahsiliği ilkesinden hareketle
kalkıp Şaban Dişliyi burada suçlamanın da çok doğru
olmadığını düşünüyorum. Ancak 29 yaşındaki
Meryem Özel KPSSye 2017de giriyor, 88 puan alıyor ve kimya
branşında Türkiye 3üncüsü oldu fakat mülakatta 55 puan aldı.
Neden biliyor musunuz? Ailesinde KHKyle işten çıkarılanlar var
diye. Ne oldu bizim şu suçun şahsiliği ilkesi? Yani suçun
şahsiliği ilkesi Bekir Pakdemirliye işliyor, bizim
Şabanda işliyor da, bizim bu Meryem kızımızda neden
işlemiyor? Yani bu hukuk neden hep sizin lehinize çalışıyor
da vatandaşın aleyhine çalışıyor? Siz hukuku
çalıştırmak istemiyorsunuz, siz kendi hukukunuzu topluma
dayatmak istiyorsunuz; problem orada. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Hukukun peşinde
değilsiniz. Kendi hukukunuzu toplumda kaim kılmak istiyorsunuz, esas
arıza burada. Bu zihniyetiniz değişmediği sürece, istediğiniz
kadar ismine reform deyin, istediğiniz kadar kanun yapın,
istediğiniz kadar teklif getirin; bunların hepsi kadük kalır.
Siz önce kendi zihniyetinizi değiştirin. Kendinize ait hukuku topluma
dikte ettirmeye kalkmayın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyenin giderek demokrasiden uzaklaşmasından tutun da ekonomideki
kötü gidişata, YSKnin tartışmalı kararından tutun da
toplum vicdanını yaralayan mahkeme kararlarına kadar Türkiyede
hukukun ayaklar altına alınmasının sebebi
yargının bağımsız olmaması. Sizce şu
fotoğraflara bakıp Yargı bağımsızdır.
diyebilir misiniz? Yani şu fotoğraftakiler kimler? Yargının
en üst noktasındaki arkadaşlar. Ne yapıyorlar? Çay topluyorlar.
Yani böyle bir kurumdan bağımsız yargı beklemeniz emin olun
zor, çok zor. Yarın göreceksiniz -Kemalettin Bey elinizi açıyorsunuz-
hiç dua etmiyorum ama bir gün yargıya ihtiyacınız
kaldığında bunların ne kadar zararlı fotoğraf
olduğunu siz de anlayacaksınız.
Yargı
bağımsızlığı endeks grafiği diye bir grafik
var, bu grafiği size göstermek istiyorum. Dünya Adalet Projesi her
yıl hukukun üstünlüğü endeksini açıklıyor, bu yıl
Türkiye bu endekste kaçıncı sırada biliyor musunuz? 126 ülke
arasında 109uncu sırada. Kimler var bizim üstümüzde biliyor musunuz?
Mozambik, Madagaskar, Nijerya, Gine, Nijer; bizim üstümüzde bunlar. Yani
yargı bağımsızlığı konusunda geldiğimiz
bu noktada bir reformla siz yargıyı
toparlayacağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
Yani Nijer, Mozambik, Nijerya, Mali, Togo, Kenya, Zambiya, Gana gibi haritada
bile gösteremeyeceğiniz, hatta birisine sorsanız, İngilizce
banana rebuplic dedikleri Ya, bunlar muz cumhuriyeti. dediğiniz o
ülkeler var ya, yargı bağımsızlığı konusunda
bizden önde. Bu çok üzücü değil mi? Bir Türk milliyetçisi olarak beni çok
rahatsız ediyor, gerçekten rahatsız ediyor. Yargının
bağımsız olduğuna insanlar inanmak istiyor. Sadece sizin
Bizde yargı bağımsız. dediğinizde
bağımsız olsa keşke, keşke olsa ama öyle değil.
En üstte kim var? diye sormayın utanmamak
adına. Kabileler devlet oldu, bizi geçti, biz ise kabile devleti olma
yolunda hızlıca devam ediyoruz emin adımlarla.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. Yeni yasa da inşallah memleketimize
hayırlar getirir. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya
Milletvekilimiz Sayın Levent Bülbülde.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Bülbül.
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Genel Kurulda
görüşülmeye başlanan (2/2215) esas sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Mezkûr kanun teklifi 30 Mayıs 2019 tarihinde
kamuoyuyla paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesi
çerçevesinde oluşmuş ve oluşacak kanun teklifi paketlerinin
birincisi olarak ifade edilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclise
sunulmuş olan mevcut kanun düzenlemesinin Yargı Reformu Strateji
Belgesinde ifade edilmiş olan hedeflere ulaşmak yönüyle önemli
değişiklikleri ihtiva ettiğini düşünmekteyiz.
Güçlü devlet, güçlü yönetim ve demokratik istikrar anlayışı
çerçevesinde temellenmiş olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet
etme sistemi 24 Haziran seçimleri sonrasında 9 Temmuz 2018 tarihinde
Sayın Cumhurbaşkanının yemin etmesiyle hayata geçmiş
bulunmaktadır. Türk demokrasisisin üçüncü fazı olarak
değerlendirdiğimiz bu sistem Türk devlet geleneğine, yönetim
felsefesine uygun bir sistemdir. Uygulamada ikinci yılına girmiş
olduğumuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet etme sisteminin
kökleşerek kurumsallaşması büyük önem
taşımaktadır. Kuvvetler ayrılığını daha
belirgin hâle getirmiş olan yeni anayasal düzenin ruhuna uygun olarak
yasamada, yürütmede ve yargıda köklü değişikliklerin
yapılması kaçınılmazdır. Bu değişiklikler
Türkiyeyi daha güçlü, daha müreffeh ve daha demokratik bir ülke hâline
getirecektir.
Dünyada hiçbir sistem yürürlüğe girdiği
anda kusursuz bir şekilde işleyemez, mutlaka süreç içerisinde
görülecek eksikliklerin giderilmesiyle birlikte her sistem zaman içerisinde
tekemmül eder. Biz bunu sistemin kurum ve kurallarıyla kökleşmesi ve
yerleşmesi olarak ifade etmekteyiz. Bugün Türkiyenin içinde
bulunduğu süreç böyle bir süreçtir. Cumhurbaşkanlığı
yönetim sistemi hakkında yapılan yapıcı eleştirileri
bir yana bırakırsak sistemi tahkir eden ve doğmadan öldürmeye
çalışan anlayışların bugüne kadar yeni yönetim sistemi
aleyhine söylediklerinin gerçeklikten uzak ve çarpıtılmış
değerlendirmeler olduğunu ifade etmek gerekmektedir.
Bugün yürütme bizzat milletten yetkiyi
almaktadır. 24 Haziran seçimleri sonrasında yaşananlara
baktığımızda yürütmenin sandıktan
çıkmasının ne kadar değerli olduğunu bir defa daha
anlamış olmamız gerekir. 24 Haziran seçimleri sonrasında ve
31 Mart seçim sürecinde Türkiye, ekonomisinde mevcut olan
kırılganlıkların üzerine, küresel güçlerin ekonomik saldırılarına
muhatap olmuştur. Doların yükselmesi, Türk lirasının
değer kaybetmesine sebep olan bu saldırılardan sonra Türk
devleti, hızlı bir şekilde tedbir almaya yönelmiş,
karşı hamlelerini gecikmeden yürürlüğe koymuştur. Türk
siyasi tarihine bakıldığında bu ölçekte büyük ekonomik
saldırıların ve sıkıntıların hemen
ardından siyasi krizlerin ortaya çıktığı
görülmektedir. Bu krizler çoğu zaman hükûmet değişikliklerine ve
erken seçimlere sebep olmuştur. Yeni dönemde böyle bir gelişmenin
olmayışının arkasında
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle gelen güçlü yönetim
anlayışının olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Yine,
güçlü yönetim anlayışı ve imkânları sayesinde Türkiye
Cumhuriyeti devleti bekasına yönelen tehdit ve tehlikelere karşı
çok daha etkili karar alabilme ve uygulayabilme kabiliyetine erişmiş
bulunmaktadır. Milletimiz gün geçtikçe istikrarlı bir yönetim
sisteminin ne tür faydalar sağladığını daha somut bir
şekilde görecektir.
Aynı şekilde yasamada da temsilde adalet
anlayışı çerçevesinde vatandaşın siyasi tercihlerinin
daha fazla Meclise yansıdığını görmekteyiz. Türkiye
Büyük Millet Meclisi uzun zamandır bu kadar çok siyasi parti ve parti
grubunun bulunduğuna şahitlik etmemiştir. Şu anda
Meclisimizde 9 siyasi parti ve 5 siyasi parti grubu bulunmaktadır. Bu
şartlar altında Meclisimizin demokratik olarak temsil gücünün en üst
seviyede olduğunu söyleyebiliriz.
Yeni sistemde Meclisin etkisizleştiği, yok
sayıldığı, herhangi bir anlam
taşımadığı yönünde yapılan eleştirileri de
samimi bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz. Geçtiğimiz
yıl içerisinde birçok kanun teklifinde gerek komisyon gerekse Genel Kurul
süreçlerinde muhalefetin eleştirileri ve değerlendirmeleri
çerçevesinde çok sayıda önemli değişikliğin
gerçekleştiğini biliyoruz. Bu değişiklikleri görmezden
gelmemek gerektiği kanaatindeyiz. Örnek vermek gerekirse en son
görüştüğümüz, temmuz ayı itibarıyla görüştüğümüz
Askeralma Kanunu ve özellikle Turizm Tanıtım Ajansına
ilişkin verilen kanun tekliflerinde özellikle komisyon ve Genel Kurul
süreçlerinde ne tür değişikliklerin olduğunu ve tekliflerin
nasıl yasalaştığını hepimiz çok iyi bilmekteyiz.
Bu değişiklikler kozmetik birtakım değişiklikler
değildi, aksine bizzat kanunun esasına yönelik çok önemli
değişikliklerdi. Gerçekleşen değişiklikler muhalefet
partilerinin eleştiri ve değerlendirmeleri neticesinde ortaya
çıkmıştır. Yani yüce Meclis kanun tekliflerine
doğrudan ağırlığını koymuş, önemli bir
etki oluşturmuştur.
Sırası gelmişken, geçtiğimiz
yasama yılında geniş bir uzlaşmayla gerçekleşen
İç Tüzük değişikliğinden sonra yeni yönetim sisteminin
ruhuna ve muradına uygun bir İç Tüzük değişikliğinin
daha yapılmasının gerekli olduğunu değerlendiriyoruz.
Bu sayede Meclisin yasama ve denetim kapasitesi artarken yasama ve yürütme
arasındaki ilişki daha sıhhatli bir zeminde
gerçekleşmiş olacaktır. Yeni dönemde tabii ki yürütmede,
yasamada bu değişikliklerin olduğu bir süreçte,
bağımsız ve tarafsız olarak ifade ettiğimiz
yargımızda da birtakım önemli değişikliklerin
yapılması beklenmelidir. Bu beklenti inşallah ortaya konulan
yargı reformuyla birlikte de gerçekleşmiş olacaktır.
Toplumda yargıya olan güvenin artması,
yargı süreçlerinin hızlandırılması ve mahkemelerin
iş yükünün azaltılmasıyla adaletin daha doğru bir
şekilde tecelli etmesinin sağlanmasını amaçlayan Yargı
Reformu Strateji Belgesini ve şu anda birincisi ortaya konulan yargı
paketini önemsediğimizi ifade etmek istiyoruz.
Görüşmekte olduğumuz birinci yargı
paketinde yer alan düzenlemeleri genel olarak olumlu bulduğumuzu ifade
etmek istiyoruz. Bu paketteki maddelerin ve teklifteki hususların genel
anlamda, bütün partilerce değerlendirilmesinde pozitif bir
bakışın olmasını da ayrıca önemsiyoruz. Kamuoyuna
yansıyan bazı değerlendirmelerde, birinci yargı paketiyle
ilgili olarak Bu paket reform değil, bu nasıl reform? Bunu biz
reform olarak kabul etmiyoruz. şeklinde yapılan
değerlendirmeleri de daha birinci paket olarak ifade edilen ve sadece 39
maddeden ibaret olan bu kanun teklifinin görüşüldüğü süreçte
doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Yargı paketlerinin devamının geleceği biliniyor
olmasına rağmen sanki yargı reformu bundan ibaretmiş gibi
bu maddeler üzerinden bir değerlendirme yapılıp hüküm
cümlelerinin bu şekilde kurulmuş olması toplumumuzu
yanıltmaktan başka bir neticeye sebep olmayacaktır.
Yargı reformu olarak ifade edilen strateji
belgesinde ifade edilen hususların bu süreç içerisinde paketler hâlinde ne
şekilde ortaya çıkacağını hep birlikte
değerlendireceğiz. Bu paketlerin tamamı ortaya çıkıp
Meclise sunulduktan sonra bunun Türk adalet sistemine yönelik olarak
doğurduğu neticeleri hep beraber göreceğiz. O zaman bunun reform
olup olmadığı konusu da hep birlikte
tartışılır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
değişikliklerin beraberinde ciddi bir reformu getirmesini ve
Türkiyede adalet anlayışına, adalete olan güvene önemli
katkılar sağlamasını temenni ediyoruz.
Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde
ortaya çıkan birinci pakette hapis cezası beş yıla kadar
olan belirli suçların bölge adliye mahkemesinden sonra Yargıtaya
temyiz imkânının verilmesi ve bu sayede bir içtihat birliğinin
temin edilmesi, yeknesak bir uygulamanın ortaya çıkması
önemlidir.
Tutukluluk süreleri kanun teklifinde
sınırlandırılmaktadır. Soruşturma evresinde
ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler
bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin
görevine giren işlerde ise bir yılı geçemeyecektir.
Türk Ceza Kanununda yer alan devletin
güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzenin işleyişine
karşı suçlar ve Terörle Mücadele Kanununa giren suçlarda bu süre bir
yıl altı ay olmuş, gerekçesi gösterilerek altı ay
uzatılabileceği düzenlenmiştir.
Tutuklama sürelerinin soruşturma süresince
ciddi bir şekilde sınırlanmaya tabi tutulması,
savcılarımızın soruşturmayı çok daha iyi bir
şekilde, hızlı bir şekilde yapmasını ve
tutuklamanın âdeta bir cezalandırma olmaktan çıkıp gerçek
manada bir koruma tedbiri hâlinde, kanunda murat edildiği,
hedeflendiği şekilde bir uygulama alanı içerisinde
olmasını önemli bir değişiklik olarak
değerlendiriyoruz.
Yine, uzlaştırmanın, ön ödemenin,
basit yargılama usulünün ve seri yargılama usulünün getirilmesini
yargı süreçlerini hızlandıracak, mahkemelerimizdeki dosya yükünü
azaltacak önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
Kuşkusuz her yargılama usulünde
olduğu gibi bu yargılama usulünün de uygulamaya geçildikten sonra
tespit edilebilecek birtakım eksik yönleri olabilir. Bunların zaman
içerisinde tekrar değerlendirmeye tabi tutulacağını da
gözden uzak tutmamak gerektiği kanaatindeyiz.
Yine, Adalet Akademisinin yeniden teşekkül
ettirilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Hukuk mesleklerine
giriş sınavının Türkiyede her zaman kamuoyunda
tartışılan bir mesele olduğunu biliyoruz. Yargı
paketinde hukuk mesleklerine giriş sınavının gelmiş
olması isabetli olmuştur. Bunun tek bir sınav altında, bir
çatı sınav içerisinde olmasını; noterlik, hâkimlik,
savcılık açısından da olumlu değerlendirdiğimizi
ifade etmek istiyoruz.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununda öngörülen değişiklikle idari yargı hâkim adayı
alımlarında hukuk fakültesi mezunu olmayan adaylara oransal bir
kontenjan belirlenmiştir. Toplam aday sayısının yüzde
20sini geçmeyecek şekilde, adayların, üniversitelerin siyasal
bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarından mezun olanlardan
olabileceği hususu teklifte yer almıştır.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunda her adliyede oluşacak
uzman psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacılardan mahkemelerin
yararlanması temin edilecektir. Bu sayede, yargılamalarda,
sayılan uzman personelden daha etkin ve verimli bir şekilde faydalanılmış
olunacaktır.
Türk Ceza Kanununda öngörülen
değişiklikle, çocukların istismarı suçunun
soruşturulmasında alınan beyanların ve görüntülerin hukuka
aykırı olarak yayılması durumunda verilecek cezanın 1
katı oranında artırılmasını da yerinde bir düzenleme
olarak görüyoruz.
Ceza Muhakemeleri Kanununda teklif edilen
değişiklikle, Türk Ceza Kanununda yer alan çocuk istismarı
suçunun işlenmesi durumunda mağdur çocukların beyan ve
görüntülerinin soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısının
nezaretinde, kovuşturma aşamasında ise görevlendirilecek naip
hâkim tarafından özel merkezlerde uzman eşliğinde
alınmasına yönelik düzenlemeyi de gerekli bir değişiklik
olarak değerlendiriyoruz.
Yine, meslekte on beş yılını
tamamlayan avukatlara yeşil pasaport verilmesi, internet sitelerine
erişimin engellenmesine yönelik düzenlemeler gibi burada
değinmediğim diğer düzenlemelerin Türkiye'de yargıya olan
güveni artırmasını, adaletin hızlı ve doğru bir
şekilde tecelli etmesine hizmet etmesini temenni ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşülmekte
olan kanun teklifini desteklediğimizi ifade ediyor, yasalaşması
hâlinde Türkiye'ye, adalet sistemimize hayırlar getirmesini, faydalı
işler görmesini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyoruz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Hakkı Saruhan Oluça ait. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Oluç.
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tartışmayı Türkiye açısından son derece önemli bir
tartışma olarak görüyoruz, öncelikle bunu vurgulayayım. Bu paket
gelmeden önce de yaptığımız birçok tartışmada hem
Meclis Genel Kurulunda hem komisyonlarda esas itibarıyla yargıda
tuzun koktuğunu ve iktidarın bundan sorumlu olduğunu defalarca
dile getirdik. Çünkü Türkiye'deki yargı mekanizması taraflı ve
bağımlı bir mekanizma hâline gelmiştir ve toplumda yargıya
olan güven çok büyük ölçüde kırılmıştır.
Kamuoyu araştırmaları
yapılıyor, sizler de bir kısmını görüyorsunuzdur, bu
konuda en güven duyulan kurumlar sıralamasında yargı bugün en
sonlarda yer almaktadır, en aşağılara düşmüştür
yargı kurumu. Birçok kamuoyu araştırma şirketinin
araştırmaları bunu göstermiştir yani toplum yargıya
olan güvenini yitirmiştir. Ve bu sadece siyasi davalar için geçerli
değildir, belki biz bunu konuştuğumuz için zannediyorsunuz ki
sadece siyasi davalar, değil, ticari ve adli davalar için de bu
geçerlidir. Genel olarak yargıyla ilgili böyle bir durum vardır.
Yani, geçenlerde bir araştırma gördüm, baktım, diyor ki: Adalet
denince aklınıza ne geliyor? Cevaplardan yüzde 23ü Adaletsizlik.
diyor. Yani düşünün, ülkede bir parti iktidarda, adında adalet
kavramı var, soruya cevap verildiğinde toplumun yüzde 23ü Adalet
deyince aklımıza adaletsizlik geliyor. diyor, durum bu. Ama daha çok
rakam vereceğim size. Yine, yapılan araştırmalarda toplumun
yüzde 48,5u yargının bağımsız olmadığını
dile getiriyor. Yargıya güvenenlerin oranı yüzde 38e
düşmüş vaziyette. Türkiyede mahkemeler tarafsız
mıdır? sorusuna ise Tarafsızdır. diyenlerin oranı
sadece yüzde 38.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin
seçmenleri arasında da ciddi ölçüde düşük rakamlarla karşı
karşıya kalıyoruz. Yani, mesela Adalet ve Kalkınma
Partisinin seçmenlerinin yüzde 26sı Türkiyede yargının
bağımsız olmadığını düşünüyor, yüzde
16sı Türkiyede yargıya güvenmiyor, yüzde 23ü mahkemelerin
tarafsız olmadığını düşünüyor. Bunlar
doğrudan doğruya Adalet ve Kalkınma Partisine oy veriyorum.
diyen seçmenlerin söyledikleri. Şimdi, soruyorlar Türkiyede makam mevki
sahibi biri ile sıradan vatandaş mahkemelik olsa eşit
koşullarda yargılanır mı? diye Hayır. diyenlerin
oranı yüzde 79. Vahim bir durum. Bu, yine
baktığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisi seçmenleri
içinde de çok yüksek bir oran; eşit yargılamanın
olmayacağına inanıyor yüzde 63,5. Yani MHP ile Adalet ve
Kalkınma Partisini -dışında tutmayıp- birlikte
değerlendirdiğimizde, baktığımızda,
yurttaşların yüzde 90a yakını diyorlar ki: Makam mevki
sahibi biriyle yargılanıldığında o kazanır.
Şimdi, cinsel taciz ve istismar
karşısında yargının gereken cezayı
verebileceğine inananların oranı nedir biliyor musunuz? Yüzde
19. Vahim yani kadınlar açısından karşı karşıya
kalınan durum vahim. Şimdi, diyeceksiniz ki HDP, bunu siz
söylüyorsunuz. Bakın, biz değil. Anayasa Mahkemesi Başkan
Vekili geçenlerde İstanbulda bir toplantıda bir konuşma
yaptı ve Yargı sistemine güven son derece düştü. Toplumda
yargıyla yüz yüze gelen kim varsa yargıya güveni azalıyor.
dedi, yani biz söylemiyoruz sadece, bizim dışımızda Anayasa
Mahkemesinin Başkan Vekili de söyledi. Şimdi, bu durum var ortada
yani yargıda tuz kokmuş.
Peki, bu görüştüğümüz paket bu
sonuçları ortadan kaldıracak ve demokratik bir yargı reformu
nitelemesini hak edecek bir paket mi? Yani maalesef değil, öyle
olmasını isterdik, gerçekten değil. Uzun süredir ciddi
beklentiler yaratıldı toplumda, kamuoyunda -tırnak içinde
söylüyorum- Yargı reformu geliyor. diye. Ama bu gelen paket Türkiyenin
yargı sistemindeki sorunları, adaletsizlikleri gidermekten ziyade
demokrasi ve hukuk devletinden ne kadar
uzaklaşıldığının göstergesi olarak
karşımıza geldi.
Bu paketin hazırlık aşamasında
yanlışlar yapıldı yani muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin,
meslek örgütlerinin -yargıyla ilgili meslek örgütlerini kastediyorum-
akademik camianın görüşleri yeterince alınmadı, bir
ortaklaşma sağlanmadı, bir ortak üretim
anlayışıyla adım atılmadı, Ben yaptım,
oldu. bakış açısıyla hazırlanan bir teklif olarak
karşımıza geldi. Toplumsal hayata yönelik düzenlemeler
yapılırken toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek -teknik anlamda
değil- niteliği yüksek çalışmalar olması gerekirken
önümüzdeki teklif aslında toplumsal mutabakatı
yakalayamamış, vasat altı düzenlemelerden biri olarak
karşımıza geldi.
Şimdi, bu iktidarın toplumsal
mutabakatı reddeden, bıraktım toplumsal mutabakatı, Meclis
içinde bile bir mutabakatı, uzlaşmayı reddeden bir tutumu var;
demokrasiyi kendi sayısal çoğunluğuyla hızlı kararlar
almak olarak tarif ediyor, bu şekilde demokrasinin
gerçekleşeceğine inanıyor ve bu anlayış öyle görünüyor
ki -yargı paketinde de bunu gördük- artık kemikleşmiş bir
anlayış, istişaresiz bir yönetim anlayışı esas
itibarıyla, demokrasiyle ve demokratik politik kültürle maalesef bir
ilgisi yok. Yani aslında bu iktidar hukukun üstünlüğünden yana
değil, üstünlerin hukukunu hâkim kılıyor ve bunu sürdürmek
istiyor esas itibarıyla.
Şimdi, değerli vekiller,
yargının yitirdiği tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yeniden kazanabilmesi için
gerçekten ciddi bir yargı reformuna ihtiyaç var. Bunun ilk yolu,
yürütmenin yani siyasi iktidarın yargı üzerindeki
baskısını ve tehdidini, yönlendirmesini kaldırması ve
yargının yürütmeye bağımlı ve taraflı bir hâlde
olmaktan uzaklaşmasıdır.
Şimdi, Cumhurbaşkanının
ağırlıklı atama yetkisini kaldıracak Anayasa
değişikliğinin yapılması mutlak bir gerekliliktir.
Cumhurbaşkanının, biri devletin başı, diğeri de
partinin başı olmak üzere çift statüye sahip olması
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı açısından en temel sorunlardan bir
tanesidir çünkü Cumhurbaşkanı o sıfatıyla üst
yargıdaki insanları atamaktadır; Yargıtay,
Danıştay, Anayasa Mahkemesi, HSK. Bu, çok vahim bir durumdur yani bir
partinin genel başkanı yargının en temel üst
organlarını belirlemektedir.
Şimdi, bakın, Cumhurbaşkanı
kendisini o kadar hâkim sanmaktadır ki geçen gün ağzından
çıkardı. Konu ne? Selahattin Demirtaşın tahliye
edilmesiyle ilgili kararlar. Konuşurken dedi ki: Biz onu bırakamayız.
Yani Yargı onu bırakamaz, yargı onu bırakmadı.
demedi Biz onu bırakamayız. dedi. Yani demiş oldu ki
Cumhurbaşkanı: Ben, yargının üstünde emir veriyorum,
direktif veriyorum ve onu orada tutuyorum. Kimi tutuyorsunuz? Bir siyasi
partinin geçmiş dönem eş genel başkanını. O siyasi
parti, sizin siyasi rakibiniz, onun eş genel başkanını siz
hapiste tutuyorsunuz. O kişi aynı zamanda
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de sizin rakibiniz
olmuş, rakibinizi de hapiste tutuyorsunuz. Yani şimdi bu yargının
bağımsız ve tarafsız bir yargı olduğunu söylemek
mümkün mü? Yürütmenin tahakkümü altında olan bir yargıdan söz
ediyoruz.
Bu yargı paketini getirmenin nedenlerinden bir
tanesi vize muafiyeti ve Avrupa Birliğiyle müzakereler konusundaki
yargı faslının açılabilmesi meselesi, ihtiyaçlar. Peki,
baktığımızda ihtiyaç ne? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin içtihatlarına uyumlu hâle getirilmesi Türkiyedeki
mekanizmaların. Şimdi bakıyoruz, 2018de Türkiye Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi önünde hakkında en fazla dava başvurusu
olan ilk 4 içinde. AİHM başvurularında adil yargılanma
hakkı ve ifade özgürlüğünün ihlali başı çekiyor Türkiye
hakkında 2018 sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gündeminde
işlem gören veya görmeyi bekleyen 7.100 dava başvurusu
bulunuyormuş. Türkiye tek başına AİHMin iş yükünün
yüzde 12,6sını oluşturuyor.
Şimdi değerli vekiller, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi 2018de Türkiye aleyhine 146 karar vermiş. Bu 146
kararın 41i adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
dair. Yani Türkiyede adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği çok açık ortada, net olarak saptanıyor. Peki, buna
ilişkin bu pakette bir düzenleme var mı? Yok. Şimdi Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi deyip siz dudak bükeceksiniz ama öyle
değil. Anayasa Mahkemesinin kararlarına bakın, 2018de
alınmış kararların yüzde 45i adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin, Anayasa Mahkemesinin
kendi kararları. Şimdi, demek ki Türkiyede adil yargılanma
hakkı ihlal ediliyor. Peki, bu paket bunu değiştirecek
adımlar atıyor mu? Yok, atmıyor. Diğer konu ne?
Düşünce ve ifade özgürlüğü, esas itibariyle Terörle Mücadele Kanunu
çerçevesinde. Hem AİHMe göre hem Anayasa Mahkemesine göre son derece
sorunlu bir alan. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 41 kararda Türkiye
düşünce ve ifade özgürlüğü ihlali yapıyor. demiş.
Düzenleme var mı? Yok. Adalet Bakanlığının verilerine
bakıyoruz, Terörle Mücadele Kanununun 6 ve 7/2 maddelerinden
yargılananlara, 2013-2017 arasında, son beş yılda 81 bin
kişi ifade özgürlüğü kapsamında soruşturmalarla, davalarla
karşı karşıya kalmış. 2018-2019 verileri daha
vahim tabloyu ortaya koyuyor. Yani aklınıza esen kim varsa, siyasal
ya da toplumsal muhalefetini dile getiren kim varsa Terörle Mücadele
Kanunundan dava açıyorsunuz. Peki bunu düzeltecek bir adım var
mı bu pakette? Yok. Bir adım var, şimdi ona geleceğim.
Şu çok açık: Terörle Mücadele Kanunu düşünce ve ifade
özgürlüğünün ihlali açısından 1inci sıradadır.
Aslında Terörle Mücadele Kanunu Türkiye hukuk sisteminin bir
ayıbıdır. Üstelik oradaki maddelerin neredeyse hepsi Ceza
Kanununun içinde de vardır. Aslında bu Terörle Mücadele Kanununun
kaldırılması gerekir bizce fakat bu iktidarın TMKyı
kaldırmak gibi bir siyasi cesareti ve iradesi olduğunu asla
düşünmüyoruz. Ne yapılabilir bu durumda? Bazı düzenlemeler
yapılabilir. Neye uygun düzenlemeler yapılabilir? Birleşmiş
Milletlerin kararlarına ve Avrupa standartlarına, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
standartlarına uygun, onların içtihatlarına uygun düzenlemeler
yapılabilir. Ama bu yargı paketinde o da yok. Bir
değişiklik önerisi var TMK 7ye ilişkin, hiçbir ihtiyaca cevap
vermiyor. Yani 5 kez Terörle Mücadele Kanununu değiştirmişsiniz
şimdiye kadar, 7nci maddesini, 5 kez. Ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarını uygulamaya. Ya, 5 kez değiştirmişsiniz,
uygulayamadınız, şimdi 6ncısı gelmiş, bu da
tutmayacak çünkü diyorsunuz ki 7ye 2de: Haber verme
sınırını aşmayan veya eleştiri amacıyla
yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Bu
cümleye ekliyorsunuz, 7ye 2ye. Niye ekliyorsunuz? Zaten evrensel hukukta
Anayasada ve mevcut mevzuatta ifade özgürlüğünün kapsamı bu
düzenlemeye uygun. Anayasanın 25inci maddesi bunu söylüyor, TCKde buna
ilişkin maddeler var. Niye bunu yazıyorsunuz oraya? Bu bir reform
değil. Bu cümleyi yazmanız bile aslında adaletsiz ve hukuksuz
uygulamalarınızın itirafıdır. Yani siz bugüne kadar
haber verme sınırını aşmayan ve eleştiri
amacıyla yapılan düşünce ve açıklamaları da TMK
nedeniyle yargıladınız ve ceza verdiniz, şimdi onu ortadan
kaldırmaya çalışıyorsunuz, yaptığınız
hataları düzeltmeye çalışıyorsunuz. Bakınız
Cumhuriyet gazetesi davası, bakınız barış
akademisyenleri davası. Anayasa Mahkemesi bunları bozdu. Demek ki bu
atılan adım da aslında meseleyi düzeltmek için değil, AİHM
içtihatlarına uygun hâle getirmek için değil. Şimdi, zaten Ceza
Kanununun 26ncı maddesi der ki: Hakkını kullanan kimseye ceza
verilmez. Haberleşme ve iletişim hakkı var, evrensel bir hak;
eleştiri hakkı düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde
evrensel bir hak. Bunları kullandığı için niye
insanları yargıladınız, binlerce insana ceza verdiniz? Hâlâ
cezaevinde olanlar var, hâlâ yargılamaları sürenler var. Önünüze
gelene terörist yaftası yapıştırmayı bir marifet
zannediyorsunuz. Şimdi, böyle olmuyor, çok sayıda insan düşünce
ve ifade özgürlüğünü kullandığı için mağdur edildi.
Eleştiriden korkuyorsunuz, eleştiriden. Eleştirilince
rahatsız oluyorsunuz. Neden? Demokratik bir politik kültürünüz olsa
eleştiriden niye çekiniyor olacaksınız? Ama çekiniyorsunuz.
Şimdi, bu, işin bir kısmı ama
bir kısmı da yargıç ve savcılarda. Yargıç ve
savcıların zihniyetlerine bakın. Aslında Anayasada yazan
bazı maddeleri uygulasalar bu durumlarla karşı karşıya
kalınmaz. Yasalarda, uluslararası demokratik sözleşmelerde
Türkiye'nin imzaladığı ve Anayasanın 90ıncı
maddesiyle amir hüküm hâline gelmiş olan maddelere baksalar bu durumla
karşı karşıya kalınmaz ama HSK tedrisatından
geçmiş yargı mensuplarının uygulamaları işte
bugünkü sonuçları yaratıyor.
Şimdi, değerli vekiller, Türkiye'yi de bir
cezaevine dönüştürdünüz. Yargısı böyle olunca kaçınılmaz
olarak cezaevleri de feci durumda oluyor yani yargıda tuz kokunca böyle
oluyor işte. Tutukluların nüfusa oranı 2005 itibarıyla
60-80 bandındayken on yıl sonra bu oran 220ye çıkmış,
sizin iktidarınız döneminde, şimdi daha da yükselmiş
vaziyette. Yani cezaevine çevirdiniz ortalığı, cezaevine
çevirdiniz. Yani şu anda cezaevlerinde Ocak 2019 itibarıyla kalan
insan sayısı 264 bin, resmî rakamlar, Adalet
Bakanlığının rakamları. Şimdi, ne yapacaksınız
bu kadar insanı cezaevinde tutarak? Peki, bu konuyu çözmek üzere
İnfaz Yasasında bir değişiklik yapmak üzere bu pakette bir
şey var mı? O da yok. İnfaz Yasası büyük bir
eşitsizlik içeriyor. Kimisi cezasının dörtte 3ünü yatıyor,
kimisi cezasının üçte 2sini yatıyor, standart bir şey yok
İnfaz Yasasında. Gelin, İnfaz Yasasında bir
standardizasyon yapalım, bu eşitsizliği giderelim. İnsanlar
İnfaz Yasasından faydalansınlar ve cezaevlerinde bir rahatlama
ortaya çıksın. diyoruz; o da yok yargı paketinde. Gelecek,
gelecek diyorsunuz, biz gelecek olanın kesinlikle bugün gelenden çok
farklı olmayacağını düşünüyoruz.
Adaletsiz yargı dosya biriktirir. derler.
Gerçekten son on yılda gelen dosya sayısı yüzde 52
artmış vaziyette. İşte, en başında söyledim ya
Neden toplumda yargıya güven yok? diye. Bunun için güven yok. Sorun
çözmüyor yargı, sorun yaratıyor esas itibarıyla.
Şimdi, paket bu hâliyle geçerse Türkiyedeki
adaletsizlik duygusu derinleşir, yargı mekanizmasının
sorunları aşılmaz. Yapılması gereken birkaç nokta var,
söyleyelim; bir kez daha söylemiş olalım bunu.
Birincisi, adil yargılanma hakkının
gereğini yerine getirecek bir pakete ihtiyaç var, madde
değişikliklerine ihtiyaç var, bunların içinde bir
kısmı da Anayasada madde değişikliğine ihtiyaç duyuyor.
İkincisi, düşünce ve ifade
özgürlüğünde bunu engelleyen TMK başta olmak üzere çeşitli TCK
maddelerinde de acil düzenlemeye ihtiyaç var; yapılması gereken bu.
Üçüncüsü, İnfaz Yasasında çok ciddi bir
standardizasyona ihtiyaç var.
Bütün bunlarla beraber bir şeye daha ihtiyaç
var. Hâkimler ve Savcılar Kurulu
bağımsızlığını yitirmiştir; eskiden de
değildi o kadar, şimdi iyice yitirmiştir. Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun 13 üyesinden 6sını partili bir
Cumhurbaşkanı seçiyor, böyle bir şey olmaz; bir partinin genel
başkanı seçiyor, böyle bir şey olmaz. Dolayısıyla, bu
konuda da adım atılması gerekir. Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun o mekanizması değiştirilmediği,
düzenlenmediği müddetçe yargıda reformdan bahsetmek mümkün
değildir.
İstinaf mahkemelerini kurdunuz, felaket. Yani
kusura bakmayın, çöplük hâline geldi; sizin âdeta hukuk
komisyonlarınız gibi. Verdikleri kararlar felaket. Şimdi,
düzeltmek için
İstinaf mahkemelerinden beş yıl altındaki
cezalar Yargıtaya gitmiyordu ya, orada herkese cezayı
çaktırdınız, çaktırdınız, sizin hukuk
komisyonlarınıza, şimdi, o tabii artık içinden
çıkılmaz bir noktaya geldi; şimdi Yargıtaya göndereceksiniz
bazı konuları. Onu da sınırlamışsınız,
niye sınırlıyorsunuz? İstinaf mahkemesinde o hukuk bilmeyen
hâkimlerin verdiği kararların tamamı Yargıtaya gitmeli.
Hani Yargıtay çok matah olduğundan değil ama biraz daha
uluslararası içtihatları ve hukuk ilkelerini bilen hâkimler var, hiç
olmazsa onlar bu felaketleri elden geçiriyorlar.
Şimdi, bu düzenlemeler
yapılmadığı müddetçe bizim yargı reformundan
bahsetmemiz söz konusu olamaz. Evet, Türkiye'nin bir demokratik yargı
reformuna ihtiyacı var ama sizin bu getirdiğiniz paket bu ihtiyaca
maalesef cevap vermiyor. Bunu yapabilmek için bir uzlaşmaya ihtiyaç var,
bunu yapabilmek için önce bu Mecliste bulunan siyasi partilerle gerçekten,
samimi bir şekilde müzakere etmeye ihtiyaç var. Bunu
yapmadığınız müddetçe yargı alanındaki
kokuşmuşluğu, tuzun kokması durumunu ortadan
kaldırmanız mümkün olmayacaktır ve göreceksiniz uluslararası
alanda da bütün o çiğnediğiniz içtihatlar dönecek dolaşacak Türkiye'de
iktidarın önüne her seferinde gelecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Biz de bıkmadan usanmadan sizin hukukun
üstünlüğüne geri dönmeniz için, üstünlerin hukuku
anlayışından uzaklaşmanız için, demokratik ve evrensel
hukuk ilkelerine sahip çıkabilmeniz için mücadele etmeye devam
edeceğiz, elbette ki Mecliste de yerel mahkemelerde de uluslararası
mahkemelerde de çünkü biz şunu biliyoruz ki: Eğer bir ülkede adalet
yoksa, eğer bir ülkenin yargı mekanizması adalet değil de
adaletsizlik dağıtıyorsa bir ülkenin yargı mekanizması
iktidarın tahakkümü altında, iktidara bağımlı ve taraflı
olarak çalışıyorsa o ülkede adaletten ve özgürlükten söz etmek
asla mümkün değildir. Bu nedenle bu paketi
tartışacağız. Bu paketin tamamına -içinde bazı
olumlu maddeler olsa da- olumsuz vereceğiz ve bundan sonraki mücadelemizi
de bu anlamda sürdüreceğiz.
Teşekkür ederim dinlediğiniz için. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Zeynel Emreye aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Emre.
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 105 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifine
dayanak yapılan belge, Yargı Reformu Strateji Belgesi, gerekçede bu
söyleniyor.
Şimdi, Yargı Reformu Strateji Belgesine
baktığımızda, büyük amaçlardan, büyük hedeflerden;
işte yargının
bağımsızlığının,
tarafsızlığının pekişeceğinden, amaç,
sürelerden vesaire bahsediliyor. Ama en önemli noktalardan biri de şu ki
bundan önce AKP iktidarları döneminde, 2009 ve 2015 dönemlerinde birinci
ve ikinci yargı reformu yapıldığı, bu paketin de bu
ilk 2 yargı reformunun devamı niteliğinde olduğu
söyleniyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, 2009
yılında yapılan yargı reformu sonrasında Türkiye 2010
yılında bir Anayasa değişikliğine gitti ve bu Anayasa
değişikliği sonrasında yargı bütünüyle FETÖnün eline
geçti. Bunu bugün sadece bizler söylemiyoruz. Bugün cumhuriyet savcılarının
yazdığı iddianamelerde, FETÖnün darbe yapacak güce nasıl
eriştiği gerekçesi yazılırken anlatılıyor. Hâl
böyleyken, hâlâ o gün yaptıklarınızı bugün sahiplenerek
yola başlıyorsanız, buradan bir şey çıkmaz
arkadaşlar, üzülerek bunu ifade edeyim. En azından Biz
yanlış yaptık, özür dileriz. deyin, insanların
yüreğine bir su serpin, belki bundan sonra yapacağınız
düzenlemelere insanların güveni gelir, birincisi bu.
İkincisi, yine aynı belgede, OHAL
döneminde çıkartılan yasaların ölçülülük ve orantılılık
ilkelerine uyularak kanun hükmünde kararname
çıkarıldığından bahsediliyor. Şimdi, defalarca o
zaman biz bunları söyledik. Siyaseten amacınıza ulaşmak
için kullandınız bunları. Eyvallah, o da geldi geçti. Ama bugün
bunu, bu belgeyi nasıl yazar, nasıl sahip çıkarsınız?
Allah aşkına, terör örgütleriyle mücadele edeceğiz diye
çıkarttığınız OHAL, sonrasında, evlilik
programlarından arabaların cam filmine kadar, su altı
adamlarının nasıl davranacağına kadar her türlü
düzenleme KHKyle gelmedi mi? Hangi orantılılıktan
bahsedebiliriz?
Bir diğeri, bakın aynı belgede yine:
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin AKP
iktidarları döneminde kaldırıldığını
söylüyorsunuz. Şimdi buna gerçekten sizler inanıyorsanız
değerli arkadaşlar, inanın sizle aynı evrende yaşamıyoruz,
yani aynı perspektifte bakmayı bırakın, aynı evrende
yaşamıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu ben
farklı iddia ederim, siz farklı bir şey söylersiniz. Ya, Türkiye'de
ve dünyada yapılan tüm araştırmalarda ifade özgürlüğünde
geri gidiyoruz. Siz bunu nasıl belgeye yazarsınız
insanların aklıyla dalga geçer gibi?
Bakın, görüşülmekte olan kanun teklifi bir
iddia barındırıyor değil mi? Türkiye'nin kanayan bir
yarası var, o yara adalet yarası; işte bir türlü dinmeyen, gün
geçtikçe de bütün vücut bütünlüğümüzü etkileyen yara, değil mi, bunu
çözeceğiz? Ülkemizde birileri dışında -onları da
hepimiz çok iyi biliyoruz- hemen herkes adalet arayışında.
Muhalefet milletvekillerinden tweet attığı için gözaltına
alınan gençlere, hukuksuzca işinden edilen ve masum olduğu
ispatlanmasına rağmen görevine iade edilmeyen kadını,
erkeği, genci, yaşlısı, ne yazık ki bitmeyen bir
adalet arayışımız var. Bu durumun
ulaştığı noktanın ciddiyetini en iyi anlatan
yakın tarihteki olay Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıcdaroğlunun 432 kilometrelik mesafeyi yirmi beş günde
yürüyerek dünyanın gündemine taşımasıdır. Ana
Muhalefet Partisi Genel Başkanını günlerce yürütecek kadar ciddi
bir aşamaya gelen Türkiye'deki adaletin yokluğu ülkemizin yönetim
anlayışından kaynaklanmaktadır. Bugün, adalet sistemimize
de ekonomi sistemimize de eğitim sistemimize de kültür
hayatımıza da hatta özel hayatımıza da karışan,
her şeyi ben bilirim diye buyurgan bir anlayışa sahip olan bir
tehdit dili tüm Türkiye'ye hâkim olmuş durumda. Emin olun arkadaşlar,
dünya da ülkemiz de işte bu buyurgan dilden çok çekiyor. Ne zaman ki
dünyanın bir yerinde bir karmaşa var, çatışma var,
savaş yaşanıyorsa istisnasız orada her şeyi bilen bir
bilen var. Bunun en yakın örneği, daha iki gün önce ülkemizi tehdit
eden Amerika Başkanı Trump, tehdidini savururken, o hadsizliği
yaparken kendini aynen şöyle tarif etmekten geri kalmadı: Benim
büyük, emsalsiz bilgeliğim. İşte, bu yaklaşım,
dünyayı uçuruma sürüklemekte. Oysa Gerçek ve değerli olan ne?
dersek; gerçek ve değerli olan, karşıdaki tarafından
sınanabilen, karşıdakinin düşüncesine önem veren,
ortaklaşabilen, birlikte üretebilen bilgilidir. Ne yazık ki sizin
iktidarınızın on yedi yıllık döneminde iç siyasetten
dış siyasete, her şeyde o Ben bilirim.ci
anlayışınız devam ediyor ve bunun ceremesini de hep
birlikte çekiyoruz. Ben dört yıldır bu Parlamentodayım, ortak
aklın arandığı hiçbir dönemi hatırlamıyorum,
neredeyse hiçbir yerde böyle bir şey görmedik biz. Ve yargıya
ilişkin güvenin yerlerde süründüğü, yüzde 20lere kadar düşen
bir ortamda âdeta kendin çal, kendin oyna anlayışı devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bakın,
parlamentolar, ulusal meclisler demokratik ülkelerde iki temel özellik
taşır. Bunlardan ilki, toplumsal dokudaki
farklılıkları ortak bir potada eritebilmek; ikincisi de
toplumsal hayata yönelik düzenlemelerin bilimsel temelde teknik niteliği
yüksek bir şekilde hazırlanmasına olanak sağlamaktır.
Şimdi, biz bütün bu imkânlardan mahrum bir şekilde yasaları çıkarıyoruz,
o nedenle de ülkemizdeki yargıya ilişkin sorunlar bitmiyor.
AKP iktidarında uzunca bir süre Meclis kanun
fabrikası gibi çalıştırıldı, binlerce kanun
yapıldı. Öyle ki bir konuda bir kanun yaptınız, çok
kısa bir süre sonra yine onu siz değiştirdiniz; ötekini de siz
getirmiştiniz, sonrakini de siz değiştirdiniz. Ama iki temel
konuda çıkan kanun kadar bu Mecliste kanun çıkmadı. Bunlardan
birincisi, Türk Ceza Kanunuyla ilgili değişiklikler; ikincisi de
Kamu İhale Yasası. Neredeyse her yıl ortalama 15 olmak üzere,
iktidarınız süresince Kamu İhale Kanunu 200 kez
değişti. Kamu İhale Kanunu 200 kez neden değişir
değerli arkadaşlar? Bakın, birinde hedef ne biliyor musunuz?
Birinde kendinize bağlı bir yargı düzeni oluşturmak ve bu
oluşturduğunuz yargı düzeniyle de kendi muhaliflerinizi
sindirmek, baskılamak, iktidarınızı egemen kılmak,
diğeriyle de kendinize yandaş müteahhitleri zengin etmek, rant
sağlamaktır. Bu kadar açıktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bugün Türkiyede biz yargısallaşan bir
siyaset anlayışıyla karşı karşıyayız.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının tehditlerle, tazminat
davalarıyla susturulmaya çalışılmasına kadar,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini, parti meclisi üyelerini, il
başkanlarını sindirmeye yönelik kararlar bizleri asla yolumuzdan
döndürmeyecektir. Sözcü gazetesi, Cumhuriyet gazetesi yazarları ve
çalışanlarına yönelik davalar FETÖ
soruşturmalarını sulandırmak ve aynı zamanda
basına verilen bir gözdağından öte gitmeyecektir. Diğer tüm
kumpas davaları gibi bu kumpas davaları da çökecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, İnfaz Kanununa
ilişkin tekliflerin muhakkak Parlamentoda bir an önce görüşülüp
karara varılması lazım. İnsanların hayalleriyle,
umutlarıyla kimsenin oynamaya hakkı yok. Kabul edilir ya da edilmez.
Tüm Türkiye bilmelidir ki bu konuda infaz düzenlemesi nettir, ortaya
çıkacak düzenlemeleriyle bütün tereddütler giderilmelidir. Bu beklenti
içinde vatandaşımızı yaşatmaya hakkımız yok.
Dolayısıyla bu teklifleri kim vermiş olursa versin öncelikli
olarak bu çatı altında görüşülüp karara bağlanması
lazım.
Bir hususun altını özellikle çizmek
istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın, bugün Türkiyede
yanlış politikalarınız sonucunda ciddi bir ekonomik kriz
var. Sizin uyguladığınız yanlış politikalar
sonucunda vatandaşlarımız iflas etti, esnaflar kepenk
kapattı. Yüzbinlerce insan çok güç durumda, on binlercesi de çeklerini
ödeyemedikleri için bugün cezaevlerinde. Kimisi 10 bin lira, kimisi 20 bin
lira, kimisi 30 bin lira, bunları karşılayamadı, ödeyemedi.
Peki, değerli arkadaşlar -bunu özellikle
vatan, millet, Sakarya edebiyatı yapıp ülkesini, vatanını,
milletini düşünmeyenlere söylüyorum, özellikle onlara söylüyorum- Türkiye
Varlık Fonundan eski parayla 1 katrilyon 670 trilyon parayı
İstanbul Finans Projesine verirken, yandaş müteahhidi kurtarmaya
çalışırken milletin hâlini hiç düşünmediniz mi? Bu milletin
hâli ne olacak? Parasını ödeyemeyen insanlar cezaevine gidecek, siz
kendi yandaşlarınızı kurtarmak için milyarlarca lirayı
götürüp vereceksiniz. Bunun neresinde adalet var? (CHP sıralarından
alkışlar) Kim inanır bu şekilde
çıkardığınız yasaların adil olduğuna?
Avukatlara pasaport verilmesi: Bakın,
değerli milletvekilleri, biz hukuk alanında birçok eksiklik
olduğunu biliyoruz. Belki de bir İçişleri Komisyonundan geçecek
Pasaport Kanununda yapılacak bir düzenlemenin yargı reformunun ilk
maddesi olarak gelmesi işte o makyaj dediğimiz, gerçeği
saklama dediğimiz hususun en büyük göstergesidir. Bu pekâlâ
yapılabilecek bir düzenleme. Biz bunu desteklediğimizi Komisyonda
ifade ettik, hatta önerge verdik, on beş yıllık olan süre on
yıla düşsün dedik. Ama bir gerçek daha var, bugün Türkiyede
avukatlık yapanlar bilir, bir avukatın vize alması zaten
problemli değil, bu vizeleri alıyor. Hatta yeşil pasaport
verdiğinizde Amerika, Kanada, İngiltere gibi ülkeler zaten Yine git,
vize al. diyor, onu da tanımıyorlar. Dolayısıyla bunu
yargı reformunun ilk maddesi olarak getirip insanlara
alkışlatmanız kimsenin gözünden kaçmıyor.
İnsanların gözünü boyamaya çalışıyorsunuz.
Hukuk mesleğine giriş sınavı:
Biz burada bir standart olması taraftarıyız.
İnsanların kazanılmış haklarına halel getirmeden
her türlü düzenleme yapılabilir yeter ki meslekteki kalite artsın.
Şimdi, özellikle OHAL KHKleriyle ilgili bizim yargı sistemimizde,
mevzuatımızda yapılan bir tahribat var. Bu tahribatın bir
an önce önlenmesi lazım. Anayasamızda yazmışız,
Türkiyede yargılama yetkisi bağımsız mahkemelere aittir.
Mahkemeler de millet adına karar verir. Mahkemelerin verdiği kararın
üstüne hiçbir komisyonun bir üst mahkeme sıfatı yoktur. Eğer bir
mahkeme herhangi bir şekilde hakkında kovuşturma
açılmış, soruşturma açılmış, takipsizlik
verilmiş ya da herhangi bir işlem yapılmadan ihraç edilmiş
insanların, herhangi bir şekilde mahkûmiyeti yoksa, bunların
hepsi bir an evvel aynı pozisyonlarına, haklarına gelmelidir.
Hukuk devleti bunun gereğidir. Biz gerek Anayasamızda gerek
mevzuatımızda gerek altına imza attığımız
uluslararası sözleşmelerde bu taahhütlerimizi koyduk ortaya. Yarın
öbür gün sizin bu hatalarınız yüzünden bu ülke milyonlarca, belki
yüzlerce milyon, belki milyarlarca tazminatlarla karşılaşacak.
Dolayısıyla, bu hatadan dönün, bu meseleyi daha fazla uzatmanın
anlamı yok.
Yine, teklifte gelen, Adalet Akademisinin
kurulması: Komisyonda dedik ki: Bakın, biz buna itiraz etmiyoruz.
Daha önce de Adalet Akademisi kurdunuz ama FETÖcüler teslim aldı, sonra
gittiniz onu kapattınız. Şimdi, Adalet Akademisi kurulsun ama
Allah aşkına bu sefer tarikatlara teslim etmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar) Artık Türkiyede tarikatlar
üzerinden bir kadrolaşma dönemi son bulsun.
Terörle Mücadele Yasasının 7nci
maddesinin ikinci fıkrasına bir ibare ekleniyor, deniyor ki:
Eleştiri ve ifade kapsamında olan, düşünce açıklama
kapsamında olan, haber verme niteliği taşıyanlar suç olmaz.
Şimdi, bu madde niye yazılıyor buraya biliyor musunuz?
Yazılmasın demiyorum ama biz defaatle kürsüye sürekli
çıktık, dedik ki: Kardeşim, bu kanun kullanılarak insanlar
mağdur ediliyor, sizler de geldiniz burada yapılanları savundunuz.
Hâlbuki Türk Ceza Kanununun ayrı ayrı birçok maddesinde zaten burada
yazdığınız yazıyor, düşünce açıklamak suç
değil zaten, eleştirmek suç değil, haber vermek de suç
değil. Buraya yazıyorsunuz çünkü görüyorsunuz ki öyle bir uygulama
metodu gelişti ki kontrolden çıktı, gelene gidene
yanlış ceza veriliyor, istinaf vasıtasıyla da
onanıyor, yüksek yargı bile görmüyor.
Şimdi, burada bir olumlu gelişme var, bu
ve benzeri bazı hassas suçlarla ilgili temyiz yolunun açılması
önemli bir adım. Ama büyük resmi düzeltmeden bunlar bir şey ifade
etmez.
Bazı detaylar söyleyebiliriz, anlatabiliriz
ancak değerli arkadaşlar, gerçek konu şu, gerçeğe gelmek
lazım: Şimdi, Türkiyede yargının tarafsız ve
bağımsızlığını belgelere yazarak asla
sağlayamazsınız. Pratikte öyle olması lazım. Şu
anda Türkiyede yargı bağımsız falan değil, bu bir
gerçek. Bir bağımlılık ilişkisi yaratıldı.
Dünyada ve Türkiyede de böyledir, Anayasa tarihimizde, geçmişimizde de
böyledir. Anayasacılık devlet iktidarının hukukla
sınırlandırılması ve bu suretle siyasal
iktidarların keyfî yönetiminin önlenmesi amaçlanmıştır.
Anayasacılığın temeli budur. Bir insanın nüfus
cüzdanı neyse o ülkenin kimliği de anayasasıdır.
Dolayısıyla toplumsal mutabakatın en üst kademesi sistemin temel
dayanağıdır çünkü biz niye bazı suçlarla ilgili Anayasa
ihlalini en ağır suç olarak Ceza Kanununda belirtmişiz? Bu, en
büyük sözleşme, Anayasaya sadakat. Her birimizin ayrı ayrı bu
kürsüye gelip Anayasaya sadık kalacağımıza, namusumuz ve
şerefimiz üzerine ant içtiğimiz bir ortamda
Bakın, Anayasanın giriş
kısmından, başlangıç metninden bir bölümü burada
müsaadenizle okuyacağım: Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel
nitelikleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasası çerçevesinde
belirtilmiştir. Anayasamızın başlangıç metninde
Türkiye Cumhuriyeti devletinin vasıflarına yer verilerek millet
iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız
şartsız Türk milletine ait olduğu, bunu millet adına
kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun bu
Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla
belirlenmiş hukuk düzeni dışına
çıkamayacağı, kuvvetler ayrımının devlet
organları arasında üstünlük sıralaması anlamına
gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş
birliği olduğu ve bu üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda
bulunduğu hüküm altına alınmıştır. Bu hükümlerle
Türkiye Cumhuriyetinin çevresindeki monarşi, totaliter ve teokratik
yönetimlerden ayrılarak kalkınmış çağdaş ülkeler
kategorisine yükselmesi amaçlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Anayasada
Cumhurbaşkanının tarafsızlığının
kaldırılması, parlamenter sistemden Türk tipi
başkanlık modeline geçilmesi yani bütün bir Anayasadan sadece
bazı kanun maddelerini değiştirerek o Anayasanın ruhuna
aykırı iş yapılması, denetim
mekanizmalarının kısıtlanması, yüksek yargı
başta olmak üzere devletin tüm kurumlarına bir kişinin atama
yapabilmesini öngören söz konusu değişiklikler 16 Nisan referandumu
sonrasında ülkedeki bütün anayasal sistemi ve ona bağlı
kanunları sıkıntılı bir hâle getirmiştir. Birçok
işlem yürürlüktedir ancak meşruluğu tartışmalı
durumdadır.
Değerli arkadaşlar, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
üzerine yapılacak en akıllı iş mevcut Hâkimler ve
Savcılar Kurulu ve Anayasa Mahkemesi üye seçimini değiştirip
demokratik, çoğulcu bir yapıya kavuşturmaktır. Bir siyasi
partinin genel başkanının Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin
12sini atadığı, HSKnin yarısını
atadığı, yarısını da hâkim olduğu, çoğunluğu
sağladığı Meclis eliyle atadığı bir ortamdan
bağımsız bir yargı çıkarmamız mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlamadan
evvel
Boğazı kesilerek öldürülen Emine Bulut cinayetinin
yargılaması, biliyorsunuz, Kırıkkalede başladı.
Bu olay sırasında orada bulunan kişilerin müdahale etmeyip cep
telefonuyla görüntü almasının birilerinin basit
duyarsızlığı olarak değerlendirilmemesi gerekir;
yaşanan durum toplumsal dayanışmamızın, mağdurun
yanında olma tavrımızın, adalet duygumuzun yok
sayılmasıdır.
Aynı şekilde, Emine Bulut cinayetinden on
altı gün sonra Batmanda otogarda kan davası nedeniyle katledilen
birini, Emniyet kuvvetleri dahi dokunmadan, herkesin kameraya çekmesi de bu
durumun üzüntü verici bir örneğidir.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi bu Meclisin
kurulmasında, bu ülkenin kurulmasında, bu vatanın bizlere
armağan edilmesinde en büyük payı olan Mustafa Kemal Atatürkün bir
sözüyle tamamlamak istiyorum: Adalet gücü bağımsız olmayan bir
milletin devlet hâlinde varlığı kabul olunmaz.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Ali Özkayaya aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Özkaya.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen aziz milletimiz;
öncelikle bugün Cumhurbaşkanımız ve
Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından başlatılan Barış Pınarı
Harekâtında ordumuza muzafferiyet diliyorum ve askerlerimizin ayağına
taş değmeden sağ salim bir şekilde bu süreci
tamamlamasını Yüce Allahtan temenni ediyorum.
Hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması,
yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuki
güvenliğin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması,
makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi, yargıya
güvenin artırılması ve insan odaklı hizmet
anlayışının geliştirilmesi günümüzde ana ilke ve
değerler olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede Adalet
Bakanlığı tarafından hazırlanarak 30 Mayıs 2019
tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından milletin
evi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde sunulan Yargı
Reformu Strateji Belgesinde vizyon olarak güven veren ve erişilebilir bir
adalet sistemi ortaya konmaktadır. Önümüzdeki beş yıllık
süre boyunca bu belgede belirtilen amaç ve hedefler doğrultusunda
faaliyetler yürütülecek, bu belge bir yol haritası olarak hem mevzuat
düzenlemesi hem de uygulamalara yön verecektir. İfade hürriyeti ve
kişinin düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması,
bunların çeşitli yollarla serbestçe ifade edilebilmesi,
savunulabilmesi ve başkalarına aktarılabilmesi temel insan
haklarındandır. Bu bağlamda ifade hürriyeti birçok temel hak ve
hürriyetin özü, unsuru ya da parçası olmanın yanında
kişisel ve toplumsal gelişimin kaynağıdır.
Çoğulcu demokratik düzenin vazgeçilmez gereklerinden olması nedeniyle
ifade hürriyeti birçok uluslararası belgeye konu olmuş ve
Anayasamızca da güvence altına alınmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, muhalefet
Yargı Reformu Strateji Belgesinin Adalet Bakanlığı
tarafından hazırlanmasını ve
Cumhurbaşkanımız tarafından da sunulmasını genel
olarak eleştirmekte ve Anayasanın 88inci maddesi ve İç
Tüzükün 77nci maddesinde geçen milletvekillerinin kanun teklifi vermesine
engel teşkil ettiğini söylemektedir. Bizce bu doğru değil.
Bu kanun teklifinin altında benim, saygıdeğer grup başkan
vekillerimizin ve 62 milletvekili arkadaşımızın imzası
var. Elbette ki bir kanun teklifinin hazırlık safahatı
sırasında bu kanuna en çok ihtiyaç duyan idare
organlarının, Adalet Bakanlığının,
Yargıtayın, Danıştayın, istinaf mahkemelerinin,
baroların, üniversitelerin, bütün alanların bilgilerinin
toplanması, hazırlanması, bir belge olarak oluşturulup daha
sonra bunun milletvekilleri tarafından çok ciddi bir etütten sonra kanun teklifi
hâline getirilmesi son derece normaldir. Biz de bu kanuna milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte haziran ayı itibarıyla
başladık. O günden bugüne kadar onlarca toplantıdan sonra bu
aşamaya getirildi ve sunuldu. Bundan sonra da buna benzer şekilde kanunlar
her zaman sunulacaktır.
Bu kanun teklifinde arkadaşlarımız
sık sık Efendim, burada bir reform yok, burada yeni bir şeyler
yok, neden buna yargı reformu diyorsunuz? diyorlar. Evet, burada ciddi
manada yeni yeni reformlar var. Bu bir süreç, düşünülen yargı
paketleri belki dört, belki beş, belki altı olacak. Bu ilk paket, ilk
pakette belirlediğimiz öncelik sıraları var. Bu öncelik
sırasına göre ifade hürriyetini daha çok geliştirelim, bunu
teminat altına alalım ve mümkün olduğu kadar da bunu koruyalım
arzu ediyoruz.
Kanun teklifimizi hazırladıktan sonra,
Meclise vermeden önce, Sayın Grup Başkan Vekilimizle beraber
muhalefet partilerimiz CHP, MHP ve İYİ PARTİyle
toplantılara katıldım. Teklifimizi, önerilerimizi verdik,
Eğer düşünceniz, eleştireceğiniz, katkı
sunacağınız hususlar varsa bunları da memnuniyetle kendi
değerlendirmelerimizle birleştirerek teklife alabiliriz. dedik ve
bunların da bir kısmını teklifimize aldık. Bundan da
son derece mutluluk duyarız. Çünkü adalet gibi bir kavramın en geniş
manada konsensüsle Meclisin gündemine getirilmesi, yargılamaya dair temel
ilkelerin geniş bir konsensüsle getirilmesi son derece önemlidir ve uzun
vadeli olmasının da önemli amaçlarından birisini
oluşturmaktadır.
Burada getirdiğimiz değişiklikle 20
Temmuz 2016 itibarıyla istinaf mahkemelerimiz yargılamaya
başladı ve gerçekten önemli bir kısmı hızlı
şekilde kararlar verdi, kararların çok önemli bir kısmı da
kesinleşti. Belirli suçlar var Düşünce açıklaması ifade
hürriyeti kapsamında mıdır yoksa bunun aşılmasıyla
hakaret midir, terör örgütünün propagandası mıdır, halkı
kin ve düşmanlığa tahrik midir, Türklüğü
aşağılamak mıdır, Cumhurbaşkanına hakaret
midir? diye. İşte ifade hürriyeti olarak düşündüğümüz
temel 13 suça, istinafta kesinleşen bu suçlara temyiz yolunu
açıyoruz. Bu, belki istinaf sistemimizi kısmen delen bir sistem ama
korunan menfaat, korunan değer Türkiyenin daha özgürleştirilmesi,
daha çok ifade hürriyetinin teminat altına alınması
açısından sistemimizi delmeyi göze alıyor ve bu hususları Yargıtayın
denetimine açıyoruz. Yargıtayın geliştireceği
içtihatlarla istinaf mahkemelerine ve yerel mahkemelere yön verilecek, bunun
sonucu olarak da ifade hürriyeti daha geniş manada, evrensel manada
teminat altına alınmış olacaktır.
Bugün itibarıyla, kanun
çıktığından itibaren on beş günlük süreyle
kesinleşmiş davalar açısından bir temyiz süresi
doğuyor. Dava kesinleşme şerhi otomatik olarak temyizle birlikte
kalkacağı için yerel mahkeme tutuklu sanıkların tutukluluk
hâlinin devamına veyahut da tahliyesine dair bu konuda bir karar
verecektir.
Yine, burada önemli bir husus daha getiriyoruz
Terörle Mücadele Kanununun 7nci maddesinin ikinci fıkrasına ve
Haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri
mahiyetinde olan açıklamalar ifade ve düşünce açıklaması suç
oluşturmaz. diyoruz.
Efendim, bu, mevcut Türk Ceza Kanununun 218inci
maddesinin son fıkrası ve 301inci maddesinin üçüncü
fıkrasında var, doğru. O suçlar kapsamında orada ifade
ediyor, diğer bölümlerde ifade etmiyor. Anayasanın 26ncı
maddesindeki temel alan hususu buraya da dercederek daha güçlü bir şekilde
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında oluşan açıklamaları
teminat altına alıp Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve
Yargıtayımızın, Anayasa Mahkememizin geliştirmiş
olduğu içtihatları buraya da dercediyoruz.
Yine, 5651 sayılı İnternet Kanununun
malum 8, 8/A, ve 9uncu maddeleri var, internete erişimin
yasaklandığı hususlar. Mevcut kanunda, Anayasa Mahkemesinin bir
norm denetimi sırasında BTK Başkanının doğrudan
kapatma yetkisini sınırladık kademeli olmadığı
için. Biz de burada bir kademeli sınırlamayı getiriyoruz.
Eğer bir internet ortamındaki yayın URL bakımından
doğrudan o sayfaya, o içeriğe erişilebiliyorsa o içerik kapatılacak.
Yer sağlayıcılar ve erişim sağlayıcılar
Türkiyede ise o sayfaya erişimi kapatmak mümkün oluyor ancak yer
sağlayıcılar yurt dışında olduğunda, her
zaman o sayfaya, o içeriğe engel koymak mümkün olmadığı
için bu sefer de öncelikle onu kapatmayı, mümkün değilse sayfayı
o zaman kapatmayı esas alıyoruz ve bu manada da Anayasanın
öngördüğü bir kademeliliği, bir orantılılığı
korumuş oluyoruz.
İstinaf düzenlemelerinde ciddi ve temel, önemli
değişikliklere de gidiyoruz. Az önce söylediğim gibi, 20
Temmuzdan itibaren, 2016da yürürlüğe giren uygulamayla birlikte, tabii,
her gün yeni yeni ihtiyaçlar doğuyor. Kanunun uygulanması
sırasında ortaya çıkan düşünceleri, fikirleri İstinaf
mahkemelerimizin önerdiği ve Bunlar olduğu zaman yargılama daha
hızlı, daha adil bir şekilde yapılabilir
düşüncelerini kanunumuza dercettik. Ne yaptık? İstinaf
mahkemesinin düzelterek onama yetkisini genişletiyoruz. Başka bir
araştırmaya ihtiyaç duymadan şahsi cezasızlık hâli
olabilir, cezanın indirilmesi hâli olabilir- ceza verilmesine yer
olmadığına, gerek olmadığına karar verilmesi
gerekirse bu durumda mahkemenin duruşma açmaksızın dosya
üzerinden karar verme imkânını getiriyoruz.
Yine, bozma yetkisini genişletiyoruz.
Soruşturma ve kovuşturma bir şarta bağlandı. Diyelim
ki bir memur için izin alınmadan dava açıldı veyahut da Vergi
Usul Kanununa göre Maliyenin görüşü alınmadan dava
açılmışsa işte burada bozma yetkisini getiriyoruz ki usul
kuralları eksik bir şekilde uygulanmamış olsun.
Yine, istinaf mahkemelerinde şöyle bir sorun
var: Yerel mahkeme kararını verdi, istinaf mahkemesine gitti,
duruşma açacağız. Duruşma açtık, sanık
duruşmaya gelmiyor. O zaman ihzar mı yapmalıyız, yoksa
duruşmaya devam mı etmeliyiz? Nasıl olsa ilk derece mahkemesinde
yüz yüzelik ilkesi gereğince sanık dinlendi, tebligat
yapıldı hem sanığa hem avukatına, gelmiyorsa ve
sanığın da aleyhine bir ceza verilmeyecekse, daha az bir ceza
verilecekse o zaman yargılamayı uzatmayalım ve davayı
sonuçlandıralım arzu ediyoruz.
Yine, bir diğer husus: Ceza Usul Kanunumuzun
308inci maddesinde başsavcılık itirazı olarak düzenlenen
bir müessese vardır. Eğer Yargıtayda bir ceza davasında
karar sonuçlanmış ise ve Yargıtay
başsavcılığı Burada bir hata var. diyorsa ilgili
dairesi inceler, dairenin kararından sonra Ceza Genel Kurulu buna karar
verir. Daire düzeltirse orada sonuçlanır, düzeltmezse Ceza Genel Kurulu
karar verir. Biz bunu istinaf mahkemelerimize de getirdik. İstinaf
mahkemesi başsavcılığının itirazı üzerine
aynı daire karar veriyor. O zaman bir etkin norm denetimi, vaka denetimi
yapılamıyor. Bunun için dedik ki: İstinaf mahkemelerinde bir üst
kurul oluşturalım. 1 istinaf başkanı, 4 daire
başkanından müteşekkil bir heyet bu itirazları incelesin ve
buna göre de daha etkili bir norm denetimi, bir dosya denetimi, hukuk denetimi
yapılsın arzu ettik.
Yine idari yargıda olmayan SEGBİS
dediğimiz görüntülü olarak bir mahkemenin bir başka mahkemedeki
ilgiliyi dinlemesi sistemini ceza usulünden, hukuk usulünden İdari
Yargılama Usul Kanununa da değiştiriyoruz ve oraya da
getiriyoruz.
Mağdur hakları çerçevesinde bu kanunda
önemli değişiklikler yapıyoruz. Aile mahkemelerimizde sosyal
çalışmacılar, psikologlar var. Her aile mahkemesine
bağlı olarak çalışıyorlar. Bir mahkemede 3 sosyal
çalışmacı var, diğer mahkemede olmayabiliyor. O zaman bu
mahkemedeki birinci aile mahkemesinin uzmanı ikinci aile mahkemesine bilirkişi
olarak gidiyor ve ciddi manada sorunlar çıkıyor. Bunların
hepsini bir adliyede havuz sistemine alıyoruz, tevziyle hangi mahkemenin
ihtiyacı varsa oradaki uzmanlar o aile mahkemesinde veya cumhuriyet
savcılığının soruşturmada ihtiyacı
olduğu şekilde orada görevlendirilebilecekler.
Yine, çok önemli bir müessese, çocuk izleme
merkezleri ve adli görüşme odaları oluşturuyoruz. Çocuklara
karşı işlenen cinsel suçlarda ve cinsel saldırı
suçlarındaki ifadeler çocuk izleme merkezinde alınacak artık.
Bunun sonucu olarak cumhuriyet savcısı o odanın arkasında
bulunacak, ilgili uzman mağdur ile beraber yüz yüze konuşacak,
savcının sorduğu sorular alınacak, kamera kaydı
alınacak ve bu gizli bir belge olacak. Bu belgeyi sanık ve
avukatı ancak mahkemede dava sırasında yazı işlerinin
göstereceği şekilde görebilecek, inceleyecek; bu belge yazıya
dökülecek, yazıya döküldükten sonra gizlilik belgesi olacak,
sanığa, mağdura, taraflara belge verilecek; bu video kayıt
verilmeyecek. Mahkeme isterse tekrar mahkemede değil naip hâkimle çocuk
izleme merkezinde bu çocuğun tekrar sorgusunu yapabilecek. Eğer bu
belge, bu video kayıt, dosyadaki gizlilik belgesi olan belgeyi, birisi
kişisel veriyi yayınlarsa suçunu artırıyoruz, 1 kat daha
fazla ödesin çünkü çocuklarımızın mağdur olmasını
arzu etmiyoruz, yaşadığı travmayı bir kere daha
yaşamamasını arzu ediyoruz.
Bu yargı reformunun önemli reformlarından
biri de savcılara vereceğimiz yeni yetkiler. Ön ödemeyi
genişletiyoruz, 3 taksit hâline getiriyoruz. Uzlaşmayla ilgili 2 yeni
suçu esas alıyoruz. Arkadaşlar, uzlaşmada ciddi manada başarı
elde ediliyor. 250 bin dosyanın yaklaşık 100 bin dosyası
uzlaştırmayla sonuçlanıyor. Şimdi, bu alternatif sistemleri
daha da artıralım arzu ediyoruz ve böylece de yargı, mümkün
olduğu kadar mahkemenin önüne varmadan hızlı bir şekilde
sonuçlansın ve etkin bir mücadele yapsın.
Hukuk sistemimize yeni iki kavramı daha
getiriyoruz; bir, seri muhakeme usulü; iki, basit muhakeme usulü. Seri muhakeme
usulünde 13 suçta, her şeyiyle sabit, ispatı çok kolay olan suçlarda
cumhuriyet savcısına ciddi bir yetki veriyoruz, diyoruz ki:
Sanıkla oturup konuşabilip
Eğer siz bu yöntemi kabul
ediyorsanız, belirtilen, kanunda öngörülen suçun yarısını
kabul ederseniz, bu erteleme imkânı vesaire de olabilir
Mahkemeden
talepnameyle istekte bulunacak ve o gün karar verilecek. Karara itiraz
hakkı yine var ancak aynı gün sonuçlanabilecek. Bugün, beş
yıl yargılamanın sonunda hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasıyla ortadan kalkan sistem aynı gün
sonuçlanıp aynı gün karar verilebileceği için çok daha etkin bir
mücadeleyi yapmış olacağız.
Kamu davasının ertelenmesini bugün bir
yıllık suçlar için uygulayabiliyoruz, şimdi bunu iki yıla
çıkarıyoruz. 250 bin dosyadan 1.500 civarında dosyaya karar
verilmiş, bunun daha etkin uygulanması için cumhuriyet
savcısının yetkilerini artırıyoruz. Eğer
şüpheli, mağdurun zararlarını öderse, daha önce bir suç
işlememişse, kanunda belirtilen şartları
taşıyorsa kamu davasını beş yıl süreyle
savcılarımız erteleyebilecek ve bu süreç içinde de ilgili
kişi takip altında tutulacak. Bu yargı reformunun çok önemli,
belki de gerçek reformlarından birisi, soruşturma sırasında
tutukluluğa sınır getiriyoruz.
Arkadaşlar, bu, cumhuriyet tarihi boyunca hiç
olmayan bir şeydi. Şimdi bir yıl ile terörle ilgili suçlarda 2+5
yıl 7 yıl olan soruşturma ve kovuşturmadaki toplam
tutukluluk süresini asliye cezalık suçlarda altı ay, ağır
cezalık suçlarda bir yıl, Terörle Mücadele Kanunundan suçlarda bir
buçuk yıl artı altı ay olmak üzere iki yıl ile
sınırlıyoruz. Eğer iki yıl içinde çok
sanıklı bir davada bile olsa savcı iddianamesini tanzim
etmiyorsa, davayı açamıyorsa artık şüpheli tutuklu
kalmayacak. Bunun bence çok tarihî bir yenilik olduğunu, çok tarihî bir
reform olduğunu belirtmek isterim. 12-15 yaşındaki
çocuklarımız için bu süreleri 1/2, 15-18 yaşındaki
çocuklarımız için de bu suçu 3/4 oranında indiriyoruz.
Tabii, süre de sınırlandıkça.. Çok
önemli konular var, bunların bir kısmını az önce belirttik:
Kamu davasının ertelemesi. Bu konuda iki husus daha getiriyoruz. Bir:
Avukatlar açısından pasaportlar. On beş yıllık
kıdemli avukatlara yeşil pasaport verilmesi.
Arkadaşlarımız Bu bir reform değil. diyorlar. Ben 1987
yılında hukuk fakültesine başladım, o gün
konuşuluyordu avukatlara yeşil pasaport verilmesi. Otuz iki yıl
oldu, bugün getiriyoruz. Arkadaşlar, bu gerçekten avukatlar
açısından önemli bir imtiyazdır. Birçok meslektaş da
diğer serbest meslek sahipleri de, doktorlar, noterler, hepsi Bize
verin. diyorlar. Avukat meslektaşlarımız yurt
dışına ciddi manada davaları, bilimsel programları
için gidiyorlar, onlara önemli bir katkı sağlıyoruz. Tabii,
burada birkaç istisna husus var, bunlar da Genel Kurulumuzun takdirinde olan
konudur. Devlet olarak normal, seyahat hürriyetini isteyen her vatandaşa
gri pasaportunu veriyoruz Anayasanın 23üncü maddesindeki seyahat hürriyeti
çerçevesinde. Ancak yeşil pasaport, devletin belirli kamu görevlilerine
verdiği ilave bir atıfeti. O zaman yeşil pasaport verdiğim
kişilere daha fazla sınırlamayı dikkate alabilirim. diyor.
Bu da son derece anlaşılabilir bir husustur. Avukat meslektaşlarımıza
şimdiden kanun yasalaştığında hayırlı olsun
diyoruz.
Yine hukuk meslekleri için çok tarihî bir sınav
getiriyoruz. Artık hukukun temel meslekleri olan avukatlık, hâkim ve
savcılık, noterlik, bu dört meslek açısından hukuk
fakültesini bitiren herkes genel bir sınava girecek. Bu sınavdan en
az 100 sorudan 70 puan alanlar avukatlık ve noterlik için staja
başlayacak, hâkimlik ve savcılık için ise esas o sınava
müracaat edebilecek. İdari yargı hâkim ve savcıları için
ise siyasal bilgiler fakültesi, iktisadi idari bilimler fakültesi, iktisat ve
maliye bölümünden mezun olanlar idari yargı ön sınavına
girecekler. Bu kişilerde mevcut kanunda, geçmiş kanunda da yüzde 20
esas alındığı için yine yüzde 20yi belirtiyoruz, Genel
Kurulun takdirinde. Burada örgün eğitim kelimesi de ilave edilerek hukuk
fakültelerinden mezun gençlerimizin hukuk eğitiminde, hukuk
mesleğinin icrasında çok daha iyi bir noktaya, çok daha kalifiyeli
bir noktaya getirilmesi hepimizin arzusu.
Hukuk her zaman toplumların direğidir.
Hukukun temel ilkelerini ne kadar sağlam hâle getirirsek hukuku ne kadar
etkin bir şekilde uygularsak bu toplum çok daha mutlu ve huzurlu bir
yaşamı elde eder. Bizim de bütün amacımız, bütün gayretimiz
gerçekten bunadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkaya, devam edin.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bu kanun ve
inşallah bundan sonra getirilecek diğer paketler var. Hepsini bir
bütün hâlinde arka arkaya tamamlamalıyız ve bunları
sağladıktan sonra hâkim ve savcılarımızın en
geniş manada bağımsız ve teminatı tam bir şekilde
doğru karar vermeleriyle kanun yolları denetimi sonrası toplumda
huzuru ve refahı sağlamalıyız.
Benim en büyük arzum şudur: Bir mahkemenin
önüne gelen ihtilafın o mahkeme tarafından tam bir şekilde
çözülmesi. Mahkeme tarafından öyle bir çözüm olmalı ki taraflar bir
kez daha yargının önüne gelmeyi arzu etmesinler. Biz onu
sağladığımız gün, yargılama felsefemizin
değişikliğiyle, hukuk usulü ve ceza usulünde yapacağımız
değişikliklerle bu sistemi kırdığımızda,
yargılamayı kökünden çözdüğümüzde ihtilaflar çok daha az
gelecek; yargı dışı uyuşmazlık, alternatif
uyuşmazlık yöntemleriyle daha etkin, daha verimli yöntemleri
getirdiğimizde toplum arasındaki ihtilafların, uyuşmazlığın
sulh yoluyla giderilmesi toplumdaki mutluluğu ve huzuru
artıracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Özkaya.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bir avukat olarak hem
hukuk fakültesindeki mezunlara getirilen temel hukuk sınavı hem de
avukat meslektaşlarımıza getirilen pasaport verilmesi;
tutukluluk süresindeki sınırlama, yeni yargılama yöntem ve
usullerinin getirilmesinin gerçek birer devrim, gerçek birer hukuk reformu
olduğuna inanıyor, yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.
Kanunumuzun hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
Şahıslar adına ilk söz Çanakkale
Milletvekilimiz Sayın Muharrem Erkeke aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Erkek.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Somut bir dava dosyasıyla başlamak
istiyorum bir hukukçu olarak. Bu sıralarda birlikte görev
yaptığımız Eren Erdem, bugün tutuklulukta tam 467nci günü
bitiyor, Silivri Cezaevinde. Dosyasını çok iyi biliyoruz, çok iyi
inceledik. Eren Erdem dört yıl iki ay hapis cezası aldı, FETÖ
terör örgütüne üye olmamakla birlikte FETÖye yardım etmekten. 2011
yılında Nurjuvazi kitabını yazan Eren Erdem. O zaman
iktidar Fetullah Gülen hazretleriyle birlikte yürürken Eren Erdem bu
yapılanmayı tüm çıplaklığıyla ortaya koydu, hatta
Bank Asya dava açtı, kitabını toplattı çünkü kitabın
içinde bugün birçoğunun gördüğü gerçekler vardı. Nurjuvazi
kitabını yazan Eren Erdem, Selam Tevhid davasında sanık
olan Eren Erdem. Selam Tevhid davasını açan, yürüten hâkimlerin,
savcıların hepsi cezaevinde. Bu kişiye FETÖye yardımdan
hapis cezası verildi ve cezaevinde. Eren Erdemin beş yıl
telefonları dinlendi, bir tek aleyhinde bir şey bulunamadı,
tertemiz. Beş yıllık HTS kayıtları incelendi,
bırakın konuşmayı, bir caddede bile bir FETÖcüyle birlikte
bir araya gelmemiş. SMS kayıtları incelendi, hiçbir şey
bulunamadı. MASAK raporları, hepsi lehine. Peki, ne bulundu? Gizli
bir tanık. Yalnızca dosyada gizli bir tanığın ifadesi.
O gizli tanık da duruşmada bir gün çıktı Beni Eren
Erdemin aleyhinde tanıklık yapmaya zorladılar. dedi. Çok
gariptir ki bu gizli tanık aynı zamanda bu davada sanık da, hem
gizli tanık hem sanık. Hukukçular çok iyi bilirler; aynı dava
dosyasında bir sanığın suç atımıyla diğer
sanık cezalandırılmaz, başka deliller olması
lazım. Aleyhinde somut hiçbir delil yok dosyada. O gizli tanığın
bu itirafından sonra, ki kimlerin de o gizli tanığı
yönlendirdiği biliniyor, isim vermeyeyim şimdi, kürsüden isim vermek
doğru olmaz ama dosyada var; tahliye edildi oy birliğiyle esas
mahkemesi tarafından. Daha cezaevinden çıkamadan itiraz edildi apar
topar, bir sonraki mahkemenin o klasörlerce dosyayı incelemesi mümkün
değil, beş dakikada tahliye kararını kaldırdı.
Sonra aynı mahkeme herhâlde çok baskı altında, yargı
yürütmenin tahakkümü altında bu cezayı vermek zorunda kaldı.
Aynı dosyadan tefrik edilen başka bir
sanık altı yıl ceza aldı -tutuksuz- tahliye edildi hükümle,
Eren Erdem dört yıl iki ay aldı, hâlâ cezaevinde. Bunu niçin
paylaşıyorum? Bu sıralarda birlikte
çalıştığımız bir arkadaşımız -hani
yargı reformunu konuşuyoruz ya- diyor ki: Ya, siz bunu reform olarak
niye nitelemiyorsunuz? Bu pakete bakarak bunu yapmayın. Biz zaten
yalnızca bu pakete bakarak yapmıyoruz ki, daha çok paket gelecek,
biliyoruz. Bu paketlerin dayanağı ne? Strateji belgesi,
dayanağı o.
Şimdi, hak ve özgürlükler nerede? Anayasada.
Yargıç güvencesi nerede? Anayasada. Orada teminat altına
almanız lazım yargıç güvencesini, başka türlü anlamı
yok ki. Hâkimler ve Savcılar Kurulu nerede? Anayasada. Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun Başkanı Adalet Bakanı, Bakan
Yardımcısı doğal üye. Bir siyasi partinin genel
başkanı ki bunu siz yarattınız- üye atıyor direkt
Hâkimler ve Savcılar Kuruluna. Siyasetten uzaklaştırmamız
gerekirken daha da siyasetin içine soktuk Hâkimler ve Savcılar Kurulunu.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunu düzenlemeden yargı reformu olabilir mi?
Yargı reformu dediğiniz şey bağımsız
yargı dediğiniz şey somut olarak nedir? Hâkimin
bağımsızlığıdır. Hâkimler korkuyor bugün.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunda bir düzenleme yok. Strateji belgesinde bir
Anayasa değişikliği var mı? Onun için, biz Bu bir reform
değil. diyoruz, reform değil. Bu, bazı kanunlarda
değişiklikler yapan kanun teklifi. Olumlu olanları zaten
destekliyoruz ama bir reform değil. Lütfen
Özellikle hukukçuların
bunu bir reform olarak nitelemesi bence adalete büyük bir
saygısızlık. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bakın, asıl
sorunumuz ne biliyor musunuz? Asıl sorunumuz zaten bu sistemin ta kendisi.
Biz 16 Nisan 2017 tarihinde parlamenter sistemden başkanlık sistemine
geçmedik çünkü çok iyi biliyorsunuz, başkanlık sistemi çok sert
kuvvetler ayrılığını gerektirir. Biz
başkanlık sistemine geçmedik, biz bir tek adam rejimine geçtik. (CHP
sıralarından alkışlar) Asıl sorunumuz bu ve siz
yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanını bir siyasi parti
genel başkanı yaptınız, mecbur olmadığı hâlde
Anayasaya göre. E, yürütmenin başı, e, yasama organında da çok
sayıda milletvekiline sahip bir siyasi parti genel başkanı,
nerede kuvvetler ayrılığı? Kuvvetler
ayrılığının olmadığı yerde hukuk
devleti olur mu? Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde yüksek yargıçlar,
yüksek yargı organlarının başkanları -Yargıtay
başkanı, Danıştay başkanı, Sayıştay
başkanı- bir siyasi parti genel başkanı huzurunda
ayağa kalkar? Kalkmaz. Kalkarsa ne olur? Yargı
bağımsız ve tarafsız görünemez. Toplumun gözünde artık
o tarafsızlık, bağımsızlık bitmiştir.
Amerikada başkan bir salona girdiği zaman oradaki yargıçlar
ayağa kalkıyor mu? Kalkmazlar çünkü kalktıkları anda zaten
-ne reformu- bağımsızlık, tarafsızlık ortadan
kalkıyor. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda adli yıl
açılışı yapılmaz, yapılırsa yargı
bağımsız ve tarafsız gözükemez. Bir siyasi parti genel
başkanı huzurunda hâkim, savcı kuraları çekilmez,
çekerseniz bağımsızlık ve tarafsızlıktan
bahsedemezsiniz. Onun için toplumda adalete olan güven yok oldu, onun için
artık insanlar, sokaktaki vatandaş kanun önünde eşitliğe
inanmıyor çünkü şu anda Cumhurbaşkanı parlamenter sistemde
herhangi bir siyasi partiyle bağı olmayan bir cumhurbaşkanı
değil, yürütmeyi temsil ediyor tek başına yani yürütme, icra.
Yargı onun önünde ayağa kalkar mı? Hani reform konuşuyoruz
ya, bağımsızlık ve tarafsızlık konuşuyoruz
ya.
Meslektaşlarımıza yeşil
pasaport, ne güzel verelim, önemli bir şey ama reform değil.
Silahların eşitliğini sağlayabiliyor musunuz iddia
makamıyla savunma makamı arasında? Asıl reform odur. 2015
yılında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizzat tarafımca
imzalanan avukat meslektaşlarımıza yeşil pasaport talebi
var, niçin gündeme almadınız, niçin kabul etmediniz? Madem önemli bu kadar,
neden?
Bakın, OHAL düzeninde, 16 Nisan 2017de OHAL
devam ederken -OHAL demek hak ve özgürlükler, demokrasi, hukuk askıda
demektir- OHAL şartlarında iktidar ne yaptı? Anayasayı
araç olarak kullanıp yani suistimalci bir Anayasa
değişikliğiyle otoriter bir sistemi
meşrulaştırmak istedi. Bugün onun için bu sorunları
yaşıyoruz, onun için bu strateji belgesine biz makyaj diyoruz,
adalete olan güvensizliği örtmek için. Reform değil. Yani bu pakete
dayanarak söylemiyoruz bunu yalnızca, strateji belgesine dayanarak
söylüyoruz. Peki, sonuçta ne oldu? Adalete olan güven yok oldu, artık
sokaktaki vatandaş adalete güvenmiyor; bu çok önemli bir şey.
Asıl beka sorunu nedir? Devletin temeli adalettir. Adalet çürürse
işte o zaman devletin bekası tehlikeye girer. (CHP sıralarından
alkışlar) Adalet olmazsa, adalet çürürse, ekonomi o zaman krize
girer. Aş, iş, ekmek olmaz adalet olmazsa, ekonomik büyüme de olmaz.
Onun için gelin bir reform yapalım. Samimiyseniz eğer reform
konusunda, gelin Anayasayı değiştirelim, eğer samimiyseniz.
Ne oldu sonuçta? Ne yaptınız? Bakın, son beş yılda
hukukun üstünlüğü endeksinde 50 basamak geriledik. 2014te 59uncu
sıradaydık, yıl 2019 109uncu sıradayız.
İşte tablo bu. Tek adam rejiminin adaleti getirdiği nokta.
Yolsuzluk algısında 25 basamak geriledik, çünkü hukuk devleti yok.
Yolsuzluk algısında da sürekli geriliyoruz. Hukukun üstünlüğü
endeksinde
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sakin ol hemşehrim,
sakin ol!
MUHARREM ERKEK (Devamla) Hiçbir sorun yok. Konu
adalet olunca
Bakın, büyük adaletsizlikler var. Sayın Turan, suçsuz
insanlar cezaevinde, sizin için bunun hiçbir önemi yok mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) FETÖcüler.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Ben heyecanlanıyorum
adalet için.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Can Dündar, FETÖcüler
MUHARREM ERKEK (Devamla) Gelin, tüm
adaletsizlikleri adaletle ortadan kaldıralım.
Hukukun üstünlüğü endeksinde
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sen nereden biliyorsun?
MUHARREM ERKEK (Devamla) Askerî öğrenciler
cezaevinde. FETÖ darbe girişimini onlar mı yaptı?
KEMAL ÇELİK (Antalya) Nereden biliyorsun?
MUHARREM ERKEK (Devamla) Askerî öğrenciler mi
yaptı darbe girişimini? (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakışmıyor sana. Çok yanlış, tarihe geçiyor.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Gencecik, pırıl
pırıl çocuklar mı yaptı?
KEMAL ÇELİK (Antalya) Kim aldı
onları?
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Siz aldınız,
iktidardınız, yıllarca beraber yürüdünüz. Kim aldı? Biz mi
aldık? (CHP sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Senin dönemin
de parlak değil, hiç parlak değil.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Bakın, hukukun
üstünlüğü endeksinde dünyada ilk 10 ülke, biliyorsunuz hepiniz,
Danimarkası, Norveçi, Almanyası, şusu busu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Erkek.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Ama dikkat, hepsi de
parlamenter sistemle yönetiliyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok özlersiniz o eski
günleri.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Bakın, dünya
mutluluk endeksinde ilk 10 ülke -Finlandiya, Danimarka, Norveç, İzlanda,
Kanada
- bir tek başkanlık sistemi yok ama son 10 ülkede de bir tek
parlamenter sistem yok. İşte, Türkiyeyi hukuksuzluğa,
adaletsizliğe, mutsuzluğa ittiniz. Anayasada yazması yetmez.
1876 bizim ilk anayasamız, Kanuni Esasi, 86ncı madde: Mahkemeler
her türlü müdahaleden azadedir. Çok önemli bir cümle, değil mi?
Yazıyordu ama Abdülhamit Anayasayı askıya aldı, o hüküm de
gitti Anayasayla beraber. Anayasada yazması yetmez; zihniyet, uygulama
önemli. Siz bugün adaletin kılıcını körelttiniz, adalet
terazisinin kefelerini bozdunuz. Adalet tanrıçasını mı
kandırmaya çalışıyorsunuz burada bu belgeyle? (CHP
sıralarından alkışlar) O kadar kandırmaya,
kandırılmaya alışmışsınız ki. Bizim
derdimiz, bizim mücadelemiz demokrasi mücadelesi; hak, hukuk, adalet
mücadelesi.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şahıslar adına son söz, Manisa Milletvekilimiz Sayın
İsmail Bilene aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Bilen, süreniz on dakika.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi,
siz değerli milletvekillerini ve ekranları başında bizleri
izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, konuşmama
başlamadan önce, vatanımızın bütünlüğüne, devletimizin
bekasına, 82 milyon vatandaşımızın huzur ve
güvenliğine yönelik tehdit, tehlike oluşturan tüm terör örgütlerine
karşı bölgemizin istikrar ve huzuruna katkı sağlayan,
gücünü asil milletimizin sevgisi, güveni ve doğasından alan
şanlı ordumuza Güvenli Bölge Harekâtında başarılar
diliyorum; tüm güvenlik güçlerimizin Allah yâr ve yardımcısı olsun
diyorum.
Kıymetli arkadaşlar, ben de kanun metniyle
ilgili bir kısım şeyleri hazırladım, sizlerle de
paylaşmak istiyordum. Ali Özkaya Bey ve diğer hatipler kısmen
bunlara değindiler. Yaklaşık otuz yıllık hukukçuluk
mesleğini icra eden bir arkadaşınız, bir kardeşiniz
olarak söylüyorum, eskiden beri ifade edilen bir husus var: Yargı
bağımsız olsun. Eyvallah, buna hiç kimsenin itirazı yok ama
ya cılız bir sesle ya da kimsenin duymayacağı şekilde
tarafsız olmasını söyleyen arkadaşlarımız var.
Şimdi yargıya bir bakalım. Otuz-otuz
beş yıl avukatlık mesleğini icra etmiş bir hukukçu
olarak söylüyorum. Geciken adalet, adalet miydi? İdeolojisine göre karar
verenler hâkim miydi, yargıç mıydı, adalet mi
dağıtıyorlardı bu ülkede? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Vicdanlarınıza
sesleniyorum. İktidar olmuş bir partiyi kapatmak üzere ilk önce
uyduruk deliller oluşturacaksınız, düdük
çaldığında başçavuşun önünde esas duruşa
geçeceksiniz, ondan sonra yargının
bağımsızlığından ve tarafsızlığından
söz edeceksiniz. Hiç unutmam, yüksek bir yargıç mensubu Cüzdanım ile
vicdanım arasında sıkışıyorum. demişti.
Böyle bir yargısı vardı bu ülkenin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sosyolojinin genel bir
kaidesi vardır: Suimisal emsal olmaz.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Üstadım, üstadım, bakın, hukuk
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Suimisal emsal olmaz.
CAVİT ARI (Antalya) 2004te dedi, sizin
iktidarınız döneminde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Devam et İsmail
ağabey.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yani hamaset
yapabiliriz, popülizm de yapabiliriz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hiç hamaset
yapmıyoruz. Kötü örnek, örnek değil, iyi şeylerden bahsedelim.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın,
eyvallah, o zaman adaletin içinde bulunduğu durumdan bugünkü geldiği
noktaya bir bakalım. Adalet merdiven altında
dağıtılmaya çalışılırdı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Geldiği nokta
rezillik, rezillik.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın
otuz yıllık deneyimim var dedim. Kıymetli arkadaşlar, hukuk
davalarında dava sürüncemede kalsın diye zaman zaman temyiz
yapılır. Kanuni faiz oranı yüzde 30du, enflasyon yüzde 170,
hatta bazı gecelerde yüzde 7 binler, 8 binlerdeydi. Yargıtaydan karar
gelinceye kadar para, alacak pula dönerdi, vatandaş hakkına hukukuna
erişemezdi.
Geliyorum ceza davalarına. Mağdur aileler
mahkemeye müracaat eder, kendilerine zulüm veya baskı uygulayanlardan
şikâyetçi olurlar, dosya Yargıtaya gelir zaman
aşımından hakkına hukukuna erişemeden bu insanlar
belki öbür dünyaya irtihal ederdi. Şimdi o dönemlerin özlemi
içerisindeyiz; üzülürüm.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Örnekler ver, somut.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Çok
üzülürüm.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ağabey,
yargı reformunu anlat sen. Devam et ağabey.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Efendim,
yargı reformuna bir bakalım, geçmişten bugüne
Yetersiz de
bulabiliriz, kifayetsiz de bulabiliriz, daha mükemmelini de isteyebiliriz.
Anayasa değişikliği konusunda -Muharrem Beye
katılıyorum- bir heyet oluşturduk. Sizler de iştirak edin,
sizler de üye verin; beraber sivil bir anayasa yapalım. dedik. Mutabakat
sağladığımız 55 maddeyi gelin geçirelim. dedik. O
dönemde de ben Parlamentodaydım, yanaşmadınız, uzak
durdunuz. Sonraki heyete eleman vermediniz, üye vermediniz.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Yanaştık. Masadan kalktınız.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Ve
dolayısıyla, sivil bir anayasayı maalesef üzülerek söylüyorum,
bu Parlamentoda başaramadık, geçiremedik. Keşke sivil bir
anayasa yapabilseydik. Bunu güzel bir çağrı, bir davet olarak kabul
ediyorum; yarından tezi yok hemen sivil bir anayasayı da
yapalım.
Yargıçlar, yüksek mahkemeler devlet
başkanına ya da Hükûmete yönelik aleyhte kararlar
aldığında bağımsız oluyorlar, tarafsız
oluyorlar, ideolojilerine göre karar verince tarafsız ve
bağımsız oluyorlar ve biz de onlardan mutlu oluyoruz; öyle mi?
Bu, doğru bir şey mi? İktidar namzeti değil misiniz? Ana
muhalefet başta olmak üzere sürekli sizinle kavga eden, sürekli sizinle
çatışan bir iktidar veya bir yargı olabilir mi?
İki tane örnek vereyim: Hemen şuradaki
Akay Kavşağını biliyorsunuz, o dönemde bizim belediye
başkanı arkadaşımızın yaptığı bir
geçitti. Yürütmeyi durdurma kararı verildi; uygulanma kabiliyeti var
mı? Hadi buyurun, kapatabildik mi? Gelelim, Orta Doğunun oradan
yaptığımız yola, çevre yoluna. -En çok da karşı
çıkanlar şimdi orayı kullanıyor- Yargı, ideolojik bir
karar verdi, orayı da kapattı, orayı da kapattı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Taksimde
öyle.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Ne
ideolojik kararı ya! Orada yargı geç kaldığı için
böyle oldu.
İSMAİL BİLEN (Devamla) - En çok da
kullananlar onlar.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Yargı geç karar verdiği için oldu. Öyle şey mi olur? Ne
ideolojisi, Orta Doğunun ne ideolojisi vardı?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yani o yol
gerekli değildi öyle mi?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Peki, Akay
Kavşağını kapatalım; var mısınız?
Kamuoyuna bir soralım.
BAŞKAN Sayın Bilen, Sayın Bilen
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Görevden
aldığınız belediye başkanlarını
yargının önüne niye çıkarmadınız.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Yapmayın, gözünüzü seveyim. Bu yargı hepimize lazım.
BAŞKAN Sayın Bilen, siz Genel Kurula
hitap edin.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ben Genel
Kurula hitap ediyorum. Sataşanları uyarmanız, ikaz etmeniz
gerekirken Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekir. Bakın, siz de Genel
Kurula
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ben isim
vermiyorum, hiç kimseyi de hedef almıyorum.
BAŞKAN Tamam buyurun.
Siz kimseyle muhatap olmadan Genel Kurula hitap
edin.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bizimle muhatap
olsun Başkanım.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Kimseyi
hedef almıyorum.
Güzel bir şey getiriyoruz, tutukluluk
sürelerini kısaltıyoruz. Toplumun infiale
kapıldığı hususlarda hassasiyet gösteriyoruz, cezaları
artırıyoruz, daha gelecek paketler var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Lütfediyor gibi
konuşuyorsunuz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Efendim,
infaz yasasında da iyileştirmeler yapalım. Tabii ki, o da
gelecek, infaz yasasını da düzenleyeceğiz ama sizlerin de buna
olumlu, müspet katkı vermeniz kaydıyla.
Kıymetli arkadaşlar, geçmişte de ben
bir Barolar Birliği Başkanımızla bir
tartışmanın içerisine girmiştim. Kendisi rahmetli oldu,
ismini zikretmeyeyim, ona da söylemiştim. Mesleğin problemleriyle,
meslektaşlarımızın sorunlarıyla ilgili hangi çözüm
ürettiniz, bugüne kadar bize hangi öneriyi getirdiniz?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Çağdaş Hukukçular Derneğini kapatarak mı ürettiniz?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ne zaman
kürsüye çıktıysanız ideolojik bir tavır
takındınız. İktidar partisinin yöneticilerini,
hükûmetlerini, Başbakanı hedef aldınız, yapmayın bunu.
Bakın, yargı ideolojik bakış açısıyla
düzenlenecek bir alan değil.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Barolar
Birliğinin başında Türkiyeyi kaldırarak mı
düzelteceksiniz?
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen,
konuşmacıyı dinleyelim.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet,
Barolar Birliği de hukukun üstünlüğüne inanacak, ideolojik
takıntılarından uzak duracak.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Temsili bozarak
mı düzelteceksiniz?
BAŞKAN Karşılıklı
değil.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bir siyasi
kurumun, bir siyasi partinin arka bahçesi olmayacak hiçbir yargıç.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Barolarda
temsili bozun düzelir(!)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
İşinize gelmeyen her şey ideolojik.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
İSMAİL BİLEN (Devamla) Anayasa
Mahkemesi başkanlarına bakalım. Yekta Güngör Özdenin
geçmişine bir bakalım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ne var Yekta
Güngörün geçmişinde, ne var?
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Pırıl pırıl. Ne var geçmişinde Yekta Güngör Özdenin?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yüksek
yargıçların hepsi bir siyasi partinin mensubuydu ve yargıç
olurken de istifa ederek oraya başkan olmuşlardı.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) En
azından istifa etti.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Özdemir Özokun
Anayasa Mahkemesine
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
konuşmacıyı izleyin lütfen.
İSMAİL BİLEN (Devamla) İstifa
edince bütün dünya görüşlerini bir kenara bıraktı,
ideolojisinden arındı ve tarafsız ve bağımsız bir
karar verdi öyle mi? Allah aşkına yapmayınız.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Yargıyı AKPlilerle doldurdunuz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen,
sakin olun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Başkanım, Yekta Güngör Özdenin neyi var açıklasın.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Sizin
gibi düşünenler ideolojik değil, düşünmeyenler ideolojik öyle
mi?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İdeolojik
konuşuyor, ideolojik.
BAŞKAN Bırakın kürsüde
konuşuyor Sayın Hatip.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Temel hak ve
hürriyetler, ifade özgürlüğü sadece muhalefete değil, iktidar
mensuplarına da hatta ve hatta iktidar veya muhalefet mensubu olmayan STK
mensuplarına da lazım arkadaşlar, ifade özgürlüğünü
kendinize istediğiniz kadar onlara da isteyeceksiniz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) AKP ilçe
başkanlarını yargıya doldurdunuz. Bu mu
bağımsızlık?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, rica
ediyorum.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın,
geçmişten çok örnekler veririm. Mehmet Moğultaydan örnek veririm,
Seyfi Oktaydan örnekler veririm.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İyi ki
onlar da varmış, yargıda hâkim, savcı kalmayacaktı,
hepsi FETÖcü olacaktı. İyi ki de onlar varmış, yoksa
yargıç bulamayacaktınız.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
İdeolojilerine göre kararlar veren o yargıçlardan çekti bu ülke ne çektiyse.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Hayır, asıl sizin getirdiğiniz FETÖcü yargıçlardan çekti.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Vural
Şavaştan ve onun arkadaşlarından çekti.
Gazete kupürleriyle yalan haberler üreten
yargıçlar... (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bilen... Değerli
arkadaşlar, hatibi izleyin lütfen, hatibi izleyin.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Gerçekten
samimi olarak söylüyorum, üzüldüğüm bir husustur.
Buraya çıkan hatiplerin şunu
yapmasını beklerim. Bunu birkaç kez de buradaki
konuşmalarımda dile getirdim, ifade ettim, biz kanun metni üzerinde
konuşursak yarın yine hukuk fakültelerinde ders veren hocalar
şunu söyleyecek talebelere: Eğer kanunda bir boşluk görüyorsanız
mehaza, mehazda bulamıyorsanız uygulamaya, Yargıtay
kararlarına, orada da bulamıyorsanız arkadaşlar...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) AKP
tüzüğüne bakın!
İSMAİL BİLEN (Devamla) ...Mecliste
gerekçeye bakın, o gerekçede kanun koyucu neyi murat etmiş, neyi
temenni etmiş, ona bir bakın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Külliyeye
bakın!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Buraya
çıkıyoruz, kanun metniyle ilgili olmayan, tamamen popülizme yönelik,
hamasete yönelik birçok şey söylüyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Siz onu
yapıyorsunuz. Burada olmayan insanların adını
anıyorsunuz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Uygulamada
hiç mi yanlış yok? Elbette yanlışlar var. Bu
yanlışları düzeltmek bizim görevimiz değil arkadaşlar.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kimin görevi
peki?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Şöyle
bir şey olabilir mi? Siyasetçinin, avukatın, basın
mensuplarının suç işleme özgürlüğü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bilen, devam edin, bir
dakika daha ekliyorum
İSMAİL BİLEN (Devamla) Biraz önce
bir hatip arkadaşım, bir başka konuda şunu söyledi:
Efendim, burada konuşanlara şiddet içermediği hâlde, silah
kullanmadığı hâlde tepki gösteriyorsunuz. Arkadaşlar,
sadece silah kullanmak değil, silahı kullananı teşvik
etmek, övmek, methetmek hiçbir demokratik ülkede mübah görülemez.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Anayasa Mahkemesi
kararlarına bak, ondan sonra konuş.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
İfade özgürlüğü dersinden galiba
devamsızlığınız var.
BAŞKAN Lütfen değerli
arkadaşlarım, lütfen...
İSMAİL BİLEN (Devamla) Her
demokratik ülke bu şiddete yönelik davranışı, övücü
tavrı yasaklar. Buna hepimizin birlikte karşı çıkmamız
lazım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sinirli
çocuklar da buna dâhil mi?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Kanunun
özellikle ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) IŞİD,
sinirli çocuklar da buna dâhil mi?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Herkes
dâhil, hukuk herkese lazım.
Sizleri sevgiyle, saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bilen, Abdullah
Öcalanın mektubunu okumak bu söylediğin suç kapsamına giriyor
mu girmiyor mu? Terörü ve teröristi övmek suçuna dâhil mi, değil mi?
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, bir saniye.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüde
konuşan değerli hatiplerimizin konuşmalarını
beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama bu kürsüde aykırı da olsa
her türlü sert eleştiriyi, sert değerlendirmeleri herkes
saygıyla dinlemek zorunda. Bu, bir kere temel kural, herkes için böyle. Bu
kürsünün masumiyeti vardır. Bu kürsüye çıkanın da bir
konuşma özgürlüğü vardır. Elbette, konuşmacılar
değişik siyasi partilere mensup, her siyasi partinin
konuşmacılarının aynı konuşmaları
yapmasını beklememiz mümkün değil, o yüzden sabırlı
olacağız, dikkatlice dinleyeceğiz, verilecek cevaplar varsa
zaten parti yöneticileri bunların cevaplarını verirler.
Sayın Özkoç, söz talebiniz oldu.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Manisa
Milletvekili İsmail Bilenin görüşülmekte olan 105 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, teşekkür
ediyorum.
Sayın hatip konuşmasında
İdeolojik görüşleri olan hâkimler bir karar verdi mi Tamam.
diyeceksiniz. dedi. Herhâlde bunu Cumhuriyet Halk Partisi için
söylememiştir. Bunu Silivri mahkemeleri kurulduğu zaman
Fetullahçı terör örgütü Zekeriya Özün arkasında duran Recep Tayyip
Erdoğan için söylemiştir diye düşünüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Anayasaya yarından itibaren hemen
başlayalım. dedi. Eğer bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisinde söylediği sözün bir değeri varsa, eğer iktidar grubu
adına konuştuysa, yarından itibaren sivil Anayasaya
başlamazlarsa, sözünü tutmayan, itibarsız biri olarak
anılacaktır, buradan ifade etmek isterim.
Yekta Güngör Özdenin geçmişinde Mustafa Kemal
Atatürke olan bağlılığı vardır, cumhuriyete olan
bağlılığı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bunun
dışında, kendisinin bildiği herhangi bir şey varsa
bunu çıkıp açıklamak zorundadır. Kendisinin
olmadığı bir ortamda kendisiyle ilgili bu tarz bir
konuşmayı şiddetle reddederiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Açalım Sayın Türkkanın
mikrofonunu.
Buyurun Sayın Türkkan.
50.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Manisa Milletvekili İsmail Bilenin hukukçu kimliğiyle,
teröristbaşı Abdullah Öcalanın mektubunu okutmanın suç
kapsamına girip girmeyeceğini cevaplamasını istediğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben Sayın Bilene
yerine otururken bir soru tevdi ettim ama salonun gürültüsünden dolayı o,
sorumu duymamış olabilir. Otuz, otuz beş yıllık bir
hukukçu birikiminden dolayı bu soruya daha doğru cevap
verebileceğini düşünüyorum. Suçluyu ve terörü övmek ve teşvik
etmek, korumak ve kollamak da suçtur. dediniz. Bir hukukçu olarak beyanınızı
doğru kabul ediyorum. Abdullah Öcalan denilen bir
teröristbaşının mektubunu okutmak bu suç kapsamına girer mi
girmez mi? Bu hukukçu kimliğinizle cevap verirseniz çok memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bilen, oturun bir dakika,
oturun, açacağım ben mikrofonunuzu.
Şimdi, bir yargı paketi görüşüyoruz
değerli arkadaşlarım. Burada herkesin, bu paket
görüşülürken özellikle tartışmalardan uzak ve özellikle iktidar
partisi sözcülerinin daha bir dikkatli konuşması gerektiğine ben
inanıyorum. Şundan dolayı: Bazı
tartışmaların işin özünü kaçırmasından
endişe ediyorum. Şimdi, kişiselleştirmek ya da başka
değerlendirmede bulunmak
Onları zaten Grup Başkan Vekilleri
gerektiği zaman yapıyorlar. Ama özellikle konuşmacılarımızın
kanunun özüne bakarak konuşmalarında ben sayısız yarar
görüyorum. Bu dikkat içerisinde son cümlelerinizi alalım ve ondan sonra
işimize bakalım.
Buyurun Sayın Bilen.
51.- Manisa Milletvekili İsmail Bilenin,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın AK PARTİ Genel
Başkanı olmasının yanı sıra bu devleti temsil
eden, bu milleti temsil eden seçilmiş Cumhurbaşkanı
olduğuna ve herkesin saygı göstermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın
Başkanım, hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum. Aynı
hassasiyeti paylaşıyorum, öncelikle bunu belirteyim. Ancak, sabahtan
beri hem bizi hem grubumuzu hem Genel Başkanımızı ve
Cumhurbaşkanımızı itham eden söylemlere basit cümlelerle,
kırmadan, dökmeden ve hedef gözetmeden, bire bir söyleyebileceğim çok
şeyler var, bunları söylemeden bir iki cümleyle cevap vermeye
çalıştım. Arkadaşlarımız buna bile
alınganlık gösteriyor.
BAŞKAN Ben de herkesin tahammüllü olması
gerektiğini ifade ettim.
Buyurun.
İSMAİL BİLEN (Manisa) 55 madde
üzerinde mutabık kaldık, hadi gelin hayata geçirelim. dedik, bundan
vazgeçen Cumhuriyet Halk Partisiydi, biz değildik. Bunu söylemem niye
onları rahatsız eder? Ya, o zaman, hataysa, eksikse,
yanlışsa bunu telafi edelim, hemen yarından itibaren
başlayalım. demek yerine hakaret etmek, rencide etmek, bu doğru
bir yaklaşım olmaz.
BAŞKAN Hepimiz birbirimize saygılı
olacağız.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın
Cumhurbaşkanı bizim Genel Başkanımız ama aynı
zamanda da bu devleti temsil eden, bu milleti temsil eden, ilk defa milletin
oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyoruz.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Bunu
bağlayayım lütfen Sayın Başkanım.
BAŞKAN İki cümleyle toparlayın
Sayın Bilen.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Buna
hepimizin saygı göstermesi gerekir. Eskiden beri bu devletin
geleneğinde, milletin örfünde, âdetinde şu vardır: Devleti,
milleti temsil eden Cumhurbaşkanı bir yere geldiğinde, milleti
temsilen geldiği yerde ona hürmet edilir, ayağa kalkılır;
bu eskiden beri de böyledir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Partiyi de
temsil ediyor, partiyi de.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Ahmet Necdet
Sezere de bu tavır bu Meclis tarafından gösterilmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Arkadaşlar, lütfen, burası herkesin her
yerden konuşacağı bir Meclis değil, mikrofonlar var, söz
isteyene veriyoruz.
Sayın Özkoç, siz de toparlayın, bitirelim
artık tartışmayı lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hay, hay efendim.
Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi
açısından söylüyorum: Bahsettikleri Anayasa görüşmelerinde
Uzlaşılan konuları çıkaralım. dediğimizde o
masada bunu kabul etmeyen AKP Grubudur. Bu konuda gerçekler söylenmiyor. Biz
Anayasa görüşmelerinde Ele alacağımız konularda darbe
hukukundan arındırılmış bir Anayasa'yı birlikte
görüşelim. dedik, onu reddettikleri için bir arada oturup bunu
konuşamadık, bunu da kendileri gayet iyi biliyorlar. Birincisi bu
gerçekten.
İkincisi: Biz Türkiye'nin tarafsız, tüm
milleti kucaklayan ve gerçekten yeri ve zamanı geldiği zaman, Türk
ordusunun başkomutanı olacak olan Cumhurbaşkanını
büyük bir saygıyla ayakta karşılayıp gereğini
yaparız ama bir şeyi söylüyoruz: Bu Cumhurbaşkanı bir
siyasi partinin genel başkanı olmamalıdır. Bir siyasi
partinin genel başkanı olursa hem Cumhurbaşkanı hem de
siyasetten arınmış bir kişi olarak tarafsız olamaz.
Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden hem
tarafsızlığıyla ilgili yemin edip hem de bir siyasi
partinin genel başkanı olarak diğer muhalefetin liderlerine
hakarette bulunamaz. Bunu da herkesin bilmesini istedim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Cumhurbaşkanı icraatlarında tarafsız olur,
konuşmalarında değil.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, teklifle
ilgili soru-cevap işlemine geçeceğiz ama soru ve cevap yok.
Ben, arkadaşlarımızın daha sonra
60a göre söz taleplerini karşılayacağım.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.08
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.45
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Değerli milletvekilleri, şimdi, birinci
bölüm üzerindeki söz taleplerini karşılayacağım.
Birinci bölümde ilk söz, İYİ PARTİ
Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşına
ait. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süremiz on dakika Sayın Subaşı.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, harekâta
katılan askerlerimize başarı diliyorum ve sağ salim
dönmeleri duasıyla buradan dileklerimizi iletiyorum.
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
partim adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Türkkan ve
diğer konuşmacılar, hatipler, bugün yargının içinde
bulunduğu durumu çok güzel ifade ettiler. Ben ayrıca o konulara
girmek istemiyorum çünkü hatırlatmak istiyorum, 26/12/2018 tarihinde
Sayın Bakan bir yargı reformu ihtiyacından söz etmişti bir
yemek davetinde bir sunum yapmıştı ve şu sözleri söyledi,
şöyle başlamıştı: Büyük bir ihtiyaç var yargı
reformuna çünkü özgürlükler kapsamında, insan hakları kapsamında
sorunlarımız var, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
konusunda sorunlarımız var ve de yargının güvenirlilik
sorunu var. Ayrıca İnsan Hakları Mahkemesine uyum
sorunlarımız var. Ben de Yargı reformunu bunun için mi
yapıyoruz Sayın Bakan? Yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı,
hak ve özgürlükler konusunda Anayasamızda yeterli güvence varken bu
yargı reformu nasıl olabilir? demiştim ilk söz olarak. Geçen
gün de Adalet Komisyonunda, eğer gerçekten bir yargı reformu
yapılması düşünülüyorsa bunun Anayasadan başlaması
gerektiğini hatırlatmıştım.
Yalnız Sayın Bakanın ve 30 Mayıs
2019 tarihinde Cumhurbaşkanının Külliyedeki ifadeleri
yargıdaki sorunların bir itirafıdır. Yani yargı hem
bağımsızlık ve tarafsızlık itibarıyla hem
yıpranmışlığı itibarıyla hem de hak ve
özgürlükler, düşünce ve fikir açıklama konusunda ciddi zaaflar
olduğunun bir itirafıdır. Ama bunu çözmek, bu benim torba yasa
diye nitelediğim bu 15 kanunda yapılan değişiklikle bunu
çözmek mümkün değildir. Biz -tekrar etmek istiyorum- sorunları
doğru tespit, teşhis edersek sorunları çözebiliriz ama şu
tartışmalara baktığımız zaman bu
tartışmaların sürüp gideceğini hepimiz biliyoruz çünkü
sorunun etrafında dolaşıyoruz. Eğer hak ve özgürlükler
konusunda siz bunu geliştirmek istiyorsanız, hak ve özgürlükleri
güvenceye alan anayasalardır. Anayasalar -yapma gayesi- bireyin hak ve
özgürlüklerini güvenceye alan mutabakatla yapılmış metinlerdir.
Bizim anayasalarımız, itiraf etmek gerekirse, onlar da sorunlu
yapılmıştır. Neden sorunlu yapılmıştır?
Bireyin hak ve özgürlüklerini güvenceye alan anayasalarla aynı paralelde
devleti de güçlendirmek öncelikle düşünülmüştür, devlet tahkim
edilmiştir.
1921 Anayasasına bakalım; 23 maddeden
ibarettir, en başarılı anayasadır, Kurtuluş
Savaşı ve büyük mücadeleler verilmiştir ve çok kısa, basit
bir anayasadır. Ama bizim sorunları teşhiste ve çözümlerde
birçok eksiğimiz olduğu gibi anayasa yapımında da ciddi
sorunlarımız ve zihniyet farklılıklarımız var.
Hukuk devletlerinde bu Sayın Bakanın söz ettiği Reform yapma
mecburiyetimiz var. dediği hususları güvenceye alan metinler anayasa
metinleridir.
Şimdi, gerekçeye bakıyorum. Bu yargı
reformu denen yasa taslağının gerekçesinde hemen ilk başta
hak ve özgürlüklerin korunması, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığının
geliştirilmesi, yargıya güvenin artırılması, adil
yargılama
İlk başta geçen hak ve özgürlüklerin
korunması nerede yer alabilir? Bütün hukuk devletlerinde anayasada yer
alır. Anayasada bunlar güvenceye alınmışsa Bu torba yasada
ben bunu güvenceye alırım. diyemezsiniz, komik olursunuz, ayıp
da teşkil eder çünkü bu hususlar hem Anayasada hem de bizim
kanunlarımızda yeterince yazılmıştır.
Anayasamız yeterli mi,
tartışılır. Peki, nedir sorunumuz bizim? Bu torba yasaya
baktığımız zaman ben bağımsızlık ve
tarafsızlıkla, insan haklarının geliştirilmesiyle
ilgili hiçbir şey görmüyorum. Ancak 13üncü maddeye bakıyoruz,
şunu görüyorum: Çok sorunlu bir madde 13üncü madde. Terörle Mücadele
Yasasının 7nci maddesi sorunlu. Buna şu eklenmiş: Haber
ve sınırlarını aşmayan veya eleştiri
amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç
oluşturmaz. Bu, Ceza Kanunu 301 ve 218de zaten güvenceye
alınmış, Anayasa 25inci maddede zaten bu özgürlük kapsamı
güvenceye alınmış, ayrıca İnsan Hakları Mahkemesi
10uncu madde de aynı hususu teminat altına alır ve bizim
Anayasamızın 90ıncı maddesi de bunu üst hukuk maddesi
olarak kabul eder, üst hukuk normu olarak kabul eder. O zaman biz bunu niye
yazıyoruz? Ama sorun var maddede, o sorun terör tanımı yeterince
iyi tarif edilmediğinden kaynaklanıyor. İkincisi, yürütmenin
yasama ve yargıya müdahalesinden kaynaklanıyor. Düşünebiliyor
musunuz, basın mensupları tutukluyken Cumhurbaşkanımız
Bunlar terörist. diyebiliyor. O yargıçlar, Cumhurbaşkanı
Bunlar terörist. derken, dünyaya böyle ilan ederken nasıl Bunlar
terörist değil. deyip bu maddeyi uygulayabilir? Demek istediğim,
bizim sorunların çözümünü bulabilmemiz için doğru teşhis edip bu
yasama organını çalıştırmamız lazım.
Başta bir sivil anayasayla hareket etmemiz lazım. Anayasalar insan
haklarını güvenceye alır, insan haklarını, kişi
hak ve özgürlüklerini güvenceye alabilmek için yargı
bağımsızlığını,
tarafsızlığını ve yargıç teminatını da
güvenceye alır. Eğer yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığını, yargıç güvencelerini anayasa
yeterince güvenceye almazsa yine hak ve özgürlüklerden bahsetmek söz konusu
olmaz ama yürütme buna müdahale ediyorsa, nasıl ki yasama işlevini
kaybetmeye başlamışsa yargı da yıpranmaya
başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Subaşı, devam
edin.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Bakanlık ve
Cumhurbaşkanlığı bunu ilan etmekle, Bu, reform
taslağı. diye bunu ortaya koymakla buradaki sorunu itiraf
etmiştir. O zaman gelin bu sorunun gerçek çözümlerini doğru teşhis
ederek çözmeye çalışalım. Önce doğru bir anayasa
yapalım. Anayasalar niye kısa yapılır? Uzun anayasalar
mutlaka halkı veyahut da belli katmanları rahatsız edebilir.
Onun için anayasalardan rahatsız edici bütün hükümleri
çıkarırsınız ki o toplumun hak ve hukuku, yeterince, herkes
tarafından genel bir mutabakatla, mümkün olduğu kadar çoğulcu
bir anlayışla anayasa yapabilmeye bağlıdır. Ama
Türkiyede, devleti muhkem kılmak için, devleti güçlü kılmak için
yapılmış anayasalar ciddi sorun teşkil etmiştir.
İçinden darbeler çıkarılmıştır, muhtıralara
altyapı teşkil eden başlangıç bölümleri vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Subaşı, lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Biz bu
tartışmaları daha çok yapacağız ve etrafında
dolanacağız ama doğru teşhis ve çözümlerle yasamanın
üzerinde bunun durmasıyla çözeriz. Ama bu sistemin işlemesi mümkün
değil. Çünkü Anayasanın 104üncü maddesi de yürütmenin başını,
Cumhurbaşkanının görevlerini tarif eder: Cumhurbaşkanı
Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına
aittir. Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla
Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Türk
milletinin birliğini temsil ettiğinden söz edemeyiz. Anayasanın
uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu
çalışmasını temin eder. Anayasanın nasıl
uygulanmasını sağlıyoruz? Şu yasada bile en az 10 tane
Anayasa maddesi ihlal ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Hasan Bey selamlayarak bitirelim,
açayım ben.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Her torba yasada üçer
beşer Anayasa ihlal edilirken devlet kurumlarının
sağlıklı ve uyumlu çalıştığından söz
edemeyiz.
Ben sözlerimi bitiriyorum; saygılar, sevgiler
sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Öztürke aittir.
Süreniz on dakika Sayın Öztürk.(MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, sözümün
başında, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bütün unsurlarına,
Suriyenin kuzeyinde gerçekleştirdiği harekât için
başarılar diliyorum. Destek ve dualarımız Mehmetçiklerimizle
birliktedir. Ülke olarak inanıyoruz ki tıpkı Fırat Kalkanı
ve Zeytin Dalı Harekâtında olduğu gibi, ordumuz ve güvenlik
güçlerimiz bu harekâtta da muzaffer olacaktır.
Cumhur İttifakının kutlu
varlığı ve gücünün yurt içinde olduğu gibi
uluslararası alanda da dosta güven, düşmana korku verdiğini bu
süreçte de hep birlikte gözlemlemekteyiz. Cumhur İttifakının
milletimizden aldığı öz güveni ve çelikten duruşu ülkemizi
her türlü beladan koruyacak ve defedecek vaziyettedir.
Vatanımızın bütünlüğüne,
devletimizin bekasına, 82 milyon vatandaşımızın huzur
ve güvenliğine yönelik tehdit ve tehlike oluşturan terörist
unsurların oluşturduğu terör koridoru, Barış
Pınarı Harekâtıyla barış koridoruna dönecektir. Yüce
Allah kahraman Mehmetçikimizin ayağına taş değdirmesin,
güç versin, kuvvet versin, selamet versin, kör kurşunlardan korusun,
başarılarını daim kılsın.
Saygıdeğer milletvekilleri, modern Türkiye
gerçeğinde Osmanlıdan bu yana girişilen reform hareketlerinin
büyük rolü bulunmaktadır. Bu süreç, aynı zamanda Türkiyede köklü bir
reform kültürünü de oluşturmuştur. Bilindiği üzere, 30
Mayıs 2019 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından Üçüncü Yargı Reformu Strateji Belgesi kamuoyuyla
paylaşılmıştır. Akabinde Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Saygıdeğer Liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli açıklanan strateji belgesinin önemine değinerek milletimizin
huzuru ve hukuk güvenliği için alınacak her karara, yapılacak
her reforma parti olarak destek vereceğimizi ve katkı
sağlayacağımızı belirtmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 30 Mayısta açıklanan Yargı Reformu Strateji
Belgesinde öne çıkan başlıklara
baktığımızda, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi,
hak ve özgürlüklerin daha etkin korunup geliştirilmesi, yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının güçlendirilmesi, adalet sisteminin
şeffaflığının artırılması ve yargısal
süreçlerin basitleştirilmesi, adalete erişimin
kolaylaştırılması, savunma hakkının
güçlendirilmesi ve makul sürede yargılanma hakkının daha etkin
korunması başlıklarının ön plana
çıktığını görmekteyiz. Yargı Reformu Strateji
Belgesindeki bu hedeflere ulaşılmasıyla mevcut demokratik
yapımız ve yargısal güvencelerin daha da güçleneceğinden
hiç şüphe duyulmamalıdır.
Tabii, tüm bu hedeflere sadece önümüzdeki gibi
aşama aşama gelecek kanun teklifleriyle değil,
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle de ulaşılacaktır.
Nitekim geçtiğimiz günlerde meslektaşlarımız için
avukatlık hizmetlerindeki KDV oranını yüzde 18den yüzde 8e
düşüren kanun teklifimize benzer bir düzenleme Sayın
Cumhurbaşkanımızın 1594 sayılı Kararnamesiyle
kısmen hayata geçmiştir. Aynı şekilde, stopaj
oranlarını düşüren kanun teklifimizin de bu kapsamda
değerlendirilmesi meslektaşlarımıza ciddi anlamda
katkı sunacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Yargı
Reformu Strateji Belgesinde yer alan 9 amaç, 63 hedef ve 256 faaliyetle
doğrudan ilgili 15 ayrı kanunda değişiklik öngören 39
maddelik kanun teklifinin birinci bölümüne baktığımızda,
baro levhasına kayıtlı ve en az on beş yıl kıdemi
bulunan avukatlara hususi pasaport verilmesi ki bunu önemsediğimiz için
bu düzenlemeyle ilgili kanun teklifimizi Meclise daha önce sunmuştuk-
hukuk mesleklerine giriş sınavı uygulamasının
başlatılması, hukuk yargılamasında uygulanan ses ve
görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasına dair hükümlerin idari
yargıda da uygulanması, idari yargı hâkim
adaylığına hukuk fakültesi mezunu olmayanlar arasından
yapılacak atamalarda alan ve sayı sınırlaması
getirilmesi gibi yeni düzenlemeler bulunmaktadır. Bu çerçevede
yargının hemen hemen tüm paydaşlarının görüşlerini
belirttiği, toplumun özellikle yargıya güvenini daha da yükseğe
taşıyacak Yargı Reformu Strateji Belgesinde emeği geçen
herkese buradan teşekkür etmek isterim. Elbette ki yargıdaki bütün
sorunları ve hain FETÖ terör örgütü elemanlarının vermiş
olduğu zararları tek bir kanun teklifiyle çözmek mümkün
olmayacaktır. Bu bakımdan yargıda reform süreci 2023
yılına kadar devam edecek ve strateji belgesinde milletimize
vadedilen düzenlemeler Cumhur İttifakının güçlü
birlikteliği ve kararlılığıyla hayata geçecektir.
Yine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ilk kalkınma planı olan ve 2009-2023 dönemini kapsayan On
Birinci Kalkınma Planında ve Orta Vadeli Programda da adalet
başlığı altında yer alan düzenlemelerin de bu süreç
içerisinde hayata geçeceğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bilinmelidir ki
Milliyetçi Hareket Partisi için adalet temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve
devletin temelidir. Parti olarak yargının
vatandaşlarımızın tereddütsüz güvenebileceği, adalet
duygusunun zihinlerde ve kalplerde yer ettiği bir yapıda olması
gerektiğine inanıyoruz. Bu yüzdendir ki adalet
politikamızın esasını suç oluşmasının
önlenmesine ilişkin tedbirler, mahkemelerin bağımsız,
tarafsız, hızlı ve doğru karar vermesi
oluşturmaktadır. Türkiye'nin 2023 vizyonu tüm devlet kurumlarına
olduğu gibi adalet sisteminin aktörlerine de tarihsel sorumluluklar
yüklemektedir. Adalet sisteminin başat aktörleri hâkim ve savcılar
gücünü bir gruptan, zümreden ve farklı yapılardan değil,
Anayasamız ve yasalardan almalıdır. Yargı içinde kendini,
benliğini FETÖye teslim edenlerin 15 Temmuz öncesi ve sonrasındaki
çürümüşlüklerini tüm milletimiz bütün gerçekliğiyle görmüştür.
Güven veren hukuk ve adalet sistemi için adalet aktörlerinin göstereceği
hassasiyet ve yasalarımızdan alacağı ilham, hedeflenen adil
temsil ve adil yargı için çok önemlidir. Tüm bunların yanı
sıra, yargı çalışanlarının sorunlarının
giderilmesi, infaz koruma memurlarının özlük haklarının ve
çalışma şartlarının bir an evvel iyileştirilmesi
gündemimizde olmalıdır. Bu kapsamda, yargı
çalışanlarının hâlen çözüm bekleyen yetersiz ve adaletsiz
maaş, nöbet, fazla mesai ücreti, yargı ödeneği, iş riski
tazminatı gibi talepleri giderilmelidir. Yine, infaz koruma
memurlarının kadro talepleri, kurumlarda onlara yönelik yaşam
alanlarının inşası, döner sermayeden faydalanmaları,
fiilî hizmet zammı, emeklilikteki beklentileri çözüme
kavuşturulmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bizler bir
cihan imparatorluğu kuran Osmanlının torunlarıyız.
Bizim tarihteki büyük zafer ve başarılarımız yalnız
askerî üstünlüklerimiz sayesinde değildir; bütün bunlarla beraber
sağlam bir disiplin ve hassas bir adaletle bu başarılar elde
edilmiştir. Yusuf Has Hacip buyurmuştur ki: Adalet sudur,
aktığı yerde nimet biter. Yine demiştir ki: Adaleti
doğru yürütmek halkı zulümden korumak demektir. Adalet olursa devlet
ayakta kalır, adalet yürürse devletin ömrü uzun olur.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi, ülkemizin her alanda mevcut durumundan daha da ileriye gitmesi
adına çalışmalarını sürdürmektedir. Bizler
Bardağın yarısı dolu mu, boş mu? tartışmalarının
gereksizliğine inanıyor ve doğrudan doğruya bardaktaki su
miktarının artırılması yolunu aramanın
gerekliliğini savunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Öztürk.
HALİL ÖZTÜRK (Devamla) Yargı reformu
stratejisi kapsamında daha nice faydalı yeniliklerin yargı
sistemimize kazandırılması temennisiyle mezkûr kanun teklifini
destekliyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe
Acar Başarana aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Başaran.
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bugün
esasında
Ben özellikle bütün Komisyon toplantılarına
katılmış, bu yargı paketinin -reform değil çünkü yani
reform denilebilecek bir paket değil- geliştirilmesi için de elden
geldiğince çaba sarf etmiş bir milletvekili olarak bugün özellikle
başlayan saldırıyla beraber aslında meselenin özünün
konuşulması gerektiği için biraz bu kuzeybatı Suriyeye
başlatılan operasyon ve sonrasında ortaya
çıkarabileceği sonuçlar üzerinden konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün bir
saldırı startı verildi. Bunun adına, tıpkı reform
olmadığı hâlde ambalajlanarak, makyaj yapılarak bir
reformmuş gibi topluma lanse edilen bu paket gibi Barış
Pınarı denildi ama bu Barış Pınarı
gözyaşından, öfkeden, toplumsal ayrıştırmadan başka
hiçbir şey getirmeyecek.
Şimdi, bizim bu topraklarda adaletten söz edebilmemiz
için öncelikle içte ve dışta toplumsal barışı
sağlayabilmemiz gerekiyor. İçte ve dışta toplumsal
barışı sağlayamadığımız müddetçe, hâlâ
bu ülkenin en temel meselesi üzerinde konuşurken saldırıya
uğradığımız müddetçe 40 paket daha, 80 paket daha, 80
bin paket daha buradan geçirelim, maalesef biz adaleti bu ülkede tesis
edemeyeceğiz çünkü dediğim gibi bu ülkede demokrasi de toplumsal
barış da yok ve bugün başlatılan bu saldırı
harekâtı da bunu daha da derinleştirecek, toplumsal
barışı hem dışta hem de sınır ötesinde
derinleştirecek bir saldırıdır arkadaşlar. Bu
saldırı sadece Kobanide Kürtlerin kazanımlarına bir
saldırı değil Türkiyede de, içeride de demokrasi inancına,
demokrasi güçlerine karşı da aslında bir
saldırıdır. Bu saldırı sadece oradaki sınır
ötesi bir saldırı olarak değerlendirilemez çünkü yükselen,
özellikle bir süredir Türkiyede bir araya gelme umudunu yaşayan demokrasi
güçlerine birebir saldırıdır. Bunun esaslı nedenlerinden
biri de aslında Türkiyenin bir güvenlik problemi yaşamasından
kaynaklı değildir, bu süreç içerisinde yani o bölgelerin
IŞİDten temizlenmesinden bugüne kadar aslında sınır
ötesinden bu tarafa tek bir çakıl taşı gelmemiştir. Ama
meselenin güvenlik olmadığını, iktidarın yavaş
yavaş çöküşe gittiğini, iktidarın artık kendini
savaş siyaseti olmadan, milliyetçi hezeyanı yükseltmeden burada,
ülkede içte bir kargaşayı körükleme yoluna girmeden ayakta
kalamayacağının farkında olduğu için aslında bu
saldırı başlatıldı.
İktidar çünkü ekonomik olarak çöküyor, her
geçen gün bu ülke daha da geri bir duruma düşüyor. Bakın, eğer
bu adalet paketi bugün burada konuşuluyorsa iktidarın adalet ve
demokrasi açısından da nasıl bir çöküşü
yaşadığını gösteriyor. İktidar dış
politikada, dış siyasette artık kendini ifade edemez durumda.
Bir ülkenin başkanının attığı bir tweet ülkenin
iç siyasetini, ülkenin ekonomik durumunu, ülkenin dış siyasetini
belirleyecek durumdadır. Ve bu sıralardan muhalefete
saldırdıkları kadar, muhalefete cevap verdikleri kadar o ülkenin
başkanına da bir cevap verilmemektedir.
Yine bu iktidarın bu saldırıyı
başlatmasının bir nedeni de -aslında dün de
arkadaşımız burada ifade etti bu tezkere üzerinde
konuşurken- orada bir Selefi kemeri oluşturma çabasıdır.
Bakın, hatırlarsınız, bu proje aslında iktidarın
aklına gelmiş ya da iktidar tarafından ortaya
atılmış bir proje değil, Hafız Esad döneminde ortaya
atılan, Arap kemeri denilen ama bugün iktidar tarafından güvenlik
bölgesi adı altında oluşturulmaya çalışılan Selefi
bölgesidir. Peki bu bölgeye kimler yerleştirilecekmiş? Türkiyedeki
mülteciler. Değerli arkadaşlar, Türkiyedeki mülteci meselesinin
çözümü orada bir güvenli bölge oluşturma adına oradaki halkı
kendi bölgesinden çıkartıp IŞİD artıkları, El
Nusra artıkları, ÖSO ve bugün kendine millî ordu diyen çetelerle
oraya yerleşmek değil, orada barış ortamını tesis
etmektir. Daha anayasa görüşmeleri orada görüşülürken bu anayasa
görüşmelerine bütün halkları katma çabasına oradaki Kürtleri,
Ezidileri, Arapları, Türkmenleri, Ermenileri katıp orada
barış ortamını tesis etmektir. Bu saldırının
barışa ya da Suriyenin halklarının geleceğine hiçbir
katkısı yoktur. O açıdan, biz önceden de defalarca bu kürsüden
uyardık iktidarı. Bakın, bu siyasetiniz, bu ülkenin kısa
vadede sadece değil, uzun vadedeki geleceğine, ortak yaşam
iradesine dinamit koymaktır. Bunu niye söylüyoruz değerli
arkadaşlar? Bakın, bir anlık bu hezeyanla oraya girilmiş
olabilir ama Afrinde biz örneklerini çokça gördük, oraya giren IŞİD
çeteleri orada büyük insanlık suçları işlediler. Oradaki
IŞİD çeteleri eliyle -ÖSOydu adı ama esası
IŞİDdi- orada demografik yapı değiştirildi. Oradaki -dün
de arkadaşımız söyledi- zeytinler Türkiye adına
çıkartılıp dış piyasaya pazarlandı. Bakın,
bunlar uluslararası alanda ve uluslararası hukukta savaş
suçudur. Bugün Türkiye ordusu adına orada yapılmıyor olabilir
ama Türkiye bütün sorumluluğu üzerine almıştır ve maalesef
bunun faturası bütün Türkiye halklarına, burada el kaldıran
bütün milletvekillerine, ama maalesef ki, bunun karşısında
direnen, barışı, ortak yaşamı savunan diğerlerine
de çıkartılacaktır. Bakın, bu yol, yol değildir. Bu
siyaset, siyaset değildir. Bu paketler yerine, esasında dış
siyasette ve içe etkili olabilecek bu kadar önemli bir siyasette
kapılı kapılar ardında karar vereceğinize, gerçekten
gelip bu Mecliste, ama bir taraftan da Orada, Suriyede o halklar ne istiyor?
diye sorsaydınız aslında daha barışçıl, daha
demokratik bir yöntem ortaya koyabilirdik. Ama bir dönemlik, sadece bir sürelik
çıkarınız, bir sürelik iktidarınızı devam ettirme
çabalarınız on yıllara, belki yüz yıllara varacak
çatışmaların, belki on yıllara, yüz yıllara varacak iç
problemlerin de aslında başlangıcıdır. Siz
farkında değilsiniz ama bakın, Kobaninin bu tarafında
Ceylanpınar vardır ve Kobaninin bu tarafında Suruç vardır
ve Kobaniyle Suruçtakiler esasında akrabadırlar. Yani oraya
yapılan saldırıyı bu taraftakiler en derinden
hissetmektedirler ve bu dediğim gibi, bir arada yaşama umuduna direkt
bir saldırıdır. Bu yoldan vazgeçin arkadaşlar; bu yol, yol
değil. Bu ülkeyi, kendi iktidarınızı devam ettirmek
adına bu kadar insanı ölüme sürükleme kabul edilecek bir tavır,
kabul edilecek bir davranış değildir. Biz aklıselim olarak
uyarıyoruz sizi, bunlar tehdit değildir.
Biz burada her konuştuğumuzda iktidar
sıralarından ve muhalefetin bir kısmından tehdit olarak
algılanıyor. Ama bu Mecliste en sağduyulu olarak düşünen,
gerçekten Türkiye halklarını en fazla düşünen, Türkiye
barışı için cezaevini, ölümü göze alan bir partinin mensubuyum
ben. Bakın, bunlardan biri, Ahmet Türk bugün yine bir konuşma
yapmış ve şunu söylüyor: Bugün barış olsun, ben
ölmeye razıyım. Daha önce de söylemişti, bugün tekrar söylüyor.
Bugün burada HDP sıralarında oturanlar olarak bizler barış
çabasından, Türkiyenin demokratikleşme çabasından asla ama asla
geri adım atmayacağız. Bu kürsülerden bizi susturabilirsiniz ama
biz, bu topraklarda hâlâ barışa inanan, hâlâ demokrasiye inananlar
var oldukça umudumuzu kaybetmeyeceğiz. İşte o umut olarak
buradan konuşuyoruz, o umudu taşıyanlar ve o umudu yükseltenler
olarak konuşuyoruz burada. Halkların bir arada
yaşayabileceğine inanan ve halkların barış içerisinde,
savaş siyaseti olmadan da eşit, özgür, ortak yurttaşlık
temelinde içte ve dışta yaşayanlar olarak her yerde sesimizi
sizin bu savaş siyasetinize, sizin bu inkâr siyasetinize, sizin bugün
yürüttüğünüz bu asimilasyon siyasetine karşı yükseltmeye devam
edeceğiz ve inanıyoruz ki iktidarınızla beraber bu
siyasetiniz de kaybetmeye mahkûmdur. Mutlaka ama mutlaka sizler, savaş
çığırtkanlığı yapanlar, bugün sesleriniz çok
yüksek çıkıyor olabilir ama barışın sesi, hakikatin
sesi kazanan olacaktır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim
Özden Kaboğluna aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri;
biraz önce sayın vekil Çalışın, siz de teklifle gelin.
dediği için
Tabii, biz bunu bir saat içerisinde hazırlamadık,
koca yaz çalıştık, yalnız başımıza
değil, kolektif olarak çalıştık ve yüce Meclisin huzuruna
bu ortak eserle çıktık.
Biz, Yargı Reformu Strateji Belgesi
yayınlanınca hemen değerlendirmeye aldık, 43 sayfalık
özet, değerlendirme ve çözüm önerileri olmak üzere rapor
hazırladık, 4 Temmuz günü Adalet ve Anayasa Komisyonu olarak
yaptığımız basın toplantısında
çağrıda bulunduk. Başta 1inci parti, gerçi şu anda
sıralarında en az vekil bulunan parti ama 1inci parti
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hocam yapmayın,
Engin Beyle bir konuşmamız var, herkes görevi başında.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ya,
ben gerçeği söylüyorum yani gözümün gördüğü... (CHP
sıralarından alkışlar) Yoksa ne konuştuğunuzu
bilemem, ben dedikoducu değilim çünkü, gördüğümü ancak dile getiririm
ben. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla biz
çağrıda bulunduk Gelin, ortak komisyon kuralım,
çalışalım, ya siz getirin teklifi, Meclis tatile çıkmadan
bunu hazırlayalım. dedik.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hocam, bizim
haberimiz yok.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Basın toplantısı yaptık, çağırdık.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Söylemediniz,
söyleseniz geliriz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Şimdi birlikte çalışalım. Dolayısıyla sonra parti
genel başkanlığınıza yazı yazdık, genel
başkanlık olarak, Mecliste temsil edilen 9 partiye çağrıda
bulunduk, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere -Sayın
Bakan Yardımcısı yok galiba, Komisyon Başkanı da yok,
neyse vekili var- Gelin bu teklifi hazırlayalım. diye Yargı
Strateji Belgesine dayanarak. 4 partiden olumlu yanıt aldık ve bunun
yanı sıra 7 örgüt DİSKten HAK-İŞe, Türkiye Barolar
Birliğinden Yargıçlar Sendikasına kadar 20 örgütün
katılımıyla, 65 uzmanla birlikte tam tamına -ağustosta
başladık- 14 ayrı kanun teklifi, 228 maddeden oluşan, torba
değil tematik kanun hazırladık ve hatta o kadar ileri gittik ki
sizin açıkladığınız paketle bizim öneriler
arasında çakışan maddeleri bile tespit ettik. Bütün bu yasalar
demeti burada yer almaktadır, gerekçeleriyle 14 ayrı yasa önerisi ve
bu öneri de Anayasa madde 81 yeminimize göre hukukun üstünlüğüne namusumuz
ve şerefimiz üzerine yemin ettiğimiz için adil yargılanma
hakkı ilkelerini temel aldık ve o doğrultuda Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemeleri Kanunu başta olmak üzere temel yasalarımızı
gözden geçirmek suretiyle toplam 228 maddeden oluşan bir yasa önerileri
demeti ortaya çıkmış bulunuyor. Şimdi, bu metinler şu
anda Meclisimizin Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığınca yasa tekniğine göre inceleniyor
uygunluğu açısından ve umuyorum ki, belki sizinki kadar
hızla olmasa da, bir günde olmasa da bir hafta içerisinde buraya
geldiğinde onu birlikte tartışma olanağımız olur.
Tabii ki, Sayın Bilen de teşrif ettiğine göre, burada kaçmak
yok. (CHP sıralarından alkışlar) Burada, gece
yarısı da olsa oturacağız, bunları
konuşacağız, emek temelinde, fikir temelinde, ülkemizin
geleceği için bunu birlikte yapacağız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hoca, kaçan yok!
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ben
öyle bir şey demedim ki
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Kaçmak yok dedik,
buradayız.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Burada olduğunuz gibi, kaçmayacaksınız. Tabii ki onda 1ini
değil, onda 9unu getireceksiniz vekillerinizin ve burada birlikte
konuşacağız, tartışacağız.
Şimdi, tabii ki, yine, Sayın Bilen dedi
ki: Anayasa dedi, ilk adımı attık, Özkoç söyledi, ilk
adımı attık. Şimdi söyleyeceğim, gelin o zaman, 2nci,
3üncü, 10uncu adımı birlikte atalım. Niçin ilk adımı
attık, nasıl ilk adımı attık 5 parti ve 20 sivil
toplum örgütüyle, 65 uzmanla? Adil yargılanma hakkı temelinde 10
yasada ayrı ayrı 10 yasa önerisi, 11 yasa önerisi, 12 yasa önerisi
hazırladıktan sonra, hayır, Anayasada mutlaka bazı
maddelerin değiştirilmesi gerekir ki, bu adil yargılanma
hakkı temelinde hazırlanan yasalara yanıt versin.
İşte, o çerçevede, sadece bu bağlamda, 12 maddelik Anayasa
değişikliği paketini de hazırladık ve bunların
başında, mesela, kurumsal anlamda Adalet Yüksek Kurulu geliyor, yani
Hâkimler ve Savcılar Kurulu yerine Adalet Yüksek Kurulu Kurul üyelerinin
seçimini Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
yapmaktadır, Kurul kararlarına karşı yargı yoluna
başvurulabilmektedir. Ama, tabii ki ben bunların
ayrıntılarına girmeyeceğim, bazılarının
başlıklarını belirteceğim çünkü esasen burada görüşmekte
olduğumuz torba yasa niteliğindeki teklife de birkaç dakika da olsa
zaman ayırmam uygun olacak çünkü burada dile getirilen ve getirilmeyen
birçok sorun var. Her adıma, her olumlu adıma Evet. dememiz
gerekiyor, diyoruz da zaten fakat atılan adımların
gizlediği tuzakları da dillendirmemiz gerekiyor.
Şimdi, burada 1inci ana sorun şu: Anayasanın,
yürürlükteki hükümlerin saygı görmüyor olması. Mesela Anayasa madde
138 -mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen
madde- dava öncesi, esnası ve sonrasında sürekli ihlal edilmektedir
Anayasaya aykırı bir biçimde. Biz Meclis olarak Anayasa madde 11i
ihlal ediyoruz. İşte, biraz sonra değineceğim gibi,
pasaport konusunda Anayasa madde 23 Hâkim kararıyla
sınırlanabilir. dediği hâlde kolluk gücünün takdirine
bırakıyoruz.
Üçüncü örnek: Evet, yargı
Tutukluluk
sürelerini kısalttık. dediniz; iyi yaptınız, destekliyoruz
fakat esasen buradaki sorun: Yargıçlar, Anayasaya sadık
olmamaları nedeniyle, Anayasa madde 19 gereği tutuksuz
yargılama ilkesi geçerliyken, tutukluyorlar ve aylarca, yıllarca
insanlar tutuklu kalabiliyor. Benim korkum, Sayın Başkan: Bu şekilde
azaltarak tutukluluğu meşru kılıyoruz. Oysa öncelikli
olarak, Anayasanın 19uncu maddesine Anayasanın 19uncu maddesini
sürekli ihlal eden hâkimlere uygulanacak yaptırımı koymamız
gerekiyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Var Hocam,
2802de var.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Tıpkı bizim, 138e koyduğumuz gibi; 138inci maddeyi ihlal
edenlere uygulanacak yaptırım, yasayla belirlenir. biçiminde bir
kural koyduk.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hocam, var,
2802de var o.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Şimdi, sizin
İSMAİL BİLEN (Manisa) Hocam,
İçişleri Bakanlığına hepsini verdik, yetki veriyoruz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Tabii, sizin konuşma hakkınız çok, yanıt verirsiniz.
Lütfen, benim sözümü kesmeyin.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Kesmedik.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, ilave edin lütfen. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, burada, bakın, şeye giriyorum:
Pasaport konusu, tabii ki, en çok dile getirdiğiniz husus, avukatlara
yeşil pasaport. Tabii ki bu bir yurttaşlık sorunu. Türkiyede
yurttaşın değerini o kadar azalttık ki şimdi
artık yeşil pasaportla yurt dışına göndermeye
çalışıyoruz. Oysa vizesiz olmalıydık, vizesiz olmak
için yargı bağımsızlığını, hukuk
devletini ilerletmek gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, şimdi, Başbakanın
deyimiyle, Kanun hükmünde kararnameler ek listelerinde adları yer alan
kişiler hatayla yakıldı, kurunun yanında yaş da
yakıldı. dedi. Yardımcısı MİT raporlarına
göre o liste oluşturuldu. dedi ve şimdi o yolla üniversiteden
attığımız öğretim üyelerinin pasaportlarına el
koyduk ve diyoruz ki
6 bin öğretim üyesinin pasaportuna el koydunuz.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Hocam, kaç
ülkeye vizesiz gittiğimizi biliyor musunuz? Pasaportla kaç ülkeye
gittiğimizi biliyor musunuz?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Lütfen laf atmayın, lütfen dinleyin.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Kaç devlete
pasaportla gidiyoruz?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ben
sizi oradan dinledim, ben sizi oradan dinledim.
BAŞKAN Sayın Bilen, rica ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) 6
bin öğretim üyesinin pasaportuna el koydunuz ve şimdi onlara
diyorsunuz ki: Polis evet derse pasaportunuzu iade ederiz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kim el koydu
hocam? Hocam kim el koydu?
BAŞKAN Sayın Can, hocamızı
dinleyelim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ama
onların yetiştirdiği öğrencilere, avukatlara Siz alın
yeşil pasaportla yurt dışına gidin. diyorsunuz ama
onları yetiştiren profesörlere Sizin pasaportunuzu ancak polis evet
derse iade ederiz. dediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi bu büyük bir çelişkidir ama tabii ki zamanım
olmadığı için ben yurttaşlığın ne kadar
değersizleştirildiği konusuna girmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Şimdi burada demek ki ciddi bir soruna değindim sizin şeyde yer
almayan ve pasaport tuzağıyla yer alan ki orada açıkça
Anayasaya aykırıdır ve biz burada bu metne evet oyu
verdiğimiz taktirde Anayasa madde 123ü açıkça ihlal ediyoruz
demektir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) 123 değil,
23.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) 23,
Anayasa 23. Bu bakımdan olağanüstü hâl düzenlemelerine el atmayan bir
yasa önerisi yargı reformu olarak nitelendirilemez. Olağanüstü hâl
dönemi bu ülkede yaşandı ve çok keyfî bir biçimde -Sayın
Başbakanın dediği gibi- kurunun yanında yaş da
yakıldı. Hukukta yakma yoktur Sevgili Turan, adil yargılanma
vardır suçlu da olsa, yakma yoktur, hukuka yabancı kavramdır
yakma. (CHP sıralarından alkışlar) Ve MİT
raporlarıyla yapıldığını da Başbakan Yardımcısı
söyledi.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hocam, mecaz.
Mecaz, mecaz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Buna el atmak lazım.
Sadakat kişiye olmaz; hukuka, Anayasaya
sadakat söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, bir dakika
daha, son dakika daha ilave ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Şimdi, istinaf mahkemelerine getirilen temyiz yolu aslında
düşünce suçunun varlığının itirafıdır. Bu
güzel ama esas korku, düşünce suçu devam edecek demektir. Yani eğer
biz düşence suçlarını kaldıracak olursak, o zaman zaten
istinaf mahkemeleri önünde sadece fikirleri nedeniyle, açıklamaları
nedeniyle yıllar yılı hapislerde yatan ve yargılanan
kişilerin dosyalarıyla istinaf mahkemelerini meşgul
etmeyeceğiz ve esasen onlar adil yargılanma hedefine
yönlendirileceklerdir.
Bunun gibi, sınav konusu, şimdi,
sınav konusu
Biz, bir sınav daha koyuyoruz. Sınavı
kazanan, 100 puan alan hâkimlik sınavına girecek; 100 puan alacak,
onu sözlüye alacağız kapalı kapılar arkasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Peki, 100, 100 alan kişiyi sözlüde çevirdiğimiz zaman bunun
hesabını kim verecek? Peki, neden kameradan kaçıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, son dakikaya
geliyoruz değil mi? Lütfen
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir usul
yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, İç Tüzükü ihlal
ediyorsunuz, Anayasayı ihlal ediyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Neden, kimden korkuyorsunuz? Kimden korkuyorsunuz?
Dünya tarihinde görülmemiş, 4 bin hâkim ve
savcıyı bir gecede hapse gönderen bir ülke olarak yarın öbür
gün, on yıl sonra 14 bin hâkimi mi hapse göndereceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne alakası var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHP bu durumu
alkışlamakla tarihî bir hata yapıyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Gelin, gelin bunu açıkça, gelin, bunu açıkça yapalım,
korkmayalım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, FETÖ ağzıyla
konuşma!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 4 bin FETÖcü hâkimi attık
diye eleştirip alkışlıyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Korkmayalım, korkmayalım; adaylarımızdan korkmayalım.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla esasen sorun, temel sorun demokratik bir anayasaya
geçiştir, hedefimiz budur. Bu anayasa çalışmasını da
yaptık; gelin, sizinle de yapalım. Tıpkı bu metinleri
hazırlamak için size çağrı yaptığımız gibi
şimdi de çağrı yapıyoruz. Zaten beş partiyle ilk
adımı attık. Siz de gelin, 4 parti, diğer partiler, bu
Mecliste, bu yüce Mecliste -bu Meclis, kurucu Meclis işlevi görsün-
birlikte Anayasa madde 2de yer alan, insan haklarına dayanan, demokratik
hukuk devletini inşa eden, anayasal denge ve denetim düzeneğini kuran
bir anayasayı gelin birlikte yapalım, gece gündüz
çalışalım.
Teşekkür ederim sabrınıza. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hocam, Anayasa
10, 3 kere ihlal oldu.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, birinci
bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Belgin Uygur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Uygur.
AK PARTİ GRUBU ADINA BELGİN UYGUR
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugün başlatılan Barış
Pınarı Harekâtında kahraman askerimize muvaffakiyetler
diliyorum. Allah şanlı ordumuzu muzaffer kılsın
inşallah. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ilk bölümü
üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, her alanda
olduğu gibi, yargı alanında da reformcu karakterimizi ilk günden
bu yana koruduk, amaç ve hedeflerimizi de bu doğrultuda belirledik. Bu
bağlamda Adalet Bakanlığımız tarafından
hazırlanan Yargı Reformu Strateji Belgesi adalet sistemimizin
ihtiyaçları ve toplumsal talepler dikkate alınarak yargı
teşkilatı mensupları, barolar, avukatlar, üniversiteler,
STKler, yüksek mahkemeler, akademisyenler, ilgili kurumlar ve
vatandaşlarımızın görüş ve önerileri alınarak
katılımcı bir anlayış ve geniş bir mutabakatla
hazırlanmıştır. Bu strateji belgesinde belirlenen amaç ve
hedefler doğrultusunda AK PARTİ milletvekillerimiz tarafından
hazırlanan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 39 madde hâlinde
Adalet Komisyonumuza sunulmuş ve Komisyonumuzdan geçmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adalet sistemimizin ideal işleyişinin
sağlanması ve toplumun taleplerinin karşılanması
amacıyla bundan sonraki süreçte de çalışmalarımıza
devam edeceğiz. Komisyondan geçen yasa teklifimizdeki maddelere
baktığımızda toplumda adalete olan güveni artırıcı
ve bireylerin adalete erişimini kolaylaştıran bir vizyon ortaya
konduğunu görmekteyiz. İfade özgürlüğü, birçok temel hak ve
hürriyetin özü, kişisel ve toplumsal gelişmelerin de
kaynağıdır. Kanun teklifimize göre, temel insan haklarından
biri olan ifade özgürlüğünün alanının genişletilmesiyle
ifade özgürlüğüyle doğrudan ilgili olan suçlarda temyiz edilemeyen
bazı kararlara karşı temyiz yolu açılmaktadır.
Anayasamızda güvence altında olan ve
ifade özgürlüğü kapsamında haber verme
sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla
yapılan fikirlerin açıklanmasının suç oluşturmayacağı
ifadesi eklenmiştir.
İnternet erişiminin engellenmesi hususunda
verilen tedbir kararlarında ise kademeli bir uygulama getirilmektedir.
Erişimin engellenmesi kararları ihlalin gerçekleştiği
yayın, kısım, bölümle ilgili içeriğe erişimin
engellenmesi yöntemiyle verilir ancak teknik olarak yalnızca ihlalin
gerçekleştiği haberin, yayının erişime engellenememesi
durumunda internet sitesinin tümüne yönelik erişimin engellenmesi
kararı verilebilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; suç mağdurlarının özellikle çocuklara
karşı işlenen cinsel suçlarda mağdurların
yıpranmalarını engellemek amacıyla daha kapsamlı,
hızlı, güvenli bir şekilde ek bir korumaya
kavuşturulmaları amacıyla ilave güvenceler getirilmiştir.
Ceza yargılamamızda koruma tedbirlerinden biri olan tutuklama,
istisnai ve en son başvurulacak olan bir uygulamadır. Bu
bağlamda, yasa teklifimizde tutuklulukta geçen sürenin makul olması,
azami tutukluluk süresinin soruşturma sürecinde bir üst sınıra
bağlanması ve çocukların tutukluluk süresinin
kısaltılmasıyla ilgili düzenlemeler yapılmış ve
böylelikle temel hak ve özgürlüklerin etkili bir biçimde korunması da
hedeflenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun teklifimize göre, daha etkin işleyen bir ceza
adalet sisteminin oluşturulması amacıyla
uyuşmazlıklara karşı çok daha kısa zamanda ve daha az
masrafla çözüm sağlamak üzere basit ve hızlı yargılama
usullerinin geliştirilmesi mümkün olmaktadır. Böylece, iş yükünün
azaltılması, maliyet ve zaman açısından tasarruf edilmesine
imkân sağlanmaktadır. Belirli bir önem derecesinin altında olan
suçlarda seri muhakeme usulü uygulanarak işlenen suçlara karşı
kısa zamanda etkili bir karşılık verilmesi mümkün
olmaktadır. Ayrıca, belirli bir yaptırım
ağırlığına kadar olan suçlarda kovuşturma evresinde
duruşma açılmasına gerek olmadan dosya üzerinden
yargılamanın yapılmasına olanak sağlayan basit
yargılama usulü de kabul edilmektedir.
Ön ödemeye tabi suçlarda faillerin ön ödemelerini
taksitle yapmasına imkân tanınmaktadır. Böylece, ön ödeme
miktarını ilk on gün içinde tek seferde ödeyemeyen faile taksitle
ödeme kolaylığı da getirilmektedir.
Kanun teklifimizde yer alan düzenlemeyle kamu
davasının mecburiliği ilkesini takdirilik ilkesiyle esneten
ve kamu davasının açılmasıyla açılmaması
arasında kamu yararını gözeten bir değerlendirmeye dayanan,
kamu davasının açılmasının ertelenmesi müessesesinden
daha etkili bir biçimde faydalanmak amacıyla bu müessesenin kapsamı
da genişletilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günümüzde sosyal, ekonomik ve özellikle teknolojik alanlardaki
yenilikler ve gelişmeler hukuk alanında hem yeni ihtiyaçları
doğurmakta hem de hukuki anlaşmazlıkların ortaya
çıkmasına neden olmaktadır, bu da nitelikli hukukçulara olan
gereksinimi artırmaktadır. Bu nedenle, hukuk mesleğini icra
edecek olanların bilgi ve yetkinliklerini ölçmek ve artırmak
amacıyla hukuk mesleklerine giriş sınavı veya idari
yargı ön sınavına girmeleri şartı getirilmektedir.
Ayrıca, adli yargı adaylığı sınavı mülakat
kurulu da daha geniş tabanlı bir yapıya
kavuşturulmaktadır. Yine, kanun teklifimize göre, baro levhasına
kayıtlı olan ve en az on beş yıl kıdemi bulunan
avukatlara hususi pasaport verilebilecektir. Böylece avukatların yurt
dışında eğitim veya toplantılara katılabilmesi,
uluslararası yargı süreçlerinde daha kolaylıkla ve daha etkin
şekilde yer alabilmeleri sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun teklifimizde yer alan bu maddelerin içeriğini hukuk
devletinin güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesi, yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının güçlendirilmesi, yargı
evrelerinin hızlandırılması ve basitleştirilmesi,
şeffaflığın artırılması, toplumun adalete
erişiminin kolaylaştırılması ve makul sürelerde
yargılanmanın yapılabilmesi olarak özetleyebiliriz.
Kanun teklifimizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi birinci bölüm üzerinde şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
Şahıslar adına ilk söz Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaşa aittir.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yargı paketini
konuşuyoruz ama şu anda çok daha acil bir mesele var. Yargı
paketine dair, komisyonda diğer arkadaşlarımız gerekli
görüşlerimizi ilettiler, muhalefet şerhimiz de var. Yarın
ayrıntılı olarak görüşlerimizi söyleyeceğim ama bir
tek cümleyle söylemek gerekirse bu, AKPnin bir klasiği önümüzde duruyor,
her gün yeni paketlerle halkı oyalama, zaman kazanma çabasından
başka hiçbir şey değil.
Değerli milletvekilleri, bugün çok garip
manzaralar yaşadık. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi,
burası kışla değil. Herkeste garip bir şekilde,
işte Askerimizi kutluyoruz, tırnağı taşa
değmesin. diyerek ve alkışlarla, mutlu bir şekilde, sanki
mutlu bir şey yapıyormuşuz, sanki iyi bir şey
yapıyormuşuz gibi garip bir kutlama hâli var. Ya, savaş
kutlanır mı? Savaş nasıl kutlanır?
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Savaş
yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Savaş, ölüm demektir; savaş, yıkım demektir; savaş,
yoksulluk demektir; savaş, kadınların her türlü tacize,
tecavüze, istismara maruz kaldığı korkunç bir vakadır.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Çıktıkları çukura gömeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Dünyanın hiçbir yerinde savaşlar alkışlanıp kutsanmaz.
Bunu çok çok vahim bulduğumu, çok vahim bulduğumu ifade etmek
istiyorum.
Tabii, balık baştan kokar. Savaş
haberini ilk kim verdi? Numan Kurtulmuş verdi. Cümlesini şu an gibi
hatırlıyorum, televizyonda izledim; gülümseyerek dedi ki: Nihayet
savaşa giriyoruz.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Savaş
devlet ile devlet arasında olur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çok
mutluydu, çok mesuttu. Nihayet
O kadar çok istediler ki savaşa girmeyi;
2011den beri Suriye'de taraf olmak için, orada pay kapmak için öyle bir çaba
gösterdi ki bu iktidar -ve tabii ki ortağıyla beraber- Nihayet
savaşa giriyoruz. dedi. Biz bunu çok çok vahim görüyoruz. Gerçekten,
savaşlar bizim karşı olmamız gereken, barışı
savunmamız gereken noktada ancak biz halkı temsil edebiliriz. Bize
diyorsunuz ki: Efendim, halkın duyguları
Ya, halk savaş falan
istemiyor. Halk dışarıda
Siz askerleri gönderince
Tırnağı taşa değmesin. diyorsunuz ama ölüm olacak,
herkes ölecek. Şu anda bile siviller öldü. 2 sivil öldü, yandaş medya
YPG sivilleri öldürdü. diye klasik bir haber geçiyor. Nusaybinde 4 kişi
yaralandı. İnsanlar ölürken mutlu olamayız.
Bir de bir kavram tartışmamız var.
Biz neyiz? Türkiye yurttaşlarıyız ve milletvekiliyiz. Halk bizi
savaşı kutsayalım diye, çocukları askere gönderelim diye,
başka bir ülkeyi işgal etmek amacıyla ya da siz ne derseniz
deyin bu amaçla bize oy vermedi, halk bize barışı tesis etmek
için, demokratik çözüm için, yasaları yapmamız için, bu ülkenin
huzura ermesi için oy verdi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terörle mücadele
edin diye oy verdi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şimdi, Birleşmiş Milletler belgeleri var, birçok belge var
değerli arkadaşlar. Nedir? İşgali nasıl tanımlar?
Der ki: Bir yerin ele geçirilmesi, karşı tarafın
rızası olmadan zorla bir bölgenin hâkimiyetinin ele geçirilmesi.
Şimdi, uluslararası hukuk, Cenevre savaş hukuku,
Birleşmiş Milletler statüsü buna iki kavram kullanır:
Saldırı savaşı ve işgal denir. Bunun başka bir
adı yok.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Hâlâ
işgalden bahsediyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Şimdi, Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bir
konuşma yaptı. Ne dedi? 30 köy, 30 ilçe, ne kadar mülteci
yerleştireceğim. Dünyanın neresine gidersek gidelim, hangi
hukuk belgesini açarsak açalım, hangi sözleşmeyi okursak okuyalım
bunun adı işgaldir, saldırı savaşıdır. Bunu
siz demediniz diye bu işgal olmaktan çıkmıyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terörle,
teröristle mücadele, teröristle mücadele etmek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Ayrıca işgal değilse eğer -ki öyledir- orada Gaziantep
Üniversitesinin 3 fakültesini niye açıyor; orada niye okullar
açılıyor? TOKİye neden yeni inşaat alanları
açılıyor? Neden başka yerden etnik temizlik ve demografik
yapıyı değiştirecek mültecileri götürelim, oraya yeni bir
alan yaratalım diyorlar?
Neden sınırda Kürtlerle komşu
olmayalım da IŞİDle, ÖSOyla, Ahrar el-Şamla, o çeteyle,
kadınlara tecavüz eden, insanlık dışı uygulamalar
gösteren bir çeteyle neden komşu olalım biz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terörle mücadele
etmek niye rahatsız ediyor sizi?
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Bizim
Kürtlerle sorunumuz yok, teröristlerle sorunumuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir de
son olarak şunu söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye rahatsız
oluyorsunuz terörle yapılan mücadeleden?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, ortada Türkiyeye bir saldırı yok.
Türkiyenin bir tek camı YPG-PYD ya da oradaki güçler tarafından
kırılmadı, ortada meşru bir savunma yok. Kendimizi
kandırmayalım. Orada yaşayan, başta Kürtler olmak üzere,
Süryaniler, Yezidiler, Ermeniler, halklar kendi yönetimlerini kurmuşlar ve
orada demokratik bir sistem oluşturmuşlar.
Lütfen, bu gece yatarken bu ülkede Türkiye
yurttaşı olan 25 milyon Kürtü düşünün. Onun kardeşi,
yeğeni, kuzeni, amcası orada, orada
Siz onları öldürmeye
gidiyorsunuz. (Gürültüler)
SERMET ATAY (Gaziantep) PKK temizliği
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teröristle
mücadeleden niye rahatsız oluyorsunuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Demagoji
yapıyorsun, demagoji
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Böyle
bir şey yok. Şu anda Serakaniyenin komşusu
Ceylânpınardır, Suruçun komşusu Kobanidir,
Kamışlının bitişiğinde Nusaybin vardır ve
onlar kardeşler, kardeş
SERMET ATAY (Gaziantep) Menbiçin
yapısını kim değiştirdi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
diyorsunuz ki: Bizi destekleyin. Biz kardeşlerinizi öldürmeye gidiyoruz.
Bu savaş hiç kimsenin yararına değildir. Savaşa
karşıyız. Rojavaya hep birlikte ses verelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teröristlerle
mücadeleden niye rahatsız oluyorsun?
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Temizlik
Temizlik
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Halklara ses verelim ve barışı savunalım. (HDP
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye rahatsız
oluyorsunuz terörle mücadeleden ya?
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Bizim
Kürtlerle bir sorunumuz yok; terörle, teröristlerle
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; aslında bugün bu işgal ifadesinin
teknik olarak yanlışlığı, toplumdaki
karşılığı çok uzun tartışıldı,
konuşuldu. Hem arkada sizin Başkanlığınızda hem
de grup başkan vekillerimizin buradaki açıklamalarında bunun
doğru bir dil olmadığı herkesçe ifade edildi.
Sayın Başkan, bu ortak anlayışa
rağmen tekrar bu ifadenin kullanılmasını bir provokatif dil
olarak değerlendiriyorum. Buna gerek yok.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Provokasyon sizin işiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Biz 82 milyon, beraber,
bu ülkenin güvenliği için bir adım atıyoruz. Tüm partiler bir
arada bir adım atıyoruz.
Barış Pınarı Harekâtı bu
ülkenin güvenliği için, Kürt kardeşlerimizin de güvenliği için
alınan bir risktir, adımdır. Bütün Meclis olarak arkasında
durmak görevimizdir bizim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Nusaybine bombalar
yağıyor şu an. Ne güvenliğinden bahsediyorsun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben hiç anlamıyorum
arkadaşlar. Bir sakin olun, durun.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Ne sakini? Bombalar
patlıyor. İnsanlar uyuyamıyor sizin sayenizde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, terör devleti kurma hayali olanların bu hayali altüst
olunca bağırmaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, terör devleti kurma hayalî olanların bu hayalinin
altüst olduğunu görünce bağırmalarını, hakaretlerini
anlıyoruz
EBRÜ GÜNAY (Mardin) 4 kadın şu anda
hastanede.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kim ne derse desin bu
ülkenin güvenliği için, geleceğimizin güvenliği için Türkiye'nin
güneyinde, Fıratın doğusunda bu ülkenin tüm
vatandaşları, askeri orada bir terör devletine izin vermeyecektir. O
yüzden bu adım atıldı Sayın Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) PYD vuruldukça sesin
buradan gelmesi manidardır. PYDye saldırdıkça, teröre
saldırdıkça sesin yükselmesi manidardır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Halka
saldırıyorlar, halka. Orada halka saldırıyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ben bu tarz provokatif
dili kınıyorum, tekrar daha saygılı olmaya davet ediyorum
Sayın Başkanım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Bana izin verin lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, bir
cümle
BAŞKAN Bir cümle o zaman, rica ediyorum,
lütfen.
53.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, bu
ifadeler devam ettiği sürece
Meclisimizin kayıtlarını,
tutanaklarını da biz kutsal görüyoruz, çok önemli görüyoruz; tarihe
ışık tutacak belgelerdir bunlar. Dolayısıyla bu yüce
Mecliste ifade edilen hususlarla ilgili olarak vebal altında
olduğumuzu değerlendiriyoruz, buna ilişkin
beyanlarımızı da lütfen anlayışla
karşılayın, bu zamana kadar da hep bu anlayışı
gösterdiniz ve o noktada teşekkür ediyorum. Bizim amacımız
Meclisi germek, Türkiyeyi germek değildir fakat çıplak bazı
gerçeklikleri ifade etmezsek bu da hem tarihimize, geçmişimize ve bugüne
dair de büyük bir sorumluluktur.
Şimdi, ısrarla altını çiziyoruz
Türkiye savaşta. dendiği zaman bizim de Savaşta
değildir.i söylememiz lazım. Türkiye terörle mücadele içerisindedir,
benim söylediklerim malumun ilamıdır ama tekrar ediyorum: Terörün ve
teröristin herhangi bir etnik kökeni yoktur, mezhebi yoktur, dili yoktur,
ırkı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Terörist
teröristtir ve bu memlekete değil, bütün insanlığa
kastetmiş yapılar demektir bunlar. Dolayısıyla bunun
Türkiye içinde Türkiye dışında gibi bir değerlendirmeye
tabi tutulmasını yanlış buluyoruz. Şimdi, Türkiyenin yaptığı
iş, bugün terörle mücadele noktasında meşru müdafaa
hakkını kullanmaktan ibarettir. Bu, uluslararası anlamda da son
derece yerleşmiş bir haktır. Türkiye bu hakkını
kullanmaktadır. Bu noktada herhangi bir etnik temizlik, demografik
yapının değiştirilmesi gibi bir gayeyi Türkiye gütmez,
Türkiyenin geçmişte yapmış olduğu, Afrinde Zeytin
Dalı ve Fırat Kalkanı Harekâtlarında bir demografik
yapı değişikliğine rastlayamazsınız. Bunlar
sadece terör örgütünün iftiralarından ibarettir. Burada terör örgütünün,
adı terör örgütü olarak bilinen ve kabul edilen, Amerika da dâhil
Senatoda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bülbül,
lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
ve Temsilciler
Meclisinde yapılan görüşmelerde PKKnın Suriye
uzantısı olduğu kabul edilen PYDnin hüküm sürdüğü bir
toprakta demokrasinin varlığından bahsetmek akla ziyan bir
tutumdur, akla ziyan bir ifade şeklidir. Burada bir haydutluk düzeni
vardır. Allahın izniyle Türkiye terörle mücadelesi kapsamında
yaptığı bu mücadelede bu haydutluk düzenini de, oradaki Kürt
kardeşlerimizin üzerine musallat olmuş olan bu düzeni de ortadan
kaldıracaktır.
Şimdi, sınırdaki
vatandaşlarımızdan bahsedip de burada farklı
mesajların verilmesini de kabul etmiyoruz. Sınırdaki
vatandaşlarımızın görüntüleri geliyor,
gözyaşlarıyla izliyoruz. Sınırdaki bizim
vatandaşlarımız hiçbir etnik köken, mezhep ayrımı
yapmaksızın Mehmetçikin yanında, dualarla yollarda onları
uğurlamaktadır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, söz mü istediniz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
54.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ile Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, evet, bu tartışmaya
bugün yeni başladık ama önümüzdeki günlerde devam edeceğiz,
sürdüreceğiz, birbirimize tahammül göstermek zorundayız.
Birincisi: Biraz evvel hatip söyledi, Meral
Danış Beştaş, sizin temsilciniz, sözcünüz Numan
Kurtulmuş dedi ki: Nihayet savaşa giriyoruz. Meşru müdafaa
diye bir şey yok, saldırı savaşı var. Olay budur, net.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teröre karşı
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Numan
Kurtulmuş söylediği zaman Nihayet savaşa giriyoruz. diye
eğer siz bunun bir savaş olduğunu düşünmüyor idiyseniz o zaman
Numan Bey, bir dakika, bu bir savaş değildir. diyecektiniz.
Demediniz Nihayet savaşa giriyoruz. demek Biz saldırıyoruz.
demektir, bir.
Bunu bir kenara koyalım, tespit ediyoruz. Sizin
insanınız söyledi, biz söylemedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Biz AKPli değiliz
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen,
grup başkan vekiliniz konuşuyor.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İkincisi,
şimdi, bakın, bunu da tartışmaya devam edeceğiz,
şimdi söyleyeceğimi çünkü bu hani bugünden ortaya çıkacak bir
sonuç değil, belki önümüzdeki haftalar ve aylar boyunca
konuşacağımız bir şey olacak. (Gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar, bir grup başkan vekili konuşuyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
Demografik değişim olmayacak. diyorsunuz, bunu
tartışacağız. Çok net, bizim gördüğümüz, bir
demografik değişim yapma hedefi var. Biz bunu burada söyledik, ben
geçen gün söyledim, burada dün söyledim. (Gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Sayın Baki Bey, lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani
yapılmaya çalışılan şey Baba Esadın, Hafız
Esadın geçmişte Arap Kemeri adıyla yapmaya
çalıştığını, bugün daha geniş bir kemerde
selefi cihatçı bir kemer kurmaktır, demografik değişim
diye anlattığımız budur. Sizin Oraya ilçeler
kuracağız, şehirler kuracağız, kentler
kuracağız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum.
...binalar yapacağız, insanları
oraya taşıyacağız. dediğiniz şey budur
işte, oranın nüfus yapısını değiştirmektir,
hedef budur. Şimdi bunun olup olmayacağını bilmiyoruz
elbette. Önümüzdeki günlerde tartışmaya devam edeceğiz. Orta
vadeli bir plandır büyük ihtimalle.
Çünkü bunu, çıktı Cumhurbaşkanı
Birleşmiş Milletler toplantısında haritalarla
açıkladı, bunu biz uydurmuyoruz ki. Şimdi, dolayısıyla
bütün dünya bunu gördü, izledi, dinledi. Şimdi bu
tartışmayı da yapacağız, bundan da gocunmayın
lütfen ya. Bunu konuşacağız, söyleyeceğiz çünkü biz bu
hedefin yanlış bir hedef olduğunu, Türkiye açısından
böyle bir adımın Orta Doğuda Türkiyeyi çok tehlikeli bir
noktaya sürüklemekte olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz, bunu
söyleyeceğiz, kusura bakmayın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, siyasi partilerin belli bir konuda değişik
duruşlarının olabileceğine, terör karşısında
herkesin aynı duyarlılığı sergilemesi ve
siyasetçilerin kutuplaştırmayı artırmayacak dil
kullanması gerektiğine, Barış Pınarı
Harekâtının dış kamuoyuna iyi
anlatılmasının iktidar partisine düşen en önemli görev
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
elbette, önemli bir konuda -daha önce de ifade ettik- her siyasi partinin
değişik bir duruşunun olması çok normal. Hepimiz Türkiye
Cumhuriyeti hudutları içerisinde, Türkiyenin esenliği için mücadele
ediyoruz. Tabii, Türkiyenin bir terör belası var; PKK, IŞİD,
DHKP-C gibi terör örgütleriyle Türkiyenin kuşatıldığı
ve eylemlerin yapıldığı bir ortamda yarın 10 Ekim
Ankara Garı patlamasında IŞİDli teröristlerin
patlattığı bir bomba sonucu ölen arkadaşlarımızı
anacağız. O patlamada ben de hayatımı kaybedebilirdim çünkü
o mitinge on dakika farkla geciktim ve bombanın patlamasından sonra
patlamanın olduğu yere ilk giren kişi benimdir. Televizyonlar 1
kişi öldü, 2 kişi yaralı. derken ben o anda yaklaşık
100e yakın hayatını kaybeden arkadaşlarımızın
cesetleriyle yüzleşmiş biri olarak olayın büyük bir travmasını
yaşamış bir kardeşinizim.
Diğer taraftan, Ankaradaki ikinci ölümlü
patlamada, Kızılay Güvenparktaki patlamada ve Merasim Sokaktaki
patlamada ki PKKnın patlattığı bir bombada çok yakın
bir aile dostumuzun şu anda 9 yaşında olan
kızının gözleri kör oldu. Ben cuma günü onları da ziyaret
edeceğim ve hayatının baharındaki bu kardeşimizin,
gözlerini kaybeden bu kardeşimizin yaşadığı aile
travmasında, eğitim konusunda onlara yardımcı olmaya
çalışacağım çünkü çok masraflı bir iş.
Düşünün, 6 yaşında bağrınıza
bastığınız gencecik kızınızın güle
oynaya dışarı çıktığı zaman bir servis
arabasına tam binerken PKKnın patlattığı bombayla
gözleri kör oldu.
Şimdi, her türlü terör
karşısında hepimizin aynı duyarlılığı
sergilemesi gerekiyor. Terörün her türlüsünü hepimizin aynı şiddette
ve ölçüde lanetlemesi gerekiyor. PKKya IŞİDe DHKP-Cye ve ismini
burada sayamadığım bütün terör örgütlerine lanet okuyorum. Bu
acılar hepimizi sarabilirdi. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Kızılayda patlayan bir bombada ilçe
başkanımızı kaybettik. Yine, adli tıpta onun cesedini
ben teşhis ettim. Bütün patlamalarda bir iki dakika arayla oradan geçen ve
tesadüfen kurtulan bir kardeşinizim. Bu terör, siyasi mücadele elbette olacaktır
ama terör karşısında herkes ortak bir duruş
sergileyecektir. Türkiyenin bir terör sorunu vardır. Şimdi, siyasi
partilerimizin elbette bu harekât nedeniyle değişik düşünceleri
olacaktır ve her fikir, söylenildiği anda da bir hüküm ifade eder ve
kendine göre de değerlidir, anlaşılabilir, elbette bunların
değerlendirmesini önümüzdeki yıllarda hep beraber
yapacağız.
Benim esas üzerinde durmak istediğim konu,
böyle bir ortamda her türlü sözün bir yöne çekileceği bir yerde daha fazla
kutuplaştırmayı artırmayacak bir dilin siyasetçiler tarafından
özenle kullanılmasıdır. Bir siyasetçi, ister beğenin ister
beğenmeyin, kamuoyunun hassasiyetlerini dikkate almak durumundadır.
Bu böyle olmalıdır, bu aslında bütün partiler için böyledir. Her
parti kendi açısından bir köşeye çekiliyor ve
karşısındaki partinin saygı duyduğu değerlere de
sahip çıkmalıdır. Böyle olursa toplumumuzda daha
anlaşılır bir siyaset ortamını yaratmamız
elbirliğiyle mümkündür.
Şimdi, bence iktidar partisine düşen en
önemli görevlerden bir tanesi de özellikle bu harekâtın dış kamuoyuna
iyi anlatılmasıdır; Türk diplomasisinin ve ilgili
kuruluşlarımızın bu konuda kendi
mevkidaşlarını, kuruluşları en iyi şekilde
anlatacak bir diploması başarısını göstermesidir. Bu
da işin bir başka önemli boyutudur. Biz bütün dünyaya bu harekâtla kimsenin
topraklarında gözümüzün olmadığını, adaletin, hukukun
ve terörden arındırılmış bir şekilde bölgelerin
temizlendiğini ifade ettiğimiz anda, Türkiye en kısa zamanda
zaten geri çekileceğini ifade etmek suretiyle, dünya kamuoyunu
arkasına almak suretiyle dosta düşmana nasıl bir harekât
içerisinde olduğunu anlatmak durumundadır. Ben bunu
başaracağımıza inanıyorum.
Türkiye, pek dostu olan bir ülke değil
değerli arkadaşlarım. Bakın, biz daha Kıbrıs
Barış Harekâtının da haklılığını
tam olarak anlatabilmiş değiliz. O yüzden, Türk
diplomatlarımıza büyük bir görev düşüyor.
Ben buradan tekrar kahraman askerlerimize
başarılar diliyorum. Onların Türk devletinin kurucu
unsurlarından olan adaleti, bağımsızlığı
terörden temizlendirilmiş bir şekilde, hürriyetler alanını
daha da açacak bir şekilde, bütün topluma huzur getirecek bir
anlayışı egemen kılacağına inanıyorum. Bir
an önce herkes görevini yapacaktır ve bu harekât da sonuçlanacaktır.
Tekrar bütün komuta kademesine, görev alan asker
kardeşlerimize, her birine ayrı ayrı başarılar
diliyorum. Umuyorum ve diliyorum ki kısa zamanda bu harekât bitecektir ve
Türkiye dünyaya örnek bir davranışı gösterecektir diye
düşünüyorum.
Bu duygularla, birinci bölümün
tamamlanmasını da dikkate alarak birleşime beş dakika ara
veriyorum. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kapanma Saati:23.06
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
105 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem
Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından, alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 10 Ekim 2019 Perşembe günü saat
14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.09